NÖROBİLİM VE YAPAY ZEKA ÇALIŞMALARINDA YAŞANAN GELİŞMELER SOSYAL BİLİMLER VE PLANLAMA ALANIN ÖNÜNÜ NASIL AÇIYOR? İLHAN TEKELİ I.GİRİŞ 2016 yılının son aylarında Nusret Hızır anısına bir konferans verecek olunca, ona yakışacak geleceğe dönük önü açık bir konu aradım. “Nörobilim ve Yapay Zeka Çalışmalarında Yaşanan Gelişmeler Sosyal Bilimler ve Planlama Alanının Önünü Nasıl Açıyor ?” konusunu seçtim. Çalışmaya başladım. Geldiğim noktayı şimdi sizinle paylaşacağım. Böyle bir konuda çözümlemeler yapabilmek için konunun sürekli olarak merkezinde yer alan dört kavrama daha girişten başlayarak açıklık kazandırmak gerekecek. Bu kavramlar Beyin (brain) Akıl/Zihin (mind),zeka (intelligence) ve sinir sistemi (neural system) olacak. Beyin (brain) biyolojide evrimle ulaşılan en üst noktayı temsil etmektedir. Kafatası içinde yer alan nöronlardan oluşan ve tüm elekrokimyasal etkileşimleri gerçekleştiren, sinir sisteminin merkezi olarak hizmet eden organdır. Bu organ insan yaşamında iki temel işlevi yerine getirmektedir. Bu işlevden birincisi vücudun tüm organlarının işleyişinin merkezi denetimini sağlamaktır. İkincisi ise akıl/zihin (mind) işlemesini gerçekleştirmektedir. Burada olduğu gibi aklın beynin yaptıkları olarak ele alınması, felsefe alanında monist görüş olarak adlandırılmaktadır. Beyin ve akıl arasında böyle bir ilişkinin hakim bir görüş hale gelmemesinde, beynin fizyolojisinin çözülmesinde hızlı bir yol alınamayışının etkisi bulunmaktadır. Nitekim son yıllarda akıl hastalıklarının tedavisinde telkinlerin yerini ilaç ve beslenme tedavilerinin yer almaya başlaması beynin fizyolojisinin tanınmasındaki gelişmelerin bir göstergesi olarak alınabilir.1 Ele alacağım ikinci kavram akıl/zihin (mind) olacak. Akılı düalist felsefeciler beyinden bağımsız bir varlık olarak ele almaktadır. Dualistler aklın/zihnin beyine indirgenemeyecek özellikleri olduğuna inanmaktadırlar. 17 yüzyılda Descartes ilk kez akılı bilinçli olmak ve kendisinin farkında olmakla ilişkilendirerek beyinden farklılaştırarak akıl beden problemini tanımlamış oldu. Böylece akıl ve beyinin tek bir ontolojik bütünlüğe indirgenmesinin olanaksızlığını göstermiş bulunuyordu. 1930’lu yıllarda Wilder Penfield beyin ile akıl/zihin arasındaki ayrımı bir deneyle gösterdi. Penfield motor kortekse belli bir bölgeyi elektirikle uyararak deneğin kolunun kalkmasını sağladı. Ona ne olduğunu sorduğunda da “kolum hareket etti” yanıtını aldı. Daha sonra Penfield deneğe kolunu kaldırmasını söyledi. Daha sonra ona ne olduğunu sorduğunda kolumu “hareket ettirdim” yanıtını aldı. Kolun hareket etmesiyle kolumu hareket ettirmenin arasındaki önemli farka dayanarak, beyin ile zihin arasında bir farklılık olduğunu savundu.2 Dualistlerin ikinci savını akli olayların sübjektif bir yanı bulunduğu, oysa beyindeki fiziki/kimyasal olayların böyle bir yönünün bulunmayışı oluşturuyordu. Aynı yüzyılda Baruch Spinoza monist bir görüşü savunuyordu. Bu fizikalistler mental süreçlerin 1
Bu konuda bknz: Daniel G.Amen: Beyninizi Değiştirin Hayatınız Değişsin, Pegasus Yayınları, İstanbul,2012.
2
Bu konuda bknz. Deepak Chopra Rudolf E.Tanzi:Super Brain, Random House,2012.
www.ozetkitap.com
1