2014/07

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 TEMMUZ 2014

KADR‹YE KORUBEY‹

192297 SAYI: 2014 / 07 TEMMUZ 2014

Kadriye Korubeyi, 1962’de Bingöl’de do¤du. Kilis ö¤retmen okulundan sonra Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. 1998 y›l›ndan bu yana sanatsal çal›flmalar›na devam etmektedir. Antalya ve ‹stanbul’da ya¤l› boya ve pastel resimlerinden oluflan 3 tane kiflisel sergi aç›p, 17 tane karma resim sergisine kat›ld›. Halen Kad›köy Sanatç›lar Soka¤›nda ve ‘Serseri Öyküler’ isimli atölyesinde sanatsal çal›flmalar›na devam etmektedir.

F‹YATI: 4 TL

Kad› Karar›: Fatih’in Eli Kesilecek! Hikmet Ulu¤bay: Bafl›m›zdaki Büyük Sorunumuz: Korku! Sh: 37 Sinan Meydan: Cumhuriyet’in E¤itim Mucizesi Sh: 5 S›tk› Ayd›nel: Yunanlar›n ‹çtenlikli Özelefltirisi: ‹zmir’in ‹flgali Sh: 20 Mümtaz ‹dil: Bilmedi¤imiz Bir Kahraman Tom Clarke Sh: 96

Antik Ça¤’dan fiafl›rt›c› Bir Miras: Bilgisayar

Azerbaycan’dan Dr. fiahin Musao¤lu: Hardasan Suat Ayt›n? Sh:34


Tarih: 27 Aral›k 2012. ‹ki y›l sonra evimde uyand›m sabaha. Kütüphaneye

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

girdim; polisler darmada¤›n etmiflti. Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an ile ilgili yaz›lm›fl kitaplar› bir araya getiriyordum... Arad›m… Arad›m…Yok… Bulamad›m. Peki…H›rs›z kimdi... Niye çalm›flt›? Bilgileri- belgeleri ileride Erdo¤an'a karfl› kullanmak için al›p götürdüler dosyay›. 17 Aral›k Operasyonu bafllay›nca, bekledim; "Bakal›m bizim dosya ve defterden de bilgiler ortaya serilecek mi" diye! Cemaat/paralel yap›, o bilgileri Cumhurbaflkanl›¤› seçiminde mi kullanacakt›? " Ç›kmas›n› hiç bekleme, otur yaz" dedim. "Kay›p Sicil/ Erdo¤an'›n Çal›nan Dosyas›" kitab› böyle ortaya ç›kt›.

Soner Yalç›n May›s 2014

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 TEMMUZ 2014

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 23 / 06 / 2014

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr

1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 193

2000

3 "Hardasan Suat Ayt›n?" ...ve Öyküsü Mete Akyol 5 Cumhuriyet’in E¤itim Mucizesi Sinan Meydan 11 ‹smet ‹nönü ve Bayrak 13 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 15 Atatürk’ün Son Y›llar› Cengiz Önal 20 Yunanlar›n Anadolu Maceras› Dr. S›tk› Ayd›nel 24 Vatan, Millet, Sakarya Edebiyat› Tekin Özertem 29 Sizin Onurunuz, Utanma Duygunuz ve Bilinciniz Nerede? Deniz Bener 34 Hardasan, Suat Ayt›n? 37 Korku Hikmet Ulu¤bay 42 Cübbe

43

‹stanbul Kad›s› H›z›r Bey Efsanesi Cengiz Özak›nc›

51 Ermeni ‹ddialar›na Gerçekler Üzerinden Yan›tlar Gürbüz Evren 56 Tribünde Günefllenmek Metin Gören 61 Eski Zaman Ozanlar› Konur Ertop 66 Tacoma Narrows Sabriye Afl›r 71 Petrol ‹nsanla Tan›fl›yor Hikmet Ulu¤bay 2

77 Afrodit ile Adonis Haluk Erdemol 82 Sard Süheyla Dinç 87 Antikythera Düzene¤i Zeynep Buras 92 Tam da Sezon Bafllarken Can Pulak 94 Jean-Jacques Rousseau Mete Tizer 96 Tom Clarke Mümtaz ‹dil 101 Din Dersinden Muafiyet Mustafa Tokyay 104 Hafize Ana Zeki Sarıhan 107 Güngören Apartmanı Bekir Özgen 112 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 117 Kameranın Dilinden Mehmet Uhri 121 Meyve Metin Muzaffer ‹zgü 126 Kim Kimdi Sabriye Afl›r 130 Akflam Yemekte Tavuk Var, Tavuk! Nergis Öztürk 133 Baflar›n›n Gizemi Yücel Aksoy 137 Ferihan Topbafl Sema Erdo¤an 144 Gölgeler Sadi Bülbül 147 Einstein’ın Buzdolabı Melek Kurt 12 28 50 142 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


"Hardasan Suat Ayt›n?"...ve Öyküsü ardasan” sözcü¤ünün ne demek oldu¤unu ben dün ö¤rendim, izninizle, bugün de size ö¤reteyim: “Hardasan”, Azerice bir sözcüktür ve “Neredesin?” demektir. Bu bir sözcüklük Azerice dersimizden sonra “Hardasan Suat Ayt›n?” tümcesinin anlam›, bak›n›z, kendili¤inden ortaya ç›k›verdi: “Neredesin Suat Ayt›n?” Suat Ayt›n’› tan›sayd›n›z, bu sorunun yan›t› da kendili¤inden ortaya ç›kacakt› ama… Tan›m›yordunuz onu ve do¤al olarak da, onun nerede oldu¤unu bilmiyordunuz. Azerbaycan’›n sayg›n gazetesi “525’inci Gazete”de, Dr. fiahin Musao¤lu imzas›yla ve “Hardasan Suat Ayt›n?” bafll›kl› bir yaz› yay›mland›¤›n› görünce, bu yaz›y› sizle paylaflmak istedik, Bütün Dünya’n›n bu say›s›nda al›nt›lad›k. “Hardasan” sözcü¤ünün ve “Suat Ayt›n” ad›n›n size tan›d›k gelmeyece¤ini düflünerek, yaz›n›n girifline k›sa bir tan›t›m yaz›s› ekledik. “Önce, ‘Hardasan’ sözcü¤ünün anlam›n› aç›klad›k, sonra da Suat Ayt›n’›n kim oldu¤unu özetledik: “Suat Ayt›n, yurt içinde ve yurt d›fl›nda Türkiye için çok önemli

"H

görevler üstlenmifl ve bunlar› baflar›yla yerine getirmifl bir Emekli Kurmay Albay’d›r. Bu ipucundan sonra bafll›¤›m›zdaki sorumuzun yan›t›n› da kolayl›kla bilece¤inizi varsaymam›za karfl›n, onun nerede oldu¤unun bilgisini de, yine özetleyerek flöyle bildirdik: “Emekli Kurmay Albay Suat Ayt›n, askeri bir darbe yapmay› akl›ndan geçirdi¤i sav›yla ve sanki bir savafl tutsa¤› kimli¤i tafl›yormuflcas›na bir korkuyla dört y›ldan buyana, Silivri Cezaevi’nin 5’inci Bölümü’ndeki 15 metrekarelik bir ceza infaz hücresinde kapal› tutulmaktad›r.” “O gün” Bütün Dünya’n›n Temmuz say›s›n›n ön haz›rl›klar›n› tamamlam›fl, bas›m›n›n bafllat›lmas› için matbaaya gönderdi¤imiz 18 Haziran günüydü. gün akflam saatlerinden bafllayarak tüm yurdu bir müjde meltemi olarak kaplayan Anayasa Mahkemesi’nin rahatlat›c› karar›n› duyunca, biz de Bütün Dünya’ n›n bask›s›n› durdurma karar› ald›k ve “Hardasan Suat Ayt›n?” bafll›kl› yaz›m›z›n girifl bölümünü de¤ifltirmek üzere, biz de Silivri’de, bir bölümü içerde, daha büyüüük bir bölümü

O

3


BD TEMMUZ 2014

d›flardaki tüm “Balyozcu”larla birlikte, tahliye karar›n›n uygulanmas›n› beklemeye bafllad›k. ‹çerdeki “Tutsak Balyozcular”›n, cezaevinin d›fl kap›s›n›n d›fl›nda, özgürlüklerine ilk ad›mlar›n› atmalar›n›n sevinciyle, aile bireyleri ve yak›nlar›na kavuflmalar›n›n mutlulu¤unu birlikte yaflad›klar› o unutulmaz mutlu anlar›n›n içindeki bir bambaflka unutulmaz anlar›nda ise tümü, bu kez de bir “ayr›l›¤›n üzüntüsü”nü yaflad›lar.

O unutulmaz anlar›n›n o özel anlar›nda tümünün yüzlerindeki mutluluk bir süre yok oldu, gözlerine yafllar doldu. Yaflad›klar› o an, son dört y›llar›n›n tüm gecelerini ve gündüzlerini paylaflt›klar› “‹nfaz Koruma Memurlar›” ile “vedalaflma” anlar›yd›. O son dört y›l›n “geceli gündüzlü” dostlar›, “Bu koflullarda bir daha görüflmemek” dile¤iyle birbirleriyle kucaklaflarak vedalafl›rlarken, belki de o anlar›n›n an›s› olmas› dile¤iyle, birbirlerinin omuzlar›na gözlerinin yafl›n› da b›rak›yorlard›. “‹lk iki üç gün nas›l olsa geçer de” dedi gardiyanlardan biri, “O ilk günler geçtikten sonraki günler bir 4

türlü geçmek bilmez. ‹flte o zaman koyar bize bu zoraki ayr›l›k…” esleklerinin halk aras›ndaki ad›yla “Gardiyan” olarak tan›nan infaz Koruma Memurlar›’n›n yaflamlar›nda, kolay kolay al›flamayacaklar› baflka bir boflluk daha oluflturacakt›, bu zoraki ayr›l›k: “fiu dört y›lda burada, o kadar çok fley ö¤rendim, o kadar genifl bak›fl aç›s›na sahip oldum ki…” dedi içlerinden biri, “Kendimi flu an sanki bir üniversiteden mezun olmuflum gibi görüyorum… Bilmedi¤im o kadar çok fley ö¤rendim, görmedi¤im o kadar çok fley gördüm, tan›maktan onur duydu¤um o kadar çok de¤erli kifliler tan›d›m ki burada dört y›lda…” *** “Silivri Özel”de o gün içerdeki dört y›ll›k “emanet”lerini geri alan aile bireyi ve yak›nlar› “Balyoz’cular”, o gün yaln›zca cezaevi kap›s›n› de¤il, Silivri’nin kent s›n›rlar›n› da arkalar›nda b›rakarak dört y›l sonra ilk kez güle oynaya, coflkuyla, mutlulukla evlerine dönerlerken, kimbilir kaç›nc› kez orada b›rakt›klar› gardiyanlar, bu kez kendilerinin yaln›zl›klar›yla bafl-bafla kalacaklar› ilerideki günlerinin ve gecelerinin bombofllu¤unun ürpertisini duyumsuyorlard›, ne zaman geleceklerini flimdiden bilemedikleri yeni konuklar›n› beklerlerken…•

M

meteakyol@butundunya.com.tr


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Cumhuriyet’in, yokluk ve yoksulluk günlerinde yarat›lan baflar› öyküsü

Cumhuriyet’in E¤itim Mucizesi 3 Mart 1924’te ç›kar›lan 430 say›l› E¤itim Ö¤retim Birli¤i (Tevhid-i Tedrisat) Kanunu’yla çok bafll› e¤itime son verilmifltir. yn› gün ç›kar›lan 431 say›l› kanunla Hilafet, 429 say›l› kanunla da fieriye ve Evkaf Nezareti kald›r›lm›flt›r. “3 Mart Kanunlar›” ile e¤itimin ulusallaflmas› ve laikleflmesi amaçlanm›flt›r. E¤itim Ö¤retim Birli¤i Kanunu’yla sadece mektep-medrese ikili¤ine son verilmemifl, ayn› zamanda yabanc›

A

5


BD TEMMUZ 2014

okullar ile cemaat okullar›n›n tamam› denetim alt›na al›nm›flt›r. Milli E¤itim Bakanl›¤› Türkçe, tarih ve edebiyat derslerini tüm yabanc› ve az›nl›k okullar›nda zorunlu ders olarak okutmufltur. Atatürk çok önem verdi¤i e¤itim ifllerini en yetenekli ellere b›rakm›flt›r. Özellikle genç Milli E¤itim Bakan› Mustafa Necati döneminde Rüfltü Uzel, Nafi Atuf Kansu, Cevat Dursuno¤lu ve ‹smail Hakk› Tonguç gibi isimler çok önemli görevlere getirilmifltir. 924’te Columbia Üniversitesi’nden ünlü e¤itimci ve felsefeci Prof. John Dewey, 1925’te Alman Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› E¤itim Dan›flman› Prof. Kühne, 1927’de Belçika’dan ünlü e¤itimci Omar Buyse davet edilerek, kendilerine Cumhuriyet’in e¤itim iflleriyle ilgili birer rapor haz›rlat›lm›flt›r. Bu raporlar do¤rultusunda e¤itim reformuna bafllanm›flt›r. 1926’dan itibaren e¤itim her bak›mdan paras›z hale getirilmifltir.

1

Ankara Halkevleri Kütüphanesi. 1932

1927’de k›z ve erkek ö¤rencilerin bir arada okudu¤u karma e¤itime geçilmifltir. 1928’de Harf Devrimi yap›larak Türkçenin yap›s›na uymad›¤›ndan okuma-yazmay› zorlaflt›ran Arap harfleri yerine Etrüsk-Latin kökenli Yeni Türk harfleri kabul edilmifltir. Bu harfleri halka ö¤retmek için 1929’da Millet Mektepleri aç›lm›flt›r. enç Cumhuriyet, öncelikle ö¤retmen ve okul ihtiyac›n› karfl›lamak istemifltir. Bir taraftan özellikle köylerde okullaflmaya gidilirken di¤er taraftan ülkenin dört bir yan›na aç›lan Millet Mektepleri, Halkevleri ve Halk Odalar› okul olarak kullan›lm›flt›r. Buralarda halka hem okuma yazma ö¤retilmifl, hem her konuda pratik bilgiler verilmifl, hem de bilim, sanat, spor, sa¤l›k konular›nda e¤itim verilmifltir. Millet Mektepleri, okulsuz köyler için Gezici Dershaneler açm›flt›r. Ayr›ca Seyyar Muallimler uygulamas›n› bafllatm›flt›r. Bunlar ö¤leden önce 1216 yafl aras›ndaki çocuklar›, ö¤leden sonra ise 16-45 yafl aras›ndaki yetifl-

G


BD TEMMUZ 2014

Millet Mektepleri, Halkevleri ve Halk Odalar›’nda halka hem okuma yazama ö¤retilmifl, hem her konuda pratik bilgiler verilmifl, hem de bilim, sanat, spor, sa¤l›k konular›nda e¤itim verilmifltir. kinleri e¤itmekle görevlendirilmifltir. Bunlar orta ö¤retimi bitirenler aras›ndan bir s›navla seçilmifltir. Görev yerlerine giderken kullan›lmak üzere defter, kitap, tebeflir, kalem, muflamba, portatif karatahta gibi malzemeleri de beraberinde götürmüfllerdir. 1933’te Mesleki ve Teknik Ö¤retmen Genel Müdürlü¤ü kurulmufltur. 1935’te köy çocuklar›na okuma yazma d›fl›nda pratik bilgiler vermek için köy okullar› aç›lm›flt›r. 1937’de askerli¤ini çavufl olarak yapan yetenekli gençlerden köy e¤itmenleri yetifltirilmifl ve okulu, ö¤retmeni olmayan köylere gönderilmifltir. umhuriyetin e¤itim seferberli¤i sonras›nda kahvelerin yerini Halkevi kütüphaneleri, köy okuma odalar› almaya bafllam›flt›r. Buralarda halka aç›k okuma saatleri düzenlenmifltir. Buralara gelemeyen-

C

lerin de kitaplardan yararlanabilmesi için kentlerin de¤iflik yerlerinde kitap sergileri aç›lm›fl ve gezici kütüphaneler kurularak köylere, mahallelere kitap götürülmüfltür. 1938 itibariyle Türkiye’de Kütüphanesi ve okuma odas› olmayan il ve ilçe say›s› bir hayli azalm›flt›r. Cumhuriyet ilan edildi¤inde 40 bin köyün 35 bininde okul yoktur. Okulu olan köylerde de ilkö¤retim ancak üç y›l sürelidir. 1939 E¤itim fiuras›’nda köy ilkokullar› 5 y›la ç›kar›lm›flt›r.

Atatürk bir Halkevi önünde Cumhuriyet ilan edildi¤inde tüm Türkiye’de sadece 4894 ilkokul vard›r. Bu ilkokullarda toplam 341.941 ilkokul ö¤rencisi var. Bu ö¤rencilerin 273.107’si erkek, 62.954’ü k›zd›r. Toplam ö¤renci say›s›n›n sadece % 18’ini k›zlar oluflturmaktad›r. Tüm ülkede sadece 72 ortaokul, bu ortaokullarda 5905 ö¤renci var. Tüm ülkede sadece 23 lise var. Bu liselerde 1241 ö¤renci var. Mesleki ve teknik e¤itimde 64 okulda 6547 ö¤renci e¤itim ö¤retim 7


BD TEMMUZ 2014

görmektedir. Ortaokullarda sadece 543, liselerde 230 k›z ö¤renci okuyor. Ö¤retmenlerin üçte biri ö¤retmenlik e¤itimi görmemifl. Türklerin okullar›n›n ve ö¤rencilerinin azl›¤›na karfl›n yabanc›lar›n çok say›da nitelikli okulu var. u nedenle genç Cumhuriyet, daha Kurtulufl Savafl› yang›n› sönmeden 1922’de okullar yapmaya, bas›mevi kütüphaneler kurmaya bafllam›flt›r. Atatürk, 1 Mart 1923’te Meclis’te yapt›¤› konuflmada flöyle demifltir: “1922 y›l›nda özel idarelerce yap›lan yerel hizmetler: 3 erkek, 1 k›z ö¤retmen okulu ve 5 erkek, 3 k›z lisesi ve 134 erkek, 30 k›z ilkokulu ve 10 sanayi ve 2 ç›rak okulu aç›lm›flt›r.” Atatürk ayn› konuflmas›nda, 1922

B

y›l›nda özel idare gelirinden okul inflaat› için 190.000, bas›mevi ve kütüphaneler kurulmas› için 200.360 lira ayr›ld›¤›n› belirtmifltir.

1

923’te 4894 olan ilkokul say›s› 1938’de 10.596’ya ç›kar›lm›fl ve % 217 oran›nda bir art›fl sa¤lanm›flt›r. 1923’te 72 olan ortaokul say›s› 283’e ç›kar›lm›fl ve %393 art›fl sa¤lanm›flt›r. 23 olan lise say›s› ise 82’ye ç›kar›lm›fl ve %357 art›fl sa¤lanm›flt›r. Atatürk döneminde okul say›s›ndaki art›fla göre ö¤renci say›s›ndaki art›fl çok daha fazlad›r. 1923-1938 aras›ndaki 15 y›lda ilkokulda okuyan ö¤renci say›s› 341 binden 950 bine, ortaokulda okuyan ö¤renci 5905’ten 95 bine, lisede okuyan ö¤renci say›s› 1241’den 25 bine ç›km›flt›r. Ö¤renci art›fl oranlar› ilkokulda %283, ortaokulda %1609, lisede % 2015 olmufltur. Ortaö¤retimdeki art›fl yüksek ö¤retime de yans›m›flt›r. 1923’te tüm ülkede biri Darülfünun olmak üzere toplam 9 yüksek okul vard›. Bu say› 1938’de %222 art›flla 20’ye ç›km›flt›r. 3 bin olan ö¤renci say›s› da % 433 art›flla 13 bine ç›km›flt›r. Ankara Halkevi Kütüphanesi-1933 Cumhuriyetin ilk 15 y›l›nda okullaflma oran›n›n erkeklerde %41’den %81’e, k›zlarda %23’ten % 54’e ç›kmas› dikkat çekicidir. II. Dünya Savafl›’na ra¤-


BD TEMMUZ 2014

1923-1938 aras›ndaki 15 y›lda ilkokulda okuyan ö¤renci say›s› 341 binden 950 bine, ortaokulda okuyan ö¤renci 5905’ten 95 bine, lisede okuyan ö¤renci say›s› 1241’den 25 bine ç›km›flt›r. men 1940’ta yeni bir e¤itim seferberli¤inin bafllat›ld›¤› görülmektedir. 1950-1960 aras›nda, DP (Demokrat Parti) döneminde genel anlamda ö¤renci say›s›n›n artt›¤› görülmekle birlikte erkek okullaflma oran› %3’lük bir art›fl gösterirken (%81’ den %84’e yükselmifl); k›z okullaflma oran› ise %2 azalm›flt›r. (% 54’ten %52’ ye düflmüfl).

sonucudur. Ö¤renci art›fl› 1923-1938 aras›nda özellikle köylerde daha fazla olmufltur. Köy okullar›nda 1923-1938 aras›ndaki 15 y›lda 10.454’lük bir artma görülmüfltür. Köy okullar›n›n aç›lmas› ve Köy E¤itmenleri Projesi’nin hayata geçirilmesiyle köy çocuklar›n›n e¤itimi h›zlanm›flt›r. 1950-1960 aras›ndaki DP döneminde köylerdeki okullaflma oran›n›n azalmas›na paralel, köylerimizdeki okul say›s› 1960’ta ancak 19.151’e yükselebilmifltir. 1923’te 40 bin köyün sadece 5000’inde okul varken, aradan geçen zamanda (ço¤u tek parti döneminde olmak üzere) 14 bin köye daha okul yap›lm›flt›r. 1934’ten itibaren çok say›da erkek-k›z sanat ve yap› enstitüleri, ticaret okullar› aç›lm›flt›r. 1934-1935’te K›z

D

P döneminde k›z çocuklar›n okullaflma oran›nda ciddi bir azalma görülmüfltür. DP döneminde ilkö¤retim ö¤renci art›fl› nüfus art›fl›n›n çok gerisinde kalm›flt›r. Çorum Halkevi Müzik Kolu Yine köy ilkokullar› ve bu ilkokullardaki ö¤renci say›s› da 19501955 aras›nda göze batan flekilde ya- Teknik, 1937-1938’de Erkek Teknik vafllam›flt›r. E¤itimde DP döneminde- Yüksek Ö¤retmen Okullar› aç›lm›flt›r. 1927’den 1933’e kadar 5 yeni ki k›smi yavafllama, 1960’tan sonra sanat okulu aç›lm›flt›r. Daha sonra bu yerini aç›k flekilde yükselmeye b›raksanat okullar› K›z Enstitülerine dönüflm›flt›r. Asl›nda bu tablo DP dönemintürülmüfltür. ‹lk k›z enstitüsü 1928’de de h›zlanan karfl› devrimin do¤al bir 9


BD TEMMUZ 2014

Ankara’da aç›lan ‹smet Pafla K›z Enstitüsü’dür. 1940-1941 y›llar›nda bu enstitülerin say›s› 15’e ulaflm›flt›r. 1930-1931 ö¤retim y›l›nda 29 olan k›z ve erkek meslek okullar›n›n say›s›, 1937-1938 ö¤retim y›l›nda 50’ ye ç›km›flt›r. Bu y›llara ait ö¤renci say›s› da 3.028’den 14.759’a yükselmifltir. Di¤er taraftan k›z meslek okullar›na 1930-1931 y›l›nda 717 ö¤renci devam ederken bu say› 1937-1938 ö¤retim y›l›nda 10.130’a yükselmifltir. 938-1939 ö¤retim y›l›ndan itibaren, ilki Bursa'n›n köylerinde olmak üzere, K›z Meslek Okullar› ile imkân› olmayan küçük kasaba ve köylerde k›zlar ve kad›nlar için “Gezici Kurslar” aç›lm›flt›r. K›z Enstitüleri ile Akflam K›z Sanat Okullar›ndan mezun olanlar›n, uzmanlaflmalar›na imkân sa¤lamak amac›yla 1946-1947 ö¤retim y›l›nda

1

‹stanbul Beyo¤lu K›z Teknik Ö¤retim Olgunlaflma Enstitüsü aç›lm›flt›r. Cumhuriyet’in ilk y›llar›ndaki baflar›l› e¤itim politikalar› sorunda 1942-1943 ö¤retim y›l›nda 113 olan mesleki okul say›s›, 1949-1950 y›l›nda 275’e ç›km›fl, ö¤renci say›s› da 28 bin 888’den 60.020’ye yükselmifltir. ütün bu baflar›lara imza atan genç Cumhuriyetin, yokluk ve yoksulluk içinde bir ölüm kal›m savafl› verdi¤i, Cumhuriyetin ilan edildi¤i günlerde yiyecek bu¤day›n, flekerin bile d›flar›dan al›nd›¤› gerçe¤i de unutulmamal›d›r. Lütfen yukar›daki okul ve ö¤renci say›lar›na, art›fl yüzdelerine tekrar bak›n! Ve sonra elinizi vicdan›n›za koyup söyleyin bunun ad› mucize de¤il de nedir? •

B

sinanmeydan@butundunya.com.tr Not: Ayr›nt›lar için Eylül 2014’te ç›kacak olan “Akl-› Kemal-Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri”,5. Cilt adl› kitab›ma bakabilirsiniz.

Atatürk ve Milli Kültür fiimdiye kadar takip edilen tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerilemesinde en mühim etken oldu¤u kanaatindeyim. Onun için millî terbiye program›ndan bahsederken eski devrin bat›l inan›fllar›ndan ve yarad›l›fl›m›zla hiç de ilgisi olmayan yabanc› fikirlerden, Do¤udan ve Bat›dan gelen tesirlerden tamamen uzak millî karakter ve tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dâvam›z›n geliflmesi ancak böyle bir kültür ile elde edilebilir. Gelifligüzel bir yabanc› kültürü, flimdiye kadar izlenen yabanc› kültürlerin sonuçlar›n› tekrar ettirebilir. Kültür temelimizle uyumlu olmal›d›r. O temel milletin karakteridir. M. Kemal Atatürk 10


‹smet ‹nönü ve Bayrak

L

ozan günleri... Tarih 10 May›s 1923... Konferanstaki Rus delegesi Vorovski kald›¤› otelde vurularak öldürülmüfl, ortal›k kar›flm›flt›r. Vorovski’nin vurulmas›ndan üç gün sonra ‹smet ‹nönü’ye de bir suikast yap›laca¤› ihbar› al›nm›flt›r. Almanya’daki Taflnak ve H›nçak merkezlerinden i suikast timiyle birlikte Çerkez Ethem’in de ‹sviçre’ye geçti¤i duyulmufltur. Lozan Polis Müdürü Jaquiard, ‹smet Pafla’ya geliyor ve bir durumu bildiriyor: "Pafla hazretleri" diyor. "Ermeni çetelerinin size bir suikast yapacaklar›n› biz de haber ald›k, görevimiz sizi korumakt›r. Ancak sizden bir ricam›z var; ilk önlem olarak konferans salonuna gidip gelirken otomobilinizden Türk bayra¤›n›n kald›r›lmas›n› rica ediyoruz."

Pafla bu öneriye fliddetle karfl› ç›k›yor ve Lozan Polis Müdürü'ne önce karfl›l›k, sonra da unutmayaca¤› bir ders veriyor: "Ben burada Türk delegesi olarak bulunuyorum" diyor. "Bu Türk bayra¤› benim arabamdan kalkmaz. Ben burada bir suikast sonucu öldürülebilirim. Fakat benim ard›mdan bir Türk delegesi daha gelir, bu arabaya biner ve benim vazifemi yapar. Fakat Türk bayra¤› otomobilden hiçbir zaman kald›r›lamaz. Bin Türk delegesi bile kurban edilse bayrak kald›r›lmaz, yerinde durur.

Ç

ünkü, Bayra¤›n›z› savunamazsan›z hiçbir ulusal mücadeleyi kazanamazs›n›z..." •

Bilal fiimflir’in Bilgi Yay›nevi taraf›ndan yay›mlanan “Bizim Diplomatlar” adl› kitab›ndan al›nm›flt›r. 11


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Selfie (‹ng.)

6 Travma (Fr.)

a-E¤lencelik b-Birleflim c-Özçekim d-En uygun

a-Vuruk b-Karamsar c-‹ndirmek d-E¤ilim

2 Sinerji (Fr.)

7 Rezonans (Fr.)

11 Sansür (Fr.)

a-S›k› denetim b-Kesinti c-Serbestlik d-Yakmal›k 12 Objektif (Fr.)

a-Güçlendirme b-Görevdefllik c-Emir eri d-Düzenleyici

a-S›ra d›fl› b-T›nlafl›m c-Ola¤anüstü d-Kurgu

a-Oyma bask› b-Tarafs›z c-Pazarlama d-Yans›t›m

3 Fragman (Fr.)

8 Anestezi (Fr.)

13 Versiyon (Fr.)

9 Eksantrik (Fr.)

4 Apofli (Rum.)

14 Kriter (Fr.)

a-Emir eri b-Düzey c-Ölçüt d-Fikir üretme

a-Fikir üretme b-Acayip c-Nicelik d-‹lgileflim

a-Tüylü top b-Tatbilir c-Üst s›n›r d-Bal›k a¤›

10 Mikser (‹ng.)

5 Terapist (Fr.)

15 Jenerasyon (Fr.)

a-Kopuntu b-Niteliklilik c-Yozlaflt›rmak d-Ç›rp›c›

a-Kökten b-Mütecaviz c-Etkisizlefltirme d-Tedavi uzman› Yan›tlar: 151. sayfada 12

a-Ödeme b-Göz yang›s› c-Sürüm d-Hacim

a-Kendili¤inden b-Is› tedavisi c-Uyuflturma d-Günefl odas›

a-Tan›tma filmi b-Seslendirme c-fiiflirme haber d-K›sa koflu

(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce (Rum.) Rumca

a-Dev flehir b-Çözücü c-Doruk d-Nesil


BD TEMMUZ 2014

YAZILARI

D›fl Siyasetimiz

C

umhuriyet Türkiyesi’nin D›fl le, birbirine karfl› olan iki dünya araSiyaset’te izledi¤i yöntem, s›nda, yani Avrupa ile Asya aras›nda samimiyet ve ciddiyet gün bulunuyor. Cumhuriyet ‹daresi, isageçtikçe daha iyi anlafl›l›yor. Yaz›k betli görüflü ve makul siyaseti sayesinki; bir devlet için uluslararas› iliflkiler- de bu seçkin durumundan azami derede dürüst ve samimi davranmak bafla- cede yararlanmas›n› bilmifltir. r›n›n sa¤lanmas› için yeterli de¤ildir. Türkiye’nin içinde bulundu¤u yer Dünya insan›n› da bu samimiyet ve ve durum; kullanmas›n› bilmeyenler dürüstlü¤e inand›riçin sonsuz bir tehlimak gerekir. D›fl ke, bir ac› ve felaket Bir devlet için dünyada,-özellikle kayna¤› olabilirdi. Türkiye için- böyle uluslararas› iliflkilerde Say›n Tevfik Rüfltü bir inanç yaratmadürüst ve samimi Bey’in ziyaret etti¤i n›n güçlü¤ünü kimbas›n›, Yeni davranmak baflar›n›n ülkelerin se inkâr edemez. Türkiye’nin D›fl SiÇünkü gene o dün- sa¤lanmas› için yeterli yaseti’nde dürüst ve yada aleyhimize ça- de¤ildir. Dünya insa- aç›k oldu¤unu hep l›flan birçok unsurlar birlikte onayl›yorlar. vard›r. Biz, geçirdi- n›n› da bu samimiyet Türkiye’nin dostlu¤u ¤imiz yolda dürüst ve dürüstlü¤e her yönüyle de¤erlive samimi davraninand›rmak gerekir.. dir. Bu itibarla Cumd›kça zaman ve olayhuriyet Türkiyesi, lar›n her güçlü¤ü halledece¤inden uluslararas› iliflkilerde ve bar›fl dengeemin bulunuyorduk. D›fliflleri Bakan›- lenmesinde nicelik ve nitelik itibariyle m›z›n son seyahati münasebetiyle baz› asla göz ard› edilemeyecek bir gücü Bat› devletlerinde ve bas›n›nda yap›lan temsil ediyor. tezahürat, bu güvenimizi daha da güçBugünkü siyasi durumumuzu lendirdi. flöyle aç›klayabiliriz: Ciddi yabanc› gazetelerin hakk›Akdeniz’de, Karadeniz’de, Balm›zdaki kararlar› fludur: kanlar’da ve bütün Avrupa’da bir bar›fl Türkiye, co¤rafi konumu itibariy- ve düzen etkeni olmaktan baflka bir 13


BD TEMMUZ 2014

amac›m›z yoktur. Bir zamanlar bize isnat ettikleri gibi, Do¤u ve Bat› devletleri aras›nda hiçbir ayr›m gözetmeksizin her devletle iyi iliflkiler kurmaya çal›fl›yoruz. Karadeniz’deki büyük komflumuz Rusya ile olan dostlu¤umuz, arkas› gelmeyen bir geliflme halinde devam ediyor.

olur. Türk dostlu¤unun önemli bir özelli¤i vard›r.

B

u özellik, Türk dostlu¤unun baflka bir devlet aleyhine bir durum arz etmemesidir. Dün Do¤u’da veya Bat›’da herhangi bir devletle dostluk ve tarafs›zl›k iliflkilerini kurmam›z, bugün -tali meseleler kdeniz’deki büyük dostumuz yüzünden kendileriyle itilaf halinde ‹talya ile olan iliflkilerin, kar- bulundu¤umuz devletlerle de- ayn› fl›l›kl› ç›kar ve güçlü temellere iliflkileri kurmaya engel de¤ildir. dayand›¤› ve bu dostlukta, Akdeniz Örne¤in; Fransa ve Yunanistan ile ve dolays›yla genel olan küçük sorunbar›fl ad›na pek çok lar› hallettikten yararlar bulundu¤u sonra bu devletlerTürk dostlu¤unun her gün daha iyi anle de ortak çal›fllafl›l›yor. Son zamalar yürütmek önemli bir özelli¤i manlarda Almanya mümkündür. Biz, vard›r. Bu özellik, ve Bulgaristan ile milletleri bar›fl ve Türk dostlu¤unun olan iliflkilerimizin güvene götüren her yeni bir geliflme tertip ve her düzenbaflka bir devlet dönemine girmesi lemeye sayg› aleyhine bir durum de ayr›ca kayda gösteririz. Türk de¤er görülmelidir. Dostlu¤u, baflkalaarz etmemesidir. Eski dostluklara r›na karfl› sald›rgan verdi¤imiz önem bir anlam ifade kadar yeni dostluklara da sayg› göste- etmekten uzakt›r. Ona bu mahiyeti riyoruz. Türkiye’yi, bu do¤ru siyase- atfedenler gerçeklerden ve gerçek tinden al›koyacak herhangi bir sebep durumdan de¤il, Türk düflmanlar›ndan olabilece¤i kanaatini tafl›m›yoruz. ilham al›yorlar. • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi Onun için gelece¤e ve Türk Bak›fl 9 May›s 1929 Aç›s›yla bar›fl›n devam›na güvenle bakabiliriz. Bu güven havas› içinde Bize milliyetçi derler. Ama, biz dahi idaremizi ve milli savunma güçlerimizi düzenleme konusundaki öyle milliyetçileriz ki, bizimle çal›flmalar›m›za devam etti¤imizi de iflbirli¤i eden bütün milletlere saklamaya gerek görmüyoruz. hürmet ve riayet ederiz. Onlar›n D›fliflleri Bakanl›¤›m›z›n izledi¤i milliyetlerinin bütün icaplar›n› do¤ru siyasetten bahsederken önemli tan›r›z. bir hususu özellikle belirtmek yararl› M. Kemal Atatürk

A

14


Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

ki Mustafa Kemal vard›r: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal. ‹kinci Mustafa Kemal, onu -Ben- kelimesiyle ifade edemem; O, -Bende¤il, Bizdir! O, memleketin her köflesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için U¤raflan ayd›n ve savaflç› bir topluluktur. Ben, onlar›n rüyas›n› temsil ediyorum. Benim teflebbüslerim, onlar›n özlemini çektikleri fleyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaflamas› ve baflar›l› olmas› gereken Mustafa Kemal odur! Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Atatürk’ün 55 Son Y›llar› ürk Ulusu, 1937 y›l›na gelindi¤inde, devrimleri benimseyerek ray›na oturtmufl, Cumhuriyet Rejimi de iyiden iyiye yerleflmiflti. Ülkenin etraf›nda dost ülkelerden bir güvenlik çemberi oluflmufltu. Genç Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri aras›nda itibarl›, sayg›n bir konuma sahipti. Bu dönemde Atatürk’ü çok etkileyen birkaç önemli olay vard›. Bunlardan ilk akla geleni elbette sa¤l›k konusuydu. Çevresindekilere fazla bir fley söylememesine karfl›n, sa¤l›¤› s›k›nt› yaratmaya devam ediyordu. Doktorlar s›kça kontrol edip, gerekli muayene ve tedavi ifllemlerini yapt›ktan sonra dinlenmelerini öneriyorlard›. Ancak y›llar›n› Türk Ulusu’nun ba-

T

¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤üne adam›fl ve bu u¤urda Anadolu Topraklar›’ndan emperyalist gücün tetikçisi Yunan Askerleri’ni söküp atmak için Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’n› gerçeklefltirmifl bir kiflili¤in, zorunlu gibi de olsa, bir an yat›p dinlenmesi

Atatürk ve ‹smet Pafla bir u¤urlamada 15


BD TEMMUZ 2014

Mustafa Kemal’in akl›na pek uygun gelmiyordu. Oysa fazla yorulmamas› gerekiyordu. Doktorlar›n› büyük bir nezaket ve dikkatle dinlemesine karfl›n, yine de kendini Türk Ulusu’yla ilgili ifllerden bir türlü al›koyam›yordu. ‹kinci önemli olay ise; Baflbakan ‹smet ‹nönü’nün görevden ayr›lmas›yd›. ‹nönü ile Yollar› Ayr›l›yor ‹nönü, Ankara’ya 2. defa geldi¤i 3 Nisan 1920 tarihinden beri, Atatürk’ ün en çok güvendi¤i, en hassas görevleri verdi¤i yak›n arkadafl›yd›. TBMM Hükümeti’nin oluflmas›yla beraber Genel Kurmay Baflkan›yd›. Daha sonra en kritik cephe olan Bat› Cephesi Genel Komutan›yd›. Mudanya Ateflkes Antlaflmas›’n› imzalayan komutand›. Yeni Türkiye Devletini dünyaya tan›tan Lozan Bar›fl Antlaflmas›’n›n mimar›yd›. Nihayet Cumhuriyet Hükümeti’nin ilk baflbakan›yd›. Bu görev, 30 Ekim 1923’ten itibaren, Fethi Okyar Bey’in üç buçuk ayl›k baflbakanl›k dönemi hariç, on üç y›l› aflk›n bir süredir kesintisiz devam etmiflti.

Atatürk ve Celal Bayar 16

Atatürk ile Baflbakan ‹smet ‹nönü aras›ndaki tart›flmalar›n en büyü¤ü Hatay konusundayd›. Atatürk’ün yak›n›nda bulunanlardan Falih R›fk›(Atay) Bey, Atatürk ve ‹nönü iliflkisini, “‹nönü Atatürk’e, kafas›na ve gönlüne hiç bir kuflku gölgesi düflürmeyecek kadar ba¤l›yd›.” sözleriyle ve mükemmel bir flekilde ifade etmektedir. Yollar› Neden Ayr›ld›? Atatürk ile ‹nönü’nün, bir anlamda, yollar›n›n ayr›lmas› fleklinde ifade edilen hususla ilgili görünürde çeflitli nedenler vard›. ‹nönü’nün an›lar›nda belirtildi¤ine göre, 1936 y›l› ve 1937 bafl›, olaylar›n gittikçe birikerek yorgunluk ve gerginli¤in artt›¤› bir dönemdi. Dönemin yap›s› ve özelli¤i itibariyle Atatürk ile Baflbakan ‹smet ‹nönü aras›nda zamanla tart›flmalar ç›kt›¤› oluyordu. Bunlar›n en büyü¤ü Hatay konusundayd›. Hatay’da Türklerin içinde bulundu¤u hayat›n tahammülsüzlü¤ü ve Frans›zlar›n, Suriyelilerin Hatay meselesinde uygulad›klar›


BD TEMMUZ 2014

olumsuz siyaset, Atatürk’ün sinirlerini oldukça germiflti. Hatay’›n Anavatan’a dâhil edilmesi konusu, bir an evvel çözüme kavuflturulmal›yd›. Atatürk, Hatay sorununu çok önemsiyordu ve bu itibarla da; sorunun öncelikle çözülmesi konusunda oldukça kararl›yd›. Y›llar›n iki silah ve dava arka- Atatürk ve ‹smet Pafla dafl› aras›nda Hatay konu- bir tören s›ras›nda flulmaya baflland›¤›nda, her an bir patlama havas› ve büyük nusu’nun Atatürk’ün istedi¤i çözüm bir hareketin bafllayaca¤› izlenimi fleklini alm›flt›. olufluyordu. Bu gerginlik, orada buluTart›flma konular›ndan bir di¤eri nan herkesi olumsuz etkiliyordu. de ‹talya ile olan iliflkilerle ilgiliydi. 1937 yaz aylar›nda baz› ticaret geminönü, bu konuda Atatürk’ün atak leri kimli¤i belirsiz denizalt›lar taragiriflimlerinden endifleye kap›l›yor f›ndan Do¤u Akdeniz’de bat›r›l›yordu. ve siyasi yöntemlere ve diploma- Bu terörü yaratanlar›n ‹talyan denizalsiye a¤›rl›k verilmesini savunuyordu. t›lar› oldu¤u söyleniyor ve al›nan Atatürk ise; orada yaflayan Türk va- k›smi istihbarat bilgileri de bunu do¤tandafllar›n›n yaflad›klar›n›n tahammül ruluyordu. edilemezli¤i itibariyle konunun bir Do¤u Akdeniz’deki ve benzer flekilde ve mümkün olan en k›sa za- olaylara karfl› al›nacak önlemleri manda çözüme kavuflturulmas›n› isti- görüflmek üzere, ‹sviçre’nin Nyon yordu. Çünkü geliflmeler, Hatay Ko- kentinde uluslararas› bir konferans düzenlendi. Türkiye kendi kara sular› yak›nlar›nda da meydana gelen bu karanl›k olaylar münasebetiyle konferansa kat›ld›. ‹talya’ya karfl› al›nacak önlemler konusunda Türkiye, ‹ngiltere ve Fransa’y› destekledi. Bu konuyla ilgili olarak Türk Heyeti’ne verilecek talimat konusunda, Atatürk ile ‹nönü aras›nda görüfl farkl›l›klar› vard› ve dolay›s›yla burada da ciddi tart›flmalar yafland›.

‹nönü, bu konuda Atatürk’ün atak giriflimlerinden endifleye kap›l›yor siyasi yöntemlere ve diplomasiye a¤›rl›k verilmesini savunuyordu.

17


BD TEMMUZ 2014

Atatürk ile ‹smet ‹nönü aras›ndaki gerginli¤in patlak vermesine sebep olan bir baflka olay ise, Atatürk Orman Çiftli¤i ile ilgili olarak iki devlet adam› aras›nda, Çankaya Köflkü’ndeki bir akflam yeme¤inde sofrada al›fl›lmad›k bir tart›flman›n yaflanmas›yd›. sl›nda bu ayr›l›k, on üç y›l› aflk›n bir ifl ve kader birli¤inin yan› s›ra, yo¤un bir çal›flma temposunun meydana getirdi¤i birikimlerin, karakter farkl›l›klar›n›n, bedeni yorgunluk ve rahats›zl›klar›n yaratt›¤› al›nganl›k ve gerginliklerin de do¤al bir sonucuydu denilebilir. Çiftlik olay›n›n ertesi günü, 19 Eylül 1937’de Atatürk ‹kinci Türk Tarih Kongresi için ‹stanbul’a giderken ‹nönü de beraberindeydi. Trendeki görüflmede Atatürk, akflam olan tart›flmay› k›saca iflaret ederek, “fiimdiye kadar beraber çal›flt›¤›m›z zamanda pek çok defa tart›flm›fl ve kavga etmiflizdir. Ama hiç birisi bu kadar aç›ktan bu kadar sert ve orada bulunanlar›n yan›nda olmam›flt›. Bu sebeple sizin çal›flman›za biraz ara vermek do¤ru olacakt›r…” sözleriyle konuyu noktalad›. ‹nönü de, yorgun ve çal›flamaz hale

A

18

geldi¤ini belirterek ayr›lmak için izin istedi. Önce kendisine iki ay izin verildi. Asl›nda bu bir k›rg›nl›k veya küskünlük vb. de¤ildi. Y›llar›n y›pratamad›¤› bu iki ulusal kahraman, ülkenin ve de dünyan›n yaflad›¤› olaylar nedeniyle, gerek bedensel ve gerekse de ruhsal yap› itibariyle yorulmufllar, az da olsa, bundan dolay› sinirler de gerginleflmiflti. ‹ki Silah ve Dava arkadafl›n›n aralar›nda bir k›rg›nl›¤›n olmad›¤› konusundaki bir an›y› burada sunmak isterim: “‹smet ‹nönü Baflbakanl›ktan ayr›ld›ktan sonra bir akflam Atatürk'ün sofras›nda bulunur ve Atatürk, ‹smet Pafla’n›n yan›na oturmas›n› rica eder.

Son y›llar›ndan...


BD TEMMUZ 2014

imzalar m›s›n?" der. ‹smet ‹nönü de bu notu imzalar ve Atatürk de o k⤛d› al›p, cebine koyar…” Atatürk ile ‹smet ‹nönü aras›nda o zaman yaflanm›fl olan bu küçük olay, Türk Ulusu’nun bu iki ulusal kahraman›n›n aralar›nda herhangi bir k›rg›nl›¤›n ve küskünlü¤ün olmad›¤›n› aç›kça ortaya koymaktad›r. Yaflanan, sadece bir görev de¤iflikli¤idir. ‹smet Pafla’n›n baflbakanl›ktan ayr›lmas›n›n ard›ndan yerine Celâl Bayar vekâleten görevlendirildi. Sonra da; 25 Ekim 1937’de Celal Bayar’a yeni hükümeti kurma görevi verildi. Hükümetin genel gidiflinde önemli bir de¤ifliklik yoktu. Her fley Atatürk’ün çizdi¤i yörüngede gelifliyordu.

‹smet ‹nönü, bir k⤛da "Bana halen darg›n m›s›n›z?" diye yazar ve Atatürk’e uzat›r. Atatürk de; bu notun alt›na, "Sana asla dar›lmad›m. Bugün de arkadafl›ms›n, kardeflimsin" diye yazar ve geri verir. Bir süre sonra ‹smet ‹nönü, bir k⤛da "Bana halen darg›n m›s›n›z?" diye yazar ve Atatürk’e uzat›r. Atatürk de; bu notun alt›na, "Sana asla dar›lmad›m. Bugün de arkadafl›ms›n, kardeflimsin" diye yazar ve geri verir. ‹smet ‹nönü, Atatürk’ten bu yaz›n›n alt›n› imzalamas›n› ister ve Atatürk de imzalar. ‹smet ‹nönü notu cebine koyar ve bir süre sonra bir baflka k⤛da, "Beni yetifltirdi¤inize piflman m›s›n›z?" diye yaz›p, tekrar Atatürk’e verir. Gazi bu notu okuyunca, ‹smet Pafla’ya dönüp, "Sen de bunun alt›n›

ncak Cumhurbaflkan›’n›n sa¤l›¤› ile ilgili geliflmeler, maalesef pek iç aç›c› olmay›p, bu haliyle de gündemi etkilemeye bafllam›flt›. • *** cengizonal@butundunya.com.tr

A

(Gelecek Ay: Atatürk’ün hastal›¤›n›n seyri ve aram›zdan ebediyen ayr›l›fl›)

Vatan mutlaka selâmet bulacak, millet mutlaka mutlu olacakt›r. Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selâmeti için feda edebilen vatan evlâtlar› çoktur. M. Kemal Atatürk 19


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Yunanlar›n Anadolu Maceras› Daha önce Namus Cephesi ad› alt›nda yazd›¤›m iki makalede, ‹zmir’in iflgaline ait bilgiler vermifltim. fiimdi de bu konuda bir Yunan gözü ve yorumlamas›n› içeren, "Yunanlar›n Anadolu Maceras› (1915 -1922)" adl› bir kitapla ilgili olarak k›sa bilgiler sunmaya çal›flaca¤›m.

Y

unan yazar Alexander Anastasius Pallis imzas›yla yay›mlanan ve Türkçe' ye Orhan Azizo¤lu taraf›ndan çevrilen bu kitab›n ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi, Yunanlar›n Anadolu’yu iflgale ve ilhaka çal›flmas› bir maceradan öteye gidememifltir. Asl›nda 1936 y›l›nda yaz›lan ve 1937 y›l›nda ‹ngiltere’de yay›mlanan kitab›n Türk kamuoyu taraf›ndan tan›nmas› ve incelenmesi, ancak k›rk y›la yak›n bir zaman sonra mümkün olabilmifltir. O zamanki Türk D›fliflleri Bakanl›¤› mensuplar› taraf›ndan görülmemifl olmas› sorgulanabilir. Say›n Orhan Azizo¤lu, y›llar son20

ra bir tesadüfle kitab› görmüfl ve hemen tercüme etmeye koyulmufltur. Türkiye’de tercümesini bast›rmak istemifl, ancak, son durumu kontrole gitti¤inde bas›mevinde kitab›n›n asl›n›n kayboldu¤unu görmüfltür. Bunun üzerine, hakl› olarak, yay›nlanmas›ndan vazgeçmifl ve kitab›n asl›n› bulmaya çal›flm›flt›r. Bunun için gitti¤i ‹ngiltere ve Amerika’da, “Hiç arama, çünkü Yunan-Türk iliflkilerine ait kitaplar ne yaz›k ki kayboluyor ve piyasada bulunam›yor” diye cevaplar alm›fl. Bu da sorgulanmaya de¤er. Düflüncemize göre bu kitapta hem baflta ‹ngiltere olmak üzere, ‹tilaf Devletleri, hem de Yunanistan’›n uy-


BD TEMMUZ 2014

gulad›¤› politika k›yas›ya elefltirilmektedir. Yunanistan da bizim gibi adeta ite kaka 1. Dünya Savafl›’na sokulmufl ve bu savafltan zararl› ç›km›flt›r. Üstelik Yunanlar›n Anadolu Maceras›’na at›lmalar› da Yunanistan’› kolayca giderilemeyecek büyük zararlara sokmufltur. Yazar, yine bu kitab› ›srarla aramaya devam etmifl ve bir dost kanal›yla ancak fotokopi- Yunanlar›n Anadolu Maceras› adl› kitab›n orijinal sine ulaflabilmifltir. Kitap bask›s› ve yazar› Alexander Anastasius Pallis sonra da, Yap› Kredi Yay›nlar› taraf›ndan yay›mlanm›flt›r. nadolu Maceras›’n›n bafllang›c› 24 Ocak 1915’te Sir Edward Grey’in Büyük Britanya Hükümeti ad›na Yunanistan’a derhal ‹tilaf Devletleri’nin saf›nda Avrupa Savafl›’na kat›lmas› karfl›l›¤›nda, kendilerine “Küçük Asya k›y›lar›nda önemli tavizler verilece¤ini” teklif etti¤i tarihe kadar gider.Yazara göre bu teklif, ‹ngiliz, Frans›z ve Rus hükümetlerinin ortak kararlar›na da uyuyordu. Böylece, Anadolu’da “Vaat edilen topraklar’›n” elde edilmesi fikri 1915’ten bafllayarak 1923 y›llar›na kadar, Venizelos platformunun ve Yunan iç politikas›n›n temel tafllar›ndan birini oluflturdu.1915’ten sonra, Yunanistan’da, krall›¤›n y›k›l›fl› ve 1924’de cumhuriyetin ilan› ve di¤er bütün politika kavgalar›, Yunanistan’ ›n Anadolu’daki çabalar› ve 1922

A

Yunanistan da bizim gibi adeta ite kaka 1. Dünya Savafl›’na sokulmufl ve bu savafltan zararl› ç›km›flt›r.

A¤ustos bozgunu gibi olaylar birbirini takip etti. Anadolu Maceras› hakk›ndaki görüfllerde de farkl›l›klar vard›. Örne¤in, Yunan iflgalinin devam etti¤i üç y›l ‹zmir’de görev yapan Aristidi Stergiades “Büyük bir siyasi ve co¤rafi hata” demesine ra¤men ‹zmir’de kalm›flt›r. Çünkü, bir zamanlar Venizelos’un güvendi¤i ve en yak›n arkadafllar›ndan biri idi. Patris gazetesi baflyazar› 7 Ocak 1930‘da ileri sürdü¤ü gö21


BD TEMMUZ 2014

Elefterios Venizelos rüflte, ”Anadolu harekât›, 1920 Kas›m’›nda Yunanistan’da ortaya ç›kan rejim de¤iflikli¤i sonucu flu veya bu biçimde baflar›s›zl›¤a mahkûm olmufltu” demektedir. Wilson, Clemenceau, Llyold George ve Venizelos gibi ileri gelen devlet adamlar›, ”böyle bir aceleyle, böyle kötü bir ifle nas›l giriflti¤ini hâlâ anlayamad›m” diyebilmifllerdir. Bu devlet adamlar›n›n, bu giriflimi teflvik ettikleri ve hele Venizelos’un iflgali

Woodrow Wilson 22

bizzat uygulatmas›, sonradan bundan piflmanl›k duyduklar› anlam›n› tafl›maktad›r. Nitekim, yenilgiden sonra muhalefetin, Meclis’te Trakyan›n Bulgaristan lehine feda edildi¤ini söyleyerek elefltiride bulunuldu¤unda Venizelos bile “Trakya’n›n tamam› teklif edilseydi bunu kabul edemezdim, zira bu derece a¤›r bir yükü tafl›maya Yunanistan’›n beli dayanmaz” diyecek kadar aç›k konuflmufltu. Ayn› Venizelos, Paris Konferans›’nda Küçük Asya’n›n iflgalini savunurken Anadolu’da Rum ço¤unlu¤u oldu¤unu bir gerekçe olarak ileri sürüyordu. Oysa Rum halk›n›n Türk topraklar› üzerinde da¤›n›k olu¤unu, k›y› kesimlerinde dahi büyük bir Rum ço¤unlu¤unun bulunmad›¤›n› bildi¤i halde, bunu bilmezden geliyordu. onuç olarak Anadolu Maceras› bafllat›lm›fl ve büyük bir bozgunla son bulmufltur. Bu felaket Yunan milletinin nesillerdir içinde besleyip büyüttü¤ü “Megali ‹dea” ad› verilen ve Kostantinopolis (‹stanbul) baflkent olmak üzere Bizans ‹mparatorlu¤u’nu

S

Georges Clemenceau

Lloyd George


BD TEMMUZ 2014

Bir ülkedeki iç politikalar›n d›fl ülkelerin ç›karlar›na paralel yürütülmesinin, kendi ülkeleri için yararl› olaca¤›n› zannedenlerin, çok zararl› ç›kacaklar› kaç›n›lmazd›r. yeniden kurma hayaline kesinlikle son vermifl ve bunun yaratt›¤› çöküntü, Avrupa, Türkiye ve Rusya’dan milyonlarca meteliksiz insan gücü ile birlikte Yunanistan’da müthifl bir moral ve materyal israfa yol açm›fl, memleketin politik istikrar ve dengesini yok etmiflti. Anadolu’daki büyük yenilgiyi takip eden dört y›l zarf›nda tam ondokuz hükümet geldi geçti. Üç defa rejim de¤iflikli¤i oldu. Baflbakan Gunaris ile befl bakan›n idam› gibi feci bir sonuç do¤urdu.

Bu kitab› okuyunca daha pek çok politik oyunlara ve kaç›n›lmaz sonuçlara tan›k olacaks›n›z. Bir ülkedeki iç politikalar›n d›fl ülkelerin ç›karlar›na paralel yürütülmesinin, kendi ülkeleri için yararl› olaca¤›n› zannedenlerin, sonunda böylesine bir durumla karfl›laflacaklar›, yani çok zararl› ç›kacaklar› kaç›n›lmazd›r. Keza, d›fl ülkelerin yard›mlar› ile bir savafla at›lmalar› ayn› sonucu do¤urur. Kendi öz gücü ve azmi olmaks›z›n böyle büyük risklere girmek maceradan öteye geçemez. ktisaden güçlü devletler ç›karlar› için bol bol borç vererek fakir devletleri kendi istedikleri gibi idare etmeye çal›fl›rlar. Ad› geçen kitapta bunlar›n hepsini görüyoruz. Osmanl›’ n›n borçlar›n› 1954 y›l›na kadar ödedi¤imizi ve Alman ordular›na güvenerek 1. Dünya Savafl›’na girmek zorunda b›rak›lmam›z› düflünürsek bizim de ayn› hatalara düfltü¤ümüzü söyleyebiliriz. Buna karfl›l›k Kurtulufl Savafl›’ m›zda öz güvenimizle neler yapt›¤›m›z da aç›kl›kla bütün dünya milletlerince kabul edilmifltir. Kitapta da bu durum aç›kca belirtilmifltir. •

sitkiaydinel@butundunya.com.tr

fiEF ASKER M‹ S‹V‹L M‹ OLMALI? Çankaya’da bazen Atatürk soruyor, bazen de Atatürk‘e soruyorlar. Ona diyorlar ki: "fief asker mi, sivil mi olmal›?" Atatürk cevap veriyor: "fief, flef olmal›. ‹ster sivil, ister asker." Bu yan›t› ile flefli¤in rütbede ve elbisede de¤il, ruhta ve kafa yap›s›nda oldu¤u hakikatini veciz surette belirtmifl oluyor. 23


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

Vatan, Millet, Sakarya Edebiyat›

Zaman zaman kulland›¤›m›z “Vatan, Millet, Sakarya...” deyimi size ne ifade ediyor bilemiyorum. ma ben bu deyimi, halk dalkavuklar›n›n flahsi emellerini gizlemek için gösterdikleri ola¤anüstü gayretin (!) halk›m›z taraf›ndan ironik bir flekilde de¤erlendirilmesi olarak alg›l›yorum. ‹lk ne zaman kimin taraf›ndan söylenmifl bilemiyorum. Fakat at›lan nutuklardaki tutulmayan sözleri, gerçeklefltirilmeyen vaatleri, güvenilen

A 24

da¤lara ya¤an karlar› ifade etti¤i bir gerçek. Ne zaman bir politikac›n›n söylevi ile ilgili “B›rak Allah›n› seversen yine vatan, millet Sakarya edebiyat›...” dense hep incinir, üzülürüm. Nedeni de edebiyata, sanata yap›lan haks›zl›k. Bu haks›zl›¤› yapanlar›n edebiyat›n ve sanat›n özüne dair en küçük fikirlerinin olmamas›. Oysa edebiyat›n toplumlar›n vatan sevgisi,


BD TEMMUZ 2014

ulus/millet bilinci, hak, adalet ve eflitlik kavramlar› gibi de¤erlere sahip olmalar›nda ve bu de¤erleri korumalar›ndaki katk›s› kesinlikle göz ard› edilemeyecek kadar etkin ve önemli. atan ve millet kavramlar›, Orta Ça¤’›n ümmetçi karanl›¤›ndan sonra Avrupa’da varolmaya bafllayan ulus devletler ile ortaya ç›kt›. Ulus devletler ve ulus bilincinden önce derebeylerinin, prenslerin, padiflahlar›n, imparatorların sahip olduklar› topraklar vatan diye adland›r›lmaz, bu topraklar›n ço¤unlu¤u köylü ahalisi ile tüccar ve zenaatkarlar› da tebaa/uyruk olarak sürdürürlerdi yaflamlar›n›. E¤er vatan denirse, onlar›n vatanlar› tarlalar›n›n, iflleklerinin s›n›rlar›nda bafllar orada da biterdi. Yaflad›klar› topraklar, savafllar ya da de¤ifl tokufllar sonucunda el de¤ifltirdi¤inde de kimin tebaas› olduklar› umurlar›nda olmazd›. Onun için de bu tür kültürlerin ürünü edebi eserlerde otoriteye bafl kald›ran; yoksuldan, hakl›dan yana olan hayali ya da gerçek kahramanlar›n öykülerine yer verilirdi. Bu durum sadece Avrupa toplumlar›na has bir özellik de¤il kuflkusuz. Do¤u’da da durum üç afla¤› befl yukar› ayn›. Osmanl› Devleti Ordusu’ nun devflirmelerden oluflmas›, askerli¤in vatani bir görev olarak addedilmemifl olmas› bunun en güzel örne¤i. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda 1826 y›l›nda, Yeniçeri oca¤›n›n, lavedilmesi ile bafllad› askerli¤in vatandafllar için vatani görev olarak alg›lanmas›. Önce kura ile belirlenenler al›nd›lar askere.

V

1916 y›l›ndan bafllayarak da bütün Osmanl› vatandafllar› için vatani bir görev olarak zorunlu k›l›nd› askerlik hizmeti. Vatan, millet bilinci de yine bu y›llarda, Tanzimat Dönemi’nde oluflmaya bafllad› Osmanl› ülkesinde. Tanzimat Edebiyat› sayesinde de ‹stanbul, Selanik, ‹zmir gibi kentlerde yaflayan okur yazar ayd›nlar arac›l›¤› ile halka mal oldu.

Edebiyat›n toplumlar›n vatan sevgisi, ulus/millet bilinci, hak, adalet ve eflitlik kavramlar› gibi de¤erlere sahip olmalar›ndaki katk›s› göz ard› edilemeyecek kadar etkin ve önemli Vatan, millet sözcüklerini edebiyat›m›zda ilk kullanan ‹brahim fiinasi olmakla birlikte benim yaflam›mda yer eden Nam›k Kemal’in Vatan Mersiyesi’ndeki ünlü iki dizesidir: ”Vatan›n ba¤r›na düflman dayad› hançerini / Yo¤umufl kurtaracak baht› kara maderini.” Mersiye’nin bütünü ve içinde sürekli tekrarlanan bu dizeler, vatan ve hürriyet flairimizin çok sevdi¤i ülkesinin göz göre göre giderek parçalan›fl›, yok oluflu karfl›s›ndaki hayk›r›25


BD TEMMUZ 2014

M. Kemal Atatürk

Vatan yahut Silistre adl› tiyatro eseri bana Mustafa Kemal Pafla’n›n “Hatt-› müdafaa yoktur sath-› müdafa vard›r.” sözlerini an›msat›r. fl›d›r. Mersiye’nin sözlük anlam› da bu zaten: Ölünün arkas›ndan yaz›lan/ yak›lan a¤›t! Nam›k Kemal’in Magusa’ya sürgüne gönderilmesine neden olan Vatan yahut Silistre adl› tiyatro eseri de edebiyat›m›zda Tanzimat Dönemi ile bafllayan vatan bilincinin özlü bir yan26

s›mas›d›r. Silistire, K›r›m savafl› s›ras›nda Rus ordusu taraf›ndan kuflat›lm›fl, Tuna nehrinin k›y›s›nda küçük bir Osman’l› kentidir. Oyunun konusu da Silistre’nin düflman eline düflmesini engellemek için oraya koflan gönüllülerin kahramanl›k öyküsüdür. Bu oyunun beni etkileyen yan› oyunun ad›d›r. Vatan yahut Silistre! Yani Silistre vatand›r; vatan da Tuna k›y›s›ndaki Silistre! Bu da bana Mustafa Kemal Pafla’n›n “Hatt-› müdafaa yoktur sath-› müdafa vard›r. Bu sat›h bütün vatand›r. Vatan›n her kar›fl topra¤›, vatandafl›n kan› ile ›slanmad›kça terk olunamaz...” sözlerini an›msat›r. fiimdi geldik “vatan millet, Sakarya...” özdeyiflimizin (!) Sakarya ile ilgili k›sm›na:

B

ilmeyenler, duymayanlar için yaz›yorum. Ne zaman söylemifltir Mustafa Kemal Atatürk bu sözleri? Kurtulufl Savafl›’m›z›n dönüm noktas› olarak kabul edilen Sakarya Meydan Muharebesi’nde... O büyük önderi ölümsüz k›lan, vatan›n ve milletin ç›karlar›n› kendi flahsi ç›karlar›n›n üstünde tutmas›n› sa¤layan, ona vatan sevgisini, bilincini afl›layanlar da baflta Nam›k Kemal olmak üzere Tanzimat ve Meflrutiyet dönemlerinin edebiyatç›lar› olmufltur. Bunun için milletin gözünü boyamaya kalkanlar›n, hatta ve hatta gözlerini oyanlar›n abuk subuk sözlerini “Vatan, Millet, Sakarya edebiyat› ...” diye de¤erlendirmek hem ulusal edebiyat›m›za hem de vatan ve millet için Sakarya’da çarp›flm›fl olan atalar›m›za


BD TEMMUZ 2014

Milletin gözünü boyamaya kalkanlar›n, abuk subuk sözlerini “Vatan, Millet, Sakarya edebiyat› ...” diye de¤erlendirmek hem ulusal edebiyat›m›za hem de vatan ve millet için Sakarya’da çarp›flm›fl olan atalar›m›za büyük bir haks›zl›kt›r. büyük bir haks›zl›kt›r. Kadir k›ymet bilenlere düflen vatan ve milet sözcüklerini kendi ç›karlar› için dillerine dolayan kendini bilmezleri tan›y›p oyunlar›na gelmemektir. Unutulmamas› gereken bir gerçek de ‹stiklal Mahkemeleri’nin onlar›n cepheden kaçan ecdatlar›n› yarg›lamak için kuruldu¤udur. fiehitlerimizin, ifl kazalar›nda can veren iflçilerimizin cenaze ve anma törenlerinde yap›lan konuflmalar› her dinleyiflimde hep Perikles’in Pelope-

nes Savafl›’nda ölenlerin cenaze törenindeki söylevi gelir akl›ma. Demokrasi tarihi aç›s›ndan son derece önemli bir belge olan bu söylevin bir yerinde flöyle der Perikles: “Burada yatan aziz ölülerimiz hakk›nda övücü sözler söylemeden önce yapmam›z gereken, onlar›n bizi biz yapan hangi de¤erler u¤runa savafl›p canlar›n› verdiklerini an›msamal›y›z. Sonra da onlara lay›k olabilmek için u¤runa can verdikleri bu de¤erleri yaflat›p sürdürmek için neler yapmam›z gerekti¤ini düflünmeliyiz...”*

an›r›m bugün bizim yapmam›z gereken de bu. Bunu da yine Nam›k Kemal söylemifl yüre¤ini ortaya koyup korkusuzca ünlü Hürriyet Kasidesi’nde: Felek her türlü esbab-› cefas›n toplas›n gelsin / Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten. Sanat› hor görenlere, sanata ve sanatç›lara gem vurmak için yan›p tutuflanlara inat: Yaflas›n Edebiyat! Yaflas›n Sanat! •

S

tekinozertem@butundunya.com.tr * Perikles, M.Ö 495 - 429

VATANIMIN TOPRA⁄I TEM‹ZD‹R

Kral Edward ‹stanbul’a geldi¤inde, motorla Dolmabahçe Saray›’na yanaflt›. Kral r›ht›ma ç›kmak istedi¤i bir s›rada eli yere de¤di ve tozland›. Atatürk de Kral’› r›ht›ma almak üzere elini uzatm›fl bulunuyordu. Bunu gören kral bir mendille elini silmek istedi¤i bir anda Atatürk: “Vatan›m›n topra¤› temizdir, o, elinizi kirletmez!” diyerek, Kral’› elinden tutup r›ht›ma ç›kar›verdi.


F›rçalayarak Serdar Günbilen

28


BD TEMMUZ 2014

Prof. George Gawrych: Atatürk yafl›yor olsayd›, dünya politikac›lar›na

Sizin onurunuz, utanma duygunuz ve bilinciniz nerede? sorard›:

Yazan: DEN‹Z BENER

Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e büyük hayranl›k duyan Teksas’taki Baylor Üniversitesi Tarih Bölümü Ö¤retim Üyesi Prof. George Gawrych, Atatürk ile ilgili yazd›¤› ikinci kitab›nda ‘bir asker ve ordu komutan› olarak Mustafa Kemal’i ele ald›… 29


BD TEMMUZ 2014

Profesör George Gawrych

Prof. Gawrych, devam ediyor: “Dersimizin müfredat›nda ‘Atatürk ve Kurtulufl Savafl›’ da yer al›yordu. Bu nedenle onunla ilgili birçok yeni fley ö¤renmeye bafllam›flt›m. Onun askeri düflünceleri ve ya komutalar› hakk›nda çok bilgim yoktu. Daha sonra kimle konufltuysam, herkes onun bir deha oldu¤unu söyledi. Ben de Türkiye’ye bir kez daha giderek, Osmanl›ca el yaz›s› dokümanlara ve ilgili arflivlere ulaflmaya karar verdim.” Hem Türkçe, hem de Osmanl› Türkçesi’ne hakimiyeti sayesinde, Genelkurmay Baflkanl›¤› ATASE

rofesör George Gawrych, “The Young Atatürk: From Ottoman Soldier to Statesman of Turkey” (Genç Atatürk: Osmanl› Askerinden Türk Devlet Adaml›¤›na) isimli kitab›nda, Atatürk’ün asker yönünü irdeliyor. Modern Ortado¤u, ‹slam Dünyas›, Geç Osmanl› ‹mparatorlu¤u ve Modern Askeri Tarih alanlar›nda ö¤rencilerine dersler vermeyi ve araflt›rmalarda bulunmay› sürdüren Prof. George Gawrych, Amerikan Kara Kuvvetleri Komuta ve Kurmay Koleji’nde askeri tarih dersleri verdi¤i yaklafl›k 20 y›l boyunca, Atatürk’ü ilk kez bir ordu komutan› olarak tan›d›¤›n› belirtiyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtulufl Savafl›’ndaki baflar›s›n›n kendisinde büyük ilgi ve merak Prof. Gawrych’in uyand›rd›¤›n›, bunun üzerine Genç Atatürk Atatürk’le ilgili araflt›rmalar›n› kitab› derinlefltirdi¤ini dile getiren

P

30


BD TEMMUZ 2014

Arflivi, Baflbakanl›k Devlet Arflivi, Cumhurbaflkanl›¤› Atatürk Arflivi gibi ülkemizin önemli arflivlerinde titiz bir kaynak çal›flmas› yapabilme olana¤› bulan Amerikal› Profesör, Ordu komutan› olarak keflfetti¤i Atatürk’ü herkesin tan›mas›n› istedi¤ini, bu nedenle “The Young Atatürk: From Ottoman Soldier to Statesman of Turkey” (Genç Atatürk: Osmanl› Askerinden Türk Devlet Adaml›¤›na) kitab›n› yazmaya karar verdi¤ini anlat›yor. Gawrych, halen görev yapt›¤› üniversitede verdi¤i derslerde, ö¤rencilerine Atatürk ve devrimlerini ö¤retmeyi sürdürdü¤ünü de ifade ediyor: “Yüksek lisans ö¤rencilerime verdi¤im bir derste 15 hafta boyunca Atatürk ile Humeyni’yi, Atatürk Devrimi ile ‹slam Devrimi aras›ndaki farklar› tart›fl›yoruz. Ö¤rencilerim bu derse çok büyük bir ilgi gösteriyorlar. ‹lk baflta Atatürk hakk›nda çok az fley bilerek bafllad›klar› dönemi, ona karfl› büyük bir hayranl›k besleyerek tamaml›yorlar.” Kitab›nda Atatürk’ün, modern savafl sanat›na getirdi¤i yenilikleri, Bat› kültürüne duydu¤u ilgi ve bu konuda yapt›¤› araflt›rmalar›, ayr›ca

Türkiye’yi modern bir ulus devlete dönüfltürebilme yolunda ortaya koydu¤u çabalar› inceleyen Amerikal› Tarihçi Gawrych, Mustafa Kemal Atatürk’ün ö¤rencilik y›llar›ndan itibaren dikkat çeken ö¤renme tutkusu, ilgi alanlar›n geniflli¤i ve ciddiyetine vurgu yap›yor. Askeri okul y›llar›nda ve genç bir subay olarak Atatürk’ün yaflad›klar›n›, bu yaflad›klar›n›n onun düflünce dünyas›n›n oluflumuna etkilerini de kitab›na tafl›yan Gawrych, Mustafa Kemal’in bu y›llarda karfl›laflt›¤› çeflitli sorunlar›n, ona de¤iflen koflullara uyum sa¤layabilme noktas›nda ne denli yard›mc› oldu¤unu ve gelecekte karfl›laflaca¤› sorunlar karfl›s›nda sergileyece¤i yaklafl›m tarz›n›n bu y›llarda nas›l flekillendi¤ini de okurlara aktar›yor.

Ö¤rencilerim ilk baflta Atatürk hakk›nda çok az fley bilerek bafllad›klar› dönemi, ona karfl› büyük bir hayranl›k besleyerek tamaml›yorlar.”

G

awrych kitab›nda, Mustafa Kemal’in yak›n arkadafl› Ali Fuat Cebesoy’dan yer verdi¤i bir al›nt›da, o zamanlar genç bir erkân› harp olan Mustafa Kemal’in, 1907 y›l› gibi erken bir tarihte dahi, Osmanl› ‹mparatorlu¤u yerine bir Türk devletinin kurulmas›n›n gerekli oldu¤undan bahsetti¤ini yaz›yor. O dönemde Dr. Abdullah Cevdet taraf›ndan ç›kar›lan 31


BD TEMMUZ 2014

‹çtihad dergisindeki K›l›çzade Hakk› imzal› bir yaz›dan, yak›n bir gelecekte yok olmufl bir imparatorlu¤un küllerinden genç bir Cumhuriyet ortaya ç›karacak genç Mustafa Kemal’in yapaca¤› devrimlerin müjdelendi¤ini de iflleyen Prof. George Gawrych, ‹kinci Dünya Savafl› ile birlikte Osmanl›’n›n çöküflü ve bu s›rada bir askeri deha olarak do¤an Atatürk’ün parlamas›n› ele al›yor.

M

ustafa Kemal Atatürk’ün ordu kumandanl›¤› anlay›fl› ile ilgili irdelemelerde bulunan Gawrych, Atatürk’ün ‘Zabit ve Kumandan ile Hasbihal’ isimli eserini de inceliyor. Atatürk’ün bu eserinin bask›s›nda olmayan fakat müsveddelerinde yer alan bir al›nt›ya yer veren Prof. Gawrych, Mustafa Kemal’de Türklük bilincinin nas›l geliflti¤ine ›fl›k tutan bu önemli al›nt›da, Atatürk’ün Türk annelerine seslenerek, onlardan evlatlar›n› binlerce y›ll›k ‹slam öncesi Türk tarihinin flanl› geçmiflinden süzülen gururla birer asker olarak yetifltirmelerini istedi¤ini okurlara aktar›yor. Mustafa Kemal’in, burada gördü¤ümüz kuvvetli bir Türk ulusal bilinci üzerinde temellenmifl bir ordu kurma yönündeki arzusuna, kitab›n bir baflka sayfas›nda Mustafa Kemal’in Karlsbad’da geçirdi¤i süre zarf›nda tuttu¤u not

defterlerinde de Türk Ordusu vurgusuna yer verdi¤ine de rastl›yoruz. Atatürk’ün, di¤er vatanseverlerle birlikte verdi¤i ba¤›ms›zl›k mücadelesini, gerçekçi bir asker ve siyaset adam› olarak elveriflsiz koflullarda bile ustal›kl› hamleleri hesaplayabildi¤ini kitab›nda okurlara anlatan Prof. Gawrych, kitab›n›, Atatürk’ün bir sözüyle sonland›r›yor: “Tarihi yapan ak›l, mant›k, muhakeme de¤il; belki bundan ziyade hissiyatt›r.” 20. yüzy›l›n ana figürü olarak” tan›mlad›¤› Atatürk hakk›nda araflt›rmalar yaparken, Mustafa Kemal’in sürprizlerle dolu bir kiflilik oldu¤unu fark etti¤ini söyleyen Gawrych, bu durumu flu flekilde aç›kl›yor:“Sakarya Meydan Muharebesi’nden önce orduya verdi¤i emir gerçekten çok ilgi çekiciydi: ‘Size savaflmay› de¤il, ölmeyi emrediyorum!’

“Tarihi yapan ak›l, mant›k, muhakeme de¤il; belki bundan ziyade hissiyatt›r.”

32

u çok farkl› bir fley. Savafl gerçekten böyle bir kavram. Birinin öldü¤ünü görseniz bile panik yapmamal›, her fley normalmifl gibi davranmal›s›n›z. Pozisyonunuzu al›p yan›n›zdaki arkadafl›n›za yard›m etmelisiniz. Atatürk, ordusunu çok ak›ll›ca ve olgun bir flekilde yöneti-

B


BD TEMMUZ 2014

yordu. Sakarya Meydan Muharebesi’ndeki baflar›s› gerçekten inan›lmazd›. Atatürk’ü keflfetmek ve anlamak için, onun hakk›nda baz› fleyleri anlaman›z gerekiyor. Mant›k, vicdan, yarg› ve hissiyata çok önem veren biriydi. Hisler ve duygular çok büyük rol oynuyordu. Benim düflündü¤üm kadar›yla; rasyonel biri ama sadece mant›¤› ile de¤il duygular› ile de hareket eden biriydi. ‹nsanl›¤a olan katk›s› gerçekten çok büyüktü.” Prof. Gawrych, Amerika’daki Türklere yönelik yay›n yapan Posta 212 gazetesinin “Sizce Atatürk

yaflasayd›, bugünkü politikac›lara ne derdi?” sorusuna ise flu yan›t› veriyor: “Atatürk’ün bugünkü dünya politikac›lara söyleyece¤i fleylerden biri ‘Sizin onurunuz, utanma duygunuz ve bilinciniz nerede?’ olurdu. Türkiye’de ise, laiklik konusunda endifleleri olurdu. Ekonomik geliflme ile ilgili ne yapard›, ben de merak ediyorum. Sosyal adalet ve eflitlik gibi konular da, onun için çok önemliydi. Onun bak›fl aç›s›na göre; Türkiye’de iyi bir fley oluyorsa, ondan sadece küçük bir grup de¤il, herkes yararlanmal›yd›.”

Onun bak›fl aç›s›na göre; Türkiye’de iyi bir fley oluyorsa, ondan sadece küçük bir grup de¤il, herkes yararlanmal›yd›.”

BU M‹LLETVEK‹L‹ AYRICALI⁄INI H‹Ç BE⁄ENMED‹M Atatürk bir sabah Florya’dan Dolmabahçe saray›na dönüyor. Yeflilköy istasyonunun

önünden geçerken birdenbire otomobilini durduruyor ve Baflyavere: “Sorunuz, tren var m›?” Diye emir veriyor. O s›rada tren hemen hareket etmek üzeredir. Hep birlikte otomobilden inip trene biniyorlar. Karar ani verildi¤i ve uyguland›¤› için trene binifl hemen hemen kimsenin dikkatini çekmiyor. Bir müddet sonra, her fleyden habersiz olan kondüktör Atatürk’ün bulundu¤u kompart›mana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Atatürk hemen sesleniyor: “Görevini yap.” Yan›ndaki ekibi göstererek, “Bu efendilere niye bilet sormuyorsun?” Yan›ndakiler cevap veriyor: “Paflam biz milletvekiliyiz. Tren bileti almay›z, paras›z seyahat ederiz.” Atatürk hayretle: “Bu ayr›cal›¤› hiç de be¤enmedim” diyor. “Bu çok ay›p ve acayip bir kural. Çok güzel halkç›l›k!” Hilmi Yücebafl, Atatürk’ten Nükteler, F›kralar ve Hat›ralar, 2. Bask›, Kültür Kitabevi, ‹stanbul 1973. s. 89 / Atatürk ve Unutulmaz An›lar›, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009 33


BD TEMMUZ 2014

Hardasan, Suat Ayt›n Azerbaycan’da, Haydar Aliyev Yüksek Harp Okulu Komutan Müflaviri olarak “Ba¤›ms›z Azerbaycan Ordusu”nun yeniden yap›land›r›lmas› yan›s›ra, Ba¤›ms›z Azerbaycan Ordusu’nun subaylar›n› e¤itmek ve yetifltirmek görevlerini de baflar›yla yerine getirdikten sonra döndü¤ü Türkiye’de“Balyoz Davas›” nedeniyle 4 y›l› aflk›n süre Silivri Cezaevi’nde kalan ve Anayasa Mahkemesi’nin son karar›yla tahliye edilen emekli Kurmay Albay Suat Ayt›n hakk›nda Azerbaycan’›n etkin gazetesi “525’inci Gazete”de, ekteki yaz› yay›mlanm›flt›r. arda (nerede) sevgi varsa, ayr›l›k da var orda. Nizami’nin “Hay›r ve fier”i gibi. Harda zulum varsa, orda ›fl›k da uzakta de¤il demek. Ben bu yaz›m› hakk›n galabesine, ›fl›¤›n tantanas›na ve sevginin mucizesine inanarak yaz›yorum. “Ne hoflbaht› Türkem deyan” (Ne mutlu Türk’üm diyene) demiflti Atatürk’ümüz. O hoflbahtlardan biri de Nuru (Nuri) Pafla’yd›. Büyük Türkiye’nin Nuru Pafla’s›, Azerbaycan’›n da Nuru Pafla’s› oldu. Atilla’n›n, Teoman’›n, Mete’ nin, manevi varisi olarak 1918’inci y›lda Bakü’ nün üstüne k›l›ç s›y›ranlar›n kolunu kesti. 80 y›l geçti.Ve 80 y›ldan sonra bu görevi devam etti-

H

Suat Ayt›n 34


BD TEMMUZ 2014

renler s›ras›na Albay Suat Ayt›n da kat›ld›. üflünceleri ayd›n, akidesi ayd›n, amac› ayd›n bu ünlü albay Suat Ayt›n, Ba¤›ms›z Azerbaycan Ordusu’nun yeniden yap›land›r›lmas›nda vefa ve sadakatla görev yapm›flt›. Görev borcunu yerine getirmekle yetinmedi, insansal borcunu, soyuna, soyad›na olan borcunu da yerine getirdi. Haydar Aliyev ad›na Azerbaycan Yüksek Harp Okulu’nun komutan dan›flmanl›¤› görevinde oldu¤u gibi, vatanseverlikleri eksiksiz subaylar haz›rlamak için elinden geleni yapt›. Vatanseverlik konusundaki ça-

D

Emekli Kurmay Albay Suat Ayt›n, efli Sevim Ayt›n ve avukat›-k›z› Sinem Ayt›n’la. l›flmalar›, Say›n Albay Suat Ayt›n’›n ad› ile eflde¤erdir. Suat Ayt›n, ö¤rencilerimizin böylesi duygular›n› cilalamak için fliir yar›flmalar› düzenlemiflti. “‹yi vatandafl olmayan iyi subay olamaz” sözü, Suat Ayt›n’›n ö¤retim felsefesiydi. Suat Ayt›n, bütün görevlerini ve

Konuflmalar›nda da, sohbetlerinde de "Azerbaycan" demezdi, "Azerbaycan›m›z" derdi. Azerbaycan’›, Türkiye’yi sevdi¤i kadar severdi. çal›flmalar›n› can-› dilden, gönülden yapard›. Azerbaycan’›n tarihini Türkiye’nin tarihinden ay›rmazd›. Konuflmalar›nda da, sohbetlerinde de “Azerbaycan” demezdi, “Azerbaycan›m›z” derdi. Azerbaycan’›, Türkiye’yi sevdi¤i kadar severdi. “Ç›rp›n›rd› Kara Deniz”i dinlemeye doymazd›, doyamazd›. Bir de "‹stiklal Marfl›"na doyamazd›. Ömrünü “‹stiklal Marfl›” n›n bir uydusu olarak kabul ederdi. Hat›ralar ömrün yaln›zca bir kesimi idi. Suat Ayt›n’›n ömrü, ad›na yarafl›rcas›na de¤erliydi, de¤erlidir. Samed Vurgun’un dedi¤i gibi: “Günefli örtse de kara bulutlar, Yine de de¤erini özünde saklar…” Bunlar› yazarken gözucuyla gökyüzüne bak›yorum. Yaz›n bir gün masmavi olan gökyüzünü kara bulutlar kaplam›fl. Akl›ma, ulu Atam›z Gazi Mustafa Kemal’in söyledi¤i flu sözler geliyor: 35


“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sad›k kalmazsa, de¤iflmeyen gerçeklik, insanl›¤› flafl›rt›c› bir yanl›fll›¤a götürür.” ünler süratle, fakat zor gelir, zor gider. Yok olan zaman de¤il asl›nda ömrümüzün özüdür. Herkesin hakikati, onun öz yolu ve onun öz hayat›d›r. Bu yolu e¤ilmeden, yorulmadan, tek ve tenha kalsan da, korkmadan, korkutmadan, baflkalar›n›n yollar›n› kapatmadan, adaletten ve do¤ruluktan ayr›lmadan devam ettirmek herkese nasip olmaz. Gökyüzünü kara bulutlar kapl›yor da, da¤›l›yor da… Ünlü flairimiz Bahtiyar Vahabzade’nin flöyle bir beyti var: “Vatan gözdür, biz kirpik, Gözümüzün kefliyini çekirik…” (Kirpik gözü korudur.) Suat Ayt›n, Türkiye’miz için kirpik ömrü yaflayanlardand›r. Ve gözlerimi, kara bulutlar gömle¤inin sökükleri aras›ndan, içimde inançla k›m›ldanan yüre¤ime yönlen-

G

36

Emekli Kurmay Albay Suat Aytın tahliye olduktan sonra Silivri Cezaevi kapısında efli Sevim Ayt›n ve avukat›-k›z› Sinem Ayt›n’la. diriyorum… Hardasan, (Neredesin) ayd›n düflünceli, ayd›n duygulu Türk Suat Ayt›n?... Hardasan?.. fiimdi tekrar ümit etmek, güvenmek ve sabretmek zaman›… fiimdi daha azimli, daha cesur, daha kesin kararl› olmak zaman›… Her zaman, her yerde yerin görünür, (vars›nd›r) Suat Ayt›n. Hofl hat›ralar›n seni unutulmaya komaz (unutturmaz). Sen, harda (nerede) Türk varsa, ordasan… *** u yaz› Türkiye’nin Silivri Hapishanesi’nden Azerbaycan’a gönderilen, bir dost “selam”›n›n ›fl›¤›nda yaz›ld›. Bu selam› de¤erli hocam Prof. Mehmet Haberal’›n diliyle (arac›l›¤›yla), a¤abeyim Hikmet ‹brahimo¤lu’nun vas›tas› ile ald›m. E¤er bu selam olmasayd›, ben bu gün yazd›klar›m›n de¤erli oldu¤una inanmaz ve bu yaz›m› yazmazd›m. Sayg›larla… Dr. fiahin Musao¤lu Baku, 525’inci Gazete

B


BD TEMMUZ 2014

KORKU Yazar›m›z Hikmet Ulu¤bay'›n "Korku" konusunu iflledi¤i ekteki yaz›s›, ayn› konulu yaz›s›n›n bir bölümüdür. Yaz›n›n tümü yan›s›ra, yararlan›lan kitaplar›n belirtildi¤i dipnot listesini de okumak isteyen okurlar›m›z, internetteki hikmetulugbay.com sitesine baflvurabilirler. Yazan:H‹KMET ULU⁄BAY

B

u kez “korku” üzerine yazmay› seçmemin nedeni, ülkemiz kad›nlar›n›n bir bölümü mevcut eflleri veya ayr›ld›klar› eflleri taraf›ndan öldürülme, yaralanma veya dövülme korkusu alt›nda yafl›yor, anne ve babalar, “çocuklar›m gösteri ve yürüyüfllere kat›ld›¤›nda yaral› olarak m› eve dönecek yoksa tutukland› m› veya öldü mü haberi gelecek” korkusu alt›nda uykusuz kal›yorlar, yine anne-

ler ve babalar çocuklar› kaç›r›lacaklar m› korkusunu yafl›yor, insanlar›n bir k›sm› “telefonlar›m dinleniyor mu” endiflesi içinde huzursuzca telefonlar› ellerine al›yor, adalet kurumlar›na ifli düflenler “adil bir yarg›lama söz konusu olacak m›” endiflesi içinde hakk›n› bile aramaktan korkar durumda ve kamuda veya özel kesimde çal›flanlar flu veya bu nedenle iflimden olacak m›y›m veya yerim de¤ifltirilecek mi 37


BD TEMMUZ 2014

endiflesi içinde evinden ç›k›p ifline gidiyor. Umar›m yazd›klar›m bu korkular›n›z› ço¤altmaz, azalt›r. ntik ça¤ Yunan düflünürü ve içinde “Zincire Vurulmufl Prometheus”un da bulundu¤u birçok oyunun yazar› olan Aeschylus (MÖ 525-456), korku duygusunun belirli koflullarda insana yarar sa¤layaca¤›n› flu dizelerle dile getirmifltir. (Dizelerdeki fliirsellik noksan›, Türkçe çevirisini bulamad›¤›m için, kendi çevirimin sonucudur, hofl görünüze s›¤›n›r›m); “Korkunun yararl› oldu¤u anlar da vard›r, Yeter ki, gözetiminden kaçmas›n, Denetleyen vicdan›n, Sanc›dan, elbet kazan›lacak erdem ve bilgelik de olacakt›r.” [3]

A

al›yor ve bu konuda cahil olman›n daha erdemli bir tav›r olaca¤›na iflaret ediyor. “Korku silahtan güçlüdür.” [4] Aeschylu’un bu söylemleri, yukar›daki dizelerle birlikte de¤erlendirildi¤inde ça¤›nda ve günümüzde kendisine neden sayg› duyuldu¤una ipucu olacakt›r san›r›m. Baz› kaynaklar, Romal› yazar Gaius Plinius Secundum’un (23-79) Natural History isimli eserinde Aeschylus’un, “bafl›na düflecek bir nesne ile ölece¤i” fleklindeki bir kehanet nedeni ile daima aç›k havada dolaflt›¤›n› yazmaktad›r. [5] K›sa tarihi öyküleri ile ünlü Latin yazar› Valerius Maximus (MS 1. yüzy›l), MÖ 468’de Sicilya’ya dönen Aeschylus’un, bir kartal›n avlad›¤› kaplumba¤ay› parçalanmas› için havadan b›rakt›¤›nda bafl›na düflmesi sonucu öldü¤ünü yazm›flt›r. [6] Yaflama böyle trajik bir flekilde veda eden Aeschylus’un özlü sözlerinden birisi de flöyle; “Özgür insan› da, bir güce esir olan kifliyi de kaderleri bekliyor olacak.” [7] aderci bir görüfl ama, en az›ndan kendisi için do¤rulanm›fl görünüyor. Ayr›ca, bir güce esir olan kiflinin kaderinin daha iyi olmayaca¤›na da vurgu yapma gere¤i hissetmifl. Aeschylus’un bu söylemini do¤rulayan bir atasözümüzü an›msayal›m, “Korkunun ecele faydas› yok.” Belki bu sözü flöyle tamamlamak gerek, “Ancak ecelin baz› korkulardan kurtulmaya faydas› var.”

K Aeschylus Aeschylus’un flu söylemleri üzerinde de düflünmek gerekir. “Kötülükler konusunda bilgili olmaktansa cahil olmay› ye¤lerim.” Burada düflünür hakl› olarak korku salmay› kötülük tan›m› içine 38


BD TEMMUZ 2014

Aeschylus, yukar›daki dizeleri ile, vicdan›n denetledi¤i bir insan›n yapt›¤› hatalardan ders alarak erdem ve bilgelik yolunda ilerleyece¤ini ve yeni yeni korkulardan oluflan bir girdaba düflmeyece¤ini vurgulam›fl görünüyor. Ancak, di¤er söylemleri ile baz› insanlar›n korkunun egemen oldu¤u ortamlar›n yaratt›¤› bask› ve terörden etkilenip vicdanlar›n› devreye sokamaz duruma düflebileceklerini de kabul etmifl gibi görünüyor. Korkunun insan› pani¤e veya felç olmaya sevk ediflini yaklafl›k 2000 y›l sonra Frans›z yazar, deneme türü yaz›n›n yarat›c›s› ve politikac› Michel Eyquem de Montaigne (1533-1592) flöyle dile getirmifl; “Korku, kimi zaman ayaklar›m›za kanat takar, kimi zaman da ayaklar›m›z› yere çiviler.” [8] ontaigne bir bak›ma korku konusunda bilgi ve bilinç sahibi olmak için çaba göstermeyen ve kendini e¤itmeyen bir kiflinin kaçma veya korktu¤una teslim olma d›fl›nda bir seçene¤i olmad›¤›n› belirtiyor. Size bu kez, “Korku” ad› verdi¤imiz, yine insana özgü de¤iflik bir duygudan söz edece¤im. Fakat önce, korkuya karfl› nas›l bilgi ve bilinç sahibi olabilece¤imizin yan›t›n› araflt›rmak isterim. ‹ngiliz filozof Bertrand Russell (1872-1970), bu sorunun yan›t›n› 1950 y›l›nda yay›mlad›¤› “Entelektüel saçmal›klar›n ana hatlar›” bafll›kl› yaz›s›nda vermektedir. Russel, “Temel kayna¤›n›n hurafeler oldu¤unu söyledi¤i ‘Korku’

M

Michel Eyquem de Montaigne

Korku, kimi zaman ayaklar›m›za kanat takar, kimi zaman da ayaklar›m›z› yere çiviler. nun kendisinin, zalimli¤in temel kaynaklar›ndan biri oldu¤unu” ileri sürmekte, “Korkuyu yenebilmek akl›n kullan›lmas›n›n ve bilgeli¤in bafllang›c›d›r” dedikten sonra flu saptamay› yapmaktad›r: “Büyük bir korkunun etkisi alt›nda iken, ne bir insan›n, ne bir toplulu¤un ve ne de bir ulusun, insanca de¤erler içinde yaflayabilece¤ine veya mant›kl› düflünebilece39


BD TEMMUZ 2014

Büyük bir korkunun etkisi alt›nda iken, ne bir insan›n, bir toplulu¤un ve ne de bir ulusun, insanca de¤erler içinde yaflayabilece¤ine veya mant›kl› düflünebilece¤ine güvenilemez. ¤ine güvenilemez.” [9] ‹nsan, bilginin ve erdemin de¤il de hurafenin yan›nda yeral›yorsa, s›kça korku alt›nda yaflamaktan kurtulamaz. Di¤er bir deyiflle insan ço¤u kez bilmedi¤i, anlamad›¤› ve aç›klayamad›¤› fleyleri ö¤renmek yerine onlardan korkmakta ve hurafelere teslim olmaktad›r. iflilerin ve toplumlar›n, hurafelerle beslenen korkudan kurtulabilmeleri ancak, nitelikli ve bilimsel içeri¤i a¤›rl›kl› olan laik e¤itimin uyguland›¤› ülkelerde mümkün olabilir. Bu nitelikteki bir

K 40

e¤itimin uygulanabilmesi için o ülkede yöneticilerin, buna izin vermeleri gerekmektedir. Oysa birçok ülkede yöneticiler, böyle bir e¤itim sistemini tarih boyunca, kendi varl›klar›n› sürdürebilmek çabalar›n›n karfl›s›nda tehlikeli bir tehdit olarak görmüfltür. Çünkü böyle bir e¤itim gören kifli veya topluluk, mant›kl› düflünebilmeyi sa¤lamas› yan›sra, bilgisizken korku yaratan olaylar›n bilimsel ve anlafl›labilir bir nedeni ve yap›s› oldu¤unu da görebilecek, ö¤renebilecektir. Ayr›ca korktu¤u fleylerden korunman›n ve kaç›nman›n da yollar› oldu¤unu kefl-


BD TEMMUZ 2014

fedecektir. Kendisini korkutan fley veya kifli hakk›nda bilgi sahibi olacak ve korkmas› gereken bir fley olmad›¤›n› da çözümleyebilecek ve insanca yaflama için mücadele etmesi gerekti¤ini anlayacak ve mücadeleye bafllayabilecektir. ussell, ayr›ca, çok önemli bir noktaya daha de¤inmekte, zalimlerin elindeki en önemli silah›n korkutma oldu¤una özel vurgu yapma gere¤i de duymaktad›r.. Russell’i yetifltiren toplum, “E¤itim halk› yönlendirmeyi kolaylaflt›r›r, ancak onlar› sürüklemeyi zorlaflt›r›r; yönetilmelerini kolaylaflt›r›r, ama kölelefltirilmelerini olanaks›z k›lar.” [10] diyebilen nice Lord Brougham’lar› da (17781868) ortaya ç›karm›flt›r. Russell’›n büyük korku konusundaki söylemini tamamlayacak bir görüfl de ünlü bir devlet adam›ndan gelmifltir. 1929 ekonomik buhran›n›n etkilerinin sürdü¤ü ortamda A.B.D. Baflkanl›¤›na seçilen Franklin D. Roosevelt (1882-1945), göreve bafllama töreninde (4 Mart 1933) yapt›¤› konuflmada “korku” konusunda flu söylemi dile getirmifltir: “Öncelikle kesin olarak inand›¤›m bir fleyi belirtek isterim, korkmam›z gereken tek fley korkunun kendisidir. Gerilemeyi ilerlemeye dönüfltürmemiz için gereken çabalar›m›z› felce u¤ratan ads›z, mant›ks›z, hakl› görülemez bir terördür.”

[11] Roosevelt’in söyleminde, öncelikle insanlar›n veya uluslar›n “korku” tuza¤›na düflmemesi uyar›s› yeralmaktad›r. Zira o tuza¤a düflüldü¤ü anda

R

Bertrand Russell bafl gösteren panik nedeniyle bireysel veya toplumsal psikoloji ç›k›fl yolu bulmakta, çözüm üretmekte ve kararl› bir direnifl gösterebilmekte zorlanaca¤› endiflesi vard›r. Roosevelt, korkunun terör etkisine de hakl› olarak iflaret etme gere¤ini duymaktad›r. Zira korku, Montaigne’›n söyledi¤i gibi sadece ayaklar›n kitlenmesine yol açmay›p, ayn› zamanda akl›n tutulmas›na da yol açt›¤›nda yaratt›¤› ortam ancak “terör” sözcü¤üyle aç›klanabilir. Onun ötesinde tarihte say›s›z örne¤i oldu¤u gibi baz› yönetimler insanlar üzerinde terör yaratarak korku rejimi kurmufllar ve o yap›y› yine sürekli korku üreterek sürdürmeye çal›flm›fllard›r. Halen de sürdürmeye çal›fl›yorlar... • (Devam› A¤ustos say›m›zda) 41


BD TEMMUZ 2014

Cübbe

A

z say›da mesle¤in, özel mesleki giysileri vard›r. O ‘özel mesleki giysi’lerden birisi de cübbedir. Hukukçular, üniversite ö¤retim üyeleri ve din adamlar›, görevleri s›ras›nda üzerlerine uzun, yanlar› genifl, dü¤mesiz bir giysi olan, cübbelerini giyerler. Mezuniyet törenlerinde de, ö¤renciler kep ve cübbeden oluflan k›yafetleriyle ö¤renimlerini tamamlarlar. Hukuk alan›nda görev yapan hâkim, savc›, avukat, mahkeme baflkanlar› ve yarg› kurumlar›n› yönetenlerin, her birinin ayr› özelliklere sahip cübbeleri vard›r. Tümü de, farkl› renk ve ifllemelere sahip bu cübbelerin, iki ortak özelli¤i vard›r. ‹lki dü¤mesiz olufllar›, ikincisi de cepsiz olufllar›d›r. Cübbenin dü¤mesiz olmas›; hukukçular›n, akademisyenlerin ve din adamlar›n›n ‘kimsenin önünde dü¤me iliklemeyecek’ denli ba¤›ms›z olduklar› anlam›n› tafl›r. Cepsiz olmas› ise; hukukçular›n, akademisyenlerin ve din adamlar›42

n›n görevlerinin kamusal birer görev ve sorumluluk tafl›yor olmalar›d›r. Eski Yunan’da Dracon ve Solon’un ‘yaln›zca özgür kimselerin avukatl›k yapabilmesi’ esas›n› getirmeleri, bu mesleklerin en temel ö¤esinin ba¤›ms›zl›k ilkesi olmas›na tarihsel bir örnektir. Bu esasa dair Frans›z avukat Molierac bu her üç görev alan›n›n da "özel bir efendisiz olma gereklili¤i" ni, flu sözleriyle dile getirmiflti: “Görevimizi yaparken kimseye ne müvekkile ne hâkime hele ne iktidara tabiyiz. Bizim afla¤›m›zda kiflilerin varl›¤› iddias›nda de¤iliz. Fakat hiçbir hiyerarflik üst de tan›m›yoruz. En k›demsizin en k›demliden hatta isim yapm›fl olandan fark› yoktur. Avukatlar köle kullanmad›lar, fakat efendileri de olmad›.” Hukukçu, akademisyen ve din adamlar›n›n boyun e¤memeleri ve ba¤›ms›z bir biçimde görev yapmalar›; toplumsal eflitlik ve toplumsal bar›fl›n da güvencesidir. Yazan: SAN‹YE ÖZDEN


Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Adalet:

Otopsi Cengiz Özak›nc›

‹Kad›s› stanbul

Fatih Sultan Mehmed’i Yarg›layan ve Elinin Kesilmesine Karar Veren

H›z›r Bey Efsanesi T an›nm›fl, toplumda milyonlarca hayran› bulunan “nüfuzlu” birileri taraf›ndan haks›zl›¤a u¤rat›lan kimi yurttafllar; haklar›n› aramak için yarg›ya baflvurduklar›nda; savc›lardan ve yarg›çlardan kimilerinin, nas›l yarg›lama usulünü ve yasalar› hoyratça çi¤neyerek, hakl› olan yurttafl› haks›z, haks›z olan “nüfuzlu” kifliyi hakl› ç›kard›klar›n›, dünyanın her yerinden pek çok örnekle biliyoruz.

43


BD TEMMUZ 2014

Y

ine biliyoruz ki, dünyada, haks›zl›k yapan kiflileri, ne denli “nüfuzlu” olurlarsa olsunlar, usule uygun olarak yarg›lay›p, yasalar›n gösterdi¤i yapt›r›mlara çarpt›rmaktan çekinmeyen adil yarg›çlar da var. Örne¤in 1740’larda Prusya Kral› II. Friedrich’in haks›z isteklerine karfl› duran ve “Sen neyine güveniyorsun da benim iste¤ime karfl› ç›k›yorsun?” diyen Kral’a; “Berlin’de yarg›çlar var. Onlara güveniyorum.” diyen de¤irmencinin öyküsü; bugün bile hukuk ders kitaplar›nda, yarg›çlar›n “nüfuzlu” kiflilerin haks›z isteklerine boyun e¤memesi gerekti¤ine örnek olarak okutulmaktad›r. Gelgelelim, 1740’larda söylenmifl “Berlin’de yarg›çlar var” sözünden çok önce, Evliya Çelebi’nin 1600’ lerde yazd›¤› Seyahatname’de, “‹stanbul’da yarg›çlar var!” dedirtecek flöyle bir anlat›yla karfl›lafl›yoruz: atih Sultan Mehmet, 1453’te ‹stanbul’u ald›ktan sonra, Ayasofya’dan daha büyük, daha görkemli bir cami yapt›rmak ister. Bu cami, daha önce Bizans ‹mparatorlar›’ n›n mezarlar›n›n bulundu¤u ve Rumlar’›n Ayasofya ile birlikte en kutsal yer sayd›klar› Havariyun Kilisesi’nin y›k›nt›lar› üzerine dikilecektir. Fatih, yapt›raca¤› caminin Ayasofya’dan yüksek olmas› için sütunlarda kullan›lmak üzere çok uzun mermerler getirtmifl ve caminin yap›m iflini, daha önce Kumrulu Mescid camii ve Baba Saltuk zaviyesini yapm›fl olan mimar Atik Sinan’a vermifltir. O dönemden kalan vak›f belgelerinde bu mimar›n

ad› “Sinan Yusuf b. Abdullahü’l-Atikü’l-Mimar” ve “Hoca Sinanüddin Yusuf b. Abdullahü’l-atikü’l-mimar el emiri” olarak yaz›l›d›r. “Atik” sözcü¤ü o dönemde “özgürlü¤ü geri verilmifl köle” (azad edilmifl köle) anlam›nda kullan›l›rken; “Dinin M›zra¤›” anlam›na gelen “Sinan-üd-Din” de ço¤unlukla sonradan Müslüman olan gayrimüslimlere verilen bir unvand›r. Belgelerden babas›n›n da mimar oldu¤u anlafl›lan Mimar Atik Sinan, 1467’de yap›m›na bafllad›¤› Fatih Camii’ni 1470’de bitirmiflse de yapt›¤› cami, Ayasofya’dan daha büyük olmam›flt›r.

F

44

Fatih döneminde Mimar Sinan Atik taraf›ndan yap›lan Fatih Camii; Kanuni döneminde Mechior Lorck taraf›ndan yap›lan gravürde. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Millet Kütüphanesi’nde “Emiri Koleksiyonu”nda bulunan yazma nüshas›n›n 1. cilt 36. sayfas›nda yaz›l› anlat›ya


BD TEMMUZ 2014

gidip, bafl köfleye oturmaya davranm›fl. Kad› (yarg›ç) H›z›r Bey; “Oturma Beyim! Duruflmada flikayetçi ile birlikte ayakta dur!” demifl. Fatih, ellerini kestirdi¤i Mimar Atik Sinan’›n yan›na geçip, Kad›’n›n karfl›s›nda ayakta durmufl.

K Fatih Sultan Mehmet’in, 1480 y›l›nda Bertoldo di Giovanni taraf›ndan yap›lan madalyonu. göre: Mimar Atik Sinan, Fatih’in getirtti¤i uzun mermerleri sütun olarak kullanmadan önce kesip k›saltm›fl ve camiyi Ayasofya’dan biraz daha alçak yapm›flt›r. Fatih, mimar Atik Sinan’a k›zm›fl; “Benim camimi niçin Ayasofya kadar yüksek etmeyip bir Rum harac› de¤er sütunlar›m› üçer arfl›n kesip Ayasofya’dan alçak ettin?!” diye gürlemifl; mimar Atik Sinan; “Padiflah›m, ‹stanbul’da deprem çok olur, y›k›lmas›n diye iki sütunu iki arfl›n kesip Ayasofya’dan alçak ettim.” diyerek özür dilemifl; bu yan›t Fatih’i daha da k›zd›rm›fl; “Özürün kabahatinden büyük!” diye kükreyen Fatih, uzun mermerleri kestirip k›saltarak kullanan Mimar Atik Sinan’›n iki elini bileklerinden kestirmifl. Atik Sinan, Kad›’ya gidip Fatih’i flikayet etmifl. Kad› H›z›r Bey, Fatih Sultan Mehmet’i “san›k” olarak mahkemeye ça¤›rm›fl. Fatih; “Buyruk fier-i fierif’indir” diyerek, duruflma günü mahkemeye

ad› H›z›r Bey, Fatih’i, Mimar›n elini herhangi bir mahkeme karar› olmaks›z›n kestirmesi nedeniyle suçlu bulmufl; ceza olarak k›sas uygulanmas›na ve Fatih’in ellerinin bileklerinden kesilmesine karar vermifl. K›sas uygulamas› flikayetçinin onay›na ba¤l› ve flikayetçi k›sas yerine ödence isteyebilir oldu¤undan; mimar Atik Sinan, “Ben ödenceyle yetineyim, Fatih Sultan Mehmet’in elleri kesilmesin.” demifl. Kad› da Mimar’›n istemine uyarak, Fatih’in ellerini kesme cezas›n›, günde on akça ödenceye çevirmifl. “Sana her gün on akçe de¤il, yirmi akça vereyim; yeter ki ellerim kesilmesin.” diyen Fatih, mimar›n k›sastan vazgeçmesine çok sevinmifl.

G

ünde 20 akçe karfl›l›¤› elleri kesilmekten kurtulan Fatih Sultan Mehmet, duruflmadan ç›karken, kaftan›n›n alt›na saklad›¤› topuzu ç›kart›p Kad› H›z›r Bey’e do¤ru sallayarak; “E¤er yarg›lamada beni kay›racak bir hüküm verseydin, orac›kta can›n› alacakt›m!” diye ba¤›rm›fl. Bunun üzerine Kad› Fatih’e “E¤er kay›rma isteseydin seni flurac›kta parçalat›r›rd›m!” demifl… 1611-1682 y›llar› aras›nda yaflayan Evliya Çelebi, kendisinden 15045


BD TEMMUZ 2014

tih’ten 200 y›l sonra yazd›¤› “yasa ve yarg› önünde eflit, yarg› dokunulmazl›¤› bulunmayan Fatih Sultan Mehmet” anlat›s› yoktur. Tersine, Fatih’in doktoru, arkadafl› Hekim Beflir Çelebi; “Minnet Huda’ya ki, kendü gözümle gördüm ki, Sultan Mehmed ‹stanbul’ da Yenicamii ve sekiz medreseyi ve timarhaneyi yapan Sinan’› hapis içinde döve döve öldürdü. Aceb onun günah› neydi ki o halde ölme¤e müstahak oldu?” demektedir.

B Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Atatürk döneminde yap›lan bas›m› (1935) 200 y›l öncesini özetle böyle anlat›yor. ‹smail Hami Daniflmend de 1964’te yay›mlanan kitab›nda Evliya Çelebi’den bu anlat›y› aktar›yor ve bunu Osmanl› Padiflahlar›’n›n yasa önünde eflit olduklar› ve yarg› dokunulmazl›klar›n›n bulunmad›¤› sav›na kan›t olarak gösteriyor. Bu anlat›, günümüzde de Osmanl› Yarg› Düzeni’nin ola¤anüstü adil oldu¤unu savunanlarca be¤enilmekte ve sanal ortamda h›zla yay›lmakta…

G

elgelelim, Fatih’in doktoru ve yak›n arkadafl› Hekim Beflir Çelebi, yazd›¤› “Tevarih-i Al’i Osman ve Tarih-i Kostantaniye” (Osmano¤ullar› ve ‹stanbul Tarihi) adl› kitapta Evliya Çelebi’nin Fa46

eflir Çelebi, kitab›nda, Fatih Sultan Mehmed’in, Fatih Camii mimar› Atik Sinan’› hapsetti¤ini; onu hapishanede döve döve öldürdü¤ünü; ve daha da önemlisi, bu olay› kendi gözleriyle gördü¤ünü yazm›flt›r. Mimar Atik Sinan’›n bugün Kumrulu Mescid’de bulunan mezar tafl›ndaki yaz›lar da Hekim Beflir Çelebi’nin anlat›s›n›n do¤ru olabilece¤ini gösteriyor. Mimar’›n mezar tafl›nda her mezarda karfl›lafl›labilecek dualardan baflka, kendisinin 13 Eylül 1471 cuma gecesi öldürülerek flehid edildi¤ini belirten flu sözler yaz›l›d›r: “Mimar Sinan, hicri 876 y›l› rebiulevvel ay›n›n yirmi yedisinde cuma gecesi deniz taraf›nda hapishanede flehid olarak vefat etti. Allah onu kabir azab›ndan ve cehennem ateflinden korusun, flehitlerle birlikte diriltsin.” Mezar tafl›ndaki bu sözler, Hekim Beflir Çelebi’nin yukar›da aktard›¤›m›z aç›klamas›yla birlikte de¤erlendirildi¤inde, Mimar Atik Sinan’›n bafl›na Evliya Çelebi’nin anlatt›klar›ndan baflka fleyler geldi¤i anlafl›l›yor. Evliya Çelebi’nin anlat›s›nda,


BD TEMMUZ 2014

Mimar Atik Sinan’›n mezar kitabesindeki yaz›lar. (Kaynak: F. ‹smail Ayano¤lu, “Fatih Devri Ricali Mezar Tafllar› ve Kitabeleri”, sf. 199.) mimar Atik Sinan’›n Fatih’e; “Padiflah›m, ‹stanbul’da s›k s›k depremler oluyor; depremde y›k›lmas›n diye camiyi Ayasofya’dan k›sa yapt›m” dedi¤i e¤er do¤ruysa; aradan geçen zaman, mimar› hakl› ç›karm›fl bulunuyor. Semavi Eyice’ye göre; bu cami, Sirkeci’den bafllay›p Bayezit’i geçerek Edirnekap› yönüne do¤ru ilerleyen bir deprem k›r›¤› (fay hatt›) üzerinde yap›lm›fl olup, sonraki y›llarda, gerçekleflen her depremde, bu cami bir tak›m y›k›mlara u¤ram›flt›r. Öyle ki, bugünkü Fatih

Mimar Atik Sinan’›n Kumrulu Mescid’ deki mezar tafl›. 47


BD TEMMUZ 2014

Kumrulu Mescid’de Mimar Atik Sinan’la ilgili aç›klama. Camii, Mimar Atik Sinan’›n yapt›¤› ilk Fatih Camii de¤il, onun 1766 depreminde y›k›lmas›ndan sonra, yerine Mimar Mehmet Tahir A¤a taraf›ndan 1767-1771 y›llar› aras›nda yeniden yap›lan camidir.

S

eyahatnamesi’ni Fatih’ten yaklafl›k 200 y›l sonra yazan Evliya Çelebi’nin; hem Fatih döneminde yaflam›fl Beflir Çelebi’nin anlat›s›yla ve hem de Mimar Atik Sinan’›n mezar tafl›ndaki sözlerle çeliflen anlat›s›;

do¤ru olabilir mi? Yoksa bunlar, birinin eksik b›rakt›¤›n› di¤eri tamamlayan anlat›lar m›d›r? Bu sorular› yan›tlayabilmek çok güç. Evliya Çelebi’nin anlatt›¤› olay 1470 y›l›nda geçiyor, ancak ‹stanbul Kad›s› H›z›r Bey, 1458’de ölmüfl; demek ki sözünü etti¤i Kad›, H›z›r Bey olamaz; belki Molla Hüsrev, belki Molla Gürani, vs. olabilir. Ancak, Fatih Sultan Mehmet ile Mimar Atik Sinan aras›nda geçenlerin, o tarihten 200 y›l sonra bile halk aras›nda konuflulmakta, tart›fl›lmakta oldu¤u; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde, bu konuda bir fleyler yazmak gere¤ini duymufl olmas›yla kan›tl›d›r. Evliya Çelebi’nin bu anlat›s›, en kötü olas›l›kla uydurmad›r; ancak, böyle bile olsa; bu anlat›, toplumun “yasa ve yarg› önünde eflitlik” ve “adalet” özleminden beslenen bir söylenti olarak de¤erlendirilebilir ki, konu bu yönüyle de oldukça önemli ve de¤erlidir. Evliya Çelebi’nin anlat›s›, Osmanl› toplumunun; en tepedeki padiflah ile en alttaki uyru¤un yasa ve yarg› önünde eflitli¤ini düflleyen, gere¤inde padiflah›n da yarg›lanabildi¤i bir yasal düzeni özleyen ve bu özlemini, geçmiflte Fatih Sultan Mehmet’in bafl›ndan geçmifl bir olay gibi öyküleyerek dillendirebilen bir toplum oldu¤unu gösteriyor. Mimar Mehmet Tahir A¤a taraf›ndan yeniden yap›lan Fatih Camii’nin 1890’lardaki görünümü.

48


BD TEMMUZ 2014

M

üslümanl›kta “adalet”, “yasa ve yarg› önünde eflitlik” özlemlerini diri tutan kutsal kaynak; Kur’an ayetleridir: “Kuflkusuz Tanr›, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar aras›nda adaletle yarg› vermenizi buyurur.” (Nisa Suresi, 58. Ayet) “Ey Tanr›’ya ba¤lananlar, ister zengin vars›l, ister yoksul fakir olsun, kendiniz, anne-baban›z ve yak›nlar›n›z aleyhine bile olsa, Tanr› için gerçek tan›kl›k edin, adaleti ayakta tutun.” (Nisa Suresi,135. Ayet) “Ey Tanr›’ya ba¤lananlar, adil tan›klar olarak, Tanr› için, hakk› gerçe¤i ayakta tutun. Bir toplulu¤a olan öfkeniz, sizi adaletten al›koymas›n; adil olun.” (Maide Suresi, 8. Ayet) “Aralar›nda adaletle yarg›lama yap›n. Kuflkusuz, Tanr›, adaletle yarg›

verenleri sever.” (Maide Suresi, 2. Ayet) “Tanr› sizi, sizinle din konusunda savaflmayan ve sizi yurtlar›n›zdan sürüp ç›karmayanlara iyilik yapmaktan ve onlara adaletli davranmaktan al›koymaz. Çünkü Tanr›, adalet yapanlar› sever.” (Mümtehine Suresi, 8. Ayet) Evliya Çelebi’nin “yarg› dokunulmazl›¤› olmayan; yasa ve yarg› önünde eflit Fatih Sultan Mehmet” anlat›s›; Kur’an’daki ‘adalet’e özlem duyan Müslümanlarca çok sevilmifl ve bu yüzden benimsenip yay›lm›fl olmal›… “Yasa ve yarg› önünde eflitlik” ve “adalet”; herkes için gerekli ve hepimizin özlemidir. Öyle de¤il mi?.. • cengizozakinci@butundunya.com.tr

KORKULARIM IZ VE ADLARI Emetofobi Entemofobi Eritrofobi Erotofobi Farmakofobi Fazmofobi Febrifobi Filemafobi Filofobi Fobofobi Fotofobi Gamotofobi Gefirofobi Gerontofobi Glossofobi Haptofobi

Kusmaktan korkma Böceklerden korkma Yüz kızarmasından duyulan korku Cinsellik korkusu İlaçlardan korkma Hayaletlerden korkma Yüksek ateşten korkma Öpmekten, öpüşmekten korkma Sevmekten, aşık olmaktan korkma Korkmaktan korkma Işıktan korkma Evlenmekten korkma Köprülerden geçmekten korkma Yaşlı insanlardan-yaşlanmaktan korkma Topluluk önünde konuşmaktan korkma (Sürecek) Dokunulmaktan korkma 49


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

1-Sera etkisi afla¤›daki maddelerin hangisinin atmosfere bol miktarda da¤›lmas› sonucu oluflmufltur? a-Kloroforma b-Karbondioksit c-Ozon d-Kükürt oksit 2-‹nsan vücudunda kan tafl›yan hücreler olan alyuvarlarda, oksijen tafl›ma iflini gerçeklefltiren ve ayn› zamanda kana k›rm›z› rengini veren molekül hangisidir? a-Klorofil b-Hemoglobin c-Fibrin ojen d-Melanin 3-Çok ünlü bir deyim olan “Kad›n›n fendi erke¤i yendi” cümlesindeki “fend” sözcü¤ü ne anlama gelir? a-Ak›l b-Çene c-Cilve d-Hile 4-Afla¤›dakilerden hangisi Apple flirketinin ipod, iphone, ipad gibi ayg›tlarda üstünlük kurmas›n› sa¤layan ve flimdi hayatta olmayan dahi baflkan›d›r? a-Mark Zuckerberg b-Tim Cook c-Steve Jobs d-Steven Spielberg 50

5-Türkler 2. Dünya Savafl›’nda afla¤›daki ülkelerden hangisiyle savaflm›fllard›r? a-Almanya b-Rusya c-‹talya d-Türkler hiç bir ülkeyle savaflmam›fllard›r. 6-Elementler periyodik cetvelde hangi özelliklerine göre dizilmifltir? a-Etkiniliklerine göre b-‹yon yüküne göre c-Atom numaras›na göre d-Nötron a¤›rl›klar›na göre 7-Afla¤›dakilerden hangisi Frans›z ‹htilali s›ras›nda toplulu¤un sloganlar›ndan biri de¤ildir? a-Özgürlük b-Sadakat c-Kardefllik d-Eflitlik 8-Afla¤›dakilerden hangisi somut isimdir? a-Melek b-Ak›l c-Kamuoyu d-Ci¤er 9-Bir sürü devam filmi çekildi¤i için bir zamanlar hiç bitmeyece¤i duygusu uyand›ran Rocky ve Rambo filmlerinde bafl kahraman rolünü oynayan sanatç› hangisidir? a-Arnold Schwarzenger b-Sylvester Stallone c-Michael Dougla d-Steven Seagal

10-So¤uk savafl dönemine damgas›n› vurmufl Sovyet Gizli ‹stihbarat örgütü hangisidir? a-SS b-KGB c-Mossad d-Polit Büro 11-Ünlü tatil yöresi Hawaii hangi ülkeye aittir? a-ABD b-Arjantin c-Küba d-‹ngiltere 12-Satranç oyununda her yöne L fleklinde hareket edebilen ve di¤er tafllar›n üzerinden atlayabilen tek tafl hangisidir? a-At b-Fil c-Piyon d-Vezir 13-Hangisi insanlar›n temel özgürlüklerini belirten ‹nsan Haklar› Evrensel Bildirisi’nin maddelerinden birinde geçmez? a-Hiç kimse köle olamaz b-Herkes mal mülk sahibi olabilir c-Hiç kimseye iflkence yap›lamaz d-Millet vekilleri tutuklanamaz 14-Dokundu¤u fleyleri alt›na çevirdi¤i ve eflek kulakl› oldu¤u fleklinde efsaneler olan Kral Midas hangi uygarl›¤›n kral›d›r? a-Frigya b-Fenike c-Lidya d-Kartaca 15-Günefl afla¤›daki kentlerin hangisinde en geç batar? a-Sinop b-Hatay c-Hakkari d-Edirne Yan›tlar: 151. sayfada


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Ermeni ‹ddialar›na Gerçekler Üzerinden Yan›tlar Bütün Dünya’da, 1915 olaylar›na iliflkin Ermeni iddialar› konusunda birçok yaz› kaleme ald›m. Hemen her yaz›da da, Ermeni diasporas›, Ermenistan ve Bat›l› destekçilerinin hedefinin, 1915 olaylar›n›n 100. Y›ldönümü 2015’te, ifllemedi¤imiz bir cinayeti bize yüklemek ve Türkiye’yi soyk›r›m suçlusu ilan etmek oldu¤unu yazd›m. az›lar›mda, Talat Pafla’ya atfedilen ve k›y›m emri içerdi¤i iddia edilen telgraflar›n sahteli¤ini, ölü say›s›na iliflkin yalanlar›, 24 Nisan’›n Ermeni iddialar› için nas›l sembolik bir gün haline getirildi¤ini, "tehcir" yani "zorunlu yer de¤ifltirme" konusundaki gerçekleri, Atatürk’ün a¤z›ndan ç›kt›¤› öne sürülen

Y

51


BD TEMMUZ 2014

sözlerin ona ait olmad›¤›n› belgeleriyle anlatm›flt›m. Bu yaz›da da, konu üzerinde çal›flanlar›n ve uzmanlar›n d›fl›nda kamuoyunun pek bilmedi¤i baz› konulara iliflkin bilgiler paylaflaca¤›m. kinci Dünya Savafl›’n›n ard›ndan Nazi Almanya’s› yöneticilerini yarg›lamak için kurulan Nürnberg Mahkemesi’ne sunulan bir belge, Ermeni araflt›rmac› ve tarihçileri için soyk›r›m iddialar›n› kan›tlamak üzere kullan›lm›flt›r. Söz konusu belgeye göre, Hitler, 1939 y›l›nda Alman Genelkurmay›’nda yap›lan toplant›da, Polonya’ya sald›rma karar›n› savunurken, “Kad›n, erkek, çocuk, yafll› tüm Polonyal›lar› öldürmek üzere askeri birliklere görev verdim. Ermenilerin yok edildi¤ini bugün hat›rlayan var m›?” demifltir. Ancak mahkemedeki savc› bunu yalanlam›flt›r. Ad› geçen toplant›da zab›t tutulmad›¤›n› söyleyen savc›, oradaki generallerin notlar›n›n, Hitler’in sözleri gibi gösterildi¤ini belirtmifltir. Savc› ayr›ca kendisine sunulan 2 notun ard›ndan 3. bir not daha gönderildi¤ini, buna da el yaz›s› ile baz› ilaveler yap›ld›¤›n› tespit etti¤ini anlatm›flt›r. Savc›, Hitler’in söyledi¤i iddia edilen sözlerin elindeki notlardan ibaret oldu¤unu hat›rlatarak, üzerinde oynanm›fl, farkl› el yaz›s› ile ek yap›lm›fl bu belgeleri iflleme koymayaca¤›n› aç›klam›flt›r. Nürnberg Mahkemesi’nden ç›kan bu karara ra¤men, Hitler’e atfedilen sözler günümüzde Ermeni propagandas›n›n önemli unsurlar›ndan biri olmay› sürdürmektedir.

52

Ermeni k›y›m›n› kan›tlamay› amaçlayan bu mahkeme, yap›lan tüm araflt›rmalara ra¤men belge ve bilgi bulamam›flt›. ‹ngiltere, 1. Dünya Savafl›’n›n ard›ndan ‹stanbul ve Anadolu’yu iflgal etmiflti. ‹ngilizler, Ermeni k›y›m› iddialar›n› kan›tlamak için çok u¤raflt›lar. Öyle ki, Osmanl› Devleti’nin önde gelen 44 yöneticisini Malta’ya sürüp, burada bir mahkeme kurdular. rmeni k›y›m›n› kan›tlamay› amaçlayan bu mahkeme, yap›lan tüm araflt›rmalara ra¤men belge ve bilgi bulamam›flt›. Son çare olarak Amerikan D›fliflleri Bakanl›¤›’na baflvuran ‹ngilizler, Ermeni k›y›m›na iliflkin belgeler varsa bunlar› mahkemeye göndermelerini istemifllerdi. Ancak oradan da olumsuz yan›t alm›fllard›. ‹flte o dönemden bu yana ‹ngiltere’de, Ermeni iddialar› konusunda hiçbir tasar› Parlamentodan geçmemifltir. ‹ngiliz Hükümetinden yetkililer, zaman zaman konuya iliflkin aç›klamalar yaparak, Ermeni iddialar›na kat›lmad›klar›n› söylemektedirler. Devlet Bakan› Baroness Ramsey of Cartvale, 14 Nisan 1999 tarihinde yapt›¤› aç›klamada, “Osmanl› idaresinin Ermenilerin yok edilmesini kan›tlayacak bir belgenin bulunmamas› nedeniyle ‹ngiltere Hükümetleri 1915-1916 olaylar›n› soyk›r›m olarak

E


BD TEMMUZ 2014

Baroness Ramsey of Cartvale

daha dünyaya ilan etti. Ovannes Kaçaznuni kimdir bilir misiniz? Ermenistan’› Temmuz 1918’den A¤ustos 1919’a kadar yöneten Baflbakan Kaçaznuni, ayn› zamanda Taflnak Partisi’nin önde gelen kurucusu ve yöneticisidir. Kaçaznuni, Taflnak Partisi’nin Bükrefl’te, 1923 y›l›ndaki kongresinde önemli bir konuflma yapm›flt›r. Söz konusu konuflma, bir itiraf niteli¤indedir. Konuflman›n ana hatlar› flöyledir:

tan›mamaktad›r. Bize göre, 80 y›l önce yaflanm›fl olaylar›n günümüz hükümetleri taraf›ndan de¤erlendirilmesi do¤ru de¤ildir. Çünkü bu olaylar tarihi ve hukuku ilgilendirir” demektedir.

B

enzer bir aç›klama, 24 Ocak 2001 tarihinde, ‹ngiltere Bay›nd›rl›k ve Çevre Bakan› Beverly Hughes’den de geldi. Hughes, “Bir süre önce ‹ngiltere Hükümeti, Ermeni iddialar› konusundaki delilleri gözden geçirdi. 1915-1916 y›llar›nda meydana gelmifl olaylar›n belgelerini inceledi. Sonuçta bu olaylar›n Birleflmifl Milletler’in soyk›r›m tan›mlamas›na uymad›¤›na karar verdi” diyerek, ‹ngiltere’nin konuya bak›fl›n› bir kez

‹flte o dönemden bu yana ‹ngiltere’de, Ermeni iddialar› konusunda hiçbir tasar› Parlamentodan geçmemifltir.

Ovannes Kaçaznuni “Gönüllü silahl› birliklerin kurulmas› hatayd›. Kay›ts›z flarts›z Rusya’ya ba¤lan›lmas› do¤ru de¤ildi. Türklerden yana olan güç dengesi hesaba kat›lmam›flt›. Tehcir karar› amac›na uygundu. Türkiye savunma içgüdüsüyle hareket etmiflti. Taflnaklar Ermenistan’da bir diktatörlük kurmufltu. Müslüman nüfusu katletmifllerdi. Ermeni terörü bat› kamuoyunu kazanmaya yönelikti. Taflnak yönetimi d›fl›nda suçlu aranmamal›yd›. Taflnak Partisi’nin siyasi intihardan baflka yapacak bir fleyi yoktur.” 53


Ovannes Kaçaznuni: Tehcir karar› amac›na uygundu. Türkiye savunma içgüdüsüyle hareket etmiflti. Taflnaklar Ermenistan’da bir diktatörlük kurmufltu. Müslüman nüfusu katletmifllerdi. Ermeni iddialar›n› destekleyenler, propagandas›n› yapanlar, Kaçaznuni gibi çok önemli bir ismin bu itiraf›n› yok sayarlar. Yay›lmas›n›, anlat›lmas›n› istemezler. Dergi, gazete ve kitaplar›nda yer vermezler. Olanlar› da silerler. merika Birleflik Devletleri, Ermeni diyasporas›n›n en güçlü oldu¤u ülkedir. Ermeni lobileri, Amerikan Temsilciler Meclisi ve Senatosu’ndan soyk›r›m iddialar›na

A

ABD Temsilciler Meclisi

54

iliflkin karar ve tasar›lar ç›karmak için sürekli bir faaliyet içindedirler. Bu giriflimlerden biri de, 1985 y›l›nda Kongre’ye getirilen 192 say›l› tasar›d›r. Ermeni iddialar›n›n soyk›r›m olarak tan›nmas›n› isteyen bu tasar›ya karfl› 69 Amerikal› bilim adam›, 19 May›s 1985 tarihinde bir bildiri yay›mlam›flt›r. Bildiriye imza atan bilim adamlar›, soyk›r›m ifadesinin kullan›lmas›na tepki göstererek, ilgili ülkelerin arflivleri aç›lmadan, buralardaki belgeler incelenmeden, 1915 olaylar› hakk›nda kesin bir yarg›ya varman›n do¤ru olmad›¤›na dikkat çekmifllerdir. Bildiride, Amerikan Temsilciler Meclisi’ndeki 192 say›l› karara iflaret edilerek, “Tarihsel olarak flüpheli varsay›mlara dayal› böylesine bir karar dürüst tarihsel araflt›rmaya zarar verir ve Amerikan yasama sürecinin güvenirlili¤ini sarsar” denilmektedir. O dönemin gazetelerinde de yay›mlanan bu bildiriyi imzalayan bilim adamlar›, Ermeni diasporas›n›n bask› ve tehditlerine maruz kalm›fl, birço¤u çal›flt›¤› üniversiteden ayr›lmak zorunda kalm›fl, baz›lar› da


çareyi yurtd›fl›na gitmekte bulmufltur. Amerika Birleflik Devletleri gibi bir ülkede 69 bilim adam›n›n Ermeni iddialar›na karfl› ç›kmas›, bunu da kamuoyunun önünde yapmas› çok önemli bir destek ve geliflmedir. Türkiye bunu her f›rsatta dile getirmeli, Ermeni iddialar›n› çürütmek için kullanmal›d›r. rmenilere soyk›r›m yap›ld›¤›n› iddia edenlere, Ermeni halk›na verilen de¤eri de hat›rlatmak gerekir. Osmanl› Devleti’ndeki Bay›nd›rl›k, Ticaret, Hazine, D›fliflleri, Orman ve Maden, Posta ve Telgraf Bakanl›klar›nda Bakan olarak görev yapan, Kirkor Agaton, Ohannes Gümüflyan, Agop Kazazyan, Mikael Portakalyan,

E

Osmanl› Devleti’nde Bay›nd›rl›k, Ticaret, Hazine, D›fliflleri, Orman ve Maden, Posta-Telgraf Bakan› olarak görev yapan, Kirkor Agaton

Çal›flmalar›na yaklafl›k 15 y›l önce 1999’da bafllayan Ermeniler tüm haz›rl›klar›n› 2015’e yani 100. Y›la yönelik yap›yorlar. Sak›z Ohannes, Krikor Sinapyan, Oskan Mardikyan, ‹stanbulyan ve Halaçyan gibi Ermenileri sayabiliriz. Ayr›ca 1914’teki Meclis’te görev yapan 12 Ermeni milletvekilini, Büyükelçi olan 7 Ermeni ile üst düzey subay 41 Ermeni’yi de, bu halka duyulan güven ve verilen önemi göstermesi nedeniyle hat›rlatabiliriz. Ermeni diasporas›, 1915 olaylar›n›n 100. Y›ldönümüne büyük haz›rl›k yaparken, tezlerimizi destekleyen, hakl›l›¤›m›z› kan›tlayan elimizdeki tüm bilgi ve belgeleri toparlamal›y›z. Dünya medyas›na ve kamuoyuna bilgi ak›tmal›, meydan› bofl b›rakmamal›y›z. Çal›flmalar›na yaklafl›k 15 y›l önce, 1999’da bafllayan Ermeniler tüm haz›rl›klar›n› 2015’e yani 100. Y›la yönelik yap›yorlar. “Geliflmeleri geriden izlemeyelim, ön alal›m. Aksi takdirde hakl› oldu¤umuz davay› kaybederiz” diyerek tüm yetkilileri ve ilgilileri uyarm›flt›m. Ancak görünen o ki, yine haz›rl›ks›z yakalanaca¤›z ve yine bafl›m›z çok ama çok a¤r›yacak. Hem de geri dönüflü olmayacak bir flekilde...• gurbuzevren@butundunya.com.tr 55


Sporun Dünyas› Metin Gören

Tribünde Günefllenmek Olimpiyat Oyunlar›'ndan sonra ikinci büyük organizasyon Dünya Kupas› Futbol fiampiyonas› tüm h›z›yla devam ediyor. Ünlü futbolcular›n sunumlar›, günlerce anlat›lacak öykülere günlerden beri malzeme depoluyor.

56


BD TEMMUZ 2014

›n›rsal ve say›sal aç›dan küçük devletlerin, devlere yönelik kafa tutma hevesleri, keyifli ayak oyunun evrensel boyutlar›n› art›k taflk›n bir su gibi y›ka y›ka büyüdü¤ünü simgeliyor. Futbolun temel prensiplerini, yerinde ve zaman› geldi¤inde kullanan bir çok ülkenin baflar›s›, planl› programl› hareket etmekten geçiyor. Hollanda Milli Tak›m›'n›n bafllatt›¤› deneyimliler ile gençleri ayn› potada eritmek, Van Gaal gibi usta bir teknik direktörün zihinsel becerilerinin bir ürünü olsa gerek. Literatürlere geçecek ‹spanya 51'lik galibiyetinin mimarlar›n› sunmak yerine, kollektif futbolun olmazsa olmaz› görevleri baflar›yla da¤›tabilmek önemliydi. Hollandal› teknik direktör bunu baflarm›flt›, o harika karfl›laflmada. Özgürlük savafl›n›n ac› faturas›n›, kanl› bir flekilde ödeyen Bosna Hersek'in, H›rvat bask›lar›n›n kan ve barut kokan ac›l› günlerinden Brezilya'n›n dev statlar›na tafl›nmas›, alt› milyonluk yeni bir ülkenin tarihi zaferi olmal›yd›. Bosna Hersek, futbolda büyüme h›z çizgilerinin standart ölçümlerini geçmifltir.

S

P

eki bu ihlalin cezas› var m›? Elbette var. Bu harika cezay› ellerimiz k›zar›ncaya dek alk›fllamak. Futbol için savaflan ülkelerin Brezilya yeflil alanlar›nda boy göstermesi, komflumuz Yunanistan'›n Dünya ve Avrupa flampiyonlar›n›n adeta gediklisi olmas›n› hiçbir kifli raslant›lara ba¤layamaz. Yunanistan'›n 8.5 milyon nüfusuna karfl›n, albaylar

cuntas› e¤emenli¤inde bile, sporda atak yapmay› hedeflemiflti. Basketbolu, sokak aralar›na dek indiren komflumuzun, bugün Avrupa'y› titreten oyuncular›n›n bir ço¤u basketbol ülkesi Amerika 'da e¤itim alarak iflbafl› yapt›lar. Yunanistan'›n; s›f›r bütçe ile yapt›¤› ulusal reklam tüm h›z›yla sürüyor. Jamaikal› Dünya fiampiyonu Usain Bolt'un geçmifle

Usain Bolt: ''Benim ülkemin ekonomik standartlar› düflüktür. Jamaika'n›n, tüm dünya ülkelerinden gelecek turistlere ihtiyaç› vard›r.” yönelik söylemlerini an›msamal›y›z: ''Benim ülkemin ekonomik standartlar› düflüktür. Jamaika'n›n, tüm dünya ülkelerinden gelecek turistlere ihtiyaç› vard›r. Atletizm severler benim gibi 57


BD TEMMUZ 2014

Art›k; tribünlerde günefllenmek iflleminden vaz geçmeliyiz. flampiyonlar› uzun süreli ve keyifle izlemek istiyorlarsa, rotalar›n› Jamaika'ya çevirmelidirler.'' ribünde günefllenmek, olan biteni, ''adam sende" gibi olumsuz bir düflünce ve tav›rla pas geçmelere san›r›m bizim ülkemizin d›fl›nda pek rastlanmaz. Dünya Kupas› hasretinin 1954'den bu yana, tam altm›fl y›ll›k bir geçmifline baka baka iç geçiren bir ülkenin; futbolun, biraz basketbol, az›c›k voleybol, ehh iflte biraz da öteki sporlar› içine geçirdi¤i spor mant›¤›, iddia ediyorum ki günefllenmenin (!) beceri içeren çal›flmas› yan›nda ad› bile akla gelmez. Haz›ra konman›n, yasal olmayan düflüncelerini uygulama alanlar› insan bedenine sokarak, doping denilen illeti salg›layan bir yönetim anlay›fl›n›, güneflin yak›c›l›¤› bile pes ettiremiyor. fiikenin ahlâks›zl›k içeren boyutlar›, mahkeme salonlar›na s›¤maz

T

58

Vaz geçmeliyiz ki; akl›m›z› bafl›m›za almal›y›z. Akl› bafl›nda, yurtsever insanlar›n bilgi birikimleriyle spor denilen olguyu bize yak›fl›r bir düzeye ç›karmal›y›z. iken; ulusal tak›mlar›m›z›n teknik kadrolar›nda yap›lan operasyonlar›n, "Suçu üzerinden atmak" gibi bir kolayl›k olmamal›d›r. Asl›nda, bunun ad›, "günefl balç›kla s›vanmaz", ve "sizin düflünce boyutlar›n›zla oluflturdu¤unuz çuvallara, m›zraklar s›¤maz" olmal›d›r. ‹flin en ac› yan›, benim gibi her Türk insan›n›n içini yakan›, Dünya Kupas›'nda mücadele eden bir çok tak›m› izledikten sonra geniflleyen


BD TEMMUZ 2014

s›z›d›r. Seksen milyona çeyrek kalan say›s› ile birçok sporun üstesinden gelememek, neyin nesidir ve nereye konulmas› gerekli bir sorundur. Bu nas›l bir yönetim, bu nas›l bir üretimsizliktir. Yap›s›n›n yüzde yetmifl sekizini yabanc›lara teslim etmifl bir büyük ülkenin spor olgusu, ya dal›ndan erken kopar›lm›fl bir meyva, ya da çürümeye mahkûm edilmifl bir ham madde gibidir. Haz›ra konmay›, elini kolunu oynatmadan, zihnini yormadan, bulduklar›yla yetinen bir mant›k ilavesiyle üretebilme komikli¤i, sirklerde her türlü olumsuzluklara karfl›n, insanlar› güldürme iflini üstlenen palyaçolar›n dram›n› yans›t›r. Art›k; tribünlerde günefllemek

Seksen milyona çeyrek kalan say›s› ile birçok sporun üstesinden gelememek, neyin nesidir?...

iflleminden vaz geçmeliyiz. Vaz geçmeliyiz ki; akl›m›z› bafl›m›za almal›y›z. Akl› bafl›nda, yurtsever insanlar›n bilgi birikimleriyle spor denilen olguyu bize yak›fl›r bir düzeye ç›karmal›y›z. Baflkalar›n› seyretmenin keyfi, kendi içsel oluflumlar›n k›lavuzu olmal›d›r. Görsel flenli¤in, ulusal forma alt›nda sunumu, K›br›s Bar›fl Harekat› s›ras›nda, ulusal bir flark› gibi yürekten söylenen, ''Bir baflkad›r benim memleketim"in tornistan› gibi, "Bir baflkad›r benim sporum" fleklinde organize edilmelidir. Tribünde Günefllenmek, günefl yüzü görmeyen ciltlerin bilinçli bir uygulama ile bronzlaflmas› demektir. Cildi yanm›fl, Tribün Günefllenmesinin h›flm›na u¤ram›fl bir büyük toplumun, günefl keyfi yerine, zor olmayan denk-lemleri çözebilen zihinsel oluflumlara ihtiyac› vard›r.

N

e demiflti; 1789 Frans›z Devrimi'nin önemli portresi Jan Jack Ruso? "Geliflmekte olan bir çocu¤un önüne, komik oyuncaklar vererek onun düflünce zenginli¤ini yok etmeyin ve hevesini de k›rmay›n. O çocu¤un eline kazma, kürek vermelisiniz ki; çal›flarak yaflamay› ve ayakta kalmay› ö¤rensin.'' ‹yi seyirler Türkiye... Van Persie'nin kafa golü ne muhteflemdi ama. Kosta Rika'ya ne demeli.Avuç kadar ülke Uruguay'a nas›lda kafa tuttu. Campella büyük oyuncu kardeflim. Avustralya var, Japonya da. Peki biz neredeyiz ? Tribünde ve günefllenme keyfinde. • metingoren@butundunya.com.tr 59


D

eli bal, kitaptaki hiçbir öykünün adı de¤il. Öykülerin ortak atmosferinin adı. Deli bal, Karadeniz'de üretilen bir bal. Vahfli kestane çiçeklerinden ve orman gülü gibi baflka vahfli bitkilerden beslenen arılardan sa¤ılan bir bal. Çok az yenmesi gerekiyor; ancak çok az yendi¤inde faydalı, ölçüyü kaçırdı¤ınızda delirtti¤i söyleniyor. Kitap hem hacmi hem de içeri¤iyle böylesi bir ça¤rıflım yaptı. “Okura bir uyarı belki,” diyor Pelin Buzluk kitabını anlatırken.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Yeteneksiz yöneticileri, rüflvetçi memurlar›, ikiyüzlü din adamlar›n› yuhalayan

smanl› devletinde Padiflah›n tanr›sal kökenli yetkisi s›n›rs›zd›. Ancak imparatorluk tarihi boyunca halk›n zorba, adaletsiz yönetimden flikâyetçi oldu¤u dönemler yafland›. Padiflahlar›n tahttan indirildi¤i görüldü. Zaman zaman yeteneksiz kimseler yönetici yap›lm›flt›. Devlet adamlar› yaln›z kendi ç›karlar›n› düflünmekteydi. ‹fller rüflvet karfl›l›¤›nda yürütülüyordu. Kad›lar, yasalar› çi¤niyordu. Medreseler ö¤retim görevini yerine getirmiyordu. Düzmece din adamlar› görülüyordu. Halk›n görüfllerini yan-

s›tan ozanlar, yaflad›klar› dönemden, bozuk düzenden yak›nd›lar: “Geçti sadarete (sadrazaml›¤a) bir herif cahil”- fiemsi “Kanda (nerede) etsin hakl›, hakk›n› dava Rüflvetsiz hiçbir ifl görülmez asla (...) Kimi dervifl olur bafl›nda külah Tarikat s›rr›na de¤ildir âgâh (haberdar) Bulursa bir dergâh u¤rasa nâgâh (ans›z›n) Keramet gösterir basar yalan›”Gedai 61


BD TEMMUZ 2014

“Hakimler dünyay› harap ettiler ‹cras› yok fleriata gittiler”- Seyit Ali u ortamda Padiflah›n bütün kötülükleri ortadan kald›rabilece¤ine inan›l›yordu. Ancak s›ras› gelince elefltiriler saraya da uzan›yordu: “Hünkâr›m dünyaya eyle bir nazar. (...) Hani erkân, hani yol Padiflah›m”Mahremi “Her gelene verme tu¤ ile sancak Rüflvet almas›n› bilirler ancak Cihan elden gitti daha ne olacak Dünyan›n nizam›n ver Padiflah›m”Âfl›k Mehdi “Yar›n mahfler günü senden sorula Al›rlar hakk›n› kul Padiflah›m”-Âfl›k Mümin Halk›n sözcüsü olan ozan, böyle apaç›k s›ralad›¤›, çarfl›da pazarda, kahvelerde, köy odalar›nda dilden dile dolaflan elefltirileri nedeniyle bafl›na ifl gelmesinden de çekiniyordu. fiiirlerinin sonunda kendi ad›n› vermekten kaç›nd›¤› oluyordu: “Ne yatars›n böyle gafletten uyan Bu ifllere aflna (âflina) ol padiflah›m Birkaç rical ile valide sultan Kâfire muindir (yard›mc›d›r) bil padiflah›m (...) Söylemem ismimi ey Sultan Hamid” 62

(fiiirinin sonunda ozan›n ad› yoktur.) Bunlar halk ozanlar›d›r. Halk›n duygular›n›, çektiklerini, kendileri için neler yap›lmas› gerekti¤ini kendi dilleriyle anlat›rlar. Saray ozanlar› da denilen divan ozanlar›n›n seslendikleri ise, e¤itimden geçmifl az›nl›kt›r. Onlar›n da elefltiri fliirleri yok de¤ildir. Örne¤in Veysî, devlet yöneticilerinin seçiminde uygunsuzluklar görür. Kendisi hak etti¤i yerde de¤ildir. Arnavutlar. Boflnaklar ifl bafl›ndad›r. Ozan, “bal›¤›n bafltan koktu¤unu” söyleyerek, yap›lan atamalar› elefltirmektedir: “Bal›k bafltan kokar derler fesâd›n bafl› ma’lûmdur Ne kadir kimse bir nokta diye hâzâ Kitâbullah (...) ‘Aceptir ‘izz-i devlette cemi’ân Arnavut Boflnak Çeker devrinde zilletler flehâ, âl-i Resulullah” ehzade Mustafa’n›n öldürülmesi üzerine yaz›lan a¤›tlarda bu haks›zl›¤›n sorumlular›na, hattâ Padiflaha elefltiriler yöneltilmifltir. Bunlar›n en a¤›r olanlar›ndan biri, Kanuni’nin efli Hürrem Sultan’ad›r. Nisâyî, Rusya’dan getirildi¤ini vurgulayarak onu cad›ya benzetmifltir: “Bir Urus cad›s›n›n sözün(ü) kula¤›na koyup Mekr ü âle aldanuban (yalan dolana aldanarak) ol acûzeye uyup…”


BD TEMMUZ 2014

adiflahlar fliirle yak›ndan ilgiliydi. Ozanlar› çevrelerinde toplamak, onlar› ödüllendirmekle kalm›yor, zaman zaman kendileri de fliirler söylüyordu. 3. Mustafa bir k›t’as›nda, “Dünya y›k›l›p gitmekte, bizim elimizde de düzelece¤i yok. Alçak felek, iflleri afla¤›l›k kimselerin eline b›rakt›. Dünyan›n nimetleri uygunsuz kimselerin elinde. Art›k iflimiz Tanr›’n›n ac›mas›na kald›” diye ac› ac› söylenir. “Y›k›l›pt›r bu cihan sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i denî verdi kamu mübtezele fiimdi erbâb-› sa’âdette gezen hep hezele ‹flimiz kald› bizim merhamet-i Lemyezel’e” Padiflah›n kendisinin bile yönetimde bozuklu¤u aç›k aç›k dile getirdi¤i ortamda ozanlar da tan›k olduklar› kötülükleri anlatmaktan kaç›nmam›flt›r. Bu türden bir fliir grubunda, ozanlar›n olup bitenlere yuf (yuh) çekmekten kendilerini alamad›¤› gözlenir. fiehzade Cem'in hocas›, sad›k dostu

Padiflahlar fliirle yak›ndan ilgiliydi. ozan Karamanl› Aynî, Cem Sultan ile Padiflah Beyaz›t’›n taht kavgas›nda sesini alabildi¤ine yükseltmifltir. Bir gazelinde, alçaklar› koruyan, öyle kimselerin yükselmesini sa¤layan zamana yuh çeker. Alçak, de¤ersiz kimseler, hak etmedikleri yere gelmifltir: “Dûn-perverdir zaman kendüye vü flâh›na yuf Kendü vü flâh› nedir belki flehinflâh›na yuf (Alçaklar› koruyan, onlar›n ilerlemesini sa¤layan bu zaman›n kendine de, padiflah›na da, padiflahlar padiflah›na da yuh olsun.) (...) Âsumân-› rif’at üzre yol verir her bir hâra Ger tarîki kehkeflân ise onun râh›na yuf (Eflek yarat›lm›fl kimselerin gökyüzü gibi yükseklere ç›kmas› için yol veren bu zaman›n yolu, samanyolu gibi parlak olsa da, o yola yuh olsun). 16. yüzy›l ozan› Usûlî’nin, “yuf” 63


BD TEMMUZ 2014

redifli gazelinde kimseye bafl e¤meyen, gözü tok, ham sofulukla alay eden, aflka önem veren kiflili¤i kendini göstermektedir. Ozan, verdi¤i her lokmada bin zehir sunan fele¤e, yaflam›n geçici zevklerine, sultanlara, onlar›n çevresindeki görevlilere, askerlerine yuh çeker. “Be bu bâzar-› cihân›n kuru dükkân›na yuf Çenber-i çarh›na vü günbed-i gerdân›na yuf (Bu cihan pazar›n›n kuru dükkân›na yuh olsun. Fele¤in çemberine de dönen kubbesine de yuh olsun) (...) Dürülür çün kamu defterleri tômâr gibi Dehr sultanlar›n›n defter ü divân›na yuf” (Bütün defterleri bir gün tomar edilip dürülecek olan dünya sultanlar›n defterlerine, divanlar›na da yuh olsun). ›fl dünyay› de¤il iç dünyas›n› anlatan, gönül adam› fieyh Galip bile çevresini saran toplumsal kötülükler karfl›s›nda sessiz kalamam›flt›r: “Billah yuf bu flu'bede-i hîçkâra yuf Yuf kadr-i câh u tantana-i ifltihâra yuf (Vallahi, 64

dünyada oynanan bombofl oyunlara, hokkabazl›klara yuh olsun. Sonu bofla ç›kan o de¤erli makamlara, göz al›c› yaflant›lara, üne flana yuh olsun.) Pafla ki bulmaya ser-i maktû'una kefen Ol tûg-› tumturak-› âlem- i'tibâra yuf” (Bir pafla ki kesilmifl kellesine kefen bulam›yor. Onun ald›¤› gösteriflli, itibarl› tu¤a, niflana da yuh olsun) . eyh Galip’in yol arkadafl› Esrar Dede, alt›na gümüfle taparcas›na ilgi gösterenlerden, kaba sofulardan yaka silker: “Âbid-i sîm ü zerin mezheb-i âyînine yuf Haflmet ü saltanat u efser-i zerrînine yuf (Alt›na gümüfle tapan›n mezhebine, törenine, heybetine, saltanat›na, alt›n tac›na yuh olsun). (...) Vâ'izâ vasf-› cinan u leb-i kevser etme Sus be-hey ehli tama' hûruna yuf înine yuf (Ey camide vaaz veren! Bize cennetin, kevserin güzelliklerini anlat›p durma. Yaln›zca cennet nimetleri için ibadet eden, sen

Ozan, verdi¤i her lokmada bin zehir sunan fele¤e, yaflam›n geçici zevklerine, sultanlara, onlar›n çevresindeki görevlilere ve askerlerine yuh çeker.


BD TEMMUZ 2014

sus! Bu amaçla anlatt›¤›n cennetteki güzellere de yuh olsun).

d›r” (Sizden kim uzak durursa Tanr›’ ya yak›n olur. Çünkü sizin gitti¤iniz yol sap›kl›k yoludur.) Sözünü sak›nmayan ozan›m›z s›ras›n› getirince kurulu düzeni, haks›zlar›, zalimleri, parayla görev yeri satanlar›, bilgi yoksunlar›n› yüceltenleri yuhalamaktan geri durmam›flt›r: “Zî-k›ymet olunca nidelim câh u celâli Yuf an› satan dûna h›rîdâr›na hem yuf (Parayla al›n›p sat›lan görev yerini ne yapal›m. Yuh onu satan alça¤a da, yuh onu alana da). Ârif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil ‹kbâline yuf âlemin idbâr›na hem yuf (Olgun kifliler hor görülüyor, bilgisizler el üstünde tutuluyorsa, bu dünyan›n düflkünlük haline de, getirdi¤i mutlulu¤a da yuh olsun)

Ba¤datl› Ruhi, haks›zlar, zalimleri, parayla görev yeri satanlar›, cahilleri yüceltenleri yuhalamaktan geri kalmaz

ncak, bu yoldaki fliirlerin en ünlüsü, 16. yüzy›l ozan› Ba¤datl› Ruhi’nin ünlü “Terkib-i bend”inin bir bölümüdür. “Terkib-i bend”, bütünü ile bir baflyap›tt›r. fiiirin burada söz konusu edilen bend kadar ünlü baflka bir bendinde ozan, yeni gitti¤i kentteki bir mescitte sabah namaz› s›ras›nda gördüklerini dile getirmektedir: Ellerinde tespih, namaz vaktini bekleyenler, Tanr›’y›, Peygamberi anacaklar›na, birbirlerine “K›rk, elli!..” deyip durmaktad›r. Me¤er, kentin valisi mescide geldikçe orada bulunanlara k›rkar, ellifler akçe da¤›t›rm›fl! Onlar›n ç›kar amac›yla orada bekledi¤ini görünce yanlar›ndan ayr›lan ozan, elefltirilerini s›ralar: “Sizden kim ›ra¤ oldu ise Hakk’a yak›nd›r Zîrâ ki dalâlet yoludur gitti¤iniz râh Tahk›yk bu kim hep ifliniz zerk ü riyâd›r Taklîddesiz tâat›n›z cümle heba-

ski ozanlar›n yap›tlar› o dönemde, onlar›n karfl›s›ndaki dünya sorunlar›n› bize tan›t›rken bu yap›tlar ço¤u kez günümüz yaflam›na da ayna oluflturmaktad›r. • konurertop@butundunya.com.tr 65


Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

Tacoma Narrows ap›m› bitirildi¤inde, dünyan›n üçüncü büyük asma köprüsü olan Tacoma Narrows, Washington s›n›rlar› içerisindeki Tacoma kenti ile Kitsap Yar›madas›’n› birbirine ba¤lamak üzere infla edilmifl ikiz köprülerin ilkiydi… Ne var ki, aç›ld›¤› 1 Temmuz 1940’tan yaln›zca dört ay sonra, 7 Kas›m 1940’ta serin sulara gömüldü… Asl›nda bu konumda bir köprünün inflas› fikri, çok öncelere, 1889 y›l›na dayan›yordu. Ancak köprü inflas› için çabalar 1920’lerin ortalar›nda bafllad›. 1937’de, Washington yönetimi köprü için ilk ödenek olan 5 bin dolar› tahsis edince, çal›flmalar resmen bafllam›fl oldu.

Y

Yaln›zca dört ay ayakta kalabilen köprü:

Köprünün aç›l›fl günü (1 Temmuz 1940) 66


BD TEMMUZ 2014

acoma kenti ile Kitsap Yar›madas›’n› birbirine ba¤lamak için, ikiz asma köprüler yap›lmas› planlan›yordu. Her bir köprünün de, yaln›zca tek yöne do¤ru geçifl sa¤lamas› düflünülüyordu. Köprülerin ilki, 1937’de aç›l›fl› yap›lan Golden Gate Köprüsü ile o y›l büyük ün kazanan Leon Moisseiff’in proje mühendisli¤inde tasarland›. Ayaklar aras›ndaki orta aç›kl›k 853 metre olmas›na karfl›n, köprünün geniflli¤i yaln›zca 11,9 metreydi. Geniflli¤i ve kirifl yüksekli¤i çok az olan bu köprü, esnek ve hafifti. Sonuç olarak, bundan tam 74 y›l önce, 1 Temmuz 1940’ta, o dönemde dünyan›n üçüncü büyük asma köprüsü olan bu köprü törenle trafi¤e aç›ld›. Ama bir tuhafl›k vard›… Projeye göre, saatte 140 kilometre h›zla esen rüzgâra karfl› dayan›kl› olmas› gereken köprü, en hafif rüzgârlarda bile sallan›yordu! Bölgede yaflayanlar, o günlerde televizyonda yay›nlanan ‘Hey Arnold’ isimli dizideki bir karakterden esinlenerek, köprüye ‘Galloping Gertie’, yani ‘dörtnala koflan Gertie’ lakab›n› vermifllerdi. Köprüyü kullananlar öylesine sallan›yorlard› ki, bir gazeteci, köprünün geçifl ücreti hakk›nda “Ücret sadece geçifl içindir ve z›plamak bedavad›r” yorumunu yap›yordu. Galloping Gertie’nin aç›l›fl›n›n üzerinden neredeyse dört ay geçmiflti. Ayn› y›l›n 7 Kas›m’›nda, günün erken saatlerinde, köprü yine her zamanki gibi sallan›yordu! Ancak bu sallant›lar, gittikçe artmaya ve ola¤an sallant›lar›n fliddetini geçmeye bafllay›nca, köprü trafi¤e kapat›ld›. Oysa rüzgâr›n çok

T

Projeye göre, saatte 140 kilometre h›zla esen rüzgâra karfl› dayan›kl› olmas› gereken köprü, en hafif rüzgârlarda bile sallan›yordu! kuvvetli oldu¤u söylenemezdi. Saatte yaklafl›k 67 kilometrelik h›zla esiyordu. nce 0,6 Hz frekansla 0,5 metre yukar›-afla¤› sal›n›m yapmaya bafllayan köprünün hareketine, 0,2 Hz’lik dönme, yani burulma hareketleri de eklendi. Düzenli esen rüzgarla gittikçe artan sal›n›mlar öyle bir noktaya ulaflt› ki, bir ara sol kenar sa¤ kenara göre 8,5 metre yukar›da ve afla¤›da yer almaya bafllad›. Öylesine bir görüntü vard› ki, sanki

Ö

Leon Moisseif 67


iki kad›n uzun bir çarflaf› karfl›l›kl› tutarak sallay›p büküyordu… Köprü rezonansa girmiflti. Sal›n›mlar›n artan fliddet frekans›n›n, köprünün öz frekans›n› aflmaya bafllad›¤› noktada, köprüde k›r›lma ve kopmalar bafllad›. Köprü k›sa süre içerisinde parçalanarak Puget Sound sular›na gömüldü. eyse ki trafi¤e kapat›lm›flt› ve panikleyerek köpe¤inin de içinde oldu¤u arac›n› köprüde b›rakarak koflan Leonard Coatsworth’un, cocker cinsi köpe¤ini ve arac›n› kaybetmesi d›fl›nda baflkaca bir kay›p yoktu. Leonard Coatsworth gazeteciydi ve köprünün üzerinden son ayr›lan insanlardan birisiydi. Kuflkusuz, yaflam›ndaki en önemli haber deneyimlerinden birisini, bizzat yaflam›flt›. Gazetesi için tan›k oldu¤u y›k›l›fl›, ilk a¤›zdan yazd›¤› gibi, meslektafllar›na olay›n nas›l oldu¤unu anlat-

N

68

Leonard Coatsworth’un, köpe¤ini ve arac›n› kaybetmesi d›fl›nda bir kay›p yoktu. t›¤› röportajlar da verdi. O röportajlar›nda, köprünün yana e¤ildi¤i anlardan birinde arac›n›n kontrolünü kaybetti¤ini ve olanca gücüyle frene bast›¤›n› anlatt›. Köprü betonunun çatlama seslerini duyabiliyordu. Güç bela karfl›ya do¤ru koflmufl, hatta son anlarda bir süre sürünmüfltü. Sonra akl›na araçta kalan köpe¤i Tubby gelmifl, son bir at›l›mla acaba onu kurtarabilir miyim diye düflünerek, yeniden arac›na do¤ru yönelmiflti. Ama yapamam›flt›. Onu bekleyen zor görevi, “As›l facia k›z›ma Tubby’nin öldü¤ünü ve benim onu kurtarmay› baflaramad›¤›m› söy-


BD TEMMUZ 2014

lemek oldu” diyerek anlat›yordu. Köprünün çökmesi, hem mühendislik camias›n› hem de Amerika’y› floka u¤ratt›. Olaydan sonra yap›lan detayl› incelemelerde köprüdeki kafes sisteminin yeterli olmad›¤› görülmüfl, ancak bunun köprünün bu flekilde y›k›lmas› için yeterli olmad›¤› anlafl›lm›flt›. Araflt›rmalar sonucunda köprünün y›k›ld›¤› gün rüzgâr›n köprüyü ölümcül rezonansa düflürmek için tam da do¤ru h›zda esti¤i ve köprüye tam

da do¤ru aç›dan çarpt›¤› anlafl›lm›flt›. Devaml› esen rügar titreflimlerin köprünün dayanamayaca¤› kadar fliddetlenmesine yol açm›fl ve köprü parçalanm›flt›. u felaket, köprü inflaatlar›nda rüzgâr tüneli testlerinin bir standart haline gelmesini de sa¤lad›. Aerodinamik alan›ndaki araflt›rmalar bafllad›. Yap›ld›¤›nda hakk›nda “dünyan›n en güzel köprüsü” denilen ‘Galloping Gertie’nin y›k›lmas›, 1937’de aç›l›fl› yap›lan Golden Gate Köprüsü’yle y›ld›z› parlayan ve mesle¤inin zirvesindeki mühendis Leon Moisseiff’in kariyerinin de sonu oldu. Daha önceki tüm baflar›l› projelerini bu çöküfl örtmüfltü. Tarihin en dramatik mühendislik hatas› olarak kabul edilen bu olay, tasar›mda kibirli oluflun neden oldu¤u tehlikenin sembolü haline de geldi. Moisseiff’in tasar›mda aerodinamik öne-

B

Köprünün çökmesi, hem mühendislik camias›n› hem de Amerika’y› floka u¤ratt›. 69


Yenilenen ve Sturdy Gertie ismi verilen köprü ve 2007’de tamamlanan “ikizi” üzerinde trafik art›k güvenle ak›yor

merika’n›n ‹kinci Dünya Savafl›’na kat›lmas›, ‘Galloping Gertie’nin yerine yeni bir köprü infla edilmesi planlar›n› geciktirdi. ‘Galloping Gertie’nin temelleri üzerine 1950’de yeni bir köprü infla edildi. Aç›l›fl›, 14 Ekim 1950’de yap›ld›. Bölgede yaflayanlar, bu kez köprüye verecekleri isim konusunda daha temkinli davrand›lar: Sturdy Gertie, yani ‘Sa¤lam Gertie’ dediler! Sturdy Gertie, 15 Temmuz 2007’ ye kadar çift yönlü olarak trafik ak›fl›n› sa¤lad›. En baflta planland›¤› gibi yan›na infla edilen ‘ikizi’nin, 4 Ekim 2002’de bafllayan inflas›, 2007 Temmuz’unda tamamlanabildi çünkü… 15 Temmuz 2007’de do¤u yönüne yeni köprü infla edilince, her iki köprüde de tek yöne do¤ru trafik verilmeye baflland›. •

A

mini göz ard› etmesi, asma köprülerin güvenli¤ini art›rmak için araflt›rmalar› ilerletecek mühendislere de ilham kayna¤› oldu. Günümüz köprü mühendisli¤inde kullan›lan daha güvenli ve geliflmifl süspansiyon sistemlerinin ve titreflim hesaplamalar›n›n temellerinin at›lmas›na yard›mc› oldu. 70

sabriyeasir@butundunya.com.tr


BD TEMMUZ 2014

Petrol “‹nsan”la Tan›fl›yor 6 Yazan: H‹KMET ULU⁄BAY

A

ABD Merkez Bankas› Eski Baflka-

n› Alan Greenspan 2007 y›l›nda yay›mlanan kitab›nda flu ifadeye yer vermifltir; “Herkesin bildi¤i bir gerçe¤i teslim etmek politik olarak rahats›z edici olsa da üzülerek belirtirim ki, Irak savafl› genifl ölçüde petrolle ilgili idi.” (Greenspan Alan, “The Age of Turbulan-

dan beri, Mezopotamya’y›, tamamen güçle de¤il, fakat halk›n›n özgürce kabul edebilece¤i Kral› ve Hükümeti ile birlikte benimseyece¤i ve Hava

ce” Penguin Yay›nlar› 2008 s. 463)

Irak’›n ‹ngiltere’nin mandas› alt›nda bir devlet olmas›na yönelik çal›flmalar›n tamamlanmak üzere oldu¤u aflamada ‹ngiliz devlet adamlar›ndan Winston S. Churchill 4 A¤ustos 1921 günü planlar›n uzun vadeli hedefi olarak flu ifadede bulunmufltur; “Bafl›n-

Alan Greenspan


BD TEMMUZ 2014

Kuvvetleri, ‹ngiltere’nin denetimindeki yerel askerler ve dört ‹mparatorluk taburu ile destekleyerek elde tutmay› düflünmüfltüm. Daha sonraki aflamada, daha fazla güç indirimini ve nihai olarak da ülkenin ba¤›ms›z, Büyük Britanya’ya dost ve onun ticari ç›karlar›na olumlu bakan ve ‹ngiliz Hazine’ sine yük getirmeyen yerel bir devlet durumuna ulaflmas›n› öngörüyordum.” (Stivers W.“Supremacy and Oil, Iraq Turkey and the Anglo-American World Order, 19181930 s. 78)

George W. Bush

“...Irak’›n sivil halk›, erkek ve kad›n askerlerimizin yüzlerine bakt›klar›nda güç, flefkat ve iyi niyeti görmektedirler...” ABD Baflkan› G. W. Bush, 1 May›s 2003 günü uçak gemisi USS Abraham Lincoln’ün güvertesinde yapt›¤› “Görev Tamamland›” konuflmas›nda di¤er hususlar›n yan›nda flunlar› söylemifltir; “Bu savaflta, özgürlük ve dünya bar›fl› için dövüfltük.(...) Irak’› özgürlefltirme harekat›, ne düflman›n ne de dünyan›n daha önce görmedi¤i bir hassasiyet, sürat ve cesaretle gerçeklefltirildi. (...) Irak’›n sivil halk›, erkek ve kad›n askerlerimizin yüzlerine bakt›klar›nda güç, flefkat ve iyi niyeti görmektedirler. (...)” Lozan Konferans›’n›n aç›lmas›n› 72

izleyen gün olan 24 Ocak 1923 de, Lord Curzon ‹smet Pafla’n›n konuflmas›n› yan›tlarken flu hususa da de¤inmifltir: “Sözlerime son vermeden önce, de¤inmek istedi¤im bir konu daha vard›r. Bu konuyu ortaya ‹smet Pafla atm›fl de¤ildir. Fakat dünya bas›n› bu konuyu bol bol ve sürekli olarak tart›flm›flt›r. ‹ngiliz Hükümeti’nin Musul’u elinde tutma iste¤ini petrol sorununun etkiledi¤i san›lmaktad›r. Bunun böyle oldu¤u iddia edilmektedir. Musul vilayetindeki petrol sorununun benim öne sürdü¤üm iddialarla hiçbir ilgisi yoktur. ‹ngiliz tezini, kendi bafl›na ve bu ülkede var olabilecek do¤al kaynaklar› hiçbir flekilde göz önünde tutmaks›z›n öne sürdüm. Musul dolaylar›nda ne kadar petrol bulunabilece¤ini ya da iflletmenin verimli olup olmayaca¤›n›, yoksa bu masal›n bofl bir hayal mi oldu¤unu bilememekteyim. (Meray Seha Prof. Dr., Lozan Bar›fl Konferans›, Tutanaklar Belgeler, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay. No 29, 1961)

‹ngiltere Baflbakan› Tony Blair,


BD TEMMUZ 2014

2003 y›l›nda Irak’›n iflgalinin bafllamas›ndan k›sa süre önce, 6 fiubat 2003 günü, harekat›n petrolle ilgili oldu¤u iddialar›na flu yan›t› vermifltir: “Petrol konusuna da de¤ineyim. (...) Dürüstçe analiz edildi¤inde, petrole yönelik komplo teorisinin son derece saçma oldu¤u görülür. Gerçek flu ki, Irak’taki petrolle ilgilense idik, muhtemelen hemen yar›n Saddam ile petrole yönelik anlaflma yapabilirdik. Konu petrol de¤ildir, konu silahlard›r. (Bignell Paul, “Secret Memos expose link between oil firms and invasion of Iraq”, The Independent, April 19, 2011)

Tablo 5’in incelenmesinden de görüldü¤ü üzere, Ortado¤u petrollerini denetim alt›na almak için ilk ve son paylafl›mda söylenenler içerik ayn› kalm›fl sadece söyleyen flah›slar de¤iflmifltir. Dolay›s› ile ‹ngiliz Baflbakan-

lar›ndan Winston S. Churchill’in geçmiflte ifade etti¤i gibi; “Ne kadar geriye bakabilirseniz, o kadar ilerisini de görme olas›l›¤›n›z olabilir.” [43] gözleminden ders alarak ülkemizin bulundu¤u co¤rafya yer alan geliflmeleri tarihi ile birlikte çok iyi analiz etmek zorunday›z ki, ülkemiz gereksiz ve yüksek maliyetli bir bedel ödemesin. Sizler bana, “verdi¤iniz örnek söy-

lemlerin hemen tamam› ABD ve ‹ngiliz devlet adamlar›ndan seçilmifl” diye hakl› bir elefltiride bulunabilirsiniz. Gerçekten de hakl› olursunuz. Ancak sundu¤um bu bilgilerin bu flekilde olmas›n›n iki nedeni vard›r. Birincisi benim bildi¤im yabanc› dil ‹ngilizce oldu¤u için bu dildeki kaynaklardan eriflebildiklerimi kullanmak durumunda kald›m. ‹kincisi ve en az

‹lk ve Son Paylafl›mda Söylenenler (Geçen say›dan devam)

1. Paylafl›mda Söylenenler ‹ngiliz Kabinesinde petrol ifllerinden

sorumlu olan Bakan Sir Hamar Greenwood: Yeryüzünde petrol aramaya aç›k olup da, petrol aramad›¤›m›z tek bir yer bile yoktur. Petrolün kayna¤›ndan tüketicisine kadar ‹ngiliz Hükümeti taraf›ndan kontrol edilebilece¤i tüm petrol kaynaklar›n› ele geçirmek için büyük çaba sarf etmekteyiz. ”Kaynak: Hornbeck K.S., (The Struggle for Petroleum, The Annals of the American Academy of Political and Social Sciences Cilt CXII Mart 1924 s. 164.)

Son Paylafl›mda Söylenenler

‹ngiltere Donanma Bakan› Walter Hume Long ise 23 Mart 1920 günü Petrol Teknolojisi Uzmanlar› Enstitüsü’nde yapt›¤› konuflmada flunlar› söylemifltir: “Dünyadaki halen bilinen petrol yataklar›n› ele geçirebilirsek, diledi¤imiz gibi kullanabiliriz. E¤er Büyük Britanya, ‘ele geçirilebilir’ petrol sahalar›na sahip olma f›rsat›n› elinden kaç›r›rsa Hükümet, ‘ulusal ç›karlar bak›m›ndan en uygun zamanda harekete geçmemekle suçlanacakt›r. 73


BD TEMMUZ 2014

birincisi kadar k›s›tlay›c› olan gerçek ise petrol ve di¤er stratejik ham madde kaynaklar› paylafl›m›n›n di¤er bafl aktörleri Rusya, Çin, Hindistan, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin devlet adamlar› bildi¤im kadar› ile bu tür söylemlerden uzak durmaktad›rlar. Ancak bu ülkelerin devlet adamlar›n›n benzeri söylemleri dile getirmemifl olmalar›, bu devletlerin petrol dahil tüm do¤al kaynaklar› denetleme ve paylaflmada ABD ve ‹ngiltere’den daha az yo¤unlukta mücadele etmekte olduklar› anlam›na gelmemektedir.

“Misyonerler... bize gözlerimiz kapal› olarak dua etmeyi ö¤rettiler. Gözlerimizi açt›¤›m›zda ‹ncil bizim elimizde, topraklar›m›z onlar›n ellerindeidi.”

Yukar›da al›nt›lad›¤›m sözcükleri Rusça, Çince, Frans›zca ve Almanca’ ya çevirip o ülkelerinin devlet adamlar›n›n adlar›n› yazd›¤›n›zda kimsenin yad›rgayaca¤›n› sanm›yorum. Ancak iflin ilginç boyutu dünyan›n

en zengin petrol ve stratejik ham maddelerine sahip ülkelerin devlet adamlar›ndan ne geçmiflte ne de bugün ulusal ç›karlar›n› bu alanlarda koruyabilmek için al›nt›larda yer alan sözler kalitesinde bir söylemle karfl›laflm›-

Son Paylafl›mda Söylenenler

Ola¤an d›fl› f›rsatlar›n efli¤indeyiz; ya biz bu kap›dan girmek için gerekeni yapaca¤›z veya baflkalar› girecek ve gelece¤in anahtar›na sahip olacakt›r.” (Kaynak: Hornbeck, y.a.g.m.) Temmuz 2011 tarihinde yay›mlanm›fl olan,“Irak, Petrol Potansiyeli ve Küresel Petrol Pazarlar›na ve OPEC Politikalar›na Etkileri” bafll›kl› raporda; “Alt› süper saha, Irak’›n Rumalia bölgesindeki ham petrol üretiminin büyük ölçüde belirleyicisi olacakt›r. Bat› Kurna 1 ve 2, Mecnun, Zubayir ve Halfaya toplam olarak 200 milyar varile yak›n ham petrole sahiptir. Rumalia, Zubayir ve Bat› Kurna 1 üretimlerinde platoya ulaflt›klar›nda günde 5 milyon varil ham petrol üretebilir. Bütün sözlefl74

meler hedeflendi¤i flekilde yap›ld›¤›nda Irak’›n günlük petrol üretimi 2017 y›l›nda 12-13 milyon varile ulaflabilir. (Elass Jareer, Amy Myers Jaffe, “Iraq, Oil Potential and Implications for Global Oil Markets and OPEC Politics”, s. 12, James A. Baker III Institution.) Ayn› Enstitüde, Donanma Baka-

n›’ndan bir süre önce konuflan Amiral Philip Dumas ise flu hususu büyük bir aç›kl›kla söylemifltir; “Bu, genifl ölçüde petrole yönelik bir savaflt›. Gelece¤in harpleri tamamen o amaca yönelik olacakt›r. Bismarck’›n ‘kan ve demir’ özdeyifli art›k ‘kan ve petrol’ fleklinde ifade edilecektir. (DeNovo, “The Movement for an Aggressive American Oil Policy Abroad 19181920” American Historical Review 61 July 1956, s. 855 dipnot 4.)


BD TEMMUZ 2014

Jomo Kenyetta yoruz. Bu konuda Kenya’n›n ilk Cumhurbaflkan› Jomo Kenyetta’ya haks›zl›k etmek istemem. Sizlerin de çok iyi bildi¤i sözü bu noktada hat›rlamakta fayda görüyorum: “Misyonerler Afrika’ya geldiklerinde onlar›n ellerinde ‹ncil ve bizim elimizde de topraklar›m›z vard›. Onlar bize gözlerimiz kapal› olarak dua etmeyi ö¤rettiler. Gözlerimizi açt›¤›m›zda ‹ncil bizim elimizde, topraklar›m›z onlar›n ellerinde idi.” [44]

“Ulusal ç›kar” kavram› var oldu¤u ve onun için savafl dahil her araca bafl vuruldu¤u sürece ulus devlet anlay›fl› güçlenerek devam edecektir.

Petrol dahil do¤al kaynaklar kavgas› bafllamas›ndan bu yana yüzy›ldan fazla süre geçmifl durumda, bu kaynaklara sahip ülkeler, insanlar›na laik ve ça¤dafl e¤itimi vererek nitelikli devlet adam› ve uzmanlar yetifltiremediler ise, sadece kaynaklara el koymak ve denetlemek isteyen ülkeleri elefltirmeleri kendilerini aldatmaktan baflka bir anlam ifade etmez. Son y›llarda gerek dünya genelinde ve gerek ülkemizde düflünce aç›klayanlar›n dile getirdikleri bir husus da “ulus devlet” anlay›fl›n›n ça¤›n› tamamlad›¤› ve bu anlay›fl› sürdürmenin tutars›z oldu¤u sav›na hiçbir flekilde kat›lm›yorum. Zira “ulusal ç›kar” kavram› var oldu¤u ve onun için savafl dahil her araca bafl vuruldu¤u sürece ulus devlet anlay›fl› güçlenerek devam edecektir. Baflta ucuz enerji kaynaklar› olmak üzere, bar›fl ve savafl sanayileri için yaflamsal de¤er tafl›yan stratejik mineral ve madenlere talep süratle artmaya devam ederken, bu kaynaklar›n bilinen rezervleri azald›kça ulusal ç›kar kavgalar› daha da artarak devam edecektir. Böyle bir gelece¤in insanl›¤› bekledi¤i ortamda “ulus devlet” ça¤› son bulmufltur söylemi, do¤al kaynaklar› daha kolay denetleyebilmek veya ele geçirebilmek için üretilmifl bir slogan olmaktan öte bir anlam tafl›mamaktad›r. Kaynak paylafl›m kavgas›n› kendileri aç›s›ndan en ucuz maliyetle kazanabilmek için eskiden beri kullan›lan ve zaman› gelince yeniden ›s›t›l›p servise konulan yöntemlerden birisi de kaynak zengini olan ülke75


BD TEMMUZ 2014

lerdeki inanç ve etnik farkl›l›klar›n›n kafl›narak uygun ortam›n yarat›lmas›d›r. Ulus devletler, inanç ve etnik farkl›l›klar›n› sayg› duyduklar› kültürel zenginlikleri olarak kabul edip, Birleflmifl Milletler insan haklar› evrensel anlay›fl›n› temel alan laik hukuk devleti çerçevesinde laik ve ça¤dafl e¤itime dayal› bir toplumsal yap›y› yaflama geçirip sürdürme konusunda kararl› bir tutum sergileyemedikleri sürece, inanç ve etnik farkl›l›klar üzerine ülke kaynaklar›na yönelik olarak oynanacak oyunlar›n tuzaklar›ndan kolayl›kla kurtulamayacaklard›r.

Hay›r, bu savafl kalaflnikovlar, sopalarla ve b›çaklarla yap›l›yor. Sudan’›n Darfur diye an›lan bat› bölgesinde deve ve at s›rt›ndaki Arap milisleri taraf›ndan tercih edilen taktikler yakma, ya¤malama, had›m etmek ve tecavüzdür.(...) Bu, büyük devletlerin ekonomik büyümesinin dayand›¤› s›n›rl› kaynaklarla ilgili olan, ancak tafleronlar taraf›ndan dövüflülen bir kaynak savafl›d›r. Bu Michael Klare’in “Kan ve Petrol” isimli kitab›nda anlat›lan ve bizim petrolkolik olmam›z›n muhteflem ürünü olan bir savaflt›r. Ve görünmeyen bir savafl da de¤ildir.” [45]

Yaz›m› ABD’li araflt›rmac› gazeteci

David Morse’›n 18 A¤ustos 2005 günü yay›mlanan “Gelece¤in Savafl›” bafll›kl› yaz›s›ndan bir al›nt› yaparak tamamlamak istiyorum: “fiu anda Afrika’n›n Kuzey Do¤usunda Sudan denilen ülkede bir gelecek savafl› bafllam›fl durumda. Ancak silahlar gelece¤in silahlar› de¤il. (...)

Ve sizleri yan›tlaman›z için bir soru ile bafl bafla b›rak›yorum, Arap Bahar› çerçevesinde yaflananlar Sudan’dan çok mu farkl›? • Kaynakça: [43] National Churchill Museum, Miscellaneous wit & wisdom, Quotes. [44] Kenya Quotes, Internet sayfas›. [45] Morse David, “War of the Future-Oil Drives the Genocide in Darfur”, TomDispatch.com August 18, 2005.

Beni Duyabiliyor Musunuz? Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoca hiddetle sordu: “Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal flarab›?” Zangoç derin bir sessizlik içindeydi. Papaz, bu umursamazl›k karfl›s›nda iyice köpürdü, “Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun beni?” diye bir daha sordu. Genç zangoç, “Hay›r buradan hiçbir fley duyulmuyor efendim.” dedi. Papaz, “Olacak fley mi! ‹ki ad›m öteden beni duymuyorsun.” diye seslendi. Zangoç b›y›k alt›ndan gülerek, “‹sterseniz yer de¤ifltirelim efendim.” dedi, “O zaman beni anlars›n›z...” Yer de¤ifltirdiler ve bu kez zangoç seslendi: “Kilise için toplanan ba¤›fllar› kim zimmetine geçiriyor?” Papaz m›r›ldanarak hak verdi: “Hakikaten yahu! Buradan hiç bir fley duyulmuyor!..” 76


Mitolojiden Yans›yanlar

BD TEMMUZ 2014

Haluk Erdemol

Afrodit ile

Adonis

Aflk ve güzellik tanr›ças› Afrodit (Roma’da Venüs) ile erkek güzelli¤ini simgeleyen Adonis’in öyküsü hem uyand›rd›¤› romantik duygular hem de mitolojide s›kça görülenin aksine bir tanr›çan›n ölümlü bir erke¤e gönül vermifl olmas› nedeniyle sanatç›lar›n esin kaynaklar›n› zenginlefltirmifltir. smi lord, reis, efendi anlam›na gelen, Sami dil grubundaki ‘Adon’ sözcü¤ünden türeyen Adonis figürünün Do¤u Akdeniz yörelerinden kök alarak antik Yunan’a geçti¤i anlafl›lmaktad›r.

Antonio Canova (1757-1822)

77


BD TEMMUZ 2014

yküsünü baflta Ovidius (Dönüflümler) ile Apollodorus (Biblioteka-Kitapl›k) olmak üzere Shakespeare’e kadar birçok yazar de¤iflik anlat›mlarla dile getirmifltir. Bu anlat›mlara göre Adonis Asur kral› Theias’›n veya K›br›s kral› Kinyras’›n o¤ludur. Ancak do¤um öyküsü do¤ad›fl› bir çizgi izlemifltir; çünkü baba kral ayn› zamanda Adonis’in dedesidir. Adonis’in annesi Myrrha (veya Smyrna) gerekli sayg›y› göstermedi¤i Afrodit’in gazab›na u¤ram›fl ve hem kendisinin hem de kral babas›n›n istem d›fl› eylemleri sonucu Adonis’e hamile kalm›flt›. ‹flledi¤i günah›n fark›na varan baba kral elinde k›l›ç k›z› Myrrha’n›n pefline düfltü ve öldürmek için günlerce kovalad› onu. Sonunda gücü tükenen Myrrha tanr›lardan yard›m diledi. Tanr›sal yard›m bir dönüflüm biçiminde geldi. Bir myrr (mür)

Ö

2-François Lemoyne (1688-1737) 78

a¤ac›na dönüfltü Myrrha. Do¤um sanc›lar› çekerken gözyafllar› yerine gövdesinin kabuklar› aras›ndan mür damlalar› s›zd›. Zaman› gelince de gövdesi çatlayarak Adonis’i do¤urdu. Orman perileri Naiadlar bu güzel bebe¤i çimenlere yat›r›p annesinden ç›kan mür damlalar› ile ovdular onu. Afrodit bu günah çocu¤unun do¤umundan kendini sorumlu tuttu¤undan onu saklamak, baba kral›n h›flm›ndan ve dünyal› gözlerden kaç›rmak amac›yla ölüler diyar›na inip bakmas› için Persephone’ye teslim etti. donis güzel bebeklikten güzel delikanl›l›¤a geçti¤inde hâlâ Persephone’nin özenli bak›m› alt›ndayd›, fakat Yeralt› Dünyas›’n›n Kraliçesi gönlünü de kapt›rm›flt› ona. Afrodit Adonis’i geri istedi¤inde Persephone karfl› ç›k›nca iki tanr›sal kad›n aras›nda çekiflme bafllad›. Bir

A

3-Hendrick de Clerck (1570-1630)


BD TEMMUZ 2014

4

5 7 6 anlat›ma göre Zeus, di¤erine göre onun arabuluculukla görevlendirdi¤i, k›zlar› Musailer’den Kalliope bir çözüm getirdi. Buna göre Adonis y›l›n üçte birini Persephone ile, di¤er üçte birini Afrodit ile geçirecek, kalan üçte birlik süreyi de kendine ay›racakt›. Bir anlat›ma göre Afrodit bu çözümden hofllanmam›fl, Kalliope’ye kinlenerek o¤lu Orpheus’un ölümüne 4-Cornelis Holsteyn (1618-1658) 5-Tiziano (1487-1576) 6-Rubens (1577-1640) 7-Giuseppe Mazzuoli (1644-1725) 79


Yaban domuzunun Afrodit’in eski sevgilisi, savafl tanr›s› Ares oldu¤u, k›skançl›k sonucu kendini bir yaban domuzuna dönüfltürerek Adonis’i öldürdü¤ü de söylenir. neden olmufltu. Kaynaklar Adonis’in Persephone ile geçirdi¤i zaman hakk›nda sessiz kal›rken kendine ay›rd›¤› zaman› Afrodit’le geçirmeyi tercih etti¤ini söylüyor. Ovidius’un anlat›m›na göre Afrodit Adonis’i ilk kez delikanl› yafl›nda yeryüzünde görmekte ve o¤lu Eros’la oynafl›rken onun oklar›ndan birinin cildini çizmesi sonucu Adonis’e âfl›k olmaktad›r. Art›k gözü Adonis’ten baflka hiçbir erke¤i görmeyen Afrodit görevlerini, Olympos’a u¤ramay› bile unutarak günlerini güzel gölgelikli a¤açl›klarda güzel Adonis ile geçirmeye bafllam›fl, hatta s›rf Adonis’le daha 80

çok birlikte olabilmek için uzun eteklerini av tanr›ças› Artemis’e benzer biçimde dizlerine kadar k›v›rarak avlarda sevgilisine efllik etmektedir. Adonis’in ava 8 düflkünlü¤ünü gören Afrodit belki de tanr›sal önsezisiyle onu vahfli hayvanlara karfl› uyarmaktad›r. “Cesaret cesurun karfl›s›nda güvende de¤ildir,” der ona. “Do¤an›n sivri difllerle, pençelerle, boynuzlarla silahland›rd›¤› hayvanlardan sak›n.” akat genç Adonis’in bafl›nda bahar yelleri esmektedir. Av peflinde Afrodit’ten uzak kald›¤› bir gün köpekleriyle birlikte iz sürerken Afrodit’in uyar›lar› akl›ndan

F

9 8-Marcantonio Franceschini (1648-1729) 9-Anemon çiçe¤i


BD TEMMUZ 2014

ç›k›verir. Karfl›s›na ç›kan yaban domuzunu yaralar, ama öldüremez. Do¤an›n uzun az› diflleriyle silahland›rd›¤› yaral› yaban domuzunun azg›n sald›r›s›na yenik düfler. Yaban domuzunun Afrodit’in eski sevgilisi, savafl tanr›s› Ares oldu¤u, k›skançl›k sonucu kendini bir yaban domuzuna dönüfltürerek Adonis’i öldürdü¤ü de söylenir. Uzaklardan onun iniltilerini duyan Afrodit yan›na kofltu¤unda ölmüfltü Adonis. Uzand›¤› çimenler kan içindeydi. Afrodit yazg› tanr›çalar› Moiralar’a serzeniflte bulunduktan sonra dövünerek a¤›t yakt› Adonis için. “Kederimin an›lar› ölümünün her y›ldönümünde yenilenerek sürecek,” dedi, “kanlar›n çiçek olacak.” Böyle derken tanr›sal nektar›ndan serpti kanl› çimenlere; onlardan da anemon çiçekleri boyverdi.

A

donis öldükten sonra kuflkusuz Ölüler Diyar›’na, Persephone’ nin yan›na göçtü. Afrodit yine onu geri isteme çabas›na giriflince bu kez Zeus kesin yarg›s›n› verdi. Adonis art›k y›l›n yar›s›n› Persephone ile di¤er yar›s›n› da Afrodit ile geçirecekti. Afrodit’in a¤›t›ndaki ‘yenilenerek sürme’ olgusunu Adonis’in yar› y›llar›n› Afrodit’in yan›nda geçirmek için yeryüzüne ç›kma dönemleri ile birlikte dikkate ald›¤›m›zda bunun do¤an›n mevsimsel ölüm-yeniden do¤um

Müzisyen

döngüsünü ça¤r›flt›rd›¤›n› anlayabiliyoruz.

K

aynaklar önce Do¤u Akdeniz yörelerinde ve daha sonra antik Yunan’da kad›nlar›n kurdu¤u Adonis Kültü’nden, Adonia denilen bahar flenliklerinden ve Adonis bahçelerinden söz etmektedir. Afrodit’in K›br›s, Adonis’in babas›n›n Asur (Suriye) ve K›br›s kökeninin yan› s›ra Adonis söylencesinin Do¤u Akdeniz ve Anadolu kökenini kan›tlayan baflka mitolojik bilgilere de rastl›yoruz. Adonis ile Afrodit’in öyküsü Mezopotamya’da, Sümer, Akad ve Babil uygarl›klar›nda tanr›lar Dumuzi ve Tammuz (Temmuz) ile tanr›çalar ‹nanna, ‹fltar ve Astarte’nin öyküleriyle örtüflmektedir. Adonis’in Anadolu’daki karfl›l›¤› Frigyal› Attis’ tir. Adonis ile Afrodit’in Beroe isimli bir k›zlar› oldu¤u ve Beyrut kentinin ad›n›n ondan geldi¤i söylenir. Lübnan’da Adonis isimli bir nehir vard›r. Karlar›n erimesiyle tepelerden sürükledi¤i k›rm›z› çamurlara bulan›p ça¤layarak akan bu nehir Adonis’in kanlar›n› an›msat›rcas›na baharda bir süre kan renginde akar. Adonis ile Afrodit’in birlikteli¤ini ve Adonis’in ölümünü yap›tlar›na yans›tan sanatç›lardan yapt›¤›m›z bir seçki ile sunduk. •

halukerdemol@butundunya.com.tr

Orkestra, Çaykovski'nin Romeo ve Juliette'ni çalmaya bafllay›nca bir kad›n, yan›nda oturan adam›n a¤lamaya bafllad›¤›n› fark etti. Kad›n, adam› teselli edebilece¤i düflüncesiyle kula¤›na yaklaflt› "Çok romantiksiniz galiba" dedi. Adam bir yandan gözlerini silerken, bir yandan da kad›n› yan›tlad›: "Hay›r, madam" dedi. "Müzisyenim..."


Antik Kentlerimiz Süheyla Dinç

Manisa’n›n Salihli ‹lçesinde Bir Antik Kent

Antik Lidya medeniyeti Bat› Anadolu’da nehir vadilerinden oluflan, Bozda¤’›n bereketli topraklar› üzerinde kurulmufltur. Baflflehir Sard, Manisa’n›n Salihli ilçesindedir. Ege bölgesinden Anadolu’nun içlerine giden ana yollar›n üzerinde stratejik bir konumdad›r. Lidya medeniyeti zenginli¤in, ihtiflam›n ve kültürel etkinliklerin doru¤a ulaflt›¤› yerdi. Bütün bu zenginlik Asya’ya giden ticaret yollar›n›n kontrolünü elinde toplamas›ndan kaynaklan›yordu.

82


BD TEMMUZ 2014

aflkent Sard antik ça¤da görkeminden dolay› Yunanl›lar› ve komflu ülkelerden gelen halklardan dolay› kozmopolit bir yap›ya sahipti. Lidya’l›lar›n bölgeye yerleflmeleri ile ilgili farkl› görüfller vard›r. MÖ yedinci ve alt›nc› yüzy›llarda Hint- Avrupa dil grubunun bir dal› olup dinsel, sosyal ve sanatsal gelenekleriyle ay›rt edilen Anadolu halk›n›n ana vatan› idi. Di¤er bir görüyle de MS 1200’de Frig’lerle beraber Anadolu’ya gelmifllerdir. Hitit- Lidya dillerinin benzerli¤i nedeniyle MÖ 13. ve 14. yüzy›lda Hitit metinlerinde Lidya’l›lar›n varl›¤› yaz›l›d›r. Bu medeniyetin önemli krallar› olan Gyges, Ardys, Alyattes, ve Kroisos’un Lidya kültürüne önemli katk›lar› olmufltur. Tarihte ilk alt›n paray› basan, de¤erli madenleri ve mermeri iflleyen, metal sanat›, dokuma, kozmetik, müzik, atç›l›k, heykeltrafll›k, fildifli ve keramik sanatlar›ndaki ustal›klar

bu medeniyetin zenginli¤i olmufltur. Kral Kraisos zaman›nda Sard antik kenti çok geliflmifltir. Bat› Anadolu Yunan flehirlerini de topraklar›na kat›p s›n›rlar›n› gelifltirmifl, ancak ayn› yüzy›lda kurulan ‹ran’daki Pers k›ral›na Kyros’a yenik düfler ve kent Perslerin eline geçer. Sard, Hristiyanl›¤›n yay›lmas›yla Piskoposluk makam› olmufl, MS dördüncü ve yedinci yüzy›llarda Araplar ve Sasani’ler istila etmifl, Bizans ‹mparatorlu¤u zaman›nda 7. Haçl› seferlerinde kent karargâh olarak kullan›lm›flt›r. nadolu beylikleri zaman›nda Germiyano¤ullar› ve Osmanl› Sultanlar›n›n eline geçse de, kuruldu¤undan itibaren önemini kaybetmemifl, bütün kültürlerin bir devam› olarak yaflam›flt›r. Sard Antik kentinin akropolü engebeli sert kayalardan oluflan ovadan 300 m. yükseklikte idi. Antikça¤ yazarlar› çok sarp oldu¤u için fethedilmez bir

Mozaik zeminli tap›nak

XXX 83


BD TEMMUZ 2014

An›tsal cephe kale oldu¤unu yazarlar. Etraf› surlarla kapl› olup, çok iyi ifllenmifl kireç tafl› ve kum tafl› kesme bloklardan bir dizi teras duvarlar› oluflturulmufltur. Bu gün bu duvarlar 10-13 m. yükseklikte kalm›fl ve çok tahrip edilmifl durumdad›r. Akropolün ete¤inden geçen bugünkü Bak›r Çay, Sard’›n hem su ihtiyac›n› karfl›lar, hem de tafl›d›¤› alt›n madeni nedeniyle Yunan metinlerinde Lidya Krallar›n› alt›n zengini olarak tan›n›r. fsanelerde dokundu¤u her fleyi alt›na çeviren Frig Kral› Midas’›n burada y›kand›¤› yaz›lmaktad›r. M.Ö. birinci yüzy›lda Paktalos çay›ndaki alt›n tükenmifl ama Lidyal›lar›n alt›n s›fat› hiç kaybolmam›flt›r. Akropol eteklerinde Helenliler ve Persler zaman›nda 84

zengin toprak sahipleri küçük köyler ve çiftliklerde oturuyorlard›. Antik Kentin yaflam alan› olan evler yap›lan kaz›larda piflirme, yeme, içme, ile ilgili mutfak gereçleri olarak havan, demir rende, et piflirmeye yarayan demir flifller, el de¤irmenleri, yüksek ayarl› çanak, çömlek, keramik kaplar bulunmufltur. En çok yedikleri besin maddeleri de karbonlaflm›fl duruma gelen arpa, nohut, bu¤day, sar›msak gibi hububat çeflitleriydi. ‹çki olarak bira ve flarap içerlerdi. Ev ifllerinde dokumac›l›k önemli bir yer tutard›. Keten, yün ve pamuklu dokuma tezgahlar›n› genellikle kad›nlar kullan›rd›. Kilden yap›lma i¤neler ve çeflitli araçlar kaz›larda bulunmufl, kad›nlar›n sürekli çal›flt›¤›, kemik incelemeleri ile tespit edilmifltir. Kentin sur içi ve sur d›fl› evlerinde,


BD TEMMUZ 2014

Cephe sütunlar› zengin evlerinin üzerlerinin kiremitle kapl› olup, bahçeler içinde oldu¤u, fakir evlerinin de üzeri sazla kapl› oldu¤u görülmüfltür.

tür. Yunan flehir devletlerinde gymnasion, tiyatro ve hipodrom infla edilmifltir. Hristiyanl›k döneminde hamamlar, bazilika, sütunlu caddeler ve çeflmeler yap›lm›flt›r. Anadolu’nun eski Sinagog’u da orijinaline yak›n bir hale getirilmifltir ve taban›n› süsleyen mozaikleri renk ve desen çeflitlili¤i ile dikkat çeker. Gymnasionun girifl kap›s› ve Roma hamam› yekpare sütunlar›yla devasa bir görünüfltedir. Kalenin d›fl›nda Roma devrine ait kuyumcu atölyelerinde, k›ymetli tafllar ham olarak veya yontulmufl olarak bulunmufltur. Bu görkemli medeniyetin tarihinde en önemli olaylardan biri paran›n bulunufludur. Elektron denilen alt›n, gümüfl kar›fl›m› madenden yap›lan Lidya sikkeleri bakla fleklinde idi. M.Ö. alt›nc› yy. da Kroisos ilk alt›n sikkeyi basar. Kal›n yuvarlak basit tasar›ml›, üzerinde karfl›l›kl› duran aslan ve bo¤a betimlemeleri veya geyik betimlemesi bulunuyordu. Aslan, krall›¤›n armas› idi. Paran›n Tap›naktan bir bölüm

entin en büyük mabedi tanr›ça Artemis’e adanm›flt›r. ‹skender’in Sard’a gelmesi ile yap›m›na bafllanm›fl abidevi bir yap›d›r. ‹yon tarz› yap›lan Anadolu’nun 4. büyük mabedidir. 1444 y›l›nda ilk kez buraya gelen Ancona’l› ‹talyan bir seyyah olmufltur. 1850 y›l›nda ‹zmir ‹ngiliz Konsoloslu¤u burada yapt›¤› kaz›dan ç›kan ‹mparator Antonius’un devasa bafl heykelini Britsh Museuma götürmüfl85


BD TEMMUZ 2014

arka yüzünde kare çukurlar içinde istampa izleri bulunmufltur. Sikkenin icad›n›n en basit nedeni günlük ihtiyaç için yap›lan ödemelerde standart bir ödeme arac›na gereksinim duyulmas›d›r. Sard’›n mezar alan› olarak da 1853 y›l›nda bulunan 500’ün üzerindeki tümülüsler, Bintepe Tümülüsleri ile an›lan Marmara Gölü etraf›ndaki alandad›r. Mezarlar kayaya oyulmufl mezar odalar›, sand›k fleklinde veya lahit fleklinde idi. Y›llar içinde defineciler taraf›ndan tahrip edilen mezarlardan ç›kan eserler kaçak olarak sat›lm›flt›r. Bu mezarlar›n en önemlisi kral Alyates’in mezar›d›r. Mezar odas› önünde bir avlu bulunur. Masif mermer ve kireç tafl› kullan›lm›flt›r. 2008 y›l›ndaki kaz›larda ise Lale tepe tümülüsündeki mezarlar›n içindeki 86

resimler ac›mas›zca tahrip edilmifltir. Mezarlardan alt›n süs eflyalar›, diadem, gerdanl›k, akik ,safir, lal gibi tafllardan oluflan yüzükler, küpeler, bronz i¤neler, fildifli eserler, b›çak sap› veya mobilya aksesuarlar›, toprak ve cam flifleler, at koflumlar›, ayna gibi objeler ç›kar›lm›flt›r. idya Sard antik kentinde kaz›lar bu gün Princeton Üniversitesi Amerikan hafriyat heyeti taraf›ndan sürdürülmektedir. Bu araflt›rma projelerinde bitki örtüsü de incelenmektedir. Antik ça¤da bitkilerden kozmetik kokular, do¤al kumafl boyalar› elde edilmifltir. Bütün bu muhteflem medeniyetten kalan eserler, Manisa, Ödemifl, Tire, Uflak müzelerinde sergilenmektedir. • suheyladinc@butundunya.com.tr


BD HAZ‹RAN 2014

Antik ça¤›n bilgisayar›:

Antikythera Düzene¤i

Çeviri: ZEYNEP BURAS

üz on dört y›l önce, 1900’de, bir grup Yunan sünger avc›s›, sualt›nda bir gemi bat›¤› ile karfl›laflt›lar. Eski bir Roma ticaret gemisi olan bat›kta, heykeller ve gümüfl paralar gibi pek çok ola¤an buluntunun yan›nda, bir de ‘ola¤and›fl›’ nesne vard›: Antikythera düzene¤i…

Y

87


BD TEMMUZ 2014

Yunanistan Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen düzenek.

Y

unan sünger avc›lar›, 1900’de, Yunan adas› Antikythera’n›n yak›nlar›nda bir gemi enkaz› ile karfl›laflt›lar. Bu bat›k, eski bir Roma ticaret gemisiydi ve araflt›rmac›lar, içindeki gümüfl paralar incelendi¤inde, muhtemelen Roma’ya do¤ru giden geminin M.Ö. 85 ila 60 y›llar›nda batt›¤›n› saptad›lar. Gümüfl paralar›n yan› s›ra, heykeller, mücevherler, çömlekler, mobilyalar, s›v› tafl›makta kullan›lan amforalar ve çeflitli bronz eflyalar da, geminin yükü aras›ndayd›. Tüm bu buluntular,

Antikythera adas›n›n konumu 88

Yunanistan’›n baflkenti Atina’daki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde koruma alt›na al›nd›. Ancak, bunlar›n d›fl›nda, çok daha ilgi çekici bir baflka nesne daha vard›: Bu, yak›nlar›nda bulundu¤u adan›n ismiyle an›lmaya bafllanan, Antikythera düzene¤i idi… Bat›ktan, içinde bir sürpriz saklayan, bir ayakkab› kutusu büyüklü¤ündeki ahflap bir kutu da ç›kt›. Tuzlu suya karfl›, y›llar boyu içinde saklad›¤› sürprizi korumaya çal›flan bu kutu, yumuflam›fl ve zarar görmüfltü. ‹çinde ise, kutu içine gömülü olarak tasarlanm›fl bronz bir çarkl› mekanizma vard›. Mekanizma paslanm›fl ve üstü bir tabakayla kaplanm›flt›. Bat›kta öylece bekledi¤i 2 bin y›l› aflk›n süreden sonra art›k yeflile bürünmüfl bir kayaya benziyordu. Bafllang›çta tüm ilgi bulunan heykeller ve di¤er fleylere odakland›¤›ndan bu gizemli nesne çok ilgi görmedi. Mekanizma 1902 y›l›nda Yunanl› bir arkeolog


BD TEMMUZ 2014

taraf›ndan incelendi¤inde parçalar halindeydi. Üçgen fleklinde titizlikle kesilmifl diflleri olan farkl› boyutlarda çarklar› vard›. Ezilerek birbirine geçmifl çarklardan oluflan bu tuhaf düzene¤in, 16. yüzy›lda yap›ld›¤› zannediliyordu. Çünkü bu malzeme ve teknolojinin, 16. yüzy›l öncesinde kullan›labilece¤i tahmin edilmiyordu. Dolay›s›yla, birçok kifli düzene¤in diflli çarklar›n›n 2100 y›l önce yap›lm›fl olamayacak kadar karmafl›k oldu¤unu iddia etti ve sonuçta bu nesnenin batan gemiye ait olamayaca¤› sonucuna vard›lar. Bu kutunun ve mekanizman›n, gemide olmad›¤›, daha sonraki y›llarda bir flekilde bu bat›k yak›nlar›nda kaderine terk edildi¤i, gemi bat›¤›yla iliflkisininse bir tesadüften ibaret oldu¤u düflünüldü.

araflt›rmalar›n sonuçlar›n›, 1974’te 70 sayfal›k bir raporla yay›mlad›. Düzene¤in bu bat›k kargo gemisine nas›l geldi¤i bilinmiyordu, ancak antik Yunan’dan ya¤malanan di¤er hazineler ile birlikte, Jül Sezar’›n bir zafer kutlamas›n› taçland›rmak üzere Roma’ya götürülmekte oldu¤u ileri sürüldü. Peki, bu düzenek ne ifle yar›yordu?

P

rice’›n araflt›rmalar›, düzenek hakk›nda daha önce yaln›zca tahminler olarak ortaya konan ‘bir astronomik saat oldu¤u’ iddialar›n› do¤ruluyor ve düzenek hakk›ndaki bilgileri daha da geniflletiyordu. Antikythera düzene¤i, astronomi olaylar›n› hesaplamak için tasarlan-

üzene¤i ilk inceleyen isimlerden olan Arkeolog Valerios Stais, bu çarkl› sistemin bir çeflit cihaz oldu¤unu ileri sürdü. Fakat uzun y›llar boyunca, Antikythera düzene¤inin ne ifle Düzene¤in bilgisayarl› tomografi cihaz›yla yarad›¤› çözülemeelde edilen sistem görüntüsü di. Ta ki, fizikçi ve tarih profesörü Derek de Solla Price, m›flt›. Kadran›n üzerindeki yaz›lar ise 1958 y›l›nda düzene¤i inceleyene bir takvimi and›r›yor; yani günleri, de¤in… aylar› ve burç simgelerini gösteriyor1971’de, Price ve Yunan nükleer du. Cihaz›n daha önceleri ibrelerinin fizikçi Charalampos Karakalos, oldu¤unu ve bunlar›n gökcisimlerinin Antikythera düzene¤ini X-ray ›fl›nla- farkl› zamanlardaki konumlar›n› r›yla görüntülediler. Price, yapt›¤› gösterdi¤ini düflünen Price, diflli

D

89


BD TEMMUZ 2014

“fiu ana kadar buna benzer bir alet bulunmam›flt›r.

Helenistik dönemdeki bilim ve teknolojiyle ilgili bildiklerimizi göz önünde bulundurursak böyle bir cihaz›n var olamayaca¤›n› düflünmemiz gerekir.” dönemdeki bilim ve teknolojiyle ilgili bildiklerimizi göz önünde bulundurursak böyle bir cihaz›n var olamayaca¤›n› düflünmemiz gerekir.”

Bir baflka aç›dan düzene¤in iç sistemi çarklardan en büyü¤ünün güneflin hareketini temsil etti¤i ve çark›n bir dönüflünün bir günefl y›l›na karfl›l›k geldi¤i sonucuna vard›. Birinci çarka ba¤l› di¤er çark›n da Ay’›n hareketini temsil etti¤ini düflündü. Price, astronomi hesaplamalar› yapan karmafl›k bir makine olan Antikythera düzene¤inin iflleyifli ile ilgili bir çizim de haz›rlad›. Bilimsel hesaplamalar›n yap›lmas›na yarayan, metalden kesilerek yap›lm›fl, bir milin di¤erini harekete geçirmesini sa¤layan karmafl›k ‘diflli gruplar›’ndan oluflan bu düzene¤in, bundan 2100 y›l önce tasarlanmas›, tarihçileri de hayrete düflürdü. Price da, raporunda flöyle yaz›yordu: “fiu ana kadar buna benzer bir alet bulunmam›flt›r. Helenistik 90

P

rice’›n Antikythera düzene¤i hakk›ndaki bu çal›flmalar›n›, 2002’de, Londra Bilim Müzesi’nde uzman olarak çal›flan Michael Wright, Allan George Bromley’den destek alarak yeniden bafllatt›. Ço¤u bronzdan yap›lm›fl toplam 81 parçadan oluflan Antikythe-ra düzene¤i, özel ve geliflmifl bir görüntüleme yöntemi olan linear tomografi ile tekrar incelendi. Çarklar›n çok daha ayr›nt›l› görüntü-leri elde edildi. Önceki deneyimlerle bu yeni bilgileri birlefltiren Wright, düzene¤in çal›flan bir kopyas›n› da yapt›. Antikythera, bir kez daha bilim insanlar›na sürpriz yapt›. Wright’›n düzene¤i sadece Günefl ve Ay’›n de¤il, Yunanlar taraf›ndan bilinen tüm gökcisimlerinin hareketlerini gösteriyordu. Eski Yunanlar sadece Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’ü tan›mlayabilmifllerdi. Baflka bir araflt›rma ekibi de


BD TEMMUZ 2014

2005’te, Antikythera düzene¤ini yeniden ele ald›. Araflt›rma ekibi, son model bir bilgisayarl› tomografi (CAT) cihaz› kullanarak mekanizman›n yüksek çözünürlüklü ve üç boyutlu X›fl›n› görüntülerini elde etti. Bu çal›flmalar mekanizman›n iflleyifliyle ilgili yeni bilgiler sa¤lad›. Kullan›c› bir dü¤meyi çevirince birbirine ba¤l› en az 30 çark, öndeki ve arkadaki üç göstergeyi harekete geçirdi. Kullan›c› bu flekilde, dört y›lda bir yap›lan Olimpiyat Oyunlar›n› ve di¤er panhelenik oyunlar› esas alarak tutulmalar gibi astronomi çevrimlerini hesaplayabiliyordu. Yunan dünyas›nda tarih hesaplan›rken genelde bu oyunlar temel al›n›yordu.

B

u bilgilerin bu denli önemli olmas›n›n birkaç nedeni vard›. Astronomi eski uygarl›klar için çok önemliydi, çünkü takvimleri günefle ve aya dayal›yd› ve çiftçiler tohumu ne zaman ekmeleri gerekti¤ini bu takvimlere bakarak anlarlar, gemiciler de denizde yollar›n› bulmak için y›ld›zlara bakarlard›. Fakat bu tür bilgilere de¤er verilmesinin baflka bir nedeni daha vard›. Araflt›rma ekibinden Martin Allen, “Tutulmalar›n gerçekleflece¤i zaman› önceden bilmek eski Babilliler için çok önemliydi, çünkü bunlar›n kötüye alamet oldu¤una inan›l›rd›” diyor. Antikythera düzene¤i kuflkusuz, büyük ölçüde Babillilerin engin

bilgilerine dayanan eski Yunan astronomisi ve matemati¤inin düflündü¤ümüzden çok daha geliflmifl oldu¤unu ortaya koyuyordu. Nature dergisi bu gerçe¤i flöyle dile getiriyor: “Antikythera Mekanizmas› ça¤lar aras›ndaki teknoloji aktar›m›yla ilgili varsay›mlar›m›za meydan okumakla kalm›yor, ayn› zamanda tarihin kendisiyle ilgili yeni bilgiler ortaya ç›kar›yor.” Eski uygarl›klarla ilgili bildiklerimizi altüst eden Antikythera düzene¤inin, Yunan hatta dünya tarihinin en eski bilimsel hesap makinesi, bilinen en eski ilkel bilgisayar oldu¤u belirtiliyor. Antikythera düzene¤inin gizemi, yap›lan tüm çal›flmalara karfl›n, hâlâ tamam›yla çözülebilmifl de¤il. Antikythera düzene¤i, Yunanistan Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Kaynaklar: http://www.historychannel.com.au/ http://www.antikythera-mechanism.gr/ http://www.nature.com/ http://www.digital-science.com/ 91


fiimdiki Zaman Can Pulak

Tam da Sezon Bafllarken u büyükflehir yasas›,yaflam› hayli zora sokacak ve sadece vatandafllar› de¤il, yönetimleri de s›k›nt›ya düflürecek. fiimdi düflünün bir, koskoca bir Turgutreis beldesi, Gümüfllük ve Kad›kalesi, hatta Akyarlar dahil Bodrum’un bir mahallesi oldu. Bir ilçe büyüklü¤ündeki Turgutreis’te k›fllar› yaklafl›k 50 bin kifli yaflar ama, bu nüfus yazlar› 250-300 bine ç›kar. Onca caddesi, soka¤›, altyap›s› hizmet bekler, nas›l yap›lacak bunlar? Yörenin flivesiyle "O goley" demek çok kolay ama, kaz›n aya¤› öyle de¤il iflte. Belediye iken do¤ru dürüst hizmet veremeyen bir belde, muhtara ba¤l› bir mahalle olunca, Bodrum merkezden imdat bekleyecek. Bütün bunlar, ülkeyi Ankara’da oturdu¤u yerden yönetmeye kalkanlar›n marifeti. Hofl bundan önceki Bodrum yar›madas›n› 11 belediyeye bölmek de yanl›flt›, bugünkü uygulama da yanl›fl. Bunun bir ortas› yok mu, daha ak›lc› bir formülle çözülemez miydi ifller? fiimdi Akyar’lardaki bozuk yollar nas›l onar›lacak,

B

92

Kad›kalesi’nin altyap›s› nas›l çözülecek, çevredeki köylere hizmet nas›l ve hangi imkanlarla gidecek? Efendim, eski belediye binalar› kalacakm›fl, ayn› personel göreve devam edecekmifl. Diyelim ki öyle oldu, ihtiyaçlar önce flubeye bildirilecek, oras› merkeze geçecek, merkez sorunun çözümünü planlayacak, finans› sa¤layacak. Ölme efle¤im ölme… nkara bu kararlar› al›rken, akl›na esti¤i gibi yasalar› ç›kar›rken, uygulaman›n nas›l yap›laca¤›n› niye önceden tespit edip, belediyeleri bilgilendirmedi ve ortam› haz›rlamad›? fiimdi ne valiler, ne büyükflehir ne de ilçe belediye baflkanlar› ne yapacaklar›n› do¤ru dürüst bilemiyorlar. Herkes topu birbirine at›yor. Bu sadece Bodrum’da de¤il, Marmaris’te de, Fethiye’de de, Göcek’te de, Datça’da da, her yerde sorun. Seçim sonras› bölgede flöyle bir geziye ç›kt›m, herkesi bu bilmecenin cevab›n› arar halde

A


BD TEMMUZ 2014

buldum. Yetkileri k›rp›lm›fl köy muhtarlar›, arpac› kumrusu gibi düflünüyorlar flimdi. Hepsi ilçelerin mahallesi oldu. Öyle olunca muhtarlar ne yapacak, eski ifllerine devam edecekler mi yoksa göstermelik hale mi gelecekler? Eskiden köylerin kral›yd› muhtarlar, devletin tek temsilcisiydiler, flimdi nedir durumlar› bilen yok. Bölgede tek bilinen, flimdi kral›n Büyükflehir Belediye Baflkan› Dr. Osman Gürün’ün oldu¤u… Para da onda, pul da onda, tüm kararlar› o alacak art›k. Peki ‹lçe Belediye Baflkanlar›n›n yetkileri, statüleri ne olacak? ‹mar yetkileri onlarda kalacak m›, altyap› kararlar›n› ve çözümlerini onlar verebilecekler mi, yani eskisi gibi tam yetkili baflkan kalacaklar m›? Yoksa halk›n dilinde gezindi¤i gibi sadece itfaiyeden, mezarl›klardan, mezbahadan m› sorumlu olacaklar?

Koca bir k›fl bombofl durdular, sistemi oturtacak çal›flmay› yapmad›lar, flimdi tam turizm mevsimi bafllarken yasay› uygulamaya kalk›flt›lar.

istem öylesine çaprafl›k ve içinden ç›k›lamaz hale getirildi ki, düzelene kadar pek çok problemle bo¤uflaca¤›z. Aksi fleytan tam da turizm sezonuna girerken yakalad› bölgeyi. Koca bir k›fl bombofl durdular, sistemi oturtacak çal›flmay› yapmad›lar, flimdi tam turizm mevsimi bafllarken yasay› uygulamaya kalk›flt›lar. Bari vakit kaybetmeden, hemen kollar› s›vayarak Mu¤la’da Vali’nin baflkanl›¤›nda bir toplant› yaps›nlar. Bu toplant›ya tüm ilçe belediye yönetimleri ile bölgedeki tüm muhtarlar kat›ls›nlar. Kimin ne yapaca¤›n›, nas›l çal›flaca¤›n› süratle tespit etsinler. Gerekirse bu toplant›lara birkaç gün

devam etsinler. Ayr›ca bir de koordinasyon kurulu oluflturup, al›nan kararlar›n hedefine gidip gitmedi¤ini izlesinler. Para iflini öncelikle çözmek gerek. Tüm belediyeler borçlu durumda çünkü. ‹flçilerine aylard›r maafl ödeyemeyen belediyeler bile var. Ankara çal›flanlar›n kadrolar›n› y›llard›r tekelinde tutuyor. ‹çiflleri Bakanl›¤› onay vermezse, belediyeler tek bir personel bile alam›yorlar. Bu yüzden zab›ta hizmetlerini dahi, kadrosuzluk yüzünden geçici yada sözleflmeli iflçiye yapt›ranlar var. Bunun da mutlaka çözülmesi gerekiyor. Allah Mu¤la Valisi ile Büyükflehir Belediye Baflkan›n›n yard›mc›s› olsun.•

S

canpulak@butundunya.com.tr 93


BD TEMMUZ 2014

Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

Devletin eflitlik, özgürlük ve adaletin simgesi olmas› gerekti¤ine inanan büyük yazar ve fikir adam›

Jean-Jacques ‹sviçre’nin Cenevre kentinde, yoksul bir saatçinin o¤lu olarak dünyaya gelen Jean Jacques Rousseau (1712-1778), annesini do¤umundan k›sa süre sonra kaybetti. Babas› da o henüz on yafl›ndayken hapse girmemek için Cenevre’den kaçarak Rousseau’yu terk etti. Yaflam›ndaki dalgalanmalar, kuflkusuz onun akla, ahlâka ve siyasete olan bak›fl›n› etkiledi. Bir yar›flmaya kat›ld›¤› yaz›s›nda, “sanatlar ve bilimler insan ahlâk›n› gelifltirmekte midir” sorusuna kesin bir “hay›r” yan›t› verdi. Kazand›¤› birincili¤in yaz›n dünyas›nda büyük ün sa¤lad›¤› Rousseau, hukuk, ahlâk, felsefe, siyaset gibi çeflitli alanlarda yazd›¤› makalelerle de büyük tart›flmalar yaratt›. Rousseau, bilim ve sanattaki ilerlemenin ahlâki ilerlemeyi sa¤lamad›¤›n›, do¤al insan›n medeni insandan üstün oldu¤unu ileri sürdü. ‹nsan›n kusurlar›n›n do¤as›ndan de¤il kötü yönetilmifl olmas›ndan kaynakland›¤›n› söyleyen; iyili¤i ve kötülü¤ü temelde siyasal de¤erler ve siyaseti toplumsal yaflam›n merkezi olarak gören Rousseau, toplumsal eflitsizliklere de karfl› 94


BD TEMMUZ 2014

ç›kt›. Düflüncelerinden dolay› gözalt›na al›nd›, soruflturmalar geçirdi. Emile adl› roman› dini çevreler taraf›ndan tepkiyle karfl›land› ve Rousseau’nun tutuklanmas›na karar verdi. E¤itime dair düflüncelerini ele ald›¤› bu kita-

minden ahlâk›na, tepeden t›rna¤a allak bullak edece¤i aflamay› aç›k yüreklilikle ortaya koydu. Yani asl›nda, bizim bugün tart›flt›¤›m›z konular›, yüzy›llar öncesinde dile getirdi. Rousseau ayn› zamanda 18. yüz-

Rousseau b›nda, çocuklar›n özgür b›rak›lmalar› gerekti¤ini savundu. Rousseau’ya göre önemli olan; çocu¤a, yarg›lar›n›z› dayatmak, ezberletmek de¤il, tam tersine onun kendi yarg›lar›n›n oluflmas›na ya da kendi yarg›lar›n› oluflturmas›na yard›mc› olmakt›.

y›lda “Cumhuriyetçi” istemleri radikal bir biçimde dile getiren ilk düflünürdür. Bu ba¤lamda da reformist nitelikli di¤er Ayd›nlanma düflünürlerinden ayr›l›r. Yani Goethe’nin dedi¤i gibi, “Voltaire nas›l bir dünyan›n sonuysa, Rousseau da bir dünyan›n bafllang›c›d›r.” “‹nsan do¤as› gere¤i iyidir” saptamas›ndan hareketle ahlâksal, toplumsal ve siyasal düflüncelere yön veren Rousseau’nun felsefesinde ahlâk ve siyaset birbirinden ayr›lmaz. ‘Toplum Sözleflmesi’ adl› yap›t›, liberalizm karfl›t› olarak de¤erlendirilmifl ve fliddetle elefltirilmifltir. Özgürlükçü ve eflitlikçi bir düflünür ve yazar olan Rousseau, Ayd›nlanma’n›n en özgün düflünürlerinden birisi oldu. Siyaset ve e¤itim felsefesinde ortaya att›¤› görüfllerle birçok düflünüre esin kayna¤› oldu. • metetizer@butundunya.com.tr

Rousseau’nun felsefesinde ahlâk ve siyaset birbirinden ayr›lmaz.

Eflitlikçi, özgürlükçü ve ak›lc› bir e¤itimi savunan Rousseau, toplumun önyarg›lar› kald›r›l›rsa ve birey do¤aya uygun ve dengeli bir flekilde yetifltirilirse, ak›l onun eylemlerine rehber olacakt›. Özgürlük yasalar›n bekçili¤i ile ulafl›labilecek bir fley de¤ildi ve ancak ‘özgür kiflinin yüre¤inde bulunabilir’di. Uygarl›k elefltirisi ve do¤aya dönüfl önerisiyle romantik ak›ma öncülük eden, monarfliye karfl› halk iradesinin üstünlü¤ünü savunmas›yla da Frans›z Devrimi ve özellikle Jakobenleri etkileyen Rousseau, Sanayi Devrimi’nin Bat› toplumlar›n›, yaflam biçi-

95


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

Bir Ayaklanma Öyküsü

TOM CLARKE 9 Eylül 1914’te, ‹rlanda Cumhuriyetçi Kardeflli¤i (IRB), Dublin’de gizli bir toplant› halindelerdi. Toplant›da hareketin öncüsü Thomas James Clarke (Tom Clarke) ile birlikte yak›n dostlar› ve bir süre dava arkadafll›¤›n› sürdürdü¤ü Mac Dermont, Hobson ve John Redmond da bulunuyordu.

M

esele, savafl›n göbe¤inde ve zay›flam›fl ‹ngiltere’ye karfl› yap›lacak bir ba¤›ms›zl›k harekât› plan›yd›. Dublin’deki salafl tütüncü dükkan›ndan ç›k›p, dev bir ihtilal hareketinin bafl›na geçen Tom Clarke, ›srarla ‹ngiltere’ye karfl› aç›lacak bir savafl›n kaç›r›lmamas› gereken çok önemli bir f›rsat oldu¤unu söylüyordu.

96


BD TEMMUZ 2014

ngiltere’nin bafl› dertteydi ve ‹rlandal›lar da bu durumdan mutlaka faydalanmal›yd›. Clarke, hareketin baflar›s›zl›¤a u¤ramayaca¤›ndan emindi. Böylelikle tüm dünya ‹rlanda’n›n özgürlü¤ünü kabul etmifl olacakt›. Clarke’›n görüflü benimsendi ve IRB resmen I. Dünya Savafl›’n›n sonuna do¤ru ‹rlandal› milliyetçilerin ba¤›ms›zl›k u¤runa savafla girmesini karar alt›na ald›. Bir askeri konsey kuruldu ve Clarke bu konseye baflkan seçildi. Hemen Caseman ad›nda genç bir temsilci ABD’de, Clan Na Gael ile iliflki kurmakla görevlendirildi. Savafl tüm h›z›yla devam ediyor, Tom Clarke da harekete geçmek için adeta ç›ld›r›yordu, ama arkadafllar› o anda yap›lacak bir sald›r›n›n yaln›zca intihar anlam›na gelece¤ini öne sürerek, Clarke’a engel oluyorlard›. Di¤er yandan ‹ngiltere’de savafl

Thomas J. Clarke bütün h›z›yla devam ederken, ‹rlanda’da patlak verecek bir ayaklanman›n endiflesiyle ‹ngiltere elinden gelen tüm tedbirlere baflvuruyordu.

IRB askeri konseyi hareket tarihini saptamam›flt› ki beklenmedik bir anda Clarke’in dostlar›ndan Connolly ve emrindeki ordusu Clarke’›n plan›n› desteklemeye haz›r oldu¤unu bildirdi. Ayn› günlerde ABD’ye gönderilen ve Clan Na Gael ile temas kuracak olan Caseman hiçbir sonuç alamam›fl, oradan Almanya’ya geçmifl ve onlardan Paskalya haftas›nda adan›n güneyinden ç›karma yapmalar› ve bu süre içinde ‹ngiltere’yi zeplinlerle oyalama sözü alm›flt›. Plan uçuk bir pland› ve baflar› flans› çok azd›. Caseman plandan büyük endifle duyuyordu. ‹rlandal›lar her an büyük bir ‹ngiliz katliam›yla karfl› karfl›ya kalabilir ve gelecekleri de dahil olmak üzere yok olup gidebilirlerdi.

Ö

te yandan ‹rlanda Cumhuriyetçi Kardeflli¤i’nin plan› haz›rd›. Bir tek harekât emrinin verilmesi ve savafl›n bafllamas› yeterliydi. Ancak d›flar›da yüz binin üzerinde bir ‹ngiliz ordusu haz›r bekliyordu ve bunu 13 bin kiflilik bir ‹rlanda milis gücüyle engellemek, ertelemek neredeyse imkans›zd›. 13 bin kiflilik milis gücü Dublin’e d›flar›dan herhangi bir yolla ‹ngiliz güçlerinin sokulmas›n› engelleme görevini üstlenmiflti. Belfast’taki gönüllü grup ise ‹ngiliz garnizonlar›na hücuma haz›rlan›yordu. Plan IRB askeri konseyince haz›rlanm›fl ve beklenmeye bafllanm›flt›. Ama baflta Caseman, Connolly, Redmond olmak üzere Clarke’›n çevresindekilerin kafas›nda flu soru vard›: ‹lk 97


BD TEMMUZ 2014

‹rlanda’ya silah tafl›yan geminin maketi aflamada plan baflar›l› oldu, peki sonra ne olacak? Bu konuda haz›rlanm›fl bir plan yoktu ellerinde. Kafa kafaya verip düflündüler ve üç ihtimal ortaya ç›kt›: Birincisi, halk›n tümüyle harekete kat›lmas›yd›. Bu durum en mükemmel sonuç olur ve IRB’yi zafere tafl›rd›. ‹kincisi bir hayaldi: Ayaklanma s›ras›nda bir Alman destroyeri ortaya ç›k›p, savafl›n yönü de¤iflirdi. Bu ihtimale Clarke d›fl›nda kimse kafa yormuyordu. Üçüncü ve son ihtimal ise hareketin kanl› bir savafl içinde kaybolup gitmesiydi.

B

u durumda Clarke, savafl sonras›nda ‹ngiltere’nin taraf olaca¤› bir bar›fl andlaflmas› s›ras›nda ‹rlanda’n›n ba¤›ms›zl›¤›n›n da hallolaca¤›ndan emindi. Harekat plan› biri iflçi, biri müzisyen, biri gazeteci, üçü flair ve biri de Tom Clarke olmak üzere yedi kifli taraf›ndan haz›rlanm›flt›. Plan hatalarla doluydu. 98

Hemen Almanya’ya bir mesaj gönderilerek, silah yüklü gemilerin bir gün sonra hareket etmesi istendi. Ama ne yaz›k ki gemi yola ç›km›flt› bile. Yönetimdekiler buna yeni planlar ve destekler eklediler. Tam harekat tarihine karar verilmiflken, ayn› tarihte Dublin’de ünlü at yar›fllar›n›n yap›ld›¤›n› hat›rlatt›. Yar›fla çevredeki tüm ‹ngiliz askerleri mutlaka gelecekti ve bu da büyük sorun oluflturuyordu. Konsey harekât› bir gün sonraya ald›. Bu kez, Almanya’ dan gelecek silah ve cephanenin tarihi uyuflmuyordu. Hemen Almanya’ya bir mesaj gönderilerek, silah yüklü gemilerin bir gün sonra hareket etmesi istendi. Ama ne yaz›k ki gemi yola ç›km›flt› bile. Gemide telsiz de bulunmuyordu. ‹rlanda’ya var›fl›n› ertelemek art›k imkans›zd›. Ama IRB sanki mesaj yerine ulaflm›fl


BD TEMMUZ 2014

da, gemi bir gün sonra ‹rlanda’ya gelecekmifl gibi plan›n› uygulamaya koydu.

Spinder’in “gemi intihar›” olay› da tüm ‹rlanda ve ‹ngiltere’de duyulmufltu. IRB hemen bir toplant› yapt›. Clarke hâlâ ayaklanma yanl›s›yd›. Bütün hepsi tutuklanmadan önce, mutlaka bir fleyler yap›lmal›yd›. Hemen harekete geçmemeleri halinde yok olacaklar› kesindi. Uzun tart›flmalardan sonra, 24 Nisan 1916’da, saat 12’de harekete geçme karar› al›nd›.

rlanda’ya silah tafl›yan geminin kaptan› Spinder, söz verdi¤i tarihte ‹rlanda sular›na girdi ve kararlaflt›r›lan tarihte Kerry k›y›s›na yanaflt›. Ortada kendisini beklemesi ve silahlar› teslim almas› gereken ‹rlandal›lar yoktu. Sabaha kadar bekleyen Kaptan yn› y›l›n paskalyas›na rastlayan Spinder, sabah›n ilk ›fl›klar›yla birlikte 24 Nisan, güneflli bir Pazartesi geri dönmeye karar verdi. Tam bu günüydü. Sabah saat 10’da s›rada ‹ngiliz savafl gemileri taraf›ndan farkedildi. 29 gemiden oluflan ‹ngiliz gönüllüler içtimaya ç›kt›lar. Gönüllüdonanmas› Spinder’i s›k›flt›rd›. lerin say›s› büyük bir azalmayla 12 Spinder gemisini kayal›k bir körfeze bin kifliye düflmüfltü. Korku her yeri gizledi, ama sabaha karfl› yapacak bir etkiliyor, Clarke’› çaresiz k›l›yordu. fley kalmad›¤›n› gören Kaptan Spin- Postahanede konufllanan ‹rlanda göder, kendi elleriyle gemisini havaya nüllüleri, o s›rada mektup atmak için postahaneye gelen bir ‹ngiliz askerini uçurdu. Ayn› gece, Almanya ile yard›m esir ald›. Böylelikle ‹rlanda Cumhurianlaflmas› yapmaktan dönen Case- yetçi Kardeflli¤i ayaklanman›n ilk man’› tafl›yan Alman denizalt›s›, ‹rlanda karasular›na ve Tralee körfezine girmeyi baflarm›flt›. Caseman iki arkadafl›yla birlikte tahliye sandal›yla karaya ç›kt›, hasta ve yorgundu. K›sa süre sona ‹ngiliz askerleri Caseman’› k›y›da buldular. Ayaklanma h›zla baflafla¤› gidiyor, Tom Clarke ise sinirinden kuduruyordu. Caseman’›n ‹ngiliz askerler Dublin’in yakalanmas› Clarke’›n Tolka nehrinde elini kolunu ba¤lam›flt›. ayaklanmac›lara ait Tüm harekat durduruldu. silah ve cephane ar›yor Ayn› s›ralarda Kaptan

A

99


BD TEMMUZ 2014

Dublin’de isyan esirini ele geçirmifl oluyordu. Bunun heyecan›yla ‹rlanda cumhuriyeti bayra¤› postahanenin duvar›na boydan boya as›ld›, barikatlar kuruldu ve savafl düzenine geçildi. Silahlar tafl›nd›, elden ele da¤›t›ld›. IRB sözcüsü, bir f›ç›n›n üzerine ç›karak, “‹rlandal› kardefllerim,” diye nutkuna bafllad›. “‹rlanda, geleneklerini borçlu oldu¤u kahraman ve özgür atalar›n›n ad›na sizleri kutsal bayra¤›m›z›n etraf›nda toplanmaya ve özgürlük u¤runa savaflmaya davet ediyorum!”

B

u nutuk heyecan› doru¤a ç›kard› ve hep birlikte Dublin hükümet kona¤›na (Dublin Saray› diye de an›l›r) do¤ru hareket ettiler. Herfley haz›rd›, ama Connolly beklenmedik bir fley yapt›: Hükümet kona¤›n›n kap›s›na kadar giderek, oradaki nöbetçiyi öldürdü ve hiçbir fley olmam›fl gibi arkas›n› dönüp uzaklaflt›. Konaktakiler silah sesini duyup, nöbetçinin de öldürüldü¤ünü görünce ola¤anüstü bir durumla karfl› karfl›ya olduklar›n› anlad›lar. 100

Ayaklanma bafllam›flt›. Plana göre hareket edilmedi¤i için ayakanma hüsranla bitti. Connolly’nin anlafl›lmaz davran›fl› bütün plan› altüst etmiflti. Konak, Paskalya nedeniyle neredeyse hiç korunmuyordu. Kona¤›n en büyük özelli¤i, yüz y›llard›r kim iktidardaysa, kim güçlüyse onun elinin alt›da olmas› aç›s›ndan gücün sembolü say›l›yordu ve kona¤› ele geçirme f›rsat›n› Clarke ve adamlar› böylelikle kaybetmifl oluyordu. ona¤›n ele geçirilmesi için Clarke ve adamlar›n›n daha uzun süre beklemeleri gerekecekti. Haber duyulur duyulmaz ‹ngiliz ordusu harekete geçti ve Dublin’e birliklerini göndermeye bafllad›. Art›k ayaklanma bir iç savafla do¤ru gidiyordu. Bundan sonra olacaklar› durdurmaya Tom Clarke’›n da gücü yetmeyecekti. Bir tütüncü dükkan›nda bafllayan Clarke’›n maceras›, 59 yafl›nda, bir idam mangas›n›n önünde son bulacakt›, ama arada uzun bir hikayeye zemin oluflturacak onlarca, yüzlerce olaydan sonra. •

K

mumtazidil@butundunya.com.tr


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 12

Din Dersinden Muafiyet Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY

ustafa’n›n telefonunu annesi açt›. Bafltaki hasret ve sevgi cümlelerinden sonra “Anne! Bir fley söyleyece¤im ama k›zmak yok!” dedi. Annesi meraklanm›flt›. Bafl›na bir fley mi geldi, kötü bir fley mi oldu endiflesi içinde “K›zmam, k›zmam, söyle o¤lum” dedi. "Anne, bir din dersi hocam›z var. Adam Atatürk’ün yapt›klar›n› inkar ediyor. Vahdettin’i övüyor. As›l kahraman Kâz›m Pafla’d›r diyor. Tart›flt›k. Beni susturdu. Söylediklerimin hesab›n› soracakm›fl benden. Ben din dersinden muaf olmak istiyorum. Babam okul idaresine bunun için bir mektup yazar m›? Atatürk’e, ‹nönü’ye asla laf söyletme-

M

yen babas›n›n bu gerekçeye itiraz etmeyece¤ini düflünüyordu. Annesinden bir süre ses ç›kmad›. Belli ki telefonun ahizesini eliyle kapat›p efliyle konufluyordu. Biraz sonra

101


BD TEMMUZ 2014

arkadan babas›n›n sesi geldi: "Asla! Beni rezil mi etmek istiyor bu çocuk? Ne demek Din dersinden muaf olmak?" "Anne, anne, dinle bak! Ben din dersine girece¤im valla! Sadece not almak istemiyorum. Bu adam beni çakt›r›r." "O¤lum, baban› duydun. Derse gir. Sesini ç›karmadan efendi efendi otur. Bafl›na dert alma." "Anne, ald›m bile. Adam beni tehdit etti, hesab›n› vereceksin diye. Arkadan babas›n›n k›zg›n sesi gelmeye devam ediyordu. "Yak›fl›r m› benim gibi bir adam›n o¤luna! Bu Amerikan mektebi bu o¤lan› dinden imandan m› ç›kar›yor? Al›r›m vallahi o okuldan!" ustafa bu son tehdit cümlesinden sonra, "Peki anneci¤im. Ellerinizden öperim." dedi ve telefonu kapatt›. Sonra akl›na ‹stanbul’da okuyan a¤abeyi geldi. Babas›n›n imzas›n› pek güzel atard›. Hemen ona durumu anlatan k›sa bir mektup yazd› ve babas›n›n a¤z›ndan yaz›lm›fl bir muafiyet dilekçesi istedi. ‹ki hafta sonra dilekçe elindeydi. “Okulunuz 302 numaral› ö¤rencisi o¤lum Mustafa Tokyay’›n din dersinden muaf olmas›n› istiyorum. Gere¤i için müsaadelerinize arz ederim.” Mustafa, annesine telefonda söyledi¤i gibi, gerçekten din derslerine girdi. Hatta hoca onun muaf oldu¤unu ö¤renince derse almak istemedi ama o diretti. Bir süre sonra hoca tart›flmaktan ve ders d›fl›ndaki konulardan

bahsetmekten vaz geçti ve kitaptaki konular› iflleyerek dersi bitirdi. Aradan y›llar geçmiflti. A¤abeyi de Mustafa da koca adamlar olmufllar, evlenmifl barklanm›fl, çoluk çocu¤a kar›flm›fllard›. Bir yaz günü üç kardefl ve eflleri baba evinde toplanm›fllar yemek sonras› sohbet ediyorlard›. Konu nas›l olduysa döndü dolaflt› vaktiyle Mustafa’n›n din dersinden muafiyeti için oynad›klar› oyuna geldi.

M

102

‹flin buraya varaca¤›n› kimse tahmin etmemiflti. Süklüm püklüm toparland›lar ve ç›kt›lar. Babalar›n›n yüzü bir anda de¤iflti. "Tuu, ikinize de! Defolun benim evimden!" Tatl›, güler yüzlü sohbet bir anda bitmifl, Mustafa’yla a¤abeyi neye u¤rad›klar›n› flafl›rm›flt›.Ablalar› sakinlefltirmeye çal›flt› ama babalar› son derece ciddiydi:


BD TEMMUZ 2014

"Defolun diyorum size!" Her ikisinin eflleri de çocuklar› da kay›npederlerini, dedelerini ilk kez böyle görüyorlard›. O hoflgörü ve mant›k sembolü adam gitmifl yerini k›zg›n, deliye dönmüfl bir ihtiyar alm›flt›. Herkes neye u¤rad›¤›n› flafl›rm›flt›. ‹flin buraya varaca¤›n› kimse tahmin etmemiflti. Süklüm püklüm toparland›lar ve ç›kt›lar.

Mustafa okudu. "Bir daha oku” Yine okudu. "Bir daha" Mustafa hata yapt›¤›n› zannetti. Korktu. Yeniden okudu. Çok sonra babas›n›n neden yeniden okudu¤unu ö¤rendi. Bir hadise göre ‹hlas suresini okumak Kur’an’›n üçte birini okumaya denkti.

"Yürü bakal›m babam›n elini öpmeye gidiyoruz."

onra günler boyunca, Mustafa’y› affettirmenin yollar› arand›. Ablas› ve enifltesi araya girdiler ama nafile. Sonunda bir gün a¤abeyi Mustafa’y› ça¤›rd›: "Yürü bakal›m babam›n elini öpmeye gidiyoruz." Mustafa sevinmiflti ama bir yandan da çok korkuyordu. Kap›y› çald›lar. Babalar› açt›. Eline sar›ld›lar ama o sertçe çekti elini. Salona geçtiler, koltuklara oturdular, yere bak›yorlard›. Gözlerini kald›racak cesaretleri yoktu. Neden sonra babalar› top gibi gürledi:

S

"‹kindi namaz› kaç rekat?" "Sekiz” "Kaç› farz, kaç› sünnet?" "Dördü farz, dördü sünnet" "Gel bakal›m, öp elimi!" Mustafa duydu¤una inanamad›. Kofltu. Babas›n›n elini öptü, boynuna sar›ld› ve bafllad› a¤lamaya. A¤abeyi gözünü art›k yerden kald›rm›fl, gülümseyerek onlara bak›yordu. Babas› ona döndü ve sertçe, "En az bunun kadar sen de suçlusun. ‹mtihan› geçemeseydi senin de yüzüne bakmayacakt›m. Gel, sen de elimi öp!" ‹ki o¤ul ve babalar› sarmafl dolafl oldular… • 103


Hafize Ana

Yazan: ZEK‹ SARIHAN

B

irinci Dünya Savafl›’n›n kan ve atefl y›llar› içinde, 1916’da do¤du. Milyonlarca erkek gibi askere al›nan babas› köye hasta olarak döndü ve Dünya’n›n alt›n› üstüne getiren Sovyet Devrimi’nin gerçekleflti¤i 1917’de Hafize k›z›n› bir yafl›nda yetim b›rakarak öldü. Kendinden önce do¤an bir k›zkardefli de annesinden önce ölmüfltü. Annesini, amcas›yla evlendirdiler. 14 yafl›ndayken annesi ölünce yetim de kald›. 16 yafl›ndayken, ayn› köyden 30 yafl›ndaki Sabri taraf›ndan kaç›r›ld›. 15 nüfuslu bir eve dü¤ünsüz, derneksiz, çeyizsiz gelin oldu. Aileler bar›fl›nca annesinden kalan gelinli¤i bari bir kere 104

giysin diye gönderdiler. Kay›nbabas›na ve kaynanas›na uzun süre “yaflmak tutmak” (onlarla konuflmamak) zorunda kald›. Biri tarlada çal›fl›rken düflük olmak üzere 10 çocuk do¤urdu. Gö¤üslerindeki bol sütten ötürü çocuklar› gürbüz do¤du fakat bunlar›n dördü köydeki salg›n hastal›klardan küçük yaflta topra¤a girdiler. Büyüklerin yan›nda çocuklar›n› bir kere bile öpemedi! Kocas›na hiç ad›yla seslenmedi. Bel omurunda bir kayma nedeniyle alç›da yatmas› istenince bunun, doktorun ve ilaçlar›n paras›n› karfl›lamak için ah›rdaki iki öküzden birini 77.5, di¤erini 125 liraya


BD TEMMUZ 2014

satmak zorunda kald›lar. 9 ay kadar alç›da yatt›. Hasta yata¤›ndayken, 30 dönümlük tarla, geçimlerine yetmedi¤inden s›k s›k gurbete çal›flmaya giden taflç› ustas› kocas›, 1953’te nefes darl›¤›ndan ölünce, 37 yafl›nda befl çocu¤u ile dul kald›. Art›k onlara hem anal›k, hem babal›k yapacakt›. Yatt›¤› yerde toprakla teyem-müm ederek abdest ald›, kafl göz iflaretiyle namaz›n› k›ld› ve kendi kendine Kur’an› yüzünden okumay› ö¤rendi. Her Cuma gecesi, ölmüflleri-nin ruhuna Kur’an okudu. Onlar›n ruhunun Cuma geceleri evin bacas›na gelip kendilerini izledi¤ine inan›rd›. Yaln›z hayattaki görevlerini aksatmamakla kalmad› bu dünyadaki hayat›n bir izdüflümü olan öte dünyaya karfl› da görevlerini eksiksiz yerine getirmeye çal›flt›.

ki Dünya Savafl›, Kurtulufl Savafl›, 1930’lar›n k›tl›k ve yoksulluklar› içinde içinde büyüdü¤ünden son derece tutumluydu. Küçük bir k›ym›¤›n bile ziyan olmas›na raz› olmazd›. Gelininin yeme¤e ya¤› fazla katt›¤›ndan hep flikâyet etti… Kocatepe Camii’ni gezdikten sonra “Nas›l buldun?” sorusuna “Be¤enmedim, ibadet etmek için bu kadar masrafa ne gerek var?” cevab›n› vermiflti. Vaktinin bir an›n› bile bofl geçirmez, evin halk›n› da daima ifle koflard›. Bütün köylü kad›nlar› gibi üzerine günefl do¤du¤u görülmemifltir! Sabah kalkt›¤›nda önce kümesin kapa¤›n› açarak tavuklar› sal›verir,

onlar› yemler, oca¤› yakar, ine¤i sa¤ar, geceden mayalad›¤› hamuru piflirir, yay›k yayar, sabah yeme¤ini haz›rlard›.

Ç

ocuklar›, sabahlar› yay›k sesi ile uyan›rd›. Yay›¤›n sopas›n› tavana vurarak çocuklar›na flöyle seslenirdi: “Hâlâ ne yat›yorsunuz! Ay gün bacaya geldi! Aflfla¤› Ev’in çocuklar› mallar› üç sefer doyurup geldi.” Ömrünün sonuna kadar çocuklar›n›n neden kendisi gibi erken yat›p erken kalkmad›¤›na ak›l erdiremedi! Çocuklar›n› okutup “s›raya katmak” için “saç›n› süpürge yapt›.” Büyük k›z›, köyde okul olmad›¤›ndan okula de¤il, ancak mahalle mektebine gidebildi. Büyük o¤lunu sa¤da solda okutup ilkokul mezunu yapabildi. K›z› Fatma, Ebe okuluna gidebildi, Zeki ile Ayhan ise yat›l› ö¤retmen okuluna gittiler. Evin yiyecek m›s›r›n› eflekle pazara gönderip satt›rarak onlara harçl›k gönderdi. Onlara flu tembihte bulunurdu: “Paran›z› idareli kullan›n ama bo¤az›n›zdan kesmeyin!” Ailesi ve kendisi darl›ktan kurtulduktan sonra da bu tutumunu de¤ifltirmedi. 105


BD TEMMUZ 2014

O¤ullar› hapse düflünce onlara moral verdi. Her kötü günün bir sabah› oldu¤unu söyleyerek sabretmelerini istedi. Devletin devrimcilere yapt›¤› muamelenin ard›ndaki s›n›fsal gerçe¤i sezdi. Zalimlere, haks›zlara beddua etti. Haramdan çok korkard›. Komflusundan ödünç ald›¤› bir çanak unu geri verirken bir dirhem eksik olmamas›na çok dikkat ederdi. Komflunun bahçesinden kendi bahçesine düflen

d›fl›nda: Bir yafl›nda yüzünü bile hat›rlayamad›¤› annesinin ad›n›… 19 fiubat 2003 günü, evlatlar›, dünyan›n en kötü haberini ald›lar: Annelerinin öldü¤ünü ö¤rendiler. 11 y›ld›r, içlerinde do¤an bofllu¤u baflka hiçbir fley doldurmuyor! fiimdi Karadeniz bölgesinin yaz k›fl yeflillikler içinde olan do¤du¤u Beyceli köyünde annesi ve babas›n›n biraz ilerisinde, eflinin ve ölen çocuklar›n›n, bir gelininin yan›nda yat›yor. Evinin önünde ad›na yapt›r›lan çeflmeden gece gündüz bir sebil ak›yor. Evlatlar›n›n gönüllerinde onun için haz›rlanm›fl en güzel cennet bahçelerinde hayatta görevini fazlas›yla yapm›fl Hafize Sar›han, k›z› Fatma ile-I¤d›r, 1965 olman›n huzuruyla yat›yor. bir f›nd›k tanesini bile o tarafa atard›. Bütün annelerin evlatlar›n›n Resimde görülen k›z› Fatma gönüllerinde oldu¤u gibi… Evlatlar› bekârken onun peflinde gitti¤i baflka da onun gibi yaln›z yaflad›klar› güne köyleri, kasabalar›, farkl› insanlar›, karfl› de¤il, onun ilahi adaletin gerçekkültürleri, inanç ve mezhepleri gördü. leflece¤i sonsuz bir âleme inand›¤›na Dünyan›n sand›¤›ndan daha genifl benzer bir biçimde, insanl›¤›n geleceoldu¤unu anlad›. Son zamanlarda ¤ine karfl› da sorumlu, görevlerini k›z›na “Art›k bafl›n› ört diye ›srar yapmak zorunda olduklar›n›, bunun etmiyorum” dedi. Evlatlar›n›n mürüv- için güçlüklerden y›lmamak gerekti¤ivetini gördü ve onlardan raz› oldu. 2 ni ve sab›rl›, tutumlu olmay› ö¤rendamat, 3 o¤lundan 5 gelin, 15 torun diler. Yoksulluklar, çileler çekmifl, sahibi oldu. Üvey babas› ve üvey bütün emekçi halk gibi zulme u¤ram›fl annesinden olma bir k›zkardefli atalar›n›n ruhlar› (an›lar›), yaln›z hayatta. 87 y›ll›k ço¤u çileli geçmifl Cuma geceleri de¤il, her gece evin ömrünün son iki y›l›n› da alzaym›r ve bacas›na geliyorlar. Savafls›z ve felç hastas› olarak geçirdi. Bütün sömürüsüz bir dünya için neler yapt›kbildiklerini, herkesin ad›n› unuttu. Biri lar›n› gözlüyorlar… • 106


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

üngören GApartman› Havagaz›na geçti geçeli, kimsenin içe sine ›s›nm›fll›¤› yoktu Güngören Apartman›nda. ‹NSANIN KANINI donduracak cinsten ayaz da gelip çat›nca ifller daha da içinden ç›k›lmaz oldu. * ‹kinci katta oturan Zeliha Han›m, atefl yutmufltan beter olmufl, a¤z›ndan alevler saç›yordu. H›fl›mla indi merdiven basamaklar›ndan. Birinci kattaki komflusunun kap› ziline bast› ac› ac›. Aç›ld› kap› biraz gecikmeli de olsa. Daha "Buyur, komflum!" bile diyemeden, duymad›¤› serzenifl kalmad› ev sahibi Kadriye Han›m'›n: "Haydi flu kapal› mekanda bal›k piflirmen neyse... Ama Allah'›n kokmufl sardalyas›n› k›zartmak da neyin nesi? Üstelik


BD TEMMUZ 2014

evlerimizin havaland›rma sistemi çal›flmazken. Hiçbir önlem bile yokken... Vurdumduymazl›¤›n bu kadar›na da pes do¤rusu! ‹nsan› burnundan tiksindiren bu a¤›r kokuyu bütün apartmana yayman›n s›ras› m›?" * GERÇEKTEN DE dayan›l›r gibi de¤ildi genzi yakan, mideleri alt üst eden bu pis koku. Öksürenleri aks›ranlar› m› sorars›n›z... Önüne gelen her yere kusanlar› m› arars›n›z... "Allah kahretsin! Bu lanet koku her yana sindi, haz›r piflmifl yemeklerimizi bile yedirmez etti..." diye yak›nanlara m› kulak kabart›rs›n›z... Dertleflmelerin tonu bir indi, bir ç›kt›. Ama ayaküstü monologlar›ndan diyalog ç›kmad›. Y›llar›n Güngören Apartman›, içerisi ve d›flar›s›yla, yaflanmaz olup ç›km›flt› bir anda.

ONCA YEMEKVE Y‹YECEK ARTI⁄IYLA ÇÖP TENEKELER‹ HIZLA DOLUP TAfiMIfi, DÖRT B‹R YANINI SOKA⁄IN KED‹LER KÖPEKLER ‹ST‹LA ETM‹fiT‹i. Tam bir ana-baba günüydü yaflanan. Onca yemek ve yiyecek art›¤›yla çöp tenekeleri h›zla dolup taflm›fl, dört bir yan›n› soka¤›n kedileri ve köpekleri istila etmiflti. "Bir eksik kufllar..." demeye kalmad› onlar da çevreye saç›lan yiyeceklerin üstüne üflüflmekte gecikmedi. * APARTMAN BOfiLU⁄UNA ve d›flar›ya bakan bütün kap› ve pencereler tek tek ard›na kadar aç›ld›. Yetmedi. Evlerde klima, vantilatör, havaland›rma ad›na ifle yarar ne varsa harekete geçirildi. O da yetmedi. Koku ç›kt›kça içeri ayaz giriyor, biraz olsun ›s›nmaya kalk›nca da her yan› koku kapl›yordu. Millet, iki cami aras›nda kalm›fl beynamaza döndü. S›zlanmalar, at›fl›p tutuflmalar, sa¤a sola sataflmalar ve önüne geçilemez azg›n bir öfke kabard›kça kabard›. Çok a¤›r koktu¤u için önce bal›¤a k›zd›lar. Sonra 108


bu öfkelerinin yerini onu k›zartan komflular› Kadriye Han›m ald›. Bir süre sonra da k›zg›nl›k adres de¤ifltirip kendi kendilerine döndü apartman sakinlerinin. Bakt›lar ki keskin sirke küpüne zarar veriyor, ak›llar›n› bafllar›na toplamaya bafllad›lar. Bir an önce bu beklenmedik beladan kurtulabilmek için toplu bir temizlik ata¤›na girifltiler. Han›mlar, beyler ve çocuklardan oluflan bir imece bafllatt›lar. Buna efl-dost da kat›ld›. Hep birlikte, s›vad›lar kollar›. Komflu AVM'de mevcut ne kadar temizlik malzemesi varsa ikifler üçer apartmana tafl›nd›. Yepyeni paspaslarla silgeçler, g›c›r g›c›r cam bezleri ve robotlarla doldu taflt› tüm daireler. Yeni yeni deterjanlar, Arap sabunlar› ve kir sökücüleriyle tan›flt› ev han›mlar›. Yanda belde kokunun sindi¤i ya da sinme olas›l›¤› olan neler ve nereler varsa hepsi de ovaya ovaya y›kan›p temizlendi. Silindi, kuruland›. Dört bir yana oda parfümleri f›sf›sland›. Ne ki, bekleneni vermedi, veremedi hiçbiri. ‹stenmeyen bir konuk gibi gelip apartmana yerleflmiflti koku. Ne dairelerden, ne de merdiven boflluklar›ndan uzaklaflmak yanl›s›yd›. Koskoca bir flaflk›nl›kt› geriye kalan. ELLER AYAKLARA dolaflmaya bafllay›nca, belediyeden, itfaiyeden yard›m istendi. Bir iki üniformal› sözde yetkili gelip gitse de içe sinecek bir yard›m eli uzanmad›. Kaymakam-

l›k, Valilik, Sa¤l›k müdürlü¤ü gibi sorumlu sorumsuz akla gelebilecek her makama baflvuruldu. ‹fle yaramad› hiçbiri. Ara s›ra b›y›k alt›ndan "Hay›rlara vesile olur inflallah!" söylemleri de hay›r de¤il, u¤ursuzluk getirdi. BÜTÜN BU bofl sözlerin yaratt›¤› bofl vermiflli¤in arkas›nda kala kala ne mi kald›? ‹leri geri konuflmalar... Hem içeriden hem d›flar›dan. Kimi, bal›k kokusuna çare bulunmad›¤›na de¤indi. Kimi de, dört bir yan kille, külle ovulmazsa bu beladan kurtuluflun olmad›¤›n› söyledi. Ve Güngören Apartman›nda gün günü arat›r oldu. 109


BD TEMMUZ 2014

Sinirler büsbütün gerildi. Dert yanmalar resmi makamlar› b›rakt›, en yak›nlara yöneldi. H›s›m akrabaya, konu komfluya, efle-dosta dur durak bilmeden telefon konuflmalar› ya¤d›r›ld›. Paras›n›n z›rn›¤›n› kimseye koklatmayanlar›n bile ev ve cep telefonlar› kapanmak bilmedi. Yak›nmalar, dertleflmeler gece gündüz sürdü gitti.

MAGAZ‹N GAZETELER‹NDE ZÜLF‹YE HANIM'LA KADR‹YE HANIM’IN B‹RL‹KTE ÇEK‹LM‹fi FOTO⁄RAFLARI B‹LE YAYIMLANDI OLAYIN ÜSTÜNDEN daha iki üç ay ya geçmifl ya geçmemiflti. Zaten k›t kanaat geçinebilen bu insanlar›n üstüne elektrik, su, havagaz› ve telefon idarelerinden alt›ndan kalkmas› güç 110

yüklü faturalar ya¤d›. Hepsinin fele¤i flaflt›. Hesab›, pusulas› kayboldu. Eldeki sekiz on kredi kart›n›n limitleri doldu, borçlar ödenemez oldu. Belki ellerine az-çok para sayar da yaralar›n› sarar umuduyla, gençler ana-babalar›ndan; yafll›lar evlatlar›ndan destek beklediler. Bal›k tavadan ç›km›fl, koca apartman› kokutmakla kalmam›fl, orada yaflayanlar›n da soyulup so¤ana çevrilmesine neden olmufltu. S›k›nt› diz boyunu aflm›flt› ki her daireye ayr› ayr› teflekkür ya¤maya bafllad› bu kez de. Onlarla alay ediliyordu sanki. Magazin gazetelerinde Zülfiye Han›m'la Kadriye Han›m'›n birlikte çekilmifl foto¤raflar› bile yay›mland›. Su, elektrik, havagaz› ve telefon idareleri onca lüks villalar›, konaklar›, yal›lar› hatta ço¤u iflyerini bir kenara b›rak›p henüz bal›k kokusundan ar›namayan bu mütevaz› apartman› y›l›n örnek konutu olarak gösterdi. Elleri çantal›, kelebek kravatl› özel kalem müdürleri bizzat gelip mideleri bulana bulana apartman yönetim kuruluna baflvurdular. "Ülke ekonomisine katk›n›z unutulmayacakt›r. Küresel ak›fla ayak uydurmada gösterdi¤iniz uyum dosta düflmana örnek olmufltur..." diye övgüler ya¤d›rd›lar. Kristal, ahflap, çinili bir y›¤›n toplumsal hizmet plaketlerinin biri ötekini izledi. Komflu AVM, Güngören Apart-


BD TEMMUZ 2014

man› sakinlerini en makbul müflteriler seçti. Ne var ki zaman da hükmünü ortaya koymakta gecikmedi. Apartman›n içinde akan, akt›kça ço¤alan, ço¤ald›kça dalga dalga yay›lan, yay›ld›kça çevreyi içine alan azg›n bir s›zlanma selinin önüne geçilemedi. Kurulmufl zembere¤in yay› gevflemifl, dillerin fermuar› çözülmüfltü. A¤›zlardan ç›kan her sözcük, sönmemifl bir yang›n›n hala tüten duman› gibiydi. "Ha ne var; gök y›ld›zlar› tutsa, yer karanl›¤› yutsa da yakam›z› s›y›rabilsek bu u¤ursuzluktan!" diyenler oldu. "Bu övgüler kar›n doyurmuyor komflular, tam tersine hepimizi can›m›zdan bezdiriyor..." s›zlanmalar› duyuldu. O GÜNLER‹N B‹R‹NDE, namaz›n› kazaya vermeyen bir yönetim kurulu

üyesi, kendilerine "y›l›n apartman›" belgesini uzatan yetkiliye dönüp "Ad›n› bize ba¤›fllar m›s›n kardefl?" diye sordu. "Yüksel!" yan›t›n› al›nca da: "fiu halimize bak›n hele. Bir yanda kokunun yaratt›¤› bunalt›, öte yanda bunalt›n›n neden oldu¤u densizlikler! Hangi birine dayanaca¤›z biz? Sizin ad›n›z› kim Yüksel koydu bilmem ama getirdi¤iniz bu belgeyle bizi yükseltmeyip alçaltt›¤›n›z kesin," diye veryans›n etti. • bekirozgen@butundunya.com.tr

Vatan Sevgisi Efli, maddi tedbirleri almadan kendisiyle evlenen adam›, hakime flikayet etti. Kad›n adam›n eve ve hiçbir fley getirmedi¤ini söyledi. Adam da, eve bir fleyler getirdi¤ini farelerin yedi¤ini söyleyince, hakim: "Demek fareler yiyecek fleyler buluyor ki evden ç›km›yorlar" dedi. Kad›n hakime bakarak: "Say›n hakim, farelerin evi terk edip gitmeyiflleri yiyecek bulduklar›ndan de¤il, sadece vatan sevgisindendir." 111


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

Esneme Beyni So¤utuyor

1

Esnemenin yetersiz kalan oksijeni art›rmak için de¤il, beyni so¤utmak için yap›ld›¤› tespit edildi. S›k›nt›l› anlarda soluma h›z›n›n azalmas› nedeniyle oksijen eksikli¤ini gidermek için esneme yap›ld›¤› düflünülüyordu. Ancak araflt›rmalar, esneme ile oksijen seviyesi aras›nda bir ba¤lant› olmad›¤›n›, esnemenin beyin ›s›s›yla ilgili oldu¤unu ortaya koydu. Araflt›rma da esnemenin, beyni so¤utmaya yarad›¤› ifade edildi. 112

2

Çin Ordusunun Maymunlar›

Çin ordusu, Pekin Askeri Bölgesindeki bir hava üssünde uçaklar› korumak için maymunlardan yararlanacak. Özel e¤itimli Makak maymunlar›, havaalan›n› kufl sürülerinden uzak tutmakla görevlendirilecek. Hava üssünde, göçmen kufllar›n uçak motorlar›na girmesi ciddi risklere yol aç›yor. Görevli maymunlar, bu kufllar›n pist bölgesine yaklaflmalar›n› engelleyecek.


BD TEMMUZ 2014

3

Sat›l›k Drakula fiatosu

Romanya’n›n tarihi bölgeleri aras›nda yer alan Transilvanya’daki Drakula flatosu sat›fla ç›kt›. fiatonun sat›fl hakk›n› elinde bulunduran Mark Meyer, iflin maddi yan›ndan çok flatonun yeni sahibinin nas›l biri olaca¤›yla ilgilendiklerini aç›klad›. Meyer, makul teklifle gelen kiflinin kim oldu¤unu araflt›racaklar›n› ve ona göre sat›fla karar vereceklerini belirtti. fiato, Bram Stocker’›n “Drakula” kitab›nda yer al›nca, üne kavuflmufltu.

4

‹lk “Selfie” Foto¤raf

Ay’a ilk inifli yapan Apollo 11 mürettebat›ndan Buzz Aldrin, “selfie” gelene¤ini bafllatan kifli oldu¤unu söyledi. Aldrin, Ay’a ayak basan ikinci kifli oldu¤u için arka planda kalm›flt›; fakat kendisinin bir ilki gerçeklefltirmifl oldu¤u y›llar sonra anlafl›ld›. Emekli astronot, 1966’da Gemini-12 görevi s›ras›nda çekti¤i foto¤raf›, sosyal medyada paylaflt› ve “San›yorum bu konuda birincilik bende. Hem de bu selfie uzaydan geldi” dedi.

5

Telefon Ba¤›ml›s›na Ceza

Tayvan hükümeti, karfl›dan karfl›ya geçerken dikkatini otomobillerden çok, elindeki telefona veren yayalara ceza kesmeyi planl›yor. 14 milyon mobil internet kullan›c›s›na sahip olan ülkede, ceza kesme fikri ilk bak›flta garip gelse de, hükûmet yaya ölümlerinin yafland›¤› trafik kazalar›n› bu flekilde azaltmay› amaçl›yor. Henüz planlama aflamas›ndaki ceza, yaln›zca yoldayken ak›ll› telefonuna odaklanan insanlara kesilecek ve 10 dolar olacak. 113


BD TEMMUZ 2014

6

30 Y›l Sonra Akland›

Glenn Ford isimli 64 yafl›ndaki mahkûm, 30 y›l hapis yatt›ktan sonra “suçsuzsun” denilerek sal›verildi. ABD’nin Louisiana eyalet mahkemesi taraf›ndan 1985 y›l›nda h›rs›zl›k ve cinayetten yarg›lanan Ford, “somut deliller olmamas›na ra¤men” bir cinayetten sorumlu say›lm›fl, idama mahkûm edilmifl ve cezas› müebbede çevrilmiflti. ‹smi aç›klanmayan bir kiflinin suçunu itiraf etmesi üzerine, masum oldu¤u anlafl›lan Ford, geçen ay sal›verildi.

7

114

Antibiyotikler Yetersiz

Dünya Sa¤l›k Örgütü (WHO), son y›llarda artan antibiyotik kullan›m› nedeniyle bakterilerin, bu ilaçlara karfl› direncinin artt›¤›n› aç›klad›. Bakteriyel enfeksiyon hastal›klar› yüzünden gelecekte daha fazla kiflinin hayat›n› kaybedece¤ini belirten yetkililer, doktorlar›n ancak gerekli hallerde antibiyotik reçetesi yazmas›n›n do¤ru oldu¤unu söyledi.

8

Mutfaktaki De¤erli Hazine

44 y›l önce çal›nan en az 20 milyon Euro de¤erindeki iki tablo bir ‹talyan fabrika iflçisinin mutfa¤›nda bulundu. Paul Gauguin’in 1889 yap›m› “Masa üzerindeki meyveler” isimli tablosu ile Pierre Bonnard’›n “‹ki koltuklu kad›n” adl› eseri, Londra’daki bir evden çal›nm›flt›. ‹talyan iflçi, tablolar› trende unutulan eflyalar için yap›lan aç›k art›rmada 23 Euro’ya sat›n ald›¤›n› söyledi. H›rs›zlar›n tablolar› yakalanmamak için bindikleri trende b›rakt›¤› san›l›yor.


BD TEMMUZ 2014

9

Beatles Hala De¤erli

Beatles’›n gitaristi George Harrison’›n gitarlar›ndan biri, müzayede evi Julien’s Auctions’ta 657 bin dolardan al›c› buldu. 2001 y›l›nda hayat›n› kaybeden Harrison, 1962 Rickenbacker 425 model gitar›n›, “I Want to Hold Your Hand” ve “This Boy” gibi flark›lar›n stüdyo kay›tlar›nda kullanm›flt›. Harrison’›n ABD’nin Illinois eyaletinden sat›n ald›¤› siyah beyaz gitar, aç›k art›rman›n en pahal› parças› oldu.

10

Allerjinin Böylesi

‹ngiltere’nin Darlington kentinde yaflayan bir çocu¤un kendi vücuduna alerjisi oldu¤u teflhisi kondu. 7 yafl›ndaki Junior Rucroft, çeflitli alerjik reaksiyonlar nedeniyle 50’den çok defa hastaneye kald›r›lm›flt›. Yap›lan inceleme sonucunda, Rucroft’un saçlar›na dokunduktan sonra elini yüzüne sürdü¤ünde, alerjik reaksiyonun bafllad›¤› ve çocu¤un bütün vücudunun fliflti¤i tespit edildi.

Tavus Kuflu Travmas›

11

Frans›z bir çift, komflular›n›n besledi¤i tavus kuflunun ç›kard›¤› yüksek ses sebebiyle 5 bin dolar tazminat kazand›. Kuflun yüksek tonda ötmesinden dolay› uykusuzluk ve depresyon yaflad›¤›n› söyleyen çift, t›bbi yard›ma ihtiyaç duyduklar›n› iddia etti. Kuflu susturmak için yeterli çaba harcanmad›¤›na kanaat getiren mahkeme ise, verilen zarar›n telafi edilmesine karar verdi. 2012’de ayn› flikâyeti yarg›ya tafl›yan çift, sadece 140 dolar tazminat kazanm›flt›. 115


BD TEMMUZ 2014

12

Nakit Para Hijyenik De¤il

Aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 12 Avrupa ülkesinde yap›lan araflt›rmaya göre; Avrupal›lar›n ço¤u nakit paran›n kirli oldu¤una inan›yor. Avrupal›lar aras›nda, bu inanca en fazla sahip grup ise Türkler.Türk halk›n›n yüzde 86’s› nakit paran›n hijyenik olmad›¤›n› düflünüyor ve yüzde 40’› paraya dokunduktan sonra mutlaka ellerini y›k›yor. Türk halk›na göre, nakit para neredeyse umumi tuvaletler kadar kirli. Geçti¤imiz y›l gerçeklefltirilen farkl› bir çal›flma da, banknotlar›n üzerinde ortalama 26 bin bakteri bulundu¤unu ortaya ç›karm›flt›.

13

Bebe¤inizin Geliflimi ‹çin

Bebek arabas› ve ak›ll› cep telefonlar›n›n afl›r› kullan›m›, bebe¤in fiziksel ve duygusal geliflimini engelleyebiliyor. ‹ngiliz Nöropsikolog Sally Goddard Blythe, “Özellikle 3 yafl›na kadar çocukla göz temas› kurma, konuflma ve flark› söyleme gibi sosyal etkileflimlerde bulunulmas› çocu¤un konuflmas› ve fiziksel geliflimi için büyük önem tafl›yor. E¤er çocu¤u pusete hapsederseniz ve bafl›n›z› telefonunuzdan kald›rmazsan›z bu geliflim sa¤lanamaz” aç›klamas›nda bulundu.

14

Domatesin Gücü

Erkeklerde prostat riskini azaltt›¤› bilinen domatesin içindeki likopen maddesinin, sperm üretimini de art›rd›¤› tespit edildi. Portsmouth Üniversitesi taraf›ndan yap›lan araflt›rmada, bu maddenin düzenli domates tüketimi durumunda sperm say›s›n› yüzde 70 art›rd›¤› görüldü. Likopen, domates ›s›t›larak ya da piflirilerek yendi¤inde daha çok ortaya ç›kan bir madde. Bu nedenle çi¤ domatesten çok, domatesin bu flekilde tüketilmesi tavsiye ediliyor. sezinsan@butundunya.com.tr

116

XXX


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Kameran›n Dilinden Böyle toz içinde pejmürde göründü¤üme bakmay›n zaman›nda el üstünde tutulan çekti¤im resimlerle övgüler alan bir foto¤raf makinesiydim.

S

ahibimin gözdesiydim, hiç yan›ndan ay›rmazd›.Ölümüyle elden ç›kar›lan di¤er eflyalar› ile birlikte bu eskici dükkan›n›n yolunu tuttum. Foto¤rafa olan merak›n› gören babas› beni ona liseyi bitirdi¤i y›l hediye etmiflti. O günden beri onun arkadafl›, s›rdafl› ve yoldafl› oldum. Benimle konuflur, konuflturur, dilimden anlard›. Bunca y›l›n beraberli¤i ve al›flkanl›¤›ndan sonra böylesi bir ayr›l›k do¤rusu katlan›l›r gibi de¤il. Geçenlerde tamirci oldu¤unu söyleyen biri gelip beni hoyratça inceledi, difllilerimi zorlad›, neredeyse perdem y›rt›lacakt›... »

117


Bugün olmazsa k›sa süre sonra bir tamircinin eline düflüp parçalanmam yak›nd›r. Çal›fl›r halde olmama karfl›n yedek parça olarak kullanmak üzere yok fiyat›na sat›n almak istedi. Neyse ki anlaflamad›lar. Görülen o ki vadem doldu. Bugün olmazsa k›sa süre sonra bir tamircinin eline düflüp parçalanmam yak›nd›r. De¤erimi k›ymetimi bilen birinin eline düflerim diye az da olsa umutla bekliyorum. Biri gelip tozumu al›p öne ç›karsa asl›nda ne kadar iyi halde oldu¤um görülecek ama gelen yeni kameralar yüzünden her geçen gün daha arkaya itiliyorum. ize sahibimden söz edeyim. Liseden sonra hep yan›ndayd›m. Amatörce bafllad›¤› foto¤rafç›l›¤›n› gelifltirip kendi karanl›k odas›n› kurmufl hatta bu iflten difle dokunur olmasa da para kazanmay› bile bilmiflti. Dedim ya; dertleflirdi benimle, s›rdafl›yd›m onun. Vizörden bak›p dü¤meye basmay› foto¤rafç›l›k sananlara güler geçer, foto¤raftan anlamad›klar›n› söylerdi. Onun için gerçek foto¤rafç› ›fl›¤› kovalayand›. Ifl›k olmadan foto¤raf olamayaca¤›n› vurgular ›fl›¤› kovalay›p istedi¤i gibi hapsedebildi¤inde mutlu olurdu. Eski foto¤raf ve kartpostallara imrenir o

S

118

foto¤raflardan birinde resmin içine girip elden ele dünyay› gezdi¤ini hayal ederdi.

F

oto¤raf çekme merakl›lar›n›n büyük k›sm›n›n baflkalar›na gösterecek bir fleyleri oldu¤una dair kan›t toplamak için u¤raflt›¤›ndan yak›n›rd›. Gittikleri gezip gördükleri yerde en bilinen yap› ile foto¤raf çektiren veya meflhur biriyle yan yana foto¤raf çektirmeye çabalayan insanlar› yaflad›klar› hayat›n gerçekli¤ine dair kan›t arama telafl›ndakiler olarak görürdü. Hayatlar›n giderek daha çok birbirine benzemeye bafllad›¤›n› bu yüzden insanlar›n yaflad›klar› hayat›n kendi seçimleri ve özeli oldu¤una dair hep bir kuflku içinde kan›t arad›klar›n›, foto¤raflar› da ona buna göstermek için malzeme olarak kulland›klar›n› anlatm›flt›, bir dertleflmesinde. “Ifl›¤› ve ›fl›¤›n do¤urdu¤u güzelli¤i, o güzelli¤i foto¤rafa düflürmenin heyecan›n› hiç bilemeden kendi gibilerinin çektikleri birbirine benzeyen görüntüleri hep birilerine gösterme telafl›yla ömürlerini tüketiyorlar” diye hay›flanm›flt›. Sonra da sanki sormuflum gibi; iyi de sen


BD TEMMUZ 2014

neyin telafl›ndas›n, neyi koval›yorsun? diye kendine soru sorup görülenin ard›ndaki ›fl›¤› kovalad›¤›ndan söz etmiflti. Hiç bir fleyin ›fl›k kadar özgür olamad›¤›n›, evren boyutunda hareket yetene¤i olan ›fl›¤›n gitti¤i yeri ayd›nlat›p görünür k›ld›¤›n›, çekti¤i foto¤raflar ile o vahfli ve özgür ›fl›¤› bir anl›k da olsa ehillefltirip kontrol etmeye çabalad›¤›n› anlatm›flt›. Derdi gücü yaflad›¤› hayat›n “gerçek” kendinin de “var” oldu¤unu kan›tlama çabas›ndakilerin aksine ›fl›¤›n gizemini çözüp, ›fl›k olup evrenin karanl›¤›nda özgür olmak istedi¤inden söz etmiflti. O yüzden çekti¤i resimleri herkese göstermez, onu anlayan bilen veya hisseden dostlar›yla paylafl›rd›. S›ra d›fl› biriydi, anlaflabildi¤i insan da azd›.

Z

aman ilerleyip digital kameralar benim gibi analog kameralar›n yerini al›nca bizimki de geri

Zaman ilerleyip digital kameralar benim gibi analog kameralar›n yerini al›nca bizimki de geri kalmad›. kalmad›. Hatta foto¤raf çekmeyi pratiklefltirdi¤i için digital kameradan memnun görünmesini k›skanm›yor de¤ildim. A¤›rl›¤›m›n yan› s›ra film tafl›ma külfetini ve maliyetini de iflin içine kat›nca benim gibi kameralar CD ç›k›nca terk edilen kasetçalarlar gibi kald›. Yan›nda tafl›sa da daha az kullan›yor veya yan›na hiç almadan ç›kt›¤› da oluyordu. Ta ki bir gün digital kamera ile çekti¤i görüntüyü internet ortam›nda bir yere gönderme-

Foto¤raf çekme merakl›lar›n›n büyük k›sm›n›n baflkalar›na gösterecek bir fleyleri oldu¤una dair kan›t toplamak için u¤raflt›¤›ndan yak›n›rd›.

119


BD TEMMUZ 2014

ye çal›fl›rken oluflan bir hata nedeni ile görüntünün bilgisayar›n kendi dilinde yaz›lm›fl uzun bir yaz› haline dönüfltü¤ünü gördü¤ü güne kadar. O gün tüm digital kameralar› terk edip k›sa sürede elden ç›kard›. Yanl›fl yapt›¤›n› söyleyen dostlar›na foto¤raf›n bilgisayar diline dönüflmüfl yaz›l› halini gösterip “benim çekti¤im foto¤raf bu de¤il. Sözcükler yetseydi foto¤raf çekmekle u¤raflmaz yaz›yla sözle anlat›rd›m. Digital dil ›fl›¤› görmüyor, onun ne oldu¤unu tan›m›yor bilmiyor. Ifl›k olmadan, onu anlamadan, içindeki özgürlü¤ü keflfetmeden görüntü yakalay›p hapsetmek amaçs›zca ava ç›kmaktan farkl› de¤il. Ne yakalad›¤›n›n fark›nda bile olamazs›n. Çekti¤im digital foto¤raflar› saklamay› düflünmüyorum” diye yan›tlam›flt›. Bizimki analog kameralar ile çal›flmay› ömrü yetti¤ince sürdürdü. Günü geldi¤inde vedalaflamaya bile f›rsat olmad›. Özgürlü¤ünü k›skand›¤›

bir ›fl›k huzmesine tutundu ve ruhunu ›fl›¤›n özgür evreninde yolculu¤a ç›kard›. fiimdi özgür bir foton olarak nerede oldu¤una dair hiçbir fikrim yok. Günün birinde ›fl›¤›n› yakalay›p kameras›na hapsedecek birinin çekece¤i foto¤rafta tekrar karfl›laflmay› hayal ederek bekliyorum.

A

ncak benim için günler say›l›. Bulundu¤um rafta ›fl›¤a hasret kald›¤›m yetmedi¤i gibi pilimi de¤ifltiren olmad›¤› için art›k ›fl›¤› da ölçemiyorum. Haf›zam zay›fl›yor, çarklar paslan›yor. Benim için karanl›k ilerliyor. Dolab›n içinde ›fl›¤›m› yitirmifl olsam da görüp tan›k olduklar›m ile avunuyorum. Emektar foto¤raf makinesi olarak görüp görece¤im buymufl, demek. Her neyse, yaln›zl›¤a bulan›p kenara at›lsam, ›fl›¤›m gün gün azalsa da görüp yaflad›klar›m; güzeldi be…• mehmetuhri@butundunya.com.tr

Evlat Edinilmek Okulda birinci s›n›f ö¤rencileri, bir aile foto¤raf› üzerinde tart›fl›yorlard›. Foto¤raftaki küçük çocu¤un saç rengi ailenin öteki bireylerinin saç renginden de¤iflikti. Ö¤rencilerden biri o çocu¤un belki de evlat edinilmifl olabilece¤ini söyledi. Bunu duyan baflka bir k›z ö¤renci, birden sesini yükseltti: "Ben evlat edinme konusunu iyi bilirim, çünkü ben de evlatl›¤›m!" Arkadafl› sordu: "Madem biliyorsun, bize de anlatsana... Ne demektir?" Küçük k›z ö¤renci kendinden emin bir biçimde bilgisini özetledi: "Annenin karn›nda de¤il, yüre¤inde büyümüflsün demektir." 120


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

eyve Metin

Uf uf!.. Yani flu arkadafllar›m da... Sanki benim ad›m›n önüne "Meyve" sözcü¤ünü koymasalar, "Aaa acaba bu çocuk kim?" diyecekler. Benim, ben can›m. Zaten s›n›fta benden baflka Metin adl› çocuk yok ki... Sonra nas›l herkesin bir soyad› varsa, benim de var, Metin Meriç... Oh, siz unutun Meriç’i, bana hep, "Meyve Metin" deyin... Haydi, "Metin Meyve" deseler, herkes soyad›m san›r. Ama onlar bana öyle demiyor ki, "Ooo günayd›n Meyve Metin..." "Haydi gel top oynayal›m Meyve Metin..." "fiu problemi biz yapamad›k, sen yapt›n m› Meyve Metin?.." diyorlar. Uf, uf, inan›n ba¤›ras›m geliyor, "Been Meyveee de¤ilim, Metin’im Metin!.." 121


BD TEMMUZ 2014

Duvara m› bak›yordum, yoksa s›ran›n üzerine mi bak›yordum, birden ö¤retmenim yan›mda beliriverdi. Saç›m› okflad›ktan sonra,"Ne o öyle Metin, deminden beri sana bak›yorum, yüzün as›k. Beni hiç dinlemiyorsun, hep yere bak›yorsun..." dedi. ya¤a kalkt›m, "Özür dilerim ö¤retmenim, hiçbirfley yok." dedim. "Yoo, var var..." "Oysa ki bu soluklanmada, ben portakal›m› soyarken, befl arkadafl›m bafl›ma topland›lar. Hep birden ba¤›rmaya bafllad›lar, 'Portakal› soydum...' 'Baflucuma koydum...' 'fiimdi mi yesem' 'Sonra m› yesem?' diye ba¤›r›yorlar tempo tutuyorlar, hem de ba¤›ra ba¤›ra ö¤retmenim... "E ne var bunda Metin?"

"Bunda birfley yok ö¤retmenim." "Birer dilim de arkadafllar›na vereydin Metin," "Hepsini veririm ö¤retmenim, yeter ki benimle alay etmesinler..." Böyle dedim, ard›ndan gülüverdim. Çünkü arkadafllar›m da gülüyorlard›. "Bana Meyve Metin diyorlar, Metin Meriç demiyorlar ö¤retmenim?" Ö¤retmenim önce bana sonra s›n›fa flaflk›nl›kla bakt›. "Meyve Metin mi diyorlar?" "Evet ö¤retmenim... Bana öyle demeyin diyorum, dinlemiyorlar." "Niçin sana öyle diyorlar?" Tam zaman›yd›. Çantamdan meyve torbam› ald›m, içinden elmam› ç›kard›m, ö¤retmenime gösterdim. Eh art›k, arkadafllar›m kahkahalarla gülüyorlard›. Ö¤retmenim uyard›. "Lütfen çocuklar," dedi. "Bak›n flimdi Metin’i dinliyorum... Evet Metin?" "Ben her soluklanmada bir meyve yedi¤im için öyle diyorlar..." Elimi meyve torbama att›m, içinden kocaman bir erik ç›kard›m, onun ard›ndan iki tane yenidünya ç›kard›m. Onlar› torbama koydum, bir tane armut ç›kard›m... Selçuk ba¤›r›verdi, "Ö¤retmenim, Metin’in torbas› 122


BD TEMMUZ 2014

manav dükkan› gibi..." Ö¤retmenim hemen onu susturdu. Ben kendimi savunmay› sürdürdüm, "Meyve sular›n› sevmiyorum ö¤retmenim. Bizim eve hiç meyve suyu girmez, biz evde hep meyve yeriz." Ö¤retmenim saç›m› okflad›, "Çok güzel Metin, en do¤rusu o..."dedi. "Ama ö¤retmenim..." ‹flte tam o anda a¤layacak gibi oldum. "Bana onun için Meyve Metin diyorlar ö¤retmenim..." Ö¤retmenim elimden tuttu, beni aya¤a kald›rd›, elele tahtan›n yan›na geldik. Bana tebefliri uzatt›. "Haydi bakal›m Metin, en çok sevdi¤in meyveleri s›ras›yla tahtaya yaz..." Yazmaya bafllad›m. Ö¤retmenim arkadafllar›m› uyard›. "Tahtaya bak›yorsunuz de¤il mi çocuklar?.." n bafla elmay› koydum, sonra öteki sevdi¤im meyveleri s›ralamaya bafllad›m. Arkadafllar›m arkalar›na yaslanm›fllar, bana ve elimdeki tebeflire bak›yorlard›. Daha ben, "Çi" yazarken, Çilek" diye ba¤›r›yorlard›. "fief" mi yazd›m, "fieftali" diye ba¤›r›yorlard›... Acaba unuttu¤um meyve kald› m›? Çünkü ben meyvelerin hepsini

Acaba unuttu¤um meyve kald› m›? Çünkü ben meyvelerin hepsini seviyorum. seviyorum. Pazar günleri babamla annem birlikte pazara giderler. Pazarda hangi meyve varsa al›r gelirler, çünkü onlar da meyve yemeyi çok seviyorlar. Ama evde en çok sevenimiz Müjde... Daha okula gitmiyor ama öyle çok meyve flark›s› biliyor ki. Ö¤retmenim en bafla yazd›¤›m elmay› gösterdi, "Elma sevenler parma¤›n› 123


BD TEMMUZ 2014

kald›rs›n..." Parmaklar kalkt›... Ama kalkmayan parmaklar da oldu. Ö¤retmenim sordu: "Sen Özge, elmay› sevmiyor musun?" Özge omuzlar›n› kald›rd›, yüzünü buruflturdu, sanki limon ›s›r›yormufl gibi, "Sevmiyorum ö¤retmenim” dedi." "Niçin Özge?" Özge yan›t vermedi. Ö¤retmenim yazd›¤›m bütün meyveleri s›n›fa sordu. Hele parma¤›n› kivinin üzerine koyunca, kaç çocuk birden, "Biz o meyveyi bilmiyoruz..."

dediler. S›n›f›n en komik çocu¤u Atakan, "Hiç çivi yenir mi ö¤retmenim?" diye sordu. ›n›f›n hepsi birden gülünce ben de güldüm. Ö¤retmenim beni yerime oturttu. Sonra s›n›fa seslendi: "Yar›n sabah herkes evinden meyve getirecek... En az getiren bir çeflit getirecek, isteyen istedi¤i denli getirebilir... Meyvelerinizi güzelce y›kay›n, kurulay›n, bir torbaya koyun... Yar›n s›n›f›m›zda 'Meyve fiöleni' var."

'Yar›n s›n›f›m›zda ikinci ders Meyve fiöleni olacak!..' Mutluydum... S›n›f›m›zda hiçbirfley yemezdik. fiimdi s›n›fta, belki de ders içinde hepimiz torbalar›m›z› ç›karaca¤›z ve meyvelerimizi yiyece¤iz. Ö¤retmenimiz yine uyard›: 'Yar›n s›n›f›m›zda ikinci ders Meyve fiöleni olacak!..' Arkadafllar›m bana bak›yorlard›, ben de onlara bak›yordum. Hay›r hay›r, onlara k›zg›nl›kla bakm›yordum. Çünkü hepsini seviyordum, ama benimle alay etmelerine k›z›yordum. Beni ”Meyve Metin” diye ça¤›rmalar› beni çok üzüyordu. Ben meyvelerimi haz›rlarken, babam da annem de, 'Ne bu Metin,

124


BD TEMMUZ 2014

bir arkadafl›nla birlikte mi yiyeceksin yar›n meyvelerini?' diye sordular. 'Yoo anneci¤im babac›¤›m, yar›n ikinci derste s›n›f›m›zda Meyve fiöleni var,' dedim. Sabah ilk ders arkadafllar›m torbalar›n› aç›yorlar, birbirlerine meyvelerini gösteriyorlard›. Bana da Berk sordu, 'Sen hangi meyveleri getirdin Metin?' Aa aa, bana "Metin" dedi, "Meyve Metin" demedi. Ö¤retmenimizin de meyve torbas›yla gelece¤ini hiç bilmiyorduk. Kiraz çok pahal›yd›, çünkü daha yeni ç›km›flt›. Ama ö¤retmenim biz tadal›m diye alm›flt›. Hepimize ikifler kiraz da¤›tmaya bafllad›: "Al Asl› kula¤›na küpe yap..." "Al Ceren kula¤›na küpe olsun..." Ö¤retmenimiz kendi masas›na oturdu. Önünde meyve torbas› vard›. A¤z›na bir kiraz att›ktan sonra, "Haydi bakal›m çocuklar Meyve fiöleni bafllad›" dedi... Aa aa arkadafllar›m

me¤er meyveyi ne çok seviyorlarm›fl... S›n›fta meyve flap›rt›s›ndan baflka birfley duyulmuyordu. Ö¤retmenim bize bak›yordu. Çok mutluydu. Bir ses, Sibel’in sesiydi... "Bundan sonra hiç meyve suyu içmeyece¤im, hep meyve yiyece¤im ö¤retmenim..." "Ben de..." "Ben deee", "Ben de..." diyenler çoktu. O günden sonra hiçbir arkadafl›m bana "Meyve Metin" demedi. • muzafferizgu@butundunya.com.tr

Kiraz› Çok Severim Son derece sevimli bir çocu¤a yak›nl›k gösteren manav, çocu¤a tezgâhtan bir avuç kiraz almas›n› söyler. Ama çocuk almaz. "Yok, teflekkür ederim." der. "Niçin, kiraz sevmez misin?" "Hay›r, çok severim." "Öyle ise neden alm›yorsun?" "Siz verin diye bekliyorum amca. Sizin avucunuz daha büyük."


BD TEMMUZ 2014

Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

C

errah bir baban›n ortanca

çocu¤uydu. Edebiyatla ilgiliydi ve 11 yafl›ndan itibaren

126

yazmaya bafllad›. Lisede ‘yeteneksiz bir çocuk’ oldu¤u gerekçesiyle afla¤›lanmas›na karfl›n, tek sayfal›k bir okul gazetesi ç›kard›. ‹lk yaz› çal›flmas›n› yay›mland›¤›nda 16 yafl›ndayd›. Hukuk okumaya bafllad› ancak üniversite e¤itimini babas›n›n b›rakmas› yönündeki ›srar› üzerine tamamlayamad›. Aziz Anthony’nin Bafltan Ç›k›fl›’n› paylaflt›¤› arkadafllar›, ona bu metni çöpe atmas›n› önerdiler. Yaflad›klar›n›n


BD TEMMUZ 2014

etkisiyle içe kapan›k bir ruh haline bürünen yazar, Anadolu topraklar› da dahil, pek çok ülkeyi gezdi. En ünlü eserlerinden Madame Bovary yay›mland›¤›nda, halk›n ahlak›na ve inanc›na ayk›r› görüldü ve yarg› önüne ç›kmas›na neden oldu. Vatan haini ilan edilmesine bahane olan bu kitab› mahkemede savunurken, flöyle diyordu: “Ben size sadece bir ayna tuttum. Aynada gördüklerinizden siz sorumlusunuz.” Bu davadan akland› ve o eser, bugün dünya edebiyat›n›n temel tafllar›ndan biri haline geldi. Yazmay› sürdürdü fakat yaflam›n›n büyük bölümü ac›lar, edebi baflar›s›zl›klar ve maddi zorluklarla geçti. Modern roman›n babas› ve edebiyatta gerçekçilik ak›m›n›n öncüsü olan, Frans›z yazar Gustave Flaubert…

ilgisi, onu, resim çal›flmalar›na yöneltti. Bu s›rada, arkeoloji derslerine de kat›ld›. ‹stanbul’a döndükten sonra devlet görevlerinde bulundu ve II. Abdülhamid taraf›ndan müzeye müdür olarak atand›. 29 y›ll›k müze müdürlü¤ü görevi, Türk müzecili¤inde yeni bir dönem bafllatt›. Yabanc›lar›n yurtd›fl›na eser kaç›rmas›n›n önüne geçen bir nizamname haz›rlad›. Ayr›ca, ilk Türk kaz›lar›n› da bafllat›rken, kendisi de çok önemli eserler keflfetti. Müzecilik, güzel sanatlar ve mimarl›k alan›nda ö¤renci yetifltirmek için, ilk güzel sanatlar fakültesi olan Sanayi-i Nefise’yi açt›. Müzecilik ve arkeoloji ile yo¤un olarak ilgilendi¤i görevi s›ras›nda resim çal›flmalar›n› da ihmal etmedi. Modern müzecili¤in ve arkeolojinin kurucusu kabul edilen bu öncü ayd›n, Osman Hamdi Bey’di… ***

F

O

smanl› sadrazam› ve ülkenin ilk maden mühendislerinden ‹brahim Edhem Pafla’n›n alt› çocu¤unun en büyükleri olan foto¤raftaki genç, hukuk e¤itimi almak üzere Paris’e gitti. Ancak sanat konusundaki

oto¤raftaki fiilili

çocuk, henüz on befl yafl›nda okulu terk edip gazetecili¤e bafllad›. Bu süreçte uzun süre kütüphaneye kapan›p saatlerini okuyarak geçirdi¤i günler yaflad›. Ülkesinde, Salvador Allende’nin sosyalist reform sürecine kat›lmak için neredeyse bütün Latin Amerika’y› kat ederek Meksika’dan fiili’ye gitti. Pinochet’nin darbesinden sonra tutukland›. Sekiz gün tutukluluktan sonra eski okul 127


BD TEMMUZ 2014

arkadafl› bir polis yard›m›yla serbest kald›. Yeniden Meksika’ya dönerek flair arkadafllar›yla bir grup hareketi oluflturdu. Meksika fliirinin al›fl›lagelmifl kal›plar›na baflkald›ran sivri dilli bir isyankâr olarak ün kazand›.

Meksika fliirinin al›fl›lagelmifl kal›plar›na baflkald›ran sivri dilli bir isyankâr olarak ün kazand›. Bir süre sonra da ‹spanya’da yaflamaya bafllayan genç adam, roman yazmaya yöneldi. Yaz aylar›nda ise ailesinin geçimini sa¤lamak için ba¤bozumu iflçili¤i, gece bekçili¤i, bulafl›kç›l›k ve sat›c›l›k yapt›. 1998 y›l›nda yay›mlanan Los Detectivos Salvajes (Vahfli Hafiyeler) adl› roman›yla ola¤anüstü bir baflar› yakalad›, Latin Amerika’n›n No128

bel Edebiyat Ödülü olarak kabul edilen Rómulo Gallegos Edebiyat Ödülü’ nü kazand›. O tarihten elli yafl›nda hayata gözlerini yumdu¤u 2003 y›l›na kadar yay›mlad›¤› bir düzine romanla uluslararas› edebiyat çevrelerinin de ça¤›n›n en önemli romanc›s› olarak kendisini selamlamas›n› sa¤layan, ölümüyle Latin Amerika, hatta dünya edebiyat›n›n efsaneleri aras›nda yerini alan fiilili yazar Roberto Bolano idi… ***

M

atematik

ö¤retmeni bir baban›n o¤lu idi. Küçük yafllar›ndan itibaren müzi¤e ilgisi ailesi taraf›ndan fark edildi. 13 yafl›nda piyano dersleri almaya bafllad›, armoni ve kontrpuan bilgisini ise kendi kendine gelifltiriyordu. Henüz 17’sindeyken bir ilkokulda müzik ö¤retmenli¤ine bafllad›. Bir y›l sonra da ayn› görevi lisede sürdürdü. Devlet s›nav›n› kazanarak müzik bilgisini gelifltirmek üzere Paris’e gitti. 3 y›l sonra yurda döndü


BD TEMMUZ 2014

ve Ankara Musiki Muallim Mektebi’ne atand›. Daha 27 yafl›nda genç bir ö¤retmen iken, ‹ran fiah›’n›n ülkemizi ziyareti sebebiyle sahnelenmek üzere 1934 y›l›nda Atatürk taraf›ndan kendisine verilen görevi yerine getirdi ve ilk Türk operas› “Özsoy”u Türk müzi¤ine kazand›rd›. Ayn› y›l, yine Atatürk’ün iste¤iyle Taflbebek Operas›’n› besteledi. 1942’de en önemli yap›tlar›ndan biri olan, ilk Türk oratoryosu “Yunus Emre”yi tamamlad›. Bir y›l kadar dönemin Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras›’n› yönetti. Ülkemizin pek çok halk ezgisini notaya aktard›, yerel müzikleri derledi. Atatürk’ün evrenselli¤e ulaflabilecek nitelikte, ulusal bir Türk müzi¤i yaz›lmas› arzusunu, kendine ilke edindi. Yurtiçinde ve yurtd›fl›nda onlarca ödül alan, ülkemizin ilk devlet sanatç›s›, Ahmet Adnan Saygun… *** 892’de, o dönemde ‹zmir’e ba¤l› bir ilçe olan Kufladas›’nda do¤du. Yaflad›¤› ‹zmir’in, o y›llarda yabanc›lar eliyle sömürge kültürünün yo¤un olarak görüldü¤ü bir liman kenti olmas› nedeniyle, Egeli köylünün mülksüzlefltirilmesine, toprak ve ekonomik gücün h›zla yabanc›lar›n eline geçmesine tan›k oldu. Türkler için yoksulluk ve k›r›m y›llar›n›n yabanc›lar için mutluluk y›llar›na dönüfltü¤ü o dönemi, ömrü boyunca unutamad›. Yaflananlar›n sebebinin emper-

1

yalizm ve ona ba¤›ml› ça¤d›fl› idare oldu¤unu biliyordu. Üniversite e¤itimini ‹sviçre’de tamamlad›, doktora tezinde Osmanl›’n›n kapitülasyonlar› tek tarafl› olarak kald›rma hakk›na

sahip oldu¤unu ispat etti. ‹zmir’in iflgal edildi¤ini duyunca ülkeye döndü, Ege’de iflgale karfl› direniflin örgütlenmesinde görev ald›. Milletvekili olarak Meclis’e kat›ld›. 7 dönem görev yapt›. ‹zmir ‹ktisat Kongresi onun önerisiyle gerçekleflti. 1924 -1930 y›llar› aras›ndaki Adalet Bakanl›¤› döneminde gerçekleflen hukuk devriminin mimar› oldu. Bakanl›k görevinin yo¤un mesaisine karfl›n akademik çal›flmalar›n› da sürdürdü. Ezilenlerden yana, ulusçu, emek yanl›s› duruflunu her daim korudu. Liberal anlay›fl› elefltirdi, devletçili¤i savundu. Uluslararas› davalarda, Avrupa’n›n en ünlü avukatlar›na karfl› Türkiye’yi savundu ve onlar› eli bofl gönderdi. Cumhuriyetin hukuki temellerinin at›lmas›nda büyük pay sahibi olan, Atatürk’ün yak›n çal›flma arkadafl› ve ülkemizin ilk Adalet Bakan› olan devlet adam›, Mahmut Esat Bozkurt idi… • 129


Not Defterimden Nergis Öztürk

Akflam Yemekte Tavuk Var, Tavuk! Eflinin kula¤›n›n bir süredir iyi duymad›¤›na art›k kesinlikle inanmaya bafllayan adam, eflinin bu durumundan bir hayli üzülmeye de bafllam›flt›. ar›s›na sevgisi ve sayg›s› nedeniyle evde bu konuyu açmamaya özen gösteriyor, eflini üzmemek için elinden geldi¤ince ona bu konuda tek söz söylemiyordu.. Adam son care olarak eflini, kulak uzman› bir doktora götürmeye karar verdi. Doktor, hastas› yerine

K

130

önce, hastas›n›n kocas›yla görüflmek istedi. ‹ki erkek birlikte bir odaya çekildiler


BD TEMMUZ 2014

ve erkek erke¤e bir saatten fazla görüfltüler. oktor durumu iyice dinledi ve adama önce, eflinin duyma yetene¤ini ne kadar yitirdi¤ini anlamas› için evde küçük bir deneme yapmas›n› önerdi: “Eve dönünce efline önce on metre kadar bir uzakl›ktan, normal ses tonuyla seslen” dedi. “E¤er tepki vermezse biraz yaklafl ve bu kez ayn› ses tonuyla 6 metre kadar bir uzakl›ktan seslen. Tepki vermemesi, seni duymad›¤›n›n kan›t›d›r. Bu kez 2 metreye kadar yaklafl ve yine ayn› ses tonuyla, bir kez daha seslen efline. Kendisinden bir tepki alana kadar yaklasmaya devam et. Bak bakal›m sesini ne kadar uzaktan duyacak. Sonra beni ara ve durumu birlikte de¤erlendirelim.” Akflam eve döndü¤ünde adam, doktorun önerisini uygulamaya bafllad› ve kar›s›na önce, on metre uzakl›ktan, normal bir ses tonuyla seslendi: “Hayat›m, bu akflam yemekte ne var?” dedi. Sorusuna bir yan›t alamay›nca adam, birkaç ad›m daha yaklaflt› efline ve yine ayn› ses tonuyla sorudu: “Hayat›m, akflam yeme¤i için ne yapt›n?” Eflinden yine bir ses gelmeyince adam birkaç ad›m daha att›, biraz daha yaklaflt› kar›s›na:

D

“Akflama ne yiyoruz yemekte?” Kad›nca¤›zdan yine ç›t ç›kmad›. Sonunda adam mutfak kap›s›na kadar geldi, ayn› ses tonuyla o uzakl›ktan bir kez daha sordu sorusunu: “Hayat›m, bu akflam yemek için ne haz›rlad›n? Bir süre merak ve kuflkuyla eflinden bir yan›t gelmesini bekledikten sonra, biraz daha yaklaflmas› gerekti¤ine karar verdi. Sonra da gitti, son çare olarak kar›s›n›n tam arkas›nda durdu ve biraz da a¤z›n› onun kula¤›na yaklaflt›rarak sordu: “Hayat›m, sana söylüyorum, duymuyor musun?” dedi ve sorusunu bu kez, eflinin kula¤›n›n dbinden sordu: “Bu akflam yemekte ne var, kar›c›¤›m?” dedi. “Duymuyor musun beni?” ad›nca¤›z öfkeyle arkas›na döndü ve sert bir ses tonuyla eflinin sorusunu yan›tlad›: “Duyuyorum, duyuyorum ama, acaba sen beni duyuyor musun? diye patlad›: “Beflinci kez ayn› soruyu soruyorsun, ben de beflinci kez ayn› yan›t› veriyorum….Akflam yeme¤inde tavuk yiyece¤iz. Tavuk, tavuk… Duyuyor musun beni? Akflama yemekte tavuk var, tavuk…”

K

nergisozturk@butundunya.com.tr

Not: Bu sevimli öyküyü toplum yaflam›na uygularsan›z, sosyolojik bir inceleme, politikaya uygularsan›z, politik bir makale yazm›fl olursunuz. 131


Bu romanda yaz›lan olaylar›n benzeri dramlar, birçok ülkede -20. yüzy›l›n 21. yüzy›lla bulufltu¤u zaman diliminde- fazlas›yla yaflanm›flt›r. Bu romanda yaln›zca isimler hayal ürünüdür ama bu da gerçe¤i de¤ifltirmez." 'Do¤u Bloku' olarak adland›r›lan co¤rafyadan genç k›zlar, 1990'l› y›llarda ak›n ak›n Türkiye'ye geliyorlard›. Para kazanabilmek için geldikleri bu -hiç bilmedikleri- ülkede pek çok ac› ve hoyratl›kla karfl›laflt›lar. Taflk›n Konuralp, kitab›nda Türkiye ile Rusya aras›nda yaflanan iflte bu "karfl›l›kl›" k›r›lmaya ›fl›k tutuyor. 68 kufla¤› bir solcu ile bir Rus k›z›n›n aflk›ndan yola ç›kan bu roman› dileyen tarih belle¤ine düflülen bir belge olarak da kabul edebilir.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy

D

ünyan›n en güzel bambu a¤ac› resimlerini yapan ünlü bir Japon ressam›n›, bir gün genç bir meslektafl› ziyarete gelir. Genç ressam, övgü dolu sözlerle kendisine olan hayranl›¤›n› dile getirdikten sonra, konuflmas›n› flöyle sürdürür: “Üstad›m, dünyan›n en güzel bambu resimlerini siz yap›yorsunuz. Bunu nas›l baflar›yorsunuz? Bunun gizemi nedir? Ben de sizinki denli güzel bambu resimleri çizebilir miyim?”

133


BD TEMMUZ 2014

Yafll› ressam hiç düflünmeden “Elbette çizersin” der “yeter ki içten iste ve sab›rla çal›fl”.. Genç ressam heyecanlan›r ve merakla sorar: “Ne yapmam gerek?” “Çok kolay…. Evine gider gitmez bir k⤛t kalem al ve bir bambu resmi çiz. Bir tane daha çiz… Bir tane daha çiz. Yar›n elli tane daha çiz. Ertesi gün yüz tane daha… On y›l boyunca hergün yüz tane bambu resmi çiz. On y›l›n sonunda sen art›k bambu ile bütünlefleceksin; bambudan baflka bir fley düflünmeyeceksin. Adeta bambu olacaks›n. Bambu sevgisi seni bambulaflt›racak. Art›k kalemine, kan›n ve can›n da kat›lacak. O zaman göreceksin, en güzel bambular, senin çizdiklerin olacak.”

B

aflar›ya götüren yolu yafll› ressam üç sözcükle aç›kl›yor: istemek (ama gönülden istemek), sab›r ve çal›flmak…

134

Çok bilinen bir tan›mlamada da “Baflar›n›n %10’u yetenek, %90’› çal›flmakt›r" denir. Sayg›de¤er bilim adam› Erdal Atabek bir yaz›s›nda “Baflar›n›n gizemi nedir?” diye soruyor “Talih mi? Kader mi? Rastlant›lar m›? ‹flin denk gelmesi mi? Baflaraca¤›na inanmak m›?” ve devam ediyor: “Baflar›, bir ifl için gerekli enerjinin amaca en uygun biçimde, en ekonomik, en etkin olarak kullanma becerisidir. Bu enerji, insan gücü de olabilir, makina da olabilir, bilgi de olabilir.

E¤er plan ve program›n “hedefleme” ve “zamanlama” süreçleri iyi hesaplanm›flsa, enerji organizasyonu iyi yap›lm›flsa, baflar› kaç›n›lmazd›r.


BD TEMMUZ 2014

“Baflar› patron ya da CEO olmak de¤il; yapt›¤›n her neyse onu dünyada en iyi yapan insan olma ümit ve heyecan›n› tafl›makt›r.”

Burada önemli olan, baflar› için gerekli enerji kullan›m›n›n do¤ru organize edilmesidir.” E¤er plan ve program›n “hedefleme” ve “zamanlama” süreçleri iyi hesaplanm›flsa, enerji organizasyonu iyi yap›lm›flsa, baflar› kaç›n›lmazd›r. ‹nsan faktörü, bu sürecin do¤ru çal›flmas› için temel etkendir. ‹nsan faktörünü göremezseniz, gelifltiremezseniz, paran›z da olsa, makinalar›n›z da olsa, baflar›l› olamaz, enerjiyi bofla harcars›n›z. Baflar›ya giden yolun ilk ad›m› “‹stek”dir. ‹stek olmadan ne ö¤renci dersini çal›fl›r, ne futbolcu oynar, ne flirket eleman› verimli çal›fl›r. Hele zorlamayla hiç olmaz. “Motivation” güdüleme de¤ildir, kiflide o ifli yapmak için istek uyand›rabilmelidir.

Baflar›n›n ilk ad›m› budur. ‹kinci ad›m ise disiplinli çal›flmad›r. Sadece çal›flmak de¤il, planl›-programl› ve disiplinli çal›flmak gerekir. Bir düflünür de flunlar› söylemifl: “Bir tamirci olabilirsiniz ya da ifliniz sadece bir vida s›kmak olabilir. Mesele o viday› dünyada en iyi s›kan olmakt›r. Baflar› budur. Baflar› patron ya da CEO olmak de¤il; yapt›¤›n her neyse onu dünyada en iyi yapan insan olma ümit ve heyecan›n› tafl›makt›r.”

S

öylenecek, yaz›lacak çok fley var bu konuda. Yaz›m›z›, baflar›n›n çok önemli bir faktörünü betimleyen bir öyküyle bitirelim. Bir sosyoloji profesörü, s›n›f›ndaki ö¤rencilerini Baltimore kentinin kenar mahallelerine göndermifl ve o bölgede yaflayan 200 erkek çocu¤un durumlar›n› araflt›rmalar›n› ve her çocu¤un, kendi gelecekleri konusunda ne düflündüklerini ö¤renmelerini istemiflti. Çocuklar›n hemen hepsi, gelecekte onlar› baflar›ya götürecek hiçbir flanslar› olmad›¤›n› dile getirmifllerdi. Bu araflt›rmadan tam 25 y›l sonra, 135


BD TEMMUZ 2014

denli büyük bir baflar›n›n nedeni ne olabilirdi? Profesör, 176 çocu¤un hemen hepsine ulaflt› ve onlara flu soruyu sordu: “O koflullarda nas›l bu denli baflar›l› oldunuz?”.. Ald›¤› yan›tlar hep ayn›yd›: “Mahalle okulunda bir ö¤retmenimiz vard›. Onun sayesinde”…. rofesör, bu ö¤retmeni çok merak etmiflti. Onunla mutlaka görüflmesi ve iflin gizemini ö¤renmesi gerekirdi. Halen yaflad›¤›n› ö¤rendi¤i ö¤retmeni bulmas› zor olmad›. Onu evinde ziyarete gitti. Kap›y›, yüzündeki zor geçen y›llar›n derin izlerine karfl›n halen gözleri ›fl›l ›fl›l parlayan bayan ö¤retmen açt›. Profesör yafll› kad›na, bu çocuklar› kenar mahallelerden kurtar›p, baflar›l› birer birey olmalar›n› sa¤lamak için kulland›¤› sihirli formülün ne oldu¤unu merakla sordu. Yafll› ö¤retmenin gözleri parlad› ve dudaklar›nda bir gülümseme ile “çok basit” dedi “Ben onlar› çok sevdim...” •

P

bir baflka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çal›flmay› buldu ve ö¤rencilerinden bu projeyi sürdürmelerini, ayn› çocuklara ne oldu¤unu araflt›rmalar›n› istedi. Geçen 25 y›l içinde bu 200 ö¤rencinin 20’si ya o bölgeden tafl›nm›fl ya da ölmüfltü. Geri kalan 180 çocu¤un 176’s› ola¤anüstü bir baflar› gösterip, avukat, doktor, mühendis ya da baflar›l› ifladam› olmufllard›. Araflt›rmay› tekrar bafllatan profesör bu sonuçtan çok etkilenmiflti. Bu

yucelaksoy@butundunya.com.tr

Nöbetçi Adam köfledeki kör dilenciye para vermiflti. Ama dilenci Dilenci arkadan seslendi: "Bakar m›s›n›z, verdi¤iniz para sahte..."

"Ne sahte mi? Peki, sen nas›l anlad›n sahte oldu¤unu? Kör de¤il miydin sen?!" "Hay›r efendim... Ben kör de¤ilim. Sa¤›r ve dilsizim ben. Ama bu köfledeki kör dilencinin yerine duruyorum. "Peki, kör olan nerede?" "‹zin günü bugün, sinemaya gitti."


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Ferihan Topbafl Karanl›¤› Ayd›nlatan Meflale

Köy Enstitüleri, yoksul ama zeki köy çocuklar›n› cehaletin karanl›k ve so¤uk koynundan kurtarm›flt›. ürk E¤itim sistemine damgas›n› vuran Köy Enstitüleri’ nin kuruluflunun 74. y›l›nda Düziçi Köy Estitüsü’nde 65 y›ll›k bir hasret sona erdi. Hasreti sona erdiren Bütün Dünya Dergisi’nde yay›nlanan bir yaz›yd›. 1948-49 y›llar› aras›nda enstitüde resim ö¤retmenli¤i yapan Ferihan Topbafl’›n kutlamalara kat›lmas› herkesi duyguland›rd›. Yerel köy ayd›nlar›n› yetifltiren ve bugün hâlâ kapat›lmas› sorgulanan, kapat›lmasayd› ya da bir on y›l daha devam etseydi diye kafa yorulan bir e¤itim sistemi Köy Enstitüleri. Kafaya bilgiyi, ilime ilgiyi, gönüle sevgiyi, insana sayg›y›, ellere hüneri ve beceriyi kazand›ran Köy Enstitüleri’nin kuruluflunun 74. y›l› yine ilk günün heyecan› ile kutland›. 1954 y›l›nda kapat›ld› Köy Enstitüleri. 1987 y›l›ndan bu yana Düziçi Köy Enstitüsü

T

137


BD TEMMUZ 2014

mezunlar› do¤um günümüz dedikleri 17 Nisan’ da yüzlerce an› b›rakt›klar› okullar›nda buluflman›n heyecan›n› yafl›yorlar. (Okul yerleflkesinin her metrekaresinde emekleri var. Ya duvarlar›n› ördüler, ya harçlar›n› kard›lar ya da a¤açlar›n› diktiler.)

K

ara trene binip Düziçi’ne geldikleri o ilk günlerdeki gibi okula en yak›n yer olan Yarbafl› ‹stasyonu’ nda davullarla zurnalarla ve karanfillerle karfl›lan›yor gelen konuklar. O istasyonun yan›ndan otoban geçiyor flimdi. Düziçi’nde yaflayan iki enstitülü; Mehmet Y›lmaz ve Mehmet Mülayim’in ev sahipli¤inde kalabal›k bir grup; Hatay, Osmaniye, Mersin ve Adana’ dan gelen enstitü mezunlar› ve misafirleri coflkuyla karfl›l›yor. O güzel ve özel karfl›lama s›ras›nda Mehmet amca (Y›lmaz) elimden tutup kap›s› aç›k bir arabaya do¤ru götürdü

Düziçi Köy Enstitüsü’nde foto¤raflar›n yer ald›¤› müzede torunu Merve’ye an›lar›n› anlat›rken.

138

beni. En az üç tokan›n süsledi¤i pamuk saçlar›n çevreledi¤i, içten tebessümünü yüre¤ime iflleyen bir yüzün gözleriyle kesiflti gözlerim. Tebessümüne ayn› içtenlikle karfl›l›k vermemek ne mümkün. Sessiz geçen 10-15 saniye içerisinde tepeden t›rna¤a süzerken, içimden de ne kadar da fl›k diye geçirirken Mehmet amca “Resim ö¤retmenimiz Ferihan Topbafl” diye takdim etti. “Karanl›¤› y›rtan meflaleler“ in “Karanl›¤› ayd›nlatan meflale”si idi. Feriha Topbafl, Bütün Dünya Dergisi’ nin Haziran 2013 say›s›nda yay›nlanan “Atatürk Devrimlerinin Alt›n Anahtar› Köy Enstitüleri” bafll›kl› yaz›mda Mehmet Y›lmaz’›n “Feriha Topbafl ö¤retmenimiz, annemizdi bizim. Her fleyimizle yak›dan ilgilenirdi. Dü¤memizi dahi dikerdi. Kurban olurum ben ona. Anayd› o...” dedi¤i ö¤retmenden baflkas› de¤ildi. kuldaki törende konuflmalar yap›l›rken ona da mikrofon uzat›ld›. A¤›r hareketlerle aya¤a kalkt› birkaç ad›m öne geçti ve yüzünü konuklara döndü. Salonda ç›t ç›km›yordu. Duygular›n› ifade eden konuflmas›n›n ard›ndan ”Karanl›¤› y›rtan meflaleler”, elini öpmek için bir kuyruk oluflturdu. 89 yafl›ndaki bu e¤itim ç›nar›, e¤itim araç ve gereçleri ile foto¤raflar›n yer ald›¤› müzeyi gezerken, destek için yan›ndan ayr›lmayan torunu Merve’ye de uzun uzun an›lar›n› anlatt›. Feriha Topbafl 1926 y›l›nda Adana’da dünyaya gelir. Ada-

O


BD TEMMUZ 2014

na (karma) Ö¤retmen Okulu’ndan (1946) mezun olduktan sonra Dikili Köyü’ nde 1 y›l ilkokul ö¤retmenli¤i yapar. Ankara Gazi Enstitüsü Resim ‹fl Ö¤retmenli¤i s›nav›n› kazan›r ve mezuniyetinin ard›ndan meslek yaflam›m›n en önemli ve unutulmaz görev yeri dedi¤i Düziçi Köy Enstitüsü’ne Resim-‹fl ö¤retmeni olarak atan›r ve 1948-49 y›llar› aras›nda görev yapar. Adana K›z Lisesi ve mezun oldu¤u Adana Ö¤retmen Okulu sonraki görev yerleri olur. Burada resim ifl ö¤retmeni ve müdür yard›mc›s› olarak çal›fl›rken 1963 y›l›nda (4489 yasas›na göre bilgi, görgü art›rma fonu) Milli E¤itim Bakanl›¤› fonuyla Amerika’ya gönderilir. 7 ay New York’ta 4 ay da Washington’ da kal›r. Kennedy‘nin vuruldu¤u zaman Washington’ dad›r ve mezar›n› ziyaret etme f›rsat› bulur.1974 y›l›nda da emekli olur. dadi (lise) mezunu olan babas› Ahmet Topbafl’›n çok kültürlü ve ayd›n bir insan olmas› o y›llarda bir k›z çocu¤u olarak okumas›na engel olmam›fl. “Yedi kardefltik ve babam hepimizin okumas›n›, sanat sever kültürlü insanlar olmam›z› arzu ederdi.3 k›z kardefl ö¤retmen olduk. Atatürk ün Adana’ya geldi¤i y›l do¤an büyük a¤abeyim Mustafa Kemal Topbafl ‹s-

Dersine girdi¤i-girmedi¤i ö¤rencileri elini öpmek için s›raya girdiler. tanbul iktisat fakültesinde okudu ki Adana’dan üniversiteye giden birkaç ö¤renciden biriydi.”

F

eriha Topbafl e¤itimde dünü ve bugünü karfl›laflt›r›rken bir iç çekiyor. “O zamanki e¤itim koflullar› daha iyiydi. Köylerdeki ö¤rencilere sanat- kültür e¤itimi verirdik. Her ö¤renci bir enstrüman çalard›. Oysa flimdi resim ve müzik gibi ö¤rencinin yarat›c›l›¤›n› ortaya ç›karan dersler kald›r›lmaya çal›fl›l›yor. fiimdiki

“O zamanki e¤itim koflullar› daha iyiydi. Köylerdeki ö¤rencilere sanat-kültür e¤itimi verirdik. Her ö¤renci bir enstrüman çalard›.” 139


BD TEMMUZ 2014

bulunan Ertan Ayk›n “Ayakta Kalabilen Kilikya Kaleleri” çizimlerini yap›yor. “Bütün bunlar hocam›n eseri asl›nda. Beni keflfetti yönlendirdi, ben de 123 resim ö¤retmeni keflfettim. Hiç resim yapmay› bilmiyorum diye k⤛d› y›rt›p atan bir ö¤rencim flimdi üniversitede ö¤retim üyesi.”

Y

Ö¤rencileri Mehmet Y›lmaz (solda) ve Murtaza Y›lmaz ile ö¤rencileri çok flanss›z buluyorum.” Düziçi Köy Enstitüsü’nde çok sevildi. Ders veren ö¤retmen olmad› sadece, onlar›n her sorunuyla da ilgilendi. Gömlek dü¤melerini dikti, iç çamafl›rlar›n› tamir etti. Ve en önemlisi onlar›n yetene¤ini keflfetti. ‹flte o ö¤rencilerinden birisi olan Ertan Ayk›n ile 60 y›l sonra karfl›laflmas› bir ö¤retmen için en büyük mutluluktu. Ertan Ayk›n (1951-52 mezunu) “Feriha ö¤retmenim beni bir y›l okuttu. ‹lk hafta sonras›nda ilerde ressam olaca¤›na inand›¤›m ö¤rencime sevgilerimle… yaz›l› bir kitap arma¤an etmiflti bana. Bugün Avrupa çap›nda bir ressam›m, çok say›da kitab›m ve çizimlerim var. Beni keflfeden insan Feriha ö¤retmenimdir.” Bugün 80 yafl›nda olan 9 kitab› 140

etenekli ö¤rencileri keflfederken kendisi de çal›flmalar yap›yordu. Ö¤rencileriyle birlikte yapt›¤› iki Atatürk portresi flu an sahip oldu¤u en de¤erli iki eser. Elifli (cam, tahta, ka¤›ti bu¤day tanesi… gibi) ve resmin birlikte kullan›ld›¤› (Atatürk portreleri) çal›flmalar yapt› hep. Düziçi Köy Enstitüsü’nde çok güzel günler geçirdi. O ö¤rencilerini, ö¤rencileri de onu çok sevdi. Mehmet Y›lmaz (1950-51 mezunu) “Feriha ö¤retmenin hem ö¤retmenlere hem de ö¤rencilere karfl› büyük bir sayg› ve sevgisi vard›. O, bir ana gibi hareket eder herkesin dikiflini diker yol gösterir, cebinizde harçl›¤›n›z var m› diye sorard›.Üzgünseniz teselli ederdi.En güzel anayd› o. Benim dersime girmedi. Uçan kufllar bile güzelli¤ine ve kibarl›¤›na sayg› duyard›. Çok bilgili ve kültürlü, k›sacas›, dörtdörtlük bir han›mefendiydi.” Murtaza Y›lmaz (1951 mezunu) “Dersime girmese de çocuklara yaklafl›m› çok farkl›yd›. Bir abla bir anayd›. Elimizden tutand›, yaflam›m›z›


BD TEMMUZ 2014

kolaylaflt›rand›. Bir dü¤memiz mi düflmüfl hemen dikerdi. 30 y›l sonra ad›n› duyunca arad›m buldum ve ziyaretine gittim. Kurdu¤um dershane torunlar›n› da ben okuttum.” 949 y›l›nda ayr›ld›¤› Düziçi Köy Enstitüsü’ ne 65 y›l sonra gelmenin mutlulu¤unu yafl›yordu Ferihan Ö¤retmen. “Bütün Dünya’daki yaz›y› okuyunca Mehmet Y›lmaz’› arad›m buldum ve Murtaza Y›lmaz ile görüfltüm. Bu y›l beni de davet ettiler.Seve seve gelirim dedim. Derslerine girmifl olay›m olmayay›m enstitülülerle karfl›laflt›m, çok duygusal anlar yaflad›k. Ölmeden önce tekrar onlar› görmek beni çok çok mutlu etti. Ö¤rencilerimin beni aramas› bana mutluluk veriyor, ömrümü uzat›yor.” Köy enstitülerinin kapat›lmas›na olan üzüntüsü ise hâlâ taze. “Köy enstitülerine “Komünist Yuvas›” diye leke sürdüler. Kesinlikle böyle bir fley yoktu. Biz orada canla baflla çal›flt›k. Bütün binalar› ö¤rencilerimiz kendi elleriyle yapt›. Sabahtan ö¤leye kadar kültür derslerimiz vard›. Tek amac›m›z yararl› bireyler yetifltirmek ve ülkemizin kalk›nmas› için çal›flmakt›. Kapat›lmas› büyük hata oldu. Enstitüler kapat›lmasayd› yüz y›l daha ilerde olurduk. Cehalet olmaz, köylümüz ayd›n olurdu. Ortado¤u ülkelerine ›fl›k olurduk. Özetle, ayd›nl›k bir ülke olurduk.” Feriha Topbafl’›n 89 y›ll›k yaflam›n›n en unutulmaz an›s› ise Atatürk’e ait.

1

”1937 y›l›nda ‹smet ‹nönü ‹lkokulu’nda 4. s›n›fta okurken ders saatinde birden siren çald› ve ö¤retmenlerimiz Atatürk’ün geldi¤i söyledi. Okulumuz Atatürk Caddesi’ne yak›n oldu¤u için okulun tüm ö¤rencileri hemen caddeye kofltuk. Büyük abilerimiz bizleri omuzlar›na ald› Atatürk’ ü göre-

Feriha ö¤retmenin, Atatürk An›t›na çelenk koyduktan sonra Atatürk’ün resmini öpmesi herkesi çok duyguland›rd›. bilelim diye. Atatürk arabas›nda yavaflça ilerliyor halk› selaml›yordu. Hatay’a gidiyordu ama Adana’da halka hitaben bir konuflma yapt›. Çok hastayd› ama buna ra¤men Hatay› Türkiye’ye ba¤lamak için gelmiflti. Unutulmaz bir and›.” Ve son sözü; “Bugün elimde bir yetkim olsa ça¤›n koflullar›na uygun köy enstitülerini tekrar açard›m.” semaerdogan@butundunya.com.tr 141


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

Hedef fiaflm›yor

Çocuklar› Dinleyin Araflt›rmalara göre çocuklar›n %52 si yemek masas›nda otururken kendi duygular› hakk›nda konuflmaktan hofllan›yor.

SINIRSIZ ENERJ‹ Dünyan›n güneflten ald›¤› enerji miktar›, 100 milyonun üzerinde elektrik santralinin üretti¤i enerji miktar›na eflittir. Ultra Süper Madde Grafen, çelikten 6 kat hafif, 10 kat güçlü ve 13 kat esnek yeni bir madde. Gelece¤in uzay dahil tüm stratejik sektörlerini etkileyecek 142

Okçu bal›klar› a¤›zlar›ndaki suyu püskürterek suya düflürdükleri küçük örümcekleri avlarlar.

Onlar› Koruyal›m Türkiye'de yetifltirilen evcil Dünyadaki tüm insanlara güvercin ›rk› say›s› 6 ay yetecek oksijen köpeklerin ve üretimi için 38 trilyon $ kedilerin ›rklar›ndan gerekir. A¤açlar bunu daha fazlad›r. bedava yap›yor. Singapur’da sak›z çi¤nemek yasakt›r.

Tatl› Su Ona Göre De¤il Baz› türleri hariç, köpekbal›klar› tatl› suya girerse saatler içinde hücreleri parçalanarak ölürler.


BD TEMMUZ 2014

TAMAMEN TAMAMEN DONMUfiTU DONMUfiTU ABD’deki Niagara Ça¤layan› 29 Mart 1848’de buzlar, Ontario ›rma¤›n›n ak›fl›n› engelledi¤inden 30 saat süreyle akmam›flt›r.

EN KÜÇÜK ÜLKE Dünyan›n en küçük ülkesi Vatikan, sadece 5 km2’dir

Yol De¤il Endonezya Java’da bulunan Citarum Nehri çevre kirlili¤i nedeniyle yol gibi görünmektedir.

Pyotr ‹lyiç Çaykovski (1840-1893) Romantik Dönem Rus klasik müzik bestecisidir. Babas› devlet madenlerinde müfettifl olan Çaykovski 1840 y›l›nda Rusya’da Votkinsk'te do¤du. Ailesinin istememesine ra¤men müzik alan›nda kariyer yapmay› seçti. Üstün derecelerle okullardan mezun oldu. Konser izleyicileri aras›nda çok popüler olmas›na ra¤men Çaykovski zaman zaman elefltirmen, müzisyen ve besteciler taraf›ndan sert elefltirilere maruz kalm›flt›. Al›nyaz›s› adl› senfonik fliirde kendi bestecilik üslubuna olan tutku ve özlemi ortaya ç›karm›flt›r. 19.yüzy›l sonlar›n›n önde gelen ünlü Rus bestecisi Çaykovski zengin melodileri ve orkestra düzenlemeleri ile dikkat çekmifltir. En baflar›l› operas› Eugene Onegin olan Çaykovski, 7 senfoni, 2 opera, üç bale, üçü piyano, biri keman olmak üzere dört konçerto, üç yayl› dördül eserleri bestelemifltir. Bafl yap›t› olarak sayd›¤› Pathetque senfonisini A¤ustos 1893’ de tamamlad›. Çal›n›fl›n› ilk kez kendi yönetti¤i yap›t›n›n fazla alk›fl almamas› onu düfl k›r›kl›¤›na u¤ratt›. Bafll›ca Eserleri: K›fl Rüyalar›, Küçük Rus, Polish, Manfred Senfonisi, F›nd›kk›ran, Uyuyan Güzel, Ku¤u Gölü, Maça K›z›, Eugene Onegin, Çaykovski Keman Konçertosu, Çaykovski Piyano Konçertosu No 1, Romeo ve Juliet, Rokoko Çeflitlemeleri. 143


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Dorian Gray’in Portresi’nde unutamad›¤›m bir bölüm vard›r: Dorian, afl›k kad›n rollerinde hayranl›kla izledi¤i bir tiyatrocu k›za tutulmufltur. Bir süre sonra k›z da Dorian’a afl›k olur ancak sahnede coflkusunu kaybeder. Rolü s›radanlafl›r ve Dorian Gray de, eski ateflli rollerini oynamayan k›z› terk eder. K›z bu durumu flöyle izah eder... “Ona afl›k olmadan önce ben tiyatroyu “gerçek” san›yordum... Gerçek aflka kavuflunca, sahnenin bir “gölge” oldu¤unu 144

anlad›m ve art›k bu gölge’ye kendimi veremedim. Hayatta gerçek afl›k iken, sahnede aflk taklidi yapamad›m.”


Oscar Wilde roman›nda bize “gerçek aflk”›n ne oldu¤undan söz etmez ancak soru dipdiri ayaktad›r: Gerçek aflk, yap›lan aflk rolünde (yani “gölge”de) mi gizlidir? Yoksa gerçek dünya’da m›d›r?

Gerçek kifliler aras›nda zamanla coflkusunu kaybeden aflk, birbirine kavuflamayanlar›n “gölgeler dünyas›”nda hep devam ediyor. Ve biz, gerçek aflka kavufltu¤umuzu sand›¤›m›z anda, gerçek aflk duygular›m›z› yavafl yavafl kaybediyor ve art›k sahnede afl›k rolleri yani aflk taklitleri yapam›yoruz. Bu aflklardan hangisi gerçek? Gerçek aflk ya hiç yoktur ancak insanlar gölgede de, güneflte de onu bir süre var sayarlar... Ya da gerçek aflk vard›r ancak gerçek kifliler aras›nda de¤il; gölgeler, görüntüler aras›nda ve hayaller içindedir. Yoksa aflk, hiç mi yoktur? Ya da nerede olursa olsun o, bizimle de¤il de,

Gerçek aflk gerçekten nerededir? Gerçek hayat›n içinde mi? Yoksa görüntüler ve hayaller dünyas›n›n labirentleri içinde mi? Aflk denilen fley gerçekte bir aflk oyunu olmas›n? içimizdeki bir baflka insanla ilgili bir fley midir? ‹çimizin görünmezlerinde yaflayan o “baflka insan” gerçek olmad›¤› için; sevgilisinin elini tutam›yor, bafl›n› okflayam›yor, onu öpemiyor... Yoksa bu nedenle mi hep var oluyor ve gerçek insanlar›n aflklar› ise bunlar› yapabildikleri için mi bir süre sonra yok olup gidiyor? Dorian Gray aflk rollerinde sevdi¤i k›z›, k›z kendisine afl›k olup da art›k sahnede coflkusunu kaybetti¤i için art›k sevmez ve ondan so¤ur. Bir süre sonra k›z da onu unutur. Bu sayede belki k›z, gerçek aflk›n “gerçekte” 145


de¤il “sahnede” yani gölge’de oldu¤unu yeniden ö¤renir. Aflk, oynanan “oyun”un rolünde gizli ve öylece güzeldir. Vuslat ise bu oyun’un can düflman›d›r.

Hadi diyelim Dorian Gray, hasta bir roman kahraman›yd›. Kendisine afl›k olan ancak sahnedeki aflk baflar›s›n› kaybeden k›z› bu nedenle terk etti. Peki sa¤l›kl› insanlar bu konuda neler düflünür dersiniz? Gerçek aflk gerçekten nerededir? Gerçek hayat›n içinde mi? Yoksa görüntüler ve hayaller dünyas›n›n labirentleri içinde mi? Aflk denilen fley gerçekte bir aflk oyunu olmas›n? Sorunun cevab› zordur ama birbirine kavuflamayanlar›n aflk› hiç ölmedi¤ine ve kavuflanlar›n ise bir gün de¤il aflklar›n›n ölmesi, birbirini öldürecek hale geldiklerine göre; gerçek aflk galiba bizim de¤il “içimiz-

deki biz”in yani öteki insan›n aflk›d›r. Bizi elinde oynatan ne sevgilimiz, ne de “biz”iz. "O"dur. Yani “içimizdeki biz”i oynayan “aflk oyuncusu”dur. Rolü ve gerçe¤i denedikten sonra, sonuçta aflk› sadece sahnede buldu¤unu söyleyen oyuncu k›za, ünlü Frans›z yazar› Françoise Sagan da kat›l›yor olmal› ki yazar, biraz da kendini ele vererek flöyle demifltir: “Ömürünü aflk ve öykü romanlar›na veren bir yazar›n hayatta bir kere olsun afl›k olamayaca¤›na kal›b›m› basar›m. Çünkü gölgeler onu esir alm›flt›r.” Bu sözü tamamlayan bir baflka anlat›m da fludur: “Hayatta aflk› bulamayan ‘hayal tutsaklar›’ kendilerini, onun gölgesinde serinletip dinlendirebilirler” Kimbilir belki de, gölgeler daha serin ve emindir. • sadibulbul@butundunya.com.tr

Kürk Hali vakti yerinde bir ailenin genç k›z› eve geldi¤inde, annesini ayna karfl›s›nda

yeni kürküne hayran hayran bakarken buldu. Çevreci genç k›z sinirli bir sesle: "Anne! Sen flu üstündekini giyip gösterifl yapacaks›n diye, zavall›, savunmas›z, masum bir yarat›¤›n ne ac›lar çekti¤ini biliyor musun?" Annesi: " Sus k›z›m! Sen baban hakk›nda ne biçim konufluyorsun bakiyim!" 146


BD TEMMUZ 2014

Einstein’›n buzdolab›

İ

Çeviri: MELEK KURT

smi, ‘dahi’ sözü ile eflanlaml› hale gelen Alman Fizikçi Albert Einstein, Nobel Ödüllü dünya çap›nda tan›nan bir bilim adam› olmas›ndan y›llar sonra, o güne dek yapt›klar›n›n yan›nda 1920’li y›llarda Almanya’da ‘s›radan’ kabul edilebilecek yaflayan Albert Einstein, bir gün gazetede buzdolaplar›ndan s›zan gaz nedeyeni bir u¤rafla girmiflti: niyle uykular›nda ölen bir ailenin haBuzdolab› gelifltirmek… berini okudu. Anne, baba ve çocukla147


BD TEMMUZ 2014

r›n›n hepsi de, o dönemlerde yeni yeni yayg›nlaflan ve henüz tam olarak güvenli kabul edilemeyen mekanik buzdolaplar›n›n kurban› olmufllard›. Bu yeni gelifltirilen so¤utucularda kullan›lanlar (amonyak, sülfürdioksit ve metil klorhidrat) son derece zehirli maddelerdi ve s›z›nt› durumunda ölüme yol açabiliyorlard›.

Einstein ö¤rencisi Leo Szilard ile

Okudu¤u haberden etkilenen ve buzdolaplar› için daha sa¤l›kl› bir yol bulunabilece¤ine inanan Einstein, kendisinden 19 yafl küçük Budapeflteli ö¤rencisi Leo Szilard ile birlikte kollar› s›vad›. Buzdolaplar›yla ilgili problemin sadece zehirli so¤utucular olmad›¤› sonucuna varan Einstein ve Szilard’a göre, esas sorun buzdolaplar›n›n do¤alar› gere¤i mekanik olmalar›yd›. Az›c›k mekanik deneyimi olan biri bilirdi ki, hareket eden parçalar her türlü sistemde afl›nma ve kopmalara sebep olurdu. Hareket eden parçalar› 148

ortadan kald›rd›klar›nda sistem belki de hiç teklemeyecekti.

‹ki büyük fizikçi, termodinamik bilgilerini, herhangi bir mekanik hareket içermeyen bir so¤utma sistemi gelifltirmek için kullanabileceklerini fark ettiler. Çok çeflitli tasar›mlar üreten Einstein ve Szilard, daha umut verici gözüken üç fikir üzerinde yo¤unlaflmaya karar verdiler. Mekanik kompresörlerin kullan›ld›¤› modern so¤utma sistemlerinin aksine, birbirinden ba¤›ms›z üç bilimsel ilkeye dayanan buzdolaplar› tasarlad›lar: Elektromanyetizm, emme ve yay›lma. Einstein ve genç ö¤rencisi Szilard, 1926’ dan 1933’e kadar buzdolaplar› üzerinde çal›flt›lar ve 7 farkl› model gelifltirdiler. Einstein, ilk çal›flma y›llar›n›n büyük bölümünü ‹sviçre Patent Dairesi’nde geçiriyor oldu¤undan, tasar›mlar›n›n patent ifllemlerini zorluk yaflamadan gerçeklefltirdiler.

Einstein’›n buzdolab› tasar›mlar›n›n hiçbiri, hareket eden parçalar içermiyordu. Buzdolab› için bir indüksiyon pompas› gelifltirmifllerdi ve so¤utma ifllevi için yaln›zca bas›nçl› amonyak, bütan ve su kullan›l›yordu. Einstein’›n buzdolab›, elektriksiz çal›fl›yordu…


BD TEMMUZ 2014

Einstein’›n patent baflvurusundaki orijinal so¤utma çevrimi çizimi ve fiziksel prototipi…

‹lginçtir ki, bütün bunlar bile

Einstein’›n buzdolab›, elektriksiz çal›fl›yordu… Ancak ne yaz›k ki, üretilemedi ve projeleri sona erdi. Bunun birkaç nedeni vard›. Tüm dünyada yaflanan ekonomik kriz bir etkendi. Ayr›ca buzdolab› tasar›mlar› sürekli olarak geliflmekteydi. Ama esas darbe 1930 y›l›nda keflfedilen Freon’dan geldi. Freon zehirli olmayan bir so¤utucuydu ve böylece s›z›nt› tehlikesi ortadan kalkm›fl oluyordu. Yeni bir buzdolab› tasar›m›na da ihtiyaç kalmam›flt›.

Einstein-Szilard sisteminin sonu olmad›. Onlar›n gelifltirdi¤i marifetli pompa daha sonra nükleer reaktörlerin so¤utma sistemlerinde kullan›ld›. Sonuçta, iki bilim adam›, alt› ülkede k›rk beflin üzerinde patent alm›fllard›. Onlar›n buzdolab› sektörüne yapt›¤› büyük katk›, belki o dönemde tam olarak anlafl›lamad› ya da de¤erlendirilemedi ama günümüzdeki çevre dostu teknoloji aray›fl›, bu iki dehan›n tasar›mlar›n› yeniden gündeme getirdi. Almanya’daki Oldenburg ve ‹ngiltere’deki Oxford Üniversite’lerinden iki ayr› ekip, Einstein’›n gelifltirdi¤i buzdolab› sistemi üzerinde çal›flmaya bafllad›lar. Çünkü bugün, buzdolapla149


BD TEMMUZ 2014

Günümüzeki çevre dostu teknoloji aray›fl›, bu iki dehan›n tasar›mlar›n› yeniden gündeme getirdi. r›n›n sald›¤› freonlar›n zararl› sera gazlardan olduklar› biliniyor.

Einstein’›n kendi tasar›m›nda kulland›¤› tek enerji girdisi olan mütevaz› bir ›s› kayna¤› yerine ise, günefl enerjisini kullan›labilmesinin üzerinde çal›fl›l›yor. Einstein, insanl›¤a 1930’da b›rakt›¤› bu bir di¤er miras›yla da, küresel ›s›nman›n önlenmesine ciddi bir katk› vaat ediyor… •

Oldenburg Üniversitesi’ndeki çal›flma ekibinden Wolfgang Engels (solda) ve Dr. Falk Riess…

Mr. Brown ‹kisi de Brüksel'deki Nato karargah›nda çal›fl›yordu; ama hiç karfl›l›kl› oturup

konuflmam›fllard›. Bir gün yemekte rastlant› sonucu ayn› masaya oturdular. Bir yandan yemek yiyor, bir yandan da günlük ifllerinin ne denli yo¤un oldu¤unu anlat›yorlard›. Birinci adam “Ben ifllerimi saat befle de¤in bitiriyorum” dedi. Öteki adam, “Ne güzel” dedi. “Ben her gün neredeyse gece yar›lar›na de¤in çal›fl›yorum. ‹flim bir türlü bitmek bilmiyor. Peki, siz ifllerinizi bu denli erken nas›l bitirebiliyorsunuz?” Adam, “Kolay› var” dedi. Adama do¤ru e¤ilerek “Ama aram›zda kals›n” dedi. “Kabar›k ya da kar›fl›k bir dosya geldi¤inde, üzerine ‘Mr. Brown taraf›ndan incelenecek' yaz›p kurtuluyorum. Nas›l olsa her kuruluflta bir Mr. Brown kesinlikle vard›r.” Bu aç›klamalar› dinleyen öteki adam bafl›n› kald›rd›, yutkundu ve sinirli bir biçimde flunlar› söyledi: “Mr. Brown benim!” Gönderi: SABAHAT ÖNEN

150


BD TEMMUZ 2014

TEMMUZ AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

PROBLEM: Umut Sayman (ChessStar.com 2014) 2# 1.Ae5 (2.Ka5#) 1…fixe5 2.Ka5+# , 1…Kxe5 2.Kd6+#, 1…Fxe5 2.Fe6+# OYUN SONU: Kopayev 1958 1.Kh8! fif2 2.Kh2+ fif1 3.Kh1+ fig2 (3…fif2 4.fid2) 4.Ke1 fif2 5.fid2 1-0 “Bilginizi Denetleyin”

1-(b) Karbondioksit

1-(c) Özçekim

9-(b) Acayip

2-(b) Görevdefllik

10-(d) Ç›rp›c›

3-(a) Tan›tma filmi

11-(a) S›k› denetim

4-(d) Bal›k a¤›

12-(b) Tarafs›z

5-(d) Tedavi uzman› 6-(a) Vuruk

13-(c) Sürüm

7-(b) T›nlafl›m

14-(c) Ölçüt

8-(c) Uyuflturma

15-(d) Nesil

Kare Bulmaca

2-(b) Hemoglobin 3-(d) Hile 4-(c) Steve Jobs 5-(d) Türkler hiç bir ülkeyle savaflmamıfllardır 6-(c) Atom numaras›na göre 7-(b) Sadakat 8-(d) Ci¤er 9-(b) Sylvester Stallone 10-(b) KGB 11-(a) ABD 12-(a) At 13-(d) Millet vekilleri tutuklanamaz 14-(a) Frigya 15-(d) Edirne 151


BD TEMMUZ 2014

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Poyraz Ça¤layan, Ankara

Sude ve Naz Ardal, ‹stanbul 152

Merve Koflar, ‹stanbul

Dila Yaz›c›, Samsun


BD TEMMUZ 2014

Yi¤it Eryörük, Eskiflehir

Burak Karakaya, ‹stanbul

Burak Kerem Y›ld›z, Yalova

‹nci Tany›ld›z›, ‹zmir

Sude Naz Yücel, ‹stanbul

Nehir Geçgel, ‹stanbul

Atacan Bozac›, Mu¤la

fievval Kura¤, Manisa

Uras Gürsoy, ‹stanbul

Öykü Çankaya, Ankara

Berk Öztürk, ‹stanbul

Öykü fiener, ‹stanbul 153


BD TEMMUZ 2014

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen Türk Sanat Müzi¤i bestekar›m›z. 2-Avrupa’da bir ›rk.-Hububat tozu.Güney Amerika’da yaflayan çok iri ve zehirsiz bir y›lan türü. 3-Bolu ili s›n›rlar›nda bulunan turistik gölümüz.‹lkel bir silah türü.-Difli s›¤›r. 4-Bir cetvel türü.- ‘’ ….. Kramer’e Karfl› (Dustin Hoffman’›n bir filmi).- Denizli’nin bir ilçesi. 5-Ülkemizin Avrupa k›tas›nda bulunan toprak parças›.- Habefl soylusu.fiaflma belirten bir ünlem. 6-Uzakl›k iflareti.- Çok yükseklerde uçabilen y›rt›c› bir kufl cinsi.- Gökyüzü. 7-Ege bölgesinde görülen bir rüzgar çeflidi.-‘’…. Sevdas›’’ (Recaizade Mahmut Ekrem’in bir yap›t›). 8-Nikelin simgesi.- Halk dilinde ya¤mura verilen ad.- Güzel sanat.- Bizmutun simgesi. 9-Olmam›fl kavuna verilen ad.Kay›p, zayi. 10-Ceylan.- Deniz Kuvvetlerinde en yüksek rütbe.- Sivas’›n bir ilçesi. 11-Alt›n, gümüfl veya baflka madenler dövülerek oluflturulan ince, parlak yaprak.- Nikaragua’n›n plaka imi.Bir besin türü.- fieker kam›fl›ndan yap›lan sert bir içki. 12-Üzerine bina yapmak üzere ayr›lm›fl toprak parças›.- Bir nota.‹simler listesi. 13-Rize’nin bir ilçesi.- Bir mastar eki. 14-Kay›klar›n bak›m ve onar›m›n›n yap›ld›¤› yer.- Vaka, hadise.Bir nota. 15-Bir renk.- Vilayet.- Gözün en iç tabakas›. 16-Kat›fl›ks›z, saf.- ‘ … Zeeler’ ( 1960’l› y›llar›n efsanevi Alman futbolcusu. 17-Kolsuz bir üstlük türü.Boru sesi. 18-Japon çizgi film sanat›.Dünyan›n uydusu. 19-Mobilyac›l›kta kullan›lan bir a¤aç türü. 20-Ahlak.Tuzsuz bir peynir türü.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘Bo¤aziçi fien Gönüller Yata¤›’, ‘Sar› Mimozams›n Sen Benim’ adl› yap›tlar› da bulunan bestekar›m›z.- Rütbe, derece. 2-Eski dilde dudak.- ‹stanbul’un bir semti.- Ateflin yüksek verimle yanmas›.- Bir cismin, çevresinde döndü¤ü do¤ru. 3- Kuflatma.Kufllar›n yemek borusu üzerinde bulunan, fliflkin organ.- ‘ Fatma ….’ (‹lk kad›n romanc›m›z). 4-Karagöz oyunlar›n›n bafl›nda çal›nan bir enstrüman.- Bir haber ajans›n›n simgesi.-‹nsan›n ruhsal olgunlu¤u. 5-Asya’da bulunan deniz seviyesi alt›nda bir göl.- Hayat›n› yatarak geçirmek zorunda olan hasta.- Baz› yörelerde ayrana verilen ad.- Amaç, 6-Vanadiumun simgesi.Bir ya¤›fl türü.- Aç›klay›c› nitelikte olan ikinci cümleyi birinciye ba¤layan bir söz.Bir alan ölçüsü birimi.- ‹skambilde birli. 7-Müstahkem yer.- Bir iflin sonunu düflünerek ölçülü, tedbirli davranma.- Ay›n tam bir daire olarak dolgun, parlak görüldü¤ü evre. 8-Kur’anda bir sure.- Bir makyaj malzemesi.- Bir zaman birimi. 9-Tarla s›n›r›.- Bir ilimiz.- Belirti, gösterge.- Numaran›n k›sa yaz›l›fl›. 10-Tunus’ta bir liman kenti.- Bir ba¤laç.- Demir törpüsü.- Duman lekesi. 11-Gelir.- Zaman› gösteren gereç.- ‹nsan›n d›fl yüzeyini kaplayan doku. 12-‘Ve Durgun Akard› ….’ ( Mihail fiolohov’un bir yap›t›).- ‹ran’da bir kent.- Eski bir tarihi belirtmek için kullan›lan bir sözcük. 13-Do¤urgan özelli¤i olan.- Eski dilde su.- Bir ilimiz. 14-Neodimin simgesi.- Avuç içi.- Avrupa’da bir baflkent. 15- ‘… Algan’ (Tiyatro ve ses sanatç›m›z).- M›zm›z, sevimsiz, baflkalar›yla iliflki kurmayan kimse. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z EMEKTARLAR fiAMP‹YONASI

T

ürkiye Emektarlar fiampiyonas› bu y›l ilk kez Emektarlar ve K›demli

Emektarlar adlar›yla iki kategoride ayr› turnuvalar olarak oynand›. 3-8 Haziran 2014 tarihlerinde Ankara Atatürk Satranç Merkezi Nevzat Süer Salonunda 7 tur üzerinden oynanan turnuvada Emektarlar birincisi Hür Yasin, K›demli Emektarlar birincisi Metin Kayaman oldular. ‹brahim Bapo¤lu – Metin Kayaman Yandaki konum Sicilya Savunmas›ndan gelen oyunun 33. hamlesinde olufltu. Siyahlar, vezir kanad›ndaki harekat sonras› iki piyon üstünlük elde etmifller. Bu, kazanç için yeterli say›labilir. “a” dikeyindeki geçer piyonuna güvenerek h›zla oyun sonuna geçebilir. Kayaman, taktik motifler ar›yor: 33…Fe7! En etkin kareye yerlefltirilen filin oklar› iki kanatta da par›ld›yor. 34.Af2 Vc7 Kayaman, küçük f›rsatlar› bile kaç›rmak istemiyor: açarak flah peflinde. 35.Fe4 Af4! 36.Kb1 Fh4+! 37.fixh4 Ag2+ Çatal, beyaz›n materyal gücünü sarsan yeni bir taktik motif ortaya ç›kt›. 38. fig3 Ae1 Vezir gitti. 39.Kxb2 a piyonunu vezire dönüfltüren siyah rahat kazand›.0-1 Hür Yasin – Metin Hatipo¤lu On hamle önce sürülen h piyonun düflüflü de¤ildir yaln›z insan›n içini s›zlatan. Bu piyon düfltükten sonra beyaz filin g6 karesine oturmas›, sonra vezirle h7’den mat tehdidi, ifli tamamen bitirir. Siyah›n bu fili de¤iflmesi de dindirmez s›z›y›, flimdi ya g6 karesine gelecek piyon ya da s›ras›n› bekleyen f4’teki kale vezire takviye yapacak ve mattan kaç›fl olmayacak. Bats›n bu dünya! 30.Fxh5 d5 Nema niflta! (Yapacak bir fley yok.) 31.Fxe7 Kxe7 Beyaz tedbiri elden b›rakm›yor. 32.Fg6 Fxg6 33.fxg6 Kxe4, flah› için e7 karesini boflalt›yor. 34.Vh7+ fif8 35.Kxf6! fie8 36.Vxg7 fid8. Yolun sonu. 1-0

156


BD TEMMUZ 2014

fiükrü Alkan – H. Nejat Özmen Bafla bafl giden bir oyun hatta oyun sonu. Eninde sonunda sonucu piyon yar›fl› belirleyecek. Hemen görünen yak›n tehdit alt›nda olan yaln›z beyaz fil de¤il siyah kalenin hedefinde g3 karesindeki piyonun da oldu¤u göz ard› edilmemeli. 46.Fc4?! Kg1(46.fif2!?) 47.fid4 Kxg3 48.b6? Kg1 49.Fxe6 . Bu piyonu kale ile flah çekerek almak gerekirdi. 49…Kb1 Kale do¤ru piyonun arkas›na. (Capablanca’n›n ilkesi) 50.fic5 g3 ipi yar›fla geç bafllayan piyon gö¤üsleyecek. 51.Ka3 g2 52.Kg3 + fif6 53.Fxf5 fixf5 0-1 Metin Hatipo¤lu – Hikmet Ba¤c› Siyah, vezirle a piyonunu alaca¤› yerde (26…Vxa5) arka s›ra mat› hevesine kap›ld›. 26…Kd2!? 27.Ve1 Ke2 28.Vd1Kd2 Beyaz vezire geçit vermek istemiyor. 29.Va1 Ve2 30.Va2+ fif8 31.Va3+ fif7 32.Kg1Kxb2 33.Vc5 Va6? 34.Vh5+ fif8 35.Ke1 Çifte sald›r› ve ço¤alan tehditler. 35…Vc8 36.Vxh7 Vd7 37.Vh8+ fif7 38.a6?! Ve6?? Yine arka s›ra mat› iste¤i ama bu sefer karfl› atak daha etkili. 39.Vh5+ fig8 40.Kd1 Vc8 41.a7 Kb7 Art›k a piyonunu tutmak zor. Almaz mısın zamanında! 42.Vd4 Va8 43.Ka1 Kc7? 44.Vb6 Kb7 son hata. 45.Vxb7 1-0 PROBLEM Umut Sayman

2#

(ChessStar.com 2014)

myildiz@butundunya.com.tr

OYUN SONU Kopayev, 1958

Beyaz Kazan›r Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan tasla¤›n› haz›rlad›, ilgili makamlara sundu ve etkili bir kampanya ile bunlar›n ülkenin hukuk sistemine girmesini sa¤lad›. “Çevremiz! Hem de en genifl anlam›yla ... Hava, su, Çevremizde toprak ve insan› çevreleyen her fley. 40 Y›l 40 y›ll›k geçmifle bir bak›fl! Vak›fAn›lar, Düflünceler lar›n, derneklerin ve benzeri kurulufllar›n; projelerin, uluslararas› iliflkilerin Engin Ural pek bilinmeyen dünyas›. Üniversiteler, bürokrasi, hukukçular ve muhafaEfil Yay›nevi zakârl›k üzerine de¤erlendirmeler, görüfller, sorular ... 40 y›ld›r bu konular›n içinde olan TÇV Genel ürkiye’de çevre bilincinin oluflmas› Sekreteri Av. Engin Ural’›n yaflam›, ve geliflmesi konusunda öncülük an›lar›, düflünceleri.” yapan Engin Ural yeni kitab›yla 40 y›ld›r tafl›d›¤› bayra¤› gelece¤e ulaflt›racaklara bir rehber sunuyor. Fikirler Tarihi Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi Ateflten Freud’a olundu¤u süreçte kurucular› aras›nda yer ald›¤› Türkiye Çevre Vakf› Peter Watson ‘Neden Çevre?’ sorusuna yan›t›n› veren yurtiçi ve yurtd›fl›nda bir dizi Yap› Kredi toplant›, yay›n ve 190 kitap yay›mlad›. Yay›nlar› Türkiye Çevre Vakf› kesintisiz bülteni d›fl›nda Türkiye’nin ilk çevre sorunlar› envanterini yay›nlad›. Dahas› iya Pafla’n›n “Eflek ölür semeri, dünyada kendi ülkesinin envanterini yay›nlayabilen ilk gönüllü kurulufl insan ölür eseri kal›r” dedi¤i insan olmay› baflard›. Dünyada çevre o¤lunun iki milyon y›l önce çakmakkonusunda yürütülen çal›flmalar› tafl›, baltan›n icad›yla bafllayan, yak›ndan izleyip efl zamanl› olarak bugüne varan yolculu¤u boyunca Türkiye’de kamuoyu ile paylaflan b›rakt›¤› eserleri dünyan›n dört bir T ü r k i y e Ç e v r e V a k f › 1 9 8 2 yan›ndan derleyerek bir araya Anayasas›’ndaki Çevre ile ilgili 56. toplayan Peter Watson görkemli maddeyi ve 1983’te yürürlü¤e giren araflt›rmas› “Fikirler Tarihi” insanl›k 2872 say›l› Çevre Kanunu’nun ilk tarihinin, insan›n yarat›c›l›¤›n›n

T

Z

158


BD TEMMUZ 2014

kapsaml› bir dökümü. ‹nsanl›k tarihine farkl› bir pencereden bakarak tarihte, imparatorlar›n ve krallar›n, bakanlar›n ve generallerin de¤il, insanl›¤›n uzun koflusunun mihenk tafllar› olan fikirlerin hikayelerini anlat›yor. ‹lk diller, ilk sözcükler, tanr›lar, kurbanlar, takvim, zaman, sanat, para, yaz› ve ekonomi, mucitler, filozoflar, müzisyenler, dini liderler, flairler, yazarlar›n hayat hikayelerinden dam›t›larak okura sunuluyor. Geleneksel tarihe bir alternatif olarak yaz›lan bu kitap, krallar›n, savafllar›n, fetihlerin ve antlaflmalar›n tarihini de¤il, tarihe kaydedilmifl bütün büyük olaylar›n arkas›ndaki düflünce süreçlerini, bu süreçlerin ürünleri olan fikirlerin ve bulufllar›n tarihini sunan bir baflucu kayna¤›.

Hayat›n Anlam› ve Psikoterapi Viktor Emil Frankl Say Yay›nlar›

Ç

ocuklu¤undan bafllayarak hayat›n anlam›n› sorgulayan Victor E. Frankl 1943’te efli, babas› ve k›z kardefli ile birlikte Nazi SS subaylar›nca tutukland›. Ölüm kamplar› olarak adland›r›lan Auschwitz ve Dachau toplama

kamplar›nda her an gaz odalar›na gönderilme korkusuyla 3 y›l›n› geçiren Frankl, k›z kardefli ile kurtulanlar aras›ndayd›. Kurtuluflunu borçlu oldu¤u fley: “Hayat›n Anlam›”yd›. Daha önce Türkçeye çevrilen “‹nsan›n anlam Aray›fl›”, “Duyulmayan Anlam Ç›¤l›¤›” adl› yap›tlar›n›n ard›ndan “Hayat›n anlam›na sars›lmaz bir inançla sar›lan Logo terapinin kurucusu Viktor E. Frankl, bu kitab›nda hayat›n, dünyan›n, varoluflun anlam›n› kavrayamamas› sonucu insan›n içine yuvarland›¤›, intihara sürükleyebilen umutsuzluk ve çaresizli¤e çözüm getirmeye çal›fl›yor. Anlam, somut hayat›n içinde, hayat›n, kendisine sorulan sorulara verdi¤i cevapt›r. Naziler taraf›ndan toplama kamplar›na kapat›lan ve ailesini gaz odalar›nda kaybeden Frankl, bu uçurumun en dip noktas›nda bile anlam›n yok edilmez insan özgürlü¤ünün bir parças› olarak nas›l direnifle destek verdi¤ini ak›c› bir dille anlat›yor. Okur bu kitapta bir terapi felsefesi bulacak. Yormayan ama iddial› bir felsefe bu.” Nietzsche’nin “Yaflamak için bir niçini, nedeni olan kifli hemen hemen her nas›la katlan›r” sözünü çok be¤enen Frankl, hayat›n anlam›na iliflkin tek tümce söylemesi istendi¤inde yan›t› onun ad›na bir ö¤renci verdi: “Siz hayat›n›z›n anlam›n› baflkalar›na yard›m etmekte, hayat›n›zda bir anlam görmekte buldunuz.” 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: SEL‹N DEM‹RYÜREK, ‹STANBUL

160


Tarih: 27 Aral›k 2012. ‹ki y›l sonra evimde uyand›m sabaha. Kütüphaneye

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

girdim; polisler darmada¤›n etmiflti. Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an ile ilgili yaz›lm›fl kitaplar› bir araya getiriyordum... Arad›m… Arad›m…Yok… Bulamad›m. Peki…H›rs›z kimdi... Niye çalm›flt›? Bilgileri- belgeleri ileride Erdo¤an'a karfl› kullanmak için al›p götürdüler dosyay›. 17 Aral›k Operasyonu bafllay›nca, bekledim; "Bakal›m bizim dosya ve defterden de bilgiler ortaya serilecek mi" diye! Cemaat/paralel yap›, o bilgileri Cumhurbaflkanl›¤› seçiminde mi kullanacakt›? " Ç›kmas›n› hiç bekleme, otur yaz" dedim. "Kay›p Sicil/ Erdo¤an'›n Çal›nan Dosyas›" kitab› böyle ortaya ç›kt›.

Soner Yalç›n May›s 2014

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 TEMMUZ 2014

KADR‹YE KORUBEY‹

192297 SAYI: 2014 / 07 TEMMUZ 2014

Kadriye Korubeyi, 1962’de Bingöl’de do¤du. Kilis ö¤retmen okulundan sonra Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. 1998 y›l›ndan bu yana sanatsal çal›flmalar›na devam etmektedir. Antalya ve ‹stanbul’da ya¤l› boya ve pastel resimlerinden oluflan 3 tane kiflisel sergi aç›p, 17 tane karma resim sergisine kat›ld›. Halen Kad›köy Sanatç›lar Soka¤›nda ve ‘Serseri Öyküler’ isimli atölyesinde sanatsal çal›flmalar›na devam etmektedir.

F‹YATI: 4 TL

Kad› Karar›: Fatih’in Eli Kesilecek! Hikmet Ulu¤bay: Bafl›m›zdaki Büyük Sorunumuz: Korku! Sh: 37 Sinan Meydan: Cumhuriyet’in E¤itim Mucizesi Sh: 5 S›tk› Ayd›nel: Yunanlar›n ‹çtenlikli Özelefltirisi: ‹zmir’in ‹flgali Sh: 20 Mümtaz ‹dil: Bilmedi¤imiz Bir Kahraman Tom Clarke Sh: 96

Antik Ça¤’dan fiafl›rt›c› Bir Miras: Bilgisayar

Azerbaycan’dan Dr. fiahin Musao¤lu: Hardasan Suat Ayt›n? Sh:34


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.