M. Şahin: M. Rahmi Balaban

Page 1



Hayatı ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şahin İzmir'de dogdu. Tarih egitimine Uludag Üniversitesi'nde başladı, yükse�. lisans ve doktorasını Dokuz Eylül Universitesi'nde tamamladı. Halen Dokuz Eylül Vniversitesi Buca Egitim Fakültesi'nde ögretim üyesidir. Akademik ilgi alanı; 19. ve 20. yüzyıl egitim tarihi, modernleşme ve egitim reformlarında yabancı egitim uzmanlarının etkisi ve Türkiye'de ögretmen yetiştirmenin tarihsel gelişimidir. Tarih ve Toplum,

Toplumsal Tarih, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştınnaları, Milli Eğitim, lzmir Kent Kültürü dergilerinde yayınlanmış makaleleri, Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif(Ankara : Ata,t{irk Araştırma Merkezi, 2004) isimli kitabı ve basım aşamasınd:ı olan Türkiye'de Oğretmen Yetiştinne Politikalan ve Yabancı Uzmanlar (1923-1960) adlı çalışması vardır.

ph�enix


Phoenix Türkiye Tarihi Dizisi:

Mehmet Demiryürek

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Bir Osmanlı Aydını: Abdu"ahman ŞerefEfendi (18531 1925).

Nihat Karaer Paris, Londra, Viyana: Abdülaziz'in Avrupa Seyahati _ H. Bayram Soy Almanya 'nın Osmanlı Devleti Uzerinde Ingiltere ile Nüfuz Mücadelesi (1980-1914).

Yasemin Avcı

Değişim Sürecinde Bir Osmanlı Kenti: Kudüs (1890-1914).

Yonca Anzerlio�lu

Karaman/ı Ortodoks Türkler.

Mustafa Albayrak

Türk Siyasi Tarihinde Demalerat Parti (1946-1960)

Kenan �rkpınar

Ulusal Kurtuluş Savaşı Dönemi Ingiltere ve Türkiye (1919-1922).

Uygur Kocabaşo�u

Yoktur Zulme Rızamız.

Halil İnalcık

Tanzimat Nedir,

Yayma Hazırlanıyor. ..

Kavnakca Notu:

Mustafa Şahin, Hayatı ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban, Ankara, Phoenix Yayınevi, 2005, VI+ 121 s.


Hayatı ve Düşünceleriyle

Mustafa Rahmi Balahan

Mustafa ŞAHİN

ph�enix


Hayatı ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Mustafa Şahin Yayma Hazırlayan: S. Erdem Türközü Kapak Tasanmı: Özden Bilgen Mizampaj-Ofset Hazırlık: Ergin Alagöz Baskı ve Cilt: BRC Basım Matbaacılık Bu kitabın Türkçe yayın haklan Phoenix Yayınevi'ne aittir. © Phoenix Yayınevi, 2005 © Mustafa Şahin, 2005

Birinci baskı, Şubat 2005, Ankara ISBN: 975-6565-79-9 Phoenix Yayınevi Diıim Sok. 23/2 Cebeci 06600 Ankara Tel: (3 1 2) 320 44 57- 58 Faks: (3 12) 362 53 93 e-posta: info@phoenixkitap.com http://www.phoenixkitap.com


İÇİNDEKİLER ONSOZ........................................................................................ l

BÖLÜM I

l)Hayatı

HAYATI VE KİŞİLİGİ

3 3 4 5 . . 8

......................................................................................................

Ailesi ve Çocukluğu Öğrenim Yıllan

. .

.

.

...... ... ........... ................................................... .

.

.

.

........................................... ......... ...... ......................

Meslekteki İlk Yıllan

.

.

.

.

................................... ... .......... ... ...................

Birinci Dünya Savaşı Yıllan ve Cenevre'de Kalışı..

.................... ... ..

İlk Yazılan......................................................................................... l O

Türkiye'ye Dönüşü............................................................................ l 2 Yaşamak İstediği Kent: İzmir ve Eğitim Emekçiliğine Devam Eğitim İçin Yaşamak-Yaş Haddinden Emeklilik ve Ölüm.

2) Kişiliği ve Yaşam Biçimi

.

.

Mustafa Rahmi Balahan'ın Düşünce Sisteminin Gelişimi ..

1) Eğitimle İlgili Düşünceleri ve Çalışmalan ... ..

.....

.......

.

.

.

25 31 . 32 . 35 . . 38 40 43

.....................

.

........ ....

. .

............. ........................ ....... .................. ... ......... .....

...

....

...

......

Öğretınen Yetiştirme

....

......

.

..

... ......

.. .

.....

.

.

.. ...................................... ....... ..

.

.

. ..

................. .. ...... ............... .. . .......................

Demokrasi Kültürü ve Eğitim İrade Eğitimi

21

..........................

Türk Devrimi'nin Gerçekleştirilmesinde Eğitimin Önemi... Köy Eğitimi

14

. I?

............... ........ .................................... ......

BÖLÜM II DÜŞÜNCELERİ VE ÇALIŞMALARI

Temel Eğitim

.

.... ...

.

....... .... ..

.

.

.

.

...... ....... .... ........ .............................

.

.

44

...... .............. ...................................................

45 46 Halkevleri . ... . . .. . . .. 48 2) Eğitim Dışındaki Düşünceleri ve Çalışmalan . 50 Felsefe ve Tarih . . . 50 Din, Ahlak ve Laiklik . . . . . .. . .. 55 Kız Çocuklannın Eğitimi . .. .. . 59 Batı Dünyası .. . . .. . .... ... . . . . .. . 62 Toplumlann Yükseliş ve Çöküş Nedenleri .. . 65 Ye!.lı·n··unya n·· uzenı· ......................................................................... 67 SONSOZ ....... ..........................................................................................69 KAYNAKÇA .. ................ ........................................................................ 73 EK-1 ............................................................\............................................ 79 EK-II .................... .................................................................................105 AD DİZİNİ ............. ... .. ..........................................................................119 Yabancı Dil Eğitimi .. Yeni Eğitim Akımlan

..... . . ...

.....

... . ..

. .. .

............ ...

.

.

.

. .... .........................

.

.

................... .......... ................... ....................

...................... ..

. ..... ..............

. ....... .....

....................

........................... .........

........ ................................................. ................ .....

.... .

........... .. ..........

..................... .

....

. ..

. .

.

............... .

.......

..................

.. .............................

...... .............. ..... ........... ........

..........

. .........

.... .....................

.

V



Ö NSÖ Z Geçmişte yaşamış ve alanlannda pek çok eser verdiği halde günümüz­ de yeterli oranda tanırunayan birçok kişi gibi Mustafa Rahmi Balahan da yeni kuşaklar tarafından yeterince bilinmeyen değerlerden biridir. Bu araştırma ile Balaban, ölümünün 50. yılında yaşamı ve etkinlikleri ile bir bütün olarak ele alırunıştır. Araşhrma sırasında Balahan'ın değişik gazete ve dergilerde yayımla­ nan yüzlerce makalesine ve sayıları sekseni bulan kitaplarına ulaşılmıştır. Aynca Mustafa Rahmi Bey'in görev yaphğı Adana'dan, öğrenim amacıy­ la gittiği Cenevre'den ve bazen Paris, Zürih ve Lozan'dan eşi Zübeyde Hanım'a 1913-1915 yıllarında hemen her hafta düzenli olarak gönderdiği özel mektuplar okunmuş ve düşüncelerini olanca açıklıkla yansıtan bu mektuplardan ciddi şekilde yararlanma yoluna gidilmiştir. Mektuplar üzerinde önemle durulmuştur, çünkü pek çoğu düşündürücü ve derinliği olan yazılardır. Araştırma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Mustafa Rah­ mi Bey'in doğum yeri olan Balahan Köyü'nden İsviçre'deki Jean Jacques Rousseau Enstitüsü'ne uzanan öğrenim süreci ile Türkiye'deki görev yılları ve kişiliği; ikinci bölümde kitaplanndan, makalelerinden ve mek­ tuplanndan yola çıkılarak başta eğitim olmak üzere değişik konulara ba­ kışı; sonuç bölümünde ise Mustafa Rahmi Balahan hakkında genel bir değerlendirme bulunmaktadır. Kitaplannın ve makalelerinin listesinin yapıldığı ve yaşamından fotoğraftarla örneklerin sunulduğu ekler bölümü kitabın sonunda yer almıştır. Araşhrma sırasında babasının kitaplarından ve mektuplanndan yarar­ lanma firsah veren Mustafa Rahmi Balahan'ın kızı sayın Suna Onultan'a, çalışmaını okuyup değerli önerilerde bulunan hocam Prof. Dr. Zeki Ankan'a, yardımlannı hiç esirgemeyen merhum Zeliha Bilge'ye, Arş. Gör. Özlem Durmaz Fedai'ye, hep yanımda hissettiğim eşim Semiha'ya, sabırlarıyla destek olan kızlarım Gizem ve Sıla'ya teşekkür ederim. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şahin Buca 2005

ı



Bölüm 1 HAYATI VE

KişiLiGi Hayatı• Ailesi ve Çocukluğu Mustafa Rahmi, 1888 yılında Bergama'nın Balahan köyünde bir çiftçi

ailenin çocuğu olarak doğar. Babası Hacı Hasan oğlu Ömer Efendi, anne­ si Hacı Ali kızı Fatma, Babaannesi Ayşe Sebahat, anneannesi ise Emine Hacer Hanım' dır. Yoksullar için yapılmış misafirhaneleri bulunan her iki dedesi de köyün önde gelen adamlandır. Babası Ömer Efendi, geçimini topraktan sağlayan bir çiftçidir. Mustafa Rahmi'nin Gülsüm, Ali Faruk ve Ayşe Sebahat adında üç kardeşi vardır. Babaannesi ölünce, Silistre kah­ ramanı olan dedesi Hacı Hasan Efendi köyden Bergama'ya göçer, ikinci evliliğini y�par1 ve çok sevdiği torunu Mustafa Rahmi'yi yanına alır. Mustafa Rahmi Balahan'ın yaşamını ele alan sınırlı sayıda yayın vardır. Bu yayınlarda genellikle birbirine benzer ifadeler kullanılmıştır. Bu nedenle Balahan'ın yaşarnı açıklanır­ ken bu kaynaklar tek tek gösterilmemiştir. Benzer ifadelerin kullanıldıgı kaynaklar şunlar­ dır: Osman Bayatlı, Bergama 'da Fikir Adamları, İzmir, 1 94 ı; "İzmir Mustafa Rahmi Balaban Okulunda", Dikili 'nin Sesi, (22 Mart ı 963); Murtaza Gürkaynak, "İzmir'deki Türk Müte­ fekkirleri ile Birer Saat", Fikirler, sayı: 204 (ı 940); İzmir Atatürk Lisesi Arşivi. Mustafa Rahmi Balahan 'ın Sicil Dosyası, no: 1503; İzmir Milli Eğitim Müdürlügü Arşivi, Mustafa Rahmi Balahan 'ın Sicil Dosyası, no: 106; Mahmut Özkaya, "Mustafa Rahmi Balaban" Ege Gençlik Kültür Bayramı, Dikili (26 Nisan 1959); "Büyük Kaybırnız", Müslüman Sesi, sayı: 80 ( 1 953); Cengiz Tuncer, "İzmir'in En Yaşlı Ö�etrneni: Rahmi Balahan Hayatını Anlatıyor", Sabah Postası (16 Nisan 1 953); Ferit Ragıp Tuncer, "Mustafa Rahmi Bala­ ban", Ülkücü Öğretmen, sayı: XV (Mayıs-Haziran I 974); Hilmi Ziya Ülken, Türkiye 'de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul, I 992, 3. Baskı, Ülken Yayınlan; Ömer Faruk Huyugüzel, /zmir Fikir ve Sanat Adamları (1850-1950) Ankara, 2000, Kültür Bakanlığı Yayını; Veli Ertan, "Mustafa Rahmi Balaban", Türkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopedisi, ci lt: V (Ekim I 99 I ). Mustafa Rahmi Balahan'ın yaşamı ile ilgili görüşme yapılan yakınlan ve tanıdıklan: Suna Onultan (Kızı); Enver Bozyakalı (Baldızının oğlu); Belkıs Yazman (Ögrencisi); Garra Sarmat (Meslektaşı); Özcan Ker (Kayın biradep Ali Haydar Bey'in kızı); Süleyman Cesur (Balaban Köyü'nden arkadaşı); Şahap Okuturlar (Meslektaşı); Yunus Şengül (Balaban Köyü Muhtan). 1 Mustafa Rahmi Bey'in 2 I Teşriniewel I 9 I 4 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup. •

3


Mustafa Şahin Böylece adeta üç evin bir çocuğu gibi yetişir. Mustafa Rahmi 13 yaşın­ dayken annesi, kısa bir süre sonra da iki yaşındaki kız kardeşi Ayşe Sebahat ölür2•

Öğrenim Yıllan

Mustafa Rahmi, altı yaşındayken Çitköylü İbrahim Efendi'den okuma yazmayı öğrenir. Dedesi, zekasını ve okumaya olan ilgisini görerek toro­ nu Mustafa'ya iptidaiyi (ilkokul) ve rüşdiyeyi (ortaokul) Bergama'da okutur. Rüşdiye'deki öğrebnenleri, muallimi evvel (başöğrebnen) Halil, muallimi sani (öğrebnen) Nuri, yazı muallimi Müderris Terzizade Musta­ fa Beyler'dir. 1903 yılında Rüşdiye'yi bitirdikten sonra dört yıl boyunca, Müderris Terzizade Mustafa Efendi'den Arapça sarfii nahv (dilbilgisi), edebiyat ve fıkıh (İslam hukuku), yaz aşlarında da Altınova'da �brahim Remzi Bey'den matematik dersleri alır. üzel bir okula sahip olan Ihrahim Remzi Bey, Mülkiye Mektebi'nin ilk mezunlarındandır. Mustafa Rahmi, Altınova'da aşar katipliği yaptığı sırada para biriktiTir ve bunu öğrenimi sırasında kullanır. Mustafa Rahmi, Darülmuallimin-i Aliye'ye (Yüksek Öğrebnen Oku­ lu) sınavla öğrenci alınacağını gazeteler aracılığıyla öğrenir ve babasın­ dan gizli olarak Ayvalık'a, oradan da vapurla İstanbul'a gider. Sınava katılan 450 kişiden ancak 22 kişinin alındığı Darülmuallimin-i Aliye sı­ navını kazanır ve okumasına engel olmaması için babasını ikna eder. 1907 yılında başladığı İstanbul Darülrnuallimin-i Aliye'deki öğrenimine devam ederken bir yandan da medrese derslerini izler; müderris ve İstan­ bul Müftüsü Fehrni Efendi'den mantık dersleri alır. Satı Bey'in okul mü­ dürü olduğu bu dönernde aralarında ünlü şair ve yazarların da bulunduğu bir öğretim kadrosu vardır: Ali Nusret (edebiyat öğrebneni, Cenap Şehabettin'in kardeşi), Hamdullah Suphi, Fazıl Ahmet, Ruşen Eşref, Tevfık Fikret (haftada iki gün edebiyat konferanslan veriyordu), Harnit (iktisat profesörü), Mustafa Suphi (sosyoloji öğrebneni, Paris'te yükse­ köğrenim görmüştü), Muallim Cevdet (pedagoji öğrebneni), Eyüplü Ha­ fız Kemal (matematik öğrebneni), Ahmet Cevat (Osmanlıca öğrebneni), İsmail Hakkı (güzel yazı, elişleri ve pedagoji öğrebneni), Dubois (Fran­ sızca öğrebneni) Mamburi (resim öğrebneni, Lozan Öğrebnen Okulu j mezunu, ressam) .

2 Mustafa Rahmi Bey'in 27 Nisan 1 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdigi mektup.

3

CemiI Öztürk, Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, Ankara, 1 996, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 25; Bu kurumun öncesi ve sonrası ile ilgili toplu bir d�erlendirme için baklruz. İsa Eşme, Yüksek Öğretmen Okulları, İstanbul, 200 1 , Bilgi-Başan Yayınlan.

4


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Mustafa Rahmi Bey, okuldaki çalışkanlığı, düzenliliği ve parlak zeki­ sı ile dikkatleri kısa zamanda üzerinde toplar. Hocaları ona, "Mustafa Zeki" diye de seslenirler, hatta edebiyat öğretmeni Ali Nusret Bey, "derse gelınediğim zaman Mustafa Zeki dersimi verebilir" diyerek ona verdiği değeri gösterir. Daha okul yıllarında Fransızca çeviri yapabilecek düzeye ulaşan.Mustafa Rahmi, Arapça ve Farsça'dan bazı eserleri Fransızca'ya çevirip, Fransızca öğretmenine kontrol ettirir4• Rahmi Bey, Darülmuallimin-i Aliye'den 23 Temmuz 19IO'da birinci­ likle mezun olur. Okul müdürü Satı Bey, Darülmuallimin-i Aliye'de ül­ kücü ve devrimci öğretmenler yetiştirme düşüncesini I91 O yılında mezun olan 35 öğrencinin diploma töreninde şu konuşmayla yapar: Uluslann gelişmesinin en güçlü etmeni ö�etmenliktir. Bizde de ö�et­ menlerin emeli mesleklerini yüceltmek ve bir devrim etmeni haline getir­ mek olmalıdır. Gerçi bizde 1908 ve 1909 devrimleri olmuştur ama bunlar siyasal niteliktedir. Şimdi yapılacak olan ahlaki, fikri ve geniş anlamda toplumsal devrimdir. Bunu ö�etmenler ordusu gerçekleştirebilir. Ö�et­ menler çocuklan çalışkan, azimli kişiler, aydın ve ulusal onurlu Osmanlı­ lar olarak yetiştirmelidir. Kuşkusuz, bu çok zordu. Fakat ö�etmenler, a­ zİm, metanet, şevk ve fedakarlık ile bu işin üstesinden gelebilirdi ve bütün 5 ümid-i vatan şimdi onlardaydı

Meslekteki İlk Yıllan

İstanbul Darülınuallimin-i Aliye'yi bitirip I Ekim I9IO'da Üsküp Darülmuallimin-i Rüşdiyesi'nde 16 lira maaşla fenn-i terbiye (pedagoji) öğretmeni olarak göreve başlar aynı zamanda vekil olarak Türkçe dersleri verir. İdealist ve aydın bir öğretmen olarak göreve başladığı ilk günlerde­ ki düşüncelerini ve Üsküp'ü İsviçre'den eşi Zübeyde Hanım'a gönderdiği mektubunda şöyle anlatır: Her şeyi unutmuştum; yalnız bir erneJim vardı. Muhterem bir muallim kürsüsünden vatanımın fikir ordusuna, vatanımın müstakbel muallim ve mürebbilerine ö�endiklerimi ö�etmek ve onlan yükseltmek. Evet, bunu başardım. Arkadaşlanmın, hocalanmın taktir ve alkışlan arasında uzun çalışma senelerinin mükafatını gördükten sonra bugün harabeleri, binlerce feci manzaralar arz eden sahralan terk ve İslam kanı ile boyanan bedbaht Üsküp'ün, Kosova vilayetinin bu zavallı merkezinin muhteşem Darülmualliminine hoca oldum. O vakit 21 yaşında idim. İlk dersirnde bü4

Murtaza Gürkaynak, "İzmir'deki Türk Mütefe�rleri İle Birer Saat", Fikirler. sayı: 204

p940). .. Yahya Akyüz, Türkiye 'de Oğretmenlerin 1978, Do�an Basımevi, s. 79.

Toplumsal Değişmede/d Et/d/eri, Ankara.

5


Mustafa Şahin tün talebelerime mesle�mi, vazifelerimin a�rlıgını, vatanın halini yana yakıla anlattım. Ben artık yalnız onlar için vardım. Hayatımı, talebeleri­ 6 min yükselmesine a�ıştım •

Üsküp Darülmuallirnin-i Rüşdiyesi'ndeki bu görevinden 40 gün sonra, tayin nedeniyle aynlır. İstanbul Darülmuallirnin-i Aliye Müdürü Satı Bey'in Maarif Nezaretine önerisi üzerine Adana Darülmuallimin-i İptidaiyesi'ni kurmakla görevlendirilir ve 27 Kasım 1910'da okul müdür­ lüğüne atanır. Ancak bu atamadan pek de hoşnut değildir, çünkü ona göre öğretmenlik ve müdürlük birbirinden çok farklı olan iki ayn görevdir7 İstanbul Darülmuallirnin-i Aliye'yi hititdiğinde müdür mü, öğretmen mi olmak istediği sorulduğunda "öğretmenlik" yanıtını verir; çünkü bir okulun odunu, ekmeği, elbisesi ile uğraşmak kendisine göre değildir. O, bir öğretmen olarak kitaplarının arasına gömülmeyı ve onlardan demet demet ilim ve irfan alarak vatanının gençlerine hediye etmeyi düşünmek­ tedir. Fakat sonunda müdürlük görevine atanır ve bu görevi de yerine getirir8• Böylelikle Adana Darülmuallirnin-i İptidaiyesi'nin kurulmasını sağlar ve gelişmesi için büyük çaba harcar. Oldukça başarılı geçen üç yıllık Adana'daki görevi sırasında yakın arkadaşı Ali Haydar Bey'in kız kardeşi Zübeyde Hanım ile nikahlanır. Mustafa Rahmi Bey, Osmanlı'daki evliliği piyangodan bilet çekmeye benzetir ve toplumsal bir dert olarak nitelendi­ rir. Evlenecek çiftlerin, sürekli görüşüp, yalnız dış görünüşle yetinmeyip kalben de birbirlerini tanımaları gerekliliğini savunur9 Buna rağmen kendisi de Zübeyde Hanım'la görüşmeden nikahlanmak zorunda kalır. Teseliisi Zübeyde Hanım'ın ağabeyi Ali Haydar Bey'in yakın arkadaşı olması ve Ali Haydar Bey'in, kendisinin hangi nitelikte bir kızla evlenebi­ leceğini bilmesidir. Mustafa Rahmi Bey, yeri geldikçe mektuplarında düğün hakkındaki düşüncelerini açıklamaktan geri kalmaz, düğün için eşine şunları yazar: Annenize münasip düştükçe şimdiden söyle: Ecdadımızdan bir anane olan dügünü, bilmem neyi artık biz bırakacagız. Hele ben ki bütün hayatımda özellikle ögTetmenligimde bu batı) anane ve adedere karşı şiddetle karşı hareket eylemişimdir; bunların millete zararını belki şiddetle derslerimde, konferanslarımda 1000 kere tekrar etmişimdir; artık bundan sonra yine dügün yapacak olursam yazık bana... Anneniz ısrar edecek olursa ben o vakit İzmir'de kalamam; hemen sana bir mektup yazarım ve seni nhtımda

1914 1914 1914 1914

6 Mustafa Rahmi Bey'in S K!nunisani tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. 7 Mustafa Rahmi Bey'in S K!nunisani tarihli Cenevre'den gönderdi�i mektup. 8 Mustafa Rahmi Bey'in Mart tarihli Cenevre'den gönderdi�i mektup. 9 Mustafa Rahmi Bey'in K!nunisani tarihli Cenevre'den gönderdi�i mektup.

10 17

6


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban Marsilya'ya hareket edecek vapura gelmeni bildiririm. Hasılı benim Türk milletimi için için mahveden o batı! ananeleri ben katiyen yapmayaca­ gımıo.

İsviçre'ye gelmeden önce nikahlandığı eşi Zübeyde'yi yanına gön­ dermeyen kayınpederinin düşüncesi onu düş kırıklığına uğratır, hatta Zübeyde Hanım'ın bir fotoğrafının bile kendisine verilmeyişine çok üzü­ lür. Bu durum dan oldukça olumsuz etkilenen Mustafa Rahmi Bey, gele­ 1 ceğe yönelik olarak şunları söyler1 : Ben de bir gün baba olursam, o zamana kadar hayatı içtimaiyemiz böyle kalırsa kızımın resmini damadıma kendim verecegim. Fakat ümit ederim ki bizim çocuklanmız elbette böyle olmaz. Onlar bizlerden daha mesut daha mükemmel bir hayat sahibi olurlar. O zamana kadar içtimaiyatımızda düzelme olur. İzdivaç şartlan daha düzgün bir şekil alır. Almasa bile ben çocuklanm için başka bir hayat düşünürüm.

Mustafa Rahmi Bey'in eşi Zübeyde Hanım, İzmir Düyunu Umumiye Başkanı Sadık Bey'in kızıdır. Zübeyde Hanım'ın abisi tarih öğretmeni Ali Haydar Bey'dir. Ali Haydar Bey, devlet tarafından Fransa'ya öğrenim görmek üzere gönderilir. Mustafa Rahmi Bey'de Avrupa'ya gitmeyi çok istemektedir. Keşke bende bu sınava katılsaydım diye üzülürken Haydar Bey'den bir telgraf alır: "İzmir Darülmuallimin Müdürü Avrupa'ya git­ mekten vazgeçmiş, hemen talip ol". Mustafa Rahmi Bey bu telgraf üze­ rine hemen Maarif Nezaretine telgraf çeker ve altı gün sonra olumlu yanıt alır12• Gelen yanıtta İsviçre'nin Cenevre şehrine gideceği yazılıdır. Henüz yeni nikahlandıklan fakat evlenemedikleri için birlikte olamadık­ lan Zübeyde Hanırn'a büyük bir tutkuyla bağlı olan Mustafa Rahmi Bey, yurtdışına gitmeyi bir zorunluluk olarak görmektedir. Zübeyde Hanırn'a yazdığı bir mektupta: "Senden uzaklaşacağım için çok üzgünürn ama bu perişan vatana ilim ve fen yürefoi ile döneceğimden teselli buluyorum" diyerek bu zorunluluğu açıklar1 • Gerçek bilimin ancak Batı dillerinden birini öğrenmekle mümkün olabileceğine inandığı için yurtdışına gitmek ister14• Cenevre yolcusu olan Mustafa Rahmi Bey Adana'daki görevinden ayrılır.

10 Mustafa Rahmi Bey'in 14 Mayıs 1914 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. 1 1 Mustafa Rahmi Bey'in 9 Mayıs 19ı4 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. 12 Mustafa Rahmi Bey'in ı8 Teşriruevvel 1913 tarihli Adana'dan gönderdiıi mektup.

13 Mustafa Rahmi Bey'in ı8 Teşriruevvel ı913 tarihli Adana'dan, ı Teşrirusini tarihli Lozan ve ı Eylül ı9 ı S tarihli Zürih'den gönderdi� mektuplar. 14 Mustafa Rahmi Bey'in 4 Teşrirusini ı9 ı4 tarihli Cenevre'den gönderd.iıi mektup.

ı913

7


Mustafa Şahin Mustafa Rahmi Bey, İzmir'deki ailesi ve nika.hlısı Zübeyde'yi ziyaret ederneden Adana'dan İsqmbul'a gelir. Oradan Romanya vapuru ile Kös­ tence, Bükreş, Budapeşte Viyana, Z�rih ve Lozan yoluyla dört günlük bir { yolculuk sonunda Cenevre'ye ulaşır. ısviçre'ye ilk geldiği günün izlenirn­ lerini eşi Zübeyde Hanırn'a yazdığı mektupta şöyle dile getirir15: "Zavallı vatanırnızın ne kadar geri kaldığı, buraları gördükçe anlaşılı­ yor. Çalışkan insanlar buraları cennet gibi yapmışlar. Dağlara, taşlara, ırmaklara bütün tabiata hakim olmuşlar. Şehirlerinde, sokaklarında, mes­ kenlerinde hep intizam ve saadet vardır. Ben Adana'nın bir istidad-ı tabii­ sini bir de şimdiki sefaletini düşünüyorum da kalbirn parçalanıyor". İlk izlenirnlerinde Türkiye ile İsviçre arasında böylesi farklar görür ve farkın ortadan kaldırılması koşulu olarak şunları söyler: "Vatanım ızı buraları gibi yükseltebilınek, rnilletirnizi kurtarabilmek için üç şeye ihtiyacımız var: Birincisi rnektep, ikincisi rnektep, üçüncüsü yine rnektep!". İsviçre'de öğrenimine başlayan Mustafa Rahmi Bey'e Maarif Nezare­ ti tarafından Avrupa Öğrenci Müfettişliği görevi de verilir. Öğrenim ama­ cıyla bulunduğu Cenevre'de, ileride hemen hepsi Türkiye'nin en önemli noktalarında görevlendirilecek olan şu kişiler de öğrenim görmektedirler: Saraçoğlu Şükrü Bey (Eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu), Mahmut Esat Bey (Adalet Eski Bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt), Mustafa Şekip Bey (Prof. Dr. Mustafa Şekip Tunç), Nurnan Bey (Dışişleri eski Bakanlarından Nurnan Menemencioğlu), Selim Nüzhet Bey (Gazeteci­ yazar Selim Nüzhet Gerçek), İbrahim Alaaddin Bey (Yazar ve şair İbra­ him Alaaddin Gövsa)16• Cenevre'de Jean Jacques Rousseau Enstitüsü'nde, felsefe, pedagoji ve psikoloji öğrenimi görür ve Edward Monte, Pierre Bovet, Adolf Ferriere ve William James'in yakın dostu Th. Flournoy'dan dersler alır. Usul ho­ cası Claparede, yeteneği ve zekasını gördüğü Mustafa Rahmi'yi yanına asistan olarak alır ve iki yıl Claparede'nin yanında enstitünün pedagoji laboratuarında çalışır"

Birinci Dünya Savaşı Yıllan ve Cenevre'de Kalışı İtalya ve Alınanya'nın I 9. yüzyılın ikinci yarısında siyasal birliklerini kurrnaları, Avrupa dengesini bozmakla kalınayıp özellikle Balkan ulusla­ rının milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini kamçılamıştır. Avrupa'daki 15 Mustafa Rahmi Bey'in 1 Teşrirusini 1913 tarihli Lozan'dan gönderdi�i mektup. 16 S. Mümtaz, "Cihan Harbinden Hat1ralar: Cenevre'de Tahsilde Bulunan Türk GençliAi",

Türk Gençliği, Sanat, Fikir Gazetesi, cilt: S, sayı: S (Temmuz 1942). Jean Jacques Rousseau Enstitüsü ve öyetim kadrosu ile ilgili aynntılı bilgi kitabın ikinci bölümünde verilecektir.

8


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan ekonomik, politik, askeri gelişmeler Almanya-Avusturya-İtalya yakınlaş­ masına ve dolayısıyla üçlü ittifakın kurulmasına; buna karşılık İngiltere­ Fransa-Rusya yakıntaşması da üçlü itilafın oluşmasına neden olmuştur. 1914 yılına gelindiğinde, bloklarm çatışmasının temel sorunlan olan eko­ nomik çıkar, Alsas-Loren sorunu, üstünlük kurma, deniz silahlanması, Fas bunalımı, Bağdat Demiryolu sorunu, Balkanlar'da Avusturya-Rusya çatışması ve Balkan Savaşı gibi nedenlerle savaşın çıkması için adeta birer gerekçe aranır olmuştur. Avusturya-Macaristan Veliaht! Ferdinand'ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi dünyayı dört yıl kana bula­ yacak bir savaşa dönüşmüştür. 1 Kasım 1914'de savaşa giren Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antıaşması ile savaştan çe­ kilmiştir. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, fiilen tarihe kanşmış, Sevr'e giden yol açılmıştır1 7 Mustafa Rahmi Bey'in Cenevre'ye gelişinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmeden Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Mustafa Rahmi Bey'in Av­ rupa'daki savaşa ve savaş ortamına ilişkin değerlendirmeleri şöyledir: Şu günlerde Avrupa o kadar kanşıklık içinde ki, Avrupalı diplomatlar bile bu işe şaşırdılar. Almanya ve Fransa, İsviçre hududunda güreşiyorlar. Al­ manya ordulan başlannda Wilhelm oldu� halde Ruslarla, Fransızlarla ve denizde İngilizlerle çarpışıyor. Balkanlar yanmaya (patlamaya) hazır. Ja­ ponya Almanya'ya ilan-ı harp ediyor... Hasılı, hereümerc-i umumi. Kainat tarihi böyle bir vakıaya şahit olmadı. Benim temenni eyledi�m şey, bu umumi harp bulutlannın şimşeklerinden Türkiyemizin korunmuş olması­ dır. Türkiyemize zaran dokunmamasıdır ... Avrupa ateşler içinde. Fakat biz şimdilik İsviçre'de selametteyiz. Fransa ve Almanya'nın meydan mu­ harebesinin kanlan, güzel İsviçre'nin zümridin ovalannı lekelemez ümi­ dindeyiz. Maarif Nezareti ögrencisini harp hali sebebiyle geriye ça�ır­ mıştı. Talebe ayak altında kalacak kadar tehlikede de�l. Alel husus bizim gibi muharebe felaketleri arasmda büyüyen bir milletin gençleri yanı baş­ lannda patlayan topların gürültüleri arasında da çalışabiliyor. Belki bu top sesleri çalışmayı teşvik edici de olabilir. Aklımızı başımıza toplatabilir. Ben bu top seslerinin uyancı olacağına inanıyorum. Elimden gelse Ana­ dolu 'yu uyandırmak için bir taraftan mektep açar, di�er taraftan engin de­ 18 reler içinde, gök gürler gibi toplar atardım.. .

Birinci Dünya savaşı nedeniyle Avrupa'daki bütün öğrenciler Maarif Nezareti tarafindan geriye çağrılır ve yol parası olarak da ağustos ayı 17 Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi[, Ankara, 1988, Ankara Üniversitesi Bası­ mevi, ss. 53-54, 101; Sina Akşin, Istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul, 1983, \ Cem Y ayınevi, s. 5 ı. 18 Mustafa Rahmi Bey'in 13 AAustos 1914 ve 21 AAustos 1914 tarihli Cenevre'den gön­ derdiAi mektuplar. 9


Mustafa Şahin burslan verilir. Savaş nedeniyle dönüş için tek yol, İtalya'nın Brindizi yolunu izleyerek Pire'·ye, oradan da İstanbul'a gelinen yoldur. Ancak Brindizi'den kalkacak vapurun ekim ayına kadar olan biletleri çok önce­ den satılmıştır. Mustafa Rahmi Bey, savaş bittikten sonra devletin öğren­ cileri tekrar Avrupa'ya göndereceğinden emin olmadığı için, dönmeyip gerekirse borç bulup öğrenimine devam etmeyi düşünür. Maarif Nezareti bu sırada kendi parasıyla okuyacakların öğrenimlerine devam edeceğini söyleyince Mustafa Rahmi Bey bütün zorluklara katlanarak Cenevre'de kalır. Eşi Zübeyde Hanım'a ise vatanına bir eğitimci olarak hizmet etmesi gerektiğine inandığı için geri dönmesi istemine yönelik olarak şu yanıtı verir: Ben her şeye tahammül ederim. Çeyrek asırlık hayatım belki dört asırlık tecrübeler, elemler ile doludur. Fakat sen, hayatta henüz bir goncasın. Ha­ yatın acılıkianna bilmem karşı durabilir misin? Her kedere Zübeydem, metin kayalar gibi göğüs germek lazım. Elemlerden ve kederlerden ümit­ sizlik değil metanet ile azmi çogaltmak ile çıkmak. Fırtınaların kayalara hiçbir şey yapamadıgı gibi. Esasen hayat bahçesi gülden ziyade diken ile doludur. Bir gül koparmak için dikenleri aralamak, dikenler arasından yü­ rümek lazım. Bu dikenler insanın elini, yüzünü kanatırsa da, elim yüzüm kanamasın diyen, o güle varamaz. Mücadelesiz hayat bulutsuz sema gibi­ dir. İlkbalıara bulutlar nasıl bir güzellik veriyeriarsa hayata da elemler ve kederler öyle bir zevk verir. İşte, Zübeydem ben hayatın dikenleriyle ug­ raşmaktan onları aralayarak gül koparmaktan hiç malızun olmadım. Hayat ı·ıe çarpışır, çarpışır, çarpışınm. Benı. h'ıç merak etme. 19

O sıralarda Mustafa Rahmi Bey'in tek dileği savaşın Osmanlı Devle­ ti'ne sıçramamasıdır, fakat bundan emin olamadığı için şu soruyu sorar: "Zavallı vatanımız bu çarpışmalar arasında zarar görecek mi?" ve bu sorusuna yaklaşık iki alo sonra Osmanlı Devleti'nin kendini savaşın içinde bulması ile yanıt bulur 0 İlk Yazıları Mustafa Rahmi Bey yazı hayatına ilk adımını İsviçre'de kaldığı yıllar­ da, İstanbul'da çıkan İledam gazetesinin İsviçre muhabirliğini yaparak başlar. İledam gazetesinin sahibi Ahmet Cevdet Bey'in yol göstericiliği sayesinde İledam gazetesinde yayımlanan çağdaş eğitim konulannı içeren

19 Mustafa Rahmi Bey'in 21 Ağustos 1914 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. Mustafa Rahmi Bey'in 21 Ağustos 1914 tarihli Cenevre'den gönderdi�i mektup.

20

10


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan yazılanyla ilgi uyand�ı. Yazılannda yalnızca eğitim konulan değil aynı zamanda diğer toplumsal konular da yer alır. Balaban, Cenevre'ye gittikten bir süre sonra "Fenn-i Terbiye Tarihi" adlı kitabın çevirisini öğretmen okuluna "naçiz bir armağan" olarak yapar ve ülkesinin kurtuluşunu şu cümlelerle ifade eder: O manevi orduya bu suretle rehberlik edebilmek, onun az çok yükselme­ sine hizmet etmek, bilhassa şu sırada en mühim vazifelerden biridir. Memleketin maarifi için benim kalbirn nasıl çarpıyor, bunu tahmin ede­ mezsin Zübeydem. Çünkü görüyorum ki, vatan cehalet yüzünden helak uçurumlan içindedir. Kasabadan kasabaya, köyden köye koşmak, bildikle­ rimi vatanımın gen lerine öğretmek ve bu yolda ölmek ... İşte vatanı kurta­ racak son çareler... 2

Mustafa Rahmi Bey, 1915 Haziranında Cenevre'deki okulun tatile girmesinden sonra arkadaşı Mustafa Şekip Bey (Prof. Dr. Mustafa Şekip Tunç) ile birlikte Almanca'yı öğrenmek için en uygun yer olan Zürih'e gider. Zürih'e ilişkin izlenimleri şöyledir: Zürih İsviçre'nin en büyük şehridir. Müessesaat-ı ilmiye ve sınaiyyesi Avrupa'nın en nadirlerindendir. İnsanlar, büsbütün başka. Tam Cermen ırkı, dik ve sert yürüyüşlü, ciddi, a�ırbaşlı adamlar. Avrupa'nın Latin ile Cermen ırkı birbirlerinden o kadar farklı ki bir adamı yürürken görmek, onun hangi ırka mensup oldu�u tefrik etmeye kafidir. Cermen ırkı ha­ hadır bir asker gibi yürür, Latinler ise mektebe giden tembel çocuklar gi­ bidirler. Cermen şehirleri ile Latin şehirleri çok başka başka şehirlerdir. Zürih Cermen şehridir. Latin şehri olan Cenevre'den gelince her şey başka görünüyor. Binalar başka, evler başka, yemekler başka, her şey başka.23

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rahmi Bey, öğrenim için Avrupa'da bulunduğundan askere alınrnamış ve devlet görevlisi olarak kalmıştı?4 Öğrencilik yıllarında Arapça ve Farsça'yı öğrenen Rahmi Bey, yurtdışına gitmeden önce iyi derecede bildiği Fransızca dışında, yedi yıl kaldığı yurtdışı sonrası Almanca, İngilizce ve İtalyanca'yı da öğrenir. Avrupa'da �ulunduğu yıllarda, Mustafa Rahmi Bey eşi Zübeyde Ha­ nım'ın Avrupa'ya gelmesini çok istemektedir. Bu nedenle hem Zübeyde Hanım'dan hem de ağabeyi Ali Haydar Bey'den babalarını ikna etmeleri­ ni ısrarla rica eder. Fakat babalan Sadık Bey, Zübeyde Hanım'ın Cenev2 1 Mustafa Rahmi Balaban, Muhtasar Felsefe Tarihi, İstanbul, 1947, Gayret Kitabevi, s. 4. 22 Mustafa Rahmi Bey'in 13 A�stos 1914 tarihli Cenevre'den gönderdi�i mektup.

23

Mustafa Rahmi Bey'in 9 A�stos ı 915 tarihli Zürih'den gönderdi�i mektup.

24 Mustafa Rahmi Bey'in 24 Eylül ı 914 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup. ll


Mustafa Şahin re'de Mustafa Rahmi Bey'in hatta bekar olan ağabeyinin isanında kalma­ sının uygun olmayacağırı,ı düşünerek buna izin vennez 5 Fakat Sadık Bey, Haziran 1915'de ölQr. Mustafa Rahmi Bey, Zübeyde Hanım'a gön­ derdiği taziye mektubunda üzüntüsünü dile getirir ve "Yaşamı Allah'ın istediği gibi geçirmek önemlidir" der26• Zübeyde Hanım, babasının ölümünden sonra ancak 1915 yılı sonunda Cenevre'ye gider ve Mustafa Rahmi Bey, Türkiye'de iken nikahlandığı ve büyük özlem duyduğu eşi Zübeyde Hanım'a sonunda kavuşur.

Türkiye'ye Dönüşü

Mustafa Rahmi Bey, eğitimini tamamladıktan sonra eşi ile birlikte 22 Mart 1920'de Türkiye'ye döner. Yurda dönüş sonrası, ilk görev yeri İs­ tanbul Darülmuallimin-i Aliye'dir. Burada altı ay kadar çalışır ve bu ara­ da İledam'da yazmaya devam eder. 1921 yılında işgal altındaki İzmir'e İnas İdadisi (İzmir Kız Lisesi) öğretmeni olarak tayin edilir. Burada tarih ve uygulama öğretmeni olarak çalışan Mustafa Rahmi, aynı zamanda fahri olarak ilköğretim müfettişliği görevini de yürütür27 İşgalin son aylannda İzmir'de yayımlanmaya başlanan ancak sadece altı sayı çıktıktan sonra yayın hayatın son veren Yıldı-18 dergisinin başya­ zarlığını ve mesul müdürlüğünü yapar. İzmir'deki öğretmenlik görevinden sonra, Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti'nde çalışmaya başlar. Cumhuriyetin ilanından önce TBMM hükümeti tarafından çalışmalarına başlayan MaarifVekaleti Telif ve Tercüme Heyeti, Cumhuriyetin ilanı sonrasında da çalışmalarına ivme kazandırarak devam eder. Telif ve Tercüme Heyeti'nin başkanlığını yürü­ ten Semih Rıfat Bey'in görevden ayrılması üzerine heyet başkanlığına Zir,a Gökalp, üyeliklerine deVeled Çelebi ve Mustafa Rahmi Bey getiri­ li�9 4 Nisan 1923'te bu heyette üye olarak göreve başlayan Mustafa Rahmi Bey, Ziya Gökalp'in milletvekili olması üzerine 28 Şubat 1924'de heyet başkanı olur. Ancak heyet başkanlığı kısa sürer. Burada çalıştığı bir yıllık süre içinde çeviriye büyük önem vererek, Cumhuriyetin kuruluş 25

Mustafa Rahmi Bey'in 29 Mayıs 1915 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. 26 Mustafa Rahmi Bey'in 14 Haziran 1915 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. 27 Huyugüzel, a.g.e. s. 449. 28 Yıldız dergisi 1S Haziran 1338/1922 tarihinde İzmir'de yayımlanır. Dergi altı sayı çıkar­ tlldıktan sonra 25 A�stos 1922'de yayımına son verilir. Dergideki yazılar genel olarak e�itim, edebiyat, din, ekonomi ve ziraat alanlarını kapsamaktadır. Bu derginin varlı�ından beni haberdar eden Hocam Prof. Dr. Zeki Ankan'a ve "Yıldız Dergisi" isimli henüz ya­ yımlanmamış yazısını bana veren meslektaşım sayın Yrd. Doç. Dr. Sabahattin Ç�n'a teşekkür ederim. 29 Necmeddin Kayao�lu, Türkiye 'de Tercüme Müesseseleri, İstanbul, 1998, Ki tabevi Yayınları, s. 226.

12


HayatıVe Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan yıllannda kitapsız, araçsız okullara gerekli olan yeni kaynak kitaplann yazılmasına öncülük eder. Yazdığı ya da çevirdi�i kitaplanndan pek ço� Maarif Vekaleri tarafından basılır. Eserlerinin yansına yakını Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan çevirmiş olan Mustafa Rahmi Balaban, Türkiye gibi bir ülkede çevirinin büyük yararına inanır ve şunlan savunur: Genç cumhuriyetimizin geleceıi üzerinde eıitim çok önemli bir rol sahi­ bidir. Yeni yetişecek insanımızı ancak cumhuriyet için yetiştirerek fayda sa@ayabiliriz. Cumhuriyet yüksek bir eıitime dayanır. Bence bugün en önemli işlerden biri, dünya e�timinin ünlü eserlerini dilimize tercüme etmek olmalıdır. Bu eserler e�itim ordumuzun enç ö�etmenlerine, giriş­ 3 tikleri çetin savaşta en de�erli kaynak olacaktır

§

Cumhurİ etin kuruluş dönemindeki en güçlü e�itim bakanı olan İsmail lı Safa Bey'in ı öncülü�de 15 Ternmuz-15 A�stos 1923 tarihleri arasın­ da Ankara'da Birinci Heyet-i ilmiye toplantısı yapılır. Bu toplantı, kuru­ luş dönemi Türkiye'sinin e�tim alanındaki en olumlu toplantısıdır ve Maarif Şuralannın bir nevi başlangıcıdır. Bir ay sürmüş olan bu toplantı­ lar, cephe savaşını kazanıp e�itim savaşına başlayacak olan Türkiye'nin e�itimle ilgili bütün sorunlannın konuşuldu� bir platform haline gelir. Bir aylık toplantılar sorırasında Heyet-i İlmiye, Maarif Vekaletine, uygu­ lanmak üzere bir rapor verir. Heyet-i ilmiye'yi "Maarifin Erkan-ı Harbi­ ye Heyeti" olarak niteleyen Hasan Ali Bey (Hasan Ali Yücel) heyet ka­ rarlannın uygulanmasını ister. Toplam 40 kişi olan bu üyeler 'IIIasında Mustafa Rahmi Bey'de Telif ve Tercüme Encümeni üyesi olarak katılır. Hakimiyeti Milliye gazetesi, Heyet-i ilmiye toplantıianna katılan ve o zamanın Türk e�itim sisteminin kurmaylan olarak sayılabilecek bazı kişilere Türk e�itim sisteminin sorunlan hakkında I 4 soru sorar ve yanıt­ lannı yayımlar. İçinde Mustafa Rahmi Bey'in de bulundu� bu grubun içinde, Selim Sım Bey, Ali Haydar Bey, Abdülfeyyaz Tevfik Bey, Faik Bey, Ahmet Hilmi Bey, Ali Rıza Bey, Nafi Atuf Bey, İhsan Bey, Avni Bey, Hasan Fehmi Bey, İbrahim Alaaddin Bey ve Ali Sami Bey vardır32• Mustafa Rahmi, Telif ve Tercüme Encümeni Başkanlı�ı'ndan ayrılır ayrılmaz, 19 Mart 1924'de Ankara Kız Lisesi'nde terbiye-i etfal (çocuk e�itimi) ö�etınenli�ine tayin edilir ve iki hafta kadar süren bu görevinden lo lı

Kant 'ın Peda�ojisi, (Çeviren: Mustafa Rahmi), İzmir, ı 933, Cumhuriyet Matbaası, s. 3.

İsmail Safa Özler, 06. 11.1922-07.03.1924 döneminde Milli E�itim Bakanlı�ı yapmıştır. \ lı Mustafa Ergün, Atatürk Devri Tiirk Eğitimi, Ankara, 1982, Ankara Üniversitesi, DTCF Yayını, ss. 22-32; Aynntılı bilgi için bakınıt. Hasan Yılmaz, Heyet-i 1/miye/er, Ankara, ı 988, Ankara Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

13


Mustafa Şahin sonra İzmir Erkek Lisesi (İzmir Atatürk Lisesi) içtimaiyat ö�etmenliğine tayin edilir. Yaşamak isteği Kent: İzmir ve Eğitim Emekçiliğine Devam Ankara'dan hemen sonra artık yaşamının sonuna kadar kalacağı ve yaşamak istediği kente, İzmir'e gelir. Mustafa Rahmi, 7 Nisan l 924'de İzmir Erkek Lisesi felsefe ö�etmenliğine tayin edilir. Aynı dönemde İzmir Kız Muallim Mektebi'nde de felsefe dersleri vermeye başlar. 19241953 yılları arasında 29 yıllık meslek yaşamında İzmir'de İzmir Kız Lise­ si, İzmir Erkek Lisesi, İzmir Kızılçullu Amerikan Koleji ve İzmir Kız Muallim Mektebi'nde değişik dönemlerde felsefe, içtimaiyat (sosyoloji), malumat-ı vataniye (yurttaşlık bilgisi), tedris usulü (öğretim yöntemleri) ve Türk tarihi dersleri verir. 17 Mart 1935 tarihinde İzmir Kız Muallim Mektebi müdürü olur ve bu görevi 7 Ekim 1949 tarihine kadar devam eder. Müdürlük yaptığı sürece, tedris usulü dersleri de verir. Bu okulun kapatılması üzerine son görev yeri olan İzmir Atatürk Lisesi'ne felsefe ö�etmenliğine tayin edilir. Böylece, 7 Ekim l949'dan; emekli olduğu 13 Temmuz 1949 yılına kadar İzmir Atatürk Lisesi'nde felsefe öğretmenliği yapar33 Şüphesiz Mustafa Rahmi'nin öğretmen okulunda görev yapması rast­ lantı değildir. Ö�etmenlik mesleğinin ülke kalkınınasında ve toplum yaşamında ne derece etkili olduğunu bildiği için özellikle ö�etmen okul­ lannda çalışmayı tercih eder. Bu okullardan mezun olan bir�ok ilk ve ortaokul ö�etmeni ondan feyz alıp, onun kültür mirasçısı olur3 . Karşıya­ ka Kız Ö�etmen Okulu kapatıldığında sanki en büyük dayanağını kay­ betmiş gibidir ve okulun kapatılmasını hiç unutamaz. Mustafa Rahmi, çok yönlü bir eğitimcidir. Öğretmenlik görevinin yanı sıra, halka hem doğrudan hem de dolaylı olarak ulaşabilmenin bir gereği olarak değişik yolları, en önemlisi de İsviçre'deki ö�enim yıllarında kullanmaya başladığı "kalemi"ni İzmir'de daha yoğun olarak kullanır. Değişik gazete ve dergilerde çok sık yazılan yayımlanır. Mütareke, işgal yıllan ve sonrasında Türk Devrimi'nin İzmir'deki büyük savunucusu olan Anadolu gazetesinin35 1932 yılından itibaren devamlı yazarlan arasında

ll İzmir Milli Egitim Müdürlüğü Arşivi. Mustafa Rahmi Balaban 'ın Sicil Dosyası, no: 106; İzmir Atatürk Lisesi Arşivi, Mustafa Rahmi Balahan 'ın Sicil Dosyası, no: 1503;

Mustafa Rahmi Balaban, Muhtasar Felsefe Tarihi, s. 4. l4 Zeki Baran, "Mustafa Rahmi Balaban", Mustafa Rahmi Balahan'ın emeklilik töreninde apmış oldugu konuşma (13 Temmuz 1953). � 5 Anadolu gazetesi ve sahibi-başyazan Haydar Rüştü Öktem hakkındaki aynntılı deger­ lendirmeler için bakınız. Zeki Ankan, Haydar Rüşdü Öktem, Mütareke ve Işgal Am/arı,

14


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan yer alan Mustafa Rahmi, l 934'de bu gazetenin bir süre başyazan da olur. Anadolu gazetesindeki bazı yazılan Prof. Mustafa Rahmi imzası ile çı­ kar36. Ayrıca İzmir'de yayımlanmakta olan Ege Bölgesi Köy Öğretmenle­ ri Derneği'nin37, aylık meslek ve kültür dergisi olan Gayret'in devamlı yazarlan arasında da yer alır. Yenigün, Hakimiyet-i Mi/liye, Jslahat, (Ada­ na) Türk Sözü38 ve İkdam gazetelerinde başlayan yazı hayatı, Kültür, Müslüman Sesi ve Bağ dergileri ile Yeni Asır gazetesinde devam eder. Mustafa Rahmi, 1932 yılında açılan İzmir Halkevi'nin köycülük şube­ sine Vali Kazım Dirik, CHP Katibi Zühtü ve başka birkaç kişiyle birlikte kaydını yaptınr39 Halkevi köycülük şubesinin görevi, köyterin sosyal, kültürel ve sağlık açısından gelişimine yardırnci olmak; köylü ile kentli arasındaki karşılıklı sevgi ve dayanışmanın güçlendirilmesine çalışmaktır. Köycülük şubesindeki göreve seçimle gelen Balahan 1934, 1937, 1939 ve 1941 yıllannda yapılan seçimlerde devamlı olarak köycülük şubesi yöne­ tim kadrosunda yer alır. Bu şubede önceleri üye daha sonrada başkan olarak görev yapar40• Köycülük şubesinde görev yaptığı dönem süresince köycülüğe yönelik İzmir yöresini tanıtıcı kitapçıklar yayımlar. 1943 yılında İzmir Halkevi başkanı olur ve bu görevini iki yıl sürdü­ rür. Değişik dönemlerde İzmir Halkevi yönetim kurulu üyeliğinde de bulunur. Mustafa Rahmi Bey, İzmir Halkevi'nde konferans ve konuşma­ larının hem sayısı hem niteliği bakımından dikkat çeken kişilerin başında yer alır41• İzmir'de 1927 yılından beri çıkmakta olan Fikirler dergisi, içinde bulunduğu kriz nedeniyle 133. sayısından sonra İzmir Halkevi'ne bağtanır ve halkevi dil, tarih, edebiyat şubesi bu derginin çıkanlmasını üzerine alır42• Mustafa Rahmi, Fikirler dergisinin yazar kadrosu içinde yer aldığı gibi 1932'den 1934'e kadar derginin sorumlu müdürlüğünü de yapar. Ankara, 1991, Türk Tarih Kurumu Basımevi; Zeki Ankan, Mütareke ve Işgal Döneminde /zmir Basını, Ankara, 1989, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını. 3 6 İzmir basınında özellikle Anadolu gazetesinde Balahan'dan söz edilirken üstadımız, Prof. Mustafa Rahmi'nin dedi� gibi ifadeler kullanılmıştır. 3 7 Ege Bölgesi Köy Ö�etmenleri Dem� ile ilgili geniş bilgi için bakınız. Mustafa Şahin, "Ege Bölgesi Köy Ö�tmenleri Demegi", /zmir Kent Kültürü Derneği, sayı: 6 (2003), ss. 274-287. 38 Mustafa Rahmi, Langlois'in, Kilikya'dan Gezi isimli kitabının çevirisini ö�etmenlikte üç güzel yılının geçtigi Adana'ya ithafen çevirmiş ve çevirisi Adana Türk Sözü gazetesinde Mayıs 1923'de yayımlanmıştır. V. Langlois, Eski Kilikya, (Çeviren: Mustafa Rahmi Bala­ ban), Mersin, 1947, Yeni Mersin Basımevi, s. 3. 39 "Halkevleri Açılıyor'', Anadolu ( 14 Şubat 1932). 40 Yaşar Akyol, /zmir Halkevi, İzmir, ı._993, Dokuz Eylül Üniversitesi, Yayırnlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 4 1 Akyol, a.g.t. 4 2 Mustafa Rahmi Balaban, "Fikirler", Fikirler, sayı: 133 ( 1936).

15


Mustafa Şahin Yoğun işlerinin arasında Bergama'yı Sevenler Cemiyeri ile İzmir ve Havalisi Asan Atika Muhipler Cemiyeti'nin üyeliği görevlerinde de bulunarak aktif olarak çalışır. \ Temmuz 1929'da Cenevre'de (İsviçre) ve Temmuz 1932'de ise Ni­ ce'de (Fransa) toplanan Beynelmilel Terbiye Kongresi'ne MaarifVekaleti adına gönderilir4 17-29 Temmuz 1939 tarihleri arasında toplanan Birinci Maarif Şura'sına, 2- 10 Aralık 1946'da toplanan Üçüncü Milli Eğitim Şura'sına ve 22-31 Ağustos 1949 tarihleri arasında toplanan Dördüncü Milli Eğitim Şura'sına şura üyesi olarak katılır44• Diğer yandan, Mustafa Rahmi Bey, öğrenim gördüğü Cenevre'deki hocalannı yazılannda anlatarak Türkiye'de tanınmalanm sağlar. 1928 yılında Türkiye'ye gelen hocası Adolf Ferriere'nin İZiilir ziyaretlerinde kendisine ev sahipliği yaptığı gibi verdiği konferanslarda çevirmenlik yapar, gezilerinde kendilerine eşlik eder ve konferarislannı Fikirler dergi­ sinde yayımlar45 1930 yılında bir başka hocası Pierre Bovet aynı amaç­ larla Türkiye'ye gelir. Bovet'in inceleme ve gezilerinde de çevirmen ola­ rak yanında bulunur. Bovet'in İzmir, Aydın, Bergama ve Denizli'de öğ­ renci ve öğretmeniere verdiği konferanslan da Fikirler dergisinde yayım­ lar46 Yazar kadrosu içinde yer aldığı bir başka dergi ise, yaşarnının son yıl­ lannda yayımlanmaya başlanmasına rağınen çok sayıda makalesinin ya­ yımlandığı Müslüman Sesi dergisidir47 Müslüman Sesi dergisinde 1948'den başlayarak ölümüne kadar devamlı olarak yazar ve zaman za-

43 Milli E� tim Bakanlığı, Milli Talim ve Terbiye Dairesi Arşivi, Talim ve Terbiye Kurulu Karar Defteri, 25 Haziran 1929/82 ve 14 Temmuz 1932/114 nolu kararlar. 44 Maarif Vekilliği, Birinci Maarif Şurası, İstanbul, 199\, Tıpkı Basım, Milli Eğitim Basımevi; Milli Eğitim Bakanlığı, Üçüncü Milli Eğitim Şurası, İstanbul, 199 I, Tıpkı Basım, Milli Eğitim Basımevi; Milli Eğitim Bakanlığı, Dördüncü Milli Eğitim Şurası, İstanbul, 1991, Tıpkı Basım, Milli Eğitim Basımevi. 45 Mustafa Rahmi Balahan'ın Cenevre'deki Jean Jacques Rousseau Enstitüsü'nden hocası olan Adolphe Ferriere, \928'de İzmir Maarif Emini Fuat Bey ve Türkiye Maarif Vekaleti tarafından Türkiye okullan hakkında incelemede bulunmak ve öğretmeniere konferanslar vermek için davet edilmiştir. Ferriere, Türk eğitim sistemini incelemiş ve ardından İzmir Maarif Emini Fuat Bey'e bir rapor vermiştir. Adolphe Ferriere, lş Okulu Hakkında Rapor, \928. Rapor ve raporun değerlendirilmesi için bakınız. Mustafa Şahin, Türkiye 'de Öğret­ men Yetiştirme Uygulamalarında Yabancı Uzmanların Yeri (1923-1960), İzmir, 1996, Dokuz Eylül Üniversitesi, Yayıınlanmarnış Doktora Tezi. 46 Pierre Bovet ve Türkiye'deki izlenimleriyle ilgili geniş bilgi için bakınız. Mustafa Şahin, "Pierre Bovet'in Ege Konferanslan ve Türk Eğitimine İlişkin Düşünceleri", lzmir Kent Kültürü Derneği, sayı: 8 (2005) Yayınlanacak. 47 İzmir'de yayımlanan Müslüman Sesi dergisinin yazı işleri sorumlusu ve başyazan M. Lütfuilah Beydoğan'dır. 15 günlük bir yayın organı olan bu dergide genellikle Diyanet İşleri Başkanı'nın, müftülerin ve vaizlerin yazılanna yer verilmiştir.

16


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan man derginin başyazarlığını da yapar. Ölümünden sonra da yazıları bu dergide yayımlanmaya devam eder. Eğitim İçin Yaşamak-Yaş Haddinden Emeklilik ve Ölüm Uzun yıllar aralıksız ülkesine hizmet vermiş olan Mustafa Rahmi Ba­ laban, 65 yaşında 1 3 Temmuz 1953'de yaş haddinden emekliye ayrılır. En son görevi İzmir Atatürk Lisesi'nde felsefe öğretmenliğidir. Yaş had­ diyle emekli edileceği zamanlarda en heyecanlı günlerini yaşar. O günler­ de büyük bir sarsıntı geçirir, manevi bir çöküntü yaşar ve yaşlandığını gerçekte o zaman hissetse de, bu çöküntüyü etrafına hissettirmemeye çalışır. Ancak sinirli tavırları gözden kaçmaz48. Buna rağmen, o 65 yaşını hiç umursamayarak açılacak yeni bir özel eğitim kurumunun müdürlü­ ğünde yapacağı yeni işleri düşünmekten de kendini alamaz49 Emekliliğine az bir süne kaldığı dönemlerde iyice rahatsızianan Rah­ mi Balaban, İstanbul Amerikan Hastanesi'ne prostat ameliyatı olmak için gider. Doktorlar genel durumunun iyi olduğunu ve ameliyat olabileceğini bildirirler, ancak henüz ameliyat olmadan ani bir kalp krizi sonrası 18 Temmuz 1953 'de yaşamını yitirir. Cenazesi Etrüsk Yapuru ile 22 Tem­ muz'da İzmir'e getirilir ve cenazeyi nhtımda başta Vali Osman Sabri Adal olmak üzere İzmir'in önde gelen bürokratları ile kalabalık bir halk topluluğu karşılar. Cenaze, gözyaşları ve bandanun eşlik ettiği bir törenle vapurdan alınıp İkinci Kordon boyunca Gümrüğe getirilir. Kemeraltı'nda ikindi namazını takiben Kokluca Mezarlığı'nda toprağa verilir. Ölümü üzerine İzmir basınında onunla ilgili çok sayıda yazı yayımlanır. Balahan'ın ölümü nedeniyle Hikmet Bozkurt Yeni Asır gazetesinde şunlan yazar: Hayatı boyunca bir memleketin ilim ve irfan hayatına sayısız eserler ver­ miş olan Mustafa Rahmi Balaban, İzmiriiierin kalbinde bir abide olarak kalacaktır ... Bu büyük insan da faniler için mukadder olan akibete ulaştı. O, muhakkak ki, Allah 'ın son rahmetine kavuşan bir aziz varlıktır. Zira, bütün hayatını tertemiz bir feragatle, insan dedigirniz mükemmel varlıgın inşasına tahsis eden Mustafa Rahmi Balahan'da emsali gibi abideleşmiş bir ilim otoritesi olarak kalacaktır. O, ögTetmenlik meslegini severek, iste­ yerek, özleyerek seçmişti. Uzun seneler kaldıgı İsviçre'de kendisine daha müreffeh bir hayat yolu hazırlayabilirdi. Halbuki, insan imal etmek sana­ tını seçti. Bu, güç bir sanattı. Bununla beraber, bu sanatın insan ruhuna bahsetti@ asil, fakat tevazu dolu bir hüviyete sahiptir. Elinizde ne keser vardır, ne de rende, ne örs, ne çekiç, ne de bir tansiyon aleti ... Bu aletsiz

48

49

Baran, adı geçen konuşma metni. Turgut Çarko�lu, "Vah Rahmi Hoca", Demokrat /zmir (22 Temmuz 953).

1

17


Mustafa Şahin icra edilen sanatın mahsulüne insan diyoruz. İşte O, böyle bir sanata bütün hayatını, bütün gençliği, hat;ta aşkını vermiştir. Bugün memleket sınırlan içinde çalışan binlerce ö etmen, Onun eseridir. Onu ben birazda Pestalozzi 'ye benzetirim. Aynı geniş tevazu ve tolerans, aynı hudutsuz ça­ lışma hayatı ... Onu, daha Telif ve Tercüme Heyeti'nde çalıştığı sıralarda tanımıştım. Bir aralık beraber çalışma fırsatını da elde etmiştim. Ne hu­ dutsuz bir nezaket vardı, ne kadar sabırlı ve sakindi. Beni çileden çıkaran birçok meselelerde, sadece gülümser ve bizi sükı1na davet eden bir zarif tebessümle hepimizi teskin ederdi. Onu bir defa olsun kızmış sinirlenmiş olarak görmedim. Çalışkan bir insandı. Herhangi bir yazı veya tercüme i­ çin odasına kapandığı zaman, titiz bir dikkatle çalışır, işini tamamlardı. Bütün hayatına bu metotlu çalışma sistemi hakim olmuştur ... 50

1944 yılında Mustafa Rahmi Balaban'a bir şiir5 1 ithaf eden yakın dos­ tu Macit Aray ise, onun acı ölümü üzerine Ege Ekspres'de şunlan yazar: Büyüklerin ölümü neden bu kadar sarsıcı, hatta birazda benliğimizden bir şey kopanr gibi ürkütücü oluyor? Ailenin, mahallenin şehrin hudutlarını aşarak bütün kalpleri birden sarmasından mı? Onlar sanki ektiğimiz şu toprağın belinde bir çatırtı, ışık, hava ve sonsuzluk ümidi aldığımız gök­ yüzünde mahiyeti bilinmez bir medetsizlik uçurumu bırakarak gidiyorlar. Onlar sağken ecelin kollan bize uzanamayacaklarmış gibi derin bir emni­ yet içindeyizdir. Varlıklanndan aldığımız kuwet, içinde yuvarlandığımız hadiseler kadar bizim için vazılı olmadığı içindir ki birdenbire aramızdan çekilmeleri hayret, teessür ve hatta korkuya benzer bir endişe duygusunu uyandınr. Bereket versin büyük insanlar, şu alemde herkes gibi gölgesini sürüklerlikleri fani bir kalıptan ibaret değildirler. Seven ve sevilen hüvi­ yetleri ile daima aramızda, daima ruhumuzda yaşarlar. Çünkü gerçek bü­ yük eser vermiş, bir cemiyetin madde veya mana yapısında abideler dik­ miş insandır. İrfan denilen hakiki insanlık dünyasında onların sesi, üslı1bu, irşadı ve kılavuzluklan devam halindedir. Rahmi Balahan'da böyle tü­ kenmez miraslar bırakarak giden, millete mal olmuş bahtiyarlardan biridir. 65 yıllık ömründe bir tek sanİyesi boş, bir tek kelimesi karanlık, bir tek

50 Hikmet Bozkurt, "Acı Kaybımız Münasebetiyle Mustafa Rahmi Balaban", Yeni Asır (21 Temmuz 1 953). 5 1 Macit Aray, "YlNE 0 ... Üstat Rahmi Balaban'a", Fikirler, sayı: 282-283 ( 1944). Bir med günü, çiçek/i dalga/arda, Seyretmiştik baharın su/arını. Seyretmiştik koştuğunu art arda, Ujluı doğru bembeyaz kuğuların. *

Yine körfezde tutuşan o bôli, Yine dalgalarda lzmir 'in imbatı. Yine gergin kıınatlannda bir martı, Taşıyor hürriyetini arzuların. . .

18


HayatıVe Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan teşebbüsü gaynn zararına geçmiş de�ldir. Fasılasız çalışması, Türk genç­ li�nin örnek tutaca� muhteşem bir fikir kayna� oluşunun tek tılsımıdır. Gerçekten Rahmi Balaban, İzmir'de bulunan yegane ilim otoritesi idi. Terbiye, din, ahlak, sosyoloji, felsefe vı;: psikoloji sahasında yalnız mektep sıralannda de�l, hayatımız boyunca bizim tek mürşidimiz olmuş, gerçek vasıfları ile tam bir ilim adamımızdır. Onun sanat ve ilim dehalannda gö­ rülen derin ve eşsiz tevazudur ki son günlerine kadar okumasının yazma­ sının arnili olmuş ve bu sayede İrfan muhitimize ölmez eserler kazandır­ mıştır. Rahmi Balaban, her şeyden önce ilim zihniyetine sahip şahsiyet­ lerden biri idi. Çalışması ve düşünmesi, telkin ve tesirleri hep müspet ilim sadakatinin yanıltmayan, göz boyamayan, şahsi kaprislere, boş şöhrete koştUTmayan zamana karşı dayanabilen dürüstlü� ve arayıcılı� ile dolu 52 idi. Yine öyledir ve ebediyen de öyle kalacaktır

Yeni Asır gazetesinden yakın arkadaşı olan M. İhsan Zeyrek onu şu cümleleriyle uğurlar 53 : Nezaketin, faziletin, tevazuun timsali büyü�insan, Rahmi Balaban: Kara toprak nihayet seni de aramızdan aldı. Daha çok yakın zamanda her pazar seni hasta yatağımın başucunda görür, şifa dileyen sözlerinden mağmun gönlümün gıdasını alırdım. Aziz Hoca; Tam 40 küsur yıl, sen bu memle­ ket İrfanının en yorulmaz işçisi olarak çalıştın. Ne büyük tecelliye sahip­ mişsin ki, bütün işlerini bitirip aletlerini toplayarak, yaptı� binadan ayn­ lan bir usta gibi, daha 20 gün önce en son imtihanını da bitirerek talebele­ rio ve öğretmen arkadaşlanola vedalaşarak vazifeden aynlmıştın ... Büyük hemşerim; Sen İrfan hayatımızın nihayetsiz bir kaynaıı idin. Fikir ziyafet­ lerio bir şelale gibi dim�anmızı doldurur, eserlerin en müşkül meselele­ rimizin hallinde bizlere medar olurdu. Memleketimiz ve hemşehrilerimiz daima seninle iftihar ediyorlardı. Vadellerde olduğun zamanlarda bile bu müesseselerdeki hocalann, ilmü irfan ve faziletin karşısında sana bir ar­ kadaş muamelesi yapmaktan kendilerini alamamışlardı. Ah, ne yazık ki artık Bakırçay Ovası 'nın bostan çardaklannda en güzel kavunlarını sana ikram etmek için bekleyen eski arkadaşların eşsiz, büyük ağaçların gölge­ sinde öğütlerini dinleyen köylü kardeşlerin kimsesiz kaldı...

Karşıyaka Kız Öğretmen Okulu'ndan öğrencisi olan Ü. Hazarhun ho­ casının ardından düşüncelerini şöyle açıklar: Karşıyaka Kız Öğretmen Okulu 'nda Mustafa Rahmi Balaban, hem okul müdürü hem de pedagoj i hocamdı. Derin bir bilgiye ve tanıdıklanm ara-

M. Aray, "Muhteşem Bir Grup", Ege Ekspres (22 Temmuz 1 953). M. İhsan Zeyrek, "Dün TopTııga Verdi�irniz Mustafa Rahmi Balaban İçin", Yeni Asır (23 Temmuz 1953). �2 �ı

19


Mustafa Şahin sında rastlamadıgtm üstün bir olgunlu�a sahipti... Buna ragmen bilgiyi tamamlamak için vaktin çok az oldu�u, zamanı iyi kullanmak gerekti­ ğinden bahsederdi. Bunu talebelerinin benimserneleri için bıkmadan yo­ rulmadan telkin ederdi. Tevazuu,'Çalışkanlı�ı, tabiaten sonsuz aşkı şefkati ile bizlere örnek olmaya çalışırdı. Sınıfımız kendisinden her ne kadar gezi ricasında bulunsa, bizi mutlaka kırlara, köylere ve deniz kenarlanna götü­ rür, uzun yürüyüşlerden sonsuz zevk alırdı. İtiyat haline getirmemizi arzu­ ladığı her iyi hareketi söyleyerek değil, bizzat yaparak numune olurdu. Her bayramın ilk gününü mutlak evlerine gidememiş talebelerin arasında geçirmekten haz duyuyordu. İtidal kuvvetli irade, iyi itiyatlar ... İşte Bala­ han'ın şahsiyeti ... Talebelerinin de itidal sahibi, bükülmez iradeli, kuvvet­ li, iyi karakter sahibi olarak yetişmeleri için harcadı�ı emek sonsuzdu. Tam manası ile mükemmel bir insan, ideal bir terbiyeci, yetiştirdi�i yüz­ lerce talebe ile, yazdı�ı eserlerle eşsiz bir hocaydı. Ömrünü boşa geçir­ mernek saadetine ererek veda etti bizlere. Hayat bahçesini en nadide çi­ çeklerle bezeyerek uzaklaştı... Ebedi istirahatgahında müsterih uyu sevgili hocam, çünkü ruhlanmıza üflediğin ilim alevi ebediyete kadar sönmeye­ cek! .. Talebelerimize verdiklerimiz senden aldıklanmızdır. Ruhun şad ol' 54 sun ...

Bir başka öğrencisi olan Dr. Şemseddin Yaşatan da duygularını Sabah Postası 'nda dile getirmiştir: Hocalanmı daima severdim. Fakat Mustafa Rahmi Balaban'a karşı olan sevgimin mahiyeti hiç birisine benzemezdi. O sevgide bir hayranlık, adeta bir tapma vardı. Çünkü, Mustafa Rahmi Balahan öğrencilerine karşı büyü­ leyici bir bilgin olmaktan ziyade büyüleyici bir insanlık, bir ahlak ve teva­ zuu örneği olarak görünür ve kendisini bu suretle sevdirirdi. Onun kadar mütevazi bir bilgin, bir kanncayı dahi ineitmeyecek kadar ince duygu sa­ 55 hibi insana kolay kolay rastlanamazdı

Ölümünün sekizinci yıldönümünde yakın dostu M. İhsan Zeyrek, Mustafa Rahmi Balahan'ın Türkiye'ye, özellikle İzmir'e unutulmayacak hizmetler sunduğunu, bu nedenle isminin unutulmayıp ebedileşmesi için yeni okullardan birine adının verilmesi gerektiğini dile getirir. M. İhsan Zeyrek'in düşüncesi Bergama'ya giden yoldaki Yeni İzmir Okulu'na Rahmi Balahan adının verilmesidir56• Eylül 1963'de Balahan'ın adını ölümsüzleştirmek için İzmir Gültepe'de yapılan bir okula "Mustafa Rah ­ mi Balaban" adı verilir. O yıllarda 34 sınıfı, 39 öğretmeni, ve 1 160 öğs4 Ü. Hazarhun, "Hocamın Ardından", Ege Ekspres (25 Temmuz 1 953).

ss Şemseddin Yaşatan, "Egitim Ailesi Hocasını, Cemiyet En Temiz Ahlaklı Eviadını Kay­ betti", Sabah Postası (23 Temmuz 1 953). s6 M. İhsan Zeyrek, "Mustafa Rahmi Balaban lçin", Yeni Asır ( 1 8 Temmuz 1 96 1 ).

20


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa rencisiyle Mustafa okuludur57

Rahmi Balahan

Rahmi Balahan İlkokulu İzmir'in dördüncü büyük

Kişiliği ve Yaşam Biçimi

Mustafa Rahmi Balaban, kısa boylu, biraz topluca, yuvarlak yüzlü, do­

lu dolu bakışlarıyla ciddi, sert bir imaj vermesine karşın; sakin, olgun, mütevazi ve ince bir insandır5 8• Sade ve temiz giyinen, evinin temizlik ve

düzenine özen gösteren; evinin düzen ve dekor işlerini kendi yapan; bah­ çesindeki ağaçlarla ve çiçeklerle yine bizzat ilgilenen bir kişidir5 •

Rahmi Balaban, eşi ve kızları Ülker ( 1928) ve Suna ( 1930) ile mutlu

bir aile yaşantısı sürer. Kızlarının eğitimiyle bizzat ilgilenir, özellikle dil

eğitiminde Fransızca ve İngilizce konusunda özel destek sağlar60 Bir İtalyan piyanistten piyano dersleri aldınr ve çocuklarının özellikle fen bilimleriyle ilgilenmesi için özel bir çaba harcar61 Evinde kendi zevkine göre meydana getirdiği nesinde

3-4

bin eserlik kütüpha­

durmadan çalışır; yemek ve dinlenıneye bile fazla zaman

�_yırmaz; evine gelenler onu genellikle çalışma odasında bulmaktadırlar.

Olümüne yakın günlerde, doktoru bir süre kitap okumayı bırakmasının iyi olacağını söylediğinde, doktoruna şu yanıtı verir62: "Aman beni bu zevk­ ten mahrum etmeyin.

Zira

ben okumazsam ölürüm, hayatımda yegane

sevdiğim ve alıştığım şey okumaktır. Okumak benim için hayat demek­

tir".

Balaban'a göre okuma alışkanlığı Türkiye'nin en önemli sorunların­

dan biridir. Bunu sürekli yazdığı Anadolu Gazetesi'ndeki köşesinde şöyle ifade eder63:

Okuma iştahsızlığı, tehlike itibariyle, mide iştahsızlığından geri kalır

bir şey değildir. Hatta ondan daha tehlikelidir bile... Mide iştahsızlığı, hava değiştirmekle örneğin sıcak günlerde yayiaya göç ile filan geçer.

Fakat öteki, ahtapot gibidir. Bir defa ruhumuzu sardı mı, onu kupkuru bir

57

Halil Zeyrek, "İzmir Mustafa Rahmi Balaban Okulunda", Dikili 'nin Sesi (22 Mart 1 963). 58 Cengiz Tuncer, "İzmir'in En Yaşlı Ögretmeni: Rahmi Balaban Hayatını Anlatıyor", Sabah Postası ( 1 6 Nisan 1 953). 59 Enver Bozyakalı ile yapılan söyleşi. 60 Kızlanndan Ülker, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisinden mezun olur; Dışişleri Bakanlığı'nda mütercim-tercüman olarak çalışır; 1 977 yılında elim bir trafik _ _ kazasında yaşamını yitirir. Küçük kızı Suna ise Istanbul Vniversitesi Eczacılık Fakülte­ si'nden mezun olur; mesleğini İstanbul'da başanyla sürdürür. 61 Suna Onuhan ile yapılan söyleşi. 62 Suna Onultan ile yapılan söyleşi; Halil Zeyrek, "Zübeyde Balaban'ın Konuşması", Dikili 'nin Sesi (22 Mart 1 963). 63 Mustafa Rahmi Balaban, "Okuma Meselesi", Anadolu (I ı Temmuz I 934).

21


Mustafa Şahin dala çevirir. Okumak; bizim zekamızın bileyici ve ruhumuzun yükseltici­ sidir. Okurnayı seven bir insan, ç�ğımızın en büyük hastalıklanndan biri olan iç sıkıntısı nedir bilmez.. .

Yapmak istediklerinin yanınd yapabildiklerinin sadece "Umrnanda bir katre" olduğunu belirten Balaban, mesleki bir toplantıda, yöneticiler­ 4 den birisinin kendisini öven sözler söylemesi üzerine şunlan söyler6 :

"Daima yapmak istediklerimle, yapabildiklerim arasında büyük bir açığın, bir boşluğun bulunduğunu müşahede ettim ve hep bu açığı kapamak için

40

küsur yıldır emek harcarnaktayım. Eğer bu arada sizler için birazcık

olsun faydalı olabildiysem bu benim için her iki dünyada büyük bir bahri­ yarlık olacaktır".

Balaban, ülke sorunlan üzerinde konuşurken, düşüncelerini edindiği

deneyimleri de katarak, temiz ve açık bir şekilde ortaya koyan; bir bilim

adamı gibi davranıp halka karşı sorumluluğunu bilip yorumlarında nötr

kalabilen ve kesin yargılarla konuşmayan; sonucunu görmeden yargıya varmak istemeyen bir insandır. Kendisini yeterince tammayanlara az ko­ nuşan bir insan hissi vermesine rağmen, kendisini ilgilendiren bir konu

üzerinde uzun uzun konuşur; ancak yaşarnından ve tasanlarından bahset­ mekten hoşlanmaz65

Yakın arkadaşı Zeki Baran, yaşı ileriediği halde Balahan'ın genç kal­ ma nedeninin iyimserliğine bağlı olduğunu belirtmektedir. Mustafa Rah­

mi, keyif verici maddelerden hiç birini kullanmayan ve sigara ile içkiyi bela olarak niteleyen bir kişidir66 •

Misafir ağırlamaktan mutluluk duyan, ancak bunda sıradanlığı sevme­

yen bir kişiliğe sahiptir. Avrupalılar ile Türkler arasındaki misafir ağırla­ 7 madaki farklılığı şöyle dile getirir6 : "Bizde misafır ağırlamaktan çalış­

maya zaman kalmaz. Burada (İsviçre) misafir adetini çok beğendim. Dört

ya da altıya kadar misafir kabul edilir. Bazı aileler kapıya misafır kabul

edecekleri saatleri yazıyorlar, keşke biz de böyle davranabilsek".

Diğer yandan Balahan' da insan sevgisi kadar doğa sevgisi de büyük­

tür. Öğrencilerini ve aile bireylerini kırlara götürmekten zevk duyar ve

onlan hafta sonlan gezilere götürmektedir. Gezilerin verimli olması için

her zaman hazırlıklı olmuş ve her geziden bir eğitici sonuç çıkarmaya çalışır. Gezilerini sınıfça köy-kasaba ziyaretleri ya da arkeoloji-kır gezile­

ri şeklinde planlar. Gezilerinde sınıf dışında da öğreticilik ve eğiticiliğini sürdürür, öğrencileriyle düzenlediği gezilerinde mümkün olan her yerde

Yeni Asır (23 Temmuz I 953). 65 Şahap Okuturlar ile yapılan söyleşi.

64

66

Baran, adı geçen konuşma metni.

67 Mustafa Rahmi Bey'in 28 Mayıs 1 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup. 22


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan öğrencilerine bir şeyler öğrebneye, fırsat eğitimini gerçekleştirmeye çalı­ şır. Öğrencilerinden Belkıs Yazınan öğrebneni Rahmi Balaban'ı: "Hafta sonlan yatakhanenin önünde Muallim Bey'in etrafında toplanırdık. İnsan olmanın gerekliliği üzerinde konuşmalar yapardı. Her şeyden öğretici bir şeyler çıkanrdı. İnsanlığın özeti, züptesi (en seçkini), öğrebnenlik aşkıyla yanan bir insan" diye tanımlamaktadır68• Dersleri genellikle tartışmalı geçtiği için öğrencileri sürekli okuma ge­ reği hissebnektedirler. Balaban, öğrencilerini küçük çalışmalarla ödev­ lendirmekte, geniş ufku ile anlaşılmayanı anlaşılır hale getirmekte, dersle­ rini öğrencilerine mümkün olduğunca sevimli hale getirmektedir. Lise son sınıf öğrencilerine felsefe derslerini bazen Fransızca anlabnakta, böylelik­ le öğrenciler bir yandan konuyu öğrenirken diğer taraftan Fransızcalannı güçlendirmektedirler69 Uzunca bir süre İzmir Halkevi'nde etkin bir yönetici olarak görev alır. Halkevinin köycülük şubesi başkanlığını uzun yıllar sürdürür. At sırtında köyleri ziyaret eder, köylülerle sohbet eder ve böylelikle köylülerce tanı­ nıp sevilir. Köycülük şubesine olan özel yakınlığı belki de kendisinin de bir köy çocuğu olmasından kaynaklanır. Mustafa Rahmi Balahan aradan yıllar geçtikten sonra (Bergama-Balaban) köyüne ilişkin özlem ve duygu­ lannı şöyle dile getirir: OBAMA Elli yıl önce ne idiysen içimde olsun, Önün deniz gibi ova, göz erimin dağlar, İkindinde gümüş çay, kıblende meşelikler, Yılda bir gelip toprağına yüz sürebilsem. Balıarda hayırların menevşeli laleli, Yaziarda buğdayların altın yaldızlı sorguçlu, Güzün yamaçların burcu burcu kekikli, Yılda bir gelip toprağına yüz sürebilsern. 70

Kadınların çağdaşlaşması için yaşamı boyunca uğraş veren Mustafa Rahmi; öğrebnenlik ve diğer meslek dallannda yoğun olarak çalışmalan için yoğun destek sağlar. Diğer taraftan Zübeyde Hanım'ın Fransızca öğrenmesinde, kendisini bilgili bir hanımefendi olarak yetiştirmesinde rolü büyük olur. Nitekim eşi Zübeyde Hanım'da İzmir Kız Lisesi'nde uzun yıllar Fransızca öğrebnenliği yapar. O eşini devamlı okumaya; yal­ nız roman değil, araştırmaya dayalı bilimsel kitaplar okumaya yöneltir, bu 68

Ö�encisi Belkıs Yazman ile yapılan söyl şi. ' Baran, adı geçen konuşma metni. 70 Mustafa Rahmi Balaban, Muhtasar Felsefe Tarihi, Istanbul, 1 947, Gayret Kitabevi, s. 3.

69

23


Mustafa Şahin konuda elinden geleni yapar. NikaJ:ılandıktan sonra, gerek Adana'dan gerekse Cenevre' den yazdığı hemen her mektubunda Zübeyde Hanım'a hep kendini yetiştirmesi için önçrilerde bulunur. Bir kadının mutlaka öğrenim sürecinden geçmesi gerektiğini; iyi bir anne, iyi bir ev hanımı olabilmenin yolunun eğitim ve bilim ile gerçekleşeceğini ısrarla ve bık­ madan vurgular.

24


Bölüm 2 DÜŞÜNCELERİ VE ÇALIŞMALARI Mustafa Rahmi Balahan 'm Düşünce Sisteminin Gelişimi

Mustafa Rahmi, İkinci Meşrutiyet'in ilk yıllannda Darülrnuallimin-i Aliye'de öğrenim görür. Bu dönem Osmanlı Devleti'nin yanm yüzyıldan fazla süren Tanzimat eğitim anlayışından kurtulup ülke ihtiyaçlanna uy­ 71 gun ulusal eğitim arayışına geçilen bir dönemdir. Balaban, buradaki öğrenim yıllannda Ziya Gökalp'in düşüncelerine ilgi duymaya başlar, başansı nedeniyle yurtdışına gönderilir, yedi yıl kaldığı ve yoğun izlerini taşıdığı Jean Jacques Rousseau Enstitüsü'nden iyi yetişmiş bir eğilirnci olarak mezun olur. Düşüncelerinde ve eserlerinde esin kaynağı olan üç temel kaynak vardır: a) İ stanbul Darülmuallimin-i Aliye: Mustafa Rahmi, I907- I 9IO yıllan arasında bu okulda öğrenim görür. İkinci Meşrutiyet öncesinin ve sonra­ sının yoğıın düşünce akımlannın yaşandığı bir dönemde okulda ders ve­ ren ve "Bu devlet nasıl kurtanlabilir?" sorusunu değişik düşünce akımla­ rının yaklaşımlan ile yanıtlamaya çalışan Satı Bey, Ali Nusret, Hamdul­ lah Suphi, Fazıl Ahmet, Ruşen Eşref, Tevfık Fikret, Mustafa Suphi, Mu­ 72 allim Cevdet, Ahmet Cevat, İsmail Hakkı gibi öğretmenleri Mustafa Rahmi Bey' e düşünce rehberi olan ilk kişilerdir. b) Ziya Gökalp: Kendi kendini yetiştirmiş bir aydın olan Gökalp, ulus­ ların oluşumunu, Durkheim sosyolojisinden esinlenen bir yapıyla, üç aşamalı bir sürecin sonu olarak gönnektedir. Buna göre, dil ve ırk birliği­ ne dayalı kabile toplumundan, din birliğine yaslanan ümmete, oradan da kültür ve uygarlıkla tanımlanan ulusa ulaşılmaktadır. Bu nedenle, Osman­ lı Devleti'nden bir Türk ulusunun çıkması, bir önceki dönemin aşılmasını, uluslararası uygarlığın benimsenmesini ve ulusal kültürün geliştiritmesini gerektinnektedir. Gökalp'in İslamiaşmak dediği İ slam'ı ulusçu bir çizgide refonne etmek, kamusal alandan çekmek ve ibadet dilini TürkçeleştiTmek 71

Mustafa Ergün, //.

yınları, s. 405.

Meşrutiyet Devrinde El;tim Hareketleri,

Ankara, 1 996, Ocak Ya­

'2 Öztürk, a.g.e. s. 25.

25


Mustafa Şahin gibi önlemlerle ulusal kültürü destekleyecek bir duruma getirmektir. 7 Gökalp'in muasırlaşma anlayışı ise, ,Batı'ya yönelmek demektir 3 Ziya Gökalp'in temel görüşleri Türkiye umhuriyeti'nin kuruluş döneminde kültür hayatının belirleyicileri arasında derin etki yapar, ona yön verir. Mehmet İzzet, Fuat Köprülü, İsmail Hakkı Baltacıoğlu vb. düşünürler 74 onun gösterdiği doğrultuda giderler • Balaban, Türkiye'nin önemli so­ runlarını ele alıp tartıştığını düşündüğü Gökalp'e büyük sempati besler ve eğitimin ulusal bir nitelik taşıdığını ön koşul olarak kabul eder, onun önerdiği gibi okullarda felsefe ve sosyoloji derslerinin okutulmasının yararına inanır ve tıpkı onun gibi felsefe dersi ile senteze ulaşılabileceğini belirtir. Gökalp gibi, Batı'nın yeniliklerine açık olmanın gereğini belirtir, bağnazlıktan arındınlmış İslam'ın vazgeçilmez olduğunu söyler ve Gökalp ile Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti'nde birlikte çalışır. c) Jean Jacques Rousseau Enstitüsü: 19 12 yılında Cenevre'de kurulan enstitü, aynı tarihlerde dünyanın en önemli pedagoji enstitülerinden biri 75 haline gelir. Enstitü I 9. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve 20. yüzyılda etkinliğini daha da artıran yapılandırmacı akımın etkisini taşır. Önceleri bir felsefi akım olarak ele alınan yapılandırmacılık anlayışı giderek ge­ lişmeye ve uygulamalara temel oluşturmaya başlar. William James ve John Dewey "seyirci bilgi" kuramını eleştirirler ve kendi yapılandırmacı 7 kavramlarını bunun üzerine kurarlar 6 Jean Jacques Rousseau Enstitü­ sü'nde aktif okul ve aktif öğrenci söylemi üzerinde yoğun bir şekilde durulur. Enstitüyü bu bağlamda etkileyen eğitimci-düşünürler arasında 77 aktif okul kavramını ilk kez kullanan Jean Jacques Rousseau ve onu

Ç

Türkiye Tarihi-4 (Çağdaş Türkiye 1908-

73

Mete Tunçay, "Siyasal Tarih 1 908-1 923",

74

Halil İnalcık, "Ziya Gökalp Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür'',

1980), İstanbul, 1 989, Cem Yayınevi, ss. 37-38.

pooo), s . 30.

Doğu Batı,

sayı: 1 2

5 http://www .pro-helvetia.ch/expo/piaget/pia f/pan/pan1 8 e f.htmll http://www .unige.ch/rousseau/first/HistFonds.htınll http://perso. wanadoo. fr/th.baudouinlbioeng.html http://www.ibe.unesco.org/Intemationai/Publications!I1ıinkers!ThinkersPdf/claparee.pdf http://www.ibe.unesco.orrı/AboutiDE!hise.htınl 76 Yapılandırmacılı�a göre bilgi duyulanmızla ya da çeşitli iletişim kana11anyla edilgin olarak alınan ya da dış dünyada bulunan bir şey de�ild.ir. Te�sine bilgi, öğrenen tarafından yapılandınlır ve üretilir. Bu nedenle yapılar kişiye özgüc'iir. Yapılandırmacılı�a göre, birey içinde yaşadı�ı çevreyle ve geçirdi�i yaşantılann getirc!iğ·� sıkıntılarl.!l baş etmek için bil.�­ yi yapılandırmak zorundadır, bu süreç yaşam boyu sürer. Kamile Un Açıkgöz, Aktif Oğ­ renme, İzmir, 2002, E�itim Dünyası Yayınlan, ss. 60-6 1 . 7 7 Halil Fikret Kanad, Pedagoji Tarihi, cilt: I, İstanbul, 1 963, 4. Baskı, Milli E�itim Bası­ mevi, ss. 335-3 6 1 ; Gülnihai Küken, Felsefe Açısından Eğitim, İstanbul, I 996, Alfa Basım Yayım, D�ıtım, ss. 1 35-1 80. Aynntılı bilgi için bakınız. http://www.wabash.edu!Rousseau/; http://www .unige.ch/rousseaul

26


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan izleyen John Heinrich Pestalozzi78, F.Wilhelm Froebee9, Maria Montessori80 ile 20. yüzyılın başından itibaren eğitim anlayışının değiş­ mesine önemli katkıda bulunan ve düşünceleriyle aktif öğrenme öntem­ r lerinin geliştirilmesi için yol göstericilerden olan John Dewel bulun­ maktadır. Bu eğitimci-düşünürlerden etkilenen ve Mustafa Rahmi Bey'in hocası olan enstitü öğretim kadrosunda Edouard Claparede82 , Pierre Bovet83 , Adolf Ferriere84 , Charles Baudouin85 ve William James'in86 yakın dostu Th. Flournoy87 gibi profesörler bulunmaktadır. Mustafa Rahmi Balaban, öğrenim gördüğü bu enstitünün öğretim üyelerinden etkilenir, okulun adeta düsturu haline gelen yeni okul, aktif okul, aktif öğrenci söylemini gerek kitaplannda gerekse makalelerinde de çok sık yazar88 . Balahan'ın düşünce sisteminin gelişiminde temel olan bu üç etkenin izleri, yazdığı ya da çevirisini yaptığı eserlerinde görülmektedir. Bala­ han'ın eserlerinde tanıtımını yaptığı düşünürler ya da eğitimeiter farklı dünya görüşüne sahiptir. Tarihsel süreçte geçirdiği aşamalar dikkate alındığında birden fazla felsefenin birleşimiyle ortaya çıkan eklektik biçimler olsa da genel olarak üç temel eğitim felsefesinin varlığı görülmektedir. Bunlar; "baskıcı (despotik) eğitim", "liberal eğitim" ve "eşitlikçi eğitim"dir. Baskıcı eği­ tim, halkın kendi kendini yönetmesi yerine, bir sınıfın mutlak egemenli­ ğini sürdürme amacını güden eğitimdir. En tanınmış temsilcileri, Platon ve Thomas Hobbes' dir. Liberal eğitim, kendi kişilikleri ve yetenekleri açısından topluma hiçbir borcu olmayan bireylerin ya da özgür öznelerin eğitimidir. En tanınmış temsilcileri, John Locke, Imrnanuel Kant, John Stuart Mill, Thomas Hill, ve John Dewey'dir. Eşitlikçi eğitim, eşitliğin bir işlevi olarak kabul edilen özgürlük amacına yönelik eğitimdir. En tanın-

78 Kanad, a.g.e. cilt: I, ss. 408-440. 79 Kanad, a.g.e. cilt: I, ss. 489-500. Ayrıntılı bilgi için bakınız. htto://www.geocities.com/Athens!Foruınl7905/websurf2.htınll 8°Kanad, a.g.e. cilt: Il, ss: 280-293; Hüseyin Bal, John Dewey'in Eğitim Felsefesi, İstan­ bul, 1 99 1 , Kor Yayınlan, ss. 24-28. 81 Halil Fikret Kanad, Pedagoji Tarihi, cilt: II, İstanbul, 1 963, 4. Baskı, Milli E�tim Basımevi, ss. 1 06- 1 26. Ayrıntılı bilgi için bakınız. http://www.siu.edu/:-deweyctr/ 82 http://www .centre-lecture.comlhome/IM:G/pdf!doc-529.0df 81 http://www .snl.ch/dhs/exteme/protect/textes/F9008.htınll 84 Kanad, a.g.e. cilt: Il, ss. 207-21 8 . 8 5 http://perso. wanadoo.fr/th.baudouinl 86 http://www .emory.edu/EDUCATION/mfp photos.htmll 87 http://ccsparis.com/floumoy.htınll 88 Balahan'ın bu konuda yazılmış kitaplan ve mıikaıeleri için ek- l 'e bakınız.

27


Mustafa Şahin mış temsilcileri, Jean Jacques Rousseau, Karl Marx ve Friedrich Engels' dir.89 Mustafa Rahmi Balaban, yukıırıda �plandınlan baskıcı eğitim felse­ fesine sahip düşünürlerden Hobbes'i , liberal eğitim felsefesine sahip düşünürlerden John Locke9\ Imrnanuel Kant92 ve John Dewey'i93, eşit­ likçi eğitim düşünürlerinden Jean Jacques Rousseau94 ve Karl Marks'ı95 yazılarında kamuoyuna tanıtır. Öte yandan Balaban, yeni eğitim sistemlerini tanıtırken Türkiye için tek bir ülkeyi örnek almaz, yazılarında deği�ik ülkelerin eğitim sistemle­ rini ele alır. ABD96, Almanya97, Avusturya 8, Fransa99, İngiltere 1 00, İs­ panya1 0\ Rusya1 02 ve Yunanistan103 bu ülkeler arasındadır. Balaban, Türkiye'de aldığı eğitim ve edindiği kültür ile, yedi yıl kal­ dığı İsviçre' den Bab uygarlığının ve düşüncesinin etkisini yoğurarak bir senteze ulaşmaya çalışır. İlk eserleri genellilde çocuk psikolojisini tanıt­ maya yönelik, çocuk eğitimi ve çocuk hikayelerini ele alan çalışmalardır. Araştırma ve incelemelerinde, Bab ve Doğu dünyasındaki düşünüş ve uygarlığın gelişimi ve bunların etkileşimini ele alır. Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Encümeni üyeliğine getirildiği 1923 yılından başlayarak İsmail Kaplan, Türkiye'de Milli Eğitim Ideolojisi, İstanbul, 1 999, İletişim Yayınlan, ss. 1 6-9 1 . 90 "Hobbes", Hakimiyet-i Milliye (7 Eylül 1 923); "Hobbes", Fikirler, sayı: 9 ( 1 927). 9 1 "Tecrübi Felsefe Ekolü: Locke ve Tabii İman", Fikirler, sayı: 284-285 ( 1 944). 92 Kanı 'ın Pedagojisi, İzmir, 1 933, Cumhuriyet Matbaası; "Kant", Fikirler, sayı: 1 2 1 1 935); "Ruso ile Kant ve Karşılannda Napolyon", Fikirler, sayı: 320-321 ( 1 946). 1 John Dewey, Çocuk ve Mektep, (Çeviren: Mustafa Rahmi), İstanbul, 1 339, Matbaa-i Amire; "John Dewey'in Pedagojisi, 1 -5", Hakimiyet-i Milliye (20, 22, 23, 25, 30 Temmuz 1 923). 94 "Jan Jak Ruso, 1 -2", Hakimiyet-i Milliye ( 1 8, 20 Eylül 1 923); "Jan Jak Ruso", Fikirler, sayı: 1 1 7 ( 1 934); "Jan Jak Roso'nun Cevabı", Fikirler, sayı: 1 97- 1 98 ( 1 940); "Ruso ile Kant ve Karşılannda Napolyon", Fikirler, sayı: 320-32 1 ( 1 946). 95 "Karl Marks", Fikirler, sayı: 138 ( 1 936). 96 Dört Buca/aa Mektepçilik, İzmir, 1 928. 97 "Almanya'da Maarif', Fikirler, sayı: 24 ( 1 928); Dört Bucakıa Mektepçilik; Avrupa 'da Yeni Mekıep/er, İzmir, 1 922; Alfred Fouill�e. Avrupa Milletleri Ruhiyatı (Çeviren: Musta­ fa Rahmi), İstanbul, 1923. 98 "Avusturya'da Maarif', Fikirler, sayı: 23 ( 1 928); Dört Bucakta Mektepçilik. 99 "Fransa'da Sosyoloji", Fikirler, sayı: 73 ( 1 93 1 ); Avrupa 'da Yeni Mektepler. 100 Avrupa 'da Yeni Mektepler, Fouill�, a.g.e. 101 Fouill�, a.g.e. ıo2 "Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?"; Yenigün ( l l , 13, 1 5, 1 9 A�s l <J25); "Rusya'da Maarif', Fikirler, sayı: 19 (1 928); "Rusya Garp Medeniyetine Nasıl Girdi?", Fikirler, sayı: 5 1 ( 1930); "Petro, Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?", Fikirler, sayı: 62 ( 1 930); "Rusya'da Bir Çocuk Obası", Fikirler, sayı: 78; "Rus Mekteplerinde İnzibat ve Teşekküller'', Fikirler, sayı: 78 (1 932); Dört Buca/eta Mektepçilik; Fouill�, a.g.e. 101 Fouill�e, a.g.e. 89

28


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan çağdaş eğitim sisteminin henüz söz konusu olmadığı ve yeterli bir öğret­ men kitlesinin oluşmadığı bir ortamda iyi yetişmiş bir eğitimci olarak; Türkiye'nin eğitim sorunlarına çözüm oluşturabilecek modern pedagoji­ nin ilke ve yöntemlerini yaymak, halk eğitimi, eğitim sisteminin sorgula­ nıp yenilenmesi, öğretmen yetiştirilmesi, psikoloji, felsefe, ahlak, çocuk edebiyatı, Türk tarihi, din, köycülük, uygarlık ve kültür tarihi vb. alanla­ nnda telif ve tercüme onlarca kitap, birçok gazete ve dergiye yüzlerce makale yazar104• Yedi yıl öğrenim gördüğü İsviçre'de bir an bile boş durmaz, bu süre içinde Batı kültürünü yaşayarak tanıdığı gibi, Cenev­ re'deki öğrencilik yıllarından itibaren kitap çevirileri yapmaya başlar105 Çalışmalarında konuları tarihsel gelişimleri içinde ele almaya çaba gösterir. Ona göre her şeyin bir başlangıcı, bir temeli vardır. Ele alınacak konu ne olursa olsun en eskisinden ele alınmalı, yaşanılan dönemle karşı­ laştınlabilmelidir. Eski uygarlıkları, dinleri, eğitim kurumlarını, bilimin gelişimini, felsefi akımları, tarihsel gelişimi içinde ele almaya çalışır. Sosyal bilimlerin hemen her alanına ilişkin eserler verir. Doğrudan halka yönelik çalışmalar yaptığı için eserlerini rahat ve anlaşılır bir dille yazar. Balahan' a göre çağdaş uygarlığın temellerini Sokrates, Platon ve Aris­ toteles atmıştır. Duyıırnları değil manevi değerleri konu alan Aristote­ les' in doğa ve toplum üzerine kurduğu felsefe, Balahan üzerinde derin etkiler gösterir. Balahan bu konuda "insanlar realist bir gözle varlığın, tekarnütün ve gerçek saadetin ne olduğunu Aristo'dan öğrendi" demekte­ dir. 106 Balaban, Türk-İslam dünyasının bilirnin temel oluşumundaki katkı­ sına inanınakla birlikte, bilirnin gelişip ilerlemesi sürecinde gerek Türk­ İslam, gerekse Doğu dünyasının seyirci kaldığını düşünür. Ona göre, Batı bu konuda oldukça ilerlemiş durumdadır; eğitim alanında da bir hayli yol alan ve çağdaş eğitim yöntemlerinin temelini atan Avrupa, Türkiye gibi geri kalmış ülkeler için öncü durumuna gelmektedir. Balaban, Türkiye adına bu durumu gören ve yaşayan ilk kişilerdendir. Onun için Avrupa eğitiminden yararlanmak yaşamsal bir önem taşır. Çağdaştaşma hareke­ tinde, örnek alınan ileri Batı ülkelerinin bilimsel ve teknolojik birikimle­ 1 7 rinden yararlanılması doğal bir davranıştır 0

104

Kitaplannın ve makalelerinin listesi ek-I 'de verilmiştir. 1 6 Temmuz 1 9 1 4 tarihli mektubundan ilk çevirisinin Temmuz l 9 l 4'deki "Fenn-i Terbiye Tarihi" isimli kitabı olduıu anlaşılmaktadır. 106 Mustafa Rahmi Balaban, Çağdaş Medeniyerin Kökleri, İzmir, ı 953, Suhulet Matbaası, ss. 1 6-20. 107 Ülker Akkutay, Milli Eğitimde YabaJıcı Uzman Raporlan (Atatürk Dönemi), Ankara, 1 996, Avni Akyol Kültür ve Egitim V"fı Yayını, s. 1 33; Yabancı uzman raporlannın Türkiye'de öğretmen yetiştirme politikalanyla ilgili olarak bakınız. Şahin, a.g.t. ıos

29


Mustafa Şahin Ona göre, eğer Türkiye ulusal kimliğinden ve tarihinden alacağı de­

ğerlerle geliştirilirse tam anlamıyla Avrupalı olabilir.

Din konuları üzerinde dururken her şeyden önce halk kitlelerine dinin

doğru bir şekilde anlatılması gereğine inanır. Bu nedenle özellikle yaşa­

mının son yıllarında bu konulara ilişkin çok sayıda yazı yazar. Öğretmen

adaylarına hazırladığı din dersleri kitapları felsefe, psikoloji ve sosyoloji

ağırlıklı konulardan oluşmaktadır. Dini, manevi bir üstün güç olarak kabul eder, Türkiye'deki din adamlannın böyle bir anlayışa sahip olma­ malarını tarihi bir ihmal olarak değerlendirir.

Mustafa Rahmi Balahan'ın eserlerini üç döneme ayırarak incelemekte

yarar vardır:

I ) Henüz bir öğrenci olarak Cenevre'de başladığı 1 9 1 3 yılından öğ­

retmenlikteki ilk yılları olan 1 930'lara kadar geçen dönemde, gerek yaz­ dığı gerekse çevirdiği eserlerin önemli bir bölümü, genel eğitim, eğitim

psikolojisi ve çocuk eğitimi üzerinedir. Yeni kurulan devletin eğitim sis­ teminde nasıl bir yol izlemesi gereğine dair çok sayıda çalışması vardır.

Yayınılanan kitaplannın yaklaşık yarısını bu dönemde kaleme alır ve bu

kitaplannın da çoğunluğu çeviridir. Kitaplarının yanı sıra gazete ve dergi­ lerdeki yazılarında da ağırlıklı olarak bu durum gözlenmektedir.

2)

1 930'lardan başlayıp 1 940'lann ilk evresine kadar geçen süreçte

yayımlanan kitaplarında genel eğitim ve eğitim psikolojisi çalışmalarının

yanı sıra felsefe ağırlıklı çalışmalarında bir artış görülür. Bu dönemde gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarında ise ağırlıklı olarak Türk Kül­

tür Devrimi'ne destek oluşturucu ve ona bilimsel katkı sağlamayı amaç edinen yazılar çoğunluktadır. Aynı dönemde halk eğitimine yönelik ya­ yınlarında da ciddi bir artış görülür.

3) 1 940'ların ikinci yansından başlayıp ölümüne kadar geçen süreçte

ise, din ve ahlak içerikli eserleri ağırlıktadır. Kitaplannın yanı sıra bu

evredeki yazılarının hemen tamamı Müslüman Sesi dergisinde yayımla­ nır, 4'ın tercümesine başlar, ancak bitiremez.

Mustafa Rahmi Balaban gibi çok sayıda kitabı ve makalesi yayımla­

nan bir kişinin düşüncelerini tahlil etmek şüphesiz güçtür. Balaban, başta

çağdaş eğitim akımlan olmak üzere, sosyoloji, psikoloji, felsefe, felsefe

tarihi, düşünce tarihi, ahlak ve din konularında yazar ya da çeviriler ya­ par.

Çalışmanın bu bölümünde Balahan'ın temel konulara ve bazı ilgi çe­

kici sorunlara ilişkin görüşleri; kitapları, makaleleri ve mektuplarından yola çıkılarak 1 ) eğitimle ilgili düşünceleri ve çalışmaları,

2)

eğitim alanı

dışındaki düşünceleri ve çalışmalan olmak üzere iki başlık altında değer­ lendirilmektedir.

30


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

1) Eğitimle İlgili Düşünceleri ve Çalışmaları

Mustafa Rahmi Balaban, daha çok eğitimci kişiliği ile tanınmaktadır.

I 9 I O yılında öğretmenliğe başlayan Balaban, eğitim camiasından hiç

kopmaz ve 1 953 yılında yaş haddinden emekli oluncaya kadar 43 yıl

süresince eğitimciliğini ve öğretmenliğini sürdürür. Yurtdışında öğrenimi

tamamlayıp Türkiye'ye döndükten sonra yazdığı makaleler ve yayımiadı­ ğı kitaplar önemli ölçüde eğitimle ilgilidir.

Balaban, eğitimle ilgili olarak çağdaş eğitim anlayışlarını tanıtmaya

özel bir önem verir. Bu çerçevede hem çağdaş eğitimle ilgili hem de ço­ cuk eğitimine ilişkin olarak "Avrupa'da Yeni Mektepler", "Mekteplerde

İyilik Derneği", "Çocuklar Cenneti", "Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif

Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif', "Ruhiyata Medhal", "Terbiyevi Ru­

hiyat Laboratuarı", "Halk Tekamülü", "Altın Merdiven", "Dört Bucakta

Mektepçilik" gibi kitaplarını yazar; "Çocuk Büyütmek", "İtiyad", "Sıhhat

Talim ve Terbiyesi ve Mekteplerde Sıhhat Dernekleri", "Islah-ı Irk",

"Avrupa Milletleri Ruhiyatı", "Öksüzler Babası Pestalozzi", "Altın Çift­

lik", "Çocuk Ruhiyatı ve Tecrübi Pedagoji", "Çocuk Ruhiyatı", "Çocuk ve Mektep", "Çocuklar Evi", "Dağda Bulunmuş Çocuk", "Kadın-Erkek

Irkları Ruhiyatı", "Ruhiyat Makaleleri", "İzcilik", "Ailede Terbiye", "Al­

fabede Cümle Usulü", "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", "Decroly Usulünde Dersleri Toplulaştırma", "Kant'ın Pedagoji­

si", "Ferdi Ruhiyat ve Çocukta Eksiklik Kaygısı", "Yeni Psikoloji ve Pedagoji", "İnsiyak, İtiyad, İrade", "Fihte'nin Hitabeleri", "Fonksiyonel

Terbiye",

"Filozofi

Vasıtasıyla Orta Tedrisatta

Reform",

"Wilyam

Ceymis'in Felsefesi", "Düşünceler", "Güzel Hikayeler", "Çocuklar Cen­

neti ve Küçük Çoban", "Keloğlan", "Dağdeviren", "Deli Dumrul",

"Fenn-i Terbiye Tarihi", "Kızların Terbiyesi", "Yung'un Psikolojisi", "Okul ve Karakter" gibi ünlü eğitimcilerin kitaplarını Türkçe'ye çevirir.

Farklı gazete ve dergilerde yazdığı yazılarında Türk eğitim sisteminin

amacının ne olması gerektiği sorusuna Batı Avrupa ülkelerinin eğitim uygulamalarından örnekler vererek, tanınmış eğitimcilerin ve düşünürle­

rin yeni yazılarını kamuoyu ile payiaşarak yanıt vermeye çalışır. Türki­

ye'de yeterince tanınmayan çağdaş düşünilileri ve düşüncelerini seri yazı­ lar halinde gazete ve dergilerde tanıtır.

Balaban'a göre, eğitim sistemi bir toplumun temel alt yapısıdır ve eğer

eğitimde çağdaş bir yönelime girilir, bunda da başarı sağlanırsa siyasal, sosyal, ekonomik sorunlar önemli ölçüde ve kısa sürede çözülecektir.

Eğitimde başarı sağlanabilmesi için okula, öğretmene, eğitime yön veren

siyasilere çok iş düşmektedir. Mifti Eğitim Bakanlığı, Türkiye'de çağdaş

eğitim uygulamalarını örnek alıp etkin kılmalı, uygulayıcıları olan öğret­

menler bu konuda çok iyi yetiştirilmelidir. Balaban, eğitimdeki gelişme-

31


Mustafa Şahin nin bilimsel bir tabana oturması halinde bir anlam kazanacağının üzerinde

durur. Türk Devrimi ile eğitimde bir de�şim yapılması gerektiğini vurgu­

lar ve eğitim ile demokrasi arasında gü9lü bir bağın varlığından söz eder. Türk eğitim sisteminin temel sorununun ilköğretim olduğunu vurgular,

ders programlarının değiştirilmesi gereği üzerinde durur, köy eğitimi ve köy öğretmeni konusunu çok önemser. Halk eğitiminin gereğine inanır ve bunu gerçekleştirmeye çalışan halkevlerinde etkin yönetim görevleri alır. Yabancı dil ve irade eğitiminin önemini işaret eder. Bu çerçevede Musta­ fa Rahmi Balahan'ın düşünceleri, çalışmaları önerileri aşağıda sıralan­ maktadır. •

Türk Devrimi'nin Gerçekleştirilmesinde Eiitimin Önemi

Değişimin mutlak gerekliliğine inanan Balaban, değişimin bilimsel öl­ çütlerde gelişmesini ister ve değişimin önünün açılahilmesi için devrime gereksinim duyulacağını vurgular. Ona göre, yüz yıl önceki dünya ile bugünün dünyası karşılaştırıldığında, değişimin yalnız fen bilimlerindeki gelişmelerle sırurlı kalmadığı aynı zamanda ahlak, inanç gibi manevi alanlarda da önemli değişikliklerin olduğu görülmektedir. Eskiler bu manevi alanlara ait şeyleri sağlam çerçeveler içine almayı istemelerine rawnen uğraşıları boşa çıkmıştır, günümüzde bu çerçeveler de dar gelip

parçalanmaktadır. Her dönem, kendisine özgü bir çerçeve, bir ahlak sis­ temi, bir inanç bütünü ve ülküler oluşturmaktadır. Balaban'a göre, dünün çerçeveleri bugüne uymayacağı için bugünün kalıplarını dökerken şunlar ölçüt alınmalıdır.

Muasır medeniyet ve milli kültür. Yeni bir yapı oluşturulurken bu ikisi a­ rasındaki uyumu saglamak çok önemlidir. Medeniyete kapalı olmak insanı geçmişin bataklığına sürükler. Milli kültürü göz önünde tutmamak ise, kum üstüne temel atmak gibidir. Kültür bir agaç ise, medeniyet de aşı ni­ teliğinde olmalıdır. Hangi agaca hangi aşının yapılacagtnın bilinmesi ve işi yapacakların da bilgili kişiler olması Hizımdır. Bu aşı konusu her cemi­ yette devamlı olarak yenilik ve eskilik kavgaları çıkarmıştır. Eskilik yanlı­ ları dünyada hiç bir şeyin degişmesini istemezken, yenilik yanlıları tama­ 08 men aksini düşünürler 1 • Balaban, bu noktada şu soruyu sorar: "Hangisi haklıdır?". Yanıtı, "ye­ nilerin haklı olduğu" yönündedir. Çünkü ona göre, durağan bir dünyadan hiçbir gelişme beklenemez, asıl olan değişimdir, ancak bu değişim de bilimsel yöntemlerle sağlanabilmelidir. Bu noktada bilimin sosyal yaşama

1011

Mustafa Rahmi, "Ilim ve İnkılip", Fikirler, sayı: 49 ( 1 930).

32


HayatıVe Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan ve ahlaka hizmeti büyüktür. Amaç, gelişimi ulusal kültür ile uygun hale getirebilmektir 1 09 Balaban'a göre, düşünceler ve gelenekler zamana göre değişmelidir, ancak bu ulusal geleneklerin terk edilmesi anlamına gelmemelidir. "Dü­ şüncelerin ve geleneklerin batıl olanlarını köklemek, faydalı olanlarını benimsernek gerekmektedir. Tıpkı ağaçlıktaki zararlı ağaçlann kesilmesi mecburiyetinde olduğu gibi" 1 1 0• Kurtuluş Savaşıyla siyasal bağımsızlığını kazanan, saltanatı kaldınp siyasal devrim gerçekleştiren başta Mustafa Kemal ve kadrosuna yeni ve modem bir devlet yaratmak için çok iş düştü�nü gören Balaban, yeni­ leşmenin dinamiğinin eğitimden geçtiğini ve eğitimde atılacak yenilikçi adımlarla Türk Devrimi'nin kısa sürede başanya ulaşabileceğini düşünür. "Maarif Cephesine Nasıl Çıkacağız?" 1 1 1 yazısıyla yeni devletin eğitim ilkelerinin neler olması gereğini ortaya koymaya çalışan Mustafa Rahmi, 1 2 önce Hakimiyet-i Milliye gazetesinde seri halde yazdığı, 1 sonra "Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif'1 1 3 adıyla kitaptaştırdığı çalışmasında, sistematik olarak yeni devletin eğitim anlayı­ şının nasıl olması gerektiğini ayrıntılanyla ortaya koyar. Mustafa Kemal, 1 Mart 1923'de TBMM'nin dördüncü toplantı yılını açarken nasıl bir eğitim istediklerini şöyle açıklar: "Efendiler, terbiye ve tedriste tatbik edilecek usul, malumatı insan için fazla bir süs, bir vasıta-i tahakküm, yahut medeni bir zevkten ziyade maddi hayatta muvaffak ol­ mayı temin eden arneli ve kabil-i istimal bir cihaz haline getirmektir. Ma­ arif Vekaletirniz bu esasa ehemrniyet vermektedir" 1 1 4 • Mustafa Kemal'in bu konuşmasından bir hafta sonra, 8 Mart 1923 'de Maarif Vekili İsmail Safa Bey, öğretimin birleştirilmesinde gözetilecek esaslan bir genelge halinde yayıniayıp bütün eğitim kuruınianna gönderir 1 1 5 Bu genelgeye göre gözetilmesi gereken; çağdaş ve ulusal bir eğitimle gençliği geleceğe 109 Mustafa Rahmi, "İiim ve İnkılil.p", Fikirler, sayı: 49 ( ı 930). ıı o Mustafa Rahmi Bey'in 28 Mayıs 1 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup. 1 1 1 Mustafa Rahmi "Maarif Cephesine Nasıl Çıkacağız?", Yenigün (9 Mart 1 923). 1 1 2 Mustafa Rahmi "Asri Terbiye ve Maarif: 1 - 14", Hakimiyet-i Mi/liye, (3, 1 0, 1 ı , 16, 23, 25, 29, 30 Mayıs, ı, 5, 6, 7, 2 ı , 29 Haziran 1 923). 1 ı 3 Mustafa Rahmi, Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif, Ankara, ı 339 ( 1 923), Matbuat ve İstihbarat Matbaası. Kitabın yeni harflere çevrilmiş ve Atatürk Araştırma Merkezi tarafından yayınlannu ştır. Mustafa Rahmi Gazi Paşa Hazret­ lerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif, (Hazırlayan: Mustafa Şahin) Ankara, 2004, Atatürk Araştırma Merkezi. 1 1 4 Atatürk'ün Söy/ev ve Demeç/eri 1-Ill, Ankara, ı 989, 4. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 3 ı 6 1 15 Cavit Binbaşıoğlu, Türkiye 'de Eğitif1ti Bilimleri Tarihi. Ankara, 1 995, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, ss. 484-493. ,

,

,

33


Mustafa Şahin yöneltmek ve böylece herhangi bir geriye dönüşün onune geçmektir. Ulusal eğitime geçişte eğitimin amacının ne olacağı ve amaca nasıl ulaşı­ lacağı iki temel sorun olarak görül\irken, Mustafa Rahmi Balaban, Musta­ fa Kemal'in TBMM'deki konuşmasından ve yukanda sözü edilen genel­ geden hareketle, genelgenin içerdiği ilkelerin uygulamaya dökülebilmesi ve güçlü bir yol gösterici olabilmesi için "Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif' çalışmasını hazırlar 1 16 Türk eğitim sistemine önemli katkısı olduğunu düşündüğümüz bu ese­ rinde Balahan eğitimin amacını özetle şöyle belirtir 1 1 7 Bağımsızlık savaşıyla elde edilen siyasal başan eğitimle taçlandınlma­ lıdır. Bağımsızlık savaşındaki gibi büyük bir özveriyle eğitim alanında da savaşılmahdır. Çünkü ülkeyi gerçek anlamda güçlendirecek en önemli nedenlerden biri eğitim ve öğretimdir. Gerçek devrim eğitim ve öğretim aracılığıyla olabilir ve eğer devrim eğitim ile perçinlenirse hiçbir cehalet onu yok edemez. Eğitimde başan için hem Türk geleneklerinden yararla­ mhp ulusal bir yön katılmalı hem de gelişmiş ülkelerin ilkeleri kabul edilip en uygun olanlar seçilmelidir. Çağdaş eğitimin amacı bireyi bece­ rikli, girişken, çalışkan yapmak ve hayata hazırlamaktır, ki bu onu gele­ nelesel eğitimden ayıran en önemli özelliği de budur. Balahan bu kitabında başta John Dewey olmak üzere yabancı eğitim­ ci-düşünürlerin görüşlerini aynntılı bir biçimde ele alır ve Türkiye'de yeni eğitim anlayışıyla çocuklan istenilen amaca ulaştıracak dört ilke olarak şunlan sıralar: "İlgi oluşturma", "etkin kılma", "zeka derecelernesi yapma" ve "çocuklann inisiyatif sahibi olmasını sağlama". Her dönemin kendine göre ilkeleri vardır diyen Balaban, Türk Devri­ mi'nin amacının neye yönelik olması gerektiğini gösterir ve devrinii şöyle tanımlar: Her devrin kendine göre akideleri, temel prensipleri vardır. Her sosyetenin nizarnını tutan, sosyeteyi o çerçeveler arasında yükselten o temel prensip­ Ierin hayatta tahakkuk ettirilmesi olur. Yüzyıllar geçer; o prensipler çürür. Yerlerine, asnn filozofisine, ilmine, teknigine ve milletin tarihine dayanan başka prensipler kurulur. Buna inkılap derler. Her inkılabın kendine özel hayat telakkisi vardır. Sosyetenin nizarnı ve ekonomi prensipleri bu telak­ kiden dogar. İnkılap demek; eski ahlaki, içtimai, bedii, mantıki kıymetler yerine yenilerini ikame etmek demektir. Fakat her ne olursa olsun eski bir şeyi atmak pek kolay olmaz. Çünkü bunda itiyad kanunlan mühim rol oy-

1 16

Burhan Göksel, "Atatürk'ün Eğitim Konusunda Görüşleri ve Misak-Maaıif', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Ankara, sayı: 3 (Temmuz 1 985). Mustafa Rahmi, Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif, s. 1 17

23.

34


Hayah Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

nar. Uzun ve çetin mücadele lazımdır. inkılabı tam yapabilmek için yeni kıymetlerin ilmi esaslarına inebilmek ve yeni kıymetiere heyecanla sanl­ mak lazımdır. ilim ve inkılap heyecanı ... İşte iki temel ki bunlarsız inkı­ lap derinleşemez. ilim hayatın bir ışığıdır. Fakat ışıktan ışığa fark vardır: Çıra da ışıktır; elektrik de... Ancak, bu elektrik devrinde elbette çıra ışığı ile oturulmaz 1 1 8 • Balaban'a göre, bilim bir süs değil, devrimi derinleştirip sağlamlaşh­

racak bir araç olmalıdır. Türk Devrimi'ne katkı sağlamanın en sağlıklı, en

önemli yolu bilim yoludur. Balaban, Türk Devrimi'nin amacını doğma­

lardan sıyrılıp, çağın bilimi ile aydınlanmış yeni tip insan yetiştirmek olarak görür. Türk Devrimi'nin gelişiminde üniversitenin amacını da gençlere bilimsel düşünmeyi, Türk Devrimi'nin ideolojisini ve devrimin

ülkülerini sarsılmaz bir şekilde Anadolu'ya götürmeyi öğretmek olarak

ortaya koyar1 19 Balaban, Türk gencine Türk tarihinin ve Türk Devri­

mi'nin yüklediği görevleri çağın bilim ve teknolojisine ulaşabilme, er­ demli insan olabilme, bilimselliğini ve erdemliliğini ulusa hizmet aşkı ile

bütünleştirme olarak açıklar120•

Türk Devrimi'ne gönül veren Balaban, bir devrim karşıtlığı örneği o­

lan ve büyük tepkiler doğuran Kubilay'ın öldürülmesi olayını "günlerden

beri yeni ülkü yolculan göz yaşı döküyor. Bağnazlık ve cehalete, genç bir

öğretmeni daha kurban verdik. Ancak ey bağnazlık ve cehalet! Bilim ve aydınlık yaphğın bu engizisyon cinayetinin intikamını senden alacakhr! ..

Türk ülkesinde artık cehalete hayat yok! Sen, bizden bir Kubilay aldın.

Ancak Kubilay'ın arkadaşlan olan subaylar ve öğretmenler elinde yetiş­

mekle olan yeni neslin hepsi birer Kubilay'dır. Bu ulus, artık çağdaş uy­ garlık yolundan dönrneyecektir" sözleriyle kınamışhr1 2 1 •

Temel Eğitim

Mustafa Rahmi Balahan eğitim sistemi içinde en önemlisi olarak gör­

düğü çocuk eğitimi ve temel eğitime ilişkin çok sayıda kitap ve makale

yazar ya da çevirir. Bu konuda İsviçre'de asistanlığını yaphğı Edouard Claparede'nin etkisinde kalır ve aktif okul konusuna vurgu yapar.

1 1 8 Mustafa Rahmi Balaban, "Altı Oku Yaşama ve Yaşatma İşi",

Fikirler, sayı: 135 { 1 936); Mustafa Rahmi, "İiim ve İnkılap", Fikirler, sayı: 84 ( 1 932). 1 19 Mustafa Rahmi, İ nkıl ap ve Üniversite", Anadolu (8 A�ustos 1 930). 1 20 Balaban, Türk laribinin ve Türk Devrimi 'nin amaçladı�ı erdemli insanı şöyle tanımla­ mıştır: "Cemiyetin içinde en iyi, en do�, en güzel şeyler yaratan ve bunlan yaratırken dikenlerle ve engellerle u�a u�a, el{ yüzü toz toprak, yara bere içinde kalan insandır. Yetiştirece�imiz nesil, felaketlerden bile saadet yaralabilecek çapta olmalıdır. Şimdi dünya böyle insanlar istiyor". Mustafa Rahmi, "Eieınin Kudreti", Fikirler, sayı: 82 { 1 932). 1 2 1 Mustafa Rahmi, "Şehit Kubilay", Fikirler, sayı: 64 ( 1 93 1). "

35


Mustafa Şahin Balaban, okul sisteminde çocuğun bireysel etkinliklerine dayanan et­ kin okulu benimser. Okulu "terbiyı;: ve tedrisatı, çocuğun heves ve alaka ile yapacağı, şahsi faaliyetlere ba�ayan çocuklar evi" olarak tanımlar ve etkinlikleri kendisi için zevk haline dönüştüren bir çocuğun ileride çelik gibi bir insan olacağını belirtir. Balaban, yeni kuşağın eğitimini çok ö­ nemser ve bu şekilde yetişen kuşağın düzeyinin de yüksek olacağını sa­ vunur. Aktif okulun amacını "çocukta en iyi şey ne ise o hasletin inkişafı­ nı temin etmektir" şeklinde tanımlar ve böylece çocukların yaratıcılıklan­ nın keşfedilip geliştirilmesinin önemine dikkat çeker1 22 • Aktif okul yöntemini benimseyen Balaban, İsviçre'deki öğrenim yılla­ rında asistanlığını yaptığı hocası Edouard Claparede'nin eski eğitim, yeni eğitim, aktif okul, öğrencinin etkin kılınması gibi konulan ele alan Fonk­ siyonel Terbiye, kitabını çevirir. Claparede'e göre, eski okul çocuğun gereksinimlerine yanıt vermemektedir. Gereksinim duyulmayan bir işin yararı olmadığı için aktif okulun gereksinimiere dayanması yerinde olur. Yeni okulun esası çocuğun etkin hale getirilmesidir ve bu etkinliğin nasıl ve neye yanıt vereceği iyi belirlenmelidir. Çocuklar birçok şey yapabilir­ ler fakat çocukların yaptığı her şey eğitimsel etkinlik olmayabilir. Etkinlik gelişigüzel yapılmamalı, çocukların gereksinimlerine, kafalarındaki soru işaretlerine bir yanıt verecek şekilde dizayn edilmeli veya şekillendirilme­ lidir. Böyle olursa eğitimin bir anlamı olur, bunun adı eğitimsel etkinlik . ı ' . 3 ve fio nksıyone eğıtımdir12 Balaban, Decroly'nin "yaşamın içinde okul" adını verdiği sistemin ana hatlarını şöyle çizer: "Mektebin kırda olması tercih edilir. Müfredatın mevzulan, mektebin bulunduğu muhitte olup biten hadiselerle ilgili olma­ lıdır. Teknik dersler uygulanırken oyundan da faydalanılmalıdır". Bala­ han sıkça aktif okuldan söz etmiştir. Balaban'a göre, okul "faal olmalıdır. Yani çocuğu faaliyete sevk etmelidir. Mektep dinlenecek bir yer değil, iş yapılacak bir yer olmalıdır. Bu gaye için, çocuğun faaliyetini azami bir surette tahrik eden oyuna lüzumu olan yeri vermelidir". Diğer taraftan Bu konuyla ilgili olarak iş okulu temsilcilerinden J. Dewey, O. Decroly, A. Ferriere, M. Montessori 'nin kitaplarından ve makalelerinden çeviriler yaptığı görülmektedir1 24• Mustafa Rahmi Balahan'ın temel eğitime ilişkin pek çok yazısı bu­ lunmaktadır. Bunlardan en dikkat çekici olanlanndan biri Anadolu gaze­ tesinde yayımianmış olanıdır. Balahan buradaki yazısında ilkokulu eğiti122

Tülay Akbulut, Mustafa Rahmi Balahan 'ın Eğitim, Din ve Din Eğitimiyle ligili Görüş­ leri, İstanbul, 200 1 , Mannara Üniversitesi, Yayımlanmanuş Yüksek Lisans Tezi, s. 67. 123 E douard Claparede, Fonksiyonel Terbiye (Çeviren: Mustafa Rahmi Balaban, M. Baba Ankan), İstanbul, 1 940, Bozkurt Matbaas1, ss. 52-53.

124 Akbulut, a.g.t. ss. 67-68. 36


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan min temel direği ve en önemli noktası olarak görür. Ona göre ilkokul sorunu çözülmedikçe ekonomiye, tekniğe, ahlaka ve yaşama dair sorunlar çözülemeyecektir. İlkokul konusu sadece okur-yazarlık meselesi değil bir ulusal dava, bir ölüm, dirim meselesidir. 1 25 Mustafa Rahmi Balaban, İlkokullardaki eğitime ilişkin ayrıntılı değer­ lendirmelerinden birini de Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif çalışmasında yaRmıştır. Bu kitabında konuyla ilgili öneri ve değerlendirmeleri şunlardır' 6: Toplumsal yaşamda ilköğretimin çok önemli bir yeri vardır. Bu aşa­ mada başarılı öğretim için iki önemli ilkeden söz edilebilir. Birincisi programın çocuk psikolojisine uygun olması, ikincisi ise okulu hayatın küçük bir modeli olarak görerek programları ona göre oluştıırmak 7-9 yaşlarındaki çocuklar oyunu, hareket etmeyi ve işitmekten öte görmeyi severler. Bu aşamada çocuklara resim, müzik, şiir, çamur işleri, anadil gibi dersler çoğunlukla oyunlarla birlikte verilmelidir. Çünkü çocuklann duyularını arttıracak olan şey oyunlardır. 1 0- 1 2 yaşlarındaki çocuklar, kendilerinden başka diğerleriyle de ilgilenmeye başlarlar. Bu evrede, tarih, coğrafya, tarım bilgisi, din ve ahlak bilgisi gibi konular ilgilerini çekeceği için düzeylerini uygun bir şekilde verilmelidir. Rahmi Balahan temel eğitimi ilkokul ve onun tamamlayıcısı olarak gördüğü ortaöğretim olarak algılamaktadır. Ona göre ortaöğretİrnde en az ilkokullar kadar önem verilmesi gereken kurumlardır. Balaban'a göre, ortaöğretim okulları, üç bakımdan ele alınıp incelen­ melidir: Öğrencileri hayata hazırlama, öğrenci psikolojisi ve okullardaki öğretim yöntemleri. Hayata hazırlık için ders programları düzenienirken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi okulu bitiren bir gencin hayata atılınca şaşınp kalmaması için hayatın gerçeklerine ait bilgilerle donatılması gereklidir. Aynı zamanda bu programlar yerel ve bölgesel nitelik taşımalıdır. Ortaöğretim programlarında toplumsal yapı ve öğrenci psikolojisi göz önünde bulundurulmalıdır. Öğrenim çağların­ daki çocukların "çocukluk", "buluğ öncesi" ve "buluğ dönemi" olmak üzere o yaşlardaki öğrencilerin psikolojileri iyi irdelenmeli, ona göre tavır geliştirilmelidir. Ortaöğretim programları düzenienirken "hayat faaliyet­ tir" ilkesi kabul edilmelidir. Oğrenmede yalnızca işitsel ya da görsellik değil, aynı zamanda bizzat işi yaptırmak çok önemlidir1 27

1 25

Mustafa Rahmi Balaban, "İlk Terbiye", Anadolu (23 Mart 1 934). Mustafa Rahmi, Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif, ss. 3 1 -42. 1 27 Mustafa Rahmi, Gazi Paşa Hazretlerinin 'Moorif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif, ss. 43-54. 1 26

37


Mustafa Şahin Mustafa Rahmi Balaban, Ortaöğretime öğretmen ve ilköğretime mü­ fettiş yetiştirmek amacıyla yüksek dereceli yatılı bir okul olarak l 929l 930 öğretim yılında bugünkü binasıQ.da öğretime başlayan "Gazi Mual­ lim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü"nü 1 28 saygı ve memnuniyetle karşılar. Ona göre bu okul Cumhuriyet döneminin en önemli kurumlanndan biri­ dir, gelecek günlerimize ışık saçan gerçek bir sabah yıldızıdır. Yeni yön­ temlerle yeni tip adam yetiştirecek, bilimi mihver edinerek sadece bu alanda öğretmen yetiştirecek tek okulumuzdur. Balahan bu konuda ironik bir yaklaşunla "şimdiye kadar yeni cins tohum, yeni cins at, yeni cins koyun nevileri elde etmek gibi şeyler yapıldı. Fakat, yeni tip adam nasıl yetiştirilir? meselesiyle başlı başına uğraşan bir yüksek öğrenim kurumu­ muz yoktu. Her halde yeni tip adam da tohum ve koyun kadar lazun olsa gerek" diyerek gönderme de yapmaktadır129 • Köy EW,timi Kurtuluş Savaşı'yla bağımsızlığına ulaşan yeni devlet Cumhuriyetin ilanını izleyen dönemde kültür devrimlerini gerçekleştinneye başlar, an­ cak sosyal ve siyasal değişim hareketlerini ekonomik kalkınma izleyemez ve l 930'lu yıllara gelindiğinde yerleşim birimleri ve eğitim düzeyi açısın­ dan ortaya parlak bir tablo çıkartılamaz. Türkiye l 930'lu yıllarda bir ta­ nm ve köy toplumudur. Nüfusunun % 75'i köylerde, ancak % 25'i kent­ lerde yaşamaktadır. Okuma yazma bilmeyenierin oranı da yaklaşık % 80 dolayındadır. Başta Mustafa Kemal olmak üzere siyasi kadrolar, toplumu yenileş­ tinneyi, eğitimde, sağlıkta ve sosyal hizmetlerde olumlu değişiklikler yapmayı amaç edinmişlerdir. Mustafa Kemal'in deyimiyle amaç; "çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak, hatta onu aşmaktır". Türkiye, gelişmiş bir ülke olarak kalkınmalı, değişmelidir. Kalkınma ve değişimin mevcut yöntemlerle gerçekleştirilmesi olanaksızdır ve kalkınınayı gerçekleştire­ cek bireyler yetiştirilmedİğİ sürece bu planiann başanya ulaşması müm­ kün değildir. Bunun için halk, işbirliği ruhu ile eğitilmedikçe, hiçbir kal­ kınma çabası amacına ulaşılamaz 1 30• Halkının büyük çoğunluğunun köylerde yaşadığı l 930'lar Türki­ ye'sinde kalkınma atılımlarının gerçekleştirilebilmesi ancak köylerden başlayarak olabilirdi. Kırsal kesimdeki nüfus, bilgi ve beceri bakunından belirli bir düzeye getirilmeli, yurttaşlık bilincine kavuşturolmalı ve yeni 128

Tayyip Duman, Türkiye 'de Orta Öğretime Öğretmen Yetiştirme, İstanbul, 1 99 1 , Milli E itim Bakanlıgı Yayını, s. 48; Öztürk, a.g.e. ss. 201 -222. 1 2 Mustafa Rahmi, "İiim ve İnkılap", Fikirler, sayı: 49 ( 1 930). 130 Yahya Kemal Kaya, Insan Yetiştirme Düzenimiz, Ankara, 1 977, 4. Baskı, Hacettepe Üniversitesi Yayını, s. l l .

f

38


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan bir rejim kazandınlmalıdır. Bu amaçla köy eğitimine ağırlık verilmeye başlanır. 1 927 yılında Denizli ve Kayseri'de köy öğretmen okullan açılır. Fakat bu kurumların programları, öteki öğretmen okullanndan hemen hiç farklı değildir ve öğretimi daha da zayıftır. 1 932'de Kayseri, 1 933'de Deniz­ li'deki bu köy öğretmen okullan kapatılır. 1 936'da Eskişehir Mahmudiye Köyü'nde bir eğitmen kursu açılır. Amaç, askerde çavuşluk yapmış olan köylü gençleri altı aylık bir kurstan sonra eğitmen unvanıyla köylere ve üç yıllık ilkokullara gönderip öğretmen sıkıntısını biraz hafifletmektir. Aynı yıl daha büyükçe köylere öğretmen yetiştirmek üzere İzmir Kızılçullu'da ve Eskişehir Çifteler'de köy öğretmen okullan açılır. Bunlar sonradan köy enstitülerine dönüştürülür. Zamanla sayılan 2 1 'i bulan köy enstitülerinin kuruluş amacı, köy kökenli, yalnızca köye yararlı olabile­ cek, nasırlı ellerinde kalem ve kitaptan çok; kazma, kürek, çapa, bağ ma­ kası, keser bulunan öğretmenler yetiştirmektir 1 3 1 • Balaban'a göre, 1 930'lar Türkiye'sinin iki büyük sorunu eğitim ve ta­ nm alanındadır. Bunlar Türk ulusunu olması gereken yere ulaştıracak iki önemli güçtür. Köy okulu tanmdaki sorunlan kökten çözecek temel et­ kenlerden biridir. Bu nedenle Türkiye'nin köylerindeki okul binalan yal­ nız eğitimdeki gelişimin değil, aynı zamanda tanmdaki gelişimin de teme­ lini oluşturmaktadır. Balaban, "bunlar bizim yeni hayatımızın can daman, gerçek sarayımızdır. Bu uyandıncı manevi sarayların değerini ancak üç beş yıl sonra öğrenebileceğiz. Köyler yeni hayatianna ancak onların yetiş­ tireceği gençlerle atılacak ve köylülerimiz bambaşka olacaktır" 1 32 diye söze başlar köy eğitimine ilişkin düşüncelerini şöyle özetler1 33 • Her ulusun eğitim ve öğretim işleri farklıdır. Birininki ötekine pek az benzer ya da hiç benzemez. Türkiye'deki eğitim ve öğretim sorunlannın en başında köy eğitimi ve öğretimi gelir. Çünkü Türkiye halkının büyük çoğunluğu köylüdür. Türkiye'de köy eğitim ve öğretim işi yoluna konulamazsa, ulusal ekonomi ve sağlık sorunu çözülemez. Nihayet köyler ve köylüler, Türk Devrimi'nin istediği dinamizmden, yeni iktisatçılıktan, yeni tarz çalışkanlıktan uzak kalır. Türkiye'nin ilk halletmesi gereken konu köylünün yaşama biçiminde ve çalışma yöntemleri konusunda köklü bir devrim yapmaktır. Türkiye'de köy eğitiminin önemini bu şekilde ortaya koyan Balaban'a göre Anadolu köyü ve köylüsü Cumhuriyet devrine kadar, yüzyıllarca 131 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, İstanbul, 1 997, 6. Baskı, İstanbul Kültür Üniversite­ si Yayını, ss. 338-339. 132 Mustafa Rahmi Balaban, "Bakırçay Ovalaı;ında", Anadolu (20 A�stos 1934). ııı Mustafa Rahmi Balaban, "Köy Mektebi", Fikirler, sayı: 1 02 (1 934).

39


Mustafa Şahin bakımsız kalmıştır. Cuınhuriyete kadar, köyde devletin yalnız iki adamı görülmüştür. Bu kişiler devletin ':ergi toplaması için gönderdiği tahsildarı ve jandarmasıdır. Bazen de çay kıyılanna kuzu yeme sefalanna giden nahiye müdürleri ve kaymakamtardır. Cumhuriyet öncesi Anadolu'nun tam anlamıyla baskı altında olduğunu ifade eden Balaban, Osmanlı Dev­ leti hükümetlerinin köylüden parasını, oğlunu, davannı, kapkacağını ve kilimciğini aldığını, köylüyü aç, öksüz, kapkacaksız bıraktığını yazar. Kara topraklar üstünde, taştan yastıklarda yatırdı. Türk köylüsü asırlarca inledi. Bütün bunlara karşı, bari hiç olmazsa onu eşkiyadan koruyaydı, hayır, onu da yapmadı. Dağdan gelen eşkiya belası, padişahlar hükümeti­ nin zulmüyle birleşip Anadolu insanını her gün biraz daha canından bez­ dirdi. Balaban'a göre, Anadolu insanı için toprağın üstüyle altı bir gibiy­ di. Hayat, ona yüzyıllarca böyle karanlık bir alan oldu. Köy karardı, gü­ neşli yamaçlar, laleli tepeler köylünün asırlardan beri gülmeyen yüzünü güldüremedi. Çünkü Anadolu insanı içinden vurgun ve derinden yaralıy­ dı. Padişahlar hükümetinin zulmü, eşkiya belası, faizeiter mütegallibeler, türlü türlü ölenler ve kat kat sefalet, gökler sağır... Yer takır... Teınınuzda kavril, zemheride don, on iki ay hiç durmadan çalış. Nihayet bir dilim arpa eloneği bile bulamamak... Balahan' a göre işte padişahlar devrinde köy ve köylünün nasibi buydu. Balaban'a göre Anadolu insanım, köylüyü bu durumdan kurtaran kişi Gazi Mustafa Kemal'di. Gazi'nin yükselen sesi köyden köye, dağdan dağa, kalpten kalbe dalgalandı. Cumhuriyetin köye yaptığı en büyük iyilik köyü ve köylüyü eşkiyadan kurtarmasıydı. Fakat ikinci büyük iyilik de köylünün eğitim sorununa çözüm olacaktı. Balaban'a göre "köyün iktisadiyatı, köyün sıhhati, köyün yeni ahlakı, köyün muasırlaşması hep köy mektebinden doğacaktır. Fakat mektebin bunu yapabilmesi için köy mektebinin köyden köyün ihtiyaçlanndan doğmuş olması şarttır. Köyü anlamadan yapılacak köy mektebi progra­ mıyla köyün ne iktisadiyatı, ne sıhhati yükselir. Köylünün mektebi be­ nimsemesi için program, onun bütün dertlerine cevap verebilmelidir. Mektep, ancak o zaman köye hakim olabilir. Köyün ancak o zaman bir uzvu olabilir. Köyün ihtiyaçlanna cevap veren bir programı tam bir suret­ te tatbik edebilecek tarzda yetiştirilmiş ve köyü candan benimseyen bir köy muallimi: İşte köy iktisadiyatını, köy sıhhatini, yükseltecek ve köyü yirminci asnn kuvvetli cemiyeri yapacak varlık" budur1 34• • Öğretmen Yetiştirme Mustafa Rahmi Balahan'ın üzerinde önemle durduğu konulardan biri de "öğretmen yetiştirme" sorunudur. Yeni devletin kalkınmasında ve

134

Mustafa Rahmi Balaban, "Köy Mektebi", Fikirler, sayı: 1 02 (1 934).

40


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Türk Devrimi'nin Anadolu'nun en ücra noktalanna kadar götürölmesinde öğretmene büyük görev düştüğünü düşünerek kendisi de öğretmenlik yapan Balaban, bütün öğretmenlerden ül.küye bağlılık içinde olmalannı ister. Ona göre iyi bir öğretmen grubuyla pek çok sorun aşılabilecektir. Balahan ve diğer pek çok eğitimci için 1 930'lar Türkiyesinde öğretmen denilince ilk akla gelen köye yönelik öğretmen yetiştirme ve köy öğret­ menliği konusudur. Balahan % 82'si köylü olan Türkiye'de köy öğretmen okullannın açılmasını ve orada yetişecek öğretmenler aracılığıyla hedefe ulaşılabileceğini vurgular ve bu konuda şunlan söyler. Kendi ihtiyaçlarına karşılık olamayan bir maarifi, bir mektebi köylü, haklı olarak anlayarnarnaktadır. Köylünün mektebi iyi anlaması için köy rnekte­ binin köy hayatını, köy iktisad.iyatını, köy sıhhatini yükseltmesi şarttır. Köyün de�işmesi, köy mektebinin derinden deaiştiai gün olacaktır. Bu işe evvela köy muallim mektebi meselesi ile başlarnalıdır. Bu köy muallim mektebi işi, bir maarif şurası kuracak kadar ehemmiyetli bir iştir. Çünkü yüzde seksen ikimizin maarif işidir ve Türkiye'de köy her cepheden yük­ selmedikçe, kendimizi yükselmiş sayamayız. Yeni köy muallim mektebi­ nin köyde kurulması, müdür ve muallimlerinin köylü ve köycü olması, ta­ lebesinin ço�un köylü olması başlangıç için mühim muvaffakiyet arnil­ lerinden olacaktır. Ancak böyle bir müessese, köylüyü köycü yapabilir. Hepimiz biliriz ki yirminci asır maarifinin mühim hastalı�ı. köylüyü kö­ yünden so�tmasıdır. Basit bir mektep binası ... İçinde inkılap ülküleri ile köy arasında bir kavuşturucu hat oldu�a göre çalışan, köyü candan se­ ven bir muallim. Köyün ihtiyaçlarını miliver edinen bir program. İşte bi­ zim muhtaç oldu�umuz köy mektebi. Yeni dima�, üniversite yapacak, kök ve gövdeyi (köy mektebi) bulundu� muhitin iktisadi ve içtimai haya­ tına inkılabın ülküleri istikametinde hız verdirebilecek surette prograrnı hayatiyeleştirebilecek köy muallimi yapacaktır. Yeni köy işine, yeni köy muallimi ile başlarnalıyız. Ege kıyılannda bir köy muallim mektebi kur­ mak faydalı olacaktır. Bu müessesenin kurulaca� köyün mektebi, örnek köy mektebi yapılır. Bu müesseseye ba�Iı tarla, ba�, bahçe, an vesaire ye­ ni köy mektepleri prograırurun mihverini teşkil eder. Bu müesseseden kö­ ye can akar. Köyün sıhhati yükselir. Yeni iktisadiyatı, tarlası, ba�, bahçe­ si, zeytini, koyunu, keçisi, sı�, üzümü, inciri, bademi, bu�dayı, arpası, mısın, pamu� hasılı altmış dört kalem mahsulü başkadır. Köye sıhhat, yeni ziraat, yeni iktisat, dün ya yeni bakış hep köy mektebinden, köy ço­ 1 cukları vasıtası ile girebilir 5

rs

Balaban'a göre, 1 930'lar dünyasının en büyük savaşı iktisadi savaştır; dolayısıyla bu savaştan kazançlı çıkmak için ekonomide bir değişim süre­ cine girilmesi ve ekonominin -geliştirilmesi gerekmektedir. Türkiye gibi 135

Mustafa Rahmi Balaban, "Köy Mektebi", Fikirler, sayı: 1 02 (1 934).

41


Mustafa Şahin halkının çoğunun köyde yaşadığı bir ülkede gelişimin köyden ve köylü­ den başlaması son derece mantıklıdır. Köylü tarlasında doğa ile bilerek, bilgi ile silahlanmış olarak çalışmalıdır. Yalnız göreneğe göre çalışmak yetmez. Türk insanı çalışmaktan usanmaz: ancak ona doğa ile savaşın yeni yöntemleri öğretilmelidir. Kırk bin Türk köyünde doğayla savaşımda önder olacak yepyeni insanlara gereksinim vardır. Balaban bu gereksini­ mi şöyle açıklar: Öyle ki musik.i ihtiyacını ırmaklann, çamlann ve bülbüllerin seslerinden, şehir ihtiyacını bin bir çiçekli tepelerden, ovalardan, güneşin doğum ve batımlarından, mükafat ihtiyacını sadece gönlünün derinliklerinden alabi­ len ve bizim en büyük bir işimizin, kırk bin köyün (tabiata karşı bilgi ile silahlanmış olarak) çalışması olduğuna inanan insan. Bunu yalnız kalbin­ de taşımak ile kalmayarak buna kahramancasına kendini veren insan. De­ rin inancını, yüksek iş ile gösteren insan. Bu insanlan yetiştirmek için ilk yapılacak iş, bir ziraat okulunda yansı e�timcilerden, yansı ziraatçılardan oluşan bir gurubun yönetiminde bir köy ögt-etmen okulu açmaktır. Osman­ h Devleti zamanında yeniçeriler: Tüfek bulundu; yiğitlik hattı! derlerdi. Çünkü pala ile karşı karşıya gelinirken tüfek bulunduktan sonra öyle ol­ madı. İşte ekonomide başantı olmak tabiat ile savaşta kazançlı çıkmaktan geçiyorsa, bu savaşta çiftçiyi asnn bilgileri ile silahiandırmak gerekli. l:J6 dır

Balaban'a göre, köy öğretmen okulları, klasik öğretmen okulları gibi olmamalı bazı özel nitelikler taşımalıdır. Köy öğretmeni ancak eğitimle köylere yeni bir hayat verilebileceğine inanan, ülküsüne bağlı, köylüye sevgi duyan, yüksek bir ulus ve meslek aşkıyla hareket eden biri olmalı­ dır. Öyle güçlü olmalıdır ki, köye maddi ve manevi her türlü refah ve mutluluğu götürmekte kendinin en büyük etken olduğunu hiç unutmama­ lı; köy yaşamını sevmeli, bir çam dibinde, bir çay kıyısında, köylülerin samimi sohbetlerinde derin bir zevk duyabilmeli; tarım işleriyle uğraş­ maktan zevk almalı ve bunun gerekliliklerini yerine getirecek donanıma sahip olmalıdır. Öte yandan hiçbir zaman umutsuzluğa düşmemeli, her sabah daha yüksek bir umutla işine sarılmalıdır. Balaban, köy öğretmeni­ nin görevinin çocuklara belirli dersleri akutmak değil, aynı zamanda sağ­ lık görevlisi, baytar ve ziraat memuru görevini üstlenip köy halkını ve kö.f işlerini de daha yüksek bir duruma getirmesi gerekliliği üzerinde durur 1 3 Köy eğitmenliği kurslarında elde edilen başarı sonucunda I 7 Nisan 136 Mustafa Rahmi Balaban, "Ulusal Ekonomi ve Köy Muallim Mektebi", Fikirler, sayı: 1 22 ( 1 935).

1 37 Mustafa Rahmi, "Köy Muallimli�i", Fikirler, sayı: 84 {1 932). 42


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan 1 940'da yasalaşan köy enstitüleriyle ilgili Rahmi Balahan'ın değerlen­ dirtnesi şöyledir: Köylerimizin her yönden yükselmesinde bu yeni enstitülerin pek mühim amil olacagına inanıyoruz. Köy çocuklan bu enstitülerde yetiştirilerek köylere gönderilecek ve bunlar yepyeni asri Türk köyleri yaratacaklar. Köy ancak köylü eli ile yükselecektir, çünkü kentli, köyü ve köylüyü anlayamaz. Uzun asırlar ihmal edilmiş olan köylere bu enstitülerden yeti­ şecek olan köylü gençler yeni bir hayat vereceklerdir. Köylerde insan, hayvan, nebat hepsi başkalaşacaktır. Asnmızın mühim içtimai dertlerin­ den biri köylerden kentlere göçmedir. Köyde işten yozan şehre kaçıp ko­ lay hayata kavuşaca�ını zannediyor. Mesela, köydeki tarlasını davannı sa­ tıp şehre göçüyor ve bir kahvehane açıyor. Fakat biraz sonra tebeşir çizgi­ leri ile da�ttıgı kahvelerin yan parasını bile toplayamıyor. Şehirde sefil oluyor. Okuyanlarda selameti memurlukta anyorlar. Köyden cahili de ka­ çar, okuyanı da kaçar, alimi de kaçar. Böylelikle köy şöyle bir manzara al­ dı: İnsanlar, hayvanlar, mahsuller yozdukça yozdu. Çam bölmesi, çıra be­ nizli delikanlılar azaldı. Çayırlarda bahann küheylan atlan kişnemez oldu. Nar tanesi bu�daylar anklaştı. Ohalann üstünden sanki bir samyeli esmiş­ ti. İşte, Cumhuriyet köyleri böyle buldu. Bugünkü köylerimiz biliyorlar ve inanıyorlar ki köylerimiz böyle bırakılırsa Türk milleti yaşamak hakkını kaybetmek tehlikesine düşecektir 138 •

Balaban'a göre, köy dirilmezse Türk milleti gelişemeyecektir. Türkiye için köy ölüm-dirim meselesidir. Bu nedenle kurulan köy enstitüleri köy­ terin can darnan olacaktır. Köylere iyi, güzel, yararlı her şey köy enstitü­ lerinden gelecektir. Köy enstitülerini kuran yöneticilere Balahan'ın bir de önerisi olur: "Köylü çocuktan, şehirli yapmayalım. Yoksa güvendiğimiz dağlara kar yağar". Demokrasi Kültürü ve Eğitim Balaban, eğitimle demokrasi arasında sıkı bir bağ bulunduğunu belirtir 139 ve bu ilişkiyi şöyle ifade eder : Eğer bir ülkede öğretmenler ve eğitimeiter demokrat yaşam düşünce­ sini yaşamaz, okulda yaşatmazlarsa oradaki hayat durağanlığını korur ve otolerasi devamını sürdürür. Bir ülkede öğretmenler ve eğitimeHer demok­ ratik yaşam düşüncesini yaşayamaz ve okullarda yaşatamazlarsa orada statüko devam eder. Yani sınıf yönetiminde, eğitim yönetiminde ve eği­ tim denetiminde otolerasi devam eder gider. Çocuk-öğretmen, öğretmen•

118

Mustafa Rahmi Balabaıı, "Köy Enstitüleri", Fikirler, sayı: 201 ( 1 940). Mustafa Rahmi, Terbiyevi Ruhiyat Labbratuarı, İstanbul, 1 339, Matbaa-i Amire, s. 3; Mustafa Rahmi Balabaıı, "Okul ve Demokrasi", Gayret, sayı: 1 1 ( 1 952). 139

43


Mustafa Şahin üst yönetim arasındaki ilişkiler, baskıcı hükümdar ile doğa arasındaki ilişkiye dönüşür. Bu bakımdan, gelecek kuşaklan yetiştirme işinde öğret­ menierin ve eğitimcilerin sorumluluğu,çok ağırdır. Yazık ki, bazı öğret­ menler demokratik düşünceyi uygulamak isterken kontrolü elden kaçır­ maktadırlar. Şüphesiz demokrasi, bu da değildir. Çocuğun doğası, eğitim ve öğretim işlerinde bir azimet noktasıdır, fakat amaç noktası değildir. Bunu göz önünde tutamazsak, yeni aktif yöntemli okullar da eski okul gibi tren hattından çıkareasma yoldan çıkabilir. Eğitim işini tam değer­ lendirebilmek için eğitim ilkelerini en başından, dershanedeki en küçüğü­ ne kadar en mükemmel şekilde koordine etmek gerekmektedir. Eskiden sınıf ve okul yönetimi sistemi kışladan örnek alınmıştı, fakat bu şiddetli otoritedir, karşılığı ise anarşidir. Ne otoriteye ne de anarşiye düşmeden bilimsel yöntemlerle sistemi yönlendirmek gerekmektedir. Demokrasinin eğitimden istediği de budur. Eskiden eğitim yöneticileri yalnızca masa başındaki düşünceleriyle okullam emirler verirler, programlardaki deği­ şiklikleri yukandan gönderirlerdi. Oysa bu gibi işlerin tamamı öğretmen­ ler tarafından yapılmalıdır. Demokrasi kültürünün eğitim aracılığıyla verilmesi gerekliliği üzerin­ de duran Rahmi Balahan demokrasiyi bireyin ve topluluğun gelişmesini sağlayan bir yaşama biçimi olarak görür. Ona göre demokrasi ideal bir yaşam düşüncesi, bir değerler sistemi, bir yaşam felsefesidir. Herhangi bir yerde bir insanın, diğer insaniann ya da devletin elinde bir oyuncak du­ rumunda olmasını anti-demokratik bir olay olarak görür. Demokrat insanı şöyle tanımlar: gerçek demokrat insan ilkelerini yalnız politikada değil dinde, endüstride, ticarette, eğitimde de yaşar ve yaşatır. Demokrat insan, toplumdaki herhangi bir değişikliği, enine boyuna iyice inceledikten son­ ra lehinde ve aleyhindeki sonuçlan iyice tarttıktan sonra girişimde bu­ lunmalı, bilgili olmalı, dengeli düşünebilmeli, değişikliklere uyum sağla­ yabilmeli ve disiplinli olmalıdır. Demokrat insan, insanlığı yaşamalı ve yaşatmalıdır. Demokrasinin özgür iradeli iradeli insanlar yetiştireceğini ancak özgürlüğün de sorumsuzluk demek olmadığını vurgular. Bazı in­ sanlann politikada demokrasi prensiplerini benimsediği halde yaşamın diğer alanlarında kabullenemediğini belirten Balahan bu eksikliğin okul­ lar aracılığıyla giderileceğini ve demokrat insanlar yetiştirileceğini belir­ tir '40. • İrade Eiitimi Türk insanının bir işe şevkle başladığını ancak sonunu getiremediğini belirten Balaban, bu soruna çözümün bir irade eğitimiyle verilebileceğini

1 40

Mustafa Rahmi Balaban, "Okul ve Demokrasi", Gayret, sayı: 9-1 0-1 1 ( 1 952).

44


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan belirtir. Ona göre Türk insanı her başladığı işe ilk günlerde öyle iyi çalışır ki bunu gören bir Batılı bu çalışma karşısında şaşınr ve başarının kesin olacağını düşünür. Fakat kısa bir süre sonra Türk insanının hevesi söner.

Çalışma temposu düşer ve gittikçe eksilir. Nihayet elindeki işi öyle yüz üstü bırakıp diğerine geçer. Diğer işte de tıpkı önceki gibi hareket eder.

Bu tip davranışın irade eğitimindeki eksiklikten kaynaklandığını düşünen

ve uzun yıllar Avrupa'da kalmış bir kişi olarak Batı'daki iradeyi şöyle

açıklar: "Bir kere bir Garplı düşünüp taşındıktan sonra şunu şöyle yapa­

cağım der karar verirse o işi herhalde başa çıkarır. Devarn ve sehat ederek çalışır". İrade eğitiminin toplumdaki her kesime gerekli olduğunu ifade

eden Balahan bu eğitime anne kucağında başlanılmasını okullarda dikkat

edilmesini önerir. Kendi yaşarnında iradeye verdiği önemi şu sözleriyle

açıklar: "Ben bir işe başlarken kitabıının üzerine ya başlama bir işe, ya

başladığın bir işi bitir diye yazarım. Takvimin altına da dakikalar, saatler,

günler su gibi akıyor. Saatleri değil, dakikaları bile boş geçirme ki, örn­

ründen istifade etmiş olasın diye yazarım. Bu yazı beni çalışmak için

karnçılıyor. Uyumadığım ya da odanın bir kenarında kitap elimde olduğu halde iki saat uyku ile sabahladığım geceler oluyor" 1 41 • •

Yabancı Dil Eğitimi

Modernleşme ve bilime ulaşma adına yabancı dil eğitiminin ne denli önemli olduğunun farkında olan Balaban, Türk eğitim sisteminde yabancı

dil eğitiminin yetersiz olduğunu, bu nedenle yabancı dil bilen insan sayı­ sının çok az olduğunu, bunun da pek çok sorun yarattığını belirtir. Ona

göre, Türk insanının Batı dillerinden birini bilmesi gereklidir. Çünkü

okullarda okutulan kitaplar çok eski bilgilerle donatılmıştır ve büyük

eksiklikler içermektedir. Altı yüzyıllık Osmanlı Devleti'nde dünyaca

tanınmış bir adamının olmayış nedenlerinden biri de yabancı dil yetersiz­

liğidir. Balaban' a göre, Türk insanı Batı dilini bilmediği gibi Doğu diline de vakıf değildir. Örneğin Türk insanı Kuran-ı Kerim'i ve Hadis-i Şe­

rifleri anlayarnarnaktadır. Çünkü Arapça bilmemektedir. Kuran-ı Kerim'i

ve Hadis-i Şerifleri anlamak için en azından on sene Arapça okumanın

gerekli olduğunu belirten Balahan bunun da herkes tarafından mümkün

olamayacağını söyler. Kuran-ı Kerim'in Türkçe'ye çevirisine de sofraların izin vermeyeceğini söyler. Bu konuda özellikle Anadolu insanının duru­

muna çok üzülür ve şunları söyler: "Zavallı halk elemtere keyfeye kadar ezberleyerek ibadetini yapar. Halbuki Kuran-ı Kerim'i kimse anlamasın

diye mi nazil oldu? Peygamberimiz Hadis-i Şeriflerini yalnız Araplara

mı söyledi? Diğer Müslüman Türkler, Çerkezler... anlamasın mı? O hazi1 41

Mustafa Rahmi Bey'in 22 Kanunuevvel 1 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup.

45


Mustafa Şahin nelerden niçin Arab'ın gayn olan İslam kavimleri neden istifade etmesin? Kuran-ı Kerim'in ve Hadis-i Şerif..lerin hep Fransızca tercümesi var, hü­ lasa, her şey için yabancı dil şarttır" 1 42 \

• Yeni Eğitim Akımlan Mustafa Rahmi Balahan'ın üzerinde en çok durduğu ve yayın yaptığı konuların başında, yeni eğitim akımları ve uygulamalarının Türkiye'ye tanıtımı ve Türk eğitim sistemiyle buluşturolması yer alır. Balahan çoğun­ lukla dünyanın değişik ülkelerindeki bir kısmı öğretmen olan farklı eği­ timcilerin yazılarını Türkçe'ye çevirir ve Türkiye'ye uyarlamak için öne­ rilerde bulunur. Diğer yandan zor koşullarda bulunan ülkesini kısa sürede geliştiren Rusya'nın eski çarlarından Petro'ya hayranlık besler. Petro'nun Rusya'yı nasıl Avrupalılaştırdı sorusuna yanıtı şöyledir:

Petro, Rusya'da yeni mektepler açtı ... Bu mekteplere İngiltere ve Alman­ ya'dan yüksek maaşlada muallimler getirdi... Bir taraftan da Avrupa'ya talebe göndermeye başladı ... Rus milleti, Petro ıslahatma kadar, dünyadan yüz çevirmiş, kör bir kadere boyun e�iş mutaassıp bir Ortodoks kütle­ siydi. Petro, bir kütleden, kör kaderi ve nasibi yıkan, saadet ve refahı ma­ nastırlarda de�il, ha at işleri ile didinmekte bulan bir millet yaptı. Rus milleti, Avrupalılaştı 43

t

Balaban, adeta Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya, Petro ile Atatürk ara­ sında bir özdeşlik kurar ve Rusya'nın Avrupalılaşma çabaları ve başarılı bulduğu sonuçlarının, Türkiye Cumhuriyeti için de söz konusu olabilece­ ğini hissettirir. Balaban, dünyanın değişik ülkelerinde geliştirilen yeni eğitim kurarn ya da uygulamalarını aynm yapmaksızın telif, tercüme kitapları ya da gazete ve dergilerdeki yazıları aracılığıyla Türkiye kamuoyuna tanıtmak için çaba gösterir144• Geleneksel eğitim anlayışının değiştirilerek hem öğretim yöntemlerinde hem de müfredatta değişime gidilmesinin gereğini işaret eder. Geleneksel öğretim yöntemlerinin terk edilmesini öneren

Mustafa Rahmi Bey'in 1 7 Eylül 1 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup. "Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?", Yenigün (1 I , 1 3, 1 5, 1 9 Ağustos 1 925); "Rusya'da Maarif', Fikirler. sayı: I 9 (I 928); "Rusya Garp Medeniyetine Nasıl Girdi?", Fikirler, sayı: 5 1 ( 1 930); "Petro, Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?", Fikirler, sayı: 62 ( 1 930); "Rusya'da Bir Çocuk Obası", Fikirler, sayı: 78; "Rus Mekteplerinde İnzibat ve Teşekküller", Fikirler, sayı: 78 ( 1 932); Dört Bucakta Mektepçilik; Alfred Fouillee, Avrupa Milletleri Ruhiyiitı. 1 44 Balaban'ın bu konuda yazılmış kitaplan ve makaleleri için ek- I 'e bakınız. 1 42 1 43

46


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Balaban, yaparak öğrenme (Learning by doing) terim?'le adeta günümüz­ deki aktif öğrenme (active learning) sürecini belirtir14 Balahan' a göre eğitimin amacı tarihsel açıdan değerlendirildiğinde yer ve zamana göre değişiklik göstermektedir. İlkçağda eğitimin amacı güzel bir bedene ve nezaketli bir davranışa sahip olmayı öğrenmek; her türlü zorluklara ve hayatın güçlüklerine karşı direnmeyi becerebilmek; orta­ çağda ise, cennete hazırlanabilmektir. Günümüz eğitiminin amacı ise ansiklopedik ürünler elde eden insanlar yerine kendini gerçekleştiren ve sosyal hayata hazırlayan bir yapıya bürünmüştür. Yeni eğitimin eskisin­ den ayrıldığı en önemli nokta bireyleri hayata hazırlama konusudur. Eski eğitim biliminde amaç bilimdir ilkesinden hareketle çocukların beynine bütün bilgileri tıka basa tepmek istiyordu. Öğretilen şeylerin hayatta yeri olsun olmasın; hayata hazırlasın hazırlamasın, buralannı hemen hiç düşünmüyordu. Bilim, hayattan büsbütün uzaktı. Eğitim ve bilim, hayatta işe yarayacak bir araç değil, bir süs olarak görülüyordu. Bugünkü eğitim ise, programlan ve yönetmelikleriyle, bireyleri hayata hazırlamayı amaç edinmektedir. Dünün okulu, hayatı merkez edinınediği için okulu bitiren­ ler hayatın içinde şaşınp kalıyordu. Okulda öğretilen şeylerin yüzde dok­ sanı, hayatta hiçbir şeye yaramıyordu. Dünün okulunda ve eğitiminde çocuğun kafası, doldurolması gereken bir kap, öğretmenin görevi de bu kabı iyi kötü hazmedilsin, edilmesin, birbirlerine yan baksın, bakmasın hayatta işe yarasın yaramasın türlü bilgilerle doldurmaktı. Hayatta çoğun­ lukla beceriksiz olmamız, eski okulun eğitim ve öğretim yöntemlerindeki hatası yüzündendir. Bugün bize düşen sosyal ve ulusal en önemli görev, gelecek kuşağı, hayatta başarılı olacak biçimde yetiştirmektir. Ulusal varlığımızın en sağlam bir direği bu olacaktır. Bunu yapmayan uluslara, çağımız belki de varlık hakkı tanımayacaktır. İşte bu anlayışı yıkan yeni bir eğitim felsefesi vardır ve o da pragmatizmle başlamıştır. Pragmatizmin öncüleri Willam James, John Dewey ve Friedrich Schiller'dir. John Dewey pragmatizmi eğitime uyariayan ilk kişidir. Dewey pragmatizmi okula uyariayarak okulu, "dinlemek", "söz" ve "kitap" üçgeninden kurta­ rarak "hayat", "hayati faaliyetler" ve "hayata hazırlık" yeri haline getir­ miştir. Onun eğitim anlayışı dinamiktir. Dewey'e göre, eğitmek bireyin iç dünyasındaki güçlerini uyandınp açığa çıkarmaktır. Bu anlayış eğitimde çocuğun dışında her yere, öğretmene, kitaba vb. ağırlık veren eğitim an­ layışıyla taban tabana zıttır. Çağımızın en önemli düşünür ve eğitimbilim­ cilerinden birisi olan Dewey'in eğitim anlayışı üç başlık halinde incele­ nebilir: Yaratıcılık sağlama, işlevsel olma ve sosyalleştirme. John Dewey'le başlayan yeni eğitim anlayİşında amaca ulaşmak için yeni tarz1 45

Mustafa Rahmi, "Faal Mektep ve Rüsu", Fikirler, sayı: 46 ( 1 929).

47


Mustafa Şahin da bir program uygulanmalıdır. Yeni programın odağını hayat ve hayati faaliyetler oluşturmalıdır. Ancak bu ş�kilde çocuklann bedensel ve ma­ nevi yetileri gelişebilir. Okul programli kitabilikten çıkıp hayati olmalıdır. Programiann mutlaka yenileştirilmesi gerekmektedir. Dünün programıyla yannın adamlan yetiştirilemez. Bu yeni programda asıl önemli nokta "çocuklara ne öğretmek lazım?" ilkesi değil; "çocuklar ne öğrenebilir, yetenekleri ne derecededir?" ilkesi olmalıdır. Bunlann öğrenilebilmesi için John Dewey, Stanley Hall, Alfred Binet, Edouard Claparede, ümer Buyse, William Stern, Robert Gaupp, Kerschenstiner ve Maria Montessori gibi eğitimbilimeiletin yazdıklan kitaplann çevirisinin yapılıp . yayımıanmasında buyu . "k yarar oıacaktır1 46 . Türkiye'de ilk ve ortaöğretİrnde kız ve erkek öğrencilerin birlikte karma eğitime geçmesi 1 920'lerin ikinci yansı, yaygınlık kazanması ise 1 930 sonrasıdır. Balahan karma okul sayısının sınırlı olduğu 1 928'de konuyla ilgili yazdığı yazıda "Psikoanalizin bu yeni zaYiyesinden bakınca artık muhtelit terbiye yapalım mı yapmayalım mı diye sormak ve bu bap da tereddüt etmek bile fazladır. Çünkü, ancak basiretli terbiye iledir ki her iki cins, ferdi, ahlaki ve içtimai bir zarara uğramaksızın normal bir surette terbiye edebilirler, en tabii bir tekamül yoluna girebilirler" demektedir1 47• Balaban, çağdaş eğitim anlayışının gereklerinden biri olarak gerek formal gerekse informal eğitimde dayak ögesinin yeri olmadığını ve ol­ maması gerektiğini "dayak elbet çocuğun izzeti nefsini mahveder. Biz, maddi ızdırabı için değil, izzeti nefsi bırakmadığı için dayağın aleyhinde­ yiz. Eğer herhangi bir insan, dayak vasıtası ile çocuğun bazı fenalıklannı izale ettiyse şunu da bilsin ki, aynı zamanda çocuğun izzeti nefsini de mahvetmiitir. Bu bilahare, pek acı bir surette anlaşılacaktır" sözleriyle vurgular14 •

• Halkevleri Türkiye'de ulusu bilinçlendirmek, birbirini anlayan, birbiriyle banşık, ülküleri olan ve onlara sıkıca bağlı bir halk kitlesi yaratmak, toplumsal­ Iaşmayı sağlamak, kültür öğelerini ortaya çıkarmak, köylü ile kentli ara­ sındaki ilişkileri düzenle�p farklılığı ortadan kaldırmak amacıyla 1 932 yılında Halkevleri açılır. 49 Mustafa Rahmi, İzmir Halkevi'nin köycülük

146 Mustafa Rahmi, Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Urndesi ve As ri Terbiye ve Maarif, ss. 3-2 1 . 147 Mustafa Rahmi, "Muhtelit Terbiye", Fikirler, sayı: 2 5 ( 1 928). 1 48 Mustafa Rahmi Balaban, "Okul ve Karakter: Kendine Saygı ve Bunu Terbiye İşi-I ", Fikirler, sayı: 1 52 (1 937). 149 Yaşar Akyol, lzmir Halkevi, İzmir, 1 993, Dokuz Eylül Üniversitesi, Yayımlanınamış Yüksek Lisans Tezi.

48


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban şubesine kaydını yaptımrak uzun yıllar bu şubenin yönetiminde görev alır; 1 943- 1 945 yıları arasmda da İzmir Halkevi Başkanlığı yapar. Görevi süresince büyük uğraşlar verir, at ve eşek sırtında köyleri dolaşıp halkı bilinçlendirici uğraşa bizzat katılırıso Mustafa Rahmi Balaban, kuruluş aşamasından itibaren hep içinde ve yönetim görevlerinde yer aldığı hal­ kevlerinin anlamını ve işlevini Fikirler dergisindeki yazısında şöyle ka­ leme alır: Milli kültürümüzü, dünya kültürünün üstüne çıkarmak işinde rol alan mü­ esseselerimizden biri tahsil müesseselerimiz yanında halkevlerimizdir. Halkevlerimiz, iki iş görmektedirler. 1 ) Müsbet ilim zihniyetini, muasır hayat telakkisini muasır teknigi halk arasında yaymak. 2) Halk arasında yaşayan folkloru toplamak. Halkevleri, böylece bir taraftan verirler; bir ta­ raftan alırlar sonra ikisini bir hamur ederler. Bugünkü medeniyetin hayata verdigi mana şudur. Her gün dünkünden daha yüksek bir hayat yaratmak için çalışmak; durmadan usanmadan daima ve daha yüksek bir varlık ya­ ratmak. Atatürk, bu işi şu veeizelerinde formül haline koymuşlardır: Ga­ yemiz, milli kültürü, muasır kültür üstüne çıkarmaktır... İnkılap, meyvele­ rini kültür işlerinde mütenasip olarak verecektir. Her iyi, güzel, do� şe­ yin anası kültürdür. Kültürsüz kalan millette her şey kısırlaşır, her şey yozar. Her şey bozulur. Kültür meselesinde Türk milletinin ba�rı pek ya­ nıktır. Avrupa milletleri Rönesans devirlerini 1 6 . asırda açıp kültürlerine yeni bir yaratıcı cereyan verdikleri halde o zaman Osmanlı İmparatorlu­ � 'nun başında bulunanlar, milletimizin yeniden do�ası işine bir türlü candan sanlmadılar. Bir Mısır valimizin, imparatorluk ordulannı darma­ dagın etmesinin hakiki sebebi, muasır kültürsüzlükten başka bir şey mi i­ di?.. Erkanı-ı harbiyenin direktifi ile degil müneccim başının sözüyle ha­ reket ediliyordu. Milletin can darnan olan sıhhat ve iktisat işlerimize, mu­ asır kültür zihniyeti zerre kadar girmemişti. Hasılı kültür meselesinde bi­ zim bawı.mız yanıktır yanık. Kültürsüzlük ile münbit ovalanmız çöle dön­ dü, her nevi hayvanlanmız yozdu. İnsanlar iş aşkını kaybetti. Millet ve yurt bir çöle döndü. İşte Türk İnkılabı, yurt ve milletimizi bu halde buldu. Fakat Türk yurt ve milletinin mukadderatı bu degildi. Yurt ve milletimiz karabaht içinde kalacak degildi. O elbet bir güneşe kavuşacaktı, kavuş­ muştu. O güneş inkılaptır. İnkılap, muasır dünyaya yeniden do�a de­ mektir. Bu da ancak kültür ile olacaktır. Kültüre dayanmayan inkılaplann hiç birisi derin degildir. Bunun içindir ki, Atatürk bize kültürü en büyük bir gaye olarak göstermiştir. Gayemiz Türk kültürünü muasır kültürün üs­ tüne çıkarmaktır. Halkevlerinde Atatürk'ün ve Türk milletinin bu gayesi çerçevesinde halka halka toplanmış olan yüzbinlerce Türk, bu gayenin bi­ rer demircisidir. Ne mutlu bu işin demireisi olanlara 1 5 1 ıso ısı

Şahap Okuturlar'la yapılan söyleşi. Mustafa Rahmi Balaban, "Halkevlerimiz", Fikirler, sayı: 1 66- 1 67-168 ( 1 938). 49


Mustafa Şahin Balaban, İzmir Halkevi Köycülük Şubesi'nde hem üye, hem de şube başkanı olarak hizmet verir ve köycülüğe yönelik İzmir yöresini tanıtıcı kitapçıklar yazar. İzmir Halkevi_ K�cülük Şubesi yayınları arasından çıkan bu kitapçıklar şunlardır: Ilk Mekteplerde Ruhi Tetkikler (Münir Hayri ile birlikte); Portakal Kahramanı Balçova 'lı Mehmet Ali Amuca;

Kayası Kahramanı Çiğilli 'li İsmail Altıntaş; Kınık 'ta İlk Çekirdeksiz Yetiştirenlerden Hakkı Kuşçu ile Yusuf Konyar, Buğdayı, Cins At ve Sı­ ğırları ile Ünlü Bölcek Köylü Tevfik Üreten; Badem, Zeytin, Armut Kah­ ramanı Hüseyin Masalcı; Köylerde Eskicilikten Sonra Çiftlik Sahibi Olan Mehmet Zırhlı. 2) Eğitim Dışındaki Düşünceleri ve Çalışmalan Mustafa Rahmi Balahan çoğunlukla eğitimci kişiliği ve eğitimle ilgili çalışmalarıyla tanınmasına rağmen eğitim dışında da yayırolanmış çok sayıda kitabı ve makalesi bulunmaktadır. Eğitimle ilgili çalışmalarının çoğunu yazı hayatına başladığı 1 9 1 3-1 930 yılları arasında yapmışken eğitim dışındaki çalışmalarını 1 930'lu yıllarla birlikte yapmaya başlamış­ tır. Felsefe ve tarihle ilgili çalışmaları da bu döneme rastlar. 1940'ların ikinci yarısıyla birlikte din ve ahlak konusunda da eser vermeye başlar. • Felsefe ve Tarih Balaban, başanlı politikaların alt yapısız olamayacağını çok iyi bilen biri olarak başarılı eğitim politika ve uygulamalarının ancak iyi bir felsefi alt yapıyla mümkün olabileceğini savunmaktadır. Bu nedenle de Antik Yunan'dan, aydınlanmacı düşünürlere, oradan 20. yüzyıl düşünürlerine kadar pek çok felsefi akımı ve filozofları Türkiye'ye tanıtmayı bir gerekli­ lik olarak görür. Gerek kitaplannda gerekse gazete ve dergilerde tanıtmaya çalıştığı dü­ şünürler şunlardır: Aristoteles, Platon, Machiavelli, Nizamülmülk, Hobbes, Auguste Comte, Jean Jacques Rousseau, Herbert Spencer, Gabriel Tarde, Emile Durkheim, John Dewey, Friedrich Nietzsche, John Ruskin, Montesquieu, William James, M. Koveyo, Thomas Carlyle, Be­ ethoven, Adolf Ferriere, Pierre Bovet, R. Cousinet, Alfred Binet, Karl Gross, G. Dekroly, August Forel, Thomas Campanella, Rable, Voltaire, Iınmanuel Kant, Maria Montessori, Michelet, lbsen, Tolstoy, Richard Vagner, John Ruskin, Emerson, Emest Ronan, Fichte, Saint-Simon, William Morris, Anatale France, H. G. Wels, Emil Boutroux, Alex Karel, Karl Marx, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Muğlalı İbrahim Şahidi, Ziya Gökalp, Mevlana Celaleddin, Hakkı Baha, Yunus Emre, Buda, Gazali, Musa Carullah.

50


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Balaban, sadece düşünilileri değil; aynı zamanda hem Doğu hem de Batı felsefesine ilişkin değişik yayınlar yapar. Özellikle 1 930'ların ikinci yansından başlayarak felsefeyle ilgili çalışmalarında belirgin bir artış görülmektedir. Bu çalışmalarındaki ilk eserleri çoğunlukla Batı felsefesi ve tarihini tanıtmaya yöneliktir. 1940'lı yıllarla birlikte Doğu dünyası ve Doğu felsefesi ile ilgili çalışmaları daha ağırlıklıdır. Yazılarında Batı felsefesinden özellikle Jean Jacques Rousseau ve William James'e, Doğu felsefesinden ise reformİst Musa Carullah'a 1 52 özel bir önem verir. Mustafa Rahmi Balaban, felsefeyle ilgili yazdığı bir yazıda felsefenin gerekliliŞini, bilimle felsefe ilişkisini ve farklılaşmasını da şu şekilde açıklar1 5 : İlk insan tabiatın ortasında yaşamaya başladı. Müteaddit ihtiyaçlan var. Zekası henüz pek iptidai. Bu ihtiyaçlannı nasıl temin edecegini bilmiyor. Gö�e baktı, akşam yıldızlar do�yor, ay do�yor. Sabahleyin güneş. Bir mevsim geliyor her taraf yeşilleniyor. Sonra saranp kuruyor. Bu hadise­ lerdeki intizam ile bir de ölüm hadisesi. Hayretini mucip oldu ve bunlan daha derin anlamaya yeltendi. İşte bu hayretten felsefe dogdu. Her günkü ihtiyacını temin için tabiatı daha akilane daha usulü bir tarzda tetkik etme­ si icap ediyordu. Çünkü böyle yapmadıgt taktirde hemen daima muvaffa­ kiyetsizlige ve tehlikeye sürükleniyordu. Bir taraftan bu hayret ve tecessüs hissini tatmin, diger taraftan ihtiyacatı hayatiyesini temin gibi iki kat endi­ şeden fen dedi�imiz mülahazalı bilgi dogMuştur. Felsefenin lüzumu: Felsefe şu sebeplerden lazımdır: 1 ) Fenlerden her biri, "kül" dedigirniz kainatın bir parçasını anlamaya çalışır ve bunun neticesi olarak "kül" hakkında bir hüküm veremez. Halbuki insan, o kül hakkında bir hüküm ve mana vermek sıfatı farikası ile diger mahluklardan aynlır. Binaenaleyh teferruattan bahseden fenler yanında birde bunlardan her bi­ rinin mutalannı alıp kainatı umumi tarzda almaya çalışacak olan "felsefe" lazımdır. Her fen, kendi sahasındaki hadiseleri mahdut kanunlara ba�lar. Azami miktardaki hadiseleri, asgari miktardaki kanunlara rapteder. Felse­ fe ise bütün fenlerin kanunlannı tek bir kanuna sokmak ister. Bunun için­ dir ki Spencer: Fen, kısmen tevhit edilmiş, felsefe ise tamamen tevhit e­ dilmemiş marifettir, der. 2) Fen, kendi hadiselerini tarussut ile kanuna baglar. Lakin ruhu beşer, her fennin kullandıgı usulün neticelerini kayısı Musa Carullah, ( 1 874- 1 949) Kazan do�udur. Önce Buhara'da medresede ö�enimi görmüş, e�itimini Mısır'da sürdürmüştür. Ç�daş bilimle İslam dininin ilkelerini birleştir­ menin yollannı araştırrnıştır. Görüşleri yüzünden hapis yatmış; 1 930'1u yıllarla birlikte ö�etisi bazı İslam ülkelerinde yayılmaya başlamıştır. "Musa Carullah, ilahiyatta mutezile yanlısı, siyasette Türk ulusçusuydu. Geleneksel olarak Aş 'ari ilahiyatını benimsemiş olan Osmanlı şeriatçı uleması için Mutezilecilik � emen hemen dinsizlik demekti". Niyazi Berkes, Türkiye 'de Çağdaş/aşma, İstanbul, tarihsiz, Do�-Batı Yayınlan, s. 43 1 . Daha afı!ntılı bilgi için bakınız. http://members.tripod.com/-gnostik/mcarullah/ evrens l .html. ı 1 Mustafa Rahmi, "Felsefe ve Usulü", Fikirler, sayı: 39 ( 1 5 Mayıs 1 929).

51


Mustafa Şahin detmekle iktifa etmez. Ruhu beşer, bu neticelere bir kıyınet taktir etmek ve bu neticelere isa! eden fenni pıetotlann kıymetini de anlamak ister. Bundan başka kendi marifetimizin hudut ve kıymetini de bilmek ister. Bu işi büyük filozoflardan başlıca Kabt, Renanvier, Harnilton yapmıştır. Bil­ hassa bu iş, hiçbir fennin sahasına girmez. Bu tamamen felsefesizdir. 3) İnsan, tabiatın ne olduğunu anlamaya koyulduysa bunun dirilik haysiye­ tinden olduğunu biliyoruz. Bunun için de "Fen Bilgisi" lazımdır. Fensiz yani sebeplerini bilmeksizin yapılan iş daima tehlikelidir. Fenler ikrnal e­ dilmiş olmaktan uzaktır. Bilhassa pek muglak olan insandan, insaniann mütekabil münasebetlerinden bahseden fenler, büsbütün başlangıçtadır. Bunun neticesi olarak: Fenler, ekseriya, bizim a'ma! ve harekatımıza taal­ luk eden şeylerde bizi tenvir etmiyor. Bununla beraber eğer hayattan vaz­ geçmek istemiyorsak, bir takım arnellerde ve hareketlerde bulunmaya mecburuz. Fenlerin mutalannı ele alarak kendi nokta-i nazannı da bunla­ nn üstüne koyup bir takı düstüru a'ma! yapmaya uğraşan felsefedir. Fenle­ rin her biri ikrnal edilip son sözlerini söyleseler bile gene felsefeye ihtiyaç vardır. Çünkü her fen, ancak kendi seviyesi altından mutalaa yürüyecektir. Halbuki a'malimizin ekserisi, kainat ve hayat hakkındaki umumi bir fikir, umumi bir nokta-i nazar talep eder mahiyettedir. Bir hali hareket prensibi tayin edebilmek ancak hayat ve kainatı umumi bir görüş ile kabildir. Bi­ naenaleyh felsefe, fenler ikrna! edilmiş olsa bile, ahlak ve içtimaiyat nok­ ta-i nazanndan daima lazım olacaktır. Çünkü kainatın heyet-i umumiyesi hakkında bir fikir ve telakki elde etmeye uğraşır. 4) Bazı meseleler vardır ki tarussut ve tecrübeden, hatta zeka ve taakkul sahasından da hariçtir. Edyanı semaviyenin cevap vermeye uğraştıkları mabadüttabiiyat meselele­ ri gibi ki bunlar kainat ve mafihanın mebde ve sonu ve maddenin aslı me­ seleleridir. Fen, göz önünde olan şeyi halletmeye uğraşır. Mebde ve son meseleleri onun tecrübe sahasına giremez. İnsan ise arz üzerinde yaşama­ ya başladığından beri bu meselelerle alakadar olmuştur. Ben neyim, ner­ den gelip nereye gidiyorum, bu dünyada vazifem ne diye düşünmüştür. Bu hayret ve düşünceden insanda, insana has olan mabadüttabiiyat ihtiyacı dogdu. Şopenhauer: İnsan, hayvan mabadüttabiidir der. Binaenaleyh cüziyattan bahseden fenleri toplayıp bir sentez-terkip, bir umumi science universelle yapmak zaruridir ki felsefenin işi işte budur. Fenler ile felsefe arasındaki farklar: 1) Fenler, tabiat hadiselerini tasvir ve kanunianna bağlarlar. Hadiseler bir defa kanuna bağlandıktan sonra şu meseleler tevarüt eder. Bu kanunlar sureti katiyede sahih mi, yoksa sılılıat­ leri takribi mi? İçinde yaşadıgım şu kainatın mahiyet ve tabiatından ne gi­ bi neticeler istihraç edebiliriz. Bu suallere ancak felsefe cevap arar. Fenle­ rin istihsal ettiği tenkit iledir ki felsefe fenden aynlır. 2) Bu mevzu başka­ lığı felsefenin metodikte başkalığını intaç etmektedir. Fende usul, tabiatın bize arz ettiği hadiseleri tarussut ve tasvir etmektir. Felsefi taharriler, ha­ diseler ile değil, hadiselerin meydana getirdiği neticeler üzerinde uğraşır. Hadiseler tarussut ve tecrübe ile toplanmıştır. Binaenaleyh felsefe hadise­ leri toplama metodu olan tarussut ve tecrübe usulünden başka metoda ma-

52


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan lik kişidir. Fenni neticeler üzerine tefekkür ve mülahaza . . . Bu neticeler yalnız akıl ve muhakeme ianesiyle tahlil edilir ve daha bir takım netayiç istidlal olunur. O halde fenlerin usulü tecrübe ve isbat usulüdür. Felsefe­ nin ki ise, tecrübe ve isbat usulüyle elde edilen neticelerin sıhhat ve kıy­ met derecesi üzerine tefekkür ve mülahaza usulüdür. 3) Bu metod başka­ lıgı, vanlan netayiç başkalıgını mucip olacaktır. Fennin elde ettiği netice, isbat ve tebyin edilmiş şeydir. Felsefenin ki böyle isbat ve tebyin edilemez. Bunun içindir ki her felsefi mesele biraz farazidir. Felsefenin hallettigi şey, dogruya çok yakın olabilir. Belki dogrudur da, fakat şüphe­ den tamamen azade değildir. 4) Fen ile felsefe arasında nokta-i nazar baş­ kalıgı da vardır. Fen, renk, sıvı, hareket gibi hadiseleri mütalaa eder. Me­ sela hararetİn veyahut harareti meydana getiren ihtizazlan mütalaa etmez. Tabiri diğerle fen maddeyi teşkil eden asıl cevheri ecsam veya hareketin metafizik mahiyetini aramaz. Ananevi felsefeye göre filozofun asıl vazife­ si budur. 5) Fen, bize tabiatı olduğu gibi arz eder. Tabiatın bizimle müna­ sebeti olup olmadıgını nazan itibara almaz. Fenler tamamen objektif ve az insani olmak ister. Fenler bizim, arzu ve temayüllerimizle, bizim saadet ve felaketimizle meşgul olmaz. Fen nazannda insan, diger tabiat hadiseleri gibi, izah edilmesi lazım bir heyet-i mecmua-i hadisattan başka bir şey degildir ve bu mecmua-i hadisat içinden bir çoğunu mesela manevi varlı­ gımıza ait olan sahanın bir çoğuna cevap veremiyor, hal edemiyor. Binae­ naleyh fenlerin yanında başka bir nokta-i nazar daha lazım ki insan bu­ nunla halü hareketi için bir kılavuz yapsın, temayüllerine bir istikamet versin ve fakat bunlan yaparken, fenlerin tabiat ve insan hakkındaki muta­ lannı esas alsın. Fenni ve objektif nokta-i nazara insani nokta-i nazann inzimamı lazımdır. Çünkü bütün tetkik ve cehtlerimiz ancak kendimizi, mukadderatımızı ve halü hareketimizi daha iyi bilebilmek içindir. İşte bu insani nokta-i nazar felsefeye mahsus iştir. Felsefe insanı, merkez olarak alır ve insanın mukadderatını, faaliyet ve netayicini tenvire çalışır. Tabiata foto�afisi alınacak bir şey nazan ile degil, hareket ve faaliyette bulunaca­ gımız bir muhit nazanyla bakar ve bittabi neticede, bu hareket ve arnali­ mizi en iyi surette icra ettirecek düsturlar bulup öne sürer. Hülasa, fen ha­ diseleri olduğu hal üzere mütalaa eyler. Felsefe, amellerimizi ve fiillerimi­ zi izah ve kılavuzluk edebilmek gayesiyle fenni neticeler üzerine bir takım mülahazat ve tenkidatta bulunarak, toptan bir mana verir. Felsefe, fenden başka olmakla birlikte unutmayalım ki aralannda pek sıkı münasebet de vardır. Şüphesiz ki felsefe, fennin mu'talannı aşar. Fakat bu aşması, yine fenlere istinaden olmalıdır. Fen ve tecrübenin saglam ze­ minini terk ile zavallı muhayyilemizi takip ederek mistisizme dalmak ka­ dar tehlikeli bir şey yoktur. Eflatun, K.ant, Aristo, Galileo, Newton, Spinoza gibi büyük filozoflann aynı zamanda büyük alimler idi de... Fel­ sefe sistemlerini, kendi zamanlanndaki fenler üstüne kurmuşlardır. Bina­ enaleyh bizde felsefede, daima \_enlerden ilham almalıyız; fenlere dayan­ malıyız. Bugün eğer felsefe, tam fenni usulü takip edemiyorsa hiç olmaz­ sa akıl ve hür bir surette tenkite 'müracaat etmelidir. On yedinci asnn bü-

53


Mustafa Şahin yük filozoflannın tavsiyesi veçhiİe felsefe: Akla degil, imana hitap eden ve ispat edilmemiş hakikatleri kabul ettinneye ugraşan her türlü otoriteyi reddetmelidir. Felsefe: 1) Bütün qıeseleleri, zekayı beşer nuru altında tet­ kik ve mütalaa edecek; 2) Bunlardan ispat edebildi� şeyleri kabul ve tas­ dik edecek; 3) Muhtemel olan şeylerle dogruya yakını ayırt edecek; 4) Bunlardan maadası hakkında şüphe veya inkar edecek. İşte ancak bu şart­ ladır ki felsefe, zaruri ve feyizli bir şey olabilir yoksa hiç faydası olmaz ve hatta tehlike olur. Yukandaki izahattan anladık ki felsefe, fenlerden, mev­ zu usulü ve neticelerdeki kıymet itibariyle başkadır. Fennin irad etti� ve fakat kendi metotlaoyla halledemedigi bir takım meselelere cevap olabile­ cek bir heyet-i mecmua-i faraziyet var ki bunlar fen sahasından hariçtir. Bu saha işte felsefenin sahasıdır. Bunun içindir ki Eflatun, felsefeyi: Gay­ ri meriyata ait ilimdir diye tarif etmiştir. Çünkü mevzu tarussut ve müşa­ hede edilmeyen şeylerdir154 Mustafa Rahmi Balahan'ın tarih dersinin gerekliliği, hangi yaşlarda

okutulmasının daha yararlı olacağı, içeriğinin nasıl oluşturulması gereği,

ders materyali olarak nelerin kullanılması gerekliliğine ait görüşleri şöy­ ledir:

Gerek program yapanlar ve ögi'etmenler, programı çocukların ilgi ve ihti­ yaçlarına göre düzenlemeli ve dersleri hayatla ilişkilendinnelidirler. Ders­ ler amaç degil, hayatı anlamanın birer aracı olmalıdır. Bu baglarnda örne­ ğin tarih dersi "nevi beşerin nazan dikkate almak mecburiyetinde olduğu kuva-i içtimaiyeyi tahlil etmeye mahsus bir alet" olarak düşünülmelidir. Çocukların ilgileri yaş ve cinsiyetlerine göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle programlar düzenienirken örneğin tarih, ahlak, sosyoloji ve felse­ fe çocuğun kendisinde merakın doğduğu zamanda okutulması yararlı olur. Tarih derslerinde çocuğun yaşadığı yöredeki büyük ve tanınmış adamlar­ dan başlayıp eski tarihi kahramanlara do� gidilmelidir. Buralara yalnız askeri kahramanlardan değil, ziraat, ticaret ve sanayide büyük başarılar göstermiş keşifler yapmış adamiann başan ve keşiflerinden söz edilmeli­ dir. Tarih derslerindeki amaç, çocuklara siyasal olaylan ve savaşlan öğ­ retmek olmayıp, sanayi ve uygarlığın gelişimini anlatmak olmalıdır. Bu­ günkü ilkokul tarih ders kitapları ise, isim, ülke, savaş, barış gibi çocukla­ on ilgi duymadığı isimlerle doludur. Tarih derslerine yörede eski eserler ve müzeler gezdirilerek başlanılmalıdır. Eğer yoksa bunlarla ilgili resimler gösterilir. Projeksiyon varsa, kuşkusuz resimden daha iyidir. Birçok okul­ larda projeksiyon var fakat yazık ki ögi'etmenler bunların kullanımını bil­ mediği için çogunlukla bu araçlan kullanamıyorlar ve bu araçlar toz için­ de paslanıp gidiyor. Tarih ögi"etiminde okul filmlerinden yararlanılabilir. Sineması olan şehirlerde egitim müdürlükleri bu çeşit filmleri kiralamalan 154

n,

Türkiye Sanayici ve İşadamlan Deme�i. Tarih 2002, İstanbul, 2002, TÜSİAD yayınla­ 384 s.

54


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan için sinemacıları özendirerek haftada birer saat çocukların böyle canlı ta­ rih derslerini almalarına olanak s�layabilir1 55 •

Türkiye'de tarih anlayışına ilişkin olarak, özellikle son yıllarda niçin ve nasıl tarih sorusu sorulmaya başlanmaktadır. Bu soruların temelinde ezberci, ö�encinin düzeyine uygun olmayan, ö�encide yarar sağlama­ yan, isim, yer ve tarihlerle doldurulmuş malzeme yığını halindeki tarihten söz edilmektedir. Bu bağlarnda toplumsal tarih çalışmalan hız kazanmak­ ta, alternatif tarih ders kitaplan yazılmaktadır. Bu aksaklıklann yaklaşık 80 yıl önceki bir kitapta söz ediliyor olması oldukça önemlidir. Mustafa Rahmi Balaban, tarih çalışmalannda 1 920'lerin ilk dönemin­ de çoğunlukla eski Türklerle ilgili konulara yer verir. Bu bağlamda Kü­ çük Felsefe Tarihi ( 1 923) kitabını yazar. Ulus Devlet olmanın gereği olarak Langles'un Tirnur ve Tüzukatı ( 1 923), Moraca D'Ohsson'un, Mo­ ğol Tarihi ( 1 924) ve Palikos'un Kalmuk Türkleri ( 1 927) gibi eski Türk­ lerle ilgili kitaplarını çevirir. İzmir ve Havalisi Asanatika Muhipleri Ce­ rniyeti üyesi olduğu için etkin bir üye olarak bu cemiyetin yayını olarak Hausoulier-Pontremoli Bergama Tarihi ve Rehberi ( 1 929), H. C. Butler'in Sart Harabeleri (1 932) ve Satumino Xirnenez'in Bodrurn­ Halikamas ( 1 932) kitaplarını çevirir. 1 940'lann ikinci yarısıyla birlikte yazdığı arkeolajik eserlerinde ise çoğunlukla Ege bölgesindeki belirli kentlerin antik tarihi ile ilgili eserlerini popüler anlatırnıyla okuyucuya sunrnayı amaçlar bu çerçevede Çevresinde Gezi İle İzmir Tarihi ( 1 946), Efez, ( 1 946) ve İzmir Agorasından Eski Tapınaklam ( 1 946) kitaplarını yazar. •

Din, Ahlak ve Laiklik

Mustafa Rahmi Balahan'ın din, ahlak ve laiklik konularını ele alan ça­ lışmaları çok partili yaşama geçildikten sonra 1 940'lann sonlarına rastla­ rnaktadır. Eserlerinde dinle bilimi, dinle ahlakı. ve laikliği ele alır; zaman zaman birbirleriyle karşılaştırmalar yapar. Rahmi Balahan'ın dinle ilgili yazılannda Tanrı ögesi doğuştan gelen bir gereksinim olarak algılanmaktadır. Balaban, Tanrı inancının gereklili­ ğini kanıdarken pozitif bilimlerden ve bilim adamlannın sözlerinden ya­ rarlanma yoluna gider. Din duygusunu güçlendirmeye yönelik yazdığı yazılarda din ögesini açıklarken "hangi din?" konusuna değinrnez, semavi dinleri genellikle aynı çerçevede ele alır. Tanrı'ya iman konusunu ele alırken, Hıristiyanlık inanışına dair kanıtlar gösterir, İncil'den revrat'tan örnekler verir. Bunun nedeni, o gü�lerde her konuda olduğu gibi din 155

Mustafa Rahmi, Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif.

55


Mustafa Şahin konusunda da referansının Batı olması ve Batılı düşünürlerin, din bilimci­ lerin görüşlerinin önemsenmesinden kaynaklanmaktadır. Balahan'ın "İs­ lam nazarında, diğer semavi din�re mensup olanlara müşrik denilmez, ehli kitap denilir. Dinler, birbirleri ile hemşiredir. Temelde bir olup deği­ şen noktalar, zaman ve mekan itibariyle teferruattır" sözü bunu doğrula­ maktadır. Balahan'ın İslam anlayışı incelendiğinde son ve mükemmel din tanımlamasına rağmen diğer semavi dinlerden farklı ve çok özel bir yer ayırmadığı görülür. Balaban'a göre, İslam dini insanlan doğruya, iyiye, hak ve adalete yöneiten topluma ve insanlığa karşı ödevlerini anımsatan, çalışkan, azirnli insanlar yetiştirme amacıyla yüklü bir dindir. İslam konu­ sundaki yaklaşımlannı çoğunlukla hümanizm ve sevgi çerçevesinde ele alışı, Batı'daki anlayışla örtüşmektedir. Balaban, yeni fizikle başlayan, biyoloji ile sağlamlaşan hayatta bilim-maneviyat dengesi önemlidir dü. . .. ı56 şuncesını de savunur . Rahmi Balahan'da ahlak anlayışı bir heykeltıraşın ham mermerden güzel bir heyket çıkarması gibi içteki ham tabiat gücünün olgun insan haline yükseltilmesidir. Ona göre bu yapılmayınca ne kişi ne de topluluk için mutluluk olamaz. Balahan ahlaklı insanla olgun insanı aynı görür. Buna göre olgun insanı ve tarihsel süreçte geçirdiği aşamalan şöyle açık­ lar: Tarih boyuncu olgun ve mükemmel insan düşüncesi başka başkadır. Eski­ ça� klasik medeniyetinde olgun insan, özel kabiliyederi ile tabiat güçlerini uyumlu bir şekilde gerçekleştiren insandı. Ortaça� medeniyetinde olgun insan, do�al isteklerini yok edebilen, kendini tamamen dine veren insandı. 1 8 . yüzyılda olgun insan, akıl ve zekasını en iyi kuvvetlendirebilendi. Gü­ nümüzde ise olgun insan, zeka ve duygusunu da ihmal etmemekle birlikte düşüncelerini, kişili�inin, toplumunun ve insanlı�ın gelişmesi yönünde gerçekleştirebilen aksiyon adamıdır. Her ça�, e�itim sistemini kendi za­ manındaki kurallara göre ayariayıp ev ve okullarında çocuklarını ve okul hayatından sonra kurdu� kurumlarla da, büyümüş insanlarını yetiştirme­ ye u�aşmıştır. Eski e�itim ile yeni e�itim arasındaki temel fark, eskisinin, insanın yalnız manevi güçlerine önem verip hayatın hakiki noktalarını görrnemesi, yenisinin ise bunun tersini yapmasıdır. Hakikat ise bu ikisinin en uygun bir dozda karışımı ve sentezidir. Medeniyetin bir kanadı maddi, öteki kanadı manevidir. Her milletin bugünü kendi dünlerinden do�du� için, e�tim ve sosyal kurumların hiç biri başka milletinicini taklit ederek 157 verimli olamaz •

1 56

1 57

3.

Akbulut, a.g.t., ss. 82-92. Mustafa Rahmi Balaban, Tarih Boyunca Ahliik. İstanbul, 1 949, Gayret Kitabevi, ss. 2-

56


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Balaban, "Onurlu bir insan olmak için yalnız ahlaki değerleri yerine getirmek yeterli gelmez mi?" sorusuna, "ancak bu tip insaniann ruhi ha­ letlerini izah yolu henüz karanlıktır" yanıtını verir. Balaban, ahlaki anla­ yışa göre yaşayan insaniann düşünce dünyalarını henüz karanlık bulması­ na rağmen, ahlaki ögeyle mistik ögenin kaynaşmasını mistisizmin ahlak­ tan maddi olarak, ahlaki ise mistisizmden ilham alarak yararlanması ba­ kımından gerekli bulur. Deneysel psikolojinin kurucusu kabul edilen Wund.h'da birbirinden ilham almalan bakımından bu düşünceyi savunur. Balaban, bunlardan birinin tercih edilmesi gerekirse ahlak öğesinin tercih edilmesinden yanadır. Çünkü görevi yapma ve onu sayma tek bir yoldan geçer göıüşündedir. Mistisizmi ileri boyutlara vardırmanın sapıklıklara yol açabileceğini, çünkü mistisizmin de karanlık ve bilime aykın olduğu­ nu söyler. Balaban, pragmatist düşüneeye sahip olduğu için ileri vardır­ madan mistisizmi benimser ve Tannya aklın üstünde bir sezi ile ulaşılabi­ leceğini kabul etmekle birlikte, ateist olup ahlak ilkelerine göre yaşayan insanlar için: "Ladini ahlak, istikbalin tipidir; şimdi aramızda böyle olan­

lar, zamanlanndan çok önce gelmiş insanlardır" sözleriyle insaniann günün birinde din olmadan da yaşayacaklannı, hocası Th. Floumoy' da da

göıülen an-kannca örneği ile ele alarak ortaya koyar. İnsanlar gelecekte

an ve kanncalarda olduğu gibi ahlak kurallan içinde en yüksek topluluğu oluşturabilecektir. Balahan bilinemezcilik ile eşdeğer sayılan pozitivizme maneviyattan ayrılmadığı sürece olumlu bakar. Ona göre, pozitivistler hem metafiziği hem de materyalizmi reddedip felsefeden annan bilimi amaç edinmektedir, fakat maddi güç kendisini daha da güçlendirecek olan yeni bir manevi güce ihtiyaç duyar düşüncesiyle kendi insanlık dinlerini 1 58 kurar • Dine dayandınlmamış ahlak anlayışını "laik ahlak" şeklinde tanımla­ yan Balaban'a göre sosyal ahlak; "insanın kendisini yaşadığı topluma

(s

uydurması, insanlara yararlı olması, toplum için ha atını feda edecek 59

kadar görev duygusu taşımasıyla" gerçekleşebilecektir

Balaban'a göre, bilim yasalan bularak doğa güçlerini denetim altına almaya; ahlak, karşılıklı sevgi sağlamaya; din ise, varlığın amacından engin bir iç ferahlığı ile hizmet ve işbirliği sağlamaya uğraşır. Balaban, böylece ahlakın, bilimin, felsefenin ve dinin son amacının insanı hamlık­ tan sıyırıp olgunluğa doğru yükseltmede önemli rolleri olduğunu belirtir. Ona göre, "din, insanın kendini, kendinden üst ve sonsuz bir güç altında olduğunu ve onunla hanşık yaşamanın iyi olacağını hissetmesidir. Din ve 1 58

\

Mustafa Rahmi Balaban, Ilim- Ahlôk- lman, Ankara, 1 984, 7. Baskı, Diyanet İşleri ' Başkanlı�ı Yayını, ss. 39-40. 159 Mustafa Rahmi Balaban, Tarih Boyunca Ahlôk, s. 5 1 .

57


Mustafa Şahin iman insanı ümit, cesaret, iyimserlik duygulan ile diri tutar. İmansızlık ise karam sarlık duygusu verir" 1 60 İslamiyet'le Hıristiyanlığı k�ılaştırdığında İnci/'i mistik bulurken Kuran-ı Kerim'i akılcı görür ve "niçin mistik olan İncil'den akılcı bir Avrupa doğdu da, akılcı olan Kuran' dan mistik bir İslam alemi meydana geldi?" sorusunu sorar ve şu yanıtı verir: "Dokuzuncu asır ile onbeşinci asır arasında İslam alemi; din ile ilim ve aklı aheııkli bir halde tutabildi. Sonra ilim ve akla arka çevirerek mistisizme daldı ve Rönesans ile akıl ve ilim esaslarını bizim elimizden Avrupa kaptı". Balaban, bu sorunun çö­ zümünü gerek kendi düşüncesi gerek diğer Türk düşünürlerinin ifadeleri­ ni katarak tarihsel dayanaklarıyla açıklar: Akli yöntemlere dayanarak zekayı yükseltmek, hukuka dayanmak ve dine dayanarak ahlak ve toplumu yükseltmek gibi şeylerin hepsi İslamiyet'te vardır. Muasır medeniyet, ilim ve dinin muvazenesine dayanmaktadır. İl­

me arka çevirmek, kara softalıktır. Dine arka çevirmek materyalist softa­

lıktır. Bir millet için her ikisi de büyük bir felakettir. Evet iki buçuk asırdır Avrupa yollarında oldu�muz halde hala hedefe varamadık. Kara taassu­

bun bundaki kötü tesiri büyük olmuştur. İki buçuk asırdır çektiklerimizin

derin sebebi; ilmi zihniyeti hayatımıza intikal ettirememekten başka bir şey degildir. Bundan çektiklerimiz yetmiyormuş gibi, bunun yanına, bir de materyalist softalık taassubu ilave etmemeliyiz. ilim ve din ahengini mut­ laka sağlamalıyız. İlk balaşta, Avrupa ağacının kökü değil, meyveleri gö­

zümüze çarptı. Harplerde mağlup olmaya başlayınca, ordumuzu düzelt­ meye çalıştık. Avrupa'da ordunun bir ilmi kökü olduğunu kavrayamadık.

Damat İbrahim devrini Cevdet Paşa şöyle anlatır: "Ol asırda, Devlet-i Ali­

ye'ye bir yeni medeniyet yoluna gidilmek ve asakir-i mualleme tertip e­

dilmek etk.ar-ı zuhur etmişti. Lakin işin başından başlanınayıp kuyru�n­

dan tutulmuş ve binanın temeline bakılınayıp tavanın nakşına özenilmiş. Yani Frengistan 'da münteşir olan fıinun ve sınayiin neşir ve tervicine himmet olunmak lazım gelirken, medeniyet nehrinin getirdiği israf ve sa­

fahata aldanılmış idi". Bir müddet sora Tanzimat gelince, bizi Avrupa'ya

yani muasır medeniyete götüren yolu yine kavrayamadık. İşe kendimizi

bulmaktan başlayacaktık. Fakat öyle yapamadık. Hazıra konmak isteyerek

kopya ile bu iş olur sandık. Bunu, Ağaoğlu Ahmet çok güzel anlatır: "Biz

ne tarihi, ne ananeyi ne memleketimizin hususi teşekkülatını ve ne de

kavmimizin haleti ruhiyesini hesaba katmadık. İşte bu esas kusurdur ki,

Tanzimat'ın bizde hayata intikalini muvaffakiyetsizliğe mahkum etti". Ne yapmalı idik, nasıl Avrupalılaşacaktık? Bunun cevabını Ziya Gökalp veri­

yor ve diyor ki: "Bizim için muasırlaşmak demek, Avrupalılar gibi oto­

mobiller, tayyareler yapıp kullanmak demektir. Muasırlaşmak, şekilce ve maişetçe Avrupalılara benzemek değildir. Ne zaman malumat iktihas ve

160

Mustafa Rahmi Balaban, "Din Nedir'', Müslüman Sesi, sayı: 77 ( 1 953).

58


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

iştirası için A vrupalılara ihtiyaçtan müstağni olduğumuz günü görürsek, o zaman muasırlaşmış oldugumuzu anlanz. Asrilik ihtiyacı, bize Avru­ pa'dan yalnız ilmi ve arneli aletlerle tekniklerin iktibasını emrediyor. Av­ rupa'da dinden ve milliyetten doğan ve binaenaleyh biz de bu menbalardan taharri si lazım gelen bir takım manevi ihtiyaçlanmız vardır ki, bunlann da aletler ve teknikler gibi Garp'tan alınması iktiza etmez. Biz tekamülden doğan müesseselerimizin tarihi münasebetlerini temin ederek canlı ananeler haline sokacağımıza bunlan bir tarafa bırakarak her mem­ leketten tarihsiz, ananesiz kaideler almışız. Türklüğe ve İslamlığa tarih ananelerimizin tarihi silsilelerini aramadığımız gibi, asnmızı da temyiz eden terakk.ilerin menba ve tekamülünü de tetkike lüzum görmemişiz". Çağdaş medeniyetin ve Avrupa'nın yolu şudur. Evvela milli ve dini mües­ sese ve ananelerimizi çok iyi kavramak. Sonra muasır ilim, felsefe metot ve tekniğini o ananelerimizle kaynaştırmak. Bu da, keskin bir zeka ve çe­ lik bir irade ister. Yoksa ne giyimdir, ne kuşamdır, ne aparmandır, ne as­ falttır ne beziktir ve ne de poker... Kuran'ın ve İslam'ın özünü muasır ilim ve felsefe süzgecinden geçirerek şahsi ve içtimai hayat hakkında işte mua­ sır ilim ve felsefenin dedikleri diye gençlerin gözleri önüne yaymak. Bu yapılmağı taktirde gençliği israf etmiş ve güzel İslam dinini de kara cahil­ lerin elinde bırakmış oluruz 161

Yeni Asır gazetesi'nin İzmir'in önde gelen fikir adamlanyla yaptığı "Layiklik Nedir?" anketiyle ilgili söyleşide Balahan'ın söyledikleri onun laiklik anlayışını ortaya koymaktadır. Ona göre, laiklik, devletin din işle­ rine hiçbir şekilde kanşmamasıdır ve devletin görevi vatandaşlan mutlu­ luğa ulaştınnaktır. Din ise bir inanç işidir, inanç işlerinde insanlan birleş­ tirmek kolay değildir. "Devletler, din işlerine kanşacak olurlarsa bir takım vatandaşlan kendilerinden soğuturlar. İşte bu sebepledir ki laik devlet din işlerine kanşmaz". Laiklik her yerde olduğu gibi Türkiye'de de tam bir özgürlük olarak algılanmalıdır. Gazetenin bu anketinde "Diyanet İşleri Başkanlığı için ne düşünüyorsunuz?" tarzındaki soruya Balahan'ın yanıtı "böyle bir resmi teşekküle esas ve prensip itibariyle hiçte lüzum yoktur. Ancak bugün bu teşekkül devletçe idame ediliyorsa bunun sadece idari 1 62•

sebepler dolayısı ile olduğuna kaniim" şeklinde olur •

Kız Çocuklarmm Eğitimi

Mustafa Rahmi Bey'in Cenevre' den eşine göndermiş olduğu mektup­ Iann içinde üzerinde en çok durduğu konulardan biri Osmanlı Devle-

161 Mustafa Rahmi Balaban, "İslamiyet Terakkiye Mani Degildir'', Müslüman Sesi. sayı: 64 (1 952). 162 Mustafa Rahmi, "Layiklik Nedir?", Yeni Asır (29 Mart 1 933).

59


Mustafa Şahin ti'nde kız çocuklannın durumu, geri kalınışlığı ve Batı'daki kız çocukla­ nnın gelişmişlik düzeyidir. Konuyla iliili şunlan yazar: Bir genç kıza, ev işinden, el işindeiı, her şeyden önce ilim gereklidir. Ama bizdeki gibi sathi bir ilim degil, derin bir ilim. ilimsiz ne ev işinin zevki vardır ne de el işinin. Avrupalı kızlar ilim için çok büyük bir gayret harcıyorlar. Hem de insanı hayrete düşürecek kadar çok büyük bir gayret harcıyorlar. Bizde ise, kadınlıgın ilim ve maarif ile süslenmesi düşünül­ medigi gibi kabahat bile olmuş. Kadınlıgı bu derece ihmal eden atalanmı­ za ben kendi hesabıma -Allah rahmet eylesin- demekte bile tereddütlüyüm. Bugün bile kadınlık için ne yapabiliyoruz? Kadınlanmız ne meydana getirebiliyor? Bunlan inceleyelim. Son zamanlarda Darülfii­ nunumuzun kapısı kızlanmıza açıldı. Bu bir ilerleme adımı... Fakat biz bu adımı 10 Temmuz 1 324'de de atmalıydık. Ne ise buna da şükür. Bundan 1 63 başka erkeklerimiz, kadınlanmız için bir şey yapmadı

Mustafa Rahmi, öğrencilik yıllannda Cenevre'de Macar kız çocuk­ lanyla sohbeti sırasında Türk kız çocuklarını anlatırken geri kalmışlığın sonucu olarak kendi deyimiyle "yana yakıla" bilgi verir. Macar kızlan Mustafa Rahmi'ye kısa sürede siz de kızlannızı ilerlemiş görürsünüz diyerek teselli etmeye çalışırlar1 64• Balaban, kız çocuklannın okurulmasıyla ilgili olarak "ey koca Anado­ lu! Daha ne vakit bu derin uykudan uyanacaksın. Güzel Anadolu, derin uykudan bir silkin, etrafına bak, bütün dünya yükselme yolunda dunna­ yıp, ilerliyor. Sen her terakkinin esası olan mektebe, kızlanot göndermez­ sen halimiz ne olur?" der ve Türk kız çocuklanot bilime davet ederek şunlan ekler: Türkiye'nin güzel kızlan artık uyanın, sizin vazifeniz agır. Koşunuz dün­ yanın her tarafına koşunuz. 20. asırda annelik için, kadınlık için insaniyet için ne lazım ise ögreniniz. Biz ahlaken derece düşmüş bir millet degiliz. Eger bugün aklımızı başımıza toplayabilsek, gittikçe aramızda çoğalmaya başlayan ahlaksızlıkların ardı çabuk alınır. Bunu yapacak Türkiye'ye yeni bir hayat üfleyecek yalnız ve yalnız Türkiye'nin siz genç kızlansınız. İffet ve irfan kıziann elinde bir meşale olduktan sonra o millet için yükselme yollan açıktır. Öyle olan millet bu yükselme yolunda gider, gider, gider... Hiç yorulmaz ve 20. asrın milletlerine ulaşır. Bundan başka çare de kal­ madı 1 65

1 63

Mustafa Rahmi Bey'in ı 6 Nisan ı9ı4 tarihli Cenevre'den gönderdi�i mektup.

1 64 Mustafa Rahmi Bey'in ı ı Mayıs ı 9 ı 4 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup.

1 65 Mustafa Rahmi Bey'in 3 Kanunusani ı 9 ı 5 tarihli Cenevre, 25 Mart ı 9 ı 4 tarihli Paris ve ı Mart ı 9 ı 4 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektuplar.

60


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Balaban, mektuplannda Batı insanının bilime son derece ilgi duydu­

ğunu ve yediden yetmişe herkesin konferanslan kaçınnarlığını yazar ve "Doğu ile Batı ne kadar başka" diyerek hayıflanır. Batı'da kadının erkek­

ten arta kalan hiçbir yönü olmadığını belirten Balaban, Osmanlı Devle­

ti'nde kadına nasıl bakıldığını "biz ilim ve irfan sahibi olan kızlara na­

mussuz olur demişiz! ilmin yanında namussuzluk, aman yarabbi... tüyle­ rim ürperiyor. Hiç meleğin yanına şeytan gelir mi? İlınin yanında namus­

suzluk olur mu? Fakat biz ilmi de yanlış anlamışız. İki satır okuyana, bir

gazete okuyana alim demiş çıkmışız. Böyle biraz okuma yazma bilen bir kızdan, böyle bir satır okuduysa işte bak tilanın kızı okudu da ne yaptı

demişiz. ilim bu mu ya?" ifadesiyle buruk bir şekilde ifade eder166• İslamiyet'in kız çocuklarını akutmaya engel oluşturmadığını, "devenin

kuyruğundan anlaşıldığını" söyleyen Balaban, İslamiyet'in boş yere suç­

landığını vurgular. Balaban'a göre, İslamiyet bir Müslüman kız çocukla­ nndan şunlan istemektedir:

Derin bir iffet, ilim ve marifet, ebeveyn veya eşine hürmet ve itaat. Ben if­ fet ve namus meselesinden bahsetmek istemem. Çünkü nazarımda iffet ve namustan büyük bir şey yoktur. İffet, namus en hafif bir surette lekelen­ miş olan kız ve erkegin kendini de mevkut addederim. Bana göre insan e­ şittir namustur. Bir kız ki böyle bir iffete sahip imanla beraber hakiki ilim ve marifet ile de kendini süslemiş ise işte dünyanın en mesut kızı odur. Artık ben ona insan degil melek derim. Öyle bir melek ki güzelligine ilk­ baharın seherleri, fecirleri, tuhlları, gurubları en nadide çiçeklerin güzel­ likleri sahraların, dagların yeşillikleri, bülbüllerin büyülü nameleri, ırmak­ ların güzel şarıltıları, hasılı tabiatın bütün güzellikleri, hatta cerınetin huri­ leri feda olsun 167 Balaban, toplwnun çağdaşlaşıp kalkınınasında aile kurumunun ve aile

eğitiminin özel bir önemi olduğunu, bu nedenle ancak eğitimli ve sağdu­

yuya sahip bir aileyle iyi bireyler yetiştirilip toplwna kazandınlabileceği­

ni, çocuğun temel karakteristik özelliklerini altı yaşına kadar tarnamlaya­ cağı, dolayısıyla okul öncesi çevreye uyum, sosyalleşme ve bir takım değerleri kazanma sürecini aileden öğrenebileceğini savunur. Ailede de çocuğun birinci derecede etkileştiği kişinin anne olması nedeniyle kadın­

Iann öncelikle iyi bir ev ve çocuk bakımı eğitimini alrnalannı ve bu ka­ dınlann yetiştirecekleri sağlam karakterli çocukların, iyi bir dünya insanı

ve yurttaş olarak toplumsanaşmaya hazır bir halde fonnal eğitim-öğretim sürecine hazır hale geleceklerini söyler. Toplwnun sayı ve dinamikçe

166

167

Mustafa Rahmi Bey'in ı Mart ı 9 ı 4 tarihliıCenevre'den gönderdi� mektup. Mustafa Rahmi Bey'in ı Mart ı 9 ı 4 tarihli Cenevre'den gönderdi� mektup.

61


Mustafa Şahin yansını oluşturan kadınlann yalnız evinin kadını olmayıp, mutlaka mes­ leki eğitim alarak çalışma yaşaıtuna katılmalan düşüncesi üzerinde önem­ le duran Balaban, iş dünyasının er kapısının kadınlara açılması gerekti­

ğini belirtip, kadın konusu üzerinde titizlikle durur. •

Batı Dünyası

Uzun yıllar Batı'da öğrenim gören ve Batı'yı tanıyan Mustafa Rahmi Balaban, Osmanlı Devleti'nin geri kalmışlığı karşısında büyük üzüntü duyar. Batı'nın gelişmiş uygarlığını ülkesine taşımayı her fırsatta söyler ve ülkesiyle Batı ülkelerinin karşılaştırmasını şöyle yapar:

On asırdan beri atalarımız medeniyet namına, İslamiyet narnma hiçbir şey yapmamışlar. Cennet gibi vatanın yükselmesi ve ilerlemesi yollannı ara­ mamışlar. Yeni gün, yeni nafaka. Ne yapalım kaderde böyleymiş diyerek, habersiz yaşamışlar. Bundan başka o kıymetli hazineleri düşmaniara kap­ tırmışlar. Sürekli olarak hezimetten hezimete düşerek, madden ve manen mezara girmişler. Ben İstanbul'u ilk gördüğüm zaman, devri şevketimin muhteşem nişanelerini görünce kalbirnde bizden öncekilere karşı derin bir hürmet hisseylemiştim. Fakat Avrupa'yı, bilhassa Paris'i gördükten sonra o hissim sarsıldı. Anladım ki biz devri haşmetimizde bile bir şey meydana getirmemişiz. ilim, fen, edebiyat, sanat narnma devede kulak bile de�iliz. Evet bilmem Viyana kapılaona kadar dayanmışız ama Türkiye'nin ruhun­ daki gayrimüslim Garplılan bile hazım ve temsil edememişiz. En küçü­ �ünden en büyüğümüze kadar vatanın gerçek kurtuluş çarelerini aramamı­ şız, zaman zaman ona hıyanet bile etmişiz. Vatanın ihtiyacını anlayan ve ara sıra meydana çıkan erbabı harniyete türlü türlü iftiralar etmişiz. 350 seneden beri gelip geçen kişiler vatanımızı o kadar çok hırpalamışlar ki onun derin yaralarını tedavi etmek güç bir mesele olmuş. Kim ne derse desin altı asırlık Osmanlı Devleti, yükselmenin ruhu canı olan maarif me­ selesini hiçbir suretle incelememiş, Fatih zamanında az çok başlayan yeni­ likler sonraya kalmıştır. İsviçre'deki tedrisat pek güzeldir. Talebeler, ö�le­ ye kadar ders yapıyorlar, ö�leden sonra el işi ve bahçe işleri yapıyorlar. Bazı çocuklar telsiz ve telgraf bile kurmuşlar. Şark memleketlerinde, Garp memleketleri kadar mükemmel bir tedrisat yok, burada her şey başka. Sa­ nayi, irfan, sanat, teşkilat-ı içtimaiyye Şark'ın hayellerinin üstündedir. Garb'ı bu surette met etti�ime bakarak Şark'ın bomboş oldu�nu savun­ du�umu zannetme. Şark'ın da kendine mahsus güzellikleri ve iyilikleri var fakat bu hep maneviyat zeminindedir. Mesela, temiz ahlak, aile teşkili ve do�luk ço�unluk itibariyle Şark'da daha mükemmeldir. Bunlar ise bir milletin pek esaslı unsurlandır. Bu yükselme unsurlan elde iken, Şark'ın bilhassa memleketimizin yükseliş yolunda Garp milletleri seviyesine yük­ selmesi imkansız de�ildir. Mamafıh, inanıyorum ki, memleketim de altın günler görecektir. Bu büyük vakalar arasından elbet birkaç dahimiz daha do�acaktır. Garb'ı zevk sefa köşesi zannedip görenler çok aldanırlar.

62


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban Maddiyatta tabiatı kendine köle eden, ırmaklardan elektrik çıkanp daglan delen ... Avrupa'nın maneviyat aleminde de o kadar yüksek oldu� nokta­ lar vardır. Garp'taki vazife aşkı, sebat, azim Şark büyüklerine nasip olmuş degildir. Hele kadınlık alemi Garp'ta büsbütün bambaşkadır. Darülfünun kürsülerinde ilim, fen ve sanat nurlan saçan ilim kadınlan ticarethaneler, sanathaneler idare eden müteşebbis Hawa kızlan hep buralarda görül­ müştür. Edebiyat, musiki, ressamhkta biraderlerini geride bırakan sanatkar ve ince kadın ruhlan Garp'tadır. Maddiyat ve maneviyana bu kadar yük­ selen yerleri gördükten sonra ben nasıl diyebilirim ki, Avrupa'yı görme­ mek de mümkün olabilir. Mümkün olan her vatandaşıının Avrupa'yı gör­ mesini isterim, bilhassa genç muallimleri kafile kafile Garb'a sevk ede­ rim. Garb'ın sekiz yaşındaki çocuklan bizdeki 20 yaş gençlerden daha fazla malumat sahibidirler. Bu çocuklara görev aşkı, temizlik pek güzel anlatılmıştır. Bizim memlekette olmayan mektepler burada küçükler evi adıyla 80 senedir bulunuyor. Bu mektepler bahçe içinde ve her çocugun bir kitaphk, bir lavabosu vardı. Mektepte piyano, duvarlarda çocuklann yaptıkları resimler var168

Balaban, bu okullan Türkiye'deki okullarla karşılaştınr ve Osmanlı Devleti'nin neden bu kadar geri kaldığı sorusunun yanıtını "neden geri kaldığımıza binlerce kanıt buldum. Bizler kendi kendilerine yetişen otlar gibiyiz. Ben buradaki çalışma şevkini gördükçe hayrete düşüyorum. Bu­ radaki mezarlar bile bizdekiler gibi harabe değil, adeta bir heykeltıraş müzesi gibi" şeklinde verir1 69 Balaban, Batı'nın okullannı çok olumlu bularak, eşi Zübeyde Hanım'a yazdığı mektupta "İzmir'de devam edeceğiniz mektep Avrupa'dakilere 70 nispeten köy mektebi bile olamaz'.' demektedir1 Öte yandan Balaban, en çok etkilendiği kişilerden biri olan Ziya Gökalp'in, "Türkleşmek", "İslamlaşmak, "Muasırlaşmak" ilkelerini çağ­ daş ulus olma sürecinde bilimsel olarak gösterilmiş temel yol olarak nite­ lendirir ve eserlerinde ulusun gelişimi için bu tür düşünceler üzerinde yoğunlaşır. Ona göre, Türklük korunmalı, İslam'a bilimsel bir açıyla yak­ laşılmal� çağdaş uygarlık düzeyi ise Batı' dan alınacak feyz ile yakalan­ malıdır1 1 • Ancak, Batılılaşmanın gelişigüzel olmaması gerektiğini vurgu­ layan Balaban şu açıklamayı yapar: "Evvela milli, dini müessese ve ana­ nelerimizi çok iyi kavramak. Sonra muasır ilim, felsefe, metot ve tekniği­ ni ananelerimizle kaynaştırmak. Bu da keskin bir zeka ve çelik gibi bir 168 Mustafa Rahmi Bey'in 16 Nisan 1 9 14 tarihli Cenevre'den, 1 Eylül 1 9 1 5 tarihli Zürih'den, 28 Kanunuevvel 1 9 1 3 ve 20 Kanunusam 1 9 1 5 tarihli Cenevre'den gönderdi�;i mektuplar. 169 Mustafa Rahmi Bey'in 20 Kanunusini 1 9 1 5 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup. 170 Mustafa Rahmi Bey'in 17 Kanunusini 1914 farihli Cenevre'den gönderdiği mektup. 17 1 Mustafa Rahmi Balaban, Çağdaş Medeniyelin Kökleri, s. 7 1 .

63


Mustafa Şahin irade ister. Yoksa ne giyimdir, ne kuşam, ne apartmandır, ne asfalttır, ne . .'1 1 12 . Mustafa Rahmi Balaban, Avrupa'dan bileziktir ve ne de poker. alınacak değerler karşısında <ijkkatli olmanın gereğini belirtir ve eğer Avrupa'da bütün değer yargılan alınırsa "uçuruma düşeriz" uyansını yapar. Bu korkusunun nedenini de "bir şeyi adet edinmek kolay değildir. Önce o milletin geçmişine, ruhuna, muhitine, iklimine bağlıdır. Bu esasla­ ra dayanmayan adetler selvi gölgesi gibi gelir geçer. Bir defa alışkanlık halini alınca artık kolay terk edilemez. Bunun i�in Avrupa' dan alacağımız şeylere çok dikkat etmeliyiz" şeklinde açıklar1 7 Batı'nın olumlu değerlerini alma yanlısı olan Mustafa Rahmi, biz o­ lurnlulan değil de olumsuzlan alıyoruz düşüncesini Osmanlı kadınıyla Avrupa'lı kadının modaya bakışını örnekleyerek şöyle ortaya koyar: Peki kadınlanmıza gelince, onlar ne yaptılar? Hiç mi hiç; ilim ve irfan için bagtracaklan yerde bu örtü bize ağır geliyor, artık tesettür kalkmalı diye bir herzegü çıkardılar. Bunlara 3-5 yurtsuz derbeder de katıldı. Matbuatı velveleye verdiler. Kadının kafası ilim ve fen ile dolmadan, yüzündeki pe­ çeyi kaldırmak kadar anlamsız hiç bir şey yoktur. Siyaset memlekette bu­

nu gerektirir. Genç kızlar tesettürün lüzumundan ve lüzumsuzluğundan bahsedeceklerine ilmi hukuklannı araştırma ile meşgul olsalar, hem ken­

dilerine hem de memleketlerine en büyük iyiliği etmiş olurlar. Kafalannın

yükselmesine tesettür hiçbir mani değildir.

Bizim kadınlanmız Avrupa'daki modayı Anadolu'nun göbeğinde tatbik

etmek isterler... Avrupalı kadınlar modayı kendileri meydana getirirler. İs­ tedikleri kumaşı istedikleri şekilde kesip biçerler ve ne isterse onu giyer­

ler. Fakat biz öyle miyiz? Hepsini Avrupa'dan alıyoruz. Hatta yiyeceğimi­

zi bile. Memleket borç içinde çalkalansın; efradı milletin her birine Du­ yun-u Umumiyye hissesinden 45 liraya yakın bir borç isabet etsin; biz yi­

ne de moda ve süs sevdasındayız. .. Kapitülasyonlar sebebiyle gümrük resmine diğer devletler gibi istediğimiz miktarda zam yapamıyoruz. Güm­

rük resmine % 4 zam etmek için hükümetimiz belki iki senedir çalışıyor; Avrupa devletleri hepsi bin türlü masal okuyorlar. Razı olmuyorlar. Fakat böyle mi olmalı? Efradı millet bilhassa kadınlanmız, hepimiz Avrupa ma­ lına kati bir ihtiyaç olmayınca rağbet etmemeliyiz. Mesela, köylerimizde

dokunan kumaşlardan elbiselerimizi tedarik etmeliyiz. Avrupa emtiasına

heves etmemeliyiz; Bu suretle hem gümrük resmine

zam

ettirmeyen Av­

rupalılara karşı yapacagtmızı yapmış oluruz hem de emtiayı dahiliyeye

hizmet etmiş oluruz ... Bir konferansta söylediğim gibi pekmez ile kahve içelim, gayri müslimlerden bir şey almayalım. Şimdi bunun tamamlayıcı

2 1 7 Mustafa Rahmi Balaban, "İslamiyet Terakkiye Mani Degildir'', Müslüman Sesi, sayı: 64 ( 1 952). 1 73 Mustafa Rahmi Bey'in 28 Mayıs I 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup.

64


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

bir kısmı olmak üzere çuvaldan elbise giyelim, Avrupalılardan bir şey al­ mayalım diyece�im . 1 74 ..

Avrupa 'nın örnek alınması gereken yönlerini sıralarken, Avrupa ülke­ lerine zaman zaman çok sert eleştiriler de yöneiten Balaban'a göre, Avru­ pa'nın büyük devletleri Türk insanı için hep birer yankesicidir. Ya uyur­

ken ya hasta iken bir şey aşınnaya bakınaktadırlar. Bazıları Avrupaltiara hak vererek onların sosyal bir ahlakı, devletler hukuku var diyorlar. An­

cak gerileme dönemi başladığından beri Osmanlı hukukuna riayet edil­

memiştir. Osmanlı Devleti hakkı olan bir şey için Avrupa'nın her kapısı­ na gittiğinde hiç yüzüne bakılmamıştır. Avrupa'nın ne üçlü ittifakına, ne 175 üçlü itilafına inanmamak gerekir • •

Toplumların Yükseliş ve Çöküş Nedenleri

Balaban, toplumların çöküş nedenlerini maddi, manevi nedenler ola­

rak ikiye ayınr. Ona göre, maddi nedenler; ulusların bedensel özelliklerini

kaybetmesi ve güçlüklere dayanma yerilerinin azalmasıdır. Bir ulusun bedensel özelliklerini kaybetmemesi için insanları, özellikle de gençleri izcilik, spor, avcılık, denizcilik gibi uğraşiara yöneltmek gerekmektedir. Balaban, bu yöntemi gerçekleştirebiirnek için Hitler Almanya'sında ço­ cukların gruplar halinde köylere gönderilip işletildiğini, Türk gençliğinin de salonlarda değil; at üstünde, denizde, dağlarda, avda, tarlada, doğanın içinde, doğa ile dost olarak yetiştirilmesi gerektiğini belirtir. Balaban, güçlüklere dayanma yetisinin azalmasmın, bir çok ahlaki düşkünlüğü

beraberinde getireceğini bunun tek çözümünün ise bir taraftan ulusun iş

yeteneğini artırmak öte yandan da devletçilik anlayışını ciddi şekilde

uygulamak olduğunu söyler. Bu bağlamda Türkiye'deki devletçilik anla­ yışının "kimi yer kimi bakar, kıyamet de ondan kopar" anlayışındaki o­ lumsuzluğu gidermek amacıyla meydana getirildiğini ifade eder. Balaban, toplumların çöküşündeki manevi nedenlerin başında erdemli olunamayışı görür. Erdemli yaşamı, en yüksek aklı önder edinerek en doğru yolu bul­ mak, en güçlü bir irade ile bu yoldan yürümek ve bunu bir özellik edine­ 176 bilmek olarak tanımlar • Balaban'a göre toplumların çöküşündeki manevi nedenlerden biri de vatanseverlik duygusunun yeterince işlenmeyişidir. Balaban, bir toplumda vatanseverlik duygusunun önemini vurgulamak için Almanya tarihinden

bir örnek verir. 1 870 Alman-Fransız Savaşı'ndan birkaç gün önce sınır 174 Mustafa Rahmi Bey'in 1 6 Nisan 1 9 1 4 ve 1 4 Mayıs 1 9 1 4 tarihli Cenevre'den gönderdiği \ mektuplar. 175 Mustafa Rahmi Bey'in 5 Teşrinievvel 1 9 )4 tarihli Cenevre'den gönderdiği mektup. 176 Mustafa Rahmi Balaban, "Cemiyetlerin İnhitat Sebepleri", Fikirler, sayı: 1 39 ( 1 936).

65


Mustafa Şahin oluşturan Ren nehrinin bir tarafında Alman, diğer tarafında Fransız bay­ raklan dalgalanmaktadır. Yörede barut,kokusu başlayınca Alman askerle­ ri Ren nehrinden Fransızlan geçirmeıpek için yemin ederler. Bu yemin töreni için şu şiiri yazarlar: Ren'de Muhafızlar! O gök gürültüsü, kılıç şakırtıları ve kükremiş dag gibi gürledin-imparator li­ sanındanRen'e, Ren'e, Almanya Ren'ine; kim şu nehrin muhafızı olmak ister? Sevgili vatan! Müsterih olabilirsin. Ren'de metin ve sadık muhafızlar var. Bu davet çagDsı, yıldınm sürati ile yüzbinlerce sinede çalkalandı ve bütün gözler şimşek gibi parladı. Dindar ve gürbüz Alman genci, mukaddes yurdu koruyacaklardır. Sevgili vatan! Müsterih olabilirsin. Ren'de metin ve sadık muhafızlar var. O genç, kahraman ruhların arzı temaşa eyledikleri sernalara nazarını dikmiş olduğu halde sevine sevine harp etmeye yemin ediyor. Yemin ederim ki, Ren! Sen benim göğsüm, imanım gibi Alman kalacaksın! Damarlarında bir damla kan kaynadıkça bir bilek, bir hançer çekebildikçe, bir el kullanabildikçe senin kıyılarına hiç bir düşman ayak atamaz. Sevgili vatan! Müsterih olabilirsin. Ren'de metin ve sadık muhafızlar var. Bu yemin akisler yapıY,.or; Ren'in gümüş dalgaları akıp gidiyor. Sancak yük­ seklerde dalgalanıyor. Askerler bağınyor. Ren'e, Ren'e, Almanya Ren'ine. Askeri çeviren Alman halkı da katılarak; Bizlerde hep Ren muhafızı olmak is­ teriz. Sevgili vatan! Müsterih olabilirsin. Ren 'de metin ve sadık muhafızlar var.

Bu duygunun ne kadar yüce olduğunu söyleyen Balaban, "ruhu böyle şiir ve musiki ile dolu olan bir askere ne dayanır?" 1 77 Balaban'a göre, bir ulusun ulus olarak korunabilmesi ve yükselebit­ mesi için üç temel koşul gerekmektedir: Birinci koşul, "bulunduğu tabii muhitte kaya ve çınar gibi yerleşerek kannca gibi çalışıp toprağın üst ve alt zenginliklerinden en çok randıman almaktır" İkinci koşul, diğer ulus­ larla ilişkilerde dikkatli davranmak, "onlan kendisine zarar vermeyecek halde tııtmak ve onlan kendisine faydalı hale getirmektir". Üçüncü koşul ise aydınlar ile halk arasındaki ilişkilerin sıcak tııtıılmasıdır. "İdare eden aydın sınıf, yığına inip onu adım adım yükseltmeyi bilmelidir. Bu herhan­ gi bir yeniliği milli tarihin orantısı halinde öne sürebilmekle olur. Yığın­ dan aşın yenilik istenirse, azını da benimsetmemek tehlikesi baş gösterir". İlkel toplumlarda herkes hemen her işi yapmaktadır ve homojen bir yapı vardır. Nüfus ve gereksinimler arttıkça, iş bölümü farklılaşmış ve yapı heterojen hale gelmiştir. İş bölümünün artmasıyla genel dayanışma, iş 1 77

Mustafa Rahmi Bey'in ı Eylül ı 9 1 5 tarihli Zürih'den gönderdigi mektup.

66


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan gruplan arasında çıkar birliği, sıkı bir örgütlenme ve merkezileşme ge­ rekmektedir. Her grubun tutacağı en üst amaç vatan ve millet çıkarlan olmalı, hepsi bu yüce çıkarda buluşmalıdır1 78•

Yeni Dünya Düzeni İ kinci Dünya Savaşı sonrası evrensel banş ve işbirliğini gerçekleştir­ mek amacıyla l 945 yılında Birleşmiş Milletler örgütü kurulur. Rahmi Balaban, bu konuda yaptığı değerlendirmede, İ kinci Dünya Savaşı sonrası yeniden doğınakta olan dünyanın, bütün insanlığı sosyal ve ekonomik bir işbirliği kurup doğaya daha da egemen olarak hayat standardını maddi ve manevi yönüyle devamlı yükselen bir çizgi üzerinde tutacak bir durumda olmasını ister. Balaban, insanın nalıncı keseri gibi hep kendinden yana yontan bir varlık olduğunu ancak dayanışmanın önemli olduğunu söyler. Ona göre, dayanışan bir dünya dayanışmayı benimseyen uluslarla; daya­ nışan bir ulus, dayanışmayı bilen vatandaşlarla; dayanışmacı bir eğitim ise nalıncı keserliğinden vazgeçip, insan akıl ve iradesini de üstüne koyarak kannca ve anlara benzeyebilmektir. Vanlması gereken yer en yüksek akıl ve iradenin de üstüne konulması koşuluyla anya benzemektir. Bugünkü dünyayı şu sözlerle özetlemiştir: "Maslahatı Alemi dörde kılmıştır bina, ben yiyeyim sen yeme, ben iyiyim sen fena". Balaban' a göre, insanlık bütün tarih boyunca türlü isimler altında nalıncı keseri düşüncesini dener ve sonuç hep aynı olur. Kan, kan, kan... Ona göre, insanlık duygusunun gelişebilmesi için San Fransisco'da kurulan uluslararası güvenlik kurumu kadar, her ulustan her insanın dünyayı banş içinde işbirliği ve sevgi dün­ yası yapmaya uğraşması gerekir. Birleşmiş Milletler Örgütü, gücünü bu duygudan almadıkça uluslann ve insanlığın sonucu kötü olacaktır179 •

1 78 Mustafa Rahmi Balaban, "Milletlerin Korunma � Yükselme Kanunlan", Fikirler, sayı: 3 10-3 I I (I 946). 1 79 Mustafa Rahmi Balaban, "Kurulacak Dünya", Fikirler, sayı: 300-301 (I 945).

67



Eğitime Adanmış Bir Kişilik İçin Sonsöz Mustafa Rahmi Balahan'ın sosyal bilimlerde ilgi göstennedi�i alan hemen hemen yok gibidir. Başta ça�daş e�tim akımlan olmak üzere, sosyoloji, psikoloji, felsefe, felsefe tarihi, düşünce tarihi, ahlak, din konu­ lannda yazılar yazmış, kitaplar yayımlamış, çeviriler yapmış, yıllarca bu dersleri okutmuş, binlerce öğretmen yetiştirmiştir. Mustafa Rahmi Balahan'ın düşünce sisteminin gelişimi Osmanlı Dev­ leti'nin son dönemine, Jön Türk hareketinin ivme kazandı�ı ve İkinci Meşrutiyet'in ilan edildi�i döneme rastlamaktadır. Söz konusu dönemde Mustafa Rahmi Bey, İstanbul Darülmuallimin-i Aliye'de öğrenim gör­ mektedir. Bu dönem Osmanlı siyasal rejiminde çoğulculu� istendi�i ve sonuca ulaşıldığı, meşrutiyetin ilan edildi�i, çok partili döneme adım atıldı�ı bir dönemdir. Bu dönem, bir yönüyle özlemierin ve umutların başlangıcıdır. Düşünen bir toplum manzarasının görüldüğü, aydınların "Bu devlet nasıl kurtanlabilir" sorusuna Batıcılar, İslamcılar, Türkçüler, Sosyalizm yanlıları ve Meslekçiler (Prens Sabahattin grubu) cephesinden yanıt arandı�ı bir dönemdir. Çok sayıda siyasal partinin ve derne�in ku­ rulduğu, gazete ve dergi çeşitlili�inin ciddi şekilde arttı�ı bir dönemdir. Ama aynı zamanda suikastların, öldürme olaylarının, sıkıyönetimlerin, sıklıkla hükümet de�işikliklerinin de olduğu bir dönemdir. 1 80 Öğrenim ve görev yıllarındaki başarılan nedeniyle devlet tarafından burslu olarak yurtdışına gönderilen ve devamlı bir öğrenme iste�i duyan Balaban, bu iste�ini İsviçre'de gerçekleştirmiştir. Avrupa'yı gezip, tanı­ yıp, anladıkça Osmanlı ülkesinin ne denli geri kaldı�ını daha iyi anlanıış ve bir an önce e�itimini tamamlayarak ülkesine dönüp geri kalmışlı�ın giderilmesinde bir şeyler yapmayı düşünmüştür. Birinci Dünya Savaşının başladığı bu dönemde ne yapaca�ına kısa sürede karar verir; savaşa ka­ tılrnaktansa Cenevre'de kalıp, kendisini en iyi şekilde yetiştirecek, ülkesi­ ne yararlı olacak tohumları bünyesine alacak ve döndüğünde bunları ül­ kesine ekecektir. O, iyi yetişmiş bir öğretmenin di�er bütün alanlarda 180

Tank Zafer Tunaya, Türkiye 'de Siyasal Partjler, cilt: I, İstanbul, I 988, 2. Baskı, Hürri­ yet Vakfı Yayınlan, ss. 3-15; Şükrü Hanioglu, "Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihad ve Terak/d Cemiyeti ve Jön Türklük (1889-/901), cilt: I, İstanbul, taıihsiz, İletişim Yayın­ lan.

69


Mustafa Şahin nitelikli elernanlar yetiştireceğini düşünmüş ve başanlı öğretmenler yetiş­ tirilmesine katkıda bulunmuştur. Kitaplan ve makaleleri ile geniş bir okur kitlesine ulaşrnaya çalışmıştır. Mustafa Rahmi Balaban, sadece okuldaki öğrencilerine pedagojiden sosyolojiye ve felsefeye değin dersler veren bir öğretmen değil, aynı za­ manda yaygın eğitime elini uzatan bir halk eğitimeisi olmuştur. Bu neden­ le uzun yıllar İzmir Halkevi'nde yönetici olarak görev almış, edinmiş olduğu deneyim ve birikirnlerini, dergi ve gazetelerde okurlanna sunmuş­ tur. 1 922'de Yıldız dergisinin başyazan ve rnesul müdürü, 1 932'de Fikir­ ler dergisinin rnesul müdürü, 1 934' de Anadolu gazetesinin başyazan olmuştur. Adolf Ferriere, Pierre Bovet gibi yetkin yabancı uzinanlan Türkiye'ye davet edip konferans vermelerini sağlamıştır. Onlann konferanslarında çevirmenlik yapmış bu konuşma ve izienimlerini yayıniayıp yannın Tür­ kiye'si nasıl olmalı sorusuna özellikle eğitim penceresinden yanıt aramış­ tır. Rahmi Balahan'ın eğitim anlayışının temelini, bencil bireyler kitlesi yerine, hümanist değerleri beni!Jlserniş ve manevi yönü olan, iradesini eğitmiş, karakteri sağlam, toplumsal ahlak anlayışına uygun, görev duy­ gusu yüksek yurtsever bireyler yetiştirmek düşüncesi oluşturmuştur. İnançsız olup, yalnız ahlak kurallanna göre yaşayan insanlan "çağın­ dan önce gelmiş" insanlar olarak nitelemiş ve toplurnlann henüz ahlak anlayışına göre yaşayabilecek düzeyde olmadığını belirtmiştir. Pragmatist bir din anlayışına sahip olan Balaban, toplum düzeninin sağlanmasında ve halkın eğitilmesinde insanlan inançlanna bağlı kılarak din eğitiminden yararlanılmasından yanadır. Yaşarnının son yıllannda dinsel içerikli yazı­ lannda gözle görülür bir artış vardır. Yazılannda, İslamiyet ve diğer din­ leri tanıtmaya çalışmış, Kuranı Kerim'in çevirisi ile uğraşmış, zamansız ölümü, buna izin vermerniştir. Ziya Gökalp'den çokça etkilenen "özlü bir Türk, mantıklı bir Müslü­ man" olan Balaban, dinde reform yapılmasından yanadır. Hıristiyanlığın ortaçağ skolastik düşüncesini reform ile aştığını, İslamiyet'in de yeni bir yoruma ihtiyacı bulunduğunu, eğer bu gerçekleştirilebilirse hem akılcı davranılabileceği hem de tutuculuğun önlenebileceği söylemini sıklıkla yinelemiştir. Kendi dinini diğer dinlerden üstün tutanlara karşı olmuştur. Dini, manevi üstün bir güç olarak görmüş ve dini çağdaş psikoloji, ahlak ve felsefe içinde ele almanın gereğine inanrnıştır. Türkiye'deki din adarn­ lannın böyle düşünme düzeyinden yoksun olduklarını belirtmiştir. Din adamı yetiştirmekte gösterilen tarihsel ihrnali büyük bir zaaf saymış, halk eğitiminde dinden yararlanılmamış olmasını büyük gerilik olarak düşün-

70


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan müştür. Dini eskiden olduğu gibi değil, gerçek düşüncelerle ele alıp halkı bu yolla egitmenin dogru olacagına inanrnıştır. Balaban, toplurnun temellerini oluşturan değerleri düzelteceğimize, yeni temeller atmaya kalkarsak yanlış yapmış oluruz; ancak yenileşrneye kapılarırnızı kapatarak tutuculuğa saplanırsak, o zaman da sosyal yapımız büsbütün yok olur düşüncesine sadık kalmıştır. Balaban, Türkiye'nin geri kalmışlık sorununun çözümünde çevirilerin önemini vurgulamış ve bu nedenle çok sayıda eseri Türkçe'ye çevirmiştir. Özellikle Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan çevirdigi eserlerle Batı'da gelişen eğitim akımlarını ve Batı düşün tarzını Türk okuHanna ve ulaşa­ bildigi halk kitlesine aşılamada etkili olmuştur. Batı'yı ele alıp Doğu'yu ihmal etmemiş, Doğu'nun buğulu rnistisizrni ile Batı uygarlıgını özürnse­ yerek, hem Doğu'dan hem de Batı:dan etkilenip Anadolu ve Türk uygar­ lıklarının sentezini yapmıştır. Bilimi bir bütün olarak görmüş ve ünlü Türk-İslam düşünürlerini ele alıp eserlerini Türkçe'ye kazandırarak onla­ no düşüncelerini, bilimsel kişiliklerini yeni nesillere tanıtmaya çalışmıştır. Türk kültür ve uygarlığının Doğu-Batı arasındaki yerini, iki kültürden nasıl etkilendiğini ve etkilenmesi gerekliliğini eserlerinde yansıtmaya çalışmıştır. Eserlerinde çoğunlukla Batının düşünsel ve bilimsel yaklaşımı ile, Doğunun mistik felsefi akımlarının dönernin bilimsel ve kültürel anlayışı­ na ne gibi katkılar yaptığını ortaya koymaya çalışmıştır. Mustafa Rahmi Balaban, verimli, bilinçli bir araştırmacı ve eğitirnci­ dir. Gerek çağının gerek Türkiye'nin içinde bulunduğu tüm sorunlara ilgi duymuştur. İlgi duyduğu alanlarda araştırmalar yapmış ve bunlann sonuç­ larını anlaşılır ifadelerle gerek gazete ve dergilerle gerekse kitapları ara­ cığıyla kamuoyuna mal etmiştir. Balahan'ın yazılannda tanıttığı yeni eğitim yaklaşımları, bu yaklaşımları ortaya koyan eğitimeiter ve eserleri gerçekte popülaritesi günümüzde giderek artan aktif okul -aktif öğrenme­ modellerini ortaya koyan kişiler ya da eserlerdir. Cumhuriyet döneminin ansiklopedik bilgi yayma ve ha1k yayını ya­ panlann son örneklerinden olan Mustafa Rahmi Balaban, Cumhuriyet dönemi İzrnir'inin en çok eser vermiş düşünce adamı ve eğitirncisidir. Rahat ve anlaşılır bir dille çevirdiği ya da yazdığı eserleriyle çok önemli bir kültür ve eğitim hizmetini yerine getirmiştir. Mütevazi görevlerde bulunmasına ve geri planda kalmasına rağmen Atatürk ve İnönü dönemle­ rindeki Türk düşünce yaşarnının önemli isimlerinden ve Türk egitim tari­ 181 hinin yeterince tanınmarnış kahramanlarından biridir.

IB I ..

.

Ulken, a.g.e. s. 41 7; Huyuguzel, a.g.e. ss. 448-45 1 . .

71


Mustafa Şahin

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde öğrenim görmüş, İkinci Meş­ rutiyet Dönemi 'nin çok yoğun geçen İslamcılık, Türkçülük, Babcılık, Osmanlıcılık gibi değişik düşünceleri arasın� yetişmiştir. Bu yoğun dü­ şüncelerin arasında yetişen Balabarı yedi yıl ısviçre'de öğrenim görmüş ve tek bir düşüncenin etkisinde kalmamış, bir çok düşüncenin bileşkesini oluşturmuştur. Balabarı'ın çok sayıda eser ortaya koymuş olması, bu eserlerin ne ka­ dar özgün olduğu sorusunu öncelikli bir soru olarak akla getinnektedir. Balaban, acaba bilgileri sadece istif eden bir kimlik mi, yoksa çözümle­ melerde bulunup yargılar ortaya koyabilen bir düşün adaını mıdır? Bu iki seçenekli tabloda Balabarı'ın çalışmalannın çoğunluğu birinci seçeneğe konulabilir. Ancak Balabarı'ın eserlerini verdiği dönemde Türkiye'de sistematik bir bilgi eksikliği yaşandığından Balahan'ın eserlerine özgün­ lük çerçevesinden bakmak yerine çalışmalarının bazılarının ilk olma nite­ liğini göz önünde bulundurmak daha anlamlı olacakbr. Rahmi Balaban, hissettiği bu eksikliği gidermek için adeta bir ansiklopedist gibi yazmış; kendini izleyen kuşağa alt yapı oluşturmada önemli katkılar sağlamışbr. Mustafa Rahmi Balaban, Bab'lı gibi olmayı pek çok yazısında ifade etmekle birlikte, birçok aydında olduğu gibi Osmanlı, İslam ve özellikle Türk kimliğinden kop{a)madığı görülmektedir. Bab'nın iyi ve teknik özelliklerinin alınmasından yana olmakla birlikte Doğu'nun güzel ve özgün değerlerinden ödün verilmemesini istemektedir. Bu nedenle Mus­ tafa Rahmi Balabarı sentezci, eskiyle yeniyi eklernlemeye çalışan bir kirn­ lik olarak görülmelidir.

72


KAYNAKÇA Arşiv Kaynakları

Mustafa Rahmi Balahan'ın Sicil Dosyası, no: 1 503, İzmir Atatürk Lisesi Arşivi. Mustafa Rahmi Balahan'ın Sicil Dosyası, no: 106, İzmir Milli Eğitim Müdür­ lüğü Aişivi. Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Talim ve Terbiye Dairesi Arşivi. Mustafa Rahmi Balahan'ın Hayatı, Mustafa Rahmi Balahan İlköğretim Okulu Arşivi. Mustafa Rahmi Balahan'ın Özel Arşivi ve Eşine Yazdığı Mektuplar.

Görüşme Yapılan Kişiler

Belkıs Yazman (Öğrencisi). Enver Bozyakalı (Baldızının oğlu). Garra S armat (Meslektaşı). Özcan Ker (Kayınbiraderi Ali Haydar Bey'in kızı). Suna Onuttan (Kızı). Süleyman Cesur (Köylüsü). Şahap Okuturlar (Meslektaşı). Yunus Şengül (Balaban Köyü muhtan).

Kitap ve Makaleler

Açıkgöz, Kanıile Ün. (2002). Aktif Öğrenme, İzmir: Eğitim Dünyası Yayınla­ n.

Akbulut, Tülay. (200 1 ) . Mustafa Rahmi Balahan 'ın Eğitim, Din ve Din Eği­ timiyle Ilgili Görüşleri, Marmara Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Akkutay, Ülker. (1996). Milli Eğitimde Yabancı Uzman Raporları (Atatürk Dönemi), Ankara: Avni Akyol Kültür ve Eğitim Vakfı Yayını. Akşin, Sina. ( 1 983). Istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, istanbul: Cem Yaymevi, Akyol, Yaşar. ( 1 993). İzmir Halkevi, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayımlanına­ mış Yüksek Lisans Tezi. Akyüz, Yahya. ( 1978). Türkiye 'de Öğretmenierin Toplumsal Değişmedeki Etkileri, Ankara: Doğan Basunevi. Aky92;, Yahya. (1997). Türk Eğitim Tarihi, 6. Baskı, İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınlan. Aray, Macit. ( 1953). "Muhteşem Bir Grup", Ege Ekspres (22 Temmuz). Aray, Macit. ( 1 944). "Yine 0 .. ", Fikirler,'sayı: 282-283. Arıkan, Zeki. (1 989). Mütareke ve İşgal, Döneminde İzmir Basını, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını. .

73


Mustafa Şahin Ankan, Zeki. (1991). Haydar Rüşdü Öktem, Mütareke ve İşgal Am/arı, An­ kara: Türk Tarih Kurumu Basııpevi. Atatürk 'ün Söy/ev ve Demeç/eri I-III. (1989). 4. Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Aybars, Ergün. (1988). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara: Ankara Üni­ versitesi Basımevi. Bal, Hüseyin. ( 199 1 ). 1924 Raporunun Türk Eğitimine Etkileri ve J Dewey 'in Eğitim Felsefesi, İstanbul: Kor Yayınları. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1923). Avrupa 'da Yeni Mektepler, İzmir: Marifet Matbaası. (Balaban) Mustafa Rahmi (1923). "Hobbes", Hakimiyet-i Milliye (7 Eylül). (Balaban) Mustafa Rahmi. ( 1923). "Jan Jak Ruso", 1 -2, Hakimiyet-i Milliye ( 1 8, 20 Eylül). (Balaban) Mustafa Rahmi. (1923). "John Dewey'in Pedagojisi, 1 -5", Hakimi­ yet-i Milliye (20, 22, 23, 25, 30 Temmuz). (Balaban) Mustafa Rahmi (1923). "Maarif Cephesine Nasıl Çıkacağız?", Yenigün (9 Mart). (Balaban) Mustafa Rahmi. (1923). Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif, Ankara: Matbuat ve istihbarat Matbaası. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1923). Terbiyevi Ruhiyat Laboratuarı, İstanbul: Matbaa-i Amire. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1925). "Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?", Yenigün ( l l , 13, 15, 19 Ağustos). (Balaban) Mustafa Rahmi (1927). "Hobbes", Fikirler, sayı: 9. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1928). "Almanya' da Maarif', Fikirler, sayı: 24. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1928). "Avusturya' da Maarif', Fikirler, sayı: 23. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1928). Dört Bucakta Mektepçilik, İzmir: Ahenk Matbaası. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1928). "Muhtelit Terbiye", Fikirler, sayı: 25. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1928). "Rusya'da Maarif', Fikirler, sayı: 19 (Balaban) Mustafa Rahmi. (1929). "Faal Mektep ve Rüsu", Fikirler, sayı: 46 (Balaban) Mustafa Rahmi. (1929). "Felsefe ve Usulü", Fikirler, sayı: 39 . . (Balaban) Mustafa Rahmi. (1930). "ilim ve İnkılap", Fikirler, sayı: 49. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1930). "İnkılap ve Üniversite", Anadolu (8 Ağustos). (Balaban) Mustafa Rahmi. (1930). "Petro, Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?", Fikirler, sayı: 62. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1930). "Rusya Garp Medeniyetine Nasıl Girdi?", Fikirler, sayı: 5 1 . (Balaban) Mustafa Rahmi. (193 1). "Fransa' da Sosyoloji", Fikirler, sayı: 73. (Balaban) Mustafa Rahmi (193 1). "Şehit Kubilay", Fikirler, sayı: 64. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1932). "Elemin Kudreti", Fikirler, sayı: 82. (Balaban) Mustafa Rahmi. (1932). "İlim ve İnkılap", Fikirler, sayı: 84. (Balaban) Mustafa Rahmi (1932). "Köy Muallimliği", Fikirler, sayı: 84. (Balaban) Mustafa Rahmi. ( 1932). "Rus Mekteplerinde İnzibat ve Teşekküller", Fikirler, sayı: 78. .

.

.

.

.

74


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan (Balaban) Mustafa Rahmi ( 1 932). "Rusya'da Bir Çocuk Obası", Fikirler, sayı: 78. (Balaban) Mustafa Rahmi ( 1933). "Layildik Nedir?", Yeni Asır (29 Mart). Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 934). "Bakırçay Ovalarında", Anadolu (20 Agus­ tos). Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 934). "İlk Terbiye", Anadolu (23 Mart). Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 934). "İnkılap Neler istiyor?", Anadolu (25 Ey­ lül). Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 934). "İnkılap ve Üniversite", Anadolu (8 Agustos). Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 934). "Jan Jak Ruso", Fikirler, sayı: 1 1 7. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 934). "Köy Mektebi", Fikirler, sayı: 1 02. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 934). "Köy Muallim Mektebi", Fikirler, sayı: 1 1 3. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 934). "Okuma Meselesi", Anadolu ( l l Temmuz). Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 935). "Kant", Fikirler, sayı: 1 2 1 . Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 935). "Ulusal Ekonomi ve Köy Muallim Mekte­ bi", Fikirler, sayı: 1 22. Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 936). "Altı Oku Yaşama ve Yaşatma İşi", Fikir­ ler, sayı: 135. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 936). "Cemiyetlerin İnhitat Sebepleri", Fikirler, sayı: 1 39. Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 936). "Fikirler", Fikirler, sayı: 1 33. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 936). "Karl Marks", Fikirler, sayı: 1 38 . Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 937). "Gençlik ve Yarın", Fikirler, sayı: 1 59. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1937). "Okul ve Karakter: Kendine Saygı ve Bunu Terbiye İşi- 1 ", Fikirler, sayı: 1.52. Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 938). "Halkevlerimiz", Fikirler, sayı: 1 66-1 67168. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 940). "Jan Jak Roso'nun Cevabı", Fikirler, sayı: 197- 198. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1940). "Köy Enstitüleri", Fikirler, sayı: 20 1 . Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 944). "Tecrübi Felsefe Ekolü: Locke ve Tabii İman", Fikirler, sayı: 284-285. Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 945). "Kurulacak Dünya", Fikirler, sayı: 30030 1 . Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 946). "Milletlerin Korunma ve Yükselme Kanun­ lan", Fikirler, sayı: 3 1 0-3 1 1 . Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 946). "Ruso ile Kant ve Karşılannda Napolyon", Fikirler, sayı: 320-32 1 . Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 947). Muhtasar Felsefe Tarihi, İstanbul: Gayret Kitabevi Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1949). Tarih Boyunca Ahltik, İstanbul: Gayret Kitabevi. Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 952). "Allah'a. Teslim Olalım", Müslüman Sesi, sayı: 67. .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

75


Mustafa Şahin Balaban. Mustafa Rahmi. ( 1 952). "İslam Dininin Özü", Müslüman Sesi, sayı: 63 . Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 952). "İsl8miyet Terakkiye Mani Değildir", Müslüman Sesi, sayı: 64. Balahan, Mustafa Rahmi. ( 1 952). "Ökul ve Demokrasi", Gayret, sayı: 9-10. Balahan, Mustafa Rahmi. ( 1952). "Okul ve Demokrasi", Gayret, sayı: I I . Balaban, Mustafa Rahmi ( 1 953). "Din Nedir", Müslüman Sesi, sayı: 77. Balaban, Mustafa Rahmi. ( 1 953). Çağdaş Medeniyelin Kökleri, İzmir: Suhulet Matbaası. Balahan, Mustafa Rahmi. ( 1984). İ/im- Ahlak- İman, 7. Baskı, Ankara: Diya­ net İşleri Başkanlığı Yayını. Baran, Zeki. ( 1953). "Mustafa Rahmi Balaban", Mustafa Rahmi Balahan'ın Emeklilik Töreninde Yapmış Olduğu Konuşma ( 1 3 Temmuz). Bayatlı, Osman. ( 1 941). Bergama 'da Fikir Adam/an, İzmir. Binbaşıoğlu, Cavit. ( 1 995). Türkiye 'de Eğitim Bilimleri Tarihi, Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayını. Bozkurt, Hikmet. ( 1953). "Acı Kaybımız Münasebetiyle Mustafa Rahmi Balaban", Yeni Asır (2 1 Temmuz). Bozkurt, Hikmet. ( 1953). "ilmin Değeri", Yeni Asır (24 Temmuz). Claparede, Edouard. ( 1 940). Fonksiyonel Terbiye (Çeviren: Mustafa Rahmi Balahan & M. Baba Arıkan), İstanbul: Bozkurt Matbaası. Çağın, Sebahattin. (2003). "Yıldız Dergisi", Yayımlanmamış araştırma. Dewey, John. ( 1 923). Çocuk ve Mektep, (Çeviren: Mustafa Rahmi), İstanbul: Matbaa-i Amire. Dikili 'nin Sesi. ( 1 963). "İzmir Mustafa Rahmi Balahan Okulunda", (22 Mart). Duman, Tayyip. ( 1 99 1 ). Türkiye 'de Orta Öğretime Öğretmen Yetiştirme, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayını. Ergün, Mustafa. ( 1 982). Atatürk Devri Türk Eğitimi, Ankara: Ankara Üniver­ sitesi, DTCF Yayını. Ergün, Mustafa. ( 1 996). IL Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri, Ankara: Ocak Yayınları. Ertan, Veli. (1991). "Mustafa Rahmi Balaban", İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansik/opedi!FJ, cilt: V. . Eşme, Isa. (200 I). Yüksek Oğretmen Okulları, Istanbul: Bilgi-Başarı Yayınla­ .

n.

Fluomoux, Thedor. ( 1 947). Wilyam Ceymis 'in Felsefesi (Çeviren: Mustafa Rahmi Balaban), İstanbul: Gayret Kitabevi. FouilU:e, Alfred. ( 1 923). Avrupa Milletleri Ruhiyatı (Çeviren: Mustafa Rah­ mi), İstanbul: Matbaa-i Amire. Göksel, Burhan. ( 1 985). "Atatürk'ün Eğitim Konusunda Görüşleri ve Misak­ Maarif', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Ankara: sayı: 3 . Gürkaynak, Murtaza. ( 1 940). "İzmir 'deki Türk Mütefekkirler İle Birer Saat", Fikirler, sayı: 204. Hanioğlu, Şükrü. (Tarihsiz). Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı ittihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük (1889-1902), cilt: 1 , İstanbul: İletişim Yayınları. 76


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Hazarhun, Ülker. ( 1953). "Hocamın Ardından", Ege Ekspres (25 Temmuz). http://ccsparis.com/floutnoy.htınl http://members.tripod.com/-gnostik/mcarullah/evrens 1 .htm. http://perso.wanadoo.fr/th.baudouin/ http://perso.wanadoo.fr/th.baudouinlbioeng.htm http://www.centre-lecture.comlhome/ım.glpdfldoc-529 .pdf http://www.emoıy.edu/educatıon/m.fp/jphotos.html http://www.geocities.com/athens/forum./7905/websurf2.html http://www.ibe.unesco.org/aboutıbelhise.htm http://www.ibe.unesco.org/mternationallpublications/thinkers/thinkerspdfl claparee.pdf http://www.pro-helvetia.ch/expo/piaget/pia flpanlpan1 8 e f.html http://www.siu.edu/-deweyctr/ http://www.snl.ch/dhs/exteme/protect/textes/f9008 .html http://www.unige.ch/rousseaul http://www.unige.ch/rousseaulfirstlhistfonds.html http://www.wabash.edulrousseaul Huyugüzel, Ömer Faruk. (2000). İzmir Fikir ve Sanat Adamlan (1850-1950) Ankara: Kültür Bakanlıgı Yayını. İnalcı.k, Halil. (2000). "Ziya Gökalp Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür", Doğu Batı, sayı: 12. Kanad, Halil Fikret. ( 1 963). Pedagoji Tarihi, cilt: I, 4. Baskı, İstanbul: Milli Egitim Basım.evi. Kanad, Halil Fikret. ( 1 963). Pedagoji Tarihi, cilt: II, 4. Baskı, İstanbul: Milli Egitim Basım.evi. Kant 'ın Pedagojisi. ( 1 933). (Çeviren: Mustafa Rahmi), İzmir: Cumhuriyet Matbaası. Kaplan, İsmail. ( 1 999). Türkiye 'de Milli Eğitim İdeolojisi, İstanbul: İletişim Yayınları. Kaya, Yahya Kemal. ( 1977). İnsan Yetiştirme Düzenimiz, 2. Baskı, Ankara: Nüve Matbaası. Kayaoglu, Necmeddin. ( 1 998). Türkiye 'de Tercüme Müesseseleri, İstanbul: Kitabevi Yayınları, Küken, Gülnihal. ( 1 996). Felsefe Açısından Eğitim, İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım. Langlois. V. ( 1 947). Eski Kilikya (Çeviren: Mustafa Rahmi Balaban) Mersin, Yeni Mersin Basım.evi. Mümtaz, S. ( 1 942). "Cihan Harbinden Hatıralar: Cenevre'de Tahsilde Bulu­ .. nan Türk Gençligi", Türk Gençliği, Sanat, Fikir Gazetesi, cilt: 5, sayı: 5 . Ozkaya, Mahmut. ( 1 959). "Mustafa Rahmi Balaban", Ege Gençlik Kültür Bayramı, Dikili (26 Nisan). Öztürk, Cemil. ( 1 996). Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politika/an, An­ kara: Türk Tarih Kurumu Yayını. Şahin, Mustafa. ( 1 996). Türkiye 'de Öğretmen Yetiştirme Uygulamalarında Yabancı Uzmaniann Yeri (1923-1�0), Dokuz Eylül Uıfiversitesi, Ya­ yım.lanmamış Doktora Tezi. 77


Mustafa Şahin Şahin, Mustafa. (2003). "Ege Bölgesi Köy Öğretmenleri Derneği", İzmir Kent Kültürü Derneği, sayı: 6. Şahin, Mustafa. (2004). Mustafo Rahmi: Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Af.aarif, (Osmanlıca'dan Çeviren), Ankara: A­ tatürk Araştınna Merkezi. Şahin, Mustafa. (2005). "Pierre Bovet'in Ege Konferansları ve Türk Eğitimi­ ne İlişkin Düşünceleri", İzmir Kent Kültürü Derneği, sayı: 8. T.C. Maarif Vekilliği. ( 1 99 1 ). Birinci Maarif Şurası, Tıpkı Basım, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı (1991). Dördüncü Milli Eğitim Şurası, Tıpkı Basım, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı. ( 1 991). Üçüncü Milli Eğitim Şurası, Tıpkı Ba­ sım, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. Tunaya, Tank Zafer. ( 1 988). Türkiye 'de Siyasal Partiler, cilt: 1 , 2. Baskı, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları. Tuncer, Cengiz. ( 1 953). "İzmir'in En Yaşlı Öğretmeni: Rahmi Balahan Haya­ tını Anlatıyor", Sabah Postası ( 1 6 Nisan). Tuncor, Ferit Ragıp. ( 1 974). "Mustafa Rahmi Balaban", Ülkücü Öğretmen, sayı: XV. Tuncor, Ferit Ragıp. ( 1 989). Milli Eğitim Yayınları Bibliyografyası (19231985), İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Tunçay, Mete. ( 1 989). "Siyasal Tarih 1908-1 923", Türkiye Tarihi-4 (Çağdaş Türkiye 1908-1980), İstanbul: Cem Yayınevi. Turan, Şerafettin. ( 1 982). Atatürk'ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ülkeı:l,· · Hilmi Ziya. ( 1992). Türkiye 'de Çağdaş Düşünce Tarihi, 3. Baskı, İstanbul: Ülken Yayınları. Yaşatan, Şemseddin. ( 1 953). "Eğitim Ailesi Hocasını, Cemiyet En Temiz Ahl3klı Eviadını Kaybetti", Sabah Postası (23 Temmuz). Yılmaz, Hasan. ( 1 988). Heyet-i ilmiyeler, Ankara Üniversitesi, Yayımlan­ mamış Yüksek Lisans Tezi. Zeyrek, Halil. ( 1 963). "İzmir Mustafa Rahmi Balahan Okulunda", Dikili 'nin Sesi (22 Mart). Zeyrek, Halil. ( 1 963). "Zübeyde Balahan'ın Konuşması", Dikili 'nin Sesi (22 Mart). Zeyrek, M. İhsan. ( 1 953). "Dün Toprağa Verdiğimiz Mustafa Rahmi Balahan İçin, Yeni Asır (23 Temmuz). Zeyrek, M. İhsan. ( 1961). "Mustafa Rahmi Balahan İçin", Yeni Asır ( 1 8 Temmuz).

78


EK-I

ESERLERİ Bu başlıkta Mustafa Rahmi Balahan'ın özel kitaplığında ve kütüphaneler­ de yapılan araştırmalar sonrası görülebilen kitaplarının listesi verilmiştir. Buna göre Balahan'ın 37'si telif, 47'si tercüme olmak üzere yayıınlanmış toplam 84 kitabı bulunmaktadır. Bu bölümde Balahan'ın eserleri telif ve tercüme eserler olmak üzere iki grup halinde ve lcronolojik olarak verilmiştir. Bununla birlikte diğer araştımıacıların çalışmalarmda Rahmi Balahan'ın bilŞka eserlerine de yer verilmiştir. Balahan'ın bazı kitaplan fazla sayıda basılmadığı için belki özel arşiv ve kütüphanelerde olabilir. Bu kitaplar bizzat görülmediğinden ve kitarı künyelerindeki bazı hatalar nedeniyle farklı listele­ • re ihtiyatla yaklaşılmıştır 82 Balaban, gazete ya da dergilerde yayınıladığı bazı yazılarını daha sonra küçük değişikliklerle kitaba dönüştünnüştür. "Mekteplerde İyilik Dernekleri", "Maarifte Gaye", "lslahı Irk", "lrklar Ruhiyatı", "Delcrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna", "Filozoflarla Birer Saat", "Alman Milletine Fihte'nin Hitabe­ leri", "Kimya-i Saadet", "Vasiyetname: Hayat, ilim, Din" gibi çalışmalan buna örnektir.

Telif Eserleri l.

Güzel Hikayeler 3, İzmir, 1 337 ( 1 92 1 ), Marifet Matbaası, Çocuklar Kü­

tüphanesi, 14+ 1 s.

2.

Güzel Hikayeler

tüphanesi, 1 6 s.

3.

4,

İzmir, 1338 ( 1 922), Ahenk Matbaası, Çocuklar Kü­

Güzel Hikayeler 5, İzmir, 1 338 ( 1 922), Ahenk Matbaası, Çocuklar

Kütüphanesi, 1 6 s.

Avrupa 'da Yeni Mektepler, İzmir, I 338 ( 1 922), Marifet Matbaası, Talim ve Terbiye Kütüphanesi, 36 s. 5. Mektep/ilere Tatil Kitabı: Demet 1, İzmir, 1338 ( 1 922), Marifet Matbaa­ sı, 14 s. 6. Mekteplilere Tatil Kitabı: Demet 2, İzmir, (Mart) 1338 ( 1 922), Marifet Matbaası, 1 5 s.

4.

182

Araştımıalar sırasında gerek Balahan'ın özel kütüphanesinde gerekse diğer kütüphanelerde bulunamayan ancak Huyugüzel'in çalışmasındaki Bala­ han'ın eserleri listesinde belirtilen ese.ıer şunlardır: Çocuklar Cenneti ve Küçük Çoban (Nihat Nafız ile birlikte) İzmir, 1 934, Suhulet Basımevi, 3 1 s.; Keloğlan, İzmir, Halkevi Yayınları; Dagdeviren, İzmir, Halkevi Yayınla­ n; Deli Dumrul, İzmir, Halkevi Yayınları, Huyugüzel, a.g.e. ss. 45 1 -455. 79


Mustafa Şahin Mektep/ilere Tatil Defteri: Demet 3, İzmir, (Nisan) 1 338 ( 1 922), Marifet Matbaası, ı 6 s. 8. Mekteplerde İyilik Derneği, İzmir, 1 339 ( 1 923), İnkılap Matbaası, 4 s. 9. Amerika Kaşifi Kristof Kolomb, İzmir, 1 339 ( ı 923), İnkılap Matbaası, Çocuklar Kütüphanesi: ı , ı 6 s. ıo. Ço,cuklar Cenneti, İstanbul, ı339 (ı923), Matbaa-i Amire, TBMM Hü­ kümeti MaarifVekaleti Neşriyatı, Çocuklar Kütüphanesi: 2, ı 64+3 s. ı ı . Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif An­ kara, 1 339 ( 1 923), Matbuat ve İstihbarat Matbaası, 63 s. ı2. Bahriyarname (müstensih), İstanbul, 1 339 ( 1923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, ı 6+ ı s. 1 3 . Küçük Felsefe Tarihi, İstanbul, 1 339 ( ı923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, ı 8 I+ ı s. ı4. Ruhiyafa Medhal, İstanbul, 1 339 (ı923), Matbaa-i Amire, TBMM Hü­ kümeti MaarifVekaleti Neşriyatından, 43+2 s. 1 5 . Terbiyevi Ruhiyat Laboratuan, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 3 ı +2 s. ı6. Ahlak (derleyen) İstanbul, 1339 ( 1923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükü­ meti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 50+2 s. ı7. Halk Tekamülü, İzmir, 1 339 ( 1 923), İnkılap Matbaası, İlim ve Hayat Külliyatı: ı , ı 6 s. ı 8. Dergahı Mevlana, İzmir, 134ı (ı925), İnkılab Matbaası, ilim ve Hayat Killliyatı: 2, ı 6 s. ı9. Korkut Atanın Kitabı: Ewel Zamanda .. , İstanbul, 1927, Maarif Kütüp­ hanesi, 99 s. 20. Dört Bucakta Mektepçilik, İzmir, 1 928, Ahenk Matbaası, İzmir Muallim­ ler Birliği Neşriyatı: ı , 68 s. 2 1 . İlk Mekteplerde Ruhi Tetkikler (Münir Hayri ile birlikte), İzmir, ı 934, Hafız Ali Matbaası, Fikirler Neşriyatmdan: 4, 72 s. 22. Portakal Kahramanı Balçovalı Mehmet Ali Amuca, İzmir, ı937, Bilgi Matbaası, C.H.P. İzmir Halkevi Köycü1ük Kolu Neşriyatı: l , ı6 s. 23. Kayası Kahramanı Çiğilli/i İsmail Altıntaş, İzmir, ı 937, Cumhuriyet Basımevi, C.H.P. İzmir Halkevi Köycillük Kolu Neşriyatı: 2, ı 6 s. 24. Kınık'ta İlk Çekirdeksiz Yetiştirenlerden Hakkı Kuşçu ile Yusuf Konyar, İzmir, ı 937, Cumhuriyet Basımevi, C.H.P. İzmir Halkevi Köycülük Kolu Neşriyatı: 3, 1 6 s. 25. Buğdayı, Cins At ve Sığırlan ile Ünlü Bölcek Köylü Tevfik Üreten, İzmir, ı 937, Cumhuriyet Basımevi, C.H.P. İzmir Halkevi Köycillük Kolu Neşri­ yatı: 4, 1 6 s. 26. Badem, Zeytin, Armut Kahramanı Hüseyin Masa/cı, İzmir, 1 937, Cum­ huriyet Basımevi, C.H.P. İzmir Halkevi Köycillük Kolu Neşriyatı: 5, 1 6 s.

7.

.

80


Hayah Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban 27. Köylerde Eskicilikten Sonra Çiftlik Sahibi Olan Mehmet Zırhlı, İzmir, ı 937, Cumhuriyet Basımevi, C.H.P. İzmir Halkevi Köycülük Kolu Neşri­ yab: 6, ı 6 s. 28. Özdemir Onbaşı, İzmir, ı938, Cumhwiyet Basımevi, C.H.P. İzmir Hal­ kevi Karagöz Oyunlan: ı , ı 5 s. 29. Şehir mi, Töbeler Töbesi, İzmir, ı938, Cumhuriyet Basımevi, İzmir Halkevi Karagöz Oyunlan: 2, ı 6 s. 30. Çevresinde Gezi lle İzmir Tarihi, İzmir, ı 946, Dost Basımevi, ı6 s. 3 ı. Buluğ Çağı, İzmir, ı 94 ı, Cumhuriyet Matbaası, 22 s. 32. Efez, İzmir, ı 946, Dost Basımevi, 24 s. 33. /zmir Agorasından Eski Tapınak/ara, İzmir, ı 946, Cumhuriyet Basımevi, Ege Turizm Demegi Yayınlan: ı , 33 s. 34. Muhtasar Felsefe Tarihi, İstanbul, ı947, Gayret Kitabevi, Hakikat Yolla­ nnda, 2 ı 9+4 s. 35. Tarih Boyunca Ah/ak, İstanbul, ı949, Gayret Kitabevi, Hakikat Yolla­ nnda, ı68 s. 36. Çağdaş Medeniyelin Kökleri, İzmir, ı 953, Suhulet Matbaası, Bergama'yı Sevenler Cemiyeti Neşriyatı, sayı: ı o, 90+2 s. 37. Son Asrın İ/im ve Fen Adamianna Göre Ilim-Ahlak-lman, Ankara, 1 950, 2. Baskı, 1 83 Güney Matbaacılık ve Gazetecilik Anonim Orta.ldıgı, 254 s.

Tercüme Eserleri ı.

2. 3. 4. 5. 6. 7. 8.

Amerikan Maarif Nezareti, Sıhhat Ta/im ve Terbiyesi ve Mektep/erde Sıhhat Dernekleri, İzmir, 1 338 ( 1 922), Marifet Matbaası, ı 6 s. Doktor Avr, Amerika 'da Mekatib-i İbtidaiyye ve Taliyye; Mr. Henky, Terbiye-i Şebab ve Mihekki, İzmir, 1 338 (ı922), Marifet Matbaası, 1 6 s. Pierson, Islah-ı Irk, İstanbul, 1 339 (ı 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, ı4 s. Alfred Fouillee, Avropa Milletleri Ruhiyatı, İstanbul, 1339 ( ı923), Mat­ baa-i Amire, TBMM Hükümeti MaarifVekaleti Neşriyatından, ıOO+ l s. Fritz Eisler, Öksüzler Babası Pestalozzi, İstanbul, 1339 ( ı 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 45 s. Johanna Spyri, Altın Çiftlik, İstanbul, 1 339 (ı 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatı, Çocuklar Kütüphanesi: 3, 35+ 1 s. Edouard Claparede, Çocuk Ruhiyatı ve Tecriibi Pedagoji, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatın­ dan, ı 7 ı +2 s. Robert Gaupp, Çocuk Ruhiyatı, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 99 s.

1 83

Kitabın ilk baskısı 1 948 ve 7. baskıs; ı 984 yılında Diyanet İşleri Başkanlı­ gı tarafından yapılnuştır. 81


Mustafa Şahin John Dewey, Çocuk ve Mektep, İstanbul, 1339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vek'aleti Neşriyatından, 1 1 6+ 1 s. 10. Maria Montessoria, Çocuklar; Evi, İstanbul, 1 339 (1923), Matbaa-i Ami re, TBMM Hükümeti MaarifVekaleti Neşriyatından, 1 65 s. 1 1 . Jean-Marc-Gaspard d'İtarde, Dağda Bulunmuş Çocuk, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatın­ dan, 2 1 s. 12. Alfred Fouillee, Kadın-Erkek Irklan Ruhiyatı, İstanbul, 1339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 44+ 1 s. 13. Amerika Terbiye Kamusu, Ruhiyat Makaleleri, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TC Maarif Vekaleti Neşriyatından, 39+2 s. 14. Boden Powel, İzcilik, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 276+2 s. 1 5 . Max Georges Schmid, Tabiat ve İnsan, İstanbul, 1339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti MaarifVekaleti Neşriyatından, 24 s. 1 6. Şerafettin Ali Yezdi, Timur ve Tüzukatı, İstanbul, 1 339 ( 1 923), Matbaa-i Amire, TBMM Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 1 07 s. 17. Moraca D'Ohsson, Moğol Tarihi, İstanbul, 1 340 (1 924), Matbaa-i Ami re, Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti Neşriyatından, 3 1 9+ 1 s. 1 8 . Muntandun, Çocuk Büyütmek, İzmir, 1338 (1 927) 2. Baskı, Marifet Mat­ baası, Anneler Kütüphanesi, 16 s. 19. Palikos, Kalmuk Türkleri, İzmir, 1 927, Marifet Matbaası, İzmir Türk Ocağı Neşriyatından, 44 s. 20. William James, İtiyad, İzmir, 1927, Marifet Matbaası, İzmir Amerikan­ Türk Dostluk Ceıniyeti Neşriyatından, 1 6 s. 2 1 . Hausoulier-Pontremoli, Bergama Tarihi ve Rehberi (A. Aziz ile birlikte) İzmir, 1929, Hafız Ali Matbaası, 88 s., İzmir ve Havalisi Asanatika Mu­ hipleri Ceıniyeti Neşriyatından, sayı: 4, 88+22 s. 22. Adolf Ferriere, Ailede Terbiye (Yedi Yaşına Kadar Çocukluk), İzmir, 1 930, Fikirler Neşriyatı, no: 1 , 1 5 s. 23. Adolf Ferriere, Ailede Terbiye (Yedi Yaşından Oniki Yaşına Kadar Ço­ cukluk), İzmir, 1930, Fikirler Neşriyatı, no: 2, 1 6 s. 24. Adolf Ferriere, Ailede Terbiye (Büluğ Çağı), İzmir, 1930, Fikirler Neş­ riyatı, no: 3, 15 s. 25. Felix Sartiaux, Küçük Asyada Ölmüş Şehirler, İzmir, 193 1 , Hafız Ali Matbaası, İzmir ve Havalisi Asanatika Muhipleri Ceıniyeti Neşriyatından, sayı: 5, 95 s. 26. E. Margairaz, D. Dottrens, Alfabede Cümle Usulü, İzmir, 1 932, Hafız Ali Matbaası, İzmir Fikirler Neşriyatı, no: 3, 47 s. 27. H.C.Butler, Sart Harabeleri (Cezmi Tahir ile birlikte) İzmir, 1932, Mari­ fet Matbaası, İzmir ve Havalisi Asanatika Muhipleri Ceıniyeti Neşriyatın­ dan, sayı: 7, 36 s.

9.

­

­

82


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan 28. Satumino Ximenez, Bodnım (Halikamas) İzmir, 1 932, Marifet Matbaası, İzmir ve Havalisi Asanatika Muhipleri Cemiyeti Neşriyatından, l l s. 29. E. Decroly-A.Hamai'de, Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçü/er, İzmir, 1933, Bilgi Matbaası, Fikirler Neşriyatı, no: 9, 47 + 6 s. 30. Conseption Sur La Vie De Quelques Philosophes, İzmir, 1933. 3 1 . Fred de Moor, Decroly Usulünde Dersleri Toplulaştınna, İzmir, 1 933, Bilgi Matbaası, 1 1 2 s. 32. Kanı'ın Pedagojisi, İzmir, 1933, Cumhuriyet Matbaası, Fikirler Neşriya­ tı, no: 10, 83 s. 33. Edouard Claparede, Ferdi Ruhiyat ve Çocukta Eksiklik Kaygısı, İzmir, l 934, Suhulet Matbaası, İzmir Muallimler Neşriyatından, no: 1 , 3 l s. 34. Edouard Claparede, Yeni Psikoloji ve Pedagoji, İzmir, 1 936, Cumhuriyet Basırnevi, İzmir Halkevi Neşriyatmdan, 74 s. 35. William James, İnsiyak, İtiyad, İrade, İzmir, 1936, Meşher Basımevi, İzmir Halkevi Neşriyatmdan, 40 s. 36. Fichte, Fihte 'nin Hitabeleri, İzmir, 1938, Dereli Basımevi, 2 1 2 s. 37. Edouard Claparede, Fonksiyonel Terbiye (M.Baha Ankan ile birlikte), İstanbul, 1940, Bozkurt Matbaası, 93 s. 38. Emile Boutroux, Avnıpa Medeniyetinin Ahlak Kökleri, İzmir, 1940, Cumhuriyet Basımevi, C.H.P. İzmir Halkevi Neşriyatı, no: 18, 55 s. 39. Alfred Fouillee, Filozofi Vasıtasıyla Orta Tedrisatta Refonn, İzmir, 1942, Cumhuriyet Basımevi, İzmir İhracatçılarmdan Cevdet Alanyalı 'nın VakıfKitaplan: 1 , 43 s. 40. Varidat, İstanbul, 1947, Gayret Kitabevi, Hakikat Yollarmda Serisi: 1 , 40 s. 4 1 . Muhiddin Arabi, Füsus Nakşı, İstanbul, 1 947, Gayret Kitabevi, Hakikat Yollannda Serisi: 2, 3 1 s. 42. Thedor Fluomoux, Wilyam Ceymis 'in Felsefesi, İstanbul, 1947, Gayret Kitabevi, Hakikat Yollarmda Serisi: 3, 48+ 1 s. 43. Gazali, Sapıklıktan Kurtuluş, İstanbul, 1947, Gayret Kitabevi, Hakikat Yollannda Serisi: 4, 1 6 s. 44. Mark Orel, Düşünceler, İstanbul, 1 947, Gayret Kitabevi, Hakikat Yolla­ nnda Serisi: 5, 15+ 1 s. 45. V. Langlois, Eski Kilikya, Mersin, 1947, Yeni Mersin Basırnevi, Mersin Halkevi Yayınlanndan, 77 s. 46. Gazali, Kimya-i Saadet, İstanbul, 1 953, Gayret Kitabevi, 1 6 s. 47. Alexis Carrel, Vasiyetname: Hayat, İ/im, Din, İstanbul, 1954, Gayret Kitabevi, 40 s. Mustafa Rahmi Balahan'ın yayımlanan pek çok kitabında daha önce bası­ lan eserlerinin listeleri verilmiştir. Bu list�lerde verildiği halde bulunamayan eserleri şunlardır:

83


Mustafa Şahin 1 . Petro Rusya 'yı Nasıl Avrupa/ı/aştırdı? (Yenigüo ve Fikirler'de yayımlanmıştır). 2. Adana. 3. Ewel Zaman Içinde (tasnifsiz). 4. Fenn-i Terbiye Tarihi (çeviri). 5. Kıziann Terbiyesi (çeviri). Kendi el yazısı ile yazmış olduğu kısa yaşam öyküsünde hasıma hazır eserler olarak belirttiği fakat bulunamayan eserleri şunlardır: 1 . F . De Golangez, Eski Site. Sartieux, Arkeo/oji lşığında Anadolu Medeniyet/eri. 2. 3. Yung'un Psikolojisi. 4. Fönter, Okul ve Karakter. 5 . Ingiliz Filozoflan 6. Kifii Akhisari, Usul- el Hikem fi Nizarn El Alem. 7. Çiyeçef, Kilikya Jelojisi. 8. Reformatörler.

Gazete ve Dergi Yaziları

Mustafa Rahmi Balahan'ın pek çok gazete ve dergide yüzlerce yazısı ya­ yımlaıunıştır. Makalelerinin yayımlandığı gazete ve dergiler şunlardır: İkdam (İstanbul), Yıldız (İzmir), Ahenk (İzmir), Hakimiyeti Milliye (Ankara), Ana­ dolu (İzmir), Fikirler (İzmir), Terbiye (İstanbul), Yeni Asır (İzmir), Gayret (İzmir), Müslüman Sesi (İzmir), Sabah Postası (İzmir), Yenigün (İzmir- An­ kara), Bağ (İzmir), Isiahat (İzmir), Türk Sözü (Adana), Terbiye (Ankara). Kendi deyimiyle daha birçok gazete ve dergide yazıları yayımlanmıştır. Yu­ karıda belirtilen gazeteler incelenerek Rahmi Balahan'ın yazılannın listesi verilmiştir. Balaban, öğrenim gördügü sırada İkdam gazetesinin İsviçre muhabirliğini üstlenmiş ve yazılar göndermiştir. Yenigüo, Hakimiyet-i Milliye, Anadolu, Fikirler ve Müslüman Sesi, Mustafa Rahmi Balahan'ın yazılannın en çok yayımlandığı gazete ve dergilerdir. Yıldız dergisinin başyazartığı ve mesul müdürlügü ile bir süre Anadolu gazetesi başyazartığı ve Fikirler dergisi mesul müdürlügü yapmıştır. 1920

"Halk Darülfünunu", İledam (28 Kanunus8ni). "Cenevre Darülfünununda Umuma Mahsus Konferanslar ", lledam (8 Şubat). "Kadınların Vazife-i İçtimaiyesi Üzerine Fransa'da Yeni Teşkilat", lledam (23 Şubat). "Maarif: Tahsil-i Tali", İledam (4 Mayıs). "Folklor'', lledam (27 Kanunuevvel). 1921

"İstanbul'da Ecnebi Mütehassıslar'', Yenigün ( l O Şubat). "Muallimler Derneğinde Yeni İdare", Yenigün ( 1 9 Haziran). 84


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "Muallimler Kongresi Açıldı", Yenigün ( 1 7 Temmuz). "Muallimler Kongresi Devam Ediyor", Yenigün (22 Temmuz). 1922

"Mekteplerde İyilik Dernekleri", Isiahat (27 Mayıs). "Yad'ı Azam", Isiahat ( 1 5 Haziran). "Terbiye-i Fikriye", Yıldız ( 1 5 Haziran). "Sevaik-i Efal Gaye-i Hayat", Yıldız (14 Temmuz). "Tokadizade Şekip Bey'', Yıldız (27 Temmuz). "Beynelınilel Terbiye-i Ahlakiye Kongresi", Yıldız ( l l A�tos). "Islah-ı Irk İlmi", Yıldız (25 A�tos). 1923

"Taşrada Açılacak Darülmualliminler'', Yenigün ( 1 7 Kanunus&ni). "Muhabbet-Medeniyet", İledam (25 Kanunus&ni). "Maarif Cephesine Nasıl Çıkacagız?", Yenigün (9 Mart). "Kilikya'dan Gezi", Adana Türk Sözü (1 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 1 : Maarifte Gaye- I", Hakimiyet-i Milliye (3 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 2: Yeni Maarifin Felsefesi-2", Hakimiyet-i Milliye ( l O Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 3: Asri Maarif Müessislerinden Dewey ve Terbiye­ si", Hakimiyet-i Milliye ( l l Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 4: Programlar'', Hakimiyet-i Milliye (16 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 5 : Bugünkü Gayemiz ve Turanda Terbiye", Hakimi­ yet-i Milliye (2 3 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 6: Terbiye ve Maarif Ruhiyatı", Hakimiyet-i Milliye (25 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 7: İptidai Mektepler- 1", Hakimiyet-i Milliye (29 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 8: İptidai Mektepler- 2", Hakimiyet-i Milliye (30 Mayıs). "Asri Terbiye ve Maarif- 9: İptidai Mektepler- 3", Hakimiyet-i Milliye ( 1 Haziran). "Asri Terbiye ve Maarif- 10: Tali Mektepler", Hakimiyet-i Milliye (5 Hazi­ ran).

"Asri Terbiye ve Maarif- l l : Muallim İhzarı- 1 ", Hakimiyet-i Milliye (6 Hazi­ ran).

"Asri Terbiye ve Maarif- 12: Muallim İhzarı- 2", Hakimiyet-i Milliye (7 Hazi­ ran).

"Asri Terbiye ve Maarif- 13: Büyük Adamlar Yetiştirmek", Hakimiyet-i Milliye (2 1 Haziran). "Kadın ve Erkek Ruhiyatı- 1 ", Hakimiyet-i Milliye (22 Haziran) "Kadın ve Erkek Ruhiyatı-2", Hakimiyet"5!_ Milliye (25 Haziran) "Irklar Ruhiyau- 1", Hakimiyet-i Milliye l/.7 Haziran). "lrklar Ruhiyatı-2", Hakimiyet-i Milliye (28 .Haziran). 85


Mustafa Şahin "lrklar Ruhiyatı-3", Hakimiyet-i Milliye (29 Haziran). "Asri Terbiye ve Maarif- 14: Mdcteplerde İyilik Derneği", Hakimiyet-i Milliye (29 Haziran). "İlk Tedrisatta Tarihin Maksad.ı- 1 ", Hakimiyet-i Milliye (6 Temmuz). "İlk Tedrisatta Tarihin Maksadı- 1", Hakimiyet-i Milliye (8 Temmuz). "Çocuk ve Ders Programı- l ", Hakimiyet-i Milliye (9 Temmuz). "Çocuk ve Ders Programı-2", Hakimiyet-i Milliye ( l O Temmuz). "Çocuk ve Ders Prograını-3", Hakimiyet-i Milliye (12 Temmuz). "Çocuk ve Ders Programı-4", Hakimiyet-i Milliye ( 1 3 Temmuz). "John Dewey'in Pedagojisi- 1 ", Hakimiyet-i Milliye (20 Temmuz). "John Dewey'in Pedagojisi-2", Hakimiyet-i Milliye (22 Temmuz). "John Dewey'in Pedagojisi-3", Hakimiyet-i Milliye (23 Temmuz). "John Dewey'in Pedagojisi-4", Hakimiyet-i Milliye (25 Temmuz). "John Dewey'in Pedagojisi-5", Hakimiyet-i Milliye (30 Temmuz). "Ahlak ve Pedagoji- 1 ", Hakimiyet-i Milliye ( 1 Ağustos). "Ahlak ve Pedagoji-2", Hakimiyet-i Milliye (2 Ağustos). "Ahlak ve Pedagoji-3", Hakimiyet-i Milliye (6 Ağustos). "Ahlak ve Pedagoji-4", Hakimiyet-i Milliye ( 1 3 Ağustos). "Ulfun-ı Siyasiye Riyaseti", Hakimiyet-i Milliye (16 Ağustos). "Islahı lrk- 1 ", Hakimiyet-i Milliye (17 Ağustos). "Islahı Irk-2", Hakimiyet-i Milliye (19 Ağustos). "Makyevel- 1 ", Hakimiyet-i Milliye (20 Ağustos). "Makyevel-2", Hakimiyet-i Milliye (2 1 Ağustos). "Makyevel-3", Hakimiyet-i Milliye (28 Ağustos). "Makyevel-4", Hakimiyet-i Milliye (29 Ağustos). "Her Vekalet Cezri Bir Program Çizınez mi?",Yenigün (30 Ağustos). "Nizamülrnülk ve Siyasetnarnesi", Hakimiyet-i Milliye (3 Eylül). "Hobbes", Hakimiyet-i Milliye (7 Eylül). "Auguste Comte", Hakimiyet-i Milliye ( l 1 Eylül). "Jan Jak Ruso-l ", Hakimiyet-i Milliye ( 1 8 Eylül). "Jan Jak Ruso-2", Hakimiyet-i Milliye (20 Eylül). "Herbert Spencer- I", Hakimiyet-i Milliye (24 Eylül). "Herbert Spencer-2", Hakimiyet-i Milliye (25 Eylül). "Tard", Hakimiyet-i Milliye (26 Eylül). "Durkheim", Hakimiyet-i Milliye (5 Teşrinievvel). "Kabi-et Tarihinde Türkler", Hakimiyet-i Milliye (29 Teşrinievvel). "Altay Türkleri", Hakimiyet-i Milliye (5 Teşrinisaru). "Altay Darb Misalleri", Hakimiyet-i Milliye (14 Teşrinis8.n.i). "Türklerin Menşei", Hakimiyet-i Milliye (2 1 Teşrinisaru). "Eski Türklerin Hayatı: Kalmuklar", Hakimiyet-i Milliye (28 Teşrinisaru). "Kalmuklarda; Hükümet, Selam, Kanunlar, Yemin, Eğlence", Hakimiyet-i Mi/liye, (5 Kanunuevvel). "Kalmuklarda İtikad", Hakimiyet-i Milliye (12 Kanunuevvel). 86


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balabarı "Kalmuklarda ttikadı Dine Göre: İstikbal ve Mabudlar", Hakimiyet-i Milliye (19 Kanunuevvel). "Kalmuklara göre Ervahı Semaviye", Hakimiyet-i Milliye (26 Kanunuevvel). 1925

"Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı- 1 ", Yenigün ( l l Agustos). "Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı-2", Yenigün ( 1 3 Agustos). "Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı-3", Yenigün ( 1 5 A.gustos). "Petro Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı-4", Yenigün (19 Agustos). "Avrupa İntibahmın Güzel Sanatlara Tesiri", Yenigün (2 1 Agustos). "Avrupa İntibahının Siyaset ilmine Tesiri", Yenigün (25 Agustos). "Cenevre Notları: Cenevre'de İlk Mektepler", Yenigün (16 Eylül). "İçtimai Sütunlar", Yenigün (20 Eylül). "Bergama Ovalarında Yenigün", Yenigün (29 Eylül). "Cenevre Notları: İlk Mekteplerde Kız Çocuklara Yemek", Yenigün (20 Teşrinievvel). "Cenevre Notları: Cenevre Açık Hava Mektepleri", Yenigün (1 Teşrinisiin.i). "Cenevre Notları: Çocuk Plajları", Yenigün (27 Kanunuevvel). 1927

"Friedrich Nietzsche", Fikirler, sayı. l . "Kitap tanıtımı (Kalmuk Türkleri)", Fikirler, sayı. l . "John Ruskin", Fikirler, sayı: 2. "Herbert Spe�cer", Fikirler, sayı: 4. "Durkheiın", Fikirler, sayı: 5. "Auguste Comte", Fikirler, sayı: 6. "Montesquieu", Fikirler, sayı: 7. "J. M. Köveyö", Fikirler, sayı: 8. "Hobbes", Fikirler, sayı: 9. "Carlyle", Fikirler, sayı: 10. "(Kablettarih) devirde Türkler", Fikirler, sayı: 1 0. "Yeni Terbiye Ceryanlarındaki Müşterek Esas", Fikirler, sayı: l l . "Aristo", Fikirler, sayı: l l . "Aristo", Fikirler, sayı: 12. , "Beethowen", Anadolu (25 Mart). 1928

"Çocugun Sevk-i Tabiileri- 1", Fikirler, sayı: 13. "Mektepçilikte; Dalton Planı", Fikirler, sayı: 13. "Çocugun Sevk-i Tabiileri-2", Fikirler, sayı: 14. "lslahı Hayat", Fikirler, sayı: 1 7. "Öjenik, Islahiyat ilminin Bazı Esasları", Fikirler, sayı: 18. "Rusya' da Maarif', Fikirler, sayı: 19. "Avusturya'da Maarif', Fikirler, sayı: 23. "Almanya'da Maarif', Fikirler, sayı: 24., "Muhtelit Terbiye", Fikirler, sayı: 25. "Yeni Mekteplerde El İşleri", Fikirler, s�yı: 25. 87


Mustafa Şahin "Ay (3 Perdelik okul oyunu)", Fikirler, sayı: 26. "Romanın Teali ve İnhitatı Sebepleri", Fikirler, sayı: 26. "Teceddüd Teşebbüsleri ve Teceddüdde Terbiyenin Rolü", Fikirler, sayı: 28. "Yeni Mekteplerde Arneli Pedagojhl.,aboratuan", Fikirler, sayı: 30. 1929 "Prof.Dr. Adolf Ferriere'nin İzmir Konferanslan: Yeni Mektepler", Fikirler, sayı: 3 1 . "Merhum Necati Bey", Fikirler, sayı: 32. "Prof.Dr. Adolf Ferriere'nin İzmir Konferanslan: İnzibat", Fikirler, sayı: 33. "Prof.Dr. Adolf Ferriere'nin İzmir Konferanslan: Muhtelit Terbiye", Fikirler, sayı: 34. "Prof.Dr. Adolf Ferriere'nin İzmir Konferaslan: Kızların Terbiyesi", Fikirler, sayı: 35. "Prof.Dr. Adolf Ferriere'nin İzmir Konferanslan: Seeiye ve Neticeleri", Fikirler, sayı: 36. "Felsefe Nedir?", Fikirler, sayı: 37. "Felsefe ve Fen", Fikirler, sayı: 38. "Felsefe ve Usulü", Fikirler, sayı: 39. "Muasır Medeniyete Göre Hayatta Gaye", Fikirler, sayı: 40. "Eflatun ve Aristo 'ya göre: Hayatta mana", Fikirler, sayı: 4 1 . "Muasır Medeniyete Göre Hayatm Manası", Fikirler, sayı: 43. "Muasır Medeniyete Göre Hayatın Manası", Fikirler, sayı: 44. "Muasır Medeniyete Göre Hayatın Manası", Fikirler, sayı: 45. "Faal Mektep ve Rüsu", Fikirler, sayı: 46. 1930 "Cenevre Terbiye Kongresi", Fikirler, sayı: 47. "Usulde Geniş Meseleler", Fikirler, sayı: 48. "İlim ve İnkılap", Fikirler, sayı: 49. "Dölcroli'ye Dair", Fikirler, sayı: 50. "İktisadi Vaziyet ve Mektepler'', Fikirler, sayı: 5 1 . "Rusya Garp Medeniyetine Nasıl Girdi", Fikirler, sayı: 5 1 . "Bovet'in İzmir Konferanslan: Çocuklara Nasıl Tarassut Etmeli", Fikirler, sayı: 52. "Bovet'in İzmir Konferanslan: Randıman", Fikirler, sayı: 53. "Bovet'in İzmir Konferansları: Şahsi Mesai", Fikirler, sayı: 54. "Bovet'in İzmir Konferansları: Cinsi Terbiye", Fikirler, sayı: 55. "Bovet'in İzmir Konferanslan: Mektep Cumhuriyeti", Fikirler, sayı: 56. "Prof.Dr. Adolf Ferriere, Ailede Terbiye", Fikirler, sayı: 56. "Bovet'in Aydın Konferansı: Terbiyenin Gayesi", Fikirler, sayı: 57. "Bovet'in Bergama Muallimlerine Hitabesi", Fikirler, sayı: 58. "Bovet'in Denizli Konferanslan: Ahlak Terbiyesi", Fikirler, sayı: 59. "R.Cousinet'in Grupla Serbest Çalışma Usulü", Fikirler, sayı: 59. "Bovet'in Denizli'de II. Konferansı", Fikirler, sayı: 60.

88


Hayah Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "Bovet, Hayatın Gayesi", Fikirler, sayı: 6 1 . "Petro, Rusya'yı Nasıl Avrupalılaşbrdı?", Fikirler, sayı: 62. "İlk Mekteplerde Ruhi Tetkikler", Fikirler, sayı: 56. "Petro, Rusya'yı Nasıl Avrupalılaşbrdı?", Fikirler, sayı: 63. 1931 "Şehit Kubilay'', Fikirler, sayı: 64. "Petro, Rusya'yı Nasıl Avrupalılaştırdı?", Fikirler, sayı: 64. "Ceddaniyet Nazariyesi ve Terbiye", Fikirler, sayı: 64. "Bugünün Felsefesi", Fikirler, sayı: 65. "Bergama Akropolü", Fikirler, sayı: 66. "(Tarih Devirlerinden Evvel)e ait Türklerden Kalma Eserler", Fikirler, sayı: 67. "Hakikah Aramak", Fikirler, sayı: 69. "İzmir Tarih ve Atikiyatı", Fikirler, sayı: 70. "Halikamas", Fikirler, sayı: 7 1 . "Fransa' da Sosyoloji", Fikirler, sayı: 73. "Kıraat Ölçüsü", Terbiye, sayı: 32. "Alfred Binet", Terbiye, sayı: 33. "Yeni Pedagojiyi Kuranlardan Karl Gross", Terbiye, sayı: 36. 1932 "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna- 1 ", Anadolu (3 1 Birinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-2", Anadolu (I İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-3", Anadolu (2 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-4", Anadolu (4 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-5", Anadolu (7 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-6", Anadolu (S İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma-?", Anadolu (9 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma-S", Anadolu ( 1 0 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-9", Anadolu ( l l İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma- l O", Anadolu (14 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma- l l ", Anadolu ( 1 5 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna- 1 2", Anadolu ( 1 6 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna- 1 3", Anadolu ( 1 7 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-14'', Anadolu ( 1 8 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma- 1 5", Anadolu (2 1 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna- 1 6'', Anadolu (23 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma- 1 7", Anadolu (24 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna- 1 8", Anadolu (25 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma- 19", Anadolu (28 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-20", Anadolu (29 İkinci Teşrin). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma-2 l ", Anado/u (1 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştyma-22", Anadolu (4 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaşhnna-23", Anadolu (5 Birinci Kanun).

89


Mustafa Şahin "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-24", Anadolu (6 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-25", Anadolu (8 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplula.ş'tımıa-26", Anadolu (12 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplula$ımıa-27", Anadolu (14 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-28", Anadolu ( 1 9 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-29", Anadolu (20 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-30", Anadolu (2 1 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-3 1 ", Anadolu (23 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-32", Anadolu (26 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-33", Anadolu (27 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-34", Anadolu (28 Birinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-35", Anadolu (2 İkinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-36", Anadolu (3 İkinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-37", Anadolu (4 İkinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-38", Anadolu (5 İkinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştınna-39", Anadolu (6 İkinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-40", Anadolu (9 İkinci Kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştırma-4 1", Anadolu ( 10 İkinci kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-42", Anadolu ( l l İkinci kanun). "Dekrolü Usulünde Dersleri Toplulaştımıa-43", Anadolu (12 İkinci kanun). "Halkevleri Açılıyor", Anadolu ( 1 4 Şubat). "Halkevinde "Genç Muallimlere Ziyaret", Anadolu (26 Haziran). "Petro'nun Vasiyetnarnesi", Fikirler, sayı: 78. "Yeni Terbiye Ceryanları", Fikirler, sayı: 78. "Rusya'da Bir Çocuk Obası", Fikirler, sayı: 78. "Rus Mekteplerinde İnzibat ve Teşekküller'', Fikirler, sayı: 78. "Ogüst Forel", Fikirler, sayı: 79. "Yunus Emre'nin Felsefesi", Fikirler, sayı: 8 1 . "İyi Yaşamanın Yolları", Fikirler, sayı: 8 1 . "Elemin Kudreti", Fikirler, sayı: 82. "Hazzın Yükselişi", Fikirler, sayı: 83. "İlim ve İnkılap", Fikirler, sayı: 84. "Köy Muallimliği", Fikirler, sayı: 84. "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", Fikirler, sayı: 86. "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", Fikirler, sayı: 88. "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", Fikirler, sayı: 89. "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", Fikirler, sayı: 90. "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçilier", Fikirler, sayı: 9 1 . 1933 "Hollandalı Mütefekkirlerin Maarif Vekiline Mektubu", Anadolu (4 Mayıs). "Sevgi ve Nur (Başyazı)", Anadolu (2 1 Temmuz). "Üniversitelerimiz (Başyazı)", Anadolu (28 Temmuz). "Değişen Dünya (Başyazı)", Anadolu (4 Ağustos).

90


Hayah Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "İnkılap ve Üniversite (Başyazı)", Anadolu (8 A�tos). "Dünyada Gençlik Hareketleri (Başyazı)", Anadolu (l 1 A�tos). "Bakırçay Ovalarında", Anadolu (20 A�tos). "Köy Tetkikleri: Bergama Köy Postası", Anadolu (24 A�tos). "Öz Adamlar ve İş (Başyazı)", Anadolu (27 A�tos). "Tetkik Notları: Bergama Köy Postası", Anadolu (27 Agustos). "Yaylalarda Büyük Adamlarla Başbaşa (Başyazı)", Anadolu (5 Eylül). "Akın Karaya Borcu (Başyazı)", Anadolu (8 Eylül). "Gençlik (Başyazı)", Anadolu ( 1 3 Eylül). "Ülkü Verme Yolları (Başyazı)", Anadolu (22 Eylül). "İnkılap Neler istiyor? (Başyazı)", Anadolu (25 Eylül). "Yeni Hedef (Başyazı)", Anadolu (5 İkinci Teşrin). "Milli işler (Başyazı)", Anadolu (8 İkinci Teşrin). "Maarif Vekilinin Nutku (Başyazı)", Anadolu (4 Birinci Kanun). "Yeni Prensipler ve Cahit Bey (Başyazı)", Anadolu (7 Birinci Kanun). "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", Fikirler, sayı: 92. "Zeka ve Milli Tarih", Fikirler, sayı: 92. "Decroly Mektebinin İlk Devresinde Hesap ve Ölçüler", Fikirler, sayı: 93 . "Nice Kongresi", Fikirler, sayı: 93. "Nice Kongresi", Fikirler, sayı: 94. "Nice Kongresi", Fikirler, sayı: 96. "Yeni Terbiye Ceryanları", Fikirler, sayı: 95. "Nice Kongresi", Fikirler, sayı: 97. "İş Ateşi", Fikirler, sayı: 97. "Cumhuriyet ve Türk Mualli.mliği", Fikirler, sa}'!: 1 00. "Köy Mektebi", Fikirler, sayı: 1 02. 1934 "Yunus Emre'ye Göre Hayatm Manası", Fikirler, sayı: 1 04. "En Büyük Mücadele", Fikirler, sayı: 105. "Köycülük ve Reşit Galip Merhum", Fikirler, sayı: 1 07. "Irk İşleri", Fikirler, sayı: 1 1 2. "Köy Muallim Mektebi", Fikirler, sayı: 1 1 3. "Buda", Fikirler, sayı: 1 14. "Eflatun", Fikirler, sayı: 1 16. "J.J.Ruso", Fikirler, sayı: 1 1 7. "Thomas Kampanella", Fikirler, sayı: 1 1 8 . "İnkılap Mühendisleri (Başyazı)", Anadolu (4 İkinci Kanun). "Kafa ve Tekfunül İşleri (Başyazı)", Anadolu (9 İkinci Kanun). "Liseler (Başyazı)", Anadolu (4 Şubat). "Gene Liselerimiz (Başyazı)", Anadolu (7 Şubat). "İktisadi Program (Başyazı)", Anadolu (9 Şubat). "� .Dumerg'in Sözleri... (Başyazı)", A '(_adolu ( 1 6 Şubat). "Iktisadi Bulıranda Ahlak Meselesi (Başyazı)", Anadolu ( 1 8 Şubat). '

91


Mustafa Şahin "Kudretli Eserler Mes'elesi (Başyazı)", Anadolu (22 Şubat). "Türk Kültür Tarihinde Hayatın Gayesi", Anadolu (1 Mart). "Felsefe Müsahabeleri", Anadolu (1 h Mart). "Felsefe Müsahabeleri ", Anadolu ( l f Mart). "İlk Terbiye (Başyazı)", Anapolu (23 Mart). "ilmi Tetkikler Bergama'da Türk Eserleri", Anadolu (25 Nisan). "Köy Tetkikleri: Oba Yollarında- l ", Anadolu (1 Mayıs). "Köy Tetkikleri: Balahan Obada-2", Anadolu (2 Mayıs). "Köy Tetkikleri: Bergama Obalarında-3", Anadolu (3 Mayıs). "Bergama'da Cumhuriyetin ilim Müesseseleri", Anadolu (14 Mayıs). "Tetkikler: Karagöl Yaylasında", Anadolu (22 Mayıs). "(Ankara isimli kitabın tanıtımı)", Anadolu (20 Haziran). "Kitap İşi (Başyazı)", Anadolu (5 Temmuz). "İki Telakki (Başyazı)", Anadolu (9 Temmuz). "Okuma Meselesi", Anadolu ( l l Temmuz). "Maarifİşi (Başyazı)", Anadolu (27 Temmuz). "Oba Mektupları: İstanbul'da Bir Karanfil", Anadolu (8 Ağustos). "Oba Mektuplan Eski Esnaf Teşekkülleri Nasıldı, Ne Yaparlardı- 1 ", Anadolu ( 1 7 Ağustos). "Oba Mektuplan Eski Esnaf Teşekkülleri Nasıldı, Ne Yaparlardı-2", Anadolu ( 1 9 Ağustos). "Oba Mektupları: Eminem Kuyusu, Kmık'ta Eski ve Yeni Eserler", Anadolu (2 1 Ağustos). "Oba Mektupları: Kınık'tan Balaban'a", Anadolu (22 Ağustos). "Oba Mektubu: Balahan'dan Yuntdağma", Anadolu (6 Eylül). "Oba Mektupları: Zengin Yuntdağlarında Rıza Bey Bahçesi", Anadolu (7 Eylül). "Mahmut Esat Beyin Konferanslan Münasebetiyle (Başyazı)", Anadolu (14 Eylül) "Oba Mektupları: İki Borçlu", Anadolu (14 Eylül). "Oba Mektupları: Bergama Baglan", Anadolu ( 1 9 Eylül). "Oba Mektupları: Dikili", Anadolu (4 Birinci Teşrin). "Oba Mektupları: Bir Sohbet", Anadolu ( 1 2 Birinci Teşrin). "Obalarda... ", Anadolu (7 İkinci Teşrin). "Köyü Kültürleştirme Yollan (Başyazı)", Anadolu (5 Birinci Kanun). "Çmaraltı", Anadolu ( 1 6 İkinci Teşrin). "Bay Halil Fikret'in Yeni Bitkisi", Anadolu (30 İkinci Teşrin). "Köyü Kültürleştirme Yolları", Anadolu (5 Birinci Kanun). "Temel", Anadolu (20 Birinci Kanun). 1935 "Rable", Fikirler, sayı: 1 1 9. "Volter", Fikirler, sayı: 1 20.

92


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balabarı "Kant", Fikirler, sayı: 1 2 I . "Ferdi Ruhiyat ve Çocukta Eksiklik Kaygısı", Fikirler, sayı: 1 2 1 . "Ulusal Ekonomi ve Köy Muallim Mektebi", Fikirler, sayı: 1 22. "Mişele", Fikirler, sayı: 1 22. "Köy İşleri İçin Bir Kongre", Fikirler, sayı: 1 23 . ''İbsen", Fikirler, sayı: 1 23. "Tolstoy'', Fikirler, sayı: 1 24. "İçten İş", Fikirler, sayı: 1 25. "Rişer Vagner", Fikirler, sayı: 1 25. "Bahar ve Terbiye", Fikirler, sayı: 1 26. "Karlayl", Fikirler, sayı: 1 26. "Bir İmdat", Fikirler, sayı: 1 27. "Con Ruskin", Fikirler, sayı: 1 27. "CHP'nin Yaptıgı işler", Fikirler, sayı: 1 28. "Bozdağ", Fikirler, sayı: 1 29. "Emerson", Fikirler, sayı: 1 29. "Vasıf Çınar", Fikirler, sayı: 1 30. "En Değerli Bir İş", Fikirler, sayı: 1 3 1 . ''Niçe", Fikirler, sayı: 1 3 1 . "Tarihin Amentüsü", Kültür, sayı: 29, ( 1 İkinci Kanun). "Bornova Ziraat Mektebinde", Anadolu ( l O İkinci Kanun). "Oba Yollarında: Oba Yollarında Maarif Üstüne Bir Konuşma", Anadolu ( 1 3 İkinci Kanun). "Oba Mektupları: Bergama'da Peçeler", Anadolu (14 İkinci Kanun). "Oba Mektupları: Musacalı Kızı Ayşegül'ün Hayatı", Anadolu ( 1 6 İkinci Kanun). "Oba Mektupları: Sansar Tuzagı ve Bekledigimiz Bir Kanun", Anadolu (23 İkinci Kanun). "Memleket İşleri ve Aydın Zümre", Anadolu ( 1 Şubat). "Bir Köyde", Anadolu (3 Şubat). "Ferdi Ruhiyit ve Çocukta Eksiklik", Anadolu (6 Şubat). "Oba Mektupları: Arkadaş Domuz Beklemek Nedir Bilir misin?", Anadolu ( 1 2 Şubat). "Köycülük", Anadolu ( 1 2 Şubat). "Oba Mektupları: Çandarlı", Anadolu ( 1 2 Mayıs). "Aşık Veysel", Anadolu (30 Mayıs). "Oba Mektupları: Meyve Fidanlıkları", Anadolu (8 Haziran). "Avrupa'nın Durumu (Baş yazı)", Anadolu (14 Temmuz). "Bugünün Ekonomisi", Anadolu ( 1 6 Temmuz). "Oba Mektupları: Bergama Yollarında...", Anadolu ( 1 7 A�tos). "Oba Mektupları: Kozak Yaylaları", Anadolu (22 A�tos). 1936 "Devrimin İstedigi İnsan", Fikirler, s�: 1 32.

93


Mustafa Şahin "Emest Rönan", Fikirler, sayı: 132. "Fihte'nin Hitabeleri", Fikirler, sayı: 1 32. "Fikirler", Fikirler, sayı: 1 33. "Sen Simon", Fikirler, sayı: 133. "Altı Oku Yaşama ve Yaşatma İşi", Fikirler, sayı: 135. "Ogüst Comte", Fikirler, sayı: 1 35 . "Pestaloji'nin Annelere Mektubu", Fikirler, sayı: 1 36. "Ülkü", Fikirler, sayı: 137. "Milletlerin Yükselmesi Şartları", Fikirler, sayı: 1 37. "Karl Marks", Fikirler, sayı: 138. "Milletlerin Yükselme Şartları", Fikirler, sayı: 1 3 8 . "Cemiyetlerin İnhitat Sebepleri", Fikirler, sayı: 1 39. "Vilyam Moris", Fikirler, sayı: 1 39. "Sosyete ve İş Aşkı", Fikirler, sayı: 140. "Anatol Frans", Fikirler, sayı: 140. "Sosyal Ekonomi ve İçtimai İlerleme", Fikirler, sayı: 140. "Yeni Psikoloji ve Pedagoji", Fikirler, sayı: 14 1 . "İnsanın Rolü", Fikirler, sayı: 1 4 1 . "H.G.Wels", Fikirler, sayı: 1 4 1 . "Garb Medeniyetinin Ahlak Kökleri", Fikirler, sayı: 142. "Türk Folklorunda Kadın", Fikirler, sayı: 1 42. "Filozoflarla Birer Saat: Şair Göte", Fikirler, sayı: 142. "Oba Mektupları: Halkevinin Köy Servisi", Anadolu ( l l İkinci Kanun). "Köycülük: Halkevi Köy Servisi", Anadolu ( 1 5 İkinci Kanun). "Gökmen Oba Sohbetleri: Obalarunız", Anadolu (25 İkinci Kanun). "Oba Mektupları: Bir Zalimin Akibeti", Anadolu ( 1 8 Mart). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- 1", Anadolu ( 1 0 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-2", Anadolu ( l l Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-3", Anadolu ( 1 2 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-4", Anadolu ( 1 4 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-5", Anadolu ( 1 5 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-6", Anadolu ( 1 6 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-7'', Anadolu ( 1 7 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-8", Anadolu ( 1 8 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-9", Anadolu ( 1 9 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- I 0", Anadolu (2 l Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Ritabeleri- I 1", Anadolu (22 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-1 2", Anadolu (23 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- 1 3", Anadolu (24 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- 14", Anadolu (25 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- 1 5", Anadolu (26 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-1 6", Anadolu (27 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- 1 7", Anadolu (29 Nisan).

94


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-1 8", Anadolu (30 Nisan). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri- 19", Anadolu (2 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-20", Anadolu (3 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-2 1 ", Anadolu (5 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-22", Anadolu (6 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-23", Anadolu (8 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-24", Anadolu ( l O Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-25", Anadolu ( 1 2 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-26", Anadolu ( 1 3 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-27", Anadolu ( 1 5 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-28", Anadolu ( 1 7 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-29", Anadolu ( 1 9 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-30", Anadolu (20 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-3 1 ", Anadolu (2 1 Mayıs). "Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-32", Anadolu (22 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-33", Anadolu (23 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-34", Anadolu (24 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-35", Anadolu (25 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-36", Anadolu (26 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-37", Anadolu (28 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-38", Anadolu (29 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-39", Anadolu (30 Mayıs). Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-40", Anadolu (3 1 Mayıs). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-4 1 ", Anadolu (3 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-42", Anadolu (4 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-43", Anadolu (5 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-44" , Anadolu (6 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-45", Anadolu (7 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-46", Anadolu ( 1 0 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-47", Anadolu ( 14 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-48", Anadolu ( 1 7 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-49", Anadolu ( 1 8 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-50", Anadolu ( 1 9 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-5 1 ", Anadolu (20 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-52", Anadolu (24 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-53", Anadolu (25 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-54", Anadolu (26 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-55", Anadolu (27 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-56", Anadolu (28 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-57", Anadolu (30 Haziran). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-58'\ Anadolu (3 Temmuz). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-59", Anadolu (4 Temmuz). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-60": Anadolu (7 Temmuz).

"

"

95


Mustafa Şahin Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-6 1 ", Anadolu (8 Temmuz). Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-62", Anadolu (9 Temmuz). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-�3", Anadolu ( l O Temmuz) "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-64", Anadolu ( l l Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-65", Anadolu ( 1 5 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-66", Anadolu ( 1 6 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-67", Anadolu ( 1 7 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-68", Anadolu ( 1 8 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-69", Anadolu ( 1 9 Temmuz) "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-70", Anadolu (22 Temmuz) "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-7 1 ", Anadolu (23 Temmuz) "Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-72", Anadolu (24 Temmuz) "Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-73", Anadolu (25 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-74", Anadolu (26 Temmuz) "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-75", Anadolu (29 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-76", Anadolu (30 Temmuz) "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-77", Anadolu (3 1 Temmuz) Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-78", Anado/u (2 Ağustos). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-79", Anadolu (5 Agııstos). Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-80", Anadolu (6 Agııstos). Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-8 1 ", Anadolu (7 Ağustos). Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-82", Anadolu (9 Ağustos). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-83", Anadolu ( 1 3 Ağustos). "Alman Milletine Fihte 'nin Hitabeleri-84", Anadolu ( 14 Ağustos). "Alman Milletine Fihte 'nin Hitabeleri-85", Anadolu ( 19 Ağustos). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-86", Anadolu (20 Agııstos). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-87", Anadolu (2 1 Agııstos). "Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-88", Anadolu (22 Ağustos). "Alınan Milletine Fihte'nin Hitabeleri-89", Anadolu (26 Ağustos). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-90", Anadolu (28 Ağustos). "Alman Milletine Fihte'nin Hitabeleri-9 1 ", Anadolu (29 Ağustos). "Emil", Anadolu (14 Birinci Teşrin). "Köy ve Pamuk İşleriıniz", Anadolu (4 İkinci Teşrin). "Yaratıcı İnsan", Anadolu (9 Birinci Kanun). 1937 "Filozoflarla Birer Saat: Konyalı Celalettin", Fikirler, sayı: 143. "Filozoflarla Birer Saat: Erzurumlu İbrahim Hakkı", Fikirler, sayı: 144. "Filozoflarla Birer Saat: Muğlalı İbrahim Şahidi", Fikirler, sayı: 145. "Büyük Şair Harnit ve Hayatın Ötesi", Fikirler, sayı: 147. "Hayat Kanunu", Fikirler, sayı: 150. "Eski Atalarımıza Göre Hayatın Gayesi", Fikirler, sayı: 1 5 1 . "Modem veya ilmi (siyantifık) Ahiak- l ", Fikirler, sayı: 1 5 1 . "Okul ve Karakter: Kendine Saygı ve Bunu Terbiye İşi- 1 ", Fikirler, sayı: 1 52. "

"

"

"

"

"

"

"

"

"

"

"

"

96


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "Modem veya İlmi (siyantifık) Ahla.k-2", Fikirler, sayı: 1 52. "Modern veya ilmi (siyantifik) Ahla.k-3", Fikirler, sayı: 1 53. "Okul ve Karakter: Kendine Saygı ve Bunu Terbiye İşi-2", Fikirler, sayı: 1 53. "Bilmek ve Yapmak", Fikirler, sayı: 1 53. "Zafer Bayramımız", Fikirler, sayı: 1 54. "Okul ve Karakter: Kendine Saygı ve Bunu Terbiye İşi"3", Fikirler, sayı: 1 54. "Garp Medeniyetinin Ahlak Kökleri-2", Fikirler, sayı: 1 54. "9 Eylül ve Fuar", Fikirler, sayı: 155. "Okul ve Karakter: Kendine Saygı ve Bunu Terbiye İşi-4", Fikirler, sayı: 155. "Eski Site- I ", Fikirler, sayı: 1 56. "Türk Tarih Kongresi", Fikirler, sayı: 156. "Ankara Tiyatro Opera Okulu", Fikirler, sayı: 1 57. "Eski Site-2", Fikirler, sayı: 1 57. "Büyük Bayramıınız" , Fikirler, sayı: 1 58. "Eski Site-3", Fikirler, sayı: 1 58. "Eski Site-4", Fikirler, sayı: 1 59. "Gençlik ve Yarın", Fikirler, sayı: 1 59. "Kendini Bil", Fikirler, sayı: 1 60. "Eski Site-5", Fikirler, sayı: 1 60. "Eski Site-6", Fikirler, sayı: 1 6 1 . "Ziraatıımza Dair", Fikirler, sayı: 1 6 1 . "Şahsiyet Terbiyesi", Anadolu (26 Mayıs). 1938 "İktisat Haftası Münasebetiyle", Fikirler, sayı: 1 62. "Eski Site-7", Fikirler, sayı: 1 62. "Eski Site-8", Fikirler, sayı: 163. "Eski Site-9", Fikirler, sayı: 1 64. "Uçurum-Ok", Fikirler, sayı: 1 64. "Eski Site- l O", Fikirler, sayı: 165. "Fikir ve Zihniyet", Fikirler, sayı: 1 65. "Halkevlerimiz", Fikirler, sayı: 1 66, 1 67, 168. "Kütleye Do�", Fikirler, sayı: 1 69. "Eski Site- l 1 ", Fikirler, sayı: 1 69. "Bir Konuşma Dolayısıyla", Fikirler, sayı: I 70. "Eski Site-1 2", Fikirler, sayı: I 70. "Bergama Kermesi", Fikirler, sayı: I 7 I . "Eski Site- I 3", Fikirler, sayı: I 7 I . "Çocuklanmız İçin Yaşamak", Fikirler, sayı: 1 72. "İş Aşkı", Fikirler, sayı: I 75. "İçtimai Terbiye", Fikirler, sayı: I 76\ "Cumhuriyet Bayramımız", Fikirler, sayı: I 77. t 1939 97


Mustafa Şahin "Borcumuz", Fikirler, sayı: 1 79. "Psikoloji ve Pedagoji Bakımından Bulıiğ!Çağı-1 ", Fikirler, sayı: 1 82. "İçtimai Kanunlar, Tabii mi Değil mi?", FJkirler, sayı: 1 82. "Psikoloji ve Pedagoji Bakımından Bulıiğ Çağı-2", Fikirler, sayı: 1 83. "İntihap Sandığma Giderken", Fikirler, sayı: 1 85. "Hayatın Manası", Fikirler, sayı: 1 86. "Bugünkü Dünya", Fikirler, sayı: 1 87. "Yeni Nesle Borcumuz", Fikirler, sayı: 1 89. "Cumhuriyet", Fikirler, sayı: 193. "Atamızın Manevi Huzurunda", Fikirler, sayı: 1 94. "Medeniyetin Hali", Fikirler, sayı: 195. 1940 "Büyük Felaket", Fikirler, sayı: 196. "Ceymis'e Göre Pragmatizm", Fikirler, sayı: 196. "İş Sevgisi", Fikirler, sayı: 197. "].J.Russo 'nun Cevabı- I ", Fikirler, sayı: 197. "Asıl Bir İş", Fikirler, sayı: 198. "Russo'nun Cevabı-2", Fikirler, sayı: 198. "Ateşli İnsan", Fikirler, sayı: 199. "Ceymis'e Göre: Teizm", Fikirler, sayı: 1 99. "Köylerde Ziraat Kursları", Fikirler, sayı: 200. "Ceyınis'e Göre: Teizm-2", Fikirler, sayı: 200. "Orta Tedrisat Hakkında", Fikirler, sayı: 200. "Orta Tedrisat Hakkmda-2", Fikirler, sayı: 20 1 . "Köy Enstitüleri", Fikirler, sayı: 20 1 . "Yeni Ders Yılına Girerken", Fikirler, sayı: 206. "Bilgi ve İş", Fikirler, sayı: 207. "Yas", Fikirler, sayı: 208. "İki Zibniyet", Fikirler, sayı: 209. 1941 "Mevlana Celaleddin, Bağ, sayı: 1 , (Mart). "Disiplin", Fikirler, sayı: 2 1 1 . "İşe Dayanan Terbiye", Fikirler, sayı: 2 1 6. "Mebde-Mead, Yani İnsanın Aslı ve Sonu", Fikirler, sayı: 2 1 6. "İptidailikten Medeniyete Nasıl Geçildi- I", Fikirler, sayı: 2 1 6. "Kul Azmaymca Tanrı Yazmaz", Fikirler, sayı: 2 1 7. "Şark Medeniyeti Nasıl Doğdu-2", Fikirler, sayı: 2 1 7. "Zafer Bayramımız", Fikirler, sayı: 2 1 9-220. "Klasik Medeniyet Dünyayı Nasıl Aydııılattı-3", Fikirler, sayı: 2 1 9-220. "9 Eylül", Fikirler, sayı: 22 1 . "Klasik Medeniyet Nasıl Batıp Yerine Barbarizm Nasıl Başladı-4", Fikirler, sayı: 22 1 . " 1 94 1 Cumhuriyet Bayramımız", Fikirler, sayı 222-223. 98


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "Cumhuriyet ve Köy", Fikirler, sayı: 222-223. "Modem Dünya Kurunu Vusta'dan Nasıl Do�du-5", Fikirler, sayı: 224. "Modem Dünya Kurunu Vusta'dan Nasıl Do�du-6", Fikirler, sayı: 225. "Bugünkü Dünya", Fikirler, sayı: 225 . "Merhum Hakkı Baba", Fikirler, sayı: 225. 1942 "Modem Dünya Kurunu Vusta'dan Nasıl Do�du-7", Fikirler, sayı: 226-227. "Halkevlerimiz ve Hayatın Gayesi", Fikirler, sayı: 226-227. "İş Felsefesi", Fikirler, sayı: 236-237. "Emil Butro'ya Göre: İlim ve Din", Fikirler, sayı: 238-239. 1943 "Felsefe Bakınundan Ahlak ve Din", Fikirler, sayı: 240-24 1 . "Ça�daş Avrupa'da Ahlak ve Din Felsefesi Akımları", Fikirler, sayı: 242243. "Atalanmızda Ahlak", Fikirler, sayı: 248-249. "İiim ve İnsan Haklanda Bir Anket", Fikirler, sayı: 250-25 1 . "Saygı ve Önemi", Fikirler, sayı: 254-255. "E�itim ve Cumhuriyet", Fikirler, sayı: 256-257. "Psikoloji ve Tanrıcılık", Fikirler, sayı: 258-259. "Bilgi ve Sevgi", Fikirler, sayı: 260-26 1 . "İiimle Dinin Kavşak Noktası", Fikirler, sayı: 260-26 1 . "Türk' e Do�ru", Anadolu ( 1 8 İkinci Kanun). "Ahlak, Tarih ve Anadil", Anadolu (23 İkinci Kanun). "Forel Baba", Anadolu (27 Şubat). 1944 "Söyle Felsefeni Deyiverem Gidişini", Fikirler, sayı: 262-263. "Biyoloji ve Din", Fikirler, sayı: 266-267. "Din ve Fizik", Fikirler, sayı: 268-269. "Yeni Yol", Fikirler, sayı: 270-27 1 . "Ö�etmenin Manevi Hazırlı�ı", Fikirler, sayı: 278-279. "Yüksek Metafizik Işı�ı Altında Kainat: Muazzam Bir Fikir", Fikirler, sayı: 280-28 1 . "Güzellikte Bütünleşme", Fikirler, sayı: 282-283. "Fizik lşı�ı Altında Ölüm Ötesi", Fikirler, sayı: 282-283. "İş", Fikirler, sayı: 284-285. "Tecrübi Felsefe Ekolü: Locke ve Tabii İman", Fikirler, sayı: 284-285. "Atalar Yolu", Anadolu ( 14 Nisan). "En Büyük Borcumuz", Anadolu (3 1 Temmuz). 1945 "Bir Karşılaştırma", Fikirler, sayı: 286-287. "İlk Isiahat Layihası- 1 ", Fikirler, sayı: 288-289. "İlk Isiahat Layihası-2", Fikirler, sayı: �90-29 1 . "İlk Isiahat Layihası-3", Fikirler, sayı: 292-293. "Kurulacak Dünya", Fikirler, sayı: 300-30 1 . 99


Mustafa Şahin "İçtimai İlerlemenin Özü", Fikirler, sayı: 302-303. "İzmir Kıyılannda Tarihi Yerler (5 tefrika)", Anadolu ( l O Nisan- 2 1 Mayıs). 1946 "Medeniyetin İki Kanadı", Fikirler, sa�: 304-305. "Kızlar Agası", Fikirler, sayı: 306-307. "Milletlerin Korunma ve Yükselme Yolları", Fikirler, sayı: 3 10-3 1 1 . "İngiliz Devlet Adamları", Fikirler, sayı: 3 12-3 1 3 . "Barış Meselesi", Fikirler, sayı: 3 1 6-3 1 7. "Ortaçag ve Rönesans", Fikirler, sayı: 3 1 8-3 19. "Ruso ile Kant ve Karşılannda Napolyon", Fikirler, sayı: 320-32 1 . "İçtimai Darvinizın", Fikirler, sayı: 322-323. "İngiliz Felsefesi", Fikirler, sayı: 324-325. 1947 "Dünya Devleti", Fikirler, sayı: 328-329. "Dünya Devleti", Fikirler, sayı: 330. "Za.manımızm Üç Felsefesi", Fikirler, sayı: 33 1 . "Felsefe ve Bugünkü Dünya Durumu", Fikirler, sayı: 332. "V.Ceyınis", Fikirler, sayı: 334. 1948 . "Çağdaş Medeniyetin Hamuru", Fikirler, yeni seri. 1 5 . "Ruhiyat Bakımından Dil", Müslüman Sesi, sayı: 1 . "Fizyoloji, Tıp lşıgında Tannya İman ve Yalvarma- 1 ", Müslüman Sesi, sayı: ı. "Terbiye ve Din", Müslüman Sesi, sayı: 2 . "Fizyoloji, Tıp Işıgında Tannya lman ve Yalvarma-2", Müslüman Sesi, sayı: 2. 1949 "Din Hakkında Tarihin Sözü", Müslüman Sesi, sayı: 3 . "İnsan İki Taraflı Bir Aynadır", Müslüman Sesi, sayı: 4 . "Terbiyede İmanın Rolü", Müslüman Sesi, sayı: 5 . "Kimya-i Saadet- 1 ", Müslüman Sesi, sayı: 6. "Kimya-i Saadet-2", Müslüman Sesi, sayı: 7. "Kimya-i Saadet-3", Müslüman Sesi, sayı: 8 . "Kimya-i Saadet-4", Müslüman Sesi, sayı: 9. "Kimya-i Saadet-5", Müslüman Sesi, sayı: l O. "Mevlana Celaleddin'in Konuşması", Müslüman Sesi, sayı: 10. "Hilkatin Gayesi Hakkında Kuranı Kerim ile Bugünkü Telefinalizm Felsefe­ sinin Birligi- 1 ", Müslüman Sesi, sayı: 1 1 . "Hilkatin Gayesi Hakkında Kuranı Kerim ile Bugünkü Telefmalizm Felsefesinin Birligi-2", Müslüman Sesi, sayı: 12. "Din- I ", Müslüman Sesi, sayı: 1 3 . "Din-2", Müslüman Sesi, sayı: 14. "Din-3", Müslüman Sesi, sayı: 1 6. "Din-4", Müslüman Sesi, sayı: 17. 100


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "Din Terbiyesi Hakkında Başbakanın Konuşması", Müslüman Sesi, sayı: 1 8. "Allaha Tapma, Puta Tapm.a", Müslüman Sesi, sayı: 19. "İnsanın Aslı ve Görevi Hakkında Yung ile İslam Tasavvuflan Arasındaki Görüş Birligi- 1 ", Müslüman Sesi, sayı: 20. "İnsanın Aslı ve Görevi Hakkında Yung ile İslam Tasavvuflan Arasındaki Görüş Birligi-2", Müslüman Sesi, sayı: 2 1 . 1950 "BM İnsan Haklan Beyannamesi Karşısında Din-ilim Birligi", Müslüman Sesi, sayı: 22. "Ceıniyetlerde Bozuldu� Sebepleri", Müslüman Sesi, sayı: 22. "Biz Müslümanlar İbret Alalım, Truman'ın Din mesajı", Müslüman Sesi, sayı: 23. "Kalp Gözümüz", Müslüman Sesi, sayı: 23. "Lindberg'in Allah ve Din Duygusu", Müslüman Sesi, sayı: 24. "Atom Karşısında", Müslüman Sesi, sayı: 24. "Okullarda Ahlak Dersi Meselesi", Müslüman Sesi, sayı: 24. "Kırk Hadisi Şerif', Müslüman Sesi, sayı: 25. "Emanet Meselesi ve Zamanımızın Bir Felsefesi", Müslüman Sesi, sayı: 26. "Zamanın Matematik-Fizik Dalıisi Paskal ve Din Duygusu- I", Müslüman Sesi, sayı: 27. "Ne Verirsen Elinle O Gider Seninle", Müslüman Sesi, sayı: 28. "Zamanın Matematik-Fizik Dalıisi Paskal ve Din Duygusu-2", Müslüman Sesi, sayı: 28. "Tarihten İbret Alma", Müslüman Sesi, sayı: 29. "Paskal'ın Duası-3", Müslüman Sesi, sayı: 29. "Saadete Ulaşmanın Sekiz Şartı", Müslüman Sesi, sayı: 30. "Menşe-Meat Meselesinde Tasavvuf ve Çagdaş Metapsişik", Müslüman Sesi, sayı: 30. "İnsanlık Ölçüsü", Müslüman Sesi, sayı: 3 1 . "İnsan Mutlaka Dine Muhtaçtır", Müslüman Sesi, sayı: 3 I . "Sapıklıklara Uymayalım", Müslüman Sesi, sayı: 32. "Pakistan'ın Büyük Mütefekkiri Merhum Mehmet İkbal", Müslüman Sesi, sayı: 32. "Günaha, Hesaba, Tövbeye Dair", Müslüman Sesi, sayı: 33. "Paskal'ın Din Felsefesi", Müslüman Sesi, sayı: 33. "Batı Demokrasisinin Dini Kökleri- I ", Müslüman Sesi, sayı: 34. "Milletlerin Muhasebeleri", Müslüman Sesi, sayı: 34. "Batı Demokrasisinin Dini Kökleri-2", Müslüman Sesi, sayı: 35. "Ana Baba Saygısı", Müslüman Sesi, sayı: 35. 1951 "Dine Dönüş", Müslüman Sesi, sayı: �6.

101


Mustafa Şahin "Medeniyet Tehlikede, Doktor A. Karel'in Vasiyetnamesi- l ", Müslüman Sesi, sayı: 36. "Din ve İman", Müslüman Sesi, sayı: �7.· "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-2, Müslüman Sesi, sayı: 37. "Göçmenlere Yardım", Müslüman Sesi, sayı: 38. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnarnesi-3", Müslüman Sesi, sayı: 38. "Büyük Günahlar Hakkında", Müslüman Sesi, sayı: 39. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-4", Müslüman Sesi, sayı: 39. "içimizdeki Kavga", Müslüman Sesi, sayı: 40. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-5", Müslüman Sesi, sayı: 40. "Ö�tler", Müslüman Sesi, sayı: 4 1 . "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-6", Müslüman Sesi sayı: 4 1 . "İslam İlimleri", Müslüman Sesi, sayı: 42. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-7", Müslüman Sesi, sayı: 42. "Kuranı Kerim ve Hazreti Muhammed", Müslüman Sesi, sayı: 43. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-8", Müslüman Sesi, sayı: 43. "Nura Kavuşma," Müslüman Sesi, sayı: 44. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnamesi-9", Müslüman Sesi, sayı: 4 4. "İmana Nasıl Kavuştum", Müslüman Sesi, sayı: 45. "Doktor Aleks Karel'in Vasiyetnarnesi- 1 0", Müslüman Sesi, sayı: 45. "Ahlak mı, Zeka mı?", Müslüman Sesi, sayı: 46. "İsl8miyet'in Genel Medeniyete Hizmetleri- I ", Müslüman Sesi, sayı: 46. "İsl3.rniyet'in Genel Medeniyete Hizrnetleri-2", Müslüman Sesi, sayı: 47. "İman ve Gidiş", Müslüman Sesi, sayı: 47. "İsl3.rniyet'in Genel Medeniyete Hizm.etleri-3", Müslüman Sesi, sayı: 48. "İslii.ıniyet'in Genel Medeniyete Hizm.etleri-4", Müslüman Sesi, sayı: 49. "İsl3.rniyet'in Genel Medeniyete Hizmetleri, Arap İmparatorlugu'nun İnhitatı5", Müslüman Sesi, sayı: 49. "İnsanın Bozulması", Müslüman Sesi, sayı: 50. "Amerika'da İsl3.rni Tetkikler Enstitüsü", Müslüman Sesi, sayı: 5 I . "Hidayete Ulaşma", Müslüman Sesi, sayı: 5 1 . "Ahla.kın Özü", Müslüman Sesi, sayı: 5 1 . "İmam Gazali'nin Ö�tleri: Ey Genç- I ", Müslüman Sesi, sayı: 53. 1952 "İmam Gazali'nin Ö�treri: Ey Genç-2", Müslüman Sesi, sayı: 54. "İmam Gazali'nin Ö�tleri: Ey Genç-3", Müslüman Sesi, sayı: 55. "İmam Gazali'nin Ö�tleri: Ey Genç-4", Müslüman Sesi, sayı: 56. "Hayalirndeki Köy Öğretmeni", Müslüman Sesi, sayı: 57. "Kuranı Kerimden Hakikatler- I ", Müslüman Sesi, sayı: 58. "Din ve Terbiye- I ", Müslüman Sesi, sayı: 58. "Kuranı Kerimden Hakikatler-2", Müslüman Sesi, sayı: 59. "Din ve Terbiye-2", Müslüman Sesi, sayı: 59. "İman ve Bugünkü İlim- l ", Müslüman Sesi, sayı: 60.

1 02


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan "İman ve Bugünkü İlim-2", Müslüman Sesi, sayı: 6 1 . "ilim ve Din Ahengi-3", Müslüman Sesi, sayı: 62. "İslam Dininin Özü", Müslüman Sesi, sayı: 63. "İslam Terakkiye Mani Degildir", Müslüman Sesi, sayı: 64. "Ölümden Sonra İnsanların Mukadderatı", Müslüman Sesi, sayı: 64. "Teozofıye Göre Ruhun Konakları- 1 ", Müslüman Sesi, sayı: 64. "Din Derslerinin Okurulması Çok isabetli Olmuştur", Müslüman Sesi, sayı: 65. "Ölümden Sonra Teozofıye Göre Ruhun Konakları-2", Müslüman Sesi, sayı: 65. "Semavi Dinlerde Müşterek Nokta", Müslüman Sesi, sayı: 66. "Ahlak Silahı", Müslüman Sesi, sayı: 66. "Ölümden Sonra Teozofıye Göre Ruhun Konakları-3", Müslüman Sesi, sayı: 66. "Ahlaka Teslim Olalım", Müslüman Sesi, sayı: 67. "Ölümden Sonra Teozofıye Göre Ruhun Konakları-4", Müslüman Sesi, sayı: 67. "İnsan ve Hayatı", Müslüman Sesi, sayı: 68. "Ölümden Sonra Teozofıye Göre Ruhun Konakları-5", Müslüman Sesi, sayı: 68. "Kıymetler Meselesi", Müslüman Sesi, sayı: 69. "Musa Carullah", Müslüman Sesi, sayı: 69. "Hayalimdeki Köy ögretmeni", Gayret, sayı: 4, (Nisan). "Maria Montessori Öldü", Gayret, sayı: 6, (Haziran). "Okul ve Demokrasi-I", Gayret, sayı: 9-1 0, (Eylül). "Okul ve Demokrasi-II", Gayret, sayı: l l , (Ekim). "imtihan Meseleleri", Gayret, sayı: 12, (Kasım). 1953 "Tarihten Yapraklar: Çeşme'de Donanmamızın Yakılışı", Sabah Postası, (20 Mayıs). "Din, Tarih, Medeniyet", Müslüman Sesi, sayı: 70. "Musa Carullalun Ana Fikirleri- I", Müslüman Sesi, sayı: 70. "Kuranı Kerim'in Tercümesi- I ", Müslüman Sesi, sayı: 7 1 . "İnsanın Fıtratı", Müslüman Sesi, sayı: 7 1 . "Musa Carullalun Ana Fikirleri-2", Müslüman Sesi, sayı: 7 l . "Demokrasi", Müslüman Sesi, sayı: 72. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-2", Müslüman Sesi, sayı: 72. "Terbiyede Maneviyatın Rolü", Müslüman Sesi, sayı: 73. "Musa Carullah'tan Seçme Yazılar-3", Müslüman Sesi, sayı: 73. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-3", Müslüman Sesi, sayı: 73. "Terbiyede Maneviyatm Rolü-2", Müslüman Sesi, sayı: 74. "Musa Carullah'tan Seçme Yazılar-4'\, Müslüman Sesi, sayı: 74. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-4", Müslüman Sesi, sayı: 74. l 1 03


Mustafa Şahin "Maarif Üstüne Bir Dostumla Hasbıhal", Müslüman Sesi, sayı: 75. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-S", Müslüman Sesi, sayı: 75. "Manevi Terbiye", Müslüman Sesi, sayt 76. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-6", Müslüman Sesi, sayı: 76. "Din nedir?", Müslüman Sesi, sayı: 77. "Musa Carullah'ta lman ve Arnel Meselesi", Müslüman Sesi, sayı: 77. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-?", Müslüman Sesi, sayı: 77. "Dini Hayatm Amaçlan- 1 ", Müslüman Sesi, sayı: 7S. "Kuranı Kerim'in Tercümesi-S", Miislüman Sesi, sayı: 78. "Dini Hayatm Amaçlan-2", Müslüman Sesi, sayı: 79. "Kuraru Kerim'in Tercümesi-9", Müslüman Sesi, sayı: 79. "Çağdaş Medeniyette Dinin Yeri", Müslüman Sesi, sayı: 80. "Kuranı Kerim'in Tercümesi- l O", Müsliiman Sesi, sayı: 80. "İslam Dininin Kaynakları- I ", Müslüman Sesi, sayı: 8 1 . "Kuranı Kerim'in Tercümesi- l 1", Müslüman Sesi, sayı: 8 1 . "İslam Dininin Kaynaklan-2", Müslüman Sesi, sayı: 82. "Kuraru Kerim'in Tercümesi- 1 2", Müslüman Sesi, sayı: 82. "İslam Dininin Kaynaklan-3", Müslüman Sesi, sayı: 83. "Kuranı Kerim'in Tercümesi- 1 3", Müslüman Sesi, sayı: 83. "İslam Dininin Kaynaklan-4", Müslüman Sesi, sayı: 84. "Kuranı Kerim'in Tercümesi- 14'', Müslüman Sesi, sayı: 84. "İslam Dininin Kaynaklan-5", Müslüman Sesi, sayı: 85. "Kuranı Kerim'in Tercüınesi-1 5", Müslüman Sesi, sayı: 85. 1954 "İslam Dininin Kaynaklan-6", Müslüman Sesi, sayı: 87. "İslam Dininin Kaynaklan-7", Müslüman Sesi, sayı: 88. "İslam Dininin Kaynakları-S", Müslüman Sesi, sayı: 89. "İslam Dininin Kaynaklan-9", Müslüman Sesi, sayı: 90. "İslam Dininin Kaynaklan- I 0", Müslüman Sesi, sayı: 9 1 . "İslam Dininin Kaynakları- 1 1 ", Müslüman Sesi, sayı: 92. "İslam Dininin Kaynaklan- 1 2", Müslüman Sesi, sayı: 93. "İslam Dininin Ka}nakları- 1 3", Müslüman Sesi, sayı: 94. "İslam Dininin Kaynaklan- 14'', Müslüman Sesi, sayı: 95. "İslam Dininin Kaynaklan- 1 5", Müslüman Sesi, sayı: 96. "İslam Dininin Kaynaklan- 1 6", Müslüman Sesi, sayı: 97. "İslam Dininin Kaynakları- I ?", Miislüman Sesi, sayı: 98. "İslam Dininin Kaynakları- I S", Müslüman Sesi, sayı: 99.

104


EK-II

Mustafa Rahmi Balahan

105


Mustafa Şahin

Fotoğraf 2. Mustafa Rahmi BALABAN ( 1 888-1 953) Eğitimci-Yazar.

Fotoğraf 3. Cenevre Jean Jacques Rousseau Pedagoji Enstitüsü öğ­ retmen ve öğrencilerinden bir grup. Üçüncü sıra soldan üçüncü kişi, Mus­ tafa Rahmi Bey (Birinci Dünya Savaşı yılları).

106


Hayah Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

Fotoğraf 4. İsviçre'de öğrenim gören Türk öğrencilerinden bir bölüm. Birinci sıra sağdan birinci kişi, Mustafa Rahmi Bey (Birinci Dünya Sava­ şı yılları).

Fotoğraf 5 . İsviçre'de öğrenim gör� Türk öğrencilerinden bir bölüm. Orta sıra soldan ikinci kişi, Mustafa Rahmi Bey (Birinci Dünya Savaşı yılları). 1 07


Mustafa Şahin

Fotoğraf 6. İzmir Kız Lisesi öğretmenleri ve son sınıf öğrencilerinden bir grup. İkinci sıra soldan üçüncü kişi, Mustafa Rahmi Bey ( 1 924-1 925 öğretim yılı).

Fotoğraf 7. Prof. Adolf Ferriere, öğrenci Zeliha (Bilge), Vali Kazım Bey (Dirik), arkada Mustafa Rahmi Bey {İzmir Kemalpaşa İlkmektebi, 1 929).

1 08


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

Fotoğraf 8. Prof. Pierre Bovet'in İzmir ziyareti. Vali Kazım Bey (Di­

rik) ve ortalarında Mustafa Rahmi Bey ( 1 930).

Fotoğraf 9. İzmir'de öğretmenlik yılları, meslektaşlarıyla birlikte.

109


Mustafa Şahin

Fotoğraf 1 0. İzmir'de öğretmenlik yıllan, meslektaşlanyla birlikte.

Fotoğraf l l . Mustafa Rahmi Balahan ve kızı Suna ( 1 930 sonlan). 1 10


III

' "" :.. "1,.; . . .,.:r . ..) . ,..; 1':".. iı ,

7�,.;-�,r,.;...

�;,;. i� ;'�� (or;>:;-�"....)..

�,;.""'<"""

,_.,�j;.-,. •

<Y:"�,n·�ı f"

1 r<f:� r< ..,.,..,,,-,. •

'

�'Y' , • ' ..,.;; ,.../�'.,-;·:-. ...,. ,' / 1 i ; /,-J"r: ,,ı-.;.. ; .,, H1 , ., • ...,."""'f

.,. / 1

. (

)'� �·��( � �"- �·v

r. "'7

�:'/..;�....,.,.

..�o:r:r

.;r-I" lft"•A �·­ _, • r�"f':'t":r� , ri_....,..., J . . • , •, . �Ft;'""fr.Jt �,., ..,..,...,_.......,. ;. - .. . .. ��ı"'Y,""1 � • "'· ., �'"'ı.P fl"i'•'

��tr 1�...,.

� ·.:ıI�,.:.l ;( .tY""' ·

� 1 . Ç,1 ,_.., #-6

�� �1· •

..

__;... .. ."''V'" ,

,

,

••

"'ft""n'""tl.""

..

.

.v•

ı;('r'r� .

• •

.. . .

'�

)frte"•:

l'"'��"t7ı'.)

f"c; ,._._.

�, ,

-yf,t

�,.l ;i r� � �

.... . • ... ,:11 ...-.;.iJ.+-t�r

.AV -t ' """"��..,.. , • :r : .ı-

_,._ .,.,;'Ö)' '� ı-::1 ı. -t_. ,.,.... � , li .

rr,:rry,-· ' ), p;_:; 1' , � .. ., (,;,.:'1"!<'-''/'lf"" .. ,.N6

.. -r.-1

., :

·

.... 1'...'�1/.'f� ;,.,..;�('r"-..�$'{ � .... .. , ,.1 , :• ',.:,('�,� :_ ' 'f��f) f� , ,.. "':-'t;i -"' ıro'tr . ;. fi' . 1

.

t,..r.• "'1./'f"fı -.,.,. ·,�;.Y�·Ni�t,(iiylt'� �'t ,..ı � , ���.,.,.� ' ı ;'?(/.ı-:-� r:.;,;..\j.:!jr· . -�;"" a"-';,f';wrr, \:.. ....���;,:;]' h \. \ If# ,�)f·�r.;..� ..;-� .,:.. �,ıt..�· �""' .. 1C';ı;.�,.,.. �.-.,...·) ·�•·...,..1 ·�1',.;;; ..1' .... � �.- ·:·-:· •·. .. . 1 ' ... f _,. ( , ,.. ... ,.. , k ..�1 "'f" •1:-fi>.-: .;.. ,..._,)Jy ��..J - �,·;,� � ., ... .., ,,., ,. ' 1 .. , ( /1 1,} r>ı«.-,J-;;,. ' , 1 "' 1 .,. . ,..-: : (1• ; / ,.,...., \ ·� \o \ ,.�.... rr!�• c -,�r� �;�� . ·' ı?';<ifrJ• ı3f:{o o , �,.. /r�'<M\<;��7r,.,i>:ı'r1 .. 1 ,._.-:y � . · , : · '•....; :-:-�'f_ . · r ,,,, ; : ç1 - Jço-re-;;,.rf'r�-.·:..t /() "'.i'' '" � .-4-l"r.r r �,_..,-r� ;..,c-' r• ıt•'-�A_.,.,u�.--1� f."....· .. .. , i . . . t

�1"1

.•

--·

.•

/•

i

,

#

'·

,.�

Hr•,.r • " � . , �/.. -:Ju . • ı .-r; ;-� ;."{ ' 1' 1"-:'! . "1 r·

··�1

�'-v

0

"

)

·

lt' i

. .:.c--r� : . �""''� · 1"'•·121 ..>.;.,-:;.l.·

i<

0

.

...

., ·

• ·'

',

>l 'o\ .,� ....,.-. ..-..c.-yvı .i<r• ' _

ı

m ı .,.•,.; ·

'-:ı.:.. r�:,·� "?:�� '/r.�-:•A�,7�(r,j;..,., �-i;ı��;�r;;;d. �-��.{. -h�

r�1:";'ı�.:/".r-ı r-.;.,...

• , .,.. � -�rr-,) .

/ı.' "'\

, ...

ı-•

v y v \ "' i · ) \

.,.,.r:rı;� !..-... ..-:.... .a ,,-j(, (çY,:"?") 't),;-� 1 • •, •,... l ,.,/ ı:;,:/c ,..,- � ,..,, "'ı �-:.ı.. ' \ .. _ 71� � t;fl\.,,. � n"'=, ,1' ıl ' --, j rr ...,� T'/ t�;:;, ..;, �. ;..� . · ; ,.-:-� .- r.ı�,......JI.. � ,?.-::;ı ... � ,.r.x ... /, , � · J ., ;_-,. ·�-· . {��··. r.t« ro r,-)· . :--r '::.��,<J /'1· 'r (•• ,.-:-> ,� i).tf''s" ..1 efi' .. 1"'� ' 1 ,

r. '

/

• •

• •

f

_ ._ .

_

"•

_

"1

..

\ -"'"'\ -.f !'

r

·

r

f\ :>

mKlUIUQ !Ult{lll lıJlllsnW ��A�l��n<I �A. QM11H


Mustafa Şahin

Belge I . Mustafa Rahmi Balahan 'ın Kendi El Yazısıyla Özgeçmişi.

1 12


Hayatl Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

M O DERN HOTEL�rJ U RA S I M PLON, LAUSAN N E

.e.�enuto de lt Ge�. pNıt. de la 0.... 1 6-oltlı. NouHılem.r.t CIIOftlllnai •� tocıl ı. (.onrort ınod....._, Oı.Mr! .n Ilim. CM"ffla- c.rıtraı. Utt. Yacu"aı .tl:; Appertem•ııls avec Balnt •1 Toıte-tt•. E'ııu cı-ı.ııude .ı froJO. dans tc..l* !• t.hl'mbır,.·: ·Pr-1" Mod.;NII. O..nd R........., B. ·Bislnger, Prapr. L.AUSANNE. lo.

Mlme ın.tıı:.aın Lı.ıpno _ er.ı. _ .. ._ .. . '" -·

'.; _. :;yts/ � , ,�,,..�·:�:)

.

�· .J

� ,.,.,.,....;.._! �

#

_. !,. ..:... ı.-..,.._ ·;

,.·.--:ı

,_,...f . ,;,;�..;,s(-_.. '�-� -�· L .,,tJ; �t-J- � � -:.:. � .;�.,� �/�· .J._. . ...

;:...a.. ,;.

.�

__ ,,

t·· � -- ".

�.�:j. :-,jr.r �·--:: .r._:_ r. <· ;,���4 --:'..ı�· ./� 1:.,;- lA...

,

'

'

,�)....� ,_.....,; ,r,_.•· ",;�-� ;:-a ...Q_

;

.

.

.

-

-

· � <_,. r;.:.. .J ;ı�... ;u.Jt.

L....-- -';· 1.• .• ,>• ' "" ·-'� �- { ; , /, ...:"' �.... -7 r�:-�� .JI' f -"'-, •• �,-...�_,"

:,..., .� ... ..<...

..,

"'!-,;.;,;.. rı. !.J.- e:- ', ,�.- !., .j) � ; ;; ( � � �, �: �;!

� ...

_.ı.t,p

<u:.; �

�-

..,. •

. ...

�--:�)..:.._ ·�-

.J�,_ ,.

!.1/�_,.;�·;-v:, �._,.;;;.;� �--J�

�_,-

�J

- � "' t.' '

/'-- (;

,,

eJ .�.

t... ���

· ..-:

...

�-./.( ,t

(:� ;

('"'/j,; �...:)-�,, ·� J ı.>

�� \..- · '�_.; �""-:" _ ;. ;..;. � ,?ı

.; UI� �� .�-�·:.:

--t-' :.. ::..

,,

�---

' } o ._ ;..... .J ·.r'_ ı// ..-v:-

_:.....

,.,

M'.· ��( _;,

-.,----� '

,-,.... � ' ...,....

t j�;

-� �-A-�;/,.-

j/_,., � , ;. J /- k..

(/;_

f , ) > (' ;, 1

�-...:,

Belge 2. Mustafa Rahmi Bey'in Lozan'dan Gönderdi� İlk Mektup ( 1 Teşrinisani 1 329).

1 13


Mustafa Şahin

....

(

"

1 14

. ç

,c •'


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

·"""'�<-;• .. ."' � ---'0. '11'"-W......---�i:'t

Belge 3. Mustafa Rahmi Bey'in, Paris'ten Gönderdiği Mektup (25 Mart 1 9 14).

115


Mustafa Şahin

'

�· ... .

,.

�· •

·.'\

'" .

.... .. .

r

,__. '·

1 16


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban

1 17



AD DİZİNİ A

Adana Darülmuallimin-İ İptidaiyesi, 6. Ahlak, 25, 30, 32, 33, 34, 37, 50, 52, 55-65. Ahmet Cevdet, 10. Aktif Öğrenme, 27, 47, 7 1 . Ali Haydar, 6, 7, 1 1 , 1 3. Ali Nusret, 4, 5, 25. Almanya, 8, 9, 28, 65, 66. Alman Fransız Savaşı, 65. Anadolu, 40, 4 1 , 45, 6 1 , 7 1 . Ankara Kız Lisesi, 1 3. Aristoteles, 29, 50. Asri Terbiye, 33, 37. Atatürk, 46,49, 7 1 . Avrupa, 7-1 1 , 22, 29, 30, 32, 45, 49, 50, 58-65. Avusturya, 9, 28.

B

Bakırçay, 1 9. Balahan Köyü, 1 , 3. Baltacıoğlu, İsmail Hakkı, 26. Bah, 26, 29, 45, 5 1 , 56, 6 1 , 62, 7 1 . Baudouin, Charles, 27. Beethoven, Ludwig van, 50. Bergama, 3, 4, 1 6, 20, 55. Beynelmilel Terbiye Kongresi, 1 6. Bilim, 29, 30, 35, 36, 45-48, 52, 56-58, 6 ı , 64, 7 1 . Binet, Alfred, 50. Birinci Dünya Savaşı, 8, 9, ı ı , 69. Birleşmiş Milletler, 67.

Boutroux, Emil, 50. Bovet, Pierre, 8, 1 6, 27, 50, 70. Bozkurt, Mahmut Esat, 8. Brindizi, 10. Budapeşte, 8. Buyse, ümer, 48. Bükreş, 8.

c

Campanella, Thomas, 50. Carlyle, Thomas, 50. Cenevre, 1 , 7-12, ı 6, 24, 26, 29, 30, 59, 60, 69. Cermen, l l . Claparede, Edouard, 8, 27, 35, 36, 48. Comte, Auguste, 50.

D

Darülfiinun, 60, 63. Darülmuallimin, 4-7, 1 2, 25, 69. Decroly, 3 1 , 36. Demokrasi, 32, 43, 44. Devrim, 5, 14, 32, 33, 34, 35, 38, 39, 4 1 . Dewey, John, 26, 27, 28, 34, 36, 47, 48, 50. Durkheim, Emile, 25, 50.

E

Ege Bölgesi Köy Öğretmenleri Derneği, ı 5. Erzurumlu İbrahim Hakkı, 50. Eskişehir Çifteler, 35.

F

Fazı� Ahmet, 4, 25. Femere, Adolf, 8, 1 6, 27, 36, 50, 70. Flournoy, Th., 8, 27, 57. 1 19


Mustafa Şahin Fonksiyonel Terbiye, 3 1 , 36. Forel, August, 50. Fransa, 7, 9, 1 6, 28. Froebel, F. Wilhelm, 27.

G

Garb, 62, 63. Gazali, 50. Gazi Muallim Mektebi, 38. Gazi Paşa, 3 ı , 33, 34, 37. Gökalp, Ziya, 1 2, 25, 26, 50, 58, 63, 70.

H

Halkevi, ı 5, 23, 48, 49, 70. Heyet-İ İlmiye, 1 3 . Hitler, Adolf, 65. Hobbes, 27, 28, 5 0. .

I

İbn•him Alaaddin, 8, 1 3 . İkinci Dünya Savaşı, 67. İkinci Meşrutiyet, 25, 69, 72. İlköğretirnı2, 32, 37, 38. İngiltere, 9, 28, 46. İptidaiye, 6. İrade Eğitimi, 32, 44, 45. İslam, 5, 25, 29, 46, 56-59, 6 ı , 62, 63, 70. İsmail Hakkı, 4, 25, 26. İsmail Safa Bey, ı3, 33. İstanbul, 4, 5, 6, 8, ıo, ı 2, 1 7, 25, 62, 69. İstanbul Darülmuallirnin-i Aliye, 4, 5, 6, 12, 25, 65. İsviçre, 1, 5, 7-ı o, ı4, ı 5 , 1 7, 22, 28, 29, 36, 62, 69, 72. İtalya, 8, 9, ı O. İzmir Atatürk Lisesi, 1 4, 1 7. İzmir Erkek Lisesi, 14.

1 20

İzmir Halkevi, ı 5 , 23, 48, 49, 50, 70. İzmir Kız Lisesi, 1 2, 14, 23. İzmir Kız Muallirn Mektebi, ı4. İzmir Kızılçullu Amerikan Koleji, ı4. İzmir ve Havalisi Asan Atika Mu­ hipler Cemiyeti, ı 6.

J

Jean Jacques Rousseau Enstitüsü, ı , 8, 25, 26.

K

Kant, Iınmanuel, 27, 28, 3 ı , 50, 52, 53. Kazım Dirik, ı 5 . Köprülü, Fuat, 26. Köy Eğitimi, 32, 38, 39. Köy Eğitmenliği, 42. Köy Enstitüleri, 39, 43. Köy Öğretmen Okulu, 42. Kubilay, 35. Kurtuluş Savaşı, 33, 38.

L

Laiklik, 55, 59. Locke, John, 27, 28. Lozan, ı, 4, 8.

M

Maarif Nezareti, 7. Maarif Şurası, 4 ı . Maarif Vekaleti, ı 2, 1 3, ı 6, 26, 28, 33. Malumat-ı Vataniye, 14. Marx, Karl, 28, 50. Mehmet İzzet, 26. Menemencioğlu, Nurnan, 8. Mevlana Celaleddin, 50. Monte, Edward, 8. Montesquieu, 50.


Hayatı Ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balahan

M.aria, 27, 37, 48, 50. 25. Musa Can.ı.l.lah, 50. Mustafa Kemal, 33, 34, 38, 40. Mustafa Suphi. 4, 25. Mustafa Şdcip. 8, ı ı . Müderris. -ı.

Montcssori..

Muallim CC'\·det, 4,

N

Nietzscbe.. Friedrich, 50. Nizamülmülk.. 50.

o

Ortaöğretim.. 37, 38, 48. Osmanlı De-.·ıeti, 42, 46, 60-64, 66, 69, 72.

p

Paris, ı , 4, 62. Pestalozzi, John Heinrich, ı 8, 27, 31. Petro, 46. Pıaton., 27, 29, 50. Prens Sabahattin, 69.

R

Ruskin, John, 50. Ruşen Eşref, 4, 25. Rüşdiye, 4, 5, 6.

s

Saraçoğıu, Şükrü, 8. Satı Bey, 4, 5, 6, 25. Selim Nüzhet, 8. Spencer, Herbert, 50, 5 ı .

Şark, 62, 63.

ş T

Tannöver, Hamdullah Suphi, 4, 25. TBMM, 1 2, 33, 34. Telif ve Tercüme Heyeti, 1 2, 1 8, 26. Temel Eğitim, 27, 35, 36, 37. Tevfik Fikret, 4, 25. Tolstoy, 50. Türk Devrimi, 1 4, 32, 33, 34, 35, 39, 4 1 . Türk Tarihi, 14, 25, 35. Türkiye Cumhuri_yeti, 26, 46. Üsküp, 5, 6.

u

V

Veled Çelebi, 1 2. William James, 8, 26, 27, 50, 5 1 .

y

Yabancı Dil Eğitimi, 45. Yeni Dünya Düzeni, 67. Yeni Eğitim, 28, 34, 36, 46, 47, 56, 7 1 . Yunus Emre, 50. Yücel, Hasan Ali, 1 3.

z

Zübeyde Hanım, 1 , 5, 6, 7, 8, 10, l l , 1 2, 23, 24, 63. Zürih, 1, 8, 1 1 .

121




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.