IKUJNHIHUY
TARİHE IŞIK TUTAN
HİERAPOLİS s.8
GEÇMİŞİ UNUTTURAN OTEL
LETHE EXCLUSIVE s.24 HER YÖNÜYLE BİR TURİZM
KENTİ: ANTALYA s.20
İHSANİYE KÖYÜ’NDE GELENEKLER HALA CANLI s.18
ENFES MANCARLI PİDENİN ADRESİ
AĞAÇAĞIL KÖYÜ s.28
EŞSİZ MİMARİSİYLE
MARDİN s.14
GEZİ-YORUM
2
GERPİNOK HAZİRAN 2017
EDİTÖRDEN
YAYINCI Nujiyan Basın- Yayın Reklamcılık ve Organizasyon Ltd. Şti. YÖNETİM Genel Yayın Müdürü Bilal AKPINAR Yayın Direktörü UMUT AKPINAR Görsel Yönetmen Tahsin AKPINAR
Bilal AKPINAR
Fotoğraflar Şeyhmus BAYKWAL
Merhabalar!
Çeviriler Agir AKPINAR Haberler Osman AKPINAR Pınar AKPINAR Zeki MÜREN Selin AKSOY
YÖNETİM YERİ Adres: Erenler Mahallesi Gazeteci Kazım Ertek Sokak No: 9 İzmit/Kocaeli Tel: 0260 323 XX XX info@gerpinok.ist BASKI Nujiyan Basım Sanayi Mahallesi İstanbul Sokak No: 5 DAĞITIM Yaysat A.Ş YAYIN TÜRÜ Yerel, süreli, aylık www.dergiger.com
S
osyal medyanın gelişmesiyle birlikte
Bu sayımızda medeniyetin başkenti olarak
dergi ve gazete okuma oranında
tanımlanan Mardin…
azalma olduğu bir gerçek ama durum
Pamukkale Travertenleri ile meşhur Denizli…
anlatıldığı kadar içler acısı değil.
Denizi ve kumsalıyla meşhur Antalya…
Artan internet kullanımıyla beraber insanlar
Munzur’uyla nam salman Dersim…
gezdikleri yerleri takipçileriyle paylaşıyor.
Teknoloji’nin payitahtı olarak tanınan
Farklı yerler görüyor, gördükleri yerlere
Japonya…
gitmek istiyor.
Piramitleriyle geçmişe ışık tutan Mısır…
İnsanların gezmeyi sevmesi gezi haberi
**
okuma oranını arttıracaktır.
Farklı kültürlerin damak çatlatan lezzetleri…
Gidecekleri yerler hakkında bilgi sahibi
Ve daha fazlası dergimizde.
olmak isteyecekler.
***
İnternetten araştıracaklar ancak karşılarına
Dergide tarzımızı ortaya koymaya çalıştık.
sadece ansiklopedik bilgi çıkacak.
Farklı diyarları ziyaret eden takipçilerimizin
Bizler farklı diyarları özgün bir dille
paylaştığı fotoğraflar ve gezdikleri yerler
ele alacağımız için beğenileceğimizi
hakkında kısa yazılara yer verdik.
düşünüyoruz.
Gittiğimiz yerlerin el sanatlarını, geleneklerini
Farklı tarzımızla okuyucuları çekmeyi
aktarmaya çalıştık ve çalışacağız.
düşünüyoruz.
Umarım beğenirsiniz.
Bu konuda başarılı olanlardan olmak için elimizden geleni yapacağız. *
GERPİNOK HAZİRAN 2017
3
İÇİNDEKİLER
Medeniyet’in başkenti: MARDİN
14
Doğanın kalbine tırmanış
İhsaniye Köyü’nde
8
18
gelenekler hala canlı
İÇİNDEKİLER
ENFES MANCARLI PİDENİN ADRESİ
Tarih, deniz, kum güneş
ANTALYA
AĞAÇAĞIL KÖYÜ
20
28
Bu otel zamanı unutturuyor
24 GERPİNOK HAZİRAN 2017
5
YEMEK
Bu listeye bakmadan
YEMEK YEMEYIN
Ş
ehrin gürültüsü, işin stresinden uzaklaşmak için tatile çıktıysanız. Bu güzelim tatili eşsiz lezzetlerle tatlandırmak en tabi hakkınız. Kimileri yazları senelik izne çıkar deniz, kum ve güneşin tadını çıkarır. Kimileri ise gezerek hayatına renk katmaya çalışır. İsterseniz kendinizi Antalya’nın masmavi denizine… İsterseniz Mardin’in taş evlerine... Ya da Kocaeli’nin organik ürünleriyle meşhur köylerine tatile gidin. Kısacası nereye giderseniz gidin yemek konusunda seçici oluyor, farklı tatlar tatmak istiyorsunuz. Bizler de size bu konuda yardımcı olmaya; önerilerde bulunacağız. İşte o damak çatlatan eşsiz tatlar...
İÇLİ KÖFTE Dilerseniz Mardin’le özdeşleşen içli köfte ile başlayalım. Küçük küçük doğranmış etin kavrulmuş soğanların ve biberin ince köftelik bulgurla buluşmasından ortaya çıkan bir şaheser. Abarttığımı sanmayın. İçli köftenin harcı hazırlanıp kavrulur kavrulduktan sonra daha önceden ıslatılmış bulgurun içerisine konur. Mardinli kadınların maharetli ellerinde adeta bir sanat eserine dönüşen bu malzemeler. İçli köfte kısa süre haşlandıktan sonra kaynayan sudan alınır. Biraz süzüldükten sonra kuyruk yağı ile kızardıktan sonra yeme de yanında yat dedikleri duruma gelir. Ben yanına içmeniz için ayran tavsiye ederim. Kola türü gazlı içecekler ona göre değil. Tadı çok güzel olan içli köfteden fazla yemeyin. Zira çok rahatsız olursunuz. Biraz ağır bir yemektir.
6
GERPİNOK HAZİRAN 2017
YEMEK
ALANYA BOHÇASI Şimdi de Antalya’nın o eşsiz lezzetlerinden Alanya bohçasını anlatalım. Akdeniz ikliminin etkileri kendini yemeklerde de belli ediyor. Tadı benzersiz Alanya bohçasına yakından bakalım. Krep hamuruyla hazırlanan harika bir lezzet daha. İç harcına göre kahvaltıda, öğle ve akşam yemeğinde bile yiyebilirsiniz. Akşam yemekleri için genellikle kuzu eti tercih edilirken kahvaltı ve öğle yemekleri gibi daha hafif öğünlerde içine peynir koyuluyor.
BÖRÜLCE BÖREĞİ Denizli denince hiç şüphesiz akıllara Pamukkale Travertenleri geliyor. Tabi şehir tarihi güzelliklerden ibaret değil. İşte Denizli lezzetlerinden sizler içi n setiğimiz börülce böreği. Ege’nin misler gibi mutfağının en güzel lezzetlerinden olan börülce, Denizli’de de çok özel bir yere sahip. Temel olarak ufalanmış kuru yufka ve haşlanmış börülceden oluşan bu lezzet, doyuruculuğuyla akıllara kazanıyor, ona da en çok yakışanlardan biri turşu oluyor.
BÜRYAN KEBABI Siirt’e has olan Bitlis’de de yapılan büryan kebabının namı tüm ülkede biliniyor. Büryan, püryan ya da biryan olarak da bilinen yöresel yemeğin Arapça’da karşılığı periva olarak biliniyor. Büryan, kuzunun bütün organları alınarak etinin 2-3 metre derinliğindeki bir kuyuda çamurla kapatılarak pişirilmesiyle yapılır. Kızgın kuyu ateşlerinde pişirilen büryan genelde yazın yenilen bir et yemeği olarak biliniyor.
YÖRÜK KEBABI Hatay’ın yüzlerce kendine has kendine özgü yemekleri vardır. Bu yemeklerin oluşum sürecinde çeşit çeşit milletleri ve çeşit çeşit dini kültüre sahip olmaları, ayrıca Arap coğrafyasına da fiziki yakınlığından dolayı etkili olduğu biliniyor. Şimdi güzel memleketimiz Hatay’ın yörüklerinin kendine özgü bir yemeği olan yöresel yörük kebabının tarifini paylaşmak istedik. Yörüklerimiz özellikle yaylalara çıkarken bu enfes yemeği yapar varsa misafirleri onlara da ikram ederler. Barındırdığı malzeme bakımından zengin bir protein, vitamin ve mineral deposu.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
7
GEZİ-YORUM
8
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
DOĞANIN KALBINE
TIRMANIŞ!
Doğa sporlarını sevenler için dağcılık hem heyecan uyandırıcı hem de keyif verici bir spordur. Keşfetmenin hazzını yaşamak isteyenler için birebirdir dağcılık. Bir kere ne ile karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz ve her an yeni şeyler keşfediyor, doğada yaşamayı öğreniyorsunuz. Bu da yetmiyor doğaya saygının nedenle kıymetli olduğunun bilincine varıyorsunuz.
Haber: Bilal AKPINAR
GERPİNOK HAZİRAN 2017
9
GEZİ-YORUM
Hierapolis’te bulunan 10 bin kişilik antik tiyatro
B
endeniz de doğa ile iç içe olmayı sevdiğim için doğanın kalbinde olmayı tercih edenlerdenim. Doğa ile olmak bir uyanış bence… Bu vesile ile dağcılık sporuna merak saldım ve genç yaşımda bu heyecanı tatmak için Kocaeli Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Kulübü’ne üye oldum. 1 yıllık süre zarfında çeşitli eğitimler aldım ve dağcılık sporunun Türkiye’deki zirve noktası Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun ‘Temel Yaz Eğitimi’ne katılmak için geçtiğimiz ay 1 hafta kentten uzaklaştım. Şehir yaşamının stresinden uzak, doğanın kalbinde keyifli ve bilgi-öğrenme dolu 1 hafta geçirdim. Şimdi sizlere hem eğitimden hem de bu eşsiz deneyimimden bahsetmek istiyorum. Yolculuğumuz 1 Nisan günü Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalkan uçakla Denizli’ye oradan da karayoluyla Aydın’a geçmekle başladı. Eğitimler için bir gün önceden Denizli’ye gelmeyi fırsata çevirerek Hierapolis ve Pamukkale travertenlerini gezme şansı da bulduk. Önce Denizli şehir merkezini gezdik.
10
Burada neredeyse her adım başı bir horoz heykeliyle karşılaştı ki bu horoz sesiyle ülke çapında nam salmıştır. ALTYAPISI SAĞLAM Şehir merkezindeki kısa turumuzun ardından Hierapolis’e vardığımızda büyük bir bölgenin sit alanı olduğunu her yanın tarihi eserle dolduğunu gördük. Antik çağlarda önemli bir yerleşim yeri olan kent hakkındaki bilgiler bizi hayrete düşürdü desek abartmış olmayız. Pagan inanışının hakim olduğu AntikÇağ’da Hierapolis, “Kutsal Kent” anlamına geliyor. O dönemde kurulan kanalizasyon ve altyapı binlerce yıla rağmen hala kullanılabilir durumda. İlk başta buna inanmadık. Bir saat sonra yağan yağmur bize cevap verircesine oluklardan kanalizasyona aktı. Birçok su kanalı ve cadde hala eskisi gibi ama bazıları deprem nedeniyle çökmüş. Antik tiyatroya geldiğimizde bu eşsiz yapı bizi binler yıl öncesine götürdü. Merdivenlere oturduk ve antik çağda oynanan bir tiyatro oyununu izlerken bulduk kendimizi.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
SAĞLIK MERKEZİ Özellikle Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Hierapolis ve çevresi tam bir sağlık merkezi durumundaymış. O yıllarda antik kente ve etrafına kurulan 15’ ten fazla hamama binlerce insan gelir ve sağlıklarına kavuşurlardı. Bugün antik havuzu meydana getiren İsa’dan Sonra (İ.S.) VII. yüzyılda oluşan depremdir. Sütunlu caddenin yanında yer alan sivil agoraya ait ion düzeninde yapılmış olan (İ.S. I.yy) portik bu deprem sonucunda oluşan kırık içinde meydana gelen havuzun içine yıkılmış. Antik havuz, suyun sıcaklığı nedeniyle rahatlatıcı bir etkiye sahip olmasının yanı sıra, birçok hastalığın tedavisi konusunda da etkili. TURİST AKININA UĞRUYOR Tarihi kenti gezdikten sonra Pamukkale’ye ismini veren şifa kaynağı travertenlere gittik. Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kaya. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiş. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17
GEZİ-YORUM
Yapıldığında 14 metre olan caddenin genişliği zamanla daralmış şimdi ise 8 metre
Pamukkale’ye gittiğimizde yağan yağmurun ardından bu eşsiz manzara ortaya çıktı
sıcak su alanı bulunmakta. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünite. Kaynak, antik dönemlerden beri kullanılmakta. Eşsiz görüntüsüyle dikkat çeken kayalar yerli turistten çok yabancı turistleri kendine çekiyor. Gittiğimiz dönemde sakin olan tarihi kent ve travertenler özellikle yaz aylarında turist akınına uğramakta. Tarihi kentteki gezimizin ardından Denizli’ye döndük, ertesi gün erken saatte Aydın’ın yolunu tutuk.
Koçarlı ilçesine bağlı Bağarcık köyüne 2 kilometre uzaklıkta sarp kayalıkların kenarına kurulan çadırlarda yeme, yatma sorunlarını gideren sporcular, güne sabahın ilk ışıklarıyla başladı. Dağcılar, kahvaltının ardından kayalara çıkarak 15 antrenör eşliğinde temel eğitim aldı. Öğle vakti kamp kurdukları çadırlarına dönen dağcılar, kendi yaptıkları yemeği yedikten sonra bir süre dinlenip ve ardından yine kayalık bölgeye çıkarak eğitimlerine devam etti.
ZORLU BİR SINAVDAN GEÇTİK Kocaeli Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (KOÜDAK) üyelerinin çoğunluğunu oluşturduğu Kocaelili dağcı adayları Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun (TDF) Aydın’ın Koçarlı İlçesi’nde düzenlediği yaz temel eğitime katıldı, sarp kayalara tırmanarak en zorlu sınavdan geçti. Aydın-Muğla sınırında yer alan Latmos Dağı’nda düzenlenen bir haftalık dağcılık kampına ilk kez katılan 15- 60 yaş aralığındaki sporcular, dağcılığın temel kurallarını, doğada hayatta kalma koşullarını öğrenme olanağı buldu.
DAĞCININ EN SEVDİĞİ YEMEK; MAKARNA!
Gündüz güneş altında aldığımız yorucu eğitimlerin ardından kamp alanına döner dönmez aç olan karnımızı doyurmak için hızlıca dağcının milli yemeği olarak nitelendirilen MAKARNA’yı yapmak için kolları sıvadık. Dağcıların makarnayı tercih etmesinin birçok nedeni bunlar; hafif, lezzetli ve hızlı pişmesi. Sizin en sevdiğiniz yemeği bilmem ama dağcıların en sevdiği yemek makarnadır. 7 gün kalacağınız bir kampa alabileceğiniz yük ve ocaklarınızdaki yakıt sınırlı!
Dağcılar, bundan dolayı kampa giderken her yiyeceği götürmüyor. Götüreceği her şeyi hesaplıyor. SEVDİĞİNİZ BİR YİYECEĞİ MUTLAKA GÖTÜRÜN! Gelelim makarnamıza! Bir hafta boyunca kampta kaldık ama her gece farklı yemek yedik. Az yada çok pişmiş makarna, ton balıklı makarna, salçalı, ketçaplı, çorba makarna ve sade makarna. Durun makarna deyip geçmeyin bakir doğada bulduğunuz sıcak makarna bir bardak kahve sizi mutlu etmek için yetiyor. Yemek demişken eğitimde hocalarımızın bize verdiği bir öneriyi sizlere aktarmadan geçemeyeceğim. Hocalarımız, dağa gittiğinizde sevdiğiniz bir yiyecek, içecek bir eşyanız varsa yanınıza alın diyor. Çünkü dağın çetin koşullarında bu küçük şeyler insanı mutlu etmekte, inancını yaşama isteğini arttırmakta. KUŞ SESLERİYLE UYUDUK Sarp kayalıklara tırmanmayı öğrenen biz dağcılar, sınavı geçebilmek için antrenörlerin söylediklerini yerine eksiksiz getirmekle
GERPİNOK HAZİRAN 2017
11
GEZİ-YORUM
kalmadık, dağcılığın altın kuralları arasında gösterilen düğümleri de gözü kapalı atmayı öğrendik. Bu eğitimin ardından gün batımı ile birlikte yeniden çadırlarımıza döndük. Yemeğimizi yedikten sonra çay keyfi yaptık ve saat 22.00’da çadırlarımıza girmek zorunda kaldık. Zorunda kaldık diyorum çünkü federasyon yatış ve sessizlik saati olarak bu zamanı belirledi. Günün yorgunluğunu doğa sesleri ve temiz havayla atarak diğer güne dinlenerek uyandık.
lıkçılar Firdevs’in sağlığına kavuşması için çok çabaladı. Rahatsızlığına rağmen azmiyle dikkat çeken Firdevs Öztürk kampın neşesi haline geldi.
Ama bir çoğumuz gerek iş gerekse okul durumundan ötürü gelecek eğitimlere devam edemeyeceğiz. Kısmetse seneye eğitimin devamını alacağız.
HEPİMİZ BAŞARILI OLDUK TDF’nin verdiği temel dağcılık eğitimlerini almak için Kocaeli’den katılan sporcularımızla Aydın’a gittik ve ekipçe çadırlarımızı yan yana kurduk. KOUDAK flamasını çadırlarımıza asmayı da ihmal etmedik. Koca-
MENÜMÜZ ÇOK ZENGİNDİ Eğitimin son günü yapılan teorik ve pratik sınavların ardından akşam bir oh çektik. Ocaklarımızı ve yiyeceklerimizi alıp matlarımızı yere serdik ve beraber yemek yedik. Son geceki menümüz çok zengindi. Üç çeşit makarna, bulgur ve çorba. Gece yürüyüşü yaptığımız için fener takma gereği de duymuyorduk. Biraz soğuktu o gece! Sıkı giyinip birbirimize yaslandık. Yemeğin ardından şehir ışıklarıyla kirlenmemiş, pak gökyüzünü seyre koyulduk. Şehirde ayı bile net göremezken milyonlarca yıldız bize selam verircesine parıldıyordu, ay daha bir asaletli, dağlar daha bir dikti sanki. Gece yıldızlar altında yapılan sohbetler bundan dolayı eşsiz ve unutulmazdı.
AY IŞIĞINDA YÜRÜDÜK Gündüz eğitimleri bitince akşam yemeğimizi yedik ve sonra kamp alanına iki kilometre uzaklıkta bulunan Bağarcık Köyü’ne gittik. Köyde harita dersi gördükten sonra dönüşte kafa fenerlerini kullanmadan gece yürüyüşü yaptık. Yaklaşık 4 kilometre karanlıkta yürüyerek çevrede yaşayan canlıları rahatsız etmeden kamp alanına gittik. Neden gece yürüyüşü yaptırdıklarını açıklayan antrenörler, “Dağcılar aynı zamanda entelektüeldir. Dağa gittiklerinde sağda solda çöp bırakmaz. Doğada yaşayan canlıları rahatsız etmekten kaçınır. Biz bundan ötürü ışık bile kullanmadan sesiz bir gece yürüyüşü gerçekleştirdik” diyerek bizi aydınlattı. KAMPIN EN KÜÇÜĞÜ KOCAELİ’DEN Kampın en küçük dağcısı Kocaeli’den oldu. 15 yaşındaki Firdevs Öztürk nam-ı diğer ‘minik’ kamp hayatını çok sevdiğini her fırsatta dile getirdi. Tabi biz ağabey ve ablaları da ona her konuda destek olduk. Lise öğrencisi Firdevs, eğitimin ikinci günlerinde güneş çarpması nedeniyle rahatsızlandı. Küçük kızın hastalanması, ekibimiz de tedirginliğe neden olsa da kampta bulunan herkes Firdevs ile özel olarak ilgilendi. Tabii doktor ve diğer sağ-
12
eli’den 11 dağcı adayının katılığı eğitimde; bendeniz Bilal, Bekir Tek, Ömer Girgin, Muharrem Ali Vurgun, Emine Nur Gündüz, Firdevs Öztürk, İkra Tülek Merve Şenol Onur Özer, Sümeye Yalçınkaya İkra Tülek eğitimi başarıyla tamamlayarak yaz gelişim eğitimine katılmaya hak kazandık.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
YENİ DOSTLUKLARIN TEMELİNİ ATTIK Her biri iki antrenörün yönetiminde çalışan 6 gruba bölünen dağcılar farklı kentlerden gelen dağcılarla tanışma imkanı buldu. Beraber eğitim alan dağcılar eğitimin ardından akşam yemeğini beraber yaptı. Akşam yemeklerinin ardından yıldızlar altında çay içerek burada gündüz aldıkları teorik eğitimin tekrarını yapmakla kalmadı, keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Eğitimle farklı kentlerden gelen dağcı adayıyla tanışma imkanı bulan gençler, eğitim atmakla kalmadı, yeni dostlukların temelini de atmış oldu. Bu arkadaşlıklar yeni kamplara yeni maceralara atılmayı da beraberinde getirecek.
GEZİ-YORUM
GERPİNOK HAZİRAN 2017
13
GEZİ-YORUM
MEDENİYETİN BAŞKENTİ
MARDİN Yaz geldi, Mardin’e gidiyoruz. Havalar insanın içini ısıtıyor, tam Mardin’i gezme zamanı. Dillerin ve dinlerin diyarı olarak tanınan ve tanımlanan kadim uygarlıkların merkezine… Eşişiz yemekleri her biri saraylardan farksız kasırları… Mezopotamya Ovası’nın o uçsuz bucaksız düzlüğünü… Karalların tacını andıran Mardin Dağını… Güneş batarken Mezopotamya’nın altın gibi parlayan toprağını… Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan darayı… Eşsiz yemeklerden tatmakla kalmayıp nasıl yapıldığını öğreneceğiz. Taş evlerin tavanında yatıp yıldızları seyre durup hayaller kuracağız. Anka kuşuna binip diyar diyar gezeceğiz. Kısacası medeniyetin başkenti Mardin’i gezeceğiz.
Haber: Bilal AKPINAR
14
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
GERPİNOK HAZİRAN 2017
15
GEZİ-YORUM
DEYRULZAFERAN
A
nadolu’yu Mezopotamya’ya bağlayan Mardin yöresi; tarihsel süreç içerisinde, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Birbirinden farklı bu kültürler, sevgi ve hoşgörüyü bir potada harmanlayarak ve farklılıklarını koruyarak, binlerce yıl bir arada ve dayanışma içerisinde yaşamasını bilmiştir. Müslüman, Süryani, Yakubi, Keldani, Nesturi, Yezidi, Yahudi, Kürt, Arap, Ermeni gibi farklı din ve farklı etnik kökenden gelen topluluklar; “doğal toplumsal hoşgörü” ve uzlaşma ile, barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşamış ve yaşamaya devam ediyor. Kentin ismi Süryanice’de kaleler kenti anlamına gelen “Marde” den gelir. Romalıların Süryanilerden alarak ‘Maride’ dedikleri şehre, Araplar ‘Maridin’ Kürdler ise Merdin dedi. Ortaçağ’ın ünlü yazarı Prokopios kenti, bir kale-kent olarak Margdis diye anıyordu. Daha sonraki dönem Bizans yazarlarına göre, kentin adı Mardes’ti. Diğer kaynaklara göre Persler Marde, Ermeniler Mardi, demişlerdi. Çoğu kaynaklarda; Mardin’in gerçek adı “Merdin” diye geçer. Zira halkın çoğu da bugün böyle ‘Merdin’ demekte. Mardin hakkında bu kadar ansiklopedik bilgi yeterli sanırım.
16
İSMİNİ BİR BİTKİDEN ALAN; DEYRULZAFERAN Mardin’deki gezimize ilk olarak Deyrulzafaran’dan başlıyoruz. Manastır, Mardin’in 4 kilometre doğusunda, şirin bir dağ yamacında, Mardin Ovasına hakim bir noktada yer alıyor. Üç kattan oluşan Manastır 5. yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline kavuşmuş. Manastır’da farklı zamanlarda yapılan eklemelere rağmen adeta tek bir zamanda inşa edildiği havası hakim. Bu eklenti binaları yapan mimarların ne kadar maharetli olduklarını gösteriyor. Manastır, Milattan önce Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi. Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Manastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
EŞSİZ BİR MİMARİYE SAHİP MARDİN EVLERİ
Mimarlık harikası Mardin Evleri geleneksel yaşayışın birer simgesi. Teraslamalar ile birbirinin manzarasını kesmeyen evler kent sakinlerinin sosyalleşebilmeleri açısından da oldukça işlevsel. Yarı açık ve açık avlular, teraslar, geniş balkonlar, ocaklık ve asma kat gibi mekanların bir arada buluştuğu Mardin Evleri turizm anlamında da büyük bir potansiyele sahip. Bölgenin kullanılabilir malzemesi olarak çıkarılan kolay şekil verilebilen sarı kalker taşı oyma ve desen yapmaya müsait olduğu için dantel misali süslemelerle kaplı bir mimari ile karşılaşmaktayız. Yüksek tavanlı evler kışın soğuk, yazın sıcak ikliminden korunmak amaçlı içe dönük olarak inşa edilmiş. Tarihsel geleneği sürdürerek çağdaş mimarlıkla bütünleşen evler burada yaşayacak olan insanların isteklerine göre şekillenmiş olup tepeden altın saçılmış gibi bir izlenim uyandırmakta. Özgün mimarlığın ön plana çıktığı bu yerleşimin tarihi M.Ö 4 bin 5 yüzlere dayanmakta. Güneye yönlenen yapılar en iyi cepheyi ve verimli saatlerde güneşi içeri almayı hedeflemiş. Evler planlama açısından harem ve selamlık olarak iki ana mekandan oluşu-
GEZİ-YORUM
yemekleri yapılır. Evin damına yer sofrası serilir, ailenin tüm bireyleri toplanır. Sofraya fazladan bir kapta konur, belki bir misafir gelir geçer diye. Yemekler yendikten sonra çay faslı başlar. Aile bireyleri, komşular bir araya gelir. Keyifli sohbetler başlar o zaman. Yatma vakti gelince de yataklar damlara serilir. Yıldızların altında uyunur. Benim gibi uykusu gelmeyenler de uzanır yatağına yıldızlara bakar. Hayallere dalar, anka kuşuna biner uzak diyarlara uçarsınız.
yor. Misafirler ve evin kullanıcıları için ayrı ayrı odalar vardır. Plan tipi olarak ”L ve U” şekli tercih edilmiştir. Revak etrafını sarmalayan odalar hep aynı ortak avluya veya terasa açılır. Mutfak bölümü kuzey yönünde konumlandırılmış olup, yiyeceklerin daha soğuk bir ortamda muhafaza edilmesini amaçlanmış. İklim nedeniyle kapı ve pencere gibi boşluklar ufak tutulmuş. Evler günümüzde de aynı özelliğini korumakta olup çok az bir müdahale ve restorasyon ile eski görünümüne kavuşmakta. DARA ANTİK KENTİ TARİHE IŞIK TUTUYOR Tarihin karanlık dönemlerine ışık tutan Dara Antik Kenti’ni geziyoruz. Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan Oğuz köyünde yer yer alan antik kent, tarihte Yukarı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden birisiydi. İmparator Anastasius’un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğunun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuş. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kenti’nin çevresi 4 kilometrelik bir surla kurunmuş. İç kale, kentin kuzeyinde ve 50 m. yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne
kurulmuştur. Kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmekte. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma dönemine kadar giden mağara evlere rastlanmakta. ZAMANIN DURMASINI İSTEYECEKSİNİZ Gelelim Mardin’in o meşhur manzarasına… Bir söz vardır Mardin Kızıltepe çölüne bakar hayran kalır, Kızıltepe çölü Mardin’e bakar hayran kalır diye. Gündüz güneş batmaya yakın bugün Artuklu olarak anılan eski Mardin’den Mezopotamya ovasını seyretmelisiniz. Dünyada eşi benzeri olmayan bir gün batımı. Güneş’in göz alıcı ışıkları uzaklaşırken Mezopotamya Ovası kızıl bir renge bürünüyor. Ovayı ve kenti gören güzel kafeler var. bu kafelerden birinde çayınızı yudumlarken hafif bir kemençe eşliğinde kızıla dönem güneşe bakın zamanın durmasını isteyeceksiniz. Güneş battıktan sonra birçok kentte hayat durur. Mardin’de öyle değil. Kent sakinlerin karan havayla birlikte evlerine çekilir. Yemek saati gelmiştir. Mardin’in bin bir emekle hazırlanan
MARDİN’İN TEPESİNE KURULMUŞ KARTAL YUVASI Mardin Kalesinin diğer bir ismi “Kartal Yuvası”dır. Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu zinin üst kafesine kurulmuş müstahkem bir mevkidir. Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kaledir. MS.330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır. Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar. Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil’den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin’e yerleştirir. Getirilen halkın vasıtasıyla MS.442 yılına kadar birçok ilerlemeler görülür. M5.442’da veba salgınından dolayı kaledekilerden sağ kalan olmadı. MS. 542’e kadar Mardin Kalesi boş kaldı. Kale, soğuk savaş döneminde bölgeye yerleştirilen dev radarlara ev sahipliği yaptı. O dönemde hapishane ve işkence merkezi olarak da kullanılan kale halen askeri amaçlı kullanılmaktadır.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
17
GEZİ-YORUM
İHSANİYE KÖYÜ’NDE GELENEKLER HALA CANLI Karamürsel’in İhsaniye Köyü sakinleri, aradan geçen yıllara rağmen gelenek ve göreneklerini terk etmiyor HABER: Bilal AKPINAR
U
puzun sahili, mavi bayraklı denizi, balık lokantaları ve meyve bahçeleriyle meşhur Karamürsel’in çoğumuzun bilmediği bir özelliği daha var: Dokusu bozulmamış köyleri. Tarihi ve coğrafi yapısının yanı sıra Anadolu’daki çeşitli uygarlıklara köprü olan Karamürsel, aradan geçen yıllar içinde bütün kültürleri harmanlayıp, bozulmadan günümüze kadar taşımayı başarmış bir ilçemiz. Bunun en güzel örneği de Karamürsel’in dokusu bozulmamış köyleri. İşte onlardan biri; İhsaniye. BOŞNAKLAR KURMUŞ İzmit’e 46 km, Karamürsel’e ise 16 km uzaklıkta bulunan sevimli bir köy, İhsaniye. Bundan 136 yıl önce Hersek’in Stolac iline balı Korneiç Köyü’nden gelen Boşnaklar kurmuş bu köyü. Anayurtlarından kopmalarının ardından geçen uzun
18
GERPİNOK HAZİRAN 2017
zamana rağmen Boşnak kültürü ve Boşnakça hiç unutulmamış. Mis gibi havası ve köyde yetişen doğal ürünleriyle meşhur köyün en önemli geçim kaynağını ise tarım ve hayvancılık oluşturuyor. PADİŞAH GÖREV VERMİŞ 1875 yılında Berlin Antlaşması’ndan sonra Bosna’da çıkan olaylar üzerine Müslümanlar, anayurtlarını terk etmek zorunda kalmış ve II. Abdülhamit zamanında da İstanbul’a gelmişler. Köyün kurucu ismi Hacı Ömer Ağa da, İstanbul’a göç edenler arasındaymış. Hasan Efendi ve Mustafa Efendi ile beraber II. Sultan Abdülhamit tarafından sarayda muhafız olarak görevlendirilen Hacı Ömer Ağa’ya daha sonra yine padişah tarafından İhsaniye Köyü’nü kurma görevi verilmiş.
GEZİ-YORUM
150 YILLIK GEÇMİŞ Köy kurulduktan sonra Hacı Ömer Ağa, diğer hemşehrilerini de bu köyde toplayarak yaşamlarını sürdürmelerini sağlamış. Hacı Ömer Ağa’nın topladığı aileler arasında Bizoviç Ailesi, Hüsriç Ailesi, Merhemiç Ailesi, Bilali Ailesi, Mişoviç Ailesi, Avdiç Ailesi ve Birzina Ailesi başta bulunuyor. Yaklaşık 150 yıllık geçmişi olan bu köy, geçmişten günümüze hem tarihi hem de gelenek ve görenekleriyle bugün de Karamürsel’in değerleri arasındaki önemini koruyor. İLK CAMİ TAŞTAN İNŞA EDİLMİŞ Köy 1880’de kurulduktan sonra, II. Sultan Abdülhamit tarafından ilk camii taştan inşa edilmiş ve 1950 senesine kadar hizmet vermiş. 1950 senesinde meydana gelen depremle birlikte hasar gören cami, 1952 yılında dönemin muhtarı tarafından onarılmış, ancak 17 Ağustos 1999 depreminde tamamen yıkılmış. Bunun üzerine Hacı Hafız İsmail Aydın, Muhtar Sedat Akbaba, Ömer Akbaba, Aziz Akkanat ve Muzaffer Küçükturan tarafından kurulan İhsaniye Köyü Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin çabalarıyla inşa edilen yeni cami, 6 Ekim 2002’de ibadete açılmış. BOŞNAK BÖREĞİ Bosna’dan gelen Müslümanlar tarafından kurulan İhsaniye Köyü’nde yaşayan aileler gelenek ve göreneklerine hala sıkı. Kültürel değerlerini koruyan ve bunu nesilden nesle aktaran aileler için Boşnak böreğinin yeri ise bambaşka. Boşnak hanımları tarafından elde incecik açılan yufkalarla yapılan Boşnak böreği, taş fırınlarda pişiyor ve tadı, yiyen herkesin damağında kalıyor. SICAKIK EKMEK Yeşilin içinde temiz havasıyla insanı kentinde çeken köy odun ateşinde pişen ekmeğiyle de farkını ortaya koyuyor. Eşiz tadıyla dikkat çeken ekmek fırından çıkarılır çıkarılmaz sofraya konuyor. Köylü teyzelerin maharetli elleriyle yapılmış tereyağı ve reçel sıcak ekmek ile tüketilmeli. Bunları yaparken de köye uygun bir sunumun gerekli olduğunu söyleyelim. Nasıl mı? Erik ağaçlarının altına serilecek bir sofra bezi, fırından taze çıkmış ekmek, el yapımı tereyağı, köyün durmak bilmez tavuklarının yumurtaları, ve odun ateşinde demlenmiş tap taze çay… Biraz piknik havasında bir kahvaltı oldu ama emin olun böyle bir kahvaltının tadını İstanbul boğazına karşı lüks bir mekandan alamazsınız.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
19
GEZİ-YORUM
20
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
TARIH, DENIZ, KUM GÜNEŞ
ANTALYA Akdeniz’in en güzel kentlerinden biri. Bir tarafında tarih bir tarafında berrak deniziyle dikkat çekiyor. Hafif yemekleri, sakin insanlarıyla dikkat çeken bir şehir. Altınbeşik Mağrası… Alara Kalesi… Saklıkent kanyonu… Konyaaltı plajı… Falezleri… Bütün yönleriyle Antalya’yı aktarmaya çalışacağız umarım keyifle okursunuz. Her yanı başka güzel Antalya… HABER: Bilal AKPINAR
GERPİNOK HAZİRAN 2017
21
GEZİ-YORUM
ALTINBEŞİK MAĞARASI
A
ttalos Yurdu" anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuş. Bergama Krallığı'nın sona ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline geçmiş. M.Ö. 77'de Komutan Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmış.
ALTINBEŞİK MAĞARASI
Altınbeşik Mağarası Antalya'nın İbradı İlçesi Ürünlü Köyü’nün güneydoğusunda bulunan Altınbeşik Mağarası Milli Parkı içinde, derin ve sarp Manavgat Vadisi’nin batı yamacında yer almakta. İnternette yer alan eski bilgilerin aksine mağaraya kadar yol bulunmakta. Güzel mağrayı görmek isteyenlere bir de kötü haberimiz var! Mesai saati bitiminde mağara ziyarete kapatılıyor. Ürünlü Köyünden sonra yol üstünde yer alan köprüdeki kapı (Milli Park Girişi) kapatılıyor. Ürünlü Köyü ile mağara arasında yer alan dört buçuk kilometrelik yol yükseklik korkusu olanlar için çok heyecanlı bir yolculuk yaratıyor. Yol sonunda karşılaşılan manzara, doğal güzellik insanı büyüleyecek nitelikte. Bu gezi sırasında İbradı İlçesi, Ormanda Beldesi ve Ürünlü Köyünde yer alan yöreye has "Düğmeli Evleri" muhakkak görmeden buralardan geçmeyin.
22
Altıbeşik Mağarası girişinde yer alan kafeterya ve gezi botları Antalya Büyükşehir Belediyesi işletmesi olan Anset tarafından işletiliyor. Burada Milli Park giriş ücreti olarak kişi başı beş lira alınıyor. Botla mağara içinde gezi hizmeti ise ücretsiz verildiğini de söyleyelim. Bota binişte can yeleği giyme zorunluluğu var. Bir kötü haber daha göle girmek te yasak. Ürünlü Köyü ile Altınbeşik Mağarası arasında yaklaşık 1 veya 1,5 saat süren bir yürüyüş parkuru da mevcut. Türkiye’nin en büyük Avrupa’nın 3. büyük yer altı gölüne sahip Altınbeşik Mağarası, araştırılabilen kısmı kollarıyla birlikte 2200 metreyi buluyor. Mağara, ağzından itibaren 125 m uzunluğunda bir gölle başlar. Gölün derinliği, yer yer 15 metreye kadar ulaşır. Gölün orta kısmında doğal bir kaya bloğundan oluşmuş köprü bulunuyor. Bu gölün sonunda 44 metre yüksekliğinde tüm salonu kaplayan dikeye yakın diklikte traverten bulunuyor. Ardından 3 kolla devam eden mağarada aktif kol 8 metre yükseklikteki bir dereye kadar araştırılmış. Mağara, fosil kolun dışında, tamamen traveretenler ve yarıklarla kaplı. Mağara ancak yaz ve sonbahar aylarında girişe uygun. Kış ve ilkbaharda mağara tamamen suyla dolmakta önündeki dereden akmakta. Bu yüzden bu mevsimlerde mağara doğal olarak kapanıyor.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
ASPENDOS ANTİK KENTİ VE TİYATROSU
Antalya - Alanya karayolunun 44. Kilometresinden kuzeye dönen yolun ikinci kilometresinde yer alan Aspendos, sadece Anadolu'nun değil tüm Akdeniz dünyasının en iyi korunan Roma Dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlü. Şehir, bölgenin en büyük nehirlerinden Köprüçay (Antik Eurymedon) yakınlarındaki tepe düzlüğünde kurulmuştur. M.Ö. 5. Yüzyılda basılmış sikkelerinde adı Estvediys olarak geçer. Anadolu kökenli bu ad, şehrin çok eskilerden beri yerleşim gördüğünün kanıtıdır.
ALARA KALESİ
Alanya’nın yaklaşık 40 km. kuzeybatısında Okurcalar Beldesinde Ulugüney Çayı'nın (Alara) kenarında sivri bir tepe üzerinde yer almaktadır. Selçuklu Hükümdarı I. Alaaddin Keykubat tarafından Alanya Kalesinin fethinden hemen sonra yeniden imar edilmiş. Alara Kalesi Antalya Alanya Karayolu üzerinden 9 km içermekte. Alara Kalesinde 2007 yılında kazı çalışmaları iki ayrı alanda gerçekleştirilmiştir. Kale surlarının dışında, Alara Çayı kenarında aşağı hamam yer alır. Bu hamam 13 yüzyılda inşa edilmiş bir Sucuklu eseri. Kale, Alara Ça-
GEZİ-YORUM
ANTİK TİYATRO
KONYALTI PLAJI
SAKLIKENT KANYONU yı'nın yaklaşık 150 m. sol kıyısında, dağın dik yamacına kurulmuştur. Kale, İç Kale ve Orta Kale olmak üzere iki bölümden oluşur. İç Kale dağın zirvesinde bulunuyor. Dış kale sur duvarları moloz ve işlenmiş taş ile inşa edilmiş. Kale duvarlarının dış yüzü boyalı. İpekyolu üzerinde yer alan kalenin amacı, Çay kenarındaki handa mola veren kervanların güvenliğini sağlıyordu. Yer aldığı konum nedeniyle muhteşem bir görüntüsü de var. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller içinde yukarılara çıkılan merdivenler yapılmış. Kalıntılar arasında küçük bir saray, kale görevlilerinin odaları, cami ve hamam var. Kaleye çıkan merdivenler ve tünellerde çökmeler olduğu için tırmanmak tehlikeli. Alara Kalesine giriş ücretsiz. Kalenin hemen altında çay üzerinde yer alan restoranlarda piknik yapıp çayın serin sularında yüzebilirsiniz. Bu bölgede çok güzel bir manzara gezenleri bekliyor.
SAKLIKENT KANYONU
Antalya ve Muğla il sınırları içinde yer alan Saklıkent Milli Parkının en bilinen yeri Saklıkent Kanyonu’dur. Eşen Çayının bir kolunun kaynağını barındırmakta. Kanyonun Antalya'ya yaklaşık 200 km, Fethiye'ye 47 km, Kaş'a ise 64 km uzaklıkta. Günlük kıyafetleriniz ile yürüyebileceğiniz
alan çok uzun değil. Gişelerden geçtikten sonra kanyon yamaçlarına yapılmış yol/köprüden geçip geniş ağaçlıklı çarpıcı bir alana geliyorsunuz. Burada yerden kaynayan sular, etraftaki yamaçlardan dökülen çeşitli boylardaki şelaleler ve su sesi çok güzel. Buradaki dinlenme alanında veya kafeteryada oturabilirsiniz. Bu bölümden sonrası için özel ayakkabı ve kıyafet gerekiyor. Kanyonun iç kısımlarına ilerlemek için sudan geçmek gerekiyor. Bu alanda lastik ayakkabı kiralanabiliyor. Not: Kanyon girişinde yer alan "Ücretsiz Otopark" tabelaları sizleri yanıltmasın bunların hepsi civardaki özel işletmelere ait. Eğer bu bölgede bir şeyler yiyecekseniz bu otoparkları seçebilirsiniz. Tam kanyon giriş gişelerinin karşısında Seydikemer Belediyesinin işlettiği otopark mevcut. Otopark ücreti makul seviyede.
uzun plaj diyebiliriz. Konyaaltı plajı şehrin batı tarafında bulunuyor. Plaj 7 km uzunluğunda. Sahil boyunca önemli ve çok büyük oteller plaja eşlik etmekte. Bunun yanında çok sayıda bar, kafeler, gece kulüpleri ve eğlence mekanları ile sahil doludur. Ayrıca sahil boyunca oldukça eğlenceli vakit geçirebileceğiniz güzel bir yürüyüş ve spor yapabileceğiniz harika kumsallar var. Sizlere şimdiden iyi tatiller dileriz.
DENİZ VE GÜNEŞ: KONYALTI
Antalya’nın en büyük plajlarından olan Konyaaltı plajından sizlere bahsedelim. Konyaaltı plajı gerek yerli gerek yabancı turistlerin en çok ilgi gösterdiği plajlardan birisi. Konyaaltı zaten Antalya’nın en gözde yerlerinden. Bu yüzden burada bulunan plajda çok ilgi görüyor. Konyaaltı plajı oldukça uzun bir plaj. Hatta ülkemizdeki en
GERPİNOK HAZİRAN 2017
23
MEKAN
ZAMANI UNUTTURAN OTEL! Lethe Exclusive Hotel adından da anlaşılacağı gibi size geçmişi unutturacak ama aklınız Ağva’da kalacak Haber: Serpil ÇOLAK
24
GERPİNOK HAZİRAN 2017
MEKAN
L
ethe, Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasında akan nehirlerden biri. Öyle ki; suyunu içenlere geçmişini unutturan bir nehir. Ağva’da, Göksu nehri kenarında yer alan Lethe Exclusive Hotel de adını bu nehirden almış. Göksu nehrinin suyundan içmeniz mümkün değil belki ama Lethe Exclusive Hotel’in o büyülü atmosferinde derdinizi de, tasanızı da, sıkıntılarınızı da unutacağınız kesin. Dergimizin bu ayki sayısında da sizi unutmadık, hafta sonu kaçamağı için yakın yerleri keşfe çıktık. Bu kez durağımız Ağva. Ağva, her ne kadar İstanbul’un Şile ilçesine bağlı olsa da bu büyük ile bir o kadar uzak, bize ise Kandıra kadar yakın. Özellikle hafta sonlarında şehrin karmaşasından kaçmak isteyenleri muhteşem doğası, nehirleri, kumsalı, denizi, yürüyüş alanları, gelişen otel ve pansiyonculuğuyla son yılların gözde tatil beldelerinden Ağva’ya götüreceğiz. Hazırsanız yola çıkıyoruz. YEMYEŞİL YOLLAR Ağva’ya gitmek üzere İzmit’ten çıkıp Kandıra yoluna sapanları iki ayrı güzergah bekliyor. Birinci güzergah; Kandıra Cezaevi Kampüsü’nün hemen yanındaki sapakta, ikincisi de Kandıra’ya vardıktan sonra başlıyor. Her iki güzergahı da kullanarak ve Ağva tabelalarını takip ederek bu şirin beldemize ulaşabilirsiniz. Biz, ilk güzergahı tercih ettik çünkü daha kestirme. Bu yolu seçmemizin bir nedeni de yapacağımız yolculuk esnasında göreceğimiz birbirinden güzel köyler... Zaten hafta sonu tatiliniz Ağva’ya gelmeden yemyeşil yollarında başlayacak. Bu cennetten uzaklaştıkça aklınız Ağva’nın pırıl pırıl doğasında kalacak. Ağva’nın virajlı yollarında yaklaşık 40 dakika süren bir yolculuğun ardından Lethe Exclusive Hotel’e vardık. Lethe Exclusive Hotel, Göksu nehrinin hemen kıyısında bulunuyor. İçeriye girdiğimizde bizleri otelin güzel sahibi Fahriye Oya Sanyeli karşılıyor. Oteli gezmeden önce Fahriye Hanım’ı tanımak istiyoruz. Restoranın rahat koltuklarına oturarak Fahriye Hanım’ı dinleme başlıyoruz.
0, BİR RESSAM
Fahriye Hanım bir ressam. Ortaokulda resim öğretmeni tarafından keşfedilmiş, ailesi okula çağrılarak “Bu çocuk çok yetenekli” denilmiş. Fahriye Hanım’ın kader çizgisi de işte o gün şekillenmiş. Resim eğitimi ala-
GERPİNOK HAZİRAN 2017
25
MEKAN
bileceği bir lise seçmiş ve üç yıl boyunca akademi sınavlarına hazırlanmış. Kazanmış da. Fakat özel sebeplerden dolayı devam edememiş. Sonrasında her ne kadar turizm ve otelcilik okusa da resim yapmaktan vazgeçmemiş. Sürekli özel dersler alarak yeteneğini geliştirmiş. Fahriye Hanım’ın arkadaş çevresi mimarlardan oluşunca, resim sevdasına inşaat ve iç mekan tasarımları da eklenmiş. Bunun üzerine İstanbul Zekeriyaköy’de kendisine bir mağaza açmış. Bu mekanda özel olarak tasarladığı banyo dolapları ve mobilyaların satışını yapmış. Ancak güneyde bir otel yatırımı söz konusu olunca hiç düşünmeden mağazasını satıp Kaş’a yerleşmiş.
NEDEN Mİ AĞVA?
“İlk kurduğum otel Lukka Exclusive oldu. Otelin bütün tasarımları bana ait” diyen Fahriye Hanım o dönem Kaş’ta bir de sanat galerisi açmış. Burada suluboya çalışmalara ağırlık veren Fahriye Hanım hem tekniğini geliştirmiş, hem de yaptığı eserleri turistlere satarak para kazanmış. Ancak iki yıl sonra oteldeki hisselerini devrederek İstanbul’a geri dönmüş. Ve otelcilik işine devam etmeye karar vermiş. Fahriye Hanım’ın ikinci otelini kurmak için Ağva’yı seçmesinin nedeni de buradaki tesislerin 12 ay boyunca açık olması. Ağva’da dolaşırken Göksu nehrinin kenarındaki eski bir yazlık evi görmüş ve beğenmiş. İşte o evi yaklaşık bir yıllık çalışmanın sonunda Lethe Exclusive Hotel’e dönüştürmüş. Tabii ki bütün tasarım Fahriye Hanım’a ait.
6 ODALI BİR OTEL
Lethe Exclusive Hotel, 4’ü suit, biri standart, biri de tek kişilik olmak üzere 6 odalı butik bir otel. Odalardaki bütün mobilyaları Fahriye Hanım kendisi çizmiş ve uzun yıllardır birlikte çalıştığı ustasına yaptırmış. Odaların donanımları aynı ancak her birinde ‘mavi’nin farklı tonları kullanılmış. Neden mavi? Çünkü Fahriye Hanım bu oteli kurarken ‘su’ temasından yola çıkmış. Dekorasyonda da deniz ürünlerine ağırlıklı olarak yer verilmiş. Suit odaların içinde bulunan havuzların ve şöminenin taşları özel olarak seçilmiş, hepsi Kandıra taşından yapılmış. Odalardaki yatak başlarında yer alan resimler de Fahriye Hanım’ın eseri. Otelin dekorasyonu doğaçlama yapılmış ancak hep doğal ürünler kullanılmış. Kütükler, urganlar, taşlar gibi...
SANAT ATÖLYESİ
Otelin hemen yanında Fahriye Hanım’ın sanat atölyesine çevirdiği kocaman bir Yörük çadırı bulunuyor. Fahriye Hanım burada hem sanatsal çalışmalarını yürü-
26
GERPİNOK HAZİRAN 2017
MEKAN
tüyor, hem de isteyen otel müşterisine ücretsiz mum batik eğitimi veriyor. Mum batik; batik mumunun (parafin + bal mumu) özel batik kalemi, kalıp ve fırça ile sürülüp kumaşın istenilen bölgeleri kapatılarak diğer taraflarının boyanması ve bu şekilde desenlenmesine deniliyor. Fahriye Hanım’ın atölyesinde isteyen resim, isteyen seramik de yapabiliyor. Atölyede bulunan tüm malzemeler müşterilerin kullanımına açık. Fahriye Hanım, sanat atölyesinde müşterileriyle çok iyi vakit geçirdiklerini ve bundan büyük keyif aldığını da sözlerine ekliyor. Fahri Hanım, Lethe Exclusive Hotel’i kurarken şu düşündeceden yola çıkmış;“Benim aradığım otel olmalı.” Hem salaş olacak, hem de konfordan ödün vermeden doğal bir ortam yaratılacak. Sanatı ve doğayı sevenlerin mutlu olabileceği bir otel.
MENÜDE NELER VAR?
Lethe Exclusive Hotel’de 4 personel görev yapıyor. Oda kahvaltı olarak satılan otelde öğle ve akşam yemeklerinizi yiyebileceğiniz çok güzel bir restoran da var. Restoranda kafanızı nereye çevirseniz ilginç bir ayrıntıyla karşılaşıyorsunuz. Bir yanda şömine ve önündeki sehpayı çevreleyen rahat koltuklar, karşısında ise yer minderleri; Bir başka köşede yıllanmış bir piyano... Bir köşede eski bir radyo, bir başka köşede eski bir sandık. Restorandaki sunumlar da oldukça ilginç. Yemekler zeytin ağacından yapılma tabaklar üzerinde geliyor, mezeler için ise deniz kabukları kullanılıyor. Restoranın menüsünde ise tavuk pirzola, antrikot, köfte ve tabii ki balık bulunuyor. 4 çeşit meze, bir çeşit çorba ve tatlı da menüde yer alıyor. Bunun yanı sıra aperatif olarak börek ve peynir tabakları da müşteriye sunuluyor. Alkollü ve alkolsüz içecekler de masaları süslüyor.
İŞTE FİYATLAR
Lethe Exclusive Hotel’de oda fiyatları ise şöyle: Suit odalar hafta içi 570 TL, hafta sonu ise 750800 TL arasında. Standart oda fiyatları da hafta içi 410, hafta sonu 510 TL civarında. Oda fiyatları euroya göre değişiklik gösterebiliyor. Lethe Exclusive Hotel’in nehir kenarında çok şık bir terası, minik bir de bahçesi bulunuyor. Terastaki salıncaklara oturup keyif çatabilir, nehir kenarındaki koltuklarda yorgunluk atabilirsiniz. Bu arada otelin temin ettiği oltalarla balık tutabilir, yine otelin ücretsiz olarak sunduğu bisikletlerle tura çıkabilirsiniz. Otel dışında ise nehirde gezintiye çıkabilir, denize girebilir, sıcak kumlarda güneşlenebilirsiniz. Lethe Exclusive Hotel’de kendinizi evinizdeki kadar rahat hissedebilirsiniz. Çünkü Fahriye Hanım müşterilerine “Burası sizin” diyor ve oteli onlara devrederek rahat etmelerini sağlıyor. Hafta sonunda şehrin gürültüsünden ve karmaşasından kaçmak, doğayla baş başa keyifli birkaç gün geçirmek, bunu yaparken geçmişte yaşadıklarını ‘unutmak’ isteyenlere; Lethe Exclusive Hotel’i tavsiye ederim. Şimdiden iyi tatiller.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
27
GEZİ-YORUM
28
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
KÖY FIRINLARI DAYANIŞMA VE PAYLAŞIM TÜTÜYOR Kandıra’nın Ağaçağıl Köyü’nün kadınları, bizi köy fırınında pişirdikleri birbirinden lezzetli pidelerle ağırladı.
HABER: Bilal AKPINAR
GERPİNOK HAZİRAN 2017
29
GEZİ-YORUM
Ş
öyle dumanı tüten, mis gibi bir somun köy ekmeğine uzun zamandır hasretiz, değil mi? Peki, en son ne zaman fırından yeni çıkmış, el açması mancarlı pide yediniz? Uzun zaman oldu, değil mi? Haklısınız, artık bu lezzetleri Anadolu’nun köylerinde bulmak bile o kadar kolay değil. Değişen yaşam koşulları köylerimizdeki alışkanlıkları, gelenekleri, paylaşımları da etkiledi; pek çok kültürel değerimiz yok olmaya yüz tuttu... Aynı köy fırınları gibi. Ama bu durum Kandıra’nın Ağaçğıl köyünde değişti. Köyülüler o gelenekleri yaşatmaya devam ediyor. Ekmeklerini aynı fırında yapıyor, beraber yiyiyorlar. Bizler de köyü sizler için ziyart ettik. Yüreği sevgi dolu teyzelerin ellerinden enges mancarlı pideden tattık. Hatta Eylem Abla(Eylem Selvi Arı) eline maşayı aldı mancarlı pide yapmaya çalıştı. Tabi iki eline gözüne bulaştırdı. Siz siz olun teyzelerin işine karışmayın. Her kez iyi yaptığı işi yapsın ki bu güzel tatlar gelecek nesillere aktarılsın. Keyifle okumanuz dileğiyle...
EL BİRLİĞİYLE PİŞİRİYORLAR
Düğünlerde, bayramlarda, cenazelerde ya da geniş katılımlı organizasyonlarda köy kadınlarının toplanarak yaktığı fırınlarda, birbirinden leziz yemekler, pideler, ekmekler pişiriliyor. Tek seferde onlarca tepsi ekmek pişirilebilen bu fırınlar sayesinde kadınlar, aynı eskisi gibi fırının etrafında bir araya geliyor; el birliğiyle çalışıyor. Kandıra’nın Ağaçağıl Köyü’nün kadınları, bizi köy fırınında pişirdikleri birbirinden lezzetli pidelerle ağırladı. Kandıralı teyzelerin elleriyle özene bezene hazırladığı enges pideleri afiyetle yedik. Bu lezzeti tattıktan sonra kesin bir daha uğrayacaksınız dediler. Ama zaman eksikliğinden gitmek biraz güç oluyor.
MİS GİBİ PİDE KOKUSU
Becerikli köy kadınlarının ellerinde açılan incecik hamurların içi mancar, patates ve peynirle doldurulup pişmek üzere köy fırınına atılınca,
30
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
pidelerin eşsiz kokusu birkaç dakika içinde bütün köyü sardı. Tüm köy halkıyla birlikte tattığımız enfes pidelere ev yapımı ayran da eşlik edince, ziyafet tamamlandı. Adeta bir aile gibi hep birlikte hazırlayıp pişirdikleri pideleri konuklarına ikram etmenin mutluluğunu yaşayan Ağaçağlı kadınları, köylerine gayet mutlu olduklarını söylediler. 40 yıldır köyde yaşayan Kadriye Durmaz “Bu fırınlarda pişen ekmeğin, pidenin, yemeğin tadı bir başka oluyor” dedi.
PEYNİRİ ÇOK GÜZEL
Enfes pidesiyle bilinen Ağaçağıl Köyü’nden çıkan her şey bir başka güzel. Yeşilin içinde şehrin kargaşası ve gürültüsünden uzak. Doğasıyla insanı kendine hayran bırakan köyde tamamen doğal ürünler bulunuyor. Doğada özgürce dolaşan inekler bin bir çeşit otla besleniyor. Bu da onların sütünün tadını ve kalitesini bir hayli arttırıyor. İşte bu sütten elde edilen peynirin, yoğurdun tadı bir başka oluyor. Hani marketlerde gördüğünüz suni kaymağa sahip yoğurtlar gibi değil. Bir de mancarlı ve peynirli pidenin olmazsa olmazı ayran var. Marketlerde bulabileceğiniz bir ayran değil bu. Köylü teyzelerin emekleriyle sofraya gelen bu ayran pidenin vazgeçilmezi durumunda.
TOPRAĞI STRES ALIYOR
Yer yer bozuk yollardan geldiğimiz köy bizi tavuk ve kuş sesleriyle karşıladı. İlk etapta bu sesler bize biraz garip geldi. Şehirden alışkın oluğumuz gibi araba sesi bekledik. Köyde kaldığımız üç saatlik süre zarfında buradan sadece üç araç geçti biri köyün servisi sabah Kandıra’ya gider öğleden sonra üç gibi döner. Diğer arabalardan biri bizim diğeri de bize eşlik edecek belediye yetkililerinin aracıydı. Köylüler de şehri sevmiyor. Çoluk çocuğun burada kalmamasından şikayetçiler. Eskiden işlenen toprakları şimdi sesiz ve hüzünlü. Böyle bir yere gelmişken toprağa çıplak ayakla basmadan geri dönemezdik. Köydeyken yapmaya utandık ama biraz ilerisinde arabamızı toprak alana park ettik. Ben arabanın durmasını beklemeden ayakkabılarımı çıkardım durur durmaz da dışarıya çıktım. Toprağa çıplak ayakla bastığım o birkaç dakika stresimi almaya yetti desem yanlış söylemiş olmam. Köyü ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Köylüler özellikle de yüreği sevgiyle dolu teyzeler sizi kucaklayacaktır. Ama kalabalık gitmeyin ki güzel bir gün geçirin.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
31
GEZİ-YORUM
32
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
PAZARLARIN EN ŞENLIKLISI! Karamürsel sahilinde kurulan cuma pazarı, yıllardır sadece ilçe halkının değil, çevre ilçelerde yaşayanların da ilgi odağı.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
33
GEZİ-YORUM
S
ebze ve meyvenin, her zaman en taze ve doğal haliyle bulunabildiği pazarda kıyafetten zücaciyeye, takıdan mefruşata kadar yok, yok... Köylü pazarları kültürümüzün en renkli öğelerinden biri... İlimizde de haftanın belli günlerinde, hemen her mahallede kurulan bu pazarlar, hem vatandaşın en taze ürünlere ilk elden ulaşabilmesine imkan sağlıyor hem de her keseye uygun alışveriş ortamı yaratıyor. Her biri birbirinden renkli olsa da kuşkusuz Kocaeli’nin en popüler pazarı, Karamürsel sahilinde kurulan cuma pazarı. Sahil şeridini bir uçtan diğer uca kaplayan ve bünyesinde sadece sebze-meyve değil kıyafetten zücaciyeye, takıdan mefruşata kadar her türlü ürünü barındıran bu pazar, her kesimden pek çok kişi için vazgeçilmez bir alışkanlık. İlçenin köylerinde yaşayan ve geçimini çiftçilik yaparak sağlayan yerli üreticilerin bahçesinden gelen körpecik ürünler; Köylerde yaşayan kadınların elleriyle yaptığı mis gibi tarhanalar, erişteler, salçalar, yoğurtlar, ekmekler; Hem son modaya hem de her keseye hitap eden birbirinden şık kıyafetler; Ve bir evin ihtiyacını karşılayacak bütün züccaciye ve mefruşat ürünleri her cuma binlerce kişinin Karamürsel pazarına akın etmesinin sebebi.
HERKES ALIŞVERİŞTE…
Karamürsel pazarının en güzel özelliklerinden biri de bin bir emekle yetiştirdiği ürünleri küçük tezgahlarının başında satmaya çalışan yerel üreticilerle yapılan tatlı sohbetler... Tezgaha yaklaşan herkesle merhabalaşan, sımsıcak diyaloglar kuran, uzun uzun sohbet eden yerel halk, size Anadolu insanının tertemiz karakterini bir kez daha hatırlatıyor. Ayrıca bu pazar, sadece Karamürselliler’in sebze ve meyve ihtiyacını karşılamıyor. Karamürsel’in uzak köylerinde yaşayan ve haftada bir gün ürünlerini satmak için Karamürsel pazarına gelen üreticiler de kendi ihtiyaçlarını haftalık
34
GERPİNOK HAZİRAN 2017
olarak Karamürsel esnafından temin ediyor. Bütün gün satış yapan yerli üreticiler, günün sonunda tezgahlarından elde ettikleri kazançla çay, şeker, şarküteri, temizlik maddesi gibi ürünleri satın almak için Karamürsel’in merkezindeki dükkanları dolduruyor.
NEVALELER ÇANTAYA, DOĞRU PAZARA !
Üstelik Karamürsel pazarına rağbet eden kişiler, sadece Karamürselliler değil... Bu zengin ve renkli pazar, Kocaeli’nin diğer ilçelerinde yaşayanlar için de bir cazibe merkezi. İzmit’ten Gölcük’e, Başiskele’den Hereke’ye kadar pek çok kişi, mahallelerinde kurulan pazardan alış veriş yapmaktansa, Karamürsel’e gitmeyi tercih ediyor. İnsanlar için vapur sefası yaparak deniz yoluyla Karamürsel’e gelmek, aynı zamanda bir eğlence... Çevre ilçelerden gelen birçok hanım Karamürsel pazarında satılan tazecik sebzeleri seçiyor, son modaya uygun kıyafetleri deniyor, alınanlar pazar çantalarına dolduruluyor ve sıra eğlenceye geliyor.
ÇAY BAHÇELERİ DOLUYOR
Hanımlar, pazar alışverişini yaptıktan sonra akşamdan hazırladığı börek, çörek ve dolmalarla Karamürsel’in sahilindeki şirin çay bahçelerinde piknik yaparken çocuklar çevre parklarda günün tadını çıkarıyor. Kimse bu keyfin bitmesini, dönüş vapuru saatinin gelmesini istemiyor. Uzun lafın kısası, Karamürsel pazarı hem ilçeye kattığı renk hem ekonomiye sağladığı katkı hem de diğer ilçelerden gördüğü ilgiyle Karamürsel’in en büyük değerlerinden biri... Siz de uygun olduğunuz en kısa zamanda, bir cuma günü toplayın konuyu komşuyu, çoluğu çocuğu bir vapur sefasıyla Karamürsel’e geçin. Emin olun evinize, hem meyvenin sebzenin en tazesiyle hem de çok hoş anılarla döneceksiniz. Bunların hiçbiri beni cezbeymedi diyorsanız denize girin.
GEZİ-YORUM
Karamürsel’de yetiştirilen organik kavunun tadına doyun olmuyor
GERPİNOK HAZİRAN 2017
35
GEZİ-YORUM
OSMANLI MUTFAĞININ
SIRLARI BURADA HABER: Serpil ÇOLAK
36
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
GERPİNOK HAZİRAN 2017
37
GEZİ-YORUM
O
, aslında elinin hamuruyla erkek işine karışmıştı. Isı yalıtımı, cephe kaplama gibi inşaat işleriyle uğraşıyordu. Ama aklı hep mutfaktaydı. İşi nedeniyle sürekli seyahat etmekten, sık sık şehir dışına çıkmaktan yorulunca; “Ben, hayalimdeki işi yapacağım” diyerek, inşaat sektöründen elini eteğini çekti. Restoran açmak üzere harekete geçtiğinde ise karşısına ilk olarak Umuttepe yolu üzerindeki ızgara salonu çıktı. Kapısında ‘devren kiralık’ yazıyordu. O anda kararını verdi. İşte Kuzine Restaurant böyle doğdu. Burcu Yatağan her ne kadar hayalini gerçekleştirse de, “Burayı oğlum için açtım” diyor. Gastronomi okumak isteyen oğlu Metehan Mert için geleceğe dönük yatırım yaptığını söylüyor. Mert de boş vakitlerinde restoranda annesine yardım ediyor. Dilerseniz şimdi ana-oğulun birlikte işlettiği Kuzine Restaurant’a bir göz atalım.
UMUTTEPE YOLUNDA
Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Yerleşkesi’ne çıkarken hemen sol tarafta bulunan Kuzine Restaurant geçtiğimiz ocak ayında kapılarını açtı. Kış bahçesiyle birlikte yaklaşık 250 metrekarelik bir alanda faaliyet gösteren, aynı anda 80 kişiyi ağırlayabilecek kapasiteye sahip olan Kuzine Restaurant’ta 8 personel çalışıyor. Restoranın sahibi Burcu Yatağan da sürekli işin başında. Alışverişin tamamını kendisi yapıyor, ama bununla yetinmiyor. Çok kalabalık olduğu zamanlarda ızgaranın başına da geçiyor, mutfağa girip bulaşık da yıkıyor. Burcu Hanım’ı, kendi elleriyle yaptığı tarhana çorbasını müşterilerine ikram ederken görmek de mümkün.
KAHVALTI DA VAR
Kuzine Restaurant saat 08.00 gibi kapılarını açıyor ve akşam 22.00’ye kadar müşterilerini en iyi şekilde ağırlamaya çalışıyor. Kuzine’de güne kahvaltıyla başlayabilirsiniz. Serpme kahvaltıda; 4 çeşit peynirden zeytin çeşitlerine, sigara böreğinden patates kızartmasına, reçel çeşitlerinden sosise kadar 20 çeşit ürün bulunuyor. Zeytin ve zeytinyağı Edremit’ten getirtiliyor, baharatlar Antep’ten... Kahvaltıda yediğiniz reçel ve bal da şehir dışından geliyor. Kahvaltının fiyatı ise 30 TL. Burcu Hanım restoranında kullandığı malzemelerin doğal ve kaliteli olmasına özen gösterdiğini söylüyor. Hatta bu konuda çok titiz, “Evime almadığım ürünü restoranıma da sokmam” diyor.
ÇORBALAR ÇEŞİT ÇEŞİT
Kuzine Restaurant’ın menüsü Osmanlı mutfağından izler taşıyor. Osmanlı’nın unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerini sofralarımıza taşıyan Kuzine’de her gün değişik bir çorba çıkıyor. Bademli saray çorbasından lebeniye çorbasına, güllaş çorbasından Süleymaniye çorbasına, toyga çorbasından yörük çorbasına, mahluta çorba-
38
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
sından yuvalamaya kadar birbirinden değişik tatlar Kuzine’de sizleri bekliyor. “Alıştığım lezzetten vazgeçmem” diyenler için ev yapımı tarhana, mercimek ve tavuk suyu çorbası da bulunuyor. Bütün çorbaların fiyatları aynı; 7 TL. Çorbanın yanında ikram edilen turşular da özel olarak Ankara Çubuk’tan getirtiliyor.
SARAY MUTFAĞINDAN
Kuzine Restaurant’ın menüsünde en dikkat çekici bölüm ise Saray Mutfağı... Bu bölümde mutancana, Kureyş kebabı, kuzu incikli keşkek, Kuzine stili çoban kavurma, hünkar beğendi ve tuzda tavuk yer alıyor. Tuzda ta-
SOBAYLA ISINIYORLAR
ZEYTİN SÜTÜYLE SERVİS
Kuzine’nin menüsü o kadar zengin ki... Menüde ara sıcak olarak etli asma yaprağı dolmasından kuru patlıcan dolmasına, içli köfteden ıspanaklı sembuseğe kadar ne ararsanız var. Salatalar da birbirinden iddialı. Nar ekşili gavurdağı salatasından peynirli roka ve tere salatasına, hellim salatadan tavuklu mevsim salatasına kadar. Salatalar zeytinyağının yanı sıra zeytin sütüyle servis ediliyor. Menüde diyet salatalar da unutulmamış. Nohutlu bostane salatası ve maş fasulyeli kırma zeytin piyazı, diyet yapanlar için özel olarak hazırlanıyor. Kuzine’nin menüsünde kırmızı ve beyaz et çeşitlerinin yanı sıra makarnalar, taş fırında pişen pideler, pizzalar ve tava yemekleri de mevcut. Menüye vejeteryanlar için yeşil mercimekli pazı kavurması, brokoli karnabahar boranisi, hellim peynirli ızgara sebze tabağı ve borani hassa da eklenmiş. Ayrıca glutensiz ürünlerle yapılmış yemekleri de Kuzine’de bulmanız mümkün.
Bir diğeri de kuzu incikli keşkek. Balıkesir’den gelen süt kuzusundan yapılıyor, incikler taş fırında piştiği için lezzetine doyum olmuyor. Menüde geleneksel tatlılarımız da yerini almış. Katmerden künefeye, kadayıflı muhallebiden ev baklavasına kadar çeşit çeşit tatlı da var.
vuk için 3 saat önceden haber verilmesi gerekiyor. Kuzine stili çoban kavurma, restoranın en beğenilen yemeklerinden biri. Dana bonfile, güveçte, üzeri lavaşla kaplanmış bir şekilde taş fırında pişirilerek servis ediliyor.
Gelelim restoranın isminin neden Kuzine olduğuna. Burcu Hanım, restoranın hem iç kısmına hem de kış bahçesine birer kuzine soba koymuş. Kışın bu sobalarda odun yakarak ısınıyorlar. Isınmanın yanı sıra üzerinde çaydanlık kaynıyor, içinde patatesler pişiyor, üzerinde de ekmekler kızarıyor. Burcu Hanım restoran için o kadar özenmiş ki. Kullandığı tabakları Kütahya’da özel olarak yaptırmış. Tek isteği insanların Kuzine’den mutlu çıkması. “Şikayeti olan mutlaka söylesin, eleştirilere açığım” diyen Burcu Hanım, personeliyle de çok iyi anlaştığını ifade ediyor, “Biz artık aile gibi olduk. Hepsini çok seviyorum” diye konuşuyor. Kuzine Restaurant’ın müşteri kitlesini ağırlıklı olarak üniversite camiası oluşturuyor. Kuzine, üniversitenin yanı sıra Bağçeşme ve Tüysüzler mevkiine paket servis hizmeti de veriyor. Samimi bir ortamda, doğal ürünlerle, lezzetli bir yemek ise tercihiniz, Kuzine’yi tavsiye ederiz.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
39
GEZİ-YORUM
KAYANIN YAĞMUR VE RÜZGARLA DANSI
PERİBACALARI Rüzgar ve yağmurun oyduğu volkanik kayalar büyüleyici peri bacalarını ortaya çıkardı Haber: Bilal AKPINAR
40
GERPİNOK HAZİRAN 2017
GEZİ-YORUM
GERPİNOK HAZİRAN 2017
41
GEZİ-YORUM
GÖRME
E
rciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların, milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla, dünyada başka hiç bir yerde görülemeyecek ilginçlikte ve güzellikte bir coğrafya ortaya çıktı. Burası bugün Kapadokya olarak adlandırılıyor. Kayalara oyulmuş benzersiz evleri, kiliseleri, yeraltı şehirleri, rengarenk balonları, ünlü şarapları ve muhteşem günbatımıyla Kapadokya büyüleyici ve gizemli bir atmosfere sahip. Kapadokya, Pers dilinde Güzel Atlar Ülkesi anlamına geliyor. Bu güzel bölge, dünyada daha önce gördüğünüz hiç bir yere benzemeyen bir coğrafyaya sahip. İç Anadolu’da Nevşehir, Aksaray, Kırşehir, Niğde, Kayseri illerinin sınasılarına kadar uzayan geniş bir bölge burası. O yüzden bu güzel coğrafyaya vakit ayırın. Günübirlik turlara feda edilemeyecek kadar özel bir yer burası, hem de 4 mevsim. Kapadokya çok geniş bir coğrafya. Bu kadar geniş bir coğrafyaya sadece 1-2 gün ayırıp, her yeri ve her şeyi hızlıca görüp gitmek tam bir insafsızlık. Her bir köşesinin kendine münhasır dokusu, farklı atmosferi ve özel yerleri var. Vakti olmayanlar ise her yerini göreyim sonra yine tekrar gelirim demek yerine sadece bir yerinde o vakti geçirip, diğer gelişte farklı yerinde kalması tavsiyem.
42
GÖREME Güllüdere Vadisi; Çavuşin ve Göreme arasında kalan yerde birçok kilise, manastır ve yaşam alanı kalıntılarının var. Peribacası oluşumlarının en iyi izlenebileceği trekking rotası 4 km ununluğunda. Yürüyüş sırasında iki kola ayrılan vadide, tarih boyunca birbirinden farklı dönemde inşa edilmiş çok sayıda kilise ve manastır görebiliyorsunuz. Vadinin birinci kolunda İnzivaya çekilen keşiş hücreleri, bulunurken, ikinci kolunda ise Üç Haçlı Kilise ile Ayvalı Kilise yer alıyor. Bir zamanlar üzüm bağlarının yoğun olarak yer aldığı, zengin bitki florasına sahip Güllüdere Vadisi’nde badem ve kayısı ağaçlarının arasında yürüyüş yaparken, güvercinlikler de manzarayı süslüyor.
ZEMİ VADİSİ Ürgüp-Nevşehir Yolu üzerinde, Uçhisar’ın doğusunda kuzey-güney doğrultusunda, Göreme ile Açık Hava Müzesi arasında bulunuyor. Vadi başlangıcı ile Göreme arasındaki 5600 metrelik vadi, yürüyüş yapmaya elverişli. Sarnıç Kilisesi, Saklı Kilise, Görkündere Kilisesi ve El Nazar Kilisesi de vadi içinde yer alıyor. Dar bir vadi yapısına sahip olan Zemi’de armut, dut, erik, kayısı, fındık gibi meyvelerin ağaçlarının arasındaki yürüyüşe başlamak için iki nokta bulunuyor. Birincisi, Ürgüp-Nevşehir yolundan Göre-
GERPİNOK HAZİRAN 2017
me Açık Hava Müzesine doğru yumuşak bir eğimle aşağı inileceği için daha kolay olan bir rota; ikincisi ise, Ürgüp-Nevşehir yolu üzerinde inilerek yine eğim aşağıya doğru yapılan ve Göreme’de sona eren yürüyüş.
AŞK VADİSİ Bağlıdere Vadisi adıyla da bilinen Aşk Vadisi, Göreme-Uçhisar yolu üzerindeki Örencik’ten başlayıp, Göreme-Avanos yolunda sona eren 4900 metre uzunluğunda şahane bir vadi. Sıcak hava balon turları hava koşulları iyiyse bu vadiye yukarıdan bakmanıza fırsat sağlıyorlar. Vadi yürüyüş için de oldukça uygun. Selvi ağacına benzeyen, düz ve yüksek peribacası oluşumlarının bulunduğu vadinin bir de efsanesi var: Birbirine düşman iki ailenin birbirine âşık olan kızı ve delikanlısının bir çocukları olur ancak kızın ailesi damadı öldürür. Bunun üzerine intihar eden kızın ardından, çiftin birlikte olmasını istemeyenler tanrı tarafından cezalandırılır ve vadi taş yağmuruna tutulur. Rivayet o ki, o gün bu gündür, ölen âşıkların ruhları vadide kayıp çocuklarını arar durur…
UÇHİSAR Kapadokya’nın en yüksek noktasına kurulmuş Uçhisar, Nevşehir merkezden 5 km uzaklıkta. Panoramik manzarasıyla Kapadokya coğrafyasını en güzel göreceğiniz en
GEZİ-YORUM
UÇHİSAR KALESİ
ÇAVUŞİN KÖYÜ
AŞK VADİSİ
yüksek nokta. Uçhisar, Kapadokya bölgesinin en lüks cave hotellerinden bazılarına da ev sahipliği yapıyor. Uçhisar Gezilecek Yerler yazısına detaylar için gözatın.
UÇHİSAR KALESİ UçhisarKapadokya’yı 360 derece görebileceğiniz Uçhisar Kalesi’nin zirvesinden Kızılçukur, Ortahisar, Ürgüp, İbrahimpaşa, Mustafapaşa ve Gömede Vadileri ile Göreme, Avanos, Çavuşin, Nevşehir, Çat ve Erciyes’e kadar hemen her yer görülüyor. Yüksekliği 100 metreyi bulan Uçhisar Kalesi’nde çok sayıda oda, ev, sığınak, depo, sarnıç, mahzen var. Bu bölmeler birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmış.
GÜVERCİNLİK VADİSİ Kapadokya’da, Uçhisar’dan Göreme’ye kadar uzayan 4100 metrelik bir trekking vadisi burası ve adını vadilerde oyulmuş güvercinlik denen yuvalardan alıyor. 19’uncu yüzyıla kadar bölge halkının en önemli uğraşlarından biri olan güvercinliklerde beslenen kuşlardan biriken gübreler toplanarak tarımda kullanılıyordu. Bu bölgelerde yaşayan Hristiyanlar güvercinlerin yumurtalarını toplayarak kiliselerin freskleri için kullandıkları alçıya katarlarlardı. Vadiye biri Uçhisar’dan, diğeri ise Uçhisar’ın güneyinden olmak üzere iki girişi bulunuyor.
KOCABAĞ ŞARAPÇILIK
DEVRENT VADİSİ
Günümüzde, Uçhisar’daki kaya oyma mahzenin üst katını satış mağazası ve şarap tadım yerine dönüştüren Kocabağ, yerli ve yabancı turistlerin hem şarap tadımı hem de mahzenleri için ziyaret ettiği önemli bir merkez haline gelmiş. Fabrikada ise, Öküzgözü-Boğazkere, Kalecik Karası, Kocabağ ve Avanos isim ve çeşitleriyle kırmızı; Misli, Emir, Narince etiketiyle de beyaz şarap şişeleniyor.
Hayal Vadisi veya Perili Vadi olarak da bilinen Devrent Vadisi, Avanos’ta yer alıyor. Göreme’ye 10 dakika uzaklıktaki vadideki peribacaları birçok hayvan ve insan şekline benzetilebilecek siluetler oluşturmuş. U şeklinde bir yapısı olan vadinin bir ucu Dervent iken diğer ucu da Kızılçukur’a uzanıyor. Ortada kalan bölüm ise Zelve ve Paşabağı olarak adlandırılıyor. Zelve Vadisi’nin aksine Devrent bölgesine yerleşim yeri kurulmamış. Kapadokya bölgesindeki vadilerden farklı olarak yürüyüş alanı sınırlı olan vadide daha ziyade binlerce farklı objeye benzetilebilecek peribacaları bulunuyor.
AVANOS Nevşehir’in doğusunda, Kızılırmak’ın iki yakasına kurulu Avanos, çanakçılık, halıcılık gibi el sanatlarının ve şarapçılığın geliştiği, eşsiz peri bacaları, vadileri ve yeraltı şehirleri, kiliseleriyle Kapadokya bölgesinin en önemli turistik yerlerinden biri olarak görülüyor. Şarabın bu ünde bir etlisimnin olabilieceğini düşünüyorum.
PAŞABAĞ Burası Kapadokya’da en sevdiğim ve listenizin başında olması gereken yerlerden Göreme-Avanos yolu üzerinde Zelve’ye çok yakın Paşabağ Rahipler Vadisi olarak bilinen yer, şapkalı ve sıralı tipte peribacalarının en ilginç örneklerinin görülebileceği bir yer. Hiristiyanlığın yasaklı olduğu dönemde bu gölge keşişlerin ibater etmik için aktif olarak kullanıdğı bir yermiş.
ÇAVUŞİN KÖYÜ Kapadokya’ya her gittiğimde muhakkak uğradığım bir köy. Göreme-Avanos yolu üzerinde, Göreme’ye 2 km uzaklıkta yer alan Çavuşin, Kapadokya’nın en eski yerleşim yerlerinden biri. Hristiyan ilk dönemlerinde keşişlerin ve rahiplerin yaşadığı köyde görülmesi gereken en önemli yer 5’inci yüzyıl tarihli Vaftizci Yahya Kilisesi. Ayrıca Çavuşin’den başlayarak Kapadokya’nın derinlerine uzayan ve 12 kilisenin yer aldığı Kızılçukur ve Güllüdere Vadileri Avanos’a bağlı olan Çavuşin sınırından başlıyor. Kapadokya’nın anlatılacak çok şeyi var. En iyisi siz gidip görün.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
43
ÖNERİLER
TATİLE ÇIKMADAN BUNLARI YAPIN
T
atile çıkmadan önce yapılacak çok iş var. İyi ve huzurlu bir tatil öncelikli olarak gözünüzün arkada kalmayacağı bir tatildir diyebiliriz. Bu yüzden evden çıkmadan önce hem güvenliğiniz hem de konforunuz için çeşitli önlemler almalısınız. Evet, dinlenmek üzere gittiğiniz tatil bile hazırlık süreci nedeniyle ayrı bir yorgunluğa dönüşebiliyor… Yine de yolculuk esnasında eksiksiz bir çanta, döndüğünüzde ise temiz bir ev bulmak hiç de fena olmaz. Evinizde yalnız mı yaşıyorsunuz, yoksa evde en az bir kişi daha var mı? Bu sorunun yanıtı, tatil öncesi yapmanız gereken ev hazırlığı konusunda önem taşıyor. Tatile çıkmadan dikkat edilmesi gerekenleri sıraladık umarım işinize yarar.
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
TEMİZLİK
Uzun süre boş kalan evler hırsızlar için birer cazibe merkezidir. Bu yüzden, tatile giderken evinizde mümkünse taşınabilir değerli eşyaları (para, mücevher, kredi kartı gibi) bırakmayın. Evinizin kapısının ve pencerelerinin sağlam olduğuna, dışarıdan kolaylıkla açılamadığına emin olun; aksi takdirde gerekli tadilatı yaptırın. Kapıya taktıracağınız bir hırsız alarmı da tatile gittiğinizde evinizi beklenmedik ziyaretçilerden koruyacaktır. Taşınabilir değerli eşyaları mümkün olduğunca evde bırakmamakta fayda var. Biraz daha paranoyak olmak gerekirse; eğer evinizdeki bilgisayarınızda üzerinde çalıştığınız önemli bir proje varsa, bunu tatile giderken yedekleyerek saklamanız veya yanınıza almanız da olası bir kötü sürprizde emeğinizin boşa gitmesini engelleyecektir. Diğer yandan, kaza riskini en az indirmek için tatile çıkmadan önce elektrik, doğalgaz ve su vanalarını kapatın.
Sonsuza kadar tatilde kalamayacak olduğunuza göre elbet evinize geri dönecek olduğunuz gerçeğiyle şimdiden yüzleşin! Bu doğrultuda, tatile gitmeden önce evde yapılacak veya yaptırılacak genel bir temizlik, dönüşünüzde eve daha rahat adapte olmanızı sağlayacaktır. Kim mutlu ve sakin geçirilmiş bir tatilin ardından eve döndüğü gibi temizlik yapmak ister ki?
44
SAĞLIK Tatile çıkmadan önceki günlerde sağlığınıza daha da fazla özen gösterin. Yolculuğu bir çile olmaktan alıkoyacak, tatilinizin zehir olmasını önleyecek en önemli şey sizin sağlıklı olmanızdır. Özellikle gece yolculuk edecekseniz, hava sıcaklığının değişimini de göz önünde bulundurmalı ve hemen ulaşabileceğiniz bir çantada mevsime göre üzerinize giyebileceğiniz kıyafetler taşımalısınız. Uçak yolculuğu yapıyorsanız üşüyebilirsiniz Eğer uçak yolculuğu yapacaksanız Havaalanı/uçak gibi iç mekanlarda yoğun bir şekilde havalandırma ve soğutma sistemlerinin çalış-
GERPİNOK HAZİRAN 2017
tığını unutmayın. Yazın en sıcak zamanında bile olsanız uçağın içinde montla yolculuk yapmanız gerekebilir. Özellikle 2-3 saatten uzun uçuşlarda, soğuğa karşı hassas bir bünyeye sahipseniz, kendinizi iyi korumanız ve ısıtmanız gerekebilir.
PARA Tatile giderken yanınıza yeterince nakit para alın. Bazıları tatile gidenlere “almayı düşündüğünüz kıyafetlerin yarısını, paranın ise iki katını alın” derler! Kredi veya banka kartınız varsa pin kodunu hatırladığınızdan emin olun. Tatil sırasında parasız kalma ihtimalinizde sorun yaşamayacağınızı garanti altına alın. Gideceğiniz bölgede hangi bankaların hizmet verdiğini öğrenme şansınız olursa ve sizin bankanız da orada hizmet verenler arasındaysa, üzerinizde fazla nakit para taşı-
ÖNERİLER
mayın. Eğer tatile giderken yanınıza aldığınız nakit parayı tek bir cüzdanda taşırsanız, tümünü tek seferde kaybedebilirsiniz. Tatil sırasında cüzdanınızı bir yerde unutursanız veya çalınırsa hemen akabinde zor durumda kalabilirsiniz. Daha sonradan bir şekilde para tedarik edebilecek olsanız da, sizi bir süre idare edecek yedeğiniz olursa kafanız rahat olur! Elinizdeki nakitin bir miktarını başka bir çantada taşımak, belki bir montun veya pantolonun cebine küçük bir miktar para sıkıştırmak hayatınızı kurtarabilir.
BELGELER Yurtdışına çıkıyorsanız pasaportunuzu, yurtiçinde ise kimliğinizi yanınıza almayı unutmayın. Tatile giderken nüfus cüzdanınızı, varsa ehliyetinizi, otobüs/tren/uçak biletinizi, öğrenciyseniz öğrenci kimliğinizi, yurtdışına gidiyorsanız pasaportunuzu ve seyahat sigortanızı mutlaka üzerinizde taşıyın. Hastanelere daha az ücret ödemenizi sağlayan bir sosyal güvenlik belgeniz varsa onu da mutlaka yanınızda bulundurun.
ULAŞIM
Bavulunuzun fotoğrafını çekin
Gittikten sonra? Merkeze toplu taşıma ile nasıl gidilir veya arabayla hangi yoldan gidilir... Bunları önceden öğrenmenizde fayda var. Gittikten sonra? Merkeze toplu taşıma ile nasıl gidilir veya arabayla hangi yoldan gidilir… Bunları önceden öğrenmenizde fayda var. Bilmediğiniz bir şehre veya bilmediğiniz bir ülkeye tatile gidiyorsanız, şehir içinde nasıl ulaşımınızı sağlayacağınızı ve bunun size ne kadar mal olacağını mutlaka önceden araştırıp öğrenmeniz gerekiyor. En basiti, havaalanından şehir merkezine nasıl gideceksiniz? Havaalanına indiğiniz saatte ulaşım var mı?
Sırt çantası hayat kurtarabilir
Bavulunuz sağlam mı? Kullanacağınız çantaların ve/veya bavulların fermuarlarının sağlam olduğundan emin olun. Emin olmamanız durumunda başka bir çanta veya bavul kullanmanız zor durumda kalmanızı engelleyecektir. Kimse yolculuk sırasında eşyalarının oraya buraya dökülmesini istemez! Bavulunuz dışında içindeki ‘riskli’ eşyaları doğru yerleştirmek de önemli. Bavul hazırlamak için pratik öneriler yazımıza isterseniz bir göz atın.
Bavulunuza koyacağınız minik bir sırt çantası epey iş görebilir. Özellikle bol bol yürüyüş yapacaksanız ve uzun süre dış mekanda dolaşacaksanız sırt çantası sayesinde yanınızda su/yiyecek taşıyabilirsiniz. Hem artık hanımların şıklığını bozmayacak güzellikte sırt çantaları da bu yılın modası olduğuna göre, herkese uygun bir tane bulunuyor bunlardan.
Arkadaşlara alınacak hediyelik eşyalar da önemli!
Yurtdışına çıkarken gereken belgeler Eğer yurtdışına çıkıyorsanız mutlaka almanız gereken belgeler pasaport, uçak biletlerinizin rezervasyon/online check-in çıktıları veya elektronik biletiniz, gittiğiniz ülkede konaklayacağınız otel/evin rezervasyon çıktısı ve mutlaka sağlık sigortası. Türkiye’den çıkışta sorun yaşamayabilirsiniz, fakat yabancı bir ülkeye girerken size ne zaman döneceğiniz ve nerede kalacağınız sorulabilir. Karşınızdaki görevli ülkesine girdiğinizde sokakta uyumayacağınızdan ve ülkenize geri döneceğinizden emin olmak isteyebiliyor.
Aktarmalı uçuş sırasında bavulunuzun kaybolma veya bir şekilde pasaportunuzu düşürme ihtimaline karşı yapılacak en iyi şey: Fotoğraf çekmek. Kaybolan bavulunuzu ne kadar anlatırsanız anlatın, eğer fotoğrafını göstermek kadar etkili olamaz. Ve yine pasaportunuzun özellikle de vize olan sayfasının, kimliğinizin fotoğrafları telefonunuzda olursa sadece yolculukta değil, gezi sırasında da kafanız rahat olur. Telefonu kaybederseniz yandınız tabii.
Kıyafet seçimi Yolculuk için rahat kıyafetleri ve rahat ayakkabıları seçimeli. Spor ayakkabısı olması şart değil, uzun süre ayakta kalabildiğiniz bir çift ayakkabı ve terleyince çıkarabileceğiniz, üşüyünce içine gömülebileceğiniz bir kıyafet seçimi yaparsanız rahat edersiniz. Yolculuk öncesi kıyafetleri hazır etmek de yine vakit kaybetmenize engel olacaktır.
Arkadaşlarınıza ve/veya akrabalarınıza getirebileceğiniz ufak hediyeler onları mutlu edebilir. Bu yüzden tatile çıkmadan önce gideceğiniz yerden nasıl hediyelik eşyalar alabileceğinizi, şehrin nesinin meşhur olduğunu araştırabilirsiniz. Ayrıca minik bir öneri, en turistik meydandan hediyelik eşya almak yerine ara sokakları deneyin! Yurtdışına çıkıyorsanız da freeshop’tan alışveriş yapmak yerine süpermarketlerdeki çikolata ve içki reyonlarında fiyat araştırması yapmalısınız. Şimdiden size iyi tatiller dileriz…
Hatta bazı durumlarda kısa mülakatlara bile tabi tutabiliyorlar. O yüzden genellikle dönüş biletinizi göstermeniz, nerede kalacağınızı belirtmeniz bekleniyor. Gideceğiniz ülkede araba kiralamayı düşünüyorsanız ehliyetinizi de mutlaka yanınızda bulundurun.
GERPİNOK HAZİRAN 2017
45
IKUJNHIHUY