Blogger Magazin Aylık Blog Magazin Dergisi - Aralık 2012 - Sayı 2
ZAR OLM YA
AK
ODUNLU
YAZD M I K I; ZIK
İ BOK OL B M AM
‘’ANLATTI AZ
‘’Bumerang Ödülleri Gecesinde Neler Yaşandı? ‘’Ahududusu’’ yazdı.’’
ANLATS
Visne Çürügü Röportajı!
Blogger Dedikodusu Ayın Kurbanı;
MIA WALLACE
Derginin sahibi Melodram İçerik & Tasarım Melodram
BLOGGER MAGAZİN Blog Magazin Dergisi Aylık Melodram’dan....
Blogger Magazin Hakk覺nda Ne S繹ylediler?
Sevgili melodram, harika gorunuyor dogrusu. cok cok profesyonel olmus. keske ben de icinde olsaydim, diye bi imrendim bile :) hep devam etsin, basarilar dilerim. emeklerinin karsiligi piril piril karsimizda iste. oh ne hos. :) Luna- Lunarita http://luna-lunarita.blogspot.com/
Bana bu kadar teşekkür etme.. Yemin ederim utanıyorum artık :) Ayrıca o ilk yazımı yayınlayarak ne kadar amele biri olduğumu da cümle aleme göstermiş olduk. Sanıyorum ki erkek olduğum bu kez anlaşıldı :D Bir İnce Ses http://birinceses.blogspot.com/
harika olmuş tek veya çok kelime başka türkü tanımlayamam..... kafana- emeğine sağlık... Muhtar Bizim Mahalle http://mahallemizinsakinleri.blogspot.com/
Ne de güzel düşünmüşsünüz her şeyi.Emeği geçen herkese teşekkürler.Keyifle okunacak bir dergi daha çıktı.Burç yorumları da ön yazı da çok eğlenceli :)Her satırı sıkılmadan okudum.Diğer online dergilerin çoğunda olan soğukluk kesinlikle yok,sımsıcak ve keyifli yazılarla dolu.Yoğun geçen bugünümü yine seninle keyifli şekilde noktaladım :)Satış bloğuma yer verdiğin için de ayrıca teşekkürler.Yeni sayıları merakla bekliyorum ;) SÜSLÜ VE PEMBE DÜNYAM http://dolapperisi-dolapperisidolapperisi.blogspot.com/
Geç olsa da görüp okuduguma acayip sevindim.Tabi birde arada TersimPiçtir’i görünce oha dedim.Vogue da çıksam anca bu kadar şaşırırdım yani :D Süper olmuş emeğine sağlık.Zorlamışsa da seni değmiş. :)) tersimpiçtir http://tersimpictir.blogspot.com/
Sonunda! Şu post yayınlandıktan beri okumaya çalışıyorum dergiyi. İnternet o kadar kötü ki. Kimi sayfalar açılıyor kimisi açılmıyor. Ben de iki alternatifi de kullanarak sayfanın birini bir yerden diğerini diğerinden okuya okuya bitirdim. Bloğa yazdığım ilk yazı yayınlanmış. Adımın geçmesi gerçekten çok mutlu etti beni :) ilk postlar nasıl da benziyor birbirlerine. İzleyici yok ama bir umut var. Herkes kendi kendime yazar okurum mantığında :) İzlediğim ve ilk postlarını okumadığım bloglar vardı. Okuyunca şaşırdım açıkcası. Nasıl bir kendini geliştirmişliktir bu! İlk postlarında demişler sadece ben okurum yazdıklarımı benim gibi- diye ama ben severek okuyorum :) Erdi Karadeniz’in önerileri önerileri de dikkate alınmalı. Bilip de konuşuyor yani :) Ve BBM’nin yazısı ve bahsettiği projeleri gerçekten çok etkileyiciydi. Sonuç olarak Melodram harika bir iş çıkarmışsın(ız). :) Gece Yürüyüşü http://dusuncesizlikler.blogspot.com/
Melodraaam! Harika hayır hayır çok çok çok harika bir dergi olmuşş. Emeğine sağlık. Fikri geçen herkesin fikrine sağlık :)Tasarımı o kadar güzelkii. İçindekiler o kadar samimikii. Okurken hiç ama hiç sıkılmadıım. Ayrıca ismimi görünce şok oldum melodram! Duygulandım ağladım ben ama yaa :( Ben ki beni kimse okumaz diye yazan biriydim. Dergide bana yer vermene çok sevindim. Hemde ilk dergideeee ^.^ İkinci sayıyı da dört gözle bekliyorummm :)) Yerli Pollyanna http://yerlipolyanna.blogspot.com/
Böyle harika bir organizasyonun içinde olmak çok gurur verici zaten güzel olacağına inanıyordum ama bu harika olmuş diğer sayılarını düşünemiyorum bile ayrıca okuyucuların bana gıcık olacaklarını düşünürken yazımı beğenmeleri gururumu okşamadı değil :) çok mutlu oldum başarılarının devamını diliyorum. DygN Design http://dygndesign.blogspot.com/
çok güzel olmus harika iş çıkarmıssın bir çırpıda okudum valla :) ansiklopedia http://ansiklo-pedia.blogspot.com/
21 aralık
2012
‘yi Blogger’lar Nasıl Geçirecek?
Sıradan bi gün olur. bi yazı yazarım 21 aralıkla ilgli bloga onun dışında başka bir şey olmaz. Erdi Karadeniz. BLOG:
http://erdikaradeniz.blogspot.com/
‘‘Uyumayı düşünüyorum’’ ODUNLUZIKKIM
Sevgili Melodram öncelikle “21 Aralık’ta ne yapıyorsun” sorusunu bana daha önce kimse sormamıştı. Şu an duygu dolu dakikalar yaşıyorum. Takvime baktım Cuma’ya geliyormuş. Mübarek gün. Her ne kadar o gün kıyamet kopacağına inanmasam da öbür tarafa borçlu gitmeyelim düşüncesiyle öğlen bir cuma namazına giderim diye düşünüyorum. Bir de o gün evde oturup geceyi bekleyip twitter üzerinden çeşitli çapsız komiklikler yapmayı planladım şu an. En son şu uzaydan atlayan Felix ile komikli dakikalar yaşamıştık, tekrarlamak güzel olacak gibi. Gördüğün gibi kıyamet kopacak belki hala bir komiklik bir şaka falan. Bir de dolapta günlerdir hasta olurum diye yemediğim dondurmayı da o gün yesem diye düşündüm şu an. Aç aç ölünmez de şimdi. Gayet uzun oldu sanki ama kısa yazamıyorum, o kadar Şebnem Ferah’tan artık kısa cümleler kuruyorum dinledim, olmadı. Hayırlısı artık. Allah taksiratımı affetsin.Amin :) UKTÜRK BLOG; http://blogeditoru.blogspot.com/ TWİTTER: https://twitter.com/ukturk
BLOGGER DEDİKODUSU!
Mia Wallace http://trainspottingmia.blogspot.com/
Kendisi bir balık burcu insanı olduğu için zaten en baştan benden 100 points kazanıyor. “Erkek annelerinin gözdesi, elini sallasa ellisi...” öyle duydum ben. Bu konu hakkında açıklamalarını bekliyoruz. Ayrıca blog dünyasındaki eğlenceli, dinamik, genç, coşkulu blog akımının öncülerinden biridir kendileri. Futbolda Messi neyse, blogda da Mia odur. Çölde bir vaha gibi adeta. Maaaşallah. Allaaaahh! (arap spiker) Uktürk
Blog dünyasını ilk keşfettiğimizde,’’ilk’’ keşif bloglarımız vardır elbet. Benimde ilk kişisel blog keşfim Mia’ydı.Sanırım o zamanlar 100 yazısı felan vardı. Ve o 100 kayıtı 1 günde okuduğumu hatırlıyorum.Çok sevmiştim yazılarını ^^ kitap okurken başka dünyalara girersiniz ya onun yazılarını okurkende öyle oluyor :) Ayşenur Çiçek
Mia Wallace benim için çok değerlidir. Bir şarkı sayesinde tanıştık onunla. Sonra Msn’de konuştuk. Onu msn’de ilk gördüğümde çok mutlu olmuştum. Blog dünyasına ilk adım attığımda beni arkadaşlığıyla hiç yalnız bırakmadı. Onun altın gibi kalbi var ve hayat dolu. Onu Taksim’de gördüğümde bunu daha iyi anladım. Saçları çok güzel! Ben hayatımda onun saçları kadar güzel saç görmedim! Ve o da benim gibi fotoğraf çektirmeye bayılıyor. İyi ki tanımışım dediğim insanlardandır Mia Wallace. Ve ben onu çok seviyorum.:) Vişne Çürüğü
Blogger Dedikodusu köşesinde görmek istediğiniz Blogger’ların isimlerini melodramblog@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.
Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim… Hemen seni soru yağmuruna tutmak istiyorum! :) Asıl ben teşekkür ederim. Açıkçası bu röportajı beklemiyordum. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Ben de soruları cevaplandırmak için sabırsızlanıyorum! 2010 yılında ‘’Kocaman bir merhaba’’ diyerek Blog dünyasına giriş yapan Vişne çürüğü kimdir? Ne yer? Ne içer? Kimleri dinler? Bize kısaca kendinden bahsedebilir misin? Vişne Çürüğü, 19 yaşında ailenin tek erkek çocuğudur. 2 kere üniversiteyi kazandığı halde maddi durumu el vermediği için okula gidememiştir. Depresiflik onun göbek adı olmuş olsa da zaman zaman o da mutlu olur. Duygusal biridir. Duygularını doğal bir şekilde ifade etmeye çalışan biriyim. Yeri geldiğinde sinir küpüne dönüşürüm, yeri geldiğinde duygusal biri olurum. İnsanlara karşı anlayışlı olan, karşındakini bıkmadan dinleyen ve insanlara yardım etmeye bayılan bir şahsiyetim. Hayata karşı iyimser olmaya çalışan biri desek daha iyi sanki. Ben genelde Rock şarkıları dinlerim. Bunun dışında kulağıma hoş gelen, kendimden bir şeyler bulduğum şarkıları da dinlerim. Metal tarzı fazla dinlemem çünkü başım şişer. O böğürtüler benim için bir şey ifade etmiyor açıkçası. Benim için şarkıyı hissetmek çok önemli. Dolayısıyla şarkılar konusunda seçiciyim bir bağlamda. Kahve içerim bol bol. Kahve içerken arkadaşlarımla sohbet etmeyi çok severim. Yemek konusunda çok seçiciyim. Hamburger yemeyi bıraktım. Bu benim için devrim resmen Melodram! Bir yemek her şeyden önce gözümü doyurmalı ki ondan sonra karnım doysun. Kısaca; Hayatında ters giden şeylere çözüm bulmaya çalışan, zaman zaman depresif kişiliğe bürünen, kitaplara aşık biriyim. mı?
Peki neden Vişne Çürüğü? Senin için bir anlamı var
Var tabi, iki anlamı var benim için. Birincisi; küçükken anneannemlerin bahçesinde bir tane vişne ağacı vardı ve o meyve vermediği için ona karşı çok ilgisizlerdi. Ve ben bu duruma çok üzülürdüm. O ağaca hep ben su verirdim. Meyve verdiğinde de kısa zamanda çürürdü. Bu yüzden ben o Vişne ağacına çok üzülürdüm. Kendimi çoğu o ağaç gibi hissettiğim için bu adı verdim kendime. İkinci anlamı ise; Ben hayatı Vişneye benzetirim. Uzaktan bakınca iştah acıcıdır fakat yediğin zaman yüzünü ekşitiyor nedense. Ben de hayattaki duyguları çürük olan insanlardan biriyim. Demek istediğim, çoğu zaman duygularımı çürümüş bir şekilde buluyorum. Vişne hayat olunca ben de onun çürük elemanı oluyorum. Manevi anlamda bir çürüklüktür bu, duygusal anlamda bir çürüklük. Çürüklüğünü kendi kendine onarmaya çalışan Vişne Çürüğüyüm ben.
Vişne Çürüğü… Erkek bloggerlar kızlardan biraz daha rahat. Birçoğu kendi ismiyle yazıyor. Sen neden takma isim kullanmayı tercih ettin? Başlangıçta etrafımdaki insanlar durumu çakmasınlar diye takma ad kullanmak zorunda kaldım valla. Bir de bu ismi belki bir süre sonra insanlara duyururum diye adımı gizlemeyi seçtim. Bazı yazılarımda adımı yazıyorum zaten. Ama Vişne Çürüğü dediğim kendimi mutlu hissediyorum. Bir gün bir gazete köşesinde kendi yazılarımı yazmak, insanlarla röportaj yapmak en büyük hayalim. Ayşe Arman’ı bu yüzden çok seviyorum.
3 yıldır blog yazıyorsun, başına ilginç olaylar gelmiştir herhalde?
Gelmez olur mu? Arama motorlarında blogum nasıl aranılıyor bir görsen, hayret edersin. Blogumu yazdığım hikâyeler yüzünden kerhaneye çevirdi bazı Abaza ruhlu insanlar. Ben o hikayeleri insanların empati yönü gelişsin diye yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim. Çünkü kendi hayatımızın dışında başka hayatların da var olduğunu hatırlatmak istiyorum insanlara. Kendi hayatımız dışında zor şartlar altında yaşayan insanları anlatmaya çalışıyorum. Onun dışında sürekli kız olduğumu sanan insanlar var. ‘’ Aaa cnm sen erkek miydin yhaaa ;)) ‘’ diye onlarca yorum aldım. Bir erkeğin bu kadar duygusal olmasına şaşırıyorlar herhalde. Tam çözemedim bu durumu. Bazen canımı sıkıyor bu durum, yazma hevesimi kaçırıyor. Sonra tekrar yazma isteğim geri geliyor. Blogunun hayatında ki yeri nedir? Blogun için büyük fedakarlıklar yapabilir misin mesela? Yazdığın bir yazı başına iş açsa arkanı dönüp gider misin? Yoksa kalıp savaşmayı mı seçersin? Blogum benim ikinci evim gibi. Orayı sahiplenirdim tabii ki. Yazdıklarımın her zaman arkasındayım. Birisi böyle bir şey yapsaydı savaşmayı tercih ederdim. Çünkü o blogda benimle birlikte olan insanlar var. Onları öyle yüz üstü bırakmak bana yakışmaz. Blogumu bu zaman kadar sahiplendim bundan sonra da sahipleneceğim. İnsan evini bile bile terk eder mi? Bu kadar uzun süredir blog yazmanın hayatına ne gibi etkileri oldu? ‘’Mutlaka takip ederim!’’ dediğin yerli ya da yabancı bloggerlar var mı? Yabancı blog pek takip etmiyorum. Mutlaka takip ettiğim insan var elbette. Bu kadronun başını sen çekiyorsun. Cips Yiyemeyen kızı mutlaka takip ederim çünkü o benim tanıdığım ilk insan. Benim için ayrı bir yeri vardır. Yazıları, hayatı, benim hayatım gibi. Onda kendimden çok şey buluyorum. Leah’ı takip ederim. Neden bilmiyorum Leah benim ablam gibi. Geçen sene bana o kadar destek oldu ki onu daha çok sevdim. Yeri geldi kızdı yeri geldi benimle gurur duydu. Bir gün onunla karşılaşmayı çok istiyorum. Mia Wallace olmazsa olmazım. Bir insan bu kadar mı güzel, bu kadar mı kaliteli yazılar yazar ya. Yazıları kadar kendisi de çok iyi birisidir. Yakından gördüm, çok güzel gözleri var, hayat dolu birisi. Ondan çok şey öğreniyorum. Lazanya’nın günlüğünü takip ederim. Lazanyayla üzüntülerimiz aynı. O da benim gibi. Biz birbirimize çok benziyoruz. Bu yüzden seviyorum onu. Siminyayı takip ediyorum. Ankarayı sevmemi sağlayan kişilerden biridir. Bir ince Ses abimi takip ederim. Adam resmen tespit abidesi ya. At yarışındaki eşek benim için kardeş gibidir. Summer, Rockunzel, Pink Freud, Ebru Vatanser( Aramızda kalsın ben onu çok seviyorum), Feli jo, Hayat Erkeği, Tinker, Spot ışığını arayan kız, Agresif Prenses, Erdi Karadeniz, Ben Ölmeden, Kırmızı Başlıklı Pollyanna, Francesca Mckennitt, Memento Mori, Üsturupsuz Yazar, Telekinesis ve Pucca’yı severek takip ediyorum!
Bunun dışında kitap bloglarına bayılıyorum. Kitap bloglarını sık takip ederim. Yemek blogları karnım açken gözüme takılıyor. Çok fena oluyorum. Hamarat insanların olması ne kadar güzel bir şey ya. Buradan hamarat bloggerlara kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum. Onların sayesinde gözüm doyuyor.
Peki Blogger’da ‘’Keşke olmasa!’’ dediğin bir şey?
Çekiliş olayı. Ben çekilişleri pek mantıklı bulmuyorum. Sen de yapıyorsun biliyorum ama bu durumu devamlı hale getiren insanlar var. Çekilişin bokunu çıkaran insanlara tahammül edemiyorum. Bir de güvenemiyorum random.org sitesine. Yabancıya gitmesin diye kendi arkadaşının yorum numarasını gösteren insanlar da olabilir. Ben bu işe pek ılımlı bakmıyorum. Güvenemiyorum. Sen üzerine alınma sakın! Yorumlara sadece blog adresini yazan insanların nesli tükense keşke. Çok tasvip etmiyorum bu durumu. Önce takibe alıp sonra ‘’ canım çok güzel yazıyosun takipteyimm’’ dedikten bir iki gün sonra takibi bırakan ikiyüzlü insanlardan nefret ediyorum. Blogger’da böyle insanlar niye var anlamıyorum. İçten cevpların için teşekkür ederim. Son olarak Blogger Magazin hakkında ki düşüncelerini alabilir miyim?
http://zibidii.blogspot.com/
BLOG
Ben teşekkür ederim güzel insan. Blogger Magazin az zamanda büyük işlere imza attı. Çok emek verilerek oluşturulmuş bence. Ve en önemlisi insan okurken keyif alıyor. Ben önceki sayıda birçok blog keşfettim mesela. Bu bağlamda faydalı buluyorum Blogger Magazini. Ve başarılı olmasını istiyorum. İyi ki böyle bir platformu oluşturmuşsun. :)
https://twitter.com/ParanoyakVisne
Röportaj köşesinde görmek istediğiniz Blogger’ların isimlerini melodramblog @hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.
İnternetler Komedinin önde gideni sanal alem gerçek hayatta yapamadığını yapmaya çalışan tonla insan dolu.Tombik tombik üstüne hobitten hallice boya sahip ablaların klavyesinden erkek dediğin uzun boylu,kara yağız, adonisli-baklavalı olmalı kelamı eksik düşmüyor insanın ne yapcan erkeğin baklavasını onu da mı yiycen diyesi geliyor. Sokakta karşına çıksa üzerine sümüğünü atmayacağın hem kel hem fodul er kişiler sağdan soldan açlıp çırpma fotoğraflarla brad pitt'çilik oynamakta.İnternet cafede oyun oynamaya,bakkaldan sigara almaya para bulamayan tiplemeler ağaoğlu triplerinde.Eğitimlisi eğitimsizi cahil cühela gerizekalı olarak yaftalama, parası olanda olmayanları fakir edebiyatıyla ezikleme peşinde... Hele hele en komiği sokakta karşına çıkan 100 kadının 98'inden daha çirkin hatun kişilerin ballandıra ballandıra "seks" hayatlarından bahsetmeleri birde bununla pirim yapması paha biçilemez.Binlerce takipçi sahibi olup üzerine ilişki guruluğu yapmaları, kadın erkek ilişkilerinde yüksek oktavlı ahkâmlar kesmeleri ise kaymaklı ekmek kadayıfı ki bunlar hayatına lisede evine koşarak gittiği ergenden başkasının eline el sürmediğine emin olabileceğin tiplemeler.Lan hangi ara birini buldun üstüne ilişki yaşadın hatta kamasutrasal yatak muhabbetlerin oldu da bu dediklerini deneyimledin üstüne sindirdin şimdi yazıyorsun.Artık kesinlikle eminim bir avcı hikayelerinde birde yatak hikayelerinde atmanın sınırı yok :) Oy oy oy neler edem nerelere gidem şunlardaki özgüven patlamasının bi nebzesi bana değse dünyayı yerinden oynatırdım vesselam :) Bırakın artık şu yüzeyselliği birazcık efendi olun istiyorum çok mu?
http://osiriscemo.blogspot.com/
Ayın Blog Yazısı
2013 İnternetler
‘’Yeni Yıl Alışverişi Hediye Önerileri.’’
http://osiriscemo.blogspot.com/
‘‘Tepe Home.’’
2013 İnternetler
‘’Yeni Yıl Alışverişi Hediye Önerileri.’’
Zara 199 TL Lancome ‘‘Happy Holidays’’ koleksiyonundan ‘‘ L’Absolu Rouge: 77 TL
16.95 TL
http://osiriscemo.blogspot.com/
Yılbaşı kesesi
http://www.hediyedenizi.com
1’i yok mu? Blog Macerasını
Anlattı...
http://1iyokmu.blogspot.com/
Aslında yazılacak çok birşey yok. Ama biliyorum ki başladım mı okunamayacak kadar uzun da olabilir korkusu ile yazıyorum. Yani bu, yazımın son derece plansız olduğuna da işaret. Aslında yazdığım bütün yazılar plansız. Onca yıldır yazarım. Posrımda yorum sayısı beşi geçse -ki en son ne zaman geçtiğini hatırlamam- ha gayret 1iyokmu? biraz daha sıksan Pucca kadar olacaksın diyor içimdeki dalgacı ses.. :) Önceden sadece yaşadıklarımı yazardım. O gün canımı sıkan biri mi var, üzen mi var... Hemen dökerdim içimi. Çevrem tarafımdan bilinirdi böyle bir blogun varlığı. Lakin şanslıydım ki çevrem o kadar teknoloji özürlüydü ki blog deyince uzaylı görmüş masum köylüyü andırıyordu bakışları. Fakat biraz üstüne gidenler anlıyorlardı benim iç dünyanım oraya yansıdığını. Tabi sonradan sonradan birçok blogerın da rahatsız olduğu noktaya varınca ben de gizli moda döndüm. Yoksa yazamıyordum. 'yok o ne der? Bu alınır, bu gocunur...' Mala döndüm resmen. Blogumu değiştirmemin bir sebebi de inanç konusunda çevremdekilerden farklı olması. Şimdi ise blogumu kimse bilmiyor değil. Çevremdeki insanlardan 3-4 tanesi böyle bir oluşumun farkındalar. Kimisi usul usul okuyorlar, farkediyorum. Renk vermiyorlar sağolsunlar, seviyorum onları. Açık konuşayım onların yorumlarını istemiyorum. Az da olsa tanımadığım insanların yorumları daha esrarengiz gelmiştir bana. Sahiden çok az. 2007 den beri yazıyorum. 100 ü daha yeni geçtim. Komedi.. :) Şimdi ne mi yazıyorum? Evet, bu kişisel bir blog. Yaşadıklarımı yazıyorum yine.. Kimi zaman aklıma takılan konu, düşünce ve inançları yazıyorum. Bu zaman zaman dine kayıyor, kimi zaman müziğe.. Haa müzik demişken yaklaşık 15 yıldır gitar çalarım. Ama maalesef hayatımdan usul usul çekilmesiyle, bu benim müzikten soğumama sebep oldu. Tabi bu da yazılarıma yansıdı. Artık müzik daha geri planda kaldı. Şimdi ise son zamanlarda fotoğraf olayına girdik bakalım. 1ininkarelari.blogspot.com Bir blog daha açtık. Nasıl birşey olacak bilmiyorum. Önceden sadece fotoğraf yükleyeceğim diyordum. Ama sonradan tektük birşeyler yazayım dedim. En son açtığım posta baktığımda yine abarttığımı farketmişim. Nasıl gidiyor bilmiyorum. Yazıyoruz, yüklüyoruz bakalım. İyi mi kötü mü anlamıyorum. İnsanlar birşey yazmıyorlar. Bende öyle takılıyorum işte... Bu arada şunu da demeden geçemeyeceğim. Bunca yıldır sayısız kere tema değiştirmişimdir. Şuanda kullandığım tema (kalıcı olduğunu düşündüğüm tema) melo'ya ait. :) Bir okurumun benim için yapmış olduğu tema olması benim için daha değerli oldu. Bu, tema okurlarıma bıraktığım etkinin bir yansıması gibi oldu galiba ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Teşekkürler Melo...
Twitter Uçar, Yazı Kalır! 140 Karakterle Neler Anlatılır? Bakalım Blog Yazarları Neler Anlatmış?
@Birinceses: Şeytan diyo ki: " Fazla değil 250 takipçili blogum olsa Google reklamlarından para kırarım " diyen adamın önüne koy blogu göt olsun.. @zekocann: gazete dedikleri; tivitırın kağıda basılı haline dönüştü. muhabirler de burada gördüklerini oraya yazıyor. işini düzgün yapan azaldı iyice. @Rapunzeliçe: Görüyorum herkes yazıyor.Bugün blogum bir yaşında bla bla. Benim ne zaman acaba :/ Ayını hatırlıyorumda gününü nasıl bilicemmm. @iterbiyum: Sezonu degil yoksa ciplak gezerim ben sokakta @AhuDudusu: -45 milyon tl sana çıksa naparsın? +Immm...?!^%++%&/ErrorError (HAYAL BİLE EDEMEDİ) @uyusukhayaller: Taslak halindeki konuyu yayınlamak ne ala bişeymiş öyle. Millet işini biliyormuş hee.. :D
Twitter Uçar, Yazı Kalır! 140 Karakterle Neler Anlatılır? Bakalım Blog Yazarları Neler Anlatmış?
@Gece__Yuruyusu: bir daha hislerime ihanet etmeyeceğim. Hislerim bu insandan uzak dur diyorsa duracağım @KIZILGIN: Sırf kendi egosu için beni ezip geçecek kadar hırslı dostlarım var,yok değil. Farkında değil miyim? Farkındayım ama umursamamak daha kolay. @_Melodram_: yedek sigara paketim varsa, uzun vadede hayatımi garantilemişim gibi hissediyorum @MiaWallaceee: Birileri kar mi dedi?! @MiaWallaceee: Heyy! Kendinize gelin. Aksam oldugu filan yok. Saat daha 5 bucuk. Sadece hava "erken" karariyor. Yani aslinda erken.
@Ms_Weasley: {http://www.byayse.blogspot.com ] tıktıktık.
Ben merak edip, öğrenmek istediklerimi sordum. O merakımı giderecek cevapları, tüm içtenliğiyle yanıtladı... Eşcinsel olan bloglara girdiğimde daha çok cinsel yazılarla karşılaşıyorum. Mesela duygusallıktan çok cinsellik ön planda oluyor. Bu da aslında bakarsan insan da eşcinsellik denildiği an sadece sex çağırıştırıyor bir duygusallık gelmiyor mesela aklıma. Peki gerçekte de bu böyle mi? Yani sizin aranızda ki şey cinsel çekim mi? Yoksa gerçekten duygusal bir aşk mı? Çok fazla şeye deyinmem gerekicek bunu cevaplamam için şimdi önce blogların cinsel içerikli olmasından başlayalım. Eşcinsel blogların çoğu eşcinseller okusun diye hazırlandığını düşünüyorum. yani hedef kitle eşcinseller genellikleve bu yüzden cinsellikten çok fazla bahsediliyor yazıların resimleri genellikle çıplak erkek fotoğrafıdır mesela baktığında burdan eşcinsellik tamamen cinsellikten ibaret çıkarımı çok doğal ama benim açımdan bakarsan cinsellik eğlence öğesi olarak kullanılıp ilgi çeken şey konumunda oluyor yani eşcinsellik cinsellikten ibaret olsa o bloglar ilgi görmezdi zaten. Blogların haricinde dışarıdaki hayata bakarsak cinselliğin ön planda olduğunu söyleyebilirim ama bunu tek başına söylemek mümkün değil eşcinsellerin birbiriyle tanışması için özel alanlar var bu alanlar dışındaki insanların haricinde eşcinseller nasıl yaşıyor diye düşünülmüyor Nedir bu alanlar; gay barlar, tanışma siteleri vs... Yani bu ortamlarda olmayıp da yıllarca birlikte yaşayan, güzelbir ilişkileri, duygusal bir birliktelikleri olan insanlar var bunlar göz önünde olmayınca geriye sadece cinsellikle ön planda olan insanlar kalıyor bir insanı gördüğünde ilk hissettiğin şey illaki cinsel çekimdir zaten bu eşcinseller için de böyle heteroseksüeller için de böyle ama tabii ki her insanın duyguları olduğu gibi eşcinsellerin de var :) sadece cinsel çekim değil...
‘ʼAnlatsam Bi Bok Olmaz.ʼ adlı Blogun sahibiyle Eşcinsellik üzerine Röportaj tadında bir konuşma gerçekleştirdik.
Yani hoşlandığın hiç bir kız olmadı, kendini bildiğinden beri ilgin hep erkeklere miydi? Evet ama bize yüklenen şey erkeklerin kızlardan hoşlanması gerektiği olduğu için farkındalığın oluşması diye bir şey var
Peki eşcinselliği hastalık olarak görenler var, hormon tedavisi vb. şeylerle düzelebileceğini söylüyorlar. Bu sence bir hastalıktan mı yoksa bir tercihten mi ibaret? Eşcinsellik bence ne bir hastalık ne de bir tercih. Heteroseksüellik hastalık mı tercih mi Farkına vardıktan sonra geriye dönüp baktığında desem nasıl açıklardın? anlıyorsun ki sen hiç bir zaman kızlardan hoşlanmamışsın zaten Gelekenek derdim.:) hastalık olarak gelişen bazı durumların olduğunu da söyleyebilirim Peki hayatının bir kısmına heteroseksüel ama bu tıpkı depresyon hastalığı gibi olarak devam edip, sonradan eşcinsel olanlar? Doyumsuzluğun neden olduğu gibi bir kişi depresyona girdi diye bütün insanlara söylentiler var... bunu yapıştıramazsın cemil ipekçi bir röpörtajında şöyle bir şey ilk insandan beri eşcinsellik var söylemişti nasıl ki sen erkeklerden hoşlandığını açıklamak için bir sebep sunamıyorsan ben de ben yeğenlerimin yanına giderken yüzüklerimi sunamam küpelerimi çıkarıp makyajımı çıkarıp öyle giderbu böyleydi dim. hayatımın bir evresinde kızlardan hoşlanırken birden erkeklerden hoşlanmaya beni idol olarak görüp hislerinde yanlışlık olmasın başlamadım diye bu yüzden şu şu sebepten diyemem gibi bir şeydi söylediği karşılaştırma yapamam. yani eşcinsel olmayıp özenerek ya da bulunduğu ortam nedeniyle öyle hissetmeye başlayanlar var bu hastalıktır düzeltilmesi gerekir.
Ama doğuştan gelenler gerçek kimliktir öyle mi? Evet öyle... Ters açıdan düşün bak bir eşcinsel de ne kadar heteroseksüel olduğu baskısı altında olursa ve kendini heteroseksüel olarak görürse bu da onun için bir hastalıktır. Anlıyorum...Peki eşcinsel olduğunu anladın, hastalık olmadığını da öyle... Ama peki neden doğuştan gelen bu kimlik yok sayılıyor o zaman? Bilimsel olarak kanıtlanmadığı için mi eşcinsellerin evlenmeleri yasak? Yoksa tamamen geleneklerimizden mi? :)) Basitçe tamamen geleneklerimizden Dünya sağlık örgütü eşcinselliği hastalık olarak görmüyor bu bilimsel bir kanıt değil midir? ülkemizde kabul gören bir şey değil ama... Peki siz bu şekilde hayatınızın geri kalan kısmını yok sayılarak mı yaşayacaksınız? Bu önemli bir sorun bence. çok önemli bir sorun aile yapısı çok kuvvetli olan bir ülkede yaşıyoruz komşuluk bağları çok kuvvetli olan bir ülkede yaşıyoruz ama eşcinsellerin aile kurması yasak nasıl bir çelişki içerisinde olunduğunu anlayabilirsin eşcinseller açısından yani... Bence toplum içerisinde insanların farklı düşünmesi de aslında bu sebepten. Dediğin gibi dünya sağlık örgütünün hastalık olarak görmediği bu kimliği aslında sokakta yaşayan bir çok insan hastalıktan da öte sapkınlık olarak görüyor Ve sanırım bunun düzelmesi yıllar alacak ama o sürede siz ne yapacaksınız? Bunun değişmesi için yapılan çalımalar var dernekler var mesela haberlere konu olamasa da bu dernekler var ve birçok konuda çalışma yapıyorlar ben fazla hakim değilim bunlara o yüzden detaylı anlatamam kendi açımdan şunu söyleyebilirim ben aile kurmak isterim düzenli bir hayatım olsun isterim şuan olmasa da ilerde istiyorum yine şuan çocuğum olsun istemiyorum ama belki ilerde isticem ve aile kurmanın prosedür kısmı haricinde bunu gerçekleştiricem evlilik cüzdanım olmayacak belki evli insanların haklarından yararlanamıcam belki ama bunları yapamayacağını bilerek yaşadığın zaman ailenin özünü daha iyi kavrıyorsun bence aile bir anne bir baba ve iki çocuktan oluşan bir sistem değildir aile bambaşka bir şeydir bunun farkına daha iyi varıyorsun dışarda eşcinsellere sapkın gözüyle bakanlar var evet bunun değişmesi gerekttiğini söyleyebilirim sadece ben neden engel olamadığım hisler yüzünden sapkın yaftasını alıyorum? bu sen neden çikolata yemeyi seviyorsun diyerek birisini dışlamak kadar basit ve saçma aslında
Buna asla cevap veremem, biliyorsun ki bu sadece eşcinseller için geçerli değil. :) Evet evet bunun da farkında olmak lazım yani busadece eşcinsellere yapılan bir şey değil bu açıdan da özel hissetmiyorum kendimi... Zor bir toplum ne olursa olsun. Ama bir gerçek var ki en azından gençlerin birbirini anlaması lazım. Ki gelecek nesiller böyle olmasın birbirlerini daha iyi anlayabilsinler. Ama baktığımda eşcinsel ile heteroseksüel arasında ki ayrımı yine en çok gençler yapıyor. Özellikler erkekler :D akıllardaki profili genişletmek gerek diye düşünüyorum eşcinesller hakkında genel bir profil var bu profil yanlış mı? hayır var öyle insanlar ama sadece bu değil Ağzını yayarak konuşan? Her gördüğü erkeğe asılan? evet yani dizilerde televizyonda eşcinsel diye tasfir edilen profil yok mu var :D ama sadece bu değil ki? İlla ki vardır sonuçta heteroseksüellerde farklı farklı... Ama eşcinsillerin hepsi aynıymış gibi düşünülüyor.... Bunu değiştirmek lazım işte eşcinsellerin, yani yapabilen eşcinsellerin etrafındaki insanlara bunu göstermesi gerek bence ben arkadaş çevreme açılmaya başladığımda sert tepkiler de aldım yok sayıldı, duymazdan gelindi, görmezden gelindi ama zamanla kafalarındaki fikri değiştirebildim Bunu herkes yapamaz ama... Eşcinsellik güçlü bir kişilikte gerektiriyor o zaman. İster istemez evet... Özellikle aileye açılma kısmı... o zaten başlı başına bir travma her kısmı ayrı ayrı sorun Psikolojik yardım alınmalı mı bu süreçte? alınmalı hem aile hem de çocuk yardım almalı
evet ben şanslıydım bu konuda, anneme açılma sebebim de biraz bununla ilgiliydi bir erkek arkadaşım vardı o dönemde ailesi evlenmesi için baskı yapıyordu hatta kız bakıyorlardı. Nasıl bir aile yapısı olduğunu tahmin edebilirsin.. Ben de onun yapamadığını ben yapmalıyım düşüncesiyle hareket ettim onu sevindirebilmekti o zamanki amacım yani aileme açılmasam da olurdu şimdi olsa yapmam gerçi. Neden? En azından rahatsın... Evet ailemle aramda eşcinsel olduğum için bir sorun yaşamıyorum yani gidip de yoktan bir süreç başlatmak yersiz dediğim gibi başlı başına bir travma aileye açılmak bu arada şuna açıklık getireyim ben anneme eşcinsel olduğumu söyledikten sonra onun değişebilirsin baskısına yenik düşerek tamam değişmeye çalışırım diyen birisiyim yani şuan annemle aramızda cinsel kimlik konusu benim heteroseksül olduğuma dair havada asılı bir halde duruyor... Ama yine de bence hissediyordur gerçeği? bence de. Ki bunu görebiliyorum da somut bir şekilde ilk zamanlar eşcinsel konusu geçen bir tv programı çıktığında ya değiştirir ya da giderdi ortamdan şimdi bunu yapmıyor kıyafet alacağım zaman renkli kıyafet almak istediğimde yüzünü ekşitirdi şimdi kendisi getiriyor bana renkli kıyafetleri belim çok ince mesela pantolon bulmakta zorlanıyorum :D annem kadın bölümünden kırmızı bir pantolon getirip olur mu bu sana acaba demekten çekinmiyor artık sanırım bu süreçte araştırdı, düşündü ve kendini bilgilendirdi bu konuda... Bence de kesinlikle öyle olmuş :)
ANLATSAM Bİ BOK OLMAZ ‘’ANLATTI’’
Bir de aile yapısı da önemli tabii, bunu bir çok aileye anlatamazsın ama okuduğum kadarıyla sen şanslı olanlardansın... Psikologa deli doktoru diyen bir adamın oğlunu düşünemiyorum bu durumda!
ANLATSAM Bİ BOK OLMAZ ‘’YAZDI’’
Yolda gördüğünde başını çevirme. Eş cinseller, transseksüeller, biseksüeller diğer insanlardan farklı değiller. Görünüşlerimiz farklı olabilir ama bu aşağılamayı ya da yermeyi gerektirmez. Yolda yürüyen bir trans kadın gördüğünüzde bakmadan edemiyorsunuz. Ben de öyle, bazılarının güzelliği, bazılarının giyimleri ya da başka bir şeyleri dikkatimizi çekiyor ve bakıyoruz. Yaptığımız hata ise o bize baktığında suçlu gibi yüzümüzü, gözümüzü kaçırmak. Onlar canavar değil. Onlara baktığınızı fark ettiklerinde sizi yemezler. Göz göze geldiğinizde bir tebessüm edersiniz yolunuza devam edersiniz. İnanın karşılık olarak aldığınız gülümseme dünyanın en gerçekçi, en samimi gülümsemesi olacaktır. Cümlelerinize dikkat edin. Bizim ülkemizde eş cinsellik, transseksüellik konuları çok bıçak sırtı konular. Bu konular hakkında yazıp çizerken, konuşurken çok dikkat etmemiz gerekli. Bu yılki trans onur haftasının ardından yapılan yürüyüşte heteroseksüel bir kız çıkıp şöyle bir cümle kurdu; “ben heteroseksüel birisiyim ama sizi destekliyorum ve yanınızdayım.” Oradaki “ama” ne kadar çok anlama geliyor biliyor musunuz? Yapmak istediği ile beynine kodlanmış şeyler bu cümlede tezat oluşturuyor. Bir “ama” eş cinsel ve transseksüel bireyleri direk ötekileştirmiş oluyor. Tahmin ediyorsan söylemekten çekinme. Üniversitedeyken bir arkadaşıma bilgisayarımı vermiştim. Ev arkadaşlarıyla birlikte bir porno bulmuşlar içinde. Aradan birkaç yıl geçtikten, ben onlara eş cinsel olduğumu söyledikten sonra bana tahmin ettiklerini, böyle böyle bir olay olduğunu anlattılar. Kimliğini açıklama olayı çok kompleks bir hal alabiliyor bazen. Ne derim, nasıl söylerim, ne tepki verir gibi birçok soruyla boğuşuyorsun. Hal buyken eğer arkadaşınızın eşcinsel olduğunu tahmin ediyorsanız gidip ona bunu söyleyin bence. Onu büyük bir yükten kurtarmış olursunuz. Sorularını anlamak için sor. Bir arkadaşınız size eş cinsel olduğunu söylüyor ve siz bu konu hakkında hiçbir bilgiye sahip değilseniz ona sorular sormanız çok doğal. Fakat bu sorular kişiyi anlamaya ve tanımaya yönelik olmalıdır. Kimsenin cinsel hayatı kimseyi ilgilendirmez. Evet, bu konular arkadaşlar arasında çok rahat konuşulan şeylerdir ama eş cinselim denildiğinde ilk tepki olarak yatakta ne yaptığını irdelerseniz bu sizin eş cinselliğe bakış açınızın yanlış olduğunu gösterir. Şimdiye kadar bana kaç erkeğe aşık oldun? diye bir soru sorulmadı. Ya da genel hayatında bir sorun yaşadın mı? diye sorulmadı. Kızlar, ben erkeğim. Bu aslında kişisel bir sorun, genelleme yapmıyorum ama benim gibi düşünen başkalarının da olduğuna eminim. Eş cinsel olduğunu bilen kızların yanındayken daha rahat davranmaya başlamaları hoş değil. Ben kimsenin memesini, orasını, burasını görmek zorunda değilim. Eş cinsel olduğumu bilmediği zamanlar oturduğunda eteğini düzelten, el temasından kaçınan kızlar, öğrendikten sonra soyunmaya ve her türlü tacizi normal görmeye başlıyorlar. Yani kısacası daha önce beni bir tehdit olarak görürken şimdi rahat davranmaya başlıyor. Tabii ki ben bir tehdit değilim ona karşı ama bunun cinsel kimliğimle bir alakası yok. Değişmeyin lütfen… Kimse kimseye benzemez ama herkes herkese saygı duymak zorundadır. Biz-siz ayrımı olmaksızın yaşayabildiğimiz zaman insan olmayı başarabiliriz. İnsan olmak tabii ki bu kadar basit değil. Ama herkesin insan olmak hakkında yarası başkadır. Eş cinsellerin de bu konudaki yaralarının ötekileştirilme baskısı olduğunu düşünüyorum ben. http://anlatsambibokolmaz.blogspot.com/.
BLOGUNUZ CIVIL CIVIL OLSUN Öncelikle bu imleçlerin şeklini değiştiren bir kod var aslında ve bu kodu da sitemizin javascriptine yazmamız gerekiyor, Blogger için anlatmak gerekirse Kumanda Panelinden aşağıdaki resimde ki adımları izleyerek çok rahat mouse ikonunuzu değiştirebilirsiniz.
Paris in Me imlecinin şeklini değiştirdiği günden beri, bunu nasıl yaptığına dair sorular almış ve bunu yanıtlamış. Şimdi bu soruyu merak edenler ve Paris in Me’nin yazısını görmeyenler için Blogger Magazin’de ‘’imleç değiştirme.’’ bir kez daha sizlerle. http://degisikislerbunlar.blogspot.com/
ADIM 1 ‘’Ekranımızı düzenlediğimiz kısıma gidiyoruz.
ADIM 2 Blogumuza HTML / JavaScript Gadgetı ekliyoruz.
ADIM 3 http://www.cursors-4u.com/ Sitesinden bir ikon beğeniyoruz ve ikonun kodunu kopyalıyoruz.
ADIM 4 Kopyalamış olduğumuz kodu blogumuzun JavaScript HTML alanına yapıştırıyoruz ve kaydet butonuna tıklıyoruz.
ADIM 2
http://paris-in-me.blogspot.com/ http://degisikislerbunlar.blogspot.com/
ADIM 1
Paris in Me
Ve böylelikle 4 adımda blogumuzun imlecini değiştirmiş oluyoruz!
BUMERANG BLOG ÖDÜLLERİ GECESİNDE NELER YAŞANDI? http://ahududusu.blogspot.com/ 29 Kasım Perşembe günü 2'inci Bumerang Ödülleri, nam-ı diğer Blog Oscarları için Hilton Convention Center'daydık.Bir gün önce telefonuma tanımadığım bir numaradan arama geldi ve "ahududusu.blogspot.com un sahibiyle mi görüşüyorum?" deyince bir an heyecanlandım. Ödül akşamı için davet edildim. "Bursa'da yaşıyorum ama ben" cevabını verince gayet samimi bir şekilde "uzak bir yer değil ki atlayın gelin, konaklama için de endişe etmeyin." dediler. Ben de aldım sevdiceğim PrezzerLatif i düştüm İstanbul yoluna.Gün 14.00'da "Ustalardan İyi İçerik Atölyesi" başlığıyla çeşitli sunumlar, panellerle başladı. Hayatında bir saatten fazla ders dinlememiş bir insan olan ben, saat tam 19.00'a kadar sadece iki molayla bu oturumları dinledim. Açıkçası biraz yoruldum ve yer yer sıkıldım ama gayet bilgilendirici ve tatmin edici konuşmalardı. Açılış konuşmasını Bumads Reklam Platformu direktörü Onur Kabadayı'nın yaptığı, Gülenay Börekçi, Deniz Utku, Erhan Acar, Tuncay Yavuz, Burçak Günsev, Haymi Behar, Selim Okutur, Emma Gannon, Fatih Güner, Matthias Sternkopf'un katıldığı atölye programı da şu şekildeydi. Ayrıca son oturumdaki paneli Geveze'nin yönettiğini görünce de hepimizin gözleri açıldı. Atölye etkinliğinde en çok tekrarlanan cümle "Blog evlilik gibidir, başlaması kolay devam ettirmesi zordur." cümlesiydi. Yanılmıyorsam iki-üç ayrı konuşmacı aynı cümleyi kullandılar. Kesinlikle de doğru bir cümleydi. Hepimizin en büyük sıkıntısı sürekli başımıza gelen "yazamamak" ya da "üşenmek" değil mi zaten?
ADIM 2
http://paris-in-me.blogspot.com/ Bloglarda SEO'nun da önemine çok değinildi. Benim de pek usta olduğum söylenemezdi bu http://degisikislerbunlar.blogspot.com/ konuda. Özellikle bir dönem arama motorlarına kapatmıştım blogumu ve gerçekten trafiğim çok düşmüştü. O yüzden bu SEO konusunun üstüne de ayrıca düşmeliyim diye düşündüm etkinliğin sonunda. Başka postlarda açmak istediğim konular da konuşuldu. Onları ayrıca irdeleyeceğim. Ama kısaca öneriler şunlardı;
Ve böylelikle 4 adımda blogumuzun imlecini değiştirmiş oluyoruz!
Blogunuza olan ilginizi kaybetmeyin. Sürekliliğinizi sağlayın. SEO konusunda bilgi edinin. İçten, samimi kısacası kendiniz olun. Okuyucularınızla iletişim kurun.
http://ahududusu.blogspot.com/
İçeriğiniz farklı ve tamamen özgün olsun. Okuyucunun dikkatini çekin. Tasarımınız güzel olsun, göz yormasın. Sosyal ağlarda etkin olun. Atölyeden sonra asıl gece başladı. Blog yazarlarının ve yeni dönem yayıncılığın önemini kısaca dinledikten sonra, yine Geveze'nin sunumuyla kazanan blogları öğrendik. Hepsini tek tek tebrik ediyorum. Ödüllerden sonra sahneyi İskender Paydaş ve Mirkelam devraldı. Mükemmel bir performans sergileyerek herkesi coşturdular. Ayrıca yan masamda Ayşe Arman varken keyfimden geçilmemesi de normaldi. Ertesi gün yorgunluktan bitik bir şekilde uyandık. Farklı planlarımız vardı ama sadece otelimize de yakın olan İstiklal'i gezdik ve evimize döndük. Hayatımızın en uzun İstanbul-Bursa yolculuğunu yaşadık. Malum azıcık yağmur yağsa karışıyor İstanbul. Ama her şeye rağmen bütün yorgunluğumuza değdi.
http://ahududusu.blogspot.com/
KAZANAN BLOGLAR En Tarz Blog - www.dadatart.com En Çalışkan Blog www.yolunneresindeyim.blogspot.com En Sosyal Blog www.balkopugutasarim.com En iyi Yerel Site www.karsiyakalife.com.tr En Uyumlu Site - www.maroon.com.tr En Bilge Forum - www.gezenbilir.com Jüri Özel Ödülü - www.city-shot.com
Bu güzel gün için Bumads Reklam Platformu ve Hürriyet ailesine teşekkürler.
ADIM 2
http://paris-in-me.blogspot.com/ http://degisikislerbunlar.blogspot.com/
https://twitter.com/AhuDudusu
Ve böylelikle 4 adımda blogumuzun imlecini değiştirmiş oluyoruz!
YAZAR OLMAK http://ahududusu.blogspot.com/
kırmızı elbiseli bir kadın yarattım kendime önce. kırmızı bir elbisesi vardı, çok güzeldi. bir yazar olmanın en kötü tarafı, bazen yeni yazılar yazmak için kendine acı çektirmek zorunda olmandı. bir gün yeni yazı yazmak için sebep arıyordum, bulamadım. bende kırmızı elbiseli kadını öldürdüm, soğukkanlılıkla. 4 farklı yerinden yaraladım önce kalbini, daha sonra 14 delik açtım pürüzsüz bedeninde. öyle bir psikopatlıktı ki bu, verdiğim her bıçak yarasını saydım tek tek. kendimi kaybetmiş olmalıydım, ağız hareketlerini görsem bile çığlık attığını duyamıyordum. belki de çığlık atmıyordu, "yapma" bile dememişti. karşı koymamıştı. kendimi o an suçlu hissettim. o an, tüm dünya başıma yıkılacak gibi gelmişti. anlatılamayan hisler, kelimeye dökülemeyecek yüzlerce ayrıntı. her yeni kitap, yeni bir hayat diyen insanlara çok gülüyorum bazen. düşüncelerden kurtulmak için yüzlerce film izleyebilir, yüzlerce etkinliğe katılabilir veya uğraşacak bi şeyleri mutlaka bulabilirsiniz. ne kadar kitap okursanız okuyun, ne kadar film izlerseniz izleyin; o gecenin sonunda yatağa girdiğiniz zaman düşünmeden uyuyamayacaksınız. ben onlarca kitap okudum, onlarca film izledim ama düşünmeden uyuyabildiğimi hatırlayamıyorum. "yeni bir hayat" diye bi şey olsaydı eğer, geçmişimdeki hiçbi şeyi hatırlamıyor olmam gerekirdi. bir hafıza kaybından bahsetmiyorum. hafızam kaybolsaydı eğer, "ben kimim?" sorusunun cevabını uydurmaktan paranoyalarım azardı herhalde. bir anka kuşu misali, yeniden doğuş güzel olurdu aslında. her neyse. bu yazıyla yukarıdaki hikaye arasındaki bağlantıyı soracak olursanız, isviçreli bilim adamları olarak araştırıyoruz. hala bulamadık. biraz cinlik yapıp, "farkında mısınız bilmiyorum? geçmişten bahsettim, unutulamayanlardan. hikayede kalbe açtığım yaralardan bahsediyorum, bunlar benim unutamadıklarım." diyebilirdim. ama demiyorum. zaten kimse de çıkıp bana, "hikayen ile yazdıkların arasında bağlantı olacak." demedi. ben de yazabildiğimi yazdım öyle. kendimle konuşmaya başladığımdan beri kendime güvenmiyordum. başlarının etlerini yiyen binlerce soru olması gerekirken, insanların nasıl mutlu olduklarını çok merak ediyorum. bazen, insanlar sırf mutsuz olsun diye şeyler yazıyordum. insanların kafası yerine gelsin de biraz düşünsünler diye.
ADIM 2
okan bayülgen'in sigara meselesinde kendini haklı göstermesi için yüzlerce demagoji yapıp konudan konuya atlaması ve konuyu tekrar amerikaya getirmesi gibi bi şeydi bu. o sadece söylüyordu, biz de anlamak istediğimizi anlıyorduk. http://paris-in-me.blogspot.com/
http://degisikislerbunlar.blogspot.com/
https://twitter.com/AhuDudusu
ben de öyleydim işte. saçma sapan yüzlerce kelimeyi bir araya getirip demagoji yapıyordum, söylediklerimin hiçbir anlamı, yazdıklarımın hiçbir gerçekliği yoktu ama, insanlar kendilerine göre yorumluyordu. bilmiyorum da, sanırım bir yazar olarak yapmam gereken buydu. ben de yaptım. aynen bu yazıda Ve olduğu gibi. böylelikle 4 adımda blogumuzun imlecini değiştirmiş oluyoruz!
odunluzıkkım
http://odunluzikkim.blogspot.com/
Erkek Blog Yazarları Bir blogger sürekli moda bloglarıyla karşılaşmaktan bunalmış, ve yazısında ‘’Nerede bu erkek bloggerlar?’’ demiş... Ben de diyorum ki işte burada! http://birinceses.blogspot.com/ http://osiriscemo.blogspot.com/ http://1iyokmu.blogspot.com/ http://zibidii.blogspot.com/ http://herbokubilenadam.blogspot.com/ http://odunluzikkim.blogspot.com/ http://bbarlas.blogspot.com/ http://erdikaradeniz.blogspot.com/ http://entellektuelkarsli.blogspot.com/ http://gereksiz-yazilar.blogspot.com/ http://www.benolmeden.com/ http://sarapvesigara.blogspot.com/ http://emrilyo.blogspot.com/ http://lokeskuyrugu.blogspot.com/ http://alpertutunsatar.blogspot.com/ http://cemongun.blogspot.com/ http://kursatzaman.blogspot.com/ http://fatihunugur.blogspot.com/ http://polatonat.blogspot.com/ http://uyumayanses.blogspot.com/ http://musaigrek.blogspot.com/ tabii bunlar sadece benim haberdar olduklarım. İleriki sayılarda belki de bu sayı çoğalır... Keyifli takipler!... :)
BLOGGER MAGAZİN Yeni Sayıda Yer Almak İçin; * Hiç bir yer de yayınlanmamış, bir yazınızı gönderebilirsiniz. * Dergide yer alabilecek tarzda orjinal fikirleriniz varsa, bunları paylaşabilirsiniz. * ‘‘Kapak kızı olurum!’’ gibi bir iddanız varsa fotoğrafınızı gönderebilirsiniz.
İLETİŞİM
melodramblog@hotmail.com