Istanbul Geceleri
Bu eser istanbul Enstitiisu'niln 51., istanbul Fetih Cemiyeti'nin 64. kitab1d1r.
SAMiHA AYVERDi
\
โ ข
ISTANBUL GECELERi
iKiNCi BASIL!ยง
1971
Baha Matbaas1 istanbul - 1971
v
istanbul'u gt>nliimce anlatan bir kitap okumayl cok t>zlerdim: Bu kitap biraz biiyiik olsun; ctlmleleri yaz1dan cok resim olsun, renk, ses, 111ik olsun; duygu, fikir, ha.t1ra olsun; iman ve al}k olsun isterdim. Ciinktl, btlyiik bir milletin binlerce y1l t>zleyerek; _yilzlerce y1l saval}arak yaratt1g1, aziz vatan, Tiirkiye, her 11ehri, her ovas1, her dag1, her 1rmag1yle gllzel, Slcak ve 1'.ilvidir. istanbul ise bu ulviligin en zengin kompozisyonudur. :;ia.hane 11ehir, yalmz Tann san'at1yle il}lenip, yalmz O'nun biitiinledigi bir tabiat l}aheserinden iba.ret degilt!lir; Diinyanm en uzun t>miirlii fatih milleti, yine arzm iic kit'asmda kurdugu imparatorluk toprakla:::-mda giizel, yUce ve iyi, ne k1ymet varsa, onlar1 en cok istanbul'da toplam111tlr. Duygu, diil}iince, hlltlra; kahramanl1k, fazllet, zafer, iman, a~. vefa, mermer, ipek, cini, ll}lk, avlze, ve daha nice gUzellikler, her 11ehirden cok istanbul'un maddi ve manevl yap1smda kullamlmi11t1r. istanbul, en az istanbul Tiirkcesi kadar, biitiin as1rlardan ve uzak, yakm vatanlardan derlenmil}, zengin bir terkip, e11siz bir muhassaladir. Onun yalmz saraylar1hda degil, goze faki:- gortlnen nice masum kol}elerinin mahremiyetinde bile engin bir asa.let, tllrihi bir san'at ruhu 1111ldar; onun, bi:birine "Beyefendimizl .. ", "Hamfendimizl .. ",¡ "Sulta.mm1zl .. " diyen, il}lenmil} ve samimi terbiye muhitlerinden; birbirine argo diliyle seslenen en ap~I} kt>11elerine kadar, her ha.-
VI linde gttzellik bulunan kldemli bir kibarllg1 vardl!". Son .as1rlar Ttirkiyesi, onun milli cehresini hergiin biraz daha melezle3tirmek icin o kadar israrla cal13m13tJ.r da, istanbul, yine de her ko3esinde bir milli cehre saklayip, giizel kalmas1m bilmi3tir. Neden? Ben, bu s9a.Iin cevabmt, Yahya Kemal'in Aziz istanbul'unda bullriu3tum. li}imdi de Samiha Ayverdi'nin istanbul Gecezeri isimli kitab1nda buluyorum: Bizim millt vicdarum1z1n, milli killtiir ve asaletimizin gttzel ha.tiralanyle derinden anla3an dege!"li kadln san'atkanmtz, rQhunun objektifini bu "3erefli kubbeler lklimi,. ne cevirmi3; bize onun y1llarca evvelinden soz acan hat1:alar sunmu3tur. Ondan, derin tasavvuf kttltiirii ile yilkltt rcimanlar okumu3tuk; eski Tilrk zevkinin cinileri, tezhipleri, avizeleri, nak13lar1yle silslti sayfalar okumu3tuk. l;limdi aym san'atkar, aym mistik ve hayran. bak13larla gordilgii istanbul'u anlat1yor. istanbul Geceleri bize eski li}ehzadeba31'm, bize Beyaz1d'1, Sttleymaniye'yi, bize Sandlkbumu'nu, Aksaray'1, Tavukpazar1'm, Q1rp1c1'y1, Qar3amba'yi, Beyoglu'nu, Adalar'l, Kad1koy'ilnil; bize U'sk1idar'1, Qamllca'y1, anlat1yor. Biittin bunlar1, yer yer bir "mukaddes kitap" lezzetiyle anlat1yor. Hatta bazan anlatrmyor gosteriyor veya telkin ediyor, bilhassa uzun uzun di13iindiirilyor. Kalbimiz, mfifekkiremiz, zekam1z ve haf1zam1z, muh~rririn kaleminin ·ucunda imi3 gibi, kelime kelime, cfimle cttmle, istanbul'u di131inilyoruz. istanbul'u, istanbul'un hat1ralanru, istanbul'daki hat1ralar1mtz1 ozliiyoruz. istanbul Geceleri bir roman, ya da bir hikaye degildir. En az, kirk sene evvelki istanbul'un 3ahs1yeti, maddi ma.nevi hiiviyeti, cemiyet hayat1, gelenek ve gorenekleri, bilhassa Ttirk san'at1ru zirvele§tiren umumi yap!Sl, zevkleri, meyilleri, husranlan, hatalar1, meziyetleri, faziletleri, gorgtileri, noksanlar1, hula.sa medeniyetinin mtizikal terkibi, ahenk ve .ihtizazlar1yle bir edebi tenasiibiin miisaadesi nisbetinde · yer yer, parca parca, bu kitapta gosterilmek istenmi3 ve en miihimmi hemen hemen gosterilmi§tir. Hemen hemen diyorum .. Qiihkii muazzam istanbul'u
VII
mesela her ko§esiyle 197 sahifelik bir kitaba s1~d1rmak elbette miimkiin degildir. Bu kitapta gerci Kadikoy vardlr .. Fakat baharlarmda derin goniil ma.ceralan saklanan Eren-· koy'ii, onda belki bir isimdir. Bogaz vard1r. Fakat hulya.11 sa · bahlar iilkesi Kanltca, hele sevgili ak§amlar beldesi Bebek: onda ancak umumi bir cizgi hll.lindedir. Buna mukaabil, istanbul Geceleri'nde C1rp1c1 Deresi, gergin bir canfes kadar diiz ve yemye§il caymn ortaslnl bir yatagan gibi ikiye bolerek akar; aym dere bu seyir yerinin sinesine ince bir elif cizerek gecer. Cilnkii muharrir, istanbul'u anla.t1rken kulland1g1 yatagan keskinliginden elif endamma kadar her §eyi, bizim sevdigimiz giizelliklerden secmek sevgisindedir. istanbul Geceleri bize, birlikte iken oylesine farketmedigimiz, fakat uzakla§lnca arkasmdan agladlg1miz birsaadetin hazin lezzetiyle anlat1lan istanbul'dur. Onun sayfalarmda gerci, Ne e§i, ne de benzeri olan cam, toprak ve cini e§yll.y1; bir §i.-ir ahengine eri§mi§, ipekli kuma§lar1; sadef fildi§i, akik, mercan, boynuz saph kalemtra§lar1; opiilecek kadar zarif ka§lklan; kag1t hll.line sokulmu§ ceylan derilerini; fincanlar1 kucaklayan zarfla::-1, zarflanmn koynuna yaslanan fincanlar1; oklar, yaylar, fenerler, §amdanlar gibi" say1ya gelmez, bUyiik zevk ve sanat eserlerinin degerlerini; mana giizelliklerini anllyarak ~ven bir san'atkarm rilhu ve lisam vard1r. istanbul Geceleri, istanbul mevzllunda yaz1lm1§ mensur bir sohbet kitab1d1r. Bu kitap, istanbul'da ya§ayan bir veya. birkac §ahsm degil, b1lt1in yakm tarihi, medenl incelik ve giizellikleriyle bizzat istanbul'un maceras1d1r. K1sahgma ve cabuk bittiglne iiziildiigiim bu kitap, benzerlerinin miijdecisi olmak degerindedir. Edebiyat1mIZda istanbul'a dll.ir yaz1lan o kadar cok eser, hele §iir araS!nda hususi bir lezzetle okunmak saa.deti, bu kitabm ta.Iii say1llr. Hakikat iiudur kl, bize yurdu, bize bizi tamtlp sevdirecek boyle kitaplara ihtiya.c1m1z coktur. C1lnkii d1ln neoldug_umuzu soyleyen bu kitaplarda, yarm ne olmamiz lll.z1mgeldigini duyurmak S!rrma eren bir ayr1 ifll.de ve bir nasib veric-i soyleyiii vardlr. Nihad Stimi Banarlt
GiRi~
«istanbul Geceleri» bir roman ya da bir hikaye degildir. En az kirk sene evvelki istanbul'un §ahsiyeti, maddi manevi hiiviyeti, cemiyet hayat1, gelenek ve gorenekleri, bilhassa Turk sanatim zirvele§tiren umftmi yap1s1, zevkleri, meyilleri, hiisranlari, hatalar1, meziyetIeri, faziletleri, gorgiileri, noksanlar1, hulasa medeniyetinin muzikal tertib ve ahengi, bir edebi tenasubun miisaadesi nisbetinde, yer ye!, parga parga gosterilmek istenmi§tir. On be§ k1s1mdan ibaret olan bu kitabm her fash, §ehrin bir semtinin ismini ta§ir. Her semte, bir gegmi§ adet; bir kaybolmU§ an'ane; bir gogmil§ nizam; bir 9iiruge g1kar1lm1§ anlay1§; bir unutulmu§ sanat ornegi ~izilmi§tir. Bu fas1llarm her birinde, eski dugiinler; mesireler; dergah alemleri; esrar kahvehaneleri; Iohusa hamamlar1 gihl, §ehrin tarihe mal olmu§ gehresinden bir veya bir kag tabla vard1r. Faraza, Beyaz1t'da eski lonca te§kilati ve hakkaklarm pe§temal ku§anma merasimiyle, tulumbacllan; Suleymaniye'de hac1 tehniyelerini; Sand1kburnu'nda ise eski meyhaneleri bulmak mumkundur. Maamafih bu kitap, bir tarih veya bir vesika eseri olmamakla beraber, verilen dokuman, s1rf haya.Ie degil, gergek esaslara istinad eder. Ancak, bu gegmi§ hayat realitelerinden alman huccetlerin oturma zemini, fikir ve his muhtevasiyle beslenip mezcedilmi§ bir edebi kaaidedir.
2
iSTANBUL GECELERi
Bu eserin bunyele§ip meydana gelmesindeki psikolojik amil ise, zerreleri, cuzilleri, duyu§ ve duyuru§larinm yekpare §iiri iginde ya§ad1g1 eski istanbul'u, onu yazan kadmm, ta ilk gocuklugundan itibaren iginde uzun uzun demlendirmi§ olmasmm ve nihayet guniin birinde de, bu ag1r ao/haz1rlanm1§ keyfiyetin, inki§afm1 yap1p, §uuraltm1 a§'arak satha f1§k1rmasmdan ibarettir. Bu kitaptaki eda ve seda, onu yazanla, istanbul §ehrinin bin bir ko§esinden s1zan mii§terek heyecan ve ahengin denkle§mesi ve i§tirakgi buyrugudur. Evet bu kadm istanbul'u sevmi§, benimsemi§, sevgisini ve iinsiyetini de, §ahsi meylinin havasma uyarak geli§igiizel terennum etmek istemi§tir. Hepsi o kadar. S.A.
ESKi iSTANBUL' A BiR BAK!ยง
@eceler.. dedim; istanbul geceleri.. giinduzleri de soylesem, hatta buna, gecelerin ve gunlerin teknesinde yugurulup ยงekillenmiยง igimizin sesinden ve nefesinden de bir tutam katsam gilnah m1 olur? Amma Asya ile Avrupa'nm ortasmda, boยงluga kurulmuยง muazzam bir orilmcek ag1 gibi, her telini bir k1t'aya iliยงtirmiยง olan bu ยงehrin mane vi fezasmda dolaยงmak, onun k1ldan ince tellerini koparmad.an, orselemeden bir taraftan obilr tarafa gegmek mehareti nerede? Samr m1sm1z ki istanbul, meyvelerinin altma garยงaf tutulup silkelenen bir agag gibi, as1rlar boyunca, dallarmda budaklarmda oldurdugu ne varsa, gelimsiz bir insan gilcii, ยทmiitevazi bir teยงebbiis, miinferit bir hamle ile dokup bitirecektir? Onu govdesinden tutup sarsacak ve haยงmetli mazisini, lezzetleri, zevkleri, hiisranlar1, hatalari, meziyetleri, miiriivvetleri, hulya.Iari, umitleri, hu-
4
iSTANBUL GECELERi
lasa biitiin ge§ni ve hasiyet terkibi ile etegine indirecek kuvvetli bazu nerede? Nerede bu §ehri fedaice benimsemi§, nerede onun hakim hiiviyetini can gibi gizlemi§, nerede onun irfanma, tabi~tla tarihin i§ birliginden orillmii§ mazisine hasretle yanm1§ serdenge<;ti nerede? Nerede o adam kytiir yiirek dagmm tek solukta soylettigi kasideler mfsali, onun beyanmda tiikenircesine f eryad etsin; i<;inden, ta i<;inden vurulmu§larm ate§i ile co§up, bir sevdalmm bagr1 gibi yansm ve tiitsiin .. istanbul agac1, golgesinden gelip gegenlerden, boylarmm yettigi miktar kendisine uzananlara, meyvelerini esirgememi§, hatta tirmamp uzanmag1 kiilfet say1p da dallarma budaklarma ta§lar at1p sopalar vuran kiistahlari bile nasipsiz b1rakmam1§t1r. Fakat bir doht§lk sag kadar birbiri i<;ine kenetlenmi§ tepelerini ne kimse merak etmi§ ne kimse yeti§mi§, ne de yoluna varip s1ralarim fethedebilmi§tir. Boylece de istanbul, ·h1rpalanm1§ giizelligi, hakarete ugram1§ §ahsiyeti, kir1lan gururu, hi<;e say1lan irfam ortasmda, kocasm1 evlendirmek i<;in goriicii gezen bir kadmm hazin kahramanllg1 ile sab1rll, haz1mh, iffetli temkin ve f eragatinden buldugu bir tok gO:zliiliikle hep ba§l yukarda kalabilmi§tir.
* ** istanbul tiryakiligi.. buna insafll olup da istanbul hastahg1 da desek olur. iptilamn bir derecesi vard1r ki art1k bize zevk yerine 1st1rap verir. Fakat bu oyle bir ist1rapt1r ki, bedelini hi<; bir zevkin dudagmda bulamay1z. Belki de bu yiizderi bir istanbul tiryakisi, i<;inde dogup biiyiidiigii bu §ehrin heyecam afetine. yakalanml§ samimi bir istanbul divanesidir. Onun igin acaba, bir varm1§ bir yokmu§, evvel zaman i<;inde kalbur saman i<;inde.. diye t1pk1 bir masala
ESKi iSTANBUL'A BiR BAKI§
5
ba§lar gibi, boyle bir Istanbul tiryakisi agz1 ile gec;mi§ zamandan konu§maya agaz etsek nas1l olur? Gerc;i bu gec;mi§in, efsane ve esatirle alakasi yoksa da, gi::iriinmez bir buyrugun keyfi iizere tasarruf edilmekte olan biz insanlarm birer masal kahramanmdan ne fark1m1z vard1r? Ba§lang1c1 bilinmiyen uzun ve ezeli diinya hikayesinin zincirine kendi masahm ekliyerek gec;ip giden insan oglu, belki de bu yiizden mazisine, ya§ad1g1 gilnden daha muhabbetli, daha yatkm, daha sokulucu ve onu daha derinden e§eleyicidir. Belki gene aym yarad1h§m zorlay1§1 ile, sislerinden, ortiilerinden, gizliliklerinden kurtaramad1g1 daha eski bir gec;mi§e, bir i::ite ~.le me de, pec;esini ac;mas1, s1rr1m dokmesi, diigumiinii c;ozmesi ic;in istidadma gore kah muhabbetle yalvanr, kah hiddetle yumruk s1kar, kah inatla ba§ c;evirir, kah sab1rla bekleyici ve ara§t1nc1 olur, kah ise iimide di.\§er, kah meyus olur, kah inkar eder, kah dil§man kesilir ve kah dize gelir. Amma bilmem, uzak ve yakm tarihinin kollan arasmda uyuyan Istanbul'u be§iginde sallamak, biraz ok§ay1p, biraz olsun opup sevmek dururken, idrak ve §Uur aydmhgmm i§lemedigi fikir kesaf etlerine dalmaya, yarad1h§m s1rlar1 eskiliginden si::iz ac;maya da ne lilzum var? Evet, gozun ve haf1zamn i::ilc;uye s1gan bir mazi tarlasmda el birligi ile toplay1p §Uraya buraya saklad1g1 tohumlari aramak dururken ... ::}ayet bu §ehir, Istanbul §ehri §ah1sland1nlmak istense, ona ne dememiz, ne s1fat ne mevki ne rutbe ne unvan ve ne isim vermemiz laz1m gelir? Kimdir o? Ab-1 hayat ic;mi§ giizelligi, dilber ve sihirli kaameti, tama ve hased uyand1ran endam1 ile c;aglar kapay1p, c;aglar ac;an bu kahraman kimdir? Tarih, mazi ve tabiat, hie; bir ci::i· mert madenin veremiyecegi mucevherlerden §a§aah ziynetini bu guzelin ba§ma, gogsune, eline, koluna taka ta-
6
iSTANBUL GECELERi
ka ilerlerken, o, ikbale doymu§, varhga kamksam1§, gorgiiniin, asaletin toklugu ve zaferi i<;inde, dudaklarmda yama olup kalmu~ tebessiimiinii, kendisini gorenlere oldugu kadar gormeyenlere de esirgemeden ge~ip gider. istanbul, Bizans hastahgmdan kurtulup yeni, taze, bir ba§lang1ca ilk ad1mm1 att1g1 an§ifa bulmu§ dj,pdlri , dan itibaren yeni medeniyetinin ilk ta§lill, bu ab-1 hayat i<;mi§ giizelligin ortasma dikmi§ bulundu. i§te bu medeniyeti, nesillerin girift ve mii§terek gayretleri, dayamkll ve kat1§1ks1z himmetleri ile meydana getirilmek esasma bagh olarak geli§mi§, boy atm1§ ve serpilmi§ gormekteyiz. istanbul medeniyetini kimler viicude getirdi? Hangi adetleri hangi insanlar begenip se<;ti ve bu kok salan adetler, cemiyetin itiyatlari zemininde derinlemesine nas1l yay1ld1? Bu ince, bu zarif, bu herbiri son derece duygu, deger ve itibar kazanm1§ gorenekleri, yoksa insanlar degil de zaman ve zamamn taksime ugram1§ ol<;iileri, giinler, aylar, y1llar, ya da as1rlar m1 kendiliginden i§ledi? Evet as1rlar .. muhakkak ki bu medeniyet, onlarm bagrmda doviile doviile, i§lene i§lene §eklini, tadm1, k1vam1m ve hasiyetini tamamlad1. Adeta insamn oyle dii§iinesi geliyor ki, irfan ve terbiyemizi, o imrenilecek, hayran olunacak, ozlenip dort elle sarilmacak gorenek ve geleneklerimizi, neslin nesle emanet ettigi ve emanet ederken de biraz daha i§lenmesini, biraz daha incelmesini, en hurda teferruatmm bile kaybolmamas1m tenbih ettigi bu terbiye bu nizam bu irfan ve bu sanati, sanki nesiller degil, as1rlar da degil, tabiat kendi kendine yap1yormu§casma geli§mi§, olmu§ ve olgunla§ml§ bulduk. istanbul, medeniyet tezgah1m dokurken, ona her el bir tiirlii malzeme ta§1di. Sanatkari vard1 ki, mermeri balmumu gibi kolayhkla i§ler, ona bir devrin zevkini kaz1r, dilini konu§tururdu. Ustas1 vard1 ki, daglardan
ESKi iSTANBUL'A BiR BAKI$
7
yuvarlamp gelen bir agac; kiitiigiinii bir sanat bilmecesi haline sokar, keser oyar nak1§lay1p bezerdi. Demirden, tunc;tan, pirinc;ten, bak1rdan yaptig1 e§yalarm i§leni§ s1rnm hala bir muamma olmakta b1rakan miitevazi zenaatkarmdan, gergef oniinde bir ibadet hU§UU ile kendinden gec;mi§, kuma§m iistiinde c;alu~an sag eli ile, altmda c;alI§an sol eli, bir fidanm dallan ve kokii kadar birbiriyle anla§mI§, bu miihiirsiiz imzas1z andla§mamn semeresini veren gene; kizma kadar her biri, o medeniyetin bir i§<;isi idi. Bu devirde zevk, nas1l bir ahenk bulmu§tu ki gene o k1z, anasmm dokudugu bezin iistiine f1rc;as1m mii§kiilats1z tasarruf eden bir ressam mehareti ile, renk ve §ekil terkibinin en harikuladesini nak§ederdi. Evinin her ko§esine kendi zevkinin damgas1m vuran bu k1z, giydigi terlikten, ilerde kocasma kulland1racag1 uc;kura, para ve miihiir kesesine kadar her el siirecegi e§yada, akla §a§kmhk ve sayg1 veren bir meharet, zevki mucizele§tiren bir hiiner gostermekte. c;agda§lanyla hep yan§ta kald1; bulu§larma, ilerleyi§lerine att1rd1g1 perendelerle zevk ve hiiner meydanmm en muzaffer ko~ucusu oldu. Amma istanbul, medeniyet tezgahm1 dokurken ona yalmz sanatkarm eli malzeme ta§1mad1. Gerc;i, ne e§i ne de benzeri olan cam, toprak ve c;ini e§yay1; bir §iir ahengine yetmi§ ipekli kuma§lar1m; sadef, fildi§i, akik, mercan, boynuz saplI kalemtra§lanm; divitleri maktalan hep o sanatkar yapt1. Opiilecek kadar zarif ka§1klar, kag1t haline sokulmu§ ceylan derileri, fincanlan kucaklayan zarflar, zarflarmm koynuna saklanan fincanlar, oklar, yaylar, fenerler, §amdanlar, say1ya hesaba gelmiyen biitiin bu e§siz eserler de gene aym co§kun sanatkarm elinden c;1kt1; fakat istanbul §ehri §ah1slandl1'1lmak istense ona tek cepheden bak1p, tek s1fatla heykelle§tirmek bir iftira, bir hakaret olur.
iSTANBUL GECELERi
8
~u
halde istanbul, yalmz sanatkar degildi de ne idi? Ornek olacak terbiyesi, elenip incelmi§ gorenegi, as1rlarm suzgecinden gec;erek mukaddes kfimecikler olmu§ gelenegi ve baha bic;ilmez bir §efkat kuyusundan, gelip gec;enlere sebil dag1tan hay1r sahibi bir comert miydi? Qic;ek ve ymiizlik kokan evleri, sanki bu. evler hayat sahibi bir in!anm1§ da, cemiyet nizamlarma ba§I bagh her adam gibi, ta atalardan, dedelerden siiruklenip gelen huzur, sukun ve rahat miraslarm1 kendi ahenkleri ic;ine serpip yerle§tirmi§lerdi. Oyle ki aile, buluttan henuz du§mii§ bir damla gibi temiz, duru ve saft1. Cemiyet seli, cemiyete istikaamet veren istidatlarm yeti§me zemini de, i§te bu tertemiz damlac1klarm c;evresi olmu§tu. Hatta h1rc;m kans1m bo§amayan erkek de, huysuz kocasma tahammUl eden kadm da, babasma kar§I gelmeyen evlat da, evlad yeti§tirmeyi ibadet sayan baba da, icabma gore boy boy, s1ra s1ra vazife alan azim, sebat, itaat, bag1§lay1c11Ik, sevgi ve feragatlariyle, sanki siperdeki gozcu gibi, tereddutsuz ortaya at1lan birer fedai nobetc;i idiler. ~u halde istanbul, her neslin bir yeni halka ilave ederek ba§ka nesle teslim ettigi bu miistesna aile zinciriyle dolanmI§ bir butun muydu? Belki oyle idi; fakat oyle kalmad1. Kalmad1g1 ic;in de, servetini israf eden bir mirasyedi c;aresizligi ile sonunda ba§kalanna avuc; ac;tI. Belki de istanbul'a c;arpan sillelerin en yamam, aileye isabet eden ok olmu§tur ve lades tutu§an c;ocuklar gibi hep aldatmak ve aldanmak endi§esi ile ya§amaya ba§lay1p, imanma taassub, zevkine taklid, merdligine kahbelik, dogruluguna hile, efendiligine dalkavukluk, gururuna siinepelik, kazancma bezirganlik, hasbiligine menfaat, bir illet gibi bula§maya ba§lay1p, bu illeti §ifaland1rmak isteyenlerin de ba§lanm gene §ahsi kayg1larla illetlenmi§ korkunc; bir menfaat endi§esi kese kese istanbul medeniyeti goc;tu. Evet goc;iip gitti.
ESKi iSTANBUL'A BiR BAK!$
!)
Nesillerin harmam iginde savrulup elene elene, siiziile siiziile, en giizeli, en iyiyi, en temizi, en dogruyu bulmu§ olan cemiyet, evvelce her hasad sonunda biraz daha kazangh, biraz daha zengin olarak anbarim kaparken, bu kazanca, her ferdin emeginin, zevkinin, gayretinin, iyi ve temiz niyetinin bir pay1 kat1lm1§, her ferd bu mii§terek davanm goniillii bir yard1mc1s1 olmu§tu. Amma gun geldi ki, iyi babamn kotii oglu, igine gomiildiigii varhk ve gmamn sarho§lugu iginde s1z1p kaldI. Tokluk ve refah, iki zorlu penge ceberutu ile kollarm1 da, kafasm1 da i§lemekten ahkoydukga, ig ve d1§ alemi mumyala§an bu zavall1 sefil, yalmz mirasla ya§amanm zilletini bir beylik olarak benimsedi. theme ve devam kanunundan hisselenen tabiat gibi, cemiyetleri de igine alan aym itici ve siiriikleyici buyruk, bir nesilde i§ini bitirip, ba§ka insan dalgalar1 iistiinde hiikmiinii yerine getirdikge, bu cemiyet, babalarmm kanlarm1 devam ettiren, fakat manevi mirasc1lari olmayan evladlar, dedelerinin isimleriyle oviinen, fakat onlarm tutum ve k1va.mlarmdan haberli bulunmayan torunlar, cedlerinin duragmda ya§ayan, fakat fikirde ve fiilde onlarla her tiirlii baglant1y1 kaybedip soysuzla§an garibelere istihale ede ede, azametle yuvarlanagelen cemiyet dalgas1, nihayet kupkuru bir sahile tos vurarak yay1ld1 kald1. Eger hala istanbul'un ko§e bucak pazarlarmda, gar§Ilarmda, bedestenlerinde, bir zamamn o muhte§em medeniyetinden izler, eserler oldugu gibi, gene o devirlerin deruni giizelliklerine de §Urada burada rast gelmek miimkiinse, bu, kohne bir ihtiyarm gengliginden artakalan tek giizellik gizgisi, yanm1§ bir ka§anenin ate§e gelmemi§ bir ko§ecigi, harap olmu§ bir abidenin ayakta kalml§ tek siitunu gibi, zavall1 bak1yelerdir. Eger hala as1rlarm arkasmdan bize giiliimsiyen o giizellikleri seyretmek isteyenlerimiz varsa, gopliikte e§i-
10
iSTANBUL GECELERi
nip art1klarla az1klanmak istiyen ag horozlar gibi, viranelere, tozlu ve unutulmu§ sand1k diplerine, yuziine bak1lmayan musand1ralara, yuk ve dolap ko§elerine ba§ vurmaktan ba§ka gare bulamaz olmu§lard1r. Yoksa bu §ehir, ahlak1 kadar ocag1 da bozulmu§ yenigerisi, ri.i§v~ian kad1s1, kad1ya goz yuman veziri, vezirden korkan hukumdar1, can alacak sahifeleri kopup .kaybolmu§ bir kitap gibi, peri§an olan cemiyet k1ymetleriyle, zirhm1, silah1m ald1rm1§ §a§km, urkek, y1lgm ve art1k guciinu sald1rmaya degil, can kayg1sma vermi§ bir zavalh m1? Bir zavalh ki, sagdan soldan dayak yiyen zay1f bir gocuk gibi, naz1 hangeresine gegmi§ ve her darbede ellerini yilzi.ine kapat1p g1ghklar basar olmu§tur.
*** Eski istanbul medeniyeti, bacagma ip baglamp suri.iklenen, k1ymeti tarihe mal olmu§ bir vatanda§ cesedi gibi, hakaret ve istihfaf huki.imlerimizle yerden yere vurulmu§tur. En fenas1, bu manzaradan bir ac1, bir keder duymayacak kadar ona bigane kahp, bu curetli ve yanh§ hukilmlerimizi, bir §Uur ve muhakemenin izniyle degil, bald1r1 g1plak du§uncelerin, belkemigi olmayan sa kat fikirlerin, istikametimize sinsice tesir eden d1§ bask1larm bozguncu te§viki ile acele acele ayak ustunde vermi§izdir. Amma gene bu da, bu tefti§siz, Olgusuz hareketimiz de gerileyi§imizin, goku§umuzun bir delilinden ba§ka nedir? Kim inkar edebilir ki mazisine kendi eliyle bu kundak soku§, onu kanlar bereler iginde yerden yen: surukleyi§, bu hazin akibet seviyesine ini§, biraz da siyasi cografyamn gun giinden kotiile§ip devlet bunyesine agt1g1 gediklerden igeri dalmam1§tlr? Fakat, milletlerin siyasi kudretini ve butunlligunu destekleyen kuvvetin cemiyetler oldugu, bu kok ve ana unsurun payandasm-
ESKI ISTANBUL'A BiR BAKI$
11
dan mahrum kalm1§ devletlerin, bekledigi kapmm oniinde soguktan ve hareketsizlikten donarak dii§en bir nobetc;:i gibi, devrilip gittigini de nas1l inkar edebiliriz? O devirlerde, eteklerini §ekil ve gosteri§ c;:ahhgmdan kurtarip a§k ve hayret sonsuzluklarma dogru tozu dumana katarak ko§an serdengec;:tiler de vard1 ki, halk bunlarm izinde mes'ut, bunlarm golgesinde §ad, bunlardan esen hava ile ferahta idi. Amma cemiyet, ko§maktan yerinde saymaya gec;:tigi zaman, taassub, c;:engelde unutulan kokmu§ bir et gibi, vecd ve iman buhurdanmm gilzel kokusunu butun taafftinti ile bastirdi. Taassubla menfaatin el ele vererek c;:1kard1g1 fetvalar, buyrultular, fermanlar ve huktimler, olucu ve oldurucu imamn saf, riyas1z, dtizensiz kubbesine, aidat alan bir dalkavuk cuce gibi yerle§ti ve ic;: hazinelerimizi haraca baglad1. Ne c;:are ki bu dort ba§I mamur cemiyet, as1rlar boyunca o dalkavugun, hakikatlerin yuzune, istedigi nikab1 c;:ekmesine, aglanacak yerde gtildurup eglendirmesine goz yumdu. Te§ekktilatmm garabeti yuzunden kusurlar1 bag1§lanan, hatta munasebetsizliklerine ve yakas1 ac;:1lmad1k cinaslarma ihsan alan bu §Imar1k, cerbezesi ve hayas1zlIg1 yuztinden azarlanacag1 yerde iltifat gordu, ba§I kopar1lacag1 yerde atiyye ald1. Ve boylece. de o cuce, etekledigi efendilerinin elinden fetvalar buyrultular kopar1p, ilim ve fikir yolunu taassub kirk haramilerinin zulmtine havale ettirdi. Boyle boyle de istanbul, tefekktir ve bilgide her zaman yagmaya ugrad1, her zaman boynu bilktik kald1. Gerc;:i. oni.t yirtmagh gezi entarisiyle karm ustiine uzanm1§ delikanh, rahlesine ac;:tig1 kitabm ba§mda uykusuzluktan gozleri kanlanarak sabahlayan miiderris, kendilerince bir c;:ok §eyler bilip bildirdiler. Amma irfan meydammn c;:itlerini a§mam1§ bu eskimi§ bilgiler yuztinden en fazla htiziin duyan ve zarar goren, dogrudan
12
ISTANBUL GECELERI
dogruya imanm kendisi oldu. ilahi oldugu kadar be§eri de olan, her sokuldugu insan toplulugunu bir ana yumu§ak1Ig1 ve hasbiligi ile teshir eden, bilgiyi bir dizine, 9all§may1 otekine oturtan hakiki iman, insan ogluna ad1mlar1m zamanm ad1mlarma uydurmay1 sahk verirken, kar~stunde ders ezberliyen gen9 adam ve rahlesi onunde gozleri kanlanarak sabahlayan muderris, gerek tefekkur, gerek maddeyi ve maddenin musbet bilgiler kolunu, kah bir kuftir, kah bir angarya, kah §errinden sakm1lmak gereken bir §eytan i§i kabul ederek davay1 kokunden kesip att1. Hatta oldugu yere 9ivilenmi§ inat91 bilgisine menfaat kar1§tlg1 zamanlar daha da ileri gidip, kazan kald1rmalar1 «§eriat isteruk»leri, isyanlari, fitneleri korukleyip keyifle seyirci olmay1 da vafifeleri cumlesinden saymakta tereddut etmedi. Amma belki de bu §ehir, fikirde ve bilgide geri kah§Im, sanatta ileri gitmekle tamamlamak ihtiyacm1 bir sevkitabii hukmunde hissederek, yeryuzunun en buyuk sanatkari oldu. T1pk1 bir a.ma.nm, gorme kuvvetini kulagmm ustune ah§l ve bir sagmn, i§itme hassasma gozunun vasi olu§u gibi, istanbul da, tefekkur ve ilim brn1Iugunu sanatiyle doldurmaya butun gucunu verdi. Onun i9in, karm ustune uzanan delikanlmm okudugu kitabm metninden, bu kitabm kuma§ kadar inceltilmi§ ceylan derisi yapraklari, sahifelerinin ebrulan, kabmm halkarlan, tezhipleri daha degerli idi. Onun i9in, onunde bir saat rakkas1 gibi ileri gidip gelerek sabahlayan muderrisin rahlesinin nak1§lan, oymalar1 motifleri, gozlerini kanland1ran yaz1lardan daha ustun idi. Bu sanatkar §ehir, zevki ve huneri bir elde dizgin bir elde kam91, kuheylan oynatan suvari edas1 ile istedigi sahaya surebilen bir tahakkumle daha neler neler yapmad1? Oyle abideler, oyle hanlar, hamamlar, oyIe camiler, oyle imaretler, sebiller, 9e§meler, bedesten-
ESKi iSTANBUL'A BiR BAKU;3
13
ler, pazarlar kurup, bunlarm igini gene kendi igmin en §ahsi, en bakir, en go§kun icadc11Ig1 ile oyle doldurdu ki, i§te bu giinkii istanbullunun ilan-1 a§k edercesine kar§1smda hayran kald1g1 giniler, hahlar, gevreler, yaghklar, yaz1lar tezhipler hep o verim devrinin bergiizar1d1r. Hangi goz, istanbul nedir, diye etraf1m aransa, bu sanat eserlerinin her biri, deliginden cehil ve riya pamugunu g1karm1§ her kulaga: Arad1gm benim, ben! diyecek bir kemale yetmemi§tir? Amma bu §ehrin ig ve dI§ yiiziinii bina eden zevk perisi, eteklerini tutan hayranlar1 arasmda giiniinii giiniinden giizel k1lan bulu§lari, veri§leri ile sahmp gezerken belki de sonuna var1lan her kemal gag1 gibi, bu zirvele§mi§ ve artik t1rmamp g1k1lacak noktas1 kalmam1§ sanat §ahikas1 da, bulutlari erite erite ufka kayan giine§ misali, bat1§ haline ink1lap etti. Hakikaten bu §ehir, bir vakitler meydanlarmdan kalkan ordular1 Eflak'lere, Bugdan'lara, Mohag'lara, Kirrm'lara, Yemen'lere, Aden'lere, Tunus'lara, Fas'lara ugurlama ta§kmhklar1 ile co§an §ehir midir? Sahihten, arslan bir yapmm yiiregi kadar sekmeden zonklayan bu §ehrin kalbinden, daha nice illere nice fatihler akm1§, k1y1larmdan ag1lan kad1rgalar, oniine durmak isteyen her geminin bordas1m toslamI§, yelkenini, kiiregini ate§e vermi§, derya kaptanlarmm, leventlerin, kiikredigi §ehir midir? Yoksa bu §ehir, saraylari, konaklar1 ve sahilhanelerinden ba§ka, kaldir1m ta§larmda siiriinerek, kahvehanelerinden ta§acak, meclislerinden, mesirelerinden arta kalacak kadar bol ve ate§li §iirler soylemi§, bu §iirlerin ve m1sra.Iarm kadehleriyle etrafm1 yak1p kavurmu§ bir §air midir? O istanbul ki Fuzuli buraya hayran olmu§ bize, Olmez a§km olmez heyecanlar1m yaz1p b1rak-
14
iSTANBUL GECELERi
m1§tlr. Her soylenmezi soylemi§, a§k meydamnm her k6§esinde at ko§turmu§tur. Olur ruhsarma giin 1a'line gUl-berk-i ter a§Ik Sana eksik degil gokden iner yerden biter a§Ik, diyecek, bir ~~tlinde olmazhgm leziz <;e§nisinden 6numuze koyup(hikmetle sanat1, be§eri iptila ile ilahi vecdi dudak dudaga getirmi§, yamp yak1lm1§, sedefin agzmda inci olan bir nisan yagmuru gibi, §air olarak akm1§, a§Ik olarak ebedile§mi§tir. Burada Nedim ya§am1§, §adirvanh, f1sk1yeli divanhanelerde su sesleriyle yan§ eden seyyal, tabii, §Uh ve §ehvetli m1sralanm okumu§, gill bahc;elerinden lalezarlara suruklenmi§, saz ve soz alemlerinin en baygm <;ic;egi gibi istanbul'un her k6§esinde ac;Ilm1§, her tarafmda koklanm1§t1r : Nazdan hamu§sun yoksa zebanm duymadan istersen bin dastan soylersin ebrillarla sen diyerek, bir sevda siteminin en keskin omegini vermi§tir. Burada bir ~eyh Galib gune§ gibi dogmu§, anlasalar da anlamasalar da umursamaz bir kendine yeti§ ile: Bir §Ulesi var ki §em'-i canm Fanusuna s1gmaz asmamn demekle, dunya ic;inde dunyay1 bulmu§ olanlarm zevkinden haber vermi§, amma gene de duyacak olan duymu§, nasipsizler, suvarinin arkasm1 kovalamak isteyen bir yaya gibi, bo§una kan tere batm1§tlr. Ne ise ki butun o §airier, birbirinden tutu§an me§'aleler gibi, kendilerinden sonra gelenin zevki c;erag1-
ESKi iSTANBUL'A BiR BAKII]
15
m uyand1rirken, as1rlarm arkasmdan uzanan elleriyle bir «Vuslat» §airinin ruhunu da tutm~turmu§, bu ta§km istidatll mirasc1ya: Biilbiilden o eglencede feryad i§itilmez Gill solmay1, mehtab azallp bitmeyi bilmez dedirten, §ahsi .bir terkip, bir ahenk duragma ula§tlrfill§, omuzlarim gokerten sanat hevenkleri arasma iman salk1mlari da katabilmi§dir. Nihayet bu §ehrin sanatkari, b1rakt1g1 bir kmk testi, bir i;atlak kase, bir a§mmI§ ortii, bir bozuk yay ve kiri§le hala oviinebilirken ve bu §ehrin §airi, gogu ziyan olmu§, giiriige g1kar1lm1§, kadri bilinmemi§ m1sralarma hala mii§teri bulurken, ah, ne yaz1k ki bu §ehrin havasma muslki terbiyesinin, mus1ki zevkinin, mus1ki dehasmm, mus1ki mucizesinin en co§kun, en lahuti, en temiz orneklerini veren bestekar da, hig olmazsa, pencere iglerinde, kaplama tahtalarmm arallklarmda yuva kurup dol iireten giivercinler kadar olsun, aym yiiksek irtifadan, aym zirvele§mi§ seviyeden bir devam hamlesi gosterebilseydi.. §iirle mus1ki, eski istanbul'un saz ve soz bahgelerinde, kar§1hkh kolan vuran iki dilber edasiyle biitiin bir genglik, biitiin bir giizellik ve olgunluk gagmm rii§tiine ragmen, elde ve dilde ondan ne kalm1§t1r? incili §alvarlar, altm ve ipek i§lemeli pe§kirler, §irvanh kahvehaneler, musand1rah odalar, f1skiyeli divanhaneler, nara vuran levendler, cirid oynayan delikanhlar, gozii pek yigitler, zaman· garhmm elinde mukadder ve tabii istihalelerini yapacaklard1. Am.ma degi§menin yok olmakla son bulmas1 ne hazin.. ah ne olurdu, birer a§k avaz1 olan 0 besteler olsun biitiinii ile ya§asayd1.. Sanki istanbul medeniyeti, bilinmez nas1l bereket-
16
iSTANBUL GECELERi
Ii bir elin. diktigi bir agagt1 da, bu agac;, baharlarm,
giizlerin kah ok§ay1c1, kah ha§in eliyle terbiye edile edile biiyi.imi.i§, geli§mi§, meyvesini vermi§ ve bu leziz ge§niyi tadanlar1, gocugunu emziren bir ana hazz1 ile gogsi.ine i;ekmi§ti. Fakat devirler devirleri kovalad1ki;a, ondan hisse ve nasip ~~nlara a§ikar olmaya ba§lam1§t1 ki, o her ne kadar getle bahardan bahara ye§illeniyor, gene meyvesini veriyor ve golgesini bir §iir gibi etrafma seriyorsa da yer yer kuruyan dallari, eski tadm1 kaybetmeye ba§llyan meyveleri, koki.ine kurt di.i§ti.igi.ini.in . birer habercisi idi. Mademki istanbul agac1, koki.ine girmi§ bir degil, bin kurdun kemirici di§leri arasmda yava§ yava§ kuruyordu, mademki illetini ke§fedememi§ ya da aramam1§ bulamam1§tlk; §U halde gi.in gi.inden yap1s1 sars1lan, dab budag1 kuruyan, hele mahsul vermekten kalan bu camm agagtan a§I allp onu yeni ve taze si.irgi.ilerin bi.inyesinde yeti§tirmek neden hatmm1za gelmedi? istanbul §U cihetten de bahts1zd1r ki, tarihle tabiatm, zevkle iz'anm mi.i§terek rahlesi onunde diz gokmemi§, miirekkep yalamam1§, dirsek gi.iri.itmemi§ bir parazit zi.imre, 1slahat fermanlarmm korkunc; baltasiyle bu muhte§em agac.a rastgele sald1np, rastgele dal budak kesmi§, yapay1m derken y1km1§, diizelteyim derken bozmu§, vereyim derken alm1§, hig de mesul olmam1§, ne suc;lu sayilmI§, ne de zalim .. En garibi, bu yapmm muhafazas1 mesf1liyetini iizerine almI§ olan kimdir, o hig bilinmemi§, keyfi tasarrufiara, olc;i.isiiz ve acemi buyrultulara neden susulmu§, o da mec;hul kalm1§tlr. Zaman, ileri ! emrini alm1§ bir ordu gibi, sagma soluna bakmadan gegip gider; zamanm icaplar1 da; bu ordunun ayak sesleri gibi once tatlI bir ahenk, sonra da bir hat1ra olup kallr. Amma durdurulamayan zaman,
ESKi iSTANBUL'A BiR BAKI§
17
boylece ak1p giderken, onun bagrmda yiikselmi§ bir medeniyeti zorllya zorllya, sarsa sarsa devirmek gibi gaflet olur mu? Bu agacm meyvesiyle beslenmege all§IDI§, onun gOlgesinde omiir siirmu§ nesillerin son dolleri, §imdi yabanc1 diyarlardan sokilliip getirilmi§ agaglarm kekre meyvelerini yemekten bunye ihtilaline ugradiyse kabahat kimindir? Istanbul medeniyeti, inceldikge gidi§en, daha zarifine, daha zevklisine, daha giizeline, daha tamamma, daha iistiiniine dogru yol alan terkibi huviyeti iginde, ana kuvveti ig aleminde bulan bir tahassusle manevi bir irfandan gebe kalm1§ bir ulular sm1f1 da yeti§tirmi§tir. §ehrin gorak kalm1§ ilim ve fikir tarlasmda, parlamasiyle sonmesi bir olan giiniibirlik §ohretler gidip gelirken, her solugunda bir hakikat mah§erinin velvelesini getiren, her bak1§mda sonsuzluk zevkinin kokusunu ta§Iyan, her tavrmda bin bir s1rrm yakas1m agan ulular.. Onlarm vasfmda dil tutulur, kalemler kinllr, miirekkeple!' tiikenir, gene de insanoglu bunlan soylemek, anlatmak, beyan ve tafsile gegmek igin tek ad1m atmam1§ say1hr. Arn.ma gene insanlar arasmda bir kaafile vard1r ki, onlar1 kmamak, onlan ta§lamak, onlar1 buhtan kamg1siyle rencide etmek igin yar1§ta ve sava§tad1r. Bu ulular, k1yametten k1yamete, vartadan vartaya, gafletten gaflete siiriiklenen idrak ve iz'amm1z dunyasmda bizden saklanmas1m ne de bilirler ! Zan ve k1yas Ol~iimiize vurulamayan bu ulular1 tammak yolunda du§tugiimiiz en hazin yanll§, onlan s1g bir muhakemenin izni ve delaleti miktar1 gordugiimuzu sanmam1zd1r. Devirler ve as1rlar boyunca bu, hep bu olmu§tur. insanoglu onlar1, hep gormemi§ gozlerle seyreder, i§itmemi§ kulaklarla dinler, kaskat1 yureklerle sanki tevecciih eder.
18
iSTANBUL GECELERi
Bu suretle de biz, tebdil gezen hiikiimdari tammadan aralarma allp, ilk i§, onunla saray1 soymaya giden gaafil haramiler gibi, meclisimize, davetimize, fiil ve zevkimize i§tiraklerinin bir oyun oldugundan habersiz, onlar1 yamm1zda bulur, kendimizden sanmz. Onlar her cemiyette bizimkinin e§ylan §ekil ve tav1rlarmm ortiisii altmda kendilerini s1rrederler. Kah okumu§ olurlar; kah ise cahil.. kah gani olurlar; kah ise fakir .. kah onden gidici, ba§ olurlar; kah ise kuyrugun son kill. Amma degerleri o degerdir ki, ne ilimlerinin yiikii, ne cehillerinin tohmeti ile Olc;iiliirler. Ne gmalar1 bir §eref, ne fak1rlan bir zillettir. ilim c;akmag1m ellerini kanata kanata birbirine siirten alim, bir k1v1lc1m elde edinceye kadar onlar giine§leri yerlerinden koparip oniimiize atarlar. Alim ki§inin kap1 kap1 dola§1p, bilgi dagarc1gma toplad1g1 az1k, onlarm cehilleri imaretinde c;omarlara kurulan sofra art1klarid1r. Zaman olur onlardan da diinya olc;iisiinde allameler yeti§ir; zaman olur vecde mani olan bilgiyi bir pula satarlar. Alim ve miitefekkir gec;inen adam, kafasiyle kalemi arasmdaki sozle§menin ag1m bir oriimcek gayretiyle kurup, eserlerini raflara istif ederken, o, okuyabilene omrii boyunca yetecek tek ve canll eser olarak bir goniil yamg1 verir. Amma hakikat denen t1ls1m, gokyiiziinde uc;u§an ku§lar gibidir. Onlari avllyacak silah, yollarma kuracak okse olmad1g1 ic;in c;ok defa bir goriir bir kaybederiz. Tahatturun dii§mam olan tebeddill, bize gelip gec;tigimiz alemlerin, siirdiigumiiz saltanatlarm, c;ektigimiz hiisran ve istiraplarm §ivesini, rengini, tadm1 ve hasiyetini unutturagelmi§tir. Boylece de ileri bir maziyi geli§i giizel inkar ettirirken, ne yaz1k ki gonliimiizden ve goziimuzden o ulularm damgalarm1 da kaz1y1p yok etmi§tir. Biz insanlar, en yakm hat1ralar1m1z iistune y1g-J.lan senelerden sonra bile bu yakm hat1ralarm izlerini arar da kah
ESKi iST ANBUL' A BiR BAKI!il
19
zorlukla bulur, kah ise zifiri bir karanhkla kar§1la§mz. Hie;; bir dimag, zaman ve tebeddUl sislerinin birikintisi altmda gegmi§in zevkini, tahassiisiinii aynen ve tamamen muhafaza ve idrak edecegini vadedemez. Lakin bu koyu nisyan temayiiliimiize ragmen her zerreden bizi kendisine davet eden mana, gene de comertliginden bagmr: Beni unutmaym, sizi her devrenizde, alemden aleme gegiren beni unutmaym ! der. Amma biz gene de unuturuz. Ancak diinya boguntusu, ate§ iginde tiiten bir mars1k gibi ba§1m1za vurup bunald1g1m1z zamanlar, temiz ve saf hava ihtiyaciyle bir an onlarm diinyasma ag1lan pencereyi siirmek hatmm1za gelir. Fakat garesizlikten ag1lan bu pencere, bizi sag1m1zdan, solumuzdan g1d1khyan diinya cilveleri yiiziinden pek gabuk elimizden dii§er. Boylece de yeniden hayat gulgulesinin bogucu ve bunalt1c1 dart duvar1 arasmda s1k1§1p kahr1z. Evet, belki igri, belki dogru .. amma sen ey fikir ku§U, b1rak bu eski huyunu .. istigrak goklerine dogru daha fazla kanat a~madan geri don.. hem gabuk don ve soz verdigin gibi, .yalmz istanbul'un mavi ya§makh semasmda, ye§il feraceli daglarmda, kopiik kopiik dalgalarmda, gmarlarmda, kubbelerinde, minarelerinde ug .. istersen evlerine, izbelerine, gar§I pazar, kahve ve meyhanelerine de gir.. ~ayet bu hava dar gelir de kanatlarm uyu§ursa, ugma adaleleri korle§mesin diye kafeslerinden kovalanan ev giivercinleri gibi, seni gene bir boy azad ederim. Lakin ileri gitmekten her zaman kork .. Zira insan ogluna manadan soz agmak, kl§l yaza gevirmekten de zordur. Qiinkii mana diigumii, bir yiirek yamg1, bir derinden ta§an iman, bir yat1§maz vecd olmadan goziilemez vesselam.
18
iSTANBUL GECELERi
Bu suretle de biz, tebdil gezen hilkiimdar1 tammadan aralarma allp, ilk i§, onunla saray1 soymaya giden gaafil haramiler gibi, meclisimize, davetimize, fiil ve zevkimize i§tiraklerinin bir oyun oldugundan habersiz, onlat1 yamm1zda bulur, kendimizden samr1z. Onlar her cemiyette bizimkinin e§i;falan §ekil ve tav1rlarmm ortiisii altmda kendilerini srfrederler. Kah okumu§ olurlar; kah ise cahil.. kah gani olurlar; kah ise fakir .. kah onden gidici, ba§ olurlar; kah ise kuyrugun son k1li. Amma degerleri o degerdir ki, ne ilimlerinin yiikii, ne cehillerinin tohmeti ile Ol~iiliirler. Ne gmalar1 bir §eref, ne fak1rlari bir zillettir. ilim ~akmag1m ellerini kanata kanata birbirine siirten alim, bir k1v1lc1m elde edinceye kadar onlar gune§leri yerlerinden koparip onumuze atarlar. Alim ki§inin kap1 kap1 dola§Ip, bilgi dagarc1gma toplad1g1 az1k, onlarm cehilleri imaretinde ~omarlara kurulan sofra artiklarid1r. Zaman olur onlardan da diinya ol~iisiinde allameler yeti§ir; zaman olur vecde mani olan bilgiyi bir pula satarlar. Alim ve miitefekkir ge~inen adam, kafasiyle kalemi arasmdaki sozle§menin agm1 bir orilmcek gayretiyle kurup, eserlerini raflara istif ederken, o, okuyabilene omru boyunca yetecek tek ve canh eser olarak bir goniil yamg1 verir. Amma hakikat denen tils1m, gokyiiziinde u~u§an ku§lar gibidir. Onlar1 avllyacak silah, yollarma kuracak okse olmad1g1 i~in ~ok defa bir goriir bir kaybederiz. Tahatturun dii§mam olan tebeddiil, bize gelip ge~tigimiz alemlerin, siirdiigiimiiz saltanatlarm, ~ektigimiz hiisran ve 1st1raplarm §ivesini, rengini, tadm1 ve hasiyetini unutturagelmi§tir. Boylece de ileri bir maziyi geli§i giizel inkar ettirirken, ne yazlk ki gonliimilzden ve gozilmilzden o ulularm damgalar1m da kaz1y1p yok etmi§tir. Biz insanlar, en yakm hat1ralar1m1z iistilne y1gilan senelerden sonra bile bu yakm hatira.larm izlerini arar da kah
ESKi iSTANBUL'A BiR BAKI!?
19
zorlukla bulur, kah ise zifiri bir karanhkla kar§1la§1riz. Hie; bir dimag, zaman ve tebeddiil sislerinin birikintisi altmda gec;mi§in zevkini, tahassiisiinii aynen ve tamamen muhafaza ve idrak edecegini vadedemez. Lakin bu koyu nisyan temayiiliimiize ragmen her zerreden bizi kendisine davet eden mana, gene de corn.ertliginden bag1r1r: Beni unutmaym, sizi her devrenizde, alemden aleme gec;iren beni unutmaym ! der. Amma biz gene de unuturuz. Ancak diinya boguntusu, ate§ ic;inde tiiten bir mars1k gibi ba§1m1za vurup bunald1g1miz zamanlar, temiz ve saf hava ihtiyaciyle bir an onlarm diinyasma ac;1lan pencereyi siirmek hatmm1za gelir. Fakat c;aresizlikten ac;1lan bu pencere, bizi sag1m1zdan, solumuzdan g1d1khyan diinya cilveleri yiiziinden pek c;abuk elimizden dii§er. Boylece de yeniden hayat gulgulesinin bogucu ve bunalt1c1 dort duvar1 arasmda s1k1§1p kahr1z. Evet, belki igri, belki dogru .. amma sen ey fikir ku§U, b1rak bu eski huyunu.. istigrak goklerine dogru daha fazla kanat agmadan geri don.. hem c;abuk don ve soz verdigin gibi, .yalmz istanbul'un mavi ya§makll semasmda, ye§il f eraceli daglarmda, kopiik kopiik dalgalarmda, c;marlarmda, kubbelerinde, minarelerinde uc; .. istersen evlerine, izbelerine, c;ar§I pazar, kahve ve meyhanelerine de gir.. ~ayet bu hava da:r gelir de kanatlarm uyu§ursa, uc;ma adaleleri korle§mesin diye kafeslerinden kovalanan ev giivercinleri gibi, seni gene bir boy azad ederim. Lakin ileri gitmekten her zaman kork .. Zira insan ogluna manadan soz ac;mak, kl§l yaza c;evirmekten de zordur. Qiinkii mana diigumii, bir yiirek yamg1, bir derinden ta§an iman, bir yat1§maz vecd olmadan c;oziilemez vesselam.
./~ E
H Z AD E B A $ I
~ igin ilk ad1m1 bu semte att1m? §ehrin merkezi bir noktas1 oldugu igin mi? Yoksa §ehzadeba§1 denen bu durakta, bir zamanlar hig sonmeyen bir zevk ve safa ocag1 tuttugii igin mi? Oyle bir zevk ve eglence ocag1 ki, kaynatt1g1 a§a, §ehrin her semti el uzatir, her ko§esi parmak degdirir, her taraf1 ge§nisine bakardi. iki s1rah gayhaneleri, hem i§ hem keyif yeri olan berberleri, sagh sollu tiyatrolan, aym iplige dizilmi§ tesbih taneleri gibi, tek bak1§ta, tek hattm ustunde bir butun olduklari halde, her biri iglerine toplad1g1 muayyen zumrelerle dolup bo§alan ba§h ba§ma birer mustakil varhk idiler. Bu yekpare ~henk, bu dizili oldugu nizama sadakat ve itaat1 borg bilen tesbih, zamamn eli o ipligi a§md1np koparmcaya kadar boyle kald1. §ehzadeba§1 gayhanelerinin herbiri, mustakil vas1flan ve ge§nileri iginde, ayr1 ayn zumrelerin karargah1 idi. Bunlarm baz1s1 en ag1r meclislere, fikre, edebiyata, mus1kiye kucak ag1p, ge§itli maksat adamlar1m ba§ba§a getirirken, bir ba§kas1, kuguk devlet memurlarmm bulu§malarma zemin haz1rlar, bir digerinde, halli vakitli
$EHZADEBA$I
21
esnaf ve halk tabakas1 birle§erek yarenlik eder, bir digeri ise, i§i giicii mahalle sm1rm1 a§mayan irad sahibleri ve mirasyedilerle dolup bo§ahrd1. Hele cemiyet nizamlariyle ba§l ho§ gitmiyen bir s1mf, bir kiilhaniler cemaati vard1 ki, onlar da bu <;ayhanelerin birinde kafa kafaya verir, ayarh kurnazlardan, b1y1k falma varm1§ tutkunlara, zamana gore hikaye dii§iiren, bilmece, §a§Irtmaca soyliyen, hatta semai, ko~m 1 denemeleri yapan <;1rakhkta kalm1§ istidatlara kadar hep burada toplamrd1. Onlar gene bu <;ayhanelerde kurulan racun mahkemeleriyle, kendilerine mahsus bir nevi adli te§kilatm oli;iileri ii;inde, reislerine hesap verir, kay1ts1z §arts1z itaat ettikleri bu hiikiimlere gore, ya su<;lu, ya temiz olarak buradan <;IkadardI. Ba§ta, avniyesinin altmdan eksik olm1yan kamas1 ile Arab Abdullah, Kahraman Bey, Kavanoz Mehmet, Sak1zh Yusuf ve biitiin Onikilerin ugrag1 da gene Direkleraras1 degil miydi? Gun olup dii§man olabilmesi ihtimalini hesaba katarak, hig bir dostunun kahvesini igmemekle, bir yudum dahi olsa, ikram ve nimetini kabul ettigi adama el siirmemek gelenegine sadakat gosteren namh kiilhanilerin ugrag1 gene bu i;ayhanelerdi. Ya Hayali Katip Salih'ler, ~air Omer'ler, ismet'ler, Siiruri'ler, A§ki'ler, Abdi'ler, Hasan'lar, Minakyan'lar, Na§id'ler hep o miistesna istanbul i;ocuklar1, hemen yalmz bu semtte elden ele kap1§1lan birer popiiler sanat ve zevk safa topu olarak devir devir meydam az m1 tutmu§lard1? Onlan dinlemek, onlar1 seyretmek, onlarm sanat dehalarma hayran dakikalar gegirmek i<;in, yerle§tigi faytonun makaslarm1 birbirine gegiren kalantorlar, hatta biiyiiklerin sokulmas1 yasak olan bu topluluklara kar§1dan imrenen, §ehrin bagrmda ai;an bu ~ehzadeba §I i;ii;egine, sokulup koklayamayan viikela ve rical sm1-
u
22
iSTANBUL GECELERi
f1 da o sanatkarlarm meftunlan arasmda idi. Muhakkak ki yasagm tehdit edici parmag1 havada iki tarafa sallanmasa, bu c;ic;ek, anlarm hucumuna ugrayan bir konca gibi, §ehir halkma, usaresini daha geni§ mikyasta dag1tabilirdi. Halbuki. devlet adamlan ic;in boyle bir firsat kap1s1 o devirde ~il ac;1labilirdi ki burada her Ramazan Fehim Pa§a'nl.n hafiye te§kilatma baglI hususi bir §Ube ac;1hr, kap1da bir posta beygiriyle bekliyen nobetc;i, buyuklerden kimlerin piyasada gorundugunu, hangi tiyatrolara kimlerin girip c;1kt1g1m, bir jurnalle saati saatine Mabeyn'e haber verirdi. Ramazanlarda istanbul, gorucuye c;1kacak bir k1z kadar heyecanlI haz1r1Iklarla ic;ten ic;e co§ar ve didinirdi. Evlerden konaklara, kenar sokaklardan cadde ve meydanlara kadar her .ko§enin kendine mahsus bir tavir degi§tiri§i, kendine bir c;eki duzen veri§i olurdu. Bo§ arsalara c;e§itli eglence c;ad1rlar1 kurulur, i§i bozuk giden dukkanlardan bir kac;1 hemen bo§alt11Ip at1§ yeri haline sokulurdu. Dekor basitti: Dukkamn onunu boydan boya kesen bir tezgah ve hem tufenk dolduran, hem de yeni yeti§me mu§terileri etrafma tophyan yuzune bak1hr iki Rum k1zl. Dukkanm kar§1 duvarmda ise, kurumu§ yaralar gibi, muayyen ni§an delikleri olan uc; be§ manken. · Ramazan hangi aya du§erse du§sun, .atcanbazlar1, sirkler, pandomim, hokkabaz turuplan da §ehre o mevsimde akm ederlerdi. ·Kahvelerle c;ayhanelerde biiyiik temizlik, gene Ramazan'1 kar§Ilayan haftalar ic;inde yap1hr, hele m1zrab1 ve yay1 bizi dertli, c;1lgm, peri~an eden, muti, mustarip, c;aresiz k1lan Tanburi Cemil Bey, bu c;ayhanelerde, daha c;ok, Ramazan'da c;alardl. Ya evler.. silen siipuren, olc;en bic;en, tak1p tak1§t1ran 6JVler .. Evvela su ic;inde pembele§en topuklarla tahtalar ugulur, camlar silinir, minder yayg1larmdan kup bez..
f}EHZADEBA$I
23
lerine kadar bil.til.n e§yamn en yenisi segilir; bakirlar kalaya verilir, iftarhklar ve sahurluklarla dolan kilerler nizama konur, yalmz yukaridan a§ag1 elden gegen evde, hemen tek ihmale ugrayan nokta, sokak kap1smm tokmaklar1 olurdu. Zira Turk, goril.nil.§e omuz silken, babadan kalma bir zihniyetle en geg bu i§i dil.§il.nil.r, ya da hig hatirina getirmezdi. Fakat bu ihmalde, biraz da g1plak kolunu evinden dI§ari uzatamayan kadmm garesizligini de aramak laz1md1. Bu yil.zden de konak kap1lar1nm iri piring halkalarm1 parlatmak, halay1klarm degil, ayvazlarm ve U§aklarm vazifesi idi. Ramazan gelince, y1lda bir sokaga g1kan kadmlar bile, gar§1ya pazara dokil.lil.r, Kalpakg1larba§1, art1k ana baba gil.nil.ne donerdi. Belki de o zamamn son haddini bulan kalabahgm arasma: Guzeller var on il.g on dart ya§mda Goril.§elim Kalpakg1larba§1'nda diye, a§inas1m, zamanm havasma uygun hovardahk kokan bir piyasa §ark1s1 ile davet edi§ de, bu ragbetin nota ile tesbit olunmu§ gergek bir vesikas1 idi. 0 zamanlar istanbul burada bir k1yafet me§heri halinde sel gibi akar, kayna§1r, ahp verir, gil.lil.p eglenirdi. Amma bu mil.stesna gezme firsatlari, yalmz bayramhk dil.zmek igin yola g1km1§ olanlara mahsus degildi ki.. Kalabahkta etrafa ·garpmasm diye k1hcm1 tutan geng zabit, henilz bir mendil alacak yavuklusu yoksa da, gene Kalpakg1larba§1'mn pat1rt1s1 arasma katihrdi. Fesini basm1§, sanki her an bekledigi bir a§inas1 varm1§ gibi, gozleri, f eraceli, pegeli kadm yil.zlerine derinlemesine dalan tecril.beli hovarda ise, bu mah§erin ezeli goniillil.sii idi. Sap1m, fesinin arasma soktugu gigek, §akagmdan sarkan kiilhani de gene bu kadm1 bol kalabahktan kendine bir pay dii§iirmek sevdasiyle yola g1k-
24
iSTANBUL GECELERi
m1§lardandi. Pe§tamahm k1v1np ku§agma sokarak ustasmdan dayak yememek igin, gonderildigi yere tela§la ko§an helvac1 g1rag1, etrafma dirsek vurup «destur» diye bag1rmasma ragmen kalabahg1 sokemez; amma gene de bu insan seli arasmdan gegmekten ho§lamrd1. Sankll c~eli, §alvarh mintanll, redingot, istanbulin, setre f)antalonlu, ktirklti, h1rkah, poturlu, hulasa, asker, katip, esnaf, koylti, ktilhani hep buraya bir goz, bir soz, bir name, hig degilse bir harf atma bahas1na kat1lm1§ olanlardand1. Muhakkak ki istanbul, Ramazan'1, hig bir semtinde $ehzadeba§l kadar hususi §artlarm imtiyaz ve adetlerine sahip olarak hissetmezdi. Gtindtiz, Kalpakg1larba§1, nas1l kendi karekterinin icaplarma sahne olursa, gece de $ehzadeba§1'nm kalabahg1, nereye ve nigin gidip geldigini bilmez gibi, dalgalanan bir halk ile dolup ta§ardi. Oyle ki, bu kalabahk, sahile vurdukga kopuren dalgalarm1§ gibi, saatten saate daha kabanr ve bu go§kun gidi§ geli§, gece yans1 keyif degi§tiren denizler misali, ancak teravihten bir kag saat sonra, yava§ yava§ yat1§1r, o zaman da, tenhala§an caddede bekgilerin vazifeleri ba§lardi. Mahallelerinin asayi§ ve emniyeti igin belki §ehrin ba§ka semtlerine nasip olmam1§ segme pazvantlarm bu me§hur cadde ustiinde bir de te§kilat merkezleri vardi. Kendi aralarmda ag1lm1§ bir sucu dukkam olan bu ocakta toplamr, nob~tleri gelince de iri ku§aklar1, gumu§ kostekleri, abani sanklan ile emniyetin ve meslek haysiyetinin temsili birer heykeline benziyen bu adamlar mahallelerine dag1hrlard1. Halk, eglenmekten yorgun dti§erek sokaklan bo§altt1 m1, o da, sahur zamamm haber vermek iizere, davulunu boynuna takar ve sokaklara dil§erdi. Amma gok defa mahalle bekgisinden, mahalle delikanhsmm eline du§en davul, maniler, hatta divanlarla,
~EHZADEBAf?I
25
seyyar saz §airleri kahvehanesine donerdi ve §ehir u§aklari, kendi kendine surup, kendi kendine olgunla§an yabani meyveler gibi, i§lenmemi§, fakat gene de mahalli <;e§nilerle lezzetli manilerini bize, seslerinin kanadmda hediye ederlerdi. Belki bu sokaklarm bir 9ogu, istanbul gecelerinin esmer ve hisli cildine degen dudaklar1m a<;1p, hi<; dti§tinmeden : Aglarim yana yana Derdini soyle bana Hem sana kul olay1m Hem seni yaradana diyivermi§ti. Kim bilir hangi ad1 bilinmedik ba§I dumanh da Ay dogar aga9lara i;iavk1 vurur ta§lara Ben yarimi sorar1m Gokte u9an ku§lara. demekten, kendince bir teselliye ermi§ti. o zamanlar i;iehzadeba§I, §imdi oldugu gibi, ah1r omrunde varhg1m kaybeden yari bunak bir zavalh gibi koturtimle§mi§, yar1 cans1z bir hayat ya§am1yordu. Bir §ahsiyeti, bir mevkii, kendine sahip olmaktan buldugu bir guveni vardI ki bu ahm, bu gurur ile bir kat daha revnakh ve itibarh idi. O zamanlar.. dedim. Fakat zaman mefhumunun t1ls1mh endamma bir ferace bi9medim. O zamanlar.. yani en az kirk sene evvel. Ni<;in kirk sene de daha eski veya daha yeni degil? Zira o tarihlerde bu semtte dogup, bir bu<;uk ya§mdan itibaren hayatim sahne sahne hat1rlayan bir 9ocuk var ki «§ehzadeba§I» diyince, bu dekorun i<;inde onu goruyorum. Yahut da i;l~hzadeba§1'm, hatta eski istanbul'u
26
iSTANBUL GECELERi
onun gozu ile seyrediyorum. Qunku en kuguk ya§mdan beri s1g ve satih iistU klymetlerle aras1 ag1k olan bu gocugun yatl§maz bir duygusu da, mazi tahassurudur. 0, kendini bilmedigi anlarm hasretini gekerek dunyaya goziinu agm1§ ve bu dunyamn bilinecek biiyuk s1rrmm da o bilinmezlik ~ammas1 oldugunda karar kllm1§tlr. 0nun igin bu l!uguk hayat yolcusu boy at1p, gag1, genglik duragma vard1g1 zaman da, s1rtmda ta§1d1g1 hayat emaneti ile semtten semte, meclisten meclise, du§unceden du§unceye, zevkten zevke ettigi seyyahatlerinin sonunda, bir mola ta§l gibi hep 0 mazi a§kmm ustunde durffiU§, hep ona yaslanm1§, ancak orada ag1rhklarmdan, yiiklerinden, zahmet ve me§akkatlerinden s1yr1hp dinlenecegi ko§eyi bulmu§tur. Tevekkeli koca Mevlana: Herkesi ku dur mand ez asl-1 hiy§, Baz cuyed ruzgar-1 vasl-1 hiy§ diye f eryad etmiyor. Ey koca a§k piri ! Dogru. Her kim ki aslmdan uzak kahr, elbette vaslmm ruzigar1m aray1c1 olur. Amma dunya senin bu lahut avazeni duymad1ktan sonra, kimin sesini dinler, kime kulak asar? Evet soylemek isteriz, fakat bu cihan gulgulesi iginde bizi dinliyen kimdir ve nerededir? Ne ki, gok defa soyleyen, s1rrim1z1 ele veren, igimizi gammazhyan, derdimizi a§ikar eden, yamp yak1lan biz degilizdir. Yuregimizde konuklayan oyle hisler, zihnimizi tutan oyle dii§linceler vardir ki, ne mertebe ugra§sak bunlar bizim temelli misafirimiz olamaz. Nas1l gizlice igimize sokuldularsa, yava§ga zemberegi kald1r1p kagan ve kap1y1 da ardma kadar ag1k blrakan bir hlrs1z ustahg1 ile s1rrblup giderler. Hem oylesine giderler ki, bizden gahp gotiirdukleri, d1§arda bir pula sat1lm1§, art1k ba§kalarmm mah olmu§, bizden g1k1p uzakla§ml§tlr. *"'*
$EHZADEBA$I
27
~urac1kta istanbul'un bir levhasm1 c;izmek mukarrerse, bunu c;aresiz bir c;ocuga, en kiic;iik ya§mdan beri birbirinin dii§mam olan fikir ve duygu kabilelerinin gonliinde cenk ettikleri, kah bir miitarekeye vanp orac1kta otag kurduklan o c;ocuga birakmak laz1m. Fakat go. cuk ne bilir, ne kadar bilir? Duydugu, anlad1g1, gori.\p tatt1g1 ne kadar sade ve diimdiiz bir serencamdir. Qocuk, hep olu§ ve hazirlam§ demek degil midir? Belki oyledir ve belki de bazan biitil.n bir omiir, bu olu§ ve hazirlam§a demir atip kahr ve asla sefere revan olamaz. Amma bazan da bu olu§ ve hazirlam§ o kadar gabuk ve kolay inki§af eder ki, c;ocukluk, biitiin bir omriin belkemigi oluverir. Hatta bu kiic;iik varhk, vakti gelip idrakinin rii§tiinii ele ald1g1 zamanlarmda bile, en keskin, en berrak ve en §edid tahassiislerini, o ilk gagmm saffetine donebildigi anlarmda idrak eder. Gegmi§te kazamlm1§ C.yle tahassiisler vardir ki bunlardan yunmak igin her ki:i§eden bir pmar aksa, gene de bizi onlardan ant1p temizliyemez. Derenin suyu, y1llarca iistiinden gegmi§ c;akmak ta§1, sudan c;1kar c;1kmaz birbirine vurulsa k1v11c1m1m piiskiirmekten vazgeger mi? Sonmemekte, ta§m igindeki §erareden de inatc;1 olan mazi intibalan bilmem nas1l inkar edilir? i§te bu c;ocuk, uzun geceligini giyip, arkasmdan §amdan tutan dac:l1siyle beraber yatak odasma c;ekildigi vakit, ana ve baba sevgisinin bile d1§arda kahr gibi oldugu bu yan karanhk odamn comert sessizligi iginde, endi§e ve fikir ormanlannm kah av1, kah ise avc1s1 olurdu. Eger kovalad1g1 bir dii§iinceye zafer bulmu§sa, tath bir yorgunlukla gozleri ortiilerek uyu§up kahrdi. Amma zorlu ve ba§mdan biiyiik bir fikir tarafmdan kovaland1g1 zamanlar, yatagmm ic;inde heyecandan bitkin, c;irpmir, didinir, o kadar ki az evvel yorgamm s1k1§tlnp odanm bir ko§esine biiziilen dad1, sahte bir ciddiyetle :
28
iSTANBUL GECELERi
- <;ocugum, daha uyumadm m1? diye seslenmek liizumunu hissederdi. Belki de geng dad1, bu yar1 ciddi ihtarla biraz da kendi payma tela§ ederdi. Zira gocugu uyuttuktan sonra, hemen. muhakkak evin orta katmda i§tirak edecegi bir meclisin 19ffidisini beklemekte oldugunu bilirdi. KI§ geceleri U§altlar, gifte mumla piring fenerleri yak1p hammlarm onune du§erek ya misafir getirmi§ler, ya da gotureceklerdir. Getirmi§lerse de, gotureceklerse de bundan hammlara oldugu kadar, halay1klara da pay vard1. Onlarm, cemiyette oldugu gibi, mensup bulunduklari aileler iginde de bir haklar1, mevkileri oldugundan, evin igindeki imtiyazlardan istifade ederek kendi misafirleriyle ho§ vakit gegirmekte, izaz ve ikramda hi<; de yaya kalmazlard1. Gergi u§aklar, onleri ilikli redingotlari ii;inde heykelle§mi§ tav1rlar1 ve ellerinde sallanan fenerlerin yaramaz, gapkm aydmhg1 ile, golgeleri denizde kirihp dokUlen, perile§mi§ §ekillerle uzay1p kisalarak onde, halaylklar ise, koltuklarmm altmda hammlarm i§lemeli terlikleri oldugu, halde en arkada giderlerse de, cemiyet, hizmetine tahsis ettigi bu sm1f1 asla hor gormez, gah~tir d1g1 kadar da onun igin gall§Ir, hatta bunlarm girak olup evlenmi§lerine ve hatta goluguna gocuguna kayd1 hayat §art1 ile el uzatmay1 borg sayard1. istanbul'da misafirligin en hararetli zamam kl§ mevsimi idi. U§aklar, sapll supurgelerle kafeslerin deliklerini tikayan karlari temizler, fakat kah ekmegini yoguracak kadmm eledigi un gibi slkla§an, kah ise tereddut ve isyanlarm gadrine ugram1§ bir sevda mektubunun pargalar1 gibi irile§en kar taneleri, dunyaya oyle acele acele dokUlurdu ki, az evvel ag1lan kafes delikleri yeniden tikamr ve bu suretle de evin yeniden harigle alakas1 kesilir, sanki muhasarada kallrd1. GUlse de, kusse de ne§esi veya hiddeti <;abuk ge\.en bir adam
f?EHZADEBA:;ll
29
gibi, iklimi a§lrl §iddete sahip olmayan istanbul'da surekli bir tipi, baz1 endi§e ve zahmetleri icap ettirse bile, bu akzade §ehrin manzaras1 ve cilvesi, halka vah:;i bir memnunluk verirdi. Bilhassa boyle inziva ve afetimsi hallerde birbirine sokulma ve s1gmma .duygular1 daha kuvvetlenir, dostluklar daha hararet bulur, toplant1lara, me§akkat ve fedakarllklar pahasma da olsa, daha sad1k kallmr, itiyadlar ihmal edilmezdi. Boyle zamanlarm sohbetleri arasmda, §ehrin hucra ve harap mahallerinde karm ag1r1Igma dayanam1yarak ~oken damlar, sagaklardan, su kemerlerinden ve oluklardan kopuveren buzlarm sebep oldugu veya olmak tehlikesini gosterdigi kazalar, du§me, kayma vak'alarmm gtilung ve korkulu taraflar1, yalmz arabalar ve binek hayvanlan ile idare edilen §ehrin hemen hemen nakil vas1tasmdan mahrum kah§l, giinun mevzuu olarak hararetle ele allmrdi. Fakat eski istanbul'u bilip tammak ve anlatmak igin yalmz kirk sene evvelki zamam ya§am1§ olmak yeter bir keyfiyet olabilir mi? Fermeneli §alvan ve sakosu ile o giinun duriist esnaf1, hala sand1gmda f eracesi ve ya§mag1 bulunan o giinun faziletli kadm1 ve hala ayagmda galo§u, yureginde mti§terek bir imam olan o giiniin merd erkegi, heniiz istanbul'un igtimai haritasmdan silinmemi§se de, artik dort taraflan ku§at1lm1§ bir kale miidafileri gibi, ge§itli taarruzlar, mahrumiyetler, zorluklar ve hiicumlar yiiziinden yorgun dii§mii§, temsil kabiliyetlerini kaybetmi§ bir garesizlikle, miidafaa etmiye galI§t1klan kaleye beyaz bayrak ~ekmek zamamm sab1r ve ist1rapla beklemekte idiler. Me§rutiyet toplan at1lmak iizere iken biiyiikbabas1nm kiirkii iginde kaybolan iki ya§mdaki ~ocuk, laz1md1 ki bir yanak gukuru gibi, Beyaz1d, Stileymaniye ve Fa-
30
iSTANBUL GECELERi
tih tepecikleri arasmdaki batik f;lehzadeba§I gamzesinin en eski tebessiimlerini kuvvet ve dikkatle zaptetsin. Ona, bir Yenic,;eri kiram olan Tanzimat'da bu ocagm adamlarmdan olan ceddinin, nas1l oliimden kurtuldugunu, Karacehennem ibrahim Pa§a'nm top ate§iyle bu semtteki son Yenic,;eri .· !9§'lasmm nas1l y1ktmld1g1m inceden inceye anlatt1r1If"dinlesin ve daha eski bir ceddinden, ta Viyana kap1larma kadar gidip orada topraga dii§en Giil Baba'mn manevi tasarrufundan hikayeler soyletsin .. Eger bu c,;ocuk, hat1zasmm c,;alarak saklad1g1 mazinin giin olup, isyan haline gec,;erek kendisinden firar edecegini bilseydi, biiyiik annesi her sabah hotozunu kurup, saatini kostegini takmcaya kadar ona da neler sormazdi.. Erbain'i saghk ve selametle c,;1kanp Hamsin'e girildigi zaman verilen ziyafetlerin, o helva sohbetlerinin c,;izgileri, bu ihtiyar biiyiik annenin olc,;iilii, mazbut dilinde en temiz, en dogru, en berrak rengini belirtir ve eski istanbullu'yu, devrinin mizac,; ve karakteri ic,;inde ne de giizel tarif ederdi. Acaba bu dirayetli kadm, e§i dostu ile hasbihal ederken, dizinin dibinden eksilmiyen kiic,;iik torun, neden ona c,;ok daha eski zamamn hayat sahnelerinden sormam1§t1r? Akc,;eyi «ahc,;e» olarak telaffuz eden, bir yiik akc,;eden ba§lay1p, bir kese akc,;enin be§yiiz kuru§, bir paranm iic,; akc,;e, bir akc,;enin iic,; pul oldugunu ve hususiyle bir pul ile bir okka ekmek almd1g1m soyleyen, her m1kyasm i§tira kabiliyetini gormii§ veya duymu§ olan o eski za:rp.an kadmma sorup soru§turulacak daha neler neler vardi. f;lehzade imareti a§<,;lba§lSlillll, U<,; akc,;eden ibaret olan ayhgm1 bilip soyliyen de gene o idi. Ticaret kalyonlarmm Akdeniz limanlarma yaptlg1 seferleri yakmdan goriip takip etmek f1rsatm1 bulmu§ bu kadma, imparatorlugun dort bucagmdan getirilen mal ·ve mamullerin
l?EHZADEBAl?I
31
ad1m olsun neden sormam1§tlr? Bir konagm yeri §imdi iig dort sokak olan eski binalardaki hayati belki biraz da memleketin dort ko§esinden getirilmi§ o e§yalardan otiirii bir ~ark mi.lzesine benzeyen o eski konaklarm i~ini neden daha gok anlattirmam1§t1r? Fakat bo§una teessiif de neye yarar? ~ayet sormu§, anlam1§, duymu§, ogrenmi§ olsayd1 da, o ak1lh kadm biitiin dirayet ve ferasetine ragmen art1k bu gun bir izi bile bulunmayan o eski cemiyet mamuresini bu hale sokan derdin sebeplerine kadar uzayabilecek miydi? Degil, bak1§lari evinin dort duvari arasma inhisar eden bir kadm, bunu zamanmda devlet adam1 geginenler bile goriip onliyebilmi§ler mi idi? Oldu olas1 safiyetinin ve civanmertliginin cevabm1 nankorliik, fesad ve isyanlarla alm1§ olan Turk, hig degilse iktisadi biinyesine ilk hangeri sokanlardan biri olan Yasef Nassi'yi olsun tamsayd1 .. On altmc1 as1rdan beri Saraya hulul, Divana niifUz eden, igten ve sistemli taarruzlariyle mali ve iktisadi imkanlari hep 1rkda§lar1 lehine dondii.rme planlar1m gergekle§tiren benzeri eller ve takipgileri hig bo§ durmam1§, agilan yara geni§liye geni§liye akibet bu giinkii. afet meydana gelmi§tir. Ey kadm, sozii. uzun tutma .. bir dokunup bin ah dinlemenin s1ras1 m1 §imdi? Dibekte kahve doven son esnaf1m, son gedik papuglu ihtiyar mollasm1, imaretini, tavhanesini hat1rlad1gm ~ehzadeba§I seni bekliyor. Durma, kelam deresini gene o semte gevir..
Ne ki, eski helva sohbetlerinin bir istihalesi olan, bu gece misafirlikleri ve muhabbetli meclisler, yalmz, U§aklar fenerler elde ve halaylklar i§lemeli terlikler koltuldarmm altmda olarak haremler arasma inhisar etmez, evlerin selamhklar1 da gene bu terbiyeli ve dirayet-
32
iSTANBUL GECELERi
li U§aklarm aydmlatt1g1 fener izinde gelip giden erkek misafirlerle dolup bo§ahrd1. . ikramc1, comert istanbul, erzak kilerinin yam ba§mdaki ince kilerden bu misafir akmma siniler donatir; yakut taneleri gibi, ay1klanmu~ nar kumeciklerinden, geng halay1kll).Pih giile eglene patlatt1klar1 m1s1rbugdaylara, bactem uzum, incir, pestil, hurma, tathlimon, abdullezizlere kadar, tabaklarm aralarma incecik mumlar dikilmi§ meydan sinilerine, kuru, ya§ ge§it ge§it yemi§ler koyar ve imparatorlugun her tarafmdan gelmi§ meyvelerle donat1lan bu §emah tepsi, erkek misafirlerin oniinden kalkml§Sa U§aklarm, kadm misafirlerin yanmdan g1karllm1§sa kalfalarm odasmda, geng, ya§h bir halkanm muhabbet ve hasbihali ortasmda sona ererdi. Amma istanbullunun, meyveden evvel ve kahveden sonra ikram ettigi harup, koruk, demirhindi, ahududu, giil, gelincik, vi§ne butun o itina ile haz1rlanm1§ §erbetlerden ba§ka, misafirine bir ikram1 daha vard1: Boza. Bu ise, Vefa ile omuz omuza olu§u yuzunden, §ehzadeba§I'nm bir imtiyaz1 say1labilirdi. Filhakika §ehzadeba§I, dizinin dibinde olan gukur Vefa'ya bu yuzden her zaman muhtagti. Kar, diz boyu olsa, tipi, bir ar§m .otesini gostermiyecek kalm perdesini gekse, gene de Vefa, ma§rapa ile suyu almabilecek algak bir kuyu imi§ gibi, gugumleri yakallyan U§ak, dort ad1mda kendini orada bulur ve bo§ goturdugu kaplar1m, tertemiz mermer kuplerden zahmetsizce doldurtup selamhgm ve haremin misafirlerine yeti§tirirdi. O devirde misafirlerin teklifli kiilfetli ve gunubirlik olanlarmdan ba§ka, haftahk ayllk, hatta senelik olanlar1 da vard1. Qogu gegimi darlarm te§kil ettigi bu zilmre, bir halli vakitli ailenin kap1s1m tereddutsuz galar ve giller yilzle kar§1lanarak bekledigi her tiirlii yardrm ve alakay1 bulurdu. Bunlarm iginde, masallan yar1m saat suren-
i?EHZADEBASI
33
ler, kati ac;1lrnad1k bilrneceleri glinlerce halledilerniyenler, rnanileri, martuvallari ile meclise revnak verenler, emektarlar, ihtiyarlar, dii§kiinler, hulasa i§e yarar ve gun gorrnii§lerden ba§ka, gok saf ve zavalhlar1 da bulunurdu. Bir de hayalirnizin gozii ile seyrettigirniz bir $ehzadeba§1 vardir ki tarih, her zarnan, her istiyene ikram edilecek a§I kaynayan bir irnaret gibi, bunu her kabm1 uzatana, kepge kepge, bol bol dag1tagelmi§tir. O halde biz de §Urac1kta, bir an olsun, ta Bizans'm saltanat alaylarmm gegtigi Filadelfiyurn'a, bu kadar eski bir tarihe degil, iki yiiz §U kadar sene evveline, Ugiincii Sultan Ahmed Devri'ne gidelirn. Ya§ad1g1 gaga sanat ve zevk yelpazesi ile ferahhk veren Sadrazarn Nev§ehirli ibrahirn Pa§a'y1, zarnanmda bilrneyen kim olabilirdi? Saray ve rical basamaklarmdan, ge§itli halk sm1flarma, hatta oyunlari dunyasma c;ekilmi§ goluk c;ocug.a ve ko§e ba§I dilencilerine kadar, o zaman ismi dillerde gezen bu vezirin, §imdi $ehzadeba§1'mn me§hur sebili yanmda bir kabri oldugunu bilen, bilse de dii§iinen kag ki§i vardir? Fakat istanbul'u bu gafletinde suglu gorrnek, bir nevi sue; say1lrnaz m1? Eger unutrnak, be§erin kadirn illetlerinden biri olmasa, biz insanlar, birbirimizle kucakla§1p muhabbetle§irken, ayrihr ayrilrnaz, ba§ka ba§ka istikaametlere akan dalgalar gibi, birbirimizi unutur muyuz? Eger gene bu unutmak olmasa, be§er, siste yolunu kaybetmi§ bir gemi garesizligi ile §a§km, avare, ba§1 bo§ kahr m1? Hep o gaflet degil midir ki, unutulrnayacak olam unutturdugu igin vartadan vartaya, istiraptan rntiraba, ya da zevkten zevke. c;arpan zavalh teknemizin iginde, iki ad1m .otemizi segerniyoruz. insanoglu
34
iSTANBUL GECELERi
unutkanhkta o kadar ileri varm1§ bir mahluk ki, s1rasmda kendi duygularmm karanhgm1 bile, hadise ve hayat cilvelerinin sa<;;tig1 kiv1lcrmlarla gorebiliyor. Onun i<;;in de i§te bir devrin en goz onunde adam1 olan ve bu devre ismini veren, lalelerinden mahrum mezar sahibini art1k kimse aray1p s~uyor. Oyle ya, vaktinde dikkat ve hassasiyetimizi ustunde tophyan hadiseler, araya zaman mesafesi girip de, gaflet u<;;urumunu kazmca, bir vakitler heyecan ve alaka ile mihveri etrafmda dondiigumiiz o keyfiyet, dudaklar1m1zda tebessum, yureklerimizde usan<;; ve alakas1zllk uyand1rmaz mi? Bir zamanlar Turk zevki, Turk zekas1, dort ba~1 mamur istanbul medeniyetini i§lerken, gen<;; ve guzel bir gelini haz1rlar gibi, onda en kil<;;iik bir eksige ve kusura tahammiil etmiyen muhabbetli bir tenkidle tepeden t.1rnaga dikkat kesilerek her ko§esine el uzatm1§, suslemi§, bezemi§tir. Turk medeniyetinde Uguncu Sultan Ahmed Devri de, bu guzel gelinin taze avu<;;larma yak1lan kmalar, saglarmm arasma karu~tmlan inciler, mucevherler gibi, onu biraz daha suslemek, biraz daha guzelle§tirmek ihtiyacmm ogrettigi ak1ldan ba§ka bir §ey midir? istanbul'un bahar eglenceleri Lale bah<;;elerine dogru geni§ledigi bu devirde, lale, bu gun sena davulunu <;;ald1g1 varhg1, yarm ayaklariyle ezen insanoglunun gozunde adeta bir iftihar ve zevk mabudu iqi. Bir sogamna bin altm narh konmu§ olanlari, renklerini giine§in <;;almasmdan korkularak gunduz uzerlerine ortiiler gekilecek kadar mustesnalari, mahallelere dellallar <;;lkart1larak, ko§e ko§e ge§itleri arat1lanlari, miisabakalara, fermanlara yol aganlar1 vard1. Merhametsiz esirciler elinde zavalll cariyeler ne ise, bunlardan da ~ahbanular, Sari-
$EHZADEBA$I
35
k1zlar, Giilbaharlar, Dag1diller, Giilendamlar, Cam-1 Cemler, Sinekii§alar da oylece mezad edilir, kapamn elinde kallrdi. Saraylardan konaklara, yalllardan ko§klere satilan masum k1zlar gibi, Sadabad'da, Qeragan'da, Feyzabad'da, kandiller ve §em'alarla siislenmi§ tarlalarm, c;ic;ek tarhlarmm arasmda bir laleye bir cariye degi§en, zevki kah birinin, kah otekinin kadehinden ic;en istanbul, §imdi o Lale Devri pirinin mezari oniinden, giiriige c;1kar1I:m.1§ gelenekler, · s1gla§m1§ dii§iinceler, fosille§mi§ duygular, tad1 tiikenmi§. hisler, zamam gec;mi§ muhabbetler, kamksanmI§ 1st1raplar, izi kalmamI§ adetlerle, duymadan, dii§iinmeden, bilmeden, bilmek istemeden gelip gegiyor. o zamanlar henuz insanlarm gfizelligi gordiikleri ve giizellik ic;in c;alI§tlklar1 devir kapanmam1§t1. Be§eriyet biinyesini yer yer habis bir ur gibi kemiren sirf teknik medeniyet, henuz di§i tirnag1 buyiimemi§ bir p1ht1dan ibaretti. Bu gun ise dogurdugunu yer olmu§ devrin adammdan beklenen, her boy, her ge§it sanat ve guzellik, irfan ve a§kta harikalar meydana koymu§ olan eski zamanlari geri getirmek degil, onlarm izlerine, eserlerine, art1klarma ve c;okiintiilerine bakmas1m, sayg1, edeb ve hayranllk gostermesini olsun bilmektir. Amma ne hazin ki, giizelligi gormek imtiyaz ve nasibi dahi, bu giinkii insamn kaybettigi manevi hazineler arasmd.ad1r.
,/
BEYAZID
'®
sulsiizliik iginde usulden, tezatlardan yap1lm1§ ahenklerden durmadan ornek veren dunyada, Beyaz1d'm gmar1 da bu kaideye §ahane bir misal olsa gerektir. Agag, kulagma f1s1ldanm1§ iznin usulii iginde buyumu§, buyumu§, gok k1sa kalan dah ile gok uzam1§ dah, biri otekine dudak buken bir muhalefet ve istihza edas1 ile usulden ayr1lm1§ olmakta kar§1hkh inat etseler de, bu gat1§ma ve z1ddiyet, o bunyenin umumi tenasubune gore bir ahenge vesile olmu§tur. Boylece de Beyaz1d'm gun gormu§ ihtiyar gmar1, binlerce uzun ve k1sa dalmm ahenksizliginden dogmu§ ahengi ile itaatli ve sad1k bir nobetgi gibi, as1rlardan beri vazife ald1g1 noktada bekleyip durur. Amma bekledigi, beklerken gozledigi de kimdir bilinmez. Acaba kollarmm gOlgesi altmda kahvelerini igerken yorgun, tasah, ya keyifli veya gams1z oturanlann zihinlerinde ve her biri, gayelerinin gorunmez ipleriyle surUklendikleri yere giden yolcularu1 du§U.ncelerinde mi dola§ir? Fakat ihtiyar gmar, insanoglunu z1d istikaametlere gekip surUkliyen encli§e ve fikirlerimizde dola§mamn faydas1zhgm1 ogrenmi§ olacak kadar tecrube
BEY AZ ID
37
sahibidir. Bilir ki o endi§e ve fikirler ogrenilse de tasarruf edilmez, degi§tirilmez. Ak lale ile gok siimbiilii yanyana diken ve her birini kendi §ekli ve manasl i<;inde seyreden bagg1van _gibi, o da tabiat kanunlarmm 8.iinas1d1r. Yoksa ihtiyar <;mar, §imdi zavalll ve marias1z bir ge<;it olan o eski zamamn Hakkaklar <;ar§1s1'm, bu sanat, fikir ve §iir pazarmm hazin mazisini mi dii§ilnilr? Tarih denen deryaya ibret kovasm1 bo§ dald1rip, bo§ <;1karan insan i<;in, bu kiilfete katlamr mi bilmem? Ke~ke katlansa, ke§ke insanlarm gormeyen gozlerine, i§itmeyen kulaklarma, tahassiisten mahrum kalm1§ yiireklerine ragmen, gene de bildiklerini kendinde saklamasa,· soylese .. Hakkaklar1, sahaflari, kehriibarc1lari, kitapc1lari, kokciileri, hatta tepelerinde alh ye§illi tiiy sorgu<;lar titriyen hac1yatmazlarim s1ralam1§ oyuncakc1lariyle, buradan ne biliyorsa soylese .. O Hakkaklar <;ar§1s1 ki, mukaddes bir makamm1§ gibi, yerden bir kadem yiiksek ve ic;lerine ancak kunduralar d1§arida b1rak1larak temiz ayakla girilen kilimli, postlu ve minderli tertemiz diikkanlarim birbirine daha yakla§tlrmak, daha sokulmak, daha ba§ba§a gormek i<;in asmalar, morsalk1mlarla kar§1dan kar§1ya baglam1§, mii§terek ve nebati bir ortiiniin altma sokmu§tu. I§te bu darac1k ve ba§ba§a ge<;itte, ticaret aleminde Turk ahlak1 en miistesna <;ic;eklerinden birini a~m1§; ustalar g1rak yeti§tirmi§, g1raklar, ustalarmm izni olmadan diikkan, tezgah sahibi olmam1§, para ve hirs, sanat ve meslek haysiyetinin kalesine gedik ai;mam1§, mii§teri ile esnaf, tek tarafh menfaat endi§esiyle s1z1ltl i;1karmam1§, sayg1, huzur, giiven ve anla§ma, yari§ta hep berabere kalm1§, birlikte ko§mU§, birlikte yorulmu§ ve i§te nihayet birlikt~ tiikenip gitmi§tir.
38
iSTANBUL GECELERi
Acaba ihtiyar c;marm §ahit oldugu vukuat arasmda bu hak ·sanatkarlarmm «pe§temal ku§anma» merasiminden de kulagmda sesler kalm1§ mid1r? Sanki bu c;ar§mm esnaf1 arasmda say1ll bir miihiircii ustas1 olmak kolay bir §ey mi idi. ki, ihtiyar c;mar, hakkak olmas1 murad edilen c;ocu_gdn, y1llar ve y1llarla kendi dah budag1 altmdan gelip gec;i§ini unutmu§ olabilsin? Namzetlerine kar§I daima titiz ve gozli ac;1k davranan biiti.i.n esnaf loncalari gibi, bu c;ar§I da, hakkak olmas1 kararla§tmlm1§ c;ocugu ince eleyip s1k dokumakla i§e ba§lar, sutii, soyu temiz, ya da kefili saglam ise kabul edip bir ustanm yamna c;1rak ederdi. Oyle ya, ahlak her i§in ba§I degil mi idi? Rastgele bir adamm evlad1 nas1l hakkak olabilirdi ki, §Ik1rdayan bir kesenin cazibesine uyarak, kaz1d1g1 bir miihiire gec;mi§ bir tarih koyacak, herhangi bir menfaatin pe§ine tak11Ip, sahtenin ve taklidin kucagma di.i§ebilecek bir kimsenin, meslek haysiyetine leke siirdiirmemi§ bu esnaf arasmda ne i§i olabilirdi? Ha~ta biiyiige kar§1 sayg1 ve nezaket o derecede idi ki, bir c;1rak veya kalfa, ustas1 tarafmdan, c;ar§1mn bir ba§ka ustas1na herhangi bir i§ ic;in gonderildigi zaman, diikkanlarm arka sokaga ac;1lan ve Terbiye Kap1s1 denen ufak kap1dan, kendisinin c;1rak, kar§1smdakinin usta oldugunu unutmayan bir edeb ve ihtiramla girerek soyliyecegini soyleyip c;ekilirdi ve usta oluncaya kadar da bir c;1rak ic;in on kap1 kapah, ancak Terbiye Kap1s1 ac;1kt1. Meslek disiplininin bu derece ihata ve teferruat kazanm1§ oldugu ticaret ve sanat hayatmdan, sosyal garantilere de geni§ bir yol her zaman ac;1kt1. Faraza her loncada oldugu gibi, hakkaklarm da bir tasarruf sand1g1 bulunmaktayd1 ki evlenmeler, dogum, olilm ve hasta-
-
BEYAZID
39
hklarda, esnaf, buradan azami yard1m gorur, bunallp ~aresizlige du§mezdL Guzel sanatlarm nazh ve mutevazi bir ko§ecigini tutmu§ olan muhurcilluk, zevkle zerafetin elele verdigi zor kazamhr bir hunerdi. Parmak ucu kadar ufak bir sahaya, sulils, rik'a, divani talik yaz1lari harikulade bir meharetle istif edip bir ~i~ek bah~esi gibi donatmak kolay i§lerden olabilir miydi? istanbul medeniyetine silinmez muhrunu basan milhurcillilk, edebiyatta da §ohret ve mevki yaparak, fikir tarihine de yerle§mi§tir. Eski zaman adam1, muhuriinu o kadar makbul tutar ve severdi ki, bazan yuzugune, ~ak1sma, saat kostegine hulasa zati e§yasmm bir ko§esine kaz1tt1g1 da olur ve muhakkak yanmda ta§1rd1. K1z cihazlarmm i~inde bulunan el orgusi\ para ke~elerinin arasmda, ufac1k muhur keseleri de eksik olmaz, herkes bunu, ta delikanhhk ~agmdan ba§lay1p, sonuna kadar yanmda ta§1rd1. An'ane ve medeniyette bu derece sozu ge~kin olan boyle bir remz ise, geli§i guzel meydana getirilemiyecegi i<;in, ustasmm ahlak1 ve sanat1 ile y1llarca pi§en ~ocuk, gene onun gozunden ka~m1yan ehliyeti sabit oldu mu, kalfahk ri.itbesine yukselmek i~in loncada haz1rhk yap1hrd1. Ba§ta kahya, yigitba§I ve diger esnaflar k1dem s1rasiyle minderlerine yerle§irler; bir guzel seslinin okudugu a§1rdan sonra, ~1rakhktan soyunmak uzere olan <;ocuk, kahyadan ba§lay1p s1ra ile el optukten ve birer fincan kahve ikram ettikten sonra kalfa unvamm ahrd1. Fakat onun bu basamaga yukselmi§ olmas1 ile i§ler tamam olmaz, bilakis geng kalfanm usta olabilmek igin gene senelerce gah§mas1 laz1m gelirdi. Sanatla ahlakm omuz omuza ilerledigi II?-esai seneleriyle kalfa, bir son liyakat isbat edince, esnaf, gene aralarmda usta olmasma karar verdiler mi, gence «haz1rlan» diye tebligat
40
iSTANBUL GECELERi
yaparlar, bu defa daha geni§ bir merasimin tertibat1 ba§lard1. Evvelce mesirelerde, gad1r altlarmda bir eglence alemini de igine alarak yap1lan bu toplant1lar, sonralan loncalarda veya camilerde, mihrap onilne serilen hall ve seccadeler 'i:istilnde yap1llr olmu§tu. Geng kalfa~vvela bir ipek futa ve merasime kag usta oturacaksa her birine bir pe§temal, bir havlu, bir kahp sabun bohgahyarak haz1rhgm1 tamamlar, kendi h1s1m1_, akrabas1, e§i dostu da gagmhp davetliler camide toplamnca, bu geng namzet, elleri rehberinin omuzlarmda, ondan bir ad1m arkada olarak igeri girmek sftretiyle merasim ba§lard1. igeri girince de rehberin ilk sozii: «Esselamii aleykiim ya ehl-i §eria!» demek olur, kahya da bu selam1 aynen iade edip, bir Fatiha dedikten sonra, rehber bu defa: «Esselamil aleykiim ya ehl-i tarika!» der. Ugiinciide ise: «Ya ehl-i hakika!» Dordilnciide de: «Ya ehl-i marife!» deyip dort kere selam ahmp verildikten sonra, rehber, omuzlarm1 tutarak bir ad1m arkadan gelen genci gotiiriip kahyaya teslim eder. Geng burada, mesleginin namusuna leke siirmiyecegine yemin eder, s1ra ile el opiiliir, dua edilir ve mevlid okunup bittikten sonra, usta olan gence diikkan ag1hrd1. O zaman da yeni ustaya bir mahlas laz1m gelirdi. Bu i§ igin de loncada bir a§ir okunarak isim duas1 yap1hr ve oliinceye kadar iginde namus ve sadakatle gah§acag1 dilkkamnda yalmz b1rak1lan geng sanatkan, kidemlilerin hig biri kiskanmaz, ticaretini baltalamazdi. Kahya, en kiigiik yolsuzluga dahi goz yummay1p bir giinden ilg gilne kadar diikkan kapatmaya salahiyetli ise de, ne esnaf bu cezay1 hak edecek bir yolsuzluga kagar, ne de yigitba§1 veya kahya bu hakk1m sftiistimal etmeyi dti.§ilnilrdii. Zaten Turk sanayiini as1rlar boyunca y1k1lmaktan koruyan da bu birbirine gegmi§ yekpare ahlak zinciri, bu saffet ve hul'us degil midir?
I
tya
BEYAZID
41
Hig Beyaz1d'm kocam1§ gmar1, tepesinden uzamp bakt1g1 bu gar§1da yeti§mi§, Yumni, Zeki, Dana, A§ki, Hakki, Fehmi Ustalan tammaz, her biri dort ka§h birer delikanh olduklari zamanda pe§temal ku:~anma gilnlerinin surfirunu hat1rlamaz olur mu?
..... I
i
~ ,\ ...
,,j..
)\ l!ill! ·1
j
l
T
I I
I
ais
I
-l I
I
I 1
·t-
Ve acaba Beyaz1d'm gmar1, bir zamanlar camiin av'lusunda Ramazan'dan Ramazan'a kurulup, yerli mamul ve mahsuliln hemen her ge§idini bagrmda toplayan sergisinden bize bir kag hatira soyler mi? Nuh'un gemisi, ihtiva ettigi ge§itli erzak1 nas1l bir a§ haline koymu§sa, bu sergi de, iginde toplad1g1 s1ra s1ra, turlil turlu e§ya ile gozlere ve gonullere bir doyulmaz ziyafet gekerdi. Kuguk barakalarmm iginde temiz yuzlil, dogru sozlil tacirler, sabahtan ak§ama kadar dolup bo§alan kalabahkla· ah§ veri§ eder, bir baharatgmm elleri, kutularm, kavanozlarm arasmda dola§Irken, kom§u barakamn sahibi, renk renk §ekerlerden killahlar doldurur, az otede ise bir mil§teri, tezgahm ustune s1ralanm1§ yuzlerce tesbihi, cariye segen bir adam dikkatiyle ahp b1rak1rd1. Memleketin dort bucagmdan, yuvas1m bilen muhacir ku§lar itiyad1 ile, her y1l bu sergiye gelip konmu§ daha nice e§ya vard1. Edirne'nin devaimiski, bademezmesi, limon, portakal, domates, elma, armut §ekli verilmi§ renkli ve kokulu sabunlar1, Bursa'nm, k1v1lc1mlamrm1§casma parhyan ipeklileri, demir ve gelik sanayii ornekleri, Kiltahya'nm gini mamulleri, Karamursel tezgahlarinm, gure§te s1rt1 yere gelmez pehlivanlar gibi, dunyaca her zaman ustunlugu elde tutmu§ kuma§lan. Koku satan barakalardan, gorunmez bir davetginin cazibesiyle ta igimize sokulan gill yaglarm, hac1 yaglarm, tefarik-
42
iSTANBUL GECELERi
lerin, it1r, yasemin, menek§e esanslarmm el ele vermi§ saltanat1... Ne gare ki art1k bu sergi de, istanbul'un say1s1z hususiyetleriyle beraber, g1grmdan g1kml§ ve kendi kendinden utamr olmu§ cemiyet psikolojisi ile at ba§1 giden iktisadi ve c9tfa.tt bozgunlarm elinde, bir §amar oglam gibi haysiyetsiz, y1lgm, bir zavalll olarak cangeki§tikten sonra, nihayet busbutun kaybolup gitti. Mumkiln olsa Beyaz1d'm gmarma, yam ba§mdaki A§hane Kap1s1'nm iistilne oturtulmu§, bir rivayete gore iginde ~emsettin Karahisari'nin hat dersi verdigi o sagaklan, pencere~eri, kapllar1, muhte§em ve emsalsiz bir Turk zevkini imzallyan binaya, sadist bir felsef enin kazmalan inerken ne mertebe ac1 gektigini sorard1m. Oyle bir yap1 ki insafs1zca, izans1zca, nankorce y1k1lmas1 degil, bir givisinin, bir pervazmm bile eksikligine titizlenip, ellerimizle, gonullerimizle yamanmas1, desteklenip devalanmas1, omrune omur kat1lmas1 icap ederken ... Yeis ki gonill kubbesinde oten en girkin sesli ku§tur; ne olur ihtiyar gmar da : Varak-1 mihri vefay1 kim okur, kim dinler.. Diyecek bir umitsizlige kap1lmasa da daha gok §eyler soylese ve istanbul'un tarihi yaz1hrken o da as1rhk dilinden bu tarihe bir yadigar b1raksa.. Amma bostan sulamadan, degirmen dondurmeden ak1p ziyan olan bir gay gibi, soyledikleri ta§lp gitse de, bagg1vamn gapasiyle tarlasma gekmedigi, degirmencinin himmet edip bugday1m ogutturmedigi, koylli kadmm k1y1sma inip gama-
BEYAZID
43
§Irm1 tokmaklamad1g1 bu gaym kenarmdan, belki bir ak§am vakti ag1lma donen bir surii geger. Evet geger de, aralarmda ba§1m egip tek yudumcuk olsun su igen bir mahlO.k bulunur. Sonra da genesinde billur damlac1klar kalarak aheste aheste uzakla§lp gider. Belki insan oglilnun da, gurtil giirtil akan tarih nehrinden bu kadarc1k bir nasibi vard1r; bilinmez. Acaba bu, gungormil§ gmardan, bir zamanlar boydan boya kag1tg1 ve murekkepgi olan Vezneciler semtine bir yaprak olsun ugmu§ mudur? O kag1tg1lar ki abadi, aharh ve ebru dedigimiz, bir deri gibi saglam ve hilesiz mallarim bu omuz omuza vermi§ _dukkanlarda yap1p satarlar, 0 murekkep!filer ki, ta§ havanlarda dove dove g1kard1klari matalarma gene kendi pazarlarmda mil§teri bulurlard1. Bu gar§mm kag1d1 tisttine, bu gar§Imn mtirekkebi ile yaz1lan kitaplar, fermanlar, levhalar, hatt-1 humayunlar, fetvalar, icazetler, vesikalar da as1rlarca mahzenlerin rutubetinde, :ya da gune§in hararetinde kalsa gene de ugmaz, solmaz, bozulmazd1. Ya §imdi bir harabe olan Beyaz1d'm Simke§hanesi, haddeden ge!;irdigi altm ve giimil§lerini kim bilir ne gok ve ne uzun bir zaman s1rma ve k1laptan haline koyup, bunlarla ne hil'atler, ne kaftanlar, ne tugralar, ne sancaklar, ne yaghklar, ne orttiler ve ne say1ya hesaba gelmez e§ya i§lemi§tir. Acaba asirlardan beri usanmadan etrafma gozcultik eden ihtiyar gmar, ytizlerce senelerden beri kom§usu oldugu minarelerden giinde be§ nobet dinledigi Allah1 Ekber sesine, insanlarm kulak verip vermediklerini de du§i.inur mi.1? Gergi Ademoglu, gonullere ve iz'anlara rah-
44
iSTANBUL GECELERi
met gibi yagan bu sesi duyar hatta tekrarlar; !akin diliyle «Allah her §eyden biiyiiktu.r» derken, §ehvet ve iptilalarmm kullugunda can telef etmekle kendi kendini yalanlamaktan, riya ve §irk gukuruna korii koriine at1lmaktan gekinmez. Amma gene de dilinin ucundan kaym1§ bir AHal)vEkber lafz1, dii§iiriip kaybettigimiz bir miicevher gibl, kim bilir hangi kiymet bilenin boynuna, hangi k1ymetli gerdanllk olarak as11Ir kahr. Beyaz1d'm gmar1, giivercin seslerinin ninnisiyle uykuya vanrken, bu yakazalI uykusunda, belki de adeleleri gev§emi§, uzuvlan istirahate varm1§ bir insan gibi, durmadan garpan, dinlenmek nedir bilmiyer'l kalbiyle gene hayat seyrini yapar. Acaba onun nebati §Uuru, ta uzaklara, bir ba§ka vatan ko§esine gidip bina ettigi camie iftiharla bakan padi§aha : «giizel, giizel amma yanmda bir meyhane eksik .. » diye hiikiimdarm ayya§hg1m yiizune vuran bir goziipekin, bir Allah sayg1s1m kul korkusuna degi§en bu serdengegti ihtarm1 vakit vakit ruyasmda say1klar gibi olur mu? .Gene onun ruyasmm igine, bogazma gegirilmi§ iple, ta§tan ta§a siireklenen vezirler ve ug be§ gunlUk ikbal h1rs1 ile, bu kan p1ht1s1na donmu§ zavallldan bo§ kalan mindere davullu zurnah alaylarla ko§an mevki ve mesned divanelerini de goriir gibi olur mu? Hele, ismi be§ kere minarelerde dile gelen Muhammed Mustafa'mn, o her biri, medeniyeti dize getirecek misilsiz hiikiimlerine, taassub zinciri vurup kalebend eden menfaatgilerin kabusuna da tutuldugu olur mu? isti§are eden, tevazu ta§ma ba§ koyan, kendinde kusur arayan, icad ederse itiraftan zevk duyan, ig alemini oldugu kadar di§ dilnyasm1 da ihmal etmiyen bu Ulu'nun e§siz bir feragat ve himmetle insanllk tarlas1m silrerken, saltanat ve zulmii, anbarda boceklenmeye mahkum bozuk bir tohum gibi, bu tarlaya asla ekmedigini, Ia.kin
BEY AZ ID
45
ummetinin k1yamete kadar cihana yetecek o mahslllU taassub ve menfaat kurtlar1 elinde yagmaya verdiklerini hie; du§U.nur de goz ya§1 doker mi? Belki de Beyaz1d'm c;marmm hala kulaklarmda bir ba§ka ses daha vard1r: Nobetc;inin, yangm kulesinin c;anakhgmd~n y1ld1r1m h1z1. ile a§ag1ya inen naresi. Kulede nobet tutan g~zcu, istanbul'u pervane kanad1 gibi kavurup kavurup cans1z yere.seren bir ate§in kanh ytizunu gorunce, olUme kamksam1§ bir mezarc1 kay1ts1zllg1 ile, adeta mujde verircesine : - Agam ! Bir oglun oldu, gel de adm1 koy.. diye kule ko§kunde bekliyen agaya seslenir. Semt, mahalle, hatta sokak tayininde asla yamlmayan aga da, c;1rag1 kadar kay1ts1z bir eda ile «filan mevki, filan mahalle ve filan sokak» diye hukmunu verdi mi, i§te o zaman, a§ag1da haberi alan ko§klU nobetc;ileri, tokalarm1 takar, harbilerini kapar, kimi Mercan Kap1s1'ndan, kimi Taht Kap1s1'ndan, kimi de Kaptan Pa§a Kap1s1'ndan, ruzgar onune du§mil§ bir cisim suratiyle, adeta uc;arcasma §ehre dag1llrlard1. Boylece de istanbul geceleri, bu yangm haberleriyle bir kere c;mlad1 mi, esasen kulaklar1 kiri§te bekliyen mahalle bekc;ileri, haberi, bir aksi sada gibi, gur ve kuvvetli sesleriyle bag1ra bagira dola§maya koyulur, o zaman da korku ve endi§e, §ehrin kalbinde zonklamaya ba§lard1. Fakat bir dorduncti sada aksi daha vard1 ki, kule· den ko§klUye, ondan bekc;ilere ve bekc;ilerden butun §ehre yay1lan ses, denize at1lan ta§m gittikc;e geni§leyen halkalar1 tislllbu ile, insanlardan sonra hayvanlarda da son inki§af1m yaparak, mahalle kopeklerine velvele du§urur ve onlan bir tehlike, bir §eamet kayg1siyle derin
46
iSTANBUL GECELERi
derin uluturdu. Boylece de, ko§kliisu, bek<;:isi ve kopekleriyle seslenen istanbul geceleri, merakh, uzunttilu, ku§kulu olarak, tek ve yekpare bir vucut halinde urperirdi. o kadar ki bazan Malatyah veya Qemi§kezekli bek<;:ilerin kaba tecvidi ile anla§Ilmaz hale gelen haberi ogrenmek i<;:in kafesler_,fatirtilur, a<;:1lan pencerelerden uzanan takkeli erkek tra§lari, bek<;:iye yakmdan kulak verir, ya da kap1smm onunden ge<;:erken sorup ogrenirdi. Fakat insanoglunun bu tela§mda bir hodbinlik kokusu almamak kabil midir? Yangm <;:1kan semt, dogrudan dogruya alakam1zdan uzaksa, yuregimize su serpilir ve basma kallp bir «Allah defetsin !» temennisi ile, az evvelki tela§h ve endi§eli ruh haletinden s1yrilarak, tatil ettigimiz konu§mam1za, b1rakt1grm1z yerden ba§lar ve hayat tempomuzu mutad seyrine koyard1k. Oyle ya mademki ate§ ne kendimizin, ·ne de bir akraba ve a§inam1zm civarmda idi, §U halde el oglu i<;:in tela§a ne liizum vard1? Nerede o felsefe, nerede ikilik gormeyen o goz ki, kendi mtilkunun yanmad1g1 haberini almca, ettigi §Uktirden utamp otuz sene tovbe ve istigfar etsin. Amma koca istanbul! yaz1kt1r, sana iftira etmiyelim. Zira bagrmda, kendi camm, halkm camndan ay1rt etmeyen, belki ustun tutan ulular da dizi dizi !
§ehirde gunduz bek<;:iler bag1rmasa da, gene ko§kltiler, aidat ald1klar1 evlere haber vermekle mukelleftiler. Yolda, bunlarm tozu dumana katarak ko§anlarma bir «ugurlar ola!» demekle de §ehir halk1 yangmm nere~ de oldugunu ogren~bilirdi. §ayet soran kimse, ko§kliinun agzmdan haberi almak i<;:in bu «Ugur ola» parolasmm §art oldugunu bilmez de, sualini dogrudan dogruya soracak olursa, ocagmm an'anesine edilen bu sayg1s1z-
BEYAZID
47
llktan fevkalade hiddetlenen ko§klii, yalmz suali cevaps1z b1rakmakla kalmaz, arkasmda uzun bir ses izi b1rakan yakas1 ag1lmadlk kiifiirlerini s1rallyarak ko§makta devam ederdi. Gergi Ka§1mpa§a'da g1kan yangmdan Topkap11I'ya bir tehlike yoksa da, kanc1k bir dii§man gibi, istanbul'a gozbag1c11Ik ede ede aldamp i§ini beceren bu afetler, riizgarm eline verdigi bir yanar tahta pargas1, bir k1zgm givi ile iig dort mahalle a§Iri elgi yollar, oray1 da tutu§turur ve kol kol yay1hp geni§liyerek istanbul'un kamm giinler ve gecelerce iger iger de gene doymazd1. Bu yiizden de zavalll §ehri tela§ ve istirabmdan dolay1 acaba kim ay1pllyabilirdi? Belki nesiller degi§tikge bu afetler, efsanele§ip gergeklik huviyetini kaybedeceklerse de, §Unu olsun unutmamall ki, bir gogu, kazadan ziyade, korkung bir kundakg11Ik, bir kasd eseri olan bu yangmlara istanbul nelerini vermemi§tir? Belki de bu ate§lerdir ki, §ehri, kokii topraktan kurtulan _bir agag gibi vakitsiz yere devirivermi§tir. ~ehir, gen~ bu yangmlarm elile gogebele§mi§, yersizligin, §a§kmhgm, bir anda en aziz hat1ralarmdan, en basit varliklarma kadar kaybetmenin istirab1, cemiyet psikolojisini giiniibirlik istikaametlere siiriiklemi§tir. Qocuklugumun Qamhca'da gegen yaz mevsimlerinden bir gogunda, istanbul'un sanki togragm altmdan fl§klran bir yanardag kesilmi§ haline kag def alar §ahit oldum. S1k s1k parlay1p sonen iig be§ saatlik degil, iki, iig gun, ate§ kesilen istanbul.. O zamanlar hemen tamamen ah§ap olan §ehir igin yaman bir «kundak» tehlikesi vard1. Evet istanbul'un nlhunu da, maddesini de peri§an etmegi, mazisi ve imam ile arasma mesafe koyup, onu soysuzluga goturmeyi planla§t1ran yabanc1 te§kilatm bu gaayeyi tatbik alamna koyacak komiteci ruhlu f edfilleri vard1. Zaman za-
48
iSTANBUL GECELERi
man ele gecseler de, yakalarma yap1§an zay1f penceden ne kadar da ucuz kurtulurlard1. Oldu olas1, uyku taklidi yapt1g1 halde, uyumayan bir cocuk gibi, her davada aldanm1§ gorunen umftmi efkar, bu kundakc11Igm derin ve §funftllu hedefini tayinde yamlm1yordq. Amma bir fabrikasyon gecirmemi§ ham ve iptidai ;;?ad.de gibi, bir butun halinde te§kilatlanmam1§ oldugu icin, kanaatini ve hukmunu, ancak kendi icinin kursusunde, gene kendine bag1rmakla kahyordu. Muhakkak ki Beyaz1d'm cmari, yangm sondurmekten ziyade, zamamn beden eglencelerinden, iddiah zevk ve gosteri§lerinden, cogu da capul ah§kanhgmdan dogan tulumbac1hgm ce§itli rekabet sahnelerine §ahit olagelmi§tir. Bir yangm haberi allr almaz Kas1mpa§a'dan, Qe§memeydam'ndan, Silivrikap1s1'ndan, Aksaray'dan, Kad1rga'dan, FirU.zaga'dan, Tophane'den hulasa istanbul'un tekmil tulumba merkezlerinden kalkan tak1mlar, birbirlerini gecmek h1rs1 ile ok gibi ileri at1hrlarken, yollar1 ustiinde her zaman sand1k seyretmeye c1km1§ merakhlar bulunur ve tak1mlar, buyer yer toplanm1§ kumelerin onunden, gozkesilmi§ bir juri kar§1smdalarm1§ gibi, ad1mlarmm ritmini §a§1rmadan, sand1gm tepeligini oynatmadan, meharetlerini gostererek suziilup giderlerdi. i;layet tak1mlardan biri kasten niza c1karmaya sebep olacak yol kesme, ko§e ba§1 tutma, lat atma, tak1m kovalama gibi bir harekette bulunacak olursa, ya h1rc1lar i§e kari§arak tak1mlar birbirlerine girer, ya da bir taraf, otekini, dort aga ve bir reisten ibaret olan tulumbac1 meclisine §ikayet ederdi. O zaman meseleyi agalar ele ahr, davac1larla davalllari dinler ve temyizi olmayan hu-
BEY AZ ID
49
kiimlerini verdiler mi, suc;luya, cezasma boyun igmekten ba§ka yapacak i§ kalmazd1. Qok defa bu §ehir U§aklarmm, mahalle terbiyesiyle kald1r1m iistiinde biiyiimll.§ bu daltaban kiilhanilerin aralarmda pa§azadeler, kalem efendileri, mektep medrese gormii§ kimseler de bulunurdu. Bunlar da otekiler gibi bir yangm haberi ald1lar m1, ist.er i§lerinin ba§mda, ister s1cak yataklarmda olsunlar, hemen f1rlar, ba§ta kec;e kiilah, s1rtta beyaz fanila, bacakta dizlik, tak1mlarma kat11Ip sand1gm esneyen kollar1 altma girerlerdi. Bunlardan, reislik, onciiliik, fenercilik, boruculuk edenlerin, tulumbac11Ik tarihinde yekftnu hie; de kiic;iimsenecek gibi degildir. Sand1klarm her birinin, gec;i§ esnasmda miitehass1s seyirciler tarafmdan hiikiimlenip, amatorler meclisinde giinlerce kah medhedilerek, kah hicvedilerek ele almmas1, o zamamn eglencelerindenc:Ii : - Aksarayh Halid yakmda kendini tefe ald1racak, i§i pek bozdu. - Sen onu b1rak, Mantar Ali'yi tak1mdan atmazlarsa i§ler c;ok kotiileyecek; azametinden talimlere kulak asmaz oldu. - Onun ne dik kafah oldugunu as1l ben bilirim; burnu yere dii§se kibirinden egilip almaz. O zaman tulumba talimleri, ocaga bagh olmamn en esaslI §artlarmdand1. Tak1mlar, viicftdii hamhktan koruyan bu ekzersizleri aslaa ihmal etmez ve muntazam zamanlarda adalelerini i§letmeyi vazife bilirlerqi. Yangmdan sonra aym mevzu ba§ka kafadarlar arasmda ba§ka renk ahr, gene tiirlli tefsirlere yol ac;ard1: - Dogrusu Qe§memeydanhlara diyecek yoktu. Tulumbanm tepeligini k1l kadar oynatmadan bir gec;i§leri vard1 ki, hani tak1m, havada .~c;an ku§ gibi kay1p gitti. - Onlarm ustas1 Vefah Osman. Bey'dir.
50
iSTANBUL GECELERi
- Deme .. - Haberin var rm, <;ardak Mehmed talimden sonra terli terli ma§rapay1 agzma dayam1§ da midesinde yara ag1lm1§. - Vah yaz1k, t1g gibi delikanll idi; art1k ko§amaz. - Cammy.bu i§ te, i§ mi? Sade benim bildigim kag yigiti ylk1p g()turdu. Eger babam vaktinde gozunu ag1p «bir daha tulumbaya gidersen, hakk1rm helal etmem» demeseydi, belki ben de sag1m sakalrm agarmadan gogup giderdim .. Yangm soner, tak1mlar yerli yerine dag11lr, ne ki istanbul'un havas1, kuleden bagll'an sesin, kim bilir kagmc1 aksi sadas1 He son bir ihtizaz daha yaparak kaybolur ve nihayet hig bir §ey olmam1§ gibi, yeni bir vakaya kadar, §ehir mutad sukftnuna dalard1.
* **' Gun gormu§, safa.Iar surmu§, gileler doldurmu§, hakaretlerin, zilletlerin oldugu kadar iltifatlarm heyecanlarma da kamksam1§ olan ihtiyar gmar1, sanki istanbul'un temsili abidesi imi§ gibi, as1rlarm tecriibeleri, kendini, yalmz kendi nazannda kiigiik dii§iirmekten korkan bir ruh asaleti ile ba§m1 hala dimdik tutarken, daha neler gormii§ neler ogrenmi§ ve neler unutmu§tur, bilinmez. insanoglu bile yeniden ve eskiden kazand1g1 intibalan, s1rasmda hazmedemez, tasnif ve terkip edemezken, hele kl§m soyunup yazm giyinen. ihtiyar bir gmar, bize daha neler hat1rlay1p soyleyebilir? Belki de hakikaten cehlin ba§l unutmakt1r. Ug be§ y1lm ardmda kalm1§ bir hat1ray1, bazan kolayhkla, bazan bir tedainin yard1m1 ile hat1rhyabildigimiz halde, gok defa da biitiin ara§t1rma ve kurcalamarmza ragmen onu tamamen kaybolmu§, silinmi§ buluruz. Haf1zasmm se18,nletine. tasarruftan bu derece uzak olan insanoglu, yak1n ~azisini bile
BEYAZID
51
boylece sislerle pegelenmiยง muphem imajlar halinde segmege ugraยง1rken, hele as1rlarca, ayak bast1g1 noktada omur tuketmeye mahkum edilmiยง riebati bir varhktan etrafm1 gorup gozetlerken, baz1 baz1 gozunu d1ยงar1dan igeri gevirip, madde ile manay1 birbirine kar1ยงt1rmas1 beklenebilir mi ki bunu, hilkat boyunca beยงer bile yapamad1. Eger bu yolda gayret ve himmet sarfeden bir ulu ยทgordu ise, gillup dudak buktu. Evet o beยงer ki, her ยงeyi dilยงilndii, her iยงe vakit buldu, fakat igine, iginin s1rlari koยงesine bakmaya ay1racag1 zamam israf sayd1. Yeryiizunde kudret, kuvvet, ยงan ve azamet kazand1; amma ig dilยงmanlarma karยงl kuvvetli olmaya lilzum gormedigi igin en ummad1gi zamanda onlardan birinin hangeri altmda can verip gitti. Hayat pat1rt1s1 baยงma vuran ~nsan, karmakar1ยง1k seslerin gurilltusu ortasmda, yureginin velvelesini iยงitemedi. Boylece de kendine en yakm olan kendi feryadma bigane geldi, bigane gitti. Belki birbirini z1d fikirlerle toslay1p davadan davaya dilยงen beยงer, ยงU savaยงtan ganimet olarak bir gift cariye elde etti: ilim ve fen. Fakat o cariyeler ki sadakats1z g1kt1lar, efendilerinin selamet ve huzurunu saglayacaklar1 yerde ona, kendini unutturacak gaflet ยงerbetini ezip ezip igirdiler ve yalmz kendi muhabbet ve ulfetleri zindrine baglad1klari bu zavallldan akll selimi kap1p yerine h1rs ve gaflet hediye ettiler. Neticede, ettikleri madde hizmetine karยงIllk, agtiklari ziyan, bir .ruh iflas1 oldu. Ey kocam1ยง ihtiyar gmar! Sana gok sordum ve cgrendim. Amma sorgular1m1 maddeden manaya gevirip nereden gelip, nereye gittigimizi sormaya utanmm.ยท Zira bunun cevab1m, biz insanlar henuz kendi kendimize bile vermiยง degiliz.
\
{ /s. U L E Y M A N i ~~l
~,~( 1
Y E
~k§am vakti gune§, batma-
l
1
ya yakla§1p da altm parmaklarim bulutlarm saglarma soktu mu, Siileymaniye abidesi de, butun gun, iginde kavruldugu ~ rn ate§ten elbisesini glkarip ak§an>-°t· mm mor ve yumu§ak kaftam·s f m giyer. Bu saatlerde onun ) muhte§em vucudu 0 kadar 1 fr.J \ heybetlidir ki, a§k1 ile alakas1 ,_ ~ !.f olmayan, her §eye yabanc11lk J ~ / duyan bir sevdall edas1yle dun~· :i .J yadan el etek gekip ma.na.11 bi. . ) _--llJti 1· . sukuna ·gomiilur. Vfft- ~ ) istanbul'un bagrmdan f1~-;.~ 4.':J . k1rm1§, bu topragm, bu suyun, ::!i::J?.""':-::::" bu havamn ve olgusuz bir deha ve zevkin infilak1 olan .bu - - •...,,) dilsiz ~ark sultam, yere gomulii§unun ustunden as1rlar gegtikten sonra bile boy a:tmakta devam eden, biraz daha kopuren ve yeni yeni geli§meler gosteren bir tohummu§ gibi, kocamayan davas1m dilsiz dili ile gozlerimizin onune serer. Ak§am ezamm Tiryaki Qar§IS1'nm kahvelerinde bekleyerek birbirleriyle yarenlik eden kume kume, sm1f s1-
1~1~~Ji.1'
..-itt-·-~ ·
~l ·ur
I
S ULEYMANiYE
53
mf halk, onun kur§undan deriye burtinmil§ kubbesi altma ko§mak igin, lafz1 ile manam1za, mus1kisi ile maddemize seslenen davetginiil. gagm§m1 bekler. Minareler, fikir ayrihklarm1 sukftnla seyredici §a§mazlar misillu, daima aym terane ile dile gelip, bekle§en halk, ustlerine abanan kubbelerin altma topland1g1 zaman da, cami, kalabahk cemaatiyle igin igin kayna§masma ragmen, yilrek dag1m gonlilnde gizlemeyi bilen bir a§lk kadar sakin, heybetli istigrakma dalard1. Bu kubbelerin altma kimler dolup bo§almaz? Cenneti goklerin ilstunde, cehennemi ise yedi kat yerin altmda sanan ve birine eri§mek, otekinden de yakas1m kurtarmak igin hazin hazin tela§lanan abid, bunlarm ikisinin de yeryilzilnde, hay1r hay1r kendi gonlUnde oldugunu kabul etmi§ a§Ikla aym safta durur, aym zemine secde eder, fakat aralarmda hayatla olilm kadar gaynhk vard1r. Zaten dilnya, yalmz bir cami kubbesi altmda m1 aynhk ve gaynllklarm1 meydana koyar? Belki o kubbe alti, bu aynhk ve gaynhk c;eki§melerinin uyu§ma ve yatI§ma temrinleri yapt1g1 bir talim meydamd1r ve insanoglu, orada elde ettigi temkin ve salabeti gtinlilk hayat sahnesinde de kullanmaya gabalar. Hayat sahnesi.. Birbirleriyle boy olgil§en dag1mk ve Zld fikirlerin at ko§turdugu, SUilgil silngilye geldigi kanll meydan .. Bakarsm1z bir kafada, yamba§mdaki halim selim kom§usunu kilndeden atmak igin, sinsi sinsi tezvir planlar1 haz1rlamrken, belki o anda halim selim kom§usunun dti§ilncesinde bu miizevvir a§inaya yard1m fikirleri geli§mektedir. Bakarsm1z bir bedbaht, kendini zorhyarak 1smarlama vatan §iirleriyle hamaset destam karalamaya ugra§Ip mevki ve mesnet hillyalar1 iginde tath tath gerinir-
\
/s.u L E Y M A N i
l1
i.
~k§am
--$S<
Y E
vakti giinl!§, batma· ya yakla§1p da altm parmaklaM. .l(j:~:~ ·~.:_ _·.·,· rim bulutlarm sa~larma soktu r ::__ mu, Stileymaniye abidesi de, biitiin giin, i~inde kavruldugu ate§ten elbisesini ~1kar1p ak§amm mor ve yumu§ak kaftamm giyer. Bu saatlerde onun J muhte§em viicftdii o kadar 4JZ. ~ · ~ \ heybetlidir ki, a§kI ile alakas1 1 ~..:. I lr' olmayan, her §eye yabanc1llk ~l ~'~ ~'/ duyan bir sevdall edas1yle diinr~· .I { J 1J ! yadan el etek ~ekip manall bi~ '. ) __....Jl, . .r siikuna. gomiiliir. '<{ff.~ ) istanbul'un bagrmdan f1~-;."""'~""':J . k1rm1§, bu topragm, bu suyun, ~~bu havamn ve Ol~iisiiz bir de- - ·~ ha ve zevkin infilak1 olan .bu dilsiz ~ark sultam, yere gomiilii§iiniin iistiinden as1rlar ge~tikten sonra bile boy atmakta devam eden, biraz daha kopiiren ve yeni yeni geli§meler gosteren bir tohummu§ gibi, kocamayan davasm1 dilsiz dili ile gozlerimizin oniine serer. Ak§am ezamm Tiryaki Qar§1s1'nm kahvelerinde bekleyerek birbirleriyle yarenlik eden kiime kiime, sm1f s1-
i~~l\~
., .
IA\~
Ui
i',:
/
SULEYMANiYE
53
mf halk, onun kur§undan deriye burunmii§ kubbesi altma ko§mak igin, lafzl ile manam1za, m1ls1kisi ile maddemize seslenen davetginin gagm§m1 bekler. Minareler, fikir aynllklarm1 sukunla seyredici §a§mazlar misillu, daima aym terane ile dile gelip, bekle§en halk, ustlerine abanan kubbelerin altma topland1g1 zaman da, cami, kalabahk cemaatiyle igin igin kayna§masma ragmen, yiirek dag1m gonliinde gizlemeyi bilen bir a§lk kadar sakin, heybetli istigrakma dalard1. Bu kubbelerin altma kimler dolup bo§a.lmaz? Cenneti goklerin ustiinde, cehennemi ise yedi kat yerin altmda sanan ve birine eri§mek, otekinden de yakasm1 kurtarmak igin hazin hazin tela§lanan abid, bunlarm ikisinin de yeryiizunde, hay1r hay1r kendi gonliinde oldugunu kabul etmi§ a§lkla aym safta durur, aym zemine secde eder, fakat aralarmda hayatla oltim kadar gaynhk vard1r. zaten diinya, yalmz bir cami kubbesi altmda m1 aynhk ve gaynhklanm meydana koyar? Belki o kubbe altl, bu ayrihk ve gayrihk geki§melerinin uyu§ma ve yat1§ma temrinleri yapt1g1 bir talim meydamd1r ve insanoglu, orada elde ettigi temkin ve salabeti gunliik hayat sahnesinde de kullanmaya gabalar. Hayat sahnesi.. Birbirleriyle boy olgti§en dag1mk ve z1d fikirlerin at ko§turdugu, sungii sunguye geldigi kan11 meydan .. Bakars1mz bir kafada, yamba§mdaki halim selim kom§usunu kundeden atmak igin, sinsi sinsi tezvir planlari haz1rlamrken, belki o anda halim selim kom§usunun dii§iincesinde bu muzevvir a§inaya yard1m fikirleri geli§mektedir. Bakars1mz bir .bedbaht, kendini zorhyarak ismarlama vatan §iirleriyle hamaset destam karalamaya ugra§lp mevki ve mesnet htilyalar1 iginde tath tath gerinir-
54
iSTANBUL GECELERi
ken, k1yamete kadar, degil mevki, etegine bir kara man:gir firlatilmayacag1m bilen hakiki §air, para tokmagmm kakmad1g1 saf §iir kap1smdan, diinyaya olmez eserlerini ugurlar. Bakarsm1z, kudret ve azimle panl panl yanan zekalar vard1r; ~a bir taraftan da ihtiraslarmdan yakalanm1§ bu yanm insanlar, akh kugiik dii§iiren h1rslarmm avucu iginde gun giinden bayag1la§1rken, beri tarafta smir bekleyen bir nobetgi vekan ile asille§mi§ gahms1z fedailer, sonu Oliimle bitse de gozledikleri gayenin ba§mdan hig bir ihtirasm pengesiyle sokiiliip uzakla§tlnlamazlar. Bakarsm1z, bald1n g1plak fikirlerinin pe§ine korftkoriine tak1lm1§ kafileler bulan adam, «insanlan kand1rmak ne de kolaym1§» diye §Imanp, fikir dalaletinin bayrag1m rast geldigi cemaatin ortasma dikerek alabiidigine fiituhatma devam ederken, insaf, §uur ve selametin yolunu gosteren akil ki§i, bu yolun cazibesine, kehriibaya giden saman gopii kadar olsun bir ragbet ediciyi zor ele gegirir. Bakarsm1z, rehberdirler; ba§tlrlar; ulu ve onden gidicidirler; amma pe§lerine taktiklan be§er kiimelerini gamura saplamp helak olmaktan kurtaramazlar; kurtaran hakiki ulular ise, kuyrugun son kill olmak basiretini gosterip goze garpmayacak ko§elerde gizlenirler. Hulasa diinya sahnesi, birbirine benzemeyen oyunlan, birbirinin z1dd1 olan renkleri, kokulan, §ive ve ahenkleriyle gozbagc1hgmda devam edip dururken, kendisine bu muazzam sahnenin bir ko§ecigi nasip olan istanbul da, kah Devleti satan, kah Devlete satllan kimseleri, hiineri hayranhk basamagma g1karan sanatkarlan, bestesine vecdin kap1larm1 agt1ran mus1ki§inaslan, m1sralarma a§k kudreti koyan §airleri, gittikleri yere diinyalarm1 gotiiren kamilleri, serdengegtileri, eyyam
SULEYMANiYE
55
agalan, dalkavuklan, hovardalan, ayya§lan, serserileri, binbir dava, binbir iddianm sert ve devamh ak1§1 ile bir sel yatag1 gibi durmadan h1rpalamr, gehre degi§tirir olmu§tu. Dunyadan kendisine bir ko§ecik nasip olan istanbul ve istanbul'dan kendisine bir kly1c1k galm1§ olan SUleymaniye'yi ise, bundan kirk sene evvel o sel ne hususi bir tertibe sokmu§tu. Henuz bu semtte, §ehrin diger k1y1 ve ko§esinde oldugu gibi, tavan aralarma at1lm1§, sand1k odalarmda unutulmu§, yuklerinde, dolaplarmda b1rak1lm1§ baba ve dede yadigarlarma rastgelmek mumkilndii. Gergi kirk sene evvel, bu baba ve dede berguzan olan ceviz gekmeceler, gUlyag1 §i§eleri, karmcaboynuzlar1, abanoz, mercan, sedef ka§1klar, gatmalar gevreler, ak§am olup oyunlan sona eren gocuklar gibi, henuz dag1lmam1§, ba§ ba§a ve me§veret halinde idiyseler de, ergeg aynlacaklar1 zamanm yakla§masmdan duyulan hisle mahzun ve mutevekkil bekle§mekte idiler. Halbuki, zevkli bir yorgunlukla guniinii bitiren gocuk, dag1lsa da ertesi gun tekrar ba§ ba§a gelip yeni ve daha heyecanh bir oyuna ba§layabilirdi. Bozguna ugrayan mazi hat1ralarmm ise, ne gekilecek bir ko§esi, ne s1gmacak bir gatis1, ne koruyacak bir hamisi kalm11~t1. Bu muhte§em hazine, ancak ve ancak pazarlarm, bedestenlerin di§leri arasmda ogutiilup bir daha aynld1klan sand1ga, sepete donmemek iizere birbirlerinden uzakla§Ip kaybolmak giinunil hazin hazin bekleyici idiler. Art1k bu s1ra s1ra kafesli evlerden gogunun kad1m, y1llard1r istanbul'un bir gok semtlerinde ba§ kald1ran mii§terek bir istihfafla topyekun maziden ho§lanm1yor, gelenekleri benimsemiyor,_ evinden s1k1hyor, kendi gatis1 altmda kendine i§ ve zevk icad etmeye liizum gormiiyor, goktan kalkan bez tezgahlan, goktan tavan aralar1-
56
iSTANBUL GECELERi
na s1gman kasnaklar, c;oktan ad1 unutulan hunerlerden artakalan bu yar1m yamalak kadm, hislerinde ve fiillerinde ac;1lan bo§lugu, degerleri §tlpheli, belki de tehlikeli kiymetlerle doldurmaya can at1yordu. Her gun eliq.e gazete allyor, fakat siyas.i ve ic;timai anlay1§1 yokj/denecek kadar sathi oldugundan, gozleri sadece 'zab1ta ve gunubirlik havadislerin ustunde duruyor, bunlardan izmir daglarmda tureyen e§kiya reisi <;ak1rcalI'nm saymakla tukenmeyen §akavet maceralarm1 ve §ehirdeki kazalar, Olum dogum haberleri gibi hafif havadisleri okuyorsa da, as1l bu haberin Avrupa'dan gelenlerini, mesela bir Madam Kayyu - Mosyo Kalmet davasm1 yerli hikayelerden daha heyecanla takip ediyordu. Edebi seviyesine gelince, Fuzuli'yi, Naili'yi hie; anlam1yor. Fikret'i, Hamid'i ag1r bu~ luyor. Fitnat Hamm kimmi§ bilmiyor; Leyla Hamm'la, Nigar Hamm1 birbirine kan§t1nyor. Buna kar§1hk tercumelere, hele macera romanlarma bay1llyor, Huseyin Rahmi'yi de hayat1 ciddiye almad1g1 ic;in begeniyor, ka<;amak Beyoglu gezintilerinde ise; kendinden vermek suretiyle hayli zararh mubadeleler yap1yordu. Her firsatta yakas1m mazinin elinden kurtarmaya c;abalayan bu ktlltursuz kadm, bir yabanc1 hars tuzagma dtl§tlrtlldugunun asla farkmda olmayarak, mudafaas1z, zay1f ve techizats1z oldugu halde, Garb dunyasmm davetc;ilerine, onlarm ikram ettikleri zehirli §erbetlere sevinc;le uzamyor ve bu taklidciligin adma, onlarm seslerini aksettiren §Ut1rsuz bir dag gibi : Medeniyet.. diyordu. Mazi, eger anbarda y11landlr1lm1§ bir tohum gibi, hal tarlasma ekilmezse, ondan ne c;ogalmak, ne de istifade beklenebilirdi. Bizhn yanll§1m1z da buydu i§te. Bir zumre, yalmz gec;mi§ ile nafakalanmak, onu karanhk ve kufltl bir mahzende muhafaza etmek taraf1m tutuyor, bir ba§ka zumre ise bu tohumu topyekun c;opliige devirmek ve
s ULEYMANiYE
57
c;e§nisine yabanc1 oldugumuz bir ba§ka tohumu elde etmek iddiasm1 kuruyordu. Ne c;are ki maziyi hale a§1lamak ve bu izdivacm taze mahsullerini dev§irmek te§hisine kimse yana§m1yor ve boylece de koskoca bir tarih, iki arada kalan evlatlar peri§anllg1 ile heder olup gidiyordu.
Maamafih bu semtlerde, kirk sene evvel, biisblitiin kaybolmam1§ bir cemiyet §UUruna ve adetlerimizden de heniiz ya§ayanlanna rastgelmek miimkiindii. Yanmda biriktirdigi ta§lan teker teker gale atan bir c;ocuk eli gibi, mec;hul bir kuvvet heniiz bunlan tane tane savurup yok etmemi§ti. Mesela her mahalle, belki de her sokak, Hicaz'a gonderdigi bir f erdini, kap1s1 ye§ile boyanm1§ ve ic;erisi gelenege gore bezenip haz1rlanm1§ bir evde heyecanla beklerdi. Hac1 tehniyesi denen bu hac donii§ii merasimleri ise, §ehrin belli ba§ll §enlik vesilelerindendi. ilahiler, tehlil ve tekbirlerle kar§1 c;1k1lan bu biiyuk seyyah, evine gotiiriillip b1rak1llr, o da bir· kac; giln dinlendikten sonra, mevkiine ve kesesine gore dostlarma bir ziyafet haz1rlard1. Oyle ki c;ok defa bu toplant1lar, diigiinleri golgede b1rakacak kadar tantanah olur ve hacmm evi bir misafir akm1 ile dolup bo§ahrd1. Hac1 tehniyelerinin bir hususiyeti de, davetlilerin aym zamanda hac1nm getirdigi hediyelerle izaz edilmeleri idi. Sokak kap1suidan, misafirleri ellerinde glilebdanlarla kar§1layan ·gene; k1zlar, iistiindeki e§ya saymakla tiikenmeyecek bir soframn ba§ma kadar gotiiriirlerdi. Masanm ortasmda, §eker §erbeti ile dolu billur bir kase ve etrafmda davetlilere boliip vermek ic;in gene billurdan kiic;iik c;anaklar, boynuz, abanoz, sedef ka§1klar ve hac1lokumlan bulunur, isteyenin istedigi kokudan ala-
58
iSTANBUL GECELERi
bilmesi igin gillyag1, miskyag1 ve hac1yag1 hokkalarmm yanmda fildi§i hilaller hig unutulmazd1. Ya hediyeler, gene bu sofranm ustunde, h1s1ma akrabaya, e§e dosta dag1t1lmak uzere s1ralanm1§ bu Hae hatiralar1 ne sevindirici idi. ~erbetler igip, guzel kokular silren misafir1,r,· sofranm iistiindeki e§yadan hangisini isteyecegini, :6angisinde karar edecegini bir turlU kestiremez, gilmii§ bilezikler, mercanh yilziikler, deniz boceklerinden yap1lm1§ gerdanllklar, akikler, tesbihler, siirmeler, kmalar, minicik altm sanuberler.. Hac1 · tehniyeleri bazan yemekli de yap11lr, hatta gi.\nlerce devam edeni olurdu.
* ** Sonra Kandi! geceleri de istanbul'un giinliik gehresini degi§tiren vesilelerdendi. Bu gecelerde, gunah damgas1 yemi§ her tiirlU hareketlerden sak1mllr, bu sakmma ise, ba§1 bo§ hislere nezaketli bir ihtar, ihmal edilmi§ rftha da bir nevi tenbih olurdu; hudutsuz ihtiraslar duraklar, dargmlar bari§ir, igki igilmez, kumar oynanmaz, eglenti yap1lmaz, kilgukler buyilklerin ellerini oper, biiyukler kilguklere hay1r dua eder, hulasa tovbe ve nedamet, gaflet meydanmda ko§an be§eriyetin yolunu keser ve ona, k1sa da olsa, bir dinlenme f1rsati verirdi.
* ** Bir esnaf, tacir ve memur semti olan Silleymaniye'nin bir de Divitgiler <;ar§1s1 vard1 ki, s1rtlarm1 camiin avlusuna, yuzlerini Tiryaki <;ar§1s1'mn kahvelerine dondilrmil§ bu kirk kjisur diikkan, yalmz istanbul'a degil, butun memlekete o birer sanat harikas1 olan piring, giimil§, abanoz divitleri haz1rlard1. Medreselinin hem miirekkebini, hem de kalemini yamnda ta§1masm1 saglayan
SULEYMANiYE
59
divit, s1rasmda talebe kavgalarmda da i§e yarar, bir sebeple ofkesi ba§mdan a§IVerdi mi bunu, belindeki kU§agmdan c;ekip arkada§ kafasma da indirdigi olurdu. Suleymaniye'de bir de Dokmeciler denen kaba sanatkarlar c;ar§1s1 vardi. Yuzu gozu kirli bak1ms1z c;ocuklar gibi bir s1raya dizilmi§ bu isli, dumanh dukkanlarda kazanlar kaynar, kahplar haz1rlamr, tesviyeler yap1hr, dokum c;apaklan temizlenir, yuksek hararetli potalann ic;inde su kesilmi§ maden parc;alar1 kahplara doktilerek dondurulur; sanki bir a§k ate§inin tesadufti lutfu ile erimi§ken, yeniden be§eriyet icablarmm soguk havasmda kat1lan kimselerin ak1beti ile, bu madenler de, demirse demir, c;elikse c;elik, tunc;sa tune; olup kahrd1.
*"'*
SUleymaniye'nin bir de sakalm1 medrese mant1gmm eline vermi§ «Bab-1 Me§ihat» 1 vard1. Aga Kap1s1 olmaktan c;1k1p, §eyhulislam Kap1 olduktan bu yana da, imparatorlugun dort bucagma yay1lan ve zaman zaman da yakasm1 siyaset dolab1na k~ptirm1§ fetvalar hep o merkezden etrafa dag1lm1§t1. Bu makama, vakit vakit akll selim ve duygu samimiyeti ile mucehhez kimseler oturmu§larsa da, gene buras1 c;ok defa, s1g dti§tincelerin, menfaat kayg1lan, §ahsiyetsizlik illetleri ile korkaklar, beceriksizler ve bic;arelerin elinde bir ya§ayan hata gibi c;ok defa yanh§ i§ gormu§ ve yanh§ yol gostermi§tir. Medreseler ac;an, cami dersleri verdiren, haf1zlar, vaizler yeti§tiren, Arabm anlamad1g1 Arabc;a ic;in, yirmi sene c;omezlik ettiren Bab-1 Me§ihat, her turlti ruh afetinin bir turIU devas1m i§aret eden islami irfana, ne yaz1k ki zaman gelip s1rt c;evirdi. Gene bu kap1, (Dar-Ul Hadis) medreseleri ac;t1 ve «Hadis» i, ba§h ba§ma bir ilim olarak kabul etti. Halbuki iman samimiyeti ile kabul edilen bir tek Hadisin
60
iSTANBUL GECELERi
bile, bir hayatm diizeni olmaya elverdigini idrak edip, bunu nefsinde isbat ve icra eden bahtiyarlari c;oklukla yetiยงtirmedi. Evet Hadis'e bir ilim dedi; ne yaz1k ki bu Umin tatbik sahas1 kendi var1Ig1 oldugunu bilemedi. Din adma kisve giyen, din i~mini meslek ihtiyar eden adamm yerinde saymas1m~)tffa ayak fikirlerin kap1smda nobet tutmasm1, zaman ve mekan olc;iileri baยงInl allp giderken, kostekli ayakla geriden topallamasm1 da yasak eden, gene o Hadis'lerin geniยง, yumuยงak ve sonsuz diiยงiinceli sahibi iken, Bab-1 Meยงihat, ne vakit fikir adma bir cereyan uyamr gibi oldu ise, baยงma ยซictihatยป sopas1 ile vurup sersemletti ve sindirdi. ยงiiphe ve aray1c11Ik, beยงerin yarad1llยง gayesi, yaradilIยง illetidir; hatta bu yilzden en yakmmdaki hakikati koyar, uzaklarda ve mec;hullerde bunun iistilniinii bulmak ic;in didinir. ic;timai, ahlaki ve felsefi mesleklerin biinyeleยงmesi de gene onun aray1c11Igmm bir neticesi .say1lmaz m1? Amma ters, yanlIยง ve dolaยง1k yollardan da olsa, haz1r ve comert bir ikramm, oniine kadar getirdigi bir hakikate baยง c;evirir de, onu, kendi tecessiisii ve kendi bilgi vas1talariyle elde etmekten hoยงlamr. iยงte medrese mant1g1, beยงerin bu yarad1llยง ibramma hurmete, kiifiir dedi. Boylece de bir yanda felsefe ve ilim dilnyas1, bir tarafta madde ve keยงifler diinyas1 alabildigine koยงUp dururken, taassub ve inad1, iki k1yamet ยงahidi zanneden ยงekilci din adam1, ne yaz1k ki, ilim ve fen davas1 gildeni oldugu kadar, gittigi yere dilnyas1m gotiiren ve s1rtmda hie; bir kaydm yiikiinii taยง1mayan goniil ehlini de taยงlamas1m unutmad1. Amma ne yaz1k ki bu arada din, kabahatin kendisinde olmay1p, din adam1 gec;inende oldugunu soyleyenden mahrum, bir ilc;ilncii s1mfm, bir dinsizler ziimresinin c;omagma c;elik olup ka.ld1.
* **
S ULEYMANiYE
61
Ey, soz topunu istanbul ufuklanndan uzaga kag1ran kadm! Qabuk ona bir sille vur ve tekrar SUleymaniye semtinin ortasma dil§ilr. Zaten §U Ademoglunun dilinde, igri dogru tilrlil vas1flar kazandm, bir de k1z1p, m1zlkg1 demesinler.. Donelim, tekrar Silleymaniye'ye donelim .. gilnduzunil seyrettigimiz bu levhanm bir nefes de gecesi iginden gegerek, topumuzu, arkasmdan ko§arak bir ba§ka semte firlatahm. Gece hayat1 bilmeyen istanbul'un bu ko§esi, tabiat1 taklid eden bir sadelikle, Cigekler ve ku§lar misillu dinlenmeye varmakta gok acele ederdi. Ak§am karanbg1 gokilp de ancak yats1ya kadar Tiryaki <;ar§1s1'nm kahvelerinde yarenlik eden civar halk1 bir kere evlerine dag1ld1 m1, mektepleri medreseleri, camileri, mescidleri, dilkkanlan, evleri ile koca SUleymaniye soyunmaya vakit bulamadan uyuyakalan yorgun bir han yolcusu gibi, gozlerini yumar ve gokyilzi.i, istanbul'un diger semtlerini oldugu gibi, buray1 da y1ld1zdan gozleril"' derin derin seyre dalardi.
;/ ;
SANDIKBURNU
~oluklan duyulmadan, ag1r uykusu iginde gev§emi§ istanbul'un _ko§esinde bucagmda, kabma s1gamayan bir ayya§lar ve ak§amc1lar guruhu vard1 ki, bunlarm, evlerine donti§ zamanlan belli olmaz, uyuyan §ehrin sokaklannda kah duvarlarla konu§ur, kah kald1r1mlarla halle§ir, kah fenerlerle sarma§1r, on dakikahk yolu bir saatte gegip, gok defa soguk ve karh mevsimlerde ba§I gocugunun iginde, mahalle mahalle dola§an bekc;ilerin yard1m1 ile kap1larmdan ic;eri b1rak1hrlard1. Bunlar nerede ve nas1l ic;erlerdi? Bahkpazan'mn koltuk meyhaneleriyle bagda§amayan, Galata'y1, Beyoglu'nu sona saklayan, ya da ayakta c;ak1§tlrd1g1 ile istim alamayan sarho§larm c;ogu bir boy Sand1kburnu meyhanelerine dalmadan olamazlard1. Fakat §U anda biz, oraya gitmek ic;in Sultan Ahmet'ten gec;sek ne olur? Onun igin ki istanbul'un bir gec;mi§ zaman tablosu, §im§ek aydmhgmda gortilUp kaybolan bir manzara kadar olsun, kar§1m1za serilsin. Ta §anh bir tefelsufle: Bftm novbet mizened der kundebi afrasiyad Perdedarl mikuned der kasri Kayser ankebftd
SANDIKBURNU
63
Diyen dudagm hiizunle kari§1k §evketi, oliiler arasmda erguvani c;izmeleriyle s1rma i§lemeli kartal armasmdan tamlabilen imparator Dragases'in kanh cesedi bir k1hc; pariltis1 gibi c;ak1p gegsin. Hemen daima siyasi. ve tarihi vukua;ta sahne olmu§ sinsi ve kurnaz Atmeydam, zarif ve muvaffak olmu§ bir rekabet hissi ile Ayasofya'nm yamba§mda yiikselen Sultan Ahmet. Cami'ine, saklanbag oynar gibi Topkap1 Saray1'na dogru gizlenen Ugiincii Ahmet Qe§mesi'ne ragmen, hala mezhep ve saltanat kavgalariyle son nefesini veren Bizans'm fosillerini hat1rlatir. i§te mesela, belki de c;ocukken dad1m1zm elimizden tutup, anasma babasma kar§1hk verdigi igin ta§ kesildigini soyledigi Teodos Dikilita§1'm, hala iirkerek seyredersiniz. Belki gene bu dilsiz yabancmm yamba§mdaki burmah siitun ic;in de, c;ocuklugunuzdan kalma bir hat1ramz olmasma ragmen hala birbirinize ismamam1§sm1zd1r. Eger bu meydanla bir guna ili§iginiz yoksa bile, tarihler boyunca zaferle hezimetin, kanla ist1rabm mutlaka el ele verip at ba§1 gittigini hatlrlamamak kabil midir? Kazan kald1rmalar, §eriat isteriikler, isyanlar ihtilaller, hiyanetler, cinayetler, bir yandan da atiyeler, ulufeler, ihsanlar, ikramlar ve bazan da §enlikler, alaylar, k11lg kalkan, kement ve ciridler, hep bu sahnenin ic;inde oynanm1§ oyunlar degil midir? Hele zaman zaman saray duvarlarin1 zorlay1p delen ve penc;esini hiikiimdarlarm, §ehzadelerin bogazma gec;iren ihtilaliI?- eli hep bu meydandan kopup gelmemi§ midir? Ya saraya, ya tarihin bu c;oziilmez kordiigiimii iistiine bir an olsun elimizi siirmege vakit ay1rsak m1/dersiniz? Yok, yok .. lutfedip izin verin de o gene, h1~kmkla rm1 yorgam i~ip.de bogan bir c;ocuk gibi, kendi kendine aglayip soylenmekte devam etsin. l;layet bu sesi dinlemek endi§esi ile bo§ bulunur da do§eginin yamna gokecek
64
iSTANBUL GECELERi
olursak, gunler geceler birer soluk gibi geger de, o gene as1rlar boyunca gektiklerinin ve gektirdiklerinin masallm anlat1p tuketemez. Hem tarih denen kocam1§ dostun hayat serencamlan, be§er kumelerinin ne ibret g~zunu agm1§, ne. basiretini cilalam1§, ne kulagmdan gaflet pamugunu gek2!' ..ne idrakini insafla parlatm1§ ne de muhakemesine tluzen vermi§tir. Etegi tarih givisine tak1lan insanoglu, onu sadece bir ilim olarak bellemi§ ve hikaye olarak da dinlemi§tir. Oyle ise biz de §U anda ad1mlanm1z1 ac;arak Topkap1 denen 0 vukuat mah§erini atlay1p sahile inelim .. Sahil denince, bir zamanlar Topkap1 Sarayi'nm etekleriyle, bu k1y1larm mamur, abadan bahgeleri igine oturtulmU§ ko§kleri dil§ilnmemek elden gelmiyor. Yan gravurlerin, yar1 vak'anuvislerj.n himmetiyle ancak isimlerini duyup cisimlerini yadedebildigimiz bir sanat ve mimari zaferini abidele§tiren bu ko§kler, ne yazlk ki art1k bizim igin, elindeki teleskopa ragmen bir astronomun ink1raz bulmu§ bir y1ld1z kar111smdaki kiyas ve tahminlerinden ote bir bilgi merhalesine ayak basamaz olmu11tur. Her biri, devrinin irfamna ve son haddini bulmu§ zevkine birer §ahit olan bu ko§kler, sanki tabiat icaplarmdan oturu kendi kendine ·sump yeti11en birer nebat gibi, Turk dehasmm f1§k1n§ma daha as1rlar boyu §ahadette devam edebilecekken, kimi, onlan vii.cude getiren neslin! zevk, irfan ve his sefaletine yakalanmi§ torunlan tarafmdan y1ktinlm1§, kimi, sinsi ve per.de arkas1 i§liyen yabanc1 suikastmm baltalama siyasetine kurban edilerek bir ~ark §imendiferleri bahanesinin pengesiyle ortadan kald1nlm111tir. i§te bir Alay Ko§kii., bir Bagdad Ko§ku ve bir <;inili Ko§k ki, Baron Hir§'in keyfi plaru ile y1kt1nlamadlg1 igin, k~talden kurtanlm1§ hanedanlarm son sillaleleri gibi ha-
SANDIKBURNU
65
la §ehrin bagrrnda durmaktad1r. Amma nerede ote~iler? Hani Sinan Pa§a Ko§ktl, nerede incili Ko§k? Bostanc1ba§l, Sultan Mahmud, Murad Han, ishakiye, Serdab Ko§kleri nerede? Hangi cehlin f ermam ile bu kemerli, §ahni§li, kubbeli, sac;akh ka§aneler mahvedildi? Neden gogusleri denize f1rlak, as1rhk korularm arasma oturtulmu§ o mermer sahanhkh, havuzlu, f1sk1yeli, nak1§ll, yaldlzll dairelerde art1k ytlksek ve narin ocaklar tutmuyor? Eskiden 'bir h1yaban olan has bahc;eler, gulistanlar neden §imdi bir mezbele? Gemi enkazlarmm, hayvan le§lerinin gelip toplandlg1 bir c;opltlk?
* ** Ey kadm, gene daldm. Seni hep mi yeninden yakandan tutup sarsarak kendine getirmeli? Bizans'1 hie; anma; as1rhk dertleri ise uyut, sana kendisini zorla ikram etmek isteyen tarih ·kadehine de bir sille vur ve kirk sene evveline, meyhanelere, sarho§lara, Sand1kburnu'na .. I d on.
* **
Marmara. sahillerinin bu eglence k1y1smda, denizin ta ic;ine gomtllerek dalgalarla beraber yuvarlanan gece, sanki meyhanelerin esrarma kulak vermek, bir §eyler kap1p ogrenmek ister gibi sahile hamleler yapard1. insanlari kadar dekoru ·da sefalet ve sefahat kokan izbelerinde boy boy gedikli sarho§lar bulunurdu. GU.ya buralara herbiri bir hususi sebep yuzunden ragbet eder, kimisi ic;in, meyhanecinin midye tavas1 me§hur, bir ba§ka meyhane, bir diger ayya§ ic;in mezecilikte emsa.Isiz, kiminin mastikas1, kiminin tath dili, kiminin ikram1 bir cazibe mevzuu olurdu. Fakat sorulursa maksat ve netice, hep dirsegi tezgaha kapt1rmaktap. ibaretti. Paydos saatini dar bekleyen ak§amc1 kalem efendisi,
66
iSTANBUL GECELERi
kar§I masadaki kafadar arkada§I ile ka§ goz anla§mas1 yaparak bir kere kendilerini sokaga att1lar m1, ilk i§, dii§ecek yeri hesaplamaya koyulmak olurdu. §ayet ispirto~ ii<; be§ giin evvelden birinden birinin midesini de, viicudiinu de fazlaca sarsmI§ ise o gece igmemegi, ya da yakm bir yerd~.)lafif tertip al1§kanhg1 yerine getirmegi teklif eder, -i'mma hi<; bir ayya§ arkada§, boyle i§lerde oyunbozanhg1 kabul etmezdi. Onun igin de yolda§ hat1n gudUlerek gene mutad yerler dola§1lmaya ba§lamr, isterse komurcu havas1 esip de kar dizboyu olsun, ayya§, gokten ta§ yagsa ayagmm ah§tlg1 yere gitmekten vazgegemezdi. i§ret alemleri, en muhte§em dekorlusundan, en iptidai ko§esine kadar hep aym merdivenin, aym maksat. igin tepilen basamaklan degil miydi? Sand1kburnu'nun on §U kadar sala§tan murekkep meyhanesinin ise, §i§e ile kafa gekip yumruk mezesiyle ag1z temizleyen serseri. ayya§tan, her yudumda kadeh k1ran sefih hovardaya,. igtikge dertlenip yaralan de§ilen korkutuk sevdahya, cebi dolgun, dalkavugu kuyruklu beyzadeye kadar, her s1mftan, her c;;e§it insam bir araya getirdigi olurdu .. Bunlarm iginde, iki tek atar atmaz sakal murakabesine va-· ranlar, evlerine gelmeden kaldmmlarda yik11Ip kalanlar,. migolarm yardlm1 ile meyhane kap1smdan d1§ar1 at1lan-· lar, arkada§ vuranlar, dost yaralayanlar, iskemle il.stil.nde s1zanlar, saatlerce ceplerindeki paray1 hesaplad1klari halde i§in iginden g1kamayanlar, bilinmez hangi ha.t1ra igin aghyanlar, mani, ko§ma, semai dinlerken bigimine girenler, hep bu i§ret duragmda ak11larm1 kaptmp avare kalm1§ kimselerdi. Vaktaki gece alaturka iki olup, polis paydos dudu-· gunil. gald1 m1, t1pk1 dil.§memek igin kol kola girmi§ sarho§lar gibi, bu birbirine yaslanarak deniz kenarma. s1ralanm1§ sala§lar da, migolarm :
SANDIKBURNU
-
67
Vakit efendiler vakit!
Diye masalara yapt1klan ihtarlardan sonra yava§ yava§ bo§almaya ba§lar, §ayet burada h1zm1 alamayanlar olursa, Beyoglu, diyip gekerler, bu ruzden de, giiniin damar damar kanlanm1§ bir goz gibi ufuktan ba§ kald1np gecenin karanhgm1 Marmara sularmm ta derinliklerinden sokiip g1kard1g1m asla goremezlerdi. Fakat giine§, o pembele§mi§ goz kapag1m aralarken, hala ve hala sabahg1 meyhanelerin §Urasmda, burasnida mestlikte inatla§lp yenilenmemegi adet etmi§ ayya§lan gordiigii gok olurdu. Bunlardan, saglanm sakallanm meyhane ko§eleri~ de agartm1§, alkoliin tahribat1, yiizlerinde bir yaz1 gibi okunan oyle k1demlileri vard1 ki, yiizleri ince varislerle morarm1§, goz alt1 torbac1klan patbyacak gibi sarkm1§ ve panldam1§ yetmi§lik seksenlikleri, artik ornegi kalm1yan eski koltuklar1, gediklileri, salatinleri anlatmaya doymaz, bunlan her tekrarlay1§lariyle gengliklerine, eski giinlerine kay1p giderlerdi: - Bu giinkiilere de meyhane mi derim, nerede o KupHiler? Fi~1lanna merdivenle tirmamlan gedikliler? Nerede hava karar1r kararmaz :tiske §amdam ile sofralan dola§Ip mumlan yakan ustalar? Laf si:iylemeye meydan birakmadan pervane gibi donen giraklar? Nerede gobekIerine tuz ~anaklan yerle§tirilmi§ iistleri meze dolu kiitiikler? Biz daha goluk gocuk say1hp tezgah ba§mda goriilmekten korkarak bir tek at1p evin yolunu tutan acemilerken bile §imdikilerden usta idik. Hele dile dii§megi goze abp salatinlerin mah olduktan sonra, ne §airier, ne edipler, ne rindler, ne hanende ve sazendelerle dirsek dirsege verip ne alemler ettik. Kabaday1lar, bigkmlar yamm1za bile ugramaz, onlan koltuklar paklard1. O zamanlar her meyhane mii§terisini tamr, sayar, verirse ahr,
'68
iSTANBUL GECELERi
vermezse susar, ikramda, itibarda ne eksik kallr, ne fazlaya giderdi. Muhatab1 bir k1r1k iskemle de olsa ge<;mi§ giinlerini soyleyip say1klayan ihtiyar ayya§, eger alakall bir dinleyicinin kar§1smda olursa, titriyen ellerini gittik<;e derinle§en maz~~likuruna dald1r1r, ne bulursa gotiirii pazar, <;ekip orfaya atard1: - Ak§amc1llgm kotii zamam, sakinin paydos zamamm haber vermesi idi. Kimse dag1lmak istemez, sokakta dola§an kol yakla§tl m1, ses sada kesilir, §ayet yari kapall kepenklerin arallgmdan i<;erisini gozledigi h~ ber verilir~e mii§terilerin kimi tezgahm, kimi sofranm altma gizlenirdi. Ben ka<; kere bacaklarim titriyerek tavan kiri§leri arasma t1rmand1g1m1 bilirim. Amma kendini bilen kol zabiti tats1zllk <;lkarmaz, bir goziinii kor, bir kulag1m sag1r edip ge<;er giderdi. Buralarda kavga giirtiltii de pek eksik olmazdl. Eger borcunu asmay1 adet s1rasma koyan bir mii§teri ile meyhaneci arasmdaki ag1z dala§1 biiyiiyiip de mahkemelik olurlarsa, sofralarm orta yerine gomiiH.i tuz <;anag1 i§te o zaman i§e yarar, meyhaneci, kad1 efendinin huzuruna <;1k1p alenen «bu adam benim rak1 param1 vermedi..» diyemiyecegi i<;in «tuz param1 vermedi» diye ayak direr, icabmda yemin ederek hakkm1 kurtarird1. i<;ki kadar ge<;mi§ giinlerin sarho§luguna yakalanan ihtiyar ayya§, bazan da o eski §iir ve edebiyat meclislerinden haf1zasmda gomiilii kalm1§ m1sralari bulup etrafmdakilere sa<;makta comertlik gosterirdi : Ben §ehid-i badeyim, dostlar demim yad eyleyin Gaslolunmaz ger<;i ma ile §ehidan-1 vega Yikaym meyle beni bir mezhep icad eyleyin Diyivermekle yat1§maz, daha daha soylemek ister; oyle ki, zaman zaman evinin yolunu §a§1rd1g1 gibi, birbi-
SANDIKBURNU
rine dolanm1§ fikir kanallarma rast gele girip ba§lard1:
69 ~lkmaya
Heva-y1 a§ka uyup kuy-1 yare-dek gideriz Nesim-i subha refikiz bahare-dek gideriz Pelaspare-i rindi be-du§ ka§e be-kef Zekat-1 mey veriliir bir diyare-dek gideriz Derke:q., artlk kendisinin de zekat-1 meyle ya§ayan bir «pelaspare-i rind» oldugunu belki bilir, belki de bilmezdi.
AKSARAY
ID az1 seneler
istanbul'da k1§ o kadar sert ge~er, kolesine soluk alchrmayan huysuz bfr ef endi gibi, tabiat1 oyle h1rpalar ve kam{!1lard1 ki, damlar karlarm, sa~aklarm buzlarm bask1s1 altmda giine§e avu~ a~a rak haftalarla bekler dururdu. Fakat eli kam~11I soguklardan sonra ihk gunlerin s1rtmda tek tek el{!iler gonderen bahar, aheste aheste etek siirudii mu, uzun ~eki§melerin sonunda tek bak1§la bar11~1veren sevgililer gibi, aga~lar da dallarmm kasvetli karan1Ig1m y1rtarak, tomurcliklan, yapraklar1 ve ~i~ekleriyle muhte§em §enliklerine haz1rlamrd1. Boylece de bahar, tabiat1 yava§ yava§ ba§tan {!Ikarmca, geceleri pek cesaret edilmezdi amma, gun ortasmda maha1le kahveleri iskemlelerini kald1r1mlara, varsa ~ardak altlarma, kahvenin yan ve arkasma dii§en bah{!elerine ~1kar1rlar, May1s ba§ma dogru da bu derme {!atma kahve bah~elerinin tahta parmakhklan kire~lenir, etrafa, on be§ giinde ~ocuk boyunu a§an suservileri, kahkahalar, kma ve latin fideleri ekilip, Kas1mda makaslanm1§ fidanlar, asmalar, bilhassa morsalk1mlar baglamp
AKSARAY
71
diizeltilir ve boylece de yaz haz1rhg1 tamamlanmu~ olurdu. istanbullunun goniil baglad1g1 rtirteklerden biri, muhakkak ki morsalk1md1. Ye§illigi ile tepemize kurdugu ~ad1ra, senede iki defa rticek kan§tlran bu yerli dilber, ~ardak bulmad1g1 zamanlar agac demez, duvar demez nereye olsa tirmamr, ya da bir telin, bir sicimin yedeginde, siiriiklendigi tarafa uzanarak, uysal ve miitevazi .§emsiyesini alabildigine artard1. O zamanlar memur olsun, esnaf olsun, zanaatkar ve i§Ci olsun, cemiyete giinliik hizmetini odemi§ olan herkes, mahalle kahvelerinde toplamp yarenli.k etmegi iti'" yadlan arasma sokmu§tu. La.kin, efendiden kimselerin toplamp ho§be§ ettikleri kahvelere, civann kiilhanileri .sokul~maz, her s1n1f, kafadanm bulacag1 ko§eyi tamr ve .orada keyf ederdi. Mii§terek vas1flan icinde birbirine cok benziyen is:tanbul semtlerini birbirinden ay1ran ·kiiciik hususiyetler de yok degildi. Aksaray'da da, ta as1rlarm gerisinden esen bir Yenicerilik havas1mn kabaday1hga ink1lab etmi§ tezahiirlerini kuvvetle sezmek miimkiindii. Son de.virler Yenirteriligi ki, burada (Yeni Odalar) denen k1§lanm had hudut tammayan zorbahgmdan kalm1§ bir koku pek a§ikardi. Bir yiizii ile babayani, kendi halinde ve .ag1r ba§h olan bu semt, bir ba§ka yiizu ile, gobeginde :az1h ha§arat1 toplam1§, §ehrin ba§ma dert acan zorbalan ile me§hur oldugu kadar, o zamanlar baz1 sokaklarma ,barmm1§ umumhaneleriyle de §Ohretli idi. Refah ve fiituhat devirleri olan on altmc1 ve on :yedinci asirlarda §ehrin belediye i§leri, zevk safa ve eg.lenceleri fevkalade terakki ve incelikler gosterirken, hal·km toplant1 merkezi olan kahvehanelerde, musanna divanhaneleri a,ndiran geni§, ferah tavanmdan duvarma kadar her ko§esi en usta kalemkarlarm, oymac1larm elin-
72
iSTANBUL GECELERi
den g1km1§, yald1zlI nak1§1I, §irvanlI havuzlu, bir yandan <;;ubuk i<;;ilip, bir yandan en parlak §iir, edebiyat ve mtls1ki meclislerine sahne olurdu. Kam1ni zamamnda a<;;1lan ilk kahvehane i<;;in Pe<;;evi §Unlan soyle:r;: «Halepten Hakem nammda bir herif ve ~am'.dan ,~s nammda bir zarif geliip Tahtelkala'da birer kebir diikkan ac;up kahvefiiru§luga ba§lad1lar. Keyfe mubtela baz1 yaran-1 safa, hususa okur yazarlar makuulesinden nice zurefa cem olur oldular. Yirmi§er ve otuzar yerde meclis durur oldu. Kimi kitap ve haseniyat okur, kimi tavla ve satran<;;la me§gul olur, kimi nev giifte gazeller geturiip maariften bahsolunurdu. Nice ak<;;eler ve pullar sarfedup yaran cemiyetine sebeb olmak i<;;in terkibi ziyafet ider, bir iki ak<;;e daha vermekle andan artuk cemiyet safasm ider oldular.» Fakat hak ve adalet, Devlet adamlannm elinde top olup yerden yere <;;arp1lmaya ba§laymca, halkm mall, cam, huzuru ve keyfi de bu ellerin rast gele savurdugu <;;omaklan altmda oradan oraya s1<;;rayarak dag11Ip peri§an olurken, bu karga§ahktan onlar da paylar1m almakta gecikmediler. Ka<;; ferman, kac; kere kahvehaneleri y1ktinp kahvecilerin canlarma k1yd1. TU.tun yasag1m laubali kar§1layan nice zavalh, bostanc1ba§1larm zulmiine havale edildi. Amma zamanlar gec;ip bu §iddetli yasaklarm da bir sonu geldiyse de, artlk gerileyip pasif hayat §artlann1 benimseyen istanbul'un yeniden ihya edilen kahvehaneleri de bu arada eski rengini, §eklini edas1m ve tadm1 bulamad1. En goz oniinde, en diizgun ve en temiz olanlan bile ihti§am ve ziynetlerinden soyunmu§, biitiin dekor, dipte bir ocak, raflarda ugulup temizlenmi§ tepsiler, fincanlar, cezveler, tiryakisini bekleyen nargileler ve bu kesme, billur nargilelerin birer olii y1lan gibi sallanan marpuc;larmdan ibaret, basit ve kaba e§yaya munhas1r kalm1§tl. Boylece de istanbul, bir da-
A.KSARAY
73
ha, o kaybettigi burma sutunlu, yald1zll ve oyma tavan11, havuzlu f1sk1yeli, peykeleri Acem hahlan, yastiklan Lahur §allariyle do§eli kahvehanelerini gormez oldu. Eskiden toprak, cam ve gini i§lerini vil.cuda getirmekte hemen e§i olmayan istanbullu, kahvesini Beykoz'un, Eyub'un, Tophane'nin birer sanat §aheseri olan fincanlar1 iginde igerken, art1k tezgahlan kapanm1§, ustalan kalmam1§ olan bu sanat eserlerine ancak bedestenlerde rast gelebiliyor, zevki ve goru§u kotUleyen, guzelligi meydana getirmekten degil, segmekten bile mahrum kalan bu zavalll, Avrupa'nm §ahsiyetsiz s1ra mallan arasmda bunlara hatta hayran1Iklarm1 bile ifade etmegi du§tinemiyordu. Ve tiryakisi gok bol olan istanbul kahvehaneleri de ne gare ki i§te, her mu§terisine kendi oz mamulUnu degil, bu yabanc1 soylu fincanlan uzat1yordu.
* ** istanbul'un diger baz1 semtlerinde oldugu gibi, Aksaray'da bir de semai kahvesi denen bir nevi galg11I kahvehaneler vard1 ki bunlar adeta Pegevi'nin: «iginde kimi kitab ve haseniyat okur, kimi tavla ve satrangla me§gUl olur, kimi nev gufte gazeller getirip maariften bahsolur.. » dedigi, eski zamamn §iir ve mus1ki hayat1m1za kucak agm1§ .o sanat yuvalan idi, ki i§te, zaman esintisinin elinde savrula elene nihayet bir kUIhaniler ocag1 olmak seviyesine dti§mfi§til.. Semai kahvelerini, diger ayak tak1mmm topla§t1g1 yerlerden ayiran ba§kallk, buralarda muhtelif semai kahvelerinin tak1mlan He kar§1la§malar yap11Ip, semai ko§ma, mani, muamma yan§ma g1k1lmas1, boylece de halk espri ve edebiyatma bir hayli hizmet edebilmesi i~i. Bir semai kahvesi daima merasimle ag11Ir ve agild1ktan sonra da ilk i§, bir ba§ka semtin tak1mm1 davet
74
iSTANBUL GECELERi
eder ve davul zurna, c;ifte nakkare ile kar§1lay1p izaz ve ikram ile ic;eri ald1g1 misafirleri yerlerine yerle§ince merasim ba§lam1§ olurdu. Davet eden ya da davet olunanlardan biri, ortaya bir beyit, bir k1t'a okur, veyahut bir tekerleme, cinaa. §a§Irtmaca atar; semailere manilere ag1r ag1r refl}k(t eden klarnetin sesi durdu mu, bu defa kar§I tarafm irticalen cevap vermesi, altta kalmamas1, susup kuc;uk du§memesi lazrmdir. Eger i§ler yolunda gider her iki taraf boy Olc;li§mekte berabere kallrsa pek c;mgar c;1kmaz; fakat ekseri maglubiyetler, hatta bazen bir ima bir tariz, saldmnalari, kamalari mu§talari i§e kari§tmr, az evvel c;alan davul zurna yerine sille tokat, bogu§ma vuru§ma ortahg1 alt list eder, bekc;i polis gelir, istintaklar tevkiflerden sonra kahve kapat1hr, bir hie; yuziinden dostun. ad1 dli§man olurdu.
***
Aksaray'm, kuvvetini aile baglarindan alan ve cemiyet olc;Ulerini mukaddes bir hudut belleyip ileri geri c;alkalanmayan s1mf1 ic;inde hayat c;ok temiz ve sade gec;erdi. Zaten cemiyeti de ayakta tutan, §ehrin her tara., fmda aym olc;Ulere sadakat ve bagllhg1 sabit, bu aile c;evreleri degil miydi? ishak Pa§a'nm Karaman seferi- yadigari olan dort as1r evvelki Aksarayhdan, hayat dalgas1 kirk sene evveline gelinceye kadar hie; bir iz b1rakmam1§, §ehrin kadim gelenek ve goreneklerini. kuvvetle temsil eder olan halk, as1rlardan beri istanbullu olmu§tu. Birbirlerini toslayacakm1§ gibi ba§ba§a egilmi§ dar sokakh evlerin, kadm ba§larma, namahreme gorunmeden bu darac1k sokag1 gozliyebilmek iznini veren cumbalar1 vard1 ki, goguslerini d1§ar1 dogru geren bu cumbalarin ustune ya evin kedisi c;lkar, ya ku§ kafesleri as1hr, ya da gune§lenmesi ic;in c;ic;ek saks1lan konurdu.
AKSARAY
75
Bu evlerin gogunun kap1larmda hala eski zaman i§i, iri piring veya demir halkal~r, tokmaklar bulunur ve bir kimse geldi mi, «kap1 gallmyor» denmez, «kap1 vuruluyor» denirdi. Bu vurulan kap1lar ag1lmadan evvel de, igerden ince bir sesin: - Kim o? Diye sormas1 muhakkak beklenirdi. Bu mutad mahalle aras1 nakarati ile huviyeti tahkik edilen kimseye gelince, mevkiine, ya§ma, terbiyesine gore ciddi, yumu§ak, ricakar, ya da ifadesiz bir «ag!» emri ile ev sahibine kap1y1 agt1nrd1. ~ayet bu evlerden tamir gormil§ ve yahut otuz kirk sene evvel yap1lm1§ olanlar varsa, kap1larmda tokmak ve halkalar yerine, ustlerinde frenkce «tournez» emri yaz1h donme ziller bulunurdu. Tokmakll, halkah veya zilli olsun, bu kap1lardan biri ag11Ip da Malta ta§l do§eli, ya da sadece toprak kaldmmh bir ta§hga girildi mi, d1§arda s1f1r gibi gorillen kadm varhg1, burada buram buram tutmeye ba§lar ve her ko§eden koklanabilirdi. Ti.irk. evlerinin esas vasf1 olan temizlik, k1vrakhk ve hamaratllkta mil§terek olmayan kadm yok gibi idi. Pek ender olarak rastlanan pasakhlar ve tembeller ise «dort etekli, sunepe» damgas1 yiyerek, cemiyetin umumi istihfaf1 ortasmda tecrid edilir, kocadan veya babadan yana itibarh da olsa, §ahsi notu her yerde ve her zaman du§uk olurdu. Oyle ki, e§inin dostunun, hatta akraba ve taallukatmm, bu zavalh hakkmda vard1g1 te§his, verdigi hiikum dfilma aleyhine olur; bir gun, evinin i§ini yi.iz ustu b1rak1p sabah kahvesine gittigi soylenir, bir ba§ka gun, tencereyi ate§te unutup gatir ~atir yakt1g1 iddia edilir, kah gocugunun y1rtlk gorab1 dile dolanarak, igneye iplik gegirmedigi, kah gilliip soylemekten ba§ka bir §ey bilmedigi ile alay edilir ve her zaman da kocasma, iki yakas1 bir araya gelmeyecegi
76
iSTANBUL GECELERi
igin ac1mrd1. Boylece de, kadmlar aleminin mahkum ettigi ยซdart etekliยป den her kim bahsedecek olsa, aym tembellik kendisine de bulaยงmasm diye yakasmm ucuna, ya da parmaklar1m bir araya topllyarak ayn ayr1 iki elinin t1rnaklarma tiikiiriir gibi yaparak: ยซTu .. tu .. evlerden iraiv.{denmek ve yeni yetiยงen k1zlara bir ibret levhas1 olarak gosterilmek adetti. Temizlige ve ev iยงlerine bu kadar k1ymet veren kadmm odasmda, hemen daima pence~e oniinde ot minderler bulunur, bunlarm yazllk ortiileri, kenarlarma el dantelleri dikilmiยง patiska yayg1lar ve k1ยงm da primitif aยงiret desenlerile siislii kilimler olurdu. Bir zamanlar, zevki o kadar incelmiยง ve ignesinin ucu ile tarihe malolacak harikalar viicude getirmiยง olan bu kadm, art1k ne kendi tezgahmdan 91kard1g1 bezleri, ne yedi dagm otu ile boyadlg1 ipekleri ve ne de eski zevk terkibini bulup, kumaยง iistiine serdigi o miistesna levhalar1 meydana getiremiyorsa da, yolunu kaybetmiยง, fakat metanetini elden b1rakmam1ยง kimselerin azmi ile gene de gaballyor, didiniyor, boยง durmak istemiyordu. Bu evlerin kadm1 tembel degildi; ekseriya yard1mc1s1 da olmaz, hatta baยงkalarmm yardrmma koยงmay1 borg ve zevk bilirdi. Bunun igin de komยงu hastalarma peยงkeยง gekilen ilaglar onda ne de goktu. Soguk algmllklarma karยงI, igine kirk tiirlii bahar kanยงtlr11Ip seneden seneye yap1lan k1rm1z ยงUrubu kimin dolabmda bulunmazd1? Bu ilag, bazan konuyu komยงuyu bir araya getirecek bir kiilfet ve emekle kaynatillr ve giinlerce siiren iยง bitince de, eยงe dosta ยงiยงe ยงiยงe hediye edilirdi. Gene evin ilag dolabmda y1llanm1ยง kantoron yaglar1, giilsirkeleri, nane ve piiliiskiin sulan, ac1 agaglar, sinamekiler, nobetยงekerleri, demirhindiler, baยงI s1ktlamn ne gok iยงine yarard1. Hangi ev, muharrem aymm iginde kaynattig1 aยงtan komยงusuna gondermezdi? Bahgesinde meyve olur, komยงu hakk1
AKSARAY
77
der gonderir, gigek agar, goz hakk1 der gonderir, dogum olur, surahi surahi §erbetler, gene e§in ve dostun agz1m tatland1nrd1. Fakat iyi gtinde oldugu gibi, ac1 gununde de kom§uyu kay1rmak hem borg, hem de zevkli bir ibadet hukmunde idi. «Kom§usu agken t1ka basa doyan adam mu.min say1lmaz» hadisi, o zamanlar mu§killde olana el uzatmak ve bagllbk keyfiyetini her nevi sosyal yard1m te§kilat1m golgede b1rakacak bir hukumle kokunden halletmi§ degil miydi? Ve bunun igin de Turk ahlak1, sosyalizmin mezbuhane, komunizmin vah§iyane rehberligine lilzum kalmadan, refah ve huzuru, tekmil sm1f farklan iginde temin ediyordu. Zaman ve mekan §artlarmda vecd ile imanm imkanlarm1, bu baha bigilmez olguyu kaybeden biz, onu asirlar boyu cemiyet ve aile gevresinde muhafaza ettik, ya§attik. Fakat f;jark, kendi menfe.zlerini topyekun tlkay1p, Garb kanalm1 alabildigine geni§lettikge, as1rlar boyu biriktirmi§ oldugumuz nemiz varsa bu selin dalgalar1 arasma kay1p gitti. Evet f erdler gibi, cemiyetleri, milletleri, hatta s1rasmda ba§tan ba§a dunyay1 hasta dil§ilren ezel hlikmu, bize de bir dalalet pay1 ay1rm1§t1. Bu girdabm gevrintisi ortasmda f1nl fml donuyor, gegmi§ ile alakas1 olmayan bir meghule dogru indikge iniyorduk. Bag1rmak istesek sesimiz glkm1yor, g1rpmmak istesek kolumuz bacag1m1z k1p1rdam1yor, boylece de tek umidi, elini uzat1p sag1m1zdan yakalayacak kurtar1c1ya baglayarak, goz gore gore kendimizden uzakla§makta devam ediyorduk. ·
*** Sen ey kalemi tutan el! gene kaydm; gene dertle derman arasmda kagacagm yeri buldun. Eski kadmlar
78
iSTANBUL GECELERi
«huylu huyundan gegmez» derlerdi. Sen de bir kadm elisin, bari bu ata soziinii kendin igin de kabul et. Yoksa be§ on dakika misafir olacagm bir evden, izinsiz habersiz kagmanm ay1p oldugunu da m1 bilmiyorsun? Haydi gabuk Aksaray'a don.. bak ak§am da yakla§mI§ olac~· ki, evin ihtiyar1 gelinine: - K1zmr;ikindi olmu§, yogurtgular g1kt1; kalk ak§am komiiriinii dok ! diyor. Sade yogurtgularm giinliik melodisinden degil, bu saatlerde sokaklara dokiilen tur§ucularm, muhallebici, a§ureci, tahin pekmezcilerin seslerinden de ak§amm geldigini anlamak miimkiindiir. O zaman, biitiin giin evini k1vraklamak pi§irip kotarmakla yorulup, ancak ogle bula§1gm1 da kald1rdlktan sonra eline diki§ini allp mangal ba§mda gev§iyen gem; kadm, i§ini b1rakarak dogrulur, mangal gobegini alarak ak§am ate§ini yakmaya gider. Bu saat, evin ihtiyarmm da, kam cam gekilmi§ gibi ate§siz kalan odada yap1lacak i§leri vard1r. Esasen gun 1§1g1, tez canlI bir misafir tela§ile gitmeye haz1rland1g1 s1rada, feri kalmarm§ bir ihtiyar goze, evin sokiiklerini dikmek, yamalanm yapmak igin bu oda, c;ok lo§la§mI§t1r; onun igin de diki§ bohcas1 toplamr ve «gaz dolabmdan» · lambalar g1kar1larak yak1lmak i.izere yerlerine dag1t11Ir. Bu lambalar, sabahm erken saatinde gene ihtiyar biiyiikanne tarafmdan temizlenip haz1rlanm1§t1r. Lamba §i§elerinin bir taraflarm1 elinin ayas1yle kapat1p oteki tarafm1 agzma yakla§tlrarak ic;ine hohlam1§, boylece de §i§eyi rutubetlendirerek bezle g1c1r g1c1r silmi§tir. Elinin yeti§medigi k1s1mlar iginse, Iamba tepsisinde daima bir de(tnek bulunur ve bezi bu degnekle idare ederek §i§elerin en dar taraflanm dahi ustahkla temizler. Fakat evin ihtiyan, ak§amm hafif hizmetleri igin §Uraya buraya gidip gelinceye kadar, gelini veya k1z1, giig-
AKSARAY
79
Iii kuvvetli kollariyle ate§ dolu mangal gobegini yaka-
lay1p getirmi§tir bile. ~ayet kiillenmi§ komiiriin arahklarmdan mavimtirak diller, etraf1 yalamak ister gibi uzayacak olursa, o zaman gene biiyiikanne: - K1z1m.. komiirleri kan§tira kan§tlra yakmam1§sm; bari ate§e bir §ey at da, havay1 tebdil etsin .. der. Ate§e at1lacak da bir gok §ey vard1r: Limon kabugu, adagay1, §eker, karanfil, elma kabugu.. Eger geng kadm bu sonuncuyu tercih edecek olursa, biiyiikanne gene tath sert itiraz eder: - Aman k1z1m, ak§am vakti elma kabugu ate§e atihr m1? Ziimriidiianka ku§u kokusunu duyar da yuvasmdan dii§er.. diye, kabugu yanmadan ate§ten g1kartir. Kaf dag1, Ziimriidiianka ku§u .. ihtiyan tela§landiran, gence, itaath siikutuna ragmen, igin i<;in «acaba» dedirten ve mektepten gelen kiic;iik torunu ac;1ktan ag1ga giildiiren bu mitoloji davas1nm §U ii<; c;izgisinin d1§mda olan temsili hakikate her iic;iiniin de habersizlikleri degil midir ki, birini gaybi imana, otekini §iipheye, en kiic;iigii de topyekun inkara gotiirmii§tiir. Her iic;iinii de hakh bulmamak kimin elinde T Ancak bunlarm kar§1sma bir dordiincii g1k1p: - Sen de, sen de hakhsm1z, fakat .. Diyerek gormediklerini gosterip bilmediklerini ogretmedikc;e, her efsaneye inananla, her duyduguna ic; gozii ile bakmadan «hurafe» damgasm1 vuramn ortasmda bocahyan «acaba»Cl, daima birbirlerini kiic;iimsemede kalacaklardir. Belki giin olacak, insanoglunun sade hurafeleri degil, hakikatleri bile inkar edi§i, yeryiiziinde taundan da, vebadan da kotii, oyle salgm bir hal alacak, kaskat1 bir maddeci kesilen diinya, fen ve bilgi harikalarma ragmen, bu maddile§meden ald1g1 yaralan §ifaland1rmak ic;in, belki de giin olup hurafeleri bile bir deva olarak arayacakt1r. Nas1l ki uzviyetin muvazenesi
80
iSTANBUL GECELERi
ii;in i;e§itli mikroplar bir zaruretse, cemiyetler de zarars1z inam§lara Hizum hissede~ek ve btinyelerinde onlara yer verecektir. ~ayet bir dorduncu ses i;Ik1p: :__ Ey masallann Ztimrtidtianka ku§una, Kaf dag1n~ in~nan sar9:1r ihtiyarc1k! ne oyle bir ku§, ne de oyle b1r d1yar vat!, inanma! Ey imanlar1 kah bulamk su gibi i;amurla§an, kah durulup berrakla§an zavalh ... Sen de bil ki tereddud ve yanm bilgi, s1rasmda inkardan da beterdir. Ve ey her duydugunu kokunden inkar eden bii;are toy! Kaf dag1 bizim vticudtimtiz tilkesi, Anka kU§U da, gontil ad1mlariyle var1lan bu tilkede, bin zorluk ve me§akkatle ele gegen izafi ruh, yani a§kt1r.. Diyiverse ne olur, sanki ne olur?
TAVUKPAZARI
ID elki «istanbul Geceleri»nin yapraklarm1 gevirenler arasmda, kar§1ma bir sorgu, bir tariz heykeli f1rlay1p yolumu kesmek isteyecek ve : - Sen ey kadm, neden diz dize, ba§ ba§a olan istanbul semtlerini birak1p, onlar1 bir zincirin halkalari gibi s1rasiyle dola§m1yorsun da, canm neresini isterse oraya sap1yor, gi:inliin hangi tarafa kayarsa oraya siiriikleniyorsun? diyecektir. l\/Iademki «hakikatle maglUp edilmekten ustun zev:kim y.oktur» diyen bir ustanm g1rag1y1m; §U halde bu lay1kh itiraz1 sineye gekmek laz1m. Dogru. Yakmhk uzakhk kayg1sma dil§meden, semtten semte bu avare U<_;!U§ nigin? Gergi «istanbul Geceleri», .ne bir tarih, ne bir kilavuz, ne de bir vesika kitab1d1r; amma gene de .Silleymaniye'den Sand1kburnu'na bu .atlay1§ neden? Tavukpazari Beyaz1d'dan sonra s1ras1m ·beklerken, §eh.rm tepeleri arasma kaz1lm1§ bir bostan kuyusuna benziyen Aksaray gukuruna ini§in sebebi ne? .Kim bilir bundan sonra da daha ne §Igramalar, ne atla-
iSTANBUL GECELERi
82
malar, ne m1z1kc1llklar olacak.. Hatta §U anda bile, bir kiigiik esnaf, i§ ve ha§arat yatag1 olan Tavukpazar1'm koyup bir hasbihale kalk1§mak da gene m1z1kc1hktan ba§ka bir §ey degil ki..
/
* **
Bir sanat ve ticaret merkezi ile bir miinevverler mahallesinin makas1 arasmda slk1§m1§ olan bu semt, bir vakitler hanlar1, tonozlari, barakalari, imalathaneleri, sala§lan, bekar odalan hammal, esnaf ve esrar kahvelerile §ehre, bir yiizii faydah olurken, diger yuzii g1ban gibi i§ler dururdu. Ba§lm sokacak dam alt1 bulamayan kimsesizler, rahat ve mesut dam altlaruu, haylazhklan yiiziinden cehenneme gevirip kap1 dl§an edilmi§. ki§i zadeler, i§i g{j.cii dalgac1hga vurmu§ §ehir m1aklar1, giiniiniin nafakasm1 el cebinden g1rp1§tlnp, k1rpmt1 yataklarmda yeni marifetler tasarlayan serseriler, gece yarilarma kadar meyhaneden meyhaneye siiriiklenip evinin kap1s1m galmaya cesaret edemeyen ayya§larla yiikiinii tutmu§ olan Tavukpazar1, §ehrin haz1m cihaz1 imi§ gibi, biitiin bu uygunsuz kalaballg1, iginde eritmege gall§1rd1. Tahtakale'ler, Galata'lar, Kumkap1'lar, Samatya'lar gibi Tavukpazan'na s1gman bir klSlm halk da, bu semtlerin hayat §artlarma kendilerini uydurmu§ kimselerdi. <;ogu ayya§ ve bilhassa esrarke§ olan bu sm1f, §ehrin igtimai, fikri ve iktisadi toplulugu arasmda, h1rs1zlara yatakllk, yaralama, katil ve ge§itli dii§kiinliikler yiiziinden tard edilip giiriige gikanlm11} ve yalmz kendi iptila.Ian ile ba§ ba§a b1rakllm1§, cemiyet dl§1 bir cemaatti. ~ehrin hangi tarafmda, hangi kenar mahallesinde, hangi k1y1 ko§esinde olursa olsun, sefaletle sefahatin top gibi yerden yere vurdugu bu adamlar, toplumdan o kadar ayn ve uzak kimselerdi ki, kendi had ve OI~iiyii a§ml§ zevk-
TAVUKPAZARI
83
lerinden gayr1, hayatm hemen hig bir nimet ve f1rsatma ba§ dondiirmez, ne toplulugun gidi§ine ayak uydurur, ne hiikiimlerine ba§ eger, ne de bir ba§ka fikre, bir ba§ka. zevke, bir kanaat ve maksada mli§teri olurlard1. Hele esrar dumamndan, camlar1 gormez gozler gibi mavile§mi§ sala§lardan igeri girip de, ag1zdan agiza dola§an kabagm vuslatma erecek olurlarsa, ugrunda bir omiir harcad1klari hayal kap1lari ardma kadar ag1hrd1. Amma bazan da bu yalanc1 ka§anelere varmaya vakit bulamadan, ya bir baskm, ya bir kavga, soluk benizlerini daha soldurur, kafa bo§luguna kagmak ister gibi gerilere saklanm1§ batik gozlerini daha kanlandmrd1. Kendine yetecek iig be§ kurU§U bulunan esrarke§, cebi bombo§ arkada§m1 nafakaland1rmak, onu mii§kiil vaktinde kollamak gibi huylarina ragmen, yoktan kavga gikarmak, hatta kan dokmek i§inde de kusur etmezdi. Eger sab1kah oldugu kadar tecriibeli de olan kahveci, vaktinde araya girebilirse, gilriilt'ii biiyiimeden bast1rihr, i§ zab1taya aksetmeden ortahk yatl§lrdl. Esrar kahvesi agmak da zaten her olurun olmazm iistesinden gelecegi i§lerden miydi? ~ayet bilegine, cesaretine ve gegmi§teki vukuatma giivenemeyen bir acemi, boyle bir i§e kalkacak olursa, derhal ag1k goz sab1kahlarin pengesine dii§er ve harag vermege mecbur edilirdi. Hem hig bir kahveci yalmz ba§ma gah§maz, aportcu denen zorlu bir serseri, mal toplamak ve kavgaya gitmek gibi en getin i§leri goriir; gekecegi esrarla, kaynat1lan a§tan nafakas1m alan erketeci ise, zab1taya kar§I gozciiliik ederdi. Bu te§kilatm bir de ocakc1s1 vard1 ki, o da esrar nargilesi haz1rlamakta meharetiyle me§hur olanlardan segilirdi. Asia bir semtte toplanamayan bu kahveleri bir gecede hemen hemen s1ra ile dola§mak, her esrarke§in adeti idi. ~ehrin bir ucundan kalkan, giizergahta kag kahve
84
iSTANBULGECELERi
varsa hepsinde bir boy kabak gekerek, kendini §ehrin ta oteki ucunda bulurdu. Faraza Bozdogan kemerinde ilk keyfini alan esrarke§, K1rkge§me'de Pilavc1 §aban Aganm, Ammi Omer'in kuliibesine, Vefa'da Nuri Qavu§'un kahvesine ugrar, oradan Tekfur iskelesi'nde Arap Ya§ar'la ibrahim)1rkahvelerine de dallp g1kar, oradan da Tahtakale'de 'Refet'e, Qad1rc1lar'da Moruk Osman' a, Tavukpazar1'nda ismail Aga'ya da ugray1p kendini iyice dalgaya kapt1rdlktan sonra Koska'ya geger, Sandalyac1 Apustola, Laleli'de Rauf'a, Nail'e, nihayet Davutpa§a'da Pehlivan Husnii'ye gider, oradan da Kumkap11I Leon Aga'da karar edip bir de ak§amc11Ik ederdi. Bununla beraber, Mevlahane Kap1dan kalkan esrarke§ Sultan Mahallesi'nde Marangoz Hakk1'ya, Balat'ta me§hur Ahmed'e gidip, nihayet ~askoy'e gegerek oradan Haci Mihran'm ev kahvesine ugrar, Kas1mpa§a'ya glkt1g1, gene s1ra ile iplikgi'de Kalayc1 Bahgesi'nde Yani;ye, Elmadag1'na Qopltik'te Barba'ya, yahut da dogruca Galata'y1 hizalay1p bu defa Hac1 Mihran'm esrar kahvesinden ba§llyarak Dada§ Timur'a, Ne§et, ihsan ve Tesbihgi ismail'le tekmil Tophane ve Bogazkesen'in namll ko§elerini dola§tlg1 da olurdu. Esrarke§, cemiyetten el etek gekmi§, ceza ve takiplerle yuz goz olmu§ adamd1. Dallp g1kt1g1 izbelerin dekorunu hig bir varllga degi§mez, kl§ yaz kahvenin ortasmda mic1rla yanan bir mangal, kesik ve ust U.Ste oksuriikler, igi bo§altllm1§ bir hindistancevizi, kam1§tan marpuglu bu kabak, onu hay8.l ka§anelerine k1lavuzllyan a§inalard1. Bir kere ocakc1: «Harman nnsm ?» diye keyiften yana halini sorup da tutunle kari§t1rd1g1 esrar1 tutu§turarak bir nefes gektirdi mi, hayal kap1larma da ilk anahtar1 degdirmi§ olur ve art1k esrarke§, s1rasiyle ag1lan bu kap1lardan gegerek varacag1 yere kadar uzamp giderdi.
TAVUKPAZARI
85
Bazen bir karmca ile konu§acak, ona hitab edip dertle§ecek kadar bir noktada tekasiif eden hassasiyeti, dalga d1§mda ytiziine bile bakmad1g1 kadmma kar§I da onu son haddine kadar meclub, zebun, uysal eder, hele aym zehire onun da i§tirakini temin etmi§se, diinyanm en mesut adam1 olurdu. Yalmz dalga zamanlarmda kadma gosterdigi bu kes~ kin zaaf1, mt1s1ki igin de duyan esrarke§, cura gahp tiirkii soylemegi de sever, hatta ani bir deha §tllesi gostererek bu tiirkiilerin beste ve giiftelerini bir g1rp1da ortaya koydugu da olurdu. Esrarke§ler oturmu§ gekerler demi Gelene gegene atarlar yemi Cimi lakalak lak, cimi lakalak .. . Cimi lakalak lak, cimi lakalak .. .
Acema§iran iistiinden aheste aheste soyledigi bu tiirkiiniin ara nagmesi, biitiin esrarke§ler tarafmdan igli, yamk bir ahenkle dakikalarca tekrarlanarak devam eder, bu arada ocakc1, liilelere kaynar sar1k1zdan doldurup keyiflerini cilalarken, cepleri bombo§ oldugu igin sade igenlere imrenerek kar§1dan bakana da sadakams1 bir ikramla: «Yakla§!» der, boylece de agzm1 agarak kabagm piif deliginin att1g1 dumana yakla§an meteliksiz serseriyi nafakaland1rmak comertliginde bulunurdu. Vakit vakit uyand1rd1g1 deha par1lt1larma ragmen esrar, zeka ve §Ullrun oniine muhatarah ve korkulu gukurlar agarak onu igine yuvarlar, boylece de vakitsiz dogan bir cenin gibi asla tekemmiil etmi§ bir varhk haline gelmesine meydan vermeden sakatlay1p cemiyet biinyesinin d1§ma atard1. Bu yiizden de esrarke§ten ne hakiki
86
iSTANBUL GECELERi
bir fikir, ne dort ba§I mamur bir sanat, ne de aklI ba§mda bir i§ adam1 c;1kabilirdi.
* ** istanbul ~cmm dibine bir c;~riik meyve gibi dii§ilp geli§igiizel c;ignenen esrarke§, Istanbul gecelerinin kokusu, c;e§nisi ve havas1 ic;ine sarsak viicudii, dilmensiz idraki, dilzensiz aklI ile kat11Ip misk gibi kokan bu geceleri, kotil esintileriyle yer yer ve zaman zaman kirletmi§tir. 0 istanbul geceleri ki, ayaklarmm ucuna basarak uyuyan c;ocugunu seyreden bir ana gibi, §efkatle dolup ta§t1g1 mahrem ve s1cak ·anlarmda, onlarm bir izbeden c;1k1p bir ba§ka izbeye dalarak sabahlad1g1m gormii§ ve bilinmez, koca istanbul agacmm dokt\igii bu kurtlu meyveler yiiziinden ne kadar yiizii k1zarm1§, ne derece arlamp kah1rlanm1§, gogsiinii bagrm1 didikleyip durmu§tur.
QIRPICI
@ irpu;;1, §Uh, dilber fakat baya® f;lca bir kadma benzer. Bugun
giller soyler, yarm unutup geger. Bir ba§ka giin ise gene tiirlii hevesleri, hoppallklan, §irinligini vefas1zllgma borglu olan bir giizel edas1 ile, tiirlii i§veleri koncalamr. Gergin bir canfes kadar duz ve yemye§il gay1rmm ortasm1 bir yatagan gibi ikiye boliip gegen dere, bu mesirenin sinesine ince bir elif gizerek Marmara'ya dogru a-... kip gider. Eglenen istanbul igin Q1rp1c1, devamll olarak muhitimize sokmad1g1m1z, ancak keyif ve zevke ay1rd1g1m1z giinlerde varllklarmdan haz duydugumuz §ah1slar gibi, vakit vakit bizi eglendirir, yahut eglenmek igin biz ona giderdik. Daha cok bir esnaf ve hovarda mesiresi olan bu gezinti yerinde, zaman zaman konak ve kira arabalan goriiliirse de, bunlar, sanki kalaballg1 tefti§ etmek ister gibi, 0 izdihamm havasma ve ahengine kablmadan, miistagni, magrur, gegip giderlerdi. Tarihin dogrli konu§an dudag1 §ahit ki, eskiden eglenmek isteyen istanbullunun emrinde hesaps1z baglar,
88
iSTANBUL GECELERi
bahceler ve mesireler vardi. Bir zamanlar boydan boya agacbk, bagbk bahcelik olan Ayazpa§a, Tophane, Be§ikta§ ve Fmdlkh sirtlari ve sahilleri, yer yer havuzlu, korulu mesireler, ce§meli fiskiyeli bahcelerle bezenmi§ti. Bunlardan biri olan Samsunhane ve hele Be§ikta§ Bahcesi, nihayet on se~jzinci asrm Qiragan Kasri ile §ehrin ta obur ucundakf Saadabad Kasri ve Silahtaraga mesiresi, tabiatla o kadar iyi anla§mi§ ve bagda§mi§ olan istanbullunun can atip safa surdiigii belli ba§h ko§elerdi. Bunlardan ba§ka, pazar kayiklariyle, manda ve okiiz arabalarmm halki ta§idigi ufak biiyuk sayisiz eglence yerleri, zaman ve mekan §artlarmm dalgalari ile a§ma a§ma nihayet son omeklerini, Kiiciiksulari, Goksulari, Kalender ve Sariyer mesire alemlerini dogurmu§, bunlar da .bir gag ya§adiktan sonra omiirlerini tiiketip yuzlerini tarih perdesile ortmil§lerdir. Bundan kirk sene evvel, hayatta bulunan ya§h taalhlkatimiz gibi, hala ya§amakta olan istanbul'un mesirelerinden ve eglence yerlerinden bugiin de sag olanlar varsa da, bunlar, olmii§ bir dedenin ismi verilmi§, fakat mizac ve fikirlerinin varisi olmami§ torunlari edas1 ile; yeni ve zid bir huy ve hava icinde belki o gecmi§ dedeye tek hiirmet ciimlesi ayirmadan, kendi caglari icinde mukadder olan omiirlerini siirmektedirler. Kirk sene evvelki Istanbul, heniiz mazinin son adetleri icinde ya§arken, eglenceye tiirlii vesileler bulurdu~ Bir bayram, bir. tatil, bir ramazan, bi~il doniimii, onu colugu cocugu ile oyle kendinden gecirirdi ki, sanki ne gecmi§te siirdiigii bir zevki hatirlayacak gerilere giden bir hafizas1, ne gelecekte misli tekrarlanacak bir §enligi du§iinmek icin, yeter bir idraki kahrd1. Tipk1 doyarak kalkt1gi bir sofra ba§mdan, az evvelki i§tihas1m da, bir miiddet sonra ba§layacak olan achg1m da hatmna getire-
CIRPICI
89
meyen bir 9ocuk safl1g1 i9inde ne ilerisini ne de gerisini dil§ilnurdu. GU.Hip soylemesini bildigi kadar, aglamakta da bir nevi zevk bulmu§ olan istanbul, en beklenmedik bir zamanda bakarsm1z dertleniverir, en umulmad1k ·bir hu~ ziinle i9ine doner ve dil§ilnilcil olurdu. Amma gene de bakars1mz kii9iik bir vesile, nazlI bir bahane ile tekrar ne§elenir, zevki de, hilznu de, ge9ici bir saganak gibi daha gelirken kaybolur, kaybolurken yeniden ba§lard1.
**"'
Araplann «Ot toplama» eglencesi yapt1klan May1s'm ilk giinii, <;1rp1c1, en kalaballk zamamm ya§ard1. Bir vakitler zenci halay1klann kendi aralarmda bir yard1m te§kilat1 olarak kurduklan bu cemiyet, git gide dejenere olarak manasm1 kaybetmi§ ve yamhp da oraya ili§ik edenler, omilrleri boyunca biitiln kazan9larm1 Kolba§l olan Araba kapt1rmak mevkiinde kalm1§lard1r. i§te bu te§ekkill mensuplar1 her sene §ehrin muhtelif mesirelerinde muayyen ~ormulleri olan merasimlerle guya eglenir, kendilerini seyretmege gelen yabanc1lara ise gayet ha§in davramr, hatta yanlanna sokulmak acemiligini gosterenler olursa, §1mar1khg1 daha ileri goturerek, yumruk· ve sopalarla hilcum ederlerdi. Halka olup bir ag1zdan zenci turkilleri soylerken, isterik ve bozuk bir tempo ile raksederken, k1rlara yay11Ip taze ot ve gi~ek toplar· ken, hele bunlar1 boh~alayip ba§larma oturtarak sallana sallana yiiriiyil§e ~1kt1klan vakit, kalabahk bir seyirci kiitlesine ragmen, sanki etraflarmda kimse yokmu§ gibi davramr, kendilerinden olmayanlarla degil ihtilat, yiizlerine daht bakmazlard1.
•
**
<;1rp1c1, kabma s1gamayan istanbul delikanllsma,
90
ISTANBUL GECELERi
zurna ve gifte nakkareden ba§ka, darbuka, zillima§a, semai, ko§ma, mani ikram eden toplu esnaf eglencelerine de sahne olurdu. Ak§am olup, bu yer yer ve kiime kiime eglenen halkm toplam§I kadar dag1h§1 da bir ba§ka eglence te§kil ederdi. Kalabahkyniuhtelif kollardan §ehre akarken, kiilhanilerin gogu, bir boy Sulukule'de Yorganc1 Bahgesi'ne, Bayrampa§a'ya ugrar, buralarda tekrar iger, oynar, oynat1r; gok defa da bir kama, bir usturpa §akas1 ba§a kanh i§ler agar, arkalarmdan igki kamg1s1 ile kovalanan bu gozii donmii§ §ehir U§aklar1, solugu bir hapishane hiicresinde ahr, bazen aylar, bazen de y11larla Devlete misafir olup kahrlard1. Fakat bir eglence seline kat1lm1§ istanbul delikanhs1m, derece ve terbiye tasnifinde aym hacim ve aym irtifada gormek dogru olmazd1. Qapkm oydu ki, yolsuzluga kagmaz, ahlaks1zhk ve zorbahk etmez, hovardahg1 sever, haz1r cevapllktan zevk ahr, okur, yazar; vakit vakit ·dirsegi tezgaha kapt1rsa da gene efendiden adamdi. Kiilh.anbey ise, ocagmm ananesine sadakat gostermek, sokagmm, mahallesinin kadmma yan bakmamak, bilhassa kendisine s1gmam korumak meziyetlerine ragmen, rezalet g1karmak, kiigiik bir ima ve hakareti kanla bitirmek gibi zorlu i§lerden de gekinmezdi. Kopuk ise, kiilhanbeyin gok a§ag1smda, yersiz yurdsuz, anas1 babas1 belirsiz serseri tak1mmdan kimse idi ki, §ehir igin as1l afet i§te bunlard1. Zab1ta bunlarla pengele§ir, kimi h1rs1z kimi yatak; kimi kaatil kimi kagak; kimi afyon yutar, kimi esrar geker; hulasa yiizii y1rt1k, haya bilmez, insaniyet giitmez, bozuk diizen bir mahltlktu. Fakat ne de olsa say1s1 pek kabarik olmayan bu giiruh, goklugun bask1s1 altmda el birligi ile ezilir, daglanan bit ~iban gibi, etrafa bula§masma meydan verilmezdi.
* **
QIRPICI
91
Yalad1g1 tertemiz macun degneginin tahta kokusu, ylllar ge<;se de genzinde kalm1§ olan istanbul delikanhs1, henliz bayram yerlerinde athkaracaya, kolan sahncaga, donme dolaba binen bir <;ocukken, daha o zamandan eglence temrinlerine ba§lam1§ bulunurdu. Hele azdaha biiyiiyiip babadan dededen gelen bah§i§lerle, bayram yerlerinde bekle§en, ko§umlari piiskiillii boncuklu atlara binip acemi acemi beygir siirme <;agma geldi mi, egerden zedelenen, sarsmt1dan h1rpalanan viicudii bir kiilc;e haline donmeden attan inmezdi. Mesirelerde ka§ goz, el gerdan i§aretleriyle, ya da bir mendile,_bir gigege, bir yapraga havale edilen anla§ma, konu§ma, muhabbetle§me, sozle§me bulu§ma usullerini bir pandomim repertuan gibi ezberlemi§ olan istanbul delikanhs1, bir vakitler bayram yerlerinde kursak diidiik <;alan, bir elinde ku§lolmmu, bir elinde simit, cepler §eker kurabiye dolu, akh ise az evvel on para vererek tek gozii ile seyrettigi panorama kutusunda kalan c;ocugun ta kendisi idi. ~imdi <;1rp1c1'dan <;ak1r keyif ayr1hp Bayrampa§a'da Kavas'm bagmda saz dinleyip hokkabaz seyreden, davul, zuma, g1g1rtma, keman, kemenc;e ile keyfi tamam olan gen<; adam da gene, bir zamanlar bayram yerlerindeki <;ad1rlarm esrarim ogrenmek i<;in harchg1m seve seve feda eden <;ocuktu. Denizk1z1 gosterilen <;ad1r, hokkabaz c;adm, ni§an atma c;adm arasmda ne de <;ok gidip gelmi§, kap1da duran c;mg1rakh adamm: - Al goziim, seyreyle sen bu deniz giizelinin marifetlerini.. Diye, yaris1 insan, yaris1 bahk olan mahluku anlat1§1m kah inanarak, kah §iipheye dii§erek ka<; kere dinlemi§ ve kalabahgm i<;inde biisbiitiin kiic;iilmii§ gibi olan ufac1k boyu bosu ile, bu dolup bo§alan <;ad1rlara kac; kere girip <;lkm1§tl.
92
iSTANBUL GECELERi
Mahalli hayat, mahalli zevk, mahalli ruh terkiplerinin yugurup §ekillendirdigi istanbullu, hangi sm1fa mensup olursa olsun, ic; ve di§ varllgmda bu hususi atmosferin c;e§nisini, tatll ve tabii istihalelerle, as1rlar boyunca ya§ay1p nesilden nesle emanet ederken, mutlaka dedesinden get!J:Wgi bir hava ve mutlaka torununa b1rakacag1 bir emaneti vardi. Ne oldu, ne oldu bu zavall1 adama ki, §imdi degil uzak cedlerinin, kendi babasmm gorii§iine, anlay1§ma hatta diline bile yabanc1, heniiz ad1mlarmm sesi duyulmakta olan onun devrine bile as1rlarca uzak ve biganedir.
QAR~AMBA
[ID
aha gok, kazaskerler, mollalar, dersiamlar, biiyiik kiigiik ilmiye mensuplar1 semti olan Fatih, bir yiizii ile Sar1giizel'e, Emir Buhari'ye, H1rka-i fJerif'e bakarken, oteki yiizii ile de Atpazari'ndan tutturup, Otlukgu Yoku§u'na, Sultan Selim, Qar§amba, D1ragman. Fethiye'den, ta Edirnekap1s1'na kadar uzay1p, boylece iki kolunu kar§thkh kavu§turur. Bu iki kolun. makas1 arasmda toplanan her mahalle, her sokak ne kadar da birbirinin edasm1, ahengini, gahmm1 ta§irdi. Acaba biz, aym elin yugurdugu bir hamura benzeyen bu biitiinden bir pargay1 koparip agsak, inceltsek ve adma da Qar§amba desek nas1l olur? Mademki dalmdan gekip dii§iirdiigiimuz tek elma, agagtaki benzerlerinin bir temsilcisidir ve mademki dah budag1 dolduran meyveleri hep birden etegimize s1gd1rmak miimkiin degildir, §U halde agag, bu tek elgi ile de bize §anmdan ve hasiyetinden bir name gondermi§ say1labilir. Oyle ise, oturtuldugu seddin iistiinde bir arslan gogsii gibi kabararak, Halig ile tekmil o k1y1lara bakan Sul-
94
iSTANBUL GECELERi
tan Selim Camiini ve ilme verdigi payeyi k1yamete kadar dile getirmek ister gibi, bir alimin atmm ayag1 ile gamurlanmI§ ciibbesini sandukasma orttiiren Yavuz!u, gene iman ve ilim sayg1s1 yiiziinden, §eyhiilislamlarm «Allah zalimler.i sevmeZ» ayetini okuyarak huzuruna girmelerini,,hb§ goren bu ha§metli hiikiimdarm dort buguk as1rdan beri yatt1g1 semti koyup, <;ar§amba'da durahm.
"* ** Buraya da, istanbul gecelerinin en sakin gegen ko§elerinden biri denebilirdi. Amma gene de Kiigiikpazar'm gece simidi, Vefa'mn bozas1, keten helvac1smm manisi, m1s1r bugdaycmm tekerlemesi, mahalle kopeklerinin seslerine kan§arak, bu sokaklarm havas1 iginde, ak1c1 ylld1zlar tathhg1 ile siiziiliip giderdi. Bilmem, kag sokak a§1r1 bag1ran ayak esnafmm ne satt1gm1 anlamak igin, onlan, ses haf1zam1zda kayitl1 olan ahenklerinin delaletiyle te§his etmek miimkiindi.i. Hig ne zaman, bir bozacmm melodisi, m1s1r bugdaycmm notalarma uymu§tu? Simitgi daha: - Sicak, sicak ! Diye ilk avaz1 koyuverirken, mevsimine gore pe§temal, ya da k1ldan bir gulla ortiilii simit tablas1 goziimiiziin oniine gelivermez miydi? Gene istanbul gecelerinin uykulu rehavetini paralIyan gur ve tok bir ses: - ik§i var, tatliiii ..... Derken, yast1klI b1y1klan tel tel buz tutmu§ dik, giir ve asi ka§lar1, 1rkmm cesaretini ag1klayan gozleri, beyaz kege kiilah1, siyah kaytan i§lemeli .aba poturu, cepkeni, ku§ag1 ve nihayet soguktan, budakh bir agag gibi sertle§mi§ ellerindeki gogiimleri ile Arnavud bozac1, kimin hayalinde yer almazd1?
QAR$AMBA
95
Fakat istanbul geceleri, yalmz satic1larm himmetiyle mi seslenirdi? Karlarm eridigi, ya da denizin gokyi.izi.ine <;1km1ยง da ters yi.izune boยงamrcasma doki.ildi.igti yagmurlu gecelerde, hemen ekserisi bozuk olan sa<;aklarm ka<;ird1g1 savruntular, akmtilar ve <;ogu, yerden bir iki arยงm yuksekte birak1lm1ยง yagmur borularmm aceleden bogula bogula boยงaltt1g1 sularm sesi, bir vaveyla gibi, gecelerin derdine dert katarak, ard1 aras1 kesilmeyen ยงark1lariyle uzay1p giderdi. istanbul gecelerinin pek tatll, pek munis ve mevsimlere bagll olmayan seslerinden biri de, artik ragbetten di.i~miiยง beยงiklerin yerine ge<;en salmcak g1c1rt1lan ve namahreme taยงmasmdan <;ekinildigi i<;in yavaยงtan soylenen ninni sesleri idi. Qok defa <;ocuk uyur ninni susar, fakat salmcak iplerinin halkalan zorlay1ยงmdan <;1kan o dertli inleyiยง si.irup giderdi. Kim bilir belki de <;ocugun anas1, daha baยงmda al kordelas1 olan henuz k1rklanmam1ยง lohusa idi. Eski devirlerde hemen her s1mfm ihmal got\1rmez bir adet olarak kabul edip ragbet ettigi <;alg1h <;engili, teยงrifath ve ihtiยงamh ยซkirk hamamlanยป son yanm asirdan bu tarafa olan zaman i<;inde, Sulukule, Ayvansaray ve emsali semtlerin, bir eglence vesilesi olmak seviyesine di.iยงmiiยง, usuli.i erkam ile yap1lagelen o eskimerasimlerden bir iz bile kalmam1ยงtl.
* ** Eski zamanda cemiyet hayati, bir guzelin baยงma veya gogsi.ine takt1g1 k1ymetli bir tac gibi, her koยงesi son derece dikkat ve emekle iยงlenmiยง, her mi.icevher, en bi.iyilgunderi en kii<;iigiine kadar, kendine mahsus bir yuvaya bir <;er<;eveye oturtulmuยง, bu suretle de hem kaybolmamas1, hem goz ve goni.il allc1 bir bi.iti.in halinde la-
96
iSTANBUL GECELERi
y1k oldugu g1ptay1 toplamas1 i(!in kendi mevkiinde tesbit edilmi§ti. Eski zamanda, hayatm en s1g, en uzak ve gizli ko§elerine kadar el uzatm1§ bir iman 1§1g1 vard1 ki, bu, her sm1fm her turlii ihtiya(! ve umurunda sari ve cari idi. Boylece de ,~mai bunyemizin her par(!as1m birbirine lehimlemi§ Ve ahenk birligi saglamI§ Olan 0 manevi seyale, en gizli ko§elerimize kadar i§lemi§, hayat ve ahengimizin naZiml olmU§tU. Aminlerle guvey koymak, Besmele ile mektebe ba§lamak f ena m1 idi? Fena m1 idi o ana sevgisi, baba sayg1S1 ki, hayat boyunca insaf1, fedakarhg1 hasbiligi geli§tirir, selamete yol a(!ar, muhataralari onler, dogrulugun temel ta§1m orerdi? Fena m1 idi, hileden elini, haramdan etegini, yalandan dilini, kotuden gozunu, ftizulden kulag1m baglamak ahd1 ile, sanat ve meslek hayatma ad1m atl§ f ena mi idi? En yuksek, en ileri cemiyetlerin bile s1rasmda azade olmad1klar1 kotUlukleri, devamh bir murakabe ile uyamk bekliyen bir gu(!IU kuvvetli nizam, hasta1Ig1 yenmek gayretiyle (!ah§an uzviyet gibi, her hangi bir uygunsuzlugu derhal fark edip tedbir allr ve az zamanda ortadan kaldmrd1. Nas1l petegin i(!inde Olen ari, arkada§lari tarafmdan derhal mumlamp tefessuhiine meydan verilmezse, tedbirli ve uyamk duran cemiyet de, yakalad1g1 en ku(!uk hatay1 tecrit eder veya temizlerdi. Belki de bu titiz gayret, ba§ dayanag1 ahlak ve fazilet olan sanat inzibatm1, meslek namusunu, cemiyet sayg1sm1 orgUle§tirmi§ti. · Bugtinun insam, madde ve teknik harikalarmm belki son basa~aklarma eri§mek yolundadlr; la.kin ig k1ymeti bak1mmdan da belki gayyalarin gayyas1pda g1rpmmaktad1r. Ne ki ferd, cemiyet, millet s1rasmda hasta du§er de, dunya bundan kurtulabilir mi? o dunya ki,
QARf}AMaA
97
bugiin, alabtldigine ba§1bo§ birakllmI§, hevesini, ihtiras1-:m ve meylini, benlik,. daima benlik felsefesiyle sarhp§; bir ideoloji anar§isinin eline terketmi§, bu ihtilali, bu §Uursuz gidi§i onliyecek her ge§it mukavemet unsurunu ise reddetmi§, inkar etmi§, sm1rlan d1§ma siiriip g1karm1§t1r. Ne gare ki Turk camiasma da bu afetten bir pay isa.lJet etmi§ bulunuyor, Eskiden, ruh hijyenine tahsis ettigimiz bir enerjimiz vard1. Bu gayret, bu murakabe ve tasfiye ise igimize, bir s1hhat, bir -tenasup, bir temizlik kazand1rmakta idi. Eskiler, katlanmay1, sabretnieyi bilmi§ler de, mudafaay1, gengi ve istilay1 bilmemi§ler miydi? Eskiler, feragatm, toksozltiltigtih, digerbinligin, fe~ dakarllgm, gaye ve ahlak kaidelerinin tatlI sert zevkini tatm1§lar da gayretin, galI§kanligm, icadm semeresini bulmam1§lar m1yd1? Acaba, iman diyince, neden fikir ve tahassus tarihimizin harikulade motiflerini dti§tinmuyor da, ~arkm taassub gizgilerini, bir medrese dogmatizminin basiretsiz inadm1 hat1ra getiriyoruz? insana insanhgm1 gostermeyen ve onu be§eriyete bir dert kllan ba§1bo§ b1rak1lm1§ heves ve meyillerimizi sm1rlamak, hig degilse uyarmak igin, seciyeleri tefti§ edici, bencillikle garp1§1c1 bir ig terbiyesi, ig kontrolti, soyleyin nigin tekmelenir, ni_gin istihfal edilir? Amma ne yaz1k ki bu yoldaki zenginligine cihamn eri§emiyecegi. biz, kapah kald1g1 altm hazinesinin iginde agllktan k1vranan adam gibi, varhk iginde yoklugun 1st1rab1 iie inliyoruz. .Imam ve umidi hedef tutan eski fikir ve tahassus d:Unyam1z1 tammay1 bug:Un o kadar ltizuJnsqz bir ktilfet say1yor ve bu mutecanis hayat uslftbuna biga:n,_e kalmi;i.y1 ise o kadar tabii buluyoruz ki, i§te dede i_le torun, hatta
98
iSTANBUL GECELERi
baba ile ogul, sesi sozii, tavn hareketi, hulasa biitiin bir tefekkiir ve ha.yat sistemi ile birbirinin yabanc1s1 ve cahili.. . Garb, son as1r maddeciliginden y1k1c1, kendi kendini ifna edici bir m~eniyet kazand1 ve bu tahribkarhk yolunda ilerlem~olanlar1 geri say1p madde olc;iisiinde ba§larma efencll kesildi. Beri tarafta taassub ninnisi ile sersemletilerek uyutulan §ark ise, kan govdeyi gotiiren yirminci as1r medeniyetinin pat1rd1s1 ile gozlerini uyu§tura uyu§tura uyanmaya c;abalarken, taassub, bu defa da yalanc1 §ahit dinletmekte tereddiit etmeyen bir iki yiizliiliikle, suc;lunun kendisi degil, tasavvuf oldugunu yiizii kizarmadan iddia etti. Qe§nisini bilmiyen ic;in §eker kam1§1 ile, tala§tan ibaret adi kam1§1 ay1rt etmek ne miimkiin? Ey insan oglu, tasavvuf, bu gokkubbe ic;inde kurulmu§ o c;ad1rd1r ki, taassubun, kahbeligin, riya, hile, zuliim ve fesadm yol bulamad1g1, ilimle insanhgm U.Gretsiz ve kar§1hks1z c;aglad1g1 bu c;at1ya, Siileyman'dan kanncaya kadar kim isterse sokulup rahat ve geni§ bir nefes alabilmi§tir ve k1yamete kadar da bu, kalacakt1r.
* ** Bilmem acaba beni bir lahza daha dinler misiniz ki sizinle az daha dertle§eyim. inand1rmak ic;in degil, inandlklanm1 soylemek, nihayet onune durulmaz bir yamp yakllma ibrammm buyruguna uyarak soylemek; istiyorum ki, eger as1rlarm ak1§1 ic;inde be§er, bir rahat nefes alm1§, huzur ve siikftn bulmu§sa, bunu, kendi kendisiyle ban§abildigi devirlerde bulmu§tur. Ne bahtiyard1r o kimse ki, ic;indeki kurtu kU§u, yilam sirtlam, emrinden c;1kmaz bir kole hA.line sokabilmi§, buyruk dinletmi~, her birinin esiri iken emiri olmu§tur.
QAR.l?AMBA
99
Amma ne care ki Ademoglu, s1rasmda kainatm manas1, cihanm nuktesi iken, s1:ras1nda dagdan ta§tan daha hissb:dir. O dag ve ta§ ki, §uursuz bir insafla da olsa, kendisine haykir1lan sozu, harfi narfine tekrarlay1p iade etmekte kusur etmez. Sevgilisinin ismini :q.ayk1ran du§mamnm ismini soylemez. ~Veli!» diye bag1rana veli sesi gelir. «Deli!» diye hayk1ran, deli kar§1llgm1 allr. Biz insanlar ise, degil uzaklardan bag1rilan, kulag1m1z1n igine ak1t1lan sozu bile §Ullrumuzun dalgalar1 arasmda silip yok ederiz. Hatta belki de hie duymaz, hie anlamay1z. Ey insaf, seni neden kaybettik? Ey mazi, seni neden unuttuk? Ey giizellik, seni neden tepeledik? Ey sevgi, sana neden yiiz gevirdik? Yoksa karanllkta, dii§man diye dostunu vuran bedbaht gibi, biz de hodkamhga, cehalete ve taassuba indirecegimiz k11Ic1, bu mubarek ba§lara m1 vurduk?
* **
Ey kadm ne oldu gene sana? istanbul deresi, yatagmda ak1p giden bir gay gibi, semtten semte gegip dururken gene kim gapa vurup bu dereyi bir tefekkiir tarlasma gekti? Haydi, gabuk onu mecrasma iade et ve al kordelall lohusamn evine don ... Bunca fas1ldan sonra nas1l m1 donecekmi§sin? Dur soyliyeyim: Bir elinle kap1 perdesini aralar, oteki elinle tokmag1 gevirip, heniiz k1rklanmam1§ lohusamn odasmdan i~eri yava§ga siiziiliirsiin. Qocugunu uyutup yatmaga haz1rlanan bu gene kadm, belki de bir sene evvel goriiciiye glkan nazll bir k1zd1. Zengin olsun, orta halli, ya da fakir olsun, eskiden hangi k1z bu gegitten gegmez, hangi evin gen~ k1z1, hatta giinde bir kac nobet, goriicuniin eline kahvesini vermez. ., d 1.
100
iSTANBUL GECELERi
- Ya diigiinler, dernekler? -Hen:iiz ba~1 baglanmam1§ geng k1z, mahallesinde bir dugiin oldugunu duyunca, kiigiik yiiregini bir tela§t1r alrrd1. Kadm kadmc1k annesi de bunu anlamaz olmazd1 amma, «davetsiz diigiine boi'ekgilerle gorekgiler g~der; ogleden sonra geline bakar1z.» diye ta sabahta~iigiin evini boylamak isteyen k1zm1 yat1§t1rir, hakiKaten de yemeklerini yiyip evlerini k1vraklad1ktan sonra, etraf1 simitgiler, susam helvac1lar, leblebi ve macuncularla gevrili ve oniinde gocuklarm kayna§lp, kap1smda mahalle bekgisinin durdugu diigiin evine giderlerdi. . Davetli olsuri davetsiz- olsun, .geline bakmak herkesin hakk1 idi. Bu_ hak, sular kararmcaya kadar devam eder, ancak h1s1m akraba ve davetliler guvegi yemegine kallr, yats1dan sonra da §erbetler igilip, giivegi, buyilklerinin ellerini operek gelinin yanma girmesiyle dugun bitmi§ olurdu. Fakat son zamanm mahalle dugiinleri, muhakkak ki zevksiz ve yavan bir §ey olmu§tu. Cemiyet, guz mevsiminin pengesinde yapraklarm1 yaridan gok kaybetmi§ bir a.gag gibi, adetlerini, usftllerini k1ymetlerini haraca verdigi igin, ne eskiyi hat1rhyor ne yeniyi biliyordu. Belki gene kirk sene evvelki diigiin evinde bir gelin ko§esi bulunuyordu; amma bu, eskiden oldugu gibi, k1zm kendi eliyle i§ledigi hariklllade ortiiler, gevreler ve yaghklarla degil, «aSkl» denen kaba Ve adi kag1t gigeklerle SUSlenir olmu§tu. Eger biiyiikannenin gengligini gormii§ ah§ap ev, istanbul yangml~rimn pengesinden kurtulmu§ bir kahraman ise, belki hala d1var oyuklarma oturtulmu§ raflarda, hocrelerde, k1y1 ve ko§ede baba ve dede bergiizarlan bulmak mumkundii. Lakin §U var ki, artlk aile igin onlarm ne tezyinik1ymetleri, :ne iftihar edilecek degerleri, ne de. tarihi. bir ifadeleri kalm11~t1.. Katirla f?eyhiilislam kap1smdaki vazifesi ba§ma gi-
QAR!i!AMBA
101
dip gelen hoca efendi bile, taassubun visalinde say1klay1p dururken, farkmda olmayarak, eski ile yeni arasmdaki kopriiyii tahrip etmek .yolunda genc;lere ta§ glkart1yordu. Yenilik istemiyor, ilerlemelerden titizleniyor, fikri hamlelere kiifiir diyor, tuhaf1 §U ki eskinin hakiki gehresini de tamm1yor, yalmz :ve yalmz zamam dondurmak istemekle kendinin ·bir donmu§ oldugunu farketmeksizin, tek yapt1g1 i§, kendisini begenmeyen ..evlatlar1na bed dua etmekten ibaret kahyordu . .istanbul, saray1, beyi, pa§as1, hocas1 hac1s1 ile, evinin iginde ikaamete memur edilen bir mahbus gibi, tenbellige alI§t1r11Ip cam gekilmege ba§lad1ktan sonra bile, imparatorlugun nimetleri gene onun ayagma gelmekle, boylece de tenbellikten gurur bile duymakta idi. Bir zamanlar memleketi kari§ kari§ gezip tozan Turk, art1k istanbul'la s1rt s1rta olan kom§u kasabalara bile gitmege ii§enir olmu§tu. Fakat sefer me§akkatini unut.an istanbullunun ayagma, gene her. diledigi gelmiyor muydu? i§te bir Yoriik <;ad1rmda i§liyen tezgah, §U a§iret gizgileriyle suslii ortiiyii tutup gondermi§, o da bu primitif sanat harikas1m minderine yayg1 yapm1§tI. i§te, gobeginde Edirne sabunu duran ligen ibrikle elini y1kayan efendi, misk kokan o elvan elvan ge§it <;e§it mallar1 kendi pazarmda ne de kolay buluyordu. Onun eli altmda olan sade bunlar m1yd1? Hind ve Qin kuma§larmdan, Tunus, M1s1r ve Lilbnan'm g1kard1g1 en sec;me mallara ve hatta sofralardan eksik olmayan ge§itli s1cak memleket meyvelerine kadar, istanbul neden mahrumdu? <;ok eski degil, kirk sene evveline kadar bu ~ehir, giizelligini muhafaza etmi§ gegkin bir kadm gibi, cami ylk1lsa mihrap yerinde; dedirtecek vas1flara sahip bulunmakta idi. Az c;ok servetini kaybetmemi§ koklii aileler ara.smda maziye ac;1lan pencere henuz tamamiyle ka-
102
panmam1§, boylelikle de guniin esintisi, uzaklardan gelen hava ile kan§Ir olmu§tu. Belki bir mahalle diigiinii, tuzu biberi unutulmu§ bit a§ gibi art1k, ~e§nisiz ve lezzetsiz idise de, ha.Ia yer yer konaklan, ki:i§klel'.i bulunan istanbul'un kibar diigiinleri, bir masal deb900esiyle yap1lmakta berdevamd1. Hele kocalanna yed(kere ayak opturdukten sonra duvaklartn1 a~t1ran sultanlarm diigiinleri, bollukla israfm beraber suriikledigi oyle muhte§em bir gedune idi ki, havsalanm alan11yacag1 uzakllklara gider, izi ve sesi aylarla degil, y1llarla goriiliip duyulurdu. Bunlardan, harem agalarmm, onlerine baglad1klan futalar i~indeki ~eyrek ve yarrm lirallk altmlar1 davetlilere serptikleri, cariyelerin giimii§, altm ve miicevherleri zarflar i~indeki fincanlarla kahve ikram ettikleri Miinire ve Saliha Sultan dugiinleri, hala biiyiikannemin sesiyle beraber, hatiralarm en canlllan safmda zaman zaman haf1zamda ba§ kaldmr.
*** Eski diigiinler derken, bir zihni seyale, bazan tarih yapraklan arasma da uzamak istidadm1 gosteriyor. Kah aylar, kah haftalar siiren hakan, §ehzade, sultan diigiinleri, bilhassa akisleri kom§u memleketlere kadar kol atrn1§ siyasi izdivaglar ve sonra §ehzadelere mahstis siinnet cemiyetleri, hala tarih gecesinin sonmek bilmeyen y1ld1zlan degil midir? Saray erkanmm, devlet ricalinin, ulemanm, kazaskerler, silahtarlar, yenigeriler, elgiler ve istisnas1z tekmil halkm s1rasiyle davetlendigi bu diigiinlerde de, eglence adma neler neler bulunmazd1? Bir tarafta sazlar galar, giizel sesler birbiriyle yar1§ eder, bir tarafta hokkabazlar, kasebazlar, zorbazlar, sihirbazlar, canbazlar, marifet ve hiinerlerinden gozlere ziyafet gekerken, bir ba§ka tarafta me§aleler parlar, fi§ekler patlar, gengiler oynar,
QAR~AM-BA
103
tiryaki ko§ulan, yan§lar gilre§ler tertiplenir, hulasa bolluk ve israf, iki koldan akan nehir'er go§kunlugu ile orta1Ig1 ku§at1rd1. Bir riiya §uftruriun bulamk ve zorla sec;ilir imajlan arasmda sayllan bu diigunlere getirilen hediyeleri say1p .s1ralamak igin ise, ba§ll ba§Iila bir kitap yaz1lsa revad1r. Fakat tarihi derinden kurcalamak tehlikeli bir ihtiyats1zllk olur. Zira o, dudaklarm1 1s1ra 1s1ra ofkesini yenen giic;lii kuvvetli bir yigit gibi, en kiic;iik tahrikimizle, zorla yat1§tir1lm1§ heyecam bir §ahamet destam olup, bizi de oniine katarak siiriikler. oyle ise geri doniip, sade bildigim gordiigiim, renklerini c;izgilerini ic;ime kaz1y1p gegmi§ olan bir eski zaman diigiin evine gidelim.
*** . ·Ardma kadar ac;1k kap1smda, suma cepken ve §alvarlanm giymi§ ayvazlar, beyaz eldivenli, siyah redingotlu U§aklar, davetli arabalar1 yana§t1kc;a ko§up kap1lar1m ac;an ve hammlara kollanm veren haremagalari, daha, ic;eri atilan ilk adrmda sanki binanm kendi ahengi imi§ gibi dalga dalga etraf1 tutan saz sesleri ve oyle bir kalaballk, oyle bir mah§er ki kadm giizelligi, kadm ne§esi, kadm cilvesi, kadm tecessiisii, kadm rekabeti yar1§ halinde ... Davetli say1s1 ne kadar fazla olursa olsun, misafirin bin ikram ve izzetle soygun odasma allm§I, eger evin halay1k kadrosu elveri§li degilse, d1§ardan getirilen soygun kadmlar marifetiyle feracesinin ya da car§afmm c1kanlI§l sonra da itibarma gore gotiiriiliip miinAsip bir yere oturtulu§u, s1ra ile lohuk ve kahve ikram1, diigunlerin en goz oniinde adetlerindendi. Hele iii; cariyenin el birligiyle kahve ikram1, oyle. inceltilmi§, oyle zarif' oyle bedii bir hiiner haline· sokulmu§tu ki, art1k kahve, bir
104
iSTANBtJL.GECELERi
damak keyfi olmaktan glkarak adeta goz ve goniil zevki halini ·bulmu§tu. Bu iig kahveci cariyeden her birinin omuzlarmdan gogiislerine gaprazlama at1lm1§ s1rma i§lemeli kadife veya atlas kahve ortiileri olmas1 §artt1. Kalabahgm igine goz kama§t1r1_5¥kiyafetleriyle dalan bu segme geng k1zlardan biri, iig tincirin ucunda sallanan giimii§ sitilin igindeki kahve ibrigini ta§1r; ikincisinin narin kollar1, igi bir servet te§kil eden k1ymetli zarf ve fincanlar olan tepsiyi tµtar, iigiinciisii ise, her biri birer miistesna sanat ornegi denebilecek bu fincanlara ibrikten kahve bo§altarak zarflanna oturtur ·ve §air gibi: Bir elinde giil bir elde cam geldin sakiya Kangisin alsam giilii yahud ki cam1 ya seni Dedirtecek, ikram ve izzette ustala§mI§, tabii zarafetiyle bunlari misafirlere dag1t1rd1. Diigunlerde Koltuk merasimlerinden sonra para serpmek, o zamanlar bana giivegin zarif bir hilesi imi§ gibi gelirdi. Zira kocasm1 kap1dan kar§ilayan telli duvakh gelinle, heyecandan basacag1 yeri gormez olmu§ da. mad1 seyretmek, duguniin, kag1rilmamas1 mutad olan en belli ba§ll sahnesi idi. Merasimin bu k1smma o kadar ehemmiyet verilirdi ki, bazen vaktinde yeti§meyen h1s1m akrabamn gormesi i~in koltuk geciktirilir; bazan da ikinci bir koltuk yap1llrd1. Kadmlara mahsus bir eglence imtiyaz1 olan diigiinler, hele koltuk yaplld1gi siralarda oyle kalababkla§Ir; gelinle giiveginin gegecegi yer o kadar darallrd1 ki, geng kar1sm1 gelin odasma b1raklp gekilen delikanlmm, izdiham1 yarip geri donebilmesi igin, behemehal giiniin havasma uygun zarif bir bahaneye, bir hileye ba§ vurmas1 laz1md1. i§te bu yiizden o da, etrafma avu~ avug ~il paralar serperek kalaballg1 ne§eli bir yari§a sevkedip, izdiha-
QARf]AMBA
105
mm iginden selametle glkmamn tek garesine ba§ vururdu. Amma geng adam, yamhr da serpecegi paralan uzaga f1rlatmazsa, bu defa gil kuru§lar1 ikilikleri toplamak igin yere at1lanlar, yolunu busbiitun tlkar ve ·zavalll geng, muhasara kalkmcaya kadar oldugu yerde kahr, gegemezdi. Hulasa ak§am oluncaya kadar biri bo§ahp biri dolan sofralar, sazlar, sozler, gorunu§ler, gosteriler, zevkler, kahkahalar iginde eriyen dugun giinii, sular karar1p yats1 okununcaya ·kadar; gecenin yalmz bu k1sac1k pargasmda erkeklere geger, selamhkta verilen bir giivegi yemegi, §erbetler, kahveler ve cemaatle k1lman bir yats1 namazmdan sonra geng damat, arkada§larmm eliyle mabeyin kap1smdan igeri itilerek dugun sona ererdi. · Eger gelin varllkll bir ailenin k1z1 ise, beraberinde, servetine gore, iki iig cihaz halay1g1 bulunur, bu suretle de_, bilmedigi gegim ve ev i§lerini gene de dii§unmezdi. ~ayet ev bark sahibi olan geng k1z, orta halli veya daha miitevazi bir aileden 91km1§sa, bu takdirde dugiinun ertesi giinii, evinin biitiin umdru ile alakalanmak boynunun borcu idi. Eger, gelin geldigi evde ihtiyar bir baba, ya da bir biiyiikbaba varsa, onlar bu taze geline ufak tefek i§ buyurmasm1 ne de severlerdi. Geline sigaralanm sardmrlar, gelinin elinden kahvelerini isterler. ~amdanlarm1h mumunu gelin tazeler, tesbihleri koparsa gelin dizerdi. Hulasa evlerine genglik, giizellik, ne§e ve s1hhat getiren bu korpe viicud, isterlerdi ki hep kar§1larmda sahmp gezsin .. Hele kendilerini yetmi§ seksen sene evveline gotiiriip tekrar gocukla§abilmelerine vesile olan bir giil yiizlU torun, bu taze gelinin en miibarek hiineri ve bereketi idi. Gene bu ak sakalh kaympederler, geng gelinlerini kainvalidelerine kar§1 himaye mevkiinde bulunur, §ayet gelin kaynana bir ihtilafa dii§ecek olurlarsa, onlar iki
106
iSTA:NBUL GECELERi
taraf1 da ba§ka ba§ka yollardan yatl§tmp, arabuluculuk edel'lerdi. Kirk sene evvel ha.Ia bu yoldan giden ailelerden bir -hayli bulunan istanbul'da, bit yandan cocugunun mamasm1 haz1rlarken ..bir yandan evin sofras1m kuran gene kadm, cogu ~sofray1 bir masaya degil, bir siniye haz1rlard1. Evvela yere bir yayg1 serer, iistiine sofra iskemlesini koyar ve bunun iistune de siniyi oturtur, sininin icine tertemiz i§lemeli bir ortii orter, nihayet 8.ile efradlnm mii§tereken dizlerine koyacaklan yekpare pe§kiri getirirdi. Genglerin oniine catal, ihtiyarlara Sade ka§Ik koyar ve onlann elle .yemek yemelerini tabii bulurdu. NasI1 tabii bulmasm ki, goziinii ac1p gordiigu kendi dedesi, ne~ nesi de, yemeklerini uc parmagm delaletiyle yiyenlerdendi.
* ** istanbul'da cok oturan misafirlere vaktin geciktigini zarafetle hatirlatmak igin, ev sahibi tarafmdan bir de «git kahvesi» ikram etmek adeti oldug~nu unuttum galiba. Oyle ya .. Qar§amba'da biraz daha oyalamp kahrsam, belki de bu semtin, boyle ikram yollu istiskaline ugrayacag1m. Onun icin §urac1ktan Halie k1y1larma sarkmadan evvel, cinileri, panolar1, on altmc1 asrm zirvele§mi§ birer zevk ornegi olan Mehmet Aga Camii ile, ku§gu kahvesine acele tertip, §oyle ayak iistii bir ugrayalrm. Zaten burada fazla da duramay1z. Zira insan zulmiiniin, yerlerinden yurtlarmdan ettigi ispinozlar, sakalar, isketeler, fiiliiryeler oyle ig parcalayan feryadlarla otiiyorlar ki, bir koruda bir ormanda zevkle dinledigimiz bu seslere burada tahammiil kabil degil. Fakat gene de ku§gu esnaf1, nafakalanm bu hazin f eryadlardan toplayan o adamlar, bir araya gelmi§ hanl hanl mezat yap1-
QARf?AMBA
107
yor, giivercinler, kanaryalar allp satiyorlar. Bir ko§ede ise s1rf ku§ sesi dinlemege gelmi§ meraklllar oturmu§ ... Ne yaparsm, insan oglu boyle i§te. Bir manaya hig de tek zaviyeden bakmak istemedigi gibi, bu i§de de oyle. Kimi, kafesin kap1sm1 ag1p igindekini azad ederken, kimi insan zekas1 ile ba§ edemeyecek o zavallI mahluklara okseler, tuzaklar hazirlar. Baz1s1 ise tilfenk omuzda, torba s1rtta, dag tepe gezerek onlan kafeslerde §ak1tmaya degil, tencerede kaynatmaya ugra§Ir. istanbul'un, Yeni Cami ve Eyiip Sultan'da birer gar§ISI olan km1gularmda daha eskiden, imparotorlugun Afrika vilayetlerinden gonderilen dudu ku§lan, papaganlar da bulunurdu. Kim bilir belki de otuz §U kadar sene evvel heniiz kiigiik bir gocukken, babam, annem ve karde§imle Qubuklu'da, oniinden gegtigimiz bir ko§kiin bah<;e duvarma as11I kafesinin i<;inde, bizim onu, onun da bizi dikkatle seyrettigimiz papagan da, bu ku§~ularm birinde terbiye edilmi§ti. Yiizii kalm ve siyah pe<;esi altmda goriinmeyen anneme, bu diinyamn en giizel kad1nma, bak1p bak1p da siyah pe<;eden kinaye: - Arab! Diye soz atan papagamn sathi idraki, o zaman beni, bu san§m dilbere ettigi iftiradan dolay1 ne kadar k1zd1rm1§, fakat babamla annemi ne kadar giildi.irmii§til.
/
HALiQ
~ zviyetteki degi§iklikler, eksilmeler artmalar, bozulmalar, diizelmeler nevinden oniine .gegilmez tegayyiirler gibi, kudretlerine tabiat kanunlarmm tesirden geri kalmad1g1 cemiyetler de, bertaraf edilemeyen bir olu§la, bak1yorsunuz kuruluyor, ya§Iyor; hastalamyor, gokiiyor, dag11lyor. Ya da bak1yorsunuz, Olecek san11lrken kurtularak bir yeni hayata sahip oluyor. Nazrm ve hiikmedici bir siyasi ve igtimai gidi§in neticesi olarak k11lktan k1llga, halden hale, renkten renge girip g1krm§ olan Bizans'm bir vakitler §atolar, mabed·ler, ge§meler, sirklerle siislenmi§ Hirisokeras'mm, sonra Osmanll Tiirklerinin saraylar, sahilhaneler, ko§kler, bahgeler ve mesirelerle donatip bir zevk ve safa durag1 haline koyarak Halig dedigi bu semtinin, kirk sene evvel de a§ag1 yukar1 bugiinkii gibi, bir iptidai sanayi ve kalafat yeri olmak~an ba§ka ifadesi kalmaml§tl. Baz1 mahalleleri ise, nisbeten gorgiisiinii ve eski ge§nisini muhafaza etmi§ bir sm1f1 da i~ine almakla beraber, yer yer ve obek obek topluluk haline gelmi§ serseri, ayya§, esrarlrn§leri barmd1ran dam altlari da bulunur ve
HAL IQ
109
giiniin nafakasm1 rast geldigi iยงten ne bahasma .olursa olsun c;1karan bu giirfthtan baยงka, istanbul'a yolu diiยงmiiยง, ya da istanbullu olmaya ยทozenip de taยงrah kalm1ยง bir sm1f da gerie Halic;'in bu kenar ma:t).allelerinden hoยงlamrlard1. ยซistanbul'un taยง1 toprag1 altm ... ยป meseli, oldu olas1 bozulmaz biiyiisu ile zihnini saran taยงrah, c;ok def a tarlasm1, sapamm, davanrp yak bahasma sat1p, ucuz ve rahat kazanc; sevdas1 ile esnafhga, renc;berlige, uยงakllga, c;1rakbga koยงar, fakat, c;ald1g1 kapllarm birinden de ses gelmeyince, altm olacagm1 bekledigi taยงm topr~gm iistunde ac; ve sefil siirunur olurdu. Amma iยงler biraz yiiziine giilecek olursa, memleketinden getirttigi c;olugunu c;ocugunu hanlara, mirasc1lar elinde telef edilmiยง konak leยงlerine, diikkandan bozma yer odalarma, yahut bir hemยงehri evine yerleยงtirir, boylece de sefalet ve cehaletin oniine katt1g1 bir aile hayat1, ยงehrin imtiyaz ve nimetlerinden hemen tamamen ayn ve mahrum, diizensiz, tats1z, bak1ms1z yuvarlamp giderdi. Hele Siirtli hamal toplulugunun mahalleler teยงkil eden hoyrat kalababg1, yaยงad1g1 ยงehiri istihfaf ederek, yalmz ve yalmz dogup biiyudiigu memleketin hayat ยงartlarma 1srada sadakat gosterdigi ic;in, yay1ld1g1 semtin ic;timai seviyesini de baยง aยงag1 ederdi. Eger bir yolcu, Unkapam'ndan kalk1p Ayvansaray'a, . ya da Fener'e Balat'a dogru bu sokaklarm ic;ine dalacak olsa, oralarda neler neler gormezdi. Birbirine saldlrmaya haz1rlanm1ยง iki kedi gibi kafa kafaya vermiยง c;arp1k ve c;uriik evlerin kad1m, tenceresi ateยงte dibi tutsa, c;ocugu beยงikte aglamaktan morarsa da, gene komยงl,l.SU ile kap1 onunde, ya cumbadarr cumbaya dedikodusunu eder, soyleยงir, konUยงUr, bazan dalaยง1r, bOZUยงUr, kfifreder, olfinceye kadar yuz yuze bakmamaya yemin etmiยงken, fie; gun
;
;/
HAL IQ
lJJ] zviyetteki
degi§iklikler, eksilmeler artmalar, bozulmalar, dtizelmeler nevinden ontine gec;ilmez tegayytirler gibi, kudretlerine tabiat kanunlarmm tesirden geri kalmad1g1 cemiyetler de, bertaraf edilemeyen bir olu§la, bak1yorsunuz kuruluyor, ya§Iyor; hastalamyor, ~oktiyor, dag11lyor. Ya da bak1yorsunuz, olecek san11lrken kurtularak bir yeni hayata sahip oluyor. Naz1m ve htikmedici bir siyasi ve ic;timai gidi§in neticesi olarak killktan killga, halden hale, renkten renge girip c;1kmi§ olan Bizans'm bir vakitler §atolar, mabed.Ier, c;e§meler, sirklerle stislenmi§ Hirisokeras'mm, sonra Osmanll Ttirklerinin saraylar, sahilhaneler, ko§kler, bahc;eler ve mesirelerle donat1p bir zevk ve safa durag1 haline koyarak Halie; dedigi bu semtinin, kirk sene evvel de a§ag1 yukar1 bugtinkti gibi, bir iptidai sanayi ve kalafat yeri olmak~an ba§ka ifadesi ka1mam1§tl. Baz1 mahalleleri ise, nisbeten gorgtisunu ve eski c;e§nisini muhafaza etmi§ bir sm1f1 da ic;ine almakla beraber, yer yer ve obek obek topluluk haline gelmi§ serseri, ayya§, esrarke§leri barmd1ran dam altlari da bulunur ve
HALiQ
109
giiniin nafakasm1 rast geldigi iยงten ne bahasma olursa olsun g1karan bu giiruhtan baยงka, istanbul'a yol:u diiยงmiiยง, ya da istanbullu olmaya ยทozenip de taยงrah kalm1ยง bir sm1f da gene Halig'in bu kenar mahallelerinden hoยงlamrlardi. ยซistanbul'un taยงI toprag1 altm ... ยป meseli, oldu olas1 bozulmaz biiyiisii ile zihnini saran taยงrah, gok defa tarlasm1, sapamm, davariQ.1 yak bahasma sat1p, ucuz ve rahat kazang sevdas1 ile esnafhga, rengberlige, .uยงakhga, g1rakllga k~ยงar, fakat, gald1g1 kap1larm birinden de ses gelmeyince, altm olacag1m bekledigi taยงm topr~gm iistiinde ag ve sefil siiriiniir olurdu. Amma iยงler biraz yiiziine giilecek olursa, memleketinden getirttigi golugunu gocugunu hanlara, mirasc1lar elinde telef edilmiยง konak leยงlerine, diikkandan bozma yer odalarma, yahut bir hemยงehri evine yerleยงtirir, boylece de sefalet ve cehaletin oniine kattig1 bir aile hayati, ยงehrin imtiyaz ve nimetlerinden hemen tamamen ayri ve mahrum, diizensiz, tats1z, bak1ms1z yuvarlamp giderdi. Hele Siirtli hamal toplulugunun mahalleler teยงkil eden hoyrat kalaballg1, yaยงad1g1 ยงehiri istihfaf ederek, yalmz ve yalmz dogup biiyiidiigu memleketin hayat ยงartlarma israi'la sadakat gosterdigi igin, yay1ld1g1 semtin igtimai seviyesini de baยง aยงag1 ederdi. Eger bir yolcu, Unkapam'ndan kalk1p Ayvansaray'a, . ya da Fener'e Balat'a dogru bu sokaklarm igine dalacak olsa, oralarda neler neler gormezdi. Birbirine sald1rmaya haz1rlanm1ยง iki kedi gibi kafa kafaya vermiยง garp1k ve giiriik evlerin kadm1, tenceresi ateยงte dibi tutsa, gocugu beยงikte aglamaktan morarsa da, gene komยงl,l.SU ile kap1 oniinde, ya cumbadarr cumbaya dedikodusunu eder, soyleยงir, konUยงUr, bazan dalaยง1r, bOZUยงUr, kiifreder, oliinceye kadar yiiz yiize bakmamaya yemin etmiยงken, iig gun
110
iSTANBULGECELERi
gec;meden bar1§1r, belki de daha ileri bir anla§ma ile dostluk a§1m kepc;eler olurdu. Ekseriya: - Aman karde§, bizimki ile diin gece gene at1§t1k .. gel de iki lak1rd1 edelim.. Girizgahljle ba§llyan bir kap1 onii sohbeti, s1rasmda bir, bir ~uk saat ayakta devam ettikten sonra, agnyan belleri dinlendirmek ic;in kap1 e§iklerine oturularak, konu§ma .sabahtan .ogleye kadar surer, vakitsiz karm aclkan c;ocugun eline bir dilim ekmek verilir; soz, huysuz erkegi bir dalga gibi a§1p, kom§unun evde kalm1§ k1zma, kocas1 ile ak§amc11Ik eden filamn kar1sma, kaynanasma biiyii yap1p kadmcag1z1 boynuzsuz koyuna c;eviren falan dilazere intikal ederek, bir sahilden dahp oteki k1y1dan c;1kan bir yiizgec; gibi, birbirine c;ok uzak iki buud arasmda siiriip giderdi.
Kenar mahallenin kadm1, hemen erkegi kadar kiifilr de bilirdi. Amma civarda, bu korkunc; sagnaga ugramamak ic;in onun h1§mmdan kac;anlar da eksik olmazd1. Ne ·ki, evinde kadm kadmclk oturam, konu kom§u i§ine kari§m1yam, bir kelime ile, ba§1 ba§ma uymayam da o hie; c;ekemezdi. Bunlarm ad1, eger biraz halli vakitli iseler, «ne oldum delisi, sonradan gorme, soguk neva, burnu buyiik»tii. Berikiler ic;i.n de bunlar, ne soyleseler kar§lllk verilmeyecek, ne yapsalar mukabele edilmeyecek bir §erli idi. Bu §erlilerin c;ocuklari bahc;elerine mi girmi§, eriklerini kay1sllarim m1 c;alm1§, yoksa kuyunun c;1krigma as1hp kovay1 m1 koparmi§, yahut kadm, inadmdan c;op tenekesini getirip kap1larmm oniine mi dokmii§, ses c;1karilmaz, cevap verilmezdi. ~ayet evin gene; k1z1 toylugunQ.an bir kar§1llk vermek istese anas1 :
HALiQ
111
- Aman k1z1m, c;irkefe ta§ atma .. diye derhal yeti§ip k1zm1 sustururdu. Kenar mahalleler, temizlikten yana da pek Ia:iibali idi. Bir hiddet alameti olarak c;opler kom§u kap1sma y1g1lmasa bile, bo§ arsalara, duvar diplerine dokmekte beis goriilmezdi. Kedilerin kopeklerin, tavuk ve sineklerin k1blesi olan bu y1gmlarda da neler, neler yoktu? Kad1nm mangalmdan tardedilmi§ mars1k parc;alar1, kah kuyu ba§mda, kah mutbakta giyilmekten a§mm1§ tasmas1z takunyalar, koseleSinden aynlm1§ kink topuklar, ayaklan kopmu§ hurda sac; mangallar, c;atlak kaplar, delik taslar, ate§ borulan, insan i§tihasmm, kafa tasmdan beynini c;1kard1g1, gozune ve diline kadar yiyip kuru kemik b1rakt1g1 koyun kafalar1, ba§1 ile kuyrugu arasmda bir lokma eti kalmam1§ bahk k1lc;1klan, mevsimine go~ re m1s1r koc;am, karpuz kavun, portakal elma kabuklan, lahana p1rasa supruntUleri... Ak§am olup da lambalar yanmca, perdeleri indirmekte §ehrin her evi mu§terekti. <;ocuklar bile odalara lamba girince ko§up perdeleri c;ekmezlerse, buyuklerin, bu ihmale hie; de musamaha etmiyeceklerini pek ala bilirlerdi. Evlerin mahremiyeti, haric;ten o kadar k1skamlan ve sakmllan bir kudsiyetti ki, buraya yabanc1 bir na.zarm sokulmamas1 §art1, her sm1f ic;in cemiyet nizamlarmm en ba§mda gelirdi. Her biri ba§ka bir i§in sahibi olan bu evlerin erkekleri de, erkenden perdelerini orten bucaklarma,-hemen her zaman, gtin kavu§madan gelirlerdi. Kimi esnafti; yazma mendilini her ugrad1g1 dUkkamn mah ile biraz daha §i§irerek rahat ve sakin ad1mlarla sokagma dogru yiirurdu. Kimi memurdu, yaz ve kl§ ta§1maktan ho§land1g:1 §emsiyesi bir kolunda, otekine bakkalm, manavm
112
iSTANBUL GECELERi
yapt1g1 paketleri yilklemi§ olarak, o da evinin yolunu tutard1. Amma memur sm1fmm iginde de g1km ve yazma mendilini doldurup evine donenler hayli yekun tutard!.
O zamanlar henilz makinall nakil vas1tas1 tammayan istanbul!Jl(civarmda araba. bulunmayan kenar ma· hallelerden (ehrin gobegine gitmek igin ata, midilliye biner, dilldill sivar olmay1 da pek tabii bulurdu. Amma daha gok Halig. vapurlanndan istifade eden bu kalabahk semt halk1, yaya gidip gelmek hususunda da idmanll say1hrd1. Baz1 i§sizlikte ve havailikte §ohret alm1§ olanlann ise, iki elleri arkalarmda, bu birbirine geriden kavu§an eUer, gildilk bir kuyruk gibi sallanarak mahalle kahvesiyle evleri arasmda gidip gelirler, dostlar all§ veri§te gors~ bile, evinin kad1m, g1kms1z mendilsiz paketsiz gelen kocasmm ne fuzuli all§ veri§lerde oldugunu pek ala da bilirdi. Bir de evinin yolunu gece yansmdan sonra tutan, ya da kendinden daha hafif tiltsillil kafadarlan tarafmdan koluna girilerek, kilfe iginde ta§marak kap1smm onilne b1rak1lan bir ak§amc1lar ve ayya§lar sm1f1 da vard1 ki, buzlar sagaklan indirse, kar diz boyu olsa, kadmla.r1, uykularm1 bir sarho§ narasiyle agarak s1cak yataklarmdan g1kar ve kap1 onilne y1g1hp kalan bu killgenin yarah bereli yilzilnii y1kay1p, bin me§akkatle yatag1na siirilklerlerdi. Bir zamanlar gerek Bizans'm gerek Osmanll Tiirklerinin zevk ve safa durag1 olan Halig sahillerinden, Esma Sultan Yalls1, Ayaz Pa§~ Saray1, Aynall Kavak Ko§kil, T\:lrsane Kasn, lalezarlar ka§aneler, baglar, bahgeler yok olup, yerlerini imalathanelere tezgahlara kalafat. ve i§ topluluklarma b1raka b1raka eski itibarma
HAL iQ
113
veda etmeden gok zaman evvel, Bizans'm ge§meler ve saraylarla suslii Kozmidyon koyu, Eyup Sultan oldugu devirlerde buras1 bir kat daha §eref ve ragbet kazanm1§, fakat gene de i§te gun gelmi§, eski ikbalini, belki bir daha kavu§mamak iizere, ugurlay1p kaybetmi§tir. Eyiip clenen bu durak, derdini gizlemegi derman bellemi§ kimselerin derin siikunu iginde gun giinden kohnele§mesine, igtimai ve iktisadi muvazenesinden her gun biraz daha kaybedip sars1lmasma ragmen, gene de kuvvetli bir iman siperi iginde olmak imtiyazmdan dolay1, §ehrin umumi hayatmdan dalga dalga garpan tereddi atetine, hemen her semtten fazla kar§I koyabiliyordu. Orada imanla i§ birligi yapan gorenek ve gelenek, koksiizliigiin, ruh ve ahlak bozgunculugunun hiicumlarma siper kaz1yor, pusu kuruyor, gok defa da galip glk1yordu. Amina ne yaz1k ki, bu oliim kahm miidataas1m erge~ hezimete goturecek taassub hastahgmdan, kiitlenin biitiinli gibi, o da kendini kurtaramam1§tl. Eyiip, merkezden muhite dogru yelpaze gibi ag1lan §ehrin iginde, yari miistakil ve karakteristik hayat1 ortasmda, her§eyi kendi gatis1 altmda aray1p bulan kimselerin merdiimgirizligi iginde, kendi kendine yeten bir semt say1hrd1. Avlusunda, k1§m bile bir topal leylegi, durup dinlenmeden yagan bir giivercin sagnag1 bulunan camiinden ve memleketin dort ko§esinden ziyaretgi tophyan tiirbesinden, sukut i§areti veren zenci parmaklari gibi, havaya kalkm1§ hesaps1z servilerinden ba§ka, oyuncakc1lan, kebapc1lar1, kaymakc1lan, ta§c1lar1, bahgeli bahgesiz s1ra s1ra kahvehaneleriyle nam alm1§ bir gar§1s1 da vardi. Istanbul §ehrinin bu kat1§lks1z semtini, sm1rlar1 k1rlara ve daglara dayand1g1 igin biraz da koy saymak
114
TSTANBUL GECELERI
miimkiindii. Belki de kaymagmm dillere destan olu§u, civar koylerin mandlralarmdan indirilen kopiiklii ve halis sutler yuztindendi. Oyuncakc1 ise, gobegine ayna king1 yerle§tirip iisttinti kirmiz1ya boyad1g1 minicik testileri saks1lar1, ~om§u tugla harmanlarmm agdall <;amurundan y~rurdu. ,. Hele as1rlarca evvel bu semtin «Eser-i istanbul» damgas1 vurulmu§ porselen i§leri, belki yeryiiziiniin en ileri sanat orneklerinden say1llrken, o zamarilar kimbilir hangi madde ve ruh terkibiilin kivammdan faydalanarak, diinya porselen sanayii ile boy ol<;ii§iir olmu§tu?
* '** !cadc1hk 9agm1 kapam1§, cebinde, gegmi§ israflarmm ag1r faturalan ile dalgm, siikuti Eyiib'iin d1§ yiizlinde, artlk ihtiyarhk ve yokluk giinlerinin basit, kink dokiik zevklerine kanaat eden, mii~amaha ve sab1r, bir «adam sen de» cilik, · bir §ekil laubaliligi ile birle§mi§ bezginlik, derhal gaze garpardi. Art1k bu semt, eski ve~ rim ve zindelik zamanlarma veda eden kocam1§ insanlara ne kadar da benzemi§ti. Yaz mevsimlerinin k1zgm giine§i, .servilerin tepesini goriinmez eliyle bir alev par9as1 gibi yakarak gekilince, kahvelere gecelik · entarileri, terlikleri ve takkeleriyle 91kan ya§hlar yava§ yava§ evlerine doner, gocuklarm oyunlar1 tavsar, giindiiz sokaklarda nafakalanan kiimes hayvanlan, kendileri igin birak1lm1§ duvar deliklerinden yerlerine doner; gobanlar, bir koyunu veya kegisi olan hemen her evin oniinde 1shk galarak emanetlerini b1rak1r, hulasa ses ve hareket, daha ak§am karanhg1 kalm perdesini indirmeden, buharla§an yumu§ak bir nem gibi gizlice ugup giderdi.
HAL i Q
115
Nihayet esnaf da bu semtin, bu kubbenin adam1 idi. o da, gun I§1g1, saklanbag oynayan bir gocuk edasiyle, ba§m1 yeniden daglarm bay1rlarm ardmdan g1karmcaya kadar, dinlenmek iizere diikkamm tezgahm1 kapar evine donerdi. Yalmz yats1dan sonra yeniden kalabahkla§acak olan kahvehaneler ag1k kahrdi. Gergi eskisi gibi buralarm, elde altm ve giimi.i§ kamg1h, mercan, sedef, kehriiba, anber, necef, gill tesbihli zengin mii§terileri art1k kalmam1§sa da, haline gore abanoz, cam, tahta tesbihlerini salhya salhya gelip birbirleriyle yarenlik eden bir orta sm1f eksik degildi. Bir de gar§1da geg vakte kadar ag1k kalan yerler, kavun karpuz sergileri idi. Yelken bezinden bir tentenin altmda, yahut iig taraf1 kaba has1rla gevrilmi§ bir sala§m iginde ag1lan bu sergileri, direge as1h bir fenerin igine oturtulmu§ gaz lambalan aydmlatirdi. Gecenin koynunda esrar kazamp, birer masal ve hulya defineleri imi§ gibi gittikge karanhga gizlenen bu renk renk t.epeciklere, isli camlarmm biisbiitiin fersizle§tirdigi o cans1z I§Ik bekgilik ederdi. Esasen ak§ama kadar: - Vay babam, §ekker gibi.. kurabiyeee ! Diye mahm medhetmekten yorgun dii§en sergici, b1y1klan omuzlarma kadar burup her yan bakanla boy Olgii§en bir kabaday1 idi. Temmuz ve Agustos aylarmm s1cagmda, sergisinih nemli ve serin otlanm birak1p da evine gidip yatar m1yd1 hig? Yam ba§mda y1g1lan kavunlan karpuzlan ile beraber, bu yan kuru yan ya§ otlarm iistiine boylu boyunca uzanarak sabahlamakta, tabiate meydan okurcasma, iinsiyet etmi§, sad~ ruhunun en geni§ zevklerinden birini bulurdu. Saatten saate serinliyen hava, bu serazad §ehir u§agm1 sisten yorgam ile orter ve belki de uykunun esrarh eliyle kay1tlarmdan bo§alan ruhuna riiyalarm en temiz en saf olanlarmdan birini hediye getirirdi.
TSTANBUL GECELER!
114
mumkundti.. Belki de kaymagmm dillere destan olu§u, civar koylerin mand1ralarmdan indirilen kopti.klti. ve halis sutler yti.zti.ndendi. Oyuncakc1 ise, gobegine ayna kmg1 yerle§tirip ti.stti.nti. kirm1z1ya boyad1g1 minicik testileri saks1lari, ~om§u tugla harmanlarmm agdab c;amurundan y~rurdu. I'
Hele as1rlarca evvel bu semtin «Eser-i istanbul» damgas1 vurulmu§ porselen i§leri, belki yeryti.zti.niin en ileri sanat orneklerinden say1brken, o zaman:lar kimbilir hangi madde ve ruh terkibillin k1vammdan faydalanarak, diinya porselen sanayii ile boy ol<;ii§ti.r olmu§tu?
* **' !cadc1bk gagm1 kapam1§, cebinde, gegmi§ israflarmm ag1r faturalari ile dalgm, siikuti Eyiib'iin d1§ yiiziinde, art1k ihtiyarbk ve yokluk giinlerinin basit, kmk dokiik zevklerine kanaat eden, miisamaha ve sab1r, bir «adam sen de» cilik, bir §ekil laubaliligi ile birle§mi§ bezginlik, derhal gaze garpard1. Artik bu semt, eski ve, rim ve zindelik zamanlarma veda eden kocam1§ insanlara ne kadar da benzemi§ti. Yaz mevsimlerinin k1zgm giine§i, .servilerin tepesini goriinmez eliyle bir alev pargas1 gibi yakarak gekilince, kahvelere gecelik · entarileri, terlikleri ve takkeleriyle g1kan ya§lilar yava§ yava§ evlerine doner, gocuklarm oyunlari tavsar, giindiiz sokaklarda nafakalanan kiimes hayvanlari, kendileri igin birak1lm1§ duvar deliklerinden yerlerine doner; gobanlar, bir koyunu veya kegisi olan hemen her evin oniinde 1shk galarak emanetlerini b1rak1r, hulasa ses ve hareket, daha ak§am karanhg1 kalm perdesini indirmeq.en, buharla§an yumu§ak bir nem gibi gizlice ugup giderdi.
HAL
ig
115
Nihayet esnaf da bu semtin, bu kubbenin adam1 idi. O da, gun I§1g1, saklanbag oynayan bir i;ocuk edasiyle, ba§mI yeniden daglarm bay1rlarm ardmdan g1karmcaya kadar, dinlenmek uzere dukkamm tezgahm1 kapar evine donerdi. Yalmz yats1dan sonra yeniden kalaballkla§acak olan kahvehaneler ag1k kallrd1. Gergi eskisi gibi buralarm, elde altm ve gumu§ kamg1ll, mercan, sedef, kehruba, anber, necef, gill tesbihli zengin mu§terileri artik kalmam1§sa da, haline gore abanoz, cam, tahta tesbihlerini salllya salllya gelip birbirleriyle yarenlik eden bir orta sm1f eksik degildi. Bir de i;ar§1da geg vakte kadar ag1k kalan yerler, kavun karpuz sergileri idi. Yelken bezinden bir tentenin altmda, yahut ug taraf1 kaba has1rla gevrilmi§ bir sala§m ~gin de ag1lan bu sergileri, direge as1ll bir f enerin ii;ine oturtulmu§ gaz lambalari aydmlat1rd1. Gecenin koynunda esrar kazamp, birer masal ve hulya defineleri imi§ gibi gittikge karanllga gizlenen bu renk renk t.epeciklere, isli camlarmm busbutun f ersizle§tirdigi o cans1z I§lk bekgilik ederdi. Esasen ak§ama kadar: - Vay babam, §ekker gibi.. kurabiyeee ! Diye mallm medhetmekten yorgun dil§en sergici, b1y1klari omuzlarma kadar burup her yan bakanla boy olgu§en bir kabaday1 idi. Temmuz ve Agustos aylarmm s1cagmda, sergisinih nemli ve serin otlar1m birak1p da evine gidip yatar m1yd1 hi<;? Yam ba§mda y1g1lan kavunlari karpuzlan ile beraber, bu yar1 kuru yan ya§ otlarm ustune boylu boyunca uzanarak sabahlamakta, tabiate meydan okurcasma, unsiyet etmi§, sad~ ruhunun en geni§ zevklerinden birini bulurdu. Saatten saate serinliyen hava, bu serazad §ehir u§ag1m sisten yorgam ile orter ve belki de uykunun esrarll eliyle kay1tlarmdan bo§alan ruhuna riiyalarm en temiz en saf olanlarmdan birini hediye getirirdi.
116
iSTANBUL GECELERi
Gene bu §ehir u§ag1, kim bilir heniiz giicii kuvveti yerinde bir delikanh olmada.n evvel, biiyiik ca.miin avlusunda, iki notay1 a§mayan giivercin orkestrasm1 dinliye dinliye topag geviren, gelik gomak, ceviz oynayan gocuktu. Daha ondan da evvel, bir elinde def, bir elinde zincir, ag a~in1 oynatan gingeneye baklr meteligini feda. eden de "gene o idi. Hangi evin gocugu, yiiziinii cama yap1§tlrip sokag1 seyrederken, kendi yanag1 gibi ku~ursuz ve dolgun yiizlii elma §ekerlerine imrenmezdi? Hangi evin gocugu, gururu izzeti nefs zanneden kimselerin kof azameti ile, neza.ret ettigi tavuklarma kumanda sesleri verdigi kadar, kendi nafakas1m dahi ikra.m eden horozun, degnekler iistiinde §eker haline gelmi§ ornegini yalamaktan zevk almazd1? Tetik, ku§kulu ve kavgac1 horoz, §ekerci ustasmm taklidci elinde gocugun agzma 1a.y1k §eklini aldl m1, kuyrugunun ibiginin yalanmaktan incele incele zarla§1p niha.yet kir1larak ag1zda kah§l, hangi gocuk igin d.amak zevkinden iistiin bir galebe hissinin ma.nevi hazzm1 vermezdi? Oyle ya, tavuklar1 igin tehlike kabul ettigi her hareke,.. te derhal isyan edip yaygaray1 koyuveren bu miistebid hovarday1, degnek iistiinde tam bir ita.at ve teslimiyet ha.linde goriip tasarruf etmekte, gocuk igin ona meydan okurcasma evirip gevirmenin verdigi gizli bir intikam zevki yok muydu? Ya gene bu gocuk igin, agzm1 ve yanaklarm1 boyayan §ekeri bitirip, geriye kalan ve at1lmaktan ba§ka .i§e yaram1yan tertemiz macun degneginin tahta kokusu, belki hayat1 boyunca genzinin saklad1g1 en saf, en ba.kir tabiat kokulari arasmda degil miydi? Hele macuncunun ma.nileri kadar demir gubuklarmm §1k1rt1smdaki davet, hangi gocugu sokaga dii§iirmezdi? Bu gocuk birdirbir oynam1§, agaca tirmanm1§, {:a-
HAL iQ
117
murlu derede yuzmu§; bu c;ocuk, mukadderM1 bir ipe bagh oldugunu unutup gururla yukselen, yukselmesiyle du§U.p parc;alanmas1 bir olan uc;urtmasm1 uc;urmu§; gene bu c;ocuk hatim indirmi§ h1fza c;ah§mI§, rahlesinin bir gift tath meyli arasmdaki kitab1m ezberlemi§, falakaya yatm1§, mektepten kac;m1§ hulasa, muhitinden, semtinden, mahallesinden, ailesinden s1zan hava ve ahenkle §ekillenip bic;imine girmi§ ne olacaksa olmu§tu. Eski istanbul'un eski insanmm baha bigilmez bir hususiyeti de, yolu ustunde rast geldigi bir yabanc1y1, bir dost bir 8.§ina kabul ettiren selamla~m.ak adeti idi. O kimse, kan ve din birliginin insanhk duygusuna katt1g1 hasbi bir rriuhabbet ve a§inahk ile, kar§Idan gelen, yanmdan gegen rast gele bir simaya comerd bir yakmhkla bakar ve «seiamunaleykU.m» derdi. Mimarisi ne basit, esas1 ve orgusu ne saglam bir kopru.. topun da tufengin de ylk1p sarsam1yacag1, gonUlden gonUle at1lan bir kemend ... Muhakkak ki eski insan, sevmesini bugunkunden gok daha kuvvetle bilmekte idi. O, her dugumu gozenin, her mu§kUlu halledenin, her zoru yenen, her davay1 fasleden, her olmaz1 olduranm muhabbet oldugunu bilmek igin daha elveri§li bir terbiye ile yeti§tirilmi§ti. Be§iginin ustune. igilen anasmm tazelikle cilah giller yuzunu sevmekle ilk muhabbeti ogrenen gocuk, hayat1 boyunca ne kazanm1§sa hep sevgi denemelerinin, bu yarat1c1 geli§mesi sayesinde kazanrnl§ degil miydi? Sevdigi dersi daha f azla benimsemi§, sevdigi hocadan daha · kolay ogrenmi§, sevdigi arkada§a can f eda etmi§; sevdigi sanatta harikalarm be§igini sallam1§; fedakarhk bir zehirli §erbet dahi olsa, sevgilisi igin onu bir hamlede igmi§; feragatlerin lezzetini, mahr11miyetlerin ge§nisini hep sevgi yuzunden tatm1§; gene sevgi
118
iSTA.NBUL GECELERi
yiiziinden,. goniil verdigine kul kole olmanm saadetine ermi§tir. Affm biiyiikliigiinde, merhametin tathhgmda, miisamahamn lezzetinde hep sevginin parmagm1 aramak hata m1 olur? Bag1§lamas1m, ho§ gormesini, aCImasm1, korumaam1, seven kadar kim ba§arabilir? Nihayet pi{sevgi sebebiyle diinyaya gelmi§ olan insan, bu gokkubbenin altmda a§ka hakiki istikaameti verdigi gun, bu sevgi onu, hi{! bir anahtarm agamad1g1 Allah kap1smdan da i{!eri k1lavuzlamam1§ m1d1r? Boylece de a§k kap1smm adam1, kendi istidad1 kaderince, ebediyet boyu hep soylemi§, yalvarm1§, feryad etmi§, inlemi§, kah naz goklerine U{!IDU§, kah niyaz1 sitem yerine gegmi§, gonlii ocagmm yahmm1 hep a§k, hep sevgi ile h1zland1rm1§, yanm1§, yak1lm1§, kah dagllm1§ kah toplanm1§, kah susmu§ kah hayk1rm1§, hep sevgi ile kam{!Ilanm1§, hep ona ko§mU§, §ikayeti o, tesellisi o, 1stirab1 ondan, iimidi gene o, boylece cam da ciham da hep bir pula satip ge{!mi§.. ·
'**""
Ey kadm ! Sahrada Mecnun kendi derdine dahp devesinin yularm1 gev§etince, ba§I bo§ kalan devecik, nas1l her seferinde yavrusu tarafma geri donerse, sen de ne zaman ak1l dizginini elden b1rak1rsan sozlerin, hedeften ne kadar uzaklara ka{!1yor. Kendini derle topla ve Mecnun gibi: «Leyla.'ya varmak i{!in bu deveyi terketmek laz1m» de ve tekrar seni bekliyen Eyup semtine son bir ad1m at.
*
'*~·
o Eyup ki as1rlar boyunca bir zevk ve safa mah§eri olan Sadabad'a akan selin yalay1p ge{!tigi bir semtti. Hele bahar eglencelerinin bu §a§aah duragmdan sular karard1g1 vakit donen renk renk .sazh sozlii kafilelerin
HAL iQ
119
kay1klan, piyadeleri, sandallar1 Eyiip'e kadar toplu olarak gelir, su iistiinde yelpazele§en kay1klar, bir efsane mahlU.ku gibi, sanki goriinmez eller tarafmdan itilip, nazh nazh, aheste aheste siiriiklenerek bu noktada her biri kendi istikaametlerine dag1lmaya ba§lardi. Bahar gelince Kag1thane safalan, istanbullunun tabiate bir nevi ilan-1 a§k1 demekti. Kaku ve ceddi daglarda yaylalarda, serhadlerde at ko§turan biiyiik §ehrin gocugu, canlanan tabiatle s1k1 s1k1 oyna§mak, ah§ veri§ etmek igin biitiin kl§ mangallarm tand1rlarm ba§mda hulyalar kurmu§, ozlemi§ beklemi§, amma gene de helva sohbetlerinin cinash, niikteli zevklerine, diigiinlerin ziyafetlerin §a§aah eglencelerine, meddahlara, zuhurilere, saz, soz, §iir 1meclislerine haci tehniyelerinin, haf1z cemiyetlerinin, lonca merasimlerinin yan ruhani hazlarma ragmen, kan, sogugu, tehlikeyi goze ahp gene de tabiatten vazgegmemi§, cirid oynam1§, ok atm1§, at siirmii§, ava gitmi§, kendisini tabiatle gogiis gogiise getirecek her firsata dort elle sanlm1§tl. Bu kadar ate§li, bu kadar cesur bu kadar pervas1z adam, baharm nas1l hakk1m vermezdi? Zevk ve safay1 divanelige vardiran istanbullunun Kag1thane'de imrahor Ki::i§kii, Sadabad Kasr1, <;aglayam, laleleri, sanki ugucu y1ld1zlarrm§ gibi siiratle gegip giderken, tarihe, elle tutulmaz ince bir pmlti b1rak1p yok olmu§tur. Evliya <;elebi'ye «Lale vakti bu mesireyi gorenin akh peri§an olur» dedirten ve Nedim'i : Bak Stanbulun §U Sa'dabad-1 nev-bi.i.nyanma Actemin canlar katar ab u hevas1 camna Ey saba, gordiin mil mislin bunca demdir alemin Pi.i.§t i.i. pa urmaktasm iran'ma Turan'ma Diye say1klatan Kag1thane'nin tath dilli giiler yuzlii bir kom§usu da· vard1 ki, Silahdaraga dedigimiz bu say-
120
iSTANBUL GECELERi
fiye yerinde, hala o zamamn varhgmdan ve ihti§ammdan arta kalan sedleri, ulu ulu agaglarmm dili ile, sozlerine kulak as1Imayan bir §ahid gibi, gegmi§ten iddialar, buyrultular nakleder durur. Belki gene :ijedim'in §ikayet dolu sesi, bu ko§klerinandlg1 bir sevgiliyi bulmak igin den bir ko§ke)"'\T~dine , ko§up, yoklugu ile kar§1la§t1g1 zaman: 0 tifl-i naz1 gordum ruyuna hur§id eser etmi§, Haberdar olmam1§t1m sonra bildim neylemi§ nitmi§ Meger zalim, kag1p tenhaca Sadabad'a dek gitmi§ Diyivermi§tir. Lale Devri'nin sanatkar zaaflariyle laubali Padi§ah1: «Bunun fevkinde bir mahall-i dilkil§a olmamak gerek .. » dedigi Sadabad Kasri igin Vezirine Hatt-1 Hilmayunlar yazarak mehtab eglencelerine gag1r1r, onsuz buralarda zevk ve safaya gonlii. raz1 olmad1gm1 soyler durur. Yalmz Kag1thane degil, civar koylerinin de kas1rlar, ge§meler, havuzlar, bahgeler ve baglarla bezendigi bu semt, as1rlarm te§neligini bir pmar gibi dindirmekte e§i az bulunur bir comerdlik gosterirken, f(~uncii.Sultan ,Ahmed devrinin Sami'lerine, Vehbi'lerine, Nedim'lerine bir §iir zemini olmakta da ikramc1hg1m esirgememi§tir. Nev§ehirli ibrahim Pa§a'nm Sadabad Kasr1'm yaptirmas1, Halig k1y1larma olan ragbeti son basamagma yilkseltmi§ti. ~ehrin en belli ba§h ailelerinin gilzergahta bir yahs1, bir ko§kil bulunmak yol, s1ra hilkmilne girmi§ti. Halk ise, baharda erguvanlar, lalelerle bezenmi§ Sadabad'a akm akm ko§ar, boylece de «milkahhal gozHi, §irin sozlil, leyli yiizlii. ahularla; zer kemerli, beli hangerli civanlar» Sadabad'm gmarlan, sogQ.tleri arasmda dola§Ir, zevk ederlerdi.
H ALi:Q
121
Fakat guzel Halig bu namh semtten ibaret degildi ki.. i§te Kamlni, hatta Yavuz ve hatta Fatih zamanmdan kalma Tersane. i§te Karaagag Kasr1. i§te bahgeleriyle me§hur Haskoy'un nar, uzum, limon, turung baglari. i§te gene Karaagag'da Vezir Defterdarzade'nin me§hur bahgesi. i§te gulU bi.UbUlu ve karanfillerinin ge§idi alt1yuzu bulmu§ Ebussuud Bahgesi. Fatma Sultan, Emine Sultan, Esma Sultan yahlar1 .. Bahariye'nin, Eyub'un say1s1z hesaps1z ko§kleri, sahilhaneleri.. ·Ne gare ki bu gunun fakir, peri§an Sutluce'sini du§ilnurken, §U eski mamureler igin, bir vakitler dtinya guzeli oldugunu duydugumuz, fakat zamanla, diriden ziyade olU hissini veren posala§ml§ ihtiyarlara hayret ve deh§etle bak1§1m1zm manasm1 duymamak kabil degil. Amma gun olup aylar ve y1ld1zlar ink1raz bulduktan, bnlacak olduktan sonra, bir zevk ve safa ge§mesi kurumaz olur mu? i§te yuzlerce y1l istanbullunun kabm1 doldurdugu o eglence. yalagmm da bugun tamtak1r olduguna neden §a§mah?
* '** Kag1thane donu§leri de gene ba§h ba§ma bir a.Iemdi. <;ay1ri, gimeni, agac1, suyu, kasr1, gaglayam ile her sevgiliye bir ba§ka turlU hitab etmesini bilen §Uh .bir kadm edas1 ile, istanbulluyu as1rlar boyunca avutmu§, eglendirmi§, sevip ok§am1§ olan bu dilberin visalinden sarho§ donen kafilelerin bir k1sm1 dere yolu ile, bir k1sm1 da arabalar ve atlarla toplu olarak donerlerken biraz Silahdaraga'da biraz Bahariye'de dinlendikten sonra her kafile kendi semtine, kendi istikaametine dogru gegip giderdi. Fakat bir eglence ve zevk u safa gunu boylece kapamrken, kafilelerden biri de, ye§il bir hall gibi upuzun serili yatan Cinderesi Bogaz1'na sapar, tek tuk atlllar ise
122
iSTANBULGECELERi
bir su cenneti olan Bendler'e gider, bir diger kafile de Beyoglu'na g1kard1.
~i§li'den
Ne tuhaf, bazan hig istemedigimiz bir ye1e, hasretini gektigimiz b~r semtmi§ gibi suruklenmek zorunda ka1Ir1z. /. · Sen de ey kadm, artlk soz 1rmagm1 bu hig ho§lanmad1g1!l semte gevir.. Mademki nobet oraya du§tu, olu§lara sayp goster ve yuril ..
BEYOGLU
nstanbul'un kar§1smda divan durdurdugu ic;in §Dyle bir goz atmaya degen, fakat efendisinin mallm c;ala ~ala c;ift c;ubuk sahibi olup esk~ kap1sma ihanet eden zorba bir u§ak, nankor bir kahya, ac;1kgoz bir yana§ma gibi kurnaz Beyoglu. .Kac;ak eglence alemleri kurulan gizli evler misillu, kelbi i§tihalarm harman oldugu miiptezel, y1k1c1, iki yiizlii Beyoglu. Goriinii§iin ve gosteri§in tam bir maharet ve usta-· llkla inki§af zemini buldugu §Imarik, yapmac1k1I, sahte Beyoglu. Nikahlanmas1 dii§iiniilmeyen keyif kadmlari gibi, yolda§llk, halda§llk vefa ve dostluk bilmeyen kahbe Beyoglu. ~ahsiyetsizligin zavalh c;ehresini riya diizgiinleriyle kapatan giiliinc; Beyoglu. Ne iftihar edilecek bir mazisi, ne ogiiniilecek bir Slra tarihi olan bu iireme ve tiireme koskoca semt, bugiin, sanki istanbul §ehrini temsil etme salahiyetine malikmi§ ve sanki istanbul'un yiiziinii agartmak vazifesini ba§arabilirmi§ gibi, el .birligi ile siisleniyor, bezeniyor, bahi;eler, gazinolar, yollar, abideler, tiyatrolar, kuliibler, bu mesuliyeti iizerine alm1§ bir gururla hergiin biraz daha c;ogallyor.
124
iSTANBUL GECELERi
Ozrii kabahatinden a§km kimselerin gayreti ile de durmadari tak1p tak1§t1ran Beyoglu, yaz1k ki istanbul'un ruhuna kundak sokarken, kendisine yard1m eden kopyeci bir zihniyetin kalkam arkasmda onunla i§ ve gorii§ birligi halinde. i.stanbul §ehri, goriilmez, tutulmaz, mes·m ve mahk~edilmez bir cereyamn s1rtlnda, yava§ yava§ Beyoglu cihetine go~ ederken bu muhacereti onlemenin garelerini dii§iinmek, bu kendi kendinden kagmanm neticesi iistiinde durmak ne yaz1k ki hatmm1zdan gegmiyor. As1rlarca evvel yabanc1 bir prensin siirgiin edildigi bu lSSlZ dag ba§l, §imdi karmca yuvas1 gibi oyle i§lemekte ki, goz a~mak, rahat bir soluk almak kabil degil. Ne tuhaf, heniiz istanbul'un yangm yerleri bombo§ dururken (*) bir vakitler k1rlarm gobegine kurulmu§ olan Magka Silahhanesi;nin etraf1 ne de gabuk mahalle oldu. Gene bir vakitler Talimhane meydam denen Taksim'in o bombo§ gobegi, ne de gabuk ta§ ve tugla y1gm1 haline geldi. Ayazpa§a'lar, Mecidiyekoy'leri hep Beyoglu semtine yakm olmak psikolojisinin bereketleri degil midir? Acaba, gocuk agzmda durmadan §i§irilen balon gibi, boyuna yay1hp geni§liyen bu kof zihniyet, giin gelip son bir iifiiriikle pathyacak m1dir? Yoksa vaktiyle Saraym istanbul'dan Be§ikta§'a kagmas1 ile attig1 yanll§ adm1, hep Beyoglu putunun etrafm1 tavaf etmekte kalip, giini.in birinde, abideler, hatiralar, tarih ve mazi diyari istanbul'a iltifat etmek basiretini gosteremiyecek midir? Beyoglu'nun kirk
sen~
evvelki halini yazmaya ne di-
(*) - Bu kitab ilk defa 1952 senesinde bas1lmi:~t1r. O tarihte, istanbul semtlerinin bir cogu, hala eski buyuk yangmlardan artakalml§ arsa ve harabelerle dolu idi.
BEYOGLU
125
ye ozenmeli? 0, eskiden de bizim degildi; §imdi de oyle. 0, eskiden de havas1m allp suyunu igtigi bu toprag1 kugumserdi; §imdi de oyle. o, eskiden de adetleri, zevkleri, goru§leri, gorunu§leri, hulasa bir s1ra hayat icaplan ile bize benzemezdi; §imdi de oyle. 0, kapitUlasyonlarma, bankerlerine, masonlarma, IOvantenlerine, ge§itli dillerine, barlarma, meyhanelerine, umumhanelerine, bir kelime ile, Garb taklidciligine yaslanarak :i:stanbul'a dudak bukerek tepeden bak1yordu; §imdi de oyle. Yuzlerce seneden beri Beyoglu g1bamnm §eref kabul edilen yaras1, ihmallerimiz, gafletlerimiz anlay1§s1z1Iklar1m1z kap1smdan suzUlerek ta igimize i§ledi ve iste buradan istanbul'un haysiyetine en sistemli hucumlar1m haz1r1Iyarak, belli ba§h siteler halinde imarma, bir igtimai kUltur ve medeniyet zarureti edas1 vererek, as1l istanbul §ehrinin kalkmma yolunu kolayllk ve ustahkla kesti. O Istanbul ki as1rlar boyunca siyasi, cografi ve iktisadi hezimetlerin vebalini ve neticesini s1rtmda hissetmi§, bu yukun bu me§akkatin altmda zevkine, ahlakma, irfamna silleler yemi§, muhacir akmlarmm, bitip tukenmez yangmlarmm, gun gunden daralan kesesinin, hulasa her gegen zamanla biraz daha klSlrla§an hayat §artlarmm yumrugu ortasmda sersemlemi§, gogebele§mi§ ve kendininkinden ba§ka bir hayata imrenir olmu§tu. Evet yangmlar, gogu maziyi silmek, gelecegi tuzaga du§urmek, sefalete oksuzlUge saltanat bag1§lamak kasd1 ile g1kanlan korkung yangmlar.. Bu gaye igin te§kilatlanm1§ unsurlarm kUl ettigi istanbullu, bir gun evvel iginde gtilUp soyledigi bucagmdan, elde dort ucu dugiimlii bohgas1 ile ate§lere basa basa camm kurtard1 m1, nereyi buldu ise oraya ba§m1 soktu ve bu §a§km kafile, git git oyle bir cemiyet psikolojisine dogru itildi ki, eger kesesi izi:a vermi§ olsa bile, eski ba-
126
iSTANBUL GECELERi
ba ve dede bucaklarmm harabelerine yeniden mamllreler kurmay1 bir gerilik suc;u kablll ederek gozunu ve gonllinu, ureme ve tureme semtlere dikti. Bu yQ.zden· de i§te harab turab olmu§ istanbul'un yangm yerlerinde y1llar, c;ok uzun y1llar, ..<;obanlar suru gezdirdi, c;ocuklar uc;urtma uc;urdu ~riankesiciler adam soydu. ~imdi ise nufus kesafeti artan §ehirde mesken ihtiyacmm mantar gibi f1§k1rtt1g1 bina taslaklarma kulUbe azmanlarma, istanbul §ehri namma bir imar v~ kalkmma hareketi degil, bir yuz karas1 demek laz1m.
* ** Beyoglu zihniyeti, yersiz yurtsuz istanbullu'nun zaafmdan, §a§kmllgmdan, tereddud ve iman gev§ekliginc:ten istifade etmesini her zaman bildi. Onu, agma du§mli§ bir av gibi ne oldurdu ne ondurdu. Belki oldurmek as1l gayesi idi; amma fail olarak gorunmek, cibilli kurnazllgmm kari mi idi? Hem yava§ yava§ kan emmekteki zevki zalim bilmez de kim bilirdi? Bunu o bildi; fakat Beyoglu tokmagmm altmda un-ufak olmu§ istanbullu'nun ruhu bilmedi. Bilmedigi i<;in de hasmmm zaferine faydalI olacak hie; bir f1rsat1 ondan esirgemedi. Esasen dostunu dli§mamm tammayacak, tamsa da nefis muda· faas1 yapamay~cak.kadar mecalsizdi. Ne kUlturu, ne sana,ti, ne huneri, ne zevki, ne an'anesi, ne de imam kalm1§t1. Bu ruh c;okuntusunun ortasmda, dli§tligu agdan nas1l camm kurtarabilirdi? i§te kendi kendinden bu derece uzaga kac;t1g1 sirada, bir medeniyet kiblesi olarak Beyoglu havasma teveccuh etti. En bayag1 ko§elerine kadar ona benzemek, ona yaranmak, ondan gorlinmek, onunla gift olmak ic;in elinden geleni yapt1. Ceddi vezir, babas1 pa§a, kocas1 naz1r olan bir kadm, kendi konak arabas1 ile all§ veri§e c;1kt1g1 bu semtin zavallI bir tezgahtarma «mosyo» den ba§ka hitab1 lay1k gormedi. Gene bu hamm-
BEYOGLU
127
efendi, diki§ini diktirdigi, gama§1rm1 i§lettigi yabanc1 bir terzi yamagma, mukaddes bir mahlUk sayg1s1 gostermekten haz duydu. Sokakta beraber ise onunla iftihar etti; evinde misafir ise onun ho§land1g1 §eylere ragbet ve yakmllk gostermegi borg sayd1. Maalesef gene bu hammefendi, Beyoglu'nun isyan g1karm1§ insan kalaba1Ig1 gibi s1k1§1k, list uste, havas1z gune§siz evlerinden g1kan bir tatllsu frengini murebbiye payesi ile salahiyetlendirip evinin igine soktu, evladlarmi kay1ts1z §arts1z onun eline birakmak dalaletini de i§ledi. O evladlar ki cemiyetin ve ailenin el birligi ile tohum sagacag1 musaid bir zemin iken, o tertemiz tarla, yabanc1, hatta du§man ellerin keyfine terkedildi. Kirk sene evvel istanbul'da murebbiyelik, topsuz tufenksiz bir imparatorluk demekti. Mureffeh bir Turk ailesinin igine ad1m atm.ak demek, orada asla muahaze ve itiraza garp1lmadan saltanat siirmekle birdi. Miirebbiyenin husftsi odas1, hizmetine verilen cariye, kaprislerine koru korune itaat eden butun bir ev halk1 vard1. Murebbiye, evin iginde kimsenin anlamad1g1 bir dille okutup yazd1rd1g1 gocukla ne yapar, ne soyle§ir kimse bilmezdi. Bilinmesi laz1m olan bir §ey varsa, onun her yapt1g1nm her i§lediginin aym hikmet olu§u idi. i§te bu yiizden de gocuk alt1 ya§ma geldigi halde, «ezan okunuyor» diyecegi yerde «imam bag1riyor» dedi. Henuz biiyukbabas1, konagmda cemaatle namaz k1ld1g1, kendi babas1 cuma namazlarm1 kag1rmad1g1 halde, miirebbiyenin §aheseri olan bu korpe insana, mukaddesat1 bir yuz karas1 imi§ gibi silinmek, bertaraf edilmek zevki a§1land1. Fakat gocuk, bu darbeyi sade imanma yemedi. Din, merkezden muhite ag1lan ig ige halkalarm liepsini birden kucaklad1g1 igin ilk kastedilen o oldu ise de, milliyeti, an'anesi, baglari, hat1ralari hulasa tekmil k1ymetleri te-
128
iSTANBUL GECELERi
ker teker kur§un s1k1lan hedefler arasmda kolay kolay devrilip gitti. Artik gocuk himaye gagmdan g1k1p, miirebbiye de dort ba§1 mamur zaferinin hazz1 ile eve veda edecegi zaman, sanki bu z~.ferin miikafati olarak o, bilgisi, dirayeti ve nezaketjfriiedhedilerek bir ba§ka aileye tavsiye ve , devredilmek suretiyle oniine yeni ve elveri§li bir zemin daha haz1rland1. Boylece de miirebbiye denen canll tehlike, hamil oldugu mikroba kar§l muafiyete sahip bir portor gallm1 ile, ta§1d1g1 bakterilerden bol bol ve rast gele etrafma dag1tt1, durdu.
* ** Has11I, elenmemi§, tart1lmam1§, murakabe ve tefti~ edilmemi§ bir yabanc1 cereyamn sagtig1 ate§, kol kol, sel sel her ko§eye bir kiv1lc1m, bir kundak soktu. Ne bulduysa, neye degdiyse, neyi gozune kestirdiyse yaktI, y1kt1, silip siipiirdii. Bir zamanlar Fatih'in gemileri, s1rt1m iirperterek gegen Beyoglu, kudret zamanlar1m1zda yabanc1llgmm zararlarm1 ohlemege tenezziil etmedigimiz bu semt, ocakta unutulmu§ bir kiv1lc1m gibi, gun olup bacay1 da sagaklar1 da sard1 ve .ak1bet bir cehennem olarak kar§1rmza gikt1 ise, kabahati ate§te degil, onu ihmal edende aramak, insafm icablarmdan say1lmaz m1? Zaten insanoglu, musibet ve f elaketlerinin mesftliyeti muhasebesini yaparken, dl§ goriinii§lerin ve hadiselerin, kendi istidat ve fiillerini sftretle§tiren bir ayna oldugunu kabftl edebilse, muhakeme ve tedbirde isabeti ne kadar ileri gotiirmii§ olur..
"'**
BOGAZiQ:i
~evgilimiz vard1r, yamm1zda, ta yamba§1m1zdad1r; aroma gene de ona yakmllg1m1zm §iddetinden, ya da yakmllgma kanamam1§ olmam1zdan: Sen kimsin, kimsin sen? Nesin, neredesin? Demek isteriz. Kah ele gec;en, kah kaybolan, kah ok§anan, kah h1rpalanan bu sevgiliyi, an olur ki bir his ihtilali, bir Met, bir hezeyan ic;inde adeta tammaz oluruz. Belki kainat ic;inde tek gordugiimiiz odur; buna ragmen gormek ic;in divane kesildigimiz de gene onun yuzudiir. Onun yoluna doki.ilmek ic;in ne yapsak az bulur, ne soylesek kifayetsiz goriiriiz. Zaman olur ki hodbin, kiistah, ezici ve benlik tiiten bir sevgi, bir goz ac;1p kapama amnda, denize dii§mii§ bir sepet aczi ic;inde, teslimiyetle istigrakm dalgalan arasmda siiriiklenip gider. Zaman olur ki, ha§in, c;ig §Imar1k bir ihtiras, c;ekirdege hie; benzemiyen, fakat onun bir inki§afmdan ibaret olan agac; gibi, dallamp budaklamr ve feragat meyvelerinin en leziz ge§nilerine gebe kallr. Gene zaman olur ki tecriibesizlikle toylugun kanatlar1 ortasmda ba§1m1z gurur bulutlarina degmi§ iken, bir vecd riizgarid1r eser ve bizi tepesi a§ag1 sevdigimizin e§igine f1rlat1p atar.
iSTANBUL GECELERi
130
Ah gene zaman olur ki, ona tasarruf edenin biz oldugumuz tesellisine kap1hriz; ne 9are ki en ba§1rmz havada oldugu zamanlarda da, en zelil oldugumuz anlar kadar onun keyfi elinde evrilip 9evrilen, kah goklere yi.ikseltilip kah yerlere f1rlat1lan oldugumuzu hayretle gori.iri.iz. / ;
* ** Ey kadm, gafletine hem gi.ilmeli, hem de ac1mah. Zira §U anda, i;atal11 bir yol agzma gelip de sapacag1 taraf1 di.i§i.inmeden rastgele ad1mla:nm atan dalgm bir yolcuya benziyorsun. Neden daha ilk hamlede, Bogazigi denen cenneti ihtiyar etmedin de, goni.il denen muammaya si.iri.iklendin-? Yoksa Bogaz, kudreti ve cazibesi, etrafma hayranlar tophyan yi.iksek vas1fl1 gi.izellikler gibi, endi§e ve hislerini, kendi tutkunlugu halkasma ·m1 gekti de ona bir giri§ nagmesiyle ba§lamak istedin? Muhakkak ki fani ve basit iptilalar bile, bir davetin ve bu daveti kabul edici bir cinsiyetin neticesidir. Pervane, dudagmda sesi ve sozii olmayan I§Igm dilsiz el9isini, ta ezelden duyagelmi§tir. Ari igin de, ignesini detrdirdigi gi9ekten, yaz1hp bozulmaz gizli bir name ona her zaman gider gelir. Qay1rm ye§il otlarmdan ba§Im kald1rm1yan koyun, dogar dogmaz anasmm memesine sari· Ian kuzu, di.inyanm bin bir ibtila ve arzusuna gonUI baglayan adam ve bu gulgule, bu pat1rd1 iginde ey benim Allah1m, sana, yalmz sana ko§an kulun, hep, hep aym davet ve cinsiyet kanununun ezeli zebunlari degil midir? Bir goz kapag1 bile, muhafazasma memur oldugu uzvu ne zaman gizleyip, ne zaman ag1kta b1rakacag1m bilir. Sen ise ey kalemi elinde tutan! Bu kadarc1k bir insiyaki ferasetten dahi rnahrumsun. Birak, yeter art1k .. yi.iregindeki dag kendine kalsm, zira soylemekle bitme-
BOGAZiQi
131
yecek, anlatmakla tiikenmeyecek, israf etmekle eksilmeyecek bir §ey varsa, o da yiirek yamg1d1r. Ne yapsm, nas1l daglanmasm o yiirek ki, son katresine kadar bo§alt1lan bir kadeh siiziilii§ii ile sevdiginin varhgma dokiilmek ic;in k1vramr, biitiin azab1 ve cehennemi ona yakla§amamakta bulurken, gene onun bir i§areti, bir arzusu, belki geli§i giizel bir inad1 yiiziinden susmak, hatta yabanc1 kalmak i§kencesine mahkum edilir. Bakanz, bir hayat gelip gec;mek iizeredir. Devranm y1prat1c1 silleleri ortasmda h1rc;m, tasah, avare olmu§uzdur; boylece zaman, mutad seyri, mutad tekerriirii ic;inde yiiriimekte iken, tesadiif iftirasma ugram1~ mukadderat, birden kar§1m1za arad1g1m1z1 c;1kanr ve o an, hemen o an, bir omiir boyunca haberimiz olmadan aranm1§ olanm o oldugunu anlar1z. Ne c;are ki gene hayatm cilve ve esrar1, «sevgilim !» diye hayk1rarak ko§acag1m1z o bulunmu§a, kay1ds1z ve bigane kalmam1z i§kencesini reva goriir. 0 bUlUnIDU§ ki hayatlmIZIIl has1hd1r; o bulunmu§ ki bir ezel tam§1g1, bir ezel diigtimliisii, mihrak1, manas1dir ve bize ondan gayn ne varsa anzidir, c;ekilmez bir yiiktiir. Amma gene de biz hayat yorgunlar1, ugrunda iki alemi bir pula sayacag1m1z 0 bulunmu§a, her zaman uzak, her zaman yabanc1 olmak nasibini yiiklenmi§, eli ermez giicii yetmez bir zaval11 mevkiinden ileri gec;emeyiz; ya da gec;mek istemeyiz.
* **' Sana soyliiyorum; sana, sana ey kalemine bile hiikmii gec;miyen ·kadm !. Art1k say1klamalarma bir c;izgi c;ek ve Bogaz'm unutulan giinlerine, eski zamanma don!. Bir taraftan: «Eskiyi soylemek ic;in eskimi§ olmak laz1m !.» diyenler varsa da, sen de onlarm arasmda, fikir inadlar1, uflemekle temizlenen bir toz sath1 gibi ar1zi olanlara yakla§ ve de ki: Kirk senelik bir omiir, eski-
132
iSTANBUL GECELERi
mi§ say1lmak igin yetmez mi? Hem eskiligin, ne kadar uzun .olursa olsun, be§ikle mezar arasmdaki buuddan gelebilecegine inanm1yorum. Bir slinger gibi l_Ilazinin hasretlerine vuslatlarma bat1p gikmI§ olan ruh, ne buldu ise gegmi§te buldu; neye malik oldu ise eski gunlerinden surukledi. o z~Jllanlar safalar surdu; onun igin safay1 tamyor. 0 zaman cefalar gekti; onun igin cefay1 biliyor. Hulasa, dudagma hangi lezzetin ge§nisi surUldu ise burada da a§ina oldugu, istedigi veya istemedigi hep, hep odur.
* ** On altmc1 as1rda geni§leyen, imar edilen, suslenen istanbul, Mara§ .yaylalarmdan gelen yuz binlerce ak ve gok sunbuller, Kefe'den gelen ebru ebru laleler, Edirne'den gelen kantar kantar k1rm1z1 gullerle, §ehrin, gogu Bogaz'a dogru sarkan bahgelerini, kokulari, zaratetleri, renk ve §ekillerile birer efsane diyarma gevirmi§ti. Gene on altmc1 asrm, a§1k1m ka§anesinin §ahni§inden seyreden bir dilber gibi, Bogaz'a kah naz, kah niyaz ile bakan namh bahgeleri vard1: Sarayburnu'nun Has Bahgesi, Uskudar, Haydarpa§a, Be§ikta§ bahgeleri, Yahya Efendi Mesiresi.. Qogu Bogaz'a gogus veren, baz1s1 tepeden seyreden, bazan da etekleri eteklerine surunen bu gmarh, sogutlii, servili, erguvanh, sak1zll bahgelerde ispinozlar, fUIU.ryeler, sakalar, bUlbuller, havai bir mus1ki §elalesi gibi §ak1y1p dururdu. Bugun yuregi daralmI§ bir adam s1kmt1s1 iginde kasvetli birer ta§ ve tugla y1g1m olan Tophane, Fmd1kh, Cihangir, Be§ikta§, o zamanlar ormanlar, gamhklar, korular, kas1rlar, ge§meler, havuzlarla suslii ve ferahti.
BOGAZIQ!
133
Gene o devirde istanbullu, giizeli biliyor ve giizellik denen s1rlI terkip, elinden, dilinden, fikrinden ve hissinden tabii bir inki§afla olgunla§1p olgunla§1p dokiiliiyordu. Kah §iir oluyor kah mus1ki; kah hat oluyor kah tezhib; kah gevre oluyor kah yaghk; kah c;e§me oluyor kah kas1r; kah bag oluyor kah ise bostan. Sanki istanbullu, kl§ yaz gigeklenen bir agac;t1 da, gun gec;mez her bir dalmda bir ba§ka ahenk, bir ba§ka revnak ve teravet suret bulurdu. Boylece de o, giizellige giizellik kata kata elinden, dilinden ta§an zevk ve sanat kudretini, daha iistiinii olmayan bir hadde ula§t1rd1. Ona bu muvaffakiyetinde yard1m1m esirgemiyen, hatta te§vik etmekten geri durmayan refah ve bolluk da, bu zevk ve sanat ocagm1 yelpazelemekten geri durmamu~t1. i§te boylece de fiituhat ve satvet devirleriyle atba§1 giden istanbullunun ince zevki, hastallklari yenen saglam biinyeler gibi, gok kuvvetli bir yapmm giicii ile, c;okii§ devirlerinin afetlerine de gogiis gere gere ric'ate ba§laml§, fakat gene de birdenbire y1k1hp gitmemi§tir ve asirlar boyunca da Bogazic;i'nin koyleri, tepeleri k1y1lari, bir toplulukta cana can katan esmerler, sarI§mlar, kumrallar teraveti ile yan yana, kar§l kar§1ya, s1rt s1rta, Hisar'lar, Emirgan'lar, Kanhca'lar, Beykoz'lar ve daha nice nice isimler altmda serpilmi§ ve sanki bir el, bu geli§igilzel serpilen nazh vilcudlari bir kat daha gilzelle§tirmek igin kollarma, parmaklarma, ba§ma, gerdanma, ko§klerden yahlardan, mesirelerden, bag ve bahc;elerden baha bic;ilmez milcevherler kondurmu§tur. Her birinin ayri ayri tarihi yaz1lmaya seza olan Bogaz'm me§hur yahlari ve ko§kleri, c;ok eski degil, bundan yarim as1r evveline kadar, mazi bunlarm iginde, gorenegi gelenegi, te§rifat1 debdebesi ve bir ic;timai terkibin tekmil ihti§am kadrosu ile hala ya§1yor, hala tekrarlamyordu. Mesela bunlardan Ortakoy k1y1larmda bir Kaptan
134
iSTANBUL GECELERi
Pa§a Yahs1, saraylarla yan§ eden bir debdebeyi butiin incelik ve hususiyetleriyle gat1s1 altmda toplamu1ti. Cariyeleri, U§aklan, kavaslan, haremagalan, bahgevan ve kay1kg1lan ile ii<; yiizu gegen bir hademe gevresinin faaliyet halinde bulund~u, imparatorlugun bu son aristokrasi ornegi yah, k9ifi§ulan Zekiye ve Naime Sultanlara: «Biz padi§ah evladlan oldugumuz halde Kaptan Pa§a ile yan§ edemiyoruz» dedirten bir giptaya hak kazanm1§tl. Mesahas1 bir mahalle kurmaya elveri§li olan gigek serinin iginde egzotik nebatlarm, ismi cismi bilinmlyen ye§illiklerin ve gigeklerin kopriisii ile harem kism1 selamllga baglanan bu §ahane yallda i§ boliimil, istanbul'un diger biitiln konak, yah ve ko§klerinde oldugu gibi, kalfalarm mesuliyetine verilmi§ olan muntazam guruplarla idare olunurdu. Kar1smm sitemli bir bak1§m1 dag1tmak igin gama§Ir sepetiyle elmas hediye eden Pa§a'ya, elbette bir hazinedar kalfa laz1mdl. Sabah ak§am kirkar sofra kurulan bir binada, kilerci ve sofrac1 ustalara elbette ihtiyag kat'i idi. Kahveci, gama§1rc1 ve yatakc1 kalfalar ise, dolup ta§an misafirleri ag1rlama i§lerine nezaret ederler ve daimi i§liyen terziler de, bu kalabahk ev halkmm giyim ihtiyac1m kar§1larlardl. Sabahtan ak§ama kadar yanan iki hamam, temizligi imana karde§ etmi§ bir camiaya, yunmak ve armmak igin, gilniln her saatinde f1rsat verir ve dort adet imam1 olan yahda, istiyen her vakit cemaatle namaz kilabilirdi. Bu gat1ya bagh olan genglige, zamamn olgiilerine gore, karacahil de denemezdi. Zira her kiz, gilnun belli saatlerinde, kendisine gosterilen bir hocadan ders almaya mecburdu. Hizmet halay1klarmm, hanende, sazende ve maiyet halay1klan kadar i§leri hafif degildi. igine bir mahalle evi s1gabilecek kadar geni§ olan salonlarmda tozlan almmak icap ettikce merdiven dayanarak t1rmamlabilen va-
BOGAZiQi
135
zolan, mumlar1 yak1lmak laz1m geldikge on be§ yirmi cariyeyi birden i§gal eden avizeleri, birer tahttan farkl olmayan divanlar1, antikalar1, biblolar1, tablolan, saatleri, hulasa daimi bir bak1ma ihtiyag gosteren k1ymet yekunu a§km ta§km, bir e§ya kalabahg1 vard1. Fakat sorulursa, bu muhte§em dekor iginde i§ gormek de bir zevkti. Esasen ag1r hafif ge§it ge§it hizmetlerle mukellef olan bu kalabahgm eglence ve istirahatleri de du§unUlmemi§ degildi. Saz gecelerinden, Pa§a ile hammlar kadar, yalr halk1 da istifade ederdi. Bir aga ustamn idare ettigi hanende ve sazende tak1m1, k1y1lara garpan sularm bile kulak kesilmi§ gibi uslamp dinler oldugu bu eglence gecelerinde yah, zevk urpermeleri iginde sars1hrd1. Raksa ayr1lm1§ korpe ve k1vrak cariyelerin zeybek, goban, kogek oyunlan, arslan perendesi_, guvercin taklag1 ata ata meydam terkederken almlarma yap1§t1nlan gil altmlan toplamalar1, her goze ve gonUle birden hitab etmekte idi. Amma cariyelerin eglentileri yalmz saz ve oyun gecelerinden ibaret degildi. Kadife palanll, puskullu boncuklu midilliler, merkepler, onlan ucu bucag1 olmayan bahgenin her ko§esine ta§1r, daglara, mand1ralara, yemi§ bahgelerine goturur, mucevherlerle suslenmi§ bir kolun yiiksekte tuttugu nefis bir sanat eseri imi§ gibi, sahilden tatlI bir meyille yiikselmi§ bahgenin avucu igindeki ko§ke kadar g1kanr, ancak efsane mubalagasmm gizebilecegi bu ko§k bahgesinin muhte§em gevresi iginde oyunlar, eglenceler tertiplenir, zevk ve safa g1ghklar1 bulutlara garparcasma yiikselir, geng ve k1vrak bir ne§e, tatlI bfr meltem gibi gay1rlara, gimenlere dudaklanm degdirip degdirip g~erdi. Yah halkmm senede birkag defa da arabalarla Kag1thane ve H1rkai§erif ziyareti gibi toplu olarak gittikleri muayyen gezme giinleri vard1. 0 devirde insanoglu-
136
iSTANBUL GECELERI
nun di§ hislerine hitab edici zevklerin yanmda, i<; nis·· lerinin de ba§1 bo§ birak1lmaz, tek tarafa k1ymet vel'menin, cemiyetlerin ba§ma sard1g1 c;ileleri idrak eden bir §Uurun icab1 olarak, cismani zevklerle beraber ruhani hazlar da ihmal _edilmez; s1ras1 dil§tiikc;e mevlidler okutulur, hatim ftb~lan edilir, kurbanlar kesilir, imandan gelen bir c;eklnme, gayba gosterilen bir sayg1, belki de bir muhabbet, insanlara hayatlan boyunca k1lavuzluk eder, yollanm, yollarmm anza ve duzlUklerini gosterirdi. I§te bunun ic;in de, yerde §angird1yarak suruklenen bir zincir gibi, kirk, elli arabamn birden H1direllez'de Kagtthane'ye goturup gUlup eglenmelerine f1rsat verdigi bu gene; kalabahg1m, aym arabalar, ramazanlarda bir Hirkai§erif ziyaretine de goturur, boylece. de, dua, ibadet ve sadakamn yumu§at1c1 s1cakhg1, vicdan ve insiyaklan arasmda bir denkle§me, bir ahenk has1l ederdi. Gene aym zihniyetten gelme bir insafm icab1 olarak aileye be§ on sene hizmet eden bu gene; k1zlar evlendirilirken, sand1klarmda gumil§ kemerlerden, pirlanta yuzuklere, mISkal mISkal incilere kadar her c;e§it mucevhere sahib olarak evlerine giderler, gittikten sonra da gene icabma gore eski efendilerinin himayesini bir destek olarak kullamrlardi.
* ** Amma iki sevgili gibi kah birbirine yakla§an, kah uzakla§ir samllrken yeniden ba§ ba§a verir gibi olan Bogaz sahillerinde Kaptan Pa§a Yalls1'm tekmi§ gibi gostermek safdillik olur. Ancak her biri ba§ll ba§ma bir mevzu te§kil edebilecek bu tarihe malolmU§ sahilhanelere, k6§klere ve konaklara teker teker ba§ uzatip havalarmdan, c;e§nilerinden haber vermek de burada kabil degil.
BOGAZiQi
137
Acaba seksen ki§ilik hanende ve sazende kadrosu ile bir zamanlar Bogaz'1, zevkten inleten bir Hidiv Ismail Pa§a Yalls1'm, bilen bilmiyenden ~ok mudur? Acaba, emsali gibi, tarihi yaz1lmadan silinip giden bir Esma Sultan Yalls1'm, hi~ degilse, isim olarak hatirlayan kimseler kalm1§ m1d1r? Acaba Sadrazam Hilsrev Pa§a Yalls1 ile kom~uluk oynayan Hac1 SUleyman Aga Yahs1'm, hala kol kol uzayan aileden bir hat1rlayan bulunur mu? Acaba on altinci ve on yedinci as1rlarm birer tugras1 gibi, Bogazi~i hattmm gogsilne oturtulmu§ kas1rlarm, isimleri ve mezarlari unutulmu§ ecdad misilhl ne §ekilde ve nerelerde olduklarm1 i§aret edebilecek cesur ve isabetli bir parmak ~ikabilir mi? Hay1r hay1r, ~iksa da, ~1kmasa da sen ey kalem, etegini bu yahlarm, ko§klerin e§igine kapt1rma. Zira onlar konuklarm1 uzun tutar, kolayma b1rakmazlStr. Sen ise daha nerelerde donilp dolanacak, Bogaz denen o dilberin vasfmda daha neler ve neler soyliyeceksin.
* ** Kudret ve refahm besledigi umfuni zevk, gilzellige .her gun yeni bir taht haz1rlar, yeni bir libas giydirip cihamn hayranhklarm1 toplarken, ne yaz1k ki onun sahmp gezdigi memleket bilnyesine habersizce giren hastahklari, ziyade kuvvetli olmaktan buldugu tehlikeli bir gilvenle hep kil~ilmsedi. Boylece de, faraza tedavisi ihmal edilen bir taassub ~1bam geni§lemek i~in firsat bularak, bir ihanet illeti ile el ele verebildi. Onlenmemi§ bir gafletin, korkun~ ihtilatlarla afet kesilivermesi, tarih boyunca, devlet ve cemiyet Ol~ilsilnde ani ve sathi bir tela§ yaratt1ysa da asla devamh ve koklil tedbirlere el vurdurmad1. Ferdlerin menfaati kurdu, kiltlenin faydas1
138
iSTANBUL GECELERI
agacm1 yere serercesine kemirirken, dalm budagm feryad1, kimsenin elini killcma vard1rmadi. En fenas1, dii§mam dost, dostu dii§man kabul etmek illeti; §evket ve kudret devirlerimizde bile kundakc;1lara firsat kap1larm1 ~c;1k tuttu. Qat1m1z1. ~a temelinden tamire kalki§madik. Qatlaklara s1va, 'ctokiiklere yama vurmakla, bilinmez nas1l, k1ymadan ic;imiz yamp tutu§madan kendi kendimizi aldat1p durduk? Olu§tan saf, temiz ve civanmerd yarad1lm1§ bu kiitle, boylece ic;ten ic;e kemirilirken, hovarda bir israfm patirt1s1 ile de biisbiitiin sag1rla§tl; kulaklan d1§ardaki seslerden biisbiitiin habersiz kaldi. Uc; yiiz hademeyi otuza, kirk sofray1 dortte bire indirmek, seksen odall yalldan yirmi odallsma ta§mmak, art1k memleketin yiiz y1llard1r ahengini kaybetmi§ iktisadi ve mali olc;iileri adma, ferde .dii§en hizmetler ciimlesindendi. Ne c;are ki bir kere o c;ati c;oktiikten sonra enkazm altmdan yol bulup camm bile kurtarmanm muhal oldugunu dii§iinmek hemen hie; akhm1za gelmedi ve hakikaten giiniin birinde bu c;1lgm israf ocaklan, biitiin heybet ve deh§etiyle c;atird1yarak y1k1hp gitti.
* ** Bogazic;i'nin bir de ic;lerinde refahla hesabm atba§1 gittigi daha miitevaz1' rical, memur, tacir yalllar1 ve ko§kleri vard1 ki, yirmi§er, yirmi be§er oday1 gec;meyen bu binalar, otekiler gibi §ehir ve muhitle hemen hemen miinasebeti kesmi§ denecek gibi ic;lerine kapanm1§ birer imparatorluk minyatiirii degildi. Bunlar, bu birbirine dayanm1§, uzun ve ic;li hasbihallere kanamam1§ gibi ba§ ba§a yan yana yosun i§lemeli eteklerini denizin sular1na optiirmege doyamaml§ yahlar, i§te as1l Bogazic;i hayat1 bunlarm ic;inde ya§ard1. Onlar her arad1klarm1 kendi hudutlan ic;inde bulamad1klan ic;in biitiin ihtiyac;la-
BOGAZiQi
139
rmda di§ariya uzanmaya, kap1larmm e§iginden harice atlamaya mecburdular. i§te bu zaruret de Bogazigi hayatm1 meydana getirmekte idi. Onlarm, emirlerinde haz1r duran hanende ve sazendeleri bulunmad1g1 igin, mus1kiye, teneffiis ettikleri hava kadar ihtiyag duyan bu insanlar. as1rlar suren Bogazigi mehtablarmm ve saz gecelerinin pe§inde dola§tllar durdular ve hig §Uphe yok ki istanbul geceleri, bu sesli sazll mehtab alemlerinde oldugu kadar hig bir amnda giizelligin visalinde can verircesine kendinderi gegmedi. Anlayan, duyan ve giizeli gorebilen bir halk, kay1k denen, piyade denen, sandal denen bir teknenin iginde ve deniz ku§lari gibi ag1r agir k1mlldayan tekneleri, bir saz kay1gmm pe§inde, yar1 geceye kadar Bogaz sularmm iistiinde sarho§ ve mest kayd1 durdu. Bu yalllarm bahge sm1rlar1 iginde, otekiler gibi, daglar bayirlar olmad1g1 igin, gezinti ve eglence ihtiyaglarim da mesirelerle kar§1lad1lar. Goksu'lar, Korfez'ler, Kalender'ler, mehtab gecelerinde giizel sese, giizel saza .Kanamaml§ halk1, arilarm konup kalkt1g1 olgun bir gigek gibi asirlarca etrafmda toplad1. Bir gonUl pazari olan bu mesirelerde iigi.incii bir §ahsm asla sezmiyecegi nice nice gizli sevdalar, cesaretsiz, meyus ve mustarip a§klar dogdu ve oldi.i. Sevgilimiz vardir, belki bir kere gormii§iizdiir ve belki ka§mdan goziinden sual sorulsa verecek cevap bulamay1z. Amma gene de dort ba§l mamur bir tahassiisle tek tamd1g1m1z, unutmak elimizde olmad1g1 igin de tek unutamad1g1m1z odur. Seneler list iiste y1g1lsa da, o gene kah 1st1rab kah teselli, kah hiiziin kah u.mit ve daima tek istinad noktam1zd1r. Bazan alakam1zm §iddetinden, kiismek igin sebepler arar, bulamazsak yarat1r, ya da bir vehme sar1larak, hoyrat h1rgm ve inatg1 olmakla onu hirpalamak, belki de unutmak hevesine dii§eriz. Baz1 ise
140
iSTANBUL GECELERi
bir zafer gururundan meded umup, onu ezmekle yalanc1 bir bahtiyarllk duydugumuz da olmaz degil. Ne ki bu sahte yigitligimizin altmda en zavalh bir hezimetin goreklenmi§ oldugunu da, §Uur alti uyam§larim1zm lutfu hengammda y~e g1km1§ buluruz. Acaba isyanlanm1z fi-· rarlanm1z, offii igimizde uzun uzun dernlendirip, beklenmedik bir anda bu uykudan goriilmemi§ bir §iddetle· silkip uyand1rmak i§tiyak1 igin midir? Evet; oyle. Biz hodbin insanlar kanamad1g1m1z, kanam1yacag1m1z a§ka kiyarken·, bilmeyiz ki bu intikam hevesimiz, geri tepmek ister gibi girdaplar yaparak done done akan. bir suyun hud'asma benzer. Zira ilk hamlede tekrar ona. ko§mak, onun yoluna akmak tek yapacag1m1z, tek yapt1g1m1z i§tir. i§te, ba§lang1c1 ve sonu olmayan bu sevdalardan da, oralarda niceleri gelip gegti; yahut bizim k1sa ve mahdud hilkiimlerimiz gelip gegtigini sand1. Gene buralarda gengligin, adelenin ve etin giinilbirlik aray1c1s1 ve bulucusu olan kafileler de boy boy renk renk zaman zaman nobet silriip kam ald1.
*** Bogaz, i§reti pege gibi yiizilne gekip, ciham onun ardmdan seyreden ak§amc1lar igin de ko§eler ay1rm1§t! . Bunlardan Akmt1burnu'nun Tonozalt1 meyhaneleri, mehtablI gecelerde, visaline hasret gekilen dildadelerden biri mertebesinde idi. igine ay 1§1g1 kan§an deniz, tortusu durulan bir su gibi yava§ yava§ aganrken, Bogaz'm dilsiz dilinden binbir efsun dinlemek, hangi keyif ehlinin camna can katmazd1? Gene Bilyiikdere'nin sulara atlamaya haz1rlanm11casma sahile s1ra s1ra dizilmi§ olan meyhaneleri, as1rlardan beri, e§iklerinden ad1mlanm atanlarm kadehlerine, igki ile beraber tabiat giizelliklerini de katagelmi§ degil
BOGAZiCi
141
miydi? Belki gene buralarda, i§retten de tabiatten de ag1r basan bir ba§ka guzellik, onlara : Nim sun peymaneyi saki tamam ettin beni. dedirten anlar ya§atmi§tl.
* ** O zamamn adamlan bugilnkunden daha musterih, iyiyi ve guzeli gormege daha istidath idi. Zira o devrin medeniyeti, be§iginde tepinen bir c;ocuk gibi, eli ermez gucu yetmez bir sabi sayllabilirdi. Vaktaki giicu kuvveti yerine geldi, ana baba kaatili bir §aki olarak, i§te en yakmlarmm kamm ic;ici bulunuyor. 0 zamanlar. bir zamand1 ki, as1rlardan beri kar§1dan kar§1ya birbirlerine §ehamet destam okuyan Bogazkesenhisari ile Anadoluhisar1'na bakarken, bir vakitler tarihin ne kadar masum siperler arkasmda sava§tlgma gUlmuyorduk. 0 zamanlar bir zamand1 ki, ne makineler insan vazifesini goruyor, ne insanlar makineye benziyordu. Henuz kasnaklar ve gergefler duvarlardan inmemi§, ninelerimizin maharetli kollari tezgah c;ozmekten usanmam1§, gil.ne§te pi§irilen ilac;lar dolaplardan eksilmemi§, dostluk, saffet ve samimiyet a§ma soguk su katllmam1§tl. O zamanlar bir zamand1 ki, at1 arabas1, ham kUIham, konag1 yahs1 olan bu sm1f, cemiyetin imkan ve nimetlerini asla ve asla sade kendisine hasretmez, muhtac; gordil.gil.ne el uzatmay1, kendi ihtiyac;lar1m kar§1lamak kadar kendiliginden yapar, yapt1gmdan da kendisine bir gurur hissesi c;1karmazd1, O zamanlar bir zamand1 ki, evlerimiz, canlan istedigi zaman gelip canlar1 istedigi kadar kalan misafir baskmlarma daima ac;1kti. Hele Bogaz'da yaz1 gec;irenler ic;in hergil.n bu baskm ihtimali mevcuddu. H1s1m ak-
142
iSTANBUL GECELERi
raba, e§ dost, gece yatisma her kim gelirse, yatak yukleri, anbarlan ag11Ir; pamuk §iltelerin altma yiin do§ekler serilerek kabart11Ir, buriimciik ve keten gar§aflarm, anavata, kasnak, sarma i§lemeli yorganlarm temiz manzaras1 ile de misafirin yer yatag1 tamam olurdu. Daha sonra ~ya, el altmda bulunmas1 icab eden her turlii liizum'lu e§ya konur, misafir hemen daima kendi yan kalfas1 ile beraber geldigi halde, o da hamm1 gibi konuk s1rasmda tutuldugu igin hig bir i§ gordiiriilmez, ne laz1m gelirse hep evin cariyeleri, ah§1k ve k1vrak bir hassasiyetle haz1rlar, yapar yak1§tlrir, ba§ ustiinde geidirilen misafir de giderken, kendisini izaz eden bu topluluga dag1tilmak uzere ba§kalfaya bir orta bah§i§i b1rak1rd1. o devirde konuga ikram bir ibadet sayg1s1 kazanm1§ oldugu igin, biiyiik kuguk her ferd, her evinin kap1s1m galana gliler yiiz gosterir, sand1gmda sepetinde, kilerinde mutbagmda ne bulursa oniine doker, derdi varsa kiiller, ac1s1 varsa gizler, ziyaretcinin almmamas1 igin zehir gibi ac1 fedakarhklan bir yudumda igip bal §erbeti igtigi hissini verirdi. Bir de misafirlerden, haftalar ve aylarla kalan miitevaz1' bir sm1f da vard1 ki, bunlar yar1 himaye ihtiyac1 ile varllkh gatilara sokulur ve ailenin tahammiilii derecesini goz onunde tutarak, misafirlik muddetlerini ona gore ayarlarlardi. Bunlarm iginde ziyaretlerinin fas1las1 mutaddan fazla uzayanlar olursa, evlerine U§ak ve kahya kadmlar gonderilerek aramlacak kadar sevilip ozlenenleri de vard1. $ayet iglerinde gormu§ gegirmi§ olan·· lar bulunursa, bunlarm izzeti nefislerine kar§l daha titiz davramhr, rica yollu bahaneler bulunarak davet edilirlerdi. Oyle ya, arand1ktan sonra bahane de bulunm1yacak §ey miydi? $irin Bac1 gelmezse, H1direllez'de gl.U agacmm dibi-
BOG·AZiCi
143
ne kim gomlek kapat1r, kim martaval soyler, hele nane ptiluskun sular1m1z1 kim gikanrd1? Terbiye dil§kilnu torununa ragmen dort ·gozle bekledigimiz Sabire Hamm olmazsa, gar§I pazar i§lerimizin felce ugramasmdan nas1l tela§a du§mezdik? Hamur i§ini ince bir sanat haline koyan Rumeli, ne iyi etmi§ de evladlarmdan bir gogunu sevdiklerimiz arasma katm1§, hele ne iyi etmi~ de bir S1d1ka Molla'y1, a§inalar1m1z arasma sokmu§tu. Karak1§, pencerelerimizin kafeslerine beyaz perdesini gerdigi karlI ve f1rtmalI gecelerde, acaba Fitnat Hamm'm, kenarlar1 k1rmiz1, kirpiksiz gozlerine ve tekmil arkada§larm1 kaybetmi§ tek di§li agzma, bir kabartma harita gibi bin bir gizgili gtiler yuzune bak1p masallannm alemi iginde ya§amaktan daha keyifli ne olurdu? Ya civanmertligi, sadakati, kadir§inas1Ig1 ve gok ince zekas1 ile sm1fmm tuzu biberi olan bir ikbal Dad1'y1 kapI§mak igin, acaba f1rsat Ve nobet bekliyen, ailenin kag kolu vard1? Hey gidi Eski Zagra.. altmlar1m evine heybe ile ta§Iyan Hammoglu stilalesinin iki mazlum kadmma bir lokma ekmek veremiyecek kadar nas1l kah1r gordu, nas1l yabanc1 gizmelerle ezildi de onlan, yaprak gibi ugtuklan istanbul'da ellerinin emegi ile geginmege muhtag etti ve kibarhklarmdan zerre kaybetmemi§ bu ihtiyar ana ile sakat k1z1m, evlerimizin birer s1gmt1s1 s1rasma koydu? imparatorluk sapir sap1r muhacir kafileleri doker olalI beri, dalmdan kopan her zavallI, istanbul'un kucagma dil§mekte idi ki bunlarm arasmda daha nice nice Hammogullar1, bozgunlarm gurbet ve yoksulluk ac1s1 ile daglad1gi ad1 sam bilinmedik ne ustun ne olguye bigiye gelmez kiymetler vard1. Qocuklugumuzda, Manast1r, Uskup, Samakol, Selanik tecvidlerini, dinledigimiz
144
iSTANBUL GECELERi
ilk ciimlede farkedecek kadar onlarla dii§iip kalkard1k. Belki de yanm asir gegmeden Rumeli'de ne bir Manast1rlI, ne bir Uskiiplii, ne de bu eski vilayetlerimizi birbirinden ayirt ettiren o mahalli leh~elerden bir eser kalacaktir. Hulasa, ey~rimize gelen uzun vadeli misafirlerin iginde, soyleQJ.fkleri masallar saatlerce siiren, tekerlemeleri, bilmeceleri hala haf1zam1zda vakit vakit ba§ kald1ran ihtiyarlar, terbiye ile dizginli zekalan latifeyi latif olmaktan ileri gotiirmeyen niikte sahipleri, saf, basit ve kavray1§s1zlar da bulunurdu ki ne zaman elimizi uzatsak, aile ve cemiyet tarihinin yapraklan arasmdan bir tanesini bulup g1karmak miimkiindiir.
***
Bogazigi'nin bir de mahalle hayat1m kuran yerli ahalisi vard1 ki, sonbahar sert ve zorba ga1Im1 ile gelip, yaz1 sa~mdan siiriiyerek uzaklara atarken, otekiler gibi korkup goglerini toplamaz, s1cak mevsimde oldugu gibi, k1§ta da koylerinde ya§arlard1. Bunlar k1smen kiigiik irad sahipleri, memurlar, yalmz kendileri degil, belki ana ve babalan da aym koyiin aym evinde dogup biiyiimii§ olan yerlilerdi. Bogaz'dan kl§ yaz aynlmayan daha miitevaz1' bir s1mf ise, ba1Ikg11Ik, kay1kg11Ik, bah~evanllk yapar, ya da koyi.in gar§1smda diikkan tezgah tutup esnafhkla gec;inirdi. Her mevsim, sulan bir ba§ka cins bahga gebe olan Bogaz'da as1l avc1hk sonbaharda k1z1§1r, Karadeniz'den akm ba§laymca kl§ dalyanlar1 kurulur, ak§am olup da liifere gikanlarm sandallan sularm yiiziinii iri kopiiklii dalgalar gibi kaplar, daha sonra palamut curumu· ba§laymca da alabanalar haz1rlamr, bahkc;1lar bu mevsimde olta, 1gnp, g1rgir tela§ma dii§er, aglar tamir edil-
BOGAZiQi
145
mek uzere sahile yay11Ir ve boylece de Bogaz, zevk ve safa gunlerinden sonra, kimine gegim, kimine eglence olan bu vah§i me§galesine dalardl. Zaman sisleriyle ya§maklanan Bogaz, dun, bugunden ne kadar ba§ka imkanlarla beslenmekte idi. Adeta bir siit gocugu idi de, dudagmdan gegen bir ka!f yudumcuk, ona ag1r ve kuvvetli g1da.Iar almak ihtiyac1m asla hissettirmiyordu. O zamanlar kay1k denen tekne, sularm ba§mda gezdirdigi hemen tek vas1ta idi. Pazar kay1klan, piyadeler, sandallar, hatta saltanat kay1klari, hep iki sahilin kollar1 arasmda akan yolun yolcular1m ta§1rd1. Bazan da bu zarif kay1klar, bu suslti sandallar, bu eski piyadeler. Goksu Deresi'nin bir g1kmaz sokak gibi daglarm arasmda kesiliveren yoluna sapar ve iglerine §emsiyeli f eraceli, yeldirmeli kadmlar1 alm1§ yiizlerce kay1gm ba§ ba§a verdigi bu tarihi sahnede her gonill kendi oyununu oynar, kendi a§k nobetini surer ve kendi sevdasmdan gayr1 her §eyi· unutturan bir sarho§lugun kollar1 arasmda kendinden gegerdi. Tabiat, s1caktan derisi kavrulmu§ bir mahluk edasiyle baygm yatarken, sanki teselliyi, bagrmdan gegen derenin suyunu tuketmek istercesine gekmekte bulur, sogutler ve sazlarla beraber bu kanmayan dudak onu emer, emerdi. GU.nun bu s1cak saatlerinde, derenin akmaktan kalm1§casma durgunla§1p aynala§an ye§il sulan, uyandlrmaya k1yamad1grm1z bir giizel gibi, kendi haline b1rak11Ir, fakat ak§amm o yureklere efsun okuyan kl§k1rt1c1 tebessiimil parlarken de bu dokunmaya kiyamad1g1m1z dilber vu.cud, kiireklerin kollan arasma dti§er, boylece de Bogazigi'nin §ah daman gibi, derinlerinde zonklayan bu ko§esi, bir zevk ve safa numayi§inin en hararetli sahnesi. olurdu. Muhakkak ki mtis1ki edebiyatim1za, §uh, k1vrak ve ahenkli edas1 ile:
146
iSTANBUL GECELERi
Gidelim Goksu'ya bir alem-i ab eyliyelim 01 kadehkar giizeli yar olarak peyliyelim.. §ark1sm1, hercai oldugu kadar arzulu da olan bir dudak, bu eglence alemlerinin tadma ve safasma doyamadan hediye etmi§in biridir~ Ve daha$az11, daha az sitemli, hatta biraz da igine tehdid havas1 kar1§t1rarak soylenmi§ olan: «Kiigiiksu'da gordiim seni» diye ba§layan bir ba§ka ses, sevda e§igine ilk ad1m at1§tan tutturup, i§i ne de gabuk tehdide kadar gotiiriivermi§ sevda.J.1 bir ciiret hikayesidir.
* ** Ak§am ilerleyip de donii§ saati ba§laymca, kay1klar, bir gelinin kopiiren etekleri gibi, _derenin hareketsiz yiiziinden siiziilerek, Bogaz'm oynak ve g1I'pmt1h sularma ag1ld1 m1, helecana, korkuya benzer bir iirperti gegirilir, amma az, pek az da olsa, niivazi§leri hoyratllklarm takib edi§ine alI§t1g1m1z gibi, bunu da benimseyiverirdik. Hatta bir nefes evvel uzakla§tlg1m1z siikun, derenin o baygm rehaveti, yar1da kalm1§ bir riiya misali, yakm1Igm1 ve ince gizgilerini kaybederek, daha diri daha can" lI bir a.Iemle yer degi§tirir ve art1k denizin nerede huy" suz, nerede girdapll, nerede uslu, nerede karars1z ve nerede anaforlu oldugunu tamyan Bogaz kurdu bir kaylk" g1, cereyanlar1 kollaya kollaya, bizi muhabbetle bak1§t1..: g1m1z yahlarm oniinden gegirirdi. Bu yalllari bazan ne kadar iyi bilirdik. Qogunun, bir ig rahatma kavu§mU§ kimseler gibi, siikunla temkini el ele vermi§ bahgelerinde, ihtiyar ve asil agaglarm lo§la§t1rd1g1 bu gormii§ gegirmi§ bah~elerin ~marlari, so" giitleri, kestaneleri, giilibri§imleri, salk1mlar1 arasmda o zaman tek yad1rgad1g1m, manolya agaglar1 idi. He" niiz boyum anamm belini a§marm§ bir gocukken, bu
BOGAZiQi
147
bahgelerden herhangi birinin igine girdigim vakit, onun kokusunda B.ogaz'm yerli, hususi ve mahrem havasma uymayan bir yabanc11Ik, bir ecnebi misafir ge§nisi bulurdum. Sanki bu agag, evlerimizin igine soktugumuz galg1 ustalar1, diki§giler, hatta miirebbiyelerimiz gibi, bizde beslenen, fakat bizden olmayan ar1zi mensuplar1m1zdan biri idi. Amma ne garip ki, boyu anasmm belini a§mam1~ olan bu gocuk, uzun y1llar Bogaz'dan da, koyu renkli ye§illiklerinin arasma beyaz ev giivercinleri gibi konukonuvermi§ manolyalardan da uzak kalarak onlara ait biitiin intibalarm1 duygularmm kalaballg1 arasmda kaybettikten sonra, giiniin birinde haberi olmadan odasma birak1lm1§ bir demet manolyamn limoni mayho§ . kokusu, bir tahattur §im§egi gibi gakarak, gegmi§ senelerini kar§1sma getiriverdi. Belki de haklk:at olan §U ki, bir zamanlar kokusunu da kendisini de yabanc1 buldugu 0 gigek, biitiin ha§meti ile maziyi geri getirdigi igin, §imdi ona, rehinden kurtar1lm1§, hatta istirdad edilmi§ bir kay1p mal kadar cazib geldi. T1pk1 kiigiik ya§1m1zda alaylar1m1za, zekam1zm ge§itli muzipligine, h1rgm ve serke§ hareketlerimize hedef olan ho§lanmad1g1rmz bir a§inam1zla,, ona gengligini, bize de gocuklugumuzu kaybettiren uzun senelerden sonra tesadiif ettigimiz zaman ac1d1g1n11z, hatta bir vakitler delice alaylar1m1z, 'igneli sozlerimizle sata§mI§ oldugumuz igin nedamet ve esef duyup, eskiden bizi gileden g1karm1§ olan gevezeliklerinde, titizliklerinde artik bir cazibe buldugumuz gibi, ben de uzun bir iftiraktan sonra koklad1g1m manolyay1, mazinin 0 tats1z ve gekimsiz a§inas1 yerine koyup, rikkatle sevmi§ ve o an, tekmil Bogaz'1 bu kokuda canlanmI§ bulmu§tum. Bugiin Bogaz, bizim igin belki bir ceseddir. Fakat bir tarafa oliim fermam okurken, bir ba§ka tarafa can
148
iSTANBUL GECELERi
veren hilkat, yeryiiziinil bir hayattan mahrum ederken, ona bir ba§kas1m hediye etmemi§ olur mu? Durmadan yatak degi§tiren zaman seli bugiin diinkii mecrasm1 takip etmiyorsa, yarm da bugiinkil yolunu degi§tirecektir. Yarattiklar1pr6ldiirmek, oliimiin bagrmdan hayat yaratmakla keyfi gelen hilkat, acaba hangi ferdi, hangi cemiyeti, hangi milleti bu kanundan istisna etmi§tir? Eger bugiin Fatih devrinden kalan bir tek ki§i bulunsayd1, Bogazigi hayat1mn da o uzun omiirlii kimse gibi pekala ya§ayabilecegini iddia edebilirdik. Her pargas1 birbirine lehimli olarak as1rlarla mutecanis terkibini muhafaza etmi§ olan o vakitki cemiyet, zamamn parmaklar1 arasmda gozillup dag1llrken, bu ak1betten bir Bogazigi hayatmm kurtulmas1 nas1l beklenebilir? Varsm her kayb1n arkasmdan gozya§1 doken, ah u vah eden insanoglu, Bogaz denen o aziz oliinun. arkasmdan da mersiye okuyup kaside soylemekte devam etsin .. Zaten sanat goklerinin en parlak y1ld1zlari, ist1rapla doktiigiimiiz goz ya§larrm1zm iginde degil midir? Eger §iiphenin salmt1s1, isyanm gelmeleri, nefretin kamg1s1, endi§enin gam1, bekleyi§in umidi, tereddiidun heyecam, hillyamn garpmt1s1, ihtirasm buhram olmasa, insanlar, zaman zaman aksamanm surgmenin ve yari yolda bocalamamn, bazan da hazzm lezzetin tad1 ile kah sevinmek kah ac1 (!ekmek mertebesinde emeklemeseler, sanat dunyasmdan tek ses, tek ihtizaz duymak mumkun olur muydu? Butunlenmemi§, ruh ve mana zugurdu kalml§ insan, kendine benzeyen, kendi gibi yari yolda olan kimsenin sesini dinlemek ister; bu sesin hayram ve meclUbu olur. i§te onun igin de faraza bir Hayyam, inkarlar, §ilpheler, tereddud ve endi§elerde kendisine i§tirak1 yiizunden in-
BOGAZiCi
149
sanlar ic;in her §eydir de, imanma kainatlar1 s1gd1rm1§ bir Mevlana, o yar1m insan ic;in hic;bir §ey degildir. Ho§nutluk ve kemal duragma varm1§ olanm zaten soyliyecek nesi kalnn§t1r? Soylese de bu gokkubbenin altmda onun dilinden kac; bahtiyar anlar? Diinya gecesinin gomlegi, vakit vakit arar oldugumuz manay1 gizliyen bir ortiidiir. Bu gomlegin ic;indeki dilber viicudii kollayanlann eli o gomlegi y1rtmad1kc;a, e§siz a§inay1 uryan gormek ne miimkiin ... Batil m1 soyledim? Diinya gecesinde manaya varmak ic;in her oniimiize gerilen k1ymet, bir gomlekten ba§ka nedir? Bilmem 0 iptilalar ortiisiinii paralay1p ic;indeki a§inanm vuslatma. erebilsek, cihanda bundan iistiin bir cesaret, bir ta;Iih, bir devlet olur mu?
'**... Hey! .. vakit vakit akh ba§mdan uc;an kadm! Gozlerini, ic;inden diinyaya c;evir. Hele §U ak§am riizgarma bak.. A§km1 itiraf edemiyen bir bagr1yamk gibi, daha agz1m ac;arken susuyor. Fakat sen anlamasan, ya da anlamazllktan gelsen de, Bogaz'm hal-a§ina c;ehresi ic;in bu say1klama, bu tereddiid, bu korku, yaz11lp da gonderilemiyen a§k mektupla~1 kadar, istirapla bogazlanm1§ cesaretin ta kendisi degil midir? Hayir hay1r, sessizligin bir kiipe gibi kulaklara tak1ld1g1 §U ak§am saatinde, artik etegimi ic;imin penc;esinden kurtarsam da, tekrar Bogaz'a donemiyecegim. Ak§amm sadefi 1§1g1 altmda, yigit elindeki yatagan gibi parllyan sulan kendi haline b1rak1p bir ba§ka semte gitmek gerek ..
/~DALAR -
KADIKOY
1ro
ereye gideyim? Bir lamelif gizip Adalar'a m1? yoksa Ka~~~ d1koyii'nden Pendik'e kadar boydan boya gerilen Marmara k1y1larma m1? Belki ne oraya ne buraya. .. Zira omriimiiz boyunca a§inahk etmege mecbur oldugumuz halde, muhabbet ve samimiyet kuramad1g1m1z kimseler gibi baz1 semtler igin de, boylece bir yakmhk ve hasret duy· may1z. Biliyorsunuz, bir ara ta Q1rp1c1'ya kadar uzanm1§ oldugum halde Bak1rkoyii'nii atlay1§1m belki de bu yiizdendir. Kiigiiciik bir gocuk iken, dost ve akraba hat1n giiden biiyiikannemle beraber Kumkap1'dan trene binip bu koyiin yerlisi olan Omer Pa§a ailesine Slk Slk misafir oldugumuz halde, ne garib ki, oradan hislerime dola· mp kalm1§ bir hat1ra ipligi dahi bulup gozemem. Keza, gene elim biiyiik annemin elinde olarak Erenkoyii'nde Doktor Halid ~azi Bey Ko§kii'ne de igli d1§ll ziyaretlerimiz oldugu halde, bu havali ile de, - Bak1rkoyii kadar degilse bile - derin derin anla§amam1§1md1r. Terbiyeli bir insan, gok hassas ve kiymetli bir sanatkar, iyi bir hekim olan ko§kiin sahibi, belki tefekkiir sahas1m oluruna 'Qaglam1§, !akin zekas1 sanat harikalan ~
ADALAR - KADIKOY
151
vermekte comertlik gostermi§ bir k1ymetti. Fakat onun bir §iir kadar giizel olan bahgesinden ve ko§kiinden de fazla bir §ey sakllyamad1m i§te. Ancak ceddinden devir ald1g1 gok ihtiyar bir a§g1s1 ile bir de bahgevam vard1 ki, birbirleriyle geginemiyen, fakat birbirlerinden de ayr1lmayan bu iki kap1yolda§, beni Halid ~azi Bey'in ceddi olan M1s1r Vekili Hac1 Silleyman Aga ile geng ve gok giizel kans1 Zekiye Hamm'm sahilhanelerine kadar gotiiriir ve hayalen; meghul fakat s1rll ve cazibeli bir gat1 ·altmda ya§at1rd1. Bak1rkoyii'ne gitmegi istemez, fakat arzusuzlugumu da izhar etmezdim. Erenkoyii igin ne sevinir, ne de iiziiliirdiim. Tren, Haydarpa§a'mn y1gm y1gm iist uste mahallelerinden kendini siiratle geri gekip, ko§klerin, bahgelerin ve baglarm f erahhg1 arasma dalmca ben de ferahlar gibi olur, fakat ini§i yoku§u, giz- .. liligi §a§1rtmac1hg1 olmayan bu havaliyi, bak1mma siisiine, insan elinin gayretli ok§ay1§ma ragmen, Bogaz'm dakikas1 dakikasma uym1yan i§veli, §uh, asi, g1ld1rt1c1 bazan da uslu ve uysal giizelligi ile mukayese ettigim zaman, yiirege ezgi veren bu diiziiikten ba§1m1 gevirerek ·biiyiikannemin ela gozlerinin, igimdeki ho§nutsuzlugu sezip sezmedigini ara§t1rird1m. ~imdi bir kitap yazarken, semtler arasmda boyle aynhk gayr11Ik yapmak da olur mu, demeyiniz. Evvelce de soyledigim gibi, ben istanbul semtlerinin tarihini yazmak iddiasm1 giitmiiyorum. Hatta higbir iddianm etegine yap1§m1§ degilim. Sevdigimi sevmiyebilirsiniz, inand1g1ma omuz silker, zevklerimle anla§maz, hislerime dudak biikebilirsiniz. Bu cihanda her ki§inin kendi gorii§iine nazaran hii~iim vermekte hakk1 oldugunu kabul ettikten sonra, davamza nas1l yanll§ diyebilirim? Fakat sizi dogru bulmak da, benim, riizgarla oradan oraya ugan avare bir yaprak gibi, geli§i giizel istanbul'un §Urasma burasma konmama mani olamaz. Evet ta Qir·
152
iSTANBUL GECELERi
p1c1'ya g,itmi§ken Bak1rkoyu'ne ugramam da, butiln bir gocukluk ve genglik hayatrma haz ve lezzet katm1§ olan bir ikbal Dad1'mn Gedikpa§a'daki evini hayalen olsun baz1 baz1 dola§mak isterim. Mesela §U anda da, irademe gelme takan bir fermanla, belki b,jg-·s1ras1 degilken, gene onun bas1k tavan11 kugucuk efciasmda bir soluk almak, bir lahza olsun mazinin gogsilne ba§1m1 dayamak arzO.sunu duymaktay1m. Bu. kugucuk odanm bir ko§esinde, otuz §U kadar sene, yerinin degi§tigini hat1rlamad1g1m yatag1, patiska orttilu ko§e minderi ve daima bu minderin yanmda duran iki kari§ boyunda sigara iskemlesi, igi kabartma resimli ktil tablas1, dolapmm iistunde ise ayaklari kenetlenmi§ kibar dil§kilnu iki su bardag1, her zaman aym yuksek givide duran ve biz (tocuklarm boylarim1z yeti§medigi i(tin elimize verilmesini bekledigimiz, her gidi· §imizde de indirtip iginde uzun uzun yuzumuzu seyrettimiz devaynas1, sanki ha.Ia kar§1mda. ince bir gocuk gehresini bile mubalagas1 ile korkungla§t1ran bu ayna, insanoglunun en kuguk ya§ta bile, urkup deh§et duydugu bir nesneye, gizlice tecessus ve meyil de hissedebili§ini, ona hem bakmak, hem de f1rlat1p elimizden atmak duygular1m1za aym zamanda §ahit olu§u ile isbat eder ve sanki tekrar duvardaki mevkiine yukselince de bize mti.stehzi nazarlar f1rlatird1. Sonra, bu kti.guk odanm e§ya kalaba1Ig1, ruzgara ve soguga · kar§1 k1§m giri§le bezlenen iki pencerenin bo§luguna yerle§tirilmi§ bir kitap raf1, evvela bogulur gibi hmld1yan, sonra acele acele galmaya ba§llyan ve daima ileri giden duvar saati, igindeki ate§ kadar k1rm1z1 ve parlak olan bak1r mangal, yerde hav1 ve resimleri kaybolmu§ frenk kilimi, oda kap1smda· ise pamuklu kalm perde ile tamamlamrd1.
ADALAR - KADIKOY
153
Belki kendi evlerimizde, bir elle tokmag1 gevrilip, bir elle perdesi ag1lacak bir kap1 olsayd1, bu devamll ve zor giri§ g1k111tan usang getirebilirdik. Fakat burada, aras1ra katlamlan o tath mu§kiil yuzunden odadan sofaya, luzumlu liizumsuz ne gok gidip geldigimiz olmu§tur. Nihayet bu kugucuk bas1k tavanh odanm adagay1, limon ve kahve kokan havas1 iginde ikbal Dadi. .. Sadakatin, dogrulugun, insaniyetin, tedbir ve dirayetin canll ornegi buram buram tuten o kadm ki gozumuzde ve gonliimuzde butun §~§aasiyle ya§ar durur. Bak1rkoyu'ndeki akraba evleri cazibeden bo§, sanki suale .·ve cevaba muktedir olmayan bir heykel gibi ta§la§ml§ olarak yuzume bakarken, bu guruk, mutevaz1' eve ve bugun hayatta olmad1g1 halde, ya§ad1gma kendi nefes ah§ veri§lerim kadar emin oldugum o tok sozlii, merd ve sad1k kadma olan dii§kunliigum neden? Onu nigin unutam1yorum? Fakat o nas1l unutulur ki, sizin menfaatinize sizden daha haris, sizin derdinizle sizden daha derdli, sizin iyi gununuz igin sizden daha te§ne olan bir sadakat abidesi k1yametler gorse de hig ylk1hr m1? o, her zaman iradeli, te§kilatg1, nekre, zeki ve olesiye fedakard1. Hem f edakarhg1, oyle §uurlu bir sadakatin vard1g1 netice idi ki, bu manevi tekamiil, butun hareketlerinde, sozlerinde ve hukumlerinde, kendi menfaatini hesaba katm1yanlarm olgunlugunu bag1§larm§t1 ve hayat1 boyunca da kar§Illk istemeden ko§mU§, minnet beklemeden yapm1§, iistune ald1g1 bir i§ igin camm israf etmekten zevk duymu§, dostlugu kalesine giren her ferde emniyet, huzur ve rahathk vermi§, hatta sadakatini gekemiyenler bile s1rasmda ocagma dii§mii§, o bunlan da iyiligi ile faydalandlrm1§t1. Belki onun en fazla ustunde durulacak vas1flarmdan biri «efendizadelerim» diye yere goge koymad1g1 ailenin her ferdini, kendi go-
154
iSTANBUL GECELERi
ru§une ayk1ri buldugu herhangi bir dil§unce ve hareketi igin, hig gekinmeden muahaze edi§i idi ki, bu sizi size soyleyi§, bu ag1k tenkid belki yekten ho§unuza gitmez, kabul etmemek igin mukavemet gosterir, fakat insafa geldiginiz zi;iman da ba§kalarmm ezilip buzultip dillerinin alt}H{ia geveledikleri nezaket cilmlelerinden bin kere daha makbultintize geger, sevgi, hatta minnet uyandmrdl. Ne mutlu o bahtiyara ki Urfi'nin dedigi gibi: Qinan ba nik ti. bed zu · kiln ki badez murdenet Urfi ! Milstilmanet bezemzem §Uyet ve Hindu besuzanet. Rtitbesine ermi§tir. Evet, iyi ile de, kotu ile de o mertebe ho§ olmak ki, oldukten sonra mtisltimanlarda zemzemle y'.1.kamak, Hindularda da ate§le yakmak arzusu verecek bir benimseme, bir kendine maledi§ kayg1s1 uyand1rsm .. Bazan, mti§ahede ve te§hisimde tarafs1z olup olmad1g1m1 yoklamak igin, onda bir a§ag1llk duygusu, bir bayag1llk, ya da marazi ve koru kortine bir sada.kat ve yahut telkin ve terbiyenin kazandird1g1 dev§irme bir all§kanllk arad1g1m da olmu§tur. Fakat att1g1m ilk ad1mda, felsefesini yapm1§ ve §Uurlu bir ruh sporu ile saglama allnnn§ ergin ve olgun ruh yap1s1 ile yoluma g1karak: «Bana iftira etme ! » der gibi gozunu gozume dikip her zaman mahgup etmi§tir. Qar§lkap1 derken, ihtiyar ve gogmti§ bir a§inanm §ahsmda nigin bu kadar israrla durdum? Durdum; zira kendimize dogru egdigimiz bir dalm meyvesi, agacm biitunu namma kaside soyleyicidir. Gergi bu meyve kalaballgmm arasmda gtirtik, ham ve.kurtlular1 olsa da, iig be§ hatall ve sakat, hakiki ge§ni hakkmdaki hilkmiimii· ze nas1l tesir eder? i§te ben de bir ikbal Dad1'nm varllgmda, o zamanki cemiystin mil§terek zihniyetle, mu§-
ADALAR - KADIKOY
155
terek istikamette yuruyen bir ztimresini gordugum icin, ondan ac;t1g1m sozu belki bu kadar uzun tuttum. Evet bu buyuk kadmdaki ruhl terkib, 0 zaman nadir tesaduf edilen k1ymetlerden degildi. O devirde, insam zorla kendi kottiluklerinden utand1ran, zorla iyi olmaya surukleyen, ic; ve dl§ ahenklerine imrenilecek oyle ornekler vard1 ki, bunlardan, hat1rlad1klanm1 saymakla tuketemiyecegim ic;in ancak bir tanesine elimi degdirdim.
* **
c;ar§1kap1'dan ayr1lmak uzere oldugum §U s1rada, beni oraya, bu kohne evden de ba§ka ili§tiren bir sebep olup olmad1g1m kendime soruyorum. Eger daha ac;1k konu§mak kabil olsayd1, bunu sormak degil, soylemek laz1m gelirdi. Fakat ne c;are ki baz1 suallerin cevaplari asla verilemez ve verilememelidir de. Belki bugunku Umin en k1ymetli hukmu, hakikat namma henuz be§eriyetin pek az bir §ey bildigini idrak ve itirat etmi§ olmas1d1r. Nic;in severiz, nic;in sevmeyiz? Neden inamr1z, neden inanmay1z? Nic;in isteriz, nic;in istemeyiz? iyilik ve guzellik neden baz1lar1m1zm bin mihnet ile ekip bic;tigi bir tohumdur da, kotUIU.k ve §akavet neden baz1lar1m1zm emeksiz dev§irdigi bir mahsuldur? ZulUm ve kan ic;icilik neden kolayhkla ak1p gittigimiz bir yoldur da, insaf ve muruvvet neden ka§lar1m1z1 c;attig1m1z bir zavalhd1r? Bir kafile, intikama dort elle sar11Irken, neden bir ba§kas1 affm kadehini damla damla icip mestane naralar savurur? Neden §U basiretsiz adam, sizin tertemiz, maksads1z ve menfaatsiz dostlugunuzu idrakte kor kahr da, kirli ve korkunc; bir dudagm tezvirlerine kulagm1 ve yuregini agar? Neden · inamlacak ve belbaglanacak sizin muhabbetiniz iken, kahbe bir duzen bu koskoca dostlugu .hurdaha§ edip yere serer? ·~ **
156
iSTANBUL GECELERi
Amma sen ey kadm, bu defa adlar1m koydugun semtlere bil.sbiitiln ihanet ettin. Hani Kad1koyu'nden, Adalar'dan soz edecektin? Haydi hizaya gel.. daha fazla asayi§i bozup, sadece fikir dil.nyasma kagma ! Fakat §Unu. da itiraf etmeliyim ki, eger K1z1ltoprak olmasa, eg~~tlhtu Pa§a Camiinin ko§esinde, yarim as1rdan beri higbir tebeddil.l gostermeden yerli yerinde duran o gardakll esnaf kahvesi bulunmasa, bu taraflara kim ad1m atard1? Belki Pendik'le Haydarpa§a arasmda uzanan belkemigi ustil.nden bir §im§ek suratiyle ge~mek bile hat1r1ma gelmezdi. Evet o iki ismi yadedebilmek igin ad1m1m1 bu kadarc1k olsun o tarafa atm1§ bulunuyorum. Dogmadan ya§ad1g1rmz hat1ralar, hat1ralarm temel ta§1 olan sevgiler, sevgilerimizin kollarmdan ta§ml§ heyecanlar, bir me§'alenin pargalanmayan §avk1 gibi, bizi ebediyet boyunca ta.kip eder, tefti§ eder, ok§ar, kollar ve hil.kmil.ne ba§ egdirir. Mademki insanoglu, bildigi bilmedigi hatira ve hayatlarmm zincirine dolanm1§tlr; §U halde bugil.nkil. zevki ve ya§ay1§1 da, o zihcire uygun bir ba§ka halka haz1rlamaktan gayr1 ne olabilir?
* ** Bilme~ ki ey kadm, sana, fikir dil.nyasmm e§iginden atlaman igin hig mi izin vermemeli? Gene nerelere git~in? Dil.§il.n ki Ademoglu'na yarad1ll§tan soz agmak, ona tahammil.lsil.zlil.k ve kasvet verir. Zira o, gegirip de unuttugu hayatm1 hat1rlamaktan s1k11lr; eza, hatta hiddet duyar. Kendisine, bu kapall kap1lar1 kurcalaffi:ak teklifinde bulunam ise, istihza, nefret ve hiciv ta§ma tutar. Oyle ise haydi Marmara k1y1larmda avare avare gezecegine, bir ayag1 Anadolu'da, oteki Rodos'da olan esatiri heykel gibi, sen de hig olmazsa tek ayakla hele §U Adalara bir atla. Bilirim orada da gezip dola§maktan pek ho§-
ADALAR - KADIKOY
157
lanmazsm; fakat, itiraf etmeli ki o tiimsekler, Marmara'nm parmaklarma tak1lm1§ kiymetli miicevherler gibi goz ahc1d1r ve iistelik bugunku istanbullunun ragbetini gormektedir. Fakat §ayet gozumuzu biraz gerilere goturecek, tarihi gok eskiden degil, be§ alt1 as1r evvelinden yoklayacak olursak, Marmara'mn bagrmda agan bu kokulu, renkli, teravetli gigeklere, Bizans'm yuz karas1 diyebiliriz. istanbul'u k1hg ve kuvvet zoru ile oldugu kadar manen de f ethetmi§, onu kendi hars1, kendi imam, ken di zevki ve sanat1 ile yeni ba§tan yuguran TU.rkler, sanki bu, §ehirden kag1p Marmara'ya s1gmm1§ gibi diz dize ba§ ba§a vermi§ olan Adalar'1, as1rlarca benimsiyemediler. Hala bile onlarla, aym mahallede oturdugumuz halde y1llarca sonra ahbaphk kurdugumuz ve s1k s1k da goru§mek istemedigimiz kom§ular gibi, igli di§ll, teklifsiz olamam1§1zd1r. Acaba Tiirkler buraya, asilzade kam ile donen Bizans'm bu zulilm ve i§kence garhma, hayvanlarda bile bulunmayan bir vah§et ve canavarhk sahnesi olmu§ oldugu igin mi uzun muddet sokulmad1lar? Yeryuzundeld manast1r ve zindan diyarlarmm belki en korkunglari arasmda say1lan bu kugiik toprak y1gmlari, tahtmdan cellad pengesine du§en say1s1z imparatorlar, ana ve babalar1 tarafmdan gozleri oydurulmu§ prensler, saglar1 tra§ edilip vucutlar1 dag!anan prensesler, kamg1lanan rahipler, dart atll zafer arabalar1 bir zamanlar dukler ve patrikler tarafmdan idare edilmi§ ba§1 tacll, eli asah kraligelerin hazin ak1betlerini gormii§tur. Gene burada, bir saray entrikas1, bir siyaset diizeni, goz konmu§ bir mesnet h1rs1 ile ba§ a§ag1 edilen nice saltanatlarm sahipleri, hazinelerinin anahtarlarm1 yad ellere b1rak1p, en hor i§lerde gah§t1r1larak ekmeklerini kazanm1§, ku§tuyu do§eklerden kuflu zindanlara suriiklene-
158
iSTANBUL GECELERi
rek, ipek ortUlerin ok§ad1g1 nazll vucudlarma k1ldan elbi.., seler gegirmi§, me§akkat, sefalet ve mahrumiyetin .her ge§idini bu zindanlarm dort duvar1 arasmda tatm1§lard1r. Bir tac ve hukumranllk h1rsmm kabanp gozleri burii.mesi ile, rakip rakibi, hatta dost dostu nankorltik, kahbelik, hi~et ve cinayet hangeriyle delik de§ik etmi§, yenilen, zindandaki gilesine dogru ilk adlm1 atarken, tahta ilk admi1n1 basan igin kopan alk1§ sesleri, belki ·bu zindanlarm havasma kadar uzarm§t1r.
* ** Bugun tertemiz yollar1, suslU birer oyuncak gibi, gigekli bahgeler arasma oturtulmu§ ko§kleri, ta sahilden tepelere kadar t1rmanan gamlar1 ile istanbullunun ileri ve gozde bir sayfiye yeri olan Adalar, ne gare ki fetihten bu tarafa olan tarih boyunca, §ehre yerli bir ge§ni ile katllamam1§, liyme liyme olmu§ Bizans kitabmm bir ko§eye §lkl§lp kalan tek sahifesi gibi, metninin gizgilerini muhafazada yakm zamana kadar inad etmi§tir. Hakikaten Marmara'mn billur gogsunde bir gerdanllk gibi parllyan Adalar'a ben de bir goklan gibi uzaktan hayran hayran bakar ve «ne guzell>> derim. Fakat yakla§mak istesem de, ahenginden zevk ald1g1m, !akin bilmedigim yabanc1 bir dil gibi, onun kendinden bahsedi§ini bir turlu anllyamam. Muhakkak ki Adalar, istanbul'un baha bigilmez bir ziynetidir. Fakat goz kama§t1r1c1 bir mucevher, kuyumcuya heyecan verir; bana ise ninemden kalma mutevaz1' bir halka, butun bir mazi silsilesini ta yamma kadar .surUkleyip getiren bir co§kunluga vesile olur. Amma §unu da itiraf etmeli ki, Kugukgamhca s1rtlarmdan bakarken bu mercan y1gmlarmm da, Haydarpa§a'dan Pendik'e gekilen hat iistiine, e§siz bir hall gibi serilmi§ o s1ra s1ra koylerin de gunduz renkleri, gece
ADALAR - KADIKOY
159
IยงIklan, belki' tabiat levhalar1 iginde benzerleri olm1yan bir harikad1r. Ne ki Haydarpaยงa'dan Pendik'e kadar boydan bo~a uzanan o eยงยงiz ve benzersiz halmm gidip ustune basmak, ya da onda bir nak1ยง olmak istemiyorum. Benim igin bu hall, yalmz uzaktan seyredilmek uzere dokunmuยง gibi geliyor. Hatta belki, zilmrut gozlU Adalar da ve Marmara k1y1larmm bu ยงahane ha1Is1 da, eksigini tamamlamak, guzelliginde noksan b1rakmamak yolunda, bir girp1da Bogaz'1 ve Marmara'y1 goren Qamllca'nm ayaklan dibine serilmiยงtir. ~u halde art1k biz de yavaยง yavaยง Uskudar'a dogru gidelim. Gidelim; fakat daha evve:i. ยงunu ag1klamak insaf olur ki, ยงayet o kay1ts1z kald1g1m, muhabbet ve ยงefkatle yilzunil gozunu okยง1yamad1g1m topraga, sozil ge~kin bir hat1ra, aยง1mp eskimez bir mazi tahassusil ile baglI olยท sayd1m, ne Bizans'm zulmilne kadar uzamr, ne gegmiยงin ac1larmm ustilnde durur, ne de ยงahane guzelligine bigane kalabilirdim. Evet bu muhteยงem tabiat koยงesinden ozur dilemeliyim; zira kabahat, ondaki ยงiir ve guzellik noksanmda degil, beni oraya bag1Iyamam1ยง olan alaka ve hat1ra noksamndad1r. Acaba bir cesaret, bir zaptolunmaz feveranla ben de ยงair gibi: Mahsm mehden guzelsin belki amma neyleyim Ah bir ยงeb burc-1 aguยงumda taban olmadm. Diyerek davay1 hakiki ve ezeli sebebine baglasam m1 dersiniz?
* **
,/
.·/
USKUDAR - SALACAK
[;}1r taht kaidesi olan Uskiidar'm §emsipa§a's1, Ayazma's1, Dogancllar'1, Karacaahmed'i, Billbilldere'si, Nu h k u y us u, Baglarba§1's1 ve Altllnizade'sinin elleri iistiinde yava§ yava§ bir saltanat yiikselir: Qamhca. Sanki o, tahtm1 bulutlar ( arasma koyan bir esatir kah~ ramamd1r da, istanbul'u gozlemek f1rsat1m boyle tenha bir ko§eden yapmaya karar verip tabiatin en hakim, fakat en miinzevi noktasm1 intihab edivermi§tir. Amma biz, bir tahtm eteginde, onun sagaklar1, piiskiilleri ve sayvanlar1 mevkiinde olan giin gormii§, mihnet gekmi§, safa siirmii§ Uskiidar'da bir lahza durahm. Gergi bu gun, yerli kalabilmekle iftihar etmekten gayr1 yiiziinii agartacak bir sermayeye sahip degilse de, .as1rlarm kepcesiyle kar1§t1r1la kar1§tlr1la pi§en bu a§, imaretine konanlari devirler boyunca bol bol beslemi§ ve ljOyurmu§tur. Eger bugiin Selimiye'nin kadife, hall ve kuma§ tezgahlarmdan bir iz kalmam1§sa, bu kabahat yalmz Uskiidarlmm degil, Padi§ahtan kap1 dilencisine
USKtiDAR - SALACAK
161
kadar hepimizindir. Eger Turk sanayiinin yuzilnil gUldilren Uskildar gatmalarmm bugtin ad1m bile duyamm1z yok denecek kadar azalm1§sa, bu giinah da gene umumi bunyenin omuzlarm1 gokerten suglardan bir sugtur ve eger bir zamanlar dilnyaya hilnerlerini tamtan Uskildarh hattatlarm, Uskildarh milzehhiblerin sanat abidelerinden habersiz isek; bu kay1ts1zhgm da gene, bizim gafletimizin eseri oldugu §ilphe gotilrilr mil? Her ad1nnm att1g1 yerde bir sanat hareketi, bir zanaat toplulugu ve bir ticaret hamlesi vilcuda getiren Tiirkler, Uskildar'da da §irndi zavalh bir gegit olan bedesteni kuruvermi§, dokudugunu, i§ledigini, yapt1g1m burada toplarn1§; alm1§ satrn1§, getirmi§ gonderrni§, boylece de ticaretle sanayii el ele tutu§turup, faal bir merkezde geli§tirirken, bir yandan da, f}eyh Hamdullah'larm, Hasan Uskildari'lerin kalem ve f1rgalariyle, gilzel sanatlarm en ince tellerinde bir orumcek mahareti ile gezinip, degil yalmz istanbul'un ba§ka semtlerine, cihan sanat tarihine kol atrn1§, nam salrn1§tlr. Ya bu semtin mimari abidelerinin dilsiz dilindeki muslkiyi duymamak hig, nas1l kabildir? <;ogu zaferle bitmi§ buyilk seferlerin hareket noktas1 olan Uskildar Meydam'mn bagrma konduruluverrni§ olan Ugilncil Sultan Ahmet Qe§rnesi, yalagma tas1m testisini uzatanlara bir a§k masah kadar gilzel olan o bilyUleyici edas1 ile neler neler anlatmaz ... Cenk igin sab1rs1zlanan yigitlerin naralar1, at ki§nemelerine kar1§an sef er gUlbankleri, k1lmg §ak1rt1larma ara veren azametli tekbirler, nnzrak panlt1lan arasmda gilne§ gibi yilkselen sancaklar hep bu ge§rnenin oniinden, bu meydanm ustilnden, daima §ekil degi§tiren bir bulut gibi zaman zaman gelip gegrni§ ve i§te nihayet dag1hp kaybolmu§tur. Gene bu meydan, Anadolu'ya, iran'a, Arabistan'a
162
iSTANBUL GECELERI
kalkan ticaret kervanlarm1 kendi sinesiride toplam1§, ugurlam1§, ge§itli gayelere bir topluluk halinde g1kan bu kalabahgm muhataralar ve tehlikelerle endi§eli, iimitler ve arzularla zevkli co§kunluklarma §ahid olmu§tur. Bu meydan, _Siirre alaylarmm o ezberlenmi§ kalabahg1m, taht1r~nlanm, akkamlanm, ilmiye ricalinin sirmah feracelerini, taylasanlar1m gormii§, ha§all atlarmm ayaklariyle her y1l aym zamanda bir mah§er halini alm1§tlr. Gene bu meydan, kuldan ecir beklemiyenlerin olgunlugu ile, her dudag1 }mrumu§a suyunu ikram eden bu c;e§me, «Ben her cemiyette na.Ian oldum, kotii hallilerle de iyi hallilerle de dii§iip kalktlm» diyen bir kamil er gibi, her golgesine s1gmana efendilik etmi§, her isteyiciye verici olmu§, her el ac;amn avucunu doldurmu§, bikmam1§, usanmam1§, esirgememi§, gece ·dememi§, giindiiz dememi§, kl§ yaz, egri dogru, mii'min kafir kaydma dii§meden, her dudag1 kurumu§u kand1rm1§, verdikc;e co§mU§, co§tukc;a vermi§tir. Dort ba§1 mamur eski Tilrk cemiyeti, . tipk1 hilkat gibi, suya ne biiyiik bir pay ay1rm1§tl. Ancak, her vesile ile, temizligi mukaddes itiyadlan arasma koydugu bu topluluga, bol bol c;e§meler, sebiller, §ad1rvanlar, selse'biller kurarken; onlar1 bir sanat dehas1 ile mayahyarak abidele§tirmegi de, ileri ve kamil zevkinin zaruretleri arasma sokmu§tU. Pek ala da bir hayrat sahibi, filan yere getirttigi suyu, geli§igiizel bir ta§ oluktan ak1tmak kolayllgma gidebilmesi miimkiinken, i§i oluruna baglay1c11Iga dii§memi§ ve kesesinin izni miktar1, suya bir taht kurup ba§ma da tac oturttuktan sonradlr ki kitabesine ismini kazdmm§t1r. Onun ic;in de istanbul ge§meleri, gogu bir sanat hadisesi denecek abideler §eklinde sokaklara, meydanlara ve §ehrin en ti.era ko§elerine kadar comerdge serpilmi§tir.
USKUDAR - SALACAK
163
Bir SU §ehri olan istanbul'da, hayrat sahibi, suya olan hiirmet. minnet ve a§km1, onun ba§ma §ahane bir kavuk ge9irmekle ifade etmek isterken bir yandan da, sevgilisini, giizelligine giizellik katan k1yafetlerde seyretmegi arzulayan bir a§1k israf1 gostermekten de zevk allrd1 ve i§te. bu i9 zorlay1§1 istanbul'a oyle 9e§melerin hediyesine sebep olmu§tur ki, hala bile, geni§ ve yatkm sac;aklan, yanaklarma golgesi dti.§en uzun kirpikli gozler gibi, yalaklarma dogru uzayan mahmur bir koyulugun o dinlendirici lo§lugunda bir kat daha goniil c;ekicidir. Yao sebiller ... bir mimari manzumesini tamamhyan o giiler yiizlii su perileri .. kulaklarma incecik zincirlerle tutturulmu§ tertemiz taslan sanki birer kiipeymi§ gibi sallamr, yuzlerine 9ektikleri zarif §ebekeler, arzuyu k1§kirtan pe9eler cilvesiyle guzelliklerini bir kat daha s1rlandmrdi. Gelip ge9ene bir yudum su ikram etmek i9in, mermer, yaz1, dokme, boya, nak1§ ve yald1z sanatlarmm yan§ halinde oldugu bu kii(!iiciik su ko§kleri, bir cami bir medrese bir imaret toplulugunda, belki de bir §iirin en kuvvetli m1sra1 gibi, en kay1ts1z gozleri dahi hayranhkla iisti.ine 9evirtirdi. Hele §ad1rvanlar, 9ogu medrese ve cami avlularmm gogsiine bir kalb azametiyle oturtulmu§, bir kalb faaliyetiyle de durup dinlenmemek emrini alm1§, c;e§melerine aym maksadm adamla.nm tophyan o kur§un takkeli, somaki mermer siitunlu gece gundiiz dudaklan bir su kasidesi mmldanan tath dilli giiler yuzlii §ad1rvanlar.. Eskiden Istanbul 9e§meleri, gur siitlii gen9 bir kadni gibi §ehri beslerken, bu arada Uskiidar da, sebilleri, §adirvanlan, 9e§meleri ile etrafm1 doyurmakta o derece comert, o mertebe kusursuzdu.
* **
164
iSTANBUL GECELERi
Bir vakitler, ormanlar1, korular ic;indeki ko§kleri kas1rlar1, saraylarl Ve tarihe malolmU§ sahilhaneleriyle rne§hur olan Uskildar semtinde, §imdi bir Fethi Pa§a Yallsmdan ba§ka maziye kopriililk edecek bina kalmaIDI§ gibidir. Senelerin yie§akkati ile beraber, sanki s1rtmda ta§1d1g1 korusumm ag1rllgmdan beli bukillen bu gec;mi§ zaman ka§anesi, e§ini dostunu kaybetmi§ ihtiyarlar c;aresizligi ile, inzivasmm c;orak tesellisi ic;inde tek ve tenha, son nefesini bekler durur. Hani ic; tezyinat1 dillerde gezen -~emsi Pa§a Yalls1'ndan bir iz? Hani ~erefabad Kasr1'ndan bir eser? Hani Damad Ibrahim Pa§a Saray1'ndan bir hat1ra? Hani Kavac1k Ko§kiinden bir harabe? Hani Sultanahmed Kasn'mn ta§I toprag1? Korkunc; bir ihmal, idrake s1gmayan bir merhametsizlik, sefih bir mirasyedi felsefesiyle · harvurup harman savurulan bu hazinelerden hani en kilc;ilk bir ornek, bir ni§ane, nerede? Kocam1§ Uskudar, art1k bu ka§anelerin isminden de cisminden de, hatira ve hayalin_den de mahrum. Muhakkak ki maziyi aynen ya§atmak, hatta muhafaza etmek, devirlerin ta§1yam1yacag1 bir yuktiir. Cemiyetler de, tabiat gibi, degi§meler, yenilenmeler, oliip dirilmeler sayesinde ayakta durabilir. Halbuki bazan insanlarda ifrat tecelliler gosteren mazi a§kmm inad1, c;iiriimii.§ k1ymetler iistiinde yaptlklar1 sun'i nefes tecrubeleri, onu zaman zaman hayatdar gosterse de, bu bir miisteb.3.senin verimsiz, cans1z kupkuru heykelinden ibarettir. Fakat gec;mi§ zamana harb ilan etmek, onunla olan miinasebet ve a§inallg1m1z1 bir cehil ve gaflet siingilsi'l ile tepelemek de gene bizi kurutup tiiketir. Qiinkii bugiinku gun, dilnkii giini'm yuvarlana yuvarlana §U zamana geli§inin oldurdugu bir keyfiyettir. Biz gec;mi§imizin meyvesiyiz. ~u halde insanoglunun c;imene c;ic;ege,
USKUDAR - SALACAK
165
daga bay1ra olan muhabbeti, nas1l anas1rmm ceddi olan tabiatle akrabahgma bir delil ise, mazi ile ah§ veri§, muhabbet ve alaka da aym tecelliyi mana planmda gosteren bir ba§ka baglantidan gayn ne olabilir ?
* **
Liman Haydarpa§a'ya nakledilmekle ticari ve iktisadi ehemmiyetini kaybeden Uskudar, mevkiinden ve servetinden ziyade §ahsiyetinden dolay1 say1lan kimseler tutumu ile, kiymet tasnifinde bir zaman daha, ag1r bas· makta devam etti. Fakat butun gayretlerine ragmen, on dokuzuncu as1r sonlarma dogru, artik §ehrin kenar semtlerinden biri olmak mevkiine dU.§mil§ bulunuyordu. Ada§1 yoksa da e§i ve benzeri pek <;ok olan diger Istanbul semtleri gibi, yerli ge§nisini; mu§terek mizacm1 muhafazaya gall§ml§, gelenek ve goreneklerine s1.ms1k1 tutunmu§, unutulan bir masal gibi, bir, hatta yarim as1r evvelki tarihini duymam1§ ogrenmemi§ olsa bile, eski zamanmm bereketinden, azametinden, comerdliginden bir vas1f saklam1§, bir koku, bir tad bir lezzet muhafaza etmi§ti. Mahalleleri, sokaklar1, meydanlan, birbirine <;ok uzak kenar ve ko§eleri, aym tasvirin gogalt1lm1§ ornekleri gibi, mu§terek bir esastan ureyip aym masah soyliyen ayr1 dudaklara benzerdi. Bu semtin adam1, tabiatin kendi kendine urettigi tohumlar misali, bir koyun tl.lyiine ili§ip, ya da bir esintiye .kat1hp uzak bir toprag1 a§1lay1§1 nevinden, sanki ruzgarm avu<;larmda sefer edercesine, hangi uzak ko§eye dii§se, aym evsafla orada da ya§amakta devam ederdi. Uskii.dar'm, art1k te§hir raflarmda yer alm1§ o camm sanayii ve o nisbette geni§ ticareti hayale kari§t1g1 i~in, ge<;im ·<_;engeli, sabah vakti evlerinden <;1kan halk1 tstanbul'un dort ko§esine <;eker olmu§tu. Fakat ak§am bas1p da, birbirine z1d, birbirinden uzak ve ayk1ri nokta-
166
iSTANBUL GECELERi
larda dola§1p gene de mevkiine avdet eden endi§e ve fikirlerimiz gibi, sabah1n alaca zamanmda i§lerinin ba§ma giden kimseler de, sular kararirken gene akm akm evlerine donerlerdi. Eski zaman!'l- nazaran c;all§ma ve i§ muhiti c;ok daralan Uskudpf4ln iginde ekmek paras1m c;1karmak pek dar ·bir zumreye kalm1§ ve nafaka yuzunden her gun istanbul'a akm eden, sanatkari, tuccan, esnaf1 hemen kalmam1§ gibi olan bu kalaballg1, memur sm1fmm c;oklugu te§kil eder olmu§tur. Eskiden devlet te§ekkulleri iginde c;all§an bu memur s1mfm1 «katip» kelimesiyle isimlendirmek adetti. ,Zaten halk psikolojisinde «katip» lafzmm c;ok geni§ ve popiiler, aym zamanda sevimli olan manas1 · c;ok derindi. Hatti medhedilmek istenene «katip gibi yaz1s1 var». ifadeden yana zengin olana «katip gibi konu§uyor». Bilgi ve talakat Olgusunde de «katip gibi adamdir; katiplikte e§sizdir.» Yollu hukumlerle, hiiner, bilgi anlay1§ ve ifade ornegi olarak hep «katip» misal gosterilmi§ti. Bu kelime, edebiyata, hatta mus1ki tarihimize bile ayagm1 basm1§ bir eski a§ina degil midir? Hele eski de· virlerin piyasa §ark1larmdan: tiskudar'a gider iken ald1 da bir yagmur Katibimin setresi uzun etegi c;amur ... Diye ba§lay1p her m1sramda bir ba§ka tamamlay1c1 gizgi ile, katibin zerafeti, giyini§i, tavn ve edas1 adeta resmedilerek, buna, k1vrak, ak1c1 bir beste de bulan esprlli halk sanat1, katip kelimesini kullanmak igin, giinli.ik ve ca.ri hayatta ona daha ne canlI mevkiler vermi§ti. Dedelerimizin binip mesirelere gittikleri yanm ay §eklindeki yuvarlak zarif arabalarm ismi «katip odas1» idi. Belki gene;, §Uh, mftzip fakat hunerli ve sanatkar bir kadmm oya ge§itlerine kendi icad edip ilave ettigi bir
USKUDAR - SALACAK
167
oyaya_ «katip ~imdigi» diye taktig1 isim, §ahsi bir hatiramn hudutlarmdan ne kadar a§kmdi. Evlenecegi duyulan bir adam hakkmda ilk sual «aslter mi, katip mi?» denmesi, her sivilin a§ag1 yukari katip olmas1 ihtimalini hat1ra getirmez miydi?
*
>I:*
i§te, tuccar, esnaf ve sanatkarlarmdan ziyade katibi bol olan Uskildar, her sabah devlet kap1smdan ekmegini arayan bir kalaballg1 erkenden istanbul'a ugurlarken, <_;obanm bir araya toplad1g1 siirii gibi, ba§ ba§a, diz dize, ilst iiste evlerde hemen hemen yalmz ihtiyarlar, kadmlar ve ~ocuklar kallrd1. Bu, tamamen ah§ap olan evlerden hangisinin penceresinde, kurumas1 beklenen bir sabun dizisi yoktu? Hangisinin kaplamasmda giine§te pi§mesi beklenen bir giil sirkesi, bir kantaronyag1 §i§esi, bir biber hevengi as1ll degildi? Hangi evin kadm1, daha goziinii a~arken etegirii beline sokup i§lerine sald1rmaz, hangi ocak, a§1m kaynatmak i~in bµ becerikli, hamarat ellerin himmetiyle tilter olmazd1? Hangi evin bir kedisi, hangi kedinin bir ak§am taym1 yoktu? Daha cigerci ko§eden gori.inilrken, sanki az evvel gururla cumba i~inde bekliyen o degilmi§ gibi, h1rs1 timid verince her k1ymeti unutuveren bir gafil ki§i sab1rs1zbg1 ile, feryad feryad yollara dii§erek k1smetinin pe§i s1ra ko§up durmazd1? 0 zamamn poturlu, ke~e kiilahll cigercisi hi~ de bugiinkilne benzemezdi. Omuzuna vurdugu uzun bir s1rigm her iki tarafma tak1m tak1m cigerleri sirallyarak, ba§lari ve kuyruklari havada pe§i s1ra ko§an kedilerle be~ raber sokak sokak gezer, hem arkasmda hem oniinde as1h ciger hevenklerini etrafa degdirmemek i~in kendine mahsus bir maharetle kalabahg1 yararak ge~ip giderdi.
* ** Belki bu mahallelerin, bu sokaklarm adamlarmdan
168
iSTANBUL GECELERi
c;ogunun, Karacaahmet duragmda birak1lm1§ babalan. dedeleri, cedleri de vard1. Amma giinlerin ve gecelerin iistiinden esen hadiseler riizgar1 ortasmda en az, belki de hie; hat1rlanm1yacak kadar uzaklara siiriiklenip giden keyfiyet, oliimdii. Her §eyi dii§iinen insanoglu, fikir ve fiillerinin niz~··ve kivammda, oliimiin ayarlay1c1 dostlugundan, ildfz ve ir§ad edici dudagmdan tek soz dinlemek istemezdi. Lakin o servilik, kendisine de bir ko§e ay1rd1g1 giin, dii§iip kalkacag1 arkada§l evvelce sec;ememi§ bir zavalh gibi, gene de ad1m anmad1g1 bu yolda§la ba§ ba§a kallrd1.
* ** Bir de o zamanlar, istanbul'un dort ko§esine serpilmi§ dergahlar ve bu dergahlarm bir dervi§, muhip ve misafir kadrosu vard1 ki bunlardan Uskiidar'da da bir hayli bulunmakta idi. Dergahlar, o vaktin kistasma gore, fikir ve iman yo-· bazllgma kar§l serdengec;ti bir pervas1zllkla sava§an bilgi ve irfan ocaklar1 idi. insan. ruhunu i§lemek ve onu tehlikeli ihtilatlarla be§eriyetin ba§ma korkunc; dertler ac;an komplekslerden kurtannak ic;in s1rasma gore §iir. mus1ki, raks ve belagatten istitade etmek suretiyle talebe yeti§tiren birer mektep, cemiyet biinyesinin ihtiyacmdan dogup geli§mi§ bir miiessese say1labilirdi. Rifai, Kadiri,,Mevlevi, Nak§i, Halidi, Sadi ve emsali gibi, esasmda tek fikir ve maksat etrafmda toplanan tarikatler §ekil bakrmmdan kiic;iik farklarla birbirlerindeq. aynld1g1 igin «seyr-i siiluk» denen derece ve terfi usullerinde de baz1 kiic;iik farklar goze c;arpard1. Mesela Mevlevilerde, §eyhten sonra en yiiksek makam, a§c1 dedenin makam1 idi. Zira, o, sade mutbagm a§ma nezaret etmez, binbir giinii kendi terbiye ve tarikat disiplini altmda gegirip olgunla§mas1 mesuliyetini iizerine ald1g1 bir dervi§.
USKUDAR - SALACAK
169
namzedini de ruhen pi§irmekle mlikellefti. Eger namzed, bu miiddet zarfmda kendisine gosterilen vazifenin yiikii altmda, sab1r, siikut, tahammiil ve kanaat gibi ilk elden kazamlmas1 gereken manevi inzibat, edep, erkan sema gibi tarikat §artlarm1 ogrenmi§, bu meyanda Mesnevi'de de §oyle boyle yol alabilmi§se, art1k bu dervi§ namzedi, §eyhin huzurunda yap1lan bir merasimden sonra dede unvamm alarak kendisine miistakil bir hiicre tahsis olunurdu. Devamll olarak iceride kalmak istemiyen olursa, evine doner fakat dergahiyle alaka ve rab1tasm1 oliinceye kadar muhafaza ederdi. Mus1ki tarihimizin misli bulunmaz Mevlevi ayinlerinin bestekarlari, hep Mevlevihane'lerde yeti§en bu dedelerin arasmdan c1km1§ ve ismail Ankaravi, Sari Abdullah, ~eyh Galib gibi §air ve mesnevihanlari da yine hep aym ocak yeti§tirmi§tir. Diger tarikatlerden, mesela, Rifailerde dervi§lige kabul ve yeti§me tarz1 daha ayn bir manzara arzederdi. Dervi§ olmay1 istiyen bir kimse, evvela iceriden birine veya bir tamd1gma ba§vurur, o da kendisine bir miiddet dergaha devam etmesini soyler, hatta pa§makc1llk gibi en a§ag1 i§lerden birini de verebilirdi. Hayli zaman namzed olarak, intisap etmek istedigi ocagm havas1 icinde ya§ay1p iinsiyet ve iilfeti ziyadele§en kinisenin nihayet dei'gah erkan ve usuliine gore tarikate kabul olacag1 giin gelir, §eyh, dort halifesinin haz1r bulundugu semahanede, onde rehberiyle gelen dervi§i, yere serilmi§ postunun iistiine oturtarak elini tutar ve eline, beline, diline dogru olacagma, Allaha insanlara a§k ve §evk ile hizmet ve muhabbet edecegine ikrar ald1ktan sonra kendisini tebrik ve dua eder, dervi§ de §eyhinin ve haz1r bulunanlarm ellerini operek bu suretle tarikate ilk ad1m1 atm1§ olurdu. Her dergahta, haftamn bir giin veya gecesi ayine tahsis edilmi§ oldugundan, her dervi§in ayin giinii bir
170
iSTANBUL GECELERi
vazifesi vardI. Kimse kimsenin i§ine ve salahiyeti hudutlarma tecaviiz etmez, bahusus ic;timai ve mali vaziyeti ne kadar parlak olursa olsun faraza bir gun sonra dervi§ olan bir nazir, kendinden bir gun evvel ikrar vermi§ bir kiic;iik katibin list tarafma gec;mez, sirada ve te§rifatta daimµictemliye bir riic;han hakk1 tamllrdI. Yeni dervi§ olan kimse, evvela kahve ocagma verilerek kahve nakibinin c;irag1, daha sonra kahve nakibi olur, bir derece daha ilerledigi zaman ise meydan nakibligine, daha sonra da post nakibligine yiikselirdi. Fakat §iiphesiz ki biitiin bu teamtilii takip ederken esas mesele, kademeli bir silsilenin icaplanm icradan ibaret degil, kendinden verecegi ve kendine alacag1 k1ymetleri tayin ve ,ifa yolunda sonsuz bir nefis miicahedesi, bir temizlenme, ay1klanma ve durulma keyfiyeti idi. Bir yandan evrad1m okuyan ve esmasm1 c;ekip, mensup oldugu ocaga hizmetini yerine getirmek gibi tarikatin §ekli nizamm1 ifa ederken, bir yandan da kendisine goniil ho§lugu, cezbe ve istigrak kap1lan ac;1lan dervi§, artik rni.ikeba» llktan «niiceba» hga yiikselir ve bir miiddet de bu makamm icaplan ic;inde yogurulduktan sonra eger §eyhi kendisinde iktidar ve liyakat gori.irse halifelik verirdi. Bu hilafet merasimleri, haftanm muayyen gi.inlerindeki ayinlerden daha ba§ka bir c;e§ni ta§irdi. Boyle mi.istesna gun veya gecelerde, biitiin dervi§ler ve ba§ka dergahlardan davetli davetsiz gelen §eyhler, muhipler, misafirler de hazir bulunurdu. Meydan ac;1llr, §eyh posta gec;er, c;eraglar uyand1nhr, zakirler, mutribler, §eyhler, dervi§ler, zairler yerlerini ahr, yalmz alt1 bir tarafta, alt1 bir tarafta uyandmlmam1§ insan boyu §amdanlar, on iki dervi§in elinde durur. Semahane heniiz lahuti bir in~ tizarm sessizligi ic;inde adeta nefessiz gibidir. Oyle ki bu bekleyi§, buti.in gece haz1rlamp, ac;mak ic;in gi.ine§in ilk
USKUDAR-SALACAK
171
s1cak nefesini bekliyen koncamn intizarma benzer. Kokusunu, letafetini, cilve ve cazibesini, bir k1hf ic;inde s1ms1k1 sakhyan koncamn ac;1hp sac;1lmas1 gibi, meydamn bu sessiz duru§una da aldanmamahd1r. Zira az sonra, bir i§aretle ne tarablar, ne §evkler, ne sazlar, ne si::izler, ne CU§ u huru§lar olacaktir. Nihayet bir nakib ic;eri girer ve §eyhin kar§1smda niyaz ettikten sonra, ta§Ip co§mak ic;in i§aret bekliyen kalabahga: - Lillahu Fatiha! Diyerek birinci §amdam uyandmr ve haz1r bulunan. lar hep bir ag1z~an salat u selam getirdikten sonra Fatiha okurlar. ikinci, uc;uncu ve nihayet en sonuncu §amdan da uyandmld1ktan sonra, bu defa halife olacak kimse, bir rehberin arkasmda ve elleri rehberinin omuzlarmda olarak ic;eri girip niyaz ederler. i:ki yanlarmda da, ellerinde birer bohc;a ile iki dervi§ vard1r ki bohc;alarm birinde halifeye §eyhinin giydirecegi tac, ferace, rida bulunur; otekinde ise, mazhar, kudum, §i§ ve t1g vardir. Rehberle halife ic;eri girer girmez guzel sesli bir zakir. takdim ayini okumaga ba§lar. Bu, lahuti bir beste, zaman ve mekandan suzUlmu§ bir ahenktir ki insanlar da bu ahenkten bir ahenk kesilerek bir §evk ve tarab ummamna dolu dizgin atilm1§ olurlar. Takdim ayini okunduktan sonra arkasmdaki halife namzediyle ic;eri giren rehber, §eyhe dogru bir ad1m atarak: - Destur, esselamu aleykum ya ehl-i §eriat! der. §eyh de buna : - Ve aleykumusselam ya ehl-i §eriat! diye cevap verir. Rehber o zaman: - Lillahil Fatiha ! diye mukabele eder ve meydam dolduran kalabahk, hep birden salat u selam ve tekbire ba§lar.
172
iSTANBUL GECELERi
ikinci ad1mda rehber: Esselamu aleyki.im ya ehl-i tarikat! der ~eyh buna da: Ve aleykiimilsselam ya ehl-i tarikat! diye cevap verir. Yine salat ii selam ve tekbirlerle meydan uguldar. Uc;ilncii" ad1mda rehber: - Essel~:giu aleykilm ya ehl-i marifet .. der. Dtirdiincilde is~irt1k §eyhin aniine gelinmi§tir. Rehber, hilafet alacak kimseye §eyhin elini aptilriir ve kendisi de geri c;ekilerek dart ucundan dart dervi§in tuttugu bir artil, §eyhle, anilnde oturan halife namzedinin ba§I ilstiinde tutulur. l§te bu artilniln altmda, §eyh, dervi§ine s1rr-1 hilafeti verir ve ikisinden gayri kimsenin mahrem olmad1g1 on dakikallk bir all§ veri§ten sonra §eyh yilksek sesle: - Fatiha! deyince artii c;ekilir. Bu defa elinde bohc;a ile bekleyen dervi§lerden biri niyaz ederek bohc;ay1 §eyhin aniine koyar. O da yeni halifesinin evvela tacm1 tekbirleyip ba§ma giydirir ve bir Fatiha c;eker; sonra feracesini tekbirler, yine bir Fatih~. ile onu da giydirdikten sonra boynuna §ettini atar ve nihayet beline ridas1m bagllyarak ucundan tutup: - Kum, ya halife ! deyip ayaga kaldmr ve rehbere teslim eder. Halife .evvela §eyhinin elini oper, sonra rehber kendisini, misafir bulunan §eyhlere kidem s1rasiyle goturerek el optiirilr ve her defasmda: - Mezad! diye bagmr . Her el optilren de bu mezada bir pey surer. Faraza biri; Yiiz tevhid-i §erif! der. Rehber, meydana donerek: Yiiz tevhid-i §erif, diye ilan eder. O zamari hep bir ag1zdan tevhid okunur ve Fatiha c;ekilir. Bir ba§kas1: On i:smi Celal, der ve sirasiyle meraslrnin bu fasll da tamam olduktan sonra, mukabele ba§lar, evrad okunur, nihayet kiyam tevhidine kalk1ld1g1 zaman §eyh, tevhidi, yeni halifeye ba§latir. Boylece zikir, devran ve duadan sonra hilafet merasimi sona ermi§ olur.
USKUDAR - SALACAK
173
Tarikatte halife mevkii, efendiligi tasdik olmu§ hiir adam beratma sahip olmakllk demekti. Fakat burada hiirriyetin manas1, igtimai ve kanuni olgtilerin kabul ettigi imtiyaz ve imkanlardan daha geni§, daha saglam bir hiirriyetti ki, bu da bizi kendimize ve ba§kalarma kar§1 mahcup eden suglu ve kiigiik dii§iiren hayvani duygularm pengesinden kurtulmak, kendi kendimizin esiri iken emiri olmak demekti.
* ** Bir dergah gat1sma ugramak, ya da sokulup §ifalanmak igin mutlaka dervi§ olmak laz1m gelmezdi. Hayat mihnetleri ba§larma vurup goniilleri daralan, ba§lari s1k1lan, umitsiz, garesiz, meyus ve mustarip her insan, kay1ts1z §arts1z, bu herkese ag1k kap1dan igeri girip manevi agllgma, dunya cefalarma gare bulur, adeta dert satar derman allrdi. Her yolcuya, her yabanc1ya, her ziyaretgiye, kaynayan a§mdan ve gontil ho§lugundan hisse dii§ilren dervi§, bir cemiyet f edaisi, prensipleri ve imam igin ya§ayan adamd1. Zira bir miir§ide ikrar vermek demek, insan olarak taahhiit etmek mevkiinde kald1g1m1z vazife ve mesuliyetleri, bu diinya planmda bir kere daha hat1rlay1p o ezel mukavelesini yeniden imzalamam1z ve muhriimiizii bast1g1m1z bu mukaveleyi de, bir ruh inzibati ic;inde, kendimizden safra ata ata ifa etmege ba§lamam1z demekti. Bu kadar biiyiik vazife ve mesuliyetleri oldugunu hatirlayarak onlar1 ge§itli cemiyet saflar1 arasmda icra, mevkiine koymag1 ideal kabftl etmi§ olan kimsenin ise, evvela kendini, bizzat kendi tehlikesinden kurtarmas1 laz1m degil miydi? Zira insana en korkuni;;, en yaman tehlike, dizginlenmemi§ ihtiraslari, dur durak bilmeyen nefsinden ba§ka ne olabilirdi?
174
iSTANBUL GECELERi
Benligi ve gururu tepesinden a§ffil§ adam, bir hemcinsine kar§1 tevazu'un zarafetin oncti.Higiinti. nas1l ederdi? Kin, intikam ve hiddet palasm1 sagma soluna sallayan zavall1, affm, miisamahamn leziz §erbetini ezip de nas1l etrafma ic;irebilirdi? Mesnet, mevki, §an iptilalannm dalgalaryfrtasmda s1k1§1p kalm1§ bic;are, dti.nya ihtiraslan ic;inde can geki§en bir kazazedeyi nas1l selamet k1y1sma c;ekip kurtarabilirdi? Ve nihayet s1cak, olucu ve oldurucu bir imanla yumu§amam1§ adam, §liphe, inkar ve kti.fti.r buzlarmm ortasmda donup katilm1§ olan bir bahts1z1 nas1l 1Slt1p ay1ltir, kendine getirebilirdi? i§te bunun igin de dervi§, evvela kendi terbiyesini tamamlamak igin tarikatinin icaplarma dort elle sanlarak kendinden taviz verir, boylelikle de hesabm1 gortip elinden yakasm1 kurtard1g1 bir kotti. huyunun bo§ kalan yerine mutlaka bir iyisini getirirdi. Oldu olas1 dervi§ ki§iye di§ bileyen taassub ehlinin ona olan ofkeli hticumunu, bir fikir aynhgmdan ziyade, a§ag1hk duygusunda aramak belki daha dogru olur. Zira yaradanla yarad1lam her zaman birbirinden ayn ve gayn gormek yolunda nazariyeler kurmu§, kitaplar yazm1§, dogmalar icad etmi§, omti.rler harcaml§, k1zm1§ koptirmti§, kti.fretmi§ olan taassub ehli, bti.ttin gayret ve himmetini birlik mihrak1 etrafmda tophyan ve kainat manzumesinde bir vahdet kasidesi okuyup cti.mle aleme dort elle sanlarak vecde gelen dervi§i hep k1skanm1§tlr. Fakat d(\lrVi§, bu cahil adam kendisini kmar, ta§lar ·ve camm yakarken, ondan, bir keyif ve ho§luk bulacak olgunluk seviyesini kazanm1§ adamdi. Oyle ya, mademki dti.nyada abes yoktu, §U halde her yarad1lm1§ta bir ba§ka mana ve sebep aray1p bulmak laz1md1 ki hilkat §ifresini gozmek kabil olabilsin... Dervi§, softa gibi, hadiselerin ortasmda s1k1§1p kalm1§ siradan adam tipi degil, etegini, sebepler ve hadise-
USKUDAR - SALACAK
175
ler dikeninden kurtanp, olm~lara tarafs1z bir mii§ahid gozii ile bakan ve olduranla bili§ tutup bir bari§a varm~§ bulunan kimse idi. Binaenaleyh o, kader denen alm yaz1smdan korkmaz, c;iinkii mukadderat1nnz1 yazan elin, bizzat kendi niyet ve fiillerimiz oldugunu bilir ve sadece · o niyet ve fiiller iistiinde bir tashih ve tadil yapmaya c;ah§1rdi. Bu yiizden de, taassuba demir at1p kalm1§ yalm kat imanh bir zavalhya kizmaz, sadece ac1r, hatta birlik §uur ve iradesiyle intibak ve bar1§ halinde olmas1 bak1· mmdan, her suc;lunun suc;u ile kendi arasmda bir i§tirak bir hisse bularak, hie; degilse kendisini de aym suc;un bir kiic;iik ortag1 goriirdii. Kaba sofu, bir giinahkari, sert ve ha§in c;ahm1 ile yedi kat cehennemin dibine gonderirken, dervi§, pirinin en tath, en miisamahall edasiyle: «Yine gel, yine gel, her ne isen yine gel... Eger kafir isen, rind veya putpe'rest isen de yine gel... Bizim dergah1m1z iimitsizlik dergah1 degildir; yiiz kere tovbe bozmu§san da yine gel...» diye, be§er zaaflanm anla.y1p affeden ergin ve muhabbetli bir davetle onu, soluk alacag1, yiiklerinden, ag1rhklarmdan, kasvet, yeis ve IStlraplarmdan kurtulup pir ii pak olacag1:ineydana c;agmrdl. Bir mi.ir§ide ikrar veren, yani ezel ahdini bu alemde yenileyen dervi§ ic;in artik her yer miir§idinin huzuru demekti. Ne i§lese, ne di.i§iinse, Hind'e gitse Qin'e varsa, her zaman ip uc;lan onun elinde, her zaman gonlii onun yanmda idi. Onunla gezer, onunla yiiriir, onunla ahr onunla verir, onunla goriir onunla i§itir, hulasa fiilinde kavlinde onun ikaz ve ir§ad edici beraberligini kesiksiz olarak sari ve cari bulurdu ve i§te bu tetik bu uyamk ve takviyeli hayat, o· zamanlar cemiyete en iradeli, en saglam ve en seciyeli insan tipini ·comertc;e yeti§tirirdi. Dervi§likte, gaye, Hakk1 birlemekti, tevhiddi. Tevhidin neticesi de kendine, insanlara ve Allaha kar§l vazife ve mesuliyetlerini idrak ve icra mevkiine koymak demek-
176
iSTANBUL GECELERi
ti. Yoksa, zikr, sema, devran, tarab, oz ve as1l degil; belki oze varmanm yard1mc1 vas1talar1 idi. Oyle ki, manay1 daima sanath kallplarm giizellikleri iginde gormek istidadiyle yarad1lm1§ olan insanoglu, her zaman, gonliine goziinden, goziine gonliinden pay dil§ilriir. Hilkatin yapt1g1 da bundan ~a bir §ey midir sanki? Tabiat, en gilzel kokulari en gilzel gigeklerin koynuna saklamam1§ m1d1r? En leziz ge§nilere en latif agaglari gebe kilmamuj midir? Armm ball kadar petegi de bize §a§kmhktan parmak 1s1rtmaz m1? Kim bilir belki de insanoglu igin kendi kendinin vuslat1 as1l ve ozdil de, yolumuzdan engelleri sokilp bizi bir visal ge§nisine kilavuzlayan elgi, bazan bir sema giinii, bazan bir ihya gecesi olabiliyordu.
*
*~'
Bir ihya gecesi ne idi, nas1ld1, nice idi? Gozden goniile haberler, davetler gidip gelen, insan ruhunu yumu§at1p yeniden kallplayan bir ihya gecesi... Kandillerin, geraglarm, karan1Ig1 yenmek igin bogu§tugu yari lo§, puslu bir sema'hane... sanki insanlar da gerilip gekilen, uzay1p k1salan gOlgeler kadar cans1z ... Akan, eriyen bilkiilen, yare de agyare de §avk1m vere vere yamp tilkenen mumlar s1ra s1ra, boy boy ... Zaman hissi, mekan endi§esi, yilreklerden s1yrillp silinmi§. Yok, hig bir §ey kalmam1§, sade bir ahenk, sade bir nagme, sade bir ihtizaz var... Neyler, kudilmler, halileler galar gag1rir; beyaz tennureler, ate§ arayan pervaneler misillu gelir doner, geger doner; bir gilzel ses durak okur, bir ba§kas1 nat soyler; sema durur, devran ba§lar. Zakir susar, zikir co§ar, gillbank biter, sala ba§lar. Oliim dogum, dilnya ahret, yah§i yavuz, §eytan rahman bir dem olur bir an olur, ayrilamaz, segilemez. Dirhem dinar, tart1 olgil, eksik artlk, yavan kat1k, hesap
USKtIDAR - SALACAK
177
kitap hep bir yana ... Belki ne harf, belki ne lafz, belki ne soz, belki ne nak§; sade ahenk, sade nagme, s~de nida, sade sada... Bir ihtizaz ~1kar gelir, ne t1lsrm, ne efsftndur, ne goz bag1 ne de sihir... Bu bir vecddir, bu bir a§kt1r; ylkar geger, yapar ge~er...
***
Nihayet bakars1mz vakit ilerler. Be§eriyet icaplari, bir vecd ve istigrak kap1smdan girip fethettiginiz kendinizle aramza yine diinyevi miikellefiyetler sokar. Ama kendinizi geriye yine diinyaya iade ederken, diinden daha saglam, daha olgun ve hayat cilvelerine kar§I daha kuvvetli ve adm1 da tadm1 da layikiyle bilemediginiz istikbalin tohumlarma gebe olarak bu zevk ve hayret meydamm terkedip mil.tad hayatm1za donersiniz. Bugiiniin ilim ve fen ger~ekleri igin do rt ba§l mamur bir ruh terbiyesinin metodlar1 belki heniiz vuzuhsuz ve sallant1h bir manzara arzetmektedir. Ruh bozukluklarma kar§1 maddi bir ~are olarak diinyanm medeni Ulkelerinde a~1lan psikanaliz hiicreleri, acaba bir ihya gecesinin, insanoglunu kendi kendinden bo§alt1p, tahlil ve yeniden terkip etmesine imkan veri§i nisbetine ne ·olgiide vas1l olabilmi§tir? Art1k Garp memleketlerinde mekanik bir ·endiistri haline sokulmu§ olan bu i§i, o devrin adam1, kolayllk ve muvaffak1yetle nas1l ba§ara"t:>iliyordu? Evet nas1l oluyordu, nice oluyordu bu i§? Kimbilir belki de o zamanm adamlar1, bu biiyiik derdin devasm1 bulmak igin, §Uurlari kadar hislerini de kullanarak kendilerini kendi tehlikelerinden ahp selamet ve emniyet smirma atlatacak bir vecd ve iman kap1s1m kurcalamakta bu kadar iktidar ve maharet gosterebiliyorlard1. Oyle ki bu uyam§, bu intikal, bu yeniden dogu§U, §ahsiyet iistiinde higbir zorlama ve tazyik yapmaks1zm, bir mus1ki, §iir, raks ve belagat ahengi iginde ken-
178
iSTANBUL GECELERi
di kendisine yapt1nyor ve bizzat kendi iradesinden istifade ediyordu. J:i,akat bir zamanlar bu derece f eyizli ve bereketli istikametlerde yiiriiyen ve yeryiiziine ornek insan vermekte bu derece comerd davranm1§ olan bu miiessese cemiyetin en s~gkin, en goz oniinde ferdlerini vermi§ olmasma ragm{n o yet1§t1nc11Ik kaab11Iyet1 k1s1rla§mI§, beti bereketi kalmam1§t1r. Hatta birer sanat ve fikir akademisi olarak as1rlarca taassuba meydan okuyan dergah• larm, o giir ve co§kun ak1§1 durarak hayat u:risurunu kaybetmi§lerdir. Boylece de bir vakitler dogup geli§melerini sagllyan ilahi irade, ak1bet bir devlet mudahalesi c;;ehresinde tecem ederek, hayatlarma son verip §uurlarda ya§amasm1 munasip gormil§, bu suretle de her biri tarihe mal Olan birer hat1raya ink1lab etmi§lerdir.
**'*
istanbul'un, Uskudar denen bu gormil§ gec;;irmi§ k1y1smdan aynlmadan evvel, yamba§mdaki kom§U semte de §oyle a yak ustu bir ugrasak m1 dersiniz? Co§kun bagnm ruzgara verip Bogaz'la Marmara'mn dudak dudaga geldigi k1y1da, Uskudar kitabmm Salacak denen bir derkenan, bir ha§iyecigi vard1r; i§te oraya da izninizle bir lahza ugrayallm: ~ehir degildir; koy de say1lmaz. Bir acaib mizac1 olmah ki, kar§1smda boydan boya serili yatan istanbul'un keyfini surmek ic;;in burac1ga gelip yerle§mi§e benzer. Ak§am olup da gtine§ istanbul §ehrine, altm tellerle i§lenmi§ o rengarenk kaftamm giydirince, Salacak, bir guzelin, ic;;inde kendini seyrettigi ayna misali, bu renk tufamm aynen kendisinde tekrarlar. Oyle ki, guzelle§mek istemese de, buna kar§I koymak elinden gelmez. iyi kom§usunun huyu ile huylanan kimse gibidir. Oldu olas1 kar§I kar§1ya bakI§tlklan istanbul'un buytileyici yolda§-
USKUDAR - SALACAK
179
hg1, onun yilziinde de tebessiimler, hulyalar, zevkler uyandmr. l:layet istanbul §ehri, penbeden eflatuna, mordan ye§ile kagan elvan elvan bir feraceye biirilnmil§se, Salacak aynasmm yilzilnde de aym renklerin tekrarlanmamas1 gorillmii.§ degildir. Ta gece bas1p bir bir yanan lambalar gunun son ki§miri 1111gm1 da odalardan itip g1karmcaya kadar, Salacak'm bir §enlik seyretmek igin basamaklara t1rmanm111casma kademe kademe s1ralanm1§ evleri, kar§1dan kar§1ya istanbul'a goz kirpar durur. Bazan burada ciyle ak§amlar olur ki, istanbul'u sarho§ eden gana_ktan .o da gizlice yudum yudum igip s1zar kahr. Bazan burada oyle sabahlar olur ki, sanki §ehrin ilstiinde meghul alemlerden inen §effaf bir ortil vard1r ve kim bu ortuye burilnecek olsa, 0 meghul aleme dogru yilkselecekmi§ gibi gelir. Bazan da oyle durgun, oyle igli, oyle yava§ saatler olur ki, adeta kar§1m1zda gozfimilzden k1skandlg1m1z bir sevgili varm1§ samp, biz de onun masum silkununa i§tirak eder, huyunca huylanmaktan, bekaretine sayg1 gostermekten haz ve gurur duyariz. Bazan burada oyle geceler olur ki, islak bir havanm otlarda yapraklarda b1rakt1g1 rutubet, bize, hicabtan nemlenmi§, taze ve s1k1lgan bir yilz kar§1Slndaym1§1z gibi, §efkat, sevgi ve iinsiyet arzusu verir. Bazan da oyle §Uh, oyle oynak, oyle karars1z demler olur ki, aldatan, f1rsat verir goriinilp gene de kagan, elde ettigimizde ise ezip uzen vah§i, h1rgm, fakat her zorluga ragmen gene de istenen bir gilzel ta§kmllg1 ile hem siikunet hem yorgunlukla ta111p dokiiliir. Artlk Uskiidar kitabmm gargabuk okunuveren bu ha§iyesinden, Marmara'ya kolunu uzatm1§ bu k1y1smdan, dogruca yukar1ya giksak m1 dersiniz? Nuhkuyusu, Baglarba§1, Altunizade ve nihayet Qamllcaya...
F
/ QAMLICA
~irk
sene evvel devlet dii§kiinii bir sayfiye yeri olan Qamllca, Yalmzservi'si, Dudullu'su, Bulgurlu'su ile biraz da koy tutumuna kac;ard1. ihtiyac;larmm miihim bir k1sm1 kendi elinden c;1kan, kendi ekip kendi bic;en, siiriileri, tarlalari, bostanlari baglari, k1§ ve yaz haz1r1Iklari ile, yerlilerinde, belki ne koyli.i ne §ehirli, daha ziyade kasaball hali vard1. Baharda goc;ler gelince yiizleri giller, bu kesesi dolgun kalaballk, kl§ mevsiminl.n verimsiz aylan ic;in onlar1 hayll bereketlendirirdi. Qamllca'nm, Bulgurlu, Qilehane, Muhacirkoyii gibi smir semtlerinin yerli sm1f1 arasmda gerek hayat ve gec;im, gerek ic;timai nizam bak1mmdan koy adetlerine daha itibar olunurdu. Buralarda §ehir hayatmm inceliklerine pek kulak as1lmaz, lohusallklar, mektebe ba§lamalar, evlenmeler, e§ dost ziyaretleri, daha c;ok kasaballca yap1llrd1. Oyle ya, evlad miiriivveti gormek ic;in. koy diigiinlerinin muazzam §enlikleri dururken, soniik bir mahalle diigiiniine de ragbet edilir miydi hie;? Qok kiic;iik bir c;ocuk olarak tek tiik §ahidi oldugum bu koy diigiinlerinin giinlerce siiren pat1rt1larm1 bilmem s1ras1 ile soyliyebilecek miyim? Pazar giinii koyiin ileri gelenlerinin civara okuyucu c;1kmas1 ile ba§llyan dernek, eglencenin ilk ad1m1 demek-
QAMLICA
181
ti. Ustleri tentelerle kapatllm1§, igleri §ilteler ve yast1klarla do§enmi§ oktiz arabalarma koy yarani yerle§ir ve davullat zurnalar, kogeklerle civar semtlere yay1llp misafir davet ederdi. Her molada kogekler oynar, goren, duyan, bekliyen kalabahktan gahp oyniyanlara bah§i§ler yagar, ta kafile, ikramlar, ugurlama ve §enlik avazeleri ortasmda bir ba§ka tarafa hareket edinceye kadar bu curcuna devam ederdi. Sozde dtigiin sahibine yard1m igin kabul edilen bu okuyuculuk vazifesi, ashnda kag1r1lm1yacak bir eglence f1rsatmdaJi ib~retti. Pazartesi, cihaz gottirme giinti idi. Gene davul zurna ve kogekler onde, koy delikanhlar1 at usttinde, kendi sesleri, kendi naralar1, §akala§malar1, hayk1n§malar1 ile yat1§amayan bu geng kalabal1k, daha heyecanh bir giiriiltu ihtiyaciyle olacak, silahlar1m slka slka giivegi evine var1r, cihaz igeri almmcaya kadar gene pat1rd1 devam ederdi. Sall gtinii gtivegi hamama gider dellakm ontine oturur, sonra berber gelir tra§ bitinceye kadar gene davullar galar kogekler oynard1. <;ar§amba gtiniintin eglencelerinden yagh giire§, gocukluk hat1ralanm iginde tiksintisiz dii§iinemedigim bir sahnedir. Her sm1ftan, her tabakadan etraf1 sarm1§ yaman bir kalabahgm ortasmda v_e tozlu gure§ meydanma tepeden ate§ini bo§altan gune§in altmda bu korkung kuvvet iddias1, bu viicudlan tirm1k ve s1ynk iginde. bogu§an, birbirinden kopup kopup tekrar sald1ran adam_, lar1 nigin seyrederdik bilmem... Gene aym gtinde geline verilen hediyeler diigiinevine gotiirtiliir, gogu gazboyamasma sar1lm1§ kirm1z1 bak1r, · hall kilim ve ge§itli ev e§yasmdan intihab .edilmi§ olan bu hediyeler teker teker geldikge gene zurnalar galar ve yorgun kogekler oynard1. Kmagecesi de bu giiniin ak§ammda yap1hrd1. Gene
182
ISTANBUL GECELERi
davul zurna, gengi kogek tabanca ve fazla olarak rak1 iยงe kar1ยง1rdl. Herkes bilirdi ki kmagecesi, dilgiiniin hem en keyifli, hem de en tehlikeli sahnesidir. Zira agaglara takllm1ยง fenerlerin altmda yiyip igen ve giililp soyliyen bir kalabahk, obek o1Jek has1rlara yerleยงip, onlerindeki lengeri kaยง1klamยขdad1rlar. Fakat devrile dokille elden ele dolaยงan binllklerin, boyle zamanlarda kundakc1hk yapmad1g1 goriilmilยง miidilr? Qok defa yer yer parhyan gekiยงmeler, ยงayet gabuk onil almmazsa, oraya buraya kol at1p birden ortahg1 sarar ve eglence meydam, tamamen hiiviyetini kaybederdi. Bir latifenin hakaret olmas1, bir ยงakadan boguยง meydana gelmesi, keyif igin havaya s1k1lan silahlarm az evvel ยงakalaยง1lan bir arkadaยง gogsiinii niยงan almas1, kmagecelerinin iligine iยงlemiยง, igtimai hastahklardandl. ยงayet biiyiik bir vukuat olmaz, keyifler kagmazsa, perยงembe, yiizyaz1s1 gilnil idi. Gelin, evin kap1sma garยงaflar gerilip kapah bir arabaya bindirilerek kocasmm evine gitmek ilzere yola g1kar1hrd1. ~rt1k perยงembe, kadmlarm gilnil idi. Davetliler okilz arabalarma dolar, koy delikanhlari gene at ilstilnde, davul zurnalarla dilgiin evine varihrd1. Ne gare ki beยง gun beยง gece gahp gag1ran, sokaklara meydanlara dokillen bir kalabahk igin dilgiln evi, ya kerpigten bir kulilbe, ya da bagdadi ilstilne s1va ยท vurulmuยง ahยงap bir evcegizdi. Gilvegi, zurnah davullu bir alayla koltuga gelirken, art1k bu ev, ne buldu ise yuttugu soylenen bir devin haz1m cihaz1ym1ยง gibi, oyle dolar oyle s1k1ยง1rd1 ki, ne kadar zorlansa tek lokma kabul etmiyecek hale gelirdi. Ucu kaybolmuยง dolaยงlk bir yumak kar1ยง1khg1 ile anlaยง1lmaz, ยงaยงkm telaยงlI bir giiriiltil, ig ige gegmiยง bir kadm ve gocuk yaygaras1, sanki bu mahยงer kesilmiยง evin kendi homurtusu ยท samhrd1. Sokak kap1smm onil de ayr1 bir alemdi. Giinlerce ilan edilen diigilne, civarm hemen tekmil seyyar esnaf1 ge-
QAMLICA
183
lir, simitc;iler, helvac1lar, oyuncakc;1lar, hem birbirlerile yarenlik eder, hem sac;larmm arasmda gelin teli parllyan kuc;iik mu§terilerine hizmet ederlerdi. Mevsim miisait ise, m1s1r kazai:i1ar1, kestane mangallari da leblebi, fmd1k f1st1k satanlarm arasmda yer alm1§ bulunurdu. <;ocuk, gUlmeyen soylemeyen yuzii yap1§t1rmall avuc;lari kmall heykel gibi bir geline bakmak ic;in, kollarm1 k1p1rdatm1yacak kadar s1k1§1k bir kalabahgm arasmda sabahtan ak§ama kadar kalabilir mi i.di? Onun igin, §U sat1c1larla bir kat daha sevimle§en sokaktan cazip neresi olabilirdi? Amma her §eyin bir neticeye vard1g1 bu dunyada, bir koy dugiiniiniin sonu olmamak kabil midir? Nihayet ak§am yakla§ir, dokuk s1valari c;amur ve tezekle yamanm1§ bu yorgun ev, agzmdan ar§m ar§m §erit, avuc; avuc; igne g1karan bir hokkabazm1§ gibi, bitip ti'lkenmiyen bir kalabahg1 bo§altmaya ba§lard1. Bir g;aman da c;ar§afm1, yeldirmesini, ba§ortiisiinii arayan misafirlerin uc;er be§er, ev sahibine veda edip g1kmalari surerdi. Her his gibi, eglence ve zevk heyecam da bir hadde varmca blk:kmhk ile yer degi§tirm.ekte tereddut etmedigi ic;in, giinler ·gunu dedisi kodusu, tahminleri, hasedleri, ay1plamalar1, imrenmeleri ile zihinleri yoran diigiiniin heyecam da art1k tavsam1§ ve yerli yerine dag1lmak ilzere olan davetliler, c;e§idi bol bir sofradan t1ka bg..i::.a doyarak kalkan kimseler istignas1 ile, bu eglence evinden bir an evvel uzakla§mak ihtiyacm1 duyar olmu§lar ve i§te boylece de kadm misafirlerini ugurlayan diigun evi guvegi yemegine gelen davetlileri de ag1rlad1ktan sonra, yats1 zamam me§'aleler ve ilahilerle camiden getirilen delikanhy1, s1rtlm birkac; ·yumrukla ok§ay1p giivegi koymakla sona ererdi.
*.
**
184
iSTANBUL GECELERi
Fakat Qamllca'nm as1l gehresi, hig de bu yari koylii yiizii degildi. K1s1kh'da goze garpan tekasiif etmi§
mahalle toplulugu, istanbul semtlerinden herhangi birinin hususiyetlerine sahipti. Qar§1s1, esnaf1, her solukta : . - ~ek~~pl(biiir. okkah yap! Nakarat1 ile etraf1 gmlatan mahalle kahvesi, mescidi, miiezzini, muhtan, dedisi kodusu ile tam kadrolu bir mahalle idi. Fakat Qamllca, benzeri gok bulunan bu miitevaz1' topluluktan da ibaret degildi. Bir zamanlar viikela, rical, edib ve §air yatag1 olan bu sayfiyeye, istanbul'un en giingormii§ yerlertnden biri · denebilirdi.
* ** Hele zenginligi son haddini bulmu§ bir tabiat ge§nisini, bir k1r ve dag zevkini ikram etmekte hesaba gelmez comertligi olan bu koyiin, o zamamn igtimai revi§ine ayak uydurmu§ eglencesi de boldu. Tiyatro kumpanyalari, atcanbazlari, seyyar kukla, pandomim sahnelerinden ba§ka, incesaz tak1mlan ve yetmi§ seksen arabanm i§tirakiyle yap1lan Alemdag1 ~glenceleri vard1. Yalmz Qamhca degil, Erenkoyii, Goztepe gibi civar sayfiyeler bir Alemdag1 safasma karar verdiler mi, on gun evvelden dellallar bag1rtl).arak etraf haberdar. edilir, eglenceye i§tirak etmek istiyen aileler de ilk i§, arabalar1m tutar; bu kiralanm1§ manda ve okuz arabalar1nm ustleri, ~ubuklat;la eymelenerek kapat1hr; igleri, §ilteler, yast1klar, hahlarla do§enir ve yemek sepetleri, dondurma kutular1,. rak1 ve meze tak1mlan yerle§tirilir, giine§ dogmadan iki saat evvel de Muhacir Koyii'nde toplanma ba§lard1. Arasma hanende ve sazende arabalari da kat1lan kafile tamam olunca yola diiziilmekten ba§ka i§ kalmazdi. Dudullu'ya vanld1g1 zaman heniiz gii-
QAMLICA
185
ne§ dogmam1§ bulunurdu. Sabahiden soylenen gazeller, ovalari ya§makllyan sislerin iginde erir; serin, nemli, gekingen tabiatte, bir gene; k1z iirpertisi goze garpard1. ·Bu t§.ze, §effaf ve yar1 uyamk tabiat, ate§li ve engin arzulara heniiz yol vermemi§, her goniilde bir ces§.retsiz i§tiyak, her yiirekte bir m§.sum garpmt1 vard1r. Heniiz bak1§lar, tav§.f edecegi gehreleri se(;memi§, heniiz §.v§.re bir yalmzhk iginde kayna§maml§ ruhlar, kar§.rim bulamarm§tlr. Tabiat gibi insanlar da dinler, dii§iiniir, bekler umar haz1rlamr. · Amma giin, dagiarm ardmdan ezeli yangm1m yakmaya ba§larken, artlk geceden kalma bu mel§.1, ruhlari eteginden tutan bu b§.kir vah§et de yava§'yava§ erir ve yolu bir ba§tan bir ba§a kesen ag1r tempolu arabalarm iginde ilk go§kunluk heveslerinin k1p1rt1lari ba§lard1. O zamart, sazm ve §ark1larm da §.henkleri degi§ir, az evvelki mahzun yalvar1§lardan, §iddetli arzularm 11a§1rt1c1 havasma gegilir, boylece de bir zevk tiitsiisiiniin ilk buhar1 ba§lara vurmaya ba§lard1. Bu, seviye ve gorgiide kemalli sm1fm eglencelerinde asla kavga giiriiltii olmaz, arada ayari bozuk kimseler bulunsa da, gogunlugun bask1s1 altmda §ahsi meyillerini ortaya koyamaz, umumi §.henge ayak uydururlard1. Ogle ~am§.m Alemdag1'na var11Ir; k1sa ve zevkli bir karga§allktan sonra her §.ile, oturacag1 agag altim se~er, hahlar serilir, sepetler, kiifeler indirilir, bo§ has1rhlar Ta§delen'den· doldurulur, yemekler yenir, gene arada. sazlar,.sozler, oyunlar, eglenceler, gozden goze U(;an sevd§. n§.meleri gider gelir; giin ilerleyip ak§amc11Ik ba§lasa, arzular gakmak ta§I gibi bir birine garpsa da, bir kiigiik miid§.hele, bir yan bak1§ k§.filenin bozulmak iizere olan §.hengini derhal i§.de eder; sular kararmadan daglarda bekgiler gezerek hareket zam§.mm haber verir, kafilenin
iSTANBUL GECELERi
186
tamam oldugu anla§1lmca da arabalara binilir ve bu defa da, gecenin kollarma dil§en bu insanlar, ko§ekapmaca oynayan gocuklar gibi, zevkten zevke ko§maktan killgele§mi§ olarak, ancak gece yarismdan sonra evlerinin, ko§klerinin kap~smdan igeri girerlerdi.
/.
,
***
Dag1, tepesi, kiri bay1r1 ve eglencesi bol olan bu sayfiyenin Bilyuk ve Kuguk Qamhca tepelerini bir dudak gizgisi gibi iki tarafa ay1ran K1slkh'dan hangi tarafa gidilse, koyun vadilere dogru ag11Ip yerlerde surunen geni§ etekleri bir gember gibi etrar1 sarard1. ~ayet yolunuz Bilyilkgamhca'ya dogru d'ii§erse, yoku§u g1kar g1kmaz, Sami Pa§a'nm, sanki yorulanlara dinlenip soluk almalar1 igin b1rak1lm1§ hissini veren sedleri vard1. Art1k tarihi ko§k'iinden tek ni§an kalmam1§ bu sedlerde yalmz birkag f1st1k agac1 bulunmakta idi ki efendilerinin, efendi-zadelerinin hatta dost ve akrabalarmm arkalarma kalm1§ bahtsiz koleler hilznu ile hala ayakta ve hala tabiat kanunlarmm icablarma gore mevsimi geldikge ye§il kozalaklarim doguran, sonra da onlari k1zgm gune§lerin altmda olgunla§tmp esmerle§tiren, nihayet tatll g1t1rt1larla kabuklarm1 aralay1p taneciklerini doken bir hayat gayreti iginde ya§amakta idiler. Bir de, art1k Ziya Pa§a'larm, Ali Suavi'lerin, §inasilerin Nam1k Kemal'lerin edebiyat munaka§alarm1, fikir 1':avgalarm1 duymaz olan bu bombo§ sedlerin §Urasmqa burasmda terekesi yap1lm1§ bir olilniln, i§e yaramad1g1 igin pey surillmemi§ k1rik dokuk e§yas1 gibi, hala k1nah toprag1 yer yer orten eski zaman gimleri bulunurdu. Art1k higbir varliklI ailenin, bahgesine ekmedigi bu tflatun gigekli ye§illikler, sanki bize bu topraklarm vaktiyle gorup gegirdigi alemlerden destanlar okuyan birer haberci idiler. Gegmi§, kohnemi§, unutulmu§ Qamhca.
QAMLICA
187
kitabesiz, ni§anesiz zevk ve refah tarihini kaparken, belki de topragmm saltanatlar, ikbal ve ihti§amlar gormii§ baz1 ko§ecigine, eflatun c;ic;eklerle tezhiblenmi§ bu ye§il yaz1y1 bergiizar b1rakm1§tl. ·. O zaman, Biiyiikc;amhca suyunun yamndaki'Veliaht Ko§kii de biz c;ocuklar i<;in saray mefhO.munun, yalmz merak edilip ara§t'.mlan fakat asla niifU.z edilemiyen temsili ·bir ifadesi gibi idi. Diinyamn en miistesna noktalarmdan birine oturtulmu§ olan bu kiic;iik sarayda ne.ler Olup bittigini, nas1l ya§and1gm1, yedi ya§Imm biitiin tecessiisii ile merak eder, fakat kap1larmda k1rm1z1 fes.lerinin bir kat daha esmerle§tirdigi hareinagalarmdan ba§ka kimseyi gormezdim. Yalmz bir defa, sarayhlar ve haremagalariyle beraber siiratle <;amllca tepesine c;1kan bir ~1zla bir oglan c;ocugu ic;in, Veliahtm §ehzadesiyle sultam dedikleri zaman o kadar §a§1rm1§tlm ki, bu hayretim akhma geldikc;e hala kendime giilerim. Onlar ki saraya mensupturlar, bahusus biri §ehzade biri de sultand1; bizden fazla bizden ayr1 bir alametleri, i§aretleri olmah degil miydi? Halbuki bizim gibi yiiriiyor, bizim _gibi konu§uyor ve bizim dola§t1g1m1z yerlerde gezebiliyorlard1. Demek ki bizden ayr1 olan hi<;bir taraflan yoktu. Fakat nas1l yoktu? Bizim gibi yiiriiyor, diyordum amma, yiiriimiiyor, saga sola bakmadan adeta ko§uyor, boylece de, keyiflerince gezip eglenmege bizim kadar haklar1 olmad1g1m hissettirmi§ bulunuyorlard1. Zavallllar, hie; degilse tabiatten olsun kam alabilmek iznine sahip olabilselerdi. .. Hafiz $irazi'nin sakiye: «Ey saki, bana bir §arab sun ve bunun §arab oldugunu dudaklarmla da tekrar et!» Dedigi kanmaz te§nelik, nerdesin? Nerdesin, ey giizelligi §ahlanm1§ gormek isteyen yat1§maz arzu, nerdesin? Hem hayran kalmak, hem say1klamp dile getirilmek
188
iSTANBUL GECELERi
ihtiyac1m duyuran bu tabiat ko§esi, gormeden, tadmaclan, duyup tekrarlamadan, ok h1z1 ile gignenip gegilecek bir yer miydi? Lakin, yudum yudum, damla damla i~ilen giizelligi, sevgili bir sesin de ayr1ca terenniim etmesini tekrar ..etmesini istiyecek Hafiz tutumlu istidad1 nerede bul~lI? . ,. Zamarun tek sevilecek biiyiigii oldugu halde sevmefJni herkesten iyi bilen koca Mevlana, bir rubaisinde: «Sevgilim, ben ag1r i§itirim, sozlerini kulag1ma tekrar soyle!..» diyerek bir a§k hud'asmm en incesi, en tat1Is1 iJe sevdigini oyalamaz m1? Ya asasmdan sonra Rabbine, Musa'run da ayru ciiretli a§k oyununu oynamasma ne denir? Asay1 da ken·· c1isini de yaradan ve ne i§ igin yaratt1g1ru pek a§ikar tilene: «Ben onunla koyunlar1m1 idare ederim,' agagtan yapraklar dii§iiriiriim, yorulunca dayarurrm .. » diyP. so· zii uzatmas1, hep sevgi kanmazllgmm hileleri degil midtr? Amma o zavallI gocuklar da ne yapsmlar? insanoglu, en kiigiik ya§mdan ba§liyarak birini g1kanp atarken bir ba§kasm1 giymek zorunda kald1g1 mecburiyetler ve itiyadlar kaftarurun dar, kasvetli ve eza verici gemberinden yakas1m kurtarabilir mi? Menfaat veya zarftretler tezgahlannm dokuyup, garesizlik ellerinin bigip diktigi bu kaftanlardan giymemi§ .kag bahtlI vard1r? Hangi sm1fm hangi seviyesinin adam1 olursak olallm, muhitimiz1n riizgariyle donen bir fmldak olmaktan kurtulmu§umuza rast gelmek bilmem miimkiin miidiir?
*** Ey kalemi elinde oynatan kadm! dikkat et, Qamllca'dan uzakla§mak istidadmdasm. Durma, gabuk geri don ve hizaya gel!
* **
QAMLICA
189
Bir ak§am vakti idi; karde§imle beraber <;amhca tepesinden a§ag1 iniyorduk. Fakat yolu, rahat1m dii§iinecek kadar akh ba§mda olanlara b1rakrm§tlk. Ustlerine bast1kga kokular1m veren kekiklerin, koca gozlii karaba§larm, eteklerimizi geken fundalarm arasmdan gegerek a§ag1 dogru iniyorduk. Oyle ya, narin vucudlari ile, kaskat1 toprag1 yar1p f1§k1rdlklarma §a§t1g1m1z morlu sar1ll gigdemlerden toplamak, titrek ve tav§an b1y1klarmdan demetler yapmak dururken, herkesin gigneyip gegtigi ezberlenmi§ bir yoldan ne diye inecektik? Giine§, istanbul'un iistiine dii§mii§ de miirekkabat1 etrafa s1gram1§ gibi, §ehri bir ate§ ve bir renk ummamna bat1rm1§t1. Aldan mordan, sar1dan turuncudan yugurulmu§ bir penbe bugu, o kubbeler ve minareler diyarindan ta bize kadar uzam1§, bizi de igine alm1§, ayak seslerimizi bile yad1rgatacak bir siikun ve sayg1 teklifini de sanki kanatlarmda getirmi§ti. i§te, yerin de gogiin de insanlarm da sustugu bu anda, tepeden bir zurna sesi kay1p ta bize kadar geldi. Kim gallyordu? Gormiiyorduk. Geri donmek, gormek de istemiyorduk. Belki de bu gekini§imiz vecde yara aga.n ilimden kagmak endi§esinin basit bir tezahiirii ve gizliliklerin cazibesini bilmeden miid~faa ihtiyac1 idi. Hilkat de en biiyiik s1rlarm1 gizli tutmuyor muydu? Biz, evet ~iz de anahtarm1 yardan agyards.n kag1rd1g1m1z gizlilikleri, s1rasmda kendimize bile agmaktan ~e kinmiyor muyduk? Ve nihayet kainata s1gmayan bir a§k azametini, goriilmez, degilmez bir kiigiiciik noktada kilitlemiyor muyduk? Evet i§te,· nas1l, nereden ve kimden geldigini anlamak istemedigimiz bir sesi dinlemekte idik. Her gagmda bilerek bilmiyerek kendini arayan insanoglu, diinyanm, i~ini kuvvetten dii§iiren y1prat1c1 bogu§larmdan kagmak f1rsatma ne kadar da te§ne idi. Ses o kudretti ki,
190
iSTANBUL GECELERi
s1rasmda peri§an yiiregimizin, nizam ve k1vam1 onun bir fermam ile yerli yerine geliyordu. iptilalarmuzm) arzu ve i§tihalar1m1zm ic; yiiziinii gostermekte de o, bir ayna kadar maharetli idi. Qok defa kendi hislerinin enkaz1 altmda mustarip, yaralI ve meca.Isiz olan insana, bu kudretin yol ac;t~··k1lavuzluk ettigi nas1l inkar olunurdu? Gene kendi kendimizle bir anla§ma, bir yakmllk, bir sevgi ve yukseklere kar§I mubhem kalm1§ meyiller ciimlesini ac;1ga vuran, hissedip de anlatamad1g1nnz miisveddelikte kalmI§ duygular1m1za bir ifade Ve karar meydam ac;an da gene onun kudretU eli degil miydi? Ve nihayet §U c;ok garib idi ki vecd dedigimiz yuksek .ruh ihtizaz1, ne diinya ne ukba bula§1g1 s1c;ramam1§ bu tasarruf am, ilahi kemalin insan kallbmda c;akan bu kudretli §im§egi, bazan bir zurna sesinin dudagma da s1gabiliyordu. Fakat o zaman, bir mayi gibi yap1§1p kald1g1m sari yosunlu kayanm ustunde bu vecdin sonsuz tasarrufunu dii§iinemiyordum. 0 zamamm ic;in bir kainat, bir Allah, bir de ben vard1m. Vaktaki bu vecd kaynag1 bir zurna mertebesinden bir Kamil'e intikal etti, o zaman Allah, kainat ve ben tek vucud olduk.
***
Bilmem .ki sari yosunlu kayanm ustiinde ne kadar kaldlk? Tekrar a§ag1 inmege ba§lad1grm1z zaman, art1k istanbul, kundaklamp be§igine yat1r1lm1§ bir c;ocuk ,gibi, sisten yorgamna sar1lm1§, ba§ ucuna da y1ld1zdan kandilleri yak11Ip b1rak1lmu~ti. Qamllca kadar istanbul gecelerini tek bak1§ta seyreden bir goz daha var nnd1r bilmem? Bir tarafta karanhklara gomiilerek beldenin §ahdamari gibi daha derinle§mi§ gorunen Bogaz, ote tarafta sanki bir efsane diyarma serilmek ic;in Kalam1§'lardan Goztepe, Bostanc1, Pendiklerden dokunmu§ dumdiiz, suslU nakI§lI Marmara
QAMLICA
191
hahs1... ve tam karยง1da eskilikleri, yenilikleri, asaletleri zuppelikleri, iyilikleri kotiililkleri, ibadetleri rezaletleri, aยงklari fuhuยงlari sanki hep birden potaya at1hp tek cevher haline girmiยง samlan dilsiz istanbul. Eger ยงehri tammam1ยง olsam, yuzlerine gecenin pegesini ortmiiยง bu saraylarm bu surlarm, bu minarelerin bu kubbelerin, bu garยง1 pazar meyhane kahvehane bollugunun viicudunu inkar eder ve ยงU sakin goriinilยงiin bir hakikat olduguna inamrd1m. Zaten bu gokkubbenin altmda inkardan daha kolay ne vard1r sanki? inanglar1m1z ise gok defa ustiine demir attig1m1z engin bir vehim, bir zavalh hulyadan ibaret degil midir?
* **
Mehtaph gecelerde gokyi.izi.ini.in keyfi gelince, tabiat, yarim di.iยงunmeyen bir musrif gams1zhg1 ile elinde avucunda ne varsa dokup sagmaya baยงlar. Bogaz'1, istanbul'u Marmara'y1 goren Kugukgamhca s1rtlarmda ise mehtab, bize, duvakh bir gelinin yuzunii agmak, onu daha yakmdan gorebilmek helecamm verir. Sanki tabiat, gekip s1y1rmak hevesine kap1ld1g1m1z bu yar1 ยงeffaf ay lยงIgmm ortiisii altmda gak1r keyiftir de yalvarlยงlarrmlZl hem anlar hem anlamaz; bazan gi.ilumser, bazan baยง gevirir; kah av olur kah ise tuzak. insafa da gelir, isyan da eder. Zaman olur ki bizi kendinden daha da sarhoยง gormek ister. Zaten baยงka turlU olmak da kimin elindedir? Gi.izelligin bir derecesi vard1r ki art1k ondan duyulan haz, zevk degil, ac1d1r. Belki ac1 da degil, hissin ve ยงuurun asla beยงeriyet dudag1 ile tatmam1ยง oldugu ~eยงยญ nisiz bir geยงnidir. Belki ยงuuruna varamad1g1m1z biiyuk vecdler, belki kavrayamad1g1m1z i~in inkarlarrm1zla neticelenmiยง ileri hamleler, belki ilmin de idrakin de hududuna s1gmayan derin hikmetler, belki istihzamizla
192
iSTANBUL GECELERi
kamg1lad1gumz goziilmemi§ s1rlar, belki her bi~htana giililmsiyen engin aflar, belki sevinci kederden, olilmii omiirden ay1rd ettinneyen rabbani istigraklar, bu ge§nisiz ge§niye varan dudaklarm haberimiz olmadan igtikleri bir e§siz giizellikten otiirildiir. Bakars1nrbu gak1r keyif tabiat, uzun ve derin bir mahmurlukfan sonra sabah1 bulur; giine§, gozleri kan ganagma donmii§ bir peri§an ayya§ gibi, yava§ yava§ ufuklarda uyamr. Artlk gecenin o can yak1c1 sessizligi, hoppa bir esinti ile yer degi§tirmi§tir; gigekler, giilil§iip iti§en gocuklar misali birbirlerinin iistlerine yaslamp abanarak sade ve basit eglencelerine ba§larlar. Bakarsm1z, tepenizde hangi bo§ bogazm f1s1ldad1g1 tela§h bir haberle ba§larm1 ahp kagan bulutlar belirmi§tir. Zaman, durup dinlenir. mi hi~? Yiirilr; yiiriidiikge de k1hk k1yafet degi§tinnekte §uh bir kadm gibi miibalagadan ho§lamr. · Bir de bakarsm1z k1rlar ve daglar goz goze geldigi her a§inaya yiiz veren bir k1z fiitursuzlugu ile cilveli, korkusuz ve pervas1z kesilir. Kim giizelligine iltifat etse gi'Lliimser; kim giililmsiyecek olsa iltifat eder; kiminin avucuna gigeklerden nameler s1k1§t1r1r; kiminin dudaklar1na kokularmdan buseler kondurur. Bakars1mz, ta§h dar bir k1r yolunu biisbiitiin dara1tan bogiirtlenlerin arasmda bir gift eflatun gigek agm1§t1r; tam hizasmdan gegerken gigekler havalamr. Anlarsm1z ki bunlar gigekten de giizel, iki a§lk kelebektir. Bakars1mz Qamhca, bir kimsenin kendi mihveri etrafmda donmesi ile tek solukta §ehri, Bogaz'1 ve Mar- · mara'y1 goren bir dag tepesidir. Amma bu koyiin, el ayasm1 gukurla§tmp su igen bir gocugun avucu gibi bay1r a§ag1, batik gukur bir Tomrukagas1 da vard1r. Biiyiikgamhca sedlerinin yar1m genberi ise, birden gokiivermi§ gibi goriinen vadilere bakan bir §ahni§tir san-
QAMLICA
193
ki. Libade ise, gay1r, k1r ve su zevkine bir de seyyar tiyatro kumpanyalannm mesire ge§nisini yadigar b1rakm1§tlr. Bakarsm1z, ogle vakti olmu§, gune§ en k1zgm hamlelerle tabiate sald1rm1§tlr. Agaglar1 zorla yere yat1rmak istemi§ de ba§a ~1kamad1gi igin golgelerini yere sermekle iktifa etmi§ gibi, yapma bir zaferle gururludur. Bakarsm1z, iki baymn oluk gibi gukurla§tlg1 bir yamagta, s1ra s1ra serviler vard1r; yoku§u ag1r ag1r t1rmanan ihtiyarlara ne kadar da benzer. Bu agaglar, ba§lan topraga dogru egilmi§ ya§hlar misali esmer vucudlar1 ile ytllardan beri yerlerinde sayarlar; amma insanlarm da gok defa nebati bir iz'anla onlardan daha fazla yol ald1klanm kim iddia edebilir? Bakarsm1z, eskiden kalma viran bir ko§k, yolumuza dii§mii§tiir. Desteklenmi§ bir balkonu, bir §ahni§i ile, eli~ ni genesine dayam1§ kederli bir a§inam1z gibi ne kadar da dertli ve dii§iincelidir. Ah bu ko§kler ... bu y1pranm1§ eski zaman harabeleri Qamhca'da ne de goktur. Bize gigekten dilleri, riizgardan feryadlan, giine§ten tufanlan, rengi, kokusu, §ekli, duru§U, kibarhg1 ve asa.Ieti ile masallar, hikayeler, efsaneleljmi§ hakikatler f1s1ldayan Qamhca, hig degilse baz1 baz1 Hamidin: Sarni Pa§a konag1 mazi mesiresi Bir yanda duruyor Selami haziresi .. M1sra1 ile bir gegmi§ zaman yelpazesinin serinletici havas1m verebilir mi? Acaba pancurlar1, anadan dogma korler gibi, bildim bi'leli kapah duran, beyaz yayvan ko§kiiniin oniinden gegerken, Jon Turkleri seha kanatlarmm altma alm1§ bir Mustafa Faz1l Pa§a'mn comerdligine az1clk olsun bir a§inahk duyamm1z olur mu?
194
iSTANBUL GECELERi
Acaba Sarlkaya denen rusta.i §ahni§teki Esma. Sultan Saraym1, karde§ine misa.fir gelen Sultan Mahmud'un, iginde oldil.gil. bu ta.rihi ka.§a.neyi, bir dil.§il.nen, bir sorup soru§turan g1kar mi? Acaba gile4a.nesini, koyil.n en issiz ko§esine kuran bir Aziz Malµllud Huda.i'nin gonil.l ho§lugunu kendi gon,. liinden sormu§ ve onun: Qekmeyince erba.ini rilzga.r, Gelmemi§tir bir zaman evvel baha.r... Diyen sesinin il.stil.nde durmu§ bir idra.k var m1d1r? Ve acaba Tunuslularm, Cemil Pa§A.'larm, ~erif Haydar'larm, Nasuhi Beylerin ko§klerinin onilnden gegerken, ba§kalarmm dilinde ve iz'anmda ma.na. ve mA.hiyet degi§tirmi§, tefsir edilmi§ fikirlerimizin, sonradan tamnmaz k1hklarda kar§1m1za g1k1p «Ben boyle mi dil.§iinmil.§til.m, boyle mi demek istemi§tim» dedirten §a§kmhg1 gibi, bu ko§klerde bir gokmii§ kameriye, tarh1 bozulmu§ bir bahge ko§esi, kurumaya yil.z tutmu§ bir agacm dili ile, soylemekte olduklar1 sergiize§tlerini, istedikleri gibi dinleyip anhyan bir kimse bulabilirler mi? Bakars1mz, sessizligin bir tortu gibi etra.fa goktiigii ak§am saatlerinde, yeldirmeli, ma§la.hh, ba§ ortil.lil., §emsiyeli kadmlar k1rlara, daglara dokiilmil.§til.r. Tepe onlarm, sular, sedler, baglar bahgeler, gay1rlar k1rlar, tekmil Qamhca onlarmdir. Bu koy, biraz da kadma benzemez mi? Onun gibi karars1z, onun gibi kendi bil.yiisiine kendi tutkun, onun gibi kudretinden emin, onun gibi gil.zelligi ile ba§1 yukarda, onun gibi bir elinde goz ya§mdan, bir elinde ne§'eden gifte sila.h.. · Bir vakitler, gozil.mde kadm giizelliginin §a.ha.ne A.bidesi olan annemi, elinde kopil.k kopil.k danteller, renk renk i§lemelerle siislil. §emsiyesi, nA.rin enda.mm1 saran dar belli kabar1k kollu yeldirmesi, muhte§em ba§ma o-
CAMLICA
19?
per gibi dokunan bliriimciik ba§ ortiisii ile <;amhca giizellerinin arasmda bir ilahe gibi seyrettigim zamanlarm iistiinden otuz §U kadar sene ge~ti. Ge~ti.. diyorum. Acaba ge~en zaman mi, biz miyiz? Hele s1k1lmadan, otuz kirk sene evvelki bir tarih i~in, «eski zaman» diyebilmek de hayli giiliin~ bir hukiim. Evet bir ge~mek ve eskimek vaki ise, o, zamana degil bize ait.· i§te anamm teraveti bahar1 da arbk bir masal s1rasmda tekrarlamrken, zamanm bagnnda yeni yeni koncalar gene devirlerinin ve seyirlerinin oyununu oynamakta. Miitemadi bir tasfiye, bir veraset ve bir tekamUl hamlesinin mii§terek sozle§mesi, gayreti, i§birligi ile i§lemekte olan kainat ~arkmm i~inde bu ak1betten yakas1m kurtaran hangi yarad1lm1§ vard1r? Ta§ toprak, nebat hayvan ve insan, hep o ~arkm di§leri arasmda bir lokmadan ba§ka nedir sanki?
* ** Mademki Qamhca daglanndan kopup gelen hava, ak1bet anamm miibarek viicuduna de degdi, ondan h1z, hareket ve bereket ald1, belki de yava§tan esen soz riizgar1 bu yiizden f1rtma kesilir de istenip de soylenemeyen, soylenip de anlat1lamayan s1rlan bir kas1rga gibi oniine kat1p" aleme fa§eder. Ocak ba§mdaki kadm, ate§ iistundeki ~omlegi ziyade kaynaymca kapagm1 aralar, ta§1p dokiilmemesi i~in bir kep~e soguk su koyar. Amma a§ml k1vammda pi§irmesini bilen kadmm f eraseti bende ne gezer? Zaman zaman, ihmal edilmi§ o bir kep~e soguk su yiiziinden ~om legim az m1 ta§ml§, az mi bo§alm1§, israflar ziyanlar olmu§ ve bu zavalh dalgmhk sebebiyle ne kadar ta§lanm1§ ne derece h1rpalanm1§, ne mertebe ist1rap ~ekmi §imdir.
196
iSTANBUL GECELERi
Oyle ise izin verin de §imdi olsun ak1l kepc;;esini goniil c;;omlegine vuray1m. Kaynayacaksa, varsm kopuriip ta§madan kendi kab1 ic;;inde, kendi kendine kaynasm dursun. Ne tuhaf, insanoglu gozunu gonl'i.inden ay1rmca da, muhakkak b~·ak bir ba§ka ko§e ariyor. Zaten, etraf1 son bir go£feyi§ten sonra, her dalmda b1r ba§ka okse olan istanbul agacmdan azad olmaktan ba§ka ne i§ kald1? S'i.ir'at ve hareketi olc;;iilemiyecek kadar seyyal olan tasavvur ve hayal kanatlari, beni <;amhca'dan ahp yeniden istanbul'da bir seyrana davet ediyor. Sanki yamndan zorla ayrild1g1m1z, ayrillr ayr1lmaz da en buy'i.ik gunah1 i§lemi§cesine pi§man olup hasretle geri donmek istedigimiz bir sevgili yuze kaVU§acakm1§casma, hem ondan kac;;mak, hem de bu davetin kemendine boynumu uzatmak, tekrar ve tekrar o say1klamalara, o buhranh soyleni§lere ba§lamak istiyorum. Fakat c;;omlege kepc;;e vuran el, parmag1m dudaklarimn ustune koyarak: «Yeter, sus art1k!» diyor. Ne olacak, susarim. Amma ben soylemesem de, istanbul geceleri, ayak sesleri duyulm1yan bir sevgili gibi, her firsatta gene bizi ad1m ad1m takib edip kollarma alacak, zevkler, ist1raplar, dertler deva.Iar, sevinc;;ler kederler, hasretler vuslatlar dolu leziz c;;e§nisini yudum yudum dudaklarim1za damlatacak.. Ta ki gece, sac;;larim1za dolanan esmer parmaklarm1 yava§ yava§ c;;ekinceye kadar, kulaklar1m1z, bu hulyft.11 gecelerin kara tahtasma yaz1lan istanbul masallm gene ve gene dinleyecek ..
*"'*
Art1k istanbul'un hic;;bir semtinde dola§m1yacagrm. Geceler gunlere yerini verse, karanl1klarm yuz'i.inu gune§ler giil giil etse ve birbiri ardmca yuvarlanan .bu ge-
QAMLICA
197
celeri, bir sihirbaz gibi, kap1 galmadan, yare agyare gorilnmeden tekrar gelip can yak1c1 ahยง veriยงlerinde devam etse de, ey goniillerine, goniillerindeki aยงk ve muhabbetlerine hitab ettigim giizel insanlar ! i:zin verin, art1k onlardan soz agan ben olmayay1m.. Boylece de, iginde bir cihan gizli olan istanbul riiyasmdan, bir parmagm, dudak iistiine vuran kesik kesik darbeleriyle uyamp susay1m ..
iQiNDEKiLER
Onsoz Giriยง Eski istanbul'a Bir Bakl!! f?ehzadebaยงl Beyaz1d Stileymaniye Sandlkburnu Aksaray Tavukpazar1 Q1rp1c1 . Qarยงamba Halie Beyoglu Bogazici Adalar - Kadlkoy Uskiidar - Salacak Camllca
v 1 3
20 36
52 62 70 81 87 93 108
123 129 150 160 180