KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE NİSAN - MAYIS / APRIL - MAY 2012 YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 16 ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY
NARLIDERE
Kent merkezinde bir vaha An oasis in the center of the city
AYASULUK KALESİ
Efes’in tarihine ışık tutuyor It sheds light on the history of Ephesus Tire’de zamana meydan okuyan bir gelenek A tradition in Tire that stands the tests of time
SULTAN NEVRUZ Ticari emtia deposundan müzeye From a warehouse to a museum
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
1
İmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalf İZMİR VALİLİĞİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdürü / Director of Culture and Tourism
Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Cengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Responsible Manager of Editorial Department
Ali AKSAKAL İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Provincial Directorate of Culture and Tourism
46
88
Yayın Kurulu / Editorial Board Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial Board Haluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor Şadan GÖKOVALI - Prof. Dr. Füsun BAYKAL Doç. Dr. Gözde EMEKLİ- Hamdi TÜRKMEN Sirel EKŞİ - M. Kaan ERGE - Talat AYDİLEK İsmail GÖÇMEN - Güzfent DİLEMRE Nalân MELEK - Zeynep GÜVERCİN GÖÇMEN Mehmet İŞLER ETİK Başkanı
22 / Organizasyonu tamamlayan İzmir sahaya çıkıyor
İzmir is ready, now it’s time to go out on the field!
30 / Dünya fuarlarına İzmir çıkartması
Izmir invades international fairs
Presedent of ETİK
Bülent TERCAN ETİK Başkan Yardımcısı Vice Presedent of ETİK
Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Güman KIZILTAN Prof. Dr. Öcal USTA - Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. İge PIRNAR - Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI - Dilek GAPPİ Özer MUMCU - Veysi ÖNCEL İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr ve www.izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz. You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.
Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.
ISSN: 977-1309 2642 İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70 E-Posta: iktm35@kulturturizm.gov.tr www.izmirkulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık
2
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
34 / Sinema dünyası İzmir’de buluşacak
Cinema world to meet in Izmir
40 / 30 yıllık hasret sona erdi
The 30 year yearning has ended
46 / Ayasuluk Kalesi Efes’in tarihine ışık tutuyor
It sheds light on the history of Ephesus Ayasuluk Fortress
56 / Kent merkezinde bir vaha: Narlıdere
An oasis in the center of the city: Narlıdere
68 / Ulusal kurtuluşun tanığı
The witness of national liberation
76 / Doğanın cömertliğini sergilediği coğrafya
The lands where nature showcases its generosity
76 88 / Buzdan ve küllerden doğan şehir: Berlin The city that rose from ice and ashes: Berlin 98 / Bir İzmir gönüllüsü
A life dedicated to Izmir
104 / Ticari emtia deposundan müzeye
From a warehouse to a museum
110 / Kestanepazarı Camisi
Kestanepazarı Mosque
120 / İzmir’in son Fötr şapka ustası
A tradition in Tire that stands the tests of time
134 / Sihirli gözyaşından doğan lezzet
Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU Muhabir / Interviewer Derya ŞAHİN
REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator İrfan IŞIK
Fotoğraf Editörü / Photo Editor Süleyman DUMAN
Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives Hakan KÜL Dilem ŞANLI
Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN Rahşan AKSOY Sibel KAŞIKÇI Neslihan EDİZ
Abone Sorumlusu Subscribe Director Melda HİÇDURMAZ
Çeviri / Translation Roxanne YURCHAK
Finans / Finance Dila Emral AYDIN
İzmir’s last felt hat craftsman
124 / Tire’de bir gelenek: Sultan Nevruz
56
The delicacy that was born from a magical teardrop
RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti. 1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 (pbx) Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr bilgi@renklikalem.com.tr Baskı Yeri /Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı Baskı Tarihi /Printing Date:
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
3
A World Tourism City We are always proud to be living in the land of the Mathematician Thales, who calculated the height of the pyramids by examining their shadows, Pythagoras, who said that the earth was round for the first time, Anaximander, who was the first person to calculate the length of a year and the seasons, Hippocrates, the founder of modern medicine, Democritus, who was the first one to use the term atom, Homer, an important name in literature and Herodotus, the famous historian of the antique age. İzmir has always been Turkey’s window to the West with the cultural richness brought forth by an 8500 year old deep rooted cultural heritage and it continues it development on a global scale as a cultural, art, touristic, commercial and industrial city. Izmir, where three main religions live side by side in harmony, is a truly cultural city with its theatres, State Opera and Ballet and cinemas where national and international festivals and art activities are organized. It is one of the most important cities in our country with
4
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
its libraries, local press and NGOs that ref lect the city’s dynamic social structure. Izmir is being extensively advertised at the world’s most important fairs such as London, Berlin and Moscow to increase its recognition. Izmir will very soon see the positive effects of these advertising efforts which continue more aggressively during the EXPO candidacy process. On the other hand, renovations at Alsancak Port will accelerate cruise tourism, which is a big market for Izmir. With new investments in the tourism sector, which we believe will be better in 2012 and we’ll be seeing serious increase in numbers, Izmir will quickly become a world tourism city. In this issue, we tried to present to you the values of Izmir in the most truthful and aesthetic manner. We hope to see you in upcoming issues and wish you all a successful tourism season… Abdülaziz Ediz İzmir City Culture and Tourism Director
Dünya turizm kenti Piramitlerin gölgelerinden yola çıkarak yüksekliklerini hesaplayan Matematikçi Thales, dünyanın yuvarlak olduğunu ilk söyleyen Pisagor, yıl ve mevsimlerin uzunluğunu ilk hesaplayan Anoksimandros, Tıp biliminin babası olarak bilinen Hipokrat, atom kavramını ilk kullanan Demokritos, ilk astronomlardan Anaksagoras, şiir ve söylencede Homeros ve tarihçi Herodotun yaşadığı topraklarda yaşamanın ayrıcalığını ve kıvancını hep duyumsuyoruz. İzmir bilinen 8500 yıllık köklü tarihsel mirasın getirdiği kültürel zenginliğin ışığında modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olmuş, günümüzde de kültür, sanat, turizm, ticaret ve endüstri kenti olarak gelişmesini dünya ölçeğinde ilk sıralarda sürdürmektedir. Yüzyıllardır üç semavi dinin bir arada hoşgörüyle yaşandığı İzmir, ayrıca tiyatrolarıyla, opera ve balesi, sinemalarıyla sanat sahnelerinin toplam 31 bin koltuk kapasitesiyle uluslararası kültür ve sanat faaliyetlerinin yapıldığı bir kültür kentidir. Binlerce yıl öncesinden günümüze kadar uzanan kütüphaneleri, yerel medyası ile dinamik toplumsal yapısını yansıtan sivil toplum kuruluşlarıyla ülkemizin önde gelen kentlerindendir.
Dünyada tanınırlığını artırmak ve yaygınlaştırmak için Londra, Berlin, Moskova ve Dubai gibi en önemli turizm fuarlarında İzmir, her geçen yıl daha kapsamlı şekilde tanıtılmaktadır. İzmir, devam eden tanıtım faaliyetlerine EXPO sürecinin de eklenmesiyle daha da yoğunlaşan çok yönlü tanıtm programlarının olumlu dönüşümlerini kısa sürede görecektir. Diğer yandan Alsancak Limanı’ndaki yeni düzenlemeler, İzmir için önemli bir potansiyel olan kruvaziyer turizmine de ivme kazandıracaktır. 2012 turizm sezonunun da bir önceki yıldan daha iyi geçeceğine, yılsonuna ciddi artış oranlarıyla ulaşılacağına inandığımız sektörde yeni yatırımların da başlaması ile İzmir, dünya turizm kenti olma yolunda ilerleyişini hızlandıracaktır. Bu sayımızda da İzmir’in değerlerini en doğru ve estetik anlayışla sizlere sunmaya çalıştık. Başarılı, verimli bir sezon ve yeni sayılarda buluşmak dileğiyle… Abdülaziz Ediz İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
5
Güncel / Actual
Rekabet Ege Denizi’ne taşınacak
Dünyanın en kalabalık su sporları organizasyonu olan Dragon Festivali’nin Türkiye ayağı 5. yılında 5 farklı şehirde gerçekleşecek. Eğlence ve rekabete sahne olacak festivale 600 takım ile 13200 yarışmacı ve 70000 davetli katılacak. Kurumlar arası bir etkinlik olan Dragon Festivali’nde İzmir’in önde gelen firmaları, çalışanlarından oluşturduğu takımlarla yarışacak. İzmir’de 2.’si düzenlenecek yarış, 12-13 Mayısta İzmir’de Bostanlı Sahili’nde gerçekleşecek ve rekabet Ege Denizi’ne taşınacak.
Competition will continue on the Aegean Sea
The Turkish leg of the Dragon Festival- the world’s most popular water sports organization- will take place in five different cities in its 5th year. 7000 people will be invited to the festival which will host 600 teams and 13200 competitors. Izmir’s prominent firms will participate in the festival with teams that consist of their employees. The race will take place on May 12-13 in the Bostanlı Shore in Izmir and the competition will be carried out to the Aegean Sea.
Yeni İ30 Yükseliş Hyundai Plaza’da
Tüketicilere ulaşılabilir Premium otomobillere odaklanan Yükseliş Otomotiv, Hyundai’nin “New Thinking. New Possibilities – Yeni Yaklaşım. Yeni Olanaklar” marka felsefesinin en yeni ürünü olan ikinci nesil i30’u test sürüş etkinliği ile İzmirlilerin beğenisine sundu. Yeni nesil i30’un özellikleri arasında anahtarsız giriş ve çalıştırma, 10 ayrı yöne otomatik hareket edebilen elektrikli sürücü koltuğu, elektronik park freni ve hız sabitleyici, çift bölgeli klima, arka koltuk yolcuları için havalandırma kanalı ve panoramik cam tavan yer alıyor.
The new I30 is at Yükseliş Hyundai Plaza
Yükseliş Automotive, which concentrates on providing customers with low cost premium cars, has advertised Hyundai’s new product I30 that was put on the market with the “New Thinking. New Possibilities” brand philosophy, to the people of Izmir with a test drive event. The new generation I30 includes start up without a key, driver’s seat that can move in 10 different directions, electronic parking brake, cruise control, double air-conditioning, airway for the back passengers and a panoramic sunroof.
DEÜ’den Doç. Dr. Ebru Günlü’ye uluslararası ödül
Bu yıl ‘’Emerald Literati Network 2012 Mükemmellik Ödülü kapsamında ‘’En İyi Katkıyı Yapan Yazar Ödülü’’, ‘’Bidging Torism Theory and Practice: Tourism in Muslim World’’ adlı kitapta yer alan ‘’Hac: Türk Kadın Hacıların Deneyimleri’’bölümü ile DEÜ İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Günlü ile Rosen College Orlando Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fevzi Okumuş’a verildi. Bölüm, Hac için Mekke’ye giden kadınların kutsal seyahatlerini içeren yenilikçi bir araştırma alanına yapılan detaylı incelemeyi ele alıyor.
An international award for Doc. Dr. Ebru Günlü from DEÜ
The best achievement award given within the scope of this year’s ‘’Emerald Literati Network 2012 Perfection Awards “went to Doc. Dr. Ebru Günlü from Dokuz Eylül University’s Tourism Management Faculty and Rosen College, Orlando faculty member Doc. Dr. Fevzi Okumuş for their article called “Hadj: The experiences of Female Turkish Pilgrims” in the book ‘’Bridging Tourism Theory and Practice: Tourism in Muslim World’’. The article includes detailed accounts of Muslim women who have gone to Mecca for pilgrimage.
6
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
7
Güncel / Actual
İzmir Kent Ansiklopedisi hazırlanıyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), İzmir’in kültür envanteri içinde çok önemli bir yer tutması beklenen İzmir Kent Ansiklopedisi’ni hazırlama projesini hayata geçirdi. Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, İzmir’in 8500 yıllık tarihsel ve kültürel birikimini bir araya getirerek çağdaş bir kentlilik bilinci oluşturma konusunda çok önemli işlevler görecek olan ansiklopedi, kentin sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel zenginliğini ortaya çıkaracak. Ansiklopedide, sanattan spora, sağlıktan kent mimarisine, kültürden ekonomiye, cadde ve meydanlardan tarihi yapılara kadar her türlü bilgi yer alacak. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Spor Dairesi Başkanı Murat Özel, gelecek kuşaklara büyük bir miras bırakmak için çalıştıklarını söyledi. APİKAM Müdürü Yrd. Doç. Dr. Oktay Gökdemir ise 11 cilt olarak basılacak ansiklopedinin 250’den fazla yazardan destek aldığını bildirdi.
The Izmir City Encyclopedia is on the way
The Izmir Metropolitan Municipality Ahmet Piriştina City Archive and Museum (APİKAM), has started works on the Izmir City Encyclopedia which will be a great addition to Izmir’s cultural inventory. According to information received from the municipality, the encyclopedia which will assume a big role in raising awareness for a modern urbanization by cultivating the 8500 year old historical and cultural accumulation of Izmir will unearth the social, economic, political and cultural richness of the city. The encyclopedia will include detailed information on topics such as art, sports, health, architecture, culture, economy and historical landmarks. Murat Özel, the general manager of the Metropolitan Municipality Culture and Sports Department said that they were working on leaving a great heritage to future generations.
İzmir yangını kitap oluyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina ve Kent Arşivi (APİKAM), İzmir yangını ile ilgili iddialar ve spekülasyonlara karşı belge ve fotoğraf lardan oluşan tarihi bir kitap yayınlamaya hazırlanıyor. Alınan bilgiye göre, Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığından yayımlanacak olan kitapta; Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün ve Birinci Ordu Komutanı Ferik Nureddin’in Genelkurmay arşivinden alınan yazışmaları ve yangına ilişkin resmi bildirimleri de yer alacak. APİKAM Müdürü Yrd. Doç. Dr. Oktay Gökdemir, İzmir yangını ile ilgili iddiaların dönem dönem ortaya atıldığını belirterek, gerçekleri anlatan geniş kapsamlı bu çalışmayı Mayıs ayında kamuoyuna hediye etmeyi hedef lediklerini bildirdi.
The great fire in Izmir is being turned into a book
İzmir Metropolitan Municipality Ahmet Piriştina City Archive is preparing to publish a book including photos and documents about the great fire in Izmir to put a stop to speculations about the event. According to information, the book will also include letters from the archives of Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü and Commander Ferik Nureddin and official documents concerning the fire, aling with the observations of foreign journalists, articles, photographs, reports and witness accounts. The director of APİKAM Assistant Doc. Dr. Oktay Gökdemir said that they were aiming to publish the book at the end of May and put a stop to certain speculations that arise from time to time.
8
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
9
Güncel / Actual
Takı fuarı göz kamaştırdı
JEWEX 2012- 4. Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı, İzmir Uluslararası Fuar Alanı’nda gerçekleştirildi. 140 firmanın ürünlerini sergilediği fuarın açılış töreninde, Homeros temalı Takı Tasarım Yarışması’nda dereceye giren tasarımların defilesi de ilgi gördü. Törende konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan, kuyumculuk sektörünün bu fuarlarla daha da başarılı olacağını belirterek, Türk insanının tasarım konusunda büyük başarılara imza atmaya devam edeceğini kaydetti. İzmir Kuyumcular Odası Başkanı Yılmaz Uça ve İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaooğlu’na fuarcılığa verdiği destek nedeniyle teşekkür etti.
The jewel fair dazzled the visitors
JEWEX 2012- the 4th Wedding band, Gold, Jewelry, Silver and Watch Fair, took place at the Izmir International Fair Area. 4. During the opening ceremony of the fair that was attended by 140 companies, the fashion show of the Homer themed jewelry design competition, was a big hit with the visitors. The assistant chief magistrate of the Izmir Metropolitan Municipality Dr. Sırrı Aydoğan, who spoke during the opening ceremony, said that the jewelry sector would be more successful with the help of these fairs and added that he believed the Turkish people would go on to be successful designers. The president of the Izmir Chamber of Jewelers Yılmaz Uça and the president of the Izmir Chamber of Artisan and Craftsmen Zekeriya Mutlu thanked chief magistrate Aziz Kocaoğlu for supporting trade shows.
Dünyanın 3. büyük flamingo adası olacak
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’de f lamingoların üreyebildikleri tek alan olarak kalan İzmir Kuş Cenneti’nde, bir “kuluçka adası” kuruyor. Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, yaklaşık 6500 metrekare alan üzerine kurulacak ada, yaklaşık 12 bin çift f lamingoya yuva olacak. Belediye ekipleri tarafından 26 Ocak’ta başlatılan çalışmalar kapsamında, bölgedeki f lamingoların rahatça kuluçkaya yatıp üreyebilmeleri için 6460 metrekare üzerine yapılan ada, Fransa ve İspanya’nın ardından dünyadaki en büyük f lamingo adası olacak. Ada tamamlandıktan sonra etrafı dere yataklarından alınan doğal taşlarla çevrelenerek, doğal dokunun korunması ve zarar görmemesi sağlanacak. Kısa süre içinde hazırlanacak ada, 12 bin çift f lamingo kapasiteli olacak.
The world’s 3rd biggest flamingo island
The Izmir Metropolitan Municipality is building an ‘incubation island’ in Izmir Bird Paradise, the only place in Turkey where f lamingos can reproduce. According to information received from the municipality, the island which will be built on a 6500 square meter land will be home to 12 thousand f lamingo couples. The island’s construction started on January 26 and when the works are completed, it will be the third largest f lamingo incubation area after France and Spain. After the construction is completed, the island will be encircled with natural stones taken from riverbeds and the natural habitat will be preserved. 10
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
11
Güncel / Actual
Moda dünyası gelinliğin başkenti İzmir’de buluştu
Sektöründe Avrupa’nın en büyük ve en etkili fuarı olarak gösterilen If Wedding Fashion İzmir Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı, 6. kez kapılarını moda dünyasına açtı. 15-18 Şubat 2012 tarihlerinde 188 firmanın katılımı ile düzenlenen fuar, İZFAŞ tarafından Ekonomi Bakanlığının katkıları, İzmir Büyükşehir Belediyesi, TMHGF-Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu ve EGSD-Ege Giyim Sanayicileri Derneğinin destekleriyle organize edildi. Açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’i tasarım kenti haline getirme yönünde yaptıkları çalışmalara değinerek, ‘’Yüzümüzü Akdeniz’e çevirerek büyümek istiyoruz’’ dedi. İzmir Valisi M. Cahit Kıraç ise dünyanın en önemli fuarlarını gerçekleştiren İzmir’in artık fuarlar olimpiyatı olarak bilinen EXPO organizasyonunu almaya hazır olduğunu belirterek, ‘’Dünyanın önemli fuarlarını biz gerçekleştiriyoruz ve önemli bir fuar kenti olarak anılıyoruz’’ diye konuştu.
The fashion world got together in Izmir, the capital of the wedding gown
The If Wedding Fashion Izmir Fair, which is considered the biggest and most effective fair in the sector in Europe, was organized for the 6th time. The fair, which took place on February 15-18, 2012, was attended by 188 firms and sponsored by the Izmir Metropolitan Municipality, TMHGF –the Turkish Fashion and Ready to Wear Federation and EGSD, the Aegean Clothing Industry Association and organized by İZFAŞ, with support from the Ministry of Economy. Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu, who spoke during the opening ceremony, pointed out to their efforts in turning Izmir into a designers city, said ‘’we want to grow in this field by turning to the Mediterranean.’’. The Mayor of İzmir M. Cahit Kıraç added that Izmir, now an expert in fair organizations, was ready to host EXPO, known as the Olympics of fairs and said ‘’We are organizing the world’s most important fairs and we are known as a major fair city.”
Nedret Sekban’ın eserleri Kedi’de
Ressam Nedret Sekban’ın resim sergisi “La lotta Continua” “Mücadele Sürüyor” sergisi İzmirli sanatseverlerle buluşuyor. 1953 yılında Trabzon Sümene’de doğan Nedret Sekban, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Resim Bölümü’nden 1977 yılında mezun olduktan sonra aynı bölüme asistan olarak atandı. 2001 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde profesör oldu. Halen öğretim üyesi olarak görevini sürdüren ve bugüne kadar çok sayıda karma-kişisel sergi açan sanatçının son sergisi, 29 Mart - 24 Nisan 2012 tarihleri arasında İzmir’de Kedi Kültür Sanat Merkezi’nde gezilebilir.
The works of Nedret Sekban at Kedi
Painter Nedret Sekban’s art exhibition called “La lotta Continua (The struggle continues) is getting ready to meet with the people of Izmir. Nedret Sekban, who was born in Trabzon in 1953, graduated from İstanbul State Art Academy and worked as an assistant at the collage after graduating in 1977. He became a professor at Mimar Sinan University Fine Arts Faculty in 2011. Sekban is still teaching at the university and has opened many art exhibitions. His latest show can be seen at Izmir Kedi Culture and Art Center between March 29 and April 24, 2012.
12
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
13
Güncel / Actual
İzmir Tiyatro Günleri
Bu yıl 30. kez düzenlenen İzmir Tiyatro Günleri, ilk kez uluslararası boyuta taşındı. İspanya, İtalya ve KKTC’den tiyatro gruplarının da katıldığı Tiyatro Günleri, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Devlet Tiyatrosu işbirliğiyle 27 Mart-11 Nisan 2012 tarihlerinde organize edildi. 30. Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri kapsamında 1999 yılından beri uygulanan bir gelenek de sürdürüldü. Yaşamı boyunca ülkede tiyatro sanatının gelişimi yolunda üstün hizmet vermiş sanatçı ve bilim adamlarına verilen Muhsin Ertuğrul Tiyatro Emek Ödülü’nün 14.’süne sahne tasarımı dalında Hale Eren layık görüldü. Tiyatro günleri kapsamında sergilenen oyunlar şöyle: ‘Ateş ve Kum’, ‘Ölümüne’, ‘Sandalım Kıyıya Bağlı’, ‘Şems!...Unutma!’, ‘Savaş İkinci Perdede Çıkacak’, ‘Kazaen’, ‘Zübük’, ‘Ben Bertold Brecht Kabare’, ‘Tiyatro Öldü’, ‘Düğün’, ‘Kuşlar.’
İzmir Theatre Days
Izmir Theatre Days, organized for the 30th time this year, is now an international festival. The festival, which hosted troops from Spain, Italy and the Turkish Republic of Northern Cyprus, took place between March 72 and April 11, 2012 and was sponsored by the Dokuz Eylül University, İzmir Metropolitan Municipality and the Izmir State Theatre. During the 30th International Izmir Theatre Days, a long standing tradition was honored and people who had served the development of theatre were awarded. This year, the award for set decoration went to Hale Eren. Here are the plays that were staged during the festival: ‘Ateş ve Kum’, ‘Ölümüne’, ‘Sandalım Kıyıya Bağlı’, ‘Şems!...Unutma!’, ‘Savaş İkinci Perdede Çıkacak’, ‘Kazaen’, ‘Zübük’, ‘Ben Bertold Brecht Kabare’, ‘Tiyatro Öldü’, ‘Düğün’, ‘Kuşlar.’
Agora Kazı Evi’nde restorasyon tamamlandı
İzmir’in 19. Yüzyıl kentsel yerleşim alanı içinde bulunan tarihi yapı, restore edildi. Agora Kazı Alanı içinde yıkılmaya yüz tutan yapı, Agora Kazı Evi olarak hizmet vermek üzere hazırlandı. İçeriden ve dışarıdan askıya alınarak güçlendirme çalışmaları gerçekleştirilen yapı, orijinal haline en yakın şekilde restore edildi ve ayağa kaldırıldı. Tarihi binadaki çalışmalar sırasında Bizans duvarları da bulundu. Bu duvarlar, bina içinde özel korumaya alındı. İşçilik ve malzeme destekleri hariç sadece kamulaştırmalar için 27 milyon TL harcayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, ‘’Agora Kazı Evi Projesi’’ ile ortaya çıkarılan eserler için envanterleme, konservasyon, kataloglama ve depolama gereksinimlerine yanıt verecek üniteler oluşturdu. Yapının yeni işleve yönelik düzenlenmesinde, kent tarihini araştıranların çıkarılan objeler hakkında bilgi toplamalarını sağlayacak bir kütüphane de yer alıyor.
Restorations completed at the Agora Excavation House
The historical building within Izmir’s 19th century urban settlement plan was restored. The building, which was on the verge of collapsing inside the Agora dig site, was restored to serve as the Agora Excavation House. The structure, which was strengthened, was restored to its original state and revived. During the project, old Byzantine walls were also unearthed and were put under special protection inside the building. The Izmir Metropolitan Municipality which spent a whopping 27 million Turkish Liras just for the dispossession of the building set up inventory, conservation, cataloguing and storage units for the artifacts unearthed during the excavation. There is also a library within the building which will provide information on the artifacts.
14
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
15
Güncel / Actual
Sinemanın devleri İzmir gösteriminde
İzmir Büyükşehir Belediyesinin 3 yıldır sürdürdüğü ‘’Yeniden Sinematek’’ etkinliklerinin Mart ayı gösterimleri, ‘’Şehir Hikayeleri’’ temasıyla gerçekleştirildi. Organizasyon kapsamında Alexander Mackendrick’in yönetmenliğini yaptığı, Burt Lancaster ve Tony Curtis’in başrolde yer aldığı “Başarı’nın Tatlı Kokusu” isimli film gösterildi. Film, beyaz perdeye yansıdığında büyük ses getirmişti. Mart ayı Sinematek gösterimlerinin son filmi, ‘’Gurbet Kuşları’’ oldu. Sinemanın ustalarından Halit Refiğ’in yönettiği ve Antalya Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen” ödüllerini kazanan filmde Tanju Gürsu, Filiz Akın, Cüneyt Arkın, Önder Somer gibi Türk sinemasının önemli isimleri yer almıştı.
The giants of cinema in Izmir
The March showings of the activity called “Cinamatheque Again” organized by the Izmir Metropolitan Municipality for the past 3 years continued with the “City Stories” theme. The Sweet Smell of Success directed by Alexander Mackendrick featuring Burt Lancaster and Tony Curtis was shown during the event. The film was a big success back in the day. The last movie of the event was ‘’Gurbet Kuşları’’ directed by veteran director Halit Refiğ. The movie, which won several awards at the Antalya Film festival features famous Turkish actors such as Tanju Gürsu, Filiz Akın, Cüneyt Arkın and Önder Somer.
Onyria’dan Türkiye Düşü
Onyria Claros Beach & Spa Resort, Ege sahillerinin en güzel koylarından birine bakan eşsiz bir konuma sahiptir ve ‘herşey dahil’ sistemiyle aile tatili odaklı bir işletmedir. Aqua parkı, 2 özel plajı, 5 yüzme havuzu ve günlük eğlence aktiviteleri dikkat çeken özelliklerinden bazılarıdır. İzmir havalimanına sadece 55 km. uzaklıkta Özdere’de bulunan Onyria Claros Beach & Spa Resort, önemli tarihi ve kültürel yerlerden Efes, Meryem Ana Evi’ne 33 km, çok iyi bilinen Kuşadası’na 45 km. mesafede olmasıyla da ayrıcalıklı bir konumda yer almaktadır. Onyria Golf Resorts, Portekizli bir ailenin sahibi olduğu ve 25 yıllık tecrübesiyle önemli lokasyonlarda golf tatil köyü yatırımı, geliştirmesi ve işletmesi yapan bir firmadır. Yunanca bir kelime olan ve düş anlamına gelen “Onyria“ adı, grubun vizyonunu ortaya koymaktadır. Grup, eşsiz doğa güzellikleri ile çevrili eşsiz mekânlara yatırım yaparak, onları birer rüya tatil köylerine dönüştürmektedir.
Turkey dreamed by Onyria
Onyria Claros Beach & Spa Resort has a unique location faced to one of the most beautiful bays of the Aegean Coast and operates as “All inclusive” focused in Family Holidays. The Aqua Park, 2 private beaches and 5 swimming pools, 3500sqm Spa and daily entertainment are only some of the most attractive features. Just located 55km from İzmir Airport, in Özdere, Onyria Claros Beach&Spa Resort has also a privileged location for Cultural & Historical places such as Ephesus and Virgin Mary House (33km), not forgetting the well-know Kuşasası (45km). Onyria Golf Resorts is a Portuguese family owned company with over 25 year of experience investing, developing and operating golf resorts in prime locations. In fact, the name “Onyria” comes from a Greek word which means dream, setting a clear position statement of the group’s vision. The group invest in unique places surrounded by unique nature features and create dream resorts on them.
16
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
17
Rusya ile turizmde ortak eylem planı Moskova’da düzenlenen Intourmarket’in açılışına katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Rusya ile turizm işbirliğinin artırılmasını öngören ‘Ortak Eylem Planı’nı imzaladı.
A joint action plan in tourism with Russia The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, who attended the opening of Intourmarket in Moscow, was present at the signing of the Joint Action Plan which foresees the improvement of touristic relations with Russia. The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, who attended the Intourmarketing Fair in Moscow that was organized on March 17-10, 2012, pioneered the approval of the joint action plan which foresees the improvement of touristic relations with Russia. The agreement between the Turkish Ministry of Tourism and the Russian Federation’s Rosturizm was signed by Undersecretary Özgür Özaslan on behalf of the Turkish delegation and Rosturizm President Aleksandr Radkov. The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay and the Russian vice Minister of Sports and Tourism Nadejda Nazina were also present during the signing. Rusya’nın başkenti Moskova’da 17-20 Mart 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen Intourmarketing Fuarı’nın açılışına katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu ülke ile turizm işbirliğinin artırılmasını öngören bir eylem planının onaylanmasına öncülük etti. Türkiye Turizm Bakanlığı ile Rusya Federasyonu Rosturizm arasındaki ‘Ortak Eylem Planı’nı, Türk tarafı adına Bakanlık Müsteşarı Özgür Özaslan, Rus tarafı adına da Rosturizm Başkanı Aleksandr Radkov parafe etti. İmza töreninde, Kültür ve Turizm Bakanı Günay ile Rus Spor ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadejda Nazina da hazır bulundu. Törende konuşan Bakan Günay, 18
Rusya piyasası bizler için çok önemli. Bugün Türkiye turizm bakımından dünyanın ilk on ülkesi arasında. Bunda Rus turistlerin büyük katkısı var. Tabii ki biz büyük kültüre sahip Rus halkının Türkiye’yi sadece sahil turizmi değil, inanç turizmi olarak da keşfetmesini arzu ediyoruz” dedi. Ortak Eylem Planı, turistlerin can güvenliğinden ortak tanıtıma, karşılıklı olarak ziyaretçilerin artırılmasına kadar pek çok alanda işbirliğini öngörüyor.
Minister Günay, who spoke during the ceremony, said, The Russian market is very important for us. Today, Turkey is one of the top 10 countries in tourism and Russian tourists have contributed greatly to this fact. Of course, our wish is for Russian tourists to visit our country in the context of religious tourism, not just shoreline tourism.’’
Rusya Başbakanı Vladimir Putin, imza töreni öncesinde Bakan Günay’ı telefonla arayarak ‘’Hoşgeldiniz’’ dedi. Putin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da selam gönderdi.
Russian Prime Minister Vladimir Putin called Minister Günay before the signing and said Hello in Turkish. Putin also sent his regards to Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
The Joint Action Plan foresees collaborations in many areas from the safety of tourists to joint advertising and mutually increasing the number of tourists to both countries.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
19
Güncel / Actual
İzmir’in yenilik stratejisi oluşturuluyor İZKA, EBİLTEM ve TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülen İzmir Bölgesel Yenilik Stratejisinin Oluşturulması Projesi kapsamında çalıştay düzenlendi.
İzmir’s renewal strategy is being formed A working meeting was organized within the context of the Izmir Regional Renewal Strategic Plan, which is being undertaken jointly by İZKA, EBİLTEM and TÜİK’s İzmir Regional Directorate.
İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA), Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İzmir Bölge Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülen İzmir Bölgesel Yenilik Stratejisinin Oluşturulması Projesi kapsamında İzmir Yenilik Stratejisi Çalıştayı yapıldı. 50 kişinin yer aldığı İzmir Yenilik Çalıştayında, İzmir’de Ar-Ge ve yenilik potansiyelinin nasıl geliştirilebileceği masaya yatırıldı. Çalıştayın açılış konuşmasında İZKA Genel Sekreteri Dr. Ergüder Can, İzmir’de sanayinin teknoloji içeriği güçlü ve katma değeri yüksek ürünlere doğru yapısal bir değişime gitmesini amaçladıklarını belirterek, çalıştayda yapılan tespit ve somut eylem önerilerinin İzmir’in yenilik kapasitesinin geliştirilmesi ve bu amaca yaklaşmak açısından önem taşıdığını belirtti. İZKA Planlama Programlama ve Koordinasyon Birimi Uzmanı Saygın Can Oğuz, İzmir Yenilik Stratejisinin oluşturulması kapsamında bugüne kadar yapılan çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdi. 20
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
A working meeting was organized within the context of the Izmir Regional Renewal Strategic Plan, which is being undertaken jointly by the İzmir Development Agency (İZKA), Aegean University’s Science and Technology Application and Research Center (EBİLTEM) and the Izmir Regional Directorate of the Turkish Statistics Institution (TÜİK). During the meeting, which was attended for a total of 50 people, the development of Izmir’s R&D and renewal potential was discussed.
During the start of the meeting IZKA General Secretary Dr. Ergüder Can said that they were aiming towards a structural change within the industry where the city would produce high value goods manufactured with high technology. He also added that the works that would be concluded at the meeting would be vital in achieving this goal. İZKA Planning, Programming and Coordination Expert Saygın Can Oğuz briefed the attendees on the previous works that concerned the establishment of the Izmir Renewal strategy.
Vali Kıraç’tan RK’ ya ziyaret İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç, İzmir eski Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura ve İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri Cumhuriyet Başsavcısı Celal Kocabaş, RK Renkli Kalem Medya Grubu’nu ziyaret etti. Vali Kıraç, İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü imtiyazında RK Renkli Kalem Medya Grubu tarafından hazırlanan İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’nin yayın çalışmalarını yerinde inceledi.RK Renkli Kalem Medya Grubu Başkanı Özer Kestane’den derginin hazırlık çalışmaları ile ilgili bilgi alan İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç, İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne ilişkin görüşlerini ve başarı dileklerini dile getirerek, şirket çalışanlarına teşekkür etti. Vali Kıraç ayrıca RK Renkli Kalem Medya Grubu’nun Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bulunan ve eski bir Rum evi olan ofisini de çok beğendi.
Governor of Izmir Mustafa Cahit Kıraç, former Chief Magistrate Burhan Özfatura and Izmir Regional Courts General Attorney Celal Kocabaş visited RK Renkli Kalem Media Group. Governor Kıraç observed the preparations of the Izmir Culture and Tourism Magazine owned by the Governorship of Izmir City Culture and Tourism Directorate and published by İzmir RK Renkli Kalem Media Group. The governor, who received information about the preparation process of the magazine from RK Renkli Kalem Media Group President Özer Kestane, gave his opinions on the publication and thanked the employees of the company. The governor also liked the office of RK Renkli Kalem Media Group, an old Greek house located on Alsancak Kıbrıs Şehitleri Boulevard.
Governor M. Cahit Kıraç visits RK Media Groups
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
21
Güncel / Actual
Organizasyonu tamamlayan İzmir sahaya çıkıyor EXPO 2020 Yönlendirme Kurulu toplantısında, mevzuat ve organizasyon açısından istenilen noktaya gelindiği, bundan sonraki işin lobicilik çalışmalarına ağırlık verilmesi olduğu bildirildi. Fotoğraflar / Photographs: İZKA ARŞİVİ
22
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İzmir is ready, now it’s time to go out on the field! During the EXPO 2020 Orientation Board meeting it was concluded that all the necessary steps were taken in terms of legislation and organization and that it was time to concentrate on lobbying activities.
EXPO 2020 Yönlendirme Kurulu; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın da katılımıyla İzmir Hilton Otel’de gerçekleştirildi. Çalışmalarda mevzuat ve organizasyon açısından istenilen noktaya gelindiği belirtilen toplantıda, bundan sonraki işin lobicilik faaliyetlerine ağırlık verilmesi olduğu bildirildi. Bakan Binali Yıldırım, EXPO 2020 3. Yönlendirme Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, EXPO organizasyonu için yasal düzenlemelerin gerçekleştirildiğini, kurulların oluştuğunu, gerekli kaynağın da sağlandığını belirtti. Bundan sonra sıranın organizasyonun İzmir’e kazandırılması işine geldiğini ifade eden Yıldırım, ‘’Araziye inme vaktidir. Araziye ineceğiz, çalışacağız, planımızı yapacağız. Bir günü boş geçirmememiz lazım. Verimli çalışacağız’’ dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet, taşra teşkilatları ve yerel yönetimin EXPO’nun İzmir’e kazandırılması ko-
The EXPO 2020 orientation Board met at the Hilton Izmir during a meeting that was also attended by Minister of Transportation, Maritime and Communication Binali Yıldırım and the Minister of Environmental Affairs Erdoğan Bayraktar. During the meeting it was concluded that all the necessary steps were taken in terms of legislation and organization and that it was time to concentrate on lobbying activities. Minister Binali Yıldırım who spoke at the meeting said that the legal arrangements for EXPO 2020 were concluded, the necessary boards established and the financial aid was secured. Yıldırım, who said that the only thing that was left was securing the organization for Izmir, added ‘’Now is the time to go out on the field and this is what we are going to do. We will plan and we will work. We can’t even waste a single day. We will work efficiently. ‘’ Yıldırım, who said that the entire public body and the government was in support of Izmir’s candidacy, added that the İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
23
nusunda istekli olduğunu vurgulayan Yıldırım, bu birlikteliğin, sonuç almak için ihtiyaç duyulan en önemli unsur olduğunu kaydetti. Yıldırım, adaylık sürecinde kuvvetli, özellikli ve bölgesel avantajları olan rakipler bulunduğuna işaret ederek, EXPO 2020 İzmir Yönlendirme Kurulu üyelerine şöyle hitap etti: ‘’Ankara’da olacak işleri siz bize bırakın, biz hallederiz. Ne lazımsa biz onu veririz, ‘şuyumuz eksik kaldı, buyumuz yoktu’ mazereti istemiyoruz. İlgili bakanlıklar hemen harekete geçiyor. Buradaki yönlendirme ve yürütme kuruluna verilen temsilci arkadaşlarımız da bakanlıklardaki en yoğun üst düzey idarecilerimizdir. Bu da bizim EXPO’ya verdiğimiz önemi gösteriyor.’’’EXPO 2020 için İzmir’in sağlık temasına da atıfta bulunarak, bu temanın İzmir’e yapmayı planladıkları hizmetlerle örtüştüğünü belirten Yıldırım, bu süreçte İzmir’de Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın öncülüğünde kentsel dönüşüm projeleri çalışmaları yürütüleceğini de kaydetti. 24
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
unity between the parties involved was the most important element in winning this race. Yıldırım, who stated that they were facing tough competition, added: ‘’You leave the works in Ankara to us, we’ll take care of them. We will give you everything you need. We don’t want to hear excuses. The ministries that are involved will act immediately. Our representatives on this board have the highest authority and this shows how much we care about this organization.’’’ Yıldırım, who pointed out that the health theme chosen for EXPO 2020 was in harmony with the works they were planning for Izmir, added that urban renewal projects were going to be undertaken in the city pioneered by the Minister of Environmental Affairs Erdoğan Bayraktar.
Attendance at the Executive Council
Governor of Izmir and president of the XPO 2020 Orientation Board Cahit Kıraç added that they had taken the necessary steps in terms of legislation and organization and that they were
going to concentrate on lobbying activities. Governor Kıraç said that they had gotten everything they needed from Ankara and thanked Minister Yıldırım for their efforts in helping with the necessary laws and regulations. The governor, who said that the members of the Orientation Board now included not 7 but 9 members, added that Deputy Secretary of the Ministry of Health Ömer Faruk Koçak and Ambassador Serpil Alpman were now members of the committee.
Cooperating with WHO
Kıraç, who said that they were going to cooperate with WHO to enrich Izmir’s health theme added that representatives of the Ministry of Health had held a meeting with President Dr. Margaret Chan. Kıraç said, ‘’We will organize some of the important steps of international meetings in Izmir. We will host the representatives of countries who will take part in the Somalia Summit in May. We will concentrate our lobbying activities in countries such as Paris,
Yürütme komitesine katılım
İzmir Valisi ve EXPO 2020 Yönlendirme Kurulu Başkanı Cahit Kıraç ise çalışmalarda mevzuat ve organizasyon açısından arzu ettikleri noktaya geldiklerini, bundan sonra lobicilik çalışmalarına ağırlık vereceklerini söyledi. Vali Kıraç, Ankara’dan, şu ana kadar talep ettikleri her şeyin karşılandığını, Bakan Yıldırım’ın toplantıda kendilerine ‘bundan sonraki taleplerin de karşılanacağı’ beyanında bulunduğunu belirterek, kanun, kanun hükmünde kararname ve diğer mevzuatın çıkmasındaki çalışmaları için kendilerine teşekkür ettiğini söyledi. Yürütme komite üye sayısının kanun hükmünde kararname ile 7’den 9’a çıkarıldığını belirten Cahit Kıraç,Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer Faruk Koçak ve Dışişleri Bakanlığı İzmir Temsilcisi Büyükelçi Serpil Alpman’ın da komiteye katıldığını bildirdi.
Dünya Sağlık Örgütü ile işbirliği
İzmir’in EXPO teması olan sağlık temasını zenginleştirmek için Dünya
Sağlık Örgütü ile işbirliği yapılacağını bildiren Kıraç, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin Örgüt Başkanı Dr. Margaret Chan ile görüştüğünü söyledi. Kıraç, ‘’Birçok uluslararası toplantının belli başlı ayaklarını İzmir’de yapacağız. Mayıs ayında Somali Zirvesi’ne katılacak ülkelerin temsilcilerini İzmir’de ağırlayacağız. EXPO için oy kullanacak BIE delegelerinin yaşadığı Paris, Brüksel ve Londra’da lobiye ağırlık vereceğiz. BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi çalışmaları kapsamında 300’e yakın bakan ve bürokrat ülkemizde olacak. Bunları da şehrimize getirmek için çalışacağız’’ diye konuştu. Ekim ayında Türkiye’yi ziyaret edecek Belçika Veliaht Prensi Philippe’yi de İzmir’e davet edeceklerini söyleyen Kıraç, BM Daimi Temsilciler Meclisi’nde Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan’ın İzmirli olduğunu, EXPO için kendisinden destek isteyeceklerini söyledi. Kıraç, İslam Kalkınma Örgütü’nün Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İslamoğlu ile üye ülkeler
Brussels and London where most BIE delegates reside. Nearly 300 ministers and delegates from the UN’s Violence against Women Committee will be in our country. We will try to get them to Izmir.’’ Kıraç, who stated that they had invited Belgian Prince Phillippe to Izmir during his visit to Turkey in October, added they were going to enlist the help of Ambassador of Turkey the UN Ertuğrul Apakan, a native of Izmir. Kıraç also added that they were going to consult with the General Secretary of the Islamic Development Agency Prof. Dr. Ekmeleddin İslamoğlu on member countries and work on securing the vote of African nations. Kıraç stated that the Turkish and Relative Communities Organization had opened an office in Izmir and that they were going to get in touch with the 4 thousand students from Turkish speaking countries. Kıraç, who added that they were also going to meet with the president of the Turkish Cooperation and Coordination Agency, added that they were going to continue İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
25
Toplantıya katılan Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, ‘’İzmir’in
ve Afrika ülkeleri için girişimlerde bulunacaklarını açıkladı. Kıraç, Türkler ve Akraba Toplulukları Teşkilatı’nın İzmir’de ofis açtığını, İzmir’de yaşayan 4 bine yakın Türk dünyasından gelen öğrencilerle temas kuracaklarını söyledi. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı ile görüşeceklerini belirten Kıraç, Moskova ve Dubai’deki fuarlarla İzmir’i tanıtmaya devam edeceklerini dile getirdi. Kıraç, ‘’Türkiye ve İzmir’e gelen her yabancı, kentimizin EXPO adayı olduğunu öğrenecek’’ dedi.
Adaylık takvimi
EXPO 2020 Yürütme Komitesi Başkanı Mahmut Özgener de, İzmir’in adaylık takvimini açıkladı. Buna göre, 25 Nisan 2012 tarihinde Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) Genel Sekreteri Vicente Gonzalez Loscertales, İzmir’i ziyaret edecek. İzmir heyeti, 12 Haziran’da ikinci, Kasım 2012’de üçüncü sunumunu yapacak ve 15 Aralık 2012’de adaylık dosyasını BIE’ye teslim edecek. BIE heyeti, 2013 Şubat, Mart aylarında İzmir’de inceleme yapacak, Kasım 26
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
EXPO organizasyonunu alması için her türlü çaba gösterildi. Ne lazımsa biz onu veririz’’ dedi...
Minister of Transportation, Maritime and
Communication Binali Yıldırım said, ‘’we have done everything to ensure that Izmir will host EXPO. If necessary, we will help even more’’
to advertise Izmir in fairs in Moscow and Dubai. Kıraç said, ‘’every tourist that comes to Turkey and Izmir will learn that our city is a candidate to host EXPO.
The candidacy calendar
The president of the EXPO 2020 Executive Board Mahmut Özgener announced the candidacy calendar of Izmir. According to this, BIE general secretary Vicente Gonzalez Loscartales will visit Izmir on April 25, 2012. The Izmir committee will deliver its second presentation on June 12, its third presentation in November 2012 and will deliver its candidacy dossier to BIE on
December 15, 2012. The BIE committee will visit Izmir in February and March 2013. The final presentation will be delivered in November 2013 and voting will be finalized. During this process, the Orientation Board will organize two symposiums- one in Izmir and one in Paris for BIE delegates. Mahmut Özgener said that they were continuing their activities with a professional team of 19 members and that they were going to concentrate on lobbying activities and added they were aiming to secure the bid to host EXPO.
What was done?
The logo for EXPO 2020 and the firm
2013’te de son sunum ve oylama gerçekleştirilecek. EXPO 2020 Yönlendirme Kurulu, bu süreçte biri İzmir’de, diğeri Paris’te olmak üzere BIE delegelerine yönelik 2 sempozyum düzenleyecek. Mahmut Özgener, 19 kişilik profesyonel bir ekip oluşturarak faaliyetlerini yürüttüklerini ifade ederek, sıkı bir lobi çalışmasında bulunacaklarını, bu zorlu süreçte EXPO’yu kazanmayı ve İzmir’e güzel eserler bırakmayı hedef lediklerini kaydetti.
Neler yapıldı?
EXPO 2020 yarışını sürdüren İzmir’de geçen aylarda gerçekleştirilen çalışmalarda, adaylık sürecinde kullanılacak logoya karar verilirken, tanıtım ve iletişim faaliyetlerini yürütecek firma da belirlendi. Bu kapsamda açılan İzmir Ulusal ve Uluslararası İletişim ve Tanıtım ihalesini, Öykü/Dialogue International’ın önderliğini yaptığı konsorsiyum kazandı. Konsorsiyum ile 2 milyon 350 bin TL üzerinden sözleşme imzalandı. Konsorsiyum; EXPO 2020 İzmir Görsel Kılavuzu’nun zenginleştirilmesi, reklam kampanyalarının tasarlanması ve hazırlanması, üç farklı uzunlukta EXPO 2020 İzmir tanıtım filminin hazırlanması, stratejik halkla ilişkiler
planlarının oluşturulması, dijital iletişim araçları tasarım ve geliştirme hizmetleri, EXPO 2020 İzmir sunumlarının planlama ve uygulaması, adaylık dosyası tasarımının yapılması, ulusal ve uluslararası medya satın alma hizmetlerinin sağlanması, izleme ve değerlendirme işlerini yürütecek. İşin teslim tarihi, EXPO 2020 İzmir adaylık sürecinin tamamlanma tarihi olan 31 Aralık 2013 olarak belirlendi. Tanıtım sürecinde Türkçe’nin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Rusça, Arapça, Çince, İspanyolca reklamlar hazırlanacak. Bu reklamlar gazete ve televizyon ilanının yanı sıra yurtdışında havaalanları ve metro durakları gibi kamusal alanlarda yer alacak.EXPO Yürütme Kurulu, EXPO 2015 seçimlerinin kazanılmasında önemli bir rol oynayan Milano Belediyesi eski Başkanı Letizia Moratti’yi 22 Şubat günü ziyaret ederek, görüş alışverişinde bulundu. EXPO 2020 Yürütme Komitesi Başkanı Mahmut Özgener’in öncülüğündeki heyete deneyimlerini aktaran Moratti, İzmir’in rakipleri karşısında EXPO 2015 adaylığı sırasında elde ettiği tecrübelerden kaynaklanan önemli bir avantajı bulunduğunu söyledi. EXPO 2020 İzmir Yürütme Komite-
that would undertake advertising activities was decided. The bid to advertise Izmir for the process was won by a consortium led by Öykü/Dialogue International. An agreement for over 2 million 350 thousand TL was signed with the consortium. The consortium will enrich the EXPO 2020 Izmir Visual Guide, design and prepare ad campaigns, prepare the introductory films for EXPO 2020 Izmir, draw up strategic public relation plans, design and improve digital media tools, plan and put in application EXPO 2020 Izmir presentations, design the candidacy dossier, run national and international marketing campaigns and evaluate and follow up the process. The deadline for the work was decided as December 31, 2013. For the advertising campaign, ads in Turkish, French, Russian, Arabic, Spanish and Chinese will be prepared. These ads will be featured in television, newspapers, international airports and subway stations. The EXPO Executive Board visited former chief magistrate of Milan Leticia Moratti, an important figİZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
27
si üyeleri, Türkiye’nin Paris Büyükelcisi Tahsin Burcuoğlu, ardından da BIE Genel Sekreteri Loscertales’le bir araya geldi. Loscertales, adaylık sürecinde İzmir ve Türkiye halkının projeyi sahiplenmesinin önemine değinerek, “Gördüğüm kadarıyla Hükümet desteğiniz tam ve etkin. Sizden kamuoyu yaratılması ve STK’larla işbirliği konusunda önemli faaliyetler bekliyoruz’’ dedi.
ure in securing the city’s EXPO bid for 2015, on February 22. Moratti, who relayed her experiences to the committee members, said that Izmir had an advantage over its rivals because it had also been a candidate to host EXPO 2015.
EXPO 2020’nin İzmir’de yapılması halinde yer olarak belirlenen İnciraltı’nın planlama çalışmaları da gündeme geldi. İzmir Valisi ve EXPO Yönlendirme Kurulu Başkanı Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, EXPO Yürütme Komitesi Başkanı Mahmut Özgener ve EXPO Genel Sekreteri Ergüder Can’dan oluşan İzmir heyeti, Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ı ziyaret etti. Heyet, görüşmeden memnun ayrıldı. Bu arada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’de ağırladığı 7 ülkenin Ankara büyükelçilerinden İzmir’in EXPO 2020 adaylığı konusunda destek istedi.
The members of the Executive Committee also visited Turkey’s ambassador to France Tahsin Burcuoğlu and BIE General Secretary Loscartales. Loscartales, who pointed out to the importance of Turkish people embracing the project, said “As far as I can see, you have the full support of your government. We are waiting for you to cooperate fully with NGOs.’’ During the meeting, the plans for İnciraltı, the place where EXPO 2020 will be hosted in
28
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Izmir wins the bid, were also discussed. The Izmir committee, which consists of Governor of Izmir and the president of the EXPO Orientation Board Cahit Kıraç, İzmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu, the president of the EXPO Executive Board Mahmut Özgener and EXPO General Secretary Ergüder Can, visited the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay and the Minister of Transportation, Maritime and Communication Binali Yıldırım in Ankara. The committee was satisfied with the meeting. In the meantime, chief magistrate Aziz Kocaoğlu requested the support of the seven ambassadors who were visiting Izmir
Bizi Özleyeceksiniz...
Armis Hotel, elegant mimarisi ve konforu ile misafirlerimize tam hizmet konseptinde dizayn edilmiştir. Otelimizde 66 adet Standart, 6 adet Deluxe, 1 adet Engelli ve 1 adet Suit olmak üzere toplam 74 oda bulunmaktadır. Modern teknoloji ile donatılmış toplantı salonlarımızda organizasyonlarınıza ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyacağız.
Mürselpaşa Blv. No:157 - Kahramanlar - İzmir / TÜRKİYE Tel: +90 232 402 35 35 Fax: +90 232 402 35 36 info@armishotel.com
www.armishotel.com
İZMİR Armis Hotel; bir Eminoğlu S.B.V. yatırımıdır.
Nisan - Mayıs / April - May 2012
29
Güncel / Actual
Dünya fuarlarına İzmir çıkarması Kültür ve Turizm Bakanlığı dünyanın en prestijli turizm fuarı olarak kabul edilen Uluslararası Turizm Borsası’nda (ITB Berlin) İzmir rüzgarı estirdi. MITT 2012 Moskova Turizm Fuarı’nda da kültür turizmi ve İzmir ön plandaydı.
Izmir invades international fairs Izmir, which was a big hit at ITB Berlin, one of the most prestigious tourism fairs in the world, was advertised as the main destination. During MITT 2012 Moscow, culture tourism and Izmir was highlighted. EXPO 2020 adayı İzmir, dünya fuarlarında atak yaptı. En prestijli ve büyük turizm fuarı olarak kabul edilen Uluslararası Turizm Borsası’nda (ITB Berlin) ana destinasyon olarak İzmir rüzgarı eserken, bir başka önemli organizasyon olan MITT Moskova’da da etkili bir tanıtım yapıldı. Türkiye bu yıl her iki fuarda da kültürü ve Ege’yi öne çıkardı. ITB Berlin, bu yıl 46. kez kapılarını açtı. 7-11 Mart 2012 tarihlerinde 187 ülkeden 10 binin üzerinde firmanın katılımı ile gerçekleşen fuarda Türkiye, 3 bin 79 metrekarelik alanda tanıtım yaptı. Türkiye’nin en önemli hedef pazarlarından birisi olan, otel ve seyahat acentelerinin, uçak şirketlerinin, sektörle ilgili kurum ve kuruluşların ürün ve hizmetlerini tanıttığı Uluslararası Turizm Borsası’nda “EXPO 2020 adayı İzmir” rüzgarı esti. Ana destinasyon olarak yer alan İzmir, 110 metrekarelik bağımsız bir bölümde temsil edildi. Dikili, Bergama, Manisa, Edremit, Kuşadası, Aydın, Didim, Karaburun, Ayvalık, Balıkesir, Edremit, Burhaniye, Denizli, Çanakkale, Datça, Bodrum, Muğla-Marmaris’in 30
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
yanı sıra ÇEŞTOB, İzmir Ticaret Odası, PATUYAB, Manisa, Eden, ETİK, Bergama Ticaret Odası, TÜROFED için de stantlar kuruldu. ITB Berlin’de, Kültür ve Turizm Bakanlığının hazırlattığı stantta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK), İzmir Kalkınma Ajansı, Konak Belediyesi, Destination İzmir Grubu, TAV, Sun Express ve SCAL işbirliğiyle başarılı bir İzmir tanıtımı yapıldı. Fuar süresince binlerce kişi tarafından ziyaret edilen ETİK standına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da konuk oldu. Yaklaşık 40 koli tanıtım dokümanı, 3 bini aşkın çanta ve promosyon malzemesinin dağıtıldığı tanıtım faaliyetlerine, İzmir’den Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, Kültür ve Turizm İl Müdürü Abdülaziz Ediz, İZKA Genel Sekreteri Ergüder Can, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı ve İZKA Yönetim Kurulu Üyesi Zekeriya Mutlu ile Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, İl Özel İdaresi Meclis Başkanı Ser-
Izmir, a candidate for EXPO 2020 made its presence known at international fairs. Izmir, which was a big hit at ITB Berlin, one of the most prestigious tourism fairs in the world, was advertised as the main destination and an effective advertising campaign was carried out at MITT Moscow. Turkey highlighted culture and the Aegean region in both fairs. ITB Berlin was organized for the 46th time this year and during the fair which was attended by over 10 thousand firms from 187 different countries Turkey advertised its touristic assets on a 3079 square meter area on March 7-11, 2012. During the fair where hotels, travel agencies, airline companies and all sector related firms advertised their services and products, Izmir was a big hit. Stands that advertised the touristic characteristics of boroughs such as Dikili, Bergama, Manisa, Edremit, Kuşadası, Aydın, Didim, Karaburun, Ayvalık, Balıkesir, Edremit, Burhaniye, Denizli, Çanakkale, Datça, Bodrum and Muğla-Marmaris were set
Minister of Tourism Ertuğrul Günay also visited the stand of ETIK, which was crowded during the entire fair. Assistant Governor of Izmir Haluk Tunçsu, City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz, IZKA General Secretary Ergüder Can, IZKA board member Zekeriya Mutlu, Chamber of Agriculture president Sedat Köse, city council president Serdar Değirmenci, BASİFED president Hüseyin Porsuk and the president of the Çeşme Chamber of Merchants Mustafa Cenger also participated in the advertising efforts at the stand where 40 boxes of brochures and over 3000 bags and promotional materials were given away. dar Değirmenci, BASİFED Başkanı Hüseyin Porsuk ile Çeşme Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mustafa Cenger de katıldı. ETİK Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, 11 bin katılımcının yer aldığı ve dünyanın en önemli turizmcilerini buluşturan fuar için ‘’İzmir, fuara hiç bu kadar büyük bir grupla katılmamıştı. İzmir bu fu-
up along with stands for ÇEŞTOB, İzmir Chamber of Commerce, PATUYAB, Manisa, Eden, ETİK, Bergama Chamber of Commerce and TÜROFED. Izmir was successfully advertised at ITB Berlin by the City Culture and Tourism Directorate, ETIK, IZKA, the Konak Municipality, Destination Izmir, TAV, Sun Express and SCAL.
This is what ETİK Chairman of the Board and TÜROFED Vice President Mehmet İşler said about one of the most important fairs in the tourism industry that hosted over 11 thousand participants: ‘’İzmir had never attended the fair with such a big group. İzmir united during this fair and became one. We will definitely succeed in a sector where we are attracting this much attention.’’ İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
31
arda tek yürek olup, hedefe kilitlendi. Bu kadar yoğun ilginin olduğu bir sektörde, başarı biz istemesek de gelecek’’ dedi. İşler, bu yıl fuarda sağlık turizmine ilişkin duyarlılığın arttığını, SPA ve termal tesislerin yoğun tanıtım yaptığını gördüklerini ifade ederek, yaşlanan Avrupalı toplumların en çok ilgi gösterdiği turizm çeşidinin sağlık, SPA, termal ve alternatif tıp olduğunu kaydetti. İzmir olarak önümüzdeki fuarlarda sağlık turizmine daha çok yer verilmesi gerektiğini vurgulayan İşler, “Bu fuarda İzmir’in EXPO temasının sağlık olarak seçilmesinin doğruluğunu bir kere daha gördük” diye konuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özaslan ise ITB Berlin’e 1982 yılından bu yana turizm sektörüyle işbirliği içerisinde katıldıklarını belirterek, bu yıl düzenlenen fuarda acentelerin Ege Bölgesi’nin ve İzmir’in kapasitesini artırmaya yönelik bir arayış içinde olduklarını ifade etti. Tanıtım çalışmalarıyla bölgeye yönelik bir farkındalık oluşmaya başladığını dile getiren Özaslan, “Bu durum İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin tanıtımı konusunda yaptığımız çalışmaların doğru olduğunun bir göstergesidir. Yabancı acentelerle yaptığımız görüşmelerde konuşulan konulardan birisi de İzmir” dedi. Fuarda en çok ilgi gören çalışmalardan bir tanesi Kültür ve Turizm Bakanlığınca Heykeltıraş Eray Okkan’a yaptırılan 7.5 metreye, 6 metre boyutundaki Celsus kitaplığının replikası oldu. Fuarın ilk günü Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen gala yemeğinin önünde uzun kuyruklar oluştu. Kullanılan görsellerde İzmir fotoğraf ları ve EXPO 2020 logosu yer aldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Berlin’de ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşlarının Türkiye’ye taşınması konusunda Alman TUI turizm şirketi Yönetim Ku32
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Dünyanın 7. büyük Turizm fuarı olan MITT
Moskova 2012 organizasyonunda da Türkiye,
Berlin’de olduğu gibi destinasyon odaklı çalıştı.
Turkey, just like in Berlin, worked on
highlighting destinations at MITT Moscow. before the gala dinner hosted by the Ministry of Culture and Tourism on the first day of the fair. Photographs of Izmir and the EXPO 2020 logo were used on the visual materials.
rulu Başkanı Michael Frenzi ile ‘Stratejik Ortaklık Anlaşması’ imzaladı. Anlaşma ile Türkiye ve Almanya’nın 55 milyar dolarlık Çin turizm pastasından pay alması hedef leniyor.
Moskova
Dünyanın 7. büyük turizm fuarı olan MITT 2012 Moskova Turizm Fuarı 21-24 Mart günlerinde 19. kez kapılarını ziyaretçilere açtı. Türkiye’nin ikinci büyük pazarı olan Rusya’da 189 ülkeden 3 bini aşkın firmanın katıldığı fuarda, Kültür ve Turizm Bakanlığı bin 254 metrekarelik alanla temsil edildi. Moskova’nın EXPO Center Fuarcılık Merkezi’nde düzenlenen fuarda, Türkiye bu yıl Berlin’de olduğu gibi destinasyon odaklı çalıştı. Fuarda, İzmir ve Ege Bölgesi ön plana çıkarıldı. Antalya, İzmir, İstanbul ve Anadolu ayrı ayrı planlandı. Sadece deniz, kum, güneş değil, kültür ve termal turizmine dikkat çekmeye yönelik çalışmalarda bulunuldu. Fuarda kültürel içerikli görsellerle her destinasyonun yanında o destinasyonu tanımlayan bir obje kullanıldı. Fuarda İzmir’den Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu ile İl Genel Meclisi üyeleri Ahmet Uğurlu ve Ahmet Kadıoğlu da bulundu.
İşler, who pointed out that there was more awareness for health tourism this year, said that SPAs and thermal centers had increased their advertising efforts and added that Europeans were mostly interested in health, SPA, thermal and alternative treatment tourism. İşler, who said that Izmir should highlight health tourism in upcoming international fairs, added “During this fair, we saw once again that we did the right thing by choosing health as a main theme for EXPO.” Undersecretary of the Ministry of Culture and Tourism Özgür Özaslan, who pointed out that they were attending ITB Berlin since 1982, said that agencies this year were working on increasing the capacity of Izmir and the Aegean region. Özaslan, who stated that they were raising awareness about the region with advertising efforts, said “This shows that we are on the right track when advertising the region. One of the topics we are discussing with foreign travel agencies is Izmir. “ One of the most interesting pieces at the fair was the replica of the Celsus library fashioned by sculptor Eray Okkan by the Ministry of Culture and Tourism. There were long queues
In Berlin, the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay also signed a strategic partnership agreement with German TUI tourism company Chairman Michael Frenzl for the transport of Chinese citizens to Turkey. The target of the agreement is for Turkey to take a share from the 55 bilion dollar Chinese market.
Moscow
The world’s 7th largest tourism fair MITT 2012 Moscow welcomed its guests for the 19th time on March 21, 2012. During the fair in Russia, which is Turkey’s second biggest market in the tourism sector, the Ministry of Culture and Tourism was represented at a 1254 square meter stand. Over 3000 companies from 189 countries attended the fair. Turkey, just like in Berlin, worked on highlighting destinations at MITT Moscow, which was organized at the EXPO Center. During the fair, Izmir and the Aegean regions were mostly advertised. Antalya, İzmir, İstanbul and Anatolia were separately planned. Works were conducted to highlight the culture and health tourism along with sea, sand and sun tourism. During the fair, an object that symbolizes each destination was used along with cultural visuals. Assistant Governor Haluk Tunçsu and City council members Ahmet Uğurlu and Ahmet Kadıoğlu were also present at the fair. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
33
Güncel / Actual
34
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Sinema dünyası İzmir’de buluşacak Uluslararası İzmir Film Festivali 11 yıl sonra yeniden düzenleniyor. Festival programında uzun metraj ulusal film yarışması, kurmaca kısa film ödülleri, dünya ve Türk sinemaları özel bölümleri olacak. Ulusal uzun metraj film yarışmasında derece alanlara altın Artemis heykeli verilecek.
Cinema world to meet in Izmir The International Izmir Film Festival is being organized again after an 11 year absence. The festival program will include the national long film competition, short fiction competition and world and Turkish cinema specials. The Artemis statue will be awarded to the winners of the national film competition. Köklü tarihsel geçmişi, kültürel mozaiği ve farklı kültürleri bir arada barındıran yapısıyla tanınan İzmir’de bu günlerde tatlı bir telaş var. İlk kez 1990 yılında düzenlenen ve 2000 yılında ara verilen Uluslararası İzmir Film Festivali, 11 yıl aradan sonra yeniden organize ediliyor. Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Kalkınma Ajansı desteği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ile Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirilecek olan festival, sinema dünyasını İzmir’de buluşturacak. 22 Nisan 2012 Pazar gecesi törenle açılacak festival, 28 Nisan günü sona erecek.
Yrd. Doç. Dr. Sabire BATUR SOYTOK
Festival icra kurulunda yer alan, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sabire Batur Soy-
There is a sweet excitement in Izmir these days, a city that harbors a rooted history, cultural mosaic and different cultures. The International Izmir Film Festival, which was first organized in 1990 and discontinued in 2000, is being organized after an 11 year absence. The festival, which will be sponsored by the Prime Ministry Advertising Fund, The Ministry of Culture and Tourism, Izmir Development Agency, the Izmir Metropolitan Municipality and Dokuz Eylül University, will be the meeting place of the cinema world. The festival will start on April 22, 2012 and end on April 28. Assistant Docent Dr. Sabire Batur Soytok, who is on the executive board of the festival organization committee, points out that the festiİZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
35
Güncel / Actual
tok, 11 yıl aradan sonra bu yıl 12’ncisi düzenlenen Uluslararası İzmir Film Festivali’nin Türkiye’nin ilk film festivallerinden biri olduğuna dikkat çekiyor. Soytok, festivalin köklü tarihsel geçmişi, kültürel mozaiği, farklı kültürleri bir arada barındıran yapısıyla, demokrasi, barış ve tolerans kültürünün sürekliliğini üstlenen İzmir için hem gereklilik hem de bir misyonun sürdürülmesi anlamında önem taşıdığını belirtiyor. Festival kapsamında Türk ve dünya sinemasından örnekleri, sinema sanatçılarını İzmirli sinemaseverlerle buluşturmayı ve gelişen sinema sektörüne genç yetenekler kazandırmayı hedef lediklerini belirten Soytok, Uluslararası İzmir Film Festivali’nin İzmir’in EXPO adaylığına da önemli katkılarda bulunacağını vurguluyor. Soytok, İzmir’in dünyanın en prestijli film festivallerinden birine ev sahipliği yapan Cannes ile benzerliğine de dikkat çekiyor: “Fransa’nın gözde şehirlerinden biri olan Cannes’da kültür, turizm ve sanat iç içedir. İzmir de zengin kültür 36
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İlk kez 1990 yılında düzenlenen ve 2000 yılında ara verilen Uluslararası İzmir Film Festivali, 11 yıl aradan sonra yeniden organize ediliyor.
The International Izmir Film Festival, which was first organized in 1990 and discontinued in 2000, is being organized after an 11 year absence.
val which returns after 11 years, is one of the first international film festivals in Turkey. Soytok adds that the continuance of the festival is important for the image of Izmir, which undertakes the mission of continuing peace and tolerance in the country. Soytok, who says that their aim is to bring national and international films and filmmakers to Izmir and to unearth new and fresh talent, adds that the festival will contribute greatly to Izmir’s candidacy for EXPO.
Soytok, who points out to the similarities between Izmir and Cannes- a place that hosts one of the most important film festivals in the worldsays, “In Cannes, culture, tourism and art is telescoped. İzmir, with its rich cultural and touristic assets, resembles Cannes but we are lacking in binding these with art. The film festival will be an event that will remedy this situation.”
ve turizm değerleriyle Cannes’a benziyor ancak biz ne yazık ki, bunları sanatla bağdaştırma anlamında eksikliklerimiz var. Uluslararası Film Festivali söz konusu eksikliğin giderilmesinde ve kentin dünyaya tanıtımında önemli bir misyonu yerine getirecek.” Devlet, valilik, belediye ve üniversite işbirliğiyle düzenlenen 12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nin startını Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın verdiğini belirten Soytok, tüm İzmirlileri festivale sahip çıkmaya davet ediyor.
Festival programında neler var?
Festival programında uzun metraj ulusal film yarışması, kurmaca kısa film ödülleri, dünya sineması bölümleri, Türk sineması özel bölümleri olacak. Ulusal uzun metraj film yarışmasında derece alanlara altın Artemis heykeli verilecek. 12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nin “Yaşam Boyu Onur Ödülleri”, bu yıl Türk sinemasının ilk karakter oyuncusu olan Çolpan İlhan ile Rembetiko filmiy-
le tanınan Yunanlı yönetmen-oyuncu-senarist Costas Ferris’e verilecek.Festivalin “Anısına” bölümünde dünya sinemasının büyük ustası Theo Angelopoulos ve Türk sinema tarihinin koca çınarı Ömer Lütfi Akad filmleriyle anılacak.
Soytok, who says that the start of the festival was given by the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, invited all the people of Izmir to show interest in the organization.
12. İzmir Film Festivali’ni bugüne kadar düzenlenen festivallerden ayıran özel bir ödül var; “Âlim Şerif Onaran Akademi Ödülü.” Türkiye’de bir film festivali tarafından ilk kez verilecek bu ödül, her yıl farklı üniversitelerdeki sinema alanından üç akademisyenden oluşacak Akademi Jürisi tarafından ulusal uzun metraj film yarışmasına katılan filmler arasından seçilen bir filme, jürinin uygun gördüğü bir kategoride verilecek. Bu yılın Akademi jürisi Oğuz Onaran, Oğuz Adanır ve Mutlu Parkan’dan oluşuyor. Âlim Şerif Onaran Akademi Ödülü, akademinin tercihlerini yansıtmanın, sinema teorisi ile üretimi arasındaki ilişkileri güçlendirmenin bir yolu olarak da görülüyor. Festival ülke sinemaları bölümünde değişik film seçkileri ve etkinlikleriyle ‘Sinema Balkan’ı konuk edecek. Son
The festival program
The festival program will include the national long film competition, short fiction competition and world and Turkish cinema specials. The Artemis statue will be awarded to the winners of the national film competition. The Lifetime Achievement Awards of the 13th International Izmir Film Festival will be presented to famous actress Çolpan İlhan and Greek actor-director Costas Ferris, the creator of the movie Rembetiko. In the “In Memoriam” part of the festival, famous international director Theo Angelopoulos and Turkish director Ömer Lütfi Akad will be remembered through their films.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
37
Ömer Lütfi AKAD
Theo ANGELOPOULOS
derece zengin oyunculuk, yapım ve yönetim kariyerine sahip olan Lazar Ristovski’nin dört filmden oluşan kısa retrospektifi ile katılacağı bu bölümde ayrıca Milcho Manchevski’nin “Dust”, Srdjan Vuletic’in “It’s Hard to Be Nice”, Gordan Matić’in “Zućko – Prica o Radivoju Koraću”, Danilo Šerbedžija’nın “72 dana” filmleri gösterilecek. Uluslararası İzmir Film Festivali kısa film yönetmenleri ve ekip elemanlarını da farklı bir bölümde ağırlayacak. Festivalin bu bölümünde alışılmışın aksine ‘en iyi’ ve ‘birinci’leri seçmeden, hiyerarşiler yaratmadan, programa alınan kısa filmlerin ekipler ödüllendirilecek. İzmir’deki bütün üniversitelerin sinema bölümü öğrencilerinden oluşturulan ön jüri tarafından ön elemeden geçen filmler, asıl jüri tarafından değerlendirildikten sonra farklı dallarda en iyi ekip ödülleri verilecek. Festivalde çocuklar da unutulmadı. Etkinliğin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na denk gelen gününde dünya sinemasından çok özel çocuk filmlerinin gösterimi yapılacak. 38
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
There is also a special award that will be given out during the festival called “Âlim Şerif Onaran Academy Award.” The award, a first in Turkey, will be given to a film competing in the national film category by a three member jury that consists of film academics from three different universities. This year’s jury consists of Oğuz Onaran, Oğuz Adanır and Mutlu Parkan. The award is seen as a way to strengthen the bond between cinema theory and production and showing the choices of the academy.
Alim Şerif ONARAN
The festival will host the Balkan cinema in the special nation cinemas. The section will include a short retrospective of Lazar Ristovski films, Milcho Manchevski’s “Dust”, Srdjan Vuletic’s “It’s Hard to Be Nice”, Gordan Matić’s “Zućko – Prica o Radivoju Koraću” and Danilo Šerbedžija’s “72 calves”.The directors and cast of short films will be hosted in a different category. The short film included in the program will all be rewarded without picking bests and winners. The films, which will go through pre-selection by a jury that consists of cinema students in all the universities of Izmir, will be awarded in various categories after evaluation from the main jury. The festival didn’t forget the kids either. On April 23rd, the day of the National Independence and Children’s Holiday, a select bunch of children’s films will be shown.
Rockwell 33x99 Duvar Karosu
Doğallık ve şıklığın mükemmel birlikteliği...
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
39
Söyleşi / Interview
30 yıllık hasret sona erdi
Özgörkey Grubu’nun ilk turizm yatırımı olan Key Hotel, İzmir’in en güzel yerlerinden birinde, Pasaport’ta hizmete girdi. Otel bir turizm yatırımı olmanın ötesinde İzmir’in duayen işadamlarından Erdoğan Özgörkey’in 30 yıllık hayalinin ete kemiğe bürünmüş hali. Röportaj / Interview: DERYA ŞAHİN Fotoğraflar / Photographs: DERYA ŞAHİN - ÖZGÖRKEY ARŞİVİ
The 30 year yearning has ended Key Hotel, the first tourism investment of Özgörkey Group, is now open in Pasaport, one of Izmir’s most beautiful neighborhoods. The hotel is not only a tourism investment but the embodiment of businessman Erdoğan Özgörkey’s 30 year dream.
İzmir iş dünyasının duayen isimlerinden biri Erdoğan Özgörkey. Üretmenin ve istihdam sağlamanın dünyadaki en kutsal görevlerden biri olduğuna inanan Özgörkey, şimdi gıda, otomotiv, tekstil yıkama, inşaat sektörlerinde faaliyet gösteren ve kendi adını taşıyan bir şirketler grubunun yönetim kurulu başkanı. Grubun faaliyet alanlarına geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi, o da turizm. Özgörkey Grubu’nun ilk turizm yatırımı olan Key Hotel, İzmir’in en güzel yerlerinden birinde, Pasaport’ta hizmete girdi. Mimarisiyle tasarım ödülü almış, yarım yüzyıllık Merkez Bankası binasının dönüştürülmesiyle turizme kazandırılan Key Hotel bu ve daha birçok yönüyle İzmir’de bir ilk niteliği taşıyor. Onu asıl özel kılan ise İzmir’e bir turizm yatırımı yapmak isteyen ve karşılaştığı engellere rağmen bunun için çabalamaktan hiç vazgeçmeyen Erdoğan Özgörkey’in 30 yıllık hasretine son vermesi… 40
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İzmir iş dünyasının duayen isimlerinden birisiniz. İş dünyasına nasıl adım attınız? ÖZGÖRKEY: Benim babam İzmir’in ilk sanayicilerinden. Mevsiminde iki yüzün üstünde kişinin çalıştığı bir incir-üzüm kutuları fabrikası vardı. İhracat sezonunda incir-üzüm firmalarının hepsine değişik karakterlerde kutu imal ederdi. Benim çocukluğum da bu fabrikanın içinde geçti, çünkü babam sokaklarda oynamamızı istemezdi. Mutlaka bir vesile ile bizi iş yerine getirir, bir şeylerle meşgul ederdi. Dolayısıyla kendimi bildim bileli bu işlerin içindeyim. Ticarete büyük bir ilgi duyduğum o yılları kendim için çıraklık dönemi olarak addediyorum. Ben o dönemde hem okula hem de işlere gidiyordum. Bunu 10 yaşımdan bu yana yaptığımı varsayarsak 70 yıla yakındır iş hayatının içinde olduğum söylenebilir. Bununla gurur duyuyorum, çünkü ben ticareti ve sanayiyi, üreticiliği çok seviyorum. Üretmenin ve istihdam sağlamanın dünyadaki en kutsal görevlerden biri olduğuna inanıyorum.
Erdoğan Özgörkey is one of the prominent businessmen in Izmir. Özgörkey, who believes that producing and providing jobs is one of the most sacred duties in the world, is the chairman of a group of companies that bare his own name that works in fields such as food production, automotive, textile washing and construction. The group has lately added tourism to its activities. Key Hotel, the first tourism investment of Özgörkey Group, is now open in Pasaport, one of Izmir’s most beautiful neighborhoods. Key Hotel, which was transformed from an award winning bank structure, is a first in Izmir with many of its aspects. What makes the hotel so special is that it has ended his 30 year yearning of making a touristic investment in Turkey despite all obstacles… You are one of the leading businessmen in Izmir. How did you begin your journey in the business world? ÖZGÖRKEY: My father is one of the first industrialists in Izmir. He had
a box factory that employed over 200 people during the season. During export season, he would produce different types of boxes for fig- sultana producers. I spent my childhood in this factory because my father didn’t want me to play on the street. He would always lure us into work with some distraction. So, I have been a part of the business world for as long as I can remember. I consider those years my years of apprenticeship, where I was highly into trade. I used to study and go to work at the same time. So, I have been in this world for 70 years. I am proud of this because I love commerce, industry and production. I believe that producing and providing jobs is one of the most sacred duties in the world. We know that you have been looking into investing in the tourism sector for a long time but you couldn’t realize your projects for various reasons. So Key Hotel must be very special for you… ÖZGÖRKEY: We were thinking about building a hotel for the past 30 years; İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
41
Üretmenin ve istihdam sağlamanın dünyadaki en kutsal görevlerden biri olduğunu düşünüyorum.
I believe that producing and providing jobs is one of the most sacred duties in the world.
Uzun yıllardır turizm sektörüne yatırım yapmak istediğinizi biliyoruz. Bu açıdan bakınca Key Hotel sizin için çok değerli olmalı. ÖZGÖRKEY: Otelcilik 30 senedir aklımızdaydı, reçel kavanozunun etrafında arının dolaşması gibi biz de etrafında dolaştık durduk. Ancak başarılı olamadık. Yine de doğrudan olmasa da dolaylı yollardan turizme katkıda bulunduk. Öyle ki, meşrubat ve endüstriyel yıkama sektörlerindeki faaliyetlerimizle turizme hizmet verdik ve vermeye devam ediyoruz. Nasip burasıymış. Esasında bu oteli ailemizin turizm okulu olarak görüyorum. İnşallah edindiğimiz görgü ve bilinçle bu alandaki faaliyetlerimizi daha da büyüterek, Türkiye’de turizme hizmet etmeye devam edeceğiz. Başlardaki düşüncelerimiz ve atmaya çalışıp atamadığımız adımların içinde daha büyük projeler vardı elbette. Bir gün buradan geçerken binanın arkasında TMSF tarafından satılık olduğuna dair bir ilan gördüm. “Bu binadan bir butik otel yapılır mı” diye düşündüm. Bu düşüncemin ürünü de Key Hotel oldu. 1950’de mimari tasarım ödülü almış bir binayı, otel haline getirdiniz. Tadilat aşamasında sıkıntı yaşadınız mı? ÖZGÖRKEY: Bina SİT Kuruluna kayıtlı olduğu için zorluklarla karşılaş42
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
we were like bees circling around a jar of jam but we couldn’t make it happen. We contributed to tourism, albeit indirectly with our activities in the beverage and textile washing sectors. I actually see this hotel as a tourism school for our family. I hope that we will learn more about the sector and continue serving Turkey in the tourism sector. We initially had bigger projects that failed to come to life in the beginning. One day, as I was passing by, I saw that this building was for sale and thought if we could build a boutique hotel instead. This led to Key Hotel. You turned a building that had received the architectural award in 1950 into a hotel. Was the renovation process painful? ÖZGÖRKEY: Because the building was put under preservation we faced some difficulties during reconstruction; for example we lost some time. We had to strengthen the building. The reinforcement project was very costly and took a long time. We wanted to skip that part, tear it down and rebuild it. This building is not actually a historical landmark but rather a building that had received an award for its project. We believed that a building constructed with latest technology would be better than renovation an old structure. We applied to the Preserva-
tion Board but to no avail. This building is 50-60 centimeters embedded in the sea. We had to widen the columns to strengthen the building. This took time and we lost space. We wanted to build our elevator with a piston but that was not possible either. We made a deal with a company in Istanbul for the renovation of the window frames. The work that was supposed to take 3 months lasted 13 months. This all increased the cost and pushed back our timetable. A friend of mine had asked me how long the renovations would take and I had one year. It was actually five. But the most important thing is the end result. We have received very positive feedback. It is nice to come to this point only after 6 months and that makes us very happy. Are you thinking about investing in resort towns? ÖZGÖRKEY: Not for now; we will continue with the business hotel concept. We are thinking of building two more hotels on our lands across the Hilton and Mürselpaşa. We want to finish them in 3 years. I am hopeful but we don’t have much time because I am 80. I want to see these projects come to life. The land across the Hilton is especially valuable for me because it was purchased by my father in 1940. But you couldn’t realize your project about that land. ÖZGÖRKEY: Unfortunately, no. We have tried for years to add that land to tourism but we couldn’t succeed and this makes me very sad.
tık tabii ki, örneğin planladığımızdan daha fazla zaman kaybettik. Bu binaya güçlendirme yapmak zorunda kaldık. Güçlendirme projesi gerek zaman kaybı gerekse de maddi yükü nedeniyle bize biraz fazla külfetli geldi. Bunun yerine binayı yıkıp yeniden yapmak istedik. Aslında burası tarihi eser değil, projesi ile ödül almış bir bina. Günümüz teknolojisiyle yapacağımız binanın 1950’li yıların teknolojisiyle yapılmış bir binadan çok daha iyi olacağına inandık. Bunun için SİT kuruluna müracaat ettik. Ancak amacımıza ulaşamadık. Bu bina 50-60 santimetre denizin içine gömülmüş vaziyette. Güçlendirmek için kolonları genişletmek zorunda kaldık. Bu hem yer hem de zaman kaybına sebep oldu. Asansörümüzü pistonlu yapmak istedik, ancak bunun da mümkün olmadığını gördük. Pencere sövelerinin onarılması için İstanbul’dan bir firma ile anlaştık. 3 ayda bitirilmesi planlanan bu iş tam 13 ayda tamamlandı. Bütün bunlar maddi kayıpları bir yana bırakın, zaman kayıplarına sebebiyet verdi. Bir arkadaşım otel tadilatının ne kadar süreceğini sorduğunda 1 yıl demiştim. O bir yıl oldu 5 yıl. Ancak neticede ortaya çıkan şey önemli. Muhtelif değerlendirme noktalarından aldığımız tepkiler beklentilerimizin çok üstünde. 6 ay gibi kısa bir sürede bu noktaya gelmek çok güzel. Biz de bunun mutluluğunu yaşıyoruz açıkçası. İzmir merkezin yanı sıra sahil beldelerinde de yatırım düşünceniz var mı? ÖZGÖRKEY: Şimdilik yok, iş oteli konseptinde devam edeceğiz. Hilton’un karşısındaki ve Mürselpaşa’daki arazilerimizde aynı konseptte otel projelerimiz var. Bunları da 2 yıl içerisinde tamamlamayı arzu ediyoruz. Allah inşallah sağlık sıhhat verir ama önümde çok fazla zaman kaldığını sanmıyorum, yaşım 80. Bu projelerin de bir an önce hayata geçtiğini görmek istiyorum. Özellikle Hilton’un karşısındaki arazi benim için çok değerli, çünkü o araziyi 1940 yılında babam almış.
Are you saying that you didn’t receive the necessary support? ÖZGÖRKEY: This is not just about me. Many investors in Izmir back down from projects because of similar obstacles. Think about it; if 5 investors like me can’t realize 2 projects that total 10 unrealized projects. We are unfortunate in this regard. In every platform, they say that Izmir is lagging but I don’t believe that because I know what Izmir was like in the past. We can’t act like there are no developments but we all strive for the best. We are dealing with trivial details. I have been working to build a touristic facility in the heart of Izmir for the past 20 years. This is a heritage from my father. I can’t tell you how much I struggle to keep it from being sold. Investors in
the city should be encouraged because the city and its people need it. There are 36 rooms here and 35 employees. 60 people worked during the construction. Your construction plan regarding the land you have mentioned was just approved. What’s next? ÖZGÖRKEY: We have a different hotel plan for the land. So, far, everyone we have shared it with has liked it. I don’t want to give away the details. You will see. We were thinking about building a 4-star hotel on our land in Mürselpaşa Boulevard but after building Key Hotel my son had some reservations about building a 4-star hotel. I hope we can finish both these projects in a short time. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
43
Ancak o arazideki projenizi bir türlü gerçekleştiremediniz. ÖZGÖRKEY: Evet, maalesef. Bunca yıldır o araziyi turizme kazandırmak için çabaladık ancak bir türlü yol alamadık. Bu beni üzdü tabii ki. Gerekli desteği göremediğinizden mi yakınıyorsunuz? ÖZGÖRKEY: Bu sadece benimle ilgili değil. İzmir’deki pek çok yatırımcı benzer nedenlerden dolayı geri adım atıyor. Düşünsenize, benim gibi beş tane yatırımcı ikişer tane projesini gerçekleştirememiş olsa on adet yatırım eder. Bu konuda bir talihsizliğimiz var. Her platformda İzmir’in geri kaldığı dile getiriliyor örneğin. Ben buna inanmıyorum, çünkü İzmir’in eski halini de çok iyi biliyorum. Gelişmeleri görmezden gelmemek gerekiyor elbette, ancak daha iyi yerlere gelmek hepimizin en büyük arzusudur. Bunu yapamayınca da insan sinirleniyor. O kadar lüzumsuz şeylerle uğraşıyoruz ki, düşünebiliyor musunuz ben İzmir’in en güzel noktalarından bir tanesine 20 yıldır bir turistik tesis yapmak istiyorum. Burası benim babamdan kalan bir miras. Satılmamasını temin etmek için verdiğim mücadeleyi anlatamam. Bu kentte yatırımcının önü açılmalı. Çünkü İzmir’in ve İzmirlilerin buna ihtiyacı var. Burada bile 36 oda var, 35 kişi çalışıyor. İnşaat sürecinde ise ortalama 60 kişi çalıştı. Bu kadar insan ekmek yiyor buradan. Söz konusu arazi ile ilgili imar planı geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Bundan sonra süreç nasıl işleyecek? ÖZGÖRKEY: Hilton’un karşısındaki arazi için değişik bir otel projemiz var. Şu ana kadar paylaştığımız herkes de bunu beğendi. Fazla bir şey söylemek istemiyorum. Gördükleriniz yapacaklarımızın garantisidir. Mürselpaşa Bulvarı’ndaki arazimize de 4 yıldızlı bir otel yapmayı düşünüyorduk. Ancak Key Hotel’i yaptıktan sonra oğlum bana gelip, “Baba biz 4 yıldızlı bir otel yapabilir miyiz sence?” diye sordu. Umarım her iki projeyi de en kısa sürede tamamlayıp İzmir’e yeni turizm tesisleri kazandırırız. 44
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
İzmir’de bir ilk Key Hotel’in Genel Müdürlüğünü deneyimli turizmci Teoman Şensoy yürütüyor. 1984 yılında İzmir Etap Oteli’nde oda servisi kasiyeri olarak adım attığı sektörde resepsiyonistlik, bellboyluk, gece müdürlüğü gibi görevlerde çalışan Şensoy, ardından Ankara, Bodrum ve Bursa’daki zincir otellerde yöneticilik yapmış.
A first in Izmir
TEOMAN ŞENSOY
28 yıl sonra İzmir’e dönen ve Key Hotel’in genel müdürlük koltuğuna oturan Şensoy, oteli kentin en yeni, modern ve seçkin konsept oteli olarak tanımlıyor. Key Hotel’in, mimari tasarım ödüllü bir bina olan eski Merkez Bankası’nda hizmet verdiğini belirten Şensoy, İzmir’de ilk kez böyle bir değişim projesinin uygulandığına dikkat çekiyor. Key Hotel’in kişiye özel bir otel olduğunu vurgulayan Şensoy, hizmet anlayışlarını şöyle özetliyor: ‘’Misafirlerimizi istek ve arzularında sınırlandırmıyoruz. Kendilerini evlerinde gibi hissetmelerini istiyoruz. Bunun için onlara isimleriyle hitap ediyoruz. Türkiye’de bir ya da iki otelde bulunan, İzmir’de ilk olan sistemler mevcut. Odalarımızda kişiye özel program yazabiliyoruz örneğin. Misafirlerimizin tercih ettikleri oda ışık, ısı, tv akış düzeni gibi bilgiler kayıt altına alınabiliyor. Bu bilgiler aradan aylar geçse de kişinin oteli tekrar ziyaret etmesi durumunda kullanılıyor. Şu ana kadar aldığımız sonuçlar da oldukça iyi.
The manager of Key Hotel is experienced t o u r i s m professional Teoman Şensoy. Şensoy, who started his career at Izmir Etap Hotel in 1984, has managed chain hotels in places like Ankara, Bodrum and Bursa.
Şensoy, who has returned to Izmir after 28 years and is the general manager of Key Hotel, describes the facility as the newest, most modern and elite hotel in the city. Şensoy, who says that Key Hotel serves in the award winning Central Bank building, points out that such a renewal project was applied for the first time in Izmir. Şensoy, who adds that Key Hotel is customer- specific hotel, sums up the service concept of the hotel like this: ‘’we don’t restrict the wishes of our guests. We want them to feel at home. That’s why we address them with their names. We have systems here that are firsts in Izmir. For example, we can write specific software for our rooms. The lighting, heating and channel choices of our guests can be recorded and used in case the guest comes back. So far, the feedback has been excellent.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
45
Ören Yeri / Ruins
Ayasuluk Kalesi Efes’in tarihine ışık tutuyor
Kale, Anadolu ve dünya arkeolojisinin en önemli merkezlerinden Efes’in hem ilk hem son yerleşim alanı olan Ayasuluk Tepesi’nde yer alıyor. 5 yıldır yürütülen kazı çalışmaları ile gün yüzüne çıkarılan ve 2012 yılı Eylül-Ekim aylarında ziyarete açılması planlanan Ayasuluk Kalesi’nin, antik kentin tarihine yeni bir boyut kazandırması bekleniyor. Yazı/ Article: Yrd. Doç. Dr. MUSTAFA BÜYÜKKOLANCI / Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Anıtı Kazı Başkanı-Head of the Ayasuluk Hill and St. Jean Monument Excavations Fotoğraflar/ Photographs : Yrd.Doç.Dr. MUSTAFA BÜYÜKKOLANCI / SÜLEYMAN DUMAN
46
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
It sheds light on the history of Ephesus
Ayasuluk Fortress
Kale Camii
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BÜYÜKKOLANCI
The fortress is situated in Ayasuluk Hill, the first and last settlement area in Ephesus, one of the most important archeological sites in Anatolia and the world. The fortress, which was unearthed after excavations that lasted 5 years, will be opened to the public in September- October 2012 and it is expected to add another dimension to the history of the antique city.
Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yürütülen Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Haç Kilisesi’ndeki kazı ve onarım çalışmaları 2007 yılından bu yana Ayasuluk İç Kalesi’nde yoğunlaşmıştır. Batı Sur duvarlarındaki projeli restorasyon çalışmaları ile İç Kale’nin ziyaretçiler için tehlike arz eden bölümünde iyileşme sağlanırken, yapılan kazılarda daha önce İç Kale’de var olan Kale Camii, hamam, sarnıçlar ve konutlara 2009 yılında önemli bir yapı olan Kale Köşkü de eklenmiştir. Daha önce yazılı kaynaklarda adı geçmeyen, ancak 1670 yılında İngiliz gezgin John Covel’in çizdiği Ayasuluk gravüründe kale içinde cami ile birlikte gösterilen iki katlı bu yapının kalıntıları, kaleyi görsel olarak daha da zenginleştirmiştir.
Efes’in İlk Yerleşim Yeri Ayasuluk Tepesi
İzmir’in Selçuk ilçesinin merkezinde yer alan ve uzun yıllar Efes’in en geç dönem (Bizans ve Aydınoğulları Çağı) yerleşmesi olarak bilinen Ayasuluk Tepesi’nde 1990 yılından sonra Efes Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılar, Efes’in tarihini tamamen de-
Excavations and restorations that are being conducted by the Pamukkale University Archeology Department at Ayasuluk Hill and St. Jean Church have been concentrated in the inner fortress at Ayasuluk since 2007. While restoration works continued on the western walls and the inner fortress, the kale Mosque, bath, cisterns, houses and the mansion were added to the roster after the digs in 2009. The remains of the two storey mansion, which was depicted alongside the mosque in John Covel’s gravure in 1670 but never mentioned before, has enriched the fortress visually.
The first settlement of Ephesus: Ayasuluk Hill
The digs at Ayasuluk Hill that were carried out after 1990 by the Ephesus Museum Directorate have completely changed the history of Ephesus. After these digs, it was concluded that life around the tumuli in Ephesus, which was said to have been established by Greek colonists around 1050 B.C., dated back to the Neolithic Age and the Ayasuluk Hill dated back to the İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
47
Ayasuluk Kalesi ve St. Jean Kilisesi
Yaşamın İlk Tunç Çağı’na kadar indiği Ayasuluk ğiştirmiştir. MÖ 1050 yıllarında Yunan kolonistler tarafından kurulduğu söylenen ve yazılan Efes’in çevresindeki höyüklerde yaşamın Neolitik Döneme (MÖ 6500), Ayasuluk Tepesi’nde ise İlk Tunç Çağı’na (MÖ 3000) kadar indiği ve tepenin ilk Efes yerleşmelerinden biri olduğu anlaşılmıştır. Hitit İmparatorluk Dönemi’nde Batı Anadolu’da Hititlere yarı bağımlı Arzawa-Mira Krallığı’nın başkenti olan Apasas’ın da Ayasuluk Tepesi (I. Efes) olduğu yeni buluntularla neredeyse kesinleşmiştir. Bu durumda MÖ 1500-546 yılları arasında Efes Körfezi çevresindeki en önemli yerleşimin Ayasuluk Tepesi’ndeki kent veya kale (Apasas) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Efes çevresinde bu döneme ilişkin buluntular, şimdilik sadece Ayasuluk Tepesi ve bağlı kült yeri Artemis Tapınağı’nda ortaya çıkmıştır. Önceleri “Apasas”, daha sonra “Ephesos” adıyla anılan ve Artemis Tapınağı’nı da kapsayan bu kale yerleşmesi, Lydia Kralı Kroisos kenti alınca48
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Tepesi, Efes’in ilk yerleşmelerinden biridir.
Ayasuluk Hill, which dates all the way to the 1st
Bronze Age, is one of the firs settlements in Ephesus. Early Bronze Age and was one of the first settlement areas in Ephesus. It was also concluded that the capital city of the Arzawa- Mira Kingdom, which was loosely affiliated with the Hittite Empire, Apasas, was actually located on Ayasuluk Hill. According to this, it is believed that the most important settlement during 1500 B.C. and 546 around Ephesus Bay was this city or fortress on Ayasuluk Hill because the only important remains pertaining to that period were found on Ayasuluk Hill and the Temple of Artemis. This settlement, which was first known as Apasas and later on as Ephesos, was the capital city until Lydian King Kroisos invaded the city in 546 B.C. The Archaic period city (Ephesus II), which was moved to a new area around the Temple of Artemis
by the order of Kroisos, is the city that was taken by Alexander the Great. Hellenistic Period city, which was rebuilt by one of his generals, was the capital city of the Asia State during the Roman period. But the city was once again moved to Ayasuluk Hill during the Byzantine Period, where I. Ephesus was built.
The author of the Bible is buried on Ayasuluk
The history of St. Jean Church, which covers the southern part of Ayasuluk Hill, dates back to the Roman Age. According to the Christian tradition and belief that surfaced at the start of the 2nd century, John the Apostle is Jesus Christ’s favorite young apostle and he is the author of the Bible and the Apoca-
ya kadar (MÖ 546) anakent konumundaydı. Kroisos’un zorlamasıyla Artemis Tapınağı çevresindeki düzlükte yeni yerine taşınan Arkaik Dönem kenti (II. Efes) Büyük İskender’in aldığı kenttir. Onun generallerinden Lysimakhos tarafından MÖ 300 yıllarında yeniden kurulan Helenistik Dönem Kenti (III. Efes-Şimdiki Efes) Roma Çağı’nda Asia Eyaleti’nin başkenti olmuştur. Ancak kent Bizans Çağı’nda tekrar yer değiştirmek ve I. Efes’in kurulduğu Ayasuluk Tepesi’ne taşınmak zorunda kalmıştır.
İncil Yazarının Mezarı Ayasuluk’ta
Ayasuluk Tepesi’nin güneyini kaplayan İncil Yazarı Aziz Yuhanna (St. Jean) Haç Kilisesi’nin geçmişi Roma Çağı’na kadar inmektedir. 2. yüzyıl başında ortaya çıkan bir Hıristiyan geleneğine ve inancına göre, Teolog Yuhanna (St. Jean Theologos) İsa’nın en sevdiği genç havarisi, aynı zamanda İncil’in (Yuhanna İncili) ve Apokalypse’in yazarı-
Kale Köşkü ve Hamamı
dır. Ömrünü Efes ve Batı Anadolu’da Hıristiyanlığın yayılmasına adayan havari, yaklaşık 100 yılında ölmüş, vasiyeti üzerine Ayasuluk Tepesi’nin güney yamacına gömülmüştür. Önce kendisi için basit ve gizli bir mezar anıtı yapılmış ve bu mezarın üzerine 5. yüzyılda ahşap çatılı bir bazilika inşa edilmiştir. 6. yüzyıldaki depremlerde kullanılamaz hale gelen bazilikanın yerine İm-
lypse. The apostle, who dedicated his life to spreading Christianity in Ephesus and western Anatolia, died around 100 A.D and was buried in Ayasuluk Hill. First, a simple and secret mausoleum was built and then a wooden roofed basilica was built on top of that in 5th century. Emperor Justinian and his wife Theodora commissioned a large church after the basilica was damaged İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
49
after an earthquake in 6th century. After the population of Ephesus moved to Ayasuluk Hill after the 7th century, the church of St Jean replaced the Church of the Episcopacy in Ephesus, thus assuming the duties of the Temple of Artemis. In time, the city of Ephesus began to be called “Hagios Thelogos-Ayios Theologos”, “Aios Logos” and “Altolougo” , all related to the church and John.
From Hagios Theologos to Ayasuluk
Güney Surları ve Büyük Kulesi
parator Jüstinianus (527-565) ve karısı Theodora (ölümü 548) tarafından haç planlı, kubbeli, yeni ve büyük bir kilise inşa edilmiştir. Efes halkının 7. yüzyıldan sonra Ayasuluk Tepesi’ne taşınması ile St. Jean Kilisesi de Efes’teki eski Piskoposluk Kilisesi’nin yerini almıştır. Artık Efes Artemis Tapınağı’nın ününü ve görevini Orta Çağ boyunca “Haç Kilisesi” olarak anılan Aziz Yuhanna -St. Jean Kilisesi üstlenmiştir. Ayasuluk’taki kent (IV Efes) zamanla St. Jean adıyla bağlantılı olarak “Hagios Thelogos-Ayios Theologos” (Kutsal Teolog), “Ayios Logos” (Hikmet-Kutsal Söz) ve “Altolougo” adıyla anılmaya başlamıştır.
Hagios Thelogos’tan Ayasuluk’a
1304 yılında Türklerin eline geçtikten sonra “Hagios Theologos”tan dolayı “Ayasuluk” adını alan kent, 1348-1390 yılları arasında Hızır Bey ve İsa Bey 50
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Dönemi’nde Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti olmuştur. İsa Bey Dönemi’nde Ayasuluk’ta inşa edilen İsabey Camii, Türk İslam Mimarisi’nin önemli örnekleri arasındadır. 1390 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ayasuluk; Ankara Savaşı sonrası (1402) Timur tarafından Umur Bey’e verilmişse de Cüneyd Bey’le Umur Bey arasında kent için mücadele yaşanmış ve kent II. Murad Dönemi’nde (1430) Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1430-1700 yılları arasında İzmir ve Kuşadası’nın gelişmesiyle bölgenin ikinci sıradaki liman kentlerinden biri haline gelen Ayasuluk, daha sonra ıssızlaşmıştır. 1870’ lerde inşa edilen Aydın-İzmir demiryolu ve aynı yıllarda başlanan Efes Artemis Tapınağı ve Efes kazıları, zamanla kentin tekrar canlanmasını sağlamış, Cumhuriyet öncesinde “Selçuk” adını alan 30 bin nüfuslu turistik ilçe, “V. Efes” olarak anılmasını sürdürmektedir.
The city, which took the name Ayasuluk after it was invaded by Turks in 1304, became the capital city of the Aydınoğulları Seigniory. İsabey Mosque, which was built during the reign of İsa Bey, is one of the most important examples of Turkish-Islam architecture. Ayasuluk, which was added to the Ottoman Empire in 1390, was given to Umur Bey by Timur in 1402 after the Ankara War but was retaken by the Ottomans in 1430 during the reign of Murad II. Ayasuluk, which became an important port during the years 1430-1700 after the development of İzmir and Kuşadası, later on became desolate. The Aydın-İzmir Railroad which was built in the 1870’s and the digs at Ephesus and the Temple of Artemis revitalized the city and the touristic city that was known as Selçuk before the Republic period is now known as V. Ephesus.
The excavations at the inner fortress
During the digs at the Ayasuluk inner fortress, the Kale Mosque 3 houses that have a total of 15 bedrooms known as the Southern Terrace Houses and the rough cobblestone pavement were unearthed. The houses that belonged to the soldiers that were stationed at the fort consisted of a ground f loor used as stables and an upper f loor used as living quarters.
The Fortress Mansion excavation
In 2009, during the digs we administered to the south of the bath, we found a square planned structure. The struc-
Bazalika Sarnıcı
Hz. İsa’nın en sevdiği havarisi aynı zamanda
İncil’in yazarı Teolog Yuhanna, vasiyeti üzerine Ayasuluk Tepesi’ne gömülmüştür.
İç Kale Kazıları
Ayasuluk İç Kale kazılarında 2007-2008 yıllarında Kale Camii, güneyinde “Güney Teras Evleri” olarak tanımlanan 15 odadan oluşan 3 adet konut ve güneyindeki Arnavut kaldırımlı yol kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Konutlar Bizans Dönemi’nden itibaren genellikle kaledeki askerlerin (savaş dönemlerinde halkın) kullandığı alt katları ahır, üst katları yaşam odaları şeklinde kullanılıyordu.
Kale Köşkü Kazısı
2009 yılında Kale Hamamı güneyindeki yaptığımız kazılarda kare planlı bir yapı bulunmuştur. 12,34 x 11,5 metrekarelik dış ölçülere sahip yapının kuzey duvarı 4 metre, diğer duvarları ise ortalama 1,5 metre yükseklikte kalabilmiştir. 1,10 metre kalınlıktaki duvarları taş, tuğla ve kireç harcı kullanılarak inşa edilmiştir. Yapının en ilginç bölümleri doğu ve güney kapılarıdır. Güney-batı köşeye yakın olan güney kapıya ait iki mermer söve bloku kapının önüne düşmüş vaziyette bulunmuş ve kazılar sonrası aya-
John the Apostle, the author of the Bible and Jesus Christ’s
favorite apostle, was buried on Ayasuluk Hill upon his request. ture, which was 12, 34 x 11,5 meter outer measurements, has a 4 meter northern wall but only 1, 5 meter walls have survived on the other sides. The 1,10 meter thick wall was built with stones, bricks and limestone. The most interesting parts of the structure are the eastern and western doors. Two marble blocks that have collapsed in front of the door were erected after the excavation. Only the lower three rows of blocks and the entrance of the eastern door have survived. The knot motif on the lower part of the doorjamb was also engraved on the eastern door of İsabey Mosque. Unfortunately this engraving and the prayer inscription on the door were taken to İzmir Basmane Çorakkapı Mosque after 1850 and the altar block was moved to Kestane Pazarı Mosque.This similarity in door engravings suggest that the structure was built by the same architects and
foremen that built İsabey Mosque and that the structure was built as a mansion for the ruling family. It is believed that the structure, which was probably used as the mansion of the guard or the commander, was built from wood and had a balcony, just like its counterparts. In later uses, the main living area was renovated and rooms were added after the latest renovations. In conclusion, the Ayasuluk inner fortress has gained an important element which was unknown until 2009. From British traveler John Covel’s gravure, we can assume that this two-storey, square planned structure was at least in use until 1670.
St. Jean Church Southeastern Area Excavations
Excavation works on the southeastern area of St Jean Church began in 2010. It is believed that the area hosts İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
51
St. Jean Kilisesi yeşiltaş aziz kabartması
Ayasuluk Kalesi yüksek kabartma erkek başı
İngiliz gezgin John Covel’in gravüründen, Kale
Köşkü’nün 1670 yılına kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır. ğa kaldırılmıştır. Doğu kapısının eşiği ve söve bloklarının alt üç sırası sağlam kalabilmiştir. Söve silmesinin alt kısmındaki düğüm motifinin aynısı İsabey Camii doğu kapısında da işlenmişti. Ancak şimdi maalesef yerinde olmayan bu bezeme ve kapı üzerindeki dua yazıtı, 1850 yılı sonrasında sökülüp İzmir Basmane Çorakkapı Camii’ne, mihrap bloğu ise Kestane Pazarı Camii’ne taşınmıştır. Kapı süslemelerindeki İsabey Camii ile olan bu yakın benzerlik, kale içindeki bu yapının ilk olarak Aydınoğulları Dönemi’nde İsa Bey tarafından camiyi yapan mimar ve ustalara ısmarlanıp “Bey Köşkü” olarak inşa ettirildiğini gösterir. Osmanlı Dönemi’nde Dizdar (kale muhafızı) veya Komutan Köşkü olarak kullanıldığı anlaşılan yapının üst katının benzerlerinde olduğu gibi ahşaptan ve balkonlu olduğu düşünülmektedir. Daha sonraki kullanım evrelerinde de ana mekân bazı onarımlar geçirmiş ve son kullanıldığı evrede çevresine odalar eklenmiştir. Sonuç olarak Ayasuluk İç Kalesi, 2009 yılında 52
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
From British traveler John Covel’s gravures, it is understood that the fortress mansion was used up until 1670.
daha önce hiç bilinmeyen önemli bir yapıya kavuşmuştur. Konum olarak kente hakim noktada kuzey rüzgârlarına kapalı olan bu kare planlı ve iki katlı olması gereken yapının en azından 1670 yılına kadar kullanıldığı, İngiliz Gezgin John Covel’in Ayasuluk gravüründe yer almasından anlaşılmaktadır.
St. Jean Kilisesi Güneydoğu Alan Kazıları
2010 yılında St. Jean Kilisesi güneyindeki yeni kazı alanında çalışmalara başlanmıştır. Burada Efes’ten 7. yüzyılda Ayasuluk Tepesi’ne ve St. Jean Kilisesi yakınına taşınan Piskoposluk Sarayı’nın olabileceği tahmin edilmektedir. Alanın güney yarısında yapılan kazılarda 21.00 x 22.50 metre ölçülerinde büyük bir sarnıç bulunmuştur. Sarnıcın dokuz kubbe ile örtülü ve derinliğinin en az 4 metre olduğu anlaşılmaktadır. İki yılda
the Church of Episcopacy which was moved next to St Jean Church in the 7th century. A large cistern with 21.00 x 22.50 meter measurements was unearthed during the excavations at the southern half of the area. The cistern was covered with nine domes and is at least 4 meters deep. The most important characteristic of the cistern is that it is the last stop of the Byzantine Period aqueducts that stretched on the east-west axis. It is believed that drinking water reached this closed cistern through a closed system and catered to the water needs of the church and the mansion. After the excavations, it was seen that houses and workshops were built inside the cistern after the domes had collapsed. We will need at least three more years to reach the f loor level of the cistern. Simple
1.50 metrelik üst bölümü kazılan sarnıcın en önemli özelliği Selçuk içinde doğu-batı yönünde uzanan Bizans Dönemi su kemerlerinin son durağı olmasıdır. İçme suyunun kapalı sistemle bu yüksek noktadaki sarnıca ulaşarak, Haç merkezi olan St. Jean Kilisesi’nin ve sarayın su ihtiyacını karşıladığı düşünülmektedir. Kazılar sonunda sarnıcın kubbeleri yıkıldıktan sonra içinde konutlar ve işliklerin inşa edildiği anlaşılmıştır. Burada sarnıç taban seviyesine ulaşmak için en az üç yıl daha çalışmak gerekecektir. St. Jean Kilisesi güney-doğusundaki büyük sarnıcın içine, 1300’lerde kubbeleri yıkıldıktan sonra Aydınoğulları Beyliği Dönemi’nde sarnıç çevre duvarları da kullanılarak basit odalar inşa edilmiştir. Fatih Dönemi’ne kadar (1470) kullanılan odalardan birinde bulunan ezme taşları, burasının olasılıkla zeytinyağı işliği olarak kullanıldığını göstermiştir.
St. Jean Kilisesi Havari - Teolog St. Jean freski
Restorasyon Çalışmaları
Ayasuluk İç Kale ve St. Jean Kilisesi’ndeki restorasyon çalışmaları 2008 yılından itibaren acil onarım gerektiren Kale Batı Girişi ve Kale Camii Minaresi’nde gerçekleştirilmiştir. Selçuk Belediyesi’nin desteği ile yapılan onarım çalışmalarında ayrıca St. Jean Kilisesi Vaftizhane ve Hazine Dairesi duvarlarındaki acil onarımların yanı sıra içinde freskler olan Şapelin çatısı da yenilenmiştir.
İç Kale Batı Sur Duvarları ve Kulelerinin Restorasyonu
Kalede ilk restorasyon çalışması, 1963 yılında Efes Müze Müdürlüğü tarafından güney ve doğu sur duvarlarında yapılmıştır. 2009 yılında kabul gören TÜBİTAK projemizdeki proje yaptırma olanağından yararlanarak, İzmir’de özel bir büroya (ASMİRA) yaptırdığımız Batı Sur Duvarları röleve, restitüsyon ve restorasyon projemiz İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13.05.2010 tarihli ve 5762 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Proje doğrultusunda batı sur duvarlarının restorasyonu iki etap halinde yapılmıştır. 2010 yılında en güneydeki Batı
rooms were built inside the large cistern during the rule of the Aydınoğulları Seigniory after the domes collapsed in the 1300’s. The crushing stones that were found in one of the rooms suggest that these rooms were used for olive oil production until 1470.
Restoration Works
Restoration works at the Ayasuluk inner fortress and St Jean Church started in 2008 with the western entrance of the fortress and the minaret of Kale
Mosque. During the restoration works sponsored by the Municipality of Selçuk, the walls of the baptism room and treasury at St. Jean were renovated along with the chapel that includes various frescoes.
The restoration of the westerns walls of the inner fortress and the towers
The first restorations at the fortress were undertaken by the Ephesus Museum Directorate in 1963 on the southern İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
53
İç Kale; Kale Camii, Kale Köşkü,
hamam, sarnıçlar ve konutlardan oluşur.
The inner fortress consists of Kale Mosque, Kale Mansion, bath, cisterns and houses.
and eastern city walls. The renovation project, which we outsourced to a private company in 2009, was accepted by the Izmir Cultural Assets Preservation Board. The restorations were carried out in two stages in accordance with the project. In 2010, the 50 meter space between the two towers was fixed and the body walls between the two towers were strengthened.
Büyük Kuleden St. Jean Kilisesi
Kule 1- Batı Kule 3 arasındaki toplam 50 metrelik bölümde yapılan onarımlarda iki kule ve bunların arasındaki beden duvarlarında dendane (ahşap hatıl) seviyesine ulaşan onarımlar yapılmıştır. 2010 yılı onarımları Bölge Koruma Kurulu tarafından incelenip beğenildikten sonra 2011 yılında Batı Sur duvarları II. Etap çalışmalarına başlanmıştır. Batı Kule 3-Batı Kule 5 arasındaki 55 metrelik bölümde 2010 yılında olduğu gibi projeye uygun sur beden duvarları ve kulelerin onarımı tamamlamıştır. Sonuç olarak 2010 ve 2011 yıllarında İç Kale Batı Sur duvarlarında toplam olarak 105 metrelik bölümde hidrolik kireç harcı ve orijinal malzeme kullanılarak, projeli onarım çalışmaları yapılmıştır. Böylece kalenin batı cephesi 54
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
ziyaretçiler için tehlikesiz hale gelirken, kalenin ziyarete açılmasını engelleyen önemli bir faktör yok olmuştur. Başkanlığını yaptığım bilim ekibi tarafından 2007 yılında başlayan Selçuk-Ayasuluk Kalesi ve St. Jean Anıtı kazı ve onarım çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izinleri ve kazı çalışmalarına desteği ile yürütülmektedir. 2008 yılından itibaren Selçuk Belediyesinin kaledeki onarım çalışmalarına yaptığı kapsamlı işçi, usta ve malzeme desteği çok önemlidir. Selçuk-Ayasuluk Kalesi daha önce söz verildiği gibi 2012 yılı Eylül-Ekim aylarında ziyarete açılacak duruma gelecektir. Açılışın Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay tarafından yapılması, emeği geçenleri ve her yanı tarih kokan ilçemizi onurlandıracaktır.
After the first renovations were inspected by the Preservation Board, the second stage began in 2011. The 55 meter space between Tower 3 and Tower 5 were fixed according to the plan. In conclusion, a total of 105 meters on the western walls were fixed using original materials, making the western exterior a safe place for visitors. The excavations at Ayasuluk Fortress and St Jean Monument which began in 2007 continue with the support of the Ministry of Culture and Tourism and the Cultural Assets and Museums General Directorate. The Municipality of Selçuk has contributed immensely to the excavations since 2008 by providing materials and manpower. The Selçuk-Ayasuluk Fortress will be open for public visitation in September- October 2012 as promised. It will be an honor for us if the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay will be kind enough to be at the opening ceremony.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
55
NARLIDERE
Kent merkezinde bir vaha:
NARLIDERE İsmiyle müsemma, bir zamanlar Ali Onbaşı Deresi etrafında bulunan nar bahçelerinden almış adını; otantik yapısını ise yüzyıllar önce Ortaasya’dan göçüp gelen Tahtacı Türkmenlerinin kültüründen. Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: DERYA ŞAHİN
56
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
An oasis in the center of the city:
Narlıdere
Narlıdere which translates as pomegranate creek in Turkish, gets its name from the pomegranate gardens around Ali Onbaşı Creek and its authentic structure from the culture of Tahtacı Turcoman that have emigrated from Central Asia.
Narlıdere, son yıllarda artan prestijli toplu konut projeleri ve alternatif turizm türlerinin geliştirilmesi amacıyla yapılan çalışmalarla İzmir’in en hızlı gelişen ilçelerinden birisi. Sırtını Çatalkaya Dağı’nın eteklerini kaplayan oksijen deposu çam ormanlarına yaslayan, yüzünü ise İzmir Körfezi’nin en temiz sularına dönen ilçe, özgün kültürel yapısı, doğal güzellikleri, termal kaynakları ve düzenli kentleşme anlayışı ile dikkat çekiyor. Narlıdere, şehir merkezinin yanı başında konumlanmasına rağmen sahip olduğu ekoturizm, sağlık ve kültür turizmi olanakları ile de İzmir’in yıldızı parlayan ilçelerinin başında geliyor.
Geçmişten günümüze Narlıdere
Tarihsel dokusunu büyük ölçüde korumayı başarabilen bir ilçe olan Narlıdere’nin geçmişi ile ilgili ilk bilgiler Antik Çağ’a kadar uzanır. Hitit yazıtlarından anlaşıldığı kadarıyla bu çağda bölgeye Batı Anadolu ve Akdeniz Havzası’nın en eski halklarından olan Luviler egemen olmuş. Luviler’in
Narlıdere is one of the fastest growing boroughs in Izmir with prestigious house complexes that have been built in recent years and works that target the development of alternative tourism activities. The borough, which leans its back to the oxygen filled pine tree forest of Mount Çatalkaya and faces the crystal clear waters of Izmir Bay, attracts attention with its cultural assets, natural beauties, thermal resources and organized urban planning projects. Narlıdere is one of the shining stars of Izmir that provides ecotourism, health and culture tourism opportunities.
The history of Narlıdere
The history of the borough, which has managed to keep its historical structure in many ways, dates back to the Antique Age. According to Hittite epigraphs, the Luwians were in charge of the borough during that period. The borough, which was also a ruled by the Lydians, Persians, Macedonians, the Bergama Kingdom and Romans, was named “Akhilleion” by the Romans, which means ‘strait’ in Luwian language. The borough became a part of the Byzantine Empire after the Roman rule. The region, which met Turks and Muslims in 665 just like the rest of İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
57
Narlıdere son yıllarda, prestijli konut alanları ile ön
ardından sırasıyla Lidyalılar, Persler, Makedonya Krallığı, Bergama Krallığı ve Romalıların hakim olduğu bölgeye Romalılar tarafından Luviler’in dilinde “su geçidi, boğaz” anlamına gelen “Akhilleion” ismi verilmiş. Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla Bizans egemenliğine geçmiş. Milattan Sonra 440 yılında Hun, 665 yılında ise Arap akınlarıyla tüm İzmir gibi Türk ve Müslümanlar ile tanışan bölge 1071’de Çaka Bey tarafından ele geçirilince Selçuklu egemenliğine girmiş. İlerleyen yıllarda Bizans, Ceneviz ve Rodos Şövalyeleri arasında el değiştirmiş. Selçuklu İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Aydınoğulları Beyliği’nin hâkim olduğu bölge, 1425 yılında Sultan II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. 1472 yılında Venedik saldırısı 58
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
plana çıkıyor.
Narlıdere stands out with its prestigious homes built in recent years.
sırasında büyük zarar görmüş. 1666 yılında şimdiki Yenikale bölgesinde bulanan ve Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılan kaleden dolayı Osmanlı döneminde Sancakkale adıyla anılmış. Birinci Dünya Savaşı sırasında Sancakkale, İngilizler tarafından iki kez top ateşine tutulmuş. 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 yılları arasında Yunan işgaline uğrayan bölge, 12 Eylül 1922’de Albay Çolak İbrahim ile Yüzbaşı Kemal Bey tarafından tamamen düşmandan temizlenmiş.
Izmir, became a part of the Seljuk dynasty in 1071 after it was invaded by Çaka Bey. In later years, it changed hands between the Byzantines, Genovese and the Knights of Rhodes. The region, which became a part of the Aydınoğulları Seigniory after the Seljuk Empire, was added to Ottoman lands in 1425 by Sultan Murad II. It was greatly damaged during the Venetian attack in 1427. It was named Sancakkale during the Ottoman rule because of the fortress built by Köprülü Mehmet Paşa. During WW1, Sancakkale was bombarded twice by British troops. The region, which was invaded by the Greeks between May 15, 1919 and September 9, 1922, was completely rid of enemy troops on September 12, 1922.
Alevilerin Ege’deki ocağı
Rivayete göre Narlıdere, Akkoyunlu Devleti’nin yıkılmasından sonra Safevi baskısı ile Anadolu’ya yerleşen Türkmen boyları tarafından yaklaşık 250 yıl önce bugünkü Narlı Mahallesi sınırları içinde bulunan Yukarıköy’de kurulmuş. Ağaç işlemedeki ustalıkları nedeniyle Tahtacı olarak anılan Türkmenlerin Horasan’dan Adana’ya, oradan da Ege’ye uzanan göç öykülerinde Yanyatır Ocağının kurucusu ve piri Durhasan Dede’nin torunu Hızır Dede gelmiş önce obasıyla. Onun ardından birçok Alevi aşireti bir bir göçüp gelmiş Ege illerine; Urla’nın Bademler Köyü, Bornova Naldöken, Karşıyaka Doğançay, Bayındır’ın Yakapınar ve Turan köyleri, Güzelbahçe Yaka Mahallesi, Konak Uzundere, Milas, Fethiye’nin Fevziye Köyü, Söke’nin Güzeltepe ve Akburgaz köyleri, Çanakkale ve Balıkesir’deki Alevi yerleşimlerine. Ama ibadete geldikleri Yukarıköy onların en önemli ocağı olmuş.
The meeting place of the Alevi people in the Aegean
According to legend, Narlıdere was established by Turcoman clans in the village of Yukarıköy 250 years ago. These people, who were known as Tahtacı because of their skill in shaping wood, came from Khorasan all the way to the Aegean. The first one to arrive in the region was the grandchild of Durhasan Dede, Hızır Dede and his clan.
in the region with his clan, decides to build a worship house. Other clans in the region are called to help with the construction. In 1874, the construction of the building, which is now known as the Cultural House, begins. The wood for the building, completed by an unknown Greek foreman, are loaded on mules from the borough of Finike in Antalya and the tiles for the main hall are loaded on to boats from Malta.
After that, many Alevi clans came to the Aegean and settled in different regions but when it came to worship, Yukarıköy was their most important meeting place.
The historical worship house, one of the two biggest meeting places of the Tahtacı clans in Turkey, also hosts other clans.
Narlıdere Municipality Cultural House (The historical worship house)
The building, which was restored in 2007 and turned into a museum with the name Narlıdere Culture House, ref lects the traditions of the Tahtacı Turcoman clans that live in the region. In the 2,5 f loor, 9 room house, materials that ref lect the lifestyles of these clans and 21 sculptures that are dressed
The old worship house in Narlıdere, the oldest surviving building in the borough, has an interesting story. According to legend, Hızır Dede, who arrives
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
59
Narlıdere Belediyesi Kültürevi (Tarihi Cemevi)
Narlıdere’nin ayakta kalan en eski binası olan Cemevi’nin ilginç bir kuruluş öyküsü var. Öyle ki, rivayete göre Yanyatır Ocağının kurucusu ve piri olarak bilinen Çobanlı Aşiretinden Durhasan Dede’nin torunu Hızır Dede’nin obasıyla birlikte bölgeye yerleşmesinin ardından burada bir cemevi yapılmasına karar verilir. Ardından diğer illerde yaşayan Tahtacı aşiretlerine yardım için haber salınır. Gelen yardımlar üzerine 1874 yılında bugün Kültür Evi olarak bilinen tarihi Cemevi’nin yapımına başlanır. Adını kimsenin bilmediği Rum asıllı bir usta tarafından yapıldığı bilinen binanın kerestelerinin Antalya’nın Finike ilçesinin Gökbük köyünden katırlarla, salon taşlarının ise Malta’dan deniz yoluyla getirildiği söylenir. 60
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Türkiye’deki Tahtacı aşiretlerinin en büyük ve en kutsal iki ocağından birisi olan tarihi Cemevi, “Dara Durma” (Baş Okutma) olarak da bilinen ‘Sorgu Cemleri’ne ev sahipliği yapmasıyla önemli bir işlevi yerine getirir. 2007 yılında restore edilerek müzeye dönüştürülen ve bugün Narlıdere Kültür Evi adıyla hizmet veren yapı, bölgede yaşayan Tahtacı Türkmen Alevilerinin gelenek ve göreneklerini yansıtıyor. 2,5 kat ve 9 odadan oluşan Cemevi’nde, bölgedeki evlerden top-
in traditional clothes are on display. There was a soup kitchen at the right of the entrance and sacrificial areas but they were all demolished and again on the right were a cemetery where the family of the mentor was buried. There is a well in the front garden of the building where young girls would serenade their lovers. Inside the museum there is a worship room where rituals were performed, a dowry room where traditional attire is displayed, the burial chamber that ref lects the burial culture, a suffering room where the dervish used to stay in solitary, a library that includes books on Alevi culture, a photograph room that hosts old photographs and rooms that include traditional tools. The culture house is open every day between 09.00-12.00 and 13.00-17.00.
lanan tarihi belgelerin ve yaşam tarzlarını yansıtan materyallerin yanı sıra aslına uygun olarak giydirilmiş 21 adet heykel sergileniyor. Tarihi Cemevi’nin girişinde sağda aşevi ve kurban kesim yerlerinin olduğu, fakat buraların tamamen yıkıldığı ve yine sağda yer alan mezarlıkta mürşit yakınları ve akrabalarının yattığı biliniyor. Binanın ön bahçesinde eskiden başında genç kızların sevgililerine maniler söyleyerek eğlendikleri bir kuyu yer alıyor. Müzenin iç kısmında; eskiden Cem törenlerinin yapıldığı Cem odası, Tahtacılara özgü “değire” adı verilen kıyafetlerin sergilendiği çeyiz odası, ölü gömme geleneğini yansıtan mezar odası, dört kapı aşamasından geçmiş kişilerin zahiriden batıni hale geçişini simgeleyen çilehane, Alevi inancına ilişkin kaynakların yer aldığı kütüphane, nostaljik fotoğraf ların bulunduğu fotoğraf odası ile Türkmen Alevilerinin kullandığı ağaç kesim, tarım ve mutfak aletlerinin sergilendiği odalar yer alıyor. Kültür Evi, haftanın her günü 09.0012.00 ile 13.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.
Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi
Alanında Türkiye ve Avrupa’nın birinci, dünyanın ise ikinci büyük tesisi olan Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi İzmir Körfezi, Balçova ve Güzelbahçe’deki bahçe ve ormanlara tamamen hâkim bir panoramaya sahip. Bahçesindeki ve çevresindeki bitki örtüsü, uygun olan iklim koşullarıyla ideal ve doğal bir yaşam alanıdır. Bin 138 kişilik kapasitesiyle üç kuşağa birden hizmet veren Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi bünyesinde; 816 kişilik dinç yaşlı konutları, servis blokları, sosyal tesis, sağlık ünitesi, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi gibi bölümlerin yanı sıra tesis sakinlerinin boş vakitlerini değerlendirmeleri için oluşturulan ve çeşitli bitkilerin yetiştirildiği bir sera ile yaz hobi bahçesi de bulunuyor.
Narlıdere Nursing Home
The Narlıdere Nursing Home, which is number one in Europe and second in the world in its field, overlooks the gardens and forests in İzmir Bay, Balçova and Güzelbahçe. It is an ideal living space with its natural habitat and agreeable weather conditions. The home, which serves three generations with its 1138 people capacity, has elderly homes, service blocks, social facility, health unit, physical therapy and rehabilitation center. The nursing home also includes a greenhouse and a hobby garden.
Narlıdere War Cemetery
The cemetery, which includes 19 tombs and was built for young soldiers that had lost their loves during the Turkish War of Independence, is located across from Atatürk Cultural Center. The cemetery is the final resting place of six soldiers killed during British bombing during WW1, Commander Süleyman Fethi Bey and his troops who were killed on May 14, 1919. The cemetery was renovated in 1999 with the support of the Aegean Commandership, the kaimakam of Narlıdere and financial support from the Izmir Chamber of Commerce.
Atatürk Cultural Center
The Atatürk Cultural Center, which is the biggest cultural facility in Narlı-
dere, hosts various cultural events and wedding ceremonies.
Market
The market in the borough, which is considered one of the best in Turkey, was opened in 2003. The 5600 square meter covered market provides modern and hygienic shopping.
Citrus gardens and flower greenhouses
The economy of Narlıdere mainly relies on agriculture and the rest is divided between housing projects and forestry.. Narlıdere, which translates as pomegranate creek in Turkish, gets its name from the pomegranate gardens around Ali Onbaşı Creek. The borough, which hosts citrus gardens today instead of pomegranate gardens, has the largest citrus gardens in the region. There are 45 thousand mandarin trees in the borough that each has 60 kilograms of production capacity. Vegetable and f lower green housing is also available in the borough. The greenhouses mainly produce roses, cloves, gerbera, lilies and other green leaved decoration f lowers and a huge part of the production is exported. So, the majority of the borough’s economy consists of citrus production and green housing. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
61
Narlıdere Şehitliği
Kurtuluş Savaşı döneminde canlarını vatan uğruna veren gençlerin anısına yapılan ve toplam 19 mezar bulunan Narlıdere Şehitliği, Atatürk Kültür Merkezi’nin karşısında yer alıyor. İlk olarak I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Deniz Topçusu tarafından topa tutulan Sancakkale’de şehit olan altı subay ve erin gömüldüğü şehitlikte ayrıca, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali sırasında, Yunan kuvveti ve yerli Rumlar tarafından şehit edilen 17. Kolordu Asker Alma Heyeti Başkanı ve Garnizon Komutanı Albay Süleyman Fethi Bey ve 8 asker ile 4 görev şehidinin mezarı bulunuyor. İzmir Narlıdere Şehitliği, 1999 yılında Ege Ordu Komutanlığı ve Narlıdere Kaymakamlığı tarafından desteği ve İzmir Ticaret Odası’nın maddi katkılarıyla restore edilerek bugünkü durumuna getirildi.
Atatürk Kültür Merkezi
Narlıdere’deki en büyük kültür tesisi olan Atatürk Kültür Merkezi, ilçedeki kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği 62
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
yapmasının yanı sıra düğün salonu olarak da hizmet veriyor.
Pazaryeri
Türkiye’nin sayılı pazaryerleri arasında gösterilen İzmir Narlıdere Pazaryeri, 2003 yılında açıldı. 5 bin 600 metrekare kapalı alan üzerine kurulu pazaryeri çağdaş, modern ve hijyenik bir ortamda alışveriş olanağı sağlıyor.
Narenciye bahçeleri ve çiçek seraları
Yüzölçümünün yüzde 50’si konut, yüzde 30’u tarım, yüzde 10’u orman, yüzde 10’u ise çayır-mera alanlarından oluşan Narlıdere’nin ekonomisi, verimli toprakları ve elverişli iklimi sayesinde büyük ölçüde tarıma dayanıyor. Narlıdere adını bir zamanlar Ali Onbaşı Deresi etrafında bulunan nar bahçelerinden almış. Zamanla nar bahçelerinin yerini narenciye bahçelerine bıraktığı ilçe, bugün bölgenin en büyük narenciye bahçelerine sahip. Türkiye’nin en kaliteli narenciyelerinin yetiştiği Narlıdere’de yüzde 75’i ihracata elve-
A Şirince is being born from Narlıdere
Yukarıköy, the home of the Tahtacı people, is the first protected site of Narlıdere. The village, which is only 3 minutes away from İnönü Avenue on foot, retains its unique cultural state despite the modern buildings around it. With the restoration project initiated by the Narlıdere Municipality to turn the village into an attraction point, it is targeted to make the village a part of Izmir’s tourism with the living museum concept. The 11 historical houses will be restored just like the houses in the village of Şirince and Alaçatı. The project also includes constructing an art and culture center that will ref lect the traditions of Yukarıköy, cafeterias and boutique hotels. The planning for the project will be finished at the end of 2012 and the area will be ready in 2014.
Ecotourism paradise
Narlıdere, which aims an organized urban planning with housing project like Narkent and Narbel, stands out with its
rişli ağaç başına 60 kilogramlık potansiyele sahip 45 bin adet mandarin ağacı bulunuyor. İlçenin verimli topraklarında ayrıca sebze ve çiçek seracılığı da yapılıyor. İzmir’in kesme çiçek üretiminde hatırı sayılır bir ağırlığı olan ilçedeki çiçek seralarında ağırlıklı olarak gül, karanfil, gerbera, lilyum ve diğer yeşil yapraklı süs bitkileri yetiştiriliyor ve üretimin önemli bir kısmı ihraç ediliyor. Dolayısıyla Narlıdere’nin en önemli gelir kaynaklarını narenciye ve seracılık oluşturuyor.
Narlıdere’den bir Şirince doğuyor
Günümüzde de yüzyıllar öncesinin geleneklerini yaşatan Tahtacıların yurdu konumundaki Yukarıköy, bugünkü adıyla Narlı Mahallesi, Narlıdere’nin kentsel SİT alanı içerisinde yer alan ilk yerleşim bölgesi olma özelliğini taşıyor. Narlıdere Belediye binasının hemen yanındaki İsmet İnönü Caddesi’ne girince sadece 3 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilen bu köy, çevresini saran modern yapılara rağmen özgün kültürel yapısını hala koruyor. Narlıdere Belediyesinin, köyü ilçenin çekim merkezi haline getirmek için başlattığı restorasyon projesi ile Yukarıköy’ün “yaşayan müze” konseptiyle İzmir turizminden pay alması hedef leniyor. İzmir İl Özel İdaresi’nin 426 bin lira bütçe ayırdığı proje kapsamında bölgedeki 11 tarihi evin Şirince köyü ve Alaçatı evleri örnek alınarak restore edilmesi öneriliyor. Yukarıköy’ün yaşantısını, tarihini, gelenek ve göreneklerini yansıtacak kültür ve sanat merkezi, kafeteryalar, butik oteller kurulması da projenin hedef leri arasında yer alıyor. Bölge, 2012 yılı sonuna tamamlanması planlanan proje çalışmalarının ardından uygulama projesine geçilerek, 2014 yılında turizme kazandırılacak.
Ekoturizm cenneti
Narkent, Narbel gibi toplu konut projeleri ile gecekondulaşmanın önüne geçmek ve düzenli bir kentsel dönüşü-
Türkiye’nin en kaliteli narenciyeleri Narlıdere’de yetişiyor.
Turkey’s best quality oranges are produced in Narlıdere.
prestigious homes in recent years. Almost 1500 houses in the borough are heated with geothermal energy. The five-star Kaya Thermal & Convention Hotel, besides adding touristic value to the borough, sets a good example in using thermal energy in health tourism. The target in the borough is to increase touristic regions and investments and projects are being drawn up to efficiently use the borough’s geothermal resources. The most important of these projects is the “the sector analysis of ecotourism, health tourism and culture tourism in Narlıdere” prepared jointly by the kaimakam of Narlıdere and the Izmir Development Agency. The project, which is being prepared by a team of experts from the Aegean University and the Aegean Forest Research Directorate, aims to be a source for future investors and establish the true poten-
tial of the borough. 3 different walking routes, touristic facilities powered with geothermal energy, port, observation decks and a nature education park for children will be built in accordance with the project. The project, which is scheduled to be finished within a year, will be applied at Ali Onbaşı Valley, Yukarıköy, the forest areas in Limanreis Quarter, forested areas and the regions that have geothermal resources.
The project also includes:
- Turning the historical worship house in Yukarıköy into the center of cultural tourism, - Turning the fisherman’s shed into a port - Providing access to Ali Onbaşı Valley via cable car, - Closing the Sahilevleri area to traffic İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
63
mü sağlamak hedefinde olan Narlıdere, son yıllarda prestijli konut alanları ile ön plana çıkıyor. İzmir’de termal kaynakların en verimli kullanıldığı ilçelerden birisi olan Narlıdere’de bin 500 civarında konut jeotermal enerjiyle ısıtılıyor. Öte yandan ilçede bulunan beş yıldızlı Kaya Termal&Convention Otel, ilçeye turistik bir nitelik kazandırmanın yanı sıra termal enerjinin sağlık turizmi alanında kullanımının önemli bir örneğini oluşturuyor. İlçede termal turistik alanların ve yatırımların artırılması hedef leniyor. Sahip olduğu jeotermal kaynaklar, konumu, doğası ve kentleşme anlayışı ile bu potansiyeli bünyesinde barındıran ilçede bu yönde projeler yürütülüyor. Bunlardan en önemlisi de Narlıdere Kaymakamlığının İzmir Kalkınma Ajansı işbirliğiyle hazırladığı “Narlıdere’de Ekoturizm, Sağlık Turizmi ve Kültür Turizmi Sektör Analizi” konulu proje. Kaymakamlık, Ege Üniversitesi öğretim üyeleri ile Ege Orman Araştırma Müdürlüğü uzmanlarından oluşan bir ekiple hazır64
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Narlıdere ekoturizm,
sağlık ve kültür turizmi projeleriyle İzmir’in
alternatif turizm bölgeleri arayışına çözüm sunuyor.
Narlidere, with its
ecotourism, health and
culture tourism projects, provides a solution to
Izmir’s search for alternative tourism regions
lanan proje, ilçenin potansiyeli ortaya koymanın yanı sıra bölgedeki olası yatırımlara kılavuzluk yapma potansiyelini taşıyor. Projeyle Narlıdere’de ekoturizm, sağlık turizmi ve kültür turizmi sektör analizi
- Building a thermal treatment and accommodation facility, boutique hotel, motel, observation deck, picnic area, nature education camp, excursion sites, traditional souvenir shops and local restaurants in the region, - Employing 2.535 families in the region who are on welfare.
Narlıdere İzmir turizminden pay almalı
Narlıdere must take its share from İzmir’s tourism
Sahip olduğu ekoturizm, sağlık ve kültür turizmi değerlerine rağmen Narlıdere İzmir turizminden yeterince pay alamıyor. Bunu değiştirmek için İZKA destekli “Narlıdere’de Ekoturizm, Sağlık Turizmi ve Kültür Turizmi Sektör Analizi” projesini hazırladık. Bu proje ile Narlıdere’yi turistler tarafından Osman Aslan CANBABA tercih edilir bir hale Narlıdere Kaymakamı / The District of Narlıdere getirip, şehir merkezindeki insanlar için doğayla başbaşa kalabilecekleri bir alan oluşturmayı, kısacası şehir merkezinde ekolojik bir yaşam alanı yaratmayı planlıyoruz. Bu noktada sahip olduğumuz termal kaynakları da eko turizm enstrümanlarından biri olarak değerlendirmeyi istiyoruz.
Despite its assets regarding ecotourism, health and culture tourism, Narlıdere doesn’t take enough shares from Izmir’s tourism. To remedy that, we have prepared “the sector analysis of ecotourism, health tourism and culture tourism in Narlıdere” project with the support of IZKA. With this project, we are aiming to turn the borough into a desirable place for tourists, establish an area for our locals where they can be one with nature and in short, we are looking to create an ecologic living area in the center of the city. While doing that, we want to use our thermal resources as an instrument for ecotourism.
Doğal güzellikleriyle dikkat çeken ilçemiz aynı zamanda İzmir’in konut stoku özelliğini taşıyor. İlçedeki konutların en büyük artısı ise yeni yapıldıkları için deprem yönetmeliğine uygun olmaları. Havasının ve denizinin temizliği, yeşil alan bolluğu ile sağlıklı bir yaşam alanı sunan Narlıdere, bu özellikleri sebebiyle yaşlı nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bir ilçe. Aynı şekilde ilçemizdeki üniversite öğrencilerinin sayısı yadsınamaz. Biz de bu iki kesimi biraraya getiren bir proje geliştirdik. “Can Dostum Projesi” adını verdiğimiz bu proje ile yalnız yaşayan yaşlılarımızın yanına birer üniversite öğrencisi yerleştirmek suretiyle hem onların yalnızlıklarına son vermeyi hem de üniversite öğrencilerinin barınma sorununa çözüm bulmayı hedef liyoruz. Avrupada’da benzerleri uygulanan bu proje bizim için çok önemli. Narlıdere’nin sahip olduğu potansiyeli bu ve benzeri projelerle değerlendirip, ilçeyi hak ettiği konuma taşımak en büyük arzumuz.
Our borough, which attracts attention with its scenic beauties, is also the housing stock of Izmir. The biggest plus of these new homes is that they have been built in accordance with earthquake regulations. Narlıdere, which provides a healthy life with its clean air and sea and abundant green areas, is an area preferred by the elderly because of these qualities. In the meantime, there are a lot of university students that live here. We have devised a project that unites these two generations. With our latest project called “my best friend”, we are aiming to put up one student with someone that lives alone, thus providing the elderly with company and at the same time solving the housing needs of students. The project, which is common in Europe, is very important for us. Our main wish is to further develop Narlıdere and make it more desirable with these projects.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
65
başlığı altında üç ayrı yürüyüş parkuru, jeotermale dayalı turistik tesisler, liman, seyir terasları, çocuklar için bungalov evlerden oluşan doğa eğitim kampının aktif olarak kullanılması planlanıyor.
“Narlıdere’de Ekoturizm, Sağlık Turizmi ve Kültür Turizmi Sektör Analizi” projesiyle:
- Sahilevleri’nin trafiğe kapatılıp, İnciraltı Gençlik Merkezi örneği hayata geçirilmesi
- Yukarıköy’deki tarihi Cemevi’nin kültür turizminin merkezi olması,
Bir yıl içerisinde hayata geçirilmesi beklenen projenin çalışma alanı, Ali Onbaşı Deresi Vadisi, doğası ve tarihi dokusunu koruyan Yukarıköy, Limanreis Mahallesi’nin ormanlık bölgeler ve jeotermal kaynağın bulunduğu bölgeler.
- Balıkçı barınağı atıl olmaktan çıkarılıp vapur iskelesi haline getirilmesi,
- Bölgede termal tedavi ve konaklama tesisi, butik otel, pansiyon, seyir terası, mesire alanı, doğa eğitim kampı, kontrollü piknik alanları, yerel hediyelik eşya satış yerleri, yerel lokantalar oluşturulması,
- Ali Onbaşı Deresi Vadisi’ne teleferikle çıkışın sağlanması,
Markalaşma yolunda Narlıdere
A brand in the making: Narlıdere
Yeşil ile mavinin tüm tonlarının dansettiği Narlıdere tam bir huzur kentidir. Narenciye bahçelerinin korunmaya çalışıldığı, İzmir körfezinin en sakin sahiline sahip Narlıdere, Türkiye’nin kozmopolit ilçelerinin başında gelir. Bahçe nizamlı apartmanlarının arasında imbat esintisi dolaşırken, köy kahvesinde çayınızı içebilir, şalvarlı nur yüzlü kadınlardan otun her çeşitini, sahilden balığınızı alabilirsiniz. Abdül BATUR Modern ve otantik yaşamın Narlıdere Belediye Başkanı - Mimar / Narlıdere Chief Magistrate / Architect kucaklaştığı Narlıdere, Çeşme otoban yolundan gidenlerin dahi hasretle ve imrenerek seyrettiği bir ilçedir.
Narlıdere, where all the shades of green and blue dance together, is a peaceful resort town. Narlıdere, which protects its citrus gardens and harbors the most serene shoreline of Izmir Bay, is one of Turkey’s most cosmopolite regions. You can have some tea in the country cafes when taking a break from strolling around houses with gardens and buy fish from the shore or herbs from hospitable locals. Narlıdere, a mix of modern and authentic life, is a cute town that even the people driving to Çeşme want to stop and discover.
Geçmişten günümüze belde görünümünden ilçeye doğru hızlı bir değişim geçiren Narlıdere modern bir kent olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Narlıdere’yi markalaştırma anlamında kent dokusunu yenilemeye büyük önem veriyoruz. Bölge halkıyla ortaklaşa yürüttüğümüz projelerle hem ilçenin sülieti yenilenmiş olacak, hem de burada yaşayan vatandaşlarımız çağdaş bir yaşama kavuşacak. Narlıdere’de doğup büyümüş biri olarak, Narlıdere’nin belediye başkanlığını yapmanın onuru ve gururuyla, ben ve ekip arkadaşlarım yine, birçok yeni ve ilklere imza atacağız.
66
- İlçede sosyal yardımlarla geçinen 2 bin 535 ailenin istihdamı öngörülüyor.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Narlıdere, which has quickly transitioned from a small resort town to a borough, is firmly becoming a modern city. We are putting great importance on renovating the urban structure in terms of making Narlıdere a brand. The silhouette of the borough will be renewed with the projects we are developing with the locals and they in turn will lead a more modern life. As someone who was born and raised in Narlıdere, me and my staff will realize new projects and continue to help the development of the borough with the pride of being the chief magistrate of Narlıdere.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
67
Tarih / History
The witness of national liberation The Uşakizade Mansion has a special place in the life of Ataturk and in the Turkish struggle for liberation. The mansion not only witnessed the announcement of the Turkish Republic but the marriage of Gazi Mustafa Kemal Paşa and Uşakizade Latife Hanım.
68
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Ulusal kurtuluşun tanığı Uşakizade Köşkü’nün, hem ulusal kurtuluş mücadelesinde hem de Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın hayatında çok özel bir yeri vardır. Öyle ki köşk yalnızca İzmir’in, dolayısıyla da ülkenin kurtuluşuna ve Cumhuriyet’in ilânına değil, Gazi Mustafa Kemal Paşa ile Uşakizade Latife Hanım’ın evliliklerine de tanıklık etmiştir. Yazı/Article - Fotoğraflar/Photographs: AHMET GÜREL
Halıcılık ve kervancılık yapan, Amerika ve İngiliz tütün-pamuk borsalarında söz sahibi olan Uşakizade Sadık Bey, yazlık bir köşk yaptırmak ister. Köşkün Uşakizade ailesinin şanına uygun olması için İzmir’in çeşitli semtlerinde incelemeler yaptırır. Günün gelenekleri doğrultusunda hareket edilerek, değişik semtlere aynı anda taze kesilmiş et asılır ve en son bozulan etin bulunduğu yerin, en serin yer olduğu varsayımından hareketle, alınacak konağın semti saptanır. Bugün, Göztepe “Sadık Bey” semtindeki bu köşk, böyle bir araştırma sonucunda ailenin mal varlıkları arasına dâhil edilir. Bazı kaynaklarda bu köşkün, Sadık Bey tarafından 1860 yılında yaptırıldığı belirtilir. Mithatpaşa Caddesi’nden yüz yirmi basamakla çıkılan bu köşk, Beyaz Köşk, Mor Salkımlı Köşk, Uşakizade Köşkü gibi adlarla da anılır. Biz bu köşkü “Uşakizade Köşkü” olarak isimlendirmeyi uygun gördük. Sadık Bey, kendi çocukları ve mahallenin çocuklarının okuması için Göztepe’deki köşkün bahçesindeki Camlı Köşkü, okul haline getirir. Oğlu Mu-
ammer Bey, bu okulda özel öğretmenlerden eğitim alır. Gayet iyi Fransızca, Rumca, Farsça, az da olsa İngilizce bilen Muammer Bey, Adeviye Hanım’la ev-
Uşakizade Sadık Bey, a well known businessman, wants to build a summer house. They search for an area that will be worthy for the family. As it was the custom back then, they hang fresh meat all over the city and the meat that goes bad the last is chosen because that proves the area is cooler than the others. Today, this mansion which is located in the Sadık Bey district in Göztepe is bought by the family. Some sources suggest that the mansion was built in 1860. The mansion, which is accessed through 120 steps from Mithatpaşa Avenue, is known by names such as Beyaz Köşk (White Mansion), Mor Salkımlı Köşk and Uşakizade Mansion. Sadık Bey turns one of the buildings in the garden of the mansion into a school for his children and the children in the neighborhood. His son Muammer is educated by private tutors in this school. Muammer Bey, who speaks excellent French, Greek, Farsi and a little English, marries Adeviye Hanım and they have six children. Their first child is Latife Hanım. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
69
Gazi’nin çalışma odası
Mustafa Kemal’in 14 Eylül 1922 günü Uşakizade Köşkü’ne gelişi, O’nun ve Latife Hanım’ın kaderini değiştirir.
lenir. Muammer Bey ve Adeviye Hanım’ın altı çocuğu olur. En büyük çocuk Latife Hanım’dır.
September 14, 1922 changed his and Latife
Uşakizade Muammer Bey, daha 20 yaşlarında iken İzmir’in en önde gelen tüccarları arasına girmeyi başarır. Önce İngiltere’ye orman ürünleri, pamuk, üzüm, incir ve tütün satar. Abdülhamit’in saltanat dönemine rastlayan o yıllarda, ihracatçılarımız arasında bir Türk isminin bulunması bile çok şaşırtıcıdır. Uşakizade Muammer Bey’in Amerika ve İngiltere’deki borsalarda söz sahibi olduğu bilinmektedir. Cumhuriyetten önce kentin siyasi yaşamında da rol alan Muammer Bey, 1908 yılında Belediye Meclisi üyesi olur. 5 Temmuz 1909 seçiminde ise, İzmir’e Belediye Başkanı seçilir. Altı ay görevde kalır. Yaklaşık on beş yıl sonra, 1 Şubat 1924 tarihinde Muammer Bey yine İzmir’in Belediye Başkanı olur. 1924’deki bu ikinci altı aylık belediye 70
Uşak izade Muammer Bey, at the young age Hanım’s life. of 20, becomes of the prominent businessman in Izmir. First, he exports wood products, cotton, raisins, figs and tobacco to England. It is quite an extraordinary thing that a Turkish merchant is well known in the America and Britain during the reign of Sultan Abdülhamid. Muammer Bey, who also was a prominent figure in the political scene of the city before the Republic, becomes a city council member in 1908. At the elections held on July 5, 1909, he becomes Chief Magistrate of Izmir. He serves for 6 months. 15 years later, he is once again elected as Chief Magistrate of Izmir. In his second 6 month term, he starts Izmir’s first city development planning. Muammer Bey also struggles with the issue of the lighting of the city with electricity instead of gas.
The arrival of Mustafa Kemal at Uşakizade Mansion on
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
başkanlığı döneminde ise, İzmir’de ilk imar planı çalışmasını başlatır. Muammer Bey, İzmir’in havagazı yerine elektrikle aydınlatılmasının yarattığı sorunlarla da uğraşır. İlkokulu Uşakizade Köşkü’nün bahçesindeki “Camlı Köşk”te bitiren Latife Hanım, orta ve liseyi İstanbul’da Arnavutköy Amerikan Koleji’nde okur. Sarbonne’da siyaset ve hukuk eğitimi alan Latife Hanım, İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Rumca da öğrenir. Türk Kurtuluş Savaşı’nı Paris’ten takip eden Latife Hanım, Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılması üzerine babasına: “Babacığım ben inandım, İzmir kurtulacak. Mustafa Kemal Paşa yakında ordularıyla İzmir’e girecek. Ben onların girişini görmek için İzmir’e gideceğim” diyerek, dadısıyla beraber
asks her if Gazi Mustafa Kemal Paşa can stay at the mansion. Latife Hanım answers: “I would be honored to host him; I came all to way to Izmir to see him.” Here is how Gazi Mustafa Kemal Paşa meets Latife Hanım for the first time:
Gazi ve Latife Hanım’ın evlendikleri oda
ailesinden bir yıl önce İzmir`e gelir ve köşkte İzmir’in kurtuluş gününü beklemeye başlar. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 10 Eylül 1922 günü saat 14.00’te törenle İzmir Valiliğine gelir. Başyaver Salih Bozok, Başkomutan için İzmir’de kalacağı güvenli konut yeri aramaktadır. 10 Eylül günü Uşakizade Köşkü’ne ulaşan Başyaver Salih Bey, bahçıvandan Latife Hanım’ın İzmir’e Gazi Paşa’yı karşılamak için geldiğini öğrenince Latife Hanım’la tanışır, ona Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bu köşkte kalıp kalmayacağını sorar. Latife Hanım’ın Başyaver Salih’e verdiği yanıt ise; “Gazi’yi konuk etmekten şeref duyarım, ben bu günleri görmek için buralara koştum geldim” olur. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Latife Hanım’la ilk karşılaşması şöyledir: 13 Eylül günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Uşakizade Köşkü’ne resmi olarak ilk kez ziyarete gelir. Bu gelişinde
Latife Hanım, who finishes elementary school in the school located in the garden of the mansion, goes to the American College in Istanbul. She studies political science and law in the Sorbonne and learns English, French, Spanish and Greek. Latife Hanım, who follows the Turkish War of Independence from Paris, writes to her after the victory at Sakarya: “Dear Father, I believe now that Izmir will be saved. Mustafa Kemal Paşa will soon arrive in Izmir with his armies. And I will be there to see it.” So, she comes back to Izmir a year before her family and waits for the day Izmir is saved at the mansion. Gazi Mustafa Kemal Paşa arrives at the Governorship of Izmir on September 10, 1922. His chief assistant Salih Bozok is looking for a safe place for his commander to stay. Salih Bey, who arrives at Uşakizade Mansion on September 10, meets Latife Hanım when he learns that she is waiting to greet Gazi Paşa. He
On September 13, Gazi Mustafa Kemal Paşa officially arrives at Uşakizade Mansion for the first time. He meets Latife and tells her that he likes the mansion. He doesn’t respond to her invitation right then. He first stays in a mansion in Karşıyaka and then at a doctor’s house on Kordon. On the night of September 13, 25 thousand homes and shops are destroyed during a big fire that started in the Armenian Quarter and spread through to whole city. We know for certain today that the fire was started by the Armenians. While the fire continues on September 14, 1922, Gazi heads towards the mansion in Göztepe. The arrival of Mustafa Kemal at Uşakizade Mansion on September 14, 1922 changes his and Latife Hanım’s life.
His birth record still says Izmir
Gazi, who returns to Izmir on upon his mother’s death, marries Uşakizade Latife Hanım at the mansion on January 29, 1923. During the ceremony, Gazi’s birth record is recorded as Göztepe. That record is still in the archives as a source of pride for Izmir. Gazi, on his third trip to the mansion, opens the Izmir Trade Congress and after his opening speech, the couple goes to Ankara. On his fourth visit to the mansion, Gazi Mustafa Kemal Paşa is accompanied by two ministers. His fifth and last visit to the mansion takes place between January 2 and February 22, 1924. This last visit is special because it’s his first as President of the Turkish Republic. During this visit, the idea of establishing the first Turkish Bank comes about. The mansion, which hosted Gazi İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
71
Güncel / Actual
6 Mart 1923 İzmir Latife Hanım’ ait Uşşakizade köşkünün bahçesinde Kılıç Ali ve Salih Bozok ile
Latife Hanım’la tanışır ve köşkü beğendiğini söyler. Gazi bu ziyaretinde, Latife Hanım’ın köşkte kalması için yaptığı davete yanıt vermez. Gazi Mustafa Kemal Paşa; 10–11–13 Eylül tarihlerinde Karşıyaka İplikçizade Köşkü’nde ve 12 Eylül tarihinde ise Kordon boyundaki bir doktorun evinde kalır. 13–14 Eylül gecesi Ermeni mahallesinden başlayan ve rüzgârın etkisiyle tüm Frenk mahallesini saran yangın sonucunda İzmir’de 25 bin ev ve işyeri yanar. Bu yangını, Ermenilerin çıkardığı günümüzde kanıtlanmıştır. 14 Eylül 1922 günü, bir gece önce başlayan İzmir yangını sürerken, Gazi’nin arabasının yönü, Göztepe’deki köşktür. Gazi’nin 14 Eylül 1922 günü Uşakizade Köşkü’ne gelişi, O’nun ve Latife Hanım’ın kaderini değiştirecektir. 72
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Nüfus kaydı hâlâ İzmir’de
Zübeyde Hanım’ın ölümü üzerine İzmir’e gelen Gazi, 29 Ocak 1923 günü Uşakizade Latife Hanım ile Göztepe’deki Köşk ’te evlenir. Nikâh sırasında, Gazi’nin nüfus kaydı Göztepe nüfusuna alınır.
for a total of 90 days during his five visits, is the third most visited place by him after Istanbul and Ankara. The mansion witnesses both the salvation of Izmir and the last days of the Turkish War of Independence.
O kayıt halen İzmirlilerin gururu olarak İzmir nüfus belgelerinde durmaktadır. Bugünün medeni kanununun başlangıcı olan bu nikâh, devam eden Lozan görüşmelerine de bir destek olmuştur.
The İzmir Special Turkish College is established in 1951 after the mansion is rented from Latife Hanım until 1991. In 198, the property is bought by the Tatış
family. The family decides to restore the mansion in 1991. The project included turning the mansion into a cultural center after preservations and the construction of additional buildings. The restoration of the mansion starts on May 16, 1998 with a ceremony attended by then President Süleyman Demirel and ends on June 15, 2011. The mansion has received the Local Preservation Award during the competition organized by the Izmir Metropolitan Municipality. Konuk odası
Gazi, Uşakizade Köşk’ünde üçüncü kalışında; “İzmir İktisat Kongresi”nin açılışı gerçekleşir ve Gazi, kongrede yaptığı konuşmadan sonra, eşi Latife Hanım’la beraber Ankara’ya gider. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın köşke dördüncü gelişinde ise yanında iki Bakan konuğu vardır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın beşinci ve son gelişi; 2 Ocak 1924-22 Şubat 1924 tarihleri arasında gerçekleşir. Gazi’nin Uşakizade Köşkü’nde 52 gün misafir kaldığı bu dinlenme gezisi, O’nun Cumhurbaşkanı olarak İzmir’e ilk gelişi olması açısından da başka bir önem taşır. Bu gelişinde, İş Bankası fikren Uşakizade Köşkü’nde kurulur.
rım ve yeni yapılacak ek yapılar ile birlikte köşkün bir “Kültür Merkezi”ne dönüştürülmesini içeriyordu.
14 Eylül 1922 ile 29 Şubat 1924 tarihleri arasında yaptığı beş İzmir ziyaretinde, Gazi’ye, toplam doksan bir gün ev sahipliği yapan Uşakizade Köşkü, O’nun Ankara ve İstanbul’dan sonra en çok kaldığı yerdir. Köşk, İzmir’in Kurtuluşu’nun yanı sıra, “Kurtuluş Savaşı”nın son günlerine de tanıklık eder. İzmir Özel Türk Koleji, 1951 yılında Uşakizade Köşkü’nü Latife Hanım’dan kiralayarak, 1991 yılına kadar eğitim amaçlı kullanır. 1980 yılında, köşkün mülkiyeti tamamen Tatış Ailesi’ne geçer. Tatış Ailesi, Uşakizade Köşkü’nün restore edilmesine 1991 yılında karar verir. Hazırlanan proje; koruma, ona-
Mimaride Ege izleri
Köşkün restorasyonu, 16 Mayıs 1998 tarihinde, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in katılımı ile gerçekleşen törenle başlar ve 15 Haziran 2001 günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in katıldığı törenle tamamlanır. İTK Uşakizade Köşkü; İzmir Büyük Şehir Belediyesince düzenlenen ‘’2003 Yılı Kentimizin Tarihsel ve Kültürel Değerinin Korunması ve Yaşatılması’’ konulu yarışmada, “Esaslı Koruma” dalında “ Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülü” almıştır.
Uşakizade Köşkü, Ege mimarisinin eski eser niteliğindeki özgün örneklerinden biridir. Köşk zeminle birlikte üç katlıdır. Alt kat taşıyıcı duvarları moloz taştır. Üst iki katın duvarlarında, tuğla ve taş dolgulu ahşap taşıyıcılar kullanılmış, üzerine kıtıklı bağdadi sıva uygulanmıştır. İlk kata, iki yandan yükselip kapı önünde birleşen merdivenlerle çıkılır. Köşkün ön yüzünde mor salkımlar yer alır. Köşkün zemin katı çok serin olduğundan, yazın köşkün en çok kullanılan bölümüdür. Bu katta dört oda bulunmak-
Aegean traces in its architecture
The Uşakizade Mansion is one of the unique examples of Aegean architecture. The mansion has three f loors including the ground f loor. The ground f loor support walls are rubble stone. Brick and stone filled wooden beams are used on the walls of the upper f loors and plastered with the bagdadi technique. The first f loor accessed via stairs on each side that connect at the entrance of the door. There are wisterias on the front exterior of the mansion. Because the ground f loor is cool, it is the most used place during the summer. There are four rooms on this f loor. The dining room on this f loor is large and also used as a living room. This is where the wedding of Gazi Mustafa Kemal Paşa and Latife Hanım took place. The room on the left is the main bedroom of the mansion. This room, which was turned into a study for Gazi Mustafa Kemal Paşa, is the room that he frequented during his 90 day stay. The room on the right is another guest bedroom. There are 6 rooms on the first f loor which is accessed via wooden stairs. On the corners, there are four bedrooms. The first room on the left is the bedroom of İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
73
tadır. Bu bölümdeki yemek odası aynı zamanda salon vazifesi gören büyükçe bir odadır. Gazi Mustafa Kemal Paşa ile Latife Hanım’ın nikâhı burada kıyılmıştır. Girişte soldaki oda Köşk’ün başodasıdır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya çalışma odası olarak ayrılan bu oda, Gazi’nin beş ayrı gelişinde kendisine toplam doksan bir gün ev sahipliği yapmıştır. Sağdaki oda da köşkün diğer bir misafir odasıdır. Tahta merdivenlerle çıkılan üst katta ise, karşılıklı üçer tane olmak üzere toplam altı oda vardır. Bu katta; köşelerde dört yatak odası bulunmaktadır. Merdivenden çıkılınca soldaki ilk oda Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yatak odasıdır. Ortalardaki iki oda ise, ailenin gece kullandığı oturma odalarıdır. Restorasyon projesinde yeni açık ve kapalı mekânlar, köşkün her yönden görülmesine olanak sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Köşk yapısının altında 74
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
yeni açılan tonozlu galeri, okulun tören alanını yeni yapıya bağlamıştır. Uşakizade Köşkü’nün yenileme çalışmalarına, öncelikle binanın sağlamlaştırılması ile başlanmıştır. Birinci kattan çatıya kadar binanın içi ve dışı çelik yapı elemanlarıyla desteklenmiştir. Köşkün dış cephesindeki tüm sıvılar sökülmüş, dere kumu, tuğla tozu, kireç ve saman karıştırılmasıyla elde edilen horasan sıva ile köşkün sıvası yapılmıştır. Yapının eski duvarlarını en iyi şekilde koruyup toparlayacak olan horasan sıvanın ana malzemesi olan harman tuğlaları zorlukla bulunmuş ve bir köyün değirmeninde öğütülmüştür. Köşkün iki yönlü çıkış merdiveni ve balkonu aslına uygun mermerle döşenmiştir. Merdivenlerde Korkuteli taşı, balkonunda ise Bergama Kurfallı taşı kullanılmıştır. Çatı eski görünümü korunarak onarılmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa. The two rooms in the middle are used as living rooms. During the renovation project, the open and closed areas are redesigned in a manner that the mansion can be visible from all angles. The new vaulted gallery under the door has connected the ceremony area of the school to the new structure. The restorations works at Uşakizade Mansion started with strengthening the building. The entire interior and exterior of the building was supported with steel elements. The plasters on the exterior of the mansion were stripped down and the structure was re-plastered. The stairs and balcony of the mansion were furnished with marble. The roof was fixed and restored to its original state.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
75
Gezi / Trip
Doğanın cömertliğini sergilediği coğrafya Karaburun Yarımadası’nda dağların eteklerinden kıvrıla kıvrıla inen yollar önce Balıklıova’ya sonra Mordoğan’a götürür yolcularını. Denizin hayranlık uyandıran tonlarından, yeşilin huzur veren renklerine kadar doğanın bütün cömertliğini sergilediği bu topraklarda bahar bir başka güzeldir. Yazı/Article: DERYA ŞAHİN Fotoğraflar / Photos: DERYA ŞAHİN - SÜLEYMAN DUMAN MORDOĞAN BELEDİYESİ
76
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
The lands where nature showcases its generosity The roads that curve down from the outskirts of the mountains on Karaburun Peninsula first take their passengers to Balıklıova, then to Mordoğan. Spring is beautiful on these lands where nature showcases its generosity all the way from the colors of the sea to the calming greens.
Her mevsimi güzeldir de baharı bir başkadır İzmir’in. Temiz havası, berrak denizi, bereketli toprağıyla doğanın hiçbir nimetini esirgemediği bu coğrafya için bahar, kendisine sunulan cömertliğin hakkını verme zamanıdır adeta. Birer birer gün yüzüne çıkan baharın müjdecileri İzmir’i bir bayram yerine çevirir. Doğanın bu ritmi bir davettir aslında. Davete kulak verip yola düşünce İzmir’in girintili çıkıntılı sahil şeridinde ilerlerken bulursunuz kendinizi. Doğanın şenliğine konuk olmak için doğru güzergâh ise Karaburun Yarımadası’dır. Şehir merkezinden çıkıp İzmir-Çeşme otobanının Karaburun kavşağından dönünce önünüze çıkan kıvrımlı yola saparsanız ilk ulaşacağınız yerleşim yeri Balıklıova’dır. Karaburun Yarımadası’nın en güney kısmında yer alan Balıklıova, Urla’ya bağlı küçük bir balıkçı köyüdür. Rivayete göre köyün yerleşim yerindeki büyük ova bundan uzun yıllar evvel denizle kaplıymış. Ancak yaşanan yer sarsıntılarından sonra deniz geri çekilmiş ve kocaman bir ova oluşmuş. İşte Balıklıova da, ovanın üzerinde kalan balık ölülerinden esinlenerek bu adı almış. Bir diğer söylenceye göre ise koylarda ve açıkta her cins balık avlanabildiği için yöreye bu isim verilmiş.
Every season in Izmir is beautiful but spring is more. Spring is a time to show the generosity of nature for a geography that is blessed with clean air, crystal clear sea and fruitful lands. The harbingers of springs which pop up one by one turn Izmir into a festival city. The rhythm of nature is actually an invitation. When you set out to answer this invitation, you find yourself driving along the intricate shoreline of Izmir. The correct route to be a guest at the spring festival is the Karaburun Peninsula. If you take the first winding road after turning from the Karaburun exit on the İzmir-Çeşme highway from the city center, the first settlement you will reach will be Balıklıova, which is a small fishermen’s village of Urla. According to legend, the large plain in the village was once covered with sea many years ago. But the waters receded after the earthquakes and a large plain was formed. The village gets its name from the dead fish that was left on the plain. According to another legend, the village got the name because it was possible to gather all types of fish on the shores of the village. There aren’t many sources about the history of the area. Although there are two important ancient cities like Eretria ve Klazomenai İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
77
Akıllarda kalan lezzetlerinden bir diğeri ise un kurabiyesi. Köy bozulmamış yapısıyla doğa yürüyüşlerine de oldukça elverişli. Özellikle Adatepe ve Sarp tepeleri keyif li birer yürüyüş güzergahı.
Ancak köyün karşısındaki Adatepe ve Sarp tepelerinden hala deniz kabukları çıkarılması, ilk söylenceyi daha inanılır kılıyor. Köyün geçmişi ile ilgili çok fazla yazılı belge yok. Çevresinde Erythrai ve Klazomenai gibi iki önemli antik kent bulunmasına rağmen bu bölgede ilkçağa ait yerleşim izine rastlanmamış.
Balıklıova’nın sahil beldelerine has küçük meydanında dolaşırken her köşede bir enginar tezgâhı görürseniz şaşırmayın. Köydeki her evin bahçesinde enginar yetişiyor çünkü. Dalından sofraya sunulan bu tazecik enginarlardan, yöreye has otlardan, bir de kokusu bütün köyü saran sümbüllerden almanız tavsiye olunur. Köyün güler yüzlü ve sıcak insanlarıyla muhabbet etmek istiyorsanız eğer meydandaki gezinize bir süreliğine ara verip balıkçı kahvesinde soluklanabilirsiniz.
around it, no prehistoric remains were found. Balıklıova, the only available connection from the Karaburun Peninsula to Çeşme, is famous for its clean sea and crystal clear bays. The area is so clean that you can even go swimming in the sea within the village. The cleanliness of the sea in return helps the variety of fish, which is abundant. After learning this, it is not surprising to see that the crowded fish restaurants in the village and why they say fish should be eaten in Balıklıova. Another delicacy is the f lour cookie. The village, with its untouched structure, is also ideal for nature walks, especially the hills of Adatepe and Sarp.
Karaburun Yarımadası’nın Çeşme yöresine tek elverişli bağlantısı olan Balıklıova, temiz denizi ve berrak koyları ile ünlü. Öyle ki, İzmir Körfezi’nin en temiz bölgelerinden biri olan köyün içinde bile denize girilebiliyor. Denizin temizliği canlı çeşitliliğine de etki ediyor elbette. Balıkçılar bölgede kefal, çipura, isparoz, hanoz, mığrı, lüfer, levrek, karagöz, mercan avlanabildiğini söylüyor. Bunu öğrenince ‘Balıklıova’da balık yenir” denmesinin ve köydeki balık restoranların dolup doKaraburun Yarımadası’nın Çeşme yöresine lup taşmasının sebebini tek elverişli bağlantısı olan Balıklıova, daha iyi anlıyor insan.
temiz denizi ve berrak koyları ünlü.
Balıklıova, the only available connection
from the Karaburun Peninsula to Çeşme, is
famous for its clean sea and crystal clear bays.
Balıklıova
78
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Don’t be surprised to see an artichoke counter while walking around the small squares at the cute towns on the shore of Balıklıova
because artichoke grows in every garden in the village. We recommend that you buy artichokes, local herbs and hyacinths that fill up the village with their aroma. If you want to talk to hospitable and warm people, you can take a break and sit down at the fisherman’s country café.
A secret paradise: Mordoğan
You should continue your journey after you’ve had a cup of tea of coffee because a secret paradise called Mordoğan awaits you right next to the village. This land greets its visitors in spring with purple hyacinths, just like Balıklıova. Mordoğan, a place that blends its wind with the intoxicating smell of the sea and f lowers, also brings along the love potion of Narcissus and Echo from ancient times. The roads that curve down from the outskirts of the mountains on Karaburun Peninsula take you to this secret paradise with an unmatched panorama. Spring is beautiful on these lands
where nature showcases its generosity all the way from the colors of the sea to the calming greens. This cute town which faces the magnificent blue of the Aegean Sea and lays its back on pine and olive trees takes its name from the purple that suffuses itself into the town by way of its mountain f lowers, hyacinths and daffodils. The town of Mordoğan, within the borders of Karaburun borough, is located 80 kilometers from Izmir on the İzmirKaraburun road. It is a magical place with its shoreline and beautiful bays.
From Mimas to Mordoğan
The history of the Karaburun Peninsula and Mordoğan dates back to prehistoric times. During the excavations in the area, relics that belonged to the Chalcolithic era were unearthed. The main settlement was established in the 12th and 11th centuries B.C. after the demise of the Hittite Empire. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
79
Gizli cennet Mordoğan
Çayınızı, kahvenizi yudumladıktan sonra gezinize kaldığınız yerden devam etmelisiniz. Köyün yanı başında bir başka gizli cennet, Mordoğan sizi bekler çünkü. 80 çeşit mor çiçeğin açtığı söylenen bu diyar, kışın nergislerle baharda ise tıpkı Balıklıova gibi mor sümbüllerle karşılar misafirlerini. Yılın her günü eksik olmayan rüzgârını, denizin ve bu çiçeklerin büyüleyici kokusuyla harmanlayan Mordoğan, tarih öncesinden Narcissus ve Echo’dan aşkın kokusunu getirir. Karaburun Yarımadası’nın kuzey-güney yönünde uzanan dağların eteklerinden kıvrılarak giden yol, eşsiz bir manza-
Mordoğan
80
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
ra ziyafetiyle çıkarır sizi gizli cennet Mordoğan’a. Denizin hayranlık uyandıran tonlarından, yeşilin huzur veren renklerine kadar bütün cömertliğini sunar doğa bu topraklarda. Sırtını funda, çam ve zeytin ağaçlarına yaslamış, önünü ise Ege denizinin göz alıcı maviliğine dönmüş bu şirin belde, adını güneşin ilk ışıklarıyla birlikte dağlarındaki kır çiçeklerine, sümbüllerine ve nergislerine sinen morluktan alır. Karaburun ilçesine bağlı Mordoğan beldesi, İzmir il sınırları içinde İzmirKaraburun yolu üzerinde İzmir’e 80 kilometre mesafede yer alır. Kuzey ve batı yönünde uzanan kıyıları ve göz alıcı koy manzaralarıyla izlemeye değer bir görsellik keyfi yaşatır.
Mordoğan was built in 4th century B.C. with the name Mimas. Mimas, which was affiliated with the Eretria Kingdom, had trade relations with the city of Klazomenai. The city, which became a part of the Persian Empire at the end of 5th century B.C., regained its independence after Alexander the Great defeated the Persians in 334 B.C. After the Bergama Kingdom became a part of the Roman Empire, Eretria was added to Roman lands and later on became a part of Eastern Rome. The name Mimas is mentioned by Roman poet Ovid in his poems about the Trojan War. During that time, prisoners who were sentenced to death were sent to Mimas for their last days on earth. There is a temple made from black granite near Akdağ from the
4th century that belonged to the people of Mimas. The locals would meet at this temple, perform rituals and pray to the divine for rain and a fruitful production. The peninsula was claimed the Byzantine Empire after eastern Rome, added to Turkish lands between 1086 and 1095 but taken back by the Byzantines after that.
Ayıbalığı Sahili
The region was taken for good by the Turks in the 14th and 15th centuries by Aydınoğlu Mehmet Bey. Mordoğan was constantly invaded by Genovese pirates so the settlements were built on inner lands, away from sea view. Even today, when you look at the peninsula from the sea, you can’t see many of the villages. Mordoğan became a part of the Ottoman Empire in 1426. The peninsula was invaded by the occupying forces during WW1 and gained its independence in 1922.
The witness of the Narcissus legend
Mordoğan and Karaburun are frequently mentioned in Greek mythology. The windy Mimas Mountain, which is mentioned in Homer’s Odyssey, is known as Bozdağ today. Legend says that a giant named Mimas fought the ancient Gods was killed by pouring liquefied iron, steel and copper and buried under the
Mordoğan adını güneşin ilk ışıklarıyla birlikte dağlarındaki kır çiçeklerine, sümbüllerine ve nergislerine sinen morluktan alır.
Mordoğan (the purple birth) gets its
name from the purple that suffuses itself into the town by way of its mountain flowers, hyacinths and daffodils.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
81
Mimas’tan Mordoğan’a
Karaburun Yarımadası’nın ve Mordoğan’ın tarihi, Prehistorik döneme kadar uzanır. Bölgede yapılan çalışmalarda M.Ö 4 bin (Kalkolitik dönem) yıllarına ait olduğu saptanan bir takım buluntular gün yüzüne çıkarılmıştır. En bilinen yönüyle asıl yerleşim M.Ö 12. ve 11. yüzyıllarda, Anadolu’da Hitit uygarlığının sona ermesinin ardından Aka göçleri “Aiolya” ve “Ionia” bölgelerinin kurulması ile daha da belirginleşmektedir. Mordoğan M.Ö 4. yüzyılda, “Mimas” ismi ile kurulmuştur. İdari bakımdan Erythrai Krallığı’na bağlı olan Mimas, ticari ilişkileri bakımından Klazomenai Kenti ile alışveriş içerisinde olmuştur. M.Ö 5. yüzyılın sonlarına doğru Pers İmparatorluğunun egemenliği altına giren kent, M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Pers’leri yenmesiyle tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur. Bergama Krallığı’nın Roma İmparatorluğu’na bağlanmasının ardından Erythrai’de Roma topraklarına katılmış, daha sonrada Doğu Roma kenti olmuştur. Mimas ismi, eski haritalarda Romalı şair Ovidişun’nun Truva Savaşlarını anlatan dizele-
rinde geçmektedir. O dönemlerde Erythrai Krallığı’nda ölüme mahkum edilen tutuklular son zamanlarını geçirmeleri için Mimas’a (Karaburun Yarımadası) gönderilirmiş. Akdağ civarında 4. yüzyıldan kalma, siyah granitten yapılmış Mimaslılara ait bir mabet bulunmaktadır. Mimas halkı bu mabette toplanır, ayinler düzenler, bereket tanrısından yağmur ve bol ürün vermesi için dua ederlermiş. Yarımada, Doğu Roma’dan sonra kurulan Bizans yönetimine geçmiş, 1086-1095 yılları arasındaki sürede Çaka Bey tarafından Türklerin yönetimine alınmış, sonra tekrar Bizans yönetimine girmiştir. Bu bölgenin tamamen Türklerin eline geçmesi 14. ve 15. yüzyıllarda Aydınoğlu Mehmet Bey’in bölgeyi almasıyla başlamıştır. Cenevizli korsanların saldırılarına zaman zaman maruz kalan Mordoğan, yerleşim yerlerini denizden görülemeyecek kadar iç bölgelere yapmaya zorlanmıştır. Bugün dahi denizden bakıldığında yarımada bölgesindeki çoğu köy görülememektedir. Mordoğan,
Bölge tarihi doku olarak da zengin bir yapıya sahiptir.
The region is also rich in historical structure.
82
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
mountain. It is also believed that Hera had employed Iris to spy on Zeus from this mountain. Probably one of the most unique legends concerning Mordoğan is the legend of Narcissus. According to legend, at the place where Flora’s garden was, the fairy of the river Nana bathed and lay under the trees. One day, Nana’s wish for a beautiful son is accepted by the Gods and she gives birth to a beautiful boy, who she names Narcissus. Time passes and Narcissus grows and becomes a handsome young boy. Back then, there is a beautiful fairy named Echo in the woods. She is so beautiful that everyone admires her. In the meantime, Hera who finds out that Zeus is cheating on her with a forest fairy, storms into the forest. All the fairies f lee but only Echo is left behind. As soon as she sees Echo, Hera punishes her and condemns her to silence. She is only allowed to repeat the last word of the person who speaks to her. One day while walking around the forest she sees Narcissus and falls in love with him. She wants to talk to him but can’t because of the curse. One day, when Narcissus sees Echo and calls out “Who’s here?”
Cenevizliler, Selçuklular, Aydınoğulları hâkimiyetlerinin ardından, 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı zamanında Karaburun Yarımadası işgalci güçlerin eline geçmiş ve işgal, Büyük Zafer sonrasında 1922 tarihinde sona ermiştir.
Narcissus efsanesinin tanığı
Mordoğan ve Karaburun, Yunan mitolojisinde sıkça yer alır. Kendisi de bu topraklarda doğan Homeros’un ünlü eseri Oddysea’da Rüzgarlı Mimas Dağı, bugün Bozdağ olarak adlandırılan dağdır. Mitolojik tanrılarla savaşan ve Tanrı Zeus’u çok zorlayan Mimas isimli devin, üzerine erimiş demir, çelik ve bakır dökerek öldürüldüğü ve bir daha uyanmamak üzere dağın altına gömüldüğü hikâyesi anlatılır. Hera’nın, çapkınlığı ile bilinen kocası Zeus’u izlemesi için İris’i (tanrıların habercisi olan tanrıça) yüksek tepelere yerleştirdiği ve buradan izlettiği de efsaneler arasında yer alır. Belki de Mordoğan’a özgü en güzel mitolojik öykülerden birisi, Narcissus efsanesidir. Efsaneye göre, 80 çeşit mor çiçek bulunan, mitolojide Çiçek Tanrıçası Flora’nın bahçesinin de içinde olduğu yerde, Irmak Perisi Nana, pınarda yıkanıp, ağaçların gölgesinde yatarmış. Her zaman güzel bir oğlan çocuğu olmasını isteyen bakire Nana’nın bu isteği, bir gün tanrılar tarafından kabul edilir ve dünyalar güzeli bir erkek doğurur. Adını, Narcissus koyar. Zaman geçer, Narcissus büyür, yakışıklı bir delikanlı olur. O zamanlar Echo adında dünyalar güzeli orman perisi vardır. O kadar güzeldir ki, görenler dönüp bir daha bakar. Bu sırada Zeus’un kendisini bir orman perisiyle aldattığını öğrenen Hera, çok öfkelenir ve hışımla orman perilerinin yaşadığı koruluğa gider. Bunu gören periler korkudan kaçarlar ve sadece zavallı Echo kalır. Hera bu güzel periyi görürü görmez, haksız bir şekilde cezalandırır ve Echo, derdini anlatamaz olur. Sadece kendisinden önce kim konuştuysa, son sözlerini tekrarlayacaktır. Bir gün ormanda gezinirken, yakışıklı Narcissus’u görür ve aşık olur. Onunla konuşmak ister ama
Bir turizm gönüllüsü Neşet Öztekin
Karaburun Yarımadası denilince ilk akla gelen isimlerden biri Neşet Öztekin. Tarihe ve doğaya duyduğu merakla bölgenin arkeolojik keşif lerinde yer alan araştırmacı gazeteci - yazar Öztekin, ömrünü doğup büyüdüğü toprakların tanıtımına adamış adeta. 1990 yılında Mordoğan kıyılarında batık kentler ve 7 bin yılık medeniyetlerin kalıntılarını ortaya çıkaran Öztekin, 1992 yılında da Mordoğan ve Karaburun sahillerinde 10 milyon yıl önce yaşamış fil, ceylan, gergedan, zürafa fosilleri bularak bölgeyi dünya gündemine taşıdı. Öztekin’in en büyük keşif lerinden biri de Yunan mitolojisinde önemli yer tutan Narcissus’un 5 bin yıl önce suya bakarken öldüğü pınarı bulması oldu. Çalışmalarını yazdığı 6 kitapla ölümsüzleştiren Öztekin, geçtiğimiz günlerde hayatı boyunca yaptığı araştırmalarını İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Priştina Kent Arşivi Müzesi’ne bağışlama kararı aldı. Öztekin, 80 yaşında olmasına rağmen hala Karaburun Yarımadası’nın tanıtımı için canla başla çalışıyor.
A tourism volunteer: Neşet Öztekin
Neşet Öztekin is the first name that comes to mind when one thinks of the Karaburun Peninsula. Journalist- author Öztekin, who takes part in the archeological researches in the area because of his affinity for history and nature, has dedicated his life to advertising the lands he grew on. Öztekin, who has unearthed the sunken cities on the shores of Mordoğan in and the remains of 7000 years old civilizations, has put the area on the map by unearthing elephant, deer, rhino and giraffe fossils that date back 10 million years before our time in 1992 on the shores of Mordoğan and Karaburun. One of Öztekin’s greatest finds was the pond where Narcissus had died 5 thousand years ago. Öztekin, who has immortalized his findings with the 6 books he has written to date, decided to donate his entire research to the Ahmet Piriştina City Archive Museum. Öztekin, 80, still works for the advertising of the Karaburun Peninsula.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
83
üzerindeki lanet nedeniyle yapamaz. Bir gün eline bir fırsat geçer. Echo’yu gören Narcissus, “Kimse var mı burada?” diye seslenir. Echo’da “Burada, burada” diye tekrarlar. Narcissus, çok şaşırarak, ormana kaçıp gider. Bir gün yüreğinden yaraladığı kızlardan biri Narcissus’u tanrılara şikayet eder ve cezalandırılmasını ister. Tanrıların, ‘’Başkalarını sevmeyen, kendini sevsin’’ diye cezalandırdığı Narcissus, bir pınarın yansımasında gördüğü siluetine aşık olur. ‘’Kendime olan sevgimle yanıyorum, yalnız ölüm kurtarır beni der”, pınarın başında sürekli kendini seyrederek eriyip gider ve sonunda ölür. Echo ise pınarın kenarına geldiğinde anlar ki, Narcisus ölmüştür ve onun yerinde güzeller güzeli bir çiçek kalmıştır. Echo, en son çiçeğin başında ağlarken görülür. Acısını alıp mağaralara gizlenen Echo, efsane bu ya, belki hala oradadır ve kim yüksek sesle bir şey söylese tekrarlamaktadır. Mordoğan’ın kırlarında nergis olarak yaşayan Narcissus, tıp biliminde kendini beğenmişlik hastalığı olarak adlandırılan narsizme de ismini vermiştir. Mordoğan’da doğup yetişmiş gazeteci yazar Neşet Öztekin’in uğraşları ile Narkisos pınarının gün yüzüne çıkartılması, bölgeye tarihi ve kültürel bir değer olarak kazandırılması çalışmaları da sürdürülmektedir.
Sağlık ve doğa turizminde Ege Bölgesi’nin ışıldayan elması olmaya adaydır Mordoğan.
Mordoğan is a candidate to become the Aegean’s
shining diamond in health and nature tourism.
84
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Bölge tarihi doku olarak da zengin bir yapıya sahiptir. Narkisos Pınarı, Ayşe Hatun Camisi, Rum köyleri, çeşmeleri ve yel değirmenleri, Mordoğan’ın artı değerleridir. Alternatif turizm olanaklarını bünyesinde barındıran sahilleri, yürüyüş parkurları ve kırları, olta balıkçılığı, av turizmi, arkeoparkı ile geleceğin sağlık ve doğa turizminde Ege Bölgesi’nin ışıldayan elması olmaya adaydır Mordoğan. Zihinsel ve bedensel açıdan dinlendirici, uygularken eğ-
Echo repeats saying, “Here, here.” Narcissus is surprised and runs away into the forest. One day, a girl whose heart was broken by Narcissus asks the Gods to punish him. The Gods demand that he love no one else but himself and curse him. When Narcissus sees his ref lection in the pond, he falls in love with himself. He eventually dies besides the pond. Echo comes to the pond and sees that Narcissus is dead and all that is left is a beautiful f lower. The last time Echo
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
85
lendirici, bir o kadar da faydalı bir spor dalı olan olta balıkçılığı, Mordoğan’da bambaşka bir keyiftir. Oltanıza bazen bir isparoz, bazen bir mercan, bazen ise bir çipura ya da bir kalamar takılır kim bilir? Mordoğan sualtı tutkunları için de eşsiz olanaklar sunar. Mordoğan Belediyesi, Ankara Üniversitesi Arkeoloji Anabilim Dalı Sualtı Arkeolojisi Kürsüsü, İzmir Sualtı Derneği (İZSAD) ve 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği tarafından projelendirilen ve uygulamaya sokulan Sualtı Arkeopark Projesi beldede suyun altında adeta yeni bir pencere açmıştır. Arkeopark’ta, M.Ö 600 yıllarına ait bir kargo gemisinin replikası, bir savaş gemisinin burun kısmı ve Kıbrıs Barış Harekatına katılan C47 Dakota uçağı, su altına batırılmış olarak bulunuyor. Batık gemi ile kazı alanlarının karolajlarının içerisine yerleştirilen, Klazomenia kazı alanından çıkartılan amforaların benzerleri de oldukça dikkat çekiyor. Arkeopark bu alanda Mordoğan’ı dünya merkezleri arasında yerleştirmeye aday. Mordoğan’da bir tanesi şehir merkezinde olmak üzere Kocakum, Ardıç ve Ayıbalığı plajları bulunmaktadır. Ayıbalığı Plajı, Akdeniz foklarının üreme alanı olduğundan doğal sit alanı ilan edilmiştir. Gelen ziyaretçilerin mutlaka burada denize girmeleri ve doğal oluşum kayalıklarda güneşlenmeleri tavsiye edilir. Mordoğan ve çevresinin balıkçı kasabası olması nedeniyle hemen her mevsim, her çeşit balığın bulunduğu restoranlarda balık keyfini yaşayabilirsiniz. Ege mutfağından zeytinyağlıların tadına bakabilir, mevsiminde gittiğinizde sadece Mordoğan’da yetişen hurma zeytini dalından koparıldığı gibi yiyebilirsiniz. Bunların yanında Ege’ye özgü ot yemekleri ve salataları, enginar gibi lezzetleri tadabilirsiniz. Mordoğan’a gittiyseniz hurma zeytin, sümbül, nergis ve enginar almayı unutmayın. 86
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
is seen is crying before the f lower. Echo, who goes into hiding in a cave, maybe still lives on in there and repeats something feverishly. Narcissus, who lives as a daffodil on the pastures of Mordoğan, has given his name to the condition known as narcissism in psychology. Works to unearth this famous pond and add it to the historical and cultural roster of the area still continues with the efforts of local author-journalist Neşet Öztekin.
water Archeopark Project established jointly by the Mordoğan Municipality, Ankara University, the Izmir Underwater Foundation and 360 Degrees Historical Research Club, has opened up a whole new world under the sea in the area. There is a replica of a cargo ship from 600 B.C., the mull of a war ship and a C47 Dakota war plane in the Archeopark. The amphorae placed inside the sunken ship attract a lot attention.
The region is also rich in historical structure. The spring of Narkisos, Ayşe Hatun Mosque, Greek villages, fountains and windmills are the attraction points in Mordoğan. With its shores that have immense potential for alternative tourism, walking tracks and picnic areas, fishing, hunting, archeo-park, the area is a candidate to become the region’s shining diamond in health and nature tourism. Line fishing, which is a great sport for the mind and body, is a joyful experience in Mordoğan.
There are 3 beaches in Mordoğan called Kocakum, Ardıç and Ayıbalığı. Ayıbalığı Beach has been put under preservation because it is a breeding ground for the Mediterranean monk seal. We strongly advise visitors to swim at this beach and sunbathe on the naturally formed rocks.
Mordoğan provides unique possibilities for underwater enthusiasts. The Under-
Because Mordoğan and its vicinity is a fisherman town, you can enjoy a lovely meal at one of the fish restaurants. You can taste dishes made with olive oil and take a bite from the special olives that grow here. If you are in Mordoğan, don’t forget to buy olives, hyacinth, daffodil and artichokes.
ÜMİTKÖY B A
MEYHANE
L I KÇ I S I
Atatürk Cad. No: 350/A I.Kordon Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 06 36 e-mail: info@kordonumitkoybalikcisi.com
www. kordonumitkoybalikcisi.com
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
87
Bir Başkent / A capitalcity
BERLİN Buzdan ve küllerden doğan şehir:
Oluşumu buzul çağının etkisiyle belirlenen Berlin, tarihinde önemli gelişmeler yaşadı. Nazi Almanyasının başkenti iken 2. Dünya Savaşı sonrasında hayalet şehre dönüştü, sonra ikiye bölündü ve Berlin, küllerinden yeniden doğdu. Fotoğraflar / Photographs: AHMET GÜREL
88
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
The city that rose from ice and ashes:
Berlin Berlin, which was formed after the effects of the Ice Age, witnessed important events during its history. While it was the capital of Nazi Germany, it became a ghost city after WW2. Then it was divided in two and was reborn from its ashes. Berlin, Almanya’nın başkenti ve en büyük şehridir. Oluşumu buzul çağının etkisiyle belirlenen ve 20 bin yıl önce çevresi buzullarla çevrili olan kentin coğrafyası, 18 bin yıl önce buzulların erimesiyle oluştu. Tarihinde önemli gelişmelere tanıklık eden Berlin, Nazi Almanyasının başkenti iken 2. Dünya Savaşı sonrasında hayalet şehre, harabeye dönüştü. Bütün Almanya’da olduğu gibi ikiye bölünen ve belleklerdeki adıyla ‘’Utanç Duvarı’’ ile katı engellemeler yaşayan Berlin, küllerinden yeniden doğdu. Kentin ortasından geçen ve doğudan batıya doğru akan Spree nehrinin iki kıyısında Cölln ve Berlin adlı iki balıkçı köyünün ilk kez 1307 yılında birleşmesiyle Berlin doğdu. Brandenburg’un, daha sonra Prusya’nın başkenti olan Berlin, Prusya’nın güçlenmesi sürecinde Kuzey Almanya, ardından da Avrupa’nın önemli merkezlerinden biri haline geldi. Alman İmparatorluğunu da başkentlik yapan Berlin, 1933 yılından itibaren Nazi Almanyasının da merkezi oldu. 2. Dünya Savaşı yıllarında ise Berlin, müttefik devletler tarafından işgale uğradı, yandı, yıkıldı. Batılı
Berlin is Germany’s capital and largest city. The geography of the city was formed by the melting of the glaciers 18 thousand years ago. Berlin, which witnessed important events during its history, was once the capital of Nazi Germany but turned into a ghost city after WW2. After it was divided into two with the Wall, it was reborn from its ashes. Berlin was formed with the merging of two villages, Cölln and Berlin, which were located on each side of the Spree River that f lowed from the middle of the city, in 1307. Berlin, which was first the capital of Brandenburg and then Prussia, became an important city in Europe during the strengthening of Prussia. Berlin, which was also the capital of the German Empire, became the center of Nazi Germany in 1933. During WW2, Berlin was invaded, burnt and torn down by the Allies. The rapidly growing political differences between Western countries and the Soviet Union split both the country and Berlin into two, as East and West. The Berlin Wall, which was built in 1961, blocked the passage to the west. Magnificent buildings, embassies and the Bergama Museum which hosts the world famous Bergama Altar, was left on the eastern side. The wall of shame, as it once was known, was torn down in 1989 after İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
89
Parlamento
Almanya’yı olduğu gibi Berlin’i de ikiye bölen belleklerdeki adıyla ‘’Utanç Duvarı’’ 30 yıla
with ice. This was my ülkelerle Sovyetler Birliyakın katı bir engelleme yaptı. 1989’da duvarın first visit. What would I ği arasında hızla gelişen yıkılmasından bir yıl sonra iki Almanya’nın see inside Berlin which I siyasi farklılık hem ülconsidered a typical Eukeyi, hem Berlin’i doğu resmen birleşmesiyle Berlin, Almanya ropean city? I will tell ve batı olmak üzere ikiye Federal Cumhuriyeti’nin başkenti oldu. you about Berlin throböldü. 1961’de inşa ediugh the eyes of an engilen Berlin Duvarı, kentneer. lilerin batıya geçişlerini en katı yöntemlerle enBerliners, who f led to gelledi. Mimari eserler, 28 years. A year later, the two countbüyükelçilikler, saraylar ile Türkiye’den ries were reunited and Berlin became the west in utter eagerness, preferred to kaçak getirilen Bergama Sunağı’nın ser- the capital of Germany. Berlin, which live and work in the west. The econogilendiği dünyanın önemli müzelerin- had a population around 4 million be- mic difference between the two Berlins den Bergama Müzesi’nin de bulunduğu fore the war, was down to between 3.1 was quickly felt and the properties in müzeler, kentin doğusunda kaldı. and 3.6 after the war and stayed almost eastern Berlin were being sold at half the same after that. It is believed that price compared to the ones in the west. ‘’Utanç Duvarı’’ olarak adlandırı- over 200 thousand Turkish people live The new owners of these buildings either tore down them down or renovated lan Berlin Duvarı, 28 yılın ardından in Berlin. them to their original state. While I was 1989’da yıkıldı, bir yıl sonra ise iki Almanya birleşti Eyalet şehir olarak eski Here is how Ahmet Gürel, who visited there I witnessed building being fretted with special brick coverings and turned yapısına kavuşan Berlin ise Almanya Berlin as a tourist, describes the city: into old Berlin houses. Federal Cumhuriyeti’nin başkenti ilan edildi. Nüfusu 4 milyondan 2. Dünya ‘’It was the month of March; our plane Savaşı sonrası 3.1 ile 3.6 milyon arasına had landed on Schönefeld Airport in While I was visiting Bellevue Palainen Berlin, hep aynı rakamlarda kaldı. Berlin, located amongst lakes covered ce, which is now a museum, I saw the 90
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
The Wall of Shame, as it was once
Türkiye dışında en fazla Türk nüfusun bulunduğu Berlin’de yaklaşık 200 bin Türk’ün yaşadığı sanılıyor.
known, divided Berlin in two for almost
Berlin’de yaşayan değil ama kenti turist olarak ziyaret eden bir Türk’ün, Uşakizade Köşkü Müdürü Ahmet Gürel’in kaleminden, kent satırlara şöyle yansıdı: ‘’Mart ayı, uçağımız, buzlarla kaplı göllerin arasında bulunan Berlin Schönefeld havaalanına inmişti. Bu benim ilk gelişimdi. Tipik bir Avrupa şehri olarak gördüğüm Berlin’in içine girince nelerle karşılaşacaktım? Berlin’i bir mühendis gözüyle sizlerle paylaşacağım Utanç duvarının yıkılmasından sonra, hasretle batıya hücum eden Berlinlilerin çoğu, batıda yaşamayı ve çalışmayı tercih etmişlerdi. İki Berlin arasındaki
30 years. The city became the capital of Germany after the two countries united with the fall of the wall.
ekonomik fark, hemen hissedilmeye başlanmış ve doğudaki mülkler, batıya göre yarı yarıya ucuz olarak el değiştirmişti. Bu mülklerin yeni sahipleri, dünya savaşı sonunda yapılmış olan basit yapıları, ya yıkmış ya da giydirme yaptırarak eski haline getirmişti. Ben oradayken, binaların özel tuğla kaplamalarla eskitildiğini ve eski Berlin evlerine benzetildiğini gözlemledim. Halen Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve müze olarak seyre açık olan Bellevue Sarayı’nı gezerken, doğu kesiminde kalan, savaş sırasında yıkılan parlamento binasının eski resmini gördüm, bina
photo of the Parliament Building on the eastern side which was torn down and it looked like a palace. The current state of the building was hideous. In 2006, it was decided that the building was going to be torn down and rebuilt to its original state. The building has now been restored to its original glory.
Museum Island
In Berlin, not only a political but a cultural capital, magnificent buildings, embassies, palaces and museums were located on the eastern part of the city. Museum Island, a one kilometer area located on Spree River, has been on UNESCO’s World Heritage List since 1999. I reserved a whole day of my trip for these museums but it wasn’t enough. Here are some of them: İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
91
Bergama Müzesi
adeta saray gibiydi. Bu binanın bugünkü hali ise tam bir çirkinlik abidesiydi. 2006 yılında yapılan halk oylamasıyla bu binanın yıkılıp, eski haline getirilmesine karar verilmişti. Bina şimdi eski tarihine uygun bir hale getirilmiştir. Bu benim gözlemlerime bir örnektir.
Müzeler Adası
Sadece siyasi değil, aynı zamanda da kültür başkenti olan Berlin’in mimari şaheseri olan binaları, büyükelçilikleri, sarayları ve müzeleri tamamen kentin doğu kesiminde kalmıştı. Berlin’in Mitte ilçesinden geçen Spree Nehri’nin üzerinde bulunan bir kilometrekarelik alana sahip olan “Müzeler Adası”, 1999’dan beri UNESCO’nun “Dünya Mirasları Listesi”nde bulunmaktadır. Gezimin bir gününü bu adadaki müzelere ayırdım, ama yetmedi. Bu adada yer alan müzeleri şöyle anlatabilirim; 92
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Neues Museum, which was torn down during WW2, was rebuilt by David Chipperfield and reopened in 2009. Alte Nationalgalerie, hosted 19th century pieces donated by banker Joachim H. W. Wagener. The Bode Museum, opened in 1904, was renamed “Kaiser-Friedrich-Museum”. It hosts sculpture collections, antique and Byzantine era artworks. The island includes the magnificent St. Nicholas Church The Berlin Bergama Museum, which hosts the Bergama Altar brought over
from Turkey, is the most important structure on Museum Island. The Altar of Zeus from Bergama, The Market Door of Milet, the entrance of the Bergama Temple of Athena and the Athena Statue from Bergama are on display at this museum as artifacts from Anatolia. It is still debated if the collection from Turkey was brought to Germany legally. There were campaigns to bring back these artifacts to Turkey which I also supported. The museum, which was constructed like the Temple of Zeus was finished in 20 years. Many artifacts, including the Altar of Zeus, was taken to the Soviet Union after WW2 until 1958 and then brought back to East Berlin. When I first arrived at Museum Island, the first place I visited was the Berlin Museum. I quickly went inside; I was
UNESCO’nun ‘Dünya Mirasları Listesi’ndeki Müzeler Adası’nda Almanya’ya getirilişi
tartışmalı olan Bergama Müzesi de bulunur. II. Dünya Savaşı’nda yıkılan Neues Museum, David Chipperfield tarafından yeniden inşa edilerek, 2009 yılında tekrar açılmış. Alte Nationalgalerie, banker Joachim H. W. Wagener tarafından bağışlanan 19. yüzyıl sanat eserlerine ev sahipliği yapmaktaydı. 1904’te açılan Bode Müzesi, “Kaiser-Friedrich-Museum” olarak adlandırılmıştır. Heykel koleksiyonlarını, geç dönem antik ve Bizans sanat eserlerini sergilemektedir. Adada, St. Nicholas Kilisesi de tüm ihtişamıyla yer almıştır. Türkiye’den getirilen Bergama Sunağı’nın sergilendiği Berlin Bergama Müzesi, Müze Adası’nın en önemli yapısıdır. Burada Anadolu eseri olarak; Bergama’nın Zeus Sunağı, Milet’in Pazar Kapısı, Ber-
The Bergama Museum is located on
Museum Island, which is a name on UNESCO’s World Heritage List. gama Athena Tapınağının Girişi, Bergama’dan Athena Heykeli bulunur. Bu koleksiyonunun Almanya’ya yasal olarak getirilip getirilmediği günümüzde tartışma konusudur. Türkiye’den götürülen eserlerin geri getirilmesi konusunda kampanyalar yapılmış, ben de destek vermiştim. Zeus Tapınağı görünümünde tasarlanan müze, yirmi yılda inşa edilmişti. Bergama’nın Zeus Sunağı dâhil birçok eser, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’ne götürülmüş, 1958 yılına kadar orada kalmış, sonra zamanın Doğu Berlin’ine geri getirilmişti. Müze Adası”na vardığımda ilk ziya-
free to take photographs and I established a Bergama Altar archive with the hundreds of photographs I took. I tried to dull my pain by taking photographs. The most depressing thing was to hear that people saying how they had bought the altar from the Turks for only 20-25 thousand DMs. Later on, I visited the new Parliament building known as the Reichstag - Bundestag Empire Senate and from the roof of the building; my wife and I watched the senators at work. Berlin looked amazing from the rooftop. There were many beautiful cafes along this route. We watched the exhibition about the fire of Reichstag that happened on February 27, 1933 with utter pain. The fire had taken place after Hitler was appointed prime minister and all the parties were continuing their election campaign. The renovation process of the building was depicted in detail at the exhibition.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
93
ret ettiğim yer, Berlin Müzesi oldu. Önünde fazla beklemeden hızla içeri girdim, f laşsız fotoğraf çekmek serbestti, çektiğim binlerce fotoğraf la Bergama Sunağı arşivi oluşturdum. Duyduğum acıyı fotoğraf çekerek dindirmeye çalıştım. Alman öğrencilerin resim yapmak için yerlere oturduğu bu müzede, beni en çok üzen taraf, 20-25 bin altın DM’a Bergama Sunağı’nı Türklerden satın aldıklarını anlatmalarıydı. Rotamızı, günümüz parlamento binası olan Reichstag - Bundestag İmparatorluk Meclisi - Federal Meclis’e çevirdim, eşimle birlikte tüm katlarını gezdiğimiz parlamento binasının çatı-
Sadece siyasi değil, aynı
zamanda kültür başkenti de
olan Berlin’de mimari şaheseri
binalar, büyükelçilikler, saraylar
ve müzeler kentin doğusundadır.
In Berlin, not only a political but a cultural capital, magnificent buildings, embassies, palaces and museums are located on the eastern part of the city.
sından, içerideki parlamenterlerin çalışmasını izledik. Çatıdan, tüm Berlin olağanüstü gözüküyordu. Bu seyir yerine çok güzel kafeteryalar yapılmıştı, 27 Şubat 1933 akşamı çıkan Reichstag yangını ve sonrasının sergisini ibretle ve acı ile izledik. Reichstag yangını, Hitler’in başbakan atanmasından sonra tüm partilerin seçim çalışmalarını sürdürmekte olduğu bir dönemde gerçekleşmişti. Bu sergide, Reichstag onarımının her saf hası detayla anlatılmıştı. 94
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Wasn’t renovated to make people forget about the war
K a iser-Wi l helm-Gedächtn isk i rche Memorial Church in the center of Berlin wasn’t rebuilt to make people forget about the war. The past in Berlin- the city of pain- was never forgotten and kept alive. The most painful museum was the Jüdisches Holocaust Museum in Berlin. Seeing the Jews that were being sent to gas chambers was a tough and painful experience.
The magnificent Charlottenburg Palace is one of the most beautiful examples of Baroque architecture. This building, which is one of the oldest buildings in the city, is now a museum. The garden and pond behind the palace is worth seeing.
Brandenburg Gate
The Brandenburg Gate is one of the main symbols of Berlin. Just to its north is Reichstag . During the Cold War
Brandenburg Kapısı
Savaşı unutturmamak için onarılmadı
Berlin’in ortasında bulunan KaiserWilhelm-Gedächtniskirche - Yıkık Kilise, savaşın dehşetini unutturmamak için onarılmamıştı. Acıların kenti Berlin’de geçmiş hiç unutulmamış ve taze tutulmuştu. Adeta geçmişini bilmeyenlerin, geleceği olmayacağı söylemindeki gibi. En üzüldüğüm müze ise, Berlin’in ortasındaki Jüdisches Museum Yahudi Soykırımı Müzesi idi. Müzeyi gezerken, fırınlarda yakılan Yahudilerin fotoğraf larını görmek beni çok etkilemişti. Çok görkemli bir yapı olan Charlottenburg Sarayı, Barok yapı sanatının en güzel örneklerinden biri. Berlin’in en eski yapılarından biri olan bu saray, günümüzde müze olarak kullanılıyor. Sarayın arkasındaki bahçe ve gölet görmeye değer.
Brandenburg Kapısı
Brandenburg Kapısı, Almanya’nın Berlin şehrinin ana sembollerinden biridir. Hemen kuzeyinde Reichstag bulunur. Soğuk savaş boyunca, Reichstag Batı Berlin’de, Brandenburg Kapısı Doğu Berlin’de kaldı. 18. yüzyılda yapılan bu kapıdan çok etkilendim, birçok fotoğrafını çektim. Kapının altından geçtikten sonra otel ve turistik eşya satış mağazaları ile karşılaşıyorsunuz. En ilginç olanı da doğu bloğuna ait askeri objelerin burada ve seyyar satıcılarda satılması. En çok askeri madalya ve şapka satılıyor. Prusya’nın zaferinin ardında yapılan Zafer Sütunu ise 70 metre yüksekliği ile dikkat çekiyor. Etrafındaki orman ve tabiat parklarının ihtişamı ve güzelliği kış ayına rağmen görsel bir şölen oluşturuyor.
Reichstag remained in West Berlin and the Brandenburg Gate remained in East Berlin. I was in awe of this 18th century gate and I took multiple photographs. After you pass under the gate, you are greeted with hotels and souvenir shops. The most interesting part is that military objects belonging to the eastern bloc are sold by street vendors. The most sought out items are military medallions and helmets. The Berlin Victory Column, built after the Prussia victory, attracts attention with its 70 meter height. The forest and parks around it establish a visual festival with their magnificence. The history museum about the Berlin Wall and Checkpoint Charlie border was very interesting; you can even trace the borders of the symbolic wall drawn on the ground and see exhibitions about the wall. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
95
Berlin duvarı ve Checkpoint Charlie sınır kapısı ile ilgili tarih müzesi çok ilginçti, bu noktada eski Berlin duvarı ile ilgili sergiler ile sembolik duvarın yerde çizili izini izleyebilirsiniz. Doğu ve Batı Berlin arasındaki farkı, metro ve trenlerde de gözlemeniz mümkün. Batı Berlin’de son teknolojide trenler çalışıyor. Doğu kesiminde en az 50 yıl geride kalmış trenlere rastladık, sanırım doğu - batı farkının kalkması için yine bir 25 yıla gereksinim var. Yönümüzü, uçaktan izlediğimiz gölleri gezmeye çeviriyoruz. Buz üzerinde kayan gençleri ve soğuğa rağmen piknik yapanları izlemek, bizim için bir keyif oldu. Berlin’de en yoğun Türk nüfusu Kreuzberg semtinde bulunuyor. Burayı
Türkiye dışında en fazla Türk nüfusun bulunduğu Berlin’de yaklaşık 200 bin Türk’ün yaşadığı sanılıyor.
It is believed that over 200 thousand Turkish people live in Berlin.
gezerken, Türk seyyar satıcılarını, sebze pazarlarını görmek her zaman mümkün. Almanlar da bu pazarların doğal müşterisi gibi. Her yer Türk dönercisi ve kebapçısı. Berlin’de kaldığım bir hafta boyunca, tamamen savaş sonu enkaz hale gelen Almanya’nın nasıl ayağa kaldırıldığını gözlemledim. Şehir planlarının en az 200-300 yıllık bir geçmişe uzandığını ve de hiçbir yerel idarenin onu bozmaya kalkmadığını öğrendim. Darısı başımıza…’’
96
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
You can spot the difference of east and West Berlin on the subway and trains. Latest technology trains run in West Berlin where older models can be seen in the East. I guess another 25 years is needed until the East catches up with the West. Now we are on route to seeing those lakes we saw from the plane. It was interesting to see people picnicking despite the cold weather and kids ice skating. Most of the Turkish population in Ber-
lin resides in an area called Krouzberg. It is possible to see Turkish street vendors and vegetable markets while touring the area. The Germans frequents these markets and kebab restaurants are plenty. While I was in Berlin for a week, I was able to see how Germany was rebuilt after the war. I learned that the city plans were drawn up at least 200 years ago and that no local authority had dared to change them. I hope we can do the same…’’
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
97
Söyleşi / Interview
Bir İzmir gönüllüsü O yaptığı işi “İzmir’in ölüsüne de dirisine de sahip çıkıyoruz” diye özetlese de uzmanlık alanı olan halkla ilişkileri isminin önündeki unvan olmaktan öteye taşımış bir toplum gönüllüsü.
A life dedicated to Izmir Even though he sums up his work by saying that he is there for Izmir no matter what, he is a public relations expert who has dedicated his life to public service.
Ünlü işadamı Sakıp Sabancı boşuna dememiş, “Onu İzmir’in kedileri bile tanır” diye. İzmir’de hangi taşı kaldırsanız onunla karşılaşıyorsunuz. Düzenlediği anma etkinlikleri, kent gezileri, ağaçlandırma faaliyetleri bir yana, İzmir’in ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatıyor Sancar Maruf lu. O yaptığı işi “İzmir’in ölüsüne de dirisine de sahip çıkıyoruz” diye özetlese de uzmanlık alanı olan halkla ilişkileri isminin önündeki unvan olmaktan öteye taşımış bir toplum gönüllüsü. 45 yıllık meslek yaşamına pek çok başarıyı sığdıran Maruf lu ile yaşamı, mesleği ve sitem etse de asla vazgeçemediği İzmir üzerine keyif li bir söyleşi yaptık. Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler uzmanlarından birisiniz. Mesleğe adım atışınızın öyküsünü bizlerle paylaşır mısınız? MARUFLU: Yıl 1967, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Heykel Bölümü’nde 98
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
It is true; even the cats in Izmir know him. He is everywhere. Besides organizing various cultural events, Sancar Maruf lu also helps the needy in Izmir. Even though he sums up his work by saying that he is there for Izmir no matter what, he is a public relations expert who has dedicated his life to public service. We spoke to Maruf lu, a man that has achieved so much during his 45 year professional life, about his work, life and Izmir, a place he cannot give up. You’re one of the first public relation experts in Turkey. Can you tell us how you started your career? MARUFLU: In 1967, I was studying art in İstanbul. My father was a civil servant and I had come from Izmir to Istanbul. I have a roof over my head but I have limited means so I had to work. I went to see Abdi İpekçi at Milliyet newspaper and he hired me as a police reporter. In no time, and became a favorite and started working with a famous enter-
Öyle siyah plakalı araçlara binmekle sivil toplum örgütü temsilcisi olunmaz. Bu mesele gönüllülük gerektirir.
öğrenim görüyorum. tainment reporter who You can’t be a real NGO representative by just getting Memur çocuğuyum, was writing popular İzmir’den İstanbul’a crime novels. He was into a fancy car. You need to love what you’re doing. gitmişim. Başımı soalso in charge of public kacak bir ev var ama relations at the paper. I imkanlar kısıtlı. Mecmet a lot of celebrities dı. Vehbi Koç’tan Sakıp Sabancı’ya, buren çalışma ihtiyacı duydum. Döne- Üzeyir Garih’ten Vitali Hakko’ya, and businessmen during this time. min İzmir Gazeteciler Cemiyeti Baş- Kadir Has’tan İshak Alaton’a kadar kanı İsmail Sivri aracılığıyla Milliyet Türkiye’nin ünlü iş adamlarını yakın- How did you go from journalism to Gazetesi’ne, Abdi İpekçi ile görüşmeye dan tanıma fırsatı yakaladım. public relations? gittim. Abdi Bey beni polis ve adliye MARUFLU: One day, Abdi İpekçi muhabiri olarak işe aldı. Kısa zamanda Gazetecilikten halkla ilişkiler alanı- called me into his office. He said that başarılarım ve çalışkanlığım sayesinde na geçişiniz nasıl oldu peki? he wanted me to organize the 20th anAbdi Bey’in gözüne girdim. Bir süre MARUFLU: Günlerden bir gün Abdi niversary celebrations of the Turkish sonra Abdi Bey, beni o dönemin ünlü İpekçi, beni odasına çağırdı. İkinci Journalists Association where he was magazin yazarı Ümit Deniz’in yanında başkanı olduğu Türkiye Gazeteciler vice president. I was surprised that he görevlendirdi. O yılarda Ümit Deniz Cemiyeti’nin 20. yıldönümü etkinliğini had chosen someone like me who had aynı zamanda Murat Dalman tipleme- benim organize etmemi istedi. Şaşır- no experience. He said that I could do siyle Türkiye’nin ilk polisiye romanla- mıştım, “Efendim bu alanda hiç dene- it. He sent me to Alaaddin Asna, one of rını yazan çok popüler bir gazeteciydi. yimim yok, nasıl olur?” dedim. Abdi the first public relation experts in TurMilliyet Gazetesi’nin halkla ilişkile- Beyin cevabı “Yaparsın” oldu. Beni key. I organized an event at the building rini de yapıyordu. Tüm iş dünyasının, Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler uzman- which is now the Press Museum with sanatçıların yakın dostuydu. Onun ya- larından Alaaddin Asna’ya gönderdi. his help. nında İstanbul’da gitmediğimiz mekan, Onun bana verdiği şablonu ve bilgileri After that, I worked on the organization tanışmadığımız ünlü neredeyse kalma- uygulayarak şu anda Basın Müzesi’nin for the Regional Cooperation for DeİZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
99
Umudumuz kentsel
yenileme projelerinde.
Our hope is the urban renewal projects.
velopment meeting and the event was a big success. Abdi İpekçi congratulated me and said that he wanted to talk to me after I was done. The long meeting we had changed my life because he wanted me to stop studying art and study public relations. After his recommendation, I enrolled in Istanbul University’s Journalism and Public Relations Institute. When my father got ill, I dropped out of school and returned to Izmir and began studying at the Aegean University. Kordonboyu
olduğu binada olağanüstü bir organizasyon düzenlenmesini sağladım. Ardından İstanbul’da düzenlenen, İran, Pakistan ve Türkiye’yi kapsayan ‘Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Toplantısı’nın davetiyesinin basımından, davetlilerin tespitine kadar her şeyini üstlendim. Organizasyon katılımcıların büyük beğenisini topladı. Dönemin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek, beni alnımdan öperek kutladı. Abdi Bey de beni tebrik edip, işimi bitirince benimle konuşmak istediğini söyledi. Kendisiyle o gün sabaha karşı yaptığımız konuşma, kaderimi değiştirdi. Çünkü Abdi Bey, Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğrenimimi yarıda bırakıp halkla ilişkiler eğitimine geçmemi önerdi. Onun sayesinde yatay geçiş yaparak, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Enstitüsü’nde öğrenim görmeye başladım. Ancak ba100
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
bamın rahatsızlanması üzerine İzmir’e dönmek zorunda kalınca öğrenimime Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu’nda devam ettim. Öğrenciliğim sırasında bir yandan da İzmir Enternasyonal Fuarı’nda çalışmaya başladım. 1971 Akdeniz Olimpiyatları’nda yönetici olarak görevlendirildim. Dönemin İzmir Belediye Başkanı Osman Kibar ve Fuar ve Turizm Müdürü Arkeolog Ahmet Dönmez ile birlikte çalışarak, 19 ülkeden 2 bin 600 sporcunun katıldığı, Türkiye’nin ilk uluslararası spor organizasyonunda olağanüstü bilgi ve tecrübe kazandım. 11 ay sonra tekrar İzmir Enternasyonal Fuarı’ndaki görevime dönerek, tam iki kez Uluslararası Fuarlar Birliği Kongresi organizasyonuna katkıda bulunma şansını yakaladım. Dönemin Belediye Başkanı İhsan Alyanak’ın desteğiyle E.Ü. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndaki
During school, I started working at the Izmir International Fair. During the 1971 Mediterranean Games, I worked as an administrator. I gained a lot of experience during the games which was attended by 2600 sportsmen from 19 countries. This was Turkey’s first international organization. I returned to my job at the Izmir International fair 11 months later and worked at two BIE organizations. I did my masters at the Ankara University with the support of İhsan Alyanak, who was chief magistrate of Izmir at that time. In 1975, again with the support of İhsan Alyanak, I studied EXPO fairs organization for 3, 5 months in Milan. I served as an administrator in 28 international fairs. During this period, I was in charge of organizing 14 international festivals and events. In 1983, I resigned from my post at the Izmir Municipality Public relations Department and established Turkey’s second public relations firm Hisdaş Medyapol.
öğreniminden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu’nda yüksek lisans yaptım. Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde de öğrenim görerek, “Stratejik İletişim ve Organizasyon Sistem Uzmanı” unvanını kazandım. 1975 yılında yine İhsan Alyanak’ın desteğiyle Milano’daki Fuarcılık Enstitüsü’nde 3,5 ay EXPO Fuarları organizatörlük eğitimi gördüm. İzmir Enternasyonal Eğitimi bünyesinde tam 28 uluslararası fuarın organizasyonunda yönetici olarak görev aldım. Bu süreçte 14 uluslararası festivalin ve etkinliğin sorumluluğunu yaptım. 1983 yılında İzmir Belediyesinde Halkla İlişkiler ve Tanıtımdan Sorumlu Başkan Yardımcısı iken kendi arzumla bu görevden ayrılıp, Türkiye’nin ikinci halkla ilişkiler firması olan Hisdaş Medyapol’ü kurdum. Türkiye’de siyasi propaganda çalışmalarında halkla ilişkiler mesleği uygulamasını 1974 yılında ben başlattım. Bu kapsamda Bülent Ecevit, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Kenan Evren, İsmet İnönü, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, İsmet Sezgin, Hikmet Çetin, Erdal İnönü, Murat Karayalçın, Deniz Baykal ve daha pek çok siyasi ile yakın çalışmalarım oldu. 1967’den bugüne kadar geçen 45 yıllık meslek yaşamımda 334’ü uluslararası, 2 bin 66’sı ulusal ve yerel olmak üzere tam 2 bin 400 organizasyon düzenledim. Yerli ve yabancı, özel ve resmi toplam bin 368 kuruluşa hizmet verdim. İzmir’de 18 tane derneğe başkanlık yapıyorsunuz, ağaçlandırma faaliyetleri, kent gezileri, yardım faaliyetleri düzenliyorsunuz. Bunların hepsine nasıl zaman ayırıyorsunuz? MARUFLU: Az uyuyorum, çok çalışıyorum, çok da okuyorum. Kendimi devamlı yeniliyorum. İnsanın kendini yenilemesinin sonu yok. Okullardan mezun olursunuz size bir anahtar verirler. Bu anahtarı kullanmak size bağlıdır, bu da kendinizi yenilemenizle mümkün. Tüm gençlere tavsiyem bu.
İzmir’in, Türkiye’nin anılması gereken değerlerini, ülkeye bilim, kültür anlamında katkıda bulananları yaşatıyoruz.
Our job is to keep alive the figures that have
contributed to the science and culture of this country. I started Turkey’s first political propaganda campaign in 1974. I worked with many politicians during this time. In the past 45 years, I organized 2400 events, 334 of them international. I served a total of 1368 companies. You are the president of 18 different associations in Izmir and you organize city tours, charities and tree plantings. How do you find time to do all of this? MARUFLU: I sleep less, work more and read a lot. I always reinvent myself. You can always reinvent yourself. You graduate from a school and they give you a key. It is up to you to use it. This is the advice I give young people. Sakıp Sabancı had said that even the cats in Izmir know you. What is the secret of that? MARUFLU: Everyone in Izmir knows me; that is true. Why? Because
I travel on buses, I live a humble life; I earn my own money and don’t take the money I don’t deserve. Sancar Maruf lu is a public servant. You can’t be the president of an NGO by riding in fancy cars. You need to love what you do. If there is going to be a memorial ceremony in Izmir, you should be the one to organize it. MARUFLU: My most important characteristic is to work for Izmir no matter what. Our job is to keep alive the figures that have contributed to the science and culture of this country. But we can’t forget the ones who are still alive. Each year we are rewarding successful people who have contributed so much to this country as the Turkish Achievement Awards Committee. And we not only take care of people but important landmarks, such as the Clock Tower of the Gazi Statue. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
101
Ben mesleğimle ilgili
tercihimi İzmir’den yana kullandım. İstanbul’da olsaydım, zirvede
olurdum ve eminim daha çok para kazanırdım.
I chose to do my job in Izmir. If I were in Istanbul I’d be
on top and I’d sure Sakıp Sabancı sizin için “Onu İzmir’in kedileri bile tanır” demişti. Hakikaten neye borçlusunuz bunu? MARUFLU: İzmir’de herkes beni tanır evet. Neden? Çünkü Sancar Maruflu belediye otobüsleri ile seyahat eder, mütevazı yaşar, geçimini kendi imkanları ile sağlar, hak etmediği parayı almaz. Sancar Maruflu bir toplum gönüllüsüdür. Öyle siyah plakalı araçlara binmekle sivil toplum örgütü temsilcisi olunmaz.
Bu mesele gönüllülük gerektirir.
İzmir’de bir anma etkinliği düzenlenecekse ilk akla gelen kişi yine sizsiniz. MARUFLU: Evet, benim en önemli özelliğim İzmir’in ölüsüne de dirisine de sahip çıkmak zaten. İzmir’in, Türkiye’nin anılması gereken değerlerini, ülkeye bilim, kültür anlamında katkıda bulananları yaşatıyoruz. Bu arada hayatta olanları da unutmuyoruz tabii. Doktor Behçet Uz ile kurduğumuz ve şu anda Süleyman Demirel’in onursal başkanı olduğu Türk Başarı Ödülleri Kurulu çatısı altında hayatta olup da başarı gösteren insanlarımızı ödüllendiriyoruz. Yani sadece ölülerle değil dirilerle de ilgileniyoruz. Sadece kişileri değil önemli değerleri de ele alıyoruz. 102
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Bazen İzmir’in Saat Kulesini bazen de Gazi Heykelini ele alıyoruz. Bir söyleşinizde “İzmir bana yalnızca plaket verdi” demiştiniz. İzmirlilerden yeterince destek görmediğinizi mi düşünüyorsunuz? MARUFLU: Ben mesleğimle ilgili tercihimi İzmir’den yana kullandım. İstanbul’da olsaydım, zirvede olurdum ve eminim daha çok para kazanırdım. Bu güne kadar İzmir’e büyük hizmetlerim oldu ama hep aracılarla. İzmirli firmalar İzmir ile ilgili işlerini İstanbul’daki firmalara veriyor. O firmalar da bu işleri bana yaptırıyor çünkü. İzmir bana çok güzel ödüller verdi. Ölmeden adımın bir sokağa verildiğini gördüm örneğin, bundan onur duyuyorum. İzmir’de çok az kişinin aldığı ödülleri aldım. Ama bunların yerine bana daha iyi bir ekonomik zemin hazırlansaydı belki kentime daha çok katkım olurdu. Herkes şunu bilmelidir ki, bana sağlanacak ekonomik katkı bu kente döner, ben bu parayı fakire fukaraya harcarım. Şimdi ise başkanlığını yaptığım İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği bünyesinde fakir fukaraya dağıtmak için zenginlerden para istiyorum.
make more money.
In one of your interviews you said that you only got a plaque from Izmir. Does that mean that you don’t receive enough support from the people of Izmir? M ARUFLU: I chose to do my job in Izmir. If I were in Istanbul I’d be on top and I’d sure make more money. I have done a lot of things for Izmir until now but always through intermediaries. The companies in Izmir give work to f irms in Istanbul and they in return ask for my services. Izmir has given me many beautiful rewards. I have seen my name given to a street before my death and that is nice. I have received hundreds of rewards but if they had given me more f inancial support I would have done even more for my city. Now, I am asking money from the rich to give to the poor.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
103
Müze / Museum
Ticari emtia deposundan müzeye İzmir’in önemli kültürel miraslarından Alsancak Garı’nın tam karşısındaki bağdadi bir yapı, bugün bir müzeye ev sahipliği yapıyor. Tarihin gerçek tanıklarınca karşılanacağınız İzmir TCDD Müzesi ve Sanat Galerisi, demiryollarının belleğidir. Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs : SÜLEYMAN DUMAN
From a warehouse to a museum The plasterboard building across the historical Alsancak railway station now serves as a museum. The Izmir TCDD Museum and Art Gallery is the virtual memory of the railways.
104
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Anadolu’da ilk demiryolu hattının başlangıç noktasıdır Alsancak Garı. 19. yüzyılda İzmir’in gelişmesinde ve ekonomik yapısının hızla şekillenmesinde etkin rol oynamasının yanında kentin önemli bir kültürel mirasıdır. Henüz istasyon inşa edilmeden önce un değirmenlerinin, sanayi tesislerinin ve bu tesislerde çalışan işçilerin yerleşim bölgesi olan gar çevresi, bir dönem de Levanten ailelerinin yerleşmesinin tanığıdır. 1800’lü yılların başında bölgedeki yapılarda, İngiliz aileleri oturur. Yıl 1857’yi gösterdiğinde Osmanlı’nın ilk demiryolu olan İzmir-Aydın hattının temeli atılırken, Punta (Alsancak) Garı, bir yıl sonra hizmete girer. Alex Baltazzi, ‘’Alsancak 1482 Sokak Anıları’’ adlı kitabında Alsancak Tren İstasyonu bölümünün girişine Kosmas Politis’in şu mısralarıyla başlar: “Punta (Alsancak) istasyon civarı, gri, yeşil, taştan veya mermerden yapılmış büyük evleriyle kentin en güzel mahallerin-
dendi. Yüksek selvi ağaçlarıyla donatılmış istasyon meydanında, atlı karaçolar trenden inen yolcuları bekliyorlardı. Tren sakin bir şekilde ıslık çalıyordu. Sessizlik ve büyüklük hâkimdi” Şimdilerde gar önünde karoçalar beklemese de, sessizlik yerini yoğun trafiğe bırakmış olsa da istasyon ve çevresi nostaljik bir manzaranın seyir keyfini yaşatmaya devam ediyor. O günden bu güne dimdik ayakta duran Alsancak Garı ve çevresindeki yapılar, İzmir’in kültürel mirasını oluşturuyor. Kent kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan gar, halen birçok yolcuya ve trene ev sahipliği yaparken, yanı başında yer alan saat kulesi yolculuk vaktinin geldiğini işaret ediyor. Alsancak Garı’nın tam karşısında ise 1850’li yıllara tarihlenen iki katlı, bağdadi bir yapı göze çarpar. İngiliz Konsolosluğu ve Anglikan Kilisesi’nin mimari özelliklerini taşıyan bu yapı,
The Alsancak railway station is the starting point of the first railway in Anatolia. As well as contributing greatly to the economy of Izmir in the 19th century, it is a true cultural heritage. The vicinity of the station, which was the place of mills, industrial facilities and the homes of workers that served in these facilities, was once the settlement choice of Levantine families. British families lived in the buildings in the area around the start of the 1800’s. The foundations of the first Ottoman railway, the IzmirAydın line were laid in 1857 and the Alsancak railway station came into service a year after that. In his book “Memoirs of Alsancak 1482 Street”, Alex Baltazzi starts the chapter about the railway station with the words of Kosmas Politis: “The vicinity of the Punta (Alsancak) train station was one of the most beautiful neighborhoods in Izmir with its İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
105
Müze Müdürü Mazlum Beyhan, müzenin kendisi
Mazlum Beyhan
kadar mütevazı, entelektüel ve bir sanat aşığı.
The director of the museum Mazlum Beyhan is as modest as the museum and is an intellectual art enthusiast.
demiryollarının belleğini barındıran TCDD Müzesi ve Sanat Galerisi’dir. 1800’lü yılların başında İngiliz tüccarlarının ticari emtia deposu olarak kullanılan bina, bir süre İngiliz şirketlerinin idarehanesi olarak hizmet vermiş. Sonrasında İzmir-Aydın Osmanlı Demiryolu Şirketi yöneticisinin lojmanı olarak kullanılmış. Demir yollarının millileştirilmesinin ardından yan tarafında bulunan yapılar ile birlikte uzun süre lojman olarak değerlendirilmiş. 1990 yılında Müze ve Sanat Galerisi olarak düzenlenmesinin ardından 2002-2003 yıllarında yapılan son restorasyon ile alt katı müze, üst katı galeri olarak hizmete girmiş. 106
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Müzenin ilk girişinde, gara giren yolcunun ilk yapacağı şey olan bilet alma vezneleri ile karşılaşıyorsunuz. Veznenin hemen karşı tarafında her istasyonun olmazsa olmazlarından kantarlar, kantarların hemen yanında ise biletini alan yolcunun yararlandığı duvar saatleri göze çarpıyor. Girişin karşı tarafında ise çeşitli istasyonlardan toplanmış, dönemlerinin ince işliği ve şıklığını yansıtan musluklar bulunuyor. Müzenin ilk odasında telgraf makineleri, duvarlarda TCDD’de çalışmış olan memurların fotoğraf ları, telefonlar, tabelalar, daktilo ve masalar yer alıyor. Hareket halindeki trenlerin birbirinden haberi olması için kullanı-
big houses made from gray and green stone or marble. Horse drawn carriages used to wait for passengers at the station that was surrounded with big cypress trees. The train whistled calmly. The silence and grandeur was palpable.” Even though these carriages don’t wait in front of the station and the silence has given way to heavy traffic, the station and its surrounding area keep providing a nostalgic panorama. The station and buildings around it still stand strong and present the cultural heritage of Izmir. The station, which is an inseparable part of the urban identity, still hosts many passengers and the clock tower beside it points to the time of departure. A plasterboard building from the 1850’s attracts attention right across the railway station. This building, which embodies the architectural
lan telgraf makinelerinin bazıları halen çalışır durumda. İkinci odada ise eski yol yapım gereçleri, lambalar, eski fenerler, hesap makineleri, yazışma gereçleri, tren plakaları, hokkalar, vagon restoranlarında kullanılan yemek takımları var. Bu odada ayrıca, sağlık gereçleri, biletler, buharlı trenlere ait değişik objeler, zamanında İzmir’e gelmiş olan harem vagonunun bir bölümü, eski bir piyano, Cumhuriyet dönemlerine ait yazılı belgeler, tamir takımları gibi antikalar sergileniyor. İzmir-Aydın Demiryolu hattının temel atma malası da koleksiyon içerisinde yerini alıyor. Üst kattaki sergi salonu, müzenin ruhunu koruyan şekilde düzenlenmiş. TCDD’ye ait masalar, daktilolar ve bekleme banklarının yer aldığı sergi salonu, sanatseverleri etkinliklerde konuk ediyor. Sanatçılardan kalan eserler, duvarlarda ve Müdür Mazlum Beyhan’ın odasında zamanla kendi içe-
characteristics of a British Consulate and an Anglican Church, is the Izmir TCDD Museum and Art Gallery, the virtual memory of the railways. The building, which was used as a storage facility by British merchants at the start of the 1800’s, was once the managerial building of British companies. After that, it served as the f lat of the manager of the Izmir -Aydın Ottoman Railroad Company. After the nationalization of the railways, it was used as a mass housing for many years. It was turned into a museum and art gallery in 1990 and after the latest renovations in 2002 and 2003 the ground f loor serves as a museum and the upper f loor as an art gallery. At the entrance of the museum you are greeted by a ticket booth. Just across the ticket booth are weighing machines and wall clocks. Across the
entrance are various faucets gathered from different stations. In the first gallery of the museum there are telegraph machines, pictures of past employees on walls, telephones, signs, typewriters and desks. Some of the telegraph machines, used for the trains to communicate with each other, are still working. In the second gallery, there are old tools used in road construction, lamps, old lanterns, communication tools, old calculators, train plates, inkwells and dinnerware used in dining carts. The room also includes health tools, tickets, a part of a harem wagon, an old piano, documents from the Republic period and antique maintenance tools. The art gallery on the upper f loor ref lects the essence of the museum. The art gallery, which hosts desks belonging to TCDD and benches, welcome its guests during art events. The artİZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
107
works left over from artists are displayed on the walls and sometimes in director Mazlum Beyhan’s office. The director of the museum Mazlum Beyhan is as modest as the museum and is an intellectual art enthusiast. He has worked for the Turkish Railroad Association for many years at different departments. Beyhan, who points out that the art gallery on the upper f loor is one of the biggest in the city, says, “Even though it has some f laws, it is a sufficient art gallery. We don’t charge for the art shows. In Izmir, many galleries don’t take notice of young artists. We are doing the best we can. We only ask them to donate one piece to the gallery. This is a museum and when they leave this world their legacy will live on in the pieces they leave here.’’ risinde karma bir sergiye dönüşüyor. Müze Müdürü Mazlum Beyhan, en az müzenin kendisi kadar mütevazı, entelektüel ve bir sanat aşığı. Uzun yıllar Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına hizmet vermiş, birçok departmanında çalışmış. Müzenin üst katındaki sergi salonunun, kentin en büyük sergi salonlarından biri olduğunu ifade eden Beyhan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Her ne kadar eksiklikleri olsa da yinede yeterliliğe sahip bir sergi salonu olarak görüyorum. Sergilerden her hangi bir ücret almıyoruz. Özellikle öğrencilere İzmir’de çoğu galeri yer vermiyor. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Sadece sanatçılardan eserlerinden bir tanesini buraya bağışlamalarını istiyoruz. Burası bir müze ve kendileri bu dünyadan ayrıldıklarında burada bıraktıkları eserler yine müze tarafından korunmaya devam edecek.’’ Müzenin içinde yaşayan tarihin her bir paçasını içtenlikle tanıtan Mazlum Beyhan, ‘’Eğer müze görevine atanmasaydım emekli olurdum’’ diyor. Eserlerin civar istasyonlardan geldiğini, kendi imkanlarıyla da çoğu nostaljik parçaları müzeye dahil etti108
ğini belirten Beyhan, ziyaretçi sayısının değişiklik gösterdiğini, genel olarak ilköğretim ve lise öğrencilerinin geldiğini söylüyor. Mazlum Beyhan, “Limana yakın olduğu için İzmir’e inen turistler, müzeyi gördüklerinde ilk olarak buraya geliyorlar, büyük bir ilgi ile geziyorlar ve memnun bir şekilde ayrılıyorlar’’ diyor. Demir Yollarının kullandığı mobilyaları toplayarak, şimdi kullandığı odayı inşa eden Beyhan’ın çürümekten kurtardığı kitapları, eski tren biletleri, TCDD kayıt defterleri, sergilerden kalan tablolar, demiryolları aletleri ve eski fotoğraf lar, hem odasına hem müzeye anlam katıyor. Mazlum Beyhan, istasyonun ve müzenin bulunduğu yerleşim yerinin İzmir için çok büyük bir kültürel değer olduğunun altını çiziyor ve bu alanın trafik kapatılıp bir meydan olarak düzenlenmesi halinde İzmir’in en güzel köşesi olacağını söylüyor. Yaşamın koşuşturmacası içinde belki hemen her gün önünden geçip fark etmediğiniz ya da zaman ayıramadığınız kendine özgü binada, bir tarih sizi bekliyor.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Mazlum Beyhan, who introduces each piece with great affection, adds, ‘’If I hadn’t been appointed to the museum I would have retired.’’ Beyhan, who states that most of the pieces come from other railway stations and that they buy antique pieces from their budget, says that the museum is mostly visited by elementary and high school students. Mazlum Beyhan adds, “Because it is close to the port, tourists who embark first come to see the museum and they really like it.’’ Beyhan, who has decorated his office with old furniture from the railways, gathers old books, old train tickets, record books, pieces left from art shows, old photos and railroad tools, adds another meaning both to his office and the museum. Mazlum Beyhan states that the area that hosts the station and the museum is a big cultural heritage for Izmir and adds that the area would be one of Izmir’s most beautiful neighborhoods if it is closed for traffic and turned into a square. History awaits you in this building which you have probably passed by hundreds of times within the hustle and bustle of daily life and never noticed.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
109
Mimari / Architecture
110
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Kemeraltı cami dizisinin incisi:
Kestanepazarı Camisi
Yüzyıllardır İzmir’de ticaretin kalbinin attığı bir merkezdir Kemeraltı. Hergün onbinlerce ziyaretçinin ayak bastığı bu tarihi çarşıda farklı yüzyıllarda yaptırılmış pek çok cami bulunur. Birbirinden renkli dükkanlar ve binaların arasında adeta özenle serpiştirilmiş izlenimini veren bu camilerin en ilginç olanlarından biri Kestanepazarı Camisi’dir.
The pearl of Kemeraltı:
Kestanepazarı Mosque Kemeraltı has been the trade center of Izmir for centuries. There are many mosques in this area which is visited by thousands of people each day. The most interesting mosque within these colorful shops and buildings is Kestanepazarı Mosque.
İzmir, XIV ve XV. yüzyıllarda, hinterlandındaki merkezlerde gerçekleştirilen imar etkinliklerine benzer bir faaliyete ortak olamamış ve bundan yoksun kalmış bir kenttir. XVI. yüzyılın sonlarında dahi kaynakların sadece birkaç caminin varlığından bahsetmesi, söz konusu yüzyılda durumun çok değişmediğini ortaya koyar. XVII. yüzyıldaki iktisadi gelişmeler, ticari hayattaki canlılık ve İzmir limanının eski hayatiyetini kazanması, imar etkinliklerinde de yansıma bulmuş ve bu yüzyılın sonlarında cami sayısı 17’ye yükselmiştir. Sonraki yüzyıllarda bu refah seviyesinin giderek artması, Yalı’dan Hisarönü’ne kadar, Kemeraltı’nda, orta ölçekli bir dizi caminin kurulmasına imkân vermiştir. Bunların, özellikle örtü sistemi ile en ilginç olanlarından biri, Kestanepazarı Camisi’dir. Kemeraltı camilerinin çoğu, buranın yoğun bir iş merkezi olması nedeniyle fevkani bir düzenlemeye
In the 14th and 15th centuries, Izmir wasn’t a part of the construction plan that was carried out in neighboring cities. The fact that sources only mention a handful of masques at the end of the 16th century prove that the situation hadn’t changed during that time either. The development in the economy and the activity in financial life in the 17th century had ref lected on the construction activities in Izmir and the number of mosques had risen to 17. The constant growth in the financial status of the city had enabled the construction of many mosques. One of the most interesting of these mosques is Kestanepazarı and it especially attracts attention with its roof system. Most of the mosques in Kemeraltı are constructed higher up because the area is mainly a trade center and quite busy. Kestanepazarı Mosque, which is located between Şadırvanaltı Mosque and Başdurak Mosque is also
is built on a raised platform on top of the arched galleries/shops below. Sources point to a mosque that was built at the location before the second part of the 17th century by Kızıl İbrahim. In all probability, a new mosque was built in 1667-1668 by Ahmed Ağa after Izmir suffered a series of earthquakes. When this mosque collapsed during a fire in the 19th century, the current mosque was built. The structure, which is built on a high and wide platform and accessed via two stairways on each side, includes a square planned harim ( a room for women), a three vaulted last congregation area and a minaret that rises from the north-west corner of the harim. The harim, which is accessed through a round arched door placed in the far wall of the portico, has a perfect square plan. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
111
Dolmabahçe Camisi’nden kuvvetli bir şekilde etkilendiği anlaşılan Kestanepazarı Camisi’nin, XIX. yüzyılın
ikinci yarısında inşa edildiği tahmin edilmektedir... sahiptir. Şadırvanaltı Camisi ile Başdurak Camisi arasında yer alan Kestanepazarı Camisi de bu düzene uygun düşen, alttaki tonozlu galeriler/dükkânlar ile yükseltilmiş bir platform üzerinde kurulmuştur. Kaynaklar, burada, XVII. yüzyılın ikinci yarısından önce, Kızıl İbrahim tarafından yaptırılan bir caminin varlığından söz eder. Muhtemelen, İzmir’de, 1626, 1639, 1653, 1654 ve 1663 yıllarında vuku bulan bir dizi depreme bağlı olarak yıkılan bu caminin yerine, 16671668’de Ahmed Ağa tarafından yeni bir cami inşa edilmiştir. Evliya Çelebi’nin bir kısım malzemesinin İstanbul’dan getirtildiğini, minaresinin yeşil taştan olduğunu söylediği bu cami, XIX. yüzyılda, büyük bir yangın sonucunda harap olunca, bugünkü cami inşa edilmiştir. İki ayrı yöndeki iki merdivenle ulaşılan yüksek ve geniş bir platform üzerinde kurulmuş yapı, kare planlı bir harim, 112
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
The mosque, which was widely influenced by the Dolmabahçe Mosque, is believed to have been
constructed in the second half of 19th century...
onun kuzeyinde yer alan üç kemer gözlü bir son cemaat revakı ve harimin kuzeybatı köşesinde yükselen bir minareden oluşur. Revakın dip duvarına yerleştirilmiş yuvarlak kemerli geniş kapıdan geçilerek ulaşılan harim, muntazam bir kare plan arz eder. Mekân, ortada dört yüksek mermer sütunla taşınan merkezi küçük bir kubbenin, ana mihverlerde dört beşik tonozla genişletilmesi ve köşelerin birer küçük kubbe ile kapatılmasıyla oluşturulmuş bir örtü sistemine sahiptir. Tonozların kemer açıklıkları, kubbelerin çapları büyük olmamakla beraber, yapının örtü strüktürünün farklı tasarımı, bu kubbe ve tonoz kombinezonu ile oluşturulmuş örtüyü ilgi çekici kılar. Kare kesitli yüksek kaide-
The structure has a roof system where a small dome that is carried by four marble columns in the middle are widened by four cradled vaults at the main axis and covered with small domes at the corners. Although the diameter of the domes is small, the combination of the dome and vault attracts attention. The four marble columns that are placed on high, square pedestals don’t directly carry the dome and the vaulted arches; on the contrary, they support the stone arches of the domes in the corner. Stone sequins have been raised on top of these marble columns and vaulted arches have been mounted on them.
lere oturan mermer dört üstüvane sütun, doğrudan merkezi kubbe ve tonoz kemerlerini taşımaz, tersine köşe kubbelerinin taş kemerlerine mesnet teşkil eder. Mermerden kompozit başlıklı bu sütunların üzerinde ayrıca, yine taştan payeler yükseltilmiş ve tonoz kemerleri bunlara oturtulmuştur. Üstte, merkezi kubbe, tonozların ortasındaki boşluğu kapatır. Böylece, köşe kubbeleri, tonozlar ve merkezi kubbe, farklı üzengi seviyelerinde, kademeli bir şekilde yerleştirilmişlerse de bu, ahenkli bir ehrami yükselişe imkân vermez. Örtünün bu tarzdaki kademeli tertibi, mekâna beklenenden daha fazla bir yükseklik sağlamıştır. Gözü yoran bu yükseklik, tonoz üzengilerinin altında mekânı dolanan alçıdan geniş bir frizle kesilir. Duvarları, tonoz ve kubbe yüzeyleri sıvalı ve bezemesiz yapının, köşe kubbe kemerleri yanlarda, duvarlara gömülmüş yarım üstüvanelere dayanır. Bunların alçıdan kompozit yarım başlıkları vardır.
Dolmabahçe’nin askı kemer pencerelerini hatırlatır
Mekân, duvarlarda açılmış geniş ve yüksek pencerelerle bol ışığa kavuşur. Dört kenarda benzer bir düzende kurulmak istenen pencerelerin bu düzenini güneyde mihrap, kuzeyde kapı bozar. İki yanda, birbirine mütenazır bir şekilde yerleştirilen pencereler, ortada alt sırada, üçlü bir düzen gösterirler. Yuvarlak kemerli, geniş ve hafifçe yüksek ortadaki pencere açıklığının iki yanına, gotik tarzlı dar ve sivri kemerli birer pencere yerleştirilmiş ve bunlar alçı silmelerle kuşatılmıştır. Bu üçlü pencere grubunun ortasındaki pencere formunu tekrarlayan ikişer pencere, dört duvarın iki yanına yerleştirilmiş ve böylece mekânın bol bir ışıkla aydınlanmasına imkân sağlanmıştır. Üçlü pencere düzeni üstte de tekrarlanır. Ancak, bunların üst kısımları silmelerle kesildiği için pencereler düz atkılı bir mahiyet almıştır. Buna karşılık, frizin üzerinde yer alan ve üçlü pencere genişliğine ulaşan yuvarlak kemerli pencere, bu altta-
The central dome on the top covers the gaps between the vaults. So even though the corner domes, vaults and the central dome have been places on different stirrup levels in a gradual manner, this doesn’t present a pyramid like shape. This style has provided the structure with a height that was more than intentional. This height is interrupted by a wide frieze made from plaster that travels all along the structure. The corner dome vaults of the building are supported by half cylinders embedded in walls which have plaster composite half lids.
The windows resemble the sling vaulted windows of Dolmabahçe
The place receives a lot of light thanks to the wide and high windows opened in the walls. The order of these walls is interrupted by the altar in the south and the door on the north. The windows, which are placed symmetrically on both sides, present a triple order İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
113
Güncel / Actual
kilerle bütünleşmekte ve adeta bu ikisi, yuvarlak kemerli geniş ve yüksek bir pencere hüviyetine kavuşmaktadır. Aslında tonoz kemerinin dış yüzü olan bu açıklık, ışınsal taksimatıyla Dolmabahçe Camisi’nin askı kemer pencerelerini hatırlatır. Alt sıradaki yan pencerelerin üzerine birer dana gözü pencere yapılmış, böylece hem duvarlarda boşluk – doluluk dengesi korunmuş hem de üst düzeylere hareketlilik getirilmiştir. Yapının içindeki litürjik elemanlardan mihrap, minber ve va’z kürsüsü özel bir özenle ele alınmıştır. İki yanda, ön yüzleri yivli pilasterlerle desteklenmiş yarım daire kavisli mermer mihrap, üstte, Selçuk’taki İsa Bey Camiinden getirtildiği bilinen, mukarnaslı bir kavsara ile biter. Mukarnas yuvalarının içleri ile kavsarayı kuşatan sivri kavsin altındaki yüzeyler, iri rumiler ve kıvrım dallar ile bezenmiş kuşatma 114
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
on the middle lower line. Narrow and steep arched windows have been placed on either side of the window space in the middle and surrounded by plaster moldings. Two more windows with the same formation have been placed on both sides of the four walls, helping the building receive more light. The triple window order continues on the upper f loor but some of them have been interrupted by moldings on the upper side. The round arched window on top of the frieze merges with the ones on the lower f loor thus creating a wide and high window. The gap, which is actually the outer face of the vaulted arch, reminds us of the sling vaulted windows of Dolmabahçe Mosque. Round windows were added on top of the side windows on the lower line, preserving the gap-coverage balance and adding mobility to the upper levels. The altar, pulpit and the sermon podium
within the structure were made with great care. The marble altar, supported by groovy plasters on each side ends with a niche built with the muqarnas technique. The insides of the niches and the surfaces under the steep arch are decorated with curled branches and the outer parts of the arch have been left empty. On the epigraph on top of the niche framed with plasters, there are verses from the Quran written in Arabic. The altar is finished on top with a big crest made from plaster. Two columns on top of each other have been places on both sides of the altar niche. There is also a shorter column made from white marble on top of the cylindrical columns. These must have been placed to highlight the pulpit. On the outer rim, curled plasters surround the altar. The pulpit next to the altar is also made from marble. With its kiosk, mirrors and door, it is as valuable as the altar. Even
though the side mirrors are simple, the kiosk and the door are heavily decorated. On top of the wavy friezes of the kiosk, which was formed by placing two short marble columns on top of each other and binding them with spiky arches, there are groovy crowns and intricate verses are carved on both sides of the arch. The marble bulwark of the barrier is supported by marble rails in the shape of S. The door of the pulpit is more decorated. The two columns on each side that have volute heads are connected to each other with a curved arch decorated with motifs and bordered with a wavy cornice. These are supported with consoles decorated with leaves. A topping that resembles a seashell crowns the door of the pulpit. The corners of the arch and their surface are decorated with a beautiful scripture in Arabic. The underside of the arch that passes underneath the kiosk is decorated with curtain motifs made with marble and the sides are enriched with plaster. There are also inscriptions on the inner surface of the arch that is connected to the wall of the kiosk. The marble sermon platform located on the west-east corner of the harim attracts attention with its form, stairs and banisters. The platform stands on a marble column. The platform is accessed via an interesting stairway. These variations show us that craftsmen were looking for new things.
kavsinin dış satıhları ise boş bırakılmıştır. Kavsaranın üzerinde, iki yanda üst üste bindirilmiş pilasterlerle çerçevelenmiş levhada, sülüsle yazılmış ayet ve hadisler yer alır. “Fenadethü” ayetinin altındaki daha küçük hurufatla yazılmış olan, bir hadis-i kudsidir.Yazı levhasının üzerinde, bir vazodan taşan, yaprakların, kıvrım dalların, çiçek demetlerinin oluşturduğu alçıdan büyük bir tac üstte mihrabı tamamlar. Mihrap nişinin iki yanına üst üste oturtulmuş
iki sütun dikilmiştir. İyon başlıklı yeşil porfirden üstüvane sütunların üzerinde beyaz mermerden daha kısa birer sütun yükselir. Bunlar mihrap bölgesine özel bir vurgu için konulmuş olmalıdır. En dışta yivli pilasterler mihrabı çerçevelerler. Yanındaki minber de mermerdendir. Köşkü, aynaları, korkuluğu ve kapısı ile bu eleman mihrapla eş değerdedir. Yan aynaların boş bırakılmasına karşılık köşk ve kapı özenle ele alınmış ve zengince bezenmiştir. İki değişik
The mess that runs all the way along the north wall of the harim presents a wavy buzz. The mess is accessed through two stairways that are carried on four thin columns. The columns are nested in a gradual manner and the wooden banisters of the stairway and the mess are decorated with S shaped railings.
The three arch eyed portico
The portico in front of the harim is covered with three domes with identical sizes. The outer surfaces of the domes are plastered and undecorated. These domes are carried on four pillars. Their İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
115
mermer sütuncenin üst üste bindirilmesi ve bunların sivri uçlu memeli kemerlerle birleştirilmesiyle oluşturulan köşkün dalgalı üst frizlerinin üstüne deniz kabuğu tarzında yivli taçlar yapılmış, ön yüzdeki memeli kemerin iki yanına çok girift ve istif li hadisler yazılmıştır. Korkuluğun mermer küpeştesini, S şeklindeki mermer parmaklıklar destekler. Minberin kapısı daha da süslüdür. İki yandaki volütlü başlıklara sahip iki sütun, altından sarkan perde motif leriyle süslü, sivri kavisli bir kemerle, birbirine bağlanmış ve üstte, dalgalı taşkın bir kornişle sınırlanmıştır. Bunları hem önde hem de yanlarda, akant yapraklı birer konsol destekler. Kornişin üstünde istiridye kabuğunu andıran yivli bir tepelik, minber kapısını taçlandırır. Kemer kavsinin köşelikleri ile bunların üzerindeki yüzey çok güzel celi sülüs bir yazıyla doldurulmuştur. Köşk altındaki geçitlerin kemer kavsi altları da mermerden perde motif leri ile süslü olup yanlar pilasterlerle zenginleştirilmiştir. 116
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Köşkün duvara dayalı kemerinin iç yüzünde de yazılara yer verildiğini belirtelim. Harimin güney-doğu köşesine yerleştirilmiş mermer va’z kürsüsü de, hem formu hem merdiveni ve korkulukları ile ilgi çekicidir. Kürsü mermerden bir sütun üzerine oturur. Buraya babaları ve parmaklıkları ile ilginç bir merdivenle çıkılır. Bu farklı denemeler, sanatçıların yenilikler peşinde koştuklarını gösterir. Harimin kuzey duvarı boyunca uzanan fevkani mahfil, önde dalgalı bir hareketlilik sunar. Gayet ince dört sütunla taşınan mahfile, iki uçtaki kıvrılarak yükselen iki merdivenle çıkılır. Sütunlar kademeli yerleştirilmiş, mahfil ve merdivenlerin ahşap korkulukları, minberinkini andıran S profilli parmaklıklarla süslenmiştir.
Üç kemer gözlü revak
Harimin önündeki üç kemer gözlü revak, eş büyüklükteki üç kubbe ile ka-
counterparts are cylinders embedded in the north wall. These high marble pillars are connected with wide round arches. The sides of the portico are bordered with walls and the front is covered with glass. There is a door in the middle of the bottom wall of the portico and windows on the sides. The marble arch of the door which leads to the harim stands on the plasters on the pillars. Similar plasters support the consoles that border the door on the sides. The decorated frieze frames the door. The sides are not decorated. The keystone of the arch braided with different colored marble stones stands out like a console. Verses are written on a marble plaque on top of the border of the door. Unfortunately there is no date or signature on the plaque. The wooden leafs of the door are decorated with small square and rectangular plates.
patılmıştır. Taştan kemerler arasındaki düz pandantif lerle geçiş yapılan kubbelerin satıhları sıvalıdır ve boş tutulmuştur. Bu kubbeleri revakın önündeki ikisi müstakil, diğer ikisi köşe payelerine dayalı yarım, dört sütun taşır. Bunların mukabilleri kuzey duvarında gömülü yarım üstüvanelerdir. Mermerden bu yüksek sütunları geniş ve yüksek yuvarlak kemerler birbirine bağlar. Revakın yanları duvarla, önü camekânla kapalıdır. Yan duvarlara, alttakiler yuvarlak kemerli üsttekiler dana gözü şekilli pencereler açılmıştır. Revakın dip duvarının ortasında kapı, yanlarda pencereler yer alır. Harime geçit veren geniş ve yüksek kapının mermerden kasetli kemeri, yanlardaki yüksek kaideler üzerinde yükselen pilasterlere basar. Bu pilasterlere bitişik benzer ikinci pilasterler, kapıyı yanlarda kuşatan akant yapraklı konsollara mesnet teşkil ederler. Bu konsollara dayalı, yarım yumurta dizisi ile süslü
friz, kapıyı dikdörtgen çerçeve içine alır. Köşelikler boş bırakılmıştır. Farklı renkli mermerle örülü kemerin kilit taşı bir konsol gibi taşıntı yapar. Kapının bu çerçevesi üzerinde, yanlarda yine konsollarla sınırlandırılmış mermer levhaya, iki satır halinde ve çok iri celi bir sülüsle Besmeleyle birlikte “İnnema ya’müru” ayeti hakkedilmiştir. Ne yazık ki levhada tarih ve hattat imzası yer almamaktadır. Kapının ahşap kanatları, kare ve dikdörtgen küçük tablalarla süslüdür. Yapının dış cepheleri, taşın ve sıvanın ortak kullanımı ile hareketli bir görünüme sahiptir. Eserin saçak silmeleri, pencere söve ve kemerleri, pilasterler taş ile yapılmış bunların arasında kalan duvar yüzeyleri sıva ile kapatılmıştır. Ancak cephelere asıl hareketliliği veren, tonozların saçak seviyesi üzerinde yükselen alınlıklarıdır. Bu alınlığın içindeki iç içe geçmiş iki taş sövenin, ışınsal düzende taksimiyle elde edilmiş yuvar-
The outer surfaces of the structure are jazzed up with the joint use of stone and plaster. The lower moldings of the building and the window arches are made with stone and the surfaces between have been covered with plaster. But the most important characteristic of the exterior is the facades that stand on the fringe level of the vaults. The triple window system with a round arch that was formed with the two telescoped stone frames within the façade resembles the window system at Dolmabahçe Mosque. It is highly probable that the inspiration for this building came from that mosque. The stone frames of the lower windows are joined horizontally and the outer lines of the middle arches are round while the inner lines are divided. The keystones of the round arched windows stand out like consoles. The frames of the upper winİZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
117
lak kemerli üçlü pencere, yukarıda da işaret edildiği üzere, Dolmabahçe Camisi (1854-1855) pencere düzeninin yakın bir benzeridir. İlhamını bu yapıdan almış olması çok muhtemeldir. Alt sıradaki pencerelerin taştan söveleri yatay derzlidir ve orta kemerlerin dış konturları yuvarlak iç konturları dilimlidir. Yanlardaki dar pencereleri kemerleri ise dışta sivri içte memeli kavislidir. Yuvarlak kemerli pencerelerin kilit taşları konsol şeklinde taşırılmıştır. Cephenin yanlarındaki alt sıra pencereleri, üçlü pencere grubunun orta pencerelerinin birer tekrarıdır. Üstteki dairesel pencerelerin söveleri de taştır. Batı cephesinde, harimle revakın birleştiği hizada, dışarıya taşıntı yapan minare yer alır. Kare kesitli taştan minarenin kaidesi saçak seviyesine kadar yükselir. Bunun üzerindeki silindirik gövde, kurşun kaplı bir külahla tamamlanır. Şerefe 118
altı iri armudi silmelerle desteklenmiş olup korkuluklara ajursuz taş levhalar vücut verir. Yapının revak ve köşe kubbeleri, tonozları ve merkezi kubbesi, dışta kurşun kaplıdır ve tepelerinde birer alem vardır. Son birkaç yıl öncesinde, büyük bir onarım görüp restore edilen yapının, son ihyasının tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte 1854-1855’te tamamlandığı bilinen Dolmabahçe Camisi’nden kuvvetli bir şekilde etkilendiği anlaşılan Kestanepazarı Camisi’nin, bu tarihten daha sonraki bir tarihte ve muhtemelen XIX. yüzyılın ikinci yarısının ortalarında inşa edilmiş olabileceğini ileri sürmek mümkündür. Caminin, ibadete ilişkin hizmetlere sahne olmasının yanı sıra İzmir’in eğitim ve kültür hizmetleri veren bazı kuruluşlarıyla bütünleştiğini de hatırlamak yerinde olacaktır.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
dows are made from stone. On the western exterior, at the stop where the harim and the portico connect, there is a minaret that stands out from the structure. The base of the minaret made from square stone ascends all the way to the fringe level. The cylindrical body on top is finished with a cone plated with lead. The Şerefe is supported by six pear shaped moldings and the banisters have undecorated stone plaques. The portico and corner domes of the structure, its vaults and central dome is covered with lead on the outside and each have a rave on top. The structure has recently gone under a huge renovation but its last recreation date is unknown. Having said that, it is possible that the mosque was built in the second half of the 19th century because it was widely inspired by the Dolmabahçe Mosque, which was built in 1855. The mosque, besides being a popular place for worship, is associated with several educational and cultural institutions in Izmir.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
119
El Sanatları / Handcrafts
İzmir’in son
FÖTR ŞAPKA Türkiye’de sayıları gittikçe azalan fötr şapka ustalarından biri, hatta bu zanaatın İzmir’deki son kalesi olan Sami Ergener, çeyrek asrı devirdiği meslek yaşamında sürekli yenilik peşinde olmuş. Sami Usta’nın yeni hedefi ise Urla’da fötr şapka üretimine yönelik entegre bir tesis kurmak.
ustası
İzmir’s last felt hat craftsman Sami Ergener, the last felt hat maker in Izmir, has been after constant innovation throughout his 50 year career. His latest goal is to establish an integrated felt hat production facility in Urla. Hollywood filmlerinin gangsterleri ve özel dedektif leriyle girdi hayatımıza. Bir dönemin gözde aksesuarlarından biriydi. 1940’lı yıllarda moda oldu ve kıyafetlerin aranılan aksesuarlarından biri haline geldi. Bazıları için ise bir aksesuarın ötesine geçti. Casablanca’nın efsanevi oyuncusu Humphrey Bogart, pop müziğin kralı Michael Jackson, sinema tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı serilerinden birinin kahramanı olan Indiana Jones, ünlü halk ozanımız Aşık Veysel, Türk siyasi hayatının önemli isimlerinden Süleyman Demirel ve daha niceleri gibi. Şıklığın ve prestijin simgesi olarak kabul edilen fötr şapka onlarla özdeşleşti adeta.
onların bu tutkusuna can veriyor. Çankaya’daki küçük atölyesinde tam 50 yıldır şapka üreten Sami Usta, fötr şapka üretiminin İzmir’deki son temsilcisi.
Bir döneme damgasını vuran bu aksesuar günümüzde çok fazla rağbet görmese de “fötrsüz çıkmam” diyenler hala var. İzmirli şapka ustası Sami Ergener de
“Aslında şapkacı olacağım ve bu işi bu kadar uzun süre yapacağım aklıma gelmezdi. Hatta bu işi yapmayacağımı söylüyordum, büyük konuşmuşum. As-
120
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Ortaokul yıllarında harçlığını çıkarmak için bir şapka ustasının yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Ergener, bu zanaatin inceliklerini tek tek öğrenmiş. Her ne kadar şapkacı olmak gibi bir ideali olmadığını söylese de, el becerisi ve yaratıcılığı sayesinde kısa zamanda İzmir’in aranan ustalarından biri haline gelmiş. Öyle ki, İzmir’de ilk yıkanabilir şapkayı yapan da o, Yunanistan’a deri şapka ihracatını başlatan da. Sami Usta o yılları şöyle anlatıyor:
The felt hat became a part of lives with the gangsters and detectives in Hollywood movies. Once, it was one of the most popular accessories. It became fashionable in the 1940’s and was one of the most sought out accessories to complement an outfit. For some, it was more than just an accessory like Casablanca’s legendary actor Humphrey Bogart, king of pop Michael Jackson, action hero Indiana Jones, our beloved poet Aşık Veysel, legendary Turkish politician Süleyman Demirel and many others. Felt hats, the symbol of finery and prestige, are synonymous with these names. Even though this accessory is no longer that popular, there are still those in Izmir that won’t go out without wearing one. Felt hat craftsman Sami Ergener from Izmir is the one that gives
Sami Ergener
kerden dönünce bir arkadaşımın yardım istemesi üzerine makinenin başına bir geçtim, bu güne kadar geldim. Aradan geçen 50 yılda hep yeni bir şeyler üretmeye çalıştım. Bir gün bir arkadaşım kız arkadaşıyla birlikte dükkana geldi. Kız arkadaşının şapkası sökülmüştü, yapmamızı istedi. Şapkaya bakınca yurtdışında yapıldığını anladım. Çünkü o yıllarda Türkiye’de üretilen şapkaların siper kısmı kartondan yapılırdı. Bir yağmurda hemen bozuluyordu. O şapkanın siperi ise plastikten yapılmıştı. Onu görünce ‘biz de yapalım’ dedim. Ancak günün teknolojisinde karton kalınlığında plastiği çekecek makineler yoktu. Güç bela birine yaptırdık ve böylece 1970’li yıllarda İzmir’de ilk yıkanabilir şapkayı biz ürettik. Diğer meslektaşlar da bizden görüp yaptı. Aradan yıllar geçti, bu kez deriden bir şapka yaptım. Yunanlılar gördü, çok beğendi. Anlaşma yaptık ve Yunanistan’a ihracata başladık. Bunun ardından 50 kişi deriden şapka yapmaya başladı.”
life to their passion. Sami Ergener, who has been making hats for the past 50 years in his little shop in Çankaya, is the last representative of this art in Izmir. Ergener, who worked as an apprentice under a master craftsman to earn his allowance during middle school, learned the tricks of the trade in time. Even though he says that he never intended to be a hat manufacturer, he has become one of the most popular craftsmen in Izmir with his skills and creativity. He is the one that made the first washable hat in Izmir and the first person to export his products to Greece. Here is how he describes his first years in the business: “I never thought I would be a hat maker and do this thing for such a long time. I actually remember saying that I was going to take a different path but it seems I have spoken too soon. After completing my military service I got behind the machine after a request
from a friend. I always looked to create new things during these 50 years. One day, a friend of mine came into the shop with his girlfriend. Her hat was falling off and he wanted me to fix it. When I looked at that hat, I saw that it was made abroad because during that time, the visors of the hats were made from cardboard in Turkey and they would fall apart after rain. That visor was made from plastic and when I saw that I said we had to make the same. But at that time, we didn’t have the right machines. We had one manufactured and we produced the first washable hat in Izmir in the 1970’s. The others followed our suit. After many years, we made leather hats. The Greeks saw it and loved it. We made a deal and started exporting to Greece. After that, 50 more people started making leather hats.” Sami Ergener was of course sad that he was imitated but what made him really upset were poor quality and cheap İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
121
Güncel / Actual
Sami Usta hem zanaatını hem de bir
döneme damgasını vuran fötr şapkayı
ayakta tutma mücadelesi veriyor aslında.
Sami Ergener is struggling to keep his art and the felt hat alive.
Sami Usta yaptığı işlerin taklit edilmesine üzülmüş ama pek çok zanaatkar gibi onun belini en çok büken de kalitesiz ve ucuz ithal ürünler olmuş. O da çareyi üretimi ve pazarlaması zor olan fötr şapkaya yönelmekte bulmuş. Fötr şapka üretiminin herkes tarafından yapılamayacağını belirten Ergener anlattıkça bunun sebebi daha iyi anlaşılıyor: “Fötr şapka yapımı bilgi isteyen bir şey. Kumaşının meydana getirilmesi, kalıplanması ve piyasaya arz edilmesi başlı başına bir tecrübe gerektirir. Öyle kısa zamanda öğrenilip de yapılamaz. Diğer şapkalar gibi kumaşı kesip biçip dikmekle olmaz. Kaliteli bir fötr şapka üretilmesi için keçeleşme işinin iyi bilinmesi şarttır. Fötr şapka yapımında kalıp, sıcaklık ve nem çok önemlidir. En 122
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
küçük bir hatayı bile kabul etmez. Sıcaklığı fazla verirsen yanar, az verirsen pişmez. Yapımı maharet ister kısacası.” Türkiye’de sayıları gittikçe azalan fötr şapka ustalarından biri olan Ergener, hem zanaatinin hem de fötr şapkayı ayakta tutmanın mücadelesini veriyor aslında. Emektar Sami Usta’yı fötr şapka tutkunları da yalnız bırakmıyor neyse ki. Ancak Sami Usta’nın çabası bu kadarla sınırlı değil. İlerleyen yaşına rağmen çalışma azminden birşey kaybetmeyen Sami Usta, fötr şapka üretiminde standartları yükseltmek ve rekabet gücünü artırmanın peşinde. Fötr şapka üretiminde kullanılan yünün boyama, keçeleştirme ve şekil verilme işlemlerinin birarada yapılacağı entegre bir tesis kurmayı hedef leyen Ergener, bu projeyi Urla’da hayata geçirmeyi planlıyor.
imported products. So he decided to produce felt hats, something hard to produce and market. Ergener, who says that not everyone can manufacture felt hats and this becomes quite clear as he continues: “Felt hat manufacture requires expertise. You need experience to fabricate the cloth, mold and market. You need to learn the process. In order to produce a high quality felt hat, you need to learn to mat. The mold, heat and humidity are essential in felt hat production. Everything needs to be perfect. It takes skill to make one.” Sami Ergener is struggling to keep his art and the felt hat alive. Fortunately, felt hat lovers don’t leave him alone. But his efforts don’t stop here. Sami Ergener, who still has passion for his art and is eager to work despite his old age, is aiming to raise the standards in felt hat production. Ergener, who is aiming to establish an integrated felt hat production facility, wants to realize this project in Urla.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
123
Gelenek / Tradition
Tire’de zamana meydan okuyan bir gelenek:
Sultan Nevruz
Sultan Nevruz’da Balım Sultan’da toplaşan insanlar, yemyeşil kırlarda tabiatın uyanışıyla güç toplayıp adeta kendilerini yeniler. Bir arada olmanın hazzını duyup hoşgörü ortamı içinde sevince boyanırlar. Doğadan ve birbirlerinden zarar değil, yarar görmenin yollarını keşfederler.
Yazı/ Article: CELAL ERDEM-Sosyal Antropolog / Social Anthropologist Fotoğraflar / Photographs: DERYA ŞAHİN - TİRE BELEDİYESİ
124
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
A tradition in Tire that stands the tests of time:
Sultan Nowruz
People who meet at Balım Sultan from Sultan Nowruz renew themselves with the reawakening of nature. They cherish being together and have fun. They explore ways to benefit from each other and nature. Nevruzu Tireliler, sevgi ve hoşgörü ortamı içinde konuklarıyla yemyeşil kırlarda, mesire yerlerinde doğa bayramı olarak kutlar. Tire’de gelenekselleşen ve yüzyıllardır kutlandığı ifade edilen Sultan Nevruz Bayramı’nın tarihçesine ve uygulamalarına geçmeden önce Nevruz kavramına ve menşeine kısaca göz atalım. “Yenigün” anlamına gelen ve Farsça kökenli bir kavram olan Nevruz; gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart günü olup, Kuzey Yarımkürede baharın başlangıcıdır. Bu günün Ortaasya’dan Balkanlara kadar Türk topluluklarında Nevruz, Noruz, Navrız, Ergenekon, Bozkurt, Çağan, Sultan Nevruz gibi adlandırmalarla; “yılbaşı” ve “baharın başlangıcı” olarak; benzer ve farklı çeşitli gelenek, inanç ve uygulamalarla kutlanageldiği bilinmektedir. Rumi takvime göre 9 Mart’a rastlayan bu gün “Mart Dokuzu” olarak da anılmaktadır. Nevruz’un menşei konusunda farklı görüşler vardır. Dr. Abdülhaluk Çay’a göre; Orta Asya Türk toplulukları ile İranlılarda ortak bir kültür unsuru olarak görülen Nevruz Bayramı, Türklerde tabiat, varoluş ve diriliş bayramı olarak nitelendirilmektedir. Prof. Dr. Reşat Genç, Azerbaycan Ansiklopedisi’ne atıf yaparak, “Nevruz; kadim Şark ananelerinin devamıdır. Çin kaynaklarından Hunların daha milattan yüzlerce yıl önceleri, 21 Mart tarihinde hazır yemeklerle kıra çıktık-
The people of Tire celebrate Nowruz as a nature festival at excursion sites and green pastures. Before we talk about the history of Sultan Nowruz, let’s take a look at the concept of Nowruz and its roots. Nowruz, which means ‘new day” in Farsi is celebrated on March 21 and is the start of spring in the Northern hemisphere. Nowruz is celebrated by Turkish communities, albeit with different names, all the way from Central Asia to the Balkans as the start of spring, or a new year. There are different opinions on the origin of Nowruz. According to Dr. Abdülhaluk Çay; Nowruz, which is seen as a mutual cultural asset between Central Asian communities and Iranians, is characterized as a nature, existence and revival festival in Turkish communities. Prof. Dr. Reşat Genç, pointing to the Azerbaijani Encyclopedia, says “Nowruz is the continuance of Oriental traditions. We know from Chinese resources that the Huns thousands of years ago went the countryside with cooked food on March 21 and celebrated spring. We also see that the same tradition was observed by the Uyghur people after the Huns. No matter what the origins are, this festival which is being celebrated by Turks since 3rd century B.C. is a spring festival.” İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
125
Sultan Nevruz, Balım Sultan Türbesi etrafında başlayıp gelişmiş.
Turks from Central larını, bahar şenlikleri Sultan Nowruz started around Balım Sultan Asia all the way to the yaptıklarını, bugünkü Mausoleum and expanded from there. Balkans, is also celNevruz kutlamalarında ebrated in Iraq, Egypt gördüğümüz birtakım and various Arab counadet ve uygulamaları yaProf. Dr. Mahmut Tezcan also concurs şadıklarını biliyoruz. Aynı geleneklerin and claims that the sources that con- tries. The legend also talks about a Hunlardan sonra Uygurlarda da varlı- nect Nowruz to Iranian tradition are special sweet distributed during this ğına şahit oluyoruz. Bu gelenekler Uy- false and that there is no evidence that festival at the time of the Seljuk and gurlardan da günümüze kadar gelmiş- points to such a connection in ancient Ottoman Empires and it is believed tir... Menşei neresi olursa olsun M.Ö. 3. Iranian texts. Tezcan, who points out that the sweet which is still being givyüzyıldan yani Mete Han zamanından that Turks celebrate New Year’s on en out in Manisa today is the continuberi Türklerde var olan bir bayram, bir March 21, says that New Year’s falls ance of that tradition. bahar bayramı geleneğidir” demektedir. on March 21 in the 12 Animal Turk- Right at this moment, we can specuish calendar in Divan ü Lugati’t Türk. late about how this tradition started in Tire and still survives today. We can Prof. Dr. Mahmut Tezcan da benzer görüşleri ifade ettikten sonra; Nevruz’u According to Prof. Dr. Mürsel Öz- say that the tradition came to Tire as İran geleneğine bağlayan Firdevsi’nin türk, the history of accepting Nowruz an extension of Ottoman palace traŞehnamesi ve diğer kaynakların yanıl- as New Year’s dates back to ancient ditions, just like the Manisa special tıcı olduğunu; Milattan Önceki yıllar- times. It was first accepted by a leg- sweet. da Nevruz hakkında İran metinlerinde endary king called Çemşid in Iran, herhangi bir iz ve kayıt olmadığını, then spread during the time of the Although they have been celebrating Hunlarda ve Uygurlarda Nevruz’un Achaemenid, Part and Sassanid Em- Nowruz for centuries, the people of kutlandığını gösteren belgelere rastlan- pires. It was also an important holi- Tire don’t know anything about the dığını anlatır. Tezcan, Türklerde yılba- day in Iran during the Islamic period. origins of Sultan Nowruz. For them, it şının ilkbaharda, gece ile gündüzün eşit Nowruz, an important holiday for is a very old tradition, passed on from 126
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
olduğu 21 Mart gününde olduğuna dikkat çekerek, Divan ü Lugati’t Türk’te, 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nde yılbaşının 21 Mart gününe, yani Nevruz’a denk geldiğini belirtir. Prof. Dr. Mürsel Öztürk’e göre, Nevruz’un yılbaşı olarak kabul edilişinin tarihi çok eskilere dayanır. İran’da ilk defa efsanevi bir hanedan olan Pişdadilerin ilk Padişahlarından Çemşid zamanında ortaya çıkmış, daha sonraları Akamenidler, Partlar ve Sasaniler devirlerinde daha yaygın bir hal almış, İslami dönemde de İran’ın önemli bayramları arasında kutlanmıştır. Ortaasya’dan Balkanlara bütün Türk toplumlarının bayramı olan Nevruz, Irak, Mısır ve çeşitli Arap ülkelerinde de kutlanıyor. Selçuklular ve Osmanlılardaki ‘Nevruziye Pişkesi’ ve ‘Nevruz Macunu’ndan bahsedilmekte ve hatta günümüzde Manisa’da geleneksel olarak her yıl yapılan ‘Mesir Macunu’nun bu geleneğin devamı olduğu anlatılmaktadır.
Tam bu noktada Tire’de bu geleneğin nasıl başladığı ve günümüze kadar nasıl ulaştığı sorusuna bir yorum getirebiliriz. Manisa mesir macunu örneğinde olduğu gibi, Osmanlı saray geleneklerinin bir uzantısı olarak Sultan Nevruz geleneğinin Tire’ye de taşındığı ve günümüze kadar yaşayageldiği varsayılabilir. Yüzyıllardır bu bayramı kutlasalar da Tireliler, Sultan Nevruz’un menşei hakkında bil-
generation to generation. Researcher- author and a local of Tire Yılmaz Göçmen, who points out that Sultan Nowruz is one of the oldest traditions in Tire, describes the legend concerning this tradition like this: “In 1402, on the Ankara Plain, the armies of Yıldırım Beyazıt and Timur face each other. Timur wins the battle. Yıldırım is taken captive by Timur. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
127
Sultan Nevruz, Tire’nin en eski ve köklü geleneklerinden biri.
giye sahip değiller. Onlar için Sultan Nevruz, çok eskiden beri var olan, atalarından gelen bir gelenek. Sultan Nevruz’un Tire’nin en eski ve köklü geleneklerinden olduğunu belirten Tireli Araştırmacı-Yazar Yılmaz Göçmen de, bu bayramın menşei hakkında geçmişten bugüne anlatılagelen bir söylenceyi de şöyle aktarır: “1402 yılında Ankara Ovası’nda Yıldırım Beyazıt’ın Osmanlı ordusuyla Timur’un ordusu karşı karşıya gelir. Savaşı Timur kazanır, Yıldırım Beyazıt kaybeder. Yıldırım, Timur’a esir düşer. Timur, ordusuyla Anadolu’da batıya doğru ilerlemeye devam eder ve Tire’ye gelir. Timur ve ordusu 1403 yılını Tire’de geçirir. 21 Mart’ta da Timur’un emir ve himayesinde Tire’de ilk Nevruz kutlanır. Bu bayramı çok seven Tireliler, Timur’un hediyesi olan bu güne, “Sultanın Nevruzu” veya “Sultan Nev128
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Sultan Nowruz is one of the oldest traditions in Tire.
ruz” adını koyar. Timur, Semerkant’a geriye döneceği zaman askerlerinden yaşlı olanları ve zanaatkârları Tire’de bırakır. Tire’de kalan bu büyük nüfus, dağ köylerine yerleşir. İşte o kalanlarla Tireliler birlikte 1403 Mart’ından günümüze “Sultan Nevruzu” kutlar.” Tireli Tarihçi-Araştırmacı ve Yazar Munis Armağan’a göre Sultan Nevruz kutlamaları, ilçeye 4-5 kilometre mesafede Hisarlık Köyü yamaçlarında yeşillikler arasında bulunan, Tire tarihinde çok önemli işleve sahip ve eski bir Bektaşi Tekkesi olan Balım Sultan Türbesi etrafında başlayıp gelişmiş; son yıllarda piknik havasında Toptepe, Taştepe, Maltepe, Dere Kahve, Ali Baba gibi diğer mesire yerlerine taşınmıştır.
Timur continues west with his army and comes to Tire. Timur and his army spend 1403 in Tire. On March 21, the first Nowruz celebrated in Tire by the order of Timur. The people of Tire, who like this tradition a lot, name it Sultan Nowruz in honor of Timur. Timur, before returning to Samarkand, leaves his old soldiers and artisans in Tire. This large population that stays in Tire settles in mountain villages. The ones that stay behind and the locals all celebrate Nowruz together on March 21.” According to researcher- author Munis Armağan, a local of Tire, celebrations began at Balım Sultan mausoleum, an old dervish lodge on the outskirts of Hisarlık village, 4-5 kilometers from the borough, and spread from there and has now moved to other excursion sites such as Toptepe, Taştepe, Maltepe, Dere Kahve and Ali Baba.
Balım Sultan Tekkesi ve Sultan Nevruz
Yüzyıllar öncesinden günümüze kadar ulaşan ve halen büyük bir katılımla kutlanan Sultan Nevruz’un Balım Sultan Tekkesi çevresinde oluşmuş bir geleneksel tören olduğu görüşü öne çıkıyor. Burada Balım Sultan’dan bahsetmek gerekiyor. “Pir-i Sani unvanıyla anılan Balım Sultan’ın yaşamı ile ilgili bilgilerde açıklık yok, ancak Bektaşi düşüncesinin disiplin altına alınması ve hiyerarşik yapılanmanın onunla gerçekleştiği biliniyor. Tarihi süreçte erken ve geç dönemde yaşayan üç Balım Sultan olduğundan bahsediliyor: 1. Pir Evindeki Balım Sultan (Hacıbektaş)
2. 14.yüzyıldaki Balım Sultan (Balıkesir)
3. Tire’deki Balım Sultan. Kitabe bilgilerinden anlaşılmaktadır ki, Pir Evindeki Balım Sultan ile Tire’deki Balım Sultan aynı yıllarda yaşamış. Yine kitabede alışık olmadığımız bir açıklama vardır; “büyük bir sülaleye mensup...” Munis Armağan bu gizemli açıklamanın “Baliler Sülalesine” işaret ettiğine ve bu şecerenin Ege tarihine yön verdiğine dair bulgulara rastladığını vurguluyor. 1671 yılında Tire’ye gelmiş olan Ünlü Gezgin Evliya Çelebi, bu coğrafyaya kendisi gibi Kanuni Sultan Süleyman’ın da hayran kaldığını ve Nevruz’u burada kutlamaları için Tire halkına ferman buyurduğunu anlatır. Evliya Çelebi ayrıca, Sultan’ın Rodos Seferi dönüşünde burada 40 gün kaldığını ve suyunu çok sevdiğini bu nedenle “Balpınarı” dediğini iletir. Burada zaviyenin birçok hücresi olduğunu, havuz ve hamam gibi ünitelerin gül bahçeleri içinde yer aldığını ve Ahi törenlerinin burada yapıldığını vurgular. Kendisinin bu coğrafyaya lığını, bir çınar gövdesine Karahisari tarzlı şiirle ifade bu coğrafyanın ününün tüm
hayranyazdığı eder ve bölgeye
yayıldığını anlatır. Evliya Çelebi’yi doğrularcasına, İzmir’deki bir diğer Bektaşi Zaviyesi’nin adı da Balpınarı Tekkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Peştamal kuşanma törenlerinin burada yapılıyor olması; Ali Baba, Yegan Baba, Alihan Baba, İsa Baba ve Yusuf han Baba gibi Horasanilerin ahi unvanlarıyla bu sülaleden oluşları ise dikkat çekicidir. Kısacası Nevruz Bayramı ve Ahi teşkilatına hâkimiyet, Horasaniler üzerinde görünmektedir.” Sultan Nevruz geleneği Bektaşi kültüründen kaynaklanmasına rağmen; Balım Sultan yöresinde bulunan ve Tire’nin tek Çepni-Alevi Köyü olan Çayırlı’nın konuyu pek sahiplenmediği gözlemlenmiş ve kaynak kişilerce de teyit edilmiştir.
Sultan Nevruz hazırlıkları
‘’Rumi takvimde Mart’ın 9’una şimdi Mart’ın 22’sine denk gelir; Mart Dokuzu da denir.” İşte Sultan Nevruz o gündür. Fakat Tireliler son yüzyılda bu günü pazar gününe denk getirir. İlçe halkı sessizce kırlara çıkmak için hazırlığını yapar. Eskiden hazırlıklar haftalar önceden başlar; bademler, cevizler kırılır; çerezler hazırlanır, dolmalar sarılır, börekler ve kurabiyeler yapılırmış. Anneler kızlarına, kaynanalar gelinlerine kırmızı kazaklar örer, oyalı çemberler (yemeni) hazırlar ve
Balım Sultan Lodge and Sultan Nowruz
We can safely say the Sultan Nowruz is a traditional celebration, first established around Balım Sultan Lodge. We don’t have sufficient information about the life of Balım Sultan but we know that he belonged to the order of Bektaşi. Three people with the same name are mentioned in history that lived in the same period: 1. Balım Sultan that lived in the house of the patriarch (Hacıbektaş)
2. Balım Sultan in 14th century (Balıkesir)
3. Balım Sultan in Tire. It is clear from epitaphs that Balım Sultan that lived in the house of the patriarch and the one in Tire lived in the same period. Evliya Çelebi, who came to Tire in 1671, writes that Kanuni Sultan Süleyman was also a fan of the geography just like him and that the Sultan ordered the people of Tire to celebrate Nowruz at this location. Evliya Çelebi also mentions that the Sultan stayed in the borough for 40 days upon his return from Rhodes and had named the borough “Balpınarı/ honey spring” because of the sweet taste of the water. İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
129
He also mentions the many cells of the lodge, the pool and the bath in the garden and that religious ceremonies were held here. He expresses his affinity for the geography in his poem, which he carves on a sycamore tree. As if to concur with Evliya Çelebi, the other Bektaşi dervish lodge in Izmir is called Balpınarı Lodge.” Although the Sultan Nowruz tradition originates from the Bektaşi culture, the only Alevi village in Tire, Çayırlı, has not taken notice of this fact. hediye ederlermiş. Küçük çocuklar için uçurtmalar yapılırmış. Çok eski yıllara ait hatıralarda, “Kulakları küpeli mengüşlü tekke dervişlerinin, süsledikleri kurbanlık hayvanlarla Tire sokaklarında dolaşarak, halkı Sultan Nevruz’a davet ettikleri’’ anlatılıyor. Yine eskiden Manisa, Balıkesir ve diğer Ege Bölgesi illerinden de insanların Balım Sultan’a Sultan Nevruz kutlamak üzere geldik130
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
leri, hatta İzmir’den-Tire’ye TCDD tarafından o gün özel ek sefer düzenlendiği hatırlanıyor. Günümüzde de İzmir’de ve hatta başka illerde yaşayan Tirelilerin Sultan Nevruz’a geldikleri tespit edilmiştir. Sultan Nevruz Bayramına hemen her kesimden insan, sevgi ve hoşgörü ortamı içinde katılır hala. O gün bağlar, dere kenarları, yeşil bayırlar, dağ taş, çoluk-çocuk, yaşlı-genç,
Preparing for Sultan Nowruz
‘’In the Rumi calendar, March 9 corresponds to March 22 today. It is also called the Nine of March; and that is the date of Sultan Nowruz. But the people of Tire have been celebrating it on a Sunday in the last century. The locals prepare to go to the countryside in silence.
erkek-kadın ailelerle dolar. Tire kent merkezi adeta boşalır, çünkü herkes kırlara akın eder. Genelde aileler kendi başlarına çıktıkları gibi akrabalar, komşular ve özellikle nişanlı/dünür aileler birbirlerini davet edip, beraberce çıkarlar kırlara. İkram, sohbet, oyun, eğlence atmosferinde insanlar kaynaşır. Kırlarda gezintiye çıkılır, sarmaşık, kuzu kulağı gibi otlar ile lale ve papatya gibi kır çiçekleri toplanır. Genç kızlara çiçeklerden taç yapılır. Yeni dostluklar kurulur, kızlar, oğlanlar birbirleriyle bakışır, gönüllerden gönüllere yollar kurulur. Kırlarda tüten ocakların dumanları, kuş cıvıltıları, çocukların gülüşleri insanların yaşama sevincine dönüşür. İnsanlar uzun süren soğuk kış günlerinin kasvetini üzerlerinden atıp, yemyeşil çimenlerin üstünde baharı coşkuyla karşılar.
Sultan Nevruz’a giderken bazı aileler çalgıcı da çağırır. Çalgıcılar çalar, zeybekler oynanır. Çocuklar top oyunları ve saklambaç gibi oyunlar oynarlar, ip atlarlar, salıncaklar kurulur... Sultan Nevruz’un olmazsa olmazlarından biri de uçurtmalardır. Çocuklar için yapılan veya satın alınan uçurtmalara yörede kasnaklı denilir. Tire’de her çocuğun kasnaklı ile ilgili bir anısı vardır. “Eski zamanlardan kalma bir adet vardır: Uçurtmaların kuyruğuna ortası delikli jiletlerden bağlardık. Uçurtmalarımız
In the past, preparations would start well in advance; meals would be prepared and nuts would be gathered. Mothers to their daughters and mother in laws would knit sweaters for their daughters in law. Little kids made kites. In stories from way back, it is mentioned that people would be invited to the festival with decorated farm animals strolling around the village. Again, back in the day, we know that people from Manisa, Balıkesir and other Aegean region cities went to Balım Sultan to celebrate Sultan Nowruz and that the Turkish Railroad Association organized additional rides from Izmir to Tire. Today, the natives of Tire who live in Izmir and other neighboring cities still attend İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
131
Sultan Nevruz’un olmazsa
olmazlarından biri de uçurtmalardır.
One of the musts of the celebration is kites.
Sultan Nowruz. Everyone attends the festival in a peace and loving state of mind. That day the vineyards, shores and pastures are filled with families. The center of Tire becomes empty. Usually, families invite relatives or other families and they all celebrate together. People bond over food, conversation and games. They gather f lowers and herbs. Young girls are given tiaras made from f lowers. New friendships and romantic relationships are formed. People get rid of the gloom of winter and welcome spring on green pastures.
havada süzülürken diğer çocukların ipini kesmeye ve uçurtmalarını düşürmeye uğraşırdık. İp kesilip uçurtma düşüşe geçince “yağma” diye bağırırdık. Kim kaparsa onun olurdu. Ganimet sayılırdı” diye anlatıyor Tireli yaşlı bir delikanlı o günlere dair anılarını. Sultan Nevruz’da Balım Sultan’da toplanan insanlar, yemyeşil kırlarda tabiatın uyanışıyla güç toplayıp adeta 132
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
kendilerini yenilerler. Bir arada olmanın hazzını duyup hoşgörü ortamında sevinç içinde olurlar. Doğadan ve birbirlerinden zarar değil yarar görmenin yollarını keşfederler. Birlik, yardımlaşma ve dayanışma duyguları güçlenir. Dağları, vadileri kaplayan bu kutlamalar insanın insana ve doğaya sevgisini, saygısını ve emeğini sergilediği, medeni dünyanın arzuladığı görüntüler değil midir?
Some families invite musicians to the event. They play and everyone dances. Kids play various games but the most popular activity is playing with kites. These are called kasnaklı in the region. Every child has a memory about these kites: “Back in the day, we would tie razors to the tail of our kites to that we could cut the other kids ropes. Whoever succeeded got to keep the fallen kite. It was considered a trophy.” People who meet at Balım Sultan from Sultan Nowruz renew themselves with the reawakening of nature. They cherish being together and have fun. They explore ways to benefit from each other and nature. Their feelings of solidarity and unity strengthen. And these scenes are the best way to prove humanity’s love for mankind and nature.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
133
Mutfak / Cuisine
Sihirli gözyaşından
doğan lezzet Sakız ağacının gövdesinden damlayan reçine kendine has aromasıyla yüzyıllardır mutfakları şenlendiriyor. Reçelden dondurmaya, muhallebiden lokuma, kahveden rakıya pek çok lezzete lezzet katan damla sakızıyla yapılan kurabiyenin de tadına doyum olmuyor. Uygulama / Application: Yağmur Alabağ / Rain Patisserie
The delicacy that was born from a magical teardrop Resin that oozes out of the mastic tree has been a great addition to kitchens for centuries with its unique aroma. Mastic is now used in coffee, jam, ice cream and puddings but cookies that are made with mastic are a special delight. Tarih sayfaları 2 bin 400 yıl öncesini işaret etse de geçmişi antik çağlara kadar uzanır sakız ağacının. Tıpkı zeytin gibi o da ‘ölmez ağaç’tır; toprağından yangın bile geçse yeniden filizlenir. Bu özelliği Sakız Adası’nda anlatılan söylenceyi akla getirir; MS 250’de öldürülen Aziz Aya Isodoros’un arkasından ağladığı için Tanrı’nın bu ağacı koruduğuna inanılır. Alamet-i farikası da gövdesinden damla damla süzülen ve gözyaşını andıran reçinesindedir sakız ağacının. Damla sakızı olarak adlandırılan bu ürün, şifası antik çağlardan bu yana anlatılagelen doğal bir mucizedir adeta. Tıbbın babası Hipokrat’ın özel önem verdiği bitkilerden biri olduğu bilinen sakız, antik Yunan’da ‘sihirli gözyaşı’ diye anılırmış. Ünlü kâşif Kristof Kolomb’un bundan 500 yıl önce dam134
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
la sakızını bulmak için batıya yelken açmasına şaşmamalı. Çünkü bu ürün kuduzdan yılan sokmalarına, mide rahatsızlıklarından bağırsak ve akciğer hastalıklarına kadar ilaç yapımında kullanılmış.
Even though the pages of history suggest 2400 years before our time, the history of the mastic tree dates back to the antique ages. Just like the olive tree, the mastic tree doesn’t die; even a fire sweeps through it, it still lives. This characteristic reminds us of a legend that originates from Chios Island: it is believed that God has protected this tree back in 250 A.D. because it cried after Saint Aya Isidoros’ death.
Anavatanı Çeşme-Alaçatı olan sakız ağacının Akdeniz’de geniş bir yaşam alanı olsa da damla sakızı üretilebilen çeşidi sadece Çeşme ve Sakız Adası’nda yetişebiliyor.
Its ideograph is the resin which oozes out from the tree in the shape of a teardrop. This product, which is called mastic, has been known for its healing qualities since the antique ages. Mastic, which is one of the products cherished by Hippocrates, the founder of medicine, was known as the magical teardrop in ancient Greece.
Sakız ağacının gövde ve dallarının çizilmesiyle elde edilen sakızı toplamak oldukça meşakkatli bir iş. Öyle ki, sakızların yumuşamaması için seher vakti toplanması gerekiyor. Kentleşme ve aşırı tüketim nedeniyle ülkemizdeki varlığı tehlike altına giren bu ağaçlar, günümüzde Çeşme’de yürütülen projelerle yeniden canlandırılmaya çalışılıyor. Damla sakızı günümüzde dünyanın dört bir yanında tıp, dişçilik, kozmetik ve ilaç sektöründe kullanılıyor. Sakız ağacının gövdesinden damlayan bu reçine kendine has Malzemesi 4-6 kişilik: aromasıyla yüzyılAldığı kadar un (Yaklaşık 500 lardır mutfakları gram) da şenlendiriyor. 2 su bardağı zeytinyağı Reçelden dondur2 su bardağı pudraşekeri maya, muhallebi1 tatlı kaşığı karbonat den lokuma, kah1 paket damlasakızı veden rakıya pek tane karanfil çok lezzete lezzet katan damla sakıHazırlanışı: zıyla yapılan kuraDamlasakızını havanda ezilir. Zeybiyenin de tadına tinyağı ve pudraşekeri tahta kaşıkla doyum olmuyor. bir kapta iyice karıştırılır. Una karBiz de bu sayımızbonat eklenip harmanlanır, ardında mutfak köşemidan sakızla birlikte karışıma eklezi Çeşme’nin ünlü nip yoğrulur. Hamurdan parçalar damla sakızlı un koparılıp yuvarlanır. Üzerlerine hakurabiyesine ayırfif bastırıp yağlanmış fırın tepsisine dık. Damaklarda dizilir. Her biri kurabiyenin üstüne buram buram sakaranfil tanesi batırılır. Önceden kız tadı bırakan ısıtılmış, 170 dereceye ayarlı fırında bu eşsiz lezzeti 20 dakika kadar pişirilir. Kurabiyemutlaka denemeler ılıklaştığında üzerlerine pudra lisiniz. Afiyet olşekeri serpilerek servis yapılır. sun…
No wonder Columbus sailed west 500 years ago to seek this magical product because mastic was used in the treatment of many conditions such as rabies, snake bites, stomach aches and lung infections.
Ingredients (4 to 6 people):
500 grams of f lour 2 cups of olive oil 2 cups of powdered sugar 1 teaspoon of carbonate 1 pack of mastic one clove
Recipe:
Grind the mastic in a mortar. Olive oil and powdered sugar is mixed well in a bowl with a wooden spoon. Carbonate is mixed into the f lour and then mastic is added and dough is formed. Pieces are taken from the dough and rolled. The rolls are layered on a greased baking sheet and a clove is pressed into each roll. The cookies are backed in a preheated oven at 170 degrees for 20 minutes. When the cookies are warm, powdered sugar is sprinkled.
Even though the mastic tree is in abundance in the Mediterranean region, the type that produces mastic grows only in Çeşme and Chios Island. Gathering mastic from the tree is a gruesome task. It needs to be gathered at dawn so that the product doesn’t go soft. The trees, which are facing extinction because of rapid urbanization and over consumption, are trying to be revitalized through projects in Çeşme.
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
135
Güncel / Actual OTELLER / HOTELS
HİLTON İZMİR Gaziosmanpaşa Blv. No:7 35210 / İZMİR Tel: +90 232 497 60 60 www.izmir.hilton.com
SWİSSOTEL GRAND EFES İZMİR Gazi Osman Paşa Blv No:1 35210 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 414 00 00 www.swissotel.com.tr
MÖVENPİCK HOTEL İZMİR Cumhuriyet Blv No:138 35210 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 488 14 14 www.movenpick-hotels.com
BALÇOVA TERMAL OTEL Balçova Termal Otel 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02 www.balcovatermal.com
KAYA İZMİR TERMAL Ilıca Mah. Zeytin Sk. No:112 Narlıdere / İZMİR Tel: +90 232 238 51 51 www.kayaizmirtermalinfo.com
ARMİS HOTEL Mürsel Paşa Bulvarı No:157 Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 232 402 35 35 www.armishotel.com
CROWNE PLAZA İZMİR OTELİ İnciralti Caddesi No:67 Balçova / İZMİR Tel:+ 90 232 292 13 00 www.cpizmir.com
KEY HOTEL Mimar Kemalettin Caddesi No:1 Konak / İZMİR Tel:+ 90 232 482 11 11 www.keyhotel.com
ONYRIA CLAROS BEACH RESORT Cumhuriyet Mah. Ötealan Mevkii Özdere / İZMİR Tel: +90 232 797 63 63 www.onyriaclarosresort.com.tr
EGE PALAS Cumhuriyet Bulvarı No.210 35220 Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 463 90 90 www.egepalas.com.tr
İZMİR PALAS OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 www.izmirpalas.com.tr
KİLİM OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 484 53 40 www.kilimotel.com.tr 136
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
KARACA OTEL Necatibey Bulvarı 1379 Sokak No:55 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 489 19 40 www.otelkaraca.com.tr
OĞLAKÇIOĞLU BOUTİGUE PARK HOTEL 1366 Sokak No:6 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 425 33 33 www.parkhotelizmir.com
OTEL KÂYA Gaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 97 71 www.otelkaya.com
RESIDENCE BUTİK HOTEL Mürselpaşa Bulv. No:28 Fuar karşısı Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 232 441 90 90 www.residencehotel.com.tr
VERA PALAS OTEL 1488 sok. No:7 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 421 1287-88 www.verapalas.com
BLUE CİTY BOUTİQUE HOTEL Yalı Mah. 6472 Sokak No:22 Mavişehir / İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 www.izmirpalas.com.tr
BİRLİK OTEL Yeni Hal Yanı Kaynaklar Buca / İZMİR Tel : +90 232 443 06 56 www.birlikhotel.gen.tr
NAZ OTEL Ali Stair Cad. No:135 Yenifoça / İZMİR Tel : +90 232 814 78 28 www.nazotel.com
VİLLA SARAY İzmir Cad. Saray. Sk. Ilıca Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 723 02 66 www.villasaray-vip.com
ANEMON EGE SAĞLIK OTEL Ege Üniversitesi Kampüsü Bornova / İZMİR Tel: +90 232 373 48 62 www.anemonhotels.com
AKSAN OTELİ Gaziler Cad. No:214-216 35240 Basmane / İZMİR Tel : +90 232 441 70 61 www.aksanotel.com.tr
ORTY AIRPORT HOTEL Adnan Menderes Havalimanı Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 274 71 71 www.ortyhotel.com
RESTAURANTLAR / RESTAURANTS
DENİZ RESTAURANT Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİR Tel : +90 232 464 44 99 www.denizrestaurant.com.tr
LA SERA RESTAURANT Atatürk Caddesİ No:190/A Alsancak / İZMİR Tel: + 90 232 464 25 95 www.lasera.com.tr
KORDON BOYU BALIK RESTAURANT Atatürk Cad. No:214/A - No:196/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 15 90 www.kordonboyu.com.tr
CUMBA RESTAURANT İstanbul Cad. No:54 Bornova / İZMİR Tel:+ 90 232 388 37 73 www.cumbarestauran.com
LUCİANO RESTAURANT Sakarya Cad. No:2 Konak / İZMİR Tel: + 90 232347 59 59
TİKE RESTAURANT Şehit Nevres Bulvarı No:2 Konak / İZMİR Tel: +90 232 441 71 91 www.tike.com.tr
TEX MEX BALÇOVA İzmir Çevreyol Balçova / İZMİR Tel:+90 232 279 23 52 www.texmex.com.tr
TEX MEX BOSTANLI Cengiz Topel Cad. No:32/B Bostanlı / İZMİR Tel: +90 232 362 80 02 www.texmex.com.tr
KÖŞEBAŞI RESTAURANT Çeşme Çevreyolu, Limontepe Mevkii, Balçova / İZMİR Tel: +90 232 278 28 06 www.kosebasi.com
KİBE OCAKBAŞI RESTAURANT Haydar Aliyev Bulvarı No: 4/B Levent Marina Üçkuyular / İZMİR
Tel: +90 232 259 26 26 www.kibeocakbasi.com
KARŞIYAKA SARDUNAKİ RESTAURANT Yalı Cad. No:322/1 Van Der Zee Köşkü Bahçesi Karşıyaka / İZMİR
Tel: +90 232 323 72 72 www.sardunaki.com
DENİZ BOSTANLI RESTAURANT 6026 Sokak No : 2 / A Denizbostanlı-Karşıyaka / İZMİR
Tel: +90 232 336 22 11 www.denizbostanli.com
BOĞAZİÇİ RESTAURANT Mustafa Kemal Sahil Blv. Vapur İskeleri Üstü Üçkuyular / İZMİR
Tel: +90 232 336 22 11 uckuyular@bogazicirestaurant.com.tr
BOĞAZİÇİ RESTAURANT Cengiz Topel Caddesi No: 38 / B Bostanlı / İZMİR
Tel: +90 232 330 00 13 bostanli@bogazicirestaurant.com.tr
LAMİA GEMİSİ Pasaport İskelesi Yanı Pasaport / İZMİR
Tel: +90 232 484 84 41 www.lamia.com.tr
ŞAHİN KEBAP EVİ Mithatpaşa Cad. Yenikale Mah. No:176/A Narlıdere / İZMİR
Tel: +90 232 238 89 95 www.sahinkebapevi.com AVMLER/ AVM
AGORA Mithatpaşa Cad. No:1146 Balçova / İZMİR Tel: + 90 232 277 25 25 www.agoraizmir.com
OPTİMUM OUTLET Akçay Cad. No:101 Gaziemir / İZMİR Tel : +90 232 273 83 83 www.optimumoutlet.com
FORUM BORNOVA Kazım Dirik Mah. 372 Sok. No:10 Bornova/ İZMİR Tel: + 90 232 342 79 69 www.forumbornova.com
KİPA BALÇOVA Yeni Havaalanı Cad. No: 40 Çiğli / İZMİR Tel: +90 232 279 25 00 www.kipa.com.tr
MAVİŞEHİR EGE PARK 2040 Sokak No: 104 35540 Mavişehir / İZMİR Tel: + 90 232 324 45 11 www.egeparkmavisehir.net
ÖZDİLEK AVM İnciraltı Mah. İnciraltı Cad. No:67 35340 Balçova / İZMİR Tel : +90 232 278 12 00 www.ozdilek.com.tr
PARK BORNOVA OUTLET CENTER Ankara Asfaltı. No:192 Bornova / İZMİR Tel: +90 232 373 75 76 www.parkbornova.com.tr
SELWAY OUTLET PARK İzmir Çevre Yolu Balçova / İZMİR Tel: +90 232 279 21 10 www.selwayoutletpark.com İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
137
Güncel / Actual PASTANELER / PATISSERIES
SEVİNÇ PASTANESİ Ali Çetinkaya Blv. No: 31/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 421 75 90 www.sevincpastanesi.com
MONJARDİN 1487 Sokak No:20/d Alsancak / İZMİR Tel: + 90 232 421 46 16 www.monjardin.com.tr İZMİR ÖZEL HASTANELER / PRIVATE HOSPITALS
REYHAN PASTANESİ
ÖZEL KENT HASTANESİ
Mustafabey Cad. No: 24 Alsancak / İZMİR
8229 Sokak No:56 Çiğli / İZMİR
Tel : +90 232 422 28 02 www.reyhan.com.tr
Tel: +90 232 386 70 70 www.kenthospital.com
LOZAN PASTANESİ
İZMİR ŞİFA HASTANESİ
Plevne BulvarıNo:25/e Alsancak / İZMİR
Fevzipaşa Blv. No:172/2 Basmane / İZMİR
Tel: +90 232 421 43 07 www.lozanpastanesi.com.tr
Tel: +90 232 446 08 80 www.sifatip.com.tr
BRAVO PATİSSERİE
EKOL KULAK BURUN BOĞAZ HASTANESİ
Bostanlı vapur iskelesi Karşıyaka / İZMİR
8019/16 Sokak No:4 Çiğli / İZMİR
Tel :+90 232 336 71 71 www.altinbalik.net
Tel: +90 232 386 55 05 www.ekolkbb.com
BOLULU HASAN USTA
ÇINARLI HASTANESİ
AOSB 10026 sok. No:48 Çiğli / İZMİR
Anadolu Caddesi No:14 Çınarlı / İZMİR
Tel: +90 232 328 02 75 www.bhu.com.tr
Tel: +90 232 462 27 27 www.ozelcinarlihastanesi.com
GÜZELLİK SALONU / BEAUTY PARLOR
KAŞKALOĞLU GÖZ HASTANESİ
BİO-DERM Plevne Bulvarı No: 18 Daire 6 Kat 3 Alsancak / İZMİR Tel: + 90 232 463 27 74 www.bio-derm.com.tr
ÖZEL MEDİ DERM POLİKLİNİĞİ Dominik Caddesi No:5 Kat :1 Daire:1 Alsancak / İZMİR Tel : +90 232 464 22 00 www.mediderm.com.tr
PARK SİMA SAĞLIKLI ZAYIRLAMA VE ESTETİK MERKEZİ Talatpaşa Bulvarı No:33 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 97 99 www.parksima.com.tr
LİKYA ESTETİK Dr Mustafabey Cad. No:1/1 Berki Apt. Alsancak / İZMİR Tel : +90 232 422 55 94 www.likyaestetik.com ÇİÇEKÇİLİK/ FLORICULTURE
1400 Sokak No:10 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 465 05 05 www.kaskaloglu.com
ÖZEL GAZİ HASTANESİ 1421 Sokak No:29 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 79 79 www.gazihastanesi.com
ATAKALP HASTANESİ 1418 Sokak No:18 Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 232 483 14 14 www.atakalp.com.tr
BATI GÖZ Şair Eşref Blv. 1371 Sokak No:9 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 444 23 24 www.batigoz.com
EGEPOL HASTANESİ Halide Edip Adıvar Blv. 507 Sokak No:3 Üçyol / İZMİR Tel: +90 232262 22 22 www.egepolhastanesi.com
BEYAZLALE ÇİÇEKÇİLİK
DENT EKOL AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Anadolu Cad. No:7/3 Çınarlı / İZMİR
Mavişehir - Çiğli Kipa Kavşağı, Ekol KBB yanı / İZMİR
Tel: + 90 232 435 96 76 www.beyazlale.com.tr
Tel: + 90 232 386 43 47 www.dentekol.com
LOTUS ÇİÇEKÇİLİK
ABC İŞİTME CİHAZLARI SATIŞ VE UYGULAMA MERKEZİ
Plevne Bulvarı No.13/C 35220 Alsancak / İZMİR
Şair Eşref Blv. 66/1-A Alsancak / İZMİR
Tel: + 90 232 464 12 11 www.lotuscicek.com.tr
Tel: + 90 232 422 25 46
138
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
TURİZM VE SEYAHAT ACENTALARI / TOURISM AND TRAVEL AGENCIES
NİYAZOĞLU TUR.SEY.AC.
ALSERO TURİZM SEYAHAT ACENTASI
Cumhuriyet Meydanı No:11 A İZMİR
Gaziosmanpaşa Bul. Y.Asır İşhanı No:3/D Konak / İZMİR Tel: +90 232 463 80 11
AYŞATUR TURİZM SEYAHET ACENTASI Gaziosmanpaşa Bul.No:2/E Konak / İZMİR Tel: + 90 232 445 32 86
BİNTUR SEYAHAT ACENTASI Gaziosmanpaşa Bulvarı No: 2/E Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 441 35 00
CCS TOURS SEYAHAT ACENTASI Atatürk Cad.No:270/1 Konak / İZMİR Tel: + 90 232 463 65 93
Tel: + 90 232 483 93 00
OMEGA TUR SEY.AC. Mithatpaşa Cad.No:146-148 İZMİR Tel: +90 232 483 25 52
PAGOS TUR.SEY.AC. Gaziosmanpaşa Bul No:1/N Çankaya / İZMİR Tel: + 90 232 484 10 20
RAM TUR SEY.AC.ŞB Gaziosmanpaşa Bul.7 Hilton K:2 İZMİR Tel : +90 232 445 74 34
SETUR SEY.AC.İZMİR ŞB.
EBRULİ TURİZM
Atatürk Cad. No:194/A İZMİR
1443 Sok. Mutlu Apt. No: 37 K:3 D: 335220 Alsancak / İZMİR
Tel: + 90 232 463 61 00
Tel: +90 232 464 07 18
SUNNY TUR.SEY.AC.
ECE TURİZM SEYAHAT ACENTASI
1379 Sok.No:26 D:3 A Blok İZMİR
Cumhuriyet Bul. No:140/1 D:4 Konak / İZMİR
Tel: + 90 232 464 21 99
Tel: +90 232 463 50 51
ERCAN RENT A CAR Atıfbey Mah. Etiler Cad. No:28/C Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 441 17 18 www.ercanrentacar.com
EGE JESTUR SEYAHAT ACENTASI Cumhuriyet Bul No:212/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 10 50
HOLİDAY TUR.SEY.AC. 1375 Sokak No:25 K:2/204 İZMİR Tel: +90 232 421 38 25
TREK TUR.SEY.AC.İZMİR ŞB. Gazi Bulvarı No:86 K:1 D:105-106 İZMİR Tel: + 90 232 445 32 69
WOW TUR SEY.AC. Ali Çekinkaya Bul No:70 K:4 D:402 İZMİR Tel: + 90 232 463 13 67
ARKAS TURİZM SEY.AC. Cumhuriyet Bulv. No:129/A İZMİR Tel: + 90 232 463 80 11 EĞLENCE MERKEZLERİ / ENTERTAINMENT CENTERS
İZMİR TURİZM SEY.AC.
İZMİR ARENA
Korutürk Mah. Lodos Sok. No:5/1 İZMİR
Atıfbey Mah. Etiler Cad. No:28/C Gaziemir / İZMİR
Tel: +90 232 279 20 99
Tel: +90 232 382 23 82 www.izmirarena.com
LADY TRAVEL TUR.SEY.AC.
OOZVENUE
Gaziosmanpaşa Bul. 10/1-C Alsancak / İZMİR
Bornova Sürücü Kursu Karşısı No.63 Bornova / İZMİR
Tel: +90 232 441 29 00
Tel: +90 232 388 78 70 www.ooze-venuel.com
LARA TURİZM SEY.AC.
OPUS BAR
Cumhuriyet Bul.No:242/1 D:3 İZMİR
1453 Sok.(Gazi Kadınlar sokağı) No:9 Alsancak / İZMİR
Tel: +90 232 421 80 02
Tel: + 90 232 464 90 92 www.opusbar.com.tr
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
139
Güncel / Actual
MARCHE CABARET
KONAK DÖVİZ
1471 Sok. No:22, Alsancak / İZMİR
Cumhuriyet Bulv. No : 30 Alsancak / İZMİR
Tel: +90 232 463 88 00 www.marchecabaret.com
Tel: +90 232 441 30 10 www.konakdoviz.com
CLUB EN VELO
İZMİR DÖVİZ
Şair Eşref Bulvarı NO:92 Alsancak / İZMİR
2.Çark Plajı Liman Mevkii Alaçatı Çeşme / İZMİR
Tel: + 90 232 463 28 69 www.clubenvelo.com
Tel:+90 232 441 88 83 www.izmirdoviz.com
DUNGEON
KARAT DÖVİZ
Fevzi Çakmak Cad. 83 Sok. No:14 Bornova / İZMİR
5003 / 2 Sokak No. 8 35090 Çamdibi - Bornova / İZMİR
Tel : +90 232 339 98 90 www.dungeonbar.com
Tel: +90 232 489 27 38 www.karatjewellery.com
HEDİYELİK EŞYA VE HATIRA / COMMERATIVE AND GIFT
DİĞER SEKTÖRLER / OTHER SECTORS
ABİDİN KUYUMCULUK
ÜMAY İNŞAAT
932 Sokak No:5 Kemeraltı / İZMİR
1550 Sokak No:1 Doğanlar Mah. Bornova / İZMİR
Tel: + 90 232 446 38 46 www.abidinkuyumculuk.com
Tel: +90 232 4794252 www.umayinsaatmalzemeleri.com
TEMİZOCAK KUYUMCULUK
SAVAŞ YANGIN SÖNDÜRME ARAÇLARI
Cumhuiryet Bulv.No:211 Alsancak / İZMİR
6171 Sokak No:4/B Işıkkent / İZMİR
Tel: + 90 232 421 25 72 www.temizocak.com
Tel:+90 232 472 17 59 www.savasyangin.com.tr
VERA-LUZ KUYUMCULUK
MAS GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ
Plevne Bulvarı No: 26/C / İZMİR
1471 Sokak No:45 Karabulut Apt. K:3 D:5 Alsancak / İZMİR
Tel : +90 232 464 29 74 www.veraluz.com.tr
Tel:+90 232 463 35 93 www.masgumrukleme.net
SEMS İLKAN 1407 Sokak No. 4/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 50 33 www.semsilkan.com
İZMİRİZ 1402 Sokak 7/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 95 03 www.izmiriz.com
İZMİR HEDİYE Sakarya Caddesi Akıncılar Sokak No:6/B Balçova / İZMİR Tel: +90 232 277 77 83 www.izmirhediye.com
EGE HEDİYELİK Pınarbaşı Fincancılar Sit. No: 24 Bornova / İZMİR Tel: +90 232 479 88 45 www.egehediyelik.com
NAZBEBE Ziya Gökalp Bulv.No:22/A Alsancak / İZMİR Tel : +90 232 463 84 79 www.nazbebe.com DÖVİZ BÜROLARI/ EXCHANGE OFFICES
ODAK DÖVİZ Balçova Termal Otel 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 441 86 68 www.odakdoviz.com 140
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
141
Rehber / Guide
BALÇOVA TERMAL OTEL 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02 Faks: +90 232 259 08 29 www.balcovatermal.com info@balcovatermal.com
HİLTON İZMİR Gaziosmanpaşa Blv. No:7 35210 / İZMİR Tel: +90 232 497 60 60 Faks: +90 232 497 60 00 www.İzmir.hilton.com sales.İzmir@hilton.com
SOLTO ALAÇATI HOTEL 2.Çark Plajı Liman Mevkii Alaçatı Çeşme / İZMİR Tel:+90 232 716 06 61 Faks:+90 232 716 06 69 info@soltohotel.com www.soltohotel.com
DenİzAtı Holiday Village Meryemana Cad. No:19 Gümüldür / İZMİR Tel: +90 232 790 91 91 www.denizati-hv.com
EGE PALAS Cumhuriyet Bulvarı No.210 35220 Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00 www.egepalas.com.tr
İZMİR PALAS OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 www.İzmirpalas.com.tr info@İzmirpalas.com.tr
KİLİM OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 484 53 40 Faks: +90 232 489 50 70 www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr
MARLIGHT HOTEL Fevzipaşa Bulvarı 1367 Sk. No:3 Çankaya - İzmir Tel:+90(232) 484 12 13 info@marlightotel.com www.marlightotel.com
OTEL KÂYA Gaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 97 71 Faks: +90 232 483 97 73 www.otelkaya.com info@otelkaya.com
RESIDENCE BUTİK HOTEL Mürselpaşa Bulv. No:28 Fuar karşısı Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 0 232 441 90 90 Faks: +90 232 441 60 40 www.residencehotel.com.tr info@residencehotel.com.tr
VERA PALAS OTEL 1488 sok. No:7 Alsancak - İzmir Tel:+90 232 421 1287-88 Faks:+90 232 421 0269 info@verapalas.com www.verapalas.com
BİRLİK OTEL Yeni Hal Yanı Kaynaklar Buca / İZMİR Tel : +90 232 443 06 56 Fax : +90 232 443 06 70 info@birlikhotel.gen.tr www.birlikhotel.gen.tr
Naz Otel Ali Stair Cad. No: 135 Yenifoça / İZMİR Tel: +90 232 814 78 28 www.nazotel.com
VİLLA SARAY İzmir Cad. Saray. Sk. Ilıca Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 723 02 66 Faks: +90 232 723 36 72 www.villasaray-vip.com www.viltur.com
ANGORA BEACH RESORT Doğanbey, Gümüldür İZMİR Tel:+90 232 742 70 00 Faks: +90 232 742 69 99 www.angorabeachresort.com info@angorabeachresort.com
İZAİR
EGEFORM CLUB Kıbrıs Şehitleri Caddesi No 39/101 Mazhar Zorlu İş Merkezi Alsancak / İzmir Tel : +90 232 464 47 03 0232 464 24 24 www.egeformclub.com
ALTIN KAPI 1444 Sok.No:9/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 27 09 Faks: +90 232 421 21 47 www.altınkapi.com altınkapi@superonline.com
DENİZ RESTAURANT İzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 44 99 Faks: +90 232 463 00 86 www.denizrestaurant.com.tr
EGEBY ET & BALIK RESTAURANT V. Kazım Dirik Cad. No.6 Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 489 49 49 Faks: +90 232 441 18 74 info@egeby.com.tr www.egeby.com.tr
Adnan Menderes Havalimanı Girişi
35410 Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 298 35 00 Faks: +90 232 298 35 54 www.izair.com s.atli@izair.com.tr
142
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
LA CIGALE Cumhuriyet Blv. No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 86
RED DRAGON İZMİR CHINESE RESTORAN 1379 Sk. N:57/6 Hilton Otel Yanı Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 483 00 79 Faks:+90 232 441 64 69
lacigalealsancak@hotmail.com
reddragonchinese@hotmail.com
GÜVERTE BALIK RESTAURANT Fish& Meat Balıkçı Barınağı Mevkii Özdere/İzmir Tel: +90 232 797 82 84 + 90 232 797 84 36 www.guverterestoran.com
İPEKSİ TATLAR Cumhuriyet Bulvarı 192/12 Üstay Apt. Gündoğdu Meydanı Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 421 5988 Faks: +90 232 464 9088 www.ipeksitatlar.com
KORDONBOYU BALIK PİŞİRİCİSİ Atatürk Caddesi 196/A 1.Kordon Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 422 40 01 Tel: +90 232 422 15 90 www.kordonboyu.com.tr
TAVACI RECEP USTA Atatürk Caddesi No.364 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 444 19 78 +90 232 463 87 97 Faks:+90 232 422 61 71 www.tavacirecepusta.com
TOPÇU’NUN YERİ Restoran İşletmeleri Kazım Dirik Cad. No: 3/A-B Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 484 14 70 +90 232 425 90 47 www.topcununyeri.com
VELİ USTA Atatürk Cad. No:212/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 464 27 05 10 Sk. N:179/A İnciraltı/İZMİR Tel:+90 232 277 77 66 www.İzmirbalikpisiricisi.com
İLYAS GÖNEN KURUKAHVECİ 904 Sok. No:54 Hisarönü / İZMİR Tel:+ 90 232 483 25 07 Faks: +90 232 483 68 04 www.ilyasgonen.com
A&A ÇİFTE KUMRULAR İnciraltı Cd:49-136 Balçova/İzmir Tel Plus: 0 232 259 75 85 Tel Merkez: 0 232 277 91 58 Fax: 0 232 277 04 77 ciftekumrularnet@gmail.com www.ciftekumrular.com.tr
REMAX ORİON GAYRİMENKUL & DANIŞMANLIK Mithatpaşa Cad. No:1133/Z-1 Üçkuyular / İZMİR Tel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 71 info@remax-orion.com www.remax-orion.com
EGE-KOOP Merkez: 1337 Sk. No:16 Kat: 6-7 As Han Çankaya - İZMİR Tel: +90 232 484 07 07 Faks: +90 232 425 89 24 www.egekoop.org.tr www.4mevsimkonaklari.com
SİMMSAR GAYRİMENKUL Değerlendirme Yalı Caddesi No:414/1 Karşıyaka-İzmir Tel: +90 232 364 47 48 Faks: +90 232 368 95 97 info@simmsar.com.tr www.simmsar.com.tr
SEDEKO 1399 Sok. No.9 K.2 D.5 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 465 18 00 Fax: +90 232 465 29 39 sedeko@sedeko.com.tr www.sedeko.com.tr
Kedİ Kültür Sanat Merkezİ Atatürk Cad. No: 386/A 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 99 35 Faks: +90 232 464 98 35 info@kedikultursanat.org www.kedikultursanat.org www.kedikultursanat.com
SOLMAZ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ Kıbrıs Şehitleri Cad. Kristal İş Merkezi No:136 K :3 Alsancak / İZMİR Tel :+90 232 463 65 16 (pbx) Faks: +90 232 463 65 20 www.solmaz.com.tr ismailt@solmaz.com
NOTTINGHAM BAR Gazi Kadınlar Sokağı No:13 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 36 72 www.nottingham.com.tr
VAKIF MARKET VE TURİZM İŞLETMELERİ LTD. ŞTİ. Fevzi Çakmak 2. Sokak No.32/21 Demirtepe - ANKARA Tel: +90 312 231 25 63 Faks: +90 312 229 36 44 tmovakfi@gmail.com www.tmovakfi.org.tr
www.reddragon.com.tr
Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim
Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim
AÇAN DEMİR TİC. SAN.LTD. ŞTİ. Ankara Cd. No. 200 A Blok No.11 Demirciler Sitesi Bornova - İZMİR Tel:+90 232 478 18 99 Faks: +90 232 478 19 43 www.acandemir.com.tr
DİKİLİ LİMAN VE TURİZM İŞLETMELERİ TİCARET A.Ş. Atatürk Caddesi No: 11 35980 Dikili – İZMİR Tel: +90 232 671 44 00 Faks: +90 232 671 20 29 info@portofdikili.com www.portofdikili.com
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
143
Bulmaca / Crossword
144
İZMİR Nisan - Mayıs / April - May 2012
Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com