EKİM 2011 YIL:1 SAYI:3
Konuk:
Habib CAN
Gıda ve Kontrol Gen. Md. Yrd.
Görüş:
Nazım KAYA
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı
Avrupa’da “Şoklu veya Şoksuz” hayvan kesimi
Türkiye’de ve Dünyada Gıda Denetimleri Rengarenk Tehlike
JELATİN Belgesel:
Çöl Mucizesi; DEVE 5000 Yıllık Şifa Kaynağı
ZENCEFİL
Batı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi;
Domuz eti ve TRİŞİNOZİS
Kazanılmış Tarım Ülkesi:
HOLLANDA
“Yediğimizin farkındayız.Ya Siz!...”
İthal et; neye niyet, neye kısmet?
Allah rızası için oğlunu kurban etmeye hazır bir baba; Hz. İbrahim…
Zeynep KALAYCI
Allah için Kurban edilmeye gönülden razı olan bir evlat; Hz. İsmail…
Ama evladı yerine gönderilen bir kurbanlık koyun…
Bütün ilahi kitaplarda geçen ve tüm semavi dinlerce kabul edilen Kurban hadisesini 7’den 70’e herkes bilir ve çokça anlatır. “Uğruna canımı verebileceğim can, yoluna kurban olsun” diyebilen Hz. İbrahim’in idrak ettiği “kurban” kavramının altında ne derece derin bir adanmışlığın olduğu açıkça görülebiliyor. Böyle bir adanmışlık merkezinden hareketle ortaya çıkan Kurban Bayramı... Sonrasında menşei belli olmayan hayvanlar, bilinçsiz bayram kasapları, adeti yerine getirmek maksadından ileri gitmeyen şuursuz kesimler...
Yalnızca her şeyin hakimi olan, sonsuz kudret sahibi Allah (C.C.) yolunda canların feda edilebileceği algısını beyinlere kazımanın yanı sıra, kesilen kurban etlerinin paylaşılması, akrabalık, insan ilişkilerinin geliştirilmesi, fakir ve yoksulların en azından belirli günlerde evlerine et girebilmesinin sağlandığı manevi huzur iklimidir kurban bayramı. Ve yılın bu bölümünde yoğun olarak tartışmaya açılır et ve et ithalatı konusu... Çünkü; geleneksel vazgeçilmez sofra unsurudur et, çünkü vaktiyle et ihracatı yapan ülkedir Türkiye, çünkü memleketin %60’lık arazisi hayvancılığa elverişlidir bu memleketin ve bu memleket eti ithal eder olmuştur. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da terör olayları sebebi ile terkedilen mezralar, yanlış hayvancılık uygulamaları ve IMF politikaları ile kaderine terkedilen et sanayii... Ve ne yediğini bilmeyen, ihtiyacını gönül rahatlığı ile tüketemeyen bir millet...
Kasıtlı atılan adımlar ve yanlış politikalarla yolu bir şekilde açılan ithal et ve hayvanların Türkiye’ye hangi ülkelerden, hangi şartlarda kesilerek, hangi yollardan ve hangi denetimlerden geçirilerek girişinin yapıldığını uzman görüşler ve yetkili makamlardan görüş alarak küçük bir kısmını gündeme getirmeye çalıştık. Dünden bugüne Türkiye hayvancılık ve et sorunu, Türkiye’de ve dünya da gıda denetimleri, ithal et güvenilir mi, hayvancılık liderleri arasında yer alan Hollanda ve Hollanda’nın ilginç yönlerini ele alacağız.
WORLD HALAL FOOD UNION ASSOCIATION www.dunyahelalgidabirligi.com
Dünya Helal ve Temiz Gıda Araştırma, Bilinçlendirme, Sertifikalandırma Birliği Derneği Adına Sahibi Genel Başkan Raşit NOĞAY Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ahmet GELİR Bilimsel Danışma ve Yayın Kurulu Prof Dr. Hamdi DÖNDÜREN Doc.Dr. Serdar CEYLANER Doc. Dr. Ali KAYA Doc. Dr. Ahmet Kamil BAYHAN Dr. Yusuf Ziya LEVENTOĞLU Dr. Celal GİRGİN Gıda Yük. Müh. Harun ŞİMŞEK Ziraat Yük. Müh. Nebahat YÖRÜK Gıda Yük. ve Ziraat Müh. Caner YILDIRIM Gıda Müh. İlknur ÖZTÜRK
YAYINA HAZIRLAYAN
Kükürtlü Mh. Mudanya Yolu Cd. Tan Sitesi D Blok No: 77/7 Osmangazi - BURSA T: 0 224 233 31 32 F: 0 224 233 31 36 bilgi@degisimmedya.com.tr Değişim Medya Temsilcisi Murat PEHLİVAN Editör Zeynep KALAYCI Görsel Yönetmen Hakan BABAOĞLU Reklam Direktörü A. Faruk BEKMEZ Reklam Satış Gürkan GÜLTEKİN Şaban KORKMAZ Necmi ORUÇ Onur Hanifi ARSLAN
Eylül - Ekim 2011 Yıl: 1 Sayı 3 Uluslararası Süreli Yayın Bu dergide yayınlanan yazılardaki görüş ve fikirler yazarlarına, yayın hakları Dünya Helal Gıda Birliği Derneğine aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Bu dergi 5000 adet basılmıştır.
BASKI Marki Matbaa Litrosyolu 2. Matbaacılar Sitesi BF15 No:1 Topkapı - İSTANBUL Tel: 0212 493 50 70
25 48
KAPAK
Nazmi KAYA / Tüketiciler Birliği Genel Başkanı
İthal et Neye niyet, Neye kısmet? Türk sofralarının asırlardır vazgeçemediği lezzet… Niyet temiz, sağlıklı, helal et… Ne kadarını becerebildiğimiz ise ya kısmet…
“ET FİYATLARI BİLİNÇLİ YÜKSELTİLDİ ve Et İthalatının Yolu Açıldı” 2009 yılında kırmızı et fiyatlarının spekülatif olarak yükseltildiği ve et ithalatının yolunun bilinçli bir şekilde açıldığı kanaatindeyiz. Hayvan sayısındaki azalma bahane edilerek fiyatların % 80 artış yaşamasına göz yumulmuştur.
18
Makale
Caner YILDIRIM Avrupa’da “şoklu veya şoksuz” hayvan kesimi 4
www.dunyahelalgidabirligi.org
50
Dünden bugüne Türkiye hayvancılığı ve et sorunu
26
Cumhuriyetin 50.yılındaki durum
28
İMF Politikaları ve hayvancılığa etkileri
30
Et ithalatı ve et fiyatları
32
Fıkıh Köşesi
Et Ve Et Ürünlerinin HelalHaram Sayılma Ölçüsü Olarak Hayvanların Kesim Şekli
56
Konuk
İthal Et Güvenilir mi? Habib CAN Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yrd.
22 Kimse Yok Mu? Derneği İHH İnsani Yardım Vakfı
Zor Zamanların Aranan Şefkat Elleri
İÇİNDEKİLER
Dünya ve Türkiye’de umudun adresleri… Kimsesizden açına kadar herkesin ayırt edilmeksizin kapılarını çalabileceği iki dernek…
64
Başkan’dan Bilecik Üniversitesi’nde Helal Gıda Konferansı Garanti Markası Askıdan İndi Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’nden Ziyaretler Bingül Şirketleri İle Görüş Alışverişi “Kimse Yok mu?”ya Helal Gıda Paneli Pala Güven Tazeledi ETBİR’den “Et mamüllerinin üretim koşulları” paneli TÜMSİAD Sakarya’ya Helal Gıda Eğitim Programı
Sağlık
Batı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi; Dommuz eti ve
TRİŞİNOZİS
70
Pusula
Kazanılmış Tarım Ülkesi:
HOLLANDA
.................................... .................................... .................................... .................................... .................................... .................................... .................................... .................................... ....................................
74
7 8 9 9 10 12 13 14 16
Büyüteç
Et ürünlerinde özen ve güven:
DANET
www.dunyahelalgidabirligi.org
5
Ahmet Gelir
Dünya Helal Gıda Bir. Der. Bşk. Yrd.
HELAL ET İÇİN HELAL KESİM YETERLİ Mİ? Helal kavramı ifade edildiğinde akla ilk olarak gıda gelir. Bazen diğer ürünlerin helalliği tartışılmaz bile. Gıdada helallik denilince de etin sürekli gündemde tutulmasından olsa gerek kırmızı ve beyaz etin helalliği konuşulur oldu. Ve etin de hijyen ya da sağlık koşullarından öte kesimi ön planda tutuluyor.
H
elal kavramı sadece gıda sektörünü kapsamazken kırmızı ve beyaz et için de helal kavramı hayvan kesimi ile başlamaz ve bitmez. Dünya Helal Gıda Birliği Derneği helal denetim prosesinde helal kesim yaklaşık yüzde beşlik bir kesimi kapsar. Kırmızı ya da kanatlı hayvan etlerinin helal olabilmesi için kesim öncesi sağlık kontrolleri, kesim, kesim şartları, kesim yerleri, kesim araçları, saklanma ve ambalajlama koşulları gibi daha birçok etken dikkate alınmalıdır. Dünya Helal Gıda Birliği Derneği helal kesim standardına göre, kesim öncesi canlı ve sağlıklı olduğu görülüp belgelenen her hayvan Allah’ın adı anılarak kesilmelidir. Gerek kontrollere getirilirken, gerekse kesim anında hayvan refahı gözetilmelidir. Hayvan keskin bıçakla kesilmelidir. Vücudumuza aldığımız gıdalar hilesiz, zararsız ve İslam inanç sistemine uygun olmalıdır. Gıdaların içindeki katkı maddeleri de aynı gıda gibi standartları karşılamalıdır. Hep söyleyedurduğumuz toprağın temizliği (bozulmamış olması), suyun özelliğini kaybetmemiş olması, tohumun genetiğiyle oynanmamış olması ve de hayvanların yemlerinde yem rasyonlarının kabul edilebilir formüller uygulanması ve inanç hassasiyetimizin gözetilmesi bizim için bir hedeftir. Helal gıda dergimiz bu sayısında
ithal et ve kurbanı mercek altına almaya çalışmaktadır. Ancak konunun önemi herkesçe malumken, konu ile ilgili yetkililerin mevzuyu insanımızın anlayacağı şeffaflıkta ele alma tedirginlikleri anlaşılır değil. Bu gün için lüks kabul edilen helal gıda kontrol ve takip metotlarının yakın gelecekte insanlık için ne kadar zaruri olacağını ifadeye lüzum yoktur. Neden mi? Beslenme maksatlı aldığımız gıdalar bize enerji verip hayatımızın devamını sağlarken; aynı zamanda vücudumuzun büyüyüp gelişmesine neden olurlar. Bu arada zararlı gıdaların bizim vücudumuzda oluşturduğu birikimler, öncelikle hastalıklara direncimizi kırarken belli alerjik hastalıkların oluşmasını tetikleyebiliyorlar. Genetikle ilgili ise, fareler üzerinde yapılan deneylerde genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenen canlıların üçüncü jenerasyonu etkilediği görülmüştür. Kainatın en mükemmel varlığı insan aklıyla ve duygularıyla çocuklarına iyi bir gelecek ve mal planlarken, torunlarının genetiğini etkileyen böyle hayati bir konuda daha dikkatli olması kaçınılmazdır. Gıdalardan ortaya çıkan hastalıkların tedavisi pahalı ve uzun zaman alırken, ne yediğimize dikkat etmekle kolay ve ucuz bir yolu seçmiş oluruz. Kurban Bayramının ibadet neşvesiyle ifa edilmesi dualarımızla...
www.dunyahelalgidabirligi.org
7
Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Tarafından Bilecik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nda öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve üreticilerin katılımıyla “Helal Gıda” Konferansı düzenlendi.
8
www.dunyahelalgidabirligi.org
Bilecik Üniversitesinde Helal Gıda Konferansı Türkiye’nin tek “Üretimde Kalite ve Kontrol” bölümüne sahip Bilecik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin de yoğun ilgi gösterdiği konferansta konuşmacı Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Gelir öğrencilerin konu ile ilgili sorularını yanıtladı. Gıda Teknolojisi ve Üretimde Kalite ve Kontrol bölümlerinin öğrencileri diğer bilinen sistemler yanında helal belgelendirme sistemi hakkında da geniş bilgi aldılar. Bilecik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Mesut Kaplan’ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansta gıda-
larda denetleme ihtiyacı, denetleme yöntemleri ve denetleme prosedürleri üzerinde duruldu. Bilim ve tekniğin ışığında inanç hassasiyetine saygının da işlendiği helal belgeleme sisteminde öğrenciler özellikle kalitenin sürdürülebilirliği hakkında sorularıyla konuşmacıyı yönlendirdiler. Dünya Helal Gıda Birliği Helal Belgelendirme Sistemi Denetim Kurulu Başkanı Ekrem Atar’a plaket verilmesiyle program tamamlandı. Plaket sunulan Atar ise günümüzde bilim insanının inancıyla birlikte çalışmasını ve bu alandaki ilgiyi tebrikle karşıladığını ifade etti.
Garanti Markası Askıdan İndi Ar-Ge çalışmalarını sürdüren Dünya Helal Gıda Birliği’nin helal belgelendirmede kullanılmak üzere oluşturduğu garanti markası Türk Patent Enstitüsü (TPE ) tarafından yapılan incelemelerin tamamlanması ve askı süresinin dolmasının ardından askıdan indi. Türkiye’de uygulama yöntemi ayrıntılı olarak bilinmeyen garanti markası Dünya Helal Gıda Birliği tarafından uygulamaya kondu. Bir yılı aşkın bir zaman önce teknik şartnamesi hazırlanıp TPE’ye müracaat edilen garanti markası ürün ve hizmetlerde hileden uzak, zararlılardan ari ve İslam inancına uygun gıdaları garanti etmek için yola çıktı.
Bu şartnameye göre Dünya Helal Gıda Birliği Garanti Markası hem ürünlerin her aşamasını yani hizmeti garanti ediyor. Ürün ve hizmet garanti markası olarak yürürlüğe giren Dünya Helal Gıda Birliği Garanti Markası markayı kullanmayı talep eden ürün ve hizmetlerin üretim, depolama, dağıtım ve sunum gibi tüm aşamalarda denetlenip gerekli analizleri sürekli yapılarak sürdürülebilir denetim çerçevesinde güvenilir olduklarını garanti ediyor. Garanti kapsamındaki ürün veya hizmet her yıl marka yenilemek sureti ile görevini sürdürecek.
Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’nden Ziyaretler Helal Belgelendirme Sistemi Denetim Kurulu Başkanı Ekrem Atar, Hâdim Gıda da yaptığı bazı incelemeler sonucunda hijyen ve dikkatli çalışma konusunda “örnek çalışma niteliğinde” dedi. Ege bölgesinin bilinen ve güvenilen gurubu Pehlivanoğlu Marketlerin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ekin Pehlivanoğlu ile de İzmir Torbalıda bir araya gelen dernek üyeleri üretim ve marketlerde helal sistemi hakkında görüş alışverişinde bulundu. Dünya Helal Gıda Birliği yönetim kurulu üyesi Ekrem Atar’dan bilgi alan UNIDES yetkilileri de aldıkları bilgiden heyecanlandıklarını ve dünyada standart koymak için bilgi, beceri ve azmin süreklilik arz etmesinin önemini vurguladılar.
Dünya Helal Gıda Birliği Derneği İzmir’de yem fabrikaları ve kesimhaneleri bulunan Lezita Piliç’e bir günlük iş ziyareti yaptı. Helal belgilendirme aşamaları ve helal markalamanın ihtiyaç olduğuna dikkat çekildikten sonra firmanın kesimhanelerinde her gün 250.000 kanatlının itina ile ve tek tek elle inanç hassasiyetine dikkat edilerek kesimin gerçekleştirildiğini, gördüklerini söyleyen Dünya Helal Gıda Birliği Helal Belgelendirme Sistemi Denetim Kurulu Başkanı Ekrem ATAR “Lezita bize ve insanımıza güven veriyor” dedi.
Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’nin helal belgelendirme de kullanılmak üzere oluşturduğu garanti markası askıdan indi.
Gıda ve perakende sektöründe faaliyet gösteren Hadim Gıda’yı tanışma amaçlı ziyaret eden Dünya Helal Gıda Birliği Derneği yetkilileri ziyaretten memnun ayrıldı.
Dünya Helal Gıda Birliği Derneği ayrıca Türkiye’nin zeytin konusunda söz sahibi kuruluşu Marmara Birlik Genel Müdürü ve yönetim kadrosunun helal belgeleme hakkındaki sorularını cevapladı. www.dunyahelalgidabirligi.org
9
Dünya Helal Gıda Birliği Derneği ve köklü bir geçmişe sahip olan, yaptığı işlerde sağlık ve temizliğe dikkat eden Bingül Şirketler Grubu görüş alış verişinde bulundu.
10
www.dunyahelalgidabirligi.org
Bingül Şirketler İle Bilgi Alışverişi Ticaret ve sanayide örnek kuruluşlar arasında gösterilen Bingül Şirketler Grubu ile Dünya Helal Gıda Birliği Derneği yönetimi arasında yapılan görüşmede temiz, helal ve sağlıklı ürünler konusunda bilgi alışverişinde bulunuldu. Huzurlu kazancın temeli olan insa-
na fayda üretme konusuna vurgu yapan Bingül Şirketler Grubu yetkilileri helal standartların ortak paydası konusunda bilgi alırken Dünya Helal Gıda Birliği yönetimi de helal ve sağlıklı üretmenin yöntemleri ve prosesleri hakkında bilgi verdiler.
Kimse Yok Mu’ya “Ne Yediğinizin Farkında mısınız” Paneli Dünya Helal Gıda Birliği Derneği bilgilendirme çalışmalarını sürdürüyor. Kimse Yok Mu Derneği kadın kollarının düzenlediği panelde dernek çalışmaları ve tükettiğimiz gıdalarda farkında olmadığımız zararlı katkı maddeleri anlatıldı.
12
www.dunyahelalgidabirligi.org
Bursa Ördekli Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele konuşmacı olarak Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Başkan Yardımcısı Ahmet Gelir ile Helal Gıda Denetim Kurulu Başkanı Ekrem Atar katıldı. Çukurca’da yaşanan çatışma sonucunda şehit olan 24 askerimizin ailelerine baş sağlığı dileyen Ahmet Gelir konuşmasına Kimse Yok Mu kadın kollarına derneğin tanıtımını yaparak başladı. Helal kavramının dini bir terim olmasından dolayı geri plana itilmesi ve yapılan yanlışların tüketicileri Musevi cemaatine ait olan KOSHER standartlarına yönlendirdiği üzerinde duran Gelir, günümüzde toprak toprak olmaktan çıkmış, su özelliğini kaybetmiş, tohumun genetiği ile oynanmış olduğu için evimize giren gıdalarda kalıntılar olma ihtimali yüksek.
Domuz ve domuz katkı maddelerine ya da alkol ve türevlerine eskiden konuşma dilinde kullanılırken dahi dikkat edilirken günümüzde bu maddeler soframıza kadar geldi açıklamasında bulundu. Gelir, konuşmasına “Türkiye’de benim kullandığım kesin helaldir anlayışı gıda güvenliği açısından yapılacak gıda araştırmalarına yıllarca engel oldu. Türkiye’de üretilen gıda maddelerine güvenmek doğru değildir. Çünkü; gıda katkı maddeleri ithal ediliyor. Ve bizde bu katkı maddelerinin hangi aşamalardan geçerek üretildiğini bilmeden katıyoruz gıdalara diye devam etti. Panel kapanışını yapan Ekrem Atar ise gıdalar üzerine bilinenin haricinde bilinmeyen çok fazla oynanan oyunlar, katkı maddeleri ve riskleri konusunda bilgi verdi.
Pala, güven tazeledi... Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’ninde katılımı ile Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Osmangazi Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Seçimli Genel Kurulu’nda, mevcut başkan Mehmet Semih Pala ile Mehmet İnkaya başkanlık için yarıştı. Bursa Kent Konseyi delegelerinin de büyük ilgi gösterdiği genel kurul, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Bursa Kent Konseyi çalışmalarının anlatıldığı sunumun ardından Divan Kurulu başkanlığına Fahrettin Yıldırım seçildi. Gündem maddelerinin okunmasının ardından söz alan başkan adayları, yeni dönemde yapmayı planladıkları projeler hakkında bilgi verdi. Ardından başkanlık seçimlerine gidildi. Açık oylama ile yapılan seçimlerin sonunda, mevcut başkan Semih Pala oyların yüzde 90’ını alarak yeniden başkanlığa seçildi. Bursa Kent Konseyi delegelerine ve gönüllülerine teşekkür eden Başkan Mehmet Semih
Pala, yeni dönemde Bursa ve Türkiye için faydalı ve örnek çalışmalar yapmaya devam edeceklerini kaydetti.Daha sonra yürütme kurulu üyelerinin seçimi için delegeler sandık başına gitti. Seçimin sonunda Mehmet Semih Pala’nın sunduğu liste kazandı. Bursa Kent konseyi ardından seçime giden Yıldırım Kent Konseyi Başkanlığı’na da Arif ÇELENK seçildi. Mehmet Semih Pala başkanlığındaki Bursa Kent Konseyi’nin yürütme kurulu şu isimlerden oluştu;
Bursa Kent Konseyi’nin 2’inci Genel Kurulu’nda mevcut başkan Semih Pala, delege oylarının yüzde 90’ını alarak yeniden başkanlığa seçildi.
“Ceyhun İrgil, Cemil Tekin, Fahrettin Bozkurt, Arif Çelenk, Mecbure Altun, M. Necati Şahin, Lütfü Taşçı, Hasan Vanlıoğlu, Şuayip Toprak, Rıdvan Çiçek, Şehmuz Seviş, Şerif Akgün” Kent konseyi çalışmalarında da aktif şekilde faaliyet göstermeye çalışan Dünya Helal Gıda Birliği Derneği, seçimde ve bundan sonraki çalışmalarında da Kent Konseyi’nin yanında olduğunu vurguladı. Bursa Kent Konseyi Başkanı Semih Pala yapılan ikinci genel kurul toplantısında delegelerin çoğunluğunun oyunu alarak tekrar koltuğuna oturdu. Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Osmangazi Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Seçimli Genel Kurulu’nda, mevcut başkan Mehmet Semih Pala yeniden başkan seçildi. Seçim sonrasında kent konseyi delegelerine ve gönüllülerine teşekkür eden Pala, iki yıl boyunca yaptığı çalışmalarını ve sivil toplum kuruluşlarının gücünü anlattı. Pala, bilgi, bilinç ve çalışmalarında gönül kırmadan yürümenin önemine vurgu yaparken yeni dönemde Bursa ve Türkiye için faydalı ve örnek çalışmalar yapmaya devam edeceklerini de kaydetti. www.dunyahelalgidabirligi.org
13
ET MAMÜLLERİNİN ÜRETİM KOŞULLARI VE SAĞLIĞA ETKİLERİ PANELİ ETBİR ve Et Üreticileri Birliği İstanbul Ticaret Borsası, İstanbul Veterinerler Odası’nın ortaklaşa düzenlediği Et Mamullerinin Üretim Koşulları ve Sağlığa Etkileri paneli İstanbul Ticaret Borsası Tescil Salonunda gerçekleşti.
Açılış konuşmalarını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve 17.Meslek Komitesi Başkanı İslam Ali KOPUZ, ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ahmet YÜCESAN ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Murat ARSLAN’ın yapmasının ardından oturumlara geçildi.
14
www.dunyahelalgidabirligi.org
Gelecekteki Stratejik Konu
Kantinlerdeki Gizli Tehdit
Dünyada gıda kaynaklarının gittikçe tükendiğine ve dolayısıyla daha fazla doğal olmayan katkı maddelerinin kullanıldığına dikkati çeken Arslan, bu nedenle her geçen gün sağlık problemlerinin arttığını ve bunların en aza indirilmesi için herkesin el birliğiyle çalışması gerektiğini ifade etti. Et tüketimi ile eğitim performansı arasında yapılan bir araştırmaya da değinen Arslan ''Et ürünlerini daha fazla tüketen ülkelerde matematik, fen bilimleri ve okuma becerisi konusunda pozitif bir puan var. Tam tersi tahıl miktarı fazla tüketilen ülkelerde ise bu başarının düştüğü görülüyor'' diye konuştu.
Etin saklanması ve değerini muhafaza edecek şekilde korunması konusunda sıkıntılar yaşandığını ifade eden Çiftçioğlu, bu nedenle etin ürüne dönüştürülerek, tüketilmesinin toplumca kabul edilen bir yöntem olduğunu belirtti. Etlerin bu şekilde değerlendirilmesinde ve uzun süre dayanmasında katkı maddelerinin çok önemli bir rol oynadığını vurgulayan Çiftçioğlu, konunun okul kantinlerine veya okul çağındaki çocuklara gelindiğinde daha önem kazandığını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanan genelge ile okul kantinlerinde şekerli gıdaların ve kızartılmış ürünlerin tüketiminin yasaklandığını hatırlatan Çiftçioğlu, ancak bazı et ürünlerinin belirli koşullarda satılabildiğini kaydetti.
Panelin açılışında konuşan İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, gıda konusunun, geleceğin en stratejik konularından biri olduğunu belirterek, gelişmiş ülkelerin bu alanda önemli yatırımlar yaptıklarını kaydetti. Gıda konusunun, insanların duyarlı olduğu bir alan olduğunu ifade eden Prof. Dr. Arslan, burada yapılacak bir hatanın, sektörü ve sektörle ilgili diğer meslek gruplarını önemli ölçüde etkilediğini vurguladı.
Et mamulleri üretiminde karışım standartlarının belirlenmesi ve ölçülebilmesi adlı I.oturumda; oturum başkanı olarak İstanbul Ticaret Borsası Meclis üyesi ve 16.Meslek Komitesi üyesi Mehmet Erkan Özefe bulundu. I. oturumun panelistlerinden, İstanbul Veteriner hekimler Odası Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, et mamullerinde kullanılan katkı maddeleri ve okul kantinlerinde satılan et ürünleri, büfe tipi ürün ve sucuk benzeri ürünlerin nitelikleri konusunda bilgi verdi.
Katkı Maddelerinin Kullanımı Kontrol Lab-Gıda Güvenliği ve Hijyen Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Can Demir; Et mamulleri üretiminde laboratuar tetkikleri ve karşılaşılan sonuçlar hususunda katılımda bulundu. TKB Gıda ve Kontrol G.M. Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanı Selman Ayaz; mevzuat ve AB yasalarına uyum durumu hakkında bilgilendirdi ve Migros kalite müdürü Hülya Günay’ın Perakende sektöründe et mamullerinin gıda güvenliği uygulamaları hususunda görüşlerini bildirdi. Et mamullerinin üretiminde yasal sıkıntılar adlı II oturumda; oturum başkanı olarak ETBİR Yönetim Kurulu Başkan vekili Mustafa Albayrak bulundu. TKB Gıda ve Kontrol G.M. Gıda Kontrol ve Laboratuar Daire Başkanı Mehmet Beykaya, Denetim mekanizması ve merdiven altı üretim konusunda konuşmalarını yaptı. İBB Veteriner İşleri Md. Yrd. Dr. Muhsin Öztürk İşyeri denetimleri hususunda bilgi verdi. Maret üretim müdürü Hasan Yıldız ise Proses ve mevzuat sıkıntıları konusunda bilgi verdikten sonra II oturum sona erdi.
Et mamullerinin insan sağlığına etkileri adlı III. oturumda; oturum başkanı olarak İstanbul Kasaplar Odası Başkanı Bilgin Şahin bulundu. Fulya Acıbadem Hastanesi Diyetisyeni Dr. Müge Özyurt kırmızı etin beslenmemizdeki yeri ve et ürünlerinin insan sağlığına etkileri hususunda bilgi verdi. ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ahmet Yücesan kesim koşullarının sağlığa etkileri, geleneksel et ürünlerinin sağlık şartları ile modern üretim arasındaki farklar ve sağlığa etkileri konusunda bilgilendirdi ve kapanış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Atilla SÜMER’in yapmasının ardından gerçekleşen plaket töreniyle panel sona erdi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanan genelge ile okul kantinlerinde şekerli gıdaların ve kızartılmış ürünlerin tüketiminin yasaklandığını hatırlatan Çiftçioğlu, ancak bazı et ürünlerinin belirli koşullarda satılabildiğini kaydetti.
www.dunyahelalgidabirligi.org
15
TÜMSİAD Sakarya’ya Helal Gıda Eğitim Programı Eğitim ve bilgilendirme programlarına devam eden Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Sakarya’da da ilgililerine helal gıda eğitimi düzenledi.
16
www.dunyahelalgidabirligi.org
TÜMSİAD Sakarya şubesinin düzenlediği eğitim programına Ahmet Gelir ve Ekrem Atar katıldı. Gelir ve Atar Helal Gıdanın bugünü üzerinde durdu. TÜMSİAD Sakarya Şubesi’nin düzenlediği programa iş adamları ve vatandaşlar katıldı. Programda dünyada ki helal gıda çalışmalarına dikkat çeken Dünya Helal Gıda Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ziraat Mühendisi Ekrem Atar katkı maddeleri ve riskleri konusunda
bilgi verdi. Atar, “ katkı maddelerini tamamen reddetmek söz konusu değildir. Ancak sağlığımıza zarar veren ve inanç hassasiyetlerimize ters düşen katkı maddelerini de gıda maddelerimizden uzaklaştırmak gerekir. Uygun olmayan katkı maddelerinin alternatifinin üretilmesi gerekir” dedi. Jelatinin kaynağının bugün için riskli olduğunu dile getiren Ekrem Atar, sığır ve balık jelatinini üretecek iş adamlarına ihtiyaç olduğunu söyledi.
Avrupa’da “şoklu” veya “şoksuz” hayvan kesimi Tabağınızdaki et “şoklu” mu? “Şoksuz” mu?
Caner Yıldırım
Gıda Yüksek ve Ziraat Mühendisi
Avrupa’da, özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadığı Almanya’da, küçükbaş veya büyükbaş hayvan olsun “şoksuz” kesim yılda en az bir kez gündeme gelir. Bu gündem genellikle kurban bayramı arifesinde ortaya çıkar veya çıkartılır. Öncelikle “şoksuz” hayvan kesiminin ortaya çıkması üzerinde duralım: Bu durum Müslüman vatandaşlarla alakalıdır. Belki yıl boyunca Müslüman vatandaş mutfağına giren etlerin İslam usulüne göre boğazlanması gerektiğini hiç aklından bile geçirmez ve bu konuda kasabına veya marketine güvenir. Onlara etlerin nasıl bir kesim metoduyla kesildiğini sorma lüzumu görmez, hele et ürünlerinde böyle bir şeye hiç mi hiç lüzum görmez, çünkü etiketlerin üzerinde ya “helal” yazar, ya da “Türk veya Müslüman usulüne göre kesilmiş etlerden hazırlanmıştır“ ibaresini görür ve rahatlıkla o et ve et ürünlerini tüketir. Oysa madalyonun arka yüzünü bilmez, belki de bilmesi gerekmiyor. Bu konu ilahiyatçıları ilgilendirdiği için üzerinde durmayacağım.
Ş
imdi de “şoksuz” hayvan kesiminin kurban bayramı öncesi ortaya çıkarılması üzerinde duralım: Bu gündemin ortaya çıkartılması “hayvan severler” veya çeşitli dernekleri tarafından desteklenmektedir. Kurban ibadetini yerine getirmek isteyen Müslümanlar çiftliklerin önünde her yıl saatlerce sıra beklediği için, oradan gelip geçenler Müslümanların hayvan “boğazlamak” istediğini anlıyor ve bu uygulamaya karşı çıkan hayvan severlerin de eline bir koz geçmiş oluyor. Hatta birçok kez kurban kesme olayına şikâyet üzerine polisin bile müdahale ettiği bilinmektedir. Bu müdahaleyi Müslümanlar anlamıyor, kendilerinin yine haksızlığa maruz kaldığını düşünüyor ve polise kin güdüyor. Oysa bu olaya devletin polisinin müdahale etmesi gerektiğini -özellikle de bir şikâyet varsabelki de hiç aklından geçirmez. Çünkü Almanya’da hayvanların -kurban niyeti olsun olmasın- “şoksuz” kesilmesine izin verilmez, açıkça Almanya’da “şoksuz” hayvan kesimi yasaktır. Hemen hemen her kanunda olduğu gibi bu kanunun da istisnası vardır. İlk istisna Musevi cemaati için geçerlidir. Onların dini kanunlarına göre hayvanlar “şoksuz” kesilmek zorundadır ve bu konuda kendi aralarında dahi
18
www.dunyahelalgidabirligi.org
hiç bir çelişki yoktur. Peki, Almanya’daki “Müslüman Cemaatleri”nin “şoklu” kesime bakış açısı nedir? Almanya’da bulunan iki büyük cemaat “şoklu” kesime dinen “olabilir” dediği için, Alman makamları Türklerin veya diğer Müslümanların “şoksuz” kesimine Almanya’da izin vermemektedir. Bu konuda birçok yorum yapılabilir ama benim şahsen anlamakta güçlük çektiğim şudur: hayvanı, kurbanda “şoksuz” kesmek gerekiyor, ama diğer zamanlarda “şoklu” kesime “olur” deniyor. Tabii ki kurban olacak hayvanın “yaralı olmaması gerekir” gibi ibarelerin dinimizde yeri vardır. O zaman kendisini yetkili gören veya kendisine yetki verilen cemaatler (ve hatta Alman hükümeti bile kendi aralarında böyle Müslümanları veya Müslümanlığı ilgilendiren konularla ilgilenecek bir birim kurmuş ve bunun sorumlularını tespit etmişlerdir) böyle durumları Alman makamlarına ulaştırsınlar ve Müslümanlar en azından kurban zamanında, 3–4 gün boyunca, önceden tespit edilmiş, tertemiz ortamda ve ehil kişiler tarafından hayvanlara acı vermeden dini görevini yerine getirsinler. Böyle iletiler yapılmaktadır ve hatta her geçen gün -şimdilik- Müslümanların lehine işliyor. Çünkü en azından politik bazda da
böyle konular masaya yatırılmaya başladı. Fakat ben de bir vatandaş olarak bazı şeylerin çok yavaş ilerlediğini düşünüyorum. Dönelim ikinci istisnaya: Yaklaşık 15 yıl önce yukarıdaki anlatılan zorlukları aşmak için ehil bir kasap, uzun süren bir mücadeleden sonra “şoksuz” kesmek için izin alır ve gazete manşetlere ve alaycı karikatürlere rağmen aldığı izni uygulamaya geçer. Ancak Alman makamlarının, yerine göre de basının baskısı ve benim görüşüme göre Müslüman temsilcilerinin -O’nun şahsına değil de- O’nun almış olduğu izne desteklerinin yeterli olmayışından da cesaret alarak, her geçen gün aşamalı olarak artmış ve sonunda O’na sadece bölgesel çalışmasına izin verilmiştir. Bu baskılar izin alan O şahsı çok yıpratmış, bezdirmiş ve hatta işi bırakma noktasına bile getirtmiştir. Özetleyecek olursam: Almanya’da küçükbaş veya büyükbaş hayvan olsun “şoksuz” kesim Müslümanlar için yasaktır. Bu bilgiler Avrupa Türk Döner İmalatçıları Derneği (ATDID e.V.) tarafından 24–25 Eylül’de Berlin’de ikincisi gerçekleştirilen “DÖGA” olarak geçen “döner fuarı”nda (bana göre çok güzel düşünülmüş) da Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti’nin en büyük dana eti kesen ve pazarlayan firmasıyla da görüşerek tasdiklenmiştir.
Hollanda’daki bazı mezbahalar şoklamadan önce ve sonra hayvanın kalbini EKG vasıtasıyla izliyorlar ve hayvanın ölmeden başının gövdesinden ayrıldığını ispat için EKG sonuçlarını elinde tutuyorlar. Hollanda’dan bahsetmişken o ülkedeki yeni uygulamadan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Hollanda’da, Belçika’da, Fransa’da ve hatta danışmanlığını yaptığım kasaplardan aldığım bilgiye göre Polonya’da bile hayvanların “şoksuz” kesimi mümkündür. Ancak bu yazımda Hollanda’yı ve dolaylı olarak da Avrupa’yı 2011’in başından buyana meşgul eden “şoksuz” kesimi yasaklamayı planlayan kanundan bahsedeceğim.
Kısaca “şoklama” uygulamasına da değineyim. Şoklamadan maksat hayvanların bayıltılmasıdır. Küçükbaş hayvanlar elektrik şokuyla, büyükbaş hayvanlar ise özel bir aletle beynine sıkılan bir demir veya küçük bir kurşun ile bayıltılırlar. Hayvanlar bayıltıldıktan sonra boğazları hemen kesilip hayvanın başı gövdesinden ayrılmaktadır. Böyle bir uygulamayı Almanya’nın güneyindeki bir mezbahada yıllar önce görmüştüm. Mezbahada çalışan Müslümanlar da vardı ve onlar şoklamadan sonra hayvanın başını gövdeden keserek ayırıyorlardı. O mezbaha ziyaretinden bu yana beni hala meşgul eden, mezbaha görevlisi veteriner hekime sorulan soruya verdiği bir cevap var. Cevap şu idi: “bazı hayvanlar, özellikle de kalbi zayıf olanlar, şoklama anında, hayvanın başı gövdesinden ayrılmadan ölebilmektedirler.” Acaba o boğazlanmadan, şoklama etkisiyle ölen hayvanlar diğer hayvanlardan ayırt ediliyorlar mı? Yoksa “bunu şoklayan da, başını kesen de Müslüman nasıl olsa” deyip o hayvanlar da piyasaya sürülüyor ve “helal et” diye satılıyor mu? Bu ve benzeri soruların cevaplarını ilahiyatçıların vermeleri gerekiyor.
Hollanda Temsilciler Meclisi Haziran 2011 sonunda “şoksuz” kesimin yasaklanmasını öngören yasa tasarısına “evet” dedi. Bu ülkede şu ana kadar Museviler ve Müslümanlar hayvanları “şoksuz” kesebildikleri için bu yasa tasarısı da sadece bu iki dine mensup kişileri ilgilendiriyor. Ama bu yasağın tam olarak yürürlüğe girebilmesi için şu anki hükümet yaklaşık bir yıllık süre vermiştir. Bu süre içinde bu kanunun Museviler ve Müslümanlar için uygulanıp uygulanamayacağı araştırılacak ve tartışılacak. Burada özellikle iki şartın üzerinde durulması öngörülmüştür. Birinci olarak; “şoksuz” kesimin hayvana, “şoklu” kesime göre daha az acı/eziyet verip vermediği Müslümanlar ve Museviler tarafından ispatı ve ikinci olarak da toplumun ve tabii ki dini cemaatlerin bu karara genel bakış açısının ve tepkisinin izlenmesi. Bu yasa tasarısına ilk tepkiyi Musevi cemaati veriyor ve bunu 40 bin imza ile bu konuya hassas Müslümanlar takip ediyor. Bu şartlar altında şu an gelinen durum –tabii ki kesin olmamakla beraber- biraz yüreklere su serpecek gibi görünüyor: “şoksuz” hayvan kesiminin özel olarak eğitilmiş kişilerin çalıştığı ve bu alanda tam donatımlı mezbahalara kesim için özel izin verilmesi yönündedir. Haziran sonundaki karardan sonra böyle bir “özel izinle” “şoksuz” kesimi Hollandalı mezbaha sahipleri de kabul edeceklerdir. Zaten böyle bir uygulama Almanya’da Musevi cemaatinin uyguladığı istisnai bir uygulamadır. Hollanda’da böyle bir istisnai durum sadece Musevi cemaati için değil, Müslümanlar için de geçerli olacaktır. Bu kararda Hollanda’da on kadar mezbahanın Müslümanların işletmesinin de büyük rolü olacağına inanıyorum. Çünkü işin içine
ekonomi giriyor. Eğer Hollanda’da koşer veya helal et kesimi yapılamaz ise bu ülke et ihraç etmek yerine et ithal eder hale gelecektir. Hollanda’ya karşılık Almanya’da benim bildiğim bir küçük bir de orta ölçekli mezbaha işletmesi Türklere ait. Bir ülkede Müslümanların işlettiği on tane mezbaha olması gerekmiyor ama onların kapasite olarak o kadar büyük olmaları gerekiyor ki, böyle kararlarda da söz sahibi olabilsinler. Ama böyle kararlara, 24–25 Eylül’de Berlin’de ikincisi düzenlenen “Döner Fuarı”nda da tekrar gerçekler önüne sürüldüğü gibi, döner üreticilerinin de çok büyük katkısı olabilir. Çünkü döner Almanya’da artık sadece Almanya iç piyasa için üretilmiyor, ihraç bile ediliyor. Neden Almanya’nın “en helal” etlerinden üretilen döneri Avrupa tüketmesin? Almanya belki de en kısa zamanda Türkiye’ye bile döner ihraç edilebilir. Dönerin Alman ekonomisine katkısı 2,7 milyar Avro ciro yapması ve yaklaşık 100 bin kişiye iş sahası sağlamasıdır. Eğer gıda sektöründe de Müslümanlar, özellikle de et sektöründe, -Berlin’deki döner fuarında büyük elçimizin de dediği gibi- birlik olurlarsa ve de bir taraftan helal gıdanın Alman ekonomisine katkısı, diğer taraftan da cemaatlerin diyalog çalışmalarıyla, tüketiciler bana göre en kısa zamanda, daha kaliteli, daha hijyenik ve “en helal” gıdalar tüketeceklerdir. Hollanda ile alakalı bilgilerimi üç yıl aradan sonra aktüalite eden Hollanda’dan, Koç et ürünleri (Koç Vleeswaren) firması sahibi Sayın Hikmet Gürcüoğlu Bey’e teşekkür ederim ve işlerinde başarılar dilerim. ATDID derneğine de buradan başarılar diliyorum ve nice döner fuarlarında görüşmek üzere… www.dunyahelalgidabirligi.org
19
RENGARENK TEHLİKE:JELATİN Jelatin sığır, domuz gibi kasaplık hayvanlardan veya balık gibi omurgalıların kollajenin kısmı hidrolizi ile elde edilen hayvansal kaynaklı bir protein ürünüdür. Kollajen hayvanların deri, kemik, kıkırdak, lif ve bağ dokularında bulunmaktadır. Jelatin üretiminde başlıca hammadde olarak domuz kemik ve deri altı tabakası ile sığır kemik ve derileri kullanılmaktadır.
B
ir protein ürünü olan jelatin ve jelatinli gıdaların insan sağlığına karşı herhangi bir negatif etkisi bulunmamaktadır. Fakat jelatin ve jelatin içeren gıdalar özellikle Avrupa ülkelerinde genelde domuz ve helal yoldan kesilmemiş hayvanlardan elde edilir. Jelatin, gıda ürünlerinde jelleştirme ve koyulaştırma maddesi olarak kullanılmaktadır. Jelatin bir gıda maddesi olarak kabul edildiğinden dolayı E numarası bulunmamaktadır. Jelatin; gıda, beslenme, kozmetik, eczacılık, gübreler, jelatin kaplamalar, temizlik ürünlerinde mikro- enkapsülasyon gibi bir çok alanda kullanılabilmektedir. Avrupa’da elde edilen ve gıdalarda kullanılan jelatinin % 90’ı domuzdan % 10’u sığırdan elde edilmektedir. Türkiye’de şu anda değil helal jelatin her hangi bir jelatin üreten firma bulunmamaktadır. Yani Türkiye’deki jelatinler de başka ülkelerden gelmekte-
dir. Jelatin hammaddesi itibari ile de İslam inancına sahip tüketiciler için sakıncalar teşkil etmektedir. Bu temel gerekçe nedeni ile ürünlerinde jelatin kullanan firmalar, Müslüman tüketicinin hassasiyetlerini göz önüne alarak jelatin yerine bitkisel jelleştiriciler, balık jelatini veya Pakistan, Malezya gibi müslüman ülkelerden jelatin temin edebilirler.
Jelatin ilk önce katkı maddesi olarak kabul edilmiş ve E 441 numarası verilmiştir. Fakat şu anda jelatin bir gıda bileşeni olarak kabul edilmekte ve ismi ile yazılmaktadır. Bir ürünün etiketinde sadece jelatin yazıyorsa bu jelatinin kaynağının belirtilmediği anlamına gelmektedir. Yani bu jelatin sığır, domuz, balık veya kanatlı hayvanlardan elde edilen jelatin olabilir. Bu karışıklığı önlemek için bir çok üretici kullandıkları jelatinin kaynağını da yazmaktadır.
Jelatinin Gıdalarda Kullanım Alanları
Jelatin gıda endüstrisinde en yaygın kullanılan hidrokollidir. Gıda maddelerinin üretiminde, üretilen ürüne göre değişen fonksiyonlar üstlenir. Jelatinin gıdalarda koyulaştırıcı etki yapması için en az % 0,5 miktarında kullanılması gerekmektedir. Aşağıda jelatinin fonksiyonu ve kullanım alanları açıklanmıştır. • Durultma ajanı, berraklaştırıcı: meyve • Köpürmeyi engelleyiciler: şekerlemeler, suları, sirke kremalar, dondurmalar, • Emülgatör: çorbalar, soslar, tatlandırıcı- • Kristalizasyonu düzenleyici: dondurlar, et ürünleri, kremalar, margarin, şemalar, buzlu ürünler, donmuş tatlılar kerlemeler, süt ürünleri, meyveli yoğurt • Stabilizatör: krem peynirler, çikolatalı • Film oluşturucu: meyve ve etlerin yüsütler, yoğurt, buzlu ürünler, kremalar, zeylerinin kaplanması donmuş tatlılar • Jelleşen yapıyı koruyucu: şekerlemeler, • Su bağlama ajanı: rulo etler, konserve dondurulmuş ürünler, donmuş tatlılar, etler, şekerlemeler, peynirler, süt ürünkremalar, dondurmalar leri • Jelleşme ajanı: jöleli tatlılar, etli mezeler, • Yapı sağlayıcılar: lokum, helva, kremaet sosları, şekerlemeler, lar, sufleler, fırın ürünleri • Koyulaştırıcı, yoğunlaştırıcı: toz içecek • Yapışma ajanı: şekerlemeler, et ürünleri karışımları, et suyu, soslar, çorbalar, puKaynak: Gıda Katkı Maddeleri Rehberi / Harun ŞİMŞEK 2. Baskı Şubat 2011 dingler, jöleler, şuruplar, süt ürünleri,
20
www.dunyahelalgidabirligi.org
Kimse Yok Mu?
ZOR ZAMANLARIN ARANAN ŞEFKAT ELLERİ Dünya ve Türkiye’de umudun adresleri… Kimsesizden açına kadar herkesin ayırt edilmeksizin kapılarını çalabileceği iki dernek… İkisi de çok uzun bir geçmişe sahip olmasa da kısa zaman içinde yaptıkları adlarını dünyaya duyurmalarına sebep oldu. Yiyecek bir parça ekmek bulamayanların yüzünü güldüren, yılda bir defada olsa bile Kurban vesilesi ile et yemelerini sağlayan iki dernek. Kurban Bayramı ve ithal eti işlediğimiz sayımızda Kurban Bayramı’nın önemli özeliği olan paylaşımları düzenleyen ve toktan isteyip aça ulaştıran bu iki dernekten biraz bahsetmek doğru olur diye düşündük. Kırılan güven algısına karşın “Temiz, Sağlıklı ve Helal” Etin Kurban Bayramı’nda muhtaç ailelere ulaştırılmasını sağlayan derneklerle ilgili ayrıntılı bilgiyi birinci elden; Kimse Yok Mu? Derneği Genel Başkanı Ünal ÖZTÜRK ve İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent YILDIRIM’dan aldık. Kurulduğ u günden bu güne dünyanın pek çok yerinde umut inşa eden Kimse Yok Mu Derneği, çalışmaları devlet tarafından da desteklenen, yardımseverlerin güvenini kazanan bir dernek… 18 Ocak 2002’de kurulan Kimse Yok Mu Derneği kurulduğu günden bu yana yardıma muhtaçların kimsesi olmaya devam ediyor. Kamunun gözünde saygın bir yeri olan ve itibar gören Kimse Yok Mu Derneği Bakanlar Kurulu Kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsüne ulaşmış, İzinsiz Yardım Toplama Yetkisi kazanmış, BM ECOSOC üyesi olmuş, TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülmüş bir dernek… Türkiye genelindeki 28 şubesiyle; Pakistan’dan, Sudan’a, Kırgızistan’dan Somali’ye kadar toplam 68 ülkeye ulaşarak ihtiyaç sahiplerine umut ışığı olduk ve olmaya da devam ediyoruz.
Önce komşunun karnını doyurmak
Kimse Yok Mu Derneği olarak yardım faaliyetlerine en yakınlarından başlamayı düstur edindik. Dernek olarak yerlerine ulaştırmaya çalıştığımız toplu
22
www.dunyahelalgidabirligi.org
yardımların yanında; Türkiye genelinde yardıma muhtaç ailelerin başvurularını değerlendirerek ücra köşelerde kalmış, kimsenin haberdar olmadığı yardıma muhtaç insanların umut ışığı olmaya çalıştık.
Yardım seferberliği kalıcı hale geliyor
Kimse Yok Mu Derneği bu büyük yardım seferberliğinin sürekliliği için benzersiz bir proje yaptı. Kardeş aile projesi çatısı altında ihtiyaç sahiplerinin sorunları geçici değil kalıcı olarak çözülüyor. Kardeş Aile girişimi ilk kez Kimse Yok Mu Derneği tarafından hayata geçirilen, ülke, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin tüm insanlığı kapsayan bir proje... İhtiyaç sahibi ailelere her anlamda yardımı kapsayan Kardeş Aile projesi ile maddi durumu belli bir düzeyin üzerindeki varlıklı aileler, ihtiyaç sahibi ailelerle buluşturularak onlara maddi ve manevi manada destek olmaları için zemin oluşturuyor.
Afetlerde Gözlerin Aradığı Kurum Kimse Yok Mu Derneği olarak yardım faaliyetlerini gerçekleştirirken yurt içi ve yurt dışı ayırmaksızın ulaşabileceğimiz en ücra noktalara kadar elimizi uzatarak, doğal afetlerden sonra sıcak
bir liman olmaya çalışıyoruz. Tsunami Endonezya’yı vurduğunda, Sel Pakistan’ı sular altında bıraktığında, Sidr Kasırgası Bangladeş’i boğduğunda, Tacikistan sele yenik düştüğünde, Filistin-Lübnan kurşunlara hedef olduğunda, Çocuklar yetim kaldığında Kimse Yok Mu olarak oralarda olmaya çalıştık.
Kurbanla yaklaş
Geçtiğimiz Kurban bayramında yurt içinde ve yurt dışında on binlerce kişinin mutluluğuna vesile olduk. Yapılan yardımlarla Türkiye’de 11 bin 520 adet kurban hissesini, toplam 34 bin 560 aileye ulaştırdık. Yurt dışında ise 36 ülkede toplam 36 bin 526 adet kurban hissesini 109 bin aileye ulaştırdık. Dernek olarak binlerce aileye bayramlık hediyeler verdik. Kurban 2011 kampanyasıyla toplanacak bağışları da, Afrika yardımlarını kapsayacak şekilde değerlendirerek, kurak topraklarda sıkıntılı günler geçiren halkın yanında olmaya devam edeceğiz. Eğitim yardımlarından sağlık yardımlarına kadar daha bir çok alanda dünyada ki bütün muhtaçlara yardım ulaştırmaya çalıştırdık. Bunu biraz olsun başarmışız ki bir felakette ya da zor bir durumda dünya gözünün aradığı isimler arasında yer aldık.
1992 yılında Bosna Savaşı sırasında, bir grup hay ırseverin savaş bölgesine insani yardım ulaştırma çabalarıyla temellerini attığı İHH İnsani Yardım Vakfı’nın resmi hüviyeti ve kurumsal yapısı 1995 yılında oluşturulmuştur. Savaş, afet, yoksulluk ve insan hakları ihlallerinin olduğu bütün bölgelere ulaşmayı hedefleyen İHH, insani meselelerin çözümünde devletlerin ve devletlerarası kuruluşların müdahalesinin yanında sivil girişimlerin de tamamlayıcı nitelikte olduğuna inanmaktadır. Nerede olursa olsun sıkıntıya düşmüş, felakete uğramış, savaş, doğal afet, iç savaş vb. sebeplerle mağdur olmuş, yerinden edilmiş, yaralanmış, sakatlanmış, zulme uğramış tüm insanlara gerekli yardımı ulaştırmak ve bu insanların temel hak ve hürriyetlerinin korunması için gerekli bütün girişimleri yapmak İHH’nın temel amaçlarındandır. İHH öncelikli olarak savaş, çatışma ve doğal afet bölgelerine mağdurların acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere gıda, giyecek ve çadır dağıtımı gibi hizmetler götürmektedir. Aynı dili, aynı dini, aynı kültürü paylaştığımız Kafkasya’ya; Bosna ve Kosova savaşlarının yaşandığı Osmanlı mirası Balkanlar’a; tarihi savaşlar ve iç çatışmalarla örülmüş hüzünlü Ortadoğu’ya; doğal afetlerle mücadele eden Güneydoğu Asya’ya ve yoksulluğun ve sömürge döneminden miras iç çatışmaların kronikleştiği Afrika’ya insani yardım ulaştıran İHH, bu bölgelerde çalışmalarını sürdürmektedir.
İHH Unutulmuş ve ihmal edilmiş topraklarda, insani krizlerin ortasında yaşam mücadelesi veren Arakan, Patani, Doğu Türkistan, Keşmir halklarına yardım eli uzatan İHH, bu gibi coğrafyaları dünya gündemine taşımayı yine öncelikli görevleri arasında addetmektedir. İHH, kıtlık ve susuzlukla boğuşan, yoksulluk ve yoksunluğun kronikleştiği coğrafyalara, sağlık hizmetleri götürürken bölge insanının kendi ayakları üzerinde durmasını hedefleyen uzun vadeli projeleri hayata geçirmektedir. Bu meyanda ailelere yönelik mesleki eğitim kursları düzenlemekte; yetimhane hizmetleriyle kimsesiz çocuklara sahip çıkmakta; doğumevi, gezici klinik gibi sağlık hizmetleri sunmakta, camiler inşa etmekte, araştırma ve bilgisayar merkezlerinin kurulması, eğitim gibi pek çok projeyi hayata geçirmektedir. Dönemsel olarak gerçekleşen Ramazan ve Kurban kampanyaları ile binlerce muhtaç aileye ulaşan İHH hâlihazırda 35 ülkede Sponsor Aile projesi kapsamında 22.085 yetimin bakımını üstlenmiş, Afrika’da 53.341 katarakt hastasının ameliyatını gerçekleştirmiş ve 181.205 göz hastasını sağlık taramasından geçirmiştir. Su problemiyle karşı karşıya olan 18 ülkede 2400’ün üzerinde su kuyusu açmış ve açmaya da devam etmektedir. TBMM’nin “üstün hizmet” madalyasıyla ödüllendirdiği İHH, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da “kaynaklarını en iyi kullanan vakıf” olarak seçilmiştir. Kurulduğu günden bu yana çalışmalarına aralıksız devam eden İHH, iyiliği her zaman her yere taşımaya devam edecektir.
Kimse Yok Mu? Türkiye genelindeki 28 şubesiyle; Pakistan’dan, Sudan’a, Kırgızistan’dan Somali’ye kadar toplam 68 ülkeye ulaşarak ihtiyaç sahiplerine umut ışığı olmaya devam ediyor.
Savaş, afet, yoksulluk ve insan hakları ihlallerinin olduğu bütün bölgelere ulaşmayı hedefleyen İHH, insani meselelerin çözümünde devletlerin ve devletlerarası kuruluşların yanı sıra sivil girişimlerin de tamamlayıcı nitelikte olduğuna inanıyor.
www.dunyahelalgidabirligi.org
23
İthal et Neye niyet, Neye kısmet? Türk sofralarının asırlardır vazgeçemediği lezzet… Niyet; temiz, sağlıklı, helal et… Ne kadarını becerebildiğimiz ise, ya kısmet… Türkiye tükettiği etin sadece %20’sini kendisi karşılayabiliyorken, geriye kalan % 80’ini ithal ediyor. İthalat ise inanç değerleri, yaşam biçimleri, kültürleri, domuz eti ve türevlerine bakış acısı farklı coğrafyalardan gerçekleştiriliyor. Bu durum toplum sağlığı ve inanç kriterleri açısından büyük riskler taşıyor. Hal böyle olunca ; Türkiye’de et üretimi ve hayvancılık sorunları konusuna Dr. Mustafa Altuntaş’ın ayrıntılı incelemeleri ile ışık tutmaya çalışırken, ithalat denetimleri konusunda tek yetkili merci olan Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü’ne konu ile ilgili merak edilenleri sorduk... Türkiye ve dünyada gıda denetimlerinin nasıl yapıldığını Gıda Mühendisi/Baş Denetçisi İlknur Öztürk ele alıyor. Kurban Bayramı ikliminde üst perdeden tartışılmaya başlayan bu önemli mevzuya farklı çevrelerden farklı görüşlerle bu sayımızda açıklık getirmeye çalıştık.
www.dunyahelalgidabirligi.org
25
1970…
Türkiye et bakımından kendi kendine yeterlidir. Üretim talebi karşıladığı gibi her yıl kasaplık canlı hayvan ve et ihracatı da yapılmaktadır. 1990…
Dr. Mustafa ALTUNTAŞ Uzman Veteriner Hekim 1956 yılında Merzifon’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra 1972 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesine girdi. Mezuniyet sonrası Bafra Karaköy Veteriner Zootekni Araştırma Enstitüsünde (Karaköy Harası) veteriner hekim olarak Koyun Yetiştirme, Kümes Hayvanları ve Sığır Yetiştirme şubelerinde (1978-85) çalıştı. Kurum çevresindeki köylerde yürütülen sun’i tohumlama uygulaması ve yetiştirici eğitim programlarının organizatörlüğünü yürüttü. TİGEM Ceylanpınar Tarım İşletmesinde Müdür Yardımcılığı görevi (1985-88) sonrasında Bala, Kazova ve Sakarya Tarım İşletmelerinde İşletme Müdürlüğü görevini yürüttü. Üst yönetim emrine 1998 yılında müşavir olarak atandı. 1999-2003 yılları arasında TİGEM Atçılık Daire Başkanlığı görevini yürüttü. Halen Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Üst Yönetim Müşaviri olarak görevini sürdürmektedir.
26
www.dunyahelalgidabirligi.org
Kırsaldan kente göçün başladığı buna bağlı olarak da toprakların ve ağılların boş kalması buna karşılık tüketen nüfusun gitgide arttığı bir dönem. Ticaretin yapısı tersine döndü ve ihracatçı durumdan ithalatçı konumuna gelindi. 2011...
Türkiye’de büyük çekişmeler sonucu tek başına iktidar olan bir hükümet ve getirdiği yeni politikalar. 2002 yılında değişen politikalarla hayvancılık ve tarım alanında her ne kadar bir iyileşme olsa da yükselen alçalan grafik sonuçları hayvancılıkta hala geriye doğru bir gidiş yaşandığını gösteriyor. Hayvancılık alanında yaşanan grafiksel değişimler doğru orantılı olarak et fiyatlarını da hareketli bir hale getirdi. Et fiyatlarını orantılamak isteyen ve ülkede ki açığı kapatmak isteyen hükümet ise çare olarak canlı ve karkas et ithalini uygun gördü. Ne kadar uygun olduğu ne kadar işe yaradığı sürekli tartışılsa da ithal etmeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
Dünden Bugüne Türkiye Hayvancılığı ve Et Sorunu “Türkiye gıda üretimi açısından Dünya’da kendi kendine yeterli çok az sayıda ülkeden birisidir!”
B
u ifadeyi gerek ders kitaplarında gerekse tarım ve hayvancılıkla ilgili yayın ve yazılarda sıkça görmek mümkündü. “Ancak bu kendine yeterlilik kantitatif olup, kalitatif olarak beslenmemizde yetersizlik ve dengesizlik söz konusudur.” şeklinde devam ederdi. Bu ifadeler daha iyiye ulaşmanın, ülke insanlarının sağlıklı beslenmeleri için gerekli gıda maddelerinin kaliteli ve yeterince üretimi için yapılması gerekenleri vurgulamak için kullanılırdı. Bu ifadeler; ne çağlar ötesine, ne de asırlar öncesine aittir. Sadece 30-40 yıl öncesinindi.
Gelinen noktada aynı sözler söylenirse; sektörü bilen insanların değerlendirmesi nasıl olur? Bu süreç ki Türkiye’nin ekonomik yapısında hızlı değişimin yaşandığı, Avrupa ile bütünleşme için her türlü özverinin gösterildiği, kısaca ülkenin çağ atladığı(!) dönemi, son yıllardaki her şeyin yolunda(!) olduğu bir zaman
dilimini kapsamaktadır.
Gönül isterdi ki bu sürecin sonunda, gıda üretimi kalite ve kantite olarak yeterli olduğu gibi, üretim fazlası olsun, birim üretim değerleri gelişmiş ülkeler seviyesinde olsun.
Gıda üretiminin bütünündeki durumun ötesinde, hayvansal gıda üretimi ülkenin geleceği, beyinlerin gelişimi ve sağlıklı bir nesil için daha da önemli görülmektedir. Genç Cumhuriyetin 50. yılından bu yana yaşanan süreçte, hayvancılık ne durumdan, hangi noktaya gelmiş, neler hedeflenmiş, neler yapılmıştır? Geleceği görebilmek için bu kısa geçmişe bakmakta yarar vardır. Planlı döneme geçildikten sonraki ilk üç plan döneminde ilke edinilen ve yapılması planlanan hususlar hayvancılığın problemlerine önemli düzeyde çözüm getirebilecek unsur olarak görülebilir. Ancak, geçen zaman sürecinde bu hususların bir kısmının yerine getirildiği, bir kısmında ise başlanılıp belirli düzeylere ulaşıldığı bilinmektedir. Bazı konuların ise Yetiştirici Birlikleri ve Mera Kanunu örneklerin-
de olduğu gibi yeterliliği tartışmalı olmakla birlikte ancak son yıllarda yürürlüğe konulabildiği görülmektedir. 1931 yılında yapılan I.Ziraat Kongresinde, Karacabey Harası Sığırcılık Şefi Uzman Veteriner Hekim Kadri (Öztaş) Bey tarafından sunulan tebliğde kurulması önerilen, yine, II.Beş Yıllık planda “Yetiştiricilerin, üretimle tüketim arasındaki safhaları da kapsamak üzere teşkilatlanması” şeklinde ifade edilen, her dönemde konuşulan “Yetiştirici Birlikleri” konusu halen çözümlenmiş değildir. Bunların ötesinde “Hayvansal ürünler ihtiyacının yurt içinden karşılanması hedefi” unutulmuş, her türlü hayvansal üründe dışa bağımlı hale gelinmiştir. Yine ilk dönemlerde planlanan “fiyat politikası oluşturma ve bu politikaya uygun destekleme alımları”, hayvancılığa hizmet veren tarımsal KİT‘lerin etkisizleştirilmesi ve elden çıkartılması ile gündemden kalkmıştır. Hayvan varlığı ve üretim değerlerine ait son yıllara ait veriler incelendiğinde; nereden nereye gelindiğini değerlendirmek kolaylaşacaktır.
www.dunyahelalgidabirligi.org
27
Cumhuriyetin 50 Yılındaki Durum ve Değerlendirmeler Türkiye’de 1970’li yılların başında hayvancılığın genel durumu ve et üretimine ilişkin yapılan değerlendirmelere kısaca yer vermek gerekirse; şu şekilde özetlenebilir(6). Üçüncü beş yıllık Kalkınma Planında ifade edildiği şekliyle; Türkiye’de bir inek yılda 739 kg süt verirken gelişmiş ülkelerde 4000 kg dır. Karkas ağırlığı ise bizde 91 kg iken gelişmiş ülkelerde 250 kg dır. Sığır kasaplık gücünün % 72’si, koyun kasaplık gücünün %96.8 et kalitesinin düzeltilmesi ve veriminin artırılması amacıyla özel olarak
besiye alınmadan kesilmektedir. Toplam et üretiminin yaklaşık %41 i mezbahalardan, %59’u da mezbaha dışı kesimlerden elde edilmiştir. Kontrollü kesimlerin % 85.5’i Belediye Mezbahalarında, % 14.5’i Et kombinalarında yapılmaktadır. Et ve Balık Kurumu Kombinalarında üretilen et miktarı toplam et üretiminin % 5.5’i kadardır.
* Türkiye’de sığır ve koyun kompozisyonu
Türkiye et bakımından kendi kendine yeterlidir. Üretim talebi karşıladığı gibi her yıl kasaplık canlı hayvan ve et
ihracatı da yapılmaktadır. 1970 yılında yaklaşık 17 bin ton et ve karşılığı canlı hayvan ihracatı yapılmış, 518 bin ton et de yurt içinde tüketilmiştir. 1972 yılında fert başına 17.8 kg kasaplık hayvan eti tüketildiği hesaplanmıştır. Yapılan araştırmalar et talebinin gelir elastikiyetinin civarında olduğunu göstermektedir. Diğer bir ifade ile Ülkemizde fertlerin harcanabilir gelirlerindeki artış oranına denk bir oranda et tüketimi ve talebi artmaktadır. Türkiye Yılda fert başına et tüketimi açısından son sıralarda yer almaktadır.
Türkiye et bakımından kendi kendine yeterlidir. Üretim talebi karşıladığı gibi her yıl kasaplık canlı hayvan ve et ihracatı da yapılmaktadır. 1970 yılında yaklaşık 17 bin ton et ve karşılığı canlı hayvan ihracatı yapılmış, 518 bin ton et de yurt içinde tüketilmiştir. Yapılan çok sayıdaki araştırma kişilerin ve toplumların refahına paralel olarak hayvansal yiyeceklere talebin arttığını ispatlamıştır. Bu konuda et baş sırayı işgal etmektedir. Bu araştırma sonuçlarına göre et tüketiminin 8090 kg civarında doymuş hale geldiğini ortaya koymaktadır. Türkiye’nin durumu bu seviyenin çok altında olduğundan refahla birlikte tüketim ve talebin hızla artması kaçınılmazdır. Kaçağın önlenmesi, ihracatın durdurulması var sayıldığında üretim artışı sağlanmadığı takdirde düşük tüketimden dolayı görülen üretim fazlası artan nüfusun ihtiyacını ancak 2-3 yıl aynı tüketim ölçüleri içinde karşılayabilecektir. Türkiye’nin kasaplık hayvan ve et yönünden geleneksel pazarları vardır.
28
www.dunyahelalgidabirligi.org
Bunlar arasında , Sovyet Rusya, İran, Irak, Suriye, Lübnan ile Yunanistan, Libya, Kuveyt ve kasaplık at ithal edilen İtalya sayılabilir.
AET, et üretimi yönünden kendine yeterli olmadığı gibi yapılan hesaplar bu topluluğun yıldan yıla artan bir et açığı ile karşılaşacağını göstermektedir. AET 1968-69 yılında 790 bin ton et ithal etmiştir ki bu miktar Türkiye’nin tüm et üretiminden fazladır. Sadece sığır ve dana etleri ithalatı 473 bin tonu bulmaktadır. AET‘nin toplam et açığının 1980 lerde 1 milyon tonu bulacağı yapılan projeksiyonlarla tes-
pit edilmiştir. Bu itibarla dahilde etkili tedbirler alınabildiği sürece artırılacak üretimin eritilmesi açısından herhangi bir zorlukla karşılaşılmayacağı anlaşılmaktadır.
DİE Yayınları ve DPT kabullerine göre yapılan hesaplamalarda 28 milyon büyükbaş hayvan birimi varlığının yıllık kaba yem ihtiyacı yaklaşık olarak 52 milyon tondur. Buna karşılık üretim ise % 98.2 si ilkel çayır ve meralar olmak üzere toplam 17.1 milyon tondur. İhtiyacın 24 milyon tonluk kısmı samanla karşılansa dahi yaklaşık 15 milyon ton açık bulunmaktadır.
Türlü yönleriyle açıklanan hayvancılığın sorunları özetlendikten sonra, Türkiye hayvancılığının en önemli probleminin yapısal bozuklukla başladığı, hayvancılıkla ilgili hangi tedbir hangi politika uygulanırsa uygulansın bu yapısal bozukluğun göz önüne alınması gereği belirtildikten sonra hayvancılığın diğer sorunları;
bundan 50 yıl önce Batıda uygulanan yem üretim ve hayvan besleme metotlarını yerleştirebilse, kendi ihtiyacını karşılayabildiği gibi yabancı ülkelere de geniş ölçüde hayvansal üretim maddeleri ihraç edebilir.”sözleri hatırlatılmaktadır.
1.-Politika (Tercihler, destek ve sübvansiyonlar), 2.-Çevresel faktörler (Bakım, besleme, sağlık ), 3.-Islah,
4.-Örgütlenme,
5.-Pazar başlıkları altında incelenmiş ve özetlenmiştir.
Türkiye’nin birçok avantaja sahip olduğu belirtilerek yıllar önce Ülkemizde araştırmalar yapan Prof. Baade’nin “Türkiye hayvancılık endüstrisine,
IMF Politikaları ve Hayvancılığa Etkileri Türkiye’de IMF politikalarının yürürlüğe konulduğu 24 Ocak 1980 kararları sonrasında önemli makropolitik değişiklikler yaşanmıştır. Türkiye, 1980’li yılların ikinci yarısına kadar hayvan ve hayvansal ürün ticaretinde ihracatçı ülke konumunda bulunurken, net ithalatçı konumuna gelmiştir. Başta canlı hayvan olmak üzere sürekli bir dışsatım pazarına sahip olan Türkiye, 1980’li yıllarda yapılan plansız ve görünürde hedefi bulunmayan, üretime kıyasla aşırı
30
www.dunyahelalgidabirligi.org
miktarda, canlı hayvan ve et ihracatı yapmıştır. Bu süreç sonucunda 1990 yılından itibaren ticaretin yapısı tersine dönmüş, hayvansal ürünlerin tamamı dikkate alındığında 1992 yılından itibaren net ithalatçı konumuna gelinmiştir. Canlı hayvan ve hayvansal gıda dış ticaretinde 1995 yılında ithalatımız ihracatın üç katı düzeyine yükselmiştir. Grafiklerdeki hayvansal ürün dış ticaret değerlerinde(8), konunun inceleme kapsamında yalnızca canlı hay-
vanlar ve gıda türü hayvansal ürünler alınmıştır. Diğer hayvansal ürünler ki sanayi hammaddesi özelliği taşımaları ile birlikte dış ticarette önemli yere sahiptirler. Deri ve yapağıyı da içine alan bu tür hayvansal ürünlerde ithalat oranı daha da yüksektir. Hayvansal ürün dış ticaretinin önemli kısmını canlı hayvan ve et teşkil etmektedir. Canlı hayvan dış ticaretinde ana kalemleri teşkil eden sığır ve koyun ihracat ve ithalat tutarları grafikte gösterilmiştir.
Canlı hayvan dış ticaretinde(8), eskiden beri koyun ihracatı önemli yer tutmakta olup hayvansal ürün dış ticaretinde dengeyi sağlayan yegane unsur olarak görülmektedir. Her yıl 200-250 milyon dolar civarında gerçekleşen koyun ihracatı yanında diğer canlı hayvan dış ticareti fazla bir önem arz etmemektedir. Geçmişte resmi ihracatın yanında komşu ülkelere yapılan kaçak satışla-
rın da önemli bir miktar olduğu bilinmektedir. Buna karşılık 1990 yılından itibaren koyun ihracatında genel anlamda düşme gözlenmesine karşılık sığır ithalatının dış ticarette önemli yer aldığı görülmektedir. Sığır ithalatı 1995 yılında zirveye ulaşırken kesin miktarı belirlenemeyen ve dolayısıyla grafiklerde gösterilemeyen ancak son yıllarda geçmişte olanın tersine bir hareket başlayarak önce koyun daha
Canlı büyükbaş hayvan ticaretinde eskiden beri damızlık ithalatı nedeniyle ithalat ağırlığı olmasına karşılık 1980 li yılların ilk yarısında cazip hale getirilmesiyle ihracat da belirli seviyede öneme haiz iken 1986 yılından sonra tükenme noktasına gelmiştir. 1990’lı yıllar ise damızlık ithalatı yanında kasaplık ithalatının da öne çıktığı yıllar olmuştur.
Et ve et ürünlerine ait dış ticaret tutarları (8) grafik olarak gösterilmiştir. Canlı hayvan ihracatı ile birlikte et ihracatçısı konumunda iken kırmızı et ihracatı yıldan yıla hızlı bir düşüş göstermiştir. İhracattaki bu azalmaya karşılık et ithalatı da hareket görmeye başlamış, 1990 yılında et ithalat ve ihracat değerleri birbirine yakın düzeye gelirken 1991 yılından itibaren ihracat -ithalat dengesi tersine dönmüştür. 1992 yılında yüksek miktarda gerçekleşen koyun eti ihracatı dışında et ithalatçısı ülke konumuna gelinmiştir.
Küçükbaş hayvan dış ticaretinde ise canlı koyun ihracatı 1990 lı yıllara kadar devam etmiştir. Bu yılların başında azalırken daha sonra kaçak ithalat ve sınır ticareti çerçevesinde ithalat trendi başlamıştır. Kırmızı et dış ticaretinde de canlı hayvan varlığı ve dış ticaretine paralel olarak 1990 yılından itibaren net ithalatçı konumuna gelinmiştir.
sonra da sığır kaçak girişleri ülke hayvancılığındaki tüm dengeleri etkileyecek boyuta ulaşmıştır. Bu duruma sınır ticareti kapsamında yapılan ithalat da ilave edildiğinde bilhassa 1997-1999 canlı hayvan ve et ithalatının yasaklandığı dönemde gayri resmi ithalatın hiç bir dönemde ulaşılamayan hayvansal ürün dış ticaretinin oldukça üzerinde olduğu sektörün içindeki insanların bildiği bir gerçektir.
Hayvancılığın geldiği noktayı etkileyen problemlerin içerisinde en çok ifade edilen konulardan birisi de bu süreçte yaşanan terör olaylarıdır. Bu konuda tespiti doğru yapmak gerekir. Terörün geldiği noktada hayvancılığa etkisi yabana atılamaz. Ancak, terörün arkasındaki sebepler ve emperyalist güçlerin oyunları aşikardır. Bununla birlikte terörü besleyen ekonomik faktörlerin başında ise hayvancılıkta uygulanan politikaların geldiği göz ardı edilmemelidir. Hayvancılıktan başka geliri olmayan insanlar, kazanç sağlayamayınca büyük kentlere göç etmişlerdir. Her iki maceranın sonucu da, Türkiye’nin geldiği noktadaki sosyo-ekonomik sıkıntıların kaynağını oluşturmuştur. O nedenle uygulanan politikaları iyi niyetle bağdaştırmak akılcı görülmemektedir. Sadece terör bölgesinde değil, Anadolu’nun tamamında kırsal kesimde aktif işgücü açığı oluşmuş ve sektörü olumsuz etkilemeye devam etmektedir. www.dunyahelalgidabirligi.org
31
Et İthalatı ve Et Fiyatları Türkiye hayvancılığını etkileyen en önemli faktörler arasında yer alan et ithalinin yoğun gündeme geldiği geçmiş yıllarda da, bugün olduğu gibi iç piyasadaki et fiyatları ve ithalata konu olan uluslar arası pazardaki fiyatlar karşılaştırılmıştır. Yetiştiricinin eline geçen fiyatlar her nedense hiçbir zaman karşılaştırma konusu olmamış ve kamuoyu gündemine taşınmamıştır.
32
Yaygın olarak karşılaştırılan, hayvancılık ve yem kaynakları açısından çok farklı ekolojik şartlara sahip Avrupa ile karşılaştırmalar yapılmaktadır. AB Ortak Tarım Politikası (OTP) kapsamında yapılan destekler hariç yetiştirici eline geçen fiyatlar ile pazar fiyatları tamamen farklı değerler taşımaktadır. OTP kapsamında sağlanan destekler(1) (yem ve süt üretimine sağlanan destekler ile küçükbaşlar için sağlananlar hariç) ;
3. Ekstansivasyon Primi,
10. İhracat Subvansiyonları sıralanabilir.
Bu destekler karşısında Türkiye’de yetiştiriciye üretim güvencesi sağlayan bir destekten söz etmek mümkün olmamasına rağmen, bu yıllara ait karkas alım fiyatlarının seviyesini karşılaştırmak için Avrupa Birliği (EUR15) yetiştirici eline geçen fiyatları(12), EBK yıllık ortalama alım fiyatları(5) ve aynı yıllarda gerçekleştirilen et ithal fiyatları (8) grafikte verilmiştir. Grafik incelendiğinde görüleceği gibi Avrupa Birliği çiftçi eline geçen ortalama fiyatları 3.00-3.50 dolar arasında ve 1995 yılı fiyatları bir miktar yüksek olsa da 1993-94 yılları aynı düzeyde olmuştur. Aynı yıllarda Ülkemizde E.B.K alım fiyatları ise 1993 yılında 3.50 dolar seviyesinde olurken 1994 yılında 2.50 doların biraz üzerinde (2.67$), 1995 yılında ise 4.00 dolar düzeyine (3.92 $) yaklaşmıştır.
Avrupa Birliği çiftçi eline geçen fiyatları 3.00-3.50 dolar düzeyinde olmasına karşılık büyük çoğunluğu Avrupa Birliği kaynaklı et ithal fiyatları ise oldukça farklılık göstermektedir. Bazı çevrelerin Dünya veya Avrupa fiyatları olarak yanlış bir şekilde sunduğu ithal et fiyatları 1993 yılında 1.00 doların altında gerçekleşirken 1994 yılında 1.00 dolar civarında oluşmuş ancak ithalatın en yüksek düzeyde gerçekleştiği 1995 yılında ise 1.50 doları geçmiştir. Dolayısıyla 1.00-1.50 dolar arasında gelişmiştir. Bunun anlamı
ise ithal fiyatları üretildiği ülkelerin 1/3 ü düzeyinde olmakta ve ona göre
ihracatçı ülkeler tarafından üretim ve ihracat desteklenmektedir.
www.dunyahelalgidabirligi.org
Sığır-Dana Eti için;
Kalite ve Standartlar,
Topluluk Pazar Fiyatı (Temsili Fiyat), Müdahale Sistemi,
Üreticiler İçin Doğrudan Ödemeler; 1. Sığır Eti Özel Primi,
2. Damızlık İnek Primi, 4. Kesim Primi,
5. Sezon Dışına Özendirme Primi, 6. İlave ödemeler,
7. İstisnai Pazar Destek Önlemleri, 8. Ani fiyat değişikliği önlemleri, 9. Sığır ve dana eti ithalatı vergileri,
Türkiye’deki maliyetlerin oldukça altında piyasaya arz edilen ithal etler, piyasada hızlı dalgalanmalara neden olmuştur. Fiyatlardaki dalgalanmalar ise besicilerin besiye hayvan almakta çekinmesine sebep olurken, yüksek düzeyde fiyatla besiye aldığı hayvanı besi sonunda düşük fiyatla zararına satmakla karşı karşıya getirmiştir. Bu durum besi işletmelerinin sırayla kapanmasına neden olurken, ahır yapımına verilen teşviklerle yapılan binalar, teşvik harabelerine dönüşmüş, eski besi ahırları da önemli ölçüde boşalmıştır. Kısaca Liberal politikalar adına sektör arka plana atılmış, iç fiyatları kontrol etme adına hayvansal ürün ithalatı giderek serbestleştirilmiştir. Sonuçta hayvansal ürünlerde ihracatçı olan ülke net ithalatçı ve dışa bağımlı hale gelmiştir. EBK karkas alım fiyatları aylık ortalamaları yıllar itibariyle grafikte $ ve (Ocak 2010 değerleri) TL olarak gösterilmiştir.
Uygulanan yüksek kur politikası ile döviz bazında düşük görülmesine rağmen, dışsatım için uygun olan fiyatlarla, plansız yapılan ihracat sonucu iç piyasa dengeleri 1986 yılından itibaren bozulmaya başlamıştır. 1990 yılından itibaren et fiyatları yükselişe geçmiştir. Bugün ki değerler(4) ile (Ocak 2010 değeri TL) 10-12TL arasında seyreden karkas alım fiyatları(5) 1990 yılından sonra 12-14TL aralığında seyir göstermiş ve bu seviye 1994 yılında yaşanan 5 Nisan devalüasyonuna kadar sürmüştür. Fiyatlar, aynı yıl içerisinde tekrar yükselişe geçmiştir. 1990 yılından sonraki ithalatta başlayan yükselişe bağlı olarak fiyatlar dalgalı seyir göstermeye başlamıştır.
Her geçen yıl artan ithalat 1995 yılında yoğun canlı hayvan ve et ithalatı ile maksimum düzeye ulaşırken Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma gereği gümrüksüz et ve süttozu ithalatı, ülkedeki fiyat oluşumunu tamamen ters yüz etmiş, 1996 yılında süt fiyatlarının hızlı düşmesine karşılık et fiyatlarının yüksek düzeyde kalışı ile kültür ırkı dişi damızlıklar kesime gitmiştir. Kısa süreli yüzeysel müdahalelerle sektördeki ağır kriz atlatıl-
34
www.dunyahelalgidabirligi.org
maya çalışılmıştır. 1997 yılında yaşanan hükümet değişimiyle besicilerin ithalata yoğun tepkisi hayvansal ürün ithalatının durdurulması sonucunu getirmiştir.
İthalatın durdurulması kısa sürede et ve süt fiyatlarının yükselmesini sağlamıştır. Et fiyatlarındaki yükselme devam ederken süt tozu ithalatının
başlaması ile süt fiyatları hızlı düşüşe geçmiş ve 1997 yılı son aylarında başlayan düşüş 1998 ve 1999 yılında süregelmiştir. Et fiyatlarının hızlı yükselişi ve ithalat yasağı süratle canlı hayvan ve et kaçakçılığını kamçılamış ve ithalattan öte her yönüyle korkunç bir boyut almıştır. Öyle ki Ülkemiz hudut boylarında Dünya açık pazarı
kurulur olmuştur. Bu durumda bir taraftan süt tozu ithalatıyla süt fiyatları düşük düzeyde oluşurken canlı hayvan ve et kaçakçılığı ile et fiyatları da düşerek sektör tükenme noktasına gelmiş ve Dünyanın neresinde hangi hastalık varsa ülkemize taşınmıştır.
Sadece resmi sevkli olanları içermesine rağmen haritada (14) gösterilen hayvan hareketlerinin şekli ve miktarı konunun boyutuna açıklık getirmeye yeterlidir. Tabloda doğudaki bazı illerin hayvan mevcutları ile bu illerden sevk edilen hayvan miktarları verilmiştir(14). Sadece resmi sevk edilen hayvanları gösteren tablodan anlaşılacağı gibi en tipik örneği ile 62.000 baş mevcudu olan Hakkari ilinden 73.000 baş sığır resmi olarak sevk edilmiştir.
Yeni bir siyasi değişimle birlikte 2000 yılına gelindiğinde, ülkenin her bir tarafına yayılan hastalık riski ile hayvan kaçakçılığı üzerinde durularak Devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan kaçakçılığın önlenmesi yönünde önemli mesafeler alınmıştır. Alınan tedbirler kısa sürede etkisini göstermiş ve çeşitli tepkilerle birlikte karkas fiyatlarında bir miktar artış meydana gelmiştir. 2001 krizi ile sektörde fiyatlar yine altüst olurken 2002 yılında toparlanma trendine girmiştir. Kriz ile (Ocak 2010 değerleri ile) 8 TL’nin altına düşen karkas alım fiyatları, 2002 yılı sonunda 12 TL seviyesine ulaşarak 1980’li yılların başındaki düzeyine kavuşmuştur. Kasım 2002 seçimleri sonucu oluşan yeni siyasi değişimle birlikte 2003 yılından itibaren makroekonomik tercihleri de beraberinde getirmiştir. Bu dönemde uygulamaya konulan düşük kur politikasının sektöre olumsuz etkileri belirgin olarak izlenmiştir. Uygulamaya konulan düşük kur politikasının yansıması nedeniyle döviz olarak yükseliş görülmesine karşılık,
kaçak canlı hayvan ve et girişleri ile et fiyatları 2004 yılından sonra düşerek 2009 yılı son çeyreğine kadar düşme eğilimi devam etmiştir. Doğu sınırlarından yapılan kaçak hayvan girişleri çeşitli usuller ile kayıtlı hale getirilmiş, kaçak hayvanlar orta Anadolu’yu aşmış, Pakistan, Hindistan bölgesinin “hörgüçlü” sığırları Batı Anadolu’ya kadar ulaştığı hafızalardadır.
Yakalanan kaçak hayvanlar, kaçakçı patronlarına yeddi emin olarak verilmiş, ihale ile satılarak alıcıları yine kaçakçılar olmak üzere kayıtlı hayvan olarak milli kayıt sistemine dahil edilmişlerdir. Kaçak hayvan girişlerinin geldiği boyut nedeniyle 2004 yılı sonunda Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü’ nün Diyarbakır’da çeşitli kuruluş temsilcileri ve sivil toplum örgütleriyle yaptığı toplantı da sonucu etkilememiştir.
Diğer taraftan, Doğu illerimizdeki bazı yerel kombinalar, kaçak hayvanları kayıt altına almak için tam kapasite çalışmıştır. Kulak küpesi ticareti ekonomik bir faaliyet alanı haline gelirken, projeli et desteklerinin de “iki karkas” “bir baş hayvan” sayılmak suretiyle bu yolda harcandığı kamuoyuna yansımıştır. Bunlarla birlikte Avrupa ve diğer ülke kaynaklı et girişleri de devam etmiştir. 1990’ lı yıllarda buffalo ve kanguru etlerinin düşük fiyatlarla ülkemize girdiği kamuoyuna mal olmuştu. 2006 yılında Brüksel’de bir Türk lokantasında tanıştığımız vatandaşımız, kimliğimizi öğrenince heyecanlanmış ve Türkiye’ye nasıl et gönderebileceğinin yolunu sormuştu. Et ithalinin yasak olduğunu söyleyince, alaycı bir gülümseme ile bunu bildiğini ifade ederek sözlerini “Geçen yıl 1.500 Ton eti “?” firmasına gönderdik. Şimdi nasıl gönderebiliriz, onun yolunu öğrenmek istedim” ifadeleri ile tamamlamıştı. Sektörün içindekile-
rin, çeşitli şekillerde çok miktarda et girişi olduğunu tüm detaylarıyla gayet iyi bildikleri kanaati yaygındır.
Gerek kaçak canlı hayvan ve et girişleri, gerekse süt fiyatlarının sürekli düşük seyretmesi nedeniyle kesilen fazla sayıda damızlık dişi hayvanlar et fiyatlarını sürekli düşük seviyede tutmaya yetmiştir. Damızlık dağıtımı ve desteklerin, kültür ırkı damızlıkların fiyatlarını kısmen de olsa koruması ve ithalat ile kültür ırkı damızlık sayısında kayıp daha az olmuştur. Buna rağmen, sadece 2008 yılında soy kütüğüne kayıtlı 180 bin baş damızlığın kesime gittiği ifade edilmektedir(13). Yerli ve melez dişi damızlıkların kesime sevki, destekleme dışında olması nedeni ile daha da yoğun olmuştur. Bu durum kasaplık ve kurbanlık materyalin önemli kısmını karşılayan çoğunluğu yerli ve melez sığır popülasyonunun hızla azalmasına ve kasaplık kaynağın kurumasına neden olmuştur. Aynı etki fazlasıyla küçükbaş hayvan varlığının da kaybedilmesi sonucunu getirmiştir. Hayvan varlığındaki değişimler, türler itibarı ile grafikte gösterilmiştir. Bu politikalar sonucu küçükbaş hayvan varlığı 60 milyon baş iken, yarısından daha az bir sayıya, büyükbaş hayvan varlığı ise 17 milyon başa yakın iken 10 milyon baş düzeyine inmiştir. Türk insanı, gelişen dünyanın tersine kişi başına daha az et tüketir olmuştur(10,11,17).
EBK Karkas alım fiyatları, Tüketici Et Fiyatları (TÜFE, dana kuşbaşı) ve tüketici fiyatları ile EBK karkas alım fiyatları arasındaki oranlar Grafikte (ET Fiyatları-EBK, TÜFE) gösterilmiştir(4,16). www.dunyahelalgidabirligi.org
35
2009 yılı sonuna gelindiğinde Dünya pazarındaki süttozu fiyatları ve süt fiyatlarının artışına (7) paralel olarak Türkiye’de süt fiyatları artışının sinyalleri alınmaya başlayınca, dişi damızlık kesimleri durmuştur. Bu durum bir anda et fiyatlarının, süt fiyatlarındaki artışı görmeden yükselmesine neden olmuştur. Bu yükseliş ithalat baronlarını harekete geçirmiş ve et fiyatlarının yüksekliği kamuoyuna mal edilmiştir. Gerçekte 10-12 TL arasındaki karkas alım fiyatı ve 20-22 TL arasındaki tüketici fiyatları (18) (dana kuşbaşı) 2000 yılı öncesi fiyatlarını ancak yakalamıştır. Kamuoyu oluşturucuların top yekün çabaları ile fiyatlar bilhassa kışkırtılmıştır.1982 yılındaki 2.0 $ değerindeki etin fiyatı, Ocak 2010 değeri ile 11 TL civarında olmasına karşılık, 2009 sonundaki 10.0 $’lık et fiyatı alım gücü olarak ancak bu düzeyi karşılamaktadır. Uzun süredir ithalat ve kaçak girişlerin ceremesini çeken yetiştiriciye, uygulanan düşük kur politikasının faturası da yüklenilerek et fiyatı ülkenin en önemli gündemi veya Türkiye’nin gerçek gündemini örten perde olmuştur. Nasıl ki sürekli hastasın denilen bir insanın sağlıklı kalması (9) mümkün olmazsa, koro halinde söylenilen, televizyonlarda boy gösteren “oyuncular” ile perakende fiyatlar kışkırtılmış ve yetiştirici ablukaya alınmıştır.
ulaşmış, (grafikte) EBK spot alım fiyatlarının geçerli olduğu son aylarda 1,6 seviyesine gerilemeye başlamıştır. Bu durum, fiyat artışlarının nasıl körüklendiğinin ve perakendecilerin bundan nasıl pay kaptıklarının tipik göstergesi sayılabilir. Türkiye’nin en önemli toptan satış noktalarından birisi olan Ankara Et
Grafikte (4,16 ) dikkati çeken diğer bir husus ise 2004 yılından itibaren karkas alım fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki fiyat aralığı yükselmesidir. Fire, vergi farkı, kemik firesi dikkate alındığında 2003 yılına kadar makul görülebilen Tüketici Fiyatı(dana kuşbaşı)/Karkas Fiyatı oranı 1,40-1,60 aralığında seyretmesine karşılık, 2004 yılından itibaren1,6-1,8 aralığına yükselmiştir. Et fiyatlarının yükselişe geçtiği, 2009 sonunda ise bu oran iki katına kadar
36
www.dunyahelalgidabirligi.org
Borsasının 2006 yılından bu yana et satışları aylar itibariyle grafikte (Ankara Et Borsası Et Satışları) gösterilmiştir(16). Grafikte; aylık ortalama dana karkas satış fiyatları çizgi tarzında ve değerleri ikinci eksende, aylık satış miktarları ise sütun tarzında ve değerleri birinci eksende gösterilmiştir. Kopartılan kıyamete rağmen satılan et mik-
tarlarında büyük düşmeler olmamıştır.
Aylık satışların karşılaştırıldığı Grafik (Ankara Et Borsası Aylık Et Satış Miktarları) incelendiğinde görüleceği gibi, fiyatlar çok yükseldi çığlıkları, her gün at, eşek etlerinin görüntülenmesi ve Kurban Bayramı etkisi ile et satışları Aralık ayında en düşük düzeyi görmüştür.Fiyatların daha da yükselmesine rağmen Ocak, Şubat aylarında artarak, Mart ayında son dört yılın en yüksek miktarına ulaşmıştır.İthalat beklentisine ve fiyatların daha da yükselmesine rağmen Nisan ayı satışları önceki yıllar dü-
38
www.dunyahelalgidabirligi.org
zeyini korumuştur.
Et Borsasında en yüksek günlük ortalama dana karkas fiyatı, 20 Nisan 2010 günü 17,50 TL olmuş ve ithalat kararı ile 30 Nisan’da 14,75 TL’ye düşmüştür. En yüksek fiyata alınan karkas sonucu, normal kar marjı ile dana kuşbaşının perakende fiyatı 1,40-1,50 katı fiyatla 24,5026,25 TL aralığında olması gerekirken, medyada etin 50 TL fiyata çıktığı her gün vurgulanır olmuştur. Diğer bir tespit ise etin en yüksek fiyatı bulduğu güne ait fiyatlar, 1995,
1998 yıllarında ulaşılan et fiyatlarının altındadır.
Bu tablo, son altı ayda oynanan oyunun ne anlama geldiğinin ve spekülasyonu yapılan et arzına ilişkin anormal bir problemin olmadığının göstergesi sayılabilir.
Sonuç:
Kırmızı et üretiminin yeterli olma düzeyi çoktan geride bırakılmıştır. Her ne kadar et tüketimi önemli oranda beyaz ete yönelme gösterse de, 40 yıl öncesinde kişi başı et tüketimine ulaşabilmek için, kırmızı ette %40-50 düzeyinde bir açık söz konusudur. Bu açık, et veya canlı hayvan ithalatı veya kaçak girişlerle karşılanma durumundadır. Kendi üretimimizin artırılmasını sağlayacak uzun vadeli ve istikrarlı tedbirler alınmadığı sürece açık giderek artış gösterecektir. Süt fiyatları düşük kalmasına karşılık et fiyatlarında arz yetersizliğine bağlı oluşan yükselmeler defalarca tekrarlandığı gibi damızlıkların kesime gitmesine neden olmakta ve damızlık mevcudu azalmaktadır. Bunun sonucu kasaplık sayısında azalma, et üretim açığını daha da artırmaktadır. Bu nedenle et üretiminin artırılmasının yolu yeterli ve istikrarlı (11) süt fiyatlarının oluşumuna bağlı olmaktadır. Süt fiyatlarının yeterlilik ölçüsü ise kaba yem üretiminin kalite ve kantite olarak yetersiz olduğu Ülkemizde kesif yem fiyatlarına bağlı olmaktadır. Hayvancılık sektöründe üretimin temel unsuru doğal olarak damızlıktır. Damızlık; üretimi sağlayan ana unsur olduğu gibi belirli sürede yenilenen ve üretilen bir üretim ve pazara sunulan bir ürün olma özelliğini de taşımaktadır. Bu özellikler; hayvansal üretimin şekli, yapısı, pazar oluşturulması, üretim çeşitleri, yem kaynakları ve kullanımı, sanayi oluşumu gibi sektörün tüm unsurlarının şekillenmesinde etkili olmaktadır. Diğer unsurların oluşum ve gelişiminde esas unsur damızlık olduğu gibi, bu unsurlardan da en fazla ve nihai olarak etkilenen de yine damızlık olmaktadır. Sığır yetiştiriciliğinde damızlık denilince süt ve buzağı ilk akla gelen ürünler olmaktadır. Her üçü de birlikte anılmak durumundadır. Buzağı doğmayınca süt olmamakta, süt olmayınca buzağı büyümemektedir. Buzağı ve süt yetiştiriciye kazanç sağlamayınca damızlık elden çıkartılmaktadır. Her üç unsurun varlığı birbirine bağlı olduğu gibi özelliklerinin gelişimi de aynı doğrultuda olmaktadır. Süt üretimi pazar bulduğu ve iyi kazanç sağladığı takdirde damızlıklarda süt verimi öne çıkmakta, et üretimi kazanç sağladığı takdirde et verimi ve besi performansı tercih edilmektedir. Her ikisinin de birlikte olması, pazar güvencesi ve toplam kazancı arttırması ile olacaktır. Her iki üründe de pazar bulunamaz ve fiyat istikrarı sağlanamaz ise damızlık yok olacaktır. Ülkemizin mera ve kaba yem kaynaklarının, yüksek verimli damızlıkla-
rı, düşük maliyetle yetiştirmeye uygun ve yeterlikte olmadığı bir gerçektir(2,6). Diğer taraftan yetiştiriciler üretimden pazara kadar ki zincirin hiçbir safhasında yeterince organize ve örgütlü değildir. Bunun yanında ülkemizde pazar garantisi veya destek fiyat şeklinde üretimi teşvik edecek ve fiyat istikrarı sağlayacak sürekli ve ciddi bir destekleme politikasından ve Devlet desteğinden de bahsetmek mümkün değildir. Devam ede gelen, Dünya’da hiç bir ülkenin yapmadığı düzeyde yapılan damızlık ithaline ve güdük kalan ıslah çalışmalarına rağmen, kültür ırkı ve melezi damızlıkların miktar ve oranlarında yeterli düzeye gelinememiştir. Bununla birlikte ekstansif şartlarda bakım ve besleme kolaylığı ile fiyat politikalarından asgari düzeyde etkilenen, uluslararası pazar şartlarına karşı yegane sigortamız olan yerli ırk damızlık mevcudu da heder edilmiştir. Bu şekildeki üretim şartlarında, damızlığın var olması her şeyden önce gelmektedir. Damızlığın var olabilmesi için ise yetiştiricinin elindeki materyalin masraflarını kısa vadede ve sürekli karşılayacak gelire sahip olabilmesi gerekir. Bunu da sağlayacak olan süt satışıdır. Diğer üretimlerden temin edeceği gelir de işletmede yetiştiricinin kazanmasını sağlayacaktır. Bu tarzda oluşacak bir ekonomi hayvancılık işletmelerinin hayatiyetini sürdürmesinde önem arz etmektedir. Avrupa Ekonomik Topluluğunun (AET) 1968-69 döneminde net ithalatının 790 bin ton olduğu , 1980 yılında et açığının 1 milyon tona varacağının yapılan projeksiyonlarla tespit edildiği belirtilmişti(6). Avrupa Birliğinin (EUR 15) 1995-1996 dönemi et ve karşılığı canlı hayvan net ihracatının 800 bin ton civarında(12) olmasına karşılık aynı süreçte et ihracatçısı konumundaki Türkiye’nin net ithalatçı konumuna gelmesi dikkatle üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir husustur. Neticede Türkiye’nin süttozu, damızlık, kasaplık ve et ithali defalarca denediği bir yoldur. Her defasında da ülke hayvancılığı zarar görmüştür. Hayvansal gıdada dışa bağımlılık bir kat daha artmıştır. Aynı yanlışların defalarca tekrarlanmasına devam edilmesinin makul ve mantıklı bir izahı bulunmamaktadır ve akılcı değildir. Artık bu yanlışlar sadece üreticilerin değil, tüketicilerin de sorunu olduğu gibi ülkenin sağlıklı geleceğini tehdit eden önemli bir ulusal sorundur. Gelişmeleri her kesimin buna göre değerlendirmesi gerekmektedir. 4 Mayıs 2010
Kaynaklar 1. AKDER,H.,ERAKTAN,G., ŞAHİNÖZ,A.; AB ve GATT Karşısında Türk Gıda Sektörü. SETBİR 1997, İstanbul 2. ALTUNTAŞ, M; Hayvancılıkta Ezber Bozulmalı; Hesabı Doğru Yapmak Gerek! Süt Dünyası Dergisi: Sayı 17, Kasım Aralık 2008, http://mustafa_altuntas.herkez.com/15248.htm 3. Anonim; Dönem Sonu Dolar Kurları. Capital Infocard, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Şubat 2010 Sayısı Eki. 4. Anonim; Geçmişteki 1 Liranın Bugünkü Satın Alma Gücü.Capital Infocard, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Şubat 2010 Sayısı Eki. 5. Anonim; Karkas Et Alım Fiyatları. EBK A.Ş Kayıtları, Ankara, 1999, 2009, 2010 6. Anonim; Türkiye Hayvancılığı.Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara.Lalahan- 1973 7. CLAL; Average Fluid grade milk prices. http://www.clal.it/en/index.php?section=latte_usa 8. DİE ;1986-1998 İhracat ve İthalat İstatistikleri, Yayınlanmamış Bilgiler, 1999 9. DİE; Türkiye İstatistik Yıllığı- 1998, DİE Yayınları, Ankara. Yayın No :2240 10. DİE; Türkiye İstatistik Yıllığı-1994, DİE Yayınları,Ankara. 11. DİE;Tarım İstatistikleri 1996, DİE Yayınları, Ankara-1997 12. European Commissıon; The Agrıcultural Sıtuatıon In The European Unıon, 1996 Report, Brussels, Luxembourg, 1997 13. Süt Dünyası Dergisi; Kasım-Aralık 2009.Yıl:4, Sayı :23, (13-24) 14. ALTUNTAŞ, M; Hayvancılıkta Ezber Bozulmalı; Hesabı Doğru Yapmak Gerek! Süt Dünyası Dergisi: Sayı 17, Kasım - Aralık 2008, http://www.turkvet.biz/yorumlar/hayvancilik_ezber.htm 15. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Kayıtları,2000 16. TOBB; Ticaret Borsaları Bilgi Sistemi. ATB Ankara Et Borsası Fiyatları. http://borsa.tobb.org.tr/fiyat_sorgu2.php?ana_ kod=8&alt_kod=812, 17. TUİK; Hayvansal Üretim İstatistikleri,2008. 18. TUİK;Tüketici Fiyatları (TÜFE). 1994=100, 2003=100.
40
www.dunyahelalgidabirligi.org
TÜRKİYE’DEKİ GIDA DENETİMLERİ Gıda tüketiminde elimize bir ürün aldığımızda üretiminin nasıl yapıldığından sonra denetimi yapılıyor mu yapılıyorsa nasıl yapılıyor sorusu gündeme gelir. Çoğu zaman dikkat edilmese de ne yediğini bilmek isteyenlerin en çok takıldıkları kısımdır denetim kısmı. Bir gıdanın denetiminin nasıl yapıldığı konusunda sorulan sorulara bir nevi cevap olması amacı ile Gıda Mühendisi ve Başdenetçi İlknur Öztürk Türkiye’de ve gıda ithal ettiğimiz bazı ülkelerde gıda denetimlerinin nasıl yapıldığını anlatıyor.
////
İlknur ÖZTÜRK
Gıda Mühendisi / Başdenetçi (ISO 9001; 22000;BRC;HELAL GIDA)
Gıda terörü, gıda üzerinde oynanan oyunlar, karpuzun kabaktan elde edilmesine olanak sağlayan teknolojik ve bilimsel gelişmeler sonrası, bu gelişmelerin insan sağlığına ve kişiliğine etkisinin yanı sıra kalite arayışı gıda denetimlerini olmazsa olmaz hale getirmiştir. Türkiye’deki gıda denetimleri devlet eliyle yapılan (TSE) denetimler ve firmaların gönüllülük esasına dayanan özel denetimler (ISO- HACCP- CE) olmak üzere iki bölümde incelenebilir.
Gıda’da Devlet Denetimleri:
Gönüllülük Esasına Dayalı Denetimler:
İ
ISO 9001:
l Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yetkilileri gıda üretimi yapmak isteyen firmalardan ilk şart olarak İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nden İşletme Kayıt Belgesi telep etmektedir.. Süt ve Hayvancılık İşletmelerinde de yeni uygulama olarak onay belgesi zorunluluğu getirilmesi planlanıyor. İşletme kayıt belgesi alan firmalara Risk Esası Denetleme Sıklığının Belirlenmesi Prosedürüne göre; İşletme içi puanlama yapılmaktadır. Firmanın aldığı puana göre 6–12–18 aylık periyotlarla İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü kontrolörleri tarafından denetlemeler gerçekleştirilmektedir. Ayrıca firmayla ilgili şikâyet durumu söz konusuysa planlama harici denetim yapılabiliyor. Ayrıca Belediyeler de Gıda İşletmelerinde GSM (Gayrı Sıhhi Müessese) Ruhsat denetimleri yapmaktalar.
42
www.dunyahelalgidabirligi.org
ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, müşteri beklentilerini karşılamak amacı ile müşteri tatminini arttırmak için kalite yönetim sisteminin geliştirilmesini, uygulanmasını ve etkinliğinin iyileştirilmesinde proses yaklaşımını ortaya koymuştur. Kuruluş içinde prosesler sisteminin uygulanması, bu proseslerin tanımlanması, etkileşimleri ve proseslerin yönetilmesi ile birlikte 'Proses yaklaşımı' baz alınmıştır. Proses yaklaşımının avantajı, proseslerin oluşturduğu hem bireysel sistem dâhilinde prosesler arası bağlantı hem de bunların tümü ve etkileşimleri üzerinde sürekli bir kontrol sağlamasıdır. Proses hedeflerinin belirlenerek izlenmesi, yeni hedeflerin oluşturulması sürekli iyileştirmelerin devamını sağlamaktadır. Kalite Yönetim Sistemini kurmak isteyen Gıda firmaları bunu dışarıdan
danışmanlık alarak veya kendi içinde eğitimli personeliyle dokümantasyonunu oluşturmaktadır. Firma koşullarını standardın maddelerine göre iyileştirmekte ve bir Belgelendirme Şirketine Belge alımı için başvuru yapmaktadır. Ön denetimi geçen firmalar Ana Belgelendirmeye tabii tutulmaktadır. Ana Belgelendirme Denetimini geçen firmalara belge 3 yıllığına verilmektedir. Her yıl en az bir defa ( firmanın tercihine göre sayı artabilir ) gözetim denetimi gerçekleştirilmektedir. 2. Gözetim denetimini takiben belge yenileme denetimi gelmektedir. Belgelendirme Şirketlerinin seçiminde Ulusal ve Uluslararası pazarda kabul görür akreditasyona sahip olması tercih nedeni olmaktadır. Bu konuda ilerleme kat etmiş ülkeler kendi akreditasyon kurumlarını oluşturmuşlardır. Türkiye’de TÜRKAK bu konuda yetkilendirilmiştir.
ISO 22 000 HACCP:
(Tehlike Analizi Kritik Kontrol Noktaları) ve İyi Üretim Uygulamalarının bileşkesidir. Eylül 2005' de yayınlanan ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, güvenli gıda üretim zinciri oluşturmak amacıyla oluşturulmuş uluslar arası bir standarttır. Tedarikçiler, kullanıcılar, yasal otoriteler, tüketiciler ve tüm ilgili birimler arasında iletişimi ve bu sayede güvenli gıdanın her basamakta izlenebilirliğini sağlamayı esas almaktadır. 22000 Standardı, gıda zinciri boyunca son tüketime kadar gıda güvenliğini sağlamak için takip eden gıda güvenliği yönetim sistemi için ihtiyaçları tanımlamaktadır.
BRC VE IFS STANDARTLARI
Gıda güvenliğini sağlamak ve belgelendirmek üzere çeşitli ülkelerdeki HACCP standartları yanında İngiltere’de BRC (British Retails Concortium) İngiliz perakendeciler birliğinin hazırlamış olduğu gıda güvenliği standardı uygulanmaktadır. İngiliz toptancıları 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemini yeterli görmeyerek kendi standardını oluşturmuş ve tedarikçilerinden bu stan-
dardı sağlamalarını istemiştir. , IFS standardında ise, (İnternational Food Standart) HDE (Alman Perakendeciler Birliği) ve FCD (Fransız Perakendeciler Birliği) ve ayrıca İtalyan Perakendeciler Birlikleri CONAD, COOP ve “Federdistribuzione” üye şirketleri, ticari markalar için kalite ve gıda güvenlik standardı olan Uluslararası Gıda Standardını (IFS) geliştirdiler. Ve tedarikçilerinden bu standardın teminini talep ettiler. BRC İngiliz, IFS Almanya ve Fransa tarafından kabul gördüğünden, İngiltere için BRC, Almanya-Fransa için IFS ve diğer ülkeler için HACCP belgesi alma ihtiyacı olabilmekte ve bu standartlar firmaların maliyetlerinin artmasını neden olmaktadır. Belgelendirilmeleri standartların sağlanmasıyla birlikte denetim sonrası prosedürlerine göre yapılmaktadır.
KOŞER STANDARDI
Türkçede “temiz, uygun olan, gerekli kural ve standartları karşılayan ” anlamına gelen “kosher / kashrut” (koşer veya kaşrut), Musevi dininin kurallarına göre yenmesine izin verilmiş yiyeceklerin tanımlamasında kullanılır. Gıdanın hazırlanması ve paketlenmesi aşamaları bir hahamın
kontrolörlüğünde gerçekleşmektedir. Gıdanın tüm gerekliliklere uygun olduğu aynı haham tarafından belgelenmektedir. Yahudiler, helal gıdanın karşılığı olan “Koşer” standardını etkin biçimde kullanmaktadırlar. “Dini inanışlara göre gıda tüketimi” konusunda sertifika uygulaması, Yahudi cemaati için çok yaygın kullanılan bir yöntem olup standartları tüm dünyada geçerlidir.
HELAL GIDA STANDARDI
Helal Gıda tanımlamasının kaynağı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnetidir. Günümüz teknolojisi ve sosyal yaşantılar sonucu değişen beslenme alışkanlıklarımız Gıda alanında farklı denetimlerin yapılmasının önünü açmıştır. Helal Gıda Standardı İslam ülkeleri ve dünyada çeşitli ülkelerde yaşayan Müslümanlar tarafından tercih edilmektedir. Bu kavram Türkiye'de çok yeni olduğundan tanınması ve adaptasyonu zamana yayılmalıdır. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) tarafından 3 adet Helal Standardı kabul edilerek, yürürlüğe girmiştir. Türkiye'de Helal Gıda Standardı uygulamaları ve Belgelendirme çalışmaları başlamıştır. www.dunyahelalgidabirligi.org
43
Harun ŞİMŞEK
Gıda Yüksek Mühendisi
AVRUPADA KURBAN KESİMİ Kurban bayramı denilince akla ilk önce Allah rızası için kurban kesmek gelir. Kesilen kurbanın eti fakirlere ve komşulara dağıtılır bir bölümü de ailece ve gelen misafirlerle yenilir.
A
vrupa’da kurban kesmek Türkiye´deki kadar kolay değildir. Kurban sadece izin verilen kesimhanelerde kesilir. Kimse evinin bahçesinde kurban kesemez. Tabii ki bir de şoklama şartı arayan ülkeler vardır. Hatta şoklama zorunluluğu olan ülkelerde veterinerler, Müslümanlar kurban keserken kurbanın başında beklemektedir. Eğer kurbanı kesen kişi şoklama yapmazsa bunun ismini polise bildirmektedir. Hayvanı şokla kesmeyen kişi para cezası almaktadır. Bunlar Avrupa’daki Müslümanların yaşadığı sıkıntılardan bir kaçıdır. Bazı kesimhaneler ise kurban satabilmek için şoksuz hayvan kesimini görmemezlikten gelebilmektedir. Almanya’da şoksuz kurban kesmeye izin yoktur. Fakat ilgili resmi birimlere neden şoksuz kesmek istediğini yazılı olarak belgeleyenlere özel bir izin verilmektedir. Avrupa’daki resmi birimler Müslümanlar şoksuz kesim istediğinde önlerine diyanet işlerinin şoklu da hayvan kesimi olabileceğine dair görüşünü göstermektedirler. Diyanetin bu yazısı Müslümanların şoksuz hayvan kesmek isteme hakkına etki ederek büyük bir sıkıntıya neden olmuştur. Şoksuz kesim neden bu kadar önemlidir? Hz İbrahim Aleyhisselama gelen koç canlı idi bayılmış bir koç değildi. Hz. Peygamber Efendimiz kurban kesiminde şok veya hayvanın başına sopayla vurarak veya başka bir metotla hayvanı bayıltmamıştır. Müslümanlar
44
www.dunyahelalgidabirligi.org
Hz. Âdem’den 20. yüzyılın başına gelene kadar hayvanlarını şoksuz kesmiştir. Şoklama işlemi 1900`lü yılların başında başlamıştır. Şoklama ve büyük baş hayvanların başından kurşunlanmasıyla yapılan kesimde hayvanın ölme riski vardır. Bu risk düşüktür fakat vardır. Eğer hayvanın öldüğü fark edilmeden kesilirse bu hayvanın eti helal olmaktan çıkar. Bu yüzden bazı ülkelerde hayvanın ölmediği EKG cihazıyla kontrol edilir. Müslümanlar eğer etini şoksuz kesmek istiyorlarsa bu onların en doğal hakkıdır. Türkiye’de de şokla kesim ile bazı resmi çalışmaların olduğunu gazetelerden takip ediyor ve dini konularda da Avrupa’yı mı örnek alacağız diye düşünüyorum. Avrupa’da bu şekilde bir kesimin olmasının tek sorumlusu yine Müslümanlardır. Almanya’da yahudiler şoksuz kesim yapabilmektedir. Çünkü bizim dinimiz bunu emrediyor demektedirler ve bu izni almışlardır. Fakat Müslümanlar şoklu kesim mi yoksa şoksuz kesim mi yapılabileceğine dair tam bir karar vermedikleri için iki farklı uygulama ile karşı karşıya kalınmıştır.
Şoklu kesimde araştırılması gereken diğer bir konu ise hayvanın kan kaybıdır. Kan Müslümanlar için haram olan bir maddedir ve kesim ile hayvandan çıkmalıdır. Hayvan şoklandığında akan kan ile şoksuz kesim ile akan kan miktarı araştırılması gerek bir konudur. Şoklu kesimi savunanların tek nedeni hayvanın eziyet çekmemesidir. Peki günümüze kadar Müslümanlar hay-
vana eziyet çektirerek mi kurban kesmişlerdir? Eğer kurban usulüne göre uzman birisi ve çok keskin bir bıçakla tek hamlede kesilirse, elektrik şokundan daha az bir acı duyacağı kesindir. Eğer hayatınızda bir kez olsun elektrik çarpmasına maruz kaldıysanız elektrik akımının ne kadar acı verici bir şey olduğunu anlarsınız. Aradan 1400 yıl geçse de Peygamber Efendimizin hiç bir uygulaması günümüzün hayat koşullarına ters düşmemektedir. Dolayısıyla hayvanını şoksuz kesmek isteyen Müslümanların bu en doğal hakkıdır.
Son yıllarda ise gönül rahatlığı ile kurban kesemeyen Avrupa’daki Müslümanlar hem kurbanlarını istedikleri gibi kesemediklerinden dolayı hem de kurban etini dağıtacak fakirin bulunmadığından dolayı kurbanlarını dünyanın farklı ülkelerindeki Müslümanlara göndermektedir. Afrika ve Asya ülkelerinde yaşayan fakir Müslümanlar gelen bu kurban ile yılda bir defada olsa et yeme imkânı bulabilmektedirler. Bu şekilde Avrupa’da ki birçok Müslüman kurbanını yaşadığı ülkede kesmeyip Müslüman Türk Cemaatleri tarafından düzenlenen “Kurban Kampanyası” programına bağışta bulunurlar. Kurban Bayramının tüm dünyadaki Müslümanlar arasında dayanışmanın ve kardeşliğin pekişmesine yardımcı olmasını, Müslümanların Kur’an ve sünnete uygun bir hayat yaşamasına vesile olmasını Hz. Allah’tan niyaz ederim. Kurban Bayramınız Mübarek Olsun!
////
Dr. Mustafa Aliş HACI
Bulgaristan Başmüftüsü
Bulgaristan Müslümanlarında Helal Gıda Osmanlı Devleti’nden ayrılan Bulgaristan Prensliği’nde kalan müslümanlar, dinlerine bağlı kalmışlar. Dinlerine uygun gıda maddeleri tüketiminde kendi ürünlerini kendileri ürettikleri için sorun yaşamadılar. Ancak zaman içerisinde askerlik görevini yerine getirmek zorunda olan müslüman gençler helal yemek problemi ile karşı karşıya kalmışlardır. Yaşanan bu problemi devlet göz ardı edemedi ve çare olarak da müslüman gençlere özel ( domuz eti olmayan yemekler) verdiler.
1912 yılında Bulgaristan hükümeti Ortodoks kilisesiyle birlikte ilk Hıristiyanlaştırma operasyonu gerçekleştirirken zorla Hıristiyanlaştırılmak istenen Müslümanlara domuz eti yedirmişlerdir. Bir sene içinde yaşanan uluslararası gelişmeler nedeniyle Bulgarlar geri adım atmak zorunda kalmış ve Müslümanların dinlerini serbest bırakmışlar. Verilen haklar arasında domuz etini zorla yedirmemek de vardı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bulgaristan komünizm rejimini seçer ve bu rejimde müslümanlar her türlü baskıya maruz bırakılır. Bütün topraklar kamulaştırılır, hayvanlar sahiplerin ellerinden zorla alınır ve tarımcılıkla hayvancılık devlete ait olur. Bu şekilde et üretimi devlete ait olur ve ateist devletin politikasına göre helal
Bulgaristan Müslümanlarında Bugün Helal Gıda Komünizm döneminden sonra kamulaştırılmış araziler özelleşti. Birçok insan yine tarımcılığa ve hayvancılığa döndü. Bu arada İslam prensiplerine göre helal et temin etmek daha kolay oldu. Bununla birlikte helal et ürünleri (sucuk ve sosis gibi) piyasaya çıkmaya başladı. Pazarcık bölgesinde ‘Dana’ adı altında sucuk fabrikası açıldı ve birkaç yıl helal et ürünleri üretmeye devam etti. Kapanmasının ardında iki fabrika açıldı – biri ‘Merkez’ adı altında Gotse Delçev tarafında, biri de ‘Muasn’ adı altında Kırcaali tarafında açıldı. Hâlihazırda ikisi de helal et ürünleri üretmeye devam etmektedirler. Aynı zamanda köylerde de müslümanlar kendi kestikleri hayvanlar etlerini temin etmek ile birlikte bazıları da hayvanları kesip et satmaktadırlar. Bazı şirketler (sahibi müslüman veya gay-
46
www.dunyahelalgidabirligi.org
ve haram meseleleri söz konusu değildir. Her şeye rağmen dindar müslümanlar yiyeceklerine dikkat ederek et ürünlerini sadece kendi kestikleri hayvanlardan temin ederlerdi. Çünkü hayvancılık her ne kadar devlete ait olsa da köylerde ikamet edenler tamamen hayvancılıktan kopmuş değillerdi. Bu şekilde hayat sürdürmenin zor olmasından kaynaklı genç nesil helal haram kavramını önemsememeye başladı. Özellikle okumak için ya da iş aramak için büyük şehirlerde ikamet edenler, Bulgarların yaşama tarzından etkilendiler. Bütün bunları anlatırken, şehirlerde oturan herkes domuz eti yiyor anlamında değil. Ancak dana eti veya da kuzu eti, İslam kurallarına göre kesilen hayvanlardan temin etmek oldukça zordu. rimüslim olabilir) müslüman ülkelere et ürünleri ihracatı yapmaktadırlar. Bu şirketler baş müftülükten helal kesim belgesi isterler. Böyle durumlarda baş müftülük memurlar gönderip söz konusu mezbahanelerde kesimi kontrol ederler ve eğer İslam kurallarına göre kesim yapılıyorsa, baş müftülük istenen belgeyi verir.
Bulgaristan müslümanlarının en büyük problemlerinden biri İslami şuur ve özgüven yetersizliğidir. Bir yandan müslümanlara haramı helali öğretirken, bir taraftan da helal gıda ticareti yapacak insanları da yetiştirmek mecburiyetimiz vardır. Bu konuda Türkiye’de bu ticaretle meşgul olanların Bulgaristan’da iş yerleri açmaları ve ticaret yapmaları isabetli olur kanaatindeyiz. Bu şekilde hem ticaret yapıp kazançlarını temin ederler, hem de burada ki müslümanlara hizmet ederler.
////
Doç. Dr. Talip ATALAY KKTC Din İşleri Başkanı
Kıbrıs’ta Kurban Ve Kurban Bayramı Kuzey Kıbrıs’ın hayvan üretimi önceleri kendisine yetmekteydi. Hatta dışarıya bile satılıyordu. Hayvan ithali yapılmamaktaydı. Bundan beş on sene öncesine kadar köylerde birçok insan küçükbaş veya büyükbaş hayvan beslemekteydi. Ancak şu anda bu sayı çok azaldı. Bunun sebebi ise girdilerin pahalanması ve buna bağlı olarak üreticilerin kâr oranının ciddi olarak düşmesidir. Artık hayvan üretimi daha çok büyük ölçekli mandıralarda yapılmaktadır. Kuzey Kıbrıs’ta, Türkiye de olduğu gibi kurbanlık hayvan pazarları kurulmamaktadır. Kurbanlık hayvan alacak olanlar besicilere bizzat giderek canlı ağırlık hesabı veya mal sahibinin koyduğu fiyat üzerinden pazarlık usûlü ile satın alırlar. Ayrıca kurban bayramından birkaç gün öncesinden küçük ölçekli hayvan üreticileri kurbanlık satmak için bazı mahalle veya köy meydanlarına gelirler ve bayramın son gününe kadar buralarda hayvanlarını satmaya çalışırlar. Buralarda da Türkiye’de hayvan pazarlarında olduğu gibi çetin pazarlıklar yapılır. İnsanlar en güzel kurbanlığı alabilmek için gayret gösterirler.
Bütün Müslüman ülkelerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da camiler iki bayramda da dolup taşmaktadır. Bayram sabahı insanlar en güzel kıyafetlerini giyerek camilere erken saatlerinde gelmeye başlar. Bayram namazının hemen ardından kurban kesecek olanlar kurbanlarını kesmek için hemen harekete geçerler. İnsanlar kurbanlarını eğer evlerinin avluları müsaitse ve kendileri de kesmesini biliyorlarsa evlerinde kendileri keserler. Bilmiyorlarsa kasap çağırırlar. Evlerinin avlusu müsait değilse kesimhanelere götürüp orada kestirirler. Bu arada kurban kesmeyecek olanlarda bayram namazının ardından me-
zarlıklara giderek geçmişlerini ziyaret ederler, dualar okurlar. Birkaç sene öncesine kadar az sayıda da olsa bazı vatandaşların bilgi eksikliğinden dolayı kurbanlarını arefe günü kestikleri görülmüştür. Sebebi sorulduğunda ise hem etlerin dinlenmesi gerektiğini hem de daha rahat kasap bulabileceklerini beyan etmişlerdir. Bir önemli husus da kurban konusunda bilgi eksikliğinden dolayı bazı hayvan üreticileri bazen iki yaşını doldurmamış büyükbaş hayvanlarını da kurbanlık olarak sattığı görülmektedir. Biz din görevlileri olarak vaaz ve hutbelerde veya medya yoluyla vatandaşlarımızı bilgilendirmeye çalışıyoruz. Son zamanlarda da bu tür sıkıntılar azalmaya başladı.
Kurban etlerinin çoğunluğu ihtiyaç sahiplerine/kurban kesememiş komşulara dağıtılmaktadır. Bazı vatandaşlar ise kurban etinin tamamını dağıtmaktadırlar. Ayrıca çocuk yuvası, güçsüzler yurdu gibi yerlere de ya canlı olarak kurbanlık verilip vekâleten kestirilmesi yoluna gidilmekte veya kesilmiş ve hazırlanmış olarak tamamını bu kurum ve kuruluşlara verilmektedir.
Bayramda her Müslüman ülkesinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da önce aile büyükleri ziyaret edilir, onlarla bayramlaşılır. Daha sonra yakın akrabalar, komşular ve arkadaşlarla bayramlaşılır. Küçüklere ise yerine göre tatlı, şeker veya harçlık verilir.
Bütün İslam âleminde olduğu gibi Kıbrıs’ta da eskiden beri Kurban bayramı coşkulu bir şekilde kutlanmaktadır. Öncelikle kurbanlık hayvan bulma hazırlıkları yaklaşık bir buçuk, iki ay öncesinden başlıyor. Kıbrıs’ta kurbanlık olarak daha çok küçükbaş hayvanlar tercih edilmektedir. Küçükbaş hayvanlardan da erkek kuzu tercih edilmektedir. 1974 sonrasında adaya göçmen olarak veya çalışmak için özellikle Akdeniz bölgesinden gelenler kurbanlık olarak çoğunlukla keçi türünü tercih etmektedirler. Büyükbaş hayvanlara ise rağbet daha az olmaktadır.
Ülkemizde Kurban ibadeti konusunda yeterli bilgiye ve de duyarlılığa sahip olanların sayısı istenen seviyede değildir. Kurban ve Kurban Bayramının önemi konusunda halkın daha fazla bilgilendirilmesi için özellikle din görevlileri olarak camiamıza büyük görev düşmektedir.
www.dunyahelalgidabirligi.org
47
//// Nazım KAYA
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı
“ET FİYATLARI BİLİNÇLİ YÜKSELTİLDİ
ve Et İthalatının Yolu Açıldı” 2009 yılında kırmızı et fiyatlarının spekülatif olarak yükseltildiği ve et ithalatının yolunun bilinçli bir şekilde açıldığı kanaatindeyiz. Hayvan sayısındaki azalma bahane edilerek fiyatların % 80 artış göstermesine göz yumulmuştur. Büyükbaş hayvan sayısındaki azalma % 1,8 iken fiyatların % 80 artış göstermesi Tarım Bakanlığı’nın sadece izlemekle yetindiği bir süreç olmuştur. Fiyatların alabora olması sonucu helal olmayan hayvanların kesilerek piyasaya sürülmesinin yanında kontrolsüz ve hijyen şartlarına aykırı etlerin satışı da gerçekleşmiş; tüketici sağlığı riske atılmıştır. Akabinde karkas et ve canlı hayvan ithalatının yolu açılmıştır.
Tüketiciler ve et sektörü geçici bir süre ile canlı hayvan ithalatının yapılmasını ve toplu tüketime sevkedilerek perakende piyasasına yerli hayvanların sürülmesini beyan etmiş; ancak bu ortak talep
48
www.dunyahelalgidabirligi.org
siyasi iktidar tarafından görmezden gelinmiştir Yapılan ithalat sonucu, tezgahta yer alan etlerin menşei tam olarak belirtilmemiş, tüketicinin hangi eti tükettiği noktasında şüpheler artmıştır.
Ülke içinde tüketimde kullanılan etleri kontrolden aciz olan Tarım Bakanlığı yurtdışından gelen karkas eti kontrol etmekte acziyet sergilemiştir. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan genelge ile ithal edilen karkas etlerin gümrüklerde organoleptik yöntemle (yani koku, renk ve parlaklığının insan duyu organları ile kontrolü) onaylanmasını istemesi en iyi tabirle faciadan ibarettir.
“
Hayvancılık ile ilgili teşviklerin yanlış şekilde kullandırılması tüketiciye yeni maliyetler olarak, et fiyatlarının düşmesine asla katkı sağlamamıştır. Bütün bu olaylar dikkate alınarak siyasi iktidarlar tüketicinin kaliteli ve ucuz ete ulaşması noktasında kalıcı politikalar üretmeli, kısa vadeli vurgun yapmak isteyenlerin ise önünü kesmelidir.
“
Nazım Kaya Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Ülke içinde hayvan üretimini sağlayamayan ve mevcut üreticiye söz geçiremeyen Bakanlık tüketicinin ucuz et yemesini sağlayamadığı gibi, kalitesizliğini de teşvik etmiştir. Et fiyatlarında ucuzlama sağlanacağı gerekçe gösterilerek her türlü etin girişi serbest bırakılmış, sadece etin ucuzlaması engellenmiştir. Etin kaliteli ve ucuz şekilde tüketiciye ulaşımını sağlamak için Et Balık Kurumu’nun satış merkezleri açması teklifimiz amacından saptırılmış; bayilik sistemi ile yeni kişilerin sektörden kazanç elde etmesine fırsat verilmiştir. Et Balık Kurumu’nun bayilik için merkez nokta şartı getirmesi ile ucuz etin önü tekrar kesilmiştir. Ülkemiz hayvancılık açısından yeter miktarda araziye sahipken, tarımda ve hayvancılık sektöründen yer alan nüfusumuz % 26 iken hayvan sayısında sürekli azalma yaşanması hükümetlerin tarım ve hayvancılık politikasının ol-
madığını, mevcut iktidarın ise deneme yanılma yolu ile politika bulmaya çalıştığını göstermektedir.
Hayvancılığın sürekli kan kaybetmesi nedeni ile dünyanın üç katı fiyatına tüketebildiğimiz eti miktar bazında sürekli azaltıyoruz. Avrupa’da bir kişi yılda 60 kg et tüketirken ülkemizde bu miktar 8 kg civarındadır. Gelir dağılımdaki uçurum dikkate alındığında eti henüz tadamayan bir çok çocuğumuzun ve sürekli uzaklaşan ailelerimizin olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Hayvancılık ile ilgili teşviklerin yanlış şekilde kullandırılması tüketiciye yeni maliyetler olarak, et fiyatlarının düşmesine asla katkı sağlamamıştır. Bütün bu olaylar dikkate alınarak siyasi iktidarlar tüketicinin kaliteli ve ucuz ete ulaşması noktasında kalıcı politikalar üretmeli, kısa vadeli vurgun yapmak isteyenlerin ise önünü kesmelidir. Saygılarımla,
www.dunyahelalgidabirligi.org
49
Damızlık Kuzu Fabrikası KOYUNLARI
Bir koyun var ki yılda iki defa ve bir seferde 4 tane yavru veriyor. Hem et, hem süt, hem de deri ve yün bakımından kârı düşünün. Bir de yavrularının yaşama olanağı en yüksek koyun cinsi. Türkiye’de hem üretim azlığı sorununa hem de ithal et sorunlarına çözüm olabilecek bir seçenek sanki. Uyum yeteneği ile de bizde yabancılık çekecek bir cins değil. Rusya’da üretilmeye ve buradan diğer ülkelere ihraç edilmeye başlanan Romanov Koyunu 2010 yılından itibaren Tarım Bakanlığı’nın izni ile de Ülkemizde üretilmeye başlanmıştır. En önemli özelliği doğurganlığı ve her ortama rahatlıkla uyum sağlayabilmesi olan Romanov Koyunu dünya genelinde melezleme çalışmalarında kullanılır. Yüksek döl verimine sahip bu ırk, koyun ırkları içerisinde 3-4 aylık yaş gibi en erken cinsi olgunluğa ulaşan özelliği ile dikkat çekmektedir. Bununla birlikte yılın her mevsiminde çiftleşebilmesi, üçüz, dördüz yavru verimi ile kuzu eti üretiminde ilk sırada tercih edilen ırk olarak önümüze çıkmaktadır. Üstün analık kabiliyetinin olmasından olsa gerek kuzularının yaşama gücü yüksektir. Ve koyunun kendisi doğurduğu dördüzlerin ya da beşizlerin üçüne kendisi rahatlıkla bakıyor. Romanov koyununun kuzu büyütme kabiliyetinin iyi olması, uzun süre (12 yıl) damızlıkta tutulabilmeleri, yaşadıkları bölgelere adaptasyon
50
www.dunyahelalgidabirligi.org
kabiliyetlerinin yüksek olması romanov koyun ırkını vazgeçilmez kârlı bir koyunculuk için avantajlı kılmaktadır. Romanov koyunu herhangi başka ırkın kanını taşımayan saf bir ırktır. Çift kaslılık genini taşıyan Romanov ırkı, melezlemelerde özellikle ilk generasyondaki kuzularda yemden yararlanmayı iki kat iyileştirdiği, yüksek kalitede karkas üretip karkasta değerli parçalarda belirgin artış sağladığı tespit edilmiştir.
Anavatanı Rusya olan Romanov koyunu kanaatkar bir ırk olup soğuk ve sıcak iklime uyum sağlamış kısa kuyruklu, değişik tonda gri renkli yapağıya sahiptir. Çift katlı yapağı örtüsüne sahip olan Romanov ırkında yapağı arasında yerleşik kılçık kıllar, mevsime göre değişik özellikler göstererek, mükemmel bir ısı izolasyonu sağlamaktadır. Deri kalitesi bakımından da büyük bir üne sahip olan romanov koyunun bu eşsiz deri ve yapağı özelliği ile Fransa ve İngiltere’de düzenlenen dericilik fuarında ödüller almıştır.
Dünya’da Romanov Koyunu Romanov koyunu ile ilgili bilgiler 18. yüzyıla dayanmaktadır. Bu verimli ırk üstün üreme özelliklerinden dolayı 1960’lı yılların başından itibaren dünya genelinde elliye yakın ülkede saf yetiştiriciliğinin yanında yerli ırklarla melezleme çalışmalarında kullanılmaya başlandı. Avrupa, kuzey ve güney Amerika, güney Afrika, orta doğu olmak üzere geniş bir coğrafyada yayılma alanı bulan Romanov ırkına dayalı çalışmalar ulusal ve uluslar arası çapta, makro düzeyde projeler ile desteklenmektedir.
ET VE ET ÜRÜNLERİNİN HELAL-HARAM SAYILMA ÖLÇÜSÜ OLARAK HAYVANLARIN KESİM ŞEKLİ
////
Doç. Dr. Ali KAYA
U.Ü. İ. F. İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Kur'an-ı Kerim başta olmak üzere İslâm’ın temel kaynakları, insanın, yeryüzü nimetlerinden helâl ve temiz olanlarından yararlanmanın mubah ve serbest olduğunu belirtmiştir. Gerekli görüldüğünde de bu aslî kuralın hükmüne birtakım sınırlamalar getirilebileceği kabul edilmiştir. Helal ve temiz nitelemesi bu sınırlamaya işaret etmektedir. İnsanların besin maddeleri arasında önemli yere sahip olanlardan biri hayvansal gıdalardır. Başlıca et ve et ürünlerinden oluşan hayvansal gıdalardan ancak helal olanlarından yararlanmak dini bir gerekliliktir. İslâm'da yenmesi helal olan et ve et ürünlerinin belirlenmesi konusunda iki ana ölçüt esas alınmaktadır. Bunlardan biri hayvanın türüdür. Bununla kastedilen İslâm dinince yenmesi helal sayılan hayvanlardır. Bunların et ve et ürünlerinden yararlanmak helaldir. Yenmesi yasaklanan hayvan türleri başta Kur’an ve sünnet olmak üzere çeşitli kaynaklarca açıklanmıştır. (bkz. Mâide 4/3) Bu suretle yasak kapsamı dışında kalan hayvanların etlerinden yararlanmak helal kabul edilmiştir. Bunların hangi hayvanlar olduğu ayrı bir yazı konusunu teşkil edeceği için burada temas etmeyeceğiz.
Et ve et ürünlerinin helal olması için aranan diğer nitelik etinden istifade edilecek hayvanın boğazlanmış olması ve bu işlemin usulüne uygun olarak icra edilmiş olmasıdır. Bu kriter bizzat Kur’an’da yer almaktadır. Mâdie
52
www.dunyahelalgidabirligi.org
suresinin 3. ayetinin ifadesi şöyledir: “ölmüş hayvan, boğulmuş hayvan, düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanmış hayvanlar ile Allah’tan başkası adına kesilmiş ve dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar size haram kılındı” Buna göre et ve et ürünlerinin helal sayılması için hayvanın boğazlanmış olması ve bunun da usulüne uygun olarak yapılmış olması icap etmektedir. İslâm dini, yeme ve içme konusundaki yasak ve kayıtları en aza indirmiş olmakla birlikte eti yenen kara hayvanlarının ancak fiilen veya hükmen boğazlanması halinde helâl olacağını, aksi takdirde meyte (murdar, ölü hayvan) hükmünde olup etlerinin yenmeyeceğini belirtmiştir. Çekirge gibi bir kısım hayvanlar dışında kalan ve karada yaşayanlar ancak boğazlan-
maları halinde helal olur. Tartışmalı olmakla birlikte hem karada hem de suda yaşayan hayvanlardan akıcı kan taşıyanların da boğazlanmakla helâl olacağı görüşü ağır basmaktadır. Hayvanın, kesim esnasında canlı olması ve ölümünün de bu kesim işlemi sonucu olması gerekir. Ebû Hanîfe’ye göre hayvanın yaşadığının bilinmesi, Ahmed b. Hanbel’e göre kanın akması canlı saymak için yeterlidir.
Hayvan kesimin meşru sayılması için hayvanın nereden ve nasıl boğazlandığı da önem taşımaktadır. Buna göre sığır, koyun ve keçi gibi hayvanların çene altından damarları kesilerek boğazlanır ki, (bkz. es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut, t.y, XII, 3) buna zebh denir ve Kur’ân-ı Kerîm’de de geçer. (bkz. el-Bakara 2/67; es-Saffât 37/ 107) Deve göğsü üzerinden bıçak vurup
Kesimin meşrû sayılması için kesenin müslüman veya ehl-i kitaptan olması icap eder. Kur’an-ı Kerim "... ancak usulüne göre kestikleriniz müstesna" ifadesi ile mü'minlere hitap etmiş olması buna delalet eder. (bk. el-Mevsili, el-İhtiyâr, c. V,10). Ayrıca "Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin (Ehl-i Kitap) yemeği size, sizin yemeğiniz de onlara helâldir." (el-Mâide, âyet, 5/5) ayeti de ehli kitabın kestiğinin yenebileceğini göstermektedir.
boğaz damarları kesilerek boğazlanır. Bu kesim şekli ise nahr terimi ile ifade edilmektedir. Deve cinsi hayvanı çene altından kesmek (zebh) mekruh olduğu gibi, koyun ve sığır cinsini de göğsü üzerinden kesmek de (nahr) mekruhtur. (bk. el Mevsilî, el-İhtiyar, IV, 11)
Kesme veya boğazlama ifade eden üçüncü terim Tezkiye olup gerçek kesimi veya av tüfeği üzerine besmele çekmek gibi hükmî kesimi kapsamına alır. Ebû Hanîfe'ye göre, Hayvanın nefes ve yemek borusu ile iki şah damarından (vedec). üçünün kesilmesi yeterlidir. Ebû Yusuf'a göre ise, nefes ve yemek borusu ile iki damardan en az birinin kesilmesi gerekir. (bk. elFetâvâ-i Hindiyye, V, 287) Şâfiî ve Hanbelîler kan damarlarından ziyade yemek ve nefes borusunun kesilmesinin gereğini ifade ederken bir kısım fakihler dördünün de kesilmesi gerektiğini belirtirler. Kesim esnasında hayvanın sol yanı üzerine yatırılıp yönünün kıbleye çevrilmesi, kullanılan kesim aletinin keskin olması, hayvan yere yatırılırken ve kesilirken ona eziyet edilmemesi, hayvanın göreceği şekilde bıçak bilenmemesi, yerde fazla bekletilmemesi gibi
hususlar tavsiye edilmiş, müslümanın her işinde olduğu gibi hayvanı keserken de en uygun ve güzel şekilde davranması ilkesi vurgulanmıştır.
Boğazlamanın şekliyle ilgili bu ve benzeri tartışmalar neticede, hayvanın eziyet çekmeden ve uzun süre can çekiştirmeden ölmesini ve kanının da büyük oranda vücudundan atılmış olmasını sağlamayı hedef alır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Hayvanı keseceğiniz vakit, bıçağı keskinletiniz ki ona rahat ettiresiniz" (İbn Mâce, Zebâih, 3). Kesimin meşrû sayılması için kesenin müslüman veya ehl-i kitaptan olması icap eder. Kur’an-ı Kerim "... ancak usulüne göre kestikleriniz müstesna" ifadesi ile mü'minlere hitap etmiş olması buna delalet eder. (bk. el-Mevsili, el-İhtiyâr, c. V,10). Ayrıca "Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin (Ehl-i Kitap) yemeği size, sizin yemeğiniz de onlara helâldir." (elMâide, âyet, 5/5) ayeti de ehli kitabın kestiğinin yenebileceğini göstermektedir. Ancak ehl-i kitabın kestikleri hayvan üzerine Mesîh, Üzeyir, haç ve benzeri, Allah'tan başkasının ismini zikretmemiş olmaları da gereklidir
(bk. el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanayî, V, 45; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, c.1, 365)
Boğazlamanın usulüne uygun olarak yapılmış olması için kesenin besmele çekmiş olması gerekir. Bu hüküm Hanefi, Malikî ve Hanbelî fakihlerinin oluşturduğu çoğunluktaki İslam Hukukçularının görüşüdür. "Allah'ın adı anılarak, kanı akıtılan hayvanın etini yeyiniz" (bk. Buhârî, Zebâih, 20) hadisi bu hükmü belirtmektedir. Yalnız Hanefilere göre Allah’ın adı kasten anılmadığında kesilen hayvanların etini yemek helal değildir. "Kesilirken üzerine Allah'ın adı anılmayan hayvanları yemeyiniz" (el-En'am, 6/121) ayeti bu hükmü amirdir. Besmele çekmeyi unutmak kesilen hayvanın murdar, dolayısıyla haram sayılmasına yol açmaz. (bk. el Kasânî, el-Bedâyi’ V, 47; Mevsılî, el-İhtiyâr, c.V, 9). Hayvan keserken besmeleyi unutan birisinin durumu hakkındaki soruya Hz. Peygamber (sav) "Aziz ve Celîl olan Allah'ın adı, her müslümanın kalbinde mevcuttur. Onun kestiğini yeyiniz" şeklinde cevap vermiş olması buna delil teşkil eder. (bk. Buhârî, Zebâih, 9; Ebû Dâvûd, Sayd, 2) www.dunyahelalgidabirligi.org
53
Mâlikî ve Hanbelîlere göre ise unutarak veya bilerek besmele çekmemek kesilen hayvanın etini helal olmaktan çıkarır ve eti yenmez. "Kesilirken üzerine Allah'ın adı zikredilmeyen hayvanların etini yemeyiniz" (elEn'âm, 6/121) ayetinde unutma veya terk etmeden söz edilmemiş olması bunu gösterir. Adı geçen hukukçular bu görüşün aksini gösteren nassları da mensuh kabul ederler. (Muhammed Fevzî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dımeşk 1977-79, s. 663, 664).
Şâfiîlere göre, hayvan kesilirken üzerine besmele çekmek sünnettir. Âyette, haram kılınanlar leş, akıtılmış kan ve domuz eti olarak sayılmış, kesilirken besmelenin terk edilmiş olması zikredilmemiştir (bk. el-En'âm, 6/145). Kesilen bir hayvanın haram olması, üzerine Allah'tan başkasının adını anma yüzündendir. Hayvanı kesen kimsenin müslüman veya Ehl-i kitaptan hangisi ise akıl
54
www.dunyahelalgidabirligi.org
ve temyiz gücüne sahip olması yeterlidir. Kesen kimsenin kadın veya erkek olması fark etmediği gibi bâliğ olması da gerekmez. Ehl-i kitabın boğazlama şeklinin sonucu etkilemesi de tartışmalıdır. İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre Ehl-i kitabın kestikleri ancak İslâm dininin öngördüğü boğazlama usulüne uyulması şartıyla yenilebilir. Aralarında Mâlikî fakihi İbnü’l-Arabî’nin de bulunduğu bir grup İslâm bilginine göre, Ehl-i kitabın kestiklerinin yenebilmesi için müslümanların kesim usulüne uymaları şart olmayıp, kendi dinlerine göre geçerli olması yeterlidir. Buna göre İslâm açısından yenmesi helâl bir hayvanı bir Hıristiyan veya Yahudi kendi dinlerine uygun şekilde kesmiş ise bu hayvanın etinden müslümanlar yiyebilirler. Dinlerine göre yenmez ise müslümanlar da yiyemezler. Öte yandan Ehl-i kitabın kesim esnasında Allah’ın adını anmaları (tesmiye) şart olmamakla
birlikte hayvanın Allah’tan başka birinin adına kesilmesi halinde o hayvanın etinin yenmeyeceği görüşü hâkimdir.
Günümüzde dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılan elektrik şoku, tabanca, karbondioksit gazı verme, başına çekiç veya tokmakla vurma, omuriliğine şiş batırma gibi tekniklerle öldürülen ve henüz canlı iken boğazlanmadan ölmüş olan hayvanların etini yemek haram sayılır. Çünkü helal sayılması için hayvanın kesim işlemi esnasında canlı olması ve ölümünün de bu kesim işlemi sonucu meydana gelmesi gerekir. Ancak bu tür bir uygulama hayvanın ölümüne yol açmayacak, sadece onun sakinleşmesini veya bayılmasını temin edecek noktada bırakılır ve daha sonra hayvan canlı iken usulüne uygun kesilirse eti yenir. Öldüren Ehl-i kitap’tan ise bir kısım fıkıhçılara göre onların dinlerinde yenen hayvanı müslümanlar da yerler.
Çöl Mucizesi Ç
öl ortasında susuzluğa, açlığa dayanabilen, çöl rüzgârlarından ya da fırtınalarından hiç etkilenmeyen sıcakta bunalmayan, soğukta üşümeyen bir hayvan. Yaz kış her ihtiyaçta, her koşulda kullanılabilecek bir binek ve besin kaynağı olmasından olsa gerek asırlardır neslini sürdürebilmiş, Alemler Efendisi’ne hizmet etmiş bir hayvan. Yük, çeki ve binek hayvanı olmasının dışında yünü, sütü, derisi ve eti için beslenen deve de diğer bütün yaratılmışlar gibi kendine has birçok özelliği barındırır ve Kur’an-ı Kerim’de de açıkça deveden bahsedilmektedir. "Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır..." (Nahl Suresi, 66) "Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? Artık sen, öğüt verip -hatırlat. Sen, yalnızca öğüt verici bir hatırlatıcısın."(Gaşiye Suresi, 17-21) "Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkupsakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır." (Yunus Suresi, 6) Görmüyor musunuz ki, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip-tamamlamıştır. (Buna rağmen) İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiç bir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında mücadele edip durur.(Lokman Suresi, 20) ayetlerin de bahsedildiği gibi ibret alınacak bu hayvana bizde bu sayımızda az da olsa yer vermek istedik. En belirgin özellikleri hörgüçlerinde yağ depolamak ve
56
www.dunyahelalgidabirligi.org
DEVE
depoladığı bu yağ ile hem daha dirençli hem de açlığa uzun süre dayanmak olan develerin yumuşak yayvan iki toynaklı ayakları kumda ya da karda yürümelerini kolaylaştırır. Aynı yandaki bacaklarını birlikte kaldırarak kendilerine özgü bir biçimde koşarlar. İki sırada üç tane koruyucu kirpikleri, tüylü kulak delikleri gereğinde kapanabilen burun delikleri, keskin görme ve koku alma duyuları da kum fırtınası gibi elverişsiz çevre koşullarına uyum sağlamalarına yardımcı olur. Gövdelerini örten iki tip kıldan alttaki ince ve kısa olanlar bazı yumuşak ve dayanıklı kumaşların yapımında kullanılır. Güç iklim koşullarına karşı dirençliliği ile zor iklim şartlarının hüküm sürdüğü ülkelerde daha çok kullanılan ve beslenen devenin geniş bir yaşam alanı vardır. Gerektiğinde dikenli bitkilerle ve kuru otlarla beslenir ve iyi beslenen bir deve hörgücünde 700-900 kg’ye kadar yağ toplar. Bünyesinde barındırdığı su oranı ile de günlerce susuzluğa dayanabilirken hörgücündeki yağ oranını tüketerek açlığa da uzun süre dayanır. Farklı iklimlere göre ırklarında da farklılıklar oluşur ve Türkiye’de bu ırkların en önemlilerinden biri olan tek ve çift hörgüçlü develerin melezlemesi ile oluşan tüylü deve beslenmektedir. Eskiden Türkiye’de ulaşım ve özellikle ordu hizmetinde kullanılan develerin işleri giderek azalmış 1937’de 120 bine yaklaşan deve sayısı 1980’de 12 bine 1984’te 3 bine kadar düşmüştür. Bugün develer özellikle yörükler arasında göç zamanı eşya taşımakta zeytincilik bölgelerinde ulaşımı güç yerlerde devşirilen ürünlerin taşınmasında Güney ve Doğu Anadolu’daki kurak ve yolu yetersiz bölgelerde yük hayvanı olarak kullanılmaktadır.
Habib CAN Gıda ve Kontrol Genel Md. Yrd.
? i İthal Et Güvenilir m
Yeniden yapılandırma öncesi Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, et ithalatı ve ithalatın denetimi konusunda tek yetkili kurum. Nereden, nasıl ve hangi hayvanların ve etlerin ithal edileceğini belirleyen, onay veren en yetkili makam. Çok fazla bilinmeyen ama ihtiyacının sadece %20’sini üretebilen Türkiye’nin temiz, sağlıklı ve güvenilir et ithalatını denetleyen kurumun işleyişini ve merak edilenleri Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Habib Can’a sorduk; Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü hakkında bilgi verir misiniz? Bitki Sağlığı ve Karantina Hizmetlerini yürütmek, bitkisel ürünler ile gıda ürünlerinin ithalat ve ihracatını gerçekleştirmek, zirai mücadele ve veteriner ilaçları ile zirai mücadele aletlerinin ruhsatlandırma ve kontrol hizmetlerini yapmak, et üretim ve kesim yerleri, kuluçkahane, hayvan pazarları, hayvan hastanesi, özel veteriner hekim muayenehane ruhsat ve kontrol hizmetlerini yerine getirmek, hayvan sağlığı ve karantina hizmetlerini yürütmek, hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalat ve ihracat işlemlerini gerçekleştirmek, büyükbaş hayvanların küpeleme ve kayıt altına alınması hizmetlerini yapmak laboratuar hizmetlerini yürütmek, gıda ve yem kontrol ile bunların tescil hizmetlerini gerçekleştirmek gibi başlıklar çerçevesinde faaliyetlerini gerçekleştirmektedir.
58
www.dunyahelalgidabirligi.org
Kurumunuzda yapılan yeni yapılandırmanın içeriği nedir ? Neden yapıldı? Sektörel bazda Avrupa Birliği Uyum Sürecinde yapılması gereken iş ve işlemlere ivme kazandırmak amacıyla böyle bir düzenlemeye gidilmiştir. Et ithalatının son karar mercii GKGM’midir ? Bilindiği üzere, Ülkemiz et piyasasında özellikle son dönemde meydana gelen aşırı fiyat artışlarının önüne geçilebilmesi ve halkımızın beslenmesine katkı sağlanması ve besilik materyal ihtiyacının karşılanması amacıyla, kasaplık ve besilik canlı hayvan ile karkas et ithalatına izin verilmiştir. Et ithalatında gıda güvenilirliği kontrolleri açısından Bakanlığımız yetkili olup, ürünlerin 5996 Sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” hükümlerine uygun olup olmadığı ile ilgili resmi kontrolleri yürütür. Bu kanuna uygun olmayan ürünlerin ülkeye girişine izin verilmez.
sim öncesinde hayvanların 24 saat içinde sağlık muayenesinden geçirilmiş olduğunu resmi olarak taahhüt etmektedir. Denetlemeler kurumunuza bağlı denetçiler tarafından mı yoksa özel kurumlar tarafından mı yapılıyor? 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun Resmî kontroller, itiraz hakkı ve resmî sertifikalar başlıklı 31’inci maddesinde “Bakanlık, bu Kanun kapsamındaki kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler hariç olmak üzere, uygun göreceği görev ve yetkiler için kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri, birlikler, kooperatifler, vakıf ve üniversiteler ile işbirliği yapabilir. Bunlardan, Bakanlıkça belirlenen şartlara sahip olanlara, bu görev ve yetkilerin tamamı veya bir kısmı tamamen veya kısmen devredebilir veya hizmet alımı yolu ile yerine getirebilir” hükmü yer almaktadır. 5996 sayılı Kanun kapsamında gıda zincirinin tüm aşamalarında gıda güvenliği ve kalitesinin sağlanması, tüketici sağlığı ve haklarının korunması, haksız rekabetin önlenmesi ve güvenli gıda arzının sağlanması Bakanlığımızın yetki ve sorumluluğunda olup Bakanlığımızca kontrol ve denetimler gerçekleştirilmektedir. Bu madde kapsamında Bakanlığımız yetkilerini devretmemiştir.
“
Ülkemize ithal edilen etler için, ihracatçı ülkede kesilen hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrası resmi kontrolleri, ülkenin resmi görevli veteriner hekimleri tarafından yapılan kontrollere ilave olarak her bir ithalat için Bakanlığımızca görevlendirilen ve ihracatçı ülkeye gönderilen veteriner hekimler tarafından kesim yapılacak mezbahanın kontrolü ve kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrasında muayeneleri yapılmaktadır.
“
İthalatın yapıldığı yerler hangi sıklıkla denetleniyor ve üretimlerini sizin standartlarınıza mı yoksa kendi ülkelerinin standartlarına göre mi yapıyorlar ? Ülkemize ithal edilen etler için, ihracatçı ülkede kesilen hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrası resmi kontrolleri, ülkenin resmi görevli veteriner hekimleri tarafından yapılan kontrollere ilave olarak her bir ithalat için Bakanlığımızca görevlendirilen ve ihracatçı ülkeye gönderilen veteriner hekimler tarafından kesim yapılacak mezbahanın kontrolü ve kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrasında muayeneleri yapılmaktadır. Bakanlığımızca görevlendirilen veteriner hekimler ulusal mevzuatımıza uygun olarak belirlenen teknik şartname ve sağlık sertifikasındaki koşulların karşılanıp karşılanmadığına ilişkin gerekli kontrolleri yapmaktadır. Ayrıca ihracatçı ülke, AB mevzuatına uygun olarak kalıntı planlarının canlı hayvan ve bunların ürünlerini kapsayan garantileri karşıladığını, taze et ve gıda maddelerinde mikrobiyolojik kriterlere ilişkin ilgili gereklilikleri yerine getirdiğini, HACCP prensiplerinin uygulandığı tesislerden geldiğini, kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrası yapılan denetimler sonucunda insan tüketimi için uygun bulunduğunu, kesimhanede, ke-
www.dunyahelalgidabirligi.org
59
Bakanlığımız, Ülkemiz insan ve hayvan sağlığının korunmasına yönelik canlı hayvan ve et ithalatında alınabilecek en üst tedbirleri alarak ithalata izin vermektedir. Kamuoyunun bu konuda endişelenmesini gerektirecek bir husus bulunmamakta olup, konu ile ilgili gerekli teknik, sağlık ve hijyen önlemleri fazlası ile alınmaktadır.
60
www.dunyahelalgidabirligi.org
İthal edilen etler hijyen ve helallik açısından güvenilir mi? Her bir ithalat için Bakanlığımızca görevlendirilen ve ihracatçı ülkeye gönderilen veteriner hekimler tarafından kesim yapılacak mezbahanın kontrolü ve kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrasında muayeneleri yapılmaktadır. Etler, veteriner hekimlerimizin gözetimi altında, örf ve adetlerimize uygun olarak kesilen hayvanlardan elde edilmektedir. Teknik, sağlık ve hijyen açısından uygun bulunmayan mezbahalarda kesime izin verilmemekte, kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim ve kesim sonrası kontrolleri yapılmakta ve uygun olmayan etlerin ithalatına izin verilmemektedir. Ayrıca sığır etleri fiili ithalat aşamasında da kontrol edilmekte ve mevzuat hükümlerine uygun olan etlerin ülkemize girmesine izin verilmektedir. İthalatın yapıldığı kesimhanelerde koyun ve inek dışında domuz kesimleri de yapılabiliyor mu? Bunlarla ilgili kriterleriniz nelerdir? Bilindiği üzere, kasaplık küçükbaş ve büyükbaş hayvanların teknik ve hijyenik şartları uygun tesislerde kesilmesi, kasaplık hayvanlardan elde edilecek etlerin ve sakatatların muayenesi, gerekli teknik ve hijyenik şartlarda üretilme-
si, soğutulması, muhafazası, parçalanması, mamul madde haline getirilmesi, ambalajlanması, paketlenmesi, nakledilmesi ile güvenli et ve ürünlerinin üretilmesi 05.01.2005 tarih ve 25691 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kırmızı Et ve Et Ürünleri Üretim Tesislerinin Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik” hükümlerine göre yapılmaktadır. Söz konusu yönetmeliğin 4’üncü maddesinde; domuz büyükbaş hayvan olarak tanımlanmış olup, aynı yönetmeliğin “Genel Şartların” yer aldığı 6’ncı maddesinde “Domuz ve atlar; diğer türlerin kesildiği mezbaha veya kombinalarda kesilemez, bu hayvanlardan elde edilen etler diğer türlerin etleri ile birlikte soğutulamaz, parçalanamaz, mamul madde haline getirilemez, ambalajlanamaz, paketlenemez ve nakledilemez” denilmektedir. Bakanlığımız, Ülkemiz insan ve hayvan sağlığının korunmasına yönelik canlı hayvan ve et ithalatında alınabilecek en üst tedbirleri alarak ithalata izin vermektedir. Kamuoyunun bu konuda endişelenmesini gerektirecek bir husus bulunmamakta olup, konu ile ilgili gerekli teknik, sağlık ve hijyen önlemleri fazlası ile alınmaktadır.
5000 YILLIK ŞiFA KAYNAĞI B ir çok bitkinin üzerine basar geçeriz. Bu bitki burada ne diye yetişmiş deme gereği duymadan yetişme alanları kısıtlar ya da yok ederiz. Hepsinin bir yaratılma amacı olduğunu unutarak.
Teknolojinin adının bile geçmediği zamanlarda hastalıklara çare olarak kullanılan tek seçenekti bitkiler. Bunlardan bir tanesi de zencefil. Bazı kaynaklarda 4 bin bazı kaynaklarda 5 bin yıllık olarak aktarılmaktadır. Ne kadar yıllık olduğu çok fazla önem arz etmese de bir çok hastalıkta şifa olarak kullanılması ve günümüzde hala şifa kaynağı olarak kullanılıyor olması önemlidir. Tropikal iklimde yetişme olanağı bulan zencefil, yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Türkiye’de hobi tarzı yetiştirme yapılsa da aslında Türkiye iklimine dayanabilecek bir bitki değildir. Asya, Çin, Hindistan ve Arabistan ülkeler i nde çokça yetiştirilir ve tüketilir.
62
www.dunyahelalgidabirligi.org
Dünya genelinde bilinen ve tüketilen zencefil, alternatif tedavi bitkileri arasında yer alır. Tedavi amaçlı kullanılabilmesinin en önemli etkenlerinden biri uçucu yağlarının olması ve yapısında fenol bileşiklerinin bulunmasıdır. Ayrıca içeriğinde barındırdığı nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminlerde bu bitkinin önemini artırmaktadır.
Kur’an’da (İnsan Suresi, 17. Ayet) adı geçen tek baharattır zencefil. Mide rahatsızlıklarının önemli alternatif tedavilerinden biri olan zencefil tüketimi, iştah açıcıdır, antiseptik özelliği kanın temizlenmesini sağlar, mideyi düzenler, mide bulantılarını giderir, mide ağrılarında ve hazımsızlık sorununda iyi bir seçimdir. Zencefil ayrıca bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar, solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir, vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir, vücuttaki oksitleri temizleyerek dışarı atılmasına yardımcı olur, kalp ritminin düzene girmesine yardımcı olur, romatizmal rahatsızlıklarda kullanılır, baş ağrılarını giderici özelliğe sahiptir, ve uykuyu rahatlatıcı gibi etkileri vardır.
Batı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi; domuz eti ve
TRİŞİNOZİS Domuz etinin sağlığa Zaralarından biri de trişindir. Kasaplık hayvanlarda nadiren görülse de domuz etinde sıkça rastlanan trişin yayılma ve yerleşme evresinde insan ölümlerine yol açabiliyor.
Domuz etinin yenmesi, gerek Kur’ân’da (Bakara 2/173; Mâide 5/3; En`âm 6/145; Nahl 16/115) gerekse hadîslerde açık ve kesin bir ifade ile yasaklanmıştır. İslâm’da mahdut sayıda haram kılınan yiyeceklerin başında domuz eti gelmektedir. Öyle ki; Kur’ân’da tür itibariyle haram kılınan tek hayvan domuzdur. Kur’ân’da domuz, ölü hayvan ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etinin haram kılındığı birkaç defa tekrar edilir. Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da bu yasağı teyit ederek, “Allah ve Resulü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım satımını haram kılmıştır.” buyurmuştur. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), hadîsin devamında, ölü hayvandan elde edilen yağın; aydınlatmada, gemilerin cilâlanmasında ve derilerin yağlanmasında bile kullanılmasının haram olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, “Büyû`”, 112; Ebû Dâvûd, “Büyû`”, 66; Tirmizî, “Büyû`”, 61). Mevzu dolayısıyla İslâm’da domuz etinin yasaklanmış olması zikredilse
64
www.dunyahelalgidabirligi.org
de, bu yasağın sadece trişinden kaynaklandığı iddia edilemez. Zîrâ öyle olsaydı, parazit bulunmayan veya parazitleri ortadan kaldırılan domuz etlerinin yenmesinde bir beis olmayacağı iddia edilirdi ki, Kur’ânî literatürde bu iddianın yeri yoktur. Domuz etinin yenmemesinin tek sebebi vardır: Allah’ın haram kılması. Trichinella bulaşabilmesi, haram kılınma hikmetlerinden belki de sadece biridir.
İnsan vücuduna zararlı olan Trişin domuz etinde bol miktarda bulunduğu için dinimiz domuz etini haram kılmıştır. Domuz etinin haram oluşu bir bakıma da sağlığa zararlı oluşundandır. Kasaplık hayvanları içinde başlıca domuzlarda görülen trişin tuzlanmaya direnç gösterirken sıcaklığa direnç gösterememektedir. Bundan dolayı da yediğimiz etlerin pişmiş olması, kanlı olmaması hastalıktan korunma yolları arasındadır. Batı Karadeniz’de 1977 yılında, avlanıp İstanbul’da satılan yabanî bir domuzun etinden yemesi sebebiy-
le rahatsızlanan 13 hastanın en ağır olanında kas trişini tespit edilmiştir. Bunun dışında zaman zaman yapılan incelemelerde yabanî domuz etinden yapılmış sucuk ve benzeri et ürünlerinde parazit lârvaları görülmüştür. 2004 yılında İzmir’de çiğ köfte yapılarak satılan yabanî domuz etinden, parazitin yabanî hayvanlarda daha çok bulunan türü olan T. britovi ile binden fazla kişi enfekte olmuş ve bu salgın ne yazık ki, parazitin bu türü ile gerçekleşen dünyadaki en büyük salgın olarak literatüre geçmiştir.
Trişinoz; Trichinella parazitinin sebep olduğu ciddi bir hastalıktır. Parazit solucanlardan (nematod) biri olan kurtçuğun insanda yerleşip hastalık oluşturan türü umumiyetle Trichinella spiralis’tir. İlk defa 1822 yılında Almanya’da bir insanda yapılan otopside kaslar içinde bu parazitin kireçlenmiş lârvaları tespit edilmiştir; aynı parazit, bundan on yıl sonra da İngiltere’de kanserden ölmüş bir hastanın otopsisinde görülmüştür.
Trişin özellikle domuz etinde fazla bulunmasından dolayı hastalıkta domuz etinin az pişirilerek ya da pişirilmeden yenen ABD, Almanya, İngiltere’de daha çok rastlanır. Sosis, jambon, biçiminde hiç pişirilmeden yenmesi domuz etinin tehlikesini büsbütün artırır.
Trişinler beyaz renkli kurtçuklardır. Dişilerinin boyu 3-4 mm uzunluğunda olup erişkin asalaklar insan ve hayvanların bağırsak mukozalarına yerleşmiş yaşarlar. Erkek trişinler çiftleşme sonrasında ölür ve dişinin doğurdukları kurtçuklar önce lenf sonra da kan yolu ile bedene yayılarak çizgili kaslarda yuvalanırlar. Çizgili kaslarda yuvalanan kurtçuklar kist biçimine dönüşerek yıllarca canlı kalabilirler. Trişinin en çok görüldüğü kaslar göğüs, dil, baş ve boyun kaslarıdır. Hayvanlarda da kurtçuklar, kaslarda kistler içinde yuvalanmışlardır. İyi pişmemiş etleri yiyen insanlar, kurtçukları da yutmuş olur. Trişin, kurtçuklarının kistler oluşturması bağırsak ve kaslarda düzensizliklere yol açar. Hastalık asalakların mide mukozasına yayıldıkları durumlarda ciddi ve tehlikeli bir görünüm alır.
Trişin belirtilerinin şiddeti, organizmaya giren asalak miktarına bağlıdır. Az miktarda asalak alındığında hastalığın pek farkına varılmaz. Kurtçukların çok miktarda bulunduğu kişilerde, hastalık tehlikeli belirtiler verir. Trişin hastalığı üç evrede oluşur ve her evrede farklı belirtiler ve farklı sonuçlarla karşımıza çıkar. İlk olarak yayılma evresi geçiren trişinler kaslardan insan midesine canlı olarak gelirlerse, kistin çeperini mide asidinin eritmesi ile serbest kalırlar ve ince bağırsağa
geçerler. Trişin insan bedenine girdikten 2448 saat sonra yumurtlamaya başlar ve ortaya çıkan kurtçuklar kan yolu ile kaslara doğru göçerler. Bu evrede hasta, ishal, karın ağrıları ve kusmadan yakınır. Kurtçukların göçleri sırasında ateş 40 C kadar yükselebilir. Bu ateş yükselmesi, kurt ve solucan hastalıkları arasında yalnızca trişin hastalığına özgü bir niteliktir. Bazı ciddi ve iyi tedavi edilemeyen durumlarda, hasta bu evrede ölebilir.
“Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir.” (Nahl suresi 15. Ayet)
Yerleşme evresinde ise kurtçuklar kaslarda yerleşirler. İlk belirtiler, kurtçukları taşıyan besinin yenmesinden 10 gün kadar sonra ortaya çıkar. Hastada ateşle birlikte baş ağrıları görülür. Bunları soluk almayı ve yutkunmayı engelleyecek derecede şiddetli kas ağrıları izler. Hastalığa özgü iki belirti niteleyicidir. Yüz ya da boyunda yerleşmiş bir ödem, kurdeşen gibi döküntüler. Hastalık bu evrede ölümle sonuçlanabilir ya da süregenleşip uzar.
Yuvalama döneminde de asalakların bedene girişinden 20 gün sonraki kistlerin kaslar içinde yerleşme dönemine uyar. Kurtçukların yuvalandıkları kaslarda ağrılar başlar. Bu arada ateş ve döküntü azalır ama aylarca hatta yıllarca sürerler. Korunmak için ise dikkat edilmesi gereken tek nokta etleri iyi pişirmektir. Ayrıca domuz hastalığı sürekli denetlenmeli ve kesimi yapılan domuzların diyaframlarında kist denetimi yapılmalıdır. Domuzlarda diyafram, gırtlak ve dil kaslarında altışar adet olarak alınan numunelerin mikroskobik incelemesinde 9 veya daha fazla trişin bulunduğu takdirde imha edilmesi gerekir. Kaynak: Sızıntı Haziran 2011 yıl 33 sayı 389 www.dunyahelalgidabirligi.org
65
Dr. Celal GİRGİN
Bursa Çekirge Devlet Hastanesi Başhekim Yrd.
TRiSiNOZiS:
Bir Toplum Sağlığı Sorunu Olarak Domuz Kurdu Hastalığı
Bazı olaylar, gündeme düştüğünde bomba etkisi uyandırır. Fakat bir süre sonra unutulur, gündelik hayata ve alışkanlıklara yeniden dönülüverir. 2004 yılında İzmir’de 542 kişinin hastalandığı Dünyanın en büyük Trişinozis salgınını kaçımız hatırlıyoruz? Bir çiğ köftecinin kasaptan aldığı etlerin domuz eti olduğunun anlaşılması ancak hastalık ortaya çıktıktan sonra fark edilmişti. Birkaç ay önce bu davanın hala sonuçlanmadığı, çiğ köftecinin eşinin de hastalandığı ve kocasını sorumlu tutarak boşandığı haberleri gazetelerde çıktığında olay artık ilgimizi çekmez durumdaydı. Tıpta “trişinoz” olarak adlandırılan toplum sağlığı açısından çok önemli bu hastalık, halk arasında “Domuz Kurdu” olarak bilinen Trichinella solucanının larvalarını içeren çiğ veya az pişmiş domuz etlerini tüketmesi nedeni ile insanlarda ortaya çıkan bir parazit hastalığıdır.
Larvalar, insanda sindirim sisteminden geçerek kaslarda kist oluşturmaktadır. Erkeği 2 mm, dişisi ise 3 mm boyunda, gözle görülmesi zor olan parazit, insan vücuduna yerleşebilen en küçük solucanlardandır. Dişi parazitin karnında açılan yumurtalar doğrudan kurtçuk olarak doğar. Çoğu solucanlardan farklı olarak hem kurtçuk (larva) hem de ergin formu aynı canlıda (konakta) bulunmaktadır. Bu parazitin asıl hastalık yapanı 100 mikron uzunluğundaki larvalardır. Trichinella, parazit solucanlar içerisinde lârvası insan hücresine yerleşen tek türdür. Dünyada birçok ülkede görülmekle beraber Müslüman ve Yahudi toplumları hariç, en yaygın domuz veya vahşi av hayvanların çiğ veya az pişmiş olarak tüketildiği yerlerde rastlanır. İnsandan insana direkt olarak geçmeyen trişinoz, Trichinella larvalarını içeren hayvan etlerinin tüketilmesiyle bulaşır. Değişik şiddette olmakla birlikte, ilk belirtiler kusma, ishal, bulantı, ateş ve karın ağrısıdır. Daha sonra baş ağrısı, gözlerin
66
www.dunyahelalgidabirligi.org
şişmesi, eklem ve kas ağrıları, zayıflık, deri kaşıntısı ortaya çıkar. Hastalığın şiddetli halinde insanlarda koordinasyon zorluğu, kalp ve solunum yolları rahatsızlıklarına neden olur. Bazı durumlarda ölüm görülebilir. Belirtilerin ortaya çıkması bulaşmış gıdanın tüketilmesinden sonra 1–2 gün Çoğu solucanlardan farklı olarak hem kurtçuk (larva) hem de ergin formu aynı canlıda (konakta) bulunmaktadır. Bu parazitin asıl hastalık yapanı 100 mikron uzunluğundaki larvalardır. Trichinella, parazit solucanlar içerisinde lârvası insan hücresine yerleşen tek türdür. içinde olmaktadır. Sonraki belirtiler 2–8 haftada ortaya çıkar. Zayıf geçirilen rahatsızlıklar soğuk algınlığı benzeri bir tablo yapabilir. Bu dönemde doktora başvurulduğunda trişinozdan şüphelenilirse teşhis etmek için kan tahlili ve larvayı tespit amacıyla kas biyopsisi yapılması gerekir. Enfekte olduktan 30 yıl sonra bile kaslarında larvaya rastlanan hastalardan söz edilmektedir. Erken dönemde fark edilirse ilaç tedavi-
si uygulanan hastalıkta, kronikleşme az olmakla birlikte, tüm bedende bağırsaklara, göze, kasların hemen hepsine hatta kalp kasına ve beyne kadar yerleşerek şikâyet oluşturabilmektedir. Geç dönemde tedavisi mümkün değildir.
Korunmada iki husustan bahsedilebilir. Birincisi, domuz eti yememek veya tüketilen gıdalarda karışık olma ihtimalini en aza indirecek gıda güvenliği şartlarını sağlamak, ikincisi; yemekte sakınca görmeyenlerin gıdalarda bulunabilecek larvaları en az 71 derecede (gıda iç sıcaklığı) pişirme ile yok etmeleri gerekmektedir.
Diğer yandan, dinimiz domuz eti yenmesini açık ve kesin bir şekilde yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de tür olarak yasaklanan tek hayvan domuz olmuş ve Hadis-i Şeriflerde sadece yenmesi değil bu hayvandan elde edilen ürünlerin de kullanılması uygun görülmemiştir. Bununla beraber, domuz etinin “Trişin” yüzünden haram kılındığını ifade etmek doğru olmayacaktır. Trişin haram olmasının hikmetlerinden sadece biri olabilir. Türkiye’de ve Müslüman ülkelerde domuz eti açıkça tüketilmeyeceği aşikârdır. Gıda güvenliği ve Helal Sertifikasının olmayışı veya yetersizliği, elde edilmesi çok ucuz olan domuz ürünlerinin yol açacağı sağlık sorunları toplumu tehdit etmektedir. Kişisel özen mutlaka gereklidir ama ne kadar yeterlidir?
Dr. Kasım ALTINTAŞ
Akupunktur ve Alternatif Tedaviler Uzmanı
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİREN BİTKİLER
İnsan vücudu yaşadığımız çevrede bolca bulunan çok sayıdaki mikrobun saldırısına uğrar. Mikropların tek amacı vücudumuza girerek çoğalacakları beslenecekleri ortamı bulmaktır. Girebilecekleri her yolla girmeyi deneyerek büyük bir çaba sarf ederler. Normalde sağlıklı bir vücut; karşılaştığı hastalık etkenleriyle ve yabancı maddelerle çoğunlukla savaşır ve kabul etmez. Bu savaşta başarısız olursa mikroplar vücutta çeşitli yerlere girerek o bölgelerde hastalık ortaya çıkmasına sebep olur. Bağışıklık sisteminin görevi de; öncelikle bu organizmaların vücuda girmelerini engellemek veya girer ise vücuda girdikleri yerde yutmak, yayılmalarını engellemek ya da geciktirmektir. Bağışıklık sistemi bu görevlerini, yaşam süresi boyunca haberimiz bile olmadan sürdürür ancak bazı koşullarda bağışıklık sistemi zayıflar. Bağışıklık sistemini güçlendiren yiyecekleri tüketerek, sağlıklı bir vücuda sahip olabilir, hastalıklardan korunabiliriz. Bunlar; Çörek Otu : Bağışıklık sistemini güçlendiren önemli bitkilerdendir. Düzenli ve uzun süreli kullanımında bu etkisi görülür. Sarımsak : Antibakteriyel ve antiviral etkili sarımsak, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye de sahiptir. İçeriğinde selenyum ve sağlıklı bir yaşam için mutlaka gereken sülfür bolca bulunur. Sindirim sistemini de güçlendirici etkisi olan sarımsağın kokudan çekineler için hiç olmazsa yemeklerin içerisinde tüketilmesi faydalıdır. Arı Sütü : Bağışıklık sistemi üzerine olan kuvvetlendirici etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış doğal bir üründür. Düzenli kullanımında vücudun savunma sistemindeki hücrelerin çoğaldığı görülmüştür. Lahanagiller Ailesi : Brokoli, brüksel lahanası, lahana, kereviz. karnabahar iyi birer beta karoten kaynağıdır ve serbest
68
www.dunyahelalgidabirligi.org
radikallerin zararlarına karşı vücudu korurlar. Aynı zamanda C vitamini ve kalsiyum içerirler. Bu sebzelerin haşlanarak pişirilmesi ile elde edilen suyun da tüketilmesi gerekir. Karnabahar, içeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeler ile antikansorejen etki göstermektedir. Lahananın düzenli tüketiminin, kadınlarda meme kanseri riskini önemli ölçüde azalttığıgörülmüştür.Brüksel lahanası ise günlük C vitamini ihtiyacının neredeyse tamamını karşılayacak kadar önemli bir C vitamini deposudur. Propolis : Bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri ile ilgili olarak birçok araştırma yapılmıştır. Ayrıca güçlü antibakteriyel, antiviral etkileri vardır. Kanserle mücadelede de önemli bir destektir.
Zencefil ve zerdeçal : Vücudun enfeksiyonlarla mücadelesine yardımcı olupantioksidan etkileri sayesinde toksinlerin dışarı atılmasını sağlar. Kanserle savaşta da etkili olduğu bilinen zencefili, çay olarak tüketebileceğiniz gibi yemeklere ve tatlılara da ekleyebilirsiniz. Hint safranı olarak da tanıdığımız zerdeçal ise bağışıklık sistemini geliştirici etkisinin yanı sıra antioksidan özellik de taşır. Araştırmalarda cilt, kolon ve meme kanseri için faydalı olabileceği görülen zerdeçalı yemeklere katarak tüketebilirsiniz.
Reishi mantarı : Bir çok rahatsızlığa karşı etkinliği ve bağışıklık sistemini güçlendirici mucizevi etkisi nede-
ni ile uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı olarak kabul görmüş bir mantardır. Ülkemizde de kültürleri denenen bu mantarın tüketilmesi bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi için gereklidir. Aslında ülkemizde yetişen mantarlar ve kültür mantarı da vücudun bağışıklık sisteminin parçası olan beyaz kan hücresi yapımını arttırarak hastalıklara karşı direnci de artırır. Mantar, protein değeri açısından da son derece kıymetlidir. Hiç olmazsa belli aralıklarla kültür mantarlarının dahi tüketilmesi sağlık için son derece faydalıdır.
Yeşil yapraklılar : Betakaroten içermelerinin yanı sıra A vitamini, C vitamini ve kalsiyum deposudurlar. Özellikle 35 yaş üzeri olanların ıspanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeleri daha fazla tüketmeleri gerekir. Çünkü bu sebzelerde bulunan folik asit, yaşlılıkta ortaya çıkabilecek Alzheimer riskini yüzde 50 azaltmaktadır.
Kara turp : Antibiyotik özelliklerine sahip yağları içerir ve enfeksiyonlara karşı etkilidir. İştah açıcı, idrar söktürücü, karaciğeri kuvvetlendirici ve safra söktürücü etkilere de sahip olan kara turbun suyunu içebilir ya da köklerini salata halinde taze olarak tüketebilirsiniz.
Yeşil çay : Faydalarını her gün duyduğunuz yeşil çayın önemli bir etkisi de bağışıklık sistemi üzerine olan etkisidir.
KAZANILMIŞ TARIM ÜLKESİ
HOLLANDA Türkiye’den aldığı lale tohumları genleri ile oynayıp farklı şekil ve renkler oluşturarak dünya ülkelerine ihraç eden, sürdürdüğü özgürlük politikaları ile hafta sonları için bile turist çeken, ve bu politikaları ile dünya gündeminde adından bahsettiren, caddelerinde arabalardan çok bisiklet trafiği ile uğraşan, Konya kadar yüzölçümüne ve denizleri doldurarak topraklarının büyük bir kısmını kazanmasına rağmen tarım ve hayvancılıkta başı çeken bir ülke Hollanda…
70
www.dunyahelalgidabirligi.org
Özgürlükler, laleler, bisiklet… Özgürlükler ülkesi Hollanda. Sürdürdüğü özgürlük politikasının ne denli yerleşik ve değiştirilmez olduğunu gösterir gibi yine yıllardır sürdürdüğü başka bir politikasını ortadan kaldırma yolunda. Büyük özgürlükler ülkesi, ülkesinde yaşayan bütün gruplara eşit özgürlükleri sağlarken müslüman ve yahudi kesim için de aynı hassasiyeti gösterdiğinden olsa helal kesimi yasaklama yolunda. Helal kesi-
min hayvanlara zarar verdiğini düşünen ülke yönetimi artık hayvanları şok uygulayarak kesecek.
Deniz seviyesinin altıda bir yükseltiye sahip olan ülkeye Hollandalılar “Alçaktaki Ülke” anlamında “Nederland” ismini vermişler. Hollanda, uzun bir dönem, hem yukarı Ren'de hem de Aşağı Ren'de toprakları olan Habsburg Kraliyet Sarayı'nın topraklarının bir parçasıydı. Yukarı Ren'i "Yüksekteki Ren Ülkesi", Aşağı Ren'i de "Alçaktaki Ren Ülkesi" olarak adlandırdılar. Zamanla Ren Nehri'nin adı bu addan çıktı ve sadece "Alçaktaki Ülke" adı geriye kaldı. Bunun bir sebebi de, Habsburgluların yukarı Ren bölgelerini kaybetmiş olmalarıdır. Hollandaca'da tarihsel bölgeler
için, Hollanda'da dağlık alanlar olmadığından ve sadece az bir kısım yükselti olduğundan, "de Lage Landen" da denir, yani derin veya alçakta duran topraklar.
“Alçaktaki Ülke”
Hafif uyuşturucunun serbest olduğu ülkenin sokaklarında arabalardan çok bisikletler, polislerden çok esrar satıcıları bulunuyor. Eşcinsellere büyük hoşgörü gösteren ülkede yaşamak istediğinizde olduğu kadar ölmek istediğinizde de özgürsünüzdür.
Topraklarının yarıya yakını deniz seviyesinin altındadır. AB ülkeleri içinde nüfus yoğunluğunun en çok olduğu ülke Avrupa’nın da en alçak ülkesidir. Göze çarpan bir yükseltisi ve dağ silsilesi olamayan Hollanda düz bir ovadır. Eğer deniz seviyesinin altında kalan topraklar kum setleri ile korunmasa ülke topraklarının yarıya yakını sular altında kalır.
sup halk bulunmaktadır. Bunların çoğunluğunu yabancı işçiler meydana getirmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin oranın neredeyse sıfır olduğu Hollanda halkının 3 milyona yakını spor klüplerine üyedir.
Yerel Özerklik
Hollanda’da siyasi rejimi parlamento esasına dayanan anayasal bir monarşidir. Kraliyet makamı, kral, kraliçe ve bakanlardan ibarettir. Kralın anayasaya göre dokunulmazlığı vardır. Bakanlar parlamentoya karşı sorumludurlar. Parlamento senato ve millet meclisinden ibarettir. Senato üyeleri vilayet meclisleri kanalıyla dereceli olarak seçilirler. Millet Meclisi üyeleri ise halk tarafından doğrudan doğruya seçilirler.
Karışık Etnik Yapı, Ilıman İklim
Hollanda on bir eyaletten meydana gelir. Her eyalet iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde merkezi hükümete bağlıdırlar. Eyalet Meclisi, Eyalet Temsilciler Meclisi ve Kraliçenin Komseri denilen Vali tarafından yönetilmektedir. Eyalet Meclisi üyeleri halk tarafından, Eyalet Temsilciler Meclisi ise Eya-
let Meclisi üyelerinden seçilir. Her eyalet nüfusuna göre senatoda üye bulundururlar.
Hollanda’nın Zenginleri: Çiftçiler
Hollanda’nın ekonomisinin temeli yüzölçümüne ve topraklarının azlığına rağmen tarım ve hayvancılığa ve bunun yanında bazı sanayi kollarına, transit ticarete dayalıdır. Ülke ikinci dünya savaşından sonra ekonomik ve dış ticaret ilişkileri anlamında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Tabiat şartları hayvancılığa elverişli olan Hollanda, toplam gelirinin yaklaşık 2/3’sini hayvancılıktan elde ediyor. Toprakların ziraata ayrılan kısmının % 62’sini hayvancılığa önemli katkı sağlayan meralar meydana getirirken, genelde sığır, at, koyun ve tavuk besleniyor. Özellikle geniş otlak alanlarında modern, kapalı ve açık hayvan çiftliklerinde yetiştirdikleri süt inekleriyle, dünya üretiminin % 45’ini sağlayan süt ve süt tozu fabrikaları bulunmaktadır. Ve üretilen süt ve süz tozları dünyanın dört bir tarafına ihraç ediliyor.
Okyanusal iklimin hakim olduğu Hollanda’da batı rüzgarlarından kaynaklı bütün mevsimler yağışlı geçer. Gulf- stream sıcak su akıntıları ise ılıman bir iklim oluşmasına neden olur. Bulutlu gün sayısının fazla, güneşli gün sayısının az olduğu ülkenin nüfusu ise dört ayrı etnik gruptan oluşmaktadır. Bu etnik grupları Frizyeliler, Franklar, Saksonlar ve diğer gruplar oluşturmaktadır. 15 milyon nüfusu olan Hollanda nüfus yoğunluğunun da en fazla olduğu ülkeler arasında. Hıristiyanlığı benimsemiş olan Hollanda halkının % 40’ı Katolik, % 36’sı Protestan’dır. Bunun yanında nüfusun % 23’ü dinsizdir. Hollanda’da anayasayla tam bir inanç ve ibadet hürriyeti sağlanmıştır. Çok az sayıda diğer dinlere men-
www.dunyahelalgidabirligi.org
71
Özgürlükler Ülkesinde Helal YASAK...
kadar düzgün ve istikrarlı ilerleyen ticari ilişkiler ikinci dünya savaşından sonra sekteye uğrasa da tekrardan toparlandı. Ve günümüzde Hollanda ile ilişkilerimiz devam etmektedir. İhracat bazında bakıldığında ilk 10 ülke arasında yer alan Hollanda ithalat açısından da ilk 20 ülke arasında yer almaktadır.
Hollanda, hayvancılık ve tarımda üstün teknolojiyi kullanarak verim artışını en üst düzeye taşımayı başarabilen bir ülke. Şehirleşme oranı yüzde 85`e ulaşmasına rağmen ülkenin en zengin kesimlerini, köylüler ve çiftçiler oluşturuyor. Tarım ve hayvancılığın baş mimarları, uluslararası rekabette ayakta kalmanın yolunun sürekli değişim ve yenilikten geçtiğinin farkındalar. Tarımsal örgütlenmede tüm dünyaya örnek teşkil edecek nitelikteler. Hollanda'nın süt üretiminde 1960'lı yıllardan beri yaşanan artış; ihtisaslaşma, mekanizasyon ve işletme ölçeklerinin artırılması ile açıklanıyor. Her üç çiftçiden birinin yükseköğretim mezunu olmasının da bu başarıda büyük payı var tabii ki.
lerde üretmeyi keşfedip ihraç ederken lale soğanı ihracatı konusunda da rakip tanımıyor. Hollanda, tohumların genetiğini değiştirerek, yan ürünler elde etme konusunda da oldukça başarılı. Hollanda’nın ihraç ettiği tohumlardan yeni tohum elde edilememesi de ilgi çekici başka bir nokta. Örneğin, Hollanda’nın Türkiye’ye ihraç ettiği domates tohumlarından yeni tohum elde edilemediği için Türkiye sürekli ithalat yapmak durumunda kalıyor.
72
www.dunyahelalgidabirligi.org
Başkanları Zirvesi’nde ülkemizle katılım görüşmelerine başlanılması kararının alınmış olması, ülkemiz açısından önem taşımaktadır.
Hollanda’dan İdam Fermanı
Avrupa’nın Çiçekcisi
Tarımın yanında bahçecilik de çok gelişmiştir. Bahçecilik çoğunlukla seralarda yapılır. Çiçekçilikte büyük ilerleme kaydetmiş olan Hollanda, Batı Avrupa’nın çiçekçisi konumundadır. İhraç ettiği çiçeklerden çok miktarda döviz sağlamaktadır. Balıkçılık, ormancılık, ticaret ve ulaşım alanlarında da gelişmiş olan Hollanda Türk lalelerini melezleştirip farklı şekil ve renk-
Türkiye’nin ticaret ortakları arasında birinci sıralarda yer alan ülke ile siyasi ilişkiler anlamında da önemli sayılacak bir sorun yaşanmamıştır. NATO ittifakı içinde ülkemizi güvenilir adleden Hollanda, Türkiye’nin AB üyelik sürecini de desteklemektedir. Hollanda’nın 2004 yılının ikinci yarısında üstlendiği AB Dönem Başkanlığı sonunda düzenlenen AB Devlet ve Hükümet
Türkiye Hollanda İlişkileri
Türkiye Hollanda arasındaki ticari ilişkiler 400 yıl öncesine dayanır. 1612 yılında İstanbul’a çağırılan ilk Hollanda elçisi ile başlayan ilişkilerde başlıca konu ticaretti. İkinci dünya savaşına
Hollanda’da parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisi, Hayvanlar Partisi’nin (PvdD) sunduğu şoksuz kesimin (helal kesim) yasaklanmasına ilişkin yasa tasarısını kabul etti. Hollanda böylece hayvancılık sektörünün idam fermanını imzalamış oldu. PvdD’nin hazırladığı tasarı ülkede uzun bir dönem tartışılmasına rağmen özgürlükler ülkesi olarak hayvan haklarını da hiçe saymayarak kabul edildi. Hollanda’da yaşayan 1 milyonda fazla Müslüman ve yaklaşık 50 bin Musevi’nin bu durumda helal et ihtiyaçlarını ülke dışından karşılama yoluna gidecekleri belirtiliyor.
Et ürünlerinde özen ve güven: DANET
Et fiyatlarının bir anda tavan yapması diğer gün ise hiçbir şey olmamış gibi normal seviyesine inmesi. Üretimin talebi karşılamaması. Damızlık hayvan beslemek isteyenlerin ve geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlayan kesimin hiçbir kar elde edememeleri. Et alan müşterilerin aklından hiç çıkmayan sağlıklı, temiz ve helal mi sorusu. Et sektöründe oynanan kirli oyunlar. Daha bir sürü neden sayılabilir et ve et ürünlerinin sürekli gündeme gelme sebepleri arasında.
74
www.dunyahelalgidabirligi.org
Hayvancılık sektöründe ihracat yapan bir ülke konumundan ithalat yapan ülke konumuna gelmesi sürecinde görünen faktörler dışında neler yaşandığı tam olarak bilinmese de şu anda ithal eden bir ülke konumunda olmamız yadsınamaz bir gerçektir. Tartışma doğrusu ithal edilen et ve et ürünlerinin nasıl üretilip bize nasıl ulaştırıldığı ile hayvancılık sektöründe kendi kendine yeter duruma nasıl gelineceği olmalıdır. Kafalarda ki soru işaretlerine ve tereddütlere bir nevi cevap olabilmesi için bu sayıda ki yakın plan bölümümüzde ithal et sektöründe söz sahibi olan DANET Karkas Et Birimi Pazarlama Müdürü Veteriner - Hekim Mehmet Yerişenoğlu’dan hem Danet hem de ithal et sektörü hakkında bilgi aldık.
Bize Danet’ten biraz bahsedebilir misiniz? Firmamız; Türkiye’nin zengin hayvancılık kültürü ve et üretimi konusunda uzmanlığıyla tanınan Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinde kurulu bir aile şirketidir. 1972 yılında başladığımız lezzet yolculuğuna bölgeye ve bölgenin geleneklerine daima
sıkı sıkıya bağlı kalarak üretimimizi buna göre planladık. Tabii her firmanın kendine has özellikleri, öne çıkan farklılığı vardır. Danet’i farklı kılan en önemli özellik de, canlı hayvan yetiştirmeden nihai ürün dağıtımına entegre bir üretim hattına sahip olmasıdır.
Danet’in modern üretim tesislerine canlı olarak giren büyükbaş hayvanlar İslâmi usullere uygun olarak kesilir, işlenir ve sucuk, salam, kavurma, pastırma… olarak halkımızın beğenisine sunulur. Kısaca Danet’te çiftlikten mutfağa her şey kontrol altındadır. Restoranlar, pizzacılar ve büfeler için de özel ürünler üreten Danet, daima müşterilerinin ihtiyacına en uygun çözümler geliştirir. Dana eti yanı sıra; dana yağı ve sucuk bağırsağı gibi maddeler de Danet’in kendi tesislerinde üretilir.
Danet’in lezzet sırrı, “Afyonkarahisar Sucuğu” olarak ünlenen yerel lezzeti koruyarak, modern ve hijyenik üretim ortamına taşıyabilmesinde yatmaktadır. Sadece Afyonkarahisar’a ait ve et işleme sanatının tüm inceliklerine bağlı kalarak, Danet, sanayileşmeyi, teknolojik gelişimi, kalite mükemmelliğini geleneğe saygıyla harmanlıyor.
Danet ürünleri ve ürünlerin piyasa boyutundan bahseder misiniz? Ürünlerimiz özellikle İstanbul’daki yerel marketlerin çoğunda bulunabilmektedir. Yakın zamanlarda A-101 mağazalarında da ambalajlı ürünlerimiz raflardaki yerini aldı. Pazar çalışmamız devam ediyor.
Danet’in helal gıdaya ekonomik ve sosyal sorumluluk açısından olarak bakışı nedir? Helal gıda meselesi her şeyden önce bireysel bir meseledir, her insanın yediği şeyin inancına uygun olup olmadığını denetleme, sorgulama hakkı vardır. Biz helal sertifikasını 2 yıl önce aldık. Ama 35 yıldır İslami-helal kesim usullerine hassasiyetle riayet ediyorduk. Sertifikayla bunu tescil ettirirdik ve ihracat faaliyetlerinde elimizi güçlendiren bir belgeye kavuştuk. Bundan böyle başta Orta Doğu bölgesi olmak üzere yurt dışı coğrafyasında yaşayan Müslüman ve dini hassasiyeti olan tüketiciler için de tercih edilen bir marka olacağız. Aynı zamanda üzerinde helal gıda amblemi bulunan ürünlerimiz, yurt dışında Türkiye’yi temsil edecek.
Türkiye neden et ithal etmek zorunda, sizce nerde yanlış yapıyoruz? Ülkemizde talebi karşılacak kadar kesime hazır hayvan olmadığı için dışarıdan et ithal etmek zorunda kaldık. Bu noktaya gelinmesi uzun bir sürecin sonucudur. Ülkeyi yönetenlerin hayvancılık konusunda uzun vadeli alınacak bir politika üretemediklerinden kaynaklanmaktadır.1950-1960 yıllarında ülkemizde yeterince hayvan üretilmekteydi ve ülkemizin ihtiyacını rahatlıkla karşılayacak düzeydeydi. 1960’lardan günümüze kadar bakıldığında hayvan sayısı yıllara göre analiz göstergesine rağmen tarafımızda hızlı bir yükselme olmuştur. Ayrıca son yıllarda ülkemize gelen turist sayısında ciddi bir artış olmuştur. Ülkemizin ekonomik kalkınma düzeyi, yani kişi basına düşen milli gelir yükselmiş, kişi başına et tüketimi de artmıştır. Buna paralel olarak da hayvan sayısında artış olmamış, bilakis ciddi bir azalma gerçek leşmiştir. Bunun sonucunda et fiyatlarında aşırı yükseliş olmuştur ve et ithalatı yapmak zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Tabi bu sürece gelirken ülkemizdeki meraların azalması terör olayları nedeniyle Güneydoğuda mezraların boşaltılması sonucu özellikle küçükbaş hayvan sayısında ciddi bir azalama olması, ülkemizdeki yem fiyatlarının yüksek olması bu olumsuzluklara eklenice üretici hayvan yetiştirmekten vaz geçmiştir. 1987- 97 yıllarında ülkemizde yaşanan kuraklık sonucu kaba yem üretimi çok azalmış süt fiyatlarındaki aşırı düşüş nedeni ile ciddi şekilde süt inekleri kesime sevk edilmiştir. Hayvan ıslahına yeterince önem verilmemiş ve hayvan sayısında yaşanan ciddi azalma sonucunda et ithal etmek zorunda kalınmıştır.
www.dunyahelalgidabirligi.org
75
Bir gün Türkiye’de et ihraç edebilecek miyiz, bu konuda nasıl bir yol izlenmeli? Bu gelinen noktadan sonra uygulanacak hayvancılık politikası geliştirilecek, kısa, orta ve uzun vadeli hayvancılık kalkındırma projeleri hazırlanması gerekmektedir. Devlet üreticiye Avrupa ülkelerinde oluğu gibi destek vermelidir. Hayvan ıslahı sonucunda karkas kalitesi ve süt verimini artırmak için çalışmalar yapmalıdır. Süt fiyatlarını üreticinin zarar etmeyecegi seviyelerde istikraralı bir şekilde seyirtemesini sağlamalıdır. Dışarıdan verim düzeyi yüksek damızlık hayvan ithalatının yapılmasını kolaylaştıran önlemler alınması gerekmektedir. Yem fiyatlarının makul seviyede tutulması meraların geliştirilerek mera hayvancılığının teşvik edilmesi gerekmektedir. Burada mera hayvancılık politikası sürdürmekle uzun vadede sağlanabilir.
İthalatın yapıldığı kesimhaneler ile ilgili denetimi hangi kurum ya da kuruluş yapıyor, sizce bu denetimler yeterlimidir? İthalat yapılan kesimhanelerin denetimi o ülkenin kendi kurum ve kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Genellikle ithalat Avrupa birliği ülkelerinden yapıldığı için ülkeler kendi mevzuatına göre denetimlerini yapıyorlar. Avrupa ülkelerinde kesimhanelerin standartları bizim ülkemizden daha iyi durumda tabi bizim ülkemizden de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında görevlendirilmiş veteriner hekimler tarafından ithal yapılan ülkelerin mezbahanelerinin denetimleri yapılmakta ve sonra ithalata izin verilmektedir.
76
www.dunyahelalgidabirligi.org
Karkas et ithalatında denetlemeler nasıl yürütülüyor. Hijyen koşullarının yanında helallikle alakalı bir denetim söz konusu mudur? Karkas et ithalatı ve canlı hayvan ithalatı tamamen tarım bakanlığının denetimi ve izni altında yapılmaktadır. İthalat yapılan mezbahadan başlayarak gümrük girişinde ve iş piyasa arz noktalarında bakanlıkça görevli veteriner hekimler her safhada denetimlerini
yapma ktad ı rlar. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından görevli veteriner hekim olmadan ithalat yapılan ülke mezbahalarında kesim yapılamamakta ve denetimsiz canlı hayvan getirilmemektedir. Görevli veteriner hekimler hijyen unsurlarını kesimhane şartlarını ve hayvanların sağlıklı olmalarını kontrol ettikten sonra kesim izin verirler.
İthal et sektörü ile ilgili yaşadığınız problemler var mıdır ve çözümleri konusunda ne önerirsiniz? İthal ette başlancıkta %30 olan gümrük vergisi oranı %75 olmuştur. Gümrük Vergisinin yüksek oluşu et fiyatlarının yükselmesine neden
oldu. İthal ette fiyatların yükselmesi yerli et fiyatlarının da yükselmesine neden olmuştur. Gümrük vergisinin %50’lere çekilmesi et fiyatlarında istikrarın sağlanacağı kanısındayız. Bunun dışında gümrüklerde ve tarım il müdürlüklerinde işlemlerin uzaması ciddi zaman kaybına neden olmaktadır.
Son olarak eklemek istediğiniz düşünceleriniz nelerdir? Sonuç olarak et insan beslenmesinde temel bir gıda maddesidir. Mutlaka tüketilmelidir. İnsanın ihtiyacı olan protein miktarının %50’sinin sağlıklı beslenme için mutlaka hayvansal gıdalardan sağlanması gerekmektedir. Bunun için de hükümetimizin ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının milli bir hayvancılık politikası oluşturarak dışarıya olan bağımlılığımızı ortadan kaldıracak politikalar oluşturması gerekmektedir. Kısa vadede ülkemizdeki hayvan popilasyonu yeterli olmadığı için canlı hayvan ve et ithalatının bir süre daha devam etmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Yeterli önlemler alınmadan ithalatın durdurulması cidi şekilde fiyat artısına neden olacaktır.
Organik Beslenme veGıda Terörü Radyasyonlu çaylar, zehirli variller, kabak tadı veren karpuzlar, kısacası hormonlu sebzeler, hormonlu etler yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla üretilen GDO’lu ürünler. Gıda terörü işte bu silahla bizleri vurmaktadır. Dünyada gıda sektörü hızla değişmekte ve rafları yeni yeni gıdalar süslemektedir ve reklamlarla satış rekorları kırılmaktadır. Kontrol mekanizması, bu hızlı değişime ayak uyduramamaktadır.
O gıdaların zararları ortaya çıktıkça ancak yıllar sonra yasaklanabilmektedir
ama o zamana kadar kontrolsüzlükten beslenen gıda terörü çok canlar yakmakta, kimi kanser olmakta, kimi erken yaşlanmakta, kimi aşırı şişmanlamakta, ömürler kısalmakta, hastane kapıları hastalarla dolmaktadır. Gıda terörünün kurbanları sağlık sorunları ile boğuşarak sürünmektedirler. GDO’lar, gıda sanayiinin her alanında kullanılmaktadır, bu tip ürünlerle beslenen kişiler, belirli bir dozun üzerine çıkınca genlerinde deformasyon yaparak kişilik bozuklukları yaratmaktadır.
Mualla ERGEN kimdir? Tarım Bakanlığında yıllarca denetmen olarak görev yaptıktan sonra üst düzey görevlerde de bulunan Gıda Mühendisi Mualla Ergen, mesleği süresince karşılaştığı olayları ve deneyimleri “Organik Beslenme Ve Gıda Terörü” kitabında anlattı. Ergen, kitabında genetiği değiştirilmiş organizmalarla üretilen ürünlerle beslenen kişilerin genlerinde meydana gelen deformasyon yüzünden kişilik bozuklukları yaşandığını ve bu durumun son günlerde arttığına dikkat çekiyor.
78
www.dunyahelalgidabirligi.org
Halal Food Conference in Bilecik University
EN
High level of interest was shown to the conference which was organized by World Halal Food Association by the participation of the students and teaching members of Bilecik University Vocational School and producers.
مومتر الغذاء الحالل ىف جامعة بيالجيك
ARAB
Information Exchange with Bingul Companies
EN
املؤمتر الذى نظمته جمعية الحالل لال غذية ىف جامعة بيالجيك، حرضها الطالب واعضاء هيئة التدريس املتخصصني ىف هذا املجال.
World Halal Food Union Association and Bingul Companies Group which has a rooted history and values health and hygiene in its activities shared their perspectives.
تبادل املعلومات مع رشكات بينكول
ARAB
تم تبادل وجهات النظر بني رابطة العامل الغذية الحالل ورشكات بينكول التى لها تاريخ طويل ىف مجال ا ختصاص الصحة والنظافة.
Visits from World Halal Food Union Association
EN
A committee from Chairmanship of Certification System Inspection Board of World Halal Food Union visited the headquarters of Hâdim Food Supermarkets and Pehlivanoglu Supermarkets.
زيارة من جمعية الحالل لالغذية
زيارة من قبل وفد رئاسة هيئة الرقابة لجمعية الحالل لالغذية، وزيارة ملركزلرشكة خادم لالغذية ومركز رشكة باهليوان اوغلو لالغذية. “Are you Aware of What You Are Eating” Panel at Is There Anybody Out World Halal Food Union Association continues its activities to provide information. The activities of the association and harmful additives that we are not aware of found in the food consumed were explained at the panel organized by women’s branch of Is there Anybody out Association.
محارضة من قبل جمعية الحالل لالغذية " لجمعية كيمسا يوكمو" الخريية نظمت الجمعية محارضة، جمعية الحالل لالغذية تواصل العمل االعالمى لوحدة فرع نساء جمعية " كيمسا يوكمو" رشحو فيها مواد االضافات الضارة ىف االطعمة املستهلكة ودراسات هل تدركون ماتاكلون. 80
www.dunyahelalgidabirligi.org
ARAB
EN
Production Conditions Of Meat Products And Their Effects On Health Production Conditions of Meat Products and Their Effects on Health Panel organized collaboratively by ETBİR and Meat Producers Union Istanbul Trade Stock, Istanbul Veterinary Chamber was held in Registration Hall of Istanbul Trade Stock.
EN
Halal Food Training Program for TÜMSİAD Sakarya World Halal Food Union Association which continues its training and information procurement programs, organized a halal food training to persons interested at Sakarya.
ARAB
EN
تقديم برنامج التعليم من جمعية الحالل لالغذية لرجال اعامل TÜMSİADمدينة صاكاريا عقد برنامج تعليمى الغذية،إستمرار برامج التعليم االعالنية للجمعية الحالل لرجال اعامل مدينة صاكاريا.
Pala refreshed Trust Current president Semih Pala was elected as City Council President once again by obtaining 90 % of the votes at the 2nd General Board of Bursa City Council.
EN
Guarantee Brand was taken out of the hook The guarantee brand which had been created to be used in certification of halal food by World Halal Food Union Association was taken out of the hook.
www.dunyahelalgidabirligi.org
81
TRICHINOSIS EN
Swine Worm Disease as a Public Health Problem Some events have the impact of a bomb as they become the agenda. However they are forgotten in time, and daily life and routine returns again. How many of us remember the world’s biggest trichinosis epidemic that took place in Izmir in 2004 which caused 542 people getting sick? It was realized after the occurrence of the disease that meat purchased by a raw meatball seller from a butcher was indeed pork meet. A couple of months ago, when the news explaining that the case was not resolved yet, that the spouse of the raw meatball seller had gotten sick and divorced her husband claiming his responsibility in the event became the agenda, this did not catch our attention at all.
82
www.dunyahelalgidabirligi.org
مشكلة صحية عامة مرض دودة الخنزير
ولكن،بعض االحداث ىف االخبار اليومية تؤثر تاثري القنبلة وتعود الحياة اليومية العادية، بعد فرتة من الوقت ينىس، شخصا مبرض542 اصاب2004 كم منا يتذكر ان ىف عام ان احد منتجى الكبة.دودة الخنزير ىف مدينة ازمري – تركيا النية استخدم لحم الخنزير بدون ان يعرف مصدره وبسبب ذلك مرض كثريا من الناس حتى ان زوجته مرجضت وكانت وهذه االخبار نرشت ىف الصحافة، سبب ىف الطالق.
ARAB
EN
Leaders of Freedom Netherlands, a country which creates tulips of different shapes and colors by genetically modifying the tulips it had obtained from Turkey and exports these tulips to world countries, a country which attracts tourists even for weekends as a result of freedom policies it continues, and which makes its name on the headlines of world agenda, a country which deals with bicycle traffic on its streets rather than cars and although it has an area as large as Konya and most of its land had been obtained by filling the sea a country which is a leader in agriculture and animal farming.
ARAB
زعيم الحريات والدراجات،والزنبق، الحريات..
إن هولندا اخذت بذور الزنبق من تركيا وغريت جينات الزنبق وجعل منها اشكال والوانا مختلفة، واصبحت تجذب، واصبحت تصدرها للدول االخرى السياح ىف عطلة اخر االسبوع لبلدها، وىف، وتواصل سياسات الحرية وتشتهر بهذه السمعة الشوارع تكرث الدراجات الهوائية اكرث من وان مساحة بلدها تشبه مساحة مدينة، السيارات وانها حصلت عىل اراضيها االضافية، قونيا واصبحت رائدة ىف، عن طريق ملء البحر بالرتاب الزراعة واملاشية نقصد بها هولندا. www.dunyahelalgidabirligi.org
83
EN
Ginger We step on and pass a lot of herbs. Without having to say why this herb grows there, we limit or destroy their growth regions. We forget that there is a reason to their creation. Herbs used to be the only treatment options when technology was not even pronounced. Ginger used to be one of them. In some resources it is explained as 4 thousand years old, in other resources it is described as 5 thousand years old. Although exact years is not of great importance, the fact that ginger was used as a cure in many ilnesses and is still being used today is significant.
ARAB
زنجبيل
دون الحاجة اىل القول، اننا نطأ عىل العديد من النباتات كل النباتات لها غرض، ملاذا ترعرعت هنا قبل ان تكتشف التكنولوجيا فان. معني لفائدة االنسان لهذا النبات كان وما يزال لها فائدة عدة لالنسان. ونقلت بعض املصادر اىل انها كانت تستخدم قبل اربعة او خمسة االف سنة المراض متعددة، واليوم التزال تستخدم كمصدر للشفاء.
84
www.dunyahelalgidabirligi.org
EN
Lamb Machine There is this sheep which reproduces twice a day , giving birth to four lambs each tine. Think about the profit in terms of meat, milk, skin and wool. Since the breed of this lamb has the highest potential to live, it seems like an option which can be a solution to production gap and exported meat problems in Turkey. Due to its adaptation capability it is not a breed that will be alienated.
ARAB
مصنع الخروف
توجد نوع من الخروف تولد مرتني ىف السنة وىف كل بطن اذا فكرنا من حيث الربح. اربعة جرو، فان احتامل،اللحم والحليب والجلد والصوف فانه مربحة معيشة جرو الخروف ىف تركيا عاىل جدا، فان ىف تركيا هناك نقص ىف اللحم فهذه فرصة تحل مشكلة استرياد اللحوم و نقص اللحم.
www.dunyahelalgidabirligi.org
85
Cover
1970… Turkey is self sufficient in terms of meat. Production meets the demand and exportation of butchery livestock and meat is performed each year. 1990… A period when immigration from rural to urban initiated, as a result land and corral are emptied and on the other side consuming population increased. The structure of trade was reversed and the status of the exporter turned in to the status of the importer. 2011 A government which had came to power in Turkey after great competition and new policies brought by this government. Although there are impro-
86
www.dunyahelalgidabirligi.org
vements in the areas of animal farming and agriculture as a due to modified policies in 2002, the results of rising and falling graphics indicate that there is still a regression in animal farming. In line with graphical changes in animal farming, meat prices became shifting. The government who wished to adjust meat prices and cover the gap in the country considered importation of carcass and livestock as convenient. Although the degree of convenience and its benefits are continuously debated, it seems like we will continue importation. “Meat Prices were increased consciously and the road to meat importation was opened ”
We believe that meat prices were increased speculatively in 2009 and thus it was deliberately given way to meat importation. Blaming the decrease in animal population, the increase in prices amounted at 80% was looked over. Ministry of Agriculture watched the period when decrease in the number of cattle was 1,8 %, while the prices were raised up to 80%. As a result of prices turning upside down, animals which were not halal were slaughtered and launched to the market, in addition sale of uncontrolled and unhygienic meat was performed as well; the health of consumers was put at risk. Afterwards, carcass meat and livestock importation was allowed.
الغالف 1970 .... تركيا مكتفية ذاتيا من حيث اللحوم .الحيوانات واللحوم تلبى .متطلبات السوق ،وكل سنة تصدر املاشية واللحوم اىل الخارج 1990 بدات الهجرة من الريف اىل املناطق الحرضية ،واصبحت الحظائر واالراىض فارغة واصبحت مستويات .االستهالك تزيد تدريجيا مع زيادة النسمة ،موقف التجارة انعكست من وضع املصدر اىل وضع املستورد 2011 .مع السياسات الجديدة ونتيجة الرصاع الهائل اصبحت الحكومة حزب واحد ىف تركيا تغري ىف عام 2002السياسات ىف مجال تربية الحيوانات والزراعة ،عىل الرغم من ،وجود تحسن ىف تربية الحيوانات نتائج التخطيط يبني ىف ارتفاع ىف سوء تربية الحيوانات .انخفاض انتاج اللحوم ادت اىل ارتفاع االسعار ،والدولة ترغب ىف سد الفجوة ىف االنتاج والسوق .اصبحت تستورد املاشية و اللحوم وىف املستقبل سنستمر ىف توريد اللحوم
87
www.dunyahelalgidabirligi.org
EN
Danet Meat prices reach the ceiling suddenly, they drop to normal levels as if nothing happened on the other day. Production demand is not being met. People who want to grow breeding animal and parties that earn their income by agriculture and animal farming do not obtain any profit. The question of whether or not it is health, clean and halal never leaves the mind of customers who purchase meat. Dirty games are being played in meat sector. Many reasons can be given for why meat and meat products appear in the agenda continuously. Although it is not possible to know what happened except the obvious factors during the process where a country which used to export meat in Animal Farming sector became a country which started importing, it is an undeniable fact that we are at the position of a country which imports meat. The right discussion should be related to how imported meat and
88
www.dunyahelalgidabirligi.org
meat products are produced and delivered to us and how to become self sufficient in animal farming field. In order to give some kind of answers to questions and hesitations in minds, in this issue we obtained information from we obtained information about Danet and imported meat sector from officials of DANET which has a voice in imported meat sector.
ARAB
كيف تجرى عمليات التدقيق ىف واردات اللحوم،الظروف الصحية وطريقة الحالل ؟ واردات لحوم الذبيحة والحيوانات الحية تكون تحت إرشاف وزارة الزراعة،املوظفون يراقبون نقاط الجامرك واالسواق واملحالت التجارية التى يباع فيها اللحوم املستوردة ،اليقومون بالذبح اال بعد مراقبة موظفى البيطريني ،وال يستورد مواىش حية اال بعد تفتيش املوظفني وزارة .الزراعة واملاشية هل هناك مشاكل ىف اللحوم املستوردة ،وما هى الحل ؟ ىف البداية كانت الرسوم ىف اللحوم املستوردة 30%وبعدها اصبحت 75%وارتفعت اسعار اللحوم بسبب ارتفاع الرضائب ،اسعار اللحوم املحلية ارتفعت بسبب ارتفاع اسعار اللحوم املستوردة ،وانخفضت الرسوم اىل 50 %ميكن ان يستقر اسعاراللحوم،االطالة الكبرية ىف مكاتب الجامرك والدوائر الرسمية .يؤدى اىل ضياع الوقت اخريا هل هناك ماتريد اضافته؟ الغذاء االساىس ىف التغذية البرشية هو اللحوم ،يجب ان تستهلكه،االنسان الصحى بحاجة اىل استهالك كمية الربوتني الحيوانية . 50%يتعني عىل الحكومة ووزارة االغذية والزراعة والرثوة الحيوانية ىف خلق سياسات وطنية للتخلص من استرياد اللحوم من الخارج .اننى افكر ،ان بلدنا ىف الوقت الحارض ليست كافية لرتبية املاشية،فعليها ان تستمر ىف التوريد لفرتة من الزمن . الدكتورالبيطرى محمد يريشان اوغلو قسم اللحوم مدير التسويق
89
www.dunyahelalgidabirligi.org
حلول سليمة ىف سياسة قطاع اللحوم .خالل اعوام 1960- 1950بالدنا كانت تنتج مايكفى من اللحوم وتلبى احتياج املستهلكني،من سنة 1960اىل يومنا الحارض عىل مدى السنوات هناك ارتفاع رسيع ىف عدد الحيوانات ،باالضافة اىل ذلك ىف السنوات االخرية حدثت زيادة كبرية ىف عدد السياح القادمني اىل تركيا ،وارتفعت مستوى التنمية االقتصادية لبلدنا،وارتفع نصيب الفرد من الدخل،زاد معدل استهالك الفرد من اللحوم ايضا،ىف موازاة ذلك فان الزيادة ىف عدد الحيوانات مل يكن كذلك ،بل كان انخفاضا كبريا،مل يكن اهتامما كافيا ىف تربية الحيوانات ،ونتيجة انخفاض ىف عدد .الحيوانات كان البد من استرياد اللحوم هل ميكن تركيا ان تصدر اللحوم،وكيف ان ينبغى ان يتبع طريقا ىف هذا الصدد ؟ يجب وضع نقطة ىف التوصل اىل سياسات الرثوة الحيوانية ،يجب تنمية مشاريع الرثوة الحيوانية ،يجب للدولة دعم املنتجني مثل الذى ىف دول اوروبا ،وكام ينبغى تحسني نوعية الذبيحة واللحم وانتاج الحليب،وينبغى توفري وسيلة مستقرة ىف اسعار الحليب حيث انه اليترضر منه الرشكات املنتجه ،يجب تشجيع املاشية واملراعى والعلف والحفاظ عىل االسعار عند مستويات معقولة ،حيث ميكن تحقيق .سياسات الرثوة الحيوانية ىف املدى الطويل اى مؤسسة تراقب مسالخ اللحوم املستوردة ،هل تعتقد ان هذا املراقبة يكفى ؟ تتم مراقبة الواردات ىف املسالخ من قبل املؤسسات الخاصة لهذا البلد ،بلدان االتحاد االوروىب يقومون مبراقبة املسالخ مبوجب قانونهم ،ان معايري مسالخ الدول االوروبية افضل من بلدنا،االغذية والزراعة ايضا،وموظفون بيطريون يقومون مبراقبة املسالخ ىف الدول املستوردة ،وبعدها يتم .السامح بالتوريد
مقابلة مع رشكة ضانات النتاج اللحوم إرتفاع اسعار اللحوم وىف اليوم الثاىن ينزل اىل املستوى املقبول وكانه مل يحدث شيئا ،االنتاج اليكفى لتلبية الطلب ،واملزارعني الذين يعملون ىف تربية املاشية اليحصلون عىل ارباح معقولة ،الزبون يفكر هل االغذية نظيفة او انها مذبوحة عىل الطريقة االسالمية ،واللعب القذرىف قطاع اللحم ،ومشكلة مشتقات اللحوم كل هذه املسائل تاىت بشكل مستمر .ىف هذه القضية وقضية اللحوم املستوردة اخذنا معلومات من :مسؤلني رشكة ضانات ميكن ان تتحدثو عن رشكتكم؟ ان رشكتنا لها خربة ىف مجال انتاج اللحوم وتربية الحيوانات ىف تركيا ،وهى رشكة عائلية تاسست ىف مدينة افيون قراهيصار قضاء شهوط ،اهم امليزه اننا نرىب الحيوان وننتج مواد االغذية النهائية اى هناك خط انتاج متكامل ىف مصنعنا .إن ىف مصنعنا املتقدم الحيوان يذبح عىل الطريقة االسالمية ويصنع عىل نوع صجق(نقائق) وصالم اوتقلية اللحم(لحم مقدد) باصطريما ويباع للزبائن ،والخالصة ان ىف رشكة ضانات كل شيئ تحت السيطرة من .املزرعة اىل املطبخ كيف مبيعات منتوجات ضانات ىف االسواق إن منتوجاتنا يباع ىف معظم االسواق املحلية ال سيام ىف مدينة اسطنبول وايضا ىف .سوبرماركت أ 101 -ىف املنتجات املعلبة ماهو وجهة نظركم الغذية الحالل؟ الطعام الحالل اوالهو مسالة فردية قبل كل شيئ ،كل شخص لديه الحق ىف السؤال عن اكله ،لقد اخذنا شهادة الحالل قبل سنتني ولكننا منذ 35سنة نذبح وننتج عىل الطريقة االسالمية،واصبحنا نصدر االغذية .تحت شهادة الحالل ملاذا تركيا تستورد اللحوم .ماهى االخطاء؟ املجئ لهذه النقطة كانت مدة طويلة ،االداريون الذين يحكمون البلد مل ينتجو
First let’s look at arising of “un“Shocked” and “unshocked” animal slaughtering in Europe ذبح الحيوان بالصدمة او بدون الصدمة ىف اوروبا الجالية الرتكية الذين يعيشون ىف اوروبا وخاصة املانيا مناقشة ذبح مناقشة هذا. الحيوانات(صدمة)تناقش ىف السنة مرة واحدة فقط فالننظر اىل هذا املوضوع. املوضوع يحدث عادة عشية عيد االضحى Caner Yildirim Higher Engineer of Food and Agriculture EN
In Europe, especially in Germany where Turk population living is high, unshocked slaughter of either cattle or small cattle is brought to headlines at least once a year. This headline comes shocked” animal slaughter. This situation is related to Muslim citizens. Maybe during a year, Muslim citizen does not bring it into his or her mind that the meat coming to his or her kitchen should be slaughtered according to Islamic methods and he/she trusts to his supermarket or butcher on this subject. Muslim citizens do not consider it necessary to ask about slaughter method, especially in meat products such question is never deemed necessary, because they see either “halal” or “prepared according to meat butchered according to Turkish or Muslim methods” state-
ments written on the labels and consume such meat or meat product comfortably. However they do not know the other side of the coin, maybe they do not have to. Since this is a matter to be discussed by theologians, I will not elaborate on this one. Now lets look at the fact that the subject of “unshocked” animal slaughter is brought to attention prior to Sacrifice Fest: Bringing this agenda to attention is supported by “animal friends” and other types of foundations. Since Muslims who wish to perform their worship of sacrifice wait in queues for hours in front of the farms each year, the people passing by understand that the Muslims want to “slaughter” animals and
جانري يلدريم املهندس الغذاىئ والزراعى animal friends who objects this implementation gains a leverage. As also stated by our ambassador in the doner expo in Berlin, if Muslims unite in food sector and especially in meat sector, by the help of halal food’s contribution to German economy and dialog efforts of the communities, according to me the consumers will soon consume more qualified, more hygienical and “most halal” food. I thank to Mister Hikmet Gurcuoglu from Netherlands, owner of Koc meat products (Koc Vleeswaren) who updated my knowledge about Netherlands and I wish him good business practice. I wish ATDID foundation success and wish to meet you in many doner expos in the future…
بدونصدمةلالتراكواملسلمنياالخرين. ، االضحية فانهم ينظرون ساعات عدة امام املزارع فانه اليفكر طيلة، هذه القضية تخص املسلمني الغرضمنها،باختصارنتكلمعنتطبيقالصدمة ومحبىالحيواناتيشاهدونهذاالوضعواليقبلون العامعناللحمالذىياكلههلذبحعىلالطريقة تغميةالحيوانىفالغنمبطريقةالصدماتالكهربائية ذلكوحتىانهميشتكونللرشطةباناملسلمون االسالمية ام ال. امااملاشيةيستعملالرصاصاوحديدخاصيرمى واناملسلمونيتعرضونللظلم.يقتلونالبهائم فانه يعتمد عىل الجزار او التاجر الذى يشرتى منه ان،بعدالتغميةيقطعراسالحيوان.عىلالدماغ فانه اليسالهم عن اللحوم الذى يستهلكه النه ينظر. ،ويتهمونالرشطةبالتدخلعليهمويغضبونللرشطة هذهالطريقهتطبقىفجنوباملانيامنذسنوات فاناملسلموناليفكرونىفهذااملوضوعكثريا. فوق اللحم هل مكتوب عليه (حالل )او مكتوب هناكمسلمونيعملونىفاملسلخبعدالصدمة ىف املانيا اليسمح ىف ذبح الحيوانات (بدون صدمة) عليه(ذبحعىل الطريقة االسالمية )واذاكان.عدة ان املوظف البيطرى. يقطعون راس الحيوان فان ىف املانيا ىف هذا، ولو كان عىل نية االضحية مكتوبيستهلكهبراحةالبال. املسؤول عن الصدمة اجاب عن سؤال "ان بعض ورمبااليجبانيعرفذلك،االستثنائيةاالولينطبق فانهالينظرللوجهاالخر.الخصوصتوجداستثنائيات الحيواناتالتىلديهاضعفىفالقلبميوتونبعد فانالحيواناتتذبح(بدون،عىلالجاليةاليهودية او يظن ان هذا يخص علامء الرشيعة، . الصدمة"الذينيعملونىفاملسلخبعدالصدمة صدمة)وفقالقوانينهاالدينيةوليسهناكتناقض االن دعونا ننظر اىل خرب ذبح الحيوانات (بدون عىل االطالق ىف هذه املسالة. يقطعونالراسويقطعوناللحمويختمونعليهختم فان هذا الخرب تعتمد من. صدمة) ىف عيد االضحى "حالل" وانهم اليفرقون بني الذى مات اثناء الصدمة فانالجاليةاملسلمون افتوبجوازذبحالحيوان .قبلجمعيةمحبىالحيواناتاوالجمعياتاالخرى او بعد الذبح. فانسلطاتاالملانالتسمحبالذبح كل عام املسلمون الذين يرغبون ىف اداء عبادة،بطريقةالصعق 90
www.dunyahelalgidabirligi.org
ARAB
EN
CAMEL Camel is an animal which can bear thirst, hunger in the middle of the desert, not being affected by desert winds or storms, not being overwhelmed by high temperature or cold weather. Probably because it is a source of transport and food, its breed endured for centuries and served to Master of the Worlds.
ARAB
الجمل
هذا الحيوان التعطش ىف الصحراء وانها تصمد عىل الجوع وال تتاثر من رياح الصحراء الساخنة وميكن استخدامها ىف،او العواصف ومن الربد ومنذ قرون،الركوب صيفا وشتائا ىف جميع الظروف وكان خادما لنبى، كانت مصدرا من املواد الغذائية االسالم محمد صىل الله عليه وسلم.
www.dunyahelalgidabirligi.org
91
THE METHOD OF ANIMAL SLAUGHTER AS A MEASURE OF HALAL – ILL WILL STATUS OF MEAT AND MEAT PRODUCTS
////
EN
Doç. Dr. Ali KAYA
U.Ü. İ. F. İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Main Islamic sources , Koran being the primary, had indicated that benefiting from halal and clean blessings of the earth is licit and free. It is accepted that some limitations can be applied to the provisions of this essential rule if deemed as necessary. Description of halal and clean refers to this limitation. Animal food has an important place among nutrition substances. Benefiting from halal animal foods primarily consisting of meat and meat products is a religious necessity.
الحرية ىف االستفادة من االرض . من تلك املسموح بها حالال طيبا أحرضت القيود املفروضة
عىل توفري هذه القاعدة االساسية، توصيف الحالل والنظيف لها مكانة مهمة ىف الغذاء من االطعمة من اهم منتجات االغذية لحوم، الحيوانية ويجب االستفادة من الذى يكون حالل، الحيوانات.
92
www.dunyahelalgidabirligi.org
ARAB
EN
Gelatin Gelatin is an animal based protein product obtained from the hydrolysis of the collagen parts of butchery animals such as beef or swine or vertebrate animals such as fish. Collagen is found in skin, bone, cartilage, fiber and connective tissue of animals. Swine bone and sub surface skin and beef bone and subsurface skin are mainly used for gelatin production.
ARAB
الجيالتني
تنتج من الربوتني الحيوانية من البقر والخنزير والكوالجني تنتج من الفقاريات، املذبوحة جلد الحيوان والعظام والغرضوف والياف، االسامك ومواد الخام للجيالتني، النسيج الضام عظام الخنزير وعظام االبقار والطبقة املوجودة: هى تحت الجلود.
www.dunyahelalgidabirligi.org
93
//// EN
Dr. Mustafa Aliş HACI
Halal Food in Muslims of Bulgaria The Muslims who stayed in Principality of Bulgaria which separated from Ottoman State remained devoted to their religion. They did not encounter a problem in consumption of food that is convenient for their religion because they produced their own food. However in time, young Muslims who fulfilled their military duty encountered problem of halal meal. The state could not ignore these problems that were being faced and as a solution they gave special meals (meals that do not contain pork) to young Muslims. In year 1912, when government of Bulgaria performed the first evangelisation operation with Orthodox Church, they forced the Muslims that they wanted to christianise to eat pork meat. Due to international events that took place within one year Bulgarians had to step back and granted freedom to religion of Muslims. Not forcing to eat pork was one of the rights that had been granted. After World War Two, Bulgaria had chose communist regimen and in this regimen Muslims were subjected to all types of pressures. All land were nationalized, animals were taken from their owners by force and agriculturing and animal farming became state actitivity. In this way, production of meat became an activity of the state and according to the policiy of atheist state, there was not an issue of halal lor ill-gotten food. Despite everything, religious Muslims paid attention to their food and acquired meat products from the animals that they butchered themselves only. Because although animal farming belonged to the state, the people who resided in villages were not completely separated from animal farming. Due to harsh survival conditions in this way, young generation began to attach importance to the concept of halal and ill-gotten. Especially the ones that resided in big cities for studying or job searching were affected by the life style of Bulgarians. When telling all this, it does not mean that everyone living in the cities is eating pork. However, it was hard to obtain veal or lamb meat from animals that had been slaughtered according to Islamic rules.
94
www.dunyahelalgidabirligi.org
الغذاء الحالل ىف مسلمى بلغاريا املسلمون الذين إنفصلو من االمربطورية العثامنية بقو وكانو، تحت ظل امارة بلغاريا وبقو متصلون بدينهم ينتجون أغذيتهم بنفسهم وفقا لالصول االسالمية لذا مل مبرورالوقت شباب. يجدو صعوبة ىف هذا الخصوص املسلمني الذين يؤدون الخدمة العسكرية وجدو مشكلة وكام هو املتفق عليه ان الدولة، ىف تنوال الغذاء الحالل حلت هذه املشكلة بتجهيز االطعمة الخاصة طبقا لالصول االسالمية خالية من لحم الخنزير للشباب املسلمني. بدات الحكومة البلغارية مع الكنيسة1912 ىف عام االرتوذكسية ىف تنصري املسلمني واصبحو يؤكلون املسلمني خالل سنة واحدة سببت تطورات دولية.لحم الخنزير ضد الحكومة البلغارية اضطرت الحكومة الرتاجع واضطرو واخذو حقوقهم الدينية.ترك املسلمني يعيشون حريتهم منها عدم اكل لحم الخنزير. بعدحدوث حرب العاملية الثانية دخلت بلغاريا اىل نظام وبدات جميع انواع الضغوت للمسلمني ىف هذا، الشيوعية وصادرت جميع االراىض واخذو الحيوانات من، النظام اصحابهم واصبحت الدولة تعمل بالزراعة وتربية املاشية. وسياسة الدولة، هكذا اصبحت الدولة تنتج اللحوم مع ذلك ان املسلمني. امللحدة ليست فيها الحالل والحرام الذين يعيشون ىف القرى مل ينفصلو ىف تربية املاشية واصبحو يذبحون الحيوانات عىل الطريقة االسالمية. مع مرور الزمان الشباب اصبحو اليفرقون بني الحالل والشباب الذين يدرسون ىف املدن الكبرية والذين،والحرام يبحثون عن العمل وال سيام اولئك الذين يعيشون ىف املدن ىف املدن، الكبرية قد تاثرو من منط معيشة البلغاريني اصبحت من الصعب الحصول عىل لحم الضأن والبقر املذبوحة وفقا للقواعد االسالمية.
ARAB
Harun Simsek
كل عيد وانتم مبارك هارون شمشاك مهندس غذاىئ
Slaughtering Of Sacrificial Animals In Europe
طريقة االضحية ىف أوروبا عندما يقال عيد االضحى فانه اول ماياىت عىل البال هى يوزع لحمها للفقراء وللجريان وقسم. االضحية ىف سبيل الله التضحية ىف اوروبا ليس سهال.منها تؤكل مع العائلة والضيوف اليسمح للتضحية اال ىف املسالخ الذى يسمح لها. مثل تركيا الميكن الحد ان يضحى ىف حديقته منزله الخاصة، البلدية. وبعض البلدان، هناك دول تشرتط الذبح بطريق الصدمة اذا مل يذبح بطرقة، تشرتط موظف بيطرى اثناء الذبح هذه. الصدمة فانه يشتىك للرشطة ويتعرض لغرامة مالية . بعض الصعوبات املسلمني الذين يعيشون ىف اوروبا بعض املسالخ تسمح للذبح االسالمى لىك التضيع ذبائنهم وارباحهم. اليسمح. اليسمح ىف املانيا ذبح االضحية بدون الصدمة بالذبح االسالمى اال بتقديم طلب رسمى للسلطاط وترصيح ان املسلمون الذين يريدون الذبح بدون صدمة. خاص منهم ىف اوروبا فان الدوائر الرسمية يقدمون فتوى الشؤون الدينية فان فتوى الشؤون. بخصوص جواز بطريقة الذبح بالصدمة الدينية بطريقة الذبح بالصدمة تسببت لفى السنوات االخرية فان املسلمني ىف اوروبا اليستطيعون الذبح االسالمى براحة البال، وتوزيع اللحم للفقراء،لالضحية، لذا انهم يرسلون اضحيتهم للفقراء املوجودين ىف الدول الفقرية مثل اسيا وافريقيا الذين اليجدون اللحم اال ىف عيد فان املسلمني ىف اوروبا يضحون بطرق الجمعيات. االضحى الخريية ويتربعون لهم وهم يذبحون ىف الدول الفقرية. فان عيد االضحى تساعد عىل توطيد عالقات الصداقة واننى ادعو الله ان يعيش املسلمني. والتضامن بني املسلمني حياة سليمة عىل طريق القران والسنة.
Higher Engineer of Food
EN
When Sacrifice Fest is considered, the first thing that comes to mind is slaughtering sacrificial animal for the sake of Allah. The meat of the animal that has been slaughtered is distributed among the poor and some portion of it is eaten by the household and their guests. Butchering sacrificial animals in Europe is not as easy as it is in Turkey. The sacrificial animal can be slaughtered in permitted slaughter houses only. No person can slaughter a sacrificial animal in the garden of his house. Also, there are countries which seek obligation to shock the animal. Even more, in the countries where delivering shock to animal is mandatory, veterinarian surgeons wait by the sacrificial animal while it is being slaughtered. If the person slaughtering the sacrificial animal does not deliver shock, the veterinarian surgeon gives this person’s name to the police. The person who slaughters the animal without delivering shock receives punishment of fine. These are some of the troubles that the Muslims in Europe encounter. Some slaughter houses may ignore the butchering of the animal without delivery of shock in order to sell sacrificial animals. In Germany, slaughtering the animal without applying shock is not permitted. But special permit is granted to those who document their wish to slaughter without applying shock in written. When Muslims demands slaughtering of the animal without delivering shock, official units in Europe points out the view of the religious affairs administration which states that slaughtering of animal with shock is applicable. This writing of the religious affairs administration has caused a great burden by affecting the right of Muslims to demand slaughtering animal without shock. I wish that Sacrifice Fest helps reinforce the solidarity and brotherhood between Muslims in the whole world, and supplicate from his Holiness Allah that all Muslims live a life according to Koran and tradition. May your Sacrifice Fest be blessed!
ARAB
www.dunyahelalgidabirligi.org
95