Geçmişten Günümüze
ELBEYLİ Bursa 2014
Bursa Büyükşehir Belediyesi Kitaplığı / Geçmişten Günümüze Elbeyli Proje Koordinatörleri / Aziz Elbas, Ahmet Erdönmez
Proje Yürütücüsü / Bursa Araştırmaları Merkezi www.bursaarastirmalarimerkezi.org Editör / Aziz Elbas Katkıda Bulunanlar/ Alper Beşli, Ayşenur Türkeş Menteşe, Dercan Temel, Esra Akgün, Fahrettin Beşli, Hakan Aydın, İbrahim Poyraz, Nükhet Poyraz, Özer Güleç, Şaban Duman. Bilgi, belge ve her türlü desteğinden dolayı Elbeyli Belediye Başkanı Şakir Yıldız, Elbeyli Belediyesi Yazı İşleri Müdürü İbrahim Erdem, Buski Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü Gürkan Yaman’a teşekkür ederiz. Fotoğraflar/ Bursa Büyükşehir Belediyesi Arşivi, Hakan Aydın, Elbeyli Belediyesi Görsel Tasarım & Kapak / Esra Türker ISBN / 978-605-5382-85-8 Basım Yılı ve Yeri / 1. Baskı; Şubat 2014, Akmat Akınoğlu Matbaacılık / Bursa
Yapım / © 2014 Bursa Kültür A.Ş. Bu kitabın tüm yayın hakları Bursa Kültür A.Ş.’ye aittir. Yazılı izin olmadan kısmen ya da tamamen yeniden basılamaz. Dağıtım / Bursa Kültür A.Ş. - Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi B Kapısı Osmangazi-Bursa/Türkiye Tel: + 90 224 253 26 46 Faks: + 90 224 253 14 85 info@bursakultur.com / www.bursakultur.com Kütüphane Bilgi Kartı / Catalog-in-Publication Data (CIP) Elbas, Aziz/ Geçmişten Günümüze Elbeyli 1. Elbeyli 2. Bursa 3. İznik
İÇİNDEKİLER Sunum.......................................................................................................................................................... v Elbeyli Tarihçesi......................................................................................................................................... 1 Makaleler...................................................................................................................................................17 Elbeyli / İlbeyli Türkmenleri.................................................................................................................................18 Yrd. Doç. Dr. Sadettin Eğri Elbeyli Beldesi’nin 19. Yüzyıl Nüfusu...............................................................................................................25 Prof. Dr. Muammer Demirel Elbeyli’ye Ait Bir İktisat Tarihi; Kaynağı Elbeyli Karyesi Temettuat Defteri.................................47 Araş. Gör. Sabri Becerikli Sözlü Tarih.................................................................................................................................................87
Geçmişten Günümüze Elbeyli
iv
Elbeyli Tarihçesi
SUNUM Bursa, tarihiyle, kültürüyle, turistik değerleriyle çok zengin birikime sahip olan bir kenttir. Osmanlı İmparatorluğu’na 1,5 asır başkentlik yapmış bir şehir olan Bursa, 8 bin 500 yıllık tarihiyle tam anlamıyla kültür kentidir. Tarihin her döneminde gerek coğrafi konumu, gerek ülke ekonomisindeki etkinliğinden dolayı daima ilgi odağı olmuştur. Özellikle sanayisiyle ülkemizin lokomotif kentlerinden olması, ekonomik açıdan Türkiye’nin gelişimine ivme kazandırmaktadır.
Her köşesine ayrı ayrı kitap yazılacak değerlere sahip bir şehir olarak Türkiye’nin önde gelen turizm kentlerinden biri olan Bursa, gerek tarihi dokusu, gerek görkemli doğası ile bu ilgiyi fazlasıyla hak ediyor. Bursa’mızın tarihi öneme haiz yerlerinden biri de Osmanlı döneminde “İlbeyli” olarak bilinen İznik İlçe’mize bağlı Elbeyli’dir.
Türkiye’de ilk “Avrupa Kenti” unvanını alan bir şehir olan Bursa, ekonomik ve sosyal ahengi, doğal güzellikleri, şifalı yer altı suları, yaz ve kış turizmi olanaklarının yanı sıra, zengin tarihi kültür ile harmanlanmış bir şehirdir.
Bu çalışma Elbeyli’nin tarihi ve kültürel değerlerini ö plana çıkaran, Bursa’nın turizm merkezlerinden biri olabilecek potansiyeline dikkat çeken bilgiler içermektedir. Aynı zamanda Elbeyli özelinde Bursa’nın her köşesinin zengin değerlere sahip olduğunun da bir kanıtı mahiyetindedir.
Bursa her karesiyle bir tarih hazinesidir. Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi mekansal ve mimari özellikleriyle de az bulunur bir kültür ve tarih mirasını gururla taşımaktadır. Birçok yeniliğin de doğum yeri Bursa olmuştur.
Hesbekli Yer altı Mezar Odası, Anıt ağaçları, Külliye, tapınak kaya mezarı gibi tarihi miras örneklerinin bulunduğu Elbeyli’yi anlatan bu çalışmada emeği geçenlere teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
Bursa, gelişen bir kenttir. Bu şehirde gelenekle gelecek aynı potada eritilmektedir. Modern yaşamın tüm gelişmelerinin yanında geleneksel değerlerine daima sahip çıkan yapısıyla öne çıkan Bursa, bu değerlerini yaşatarak geleceğe taşımaktadır.
v
Recep ALTEPE Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
Elbeyli Tarihรงesi
Elbeyli Tarihรงesi
1
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Elbeyli 1968 yılındaki görünümü
2
Elbeyli Tarihçesi
ELBEYLİ TARİHÇESİ Elbeyli, antik adıyla “Liada - Linda” Osmanlı Dönemi’ndeki adıyla da “İlbeyli”, Bursa İli’ne 85 km uzaklıkta bulunan İznik İlçesi’ne bağlıdır. İznik İlçesi’ne 7 km uzaklıkta ve ilçenin kuzey kısmında yer alan Samanlı Dağları’nın eteklerinde kurulmuştur. Kimi kaynaklara göre 300-350 yıllık bir geçmişe sahiptir.
bünyesinde barındıran Elbeyli gelecekte turistlerin uğrak yeri olmaya adaydır. Bütün bu eserlerin belli bir güzergâh halinde çalışılması neticesinde 1 günlük tur programı yapılabilecek bir duruma gelinebilecektir. Bu eserleri sıralayacak olursak;
Şu anki isminin nereden geldiği tam bilinmemekte olup rivayetlere göre İznik’in fethinden (1301) 30 yıl kadar önce bu bölgede Türkmen köylerinin bulunduğu bunların en önemlisinin de Elbeyli (İlbeyli-Elbevlik) olduğu bilinmektedir. Bir rivayete göre adını bu bölgede Alibey adında bir sipahinin çiftliği bulunduğu ve köyün genişleme nedeniyle oluştuğu bu nedenle de isminin buradan geldiğidir.
1- Hesbekli Yer altı Mezar Odası (Hipoje) 2- Hesbekli Anıt Ağacı (Çınar) 3- Hesbekli Anıt Ağaçları (Serviler) 4- Çandarlı İbrahim Paşa Külliyesi (Cami, Hamam ve Köprü) 5- Merdivenli Kaya (Roma tapınağı)
Diğer bir rivayet ise kimi tarihçilerin Elbeyli’yi Doğu Anadolu’da yaşayan Elbeyli Aşireti’nin kurduğu yönünde. Hâlen aynı ismi taşıyan Mardin Kızıltepe’de , Mersin Erdemli’de , Osmaniye Düziçi’de , Mersin Mut’ta , Yozgat Çekerek‘te ve Kilis’te yerleşimler mevcuttur.
6- Berber Kaya Mezarı 7- Dörttepeler Tümülüs Mezar Odaları (Doğu, Orta ve Güney üç adet oda) 8- Yahya Efendi Şadırvanı
Kurtuluş Savaşı sırasında tamamen yakılan, sonraki yıllarda yeniden inşa edilen beldedeki sivil mimari örneği yapıların bugün çok azı ayaktadır.
9- Dikilitaş (Obelisk) 10-Tarihi Evler (kent müzesi yapılmak üzere)
Gerek Roma gerekse Osmanlı Dönemi’ne ait birçok eseri
3
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Elbeyli meydanının 1968 yılındaki görünümü.Osman Canavar albümünden
4
Elbeyli Tarihçesi
Hesbekli Yer Altı Mezarı (Hipoje) Kasabanın Hesbekli Mevkii’nin doğu kesimleri, Dört Tepeler Mevkii, mezarlık boğazı mevkileri genel itibari ile “Nekrapol” yani tarihi mezarlık alanlarıdır. Dolayısıyla çeşitli rastlantılar sonucu birçok antik mezar kalıntısı ve yer altı mezar odasına rastlanmaktadır Bunlardan en alımlısı Hesbekli Hipojesi’dir. Konum olarak Elbeyli Belediyesi arazisi üzerinde bulunan Hipoje, 1967 yılında yapılan bir yol çalışması sırasında bulunmuş ve şu an İznik Müzesi tarafından koruma altına alınmıştır. Tarihçilere göre IV. yüzyılın ortalarına aittir. Bu tarihlendirmede, mezar odası içinde elde edilen pişmiş toprak kandil ve renkli freskolardaki monogramlı haçın tipi etkili olmuştur. Hristiyan Roma devrine ait olan Hipoje doğu-batı doğrultusunda 2,75x3,79 metre boyutlarında ve beşik tonozludur. Giriş, batı duvarının ekseninde yer almaktadır. İçinde güneyde ve batıda olmak üzere iki mezar vardır. Batı duvarı tuğla ile, öteki duvarlar moloz taş ve tuğla karışımı, tonoz ise kare tuğlalarla yapılmıştır. Giriş kapısı kasası mermerdendir. Yapının duvarları ve tonozu freskolarla bezelidir. Doğu duvarda kulplu bir vazodan su içen iki tavus kuşu betimlenmiştir. Tavus kuşlarının kanatları gri, gövdeleri mavi, kuyrukları kahverengidir. Zemin beyaz ve üzerinde değişik renkler kullanılarak çiçek ve ağaç motifleri yapılmıştır. Tonoz alınlığında, ortada haçlı monogram ve iki yanında birer keklik resmedilmiştir. Batı duvarındaki kapının iki yanında, başları kapıya dönük, kuyruklarını açmış iki tavus kuşu, üstteki alınlıkta da, tonoz alınlığında olduğu gibi ortada haçlı ve keklik betimlemeleri bulunmaktadır.
5
Geçmişten Günümüze Elbeyli Kuzey ve güney duvarları simetrik olarak beşer pano ile bezenmiştir. Her pano, kızıl kahverengi bir çerçeve içine alınmıştır. Tonoz eteğinde bir konsol frizi uzanır. Panolarda elma veya armutlarla dolu bir kâse üzerinde, keklik ve sülün gibi av kuşu resimleri ve baklavalı motifleri ile kapının iki yanındaki panolarda bitki motifleri yer alır. Tonoz içi beyaz zemin üzerinde, içlerinde stilize çiçek motifleri bulunan 10 x10 santimetre boyutlarında kare kasetlerle süslenmiştir.
yerine mezarın dış etkilerden zarar göremeyeceği hatta buradan çıkan kalıntılarında sergilenebileceği bir müze inşa edilmesi gerekmektedir. Ayrıca freskoların tahrip edilen kısımlarının aslına uygun olarak restorasyonunun yapılması da gerekmektedir.
1998’ de bilinmeyen kişilerce bir kez daha tahrip edilen hipoje İznik Müzesi tarafında kilit altına alınmışsa da halen tam anlamıyla korunmamaktadır. Önceki yıllarda Fransız ve Türk ekiplerince konservasyon çalışmaları yapılan hipojenin özellikle görülmeye değer freskoları ile zamana meydan okumaktadır. Görmek isteyenlerin İznik Müzesi yetkilileri nezaretinde ziyaret edebildiği mezar odası en önemli tarihi eserlerimizdendir.
Hesbekli Yeraltı Mezarı(hipoje)’ nın restorasyonu, koruma sundurmasının değiştirilmesi ve çevre düzenlemesi için proje yapılması gerekmektedir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
Bahçe düzenlemesi de yarım kalan hipoje turizm konusunda bölgeye cazibe katacak eserlerdendir.
Ancak geçtiğimiz yıllarda konservasyon çalışmaları yapılan mezar odasında aşırı derece nem saptanması nedeniyle bir dizi önlemlerin acilen alınması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu mezar odasının korunması amacıyla yapılan taş duvar ve betonarme sundurma yapıya temas halinde oluşu nedeniyle gerek üstten gerekse yan drenaj kanallarının ters eğimi nedeniyle içeriye rutubet almaktadır. Ayrıca mezar odasının batıya bakan kapısı sürekli güneş ışıklarına maruz kaldığından freskolarda bozulmalar başlamıştır. Ekte sunulan fotoğraflarda bu durum saptanmıştır. Acilen koruma amaçlı yapılan sundurmanın kaldırılarak
6
Elbeyli Tarihçesi Anıt ağaç zamanla ikiye bölünmüş vaziyette ve ayrılan kısımlarında parazitlenme söz konusudur. Bu bölgelerin acilen temizlenerek ağacın tedavi edilmesi gerekmektedir.
Anıt Ağaç (Çınar) Kasabamızın Hesbekli Mevkii’ndeki doğal su kaynağının (Hesbekli Pınarı) karşısında yer alan ulu ağaç yaklaşık 500600 yaşında bir çınar ağacıdır. Zamanla içi oyulmuş olan bu ağaç tescilli tabiat varlıklarındandır. Hesbekli Yaş Meyve ve Sebze Pazarlama Tesisleri yanındaki yoldan içeriye doğru girilerek, oradan sağa doğru asfalt yol takip edildiğinde hemen sağ tarafta karşılaşılan ve fark edilmemesi mümkün olmayan tarihi bir anıttır. (aynı yoldan Yeraltı Mezarına da (hipoje) ulaşılabilir). Anıt çınar Elbeyli Belediyesi Tüzel Kişiliği’ne ait parsel üzerinde yer almaktadır.
Anıt Ağaç ve yakınındaki Hesbekli Pınarı’nın da acilen bir çevre düzenlemesi yapılması gerekmektedir. Bölgenin ağaçlandırılması ve Elbeyli Belediyesi tüzel kişiliğine ait olan Hesbekli Yeraltı Mezarı’nın da (hipoje) içinde bulunduğu 72 ha lık alanın mesire alanı olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca tarihi çınar önünden yapılacak bir patika yol ile gelen turistlerin kaya mezarı ve bakı noktasına tırmanış yapacakları bir güzergâh sağlanmalıdır.
7
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Tarihi Servi Ağaçları Yine kasabanın Hesbekli Mevkii’nde bulunan pazarlama tesisleri karşısındaki yoldan girilerek Akkadın Bahçeleri Mevkii’nde tarlalar içerisinde yer almaktadırlar. Görüldüğünde tüyleri ürpertecek derecede, büyük olan bu tarihi servi ağaçlarının birisi kurumaya yüz tutmuş diğeri ise gerekli önlemler alınmaz ise aynı sonu yaşayacak gibi görünüyor. Yeni tescillenen bu tarihi ağaçlar, içlerinde arıların çalışarak yaptığı bal nedeniyle vatandaşlar tarafından, arı uzaklaşsın diye ateş yakıldığından büyük ölçüde gövdeleri yanmış durumdadır. Yanık kısımların acilen temizlenerek ağacın tedavi edilmesi gerekmektedir. Ağaçların bulunduğu alan özel mülkiyette yer aldığından kamulaştırılması ve çevre düzenlemesi yapılarak koruma altına alınması gerekmektedir.
8
Elbeyli Tarihçesi içerisindeki ağaç ve çalılardan girebilmek mümkün değil. Özel mülkiyet sınırları içerisinde kalan camii kalıntısı çevresi de çalı ve dikenlerle kaplanmış vaziyettedir.
Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa Külliyesi Elbeyli Kasabası’nın, tarihte İpek Yolu’nun önemli duraklarından biri olduğu biliniyor. Belde yakınlarında şu anki adıyla Mağrayanı denilen mevkiide bulunan Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın (15.yy) İpek Yolu güzergâhında yaptırdığı ve şu an meyve bahçelerinin arasında atıl bir vaziyette duran köprü, camii ve hamamdan oluşan bir külliye hâlen zamana karşı direnmektedir. Bunların tespitleri ve kamulaştırmaları hâlen ilgili kurumlarca yapılmamış tescilsiz durumda olmakla beraber ulaşımı da ova yollarından mümkündür.
Camii Kalıntısı Söz konusu önemli eserin öncelikle kamulaştırılması, restorasyon ve çevre düzenleme projelerinin hazırlanması gerekmektedir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülen 11.90 x 11.70 ve yüksekliği de 6 m ebatlarında olan camii kalıntısının üst çatı kaplaması tamamen yok olmuş, bunun yanında dört duvarı halen ayakta ve mihrabı ve pencere yerleri hâlen durmakta. Ancak bakımsızlıktan,
9
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Hamam Kalıntısı
Kuru Köprü
Yine Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülen 12.55 x 4.95 ve yüksekliği 4 m ebatlarında olan bu hamam kalıntısı da üzerinde iki kubbesi ile üç oda içerisinde mevcut. Kubbeleri hâlen durmakta ama oda çok bakımsız. İç yapısında kurna yerleri hâlâ belirgin bir vaziyette. İçerisi aynı camii kalıntısı gibi dışarıdan taşlarla doldurulmuştur. Hamam dış duvarındaki nişlerden camii yönünde yani kuzey kısmında bir han olabileceği düşünülmektedir. Görünürde bununla ilgili herhangi bir kalıntı yoktur. Tarım arazisi olarak kullanılan alan özel mülkiyet alanında kalmakta ve kamulaştırılması gerekmektedir. Restorasyon ve çevre düzenleme projelerinin hazırlanması gerekmektedir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
İznik-Orhangazi Yolu’nun kuzeyinde meyve bahçeleri içerisinde kalan taş köprü hâlâ ayakta durmaktadır. Geçmişten bugüne kalan bölgemizdeki tek tarihi köprü özelliğini taşıyan köprü atıl ve etrafı tamamen husubatla kaplanmış vaziyettedir. Muhtemelen zamanın en büyük ticaret yolu olan İpek Yolu üzerinde kara dere denilen derenin yatak değiştirmeden önce ya da bir kolu üzerinde yapıldığı düşünülmektedir. Özel mülkiyette kalması nedeniyle kamulaştırma işleminin yapılarak, restorasyon ve çevre düzenleme projelerinin hazırlanması gerekmektedir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
10
Elbeyli Tarihçesi basamaklarında bu tapınağa çıkış olduğu söylenmektedir. Merdivenlerin çevre düzenlemesi yapılması gerekmektedir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
Merdivenli Kaya (Roma Tapınağı) Kasabamızın Hesbekli Mevkii’ndeki belediyemize ait pazarlama tesislerinin bulunduğu alanın kuzeyinde yer alan ve çeşitli kaynaklara göre küçük tepecik üzerinde bir tapınak bulunduğu ve bu tapınağa ait sunak ve oturacak yerlerin bulunduğu belirtilmekte olup, bu yekpare kayaya oyulmuş
11
Geçmişten Günümüze Elbeyli Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
Berber Kaya Mezarı Kayaya oyulmuş antik bir mezardır. Yer altı mezarı, anıt çınar ve merdivenli kaya sonrasında bağlantılı bir patika yol yapılarak ziyarete açılabilir.
12
Elbeyli Tarihçesi Sayılan bütün mezar odaları korumasız bir vaziyette olup, her zaman talan edilmekte ve bunun önüne geçilememektedir.
Dörttepeler Tümülüs (Mezar Odaları) Beldenin İznik Yönü’nden gelişinde yaklaşık belde merkezine 1 kilometre kala karşınıza bir tepecik çıkar işte burası Dörttepeler Mevkii’dir. Yolun hemen solunda ilk göze çarpan açık vaziyette kapısı görülebilen tepenin ilk tırmanışındaki 1 nolu mezar odasıdır. Bu yeraltı mezarı Elbeyli-İznik Yolu’nun çalışmaları sırasında bulunmuş olup girişi doğu-batı yönünde kısa bir koridor sonunda boş bir mezar odasından oluşur. Boz renkli kalkerden yapılmış olan mezar odası bu sahadaki diğer mezar odalarının aynı özelliklerini taşır.
Çevre düzenlemeleri de olmayan bu mezar odalarının acilen çevre temizliği yapılarak koruma altına alınması ve çevre düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir. Ayrıca 3 nolu mezar odası özel mülkiyette kalmakta olup burada kamulaştırma yapılması gerekmektedir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
Aynı mevkiide bulunan ve yine yolun solundaki metruk mezarlık içerisindeki 2 nolu mezar odası, girişi güneykuzey istikametinde yapılmış ve koridorunun üzeri yani dramosu hâlen bir kısmı var olan ağaç kalaslarla örtülmüş bir mezardır. Son yıllarda rastlantılar üzerine gün ışığına çıkartılan diğer bir eserde aynı tepeciğin (Dörttepeler) kuzey yamacında yer alan 3 nolu mezar odasıdır. Batı-doğu istikametindeki girişi kayaç taşlarından oyularak yapılan mezar odasında ilk göze çarpan büyük bir taş kapıdır. Hâlen çalışır durumdaki kapı çok ilginçtir. Buradan karşınıza koridor çıkar ve kısa koridor sonunda demir bir kapı ve esas mezar odasına varılır. Mezar odasının içi tamamıyla normal bir yatak odası tarzında, ancak mermer taşlardan oyularak yapılmıştır. İçeride üç yatak bulunan mezar odasında İznik Müze Müdürlüğü ve Elbeyli Belediyesi’nin katkılarıyla yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında koku ve gözyaşı şişeleri yanı sıra pişmiş topraktan kaplar ve tamamen parçalanmış bir takım süs eşyalarına rastlamıştır.
13
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Yahya Efendi Şadırvanı
Dikilitaş (Obelisk)
Osmanlı Dönemi’nin değerli eserlerinden biri de tarihi şadırvandır. Kasabanın çarşı meydanında bulunan Padişah Abdulhamit’in Deniz Kuvvetleri Komutanı Yahya Efendi tarafından kasabaya hediye edildiği düşünülen şadırvan; 12 direkli sundurmanın altında yer alan beyaz mermerden inşa edilmiş yine 12 kenardan oluşmuş ve üzerindeki üç mermer levhada Osmanlıca yazıtı bulunmaktadır. Ancak bugün üzerinde sundurma bulunmamakta sadece ana kaidesi ayakta durmaktadır. Tescilli yapı belediye binası önünde çarşı merkezinde yer almaktadır. Belediye mülkiyetindedir.
Antik dönemden bugünlere kadar yine zamana karşı oldukça direnen bir diğer eserde gerçekten görülmeye değer ve dünyada form olarak bir benzeri bulunmayan dikilitaştır. Beldenin güneyinde bağlar arasında bulunan dikilitaş Roma Dönemi’nden kalma bir mezar anıtıdır. Görenleri hayran bırakan bu nadide eser İ.S.I. yy. da Ciceron ve Ceasar zamanlarında yaşamış şair Valerius Soranus’un samimi dostu ve yörenin en zenginlerinden olan Asclepidotus’un oğlu T.Cassius Philiscus adına yapılmış bir mezar anıtıdır. Anıt mezar malzeme olarak boz renkli kalkerden yapılmış olup, önce dört köşeli yatak, sonra bir korniş, daha sonrada bunun üzerinde üç köşeli beş parça taştan yapılmıştır. Kare biçimli bir kaide üzerinde 15,5 metre yüksekliğindeki anıtın başlangıçta altı parça olduğu en üstte bulunan kartal figürlü taşın ne şekilde yok olduğu bilinmediği için şu an “beştaş” ismiyle anılmaktadır.
Eski sundurmanın resimleri mevcut olup aslına uygun olarak tekrar inşası kasabamız için gerçekten çok önemlidir. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
Anıt üzerinde bulunan yazıtta “Asclepidotus’un oğlu T.Cassius Philiscus 83 yıl yaşadı” denilmektedir. İlçe Kaymakamlığının önderliğinde bir proje dâhilinde çevre düzenlemesi yapılmıştır. Ancak ziyarete gelen bütün turistlerin ortak talebi su ve wc yapılması yönünde. Belediyemiz maddi imkânlarıyla projelendirme dahi yapılamamaktadır. Bu nedenle dışarıdan kaynak talep edilmesi en doğrusu olacaktır.
14
Elbeyli Tarihรงesi
15
Geçmişten Günümüze Elbeyli
16
Makaleler
Makaleler
17
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Yrd. Doç. Dr. Sadettin Eğri
ELBEYLİ/İLBEYLİ TÜRKMENLERİ Büyük bir Türkmen aşireti olan İlbeyliler; Oğuzların Bayat, Alkırevli (Alka-evli) ve Avşar Boyu’na bağlı oldukları konusunda değişik görüşler vardır. Eski tarihli birçok Osmanlı belgesinde İlbeyliler, “Ulu Yörük” Türkleri arasında gösterilmektedir. Osmanlı döneminde Yörük, “toprağı olmayan, konar-göçer, yaylağı ve kışlağı olan” anlamında kullanılırdı. Elbeyliler de uzun süre Yörük hayatı yaşayıp, sonra toprağa bağlandıkları için hem Yörük hem Türkmen olarak adlandırılmıştır. Geçmiş dönemde ve günümüzde bu aşiretin adlandırılması konusunda farklı söyleyişler vardır. “Elbeyli-İlbeyli” şeklindeki adlandırma yaygın olanıdır. Bu incelemede her iki kavram da kullanılacaktır.
bir Türkmen Boyu olarak ekin ekip, av avlayıp, hayvan besleyerek hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu İlbegilere başarı ve becerikliliklerinden ötürü halk arasında Algır İlbegileri de denilirmiş. Türkmen Türkçesinde Algır, tuttuğunu koparan, becerikli ve başarılı gibi mânâlara gelen bir kelimedir.” Kimi araştırmacılar Elbeylilerin Bayat Boyu’ndan olduğunu ifade ederler. Faruk Sümer ise Oğuzlar (Türkmenler) adlı eserinde adı geçen İl Beğliler denilen Oğuz-Türkmen Boyu, Türkmenistan’daki İlbegliler ile aynı kökten türemiş olmalıdır. XIII ve XIV. asırlarda Ortadoğu’ya gitmiş olan İlbegilerin (Alkırevli-Karaevli Türkmenleri) o topraklarda İl Beğliler diye adlandırılmış olması mümkündür.
Elbeylilerin menşei (kökeni) hakkında farklı yaklaşımlar olmakla beraber Oğuzların Alkırevli Boyu’ndan olduğu fikri ağırlık kazanmaktadır. “Sakarların atalarına eskiden halk arasında İlbegiler denilmiş, İlbegi Boyu kendi başına
Avşarlar hakkında çalışmaları bulunan Mahmut Işık ise; Elbeylilerin Avşarların Dulkadirli Oymağı’ndan olduğunu belirtir. Büyük ozan Dadaloğlu’nun şu koşmasında “Elbeyli Avşarı-Elbeyli Beyleri” geçmektedir:
* Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi
18
Makaleler
Elbeyli Köyünün eski hali Ahmet Çakal’ın albümünden
Elbeylilerin Alka-evli, Bayat veya Afşar boylarından birine mensup oldukları görüşleriyle birlikte onların Horasan’dan Beydilli Türkmenleri ile birlikte çıktıkları tahmin edilmektedir. XII. yüzyılın sonlarına doğru Moğolların o coğrafyayı ele geçirmeleri üzerine batıya göç ettikleri bilinmektedir. Anadolu içlerinde Barak ve Türkmenlerle birlikte yaşayan Elbeylilerin; 1172 yılından itibaren Anadolu ve güneyine göç eden Yıva, Afşar, Begdili, Kınık ve Döğerler ile HorasanAnadolu güzergâhını takip ettikleri tahmin edilmektedir. Elbeylilerin bu macerasını türkülerinde dile getiren ozan Dedemoğlu Göçü şöyle betimler:
İskeleden kalkmış ol Osman Paşa Kızıllı boralı dağ var önünde Elbeyli Beyleri at başı çekmez Çevrilip konacak yer var önünde ….. Dadaloğlum der oradan geçerse Elbeyli Avşarından yolun şaşarsa Akan kanlı Murat köpük saçarsa Seyyit Battal gibi er var önünde
19
Geçmişten Günümüze Elbeyli Çıktık Horasan’dan sökün eyledik
Gezerdik belâyı burada bulduk
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Ne yaman dertlere giriftar olduk
Omuzlarda parlar uzun şilfeler
Bakmaz mısın bâd-ı semûm yellere
Aşırdı bizi karlı dağlara
Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Aşırdılar bizi Yozgat Dağ’ından
Atlandı ihtiyarlar yayandı gençler
Anadolu Sivas şehri sağından
Başımıza geldi gördüğüm düşler
Bir zamanlar destan olsun dillere
Düşürdüler bizi gurbet ellere
Elbeyli Türkmenleri hakkında uzun ve yorucu çalışmalar neticesinde derlediği bilgileri kitaplaştıran Kadir Pürlü, genel kanaatini şöyle dile getirir: “Muhtemelen aşiret Anadolu’ya geldikten sonra yazları Sivas ve Maraş civarındaki yaylaklarında; kışları ise Halep, Antakya ve Adana gibi sıcak memleketlerde geçirerek XVI. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Yörük hayatı yaşamıştır. Mühim bir kısmı Halep şehrini yurt olarak benimsemiş olmalı ki bugün Sivas’ta yaşayan İlbeylilere nereden geldikleri sorulduğunda ‘Halep altından gelmişiz’ cevabı hemen herkes tarafından verilir. Cemil Cahit Güzelbey, Kilis ve Oğuzeli’nin güneyinde Elbeyli adlı bir ovanın bulunduğunu belirtmiştir. Acaba bu isim buraya İlbeylilerin ilk gelişlerinde mi yoksa 1693 yılındaki Maraş İlbeylilerinin iskânında mı verildi? Bu soruya net olarak cevap veremiyoruz. Eğer İlbeylilerin Anadolu’ya ilk gelişlerinden beri belirtilen ovaya İlbeyli Ovası deniliyorsa, Sivas İlbeylilerinin Halep Altı dedikleri mıntıka burası olabilir. Halep’te Halep Altı isminde bir mahallenin bulunduğu bize sözlü bilgi olarak ulaşmış ancak ulaşabildiğimiz kayıt ve kaynaklarda böyle bir mahalleye rastlanmamıştır.”
Gehi konduk gehi göçdük yollardan Bilip bilmediğim garip illerden Kerbelâ çölünden ıssız dağlardan Bizden sonra bir nam kalsın illere Oradan geçirdik sürdük Colab’a Seksen dört bin evdir gelmez hesaba Deve koyun çoktur insan kalaba Susuz hayvan inileşir göllere Geldik Anadolu Kayseri Dağ’ı Göründü Sivas’la Gemreğ’in bağı Çat Akdere derler Zile’nin sağı Samsun Trabzon Çorum ellere Karadere derler bir gece kaldık
20
Makaleler
Elbeylide h覺d覺rellez t繹reni
21
Geçmişten Günümüze Elbeyli rivayetlerden ibarettir. Kesin olmamakla beraber Osmanlı Dönemi’nde ağırlığı Sivas olmak üzere Kilis ve civarı, Bursa, Halep civarlarına dağılma gerçekleşmiştir. Osmanlı Dönemi’nde Sivas İlbeyi Yöresi bir kaza idi. “Tokat Voyvodalığı aklâmından Hoca hasları Mukataasına bağlı İlbeğlü Kazası” şeklindeki kullanım İlbeylilerin vergisini bir dönem Tokat’a ödediği bilgisini ortaya çıkarmaktadır. “Yerleşik aşiretlerden bazıları da, Sivas Eyaleti’ne bağlı İlbeyli Kabilesi’nde olduğu gibi bir kaza statüsünde örgütlenmişlerdi. İlbeyli, Siraç ve Selahiye kabileleri, idarî teşkilatta Sivas Eyaleti’nin İlbeyli Kazası’na bağlı olmakla birlikte, malî teşkilatta Tokat Voyvodalığı’na bağlıydılar. Bazı zamanlar kabilelerin halk ve yöneticilerine Sivas valileri ya da mütesellimler taraflarından sebepsiz yere müdahale edilmekte ve fazlaca vergi talep edilmekteydi. Zora düşen kabile halkı durumu İstanbul’a iletir, sorunlarının çözüme kavuşturulmasını isterdi. Merkezde yapılan araştırmalardan sonra sorun ile ilgili uygun cevap fermanlarla yetkililere bildirilirdi.”
Selçuklular Döneminde İlbeyli/Elbeyli Aşireti Anadolu’nun değişik yörelerine ve Halep civarına dağılan, ağırlıklı nüfusun Sivas’ta meskûn olduğu Elbeyli Aşireti’nin Selçuklu Dönemi’nde mevcudiyeti ile ilgili belgeler bulunmaktadır. 1271 tarihinde yapılan Sivas Buruciye Medresesi’nde yer alan ve hâlen günümüze kadar gelmiş olan taş madalyonda vakfı yapan kişinin şartları sıralandıktan sonra “Karyetün Eski-min Nâhiyeti İlbeğlü” yazıları vardır. Hâlen Sivas Müzesi’nde korunan taş madalyondaki kayda göre İlbeyli Yöresi ve Nahiyesi’nden söz edilmektedir.
Elbeylide festival sırasındaki geçit töreninde Ahmet Çakal’ın albümünden
Osmanlılar Döneminde İlbeyli/Elbeyli Aşireti Elbeyli Türkmenlerinin değişik coğrafyalara dağılmasının hangi tarihte gerçekleştiği hakkındaki görüşler sözlü
Elbeyli fesitvali geçit töreni Ahmet Çakal’ın albümünden
22
Makaleler Sivas İlbeylileri 15. yüzyıl tapu kayıtlarında “Ulu Yörük” topluluğuna bağlı olarak gösterilmektedir. Elbeylioğlu adlı şairin şu dörtlüğünden yola çıkarak hicri 803 (m.14001401) tarihlerinde aşiretten bazılarının Güney-Anadolu’da bulundukları söylenebilir:
anılmaktadır. XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde yerleşik hayata geçirilen İlbeyliler, asırlar boyunca kışın Sivas’ta, yazın Güney-Anadolu’da bulunmuşlar. “İl Beğliler Ulu Yörük Türkleri arasında yaşamaktadır. 982 (1574) yılında 36 kışlakta yaşamakta ve bu kışlaklarda çiftçilik yapmaktadır.” Bu tarihte vergiye tabi nüfus 1624’tür. Söz konusu yerde nüfusun 10.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Elbeyloğlu sene sekiz yüz üçte Bize eden bulur erde hem geçte
Kilis-Elbeyli
Koyunlar meleşir taşlı arhaçta
XVII. yüzyılda İlbeyli Aşireti’nin yaylak-kışlak meselesinde pek çok davaya karıştığı görülmektedir. Özellikle Lik Cemaati, Yaban Eri toplulukları İlbeylilerin arazi ve mallarına tecavüz ederek onları zor durumda bırakmıştır. XVIII ve XIX. yüzyıllarda Maraş Münbiç, Sivas İlbeyli ve Bursa Elbeyli civarında tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Tokat Voyvodalığı’ndan ayrılıp her şeyiyle Sivas’a bağlanan Sivas İlbeylileri günümüzde de tekrar edildiği gibi alt başı Kavlak, üst başı Yanalak olan 42 pâre köydür.
Keleş beyim bir dahi gelmez diye
Elbeylinin ileri gelenleri köy meydanında Ahmet Çakal’ın albümünden.
XV. yüzyıl tapu kayıtlarında Elbeyliler; “Bölük-i İlbeğlü, Yörük-i Büzürk, Ulu Yörük İlbeyli Bölüğü” şeklinde
İlbeyli Halısı
23
Geçmişten Günümüze Elbeyli Halep İlbeylileri haricinde Türkiye’de Elbeyli/İlbeyli adıyla bilinen yerler:
Kadılar, Kalkım, Kelsenli, Kocalı, Memili, Sandı, Sekizler, Sinsile, Sipahiler, Taşkapı, Til’aşa, Zilif, Ziyaret, Arapçevirdin, Haydar Paşa, Baltacık, Mollaarap, Çobanbey, Öküzöldüren, Duyran, Üçkaya, Hasan Muhammedin Köyü, Zihi. XVII. yüzyıldan itibaren Rakka’ya iskân edilen İlbeylilerden önemli bir kısmı yerleşim yerlerini beğenmeyerek Maraş, Adana, Antakya, Mersin, Şam, Trablusşam, Lazkiye gibi yerlere dağılmışlardır.
Sivas-İlbeyli Yöresi-42 Köy: Akcainiş, Akkuzulu, Apaköy, Aylı, Bedirli, Bostancık, Çallı, Çaypınar, Çongar, Damılı, Damlacık, Durdulu, Eskiapardı, Eskiköy, Gazibey, Gözmen, Güney, Hanlı, Haydarlı, Hayırbey, Herekli, Kabasakal, Kâhyalı, Karalar, Kartalca, Kavlak, Kayadibi, Keçili, Kızılova (Kızılcaköy), Kızılöz, Koyuncu, Menşürlü, Sarıdemir (Kürtköyü), Savcun, Sorguncuk, Söğütçük, Tatlıcak, Yanalak, Yaramış, Yeni Apardı, Yeni Kızılcakışla (Menşürlü Kızılcakışla) Adana-Bahçe-Elbeyli Adıyaman-Kahta-İlbeyli (Mezra) Bursa-İznik-Elbeyli (Belde) Kilis-Elbeyli (İlçe) İçel-Mut-Elbeyli (Köy) İçel-Silifke-Elbeyli (Köy)
İlbeyli Kilimi
Yozgat-Sorgun-İlbeyli (Köy) Bingöl-Kığı-Elbeyli (Köy) Tarihî seyir boyunca kültürel kimliklerini koruyan Elbeyliler; ağız yapıları, folklorik zenginliği, ninnileri, mânileri, rivayete dayalı söylenceleri, türküleri, âşıkları ve bilmeceleriyle Türk kültürünün zenginlik kaynaklarındandır. Çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen tarihî aşiret, özellikle farklı desen ve boyalarıyla kilim ve halıcılıkta da dikkatleri çeker.
Ordu-Gölköy-Elbeyli (Köy) Ali Rıza Yalman (Yalkın) ve Abdülkadir İnan bu konuda yazdıkları eserlerinde Suriye’de İlbey köylerinin adını sıralar: Alıcı, Ayaşa, Arabazı, Bablimon, Çörten, Eşekçi, Haliloğlu,
24
Makaleler
Prof. Dr. Muammer Demirel
ELBEYLİ BELDESİ’NİN 19. YÜZYIL NÜFUSU Savaşı’ndan önce başlatılmışsa da savaş nedeni ile sayım sonuçlandırılamamıştır. Osmanlı – Rus Savaşı’nı bitiren Edirne Antlaşması (14 Eylül 1829) imzalandıktan sonra 1830 Haziran ayında öncelikle İstanbul’da nüfus yazımına başlanmıştır. İstanbul Nüfus Yazımı yedi kolda yapılmış ve Haziran ayı içende tamamlanmıştır. İstanbul’da nüfus yazımı yapılan mahalle sayısı 277 idi. Bu mahallelerin her biri için ayrı yazım memurları görevlendirilmiştir.
İmparatorlukta modern dönüşümün temellerini atan Sultan II. Mahmud, modern vergilendirmeden askerliğe kadar her alanda çağdaş devlet düzenini kurmaya başlamış ve reformların temel dayanağı olan halkın durumunu tespit etmekle işe başlamıştır. Sultan Mahmud, 1826 tarihinde Yeniçeri Ocağını kaldırdıktan sonra Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu’nu modern bir istemle kurmuş ve ordu için çağdaş sayılabilecek bir asker alma yöntemi olan Kura Sistemi’ni getirmiştir. Aynı zamanda modern bir vergi sistemini oluşturmak üzere vilayetlere hazine adına vergi toplayacak Muhassıl-ı Emval adıyla vergi memurları tayın etmeye başlamıştır. Yeni yöntemle asker almak ve vergi toplamak için ülkede vergi verecek ve askere alınacak nüfusu belirlemek gerekmekteydi. Sultan II. Mahmud, modern devlet kurumlarının temelini oluşturan halkın sayısını tespit etmek üzere nüfus sayımını yapma kararı almıştır. İlk nüfus sayım deneyimi 1828-1829 Osmanlı – Rus
İstanbul’da yazımın tamamlanmasından bir müddet sonra Bursa’da nüfus sayımı başlatılmıştır. Bursa’da nüfus yazımına fiilen 27 Ekim 1830 (10 Cemaliziyelevvel 1246) tarihinde başlamıştır. Bu durum Bursa Mütesellimi tarafından 1 Kasım 1830 (15. Cemaziyelevvel 1246) tarihli yazı ile İstanbul’a bildirilmiştir. Bursa’da büyük ve küçük erkek nüfusu yazmak üzere Bursa Bâb Nâibi Hüseyin Hüsnü Efendi ile İhtisab Nazırı ve Dergâh-i Âli Kapucu Başılarından
* Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
25
Geçmişten Günümüze Elbeyli sayımda Müslüman ve Gayri Müslim erkeklerin tamamı yazılmıştır. Bu yazımda Müslümanların yazımında askerlik birinci hedefken Gayri Müslimlerin yazımında vergi konusu öncelik arz etmekteydi. Bursa Kadısı’nın îlâmında belirtiğine göre, Gayri Müslimlerin üzerinde bulunan cizye vergisinin bir düzene konulduğu ve fakirlerin adalete kavuşturulduğu belirtilmektedir.
Hafız Ağa’ya ihale edilmiştir. Hüseyin Hüsnü Efendi ile Hafız Ağa birlikte yazım faaliyetine başlamışlar, yanlarına gerektiği kadar kâtip ve hademe almışlar, diğer gerekli şeyler temin edilmiş ve Mütesellim tarafından da yazım görevlilerinin yanına adamlar verilmiştir. Nüfus yazımına Bursa şehir merkezinden başlanmış, şehrin mahalleleri tamamlandıktan sonra merkez köylere geçilmiş ve daha sonra Bursa Kazları ile onlara bağlı köylerin nüfusları yazılmıştır. Nüfus yazılırken tüm yazılacaklarla yüz yüze gelinerek açık ve belirlenerek yazılmaları Padişah tarafından yazım ihale edilenlere fermanla emredilmiştir.
Bursa Sancağı’na bağlı kazalarda tüm kadılar, nâibler, âyan, vücuh diğer uygun kişiler nüfus tahririnde görevlendirilmiştir.
Elbeylide açılış töreni
İstanbul ve Bursa bölgelerinin nüfus yazımı yapıldıktan sonra İmparatorluk genelinde nüfusunun yazımı hazırlıkları başlatılmıştır. Padişahın emri ile yazımın yapılma şekli konusunda yöntemin ve uygulamanın kurallarının
Elbeyli Üzümspor
Bursa Sancağı’nın Bursa Kazası’nda nüfus yazımı 1 Aralık 1830 tarihinde tamamlanmıştır. Bir aylık sürede tamamlanan
26
Makaleler Hicri 1248 (1832-1833) tarihi yazılmıştır. İznik Kazası’nda ikinci nüfus yazımı 1840 (Hicri 1256) tarihinde yapılmıştır. Yazılan kişilerin iki nüfustaki yaşları karşılaştırıldığında on yaş olduğu tespit edilmektedir. Bu durum ilk sayımın 1246 tarihinde yapıldığını göstermektedir.
belirlenmesi için Bâb-i Âli’de iki defa meclis toplanmıştır. Yazımda ulemanın görev alması kararlaştırılmış, görevlendirileceklerin harcırah ve yevmiyelerinin Darbhane-i Âmire’den ödenmesi kararlaştırılmıştır. Anadolu ve Rumeli’de eyalet ve livalarda nüfus yazımının yapılması padişahın emri doğrultusunda yapılmasının uygun olduğu meclis tarafından da kararlaştırılarak Padişah II. Mahmud tarafından 10 Haziran 1831 tarihinde onaylanmıştır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu sayım vergi ve askerlik amaçlı yapıldığı için sadece erkek nüfus yazılmıştır. 1830 tarihli nüfus sayımında Elbeyli Köyü’nde 89 hanede 180 erkek yazılmış olup kadınlar eklendiğinde köyde yaklaşık olarak 360 nüfus vardır. Bu ilk defterin üzerinde işlem yapılmamış, yeni doğanlar, ölenler, başka yere gidenler veya köye gelenler yazılmamıştır. Defterde aynı ailedeki erkekler aile reisinin altında yatay olarak yazılmıştır.
Elbeyli İlkokulu öğrencileri, tören geçişi sırasında. Ahmet Çakal albümüden
1830 (Hicri 1246) tarihinde Bursa Vilayeti’nde nüfus sayımı yapılmıştır. İznik Kazâsı’nın ilk nüfus sayımının yazıldığı 586 numaralı (BOA, NFS, d. No: 586) defterin kapak sayfaları kaybolmuş olduğundan onarım yapılmış ve onarım sırasında uzmanlar tarafından tarihlendirme yapılarak
31 Temmuz 1944 Ahmet Çakal albümünden
27
Geçmişten Günümüze Elbeyli yardımcı bulundurduklarından ekonomik durumlarının daha iyi olduğu anlaşılmaktadır. Nüfus sayımından yaklaşık dört yıl önce II. Mahmud tarafından kurulmuş olan Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu’na asker alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Bir kişinin kaydında Mansure’den muhrec yâni ayrıldı ifadesi yer almaktadır. İlkyazımda nüfusun yaş ortalaması oldukça düşük olan 20 yaştır. Bugünlerde eski insanların doğal beslenerek çok yaşadıkları söylemlerinin yersizliğini rakamlar açıkça göstermektedir. Bulaşıcı hastalıklar yaygın olduğu için küçük yaşlarda ölümler çok fazladır. Beslenme ve sağlık hizmetlerinin olmaması da kısa yaşama etkenleri arasında sayılabilir.
Kişilerin boyları, bıyık, sakalları ve bunların rengi yazılarak şekilleri belirlenmekteydi. Günümüzde kullanılmayan bazı eski kelimeler için makalenin son kısmına bir sözlük konuldu. Nüfus yazımında kişiler babalarının isimleri ile birlikte yazılmaktaydı. Soyadı olmadığından bu tanınma aracı olarak yazılmaktaydı. Çoğu yerde oğlu tabiri kullanılırken çocuğu anlamında veled kelimesi yazılmış olup Ali veled-i Mehmed (Mehmed çocuğu Ali) şeklinde yazılmıştır. Köy halkının genel gelir durumu ile ilgili ayrıntılı bilgi olmamakla birlikte bazı aileler yanlarında hizmetçi,
Elbeylide tören sırasında 1 Nisan 1963 Ahmet Çakal albümünden
Elbeylide düğün töreni,Selim Yıldızın damat giydirmesi
28
Makaleler
1830 tarihinde Elbeyli Köyü (Karye-i Elbeyli) Erkek Nüfus: Sinni 49 Karye-i Mezbûr Camii hatibi uzunca boylu ak sakallı Süleyman Efendi
Sinni 16 Oğlu uzun boylu Şâb Topal Hüseyin
Sinni 4 Diğer oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 70 Hizmetkârı orta boylu Tüysüz Mehmed Uzun boylu aksakallı Kahveci Kara Mehmed Sinni 30
Sinni 70 Orta boylu aksakallı Aydınoğlu İsmail
Sinni 32 Oğlu uzunca boylu kara sakallı Mehmed
Sinni 3 Merkûm Mehmed’in oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 42 Uzunca boylu kumral sakallı Deli Abdullah
Sinni 9 Oğlu Sagîr Hasan
Sinni 1,5 Diğer oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 49 Uzunca boylu kır sakallı Dalyanoğlu Ali
Sinni 12 Oğlu Sagîr Mustafa
Sinni 7 Diğer oğlu Sagîr Ahmet
Sinni 50 Orta boylu kır sakallı Yakub Ali
Sinni 45 Kısa boylu köse kara sakallı Kırlı Osman
Sinni 7 Oğlu Sagîr Ali
Sinni 1,5 Diğer oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 36 Orta boylu kumral sakallı Abdulkadir
Sinni 9 Gulâmı Giridî Rumî Mûmâ-ileyh-asl Sagîr Hüseyin
Sinni 45 Uzunca boylu sarı sakallı Kalyoncuoğlu Hasan
Sinni 11 Oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 5 Diğer oğlu Sagîr Mehmed
Sinni 43 Kısa boylu köse kara sakallı Kara Hüseyin oğlu Emin
Sinni 55 Sinni 4 Orta boylu köse kır Oğlu Sagîr Ali sakallı İmamoğlu Molla Abdi
Sinni 8 Sinni 4 Diğer oğlu Sagîr Hasan Diğer oğlu Sagîr Ali
Sinni 48 Sinni 8 Uzunca boylu kır sakallı Oğlu Sagîr İsmail Hamamcıoğlu Mûmâileyh-Mûmâ-ileyh İsmail
Sinni 12 Oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 4 Sinni 38 Sinni 14 Diğer oğlu Sagîr Raşid Kısa boylu kara sakallı oğlu Seyyid Şâb Ahmed Kara Yusuf
Sinni 12 Diğer oğlu Sagîr Mehmed
Sinni 14 Debîb Şâb Hüseyin
Sinni 20 Uzun boylu ter kara bıyıklı Abdi oğlu Selim
Sinni 1,5 Oğlu Sagîr İbrahim
Sinni 19 M. Şâb Çoban Süleyman oğlu Halil
Sinni 35 Uzunca boylu kumral sakallı Deli Mustafa
Sinni 50 Orta boylu kır sakallı Dankal İsmail
Sinni 14 Oğlu Emred Osman
Sinni 55 Orta boylu kır sakallı İmamoğlu Abdi
Sinni 9 Oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 2 Diğer oğlu Sagîr Ali
Sinni 16 Hizmetkârı orta boylu şâb Ali Osman Mansure’den muhrec
Sinni 52 Uzunca boylu aksakallı Hamamcıoğlu Mehmed
Sinni 20 M. Oğlu uzunca boylu Şâb Süleyman
29
Geçmişten Günümüze Elbeyli Sinni 12 Diğer oğlu Sagîr Mustafa
Sinni 4 Diğer oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 22 Uzunca boylu ter kara bıyıklı Molla Bekir oğlu Ali
Sinni 14 Karındaşı Şâb Yusuf
Sinni 12 Soytarı Mehmed oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 48 Kısa boylu kır sakallı Sığırtmaç Ali
Sinni 52 Kısa boylu kır sakallı Tataroğlu Hüseyin
Sinni 24 Sinni 14 Uzun boylu kara bıyıklı Rebîb Emred İbrahim Bedelli Sofu Hasan
Sinni 8 Sinni 55 Sinni 20 M. Diğer Rebîb Sagîr Şakir Kısa boylu aksakallı Deli Uzun boylu Akıcıoğlu İsmail Şâb Hasan
Sinni 17 M. Kısa boylu Âşık Hasan oğlu Şâb Ahmed
Sinni 45 Orta boylu kır sakallı Şeker Mehmed Efendi
Sinni 13 Rebîb Emred Mehmed
Sinni 7 Diğer Emred Sagîr Mustafa
Sinni 35 Uzun boylu köse kara sakallı Komarcı Mehmed
Sinni 8 Oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 36 Orta boylu kumral bıyıklı Yağbazı Halil
Sinni 10 Oğlu Sagîr Hasan
Sinni 21 Kısa boylu ter kara bıyıklı topal Hasan oğlu Mehmed
Sinni 1 Oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 4 Sinni 1 Diğer oğlu Sagîr Hasan Diğer oğlu Sagîr Mustafa
Sinni 30 Uzunca boylu köse sarı sakallı Cebhaneci Ali
Sinni 28 M. Orta boylu kara bıyıklı Kara Ahmed oğlu Arif
Sinni 45 Sinni 40 Orta boylu kara sakallı Uzunca kır sakallı berber Mehmed Kara Hüseyin
Sinni 17 M. Oğlu uzunca boylu Şâb Abdullah
Sinni 15 Diğer oğlu Şâb Hasan
Sinni 3 Sinni 38 Oğlu Sagîr İbrahim Uzunca boylu kumral sakallı Dirhem Hüseyin oğlu Mehmed
Sinni 1 Diğer oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 15 Diğer oğlu Şâb Hasan Sinni14 M. Karındaşı Emred Ali
Sinni 80 Orta boylu aksakallı Hacı Mustafa
Sinni 24 M. Oğlu orta boylu ter kara bıyıklı Abdullah
Sinni 1,5 Merkûm Abdullah’ın oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 35 Uzunca boylu köse kara sakallı Karadağlı Ali
Sinni 30 Uzunca boylu sarı bıyıklı Kodati Ali
Sinni 1 Oğlu Sagîr Mustafa
Sinni 48 Orta boylu kara sakallı Sabancı oğlu Seyid İsmail
Sinni 18 M. Oğlu orta boylu Şâb Mehmed Ali
Sinni 15 Diğer oğlu Şâb Mustafa
Sinni 11 Diğer oğlu Sagîr Osman
Sinni 9 Diğer oğlu sagîr Emrullah
Sinni 4 Diğer oğlu sagîr Zekeriya
Sinni 21 M. Sinni 30 Orta boylu ter kara Uzun boylu kumral bıyıklı Güllüoğlu Mustafa bıyıklı Ali oğlu Kara Mehmed
30
Makaleler Sinni 1 Oğlu Sagîr Ali
Sinni 35 Orta boylu kumral bıyıklı Hacı Osman oğlu Mehmed
Sinni 45 Orta boylu kır sakallı Tataroğlu İsmail
Sinni 20 M. Sinni 28 Sinni 1,5 Oğlu uzunca boylu Şâb Rebîb orta boylu kumral Merkûm Osman’ın Halil bıyıklı Osman oğlu Sagîr Ebubekir
Sinni 35 Sinni 38 Orta boylu kara sakallı Kısa boylu sarı sakallı Küçük İsmail oğlu Çakır Mehmed Mehmed
Sinni 11 Oğlu Sagîr Ali
Sinni 30 Uzun boylu kumral bıyıklı Uzun Osman
Sinni 14 Rebîb Emred Mustafa
Sinni 12 Diğer Rebîb Sagîr Ali
Sinni 44 Kısa boylu kır sakallı Bayram oğlu Osman
Sinni 6 Oğlu Sagîr Mehmed
Sinni 36 Orta boylu köse kır sakallı Müezzinoğlu Hüseyin
Sinni 10 Oğlu Sagîr Osman
Sinni 28 Orta boylu kara bıyıklı Çolak Ahmed
Sinni 45 Uzun boylu aksakallı Çakıroğlu Hüseyin
Sinni 47 Uzunca boylu kumral sakallı Oruçoğlu Süleyman
Sinni 50 Kısa boylu aksakallı kara Ahmed
Sinni 55 Orta boylu aksakallı Mollaoğlu Ahmed
Sinni 45 Kısa boylu kır sakallı Laz Memiş
Sinni 10 oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 9 Çırçıroğlu Sagîr Ahmed
Sinni 50 Uzun boylu kır sakallı Ahmed’in oğlu İsmail
Sinni 15 Oğlu Şâb Ali
Sinni 40 Orta boylu sarı sakallı Sarı İsmail
Sinni 15 Oğlu Şâb Süleyman
Sinni 8 Diğer oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 18 Orta boylu Hacı Ahmed oğlu Şâb Hasan
Sinni 13 Karındaşı Emred Hüseyin
Sinni 13 Kara Hasan oğlu … Ahmed
Sinni 10 Karındaşı Sagîr Ali
Sinni 7 Diğer karındaşı Sagîr Hüseyin
Sinni 19 Uzunca boylu molla Hüseyin oğlu Şâb Hüseyin
Sinni 60 Orta boylu aksakallı Aşçı Mustafa
Sinni 20 M. Sinni 12 Oğlu orta boylu ter sarı Diğer oğlu Sagîr bıyıklı Hüseyin Mehmed
Sinni 3 Diğer oğlu Sagîr Ali
Sinni 14 Sakallıoğlu Şâb Mustafa
Sinni 33 Uzun boylu kara sakallı Beybazarı Mustafa
Sinni 4 Oğlu Sagîr Ali
Sinni 35 Sinni 5 mâh Uzun boylu kara sakallı Oğlu Sagîr Ahmed Keşkekçioğlu Osman
Sinni 7 Rebîb Sagîr Mustafa
Sinni 8 Onbud Ahmed oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 30 Sinni 45 Uzunca boylu sarı bıyıklı Orta boylu sarı sakallı Burunsuz Osman Ali oğlu Abdullah
31
Geçmişten Günümüze Elbeyli Sinni 15 Oğlu Şâb Ahmed
Sinni 10 Diğer oğlu Sagîr Ali
Sinni 30 Uzun boylu kumral bıyıklı Bafralı Salih
Sinni 19 Yeğeni uzun boylu ter kara bıyıklı Ali
Sinni 35 Sinni 1 Orta boylu kumral Oğlu Sagîr Hasan sakallı Güllüoğlu Ahmed
Sinni 33 Sinni 4 Uzun boylu kara sakallı Oğlu Sagîr Hüseyin Akçeci oğlu Emin
Sinni 32 Uzun boylu kumral bıyıklı Beypazarı Salih
Sinni 1 Oğlu Sagîr Hüseyin
Sinni 50 Orta boylu köse kır sakallı Ance Ahmed
Sinni 4 Rebîb Sagîr Ahmed
Sinni 70 Uzun boylu aksakallı Buhurcuoğlu Hasan
Sinni 12 Oğlu Sagîr Hasan
Sinni 8 Diğer oğlu Sagîr Ali
Sinni 4 Diğer oğlu Sagîr Mehmed
Sinni 33 Uzun boylu kumral sakallı Hacı Hasan oğlu Arif
Sinni 5 mah Oğlu Sagîr Mehmed Ali
Sinni 35 Orta boylu sarı sakallı Ankarevî Hüseyin
Sinni 45 Orta boylu kır sakallı Kalyoncuoğlu Mustafa
Sinni 30 Orta boylu kır sakallı Çolak Hasan
Sinni 28 Sinni 32 Orta boylu kara sakallı Orta boylu kara sakallı Nalband Mehmed Nalband Selim
Sinni 3 mah Oğlu Sagîr Ahmed
Sinni 4 Totomoğlu Sagîr Ali
Sinni 30 Orta boylu kara sakallı Ali oğlu Topal Ali Osman
Sinni 22 Orta boylu ter kara bıyıklı Trabzonlu Hüseyin
Sinni 28 Sinni 14 Hacı Mehmed oğlu Şâb Hizmetkârı orta boylu sarı bıyıklı Mehmed Mustafa
Sinni 50 Kısa boylu aksakallı Cansız Hüseyin
Sinni 35 Sinni 13 Kısa boylu kara sakallı Kürd Hasan oğlu Çolak Halil Emred Hüseyin
İznik şehir ve köylerinde ikinci nüfus sayımı 22 Haziran 1840 (1 Muharrem 1256) tarihinde yapılmıştır. 1257 senesi Receb-i Gurresi’ne yeni doğmuşlar için yoklama yapılmıştır. 1259 yılında defter üzerinde yeni bir yoklama daha yapılmıştır.
nüfus 198 olarak yazılmıştır. Önceki sayıma göre hâne sayısında azalma nüfus da ise artma olmuştur. Bu sayımda kadınlar da hesaplandığında yaklaşık Elbeyli’de 396 nüfus vardır. Bu yazımda çiftçi, bağcı, bahçıvan sıfatları sıkça kullanılmıştır. Başka yerlerden gelenler de geldikleri yerlerle veya lakap şeklinde belirtilmiştir.
Bu sayımda Elbeyli Köyü’nde hane sayısı 86 ve erkek
32
Makaleler
NFS.d.00586
33
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Osman Çakal albümünden
34
Makaleler
35
Bursa Büyükşehir Belediyesinin 2013 yılında restorasyonunu yaptırmış olduğu şadrvan
Geçmişten Günümüze Elbeyli
1840 tarihinde Elbeyli Köyü nüfusu (Karye-i Elbegli Hane 86 numara 198): Hâne 1 numara 1
Numara 2
Numara 3
Hane 2 numara 4
Numara 5
Numara 6
karye-i mezbûr İmamı orta boylu aksakallı Hacı Süleyman Efendi bin Mehmed
Oğlu orta boylu Şâb-ı emred Hasan
Diğer oğlu Şâb-ı emred Ali
Oğlu orta boylu ter bıyıklı Hüseyin
Diğer oğlu Ali
Sinni 18
Sinni 14
Orta boylu aksakallı Çiftci Muhtar Abdi veled-i Ali
Numara 7
Hane 3 numara 8
Numara 9
Diğer oğlu Mehmed
sinni 60
Sinni 65
Sinni 20
Sinni 9
Numara 10
Hane 4 numara 11
Numara 12
Orta boylu siyah sakallı Oğlu orta boylu Şâb-ı Çiftci Kara Yusuf emred Ahmed veled-i Ahmed Sinni 22 Sinni 40
Diğer oğlu orta boylu Şâb-ı emred Mehmed
Uzun boylu kırca sakallı Çiftci Kumarcı Mehmed veled-i Hasan
Oğlu Hasan
Numara 13
Numara 14
Numara 15
Numara 16
Hane 5 numara 17
Diğer oğlu Mustafa
Diğer oğlu Fethullah
Diğer oğlu Hüseyin
Diğer oğlu İsmail
Sinni 11
Sinni 6
Sinni 4
Sinni 1
Uzun boylu kır sakallı Oğlu uzun boylu ter Çiftci Koca Ali veled-i Ali bıyıklı Hasan
Tevellüd
Hane 6 numara 19
Hane 7 numara 20
Numara 21
Mehmed Ali
Orta boylu kumral sakallı Çiftci Köseoğlu Ali veled-i Mustafa
Orta boylu kumral Oğlu Hüseyin sakallı Çiftci Beğbazarlı Sinni 11 Salih veled-i Hüseyin
Sinni 30
Sinni 35
Hane 8 numara 24
Numara 25
Hane 9 numara 26
Orta boylu kır sakallı Bağcı Karadağlı Ali veled-i Hasan
Oğlu Hasan
Orta boylu siyah sakallı Rebibi Ahmed Çiftci Aşcıoğlu Hüseyin Sinni 11 veled-i Mustafa
Sinni 1
F.3.Ra. sene 1257
Sinni 7
Sinni 45
Sinni 20
Numara 27
Sinni 13
Sinni 47 Numara 18
Sinni 55
Sinni 21
Numara 21
Numara 23
Oğlu Hüseyin
Diğer oğlu Saadeddin
Sinni 11
Sinni 1
Numara 28
Hane 10 numara 29
Diğeri Mustafa
Uzun boylu kırca sakallı Nalband Kara Mehmed veled-i Ali
Sinni 7
Sinni 35
Sinni 40
Numara 30
Hane 11 numara 31
Numara 32
Hane 12 numara 33
Oğlu Ali
Orta boylu aksakallı Bağcı Ârif veled-i Ali
Oğlu Mehmed Ali
Uzun boylu kır sakallı Oğlu şâb-ı emred Ali Bağcı İmamoğlu Zeynelabidin veled-i Ali Sinni 14
Orta boylu kara sakallı Nalband Selim veled-i Ahmed
Sinni 65
Sinni 35
Sinni 10
Sinni 50
Sinni 10
36
Numara 34
Hane 13 numara 35
Makaleler Numara 36
Hane 14 numara 37
Oğlu Ali
Orta boylu kır sakallı Oğlu ter bıyıklı Ahmed Çiftci Âleoğlu Abdullah Sinni 22 veled-i Ali
Sinni 4
Numara 38
Sinni 50
Numara 39
Hane 15 numara 40
Hane 16 numara 41
Diğer oğlu orta boylu şâb-ı emred Ali
Orta boylu siyah sakallı Çiftci Deli Osman veled-i Abdullah
Orta boylu kır sakallı Çiftci Oruçoğlu Süleyman veled-i İsmail
Sinni 18
Sinni 35
Sinni 55
Numara 42
Hane 17 numara 43
Numara 44
Numara 45
Hane 18 numara 46
Oğlu İsmail
Uzun boylu kır sakallı Bağcı Akcaoğlu Emin veled-i Hasan
Oğlu Hüseyin
Diğer oğlu Hasan
Sinni 13
Sinni 3
Orta boylu kumral bıyıklı Oğlu Abdullah Çiftci Akcaoğlu Hasan Sinni 3 veled-i Hüseyin
Sinni 1
Sinni 50
Sinni 25
Hane 19 numara 48
Numara 49
Hane 20 numara 50
Kısa boylu kır sakallı Bağcı Bayram oğlu Osman veled-i Abdullah
Oğlu Şâb-ı emred Mehmed
Orta boylu kumral Oğlu Hasan sakallı Çiftci Gülcüoğlu Ahmed veled-i Hasan Sinni 7
Sinni 15
Sinni 40
Numara 51
Numara 55
Hane 22 numara 56
Kısa boylu ter bıyıklı Bağcı Kara Osman oğlu Mustafa veled-i Osman
Karındaşı orta boylu ter bıyıklı Mehmed
Oğlu Receb Uzun boylu siyah sakallı Bağcı Soh Hasan veled-i Abdullah Sinni 1
Sinni 18
Asakir-i Redif
Numara 60
Hane 23 numara 61
Diğer Rebibi şâb-ı emred Şükrü
Kısa boylu kumral Orta boylu kır sakallı bıyıklı Bağcı Eyub oğlu Timurci Mehmed Ahmed veled-i İbrahim veled-i Ali
Sinni 15 Hane 25 numara 66
Numara 53
Diğer oğlu Ali
Diğer oğlu Hüseyin
Sinni 3
Sinni 1
Numara 57
Numara 58
Numara 59
Rebibi orta boylu ter bıyıklı Hasan
Diğer rebibi uzun boylu ter bıyıklı İbrahim
Sinni 40
Sinni 25
Sinni 22
Hane 24 numara 62
Numara 63
Numara 64
Numara 65
Oğlu orta boylu kumral Diğer oğlu orta boylu ter Diğer oğlu Ali bıyıklı Osman veled bıyıklı Süleyman Sinni 5 Sinni 25 Sinni 24
Sinni 35
Sinni 50
Hane 26 numara 67
Numara 68
Hane 27 numara 69
Rabbeci yekçeşm Ali
Kısa boylu kumral Oğlu orta boylu ter sakallı Çiftci Beğbazarlı bıyıklı Hasan Halil veled-i Abdullah Asakir-i Redif Sinni 45
Orta boylu siyah sakallı Orta boylu kır sakallı Bağcı Batık Hasan Bağcı Kuşcu Hasan veled-i Abdullah veled-i İbrahim Sinni 45
Numara 52
Sinni 40
Hane 21 numara 54
Sinni 20
Sinni 45
Numara 47
Sinni 11
37
Numara 70
Hane 28 numara 71 Orta boylu kumral köse sakallı Çiftci Kodaş Ali veled-i Mustafa Sinni 40
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane 29 numara 72
Numara 74
Numara 75
Hane 31 numara 77
Numara 78
Kısa boylu kumral Orta boylu sarı sakallı bıyıklı Çiftci Âşık Hasan Çiftci Kalyoncuoğlu oğlu Ahmed veled-i Hasan veled-i Mehmed Hüseyin Sinni 45 Sinni 25
Oğlu orta boylu Şâb-ı emred Hüseyin
Diğer oğlu Mehmed
Orta boylu kara bıyıklı Karaoğlanoğlu Ahmed veled-i Hasan
Karındaşı uzun boylu ter bıyıklı Ali veled-i Hasan
Sinni 25
Sinni 22
Numara 79
Hane 33 numara 80
Hane 34 numara 81
Numara 82
Numara 83
Hane 35 numara 84
Diğer karındaşı şâb-ı emred Hüseyin
Orta boylu kır sakallı Çiftci Müezzinoğlu Hüseyin veled-i İsmail
Orta boylu kara bıyıklı Çiftci Molla Bekir oğlu Ali veled-i Bekir
Oğlu Halil
Karındaşı orta boylu Şâb-ı emred Yusuf veled-i Bekir
Orta boylu kara sakallı Çiftci Lazoğlu Hüseyin veled-i Ali
Sinni 58
Sinni 25
Sinni 18
Sinni 40
Sinni 17
Hane 30 numara 73
Sinni 15
Sinni 13
Asakir-i Redif
Asakir-i Redif
Sinni 3
Asakir-i Redif Numara 85
Hane 36 numara 86
Numara 87
Hane 37 numara 88
Numara 89
Hane 38 numara 90
Oğlu Ahmed
Orta boylu Şâb-ı emred Çiftci Hüseyin veled-i Memiş
Babalığı orta boylu kara sakallı Ali veled-i Abdullah
Oğlu Ahmed
Sinni 17
Sinni 40
Uzun boylu kumral bıyıklı Çiftci Molla Hüseyin oğlu Hüseyin veled-i Hüseyin
Orta boylu kara sakallı Bağçeci Hacı Osman’ın Mehmed veled-i Osman
Numara 91
Hane 39 numara 92
Hane 40 numara 93
Oğlu Ali Osman
Orta boylu ter bıyıklı Ahmed veled-i Mehmed
Orta boylu kumral Oğlu Ali bıyıklı Bağcı Çankırılı Hüseyin veled-i Ahmed Sinni 3
Sinni 25
Sinni 25
Numara 97
Numara 98
Numara 99
Numara 100
Oğlu orta boylu kara sakallı Çiftci
Hafidi Mehmed Ali bin Abdullah
Diğer oğlu orta boylu Şâb-ı emred Hasan
Abdullah
Sinni 1
Sinni 25
Hafidi Ali veled-i Hasan Diğer hafidi Hüseyin veled-i Hasan Sinni 3 Sinni 1
Sinni 1
Sinni 1
Sinni 4
Sinni 40
Sinni 30 Numara 94
Hane 41 numara 95
Hane 42 numara 96
Orta boylu kara bıyıklı Çiftci Molla Ahmed veled-i Osman
Orta boylu kır sakallı Beber Mehmed veled-i Abdullah Sinni 55
Sinni 30
38
Numara 101
Hane 43 numara 102 Orta boylu ter bıyıklı Derviş Emin oğlu Ahmed veled-i Emin Sinni 18
Makaleler Hane 44 numara 103
Hane 45 numara 104
Numara 105
Numara 106
Hane 46 numara 107
Numara 108
Orta boylu kır sakallı Bağcı Kara Hüseyin veled-i Abdullah
Orta boylu kumral sakallı Bağcı Yenişehirli Hüseyin veled-i Abdullah
Oğlu Hasan
Rebibi İbrahim Sinni 17
Uzun boylu ter bıyıklı Çiftci Kömürcüoğlu Hasan veled-i Hasan
Karındaşı Mehmed
Sinni 3
Sinni 50
Sinni 11
Sinni 20
Sinni 35
Hane 47 numara 109
Hane 48 numara 110
Numara 111
Hane 49 numara 112
Hane 50 numara 113
Diğer karındaşı Şâb-ı emred Ali veled-i Hasan
Orta boylu kara bıyıklı Bağcı Emin oğlu Amrullah veled-i Emin
Oğlu Ali
Orta boylu kumral bıyıklı Bağcı Eyub Hüseyin veled-i Mustafa Sinni 30
Orta boylu kara sakallı Kısa boylu kumral Bağcı Topal Halil veled-i sakallı Çiftci Mehmed Hasan Efendi oğlu Mehmed veled-i Hasan Sinni 45 Sinni
Sinni 3
Sinni 30
Hane 51 numara 114
Numara 115
Numara 116
Hane 52 numara 117
Numara 118
Numara 119
Numara 120
Oğlu Hasan
Diğer oğlu Ahmed
Diğer oğlu İsmail
Sinni 1
Uzun boylu kumral sakallı Bağcı Taraklılı Ali veled-i Mehmed
Oğlu Mehmed
Sinni 3
Sinni 7
Sinni 3
Rabbeci Şâb-ı emred Ali
Fevt-şüd F.G.M.sene 1256
Sinni 40 Fevt-şüd F.3.M.sene 1257 Hane 53 numara 121
Hane 54 numara 122
Sinni 17
Numara 123
Numara 124
Hane 55 numara 125
Numara 126
Orta boylu ter bıyıklı Bernetci Mustafa oğlu Bağcı Kırlı Osman oğlu Ali veled-i Mustafa Ali veled-i Osman Sinni 10 Sinni 18
Karındaşı Ahmed
Diğer karındaşı Mehmed
Orta boylu aksakallı Bağcı Aydın oğlu İsmail veled-i Mehmed
Oğlu orta boylu kara sakallı Çiftci Mehmed
Hane 56 numara 127
Hane 57 numara 128
Numara 129
Hane 58 numara 130
Numara 131
Numara 132
Orta boylu kır sakallı Bağcı Deli Mustafa veled-i Hasan
Orta boylu kır sakallı Çiftci Dalyanoğlu Ali veled-i Ahmed
Oğlu orta boylu ter bıyıklı Mustafa
Orta boylu kır sakallı Çiftci Hamamcıoğlu Hacı İsmail veled-i Hüseyin
Oğlu orta boylu Şâb-ı emred İsmail
Oğlu Hüseyin
Sinni 59
Asakir-i Mansure
Sinni 55
Sinni 7
Sinni 20 Asakir-i Mansure’den muhrec
Sinni 4
39
Sinni 78
Sinni 20
Sinni 35
Sinni 12
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane 59 numara 133
Numara 134
Orta boylu kır sakallı Oğlu orta boylu ter Çiftci Salih oğlu İsmail bıyıklı Mehmed Ali veled-i Osman Sinni 25 Sinni 50 Asakir-i Redif
Numara 135
Numara 136
Numara 137
Hafidi Mustafa veled-i Mehmed Ali
Diğer hafidi Hasan
Diğer oğlu orta boylu ter Diğer oğlu Şâb-ı bıyıklı Osman emred Emrullah
Sinni 3
Sinni 1
Numara 138
Sinni 20
Sinni 17
Fevt-şüd F.G.M.sene 1257 Numara 139
Hane 60 numara 140
Hane 61 numara 141
Numara 142
Numara 143
Hane 62 numara 144
Diğer oğlu Şâb-ı emred Hasan
Orta boylu kır sakallı Çiftci Balaban Osman veled-i Ahmed
Orta boylu kır sakallı Bağcı Çolak Hasan veled-i Hasan
Oğlu Abdülkadir
Diğer oğlu Mehmed
Sinni 8
Sinni 4
Kısa boylu kır sakallı Bağcı Çakır Mehmed veled-i İsmail
Sinni 55
Sinni 50
Hane 63 numara 145
Numara 146
Hane 64 numara 147
Hane 65 numara 148
Numara 149
Numara 150
Orta boylu ter bıyıklı Mustafa oğlu Ahmed veled-i Mustafa
Emmisi kısa boylu aksakallı Hüseyin veled-i Mustafa
Orta boylu ter bıyıklı Hasan oğlu Ali veled-i Hasan
Orta boylu kumral bıyıklı Abbas oğlu Hüseyin veled-i Abbas
Rebibi orta boylu Şâb-ı emred Emin veled-i Hasan
Diğer rebibi Receb
Asakir-i Redif
Sinni 70
Sinni 22
Sinni 25
Sinni 15
Asakir-i Redif
Asakir-i Mansure’den muhrec
Sinni 13
Fevt-şüd F.G.M.sene 1257
Sinni 50
Sinni 12
Hane 66 numara 151
Numara 152
Numara 153
Numara 154
Orta boylu kır sakallı Çiftci Anca Ahmed veled-i Abdullah
Oğlu Hasan
Diğer oğlu Hüseyin
Sinni 5
Sinni 3
Rebibi orta boylu Şâb-ı Orta boylu kumral bıyıklı Oğlu Mustafa emred Ahmed veled-i Bağcı Topal Ali veled-i Sinni 5 Hasan Abdullah
Sinni 55 Hane 68 numara 157
Sinni 15 Hane 69 numara 158
Orta boylu ter bıyıklı Kadır Sancakdaroğlu Bağcı Hacı Ahmed oğlu İsmail veled-i Kadır Hüseyin Sinni 3 Sinni 20
Numara 159 gulamı Hane 70 numara 160 orta boylu Şâb-ı emred Hüseyin veled-i Uzun boylu siyah sakallı Çiftci Bafralı Abdullah Salih veled-i Mustafa Sinni 15 Sinni 40
40
Hane 67 numara 155
Numara 156
Sinni 25 Numara 161
Hane 71 numara 162
Oğlu Ömer
Orta boylu aksakallı Çiftci Kataroğlu İsmail veled-i Mehmed
Sinni 3
Sinni 67
Makaleler Hane 72 numara 163
Hane 73 numara 164
Numara 165
Hane 74 numara 166
Numara 167
Numara 168
Orta boylu kumral bıyıklı Topal Ahmed veled-i Ahmed
Orta boylu sarı sakallı Bağcı Derviş Ali oğlu Ali veled-i Hüseyin
Oğlu Hüseyin
Orta boylu kır sakallı Çiftci Deli Abdullah veled-i Hasan
Oğlu şâb Hasan
Diğer oğlu Ahmed
Sinni 15
Sinni 10
Sinni 30
Sinni 25
Hane 75 numara 169
Hane 76 numara 170
Numara 171
Hane 77 numara 172
Numara 173
Numara 174
Orta boylu aksakallı Çiftci Kalyoncuoğlu Mustafa veled-i Mehmed
Orta boylu kır sakallı Bağcı Derhamoğlu Mehmed veled-i Hüseyin
Oğlu İbrahim
Orta boylu siyah Oğlu Bekir sakallı Bağcı Tataroğlu Sinni 10 Osman veled-i Bekir
Sinni 58
Sinni 40
Hane 78 numara 175
Numara 176
Hane 79 numara 177
Hane 80 numara 179
Hane 81 numara 180
Orta boylu sarı bıyıklı Çiftci Molla Ahmed oğlu Ali veled-i İsmail
Oğlu İsmail
Uzun boylu köse Oğlu Halil sakallı Çiftci Güllüoğlu Mustafa veled-i Hasan Sinni 1
Orta boylu Şâb-ı emred Bağcı Aranbutoğlu Hüseyin veled-i Ahmed
Sinni 30
Sinni 15
Uzun boylu kumral bıyıklı yekçeşm Bağcı hamal Mehmed veled-i Abdullah
Sinni 4
Sinni 25 Numara 181
Numara 182
Rebibi orta boylu ter Diğer Rebibi Ali bıyıklı Mehmed veled-i Sinni 12 Mustafa
Sinni 1
Sinni 50
Sinni 5
Sinni 7
Sinni 35 Numara 178
Sinni 30
Numara 183
Hane 82 numara 184
Numara 185
Hane 83 numara 186
Diğer Rebibi Mustafa
Orta boylu aksakallı Bağcı Sarı İsmail veled-i Süleyman
Oğlu orta boylu Şâb-ı emred Hüseyin
Orta boylu kır sakallı Çiftci Keşkilcioğlu Osman veled-i Mehmed
Sinni 6
Sinni 65
Sinni 19
Sinni 16
Sinni 45
Asakir-i Redif Numara 187
Numara 188
Oğlu Mehmed
Rebibi kısa boylu Şâb-ı Uzun boylu aksakallı emred Mustafa veled-i Çiftçi Hamamcıoğlu Hüseyin Mehmed veled-i Hüseyin Sinni 15 Sinni 72
Sinni 4
Diğer oğlu Salih
Hane 84 numara 189
Numara 190
Numara 191
Oğlu uzun boylu şâb-ı emred Süleyman
Diğer oğlu orta boylu ter Orta boylu şâb-ı emred bıyıklı Mustafa İsmail oğlu Osman veled-i İsmail Sinni 23 Sinni 20 Asakir-i Redif Asakir-i Redif
Sinni 26
41
Numara 192
Geçmişten Günümüze Elbeyli Numara 193
Hane 85 numara 194
Sakallıoğlu Mustafa’nin Orta boylu kara sakallı oğlu Ahmed veled-i Bağcı Küçük İsmail Mustafa oğlu Mehmed veled-i İsmail Sinni 1 Sinni 40
Hane 86 numara 195
Numara 196
Numara 197
Orta boylu Şâb-ı Orta boylu kara sakallı Oğlu Ali emred Köti Hasan oğlu Bağcı Kara Memiş oğlu Hüseyin veled-i Hasan Mustafa veled-i Memiş Sinni 4 Sinni 22
Numara 198 Rebibi Ali Sinni 12
Sinni 35
Sözlük Buhur
Bahr, deniz
Muhrec
İhraç edilmiş, ayrılmış
Dirhem
Tartı birimi okkanın dört yüzde biri
Rebîb
Üvey oğul
Fevt-şüd
Ölmüş gitmiş
Sagîr
Küçük
Gulam
Köle, hizmetçi, erkek çocuk
Sinni
Yaşı
Mah
Ay
Şâb-ı emred
Henüz sakalı, bıyığı çıkmamış genç
Merkûm
Adı geçen
Tere bıyıklı
Bıyığı henüz çıkmış, bıyığı terlemiş
Mezbûr
Adı geçen, yazılan
Veled
Çocuk
42
Makaleler
NFS.d.01452
43
Geçmişten Günümüze Elbeyli
NFS.d.01452
44
Makaleler
NFS.d.01452
45
Geçmişten Günümüze Elbeyli
NFS.d.01452
46
Makaleler
Arş. Gör. Sabri Becerikli
Elbeyli’ye Ait Bir İktisat Tarihi Kaynağı Elbeyli Karyesi Temettuat Defteri Ali, Deli Osman bin Abdullah, Yetim Oruç oğlu İsmail bin Süleyman, Akçecioğlu Emin bin Hasan, Akçecioğlu Hasan bin Hüseyin’dir. 21. hane erbab-ı temettuattan Bayramoğlu Mehmet bin Osman’dır. 22. hâneden 55. hâneye kadar ki bu hânelerde dâhil olmak üzere yazılan vergi mükellefleri erbab-ı ziraatten Gülcüoğlu Ahmet bin Hasan, Kara Mehmet bin Osman, Sofu Hasan bin Abdullah, Ahmet bin Eyüp, Demirci Osman bin Mehmet, Demirci Süleyman bin Mehmet, Kuşçu Hasan bin İbrahim, Büyük Hasan bin Mehmet, Beypazarlı Halil bin Salih, Kodaş Ali bin Mustafa, Aşık Hasan oğlu Ahmet bin Hasan, Kalyoncuoğlu Hasan bin Mehmet, Molla Halil bin Çoban Süleyman, Karaoğlan oğlu Ahmet bin Hasan, Şevzeneoğlu Hüseyin bin İsmail, Deli Ali bin Molla Bekir, Lazoğlu Hüseyin bin Ali, Laz Mehmet oğlu Hüseyin, Molla Hüseyin oğlu Hüseyin yetimi Ahmet, Topal Halil bin Hasan, Soytarıoğlu Ahmet bin Mehmet,
Kayıt Altına Alınanlar 1844 yılına ait olan kayıtta Elbeyli’de 106 hâne ve bir de numarasız hâne olmak üzere vergi mükellefi olarak 107 kişi yazılmıştır. Eldeki temettuat belgesinde hânelerde yaşayan başka kişiler hakkında bilgi sahibi olunamamıştır. 1. hane: bağcı Hacı Süleyman Atıf oğlu Hasan, 2. hâneden 21. hâneye kadar olan diğer şahıslar erbab-ı ziraatten Mehmet bin Kara Hasan, Emrullah bin Kocabaş Emin, Abdi Ağa’nın oğlu Hüseyin, Koca Ali bin Ali, Kara Yusuf bin Ahmet, Köse Ali bin Mustafa, Beypazarlı Salih oğlu Hüseyin, Karadaği Ali bin Hasan, Aşçıoğlu Hüseyin bin Mustafa, Nalbant Kara Mehmet bin Ali, İmamoğlu Ali bin Zeynelabidin, Karamemişoğlu Mustafa, Hacı Hasan oğlu Arif bin Ali, Nalbant Selim bin Ahmet, Alaoğlu Abdullah bin
* Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü Öğretim Görevlisi
47
Geçmişten Günümüze Elbeyli Kenkirili Hüseyin bin Ahmet, Molla Ahmet bin Osman, Berber Mehmet bin Abdullah, Berber Abdullah bin Berber Mehmet, Ahmet bin Derviş Emin, Kara Hüseyin bin Halil, Yenişehirli Hüseyin bin Ali, Aydınoğlu İbrahim bin Selim, Kömürcüoğlu Hasan bin Hasan, Kömürcüoğlu Ali bin Hasan, Kömürcüoğlu Mehmet bin Hasan, Eyüp Hüseyin bin Mustafa, Mehmet Efendinin oğlu Mehmettir. 56-60. hâneler arasındakiler erbab-ı temettuattan Trakyalı Ali bin İsmail, Kirli Osman oğlu Ali, Birinci Mustafa oğlu Ali, Mehmet bin İsmail, Dalyanoğlu Ali bin Ahmettir. 61- 65 arası erbab-ı ziraatten Hamamcıoğlu Hacı İsmail bin Hüseyin, Sabancıoğlu Osman bin İsmail, Sabancıoğlu Emrullah bin İsmail, Yabanoğlu Osman bin Ahmet, Abdülkadir bin Çolak Hasandır. 66. Hâne erbab-ı temettuattan Çakır Mehmet bin İsmaildir. 67. hâne erbab-ı ziraatten Ali Osman bin Mustafa, 68, 69 ve 70. hâneler erbab-ı temettuaattan Berberoğlu Mehmet bin Mehmet, Cansız Hüseyin bin Mustafa, Seyyid Hüseyin bin Abbasdır. 71 ve 74. hâneler ve arasındakiler erbab-ı ziraattendir. 71. hâne Adalı Ali bin Ahmet, 72. hâne Bafralı Ali bin Mustafa, 73. hâne Hacı Ahmet oğlu Hüseyin bin Mustafa, 74. hâne Yetim Alemdaroğlu İsmail bin Kadir olarak yazılmıştır. 75-80. Hâneler arası erbab-ı temettuat olarak not edilmiştir. 75. hâne Meşkereli Ömer bin Emin, 76. hâne Bafralı Salih bin Mustafa, 77. hâne Tataroğlu İsmail bin Mehmet, 78. hâne Çolak Ahmet bin Ahmet, 79. hâne Tataroğlu Osman bin Bekir, 80. hane Dervişoğlu Ali bin Hüseyindir. 81-89. hânedekiler erbab-ı ziraatten Deli Abdullah bin Hüseyin, Dirhemoğlu Mehmet bin Hüseyin, Molla Ahmet oğlu Ali bin İsmail, Kabasakaloğlu Ahmet Dai bin Ali, Güdüllüoğlu Mustafa bin Mehmet, Trakyalı Ali oğlu Mehmet, Arnabutoğlu Hüseyin bin Ahmet, Hamal Mehmet bin Osman, Sarı İsmail bin Süleymandır. 90. hâne erbab-ı temettuattan Keşkekcioğlu Mustafa bin Hüseyin, 91. hâne
erbab-ı ziraatten Hamamcıoğlu Mehmet bin Hüseyindir. 92-106. hâneler ve bu hâneler arası erbab-ı temettuattan olup sırasıyla şöyledir; Hınkal Osman bin İsmail, Comuz Mehmet bin Mehmet, Mehmet bin küçük İsmail, Geredeli Yakub bin Ali, Musa Pehlivan bin İbrahim, Köse Ömer bin Mehmet, Geredeli Mehmet Ömer bin Ali, Geredeli Halil bin Ömer, Kavlıoğlu Mustafa bin İbrahim, İmamoğlu Hasan bin Süleyman, Kara Ahmet oğlu Arif yetimleri, Kara Osman Kerimesi, Güllü zevcesi, Göncü kerimesi, Kömürcüoğlu Kerimesi Fatmadır. Numara verilmeyen son bir kişi Kötü Hasan oğlu Hüseyindir. Bu şahısın İznik’te oturduğu ve erbab-ı temettuattan olduğu, kiraya verdiği 1,5 dönüm bağından 500 kuruş geliri olduğu ve buna karşılık şahsa 50 kuruş üzüm aşarı yazılmıştır.
Ahmet Çakal1965. Atın üstündeki Mustafa Çakal
48
Makaleler Elbeyli’de hâne olarak yazılan yukarıdaki kişilerin üç ayrı meslek etrafında şekillendiği görülür. Toplamda 72 kişi için erbab-ı ziraatten, 34 kişi erbab-ı temettuattan, 1 kişi bağcı olduğu yazılmıştır. Bağcı, ziraat ve temettuat erbabı olarak yazılan vergi mükellefleri için ileride de görüleceği gibi bu mesleklerin aralarında pek fark olmaksızın bireyler tarım ve hayvancılıktan geçimlerini sağlamışlardır. Aslında bunlara tam olarak meslek mânâsını da yükleyemeyiz. Hepsi için çiftçi demek daha isabetli olur.
bağlardan kazanılanlara, 1.169,5 zeytinlerin getirisine, 603,5 meyve üzerine, 20 kuruş lahanaya aşar olarak dağıtılmıştır.
Yukarıda bahsedildiği gibi gelir sahibi üç kadının varlığı söz konusudur. Ayrıca 69. hâne sakini Cansız Hüseyin bin Mustafa ihtiyar olup şunun bunun ianesiyle geçinmiştir. 95, 97, 98 ve 99. hâne sakinleri için erbab-ı temettuattan denilip amelelik yaparak geçimlerini sağladığı yazılmıştır. Üzüm bayramı hatırası 14 22 eylül 1970.Ahmet Çakal albümünden
Geçim Kaynakları Köylünün geçimi tarım ve hayvancılık üzerinde şekillenmiştir. Köyde yetiştirilmiş ürünler buğday, arpa, hayvan yemi, zeytin, lahana, armut, üzüm, dut ve çeşit çeşit meyvelerdir. Beslenmiş hayvanlar ise inek, tosun, dana, düve, öküz, beygir, merkep, mandadır.
Tarım Elbeyli’de tarımdan 202.996 kuruş gelir sağlanmıştır. Bunların 46.897 kuruşu mezru tarlalardan, 46.452 kuruşu hadikadan, 79.343 kuruşu bağdan, 11.706 kuruşu zeytinden, 12.359 kuruşu armuttan, 6.039 kuruşu meyveden, 200 kuruşu lahana bostanından elde edilmiştir. Bu gelirler karşılığında Elbeylilere 20.346 kuruş aşar yazılmıştır. Bu aşarın içerisinde 4.689,5 kuruş tarladan elde edilen gelire, 4.644,5 kuruş hadikadan elde edilenlere, 7.933,5 kuruş
Üzüm hasatından
49
Geçmişten Günümüze Elbeyli Köylüye ait 1.879,5 dönümlük tarlanın 958,5 dönümü ekilmiş olup buralarda hınta , şair , alaf ve çeltik yetiştirilmiştir. 755 dönüm tarla ise ekilmemiş olarak not edilmiştir. Ayrıca 166 dönüm tarla için ise kiraya verildiği yazılmıştır. Bunların dışında köyde 209,5 dönüm hadika, 307,5 dönüm bağ, 1 dönüm lahana bostanı, 721 adet zeytin eşcarı , 314 armut eşcarı ve 29 hâneye ait meyve-i mutenevvi , 1 hâneye ait meyve bostanı kayıt altına alınmıştır. Bu ürünlerden köyün içerisinde tarımdan en fazla gelir elde eden 10 hâne birinciden onuncuya sırasıyla; 6.080 kuruşla 4., 5.476 kuruşla 33., 5.275 kuruşla 45., 5.250 kuruşla 32., 4.875 kuruşla 10., 4.865 kuruşla 31., 4.862,5 kuruşla 41., 4.460 kuruşla 81., 4.328 kuruşla 12., 4.210 kuruşla 37. hânelerdir. Aynı şekilde ürünlerinden en fazla vergi veren hâneler de bunlardır. Genelde %10 aşar toplanan yöreden bazen %9 ve %10 arası aşar alındığı da olmuştur. En fazla aşar veren 10 hâneyi sıraladığımızda en fazla tarım geliri olan sıralamayla hemen hemen aynı olur. Sadece %9,246 civarında aşar alınan 12. hâne gelir olarak önünde olduğu %10 aşar alınan 37. hânenin gerisine düşer. Diğer hâneler yerini korumakla birlikte 41. haneden %9,562 civarında ötekilerden ise %10 aşar toplanmıştır. En az tarım geliri 150 kuruşla 69. hânedir. İkinci sırada ise 200 kuruşla 46 ve 104. hâneler bulunmuştur. Diğerleri ise üçüncü olarak 245 kuruşla 105., dördüncü 250 kuruşla 29., beşinci 270 kuruşla 106., altıncı 280 kuruşla 78., yedinci 330 kuruşla 13., sekizinci 450 kuruşla 103., dokuzuncu 50 kuruşla numara verilmeyen İznik’te ikamet eden Hasan oğlu Hüseyin, onuncu sırada ise 520 kuruşla 58. hâne olmuştur. Bu hânelerin hepsinden %10 aşar toplanmıştır. Tüm hânelerin tarım gelirlerini belli bir aralığa sığdırmak gerekirse şu sonuçla karşılaşmış oluruz. 11 hâne 1-500 kuruş arası, 32 hâne 501-1.500 kuruş arası, 25 hâne 1.501-2.500 kuruş arası, 20 hâne 2.501-3.500 kuruş arası, 8
hâne 3.501-4.500 kuruş arası, 7 hâne 4.501-6.500 kuruş arası gelir sağlamıştır. 4 hânenin ise tarım geliri yoktur. Keza tüm hânelerden toplanan aşar aralığı da şöyledir; 27 hâne 1-100 kuruş arası, 44 hâne 101-250 kuruş arası, 28 hâne 251-500 kuruş arası 4 hâne 501-650 kuruş arası aşar vermiştir.
Elbeyli’de bağ bozumu
Elbeylide üzüm hasatı.Gürkan Yaman albümünden
50
Makaleler bazında sayısına baktığımızda; 9 hânenin birer baş, 30 hânenin ikişer baş, 5 hânenin üçer baş, 6 hânenin dörder baş kara sığır öküzü, 3 hânenin birer buzağı, 4 hânenin birer dişi buzağı, 19 hânenin birer erkek buzağı, 1 hânenin ki oda 27. hânedir 1 erkek 1’de dişi buzağı mevcuttur. 13 ayrı hânenin birer tosunu, 1 buzağı ve 1 erkek olmak üzere 14 dana bulunan köyde 3. hânenin 2 danası, 2. hânenin dana buzağı ve geriye kalan 12 hânenin birer danası vardır. 32 ve 45. hânelerin ikişer merkebi geriye kalan 70 hânenin birer baş merkebi, 32 beygirin 32’side ayrı ayrı hânelerin sahipliğindedir. 1 dişi ve 19 buzağı olmak üzere 27 düvenin beslendiğini köyde bu 27 hânenin her biri birer baş düve beslemiştir. Ayrıca 5, 81 ve 83. hâne sakinleri tarafından birer baş manda öküzü beslenmiştir. Bütün bu beslenen hayvanları ileriki tablolarda daha ayrıntılı görmek mümkün olacaktır.
Hayvancılık Elbeyli’de hayvancılığın toplam kazançtaki yeri 1.860 kuruştur. 391 hayvanın beslendiği köyde 108 kara sığır öküzü, 21 kara sığır ineği, 73 sağmal kara sığır ineği, 3 buzağı, 5 dişi buzağı, 20 erkek buzağı, 13 tosun, 1 buzağı ve 1 erkek olmak üzere 14 dana, 72 merkep, 32 bargir , 1 dişi ve 19 buzağı olmak üzere 27 düve, 3 manda öküzü beslenmiştir. Köyde sadece ineklerden gelir elde edilmiştir. 50 hânenin birer baş ineklerinin her birinden 20 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruş, 21 hânenin ikişer baş ineklerinin her birinden 20 kuruş olmak üzere 840 kuruş kazancı olmuştur. Bir hânenin de 2 baş ineği toplamda 20 kuruş kazandırmıştır. İneklerin her birine baktığımızda her baştan 20 kuruş süt geliri sağlanmıştır. Bir tek 30. hânenin 2 baş ineğinin diğerlerine göre verimi düşük olsa gerek. Çünkü ikisi bir 20 kuruş vermiştir. Diğer hayvanların hane
Ahmet Çakal albümünden
51
Geçmişten Günümüze Elbeyli içerisinde kiracı olarak bu toprakları karşılayacak kadar kayıt bulunamamıştır. Sadece kiracı olarak 9. hâne 2 dönüm hadika, 13. hane 10 dönüm tarla, 23. hâne 1 dönüm tarla, 49. hâne 10 dönüm tarla, 67. hânenin 5 dönümlük kiraladığı ama ekmediği tarlası, 75. hâne 1,5 dönüm bağ ve 0,5 dönüm hadika, 93. hâne dönümü bilinmeyen yalnız 350 kuruş getiri sağlayan bağ kayıt altına alınmıştır. Bunlar kiraya arazi verenlerle karşılaştırılırsa 75. hânenin 0,5 dönümlük hadikası, 9. hânenin 2 dönümlük hadikasının ve 93. hânenin dönümü yazılmayan bağının karşılığı bulunamayabilir. Fakat 516 dönüm tarla, 1,5 dönüm bağın kiraya verildiği köyde 30 dönüm olarak kiralanmış toprağın karşılık bulması olanaksızdır.
Diğer Bu başlık altında ele alınan 11.535,5 kuruşluk gelir 38 hâneye yazılmıştır. 42. haneye 390 kuruşluk, 73. haneye 250 kuruşluk âsiyâpdan gelir yazılmıştır. Köylünün unu bu değirmenden sağlanıyor olmalı. Geriye kalan 3, 24, 26, 27, 37 ve 47. hânelerin 300 kuruşluk, 14 ve 17. hânelerin 200 kuruşluk, 15, 19, 29 ve 46. hânelerin 350 kuruşluk, 43 ve 68. hânelerin 150 kuruşluk, 25. hânenin 250 kuruşluk, 34. hânenin 400 kuruşluk, 44. hânenin 600 kuruşluk gelirine “zuhurat” denmiştir. 95. hânenin 250 kuruşluk, 97 ve 99. hânenin 550 kuruşluk, 98. hânenin 450 kuruşluk kazançlarına “zuhurat” dense bile bu hânelerdekiler amelelikle meşgul olduğundan bu “zuhurat” gelirlerin bu işten elde edildiği kanaatindeyiz. Bunlardan başka 16 hânenin ve İznik’te yaşayan Hasan oğlu Hüseyin’in kira gelirlerine rastlamaktayız. 12. hânenin 15 dönüm tarlasından 328 kuruş, “zuhurat” geliri olan 14. hânenin 20 dönüm tarlasından 325 kuruş, 41. hânenin 20 dönüm tarlasından 212,5 kuruş, 50. hânenin 10 dönüm tarlasından 240 kuruş, 52. hânenin 5 dönüm tarlasından 140 kuruş, 53. hânenin 4 dönüm tarlasından 424 kuruş, 57. hânenin 5 dönüm tarlasından 236 kuruş, 59. hânenin 4 dönüm tarlasından 100 kuruş, 66. hânenin 5 dönüm tarlasından 110 kuruş, 70. hânenin 1 dönüm tarlasından 50 kuruş, 74. hânenin 20 dönüm tarlasından 285 kuruş, 80. hânenin 10 dönüm tarlasından 180 kuruş, 90. hânenin 10 dönüm tarlasından 85 kuruş, 92 hânenin 10 dönüm tarlasından 155 kuruş, 94. hânenin 2 dönüm tarlasından 125 kuruş, 96. hânenin 15 dönüm tarlasından 450 kuruş kira gelirleri olmuştur. Köy dışındaki Hasan oğlu Hüseyin’in ise kiradaki 1,5 dönüm bağından 500 kuruş kazancı olmuştur. Bu kiraya verilen arazilerin köyde yaşayan kimlere verildiği konusunda bir fikir elde edilememiştir. Çünkü köyün
Toplam Kazanç ve Gelir Vergisi Köylünün şimdiye kadar bahsedilen tarım, hayvancılık ve diğer kazançlarının toplamı 216.391,5 kuruştur. Daha önce tarımdan elde ettikleri gelirlere yazılan aşarlarından bahsedilmişti. Buradaki vergi ise tarım ve bütün kazançlarının üzerinden alınan vergidir. Elbeyli Temettuat Defteri’nde “virgiy-i senevisi” diye yazılan bu gelir vergisi toplamda 33.830 kuruş olarak köylüye yazılmıştır. Bir çeşit gelir vergisi olan bu verginin % kaç olarak alındığı belgeden çıkartılamamıştır. Köyde en fazla gelir 5.516 kuruşla 33. hâneye yazılmıştır. İkinci olarak 5.315 kuruşla 45. hâne, üçüncü 5.290 kuruşla 32. hâne, dördüncü 4.902,5 kuruşla 41. hâne, beşinci 4.895 kuruşla 10. hâne, altıncı 4.530 kuruşla 37. hâne, yedinci 4.348 kuruşla 12. hâne, sekizinci 4.255 kuruşla 44. hâne, dokuzuncu 4.015 kuruşla 60. hâne ve onuncu sırada 4.000 kuruşla 34. hâne gelir. En yüksek gelir vergisi ise 850 kuruşla
52
Makaleler 10 ve 41. hânelere yazılmıştır. İkinci olarak 800’er kuruşla 4 ve 81. hâne, üçüncü 700’er kuruşla 12, 33 ve 45. hâneler, dördüncü 670 kuruşla 91. hâne, beşinci 650’şer kuruşla 37 ve 83. hâneler, altıncı 600 kuruşla 1. hâne gelir. Görüldüğü gibi en yüksek gelire sahip olan 33. hâne en çok vergiyi vermemiştir. İkinci en yüksek gelire sahip olan 45. hâneyle birlikte üçüncü en yüksek vergiyi vermişlerdir. Ayrıca en yüksek üçüncü vergiyi veren 12. hâne de en yüksek yedinci gelire sahip olmuştur. Bu durum en çok kazananın en fazla vergiyi vermesi gerektiği kanaatine aykırıdır. En az gelire sahip olan 150 kuruşla 69. hânedir. İkinci sırada 200 kuruşla 104. hâne, üçüncü sırada 245 kuruşla 105. hâne, dördüncü sırada 250 kuruşla 95. hâne, beşinci sırada 270 kuruşla 106. hâne, altıncı sırada 330 kuruşla 13. hâne, yedinci sırada 450 kuruşla 98. hâne, sekizinci sırada 470 kuruşla 103. hâne, dokuzuncu sırada 520 kuruşla 58. hâne, onuncu sırada 550’şer kuruşla 97 ve 99. hâneler yer almıştır. Gelirine en az vergi konan hâne ise 15 kuruşla 69. hânedir. Köyde en az gelire de bu hânede rastlanılmıştır. İkinci en düşük vergi 30 kuruşla 104. hâneye yazılmıştır. En az kazanan ikinci hâne de budur. Üçüncü en az gelir vergisi yazılan 40 kuruşla 105. hânedir. Bu da üçüncü en az gelire sahip olmuştur. Diğerleri de sırasıyla; 45 kuruşla 106. hâne, 50’şer kuruşla 78, 95, 97, 98 ve 99. hâne, 75 kuruşla 13. hâne, 85 kuruşla 46. hâne, 100’er kuruşla 29, 50, 58, 62 ve 75. hânelerdir.
arası gelir vergisi yazılmıştır.
Sonuç Defterin sonunda bu hânelerden toplanan gelir vergisi olarak 33.631,5 kuruş, ürün vergisi olarak 20.355,5 kuruş yazılmıştır. Ayrıca Elbeyli’nin toplam geliri 206.690 kuruş olarak kaydedilmiştir. Fakat tek tek hânelerin ekonomik girdi ve çıktıları hesaplandığında belgenin son sayfasında belirtilen rakamlardan farklı sayılara ulaşılmıştır. Hem hânelerdeki kazançlarda hem de genel toplamda yanlış hesaplamalar olmuştur. Tarafımızdan tekrar hesaplanarak ulaşılan sonuçlar gelir vergisinde 33.830 kuruş, ürün vergisinde 20.346 kuruş ve toplam gelirde 216.391,5 kuruştur. Yapılan hesaba göre köyde hâne başı ortalama gelir 2.022,35… kuruş, hâne başı ortalama vergi 316,168… kuruş, hâne başı ortalama aşar 190,149… kuruştur
Toplamda gelir olarak 12 hâneye 1-500 kuruş arası, 35 hâneye 501-1.500 kuruş arası, 25 hâneye 1.501-2.500 kuruş arası, 22 hâneye 2.501-3.500 kuruş arası, 6 hâneye 3.5014.500 kuruş arası, 8 hâneye 4.501-6.500 kuruş arası kazanç yazılmış. Vergi olarak ta 17 hâneye 1-100 kuruş arası, 26 hâneye 101-250 kuruş arası, 47 hâneye 251-500 kuruş arası, 12 hâneye 501-750 kuruş arası, 4 hâneye 751-850 kuruş
Elbeyli’de hatim töreni.Şakir Yıldız albümünden
53
Geçmişten Günümüze Elbeyli
TABLOLAR Tarım Tablo: 1.1. Tarla Dönümleri ve Yetiştirilen Ürünler. Tarla Dönüm Hane
Mezru
G.Mezru
Ürün Kira
Hınta
Şair
Alaf
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
4
5
Kile
Kuruş
2
15
1,5
15
H: 1 N: 1 H: 2 N: 1
25
20
6
12
0,5
5
H: 3 N: 1
10
20
2
12
2,5
5
H: 4 N: 1
40
40
14
12
10
5
4
5
H: 5 N: 1
50
30
11
12
6
5
6
5
H: 6 N: 1
15
15
10
12
11
5
0,5
30
H: 10 N: 1
57
25
6
12
3,5
5
1
5
H: 11 N: 1
15
10
3
12
2,5
5
2
5
1,5
12
0,5
5
0,5
5
H: 7 N: 1 H: 8 N: 1 H: 9 N: 1
H: 12 N: 1 H: 13 N: 1
10 10M
15
54
Makaleler Tarla Dönüm Hane
Mezru
Ürün
G.Mezru
H: 14 N: 1
Kira
Hınta
Şair
Alaf
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Çeltik
Kile
Kuruş
2,5
4
20
H: 15 N: 1 H: 16 N: 1
12
8
2,5
12
2,5
5
H: 17 N: 1
10
5
4
12
3
5
H: 18 N: 1
15
15
2
12
2,5
5
H: 19 N: 1
10
10
2
H: 20 N: 1
12
6
3
12
5
5
3
12
1,5
5
0,5
12
H: 21 N: 1
2
H: 22 N: 1
10
H: 23 N: 1
1M
6
H: 24 N: 1 H: 25 N: 1 H: 26 N: 1 H: 27 N: 1 H: 28 N: 1
10
55
Kile
Kuruş
Geçmişten Günümüze Elbeyli Tarla Dönüm Hane
Mezru
Ürün
G.Mezru
Kira
Hınta
Şair
Alaf
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
H: 29 N: 1 H: 30 N: 1
18
12
5
12
5,5
5
2
5
H: 31 N: 1
25
25
7
12
6
5
5,5
5
H: 32 N: 1
40
30
20
12
10
5
9
5
H: 33 N: 1
40
20
10
12
10
5
4
5
H: 34 N: 1
20
10
4
12
6
5
2
5
H: 35 N: 1
15
10
4
12
4
5
3
5
H: 36 N: 1
12
3
1
12
2
5
H: 37 N: 1
30
20
9
12
9
5 (?)
5
5
H: 38 N: 1
10
5
2
12
3
5
H: 39 N: 1
12
3
4
12
3
5
1
5
H: 40 N: 1
20
20
3,5
12
4
5
2
5
4
12
3
5
2
5
H: 41 N: 1 H: 42 N: 1
20 12
12
H: 43 N: 1
56
Kile
Kuruş
Makaleler Tarla Dönüm Hane
Mezru
Ürün
G.Mezru
Kira
Hınta
Şair
Alaf
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
H: 44 N: 1
15
15
3,5
12
5,5
5
2
5
H: 45 N: 1
40
20
7,5
12
6
5
4
5
10
5
2
12
2
5
6
12
4
5
4
12
5
5
1
5
H: 46 N: 1 H: 47 N: 1 H: 48 N: 1 H: 49 N: 1
10
10
H: 50 N: 1 H: 51 N: 1
10 15
10
H: 52 N: 1
10
5
H: 53 N: 1
10
4
H: 54 N: 1
9
5
1,5
12
1,5
5
H: 55 N: 1
15
25
2
12
5,5
5
H: 56 N: 1 H: 57 N: 1
5
H: 58 N: 1
57
Kile
Kuruş
Geçmişten Günümüze Elbeyli Tarla Dönüm Hane
Mezru
H: 59 N: 1
Ürün
G.Mezru
6
Kira
Hınta
Şair
Alaf
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
4
H: 60 N: 1
30
15
8
12
6
5
2
5
H: 61 N: 1
30
20
10
12
6
5
3
5
H: 62 N: 1
5
5
1
12
1
5
1
5
H: 63 N: 1
5
5
5
12
5
5
4
5
H: 64 N: 1
10
5
3
12
2,5
5
2
2
2
5
2
5
1,5
12
1,5
5
2,5
12
1
5
5
12
5
5
2,5
5
H: 65 N: 1 H: 66 N: 1 H: 67 N: 1
5 3
5
5M
H: 68 N: 1 H: 69 N: 1 H: 70 N: 1
1
H: 71 N: 1
8
H: 72 N: 1
7,5
H: 73 N: 1
25
2
15
58
Kile
Kuruş
Makaleler Tarla Dönüm Hane
Mezru
H: 74 N: 1
Ürün
G.Mezru
20
Kira
Hınta
Şair
Alaf
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
20
H: 75 N: 1 H: 76 N: 1
15
15
2
12
1
5
0,5(?)
15
H: 77 N: 1
15
15
5
12
2
5
1
5
8
12
6
5
3
5
2,5
12
2
5
1
5
8
12
7
5
5
5
2,5
12
3
5
H: 78 N: 1 H: 79 N: 1 H: 80 N: 1
10
H: 81 N: 1
50
H: 82 N: 1
8
H: 83 N: 1
30
H: 84 N: 1 H: 85 N: 1
30
6
10
4 15
5
H: 86 N: 1 H: 87 N: 1 H: 88 N: 1
10
59
Kile
Kuruş
Geçmişten Günümüze Elbeyli Tarla Dönüm Hane
H: 89 N: 1
Mezru
10
G.Mezru
Hınta
Şair
30
20
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
5
12
3
5
3
5
6
12
4
5
2
5
1
12
2
5
10 2
H: 94 N: 1
2
H: 95 N: 1 H: 96 N: 1
Alaf
10
H: 92 N: 1 H: 93 N: 1
Kira
10
H: 90 N: 1 H: 91 N: 1
Ürün
25
15
H: 97 N: 1 H: 98 N: 1 H: 99 N: 1 H: 100 N: 1 H: 101 N: 1 H: 102 N: 1 H: 103 N: 1
60
Kile
Kuruş
Makaleler Tarla Dönüm Hane
Mezru
G.Mezru
Ürün Kira
Hınta
Şair
Alaf
Çeltik
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
Kile
Kuruş
248,5
602
206
250
93
204
3,5
30
H: 104 N: 1 H: 105 N: 1 H: 106 N: 1 Toplam
958,5
755
166
Üzüm hasadı sırasında. Şakir Yıldız albümüden
61
Geçmişten Günümüze Elbeyli Tablo: 1.2. Diğer Tarım Zenginlikleri Hane
Dönüm
Eşcar
Hadika
Bağ
H: 1 N: 1
3,5
5
13
H: 2 N: 1
2
3,5
5
H: 3 N: 1
3,5
4
15
6
H: 4 N: 1
4
8
15
19
H: 5 N: 1
2
4
20
H: 6 N: 1
2,5
3,5
15
H: 7 N: 1
1,5
5
15
H: 8 N: 1
2,5
1
2
H: 9 N: 1
4
H: 10 N: 1
8
8
H: 11 N: 1
1,5
1,5
H: 12 N: 1
3
8
Lahana
Kira
2
Zeytin
Diğer Armut
1
30
2
16
15
1 1
25
5
H: 13 N: 1
1 1
H: 14 N: 1 H: 15 N: 1
Meyve
1,5
1
3
1
2
62
Makaleler Hane
Dönüm
Eşcar
Hadika
Bağ
Lahana
H: 16 N: 1
2
1,5
1
H: 17 N: 1
2
H: 18 N: 1
Zeytin
Armut
3
3
3
3
3
2
4,5
12
10
H: 19 N: 1
3,5
3,5
10
10
H: 20 N: 1
1,5
1
3
1
H: 21 N: 1
4
2
4
(?)
1,5
2
H: 22 N: 1 H: 23 N: 1
1
H: 24 N: 1
Kira
Diğer
1
2
2,5
H: 26 N: 1
3
5
H: 27 N: 1
2,5
1,5
H: 28 N: 1
3
2
H: 29 N: 1
1
1
3
1
H: 25 N: 1
Meyve
1
10
3
1
5
1
1
H: 30 N: 1
2
3
5
H: 31 N: 1
4
6
20
63
2
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane
Dönüm Hadika
Bağ
H: 32 N: 1
4
H: 33 N: 1
Eşcar Lahana
Kira
Diğer
Zeytin
Armut
5
25
3
6
6
20
4
1
H: 34 N: 1
1,5
6,5
20
5
1
H: 35 N: 1
1,5
3,5
15
5
H: 36 N: 1
2
3
7
H:37 N: 1
4
5
8
H: 38 N: 1
1
1,5
8
H: 39 N: 1
1
2
2
H: 40 N: 1
2,5
5
20(?)
10
H: 41 N: 1
10
7
20
3
H: 42 N: 1
1,5
4
10
5
1
H: 43 N: 1
2
1
1
1
H: 44 N: 1
3
6
20
5
1
H: 45 N: 1
4,5
6,5
25
10
1
20
H: 46 N: 1 H: 47 N: 1
Meyve
1
1 2,5
5,5
22
64
2
Makaleler Hane
Dönüm
Eşcar
Hadika
Bağ
H: 48 N: 1
2
2
H: 49 N: 1
3
2
4
H: 50 N: 1
1
2
2
H: 51 N: 1
2,5
2,5
5
4
H: 52 N: 1
2
1,5
5
5
H: 53 N: 1
1
2
5
4
3,5
5
H: 54 N: 1
Lahana
Kira
Zeytin
Diğer Armut 10 1
1
H: 55 N: 1
2
1,5
5
4
H: 56 N: 1
2
1
2
2
H: 57 N: 1
1
1
3
2
1
H: 58 N: 1
Meyve
H: 59 N: 1
2
5
1
H: 60 N: 1
3
4
15
H: 61 N: 1
2
4
10
2
1
H: 62 N: 1
1
2
1
2
1
H: 63 N: 1
2
3
5
10
1
65
8
1 1
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane
Dönüm
Eşcar
Hadika
Bağ
H: 64 N: 1
1,5
1,5
H: 65 N: 1
1
1
H: 66 N: 1
2
4
4
3
H: 67 N: 1
1
3,5
3
3
H: 68 N: 1
5
5
H: 69 N: 1
Lahana
Kira
Diğer
Zeytin
Armut
4
1 4 (?)
1
H: 70 N: 1
1
2,5
H: 71 N: 1
1
2,5
H: 72 N: 1
2
2
4
2
H: 73 N: 1
3
5
15
1
H: 74 N: 1
2
3
5
5
H: 75 N: 1
0,5M
1,5M
H: 76 N: 1
1
3
5
2
H: 77 N: 1
1
3
5
8
1
7
5
3
4
1
H: 78 N: 1 H: 79 N: 1
Meyve
1,5
1 4
1
66
1
Makaleler Hane
Dönüm Hadika
Bağ
H: 80 N: 1
1,5
H: 81 N: 1
Eşcar Zeytin
Armut
3
8
3
5
5
10
15
H: 82 N: 1
2
3
2
1
H: 83 N: 1
3
5
15
3
H: 84 N: 1
2,5
2
8
H: 85 N: 1
1,5
3
5
H: 86 N: 1
1
1
1
H: 87 N: 1
1
1
1
H: 88 N: 1
2,5
2
H: 89 N: 1
2
4
15
2
H: 90 N: 1
2
2
5
5
H: 91 N: 1
2,5
5
10
8
H: 92 N: 1 H: 93 N: 1 H: 94 N: 1
Lahana
Kira
Diğer
5
1
2,5 4
Meyve
1,5 (?)
10
1,5
3
H: 95 N: 1
67
1
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane
Dönüm
Eşcar
Hadika
Bağ
2,5
2
15
H: 100 N: 1
2,5
7,5
15
H: 101 N: 1
2
H: 102 N: 1
1
H: 96 N: 1
Lahana
Kira
Zeytin
Diğer Armut
Meyve
H: 97 N: 1 H: 98 N: 1 H: 99 N: 1
H: 103 N: 1
5 3
1 5
5
1,5
H: 104 N: 1
2
H: 105 N: 1
2
H: 106 N: 1
5
2
2 1,5
2 1,5
Toplam
207,5
305,5
1
3,5
68
721
314
30
Makaleler
Hayvancılık Tablo: 1.3. Sahip Olunan Hayvanlar Hâne
Öküz
H: 1 N: 1
İnek
Dana
Tosun
Düve
1KS
Buzağı
M. Öküz
Merkep
1
1
Beygir
H: 2 N: 1
2
2KS
1B
1B
1
1
H: 3 N: 1
1
2
2
1B
1
1
H: 4 N: 1
2
2
1
1B
1
1
H: 5 N: 1
3
1
1
H: 6 N: 1
2
1 2
1
1D
1
1
H: 7 N: 1
2
1
1
1
1
H: 8 N: 1
1
1
H: 9 N: 1
1
H: 10 N: 1
2
1
H: 11 N: 1
1
1KS
H: 12 N: 1 H: 13 N: 1
1 1 1
1
1D
1
1B
1
1 1
1
H: 14 N: 1
1
1
H: 15 N: 1 H: 16 N: 1
1
1
1
1
69
1KS
1
1B
1
1
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hâne
Öküz
İnek
H: 17 N: 1
2
1
H: 18 N: 1
3
2
H: 19 N: 1
1
1
H: 20 N: 1
2
1
1E
1
1
1E
1
1
1D
1
H: 21 N: 1 H: 22 N: 1
2
Dana
Tosun
Düve
Buzağı
M. Öküz
Merkep
1
Beygir 1
1
1 1
1
1
1
H: 23 N: 1
1
H: 24 N: 1
1
H: 25 N: 1
1
1E
1
H: 26 N: 1
1
1D
1
H: 27 N: 1
2
1E, 1D
1
H: 28 N: 1
1
H: 29 N: 1
1
H: 30 N: 1
1
2
H: 31 N: 1
2
1
H: 32 N: 1
2
2
H: 33 N: 1
2
2
1 1E 1
1E, 1
1
1
1
1B 1B
70
2 1E
1
1
Makaleler Hâne
Öküz
İnek
H: 34 N: 1
4
1
1D
H: 35 N: 1
4
1
1E
H: 36 N: 1
1
1
1E
1
H: 37 N: 1
4
1KS
1E
1
H: 38 N: 1
2
2
H: 39 N: 1
2
1
H: 40 N: 1
3
1
H: 41 N: 1 H: 42 N: 1
2 2
H: 43 N: 1
Dana
Tosun
Düve
Buzağı
1B
1B
Beygir
1
1 1
1
1
1E
1
1
H: 44 N: 1
3
1
H: 45 N: 1
4
2KS
2
1KS
1B
1
1B
1
H: 48 N: 1 H: 49 N: 1
2
1KS
H: 50 N: 1
71
1 1
1E
1
1D
1
1
2
H: 46 N: 1 H: 47 N: 1
1
1 1E
1
Merkep
1 1E
1
M. Öküz
1
1
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hâne H: 51 N: 1
Öküz
İnek
2
1
H: 52 N: 1
Dana
Tosun
Düve
Buzağı
M. Öküz
Merkep
Beygir
1
2
1E
1
1
1
1E
1
H: 53 N: 1 H: 54 N: 1
2
H: 55 N: 1
2
1
H: 56 N: 1
1KS
H: 57 N: 1
1KS
1B
1
1
H: 58 N: 1
1
H: 59 N: 1
1
H: 60 N: 1
4
2KS
1E
1
1
H: 61 N: 1
4
2KS
1B
1E
1
1
H: 62 N: 1
2
H: 63 N: 1
2
2
1B
1E
1
H: 64 N: 1
2
2
1B
1E
1
H: 65 N: 1
1
H: 66 N: 1 H: 67 N: 1
1
1 2
1B
2KS
1 1E
72
1
Makaleler Hâne
Öküz
H: 68 N: 1
İnek
Dana
Tosun
Düve
1
Buzağı
M. Öküz
1E
Merkep
Beygir
1
H: 69 N: 1 H: 70 N: 1
1
H: 71 N: 1
2
H: 72 N: 1 H: 73 N: 1
1
1
1
2
1
1
2
1
1
1
1
H: 74 N: 1
1
H: 75 N: 1
1KS
H: 76 N: 1
1
H: 77 N: 1
1
1
1
1 1E
1
1
1
H: 78 N: 1 H: 79 N: 1
1
1B
1
H: 80 N: 1
1
H: 81 N: 1
1
2
H: 82 N: 1
2
1
H: 83 N: 1
2
1
H: 84 N: 1
1B
1E
1
1
1
1
1 1B
1
1E
1
1 1
73
1
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hâne
Öküz
İnek
2
1
1E
1
H: 86 N: 1
1KS
1E
1
H: 87 N: 1
1
H: 85 N: 1
Dana
Tosun
Düve
Buzağı
M. Öküz
Merkep
H: 88 N: 1
2
1
1
1
H: 89 N: 1
2
1
1D
1
1
1D
H: 90 N: 1 H: 91 N: 1
3
2
1
1E
1
Beygir
1
H: 92 N: 1 H: 93 N: 1
1
H: 94 N: 1 H: 95 N: 1 H: 96 N: 1
1KS
1
1
H: 97 N: 1 H: 98 N: 1 H: 99 N: 1 H:100 N: 1
2KS
1D
H: 101 N: 1
74
1
Makaleler Hâne
Öküz
İnek
Dana
Tosun
Düve
Buzağı
M. Öküz
Merkep
Beygir
14
13
27
28
3
72
32
H: 102 N: 1 H: 103 N: 1
1
H: 104 N: 1 H: 105 N: 1 H: 106 N: 1 Toplam
108
94
Elbeyli halkının bir anısı. Arif Döker abümünden
75
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Gelir ve Vergiler Tablo: 1.4. Gelir ve Vergiler Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
H:1 N: 1
600
200
H:2 N: 1
300
258,5
H:3 N: 1
400
H:4 N: 1
Tarla
Armut
Meyve
Diğer
Hayvan
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam
Hadika
Bağ
Zeytin
400
1500
100
20
2020
1195
450
900
40
40
2625
224,5
365
1100
600
60
120
40
800
608
2680
1100
1500
200
600
40
H:5 N: 1
470
324
1920
200
1000
120
H:6 N: 1
450
383,5
1900
680
850
155
H:7 N: 1
350
203,5
380
1490
H:8 N: 1
200
96
560
H:9 N: 1
400
269,5
H:10 N: 1
850
487,5
H:11 N: 1
200
143,5
H:12 N: 1
700
400
H:13 N: 1
75
33
H:14 N: 1
200
114
300
2585 6120 3240
40
3875
168
40
2078
350
50
20
980
900
1450
250
95
20
2715
1165
1250
1700
200
360
200
20
4895
585
400
300
150
20
1455
600
3000
100
20
200
250
100
230
328
100 455
585
100
76
4348 330
525
1665
Makaleler Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
H:15 N: 1
160
70
H:16 N: 1
350
291,5
H:17 N: 1
375
H:18 N: 1
Tarla
Armut
Meyve
Diğer
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam
350
1050
Hadika
Bağ
600
50
425
1500
550
40
200
229,5
630
325
850
100
190
450
260,5
365
390
1200
300
350
40
H:19 N: 1
450
274,5
240
980
985
150
390
20
H:20 N: 1
200
150,5
735
360
350
30
30
20
1525
H:21 N: 1
420
159
400
500
140
150
20
1610
H:22 N: 1
160
96,5
435
380
150
20
985
H:23 N: 1
180
101,5
75
H:24 N: 1
120
60
H:25 N: 1
280
155
350
1000
H:26 N: 1
170
75
500
H:27 N: 1
260
150
H:28 N: 1
170
154
H:29 N: 1
100
25
400
Zeytin
Hayvan
50
350
200 200
400
20 20
2935 200
2645 350
190
350
2515
3115
1015 250
300
900
20
250
1820
250
20
300
1070
800
700
40
300
1840
450
400
100
140
250
250
100
300
1540 350
77
600
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
Tarla
Hadika
Bağ
Zeytin
H:30 N: 1
340
228
975
380
800
125
H:31 N: 1
550
486,5
1415
950
2000
420
H:32 N: 1
550
525
3350
600
1000
H:33 N: 1
700
547,5
1900
880
H:34 N: 1
525
358
880
H:35 N: 1
500
323
H:36 N: 1
350
H:37 N: 1
Armut
Meyve
Diğer
Hayvan
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam
20
2300
80
20
4885
200
100
40
5290
1700
196
400
400
40
5516
850
800
400
450
200
20
830
566
1200
358
280
172
220
229
1000
270
650
421
1780
700
1100
180
H:38 N: 1
280
163,5
390
700
368
180
40
1678
H:39 N: 1
280
163
680
380
550
20
20
1650
H:40 N: 1
400
277
720
550
1100
200
200
20
2790
H:41 N: 1
850
465
1150
3000
300
200
40
212,5
4902,5
H:42 N: 1
500
296
480
800
400
350
200
20
390
3370
H:43 N: 1
200
131
400
550
160
200
20
150
1480
H:44 N: 1
550
363,5
790
1500
150
200
20
600
4255
730
795
200
78
300
150
400
4000
20
3254
20
1739
20
300
4530
Makaleler Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım Diğer
Hayvan
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam
Vergi
Aşar
Tarla
Hadika
Bağ
Zeytin
Armut
Meyve
H:45 N: 1
700
527,5
1400
1400
1500
350
400
225
H:46 N: 1
85
20
H:47 N: 1
550
291
340
450
H:48 N: 1
300
150,5
497
557
H:49 N: 1
450
301,5
920
790
996
60
H:50 N: 1
100
67
100
450
120
H:51 N: 1
375
248
590
790
150
170
20
H:52 N: 1
270
130,5
456
450
150
250
40
H:53 N: 1
200
124
450
495
140
156
H:54 N: 1
275
134,5
255
590
150
H:55 N: 1
300
148,5
515
365
356
150
100
H:56 N: 1
150
90,5
250
356
120
180
H:57 N: 1
200
94
450
350
140
H:58 N: 1
100
52
500
20
H:59 N: 1
450
250
1090
180
40
200
780
575
1400
320
79
5315 350
550
300
3230
400
20
456
20
1530
20
3036
250
240
350
910 2500
140
1486
424
1665
20
1365 1486
20 20
926 236
1196 520
390
265
100
2600
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
Tarla
Hadika
Bağ
Zeytin
H:60 N: 1
450
317,5
1360
298
1000
260
H:61 N: 1
550
396,5
1650
395
1206
169
H:62 N: 1
100
73
220
200
200
H:63 N: 1
300
270
1050
300
H:64 N: 1
225
158
485
H:65 N: 1
180
H:66 N: 1
Armut
Meyve
Diğer
Hayvan
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam
260
40
3218
266
289
40
4015
10
50
50
1000
100
100
150
550
350
140
55
125,5
555
450
450
250
465
1500
140
395
20
H:67 N: 1
375
169
565
365
500
100
160
40
H:68 N: 1
225
105
300
350
400
20
H:69 N: 1
15
15
150
H:70 N: 1
215
111
300
800
10
H:71 N: 1
300
154
225
450
750
20
95
20
1560
H:72 N: 1
200
104,5
350
350
195
100
50
20
1065
H:73 N: 1
500
242,5
975
300
1000
100
50
H:74 N: 1
300
148,5
395
790
100
200
730 40
2740
40
1620
250
1255 110
2630 1730
150
1220 150
80
50
20
1160
250E
2675
285
1790
Makaleler Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
H:75 N: 1
100
55
H:76 N: 1
325
154
H:77 N: 1
400
H:78 N: 1
Tarla
Meyve
İnek
Diğer
Toplam
200
250
290
350
800
50
50
210
750
500
700
50
100
2100
50
28
200
30
50
280
H:79 N: 1
280
118
350
650
40
40
H:80 N: 1
350
128,5
500
700
60
25
H:81 N: 1
800
446
1410
900
1550
300
300
40
4500
H:82 N: 1
190
156
450
310
500
100
200
20
1580
H:83 N: 1
650
355,5
1560
496
986
290
226
20
3578
H:84 N: 1
340
178,5
900
690
195
20
1805
H:85 N: 1
400
275
700
1500
50
20
2770
H:86 N: 1
125
75
300
350
100
20
770
H:87 N: 1
150
81,5
350
455
10
20
835
H:88 N: 1
325
119
495
495
200
20
1210
H:89 N: 1
460
252,5
450
1000
100
20
2545
100
50
81
100
20
570
20
1560
20
1200 180
50
25
Diğer
Toplam Gelir
Bağ
900
Armut
Diğer
Hadika
450
Zeytin
Hayvan
1465
Geçmişten Günümüze Elbeyli Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
H:90 N: 1
125
87,5
H:91 N: 1
670
307
H:92 N: 1
150
65
H:93 N: 1
300
198,5
H:94 N: 1
125
57,5
H:95 N: 1
50
H:96 N: 1
350
H:97 N: 1
Tarla
1020
Meyve
Diğer
Hayvan
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam
85
980
Hadika
Bağ
Zeytin
Armut
400
195
155
125
20
250
1400
100
300
40
650 220
415
155
1150
200
805 1985
125
700
250
250
450
1920
50
550
550
H:98 N: 1
50
450
450
H:99 N: 1
50
550
550
H:100 N: 1
500
290
H:101 N: 1
110
75
H:102 N: 1
200
134
H:103 N: 1
85
45
H:104 N: 1
30
20
145
450
3110
450
650
300
850
125
150
2000
150
600
50
800
240
20
100 100
750
20 50
82
2940
1340
450 100
40
50
470 200
Makaleler Hane
Vergi Kuruş
Gelir Kuruş Tarım
Vergi
Aşar
Tarla
Hadika
H:105 N: 1
40
24,5
150
95
H:106 N: 1
45
27
Bağ
Zeytin
Armut
Meyve
Diğer
Hayvan
Diğer
Toplam Gelir
İnek
Diğer
Toplam 245
250
20
270
50 Toplam
33.830
20.346
46.897
46.452
79.343
11.706
12.359
6.039
200
1.860
Bursa Araştırmaları Merkezi Elbeylide incelemelerde bulunurken
83
500
500
11.535,5
216.391,5
Geçmişten Günümüze Elbeyli
ML.VRD.TMT.d.08283
84
Makaleler
KAYNAKÇA: BOA., ML. VRD. TMT., nr., d. 8283. Adıyeke, Nuri, “Temettuat Sayımları Ve Bu Sayımları Düzenleyen Nizamname Örnekleri”, OTAM, sa. 11, 2000, ss. 797881, Erişim Tarihi: 01.09.2011,http://dergiler.ankara.edu.tr/detail.php. Becerikli, Sabri, “Temettuat Defterlerine Göre XIX. Yüzyılda Bursa Şehri Gayrimüslim Mahallelerinin İktisadi Yapısı”, (Y.Y.L.T.), Atatürk Üni., SBE., Tarih ABD., Erz., 2012. Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitapevi Yay., (20. Baskı), Ank., 2003. Pakalın, M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri Ve Terimleri Sözlüğü, 1-3, MEB, İst. 1983, 1. Sami, Şemseddin , Kâmûs-ı Türkî, (1899), 1-2, Çağrı Yay., İst. 2010.
Osman Çakal albümünden
85
Geçmişten Günümüze Elbeyli
86
Sözlü Tarih
Sözlü Tarih
87
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Ahmet Zihni Özmen (D.1934) Ali Osman Candar (D.1929) Çetin Özdemir (D.1935) Hasan Yılmaz ( D.1943) Yusuf Kaçar (D.1911) Özer Güleç tarafından 19 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür.
edilir. Eğer kız tarafının gönlü var ise, “Biz büyüklerimize soralım, kızımızın da düşüncesini alalım. Size haber veririz.” diyerek, karşı tarafa bu işin olabileceği mesajını verirler. Bunun üzerine birkaç gün sonra bazı hediyeler ile tekrar kız evine gelinir ve yeniden kız istenir. Kız verilirse, söz kesilir. Yemekler yenip, kahveler içilir. Kız tarafı da oğlan tarafına söz kesim işareti olarak “çevre, mendil” verir. Daha sonra bir araya gelen iki aile, nişan tarihini, geline alınacak hediyeleri (altın, takı, giyim-kuşam v.s.) belirler.
Köyümüz 850 hane, nüfusu 280. Eskiden köyün bulunduğu yerde Alibey adında birinin çiftliği varmış. Alibey adı, zamanla Elbeyli’ye dönüşmüş. Genellikle Bulgaristan göçmenlerinin yerleşimi var. Köyde harf inkılabıyla beraber 3 yıllık ilkokul açılmış. Düğünlerde kız ve oğlan tarafı arasında aracılık yapan bir kadın olur. Bu kadın haber getirip, götürür. Genellikle uğurlu olduğuna inanıldığı için Cuma akşamına denk gelen bir tarih tespit edilir ve oğlan evinin büyükleri kız evine gelir. Hoş sohbetten sonra “Allah’ın emri, peygamberimizin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz.” denilerek kız, babasından istenir. Verilmeyecek ise, “Bizim kızımız daha küçük, kısmetinizi başka yerde arayın” denilerek niyet belli
İki aile ihtiyaçlarını aldıktan sonra tespit edilen günde kız evinde toplanılır. Takılar takılır, eğlenceler yapılarak nişan konur. Uygun bir zamanda da iki aile kendi aralarında düğün tarihini tespit eder.
88
Sözlü Tarih Düğün çalgılı olur. Pazar akşamı başlar, Perşembe günü gelin alması ile biter. Pazar günü akşamı çalgıyla köy meydanında ve ya kapalı bir mekanda eğlenceler yapılır. Misafirlerin kalacağı evler tespit edilir. Düğünü delikanlıların kendi aralarında seçmiş oldukları “Delikanlı Başkanı” ile güveyin en yakın arkadaşı olan “Sağdıç” yönetir.
hediye edilir. Gelin odaya çıkarılır. Yatsı namazından sonra tekbir sesleriyle güvey ve kalabalık evin önüne gelir. Dua yapılır ve güvey büyüklerin ellerini öptükten sonra, hızla kapıya doğru koşar. Bu arada delikanlılar yumruk atmaya çalışırken, sağdıç güveyi koruma altına alır. Gelin odasına güveyin girmesiyle düğün sona erer.
Pazartesi-Salı günleri kadınların eğlence günleridir. Bu günlerde kadınlar kendi aralarında eğlenir. Çarşamba sabahı, kız evinden oğlan evine çeyiz gider. Gelin ve güvey hamamı yapılır. Akşamı ise misafirler karşılanır, eğlenceler yapılır. Kadınlarda kendi aralarında kına eğlencesi yaparlar. Bu gece uzaktan gelen misafirler köy dışında ateş yakıp, silah atarlar. Böylece geldiklerini haber verirler. Görevliler sini içinde meze ve içkilerle yanlarına varır. Onların istekleri sorulup, yerine getirilir. Daha sonra çalgıyla misafirler almaya gidilir. Çalgıyla düğün evine getirilen misafirler ağaç dallarına taktıkları paralarla süslü dürüyü, düğün sahibine verirler ve yemek yemek üzere daha önce tespit edilen konak evlerine götürülürler. Daha sonra erkekler kendi aralarında eğlenirken, kız evinde de kına eğlencesi yapılır. Kına yakılıp, gelin ağlatılır. Geç saatlere kadar devam eden eğlencelerde bol miktarda içki tüketilir. Perşembe günü gelin alma günüdür. Delikanlı bayrağı (Türk bayrağı) hazırlanır. Ucuna soğan sokulur. At ve ya at arabası süslenir. Çalgıyla kız evine varılır. Kayınpeder ve yakınları gelin odasının kapısında durur. Kapı parası verildikten sonra beyaz gelinlik içinde, duvağı örtülü olarak gelin odadan çıkar. Dua yapılıp, el öpüldükten sonra gelin ata ve ya at arabasına bindirilir. Uğurlu olması için çerez serpilir. Yolda gelin alayının önü kesilerek para alınır. Türk bayrağı en önde olmak şartıyla güvey evinin önüne gelinir. Geline attan inmeden önce, kayınpeder, kaynana ve aile büyükleri tarafından bağ, bahçe
Fakirlikten dolayı ayrıca sünnet düğünü yapılamadığı için, genellikle evlenme düğünlerinde çocuklar sünnet edilirdi. Ancak, hali vakti yerinde olan aileler çocuklarına sünnet düğünü yaparlar; bu düğünlerde bir gün sürerdi. Çok az görülen tek başına sünnet düğünleri Cumartesi veya Pazar günü yapılırdı. Düğünden önceki günün akşamı kadınlar kendi aralarında eğlence yaparlar. Çocuklara kına yakılır. Düğün sabahı sünnet evinin önünde eğlenceler yapılır; sünnet çocukları gezdirilir. Evin önüne gelindiğinde aile büyükleri tarafından bağ, bahçe, hayvan vs. bağışlanır. Çocuklar kesildikten sonra yataklara yatırılır. Tek çocuktan kan akıtmak doğru bulunmaz, uğursuzluk getireceğine inanılır. Bu sebeple tek çocuk kesilirken aynı anda bir horoz da kesilir. Sünnet eti ya cami çatısına atılır, ya da evin duvar kovuğuna koyulur. Sünnet düğününe gelenlere yemek verilir. Yemekten sonra sünnet çocukları ziyaret edilir ve para verilir. Evlenme düğünü ile birlikte yapılan sünnetlerde, gelin çıkacağı günün sabahında çocuklar çalgıyla gezdirilir. Öğleye doğru çocuklar kesilir. Öğleden sonra ise gelin almaya gidilir. Köyde oynanan çocuk oyunlarından iki tanesi karakemik ve şapka oyunudur. Karakemik Oyunu: Uzunca bir sopanın tam ortasına bir
89
Geçmişten Günümüze Elbeyli kemik bağlanır. Bu sopanın iki ucundan iki grup tutarak kendilerine doğru çekerler. Ortaya çizilen çizgiden, sopaya bağlı kemik hangi yöne giderse o taraf kazanmış olur. Şapka Tura: Şapkanın içine bozuk paralar konur. Şapka ters çevrilerek yere kapatılır. Taraflar yazı veya turayı seçerler. Şapka kaldırılarak bozuk paraların kaç tanesi yazı, kaç tanesinin de tura geldiği sayılır. Hangi tarafın seçimi fazla olursa o taraf kazanmış sayılır. Köyde Nalbant Halim’in oğlu Kadir Çakar, diş çekiminde usta biri idi. Herkes ona gider, diş çektirirdi. İlaç yoktu. Diş çekim aracı ise sadece pense idi. Bazen çekim yapılan diş kırılabiliyordu.
Sünnet cemiyeti, Hüseyin Aydın albümünden
Hüseyin Kazuçuran’ın (1938) amcası Hüseyin, Çanakkale’de şehit olmuş. Rütbesi ise çavuş imiş. Köy içindeki cami altında mezar izi bulunan Tekkeli Dede vardır.
Şakir Yıldız’ın sünnet cemiyeti
90
Sözlü Tarih
Yusuf Koçar
91
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Ali Çakır
Cengiz Bütün tarafından 12 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür.
elbise giyemezdik; ceket başka, pantolon başka olurdu. Şimdiki nesil çok şanslı; çünkü eskiden olduğu gibi yokluk görmüyorlar, herkes bolluk içinde yaşıyor. Bunun kıymetini bilip paylaşımcı olmak gerek ama bazen görüyorum; gençler ne kadar şanslı olduklarının farkında değiller.
1927 İznik Elbeyli doğumluyum. 1946 yılında askere gittim. Yaklaşık yirmi yıl esnaflık yaptım; bakkal ve İpragaz bayiliği işlettim. Elbeyli Köyü’nün geçim kaynağı çiftçilik idi ve bağcılık yapılırdı. Şimdi bağcılık pek kalmadı; son senelerde zeytin ile elma, armut gibi meyveler yetiştiriliyor.
Köyümüzde beraberlik, saygı ve sevgi devam ettiği sürece adetlerimiz, geleneklerimiz, örfümüz de bitmeden devam edecektir. Mesela Elbeyli’de yıllardan beri devam eden geleneklerden biri Hıdırellez kutlamalarıdır. Şimdi bu kutlama belediye bünyesinde oluyor ve çok güzel, coşkulu geçiyor.
Eski yıllarda evlerde gaz lambaları kullanılırdı, elektrik yoktu; ben eski günlerimizi iyi hatırlarım. Millet giyecek kıyafet bulamazdı. Ayakkabı yerine çarık giyerdik ve köyde bir at öldüğü zaman herkes onun derisini alır, kendisine çarık yapardı. Yeteri kadar deri de olmazdı; yarı deri, yarı mukavva ile idare ederdik. Kendi düğünüz de bile takım
Büyüklerimden duyduğum kadarıyla Yunan işgali
92
Sözlü Tarih zamanında bizim bu bölgede çeteler varmış. Bölgeden oldukları için de kimde altın ya da para olduğunu bilirlermiş. Köyümüzden Çakal Hasan ve Faik Çavuş’u kaçırmışlar ve altın karşılığında bırakmışlar. Büyüklerimiz bize böyle anlatırdı.
Beni de arkasına bindirmesini istedim ama o beni eşeğe bindirmedi. Bende o kızgınlıkla şapka ile eşeği ürküttüm. Eşek birden koşmaya başlayınca babamın ayakları urgana takılı kaldı ve epey bir sürüklendi. Tabi bana çok kızdı ve ben korkudan uzun bir süre eve yatmaya girememiştim. Annemden dışarıda yatmak için yorgan alırdım; rahmetli annem, babam görmeden bana yardım ederdi.
Son olarak çocukluğumda babamla ile olan bir anımı anlatayım: Bir gün babam bir yere gitmek için eşeğe bindi.
Üzüm hasatı, Şakir Yıldız Albümü
93
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Elbeyli’de Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin çevre düzenlemesini yaptırdığı park
94
Sözlü Tarih
Osman Çakal albümünden
95
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Ayşe Canavar
Sibel Gök tarafından 21 Şubat 2013 tarihide görüşülmüştür. (10 kilo kadar) su dökülür, hafif ılınınca da üstüne 18 kilo zeytinyağı konur. Sabunun mayası kostiktir. Kostik suda eritilip yavaş yavaş tavaya eklenir. 18 kilo yağa üç kilo kostik kullanılır. Sobanın üstünde ki tava yavaş yavaş karıştırılır. Tavanın içindeki karışım kaynadıkça parça atmaya başlar. Suyu eksildikçe karışıma su ilave edilir. Zeytinyağı ile kostik birleşir ve muhallebi kıvamı almaya başlar. Zeytinyağı ve kostik sudan ayrılmaya başlayınca içine tuz atılır. Tuz, karışımın sudan iyice ayrılmasını sağlar. Sonra bu bulamaç katılaşması için sandıkların içine alınır. İyice katılaşmadan sabun büyüklüğünde kesilir ve bir gün boyunca iyice kuruması beklenir.
Bildiğim kadarıyla 1933, İznik Elbeyli doğumluyum. Bizim gençliğimiz hep çalışarak, çok zahmetle geçti. Tarlaya giderken çocukları sırtımıza alır giderdik. Asmalara salıncak kurar, salıncağa örtüleri kıvırır, çocuklarımızı bu salıncaklarda uyuturduk. Onlar uyanmadan iş görücez diye o tarafa bu tarafa hızlı hızlı iş yaparken kırılıyorduk. Akşam olunca adamlar topladığımız üzümleri götürür, biz de çocukları sırtımıza alır, yürüyerek eve gelirdik. Çocuklar sürekli ovadaydı. Öyle olunca da çocuklarımdan biri zatürreye tutuldu. Benim bu anlattığım 50 sene öncesi yaşanan şeyler. O zamanlar doktor da yoktu. Çok sıkıntılar yaşadık.
Köy yerinde insanlar ihtiyaçlarını hep kendileri karşılar, kendileri üretirdi. Şimdiki gibi her ihtiyacı satın alma imkanı yoktu.
Biz sabunumuzu zeytinyağı ile kendimiz yapardık. Sabun yapmak için sobanın üstündeki tavaya ilkin bir bakır
96
Sözlü Tarih
Sokakta oynayan çocuklar Şakir Yıldız albümünden
97
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Ayşe Poyraz
Serap Tuba Yurteser tarafından 21 Şubat 2013 tarihinde görüşülmüştür.
Elbeyli’nin Tacir Köyü’nde 1959 yılında doğdum ve büyüdüm. Elbeyli’ye 15 yaşımda, evlendikten sonra geldim.
bezesi unlu zeminde ince bir şekilde açılır ve kare şeklinde şeritler halinde kesilir. Her şeridin ucuna kıymalı veya patatesli iç yerleştirilerek üçgen şeklinde kapatılır. Diğer bezelerde aynı şekilde açılıp, kesilir ve içleri doldurulur.
Elbeyli’de yapılan yemeklerin tariflerini vermeye çalışacağım.
Derin bir tencerede su kaynatılır içine 1 tatlı kaşığı tuz eklenir. Hazırlanan dolmalar mantı gibi haşlanır. Pişen hamur dolmaları suyu süzülerek servis kabına alınır. 2 yemek kaşığı tereyağında 1 yemek kaşığı domates salçası kavrulur. Yemeğin üzerine gezdirilir.
Hamur Dolması (Kulak) Hamuru için: Elenmiş unun üzerine 2 yumurta kırılır. 1 şeker kaşığı kadar tuz serpilip azar azar suyla birlikte kulak memesi kıvamında yoğrulur. Üç bezeye ayrılan hamurun ilk
98
Sözlü Tarih
Çoban Baklavası Ekmek yapılırken ekmek hamurundan bir az alınır, alınan bu hamur tepsiye yayılır. Hamurun ince olması lazım. Bolca ceviz dövülür, tepsideki hamura ceviz yayıldıktan sonra hamur oradan buradan toplanır ve yeniden yayılır, kazacak dediğimiz bir aletle hamur baklava keser gibi kesilir. Hamur piştikten sonra sıcakken üzerine soğuk pekmez dökülür. İçine pekmezi çektikten sonra yenirdi. Eskiden pekmezimizi de kendimiz yapardık.
Turşu Genelde biber, patlıcan, kereviz, kabak, karnabahar, lahana(kelem), kırmızıbiber, domates, havuç turşusu yapıyoruz. Havalar soğumaya başladı mı turşuları kurmaya başlıyoruz. Turşu bozulmasın diye sıcakların geçmesini bekliyoruz. Her şey doğrandıktan sonra tuzunu, şekerini, sirkesini, bol sarımsağını koyar, suyu ayarlanır. Dilimlenen malzemeler poşetlere konur, üzerine suyu dökülür ve poşetlerin ağzı bağlanarak bidona yerleştirilir. Hazırlanan sudan kalırsa bidondaki turşu poşetlerinin üzerine dökülür.
Hamur dolması
Cimcik Kulakta olduğu gibi hamur yoğurulur. Kelebek makarna şekli verilip zeytinyağlı suda haşlanır. Yapışmasın diye soğuk suyun altında tutulur. Bir tavada bulgur yağda kızartılır, içine kırmızıbiber eklenir. Ekşimek ve kızartılmış bulgur pişirilen hamura karıştırılır.
Manca Yaban pırasası (bağ pırasası), çobançantası, ısırgan otu, keltirce, ebegümeci, gelin yanağı, galaygan, ali kuzu, kedi kulağı, eşek şekeri, kazayağı (kuş yüreği), gelincik, ıspatan (kedi kulağı), yağlıca otları toplanır ve yıkanır. Bolca soğanla birlikte kavrulur. İçine bulgur da ilave edilebilir. Piştikten sonra isteğe bağlı olarak yoğurtlanıp yenir.
99
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Dut
Kıvırma Börek
1 bardak sıvı yağ, 1 bardak su, 1 tutam tuz, alabildiği kadar un, 1,5 kaşık kadar da ekmek sodası bir kaba dökülür. Kulak memesi kıvamında yoğrulur. Hamurdan bir parça alınır ve elde yuvarladıktan sonra bir rendenin veya kevgirin üzerinde bastırılarak şekil verilir. Seyrek şekilde fırın tepsisine sıralanır ve fırına verilir. Sonra tatlısı hazırlanır. Tatlısı: 3 bardak su, 3,5 bardak şeker biraz kaynatıldıktan sonra altı kapanır. Şerbet ve pişen hamur ılındıktan sonra şerbet hamura dökülür.
1 yumurta, 2 bardak su, tuz, un bir kapta karıştırılır. Yumuşak bir hamur olunca küçük bezelere ayrılır ve üzerine örtü örtülerek 10-15 dakika dinlendirilir. Bir yandan böreğin içi hazırlanır. Patates (patatesi rendeledikten sonra üzerine sıcak su dökülür, 2-3 dakika bekletilip patatesler sıkılarak sıcak suyun içinden alınır. Bu işlem patatesin daha diri olmasını sağlar), ıspanak veya kıymanın içine soğan rendelenir, karabiber, yağ, kırmızıbiber, tuz konur. Dinlendirilen bezeler açılabildiği kadar büyük açılır. Hazırlanan harç açılan hamurun içine serpiştirilir. O taraftan bu taraftan toplanır ve gül böreği gibi sarılır.
Elbeyli’de tören hatırası Osman Çakar albümünden
100
Sözlü Tarih
101
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Elbeyli’de Yemek Yapımında Kullanılan Doğal Otlar
Manca (Otlar)
Yaban pırasası (bağ pırasası)
Çoban çantası
Keltirce
Ebegümeci
Gelin yanağı
Galaygan
102
Sözlü Tarih
Eşek şekeri
Kazayağı (kuş yüreği)
Gelincik
Ispatan (kedi kulağı)
Yağlıca
Kedi kulağı
Ali kuzu
103
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Abdullah Bodur
Özer Güleç, Cengiz Bütün ve Fahrettin Beşli tarafından 10 Kasım 2012 tarihinde görüşülmüştür. 1947 İznik Elbeyli doğumluyum. Adım Abdullah Bodur ama herkes bana ‘’Biberci’’ der. Çocukken kiremitleri toz haline getirip kırmızıbiber diye satmaya çalıştığım için lakabım Biberci kaldı. Ben ilkokulu sekiz yılda bitirdim, sınıfta kala kala ortaokul bitirmiş gibi oldum. Okulu bitirip çıktıktan sonra da zaten delikanlı çağına gelmiştim. Köyde o zamanlar aynı yaşlarda yirmiden fazla genç vardı. Flama gibi bayrak yapıp onlara her gün asker gibi yürüyüş yaptırırdım. Düğünlerde, bayramlarda birlik olur, yürüyüş için yine asker gibi üçlü sıraya dizerdim. Köyümüzde “Toma” adında yaşlı bir adam vardı; atı ile tarlaya gidip gelirken atı kahvenin önüne geldiğinde illa pislerdi. Gençler arasında da beni ara sıra kızdıran “Tek Kanat Ömer” lakaplı bir arkadaş vardı. Yürüyüş sırasında tam atın pislediği yere geldik mi, ona yat kalk yaptırırdım.
Bir gün yine Tek Kanat Ömer beni kızdırdı ve münakaşa etmeye başladık. Ben köyde bizim evin yakınında bir yerde kavga edelim dedim. Tek Kanat Ömer’de kabul etti ve benim dediğim yere gittik; tam kavgaya başlayacağız çakı çıkardı. Bende çakı yok diye itiraz ettim ve evden çakı alıp geleyim teklifinde bulundum; oda kabul etti. Eve çakı almaya diye gittim ama baktım iş ciddi, olay büyümesin diye bir daha geri dönmedim. Bu şekilde ufak tefek tatsızlıklar olurdu ama yine de çok fazla küskünlük olmazdı. Örneğin; düğünlerde şarap içilirdi; delikanlıların isteği olmadığı zaman üstüne oturduğumuz hasırları keser, önümüzdeki sinileri delerdik; kavga gürültü tatsızlık olurdu. Ama yine de kısa bir süre içinde unutulur, kin güdülmezdi. Eskiden cahillik ve yoksulluk vardı. İnsanlar bunlarla mücadele içerisindeydi; zaman zaman da muzip işlerle uğraşırdık.
104
Sözlü Tarih Köyümüzde iğne vuran bir adam vardı. Onun boşalan iğne şişelerini topladım ve beş yüz kadar şişe biriktirdim. İçlerine bir şırınga ile pekmez doldurdum ve Sansarak Köyü’ne haşere ilacı diye satmaya gittim. Köy kahvesinde masanın üstüne çıktım: “Arkadaşlar, vatandaşlar ben onlar-bunlar gibi ötekiberiki gibi aynadır, taraktır, iğnedir, jilettir satmıyorum. Benim babam altmış yedi yaşında, altmış yedi vilayete birer apartman dikmiştir. Fakat ne yazık ki geçen sene açlıktan vefat etmiştir” dedim. “Şu elimdeki gördüğünüz ilaç evinizde tahtakurusu, bit, pire, sivrisinek gibi ne varsa yok ediyor” dedim. Şöyle bir baktım, millet beni can kulağıyla dinliyor. “Evinizde sıçan, fare varsa komşu bakkaldan bir kapan alıp fareyi yakaladıktan sonra elinize büyük bir çekiç alarak farenin kafasına vuracaksınız ve elimdeki görmüş olduğunuz ilaçtan farenin ağzına sıkacaksınız, fare ölecektir” dedim. Bu arada bir sinek yakaladım ve şırınga ile şişeden ilaç diye pekmez çekerek sineğe sıktım. Köylüler baktılar ilaç etkili, sinek hareket edemeyince sineği öldürüyor diye almak istediler ama şimdiki gibi para nerede, para yerine yumurta aldım. Bir alana bir bedava deyince benim şişeler beş dakikada bitti. Askerlik dönemine kadar böyle uğraştık. 1967 yılında askere gittim, geldikten sonrada böyle işlerle uğraşmadım. Bu yaşadıklarımızı köyde bana anlattırırlar, onun için köyde herkes bilir bunları... En çok “Tek kol” muhabbeti var onu anlattırırlar. Ben Döktaş’ta çalışıyordum; işi bıraktım ve bana tazminat verdiler. O parayla araba almaya karar verdim. Bunun için İstanbul’a gittim.
İstanbul’da köyümüzden tamircilik yapan biri vardı onu buldum; neticede gezdik gezdik ama araba alamadık. Artık dönmeye karar verince biraz yemek yiyelim dedim ve tabi beraberinde alkol de aldık. Neyse biraz demlendik tam kalkalım derken, Canavar Mustafa ile Ötmez Hüseyin adında iki arkadaş denk geldi, hadi bir daha oturduk. Ben Bursa’ya döneceğim dedim ama sarhoş olmuşum. Topkapı’dan bilet aldım, otobüsün kalkma saatine bir hayli vardı. İki adam da restoranda oturmuşlar bir şeyler yiyip içiyordu. Yalnız adamlardan birinin tek kolu yoktu. Belki beni de davet edip otur derler diye onlara “Bursa otobüsleri nereden kalkıyor?” diye sordum. “Bilmiyoruz” dediler. Ben biraz uzaklaştım ama yine geriye gelip tekrar sordum; yine bir şeyler söyleyip bilmiyoruz dediler; beni yine davet etmediler. Artık ben daha çok dikkat çekmek için Bursa için bir şeyler söyleyip laf yarışı yaptım ve biraz uzaklaştım. Adamlar beni yanlarına çağırdılar; bende herhâlde masaya davet edecekler zannettim; yanlarına vardım. Tek kollu olan adam “eğil kulağına bir şey söyleyeceğim” dedi. Ben eğilince adam tek kolu ile bana bir yumruk vurdu; benim ağzım burnum kan oldu; bir anda orası kalabalıklaştı. Ben yalnız başımaydım ve hemen otobüsümü buldum. Otobüse biner binmez koltukların altına girmiş ve kendimden geçmişim. Ne zaman sonra ağzımda mendille kendime geldim. Düşündüm düşündüm; iyi adamın tek kolu varmış; ya iki kolu olsaydı da biri ile tutup diğeri ile vursaydı diye düşündüm. Köyümüzde eskiden kuru tarım yapılırdı. Onun için insanların geliri dardı. Arazimize 1981-1982 yıllarında sulama kanalı yapıldı ve insanların geliri yükseldi. Şimdi köyde olmadık mahsul veya ürün yok. Bugün kuru tarım dışında her türlü sebze meyve yetişmektedir.
105
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Harmanyeri, Şakir Yıldız Albümü
106
Sözlü Tarih
Elbeyli okulunda tören İsmail Er albümünden
Üzüm hasatı, İsmail Er Albümü
107
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Eda Göllü
Sibel Gök tarafından 19 Şubat 2011 tarihlerinde görüşülmüştür. 1939 yılı İznik Elbeyli doğumluyum. Köyümüz Yunan işgali sırasında neredeyse tamamen yanmış. O yılları anneannem çok anlatırdı. Anneannem Filase Karakaş 22 yaşında dul kalmış. Dedem öldüğünde anneannem anneme hamileymiş. Annemin ismi Fadime Özdemir’di. Yunan işgalinde annem daha küçücük çocukmuş. O gün anneannemler ekmek yapmış, fırına koymuşlar. Dağlarda davarları varmış. Oradaki çobanlar bu davarları sağarlarmış ve her gün eşekle sabah 9.00-10.00 sıraları süt gelirmiş. Köy işgal edildiğinde ninem (anneannem) gelen sütü eşeklerden indirmeye çalışıyormuş. Çoluğunu çocuğunu kapan kaçmaya başlamış. Ninem de ne yapacağını şaşırmış. Gelen eşeğin urganlarını çözmüş, Ayşe Teyzemin kolundan tutmuş, annemi de kucaklayıp tepeye
doğru koşmaya başlamış. Köyde bağrış, çağrış kıyamet kopuyormuş. Ninem yaşadıklarını “Tepeyi tırmanırken annem, ‘Filasem neredesin?’ diye inim inim inliyordu. Anne geliyorum diye bayırı çıktım bir baktım Yunan askerleri geldi, sırayla herkesin başına dikildiler. Yanımda da hiçbir şeyim yoktu. Sırayla kadınları yoklamaya başladılar. Bana geldiler, ‘Ne istiyorsunuz? Bu iki çocuğumdan başka bir de canım var. İsterseniz onu alın, size verecek bir şeyim yok’ dedim” diye anlatırdı. Boynunda hakık diye bir boncuk varmış, onu çıkarıp vermiş Yunan askerine. Köyün cayır cayır yanışını seyretmişler. Sonra birkaç sene Uzunçayır (Sansırak)’da kalmışlar. Savaş sona erip de Yunan topraklarımızdan çekilince tekrar köye dönmüşler ve evlerini yeniden inşa edip burada yaşamaya devam etmişler.
108
Sözlü Tarih
Düğün cemiyeti, İsmail Er Albümünden
109
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Elbeyli delikanlıları, Şakir Yıldız albümü
110
Sözlü Tarih
111 Elbeyli’de bir sokak
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Nurten Alp
Sibel Gök tarafından 21 Şubat 2013 tarihinde görüşülmüştür. 1958 İznik Elbeyli doğumluyum. Ailem de bu köydendir. Yine bu köye evlendim ve halen Elbeyli’de yaşamaktayım. Eski yıllarda evlilikler görücü usulüyle olurdu. İstediği biri olsa da yine aileler kendi bildiğine, istediğine kızı verirlerdi. Oğlanın ailesi köydeki kızları zaten bilirler, kendileri karar verirler ve ansızın kadınlar isteyecekleri kızın evine çat kapı gidelerdi. O gün niyetlerini belli ederler, kız evinin tutumuna göre, eğer olumlu yaklaşmışlarsa hayırlı gün sayılan Perşembe veya Pazar günü akşamı büyüklerle birlikte kız istemeye gidilirdi. Kız tarafı kızı vermeye karar vermişlerse “Cuma akşamı gelin mendili verelim” derlerdi. Cuma akşamı oğlan evi gelir, kız evinden mendili alır, böylece gençler sözlenmiş sayılırdı. Birkaç ay sonra kız
evinde küçük görümlük yapılırdı. Gelinin bütün ihtiyaçlarını oğlan tarafı alır, gelinin takısı, yüzüğü takılırdı. Oğlan tarafı gelirken çerez getirirdi. Kızlar darbuka çalar, eğlenirdi. Damat küçük görümlüğe katılmazdı. Küçük görümlükten bir hafta sonra kız evi oğlan evine giderdi; giderken de tavuk, tatlı götürürdü. Düğüne yakın bahçe, ev altlarında büyük görümlük yapılırdı. Büyük görümlüğe bütün köylü, hısım akraba çağırılırdı. Görümlük olacağı gün ikindi vakti, kesilen çam dallarına askı (oğlan evinin geline hediyeleri) sarılır, halkalı şekerler de bu dallara sıra sıra dizilir, tanıdıklarla kız evine gönderilirdi. Eğer koza zamanıysa koza dalları da süslenirdi. Gelin görümlük akşamı kristal veya telli denen kumaşlarla dikilmiş diz altı elbise giyerdi. Başına da elbisesinin renginde
112
Sözlü Tarih çiçek takardı. Gelini telek süslerdi. Gelin gelenlerin elini öper ve herkes geline para takardı. Genelde kağıt para takılmaz, demir paralar kumaş parçalarıyla sarılır, geline iğneyle asılırdı. Sonradan da gelin orta yere dikilir ve askı yapılırdı. Para dışında ki hediyeler o zaman verilirdi.. Gelin, kim askı astıysa onunla oynardı. İznik’ten gelen Kör Melek diye bir çalgıcımız vardı. Her düğüne o çağırılırdı.
elini öper ve herkes damada para takardı. Para takıldıktan sonra gelen misafirlere lokum ve çay dağıtılırdı. Götürülen düzenlerin boşalan tepsilerine oğlan evi kumaş, çerez vs. koyar, tepsileri öyle geri verirdi. Damat görmeye erkekler katılmaz, sadece kadınlar giderdi. Gelin gitmezdi. Damat ile gelin düğüne kadar görüşmezdi. Gelin damadı sokakta dahi görse kaçardı. Elbeyli’de düğün alayı, Halil Bağcı Albümünden
Düğünde oğlan-kız eğlencesi, Şakir Yıldız Albümü
Büyük görümlüğün haftasına yine kız tarafı konu komşuyu eve çağırır, 100 tane kadar gözleme, iki tepsi baklava, börek hazırlanır, tavuklar kesilirdi. Hazırlanan bu düzenler ikindiden sonra oğlan evine götürülürdü. Oğlan evi getirilen tavukları parçalar, bir parça gözleme ve iki kesme baklava ile herkese dağıtırlar, damat görmesini duyururlardı. Kız eviyle birlikte oğlan evine giden yakınlar da kendi adlarına birer tavuk keser ve oğlan evine götürürlerdi. Oğlan evi de giden bu hediyelere karşılık sembolik olarak para verirdi. Damat gelen kız tarafının
Büyük görümlük olduktan sonra artık çift nişanlanmış olurdu. Nişanlıyken bayram olursa kız tarafı oğlana, oğlan tarafı da geline bayramlık hediye alırlardı. Köylü düğüne çörekle ve beyaz kaba şekerle davet edilirdi. Davet edilenler oğlan evine bir hafta boyunca hayırlı olsuna gider ve para götürürdü. Oğlan evi de tepsiler dolusu ekmek lokumu yapar; bir tabağa zeytin, bir tabağa pekmez, lokum koyar ve her gelene ikram ederlerdi. Bu bir hafta sürerdi.
113
Geçmişten Günümüze Elbeyli Pazar günü gündüz gelin hamamı yapılırdı. Gelenlerin hamam paralarını oğlan evi verirdi. O gün telek gelini teller, akşamına da kına eğlencesi yapılırdı. Gelin o akşam çeyizindeki elbiselerinden birini giyer; arkadaşları da gelinin çeyizindeki diğer elbiselerden giyinirdi. Kına kapı önlerinde yapılırdı. İlk kınanın başladığı gün ezan vakti kayınvalide yanında 5-10 kişi ile birlikte gelin görmeye gelirdi. Onlara lokum, pekmez, zeytin ikram edilirdi. Onlar çekildikten sonra da kına yerinde eğlence devam ederdi. İlkin gelinin yengeleri ve arkadaşları oynardı. Sonra gelini kaldırırlardı. Ancak hep orta iki kişi ve sırayla oynanırdı. Bazen oyun sırası için kavgalar bile çıkardı. Pazartesi gündüz herhangi bir şey olmaz gecesi yine eğlence yapılırdı. Gelin ve arkadaşları yine gelinin çeyizindeki elbiselerden giyinirdi. Kadınlar biraya gelir, çalar, söylerlerdi. Kör Melek veya Pembe çağırılırdı. Salı gündüz yine bir eğlence olmaz, akşamına yine kına eğlencesi yapılırdı. Çarşamba günü hamam avlusu olurdu. O gün köyün genç erkekleri atlarla İznik’teki pazara giderler, atları halka şekerlerle süslerler, içerler, gelir düğünü dağıtırlardı. Sahur Avlusu denilen bir yer vardı; hamam avlusunu orada yaparlardı. Kar da yağsa, yağmur da yağsa düğün orada yapılırdı. O gün gelin beyaz gelinlik giyer, telek gelini teller, duvağını takardı. Gelin hısım akrabayı yengeyle kapı kapı gezer el öper; kimisi geline tabak verir, kimisi bardak verirdi. Daha da eskiden gelin davullarla beraber gezerdi. O akşam erkekler konak otururlar; içki içer, mezeleri yer, sabaha kadar davullarla eğlenirlerdi. Gelin de o akşamki kına eğlencesinde orta yere oturtulur, herkes atkı atardı. Kimi sahan, kimi bardak, kimi tencere vs. geline atılır, telek de bunları; “Ayşe Ablasının tenceresi var, Fatma Ablasının sahanı var” diye bağırarak söylerdi. Atkı atıldıktan sonra
gelinin duvağı açılır, gelin kayınvalidesinin, hısım akrabanın elini öper; sonrasında “Kadifeden kesesi” türküsüyle oynamaya başlardı. Gelin o akşam gündüz giydiği gelinliğini çıkartır ve kadifesini giyerdi. Kınadan sonra kız evinin ve oğlan evinin hısım akrabası kız evine gelir. Kız evinin yaptığı pilavlar yenir. Gelin pijamalarını giyer ve orta yere yastıkların üzerine oturtulur ve kınası yakılırdı. Gelin kayınvalidesi bahşiş vermeden asla kına için elini açmazdı. Perşembe günü yengeler kızın çeyizini toplar ve oğlan evine çeyiz asmaya giderlerdi. Oğlan evi davul çala çala kız evine damat bohçası almaya gelirdi. Damat bohçası almaya gelince gelini oynatırlardı. Damat bohçasını alınca, oğlan evinde kapının önüne kocaman bir hasır ile büyük bir yastık sererler, kız evinden gelen damadın eşyaları kırmızı krep üstünde hasırın üzerine konurdu. Damat tıraşı yapıldıktan sonra, hocayla beraber sağdıçlar damadı dualarla giydirirlerdi. Bu arada gelin de bir yerden damadı tıraş olurken ve giyinirken seyrederdi. Sonra gelin evine gider ve telek gelini süslerdi. Oğlan tarafı davullarla gelin almaya gelirdi. Gelin bir odaya kapatılır, bahşişle odadan çıkarılırdı. Eskiden gelin beygir arabasıyla alınırdı. Zamanla arabayla alınmaya başlandı. Oynaya oynaya gelini götürürlerdi. Bu arada telek koşarak damadın yanına gider ve damada ayna tutarak bahşiş alırdı. Gelini kayınpeder arabadan indirir, içeri alır ve damada teslim ederdi. Gelin koyun gibi olsun diye pöstekinin üzerine oturtulurdu. Damat gelini odasına götürür, bu esnada bozuk para atardı; kayınvalide de şeker serperdi. Damat gelini odada bırakıp arkadaşlarıyla çıkardı. Önceden evlerin balkonları olurdu, gelin yengesiyle beraber balkona çıkar ve bütün ahali gelini görürdü. İkindi vakti hocalara yemek yedirilir ve sonrasında da hoca nikahı kıyılırdı. Damat yatsı namazına gider, yatsıdan sonra
114
Sözlü Tarih arkadaşlarıyla gelir, orta yere konan içi su dolu sahana bir tekme atar ve sırtına vurularak gelinin yanına kapatılırdı. Düğünün ertesi günü yani Cuma sabahı telek gelir, yine gelini giydirir, süslerdi. Teleğe börekler, tavuklar, kaymaklar ikram edilirdi. Gelinin teli bir hafta saçından çıkarılmazdı. Düğünün haftasına gelin annesine yemeğe gider ve bu yemek sonrası gelin telini çıkartırdı. Köyde doğum yapan kadın doğumdan sonra 40 gün dışarı çıkmazdı. Bebeğin yastığının altına bıçak, küçük iğne, ekmek kırığı konurdu. Beşiğinin yanına süpürge bırakılırdı. İkindi okunmadan önce bebeğin çamaşırları bahçeden toplanırdı. Bebek yedi günlük olduğu zaman tuzlu su
yapılır, bebeğin bacakları, ayakları, kolları tuzlanır; bu işlem büyüdüğünde kokmasın diye yapılırdı. Tuzlanan bebek sonra yıkanırdı. Bir tastan diğer tasa yedi kere dua ederek su dökülür. Sonra bu su çocuk banyodan çıkarılırken en son çocuğa dökülürdü. Böylece bebek yedilenmiş olurdu. Sonra o suya ilave edilir ve evin her yerine o sudan serpilirdi. Bebek yirmi günlük olunca yine aynı şekilde yıkanırdı. Kırkında da yine kırk kere su sayılır ve bebek son olarak kırklanırdı. Düğünden, cenazeden gelince ilk olarak çocuğun yanına girilmezdi. İlkönce başka bir odaya girer öyle çocuğun yanına girerdik. Yine lohusa kadınlar kırk basığı olmasın diye birbirlerine pek gitmezdi.
Elbeyli’de gelin alma merasimi, 1971
115
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Selim Yıldız’ın damat giydirmesi, Şakir Yıldız Albümü
116
Sözlü Tarih
Elbeylide tören sırasında
117
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Gülsüm Er
Sibel Gök tarafından 17 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür. 1948 yılında İznik Elbeyli’de dünyaya geldim. Büyüklerimiz bize savaş zamanında yaşadıkları güçlüklerden bahsederlerdi. Onlardan dinlediğim kadarıyla aklımda kalanları anlatayım. Köyümüzü savaş zamanında Yunan askerleri basmış ve köyü yakmışlar. Külcü Ali çeteciymiş. Yunan askerleri geldi deyince hemen annesinin donunu, yeldirmesini, örtüsünü giymiş, camdan kaçmış. Tepelere doğru koşmaya başlamış, öylelikle kurtulmuş. Anlattıklarına göre köyü bu çeteciler yüzünden basmışlar. Aklımda kalanlar bu kadar. Köyümüzde birkaç tane dede mezarı var. Bunlardan bir tanesi köy çarşısında, Tekkelilerin evinin oradaki dede yatırıdır. Tekkeli Dede geceleri gezer, beşikleri sallarmış.
Nükhet Poyraz’ın ninesi Vesile Teyze, lohusayken Tekkeli Dede’yi gördüğünü söylerdi. Onların damlarındaki atların saçlarını geceleri hep örerlermiş. Sabahleyin bir bakarmış atın saçları örülmüş. Köyümüzde düğünler çok güzel olurdu. Oğlan anası yaşlı akrabalarını alır, evvela kızı görmeye giderdi. Kızı beğenirlerse kalkıp giderken, biz yine geleceğiz derlerdi. Sonra oğlanın babası, amcası, dedesi, dayısı kim varsa büyük olarak yanına alır ve kız istemeye gidilirdi. Eskiden kız istemeye giderken çiçek götürmek falan yoktu. Kız evi bize birkaç gün müsaade edin, bir düşünüp karar verelim der; oğlan evi birkaç gün sonra tekrar kız evine giderdi. Kız evi kızlarını vermeyi uygun görürse oğlan evine mendil verirdi. Mendil verildiğinde gençler sözlenmiş olurdu.
118
Sözlü Tarih Nişandan önce kıza don şalvar, iç çamaşırı, pabuç, çember alırlardı. Kuyumcuda yüzükleri alır hemen takarlardı. Geline beşibiryerde alınırdı. Nişan kızın evinde olurdu ve damat gelmezdi. Ev insanla dolardı. Çingenler gelir çalar, kadınları eğlendirirdi. Bayram öncesi oğlan evi tarafından nişanlı kıza çerez, sakız, şalvar alınır, bayramdan bir hafta önce götürülürdü. Kız evi de buna karşılık baklava, börek, tavuk hazırlar, iç çamaşırı alır ve bayramdan bir gün önce oğlan evine gönderirdi. Nişanlı oğlanlar bayramda bütün arkadaşlarını toplar nişanlısının evine yemeğe giderdi. Bütün nişanlı kızların evini sırayla gezerlerdi. Bir sonraki günde oğlan evinden kadınlar gelini bayramlık görmeye gelirdi. Gelini görmeye gidenler elini öptürür, para takardı. Gelin oğlan evine asla gitmezdi. Eskiden nişanlı kızlar nişanlılarından kaçardı. Bayramlarda nişanlı kızlar Tütünlük mevkiinde koca çınarın dibine gider oyunlar oynardı. Kocaman bir urgan bağlanır, ortasına da biri dikilirdi. İpin içindeki dışarıdaki kızları yakalamaya çalışır, o sırada “şu dereye kunduz girmiş kışo kışo” derlerdi. Erkeklerde dışarıdan bakarlardı. Oğlanlar koca çınara kızlar için salıncak yaparlardı. Nişanlı kızları sallarlar ama uçururlar, nişanlılarının adlarını sorarlardı. Nişanlısının adını söylemeyeni de indirmezlerdi. Nişanlısının adını söyleyen iner, diğer kız salıncağa binerdi. Düğünden önce koca nişan yapılırdı. Bursa’ya gidip alışveriş yapardık. Büyük nişan evde olmaz, dışarıda avluda yapılırdı. Yine çingeneler gelirdi. Genelde Melek Abla ile Pembe gelirdi. Çok güzel oynarlardı. Erkekler uzaktan nişanı izlerlerdi. Bütün hısım akraba geline şalvarlık kumaş vs. takardı.
Düğün ve nişana konu komşu çörek ve şekerle çağırılırdı. Oğlan evi kız evine un götürürdü. Kız evi tepsiye susamlı çörek yapar, ince ince dilimlerler, beş altı kız çağırılır, çöreklerin yanına birkaç tane kaba şeker, bir tutamda tel koyulur, kızları konu komşuya gönderir, düğüne davet ederdin. Tel çok yakınlara verilirdi. Düğüne davet ederken ellerinde bir ip yumağı olur, hamama gelecekler belli oldukça yumağa bir düğün atarlardı. “Filana sen hamama gelecek misin” diye sorar, o kişi geleceğim derse yumağa bir düğüm atarlardı. Böylece hamama kaç kişi geleceği belli olurdu. Kız evi ona göre oğlan evinden hamam parası alırdı. Düğün günü konunca oğlan evi ve kız evi bir gün belirler, Bursa’ya urba alınmaya gidilirdi. Bursa’dan gelinlik, görümlük ne lazımsa alır gelirdik. Beyaz bir çiçek alınırdı. Çarşamba günü mum verilir (düğüne davet yapılır), pazartesi çeyiz serilirdi. Sonraki Pazar günü de hamam eğlentisi yapılırdı. Köyde çok güzel bir hamam vardı. Kızlar gelini güzelce yıkardı. Hamamın kapısına davullar gelir, elini alırlar, kızlarla birlikte evine götürürlerdi. Davullar çalar kızlar oynardı. Sonra davullar oğlan evine yemeğe giderdi. O akşam kızın evinde kına eğlencesi yapılırdı. Artık her akşam kına olurdu. İlk akşamın kınasında kayınna konu komşuyu toplar akşamüzeri gelin görmeye giderdi. Kız evi lokum yapar. Sinilerle pekmez, zeytin, lokum ikram ederdi. Kayınna ve yanındaki 15-20 misafiri yer içer, evine geri giderdi. O akşam düğün başlamış olurdu. Ertesi ve daha ertesi akşam da kına yapılır, her akşam çengi gelir, kızlar kına akşamları gelinin kıyafetlerini giyerlerdi. Üç akşam kına yapılırdı. Çarşamba günü gelin gelinlik giyer ve hamam altına çıkardı. Çarşamba akşamı gelin kadife giyer ve o akşam geline kına yakılırdı. Gelin orta yere oturtulur; o gün geline herkes hediyesini verirdi. Çingene kadın ne hediye
119
Geçmişten Günümüze Elbeyli gelirse onu duyurur; buna askı denirdi. Askı bittikten sonra herkes oynardı. Kınanın sonunda oğlan evi evine oğlan olmaya giderdi. Genç kızlar oğlan kılığında gelinin evine gelirler; tavuk, börek bütün isteklerini isterler; onlar gittikten sonra kız evinin kızları oğlan kılığında oğlan evine giderlerdi Oğlan evinde oynarlar oynarlar, en sona damadı bırakırlardı. Damat maniyle çağırılırdı. Gelinle damat oynadıktan sonra nazara karşı bir küp orta yerde kırılır, tuz parça edilirdi. Eve dönünce kız evinde pilavlar pişirilir, oğlan evi kız evine yine kınaya gelirdi. Sabaha kadar otururlardı. Kızın arkadaşları o gece kızın evinde kalır ama hiç uyumazlardı. Perşembe günü de gelin alma olurdu. Gelin alma yapılacak günün sabahı kızın çeyizi oğlan evine götürülürdü. Eskiden at arabalarıyla gelin alınırdı. Yengesi de gelinle beraber gider, pilav ve tavuk götürürlerdi. Gelin oğlan evine inince bir balkona çıkarılır, bütün köylünün gelini görmesi sağlanırdı. Gelin daha sonra odasına götürülürdü. Güveyi gece yatsı ezanından sonra getirirlerdi. Düğünün ertesi sabahı telek gelir, gelini süslerdi. Sonra gelin iner kayınvalidenin elini öperdi. Damat kahveye giderdi. Gelin yine gelinliğini giyerdi. O gün yine mahalledeki komşularla paça yapılırdı. O gün geline hiç iş gördürmezlerdi. Bu gelenekler on-on beş senedir yok.
Köyde kuraklık olan dönemlerde erkekler yağmur duası yaparlar. Önceden böyle hıdrellez yapılmazdı. Sonradan bu kadar yaygınlaştı. Konak odası vardı. Ramazanda köylü sırayla gelen misafirlere yemek verirdi. Korucularla azalar gelir, evlerden sırayla yemek alır, konuk odasında ki misafire götürürlerdi. Rıza, Ali Öğretmen, Aziz Öğretmen bizim öğretmenlerimizdi. Köyümüzde bizim bildiğimiz okul hep vardı. İlk radyo 1950’li yılların başında kahvelere gelmişti. Sonradan televizyon da geldi. İlk televizyonu Külcüler almıştı. Kemerci Fadime ile Bahrilerde de televizyon vardı. 1970’li yılların başındaydı. Köye elektrik 1955 yıllarında gelmişti. Eskiden herkes yeldirme giyerdi. Yeldirme giymeden evden çıkılmazdı. Köyün ebeleri; Emine Nine ile Nuriye Nine’ydi. Kırık çıkığa ise Yörük Ali bakardı. Dişleri Yunus Dede çekerdi. Kendisi kerpeten satardı.
Köyümüzde bebek doğduktan yedi gün sonra yedilenirdi. Bir tastan bir tasa kırk kere su dökerler ve bebeği o suyla yıkarlardı. Daha sonra annede o suyla yıkanır; kalan su çoğaltılarak evin her yerine serpilirdi. Bebek 20 ve 40 günlük olduğunda da aynı şekilde anne ve bebek yıkanırdı. Kırk günü doldurduktan sonra lohusa evden çıkar, kırk uçurmaya giderdi. Gittiği yerde bebeğe yumurta verirlerdi. Kırk gün lohusa şerbeti ikram edilirdi. Kırk mevlidi yapılır, mevlitte yine şerbet dağıtılırdı.
120
Sözlü Tarih
Gelin alma töreninden önce, Hatice Aydın Albümünden
Köyde damat tıraşı
121
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Köyde düğün, Şakir Yıldız Albümü
122
Sözlü Tarih
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı - 1961-1962 ders yılı
123
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Gülşen Zeybek
Sibel Gök tarafından 21 Şubat 2013 tarihinde görüşülmüştür. 1968 Elbeyli doğumluyum. Ailem Candarlı/Uzunçayır Köyü’nden gelmişler. Köyde kışlık erzakımızı kendimiz hazırlarız. Eskiden bu hazırlıklar daha çok yapılırdı ve dışarıdan pek bir şey alınmazdı. Bu hazırlıklardan biri de kuskustur. Kuskus, bir kilo ince bulgur, 20 yumurta, iki kilo süt ile yapılır. Yumurta ve süt bir yerde karıştırılır, göz kararı tuz atılır. Tahta teknenin içine bulgur konur ve üzerine bu sıvı karışım kepçeyle yavaş yavaş eklenir. Hamur avuç içiyle tek taraflı yoğrulmaya başlanır. Yoğruldukça yumurta ve süt karışımı üzerine eklenir ve gerektiğinde de biraz un konarak malzemelerin bulgurun etrafına tutunması sağlanır. Tek taraflı yoğrulduğu için hamur küçük yuvarlaklar şeklinde ufalanır. Kuskus yaparken kullanılan küçük delikli bir kalbur vardır. Ufalanan hamur kalburla elenir; küçük hamurlar alta düşer, kalan
iri hamurları yuvarlamaya devam edilir. Un hamurun ayrılmasına ve top top olmasına neden olur. Yapılan kuskus bir hafta odalara serilerek kurutulur. Daha çabuk kurumasını isteyenler fırında da kurutabilir. Hazırlanan kuskus istenildiği zaman makarna gibi suda pişirilir. Bazıları kuskusu kırık pirinçle de yapabiliyor. Kuskus iri bulgurla yapılınca da uzun uzun oluyor. Ramazan için yufkalar yapılır. Yufka saç ya da fırınlarda pişirilir. Bazı yufkalar daha küçük açılır, saçta pişirilince üçgen şeklinde katlanır ve öyle saklanır. Pişirmek isteyince de, kurutulmuş yufka suda ıslatılır, arasına peynir konur ve yağlanıp fırında pişirilir. Tavuk suyuyla da ıslatılıp yumuşatılır ve o haliyle de yenebilir. Kesme yufka (erişte), tarhana, turşu ve konserve de kışa girmeden önce yapılan hazırlıklardandır.
124
Sözlü Tarih
Eda Göllü yufka açarken, 2011
125
Geçmişten Günümüze Elbeyli
İsmail Yılmaz
Cengiz Bütün tarafından 11 Şubat 2013 tarihinde görüşülmüştür. 15.09.1967 İznik Elbeyli doğumluyum. İlkokul ve ortaokulu Elbeyli’de okudum. Seksen dört yılında İznik Lisesi’ni bitirdikten sonra Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazandım. 1990 yılında mastırım devam ederken DSİ İznik İşletme Bakım Başmühendisliğinde işe başladım. 13 yıl burada sözleşmeli olarak hizmet verdikten sonra askerliğimi yaptım ve 1996’da sınavla memurluğa geçtim. 1996 yılında Elâzığ bölgesine atamam yapıldı. Orada bir yıl çalıştıktan sonra tekrar İznik’e geri döndüm. 2003 yılında Bursa 1. Bölge Personel Eğitim Şube Müdürü oldum. Akabinde Bölge Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 2009 yerel seçimlerinde İznik Belediye Başkanlığına aday oldum. Kazanamayınca BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı olarak görevime geri döndüm. Evliyim, üç oğlum bir de kızım var. Ailem 1965 yılında Çandarlı’dan Elbeyli’ye göç etmiş.
O yıllarda Türkiye’nin en meşhur üzümü olan “Müşküle üzümü” bölgenin ekonomi ve tarımını büyük ölçüde harekete geçirmişti. Eğer bugün bölge ekonomik açıdan belli bir düzeyde ise altyapısında Müşküle üzümü vardır. Çünkü o yıllarda her ailenin geçimi üzümdü. Bunun yanında ipek böceği de vardı ama o yıllarda üzüm çok daha hızlıydı. Zeytin de bugünkü kadar fazla yetiştirilmiyordu. Müşküle üzümü daha çok sofralık yetiştirilir ve ihracatı olan bir üründür. İnsanlar kendilerine yetecek kadar pekmezini yapar, geri kalan üzümün hepsi iç ve dış piyasaya satılırdı. Beş ay kadar depoda bekleyebilen bu ürün, o yıllarda bölgeyi Türkiye’deki en çok geliri olan bölge haline getirmişti. Bu yüzden motorlu aracın çok nadir görüldüğü yıllarda bile büyük tır ve kamyonlar mahsul almaya gelirdi. Köylü mahsulünü sattığında ise İstanbul Hali’nde bile “Ahmet Ağa üzümünü satmış” diye konuşulurmuş.
126
Sözlü Tarih Dolayısıyla babamlar büyük bir potansiyeli olan Müşküle üzümünün kasa imalatını yaparlardı. Eskiden elektrik de olmadığından testere şeridi pancar motoru ile döndürülürdü. Planya ve bıçkı makinelerini çalıştıracak elektrik olmadığından çok zahmetli olur, biz de ailecek bu işte çalışırdık. Annemle ikimizin günde yüz adet kasa çaktığını hiç unutmam. Üzüm kasaları ilk yıllarda civarda yetişen gürgen, kayın ağaçlarından yapılırdı. Daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başladı. 1970 yılında elektrik geldi, pancar motorunun sesinden kurtulmuş olduk. Ondan sonrada her şey çok hızlı gelişti. 1985’te kasa imalatını bıraktık. Günümüzde üzüm yerini zeytin, şeftali, kiraz ve kısmen elma, armut gibi ürünlere bıraktı. Üzüm kasası imal ettiğimiz için Çandarlı’daki “Ali Çavuşlar” lakabımız Elbeyli’de kendiliğinden “Bıçkıcılar” olarak değişmiş oldu. Çünkü İznik civarında bile kasa işi
yapan başka kimse yoktu. Onun için bütün millet bize gelir, Bıçkıcı olarak anar ve öyle bilirdi. En çok üzüm yetiştiren kişi rahmetli “Çakal Ahmet” lakabı ile bilinen Ahmet Ağabeyimizdi. Onun çok malı vardı. Bize sürekli gelir, asmalara dayak yaptırır, onların toprağa gelen uçlarını çürümemesi için ziftler yakardı. Kendisi de çok tertipli bir insandı. O bizi, biz de onu çok severdik. Çok üzüm yetiştirenlerden Karakaş Hasan ve Ali Osman Candar vardı. Birde o yıllardan aklımda kalan; düğün dernek gibi cemiyetlerde at yarışları yapılırdı. Bütün civar bölgelerden atlar gelir, büyük katılımlar olurdu. Bizim de Elbeyli’de “Efe Dayı” dediğimiz Mehmet Amcanın atı vardı. Her koşuda birinci gelirdi. Hatta bir yarışta üçüncü oldu diye atını satmıştı.
127
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Üzüm ihracatı, 1980’li yıllar
128
Sözlü Tarih
Üzüm ihracatı, 1980’li yıllar
129
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Mahmure Arkış
Sibel Gök tarafından 21 Şubat 2013 tarihinde görüşülmüştür. 1950 yılında Elbeyli’de doğdum. Hıdırellez gelince köyümüzde halen sürdürülen bazı gelenekler vardır. Hıdırellez’den bir gün önce ki akşam bir dilek tutulur, bahçedeki taze soğanın yapraklarına kırmızı ip bağlanırdı. Eğer, dilek tuttuğun soğan yaprağı büyürse dileğin kabul olacağına inanılırdı. Birde bozuk paralar kırmızı, eski bir kumaş parçasına sarılır ve akşamdan gül ağacının altına konur, Hıdırellez sabahı da o paralar toplanır, erkeklerin ceplerine, cüzdanlarına bereket olsun diye konurdu. Birde herkesin kapısına gül bağlanırdı. Hıdırellez sabahı herkes erkenden kalkar, Tütünlük (Harmanyeri, Osmangazi Mahallesi) denilen bölgede yer kapmaya giderdi. Genç kızlar Hıdırellez eğlencesine giderken bir örnek çember takar, veya bir örnek etek dikinirlerdi. Hıdırellez yapmaya gidilirken herkes evinde
bir şeyler hazırlar, yanında götürürdü. Ayrıca köyden yağ, bulgur vs. malzemeler toplanır, büyük kazanlarda bulgur pilavı yapılır ve herkese dağıtılırdı. Şimdi artık pirinç pilavı yapılıyor. Köy kalabalıklaştığı ve köylünün çoğunluğu Bursa’ya taşındığı için artık Hıdırellez eğlencesi havanın durumuna da bağlık olarak Hıdırellez gününden sonraki ilk Pazar günü yapılıyor. Böylece Elbeyli dışında oturanlarda gelebiliyor. Eskiden Hıdırellez’de muka denilen bir oyun oynanırdı. Bu oyuna kip, çizgi ve seksek de denirdi. Çizilen karelerin içinde taşı ayakla ilerleterek oynanan bir oyundu. Edine bedine diye bir oyun daha oynanırdı. Beş altı kişi birleşir, herkes parmaklarını ortaya koyardı.
130
Edine bedine, duda çıkmış kedine Entim mentim, tali tilki tulumba
Sözlü Tarih Parmaklara dokunarak bu tekerleme söylenir ve tekerlemenin sonuna denk gelen parmak sahibi oyundan çıkar. Sona kalan oyuncu yere kapaklanır; diğer arkadaşları başına toplanır ve “iğne mi, davul mu, zurna mı?” diye sorarlar. İğne derse, arkadaşları onu çimdikler; davul derse sırtına pat pat vururlar; zurna derse de kulağına bağırırlar. Böylece oyunda sona kalan arkadaşlarını cezalandırmış olurlar.
Ayrıca ip atlanır, salıncak kurulur, kovalamaca, mendil koymaca, uçtu uçtu oynardık. Delikanlılar da uzuneşek, gazoz kapağı, mile, gupçe oynarlardı. Hıdırellez yani 5 Mayıs akşamı köyde birkaç yerde ateşler yakılırdı. Gençler büyüklerinin sandıklardaki eski elbiselerini giyerler, kapı önünde darbukayla oynarlar ve ateşin üstünden atlarlardı.
Hıdırellez şenlikleri, 2010
131
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Osman Er
Cengiz Bütün tarafından 19 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür. 1936 iznik Elbeyli doğumluyum. Bize “Göllüler Sülalesi” derler. Biz bu köyün yerlilerindeniz. Benim bildiğim, duyduğum köyümüz Bizans döneminden sonra kurulmuş. Burada beş tane dedemiz var. Bunların isimleri: Kayış Ali Dede, Halil Ağa Dede, Tekkeli Dede, Erenler Dede bir de Çal Dede. Eskiden Erenler Dedesi’ne mum yakılırdı; şimdi kalktı. Annem yeni gelin olduğunda gece sesler duyar ve nineme sorduğunda ninem ona dedelerin güdüm çalarak toplandığını söyler. Ben bu konuyu yıllar sonra Çakal Hasan isminde bir büyüğümüze sordum. Dedelerle ilgili bu şekilde ki söylentilerin aslı olmadığını söyledi ve yalanladı. Köyün geçim kaynağı elli yıl önce arpa buğdayken; yirmi yıl önce domates; bugün ise zetin ve meyveciliktir.
güvey hamamı vardı; şimdi yıkıldı. Hamama hem güveyi götürürler, hem de seyirlik oyunlar yapılırdı. Bunlardan biri de deve idi. Bunun dışında birine kâğıttan takke yapıp giydirilir; oynarken takke kafasında yakılırdı. Söğütten gelme Kazım Dayı vardı. Göbeğine kapak ve bez bağlayıp hamile kadın görünümüne girer; oyunlar yapardı. Bunların dışında düğünlerde at yarışları olurdu. Düğün sahibinden para alırlar ve İznik’e Çarşamba günleri eğlenmeye giderlerdi. Oradan gelirken de halkalı şeker alırlar, atların boynuna bağlarlardı. Aynı gün kadınlar gelinle birlikte eğlence yaparlardı. Buna hamam altı denirdi. Atlılar kadınların yanına giderdi. Gelin Perşembe günü annesinin evinden çıkar, o gece geç saatlerde güvey salınırdı. Evlilikler genelde görücü usulü olurdu.
Düğünlerimiz hafta ortasında olurdu. “Mum verdik” denilirdi. Bu düğüne okuma veya düğüne davet anlamına gelirdi. Çalgılar gelir; düğün kurulurdu. Eskiden köyde
Sünnet cemiyetlerimizde yine bilindiği gibi yemekli ve mevlitle olur; sünnet çocuğu tek ise mutlaka yanına eş diye çocuk sünnet edilirken aynı anda horoz kesilirdi.
132
Sözlü Tarih Hıdırellez’i Hesbekli dediğimiz yerde yapardık; bütün köy oraya giderdi. Şimdi Hıdırellez’i Elbeyli Belediyesi tertipleyip yapıyor.
Aslımı sorarsan Dersim’in kürdü
Bayramlar da eskiden başka güzeldi. Kurban Bayramında bayram namazından saatlerce önce ya da gece yarısı diyeyim; camiye gidilip sabah namazına kadar ilahiler okunurdu.
Allah seni bana zulüm mü verdi
Birliğimi sorarsan dördüncü ordu
Yolumdan eyleme geç Mehmet Çavuş
Bülbül yuvan yıkıldı mı,
Yandım arkadaşlar yandım akıyor kanım
Yavruların döküldü mü,
Kıratım üstünde çırpınır canım
Ecel sana dokundu mu,
Benden selam olsun Zekiye Hanım
Ötme garip bülbül ötme
Namus elden gidiyor atın arkadaşlar atın
Diye çok güzel ilahiler okunurdu. Sabah namazı akabinde bayram namazı kılınırdı. Bir de benim çocukluğumda köyde Kürt İsyanı ile göç edip gelen üç aile vardı. Bizde çalışırlardı. Babam mısır ekmişti; onlar, mısırın bakımını, bozumunu yapacaklardı ve hasata ortak olacaklardı. Tarlada çalışırken türkü okurlardı; o zamanlar küçük olmama rağmen bazıları aklımda.
Diye de türkü okurlardı sonra iki aile geri döndü; bir aile kaldı. Türküde konu olan Mehmet Çavuş’un mezarının da Erzincan dolayların da olduğunu söylerlerdi. Bu şekilde orak tarlalarında da atışmalar ve maniler okunurdu; aklıma gelen bir mani de şöyle:
Gideceğim yolda bir uzun yoldur
Teneke bakır olmaz Delide akıl olmaz
Tatar deresinde dizgini doldur
Senin gibi manicinin
Nerenin kürdüsün aslını bildir
Yüzüne bakan olmaz.
Yakarım canını der Mehmet Çavuş
133
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Elbeyli gençleri düğün alayında, İsmail Er albümü
134
Sözlü Tarih
Elbeyli delikanlıları İsmail Er albümü
135
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Sabahat (Gülsüm) Er
Yeliz Mutlu tarafından 19 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür.
1945 Elbeyli doğumluyum. Hatta annem, babam, yedi sülalem de burada doğdu. Annem anlatırdı; Yunanlılar buralara geldiklerinde bütün her yeri yakıp yıkmışlar; kaçan köylüler çocuklarını alıp dağlara çıkmışlar. Hatta bazıları da ekmek fırınlarının içlerine saklanmışlar. Buralarda bildiğim bir Tekkeli Dede var; hatta caminin bahçesinde mezarı vardır. Ama kimdir, nedir çok bilgim yok. Bir de Sarıkız Suyu var. Köyün karşı bayırından akar. Düğünden bir önceki Perşembe günü çörekler yapılıp kahvehanelere düğünüz var diye dağıtılır. Genç kızlar ise tel makaralarıyla tel dağıtılarak düğüne ve hamama davet edilir. Düğün Pazar günü akşamı başlar. Bizde 4 gün düğün
yapılır. Çarşamba günü düğün başkanına lokum verilir; o da herkese dağıtır. Yine Çarşamba günü gündüz hamam avlusu olur; erkekler atlara binip İznik tarafına gider; oralarda içer ve gelip hamam avlusunu dağıtırlar. Halkalı şekerler atların boynuna bağlanır. Nişanlı erkekler atlarındaki şekerleri nişanlılarına verip atlarını koştururlar; nişanlıları da seyreder. Sonra oğlan evine gidilir, yemekler yenir ve eğlenceye devam edilir. O akşam gelinin kınası yakılır. Ertesi gün yani Perşembe günü güvey, tıraş ve hamamdan sonra giydirilir ve gelin almaya gidilir. Güvey gelin almaya gitmez. Kızın oğlan kardeşi varsa kardeşi; yoksa da kızın arkadaşları oğlan evinden para ister. Kızın babası beline kırmızı kurdelesini bağlar ve kız dualarla evden çıkarılır.
136
Sözlü Tarih Düğünün ertesi günü gelin yine gelinliğini giyer; konu komşu gelin görmeye gelir. Bir hafta sonra oğlan evi kızın evine yemeğe gider. Akrabalarla yemek yenir; sohbet edilir. Gelinin saçındaki uzun tel, düğün gününden o güne kadar asla çıkarılmaz. Kız annesinden dönünce saçındaki tel kesilir. Düğünlerde silah atarlar fakat en çok zenginler atar. Şimdilerde pek kalmadı ama eskiden her evde bir çifteli tüfek olurdu. Hatta av çok yaygındı. Hıdrellezlerde her evden bir malzeme alınır, hepsi birleştirilir ve pilav pişirilip bütün köyce yenirdi. Ateş yakılıp üzerinden atlanırdı. Hıdrellez sabahı erkenden kalkılır ve derelere namaz kılmaya gidilirdi. Geceden dilek dileyerek soğan sapları kesilir; sabaha kadar kimin soğanı uzarsa onun dileği kabul olur, denirdi. Gülün dibine para gömülür; kapılara da gül bağlanırdı. Eskiden bizler birbirimizin işini imece usulü yapardık; şimdiki gibi para almak yoktu! Komşuluk çok daha başkaydı; kardeş gibiydik ama şimdi herkes daha mesafeli! Önceden ipekböceği bakardık. Evlerimizin içi hep böcek olurdu; askılar diker; o askılardaki kozakları toplardık. Hatta böceklerden bize yatacak yer kalmadığı olurdu. Sonra o kozaları babam Bursa Hali’ne satmaya götürürdü. Kozaların artan püsküllerinden çeyizimize minder yapardık. Cenazelerde herkes ölü evine gider; bir hafta boyunca da yemek götürülür. Üçüncü akşam helva, yedinci gün pilav yapılıp tebareke okunur; kırk ve elli ikisinde lokma yapılıp dağıtılır. Hacılar hacca dua edilerek uğurlanır; dönüşlerinde de hacılar pilav yapıp mevlit okuturlar.
Yağmur duasında yine köylüden malzeme alınıp yemekler yapılır; hocanın öncülüğünde köylü, Sarıkıza çıkıp dualar okur. Ninniler söyleyerek çocuklarımı büyüttüm. Şu ninniyi çok söylerdim: Dandini dandini danalı bebek, Elleri kolları kınalı bebek, Ben şaştım bu nasıl bebek. Ben evde doğum yaptım; o zamanlar çok zordu şartlar… Doktor yok, ebe yok. Köydeki ebeler hep evlerde doğum yaptırırdı! Benim ninem Nuriye Sayma köyün ebesiydi. 80 yaşında vefat edene kadar doğumlara yardımcı olmuştur. Hatta yedi gün boyunca doğum yapan kadınların her türlü ihtiyacını karşılardı. Doğumlarda gelen misafirlere lohusa şerbeti yapılırdı. Yatağın etrafı çemberlerle, örtü ve dantellerle süslenirdi. Köye gelen yabancı misafirler eski düğün salonunda yatarlar; köylü onlara yemek götürür. Aç açık bırakılmaz. Köyde “türlüsünü gör; benden beş beter ol, Allah’ından bul, kör olasıca” gibi beddualar edilirdi; hala da sinirlenince kavga anında söylenir. Batıl inançlar çok olmasa da vardır. Cuma günü ev süpürülmez; Salı günü yorgan çarşaflanmaz; elden sabun, makas, bıçak gibi maddeler alınıp verilmez. O zamanlar giyim, kuşam tabii ki bu kadar gelişmemişti. Sayalar vardı (siyah ve uzun bir başörtüsü), ayaklarımıza kadar örterdi. Bir de yeldirmeler; yani manto gibi uzun
137
Geçmişten Günümüze Elbeyli giysiler vardı. Sokağa onlar giyilir de çıkılırdı. Eskiden tabii ki elektrik yoktu; hatta benim düğünümde direklere lüküsler bağlanmıştı; lüküslerle yaşanırdı. Misafirliğe el fenerleriyle gidilirdi. Her gün gaz lambalarının camlarını siler, temizlerdik. Eve radyo aldığımızda ben yeni gelindim; 1960 yılıydı; radyoyu görünce çok mutlu olmuştum. Akşamları konu komşu toplanır, radyo dinlerdik. İlk TV’yi de bizim eve getirdiler.1970’li yıllardı; küçük ve siyah beyazdı. Bütün komşular izlerken utanırdık; spikerler bizi görüyor diye başımızı örterdik. Su da yoktu; derelerden su taşırdık; hatta teknemizi sırtımıza alıp dere kenarlarına çamaşır yıkmaya giderdik. Dayım muhtardı; ilk suyu o getirdi. Adı Ahmet Çakar! Mahalle çeşmeleri vardı; oralardan su taşımaya başladık; sonra da evlere alındı.
salıncaklar kurulurdu. Sabah erkekler bayram namazı için camiye gider; çıkışta da yakın akrabalar ziyaret edilirdi. Kadınlar kapı önünde ellerinde şekerle beklerler; camiden çıkan çocuklara şeker verirlerdi.
Babam süslü bir heybeyi atın üzerine atar ve pazara giderdi: Yer elması, pancar pişirmesi, sebze, meyve alır gelirdi. Çocukluğumda arpa, buğday ekerdik; böcek bakardık, zeytin yapardık, tarlalara çapaya giderdik. Evde oturan kadınlar ise dikiş, örgü, dantel, iğne oyası yaparlardı. Hiç kimse boş durmazdı. Elbeyli’ye göç genelde Tacir, Sansarak, Uzunçayır gibi köylerden oldu. Buradan ise İznik tarafına göç edenler var. Çocukluğumda sığırtmaçlar vardı; bütün köylünün ineklerini alıp dağa çıkarlar, inekleri otlatırlar, akşam da herkesin ineğini teslim ederlerdi. Ramazanlarda davul çalınır; pilav hoşaf yapılır; tarhana çorbaları pişirilirdi. Bayramlarda çocuklara Savur Avlusu’nda
138
Üzüm hasatında Elbeyli hanımları, Şakir Yıldız albümü
Sözlü Tarih
Elbeyli’de bir tören hatırası Osman Çakar albümünden
139
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Tenzile Yıldız
Aysun Dönmez tarafından 19 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür.
1948 yılında Bulgaristan Deliorman’da dünyaya geldim. Biz, 1951 muhaciriyiz. Köyün nasıl kurulduğunu bilmiyorum ama eskilerimizden duyuyorduk: Bir Ali Bey varmış; Ali Bey’in adından köyün adı Elbeyli kalmış. Hikâyesini bilmiyorum. Eskiden köyde evlilikler görücü usulüyle oluyordu. Annen baban nereye verirse, oraya gidiyordun. Beşik kertmesi yoktu. Nadiren akraba evliliği yapılıyordu. Birbirini sevip kaçanlar da oluyordu ama daha çok kayınvalideler düğünlerde görüp beğeniyordu kızları. Sonra görücüye gidiliyordu. Kız tarafı kızlarını vereceklerini söyledikten sonra nişan yapılırdı. Nişanda erkek tarafı kıza çamaşır, terlik, başörtüsü, çerez, lokum götürürdü ve yüzük takarlardı. Kız tarafı da erkek tarafına bir tepsi börek, bir tepsi baklava,
tavuk, 1 takım iç çamaşırı, entari götürürdü. Ağız tatlılığı için karşılıklı yiyecek bir şeyler götürürlerdi. Düğünler, yazın iş olduğu için daha çok kışa kalırdı. Düğünden önce 4 gece kına yapılırdı. Pazar gecesi kına eğlenceleri başlar, 4. yani son gece; Çarşamba gecesi geline kına yakılırdı. Kına eğlencelerinde sadece kadınlar olurdu. Delikanlılar etraftan bakar, sonra kendileri ayrı oynardı. Gelin her gece farklı kıyafet giyer ve her gece beyaz duvak takardı. Başına da beyaz çiçek koyardı. Fes takmazdı. Oyun yerine, getirilirken yüzü kapalı olur, sonra duvağı açılırdı. Son gece işlemesiz kadife giyerdi. Diğer geceler kristal, çiftlik sattıran, tafta - yanardöner derler - öyle elbiseler giyerdi. Çiftlik sattıran saf ipekten olurdu. Kristal kumaş kendinden desenli olurdu. Gelin ayağına normal ayakkabı giyerdi. Misafirler
140
Sözlü Tarih takı takardı. Herkesin maddi gücüne göre tepsi, tabak gibi hediye de gelirdi. Gelinin başında biri bağırarak duyururdu: “Ablasından altını var, teyzesinden battaniyesi var”, diye. Çok yakınları altın takardı. Kınalarda darbuka çalınırdı. Kına yakıldıktan sonra erkek tarafı kız tarafına gidiyordu. Sonra kız tarafı da erkek tarafına gider, orada gelinle damadı oynatırlardı. Misafirlere şeker, lokum dağıtılırdı. Damat kız tarafından gelenlere para takar, kız tarafı da erkek tarafına mendil takardı. Gelin, Perşembe günü alınırdı. Erkek tarafı misafirlere öğle yemeği yedirdikten sonra davul zurna çala çala gelin almaya gelirdi. Gelinin kız arkadaşları kapıyı kapatıp bahşiş ister, kayınpeder gelip para verdikten sonra kızlar kapıyı açarlardı. Gelini babası koluna girip kapıya indirirdi. Bizim zamanımızda yani 60’lı yıllarda gelin araba ile alınırdı. Gelin, duvaklı beyaz gelinlik giyerdi. Evden çıkarken ve arabadan inerken yüzüne kırmızı krep örterlerdi. Erkek evinin önüne varıldığında erkekler sokakta oynarlardı. Gelin kapıdan girerken koyun gibi olsun diye pöstekinin üstüne bastırıyorlardı. Pöstekiyi gelinin oturduğu sandalyeye de koyarlardı. Gelin eve girdikten sonra sandalyede otururdu ve gelini görmeye gelen misafirlerin ellerini öperdi. Ertesi gün, Cuma günü paça yapılırdı. Gelin yine gelinliğini giyerdi. Yaşlı bir teyzemiz vardı, gelini o süslerdi, çok güzel yapardı. Paça günü erken uyanılır, 10.00 – 11.00 sıraları konu komşu toplanırdı. Biraz oynanır, gelin de oynatılır, sonra herkes dağılırdı; gelin de dinlenmek için odasında yatardı. Paça günü damat evde olmaz, sadece kadınlar olurdu. Damat eve öğlen gelirdi. Civar köylerde de düğünler bizim köydeki gibi olurdu. Gelin hamile kalınca bebek düzeni hazırlanır, yorgan
işlenirdi. Evde koltukların altına makas ve bıçak saklanırdı. Hamile gelin makasın üstüne oturursa kızı, bıçağın üstüne oturursa oğlu olacak denirdi. Başına çöp koyup karşısına geçip bakılırdı. Önce ağzını ellerse kızı, burnunu ellerse oğlu olacak denirdi. Doğumdan sonra 40 gün boyunca su, şeker, tarçın, gıda boyası ile bebek şerbeti yapılırdı. İlk çocuğunda bu şerbet daha çok yapılırdı ve gelene-gidene ikram edilirdi. 3. gün sütü gelsin diye lohusa yıkanırdı. 40 gün olduğunda, kırk süpürge teli, kırk kaşık da su konulur, bu suyla yıkanırdı. Bebek de cildi düzgün olsun diye yaz-kış fark etmeden 40 gün her sabah yıkanırdı. Suyunun içine cildi güzel olsun diye yumurta sarısı konurdu. Lohusanın başucuna nazar değmesin diye çörek otu, yanına da şeytan uğramasın diye demir parçası konurdu. 40. gün mevlit okutulurdu. Mevlit okutulduktan sonra gelin – kaynana bebeği alıp hısım akraba gezerdi. Sünnette düğün yapılırdı. Eşe dosta elbise alınırdı. Çember ve kreplerden yatak yapılırdı. Sünnet olacak çocuk şapkalı, pelerinli, başlıklı, Maşallah yazılı sünnet elbiseleri giyerdi. Akşam kınada kadınlar ve delikanlılar darbuka ile oynardı. Büyük erkekler düğüne gelmezdi. Çocuk sünnet yatağında yatardı. Misafirler gelir çocuğa para takardı. Ertesi gün gündüz mevlit okutulur, misafirlere yemek verilir, sünnet yapılırdı. Köyde silah taşınır, her türlü düğünde de silah atılırdı. Hıdrellez 20 – 25 senedir kutlanıyor. Evlerde pilavlar pişer, herkes istediği yemeklerden yapar. Evlerden bulgur ve pirinç toplanır, kantarın olduğu Hespekli’de hep beraber pişirilir. Hespekli yer altı mezarlarının olduğu bahçelik bir yer, kaynak suyu var. Çoluk, çocuk, hısım, akraba herkes
141
Geçmişten Günümüze Elbeyli tabağına yemeğini alır yer, ip atlanır, oyun oynanır, eğlence yapılır. Cenaze törenlerinde yemek yapıp cenaze evine götürülürdü. Cenaze defnedilip misafirler geldikten sonra ikram edilirdi. Cenazenin helvası kavrulup misafirlere ve komşulara dağıtılırdı. 7 gece Mevlit okutulurdu. Yedi, kırk ve elli iki duaları da yapılırdı. Sadece cenaze günü yemek götürülürdü, diğer günler götürülmezdi. Şimdi asker uğurlamada delikanlılar salonda düğün yapıyor. Sıra arkadaşları da askeri evlerine misafir eder, yemek yerler. Sonra mevlit okutulur. Eskiden böyle şeyler yapılmazdı. Evden uğurlanırdı. Asker dönüşü konu komşu gözaydına gelirdi. Hacca gidecek olanlarla helalleşmeye gidilirdi. Hoca duasını yaptıktan sonra uğurlanırdı. Dönüşte hacının geldiği gün ev sahibi yemek yapar, misafirlere dağıtırdı. Hacdan gelenler de hediyeler verirdi. Ölülerinin hayrı için babaannem (Bulgaristan – Deliorman doğumlu) her Cuma, Perşembe ve Pazartesi akşamları muhakkak gözleme ve akıtma (krep) yapar, konu komşuya, işten gelene dağıtırdı. Sokakta çok oyunlar oynardık. Çelik çomak, muka, ip atlama, saklambaç, yakan top, istop, 32 kaya, 3 kaya, evcilik bu oyunlardandı. Bebeklerimizi yaparken pala (şalvar kumaşı), çubuk, pamuk kullanırdık. Yüzünü beyaz kumaştan yapardık. Bayır gibi yerlerde toprağı oyar fırın yapardık. Bacasını da yapar, içinde ateş yakardık. Muka oyununda üst üste 11 – 12 taş sıralanır, taşlar topla yıkılmaya çalışılırdı. Rakibin topu tutmaya çalışıncaya kadar yeniden taşları
sıralamaya çalışırsın. Sıralayamazsan o seni topla vurursa, oyundan çıkarsın. 32 kaya oyununda avucumuza 32 tane küçük taş alır, havaya atar, elimizin tersini çevirip taşları üzerinde tutmaya çalışırdık. Sonra elimizin tersindeki taşları tekrar havaya atar, avucumuzla tutmaya çalışırdık. Taşlar bitene kadar böyle oynardık. Köyümüzde delikanlı başkanı vardı. Kız verirken arabanın önünü keser, toprak bastı parası alırdı. Sonra arkadaşlarını alıp içmeye giderdi. Köyde konuk evi yoktu. Misafir geldiğinde çarşıda bir odada ağırlanıyordu. Kâhyası vardı. Kâhya herkese sırasını söylerdi, konu komşu da sırayla misafire yemek götürürdü. Köyde, herkese farklı gelebilecek “mandam” kelimesini kullanırız. Bütün hepimiz demek. Mandam gidelim: Hepimiz gidelim. Biz geldiğimizde köyde ilkokul vardı. İlk ne zaman açıldığını bilmiyorum. Annemin söylediği bazı inançlarımız: Gece sakız çiğneme, ölülerin etini çiğnersin. Gece tırnak kesilmez, Fatma Anamız bile kesmemiş. Gece çeşmeden su içme, tavukkarası olur gözlerin. Gece dışarıda tuvalete oturma, şeytan çarpar. Gece saçak altından geçerken destur savur, öyle geç. 1960’larda biz geldiğimizde köyde radyo vardı. İlk televizyon 35–40 yıl önce bizim komşuya gelmişti. Çocuklarımız çok küçüktü. Komşunun camına gidip dışarıdan televizyona bakarlardı. Sonunda kayınvalidem utanıp beyime “âleme gitmesinler, şunlara da gidip al
142
Sözlü Tarih televizyon” demişti. Biz bile gidip bakıyorduk. Hastaları da vardı üstelik evde. Hastanın yanında bakıyorduk televizyona. Elektrik 45 sene kadar önce benim büyük kızım doğmak üzereyken geldi. Evlere su da o dönemde alınmaya başlandı. İlk traktörü “Çakallar” lakaplı karşı komşu aldı. Yeşil bir Holden’di.. Sonra 60’lı yıllarda eşimin dedesi aldı. Pazar için İznik’e giderdik. At arabasıyla ya da yayan gidilirdi. Dedem rahmetli yayan gider, aldıklarını sırtında getirirdi. At arabasıyla gitmek yarım saatten kısa sürerdi. Bizim köylüler pazarda bir şey satmazlardı. Bağ bahçede ürettiklerini tüccarlar gelip buradan alırdı. Zeytin, üzüm, şeftali, elma, armut, kiraz yetiştirilirdi. Bugün de köylüler üzüm hariç aynı şeyleri üretip satıyorlar. Üzüm bağları kalmadı artık. Köyde su yokken buranın zenginleri hep İznik’e göç etmişler. Su geldikten sonra pek göç yok şimdi. En çok göç İznik’e oldu. Bursa’ya göç edenler, fabrikalarda çalışmaya gidenlerdi. Köy, Gürcistan, Bulgaristan, Hacıosman, Sansarak ve Uzunçayır’dan göç aldı. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar gelip geçerken 3 kere yakmış köyümüzü. Köylüler Değirmenyeri’ne doğru kaçmış. Burada bir nine vardı anlatıyordu; “annem yüzüme kara sürdü” diyordu, altınlarını da hırkasının içine dikmiş. Herkes köyü terk etmiş. Artık kimse geri gelmez demişler. Dünürümün dünürü Ayşe Er, Aşar’ın orada Atatürk’e su verdiğini söylerdi. 2005 senesinde öldüğünde 90 yaşlarındaydı. Eskiden, bizim çocukluğumuzda hayvancılık vardı, meramız vardı. Sığır, koyun, keçi çobanı vardı. Artık evlerde
bile hayvan kalmadı, tavuk bile yok. Köyün ebe ninesi vardı. Doğumlar evlerde olurdu. Hastalananlar, dişi ağrıyanlar İznik’e giderdi. Kayınvalidem kurşun dökerdi. Kurşunu eritirdi, duasını okurdu, kurşunu dökeceği kişinin başına siyah örtü örterdi. Kurşunu başının üzerinde suya dökerdi. Suya kırmızı iplik de koyardı. Nazar değerse kurşun çok patlardı. Sonra kırmızı ipi kurşun döktüğü kişinin bileğine bağlardı; nazar varsa gitsin diye. Köyde eskiden berber ve nalbant vardı. Erkekler berbere gider, kadınları da bir teyze süslerdi. Şimdi hayvancılık kalmadı, nalbant da yok. Eskiden iğne oyası, tığ oyası, boncuk oyası, dantel yapılırdı. Beyaz tülbentlere boncuk oyası yapılırdı. Sedir üstü için 4 metre eteğine, 4 metre de samandan yastığına kanaviçe işlenirdi. Sargı işler, yastığa sarılırdı. Elbise örtüsü işlenirdi. Halı dokunmazdı. Etaminden namazlık işlenirdi. En çok iğne oyası yapılırdı. İplikleri İznik’ten alınırdı. Köyde sözü geçen tek bir aile yoktu. Bilinmedik işe başlanacaksa, kim biliyorsa ona danışılırdı. Günlük giyim çocukluğumda da şimdiki gibiydi. Şalvar, bluz, ayakkabı, başörtüsü aynı şimdiki gibiydi. Köyde herkes okula gidiyordu. Şimdi de çocuklar okumak isterse aileleri okutuyor. Ramazan ayında ilk akşam herkes kendi evinde yer; sonraki geceler eve misafir alınır. Ramazan bayramında
143
Geçmişten Günümüze Elbeyli baklava ya da gırtlak tatlısı, zeytinyağlı yaprak sarması yapılır, herkes birbirine ziyarete gittiğinde bunlardan ikram ederdi. Gırtlak tatlısında hamuru un, süt, yumurta ve az tuzla yoğuruyor, ince ince açıyoruz. Hamuru ortadan bölüyoruz. İçine ceviz koyup katlıyor, büzerek kesip şerbetle pişiriyoruz.
Bayram sabahları çocuklar çarşının önünde ellerinde çantalarla toplanır, erkekler camiden çıktıktan sonra kapı kapı gezer, el öpüp şeker toplarlardı. Kurban bayramında da aynı şeyler yapılırdı. Kurban etleri dağıtılırdı.
Elbeyli İlkokulu, İsmail Er Albümü
144
Sözlü Tarih
Üzüm bağında hanımlar, Şakir Yıldız Albümü
145
Geçmişten Günümüze Elbeyli
Ünzile Erdem
İsmail Hakkı Özak tarafından 19 Şubat 2011 tarihinde görüşülmüştür. 1963 İznik Elbeyli doğumluyum. Köyümüzün kadınları birçok el işi yapmaktadır. Mesela; iğne oyası, tığ oyası, pullu boncuklu oyalar yapıyoruz. Yaptığımız motiflerin pek adları yok. Gül oya, tomurcuk, papatya, biber oyası, çilek oyası motifleri var. Çoğunun adlarını pek bilmiyoruz. 3 – 4 senedir naylon ip kullanıyoruz. Önceden hep ipek kullanıyorduk. En çok siyah, kırmızı, pembe, sarı, krem renkleri kullanıyoruz. Çembere çok yakıştığı için bu renkleri tercih ediyoruz. Çemberin rengine göre iplik rengi seçiyoruz. Motifleri kendimiz çıkarıyoruz. Örnekleri komşularla paylaşıyoruz. Birbirimizin örneklerinden yapıyoruz. Oyanın önce kök kısmını yapıyoruz. Sonra ortasını, sonra üstünü, çiçeklerini yapıyoruz.
10 yaşımdan beri oya yapıyorum. Tarlada çalıştığımız için boş zamanlarımızda çocuklara çeyiz olsun diye yapıyoruz. Çocuklarımıza da öğretiyoruz. Kanaviçe de yapıyoruz. Kanaviçe işini nişan bohçalarına, yastıklara, sargılara, karyola takımlarına uyguluyorduk. Her renk ipliği kullanıyorduk. Eskiden hep beyaz üzerine çalışırdık. Şimdi renkli etaminler çıktı. Artık dantele dönüştü işler. Ben mekikle hiç çalışmadım. İplikleri İznik’ten alıyorduk, kendimiz hazırlamıyorduk. İpeği Tuzaklı Köyü’nde çekiyorlardı. 10 sene önce görmüştüm. Biz hazır alıp yapıyoruz. Böcekçilik bizde vardı ama sadece böceği satıyorduk, işlemiyorduk.
Tığ oyalarında tığ, pul ve naylon ip kullanıyoruz. Tığ oyalarında da motiflerin isimlerini kullanmıyoruz.
146
Köyümüzde halı dokuma yapan yok.
Sözlü Tarih
Biber Oyası, Elbeyli, İznik, Şubat 2011
Çilek Oyası, Elbeyli, İznik, Şubat 2011
Boncuklu Çilek İğne Oyası, Elbeyli, İznik, Şubat 2011
Çilek Tığ Oyası, Elbeyli, İznik, Şubat 2011
Bülbül Yuvası Oyası, Elbeyli, İznik, Şubat 2011
147
Geçmişten Günümüze Elbeyli
148
Sözlü Tarih
149
Geçmişten Günümüze Elbeyli
150