2014/04

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 N‹SAN 2014

HALE SONTAfi

192297 SAYI: 2014 / 04

F‹YATI: 4 TL

N‹SAN 2014

Sinan Meydan aç›kl›yor:

Atatürk’ün

VAN Projesi Dr. S›tk› Ayd›nel: Hilafetten Ça¤dafll›¤a Sh: 4

Üsküdar do¤umlu Hale Sontafl, 1960 yılında ‹stanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde baflladı¤ı e¤itimini, 1963'den sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesi'nde sürdürdü. Bir süre yafladı¤ı ‹sviçre ve Fransa'da yaptı¤ı çalıflmalardan edindi¤i bilgi, teknik ve yaflanmıfllıkla sanatını gelifltirerek kendi biçemini oluflturdu. Hale Sontafl'ın son yıllarda artan “kadına fliddet, baskı ve zorbalı¤a” karflı direnen kadınlar ve özellikle “Yaldızın örttükleri” temalarını önde tuttu¤u ya¤lı boya, karıflık teknik, desen ve baskı resimlerinden oluflan sergisi, Uzun Hafız Sokak 96/1, Rasimpafla, Kadıköy adresindeki Galeri Diani'de, Nisan sonuna de¤in sanatseverlerin be¤enisine sunulmaktadır.

Spor Bas›n›n›n "Baba"s› Halit K›vanç: Futbolun Güzellik Kraliçesi Dünya Kupas› Sh: 39

Hikmet Ulu¤bay: Petrol ve ‹nsan Sh: 45

Yahya Aksoy: Unutamad›¤›m›z Okulumuz Mete Akyol: Köy Demokrasi Enstitüleri Diye Diye Sh: 14 Sh: 3


O olmasayd›... O, yaflam›n› hiçe sayarak süngü takm›fl askerinin önünde hücum emri vermeseydi... Ya da bu süngü hücumlar›ndan birinde gö¤sünde patlayan flarapnel misketi cebindeki saati parçalamay›p da O’nu bizden koparm›fl olsayd› bu savafl gene kazan›labilir miydi? Büyük olas›l›kla evet! Çünkü O yaln›z de¤ildi. Ço¤u gönüllü yüzlerce, binlerce, on binlerce Mustafa Kemal; bütün bir millet vard› Çanakkale’de, ama itiraf edelim: O olmasayd› ne bir Kurtulufl Savafl›m›z olurdu ne de bir Türkiye Cumhuriyetimiz!

2

Bütün Dünya’dan Biri %50 indirimli Bütün Dünya okuyucular› için sevdiklerine bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuzun bir yak›n›na arma¤an edebilece¤i ikinci Bütün Dünya’n›n abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ‹ND‹R‹M dergilerinizi 1 y›l boyunca her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.

50

%

Bütün Dünya Abone Servisi:

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 N‹SAN 2014

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 25 / 03 / 2014

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr

1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 190

2000

3 Demokrasi Diye Diye... Mete Akyol

4

Hilafetten Ça¤dafll›¤a Dr. S›tk› Ayd›nel

9 23 Nisan Kutlu Olsun! Tekin Özertem 14 Köy Enstitüleri Yahya Aksoy 19 Atatürk’ün Modern Van Hayali Sinan Meydan 23 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 25 Atatürk’ün Dünya Tarihindeki Yeri Cengiz Önal 29 Bir Sand›k ‹ncirin Hesab› Zeki Sar›han 33 Ziya Pafla Yaflar Öztürk 39 Dünya Kupas› Halit K›vanç 45 Petrol “‹nsan”la Tan›fl›yor Hikmet Ulu¤bay 51 Lehcet-ül Hakay›k Konur Ertop 57 Dünyan›n ‹.Ö. 4004 Y›l›nda Yarat›ld›¤›na ‹nanan Akademisyenler Derne¤i Cengiz Özak›nc› 63 Hürrem Sultan’dan, Mancini’ye Metin Gören 66 Tasarruflu Ampulünüz K›r›l›rsa 67 Pygmalion Haluk Erdemol 71 Do¤ru Bilinen Yanl›fllar Gürbüz Evren 2

76 Gelecek Nesile Devir Can Pulak 78 Pergamon Süheyla Dinç 83 Mutlulu¤un Resmini Yapabilir misin Abidin? Mustafa Tokyay 86 ‹kilemeler Orhan Velidedeo¤lu 89 Bir Tokat Savafl Bile Ç›kar›r Mümtaz ‹dil 93 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 98 Philippe Petit Sabriye Afl›r 103 Bilgenin Aklı Nergis Öztürk 106 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 111 Kütüphaneci Muzaffer ‹zgü 115 Hayat› Duyumsad›¤›m›z Oranda Var›z Nuray Bartoschek 119 Gülsen Tuncer Sema Erdo¤an 124 Brüksel ‹zlen fien Toker 129 7 Sa¤l›kl› Besin 134 Francis Bacon Mete Tizer 136 Sevgi Mabedi Yıkılmaz Yücel Aksoy 139 O Efsanevi Rolleri Baflkalar› Oynasayd›? Mehmet Ünver 144 Ya¤mur Taneleri Sadi Bülbül 146 Bisiklet Manifestosu 147 Ben Bir Kap› Tokma¤›y›m Mehmet Uhri 32 38 50 132 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


Demokrasi Diye Diye... emokrasi sözcü¤ünü ilk kez, 1946 yılında duyduk. Yalnızca kulaklarımıza de¤il, dilimize de çok yabancı geldi bu sözcük. Dilimizi kolay döndüremedi¤imiz için ısırdık, çi¤nedik, "dimokraasi" dedik; evirdik çevirdik, “timukraasi” dedik, yine de uyduramadık a¤zımıza. Sonunda çareyi, befl bin yıl öncesinin Mısır'ında bulduk. Bir beyaz at resmi çizdik, adını “demirkırat” koyduk ve halkımıza demokrasiyi ancak böyle tanıtabildik. 1950'lerin “Demokrat Parti”sinden sonra kurulan önce Adalet Partisi'nin, sonra Do¤ru Yol Partisi'nin bayraklarında dalgalandırdıkları “beyaz at” hiyeroglifinin Türkçesi “demirkırat”, Amerikancası “demokrasi”dir. *** “Demirkırat Parti” 1950 yılında iktidara gelince, “Türkiye'ye demokrasi geldi” diye sevinen herkes, “her istedi¤ini yapabilece¤ini” sandı. Sokakta çevresini rahatsız eden bir sarhofl, kendisini uyaran polise “Memlekette artık demokrasi var; istedi¤im her yerde, istedi¤im herfleyi yapabilirim” diyerek karflı çıktı, evine geç saatte dönen genç kız, bu saate kadar nerede kaldı¤ını soran annesine, karikatürde de olsa, “Memlekette demokrasi var; istedi¤im saatte gelebilirim eve” diyerek kafa tutabildi.

D

Adını bile do¤ru dürüst söylemekte zorlandı¤ımız demokrasinin, anlamını kavramakta da zorlanmaya baflladık. Sonunda çareyi kendi demokrasimizi kendimizin yapması kolaylı¤ında bulduk. "Herkesin her istedi¤ini yapamayaca¤ı" bu yönetim biçimini, "herkesin her istedi¤ini yapabilece¤i" bir yönetim biçimine dönüfltürdük,"Ben yaptım, oldu" türü kendimize özgü bu yeni yönetim biçimini iflimize geldi¤i gibi uyguladık, verdi¤imiz nefesi, aldı¤ımız havayı demokrasi sandık. eride bıraktı¤ımız yarım yüzyılı aflkın bir umursamazlık sürecinden sonra yerli yapım demokrasimizin flimdi, “kendim ettim, kendim buldum” dönemini yaflıyoruz. Tek tesellimiz, “Demokrasinin yanlıfl anlaflılmasından ve yanlıfl kullanılmasından do¤an sakıncaları ortadan kaldırmanın tek yolunun, demokrasiyi do¤ru dürüst anlamak ve uygulamak" oldu¤una inancımızın sa¤lamlı¤ıdır. Dile¤imiz ve tutunacak tek umudumuz ise, demokrasinin “Herkesin her istedi¤ini yapamayaca¤ı" bir yönetim biçimi oldu¤unu anlayabilece¤imiz günlerin belki yarın, galiba yarından da yakınımızda olmasıdır. •

G

meteakyol@butundunya.com.tr 3


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Hilafetten Ça¤dafll›¤a 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye’yi laiklefltiren 3 yasan›n kabul edildi¤ini ve bunlar›n önemini bundan önceki yaz›m›zda belirtmifltik. Bunlardan Tevhid-i Tedrisat Yasas›’n› k›saca incelemifltik. u yaz›m›zda da 431 say›l› “Halifeli¤in kald›r›lmas› ve Osmanl› Hanedan›’n›n Türkiye Cumhuriyeti topraklar› d›fl›na ç›kar›lmas›” Yasas› ile fieriye ve Evkaf Vekaleti’ nin kald›r›lmas› ve Genelkurmay Bakanl›¤›’n›n kald›r›lmas› yasalar›n› ele alaca¤›z. Ç›kar›lacak kanunlar›n fleriata

B 4

uygun olup olmad›¤›n› denetleyen bir kurumun yani fier’iyye Vekâleti’nin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti içinde yeri olamazd›. Bu bakanl›k devletin tüm faaliyetlerinin dinî kurallara uygun olup olmad›¤›n› denetliyordu. Laik bir sistem içerisinde böyle bir kurum olamazd›. 429 say›l› bu kanunla fieyhülislâml›k da kalkt›.Yasa yapma akla, akl›n ›fl›¤›na , ça¤›n koflullar›na göre -fleriata göre de¤il- TBMM’nin yetkisine verildi. ‹slâm'›n bundan baflka ( yani muamelât-› nâs’ tan baflka) inançlar ve ibadetlerle ilgili hükümlerinin ve ifllerinin yürütülmesi ve dini kurumlar›n yönetimi için Cumhuriyet’in baflkentinde bir Diyanet


BD N‹SAN 2014

‹flleri Baflkanl›¤› kurulmufltur.” Böylece bu yasa ile din, politika üstü sayg›n yerine konmufl din ile devlet iflleri birbirinden ayr›lm›fl Laik bir düzen getirilmifltir. Evkâf Vekâleti (Vak›flar Bakanl›¤›) da kald›r›ld›. Bu bakanl›k dini nitelikte olan vak›flar›n ifllerini yürütüyor, pek çok cami, mescit, medrese, okul, hastane gibi kamu kurulufllar›n› da kurup iflletiyordu. Bunu da laik bir düzen içinde varl›¤› kabul edilemezdi. Kanunun 7. Maddesi hükmü gere¤ince Vak›flar Genel Müdürlü¤ü kurularak , bu konuda da boflluk b›rak›lmam›flt›r. urtulufl Savafl› ola¤an üstü koflullarda sevk ve idare edilmiflti. O dönemdeki on bir bakanl›ktan biri de bu, yani Genelkurmay Bakanl›¤› idi. Savafl kazan›ld›. Silahl› Kuvvetlerin ihtiyaçlar›n› teminle Milli Savunma Bakanl›¤› görevlendirildi. Bu bakanl›k yerine Genelkurmay Baflkanl›¤› kurularak, Silahl› Kuvvetleri savafla haz›rlamak ve savafl›n yönetiminden sorumlu tutuldu. Bu kanun ile Halifelik kald›r›lm›fl, Halife görevden al›nm›fl; y›k›lm›fl olan Osmanl› sultanl›¤› ailesinin erkek, kad›n bütün üyeleri ve damatlar Türkiye Cumhuriyeti ülkesinde oturmak hakk›ndan sonsuza kadar yasaklanm›fllard›r. Bu aileye mensup kad›nlardan do¤an kimseler de Osmanl› ailesinden say›l›rlar ve 10 gün içinden

K

Türkiye Cumhuriyeti topraklar›n› terk etmeye mecburdurlar. H‹LAFET‹N KALDIRILMASI Öncelikle flunu belirtmeliyiz ki Hilafet, Hazreti Peygambere vekil olarak ‹slamlar› ve ‹slaml›¤› koruma görevidir. Hazreti Peygamberin ölümünden sonra onun yerine geçen ona halef olan kimsedir. Halifelik dinin temel unsurlar›ndan de¤ildir. Buna karfl›n ‹slam ve Türk tarihinde birçok üzüntülü olaylar›n sebebi olmufltur.

Meclis taraf›ndan seçilen ve 1 y›l görevde kalan son Halife Abdülmecid Efendi

Halifelik dinin temel unsurlar›ndan de¤ildir. Buna karfl›n ‹slam ve Türk tarihinde birçok üzüntülü olaylar›n sebebi olmufltur. Bazen seçimle, Emeviler’den sonra zorla elde edilen bir duruma geldi.Yine bilindi¤i gibi 1517 y›l›nda Yavuz Sultan Selim’in M›s›r seferinde halifeli¤i üzerine ald›. O günden sonra 1876’ ya kadar halifelik padiflahl›ktan 5


BD N‹SAN 2014

utuk’ta da belirtildi¤i gibi Rauf Bey bunlar›n bafl›na geçti ve ‹stanbul’ da bulundu¤u s›rada birçok gazeteleri de kendili¤ine çevirerek propagandas›nda daha da ileri gitti. Bunun üzerine Mustafa Kemal ile ‹smet Pafla Rauf Bey’e ve hilafetin kald›r›lmas›n› istemeyenlere fliddetle karfl› ç›kt›lar. Gerçekte de Halifelik Ümmet düflüncesi üzerine kurulmufl bir kurumdur. Bir din sorunu olmaktan çok bir yönetim ve siyaset sorunudur. Kurtulufl savafl›m›zda da, yurdumuzu iflgale kalk›flan düflmanlara karfl› direniflimize engel olmak için Hilafet Ordusu kurulmufltur. Savaflta as›l düflmanla mücadele yan›nda bir de bunlarla u¤raflmak zorunda kal›nd›.

N

1876 Anayasas›’na “Padiflah halife olmas› nedeniyle ‹slam dininin koruyucusudur” maddesini koyduran Padiflah II. Abdülhamit

ayr› idi. Ancak Padiflah II. Abdülhamit 1876 Anayasas›’na “Padiflah halife olmas› nedeniyle ‹slam dininin koruyucusudur” maddesini koydurttu. Bu durum siyaseti iki bafll› hale getirdi. 1 Kas›m 1922 tarihinde saltanat›n kald›r›lmas›ndan sonra hilafet meclisin sorumlulu¤una al›nd› ve Osmanl› soyundan Abdülmecit halife olarak tarihe girdi. Ancak Abdülmecit kendisine verilen görevin d›fl›nda hilafet makam›n› bir padiflah gibi kullanmaya kalk›flt›. Osmanl› Meclisi’nde daha önce Kurtulufl Savafl›’nda Mustafa Kemal ile birlikte çal›flan baflta Rauf Bey (Orbay) olmak üzere di¤er ileri gelenler halifeli¤in kald›r›lmas›na karfl› ç›kt›lar ve cumhuriyetin ilan›ndan sonra da aç›k aç›k bunu ifade etmeye kalkt›lar. 6

Kurtulufl savafl›m›zda da, yurdumuzu iflgale kalk›flan düflmanlara karfl› direniflimize engel olmak için Hilafet Ordusu kurulmufltur. 1 Kas›m 1922’de Saltanat’›n kald›r›lmas›ndan sonra 18 Kas›m 1922’ de BMM taraf›ndan Halifeli¤e Abdülmecit getirildi. Sadece Müslümanlar›n Halifesi unvan›n› kullanmas›n› gösterifl ve flatafattan kaç›nmas› istendi. Fakat o aksini yapt›. Halifeli¤in kald›r›lmas›na yol açan süreç ise fiubat 1924’de Abdülmecit’in Baflbakan ‹nönü’ye yazd›¤› bir mektupla bafllam›flt›r. Ankara’dan ‹stanbul’a gelen heyetlerin kendisi ile temas etmedik-


BD N‹SAN 2014

lerini,bunu gidermek üzere kendisinin Ankara’ya veya Ankara’n›n kendisine bir temsilci göndermesini istemifl, Ayr›ca halifelik hazinesinin art›r›lmas›n› talep etmifltir. O s›rada Atatürk harp oyunlar› M. Kemal Atatürk için Genelkurmay Baflkan› Fevzi Çakmak, Milli Savunma Bakan› Kaz›m Özalp ile birlikte ‹zmir’de bulunmaktad›r. Baflbakan ‹nönü Abdülmecit’in mektubu hakk›nda Atatürk’e bilgi verdi. Atatürk verdi¤i cevapta: “Halife yaln›z kal›yorsa bu kendi hatal› davran›fllar› yüzündendir, Halifenin Ankara’ya veya Ankara’n›n halifeye temsilci göndermesi kabul edilemez, TBMM kuruldu¤undan ve egemenlik fiili ve hukuki olarak millete geçti¤inden yasama y›l›n› aç›fl konuflmas›nda bu halifenin mevcudiyetinin hiçbir anlam› konular üzerinde durmufl, 2 mart’taki ve gerekçesi kalmam›flt›r, tarihî bir CHP grup toplant›s›nda konu ayr›nt›l› hat›radan ibarettir, Halifeli¤in hazine- olarak tart›fl›lm›flt›r. Bu tart›flmalarda si yoktur ve olamaz acak maifletine 3 Mart 1924’de yukar›da ad› geçen yetecek kadar bir ödenek yeterlidir...” üç kanun ç›kart›lm›flt›r. Sonuç: dedikten sonra Cumhuriyet için bir Halifeli¤in kald›r›lmas› ile devletehdit halini alan bu durumun düzeltiltin bafl›ndaki iki bafll›l›k giderilmifl, mesi için hükümete direktif vermifltir. egemenli¤in sadece TBMM taraf›ndan u olay üzerine ‹zmir’de bulu- temsili konusunda tereddütler giderilnan yukar›da ad› geçen komu- mifltir. Tüm ‹slam alemine hitap eden tanlar (‹nönü’nün de kat›lmas› halifelik kurumunun d›fl iliflkilerimize ile) yukar›da bahsedilen üç kanunun zarar vermesi önlenmifltir. Laiklik ve ç›kart›lmas› konusunda fikir birli¤ine ulus devleti kurma yolundaki önemli bir engel daha kald›r›lm›flt›r. • varm›fllard›r.

Halifeli¤in kald›r›lmas› ile devletin bafl›ndaki iki bafll›l›k giderilmifl, egemenli¤in sadece TBMM taraf›ndan temsili sa¤lanm›flt›r.

B

Atatürk 1 mart 1924’de TBMM

sitkiaydinel@butundunya.com.tr 7


Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına, hepsi düflüyor; ikincidekiler onlar›n yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir so¤uk kanl›l›k ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar ölece¤ini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor; Sars›lmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran’› Kerim, Cennet’e girmeye haz›rlan›yorlar. Bilmeyenler Kelime-i fiahadet getirerek yürüyorlar. Bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, hayrete ve tebrike de¤er bir örnektir. Emin olmal›s›n›z ki Çanakkale Muharebesini kazand›ran, bu yüksek ruhtur. Mustafa Kemal Pafla

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

23 Nisan Kutlu Olsun! aç kifli hat›rl›yor bilemem, ama “23 Nisan Marfl›”n›n ilk dizesi bu sözler. Devam› da flöyle: “Sevinin çocuklar / Övünün büyükler / 23 Nisan mutlu olsun / Çok büyük bayram bu bayram/ Herkese mutlu olsun…” Bayram birkaç y›ld›r okullara hapsedilmifl olsa da çocuklar bu bayram da geçmifl y›llarda oldu¤u gibi sevinip, mutlu olacaklar kuflkusuz. Peki, ya büyükler? Büyükler övünüp sevinebilecekler mi? ‹çlerinde uyanabilecek mi geride kalan çocukluk günlerinin

K

9


BD N‹SAN 2014

bayram sevinci? Haks›zl›k etmemek için soruyu, “Büyüklerin kaç› sevinip övünecek acaba 23 Nisan günü?” diye yeniden soray›m… Benim bu soruya yan›t›m: “Biraz› …” e

yaz›k ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aç›ld›¤› 23 Nisan günü simgeleyen “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram› hiçbir zaman büyüklerin övünüp sevindikleri bir bayram olmad›. Olamad›. Nedeni de 23 Nisan günü, “büyüklerin” neden sevinip övünmeleri gerekti¤inin yeterince anlafl›l›p kavranamam›fl olmas›. Dünün küçükleri olarak fliirler, flark›lar, marfllar ve rontlarla (1) stadyumlarda coflkuyla kutlanan bu bayram, hep ‘çocuk bayram›’ olarak yer etti geçmifl yaflamlarda. Bayram›n ‘ulusal egemenlik’i vurgulayan içeri¤i gere¤ince alg›lan›p özümsenemedi. Çocuklu¤umda, “23 Nisan Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayram›” idi bu ilk ulusal bayram›m›z›n ad›. 1980 darbesi sonras›nda kendilerini “ulusal”

N

Ulusal egemenlik ya da milli hakimiyet, devlet gücünün baz› kiflilere, belli gruplara de¤il; do¤rudan do¤ruya ulusa/ millete ait olmas› demek.

de¤il de “milli” olarak tan›mlayan “Milli Güvenlik Konseyi” taraf›ndan de¤ifltirildi “Milli Hakimiyet“ laf›. Ulusal egemenlik ya da milli hakimiyet, devlet gücünün baz› kiflilere, belli gruplara de¤il; do¤rudan do¤ruya ulusa/ millete ait olmas› demek. Bunun ön koflulu da, ulusal meclislerin demokratik seçimler ile oluflturulmas›d›r. Uluslar, ancak bu sayede kendi ulusal egemenliklerini oluflturabilirler; vatandafllar da kendi seçtikleri temsilciler arac›l›¤› ile kendilerini yönetme hakk›na sahip olabilirler. Büyükler(!), bu gerçe¤i kavray›p, özümseyemediklerinden sevinip övünememekteler 23 Nisan’larda. Bu bayram› hep çocuk bayram› olarak alg›lad›klar›, “Bugünün küçü¤ü yar›n›n büyü¤üdür.” demekle, çocuklar› “makam koltuklar›na” oturtmakla yetindikleri için... Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurul 2. Meclis Binas› Salonu’nda “Hakimiyet

10


BD N‹SAN 2014

Kay›ts›z fiarts›z Milletindir.” diye yazmakta. 1808 y›l›nda Sened-i ‹ttifak’ ile bafllayan (2), 1920 y›l›n›n 23 Nisan gününe kadar süren bir düflün gerçekleflti¤inin, gerçekleflebilece¤inin kan›t›d›r bu. Ama düfl henüz tam anlam› ile gerçeklefltirilebilmifl de¤il. Durum ortada: Kuruluflundan bu yana doksan dört y›l geçmesine ra¤men ne bizi mecliste hakk›yla temsil edeceklerine inand›¤›m›z vekillerimizi seçmemize olanak sa¤layacak bir siyasi partiler yasas›na sahibiz ne de adil bir seçim sistemine. Bunlar› da pek ala baflarabilirdik ama olmad›. Bunun suçlusu biz miyiz, yoksa seçip (!) parlamentoya gönderdi¤imiz temsilcilerimiz mi?

D

üflünüyorum da iyi Frans›zca bilen, ça¤›n›n tüm ayd›nlar› gibi 1789 Frans›z Devrimi’nden etkilenmifl; "Özgürlük, Eflitlik, Kardefllik" ilkesini içtenlikle benimsemifl olan Mustafa Kemal’in “millet meclisi” yerine parlamento sözcü¤ünü tercih etmemifl oldu¤una flükrediyorum. Parlamento, ‹talyanca “parlare/konuflma” fiilinden türetilmifl; “konuflulan yer” anlam›nda bir sözcük. Kimi dil bilimcilere göre de Frans›zca “parler / konuflma” fiili ile “mentir / yalan söylemek” fiilinin birlefliminden olufltu¤u için “yalan söylenen yer” anlam›na da geliyor. Bu komplo teorisini(!) ortaya atanlar “Mente” sözcü¤ünün Frans›zcada “say›sal çokluk” anlam›nda kullan›lan “menti” sözcü¤ünden türetildi¤ini ve bu sözcü¤ün 10. yüzy›ldan bu yana bu anlamda kullan›ld›¤›n› iddia ediyorlar.

Mustafa Kemal’in “millet meclisi” yerine parlamento sözcü¤ünü tercih etmemifl oldu¤una flükrediyorum. Yani laf› doland›r›p (!) “Çok laf yalans›z olmaz!” demeye getiriyorlar. Bunlar›n dedi¤ine kulak asacak olursak “parlamenter” de yalan söyleyen kifli demek oluyor ki... Vay ki vay vay! Atatürk’ün, “millet meclisi” yerine “parlamento” sözcü¤ünü ye¤lememifl 11


BD N‹SAN 2014

olmas›na flükrediflim bu yüzden. Frans›zcadan dilimize aktard›¤›m›z kimi sözcükler gibi (3) bu sözcü¤ü de yanl›fl kullanagelmifl olabilece¤imizi bir düflünsenize. “Sans numero/numaras›z” sözcü¤ünü ses benzerli¤inden “cent/100 numara” diye çevirip 100 say›s›na hiç olmayacak bir anlam yükledi¤imiz gibi parlamento sözcü¤ünü de pekala ”yalan söylenen yer” diye anlayabilir, parlamenterleri de o anlay›flla seçebilirdik… ayramlar, bugün de gelmifl geçmifl tüm kültürlerde oldu¤u gibi toplumlar›n yaflam›nda önemli bir yere sahipler. ‹ster dini olsunlar ister milli, bayramlar› bayram yapan da ifade ettikleri anlamlar›n toplumu oluflturan bireylerin ço¤unlu¤u taraf›ndan içsellefltirilmifl olmas›. Övünç ya da sevinç bunun için geliyor bayramla beraber. Kökleri yüzlerce, binlerce y›l öncesine uzanan dini bayramlar›n geçmiflte oldu¤u gibi günümüzde de kutlan›yor olmalar›n›n nedeni bu. Ulusal s›n›rlar› aflan inançlardan kaynaklanan birliktelikler ve dayan›flmalar sa¤l›yor olmalar›d›r. 18. yüzy›lda ulusal devletlerin ortaya ç›k›fl› ile oluflan ulusal bayramlar›n varolufl nedenleri üç afla¤› befl yukar› ayn›: Uluslar›n devaml›l›¤›n› ve birlikteli¤ini sa¤lamak. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›’n›n “Çocuk Bayram›” olarak kutlanmas› ile ilgili tutumumuza gelince: Bayram›n anlam›n›n gere¤ince özümsendi¤ini, toplumsal yaflam›m›z›

B

12

flekillendirdi¤ini söylemek ne yaz›k ki mümkün de¤il. Çünkü bugüne kadar 23 Nisan’larda çocuk bayram›d›r diye ne çocuklar›n sevindirildi¤ini, onlara arma¤an al›nd›¤›n› - Çocuk Esirgeme Kurumu ziyaretleri ve benzeri olaylar d›fl›nda - ne gördüm, ne de iflittim. Sat›fllar› art›rmak için reklam duyurular› günler öncesinden bafllayan “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi özel günlerden esinlenip bu iflin ticaretini yapmay› bile beceremedik. ‹flin en ac› yan›; çocu¤un önemini ve de¤erini gere¤ince kavray›p içsellefltiremedik. 23 Nisan’larda Atatürk’ün Savarona’ n›n güvertesine kurdurdu¤u sal›ncak gelir hep akl›ma. Ve de o sal›ncakta sallan›rkenki çocuksu


BD N‹SAN 2014

fienli¤e ilk y›l kat›lan çocuklar bugün k›rk yafl›n üstündeler. sevinci. Çocuklarla birlikte görüntülenmifl foto¤raflar›na bakarken de çocuklar› sadece sevmeyip sayd›¤›n› sezinlerim. Atatürk’ü, Atatürk yapan ve ça¤›n›n ötesine tafl›yacak olan da hiçbir devlet adam›nda görülmemifl olan ondaki bu çocuk sevgisi. Dünyada çocuklara bayram, hem de resmi bir bayram arma¤an etmifl tek devlet adam› olmas› bu sevginin; “Bugünün küçü¤ü yar›n›n büyü¤üdür.” sözü de çocuklara verdi¤i de¤erin, onlara duydu¤u sayg›n›n kan›tlar›. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›’m›z› 1979 y›l›ndan bu yana Türkiye Radyo Televiyon Kurumu taraf›ndan gerçeklefltirilen Uluslararas› 23 Nisan Çocuk fienli¤i ile dünya çocuklar› ile birlikte kutluyoruz. fienli¤in bir amac› Atatürk’ün Türk çocuklar›na arma¤an etti¤i dünyan›n ilk ve tek çocuk bayram› sevincini dünya çocuklar› ile paylaflmak; bir di¤eri de Büyük Önderin, “Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl” ilkesini dünya

ölçe¤inde gelece¤e tafl›mak. fienli¤e ilk y›l kat›lan çocuklar bugün k›rk yafl›n üstündeler. Ço¤u anne baba oldular. ‹çlerinde dede nine olanlar bile var. Ama benim akl›m hep flenli¤e Irak, Suriye, M›s›r, Libya ve Yugoslavya’ dan kat›lan, “Bir dünya b›rak›n biz çocuklara / Islanm›fl olmas›n göz yafllar›yla” diyerek dünyan›n dört buca¤›ndan gelen arkadafllar› ile birlikte flark›lar söyleyen çocuklarda. Ülkelerini kas›p kavuran savafl ve iç çat›flmalar›n o çocuklar›m›z›n canlar›na de¤ip de¤medi¤inde. Günümüzde savafllar›n en büyük ma¤durlar› çocuklar. Üç y›ld›r süren Suriye’deki iç savaflta 10.000’den fazla çocuk hayat›n› kaybetti. 1,2 milyondan fazla çocuk komflu ülkelere s›¤›nd›. 4,3 milyon çocuk ise acil insani yard›ma muhtaç halde. Var›n gerisini siz düflünün, e olurdu sanki Naz›m’›n dile¤i gerçek olayd›; amcalar, teyzeler birer imza vereydi de çocuklar öldürülmeyip fleker de yiyebilselerdi… 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›; küçük, büyük hepimize kutlu olsun. •

N

tekinozertem@butundunya.com.tr 1- Müzik eflli¤inde yap›lan dansl› gösterilere sözlüklerde yok ama biz böyle derdik. 2- Sened-i ‹ttifak: II. Mahmud’un onaylad›¤›, padiflah yetkilerini s›n›rlayan belge. 3- Türkçemizde, 6400 Frans›zca sözcük var. 13


BD N‹SAN 2014

Köy

Umuda Yolculuk:

Enstitüleri

(Yazar›m›z›n daha önce yay›mlanan bu yaz›s›n›, Köy Enstitüleri’nin kurulufl günü 17 Nisan nedeniyle bu ay bir kez daha yay›ml›yoruz.)

fiöför durdu, Enstitü Mektebi, dedi. Süleyman Edip bey müdürün ad›. Ellerinde nas›r, yüzlerinde nur, Yar›na ümitle yürüyenlere Bir selam uçural›m. Ünlü flair Orhan Veli'nin yüre¤i ve kalemi ile dizelere

aktar›lan köy enstitülerine ve fliirde yer alan Arifiye Köy Enstitüsünün müdürü Süleyman Edip beyin flahs›nda, o dönemde görev yapan tüm yönetici ve ö¤retmenlere selam olsun. Yazan: YAHYA AKSOY


Köy enstitüleri, e¤itimin ça¤dafl ›fl›¤›nda, köye, köylüye ve umuda yolculu¤un ad›d›r.

E

llerinde nas›r, yüzlerinde yetiflen çocuklar, ö¤retmen olarak nur, ümitle yar›nlara yürü- köylere umut ve ›fl›k olarak döndüler. yen" köy çocuklar›n›n oku- Köy enstitüleri, e¤itimin ça¤dafl ›fl›lu, köy enstitüleri, ça¤dafl, ¤›nda, köye, köylüye ve umuda yolcuyeni bir Türkiye yaratmak düflüncesiy- lu¤un ad›d›r. le, 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 Say›l› fiair Ali Yücel hepimizin duyuKanunla kuruldu ve birtak›m siyasi gular›na tercüman olarak, flöyle diyor: bask›lar ve oyunlar sonucunda, 27 Ö¤retmenlerimin ö¤retmeni Ocak 1954 tarihli 6234 Say›l› Kanun‹smail Hakk› Tonguç la, dönemin iktidar partisi taraf›ndan Ve Hasan Âli Yücel kapat›ld›. Bu okullar›n pro¤ramlar› Enstitüye gitmeseydim e¤er, de¤ifltirildi ve ad› ilkö¤retmen okulu olarak belirlendi. Türkiye'ye özgü ve özgün olarak kurulan, uygulamal› e¤itim ve ö¤retimi esas alan ve dünyaya örnek bir e¤itim uygulamas› ile köy enstitüleri, Türkiye ve dünya e¤itim tarihinde derin izler b›rakan e¤itim kurumlar› olarak kald›. 1936'da e¤itmenlik sistemiyle bafllayan ve 1937-1946 y›llar› aras›nda 8 bin e¤itmenin yetiflti¤i ve e¤itimde görev ald›¤› süreç, 17 Nisan 1940 'da yasayla kurulan Köy enstitüleri ile devam etti. On dört y›lda18.200 ö¤retmen ye- 21.10.1930 tarihinde E¤itim Kursu’nu bitiren ve tiflerek yurt hizmetine göreve gitmek üzere yola koyulacak olan e¤itmenler kofltu. Köyden gelerek kendi yapt›klar› bavullar›yla 15


BD N‹SAN 2014

Kölelik tac›m bafl›mda Gö¤sümde kulluk madalyam Demokrasi pehlivan› olurdum.

Köy Enstitülerinde uygulanan ifl ve meslek e¤itiminin amac›n› en do¤ru biçimde anlatan Ziraat Marfl›, yurdumuzu insan› ve topra¤› ile kalk›nd›rir yanda ikinci dünya savafl› ve may›, geri kalm›fll›ktan kurtarmay› bir yanda cehalet savafl› devam sa¤layacak e¤itici önderleri yetifltirederken, bilim, ak›l ve ça¤dafll›k mek için çal›flmaktayd›. Köy Enstitüyolunda ulusumuzu kalk›nd›rmak ve leri Marfl› da çarflamba günleri ö¤le ayd›nlatmak üzere umutla, heyecanla, yeme¤inden sonra söylenmek ve deözveriyle, azim ve kararl›l›kla yurdu- vam›nda ö¤renciler çal›flma kollar›na muzun k›rsal kesiminde 21 ayr› nokta- göre gruplara ayr›larak ifl ve meslek da, yoluna devam eden Köy Enstitü- uygulamalar›na, atölyelerde, uygulaleri, e¤itim tarihine damgalar›n› vur- ma alanlar›nda, müzik, resim, el ifli, tiyatro salonlar›nda devam etmekteymufllard›r. Tar›m derslerine ö¤renciler, Ziraat diler: Aln›m›zda bilgilerden bir çelenk Marfl› ile bafllamaktayd›lar: "Sürüp eker biçeriz, güvenip öte- Nura do¤ru can atan Türk genciyiz,/ Yer yüzünde yoktur olmaz Türk'e/ denk sine / Milletin her kazanc›, milletin kesesine /Topland›k bafl çiftçinin, Ata- / Korku bilmez soyumuz. / Candan türk'ün sesine / Toprakla savafl için, açt›k cehle karfl› bir savafl / Ey bu ziraat cephesine, / Biz ulusal varl›¤›n yolda ant içen genç arkadafl / Ö¤ren temeliyiz, köylüyüz." ö¤ret hakk› halka gürle cofl / Durma durma kofl. / fianl› yurdum, her buca¤›n flanla dolsun / Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun. K›rsal kesimde kurulu 39.000 köyden 35.000' inde okul ve ö¤retmen bulunmayan ve halk›n büyük ço¤unlu¤unun okuma -yazma bilmedi¤i ülkemizi, e¤itim ç›kmaz›ndan kurtarmak üzere kurulan köy enstitüleri, ne yaz›k ki ça¤ d›fl› düflüncelere, siyasi entrikalarla karanl›k oyunlara kurban edilmifltir. Yazar, Yaflar Kemal flöyle demektedir: Hasan Ali Yücel uygulamal› tar›m dersinde

B

16


BD N‹SAN 2014

"Ben, üç fleyle övünmesini isterim Türkiye'nin: Atatürk'ün gerçeklefltirdi¤i kendine dönüfl ve ba¤›ms›zl›k politikas›, Hakk› Tonguç'un gerfleklefltirdi¤i demokratik e¤itim ve Nâz›m Hikmet'in getirdi¤i insanc›l, ulusal fliir."

K

bir kesimin ald›¤› tav›r hayret verici ve düflündürücü olmaktad›r. Yabanc› devlet adamlar› ve e¤itimcilerin köy enstitüleri hakk›nda görüflleri bulunmaktad›r: "...Enstitüler, kuruluflunda veya iflleyiflinde bulunan bir sakatl›ktan

öy Enstitüsü mezunu ünlü flair Mehmet Baflaran Tonguç Baba fliirinde flöyle seslenmekte: Ad›n bir destan flafa¤› iflte/ Umudu, sevinci büyütüyorlar okullar / Halk babas› köyler babas› / Ha desen horona kalkar milyonlar / Sen Anadolu'sun, halks›n, köylersin." Teorik ve uygulamal› e¤itimin yan›nda, ifl meslek kazanmay› da ö¤reten bir e¤itim sistemini esas alan köy enstitülerinden mezun olan ö¤retmenler aras›ndan çok say›da yazar,flair, ressam, müzisyen, tar›mc›, sa¤l›kç›, siyasetçi ve devlet adam› ç›km›flt›r.

A

fl›k Veysel, Ruhi Su, Sabahattin Eyübo¤lu gibi ustalar›n dersler verdi¤i, her ö¤rencinin y›lda en az 25 dünya klasi¤i okudu¤u, tüm ö¤rencilerin saz, akordion, keman, mandolin, flüt çalmay› bildi¤i, dersleri aras›nda ar›c›l›k, el iflleri, ciltçilik, demircilik, marangozluk, inflaatc›l›k gibi sanatkârl›klar› ö¤rendi¤i, ülkenin acil ihtiyac› olan konularda uygulamal› e¤itimin yap›ld›¤› köy enstitülerini bütün dünya e¤itimcileri ve yöneticileri takdirle karfl›larken ülkemizde bu okullara karfl›

Mandolin çalan Köy Enstitüsü ö¤rencisi dolay› de¤il, d›flar›dan gelen amiller yüzünden çökertilmifltir." Fay Kirby "Dünyan›n hiçbir yerinde böylesine yararl› ve anlaml› e¤itim kurumlar› görmedim." G. Duhamel "Köy Enstitülerinde k›z ve erkek ö¤rencilerin oluflturdu¤u bir müzik toplulu¤u, bize verdi¤i bat› müzi¤i konserinde, Beethoven ve Mozart'›n parçalar›n› hatas›z çald›lar." Prof. S. Kessler Yurt içinde ve d›fl›nda büyük ilgiyle karfl›lanan köy enstitüleri hakk›n17


BD N‹SAN 2014

da, kitaplar ç›km›fl ve tezler haz›rlanm›flt›r.

C

olumbia Üniversitesi'nde Fay Kirby, "Köy enstitüleri ve Tonguç'un fikirleri ve e¤itimle ilgili görüflleri" üzerinde doktora tezi haz›rlam›fl ve onun, "Türkiye'nin e¤itim tarihinde de¤il, dünya e¤itim hareketleri içinde de 盤›r aç›c›, büyük bir e¤itimci oldu¤unu" belirtmifltir. Pazarören Köy Enstitüsü mezunu Hamdi Ünal ö¤retmenim, Bo¤azl›yan O¤ulcuk köyüne gelerek çok say›da baflar›l› ö¤renci yetifltirmifl ve UNESCO taraf›ndan dünyaya örnek olarak gösterilmifl olan bir uygulama bahçesi kurmufltur. Y›llar önce, hasta yata¤›nda eski ö¤rencileri ile bafl ö¤retmenimiz Hamdi Ünal'› ziyarete gitti¤imizde, bir köy enstitüsü mezunu ö¤retmen olarak, O¤ulcuk ‹lkokulunda yetifltirdi¤i ö¤rencilerden iki bakanlar kurulu ç›kabilece¤ini gösteren listeyi gururla, k›vançla, hasta vücudu dimdik ayakta göstermifltir. Bütün köy enstitüsü mezunu ö¤retmenleri onun flahs›nda selamlayarak sayg› ile an›yorum. Köfle yaz›lar›na, kitaplara, belgesellere s›¤mayacak köy enstitüleri için Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vefa borcu olarak yapaca¤› en önde gelen ifllerden birisi de, 1941 y›l›nda 600 dönüm arazi üzerinde kurulan, 120 binas› ve 3000 a¤ac› ile Baflkent yak›n›nda bulunan, Hasano¤lan Köy Enstitüsü eski yerleflkesinin Dünyaya örnek bir e¤itim uygulamas›-Köy Enstitüleri-Örnek Müzesi olarak düzenlenmesi ve aç›lmas›d›r. 18

Bir örnek olarak korunmas›, tan›t›lmas› ve tarihe kay›t düflülmesi bak›m›ndan düzenlenecek müzenin, köy enstitülerinin kuruluflunun 75. y›l› olan 2015'de aç›lmas› çok büyük anlam tafl›yacak ve yank›lar yaratacakt›r. ABD ‹ndiana bölgesinden y›llar önce sürülen k›z›lderililere ait tüm yerleflkelerin korunarak bir aç›k hava müzesi olarak korunmakta oldu¤una tan›k oldum. Bir köfle yaz›s›na, kitaplara, belgesellere s›¤mayacak kadar derinli¤i ve görkemi olan köy enstitüleri için, e¤itim fakültelerimizde araflt›rma enstitüleri kurulmal›d›r. UNESCO taraf›ndan 2015 y›l›n›n "Dünyaya Örnek E¤itim KurumuKöy Enstitüleri" olarak karar oluflturulmas› ve dünyaya duyurulmas› için gerekli çal›flmalar, ilgililer taraf›ndan acilen bafllat›lmald›r. Kendi tarihimize ve de¤erlerimize sahip ç›kmas›n› bilmeliyiz. Köy Enstitülerine sahip ç›kt›¤›m›z› bir "Örnek E¤itim Kurumu Köy Enstitüleri Müzesi" ile uygulamaya koymak, bunun en güzel örne¤ini oluflturacakt›r. • Kaynaklar: •Köy Enstitüleri, TÜSEV Yay›nlar›, 2000/2 •Türkiye'nin E¤itim Ç›kmaz›, Prof. Dr. ‹lhan Baflgöz, KB Yay›nlar›,1995

•Köy Enstitüleri, Prof.Dr. An›l Çeçen •Köy Enstitüleri Albümü, KB Güzel Sanatlar Gen. Müdürlü¤ü yay›n›

•Köy Enstitüleri Vakf› Yay›nlar› •Köy Entitüleri Vakf› yay›nlar› •UNESCO dosyalar› •KTB Köy Enstitüleri Albümü •Can DündarKöy Enstitüleri Belgeseli •Ahmet Gürel- Köy Enstitüleri Belgeseli •E⁄‹TDER Yay›nlar› •Köy Enstitüleri- MMustafa Gazalc›


“Atatürk’ün Van’da Üniversite Projesi”

Sakl› Tarih Sinan Meydan

Atatürk’ün Modern Van Hayali D aha önce “Atatürk’ün GAP Projesi”, “Atatürk’ün Tunceli’de Spor ve E¤lence Merkezi Projesi” gibi yaz›lar›mda Atatürk’ün Do¤u ve Güneydo¤u’ya yapt›¤› yat›r›mlardan, plan ve projelerden söz etmifltim. Bu yaz›mda da gizli kalm›fl bir Atatürk projesi olan “Atatürk’ün Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi’nden söz edece¤im. Daha önce de belgeleriyle gözler önüne serdi¤im gibi Atatürk Cumhuriyeti en büyük yat›r›m› Do¤u ve Güney Do¤u Anadolu’ya yapm›fl, kalk›nman›n öncelikle az geliflmifl bölgelerden, k›rsaldan Do¤u’dan bafllamas›na önem vermifltir. Bu çerçevede Atatürk 1930’lu y›llarda Van’da bir üniversite kurulmas›n› ve Van’›n her bak›mdan kalk›nd›r›lmas›n› istemifltir. Türkiye’de 1933 y›l›nda ‹stanbul’da daha yeni aç›lm›fl bir tek üniversite varken (‹stanbul Üniversitesi), Atatürk, Ankara’da ve Van’da da birer üniversite kurulmas› talimat›n› vermifltir. Atatürk 1 Kas›m 1937 tarihli Meclis

19


yap›lacak yat›r›mlar, hatta daha fazlas› Van’a yap›lmal›d›r. Atatürk üç büyük kültür bölgesinin üç büyük kentinde her fleyden önce birer üniveriste kurulmas›n› istemifltir. Atatürk’ün Van’da Üniversite Projesi’nin temel amac› üniversite çevresinde her fleyiyle modern/ça¤dafl bir Van kenti yaratmakt›r. Atatürk’ün Yaveri Hasan R›za Soyak, “Atatürk’ten Hat›ralar” adl› kitab›nda “Atatürk’ün Modern Van ve Van’da Üniveriste Projesi”nden flöyle söz etmifltir: aç›fl konuflmas›nda bu konuda flunlar› söylemifltir: “Ülkeyi flimdilik üç büyük kültür bölgesi olarak düflünüp, Bat› bölgesi için ‹stanbul Üniversitesi’nde bafllam›fl olan düzeltim program›n› daha kökten bir biçimde uygulayarak Cumhuriyete gerçekten ça¤dafl bir üniversite kazand›rmak; merkez bölgesi için Ankara Üniversitesi’ni az zamanda kurmak ve Do¤u bölgesi için Van gölü k›y›lar›n›n en güzel bir yerinde, her bölümünden, ilk okullar›ndan üniversitesine var›ncaya de¤in ça¤dafl bir kültür kenti yaratmak yolunda flimdiden çal›fl›lmaya giriflilmelidir.” Bu bak›mdan Van Yüzüncü Y›l ve Erzurum Atatürk üniversitelerinin fikir babas› Atatürk’tür. örüldü¤ü gibi Atatürk Türkiye’yi “üç büyük kültür bölgesi” olarak düflünmüfltür. Bu üç büyük kültür bölgesi bat›da ‹stanbul, içte Ankara, do¤uda ise Van’d›r. Yani Atatürk için Ankara ‹stanbul ne ise Van da odur. Ankara ve ‹stanbul’a

G 20

Atatürk için Ankara ‹stanbul ne ise Van da odur. Ankara ve ‹stanbul’a yap›lacak yat›r›mlar, hatta daha fazlas› Van’a yap›lmal›d›r. “Atatürk bilhassa Van’da yapt›r›lmas›n› tavsiye etti¤i ‘Modern Kültür Merkezi’ne çok önem veriyordu. Ona candan gönül ba¤lam›flt›. Bu ifl için Van sahillerini seçmesinin çeflitli sebepleri vard›. Co¤rafi bak›mdan elveriflli oluflu, ikliminin o havalideki di¤er yerlere nispetle mutedil, topra¤›n›n münbit olmas›, gölün gemi ifllemesine de müsaati, küçük bir deniz halinde bulunmas› bunlar›n bafll›calar› aras›ndad›r. Atatürk’ün ilk olarak yap›lmas›n›


BD N‹SAN 2014

hala gözlerimin önündetasavvur etti¤i müessedir. Seçilecek en uygun seler: Hepsi yat›l› olmak sahada ö¤retmen, proüzere birkaç ilk ve orta fesör ve memurlar için mektep, lise, ö¤retmen, her türlü konforu haiz ziraat ve sanat mektepleikemetgahlardan mürekri ve nihayet bütün fakep yeni mahalleler, külteleriyle bir üniverzengin kütüphaneler, ilk site… Çeflitli okullar, a¤›zda devlet eliyle veya ayn› zamanda üniversite özel müteflebbisler taraiçin hem tatbik, hem de f›ndan, bütün ihtiyaçlara inceleme yerleri olacakcevap verecek, çarfl›lar, t›… Sonra yine orada Atatürk’ün Yaveri sinema, tiyatro, gazino veya Do¤u bölgesinin Hasan R›za Soyak gibi hofl vakit geçirilecek di¤er münasip yerlerinde, ihtiyaca göre ziraat ve sanat ens- yerler, Halkevi spor kulüpleri ve sair titüleri, güzel sanatlar akademileri ve faydal› teflekküller kurulacakt›… Böylece zamanla mükemmel bir di¤er yüksek okullar aç›lacakt›. plan dahilinde infla edilmifl, yepyeni, tatürk on befl sene içinde bü- modern ve medeni bir Van flehri meytün bu müesseselerin baflar› dana ç›km›fl olacakt›; tabiidir ki bu ile iflleyece¤ine, ondan sonra flehir karadan ve havadan çeflitli vas›di¤er bölgelerle beraber bu bölgede talarla merkeze ve denize ba¤lanade baflka üniversite ve yüksek okullara cakt›… Üniversitenin muhtaç oldu¤u ö¤ihtiyaç duyulaca¤›na inan›yordu. Hayat›nda birçok mahal telakki edilen retmenler (asistan, doçent ve profesör) iflleri dehas› ve tükenmez azmi ile ‹stanbul’da veya memleket d›fl›nda tahakkuk ettirmifl olan Büyük Adam’›n okuyup yetiflmifl ehliyetli ve ak›nc› bu yoldaki tasavvur ve inançlar›n› ruhlu kimselerden seçilecekti. ‹cab›na anlat›rken gösterdi¤i büyük heyecan göre d›flar›dan yabanc› profesörler

A

”Van’da bütün ihtiyaçlara cevap verecek, çarfl›lar, sinema, tiyatro, gazino gibi hofl vakit geçirilecek yerler, Halkevi spor kulüpleri ve sair faydal› teflekküller kurulacakt›… Böylece zamanla mükemmel bir plan dahilinde infla edilmifl, yepyeni, modern ve medeni bir Van flehri meydana ç›km›fl olacakt›...”


BD N‹SAN 2014

türk Van’da Özetle; Ata › n yap›lmas›n flu yat›r›mlar› r: istemiflti

• Van Gölü sahillerinde Van Modern Kültür Merkezi • Yat›l› ilk ve orta okullar ile liseler getirmek, Avrupa ve Amerika’ya istidatl› gençler gönderip yetifltirmek de bu konuda göz önünde tutulan tedbirlerdendi… Ne çare ki Atatürk bu tasavvurunu fiil alan›na koyamadan fani hayattan çekildi; ondan sonra iktidar mevkiine geçen sözde en yak›n arkadafllar›ndan -ki bütün bu anlatt›klar›na vak›f ve zaman›nda tasvipkar görünen kimselerdi- bu konuyu nas›l savsaklad›klar›n› ve ne gibi küçük hesap ve tertiplerle esas›ndan ay›rarak basit ve verimsiz bir hale soktuklar› bilinmektedir.” Sözün k›sas› Atatürk’ün ölünceye kadar en yak›n›nda bulunanlardan biri 22

• Yat›l› ö¤retmen, ziraat ve sanat okullar› • Bütün fakülteleriyle ve donan›ml› ö¤retim kadrosuyla ça¤dafl bir üniversite • Üniversite için uygulama ve inceleme yerleri • Van’da veya civar kentlerde ziraat ve sanat enstitüleri, güzel sanatlar akademileri • Yüksek okullar • Ça¤dafl konutlardan oluflan yeni mahalleler • Zengin kütüphaneler • Çarfl›lar • Sinema ve tiyatro • Gazino • Halkevi spor kulüpleri • Merkeze ve denize ba¤lanan yollar olan yaveri Hasan R›za Soyak, Atatürk’ün Modern Van ve Van’da Üniveriste Projesi’nin bütün ayr›nt›lar›n› gözler önüne sermifltir. adece Van’›n de¤il, bütün Do¤u’nun kalk›nmas›na, Do¤u’da e¤itim ö¤retimin yayg›nlaflt›r›lmas›na, Atatürk büyük önem vermifltir. Örne¤in daha 25 Temmuz 1924’ te Ö¤retmenler Birli¤i Kongresi’nde Ö¤retmenler Birli¤i gibi kurulufllar›n Van ve Hakkari gibi do¤udaki ö¤retmenleri de kapsamas›n› istemifltir. Do¤u’nun kurtulufl anahtar› hâlâ Atatürk’ün bu projeleridir. •

S

sinanmeydan@butundunya.com.tr


BD N‹SAN 2014

YAZILARI

E¤itim ‹deali Ça¤›m›z›n toplum yaflam› oldukça kar›fl›kt›r. Milletler aras›ndaki mücadeleler çok çetindir. unun için herhangi bir milliyet rine gösterdikleri yolda güvenle ilerlemeye koyulurlar. Ancak toplumetiketi alt›nda oluflumunu larda birlefltirici kuvvetler kadar sürdüren toplumlar›n ilk bölücü, parçalay›c› etkenler de faaliyet düflünceleri yaflam ve geliflme kuvvetlerini sürekli olarak art›rmakt›r. halinde bulundu¤u için birincilerin Bu ça¤da duraklama ölümü ifade eder. daima galip gelmesini temin amac›yla gelece¤i de haz›rlamak gerekir. Kiflilerin gönenç ve mutlulu¤u, Bir milletin gelece¤i kuvvetli bir toplumun gençli¤idir. Buvücuduna ihtiyaç gösBir milletin gelece¤i ise nun için her toplum, terdi¤i derecede, gençli¤idir. Bunun kendisinde hak, toplumun yaflam ve hakikat ve güzellik geliflme kuvveti de için her toplum, nam›na ne varsa muayyen bir ideal kendisinde hak, bütün bunlar› gençyönünde çal›flan vatandafllar›n fazilet ve erde- hakikat ve güzellik li¤e b›rakmak ister. toplumun bu mini gösterir. nam›na ne varsa bütün ‹flte istek ve faaliyetinHer toplumsal bunlar› gençli¤e den onun e¤itim heyetin kendi ihtiyaçideali do¤ar. Öteden lar›ndan ve uluslararas› b›rakmak ister. beri kurumsal ve konumundan do¤an bir yaflam anlay›fl› ve oluflturmak istedi¤i toplumsal al›flkanl›klar› çok kuvvetli olan toplumlarda e¤itim ideali, nihayet milli bir ideali, ülküsü vard›r. bu toplum yap›s›n›n korunmas› ve Toplumlar bu hususta do¤ru yolu bulmak için çok u¤rafl›rlar. Savafllar, devam› ile kiflilerin ihtisas güçlerini art›rmakla s›n›rl›d›r. Bu gibi toplumDevrimler… Bu u¤raflman›n belli larda kifliler esasen hemen bütün sonuçlar›d›r. yaflam anlay›fl›n› toplumsal çevreleSavafl dönemlerini baflar›yla atlatan toplumlar, tarihlerinin, ihtiyaç- rinden al›rlar. Okul bu çevrenin lar›n›n ve büyük adamlar›n›n kendile- nihayet küçülmüfl bir fleklinden iba-

B

23


BD N‹SAN 2014

rettir. Toplum ve çevrenin, e¤itime iliflkin güç ve erdemine en ziyade Bat› kültürüne mensup milletlerde rastlar›z. Daha do¤ar do¤maz kuvvetli ve cazip bir toplumun her türlü ba¤lant› ve geleneklerine bilinçsizce kendini teslim eden bir ‹ngiliz veya Amerikal›n›n sonradan biraz da dogmatik bir yaflam anlay›fl›na yönelmek, sak›ncal› de¤il, kifli ile toplumun karfl›l›kl› iliflkileri aras›nda bir çeflit denge temin etmesi itibariyle yararl› bile görülebilir.

Devrimler yapan milletlerin çocuklar› bir çeflit asker durumunevrim yapan ve Devrim devri dad›rlar. Onlar kiflisel yaflamlar›n› yaflayan toplumlarda ise yaflamaktan daha çok Devrimin emadurum bu netlerini korumaya merkezde de¤ildir. ve devrim Devrimler, zararl› Devrimler, zararl› ideallerini, ülkülegörülen eski toplum yaflatmakla görülen eski toplum rini ba¤ ve görevlidirler. Böyle ba¤ ve al›flkanl›klar›n› flerefli bir görev ise al›flkanl›klar›n› y›km›fl ve yerlerine y›km›fl ve yerlerine her fleyden önce yeni al›flkanl›klar fedakârl›¤› ve kiflisel yeni al›flkanl›klar arzular›ndan s›yr›lkoymak amac›n› takip etmifltir. Henüz koymak amac›n› takip may› gerektirir. al›flkanl›k haline ‹dealist olmayan etmifltir. girmeyen ve yaln›z vatandafl için böyle ak›llarda yaflayan bu bir fedakârl›¤› bütün yeni k›ymetlerin toplum yaflam›nda varl›¤› ve samimiyetiyle tercih etmek, yerleflmesini sa¤lamak için kalplerde seçmek olana¤› var m›d›r? baflka bir ateflin yak›lm›fl olmas› Her ülkenin devrimi ve büyük gerekir. Ta ki bu kutsal atefl, düne devrimcileri takip olunacak milli kadar devam eden sak›ncal› ideolojiyi, ülküyü anlafl›l›r bir flekilde al›flkanl›klar›n, rahat›na düflkün olma az çok ortaya koyarlar. ‹flte bunlar›n duygular›n›n sinsi hücumlar›na bir tahlil ve tertibini yaparak en do¤ru direnecek kuvveti versin… e¤itim idealini tespit etmek, e¤itim Bütün vatandafllar›n ve özellikle siyasetinin ilk ve öncelikle dikkate gençlerin kalbinde bu atefli alaca¤› önemli bir noktad›r. tutuflturacak bir yaflam felsefesi vard›r Hâkimiyeti Milliye Gazetesi ki o da idealizmdir. 25 Nisan 1929

D

24


Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

illet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanl›¤› teflkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icab› olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amans›z düflman›y›m. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

M

52

Atatürk’ün Dünya Tarihindeki Yeri ve Önemi

tatürk’ün, ulusal ba¤›ms›zl›k ve ça¤dafllaflma önderi olarak, süper devletlere ve onlar›n destekledikleri ve tetikçileri, maflalar› konumundaki uydu devletlere karfl› elde etti¤i inan›lmaz baflar›lar Latin Amerika’dan Uzakdo¤u’ya kadar uzanan bir dünya co¤rafyas›nda heyecan ve tutkuyla izlendi. Onun parlak baflar›lar› sadece Türkiye için paha biçilmez bir de¤er olmakla kalmad›. Özellikle ba¤›ms›zl›k özlemi içinde bulunan veya geliflmekte olan ülkeler için bir ümit ›fl›¤›, de¤erli bir esin kayna¤› haline geldi. Emperyalist güçlere karfl›, çok zor flartlar alt›nda yürütülen Ulusal Savafl›m, “Felâketin bir nehir gibi akt›¤›, bütün milletin ateflten bir çember içine al›nd›¤›”, Türk Ulusu’na

A

Cumhuriyet Bayram› kutlamalar›Ankara (1937)


BD N‹SAN 2014

adeta “ateflten bir gömlek” giydirildi¤i bir ortamda “Ba¤›ms›zl›¤› için ölmeyi göze alan bir milletin baflar›s›zl›¤›n›n asla bahis konusu olamayaca¤›…” inanc›yla gerçeklefltirilmeye çal›fl›ld› ve baflar›ld›. lde edilen adeta inan›lmaz baflar›, haliyle Atlantik’ten Çin Denizi’ne kadar uzanan bir co¤rafyada yaflayan ve esaret alt›nda inleyen ve hor görülen, afla¤›lanan topluluklar› aya¤a kald›rd› ve ulusal ba¤›ms›zl›k hareketlerine h›z vermelerini sa¤lad›.

E

“Do¤u’dan do¤acak olan günefle bak›n›z. Bu gün, günün nas›l a¤ard›¤›n› görüyorsam, uzaktan bütün Do¤u Milletleri’nin de uyan›fllar›n› öyle görüyorum.” Atatürk daha Temmuz-1922’de Ulusal Savafl›m’›n mazlum milletler için ifade etti¤i anlam›, “Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yaln›z kendi ad› ve hesab›na olsayd› belki daha k›sa, daha az kanl› olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye büyük ve mühim bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa etti¤i bütün mazlum milletlerin, bütün Do¤u’ nun davas›d›r…” sözleriyle aç›klad›. 26

O, sömürge durumunda olan Do¤u toplumlar›n›n yak›n bir gelecekte özgürlü¤e kavuflacaklar›n› daha 1930’ lu y›llarda, “Do¤u’dan do¤acak olan günefle bak›n›z. Bu gün, günün nas›l a¤ard›¤›n› görüyorsam, uzaktan bütün Do¤u Milletleri’nin de uyan›fllar›n› öyle görüyorum. Ba¤›ms›zl›k ve özgürlüklerine kavuflacak olan çok kardefl millet vard›r. Onlar›n yeniden do¤uflu flüphesiz ki geliflmeye ve gönence yönelik olacakt›r. Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün engellere karfl›n galip gelecekler ve kendilerini bekleyen gelece¤e ulaflacaklard›r. Sömürgecilik ve emperyalizm dünyadan yok olacak ve yerlerine uluslar aras›nda hiç bir renk, din ve etnik köken fark› gözetmeyen yeni bir uyum ve iflbirli¤i ça¤› hâkim olacakt›r.” aç›klamas›yla ortaya koydu. itekim Ulusal Savafl›m, Afrika ve Asya’da, Do¤u’nun Bat›’ya karfl› ayaklanmas›, Asya’n›n Avrupa’ya kafa tutmas›, bask› ve egemenlik alt›nda tutulan halklar›n emperyalizme baflkald›r›fl› olarak yorumland›. Bu etki, Müslüman dünyas›nda ortak tarih, kültür ve co¤rafyan›n yaratt›¤› ba¤larla daha güçlü olarak hissedildi. Türk Ulusu’nun, devrimci lideri Ulu Önder’in etraf›nda kenetlenmesiyle elde edilen zafer Tunus’ta, Cezayir’de genellikle Kuzey Afrika’da coflku ile karfl›land›. Suriye ve Filistin’in baz› flehirleri Türk bayraklar› ile donand› ve camilerde dualar birbirini kovalad›. Mustafa Kemal’in ismi dillerde dolafl›yor, resimleri evlerin

N


BD N‹SAN 2014

fleref köflelerinde yer al›yordu. Zaferi için fliirler kaleme al›n›yordu. Türk’ün bu muhteflem zafere ulaflma yolunda gösterdi¤i gayretler, di¤er bir k›s›m memleketlerde kalabal›klar› soka¤a dökebiliyordu. ‹ngiliz ve Frans›z egemenli¤inde bulunan yerlerde, “Yaflas›n Türkiye!, Yaflas›n Mustafa Kemal!” hayk›r›fllar› ba¤›ms›zl›k özleminin bir ifadesi halini Yabanc› heyet kabulünde al›yordu. azi Mustafa Kemal Atatürk, art›k yaln›z Türkiye’nin de¤il ‹slam dünyas›n›n, hatta ‹slam olmayan ve esaret alt›nda bulunan halklar›n da kahraman›yd›. O, Fasl› Abdülkerim’in, Tunuslu Habib Burgiba’n›n, M›s›rl› Enver Sedat’›n, Endonezyal› Ahmet Sukarno’nun, Pakistan’›n kurucusu Muhammed Ali Cinnah’›n oldu¤u kadar, Hintli Pandit Nehru’nun da derinden etkilendi¤i, hayranl›k duydu¤u bir ulusal ba¤›ms›zl›k örne¤i kiflilikti… düflünce tarz›na karfl› ak›lc›l›¤›n ve Atatürk’ün ‹slam dünyas›ndaki imaj›, ça¤dafll›¤›n, ‹slam dünyas›ndaki öncüMedeni Kanunun kabulü, Latin alfa- lü¤ünü yapmas› bak›m›ndan da etkili besine geçifl, halifeli¤in kald›r›lmas›, oldu. devlet ve toplum hayat›n›n laiklefltiBu özelli¤i ile Atatürk ‹lke ve rilmesi gibi, dünya Müslüman kitle- Devrimleri, ‹ran’da R›za fiah Pehlevi, lerince desteklenen, ancak dincilere Afganistan’da Amanullah Han, Endoters düflen uygulamalar›, sömürgeci- nezya’da Ahmet Sukarno, M›s›rda lerin bütün olumsuz propagandalar›na Abdünnas›r, Tunus’da Habib Burgiba karfl›n, büyük bir kararl›l›kla devam vs. için farkl› nüanslar için de ilham etti. Türk ayd›nlanmas› ve ça¤dafllafl- kayna¤›yd›. mas›, sadece ulusal ba¤›ms›zl›k aç›Türk ayd›nlanmas› ve ça¤dafls›ndan de¤il, dinci zihniyete dayal› laflmas›, de¤iflik ve farkl› kültür çev-

G

Atatürk, art›k yaln›z Türkiye’nin de¤il ‹slam dünyas›n›n, hatta ‹slam olmayan ve esaret alt›nda bulunan halklar›n da kahraman›yd›.

27


BD N‹SAN 2014

Atatürk’ün eseri, “Tarihi boyunca Bat› kültürüne yabanc› kalm›fl ve Hristiyan olmayan” toplumlara da ça¤dafl medeniyete ulaflman›n modelini oluflturdu. relerinin ça¤a uyumlar› bak›m›ndan en önemli yol gösterici oldu. Atatürk’ün eseri, “Tarihi boyunca Bat› kültürüne yabanc› kalm›fl ve Hristiyan olmayan” toplumlara da ça¤dafl medeniyete ulaflman›n modelini oluflturdu. Bu özelli¤i ile onlar›n geliflme28

lerinde evrensel bir yer tuttu. Bat›l› bilim adamlar›na göre, Türk ayd›nlanmas› ve ça¤dafllaflmas›, özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra, Türk Tarihinin bir safhas› olmaktan ç›kt›, ba¤›ms›zl›klar›n› yeni kazanan ülkeler için siyasi bir sistem olarak Do¤u ve Bat› rejimleri aras›nda, bir alternatif de¤er oluflturdu. Bu özelli¤i ile Atatürk’ün düflünceleri, Türkiye s›n›rlar›n› aflt› ve k›talara mal olan evrensel bir nitelik kazand›. Atatürk’ün, sonsuza de¤in aram›zdan bedenen ayr›lmas›n›n, dünya genelinde ve özellikle Asya ve Afrika’da yaratt›¤› derin yank›lar, onun evrensel etkisinin en güçlü göstergesidir.

zetle Gazi Mustafa Kemal’in Türk ayd›nlanmas› ve ça¤dafllaflmas› düflüncesi, sadece Türkiye için de¤il, fakat ba¤›ms›z olmak, ça¤dafl olmak ve ba¤›ms›z kalmak isteyen, ça¤dafl uygarl›¤› benimsemenin bir ölüm-kal›m sorunu oldu¤u bilincine varm›fl bütün uluslar için, her bak›mdan de¤er biçilemez bir ›fl›kl› yol, evrensel bir de¤er niteli¤i tafl›maktad›r... • cengizonal@butundunya.com.tr

Ö

(Gelecek Ay: Atatürk’ün ‹lkeleri)


BD N‹SAN 2014

Nazilli’den Sivas’a Götürülen Bir Sand›k ‹ncirin Hesab› Kuruflu Kurufluna Hesap Vermek Askerin bir çift çoraba, bir çift çar›¤a bile fliddetle ihtiyaç duydu¤u Kurtulufl Savafl› bafllar›nda bu dürüst insanlara bir örnek verece¤im: Yazan: ZEK‹ SARIHAN

1

919 y›l›nda Nazilli’de ilki 6 A¤ustos 1919’da, ikincisi ise 19 Eylül 1919’da iki kongre topland›. Yurdun birbirinden uzak yerlerinde toplanan kongreleri tek bir merkezde birlefltirmenin zaman› gelmiflti. Nazilli Kongresinin seçti¤i Yönetim Kurulu, o zamanki ad›yla Heyeti Milliye,

Sivas’taki kongrede hangi kararlar›n al›nd›¤›n› ö¤renmek ve Nazilli Kongresinde ald›klar› kararlar› bildirmek üzere Sivas’a bir kurul göndermeye karar verdi. 27 Ekim 1919 günü Nazilli Heyeti Milliyesinden Hac› Süleyman Efendi’ nin baflkanl›¤›nda Denizli’den Bafla¤azade Yusuf ve Mu¤la Mutasarr›f› 29


BD N‹SAN 2014

adl› kitapta (Ayd›n ‹li ve ‹lçeleri Kültür ve E¤itim Derne¤i, 2007, s. 79-85) yay›mlanan bir harcama listesi var. Dinar’da Efe’ye 10 lira vermifller. Sand›kl›’ da otele 3.5 lira, kahve ve çay paras› olarak da 65 kurufl ödemifller. Dinar’dan Afyonkarahisar’a araba ücreti 42 lira tutmufl. Bu kentte de 90 kurufl araba ücreti vermifller. Çerkez Hac› Ahmet A¤a’ya 5 lira, hastane masraf› olarak da 150 kurufl verilmifl. Burada 6 lira otel, 3 lira 20 kurufl yemek, 120 kurufl da kahve ve çay paras› ödenmifl. Gene burada canlar› çekmifl, 40 kuruflluk kaymak yemifller. Belge: Sivas’a gidifl ve dönüfl masraflar› Bunu ve 5 kuruflluk k⤛t ücretini bile giderler listesine yazm›fllar. Hilmi Bey’den oluflan üç kiflilik bir kurul, Nazilli’den yola ç›kt›. Dinar’a iste böyle uzay›p gidiyor. kadar trenle yolculuk yapt›. Dinar’dan ‹çinde foto¤rafç›ya verilen para, Afyon’a kadar ise araba ile gitti. eflya nakli için araba ücreti, Buradan Konya yolu ile Uluk›flla’ya Konya’ya üç kiflilik bilet ücreti, iki ulaflt›. Ni¤de ve Kayseri’den geçti. Yola ç›kt›klar›ndan 17 gün sonra 13 sand›k incirin navlun paras› da var. Nazilli Kurulunun bu incir sand›Kas›m 1919 günü Sivas’a ulaflt›. Kurulun bu yolculu¤u kaç paraya ¤›n› Sivas’a götürdü¤ü anlafl›l›yor. patlam›flt›r ve bunu nereden karfl›la- Çünkü Uluk›flla’da da trene incir navlunu olarak 170 kurufl daha ödenm›fllard›r? Eski yaz› ile tutulmufl bir belge, di¤i yaz›l›. Ege bölgesinden, hele incir bu yolculukta yap›lan bütün giderleri memleketinden Sivas’a götürülecek en iyi arma¤an›n incir oldu¤u düflünülkuruflu kurufluna gösteriyor. Yard›mc› Doçent Doktor Mehmet müfl olmal›. Eli bofl gidilecek de¤il Baflaran’›n yeni yaz›ya çevirip Milli ya… Kurulun 12 gün kald›¤› Sivas’ta Mücadele Tarihi ‹çinde 85. Y›l›nda kahvalt› da içinde olmak üzere 36 kez Nazilli Kongresinin Yeri ve Önemi

L

30


BD N‹SAN 2014

yemek yedikleri anlafl›l›yor ama 10 kez yemek paras› ödemifller. Bunlar›n her biri 13 kuruflla 31 kurufl aras›nda de¤ifliyor. emek ki yemeklerinin di¤er ö¤ünlerini ya ceplerinden ödüyorlard› ya da bunlar› Sivas’ta baflkalar› ›smarl›yordu. Belki de Sivas’ta kolordunun imkânlar›ndan yararlan›yorlard›. Sivas’ta elma ve çayc› paralar› da vermifller. Di¤er kentlerde otel ücreti verdikleri halde listede Sivas’ta ödedikleri bir otel ücreti görülmüyor. Herhalde devlet kurumlar›nda veya evlerde konuk edilmifller. Harcama kalemleri içinde sucuya bahflifl, ç›ra¤a bahflifl gibi

D

olanlar var. Dikkat çeken bir ödeme 27 kurufl dernek paras›. Konya’da Kuvay› Milliyeci Ö¤üt gazetesine de 6 lira verilmifl. Araba paras›ndan su ve elma paras›na kadar bütün bu ödemelerin toplam› 398 lira 12 kurufl 10 para tutmufl. Dikkatimizi çeken bu yolculu¤u yapanlar›n harcamalar› yazmada gösterdikleri titizlik ve bunu Heyeti Milliye Merkezi’ne 14 Aral›k 1919 günü imza ile teslim etmifl olmalar›d›r.• Kaynak: “Nazilli’den Sivas’a Götürülen ‹ncir”, Zeki Sar›han, Kurtulufl Savafl› Öyküleri, 5. Kitap, Ankara, 2013, Ö¤retmen Dünyas› Yay›n›, s. 41-44.

‹fiTE BU M‹LLET VATANI KURTARACAK

Erzurum, 3 Temmuz 1919... Il›ca’da Mustafa Kemal’in karfl›lanmas›…

Konuklar›n önemli kimseler oldu¤unu anlayan ihtiyar›n zeki gözleri parlad›. Mustafa Kemal Pafla, yan› bafl›na kadar geldi¤i halde heykel gibi duran bu ihtiyar›n hat›r›n› soruyor, o da gövdesine yaraflan derin ve gür sesiyle teflekkür ediyordu. ‹htiyar, göçmek zorunda kal›p Çukurova’ya indiklerini, ama k›sa bir süre önce köyüne geri döndü¤ünü anlatt›. Mustafa Kemal: “A¤a, yoksa oralarda geçinemedin mi?”, diye sordu. ‹htiyar hemen karfl›l›k verdi: “Hay›r Paflam, Çukurova cennet gibi bir yer, bir eken yüz biçiyor. Bize tarla verdiler, çay›r da… Çok rahatt›k. Son günlerde iflittim ki ‹stanbul’daki ›rz› k›r›klar bizim Erzurum’u Ermenilere vereceklermifl. Hele bir göreyim, bu namertler kimin mal›n› kime veriyorlarm›fl? Memleketime sahip ç›kmak için geri döndüm.” 70 yafl›n üzerindeki tunç çehreli, ak sakall›, gün görmüfl ihtiyar›n iman dolu gö¤sünden gelen bu ses tunç çehreli kahraman Pafla’n›n gözlerini yaflartt›. Erler diyar› Erzurum’un bu koca yi¤idine bakan Mustafa Kemal yafll› gözlerle arkadafllar›na döndü: “‹flte bu millet vatan› kurtaracak!”

Mustafa Kemal Pafla, 6 y›l sonra Erzurum’u tekrar ziyaret etti¤inde, kendisini karfl›layanlara o ak sakall› ihtiyar› sordu. Verilen cevap, büyük askerin bir kez daha gözlerini yaflartacakt›: “‹ki o¤luyla birlikte ‹stiklâl Kahramanlar› fiehitli¤i’nde yat›yor Paflam”… (Kurtulufl Savafl›’n›n Kahraman Erzurumlular›, Yunus Demirdöven, Sayfa: 126 – 127) 31


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Metamorfoz (Fr.)

a-Baflkalaflma b-Ç›k›fl ifllemi c-Dolafl›m d-Dönemeç

6 Popülâsyon (Fr.)

11 Travmatoloji (Fr.)

a-Kamu denetçisi b-Niteleyici c-Nüfus d-Mali ifller

a-Tan›tmal›k b-Soyutlamak c-Toplu savunma d-Vuruk bilimi

2 Transfigürasyon (Fr.) 7 Kreditör (Fr.)

8 ‹rrite edici (Fr.)

3 Ampirizm (Fr.)

a-Üst denetçi b-Telif hakk› c-Uzun koflucu d-Vas›fl›l›k 13 ‹zolâtör (Fr.)

a-Zarar kesme b-Y›pranma pay› c-Yal›tkan d-Arac›l›k

a-Öndelik b-Sinirlendirici c-Oyuncu seçimi d-Para iflleri

a-Deneycilik b-At›fl alan› c-Bo¤umlama d-Bitki varl›¤› 4 Megapol (Yun.)

9 Kripto (Yun.)

a-Buharl› hamam b-Büyük ma¤aza c-Dev flehir d-Birlikte yaflama

a-Renk uzman› b-Sa¤l›k koruma c-fiifreli yaz› d-Parçal› sistem

5 Reeskont (Fr.)

10 Stant (‹ng.)

a-Bezeyici b-Belirsizlik hâli c-Kestirim d-‹kinci k›rd›rma

a-Sergilik b-Saydam c-Tarafs›z d-fierit perde Yan›tlar: 151. sayfada

32

12 Royalty (‹ng.)

a-Kurgulay›c› b-Kredi aç›c› c-Kümelenme d-Sabit fikir

a-Duyurum b-Biçim de¤iflimi c-Dü¤ümcük d-Çivileme

14 Agresif (Fr.)

a-Bilgi çarp›tma b-Güçlendirme c-Güdümleme d-Sald›rgan 15 ‹nsider (‹ng.)

(Fr.) Frans›zca, (Yun.) Yunanca (‹ng.) ‹ngilizce

a-‹mcelemek b-‹ç hissedar c-Seslendirici d-Uyuflturma


Yak›n Tarihimiz Yaflar Öztürk

fiiirlerinin dizeleri atasözü olarak kullan›lan ender flairlerden biri:

Ziya Pafla E

flek yine eflektir atlastan çulu olsa / Tekdir ile uslanmayan›n hakk› kötektir. / Kad› ola davac› muhz›r dahi flahit, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?” gibi atasözü olarak kullan›lan sözler asl›nda fliir dizeleridir. fiiirlerinin dizeleri atasözü olarak kullan›lan ender flairlerden biridir, Ziya Pafla. Devletin önemli yerlerinde görev yapan Ziya Pafla yaflad›klar›n›, gözlemlerini, düflüncelerini, uyar›lar›n› hep fliirin gücüyle anlatmaya çal›flt›. Gazetecili¤i, çevirmenli¤i, yazar kimli¤i de olmas›na karfl›n, fliirle yaflad›, fliirle öldü. H. Fethi Gözler’e göre: “Edebiyat›m›zda Ziya Pafla hakk›nda yaz›lm›fl eserlerin mevcudu pek azd›r.

33


BD N‹SAN 2014

B

ugünün gençleri onunla ancak edebiyat derslerinde karfl›laflmaktad›rlar. Hepsi o kadar! Halbuki Ziya Pafla çok yönlü bir flahsiyettir: Önce flairdir, fikir adam›d›r. Baflar›l› bir idarecidir. Daha önemlisi çocuk terbiyesinin önemini anlam›fl bir terbiyecidir.” 1829 y›l›nda Kandilli’de do¤an Ziya Pafla, Gençli¤inde meyhane, kahvehane ve özel konaklarda yaflam bulan fliir çevrelerine kat›ld›.16 yafl›nda ad›m›n› att›¤› devlet kap›s›nda ilerlemek için alt› ayda Frans›zcay› ö¤rendi. Endülüs ve Engizisyon Tarihi kitaplar›n› çevirdi. Sarayda yükselme h›rs›na kap›l›p güç ve nüfuz çekiflmelerine kat›ld›. Koruyucusu Mustafa Reflid Pafla ölünce durumu sars›ld›. Yazd›¤› dizelerle Sultan Abdülaziz’in dikkatini çekti. Ancak anlaflamad›¤› Sadrazam Ali Pafla ile ölene kadar süren bir kavgaya giriflti. Saraydan ve ‹stanbul’dan uzaklaflt›rmak için önce Yunanistan’a elçi yap›ld›.

Sultan Abdülaziz 34

Yunanistan’daki ayaklanmalar› gerekçe göstererek gitmedi. Önce K›br›s’a mutasarr›f, ard›ndan Bosna’ya müfettifl olarak görevlendirildi. Bosna’da görevden ald›¤› vali ve defterdar›n Sarayda koruyucular› vard›. Onlar da Ziya Pafla’n›n görevden al›nmas›n› istediler. Ziya Pafla istifa etti. Uzaklaflt›r›ld›¤› Amasya’da mutasarr›f olarak önemli ifllere imza att›. “Zannetme ben Amasya’da paflal›k eyledim/ Gördüm fakir halk›n› babal›k eyledim” dedi ama eflraf ve müftünün flikayeti üzerine Canik’e atand›. ‹stanbul’a dönen Ziya Pafla gazetede yaz›lar›yla hükümeti aç›k aç›k elefltirmeye bafllad›. Ali Pafla onu ‹stanbul’dan uzaklaflt›rmak için çaba harcarken bask›lara dayanamayan ve “Gördüm ki kasd-› cân idi mânada niyyeti” diyen Ziya Pafla Paris’e kaçt›. ultan Abdülaziz’in Paris’e gelece¤i s›rada s›n›r d›fl›na ç›kar›lan Ziya Pafla ve Nam›k Kemal Londra’ya gitti. Sürgünde ve yurdundan uzaktayd›lar ama zamanlar›n› bilim, kültür, tarih ve sanat ile de¤erlendiriyorlard›. S›k s›k o dönemde 42 tiyatrosuyla dünyan›n tiyatro merkezi say›lan Westend’te tiyatro, müzikhol ve kafeflantanlara gidiyorlard›. Londra’da ikinci Türkçe gazeteyi Hürriyet’i yay›mlad›lar. Abdülaziz bu kez Londra’ya geldi. Ziya Pafla suçsuz oldu¤unu anlatan ünlü “Arz-› Hal” mektubunu sundu. Sultan Abdülaziz ile yak›nlaflan Mustafa Faz›l Pafla, “Ya susarlar ya da paralar›n› keserim”

S


BD N‹SAN 2014

dille kaleme al›nm›flt› ki, hücumlara hedef olan kimsenin bunlar› okuyup da kahrolmamas›na gerçekten imkân yoktu... Ciddiyetle mizah›n ayn› eserde böylesine ustal›kla kaynaflt›¤› ve ortaya ç›kt›¤› bir eser - de¤il Türk edebiyat›nda- bütün dünya edebiyat›nda bile az rastlan›l›r örneklerden biriydi.”

Nam›k Kemal sözleri üzerine Nam›k Kemal ‹stanbul’a döndü. Ziya Pafla tek bafl›na Hürriyet’i ç›kard›. Osmanl› Hükümetinin baflvurusu üzerine Londra’da tutukland›. Kefaletle b›rak›lan Ziya Pafla Paris’e oradan da Cenevre’ye gazetesi Hürriyet ile birlikte gitti. 100. say›ya kadar sürdü Hürriyet’in yay›n yaflam›.

B

u arada “‹mparatorlu¤un yönetimi, siyasal düzensizli¤ini, bat› devletleri karfl›s›ndaki mahkûm durumu, halk› ezen vergilerin adaletsizli¤ini, yöneticilerin devlet ç›karlar›n› hiçe sayarak ç›kar peflinde koflmalar› bazen mizah, bazen yergi, bazen de ciddi bir tav›rla” ele ald›¤› “Zafernâme flerhinin ‹stanbul’a gelifli ve gizli gizli da¤›t›l›fl› Sadrazam Âli Pafla üzerinde son ve öldürücü darbe etkisini yaratm›flt›. Çünkü öylesine parlak ve keskin hicivlerle, öylesine zehirli alaylarla doluydu ki ve öte yandan öylesine saf, hatta aptalca görünen bir

Ciddiyetle mizah›n ayn› eserde böylesine ustal›kla kaynaflt›¤› ve ortaya ç›kt›¤› bir eser -de¤il Türk edebiyat›nda- bütün dünya edebiyat›nda bile az rastlan›l›r örneklerden biriydi.” Bat› edebiyat›n›n ütopyalar›na benzer bir çal›flmaya da imza atan Ziya Pafla Padiflah’a duygu ve düflüncelerini anlatmak için bir yaz› yazd›. Rüya ad›n› verdi¤i yaz›s›nda, gerek kendisini, gerekse ülkenin içinde bulundu¤u s›k›nt›lar› ve çözümü dile getirdi Ali Pafla ölünce yurda dönebildi. Adliye Naz›r› olan Mithat Pafla ile çal›flarak hukuk alan›nda iyilefltirmeler için u¤raflan Ziya Pafla bu görevden uzaklaflt›r›ld›. Temel s›k›nt›n›n fark›ndayd›: “Tanzimat derebeyli¤i sözde kald›rm›flt›r. Taflralar›n her birinde derebeyleri bugün mevcut olup fakat adlar› baflkad›r. Bunlar iki k›s›m 35


BD N‹SAN 2014

olup bir tak›m› konsoloslar, öteki de servet ve nüfuz sahibi eflraft›r.” Büyük bir mali s›k›nt›ya giren Ziya Pafla’ya “devletin ve milletin ç›karlar›n› zedeleyecek biçimde ads›z, imzas›z bir kitap yazmas›” önerildi. Tepkisi büyüktü: “Efendi!.. siz beni paraya dinini, ad›n›, milliyetini satar bir adam m› zannediyorsunuz?” Sultan V. Murad tahta geçince Saray Baflkatipli¤ine getirildi. Bir gün sonra sadrazam›n karfl› ç›k›fl› yüzünden baflka yerde görevlendirildi.

Sultan Abdülhamit Abdülhamid tahta ç›kt›¤›nda yeniden Sarayda görev ald›. Tercüme Cemiyeti baflkanl›¤›na getirildi. Bu ifl de bir gün sürdü. Abdülhamid kendine karfl›t gördüklerini ‹stanbul’dan uzaklaflt›rmay› tasarl›yordu. Yeni Anayasa’n›n haz›rlanmas› ifli, Ziya Pafla ile Nam›k Kemal ve arkadafllar›na verildi. Anayasa haz›rland›. Abdülhamid, tarihe geçen ünlü, kendisine “tebaas›n36

dan kimi isterse “sürmek” hakk›n› veren 113. Maddenin eklenmesini istedi. Ziya Pafla karfl› ç›kt› ama Mithat Pafla’y› ikna edemedi: “‹stemedi¤iniz adamlar› gerekti¤i zaman memleketten uzaklaflt›rmak için siz de o maddeye raz› oldunuz, fakat emin olunuz padiflah bu maddeyi ilk önce size uygulayacak!” Ziya Pafla’n›n korktu¤u oldu. Abdülhamid, önce Mithat Pafla’y›, Abdülâziz’in ölümünden sorumlu tutarak mahkemeye verdi. ‹dama mahkum edilen Mithat Pafla’n›n cezas›n› müebbet hapse çeviren padiflah onu sürgün etti¤i Taif’te bo¤durttu. Abdülhamid, Ziya Pafla’y› da Suriye valili¤ine atad›. S›k› para politikas› tefecileri rahats›z edince Konya’ya oradan da Adana valisi

Abdülhamid, Ziya Pafla’y› da Suriye valili¤ine atad›. S›k› para politikas› tefecileri rahats›z edince Konya’ya oradan da Adana valisi yap›ld›. yap›ld›. Adana’da tiyatro, Frans›zca kurslar, e¤itim, altyap› çal›flmalar›n› yürüttü. Kara çamalar Adana’da sürdü. Arka-dafl› Nam›k Kemal dayanamad›. Damad› Menemenlizade Rifat Bey’e bir mektup yazd›: “Ziya Pafla’ya


BD N‹SAN 2014

Zalimleri adaletin ne zaman yerle bir edecek Mazlumlar›n ç›kmaktad›r göklere ah›

Ziya Pafla’n›n Kaleminden

Rahat olay›m dersen e¤er, gelme dünyaya Meydana düflen kurtulamaz kaza tafl›ndan Bahts›z olan›n ba¤›na bir damlas› düflmez Ya¤mur yerine inci ve cevher ya¤sa gökten Aynas› ifltir kiflinin söze bak›lmaz Kiflinin görünür ak›l derecesi yap›t›nda Hakim olursa davac› ve mübaflir de flahit Mahkeme hükmüne derler mi adalet Eflek gibi rüflvet yiyen bu ne alçakl›kt›r ki çekersin Bir kaç kurufla ömrün boyunca utanç Vefa umudu bekleme her hilekar kifliden Çok hac›lar›n ç›kt› haç› koltuk alt›ndan Zalim yine bir zülüme u¤rar sonunda Ebette olur ev y›kan›n evi viran Ayn› topraktan infla olunur kilise ile mescit Birdir Allah’›n gözünde atefle tapan ile Müslüman Ey dünyan›n tek günlük devleti ile övünen Dünya sana özel ve teslim edilmifl mi san›rs›n? Bofl ne zaman kald› dünya açgözlülerden

iliflkin iflitti¤in, inand›¤›n, verdi¤in bilginin bütünü saçma sapandan ibâret oldu¤unu te’min ederim. Ziya Pafla rüflvet almaz. Suriyeliler, Konyal›lar, Adanal›lar de¤il evren bar-bar ba¤›rsa, emin ol ki yine evrenin söyledi¤i yaland›r. Ziya Pafla (17 May›s 1880 günü, 51 yafl›nda) öldü. Adana’ da Ulucami bahçesinde topra¤a verildi. Geriye kalan serveti bir lira üç mecidiyeydi.

Sen kendini bu aleme vaz geçilmez mi san›rs›n

Pek rengine aldanma felek eski felektir Çünkü fele¤in uygunsuz do¤as› dönektir ‹ster ipek yatakta ister viranede can ver Çünkü zengin ve yoksul topra¤a beraber girecektir Kötü soyluya soyluluk mu verir hiç üniforma Alt›n s›rma ifllemeli palan vursan eflek yine eflektir Ö¤üt ile yola gelmeyeni etmeli azar Azar ile uslanmayan›n hakk› kötektir Cahiller eder sohbeti cahille hofllanarak Delilerin arkadafll›¤›na deli gerekir Milyonla çalan yüksek makamda bafl yücelten Bir kaç kuruflu çalan›n yeri kürek cezas› ‹man ile din parad›r zengin kimselerde Namus ve onur sözü kald› yoksulda Yükselmek için dostu çekifltirmek yeni ç›kt› Bilmez idik önceden bu beceriksizli¤i yeni ç›kt› H›rs›zl›k ço¤al›p do¤rulu¤un sözü moda oldu Namus bitti oldu, yurtseverlik yeni ç›kt› (...)

Terkîb-i Bend, Ziya Pafla’n›n en bilinen ve güzel fliiriydi. Uzun fliirinde, toplumu içinde yaflad›¤› sorunlar› görmeye ça¤›r›r. Toplumsal çürümenin nedenlerini, boyutlar›n› gösteren dizeleri (baz›lar› küçük de¤iflikliklere u¤rayarak) öylesine etkili oldu ki kimi dizeleri özlü söz, atasözü olarak haf›zalarda, antoloji ve sözlüklerde yer ald›.• yasarozturk@butundunya.com.tr 37


F›rçalayarak Serdar Günbilen

38


Dünya Kupas› Haziran’da Bafll›yor

10 Dünya Kupas› ‹zleyen Halit K›vanç Yaz›yor

1

Futbol’un Güzellik Yar›flmas›:

Dünya Kupas› ‹nsano¤lu, “en güzel”i bulmak için... Ne mi yapm›fl “Güzellik Yar›flmas›”n› icat etmifl... Sevgilimiz Futbol’un Güzellik Yar›flmas› da... Dünya Kupas› iflte!.. ört y›lda bir futbol dünyas› bir araya geliyor, Kupalar›n Kupas› Dünya Kupas›’n› ülkesine götürebilmek için var›n› yo¤unu ortaya koyuyor. Sonunda herkesin sordu¤u soru... “Futbol Dünyas›’nda en büyük kim?” önündeki dört y›l için yan›t›n› buluyor. “En büyük kim”... mi? ‹flte, o görkemli kupay›, ellerinde havaya kald›ran kaptan›n tak›m›...

D

Çeflitli dillerde yaz›lm›fl hayli kitap, broflür, gazete, dergi aras›nda uzun süre dolaflt›m. Bir bakt›¤›ma biriki-üç kez daha bakt›m, bir okudu¤umu üç-befl-sekiz kez daha inceledim. Sonuçta ortaya ç›kan isim, Count van der Straten Pouthoy... Futbol afl›¤› bir Belçikal›... Yak›n arkadafl›, Hollandal› banker Cornelius Hirschmann’a kofluyor. Arflimet gibi “Buldum buldum” diye... “Futbol dünyas›nda herkes ‘en 39


BD N‹SAN 2014

büyük kim’ diye merak ediyor. ‹flte bunu çözmenin yolunu buldum. Dünyan›n her köflesinden milli tak›mlar gelsin, birbiriyle oynas›n. Sonunda flampiyon olan tak›m›n, en büyük oldu¤u kabul edilsin. Tabii belirli bir süre için... O süre geçince yeniden oynas›nlar, yeni flampiyonu, yani ‘en büyük’ olan› ortaya ç›kars›nlar”... ollandal› Hirschmann pek be¤enmifl bu fikri... Belki de banker olmas›n›n etkisi... “Bu iflte para da var” diye düflünmüfl olabilir. Hemen dostlar›n›n bulundu¤u ‹ngiltere Futbol Federasyonu’na bir mektup yazm›fl ve Belçikal› Pouthoy’ un düflündüklerini anlatm›fl. Hirschmann’›n hareketi do¤ruydu... Çünkü futbolun befli¤i ‹ngiltere oldu¤una göre, böyle bir giriflim de oradan gelmeliydi. Gerçekten Federasyon Genel Sekreteri Sir Frederic Wall, öneriyi

H

Jules Rimet 1905’de F‹FA’n›n Paris toplant›s›na götürdü. Ama elleri bofl dönecekti ordan... T›pk› bir y›l sonra, ayn› öneriyi F‹FA’n›n Bern toplant›s›na götüren ‹sviçreli Schneider gibi. Araya y›llar girmifl, fikir sanki unutulmufltu. ‹flte bu s›radan ufak tefek bir futbol

Çok ‹yi Tan›yorsunuz ama…Halit K›vanç’› bir de kendinden dinleyin… Bas›nda çal›flan birçok gazetecinin oldu¤u gibi, Bütün Dünya’da yazan birçok yazar›m›z›n da “hocas›” ve kendi de ayr›ca bir Bütün Dünya yazar› olan Halit K›vanç, Dünya Kupas›’n›n futbolseverlerde yaratt›¤› heyecan›n öncesinde bu büyük yar›fl›, bilinmeyen yönleriyle Bütün Dünya okurlar› için yazd›.1930 y›l›ndan bugüne de¤in oynanan 19 Dünya Kupas› final maç›n›n 10’unun heyecan›n›, gazete yaz›lar› yan›s›ra radyo ve televizyonlardan Türk sporseverlere yans›tan Büyük Usta Halit K›vanç, Bütün Dünya’da üç bölümden oluflacak yaz› dizisinin ilkinden önce, israr›m›z üzerine, “Dünya Kupas›’yla iliflkisini” anlat›yor: 1930’da ilk Dünya Kupas› oynan›rken ben, harfleri bile henüz tan›mayan, ancak annesinin elini s›k› s›k› tutmak koflulusuyla soka¤a ç›kmas›na izin verilen küçücük bir çocuktum. O günlerin Halit K›vanç’›n› en do¤ru biçimde flöyle tan›mlayabilirim: “Çocuktum, ufac›kt›m… Top oynad›m, ac›kt›m…” 1934’deki ikinci Dünya Kupas› oynan›rken, ben ilkokula giden bir ö¤renciydim. 1938’deki üçüncü Dünya Kupas›’nda, ortaokul ö¤rencisiydim. 1950’de, savafl y›llar›n›n bofllu¤undan sonra yap›lan dördüncü Dünya Kupas›’nda, 40


BD N‹SAN 2014

F‹FA, 1929’da Barcelona’daki toplant›s›nda “Dünya Kupas›n›n temelini atarken, Jules Rimet de futbol tarihine “Dünya Kupas›’n›n Babas›” olarak geçiyordu. adam›, Jules Rimet ç›kt› sahneye. F‹FA’n›n bafl›na geçen Frans›z hukukçu Rimet, öylesine azimliydi ki... Hiç y›lmadan çal›flt›, savundu ve 1920’den 1929’a kadar yorulmadan çevresini inand›rmak için çaba harcad›. Sonunda da baflard›. F‹FA, 1929’da Barcelona’ daki toplant›s›nda “Dünya Kupas›n›n temelini atarken, Jules Rimet de futbol tarihine “Dünya Kupas›’n›n Babas›” olarak geçiyordu.

‹lk ev sahibi kim olacakt›? F‹FA, “Evet” demiflti de... Böylesine büyük bir organizasyonu s›rtlamak cesaretini hangi ülke gösterecekti. “Ben” diye bir ses yükseldi Güney Amerika’n›n küçük beldesi Uruguay’dan... Uruguay belki haritada ufakt›, ama futbol alanlar›nda çok büyüktü... Pefl pefle iki Olimpiyatta, 1924’te ve 1928’de futbol alt›n madalyalar›n› baflkas›na b›rakmam›flt›. Ancak Uruguay’›n çifte flampiyonlu¤una Avrupal›lar›n küçümser bak›fllar›, Latin Amerikal›lar› çileden ç›kar›yordu. ‹flte “Dünya Kupas›” olay›, büyük f›rsatt›. Ve Uruguay bu f›rsat› kaç›rmad›. “‹lk Dünya Kupas›’n›n ev sahipli¤i” için ortaya at›l›verdi. Uruguay, tüm futbol dünyas›n› davet etmifl, herkesi ülkesindeki büyük futbol flenli¤ine ça¤›rm›flt›.

A

ncak 1930, futbolda bir dünya kupas›n›n do¤du¤u y›ld› ama... Ekonomide, dünyan›n

final flans›n› yakalamam›za karfl›n, Brezilya’ya neden gidemedi¤imiz “bilmecesini” çözmeye çal›flan genç bir spor yazar›, daha do¤rusu, yarg›çl›kla bir dönem geçirdikten sonra yeni mesle¤i gazetecilikte “emekleme ad›mlar›”n› atmaya bafllayan genç bir gazeteciydim. 1954’de16 finalistten biri olan Türk Milli Tak›m›’n›n beflinci Dünya Kupas›’ndaki maçlar›n› izleyen ve ülkesine bildiren, Türkiye’nin günlük ilk spor gazetesi Türkiye Spor’un üç yöneticisinden biriydim. 1958’de, yazarl›k yan›s›ra maç spikeriydim ama, bu kupadaki maçlar› nakletmiyorduk. Alt›nc› Dünya Kupas›’n›, o dönemde yazarl›¤›n› yapt›¤›m Milliyet’e bildiriyordum. Büyük Pele henüz “yedek oyuncu” iken, onla ilk ve o günlerde sadece tek röportaj› yapan “sanki onun ilerideki günlerini o gün gören bir falc›” gazeteciydim. Pele’yle o gün bafllayan dostlu¤umuz bugün de devam etmektedir. Dünya Kupas› maçlar›n› birlikte izledik, davetimi kabul etti, ‹stanbul’a geldi. 1962’deki yedinci kupay›, ‹stanbul’daki Y›l 1958. Pele ‹stanbul’da. Halit K›vanç matbaada, gelen haberlerden izlemifltim. Metin Oktay ve Necmi Tanyolaç ile... 1966’da sekizinci Dünya Kupas›’nda 41


BD N‹SAN 2014

çok yerinde çok tüccar›n, çok flirketin batt›¤› y›l olmufltu. Feci bir ekonomik bunal›m, her yan› sarm›flt›. Üstelik flimdi birkaç saatte uçakla gerçeklefltirilen Atlantik yolculu¤u, o günlerde uzak ve masrafl› bir seyahatti. Bu nedenle Uruguay’›n ça¤r›s›na Avrupa’ dan sadece dört ülke “evet” dedi. Avrupal› futbol1930 Dünya Kupas› / Uruguay Tak›m› cular›n Atlantik’i geçerken vapurda (güvertede) günlerce antrenman yap- Birleflik Devletleri) on üç ülke yer m›fl olmas›, futbol tarihinin unutulma- ald› bu ilk Dünya Kupas›’nda. Ve 1930 y›l›n›n 13 Temmuz günü Monteyacak an›lar›ndand›. video’nun doksan bin kiflilik Centeadece on üç ülke... Dördü Avru- nario Stad›’nda meflin topa ayakla pa’dan (Yugoslavya, Belçika, dokunuldu¤u anda, Jules Rimet Kupas› için ilk mücadele bafllam›fl oldu. Fransa, Romanya), ötekiler Amerika k›tas›ndan (Uruguay, Bre- Konan kurala göre, üç kez flampiyonzilya, Arjantin, fiili, Bolivya, Para- luk kazanan ülke, bu kupan›n ebedi sahibi olacakt›. guay, Peru, Meksika ve Amerika

S

hem gazetecilik yap›yor, hem de unutulmaz ‹ngiltere- Almanya final maç›n› radyodan Türkiye’ye anlat›yordum. Naklen yay›nlanan ilk Dünya Kupas› finaliydi bu. Tabii, ayn› anda gazeteye yaz› göndermeye de devam ediyordum. 1970’deki dokuzuncu Dünya Kupas›’n› Tercüman gazetesinde yazarak anlat›yor, radyoda kimi maçlar› naklediyordum. Pele’yle uzun uzun sohbetler yapt›¤›m›z Dünya Kupam›zd› o kupa. 1974’de, Almanya’daki onuncu Dünya Kupas› finallerini ülkemize ilk kez televizyondan canl› canl› ve de heyecanl› nakleden TRT ekibindeydim. 1978’de Arjantin’de yap›lan onbirinci Dünya Kupas›’n› Türkiye’ye televizyondan canl› nakleden TRT’nin dört kiflilik ekibinde yer al›yordum. 1982’de onikinci Dünya Kupas›’nda TRT televizyonu ekibi olarak ‹spanya’dayd›k. 1986’da, onüçüncü Dünya Kupas›’n› TRT Televiyonu’ndan naklen bildirmek üzere yine TRT-TV spikeri kimli¤imle Meksika’dayd›m. 1990’daki ondördüncü Dünya Kupas› nedeniyle bu kez ‹talya’dayd›m. Günlük spor gazetesi FotoSpor ad›na maçlar› izleyen ekibin bir üyesi olmam yan›s›ra, TRT-TV yay›nlar›nda da, Roma merkezinde sunuculuk yap›yordum. 1994’de Amerika’da yap›lan onbeflinci Dünya Kupas›’n› izlemek için bavulumu haz›rlam›fl, yolculu¤a ç›kmak üzere oldu¤um bir s›rada… O dönemin TRT yetkilisi afl›lmaz bir duvar çekiyor önüme... “Daha yurt d›fl›na ç›kmam›fl muhabirlerimiz var. Biraz da onlar görsünler baflka dünyalar›” diyor... Ald›rm›yorum, “Televizyon var, gazeteler var.. Onlardan 42


BD N‹SAN 2014

‹lk Dünya Kupas› maçlar›na giriflte stad kap›s›nda polis s›k› arama yap›yor, özellikle tabancalar› al›yordu. Ateflli Latinler her golü tabanca atarak kutlad›klar› için, polisin bu aramas› pek de yad›rganmazd›. Böylece Dünya Kupas›’yla birlikte, polislerin seyircileri aramas› olay› da bafllam›flt›. Ayn› zamanda hakemlerin polis taraf›ndan korunmas› da... Evet, ilk arama ve ilk koruma, ilk kupan›n ilk notlar›yd›. Grup maçlar› sonunda Uruguay,

Arjantin, Yugoslavya ve bir de -flafl›rmay›n!- Amerika Birleflik Devletleri yar› finale yükselmiflti. Y›llar sonra, “Kuzey Amerika’da futbol bafllad›” denilecekti. Oysa Birleflik Amerika’da futbol tarihi, ilk Dünya Kupas›’na dayanacak kadar eskiydi. “6-1’ler yar› finali” diye an›lacak iki maçta Arjantin Amerika’y›, Uruguay da Yugoslavya’y› ayn› sonuçla (6-1) yenince, kupa için iki aday kald›.

1930 Dünya Kupas› finalinin oynand›¤› Centenario Stad›

e 30 Temmuz 1930 günü Centenario Stad›’nda hakemin ilk düdü¤üyle tarihin ilk Dünya Kupas› finali bafllad›. ‹lk finalin kravatl›, garip pantolonlu hakemi, k›yafetiyle bugün tebessüm yaratan Belçikal› hakem John Langenus,

V

izlerim” diyorum. 1998’de Paris’de bir yandan Ricky Martin’I dinliyor, Gerard Depardieu ile el s›k›fl›yorum, bir yandan da onalt›nc› Dünya Kupas›’nda Fransa’n›n flampiyonlu¤u alk›fll›yor, NTV televiyonu ad›na röportajlar yap›yorum. 2002... 2006... 2010... Onyedinci, onsekizinci ve ondokuzuncu Dünya Kupalar›... Futbol afl›¤› o genç art›k, gazetede, dergide yaz›lar yaz›yor, Dünya Kupas› maçlar›n› televizyondan izliyor… Ve de yine TV’de, ama bu kez eski Dünya Kupas› maçlar›n› anlat›yor, daha da önemlisi ve zevklisi, “Bütün Dünya”m›zda yaz›yor, “Bütün Dünya”m›zda futbolu yafl›yor… Hani nereye giderseniz gidin, kendinizi evinizdeymifliniz gibi duyumsad›¤›n›z ortamlar vard›r ya… Ben de o hesap, flimdilerde gidemedi¤im Dünya Kupas› finallerini bir yandan televizyondan dakika kaç›rmadan düzenli olarak izlerken, bir yandan da beynimde ve yüre¤imde biriktirdi¤im an›lar›m› Bütün Dünya gibi çok sayd›¤›m, çok sevdi¤im ve çok çok yeni bilgiler ö¤rendi¤im bir dergide… Üstelik, Prof. Mehmet Haberal gibi çok sayd›¤›m ve inand›¤›m bir büyük dostumun sahipli¤ini yapt›¤› ve uzun y›llar birlikte çal›flt›¤›m meslekdafllar›m›n, mesle¤imizin nöbetçili¤ini sürdürdükleri bir dergide yazamadan edemedim. Dünya Kupas›’n›n bugünlerde bafllayacak ve Haziran’a de¤in giderek artacak olan heyecan›n› sizle paylaflmaya bafllad›¤›m flu an kendimi evimdeymiflim gibi duyumsamam›n, sizle birlikte, daha o kadar çok nedeni var ki… 43


BD N‹SAN 2014

Galibiyet golünü atan Stabile

Belçikal› hakem John Langenus o gün mükemmel yönetimiyle “hakemli¤in yüzak›” olarak alk›fllan›yordu. Oysa daha önce Arjantin - Fransa maç›n›n Brezilyal› hakemi, oyunu dört dakika erken bitirmifl, yanl›fll›¤›n fark›na var›l›nca futbolcular dufltan getirilerek son dört dakika oynat›lm›flt›. Ayn› anda üç oyuncunun birden ofsayt oldu¤u durumda “gol” veren hakem de, bu kupada epey kendinden söz ettirmiflti. utbol tarihinin ilk Dünya Kupas› finalinde, ilginç giysili Belçikal› hakem Langenus, flahane yönetimiyle gerçekten büyük alk›fl toplayacakt› ama... ‹ki Latin Amerikal› tak›m, ev sahibi Uruguay’la iddial› Arjantin de, mükemmel futbol

F 44

gösterisiyle seyircileri adeta büyüleyecekti. Büyük final, ev sahiplerinin sevinç 盤l›klar›yla bafllam›flt›. Çünkü ilk gol, Uruguayl› Dorado’dan gelmiflti. Ne var ki, az sonra Arjantin, Peucelle ve Stabile imzal› gollerle 21 öne geçiverince, doksan bin kiflilik stadta ç›t ç›kmaz olmufltu. ‹lk yar›y› yenik bitiren Uruguay’›n seyircileri tribünde dua ediyor, kimi de maç› b›rak›p gitmeye kalk›yordu. Fakat ikinci yar›yla birlikte Uruguay tak›m› bir flahlanm›flt› ki... ‹flte Cea ile 2-2, ‹riarte ile 3-2 ve nihayet Castro ile 42... Seyirci ç›ld›rm›fl gibiydi. Ulusal bayram olmufltu maç›n sonu. Uruguay, tarihin ilk Dünya Kupas› finalinde Arjantin’i 4-2 yeniyor ve ilk Dünya Kupas›’n› al›yordu. Kaybedenler için tek teselli, tarihin “‹lk Gol Kral›” unvan›n›, att›¤› sekiz golle Arjantinli Stabile’nin kazanmas›yd›. Uruguayl›lar, hem ilk kupaya ev sahipli¤i yapman›n hem de ilk kupay› alman›n onuru yan›nda Olimpiyat fiampiyonlu¤u baflar›s›n› da perçinlemifl oluyordu. •


BD N‹SAN 2014

Petrol “‹nsan”la Tan›fl›yor 3

K

K›r›m Savafllar› s›ras›nda ‹ngilizler

taraf›ndan çamurlu arazilerde hareket eden ve kömürle çal›flan ilk traktörler kullan›lm›flt›. Bu araçlar›n gelifltirilmesine yönelik çal›flmalar devam ederken, Nicholas Otto ve Gottlieb Daimlerin dört zamanl› içten patlamal› motoru bulmas› ile büyük bir aflama kaydedilmifl ve bu traktörlerin savafl tank›na dönüflüm sürecine girilmifltir.

[27]

‹nsano¤lunun M. Ö.’sine giden ve Leonardo da Vinci (1452-1519) ile ilk projelendirme çizimleri somutlaflmaya bafllayan uçabilme aray›fllar›

Yazan: H‹KMET ULU⁄BAY

19 Ekim 1783’de Mongolfiers kardefllerin içinde insan bulunan balonu uçurmas› ile ivme kazanm›flt›r. Sir George Cayley 1700’ lerin sonlar›na Sir George Cayley


BD N‹SAN 2014

kan enerji kayna¤›na susam›fl böyle bir sanayi ve teknoloji geliflim süreci beklemekteydi. 1859 y›l› izleyen y›llarda bir yandan Pennsylvania’da yeni yeni kuyular süratle delinmeye Sir George Cayley’in planörü bafllarken rafido¤ru uçufl fizi¤ine iliflkin ilk ciddi neri alan›nda da çok h›zl› geliflmeler çal›flmay› yapm›fl ve 1804 y›l›nda bir yer alm›flt›r. Ancak petrolün a¤›rl›kl› planör modelini uçurmufltur. Bu ve tüketimi, yukar›da aç›klanan gemiler, di¤er uçufl denemelerinde barutu yak›t motorlu tafl›tlar, tanklar ve uçaklar olarak kulland›¤› içten ve d›fltan patla- üretilip sivil yaflamda ve ordularda mal› motorlar› da planörlerine takm›fl- yer almas›na de¤in geçen uzun süre t›. [28] Onlarca belki de yüzlerce mu- a¤›rl›kla ayd›nlanma lambalar›nda cidin çeflitli denemeleri bir birini izle- olmufltur. Gazya¤› (Kerosen) lambamifl ve 1900-1903 döneminde Wright lar› süratle ABD’de yayg›nlafl›rken kardefller aray›fllar› yeni boyutlara dünya pazarlar›nda da genifl bir taleple çekmifller ve ilk uçaklar›n› 1903 y›l› karfl›laflm›fl ve ABD dünyan›n önde sonunda uçurabilmifllerdir. Bunu taki- gelen gazya¤› ihracatç›s› olmufltur. ben uçak yap›m›na yönelik giriflimler h›zlanm›flt›r. Uça¤› askeri amaçla kullanan ilk ülke ‹talya’d›r. Osmanl› Devleti ile ‹talya aras›nda 1911-1912 aras›ndaki Trablus Savafl› s›ras›nda keflif ve bombalama amaçl› kullan›lm›flt›r. Arkas›ndan uça¤›, Bulgaristan Birinci Kuyu delme yöntemi ile petrol ç›karBalkan savafl› (1912-1913) s›ras›nda ma teknolojisi 1859 dan itibaren EfOsmanl› ordusuna yönelik keflif ve lak-Bo¤dan (Romanya) kullan›lmaya sald›r› amaçl› kullanm›flt›r. [29] bafllam›fl ve petrol üretimi bafllam›flt›r. 1866 da Rus Çarl›¤›n›n Azak Denizi’ ‹flte Edwin Drake 27 A¤ustos 1859 nin Kuzey Do¤usu’ndaki Kuban bölgünü Pennsylvania Eyaleti’nin Titus- gesinde Gowan isimli bir Amerikal› ville köyü dolaylar›nda Petrol Deresi petrol aramas› yapm›fl ve üretmifltir. (Oil Creek) te kuyu delme yöntemi [30] 1870 li y›llardan sonra da Bakü ile petrolü ilk defa ç›kard›¤›nda, ak›fl- dolaylar›nda kuyu delme tekni¤i sü-

Uça¤› askeri amaçla kullanan ilk ülke ‹talya’d›r.

46


BD N‹SAN 2014

ratle yayg›nlaflm›flt›r. Bu dönemde dünyan›n di¤er yerlerinde de ayn› teknikle petrol aramalar› yap›lm›flt›r. ‹ngiliz giriflimci William Knox D’Arcy, 28 May›s 1901 tarihinde ‹ran fiah› Muzaffereddin ile 60 y›l süre ile Güney ‹ran’daki petrol varl›klar›n›

maden mühendisine inceletmesinin gerisinde yatan temel neden ise, 6 fiubat 1889 tarihli ferman ile, devlet hazinesi mülkiyetinde olan tüm Musul vilayeti petrol varl›klar›n›, Padiflah özel mal varl›¤›n› yöneten Hazine-i Hassa’ya ve yine 20 Eylül 1898 tarihli di¤er bir fermanla Güney Mezopotamya petrol varl›klar›n› da William Knox D’Arcy Devlet Hazinesi’nden Hazine-i Hassa’ya devretmifltir. Dolay›s› ile Sultan Abdülhamit Alman maden mühendisine devlet mülkiyetinden kiflisel mülkiyetine aktard›¤› petrol varl›klar›n›n gerçek durumunu saptatm›flt›r. 18 Kas›m 1902 tarihinde yeni bir ferman ç›karan Sultan Abdülhamit II Musul Vilayetindeki petrol varl›¤›n›n Hazine-i Hassa’ya ait oldu¤unu bir kez daha yinelemifltir. Bu ferman›n ç›kar›lmas›na neden olan bir seri olaylar zincirinin ayr›nt›s›n› ö¤renmek isteyenler “‹mparatorluk’tan Cumhuriyet’e Petropoarama ve iflletme anlaflmas› imzala- litik” isimli kitab›ma baflvurabilirler. m›flt›r. Yine 1901 y›l›nda Alman Ma1908 de Sultan Abdülhamit II nin den Mühendisi Paul Grosskopf Sultan tahtan indirilmesi üzerine Hazine-i Abdülhamit’in Hazine-i Hassa’s› ad›- Hassa’n›n mülkiyetindeki bu petrol na Mezopotamya petrol varl›klar›n› haklar› Devlet Hazine’sine iade edilincelemifl 22 Ekim 1901 tarihinde de mifltir. 1901 y›l›nda yer alan di¤er ‹dare’ye raporunu sunmufltur. Rapo- önemli bir olay da, ‹ngiliz Donanma run içinde yer alan flu cümle çok önem- Bakanl›¤› II. Lordu Amiral John Arlidir; “Kesinlikle söyleyebilirim ki, buthnot Fisher’in Bakan Lord SelborF›rat ve Dicle k›y›lar›nda bulunan ne’e donanman›n petrolü yak›t olarak petrol madenleri dünyada en çok pet- kullanabilmesine yönelik tüm teknik rol üreten kaynaklardan biri olacakt›r. haz›rl›klar›n tamamland›¤›n› bildirme[31]” sidir. [32] ‹ngiliz Donanma Bakanl›¤›’n›n Sultan Abdülhamit II’nin Mezopo- Amiral Fisher gözetiminde yürüttü¤ü tamya petrol varl›klar›n› bir Alman bu teknik çal›flmalar petrol ham mad47


BD N‹SAN 2014

desine stratejik önem kazand›rma bak›m›ndan büyük önem tafl›m›flt›r. Nitekim k›sa süre sonra 1904 de Amiral Fisher Donanma Birinci Lord’lu¤u görevine getirilmifl ve ‹ngiltere petrol üreten bir ülke olmamas›na ra¤men baz› savafl gemilerini hem kömür hem de fuel-oil yakabilen flekilde infla etmeye bafllam›fl ve baz› gemilerinde de bu yönde de¤ifliklik yapmaya bafllam›flt›r. Bu uygulamalar, petrol arz› güvenli¤inin belirsizli¤i nedeni ile yavafl ve ihtiyatl› olarak yürütülmüfltür. Ancak Donanma Bakanl›¤› Birinci Lord’lu¤u görevine Ekim 1911 tarihinde Sir Winston S. Churchill getirildikten sonra ‹ngiliz savafl filosunun tamamen fuel-oil ile çal›flan bir yap›ya döndürülme karar› al›nm›fl ve uygulamaya süratle geçilmifltir. Churchill, bu dönüflümü en k›sa sürede gerçeklefltirmek üzere, Temmuz 1912 tarihinde Amiral Fisher Baflkanl›¤›’nda bir komisyon kurmufl ve ona flu talimat› vermifltir; “Petrolü bulmal›s›n, onun bar›flta nas›l ucuz ve düzenli bir flekilde, savaflta ise kesintisiz olarak nas›l sa¤lanabilece¤ini göstermelisin. Daha sonra da petrolün en etkin flekilde, mevcut ve yeni yap›lacak gemilerde kullan›labilmesini sa¤layacak tekni¤i gelifltirmek için tüm gayretini ortaya koymal›s›n. ”[33] Yaklafl›k yüzy›l önce, Churchill, 17

Temmuz 1913 günü Avam Kamara’ s›nda yapt›¤› konuflmada ‹ngiltere’nin dünyan›n bilinen petrol kaynaklar›n› eline geçirme kararl›l›¤›n› büyük bir aç›kl›kla flöyle dile getirmifltir: “1907 y›l›nda tamamen petrole 48

Winston Churchill dayanan ilk aç›k deniz destroyer filosu infla edilmifltir. O günden bu yana her izleyen y›l ‘yaln›z petrolle çal›flan’ yeni bir filo infla edilmifltir. Halen infla edilmifl ve infla edilmekte olan 100 den fazla (k›y› destroyerleri de dahil) sadece petrolle çal›flan destroyer vard›r. Ayn› flekilde son befl y›l zarf›nda kömürle çal›flan z›rhl› ve kruvazörler de kritik zamanlarda tüm güçlerini kullanabilmek için petrollü hale getirilmektedir. … Bizim nihai politik amac›m›z, Donanma’n›n akaryak›t ihtiyac›n› karfl›lamada, bu maddenin ba¤›ms›z üreticisi ve petrol sahalar›n›n sahibi olmakt›r. Bunun için savaflta kendimizi güvenli hissettirecek ve bar›flta fiyat dalgalanmalar›ndan koruyacak düzeyde stok oluflturmal›y›z. ‹kinci aflamada, piyasaya ucuz petrol geldikçe sat›n alacak mali güce sahip olmal›y›z. Ve nihayet kayna¤›nda petrolün sahibi veya gereksinim


BD N‹SAN 2014

duydu¤umuz petrolün bir bölümünü en az›ndan kontrol eder durumda olmal›y›z.” [34]

C

Churchill’in Avam Kamaras›’ndaki bu konuflmas›ndan yaklafl›k 10 ay sonra, ‹ran petrol ayr›cal›¤›n› elinde bulunduran D’Arcy’nin petrol flirketinin yüzde 51 hissesi ‹ngiliz Hazinesi taraf›ndan sat›n al›nm›fl ve Donanman›n petrol gereksinimini karfl›lamak için özel bir anlaflma imzalanm›flt›r. [35] ‹ngiltere’de Amiral Fisher’in bafllatt›¤› çal›flmalar sonucu ‹ngiliz donanmas› süratle petrolle çal›fl›r hale getirilirken, ABD donanmas› da ayn› dönemde fuel-oil’› yak›t olarak kullanmaya bafllam›flt›. Dolay›s›yla ABD savafl donanmas›n›n petrolü güvenli ve istikrarl› olarak sa¤layabilmesine yönelik endifleler de yükselmeye bafllam›flt›. Bu güvenli¤i sa¤layabilmek için ABD Baflkan› William Howard Taft, California ve Wyoming eyaletlerindeki petrol potansiyeli yüksek kamuya ait topraklar› Donanma’n›n petrol gereksinimini karfl›lamak için tahsis etmek amac›yla Kongre’ye bir yasa tasar›s› sevk etmifltir. Yasalaflt›¤›nda “Pickett Yasas› 1910” olarak an›lan bu yasa tasar›s›n› Kongre’ye gönderirken Baflkan Taft 6 Aral›k 1910 tarihli mesaj›nda flu hususu vurgulam›flt›r: “Sadece petrol potansiyeli yüksek ülke topraklar›n en büyük sahibi olarak de¤il, fakat ayn› zamanda Donanma’n›n giderek artan fuel oil kullanmas› nedeni ile en büyük petrol tüketicisi olma olas›l›¤› bulunan Federal Hükümet, petrol kaynaklar›n›n ak›lc›

(rasyonel) gelifltirilmesini özendirme ve ayn› zamanda petrolün en uzun süreli olarak da sunumunun güvenli¤i ile de do¤rudan ilgili bulunmaktad›r. [36]” Size son birkaç dakika içinde üç devlet adam›n›n, 20 nci yüzy›l bafllang›c›nda gelece¤in enerji kayna¤› olaca¤› kesinleflmifl bulunan, petrole iliflkin tutumlar›na iliflkin örnekler sundum. Ülkesinin petrol varl›klar›n› kiflisel mal varl›¤›na aktaran devlet adam›n›n devleti k›sa süre sonra yok olmuflken, di¤er iki devlet adam›n›n ülkeleri 20 inci yüzy›lda dünyaya yön veren ve bir anlamda da yöneten devletleri konumuna gelmifltir. O tav›rlardan sonra böyle olmas› da kaç›n›lmazd›. • Gelecek ay: Bat›’n›n Ortado¤u üzerindeki planlar› [27] Internette “evolution of tank” maddesi. [28] Wikipedia, “History of Aviation” maddesi. [29] Wikipedia, “History of Aviation” maddesi. [30] Hamilton C. W., “Americansand Oil in the Middle East”, Gulf Publishing Co., Houstan Texas 1962, sayfa 21. [31] “Osmanl› Döneminde Irak”, T.C. Baflbakanl›k Devlet Arflivler Genel Müdürlü¤ü, Osmanl› Arfliv Daire Baflkanl›¤› Yaya›n Numaras› 83.. [32] Jones Goeffrey “The State and the Emergence of British Oil Industry”, MacMillan Press 1981, sayfa 10 ve 15. [33] Jack M., “The Purchase of the British Government’s Share in the British Petroleum Company 1912-1914”, Past and Present No 39, Nisan 1968 sayfa 148. [34] Great Britain Parliamentary Debates, Commons, V Seri Cilt 55, sayfa 1465-66 ve 147475. [35] Kent Marian, “Oil and Empire, British Policy and Mezopotamian Oil 1900-1920”, Barnes and Noble Books 1976 sayfa 49. [36] ABD Baflkan› Taft’›n Kongre’ye 6 Aral›k 1910 tarihli mesaj›, “The Naval Petroleum and Oil Shale Reserves 90 Years of Ensuring the National Security” bafll›¤› alt›nda internette bulunan metin. 49


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

6-Kedilerin her bir kula¤›nda kaç adele vard›r? a-12 b-21 c-32 d-16 1-Geometride bütün yüzeyleri kare olan üç boyutlu cisim hangisidir? a-Koni b-Silindir c-Piramit d-Küp 2-Türkiye Cumhuriyeti anayasas›n›n ilk maddesinin içeri¤i nedir? a-Devletin dini b-Devletin bayra¤› c-Devletin flekli d-Anayasan›n kutsall›¤› 3-Kalbimiz de dahil olmak üzere bir çok vücut fonksiyonunun geçici olarak durmas›na neden olan olay nedir ? a-Hapfl›rma b-fiok c-Panik atak d-Bay›lma 4-Yalan söyledikçe burnu uzayan masal kahraman› hangisidir? a-Pembe Panter b-Peter Pan c-Kelo¤lan d-Pinokyo 5-Saat yönünde dönen tek gezegen hangisidir? a-Merkür b-Jüpiter c-Venüs d-Neptün 50

7-Eyfel kulesinde kaç basamak vard›r? a-1643 b-875 c-1450 d-1792 8-‹nsanda fiziksel geliflim oran›n›n en büyük oldu¤u dönem hangisidir? a-Anne karn›nda b-Bebeklik c-Çocukluk d-Gençlik 9-Afla¤›dakilerden hangisi hem bir ada hem tek bafl›na bir k›ta hem de tümüyle bir ülkedir? a-Amerika b-Avustralya c-Britanya d-Grönland 10-Türkiye’de ilk özel televizyon kanal› hangisidir? a-Star tv b-Show tv c-Tele on d-ATV 11-Hangisi elektri¤i en iyi ileten metaldir? a-Alt›n b-Gümüfl c-C›va d-Bak›r 12-Afla¤›daki ülkelerden hangisi ele geçirdi¤i sömürgeler ile üzerinde günefl batmayan ülke olarak an›lm›flt›r? a- Amerika b- Fransa c- ‹spanya d- ‹ngiltere

13-Çalma dürtüsünü engelleyememesi fleklinde ortaya ç›kan psikolojik hastal›¤a ne ad verilir? a-Kleptomani b-Homofobi c-fiizofreni d-Narsisizm 14-Türkiye futbolda ilk milli maç›n› hangi ülkeye karfl› oynam›flt›r? a-Bulgaristan b-Romanya c-‹sviçre d-Malta 15-Koala isimli hayvan›n do¤al yaflam ortam› hangi k›tadad›r? a-Asya b-Amerika c-Afrika d-Avustralya 16-Afla¤›dakilerden hangisi ›s› enerjisini mekanik enerjiye çevirir? a-Su Türbini b-Elektrik motoru c-Benzin motoru d-Transformatör 17-Kaplumba¤a Terbiyecisi isimli ünlü eser hangi Türk ressam›na aittir? a-Osman Hamdi bey b-Bedri Baykam c-Fikret Mualla d-fieker Ahmet Pafla 18-Deniz alt›ndaki insanlar›n su yüzeyinde neler olup bitti¤ini görmek için kulland›klar› alet hangisidir? a-Sonar b-Periskop c-Doppler d-Jiroskop Yan›tlar: 151. sayfada


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Toplumsal yozlaflmaya, kötü yönetime, bofl inançlara gülmece yoluyla elefltiriler…

Direktör Ali Bey’in Yap›t›:

LEHCET-ÜL HAKAYIK anzimat dönemi yazarlar›ndan Mehmet Âli Bey Osmanl› Devleti’nin Bat› ülkelerine borçlar›n›n düzenli biçimde ödenebilmesi için kurulmufl “Düyun-u Umumiye” idaresinin bafl›nda bulundu¤undan “Direktör Âli Bey” diye tan›n›r. Frans›zcay› küçük yaflta çok iyi ö¤renmifl, “Bab›âli Tercüme Odas›”nda çal›flm›fl, Rumeli’de idareci olarak da görev yapm›flt›. Tiyatroyla yak›ndan ilgilendi. Frans›zcadan Türkçeye uyarlad›¤› “Ayyar Hamza” oyununun yan› s›ra kendisi de “Misafiri ‹stiskal”, “Kokona Yat›yor” gibi oyunlar› yazd›. “Letafet” operetini kaleme

T

51


BD N‹SAN 2014

alan da odur. ‹stanbul’dan Hindistan’a uzanan üç y›ll›k bir yolculu¤un izlenimleri, de¤erlendirmeleri, “Seyahat jurnal›” kitab›ndad›r. ülmece dal›yla da yak›ndan ilgilenmifl, “Diyojen”, “Ç›ng›rakl› Tatar”, “Hayal” dergilerinde yaz›lar yay›nlam›flt›. “Lehcetül Hakay›k” (Gerçekleri Dile Getiren Sözlük) onun güldürürken düflündüren bir yap›t›d›r. Günlük yaflamla, insanla, topluma ilgili kavramlar› -b›y›kalt›ndan gülerek- ele al›r. Yanl›fll›klar›, olumsuz durumlar› elefltirir. Sözlü edebiyattaki atasözlerinde en eski tarihlerden beri yerleflik anlay›fla, gelenek-göreneklere uygun yaflam ö¤ütleri yer al›yordu. Örne¤in Türkçenin dilsel varl›¤›n›n ilk büyük derlemesi olan “Divanü Lügat-it-Türk”te atasözlerimizin en eski örneklerine yer verilmifltir: Erdemin bafl› dildir. Kan› kanla y›kamazlar. Bir karga ile k›fl gelmez. ‹nsan›n alacas› içinde, hayvan›n alacas› d›fl›nda. Aç ne yemez, tok ne demez. “Dede Korkut Kitab›”n›n bafl›nda, öykülerin anlat›lmas›na geçmeden önce de, Dede Korkut’un a¤z›ndan o dönemin, o toplumun yaflam deneyleri özlü sözler halinde s›ralanm›flt›r: Kara eflek bafl›na gem vursan kat›r olmaz Eski pamuk bez olmaz, eski düflman dost olmaz. K›z anadan görmeyince ö¤üt almaz, o¤ul babadan görmeyince sofra

G

52

açmaz. Kullanabilen yi¤ide ok ile k›l›çtan bir çomak daha iyi. Konuk gelmeyen evler y›k›lsa daha iyi. Geceleyin kervan geçti¤ini çay›rkuflu bilir. O¤ulun kimden oldu¤unu ana bilir. Erin a¤›r›n›, hafifini at bilir.

Direktör Mehmet Ali Bey anzimat edebiyat›n›n temellerini atan fiinasi, alfabe düzeninde bir araya toplay›p yay›mlad›¤› atasözlerimizi, halk felsefesinin bir ürünü olarak de¤erlendiriyordu. Bu atasözleri sözlü¤üyle, halk›m›z›n neleri, nas›l düflündü¤ünü, hangi yayg›n de¤er yarg›lar›na sahip ç›kt›¤›n› göstermifl oluyordu. Âli Bey’in yine alfabe düzeni içinde s›ralanm›fl yap›t›nda birtak›m varl›klar, kavramlar, al›fl›lm›fl olan›n alabildi¤ine d›fl›na ç›karak ele al›nm›flt›r. O bir gülmece yazar›d›r.

T


BD N‹SAN 2014

Gülmecenin olanaklar›ndan yararlanarak yayg›n anlamlar› zorlar. Yepyeni tan›mlar getirirken okurunun düflünme ufkunu geniflletir. Böyle bir metni sunarken dilsel varl›¤a flafl›rt›c› tan›mlamalar getirdi¤i görülür. na göre, dil, “pek uza¤› vurur bir silah”t›r. Sözcükler, “eflyan›n giysileri”dir. Atasözleri “kira arabas›”d›r. Yaz›p çizmeye derinden gönül vermifl, kitap düflkünü Âli Bey, bas›mevini “düflüncenin mutfa¤›”, kitab›

O

Cahil: Bir fley bilmedi¤ini bilmeyen. Cüce: Büyük adamlar›n yak›ndan görünüflü. Dert: Merhamet ö¤retmeni. “düflünce kutusu” sayar. fiiire “daras› al›nm›fl söz”, ozana “söz kantarc›s›” der. Eski ozanlar›n içkiyi, içkili toplant›lar›, içki sunan “saki”yi konu edinen “sakiname”lerini, “söz k›tl›¤›nda asmalar budayay›m” diyerek alaya al›r. ‹nsan halleri yap›t›n›n temel konular›ndand›r. Neler düflünüyoruz, duygular›m›z neler? Nas›l davran›yoruz? Yapt›klar›m›z›n hangisi yanl›fl? Kendimizi nas›l düzeltebiliriz? Bir tiyatro yazar› sanki karfl›s›na insano¤lunu oturtmufl, onu enine bo-

yuna incelemekte, kusurlar›n› say›p dökmektedir: Be¤enmek: Aynaya bakarken duyulan hal. Cahil: Bir fley bilmedi¤ini bilmeyen. Cüce: Büyük adamlar›n yak›ndan görünüflü. Dert: Merhamet ö¤retmeni. Hardal yak›s›: Do¤ru söz gibidir. ‹nsan›n can›n› yakar ama iyileflmesine hizmet eder. Hayal: Çocuklar için Karagöz. Büyükler için uyan›kken görülen düfl. Hazine: Yirmi yafl›nda, sevilen kad›nlar. Otuz yafl›nda rütbe ve niflan. K›rk yafl›nda para pul. Elli yafl›nda büyücek bir makam ve unvan. Altm›fl yafl›nda tatl› dilli bir torun. Yetmifl yafl›nda par›ldayan güneflin ›s›s›. ‹nsan ömrü: Dönüfl bileti sat›lmaz bir yolculuk. Sadelik: Kay›p mücevher. Uyuflmazl›k: ‹¤neli f›ç›. Zekâ: Susmay› bilmek. Karfl›l›kl› insan iliflkilerinden söz ederken ise flu yolda de¤erlendirmeler yapm›flt›r: Ba¤›fllama: En güzel intikam Bahflifl: Zoraki ba¤›fl. Bar›flmak: S›vay› yenilemek. Dost: Bize hizmete haz›r sand›¤›m›z kifli. Dostluk: F›rt›nal› havada içi d›fl›na döner bir flemsiye. Hay›r dua: Ucuz hizmet. ‹ftira: Ne kadar sökülüp temizlense yine ç›kt›¤› yerde iz b›rak›r zararl› bir ot. ‹nflallah: Ret cevab›. ‹zin: Ahmak olan ister. Vermezler, reddederler. 53


BD N‹SAN 2014

Kardefllik: Evet ama kesesi ayr›. Mutluluk: Art›k kimse inanm›yor ama yine halk›n dilinde dolafl›r bir yalan dolan. Müttefik: Bize ihtiyac› olan. Saçma: Bize karfl› ç›kan›n düflüncesi. S›r: Buharlafl›veren bir esans. Ne kadar s›k› kapansa yine biraz› uçar. fiemsiye: Dostluk gibidir. Ya¤mur zaman› yan›n›zda bulunmaz. ‹stenmeyen konuk: Beklenilmeyen vakitte gelen dost. Talihli: Giysileriyle do¤mufl olan. Tokat: Etkili kan›t Yetenek: Ba¤›fllanmaz hata. özlükte aile bireyleri, onlar›n birbirleriyle iliflkileri, kad›nlarla ilgili de¤erlendirmeler s›ralan›rken yine düflündürücü yarg›larla gülmece ö¤esi birbirini tamamlam›flt›r. Yazar›m›z›n kad›nlar için sözünü pek esirgemedi¤i, onlara tak›lmadan edemedi¤i gözlenir: Afl›r›l›k: Kad›n gerçe¤i. Balkon: Âfl›k tüne¤i. Beflik: Analar›n en de¤erli mücevherleri için mahfaza. Birden fazla efl alma: Fazla mal göz ... ç›kar›r. Boflanma: Nikâh›n do¤al sonucu. Büyük tehlike: Güzel kad›nla evlenme. Çocuk: Ailenin gerçek baflkan›. Evlenme: Dar›s› bafl›n›za! Hissedar: Koca. Nikâh: Boflanman›n önsözü.

S

54

fiemsiye: Dostluk gibidir. Ya¤mur zaman› yan›n›zda bulunmaz. “Lehcet-ül hakay›k” yazar› akla de¤er vermekte, ayd›nl›k düflünceyi savunmaktad›r. Kullanmaya oldukça geç bafllad›¤›m›z› hat›rlatarak akl›, “sonbahar mevsiminin çiçe¤i” diye tan›mlam›flt›r. Düflünce için flaka yollu, “beynin zehiri” demektedir. Bellek ona göre, “düflüncenin menfaat sand›¤›”; bofl inanç, “düflüncenin ç›ban›”d›r. Filozof “daha fazla mutsuz olmad›¤›ndan dolay› kendisini mutlu sayan” kiflidir. Yaflama sevinci, “en do¤ru felsefe”dir. Bilgin, “bir fley bilmedi¤ini bilen” kimsedir. Bilimden söz aç›nca, “Açl›ktan ne haber?” diye sorar. Sa¤l›k görevlilerine tak›lma yayg›n bir gülmece alan›d›r. O da bu uygulamalara kat›lm›flt›r: Baytar: ‹nsana diyecek yok, çünkü doktora gidip gitmemek elindedir. Ama flu çaresiz hayvanlardan ne isterler?.. Doktor: Gel sözümü dinle yaln›zca su iç. Eczac› dükkân›: ‹çerdeki ilaçlar›n yarar›n›, alandan çok satan görürmüfl.


BD N‹SAN 2014

Hasta: Sa¤l›¤›n de¤erini anlamaya bafllayan adam. ‹yileflme: Zavall› doktorlar›n bunda ne suçu var? dalet düzeni, hukukçular da Âli Bey’in elefltirilerden pay›n› alm›flt›r: Adalet: Bozuk terazi. Avukat: Suçlular›n çamafl›rc›s›. Bilmece: Yarg› yolu Hak: Üstün ç›kma. Mahkeme: Adalet mutfa¤›. Mersi! Karn›m tok. Zulümden yak›nma: Zalimin yapt›¤› ifl Ancak daha a¤›r elefltirileri, ekonomi dünyas›nad›r Alt›n: Anahtar Akçe: Milyon tohumu. ‹kramiye: Zü¤ürt tesellisi. ‹fl beceren: Yaya gezmeyenler. Milyon: Bir sad›k dost ile bir

A

Milyon: Bir sad›k dost ile bir sa¤lam mideden baflka insan› her fleye sahip k›lar.

sa¤lam mideden baflka insan› her fleye sahip k›lar. Para kesesi: Sayg›nl›¤›n ölçüsü. Uyku: Yoksulun en büyük e¤lencesi. Zenginlik: Hiç dikkat buyurdunuz mu? Müzikten hiç anlamayanlar›n salonlar›nda en güzel ve en de¤erli piyanolar bulunur. Bununla birlikte ben ne vakit bir zengin salonunda piyano görsem bunu iyiye yorarak sahibinin çald›¤›n› düflünürüm. at› dünyas›n›n› yak›ndan tan›yan, ça¤›n›n geliflmelerini izleyip benimsemifl ileri bir ayd›nd›r Âli Bey. Ancak uygarl›k ad›na at›lm›fl yanl›fl ad›mlar› dile getirmekten de geri durmam›flt›r tan›mlamalar›nda: Barbar: Barutu icat etmeyenler. Evrim: Balta. Ok yay. M›zrak. fitilli tüfek. Çakmakl› tüfek. Kapsüllü tüfek. ‹¤neli tüfek. Alt› yivli top. Krupp topu. Mitralyöz. Torpido. Dinamit. Dumans›z barut... ‹flte! ‹nsan: Ahlâk› bozulmus vahfli. Ruhgöçü: Hindular›n inanc›na göre insan, öldükten sonra hayvan olurmufl... Bizde tam tersi. Tarih: Kurt masal›. Zü¤ürtledikçe eski defter kar›flt›rmak. Vahfli: Yaln›z kendi düflman›n› yiyen adam. Direktör Âli Bey 19. yüzy›l›n son y›llar›nda insanlar›, insan iliflkilerini, dünyan›n gidiflini dikkatle gözlemifl, bireye ve topluma elefltirilerini flakal› bir biçimde dile getirmiflti. Onun söylediklerinin pek ço¤u 21. yüzy›l›n flu ilk y›llar›nda da do¤rudur! •

B

konurertop@butundunya.com.tr 55


Kaybolan Mahalle toplumumuzda yaflanan çeliflkilere foto¤rafik bir öykü çerçevesinde de¤inen; gerek geleneksel ile modernin, gerekse farkl› kültürlerin yaflad›¤› çat›flmalar›n bir potada eritilmesinin önemini vurgulayan bir çal›flma. Halen baz› fleyler için geç olmad›¤›n›, ancak bunun için de¤erlerimize sahip ç›kmam›z gerekti¤ini çarp›c› foto¤raflar ile bizlere hat›rlatan düflündürücü bir eser. ''Kaybolan Mahalle'' yüzden fazla foto¤raf ve efllik eden, çarp›c› yaz› ve fliirlerle okuyucuyu görsel bir iç yolculu¤a davet ederken, flehircilik anlay›fl›m›z› da sorguluyor. Foto¤raflarla anlat› yöntemini kullanan ve foto¤raf ile yaz›y› evlendiren çal›flma, kendi türünün ilk örneklerinden biri...

BÜYÜK K‹TAPÇILARDA


Bilimsel Gerçe¤e Karfl› Kör ‹nanç

Otopsi Cengiz Özak›nc›

Dünya’n›n ‹sa’dan Önce 4004 Y›l›nda, 23 Ekim Pazar Günü Sabah 9:00’da Yarat›ld›¤›na ‹nanan Akademisyenler Derne¤i

“Creation Research Society” ‹nternational ristiyanlar›n kutsal kitab› yaln›zca bizim ‹ncil dedi¤imiz kitap de¤ildir. Kilise, mevcut Tevrat’a (‹br. “Torah”) “Eski Antlaflma” ve mevcut ‹ncil’e (‹ng. “Gospel”) “Yeni Antlaflma” ad›n› vererek ikisini “Bible” ad› alt›nda birlefltirmifl olup; Hristiyanlar iki kitaba da inanmakta; böylelikle, Hristiyanl›k inanc›, Musevili¤i de içermektedir. Ço¤u yazarlar›n Bat› Uygarl›¤›’n› Judeo-Christ (Yahudi-Hristiyan) uygarl›¤› olarak nitelemelerinin nedeni budur. Oysa, Bat›’n›n bugünkü göz kamaflt›r›c› ilerili¤ine bak›p, bunu “‹ncil + Tevrat = Bible” inanc›n›n,

H

yani Yahudili¤i içeren Hristiyanl›¤›n bir ürünü imifl gibi görmek ve göstermek, do¤ru de¤ildir. Bat›, bilim ve teknoloji (yap›mbilim, üretbilim) alanlar›ndaki ilerlemesini Kilise’ye de¤il; tersine, Kilise güdümünden uzaklaflmas›na borçludur. Tevrat ve ‹ncil’den oluflan “Bible”, 2000 y›ld›r Hristiyanlar›n elinde olmas›na karfl›n, Bat›’daki bilimsel ilerlemenin ilk 1700 y›lda de¤il, son 300 y›lda ve bilginlerin Kilise’ye baflkald›rmas› sonucu sa¤lanabilmifl olmas›; Bat›’n›n bilimsel ilerlemesini Kilise’ye (Yahudi-Hristiyan / Tevrat-‹ncil ‹nanc›na) borçlu olmay›p, tam tersine, Kilise’ye karfl› 57


BD N‹SAN 2014

direnifle borçlu oldu¤unu kan›tlamaktad›r. üzy›llar boyu Kilise, “Tevrat + ‹ncil = Bible”da yaz›lanlara ayk›r› görüfl ve düflüncelerin üretilmesini ve yay›lmas›n› kan dökerek önlemifltir. Binlerce örnek aras›ndan John Wycliffe (d.1320 - ö.1384) ve ard›l› John Huss’un (d.1371 – ö. 1415) bafllar›na gelenler, oldukça ilginçtir. Wycliffe; Tevrat’›n “Yarad›l›fl” (Osm. “Tekvin”, ‹ng. “Genesis”) ad› verilen ilk bölümünü çevirirken, evrenin 6 günde (6x24 saatte) yarat›ld›¤› anlat›s›na tak›lm›fl; ve dünyan›n, ‹sa’dan önce 4000 y›llar›nda yarat›ld›¤›n› ö¤reten Kilise’ye karfl›; yeryüzünün hiç de¤ilse bir kaç yüzbin yafl›nda olmas› gerekti¤ini savunmufltu.([i]) Kilise, Wycliffe’i Latince’den ‹ngilizce’ye çevirdi¤i “Bible” (‹ncil + Tevrat)’› tahrif etmekle ve Kilise’nin görüflüne ayk›r› düflmekle suçlayacak ve

Y

John Wycliffe. (Toronto Wycliffe College’da bulunan vitray) 58

Wycliffe’in Bible çevirisinden bir sayfa. Londra Bishop’u William Courtenay huzurunda 19 fiubat 1377’de yarg›lanan Wycliffe, 1384’de Kilise’nin Dinden Ç›km›fl Sapk›n damgas›yla ölecekti. Wycliff’in görüflleri ölümünden sonra yay›lmay› sürdürecek; orta Avrupa’ya, bugünkü Çek Cumhuriyeti s›n›rlar› içinde bulunan Bohemya’ya dek ulaflacakt›. Kilise, 1401’de Parlamentodan "De Haeretico comburendo" (Sapk›nlar›n Yak›lmas›) karar›n› ç›kartm›flt›. Wycliffe’in görüfllerini benimseyip yaymaktan suçlu bulunan John Huss, 1415 y›l›nda, Constance Konsülü’nün karar›yla, ‹sviçre s›n›r›nda bulunan Constance kentinin surlar› d›fl›nda, odun ateflinde yak›larak öldürülecek ve Bohemyal›lar, hemflerileri John Huss’un yak›larak öldürülmesini protesto etmek üzere yüzlerce imzal› ve balmumu mühürlü bir dilekçeyi Cons-


BD N‹SAN 2014

Wycliffe’in yarg›lanmas› (The Trial of Wyclif[fe]). Ressam Ford Madox Brown’un 1886’da bitirdi¤i tablo, Manchester City Council’de sergilenmektedir. olan Wycliffe’in nas›l odun ateflinde tance Konsülü’ne sunacaklard›. Ayn› Konsül Wycliffe’i de ölü- yak›larak yeniden öldürülece¤ini de münün üzerinden onlarca y›l geçtikten en ince ayr›nt›lar›na dek belirlemiflti: sonra yeniden yarg›layacak ve bu - Wycliffe’in mezar› aç›lacak, ölüyü de t›pk› ard›l› John Huss gibi - Kemikleri mezar›n d›fl›na ç›kart›odun ateflinde yak›larak ölüme lacak, mahkûm edecekti. 45 y›l önce ölmüfl - Kemikler bir tabuta konulacak, birinin yak›larak öldürülmesi karar› - Swift ›rma¤›n›n kenar›na getirilebugün bize ne denli saçma ve gülünç cek, görünse de Papa’lar ve Katolik Kilise’ - Orada odunlar yak›lacak, si için do¤ald›. Kilise, karar›nda ölmüfl - Wycliffe’in kemikleri odun atefline at›lacak, - Wycliffe’in kitaplar› da yak›lacak, - Külleri Swift ›rma¤›na savrulacak. Ve aynen böyle yap›ld›... Wycliffe’in kemikleri gömütünden ç›kart›l›p yak›larak ›rma¤a at›ld›ktan sonra; kitaplar› da Kilise taraf›ndan bir alanda toplanarak törenle yak›lm›flt›. Kilise’nin ve Hristiyanlar›n kutsal kitab› yaln›z ‹ncil olmay›p, “‹ncil John Huss’un Kilise karar›yla odun (Gospel) + Tevrat (Torah) = Bible” ateflinde yak›lmas› (Kaliforniya oldu¤undan; Kilise, Tevrat’a dayanaÜniversitesi Arflivinden) rak dünyan›n ‹sa’dan önce 4000’lerde 59


BD N‹SAN 2014

Pope John XXIII tarafınlan lanetlenen Wycliffe’in kemikleri Fleming’li Papaz Lincoln gözetiminde mezarından çıkartılıp Swift ırmağının yanına getirilip odun ateşinde yakılarak külleri ırmağa atılıyor. 6 günde yarat›ld›¤›n› ö¤retiyordu. Baflpiskopos James Ussher (d.1581ö.1656) Tevrat’a dayal› bir hesapla dünyan›n ‹.Ö. 4004 y›l›nda 23 Ekim Pazar günü saat 09:00’da yarat›ld›¤›n› yazm›fl; Ussher’ in Kilise taraf›ndan onaylanan bu kitab›, 1624’te “Katolik ‹nanc›nda Birleflen Evrensel ‹sa Kilisesi’nden Duyuru” bafll›¤›yla ‹ngiltere Kral›’na sunularak, 1631’de ço¤alt›l›p halka yay›lm›flt›. undan böyle Kilise, dünyan›n ‹sa’dan önce 4004 y›l›nda 23 Ekim Pazar günü saat 9:00’da yarat›ld›¤›na inanmayanlar› “‹sa Düflmanlar›” (Anti-Christ) olarak suçlayacak ve bunlar Kilise’ye göre, dinden ç›km›fl “Heretik”, Türkçesi “Sap›k”lar olacakt›. Kilise’nin, ö¤reti d›fl›na ç›kanlar› odun ateflinde yakarak öl-

dürmesi, Hristiyan toplumlar›n belle¤ine öyle bir kaz›nd› ki; Yerbilimciler, dünyan›n ‹sa’dan milyarlarca y›l önce yarat›ld›¤›n› gösteren say›s›z kan›t sunmufl olduklar› halde; ve bu bilimsel bilgiler laik okullarda ders olarak okutuldu¤u halde; Kilise’ ye ba¤l› Hristiyanlar, laik okullarda ald›klar› bilgiye ayk›r› inançlar›n› korumay› sürdürerek, bugün dahi, dünyan›n ‹sa’dan önce 4004 y›l›nda 23 Ekim Pazar günü saat 9:00’da yarat›ld›¤›na inanmay› sürdürüyor; ve dahas›, bu inanc› yaymak üzere dernek, kulüp, vak›f gibi örgütlerde toplan›yorlar. Avrupa ve Amerika’da “The Young-Earth Creationists” [Dünya’ n›n Yarat›l›flça Genç (yani bugün için 6000 yafl›nda) Oldu¤una ‹nananlar] ad›yla bilinen bu topluluklar› araflt›ran Bilim Tarihçisi Ronald L, Numbers, Kaliforniya

B 60

Wycliffe’in kitapları Prag’da yakılıyor


BD N‹SAN 2014

Üniversitesi’nce yay›mlanan “The Creationists” kitab›nda; dünyan›n ‹sa’dan önce 4000’lerde yarat›ld›¤›na inanan topluluklar›n, hem de bilimsel akademik unvanl› bir tak›m “Profesör Doktor”larca (!) örgütlendi¤ini ortaya koydu. Kitapta incelenen örgütlerden biri, 1963’ten günümüze varl›¤›n› sürdüren “Creation Research Society” (Yarat›m Araflt›rma Derne¤i)... Bu derne¤in çeflitli ülkelerden ve hepsi akademisyenlerden (profe-

Baflpiskopos James Ussher ‘in “Katolik ‹nanc›nda Birleflen Evrensel ‹sa Kilisesi’nden Duyuru, Sermon’da 20 Haziran 1624’te Kral huzurunda sunulmufltur” uyar›s›yla 1631’de yay›mlanan sözkonusu kitab›n›n kapa¤›.

sörlerden, doktorlardan) oluflan üyeleri; dünyan›n ‹sa’dan önce 4000’lerde bir haftan›n 6 günü içinde yarat›ld›¤›na inand›klar›n› ve “gün” sözcü¤ünü “24 saat” anlam›nda kulland›klar›n› özellikle vurguluyorlar.[ii]

B

at› ülkelerinde, deneylerle kan›tlanm›fl bilimsel bilgileri elinin tersiyle iten “kilise dogmalar›na militanca ba¤l›” profesör doktorlar›n say›s› h›zla artarken; ayn› biçimde, ülkemizde de profesör doktor unvan› tafl›d›¤› halde, bilimsel gerçeklere ayk›r› demeçler vererek ünlenen akademisyenlerin say›s›n›n h›zla artmas›; bir “tesadüf” müdür?..

Bilim Tarihçisi Ronald L. Numbers’in ilk bas›m› 1993’te yay›mlanan “The Creationists” adl› kitab›n›n 2006 y›l› bas›m›. 61


BD N‹SAN 2014

Dünya’n›n ‹sa’dan önce 4000’lerde, 6 x 24 saatte yarat›ld›¤›na inanan akademisyenlerden oluflan “Yarat›m Araflt›rma Derne¤i” (Creation Research Society)’nin 2013 Yönetim Kurulu üyeleri: Kevin L. Anderson (Ph.D. Microbiology, Kansas State University Director of CRS), Mark H. Armitage (M.S. Biology, ICR Graduate School Ed.S. Science Education, Liberty University E.M. Lab Manager, Cal State University Northridge, Biology Dept.), Eugene F. Chaffin (Ph.D. Physics, Oklahoma State Univ. Prof. of Physics, Bob Jones Univ.), Donald B. De Young (Ph.D. Physics, Iowa State Univ. Prof. of Physics, Grace College.), Danny R. Faulkner (Ph.D. Astronomy, Indiana Univ. Prof. of Astronomy and Physics, Univ. of South Carolina - Lancaster), Robert L. Hill (Ed.D. Physics and Astronomy, Ball State University Prof. of Physics, Bob Jones University.), D. Russell Humphreys (Ph.D. Physics, Louisiana State Univ. Research Physicist, Sandia National Laboratories (retired) Creation Ministries International.), Jean K. Lightner (D.V.M., M.S. Veterinary Preventive Medicine, The Ohio State Univ.), Gary H. Locklair (Ph. D. Computer Science, Nova Southeastern University Professor and Chair of Computer Science, Concordia University Wisconsin.), Michael Oard (M.S. in Atmospheric Science, Univ. of Washington Lead forecaster, National Weather Service.), John K. Reed (Ph.D. Geology, Univ. of South Carolina.), Ronald G. Samec (Ph.D. Physics, Clemson Univ. Prof. Physics and Astronomy, Bob Jones Univ.), Glen W. Wolfrom (Ph.D., Animal Science, Univ. of Mo. Principal Clinical Research Scientist, Boehringer Ingelheim Vetmedica, Inc.)

Kur’an’da, gündüz ve geceden oluflan, 24 saatlik “bir gün” kavram›ndan baflka; “bin y›l süren bir gün” (Secde Suresi / 5. ayeti, Hac Suresi / 47. ayeti) “ellibin y›l süren bir gün” (Mearic Suresi / 4. ayeti) kavramlar› da bulundu¤u için; Müslümanlar, dünyan›n milyarlarca y›l önce varoldu¤una iliflkin bilimsel verileri Kur’an’a ayk›r› saym›yor. Bat›’da ise, deneylerle kan›tlanm›fl bilimsel bilgileri elinin tersiyle iten “kilise dogmalar›na militanca ba¤l›” profesör doktorlar›n say›s› h›zla artmakta… Müritlerinden bir bölümünü akademik unvan elde etmeye yöneltmek ya da akademik unvan sahipleri aras›ndan müritler devflirmek; akla ve bilime ayk›r› dogmalar› “profesör”, “doktor” unvanl› “mürit akademisyen”lere savundurtarak yaflatmak; dinsel do¤62

malara ba¤l› Yahudi-Hristiyan cemaatlerin bilim ça¤›nda baflvurduklar› taktiklerden biridir. Bu taktikle, laik e¤itim kurumlar› “mürit akademisyen”ler taraf›ndan ele geçiriliyor. Laik okullara ö¤retmen olarak atanmay›, daha do¤rusu s›zmay› baflaran “mürit akademisyen”ler, dünyan›n milyarlarca y›l önce varoldu¤unu ö¤reten “laik müfredat”a ihanet edip, mevcut Tevrat’› müfredata dönüfltürerek, dünyan›n ‹sa’dan önce 4004 y›l›nda 23 Ekim günü saat 09:00’da yarat›ld›¤›n› ö¤retiyorlar. Laik ders kitaplar›n› bir yana iterek, kendi inand›klar› do¤malar›, ö¤rencilerine, sanki bilimsel bilgiymifl gibi afl›l›yorlar. T›pk› ülkemizde benzerleri ço¤ald›¤› gibi…• cengizozakinci@butundunya.com.tr


Sporun Dünyas›

BD N‹SAN 2014

Metin Gören

Hürrem Sultan'dan, Mancini'ye. elevizyonlar›n en uzun dizisi Muhteflem Yüzy›l'›n, üç k›t'aya hükmeden Kanuni Sultan Süleyman'› cellatc›bafl› ilan etti¤i senaryo aflamas›nda; ‹talya Teknik Direktör Mancini'nin, Chelsea karfl›s›ndaki ‹ngiltere bozgunu, ülkemize gelmifl ve de gelecek olan yabanc› hangi konuda olursa olsun, söylem kayna¤›m›zd›r. Muhteflem Süleyman'›n gönlünü çalan Hürrem ile Galatasaray'dan milyon dolarlar› kapan Mancini aras›ndaki burun fark›, ayr› yollar olsa bile ülkenin ekonomik, siyasal ve

T

sporsal olgusunu yaralama, zedeleme ve de zarar verme birleflimidir. Tarihi bilgilerimizin son y›llarda bizi bir hayli yan›ltt›¤›n› düflünürsek, Ukrayna' dan gelme Hürrem'in, Sultan Süleyman'›n flahs›nda koca bir devleti sarst›¤›, entrikalar yuvas› haline getirdi¤i; tarihcilerimizin ''Do¤rudur '' onay›ndan geçmesini, do¤ru olarak özümsemeliyiz. Bu bir yan›m›z. Romanya halk›na y›llarca zulmeden, faflist diktatör Çavuflesku döneminde, Alt›n Kemer Boks Turnuvas› için Bükrefl'e gitmifltim. Kentin 63


BD N‹SAN 2014

spor tesislerinde gazeteci gözüyle inceleme yapt›m. Yolum Bükrefl Spor Akademisi'ne de düfltü. Modern ilim yuvas›n› büyük bir hayranl›kla gezerken, herkesin görebilece¤i bir yere özenle dört dilde yaz›lm›fl bir sözcük dikkatimi çekti; 'Dere geçerken at de¤ifltirilmez...' Bizim ata sözleri olarak bilinen söylemlerimiz aras›nda olabilece¤ini düflündü¤üm bir yaz›n›n, spor akademisinin girifl duvar›n› hangi nedenle süsledi¤ini do¤rusu çok merak ettim. Tercüman›m›z arac›l›¤›yla, gösterdi¤im çaba sonuç verdi. Söylemin Köln Spor Akademisi'nden al›nt› oldu¤unun bilgisini ald›ktan sonra, duvarlar› süslemenin gerekçesini de ö¤renmek istedim. Yaz›n›n özellikle kulüp yöneticilerine yönelik duvara yaz›ld›¤› bilgisini almama karfl›n do¤rusu tatmin olmad›m. onuçta; bir yetkilinin aç›klay›c› bilgilerini dikkatle dinledim, ilginçti; ''Kulüp yönetimleri ya da baflkanlar, sezon ortas›nda baflar›s›z gördüklerini iddia ettikleri, plan program konusunda anlaflamad›klar› teknik direktör, antrenör veya benzer birinin ifline son verebilme gücüne sahiptirler. ‹flte bu güç kendilerine, büyük hatalar da yapt›rabiliyor. ‹flin özeti, sporsal kurumlarda bu flekil de¤ifliklikler zararl›d›r. ''Dere geçerken at de¤ifltirilmez sözcü¤ü, Romanya'n›n baflkenti Bükrefl'in modern bir akademisinde kendisine yaz›m yeri bulmuflsa, do¤rulu¤unu mant›k ölçüleri içinde düflünmek gerekir... Yaz›y› sat›rlara dökerken an›msad›m. Almanya'n›n Frankfurt tak›m› teknik

S

64

Friedel Rausch

Alman çal›flt›rc›, ''Dere geçerken at de¤ifltirilmez.'' fleklinde bir aç›klama yapm›flt› direktörü Rausch'a, Fenerbahçe kulübü antrenörlük teklifi yapm›flt›, sezon ortas›nda. Alman çal›flt›rc›n›n aç›klamas›, ''Dere geçerken at de¤ifltirilmez...'' olmufltu. Fenerbahçe yönetimi bu denli bir aç›klama yapan teknik direktörün ne demek istedi¤ini anlamam›fl olamazd›. Ve Alman teknik direktör, ligin orta yerinde Fenerbahçe'ye gelmedi, yeni sezonla birlikte anlaflma yapt›. Bir raslant› m›d›r bilemem, Rausch da Köln Spor Akademisi mezunuydu. Bu da; art›k nesli tükenmifl bir yabanc› teknik direktörün durufl portresi olmal›yd›... Galatasaray yönetimi ile Galata-


BD N‹SAN 2014

Ünal Aysal

Fatih Terim

saray'a çok fley vermifl teknik direktör Fatih Terim'in aras›ndan su s›zm›yordu. Baflkan Aysal'›n arflivlere düflen aç›klamalar›, Terim'in kendisi oldu¤u sürece Galatasaray'›n bafl›nda olaca¤› yolundayd›. Sonra ve birden bire ya¤mur yüklü bulutlar, önce k›sa daha sonra uzun sa¤anaklar indirdi sar› k›rm›z›l› kulübün tepesinden afla¤›ya. onuç; bilinen noktaya dek geldi. Ve Galatasaray, dere geçerken at de¤ifltirdi. ‹talyanlar›n uluslararas› kariyerli teknik direktörleri Mancini at üstünde dereyi geçti, görkemli bir törenle Galatasaray teknik direktörü oldu... Osmanl› Devleti'nin kudretli padiflah›, Kanuni Sultan Süleyman gön-

S

lünü rüyalar›n› süsleyen Ukraynal› bir k›za kapt›rm›flsa ne ç›kar. Ad› sonradan Hürrem olacak bir kad›n›n, üç k›t'aya hükmeden kocas›n› elbetteki ikna edebilecek güce sahip olacakt›r. Ama; saray entrikalar› kendinden olmayan bir flehzadeyi, babas› marifetiyle bo¤durmaya dek götürürse, yap›larda, çat›larda ve koskoca bir devlet veya oluflumda çatlak var demektir. Hürrem Sultan h›rs›na ve iktidar hevesine yenik düflmüfltü. Peki ya Roberto Mancini ? Onun için de¤iflen birfley yok. Galatasaray y›llar›ndaki olumsuzlu¤u, kariyerini asla zedelemez. Mancini paras›n›n keyfini süresüre gitar çalar. Bu da bizim, bir yan›m›z ama hangi yan›m›z, bir türlü çözemedik.• metingoren@butundunya.com.tr

Virgül Meselesi

Bir dostu tan›nm›fl yazara gazetede yay›mlanmas› için bir yaz› göndermiflti. Ekledi¤i mektupta da flu not vard›: "Sevgili dostum, gazeten için önemli bir yaz› gönderiyorum. Acele yazd›¤›mdan, virgülleri koyamad›m. Bir zahmet virgüllerini yerlefltirirsin art›k..." Gazeteci, yaz›y› flu notla gönderene iade etti: "Sevgili arkadafl›m, bir dahaki sefere virgülleri sen gönder. Yaz›y› ben yazar›m." 65


TASARRUFLU AMPULÜNÜZ KIRILIRSA! Afla¤›dakileri yönergeleri takip edin; 1. Derhal pencere aç›n ve oday› k›r›klara basmadan terk edin. 2. En az 15 dakika o bölgeden uzak durun ve ortam› iyice havaland›r›n. 3. K›r›klara ve civa partiküllerine ç›plak el ile dokunmay›n. 4. K›r›klar› ve yerlere saç›lan c›va partiküllerini temizlemek için elektrik süpürgesi kullanmay›n. Saç›lan c›va partikülleri elektrik süpürgesi ile ortama yay›larak solunum yoluyla zehirlenmelere neden olabilir. 5. Plastik eldiven tak›n ve yerdeki cam k›r›klar›n› bir farafl›n içine süpürün. Civa partiküllerini ise ›slak bir mendil veya yap›flkan bant ile temizleyin. 6. Faraflta toplad›¤›n›z parçalar› kilitli bir poflete veya bir plastik torban›n içine at›n ve a¤z›n› iyice kapat›n. 7. Plastik torbay› evsel çöplerin içine atmay›n. Bunun yerine pil at›k kutusuna veya belediyelerce tehlikeli at›klar›n topland›¤› veya imha edildi¤i yere götürün. 8. K›r›k ampulden ç›kan tozu solumamaya çal›fl›n.

66


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

K›br›sl› yontu sanatç›s› Pygmalion’un sevi öyküsünü Romal› ozan Ovidius ‘Metamorphoses’ (Dönüflümler) isimli yap›t›nda anlatmaktad›r. Güzellik ve aflk tanr›ças› Afrodit de K›br›s sular›nda do¤du¤undan ve her zaman âfl›klar›n yan›nda oldu¤undan bu aflk öyküsünde de yer almas› ola¤and›. Ancak antik Roma’da Afrodit Venüs ismiyle tan›nd›¤›ndan Ovidius da yap›t›nda bu ismi kullanm›flt›r.

Jean-Baptiste Regnault (1754-1829) 67


BD N‹SAN 2014

ygmalion alçakgönüllü bir yontu sanatç›s›yd›, bekârd›. Kendine bir efl ar›yor, ama gönlüne uygun bir kad›n bulam›yordu bir türlü. Asl›nda bunun önemli bir nedeni vard›. Yaflad›¤› yerdeki kad›nlar Venüs’e gereken sayg›y› göstermediklerinden veya onun tanr›çal›¤›n› yads›d›klar›ndan Venüs onlar› cezaland›rm›fl, kad›nl›¤›n güzel ve onurlu niteliklerinden yoksun b›rakarak birer aflifte yapm›flt› onlar›. Pygmalion ne zaman yeni bir aray›fla girse karfl›s›na bu ahlâk yoksunu kad›nlardan biri ç›k›yor, bu da gencin giderek kad›nlardan so¤umas›na, evlilik düflüncesinden uzaklaflmas›na ve sanat›na daha fazla zaman ay›rmas›na neden oluyordu. K›sacas› kad›nlardan nefret eder olmufltu Pygmalion. Evine kapan›p yeni bir heykel yontmaya bafllad›. O

güne dek yapt›klar›ndan daha güzele ve kusursuzlu¤a ulaflma hedefiyle yola ç›kt›¤› bu yeni yap›t› genç bir kad›n heykeliydi. Günler, geceler boyu u¤raflt›, didindi. Heykeline sadece kusursuz bir kad›n görünümü ve güzelli¤i de¤il, sanki bir kad›nda bulmay› umdu¤u bütün tinsel nitelikleri de vermek istercesine çal›fl›yordu. Bir türlü bitiremedi¤i yap›t›na her bak›fl›nda düzeltilecek bir fley buluyor, elinde

2 1 68

1-Anne-Louis G.Trioson (1767-1824) 2-Edward Burne-Jones (1833-1898)


BD N‹SAN 2014

3

yontu gereçleriyle aç ve susuz uyuyakal›yordu. Heykeli bitirdi¤ine karar verdi¤inde bu kez güzel giysiler ve mücevherlerle süslemeye bafllad› onu. Hediyeler getiriyor, canl›ym›fl gibi davran›yordu ona. Pygmalion yap›t›na âfl›k olmufltu. Venüs onuruna düzenlenen festival günleri gelince Pygmalion her y›l yapt›¤› gibi, fakat bu kez kendini zorlayarak d›flar› ç›kt›. Venüs için adak kurbanlar› kesiliyor, tütsüler yak›l›yordu. Elele dolaflan çiftler aras›nda yaln›z kalan Pygmalion, akl› evindeki cans›z sevgilisinde, bir dua m›r›ldand›: “Siz tanr›lar madem ki her fleyi yapacak güçtesiniz, bana da bir efl verin, fakat ne olur heykelime benzesin.” Kula¤›na gelen di¤er dualardan çok farkl› olan bu dua Venüs’ün dikkatini çekmiflti. Güçlü

4

3-Jean Léon Gérôme (1824-1904) 4- Louis J. F. Lagrenée (1725-1805) 5-Jean Raoux (1677-1734)

5 69


BD N‹SAN 2014

pürüzsüz ve yumuflak geliyor, bileklerindeki nab›z at›fllar›n› duyumsayabiliyordu. Canlanm›flt› yap›t›. Venüs yakar›fl›n› duymufltu demek. ‹çten teflekkürlerini sundu ona. Venüs de karfl›l›k vermekte gecikmedi; kutsayarak evlendirdi onlar›. Bir o¤ullar› oldu. Pafos ad›n› koyduklar› bu çocuk büyüyünce Pafos (Baf) kentinin, sonralar› Afrodit kültünün egemen oldu¤u bu kentin kurucusu oldu.

6-Laurent Pêcheux (1729-1821) bir aflk›n, yan›k bir âfl›¤›n feryad› vard› bu duada. ‹lgisiz kalamazd› kuflkusuz. Pygmalion anlad› m› bilinmez ama Venüs altar›n önünde yanan atefli üç kez gö¤e yükselterek bir iflaret verdi. Pygmalion’un duas›n›n kabulü müydü bunun anlam›? Pygmalion anlam veremedi¤i bir rahatlama duygusu içinde evine döndü. Cans›z sevgilisini özlemiflti. Boynuna at›l›p öpücüklere bo¤du onu. Son öpücü¤ünde irkildi. Heykelin dudaklar› ›l›kt›. Venüs’ün bir oyunu muydu bu? Yoksa içeri vuran bahar günefli miydi bunu yapan? Heykelinin yüzüne bakt›¤›nda gözlerinin gülümsedi¤ini, yanaklar›n›n k›zard›¤›n› gördü. Ona dokundu¤unda teni de parmaklar›na kendi yapt›¤›ndan daha 70

enüs’ün can vererek Pygmalion’a arma¤an etti¤i 6 güzele Ovidius’ tan sonra deniz perileri Nereid’lerden biri olan Galatea’n›n ismi verildi. Böylece klasik dönemden günümüze Pygmalion ile Galatea’n›n öyküsü olarak gelen bu eflsiz sevi öyküsü birçok modern tablo ve heykele konu olman›n yan›s›ra Bernard Shaw’›n ‘Pygmalion’ oyununa ve ondan uyarlanan ‘My Fair Lady’ müzikaline ve filmine de esin kayna¤› oldu. Klasik müzisyenler Rameau ve Donizetti de ‘Pygmalion’ isimli operalar›n› bestelediler. Seçkimize ald›¤›m›z yap›tlar klasik dönem ürünleri oldu¤undan ‘Pygmalion ile Galatea’ ismini tafl›maktad›r. Sadece biri (kapak resmi), Regnault’un Versay Saray›’ndaki tablosu ‘Heykeline can vermesi için Pygmalion Venüs’e yalvar›yor’ ismini tafl›maktad›r. • halukerdemol@butundunya.com.tr


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Yahudiler ile Müslümanlar Aras›nda

Do¤ru Bilinen Yanl›fllar Ülkemizde birçok alanda oldu¤u gibi, dinleraras› iliflkiler

konusunda da do¤ru bilinen yanl›fllar sürekli anlat›l›r, yaz›l›r. amuoyu da bunlara pek sorgulama gere¤i duymadan inan›r. Do¤ru bilinen yanl›fllar ise kulaktan kula¤a yay›l›r. ‹srail ile Arap ülkeleri aras›nda yaflanan savafllar ve Filistin sorunundan hareketle, Yahudilerle Müslümanlar aras›nda sadece düflmanl›k varm›fl gibi gösterilir. Hatta böyle olmas› istenir. Oysa her iki dinin tarihi incelendi¤inde birçok benzerli¤in, ortak de-

K

¤erlerin ve ba¤lar›n oldu¤u görülecektir. K›sacas› farkl› dinlere inanman›n, düflmanl›k demek olmad›¤› anlafl›lacakt›r. Do¤ru bilinen en çarp›c› yanl›fllardan biri, bugün Suudi Arabistan s›n›rlar› içinde bulunan Medine ile ilgilidir. Medine, san›ld›¤› gibi Arapça bir kelime de¤il, ‹branicedir. Medine sadece flehir demek de¤ildir. Ayn› zamanda Devlet demektir. 71


BD N‹SAN 2014

Medine, san›ld›¤› gibi Arapça bir kelime de¤il, ‹branicedir. Medine yaln›zca flehir de¤il, ayn› zamanda devlet anlam›na gelir. ilmem dikkat ettiniz mi, flu ya da bu ülke için Demokratik Cumhuriyet, Halk Cumhuriyeti, ‹slam Cumhuriyeti ya da sadece Cumhuriyet denilir. Ama ‹srail için bunlardan hiçbiri kullan›lmaz. Bu ülkeye Medinat ‹srail, yani ‹srail Devleti denilir. Dolay›s›yla Devlet kavram› da Arapçaya buradan geçmifltir. Peki, kentin gerçek ad› nedir? Hemen söyleyelim, Hazreti Muhammet Medine’ye Hicret edene kadar kentin ad› Yesrib’dir. (Yathrib) Peygamberin yerleflmesinin ard›ndan Medine ad› kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Çünkü ‹slam Devleti’nin kuruluflunun

B

Günümüzde Hayber Geçidi 72

ad›mlar› at›lmaktad›r. Konuyu biraz daha açarsak, Yahudiler ‹slamiyet’ten çok önce Arap Yar›madas›’na yay›lm›fl, birçok koloni oluflturmufltur. Bunlar›n aras›nda en büyü¤ü ve bilineni ise Yesrib’dir. Bu kenti Romal›lardan kaçan Yahudiler kurmufltur. Kent daha sonra Medine ad›n› alm›flt›r. O dönemde, Yahudiler ile Müslümanlar aras›nda önemli olaylar yaflanm›flt›r. Bunlardan birkaç›n› aktarmakta yarar var. Hayber, Arap Yar›madas›’nda Yahudilerin önde gelen merkezlerinden biri olarak bilinir. Müslümanlar, 628 y›l›nda, kanl› bir savafl›n ard›ndan buray› fethedince bölgenin önde gelen Yahudi ailelerinden biri, Hazreti Muhammet ve komutanlar›n› yeme¤e davet eder. Yemekte misafirlere k›zart›lm›fl bir koyun sunulacakt›r. Ancak et zehirlidir. Peygamberin çevresindekiler olay›n fark›na var›nca, Hazreti Muhammet’i uyararak, eti yemesini önlerler. Daha sonra da, olayla iliflkisi oldu¤unu düflündükleri tüm


BD N‹SAN 2014

Kocas› Hayber savafl›nda ölen Safiye, Peygamber ile evlenece¤ini bir süre önce rüyas›nda görmüfltür.

tür. Bunu da, yüzündeki bir izin nedenini kendisine soran efline anlatm›flt›r. Rüyas›n›, “Bir gece rüyamda, ay gökyüzünden inmifl ve koynuma girmiflti” fleklinde kocas› Kinane’ye özetledi¤inde, efli çok sinirlenir ve “Sen Araplar›n peygamberinin efli olmay› düflünüyorsun” diyerek onu döver. Safiye’nin yüzündeki iz de bu dayaktan kalmad›r.

Yahudileri toplayarak, Hazreti Muhammet’in huzuruna ç›kar›rlar. Peygamber, ete zehir koydunuz mu diye sorunca, onlar da inkâr etmez ve hep bir a¤›zdan evet yan›t›n› verirler. Hazreti Muhammet bunun nedenini sordu¤unda ise “Sen gerçek peygamber de¤ilsen, eti yer ölürsün, ama gerçek peygamber isen ölmezsin diye düflündük” yan›t›n› verirler. Baz› kaynaklarda, zehirleme olay›n›n planlay›c›s› olarak, Hayber’in tan›nm›fl Yahudi kad›nlar›ndan Zeynep’in ismi geçmektedir. Ancak genel kan›, suikast girifliminin Zeynep’ten çok Hayber’in önde gelen Yahudilerinin ifli oldu¤u yönündedir.

S

afiye Binti Huvey olarak bilinen Hazreti Safiye’ye peygamberin di¤er eflleri güvenmemektedir. Bu güvensizlik, 12 efli olan Hazreti Muhammet’in yaflam›n›n sonuna kadar devam etmifltir. Peygamber ölüm döfle¤inde iken, tüm eflleri çevresindedir. Safiye bir ara Peygambere, “Keflke senin yerine ben hasta olsayd›m. Ölüm döfle¤inde ben yatsayd›m” der. Bunun üzerine di¤er efller, birbirlerine bakarak, bu sözlere inanmad›klar›n› belli

D

i¤er bir önemli olay ise Safiye adl› bir Yahudi kad›n›n Hazreti Muhammet ile evlenmesidir. Hayber’in fethinden sonra savafl ganimetleri paylaflt›r›l›rken, bölgenin tan›nm›fl Yahudilerinden Huvey Ahtab’ ›n k›z› Safiye Peygamber taraf›ndan önce baflkas›na verilmifltir. Ancak buna çevreden itiraz edilince, Hazreti Muhammet kad›n› alm›fl ve onunla evlenmifltir. Kocas› Hayber savafl›nda ölen Safiye, Peygamber ile evlenece¤ini bir süre önce rüyas›nda görmüfl-

Din bilimcilere göre, Yahudiler seçilmifllik fikri sayesinde dini ve milli duygular›n› koruyabilmifl, bask›lara, sürgünlere direnmifllerdir.


BD N‹SAN 2014

giyilecek elbisenin rengine, yap›lacak iflin türünden, tarlay› sürmenin yöntemine, k›sacas› akla gelebilecek her konuda kurallara ba¤l› kal›nmal›d›r. ‹flte bu nedenledir ki, baz› Yahudi çevreKuran-› Kerim’de, 41 kez lerinde Seçilmifllik, sevilen istenen bir fley ‹srailo¤ullar›, 25 kez Yahudi de¤il, aksine eziyet, (Yehud, Hedü) ve 1 kez de ‹srail sözü s›k›nt› olarak görülür. geçmektedir. ‹slam dininde Yahudilere özel bir önem verildi¤i bilinmekteederler. Hatta gülüflmeler olur. Pey- dir. Bunun en somut örneklerini Kugamber, efllerinin bu halini fark edin- ran’›n birçok ayetinde görmek mümce, “Safiye söylediklerinde samimidir” kündür. Kuran-› Kerim’de, 41 kez diyerek onlar› uyar›r. ‹srailo¤ullar›, 25 kez Yahudi (Yehud, Hedü) ve 1 kez de ‹srail sözü geçmekahudiler, kendilerini Allah ta- tedir. Kuran’da ayr›ca, Hazreti ‹braraf›ndan “özel seçilmifl” olarak him, Hazreti Musa, Hazreti ‹shak gibi nitelendirirler. Din bilimcilere peygamberlerden bahsedilirken de göre, Yahudiler iflte bu seçilmifllik Yahudiler gündeme gelmektedir. fikri sayesinde dini ve milli duygulaYine unutulmamal›d›r ki, dinler r›n› koruyabilmifl, bask›lara, sürgünle- aras›nda Tevhid yani Allah’›n birli¤i re direnmifllerdir. Yaklafl›k 2 bin y›l konusunda ‹slam’a en yak›n olan da sonra da, kutsal topraklara, yani Filis- Yahudiliktir. Her iki dinde, özelde tin’e dönerek 1948 y›l›nda ‹srail’i ayr›lsa da, genelde birçok benzerlik kurmalar› da, yine bu ”seçilmifllik” fikrinden yani kendilerini Allah kat›nda “özel millet” olarak görmelerinden kaynaklanmaktad›r. Seçilmifllik konusu Kur’an-› Kerim’de, Bakara Suresi 47. âyette de geçmektedir. Ancak ”seçilmifllik” durumun sürebilmesi dini ve toplumsal kurallar› içeren Tora (bizde Töre olarak geçer) yani Kanun’a uymalar›na ba¤lanm›flt›r. Yiyecek ve içecekten,

Y

Yine unutulmamal›d›r ki, dinler aras›nda Tevhid yani Allah’›n birli¤i konusunda ‹slam’a en yak›n olan da Yahudiliktir.

74


BD N‹SAN 2014

vard›r. Bunlar› flöyle s›ralamak müm- edilifli s›ras›nda Cebrail’in bir koç ile kündür; Allah’›n resminin yap›lmas›n› gelmesi fleklinde anlat›lm›flt›r. her iki din de yasaklam›flt›r. MüslüBu yaz›y› okuyanlar›n akl›na, manlar›n cami ve mescitlerinde Yahu- ‹slam’›n farkl› mezheplerinden Müslüdilerin ibadethanesi havralarda, insan manlar›n birbirine düflman oldu¤u, ve hayvan resimleri ile heykellere izin verilmemifltir. Her iki dinde de ibadethanelere kad›nlar ve erkekler bafl› örtülü girer. Erkeklerde, Yahudiler “Kipa”, Müslümanlar ise “Takke” örter. Yahudi erkekler de Her iki dinde bir Müslüman erkekler di¤er benzerlik ise gibi sünnet edilir. kurban konusundad›r. Ancak Yahudilerde bu seremoni, çocuk 8 günlük iken yap›l›r. ‹badet s›ras›nda mezhep kavgalar›n›n tüm h›z›yla sürkad›n ve erkekler ayr› oturur. dü¤ü gelecektir. Durum böyleyken Yahudiler de kesilerek kan› ak›t›l- Müslümanlar ile Yahudiler aras›ndaki mam›fl hayvan›n etini yemezler. Do- kimi zaman savafllara yol açan düflmuz etinin yenilmesi, sadece ‹slam manl›¤› konu etmenin anlams›zl›¤›na dininde de¤il Yahudilikte de yasaklan- iflaret edilecektir. Bilindi¤i üzere, iki m›flt›r. din aras›nda say›lamayacak kadar çok Bir di¤er benzerlik ise kurban farkl›l›klar da var. Ama amac›m›z takonusundad›r. Yahudilerin kutsal ki- rihsel süreçte, taraflar aras›ndaki olumtab› Tevrat’ta, Hazreti ‹brahim’in o¤lu lu iliflkileri, ortak yanlar›n da bulundu‹shak’› kurban etme giriflimi, Kuran- ¤unu hat›rlatmakt›. • gurbuzevren@butundunya.com.tr › Kerim’de Hazreti ‹smail’in kurban

Sevginin oldu¤u yerde hayat vard›r. Sevgi dünyadaki en incelikli güçtür. S›k›lm›fl yumruklarla el s›k›flamazs›n›z. Sevgi her zaman ›st›rap çeker, hiçbir zaman ne gücenir ne de intikam almaya çal›fl›r. Mahatma Gandhi


fiimdiki Zaman Can Pulak

Gelecek Nesile Devir apmay›n… K›ymay›n Gökova’ya, o güzelim koylar› bozmay›n, izin vermeyin yap›laflmaya. Görsel de¤erlerimizin foto¤raflar›yla oynamay›n. Dokunmay›n denizimize, orman›m›za, akarsular›m›za. Koca koca ifl makinalar›n› sokmay›n buralara. Kaç›rmay›n hayvanc›klar›m›z›, bozmay›n huzurlar›n›. Hayat›nda denize aya¤›n› sokmayanlar, denizle dost olamayanlar, do¤ayla bar›fl›k yaflamay› bilemeyenler, tanr›n›n yaratt›¤› o muhteflem güzellikleri fark edemeyenler, zarar verme-

Y

76

sinler Gökova’ya, Hisarönü’ne, Dalyan’›n ‹ztuzu’na, Kisebükü’ne, Adal›yal›’ya… Kisebükü’nde inflaat bafllarsa, arkas› çorap sökü¤ü gibi gelir. Kimse tutamaz di¤er koylar›, yeflilin ve mavinin betona yenik düflmesini kimse önleyemez. Deniz turizminden, mavi yolculuktan bahsedemeyiz art›k. Her yeri otelle doldurursak, her yere peynir kal›b› gibi siteleri kondurursak, Gökova’ya ticari gemi limanlar› yapmaya kalk›fl›rsak, sadece mavi yolculu¤u de¤il, amatör denizcili¤i-


BD N‹SAN 2014

mizi de, deniz sevdam›z› da öldürürüz. Türkiye koskoca bir ülke, baflka yer kalmad› m› ki, gözbebe¤imiz gibi korumam›z gereken yerleri betona ikram ediyoruz. Buralar› 30 y›ld›r iyikötü korundu. fiimdi Özel Çevre Koruma Kurumunu da yok ettik. Ne olacak peki, kim koruyacak buralar›?

K

›y› planlar› yap›l›yor, sektörün görüflünü alan yok. Plan› yapanlar›n denize ilgisi ve sevgisi yok. Öyle olunca denizlerimiz, sahillerimiz, koylar›m›z Allah’a emanet gibi duruyor. Bu ifller bilgi ister, vizyon ister, plan için cetvel kalem yetmiyor ki… Deniz turizmi farkl› bir fley, termal turizmi daha farkl›. Hepsini genel turizm torbas›n›n içine atar ve sallay›p durursak, o zaman duvara vururuz. Gökova’da liman›n ifli ne? Ne yükleyece¤iz buradan gemilere? Öyle bir üretim, fabrikalar filan yok ki orada. Mu¤la’n›n mermerini yollayacak Gökova’dan baflka yer mi bulamad›lar? Zaten Termik santralle büyük zarar verdik Gökova ve çevresine. Bari bir de ticari gemiler için yapaca¤›m›z limanla zarar› büyütmeyelim. Mavi yolculu¤u, deniz turizmini küçümsemeyin. Türkiye’nin 50 bin yataktan fazlas› var denizde. Karadaki otelin yata¤›n› ortalama 60-70 liraya satars›n›z ama, denizdeki güzel bir teknenin yata¤›n› 100-150 euro’ya pazarlayabilirsiniz. Ayr›ca binlerce yerli ve yabanc› özel tekne huzurla ve özgürce dolafl›r Gökova’y›, koylar›n› ve köylerini. ‹kmal yaparlar buralarda, restoranlar›nda yemek yerler,

köyleri gezer ço¤u. Bir yeri, bir bölgeyi korumak demek, herfleyi yasaklamak, o güzellikleri yaflamak isteyenleri k›s›tlamak demek de¤ildir. Ama planl›, programl› yapmal›y›z her fleyi. Gökova, Hisarönü gibi yerleri ve koylar›n› bakir b›rakmal›y›z. Bu güzellikleri sadece bizim de¤il, gelecek kufla¤›n da ayn› de¤erde ve güzellikte yaflamas›na f›rsat tan›mal›y›z. Dünyada bir marka haline gelen mavi yolculu¤a en küçük bir zarar vermemeliyiz. Tekne sahibini, denizciyi, yaflam gücünü denizden ve do¤adan alanlar› küstürmemeli, ürkütmemeli, aksine teflvik etmeliyiz. ir dünya flaheseri olan ‹ztuzu’ na kaplumba¤a hastanesi yapacaklar. Yahu o bölgede insan›n gidece¤i do¤ru dürüst bir hastanesi yokken, kaplumba¤alara bu özel muamele niye ki..? Dokunmay›n hayvanlara, b›rak›n kendi hallerine, dünyay› kendimize güldürmenin alemi var m›? Orada kaplumba¤alar için bir prefabrik çal›flma merkezi ve hatta havuzlar da yap›lm›flt›. Anlafl›lan flimdi, betondan bir büyük hastane ile lojmanlar da yapacaklar, böylece oray› da berbat edecekler. Fark›ndalar m› bilmiyorum ama, e¤er fark›ndalarsa kaplumba¤alar da çok gülüyorlard›r bu ifle… Herneyse, aman denizlerimizi, koylar›m›z›, sahillerimizi, kumsallar›m›z› iyi koruyal›m ve önüne gelenin s›¤ projelerine ve ç›karlar›na kurban etmeyelim. •

B

canpulak@butundunya.com.tr 77


Antik Kentlerimiz Süheyla Dinç

P

ERGAMON

Antik ça¤da Pergamon ad› ile an›lan Bergama ‹zmir ilinin s›n›rlar› içinde, Helenistik dönemin önemli bir kültür sanat merkeziydi. ent arkaik devirden itibaren Frigya, Lidya ve Pers’lerin egemenli¤inde idi. Milattan önce 334 de Büyük ‹skender Pers kral› Darius’u yenerek Bergama krall›¤›n› kurdu. ‹skender’in ölümünden sonra generalleri aras›nda savafllar ç›kt›. General Lysimakhos savafl› kazan›p ‹skender’den kalan hazineyi korumakla görevlendirdi¤i komutan› Philetairos’a b›rak›r. Ölümünden sonra ye¤eni 1. Eumenes ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eder ve hazinedeki ganimetlerle flehri infla eder. Yerine geçen II. Eumenes ise MÖ. 197-160 y›llar›nda Pergamon’a en parlak devrini yaflat›r. Bergama Kral› III. Attalos M.Ö. 138’DE vasiyeti üzerine krall›¤› Roma ‹mparatorlu¤una b›rak›r.

K

78

BD N‹SAN 2014


BD N‹SAN 2014

Zaman içinde Hristiyanl›¤›n yay›lmas› ile kutsal yedi kiliseden biri burada kurulur. Bizans döneminde kilise Efes Piskoposlu¤una ba¤lan›r. Kent MS 716’da Arap ak›nlar› ile zarar görür. 1341 de ise Osmanl› hakimiyetine geçer. ergama Antik Kenti’nin akropolü 300 metre yükseklikteki teraslama sistemiyle düz alanlar meydana getirilerek destek duvarlarla güçlendirilmifltir. Akropol’de ça¤›n en önemli yap›lar›ndan kütüphane, Zeus suna¤›, tiyatro, agora, Athena kutsal alan›, Hera kutsal alan›, Diyanizos ve Trayan mabedleri ve saraylar bulunmaktad›r. Pergamon antik kentinde kaz›lar 1874 y›l›nda Alman mühendis Carl Human’n›n yapt›¤› araflt›rmalarla bafllar. Kentin en önemli yap›s› olan

B

Bergama Suna¤›’n›, Osmanl› hükümetinin izniyle yerinde parçalara bölerek Berlin’e tafl›r. Günümüzde bu muhteflem eser ad›na infla edilmifl olan Berlin Müzesinde sergilenmektedir. Bergama Suna¤› MS II. yy’da Galatlara karfl› kazand›klar› zaferin an›s›na yap›lm›flt›. Sunak 20 basamakla ç›k›lan, köfleli U fleklinde planl›d›r ve kaidesini süsleyen tanr›lar ile gigantlar›n (devlerin) savafl›nı anlatmaktad›r. Bu gün sunaktan sadece temel kal›nt›lar› ve birkaç basama¤›n izleri kalm›flt›r. Bergama antik kenti ça¤›n›n en önemli heykeltrafl okullar›na sahipti. Yüzy›l›n sonunda ise burada heykel sanat› gerilemifl, yerini Afrodisias antik kentine b›rakm›flt›r. Akropol’de bulunan antik tiyatro Anadolu’nun en dik yamaç tiyatrolar›ndand›r. 80 oturma s›ras›na sahip ve

Berlin’de sergilenen Pergamon Suna¤›

79


BD N‹SAN 2014

Akropol’de bulunan antik tiyatro

Akropol’de bulunan on bin kiflilik antik tiyatro Anadolu’ nun en dik yamaç tiyatrolar›ndand›r. on bin kifliliktir. Ön s›ra oturma yerleri ‹mparator ve görevlilere aittir. Tiyatronun yan›nda bulunan Dyanisos mabedi de iyon düzeninde mermerden yap›lm›flt›r. Athena Tap›na¤›, III. Eumenes taraf›ndan zafer

getiren Athena’ya ithaf edilmifltir. Bu gün yaln›z temelleri kalm›flt›r ve baz› parçalar› Berlin Müzesi’ndedir. Akropoldeki di¤er mabet, Roma imparatoru Traian’a aittir. Mabedin bir k›sm› bu gün ayakta durmaktad›r. Bergama antik kentinde son dönem kaz›larda ortaya ç›kan avlulu büyük evin taban mozaikleri ve duvar kabartma levhalar› Helenistik döneme aittir. Di¤er yap›lar aras›nda su yollar› dikkat çeker; Madra da¤›ndan getirilen su evlere 240 bin toprak künkten oluflmufl bu su yolu ve tunç borularla evlere da¤›t›l›rd›. Gimnasion denen okullarda da küçük ve büyük çocuklar e¤itim görürdü. 880 y›l›nda Bergama’n›n ünlü kütüphanesi yap›lan kaz›lar neticesinde ortaya ç›kar. ‹çinde kaynaklara göre 200 bin adet rulo yazma eser bulunan kütüphanede kitaplar M›s›r’dan ithal edilen papirus yapraklar›na yaz›l›rd›. Tarihçi Plinius’un anlatt›¤›na göre M›s›r kral› Bergama kral› birbirlerini

1

Yazar›m›z› tan›yal›m: Süheyla Dinç, ‹stanbul Atatürk K›z Lisesi’nden sonra ‹stanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nin Arkeoloji Bölümü’nden mezun oldu. Sar›yer Lisesi Tarih Ö¤retmenli¤i, Garanti Bankas› Sanat Dan›flmanl›¤› ve Garanti Bankas› Galeri Yönetmenli¤i görevlerinde bulundu. 2012 y›l›ndan bu yana müzayede flirketlerine ve koleksiyonere dan›flmanl›k hizmetleri yan›s›ra, Bütün Dünya’n›n Sanat Dan›flmanl›¤› görevini de sürdürmektedir. 80


BD N‹SAN 2014

Roma kral› Sezar ‹skenderiye Kütüphanesi’ni yakt›ktan sonra, Antonius Bergama kütüphanesini Kleopatra’ya hediye eder. k›skan›rlar. Bu nedenle de M›s›r kral› papirus sat›fl›n› yasaklar. Kral Eumenes daha evvel bilinen “parflömen “ denen keçi- koyun derisini yaz› yazmak için kullanmaya bafllar. Parflömen üretiminde deri tabaklan-

maz; kireçleme iflleminden geçtikten sonra kurutulur ve ince bir flekilde düzlefltirilir, yaz› ise kaz tüyü ile yaz›l›rd›. Yunanca’da Bergama derisi anlam›na gelen “parflömen”in en makbulü buza¤› derisinden elde edileni idi. Roma kral› Sezar ‹skenderiye Kütüphanesi’ni yakt›ktan sonra, Antonius Bergama kütüphanesini Kleopatra’ya hediye eder. ünümüzde bu kütüphanenin kitap raflar›na ait ahflap izleri hâlâ görülür. Bergama’n›n önemli bir di¤er yap›s› Asklepion dedi¤imiz sa¤l›k merkezidir. Tanr› Asklepios ad›na adanm›fl, Hristiyanl›k dönemine kadar önemini

G

81


BD N‹SAN 2014

Telesphorus tap›na¤›n›n yer alt› girifli korumufltur. Bu yap› dinsel özellikleriyle birlikte t›p alan›nda araflt›rma ve deneylerin yap›ld›¤›, hekimlerin yetiflti¤i bir okuldu. Hipokrat’tan sonra gelen hekim Galenos, Bergama do¤umlu olup bu merkezde çal›flm›flt›r. Su, çamur banyolar›, koflu ve derin uyku yöntemleri ile hastalar tedavi ediliyordu. Hastalar için yap›lan 80 metre uzunlu¤undaki yer alt› tüneli bu gün hala ayakta durmaktad›r. ergama Antik Kentinde Asklepion’a sütünlu bir yolla ba¤lanan genifl bir avludan girilir. Gelen hastalar rahipler ve hekimler taraf›ndan bir gece kontrol edilip hastal›¤›na göre özel odalarda tedavi alt›na al›n›rd›. Ayr›ca hastalar için tiyatro, stadyum ve bir mabet vard›. K›z›l Bazilika dedi¤imiz yap› Roma devri mabedidir. M›s›r tanr›lar› Serapis, ‹sis ve Osiris’e adanm›flt›r.

B

82

K›z›l Bazilika 30x200 boyutlar›nda dikdörtgen biçiminde olup, yap›n›n bir k›sm› evlerin alt›nda kalm›flt›r. Mabedin alt›ndan iki tünelle Selinus (Bergama Çay›) geçmektedir. Üst yap›ya destek olarak insan biçiminde tafl›y›c›lar kullan›lm›flt›r. K›rm›z› tu¤ladan yap›ld›¤› için k›z›l avlu denmifltir. Bizans döneminde kilise olarak kullan›lm›fl Anadolu’nun en büyük dini an›tsal yap›lar›ndand›r. Antik kentten ç›kan eserler 1936’dan bu yana Bergama Müzesi’nde sergilenmektedir. • suheyladinc@butundunya.com.tr


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 9

27 May›s ve ‘Sen mutlulu¤un resmini yapabilir misin Abidin?’ Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY

anyeri henüz a¤armam›flt›. Nilüfer Han›m yan›nda yatan eflini sarsarak uyand›rd›. "G›yas! Uyan! Uyan! Birfleyler olacak!" G›yas Bey, uykusunun en tatl› yerinde uyand›r›lm›fl olmaktan mutsuz ama eflinin heyecan›ndan da tedirgin, "Hay›rd›r Han›m! Sakin ol." diyerek Nilüfer Han›m’› kollar›yla sard›. Eliyle saçlar›n› okflay›p sakinlefltirmeye çal›fl›rken sordu:

T

"Ne oldu?" "Gündüz niyetine G›yas! Atatürk’ü gördüm rüyamda. Beyaz bir ata binmiflti. Mareflal üniformas› vard› üstünde. At flaha kalkm›flt›. Arkas›nda binlerce asker vard›, Marfl söyleyerek onu takip ediyorlard›." Nilüfer Han›m hâlâ heyecan içindeydi. Kesik kesik, k›sa cümlelerle rüyas›n› anlatt›. G›yas Bey s›k›ca sar›ld› efline, Nilüfer Han›m sakinleflti, yeniden uykuya dald›lar. Sabah, ço83


BD N‹SAN 2014

cuklar henüz uyanmadan, tekrar konufltular rüyay›. "Han›m, sen çok etkilendin bu son olaylardan. Rüyalar›na yans›yor art›k. Okullar tatil olunca istersen Ankara’ya ablanlara gidelim flöyle bir hafta, on gün. Biraz kafalar›m›z› da¤›t›r›z, ne dersin?" on olaylar dedi¤i 28 Nisan’da gençlerin gösterilerinde Turhan Emeksiz’in vurularak öldürülmesiydi. Nilüfer Han›m gazetede haberi okudu¤unda bu delikanl›ya çok üzülmüfl, günlerce a¤lam›flt›. "Yok G›yas yok! Ondan de¤il. Hissediyorum. Göreceksin bir fleyler olacak! Bu bask›lar sona erecek. Ordu bunlar› devirecek." G›yas Bey akl›ndan her gün radyoda saatlerce okunan Vatan Cephesi’ ne kaydolanlar›, Meclis’te kurulan Tahkikat Komisyonunu, Uflak’ta koskoca ‹smet Pafla’n›n tafllanmas›n›, Menderes’in milletvekillerine ‘siz

S

Nilüfer Han›m gazetede Turan Emeksiz’in öldürüldü¤ü haberini okudu¤unda bu delikanl›ya çok üzülmüfl, günlerce a¤lam›flt›. isterseniz hilafeti getirirsiniz’ demesini, Tarih kitaplar›ndan ‹nönü Muharebelerinin ç›kar›l›fl›n›, insanlar›n konuflmaktan korkar hale gelmesini ve hele hele Demokrat Parti’nin Kayseri’ deki ileri gelenlerinden Bekir A¤a’n›n fötr flapkas›n› arkaya do¤ru y›km›fl haliyle Maarif Müdürlü¤ü’ndeki odas›na kap›y› aya¤›yla ittirerek küstahca girip alayc› bir s›r›t›flla "G›yas Bey! memlekette art›k demokraasi var! millet ne istiyorsa o olur. Filanca muallimi falanca mektebe falanca mualli-

28 Nisan 1960 olaylar›nda hayat›n› kaybeden Turan Emeksiz ve mezar› bafl›nda a¤layan annesi 84


BD N‹SAN 2014

"Ben sana diyorum. Bir fleyler olacak!" mi filanca mektebe vereceksiniz" deyifllerini akl›ndan geçirdi. Sessizce "‹nflallah!" deyiverdi ama hemen sonra da sanki söyledi¤inden utanm›fl gibi, "Han›m, flurada seçimlere bir sene kald›. Zaten sonlar› geldi. Asker müdahale etmese daha iyi olur. Aksi halde ‹smet Pafla’n›n bunca demokrasi çabas› bofla gidebilir."

R

üyan›n üstünden dört gün geçmiflti. Akflam yeme¤inden sonra kar› koca evin balkonuna ç›km›fllar kahvelerini yudumluyorlard›. Birden Nilüfer Han›m "Bak G›yas!" dedi eliyle gökyüzünü göstererek. Ay hilal fleklindeydi ve tam karfl›s›nda bir y›ld›z duruyordu. Türk bayra¤› gibi… "Ben sana diyorum. Bir fleyler olacak! Oldu da… Ertesi sabah, evin en küçü¤ü Mustafa radyonun sesiyle

27 May›s günü halk ihtilali yapanlar› sevinçle karfl›lam›flt› erkenden uyand›. Sabahlar› hiç bu kadar yüksek sesle radyo dinlenmezdi evde. Gözlerini o¤uflturarak oturma odas›na girdi¤inde gördüklerine flaflk›n flaflk›n bakakald›. Annesi sandalyesini radyonun yan›na çekmifl kal›n sesli bir adam›n söylediklerine kulak kesilmiflti. Babas›, her sabah oldu¤u gibi, yuvarlak aynas›n› masan›n üstüne koymufl, trafl önlü¤ünü takm›fl, yüzünü sabunlam›fl ama öylece hareketsiz duruyordu. al›n sesli adam›n konuflmas› bitti ard›ndan oyun havalar› çalmaya bafllad›. Babas› masan›n bafl›ndan kalkt›. Yüzünde sabun köpü¤ü, elinde trafl b›ça¤›, bir yandan gözünden yafllar ak›yor di¤er yandan gülüyor. Bafllad› oynamaya…Aradan geçen bunca y›ld›r Mustafa babas›n›n bu görüntüsünü hiç unutmad›. Ne zaman Naz›m Hikmet’ in ‘Sen mutlulu¤un resmini yapabilir misin Abidin?’ dizesi akl›na gelse hep babas›n› böyle hat›rlar. •

K

85


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

‹kilemeler Çoluk Çocuk

ubat ay›n›n son haftas› “çoluk ra bana kalk›yor, Gazi Mustafa Keçocuk” at›flmas› ve laf sokufl- mal’i örnek veriyor. Gazi Mustafa turmas› ile geçti. Kemal, çoluk (efl, aile topluRecep Tayyip Erdo¤an, Baz› gazete lu¤u) sahibi olmufltu da çoDevlet Bahçeli’ye söyledi¤i yazarlar› cuk sahibi olmam›flt›...” “Aile nedir, bilmez; çoluk (Hürriyet, 24.02.2014) çocuk nedir, bilmez” sözüne, yanl›fl›, yanMHP Grup Baflkanvekili ertesi gün Kütahya’daki mi- l›flla yorum- Oktay Vural da, “Genel tinginde aç›kl›k getirdi (23. Baflkan›m›za, ‘Sen ailenin lam›fllar. 02.2014): k›ymetini bilemezsin... An“MHP’nin bafl›ndaki zat Kimine göre ne, baba olmak ayr› bir fley. rahats›z olmufl; söyledim ya dört çocuk babas› ola‘çoluk’ hindi Ben ‘çoluk çocuk nedir, bunun rak yavrular›m›n çekti¤i kadrini bilmez.’ Ondan son- demekmifl... çileyi biliyorum...’ gibi söz-

86


BD N‹SAN 2014

ler sarf etti ” demifl. (Hürriyet, 25. 02. 2014) Baz› gazete yazarlar› yanl›fl›, yanl›flla yorumlam›fllar. Kimine göre ‘çoluk’ hindi demekmifl... Gazi’ye ‘çoluk sahibi oldu’ demek, “hindi sahibi olmufl ama ‘çocuk’ sahibi olamam›fl” anlam›na gelirmifl... (!)

larla an›lan ikilemeler, ses benzerli¤i olan ya da ‘anlamlar› ayn› veya karfl›t’ sözcüklerin genelde ulakl› olarak, arka arkaya yinelenmesiyle oluflturulmufl kal›p sözcüklerdir ve çok kez, tek bir sözcük gibi özne görevi üstlenirler. Prof. Dr. Vecihe Hatipo¤lu, “Türk Dilinde ‹kilemeler” adl› yap›t›nda flöyle der: erleme Sözlü¤ü’nde, Ana“Genel olarak Türkçede, hemen dolu’nun de¤iflik yörele- hemen her tür sözcükle, belli bir kavrinde hindiye coluk, cucuk, ram için, yan yana s›ralanarak ikileme culuk, culluk, kurulabilir. ‹kilemeyi kuçölük, çuluk vb. dendi¤i Bir zamanlar ran sözcükler aras›ndaki görülür. Hindiye ‘çoluk’ pek çok Bat›l› kal›plaflma, kenetlenme o deyifli ise yayg›n de¤ildir. kadar kesindir ki, sözcük‹yi ki, bu arada bir dilbilimciyi lerden biri ya da ikisi tek de Kâflgarl› Mahmud hayran b›rakan bafl›na kullan›lamaz, yafla(1008 -1105)’un 1072 y›yamaz... ‘Çoluk çocuk’ ikil›nda yazd›¤› Divanü Lû- güzel dilimizin lemesinde ‘çoluk’ sözcü¤ü gat-it-Türk (DLT)’e dikkat çekici tek bafl›na kullan›lamaz. bakmak, ak›llar›na gelBunlar aras›nda, görünmez bir özelli¤idir bir ba¤, bir zorunluk varmemifl. “Divanü Lûgat-it- ikilemeler. d›r.” Türk Dizini”nde (TDK fiemseddin Sami (1850 yay. s.32, Ankara 1972) “çocuk” -1904)’nin Kâmûs-› Türkî’sinde sözcü¤ü “domuz yavrusu; her fleyin (1900) ‘çoluk’ sözcü¤ünün, ‘çocuk’ küçü¤ü” olarak tan›mlan›yor da... sözcü¤üyle birlikte ‘çoluk çocuk’ biDLT’yi dikkate al›rsak, “çoluk çiminde ard› ard›na söylenece¤i, tek çocuk” ikilemesi bu kez de “hindi ve bafl›na hiçbir anlam› olmad›¤›, vurgudomuz yavrusu” anlam›na m› gele- lan›r. cek?.. (!) Ay›klay›n pirincin alk aras›nda ‘çocuk’ sözcüt a fl › n ›!.. ¤ünden harf/ses tekrarl› *** (aliterasyon) ve uyakl› (kaBir zamanlar pek çok Bat›l› dilfiyeli) olarak türetilen “çobilimciyi hayran b›rakan güzel dilimi- luk” sözcü¤ü, ikinci sözcük ‘çocuk’tan zin dikkat çekici bir özelli¤idir iki- anlam kazan›r ve “çoluk çocuk” ikilemeler. lemesi, ‘Bir evde, yetiflkin erkeklerin Geçmiflte dilbilimcilerce ‘söz kofl- d›fl›nda, kad›nlar ve küçük çocuklarmas›’, ‘ikizleme’, ‘yineleme’ vb. ad- dan oluflan A‹LE’yi tan›mlar.

D

H

87


BD N‹SAN 2014

“Çoluk” sözünün -tek bafl›nahiç bir anlam› yoktur!.. Bunu “konu komflu” ikilemesinde de görürüz: “Çoluk” sözcü¤ü gibi “konu”da tek bafl›na kullan›lmay›p yaln›z bu ikilemede yer al›r. Birlikte kullan›lan “çoluk-çocuk” ikilemesinin bir baflka kullan›m alan› daha vard›r: “Çoluk çocuk elinde kalmak”, “Çoluk çocu¤a-çolu¤a çocu¤a- oyuncak olmak” vb. Bu “çoluk çocuk” ikilemesiyle de genç, deneyimsiz, bilgisi az kimseler belirtilmek istenir: “Biz ayr›l›nca mesle¤imiz, çoluk çocuk elinde kald›” gibi... *** Eme seme yaramaz: Yukar›da de¤indi¤im “çoluk çocuk” ikilemesinde ‘çocuk’ sözcü¤ünden anlam kazanan ‘çoluk’, birinci s›rada yer al›yor. Bunun tersi türe-

‹ki fley ömür boyu bofla kürek çekmemeni sa¤lar:

1- Bask›n yetene¤i bulmak 2- Sevdi¤in ifli yapmak

D

ivanü Lûgat-it- Türk’ün çevirmeni Besim Atalay, Bat› Anadolu’da bu sözün “O adam eme seme yaramaz” biçiminde bugün bile kullan›ld›¤›n› belirtir. “Em” sözcü¤ünün DLT’de belirtilen anlam› ‘ilaç’ ya da ‘merhem’ dir. “Sem” ise “em” sözcü¤üne anlam geniflli¤i sa¤layan uyakl› bir yineleme sözüdür; anlams›zd›r, tek bafl›na kullan›lmaz. (DLT. Cilt III, s.157) [‘Sem’in Arapçada ‘zehir ’anlam›ndaki ‘semm’ ile ilgisi yoktur. ‹kileme ‘öz Türkçe’ oldu¤undan burada ‘zehir’ anlam› düflünülemez.] •

orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

2

ŞEY

‹ki fley baflar›n›n s›rr›d›r:

1- Ustalardan ustal›¤› ö¤renmek 2- Kendini güncellemek ‹ki fley baflar›y› mutlulukla beraber yakalaman›n s›rr›d›r:

1- Niyetin saf olmas› 2- Ruhsal fark›ndal›k ‹ki fley milyonlarca insandan ay›r›r:

1- Sorunun de¤il, çözümün parças› 88

tilmifl ikilemelerimiz de vard›r. Örne¤in: “Eme seme yaramaz.” (Hiçbir derde deva olmaz, bir ifle yaramaz)

olmak 2- Hayata ve her fleye yeni (özgün, orijinal, farkl›) bak›fl aç›s›yla yaklaflabilmek ‹ki fley geliflmeyi engeller:

1- Afl›r›l›k (mubala¤a, abart›, ifrat, tefrit) 2- Felakete odaklanm›fl olmak ‹ki fley çözüm getirir:

1- Tebessüm 2- Sükût (susmak) ‹ki fleyin de¤eri kaybedilince anlafl›l›r:

1- Aile 2- Sa¤l›k


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

B‹R TOKAT SAVAfi B‹LE ÇIKARIR Bir yelpazeyle at›lan tokat savafla yol açm›flt› 29 Nisan 1827 tarihinde Cezayir Day›s› Hüseyin Pafla (Hüseyin bin Hüseyin) Frans›z Konsolosu Pierre Deval’in odas›na h›fl›mla girer.

K

onsolosun sekreteri Hüseyin Pafla’y› durdurmaya çal›flsa da muvaffak olamaz. Cezayir Day›s› Hüseyin Pafla (Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eyaletlerinin yöneticilerine “day›” unvan› verilirdi), masas›n›n bafl›nda flaflk›nl›kla kendisine bakan Deval’in karfl›s›nda durur. S›cak Cezayir havas›nda arada bir serinlemek için kulland›¤› yelpazesi sa¤ elindedir. Deval’in masas›na birkaç

Cezayir Day›s› Hüseyin Pafla


BD N‹SAN 2014

ad›m kala durur ve konsolosun aya¤a kalkmas›n› bekler.

D

eval hâlâ flaflk›nd›r. Hüseyin Pafla’y› böyle aniden karfl›s›nda görmesi adeta fleytan› görmüfl gibi flafl›rtm›flt›r onu. Zira o s›ralarda adet oldu¤u üzere Hüseyin Pafla’n›n normal olarak Cezayir’ in Fransa Konsolosu Pierre Deval’i bulundu¤u yere ça¤›rmas›d›r. Bir sürelik flaflk›nl›¤› geçtikten sonra Deval aya¤a kalkar ve sakin bir sesle Hüseyin Pafla’n›n ziyaretini neye borçlu oldu¤unu sorar. “Para,” der Hüseyin Pafla. “Uzun süredir Frans›z hükümetinin çiftçilere ödemedi¤i para. Defalarca yaz› gönderdim ama lütfedip bana dönmediniz. fiimdi paray› tahsil etmeye ben geldim. Umar›m rahats›z etmemiflimdir.”

“Paflam,” der Deval, “bu paray› Fransa ödemeyi düflünmüyor. Gönderdi¤iniz hububat son derece kalitesiz ç›kt›. Deval çenesini kafl›r, yeniden yerine oturur ve Hüseyin Pafla’ya da masas›n›n önündeki berjer koltuklardan birine oturmas›n› iflaret eder. Hüseyin Pafla oral› olmaz. Ayakta durmaya devam eder: “Bu paralar› tam üç ayd›r 90

Cezayir Day›s› Hüseyin Pafla’n›n Pierre Deval’e yelpazesiyle att›¤› tokat Cezayir’in iflgal edilmesine neden olmufltu

ödeyece¤inizi söyleyip ödemiyorsunuz. Frans›z hükumetine yak›flmayan bir davran›flt›r bu! Nisan ay›na geldik. Yeni mahsul için tohum almak için paraya ihtiyac› var köylülerin. Ama anlad›¤›m kadar›yla Fransa bu paray› ödemeyi düflünmüyor.” “Paflam,” der Deval, “bu paray› Fransa ödemeyi düflünmüyor. Gönderdi¤iniz hububat son derece kalitesiz ç›kt›. Defalarca sordum, ama ödemeyeceklerini bildirdiler. Üzgünüm.” Hüseyin Pafla müthifl sinirlenir ve masaya iyice yaklaflarak iki elinin üzerinde yaylan›p Deval’e iyice


BD N‹SAN 2014

yaklaflarak, “Bana bak›n konsolos bozuntusu, bu paralar bu halk›n al›n terinin karfl›l›¤›. E¤er mahsulü be¤enmediyseniz geri gönderirsiniz, mesele de biter. Hem al›p hem de paras›n› ödememek Büyük ‹htilal’i gerçeklefltirmifl olan ülkenize hiç ama hiç yak›flm›yor.”

B

u kez sinirlenme s›ras› Deval’e gelmifltir: “Büyük Frans›z devrimine laf atman›z› k›n›yorum Pafla hazretleri. Size, gönderdi¤iniz mahsülün kalitesiz oldu¤unu söyledim. San›r›m yeteri kadar anlafl›lmad›.” Aya¤a kalkar ve masan›n sol ucundaki “güvenlik” zili butonuna basar. Amac› biraz da kaba

Hüseyin Pafla Cezayir’in iflgali sonunda Frans›zlara teslim olmufltur

bir hareketle Hüseyin Pafla’y› odadan ç›kmaya zorlamakt›r. Hüseyin Pafla durumu kavrar ve h›zla kap›ya do¤ru giderek kilit mandal›n› afla¤› indirir ve h›fl›mla Deval’e döner: “Bu ikimiz aras›nda ekselanslar›,” der. “Bana küçük bir aç›klama borçlusunuz. Neden bu güne kadar yazd›¤›m yaz›lara tek bir cevap bile vermediniz? Durumu aç›klayabilir ve benim buraya kadar gelmemi engelleyebilirdiniz.” onsolos Deval art›k sinirlerine hakim olamayacak kadar sinirlidir. Kendi evinde, art›k gücünü neredeyse tamamen yitirmifl bir Osmanl› Pafla’s› diklenmeye cüret etmektedir. Bu kabul edilemez bir durumdur. Koltu¤undan ayr›l›r ve yaklafl›k on santim daha k›sa oldu¤u Hüseyin Pafla’n›n karfl›s›na dikilir: “Buray› hemen terk etmenizi istiyorum. Kap›y› kitlemekle büyük bir kabal›k yapt›n›z. Buras› Frans›z topraklar›d›r, bunu sak›n unutmay›n. fiu anda Frans›z yasalar›na göre suç iflliyorsunuz. Ayr›ca bana konsolos bozuntusu demenizi size misliyle iade ediyorum. Frans›zcan›z da çok kötü, biliyor muydunuz?” ‹flte ne olduysa o anda olur ve Hüseyin Pafla bir süredir sa¤ elinde s›k› s›k› tuttu¤u yelpazeyi bütün kiniyle karfl›s›ndaki adam›n önce sol, ard›ndan sa¤ yana¤›na indirir. Konsolos ne oldu¤unu anlayamaz ve do¤ru kap›ya koflar. Hüseyin Pafla Deval’i ceketinin kolundan tutar ve geri çeker: “Zahmet etmeyin ekselanslar›, ben yolu bulurum,” der

K

91


BD N‹SAN 2014

1827 y›l›n›n haziran ay› bafllar›nda Fransa, 37 bin kiflilik bir orduyla Cezayir’i abluka alt›na al›r.

ve ç›kar gider. Arkas›nda ne yapaca¤›n› bilemez bir konsolos b›rakarak... Oysa bir anl›k sinirin yaratt›¤› “yelpaze” darbesinin sonuçlar› çok a¤›r olacakt›r. Haber hemen Paris’e uçurulur. Yap›lan›n büyük bir hakaret oldu¤una karar veren Fransa bunu bahane ederek Cezayir’i iflgal hareketine giriflir. 1827 y›l›n›n Haziran ay›nda bafllar›nda Fransa, Amiral Baron Victor Duperre ve Mareflal Kont Louis de Ghaisnes de Bourmont komutas›nda 37 bin kiflilik bir orduyla Cezayir’i abluka alt›na al›r. Üç y›l süren görüflmeler bir netice vermeyince, 5 Temmuz 1830 tarihinde Cezayir topraklar›n› iflgale bafllar. M›s›r Valisi Kavalal› Mehmet Ali Pafla’n›n araya girmesine ra¤men, Fransa Hüseyin Pafla’y› istenmeyen adam ilan eder. Sonuçta, iflgal edilen 92

Cezayir’de fazla direnç gösteremeyen Hüseyin Pafla Frans›zlara teslim olur. Napoli’ye, oradan da ‹skenderiye’ye sürülür.

F

ransa Cezayir’i iflgal için “suyumu buland›rd›n” örne¤i bir bahane aramaktad›r zaten. Hüseyin Pafla’n›n bir anl›k öfkesi, Fransa için bulunmaz bir f›rsat yarat›r ve zaten iflgale karar vermifl oldu¤undan harekât›n› bafllat›r. Elbette Cezayirli köylüler de paralar›n› daha uzun süre alamazlar. Ta ki, Frans›zlar tamamen Cezayir’i iflgal edip de topraklara el koyuncaya kadar... Bir “yelpaze” darbesi, Cezayir’in yüz y›ldan fazla Frans›z iflgali alt›nda kalmas›na neden olmufltur. Ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas› ise çok kanl› mücadeleler sonucunda gerçekleflir. mumtazidil@butundunya.com.tr


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

Pakette Araba Teslimat›

1

düflündü¤ünü söyledi. ABD'de yasa gere¤i sadece yetkili bayilerden otomobil satıflı yapılabiliyor; ancak firma aldı¤ı özel izinle bu satıflı gerçeklefltirdi.

2 ‹nternetten satın alınan bir araba, dev bir paket içinde kargo ile alıcısına teslim edildi. Bir kamyonun arkasına yüklenen dev paket, müflterinin evinin önüne bırakıldı. Satıfl sitesi Amazon, bugüne kadarki en büyük paket teslimatını yaptı¤ını belirtirken, teslimatı alan müflteri ise, bir garajı olmadı¤ı için arabayı bir süre pakette saklamayı

Romantik Vikingler

Uzmanlar 11 ve 12'nci yüzyıllara ait oldu¤u düflünülen Viking oymaları üzerindeki incelemelerini tamamladı. 80 adet oyma üzerindeki uzun süren çalıflmalar sonunda Vikinglerle ilgili bazı diyaloglara ulaflıldı. fiimdiye ka-

93


BD N‹SAN 2014

dar çözülebilenler arasında en ilginç mesaj; 900 yıllık oyma üzerinde eski Germen yazısıyla yazılmıfl"Beni öp" yazısı.

3

Alerjiye F›st›k Önlemi ¤ı gürültü ve çevre kirlili¤inden flikâyet ediyordu. Geçen yıl belediye, martıların yumurtalarını çalarak üremelerinin önüne geçmeye çalıflmıfltı. Ancak martılar, ekiplerin ulaflamayaca¤ı yerlere yumurtlayarak ço¤almayı sürdürmüfltü.

Bir annenin, hamilelik döneminde fıstık tüketmesi, çocu¤unun fıstık alerjisine yakalanma olasılı¤ını düflürüyor. JAMA Pediatrics tarafından yayımlanan çalıflmada, 8 bin anne ve çocu¤unun beslenme biçimleri incelendi. Arafltırmacı Lindsay Frazier, fıstık yiyen annelerin çocuklarının, alerjik olma riskinin üçte bir oranında azaldı¤ının tespit edildi¤ini söyledi. Çalıflmaya göre; bazı besinlerle anne karnında tanıflan insanlar, bu ürünlere daha dayanıklı yetifliyor.

4

Belediye’nin Mart› Savafl›

Martı besleyen kiflilere 130 Euro para cezası verilecek. Hollanda'nın Haarlem belediyesi, martılarla mücadele için yeni yöntemler arıyor. 150 bin nüfuslu flehrin halkı, martıların yarattı94

5

Mesajlafl›rken Daha Dürüstüz

Yüzde 60'ımız telefonda mesajlaflırken ya da e-posta atarken nadiren yalan söylüyor. Nebraska Üniversitesi'nde yürütülen bir arafltırmaya katılanlar, yüz yüze konuflurken de¤il, mesajlaflırken do¤ruyu söylemeyi tercih etti¤ini belirtti. Arafltırmayı yürüten Psikolog Scott Bae, bu sonucu, “Sizi yargılayan gözlerin karflısında do¤ruyu söylemektense, bunu mesajlaflırken yapmak daha kolay” fleklinde açıkladı.


BD N‹SAN 2014

6

Ö¤rencisi ‹çin Saç›n› Kaz›tt›

Bir ilkokul ö¤retmeni, hastalıktan dolayı saçları dökülen hasta ö¤rencisine moral vermek için saçlarını kazıttı. ‹ran'ın Merivan flehrinde Ali Muhammediyan adlı ö¤retmen, sınıftaki di¤er çocukların, ö¤rencisiyle alay etti¤ini duydu. Sekiz yaflındaki Mahan Rahimi'ye destek olmak için saçlarını sıfıra vurduran ö¤retmeni gören 20 ö¤renci de saçlarını kazıttı. 23 yıllık ö¤retmen Muhammediyan, ‹ran basınında “kahraman” ilan edildi, devletten de ö¤rencisine tedavi için destek geldi.

7

Günefl Enerjili Hastane

Dünyanın en büyük günefl enerjili hastanesi, Haiti'de kapılarını açtı. 200 bin metrekare alana yayılmıfl 300 yataklı hastane, enerji ihtiyacını çatısındaki 1800 günefl paneliyle karflılıyor. Tüm hastanenin enerji ihtiyacını karflılayan sistem, hastanenin tüketti¤inden daha fazla enerji üretebiliyor. Ayrıca, hastane mimarisi, elde edilen enerjinin depolanmasına da imkân sa¤lıyor. Depolanan fazla enerji ise Haiti Ulusal Elektrik fiirketine aktarılıyor.

8

Parmak ‹zi Yerine Koku

‹nsanları tanımak ve ayırt etmek için kullanılan yöntemlere, koku tahlili de eklendi. Madrid Politeknik Üniversitesi, insanların kokusunu ayırt eden bir sistem gelifltirdi. Sistemin bir parçası olan elektronik burun, kameralardan gizlenen kiflileri hemen saptayabilecek. Hata oranını yüzde 10'un altına çektiklerini belirten yetkililer, bu teknolojinin gelecekte parmak izi tarama yerine geçebilece¤ini söyledi. 95


BD N‹SAN 2014

9

Kameral› Hap

Ba¤ırsakların incelenmesi için kullanılan fiberoptik tüpün yerine kameralı hap kullanılacak. ABD Sa¤lık Bakanlı¤ı, kolonoskopi yerine kullanılacak kameralı hapın üretimine onay verdi. PillCam isimli hap, sıradan ilaçlarda oldu¤u gibi a¤ızdan alınıyor. ‹çinde ufak bir kamera var ve vücutta seyahati boyunca gördüklerini kaydediyor. Vücuda zararı olmayan bu küçük hap, çekindi¤i için ba¤ırsak muayenesi olmayan insanlar için önemli bir geliflme olarak görülüyor.

10

96

Farkl› Kravat Ba¤lar›

Bir matematikçi, bilimsel olarak 117 bin 147 kravat ba¤lama fleklinin mümkün oldu¤unu ortaya koydu. ‹sveç Kraliyet Teknik Üniversitesi'nden Mikael Vejdemo-Johansson, Matrix filmindeki kötü karakter Merovingian'ın sıra dıflı kravat ba¤ının, bu arafltırma için kendisine ilham verdi¤ini söylüyor. ‹sveçli matematikçi, kravat ba¤lamanın matematiksel formülünü de oluflturmayı baflarmıfl.

Esnerken Ölüyordu

11

Çinli bir adam, çok fliddetli esnedi¤i için akci¤erini yırttı. 26 yaflındaki Bay Ou, uyanıp esnedikten sonra gö¤sünde bir acı hissetti¤ini; ancak o an bunu dikkate almadı¤ını söyledi. Daha sonra nefes alamamaya bafllayan talihsiz adam, hastaneye gitmek zorunda kaldı. Bay Ou'nun durumunun iyi oldu¤unu açıklayan doktoru, bu tip yaralanmaların uzun ve ince insanlarda görüldü¤ünü söyledi.


BD N‹SAN 2014

12

Radyasyona Karfl› Lahana

Lahananın içinde bolca bulunan DIM maddesinin, insanları radyasyonun etkilerine karflı koruyabilece¤i tespit edildi. Lombardi Kanser Merkezi'nden arafltırmacılar, kanser önleyici etkisi oldu¤u bilinen DIM maddesinin, radyasyon sonrası oluflan sa¤lık sorunlarını engelledi¤ini söyledi. Radyasyona maruz kaldıktan sonra, DIM enjekte edilen farelerin hayatta kalmayı baflardı¤ı belirtildi.

13

‹spanyol kültürünün bir parçası olan Siesta kalkıyor. ‹spanya'da 5 milyon kiflinin iflsiz kalmasına sebep olan ekonomik krizi çözmek için hükümet bu kültürden ödün verecek. “Verimlili¤i artırma hareketi'' adı verilen yeni düzenlemeye göre, saatler süren ö¤le arasına kısıtlama getirilmesi gündemde. Ö¤le uykusu uyuyan ve geç saatte akflam yeme¤i yiyen ‹spanyollar, di¤er Avrupa ülkelerindeki insanlar gibi 9-5 mesaisi yapacak. Siesta: ö¤leden sonra uykusu

14

Afl›r› Övgü Baflar› Getirmiyor

Siesta Tarih Olacak Aflırı övgü çocuklar üzerinde strese yol açıyor. ABD, ‹ngiltere ve Hollanda'yı kapsayan bir arafltırma, özellikle çekingen çocukları aflırı övmenin onlar üzerinde baskı yarattı¤ını, çocukların zorlandıkları konular yerine, daha kolay hedeflere yöneldiklerini ortaya koydu. 8-12 yafllarındaki 240 çocu¤un katıldı¤ı bu arafltırma sonunda, motive etme amaçlı aflırı övgünün, “hep iyi olmak” kaygısı yaratarak geri tepti¤i görüldü. sezinsan@butundunya.com.tr 97 XXX


Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

‹kiz Kuleler aras›nda yürüyen adam:

Philippe Petit 7 A¤ustos 1974 günü, dünyan›n en yüksek binalar› olan ‹kiz Kuleler’in, beklenmedik bir konu¤u vard›. New Yorklular›n en taze gururu olan ‹kiz Kuleler aras›nda, tüyler ürpertici bir bofllukta ilerleyen bir konuk… Sabah saatlerinde Dünya Ticaret Merkezi’nin yak›n›ndan geçenler, iki kule aras›na gerilmifl bir ip üzerinde, insana benzeyen hareket halindeki ‘bir fley’i telaflla birbirlerine gösteriyorlard›.

98


Gökdelenlerin tepesi, güçlükle seçilebiliyordu. 25 yafl›ndaki Frans›z genç Philippe Petit, iki gökdelenin aras›na gerilen halat›n üzerinde, simsiyah giysileriyle t›pk› bir gölge gibiydi. Onu hayretler içinde afla¤›dan izleyenlerse, tarihi bir ana tan›kl›k ediyorlard›… D‹fiÇ‹DE YAfiAMINI DE⁄‹fiT‹REN HABER‹ OKUDU Asl›nda, kulelerin yerle bir edilmelerinden önce maruz kald›klar› bu ilk hava eylemi, örgütlü bir çal›flman›n sonucuydu. Asili¤i yüzünden okulda pek dikifl tutturamam›fl ve 15 yafl›nda evden kaç›p ip cambazl›¤›na bafllam›fl

‹kiz KulelerNew York

genç bir delikanl› olan Philippe Petit, 19 yafl›ndan itibaren Paris sokaklar›nda pandomim, jonglörlük, sihirbazl›k ve ip cambazl›¤› yapmaya bafllam›flt›. 1968 y›l›nda rutin difl kontrolü için difl hekiminin ofisine girdi¤inde yaflam›n›n sonsuza dek de¤iflmek üzere oldu¤unun fark›nda de¤ildi. Bekleme odas›nda s›k›l›p masan›n üzerindeki dergilerden birini ald› ve yap›m› henüz tamamlanmam›fl yüksek binalar hakk›ndaki bir yaz›ya gözü tak›ld›. Makalede New York’ta yap›m› devam eden ve bitti¤inde dünyan›n en yüksek kulelerinden ikisini oluflturacak ikiz kulelerden bahsediliyordu. Petit, dergiyi kapt›¤› gibi odadan f›rlad› ve onu alt› y›ll›k serüveni boyunca yaln›z b›rakmayacak arkadafl› Jean Louisse ve k›z arkadafl› Annie’nin yan›na kofltu. Jean Louisse ve Annie, onun ikiz kuleler aras›nda ipte yürüme plan›n› ilk duyduklar›nda, bunun delilik oldu¤una karar verdiler ancak onlar da Petit gibi tutku doluydular. 99


takan polis memurunun saatini yürüttü. Onun için her fley oynanmas› gereken bir oyundan sahnelerdi.

Bu dönemde Petit önce Paris’te Not-

re Dame Katedrali’nde bir gösteri yapt›. Katedralin kuleleri aras›na gerdi¤i çelik ipin üzerinde yapt›¤› gösteri, içerde ayin yapmakta olan rahipleri bile d›flar›ya ç›kard›. Petit bununla yetinmeyip Avustralya’da Sidney Liman Köprüsü’nde de bir gösteri yapt›. Hatta gösteri sonras› tipik tutuklanma hallerinden birini yaflarken kelepçeyi

B

ana göre, hayat› uçlarda yaflamak için yap›lmas› gereken fley son derece basitti. Kurallara göre yaflamay› reddetmek. Kendi baflar›n›z› reddetmek, kendinizi tekrar etmeyi reddetmek… Her gün, her y›l, her fikir gerçek bir mücadeledir. Ondan sonra hayat›n›z› gergin bir ipin üzerinde yaflars›n›z. Beden, iple, bir kaya gibi bütün olacakt›r bir flekilde. Denge objesini hissedeceksiniz. ‹p siz olacaks›n›z.

100

ADIM ADIM HAZIRLIK ‹kiz kulelerin inflaat› tamamlanmadan, Petit yap›y› incelemek için birkaç defa Amerika’ya gitti. Gezilerinin ço¤unda gizli bir flekilde kulenin tamamlanmam›fl ve yap›m› devam etmekte olan katlar›na ç›karak resimler çekiyordu. Eve döndü¤ünde kendi küçük ikiz kulelerini infla etti ve bu maket üzerinde tüm hesaplamalar›n› yapt›. Petit hiçbir zaman yaln›z de¤ildi ve flüphesiz bu ifli tek bafl›na yapamazd›. O ve dostlar› Fransa’da muhteflem bir soyguna haz›rlan›r gibi kamp kurdular. Burada a¤açlar›n aras›na ipler geriyor ve testler yap›yorlard›. ‹p üzerinde yürürken kulelerin yüksekli¤i hesaba kat›ld›¤›nda oluflabilecek korkunç rüzgara karfl› haz›rl›kl› olmak için ekip sürekli ipi sall›yor, kas›tl› olarak Petit’ yi düflürmeye çal›fl›yordu. Zaman yaklaflt›kça sorunlar›n halledilmesi için hesaplar yap›ld›. En önemli problem bir kuleden di¤erine telin nas›l ulaflt›r›laca¤›yd›. Zira iki kule aras›nda 43 metrelik bir mesafe vard›. Teli afla¤› salland›rmak ilk akla gelen fikirdi ama kulenin yerden yüksekli¤inin 417 metre oldu¤u hesaba kat›ld›¤›nda neredeyse imkans›zd›. Bunun için akla gelen her fley denendikten sonra bir gün Jean Louisse’in akl›na gelen, “Neden ok atm›-


BD N‹SAN 2014

yoruz?” sorusu, en temel problemi çözmüfl oldu. Ekip defalarca bazen gizli, bazen iflçi k›yafetiyle, bazen gazeteci k›l›¤›nda kule inflaat›na girdi. Ölçümler ve hesaplar yap›ld›. Bazen bulunduklar› kata gelen iflçiler yüzünden brandalar›n alt›nda, dondurucu so¤ukta saatlerce beklemek zorunda kald›lar. GÖSTER‹ BAfiLIYOR 6 A¤ustos akflam› ekip asansöre bindi. ‹nflaat iflçisi gibi giyinmifllerdi ve ekipman› yukar› ç›karmaya çal›fl›yorlard›. Asansörün seksenli katlarda durmas› bekleniyordu ve kalan katlar yürüyerek ç›k›lacakt›. Bina 110 katl› idi. Asansör görevlisi “Kaç›nc› kata?” diye sorunca Petit inan›lmaz bir risk al›p asansörün ç›kt›¤› son kat olan 104’ü söyledi. Görevli sorgulamadan kabul etti. Petit ve arkadafllar› önce çelik ipi ok ve yay yard›m› ile iki kule aras›na gerdi.

... ‹pin üzerinde hopluyordu. Yani gerçekten ayaklar›n›n iple temas› kesiliyor ve sonra tekrar ipe de¤iyordu. Gerçekten inan›lmazd›… ederken gördü¤ümüzde -çünkü yapt›¤› fley telde yürümek de¤il dans etmektiiki kulenin hemen ortas›ndayd›. Bizi görünce gülümsemeye, kahkaha atmaya ve tel üzerinde dans etmeye bafllad›. Bir ara kuleye do¤ru geldi¤inde telden inmesini söyledi¤imizde tekrar kulelerin ortas›na gitti. ‹pin üzerinde hopluyordu. Yani gerçekten ayaklar›n›n iple temas› kesiliyor ve sonra tekrar ipe de¤iyordu. Gerçekten inan›lmazd›… ”

7 A¤ustos sabah› saat 7.15’te Petit çelik ipler üzerinde 45 dakika sürecek dans›na bafllam›flt›. ‹pte yürüdü, akrobasi hareketleri yapt› hatta yoruldu¤u bir ara çelik halat›n üzerine uzand›. Sonunda polis ellerine kelepçeyi takt›¤›nda Petit art›k inan›lmaz› baflarm›fl bir adamd›. Polis, onu tutuklamak için yan›na gittikleri an› flu sözleriyle anlat›yordu: “‹p cambaz›n› ipin üzerinde dans 101


BD N‹SAN 2014

Bir saat boyunca çelik halat›n üzerinde dans ederek son birkaç y›ld›r hayalini kurdu¤u gösteriyi gerçe¤e dönüfltüren Petit, polis taraf›ndan tutukland›. Ellerine kelepçe tak›ld›¤›nda, yüzünde huzurlu ve muzip bir gülümseme vard›. Afla¤›da da onu, “Neden?” sorular›yla çevrelemeyi bekleyen bir gazeteci ordusu…

Sonralar› ‘Yüzy›l›n sanatsal suçu’ olarak isimlendirilen gösteriye imza atan Petit, psikolojik de¤erlendirmeden geçirildikten sonra hapse at›ld›. K›sa süre sonra da sal›verildi… Serbest kald›¤›nda alk›fllarla karfl›land›. Baflta gösteriye anlam veremeyenler, hayalini gerçeklefltirebilmek u¤runa ölüme meydan okuyan Petit’yi, “‹kiz Kuleler’ de yürüyen adam” diye ça¤›r›yorlard›. Philippe Petit’in öyküsü, 35 y›l sonra, 2008’de de yönetmen James March taraf›ndan Man on wire/ Teldeki adam ismiyle sinema filmine dönüfltürüldü. Petit’in ‘hayalini gerçek k›lma öyküsü’ bu kez filmiyle ödüle kofltu: 2008’de belgesel film dal›nda Oscar’a uzand›… • sabriyeasir@butundunya.com.tr

10 Dolar Yafll› çift her y›l düzenlenen festivale gider, yafll› adam festivalde düzenlenen

10 dolara uçak gezintisine kat›lmak ister, her y›l da kar›s› itiraz ederdi: “10 dolar 10 dolard›r.” Y›llar sonra yafll› adam efline “Can›m, bak art›k çok yaflland›m, bu uça¤a bu sene binmezsem bir daha hiç flans›m olmayabilir.” dedi Ancak yafll› kar›s› yine “10 dolar 10 dolard›r” dedi. Uça¤›n pilotu bu konuflmay› duydu ve yafll› çifte bir öneride bulundu; “‹kiniz de uça¤a binip sonuna ses ç›karmadan durursan›z ücret almayaca¤›m. Ama ç›t ç›kar›rsan›z, 10 dolar› al›r›m.” dedi. Yafll› çift öneriyi kabul edip uça¤a bindi. Pilot türlü manevralarla uça¤a takla att›r›p, seri dönüfller, dal›fllar yapt›. Ama arkadan ses yoktu! Sonunda uça¤› yere indirdi. Anlaml› bir flekilde yafll› adama döndü; “Bildi¤im her numaray› denedim. ‹yi dayand›n›z. ‹kiniz de ç›t ç›karmad›n›z...” dedi. Yafll› adam cevap verdi: “Kar›m uçaktan düflünce söyleyecektim ama, 10 dolar 10 dolard›r...” 102


Not Defterimden Nergis Öztürk

Bilgenin kl› A Büyük kasaban›n varl›kl› tüccar›n›n evine giren h›rs›z, evde de¤erli ne varsa al›p götürmüfltü...

V

arl›kl› tüccar, sabah olup evinin durumunu görünce çok sinirlenmifl ve evinde ne var ne yoksa al›p götüren bu h›rs›z› bulmaya karar vermiflti. Evin her yerini ad›m ad›m dolaflt›. Fakat bir tuhafl›k vard›. H›rs›z›n, her nas›l oluyorsa, nerede ne oldu¤unu bilircesine, eliyle koymufl gibi tüm de¤erli eflyalar› bulmas› dikkatini çekti. Tüccar, evini soyup so¤ana çevirenin, yan›nda çal›flan hizmetkârlardan birisi oldu¤undan flüphelenmeye bafllad›. Ama bu flüphe bir yandan da onu çok rahats›z etti. Çünkü evinde çal›flacak kiflileri, ince eler s›k dokur, son derece titizlikle seçerdi. Öyleyse h›rs›zl›k nas›l yap›lm›flt›? Kafas› karmakar›fl›k olan tüccar, önce hizmetkârlar›n› tek tek sorguya çekmeyi düflündü. Sonra da, bundan 103


BD N‹SAN 2014

bir sonuç alamayaca¤›n› tahmin ederek vazgeçti. Birisi ç›k›p da, “Evinizi ben soydum” diyecek de¤ildi ya! eki ne yapacakt›? Nas›l bir yol izleyecekti de, evini soyan h›rs›z› bulacakt›? Sorular›na yan›t bulam›yordu. Evden ayr›l›p kasabada dolaflmaya bafllad›. Akrabalar›na, arkadafllar›na, tan›d›klar›na tek tek bafl›ndan geçenleri anlatt›, onlardan ak›l istedi. Herkes yard›m etmek istedi. Ancak hiç

P

akallar›n› ovuflturarak onu dikkatle dinleyen yafll› bilge, bir süre düflündükten sonra tüccara dönüp, “Kalk hadi” dedi, “Senin evine gidiyoruz. Merak etme, yar›n h›rs›z›n kim oldu¤unu ö¤reneceksin. Hem de kendisi bunu itiraf edecek. Sen yaln›zca sab›rla bekle, baflka hiçbir fley yapma.” Bilgenin söylediklerine anlam veremese de, yapacak baflka bir fleyi olmayan tüccar, bu teklifi kabul etti. Tüccar›n, bir gece önce soyulan evine gittiklerinde, önce çal›flan tüm hizmetkârlar› evin avlusuna ça¤›rd›lar. Daha sonra da yafll› bilge, hepsine tek tek evi kimin soydu¤unu bilip bilmediklerini sordu. Hizmetkârlar›n her biri, “Görmedik, bilmiyoruz” dediler. Yan›tlar bilgeyi flafl›rtmam›flt›. Plan›n›n ikinci aflamas›na geçti. Hizmetkârlar›n her birinin ellerine, eflit uzunlukta birer kibrit çöpü verdi. Daha sonra, kendisini flaflk›n gözlerle izleyen hizmetkârlara dönerek, “Yar›n hepiniz ayn› saatte burada olun, sak›n gecikmeyin” dedi yafll› bilge ve devam etti: “Ola ki bu h›rs›zl›¤› sizin aran›zdan birisi yapt›ysa, onun elindeki çöp yar›n buraya geldi¤inizde di¤erlerininkinden iki santimetre daha uzun olacak.” Hizmetkârlar topland›klar›

S

Peki ne yapacakt›? Nas›l bir yol izleyecekti de, evini soyan h›rs›z› bulacakt›? kimseden, olay› nas›l çözebilece¤ine dair bir fikir ç›kmad›. Tam umutsuzca evine dönecekti ki, akl›na kasaban›n yafll› bir sakini geldi. Bu adam, görmüfl geçirmifl, kasabada yaflayanlar›n bir bilge olarak gördükleri ve sayg› duyduklar› biriydi. Belki de kendisine yard›m edebilirdi… Tüccar hemen yola koyuldu ve yafll› bilgenin kap›s›n› çald›. Önce bafl›ndan geçenleri anlatt› tüccar, sonra da hizmetkârlar›ndan flüphelenmesinin nedenlerini… 104


BD N‹SAN 2014

avludan ayr›larak evlerine dönerlerken, o geceyi de bir hayli endifleli geçirdiler. Ertesi gün de, yafll› bilgenin kendilerine söyledi¤i saatte yeniden avluda s›raland›lar. Bilge, hepsinden ellerindeki kibrit çöplerini uzatmalar›n› istedi. Sonra da tek tek kontrol etmeye bafllad›. Ve birisinin önünde durdu. Bu hizmetkâr›n elindeki çöp, di¤erlerininkinden iki santimetre daha k›sayd›. ilge, hemen ev sahibi tüccare dönerek, “‹flte” dedi, “Arad›¤›n h›rs›z bu.” Tüccar, öylesine flaflk›nd› ki, ne diyece¤ini bilemiyordu. H›rs›z› iflten kovdu. Ard›ndan da, avluyu terk etmek üzere olan yafll› bilgenin arkas›ndan koflarak sordu:

B

“Bunu nas›l yapt›n? Nas›l buldun h›rs›z›?” Bilge flaflk›n gözlerle kendisine bakan tüccar› yan›tlad›: “Çok basit. H›rs›zl›¤› yapan suçunu bildi¤i için gece, ona verdi¤im çöpü ertesi gün yakalanaca¤›n› düflünerek iki santimetre kesmifl!” • nergisozturk@butundunya.com.tr

Materyalist Avukat

Çok haval› ve zengin bir avukat, yeni ald›¤› spor arabas›n› ofisinin önüne park etti. Ofisteki arkadafllar›na nas›l gösterifl yapaca¤›n› düflünerek arabas›ndan inerken, yoldan h›zla gecen bir kamyon sol taraf›ndaki kap›y› kopart›p att›. Avukat derhal cep telefonunu kapt› ve polisi arad›. K›sa sürede polis olay yerine geldi. Fakat avukat polisin tek bir soru sormas›na f›rsat b›rakmadan avukat yüksek sesle hayk›rmaya bafllad›… Daha geçen gün ald›¤› arabas› mahvolmufltu ve kaportac› ne kadar ince iflçilik gösterse de gene de eskisi gibi olmayacakt›. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmal› ve yapt›¤› hasar ona mutlaka ödettirilmeliydi. Avukat, k›zg›n ve öfkeli flikayetini nihayet bitirdi¤inde, polis b›kk›n ve inanamaz bir flekilde bafl›n› sallad›: “Bu kadar materyalist olman›z› anlayam›yorum. Sahip oldu¤unuz fleye öyle ba¤lanm›fls›n›z ki, baflka bir fleyi gözünüz görmüyor.” “Nas›l söylersin böyle bir fleyi?” diye hayretle sordu avukat. Polis adama ac›yarak ve küçümseyerek bakt›; “Sol kolunuz dirse¤inin alt›ndan kopmufl görmüyor musunuz? Siz bana kaportac›dan bahsediyorsunuz...” “Aman Tanr›m!” diye ba¤›rd› avukat: “Rolex'im de gitmifl!” Gönderi: SABAHAT ÖNEN 105







Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

‹ C E N A H P Ü T KÜ Ben kitap okumay› çok seviyorum... Hay›r hay›r, televizyon da izliyorum. Ama benim izlediklerim belgesel... anki belgeseli haz›rlayanlarla birlikte dolafl›yorum. Bir nehir anlat›yorlar ama ne güzel anlat›m. Nehrin ç›kt›¤› yerden döküldü¤ü yere dek sanki ben o nehrin içinde bir yapra¤›m, bir dal parças›y›m. Uf uf, ne köprüler geçiyoruz, ne kentler geçiyoruz. Bir kentin k›y›s›n-

S

dan, bir kentin tam ortas›ndan geçiyoruz. fiu taflköprünün güzelli¤i... Kaç y›l önce yap›lm›fl, o kemerler, kemerlere çarpan suyun ça¤lay›fl›... Belgesel bitip de yata¤›ma yat›nca art›k düfllerimde bu nehir... Sanki küçücük bir kay›¤›n içindeyim, yalpalana yalpalana o kemerlerin 111


BD N‹SAN 2014

alt›nndan geçiyorum, k›y›daki insanlara el sall›yorum. Bazen de yar›flmalar› izliyorum. Bildi¤im sorulara ba¤›rarak yan›t veriyorum. “Kediiii...” Annem heyecan içinde kap›dan dikiliyor, “Hani k›z›m, nerede kedi?” diye soruyor. O zaman kahkahay› bas›yorum. Futbolla babam›n da annemin de benim de ilgilimiz yok. Bazen de bilgisayar›m› aç›yorum. Eh, ödevlerimi yapt›m bitirdim. Yar›nki derslerimi gözden geçirdim. Televizyonda belgesel yok. fiimdi ben ne yapaca¤›m? H›h, kitaplar›m var ya. ¤retmenim diyor ki, “Kitap okuyan çocuklar düfl kurarlar, düfl kurmak demek beynin çal›flmas› demektir. Beyin çal›fl›nca düflünür. Ve düflünen beyin soru sorar. Neyi mi sorar? Bu niye böyle, flu neden öyle? ‹flte bu sorular›

Ö 112

sormaya bafllayan çocuk her fleyi baflar›r.” Öyle ya, benim hem matematik derslerim çok iyi, hem de öteki derslerim. S›n›fta da en güzel kompozisyon yazan benim. Ö¤retmenim s›n›fta yazd›rd›¤› kompozisyonlar› toplar evine götürür, bir gün sonra geri getirir. Ço¤u zaman bana, “Kalk bakal›m Aflk›n kompozisyonunu arkadafllar›na oku!” der. Okurum, alk›fl› da al›r›m. Ö¤retmenim bazen benim yazd›klar›m› s›n›f gazetesine koyar, bazen de okulun duvar gazetesine. Ö¤retmenim s›k s›k da flunu söyler, “Çocuklar harçl›klar›n›zla kitap

Ö¤retmenim diyor ki, “Kitap okuyan çocuklar düfl kurarlar, düfl kurmak demek beynin çal›flmas› demektir. Ve düflünen beyin soru sorar.”


BD N‹SAN 2014

al›n!...” Ben bütün kitaplar›m› harçl›klar›m› biriktirerek edindim. S›n›f›m›zda yaln›z benim kitapl›¤›m var, bir de Güniz’in... Kitapl›¤›m kendi odamda. Annem bana yafl günü hediyesi olarak bir kitapl›k ald›. Böyle raf raf... Tastamam befl raf› var. Önceleri kitapl›¤›m›n ancak iki raf›n› doldurabilmifltim, flimdi befl raf›n› da doldurdum. Hatta öyle ki, baz› kitaplar›m› raftaki kitaplar›m›n üzerine koymaya bafllad›m. Gülerek kitaplar›mla flakalaflt›m da... “Haydi bakal›m, sen alttas›n, ben üstte diye kavga etmeyin, hepiniz kitaps›n›z, kardefl kardefl geçinin” dedim. Çok arkadafl›m yeni ald›¤› kitab› bana gösteriyordu. “Bak Aflk›n yeni ald›m...” “Bende var, daha önce okudum” diyordum. Ad›m› da koyuvermifllerdi: “Kitapç›” “Kitapç›, bak bakal›m, bu kitab›

gördün mü hiç?” “Elbette, hem de iki kez okudum...” imdi ad›m de¤iflti. Neden mi? Onu anlataca¤›m. Bir gece kitaplar›ma bakarken birden akl›ma geliverdi. “Aflk›n, sen bu kitaplar› neden arkadafllar›nla paylaflm›yorsun?” dedim. O gece öyle mutlu uyudum ki. Sabahleyin flark› söyleyerek uyand›m, kahvalt› sofras›na flark› söyleyerek oturdum. Annem saçlar›m› okflayarak sordu: “Ne o düflünde denizde miydin?” Annem denizi çok sevdi¤imi biliyor ya... “Hay›r anneci¤im,” dedim. Birfley geldi akl›ma. Art›k kitaplar›m› arkadafllar›mla paylaflaca¤›m. Evimiz okuluma yak›n. Hangi arkadafl›m kitaplar›mdan ödünç almak isterse, benimle gelecek, ona kitab› verece¤im. Benim için de çok iyi


BD N‹SAN 2014

olacak. Kitaplar›m› paylaflt›¤›m zaman onun içindekileri de paylaflm›fl olaca¤›m. Böylece kitaplar›m› arkadafllar›mla tart›flm›fl olaca¤›m.” nnem bu kez saçlar›m› kar›flt›r›r gibi okflad›, yana¤›ma öpücük kondurdu. Okula gidince ö¤retmenime anlatt›m. Ay ama daha alk›fl› haketmedim ki... “Alk›fllay›n Aflk›n’›...” Utand›m. Herkes bana bak›yordu, daha do¤rusu elime. Ama elimde okuyaca¤›m bir yaz› yoktu ki. Ö¤retmenim anlatt›. “Çocuklar, art›k Aflk›n kütüphaneci oluyor. Bütün kitaplar›n› sizinle paylafl›yor...” Alk›fl daha çok yükseldi. Ö¤retmenim bana döndü, “Haydi bakal›m anlat Aflk›n” dedi. “Ö¤retmenim evimiz okula çok yak›n. Benden ödünç kitap almak isteyen arkadafllar›n son dersten sonra benimle gelecekler. Ben onlara istedikleri kitab› verece¤im. Kim kitap alm›flsa onun ad›n› kütüphane defterime yazaca¤›m. Kitab› getirince ad›n› oradan silece¤im...” Haydi bir alk›fl daha... Birinci soluklanma, ikinci soluklanma, üçüncü soluklanma... Ay ay ay, kimse yan›ma yaklafl›p, “Ben seninle gelece¤im Aflk›n. Ödünç kitap alaca¤›m” demiyor ki... Yoksa hiçbir arkadafl›m benden ödünç kitap almayacak m›? Biliyorum s›n›f›m›zdaki kitapl›¤›m›z›. O denli kitap yok ki. Okul kitapl›¤› da zaten kapal›. fiimdi ben söylediklerimle mi kalaca¤›m? Son derste arkadafllar›m›n

A

114

gözlerinin içine bak›yorum. Bekliyorum ki, biri, “Aflk›n seninle geliyorum” desin. Ama demiyorlar. Hah, dedi biri, Nazl›... “Aflk›n!..” as›l döndüm arkama sevinçle. H›h sevincim yar›da kald›. K›rm›z› kalemimi istiyormufl... Ah ah... kitap için gelece¤ini söyleseydin ya Nazl›, seninle birlikte ‹nci’nin gelece¤ini f›s›ldasayd›n ya... Son zilimiz çald›... Çantam› haz›rlad›m... Eve gidiyorum. fiöyle bir yan›ma yöreme bakay›m, dedim... Aman aman belki on arkadafl›m, “Kütüphaneci biz de geliyoruz...” dediler. Nas›l sevindim, gözlerimin içi güldü, a¤z›m iyice yay›ld›, coflkulu gülücükler ç›kt›... Haydi bakal›m, buyrun Kütüphaneci’yle birlikte, “Aflk›n Kütüphanesi”ne... •

N

muzafferizgu@butundunya.com.tr


Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

HAYATI DUYUMSADI⁄IMIZ ORANDA VARIZ Geçen ay sizlerle tan›flt›rd›¤›m çok özel dostum ressam, flair, yazar fiükran Akannaç’a iliflkin yaz›mla ilgili sizlerden ald›¤›m duyumlar beni mutlu etse de, ne yaz›k ki bu buruk bir mutluluk. az›m› okuduktan sonra “Bu çok özel insan› gerçekten tan›mak isterim.” diyen okurlar›ma yan›t›m “Onu tan›man›z› gerçekten çok isterdim ancak ne yaz›k ki bu art›k olanaks›z çünkü onu kaybettik.” oldu. Fethiye’nin fiükran teyzesi, benimse sonsuza dek “tan›d›¤›m en güzel genç k›z ve en bilge insan” olarak an›msayaca¤›m 86 yafl›ndaki çok özel dostumu geçti¤imiz ay›n sonunda, do¤um gününden üç gün

Y

115


BD N‹SAN 2014

önce yitirdik. Dergiyi eline al›p okuma flans› olmad› ne yaz›k ki. Tek tesellim dergideki sayfam›n tasla¤›n› ona gösterebilmifl olmam ve yaz›m› baflucunda kendisine okuyabilmifl olmam. Sayfalar› tek tek inceledi, gözleri ›fl›ldad›, ellerimi tutup “Sa¤ol, çok sa¤ol” dedi. Yaz›m› “‹yi ki do¤dun ve iyi ki seni tan›d›k fiükran teyze” diye bitirmifltim ama ölümün yaflamdan h›zl› kofltu¤unu bildi¤im ve geç kalmaktan korktu¤um için dergide

“Merak etmeyin, ben gitti¤im yerde boyalar›, f›rçalar› haz›rlay›p sizi bekleyece¤im ama yan›ma gelmek için sak›n acele etmeyin.” dedi gülümseyerek. uzurevi sakinlerine ve personeline resim çal›flt›r›rken çekti¤im foto¤rafa bakarken duyguland› ve “Sizlere son vasiyetimdir, unutmay›n, Huzurevi yarar›na bir kermes düzenleyin, Huzurevine yard›m derne¤i kurun, buradaki insanlar› unutmay›n“ dedi. Son nefesini verinceye dek kiflisel bir istekte bulunmad›

H

“Unutma evlad›m” derdi. “Hayat› duyumsad›¤›m›z oranda var›z.”

yay›mlanmas›n› ve do¤um gününü beklemeden okudum yaz›m›. Asl›nda ikimizde bunun bir veda yaz›s› oldu¤unu biliyorduk. Dayan›lmaz a¤r›lar, ac›lar içindeyken bile bir kez a¤lay›p, inlemedi, isyan etmedi “Dolu dolu 86 y›l yaflad›m, insan zaman› gelince gitmesini bilmeli” dedi. Yüzümüzdeki hüznü görünce de bizleri teselli etmeye çal›flarak 116

ve ayn› sözleri yineledi defalarca. Onca y›ld›r yapt›¤›m›z doyumsuz sohbetlerimizden geriye hepsi birbirinden de¤erli yaflam ö¤retileri kald› belle¤imde. “Unutma evlad›m” derdi. “Hayat› duyumsad›¤›m›z oranda var›z.” Sahip oldu¤umuz eflyalar›n hiçbir önemi yok, insan yeri geldi¤inde tüm yaflam›n› bir valize s›¤d›rarak çekip gidebilece¤i, korkmadan yeni bir sayfa açabilece¤i biçimde yaflamal›, ruhu hiçbir materyale tutsak olmayacak denli özgür olmal› ve kap›y› çekip ç›kt›ktan sonra geriye de¤il, ileriye bakmal›.” Örnek bir ça¤dafl Cumhuriyet kad›n›yd› ve zaman zaman haberleri izlerken heyecanlan›r, “Atam›z›n ar-


Huzurevi yarar›na kermes ma¤an› Cumhuriyeti korumak için yapabilece¤im ne varsa gözümü k›rpmadan yapar›m” der, çevresindeki dostlar›yla ateflli tart›flmalara girerdi. Son vasiyetlerinden biri de “Cumhuriyete sahip ç›k›n.“ oldu. fiükran teyzeyi son yolculu¤una u¤urlarken kalabal›k-

Son vasiyetlerinden biri de “Cumhuriyete sahip ç›k›n.” oldu. ta tan›d›klar›m›n d›fl›nda tan›mad›¤›m pek çok kifli de vard› ama konuflmalar hiç yabanc› de¤ildi. “Ben daha önce oturdu¤u yere yak›n marketin sahibiyim” diyordu genç bir adam ve ekliyordu “fiükran teyze olmasayd› ben bugün eflimle ayr›lm›fl olacakt›m, çok çabalad› yuvam›z›n y›k›lmamas› için ve sayesinde

çok mutluyuz flimdi.” Bir baflka genç bayan “En s›k›nt›l› anlar›mda en yak›n s›rdafl›m yol göstericim oldu, onun sözleriyle yaflama yeniden sar›lmay› baflard›m” derken bir baflkas› “Çocuklar›m› sünnet ettirebilmem için kap› kap› dolafl›p dostlar›ndan yard›m istemesini nas›l unuturum” diyordu. Huzurevinin bahçesinde bakt›¤› kedileri fieker ve Tarç›n da onu çok özleyecekler biliyorum çünkü onun odas›nda her zaman kendilerini evin gerçek sahibi hissettiler. fiükran teyze yaflam› boyunca hep karfl›l›k beklemeden baflkalar›n›n hayat›n› kolaylaflt›rmak, bak›fl aç›lar›n› zenginlefltirmek, bu dünyay› daha yaflan›l›r bir yer k›lmak için çabalad›. Her y›lbafl›nda ve do¤um gününde en yak›n dostlar› olarak Huzurevinde toplan›rd›k. Bu y›lbafl›nda onu son kez ayakta gördük, her zamanki gibi fl›k giyindi ve zorlukla yürüyerek Huzurevinin yemek salo117


Do¤um gününde mezar› bafl›nda nunda her zamanki sandalyesine oturdu. O bize fliirlerini okurken bizler onunla geçirdi¤imiz son y›lbafl› olaca¤›n›, bunun bir veda partisi oldu¤unu biliyor, gözyafllar›m›za yenik düflmemek için dudaklar›m›z› ›s›r›yorduk. u y›l ilk kez hüzünlü bir flekilde kutlad›k do¤um gününü. Mezar› bafl›nda onu and›k dostlar› olarak. Ve onun vasiyetini yerine getirerek 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar gününde Huzurevi yarar›na Kermes düzenledik. O, masam›z›n üzerindeki gülümseyen foto¤raf›yla “Hoflgeldiniz” dedi herkese ve sat›lan her parça, kazan›lan her kurufl için

B

her zaman oldu¤u gibi çocukça sevindi biliyorum. Sohbetlerini hep özleyecek olsak, ard›nda asla doldurulamayacak bir boflluk b›raksa da fiükran teyze rengârenk boyad›¤› elektrik trafolar›, duvarlarla, hiç beklemedi¤im biz zamanda “Bu akflam çok efkârl›y›m / Kalbim neden kan a¤l›yor..” diye kula¤›ma çal›nan, sözlerini yazd›¤› “Hasret” flark›s›yla her köfle bafl›nda benimle, bizimle olacak biliyorum. Rahat uyu sevgili fiükran teyzeci¤im, vasiyetlerini yerine getirece¤imizden kuflkun olmas›n. Huzurevlerinde yaflayanlar› unutmayaca¤›z ve Cumhuriyete sonsuza dek sahip ç›kaca¤›z. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr

Hayat bir hikaye gibidir, ne kadar uzun oldu¤u de¤il ne kadar güzel oldu¤u önemlidir. ~ Seneca ~ Hayat yafland›¤› kadard›r. Ötesi ya hat›ralarda bir iz, ya da hayallerde bir umuttur. ~ Pablo Neruda ~ 118


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Tiyatro ve sinema sanat›na oyuncu ve yönetmen olarak hizmet eden bir emekçi

G ülsen Tuncer

HER ROLÜN üstesinden ustaca geldi, sevildi.

‹flin mutfa¤›nda oldu, üretti. Her gitti¤i yerde say›s›z dostlar edinen, kitap kurdu, kedi sever ve besler. Gülsen Tuncer ile bir film galas›nda bafllayan dostluk ve ö¤rendi¤im bilinmeyenleri. Okunulas›... »

119


BD N‹SAN 2014

G

ülsen Tuncer çok okuyan, klasiklerle dolu bir kütüphanesi olan, ebe-hemflire olarak çal›flan bir annenin k›z› olarak geldi dünyaya. Okuma serüveni ak›llara ziyan. Kendisinin de çözemedi¤i ilk olay: “Henüz befl yafl›ndaym›fl›m. Elimde gazete ile otururken sormufllar ne yap›yorsun diye. Ben de okuyorum demiflim. ‹nanmam›fllar tabii. Oku demifller, okumuflum. Nas›l ö¤rendi¤imi çözememifller. Bir büyü gibi...” Di¤eri ise hiçbir e¤itim almam›fl olmas›na karfl›n çok h›zl› okumas›.. “24 saatte 900 sayfa okuyabiliyo-

baba özlemini, sevgi bofllu¤unu giderdi¤i en iyi arkadafllar›d›r kitaplar. “Çocuklu¤umdan beri biriktirdim okudu¤um kitaplar›. Tavan çatlayacak kadar kitap var evde. Nereye ba¤›fllasam diye düflünüyorum.” Gülsen Tuncer’in genifl bir okuma yelpazesi var. Arkeoloji ve tarih kitaplar›n› okumay› çok seviyor. fiiir ya da roman gibi s›n›rlar› da yok. “Dünya insanlar›n›n da tan›mas› gereken 10 önemli kimlikten birisidir Atatürk. Onunla yak›n bir zaman diliminde yaflamak çok önemli. Daha da yak›ndan tan›mak için son 15 y›ld›r ilgili tüm kitaplar› okuyorum.”

Befl yafl›nda okuyorum diye okula yazd›rd›lar. A harfinin iki baca¤›n› bir türlü yan yana getiremiyordum ama çat›r çat›r okuyordum. rum. Bunu da çözemiyorlar. Hangi metod diye soruyorlar. Yok bir metodum diyorum, inanm›yorlar. Nas›l oldu¤unu ben de çözemiyorum. Befl yafl›nda okuyorum diye okula yazd›rd›lar. A harfinin iki baca¤›n› bir türlü yan yana getiremiyordum ama çat›r çat›r okuyordum.” Bordo renkli örtüsü olan yemek masan›n alt›n› çal›flma odas› yap›p, orada kitap okuyan bir çocukluk geçirir. Do¤duktan birkaç ay sonra anne ve babas› ayr›l›r. Annesi çal›flt›¤› için anneannesinin yan›nda büyür. Yaln›zca hafta sonlar› görür annesini, babas›n› hiç tan›maz. Hayat›ndaki tüm boflluklar› kitaplar doldurur. Anne120

fi‹‹R SEVDASI ‹lk okudu¤u fliiri an›msamasa da çocuklu¤undan beri fliirler yaz›yor. Yelken Dergisi fliirini yay›nlayan ilk dergi olur. “Sanatla insan›n bulufltu¤u sivil alanlar oldu¤una inand›¤›m Bak›rköy halkevinde Behçet Necatigil ile tan›flt›m. fiiirin çok canl› oldu¤u dönemlerdi. Naz›m Hikmet’ in fliirleri yeni yeni yay›nlan›yordu. Attila ‹lhan, Melih Cevdet Anday, Cemal Süreya, Turgut Uyar…” fiairlerle yak›n dostlu¤u da olur. Cemal Süreya’ n›n bir çevirisinde oynar. Yaz›lan ilk fliirleri dinler, üzerine yap›lan elefltirilere tan›kl›k eder.


BD N‹SAN 2014

Özellikle ikinci yeni diye adland›r›lan flairlerin ortamlar›ndad›r, onlarla dosttur. “Ece Ayhan sonralar› çok yak›n dostum oldu. Hâlâ, Ece Ayhan’›n yeterince tan›n›p alg›lanmad›¤›n› düflünüyorum.” flte o dönemde fliir yazmay› b›rak›r. O kadar güzel fliirler yazan flairlerin içinde zay›f bulur kendini ama bir dostunun halkevindeki bir fliir yar›flmas›na gönderdi¤i “Ar›kuflu” adl› fliiri ile ödül al›r. Ahmet Haflim çok sevdi¤i flairlerden. Vazgeçilmezlerinden biri de Ahmed Arif. 70’li y›llarda çok faal bir politik ortamdad›r. Ankara Ça¤dafl Sahne’nin hem oyuncusu hem de yöneticisidir. “Naz›m Hikmet fiiirlerinden bir

resital haz›rlam›flt›k. Hasan Hüseyin ile bu s›rada tan›flt›k, çok iyi dost olduk. fiiirlerini çok be¤enirim. Hâlâ liriktir. O dönem flairlerin medyumik bir özellikleri var. Ça¤lar›n›n gerisini ve ilerisini çok iyi yafl›yor ve yaflat›yorlar.” Daha sonra ‹stanbul’ a gelir. ‹lerici Kad›nlar Derne¤i’nin ve Maden ‹fl E¤itim Dairesine ba¤l› olarak politik gecelerin düzenleyicisi ve yönetenidir. “Türkiye’de ilk kez bu gece ve etkinlikleri fliirlerle sunmaya bafllad›m, dialar kulland›m. Hiç fliir dinlemeyenlere 3-4 saat fliir dinletiyordum. Naz›m Hikmet’in de fliirlerini okumaya bafllad›m.” BAfiARIM KONSERVATUARDAK‹ E⁄‹T‹M‹ME BA⁄LI “Melih Cevdet Anday,Sabahattin Kudret Aksal, Ahmet Kutsi Tecer hocalar›m›zd›. Hepsi de yaz›n dünyam›z›n temel tafllar›d›r. Küçük bir çocuk olarak ne kadar alg›lad›m ama bir ses, bir renk ve bir koku olarak kald›lar bende. Sümüklü k›z ve o¤lanlar olarak kimli¤i belirlenmemifl, ünlü olacak havalar›ndayd›k. Neden bu kocaman adamlar gelir bize ders verirlerdi. ‹flte bunu Marmara Üniversitesi’nde ders verdi¤im zaman anlad›m. Onlardan mitoloji, estetik ve edebiyat dersi ald›k. Bizi fark›nda olmadan beslediler. Fark›nda olmadan flansl› bir dönem yaflad›k.” NAZIM H‹KMET fi‹‹R‹ ve BARIfi DAVASI 12 Eylül döneminde Naz›m Hikmet fliiri okudu¤u için Bar›fl Davas›’n121


da 8 y›lla askeri mahkemede yarg›lan›r. Yunanistan’ daki bir bar›fl konferans›na kat›ld›¤› ve Pablo Neruda’dan, Yunanl› flair Riksos’ tan ve yine Naz›m Hikmet’ten fliirler okudu¤u için de yarg›lan›r. Çal›flan kad›nlar için krefl hakk›n› savundu¤u bir konferans›na kat›lmaktan, kendisinin dahi hat›rlamad›¤› bir toplant›da flark› söylemekten “hangi dilden oldu¤u belirsiz” notu düflülerek hakk›nda davalar aç›l›r. Tüm bu davalar›n sonuçlar›: “Beraat ettirmeye gönülleri raz› olmad›¤› için zaman afl›m›na u¤ratt›lar. 8 y›l süründürdüler, yurt d›fl›na ç›kma yasa¤› getirdiler. 4 y›l haftada bir gün imzaya gittik, iflsiz kald›k. Bir filmde oynarken sette düflüp boynumu k›rm›flt›m ama s›rtlar›nda mahkemeye götürdüler yine de. Rahmetli Jülide Gülizar’›n evi pansiyonum olmufltu.” emokratik ‹flçi Federasyonu’nun tüm Avrupa’y› kapsayan bir etkinli¤ine de kat›l›r. “Naz›m’›n fliirlerinden fliir resitali haz›rlad›m ben de. Naz›m’›n do¤ru anlat›lmas›yd› amac›m›z. ‹flçiler, ilticac›lar ve Türkologlar geldiler. Türkologlar ilk defa do¤ru bir Türkçe

D 122

duyuyoruz dediler. Bir de Berlin’de Naz›m resitali yapt›k.” Ve bu dönemde günün ruhuna uygun ne yapabilirim diye 2 proje haz›rlar. “Türkçeye çevrilmifl tüm Ortado¤u ve ‹ran fliirlerinden oluflan ‘Bahar Keder Kokuyor’ projesinde tüm kitaplar› tarad›m ve 4 müzisyenle birlikte 2 saate yak›n bir program sundum. Naz›m’›n Kuvayi Milliye Destan› projesinde bir dramaturji yap›p, Gökhan Demirdövmez‘in klarneti eflli¤inde destan›n tamam›n› okudum.” Gülsen Tuncer, 90’l› y›llarda “Dünya fiiirinden Örnekler” adl› bir fliir albümü de yapar. fi‹‹R EZBERLEMEM AMA ÇOK ÇALIfiIRIM Gülsen Tuncer, fliir gecelerine çok özenle haz›rlan›yor ama fliirleri ezberlemiyor. “fiiir okurken elimde mutlaka fliirler olur ve asla oyunculu¤umu kullanmam. ‹zleyici fliiri okudu¤umu her zaman hat›rlar. Bu epik bir tarz. Oyunculu¤umla flairin ve fliirin önüne geçmemeyi tercih ediyorum. Kendimi arkada tutuyorum. Tabii ki bir yorum yap›yorum, sesimle oynuyorum,


BD N‹SAN 2014

vücudumla oynuyorum. Ama asla karfl›daki o kelimelerin benim oldu¤u zann›na kap›lm›yor. fiairi beyinlerinde canland›r›yor. O nedenle okuma tiyatrosunu ye¤liyorum.”

E

rkek söylemi ile yaz›lanlar› okumay› tercih etmese de okuyor. Bir fliir okur musunuz diye sorarsan›z okuyamam ki diye yan›t verir. Ezberlememek için yasak koymufl kendine. Çeviri fliirleri okumamay› tercih ediyor. “fiiirde birebir çeviri olmuyor. fiiir çevirisi için Türkçe’ yi ve çeviri yap›lacak dili çok iyi bilmenin yan› s›ra flair olmak gerek. Ayr›ca flairleri ve dönemi de iyi bilmek gerek. Yoksa çeviri tam olmuyor.” Yazm›fl oldu¤u fliirleri toparlamak istiyor ama kaç›yor bu düflünceden sebepsiz. “Hayat›m›, bir tasfiye dönemine girdi¤imi düflünüyorum. Büyük flehirleri b›rakma düflüncesi. S›cak olacak, hastaneye, havaalan›na yak›n olacak.

Ekonomik ve büyük bir yer olmayacak. Kitaplar›m› da öldükten sonra geçerli olmak üzere ba¤›fllamak istiyorum.” Tam anlam›yla selüloz ba¤›ml›s›. “Elden geçirirken öne ç›kar›r m›y›m bilemiyorum. Cezaevlerinden çok mektup ald›m bir dönem. Okul y›ll›¤›nda da cezaevinden mektup alan k›z diye notlar da düflmüfltü arkadafllar›m. Tasfiye döneminde fliirlerimi toparlama f›rsat›m olabilir. Say›s›n› bilmiyorum. “ KA⁄IT KALEM KULLANMIYOR. “Hep kafamda yazar›m. Mektuplar yazar›m, beste yapar›m.fiark›lar›m› da içimden söylerim.” Yaln›zl›¤› seviyor. ‹fli olmad›¤› zamanlar evden d›flar› ç›km›yor ve kafas› sürekli bir fleylerle meflgul. Ayn› anda çok fleyi de yapabilme yetene¤i var. Mutfakta k›zartma yaparken ezber de yap›yor. Yaln›zl›¤› çok sevse de insanlarla çok çabuk diyalog kuran birisi. Bir sofraya 12 kifli oturacak kadar kalabal›k yaflamay› da seviyor. Kedi sevgisi ise bir baflka. 18 kediyi evinde bar›nd›racak, ayda y›lda bir gelen ve evde kedi var diye m›zm›zlanan misafirine kabal›k yapabilecek düzeyde bir sevgi. “Ben 365 gün onlarla yafl›yorum. Bir kaç saatli¤ine evime gelen birine karfl› kabal›k ederim.” Ve çok iyi bir “Bütün Dünya” okuyucusu, çocuklu¤undan beri. ‹lk say›lar›ndan son dört y›l öncesine kadar vefat etti¤i güne dek tüm say›lar› biriktiren annesinden kalan an›. O, bu an›lar arflivine gözü gibi bak›yor. • semaerdogan@butundunya.com.tr 123


Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Farkl›l›klar›n kenti:

Brüksel Belçika’n›n baflkenti Brüksel, bira, çikolata, midye ve patates gibi farkl› tatlar›n kenti. Avrupa Birli¤i, Birleflmifl Milletler, NATO çal›flanlar› ve göçmenleriyle farkl› ülkelerden gelenlerin yaflad›¤› Avrupa baflkenti. Art Nouveau tarz› yap›larla yeni binalar›n farkl› yüzlerinin birbirine al›flmaya çal›flt›¤› bir kent.

124


BD N‹SAN 2014

Avrupa mahallesinde bir restoranda yemek yiyen ifladam›yla, Matonge’da saç kesen Afrika kökenli kuaförün, Mont des Arts’da müze gezen turistin, Avenue Louise’de al›flverifl yapan fl›k han›m›n, Saint-Jacques’deki sanatç›n›n ve gece Saint-Gilles’de e¤lenen gencin farkl› yaflamlar› bu kentte bulufluyor.

K

urutulmufl bir batakl›k üzerinde kurulmufl olmas› nedeniyle, “Batakl›¤›n içindeki yerleflim yeri” anlam›na gelen Brüksel’in kalbi Grand Place meydan›nda at›yor. Jean Cocteau’nun “Muhteflem bir sahne” dedi¤i, Victor Hugo’ya, günlü¤üne “Brüksel’in belediye binas› bir mücevher, bir flairin düflledi¤i göz kamaflt›r›c› fantezinin bir mimar taraf›ndan gerçe¤e dönüfltürülmesi ve etraf›ndaki meydan da bir mucize.” sat›rlar›n› yazd›ran meydan, her y›l A¤ustos ay›nda yüzbinlerce taze begonya ile oluflturulan rengarenk ”çiçek hal›” ile kaplan›yor. Ifl›k gösterileri, konserler ve tiyatrolara sahne olan meydandaki en eski yap› olan Belediye Binas›’n›n kulesinin tepesinde kentin koruyucu azizi olan St.Michael’in heykeli var. Meydan› çevreleyen tarihi binalar›n bir ço¤u Belçika’n›n ünlü dantelleri gibi ifllenmifl sanki. 1845’de Karl Marx, Friedrich Engels ile “Komü-

nist Manifesto”yu bir zamanlar Kasaplar Loncas›’na ait olan No: 9’ daki Ku¤u binas›nda yazm›fl. Victor Hugo, Ressamlar Loncas›’na ait olan No:2627’deki Güvercin binas›na s›¤›nm›fl. Kral’›n Evi adl› binada Kent Müzesi, No:10’daki Alt›n A¤aç binas›nda Bira Müzesi var. Belçika’da ale cinsi Trapiste, frambuazl› Framboise ve viflneli Kriek gibi yaklafl›k 500 bira çeflidi var. Bira festivallerinde Brüksel’in ünlü Mannekin Pis heykelinin çeflmesinden su yerine bira ak›t›l›yor. Mannekin Pis 61 cm. boyunda ifleyen bir çocuk heykeli. Ayr›ca, kanser araflt›rmalar›na fon yaratmay› hedefleyen Jeanneke-Pis adl› ifleyen k›z çocu¤u heykeli, baflka bir sokakta ise ifleyen bir köpek heykeli var; merkezdeki otoparkta “Buraya iflemenin cezas› 60 Euro’dur” yaz›l› grafik resimli tabela da kentin flakac› farkl›l›¤›n› vurgular gibi.

125


BD N‹SAN 2014

Grand Place meydan› her y›l ”çiçek hal›” ile kaplan›yor Kald›r›mlarda adeta sanat eserlerini and›ran rögar kapaklar› ve duvarlardaki çizgi roman figürleri de kentin sokaklar›n› güzellefltiriyor. Hediyelik eflya, kurabiye, bisküvi, çikolata ve jöle flekerlemeler satan ma¤azalar›n göz al›c› vitrinleri, içeri girmeye hiç niyetiniz olmasa bile sizi çekiyor. Bu ma¤azalardan birinde hiç k›p›rdamadan adeta büyülenmifl gibi çikolata flelalesine bakan küçük bir erkek çocu¤u beni gülümsetiyor.

Restoranlarda özel soslarla sunulan kabuklu midye, ayr› bir tabakta gelen patates k›zartmas› ile servis ediliyor. Deniz ürünlerinin yan›s›ra, baflta bir Belçika klasi¤i olan birada bekletilerek uzun süre piflirilen et olmak üzere di¤er et ürünleri de çok lezzetli. Merkezdeki tarihi Galeries Royales Saint Hubert Pasaj›’nda yürüyorum. Cam tavandan içeri dolan gün ›fl›¤›yla ayd›nlanan pasajdaki lüks ma¤azalar, çikolatac›lar ve kafeler turistlerin u¤rak yeri. Biraz dinlenmek üzere oturdu¤um kafede, baflka bir masada kahve içen yafll› han›ma tak›l›yor gözlerim. Aç›k renkli tak›m elbisesi içine giydi¤i bluzu, özenle taranm›fl bembeyaz saçlar› ve gözlerindeki yaflama sevinci ile çok fl›k ve zarif bir han›m. Nedenini bilmesem de yan›ndaki genç han›mla her hafta ayn› gün ve saatte burada buluflup kahve içiyor olduklar›n› düflünüyorum.

E Bisküvi-çikolata ma¤azas› 126

rtesi sabah Sablon meydan›ndaki antika pazar›nda gördü¤üm kristal likör bardaklar›, bana önceki gün gördü¤üm yafll› han›m›n zerafetini an›msat›yor. Ayn› zarafet ve özen meydandaki çikolata ma¤azalar› ve pastanelerde


Saint Hubert Pasaj›

Saint Hubert pasaj›ndaki cam tavandan içeri dolan gün ›fl›¤›yla ayd›nlanan pasajdaki lüks ma¤azalar, çikolatac›lar ve kafeler turistlerin u¤rak yeri. de var. Wittamer’in pastalar›, Pierre Marcolini’nin pralinleri, Godiva’n›n trüfleri ve Patrick Roger’›n çikolatalar› sanat eseri gibi sat›fla sunuluyor. Antikac›lar, galeriler, fl›k restoranlar ve flapka, deniz kabuklar› gibi ürünler satan özel ma¤azalar meydan›n etraf›ndaki sokaklara yay›lm›fl. fiehre sinmifl zerafet alg›s›, Art Nouveau tarz› binalara imza atan Belçikal› mimar Victor Horta’n›n bir zamanlar atölyesi ve evi, flimdi Horta Müzesi olan binan›n ferforjelerinde de gösteriyor yüzünü. 127


Brüksel’in müzeleri de farkl› ilgi alanlar›na hitap ediyor. Teras›ndan en iyi kent manzaras›n› sunan Müzik Enstrümanlar› Müzesi, Kakao ve Çikolata Müzesi, Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi, Dantel ve Kostüm Müzesi, Otomobil Müzesi, Tenten, fiirinler, Red Kit gibi Belçikal› sanatç›lara ait çizgi karakterlerin oldu¤u Çizgi Roman Müzesi bu müzelerden baz›lar›.

B

rüksel Park›, 50.Y›l Park›, Botanik Bahçesi gibi yeflil alanlar da kente nefes ald›r›yor. Brüksel’deki son günümde Leopold Park›’ndaki gölette efli olmayan, yaln›z bafl›na yüzen ku¤uya bakarken bu kentte do¤mufl Jacques Brel’in söyledi¤i Frans›zca flark› geliyor akl›ma. Ne me quitte pas (beni b›rakma...). Bir kez gördü¤ünüzde, gerçekten de bu kenti b›rak›p dönmek zor geliyor ziyaretçisine... izlensen@butundunya.com.tr 128

Grand Sablon (Yukar›da) Kentteki rögar kapaklar›ndan biri (afla¤›da)


S‹ZE ‹Y‹ GELECEK

7 SA⁄LIKLI BES‹N

Çeviri: DEN‹Z BENER

epimiz, sa¤l›¤›m›z için yararl› besinlerin hangileri oldu¤unu biliriz. Bu besinlerin tatlar›n›n berbat oldu¤unu da… Ne var ki, bu kötü flöhretli ama sa¤l›kl› besinlerin gölgesinde kalan, hem sa¤l›k için son derece yararl› hem de leziz besinler de var…

H

ACI B‹BER Do¤al bir a¤r› kesicidir ve sinirleri rahatlatan etkisi vard›r. Kötü kolesterolü azaltmaya yard›mc› olur. Midedeki mikroplar› öldürerek ülseri engeller. Solunumu rahatlat›r, ifltah açar ve sindirimi kolaylaflt›r›r. Tek bir biber bütün gün ihtiyac›n›z olan betakarotenin tamam›n› ve C vitaminini içerir. Vücudun direncini art›r›r, grip ve so¤uk alg›nl›¤›n›n belirtilerini azaltmada etkili olur. ‹çerdi¤i C vitamini ve beta-karoten ve antioksidanlarla vücudun kansere ve 129


BD N‹SAN 2014

kalp hastal›klar›na yakalanma riskini azalt›r. Dolafl›m› h›zland›rmas›, kalp krizi ya da felce karfl› koruma sa¤lar. KARPUZ S›cak yaz günlerinde içerdi¤i yüzde 90 su oran› ile susuzlu¤a ilaç gibi gelen ve serinleten karpuz, vücudun s›v› ihtiyac›n› büyük oranda karfl›lamas›n›n yan›nda, vitamin deposudur. Vücuttaki at›k maddeleri, ba¤›rsaklar› ve kan› temizler. Kalbi koruyucu etkisi de vard›r. So¤uk alg›nl›¤›na iyi gelir. Vücuda zindelik, serinlik ve ferahl›k verir. Böbrekleri çal›flt›rarak böbrek tafllar›n› ve kumlar›n› dökmeye yard›mc› olur. Kemik geliflimini de destekler.

de dengeliyor. Zay›flama konusunda da tok tutmas› ve ba¤›rsak hareketlerini art›rmas› nedeniyle yarar sa¤lar. Ayr›ca içerdi¤i Amigdalin maddesinin kansere karfl› koruyucu olabilece¤i belirtiliyor.

BAL Özellikle k›fl aylar›nda meydana gelen yüz felcini de önleyen bal, böbrek hastalar›n›n tedavisinde de kullan›l›yor. Gargara yap›ld›¤› zaman difl etlerini de kuvvetlendiren bal, vücuttaki halsizli¤i at›yor. Damarlar› geniflleterek kalbi güçlendiren bal, felci de önlüyor. Öksürük, kab›zl›k ve nezle gibi hastal›klar›n do¤al bir ilac› kabul edilir. Çocuklar›n gelifliminde Zengin bir çok yararl›d›r.

vitamin ve mineral kayna¤›, olan bademin yafllanmay› geciktirici etkisi de bulunuyor.

BADEM Sakinlefltiren, zihinsel ve bedensel yorgunlu¤u giderici etkisi olan bademin, kaliteli ya¤ asitleri sayesinde kalpdamar hastal›klar›na karfl› koruyucu özelli¤i var. Zengin bir vitamin ve mineral kayna¤›, ayr›ca yafllanmay› geciktirici etkisi de bulunuyor. Kötü kolesterolü düflürüyor ve kan flekerini 130

SOYA SOSU Yemeklere lezzet veren soya sosu, kolestrol seviyesinin önemli ölçüde düflürülmesini sa¤l›yor. ‹çerdi¤i tuz miktar› nedeniyle dikkatli tüketil-


BD N‹SAN 2014

besin de¤eri yüksektir. Fosfor ve mesi önerilen soya sosu, içerdi¤i protein deposu da olan havyar, vücudu antioksidan nedeniyle ba¤›fl›kl›k sistemini güçlendirir ve enfeksiyonlar› güçlendirir, kans›zl›¤› giderir. Çocuklar›n geliflimi bak›m›ndan yararl›d›r. önler. Antioksidanlar, yafllanGözlere, zeka ve alg›lama ma, stres, hipertansiyon Havyar gücünün artmas›na da yarar› ve diyabet gibi sorunzengin bir vard›r. larla savaflmada son fosfor ve derece önemli.

protein deposudur

HAVYAR Vitamin ve mineral bak›m›ndan çok zengin olan havyar›n

FESLE⁄EN Sakinlefltirici özelli¤i ile vücudu rahatlat›r, enerji verir. ‹fltah aç›c› özelli¤i de olan fesle¤en, haz›ms›zl›k sorunlar›n› giderir. Öksürü¤e, bafl dönmesine, a¤›z yaralar›na iyi gelir.

KORKULARIM IZ VE ADLARI Ataksofobi Atelofobi

Düzensizlikten korkma Mükemmel ol(a)mamaktan korkma Aviofobi Uçufl korkusu Ballistofobi Silahtan ya da mermilerden korkma Batofobi Derinlik ya da yüksek binalar›n yan›ndan geçme korkusu Batrakofobi: Kurba¤a, semender gibi çiftyaflay›fll› (amfibyen) hayvanlardan korkma Belonefobi ‹¤nelerden korkma Bibliyofobi Kitaplardan korkma Bromidrosifobi Vücut kokusundan korkma Brontofobi Gök gürültüsünden korkma Dentofobi Diflçiden korkma Eisoptrofobi Aynalardan korkma Elektrofobi Elektrikten korkma 131


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

Havadaki Nem Nemli hava, kuru havadan daha iyi ›s› muhafaza eder.

Dal›fl Töreni Hawaii'nin Black Rock bölgesinde geleneksel olarak her gece günbat›m›nda kayal›klardan okyanusa dal›fl töreni yap›l›r.

Eriyen Metal

Memnuniyet Belirtisi Hintliler kafalar›n› konuflurken sa¤a sola sallad›klar›nda bu memnuniyet belirtisidir.

Galyum, elinize ald›¤›n›zda eriyen bir metaldir. ‹lk demiryolu ulafl›m› 1825 y›l›nda ‹ngiltere’de Stockton-Darlington hatt›nda yap›lm›flt›r Dev Çal›flma

SEKOYA A⁄ACI Tam yetiflkin bir Sekoya A¤ac› (redwood tree) bir gün içinde yapraklar›ndan 2 ton su ç›karmaktad›r.

Dikiz aynas›n›n mucidi, Dorothy Levitt Güven ad›nda araba Testi yar›flç›s› bir Freud'a kad›nd›r. göre, sinirlendi¤inde a¤layan insanlar daha içten ve güvenilirdirler.


BD N‹SAN 2014

En Uzun Boru Hatt›

Kuzey Amerika’da dünyan›n en uzun petrol boru hatlar›ndan biri olan Trans Kanada yaklafl›k 2900 km.dir.

Kartanesi Wilson! Araflt›rmac› Wilson Bentley, bilimsel olarak kar taneleriyle o kadar çok ilgilenmifltir ki yaflad›¤› dönemde “kartanesi adam” olarak an›lm›flt›r.

Baflkent = Seul Güney Kore’nin Baflkenti Seul Kore dilinde Baflkent anlam›ndad›r

Johannes Gutenberg 1398’de Almanya’ da do¤an Gutenberg, Fransa’ya tafl›nd›ktan sonra zanaatkarl›k yapt›. Bulundu¤u dönemde kitaplar ya do¤rudan elle yaz›l›r ya da her sayfa için ayr› ayr› elle oyularak haz›rlanan tahta bloklar kullan›larak bas›l›rd›. Gutenberg, her sayfa için ayr› ayr› kal›plar haz›rlad›. Bu kal›plara s›cak metal s›v› doldurulup harflerin metal örnekleri ç›kar›l›yordu. Metal harfler dizilip, bas›mdan sonra yeniden kullanabiliyordu. 1455'te bast›klar› ilk kitap Latince bir kutsal kitapt›. Gutenberg Kutsal Kitab› denen bu yap›t K›rk ‹ki Sat›rl› Kutsal Kitap ya da Mazarin Kutsal Kitab› olarak da bilinir. Gelifltirdi¤i bu yöntemle çok say›da kitaplar bast›. Hiçbir zaman çok fazla para kazanamad›. Baflpiskopos, son y›llarda gözleri bozulan ve yoksul düflen Gutenberg'i saray›na ald› ve geçimini üstlendi. Gutenberg'in buluflu h›zla yay›ld›. 15. yüzy›l›n sonlar›na gelmeden Avrupa'da, 1000'den fazla bask› makinesi vard›. Kitab›n ve kitap okuman›n yayg›nlaflmas›, özgür düflüncenin do¤mas›na, bilimsel çal›flmalar›n geliflmesine ve bilginin daha genifl kesimlere ulaflmas›na yard›mc› olan modern dönemin en önemli olay›d›r. Gutenberg 1468’de yaflama veda etmifltir. 133


Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

Filozof, devlet adam›, yazar ve ressam

F

toya girdi. Rüflvet almaktan yarg›lan›p suçlu bulununcaya kadar oradaki görevini sürdürdü. Çok güzel konuflurdu, dinleyenler gözlerini ondan alamazlard›. Kraliçe Elizabeth zaman›nda Bacon’a hiçbir büyük memuriyet verilmedi. Çünkü akrabalar› olan ve o dönemde yönetimi ellerinde tutan Cecil Ailesi, her zaman ona karfl›yd›lar. Ayr›ca kraliçe, parlamentodan büyük bir ödenek istedi¤i zaman Bacon, fliddetle karfl› ç›km›fl, onu gücendirmiflti. Elizabeth’in gözdesi olan Essex Lordu bile bütün çabalar›na karfl›n kraliçeden onun için yüksek bir orun elde edememiflti. Kendisini her zaman korumufl, büyük bir malikâne vermifl olan bu cömert adam›, Bacon, kraliçenin gözünden düfltükten sonra, idam ettirmek için elinden geleni yapm›fl, ihanet ve tutkusu yüzünden ismini sonsuza kadar lekelemiflti.

rancis Bacon

Francis Bacon, 22 Ocak 1561’de

Londra’da do¤du. Babas› Kraliçe Elizabeth’in Mühür Lordu idi. Daha çocukken çok ciddi davranmas› nedeniyle Kraliçe onu “Küçük Mühür Lordu” diye ça¤›r›rd›. 1573’te üniversiteye gönderildi. Okul y›llar›nda Aristo felsefesinden hofllanmamaya bafllam›flt›. “Filozofun de¤ersizli¤inden dolay› de¤il, felsefesinin verimsizli¤inden, yaln›zca tart›flma ve kavgalara yol açmas›ndan, insan yaflam› için yararl› yap›tlar yaratma bak›m›ndan k›s›r olmas›ndan dolay›” be¤enmedi¤ini söylüyordu. Yaflam› boyunca hiç de¤ifltirmedi¤i bu kan›s›, onun daha sonraki felsefi durumunu belirlemede önemli rol oynad›. Hukuk e¤itimi sonras› “devlet yönetme sanat›n›” ö¤renmesi için Fransa’ya gitti. Sonra ‹ngiltere’de avukatl›¤a bafllad›. 1584’te parlamen134

J

ames I. tahta ç›k›nca durum de¤iflmifl, Bacon bundan sonra h›zla ilerlemifltir. 1607’de baflsavc›, 1617’de Adalet Bakan› olmufl, 1618’de soylular aras›na al›nm›flt›. Ancak bakan olarak görevini kötüye kullan›yor, dostlar›na yüksek orunlar veriyor, rüflvet ve arma¤an al›yor, haks›zl›klara göz yumuyordu. Sonunda hakk›nda soruflturma aç›ld›. Bacon, suçlar›n› aç›kça söyledi, fakat bunlar› dönemin bozuklu¤una ba¤layarak yarg›çlardan af diledi. Her


BD N‹SAN 2014

türlü memurlu¤un yasaklanmas›na, yaflam›n›n sonuna kadar tutuklu kalmas›na ve para cezas› ödemesine karar verildi. Ertesi gün kral kendisini özgür b›rakt›rd›. Para cezas›n› da erteletti. Bacon, malikânesine çekildi ve kendi serveti ile kral›n k›sa bir süre önce ba¤lad›¤› ayl›¤›yla yaflamaya bafllad›. Bacon, hakl› olarak mahkûm edildi¤ini kabul ediyordu: “Ben rüflveti savunmaktansa rüflvet veren bir kimse olmay› ye¤lerim. Elli y›ldan beri ‹ngiltere’nin en adil yarg›c› ben oldum. Fakat iki yüz y›ldan beri de parlamento, benim hakk›mda verdi¤i karar kadar hakl›

“Ben rüflveti savunmaktansa rüflvet veren bir kimse olmay› ye¤lerim.” bir karar vermedi.” Ayn› zamanda verilen cezan›n ülkede adaletin yarar›na oldu¤unu kabul ediyor ve “Bundan böyle bir yarg›c›n ve ya memurun büyüklü¤ü onun suçu için bir s›¤›nak olmayacakt›r. Bu benim için az avunulacak fley de¤ildir. Birkaç sözcükle anlatmak gerekirse, bu alt›n ça¤›n bafllang›c›d›r” diyordu. örevden çekilmesinden ölümüne kadar, kendini tümüyle yaz›na ve bilime verdi. Tarih, De Augmentis, Yeni Atlantis ve Denemeler’inin üçüncü bas›m›n› bu dönemde haz›rlad›. Bilginin ‹lerlemesi, Novum Organum ve Denemeler’in birinci ve

G

ikinci bas›mlar› daha önceki döneminindir. Bacon, befl y›l sonra 9 Nisan 1626’da, altm›fl befl yafl›ndayken bronflitten öldü. Bütün yanl›fllar›na karfl›n Bacon, yeni bir dönemi müjdeliyordu. Elefltirileriyle geçmiflin kurdu¤u dizgeleri y›kt›, insan akl›nda do¤maya bafllayan yeni düflünceleri dile getirerek bilgide yeni hareketin baflar›l› olmas›n› sa¤lad›. Fakat Bacon, büyük ve tam bir felsefi dizge kurmufl bir kifli de¤ildir, daha çok kendisinden sonra geleceklere felsefe ve bilim yolunu göstermifltir. Bacon’un ilk ifli, zaman›nda egemen olan skolastik felsefeyi y›kmak olmufltur. Dinde birlik istiyor ve hoflgörüyü savunuyordu. Ona göre, ahlak dinin yard›mc›s›d›r. • metetizer@butundunya.com.tr 135


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy

O çiçe¤i uçurumun kenar›nda b›rakmaya karar verdim.

Bu gerçek aflkt›.

Sevgi Mabedi Y›k›lmaz ocam, sessiz, sakin, kendi halinde biridir. Onunla da bu nedenle evlenmifltim. Bu sakin adam›n gö¤süne bafl›m› koydu¤umda içimi bir huzur kaplar, tüm s›k›nt›lar›m›, yorgunlu¤umu unuturdum.

K

Gel gör ki iki y›l niflanl›l›k ve befl y›l evlilikten sonra bu sakin yaflam beni s›kmaya bafllad›. Bir zamanlar çok sevdi¤im eflimin bu özelli¤i art›k beni huzursuz ediyordu. Duygusal bak›mdan afl›r› hassas denilebilecek bir kad›n›m. Oysa kocam›n sakinli¤i, baflka bir deyiflle vurdum duymazl›¤›, evlili¤imize 136


BD N‹SAN 2014

romantizm katmamas›, beni aflktan alm›fl, uzaklaflt›rm›flt›. Benim için art›k s›k›nt› veren bu evlili¤i bitirmeye karar verdim. Ve karar›m› ona da aç›klad›m. fiaflk›nl›ktan gözleri aç›larak “niye?” diye sordu. Böyle bir geliflmeyi elbette hiç beklemiyordu. “Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, “sadece yoruldum.” ütün gece a¤z›n› b›çak açmad›. Düflünüyordu. Bu hâli ise hayal k›r›kl›¤›m› daha da art›rmaktan baflka bir ifle yaram›yordu. ‹flte, s›k›nt›s›n› d›flar› vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: “Seni cayd›rmak için ne yapabilirim?” Son inanç k›r›nt›lar›m da kaybolmufltu. “‹flte mesele tam da bu!” dedim. “Sorunun cevab›n› kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen karar›mdan

B

yapar m›s›n?” Yüzüme bir süre dikkatle bakt› ve sonra “Sana bunun cevab›n› yar›n verece¤im” dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmufltu. rtesi sabah uyand›¤›mda evde yoktu. Bofl bir süt fliflesini mutfak masas›n›n üzerine koymufl, alt›na da bir not b›rakm›flt›. “Sevgilim”' diye bafll›yordu, “O çiçe¤i senin için koparmazd›m.” Kalbim yine k›r›lm›flt›. Okumaya devam ettim. “Çünkü her zaman yapt›¤›n gibi bilgisayar›n alt›n› üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde a¤lad›¤›nda, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyac›m var.” Anahtarlar› her zaman evde unuttu¤unu bildi¤imden, senden önce eve varabilmek için koflmam gerekti¤inden, bacaklar›ma ihtiyac›m var. Arabay› kullanmay› çok sevdi¤in

E

Benim için art›k s›k›nt› veren bu evlili¤i bitirmeye karar verdim.

Ve karar›m› ona da aç›klad›m.

vazgeçebilirim. Diyelim ki da¤›n tepesinde, bir uçurum kenar›nda bir çiçek var. O çiçe¤i benim için koparmak, belki de düflüp vücudunun bütün kemiklerinin k›r›lmas›na, hattâ ölümüne neden olabilecek. Bunu benim için

halde flehirde hep yolu kaybetti¤inden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyac›m var. Karn›ndaki kramplar› rahatlatabilmem için avuçlar›ma ihtiyac›m var. Evde oturmay› sevdi¤inden, içe 137


BD N‹SAN 2014

Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçe¤i senin için kopar›r›m bir tanem.' Bakt›m, mektuptaki yaz›n›n mürekkepleri yer yer da¤›l›yordu; göz yafllar›m mektubun üzerine düflüyordu… “Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kap›y› aç can›m. Çok sevdi¤in susaml› ekmek ve taze sütle kap›da bekliyorum.” oflarak kap›y› açt›m. Endifleli bir yüzle ve ellerinde s›k›ca tuttu¤u susaml› ekmek ve sütle kap›n›n önündeydi. Art›k çok iyi biliyordum ki beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçe¤i uçurumun kenar›nda b›rakmaya karar verdim. Bu, gerçek aflkt›. ‹lk y›llardaki heyecanlar içinde görmeye al›flt›¤›m›z aflk›n, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gitti¤inde, huzur ve durgunluk içinde hep var olmay› sürdürdü¤ünü göremeyebiliyoruz. Oysa aflk hep vard›r. Belki art›k heyecans›z, belki art›k romantik de¤il... Belki s›k›c›, belki tekdüze... Ama hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar iliflkinin ivme kazanmas› için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar unutulsa da, gerçek sevgi mabedi sonsuza dek y›k›lmadan kal›r. •

K

kapan›kl›¤›n› da¤›tmak, can s›k›nt›n› hafifletmek üzere sana flakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için a¤z›ma ihtiyac›m var. Sabahtan akflama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulmas› kaç›n›lmaz oldu¤undan, yaflland›¤›m›zda t›rnaklar›n› kesebilmem, saçlar›nda -görülmesini istemedi¤in- beyaz telleri ay›klayabilmem, merdivenlerden afla¤› inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin gençli¤inde senin yüzünün rengi gibi oldu¤unu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyac›m var. 138

yucelaksoy@butundunya.com.tr


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

O EFSANEV‹ ROLLER‹ BAfiKALARI

?

OYNASAYDI

Filmlerin önüne geçen efsanevi karakterler

arlon Brando’nun, “The Godfather” filminde canland›rd›¤› mafya babas›n›, James Dean’in, “Rebel Without A Cause” filminde adeta bütünleflti¤i ayk›r› delikanl› Jim Stark karakterini, Shirley Mac Laine’ in, “Irma La Douce” filminde oynad›¤› sokak k›z› rolünü ve Jodie Foster’in, “Silence Of The Lambs” filminin unu-

tulmazlaflt›rd›¤› FBI ajan› Clarice Starling’i kim unutabilir ki? Sayd›¤›m bu oyuncular canland›rd›klar› karakterlerdeki ola¤anüstü baflar›lar›yla filmlerin de önüne geçmifllerdir. Peki, ya o efsanevi rolleri baflka oyuncular oynasayd›? Örne¤in: “Godfather’da”, Marlon Brando yerine bir baflka aktör, ya da “Silence Of The Lambs” de, Jodie Foster yerine baflka bir y›ld›z karfl›m›za ç›ksayd› 139


BD N‹SAN 2014

sonuç ne olurdu diye hiç düflündünüz mü? Me¤erse o roller, bafllang›çta baflka oyunculara önerilmifl. Neyse ki, ilk önerilenler çeflitli nedenlerle rolü reddetmifller ya da son anda kadrodan ç›kar›lm›fllar. Böylelikle meydan, filmin de önüne geçecek efsanevi yorumlar›yla hep an›msanacak oyunculara kalm›fl. Bu konuda bir araflt›rma yapt›m ve buldu¤um ilginç örnekleri sizlerle paylafl›yorum: *** THE GODFATHER Ernest Borgnine Yerine Marlon Brando ilmdeki “Don Corleone” rolü önce Ernest Borgnine’a önerilmifl. Haz›rl›klar buna göre yap›lm›fl. Fakat son anda yap›mc› ondan vazgeçmifl ve yönetmen Coppola’n›n tüm itirazlar›na karfl›n rol Marlon Brando’ya gitmifl. Gülerken bile yüzünde hain bir ifade görülen Ernest Borgnine, mafya babas› rolünü çok iyi becerirdi ama hiçbir zaman Brando’nun yaratt›¤› efsanevi Don Vito Corloene olamazd› diye düflünüyorum.

Ernest Borgnine-Marlon Brando 140

REBEL WITHOUT A CAUSE Paul Newman Yerine James Dean Paul Newman’›n sinemadaki ilk y›llar› büyük talihsizlikler içinde geçmifl olmal›. Çünkü baflvurdu¤u önemli

Paul Newman- James Dean rolleri James Dean alm›fl elinden. Karfl›s›na dünya gençli¤inin idolü olacak bir rakip ç›kt›¤› için o dönem hep ikinci planda kalm›fl.

Paul Newman’›n karfl›s›na dünya gençli¤inin idolü olacak bir rakip ç›kt›¤› için o dönem hep ikinci planda kalm›fl. “East Of Eden” filmi için bafllang›çta Paul Newman düflünülmüfl ve bir deneme çekimi yap›lm›fl. Fakat rol James’e verilmifl. Paul, yaflad›¤› düfl k›r›kl›¤›n› üzerinden atamadan bu kez “Rebel Without A Cause” filmindeki ayk›r› genç rolü için baflvurmufl. Tam olacak derken yönetmen Nicholas Ray, bu rol için de James Dean’i tercih etmifl. James’in o filmde yarat-


BD N‹SAN 2014

t›¤› muhteflem “Jim Stark” karakteri sinema dünyas›n›n unutulmazlar› aras›na girdi. Aradan elli sekiz sene geçti¤i halde hâlâ yüreklerde yafl›yor. Yönetmenin Paul Newman’dan vazgeçmesi her fleyden önce sinema yüzy›l› aç›s›ndan faydal› olmufl diye düflünüyorum. *** BREAKFAST AT TIFFANY’S Marilyn Monroe yerine Audrey Hepburn 1961 y›l›nda çekilen filmin baflrolü Marilyn Monroe’ye önerilmifl. Marilyn, o s›ralar Clark Gable’la birlikte “Misfits” filmini bitirmek üzereymifl. Çekimlerin bitiminden iki

güzelli¤i ve naif durufluyla milyonlar›n kalbinde yer eden Audrey Hepburn ile tan›flm›fl olduk. *** IRMA LA DOUCE Marilyn Monroe yerine Shirley Mac Laine arilyn’in ölümünden k›sa bir süre önce proje gündeme gelir. Parisli sokak k›z› rolü yine ona önerilir. Marilyn, bir sokak k›z›n› canland›rman›n imaj›na ters düflece¤i korkusuyla reddeder. Bunun üzerine proje bir süre ask›da kal›r. M.M’nin ölümünün ard›ndan Shirley Mac Laine ile projeye devam edilir. Filmin dünya çap›nda baflar› kazanmas›n›n yan› s›ra sinemaseverler Shirley Mac Laine gibi tatl› bir y›ld›zla tan›flm›fl olurlar. Shirley, çekimlerinin bir k›sm› Paris’de, ço¤unlu¤uysa HollyShirley MacLaine

Marilyn Monroe-Audrey Hepburn gün sonra Clark, kalp krizi geçirip ölünce tüm Hollywood M.M.’yi suçlam›fl. Nevada çölündeki çekimler s›ras›nda yaratt›¤› sorunlar yüzünden Clark Cable’›n sa¤l›¤›n›n olumsuz etkilendi¤ini iddia etmifller. Suçluluk duygusuyla depresyona giren talihsiz sar›fl›n, “Breakfast At Tiffany’s”deki baflrol önerisini reddetmifl. Yönetmen de onun yerine Audrey Hepburn’ü bulmufl. ‹yi ki de öyle yapm›fl. O sayede gösteriflsiz, duru

wood’da kurulan platoda çekilen filmdeki baflar›s›yla y›l›n en iyi kad›n oyuncusu dal›nda Oskar’a aday göste141


BD N‹SAN 2014

rilir. Ayn› dalda Alt›n Küre ödülünü al›r. *** LAST TANGO IN PARIS Son anda baflrol oyuncular› de¤iflti Filmi bilirsiniz. Sinema dünyas›nda k›yametler kopartm›flt›. Baflrol oyuncular›ndan Maria Schneider, o filmden sonra bir daha toparlanamad›.

Paris’te Son Tango filminin baflrol oyuncular›ndan Maria Schneider, o filmden sonra bir daha toparlanamad›.

düflünülmüfl. Bir baflka projede çal›flan Jean-Louis’nin çekimleri uzay›nca rol son anda Brando’ya gitmifl. Maria içinse kader a¤lar›n› örmektedir. Çünkü o rol için düflünülen Dominique Sanda hamileli¤ini bahane ederek son anda oynamaktan vazgeçmifl. Ziyaretine giden yönetmen Bertolucci, evde büyükçe bir çerçeve içinde esmer güzeli bir k›z›n foto¤raf›Jean-L. Trintignant-Dominique Sanda n› görünce. “Kim bu k›z” diye sorar. Yan›t: “Yak›n arkadafl›m Maria Schneider” olur. Bertolucci, o an, rolü Maria’ya vermeyi akl›na koyar ve k›zca¤›z›n genç yaflta ölümüyle sonuçlanan talihsiz serüveni böyle bafllar.

Maria Schneider Bunal›mdan bunal›ma sürüklendi. Film dünyada f›rt›nalar koparsa da onun sinema kariyerine en küçük bir faydas› olmad›. Di¤er baflrol oyuncusu Marlon Brando için de ayn› durum söylenebilir. Oysa bafllang›çta filmin ana karakterleri olarak Jean-Louis Trintignant ve Dominique Sanda 142

SILENCE OF THE LAMBS Michelle Pfeiffer yerine Jodie Foster ine filmin bile önüne geçen unutulmaz bir kompozisyon. Ajan Starling rolü önce Michelle Pfeiffer’a önerilmifl. Senaryoyu okuyan Pfeiffer, insan eti yiyen yamyam Dr. Hannibal Lecter karakterinden öylesine ürker ki, geceler boyu gözüne uyku girmez ve rolü reddeder. ‹yi ki reddetmifl. O sayede Jodie Foster’in yaratt›¤›, yüzünde hep bir korku ifadesiyle az›l› mahkûmlar›n bulundu¤u karanl›k


BD N‹SAN 2014

Michelle Pfeiffer-Jodie Foster hapishanelerde dolaflan, buna karfl›n gerekti¤inde son derece gözü pek olabilen Ajan Starling ile tan›flm›fl olduk. PANTER EMEL YER‹NE TÜRKAN fiORAY Y›l 1960. Emel Y›ld›z, filmlerde küçük roller canland›ran bir oyuncudur. Bir gün çekim için sete gidece¤i s›rada alt katlar›nda oturan Meliha teyzenin k›z› Türkan’a: “Gel k›z seni de sete götüreyim” der. Türkan o s›ralar on befl yafl›ndad›r kaderinin de¤iflece¤inden haberi yoktur. Sete gittiklerinde yönetmen Türker ‹nano¤lu, esmer

güzeli Türkan’a çarp›l›verir. Onu da filmde oynatmak ister. Oysa kadro doludur. Bunun üzerine bir plan yapar ve Emel Y›ld›z’la kasten bir kavga ç›kart›r. Kafas›ndan geçenleri bilemeyen Emel de ona karfl›l›k verir ve sonuçta setten kovulur. Onun yerine Türkan fioray kadroya al›n›r. Sonras›n› biliyorsunuz. O esmer güzeli k›z, Türk sinemas›n›n Sultan› oldu. Emel Y›ld›z ise sahipsiz hay-

Türkan fioray - Emel Y›ld›z vanlar›n y›lmaz savunucusu Panter Emel ablam›z olarak yaflam›na devam ediyor. • mehmetunver@butundunya.com.tr

Dil Bilgisi Dersi

Dil bilgisi dersinde ö¤retmen ö¤rencilere "Ba¤›rmad›m, ba¤›rmad›n, ba¤›rmad›" deyince ne anlars›n›z? diye sordu. Kimseden ç›t ç›km›yordu. Ö¤retmen bütün ö¤rencilerin birden parmak kald›rmas›n› bekledi¤i için, hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›. Neden sonra ön s›ralardan bir ö¤renci aya¤a kalkarak söz hakk› istedi ve soruyu yan›tlad› cevaplad›: "Önemli bir durum yok efendim. Hiç kimse ba¤›rmam›flt›r." 143


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Ya¤mur Taneleri Bilmiyorum neden, Tevfik Fikret’in ya¤mur fliiri beni, her okuyuflumda heyecanland›r›r. ‹lle de o iki m›sra... “Kafeslerde camlarda pür-i ihtizaz Küçük muttarid, muhteriz darbeler...” Herhalde fliirdeki, kelimelerin sesleriyle yarat›lan benzerlik beni etkiliyor. Yani edebiyat diliyle taklidi nida... ‹zninizle ben buna hayal-i nida diyece¤im. Pek çok insan gibi benim için de ya¤mur, onu görünce hemen flemsiyemizi açsak da, seyrine doyum olmayan 144

bir güzelliktir. Hele gençseniz ve hele hele âfl›ksan›z bir pencere kenar›nda oturup da onun muttarid (sürüp giden) efsunlu "t›kt›k"lar›na doyamazs›n›z. Ama bundan da güzeli, ya¤mur damlalar›n›, onun "muttarid" darbelerini hayal etmektir. Her akl›ma geliflinde bende ürperti yaratan bu fliir ve dizelerinden acaba neden bu kadar etkileniyorum diye çok düflündüm. fiu sonuca vard›m: Beni etkileyen ya¤mur ve hayali


BD N‹SAN 2014

kadar, “muttarid, muhteriz” sözcüklerinde gizli musikidir. Bu sözcükler bende anlafl›lmaz bir etki yarat›yor. Geçmifl zaman›n radyo skeçlerindeki kufl sesleri, bir derenin ak›fl›, rüzgarla sallanan a¤aç yapraklar›n›n büyülü sesi gibi, bu iki kelime de benim hayalimi kanatlat›p uçuruyor. Uçan sadece duygular›m de¤il. Akl›m da kanatlan›p uçuyor. "Israrc› yel"in kayay› afl›nd›rmas›,

Çekine çekine, usul usul, birden de¤il, hissettirmeden... enizler bir günde kurusa, k›talar bir günde yok olsa, günefl s›cakl›¤›n› birden kaybetse, mehtap birden kararsa... ve akflam kapkara olan saçlar›m›z sabah uyand›¤›m›zda bembeyaz olsa ne yapard›k? Denizler, k›talar, günefl, ay ve insan; her fley ve hepimiz o de¤iflmez

D

Beni etkileyen ya¤mur ve hayali kadar, “muttarid, muhteriz” sözcüklerinde gizli musikidir. dalgalar›n her vuruflta k›y›dan bir toprak parças› koparmas›, sürekli akan bir muslu¤un mermeri delmesi, k›rk defa deli dedi¤iniz insan› deli etmeniz gibi bir fley var ya hani... Nicelikler nitelik yarat›yor ve bir gün bak›yorsunuz: ayadan parçalar kopmufl, deniz karaya do¤ru ilerlemifl, suyun gücüne de¤il; damlalar›n ›srar›na dayanamayan mermer delinmifl, "tekrar"›n gücüyle ak›ll› da deli olmufl... Bu ifller hep muttarid tekrarlarla oluyor. Muttarid yani bir düze... Muttarid yani ›srarc›... Muttarid yani inatç›... Ve... muhteriz yani çekingen...

evrenin tanecikleriyiz. Evren gibi yasalar› da muhteriz... Hemen görünmüyor ve hemen hissedilmiyor... Ancak muttarid... T›pk› pencereye düflen ya¤mur taneleri gibi. Evren sanki küçülmüfl, küçülmüfl ve bir ya¤mur tanesi olmufl. Ak›p gidiyor. Muttarid... Muhteriz... Çekingen su damlalar›, bak›yorsunuz sonuçta tafl› delmifl. Çekingen aklar sonuçta saçlar›n›z› apak etmifl. Bilmiyorum Fikret de bunlar› düflündü mü? Ve bilmiyorum, o dizeleleri niçin sevdi¤imi size anlatabildim mi? • sadibulbul@butundunya.com.tr 145


BD N‹SAN 2014

B

isiklet Manifestosu

Bisiklet eflitliktir: Bazen o sizi tafl›r, bazen siz onu. Özgürlüktür: Ferman padiflah›n, da¤lar bizimdir. Kardeflliktir: Bir a¤aç gibi tek ve hür öte yandan. Tevazudur: Esta¤furullah beri yandan. Çocukluktur: Hayatla izdivac›n balay› günlerinden. Aylakl›kt›r: Akreple yelkovana nispet. Sükunettir: Ne der filozof; gürültü, zekayla ters orant›l›d›r. ‹draktir: Hepimiz Gogol’un Palto’sundan ç›kt›k. Rüyad›r: Üç yafl›nda bafllar, hayat boyu sürer. Hayal gücüdür: Durdu¤unda devrilir. Dengedir: Statükoyla alakas›z. fieytan arabas›d›r: ‹taat mi, o da kim? Aflkt›r: Her bahar s›rt›n›z› ürpertir. Libidodur: düz duvarlar sizindir. Bahard›r: papatyalarla ayn› nebatattan. Yazd›r: Yaz yaz bitmez bir metnin iki noktas›. K›flt›r: Her mevsim Vivaldi. Kendisidir: Do¤an görünümlü flahin de¤il. Devrimdir: Gerçekçi olur imkans›z› ister.

146

Ütopyad›r: Ayaklar hep havada. K›rm›z›d›r: Hayali cihana de¤er, hele bir ihtimal iken. Muhaliftir: ‹ktidara müdanas›z. Mesttir: Ömer Hayyam’›n üzüm suyundan. Bir lokma bir h›rkad›r: Dervifl soyundan. (...) ‹syand›r: Bush’u iki kere dehledi üzerinden. fiarabi eflk›yad›r: fian verir ortal›¤a her bahar. Köro¤lu’dur: Otomobil icat olur mertlik bozulur. Tek kiflilik karnavald›r: Dünyan›n sokaklar›ndan. Müslüman mahallesinde salyangozdur: Eyvallah› yoktur aleme. Kel-alakad›r: Bütün ba¤lamlardan muaf. * Bi Tur Versene / Aydan Çelik, Optimist Yay›nlar›-2012


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Ben Bir Kap› Tokma¤›y›m Evin han›m› asm›flt› beni d›fl kap›ya.

en bir kap› tokma¤›y›m ve uzunca süredir eskici dükkan›nda elimden tutup beni kap›s›na lay›k görecek yeni sahibimi bekliyorum. Eskidim, hayli y›rpand›m ve daha kötüsü hurdac›ya gitme olas›l›¤›m belirdi. Bronzdan yap›lm›fl olsam da rengim iyice karard›. Y›llar›n kiri pas› yüzünden eskisi gibi tok ses ç›karam›yorum. ‹nsan ömrü ile k›yasland›¤›nda hayli yafll› say›l›r›m. ‹lk sahibim tutucu biriydi. ‹nce parmaklar›m narin yap›m nedeniyle bir kad›n eli olarak görünmemden rahats›z olmufltu. Ziyarete gelenlere kap›dan uzat›lm›fl elin, han›m eli biçiminde

B


BD N‹SAN 2014

olmas›ndaki anlamdan ve incelikten uzakt›. Evin han›m› asm›flt› beni d›fl kap›ya. San›r›m evlenirken babas› hediye etmiflti beni, ona. Yuvay› yapan difli kufl misali kap› tokma¤› da evin han›m›ndan iz tafl›mal› onu ça¤r›flt›rmal›ym›fl. Gelenlere evin d›fl›nda kap›y› çalmalar› için uzat›lan elin evin han›m›n›n eline benzemesi için siparifl üzerine yapt›r›lm›fl›m.

K

ap› tokma¤› olunca eve ait bir unsur olsan›z da hep d›flar›y› görüyor, evin içinde olanlara uzak kal›yorsunuz. Sokakta yaflananlar›, olan biteni ve mahallelinin etti¤i tüm dedikodular› iflitiyordum. Konuflulanlardan anlad›¤›m kadar›yla pek mutlu, huzurlu bir ev de¤ildi ilk sahiplerimin evi. Erken yaflta kaybet-

tikleri çocuklar›n›n ac›s›yla içe kapanm›fllard›. Soka¤›n çocuklar›n›n sesi evin içine yans›may›nca veya evde çocuk olmay›nca hayat da ölgün oluyor sanki. Zamanla gelen giden de azald›. Evin han›m›n›n erken ölümüyle yuva da¤›l›verdi. Ev sat›l›p birkaç kez el de¤ifltirdi. Gelenler de mutlu olamad›lar bir türlü. Evin ad› u¤ursuza ç›kacak diye korktum. Her seferinde tadilat yap›ld› bafltan afla¤› boyand› eklemeler oldu, neyse ki bana dokunmad›lar. Son gelen aile beni çok sevdi. Boy boy çocuklar› vard›. Büyüklerin dünyas›nda kuru cans›z bir nesneydim. Ama çocuklar›n ilgisi hep üzerimdeydi. Onlara el uzatt›m, tokalaflt›m, oyunlar›na kat›l›p heyecanlar›n› yaflad›m. Onlarla canlanaca¤›m› düflündü¤üm an oldu. Hep kap› önünde oynarlard›. Bafllang›çta boylar› yetmedi¤i için uzanamazlard› ama ne yapar eder tabure çeker benimle tokalafl›rlard›. Sonra boyu yetenin yetmeyen kardefline hava att›¤› zamanlara geldik. H›rpalad›klar› dönemler de oldu. Mahallenin delikanl›l›lar›yla karakter yar›flt›r›lan zorlu ergenlik dönemleriydi. Evin reisi ve anneleri sakin insanlard›. Pek seslerini duymazd›m. Dedim ya ben evin d›fl unsuruydum içeriyi pek bilemem. Gelen gidenin yüzüne bakar, kap› tok148


BD N‹SAN 2014

ma¤›ndan ç›kard›¤› sese göre olan biteni anlamaya çal›fl›rd›m. Çocuklar›n kendi aralar›nda dalaflmalar› yerini anne babalar› ile kavgaya b›rakt›. Kap›y› çarpar giderler, evin han›m› üzülür, merdivende oturur onlar› beklerdi. ›llar böyle geçti çocuklar büyüdü ve evden bir bir uçup gittiler. En s›k u¤rayan ve her u¤rad›¤›na benimle tokalaflan küçük k›zlar›yd›. Sonra ev iyice sessizleflti. Sokak da eski hareketlili¤inde de¤ildi. Telefon televizyon derken soka¤›n yüz yüze muhabbeti de azald›. Arada s›rada u¤rayan bakkal ç›ra¤› veya mahallenin sütçüsü d›fl›nda el uzat›p tokalaflan›m kalmad›. Önce evin beyi

Y

Gelen gidenin yüzüne bakar, kap› tokma¤›ndan ç›kard›¤› sese göre olan biteni anlamaya çal›fl›rd›m. k›sa süre sonra da han›m› vefat etti. Evin eskili¤ini ve y›pranm›fll›¤› kardefllerin gözünü korkuttu, kimse oturmak istemedi. Bir müteahhit ile anlafl›p evin y›k›lmas›na karar verdiler. Ölümün, yok olman›n so¤uklu¤unu ilk kez o zaman hissettim. Geçen onca zaman bir kap› tokma¤› bile olsan sana dokunan tokalaflan onca el, gelip geçen onca insan ile birlikte unutulup

gidecekti. Ev boflalt›l›rken birinin beni fark edip almas› için umutluydum ama görmediler bile. Y›k›m›n bafllayaca¤› gün evin küçük k›z› ile kap›y› kapat›p ç›karken göz göze geldik. Son kez kap›y› çald› sonra iflçilerden rica edip kap›dan söktürdü ve yan›na ald›. Birkaç y›l bir bodrumda kutu içinde hapis yatt›m. Ifl›k bile yoktu. Suçum neydi anlamam›flt›m ama öylece bekledim.

G

ünün birinde cezam›n bitti¤ine karar vermifl olacaklar ki bir apartman dairesinin kap›s›na ast›lar. Hayli eski görüntüm ve kap›ya oranla biraz büyük duruyor olmam rahats›z etti onlar›. Pek tokalaflan›m olmasa da bir süre daha orada öylece 149


BD N‹SAN 2014

durdum. Art›k ne soka¤›n gürültüsü ne de ya¤murun ›slakl›¤›n› hissedebiliyordum. Kap›lar›n ard›nda baflta tür bir hapishanede gibiydim. Asansör yüzünden merdivenleri pek kullanan yoktu. Kap›c›dan baflka kimseyi görmez olmufltum. Kimse

Onlar ellerinde bilgisayar oyunlar› ile önlerine bile bakmadan gelip geçiyor kap› çalmak gerekti¤inde ise zile bas›yorlard›. Onlar için yoktum. elini sürmüyordu. Tokalaflan›m azald›kça yolun sonuna geldi¤imi düflünür oldum. Evin çocuklar›n›n da ilgisini çekmiyordum. Onlar ellerinde bilgisayar oyunlar› ile önlerine bile bakmadan gelip geçiyor kap› çalmak gerekti¤inde ise zile bas›yorlard›. Onlar için yoktum.

S

an›r›m bir h›rs›zl›k olay› sonras›yd› kap›lar›n çelik kap› ile de¤ifltirilmesi gündeme gelince eskiciye ve hurdac›ya giden süreç bafllad›. Yeni kap› tak›l›rken evin han›m› son kez beni sahiplenmek istedi. Annesinin elini hat›rlatt›¤›m› söylese de evde beni saklay›p 150

kullanacak yeri olmad›¤›n›, annesinin kemiklerinin bile kalmad›¤›n› dile getirip kendini ikna etti. Son kez tokalaflt›k. Eskici beni kap›dan sökerken can›m›n çok yand›¤›n› hat›rl›yorum. Temizlemeye çal›flt› ama sonra vaz geçip bir kenara b›rakt›. Eskiciye gelip gidenlere kendimi göstermek istedim ama onlar eski kilit ve kap› mandallar›n› daha çok tercih ediyorlard›. Bir keresinde yafll› kar› koca ellerine al›p iyice incelediler, umutland›m ama fiyat› be¤enmeyip b›rakt›lar. O günden sonra tokaflmak bir yana eline alan bile olmad›. Dedim ya tokalaflmalar azald›kça san›r›m yolun sonu yaklafl›yor. fiimdilerde hurdaya gidip eritilecek k›r›k dökük eflyalar›n aras›nday›m. Eskimifl çocuk sesleri yüklü parmaklar›m, isimleri de¤iflse de konular› pek de¤iflmeyen mahalle dedikodular› yüklü gövdemle eritilmeyi bekliyorum. Ne beni yap›p kullanan insanlar ne de kap›s›nda durdu¤um ev kald›, geride. Son kez tokalaflacak el bekleyen bir kap› tokma¤›y›m. Uzun süredir elimi uzatt›m, bekliyorum. • mehmetuhri@butundunya.com.tr SORUMLU!

‹nsan kaynaklar› yöneticisi, ifle almak istedi¤i kiflide arad›¤› özelli¤i aç›klad›: “Sorumlu bir kifli olsun, yeter” dedi. “Sorumlu bir kifli ar›yoruz burada...” ‹fle baflvuran aday, ellerini ovuflturmaya bafllad›: “Arad›¤›n›z kifli benim, efendim” dedi. “Önceki iflimden ‘Her fleyden ben sorumlu’ tutuldu¤um için kovulmufltum.’


BD N‹SAN 2014

N‹SAN AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

PROBLEM: B.G. Laws 1.Af4 Kxe7 2.Vg6+# (1…fix7 2.Ad5+#, 1…Fg7 2.Ve6+#, 1…Kg7 2.Ve6+#, 1…Kf7 2.Vg5+#,1…Kh6 2.Vf8+# 1…fif5 2.Vg5+#) OYUN SONU: Özalp-Öksüz, 2013 Beraberlik 1.Ff4 Af5 2.h5 Ag7 3. h6 Af5 4.c6 Axh6 5.Fxh6 fid6 1/2 “Bilginizi Denetleyin”

1-(d) Küp

1-(a) Baflkalaflma

9-(c) fiifreli yaz›

2-(b) Biçim de¤iflimi

10-(a) Sergilik

3-(a) Deneycilik

11-(d) Vuruk bilimi

4-(c) Dev flehir

12-(b) Telif hakk›

5-(d) ‹kinci k›rd›rma 6-(c) Nüfus

13-(c) Yal›tkan

7-(b) Kredi aç›c›

14-(d) Sald›rgan

8-(b) Sinirlendirici

15-(b) ‹ç hissedar

Kare Bulmaca

2-(c) Devletin flekli 3-(a) Hapfl›rma 4-(d) Pinokyo 5-(c) Venüs 6-(c) 32 7-(d) 1792 8-(a) Anne karn›nda 9-(b) Avustralya 10-(a) Star tv 11-(b) Gümüfl 12-(d) ‹ngiltere 13-(a) Kleptomani 14-(b) Romanya 15-(d) Avustralya 16-(c) Benzin motoru 17-(a) Osman Hamdi bey 18-(b) Periskop 151


BD N‹SAN 2014

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Kuzey Dilo¤lu, Hacapit, Rize

Dede Arif Sönmez, Torun Hamit Sönmez, ‹stanbul

Do¤ukan Kaygun, Ankara

Do¤asu Kaygun, Ankara

Bulut Büyükturhan, Ankara

Bartu Balc›, ‹stanbul

Can Baysar, Ankara

Emirhan Yönet, ‹stanbul

152


BD N‹SAN 2014

Sena Karahan, Edirne

fievket Kan, fianl›urfa

Öyküm Defne Oktay, ‹stanbul

Seyfettin Erdem, Mersin

S›la Aslantafl, Denizli

Zeynep Ça¤la Timurlenk, ‹stanbul

Talha Ünal, Adana

Elif ve Esen Avc›, Mersin

Umut Ekin Akbulut, Antalya

Rüya Gültekin ve Zübeyde Nil Kalay, Antalya 153


BD N‹SAN 2014

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen flairimiz.- Mu¤la’n›n bir ilçesi. 2-Antalya’da bulunan bir ma¤ara.- ‘…… Celal’ ( ‘Mektup’, ‘Gecenin Ucunda’ adl› eserleri de bulunan edebiyatç›m›z. 3-Geveze, boflbo¤az.- Eski Türk sanatlar›ndan biri. 4-Birlikten yana, birlefltirici olan.- Sözlü olarak söylenen. 5-Geçimsizlik, anlaflmazl›k.- Bir nota.- Çare. 6-Paylama.-Cömert.- Üzeri toprak kapl› ev.- Endonezya’n›n plaka iflareti. 7-Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›.- Sivas’›n bir ilçesi.Osmanl›larda giyilen bir bafll›k türü. 8-Kemiklerin yuvarlak ucu.- ‹çine domates, biber, so¤an, kokulu otlar, süt veya yo¤urt kat›l›p kurutularak ufalanm›fl hamurdan yap›lan çorba malzemesi.‹skambilde birli. 9-Yazl›kta veya flehir d›fl›nda, bahçeli, müstakil ev.- En uygun durum ve zaman. 10-Avuç içi.- Kongo’da bir liman kenti.- Güzel sanat. 11-Kendi ç›kar› için güçlü olanlar› desteklemek durumu.- S›k›laflt›r›lm›fl talafl üzerine reçine emdirilmifl ka¤›t bask› tekni¤i kullan›larak elde edilen bir tür parke. 12Kozmetiklerde kullan›lan sulu yün ya¤›‹stanbul’un bir semti. 13-Ak›ls›z, budala.Bir kümes hayvan›.- Orta Amerika’da bir ülke. 14-Bir nota.- Dünyan›n uydusu.Ad›l.- Kuzey Amerika’dan dünyaya yay›lan bir müzik türü. 15-Bir iflteki engelleri yenme kararl›l›¤›.- Bir ya¤›fl türü.- ‘Yapay ….’ (Steven Spielberg’in bir filmi). 16-C vitamini yönünden çok zengin bir narenciye ürünü.- Kur’anda bir sure. 17-Ermifl, eren.- Ifl›¤› yans›tan, varl›klar›n görüntüsünü veren, cilal› ve s›rl› cam. 18-Baston.- Hektometrenin k›sa yaz›l›fl›. 19-fiark›, türkü.- Bir peygamber.- Kay›nbirader. 20-Dana budundaki kemiksiz ve sinirsiz olan en büyük kaba et.- Pastac›, terzi vb.nin kulland›¤› diflli, küçük demir çark.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘A¤z›nda Girit Yasemini’, ‘Eski Denizlerden Kim Kald› ?’ adl› fliirlerinden tan›d›¤›m›z flairimiz.- ‘….. Memetleri’ (Cahit Atay’›n sahneye de konmufl bir yap›t›.) 2-Eski M›s›r’da günefl tanr›s›.- Tanzimat döneminde kara ordusu.- Lezzetli.- Eski dilde yüz. 3-Yükseklik, yükselti - Gerekli okul e¤itimi görmeden kendi kendini yetifltirmifl kimse.- G›rtlak, bo¤az. 4- Bir nota.- fiekil, üslup.-Denizde bal›klar›n veya küreklerin k›m›ldan›fl›yla oluflan par›lt›.‹ridyumun simgesi. 5-Arzu, istek.- Kazak baflkanlar›na verilen ad.- Bir tak›m›n gözde oyuncusu. 6-‘‹hsan Oktay ….’(‘Suskunlar’, ‘Yedinci Gün’ adl› yap›tlar› da bulunan edebiyatç›m›z.-Parlak ve renkli tüyleri olan bir papa¤an türü.Malezya halk›na özgü öldürücü delilik.Medeni, ça¤dafl. 7-Gelirler.- ‹talyan mutfa¤›na özgü bir makarna türü. 8- Kent serserisi.- Kök boyas›.- Vilayet. 9-Alçak, afla¤›l›k.- Makinelerde de¤iflik yönlerde devinim olana¤› sa¤layan eklem.- Sinema, tiyatro ya da konser sunulan mekan. 10-Yumurtan›n bir piflirilme flekli.- ‹flaret.-‹talya’da bulunan ünlü kule.- Mitoloji. 11-‘…. Urgan’ (Edebiyatç›m›z).- Nefleli, flen.- Bir düflünceyi k›sa bir flekilde aç›klayan sözcükler dizini. 12-Eski dilde bayram.- Çok yükseklerde aral›ks›z uçabilen ve cennet kuflu da denilen bir kufl türü - ‘….. Saygun’ (Ça¤dafl Türk Müzi¤i bestekar›m›z).- 13-Kurflun, kalay kar›fl›m› olup metalleri birbirine tutturmakta kullan›lan kimyasal bir alafl›m. Yanarda¤ püskürtüsü.- Çorum ilinin bir ilçesi.14-Do¤u Anadolu’da bir ›rmak.Tayin etme.- 15-Elefltiri ile ilgili olan.Erkek.- Avlanmada kullan›lan ve çok h›zl› koflabilen bir köpek türü. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z TÜRK‹YE KADINLAR fiAMP‹YONASI

Hilal Öztürk – Betül Cemre Y›ld›z, 9.1. spanyol Aç›l›fl› Hanham devam yolundan gelen flu güzelim konum masum bir hata ile y›k›l›p gidiyor. e4 karesindeki piyonun savunmas›n› yetersiz bulan Öztürk, fili de yard›ma kofluyor, kofluyor ama bu kez de b3 karesinden çatal yiyor. 29.Fb1?? Axb3 30.f4 Axd2 31.fxe5 Axe5 32.Kcd1 Acd4 33.Ae3 Axa3 34.Kxd6 Kfd8 De¤iflime zorluyor. 35.Ka6 Ka8 36.Kb6 Kd2 37.Kb7Kad8 38. Ad5 Kb2, iste ve zorla. 39.Ac3 b4 Beyaz terk etti, çünkü alet kayb›n› önleyemiyor. En bafla dönelim: Siyah at açmazda kalaca¤› için e4 piyonunu savunmaya çal›flmak gereksiz bir u¤raflt›. (29.b4 axb4 30.axb4 Aa4 =) yolu daha güvenli idi. Y›ld›z, turnuvay› birinci bitirdi.

Selen Sop – Kübra Öztürk, 7.3. Yandaki konumda, beyaz›n aç›l›fl aflamas›nda gereksiz piyon sürüflleri ve tafl de¤iflmeleri ile zaman yitirdi¤ini, siyah›n ise geliflimini tamamlad›¤› görülüyor. Beyaz flah›n merkezde kal›fl› siyaha kombine atak f›rsat› veriyor. 12…Axe4!! Vezirin yolunu açan bir b›rak›fl. 13.fxe4 Vh4+ 14. fie2? (14.fid2 Daha iyi) 14…Vxe4 15. Vd3 (c6’daki at› hala yiyemiyoruz: 15.dxc6 Fg4+ ve vezir düfler.) 15…Ad4+ 16.fid2 Vf4 17.g3 Vf2+18.fic3?? Ölümcül hata.(18.Fe2 durumu kurtarabilirdi.) 18… Af5 19.Axf5? Fxf5 At öldü ama yerini fil ald›. 20.Ve2 Vc5+ 21.Vc4 Ve3+ 22.Fd3 b5 23.Vd4 b4+ 24.fic4 Fxd3 25.Vxd3 b5+ 0-1 Turnuvan›n ikincisi Öztürk’ten Güzellik Ödülü kazanacak bir oyun. 156


BD N‹SAN 2014

AL‹ ‹PEK ANI TURNUVASINDAN Ak›n Öksüz-fiahin Özgün, 4.1. Yar› Slav aç›l›fl›n›n Meran devam yolundan gelen yukar›daki konumda beyazlar bir piyon önde, ayr›ca fil avantaj›yla oyun sonuna girmifl. Ve art›k son kazanç flemas›n› yarma temas› ile ortaya ç›kart›yor: 62.f6! gxf6 63.Ff5 fid6 64.h6 ve vezir aday› bu piyonun yükselifli at kaybedilmeden önlenemiyor. 10 (62…Axg6 63.hxg6 gxf6 64.g7 +- veya 62…Ae6 63.fxg7 Axg7 64.h6 At, kenar piyonu karfl›s›nda ne kadar da çaresiz!) Öksüz 9/8 puanla birinci oldu. M.Fahri Ercan – Cumali Ünver, 6.2 fiah-Hint aç›l›fl› Semisch Panno devam yolundan siyahlar bir merkez piyonu artt›rarak ç›km›fllar. Bu üstünlü¤ün yan› s›ra aç›k dikeyde dolanan bir kale ve f dikeyindeki a¤›r aletlerin bataryas› her an bir sald›r› yap›lacakm›fl korkusu sal›yor, ortama. 32…e4! Birçok tehdit ayn› anda belirdi:1.g7’deki fil, a1’deki kaleyi istiyor. (Açarak atak), 2.e3, ver kaleyi ver at›.(Çatal), 3.33.fxe3 oynanam›yor. (Açmaz) 33.Kg1 e3 34.Vxg6 Ke7 Önce savunma! e3 çatal› yerinde duruyor. 0-1 PROBLEM B. G. Laws

OYUN SONU Özalp - Öksüz

2#

Berabere

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan seriyor: “‹stanbul muhakkak ki güzel flehir. Ama benim için güzel flehir, çirkin flehir diye bir fley yok. Sadece senin bulundu¤un flehir, senin bulunYaln›z Seni Ar›yorum mad›¤›n flehir diye bir fley var(...) birçok sevinçli günlerim olmufltur. Nahit Han›m’a Fakat hepsinden güzel, hepsinden Mektuplar sevinçli olabilece¤ini umdu¤um bir tek gün daha olabilir. O gün seninle Orhan Veli ve hiç ayr›lmamacas›na yaflayaca¤›ma inanaca¤›m gündür(...) ‹yi ki seni Yap› Kredi tan›m›fl›m. Seni tan›masayd›m, hayaYay›nlar› t›mda böyle bir aflk bulunmasayd›, hayat›m ne kadar bofl bir hayat ola6 yafl›nda belediyenin açt›¤› çu- cakt›. O boflluktan yaln›z kendi içimkuruna düfltükten bir süre sonra ara- deki sevmek kabiliyetiyle kurtulam›zdan ayr›lan, fliirleri ile hem mazd›m.” edebiyat tarihinde yeni bir dönemin bafllamas›na hem de fliiri hapsedildi¤i Türkiye’nin alt›n kafesten ç›kar›p toplumun her 200 Y›ll›k kesimine sevdiren Orhan Veli, do¤umunun yüzüncü y›l›nda gün ›fl›¤›na ‹ktisadi ç›kar›lan mektuplar›yla sevenleriyle Tarihi bulufluyor. “Ben, Orhan Veli” adl› fliirinde “Bir de sevgilim vard›r, pek muteber/ ‹smini söyleyemem/ fievket Pamuk Edebiyat tarihçisi bulsun” sözleriyle and›¤› Nahit Han›m’a 1947-50 y›llar› Türkiye ‹fl Bankas› aras›nda yazd›¤› mektuplar Murat Kültür Yay›nlar› Yalç›n’›n editörlü¤ünde yay›mland›. smanl›-Türkiye iktisat tarihçili¤inin Biri telgraf, 62 mektuptan oluflan yap›t o dönem sanat ve edebiyat dün- önde gelen adlar›ndan Prof. Dr. fievket yas›na sahip ç›kan, destek olan Nahit Pamuk Türkiye’nin iktisadi yaflam›n› Han›m’a yaz›ld›¤› kadar gelecek bir bütün olarak inceledi¤i yap›t›yla kuflaklara da sesleniyor. Kimi fliir- “her iflin bafl› ekonomi” denildi¤i halde lerini ilk kez Nahit Han›m’la paylafl- rakamlar karmaflas› gibi kalan alan› t›¤› mektuplar›nda Orhan Veli kendi ayd›nlat›yor, herkesin anlayabilece¤i yaflam›n› ve o y›llar› gözler önüne bir dille anlat›yor. “Türkiye ekono-

3

O

158


BD N‹SAN 2014

misinin son iki yüz y›l›n› yorumlarken barda¤›n ne kadar› dolu ne kadar›n› da bofl gördü¤ümüzü” de gösteren Pamuk: “‹ktisadi kurumlardaki iyileflmenin siyasi kurumlardaki iyilefltirmelerle de desteklenmesi flart. Türkiye demokrasi yolunda son altm›fl y›lda bir hayli mesafe ald›. Çok partili bir siyasal düzene geçilmesi genifl kesimlerin tercihlerini ve taleplerini daha güçlü duyurmalar›n› sa¤lad›. Ancak askeri darbeler silahl› kuvvetleri siyasi rejim üzerinde büyük söz sahibi yapt›, siyasi rejime önemli s›n›rlamalar getirdi. Bugün silahl› kuvvetlerin gücü azalm›fl olsa da siyasal rejimin önemli eksiklikleri ve sorunlar› var. Demokrasi dört y›lda bir yap›lan seçimlerde ço¤unlu¤u alan taraf›n program›n› uygulamas› olarak görülüyor. Demokrasinin vazgeçilmez parças› olan temel haklar s›k s›k göz ard› ediliyor.(...)

Büyük Kumpas Ergenekon Erol Mütercimler

D

uydu¤u bir ad sadece Erol Mütercimler’in de¤il Türkiye’nin hayat›n› de¤ifltirdi. “Asr›n davas› m›? Yüzy›l›n iftiras› m›?” sorusuna yan›t veren Mütercimler: “Bu bir hukuk davas›

de¤il siyasi bir davad›r. Kulak tan›¤› oldu¤um Ergenekon bu de¤il. 26 Nisan 1988 tarihinde bir emekli generalden ö¤rendi¤im Gladyo’nun Türkiye’de ki ad› olan Ergenekon’un varl›¤›n›, ilk ve son kez 1997 y›l›nda, aç›klad›m. Ben bir kulak tan›¤›yd›m. Bildiklerim yaln›zca duyduklar›md›. Sonra sustum. General’den Türkiye’deki Gladyo hakk›nda duyduklar›m›n tamam›n›, eksiksiz olarak, ilk kez 31 Ocak 2012 tarihinde Silivri mahkemesinde anlatt›m. Art›k kulak tan›¤› olarak bilgim olan, ama ilgim olmayan Ergenekon davas› mahkeme süreci tamamland›. Cezalar ya¤d›r›ld›. Bu bir hukuk davas› de¤ildi, siyasi davayd›. Topluma olan borcumu bu kitapla ödemeye karar verdim. CIA ve Pentagon, Türk ordusuna karfl› büyük bir komplo kurdu. Bu büyük tertibe bafllatmas› için emir verilen kifli sözde gazeteci Tuncay Güney 2001’de dü¤meyi bast›. Ayn› kifli bu çirkin tertibi 2013 y›l›nda, TRT 2’de yapt›¤› programla ve daha sonra Hürriyet gazetesine verdi¤i röportajla bitirdi. 1991 y›l›ndan itibaren ABD, Türk ordusunu de¤ifltirmeye, dönüfltürmeye karar verdi. Türk Genelkurmay’› bunu hiç fark etmedi! Sonunda, 275 san›kl› Ergenekon tertibi üretildi. Bu kitap, ABD’li uzmanlar›n raporlar›, konferanslar›, televizyon konuflmalar›yla kurgulad›klar› komplonun ana kaynaklar›n› ortaya koyuyor.(...) 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: BAfiAK ARSLAN, ALANYA

160


O olmasayd›... O, yaflam›n› hiçe sayarak süngü takm›fl askerinin önünde hücum emri vermeseydi... Ya da bu süngü hücumlar›ndan birinde gö¤sünde patlayan flarapnel misketi cebindeki saati parçalamay›p da O’nu bizden koparm›fl olsayd› bu savafl gene kazan›labilir miydi? Büyük olas›l›kla evet! Çünkü O yaln›z de¤ildi. Ço¤u gönüllü yüzlerce, binlerce, on binlerce Mustafa Kemal; bütün bir millet vard› Çanakkale’de, ama itiraf edelim: O olmasayd› ne bir Kurtulufl Savafl›m›z olurdu ne de bir Türkiye Cumhuriyetimiz!

2

Bütün Dünya’dan Biri %50 indirimli Bütün Dünya okuyucular› için sevdiklerine bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuzun bir yak›n›na arma¤an edebilece¤i ikinci Bütün Dünya’n›n abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ‹ND‹R‹M dergilerinizi 1 y›l boyunca her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.

50

%

Bütün Dünya Abone Servisi:

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 N‹SAN 2014

HALE SONTAfi

192297 SAYI: 2014 / 04

F‹YATI: 4 TL

N‹SAN 2014

Sinan Meydan aç›kl›yor:

Atatürk’ün

VAN Projesi Dr. S›tk› Ayd›nel: Hilafetten Ça¤dafll›¤a Sh: 4

Üsküdar do¤umlu Hale Sontafl, 1960 yılında ‹stanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde baflladı¤ı e¤itimini, 1963'den sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesi'nde sürdürdü. Bir süre yafladı¤ı ‹sviçre ve Fransa'da yaptı¤ı çalıflmalardan edindi¤i bilgi, teknik ve yaflanmıfllıkla sanatını gelifltirerek kendi biçemini oluflturdu. Hale Sontafl'ın son yıllarda artan “kadına fliddet, baskı ve zorbalı¤a” karflı direnen kadınlar ve özellikle “Yaldızın örttükleri” temalarını önde tuttu¤u ya¤lı boya, karıflık teknik, desen ve baskı resimlerinden oluflan sergisi, Uzun Hafız Sokak 96/1, Rasimpafla, Kadıköy adresindeki Galeri Diani'de, Nisan sonuna de¤in sanatseverlerin be¤enisine sunulmaktadır.

Spor Bas›n›n›n "Baba"s› Halit K›vanç: Futbolun Güzellik Kraliçesi Dünya Kupas› Sh: 39

Hikmet Ulu¤bay: Petrol ve ‹nsan Sh: 45

Yahya Aksoy: Unutamad›¤›m›z Okulumuz Mete Akyol: Köy Demokrasi Enstitüleri Diye Diye Sh: 14 Sh: 3


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.