Mustafa Kemal’e kahpelik! “Komünizm geliyor” yaygarasıyla Türkiye’yi ürkütüp yarattığı Yeşil Kuşak İslamı ile bizi Demir Perde’ye karşı bedava şövalye olarak kullanan Haçlı Batı, şimdi aynı şeyi ‘Ilımlı İslam’ slogan ve projesiyle yapıyor. Tek fark, Türkiye’nin bu kez, gayri Müslimlere karşı değil, doğrudan doğruya İslam âlemine karşı kullanılmasıdır. Yeşil Kuşak oyunundan çok daha zor bir iştir bu. Çünkü artık “Allahsız komünizme karşı dine inananlar birleşmeli” edebiyatı yeterli olmuyor. O edebiyatın ne kadar namussuz bir emperyalist edebiyat olduğu, asıl Allahsızların o edebiyatı üretenler olduğu anlaşılmış bulunuyor. Ucuz şövalyeyi cepheye sürmek için belli ki yine ‘İslam’ kullanılacak, ama bu sefer İslam’ı İslam’a karşı kullanmak söz konusu olduğundan Haçlı iblisler çare bulmakta zorlanıyor. Nasıl yapacaklar bunu? Önce, bir numaralı direnç noktası olabilecek değerleri yıkmak, Türkiye’nin omurgasını kırmak lazım. Omurga, Türkiye’yi farklı kılan Kemalist mirastır. Onu işe yaramaz hale sokmak gerekiyor. Onun petrolden daha güçlü olduğu anlaşılmıştır. Petrolün işini bitirdiler ama Kemalist mirasın işini bitiremiyorlar. Bu onları çıldırtıyor. Çare şöyle bulundu: “Sizi model yapacağız” diyerek Türkiye’yi model olmaktan çıkarmak. İlk iş, Kemalizm’in teorik koruyucu güçlerini, yani akılcı aydınları etkisizleştirmek, ikincisi, Cumhuriyet ordusunu saf dışı etmektir. İki binli yılların başından itibaren subaşlarına oturttukları imanı ve kanı bozukları kullanarak bu projelerinde büyük mesafe aldılar. Bir yandan bunu yapıyorlar, bir yandan da bize “Size İslam dünyasına model yapacağız” diyorlar. Ve bu halk sormuyor: “Bizi İslam dünyasına model yapacaksanız bu modelin kaynağı olan mirasın yaratıcısına neden savaş açmış durumdasınız? Neden Atatürk’ten ve laiklikten vazgeçin diye avazınız çıktığı kadar bağırıyorsunuz?” İngiliz yazar Andrew Mango oyunun belini kıran şu sözleri söylüyor: “İslam coğrafyasındaki ülkeler tabii ki laik ve demokratik Türkiye’den ders alabilirler. Ama bugünkü Türkiye yerine 1930’ların Türkiye’sine bakarlarsa ve o Türkiye’nin bu hale nasıl geldiğini incelerlerse. Bunu yaparlarsa kendilerini düzeltecek daha birçok şey öğrenebilirler.” Atatürk’ü niçin sevmediklerini anlamanıza yardımcı olsun diye bir olayı anımsayalım: ‘DAVET EDERLERSE KATILIRIZ’ Yıl 1932. Birleşmiş Milletler’in nüvesi veya ilk şekli olan Milletler Cemiyeti (veya Cemiyeti Akvam) kurulmaktadır. Dünyanın bu en büyük uluslar topluluğuna katılmamız için Atatürk’e çevresi telkinde bulunuyor. Cevabı şu oluyor Atatürk’ün: “Başvurmayı düşünmüyoruz, ama davet ederlerse katılırız.”