Dünya Şokta; Türkiye-Libya Şah-Mat
“deniz yetki alanı ilanı”, bir diğer komşu devletle bağlantısı olmayan bir deniz alanında, kıyı devletinin karasuları, bitişik bölge veya MEB’inin dış sınırının tek taraflı olarak ilanıdır. Buna mukabil “deniz yetki alanı sınırlandırılması” ise iki veya daha fazla devletin, sahip oldukları ya da ilan ettikleri deniz yetki alanlarının, diğer sahildar devletin deniz yetki alanları ile çakıştığı bölgedeki deniz alanının bir anlaşma ile sınırlandırılmasıdır.Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler arasında, bahsi geçen konularda henüz tam bir mutabakat bulunmuyor. Devamı 5‘de
Siyasi ve Aktüel Gazete
Son çeyrek yüzyılda sondaj teknolojilerindeki ilerlemeye bağlı olarak Doğu Akdeniz’de hidrokarbon enerji kaynaklarının keşif ve üretim faaliyetlerin artması, uluslararası hukuk açısından kıyıdaş devletler arasında deniz yetki alanlarının tespiti ve sınırlandırılması sorunlarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları geniş anlamda ele alındığında, karasuları bağlamında dikkat çekici bir anlaşmazlık olmamasına karşın, esas meselenin kıta sahanlıklarının ve münhasır ekonomik bölge (MEB) alanlarının tespitinde cereyan ettiği görülüyor.Hukuk tekniği bağlamından
Yıl - 17 Sayı: 152
20 OCAK Azerbaycan ŞEHİTLİĞİ
Ocak - 2020“Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek
Bizim Görevimiz“
“Hedefimiz, Türkiye’yi küresel enerji merkezlerinden biri hâline getirmektir” Cumhurbaşkanı Erdoğan, TürkAkım Projesi Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Hedefimiz, ülkemizi küresel enerji merkezlerinden biri hâline getirmektir. Türkiye olarak kesinlikle bölgesel gerilim peşinde değiliz, asla da olmadık. Doğu Akdeniz’de süren hidrokarbon arama faaliyetlerimizin tek amacı, ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin menfaatlerini korumaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus doğal gazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakledecek TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı’nın tamamlanması dolayısıyla Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende konuştu. TürkAkım için Rus dostlarıyla büyük emek harcadıklarını ve projenin hem ikili ilişkiler hem de bölgedeki enerji
haritası bağlamında tarihî nitelikte olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, proje hattının deniz bölümünün tamamlanması münasebetiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile geçen yıl yine İstanbul’da bir tören düzenlediklerini hatırlattı. “81 İLİN TAMAMINA DOĞAL GAZ ARZI SAĞLADIK” Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen bir sene içerisinde projenin hedeflendiği şekilde tamamlandığını ve bugün açılışının yapıldığını ifade ederek, “Proje sayesinde 31,5 milyar metreküplük doğal gazın 15,75 milyar metreküpü aracı hiçbir ülke olmadan doğrudan ülkemize ulaşacaktır. Böylece 15 milyon hanenin yıllık doğal gaz ihtiyacını da karşılamış olacağız” dedi. Devamı 3’te
Bursları tanıtıldı BULTÜRK’ten Düzce-Akçakoca Belediye Ziyareti Bulgaristan’da Türkiye Eren, Konstantin Preslavski Üniversi-
BULTÜRK (Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği) Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK, BULTÜRK Düzce Temsilcisi Sn. Nevzat ÖZTÜRK’ün daveti üzerine Düzce’ye geldi. ULUTÜRK, Düzce
E d i t ö r
İl Temsilcisi Nevzat ÖZTÜRK ile derneğin çalışmaları hakkında istişarelerde bulunduktan sonra bir heyetle birlikte Düzce Akçakoca Belediyesini ziyaret etti. Rafet ULUTÜRK ve beraberindekiler Akçakoca Belediyesi görevlileri dış kapıda karşıladılar. Ardından 1989 Göçü ile Kırcaali’den Anayurda dönen Akçakoca Belediye Başkanı Okan YANMAZ’ın eşi Nursen YANMAZ, hemşehrisi BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK ve beraberindekileri Akçakoca Belediye Başkanlığı toplantı salonunda kabul etti. Devamı 2’de
Boyko Borisov, Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü
Tarih: 31 Ocak 2020
Yeni Yılın Problemleri Neden Eski
Bizi gerçekten soyacaklar mı? Bulgaristan 2020’ye bir çuval eski sorunla girdi. Sıralasam hangisini birinci yere alacağımı bilemiyorum. Ocak ayında, İngiltere Avrupa Birliğinden (AB) çıkarken Sofya Meclisi AB ortak parası Avro ’ya geçme kararı aldı. Bu konuda yapılan anketlerde vatandaşın % 19’u Avro para sistemine girmek isterken, % 51’i “hayır” dedi. Daha önce de olduğu gibi meclis kararlarını halka rağmen, başka ölçülere göre almaya devam ediyor. Halk yoksulluktan ve soyulmaktan korkuyor.
Devamı 11’de
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Sait YUSUF ve ekibi ile Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde öğrencilere Türkiye’de burslu olarak yükseköğrenim fırsatı sunan “Türkiye Bursları” programını tanıttılar.
tesinde öğrencilerle bir araya geldi ve Türkiye Bursları’nın ayrıntılarını anlattı. Ayrıca, Türkiye’nin her yıl lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim gören 4 bine yakın uluslararası öğrenciye burs imkanı sağladığını belirterek, Bulgaristan’ın ve Balkanlar’ın önemine vurgu yaptı. Abdullah Eren, 126’sı devlet olmak üzere 208 üniversitesi olan Türkiye’nin sağladığı burs programı için 170 ülkeden başvuru alındığını anlatarak, Türkiye’deki yükseköğretimin kalitesinden bahsetti. Devamı 10’da
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Sıofya’da resmi ziyaretinin ilk görüşmesini Başbakan Boyko Borisov ile gerçekleştirdi. Borisov “Türkiye ile ikili ilişkilerin istikrarlı ve sürdürülebilir gelişmesi Bulgar dış politikasının önemli bir unsurudur” dedi ve iki tarafın izlediği yoğun siyasi diyalogun iyi komşuluk ve saygı ilkelerine dayandığını vurguladı.
Boyko Borisov Davos’ta görüşmeleri ve TürkAkım proje açılışına vurgu yaparak, son dönemlerde iki ülke arasında olumlu atmosferin pekiştiğini söyledi ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile arasında yapıcı temasların olduüunu söyledi. Borisov, kapı komşusu Türkiye’nin müttefik, komşu, dost ülke, AB’de önemli partner olarak Avrupa’da göç baskısı , terörle mücadelede etkin rol aldığını, enerji güvenliği, altyapı, tarım ve ekonomide büyük katkı sağladığını belirtti. Borisov “Türkiye’nin 2016 AB ile göç anlaşmasını uygulamasına yüksek değer biçiyoruz, bu alanda ülkemizde göç baskısı sıfır, sınırımızda yasadışı göç yok” dedi, Türkiye’ye teşekkür etti.
Yeni tip koronavirüs 15’ten fazla ülkeye yayıldı
Sayfa 2’de
Sayfa 2’de
Sayfa 4’de
Sayfa 5’de
Sayfa 6’da
Sayfa 10’da
Sayfa 10’da
Sayfa 14’de
Virüs, Çin ana karası dışında Hong Kong ve Makao özel idari bölgeleriyle Tayvan’da görülürken bölge ülkeleri Tayland, Güney Kore, Japonya, Singapur, Vietnam, Malezya, Tayvan, Sri Lanka ve Kamboçya virüs taşıyan vakalar bulunduğunu doğruladı. Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019’da ortaya çıkan ve başlarda kaynağı bilinmediğinden “gizemli hastalık” olarak anılan yeni tip koronavirüs (2019nCoV), bugüne kadar çoğu Asya’da olmak üzere 15’ten fazla ülke ve bölgede görüldü.
2 Sayı 149 - Ekim 2019 2
Bulgaristan Türklerinin Sesi
TÜRK DÜNYASINDAN HABERLER
Renginar GÜLER
BULTÜRK’ten Düzce-Akçakoca Belediye Ziyareti
Firdevs BÜYÜKATEŞ
Başbakan
Şiirlerimiz
Borisov Yo l c u Konu: Bulgar hükumetinde ipin ucu çekildi ve sökülme başladı. Şahsi ve kamu çıkarlarının tam örtüştüğü anlar seyrektir. Bulgaristan’da 280 bin kişinin yaşadığı Pleven ilinde içme suyunun kesilmesi, Cumhurbaşkanı Radev’in “Bulgaristan bir bataklık” sözlerini rafa kaldırdı. Aslında Bulgaristan baraj sularının altındaki toprak bile kuraklıktan çatlamış çölden beter bir ülkemiş de, haberimiz yok. Nasıl haberimiz olsun ki, 2018’den beri Pernik sanayi şehrinden 10 kilometre güneydeki “Studena” (Soğuk Su) barajında balık avlamak yasak, yüzmek yasak, hayvanları çanağında sulamak yasak, tarım işleri veya inşaatlar için su almak yasaktı. Anlatılana bakılırsa 1955’te kurulan ve çanağı 25 milyon metre küp su alan bu tesisin birdenbire kuruması, iktidarın yüksek katlarında deprem yarattı. TV izlemekle geçinenler, baraj suyunu yuttuğu sanılan Pernik’teki Demir Çelik Tesisinin eski Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov ve Başbakan Boyko Borisov’un mülkünde olduğunu ve bir Yunan Şirketi tarafından işletildiğini öğrendiler. Radyo dinlemekle zaman törpüleyenler, baraj suyunun “Studena” Hidro Elektrik Santraline akıtıldığını ve elde edilen elektik enerjisinin yüksek fiyatla ulusal elektrik şebekesine satıldığını öğrendiler ve “hiç olmazsa bir işe yaradı” dediler. Haberi sosyal medyadan alanlar, 63 yaşındaki baraj duvarının 2018 yılında Dünya Bankası “yardım” paralarıyla baraj derinliklerine dayan ve su içinde onarım ustası olan dalgıçlarca sözde onarıldığını hesaba kitaba döktüler. Bu onarım işleri başlarken baraj çanağında 21 milyon ton su varken, bu işleri yönetenler “boşaltın da işimizi zamanında ve kolayca yapalım” demişler ve su akıtılmış. Bu uzman ekip parayı alınca tüymüş, iz falan yok, gören de yok. İşte böyle bir sürü masal anlatılırken, Pernik sakinlerinin normal şartlarda 100 litre su içtiğini, yemek yapma, temizlik, çamaşır ve başka işlerde kullanarak geçinip gittiğini öğrendik. Hesapların tutması için kalem oynatanlar içme suyu kanal borularının eski ve sızdırdığını da “kayıp” hanesine 150 litre olarak ekleyince, 250 litre kişi başı günlük tüketim çıktı. Tek damla yağmur düşmese baraj suyunun 3 yıl tüketilmesinin mümkün olmadığı kayda geçti. Artık Sofya Merkez tutuk evinde yatağına yerleşen III. Boyko Borisov hükümetinin Çevre Bakanı Nenü Dimov ilk sorgulamada susmamış ve birçok ceviz kırıp içlerinin kuru, kurtlu, kavruk ve kokulu olduğunu sorgu yargıçlarına anlatmış. İlk önce, su işlerinden sorumlu bakan yardımcısını Bakan olarak kendisinin atamadığını, VMRO lideri ve Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Krasimir Karakaçanov tarafından gösterilip atandığını anlatmış. Yok olan baraj suyu, arıtma tesislerinde filtrelenmiş içme suyu olsa da, Pernik şehrindeki Isıtma Tesislerine 2017 Martından beri sanayi suyu olarak 12 milyon levaya satılmış. Gazeteci ve Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Barekov’un açıkladığına göre, “baraj suyu için her ay 200 bin ve yılda 2 milyon 400 bin leva rüşvet ödenmiştir.” Bu paralar ilgili katların yetkililerine dağıtılmış ve yıllardır ağızını açan olmamıştır.
EL DİYEMEDİM Gözyaşımla silip yaralarımı Rengine boyayıp anılarımı Eline bırakıp yarınlarımı Mutluluğun resmi sen diyemedim. Karşılıklı tanışmadan sonra, Başkan Rafet ULUTÜRK, BULTÜRK Derneği hakkında bilgiler verdi. Rafet ULUTÜRK;“BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği, BGSAM – Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi” nin etkinliklerini anlattı. BULTÜRK 2002’de 33 kişi tara-
Nursen YANMAZ Hanımefendinin Rafet ULUTÜRK’e hediyesi. Karşılıklı fikir alış verişinde bulunulduktan sonra BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK, Nursen YANMAZ Hanımefendi’ye “Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türkü Rafet ULUTÜRK”adlı fından kurulmuş ve 2003’te İstanbul / Bayrampaşa’da etkin- kitabı ve BULTÜRK Gazetesi takdim etti. Nurliklerine başlamıştır. Web: www.bulturk.org.tr sen YANMAZ Hanımefendi de, BULTÜRK Ge2004’te kısa ismi BULTÜRK olan, “Bulgaristan Türkeri’nin nel Başkanı Rafet ULUTÜRK’e yerel ürünlerden Sesi” gazetesini çıkardı. BGHABER İnternet için oluşan şık bir hediye sepeti takdim etti. – https://www.bghaber.org/ – Bulgaristan ile ilgili haberler Nursen YANMAZ Hanımefendiye Rafet ULUBULTÜRK Gazetesi için – http://bulturk.net TÜRK kitabını taktimi. BGSAM Kitapları için – http://bgsam.org – Aralık 2019 tarihli 62. Kitabı hazırlanmıştır. BULTÜRK Kitaplar için – https://issuu.com/bulturkdernegi – BULTÜRK Faaliyetleri ve Bulgaristan’da basın hayatı vs. Dernek Genel Merkezi İstanbul Bayrampaşa Yıldırım’da bulunur.
BULTÜRK Genel Merkezde 15 günde bir konferans, seminer, sohbet ve değişik konularda bilgilendirme görüşmeleri düzenler. Bulgaristan’da ve Türkiye’de anket düzenleyerek 13 bin kişi üzerinde kamuoyu yoklaması yapar. BULTÜRK dernek merkezi İstanbul’da okuyan Bulgaristanlı öğrencilerin de görüşme merkezidir. BULTÜRK Gençlik Kolları ve Kadın Kolları da aynı merkezdedir. 1970’li ve 1980’li yıllarda, Bulgaristan’daki Müslüman Türklere karşı zulüm uygulayan diktatör T. Jivkov rejiminin asimilasyon siyaseti ve total soykırım denemesi BULTÜRK tarafından sürekli kınanmıştır. BULTÜRK Kırca Ali şehrinin kuruluş yılı olarak 1434’yılının kabul edilmesinde büyük rol oynadı ve anma etkinlikleri düzenler. BULTÜRK, Bulgaristan’dan Türkiye’ye 1991 ve sonrası göç edenlerin sosyal haklarından yararlanabilmeleri için Türkiye’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı katında etkin olmuştur. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultaylarına BULTÜRK olarak katılmıştır. Türk Dünyası Belediyeler Birliği toplantılarında aktif rol oynamıştır. Dernek merkezimizdeki kütüphanemizde Bulgaristan ile ilgili çıkan tüm kitaplar toplanarak arşiv oluşturulmuştur. Bulgaristan’da yapılacak Avrupa Birliği (AB) Parlamento Seçimlerini ve genel ve yerel seçimleri yakından izliyor ve katılmak isteyenleri örgütleyerek soydaşlarımızın geleceğinde rol oynamaktadır. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği bünyesinde BGSAM -Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezinin hazırladığı kitaplar Aralık 2019’da 62’ye ulaşmıştır. Bunun yanında çok sayıda bilimsel toplantı, sempozyum, etkinlikler düzenlemeye devam etmektedir” şeklinde BULTÜRK’ün faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Akçakoca Belediye Başkanı M.Okan YANMAZ’ın eşi Nursen YANMAZ Hanımefendi: “Aslen Kırca Ali’li olduğunu, 1989 Göç dalgasında daha önceki akrabalarının da yönlendirmesi ile Düzce’ye geldiklerini, hemşire olarak atamasının Akçakoca’ya yapıldığını, Akçakoca Devlet Hastanesinde çalışırken 1995 yılında Akçakoca Belediye Başkanı Mehmet Okan YANMAZ ile evlendiğini, kayınpederinin zamanın Akçakoca Belediye Başkanı olduğunu, zamanla Akçakoca’ya alıştığını, herhangi bir zorlukla karşılaşmadığını, ilk zamanlar Kırca Ali’ye uzun süre gidemediğini, son zamanlarda gidip gelmeye başladığını, mutlu bir yaşam sürdüğünü, eşi M.Okan YANMAZ ile birlikte üç dönemdir siyasetin içinde olduğunu, bu süre içinde eşini hiç yalnız bırakmadığını, insanlarla buluşmaya, insanlara dokunmaya devam ettiğini, artık keyif aldığını, eşi Belediye Başkanı seçildikten sonra da eşine yardımcı olmak, özellikle sosyal belediyecilik anlamında Belediyenin Sosyal Yardım ayağına katkı sunmaya çalıştığını” belirtti.
Bütün vedaları dizdim dilime Hiç birini sana söyleyemedim Yüreğimde kaldı iki kelime Giderken benimle gel diyemedim. Ayrılık çaldıkça her türlü telden Mutluluk demini demle-yemedim Hüzünler konuştu bin türlü dilden Ayrılsak ta sana el diyemedim. Firdevs BÜYÜKATEŞ KIRKLARELİ ______________________ Görüntünün olası içeriği: ağaç ve açık hava, şunu diyen bir yazı ‘Söyleyecek sözüm olmayabilir ama önemli değil boş konuşmaktan Çünkü efendilik ağaç gibidir kökü yerde başı göktedir’
Görüşmede ayrıca BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK’ün birinci baskısı tükenen “Bulgaristan Türklerinin Kimlik Mücadelesi” adlı kitabın ikinci baskısının yapılmasının gereği üzerinde duruldu. Nursen YANMAZ Hanımefendi kitabın ikinci baskısı için her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirtti. Ayrıca Nursen Hanım, “Bulgaristan Türklerinin Kimlik Mücadelesi” kitap çalışmasının örneğini aldı ve ilgililere kitabın incelenmesi ve kendisine bilgi verilmesi talimatı verdi. Samimi ve sıcak bir havada gerçekleşen görüşmenin ardından Nursen YANMAZ Hanımefendi misafirlerine balık ikramında bulundu. Denize sıfır, nezih bir restoranda balık yenirken, sohbetin tadına doyulamadı. Son derece samimi ve içtenlikle misafirlerini ağırlayan Nursen YANMAZ, her bir misafiri ile birebir ilgilendi. Başkanımız Nursen Hanıma bu samimiyetinden ve ilgilerinden dolayı kendilerine teşekkür etti. Yemeğin ardından sıcak çaylar yudumlanırken Bulgaristan Türkleri, yaşanılan acı, tatlı hatıralar bir kez daha anıldı. BULTÜRK Genel Başkanı, “Akçakoca Belediyesi ile Bulgaristan’da bir belediye arasında kardeş belediye eşleşmesi yapılmasının son derece iyi olacağını, bu konuda aracılık yapabileceğini “belirtirken Nursen Hanım, “ konuyu araştıracaklarını yasal mani olmadığı takdirde seve seve bunu yapabileceklerini, Bulgaristan Türkleri konusunda yapılabilecek etkinliklerde katkı sunmaya hazır olduğunu, kendisinin de etkinliklere katılabileceğini, bu konuda projeler yapılmasının önemine”değindi. Daha sonra, Nursen YANMAZ Hanımefendi, tekrar buluşmak, görüşmek üzere BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK ve beraberindekileri uğurladı. Görüşmeden herkes mutlu ve memnun bir şekilde ayrıldı. Nevzat ÖZTÜRK
ÜÇGEN. Hatıralar bende,ben sende Sen kim-bilir nerelerdesin Dudağımdan dökülen nağmelerde Hıçkıran hala senin sesin. İster anla ister bana deli de Hasretinden yüreciğim dağlandı İlaç kokan ellerinden geride Hayatım hiç durmadan sallandı. Ağır oldu hasretinin bedeli O,gecede durdu büsbütün zaman Bir daha yüzüm asla gülmedi Yaşasam da zaman zaman. FİRDEVS BÜYÜKATEŞ KIRKLARELİ “YÜREĞİME SENİ”kitabımdan
EKTİM
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019
“Hedefimiz, Türkiye’yi küresel enerji merkezlerinden biri hâline getirmektir”
TürkAkım Projesi’nin Türkiye ve bu hattan faydalanacak tüm dost ülkeler için hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında 10. en büyük enerji piyasasına sahip ülke olduğuna ve bugün itibarıyla 81 ilin tamamına doğal gaz arzının sağlandığını kaydetti. Türkiye’de 53 milyon vatandaşın doğal gazı aktif bir şekilde kullandığının ve yapılan altyapı yatırımlarıyla bu sayının gün geçtikçe artığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geride bıraktığımız 33 senede Rusya Federasyonu’ndan yaklaşık 400 milyar metreküp doğal gaz tedariki sağladık. Bu tablo ülkelerimizin karşılıklı çıkarına dayalı, kazankazan temelli iş birliğinin en güzel örneğidir. Enerji alanındaki iş birliğimiz, her türlü sınamayı diğer alanlarda olduğu gibi başarıyla atlatmıştır. Türkiye ve Rusya olarak bu iş birliğinin zemini üzerinde yeni projelere, yeni başarılara imza atmaya devam edeceğiz. Avrupa ülkelerinin proje kapsamındaki ikinci hattan gelecek Rus gazına yoğun ilgi gösterdiğini görüyoruz.” “TÜRKİYE OLARAK KESİNLİKLE BÖLGESEL GERİLİM PEŞİNDE DEĞİLİZ” Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin en stratejik enerji hatlarından TANAP’ın açılışını geçen yıl yaptıklarını anımsatarak, enerjinin İpekyolu olarak görülen TANAP ile 16 milyar metreküplük Azerbaycan doğal gazını Türkiye ve Avrupa’nın istifadesine sunduklarını, ilerleyen yıllarda TANAP’ın taşıma kapasitesini önce 24 milyar metreküpe ardından da 31 milyar metreküpe çıkarmayı planladıklarını anlattı. Yeni arz kaynaklarının ortaya çıkarılması ve mevcut rezervlerin geliştirilmesi doğrultusunda kara ve denizde hidrokarbon arama ve üretim faaliyetlerinin artırılması için çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hedefimiz ülkemizi küresel enerji merkezlerinden biri hâline getirmektir. Türkiye olarak kesinlikle bölgesel gerilim peşinde değiliz, asla da olmadık. Doğu Akdeniz’de süren hidrokarbon arama faaliyetlerimizin tek amacı ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin menfaatlerini korumaktır” vurgusunda bulundu. “DOĞU AKDENİZ’DE ÜLKEMİZİN DIŞLANDIĞI HİÇBİR PROJENİN HAYATA GEÇME ŞANSI YOKTUR” “Doğu Akdeniz’de ülkemizin dışlandığı hiçbir projenin ekonomik, hukuki, diplomatik bakımdan hayata geçme şansı yoktur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’nin bu bölgeyle ilgili her türlü projede söz söyleme hakkının elbette olacağını söyledi. Akdeniz’deki tüm kıyıdaş ülkelere yaptığı çağrıyı yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelin tarih boyunca medeniyetlere beşiklik yapmış Akdeniz’i çatışma değil, iş birliği sahasına dönüştürelim. Bize bir adım gelene çok daha fazlasıyla gitmeye hazırız. Karşılıklı saygı ve hakkaniyet temelinde her türlü iş birliğine varız. Gerek TANAP, gerekse bugün açılış gururunu yaşadığımız TürkAkım ülkemizin işte bu vizyonunun en somut nişanesidir. TürkAkım isminin sahibi de hak sahibi değerli dostum Sayın Putin’dir. Muhataplarımızdan beklentimiz, Türkiye’nin uzattığı bu samimi iş birliği elini geri çevirmemeleridir” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sene Rusya Federasyonu ile modern dönemdeki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 100. yılını kutladıklarını ancak Rusya ile münasebetlerin çok daha köklü olduğunu belirterek, iki komşu devlet arasındaki münasebetlerin 500 seneyi aşan bir derinliğe ulaştığını aktardı. “İSTİKLAL HARBİMİZDE RUS DOSTLARIMIZIN DESTEĞİNİ UNUTAMAYIZ” “İstiklal Harbimizde Rus dostlarımızdan gördüğümüz desteği unutabilmemiz mümkün değildir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, soğuk savaşın en keskin dönemlerinde dahi Rusya ve Türkiye komşuluk hukukunun zedelenmesine müsaade edilmediğini, son dönemde de Rusya Devlet Başkanı Putin’in güçlü iradesiyle ilişkilerin çok farklı bir ivme kazandığını kaydetti. İki ülke ticaret hacminde 100 milyar dolarlık hedefin konuşulduğunu, son 3 yılda ikili ticaretin düzenli artış sağladığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Turizmde her sene yeni bir rekor kırılı-
yor. Müteahhitlerimizin Rusya’da üstlendikleri işlerin toplamı 75 milyar dolara ulaştı. Karşılıklı yatırımlarımız 10’ar milyar doları aştı. Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesinde de ciddi bir aşamaya geldik. İnşallah ülkelerimiz için son derece önemli olan bu projeyi de planladığımız takvime uygun şekilde tamamlayacağız. Bugün açılışını yaptığımız TürkAkım projesi ise yeni dönemin sembol eserlerinden biri olacaktır. Sahip olduğumuz potansiyeli tam manasıyla harekete geçirdiğimizde ortaya çıkacak katma değerden tüm bölgenin istifade edeceğine inanıyoruz. Tıpkı bir Rus atasözünde ifade edildiği gibi ‘Akıllı yol arkadaşı yolun yarısı demektir.’ Biz de önce refik sonra tarik diyen yani yol kadar yol arkadaşının da önemli olduğuna inanan bir milletiz.” “KÖRFEZ BÖLGESİNİN VESAYET SAVAŞLARININ SAHNESİ HÂLİNE GELMESİNİ İSTEMİYORUZ” Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde bölgesel hadiseler bakımından oldukça sancılı günler yaşandığının altını çizerek, “Müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri ile komşumuz İran arasında bir süredir devam eden gerilim hiç arzu etmediğimiz bir noktaya ulaştı. Türkiye olarak ne Irak’ın ne Suriye’nin ne Lübnan’ın ne de deniz yoluyla enerji ticaretinin yüzde 30’undan fazlasının yapıldığı Körfez bölgesinin vesayet savaşlarının sahnesi hâline gelmesini istemiyoruz” şeklinde konuştu. Irak’ın zaten sıkıntılı olan istikrarını tamamen kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Irak Türkmenlerinin selameti de bizim için kendi vatandaşlarımızın güvenliği kadar önemlidir. Arap, Kürt, Türkmen, Şii, Sünni Irak halkının tamamı bizim özbeöz kardeşimizdir” dedi. Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyarak, yeniden huzura kavuşması için büyük çaba harcadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savaş tamtamlarının çaldığı bu kritik süreçte de diplomasinin tüm kanallarını kullanarak tansiyonu düşürmeye çalışıyoruz. Bu çerçevede son bir haftada çok sayıda liderle telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Dışişleri Bakanımız da muhataplarıyla yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyor. Amacımız gerilimi düşürerek yeniden akli selimi hâkim kılmaktır” diye konuştu. “COĞRAFYAMIZDA YENİ BEDELLER ÖDEMEYE KİMSENİN MECALİ KALMAMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin son 20 yıldır devam eden çatışmalar sebebiyle zaten bitap düştüğünü, farklı güçler arasında sürdürülen vekâlet savaşlarının bedelini Irak’tan Suriye’ye kadar milyonlarca masumun ödediğini ifade ederek, asırlarca esenlik ve barış diyarı olan İslam medeniyetinin kadim şehirlerinin birer enkaza dönüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Coğrafyamızda artık yeni bedeller ödemeye kimsenin mecali kalmamıştır. Hiç kimsenin sadece kendi çıkarları uğruna Irak başta olmak üzere tüm bölgeyi yeni bir ateş çemberine atmaya hakkı yoktur. Tüm taraflarla konuşabilen bir ülke olarak diplomasi trafiğimizi çok yönlü bir şekilde devam ettireceğiz. Elimizdeki tüm imkânları seferber ederek bölgemizin kan ve gözyaşına boğulmasına izin vermeyeceğiz” ifadesini kullandı. TürkAkım projesinin Türkiye, Rusya ve bölge için hayırlara vesile olmasını diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini projenin mimarı olarak gördüğü Rusya Devlet Başkanı Putin ve heyetine teşekkür ederek tamamladı. RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN: “RUSYA VE TÜRKİYE ARASINDAKİ İŞ BİRLİĞİ BÜTÜN ALANLARDA GELİŞİYOR” Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de törende yaptığı konuşmada, “Bu açılış törenine katılanlar sadece Rusya ve Türkiye için değil, Güney Avrupa ülkeleri için de önemli bir gelişmeye tanık oluyorlar” dedi.
3 3
Konu: HÖH Dağıldığında Ardında Savrulacak Kül Bile Kalmayacak Bizim kara kartallar kırkına bastı mı, Kuz Kaya’ya çıkar ve ayak tırnakları ile gagasıyla taşlara sürte sürte yolup atar, yenileri çıkana ve ruhen gençleşene kadar oracıkta kalırlar. Halk ve özgürlük uğruna ayaklananlarımız 1989 Mayısında şahlandıklarında gökte dolaşan kara kartallardan cesaret alıyor, yüreği yüreğine sığmayan, ruhları kanatlanmış gençlerimiz o zaman doğruya yöneliyordu. 4 Ocak 2020’de Sofya Milli Kültür Evine toplanan alaca kalabalık Halk ve Özgürlük Partisi’nin 30. Yıldönümünü kutlamaya gelmişti. ”Kuruluş yıldönümünü kutladılar” demiyorum, çünkü onlar hak ve özgürlük mücadelemizin son asırda olgunlaşan biçim ve özünden olup milli kimliğimize sahip kişiler değildirler. Buraya toplananlar neyi alkışladıklarını bilmeden tapşin tapşin yapan mekanik mankenler gibiydiler. Neyse ne, ama ne davamız ne de hareketimiz 04 Ocak 1990’da doğmamıştır. O tarihte ancak dar ve kör bir kalıba sokulmak ve sıkıştırılarak kimliksizleştirmek istenmiştik. Adına, önce “hareket”, ardından da “parti” denen olay, 30 yılda doğru dürüst günce bile tutmamış, halktan kopmuş, Bulgaristan Türklerini içerden çökertme amacıyla değerlenmiş bir saçma oluşumdur. 100 yıllık Türklük davası kaymağını çalarak balla karıştırıp halka yemekten başka bir şey değildir, diyebiliriz. Ne var ki dava ateşi artık söndüğünden dolayı, konuklara ikram edilecek ballı kaymak da kalmamıştı. Vratsa hapishanesinde yatmış mücahit Emin Hamdi’nin Varna’daki 57 metrekarelik dairesinde 4 Ocak 1990 tarihinde sözde toplanan 33 kişiden sıkça söz edildi. Tüzük ve Program kabul ederek, Hak ve Özgürlük Hareketi adında bir politik parti kurduk dendi. İsmi Medü olan sakallı bir gencin, milli istihbarata ajanlıkmuhbirlik yapan ve Pazarcık hapishanesinden salıverilişinin 13. gününde – 4 Ocak 1990 – Sofya’da bugünkü “Radisson” otelinin ikinci katında viski kahve muhabbeti yaptığını bilen bilir. Aynı gün onun yanına gelen, aynı yıl Bulgaristan Büyük Halk Meclisi seçimlerinde HÖH listesinden milletvekili adayı gösterilen İç İşleri Bakanlığı müsteşarı Miroslav Dırmov, oturan sakallı gence fermuarlı siyah bir çanta içinde kurulacak yeni partinin Tüzük ve Programı ile 33 kişilik bir kurucu heyet listesi vermiştir. Aynı listede adı geçen ama 1989 sonunda hapishaneden çıktıktan sonra bir daha siyasete bulaşmayacağına yemin eden bugünkü Halkın Şeref ve Hürriyet Partisi (HŞHP) lideri Kasim Dal, listedekilerden 12 kişinin siyasi polis “DS” ajanı olduğunu daha sonra açıklamıştır. Daha da enteresan olan bu 33 kişi birbirini tanımadığı gibi, daha önce birbirini görmemiş, hiçbir zaman bir araya gelmemiş ve birlikte siyasi parti de kurmamış kişilerdir. Listedeki isimler son 30 yılda gizli tutulduğuna göre, hiç birine “kurucu” nişanı verilememiş, onlar adına madalyaları hain-ünvanıyla Ahmet Doğan’ın yakasına takılmıştır. Sözde “kurucu” kadroların çoğu kısa sürede Bulgaristan’dan kovulmuş ve kimlik mücadelemizde izleri silinmiştir. 4 Ocak 2020’de Sofya’da toplananların arasında o listedekilerden bir tek Ahmet Doğan ismi vardı. Aslında İç İşleri Bakanlığı’nda (MVR) hazırlanan o evrakın ilk nüshasında da bir tek isim vardı – Ajan “Sava” – Medi-A. Doğan. Bu gerçeklere dayanarak ve öz davamızın sadık mücahitleri olan bizler, HÖH partisinin 4 Ocak 1990 günü Varna’da Emin Hamdi’nin dairesinde değil, Bulgaristan İç İşleri Bakanlığı general ve müsteşar odalarında kurulduğunu bir daha doğruluyoruz. 30 yıldır bu sahtekârlıkla övünmeye devam edenler, her şeyden önce soy kırım denemesi süreci, kültürel soykırım ve Türkleri göçe zorlama zulmü katillerini adaletten korumak¸ Bulgaristan Müslüman Türklerinin tarihini istedikleri gibi kendileri yazmak, onların bugününü kendi arzularına göre düzenlemek ve geleceklerini de keyiflerine göre tasarımlamak istediler. Bu, III. Bulgar devleti tarihinde kurulan Müslümanlara karşı en büyük tuzaktır. Son hedefinde, Bulgaristan Türklerinin meşruluğunu geçmiş ve gelecekten silmek vardır. 04 Ocak 2020 Sofya HÖH kutlamaları yalnız ajanlar-muhbirler hareket ve partisi ile birlikte Bulgar toplumunun da baştan-başa çakallaştığına kesin kanıttır. Düşmanlarımızın kaleme aldığı tarihte, Bulgaristan Türkleri Osmanlı devrinde “İslamlaştırılmış Bulgarlardır.” 12 Haziran 1991 tarihinde kabul edilen 4. ve son Bulgar Anayasasında “Bulgaristan’da yaşayan Türkler, Türk dili, Bulgaristan Türklerinin yaşam tarzı, gelenekleri, edebiyat, sanat ve kültürü, Bulgaristan’daki Türk kimliği” yoktur. Bu yalan bütün bir halkın hafızasına zorla monte edilmeye çalışıldı. Bir eline içkibir eline domuz yağı sabunu köpüğünden yetkiler verenler, cebinde lise diploması yokken, zar zor, ite kaka üniversite bitirten zavallı şahıs “doktor, profesör, Türklere lider” ilan edildi. Bunlar Bulgaristan’da çok yapıldı. Onlar da ağızından çıkacak her sözü dilinin altına sıkıştıracak “çok önemli” kişiler dalavereci köşkü “saraya” yerleştirildi. 30 yıldan beri istediklerini söyletip okuttular. Her şeye rağmen o zavallı halkı aşamadılar, hedeflerine ulaşamamışlardır.
Rafet ULUTÜRK Ardında Savrulacak Kül Bile Kalmayacak Hain-A. Doğan’ın 10 yıl boyunca başucunda dikilen Sofya “Kliment Ohridski Üniversitesi” Psikoloji Kürsüsü Dekanı Prof. Dr. Lüdmil Georgiev, HÖH partisinin beyinsiz liderinin kafasına geçmişi, kökeni, soyu suyu yoktur anlamına gelen, “etnik” sözünü aşıladı. Bu kavram, 30 yıldan beri Bulgaristan Türkleri için kullanıldı. Ve bu saçmalıklarla mazisi, kökeni ve kavmi olmayanlar tarif edilmeye çalışıldı. Bulgar kör kaz akıl hocalarına göre, ataları dünya tarihi yazanlar biz Bulgaristan Türkleri değiliz. Başkan Mustafa Karadayı’nın kekeleyerek okuduğu raporda “etnik” yani atasız kavramının 22 defa geçmesi utanç vericidir. İnsanoğlunun küçük hesaplar peşinde kendi kendini ve halkını sıfırlaması olumlu bir insanlık meziyeti değildir ve olamaz. O, bu saçmalıkları 2019’da vefat eden, gençliğini ve olgunluk çağını Bulgaristan Türk Kimliğine karşı mücadeleye adayan, Pan İslamcılık ve Pan Osmanlıcılık tezlerini eleştirerek doktor, doçent ve Yüksek İslam Enstitüsü Rektörü olmayı başaran, ayrıca başımıza gelen kötülüklerin kaynağı olan BSP listesinden BHM milletvekili seçilen İbrahim Yalımov’un eserlerinden kopyalamış olabilir. Yeni Anayasa Milli Azınlık Komisyonuna seçilen Yalımov, komisyon oturumlarından hiçbirine gitmeyerek, hak ve özgürlüklerimizin, milli Türk kimliğimizin meşrulaşmasını baltalamayı başarmıştır. Bu gerçek onun kendi itirafıdır. Olmayandan sahtecilik üretme ustası, uluslararası istihbaratçı, yazar Petır Yapov da, 8 yıl A. Doğan’la aynı odada aynı havayı nefes ederken, ne Amerika’nın ne de Rusya’nın Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlara özel hak ve özgürlük, kolektif haklar, hatta doğal haklar tanınmasını kabul etmeyeceğini telkin etmeye çalıştı ve başardı. Bu işi başarırken zorlandığını “Şeytan” kitabında anlattı. Bulgaristan’da “Uzlaşma ve Barış” tesis edilebilmesi için Türk kimliğini sessizce eritmeye devam etmenin tek seçenek olduğunu gün be gün kakaladığını gizlemedi. Bu gerçeklerin M. Karadayı, çevresindekilerle salondakileri neden etkilemediği ayrıca incelenmelidir. Öte yandan M. Karadayı’yı vicdanen ve ruhen esir alırken yakınlarına 10 milyon leva bağışlama planını hazırlayan ve uygulayan “gölgeyi” de araştırıp açıklamak zorundayız. Ne yazık ki M. Karadayı 2013’te 3 yıl içeri düşmeyi göze alan, genç mühendis Oktay Yeni Mehmet (o da ayrı bir teatro) kadar olamadı. Listesi uzun profesör, yazar, psikolog, göz boyacı ve baş bağlayıcı seçkinlerden hatta hiç bir entelektüel Türk veya Bulgar bu partinin 30 yılını anma törenlerinde yoktu. Çünkü onlar III. Bulgar devleti politik sahnesindeki “HÖH-DPS” partisinin baştan sona bir tezgâh olduğunu çok iyi biliyorlar. Son 1929’da toplanan Türk Milli Kongresinde siyasi şahlanmamız dalga dalga yüreklenirken tek söz Bulgarca konuşulmamıştı. Delegelerin hepsi Türkçe konuşmuş, tutanaklar Türkçe tutulmuş, bildiriler Türkçe yayınlanmıştı. Bir tek Çar III. Boris ile Meclis Başkanının kongreyi kutlama mesajları Bulgarca gelmişti. Onlar dahi tercüme edilerek kürsüden Türkçe okunmuştu. 30. yıl dönümü kutlama toplantısına Bulgaristan Türk aydınlarından, bilim adamı, gazeteci, şair ve yazarlarımızdan kimse yoktu. Daha ötesi doğru dürüst Türkçe konuşup yazan kimseler yoktu. Kürsüye çıkanlar sanki Bulgar erkine ve istihbaratına biz “sosyalleşerek kimliksizleşmeyi kabul ediyoruz” işareti veriyordu. HÖH’ü kuran Bulgar istihbaratı 30 yıllık kaşarlı hainlik mayası Ahmet Doğan’ı koruyarak, art arda 2 kez partide yönetim kadrosu değiştirdi. Bulgar oligarşisi ve Türk düşmanlığının en seçkin ve vasıflı kadrolarını partinin politik yönetim organlarına, meclis grubuna da yerleştirebildi. Kısaca yönetimi sımsıkı ele geçirdi. Sonunda halkın tepkisine boyun eğmek zorunda kalarak, hükümet Ahmet Doğan ve Delyan Peevski gibi hiç bir işe yaramayan ve kendi gölgesinden bile korkanların korumalarını kaldırmaya karar verdi. Başbakan Boyko Borisov hükumeti söküldükçe adalete ve gerçeklere yenik düşenleri seyretmeye sabırsızlıkla hazırlanıyoruz. M. Karadayı “seçim” sözünü kullanmaktan korksa da, kapı çalan büyük dalga halkın adil bir seçime uyanışıyla gümbür gümbür geliyor. Kim ne ekerse onu biçer sabredin az kaldı… Politik kimliksiz ve ideolojisiz DC tarafından kurulan HÖH, Bulgaristan Türklerinin hak ve özgürlük, demokrasi ve adalet davasının mücadele ruhundan gelmediği gibi, tam tersi, bu ruhu boğmaya ve yok etmeye elinden geldiğince çalışmaya yeminliydi. 1991 anayasasını hazırlama, Müslümanların dil, din, kültür, kimlik, kişisel ve kolektif, sivil toplum örgütü, devlet kurumlarına eşit oranda katılma, karar
4 Sayı 149 - Ekim 2019 4
Bulgaristan Türklerinin Sesi Bulgaristan - Balkanlar
Oya CANBAZOĞLU Vay Be! Bulgaristan Adaletini Gözetleyen Amerikan Savcısı
Konu: Sen Yapamazsan Başkası Atanır. Başa Gelen Çekilir. H. Kim, Birleşik Amerika’da yetişmiş genç ve dişli bir savcıdır. Kim Waşington hükumeti tarafından Bulgaristan’da hukukun üstünlüğünün uygulanıp uygulanmadığı konusunda gözetleyen savcı olarak atandı. х ким в българия ile ilgili görsel sonucu 06 Ocak 2020, Bayan H. Kim – Bulgaristan adaletini gözetleyen Amerikan savcısı. “Bayan Jesika Kim kafası yüzde yüz hukuka çalışan ve duruşma salonunda müthiş başarılı olan bir hukukçudur. Zamanını yüzde yüz anayasa ve yasalara ve adalet davasına ayıran Bayan Kim çok çalışkan bir hukukçu.” Bu sözler 2018 yılının Kasım ayında Bayan Kim, o zaman 31 yaşında olan genç hukukçu bayanın Birleşik Amerika Adalet Bakanı ve Baş Savcısı Cef Seshon tarafından,”adalet mücadelesine olağanüstü katkıda bulunan genç hukukçu ödülü” ile ödüllendirilirken Savcı Bencamin Glasman tarafından ifade edilmiştir. 2019 yılında Federal Savcılık Bakanlığı 244 görevlisinden 115’i aynı törende ödül almıştır. 4 yıldan daha kısa bir sürede Kim 2 ABD için çok önemli dava kazandı. Bunlarda biri, kamuoyu tarafından dikkatle izlenen ve United States v Harrison et– adıyla meşhur olan çok karmaşık davada yatırım dolandırıcılığı konusu sorgulanmıştır. Spor içecekleri – OXYwater şirketi 9 milyon vergi kaçakçılığı yapmıştı ve cezalandırıldı. İkinci davada, – United States v Hoyo – şirketi hisse senedi ve emeklilik primlerinin ödemelerini yarım milyon dolandırmıştı. Bayan Kim’in savcı iddianamesi o kadar şnandırıcı biçimde sunulmuştu ki, davalı taraf bir hafta içinde suçunu kabul etti. Bu hafta Bulgaristan’a ayak basan Savcı H. Kim’i Başbakan Boyko Borisov ve Adalet Bakanı Danail Kirilov kabul etti. BayanKim’in görevinin Birleşik Amerika’nın Sofya Büyükelçiliğinde hukuk sorunları daimi danışmanı olarak açıklandı. Federal Savcı Kim Bulgaristan’a ABD Senatosunun kararıyla atanmış ve adalet ve hukukun üstünlüğü konularından sorumlu olacaktır. Sofya’da çıkan “Dnevnik” gazetesi, Bayan savcı Kim’in öncelikle para kaçakçılığı, para aklama ve kamuda rüşvetçiliği önleme gibi sorunlardan sorumlu olacaktır, açıklamasında bulundu. Amerikanın Sofya Büyükelçiliğinde 2007 yılında Bulgaristan Cumhuriyeti Avrupa Birliği’e üye alınmadan önce, ABD Sofya Büyükelçiliğinde benzer görev vardı, fakat 10 yıl önce genç bir demokrasi olsa da ülkede hukuk üstünlüğü sağlandığı düşünülmüştü. Ne ki, adalet tesis edilemeyen Bulgaristan şimdi 10 yıl geri dönmüş oluyor. Demek oluyor ki, ülkede hukuk üstünlüğü olup olmadığı, dolandırıcılık, dalavereler ve rüşvet olayları ile birlikte insan kaçakçılığı artık ABD Savcısı Bayan Kim tarafından denetlenecektir. “Amerika’nın Sesi”Radyosunda eski Büyükelçi Erik Rubin, Bayan Savcı Kim’in Sofya’ya gönderilmesi nedenlerinin başında gelen kaçakçılık ve dolandırıcılıktır, dedi. Üç yıllık görev için Bulgaristan’a gelen ABD Sofya Büyük Elçisi Herro Mustafa, ilk demecinde hukuk üstünlüğü sağlamanın 3 görevinden biri olduğunu beyan etmişti. Sofya’da ABDBulgaristan Ticaret Odaları temsilcileri önünde yaptığı ilk konuşmasında, yargı sistemi güvenliğini yükseltmek, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve fikir ve basın özgürlüğünü güvence altına almak başta gelen ödevleri olduğunu açıklamıştı. Başbakan Boyko Borisov’un 2019 Kasım ayı sonunda Beyaz Saray’da Başkan Donald Trump ile resmi görüşmesinden hemen önce konuşan Büyükelçi Herro Mustafa, güçlü demokrasi, “özel veya devlet medyaları olmalarına bakılmaksızın, özgür, dinamik ve etkin bir şekilde yukarıda işaret edilen sorunların hepsini sürekli ve ısrarla takip etmelidir” şeklinde vurgu yapmıştı.
Türk balı geçen yıl 45 ülkeye gönderildi Dragoman Gölü Arazisinin %80’I
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği (DKİB) verilerine göre, Türkiye’den geçen yıl 45 ülkeye 5 bin 548 tonluk bal ihraç edilerek, karşılığında 24 milyon 810 bin 927 dolar gelir elde edildi. Bal ihracatında Almanya 8 milyon 780 bin 672 dolarla ilk sırayı alırken, bu ülkeyi 4 milyon 288 bin 214 dolarla ABD, 3 milyon 88 bin 710 dolarla Suudi Arabistan, 1 milyon 490 bin 68 dolarla Kuveyt ve 775 bin 461 dolarla Umman izledi. Bal ihracatının miktarı yüzde 206 arttı. Bu dönemde Türkiye’den önceki yıl bal ihracatı yapılmayan Bulgaristan, Bosna Hersek, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Afganistan, Moğolistan ve Fas’a da bal satıldı. Doğu Karadeniz’den ise sadece Birleşik Arap Emirlikleri’ne bal ihraç edildi. Bu ülkeye geçen yıl 19 bin 631 kilogram bal satılarak, karşılığında 92 bin 202 dolar kazanç sağlandı.
Yangından Zarar Gördü
Sofya ilinde Dragoman Gölü arazisinin %80’i yangından zarar gördü. Meydana gelen yangında “Natura 2000” ağına bağlı SİT çevre alanında çevre yolu yandı, kuş gözetim kuleleri kül oldu. Çevre ve Sular Bakanı Emil Dimitrov yangın mahallini incelemeye geldi. Yangının, kaçak balık avlayanların da kasten çıkarmış olabileceği tahmin ediliyor. Bu korunan çevre alanında nadir cins hayvan ve bitki örtüsü var.
Rudozem-İskeçe Sınır Kapısı Inşaatına Başlandı
Antalya’da üretiliyor, tanesi 10 liradan alıcı buluyor 09Antalyalı bir girişimci, etçil hayvanların canlı yem ihtiyacını karşılamak için 17 yıl önce çiftlik kurdu. Çiftlikte üretilen hamam böceklerinin tanesi 10 liraya kadar alıcı buluyor. Antalyada üretiliyor, tanesi 10 liradan alıcı buluyor. İç piyasadaki canlı yem ihtiyacını karşılamak için Tarım ve Orman Bakanlığının izniyle Antalya>da kurulan böcek çiftliğinde hijyenik ortamda hamam böceği, çekirge, cırcır böceği, un kurdu, morio kurdunun da aralarında bulunduğu 12 çeşit böcek üretiliyor. Hayvanat bahçeleri, pet shop mağazaları, tavuk çiftlikleri, akvaryumcular ve amatör balıkçılardan canlı yem olarak talep gören böcek ve kurt çeşitleri, sabır isteyen zahmetli ve masraflı bir süreçle üretiliyor. 45 kuruştan başlayıp 10 liraya kadar alıcı buluyor Üretimi yapılan hamam böceği çeşitlerinin tanesi, iç piyasada 45 kuruştan başlayıp, 10 liraya kadar alıcı buluyor, kilogramı 90 lirayı bulan un kurdu ise kırmızı etten pahalı oluşuyla dikkati çekiyor. İç piyasadan yoğun talep Canlı yem çiftliğinin sahibi Selami Gökgöl, 17 yıl önce 3 arkadaşıyla birlikte başladığı canlı yem üretimini, diğer ortaklarının çeşitli nedenlerle sektörü bırakması nedeniyle bugün tek başına sürdürdüğünü ifade etti. Canlı yem üretimini her yıl daha profesyonel yapmaya başladığını ve işletmesini sürekli geliştirdiğini anlatan Gökgöl, burada ürettiği özellikle hamam böceklerinin iç piyasada yoğun talep gördüğünü belirtti. Ayda 3 bin hamam böceği üretiliyor Gökgöl, hamam böceği yetiştirmenin oldukça zahmetli olduğunu ve sabır istediğini dile getirerek, 100 metrekare alanda ayda yaklaşık 3 bin hamam böceği ürettiklerini kaydetti. Proteini yüksek, 9,5 ayda büyüyor Çiftlikte 4 çeşit hamam böceği üretildiği bilgisini veren Gökgöl, «Bu hamam böceklerinin fiyatı 45 kuruştan başlıyor, 10 liraya kadar çıkıyor. En pahalı hamam böceği halk arasında casus böceği olarak bilinen madagascar cinsi. Tanesi 10 lira, proteini de yüksek bir böcek. Bu hamam böceğinin de 10 liralık değere ulaşması için de yaklaşık 9,5 aya ihtiyacı oluyor. Bu sürede masrafı çok oluyor, rahatlıkla da 9 lira yiyor. Bizim 1 lira gibi bir kazancımız oluyor.» şeklinde konuştu.
24 Ocak 2020 tarihinde düzenlenen temel atma töreniyle Smolyan (Paşmaklı) ilini Yunanistan’a bağlayacak Rudozemİskeçe Sınır Kapısı inşaatına başlandı. Sınır kapısının, MakasNimfeya Sınır Kapısı’n’dan daha modern ve daha büyük olması bekleniyor. Rudozem-İskeçe Sınır Kapısı ‘ndan günlük araç geçiş kapasitesinin 4 300’ün üzerinde taşıma aracı olup 200’ü otobüs ve yaklaşık 1 400’ü yük kamyonu ve TIR olacak. Sınır kapısının her iki yönde 4’er trafik şeridi olacak. Rudozem-İskeçe Sınır Kapısı inşaat projesi, iki alanın oluşturulmasını ve bayındırılmasını, 3 idari bina yapımını, 2 kontrol kabini, mobil X-ray cihazı, sağlık kontrolü alanı, kapsamlı bir gümrük muayene salonu, metal çatı kaplamalı çardak ve bir aks kantarı kurulmasını öngörmektedir. Bulgaristan ve Yunanistan arasındaki anlaşmaya göre, sınır kapısı her türlü karayolu taşımacılığı için tasarlanmıştı.
Bulgaristan’da Sigara Kullanmayanlara Ek Ücretli Izin
VMRO Partisi’nden İş Yasası’na değişiklikler getirilerek, işyerinde sigara kullanmayanlara yılda iki gün fazla ücretli izin verilmesini öneriyorlar. Artık Meclis’e sunulmuş olan yasa tasarısı ile toplumsal yerlerde tam sigara yasağının artırılması hedefleniyor.Tasarıyı sunanlara göre sigara kullanan görevliler işyerlerinden dışarı çıkarak her bir-iki saatte iş yasasında uygun görülmeyen mola kullanıyorlar. Böylelikle sigara kullanmayanlara ayrımcılık işlenmiş oluyor. Yasa tasarısı Üçlü İşbirliği Milli Konseyi tarafından da görüşülecek.
Yurtdışından Dönen Uzmanlara Finansal Destek Sağlayacak
Sosyal Politika Bakanı Denitsa Saçeva, 1 Nisan tarihinden itibaren İstihdam Ajansı’nın sitesinde EURES platformu start alıyor. Söz konusu platforma, yurt dışından ülkesine çalışmak
için dönmek isteyen Bulgaristan vatandaşı olan üniversite mezunları kayıt olabilecek. Aylık 600 avroya kadar çıkan destek hizmetleri arasında tercih yapabilecekler, dedi. Bakan Saçeva, uzmanlarımızın, evlerinin olmadığı bir yeri seçtikleri durumunda kira yardımı başvurusunda bulunabilecek. Çocuklarını kreşlere yerleştiremedikleri durumlarda ise İş ve İşçi Bulma Kurumları sayesinde çocuk bakıcısı hizmetlerinden yararlanacak. Düşük maaşların olduğu bölgeleri seçtiklerinde ek maaş imkanına sahip olacak. Bulgarca bilmeyen aile üyesi varsa, Bulgarca dil kursu paketi sağalanacak, şeklinde konuştu.
Strasbourg’da Bulgaristan’a karşı alınan ceza sayısı azalıyor
1995 yılından bu yana ilk kez Bulgaristan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ceza kararları sayısı bakımından ilk on ülke arasında yer almıyor. Bunu, Strasbourg Mahkemesi’nin yıllık raporu gösteriyor. Ülkemiz, kendisine karşı alınan 13 ceza kararıyla 8’inci sıradan 11’ci sıraya inmiştir. 2018 yılında Bulgaristan’a karşı alınan cezai kararlar 27 idi. Ülkemize karşı askıda kalan 497 şikayet davası açılmıştır ve sayısının azalma eğilimi korunuyor.Rusya- 186, Ukrayna- 109, Türkiye- 97, Romanya- 65, Moldova39, Macaristan- 36, Yunanistan- 23 ceza kararı ile öndeler. Strasbourg Mahkemesi’nde 2019 yılında askıda bulunan toplam ceza davalarının sayısı 59 800’dür ve dörtte biri Rusya’ya karşıdır.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019
5
Ekonomi
Raziye ÇAKIR Her Şey Mümkün Konu: Bunalımlara Yenik Düşen Sofya Hükumeti 2017’den bu yana III. B. Borisov kabinesine 5. Gensoru yeni bir güben oluna kapı açtı. Gerekçesinde SU KRİZİ, ÇÖP KRİZİ ve ÇEVRE KRİZİ gibi sorunlar olan yeni bunalım ansızın alevlenmedi. Çok tehlikeli bir yangın gibi yerden gökten ve denizden parladı. Söndürülmeye çalışırken, 3 defa 25-er milyon ayrılırken, bir de ardından Su ve Kanal İşleri Birliği kuruldu. Bütçesinin 1 milyar olacağı açıklanırken, 2020 yılı bütçesine 1 milyar 75 milyon levalık ek masraf yüklendi. Yılın ilk 15 günündeilk ödemelerin yapıldığı açıklandı. Bakanlar Kurulunda alında son kararlar Başbakan Boyko Borisov ve Bakanlar tarafından açıklandı. Milyar ve milyonları telaffuz ederken gözleri kırpmıyor, sanki arabaya uzaklara depolanacak (kurtulmak istedikleri) çöp yüklüyorlar. Millet soruyor: 2020 yılı mali bütçesi geçen yılın Aralık ayında meclisten geçti. Çocukları okula gitmeyen Romen, Millet ailelerine sosyal yardımlar kesildi. Odunsuz ve kömürsüz ailelere yakıt yardımı verilmedi. Mali sıkıntılar neden gösterilerek Türkçe derslerine öğretmen atanmadı. Köylerimizdeki kütüphane sayısı 3 200’den 1100 düştü. 2020’de asgari ücret 610 leva olarak ilan edilse de kütüphanecilere ancak 320 leva ödenmeye devam ediliyor. 2017 yılından beri hiçbir Müslüman köyünde eski patlak, çatlak eternit su borusu değiştirilmezken, tek kaleme bütçe dışı 1 milyar 75 milyon leva artı aynı bütçeden 300 milyon da Ahmet Doğan “beceriksizlik uzmanına” cep parası verilmesi halkı ürpertti. Herkes bu oyuna son verilmesinde giderek birleşiyor. Yolsuzluklardan hesap sorulamayan bir ülkede huzur olmaz. Başkalarının hakkını yiyenlerin yüzü asla gülmez. Sarhoş olunca yaptığı rezillikler görülmesin, resim edilip halka gösterilmesin diye “köşk” ve “saray” köşelerinde kapalı tutulan A. Doğan; sözde “köy konuk evleri” için 10 milyon levayı cukkalayınca boş boş konuşmaya boş boş yalan dolan konuşmaya daha da heveslenen Mustafa Karadayı; hayatından memnun görünen milletvekillerinden Hamid Hamid ile Yordan Tsonev, Moskova adına konuşan Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in son demecinde “bataklık Bulgar kurumlarını ve toplumu içine çekiyor” sözlerinin anlamını kavramış olacaklar ki, azdan az uyandılar. Güven oyunu destekleme kararı aldılar. Borısov hükümetinin Müslümanlara ve halkımızın menfaatlerine karşı hazırladığı her kanun önerisine “evet” oyu verseler de, azdan az başkaldırmayı seçtiler. Uyarmak gibi olmasın, Bulgaristan’da kolektif alınan kararlar için Ceza Kanununda madde olmadığını biliyoruz. Bu kapan totalitarizmde de vardı ve işletildi. Göstermelik olsun diye Todor Jivkov’a karşı da 7 yolsuzluk davası açılmıştı ama hiç birinde bir şey çıkmadı. Şimdiki (milyar ve milyon levalar şeklinde akan) soygunun nereye kadar gideceğini sormak hakkımızdır. Halkımız vatanımızın
Dünya Şokta; Türkiye-Libya Şah-Mat
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) kendisini Kıbrıs’taki tek yetkili devlet sayıyor. Batıda Yunanistan, Doğu Akdeniz’de GKRY, Libya, Mısır, Suriye, Lübnan ve İsrail MEB ilanında bulundular. Fakat en başta, Yunanistan-GKRY ikilisinin sahada ABD ve AB’nin desteğini alarak bölgedeki sahildar ülkelerle akdettiği MEB anlaşmalarının, sahildar devlet statüsündeki Türkiye ve KKTC’nin uluslararası hukuki haklarının yok sayıldığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı için muteberlik arz etmediği belirtilmelidir.Bölgedeki doğal gaz rezervlerinin 122 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor. İsrail ve Mısır’ın gaz üretimlerine ilaveten GKRY’nin sondaj faaliyetleri, bölgede stratejik güvenlik kavramını ön plana çıkarırken, Kıbrıs adası bölge dışı ülkeler için cezbedici bir statüye yükselmiştir. Tam bu noktada, Türkiye-Libya anlaşması bölgede kurgulanan uluslararası hukuka aykırı siyasal içerikli girişimlerin çökmesine neden olmuştur.Büyük güçlerin bölgesel rekabeti ve askeri tırmanma tehlikesiAB’nin artan enerji ihtiyacı, Brüksel’in bölgeye olan ekonomik, hukuki ve siyasal ilgisini artırıyor. AB GKRY ve Yunanistan’ın hakkaniyete uygun olmayan MEB iddialarının da arkasında duruyor. Öte yandan, Arap Baharı’nın ve Suriye iç savaşının yol açtığı istikrarsızlık ve küresel güçlerin rekabet ve mücadelesinin oluşturduğu farklı bloklaşmalar, bölge ülkeleri arasında ekonomik işbirliği yerine gerginlik ve silahlanma faaliyetlerinde daha büyük bir hareketlenmeyi tetikledi. İsrail GKRY ve Yunanistan ile enerji, savunma, dış politika ve ekonomi konularında işbirliğine gidiyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı ABD-İsrail tarafından kurulan GKRY-Yunanistan-Mısır bloğuna Suudi Arabistan da resmen dâhil olmuş durumda. Suud rejimi GKRY’ye tarihte ilk kez bakan düzeyinde temsilci göndererek “Türkiye’ye karşı birlik” mesajı verdi.Deniz alanlarındaki enerji kaynağı keşiflerinin ülkelerin ekonomilerine ve jeopolitik konumlarına katacağı katkılar göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka saygı duymaktan veya uygun davranmaktan çok, “askeri güç temelli savaş diplomasisi” (gunboat diplomacy) seçeneğinin ön planda olduğu söylenebilir. Rusya’nın Akdeniz’e yerleşmesine ve Çin’in “Modern İpek Yolu Projesi” dahilinde yapıcı bir tarzda Akdeniz’de bölge ülkeleriyle ilişkilerinin artış göstermesi karşısında ABD ve AB’nin mukabil denge arayışları, sahada Kıbrıs adası üzerindeki baskıların artmasına sebep oluyor. Rusya-Çin-İran’ı dengelemeyi amaç edinen ABD-AB’nin Körfez ülkeleri ve İsrail-Yunanistan-GKRY üçlüsüyle icra ettiği yoğun askeri tatbikatlardaki artışa bağlı olarak Akdeniz Bölgesi, adeta “ilan edilmemiş bir savaşın beşiği” haline doğru sürükleniyor. Diğer bir ifadeyle, Akdeniz’de üstünlük kurma rekabeti, “Büyük Güçler”in Soğuk Savaş sürecinde oynadıkları satrançtaki gibi bir “şah-mat meselesi” haline dönüşüyor.ABD Dışişleri Bakanlığı Enerji Kaynakları Birimi Müsteşar Yardımcısı John McCarrick “ABD Rusya’dan başlayıp Karadeniz üzerinden Türkiye’ye aktarılması planlanan ‘Türk Akımı’ ve Baltık Denizi altından Rusya’dan Almanya’ya doğal gaz gönderilmesini planlayan ‘Kuzey Akımı-2’ doğal gaz boru hattı projelerine karşıdır” açıklamasında bulunmuştu. Washington’ın (envanterinde Girit adasında Rus yapımı S-300 füzeleri bulunan) Yunanistan’a Patriot füzeleri satmasına rağmen, aynı silahları NATO müttefiki Türkiye’ye vermemesi karşısında, Ankara sürpriz şekilde Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini tedarik etmişti. Ankara’ya siyasi ve ekonomik anlamda cezai yaklaşım sergileyen ABD Temsilciler Meclisi GKRY’ye 32 yıldır uyguladığı silah ambargosunun kaldırılmasını düzenleyen yasayı kabul etmişti. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz aramasının “kabul edilemez” olduğunu ileri sürmüştü. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis de soruna çözüm için Washington’dan ağırlığını koymasını talep etmişti. AB ise GKRY’nin Türkiye ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini yok sayarak bölgeyi parsellere ayırarak çeşitli şirketlere arama ruhsatı verme girişimini desteklemişti. Artan gerilimle, GKRY lideri Nikos Anastasiadis Kıbrıs’ta doğalgaz sondaj çalışmaları başlatan Türkiye’yi BM’ye şikâyet ederken, ABD ve AB de GKRY’nin Türkiye’ye karşı İsrail ve bazı Avrupa ülkeleriyle yaptığı gaz ortaklığının yanında olmuştu. Bölgede, İsrail’in Rumlarla yakınlaşmasına destek veren ABD ve doğrudan enerji pazarlıklarına dâhil olan AB’den de destek görmeyen Türkiye ise Deniz Kuvvetleri’nin korumasında doğrudan yürüttüğü sondaj ve arama faaliyetleriyle kendi yolunu çizmeyi tercih ediyor.Libya-Türkiye deniz yetki alanları mutabakat muhtırasının hukuki arka planıTürkiye sondaj ve arama faaliyetleri hamlesinin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Libya Ulusal Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac arasında 27 Kasım 2019’da Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nı imzaladı. TBMM de bu anlaşmayı onayladı ve Libya’nın onayını müteakiben BM Sözleşmesi’nin 102. maddesi uyarınca taraflar anlaşma metnini Birleşmiş Milletler’e tebliğ edeceklerdir. Türkiye, esasen Doğu Akdeniz enerji jeopolitiğini değiştirecek, stratejik ve tarihsel süreçte oyun değiştirici bir hamle anlamına gelen Türkiye-Libya anlaşmasıyla, bölgede yeni bir hukuki ve ekonomik inisiyatif almıştır. Yukarıda bahsedilen Akdeniz satranç oyununda Ankara “şah-mat” yapmıştır. Anlaşma sayesinde, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle anlaşma yapamadığı konusundaki hipotez de yıkılmış ve Mısır-Lübnan-Suriye-İsrail sektörlerinde de yeni uzlaşı zeminlerine basamak teşkil edilmiştir. Böylece, Türkiye’nin hukuki ve siyasi açıdan Doğu Akdeniz’de dışlanmasının hukuken ve fiilen mümkün olmayacağı gerçeği açıkça ortaya konulmuştur.Doğu Akdeniz’deki deniz alanlarının sınırlandırılması meselesi, sınırlandırma esnasında dikkate alınmayı gerektiren kendine özgü (unique) “özel durumları/özellikleri” (faktörleri) bünyesinde barındırıyor. Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) devletlerin deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve denizlerin yer altı ve su üstü kaynaklarının kullanımında, adil ve hakkaniyete uygun bir paylaşım anlayışı içinde yapılmasını öngörüyor. Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan MEB anlaşmazlıklarının temelinde coğrafi koşullar yatmakla beraber, devletlerin uygulamakta oldukları politikalar, BMDHS’de yer alan “hakkaniyet, hakça çözüm, coğrafyanın üstünlüğü, oransallık ve kapatmama” ilkelerini ihlal eder bir şekilde karşımıza çıkıyor. MEB’lerin hukuki rejimi 1982 tarihli BMDHS’nin V. kısım 55-75. maddelerince düzenlenmiştir. BMDHS’nin 57. maddesinde belirtildiği üzere, MEB, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz miliyle sınırlandırılmıştır. Bölgede yer alan kıyıdaş devletlerin karşılıklı kıyı uzunlukları 400 deniz milinden kısa olması nedeniyle, MEB sınırlarının belirlenmesi ancak karşılıklı mutabakatla mümkündür ve adalar MEB üzerinde tam olarak hak sahibi değildir, dolayısıyla egemenlik hakkı ileri süremezler. Kıta sahanlığıyla ilgili ilk dava olan 1969 Kuzey Denizi Davası’nda Uluslararası Adalet Divanı (UAD), sınırlandırmanın örf ve âdet hukukuna göre, “hakkaniyet prensiplerine” uygun bir şekilde ve bütün “ilgili durumlar” dikkate alınarak “anlaşma” ile yapılacağını belirtmiştir.
5
Nedim AKIN Gerçekleri Görenler Konuşuyor
Konu: Yüzyılın sonunda Türkiye ABD’nin dünya liderliğini sollayabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. Yüzyıl atılımları Bulgaristan’da politik havayı cidden etkiledi. Bir yandan geçen asrın başlarında Sofya’ya hurda olarak gelen ve birden bire değerlenip “Kiril ve Metodiy” kütüphanesinde korumaya alınan Osmanlı arşivini yıllarca karıştırıp pek şeyler ortaya çıkaramayanlar, Türkiye’nin yeni parlayışına hayran olduklarını dile getirmeye başladılar. Dünya basınında 2020’de en fazla yorumlanan lider Başkan Tayyip Erdoğan’dır. İç politikada Başkan Erdoğan’da onay alınmadan bir çivi çakılamayacağına inananlar kurumları çalışan bir Türkiye adımlarını açıyor demekten çekinmiyor. Kendi zengin doğal kaynakları listesinde petrol ve doğal gaz kıt olan Türkiye “Balkanlar’a ve Orta Avrupa doğal gaz dağıtım vanalarını kontrolüne aldı. Bu gerçekler, Türkiye yorumları ve politik notlarını soğuk savaş dönemi üslubuyla yapmaya devam eden siyasi gözlemciler söylem değiştirdi. Birçokları TV ekranlarındaki yerlerinden ve gazete köşelerinden çekilmek zorunda kaldı. Bu ardada, konuşmalarına “diktatör” sözüyle başlayan ve giderek değişen, Türkiye’nin Bulgaristan’a sanayi, ticaret ve kültürel katkısı hızla artınca Bulgar medyalarında eski politik gözlemcilerin yerini olayları gerçekçi açıdan değerlendiren bilim adamları ve siyasetçilerin aldığı dikkati çekti. Artık durum kökten değişmiştir, diyebiliriz. Hafta sonunda Bulgar Milli Radyosunda bir yuvarlak masaya katılan Doçent Teodor Deçev sözlerine şöyle başladı: “ Son 5 yılda Türkiye Cumhuriyetinin jeopolitik hevesinin arttığı gözle görülür şekilde arttı. Başkan Recep Tayyib Erdoğan hükumeti büyük jeopolitik oyuncuları hesaba katmaz oldu, bağımsız ve yayılmacı bir dış politika çizgisi izliyor.” Doçent Todor Deçev’in ifadelerinden başka bir alıntı: “İzlenen bu siyaset çizgisinin temelinde, “Türk Akım” gaz boru hattının açılmasıyla reel doğal gaz dağıtıcısı bir ülkeye dönüşen ve Bakü yakınındaki “Şah Deniz” doğal gaz kaynağından Türkiye üzerinden İtalya’ya uzanan Güney Doğal Gaz Boru hattının hizmete girmesiyle birlikte Başkan Erdoğan’ın yönetiminde ülkenin yüksek ekonomik kalkınma başarıları bulunuyor.” Bu değerlendirmeler, Türkiye’nin jeopolitikasının tartışıldığı Sofya Radyosu’nun “Hristo Botev” programı “Çok Kültürlü Diyalog, Tarih ve Jeopolitik” bölümünde yapıldı. Programa, eski Başbakan İvan Kostov (1997-2001) hükümetinde bakan yardımcısı, “Özgür Halk” gazetesinin baş redaktörü ve halen Plovdiv Güvenlik ve Ekonomi Yüksek Okulunda öğretim üyesi olan doç. Rumen Deçev katıldı. Doç. Deçev, çok yönlü Türkiye Rusya işbirliğinin dünya çapında olduğuna vurgu yaparken, bunun Rusya ve Türkiye’nin Amerikan himayesini silkeleme yolu olduğuna işaret etti. Bilim adamı doç.R. Doçev, daha önce bazı Batı siyaset bilginlerinin de belirtmiş olduğu üzere, 21. Yüzyılın sonunda Türkiye Cumhuriyetinin Birleşik Amerika’nın dünya liderliğine talep olacak gelişmişlik durumuna gelebileceğine vurgu yaptı. Bu gelişmelerin ışığında Türkiye’de 4 G ve 5 G bağlantılı elektrikli otomobil, uçak, füze, zırhlı araç ve gemi yapımı dünyanın dikkatini çekmiş bulunuyor. 2019 yılında Suriye’de yürütülen anti-terörist operasyonların yüzde yüz yerli Türk imalatıyla gerçekleştirmesi, dünyaya üstünlük gösterdi. Birleşik Amerika başta olmak üzere birçok NATO ülkesinin ve yakın ve uzak devletin Türkiye’den silah ve askeri donanım aldığı açıklandı. Tamamen kendi teknik ve teknolojik gücüne dayanarak Doğu Akdeniz’de yapılan Doğal Gaz aramaları, ayrıca Su-
6 Sayı 149 - Ekim 2019
Bulgaristan Türklerinin Sesi
6
Ayşe HOCAOĞLU
Azerbaycan’da 20 Ocak 1990 Trajedisinin 30. Yıl Dönümü Sofya’da Anıldı.
Bulgar Savcısı Dizegeldi Konu: Hukuk başarılarımızın ilki 1984 yılında üzerimize çullanan Bulgar devlet terörü kapanmayan yaralar bıraktı. Bulgaristan’da zorla isim değiştirme şeklinde halkımızın üzerine çullananlarla hesaplaşma artık 35 yıldan beri devam ediyor. Babalarının nefesi tükenenler dava nöbetini aldı. Bulgaristan Türklerine uygulanan soy kırım denemesi, kültürel soykırım ve zulmün özünü çıkarıp tüm insanlara göstermeye çalışanlar artık başarı sayfasını açabildi. Başarılı duruşmalar ve Sofya Mahkemesinin kararı dünya basınına düştü. “Deutsche Welle” olayı bir reportaj şeklinde verdi. İşte yayınlanan metin: “Babası ‘Belene’ ölüm kampına gönderildiğinde Safiye Yurdakul çocuktu. İsmi değiştirilmiş, anadilinde konuşması yasaklanmış, ardından ailesi Türkiye’ye göç etmeye zorlandı. Bu, pek çokğunun talihi oldu. Zorla isim değiştirme döneminde büyük sayıda Bulgaristanlı Türk aile aynı kaderi paylaştılar. 1980’li yıllarfa 5 yıl boyunca, zor kullanılarak asimile edilmeye çalışıldıkları dönemde çok ağır günler geçirdiler, zulüm gördüler. Bayan Yurdakul, bu suçlarla ilgili açtığı davanın yasal süre içinde görüşülmesi ve karara bağlanması geciktirildiğinden dolayı Bulgar savcılığını mahkeme etti. Artık öğrenildiği üzere karar 10 Aralık 2019 tarihinde açıklandı. “lex.bg” yaynında özel olarak yayınlandı. Vatandaşlara zararda bulunma suçundan Devlet ve Belediyelerin Sorumluluğuna ilişkin (ZODOB) Yasasına göre açılan davada Sofya Şehir Mahkemesinde Başkan Bayan Valerya Bankova Başkanlığında alınan kararda Bayan Safiye Yurdakul’la tazminat olarak 40 000 (kırk bin) leva ödenecektir, deniyor. Bayan Safiye Yurdakul 1985 yılına kadar evebeyinleriyle birlikte Razgrad’a bağlı Kitançevo köyünde yaşadığını, mutlu ve sorunsuz bir çocukluğu yaşarken önce isminin değiştirildiğini ve bu olayın ruh halini sarstığını, yazdı. O zor günlerde kendisine bir tek babasının sıkıntılı anlarda destek ve arka olduğunu, babasının 1985 baharında tutuklandığını, “Belene” ölüm kampına kapandığını ancak 6 aydan sonra olayı öğrendiğini, babasının tutuklanma tarihinden tam bir yıl sonra onu görebildiğini, yazdı. Babasının yazılı tutuklanma emrinde, “Türk bilincine sahip olduğu ve devletin Bulgar bilincini benimsemesi için alınan önlemlerine karşı çıktığı, devlet organlarına karşı kaba davrandığı” yer almaktadır. Görüşmeye gittiklerinde kızcağız babasını tanıyamamış ve babasının neden tutuklu olduğunu anlayamamıştır. Görülen davada 3 tanık dinlenmiştir. Tanıklardan biri duruşma esnasında görüşmeye gelen kızın babasının boynuna sarılmak için atladığında milisin kızı çok kaba ittiğini, ceza alan babaya yakınlarıyla görüşme yasağı cezası verildiğini anlattı. Hapishanede hastalanan Safiye’nın babası Vidin ili Rujentsi köyüne sürgün edilmiş, orada da hapse atılmıştır. 1988 yılının bahar aylarında sağlık durumunun iyice kötüleşmesi, aile durumunun çok kötüleşmesi ve durumunda olumlu gelişmeler gözlenmiş olması sonucu baba salıverilmiş ve evine dönmüştür. Bir yıl sonra kapılarına yeniden gelen milisler aile üyelerine kırmızı pasaport verip 12 saat içinde Bulgaristan’ı terk etmelerini emretmiştir. “lex.bg” Bayan Safiye Yurdakul’un elinde çanta ve hasta ana babayla kendini Türkiye’de bulduğunu yazıyor. Davanın hukuk ve hakikatı kanıtlama açısından zor olduğunu kabul eden yargıç Bayan Bankova, adı sözüm ona “Soya dönüş” adıyla anlatılan bu davada gerçeklerin ispat edilmesinin 28 yıl sürdüğünü gözönünde bulundurarak, zamanın çok uzaması sonucu kararını vermiştir. Ceza davası açılmasına da dilekçe verilmiş ama zaman aşamasına çoktan uğramış olsa da, ceza davası sonuçlandırma süresi geçmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Bulgaristan Cumhuriyeti Büyükelçiliği, 17 Ocak 2020’de Sofya Merkez Askeri Kulübünde 20 Ocak trajedisinin 30. yıl dönümü için bir anma töreni düzenledi. Törene devlet kurumlarının ve ülkede akredite olunmuş diplomatik misyonların yetkilileri, kamu ve kültürel temsilciler katıldılar. Etkinlikte konuşan Büyükelçi Nargiz Gürbanova, Azerbaycan’ın modern tarihinin kanlı sayfası olan 20 Ocak trajedisinin 30. yıl dönümüne katılımlarından dolayı konuklara teşekkür etti. Trajedi zamanı 137 silahsız kişinin katledildiğini, 744 kişinin yaralandığını ve 841 kişinin yasa dışı bir şekilde tutuklandığını söyledi. Büyükelçi, Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve hükumetinin önyargılı iç politikası ve M.Gorbachov’un başarısız yenilenme siyaseti sonucu olarak 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine başladığını, Azerbaycan da dahil olmak üzere, milli egemenlik hareketinin canlandığını kaydetti. Sovyet liderliğinin siyasal yollarla çözümün imkansızlığını anladığını, bunun yerine teröre başvurduğunu ve Azerbaycan’da “Ermeni kartı” nı ustaca kullandığını söyledi. İlave olundu ki, Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı başlattığı temelsiz toprak iddialarını ve 250.000’den fazla Azerbaycanlının Ermenistan topraklarından sınır dışı edilmesini önlemek yerine, Sovyet yönetimi silahlı gruplar ve Azerbaycan’daki “milliyetçi aşırılık yanlıları ve mücahitler” tarafından şiddet yoluyla iktidarı ele geçirmeni önlemek bahanesi altında şehre ordu gönderdi. SSCB Devlet Güvenlik Komitesi’nin “Alfa” grubunun cumhuriyet televizyonunun cereyan bloğunu havaya uçurduğu, diğer medya kuruluşlarının faaliyetlerini durdurduğu, böylece kamuoyunu ve uluslararası toplumu haberlere erişimden mahrum ettiği kaydedildi. Operasyon sırasında sivillerin öldürüldüğünü ve hatta ambulansların saldırıya uğradığını belirten Büyükelçi N.Gurbanova, 20 Ocak olaylarının o denem Sovyet güçlerinin en acımasız askeri müdahalesi olduğunu söyledi. Katılımcılar 20 Ocaktaki şiddetin İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından Sovyet ordusunun toplu cezası kimi değerlendirildiği ve Azerbaycanlı sivillerin direnişiyle bağdaşmadığı konusunda bilgilendirildi. Ifade olundu ki, trajedi SSCB Savunma ve
İçişleri Bakanlığı ve Devlet Güvenlik Komitesi özel kuvvetleri tarafından SSCB lideri Mihail Gorbaçov’un doğrudan talimatı altında SSCB İçişleri Bakanı Dmitry Yazov ve İçişleri Bakanı tarafından organize edildi. Trajedinin milliyet, yaş, cinsiyet veya sosyal statüden bağımsız olarak silahsız insanların hayatına mal olduğu bildirildi: 13 yaşındaki Larisa Mammadova, üç çocuk annesi Farida Abbasova, yeni evli İlham ve Fariza. Çiftin kaderi hakkında konuşurken, evlendikleri 30 Haziran’ın daha sonra Azerbaycan’da Sevgililer Günü olarak kutlandığı bildirildi. N. GURBANOVA Sofya’nın Azerbaycan Büyükelçisi N.Gurbanova, bu terör eylemine ilk itiraz ve siyasi değerlendirmesinin Azerbaycan halkının milli lideri Haydar Aliyev tarafından yapıldığını söyleyerek Haydar Aliyev’in 21 Ocak 1990’da Azerbaycan’ın Moskova’daki Daimi Temsilciliğine geldiğini ve silahsız insanlar için Sovyetler Birliği’ni suçlayan ve trajedinin faillerini ifşa eden bir basın toplantısı düzenlediğini bildirdi. Haydar Aliyev’in Azerbaycan’daki hükumete dönmesinin ardından, Parlamentonun 1994’te onun inisiyatifiyle 20 Ocak trajedisinin siyasi ve yasal değerlendirmesini yayınladığı belirtildi. Daha sonra, N.Gurbanova, 1990 trajedisinin ulusal bir yas günü olmakla birlikte, Azerbaycan’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğü uğrunda mücadele tarihinde kahramanca bir sayfa olduğunu belirtti. Etkinlikte, 20 Ocak olaylarını tanıkların ifadeleriyle canlandıran “Çalışma Sayısı 2. Kara Ocak” adlı bir belgesel yayımlandı. Daha sonra Bulgar piyanist Ani Lincheva tarafından Azerbaycan, Bulgar ve dünya klasiklerinin eserlerini seslendirildi. Etkinliğin sonunda, 20 Ocak gecesi hayatlarını feda eden Azerbaycanlıların anısına saygı göstermek için ihsan masası açıldı. Sofya BULTÜRK
Bulgaristan bir siber uzman ulusal merkezi kurmak istiyor İsrail, Tel Aviv’deki Uluslararası Siber Teknoloji Forumu’nda Ekonomik ve Demografik Politika Bakan Yardımcısı Mariana Nikolova, Bulgaristan’da siber güvenlik sisteminin oluşturulmasına başlandığını söyledi. Nikolova, Bulgaristan için kurumlarda yüksek düzeyde siber hijyen sağlamak öncelik olduğunu ve bu amaçla eğitim ve öğretim programlarının oluşturulmasına vurgu yapıldığını ekledi.
İbrahim SOYTÜRK Gerçekleri Görenler Konuşuyor
Konu: Yüzyılın sonunda Türkiye ABD’nin dünya liderliğini sollayabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. Yüzyıl atılımları Bulgaristan’da politik havayı cidden etkiledi. Bir yandan geçen asrın başlarında Sofya’ya hurda olarak gelen ve birden bire değerlenip “Kiril ve Metodiy” kütüphanesinde korumaya alınan Osmanlı arşivini yıllarca karıştırıp pek şeyler ortaya çıkaramayanlar, Türkiye’nin yeni parlayışına hayran olduklarını dile getirmeye başladılar. Dünya basınında 2020’de en fazla yorumlanan lider Başkan Tayyip Erdoğan’dır. İç politikada Başkan Erdoğan’da onay alınmadan bir çivi çakılamayacağına inananlar kurumları çalışan bir Türkiye adımlarını açıyor demekten çekinmiyor. Kendi zengin doğal kaynakları listesinde petrol ve doğal gaz kıt olan Türkiye “Balkanlar’a ve Orta Avrupa doğal gaz dağıtım vanalarını kontrolüne aldı. Bu gerçekler, Türkiye yorumları ve politik notlarını soğuk savaş dönemi üslubuyla yapmaya devam eden siyasi gözlemciler söylem değiştirdi. Birçokları TV ekranlarındaki yerlerinden ve gazete köşelerinden çekilmek zorunda kaldı. Bu ardada, konuşmalarına “diktatör” sözüyle başlayan ve giderek değişen, Türkiye’nin Bulgaristan’a sanayi, ticaret ve kültürel katkısı hızla artınca Bulgar medyalarında eski politik gözlemcilerin yerini olayları gerçekçi açıdan değerlendiren bilim adamları ve siyasetçilerin aldığı dikkati çekti. Artık durum kökten değişmiştir, diyebiliriz. Hafta sonunda Bulgar Milli Radyosunda bir yuvarlak masaya katılan Doçent Teodor Deçev sözlerine şöyle başladı: “ Son 5 yılda Türkiye Cumhuriyetinin jeopolitik hevesinin arttığı gözle görülür şekilde arttı. Başkan Recep Tayyib Erdoğan hükumeti büyük jeopolitik oyuncuları hesaba katmaz oldu, bağımsız ve yayılmacı bir dış politika çizgisi izliyor.” Doçent Todor Deçev’in ifadelerinden başka bir alıntı: “İzlenen bu siyaset çizgisinin temelinde, “Türk Akım” gaz boru hattının açılmasıyla reel doğal gaz dağıtıcısı bir ülkeye dönüşen ve Bakü yakınındaki “Şah Deniz” doğal gaz kaynağından Türkiye üzerinden İtalya’ya uzanan Güney Doğal Gaz Boru hattının hizmete girmesiyle birlikte Başkan Erdoğan’ın yönetiminde ülkenin yüksek ekonomik kalkınma başarıları bulunuyor.” Bu değerlendirmeler, Türkiye’nin jeo-politikasının tartışıldığı Sofya Radyosu’nun “Hristo Botev” programı “Çok Kültürlü Diyalog, Tarih ve Jeopolitik” bölümünde yapıldı. Programa, eski Başbakan İvan Kostov (1997-2001) hükümetinde bakan yardımcısı, “Özgür Halk” gazetesinin baş redaktörü ve halen Plovdiv Güvenlik ve Ekonomi Yüksek Okulunda öğretim üyesi olan doç. Rumen Deçev katıldı. Doç. Deçev, çok yönlü Türkiye Rusya işbirliğinin dünya çapında olduğuna vurgu yaparken, bunun Rusya ve Türkiye’nin Amerikan himayesini silkeleme yolu olduğuna işaret etti. Bilim adamı doç.R. Doçev, daha önce bazı Batı siyaset bilginlerinin de belirtmiş olduğu üzere, 21. Yüzyılın sonunda Türkiye Cumhuriyetinin Birleşik Amerika’nın dünya liderliğine talep olacak gelişmişlik durumuna gelebileceğine vurgu yaptı. Bu gelişmelerin ışığında Türkiye’de 4 G ve 5 G bağlantılı elektrikli otomobil, uçak, füze, zırhlı araç ve gemi yapımı dünyanın dikkatini çekmiş bulunuyor. 2019 yılında Suriye’de yürütülen anti-terörist operasyonların yüzde yüz yerli Türk imalatıyla gerçekleştirmesi, dünyaya üstünlük gösterdi. Birleşik Amerika başta olmak üzere birçok NATO ülkesinin ve yakın ve uzak devletin Türkiye’den silah ve askeri donanım aldığı açıklandı. Tamamen kendi teknik ve teknolojik gücüne dayanarak Doğu Akdeniz’de yapılan Doğal Gaz aramaları, ayrıca Sudan gibi ülkelerinde denizlerinde petrol ve doğal gaz, Nijerya’nın maden aramalarına Türk uzmanlarını ve teknolojisini davet etmesi önem kazandı.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019
Türk Dünyası Sayfası
Roman Çocukları Sofya’da “Bango Vasil” Geleneğini Gösterdi
Ülkenin farklı yerlerinde bulunan 37 okuldan 300’den çok öğrenci, Roman kültürünün zenginliğini ve diğer etnik gruplarla bağlantısını göstermek üzere başkent Sofya’ya geldiler. Gelenek üzerine Romanlar’ın Yılbaşı bayramı dolayısıyla Roman çocukları
cumhurbaşkanlığı, Halk Meclisi, Eğitim, Çalışma ve Sosyal Politika, Sağlık ve Bölgesel Kalkınma Bakanlığı’na giderek süslü kızılcık dalları ile görevlilere hafif vurarak sağlık ve bereket temennilerinde bulunuyorlar. Roman, Bulgar ve Türk çocuklarından oluşan gruplar, ABD ve 11 Avrupa ülkesinin büyükelçiliklerini, ayrıca da Güney Afrika ve Hindistan misyonlarını ziyaret etti. “Amalipe” Etnik Gruplar Aarasında Diyalog ve Hoşgörü Merkezi’nden organizatörler, bu kadar büyük sayıda büyükelçi ve diplomatın yer aldığı başka bir inisyatifin bulunmadığını öne sürdü.
7 7
KIRKSEDER DERNEĞİMİZİN YENİ YIL ETKİNLİĞİ
H E R Ç E Ş M E N İ N B İ R H İ K AY E S İ V A R D I R
KIRCA ALİ KÖSELER KÖYÜNDE HACI FERHAT CEŞMESİ - 2019
Madan’da Türk Isimlerinin Geri Iadesinin 30. Yıldönümü Anıldı.
Yurtiçi ve yurtdışından gelen 3 000’den fazla Müslüman, Madan ilçesinde yaşayanlar Müslümanlar tarafından 29 Aralık 2019 Pazar günü din özgürlüğüne kavuşmanın ve Türk ve Müslüman isimlerinin geri iadesinin 30. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen anma programına katıldı. Programa katılan herkese kesilen kurban etinden ikram edildi. Anma programına çok sayıda konuk katıldı. Konuklar arasında Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Dr. Mustafa Hacı, Smolyan (Paşmaklı), Pazarcık (Tatar Pazarcık) ve Stara Zagora (Eski Zağra) bölge müftüleri Necmi Dı-
bov, Abdullah Salih ve Turhan Hasan, Zlatograd (Darıdere) ve Devin bölge müftü vekilleri Bayram Uşev ve İzzet Djalev, Başmüftülük Eğitim Dairesi Başkanı Amir Feleti, bölgeden milletvekilleri ve belediye başkanları yer aldılar. Madan’daki Merkez Camii’nde düzenlenen anma programında 30 yıl önce yürütülen din özgürlüğü mücadelesini ve yerli Müslümanların doğduklarında verilen isimlerin geri iade edilmesini tanıtan kısa bir belgesel filmin gösterimi yapıldı. Camide görevli imam ve Smolyan Bölge Müftüsü Necmi Dıbov, katılımcıları selamlama konuşması yaptılar. Başmüftü Dr. Mustafa Hacı da katılımcılara hitap etti ve demokrasiye geçiş süreci öncesi dönemde yaşanan olaylar ve din özgürlüğüne kavuşma konusunda vaaz verdi. Program, katılımcıların el açarak eşlik ettiği Bulgaristan’daki Müslümanların dini lideri Dr. Mustafa Hacı’nın yaptığı dua ile son buldu.
(KIRKSEDER) KIRKLARELİ KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYATÇILAR Derneğimiz 5 Ocak Pazar günü 2020 yılın ilk etkinliği içim Kırklareli’de toplandı. Soğuk ve fırtınaya rağmen Kırklareli Atatürk Kültür Merkezini şair ve yazarlar ısıttılar. Atatürk Kültür Merkez salonu hınca hınç dolup taştı. Seksen üyemiz olmasına rağmen yüzlerce kişi katılım sağlanmıştır. Ayrıca o gün aramızda olmayı tercih eden Kırklareli Kültür ve Turizm Müdürümüz Sayın Veli Şen, etkinliğimizin başından sonuna kadar bizlerle kalarak bizlere ilham verdiler. Soğuk, fırtınalı ve yağışlı bir güne denk gelmesine rağmen Kırklareli dışından da gelen arkadaşlarımız bizlere ayrı birer ayrı renk kattılar. Renklerin çoğunluğu kültürümüzün zenginliğini ortaya koyandır her zaman. Lüleburgaz—LÜKSET Topluluğundan bir grup. TESAT –topluluğundan ayrı bir grup, Kırklareli ilçelerinden sanatsever arkadaşlar bizi yalnız bırakmadılar. İstanbul’dan gelen, şair Yazar, bestekar ve yorumcu arkadaşımız Sayın Hasan ÖZTÜRK. Görüntünün olası içeriği: 15 kişi, Fatme Selim dahil, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar. Kendi şarkılarıyla izleyicileri mest ettiler. Yine İstanbul’dan, üyemiz, şairemiz, her zaman olduğu gibi yollara ve hava muhalefetine
aldırmadan aramızda olmayı tercih ettiler. Benim gönlümü hoş eden ise, başka bir şey daha vardı. Bu katılımda edebiyata gönül veren gençlerin ve öğrenciler artışıydı. Bir öğrenci vardı ki aralarında benim kadar herkesi şaşırttığına eminim. Endonezyalı Şahru Ramazam, iki yıldan beri, Kırklareli’nde üniversite öğrencisi. Türkçeye ve Türkiye’ olan hayranlığı, sadece iki yıl içinde Türkçe yazdığı şiirden aşikârdı. Şiirler, şarkılar türküler, derken, beş saatten ibaret bir zaman su gibi akıp gitti. Herkesin ayrı ayrı güzellik kattığı bu güne, yönetim kurulu adına ayrı ayrı teşekkürler. Teşekkürlerin en büyüğü tabi ki her zaman Başkanlara düşer, bu yüzden Sayın Başkanımız Alaaddin İKİCAN’a kocaman teşekkürler. Ama ben gözlemlerime dayanarak birkaç isim daha anmadan geçemeyeceğim. Çok değerli öğretmenim SAMİCAN, Sedat Bey kardeşim, Etkinliğimizin sunuculuğunu yapan sevgili toprağım FATİH, Ve etkinliğin sonuna kadar yüzündeki gülümsemesini eksik etmeden herkesi karşılayıp ve uğurlayan Esmeray AVCI. Sizlere de sonsuz teşekkürler, daima böyle el ele, yürek yüreğe olduğumuz halde ENGELLER VIZ GELİR KIRKSEDER’E. Firdevs BÜYÜKATEŞ KIRKLARELİ
Pernik’te “Surva” Maskeli Oyunlar Festivaline Su Rejimi Engeli
Pernik’te su kesintileri ve su rejiminden dolayı uluslararası “Surva” festivali yapılamayacak. Pernik Belediye Başkanı Stanislav Vladimirov bu açıklamada bulundu ve her yıl 24- 26 Ocak tarihleri arasında düzenlenen bu renkli etkinliği bekleyenleri hüsrana uğrattı. Sağlık Bakanı Kiril Ananiev ve Devlet Sağlık Müfettişliği Baş Müfettişi Doçent
Angel Kunçev Salı günü şehri ziyaret etti ve bulaşıcı hastalıklar riskinden dolayı toplu etkinliklerin ertelenmesi konusunda kesin fikir beyan ettiler. Bölge Sağlık Kurumları da su sıkıntısının yaşandığı bu dönemde festivalin yapılmasına karşı çıktı. Vladimirov: “Su sorununun afet duruma yol açtığı bir dönemde insanların sağlığını riske atamayız. O yüzde bu zor kararı aldık” dedi. UNESCO tarafından “Somut olmayan dünya kültür mirası” listesine alınan “Surva” festivali on binlerce izleyici ve binlerce katılımcıyla her yıl Ocak sonuna yapılıyor. Bu sene de maskeli oyunlar festivali 24- 26 Ocak tarihlerinde düzenlenecekti.
Mineralni Bani Belediyesi, Arkeoloji Müzesi Kuracak
Mineralni Bani (Meriçler) Belediyesi, Arkeoloji Müzesi’ne dönüştürmek üzere Angel Voyvoda (Kumburlar) köyündeki eski okul binasını yeniden inşa edecek. Buna ilişkin karar Mineralni Bani Belediye Meclisinin son oturumunda alındı. İlk adım olarak binanın, kamu mülkünden Belediyenin özel mülkü haline getirilmesi gerekecek.
Angel Voyvoda köyündeki okul ve anaokulu 2008’den bu yana kapalı ve yerel yönetim organları ve yerel idarenin halkın kamu ihtiyaçlarını kalıcı olarak karşılama işlevlerini yerine getirmiyor. Binanın Arkeoloji Müzesi’ne dönüştürülmesi fikri, köyün üst tarafında bulunan arkeoloji kompleksine yakınlığından ileri gelmektedir. “Güneş Şehri” olarak popülerlik kazanan bu yer, ulusal öneme sahip bir grup arkeolojik taşınmaz kültürel değer olarak ilan edildi. Bu, Kültür Bakanı’nın 17 Ekim 2017 tarihli RD-09-804 sayılı kararı ile oldu. Bununla ilgili olarak Mineralni Belediyesi, “Eski Okulu Arkeoloji Müzesi’ne Dönüştürme” projesinin hazırlıklarına başladı.
8 Sayı 149 - Ekim 2019
B U LT Ü R K D E R N E Ğ İ N İ N ET K İ N L İ K L E R İ N D E
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Bulgaristan TĂźrklerinin Sesi SayÄą 149 - Ekim 2019
9
a ı
10 Sayı 149 - Ekim 2019
Bulgaristan Türklerinin Sesi Balkanlar
10
Neriman K ALYONCUOĞLU
Kısmetimizi İtmeyelim Konu: Memleketimin çiçek kokularına hasretim
Bizim pazar ve panayırlarda ekmek teknesi satana rastlamadım. Ekmek teknesi memleketimizde iki anlamlıdır. Bir defa içinde hamur karıp lokma, çörek, ekmek mayaladığımızdır. İkincisi de işimizdir. Bulgaristan’dan göç ederken fırın ekmeğine geldik, hamur teknemizi orada bıraktık, ardından büyük ekmek teknemiz olan tütüncülüğümüzü de yitirdik. Şimdi öksüz gibiyiz. Her şeye bir çare bulunur demişler. Ne var ki özlemle umut her gönülde başka dile geliyor. Biz aşılama filan değiliz, kökten birmişiz. Çiçeklerdir yeşil, yeşil dallanan Selam ediyorum size Bursa’dan Denizleri gördüm dört yanında Bir toprağa bastım dünya cenneti, Mucizeler gördüm rüyalar gibi,
Bulgaristan’da Türkiye Bursları tanıtıldı
yakınız, birbirimizi daha iyi tanımamız lazım. Eğitim bunun en önemli araçlarından bir tanesi. Türkiye’de üniversite eğitimi alan Bulgaristanlı gençlerin sayısını artırmak istiyoruz. Başarılı gençleri Türkiye’ye getirmek istiyoruz” dedi. YTB Başkanı Eren, programın sonunda konuya ilişkin öğrencilerin sorularını da yanıtladı. YTB’nin Bulgaristan’da yaptığı tanıtım turunda Sofya, Blagoevgrad, Filibe, Kırcaali, Madan, Mes“En önemli kriterimiz akademik başarı. Biz burs- tanlı, Şumnu, Burgaz, Rusçuk, Razgrad, Varna ları verirken etnik köken, milliyet vb. değil, aka- şehirleri de yer alıyor. demik başarıyı ön planda tutuyoruz.” “Bulgaristan’dan artış bekliyoruz” Eren, Türkiye Bursları’nın başarı odaklı uluslararası bir burs programı olduğunu ve sadece soydaşlara değil, tüm Bulgar gençliğine açık olduğu söyledi. Türkiye ve Bulgaristan’ın kardeş ve komşu ülke olduğunu anlatan Eren, “Coğrafya olarak çok
Sof ya’da Holokost kurbanları anıldı
Neredesiniz, canım mimoza çiçekleri, Sayılarınız milyona elit Aynı renklerle açılacağız Pırıl, pırıl olacak yarınlarımız Biz aşılma filan değiliz, kökten birmişiz. Su bile gerekmez Doğuştan kaynağımız, kurumaz. Bize bin kuvvet vız gelir.
Emine hanım hem tütün memleketinden hem de mimoza salkımlarının top top açtığı bereketli güzelim Güney Doğu Rodop köylerimizden. Rodop dağları tepeleri yükseldikçe vadilerine çiğdem, kardelen ve menekşe öbekleri sıklaşır, akasya ve ıhlamurlar açmaya sıra bekler. Şairlerimizin mutluluk anlatımında her defasında sanki her defasında mevsimlik kır çiçeği demedi vardır. Çiçeklerden söz etmeden bizim oraları anlatmak imkânsız gibidir. Hasretimizi gidermeye gittiğimizde memleketimizde tütün kokusu, ter kokusu olmayışı önemli bir eksiklik gibi. Geri gelmesinler, gittikleri yerde gebersinler, düşüncesine takılanlar tütün işinin dibine kibrit suyu dökenler günah işlediler. Aynı takıntıyla Filibe’deki (Plovdiv) manopol yandı. Tütün fabrikaları kapandı. Bu çöküşün gönül yakan tarafı ise, yıkımın “partimiz” dediğimiz Hak ve Özgürlük Hareketi tarafından ve eliyle yapılmış olmasıdır. Halkımızın rızkının kesilmesinde, Tarım ve Ormancılık Bakanı Mehmet Dikme ile oligarşi çömezi, dolandırıcıların başı, milletvekili Delyan Peevski vardı. BULGARTABAC’ta uzun yıllar görev alan Mestanlı’lı Hasan aga da ağzını açık, iki söz söylemedi, “her yıl bu memlekete 280 bin ton dünya kalitesinin üstünde ürün veren bu ailelere kıymayın, tütün olmadan bu topraklarda inkişaf yolumuz kesilir” demedi. Hiçbir işe yaramayan Ahmet Doğan sinsi tilkisi de bizim ürettiğimiz tütünden Dubay’da yapılan sigaralarla PKK teröristlerinin beslendiği ortaya çıkınca dilini yuttu kaldı. Köylü acından ölmüş kimin umurundan? Tütünden bir anda vazgeçemedik. Yunana gidenler oldu.Ekmek parası için kamplarda kalanlar oldu. Tütün bizim kendi işimizdi, gündelikçiliğe uygun düşmedi. El ekmeği kaplı ve kuru. Git gide soğuduk. Tütün tenekesi, tütün kazığı, tütün iğnesi, sırık, dizi, benekli ve altın sarısı tütün farkı bilmeyen, denk işi el kapısında genç kuşağı sarmadı. Yeniden sevdalanmak imkânsız! Tütün parası alma, sayma ve harcama zevki de kalmadı. Bizde bir iş bitince kitaba bak, yeni bir işe başlayacaksan yine kitaba bak diye bir laf vardır. En iyi şiirlerimiz, şarkılarımız tütün anlatmıştır. Sevdayı, katranlı ellerle tütün tarlasında bulduk. Radyo tütün tarlalarında dinlenirdi. Gazeteler tütüncüyü yazardı. O zamanlar, o nesil geçmiş oldu.
Bir Daha Bir Daha Bir daha,bir daha eller taşın altına beyler! Şu sanal alemde fikirlerin açık ve net çarpışmasında doğan hakikatlerle, sağduyulu yorumlarla, iyi niyetlerle eller taşın altına beyler. Bu çağrı ne benim,ne senin,ne de falanca filancanın.Bir yirmi birinci asırda Bulgaristan Türklüğünün usul usul kararan ufkunu aydınlığa kavuşturma çabalarının çağrısıdır ki,ata vatanımızda gümbür gümbür üstümüze üstümüze gelen bir trajedinin çığlığıdır…Dünyada,hayatta var olma,ayakta kalma mücadelemizin gündemidir. Bugün bizler, ellerimizi taşın altına koyamazsak,koymazsak,yarın öbür gün bu işi kimler yapacak? Çok çok taş atıp, saç baş yolunacak… “Tamam doğduğumuz topraklarda anılarımız var.Tanıdıklarımız var. Özlüyoruz..” (Şaban Ali Aydın) Bir taş-baş ikileminde şair Ümit Yaşar Oğuzcan dizeleriyle çıkalım yola : “Taşımı başlara vurdum Düşman oldular Başımı taşlara vuracağım Pişman olacaklar”
Sofya Merkez Sinagogta Holokost kurbanları anıldı ve İkinci Dünya Savaşında ölüm kamplarına gönderilmeten kurtarılan 48 bin Bulgar Yahudisine saygı ifade edilen anmalar yapıldı. Bulgaristan Yahudiler Birliği “Şalom” derneğinin organize ettiği anma töreninde “Yad Vaşem” at-
rafından Bulgar Yahudilerinin kurtarılamsına öncü olarak tanıtılan 20 Bulgarın anısına mumlar yakıldı, ayrıca Bulgar Çarlığından Kuzey Yunanistan ve Vardar Makedonya bölgesine sınır dışı edilen 11 343 Yahudi vatandaşı için mumlar yakıldı, ayinler okundu.
Şair Ve Yayıncı Murat Tuncel Ile Kitap Dünyası Üzerine
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen, Bulgaristan’ın en önemli kitap etkinliği Sofya Kitap fuarı kapsamında başkente gelen yabancı yazarlardan biri de Murat Tuncel oldu. Yazarlığı yanı sıra “Elfene Dünya” ismi altında çeviri kitaplar basmaya kararlı yazarın, Bulgarca olarak yayımladığı ilk roman Boyka Asiova’nın “Çocuksuz dul kadın” romanı oldu.
1952 Kars, Türkiye doğumlu Tuncel, 1989 yılında Hollanda’ya yerleşti. Yazın yaşamını Hollanda’da sürdüren yazar, Hollanda eğitim bakanlığına bağlı bir temel eğitim okulunda Anadili dersleri ve Rotterdam Konservatuarı’nda Türk dili ve edebiyatı dersleri vermektedir. Yazarın birçok öyküsü Hollandaca, Lehçe, Rusça antolojilerde yer alırken son romanı İnanna da Arapça, Korece’ye çevrildi, Bulgarcası ise Ednorog yayınevi tarafından yayımlandı. Yazar, Türkiye Yazarlar Sendikası, Hollanda Yazarlar Sendikası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye PEN klubü ve Edebiyatçılar Birliği üyesidir.
Hayır,hayır ey şair, eğer biz bugün elimizi taşın altına koyamazsak, koymazsak o taşın altında torunlarımız kalacak,üzülecekler ve onlardan başka kimseler pişman olmayacak.Zira iş işten geçmiş olacak ki,tıpa tıp bir “Bad el harab ül Basra” deyiminde gibi…Yani Moğolların Basra’yı yakıp yıktıktan sonra “Basra harap olduktan sonra diye” bir deyimdir ki ,asıl olan yok olduktan sonra, kalanlar neye yarar anlamında…Belki bu acı gerçeği yaşamamak,yaşatmamak içindir yorumlarımız,çabalarımız: “Ey efendiler bugün Kuzey Bulgaristan’da yeni bir etnik model doğuyor…ANADİLİ BULGARCA OLAN TÜRKLER.” (Nesrin Sipahi.) ” Vatan ana dildir. Vatanın sınırları ile dilin zenginliği arasında bir paralellik vardır.Dilinizi kaybederseniz vatansız kalırsınız.” (Cevat Çırak) “Türküm demek yetmiyor.Önce konuşmayı,sonra da okumayı öğrenmeliyiz. Çocuklarımızın okulda Türkçe okuması şart.” (Nasuf Dail) “Türk çocukları okul çantasında Bulgarcanın yanında Türkçe ders kitabı da taşımalıdır” demişler.
BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz
Siyasi ve Aktüel Gazete
Gönlümüzde yalan değil İnanç gizlenir Benim bin bir renkte mimozalarım Ne olur, bildiğim gibi kalın. Emine Hoceva
Galip SERTEL
www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47
İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK
Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: Yazı İşleri Müdürü İstihbarat Müdürü: Alptekin CEVHERLİ Dini Eğitim Sorum Genel Yayın Yönetmeni Eğitim Sorumlusu: Kültür-Sanat: Raziye ÇAKIR Spor Müdürü: Genel Yayın Müdürü Halkla İlişkiler:
Ergül BALKAN
Yayın Danışmanları: Prof.Dr.Ali FUAT ÖRENÇ
Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof. Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Seçkin DİNDAR
Dr. Erdal KARABAŞ
Elif GÜNEŞ Av. Vildan UMUT Zihni KARPAT Hüseyin YILDIRIM Nevzat ÖZTÜRK Renginar GÜLER İbrahim SOYTÜRK Serkan YILDIZ Neriman KALYONCUOĞLU
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST.
Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11 6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.
Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK
Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.
www.bulturk.net / www.bulturk.org.tr
Avusturya -Viena Almanya-Köln: Almanya - Frankfurt Amerika-New York İspanya-Madrid İsveç İngiltere London
: Osman BÜLBÜL : Ünal G A Z İ : Seniha R.SABRİ : Alaattin Gokay : Hüseyin Hasan : Seval ÖZTÜRK : Raziye ÇAKIR : Ridvan Akay Riko
Bulgaristan - Temsilcileri Sofya
: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad :Bülent MURADOV Smolyan :Rufat FELETİ P a z a r c i k : Mehmet BAYRAM Kırcaali :Mehmet TEFİK Ardino :Aziz ŞAKİR Cebel: :Erdal H. AHMET Loveç: : Emine BAYRAKTAROVA Pleven : Rafet RODOPLU Şumen: :Sezgin YILMAZ R a z g r a d : Levent RASİM Ruse :Zeki İsmail Varna : Mustafa İSMAİL
T Ü R K İ Y E -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Fatih İst. Esenyurt Kocaeli:
Bursa-
Nuh Mete DENİZ Nedim BİRİNCİ Hüseyin YILDIZ Vildan ARDA Mustafa AKGÜN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Murat KAYNAK
Mustafa ÖZSOY
Alptekin CEVHERLİ Ridvan TÜMENOĞLU
- Bursa Yıldırım: - Bursa-Hürriyet: - Bursa-Yenibağlar: - Bursa-İnegöl
Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM
- İzm. Sarnıç: - İzm. Buca:
Durmuş HATİPOĞLU Şevket YILMAZ
İzmir- Edirne:
Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Düzce : Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :
Kenan ÖZGÜR
Nadir ADLI Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Nevzat ÖZTÜRK Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK
Bulgaristan Türklerinin Sesi 11 Sayı 149 - Ekim 2019 Bizde 1 Avro 1.95, 583 leva değerindedir. 1997 yılında Bulgar levası adına “bord” denen milli para kurumu - Döviz Konseyi kararı uyguladı. 23 yıldan beri Leva -Avro kur dengesi değişmedi. Avro ne ucuzladı ne de pahalılaştı. Bu sabitliğin güvencesi olarak Bulgar Halk Bankası’nda (Merkez Bankası) 20 ton altın duruyor. Meclis kararlarından sonra Bulgaristan halkında “levalarımız uçar mı acaba?” endişesi büyüdü. Yunanistan örneğine işaret edenler oldu. Yunanistan Avro ‘ya geçerken ülkede tüketim malları fiyatları % 60 oranında yükselmişti. 2011’de bu adımı atan Estonya ve Litvanya’da pahalılaşmanın ancak % 1 oranında olduğuna işaret ediliyor. Öte yandan Bulgar mali uzmanlarından bazıları, 1 Avro ‘ya 1, 95.583 leva karşılığının adil olmadığını, Bulgar levası serbest piyasada dalgalanmaya bırakılsa değerinin % 10-15 oranında yükseleceğini savunuyorlar. Avrupa Merkez Bankası istatistiklerinde bu dalgalanma artı eksi % 15 oranında gerçekleşebilir, tahminleri var. Bulgaristan’ın en kesin anti-enflasyonist önlemi olan bordo uygulaması hazırlıklarında belirleyici rol oynayan, “Bulgar levasını kurtaran maliyeci bilgin olarak bilinen” Prof. Stive Hanke, daha 2016 yılında Bulgaristan “levayı gömelim” ve “Avro ’ya geçelim” hevesine kapıldığında “aman dikkatli olunuz, devlet yedeği altınlarınızı kaptırmayınız” demişti. Halen Bulgaristan’da tedavüldeki bütün Levaları 1.6 misli satın almaya yetecek altın rezervi yani Avro karşılığı olduğu açıklandı. Hükümet kısa adı ERN-II olan Avrupa Döviz Mekanizmasına katılmaya hazır gibi. Israrlarında devamlılık izliyoruz. Bu işin 2 yönü var. ERM-II’ye katıldığımızda, örneğin İtalya’da ansızın enflasyon patlasa hemen koşup yangını söndürmeye katılmamız gerekecek. Bulgaristan’ın böyle bir gücü var mı? Olacak mı? Bu örnek Başbakan Boyko Borisov’un artık “Bulgaristan İtfaiyecisi” olmakla yetinmeyip AB yangın söndürücülüğüne soyunduğunu gösterirken, aynı zamanda AB üyeliğine hevesli Batı Balkan ülkelerinin iç işlerine de istediği zaman istediği gibi karışma hakkını da elde etmiş olacağına işarettir. Çünkü bu ülkelerde süreğen mali bunalım yaşanıyor. İkinci olarak, ERN-II’ye katılmamız mali bunalım durumunda Avrupa Merkez Bankasının duruma el koyup Bulgaristan’ın finans bunalım ateşinde yanıp kül olmasını önlerken “itfaiyeci” rolü görmesini güvence altına alıyor. Bulgaristan Avro sistemine girdikten sonra, yedekleri Avrupa Merkez Bankasına ve özellikle “Deutsche Bank” rezerv fonlarında korumaya alınacaktır. Totalitarizm döneminde Moskova’ya taşınan ve geri dönmeyen Bulgar altın rezervleri gibi, şimdi de 20 ton altını Sofya uçak limanından Almanya’ya taşıyacağız. Bunun anlamını açmamıza gerek olmadığı görüşündeyim. Giden geri gelmiyor. Biz hep borçluyuz. Artık ipotek gösterip borç para alma olanaklarımız da elimizden alınacaktır. İri gözleri 20 ton yedek altınlarımız üzerindedir. İş Allah kaybetmeyiz… AB üyelik borcumuz da sürekli artıyor. Bulgar olanakları AB ortak güvenlik fonuna bağlandığında yıllık üyelik için Gayrı Safi Milli Hasılamızın % 12’si olacak. Bulgar bütçesinin 30 milyar olduğu dikkate alındığında, ülkemizin ne zaman iflas edeceği kolayca hesaplanabilir. Bu işlerin babası sayılan Prof. Hanke’nin Sofya haftalık basınında - “168 Saat” gazetesinde çıkan yazısından alıntıdır: “Bekleme salonuna girilmesi Bulgaristan için bir yanlış olacaktır. Yedek 20 ton altın Bulgaristan’ın kendi parasıdır. Avrupa Merkez Bankası bu paraya göz koyup el atarsa, hırsızlık yapmış olur. Düşündüğümün olabileceğinden korkuyorum.” Nisan ayında ERM – II üyeliğine doğru ilk adımın atılması planlanırken, kamuoyu araştırmalarından çıkan sonuçlar bu konuda “halk oylaması” yapılmasında ısrar ediyor. Bizi gerçekten soydular. Günlerden beri Bulgaristan, vatandaşlarından biri olan, Vasil Boşkov’la meşgul oluyor. “Wprost” dergisine göre, en zengin Bulgaristan vatandaşı olan Boşkov, siyasal gücün birkaç kişiden oluşan küçük bir grubun elinde bulunduğu yönetim biçiminin en iri temsilcisidir. Oligarşi babasıdır. 1990’dan beri 60 şirket – cazino, banka, inşaat, yol yapımı, sigorta, emlak, otelcilik, kumar vb - yöneten bu sanat ve iş adamının resmi açıklamalarda 750 milyon leva parası olduğuna işaret edenler, 2020 itibarıyla bu paranın 3 milyar leva olduğuna vurgu yapıyorlar. Boşkov’un savcılığın hedefi olması, sarı basına düşmesi, ofislerinin basılması, ülkeden kaçması ve ardından Abu Dabi’de tutuklanması bomba etkisi yaptı. 500 sopacı, koruyucu, işkenceci, izleyici, dolandırıcısı, gözetleyici ve silahlı saldırı grupbu olan bu süper zenginin bileklerine kelepçe takılması çok anlamlıdır. 2014 yılından beri Bulgaristan kumar, lotototo ve Avro-spor gibi bahis oyunlarına babalık eden V. Boşkov, Birleşik Amerika ve Avrupa Birliği polis güçleri tarafından “kızıl kartla” aranırken, ülkesinde 28 Ocak 2020 akşamına kadar Başbakan Boyko Borisov’la sofra paylaşan biriydi. Pandora (kötülükler kutusu) kapağını, kumar işlerinde ortaklarından biri
olan Tzvetomir Naydenov açtı. Gizemli olaylarla ilgili baklayı ağızından çıkardı. Bulgar toplumunun ve iktidarın zulüm makinesi çalıştıran Vasil Boşkov’tan korktuğunu anlattı. Bu açıklamaları yapmak ise hiç kolay olmadı. 3 ay önce bildiklerini dökmek için o sözde “adalet” kurdu ve “cesur” gazeteci A. Hekimyan’ın yanına gitti. 6 saat boyunca bildiklerini tek tek anlattı. 2014 yılından beri Boşkov’un senede 500 milyon leva vergi kaçırdığını, gece kulüplerinde 100 kadına şiddet uğradığını, ulusal çapta baskı yapan, haraç toplayan silahlı çeteleri olduğunu, birçok ölümden sorumlu ve suçlu olduğunu delilerle anlattı. Ona “bekle” dediler ama Boşkov’tan reklam alan “BTV” yayını çıtayı atlayıp savaşıma soyunamadı. Naydenov, ikinci kapı olarak “Dnes” gazetesi ofisine gitti. “Bulgar Enerji Grubu”, “Trakya“ Vakfı’nın da V. Boşkov’un emrinde olduğunu, Londra ve Zürich banka ve sigorta işlerinin “Multigrup” ta yetişen eşi Bayan Elena Dineva tarafından yönetildiğini de ekledi. Gazete cesaret bulup “Noe Holding”ten gelen reklam paralarına kıyamadı. Naydenov üçüncü olarak da “Kapital” Holding yayını kapısını çaldı. Onlara da ayrıntılı anlattı. Oradan da “çıt” çıkmadı. Şöyle bir gerçek de var. Bulgar yeni burjuvazisinin en iri temsilcisi, yıllardan beri sorgu ve yargı nedir bilmez, devlet üstünde kendi adına haraç toplayan, vergi ödemeyen, para aklayan ve savcılıktan medet umanlarla kanlı hesaplaşan bir güç oluşturmayı başarmıştı. 2014 yılından beri V. Boşkov ve emrindeki karanlık güçlerin cinayetleriyle ilgili vatandaşların Başsavcılığa şikâyetlerinin hiç biri dikkate alınmamış ve işleme konmamıştır. Ne ki, TV ofislerini ve gazeteleri teker teker dolaşan ve dert yanan Tzvetomir Naydenov’un Başsavcılığa sunduğu son bilgiler nihayet devleti ayağa kaldırdı. Ofisler basıldı. Boşkov’un ve önemli adamlarının tutuklanması emri çıktı. Tutuklandılar. Cinayet grubu Başkanıyla birlikte Bulgaristan’da ve Avusturya’da da tutuklamalar oldu. Bu gelişme, devleti kontrol altında tutan, meclise ve iktidar kurumlarına istediğini (istediği yasa değişikliklerini ve uygulamayı) yaptırabilen, illegal ve legal örgütlü bir güç olduğunu nihayet gün ışığına çıkardı. Bazı kişilere her gün 10 000 leva gündelik ödendiği açığa çıktı. Gözle görülen yürütme ve yasama parayla satın alınmış durumdadır. Bu olada bazı daha küçük Pandora kutularını da açtı. 2 ay önce seçilen Sofya Büyük Şehir Meclisi üyeleri artık ilk maaşlarını aldılar. Büyük şehir belediyesi seçilmişlere 1100 (bin yüz) leva maaş, aylık 760 leva prim ve meclis bileşiminde işlere yön seren nüfuslu 31 kişiye de ayda hasır altından zarf içinde, imzasız 3000 (üç bin) leva ikinci maaş ödenmeye başlandı. Bu tablonun Bulgaristan meclisindeki ayrıntılarını kendiniz tasavvur edebilirsiniz. Yalnızca US imalı F-16 savaş ve saldırı uçaklarının satın alınması için oy veren HÖH-DPS milletvekillerinin ceplerine sıkıştırılan paraları düşünmeniz yeterlidir. Bizim milletvekillerinin tutumunu, davranışlarını ve tuhaflıklarını, halktan neden bu kadar koptuklarını, neden kanatsız kuş gibi uçtuklarını böylece anlayabilmeniz kolaylaştı görüşündeyim. Dolandırıcılık örnekleri 1 değil 5 değil. Su işleri Holdingi için ayrılan 1 milyar levadan gelecek kelepire işaret ediyorum. Kasım ayında, III. Borisov hükümetinin Ahmet Doğan’a 300 milyon levayı neden verdiğini de artık bizim yardımımız olmadan kendiniz çözebilirsiniz. Devletleştirme mi, gasp etme mi? Boşkov’un malına mülküne el atıldı. Bulgar yasaları devletleştirmeyi yasaklıyor. 1944 senedinden sonra her şey devletleştirilmişti. 1990’da bu yasa kalktı. Fakat yine de evinin duvarlarından tablolar indirildi ve devlet müzelerine taşındı. Sanat eserleri, koleksiyonlar vs de aynı kaderi yaşıyor. Bu konuda mahkeme kararı yok. Operasyonu savcılık yönetiyor. Öyleyse savcılık eliyle (mahkeme kararı olmadan) devlet vergi borcuna karşı V. Boşkov’un her şeyini gasp ediyor. 1942 senesinde iş kamplarına toplanan 140 bin Bulgaristan Yahudi’sinin evi ve diğer taşınmazları gasp edilmişti. 1944’ten sonra fabrikalar devletleştirilmiş, topraklar kooperatifleştirilmişti. Yahudilerin şehirlerdeki evleri düşük bir kırayla Balkandan inen partizanlara ve gizlilikten çıkan ya da dış ülkelerden dönen komünist militan kadroya kullanmak üzere verilmişti. Memleketten kovulan Türklerin köylerdeki evleri ise soykırım anıtları olarak köylerde dimdik duruyor. Şimdiki siyasi ortamda “Ataka” partisinden başka soyguncu ve talancı zenginlerin mallarının gasp edilmesini, devleti çökertenlerden hesap sorulmasını, dolandırıcıların banka hesaplarına da devlet tarafından el konulmasını isteyen başka bir siyasi parti yoktur. Halk ve Özgürlükler Partisi (DPS) bu olayın tekrar etmesinden ve ABD- New York Eyalet Mahkemesinin isteğine üzere, Bulgar Başsavcılığının DPS milletvekili Daniel Peevski’nin malına mülküne, kumar işlerine, banka hesaplarına ve diğer yolsuzluklarına el koymasını bekliyor. Avrupa Birliği ise, gasp etme yasasının
AB fonlarından yasa dışı yararlananlara da uygulanmasında direnmeye başladı. Bu hesaplarda Mustafa Karadayı’nın yakınları da var. Ayın olaylarından biri ise şudur: Yeni Başsavcı İvan Geşev, Anayasa Mahkemesine başvurarak, Anayasanın 103. Maddesine yorum getirmesini istedi. Bu madde Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in 1991 Anayasasına göre yetkilerine ilişkindir. Bilindiği üzere Bulgar Cumhurbaşkanının da dokunulmazlığı var. Buna rağmen hangi konularda ve ne zaman kendisinden hesap sorulabileceği kamuoyunda olay ciddi ve derin tartışmalara neden oldu. Hemen ardından sosyal medyaya 3 telefon kaydı düştü. Konuşma, Cumhurbaşkanı Radev ile Bulgaristan Hava Kuvvetleri Baş Komutanı General Tzanko İvanov arasında geçen, özel istihbarat araçlarıyla kaydedilen, Radev’in eşi Desislava Radeva’nın kullandığı bir daire ve aldığı 2. Maaş ile ilgilidir. Radev bu konuşmada, eşiyle ilgili bilgilerin denetimci devlet kurumlarından gizlenmesini, talep edilse de verilmemesini istemiştir. Olayın derin yorumunu yapan, Özel İstihbarat Araçlarının Kullanılması Dairesi (eski) başkanı Boyko Raşkov, General İvanov ile Cumhurbaşkanı Radev arasındaki konuşmaya şu yorumu getirdi: “Bir devlet başkanının emrindeki görevlilerle yaptığı konuşmaların sosyal medyaya düşmesi, bir millet için inciticidir. Yapılan suçtur. Açıklama Başsavcılık tarafından yapıldığı için Ceza Kanununun 145. Maddesine göre suçtur. Bulgar savcılığı Anayasaya göre kanunların vatandaşlar tarafından uyulmasını gözetler. Bu açıklama, savcılığın yasalara uymadığına kanıttır. Yeni Başsavcı böyle bir örnekle göreve başlamıştır.” Burada geçerli husus şudur: “İstihbarat araçlarıyla toplanan verilerin sosyal medyada yayınlanması ancak mahkeme kararıyla olabilir. Hangi Mahkemeden ve hangi yargıçtan izin alınmıştır. Askeri Hava Kuvvetleri Baş Komutanı ile ilgili belgelerin açıklanması için ancak askeri mahkeme karar verebilir. Bu yapıldı mı? Denetlenmelidir.” Bu olay Bulgar kurumları arasındaki didişmenin sertleştiğini ve hatta hesaplaşma aşamasına girdiğine işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Radev, İvan Geşev’in Başsavcı atanmasına karşı çıkmıştı… Toplumun bir türlü aşamadığı hendek: 20.yüzyıl bütün şiddetiyle 2020 Ocağında yaşandı. Geçen asır Bulgar tarihinde 1909 Çarlık ilan edilmesi; 1944 Nazi Almanya’sı istilasından Sovyet Rusya esaretine 2. Geçiş ve 1989’da totaliter komünist rejimin devrilmesi gibi en önemli 3 tarihten söz edebiliriz. Biz Bulgaristan Türkleri bu 3 tarihin üçünün de içinde, hatta tam ortasında yer aldık. Birinci devirde (18821909) Osmanlı mirasından arında devri yaşandı. Bizim kültürel maddi ve manevi mirasımız yok edildi. İkinci devir 1944’e kadar sürdü ve monarşi tarafından Türklerden filen arınma ve Türk maneviyatını körelterek söndürme terörü uygulandı. Üçüncü bölümde ise Moskova emrindeki totaliter komünist devlet Müslüman-Türk kimliğimizi eriterek asimile edip Bulgarlaştırmaya ya da Türkleri vatandan kovarak kesin çözüm aradı. Bu üçüncü dönemde Türkler totaliter rejimi devirdi ve hak ve özgürlüklerini, adalet ve demokratikleşmeyi aradılar. Ocak 2020’de Bulgarların kendi aralarındaki hesaplaşması şu şekilde şiddetlenerek sürdü: 1923-1944 yılları arasında Bulgaristan giderek Nazi Almanya’sına bağlandı. 1934’ten sonra faşist diktatörlük kuruldu. İç savaş yaşandı. Bu çatışmada Sovyetler yanlısı komünist cephe 5 639 kurban verdi. 19411944 yılları arasında 1 255’i partizan ve 826’sı yatak olmak üzere toplam 2 740 kişi öldürüldü. 1944 yılının Eylül ayından başlayarak Bulgaristan’da monarşifaşist iktidar kadrolarıyla hesaplaşma başladı. “Halk Mahkemeleri” kuruldu. Çok kısa dönemde 9 155 kişi yargılandı. 2 875 ölüm cezası kesildi. 1 305 kişiye müebbet hapis cezası çıktı. Toplama kampları açıldı, sürgünlük yaşandı, toplam 24 bin eski rejim kadrosunun yok edildiği belgelendi. İşte bu ortamda 1944 yılında Bulgaristan’da faşist ve komünist dönem arasında açılan derin hendek bugün de kapanmadı. Bu olaylarla ilgili 31 Ocak 2020 tarihli “Faktor.bg” tarihçi Violeta Radeva tarafından kaleme alınan bir araştırma yazısı yayınladı. Bu yazıda, ilk kez olmak üzere, 1944 – 1989 yılları arasındaki sosyalist-komünist totaliter baskı ve terör dönemi hakkında baştanbaşa “soykırım denemi” nitelemesi getirildi. Bu zalimlik döneminde, isim değişikliğini, köklerinden kopmayı ve Bulgarlaşmayı kabul etmeyen Müslüman vatandaşlarımızdan da pek çok kişinin sorgusuz yargısız kurşuna dizildiği, yaşadığı yerden kovulduğu, yurt dışına göçe zorlandığı, toplama kamplarında zulüm gördüğü, taş ocaklarında kaldığı hatırlatıldı. Aynı yıllarda Sofya’da ABD Büyük Elçisinin Not Defterine “Orta Çağlar engizisyonun komünist şeklini gördüm” yazdı. Kim ne derse desin, katliamların her birinde, devlet terörü uygulanan yılların hepsinde Bulgaristan’ın genç kuşağına, umuduna kıyılmıştır. Bulgaristan’ın çoraklıktan kurtulup serpilip açan bir ülke olmasına kıyılmıştır.
Yapımcı Bozdağ: Tarih kitaplarında yazanlar sinemaya yansısın
«Diriliş: Ertuğrul», «Kuruluş: Osman», «Yunus Emre» ve «Mehmetçik Kut>ül Amare»nin de aralarında bulunduğu birçok film ve diziye imza atan ve yarın sinemaseverlerle buluşacak «Türkler Geliyor: Adaletin Kılıcı» filminin de yapımcılığını, senaristliğini ve proje tasarımını üstlenen Mehmet Bozdağ, çekimlerin gerçekleştirildiği platoda AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Bozdağ, 6 yıldır Osmanlı Devleti>nin kuruluş hikayesini ekrana taşıdıklarını dile getirerek, «Tarih kitaplarında okuyoruz, suyun öte yakasına 1351>de Çimpe Kalesi>ni alarak geçtik. Ancak nasıl oldu ki kısa sürede Balkanlarda Rumeli topraklarında büyük fütuhatlar (sefer, zafer) yaptık ve orada 6 asır devam edecek bir devletin de tohumlarını attık?» ifadelerini kullandı. Osmanlı>nın Rumeli topraklarında birlikte yaşadığı milletlerle güzel eserler ortaya koyduğuna dikkati çeken Bozdağ, «Her ne kadar bugün siyasi hakimiyetimiz gitse de kültürel varlığımız ve o coğrafyaya bıraktığımız miras hala yaşıyor ve dimdik ayakta.» değerlendirmesinde bulundu. Yapımcı Bozdağ, ön hazırlığı iyi yapınca başarılı olunacağını söyleyerek, şu bilgileri verdi: «Benim babam arıcı. Kayseri>de doğup büyüdüm. Bu coğrafyanın halkının, Türk milletinin neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyorum. Çünkü aynı şeye benim de ihtiyacım var. Evvela projeleri kendi ruh dünyama yapıyorum. Çünkü ben yazdığım, hayalini yapmaya çalıştığım bütün hikayeleri evvela iç dünyamda yaşıyorum. Bizim temel felsefemiz şu, kendimizin beğenmediği hiçbir işi başkasına izletmemek. Bütün bunları oluşturup yola da çıkınca, ondan sonraki süreç Rabbimin bileceği iş, insanların teveccühü ama bunları sağlam yaparsanız, görüyorsunuz ki başarı geliyor. Biz o başarıya giden adımları ve stratejileri tüm ekip olarak doğru yapmaya çalışıyoruz.» «Tarih kitaplarında yazanlar sinema perdesine yansısın» Mehmet Bozdağ, Adaletin Kılıcı: Türkler Geliyor filminin hikayesini sinemaya aktarmayı hep istediğini kaydederek, şunları kaydetti: «5 yıl, Diriliş ve Kuruluş ile Osmanlı Devleti>nin temelini attık. Sonraki süreçte <Rumeli>ye nasıl fütuhatta bulunuruz’un hikayesini anlatmak istiyordum. Çünkü uzun süredir fütuhat aklını yitirmiş bulunmaktayız. İstedim ki tarih kitaplarında yazanlar sinema perdesine yansısın ve insanlar biraz da bu kadim, kudretli destanı görerek öğrensin.» Projeye bir yıl önce başladıklarını kaydeden Bozdağ, sanat, dekor ve kostüm çalışmalarının ise 6-7 ay sürdüğünü vurgulayarak, «Süreçte en temel meselelerden biri şu, Türkiye her ne kadar hikayesi bol olsa da (Türkiye>deki) sinema endüstrisi yeni yeni kuruluyor.» dedi. «Tek gayem, Allah>ın rızasını kazanmak» Oyuncuların seçimine de değinen başarılı yapımcı, «Bütün projelerde aynı hareket noktasından yürüyorum. Bir projeyi hikaye ederken, yazarken zihnimde oyuncuların siması belirginleşiyor. Ona çeşitli anlamlar ve görsellik yüklüyor, buna en uygun insanı seçmeye çalışıyoruz.» diye konuştu. Mehmet Bozdağ, filmde «Akıncı Sungur»u canlandıran Emre Kıvılcım’ın çok sayıda kişi arasından seçildiğine işaret ederek, şu bilgileri verdi: «Bu arkadaşın (Emre Kıvılcım) ruhu ve aklı benimle örtüşüyordu, projeye çok uygundu. Hayalimdeki o “Akıncı” simasını, yüzünü yansıtacak bir ruh dünyası ve görünümü vardı. Aynı zamanda çok çalışkan bir arkadaştı. Çok kısa sürede istediğimiz role girdi. Kolay değil, 6 ay boyunca gece gündüz çalıştı. Sadece oyunculuk anlamında değil, atla kılıç, okçuluk çalıştı. Her şeyden önce, ona çok yakın bir yoldaşı, bir kuşu var filmde. O kuşla beraber gece gündüz çalıştılar, beraber kampa girdiler.» Oyuncuların hepsinin hayalinde canlandırdığı karakterlere uygun, iyi oyuncular olduğunun altını çizen yapımcı, «Her şeyden önemlisi çok iyi oyuncu olmasına, verdiğimiz rolü hakkıyla yerine getirip getirmemesine bakıyoruz. Bugüne kadar da ekip olarak bu konuda çok başarılı olduğumuzu düşünüyorum. 10-15 bin kişi arasından seçerek bu arkadaşlara rolleri verdik.» değerlendirmesini yaptı.
12 Sayı 149 - Ekim 2019 12
Bulgaristan Türklerinin Sesi BULGARİSTAN’DAN HABERLER
BULTÜRK’ten Yeniden Refah Partisine Ziyaret
Bayrampaşa ilçe Başkanı BULTÜRK başkanımızı kapıda karşılayarak gelen dernek yöneticileri ile tek tek ilgilendiler ve Evlad-ı Fatihan torunları hoş geldiniz sefalar getirdiniz sözleri ile ekibimizi karşıladılar. BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK Yönetimi ile birlikte Yeniden Refah Partisi Bayrampaşa İlçe Başkanı Ahmet AKSU’yu makamında ziyaret ederek, Ahmet
AKSU’yu Yeniden Refah Partisi İlçe Başkanlığına seçilmesinden dolayı kendilerini kutlayarak Allah’ın yar ve yardımcısı olmasını dileklerinde bulundular. Bayrampaşa İlçe Başkanı A. AKSU konuşmasında: “BULTÜRK Başkanı Rafet ULUTÜRK ve ekibinize teşekkür ediyorum. Dernekler bizim için çok önemli kuruluşlardır, çünkü halkımıza en yakın siz dernek yöneticilerisiniz. Biz partiler sizlerden sonra geliyoruz. Sizler halkımızın nabzını en iyi değerlendiren ve ölçenlersiniz. Hayırlı Olsun ziyaretine gelen BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK beyefendi ve beraberindeki heyetle Bulgaristan Türklerinin sorunları üzerine istişarelerde bulundu…
Bulgaristan’da Kumar Kurallarını Değişiyor Görüşmeye açık bırakılan Ulusal Ku-
Çin, AB Dışında Ikinci Büyüklükteki Ticari Ortağımız Çin Bulgaristan’ın AB dışında ikinci büyüklükteki ihracat ortağı konumuna geldi. Asya’da bilinen Bulgar mallarının ihracatının genişlemesine yeni imkanlar var. Başbakan Yardımcısı Mariyana Nikolova Pekin’de Bulgar- Çin İş Forumu açılışında bu bilgileri iletti ve ilişkilerin çok iyi seyrettiğini vurguladı. Çin Uluslararası İş Sektörü Birliği ve Bulgaristan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Teşvik Ajansı tarafından organize edilen foruma 24 Bulgar şirketi katılıyor.
Eski Istihbarat Şefi Tasnifli Gizli Bilgi Sızdırmakla Suçlanıyor
Devlet İstihbarat Dairesi’nin eski müdürü ve Bulgaristan’ın Münih konsolosu olan Dragomir Dimitrov gizli devlet bilgisi sızdırmakla suçlanıyor. 2550 avro kefaletle göz altında tutulan Dimitrov, görevini kötüye kullanarak, ismi verilmeyen bir şirkete 91 500 avro kazandıracak şekilde gizli tasnifli bilgiler sızdırmakla suçlanıyor.
mar Ajansı yasa tasarısı, Devlet Kumar Komisyonu’nun yerine geçecek. Maliye Bakanlığının gerekçelerinde bu değişimin Avrupa uygulamaları ile uyum içinde olduğu belirtiliyor.Amaç, kumar ile ilgili lisans ve vergi politikasının uyumlaştırılmasıdır. Başbakan Boyko Borisov, ‘Levski’ futbol klübünün finansmanının devlet mali müfettişliği raporu ile alakası olmadığını vurguladı. Rapora göre loto operatörlerinin farklı yaklaşımları yüzünden hazineye 100
milyon Avro yatırılmamıştır. Borisov, özel lotoların özelleştirilmesiyle ilgili iddiaları tamamen asılsız olarak nitelendirerek, bu kurumları ilgili lisans paralarını ödemeye çağırdı.
Borisov: Bulgaristan Güney Doğalgaz Hattının Desteklemiştir Davos Ekonomik Forumu çerçevesinde Başbakan Boyko Borisov’un gerçekleştirdiği görüşmelerden biri de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliev ile oldu. Borisov iki ülke arasında enerji alanındaki işbirliğinin stratejik boyuta ulaştığını söyledi.
Ayrıca iki ülke açısından da doğalgaz kaynaklarında tedariklerin çeşitlendirilmesi ve Avrupa’ya gaz nakli güvenliğinin önemi vurgulandı. Borisov, Bulgaristan’ın her zaman Güney Doğalgaz Hattı Koridoru’nun kurulmasını desteklediğini, bunun Yunanistan- Bulgaristan sistemlerarası gaz borusunun bir kısmı olacağını ve oradan ülkemizin Azeri gazı alacağını vurguladı. Borisov Azerbaycan’ın devlet petrol şirketi SOKAR’ın Bulgaristan gaz sistemine yatırımda bulunacağı umutlarını ifade etti.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Türk Dünyası STK’larla Buluştu
BULTÜRK Derneği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ev sahipliğinde düzenlenen “Türk Dünyası Sivil Toplum Buluşması”na katıldı. İstanbul’da faaliyette bulunan 200 Türk Dünyası Sivil Toplum Kuruluşunun yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen “Türk Dünyası Sivil Toplum Buluşması”, 11 Ocak 2020’de Topkapı Türk Dünyası Kültür Mahallesinde ya-
pıldı. Konuşmalar öncesi katılımcılar bölgede bulunan Türk çadırları ve Türk evlerini ziyaret ederek farklı coğrafyadaki Türk kültürlerini, kıyafetlerini, çeşitli günlük kullanılan el aletleri, savaş aletleri, müzik aletleri gibi bilgi ve görselleri inceledik. Türk Dünyasının önemli temsilcileri hepimiz bir arada olmanın kivancini yaşadık. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olarak Türk Dünyası ile ilişkileri daha da geliştireceklerini söyledi. Türk Dünyası Sivil Toplum Buluşmasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türk Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları ile bir araya gelmekten dolayı mutlu olduklarını ve İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesini benimsediklerini söyledi. Hüseyin YILDIZ
Enerji, inovasyonlar, tarım, turizm ve teknolojiler dalında yatırım ve ticareti teşvik edici sözleşme imzalandı. İki ülkenin altyapı, endüstri ve ticaret alanında dokuz büyük projede yer aldığı da vurgulandı.
Dragomir Dmitrov İstihbarat Dairesi’nin bundan önceki müdürü, 2,5 milyon avroyu zimmetine geçirmekle suçlanan ve nihai olmayan 15 yıllık hapis cezasına çarptırılan Kirço Kirçov aleyhindeki davanın ana tanığı idi.
Slavi Trifonov’un “Yok Böyle Bir Devlet” Parti Kaydı Reddedildi
Ünlü şovmen ve pop-folk sanatçısı Slavi Trifonov’un kurduğu ve bir şarkısının adını verdiği “Yok Böyle Bir Devlet” partisinin resmi kaydının Sofya Şehir Mahkemesi tarafından reddettiği bildirildi. Politik partiler kanununu uyarınca, partilerin Bulgaristan bayrağının renkleri ve armasını kullanması yasak. Mahkeme ret kararına,Trifonov’un partisinin sembolünde ulusal bayrağın var olduğu
izlenimini veren beyaz, yeşil ve kırmızı renklerinin mevcut olmasına işaret edildi. Kararda ayrıca, söz konusu yasal ihlalin ortadan kaldırıldığı taktirde, partinin yeniden kayıt için başvurabileceği aktarıldı. 2019 Kasım ayı kamuoyu araştırmalarına göre, partinin resmi kaydı olmasa bile, ülkede seçmenlerin yüzde 5.1’inin güvenini alan 4.büyüklükteki parti konumunda bulunuyor.
Vezirev 3D teknolojilerinin pratik uygulamasından dolayı ödül aldı
Sofia Tıp Üniversitesi, implantlar için 3D yazıcı oluşturan genç doktor Vanyo Vezirev’e ödül verdi. Genç yenilikçi doktor Vezirev, Sofya Tıp Üniversitesi 2019 mezuniyet töreninde ödül aldı. Medyaya açıklamada bulunan genç doktor “Şu anda yazıcıda üç şey yapıyoruzöğrencilerin eğitim sırasında kullanabilecek-
leri anatomik modeller, doktorların ameliyat denemeleri ve eğitimi sırasında yararlanabilecekleri vücudun hastalıklı bazı kısımlarının basıldığı cerrahi modeller” diye belirtti. Yakında bir köpek üzerinde diz ameliyatı olacağını belirten Dr. Vanyo Vezirev, insanlar için kemik implantları yapmaya başlamak için 36 aylık bir süreye ihtiyaç olduğunu açıkladı. Bu, çaba para ve birçok kuruımdan izin gerektiriyor. Şimdiye kadar Avrupa İnovasyon ve Stratejik Analiz Enstitüsü’nden fon aldık, ancak yine de daha fazla paraya ihtiyacımız var ”dedi Sofyalı doktor.
Filibe ”Avrupa Kültür Başkenti” Sırasını Rijeka Ve Galway’e Teslim Etti
Kırcali’de eski okul zihinsel sorunlu insanlara destek merkezi olacak
Plovdiv, İtalyan Matera şehri ile birlikte “Avrupa Kültür Başkenti” ünvanını bu yıl taşıyacak olan – Hırvatistan’ın Rijeka ve İrlanda’nınGalway şehirlerine devretti. Plovdiv’de düzenlenen resmi törende müzik yarışmalarında dereceye giren Plovdivli çocuklar da yer aldı.
Kırcali’de bir eski okul zihinsel sorunlu ve demans hastalarını destekleme merkezine dönüştürülecek. Hizmetlerinden 70 kişi yararlanacak. Amaç, engellilere uzun süre kaliteli bakım sağlamaktır. Kırcali semtlerinden bi-
Geçen yıl “Avrupa Kültür Başkenti” kapsamında Plovdiv 800 kültürel etkinliğe imza attı. Ülkeden ve yurtdışından yaklaşık 2 milyon ziyaretçi ağırlayan Plovdiv, kentin tiyatro, opera ve güzel sanatlarının dünya standartlarında olduğunu kanıtladı.
rinde bulunan bina, Avrupa projesi kapsamında 1 milyon 600 000 leva ile yenilenecek. Yerel yönetimden, bunun zihinsel sorunları olan insanlara yönelik ilk proje olduğunu söylediler.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 13 Sayı 149 - Ekim 2019 Bulgaristan ve Türk Dünyası
Ertaş ÇAKIR Or tak Değer Yargılarında Buluşmalıyız Konu: Toplumun arınma filtresi yargıdır, mahkemedir. Tutuklanıp cezalandırılmayan katiller günümüzün kahramanları oldu. Müslümanlar adalet istiyor. Barışın ve şiddetin bulaşıcı olduğuna inanıyorum. 1985’in Ocak ayı günlerinde Bulgarlar “isimlerini değiştirme” bahanesiyle Türklere saldırmışlardı. Öyle bir saldırıydı ki, bir salgın halini almış ve yüreğinde Bulgar olma heyecanı olanların yediden yetmişi bize saldırıya geçmişti. O zamandan günümüze 35 yıl geçti. Ne ki o gün bu gün Bulgaristan’da Türklerle, Müslümanlarla uzlaşma, barışma, birlikte yaşamanın güzelliklerini arama çabaları toplumu kucaklayamadı. Bulgar toplumu bugün de çarpık, yumuk ve sakat olduğundan başka, bir de yavan ve parçalanmıştır. Geçiş Dönemi dediğimiz son 30 yılda ortak paydalarımız oluşmadı. Oluşması istenmedi. Oluşturulmadı hatta mayalanması engellendi. Bunun başat nedenlerinden biri olarak herkes tarafından kabul edilen yargı değerlerimizin olmamasıdır. Bizim yargı değerlerimizin kepçesi küçük suçlar içindir. Büyükleri kaldıramıyor. Kanunları silah edecek yargıcımız yok. Kırılacak kalemimiz de yok, hepsi ithal. Bulgarlar ile ülkedeki azınlıklar ortak değerlerden bir çimento duvar öğrenemediler. 2019 yılında tarihsel Filibe (Plovdiv) şehri Avrupa Kültür merkeziydi. Öyle olsa da, yazık masrafa, beklenen sonuç alınamadı. İlin “Voyvodino” köyünde kış ortasında bacası tüten içi insan dolu gettolar yakıldı. Çocuklar, yaşlılar ve tavuklar karın üstünde kaldı. 2019 yılında sözde “demokrasi ülkesi” Bulgaristan’da yerel mahkemelerde “insanoğlunun doğduğu yerde yaşama” hakkı davalarına bakıldı. Bu davalar sapık insanlar diyarında demokrasi tesis etmenin çok zor bir iş olduğunu gösterdi. Üstelik mağdurlar lehinde çıkan kararlar Belediye Başkanları ve meclis tanınmadı. Olaylar Avrupa Kültür Şehri için yüz karası oldu. Ne yazık ki Bulgar toplumunda azınlık haklarını savunan bir ulusal hareketlenme olmadı. İnsan sevgisi, yoksullarla dayanışma, haksızlığa uğrayanlara el uzatma girişimleri gelişmedi. Dikkati çeken bir olay: ülkedeki faşist hortlamaları sıklaştı. Avrupa Konseyi (AK) tarafından da faşist partiler olarak tanımlanan 3 Bulgar partisinden en büyü olan VMRO – Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Kr. Karakaçanov tarafından yönetilen popülist yani kendisi halktan yanaymış gibi gösteren zihniyet parti yeni bir Askerlik Yasası hazırladı. Henüz Bakanlar Kurulu’nda kabul edilip yasallaşmak üzere meclise sunulmayan bu yasa tasarısında azınlıklardan 16-18 yıllarında kızların ve 18-20 yaşları arasındaki gençlerin “İnşaat Eri” dediğimiz ordu birliklerine toplanıp çalıştırılarak eğitilmesi öngörülüyor. 1920 yılında kurulan İnşaat Erlerinde askerlik yapma kanunu 1940 yılında yani bundan 80 yıl önce, bazı değişiklikler görmüştü. İnşaat Erlerine Bulgar Çarlığında yaşayan Bulgar olmayanlar alınıyordu. Karın tokluğuna ve günde 1 paket sigaraya çalıştırılıyorlardı. Alman Nazilerin “Wansee” konferansında Yahudilerle kesin hesaplaşma kararı almasından sonra, Sofya’daki Bogdan Filov hükümetine Almanya’dan gelen bir mektupta “Yahudilerin Bulgar Ordusuna bağlı “İnşaat Erleri” terkibinden çıkarılsın, dendi. Sofya’da toplanan yuvarlak masada, tüm Yahudi erkeklerin “İş Kamplarına” toplanması kararı alındı.160 Yahudi kampı oluşturuldu. Bunlarda sağlık hizmeti ve ilaç alacak yer yoktu. Çakıl kırdılar, tünel kazdılar, en ağır işlerde çalıştırıldılar.
Bulgaristan’da 700 Çocuk Ağır Suç Işledi
lik Komisyonu üyesi Manoil Manev, Bulgaristan Milli Radyosu’na açıklamasında, ‘Yılların içinde yinelenen suç vakaları görülüyor. GERB Partisi’nin önerdiği yasal değişikliklerle ağır suç işleyen reşit olmayan kişiler, artık 18 yaşından küçüklerin cezalarını düşürme uygulamasına alınmayacaklar. Şimdi reşit olmayan bir kişinin işlediği suç ne olursa olsun nihai mahkeme cezası 12 yıldan Çocuk Pedagoji Odası’na beşi insan öldürdüğü yüksek olamıyor. Yeni yasal değişikliklere göre için toplam 700 kişi kayıtlıdır. GERB Partisi hakimler reşit olmayanlara daha yüksek cemilletvekili ve Parlamento İç Düzen ve Güven- zalar verebilecek.
BULGARİSTANLI ŞAİR ARİF NİHAT ASYA
Bulgaristan Ve Çin Elektrikli Otobüsler Üretecek
Bulgaristan ve Çin, ülkemizde elektrikli otobüs üretim tesislerinin ve araştırma ve geliştirme merkezinin kurulması için işbirliği yürütecek. Bu amaçla Bulgaristan Yatırımlar Ajansı Yürütüm Müdürü Stamen Yanev ve Çin şirketleri Jiangsu Alfa Bus ve ACN Worldwide temsilcileri arasında muhtıra imzalandı. İmzalar, Başbakan Yardımcısı Mariyana Nikolova’nın huzurunda Bulgaristan’ın Pekin Büyükelçiliği’nde atıldı. Tahmini tutarı 25 milyon avro olan yatırımla 250 iş yerinin açılması bekleniyor.
Bulgaristan, 2 Rus Diplomatı Sınır Dışı Etti
Ekim 2019’da bir Rus diplomatı ‘istenmeyen kişi’ ilan Bulgaristan, 2 Rus diplomatı daha sınır dışı etti. Rusya’nın Sofya Büyükelçiliği, Bulgar hükümetinin 2 Rus diplomatı ‘istenmeyen kişi’ ilan ettiğini ve Rus elçiye bununla ilgili nota verildiğini duyurdu.
Elçilik, Bulgar tarafının Rus diplomatların statülerine aykırı eylemde bulunduğuna dair hiçbir kanıt sunmadığının altını çizdi. Elçilik, Moskova’nın Rus diplomatların gönderilmesine yanıt verme hakkını saklı tuttuğunu da vurguladı. Bulgaristan, ekim ayında casusluk şüphesiyle bir Rus diplomatı sınır dışı etmiş ve Rusya’nın yeni askeri ataşesine de vize vermemişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı, buna cevaben Aralık 2019’da Bulgaristan’ın Moskova Büyükelçiliği’nde çalışan bir diplomatın sınır dışı edildiğini duyurmuştu.
BULTÜRK Derneği Ankara Temsilciliği, TBB Konserine Katıldı
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ (TBB) “20192020 YENİ YILI KONSERİ” 16 Ocak 2020 tarihinde Türkiye Barolar Birliği (TBB) Türk Sanat Müziği Korosu tarafından “2019-2020 Yeni Yıl Konseri” adlı etkinlik TBB Av. Özdemir ÖZOK Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Şef Özgen GÜRBÜZ yönetimindeki konserin sunumu Sadettin KÖSELERLİ tarafından yapıldı. Başkent Ankara’nın tanınmış simaları tarafından büyük ilgi gösterilen konserin açılış konuşmasını TBB Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin ÖZBEK tarafından yapıldı. Sayın ÖZBEK konuşmasında koronun oluşumunda, bu konserin organizesinde emeği geçen sanatçılara, yöneticilere ve davete katılan tüm misafirlere çok teşekkür ettiğini belirtti. Katılımcılar arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Eski Başkanı Cahit KARAKAŞ, Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör ÖZDEN, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Kurucu Cumhur-
başkanı Rauf Denktaş’ın kuzeni Genel Cerrah Prof. Dr. Şekip KANTARCI, KANTARCI’nın eşi Av. Nebahat KANTARCI ve baldızı Necmiye DAĞLI, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Ankara Temsilcisi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail CİNGÖZ, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Ankara Temsilcisi, İş Güvenliği Koordinatörü Fatma AKSOY’un da davet edildiği etkinliğe çeşitli meslek kuruluşlarından misafirlerin de katılımı ile güzel bir müzik ziyafeti verildi. BULTÜRK Ankara Temsilcimiz İsmail CİNGÖZ’ün çok yakinen tanıdığı solist Şengül EREN ERGÜVEN ile birlikte 30 solistin ve koronun, birbirinden değerli Beste/Güfte sanatçılarının eserleri büyük bir özenle okundu. Okunan eserler arasında Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör ÖZDEN’in bir eseri de Yaşar BEDÜK tarafından okundu. Sayın Yekta Güngör ÖZDEN, Yaşar BEDÜK’e, tüm sanatçılara, etkinliği düzenleyenlere ve misafirlere teşekkür etti ve kendi yazdığı “veda” şiiri ile konuşmasını bitirdi. TBB’nin TSM Korosu tarafından özenle hazırlanan “2019-2020 Yeni Yıl Konseri” tüm misafirlerce zevkle dinlendi ve ara ara eşlik edildi. BULTÜRK Ankara Temsilcileri olarak emeği geçen başta sanatçılar ve yöneticiler olmak üzere bu etkinliği düzenleyenlere teşekkür edildi. Başarılı çalışmalarının artarak devam etmesi dileklerinde bulunuldu. 18/01/2020. Haber ve Fotoğraf: Fatma AKSOY / BULTÜRK Ankara Temsilciliği
İSTİKLAL MARŞI’NDAN SONRA MİLLİ DUYGULARIMIZIN EN GÜZEL İFADESİ OLAN “BAYRAK” ŞİİRİNİN ŞAİRİ ARİF NİHAT ASYA’YI ARAMIZDAN AYRILIŞININ 45. YILINDA RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUZ. RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. Üstad hakkında ilk kitabı 1977’de yazdım ve Toker Yayınevince yayımlandı. İşte üstadın meşhur BAYRAK şiiri: BAYRAK Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selâmlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder… Gölgende bana da, bana da yer ver. Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: Yurda ay yıldızının ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düştüğümüz gün Gölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı Yüksek yerlerde açan çiçeğim. Senin altında doğdum. Senin altında öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim!
14 Sayı 149 - Ekim 2019
Bulgaristan Türklerinin Sesi EDEBİYAT KÜLTÜR
Şakri ARSL ANTAŞ
Tutunamayanlar Konu: 7 yıl önce düştü ve bir daha belini doğrultamadı. TRT-in çevirmeye başladığı ve ilgimi çeken “Tutunamayanlar” dizisi benim de ilgimi çekti. Bulgaristan ve Türkiye gerçekliği çok farklı. Memlekette, parti komitesi, savcılık veya milis müdürlüğü gibi bir yerden telefon gelmeden hiç bir kimsenin bir işe alınmadığı yıllarda yetiştim. İş arayan gençse gençlik teşkilatı “komsomoldan”, aktif bir bayansa Bulgar Kadınlar Birliği’nden, yaşlıca biriyse Vatan Cephesi İl Komitesinden telefon gelir ve iş kendiliğinde düzelirdi. Telefon açan merkezlerin ardında ise, gizli servisten bir görevlinin olduğunu biliyordum. Bulgaristan’da adet haline gelmiş başka bir durum da vardı. Sanki İslami düzen bozulmuş ve düşeni kaldıran olmaz. Düşen vebalı gibi ortada kalır. “Nasılsın? Bir ihtiyacın var mı?” deyip el uzatanı bulmak zorlaşmıştır. Dayanışma ilhamı sönmüştür. Ekmek parası kurdun ağızında. Sinsi planlar peşinde olan Bulgarlar ailelerimize giremeseler de, dostluklarımızı kundaklamışlardır. Biz Türklerin geleneklerinde dibi görünmeyen kuyudan su çekmemek ve içmemek varsa da, dostluklarımız menfaat odaklı olmuştur. Eski anlayışımızda insanın önce kendisine dost olması vardı. Kendisi ile bağdaşmayan bir insan başkalarıyla nasıl anlaşabilir ve dostluklar kurabilir? Kendi içinde öfke, kırıklar olan biri nasıl olur da, başkasına dostluk vaat edebilirdi? Bu arada şunu da belirtmemiz yerinde olur, dostluğa dahil edeceğimiz bir başka nitelik de, af edici, bağışlayıcı olmaktır. Dostluk vasıfları, bizim kültürümüzde “ben iyiyim, sen kötüsün” yoktur. Hepimiz bir soy, boy ve topluluk olarak, Bulgaristan Türkleri, Bulgaristan Müslümanları olarak pozitif, olumlu, iyi insanlar olarak namusumuzu ve şerefimizi korumaya çalışırız. Bundan 7 önce Sofya’da Milli Kültür Sarayı’nın 9 nolu salonunda Hak ve Özgürlük Partisi’nin kurultayı yapılıyordu.Yıllardan 2013. Aylardan Ocak, günlerden ayın üçüncü Cumartesi. Delegeler, yerli ve yabancı konuklar, kürsüden Bulgarca konuşan parti başkanı Ahmet Doğan’ı dinliyordu. O yıllarda Doğan’ın danışmanlarının kim olduğunu söylemekte biraz zorlanıyorum. Çok danışman değiştirdi. Bildiğim kadarıyla Prof. Doktor Lübomir Georgiev etrafında dolaşıyordu. O, önce “soy, kök yok, etnik sellik” var dedi. Bu fikir A. Doğan’ın kafasına yatmıştı. Çünkü dede soyu Kırım, baba soyu Hindistan’da Gang nehri olsa da, 3 bin kilometre uzun olan bu nehrinde tam neresi olduğu belli değildi. Profesörün ana konusu ise, Türklere olan Bulgar düşmanlığının bir “cevher” olduğunu ve sönmesinin bu asırda da mümkün olmayacağına vurgu yapıyor, kafa kazıyordu. Akciğer ve karaciğeri arıtma ilaçları bulunmuş ne ki Milli Kimliği eritme ve dipsiz bir kuyuya atma formülü bulunamamıştı. Uluslararası deneyimli istihbaratçı, hem CİA hem de KGB çeşmesinden su içmiş yazar Petır Yapov da, 200 yıl-
Bulgaristan’da Iki Belediye Başkanı Ve Bir Muhtar Görevden Alındı Vetovo Belediye Seçim Komisyonu, 11 “evet” ve 2 “hayır” oyla, Vetovo Belediye Başkanı Dr. Mehmet Mehmet’ı ve Smirnenski muhtarı Salih Saliyev’i görevden aldı. Karar, her ikisinin sahip oldukları şirketlerinin ticari sicilden silinmediğine dair gelen şikayet üzerine alındı. Dr. Mehmet, karara itiraz edeceğini söyledi. Blagoevgrad İdare Mahkemesi, Rumen Tomov’u belediye başkanlığı görevinden uzaklaştırdı. Bunun nedeni, seçim sonucunun açıklanmasından sonra bir ay zarfında, Rumen
Tomov’un Blagoervgrad Belediye Başkanı sıfatıyla sahip olduğu şirketi silmemesi. Tomov, kararı Yüksek İdare Mahkemesine itiraz edeceğini söyledi.
Bulgaristan’da Yoksul Aileler Faturalarını Ödemekte Zorlanıyor
Yunanistan’da, hanelerin % 36’sında bu sorun vardır. Hırvatistan ve Romanya’da, hanelerin % 17’si ve % 14’ünün zorluk çekiyor. Nеderland, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve Avusturya’da ailelerin sadece% 2’si ödemelerini geciktiriyor. 2018 yılında AB ortalaması yüzde 7’dir. Eurostat’a göre, Bulgaristan’da küçük çocuklu haneler arasında % 34,4’ü, büyük çocuklu veya çocuksuz ailelere bakaBulgaristan’daki her üç haneden biri fatura- rak / % 26,6 / daha fazla sorun yaşıyorlar. ları ödemekte zorlanıyor. Göstergeye göre Üç veya daha fazla çocuğu olan aileler /% Bulgaristan AB’de sondan bir önceki sırada. 53,3’ü / faturalarını zamanında ödemiyor.
İçme suyunun sanayide kullanımına son veriliyor
Çevre Bakanlığı’ndan içme suyunun sanayi ve enerji üretiminde kullanımına son verildiği bildirildi.Su yönetimini gerçekleştiren kuruluşların yerleşim yerlerine su sağlanması için genel hacminin yarıdan azı dolu barajlar var-
sa alternatif yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarından yararlanılması için tedbir almaları emrediliyor. Ayrıca bu tür barajlarden her gün salınan su miktarının kısıtlanması ve başka alternatif su kaynaklarından yararlanılması gerektiriliyor. İskır, Beli İskır, Sreçenska bara, Hristo Smirnenski, Yovkovtsi,Tiça, Kamçiya, Yasna Polyana, Asenovets, Borovitsa,Studena, Yastrebino, Dyakovo, Kalin ve Karagöl barajlarınını reel su hacmi yoklanacak.
Varna Belediye Başkanı Ile Müslümanların Sorunları Görüşüldü
15 Ocak 2020 Çarşamba günü Varna Belediye Başkanı İvan Portnih ile Varna Bölge Müftülüğü yönetimi arasında resmi bir görüşme yapıldı. Varna Bölge Müftülüğünün girişimiyle gerçekleştirilen görüşmede Bölge Müftüsü Nuray Şükrü, Bölge Müftülüğü Vakıflar Birimi’nde uzman olarak görevli Avukat Sezay Çolakov ve Bölge Müftülüğü Sekreteri Fahredin Mollamehmed hazır bulundular. Resmi toplantı sırasında iki taraf, Bulgaristan’ın deniz başkenti olarak bilinen Varna’daki Müslüman topluluğunun yaşamıyla ilgili önemli ve güncel konuları tartıştı. Onların arasında Varna’da Merkez Mezarlığı sorunu ve Müslümanlar için ayrılan alanda kapasitenin dolmasının yanı sıra mezarlıkların temizlenmesi, dosyalanması, yeni mezar yerlerinin açılması imkânları da vardı. Varna Bölge Müftülüğü yönetimi, bu sorunun çözümü konusunda İvan Portnih’in şahsında Varna Belediyesi’nden yardım rica etti, çünkü şu anda Müslümanlar için ayrılan mezarlık alanına defin yapılmamaktadır. Belediye Başkanı’ndan daha birkaç sorunun çözümü için yardım istendi. Onların arasında yasallığı şüp-
heli olan birkaç taşınabilir yapının Hayriye Camii yanında bulunan vakıf mülkünden ayrılarak ortadan kaldırılması ve şu anda çatlak ve genel olarak kötü durumda olan Varna’daki Aziziye Camii’nin minaresinin güçlendirilmesine yönelik bakım onarım çalışmalarının başlatılması konuları bulunuyor. Bu konuda Belediye Başkanı İvan Portnih, onarımın başlatılması için belediye bütçesinden kaynak tahsis edilmesine yardımcı olmaya hazır olduğunu ifade etti, fakat bundan önce uzmanlar tarafından inşaat hasar tespit raporu ve mimari tasarım raporu hazırlanması gerektiği anlaşıldı.
Diplomatik Statüye Sahip Iki Rus Vatandaşı Ajanlıkla Suçlandı
Savcılık iki Rus vatandaşının Bulgaristan topraklarında istihbarat faaliyetleriyle ajanlık yaptığını ortaya koyarak, kişiler aleyhinde soruşturma açtı. Söz konusu iki Rus vatandaşının diplomatik dokunulmazlığa sahip olduğu açıklandı. Onlardan biri Rusya Federasyonu’nun Sofya Konsolosluğu Şubesinde Birinci Müşavir olarak akredite edilmiştir. Bu diplomatın 2017 yılından şimdiye kadar Bulgar seçim süreci mekanizması hak-
kında bilgi ve istihbarat topladığı iddia edildi. Ajanlıkla suçlanan ikinci Rus diplomat ise, Ticaret Müşavirliğinde görevli olduğu ve 2018’den beri enerji ve enerji güvenliği hakkında bilgi topladığı ve elde ettiği haberleri Moskova’daki istihbarat dairesine gönderdiği anlaşıldı. Diplomatik dokunulmazlığından dolayı davalar durduruldu. Başsavcı İvan Geşev ise Dışişleri Bakanı Ekaterina Zaharieva’yı toplanan deliller hakkında bilgilendirdi. Rusya’nın Bulgaristan Büyükelçiliği ajanlık suçlamaları hakkında hiçbir resmi bilgi almadığını duyurdu.
Nedim BİRİNCİ
Holokost – Soykırım – bizim de Biz dualarımızla, mevlit toplayarak azizlerimizi anarken yaşatırız. Sahte yanımız yoktur. İçimizde öfke tutmayız. Öfke ateşini söndüremeyen milletler, aynı ateşte kendileri de yanar ve yok olur. 22-23 Ocak günlerinde İsrail ve Brüksel’de 1941-1945 yılları arasında Holokost adıyla ünlenen Alman Nazi imha kamplarında 7 milyondan fazla insanın yakılarak, açlıktan, hastalıktan, donarak ya da delirtilerek öldürülmesini anma ve kınama törenleri düzenleniyor. Felaketi anma törenlerinin adı “Hatırla!” dır. Holokost’un Türkçesi ise soykırımdır. 1985-1989 zulmünden sonra biz Bulgaristan Türkleri de bu kavramı “soy kırım denemesi” olarak çok sık kullanıyoruz ve hatta 2019’da İstanbul, Bursa, İzmit, Sofya, Kırca Ali, Şumen ve daha birçok şehrimizde şehirlerimizi anma törenleri ve mevlitler düzenledik. Burada işaret etmek istediğim “holos” değiminin eski Yunanca anlamının “yanık” olduğunu hatırlatarak, insanları yakarak yok etme anlamı yüklü olduğunu vurgulamak isterim. Almanlar ise Avrupa kıtasında yaşayan 11-12 milyon Yahudi’den üçte ikisini, 600 binden fazla Çingene ile 200 bin üstünde eşcinselileri kamaralarda yakma yöntemiyle imha etme vahşetine, daha yumuşak bir değişle “Yahudi Sorununun Nihai Çözümü” demişlerdir. Bu vahşetin temelinde, kendinden olmayanı yok etmeyi hedefleyen, “Alman ırkının öteki ırklardan üstünlüğü” ırkçı ideolojisi bulunur 1878’den başlayarak Bulgaristan’da bu kavram “Türk sorununun kökten kazınması” veya nihai çözümü” başka bir değişle ”Ya Bulgar ol ya öl!” biçiminde yaşanmıştır. İsrail Cumhurbaşkanı Renven Rivlin’in davetine uyan 4 Kral, 26 devlet başkanı, aralarında Bulgaristan ve Kuzey Makedonya Cumhurbaşkanları da olmak üzere “Hatırla!” törenlerinde hazır bulunuyor. Aynı vesileyle Bulgaristan da dahil, 35 ülkenin Dışişleri Bakanları Brüksel’de katıldıkları toplantıda, dünyada Yahudi düşmanlığının patlak vermesinden endişelerini dile getirirken, ırkçılık ve ayrımcılığın her türüne karşı mücadele edeceklerini beyan eden bir Ortak Bildiri kabul etti. Orta Çağlarda eski kıta’da Yahudilerle birkaç hesaplaşma ve soykırım yaşanmıştır. Sultan Süleyman’ın İspanya Musevilerini topraklarına alıp yerleştirmesi ve hepsi Osmanlı teskeresi vermesi insana saygı örnekleriyle dolu tarihimizde çok özel bir bölümlerdir. Holokost olayı hatırlanırken bugün bir ÜNESKO Holokost Müzesi haline getirilen, Polonya’da Krakov kenti yakınında bulunur. 14 Haziran1940’ta açılan ve 1945’e kadar açık kalan bu birinci imha kampı “Auschwitz-Birkenau” adıyla bilinse de, burası insanlığın öldürüldüğü yerdir. İnsanların toplatıldığı, bedava çalıştırıldığı ve sonra öldürüldüğü büyük merkez olan bu cehennem genişletilmiş ve “Auschwitz -2 “ ve “Auschwitz -3” kampları da kurulmuştur. Yalnız bu kampta 1,1 milyon Yahudi, 150 bin Leh, 23 bin Romen, 15 bin Sovyet Kızıl Ordu esiri, 25 bin diğer uluslardan tutsak öldürülmüştür. Tutuklulara akıl almaz işkenceler yapan SS Doktor Mengel bu kampta sapık deneyler yapmıştır. Kızıl Ordu’nun kampı kurtardığı gün olan 27 Ocak 1945 tarihi dünyada soykırıma uğrayan Yahudilerle dayanışma günü olarak anılıyor. Naziler “düşmanlarını” tam 40 000 (kırk bin) imha merkezinde öldürmüş, yakmış ya da kurda kuşa yet etmiştir. Bu kampta bugün de hüzün ve öfke izleri yaşıyor.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 15 Sayı 149 - Ekim 2019
Moloz Yığını Altındayız
SANAL DÜNYA ÖZGÜRLÜK DEĞİL POSTMODERN KÖLELİK DÜZENİDİR!
Nazım ÇAVUŞ
Konu: İnsan kırılan kalbi için küsmeyi bulmuş. Bakmış af edemiyor susmayı bulmuş. 4 Ocak 2020’de Sofya’nın kumarcı ini “Prensses”otelinde çok gürültülü bir kutlama yaşandı. Kulak ayarı bozuk ne kadar çakma Müslüman varsa hepsi oradaydı. Büyük kasa “Mercedes”lerle yığıldılar. Yandan girişli alt kattaki garaj doldu taştı. Sofya HÖH örgütünden bir iki Türk ve ülkeden bazı belediye başkanlar oradaydılar. Başkan Mustafa Karadayı ve meclis üyeleri otel girişinde selamlığa durmuştu. Törene, partinin kurucularından, yurt dışından ve diğer partilerden gelen olmadı. Dikkati çeken renkli kalabalık Çar II. Semiyon’un başbakan olduğu yıllarında oluşmuştu. (2001-2005). DPS-li Başkan Yardımcısı Emel Etem, Doğal Afetlerle Mücadele Bakanı olduğu yıllarda bu kişilere afet fonlarından bol para dağıtmıştı. Paraları alanlar dere yataklarına dokunmadı. Avans alanlar yağmur yağmasın duasına çıktı. Paralar ellerinde kaldı. Bazıları 3 katlı saray dikti. Para yağan o yıllarda alınan ikinci el araçlar yıpranırken, sahipleri de değişmişti. Lüks kumaştan takım elbiseler, dertten şişen vücutlara dar geliyordu. Modası geçmiş sarı gömleklerin yakaları saç sakal altında kalmıştı. Yıllardan beri kör sofra daveti almamışlardı. İç salona çıkarken asansör kullanmayan kalabalık bir daha şahin olma vakti geldi coşkusuyla basamaklara basmıyor, sanki uçuyordu. Renkli kalabalık davul zurnayla karşılandı. Klarnetçi doğaçlamaya kaydıkça, davulcu kasnağa vurmayı atlıyor, kızılcık çubuğu beklenen gevrek sesi çıkaramadığından, daha girişte iki ileri bir geri kıvırmak isteyenler ateşlenemediler. Daha kapıda, Bulgaristan’da satılan ne kadar bayat koku varsa birbirine karıştı. Kendiliğinden şalvar yırtık çorap sökük havası oluştu. 1984’ün 24 Aralık sabahı saçlarına beyaz düşenler, nasırlı elleriyle direnenler, eşleri gece karanlığında toplanan gelinler, hapis çiler, sürgünler, yargısız idam alanlar ve onların yakınları, öfkeli gözleri yalanla yıkanan ve ihanetle kurutulanlar, hapishanelerden bir deri bir kemik çıkanlar törende yoktu. İdamlıklar kaçmış, sürgünler göç etmişti. Bulgaristan Milli Türk kimliğini gönlünde taşıyanlar da davet edilmemişlerdi. Şehit yakınlarını, özürlülerimizi, bugün okullarda öncü, yarın ise davamızı üslenecek gençlerimizden de kimsecikler davet edilmemişti. Toplananlar arasında Bulgaristan Türklerinin hak ve özgürlük davasına her an kurban olmaya hazır tek kişi yoktu. Dedemin, “En çok iyilik yaptıklarından koru kendini, çünkü önce onlar unutup vurur seni evladım” sözlerini anımsadım. Parti, son 30 yılda bunu yaşadı, içindeki Türklüğü çürütüp atayım derken renk, ayar ve nitelik değiştirdi. Parti öz kadrolarını yitirip uzaklaştırırken, kendine ve davamıza ihanet etmişti. Fotoğraf buydu. Kutlanan, Hak ve Özgürlük Hareketinin 30. Kuruluş yılıydı. Kutlamaya gelenler hemen hepsi Türk partisine “DPS” diyor, Hak ve Özgürlükler Hareketi demeyi öğrenememişlerdi. Onlar, Ahmet Doğan’ı kendi kanlarından bildiklerinden, “bu bize yeter” zihniyetine yenik düşmüşlerdi. Sonra Bulgarların kabul etiğini kabul etmeye alışmışlardı. Davetlilerin gözlerinden yalan sarkmış, rahatsız olan yoktu. Hepsi özellikle yemek yemeden gelmişlerdi. Kurulan kurtlar sofrası değil, nicedir tıka basa yememişlerin kör sofrasıydı. Birisi Başkan Karadayı, öteki de davul da iş yoktu. Bu davul ve tokmakla “Plevne Türküsü” düşmez diye düşündüm. Türklerin coştuğu yerde “Osman Paşa Çıkmam diyor, Tuna kıyımı yıkmam diyor” gırtlak dolusu söylenmeden, bu törenden tat çıkmazdı. Arkamızda bu kadar şehit, gözyaşı, çile varken, törene, hamama gitse kurna beğenmez, düğüne gitse zurna beğenmez tipler toplanmıştı. Dava kimliği, dava sezileri şarkı ve türkülerde ayar bozukluklarıyla bozulur. Davamızın mayası, gecelerini ağaç kovuklarında çoban kulübelerinde, hapishane koğuşlarında, sorgu odalarında, işkence mengenelerinde, ölüm adaları ve köle kamplarında gece karanlığını yaran yılan ıslığı dinleyenlerimizin gönlünde kabarmıştı. Türklerin devrimci mücadele mayasından bir şeycikler alanlar, ölüm kalım davasında hilelerin ve ihanetin tövbeyle, ibadetle, yalvarıp yakarmakla temizlenip aklanamayacağını, şehit kanı, yetim gözyaşı döken günahı ancak Maşer paklar, gerçeğine inanıyorlardı. Tokmağı kasnağa vurmayan davulcu mu, çubuğa sarılıp tıngırdamayan davul mu? Türklük makamlarımızın ayarını bulamıyor diye düşünüyorum. Besbelli bu iş baştan karışmış… Beş parmağında beş iri taşlı yüzük, göstermeye hevesli herkese, karadut gözlü bir Bayan konuğu süzerken 1990’a dalmışım. Yüz yıl olgunlaşan Hak ve Özgürlük Hareketi tohumları baharda saçılmıştı.
Millî İstihbarat Teşkilatı’nın yeni hizmet binasının, teşkilata ve Türkiye’ye hayırlı olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilat bünyesinde hizmet veren tüm kahramanlara şükranlarını sunarken, şehitlere de Allah’tan rahmet, gazilere de sağlık ve afiyet diledi.
“İSTİHBARAT BİLGİLERİ, BARIŞ DÖNEMLERİNDE DE DEVLETİN BEKASI İÇİN VAZGEÇİLMEZDİR”
Devletlerin istihbarat desteği olmadan işlemesi ve ayakta kalmasının mümkün olmadığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı’nın kuruluş yıllarından itibaren güçlü bir istihbarat sistemi kurduğunu, Osmanlı’nın 18’inci yüzyıldan itibaren gerilemeye başlamasında istihbarat zafiyetinin de önemli payı bulunduğunu anlattı. Sultan Abdülhamid Han’ın istihbarat konusuna verdiği ehemmiyetin ve elde ettiği başarıların kayda değer olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birinci Dünya Savaşı yıllarından İstiklal Harbimize kadar, Osmanlı’nın son dönemlerinde yürüttüğü tarihî mücadelelerde, 1913’te kurulan Teşkilatı Mahsusa mensuplarının çok büyük emeği ve katkısı vardır. Balkanlardan Kafkasya’ya, Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir alanda mücadele yürüten istihbaratçılarımızın gayretleri, tarihin satır aralarında kalmış olsa da, milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahiptir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şartların ve ihtiyaçların istihbarat teşkilatını yeniden güçlendirmeyi gerektirdiğine vurgu yaparak Millî İstihbarat Teşkilatı’nın ilk kuruluş kanununun çıktığı 1965 ve yeniden yapılandırıldığı 1984 yılındaki çabaların, bu ihtiyacın ifadesi olduğunu, son olarak 2014 yılında teşkilatın kanununu baştan sona yenileyerek günümüz beklentilerine uygun hâle getirildiğini anlattı. “İstihbarat bilgileri yalnızca savaş değil, barış dönemlerinde de devletin bekası için vazgeçilmezdir. Bugününe hâkim olamayan geleceğini şekillendiremez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ve dünyanın kritik bir süreçten geçtiği bu dönemde, Millî İstihbarat Teşkilatı’nın desteğine, her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
“KENDİ OYUN PLANIMIZI GELİŞTİRMEYE VE HAYATA GEÇİRMEYE MECBURUZ” Yeni dönemin en önemli tehdidinin terör olduğuna, PKK, YPG, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin Türkiye’ye âdeta topyekûn savaş ilan ettiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgesel ve küresel güçlerin coğrafyamızdaki rekabetinin yol açtığı karmaşık ve değişken tablo karşısında elimiz kolumuz bağlı duramayız. Kendi oyun planımızı geliştirmeye ve hayata geçirmeye mecburuz. Böyle zorlu bir dönemde Millî İstihbarat Teşkilatımız, yürüttüğü cansiperane çalışmalarla, bize gerçekten çok büyük destek sağlıyor” diye konuştu. “TEKNİK İSTİHBARATTA GELİNEN NOKTAYI, GÖRÜNTÜ UYDULARIYLA BİR ADIM ÖTEYE TAŞIMAKTA KARARLIYIZ” Millî İstihbarat Teşkilatı’nın istihbarat toplama tecrübesini teknolojiyle harmanlayarak Suriye örneğinde olduğu gibi sahada fiiliyata döktüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Veri temini ve görüntü istihbaratı başta olmak üzere teknik istihbaratta gelinen noktayı, görüntü uydularıyla bir adım daha öteye taşımakta kararlıyız. Görüntü istihbaratında daha yüksek mesafeden, daha fazla alanı kapsayan, sürekli izleme imkânı sunan, hava koşullarından bağımsız çalışabilen bir kapasiteye ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor. Bunun için gereken teknolojinin geliştirilmesi ve uydumuzun bir an önce üretilerek faal hâle getiril-
mesi konusunda, TÜBİTAK başta olmak üzere ilgili kurumlarımız önemli sorumlulukları olduğu ortadadır” ifadelerini kullandı. Veri analizinin önemine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî İstihbarat Teşkilatı’nın veri analizi için ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara ulaşabilmesinin millî güvenliğin bir gereği olduğunu, bunun için de devlete ait verilerin tek yerde toplanmasını sağlamak durumunda olduklarını kaydetti. Millî İstihbarat Teşkilatı’nın, bu şekilde topladığı ve analiz ettiği verileri, Türk Silahlı Kuvvetleri, Dışişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi kurumlarla paylaşacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millî Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları ile Millî İstihbarat Teşkilatımızın başını çektiği güvenlik kurumlarımız arasındaki koordinasyonun geliştirilmesi, iç ve dış güvenlik açısından gereklidir. Amacımız, kurumlar arasındaki istihbarat iş birliğini, şahıslar üzerinden yürütülür olmaktan çıkartıp, sağlıklı bir mekanizmaya kavuşturmaktır. Bunun için, önümüzdeki günlerde başkanlık edeceğimiz Millî İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nu oluşturduk. İnşallah bu kurulumuzun faaliyete geçmesiyle, koordinasyon meselesi tümüyle çözülmüş olacaktır” dedi.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE TEKNİK VE SİBER İSTİHBARATTA DAHA ETKİN BİR YAPI HEDEFLİYORUZ” Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin ve milletin Millî İstihbarat Teşkilatı’ndan beklentisinin yüksek olduğunu dile getirerek, “Millî İstihbarat Teşkilatımızın başarılarını elbette yakından takip ediyoruz. Ancak kat etmemiz gereken daha çok yolumuzun olduğunu da biliyoruz. Bunların başında, yeni teknolojileri ve yeni operasyonel yöntemleri geliştirmek geliyor. Millî İstihbarat Teşkilatımızın ülke içindeki görevlerini azaltarak yurt dışı operasyon kabiliyetini artırmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde yurt dışında daha fazla örtülü faaliyet yürüten, teknik ve siber istihbaratta daha etkin bir istihbarat yapısı hedefliyoruz” diye konuştu. İstihbarat faaliyetlerinin sanal ortamda da yürütmek gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, internetin teröristlerce ve casuslarca oldukça etkin şekilde kullanıldığı bir dönemde, Teşkilat’ın siber alana daha fazla eğilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millî İstihbarat Teşkilatımızın isimsiz kahramanları, gerektiğinde derviş ve gerektiğinde akıncı misali, herhangi bir karşılık beklemeksizin görevlerini yerine getirmeyi sürdüreceklerdir. Bugün aynı zamanda 93’üncü kuruluş yıl dönümünü de kutladığımız Millî İstihbarat Teşkilatımız, inşallah, daha büyük başarılara burada imza atacaktır” şeklinde konuştu. Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’ın yeni hizmet binasını “Kale” olarak isimlendirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yeni karargâhın, özellikle de adına yakışır şekilde, devletimizin ve milletimizin koruyucu kalelerinden biri olarak hizmet vereceğinden şüphe duymuyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a konuşmasının ardından, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı Fidan tarafından yeni hizmet binasının bir minyatürü hediye edildi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın dua etmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan, beraberindekilerle birlikte Millî İstihbarat Teşkilatı yeni hizmet binasının açılış kurdelesi kesti.
2019’Da Da Bulgaristan Bataklıktan Çıkamadı
Konu: Mücadele Yolunda Bir Yılı Daha Tekerle-dik. Evet, 365 günü geride bırakıp şu günlerde vedalaştığımız 2019 yılının daha başında Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev kutlama konuşmasında memleketimiz Bulgaristan ile ilgili “bataklık” nitelemesinde bulunmuştu. Bu değerlendirme sosyal, ekonomik ve politik anlamda olmasa, “ne bataklığı be kardeşim, birçok barajın suyu kaçmış, kuraklık var. Pernik, Asenovgrat, Haskovo ve birçok başka şehir ve köylerde su rejimi uygulanıyor,” diyeceğim de, genel anlamda 2019’da Bulgaristan ancak çamurda tepindi, demekle yetiniyorum. 1989’un 3 Haziran ile 21 Ağustosu arasında 350 bin Türkün Bulgaristan’dan kovulmasından sonra, Bulgar basını “ekonomi dondu”, “kargaşa başladı” diye yazmıştı. Son 30 yılda ayakta bir tek korku kaldı. O da şudur: “Bulgaristan’da 1 milyon Türk, 1 milyon 850 bin Roman-Millet ve Türkiye’de yaşayan 2 milyon 500 bin Bulgaristanlı Türkü var. Onlar her an Bulgaristan’a gelip istedikleri talepte bulunabilirler.” Kaynak: EPİZENTER- 28.12.2019. Korkuyu besleyen diğer bir kaynak da, son 30 yılda Balkanlar’da Hristiyan nüfus durmadan azalırken, Müslümanların devamlı artış kaydetmiş olmasıdır. Gerçek şudur: İnsan ve onun çözülmemiş, gasp edilmiş problemleri olmaz ise korku olmaz. Son 35 yılda Bulgaristan “bataklığında” korku yaşatan ortamı şöyle niteleyebiliriz. Devlet terörüyle isimleri değiştirilen Bulgar basınına göre 1 milyon 253 bin Türk’e şu yasaklar getirilmişti: Türk dilini kullanma yasağı. İslam gelenekleri ve törelerine göre yaşama yasağı. Türk müziği dinleme yasağı, Türkçe mektuplaşma, Türkçe kitap okuma yasağı. Geleneksel Müslüman giysileriyle giyinme yasağı vb. Camiler, türbeler yıkılıyor, Türk kültürünün geleneksel unsurları tek tek yok ediliyordu. Türkçe radyo, basın yayınlar kapanmıştı. Bu yasaklara tepki sert oldu, fakat bu güne bu gün yasaklar hala resmen kalkmış değil. Vergi ödediğimiz ülkenin okullarında çocuklarımız anadilimizde zorunlu ders hala göremiyorlar. 1962’de Romanların ve 1972-73’te Pomak kardeşlerimizin kimliklerini zorla değiştiren kanlı Komünist Bulgar devlet baskıları bir yere kadar dünya kamuoyundan gizlenebilmişti, fakat 19841989’da Osmanlı Türkleri üzerinde de soykırım denemesi dünyadan gizlenemedi. Bulgar devleti bütün Türk Dünyasından lanetlendi. Acı azalmadı, gam savmadı, felaketin anıları solmadı. Bunlar da buralarda korku kaynağı oldu Üçüncü olarak da, katillerden hesap sorulmadı. Neden mi? Çünkü 10-15 sene sonra yok olması tahmin edilen Bulgarları ve Bulgaristan’ı aynı katiller veya çocukları kurtarması bekleniyor. 1997 yılında Bulgar makamlarına bir mektup gönderen, dünyanın en yaşlı milyarderi Edmon Rotshild, şöyle “Çöküşe itilen Bulgaristan böyle yönetilmeye devam ederse 2030 yılında ne Bulgaristan ne de Bulgar devleti kalır”, demişti. 1984’te başlayan çöküş son 35 yılda anayasa ve yasaları geçersiz, adaletsiz bir Bulgaristan yarattı. Örneğin, zorla isim değiştirme ve Türkleri eritip tarih çöplüğüne atmaya çalışan komünist devlet katilleri soruşturulup kovuşturulup tutuklanarak yargılanmadı. Yasa dışı yargılamalardan mağdur 10 bin Türkün – yetimlerin, sakatların, hapiste, sürgünde, kamplarda tutulanların, vatanından kovulanların hakları tanınmadı. Yargı son sözünü söyleyene ve adalet yerini bulana kadar Bulgar toplumu bir an bile huzur bulamaz. Devamı : www.bghaber.org
Siyasi ve Aktüel Gazete
“Türkiye, MİT’in başarılı çalışmaları sayesinde dünyanın her yerinde çıkarları doğrultusunda hareket edebilme imkânına kavuştu”
“Afrika ülkeleriyle ticaretimizi 50 milyar dolar seviyesine taşıyacağız” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TürkiyeCezayir İş Forumu’na katıldı. Programda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine ve heyetine gösterilen samimi misafirperverlik için Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ve Cezayir makamlarına şükranlarını sundu.
“İKİLİ GÖRÜŞMELERDE İŞ ADAMLARINI TEŞVİK EDECEK, CESARET VERECumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Cezayir İş CEK PEK ÇOK KARAR ALDIK” Forumu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle toplam ticaret hacminin son 17 yılda yüzde 381 artışla 26 milyar dolara ulaştığını açıklayarak, “Önümüzdeki dönemde kıta ile iş birliğimizi daha da ilerleteceğiz. El ele, omuz omuza, gönül gönüle vererek ticaretimizi 50 milyar dolar seviyesine taşıyacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millî İstihbarat Teşkilatı yeni hizmet binasının açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Sadece bilgi toplayan ve rapor eden bir kurum olmaktan öteye geçen teşkilatımız, ürettiği bilgiyi diplomasi masasında muhatapları karşısında kullanan, istihbarat ile diplomasiyi yakınlaştıran bir yere gelmiştir. Türkiye, teşkilatımızın her alandaki başarılı çalışmaları sayesinde, hiçbir ülkenin icazetine ve yardımına ihtiyaç duymadan, dünyanın her yerinde kendi çıkarları doğrultusunda hareket edebilme imkânına kavuştu” dedi. Devamı ‘15’te
Türkiye Dışişleri Bakanı, Sofya’da Bulgar Mevkidaşı İle Görüştü
İş Forumu’nun Türk ve Cezayirli iş adamlarına, müteşebbislere yeni ortaklıklar, yeni açılımlar, yeni proje ve yatırımlar açmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışı ziyaretlerinin hepsinde yatırımcıların heyetinde yer almasına özen gösterdiğini, ikili görüşmelerde iş adamlarını teşvik edecek, cesaret verecek pek çok karar aldıklarını kaydetti.
Bulgaristan’ın Yarısında Grip Salgını Ilan Edildi Bugünden itibaren ülkenin yarısında grip salgını var. Plovdov-Filibe, Sliven, Vidin, Küstendil, Silistra,Haskovo, Kırcaali, Sofya, Blagoevgrad, Pernik ve Pazarcık eyaletlerinde 1300’den fazla okul grip tatilindedir. Grip salgını ilan edilen eyalet ve belediyelerde planlı ameliyatlar,hastanelerde görüşme saatleri, kadın ve çocuk sağlığı konsültasyonları durdurulmuş bulunuyor.
29 ocaktan itibaren 28 ilden 14’ünde grip salgını ilan edildi. Salgın hastalıklar uzmanı Prof. Mira Kojuharova, BNR’ya yaptığı açıklamada ülkede grip salgının bu hafta doruk noktaya ulaştığı, bir haftadan sonra dineceğini bildirdi. Kojuharova, yılın ilk haftasına kıyasla 4. haftasında grip vakalarının dört kat arttığını söyledi ve bir haftaya kadar azalacağını vurguladı. Profesör Kojuharova:“Bu yıl grip salgını daha fazla çocukları etkiliyor. Normalde 0 ile 4 yaş arası çocuklar en hassas iken, bu yılki grip daha çok 5- 14 yaş grubu çocukları etkiledi” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Bulgar mevkidaşı Ekaterina Zaharieva ile heyetler arası görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Çavuşoğlu, Elazığ’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremden sonra Bulgaristan’dan gelen taziye ve dayanışma mesajları için teşek-
kürlerini iletti. “Bulgaristan bizim için sadece komşu değil, müttefik ve dost bir ülke.” diyen Çavuşoğlu, iki ülkenin birçok alandaki iş birliğinin örnek alınması gerektiğini söyledi. Çavuşoğlu, iki ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar bulunduğunu, birlikte çalışarak bunların üstesinden geldiklerini belirterek, buna örnek olarak kaçak göçle mücadelede elde edilen başarıyı gösterdi. İkili ticaretin arttığını ifade eden Çavuşoğlu, ticaretin dengeli olmasının sevindirici olduğunu, 10 milyar dolar hedefine ulaşabileceklerini kaydetti. Çavuşoğlu, Türk firmaların Bulgaristan’daki yatırımlarını artırmasından memnun olduklarının altını çizerek, artışın Bulgaristan’a duyulan güven ve Bulgar yönetiminin verdiği destek sayesinde ortaya çıktığını dile getirdi. Bulgaristan’da faaliyet gösteren Türk firmalarıyla görüştüğünü kaydeden Çavuşoğlu, “Yaklaşık 20 bin kişiye istihdam sağlıyorlar. Yatırımların artması için teşvik edeceğiz.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanımız, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştü Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Borisov’u kabul etti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TürkAkım Projesi Açılış Töreni için Türkiye’de bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Haliç Kongre Merkezi’nde görüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’i Haliç Kongre Merkezi’ne gelişinde kapıda karşıladı.
Görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’e İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan “Doğu Akdeniz Denkleminde Stratejik Adım: TürkiyeLibya Mutabakatı” kitabını takdim etti. İngilizce ve Türkçe hazırlanan kitap; “Doğu Akdeniz’in Jeopolitik Önemi”, “Doğu Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli”, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz Konusundaki Pozisyonu”, “Doğu Akdeniz’e İlişkin AB, GKRY ve Yunanistan’ın Tutumu” ve “Türkiye-Libya Mutabakatı” bölümlerinden oluşuyor.
Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi ( B G S A M ) Ta r a f ı n d a n Ç ı k a r ı l a n 62’ye Ulaştırılan Kitaplarımız BGSAM Bulgaristan Stratejik Araştırma
Merkezi Dr. Erdal KARABAŞ Başkanlığında hazırladığı kitaplar 62’ye ulaşmıştır. BGHABER İnternet sitesinde yayınlayan köşe yazarlarımız toplanmıştır.
Kitaplarımıza Ulaşmak için;
Aralık 2019 itibarı ile (62) Altmışiki kitaba ulaşılmıştır.
Evet 62 kitabımızı buradan okuyabilirsiniz.
Ulaşmak isteyenlere;
Kitapların Tamamı için:
https://issuu.com/bgsam https://issuu.com/bgsam
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip bulunan, Bulgaristan Başbakanı Erdoğan, TürkAkım doğal gaz boru Boyko Borisov ile Haliç Kongre hattının açılış töreni için Türkiye’de Merkezi’nde bir araya geldi.