Ötekiler Arasında-Ön Okuma

Page 1


Jo Walton

ÖTEKİLER ARASINDA Çeviren

M. İhsan Tatari


Ötekiler Arasında Jo Walton Özgün Adı Among Others İthaki Yayınları - 891 Yayına Hazırlayan: Alican Saygı Ortanca Kapak Tasarımı: Şükrü Karakoç Grafik Uygulama: Şükrü Karakoç Kapak Görseli: www.fotolia.com 1. Baskı, Kasım 2013, İstanbul ISBN: 978-605-375-335-3 Sertifika No: 11407 Türkçe Çeviri © M. İhsan Tatari, 2013 © İthaki, 2013 © Jo Walton, 2010 Bu eserin tüm hakları Akcalı Telif Hakları Ajansı aracılığıyla satın alınmıştır. Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz.

İthakiTM Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şti.’nin yan kuruluşudur. Bahariye Cad. Dr. İhsan Ünlüer Sok. Ersoy Apt. A Blok No: 16/15 Kadıköy - İstanbul Tel: (0216) 330 93 08 – 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34 ithaki@ithaki.com.tr – www.ithaki.com.tr – www.ilknokta.com Kapak, İç Baskı: Deniz Ofset Matbaacılık Gümüşsuyu Cad. Topkapı Center, Odin İş Merkezi No: 403/2 Topkapı-İstanbul Tel: (0212) 613 30 06 - Faks: (0212) 613 51 97 Sertifika No: 25001


Bu kitabı dünyadaki tüm kütüphanelere ve her gün oralarda oturup insanlara kitap ödünç veren kütüphanecilere adıyorum.


Teşekkürler ve Notlar

Büyüdüğümde bir yazar olacağımı sorgulamadan kabul eden teyzem Jane’e ve kızı Sue’ya, yani bana Hobbit ile Le Guin’in Yerdeniz üçlemesini hediye eden kişiye teşekkür etmek istiyorum. Bir zamanlar Galce öğretmenim olan ve otuz yıl boyunca benim için kaygılanan Bayan Morris’e de minnettarım. Bu kitabı yazarken bana cesaret verenler Mary Lace ve Patrick Nielsen Hayden’di. LiveJournal’daki yazışma arkadaşlarım ihtiyaç duyduğum çeşitli bilgileri sağlama konusunda kusursuzdu; özellikle de Mike Scott, o olmasaydı bunu başarmam imkânsızdı. Yeterince hızlı ya da bilgili olmayan herkesin tam zamanlı bir araştırma asistanı olmalı. Tekrar teşekkürler Mike. Emmet O’Brien, Sahsa Walton ve çoğunlukla da Alexandra Whitebean kitabımı yazarken kahrımı çektiler. Alter Reiss, yazmaya devam edebilmem için bana DOS ile çalışan bir dizüstü bilgisayar satın aldı ve Janet M. Kegg onun için bir pil bulup bana ulaştırdı. Kitabın adını kapı komşum René Walling buldu. Çok iyi dostlara sahibim. Gerçekten. Louise Mallory, Caroline-Isabelle Caron, David DyerBennett, Farah Mendlesohn, Edward James, Mike Scott, Janet Kegg, David Goldfarb, Rivka Wald, Sherwood Smith, Sylvia Rachel Hunter ve Beth Meacham kitap tamamlandığında okuyup faydalı yorumlarda bulundular. Liz Gorinsky

7


ile Tor Yayınevi’nde el yapımı üretim ve dağıtım yapan kişiler, kitaplarımla ilgilenme ve onları insanlara ulaştırma konusunda her zaman harika iş çıkarıyorlar. İnsanlar size bildiğiniz şeyleri yazmanızı söyler, ama ben bildiklerinizi yazmanın uydurmaktan daha zor olduğunu öğrendim. Kendi hayatınız yerine tarihsel bir kesiti araştırmak daha kolay ve sizinle duygusal bağlantısı az olan olaylar ile daha önyargısız yaklaştığınız yerlere değinmek çok daha basit. Bu korkunç bir tavsiye! İşte bu yüzden Galler vadileri diye bir yer olmadığını, altlarında kömür bulunmadığını, onları inip çıkan kırmızı otobüslerin olmadığını; 1979 diye bir yılın, on beş diye bir yaşın ve dünya diye bir gezegenin asla var olmadığını keşfedeceksiniz. Ama periler gerçektir.

8


Er’perrehnne. – Ursula K. Le Guin, Rüyanın Öte Yakası Kendi gençliğinize vereceğiniz tavsiye ne olurdu ve hangi yaşta? 10 ve 25 arasındaki herhangi bir zamanda: İşler yoluna girecek. Gerçekten. Oralarda bir yerlerde hem senin seveceğin ve hem de seni sevecek olan insanlar hakikaten var. – Farah Mendlesohn, LiveJournal, 23 Mayıs 2008

9


1 Mayıs 1975, Salı Abercwmboi’deki* dumansız kömür fabrikası, üç kilometre civarındaki bütün ağaçları öldürmüştü. Bunu bir kilometre sayacıyla ölçmüştük. Fabrika cehennemin derinliklerinden çıkan bir şey gibiydi, alevli duman bacalarıyla karanlık ve korkutucu görünüyordu. Görüntüsü, suyunu içen her kuşu ve hayvanı öldüren kara bir gölcükten yansıyordu. Kokuyu tarif etmek imkânsızdı. Ne zaman yakınından geçmemiz gerekse arabamızın camlarını sıkıca kapatır ve nefesimizi tutmaya çalışırdık; fakat dedem hiç kimsenin soluğunu o kadar uzun süre tutamayacağını söylerdi ve haklıydı. Havada sülfür kokusu vardı ki, herkes onun bir cehennem kimyasalı olduğunu bilir. Ve haddi hesabı olmayan sıcak metaller, çürük yumurtalar gibi daha başka, daha kötü şeyler... Kız kardeşim ve ben ona Mordor diyorduk ve daha önce oraya hiç tek başımıza gitmemiştik. On yaşındaydık. Yine de, o kadar büyük olmamıza rağmen, otobüsten inip de fabrikaya bakmaya başlar başlamaz el ele tutuşmuştuk. Güneş batmak üzereydi ve biz yaklaştıkça fabrika her zamankinden daha karanlık, daha korkutucu bir hâl alıyordu. Duman bacalarından altı tanesi alev alevdi, dördüyse zararlı dumanlar püskürtüyordu. “Bu kesinlikle Düşman’ın icatlarından biri,” diye mırıldandım. * Galler’in güneyinde kalan, Aberdare kasabasına bağlı bir köy. –çn

11


Mor oyun oynamak istemiyordu. “Bunun gerçekten işe yarayacağını düşünüyor musun?” “Periler işe yarayacağından emin,” dedim, mümkün olduğunca rahatlatıcı bir şekilde. “Biliyorum, ama bazen gerçek dünyayı ne kadar anladıklarından emin olamıyorum.” “Onların dünyası da gerçek,” diye itiraz ettim. “Sadece farklı bir şekilde. Farklı bir açıyla.” “Evet.” Hâlâ, biz yaklaştıkça daha büyük ve korkutucu bir hâle bürünen kömür fabrikasına bakıyordu. “Fakat sıradan dünyanın açısını ne kadar anladıklarını bilmiyorum. Ve bu kesinlikle o dünyada. Ağaçlar ölü. Kilometrelerce alanda tek bir peri bile yok.” “Bu yüzden buradayız,” dedim. Tel örgülere vardık, üç seyrek şeritten ibarettiler ve sadece en üstteki dikenliydi. Üzerindeki bir tabelada “İzinsiz Girilmez. Dikkat Köpek.” yazıyordu. Kapı diğer tarafta, görüş alanımızın dışındaydı. “Köpekler mi var?” diye sordu Mor. Onlardan korkardı ve köpekler de bunu anlardı. Benimle oynayan kusursuz derecede sevimli köpekler ona feci şekilde uyuz olurdu. Annem, bunun bizi birbirimizden ayırt edebilmek için insanların kullanabileceği bir yöntem olduğunu söylerdi. İşe yarayabilirdi de, ama annemin bütün fikirleri gibi bu da korkutucu derecede şeytani, azıcık çılgınca ve elverişsizdi. “Hayır,” dedim. “Nereden biliyorsun?” “Buraya gelmek için katlandığımız bunca dertten sonra geri dönersek her şey berbat olur. Ayrıca bu bir serüven ve sadece köpeklerden korktuğun için bir serüveni terk edemezsin. Periler neler der bilemiyorum. Maceraya atılan insanların katlanmak zorunda oldukları tüm o şeyleri bir düşün.” Bunun işe yaramadığını biliyordum. Konuşurken

12


giderek koyulaşan alacakaranlığın içinde gözlerimi kısarak ileriye baktım. Elimi daha sıkı tutmaya başladı. “Ayrıca köpekler de birer hayvandır. Eğitimli bir köpek bile gölün suyunu içmeyi dener ve sonra da ölür. Eğer sahiden de köpekleri varsa gölün yanında birkaç köpek cesedi olması gerekirdi, ama ben göremiyorum. Blöf yapıyorlar.” Sırayla tel örgüleri havada tutup altlarından sürünerek geçtik. Durgun gölcük cilalanmamış, eski bir kalay kap gibiydi. Bacaların alevlerini güvenilmez bir biçimde dalgalanan çizgiler hâlinde yansıtıyordu. Bacaların altından, gece vardiyasının neden olduğu ışıklar görünüyordu. Burada hiç bitki yoktu, hatta ölü ağaçlar bile. Kömür tozları ayaklarımızın altında çatırdıyor, cüruflar ve mıcırlar yüzünden bileğimizi burkma tehlikesi yaşıyorduk. Etrafta bizim haricimizde hiçbir canlı görünmüyordu. Karşı tepedeki pencerelerin yansımaları saçma bir biçimde uzak görünüyordu. Okuldan bir arkadaşımız orada yaşıyordu, bir keresinde bir partiye davetliydik ve kokuyu fark etmiştik, evin içindeyken bile hissediliyordu. Babası fabrikada çalışıyordu. Adamın şu anda içeride olup olmadığını merak ettim. Gölün kenarına vardığımızda durduk. Tamamen hareketsizdi, suyun en küçük doğal hareketinden bile yoksundu. Elimi cebime daldırıp büyülü çiçeği aradım. “Seninki de yanında mı?” “Birazcık ezildi,” dedi, onu bulup çıkarırken. Onlara baktım. Benimki de biraz ezilmişti. Yaptığımız hiçbir şey o harabenin ortasındaki ölü gölün kıyısında, elimizde perilerin fabrikayı öldüreceğini söylediği bir çift ezilmiş mine çiçeğiyle durmaktan daha çocukça ve aptalca görünmemişti. Söylenecek uygun bir şey düşünemedim. “Pekâlâ, un, dai, tri!”* dedim ve her zamanki gibi “üç” ile birlikte çiçekleri ileriye, kasvetli gölün içine attık. Tek bir dalgalanma * (Galce) Bir, iki üç –çn

13


bile yaratmadan gözden kayboldular. Herhangi bir şey olmadı. Derken uzaklardan bir köpek havladı ve Mor dönüp kaçtı, ben de peşinden fırladım. “Hiçbir şey olmadı,” dedi, tekrar yola çıktığımızda. Fabrikaya giderken geçen sürenin dörtte birinden daha kısa bir zamanda geriye dönmüştük. “Ne bekliyordun?” diye sordum. “Kömür fabrikasının yıkılıp kutsal bir yer hâline dönüşmesini,” dedi, düşünülebilecek en gerçekçi ses tonuyla. “Eh… Ya o, ya da huornlar.”* Huornlar benim aklıma gelmemişlerdi, bu yüzden onlara kızdım. “Ben de çiçeklerin çözüleceğini, dalgacıkların yayılacağını, sonra da fabrikanın un ufak olacağını, biz izlerken ağaçlarla sarmaşıkların etrafını saracağını, gölün gerçek suya dönüşeceğini, bir kuşun gelip ondan su içeceğini, ardından perilerin gelip bize teşekkür edeceğini ve bizi bir saraya götüreceğini düşünmüştüm.” “Ama hiçbir şey olmadı,” dedi ve iç geçirdi. “Yarın onlara bunun bir işe yaramadığını söylememiz gerekecek. Haydi, eve kadar yürüyecek miyiz yoksa otobüs mü bekleyeceğiz?” Ama işe yaradı. Ertesi gün Aberdare Leader’ın başlığı, “Dumansız Kömür Fabrikası Kapanıyor: Binlerce Kişi İşini Kaybetti,” idi. _________

İlk önce bu kısmı anlatıyorum çünkü kısa, öz ve mantıklı, ayrıca hikâyenin geri kalanının büyük çoğunluğu bu kadar basit değil. Bunu bir çeşit hatırat gibi düşünün. Sonradan herkesi korkutarak gözlerden düşen o hatıratlardan biri gibi görün bunu. Çünkü yazar yalan söylemiştir ve herkesin inandığının aksine * Yüzüklerin Efendisi’nde entlerle konuşabilen ağaçlar –çn

14


farklı bir rengi, cinsiyeti, sınıfı ve inanışı olduğu ortaya çıkmıştır. Benim problemim bunun tam tersi. Kendimi daha normal göstermeyi bırakmak için savaşmam gerekiyor. Kurmacalar güzeldir. Seçmenize ve basitleştirmenize izin verirler. Bu güzel bir hikâye değil, basit de değil. Fakat periler hakkında bir hikâye, bu yüzden bunu bir peri masalı gibi düşünmekte serbestsiniz. Nasıl olsa inanmayacaksınız.

15


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.