Bursada'da Kırklar Meclisi

Page 1

Bursa’da K›rklar Meclisi

1


Bursa Araflt›rmalar› Merkezi

www.bursa.bel.tr Yazan Prof. Dr. Mustafa Kara Foto¤raflar - Belgeler Prof. Dr. Mustafa Kara Bursa Büyükflehir Belediyesi Arflivi Tasar›m Üçevler Mh. Akva San. Sit. 78, Sk. No.2P Nilüfer/Bursa Tel: 0 224 44 333 00 Faks: 0 224 44 301 00 www.reklamland.com Kapak Tasar›m› Bar›fl Güleç Bask› - Cilt

Mart 2011 ISBN 978-605-61904-3-8 Yap›m

© 2011 Bursa Kültür A.fi. Bu kitab›n tüm yay›n haklar› Bursa Kültür A.fi.'ye aittir. Yaz›l› izin olmadan k›smen ya da tamamen yeniden bas›lamaz. Da¤›t›m Bursa Kültür A.fi. Adres: Merinos Park› Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi B Kap›s› Osmangazi Bursa Tel: + 90 224 253 26 46 Faks: + 90 224 253 14 85 info@bursakultur.com / www.bursakultur.com

Bursa’da K›rklar Meclisi

2


‹çindekiler Büyükflehir Belediye Baflkan› Recep Altepe ----------5 Önsöz -----------------------------------------------------7

Vaiz ve Dervifl MEHMET MET‹N ‹RfiADî -----------------------------151

Aç›l›fl Konuflmas› ------------------------------------------

Muradiye Türbeleri ve YAKUP KADR‹ KARAOSMANO⁄LU ---------------157

Bursa ‹çin Bir P›nar AHMET HAMD‹ TANPINAR----------------------------9

Bilenler Bilmeyenler ve BAHR‹ BABA------------------------------------------163

Ruhaniyetli fiehir Tespitinin Sahibi EVL‹YA ÇELEB‹ ----------------------------------------33

Bir ‹nsan ve Kitap Dostu ABDULLAH MÜNZEVî-------------------------------169

Viyana’da Yaz›lan Bir Tiyatro ve I. MURAD HÜDAVEND‹GÂR --------------------------41

fiiir ve Musiki Tarihimizin Yazar› SADETT‹N NÜZHET ERGUN ------------------------175

Ba¤dat Bursa Bosna Güzergâh› ve HASAN KA‹MÎ BABA ---------------------------------47

Su Gibi Aziz Olan Bir fieyhulislâm ABDÜLAZ‹Z EFEND‹ ---------------------------------181

Kalem K›l›ç ve GAZ‹ AHMET MUHTAR PAfiA -----------------------53

Tekkelerden Feyz Alan Bir Bestekâr ‹SMA‹L B AHA SÜRELSAN --------------------------187

Bir fiiir Üç fiair ve MEHMET AL‹ AYNÎ ------------------------------------59

Namazgâh Yokuflunda HACI fiEVKÎ EFEND‹ ---------------------------------193

Bursa’ya Âfl›k Bir ‹stanbullu:

Mi'raciye Okuma Gelene¤i ve SAF‹YE HANIM----------------------------------------197

HÜSEY‹N VASSAF-------------------------------------65 Bursa'da Gazzeli Bir Dervifl AHMED-‹ GAZZî ---------------------------------------73 Gurbette Garib Bir fiair CEM SULTAN-------------------------------------------79 Gönül Sultanlar› ve BURSALI AHMED PAfiA -----------------------------85 Dostluk Esintileri ve LAM‹Î ÇELEB‹ ------------------------------------------91 Askere çorap dokuyan dervifl M. fiEMSEDD‹N CANPEK -----------------------------97 Ramazan'da Ulu Cami ve SÜLEYMAN ÇELEB‹ ----------------------------------101 Mevlid Kültürü ve ‹BNÜ'L EM‹N MAHMUD KEMAL ‹NAL ------------107 ‹flgal Günlerinde Bursa Vali Vekili SÂDIK V‹CDANÎ ---------------------------------------113 Pûflîde-i siyah Bülbül ve MEHMED AK‹F ERSOY -------------------------------119 Nane Turflusu Bursa Folkloru ve Ressam SÜHEYL ÜNVER--------------------------------------125 Üsküplü ve Band›rmal› AL‹ A⁄ABEY -------------------------------------------131 ‹lk Meclis Son Peygamber ve MUSTAFA FEHM‹ EFEND‹---------------------------139 ‹lk Meclisin Mebusu Hatay'›n ‹lk Müftüsü fiEYH SERVET AKDA⁄------------------------------145

Divan fiairi ve Dervifl LEYLA HANIM ---------------------------------------203 Melamî Mevlevî ABDÜLBAKÎ GÖLPINARLI -------------------------207 Bursa'n›n Bât›n› ve HASAN AL‹ YÜCEL ----------------------------------217 Atatürk'ün Ö¤retmeni Olan Bir Melamî BURSALI MEHMET TAH‹R -------------------------223 Cami ve Türbesi ile Hz. ÜFTADE ------------------------------------------229 Bursa'da Müezzin Olmak ‹steyen Felsefe Doçenti NURETT‹N TOPÇU-----------------------------------237 Kerkük ve MEHMET EM‹N KERKÜKÎ --------------------------245 Bursa ‹le ‹lgili Kitaplar ve MEMDUH KOYUNO⁄LU-----------------------------253 Bursa ‹le ‹lgili En Çok Eser Yazan fieyh Efendi MEHMET fiEMSEDD‹N ULUSOY -------------------259 Bursa'n›n Arflivlerini Konuflturan Asker: KAM‹L KEPEC‹O⁄LU--------------------------------269 Tarihî Eserlerimizin muhaf›z› KÂZIM BAYKAL--------------------------------------277 K›rklara Kar›flan Bir Âlim SÜLEYMAN ULUDA⁄ -------------------------------285 Kapan›fl Konuflmas› Bursa'ya Arma¤an MUSTAFA ARMA⁄AN -------------------------------293

Bursa’da K›rklar Meclisi

3


... Türbeler, câmiler, eski bahçeler, fianl› menk›besi binlerce erin, Sesi arfla ç›kan hengâmelerin Nakleder yad›n› gelen geçene. ... A.Hamdi Tanp›nar/Bursa’da Zaman

Bursa’da K›rklar Meclisi

4


Medeniyetlerin kesiflme noktalar›ndan biri olan Bursa ayn› zamanda Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun kurulufluna ev sahipli¤i yapmas› dolay›s›yla birçok ilkin yafland›¤› flehirlerden biri olmufltur. Bursa tarihi, fiziki, ekonomik, kültürel ve edebi de¤erlerin filizlenip boy vermesinde tart›flmas›z önemli bir flehir olarak özgünlük kazanm›fl ve bugün de bu özelli¤ini sürdürmektedir. Osmanl›'n›n ilk baflkenti olma rolünü üstlenen Bursa, kuruluflundan itibaren, co¤rafi do¤all›¤› ve bu do¤all›kla bütünleflen estetik mimari de¤erleri, kültürel ve siyasal altyap›s› ile flairlere, yazarlara edebiyatç› ve seyyahlara esin kayna¤› olmufltur. Türk Edebiyat›'n›n hakk›nda en çok eser verilen flehirlerinden biri olmas› bu gerçe¤i do¤rulamaktad›r.

Recep ALTEPE Bursa Büyükflehir Belediye Baflkan›

Emir Sultan, Süleyman Çelebi, Molla Fenari, Akb›y›k Sultan, Üftade Hz.'leri gibi öncülerle Bursa'n›n maneviyat hamuru yo¤rulurken, Evliya Çelebi'den Ahmet Hamdi Tanp›nar'a, I. Murad Hüdavendigar'dan Hasan Ali Yücel'e, Süheyl Ünver'den Mustafa Arma¤an'a, Sad›k Vicdani'den Süleyman Uluada¤'a kadar bir çok ehl-i kalem taraf›ndan da nak›fl nak›fl kaydediliyordu, kültürü, sanat›, edebiyat›. De¤erli hocam›z Mustafa Kara'n›n, K›rklar Meclisi ad›yla yay›nlanan bu eseri Bursa'm›z›n öne ç›kan k›rk de¤erli ilim ve hikmet insan›n› yeniden hat›rlatmakta ve onlardan ö¤renece¤imiz çok fleyler oldu¤unu hayk›rmaktad›r. fiüphesiz bu eserin hacmini oluflturan 40 mümtaz flahsiyet, tarihten gelece¤e uzanan serüvende Bursa'n›n her aç›dan inflas›na katk›da bulunanlardan baz›lar›n›n hayat›n› içermektedir. Dolay›s›yla bu esere ilham veren de¤erler tamamen Say›n Mustafa Kara'n›n seçimiyle oluflturulmufltur. Bunlar›n d›fl›nda veya bunlarla birlikte baflka adlardan oluflan k›rklar meclisi oluflturmak tabii ki mümkündür. Bursa'ya emek veren, gönül veren isimlerden birçok k›rklar meclisi oluflturulabilir. K›rklar Meclisi'nin bu alanda yap›lacak çal›flmalara öncülük etmesi dile¤iyle, bu de¤erli eserin Bursa kitapl›¤›na kazand›r›lmas›nda yo¤un emek sarf eden de¤erli hocam›za teflekkür ediyor, Bursa kitaplar› arflivimizi zenginlefltiren K›rklar Meclisi'nin flehrimize hay›rl› olmas›n› diliyorum. Sevgi ve Sayg›lar›mla.

Bursa’da K›rklar Meclisi

5


Tarihî Bursa'n›n muhaf›z ve mimar› Safiyüddin Erhan Beyefendiye...

Tarihten gelen bir nehirdir Tarihe do¤ru bir seyirdir Evliya Çelebi söylüyor: “VE RUHAN‹YETL‹ fiEH‹RD‹R” 1430*

* 1430=2009 kitab›n yaz›m›na bafllama t arihi.

Bursa’da K›rklar Meclisi

6


Önsöz Fethimiz Nisan alt› Bin üç yüz yirmi alt›

Bizim kültürümüzde k›rk rakam› kemâl ve olgunlu¤u temsil eder. Bunun sebeplerinden biri Hz.Musa ve Hz. Muhammed'in bu yaflta peygamber olmalar›d›r. Di¤er bir tasnife göre 23 yafl bedenimizin, 33 yafl akl›m›z›n, 40 ise ruhumuzun kemal noktas›d›r. Üçler, yediler, k›rklar terimi ise daha çok tasavvufî muhitlerde yayg›nl›k kazanm›fl oradan kültür ve edebiyat›m›z›n di¤er alanlar›nda kendini göstermifltir. Tasavvuf dünyas›nda gönül önderleri olan bu flah›slar bir hiyerarfli içinde erenler meclisini olufltururlar. Meclis baflkan› bazen kutub, kutbü'l azam, bazen gavs, gavsü'l azam diye isimlenir. Üst noktalarda bulunanlardan biri vefat etti¤inde hiyerarfli yürür ve yedilerden biri üçlere, k›rklardan biri yedilere, üçyüzlerden biri de k›rklara kar›fl›r. ‹flte Türkçede kullan›lan “k›rklara kar›flmak” deyimi buradan kaynaklanm›flt›r. Bursada ilk “K›rklar Meclisi” 1326'dan önce Abdal Murad baflkanl›¤›nda toplanm›fl ve fetih haz›rl›klar› gözden geçirilmifltir. Baflkanl›k Dâvud-› Kayserî, Geyikli Baba ve Emirsultan'la devam ederek yirminci yüzy›l›n bafl›nda Musatafa Vahyî Efendiye ulaflm›flt›r. Yedi yüz y›ldan beri devam eden bu toplant›lara yediden yetmifle binlerce gönül adam› kat›lm›fl, bu flehrin dokusunu örmeye, insanlar›n› k›rklara kar›flabilecek bir k›vama ulaflt›rmaya gayret etmifllerdir. Bu meclislere kat›lanlar›n bir k›sm› “sükûtî” oldu¤u için hiç konuflmam›fl, bir k›sm› kitabetle ilgilenmek yerine sohbeti tercih etmifl,di¤er bölümü ise kalemi elinden b›rakmam›fllard›r. Kimi Fusûs, Mesnevî ve Hikem okumufl; kimi Futûhat, Nefehat ve Mektûbat okutmufl, kimi dervifllere hizmet ve himmet; kimi de tekkelere som un ve odun tafl›m›flt›r. Meclisimiz milletler aras› bir meclistir. ‹flte üç k›tan›n temsilcilerinden zaman zaman Meclis'e kat›larak fikir beyan eden yirmi isim: • Ahmet Gazzî, Gazze • Abdullatif Kudsî, Kudüs • Ahmet Efendi, fiam • ‹smail Hakk› Bursevî, Bulgaristan • Mehmed Emin Efendi, Medine • Hüseyin Çelebi, Yemen • Mehmed Emin Efendi, Kerkük • Mehmet Nuri Efendi, Hindistan • Abdulgafur Efendi, Afganistan • Ahmet Efendi, Herat • fiemlelizade, Kahire • Geyikli Baba, Azerbaycan • Ahmed Hüsameddin Efendi, Da¤›stan • Ali R›za Efendi, Atina • Abdullah Bosnevî, Bosna • Abdulkadir Cezairî, Cezayir

• Ahmed Sunusî, Libya • Ali Ma¤ribî, Fas Emir Sultan, Buhara • Abdulkadir Belhî, Belh Elinizdeki kitapta yer alan k›rk kifli bu toplant›lara kat›lanlar, kat›lanlar› tan›yanlar, tan›yanlar› sevenler aras›ndan seçilmifltir. Bursa’n›n k›rklar› bunlardan ibaret midir? Hay›r ve asla! Bursa’da k›rklara kar›flan daha nice insan›m›z vard›r. Elinizdeki kitab› konu ile ilgili ileride Bursa’ya afl›k kimseler taraf›ndan yaz›lacak kitaplar›n bir önsözü olarak düflünebilirsiniz. Meclisin aç›l›fl konuflmas› bu meclislerin yedi yüzy›l›n› genel olarak de¤erlendiren “Bursa'da Zaman”›n müellifi, kapan›fl konuflmas› ise “Osmanl›y› Kuran fiehir Bursa fiehrengizi'nin” yazar› taraf›ndan yap›lacakt›r. Di¤er temsilcilerin bir k›sm› bu flehirde do¤mufl, büyümüfl; bir bölümü ömrünün belli bir dönemini bu beldede geçirmifl bu meclisi sevmifl, bu to praklarda hizmet vermifl olan flahsiyetlere hayran olmufl olan kimselerdir. “K›rklar”›n yapt›¤› çal›flmalar sayesinde flehrimizde yaflayan yüzlerce gönül adam› gün ›fl›¤›na ç›km›fl ve âdeta yeniden hayata kavuflmufltur. Konunun dört kutbu, aktab-› erbaas› hemen kaydedilebilir: Bursal› Mehmet Tahir, Hüseyin Vassaf, Mehmed fiemseddin M›srî ve ‹bnülemin Mahmud Kemal ‹nal. Hülasa elinizdeki bu kitab›n ana hedeflerinden biri sizi Bursa’n›n baz› de¤erleriyle buluflturmak ve bu güzel flehir ile ilgili olarak kaleme al›nan baz› yaz›larla, kitaplarla, belgelerle, bilgilerle tan›flt›rmakt›r. Kitapta yer alan yaz›lar›n hattat› Mahmut fiahin’e, metinlerin tashihinde eme¤i geçen Zeki Dursun, Yusuf Bilal’e, görsel malzeme konusunda yard›mc› olan Mehmet Temelli’ye, bask›s›n› gerçeklefltiren Bursa Büyükflehir Belediye Baflkan› Recep Altepe ve ekibine, Reklamland çal›flanlar›na teflekkür ederim. Üçler, Yediler, K›rklar demine devran›na Hû diyelim Hû

Mustafa Kara 17 Aral›k 2010 / BURSA

Bursa’da K›rklar Meclisi

7


Davetiye Âfl›klara haber verin K›rklar meclisi Bursa'da Sohbetleri var çok derin K›rklar meclisi Bursa'da Abdal Murad'dan beridir Ruhaniyetli flehirdir Abdal Musa'yla seyirdir K›rklar meclisi Bursa'da Emirsultan Üftade’si Hepsi hakikat bendesi Canl›l›k verir nefesi K›rklar meclisi Bursa'da Ta Bosna'dan Buhara'dan Da¤›stan'dan ve Ba¤dat'tan Horasan'dan Kerbela’dan K›rklar meclisi Bursa'da

Bursa’da K›rklar Meclisi

8


Bursa’da K›rklar Meclisi

9


Her hakk› sakl›d›r. ‹zinsiz bilgi, belge ve foto¤raf kullan›lamaz.

Ahlmet Hamdi Tanp›nar

Bursa’da K›rklar Meclisi

10


Edebiyat ve fikir dünyam›z›n önemli flahsiyetlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanp›nar, Batumlu bir baban›n ve Trabzonlu bir annenin o¤lu olarak 1901'de ‹stanbul'da do¤du. Babas› kad› oldu¤u için Sinop'tan Siirt'e, Ergani'den Kerkük ve Antalya'ya kadar uzanan de¤iflik flehirlerde tahsil ve terbiyesini tamamlad›. Cumhuriyet'in ilan edildi¤i y›l ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitiren Tanp›nar, Erzurum, Konya ve Ankara liselerinde edebiyat ö¤retmenli¤i yapt›ktan sonra ‹stanbul'a döndü. Ahmet Haflim'in vefat› üzerine 1934'te Güzel Sanatlar Akademisi'nde Estetik ve Mitoloji derslerini okutmaya bafllad›. 1939'da ‹stanbul Üniversitesi'nde Yeni Türk Edebiyat› dersinin ilk profesörü olarak atand›. 1943 - 1948 y›llar› aras›nda Marafl milletvekili olarak siyasi hayata at›ld›ysa da bu alanda bir varl›k gösteremedi. 1962 y›l›nda vefat etti. Dostu ve hocas› Yahya Kemal Beyatl›'n›n Rumeli Hisar›'ndaki mezar›n›n yan›na defnedildi. Mezar tafl›nda meflhur m›sralar› var:

Ne içindeyim zaman›n Ne de büsbütün d›fl›nda fiiir, hikaye, roman, deneme, inceleme dallar›nda pek çok eser veren Ahmet Hamdi'nin bat› dillerinden yapt›¤› tercümeler de vard›r. fiimdi “yavafl yavafl bir hülya adam› oldum” diyen Tanp›nar'›n 8 Mart 1941 tarihli Tasvir-i Efkar gazetesinde “Bursa'da Hülya Saatleri” bafll›¤›yla yay›mlanan Bursa'da Zaman'› okuma zaman›d›r:

Bursa’da K›rklar Meclisi

11


Bursa’da Zaman Bursa'da bir eski cami avlusu, Küçük flad›rvanda sak›rdayan su; Orhan zaman›ndan kalma bir duvar... Onunla bir yaflta ihtiyar ç›nar. Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalman›n hüznü ‹çinde gülüyor bana derinden. Yüzlerce çeflmenin serinli¤inden. Ovan›n yeflili, gö¤ün mavisi Ve mimarîlerin en ilâhîsi Bir zafer müjdesi burda her isim: Sanki tek bir anda gün, saat,mevsim Yafl›yor sihrini geçmifl zaman›n Hâlâ bu tafllarda gülen rüyan›n Güvercin bak›fll› sessizlik bile Ç›nl›yor bir sonsuz devam vehmiyle. Gümüfllü, bir fecrin zafer aynas›, Muradiye, sabr›n ac› meyvas›, Ömrünün timsali beyaz Nilüfer

Türbeler, câmiler, eski bahçeler, fianl› menk›besi binlerce erin, Sesi arfla ç›kan hengâmelerin Nakleder yad›n› gelen geçene. Bu hayalde uyur Bursa her gece; Her sabah onunla uyan›r güler, Gümüfl ayd›nl›kta serviler, güller Serin hülyas›yla bahçelerinin Bafl›nday›m sanki bir mucizenin. Su sesi ve kanat flak›rt›s›ndan, Billur bir âvîze Bursa'da zaman. Yeflil türbesini gezdik dün akflam, Duyduk bir musîki gibi zamandan Çinilere sinmifl Kur'an sesini. Fetih günlerinin saf nefl'esini Ayd›nlan›r gördüm tebessümünle. ‹sterdim bu eski yerle seninle, Birlikte uyumak son uykumuzu Bu hayal içinde... ve ufkumuzu Çepçevre kaplas›n bu ziya, bu renk, Havay› dolduran uhrevî ahenk, Bir ilâh uykusu olur elbette Ölüm bu t›ls›ml› ebediyette; Belki de rüyas› eski cedlerin Beyaz bahçesinde su seslerinin.

Bursa’da K›rklar Meclisi

12


Ankara, Erzurum, Konya, ‹stanbul ve Bursa'y› ele alan Befl fiehir ilk defa 1946 y›l›nda bas›ld›. Tanp›nar'›n k›rk dört m›sradan meydana gelen yandaki fliirinin adeta flerhi olan Befl fiehir'in ilgili bölümü de Bursa'da zaman bafll›¤›n› tafl›maktad›r. Bu yaz›y› dikkatle okumak bize bu flehrin kap›lar›n› açacak ayr›ca bir beldeyi tan›mak için nelere dikkat edilmesi gerekti¤i konusunda da rehberlik yapacakt›r. Ancak flunu unutmayal›m: Bursa'ya mutlaka Tanp›nar'›n bakt›¤› pencereden tekrar tekrar bakmaya

mecbur de¤iliz. Tanp›nar'›n da hayran olabilece¤i ama onun bak(a)mad›¤› yer, kifli ve olaylara da bakmak gerekir. 70 y›l önce yaz›lan “Bursa'da Zaman'›” zaman›m›z›n Bursa's›na çevirmek gerekir. Bu kitapta kiflilerle birlikte verilen metinlerin ve aktar›lan belgelerin biraz da yeni yaz›lara ve yazarlara ilham kayna¤› olmas› düflünülmektedir. fiimdi okuyaca¤›n›z yaz›da yer alan dipnotlar -metni daha iyi anlamaya yard›mc› olur düflüncesiyletaraf›m›zdan ilave edilmifltir.

BURSA'DA ZAMAN -Ifiimdiye kadar gördü¤üm flehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin mal› olan bir baflkas›n› hat›rlam›yorum. Fetihten1 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade bafltanbafla ve iliklerine kadar bir Türk flehri olmas›na yetmemifl, ayn› zamanda onun manevî çehresini gelecek zaman için hiç de¤iflmeyecek flekilde tespit etmifltir. U¤rad›¤› de¤ifliklikler, felâketler ve ihmaller, kaydetti¤i ileri ve mesut merhaleler ne olursa olsun o, hep bu ilk kurulufl ça¤›n›n havas›n› saklar, onun aras›ndan bizimle konuflur, onun fliirini teneffüs eder. Bu devir haddi zat›nda bir mucize, bir kahramanl›k ve ruhaniyet devri oldu¤u için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendili¤inden sahiptir, denebilir. Bu hakikati gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çelebi2 , Bursa'dan bahsederken ”ruhaniyetli bir flehirdir” der. Belli ki Evliya Çelebi bu flehri sadece görmekle kalmam›fl, onun hakikî benli¤ini kavram›flt›r; zaten Bursa için yazd›klar›nda yer yer bir aflk neflidesinin coflkunlu¤u hissedilir. Bulufllar›nda hemen hiç yan›lmayan Sadrazam Keçeci Fuad Pafla3 ise ”Osmanl› tarihinin dibacesi” 4 diyerek bu mazi damgas›n› baflka flekilde belirtir. Bursa'ya birkaç defa gittim ve her defas›nda kendimi daha ilk ad›mda bir efsaneye çok benzeyen bu tarihin içinde buldum, zaman mefhumunu âdeta kaybettim

ve daima, bu flehre ilk defa giren ve onu yeni bafltan bir Türk flehri olarak kuran dedelerimizin yaflay›fllar›ndaki halis tarafa hayran oldum. Onlar zaferin kendilerine ilk gülüflü sayd›klar› bu flehri o kadar sevmifller, o kadar candan kucaklam›fllar ki hâlâ tafl›, topra¤› bu yükseltici ve flekil verici ihtiras›n nurdan izleriyle doludur. Bu flehirde muayyen bir ça¤a ait olmak keyfiyeti o kadar kuvvetlidir ki insan ”Bursa'da ikinci bir zaman daha vard›r” diye düflünebilir. Yaflad›¤›m›z, gülüp e¤lendi¤imiz, çal›flt›¤›m›z, seviflti¤imiz zaman›n yan›bafl›nda, ondan daha çok baflka, çok daha derin, takvimle, saatle alâkas› olmayan; sanat›n, ihtirasla, imanla yaflanm›fl hayat›n ve tarihin bu flehrin havas›nda ebedî bir mevsim gibi ayarlad›¤› velût ve yekpare bir zaman... D›flar›dan bak›l›nca çok defa modas› geçmifl gibi görünen fleylerin, bugünkü hayat›m›zda art›k lüzumsuz zannedebilece¤imiz duygular›n ve güzelliklerin mal› olan bu zaman› bildi¤imiz saatler saymaz, o sadece mazisinde yaflayan bir geçmifl zaman güzeli gibi hât›ralar›na kapanm›fl olan flehrin nabz›nda kendili¤inden atar. Kaç defa uzun ve bafl›bofl bir gezintiden sonra otelime dönerken bilmedi¤im bir tarafta ince bir zar›n, s›rçadan bir kubbenin birdenbire çatlayaca¤›n› ve bu altta birikmifl duran zaman›n, etraf›mdaki manzaraya, zihnimdeki hât›ralara ait zaman›n, bugüne yabanc› binbir hususiyetle, bendini y›km›fl büyük sular gibi dört yan›

1 Bursa 1326'da Orhan g azi taraf›ndan fethedildi. 2 Öl. 1684. Meflhur seyyah. A hmet Yesevi'nin torunlar›ndan oldu¤unu kendisi söylüyor. 3 Öl. 1869 4 Önsöz

Bursa’da K›rklar Meclisi

13


kas›p kavuraca¤›n› sanarak korktum. Bursa'y› lây›k›yle tan›yan herkes bu vehmi benimle paylafl›r san›yorum; bu flehre tarih, damgas›n› o kadar derin ve kuvvetle basm›flt›r. O her yerde kendi ritmi, kendi hususî zevkiyle vard›r, her ad›mda önümüze ç›kar. Kâh bir türbe, bir cami, bir han, bir mezar tafl›, burada eski bir ç›nar, ötede bir çeflme olur ve geçmifl zaman› hayâl ettiren manzara ve isimle, üstünde sallanan ve bütün çizgilerine bir hasret sindiren geçmifl zamanlardan kalma ayd›nl›¤›yle sizi yakalar. Sohbetinize ve iflinizin aras›na girer, hülyalar›n›za istikamet verir. Bu cins tesadüflerin en flafl›rt›c›s›n› isimler yapar; dil dedi¤imiz as›l manevî insan› vücuda getiren büyük kaynaktan geldikleri için mi nedir, onlar bize etraf›m›z› alan t›ls›m›n bütün s›rr›yle zengindirler. Bu adlar› bir kere ö¤rendiniz mi art›k unutamazs›n›z, tenha saatlerinize küçük ve munis rüyalar gibi sokulurlar, sizi kendileriyle ülfete, esrarl› mahfazalar›n› zorlama¤a, gizledikleri s›rlar› tan›ma¤a ve tatma¤a mecbur ederler, ister istemez sayars›n›z: Gümüfllü, Muradiye, Yeflil, Nilüfer Hatun, Geyikli Baba, Emir Sultan, Konuralp5... Bunlar hakikaten bir flehrin semt ve mahalle adlar›, yahut t›pk› bizim gibi muayyen bir zaman içinde yaflam›fl birtak›m insanlar›n an›ld›klar› isimler midir? Hepsinin mazi dedi¤imiz o uzak masal ülkesinden toplanm›fl hususî renkleri, çok hususî ayd›nl›klar› ve geçmifl zamana ait bütün duygularda oldu¤u gibi çok hasretli lezzetleri vard›r. Hepsi, insan› hayat ve zaman üzerinde uzun murakabelere çeker, hepsi zihnin içinde küçük bir y›ld›z gibi yuvarlan›rlar ve haf›zan›n sular›nda mucizeli terkiplerinin mimarîsini alt›n akislerle uzalt›p k›saltarak çalkan›rlar. Gümüfllü, bu, Osman Bey'in6 gömüldü¤ü eski Bizans manast›r›n›n ad›d›r.7 Bu tarihî vak›ay› bildi¤im için mi bu üç heceyi her iflitiflimde gözlerimin önünde, fecre tutulmufl sihirli bir ayna parl›yor. Yoksa bu par›lt› sadece bu hecelerin yapt›¤› terkipten mi geliyor? Burada gizlenen, Türkçenin hangi s›rr›d›r? Gümüfl kelimesinin mavimtrak beyazl›¤›n› bu flafak renkleri nerden buland›rd›lar? Bursa fatihleri yar›m asra yak›n bir zaman imanl› ve coflkun ak›fllar›na yol gösteren

bu adam›n hât›ras›n› elbette ancak böyle bir kelimeye, bir istikbal rüyas›na benzeyen bu üç heceye emanet edebilirlerdi. Türkçede fi ve L harfleri daima en güzel terkipler yapar. Yeflil dedi¤imiz zaman, âdeta bir çimen tazeli¤ini, bir palet üzerinde ezilmifl bir renk gibi, günün ve saatin bir taraf›nda bir bahar müjdesiyle toplanm›fl buluruz. Bu kelimenin ilk cetlerle beraber Orta Asya yaylalar›n›n bahar›ndan geldi¤i o kadar belli ki... Fakat Bursa'da yeflilin mânas› çok baflkad›r; o ebediyetin rahmani yüzü, bir mükâfata çok benzeyen bir sükûnun fâni bir saate sinmifl mânâs›d›r. Yeflil Türbe, Yeflil Cami der demez, ölüm muhayyilemizdeki çehresini de¤ifltirir, “Ben hayat›n susan ve de¤iflmeyen kardefliyim. Vazifesini hakk›yle yapan fâninin aln›na bir sükûn ve sükûnet çelengi gibi uzan›r›m...” diye konuflur. -IIDaha küçük bir ilkokul talebesiyken, Bursa'y› çok seven babam›n anlatt›¤› fleyleri dinler ve muhayyilemde onlar› tarih kitab›mda rastlad›¤›m isimlerle birlefltirirdim. Böylece birdenbire sayfa, gözümün önünde canlan›r, derinleflir, renk ve ›fl›k dolard›. Konuralp ile Geyikli Baba8 bu isimlerin bafl›nda gelirdi. Birini mektepte ö¤renmifl, öbürünü yatt›¤› yeri ziyaret eden babamdan dinlemifltim. Konuralp benim için daima büyük bir cenk kargaflal›¤›n›n ortas›nda sert, yan›k yüzü manzaraya ve kalabal›¤a hâkim bir kahramand›. Uçar gibi koflan

Geyikli Baba’n›n Baba Sultan Köyündeki Türbesi’nden görünüfl...

5 Osman Gazi ve Orha n Gazi'nin silah arkadafl› 6 Öl. 1324 7 B ursa'y› kuflatan Osman Gazi ise de fetih onun zaman›nda gerçekleflmez . Bugün kab rinin bulundu¤u yerdeki m anast›r›n kubbesini kastederek “Beni Gümüfllü Kümbet'e defnediniz” diye vasiyet et mifltir. 8 Orhan Gazi z aman›nda yafla yan bir dervifltir. Kabri Bursa'n›n Baba Sulta n köyündedir. Aslen A zerbaycan'›n Hoy flehrindendir. Vefaiyye tarikat›na mensuptur.

Bursa’da K›rklar Meclisi

14


ya¤›z at›n›n üstünde onu hep gaza ve ganimet peflinde görürdüm. O benim için gece içinde sel gibi akan nal seslerinin, yaral› ve ölüm 盤l›klar›n›n üstünde dalgalanan zafer naralar›n›n büründü¤ü masal kahraman›yd›. Geyikli Baba'ya gelince o Bursa fethini o kadar masallaflt›ran ve yeni Türk Devletinin kuruluflunu yeni bir dinin do¤ufluna benzeten Horasan Erleri'ndendir. 9 ‹ncil'deki çocuk ‹sa'y› befli¤inde ziyarete gelen ve ayaklar›n›n ucuna hazineler dolusu hediyeler y›¤an çobanlar gibi; fakat y›ld›z yerine fleyhlerin iflaretiyle, Asya'n›n içinden kimi sadece vatan›n›, kimisi de efli¤inde do¤du¤u taç ve taht› b›rak›p gelirler. Henüz Tekfur flehri olan Bursa'n›n etraf›nda zaviyelerini kurarlar, ruh kudretleri ve kerametleriyle bu flehri muhasara ederler, sonra da genç Orhan'›n ordusuna hiç kimsenin kullanamayaca¤› kadar a¤›r silâhlarla kat›l›rlar. Bunlar›n aras›nda Hac› Bektafl10 gibi Anadolu ve Rumeli'yi ilham›yle dolduranlar, Karaca Ahmet11 gibi Üsküdar'›n bütün bir semtini ad›yla zaptedenler vard›r. Fakat ben bütün bunlar› o zaman bilmezdim. Onun için Geyikli Baba'n›n üstünde yaln›z bir post ve elinde seksen okkal›k taflla Bursa kap›lar›n› zorlad›¤› akl›ma gelmezdi. Sadece ad› söylenir söylenmez gözümün önüne acayip nak›fll› bir seccade serilir ve ben kendimi, dinlemedi¤im bir masal›n kap›s›nda görürdüm. Arkas›nda ne vard›, hangi meçhul çözülür, hangi s›r onun efli¤ini atlayana bir alt›n elma gibi uzan›rd›? Bunu bilmezdim. Çocuklu¤umda oldu¤u gibi, flimdi de Muradiye'den 12 Çekirge'ye giden yolun bir taraf›nda, sadece su seslerinin ayd›nlatt›¤› bu ›ss›z gece saatinde gene onlar› düflünüyorum; kimdi bu Geyikli Baba? Nas›ld›? Etraf›nda toplanan saf imanl› insanlara neler ö¤retirdi? Ömrün hangi meçhulünü, ruhun hangi dü¤ümünü onlara çözmüfltü? Bu hizmetten bize neler kald›? Sonra bu Konuralp kimdir? Hiç sevmifl miydi? Nelerden hofllan›rd›? Bursa ovas›nda her bahar açan nergislere bakarken ve her akflam uzak da¤lar›n üstünde batan günefli seyrederken neler düflünürdü? Hülâsa,

Sultan Orhan Gazi’nin tu¤ras›.

bu yeni fethedilmifl flehirde ilk att›¤› ad›mlar›n aksini adlar›ndan dinledi¤imiz bütün bu kahramanlar nas›l insanlard›?. Adlar›n fliir ve cazibesi... Hayalinizi peflis›ra sürükleyip götüren, acaip ve esrarl› mevcutlar; birdenbire zihnimizde “rüya ile hareketin el ele yürüdü¤ü” ça¤lar›n hikâyesini terennüm eden çeflmele r... Siz, mazi dedi¤imiz ›tr› bize zaman içinde uzatan alt›n, gümüfl, billur mahfazalars›n›z. Ruhumuzun en sanatkâr taraf› muhakkak ki sizin hülyan›zla beslenen taraft›r. Bu isimlerin içinde bir tanesi vard›r ki Bursa'y› tek bafl›na bütün bir bahar güzelli¤iyle doldurur: Bu beyaz zafer ve ganimet çiçe¤i Nilüfer'dir. Genç Orhan'›n 13 kollar› aras›na günün birinde güzelli¤in kahramanl›¤a, hayat› istihkara bir mükâfat› gibi düflen bu kad›nla beraber kurulufl devrinin sert simas›na aflk›n tebessümü gelir. Yaz›k ki hayat› ve flahs› hakk›nda pek az fley biliyoruz. Kendisiyle görüfltü¤ünü söyleyen Arap seyyah› ‹bn-i Battuta14 bile bize ondan sadece bir isim olarak bahseder. Fakat bizzat kendisi de bir ganimet çiçe¤i olan bu isim her güzel saadet ve aflk hülyas›n›n içine dolabilece¤i bir çerçeveye benziyor.

9 B ugünkü Türk Cumhuriyetleri v e ‹ ran b ölgesinden A nadolu ve Balkanlara do¤ru gelen gönül erleri. 10 Öl. 1271. Kabri Nevflehir'in Hac› Bektafl ilçesindedir. Bektafliyye tarikat›n›n piridir. 11 Orhan Gazi döneminde yaflayan bir dervifltir. 12 Sultan II. Murad'›n kab ri ve külliyesinden bu ismi alm›flt›r. Yakup Kadri Kara osmano¤lu'nun Erenlerin Ba¤›ndan isimli eserinde Muradiyedeki türbeler için güzel bir yaz› vard›r. 13 1324 - 1362 y›llar›nda padiflahl›k yapan Orhan Gazi'nin kabri Tophane'dedir. 14 Öl. 1369 Ort aça¤›n en büyük Müslüman seyyah› olan ‹bn Battuta Fasl› olup, Orhan Gazi zaman›nda B ursa'ya gelmifltir. Seyahatnamesi Sait Aykut taraf›ndan Türkçeye çevrilmifltir. ‹stanbul, 2004

Bursa’da K›rklar Meclisi

15


Bununla beraber bu evlenmenin Osman'›n gittikçe artan silâh kuvvetine manevî bir nüfuz ilâve etti¤i inkâr edilemez. Belki de bu yeni Beylik bu izdivaçla o zaman Anadolu'da ve Suriye taraflar›nda çok yayg›n olan fütüvvet teflkilât›yla birlefliyordu. Filhakika mal ve menal sahibi olan fieyh Edebali'nin geleni ve geçeni misafir etti¤i bir misafirhanesi bulundu¤u ve baz› akrabas›n›n isimleri düflünülürse ahî teflkilât›ndan oldu¤u tahmin edilebilir. ‹bni-i Battuta, Anadolu'da u¤rad›¤› yerlerde hemen daima bir ahî'ye rastlar, ahî evlerinde kal›r. ‹znik'teki o güzel imaret befl kap›l› revak› ve çok rahat kubbesiyle Nilüfer Hatun'a izafe edilir, Selçuk mimarisinin renkli, teferruat üzerinde fazla duran itikâf›ndan, bu imaretle ve Murad-› Hüdavendigâr'›n, Çekirge'deki camiiyle ç›kar›z. Bu ikincisinin kap›s›n›n üstündeki galeriler ve tek sütunla ayr›lm›fl ikiz pencereler, imaretin revak› ve kubbe sistemi gibi yeni mimarinin ilk ritm araflt›rmalar›d›r.

Çelebi Sultan Mehmet’in tu¤ras›.

Nilüfer Hatun, bu yeni teflekkülün kargaflal›¤›nda görünen ilk kad›n çehresi de¤ildir. Ondan evvel Osman Bey'in, fieyh Edebali'nin k›z› Mal Hatun'a olan aflk› vard›r. Hakikaten Osmanl› maceras› bir aflk roman›yla bafllar. fieyh Edebali, Karamanl› bir fakihti. Gelenek, onun, k›z›n› Osman Bey'e vermek için epeyce tereddüt etti¤ini ve nihayet evinde misafir kald›¤› ve bir odada yan yana yer yataklar›nda yatt›klar› bir gece gördü¤ü o meflhur rüyay› dinledikten sonra damatl›¤a kabul etti¤ini söyler. Rüya fludur: fieyh Edebali'nin gö¤sünden hilâl fleklinde bir ay ç›kar ve büyüyerek tam bedir halinde Osman'›n koynuna girer. O zaman Osman'›n kendi karn›ndan baz› tarihlere göre de ikisinin aras›ndan- üç k›t'ay› dallar›n›n alt›na alan, köklerinden büyük nehirlerin Dicle, F›rat, Nil ve Tuna- f›flk›rd›¤› büyük bir a¤aç büyür. Ve böylece Osman, imparatorlu¤unun bütün zafer tarihini rüyas›nda görmüfl olur. Bu rüyan›n ilk defa Hammer'in dikkat etti¤i gibi, Tevrat'taki Yakub'un rüyas›na göre uydurulmufl eski hükümdar sülâlesi rüyalar›na t›pk› t›pk›s›na benzedi¤i aflikârd›r.

Hammerin mezar›.

Orhan'›n kar›s›na olan sevgisi veya I. Murad'›n evlât muhabbeti bu kad›n›n ad›n› Bursa'n›n ve ‹znik'in tarihine ayr›lmaz bir flekilde ba¤lam›flt›r. Fakat bu destan devresinde aflk hikâyesi bir de¤ildir. Aydos Kalesi'nin kap›lar›n› Türklere Orhan'›n akrabas›ndan Abdurrahman Gazi'ye âfl›k olan bir tekfur k›z› açar. Hakikaten bu devir gelece¤i müjdeleyen rüyalar›yla, aflklar›yla, kahramanl›klar› ve ermifl hikayeleriyle tam bir destand›r. Ve bizim ilk büyük flairlerimiz de bu destan› o kadar saf bir dille parça

15 Orhan Gazi'nin han›m›, I. Murad Hüdavendigâr'›n annesidir. Mezar› Orhan Gazi türbesindedir. 16 Öl. 1856 Avusturyal› meflhur Osmanl› T arihçisidir. Mezar ta fl›nda “Huvel Bakî” ifadesi v ard›r. 17 ‹ktisadî hayat› yönlendiren dinî - ahlakî konulara önem v eren meslek kuruluflu. Ahilikle iç içedir. 18 Ahi zaviyeleri kast edilmektedir. 19 fiimdi müze olarak kullan›lmaktad›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

16


o devirden kalan birçok fley gibi onlar Orhan'›n devam›d›rlar. Fakat ben onu daha ziyade Bursa'da kendi küçük imaretinde ve çarfl› içindeki harap camiinde23 tasavvur etmekten hofllan›rd›m. Baz› akflam saatlerinde bu küçük camiin önünden geçer veya kap›s›ndan bakarken o kadar kalenin kap›s›n› zorlam›fl ellerini, kendi yakt›¤› kandillere uzanm›fl zannederim ve içim saadetle dolar. I. Murad,24 ufak tefek çizgi de¤ifliklikleriyle Y›ld›r›m Bayezid,25 1402 felâketinden sonra imparatorlu¤u derleyip toparlayan o kadar ak›ll› ve iradeli I. Mehmed,26 büyüklükle sadeli¤i birlefltiren devrinin birinci s›n›f devlet ve harp adam›, s›ras›na göre flair ve estet II. Murad az çok onun ileri zamana vurmufl akisleri gibidirler. Fakat niçin bu devam› sade prenslerde ar›yoruz? Bir buçuk as›r bütün imparatorluk için model Orhan'd›.

Talebe, hocas›n› anlat›yor...

parça veren Âfl›k Paflazade,20 Neflrî, 21 Lütfi Pafla22 gibi müverrihlerimizdir. Yapt›rd›¤› camilerin kandillerini kendi elleriyle yakan, imaretlerinde piflirtti¤i ilk yeme¤i kendi eliyle fakirlere ve gariplere da¤›tan Orhan Gazi'nin yar› evliya çehresi bu destan›n as›l merkezidir. Bütün bu ruh kuvveti ve mânevîlik hep ondan taflar. O bir bafllang›ç noktas›n› bir imparatorluk yapmakla kalmaz, ona rahm ve flefkatin derinli¤ini de katar. Üstüne ald›¤› imparatorlu¤un tarihçisi vazifesini zaman zaman unutan ve bilhassa bu ilk devirde Garp âleminin ve Bizans'›n ufak bir himmetle vaziyeti kurtarabileceklerinde ›srar eden Von Hammer'in kalemi ondan bahsederken birdenbire yumuflar, bir azizden bahseder gibi bir hal al›r. Orhan hakikatte Horasan erlerinin silâh ve keramet arkadafl›d›r. Daha do¤rusu

Bu kurulufl asr›ndan sonra Bursa, sevdi¤i ve büyük ifllerinde o kadar yard›m etti¤i erke¤i taraf›ndan unutulmufl, bofl saray›n›n odalar›nda tek bafl›na dolafl›p içlenen, gümüfl kapl› küçük el aynalar›nda saçlar›na düflmeye bafllayan aklar› seyrede ede ihtiyarlayan eski masal sultanlar›na benzer. ‹lk önce Edirne'nin27 kendisine ortak olmas›na, sonra ‹stanbul'un tercih edilmesine kim bilir ne kadar üzülmüfl ve nas›l için için a¤lam›flt›r! Her ölen padiflah›n ve Cem28 vak'as›na kadar her öldürülen flehzadenin cenazesi flehre getirildikçe bu geçmifl zaman güzelinin kalbi flüphesiz bir kere daha burkuluyor, ”Benden uzak yafl›yorlar, ancak öldükleri zaman bana dönüyorlar. Bana bundan sonra sadece onlar›n ölümlerine a¤lamak düflüyor!” diyordu. Evet, Muradiye küçük türbeleriyle geniflledikçe Bursa hangi vesilelerle ancak hat›rland›¤›n› anlar. Bu güzel devirden ve onu takip eden as›rlardaki Bursa'da birkaç büyük mimarî eserinden, türbe ve camiler ve bir de içinde Fatih'in do¤du¤u söylenen, fakat bütün bilenlerin XVIII. as›rdan daha gerisine götürmekte tereddüt ettikleri evin29 bir k›sm›ndan baflka hemen

20 Öl. 1484. Tarihçidir. Abdüllatif-i Kudsiye mensup bir Zeynî derviflidir. 21 Öl. 1520. Osmanl› tarihçisi. Ka bri Çekirge'de Süleyman Çelebi'nin yan›nda idi. fiimd i mevcut de¤ildir. 22 Öl. 1563. Osmanl› tarihçisi ve veziriazam. 23 Tarihî Belediye binas› ile Ulu cami a ras›nd a yer alan camii ilk dönem Osmanl› m imarisinin en güzel örneklerinden biridir. Cumhuriyet devrinde bir dönem tarihî Belediye binas›na bakan k›sm› küt üphane olarak kullan›ld›. 24 1389'da Kosov a'da flehit oldu. Kosova'da ve Bursa'da türbesi var. 25 Öl. 1403. Akflehir'de vefat et ti sonra nafl› Bursa'ya nakledildi. 26 Öl. 1421. Çelebi Mehmet, Yeflil Türbe'd e metfundur. 27 Devletin ikinci baflkenti, 1361'de fethedildi. 28 Öl. 1495. Fatih Sultan Mehmet'in üçüncü o ¤lu, flair. Roma'da vefat ett i. Kabri Muradiye'dedir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

17


hiç bir fley kalmad›. Keçeci Fuad Pafla'n›n Osmanl› tarihinin dibacesi yand›!” diye a¤lad›¤› 127130 yang›n› Sarayiçi'ni ve bütün Bursa'y› âdeta süpürdü. Bütün o eflraf ve ayan konaklar›, befl as›rl›k tarihin y›¤d›¤› hazineler, hepsi kayboldu. Bursa saray›n›n kendisine gelince, daha geçen asr›n bafl›nda bak›ms›zl›ktan harapt›. Müverrih Hammer, Bursa için olan eserinde: Bakiyelerden kolayl›kla plân› yap›labilecek” hükmünü ç›kart›r. Gümüfllü ad›, bugün sadece tarih bilenler için bir hât›rad›r ve Osman Gazi ile Orhan Gazi, Tanzimat devrinin o gülünç flekilde resmî üslûbuyle yap›lm›fl, hiç bir ruhaniyeti olmayan binalarda,31 bafllar›n›n ucunda -talihin korkunç istihzas›- Sultan Aziz'in32 ihdas etti¤i birer Osmanl› niflan›, âdeta gurbette gibi yat›yorlar. Fakat Bursa ›fl›¤› oldu¤u gibi yine dört yanda ç›nl›yor, su sesleri ledünnî bir rüya gibi etraf› dolduruyor ve y›k›lm›fl imparatorlu¤un dört yan›ndan gelmifl muhacir çocuklar› bu ›fl›¤›n alt›nda ve bu su sesleri içinde t›pk› kurulufl asr›n›n çocuklar› gibi oynuyorlar. Belki de küçük k›zlar o devirlerden kalma havalara uydurulmufl türküleri söylüyorlar, Yeflil'in çinileri XV. asr›n bahçesinden toplanm›fl renklerle gülüyorlar.

Emirsulta n’da bir çeflme.

- III Evliya Çelebi Bursa çeflmelerinden uzun uzad›ya bahsettikten sonra sözü “Velhas›l Bursa sudan ibarettir” diyerek bitirir.33 Can›m Evliya! Sade bu iki cümlen için benim haf›zamda ad›n Bursa ile birlefliyor. Sen Bursa'n›n fliirini tadanlar›n bafl›nda gelirsin ve bir gün senin ruhunu flad etmek istersek Bursa çeflmelerinden birine senin ad›n› veririz ve sen onun a¤z›ndan bu güzel flehrin zaman içinde geçirdi¤i maceray› bize bir su damlas› kadar saf ruhunla nakledersin. Evet, Bursa bir su flehridir ve bu itibarla bize hiç beklenmedik bir adam› hat›rlat›r. Bu, fieyhülislâm Karaçelebizade Aziz Efendi'dir.34 Deli ‹brahim'in hal'i ve katli35 esnas›nda o kadar zalim

davranan ve saltanat›n ilk y›llar›nda IV. Mehmed'i36 bütün vezirleri aras›nda azarlamaktan çekinmeyen bu acaip ruhlu âlim, ikbali seven, fakat onu haflin mizaç› yüzünden bir türlü elinde tutamayan bu zeki, zarif, kibar fakat geçimsiz adam Bursa'n›n hayat›na oldukça garip bir flekilde girer. Menfas›n› de¤ifltirtti¤i bu su flehrinde çeflme yapt›rmay› kendine biricik e¤lence edinir ve servetinin mühim bir k›sm›n› bunun için harcar. Böyle bir hayrata ihtiyaç olmad›¤›n› akl›na bile getirmeden yapt›rd›¤› çeflmelere Bursal›lar hâlâ Müftü Çeflmeleri diyorlar. Bu hikâyeyi kitaplarda okudu¤um zaman biraz flafl›rm›fl ve hattâ gülmüfltüm. Fakat Bursa'ya gidip de bu flehrin üstünde, günün her ân›na t›ls›ml›

29 Bu ev Murad iye'de müze olarak aç›kt›r. 30 1855 31 Türbelerin mevcut flekli tenkit ediliyor. 32 Öl. 1876. Osmanl› padifla h›. Kabri Çemberlita fl II. Murad türbesindedir. 33 Seyahatname'nin Bursa Bölümü ayr›ca bas›lm›flt›r. Haz›rlayan Hasan Basri Öcalan, B ursa, 2009. 34 Öl. 1658. fieyhulislam ve tarihçi, B ursal›d›r. Bursa 'da sürgün iken yapt›rd›¤› çeflm elerle ta n›n›r. Mezar› bugün mevcut olmayan Deveciler Kabrit an›nda idi. 35 Öl. 1648. Osmanl› padifla h› 36 Öl. 1693. Osmanl› padifla h›. “Avc›” lakab›yla tan›n›r. Kabri annesi T urhan Sultan'›n Yeni Cami / Eminönü'ndeki türbesindedir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

18


aynas›n› tutan su seslerini dinleyince yavafl yavafl Karaçelebizade'ye hak verdim. fiimdi onu daha baflka türlü tan›yor ve seviyorum. O benim için art›k, fliiri hayat›na sindirmifl ince ve zarif ruhlu rüya adamlar›n›n ön saf›nda geliyor. Sevdi¤i kad›n›, güzelli¤ini bir kat daha açacak mücevherler ve p›rlantalara garkeden ç›lg›n ve müsrif, fakat zevk sahibi bir âfl›k gibi o da güzelli¤inin fluuruna erdi¤i bu flehre su seslerinden çelenkler, avizeler, sabahlar›n uyan›fl›na inci dizileri gibi dökülen ve akflamlar›n gurbetinde büyük mücevherlerin par›lt›s›yle tutuflan gerdanl›klar hediye etmifl, istemifl ki günün her saatinde bu çeflmeler, kendi ikbalperest ve muztarip ruhunun, do¤du¤u ve büyüdü¤ü flehirden uzak, hayat ve harekete yabanc› bir menfada tükenme¤e mahkûm ruhunun feryatlar›n› gelen geçen anlas›n. Bu ses onlara ömrün büyük dönüm noktalar›n›, mevsimlerin güzelli¤ini ve hayat›n fânili¤ini söylesin. Büyülü bak›fll› arzudan, zalim ölümden bahsetsin, tenha gece saatlerinde ac› nefis muhasebelerine dals›n, aldat›c› ikbali, haflin bilekli talihi terennüm etsin. Kim bilir belki de bizzat kendisi her fleye ve herkese küskün geçirdi¤i ac› ve uzun uzlet saatlerinde bu ikiyüz çeflmenin sesini muhayyelesinde bir kanunun telleri gibi ayarlama¤a çal›fl›r ve bu hayâli musikiden kâh mehtapl› Bo¤az gecelerini canland›ran alt›n h›fl›rt›l› na¤meler ç›kart›r, kâh onda ‹stanbul sabahlar›n› o kadar nuranî yapan ezan seslerinin bir aksini arar, ona ömrünün maceras›n› nakledecek feryatlar›, huzursuz ruhunda kopan f›rt›nalar›n 盤l›klar›n› emanet eder ve sonra hepsini birden, bir daha göremeyece¤ini çok iyi bildi¤i ve hasretini çekti¤i ‹stanbul'a bu güzeller güzeli flehre ithaf ederdi. Zavall› Aziz Efendi! fiimdi onu Bursa sokaklar›nda, arkas›nda Bursa vak›flar›nda çal›flan mimar, kalfa ve su yolcular›n›n teflkil etti¤i küçük bir kalabal›kla dolafl›r ve bu ikiyüz çeflmenin yerlerini bir bir iflaret ederken görüyor gibiyim. fiüphesiz aras›ra bafl›n› kald›r›yor, aç›k Bursa havas›ndan billur renkli kavislerin birbirini katedece¤ini büyük toplan›fl noktalar›n› ve hepsinin birden bu flehrin semas›nda yapaca¤› ahenkli âlemi düflünerek bir orkestra flefinin ve bir iç âlem mimar›n›n gururuyle gülümsüyordu.

Talebe, hocas›n› anlat›yor...

Bursa'ya her gidiflimde onu düflünür ve bazen bir ömrün ne kadar garip tesadüflerde mânas›n› tamamla yabildi¤ine flaflar›m. Bu XVII. as›rda Bursa'ya gelip yerleflmifl olanlardan biri de o çok çal›flkan ve iyi niyet sahibi Celvetî fleyhi ‹smail Hakk› Efendi'dir. 37 Celvetîli¤in ikinci devresi bilindi¤i gibi Bursa'da Muakkad Dede ve onun müridi Üftade38 ile bafllar. Fakat bütün Türkiye'de as›l flöhreti I. Ahmed devrinin en nüfuzlu fleyhi olan Aziz Mahmud Hüdayî Efendi iledir. ‹smail Hakk› Efendi, Viyana bozgunundan39 sonraki hâdiselerde ve bilhassa Siyavufl Pafla'n›n zorbalar taraf›ndan öldürülmesiyle neticelenen büyük isyanda (IV. Mehmed'in hal'i ile neticelenen ve II. Süleyman devrinde devam eden isyanda çarfl›n›n ve halk›n yapt›¤› aksülamelde o kadar büyük rol oynayan Atpazarl› fleyhi Osman Fazlî Efendi'nin40 müridiydi).

37 Öl. 1725. ‹smail Hakk› B ursevî diye meflhur olan bu sufi aslen Aydos / Bulgaristanl›d›r. Ruhul Beyan isimli Kur' an tefsiri, Me snevi flerhi ve Muhammediye flerhi olan Ferahur Ruh isimli eserleri çok meflhurud ur. Bursa'da yaflayan mutasavv›flar aras›nda en çok eser v eren od ur. 38 Öl. 1588. Celvetiye tarikat›n›n piri A ziz Mahmut Hüdayi'nin mürflididir. fiairdir Divan'› vard›r. Emir Sultan'd an sonra Bursa'n›n ikinci meflhur sufisidir. Kabri ismiyle an›lan caminin yan›ndad›r. 39 1683 40 Öl. 1691. ‹smail Hakk› B ursevi'nin mürflidi olup Magosa'da vefat et mifltir. Kabri o radad›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

19


Bursa afl›klar› “Bursa’da Tasavvuf Kültürü” sempozyumundan sonra Emirsultan türbesinin önünde. 16.11.2002

Osman Efendi devrin en cezbeli, namuslu ve cesaretli adamlar›ndand›. Padiflahlar› en sert dille azarlamaktan, camilerde çok defa tenkit ölçüsünü kaç›ran vaazlar vermekten çekinmezdi. IV. Mehmed'in hal'inde bu vaazlar›n uyand›rd›¤› hoflnutsuzlu¤un elbette hissesi vard›r. Siyavufl Pafla41 vak'as›ndan sonra ise baya¤› müsteflârân-› devlet aras›na girer. ‹slâm ulemas›n›n ve fleyhlerinin tarihteki rolü kadar tezatl› hiç bir fley yoktur. Bir taraftan fitneyi ortadan kald›rmak veya ona yol vermemek için en çetin istibdatlara raz› olurlar. Di¤er taraftan da cezbeleri tutunca en olmayacak zamanda hakikatleri söyleyerek sözün aya¤a düflmesine ve fitne kap›lar›n›n ard›na kadar aç›lmas›na sebep olurlar. Ahlâk›ndan, faziletinden hiç flüphe edilemeyecek cinsten olan bu Osman Fazlî Efendi'nin Siyavufl Pafla'n›n katli hâdisesinden sonra devlet ifllerine müdahalesi ne dereceye kadar isabetli

oldu, hele bir çeflit eflkiya reisi olan Ye¤en Osman Pafla'n›n serdarl›¤›nda onun hissesi nedir? Buras›n› tayin güçtür. Fakat devletin tek ümidi olan ve k›sa sadaretinde iflleri az çok düzelten, Nifl'i, Belgrad'›, hattâ bütün Rumeli'yi geriye alan Faz›l Mustafa Pafla'y›42 zarurî olan malî tedbirler yüzünden ac› ac› tenkit etmesi affedilecek fleylerden de¤ildir. Bu da yetmezmifl gibi müritleriyle cihada ifltirake kalkar ve orduya do¤ru yollan›r. Hemen hemen herkesin Mehdî bekledi¤i ve anarflinin daima haz›r oldu¤u, ordunun güç zaptedildi¤i öyle bir devirde bu kadar cezbeli bir adam›n orduda bulunmas›na müsaade etmek ateflle oynaman›n tâ kendisiydi. Mustafa Faz›l Pafla ister istemez namusuna inand›¤› ve tenkitlerine hak verdi¤i -çünkü kendisi de konulan vergilerden flikâyetçidir- bu adam› Magosa'ya nefye mecbur olur. Bursa'dan K›br›s'a fleyhini ziyarete giden ‹smail Hakk› Efendi, Salankamin'de flehit olan Mustafa Faz›l Pafla'n›n

41 Öl. 1602. Osmanl› veziriazam› 42 Öl. 1691. Osmanl› sadrazam›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

20


ruhunu fleyhin ça¤›rd›¤›n› ve iyice azarlad›¤›n› Silsilename'43 sinde anlat›r. Bir insana inanmaktaki bu safl›¤›n -yalana kadar gitme demektir-flüphesiz güzel bir taraf› var. Yaz›k ki bir imparatorlu¤un hayat› büsbütün baflka bir fleydir ve her fleyden evvel so¤ukkanl› hesap ister. As›l garibi fleyhi gibi kendisi de hâdiseler içinde yaflayan Hakk› Efendi'nin Fâz›l Pafla'n›n ölümünü Silsilenâme'de de¤ifltirmesi, etbâ› elinde öldü demesidir. fiüphesiz flehitli¤ini elinden almak için. Ah bu XVII. as›r, evliyas›yle, ulemas›yla, vezir vü-zeras›yla, eflkiyas› ile nas›l birbirine benzer. ‹smail Efendi'nin eserlerinde devrin zihniyetinin bu taraf›n› anlatan bir y›¤›n safça uydurma daha vard›r. Meflhur tefsirine çal›fl›rken sabahlara kadar uyan›k kal›rm›fl. O esnada da bahçedeki horozu ona “‹smail Efendi hu!” diye seslenirmifl... Hac› Bayram'dan44 bahsederken onun müritlerinden oldu¤unu söyledi¤i Husrev ü fiirin flairi fieyhî'nin45 baz› beyitlerini gökte meleklerin “vird ü tesbih eyledi¤ini” söylemesi de bu cinstendir. Hay›r, Evliya Çelebi hiç de yaln›z kalmaz. ‹smail Hakk› Efendi kendisi de Elmas Mehmed Pafla

zaman›nda orduya iltihak eder, hattâ bir muharebede yaralan›r. Biyograf Mehmed Ali Aynî Bey,46 bu vak'adan sonra Silsilename muharririnin mektep çocuklar› için millî bir ilâhî yazd›¤›n› söyler ki divan›nda vard›r.

- IV fiark için “ölümün s›rr›na sahiptir” derler. Fakat flark milletleri içinde dahi ona bizim kadar hususî bir çehre veren, her türlü lâubalilikten sak›nmakla beraber, onu ehlilefltiren, baflka millet pek yoktur. Ve bunu ne kadar basit unsurlarla yapar›z: sade mimarîli bir türbe çok defa tahtadan, s›ras›na göre oymal› ve zarif, bazen de düz ve basit bir sanduka, birkaç ifllenmifl örtü veya düz yeflil çuha, bir kavuk, bir tu¤... iflte cedlerimize ebedî hayat› tecessüm ettirme¤e yeten malzeme bundan ibarettir. Bu kadar fakir unsurlarla haz›rlanan âbidede ferdî hayat› hat›rlatan tek çizgi, isimden ibarettir. Evet, tek bir isim, ancak milyonlarla ölçülen bir mesafeden bize ›fl›klar›n› göndermekte devam eden sönmüfl bir y›ld›z gibi, ölümün uzakl›¤›ndan, bir ömrün hât›ras›n› tazeler, içindeki ölüden ziyade ölüm için yap›lm›fl olan

Çelebi Sultan Mehmed’in mezar› (Yeflil Türbe)’n›n içi. 43 Bursevi'nin bir eserinin ad›d›r. Celvetiye tarikat›n›n b üyük mürflidlerini tan›t›r. 44 Öl. 1430. Somuncu B aba'n›n müridi. ‹stanbul'un manevi fatihi Akflemseddin'in mürflididir. Bayramiye tarikat›n›n piridir. Kabri Ankara'dad›r. Emir Sultan'›n yak›n dost udur. 45 Öl. 1430. Kabri Kütahya'dad›r. 46 Öl. 1945. Darulfunun ‹lahiyat Fakültesi Tasavvuf Tarihi hocas›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

21


sanatlar›n›n ve icat kabiliyetlerinin bütün kaynaklar›n› içlerindeki fânilik korkusunu yenmek u¤runda tüketenler çok olmufltur; fakat hiçbiri ona bizde ald›¤› ehlî yüzü vermemifl, onun korkunç realitesini, bizim kadar yumuflatamam›flt›. Çelebi Mehmed'in “çoluk çocu¤uyla beraber yatt›¤› türbede” hepimize mukadder olan korkunç âkibet, güzel bir günün sonunda bir akflam bahçesinde koklanan güller gibi hüzünlü bir hasret aras›ndan duyulur; o, burada çinilerin solmaz mevsimi içinde o kadar kaybolmufl, erimifl, havadaki sükûnetle, camlardan dökülen mehtap gölgeli ›fl›¤a ink›lâp etmifltir, hayat aflk› ve sanat onu o kadar benimsemifltir. Bu türbe ve buna benzer yerlerde yatanlar için perdenin arka taraf›, flüphesiz ki sadece tatl› bir uyuflukluk içinde, kaybedilmifl nimetlerin hasreti duyulan bir rüyadan ibarettir. Onlar, velveleli bir hayat›n sonunda dinlendirici hassalar› olan bir suda y›kan›r gibi bu mezarlarda uyuyorlar ve flimdi biz, onlar›n mezarlar›n› gezerken hayatlar›nda bir an bile yanlar›na u¤ramam›fl olan bu sükûnun, büyük bir deniz gibi etraf›m›zda dalga dalga yükseldi¤ini hissediyoruz. Bize bu sükûn vehmini veren fley, flüphesiz ki sanatt›r. Bütün ömrü boyunca didiflen, yabanc› flöyle dursun o¤ul - kardefl kan› dökmekten çekinmeyen insanlar, usta mimarlar›n ve sanatkârlar›n ellerinden s›zan hüner ve rahmaniyet sayesinde bir evliya talihini paylafl›yorlar.

bu küçük fakat muhayyileye hitap etmesini bilen âbide, eski Türk flehirlerinin ortas›nda yaflanan zamanla ebediyet aras›nda, afl›lmas› çok kolay bir köprü gibi âdeta üçüncü bir zaman teflkil ederdi, ölüler bu basit ikametgâhlar›ndan soka¤›n bütün hayat›na flahit olurlard›. Zaten ramazan, bayram, kandil, büyük zaferler, sevinç ve kederlerimiz hepsini onlarla paylafl›rd›k. Baflka milletler içinde, onu bizden daha çok muhteflem flekilde tasavvur edenler, mezar› terkedilen dünya nimetlerinin küçük bir sergisi, yahut da vehmedilen flekilde bir uhrevî hayat müzesi haline getirenler,

Andre Gide

Türbeden ç›k›nca Yeflilcami'ye girdim. Andre Gide 47 bu cami için “zekân›n kemal halinde s›hhati” der. Gide'i ‹stanbul'da gördü¤ü her fleye âdeta düflman gözüyle bakmaya sevkedeniyi niyetsizlik Bursa'da çok yumuflar. Bu haflin vaziyeti, bu düflmanl›¤› hiç bir zaman anlayamad›m. Her fleyden vazgeçsek ve bütün güzellik

47 Öl. 1951. Frans›z yazar.

Bursa’da K›rklar Meclisi

22


bahislerini bir yana b›raksak bile, aras›nda bir misafir veya seyyah s›fat›yla dolaflt›¤› insanlar›n ›zt›rab›na, bu ›zt›rab› ve bahsetti¤i sefaleti tafl›rken gösterdikleri sab›r ve tahammüle, asîl sükûnete dikkat etmifl olsayd›, yine sonsuz bir fliir haznesi bulurdu. Fakat belli ki Gide, kendi gözüyle rahatça bakmaktansa, Barres'in48 veya Loti'nin49 be¤endi¤i fleyleri be¤enmemek için memleketimize gelmifltir; Balkan felâketinin50 o hazin arifesinde bu memlekette dikkat edilecek, sevilecek ac›nacak ne kadar çok fley vard›! Büyük bir millet, gururunda, haklar›nda, tarihinde ma¤dur ve muztaripti. Andre Gide böyle bir zamanda peyzajlar›m›z› fakir ve neflesiz, sanat›m›z› derme çatma, insan›m›z› çirkin buldu. Takma bir “insanüstü” gözüyle etraftaki ›zt›raba tiksine tiksine bakarak geçti. Bugünkü büyük felâketi idrâk eden Fransa'n›n yar›nki çocuklar› “La Marche Turque”ü okurken bu davran›fltaki huflunetin ne kadar mânâs›z oldu¤unu çok iyi anlayacaklard›r. Ne yaz›k ki fertler gibi milletler için de talihin baz› cilveleri ancak nefsinde tecrübe ile anlafl›labiliyor. Bununla beraber Gide'i Bursa için yazd›klar›ndan dolay› yine seviyorum. Yeflil'i en iyi anlayan muharrir o olmufltur. Camii ayd›nl›¤›n ortas›nda, ayak ucunda kendisini tamamlay›c› bir fley gibi uzanan manzara ile beraber çok güzel yakalar. Süleymaniye'de ve ‹stanbul camilerinde duymad›¤› ürpermeyi burada duyar, sat›rlar›n aras›na bir nevi huflu hissi girer. Ondan âdeta Partenon'dan51 bahsedilen lisanla bahseder. Yeflilcami bu hayranl›¤a hem de fazlas›yla lây›kt›r. Onun için mimarîmizin en mükemmel eseridir demek flüphesiz mübalâ¤a olur. Fakat Bayezid 52 ve Süleymaniye'nin mükemmeliyetine ve ihtiflam›na do¤ru yol alan olufl halinde bir tekni¤in bu camide en güzel ve en fazla telkin edici tereddütlerinden birini geçirdi¤i de muhakkakt›r. O iki ayr› anlay›fl ve zevkin sadece tebessümden ibaret olan bir mücadelecisidir. Ve daha ziyade ileriye do¤ru yürürken geriye at›lan son bir bak›fla benzer. Fakat bu bak›fl ne kadar hesapl› bir tecrübe ile doludur! Gelenek ona eriflmek için ne kadar zenginleflmifl, ne kar›fl›k

Pierre Loti

merhalelerden geçmifltir. Bu hendesenin günün birinde bu vuzuh ve nispet içinde bu kadar sade bir oyunda kendini göstermesi için, ihtiyar Asya yerinden oynam›fl, medeniyetler birbirine girmifl, insan cemaatleri en genifl mânada de¤iflikliklere u¤ram›flt›r. Kap›dan girer girmez dört yan›m›z› kaplayan yeflil hava içinde Neflatî'nin 53 turfa muamma diye adland›rd›¤› insan ruhu, en tabiî iklimlerinden birini bulur. Burada her fley size Bursa'y› otuz sene içinde Türk yapan ve daha dün al›nan bu flehirden Süleyman Dede'nin54 dehas›n› f›flk›rtan kudretin s›rr›n› anlat›r, insan ancak Yeflil'i ve muas›r› eserleri gezerken III. Selim55 taraf›ndan yapt›r›lm›fl olan Emîr Sultan türbesinde56 - ve ona benzer di¤er baz› binalarda-kaybedilen fleyin ne oldu¤unu daha iyi anl›yor.

48 Öl. 1923. Frans›z yazar. 49 Öl. 1923. Frans›z yazar. Osma nl› hayran›. Yedi defa ‹stanbul'a geldi. 1894'te B ursa'ya geldi. Pek çok eser kaleme ald›. 50 Balkan Savafl› 8 Ekim 1912 - 29 Eylül 1913. 51 Atina'da bir tap›nakt›r. Atina demokrasisini temsil eder. 52 ‹stanbul'un Bayezid semtinde Sulta n II. Bayezid'in yapt›rd›¤› cami, sulta n›n türbesi de oradad›r. 53 Öl. 1674. Div an fla iri. Mevleviy e tarikat›na mensuptur. 54 Öl. 1422. Süleyman Çelebi, Mevlid yazar›d›r. Emir Sultan'›n dostu v e Ulu Cami'nin imam›d›r. Kabri Çekirge'dedir. 2009 da Mevlid'in yaz›l›fl›n›n 600. Y›l› münasebetiyle Bursa'da Uluslar aras› bir sempozyum yap›lm›flt›r. 55 Öl. 1808. Osmanl› padifla h›. Bestekârd›r, ka bri Lalelidedir. 56 1855 depreminden sonra tekrar ya p›ld› ve eski g üzelli¤ini kaybetti

Bursa’da K›rklar Meclisi

23


Pierre Loti’nin roman kahraman› Aziyade (Hatice Han›m)’›n mezar tafl›

Bursa’da K›rklar Meclisi

Aziyade, Paris 1879

24


Bursa’y› Buhara ve Ravza’ya ba¤layan Hz. Emir’in Türbesi. 1855 depreminden sonra yeniden yap›ld›.

Zengin malzeme ile hamlesiz bir nizam›n mahsulü olan bu binalar sadece bir kal›p, bofl, mânâs›z bir cümle gibi zekây› bir müddet yorduktan sonra “ben bir hiçim!” diye zaaf›n› itiraf ediveriyor. Bu yald›zl›, helezonî çizgili emperyal üslûp içinde Emîr Sultan,57 âdeta dondurulmufl gibi yatar. Di¤er mimarî eserlerinde tafl› canl› mahlûk yapan ve göze bir kalp penceresi gibi aç›lan o ledünnî halden burada eser yoktur. Hiç de iyi idare edilmemifl bir ayd›nl›k, tafl döfleme ve duvarlarda ölü bir fley gibi sürünür. Buras› art›k flair Yunus'un58 (bu isimdekilerin en sonuncusu olacak) Türkçenin incilerinden biri olan o güzel fliirinde: Emîr Sultan derviflleri, Tesbih ü sena iflleri, Dizilmifl hümâ kufllar›, Emîr Sultan türbesinde. diye bahsetti¤i, büyük ruh rüzgârlar›n›n esti¤i, kalbler mihrak› yer de¤ildir. Eski Emîr Sultan türbesi ve mescidi Bursa'n›n hayat›n› zaman zaman etraf›nda toplayan merkezlerden biriydi. Evliya Çelebi bu türbenin ihtiflam›n› anlata anlata bitiremez. Türbe kap›s› bafltan

afla¤› gümüfl pullar, gümüfl halkalar, gümüfl kulplarla süslü imifl; gümüfl eflikler, ibriflim hal›lar varm›fl. Tavan›nda mücevher, murassa eflya as›l› imifl ve yüzlerce alt›n, gümüfl ç›ra¤ ve kandiliyle bu evliya bir binbir gece zenginli¤i içinde yatarm›fl. Her sene bahar mevsiminde bu türbede büyük bir halk kütlesi toplan›r, Erguvan Bayram› yaparlarm›fl. Bu erguvan sohbeti beni çok düflündürdü. Acaba eski dinlerden, bugün Bursa müzesinde küçük mezar heykellerini, yüzlerce k›r›k âbidesini gördü¤ümüz akidelerden kalma bir fley mi? Yoksa sadece yeni fethedilmifl bir topra¤› takdis için fâtih cedlerin icat ettikleri bir bayram m›? Nereden gelirse gelsin, bu Türk velisinin ad› Bursa'da tarih boyunca devam eden ve “naturiste” bir ibadete çok benzeyen bir gelene¤e kar›fl›yor. Ben, Emîr Sultan'›n bu rolünü çok seviyorum, çünkü bizim iklimde gülden sonra bayram› yap›lacak bir çiçek varsa o da erguvand›r. O, flehirlerimizin ufkunda her bahar bir Diyonizos rüyas› gibi sarhofl ve renkli do¤ar. Dünyan›n tekrar de¤iflti¤ini, tabiat›n a¤›r uykusundan uyand›¤›n› haber vermek ister gibi zengin, cümbüfllü israf›yle her taraf› donat›r, bahar flark›s›n› söyler. ‹stanbul surlar›n›n

57 Öl. 1429. Bursa'n›n en meflhur sufisidir. Seyyiddir. Buharal›d›r. Kübreviye tarikat›na mensuptur. 1855 depreminden sonra türbe yeniden yap›l›rken uygulanan mimari tarz Tanp›nar taraf›ndan t enkit edilmektedir. 58 Öl. 1320. Anadolu'nun b irçok yerinde kabri ve makam› vard›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

25


üstünde çok eski bir sabah ezan›n›n orac›¤a tak›lm›fl k›r›k parças›na benzeyen küçük bir camiin, Manavkad› camiinin59 y›k›k duvarlar› aras›nda tek bafl›na f›rlam›fl bir erguvan a¤ac› vard›r ki bana gösterdikleri günden beri her bahar bir kerecik olsun ziyaretine gider, bu flehrin sabahlar›ndan toplanm›fl hissini veren mahmur bak›fll› kandillerini seyrederdim. Harap ve bak›ms›z mazi yadigârlar› ve etraf›nda uyuyan ölüler aras›nda, bu erguvan a¤ac› benim için ezelî ve ebedî arzunun, daima yenileflen hayat aflk›n›n bir timsalidir ve manzaraya hâkim yumuflak duruflunda bu fazlas›yla hissedilir. Emir Sultan türbesinin etraf›nda yatan ölüleri her bahar kendili¤inden aç›lan bu hayat ve arzu sofras›, cömertçe kand›r›r. Eskiden bu türbede ayr›ca bir köylü ve hasta toplulu¤u yap›ld›¤›n›, civardaki ahîlerin buraya topland›¤›n› da söylüyorlar. Y›ld›r›m'›n âfl›k oldu¤u k›z›n› onun elinden zorla, hattâ bizim için biraz da kanl› bir flekilde alan -k›z›n› geriye almak isteyen Y›ld›r›m'›n gönderdi¤i askerleri hep öldürür- Emîr Sultan, Bursa'n›n büyük aflk maceralar›ndan birinin kahraman› s›fat›yle âfl›klara mâneviyetiyle yard›m eder, evlenmelerini kolaylaflt ›r›rm›fl. 59 Yerini tespit edemedim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

26


Algül ve Kemikli konuflacak.

Emir Sultan belki de bu XV. as›r Türkiyesinin halk muhayyilesine en fazla malolmufl çehresidir. Hoca Sadeddin60 tarihinde, Taflköprülü 61 fiakay›k-› Numaniye'de, Beli¤ Güldeste'sinde onun bir y›¤›n menk›besini anlat›rlar. Beli¤'in anlatt›klar› aras›nda üç menk›be vard›r ki bunlardan biri, Emîr Sultan'›n müritlerinden birinin keramet göstermesini istemesi üzerine de¤ne¤iyle yere vurarak bir su tafl›rmas›d›r. ‹kincisi Emîr Sultan'›n türbesinin yap›lmas›na aittir. Beli¤'in62 anlatt›¤›na göre Hoca Kas›m isminde Bursal› bir zengin bir gün Emîr Sultan'a arakiye (bir nevi serpufl) hediye eder, o da kendisine bir sikke verir. O gün Hoca Kas›m çarfl›da gezerken otuz bin dirheme sat›lan bir büyük elmas görür. Paras›n›n yetmeyece¤ini bildi¤i için üzülür. Fakat kesesindeki paray› say›nca otuz bin dirhemden fazla paras› oldu¤unu görür ve tafl› al›r ve hemen o gün kendisine yüz otuz bin dirhem teklif eden mücevherden anlar bir Yahudi'ye satar. Bütün bunlar›n fleyhin kerametiyle oldu¤unu bildi¤i için flimdiki yerindeki -sonra türbeyi de içine alan- zaviyeyi bu parayla yapt›r›r. Üçüncü hikâye baflka türlü güzeldir. 1632 selesinde -yani Emîr Sultan'›n ölümünden afla¤› yukar› iki yüz y›l sonra- bir gün Bursa'ya büyük bir arslanla dolaflmaktan hofllanan bir adamca¤›z gelir. Ve yine günün birinde Emîr Sultan'›n türbesini ziyaret etmek ister. Bir dire¤e arslan› iyice zincirledikten sonra içeriye girer. Biraz sonra arslan zincirini k›rar, zincirini sürükleyen deli âfl›k gibi türbenin kap›s›na gelir ve

Hüseyin Algül Bursa ‹lahiyat Fakültesi’nin bahçesinde Erguvan yaz›s›n› düflünüyor

gözlerinden yafl aka aka Emîr'i ziyaret eder. Sonra oldu¤u yere dönerek sahibini bekler. Emîr Sultan hemen herkesle “Babam” diye konuflurmufl. Peygamberin neslinden olan Emîr Buharî gelene¤e göre bu yeni imparatorlu¤un merkezine gitmek için Medine'de do¤rudan do¤ruya Hazret-i Muhammed'den izin al›r. Hattâ bütün yolculuk boyunca bafl›n›n üstünde bir kandil ona Bursa'ya kadar yoldafll›k eder ve Bursa'ya geldikten sonra da üç gün üç gece üst üste bu kandil görülür. Emîr Sultan'›n Yeflil'e bakan kap›s›nda, bafllar›n›n ucunda son Bursal› hattatlar›n talik yaz›lar›, talihsiz padiflah V. Murad'›n63 saray kad›nlar› yatarlar. Bugünkü Bursa'da Emîr Sultan, alt›nda yatt›¤› mimarî eserinin hak ettirdi¤i bir bak›ms›zl›k içindedir; bununla beraber etraf›ndaki peyzaj nâdir bulunur bir güzelliktedir, içinin garip taraf› bu cans›z mimarinin, Türk musikisinin yeni bir Rönesans yapt›¤› bir devirde vücuda getirilmifl olmas›d›r. Emirgân camiinin k›flla mimarisinin, Topkap›'daki Tanzimat Köflkü'nün,

60 Öl. 1599. Osmanl› fleyhulislam› ve tarihçi. 61 Öl. 1561. 1495'te Bursa 'da do¤mufltur. fiakay›k-› Numaniye isimli Arapça meflhur Tabakat kitab›nd a 521 Osmanl› alim, arif, sanat kâr ve yöneticisini tan›tm›flt›r. Zeyilleriyle birlikte befl cilt halinde Abdülkadir Özcan t araf›ndan haz ›rlanm›fl ve bas›lm›flt›r. ‹st. 1989 62 Öl. 1729. Bursal› biyografi yazarlar›ndand›r. Güldeste-i Riyaz-› ‹rfan isimli eseri meflhurud ur. ‹st anbufl 1302'de bas›lm›flt ›r. 63 Öl. 1904. Osmanl› padifl ah›, kabri Eminönü Turhan Valide Su ltan türbesindedir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

27


Y›ld›r›m Bayez›t Han’›n tu¤ras›

Dede'nin64 dehas›n›n Ferahfeza burcundan iflitildi¤i bir zamanda infla edilmifl olmalar› ve Beyatî âyini, Acem afliran a¤›r semaisi gibi teksif edilmifl ruh ayd›nl›klar›yle muas›r olmalar› akl›n güç kabul edebilece¤i fleylerdir. Türk mimarisinin hamlesini tüketti¤i senelerde, musikî yeni bir feyizle canlan›yordu. O da belki, son ›fl›klar›n› da¤›t›yordu. Fakat kendi cömert kan›nda y›kanan zengin ve muhteflem bir akflam gibi... Tanzimat ve ona yaklaflan zaman flüphesiz ki genifl mânas›nda yap›c› bir devir olmufltur. Fakat sadece yapmakla kalm›fl, as›l yaratma¤a gidememifltir. Bu ikisinin aras›ndaki fark› o zamanlardan kalma eserlerin hepsinde görmek mümkündür. fiehirlerimizin umumî çerçevesi içinde derhal yad›rganan bir y›¤›n eser, mimarînin sadece muayyen bir malzemeyi, muayyen bir gaye u¤runda kullanmaktan ibaret olmad›¤›n› gösterirler. Cedlerimiz infla etmiyorlar, ibadet ediyorlard›. Maddeye geçmesini ›srarla istedikleri bir ruh ve imanlar› vard›. Tafl, ellerinde canlan›yor, bir ruh parças› kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çini, hepsi Yeflilde dua eder, Muradiye'de düflünür ve Y›ld›r›m'da harekete haz›r, göklerin derinli¤ine susam›fl bir kartal hamlesiyle ovan›n üstünde bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder. Ah, bu eski sanatkârlar ve onlar›n her dokunduklar› fleyi de¤ifltiren, en eski bir unsurdan yepyeni bir âlem

yapan sanat mucizeleri! Dedelerimiz bu mucize ile ve onun etraf›na tafl›rd›¤› imanla Bursa'n›n ve ‹stanbul'un çehresini de¤ifltirdiler, onlar› yar›m as›r içinde halis Türk ve Müslüman yapt›lar. Yirmi otuz senelik bir zaman içinde Bursa'n›n ve ‹stanbul'un y›k›lm›fl fiarkî Roma manzaras› ortadan silindi ve yerini, camileri, medreseleri, hanlar›yle, yumuflak çizgili, elâstikî hamleli, kulland›¤› malzemenin güzellik fluurunda k›skanç, yap›ld›¤› flehrin iklimine ayn› unsurdan denecek kadar uygun bir mimarî ald›. Bu sanat böylece büyük çerçevesinde bu flehirlerin tepelerini ve umumî manzaras›n› birden de¤ifltirirken flehirlerin içinde sokak sokak ikinci bir fetih yap›l›yor, yeflil pencerelerinde uhrevî vaitler gülen türbecikler, çeflmeler, ‹stanbul ve Bursa'y› ad›m ad›m zaptediyordu. Bursa fethedildi¤inden elli sene sonra Bursal› Türk çocuklar› aras›nda flairler yetiflir ve ‹stanbul'u saltanat›n›n bafllang›c›nda alan Fatih'in nafl› bu flehre getirildi¤i zaman65 ‹stanbul, ananesiyle, semt adlar›yla, evliya türbeleriyle, fliir ve sanat hayatiyle halis Türk'tür. Bursa'da ve ‹stanbul'da Türk ana-babadan do¤an ilk çocuk nesli büyüdükçe, kendileriyle beraber büyüyen bu genifl hamlenin etrafa dalbudak sald›¤›n› gördüler. Bu ilk ça¤›n Bursal› anneleri flüphesiz müstakbel gaza erlerinin yafl›ndan bahsederken: “O¤lum, Orhaniye veya Muradiye'nin yap›ld›¤› sene do¤du” derlerdi. Ve onlar›n uzun, yorucu seferlerden sa¤ salim dönmeleri için yafl›tlar› olan camilere adaklar adarlard›.

-VO gün bütün sabah saatlerini flehir içinde âbide âbide dolaflmakla geçirmifltim. Her zaman oldu¤u gibi çok güzel fleyler görmüfl, çok lezzetler tatm›flt›m. Bununla beraber ruhu tam doyuran o kesif ürpermeden, eflya ile aram›zdaki perdeleri kald›ran ve bizim için d›fl›m›zda yabanc› bir fley b›rakmayan o büyük dolgunluktan mahrumdum. Halbuki bu son seyahati, Bursa peyizaj›n›n s›rr›n› yoklamak, mümkünse ondan bir ders almak için yapm›flt›m. Fakat ben zorlad›kça o benden kaç›yor gibiydi. Tafl, a¤aç, sanat eseri ve an, hepsi bana kendilerini kapat›yorlar, beni mahremiyetlerinden kovuyorlard›. Yavafl yavafl etraf›mda sadece ölümü görme¤e bafllam›flt›m. Kendi kendime: Ondan baflka ne olabilir ki.. dedim, me¤er ki can s›k›nt›s› ola.

64 Öl. 1846. Büyük bestekâr ‹smail Dede Efendi, Mev levi tarikat›na mensup tur. Hac'da vefat et mifltir. 65 Öl. 1481. Fatih G ebze civar›nda vefat etmifltir. Kabri kendi ad›yla an›lan caminin haziresinded ir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

28


Tamp›nar’›n Bursa ile ilgili kaynaklar›ndan biri: ‹smail Hakk› Bursevî’nin Silsilename isimli eserinin ilk iki sayfas›.

Gerçekten de onun d›fl›nda kalan her fley o anda bana sadece can s›k›nt›s›ndan kurtulmak için aran›lm›fl çocukça çareler gibi görünüyordu. Aflk, sanat, arzu, zafer hepsi hasta nahvetimizin oyuncaklar›ndan, baflka bir fley de¤ildi ve hepsinin arkas›nda kaderin büyük çark› iflliyordu. Her fleyin, hattâ bu flehrin en güzel ifadesi olan su seslerinin bile hülyama bofl kadehler uzatt›¤› böyle bir günde baflka nas›l düflünebilirdim? Bir an bu çok sevdi¤im flehirde kendi hât›ralar›m› aramak hülyas›na düfltüm. “Acaba Hüdavendigâr Camiine gitsem, onun akflam rengi lofllu¤u içinde befl y›l önce bu camii beraberce gezdi¤imiz güzel çocu¤un tebessümünü bulabilir miyim?” diye kendime soruyordum. Bu ince tebessüm, bu eski mabedin içinde bir akflamüstü taze bir gül gibi par›ldam›flt› ve ben onu seyrederken etraf›mdaki havan›n, birdenbire bir y›ld›z do¤mufl gibi alt›n akislerle perde perde ayd›nland›¤›n›,

bir fikre çok benzeyen bir musikî ile doldu¤unu hissetmifltim. Bu gülüfl, bütün o tafllarda dinlenen ve geçmifl zaman› tahayyül eden Ölüm'e güneflten, ayd›nl›ktan, çok sevdikten sonra aç›k gözlerle b›rak›l›p gidilen her fleyden toplanm›fl bir ithaft›. Emindim ki orada, o sessiz tafllara sinmifl ruhlar, kendilerini bu gülüflle bir an, yeni açm›fl bir gül fidan› gibi taze, ›t›rl› ve mesut buldular. Bununla beraber flimdi oraya gitsem bu gülüflten hiç bir fley bulamayaca¤›m ve ben öldü¤üm zaman da bu hât›ran›n biricik flahiti kaybolacak.. Bu düflünceyle harap ve her fleye küskün yürürken birdenbire önüme ç›kan tan›d›k bir arabac› beni âdeta zorla arabas›na ald›. Ayaklar›m›n ucunda bir süs olarak konmufl küçük dar aynada biçare yaln›zl›¤›m› seyrede seyrede bir müddet daha dolaflt›m. Art›k etraf›ma bakm›yordum; kendimi, içimde u¤ursuz bir musikî gibi yükseldi¤ini hissetti¤im düflüncelere b›rakm›flt›m:

Bursa’da K›rklar Meclisi

29


benzeyen itifllerle ölümün uçurum a¤z›na atan odur. En sonunda fleytanî kahkahas›n› atarak üstümüze zaman›n sürgüsünü çeker, f›r›n›n kapa¤›n› kapat›r...” Belki bu karanl›k düflünceler oturdu¤um k›r kahvesinde de devam edecekti. Fakat ihtiyar kahvecinin çok zarif bir hareketi onlar› oldu¤u yerde kesti. Bir eliyle bana oturaca¤›m iskemleyi düzelten adam öbürüyle k›rm›z› ve muhteflem bir gülü önümdeki flad›rvan›n küçük kurnas›na f›rlat›vermiflti. Gözlerimin önünde saat, manzara hepsi bir anda bir bahar tazeli¤ine boyand›. Bu ihtiyar ve biçare adam bu sanatkâr hareketi nereden ö¤renmiflti? Kendi talihine b›rak›lm›fl bu biçare adamda hangi asil terbiye, hangi güzellik ananesi devam ediyordu? Onun bu hediyesiyle ben birdenbire yeniden k›ymetlerin dünyas›na do¤mufltum. II. Murad Han’›n tu¤ras›

“Ne diye bunun böyle olmas›ndan muztaribim? diyordum. Niçin mutlaka hayatta bir devam istemeli ve neden bir ihtiras sahibi olmal›? Bütün bunlar›n lüzumu ne? Bütün p›narlardan içmifl olsam bile ne ç›kar? Lezzetle bitirdi¤imiz her, kadehin dibinde hep ayn› ifrit, kül rengi hadekalar›nda hiç bir ayd›nl›¤›n gülmedi¤i kay›ts›z, sabit gözlerle sarhofllu¤umuza gülecek olduktan sonra... ömrümüzü idare eden kudretler arzular›m›za ne kadar, uygun olurlarsa olsunlar, bizi ondan kurtaramazlar. Bütün hilkat, genifl ve eflsiz kudretinde can› s›k›lan bir tanr›n›n kendi kendini e¤lendirmek için icat etti¤i bir oyundur. Hayat nimetlerinin de¤iflikli¤i içinde bize, yarat›c› iflaretten kalan en büyük miras bu can s›k›nt›s›d›r. Diyarlar fethedelim, mucizesine erilmez eserler verelim, her ân›m›za bir ebediyet derinli¤i veren ihsaslar›n birinden öbürüne atlayal›m, aradaki en k›sa fas›llarda onun zalim alay› ile karfl›lafl›r›z. Hiç ummad›¤›m›z zamanda o gelir, karfl›m›za oturur, gözlerini gözlerimize diker... Kaç defa ondan en uzak bulundu¤umu sand›¤›m bir anda bulan›k, ›slak nefesini aln›mda duydum. Okflad›¤›m tende, koklad›¤›m gülde, içti¤im içkide hep o zehir vard›. En hazl›, en mesut uykudan uyan›r uyanmaz bu acayip ifriti siyah meflinden bir mahlûk gibi kollar›m›n aras›nda bulmad›n m›? Kimbilir belki de bizim için zaman›n hakikî ritmini o yap›yor. Dakikalar›m›z› kendi arzusuyle uzat›p k›saltan ve bizi küçük uyan›fllara

Bulundu¤um yerden ova bütün büyüklü¤üyle görünüyordu. Bursa ovas›n›n en sevdi¤im taraf›, Mufl veya Erzurum ovas› gibi sonsuz uzamamas›d›r. Gözün lezzet alabilmesi için yetecek derecede büyük ve genifl, o kadarla kal›yor. Onun için daha ziyade bir sanat eserine benzer. Her taraf feyz içindeydi. Tabiat, bereketiyle sanki bütün etraf› ezmek istiyormufl da sonra tam zaman›nda yetiflen bir ölçü hissiyle bundan vazgeçmifl gibi. Uzakta da¤lar, daima eski fleyleri düflündüren, bizi bir ecdat rüyas› gibi saran acaip flekilli kitleleri, dar, gölgeli bo¤azlar›, küçük düzlükleriyle muhayyel bir saadet hissini b›rakan küçük ve mesut manzaral› köylerini ba¤r›na basm›fl uzan›yor, ufku çerçeveliyordu. Daha ilerde, son plânda, koyu eflâtunî heyulalar bu yumuflak çembere kendi s›n›rlar›n› kat›yorlard›. Baz› yerlerde günefl bu¤ulanm›fl gibi bir kesafet kazan›yor, yer yer billur bir avize gibi ç›nlayarak k›r›l›yordu. Kendi kendime, ovan›n ve etraftaki da¤lar›n neresine düfltüklerini hiç aramadan, Lâmiî'nin66 meflhur manzumesinde, her y›l k›fl› kovmak için bahar ordusunu üç koldan yürüttü¤ü yerlerin adlar›n› sayma¤a çal›fl›yorum: Ab›hayat Yayla¤›, Molla Alan›, Sar› Alan, Kurt B›lan›, Do¤lu Baba, fiak›m Efendi P›nar›, K›rkp›nar, Binyaylak, Karagöl, H›z›rbey yurdu, Kufl Oyna¤›... Hay›r, hepsini hat›rlayamayaca¤›m, zaten s›ralar›n› da unutmuflum. Fakat belli ki masal yahut halk rivayeti bahar rüzgârlar›n› ovaya üç koldan getiriyor.

66 Öl. 1538. fiair, dervifl. Kabri hisar içindedir. Burada fiehrengiz -i Bursa veya Münazarat-› Bahâr-› fiita isimli eseri ka stedilmektedir. Dedesi Yeflil Cami ve Yeflil Türbe'nin nak›fllar›n› yapan N akkafl Ali'dir. Lami-i Çelebi'nin bir di¤er önemli hizmeti d e Molla Camii'nin N efehat ü'l-üns isimli sûfi biyografi kitab›n› Farsça'dan Türkçeye çevirmesidir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

30


Bu manzumenin bir yerinde Kul Hasan: Bahçe biziz gül bizdedir.

Bursa-Tamp›nar dostlu¤u devam ediyor. (2005)

Vatan da¤lar›n›n saate, ayd›nl›¤a göre de¤iflen renkleri! Ruhumuzun hakikî bahçesi sizdendir! Ve ben bu üzüntülü günümde size bakarken sükûnetinizden bir fleyin içime kayd›¤›n› hissediyordum. Bir ar›, etraf›mda görülmeyen bir izi kovalayarak uçuyor. Birdenbire Eflrefo¤lu'nu67 hat›rl›yorum. Kendisi için de¤il, ölümünden iki yüz elli y›l sonra Kul Hasan'›n ona verdi¤i cevap dolay›s›yla: Ar› vard›r uçup gezer, Teni tenden seçip gezer, Canan bizden kaç›p gezer. Ar› biziz bal bizdedir.

diyor. Viyana hezimetinden sonra bu dille konuflabilmek epeyce bir mesele. Fakat beni as›l saran fley Kul Hasan'›n, ölümünden iki yüz elli sene sonra Eflrefo¤lu ile kavga etmesidir. Demek ki Ölüm'ün saltanat› o kadar mutlak de¤il. Hac›bayram'›n damad› olan Eflref o¤lu Bursa'da yat›yor; acaba nerede? Belki yerini göstermifllerdir de benim akl›ma gelmiyor. 68 IV. Mehmed'in fieyh Vanî Efendi'ye 69 verdi¤i Kestel köyüne 70 de gidemedim. Vanî Efendi Viyana bozgunundan sonra Bursa'da menfi olarak yaflar. Acaba o kadar tazyik etti¤i Mevlevi'lere ve bir zaman tekkelerini kapatt›¤› Bektaflî'lere rastgelir miydi? Feyzullah Efendi vak'as›ndan sonra ailesinden, hattâ kedilere var›ncaya kadar al›nan kanl› intikamda elbet bunun da bir pay› vard›r. Geç ve lüzumsuz bir zulüm. Fakat bu ayd›nl›kta, bu güzel ovan›n karfl›s›nda Vanî Efendi'yi düflünmektense havada esrarl› flekiller, remizler çizen kufllara bakmak daha iyi de¤il mi? ‹ki güvercin, flad›rvan›n yala¤›n›n kenar›nda sanki bu kaideyi bir aflk istiaresiyle tamamlamak ister gibi boyun boyuna duruyorlar. Belki onlar› buraya kahvecinin ben gelir gelmez att›¤› gül çekti. Suyun hareketiyle o gül salland›kça onlar da aflk türkülerini söyleyecekler. Hiç bir fley düflünmek istemiyorum. Sadece bu an› ve bu ayd›nl›¤› Bursa ovas› denen büyük ve zümrütten yontulmufl kadehten içmekle kalaca¤›m, “En iyisi budur, diyorum; eflyay› b›rakmal› güzelli¤inin saltanat›n› içimizde kursun.” Yavafl yavafl dinlendikçe manzara ve etraf›m› dolduran fleyler benden uzaklafl›yor. Küçük flad›rvanda suyun hareketine uyarak gidip gelen taze gül ve dört yan›m› birdenbire alan su sesleriyle baflbafla kal›yorum. Hissediyorum ki bu su sesi, flehrin üstünde görülmeyen baflka bir flehir yap›yor. Çok daha seyyal, çok hayalî, bununla beraber gördü¤ümüz fleyler kadar mevcut mimarîsi her taraf› kaplam›fl. Ele¤imsa¤ma 71 renklerinde bütün hayat›, daha temiz, daha berrak tekrarl›yor. Belki as›l zaman, mutlak mânas›nda zaman odur ve ben flimdi onun mücerret âleminde yafl›yorum. fiimdi iyice anl›yorum ki demin etraf›mda dolaflan ve uçufllar›n›n fantazisine hayran oldu¤um güvercinler asl›nda bu fleffaf âleme ait, ondan bizim dünyam›za

67 Öl. 1469. Bu rsa / ‹znik'te ilk Kadiri fleyhi. Divan› ve Müzekk in N üfu s is imli eseri meflhurdur. Kadiriye'nin Eflrefiye k olun un p iridir.

68 Eflrefo¤lu Rumi'nin kabri ‹znik'tedir. 69 Öl. 1685. Tasavvuf ehli ile özellikle Niyazî-i M›srî ile aras› iyi olmayan Vanî'nin kabri Kestel'dedir. Tanp›nar'›n onun için “fleyh” kelimesi kullanmas› zühul olmal›d›r. 70 Bugünkü Bursa'n›n Kest el ilçesi. 2009 da Kestel'de Vanî Mehmet Efendi Sempozyumu yap›lm›flt›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

31


“Ne içindeyim zaman›n, ne de büsbütün d›fl›nda”

aç›lm›fl rüyalardan baflka bir fley de¤ildir. Bu âlemde her fley var. Geçmifl günlerimiz, hasretlerimiz, ›st›raplar›m›z, sevinçlerimiz, ümitlerimiz, hepsi orada kendi hususiyetlerini yapan renklerle mevcut. Önümde biraz evvel hayran oldu¤um manzara, insana bir kaç›fl veya kurtulufl arzusunu veren uzak köyler, Yeflil'in kap›s›nda nöbet bekleyen taze serviler, küçük gösteriflsiz kabirlerinde uyuyan ölüler, haf›zamda her birinin ayr› saati, mevsimi olan bütün o isimler, kendi çocuklu¤unu ve geçmifl günlerim, Hüdavendigâr Camii'nde tekrar bulaca¤›m› bildi¤im ve küçük muhacir arabas›n›n aynas›nda beyhude yere arad›¤›m o tebessüm ve onu ömrünün ve neflesinin baharlar›ndan, her an

yeni bir ilhamla toplayan kad›n, hepsi orada bu su seslerinin ördü¤ü âlemde el - ele, yan - yana, t›pk› hayalimde yaflad›klar› gibi yafl›yorlar. fiimdi Bursa'da as›l zaman›n yan›bafl›nda, bizim için ondan daha baflka ve daha derin olarak mevcut olan ikinci zaman› yapan fleyin ne oldu¤unu ö¤renmifl gibiyim. Bu ses ve onun etraf› kucaklayan, her dokundu¤u fleyin özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri, bu mevsimlerin ve düflüncelerin ezelî aynas›, zaman›n üç çizgisini birden veren t›ls›ml› bir aynad›r. Sanat›n aynas› da bundan baflka bir fley de¤ildir.72 Aç›l›fl konuflmas›ndan sonra “Bursa ruhaniyetli bir flehirdir” diyen üyemize ilk sözü veriyoruz.

71 Gökkufla¤›, ebekufla¤›. 72 Bu yaz›da ad› geçen flahsiy et ler hakk›nda daha genifl bilgi almak isteyenler Diy anet ‹slam Ansiklopedisi'ne baflvurabilirler.

Bursa’da K›rklar Meclisi

32


Bursa’da K›rklar Meclisi

33


Evliya Çelebi

Bursa’da K›rklar Meclisi

34


Ahmed Hamdi Tanp›nar'›n aç›fl konuflmas›nda geçen ilk isim Evliya Çelebi'dir. Bunun K›rklar Meclisi'nde ilk defa ona söz vermek için bir iflaret oldu¤unu kabul ediyoruz. 10 Muharrem 1020 /25 Mart 1611 tarihinde ‹stanbul'da do¤an Evliya Çelebi'nin babas› aslen Kütahya'dan gelen bir aileye mensub Dervifl Mehmed Z›llî'dir. Çelebi, kendisinin Ahmed Yesevî neslinden geldi¤ini de söylemektedir. Gençlik y›llar›nda geleneksel e¤itimini tamamlarken hat, musikî nakkafll›k gibi görsel sanatlarla ilgilendi¤i gibi haf›zl›¤›n› da ikmâl etmifl, Kur'an ilimleriyle yak›ndan ilgilenmifltir. Yirmi yafl›nda iken 10 Muharrem'de o meflhur rüyay› görür: “fiefaat ya Resulallah” yerine “Seyahat ya Resulallah” ifadesi zuhur edince do¤ru Kas›mpafla Mevlevihanesi fleyhi Abdullah Dede'ye baflvurur. Rüya tabiri gere¤i ‹stanbul'dan bafllamak üzere gezip görülen beldeler tan›t›lacak, seyahatler kitabetle buluflacak ve “Seyahatname” ad›n› alacak tohum topra¤a at›lacakt›r.

Bu tohum genifl Osmanl› topraklar›nda çilesini tamamlad›ktan sonra yaklafl›k üç yüz elli y›ld›r bütün dünya bu meyveleri devfliriyor. Evliya Çelebi Seyahatnamesi dünyada benzeri çok az rastlanan bir flaheserdir. ‹stanbul'dan Bursa, Ba¤dat ve Bakü'ye, Tebriz'den Tiflis ve Trabzon'a, Konya'dan K›r›m ve Kilis'e, Sivas'tan Sofya ve Sudan'a Mekke, Medine'den Marafl'a kadar genifl bir co¤rafyan›n tarih, kültür ve medeniyetini kendine has uslubuyla bize aktaran mübarek bir kitapt›r. 1630-1684 y›llar› aras›nda kaleme al›nan Seyahatname yazar›n›n ‹stanbul'dan sonra geldi¤i flehir ise ilk baflkent Bursa'd›r. Yine bir Muharrem ay›n›n ilk Cuma gününde 23 Nisan 1640'da bafllayan Bursa seyahatinin bafllang›ç safhas›n› kendisinden dinleyelim: 73 “Bismillâh” diyerek Eminönü'nden bir gemiye bindik, dalgalar aras›ndan önce Galata burnundaki Kurflunlu Mahzen önünden Kostantiniyye Körfezi olan derin bo¤az› zorluklarla geçtik.

Mudanya: ‹stanbul-Bursa yolculu¤unun vazgeçilmez dura¤›...

73 Seyahatnamenin Bursa bölümü ayr›ca bas›lm›flt›r. Seyahatnameye Göre Ruhaniyetli fiehir Bursa Hzn. Hasan Basri Öcalan ‹st anbul 2008.

Bursa’da K›rklar Meclisi

35


Dünkü Bursa’dan bir görünüfl... Uzakta Askeri Lise.

“O, sizi karada ve denizde gezdirendir…”74 âyetinin s›rr›na mazhar olup, ilk önce denizin s›k›nt›lar›n› çekip, F›nd›kl› kasabas› önünde biraz dinlendik. “yoldan önce yoldafl” sözüne uygun birkaç usta gemici, gemimize gelip bize arkadafl oldular. 1050 Muharrem'inin ilk Cuma günü (23 Nisan 1640) kuflluk vakti günefl iki m›zrak boyu yükselmifl ve s›cakl›k saçm›flken, “Allah'a flükür için uygun vakittir” diyerek bütün gemiciler bir yere topland›lar ve demir al›p yola ç›kt›k.

Geminin demirini sürükleye sürükleye çeken levendler haz›r olunca, “Allah'›n izniyle rast gele” diyerek Fatiha okundu ve rüzgâr›n etkisiyle göz aç›p kapat›ncaya kadar Sarayburnu ak›nt›s›n› kolayl›kla geçtik. As›l amac›m›z olan Bursa Mudanya taraf›na yönelince herkes gemide sohbet etmeye ve gevezelik yapmaya bafllad›. Dostlar›m›zdan baz›lar›; Allâhümme yâ Hâdî Âsân eyle yolumuz Sehhil ubûre'l-vâdî Tiz geçir tut elimiz

74 Yunus, 10/22.

Bursa’da K›rklar Meclisi

36


Seyahatname, 2. cilt, Dersa âdet’de ikdâm Matbaas› 1314.

ilâhilerini okuyup söylerken, me¤er aram›zda Sultan ‹brahim Han'›n karc›bafl›s› Sefer A¤a'n›n tamburcusu, santurcusu, neyzen ve kemençecisi var imifl. Ayr›ca Kara Mustafa Pafla'n›n Ulak Kara Recep A¤a'n›n bir çö¤ürcüsü ve bir hanendesi de var imifl. Hepsiyle bir araya toplan›p; “Gelin sizinle bu gam girdab›n›n verdi¤i üzüntüyü yok etmek için bir segâh fasl› yapal›m” diye onlar› tahrik ve teflvik ettim. Önce segâh, sonra mâye ve gerdâniye makamlar›nda biraz söylediler, daha sonra gerdâniye makam›nda karar k›ld›lar ve iki peflrev yapt›lar. Dervifl Ömer bestelerinden üç dörtlük, bir semâi fasl› yap›ld› ki, rahmet denizleri yarat›ld›¤›ndan bu yana deniz üzerinde böyle bir Hüseyin Baykara meclisi olmam›flt›r. Gemicilerden K›fllakç› Day›, Çördüm Day› ve C›v›k Veli çö¤ürleriyle gelip, afl›kâne ve dostâne bir fas›l

Osmanl› Kültürü’nün vazgeçilmez eseri.

yapt›lar ki, iflin erbab›n›n a¤z›ndan sular akmaya bafllam›flt›r. Bu zevk ve safa içinde Heybeliada önlerine vard›k. Buras› ‹stanbul'a 18 mil uzakl›kta ve etraf› 9 mildir. Mamur ve bak›ml› bir ada olup, bir manast›r› vard›r. Y›lda bir defa, ‹stanbul'dan binlerce gayri müslim gelip bu manast›r› ziyaret ederler. Çünkü Bizans döneminde Ayasofya'dan uçan Rahip Angiliya'n›n bu manast›rda mezar› vard›r. Bu adan›n halk› Rum ileri gelenleri olup, zengin gemicilerdir. Âb-› hayat suyu ve ba¤lar› vard›r. Aday›, bostanc›bafl› ve bir de Yeniçeri yasakç›s› yönetmektedir. Buradan uygun vakitte ayr›larak, flimflek gibi flak›y›p, geminin bafl›ndan atefller saçarak, Allah'›n yard›m›yla befl saat sonra deniz sahiline var›p, demir att›k. Be-deryâ der-menâfi' bî-flümârest Eger hâhî selâmet der-kenârest …..”75

75 Denizde say›s›z faydalar vard›r, ancak selamette olmak istiyorsan o denizin kena r›ndad›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

37


“Afla¤› Kale ve Büyük fiehir” Hakk›nda E¤ri fatihi Sultan III. Mehmed devrinde; Karayaz›c›, Kalendero¤lu, Deli Hasan, Cenneto¤lu adl› Celâlî isyanc›lar›n›n Bursa üzerine hücum edeceklerinin duyulmas› üzerine, Padiflah'›n emriyle fle hrin üç taraf›na burçlu, köflebentli, dirsekli ve her taraf› mazgall› yal›n kat bir kale infla edilmifltir. Ancak bu kale yeterince sa¤lam de¤ildir. Buras› da Keflifl Da¤› diye bilinen da¤›n ete¤inde do¤udan bat›ya do¤ru uzunlamas›na kurulmufl büyük bir flehirdir. Uzunlu¤u bir, eni ise yar›m fersaht›r. ‹ç kalenin üç taraf›n› kuflatan duvar›n uzunlu¤u 15.000 ad›md›r. Fakat duvarlar›n kap›lar› yeteri kadar yüksek de¤ildir. Tatarlar Kap›s› taraf›nda hendek vard›r, di¤er taraflar›nda ise hendek yoktur. Çünkü bu taraflarda hende¤e ihtiyaç yoktur. Zira sulu bir bölge oldu¤undan düflman gelip burada karar k›lamaz. Yer yer kulelerin üzerinde toplar ve mazgallar vard›r. Ancak ‹ç Kale'de cephane ve top daha çoktur. Bayramlarda ve kutlamalarda büyük flenlikler yap›l›r. Kalenin dizdâr› (kale muhaf›z›) var, kap›c›lardan baflka da görevlisi yoktur. fiehrin 6.000'den fazla bekçi ve muhaf›z› vard›r. Afla¤› Kale'nin etraf›nda kap›lar vard›r ve kap›lar›n›n baz›s› demir kanatl›d›r, baz› kap›lar ise tahtadand›r. Her kap›n›n üzerindeki kulelerde baca ve mazgal yerleri yap›lm›flt›r ki, düflman kap› önüne gelince bu deliklerden düflman üstüne tafl ve kumbara b›rak›lmaktad›r. Kalenin do¤u taraf›na Tatarlar Kap›s›, kuzey taraf›na Filadar Kap›s› ve baflka taraflara aç›lan Hasan Pafla Kap›s› vard›r. Afla¤› Kale'nin içinde flehrin ileri gelenlerine ve di¤er ahaliye ait eski tarzda kat kat üstüne yap›lm›fl, bak›ml› ve sa¤lam 23.000 hane vard›r. Yukar› ‹ç Kale'de padiflahlara ait büyük bir saray olup, içinde üç hamam ve 600 oda vard›r. Dar bir yerde oldu¤undan bahçesi yoktur. Bu saraydan baflka Pafla Saray› ve Molla Saray› adl› iki saray daha vard›r. E¤er bu yap›lar›n hepsinin yap›l›fl tarz ve flekilleri hakk›nda bilgi versek, bambaflka bir mutluluk kitab› ortaya ç›kard›. fiehirde 176 Müslüman mahallesi, 7 Ermeni mahallesi,9 Rum mahallesi, 6 Yahudi cemaat›, bir K›ptî mahallesi

‹pekböce¤i üreticileri...

ve Mudanya yolu üzerinde bir de Miskinler mahallesi vard›r. Afla¤› flehir düz bir yerde kurulmufltur. Kalenin ete¤indeki evler, imaretler ve Ulu Cami semtleri yüksek bir yerde kurulmufltur. Kuzey taraf›nda bir saatlik mesafede bulunan Filadar Ovas›'ndan bu flehre bak›ld›¤›nda, Keflifl Da¤›'n›n eteklerinden güneflin par›lt›s› flehre düfler, gök renkli kurflunlar ile süslenmifl hanlar›n›, hamamlar›n›, mescitlerini, selâtin camilerini, kurflun örtülü kat kat çarfl›lar›n› görenler seyretmeye doyamazlar. Filadar Ovas›'ndan flehrin görünüflü çok ihtiflaml›d›r. Gördü¤üm flehirlerin hiç birisine benzemez. Üzerinde nur dolaflan “Ruhaniyetli bir flehirdir”. Zira burada olan büyük evliyalar, tefsirciler, hadisçiler baflka yerde yoktur. Bir tek cennet flehir Ba¤dat'ta olabilir. Bursa'n›n güney taraf›ndaki Ruhban Da¤› sanki âb-› hayat kayna¤›d›r. Çünkü da¤dan 1.060 kaynaktan âb› hayat suyu gibi sular ç›kar ve akarak flehrin bütün imaretlerini, yukar›da bilgi verilen saraylar› ve evden eve ak›p bütün flehri sular. fiehrin meyveli ve meyvesiz a¤açlar›, çeflit çeflit çiçekleri, özellikle çiçek açan “Erguvan a¤açlar›” oldukça boldur. Bundan dolay› her y›l Emir Sultan Hazretleri ad›na “Erguvan Fasl›” yap›l›r ki, her yerden deniz gibi insanlar buraya akar. Bu öyle bir

Bursa’da K›rklar Meclisi

38


Sultan , Abdullah Efendi, Emir Ali Efendi, Karaca Mecduddin, Karanfilli Dede , Sünbüllü Dede, Ali Mest, fieyh Fazlullah, Molla Arap Cebbarî Hazretleri, fieyh Zeynüddin Hafî, Aflç›zâde, Hüsameddin Çelebi, Halis Dede:, Seyyid Ali Belhî, Yo¤urtlu Baba, Hayali Efendi, fieyh Alaaddin Efendi, fieyh Taceddin Hazretleri, Zeynüddin Hazretleri, Karamanî Hazretleri, fieyh Abdullatif Efendi, fieyh Hac› Halife, fieyh Abdülaziz Efendi , fieyh Safiyüddin Efendi, Muallimzâde Muhammed bin fieyh Muslihiddin-i Rûmî, fieyh Ali Hazretleri, Hasan Çelebi, Molla Hüsrev, Abdüllatif Makdisî, H›z›r fiah Efendi, Süleyman Çelebi (Sar›msakç›zâde Süleyman Efendi), Hasan Çelebi, Karaçelebizâde Hüsameddin, Üftade Hazretleri (Mehmed Üftade Efendi), Kara Dede (Kemaleddin Dede), Karaçelebizâde AbdülazizEfendi, Ali bin Salih, Nurullah bin Akflemseddin, Abdül¤ani bin Emir fiah…” Yüz y›l önce Bursa’da bir soka k...

flenliktir ki, kalem bunu anlatmaktan aciz kal›r. Böyle bir cemiyet de ancak Emir Sultan aflk›yla mümkündür. Bursa; arazileri genifl, topra¤› güzel, insanlar› hofl ve sevimli, tarlalar› bereketli, nimeti bol, sular› evden eve akacak kadar çok, havas› hofl, büyük ve mamur bir flehirdir. Anadolu'daki yedi büyük flehirden birisi Bursa'd›r…….”

Bursa’n›n Türbeleri Evliya Çelebi Bursa'n›n camileri, medreseleri, tekkeleri, çeflmeleri, hanlar›, hamamlar›, kervansaraylar›, kapl›calar›, çarfl›lar›, köprüleri, mesire yerleri, yiyecekleri… hakk›nda bilgiler verdikten sonra Osmanl› sultanlar› ve gönül sultanlar› baflta olmak üzere kabir ve türbeleri olan zatlar›n da isimlerini s›ralam›fl ve bilgi vermifltir. Altm›fltan fazla olan bu kabir ve türbelerin isimlerini verdikten sonra flu sorunun cevab›n› arayal›m: Bugün bunlardan kaç tanesi mevcuttur? “Geyikli Baba, Abdal Musa, Abdal Murad, Molla Fenarî, Emir Sultan Hazretleri, fieyh Abdurrahman Bistamî , fieyh Abdullatif Kudsî , Mehmed fiah bin Molla Yegân, Yusuf Bali b Yegân , Seyyid Ahmed bin Abdullah-› K›r›mî , ‹lyas bin ‹brahim, Akb›y›k Sultan Hazretleri, fieyh Uzun Muslihuddin, Muhammed fiah, Abdal Mehmed, fieyh Ramazan Baba, fieyh Cunûnî Efendi, Ebu ‹shak Kâzerunî, S›¤›r Pazar› Evliyas› , Davud Dede, Çekirge Sultan, fiadî

Bursa’da K›rklar Meclisi

39


Osmanl›lar sayesinde Türkçe, Avrupa ve Asya’n›n ortak dillerinden biri haline gelmiflti. fiimdi Viyana’ya gidelim

ve ikiyüzy›l önce gençlere bu dili ö¤retmek için yaz›lan bir tiyatroyu seyredelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

40


Bursa’da K›rklar Meclisi

41


1. Murad Hüdavendigâr

Bursa’da K›rklar Meclisi

42


K›rklar meclisinin aç›l›fl konuflmas›n›n son paragraf›nda Hüdavendigâr camii geçmektedir. Biz de bir türbesi Kosova'da bir türbesi Bursa'da olan I. Murad Hüdavendigâr ile ilgili bir eserle meclisimizi açal›m. Tarihin her safhas›nda güçlü olan devletlerin resmî dilini ö¤renmek ilgi oda¤› olmufl ve di¤er devletlerin mensuplar›nca tahsili önem arz etmifltir. XVIII. yüzy›l›n dünyas›na bak›ld›¤›nda insanlar›n ö¤renmek istedi¤i dillerden birinin de Osmanl›ca / Türkçe oldu¤u rahatl›kla görülebilir. fiimdi iki yüz y›l geriye gitmek gerekiyor. XVIII. yüzy›l›n ikinci yar›s›yla XIX. yüzy›l›n ilk yar›s›nda yaflayan ve Avusturya Devletinin s›r katibi olan Theodor Chabert'te üyesi bulundu¤u “fiark Dilleri Akademisi” ö¤rencilerine Türkçeyi ö¤retebilmek için bir tiyatro eseri kaleme alm›flt›r. 76

1810 y›l›nda Viyana'da Osmanl›ca olarak bas›lan eser, I. Murad Hüdavendigâr döneminde, Yeniçeri ordusunun kuruluflunu konu alan üç perdelik bir dramd›r. Yirmi üç sayfal›k piyes, Frans›zca dokuz sayfal›k aç›klama ilavesiyle otuz iki sayfal›k bir kitapç›k halinde bast›r›lm›flt›r. Yazar önsöze flöyle bafll›yor: “Do¤u'nun tarihinde ve masal niteli¤indeki hikâyelerinde bu piyesin konusundan daha ilgi çekici bir konu bulmak kolayd›; fakat, Viyana'da Türkçe bilmeyen seyircileri e¤lendirmek için daha çok sahneye önem vermek gerekiyordu; üstelik bu sahnenin ilgi uyand›rabilmek için Müslümanlar›n âdetlerini, din kurumlar›n› ve ibâdetlerini yans›tmas› zorunlulu¤u da vard›. Bir yandan bunlar› gerçeklefltirme güçlü¤ü, bir yandan yabanc› bir dilde sahne eseri yazma güçlü¤ü, as›l amac› Academie ‹mperiale et Royale des Langues Oritentales'in ö¤rencilerine Bâb-› Âli'nin kendini bulmufl, olgun

I. Murad Hüdavendigâr’›n Bursa’daki türbesinin iç k›sm› ve türbedar›. 76 1809 da kaleme al›nan Vakayi-i Acibe ve Havadis-i Garibe de yabanc›lara Türkçe ö¤retmek için kaleme al›nm›fl olup Viyana Millî kütüphanesindedir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

43


Hüdavendigar’›n Bursa’daki türbesi.

Hüdavendigar’›n Kosova’daki türbesi.

ahenkli dilini ö¤retmek olan bu piyesin hoflgörürlükle karfl›lanmas› için yeterli birer neden say›labilir.” Piyeste rol alan flahsiyetler flunlard›r:

Abdurrezzak: Bektafli dervifli Bekçiler, gaziler, esirler, Bektaflî ve Mevlevî dervifller.

fieyh Hac› Bektafli Horosanî: Veliyullah

Yazar metnin bafl›nda bu isimleri s›ralad›ktan sonra flöyle bir not düflmeyi de ihmal etmemifltir; “Bu mûkâleme Bursa flehrinde vaki olup üç fasla munkasem olmufltur.”

Abdullah: Esir

Eser'in tam ad› flöyledir: Hikâyet-i ‹bda-i Yeniçeriyân

Sultan Murad Gazî Han Kara Halil Pafla: Veziriazam

Yani ve Dimitri: ‹ki esir

77 Eseri, Strasbourg Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Enstitüsü Kütüphanesi'nden alarak ilgili yerlerini Türkçeye tercüme ederek yay›nlayan Niyazi Ak›, Erzurum 1969. Maalesef, A k›'n›n Osmanl›cas› yeterli olmad›¤› için baz› kelimeler yanl›fl okunmuflt ur. 78 Latifi (öl. 990 / 1582) taraf›ndan kaleme al›nan ve flairleri t an›tan eser. Nflr. Mustafa ‹sen, Ankara, 1990.

Bursa’da K›rklar Meclisi

44


Makedonya /Kalkandelen Harabatî Baba Bekta fli Dergah› ve haziresi. (2007)

Ba Bereket-i Pir-i Bektâfliyan fieyh Hac› Bektafl Veli-i Müsliman. 77

dokuz ismi yer ald›¤› gibi Haf›z'›n on beyitlik Farsça gazeli de dervifl taraf›ndan okunur.

Piyesin bütünü okundu¤u zaman, yazar›n Osmanl› kültürüne aflina oldu¤u, birçok ilmihal bilgisini de¤iflik vesilelerle aktard›¤› görülür. Karfl›l›kl› diyaloglarda tasavvufî kültürün birçok unsuru gündeme geldi¤i gibi Haf›z'›n Divan›'ndan nakledilen Farsça beyitler de esere bir baflka derinlik kazand›rmaktad›r.

Son perdede ise Sultan ile Hac› Bektafl-› Veli öne ç›kar. Cemaatle namaz k›lmakta tembellik yapan Sultan'›n mahkemede flahitlik yapmas›n› fieyh kabul etmek istemez. Sultan hatas›n› kabul eder. fieyh de kendisine dua eder.

Yazar meflhur Latifî Tezkiresini78 özet olarak 1800'de Almancaya çevirmifl olmas› da onun kültürümüzle yak›ndan ilgilendi¤ini gösteren bir baflka delildir. Birinci perde, isyan haz›rl›¤›nda olan esirlerin diyaloglar›yla bafllar: Yani: Ey biraderân-› flecaatniflan! Omr-i serbestimize dair emr-i azîm ve hutb-i cesim hususunu sizinle s›rren meflveret içun bu mahalle sizi davet eyledik. Dimitri: ‹mdi size ifade ve inba edece¤imizi gûfl-i hûfl ile ›sgâ eylen. Cümle Esara: Gûfl-i hûfl ile gûfl ederiz. ‹kinci perde akflam vaktinde Bursa'n›n bir meydan›nda geçer. Sultan ile derviflin diyaloglar›nda Allah'›n doksan

Piyes, Hac› Bektafl'›n yüksek sesle Yeniçerilere olan hitab›yla sonra erer: “‹sminiz Yeniçeriyân, yüzünüz daim handân yediniz muzaffer u vahfletfeflan, seyfiniz berrân ve ruûs-i a'da üzre perrân olup kangi düflmen üzerine devân olsan›z yüz akl›¤› ile revan olas›z. Ya Rab! Bu Yeniçeriyi h›fz u himâyet eyle ila ahiri'z-zaman” cümlesi amin der. Badehu yeniçerililer geru çekilüb aflç›lar pilav ile kazganlar› getürürler ve Abdullah iflaret etdükte yeniçerililer kafl›klar›n› keçelerinden ihrac ve hay huy feryad ederek kazganlara hücum ve tenavül-i pilâvda velvele-i afakgîr ederler.“ fiahadet flerbetini harp meydan›nda içen tek Osmanl› padiflah› olan Kosova flehidini rahmetle an›yoruz.

Bursa’da K›rklar Meclisi

45


1. Murat’›n Kosova’da savafl meydan›nda vurulmas› ve kat il Milofl’un öldürülmesi.

Kosova'ya gitmiflken Bosna'ya geçelim. Orada Abdülkadir Geylânî’nin Ba¤dat’ta tutuflturdu¤u gönül meflalesinin ayd›nl›¤›nda günümüzü gün edelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

46


Bursa’da K›rklar Meclisi

277


Kâz›m Baykal

Bursa’da K›rklar Meclisi

278


Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Muallim Mektebi Mulla limli¤ine Mezuniyet Ruûsu. 31 Teflrinievvel 1928 Maarif vekili ‹smet (‹nönü)

1905 y›l›nda bu flehirde do¤an Kâz›m Baykal, Bursa abide ve an›tlar› yaflad›kça ismi yaflayacak olan bir kültür adam›d›r. ‹lk medrese tahsilini Bursa'da tamamlad›ktan sonra ‹stanbul Darulfünun ‹lahiyat Fakültesi'nde yüksek tahsilini bitirmifl k›rk y›la yak›n bir süre Anadolu'nun muhtelif flehirlerinde felsefe, sosyoloji ve mant›k dersleri ö¤retmenli¤i yapm›flt›r.

Bu yaz›da dikkatinize sunmak istedi¤im ilk konu onu yetifltiren muhit ile ilgilidir. Darulfünun ‹lahiyat Fakültesi'nde feyz ald›¤› insanlar cumhuriyet döneminin en önemli ilim ve kültür adamlar›d›r. Bunlardan birkaç tanesini, okuttu¤u derslerle birlikte anmak zannediyorum Kâz›m Baykal hocam›z›n da ruhunu flad edecektir.

1946 y›l›nda bir grup arkadafl›yla birlikte kurdu¤u ve mimarl›k tarihimizin yüz ak› olan flahsiyetlerden Ekrem Hakk› Ayverdi'nin “Bursa'n›n emsalsiz derne¤i” diye nitelendirdi¤i “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu” nun baflkanl›¤›n› vefat etti¤i güne kadar sürdürdü. Bu kurum vas›tas›yla 1900'lü y›llar›n bafl›ndan itibaren ilgisizlik ve bilgisizlikten harap olan pek çok eser onar›lm›fl, aya¤a kald›r›lm›fl ve toplumun hizmetine sunulmufltur.

Bu flahsiyetlerin hemen hepsi alan›n›n otoritesi olup kaleme ald›klar› eserlerle Türk-‹slam kültürüne katk›da bulunan fikir ve kalem erbab›d›r:

Son hastal›¤›nda Bursa Devlet Hastahanesi'nde yatt›¤›n› duyunca ziyarete gittim. “Bursa sohbeti” devam ederken tan›d›k simalar içeri girdi. Böylece Kurum'un Baykal baflkanl›¤›ndaki son yönetim kurulu toplant›s›na müflahit olarak kat›ld›m.

fiemseddin Günaltay (Do¤. Erzincan 1883- Öl. ‹stanbul 1961) ‹slam Dini Tarihi - Metafizik Yusuf Ziya Yörükhan (Do¤. Selânik 1887- Öl. Ankara 1945) ‹slam Mezhepleri Tarihi Hilmi Ömer Budda (Do¤. ‹stanbul 1894- Öl. Ankara 1952) Dinler Tarihi

Bursa’da K›rklar Meclisi

279


Kaz›m Ba yka l’› n baz› eserleri

Bursa’da K›rklar Meclisi

280


Süleyman Çelebi Türbesinde selvi dikimi. (1952)

Mustafa fiekip Tunç (Do¤. ‹stanbul 1886- Öl. Ankara 1953) Din Psikolojisi

(Do¤. ‹stanbul 1891- Öl. Berlin 1930) Ahlâk

‹smail Hakk› Baltac›o¤lu (Do¤. ‹stanbul 1886- Öl. Ankara 1978) Din Sosyolojisi

fievket Efendi (Do¤. ‹stanbul 1877- Öl. ‹stanbul 1951) F›k›h Tarihi

Kilisli R›fat (Do¤. Kilis 1873- Öl. Ankara 1953) Arapça

Bu isimlerden, Prof. Dr. fierafettin Yaltkaya Diyanet ‹flleri Baflkan›, Prof. Dr. Fuat Köprülü D›fliflleri Bakan›, ‹smail Hakk› Baltac›o¤lu Milletvekili, fiemsettin Günaltay ise 1940'l› y›llar›n sonunda Baflbakan olmufltur.

fierafettin Yaltkaya (Do¤. ‹stanbul 1879- Öl. Ankara 1947) Kelâm Tarihi Fuat Köprülü (Do¤. ‹stanbul 1890- Öl. ‹stanbul 1966) Türk Dini Tarihi Mehmet Ali Aynî (Do¤. Üsküp 1869- Öl. ‹stanbul 1945) Tasavvuf Tarihi Mehmet ‹zzet

Böyle seçkin bir kadronun ders halkas›nda bulunan Baykal elde etti¤i birikimi okullarda ö¤retmenlik yaparak ö¤rencileriyle, kitap yazarak içinde yaflad›¤› toplumla paylaflm›flt›r. Osmanl› kültürüyle Cumhuriyet kültürünü buluflturan flahsiyetlerden biri olan Kâz›m Baykal hocan›n en önemli eserleri flunlard›r: 1- Bursa An›tlar› (‹stanbul, 1950) Bursa'da bulunan cami, çeflme, türbe, mezarl›k, köflk, ev, hamam, tekke, mektep, kilise, muallimhane, medrese, han, köprü, ç›nar, havra, resmi binalar gibi tarih de¤eri olan her yadigârla ilgili bilgi ve belge sunan Bursa’da K›rklar Meclisi

281


Bir yurtd›fl› gezisinde.

bir eserdir. ‹kinci bask›s› T. A. Ç. Vakf› taraf›ndan 1982 y›l›nda yap›lm›fl olan bu eser bir “Bursa Klasi¤i”dir. “fian›na lây›k” bir flekilde yeniden dizilip bas›lmas› dile¤imizdir. 2- Ulucami (‹stanbul, 1950)

Fakat eserlerin orijinal metinle birlikte bas›lmas› Kadir Atlansoy'un himmetiyle Hoca'n›n vefat›ndan sonra gerçeklefltirilebildi. Eserde ‹bnulemin Mahmud Kemal ve o günlerin Diyanet ‹flleri Baflkan› olan Ahmed Hamdi Akseki'nin Süleyman Çelebi ve Mevlid merasimleri ile ilgili olarak yazarlara gönderdikleri metinler de vard›r.

Bursa An›tlar›'nda Ulucami'yi 2-3 sayfada tan›tan yazar, söz konusu eserde bu muhteflem mabedi bütün detay ve kültürel zenginlikleriyle birlikte tan›tm›flt›r. Bir “Hat Müzesi” özelli¤i tafl›yan bu caminin yaz›lar›n› ve kitabelerini tan›tmas› esere ayr› bir de¤er katmaktad›r. Birinci bask›n›n önsöz tarihi 17 Mart 1948, ikinci bask›n›n tarihi ise 1 Ocak 1989'dur. Eserin ilk neflrinden sonra Beyo¤lu Noteri Mithat Cemal Kuntay'›n 19 Nisan 1951 tarihinde Son Posta gazetesinde ç›kan yaz›s› da ikinci bask›n›n ilk sayfalar›nda yer alm›flt›r.

Bursa'da kuruldu¤u y›ldan itibaren belediye örgütü hakk›nda çok detayl› bilgilerin yer ald›¤› bu kitap alan›nda önemli bir çal›flmad›r. Genellikle salnâmelerden yararlan›larak haz›rlanan kitap 1976 y›l›na kadar dönemin belediyeleri hakk›nda da güncel bilgiler vermifltir. Foto¤raf ve tablolarla desteklenen kitapta Bursa flehrinin geliflimini gösteren haritalara da yer verilmifltir.

3- Süleyman Çelebi ve Mevlid (Bursa, 1999)

5- ‹slamiyetle Yeni ‹çtihadlara Do¤ru (Bursa, 1966)

1940'l› y›llar›n sonunda Çekirge semtindeki Süleyman Çelebi'nin türbesinin onar›m›na Eski Eserleri Sevenler Kurumu öncülük ederken Kâz›m Baykal, dostu Fehameddin Ulusoy ile (Yadigâr-› fiemsî / Bursa Dergâhlar›'n›n yazar› fiemseddin Ulusoy'un o¤lu) Mevlid'in metnini de neflretme faaliyetine bafllam›flt›.

Kâz›m Baykal do¤rudan dinî meselelereay›rd›¤› kitaplar da kaleme alm›flt›r. Bu küçük eserde, din ve hurafe, e¤itim - ö¤retim, ilim, felsefe, teknik anlay›fl, ceza ve hukuk anlay›fl›, örtünme, aile hukuku anlay›fl›, sigorta, yenecek ve içecek fleyler hakk›nda, ticari ve malî muameleler hakk›nda gibi alt bafll›klar açarak konu ile

4- 2000 Y›ll›k Bursa'n›n Belediyesi (Bursa, 1976)

Bursa’da K›rklar Meclisi

282


Cemflit Suvar ile. (1985)

tahsilini tamamlad›ktan sonra Kayseri, Sivas, Ni¤de, Diyarbak›r, Kütahya ve Bursa'da ö¤retmen ve yöneticilik yapan Kâz›m Baykal ilim, irfan, kültür ve sanat hayat›m›zla ilgili pek çok faaliyete imza att›ktan sonra 27 Temmuz 1993 tarihinde Hakk›n rahmetine kavuflmufl, pek çok meslektafl›n›n bulundu¤u Emir Sultan Mezarl›¤›'na defnedilmifltir. 109 Vefat›ndan k›sa süre önce Uluda¤ Üniversitesi kadirflinasl›k örne¤i vererek kendisine “Fahri Doktora” unvan› vermifltir. Hocam›z› rahmetle anarak vefat›na düflürdü¤ümüz tarihle söze son vermek istiyoruz. ilgili düflünce ve yorumlar›n› aç›klam›fl, namaz, oruç, hac, zekat, gibi konulara da temas etmifltir. Meselelerin çözümü ile ilgili son sözü yetkili kurullara b›rakm›flt›r. 6-Hikmet-i Teflrî (Dinimizin emir ve yasaklar›ndaki nedenleri ve amaçlar› üzerine bir inceleme) (Bursa, 1983) Yukar›daki eserin gelifltirilmifl flekli gibi olan bu kitapta Kâz›m Baykal, dinî meseleleri tart›flmaya devam etmektedir. Sonuç k›sm›nda ‹slam dininin insanlar›n huzur ve mutlulu¤unu hedefledi¤ini, dinî esaslara bu gözle bak›lmas›n› istemekte, ‹slam alimlerini ciddi çal›flmalara davet etmekte ve eserini flu dua ile tamamlamaktad›r: “Cenab-› Hak ümmet-i Muhammed'e hay›rl›s›n› ihsan etsin”.

Ata yadigârlar› flüphesiz k›ymetlidir Eserleri korumak bizde çok zahmetlidir Ç›k›p dört kutup söyler vefat›na bir tarih Bursa sevdal›s› “KÂZIM BAYKAL RAHMETL‹D‹R 1993 Güzel bir haber: Bursa ‹l Özel ‹daresi, Kaz›m Baykal'›n ilk iki eserini yeniden basacak. Bekliyoruz.

25 Aral›k 1905'te Hoca Hasan Mahallesinde do¤an,

109 Hayat› ve eserleri hakk›nda genifl bilgi için bk. Kaz›m Baykal Sempozyumu. Bursa, 2005. M. Safiyuddin Erhan, Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu ve Kaz›m Baykal, Bursa'da Yaflam, Temmuz 2008 (Olay gazetesi eki) Aral›k 2009 da ç›kan Bursa'da Yaflam da Nezaket Özdemir'in çal›flmas›yla Baykal'›n gazetelerde yay›nlanan yaz›lar›n›n dökümü vard›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

283


‹stanbul Darülfünun ‹lahiya t Fakültesi’nin 194 numal› ö¤rencisi Bursal› Musa Kaz›m Efendi’nin Aliyyül a’lâ (pekiyi) dereceli mezuniyet belgesi. (1927)

Kaz›m Ba yka l’› n Emirsultan’›n serin selvileri alt›ndaki mezar›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

284


Bursa’da K›rklar Meclisi

285


Süleyman Uluda¤

Bursa’da K›rklar Meclisi

286


Din ve kültür hayat›m›z üzerine düflünen, dinî ilimlerin ça¤dafl durumunu tesbit etmeye çal›flan, din e¤itim ve ö¤retiminin tarihiyle ilgilenenlerin ilgi alan›na girecek olan flah›slardan biri de 1975 y›l›ndan beri Bursa'da yaflayan Süleyman Uluda¤'d›r. O, ülkemizde din e¤itim ve ö¤retiminin yap›l(a)mad›¤› y›llar›n tam ortas›nda 1937'de Amasya'n›n Akyaz› köyünde do¤du. Uzun y›llar ziraat ve hayvanc›l›kla meflgul oldu. Askerli¤inin yaklaflt›¤› y›llarda kardeflinin nüfus cüzdan›yla Çorum ‹mam Hatip Okulu'na girdi. Kaybolan y›llar› telafi etmek istercesine büyük bir aflkla kitaplarda “fânî” oldu. Tasavvufî terimlerle ifade etmek gerekirse ona “üveysî” demek gerekir. Yani o kendi kendini yetifltirdi. Büyük oranda kendi kendinin muallimi oldu. 1949'da e¤itim ve ö¤retime bafllayan Ankara ‹lahiyat Fakültesi'nden sonra 1959'da aç›lan ikinci dinî yüksek tahsil kurumu olan ‹stanbul Yüksek ‹slâm Enstitüsü'nde “seyr ü sülûk”una devam etti. ‹stanbul'da çok farkl› “meflreb” mensubundan feyz ald›. ‹slam düflüncesinin farkl› “neflve”lerini tan›d› ve “Câmiu't-turuk” oldu. ‹flte flimdi hepsi rahmet-i Rahmana kavuflan ‹stanbul “mürflid”leri, iflte “oniki”ler ve neflveleri:

Muhammed Tavit Tancî → Ali Nihad Tarlan → Nihad Sami Banarl› → Mahir ‹z → Hilmi Ziya Ülken → Ömer Nasuhi Bilmen → Ahmet Davudo¤lu → Halil Can → Zekaî Konrapa → Ömer Kirazo¤lu → Necla Pekolcay → Muhammed Hamidullah →

Mutezilî Kalenderî Rifaî Nakflî Felsefî Sünnî Hanefî Mevlevî Tarihî Mimarî Edebî ‹lmî

1967'de “‹cazetnâme”sini ald›ktan sonra fieyh fiaban› Veli'nin mücaviri oldu. ‹lk feyiz kayna¤› olan mektebin, ‹mam Hatip Okulu'nun Kastamonu'daki kardefl okulunda “mürflid” oldu. Ö¤rendiklerini ö¤retmeye bafllad›. Gençlere ‹slâm'a “teslim” olman›n usulünü yani Yunus'un ayd›nl›k yolunu gösterdi: fieriat tarikat yoldur varana Hakikat marifet andan içeru ‹stiklâl Harbi y›llar›nda Sebilurreflad Dergisi'ni bu flehirde ç›karan ve halka camilerde, dergâhlarda vaaz ederek “cihâd-› ekber”e destek veren Akif'in aflk› ile “tâlib”leri buluflturdu:

‹stanbul Yüksek ‹slam Enstitüsünde hizmet yapan hocalar›. Sol baflta sakall› Ömer Nasuhi Bilmen, yan›nda Nihat Sami Banarl›, Ortadaki sakall› Ali Üsküdarl›, arkas›nda Halil Can, sa¤ baflta Rahmi fienses, yan›nda Necla Pekolcay, yan›nda ayakta duran Ahmet Davudo¤lu. Bursa’da K›rklar Meclisi

287


‹htiyar amcan› dinler misin o¤lum Nevruz Ne büyük söyle ne çok söyle yi¤it iflte gerek Laf› bol karn› genifl soylar› taklid etme Sözü sa¤lam özü sa¤lam adam ol, ›rk›na çek! Kastamonu'da tan›flt›¤› dervifl-meflreb insanlardan biri de ‹hsan Ozano¤lu idi. Uluda¤ Hoca'yla ilgili flu m›sralar ona aittir:

FÂZIL-I MUHTEREM SÜLEYMAN BEY'E Keflfeyle s›rr-› künhünü, gizleme, '›yân ol, Setr eyleme gencineni, ma'lûm-› cihân ol, Kânûn-› ilâhî iken izhâr u tecellî, Endifle gerekmez, reh-i irfânda revân ol! Ey vâris-i feyz-i ezelî, kân-i fazîlet, Atflân-› füyûzâta müdâm dâru'l-emân ol! Tenvîr ile, irflâd ile, te'lif ile her-bâr Mahbûb-› Hüdâ, mazhar-› eltâf-› cinân ol! ‹hsan sana ez cân u dil olmakta duâ-hân ‹rfân u fazîlette Süleymân-› zaman ol!

Emeklilik arma¤an›.

Kastamonu, 28/02/1970 ‹hsan Ozano¤lu Üç y›l sonra Seyyid Muhakk›k-› Tirmizî'ye mücavir oldu. ‹kinci feyz kayna¤›nda, Kayseri Yüksek ‹slâm Enstitüsü'nde “üstâd” oldu. “Tasavvuf” derslerinin tedrisine bafllad›. Mevlevî Ahmed Remzi Dede'nin kabrini ziyaret etti¤inde hâtiften bir ses duydu:

Gel ey zâir sak›n gâfil bulunma dehre meyl etme Senin cismin dahi dest-i ecel zir-i tûrab eyler Gel ey zâir oku bir fatiha lillah için Sen de muhtac-› dua olsan gerek bî kâl u kîl Muhibbi Mustafa Kara vas›tas›yla “Dergâh” neflriyatla tan›flt›. 1975'te ‹slam'da Mürflid ve ‹rflad Faaliyeti'nin telifi ile Kufleyrî Risalesi'nin tercümesini tamamlad›ktan sonra Davud-› Kayserî'yi takip ederek ilk Osmanl› baflkentine do¤ru yola ç›kt›. Davud-› Kayserî'nin kabrini ‹znik'te ararken Eflrefo¤lu Rumî'nin davetini duydu: Gel bu aflk›n flerbetinden bir kadeh nûfl eylegil Gel bu aflk ile bafl›n› tâ ebed hofl eylegil Gel bu aflk ile bugün katreni deryaya ilet Gel beru derya ile derya olup cûfl eylegil

Emekli oldu¤u gün verdi¤i son derste asistanlar›,ö¤retim üyesi ve ö¤rencilerle birlikte. Ahmet Saim K›lavuz, Hayati Hök elekli, Hüseyin Algül, Salih Çift, Abdullah Kartal.

Daha sonra Bursa'n›n ‹pekçilik semtinde Osman Gazi'nin yapt›rd›¤› Balabanbey Kalesi'nin yan›nda kartal yuvas›n› and›ran bir yerde karar k›ld›. Osmanl› Sultan›n›n

Bursa’da K›rklar Meclisi

288


Süleyman Uluda¤, Uluda¤’›n Süleymaniye Köyü’n de bulunan devlethanelerinde dostlar›n› a¤›rl›yor. Talebesi Mustafa Öcal’›n haz›rlad›¤› güveç piflmek üzere...

yapt›rd›¤› “Hünkâr Köflkü”nün alt›nda “Gönül Sultan”lar›n› yetifltirmek için “riyâzet-› rûhiye”nin “yol”lar›n› göstermeye bafllad›. Birkaç gün sonra Üftâde'ye selâm verdi¤inde flunlar› duydu: Gel beri ey gönlümün sahn›nda seyran eyleyen Zerrece bir katreyi aflk›la umman eyleyen Ehl-i irfan dediler sen ç›kmay›nca aradan Bilemezsin kim dürür kendüyi pinhan eyleyen. Evliyâ burcu Bursa'da ziyaret etti¤i yerlerden biri de ‹smail Hakk› Tekkesi'nde yer alan Kütüphane idi. Orada Bursevî'nin nidas›n› duydu:

Gel ey dil, oku esmây› müsemmâdan haber söyle E¤er feth oldu ise bu muammâdan haber söyle Yeter bu alem-i nâsut içinde bahs-i kâl eyle 'Ev ednâ' s›rr›na er, Rabb-i a'ladan haber söyle. Yazma eserler yönünden Türkiye'nin say›l› kütüphanelerinden biri olan Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi de s›k s›k u¤rad›¤› mekânlardan biri idi. Niyazî-i M›srî'nin M›srî Dergâh›'nda kaleme ald›¤› el yazma eserlerini bar›nd›ran bu mekânda araflt›rma yaparken Yunus'un meflhur beytinin flerhi mahiyetinde flu hikmetli sözleri duyar gibi oldu: fieriat›n sözleri hakikatsiz bilinmez Hakikatin s›rlar› tarikats›z bulunmaz O deryaya dalma¤a can terkin urmak gerek Can›na k›ymay›nca o deryaya dal›nmaz. 1946'da Bursa'da kurulan 'Eski Eserleri Sevenler Kurumu'nun bafl›nda Kâz›m Baykal bulunuyordu. Emekli felsefe ö¤retmeni olan ve Bursa'da birçok tarihi binan›n y›k›lmas›n› önleyen, y›k›lm›fl olan pek çok mabedi aya¤a kald›ran Kâz›m Baykal dostlar›ndan biri idi. Onunla dost olmas›n›n bir sebebi de hayran› oldu¤u ‹smail Hakk› ‹zmirli'nin Dârulfünûn ‹lahiyat Fakültesinden talebesi olmas›yd›.

Babalar ve o¤ullar. Sa¤ baflta Abdurrahman Muhammed Uluda¤, Matematik Profesörü.

Okumaya, konuflmaya, yazmaya, tercüme etmeye

Bursa’da K›rklar Meclisi

289


‹slam Düflüncesinin Yap›s› adl› eserinin Arnavutça tercümesi.

Fahr-i Razi isimli eserinin Farsça tercümesi.

devam etti. Bazen Arapça'dan bazen Farsça'dan ‹slam medeniyetinin temel eserleriyle Türk okuyucusunu buluflturdu. Baz› Osmanl› klasiklerinin aynen bas›lmas›na yard›mc› olurken bir k›sm›n› yeni harflere aktard›. Farkl› ana bilim dallar›nda telif, tercüme eserler ortaya koyabilen ender akademisyenlerden biri oldu.

Arafat’ta.

Dr. Sefer Özdemir ile.

110 Hayat›, eserleri v e kendileriyle yap›lan uzun röportajlar için bk. Süleyman Uluda¤ Kitab›, Hzn. M. Kara ‹stanbul 2007

Bursa’da K›rklar Meclisi

290


Akademisyen arkadafllar›yla beraber bir doçentlik s›nav›nda. Ethem Cebecio¤lu, Mustafa Tahral›, Mehmet Demirci, Reflat Öngören, Mahmut Erol K›l›ç, Süleyman Derin, Osman Türer, Mustafa Aflkar.

Tasavvuf kültürü ile ilgili araflt›rma ve incelemeler yapan ve yapacak olan 'halife'lerin yetiflmesine y›llarca himmet etti, bir k›sm›na “h›rka” giydirdi; bir k›sm›n› eserleriyle besledi, büyüttü.

1984'den beri Üsküdar'da kurulan ‹SAM'a, ‹slam Araflt›rmalar› Merkezi'ne destek veriyor. Türkiye Diyanet Vakf› taraf›ndan neflredilmekte olan ‹slâm Ansiklopedisi'nin tasavvufla ilgili maddelerinin yaz›m ve redaksiyonunu yönetiyor, yönlendiriyor. Söz konusu ansiklopedinin dünya çap›nda bir seviye kazanmas›nda “tuz”u olanlardan biri de odur.

Bu günlerde Üsküdar'l› Muhammed Nasuhî'ye kulak veriyor: Gel özün saf eyle sûfî merd olup meydane gel Derd-i aflk› nûfl edip bî-hûfl olup mestane gel Zâhid-i bî-marifet pendini isgâ etme sen Varl›¤›n› terk ile terk eyleyip merdâne gel 110 Bunun d›fl›nda Gürcistan-Da¤›stan ile MakedonyaArnavutluk aras›nda kültür köprüleri kurmak için mekik dokumakta, gezgin dervifllerin izini sürmektedir. Allah’›n nusrat›, erenlerin himmeti, k›rklar›n bereketi üzerine olsun!

Gül yetifltiren adam›n bahçesinde.

Bursa’da K›rklar Meclisi

291


Çorum ‹mam Hatip Okulu birinci s›n›f ö¤rencisi Süleyman Uluda¤’›n karnesi. (1956-1957 ders y›l›)

Bursa’da K›rklar Meclisi

292


Bursa’da K›rklar Meclisi

293


Mustafa Arma¤an

Bursa’da K›rklar Meclisi

294


Yeryüzünün kalbi Bursa’dan bir görünüfl.

KAPANIfi KONUfiMASI

BURSA: YERYÜZÜNÜN KALB‹ VEYA CENNET‹

Ahmet Hamdi Tanp›nar'›n vefat›ndan bir y›l önce do¤an ve onun y›llar›n› verdi¤i ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun olan Arma¤an, Bursa ile ilgili önemli yaz› ve eserlere imza atan flahsiyetlerden biridir.

“Hepimizin içinde ara s›ra sebebini bilemedi¤imiz bir Bursa'n›n daveti ç›nlar. Kalk›p Bursa'ya gitsem, onun diriltici çeflmesinden kana kana içsem ve yenilensem deriz s›k›nt›l› anlar›m›zda. Asl›nda hat›rlanmas› bile bafll› bafl›na bir kurtulufl reçetesi olarak boy veren bofllu¤unu hissetti¤imiz bir flehirdir o. Daha do¤rusu içimizdeki flehir hasretinin belli bafll› parçalar›n›n yeryüzüne hünerle nakfledilmifl bir suretidir Bursa'da arad›¤›m›z. Kendi yüzümüzdür, kaybetti¤imiz yüz.

“Bursa'da K›rklar Meclisi”nin aç›l›fl konuflmas›n› Ahmet Hamdi Tanp›nar yapm›flt›. Kapan›fl konuflmas› ise Mustafa Arma¤an'a lay›kt›r. Dipnotlar -Tanp›nar yaz›s›nda oldu¤u gibi- bize aittir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

295


fiöyle düflünelim:

Asl›nda Abdülaziz döneminden itibaren Osmanl›lar da bu kay›p yüzü aram›fllar ve onu Bursa'da bulmufllard›. Bursa onlar için Osmanl› kudretinin s›rr›n› muhafaza eden kara kutuydu. Kurulufl devrinin safl›¤›n›, enerjisini, heyecan ve coflkusunu kubbe ve minarelerine içirmifl bir iç deniz gibiydi o.” Osmanl›y› Kuran fiehir: Bursa'ya fiehrengiz (Timafl, 2005) adl› kitab›mda böyle tan›tm›fl›m Bursa'y›. Bursa, sadece Bursa s›n›rlar› dâhilinde yaflayanlara tahsis edilemeyecek kadar 'flumullü' bir hadise bence. Bursa sadece Bursal›lar›n de¤il, hepimizin. Sade ülkemizin ve bölgemizin de¤il, Avrupa'n›n ve dünyan›n önemli bir gerçe¤i, bir ç›tas› ve bir fenomeni. Bursa'da hepimiz bir ipucu yakalayacak ve zenginli¤inden bir fleyler devflirece¤iz, tabir caizse hasat yapaca¤›z. Bursa'da arad›¤›m›z kendi yüzümüzdür, kaybetti¤imiz yüz. Bu yüz, sadece Osmanl› oldu¤u için bize s›cak, s›ms›cak gelen bir yüz de¤il. Bursa, Türkiye'sinden Avrupa's›na ve dünyan›n dört buca¤›na kadar insanlar›n gidip görmek, gezmek, içinde kendilerini bulmak istedikleri bir anne flehir modeli… Yani Bursa bir taraftan medeniyetimizin kara kutusudur, di¤er taraftan da bir iç deniz…

Osmanl›lar 1316 y›l›nda, yani kurulufl y›l› olarak kabul etti¤imiz 1299'dan sadece 17 y›l sonra Bursa önlerine geliyor ve flehri kuflatmaya bafll›yorlar. Fakat o zamanlar henüz Osmanl› ordusu bu büyüklük ve sa¤laml›ktaki bir kaleyi düflürebilecek donan›mdan yoksun bulundu¤u için olay› zamana yay›yor ve etraf›n› sar›p d›flar›dan irtibat›n› kesecek iki burç yapt›rarak (birisini bat›s›na, birisini do¤usuna) flehri abluka alt›na al›yorlar. Bu abluka tam 10 y›l devam ediyor. Nihayet Bursa Tekfuru 1326 y›l›nda teslim oluyor. Bundan k›sa bir süre sonra (1331) ise ‹znik fethediliyor. Malum ‹znik büyük bir medeniyet merkezi, H›ristiyanl›¤›n önemli bir flehri… Osmanl›lar, fetihten sonra baflkenti Kutalm›flo¤lu Süleyman Be¤'den 111 yaklafl›k 2 as›r sonra yeniden ‹znik'e tafl›yorlar. Fakat garip bir flekilde bunun bir hata oldu¤unu anlay›p tekrar Bursa'ya dönüyorlar. Bu dönüflün sebebi ne olabilir? Nas›l bir sebep Osmanl›lar› kadim bir Bizans ve Selçuklu baflkenti olan ‹znik'i b›rak›p Bursa'ya getirebildi? Hâlbuki bütün flartlar ‹znik'in lehineydi. ‹znik, ‹stanbul'u Anadolu'ya ba¤layan karayolunun kavflak noktas›ndayd›, eski bir baflkentti, kültür merkeziydi vs. Yine de Osmanl›lar Bursa'y› tercih ettiler. Neden? Bursa'n›n özellikle ayakalt›nda, yani ticari bir güzergâh üzerinde olmamas›, arkas›n› da¤a yaslam›fl bulunmas› ve bölgeyi kontrol edebilecek stratejik bir konuma sahip olmas›n›n tercihinde rol oynad›¤› anlafl›l›yor. Ege'ye geçit vermemesi, Orta ve Kuzey Anadolu'ya aç›lan bir kap› olmas›, di¤er taraftan ise Gelibolu'ya, Trakya'ya, Balkanlara ve en önemlisi de ‹stanbul'a yak›nl›¤›, Bursa'y› Osmanl›lar aç›s›ndan vazgeçilmez k›lm›fl görünüyor. Ve öyle bir karar verildi ki Bursa ile ilgili, bu flehir Osmanl›'n›n yaln›z baflkenti olmayacak, ayn› zamanda Bizans ve beyliklerin büyük ve kadim fle hirleri karfl›s›nda bir alternatif ticaret, sanayi ve kültür baflkenti olacakt›. Bunu gerçeklefltirmek için derhal yat›r›mlara baflland›. Ulu Cami'nin çevresinde bir Hanlar Bölgesi vard›r. Hanlar o kadar birbirine yak›n ve iç içe yap›lm›flt›r ki, Orhan Gazi devrinden Fatih ve II. Bayezid zamanlar›na kadar uzanan bir süreçte ortaya ç›km›flt›r bu bölge. Yap›lmas›n›n en büyük sebebi, Bursa'n›n bir taraftan Tebriz, Erzurum, Ankara ve Bolu üzerinden gelen ve Floransa'ya kadar uzanan büyük ticarî yolun tam göbe¤ine konumland›r›lmas› çabas›n› yans›t›r. Bir

111 Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu. B afl flehir ‹znik.

Bursa’da K›rklar Meclisi

296


devreye sokuluyor, buray› besleyecek ekonomik, ticari, s›naî damarlar›n oluflturulmas›na girifliliyordu. Osmanl›lar Bursa'da iflte bunu denediler. Ama bu, iflin sadece ekonomik, ticari boyutu… Ayn› zamanda kültürel ve manevî olarak da Bursa'y› baflkent yapmaya yöneldiler; bence esas önemli olan, bunlar›n kombinezonu ve koordinasyonu; buras› çok önemli. Tek tek yukar›dakiler yap›labilirdi ve kimi baflar›l› olabilir, kimi de olamazd›. Ama öylesine büyük bir proje ki bu, Bursa'y› maddi, manevi, kültürel, sanatsal, ekonomik vs. yönleriyle destekleyen yo¤un bir çal›flman›n mahsulü olarak ortaya ç›km›fl görüyoruz 14. yüzy›l Bursa's›n›.

taraftan da M›s›r'dan gelen ve Antalya üzerinden ‹stanbul'a ç›kan bir baflka yolun merkezine konumland›r›lmas›… Yani Bursa'n›n do¤u-bat›, kuzeygüney ticaret aks›n›n merkezine yerlefltirilmesi suretiyle bir yeni baflkent kurma teflebbüsünde bulundu Osmanl›lar. Üstelik bu, Osmanl›lar aç›s›ndan bir ilkti. Baflar›l› olmayabilir, ‹znik ve ‹zmit karfl›s›nda sönük kalabilir, ‹stanbul'la rekabet edemeyebilirdi. Ama öylesine bir düzen kurdular ki, Halil ‹nalc›k hocan›n deyifliyle, Bursa'y› Akdeniz ticaretini kontrol eden bir merkez haline getirdiler. Ticaret yollar›n› Bursa'ya öylesine s›k› s›k›ya ba¤lad›lar ki, Hanlar Bölgesi Akdeniz ticaretinin adeta kalbi haline geldi. Maalesef biz Osmanl› fetihlerini sadece flu tekfur bize yan bakt›, haddini bildirelim; biraz bat›ya gidelim; biraz da do¤uya gidelim… gibi mant›k d›fl› bir düzlemde anlat›yoruz. Asl›nda bir bölge imparatorlu¤a eklendi mi, onu bir zar gibi kuflatacak uygarl›k stratejileri

Dolay›s›yla Bursa, Osmanl›lar›n Anadolu'nun bat› ucunda, Bizans'›n, ama ayn› zamanda Anadolu beyliklerinin tecrübeleri ve birikimleri karfl›s›nda yüzlerini a¤artacak bir proje olmal›yd›. Bunu nas›l baflard›klar›n›n hikâyesi anlat›l›yor kitapta. Diyebiliriz ki, Molla Fenari, Emir Sultan ve Somuncu Baba gibi büyük fikir ve maneviyat önderleri de bu projeye kat›ld›lar. Öbür tarafta Orhan Gazi, Y›ld›r›m Bayezid, Çelebi Mehmed, Umur Bey, ‹vaz Pafla 112 gibi s›ra d›fl› devlet adamlar›n›n emeklerini görmekteyiz.. Lamii Çelebi, flair Ahmed Pafla, Üftade Hazretleri ve ismini burada sayamayaca¤›m›z kadar çok ârif, sanatkâr ve kültür adam› Bursa'y› 14. yüzy›l›n ilk çeyre¤inden itibaren irfanla, sözle ve estetik müdahaleleriyle yo¤urmaya bafllad›lar. 15. yüzy›la girerken Bursa öyle bir hale geldi ki, sanki yüzlerce y›ld›r bölgenin en büyük flehirlerinden biriymifl gibi parlam›flt›. Bir kalp gibi o birikimi toplay›p gövdeye tekrar temiz kan halinde pompalayan bir merkez olmay› baflarm›flt› ki, bunu baflaran flehre ad›yla san›yla “baflkent” diyoruz. Osmanl›lar önce bu çabay› Bursa'ya yönlendirip teksif ettiler. Sonra ayn› görevi yerine getirmek üzere Edirne'ye gittiler. Malum, bir dönem Bursa'yla Edirne efl baflkent fleklindeydi: ‹ki baflkentli bir dönem yafland› Osmanl›'da. Daha sonra ‹stanbul Osmanl›lar için vazgeçilmez baflkent oldu. ‹mparatorluk Viyana'dan Yemen'e, Hazar Denizi'nden Cebel-i Tar›k'a kadar muazzam bir alan› kontrol etmeye bafllad›. Ama çekirde¤i veya anahtar› hep Bursa'da kald›. Bursa'daki tecrübe, mayalanma ve projelendirme çabas›, bütün bunlar› tohum halinde bünyesinde bulunduruyordu. Nitekim Sinan asr›na geldi¤imiz zaman Osmanl›lar Bursa'y› flu özelli¤iyle

112 Dev let adam› ve sanatkâr. II. Murad devrinde vezir olan Tokatl› ‹vaz Pafla ayn› zamanda Bursa'daki Yeflil Külliyesi'nin mimar›d›r. 1428 de vefat eden Pafla 'n›n kabri, Bursa'da kendi ad›yla an›lan mahallededir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

297


addetmifllerdir. Nitekim bir “Mühimme Defteri”nde 113 buldu¤um belgeye göre, Sultan II. Selim, Hassa Mimarbafl› Sinan'a Bursa'da kardefli Mustafa için bir türbe yapmas›n› emreder. Ne var ki, memleketin her köflesini 'nakfl u nigâr' etti¤ini söyleyen Sinan, Bursa'ya bir türbe dahi yapmay› kabul etmez. Görevden aff›n› rica eder. Ve bu tavr› da anlay›flla karfl›lan›r. Nitekim Bursa'da hiçbir eseri yoktur Sinan'›n. Anlafl›lan, Sinan'›n kafas›nda Bursa, kurulufl döneminin hat›ralar›n›, gayretlerini, safiyetini muhafaza eden bir iç haf›za gibidir, daha do¤rusu, muhafaza edilmesi gereken, kendi içinde kristalize olmufl bir dünya gibi. “Günün birinde Osmanl› 'Osmanl›' olmaktan ç›karsa biz yine Bursa'ya döner, onun flifa veren suyunda y›kan›r ve her fleye yeniden bafllar›z”, diye düflünmüfllerdir muhtemelen.

Tanp›nar'dan s›zan ›fl›k

hat›rl›yorlard›: Baflar›m›z›n, ruhumuzun, dinamizmimizin kayna¤› Bursa'dad›r. Bursa'y› Osmanl›'n›n tohumu, prototipi gibi de¤erlendirdiler. Bursa'daki mimari eserler flehri fetheden Orhan Gazi döneminden bafllar ve II. Bayezid dönemine kadar uzan›r. Fatih devrinden sonraki eserler büyük külliye yat›r›mlar› de¤il, daha çok hamam, türbe, çeflme gibi minör sosyal yat›r›mlar cümlesindendir. Külliye fleklindeki büyük yat›r›mlar, Hamza Bey külliyesiyle bitmifl görünür. Bursa, çehresinin ana çizgilerini belirleyen 5 Sultan'›n (Orhan Gazi, I. Murad, Y›ld›r›m Beyaz›d, Çelebi Mehmed ve II. Murad'›n) mimari hamleleriyle kentsel hedefine varm›fl görünür. Böylece flehir, Osmanl› kaleminin potansiyel kudretini yontmufl, ‹stanbul'da odaklanacak müstakbel geliflmelerin kap›s›n› çalm›fl ve o¤ullar›n› uçlara yollam›fl bir anne tavr›yla kendi âleminin saçlar›n› taramaya koyulmufltur. Bu yüzden Osmanl›lar Bursa'y› ufkumuza do¤uran bu ahengi bozman›n neredeyse bir günah oldu¤u kanaatiyle, ona dokunmamay› bir prensip

Ahmet Hamdi Tanp›nar kelimenin hakiki anlam›nda bir virtüöz; yani kelimelere orkestra flefli¤i yapan ve 20. yüzy›lda yetiflmifl en önemli edebiyatç›lar›m›zdan birisi. Kendimi onunla k›yaslamak, haddini bilmezlik olurdu. Ama Tanp›nar'›n Bursa'ya bak›fl› o kadar latif, o kadar etkileyici ve o kadar baflar›l› ki, s›rf bu yüzden belki, gere¤inden fazla uzun ömürlü oldu. Ve Tanp›nar'dan sonra bir yeni Bursa tasar›m›, bir yeni Bursa projeksiyonu ortaya ç›kamad›. Asl›nda daha önce de birçok Bursa vard› ve Tanp›nar'›nki de bu Bursa'lardan bir tanesiydi. Fakat arkas›ndan Bursa'ya onun kadar yo¤unlaflan, onun kadar emek veren ikinci bir güçlü edebiyatç›m›z ç›kmay›nca Befl fiehir'in -ki ilk bask›s› 1946 y›l›nda yap›lm›flt›- Bursa bölümü 62 y›ld›r afl›lamayan bir eser olarak kald› ve Bursa'ya bak›fl›m›z› neredeyse tepeden t›rna¤a biçimlendirdi. fiimdi hangi eser olursa olsun bir alanda istibdat kurmas›, di¤erlerini ezmesi kabul edilemez. Tanp›nar'›n Bursa's› büyük ölçüde Mütareke y›llar›n›n etkisinde flekillenmifl, Cumhuriyet'in ilk y›llar›n›n hüzün tav›nda dövülmüfl ve adeta Bursa'n›n de¤iflmesinden önce yakalanm›fl son bir sahih foto¤raf› gibidir. Hamdullah Suphi'nin 114 Mütareke y›llar›nda yaz›lm›fl “Köfle minderi” adl› bir yaz›s› vard›r. Bu yaz›da

113 Osmanl›lar›n, Divan-› Humayun'da kararlaflt ›r›lan hususlar üzerine, padifla h›n onay› al›nd›kt an sonra d üzenledikleri ferm anlar›n suretlerinin kaydedildi¤i defterlere verilen isimdir. Genifl bilgi için bk. D‹A XXXI / 520 114 1885-1966 y›llar› aras›nd a yafla yan Ha mdullah Suphi Ta nr›över ilk Osmanl› Ma arif Nâz›r› Abdurrahman Sami Pafla'n›n torunu, V I. Maarif Nâz›r› Abdüllatif Suphi Pafla'n›n o¤lud ur. Kendisi de 14 Aral›k 1920 de Ma arif vekili oldu. fiair ve yazarl›¤› yan›nda hitabeti de meflhurdur.

Bursa’da K›rklar Meclisi

298


K›sakürek

Topçu

Hamdullah Suphi d›flar›ya ç›kar. ‹ngiliz askerleri köfle bafllar›n› tutmufl, ‹stanbul halk› öz vatanlar›nda esir gibi geziyordur sokaklarda. Büyük bir yaln›zl›k ve keder içindedir. Bu üzüntüden kendisini ne kurtarabilir? Bir can simidi ararken birden akl›na Süleymaniye Camii gelir ve ona gider içi kan a¤laya a¤laya. 'Senin kadrini k›ymetini ancak flimdi anlayabildik, sen vatan›m›z›n gerçek sahibiymiflsin', der. Yahya Kemal'de, Tanp›nar'da, birçok baflka edebiyatç›m›zda bu eziklik duygusunun yans›malar›n› bulabiliriz. Baba, yani Osmanl› Devleti ortadan kalk›nca bu defa Ana'ya yöneldi ayd›n›m›z. Ana'da teselli bulmaya çal›flt›lar. Ana da vatan, yurt, yani Anadolu. Dolay›s›yla bu Ana'n›n Baba'dan kalan yadigârlar›, Baba'n›n b›rakt›¤› en somut miras, mimari eserlerdi, izleri silinmesi imkâns›z abidelerdi. Velhas›l 1920'lerin ayd›nlar›n›n özellikle ‹stanbul, Bursa, Edirne gibi flehirlere yöneliflinin alt›nda böylesine kederli bir motivasyon yatar. Dolay›s›yla Tanp›nar'›n da özellikle abideler dolay›m›nda Bursa'daki eski eserler üzerine kurulu olan Bursa anlay›fl›, büyük ölçüde o eziklik döneminin izlerini tafl›r; Baba'n›n gurbete gitti¤i ve Ana'n›n kuca¤›na s›¤›n›ld›¤› dönemin izlerini daha do¤rusu… Biz de Bursa'ya ayn› psikolojiyle yaklafl›yoruz dikkat ederseniz. Bursa, Baba'n›n miras b›rakt›¤›, adeta kuca¤›na s›¤›naca¤›m›z bir flehir gibidir gözümüzde. Hâlbuki as›l o Baba'n›n kendisi belki ‹stanbul'du, Osmanl› dedi¤imiz büyük kudretti. O kudret yok olunca bir Anne aray›fl›na girdik. Dolay›s›yla ben bunun, 20. yüzy›l için çok anlaml› oldu¤unu ama bugün, 21. yüzy›lda yeni bir Bursa paradigmas› ve anlay›fl›n›n gelifltirilmesi gerekti¤ini ve onun, Tanp›nar Bursa's›n›n yerine ikame edilece¤i zaman›n çoktan geldi¤ini düflünüyorum. Bu

Karakoç

nas›l bir Bursa olacak? Bunun örneklerini edebiyat›m›zda yeterince bulam›yoruz ne yaz›k ki. Tanp›nar o kadar etkiliyor ki hepimizi, mecburen onun Bursa'y› zamanla mekân› kar›flt›ran ve mekân›n içinden bir zaman ruhu f›flk›rtmay› deneyen yönteminin etkisindeyiz hala. Yeni bir Bursa paradigmas› oluflturmak için farkl› kaynaklara, bir Evliya Çelebi'ye, bir Lamii Çelebi'ye, bir Gazzizade Abdullatif'e, bir ‹smail Beli¤ Efendi'ye gitmemiz gerekiyor. Bursa'y› bize anlatan bir sürü baflka yazar ve flair var. Onlar›n dünyas›na gidip oralardan yeni kaynaklar, yeni p›narlar bularak bugünü beslemek, bugünün insan›na bu cömert kaynaklar› sunmak gerekiyor. Bir Sezai Karakoç'un Bursa's› yok flu anda. Bir Nurettin Topçu'nun Bursa's›, bir Necip Faz›l'›n Bursa's› yok; yani bunlar üzerinde çal›fl›lmam›fl. Belki Necip Faz›l, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu çok fazla yazmam›fllar Bursa'yla ilgili ama bunlardan beslenen bir nesil, Tanp›nar'›n beslendi¤i nesilden farkl› bir Bursa portresi ortaya koymal› de¤il miydi? Ama koyamad›lar. Benim as›l derdim bu. Koyamay›nca da bir nevi Ersatz yap›yor, kendimizi Tanp›nar'›n atmosferindeymifliz gibi yazmaya zorluyoruz. Sanat için vazgeçilmez olan sahihlik ortadan kalk›yor o zaman da. Yani acaba Bediüzzaman'›n eserlerini okuyan bir insan›n Bursa'ya bak›fl› Tanp›nar gibi mi olmal›d›r? Bir Mehmet Akif'in fliirlerinde geçen Bursa acaba Tanp›nar'›n Bursa's›yla ne kadar örtüflmektedir? Bunlar, üzerinde çal›flt›kça ama biraz da Tanp›nar'›n etkisinden ç›kmaya bafllad›kça fark edece¤imiz güzelliklerdir; yani öyle bir büyü var ki ortada, alternatif arama imkânlar›m›z› ortadan kald›rm›fl durumda. Yanl›fl anlafl›lmas›n, ben Tanp›nar'› reddedelim, okumayal›m , d›fllayal›m demiyorum. Aksine, okuyal›m, hatta çok iyi okuyal›m ama onun

Bursa’da K›rklar Meclisi

299


Uluda¤ yolcular› çiçekler aras›nda mola ve poz verdiler. Haydar ‹yigören, Sadettin Sa¤.

bizi b›rakt›¤› noktada otlamayal›m. Çünkü biz farkl› bir nesiliz, farkl› bir beslenme kayna¤› bulmufl durumday›z ve bu kaynaklardan beslenen nesil kendi Bursa's›n› ortaya koyabilmelidir. Benimki belki bir öncü çal›flma; ille benim dedi¤im gibi olacak diye bir fley yok ama bu zaman›n ruhunu yans›tan Bursa daha farkl› olabilmeli diye düflünüyorum.

Bursa'ya Osmanl›'n›n gözünden bakmak Malum, Osmanl› tarihinin üzerine kal›n bir flal örtülü. Bu, Osmanl›'y› baflka bir fleye benzetmek için üretilmifl bir flal. ‹ftiralar, yanl›fl anlamalar, eksik anlat›mlardan oluflan flal› kald›rmak için büyük bir efor sarf ediyoruz ki, bu o kadar da kolay olmuyor. Nedir burada önemli olan? Bize Osmanl›'y› bu flekilde gösteren bilgilerin s›nanmas›, gerçek bilgilerle karfl›laflt›r›lmas›; eyvallah!... Ama her fleyden önce de 'Osmanl›'y› yak›n dönemin flartlanmalar›n›n d›fl›nda görme flans›m›z var m›?' diye bir soruyu sürekli cebimde haz›r bulundurmay› amaçl›yorum. Ayn› fleyi Bursa'da da yapmaya çal›flt›m.

Bursa niçin Osmanl›lar taraf›ndan bu kadar önemsendi? Sinan niçin Bursa'ya dokunmaya k›yamad›? Kanuni niçin Bursa'da bir abide yapmak sevdas›na kap›lmad›? Sonraki yüzy›llarda da bu tav›r devam etti. Ancak harap olan eserleri tamir etmekle yetindiler ama Bursa'y› özellikle mimari dokusu bak›m›ndan kurulufl döneminin hat›ralar›yla bafl bafla b›rakt›lar. Peki, bunu yaparken verdikleri mesaj neydi? Bursa'y› kurarken nas›l bir proje gelifltirmifllerdi? Bütün bu kültürel, manevi ve maddi yat›r›mlar› Bursa'ya yönlendirirken nas›l bir dünya tasarl›yorlard›? Bunlar› sordu¤umuz zaman ister istemez bugün bize anlat›lmakta olan Bursa paradigmas›n›n, Bursa anlat›s›n›n d›fl›nda bir bak›fl aç›s›na yerleflmeye bafll›yoruz ve o zaman Bursa yeni aç›lardan görünmeye bafll›yor gözümüze. 'Osmanl›lar m› Bursa'y› kurdu, yoksa Bursa m› Osmanl›lar› kurdu?' meselesi gündeme geliyor. Acaba Osmanl›'y› Bursa tohumlar› nas›l flekillendirdi? Bir baflka flehirde kurulsayd›, Osmanl› yine bildi¤imiz varl›k olur muydu?

Bursa acaba farkl› bir mesaj veriyor olabilir mi bize? 115 Bk. Kur'an-› Kerim, Bakara 2/138

Bursa’da K›rklar Meclisi

300


yönelme azmini insanlar nas›l elde etti? Bursa'da bu azmi nas›l ortaya koydular? Hangi örneklerle, hangi aç›l›mlarla bunu gerçeklefltirdiler? Bin y›ll›k baflkent ‹stanbul'un karfl›s›nda nas›l oldu da ezilmediler? Çünkü do¤ular›nda büyük bir Selçuklu medeniyeti vard›, bat›lar›nda Bizans medeniyeti ve bu ikisinin aras›nda ikisi gibi de olmayan, ama her ikisinin de unsurlar›n› hazmetme becerisini göstermifl bir yeni harman yeri kurmay› baflard›lar. Nas›l?

Yol arkadafllar›.

Sinan Bursa'da bir eser yapmad› ama Bursa eserleri Sinan'› etkiledi. Nas›l etkiledi? Mesela çinicilikte. Mesela Sokollu Mehmed Pafla'n›n Kad›rga'daki camiinde, Rüstem Pafla Camii'nde, Süleymaniye'de, Selimiye'de Mimar Sinan çini kullanmaya devam etti. Hâlbuki çinicilik, Selçuklu ve Bursa dönemlerinin süsleme unsurlar›ndan biriydi. Minarelerde flerefenin üzerine bir s›ra çini koydu¤unu görüyoruz Sinan'›n. Nitekim onun döneminde Yeflil Camii'nin minarelerinin bugünkü gibi tu¤la olmad›¤›n›, üzerinde bir çini kaplama bulundu¤unu bilirsek Sinan'›n ‹stanbul'a Bursa'dan neler getirdi¤ini de fark etmifl oluruz. Dolay›s›yla bu gibi deliller bize Bursa'yla ilgi yeni aç›l›mlar sunuyor. Uluda¤ diyoruz. Kayak, turizm merkezi olarak görüyoruz oray›. Hâlbuki Lamiî Çelebi'ye gitti¤iniz zaman Kanuni döneminde bir Osmanl› dervifl-flairinin Uluda¤'› manevî bir hâle içerisinde kufla tmaya çal›flt›¤›n› görürsünüz. Ve bu da¤› o kadar ilginç kozmolojik sembollerle anlat›yor ki bir alabal›¤›n üzerindeki renkleri, gökyüzünden vurmufl ilahi sanat›n tecellileri olarak görüyor. Çimenlerin yeflilli¤ine S›bgatullah'dan115 (Allah'›n boyas›ndan) boyanm›fl diyor; kufllar›n ötüflünü hayvanlar›n kendi aralar›ndaki hafi zikrine benzetiyor. fiimdi bu baflka bir dünya; bizim gördü¤ümüz ve metalaflt›rd›¤›m›z Uluda¤ ile o insanlar›n dünyas›ndaki Uluda¤ bambaflka özellikler tafl›yordu. Bu yüzden Bursa'y› yeniden keflfetme noktas›nday›z. S›rlar›n›, verebilece¤i mesajlar› ö¤renmek bugün bu toplumda, bu ça¤da yaflayan insanlar aç›s›ndan da önemlidir. fiu aç›dan da önemli: Acaba kurulufl döneminde, bahsetti¤imiz Bursa projesinde hangi unsurlar devreye sokuldu? Bu geliflme ve gelece¤e

Bugün insan yetifltirme, gelece¤e yat›r›m yapma noktas›ndakilerin Bursa'ya dönüp 'Bu harç nas›l kar›ld›, bu sentez nas›l baflar›ld›?' diye sormas› ve Bursa'ya bu gözle bakmas› gerekir. Somuncu Baba'n›n somunlar›na, Emir Sultan'›n erguvan zikrine, Cünunî Ahmed Dede'nin sema›na, Eflrefiler tekkesinin nas›l kuruldu¤una bakarak o mayalar›n nas›l tuttu¤unun, nas›l flekillendi¤inin s›rlar›n› fark edebiliriz. Mesela Ulu Cami'nin do¤u minaresine bakal›m. Orhan Gazi'nin yapt›rd›¤› Emir Han›'n›n ah›r›yd› bu yer; han›n giriflinde binek hayvanlar›n›n ba¤land›¤› bir ah›r. Y›ld›r›m Bayezid Ulu Cami'yi tam ah›r›n s›n›r›na kadar getirip dayad›. Oraya da minare yap›lacak. Fakat minareyi yapacaklar› yerde dedesine ait han›n ah›r› var. Diyebilirsiniz ki, minareden daha de¤erli ne olabilir? Y›ks›n ah›r›, yaps›n. Fakat yapamam›fl. Ekrem Hakk› Ayverdi'nin116 Osmanl› Mimarisinin ‹lk Devri adl› kitab›nda bunun hikâyesi geniflçe anlat›l›yor. Niye yapamam›fl? Çünkü o bir vak›f; babas›n›n, dedesinin bile olsa vak›f mal›na kimse elini süremez. Minare yapt›ram›yor, problem devam ediyor, en sonunda vak›f mütevelli heyetiyle flöyle bir anlaflmaya var›yorlar: Ah›r›n yeri minareye verilecek ama ona karfl›l›k flu kadar köy Emir Han› vakf›na ba¤›fllanacak. Ancak böyle bir becayifle raz› oluyorlar. Vakfa sayg›; çünkü vak›f Allah'a ve toplum yarar›na kullan›lmak için emanet edilmifl bir de¤er. Ve kim se 'Buras› babam›n, dedemin vakf›yd›, istedi¤imi yapar›m' diyemez. Bu örnekler bize bir fleyi anlat›yor olmal›. Bursa'da kurulufl döneminde bugüne getirebilece¤imiz ve gelece¤e projekte edebilece¤imiz örnekler tohum halinde mevcut. Bugün hepimizin 'Bu örnekler hayat›mda neye tekabül ediyor? Dünyamda ne gibi de¤ifliklikler meydana getirebilir?' diye düflünmesi ve Bursa'ya böylesine bir canl› kaynak gibi, sürekli bize bir fleyler söylemeye çal›flan bir büyük hazine sand›¤› gibi bakmay› ö¤renmesi gerekiyor.

116 Öl. 1984. Mimarl›k tarihimizin son yüzy›ldaki en büyük araflt›rmac›s›. 117 Yunanistan'›n Türkiye s›n›r›na yak›n bir kasaba.

Bursa’da K›rklar Meclisi

301


yaflayanlarla bir bütündür. fiu anda eski Bursa'da yaflamak isteyen bir nesil var. Fakat ne yaz›k ki, o Bursa ortadan kalkt›. Belki flöyle bir orta yol bulabiliriz: Bursa'n›n kalm›fl olan güzelliklerini dahi korusak, onlara sahip ç›ksak, eserlerin manalar›n› kucaklamaya kalksak, bu bile bize çok fley verecektir. “Osmanl›'y› kuran” Bursa, bizi de kurmaktan aciz de¤ildir. Bize de bir zemberek gibi yeni bir ruh üfleyebilir. Yeter ki onu okumas›n› bilelim, daha do¤rusu onu dinleyelim.

Maalesef Bursa benim 1960'lar›n sonlar›nda geldi¤im, bütün bir 1970'leri yaflad›¤›m ve 1980'lerin bafl›nda b›rakt›¤›m Bursa de¤il bugün. O ahflap evleri, ayva ve fleftali bahçeleri, dut a¤açlar›, ç›kmaz sokaklar› ve inan›lmaz güzellikteki tatlara sahip iliflkilerde var olan o safiyet, o güzellik bugün baz› lokal mekânlar hariç büyük ölçüde ortadan kalkm›fl durumda.

Bursa, Osmanl›lar›n kendilerini ilk kez tam olarak ortaya koyduklar› flehirdir. Evet, ‹znik de bir dönem baflkentlik yapm›flt›r. Bir dönem Dimetoka'n›n 117 da baflkentlik yapt›¤› biliniyor. Edirne tabii daha sonra ama nedense Osmanl›lar Bursa'y›, Bursa da onlar› sevmifltir. Bursa'dan sonra karfl›lar›na daha cazip flehirler ç›kmas›na ra¤men Osmanl› padiflahlar› Fatih'e kadar Bursa'ya gömülmeye devam etmifl, Edirne baflkent olduktan sonra da Edirne'de gömülmek istememifllerdir. Ancak Fatih Sultan Mehmed'in baflkent yap›p yerleflmesinden itibaren ‹stanbul'a gömülmüfllerdir. Osman Gazi'nin nafl›, biliyoruz ki, önce Sö¤üt'te gömülmüfl, sonra Bursa'ya tafl›nm›flt›r. Bunlar bize bir fleyler anlat›yor olmal›.

Asl›nda Osmanl› bize bir flans tan›m›flt›. Emperyalizmin ülkemize giriflini geciktirmifl, üzerimizdeki etkisini olabildi¤ince s›n›rlam›flt› ve flehirlerimiz 1950'lere kadar Osmanl› dönemindeki havas›n› muhafaza etme flans›n› yakalam›flt›. E¤er o zaman akl› bafl›nda yöneticilerimiz ve bugünkü kadar bilinçli bir halk›m›z olsayd› muhakkak ki o sokaklar, o evler çok daha titizlikle korunabilirdi. Ama ben burada sadece bir kaporta gibi, bir dekor gibi eski evlerin korunmas›n›n bir fley ifade edip etmedi¤i konusunda tereddütteyim. Tamam, d›fl görünüflü korumak, muhtevaya dair bir fleyler sunabilir bize. En az›ndan orada bir iz, bir iflaret tafl› olarak bir cevher bulunabilir ama as›l önemli olan, onun ötesinde ne oldu¤udur. Yani bütün bir flehir korunsayd› ve insanlar Amerikan insan› gibi olsayd› acaba hakikaten oras› Bursa m› olurdu? Biz hala ona Bursa m› derdik? Yani flehirleri koruman›n bir dekor saplant›s›na dönüflmesine karfl›y›m. O ruhuyla, insan›yla, hani 'flerefi'l-mekân bi'l-mekin', yani mekânlar içinde yaflayanlarla flereflidir sözü mucibince, içinde

“Bursa bizim Endülüs'ümüzdür” derken 1960'lardan, 1970'lerden itibaren Bursa'y› çok h›zl› bir flekilde katlediflimizi kastediyorum. Nas›l Endülüs'te Portekizliler ve ‹spanyollar Müslüman medeniyeti ad›na ne varsa birkaç saray hariç- tahrip ettiler, tan›nmaz hale getirdilerse, biz de maalesef Bursa'y› ayn› flekilde katlediyoruz. Düflünün: Sinan'›n dokunmaya k›yamad›¤› bu flehri biz 30 senede tan›nmaz hale getirdik. T›pk› Endülüs'ün tahrip edilmesi gibi bir süreç yaflad›k. fiu an eski Bursa ad›na sadece baz› tarih adalar› kalm›fl durumda: Muradiye, Hanlar bölgesi, Kale Soka¤› vs. Tabii ki eski Bursa sadece abidelerden ibaret de¤ildi. Bu abidelerin aras›n› dolduran küçük mahalleler, ç›kmaz sokaklar, ufak çeflmeler uzan›rd›… Mesela su sesi duyulmayan bir Bursa soka¤› ve Bursa evi, düflünülemezdi. Bu inceli¤i bugün yeni nesle maalesef yeterince anlatam›yoruz. Hakikaten her sokakta, her yolda en az iki, üç çeflme vard› ki, bir k›sm› da gece gündüz güldür güldür akard›. Bahçelerden sokaklara sarkan yeflillikler, hatta baz› sarmafl›k gülleri yolun

Bursa’da Kutuz Hoca ile beraber. (27.12.2009)

Bursa bizim Endülüs'ümüzdür

118 Büyükflehir Belediyesi de ayn› yolun yolcusudur. 119 Karabafl dergâh›, Seyyid Usûl derg âh›, Gö kdere Medresesi, Haraçc›o¤lu Medresesi ile Ördekli Hamam› son y›llarda onar›larak kültür merkezi olarak kamunun hizmetine sunulmufltur. 120 Türk edebiyat›n›n en önemli flair t ezkirelerinden b iri olan Meflairu'fl-fluara'n›n yazar›d›r. Dedesi B ursal›d›r. Üsküp'te 1572 de vefat etmifltir. Eseri Filiz K›l›ç taraf›ndan neflredilmifltir. (‹st anbul 2010)

Bursa’da K›rklar Meclisi

302


oluflturabilirsek, Sinan'›n inceli¤ini, II. Murad'›n Bursa'ya bak›fl›n›, Y›ld›r›m Bayezid'in Bursa'y› bir baflkent olarak nas›l kurgulad›¤›n›, Evliya Çelebi'nin Bursa'y› nas›l anlatt›¤›n›, o “ruhaniyetli flehir” sözünün alt›nda nelerin yatt›¤›n› birazc›k dile getirebilsek, insanlar›n ileride bu flehirdeki de¤erleri hat›rlayarak Bursa'y› yeniden aya¤a kald›rmas› söz konusu olabilecektir. Mesela Bursa'da flehircilik aç›s›ndan en önemli unsurlar, da¤dan ovaya do¤ru befl parmak gibi akan derelerdi. Bu dereler flehrin içinde fl›r›l fl›r›l akar ve ovaya kar›fl›r, oradan Nilüfer nehrine dökülürdü. Bir dönem geldi, bu derelerin üzerini kapatmaya bafllad› belediye. Kapat›p yol yap›yor, kapat›p yol yap›yor. Hâlbuki bak›n, Çarl›¤›n baflkenti Petersburg'da adamlar özel kanallar yapm›fl ve Neva nehrini kollara ay›r›p flehrin içinden geçirerek denize öyle döktürmüfller. fiehir Amsterdam ve Venedik gibi bir kanallar flehri olmufl. Bunu yapmak için milyonlar döküyor Deli Petro. Bu kanallar›n hala ayakta kalmas› için u¤rafl›yorlar. fiehrin içinde hareketli bir unsur oluyor, serinlik, güzellik, yan›nda yeflillik geliyor. Kurt, kufl, ördek, bal›k orada yafl›yor. Dünyada insanlar flehri tabiatla yeniden bar›flt›rmaya u¤rafl›rken, biz bu güzelim derelerin üstlerine asfalt döküp kurtulmufl say›yoruz kendimizi. Bir zaman gelecek, onlar› ihya için tonlarca para harcamam›z gerekecek. Bu tahribat›n inflaallah bu gibi hassasiyetler gelifltikçe duraca¤›na inan›yorum. üzerini kapat›r, bir tak›n alt›ndan geçiyor gibi olurdunuz. Bütün bunlar›n ortadan kalkmas›, az fle y midir? O ahfla p doku, sokaklar ve bahçeler ortadan kalkt›, çeflmelerin ço¤u haritadan silindi. Evet, belki yol kenarlar›nda a¤açlar var ama bu a¤açlar kimsenin de¤il. Hâlbuki eskiden bahçeler bir nevi mahallenin ortak park› gibiydi. Arkadafllar›m gelirdi bizim evin bahçesine, beraberce oynard›k. A¤aca ç›k›p dut, ayva toplarlard›, biz de gider onlar›n bahçesinden erik toplard›k. Yani her evin bahçesi, mahallenin ortak kullan›m›na aç›lm›fl mekânlard›. Dolay›s›yla hakikaten bir cennet gibiydi. Yüz sene öncesinden de¤il, benim gibi 40 yafl üzeri insanlar›n bile hat›rlayabilece¤i yak›n dönemden bahsediyorum. ‹lkokul ve ortaokul y›llar›mda oturdu¤umuz evler, yaflad›¤›m›z sokaklar, mahalleler böyleydi. Ama bu doku, çok k›sa bir sürede ac›mas›z bir flekilde tahrip edildi; iflin garibi, bu tahribat devam ediyor. Bu kötü gidiflata karfl› bir Bursa hassasiyeti

Bütün olumsuzluklara ra¤men baz› fleylerin de iyiye gitti¤ini söylemek durumunday›z. Hanlar Bölgesi, mesela çok ihmal edilmiflti. fiimdi bak›yorum, Osmangazi Belediyesi 118 har›l har›l çal›fl›yor. Surlar onar›l›yor, Hanlar Bölgesini ihya etmek için projeler haz›rl›yor. Tophane'de 1940'larda y›k›lm›fl bir Bey Kap›s› vard›. Saltanat Kapas› ad›yla yeniden yap›ld›. Bunlar olumlu haberler. Demek ki, halkta Bursa hassasiyeti artt›kça olumlu çabalar›n da say›s› artacakt›r. 119 Endülüs'le ilgili cümlem karamsar gibi görünebilir ama tehlikeyi hissetmemiz için böyle radikal bir tespitte bulunmakta fayda görüyorum. Diriltebilirsek Bursa insanl›¤›n iftihar tablosuna yaz›labilecek bir kitabedir ama kaybedersek herkes kaybeder.Bunu böyle bilelim. Bursas›z bir dünya kalbini yitirmifl demektir. Bak›n Âfl›k Çelebi120 as›rlar öncesinden nas›l bir imanla sesleniyor: “Bursa'dur ki, yeryüzünün cenân›dur (kalbidir). Güya memâlik-i Rûm, bir kâleb-i beflerdür ki, Bursa anun can›dur.” (Mefla’iru’fl-fluara)

Bursa’da K›rklar Meclisi

303


K›rklar Meclisi Alfabetik Dizin

Abdulaziz Efendi -----------------------------181

Leyla Han›m ----------------------------------203

Abdulbakî Gölp›narl› ------------------------207

M. fiemseddin Canpek ------------------------97

Abdullah Münzevi ---------------------------169

Mehmet Akif Ersoy --------------------------119

Ahmed Hamdi Tanr›p›nar ---------------------9

Mehmet Ali Aynî -------------------------------59

Ali Öztaylan ----------------------------------131

Mehmet Emin Kerkukî ----------------------245

Anmed-i Gazzî --------------------------------73

Mehmet Metin Irfladî ------------------------151

Bahri Baba ------------------------------------163

Mehmet fiemseddin Ulusoy -----------------259

Bursal› Ahmed Pafla --------------------------85

Memduh Koyuno¤lu -------------------------253

Bursal› Mehmet Tahir -----------------------223

Murad Hudavendi¤âr -------------------------41

Cem Sultan -------------------------------------79

Mustafa Armagan ----------------------------293

Evliya Çelebi -----------------------------------33

Mustafa Fehmi Efendi -----------------------139

Gazi Ahmed Muhtar Pafla --------------------53

Nurettin Topçu -------------------------------237

Hac› fievkî Efendi ----------------------------193

Sadedddin Nüzget Ergun --------------------175

Hasan Ali Yücel ------------------------------217

Sad›k V›cdanî ---------------------------------113

Hasan Kaimî Baba ----------------------------47

Safiye Han›m ---------------------------------197

Huseyin Vassaf ---------------------------------65

Süheyl Ünver ---------------------------------125

‹bnulemin Mahmud Kemâl ------------------107

Süleyman Çelebi -----------------------------101

‹smail Baha Sürelsan ------------------------187

Süleyman Uluda¤ ----------------------------285

Kâmil Kepecio¤lu ----------------------------269

fieyh Servet Akda¤ --------------------------145

Kaz›m Baykal --------------------------------277

Üftade -----------------------------------------229

Lamiî Çelebi ------------------------------------91

Yakup Kadri Karaosmano¤lu ---------------157

Bursa’da K›rklar Meclisi

304


Bursa’da K›rklar Meclisi

229


Ya Hazret-i Muhammed Muhiddin Üftade

Bursa’da K›rklar Meclisi

230


Süheyl Ünver’in f›rças›yla Üftade Camii ve Türbesi.

Hac› Bayram Veli'nin müridi, H›z›r Dede'nin yan›nda tasavvufî terbiyesini tamamlayan Muhammed Muhyiddin Üftade, Osmanl› döneminin en meflhur flahsiyetlerinden biridir. 1490'da Bursa'da do¤an 1580 tarihinde ayn› flehirde vefat eden Üftade'nin en tan›nan müridi ise Celvetiye tarikat›n›n kurucusu kabul edilen Aziz Mahmud Hüdayî'dir. Divan sahibi Hüdayî mürflidinin sohbetlerini kaleme alarak bizeVak›at isimli önemli bir yadigâr b›rakm›flt›r. Celvetiye tarikat› Anadolu ve balkanlarda tasavvufî zevk ve anlay›fl› insanlara aktaran önemli “ocak”lardan biri olmufltur.

As›rlardan beri ilahî olarak okunan ve Üftade'yi aflk bahçesinin bülbülü, dertli afl›klar›n doktoru olarak gören flu m›sralar›n sahibi de Aziz Mahmud Hüdayî'dir: Ba¤-› aflk›n andelibi hazret-i Üftadedir Dertli afl›klar tabibi hazret-i Üftadedir. Vâs›l-› kâmil odur tevhid-i zata flübhesiz Gösteren râh-› Huday› hazret-i Üftâdedir S›dk›le kul ol Hüdayî efli¤inde daima Bil hakikat kutbu'l-aktab hazret-i Üftadedir. Üftade de Divan sahibi sufîlerden biridir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

231


Bursa’da K›rklar Meclisi

232


Üftade dergâh› ‹vazpafla'n›n üstünde Uluda¤'›n eteklerinde yer al›rken cami ve türbesi Hisar içindedir. Bilindi¤i gibi 1925'te tekkeler kapat›l›rken türbelerin kap›s›na da kilit vurulmufltu. Çünkü bu iki müessese iç içeydi. Söz konusu 677 say›l› kanun ç›kar›l›rken tekkelerle birlikte türbelerin kapat›lmas›na itiraz eden Milli E¤itim Bakan› Hamdullah Suphi'ye (Tanr›över) Kemal Atatürk flöyle demiflti: “Sabret, on y›l sonra gel bütün türbeleri sana verece¤im, istedi¤ini aç otur.”

Yirmi befl y›l sonra 01.03.1950'de 5566 say›l› kanuna bir madde eklenmek suretiyle yirmi kadar türbenin ziyarete aç›lmas›na izin verilmifltir. Bunlardan üç tanesi Bursa'dayd›: Osman Gazi, Orhan Gazi ve Yeflil Türbe. Bizim toplumumuzda büyüklerin türbelerini ziyaret etmek güçlü bir gelenektir. Bu gelenek dinî hayat yelpazesinin çok farkl› yerlerinde olan insanlar taraf›ndan da yaflat›lmaktad›r. Dikkat çekici bir tecelli fludur:

Bursa’da K›rklar Meclisi

233


“Mevzuat müsait de¤ildir!”

Bursa’da K›rklar Meclisi

234


Safer Efendi ve Raik Efendi Uluda¤ yamaçlar›nda bulunan Üfta de Tekkesinde. 27.07.1993

Türbeleri kapatan Mustafa Kemal Atatürk'ün An›tkabir'i flu anda ülkemizde en çok ziyaretçisi olan kabirlerden biridir. Yirmi befl y›l aradan sonra 1950 y›l›nda ziyarete aç›lan Yeflil türbe ise ülkemizin uluslar aras› simgelerinden biridir. Uluda¤ yamaçlar›ndaki Üftade tekkesi onar›ld›ktan sonra kültür merkezi olarak yeniden gönüldafllar›yla buluflaca¤› günleri beklemektedir.

Tekkenin onar›mdan önceki durumu. (2005)

Bursa’da K›rklar Meclisi

Tekkenin mescidi. (2010)

235


Üftade Türbesinin içinden bir görünüfl.

Bu yaz›da Üftade'nin torunlar›ndan Bakî Alg›n'›n 1946 - 1956 y›llar› aras›nda Üftade Camii ve Türbesi'nin hizmete aç›lmas› ile ilgili mahalle sakinleriyle birlikte verdi¤i hukuk mücadelesinin baz› safhalar›n›n belgelerini görece¤iz. Bu belgeler tarihî eserlerin o günkü periflan durumu hakk›nda bilgi verdi¤i gibi tarihî hat›ra ve eflyalar›n korunmas›na dair kafa kar›fl›kl›klar› konusu ile ilgili de ipuçlar› verecektir.

Üftade’nin huzurundan Y›ld›r›m’›n huzuruna gidelim, isterseniz...

Bursa’da K›rklar Meclisi

236


Bursa’da K›rklar Meclisi

237


Nurettin Topçu

Bursa’da K›rklar Meclisi

238


Süheyl Ünver’in f›rças›yla Y›ld›r›m Camii.

Önce Atasoy Müftüo¤lu'nun cümlelerini okuyal›m:96 “Nurettin Topçu ile birlikte gençlik y›llar›mda 1960'l› y›llar›n bafllar›nda, ziyaret amac›yla Bursa'da bulundu¤u günlerde tan›flt›m. O dönemde Topçu'nun kitaplar›n›, yaz›lar›n› ilgiyle okuyordum. Birlikte; günlerce Bursa'y› dolaflt›k; kendisinden Bursa'y› ö¤rendik, dinledik. Nurettin Topçu'dan Bursa'y› dinlemek; Bursa'n›n, tarihin, Osmanl› kültür ve uygarl›¤›n›n, Osmanl› eserlerinin deruni taraflar›n› dinlemek / ö¤renmek anlam›na geliyordu. Nurettin Topçu; tarihî her camiyi, her çeflmeyi, her mezar›, her an›t› / eseri ziyaret ederken, engin bir huflû, haflyet ve isti¤rak içerisinde bulunuyordu. Bu tan›fl›kl›ktan sonra Nurettin Topçu ile daha çok eserleri arac›l›¤›yla ilgilenmeye devam ettim. Nurettin Topçu, sessiz, sade, gösteriflsiz, mahcup, muzdarip ve derin bir kiflili¤e sahipti. Nurettin Topçu; yaflad›¤› dönemde, düflünce hayat›nda, kültür hayat›nda, e¤itim hayat›nda, dinî hayatta genel kabul gören bütün çerçeveleri çok a¤›r ve isabetli bir dille sorguluyor ve bütün bu alanlarda çok ciddi reformlar yap›lmas› gerekti¤ini düflünüyordu.

Geçmiflten elimizde yaln›zca kimi an›lar›n kald›¤›n› düflünen N. Topçu, gençli¤in ruhlar› sonsuzlu¤a ulaflt›rabilecek bir kültürden yoksun oldu¤unu belirtiyor ve yaflad›¤› dönemin gençli¤inin büyük bir kâbus içerisinde oldu¤una inan›yordu. Nurettin Topçu, gerçek bir ahlak ve gerçek bir felsefe adam› olarak yaflad›, kalp yoluyla, aflk yoluyla fetihler yapmak gerekti¤inden söz eden Topçu, bizi silahla yok etmek isteyenlere karfl› bile hürmet etmemiz gerekti¤ini telkin ediyordu. Zaman›m›z›n en büyük sorununun irade sorunu oldu¤unu tespit ediyor, insan› ve toplumu sahip oldu¤u irade ile tan›ml›yordu. Din alg›s›n›n, ilgisinin ve yaflay›fl›n›n baya¤›laflt›r›lmas›, ticarîlefltirilmesi, dünyevîlefltirilmesi, maddilefltirilmesi konusu kendisini dehflete düflürüyordu. Dinî hayat›n gelenekler ve görenekler toplam› haline geldi¤ini gördü¤ü için; dinî hayat›n ruhsuz dinî tezahürler, masallar, menk›beler, kerametler ve ba¤nazl›klardan ibaret bir mahiyet kazand›¤›n› gördü¤ü için; yeniden “içtihad”dan yana önerileri vard›. Her türlü din istismarc›l›¤›ndan ve

96 Hece dergisi N urettin Topçu özel say›s›, say› 109

Bursa’da K›rklar Meclisi

239


sömürücülü¤ünden aç›kça i¤reniyordu. Kiflisel tarihimde, din istismarc›l›¤›ndan ve sömürücülü¤ünden Nurettin Topçu kadar derinden rahats›z olan bir baflka kifli görmedim. Önce kalbin zaferini, ahlak›n zaferini gerçeklefltirmek gerekti¤ine iflaret eden Topçu, aflk terbiyesi ile felsefe ve hikmeti esas alan bir yönelifle öncülük ediyordu.” 1909 y›l›nda ‹stanbul'da do¤an, “‹syan Ahlâk›” bafll›kl› felsefe doktoras›n› 1934'de Fransa'da tamamlayan, Bergson üzerine haz›rlad›¤› doçentlik tezi baflar›l› bulundu¤u halde üniversiteye al›nmayan Nurettin Topçu, XX. yüzy›l Türk-Fikir hareketlerinde önemli bir yere sahiptir. 1939'da yay›nlamaya bafllad›¤› Hareket Dergisi'ni ink›talarla da olsa devam ettiren Topçu, 10 Temmuz 1975 y›l›nda ‹stanbul Erkek Lisesi'nin emekli felsefe ö¤retmeni olarak bu hayata veda etti. Kozlu kabristan›na defnedildi. Bat› felsefesini yak›ndan tan›yan Nurettin Topçu, ülkesine döndükten sonra do¤u felsefesine özellikle tasavvuf felsefesine ilgi duydu. Bu konuda Da¤›stanl› Abdulaziz Bekkine'den istifade etti. Bazen gece geç

saatlere kadar süren sohbetler onun fikir ve gönül dünyas›n› besledi. Bergson'la birlikte Mevlânâ'y›, Pascal'la birlikte Gandi'yi sevdi. Yunus'la, Y›ld›r›m'a, Akif’le, Yavuz Selim’e âfl›k oldu. Felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi liseler için yazd›¤› ders kitaplar›ndan baflka, e¤itim, devlet, demokrasi, siyaset ve tasavvuf konular›nda pek çok esere imza atan Topçu'nun Reha isimli bir roman› ile hikayelerinden meydana gelen Taflral› isimli bir kitab› da vard›r. 19 hikayeden meydana gelen ve ilk defa 1959'da bas›lan bu eserde yer alan hikayelerden biri de “Y›ld›r›m'›n Huzurunda” bafll›¤›n› tafl›maktad›r. Topçu, bu hikayeyi, 1952 y›l›nda kaybetti¤i mürflidi Abdulaziz Bekine'nin vefat› üzerine yazm›flt›r: “Ruhlar›m›z›n önünde yürüyen o büyük varl›¤› kaybettim. Ac›lar›m, zaman›n ve kaderin kollar›yla kucaklanmayacak kadar engindi. Onun, bende flimdi muamma olan son bak›fl›nda melek masumlu¤u ile ilâhî emir birleflmifl gibiydi. Hicab ile ihtar›n bir bak›flta böyle birleflti¤ini ömrümde görmemifltim. Peygamberâne sakal›n›n üstünde nâmütenâhiye kolayca

Bursa’da K›rklar Meclisi

240


Y›ld›r›m Külliyesi sol alt köflede Y›ld›r›m’›n Türbesi, sa¤da medrese.

dalan mavi gözler de kapand›ktan sonra sahipsiz kalm›flt›m. Bafl›m, bir tafl oca¤›ndan al›nm›fl iri bir parça gibi gövdemin üstüne yüklenmiflti. Ve bir gece karanl›¤›nda ben bu ümitsiz bafl, lüzumsuz gövde ile her taraf› kapal› bir araban›n içinde sürükleniyordum. fierden ve ›st›raptan yap›lm›fl bir insanl›¤›n üstüme çöken a¤›rl›¤› alt›nda bunal›yor, bo¤uluyordum. Ben sürünüyordum, araba yürüyordu. Yolumuz Bursa'ya ç›kacakt›. Sabaha karfl›, kat› karanl›kta araban›n dar kap›s›ndan inerek topra¤a ayakbast›m. Arza temas beni ürpertti. Topra¤›n, küf ve nur kokulu havas› içinde vücûduma bir ürperme geldi. Bana birçok melek dokunuyormufl gibi ürperiyordum. fiu anda kirli ve yaral› derimden soyuluyor da, kurtar›c› Allah eliyle, arad›¤›m sevgilinin sanat›yla yeniden yarat›l›yormufl gibi ürperiyordum. Ürpertici vahye, Tûr'dan bir sadâ

geldi; Hira'dan bir nida geldi. Henüz karanl›kta yatan Bursa'n›n minarelerinden birinde sabah ezan› okunuyordu. Dirilen kurtar›c› ölüler gibi ruhuma sar›lan bu müjdeye flükretmek için yeryüzüne kapanmak ihtiyac›n› duyuyordum. Sevinçten a¤lamaya, secdelere kapanmaya davetli idim. Müjdesini kendisinde tafl›yan bu davet, hiç flüphe etmiyordum ki, Allah'tan geliyordu. Bu dilin, tercümeye, temine ihtiyac› yoktu. ‹lmin, akl›n da bunda hissesi olamazd›. Zira Allah'la bulufluyordum. Bursa'n›n sanki ebedî sükûn içinde, yarad›l›fl›n ilk günündeki hayâlini muhafaza eden ve beni her ad›m›mda o ilk yarad›l›fl gününün anlat›lmaz sevinciyle y›kayan havas›n› incitmekten korka korka Ulucami'nin tâ yan›na yürüdüm. Kap›n›n d›fl›ndaki basamaklar›n yan›nda bulunan muslukta abdestald›m. Yar› ayd›nl›kta par›ldayan su ile vücûdumu, içimde yarat›c› bir nûr

Bursa’da K›rklar Meclisi

241


Y›ld›r›m Han Türbesi’nin önünde “Y›ld›r›m’›n huzurunda” huzur içinde okunuyor.

Süleyman Seyfi Ö¤ün, Mustafa Kök, Emin Ifl›k Topçu hoca ile ilgili düflüncelerini anlat›yorlar.

gibi dolaflan gözyafllar›mla benli¤imi y›kad›m. Dünyan›n ilk kuruldu¤u gün, ilk insan›n ilk abdestini al›yor gibiydim; o adar sevinçli idim. Ulucami sanki kovuldu¤um cennetti; flimdi beni affedip al›yordu. O, Allah evinin kap›s› m›yd›? Sevginin sundu¤u anlafl›lmaz bir cesaretle Allah'a aç›lan iç kap›ya, mihraba kadar ilerledim. Mihrab›n yan› bafl›nda küçücük bir saf halinde namaz k›l›nd›.”

yaparak Çekirge semtine gider ve içini I.Murad'a açar. Murad Hüdâvendigâr'dan flu cevab› al›r: “Git o¤lum Y›ld›r›m'› gör. Büyük çileyi o çekti, sana hepsini söylesin.” Buradan Y›ld›r›m'›n huzuruna do¤ru yolculuk bafllar. ‹çini O'na döker, çöküflleri anlat›r, hainlerden dert yanar, Timur ordular›ndan, zalimlerden bahseder. Fakat Y›ld›r›m'dan beklemedi¤i bir cevap al›r: “Rahmet Allah'›m… Rahmet eyle, imdat eyle Allah'›m…” Topçu, sabredemez: “Sen onlara beddua etmiyorsun! Lakin onlar, Timur'un askerlerinden daha zalimdir. Bu k›l›ç Timur'un k›l›c›ndan daha kahbedir!” dedim. O yine a¤l›yordu. Bu sefer gürler gibi: “Rahmet Allah'›m, rahmet eyle !” diye inledi. Devam ettim: “ Bu zalim ordunun

Hikayenin bundan sonraki bölümünde Topçu, içindeki s›k›nt› ve ›st›raplar›, toplumdaki problemleri Allah'a açar, yalvar›r, yakar›r, içini döker, ç›k›fl yolu arar. fiöyle bir ses duyar: “Git ecdad›na sor, Murad'a Y›ld›r›m Han'a dan›fl, sen onlarla konuflabilirsin.” Yazar gere¤inin

Nurettin Topçu’n un dostlar›ndan bir grup.

Bursa’da K›rklar Meclisi

242


Bursa’da K›rklar Meclisi

243


Kozlu Kabristan›nda bir 10 Temmuz ziyareti. Topçu’nun baz› talebeleri çocuklar›yla birlikte.

karfl›s›nda senin ruhundan bir zerre bile feda etmemeye azmetmifl kahraman kalpler silah çat›yor. Her biri bir âleme bedel denilecek kadarüstüne titrenen bu gönüller, düflman saflar› karfl›s›nda t›pk› onlar gibi silahlanacak, onlar gibi kan dökecekler; fliddet gösterecek, intikam alacaklar. Rabbinden bunlara nusret dile!” Y›ld›r›m, bafl›n› gazapla yerden kald›rd›.

flehre olan mahabbeti, dostlar›na sordu¤u flu soruda ortaya ç›kmaktad›r: “Emekli olduktan sonra Bursa'n›n küçük bir camiinde hizmetçilik-müezzinlik yapma imkan› bulabilir miyim acaba?” Emekli olduktan k›sa bir süre sonra 9 Temmuz 1975'te vefat eden Topçu'nun mezar tafl›nda hayran› oldu¤u Mehmet Akif Ersoy'un gönül ve fikir dünyas›yla örtüflen m›sralar› var:

Huflûa dalm›fl donuk yüzünün çizgilerini red iflaretiyle k›m›ldatarak: “Hay›r, dedi. Buna asla izin veremem. Onlar kan dökmesin, zulmetmesinler! ‹rflâd etsinler, zalimleri zulüm sefaletinden kurtars›nlar. Her fleyden önce onlar› kendi ruhlar›na yapt›klar› suikastlardan, zulümden kurtars›nlar. Alt› yüz y›ll›k secdemin arkas›nda toplanan orduya zulmü emredemem.”

Serilmifl secdemin inler durur yerlerde mirac› Semalardan gelir ummanlar›n tehlil-i emvac› Karanl›klar ›fl›klar gölgeler sussun ki Allah'›m Bütün dünyay› inletsin benim secdem benim âh›m

Hikaye Y›ld›r›m'›n flu tavsiyesiyle sona eriyor: “Yak›nda rahmet meleklerinin yan›nda yer alacak evlâd›ma söyle: Sab›r g›dalar› olsun, gayret dualar›, birlik, silahlar› olsun! Tekrar ediyorum, onlara söyle, benim ebedî huzurumu istiyorlarsa önce gafillerle zalimleri kurtars›nlar.” 1966 y›l›nda ‹stanbul'da tan›ma ve dinleme flerefine nail oldu¤um Topçu'nun bir özelli¤i de Bursa'ya olan gönül ba¤›d›r. F›rsat buldukça Çekirge'deki kapl›ca otellere gelir, kendini ve Bursa'y› dinlerdi. Bu tarihî

Vefat›na düflürülen tarih ise flöyledir: Aflk ve flevk dünyas›ndan hitap ediyor idi ‹fltiyak›n adam› kâmil bir insan idi Bir ney ç›k›p üflesin merhumun tarihini Göçtü muallim Topçu “DERV‹fi-‹ MÜfiTAK ‹D‹” 1395 Ö¤renci ve dostlar›mla her y›l birkaç defa ziyaret etti¤im Y›ld›r›m Han'›n huzurunda bu “hikaye”yi bafltan sona, aflkla, flevkle ve zevkle okurum. Topçu, Mehmet Akif’e , Mehmet Akif Hoca Hüsemeddin Efendi’ye hayrand›r. Hüsamettin Efendi’nin mürflidi ise Kerküklü’dür.

Bursa’da K›rklar Meclisi

244


Bursa’da K›rklar Meclisi

245


Ya Hazret-i Mehmet Emin Kerkükî

Bursa’da K›rklar Meclisi

246


Sonra Irak seçimleri (!) geldi çatt›… “Elde var hüzün” derken Mehmet Emin Kerkükî'yi hat›rlad›m. Mesnevîhan Nakflibendî fleyhi. XIX. yüzy›l›n y›ld›zlar›ndan biri. Ömür boyu Mesnevî okuyan ve okutan…Mesnevîhanlar yetifltiren bir ârif, bir ehl-i dil. Do¤rusu mesnevîhan nakflîleri çok seviyorum. Mehmet fiemseddin Efendi'nin Yâdigâr-› fiemsî'sini açt›m. Eminiye Dergâh›'n› buldum ve okumaya bafllad›m: “K›dveti'l-ulemâi'l-muhakkikîn umdetü'l-meflây›hi'lvâs›lîn es-Seyyid Mehmed Emin kuddise s›rruhu'lMetin. Aziz-i müflârun ileyhin silsile-i tâhireleri bâlâda yaz›ld›¤› vechile peder-i vâlâ-güherleri taraf›ndan otuz üçüncü mertebede flehid-i Kerbelâ ‹mam Hüseyin Efendimizden ve vâlide-i muhteremeleri cihetinden yirmi sekizinci derecede Cenâb-› Gavs-i Geylânî Efendimiz vas›tas›yla ‹mam Hasan-› müctebâ Efendimizden Hazret-i Fahr-i Kâinat aleyhi ve âlihi ekmelü't-tehiyyat Efendimize muttas›l oldu¤u el-yevm evlâd-› kirâm yedinde mahfuz ve Ba¤dad, Kerkük, fiehr-i Zor nakibü'l-eflrâf› ve kâdîlar›yla Âsitâne-i Geylâniye seccâde-niflini gibi onsekiz zevât-› kirâm›n mührleriyle mahtum u musaddak iki k›ta flecere-i mübarekeden istihrâc olunarak teberrüken derc itmegi iflbu kitab›m›za fleref ü yümn add eyledim.”

Kerkük’te bir minare.

Saddam'dan sonra ‹ngiliz-Amerikan ortakl›¤›n›n zulmü sebebiyle uzun bir zamand›r içimde Kerkük'le ilgili bir ukde, bir hüzün var. Ne yapay›m diye düflündüm. ‹slâm Ansiklopedisi'nin Kerkük maddesine bakmak akl›ma geldi. Açt›m, okudum. fiu cümle derdimi ziyadelefltirdi: “Kerkük misâk-› millî s›n›rlar›na dâhil olmas›na ra¤men 5 Haziran 1926'da Ankara'da ‹ngiltere, Irak, Türkiye aras›nda imzalanan “s›n›r ve iyi komfluluk iliflkileri” antlaflmas›yla ‹ngiliz mandas›ndaki Irak Devleti'ne b›rak›ld›.” Kerkük türkülerini dinlemeye niyet ettim. Arad›m, buldum, dinledim: A¤lama ceylan balas› S›zlama ceylan balas› Gider gözün karas› Solgunum bak can›ma Hepsi de sevda yaras› Bu da¤lar olmasayd› Lâlesi solmasayd› Ölüm Allah'›n emri

Ayr›l›k olmasayd› Bu da¤lar›n ard› var Gönlümün murad› var Gözlerinden anlad›m Sende sevda derdi var Bu da¤lar güzel da¤lar Bafl›n› duman ba¤lar Bir derde düflmüflüm ki Halimi gören a¤lar.

Sonunda flöyle deniyor: “ Müntesibinin adedi meçhul, hulefas› pek çok olup tarik-i Nakflibendiye'nin âdetâ müctehidi idi. Binikiyüzün müceddidi addolunsa sezâd›r. Hulefâ-y› kirâmlar›n›n en meflhuru Hoca Nefl'et, Hoca Selim, Hoca Mustafa Vahyî, Hoca Ali Behcet, Hoca Bekir, Hoca Hasan, Hoca Keflfî efendiler gibi zevât-› muhteremedir ki, her birileri asr›nda temayüz etmifl ferîdu'd-dehr kimselerdir…” Yine olmad›… Tamam dedim. Hazretin kabrini ziyaret edeyim, selâm vereyim. Hac›lar Câmii'nin yan›ndan Mahkeme Câmii'ne do¤ru yürüdüm. Mirâc, Miraciye, Osman Dede ve Safiye Han›m› hat›rlad›m. Oradan yeni onar›lan Karabafl Dergâh›'n› görmek istedim. Baflç› ‹brahim'in kabrini ziyaret ettim. Câmii'nde ö¤le namaz›n› k›ld›m. Tekrar afla¤›ya do¤ru Veli fiemseddin Câmii'nden Veled-i Habîb Câmii ve Kerkükî'nin türbesi…Türbenin kap›s› kapal› ancak kilitli de¤il. Ya¤an ya¤mur içeri girmifl hal›lar su içinde. Kabrin kitabesi lahdin kenar›na ilifltirilmifl. “Birgün al›r, götürürler” diye içimden geçti.

97 Age., s. 222. Mehmed Emin E fendi v e torunlar›n›n bugüne ulaflm›fl aile fleceresinin farkl› bir üslubla tan›mak için bk. Ba nu Demira¤, Ma nolya A¤ac›n›n Kökleri, ‹stanbul 2000.

Bursa’da K›rklar Meclisi

247


Eminiye Dergah› fieyhi A¤ah Efendi Bursa’y› ziyaret eden Sultan Mehmet Reflat’a Emirsultan Türbesi’nde mihmandarl›k yap›yor.

Kitâbeyi okudum ve foto¤raf›n› çektim: Hüve'l-Hayyü'l-Bâkî Bâni-i in dergâh, tecelligâh-› Nakflibendî Kutbu'l-ârifîn gavsü'l-vâs›lîn nahl-i siyadet ve gül-i ba¤-› fle rafet Hoca Mehmed Emin Efendi kuddise s›rruhu's sermedî” Mehmed Emin Efendi baba taraf›nda Hz. Hüseyin'in, ana taraf›ndan Hz. Hasan'›n yani Hz. Peygamber'in torunlar›ndan biri oldu¤unu ö¤renmifltim. Ona büyük dedesinin mezar ziyaretlerinde verdi¤i selâm› verdim.:

Bursa’da K›rklar Meclisi

Dergaha ait kütüphane mührü.

248


Yadigar-› fiemsi’ye göre Kerkükî’nin aile fleceresi

“es-Selâmu aleyküm yâ ehle'd-diyâr› mine'l-müminîne ve'l-müslimîn ve yerhamulllahu'l- müstakdimîne minnâ ve'l- müstehirîn. Ve innâ inflaallahü biküm lelâhikûn.” “Ey bu diyar›n mü'minleri selâm sizlere. Bizden önce gidenlere de, sonra geleceklere de Allah rahmet etsin. Biz de inflallah size kavuflaca¤›z.” Hüzün ve hasretle kar›fl›k bir sükûnet hissettim. Vefât›na tarih düflürmek için Bak›rc›lar kethüdas› Raflit Efendi'nin 27 beyitlik kasidesinin son beytini hat›rlad›m: K›ld› Emin Efendi bekâ semtini makam Old› Emin Efendi bekâ semtine revan Torunlar›ndan Divan sahibi ve Mevlevî dervifli Senih Efendi'nin Nakflbend redifli fliirin son m›sralar›n› hat›rlad›m: Söyledi tarih-i mucem flimdi neslinden Senih Göçdi Allah'a Emin-i Hâcegân-› Nakflbend Vefât›na düflürülen tarihi de ilâve edelim: Gelsin yediler cem'an söylesinler tarihin Mehmed Emin Bursevî “fiEYH KERKÜKÎ HÂY U HÛ” 1228 (1813) Kerkük do¤umlu olan Urfa Halep, Diyarbak›r, ‹stanbul üzerinden Bursa'y› teflrif eden bu zât Osmanl›'n›n ilk baflkentiyle o derece bütünleflmifltir ki, bir çok kaynakta

onun ismi Bursevî Mehmet Emin Efendi olarak geçmektedir. “Y›ld›z” insan “y›ld›z” insanlar yetifltirmifl. ‹stanbul'u yani Osmanl›'y›, Bursa'y› yani Osmanl›n›n dibacesini ayd›nlatm›fl…Hepsi dervifl, hepsi hoca, hepsi flâir, hepsi Mevlevî, hepsi Nakflî, hepsi Mesnevîhan. Bir kaç tanesini bir kaç eseriyle birlikte yâdedelim: Hoca Neflet Efendi (öl. 1222/ 1807) 1. Dîvân (Bulak 1252) 2. Tercüme-i du beyt-i Molla Câmî (‹st. 1263) 3. Tufan-› Marifet Edirne'de do¤du, ‹stanbul'da vefât etti. Ali Behcet Efendi (öl. 1238/ 1822) 1. Dîvân 2. Terceme-i Hâl-i Ricâl-i Çefltiyye 3. Risâle-i Ubeydiye-yi Nakflibendiye (‹st. 1260) Konya'da do¤du, kabri ‹stanbul Selimiye'de dergâh›n›n haziresindedir. Gazzizâde Abdüllatif Efendi 1. Ravzatu'l-muflihûn 2. Mergûbu's-Sâlikîn (Nflr. fiaban Karaköse, ‹st. 2004)

Bursa’da K›rklar Meclisi

249


Mehmet Emin Kerkükî’nin mezar kitabesi.

Sisilede yer alan âriflerin bir özelli¤i de sadece Nakflilikle Mevlevîli¤i bir araya getirmekle kalmam›fl, Kâdirî, Çefltî… gibi yollardan da feyz ve icâzet alm›fllard›r.

Mehmet Emin Kerküki’nin en büyük halifelerindeen biri olan Ali Behçet Efendi’nin ‹stanbul, Selimiye Dergah› haziresindeki mezar tafl›.

3. Vâk›at

Kerküklü Mehmed Emin Efendi'nin de¤il kendisinin, yetifltirdiklerinin ad›n› anmak, onun feyiz p›nar›ndan doya doya, duya duya beslenenleri hat›rlamak bile bendenize derin bir huzur, mutluluk ve hayranl›k veriyor. Bunun sebeplerinden biri yoksa flu mu: Onun derslerde Mesnevî'nin d›fl›nda özellikle okuttu¤u dört kitaptan ikisini-sözkonusu durumdan haberdar olmadan- bu topraklarda, Bursa'da haz›rlad›m ve neflrettim. ‹bn Ataullah ‹skenderî'nin Hikem-i Atâiyye (Tasavvufî Hikmetler), Necmüddin Kübra'n›n Usûlu'lAflere (Tasavvufî Hayat içinde) adl› eseri. E¤er böyle ise bunu da tahdis-i nimet olarak zikredelim ve bütün Kerküklüleri Abdurrahman K›z›lay’la beraber gönülden selâmlayal›m.

Dedesi Gazzeli Ahmed Efendi'nin dergâh›nda fleyhlik yapm›flt›r. Bursal›d›r. Mezar tafl› kay›pt›r. Mustafa Vahyî Efendi 1. ed-Dürretü'l-Aziziye 2. Subhatu'z-zâkirîn 3. Hezzu'z-zâkirîn Bu yüzy›l›n en önemli flahsiyetlerinden nevi flahs›na münhas›r mesnevîhan Hoca Hüsameddin Efendi de (öl. 1280/ 1863) onun rahle-i tedrisinden feyz alanlardand›r. Bir baflka mesnevîhan ve mimar Elif Efendi (öl. 1346/ 1927) ise Tenfl›tu'l-muhibbin98 adl› eserinde Hüsameddin Efendi'yi geniflçe anlatm›flt›r. (‹st. 1342) Bursa Kültürünün hizmetkârlar›ndan Banu Demira¤’›n çal›flmalar›. 98 bk. H. Mahmut Yücer, Eyüp'te Hatuniye Türbesi ve Tenfl›tu'l-muhibbin, Tasavvuf, sy . 10 (2003)Safahat'ta yer alan Hüsa m Efendi Hoca fliirinde Mehmet  kif, ayn› flahs›n siyâsîlere bak›fl tarz›n› anlat›r. Kerkükî ve halifeleri için ayr›ca bk. Hüsey in Vassa f, Sefine-i E vliya, I I/ 190 vd.

Bursa’da K›rklar Meclisi

250


Eminiyye Dergah› Vakfiyesi ile ilgili bir arfliv belgesi.

Kerkük’ten tekrar Nurettin Topçu’nun memleketi Erzurum’a ç›kal›m ve soral›m. Erzurum temsilcimizin ad›n› biliyor musunuz?

Bursa’da K›rklar Meclisi

251


Bursa’da K›rklar Meclisi

252


Bursa’da K›rklar Meclisi

253


Bursa’da K›rklar Meclisi

254


tan›yal›m ve her ikisini de rahmetle anal›m: “Koyuno¤lu'nu ben 1919 da Üniversitede tan›d›m. Hemfle rilik bizi birbirimize daha çok yaklaflt›rd›. Nihayet 1925 de onu benden evvel Üniversiteyi bitirmifl olmas› itibariyle Erzurum Lisesinde Tarih Muallimi iken buldum. O sene ikimiz de Müfltak S›tk›'n›n ç›kard›¤› “Muallimler Birli¤i” mecmuas›nda yaz› arkadafll›¤› yap›yorduk. Erzurum Lisesinde o ders senesinin sonuna do¤ru vukua gelen bir hareket dolay›siyle Erzurumdan uzaklaflt›r›ld›¤›m›z zaman ben Sivas'a, o da Bursa'ya gittik.99 Birbirimizi göremedi¤imiz uzun y›llar esnas›nda onun Bursada yerleflti¤ini, aile kurdu¤unu haber ald›m. Daha sonra 1935 de Avrupadaki ikinci talebelikten avdet etti¤im zaman Bursa'da vefat›n› duydum. Hayat› hakk›nda dikkatli bir araflt›r›c›n›n haz›rl›yaca¤› etüt bu hususlar› flüphesiz etrafl› olarak inceliyecektir.

Harf ink›lab›ndan sonra Bursa'n›n tarih ve kültürüyle, dünü ve bugünüyle ilgili olarak bas›lan ilk eserlerden biri Bursa Erkek Lisesi tarih ö¤retmeni Erzurumlu Memduh Koyuno¤lu'na aittir: ‹znik ve Bursa Tarihi. Yazar›n kapaktaki ismi flöyledir: Koyunlu O¤lu A. Memduh Turgut. Kitab›n bas›lma maceras› müellif hayattayken Bursa Vilayet Matbaas›nda bafllam›fl, ancak yazar›n 04.11.1935 tarihinde vefat›ndan dolay› matbaadan ç›kmas› 1937 y›l›n›n nisan ay›na kadar uzam›flt›r. Görsel malzeme ile zenginlefltirilen eserin önsözünde yard›mlar›ndan dolay› fiemsettin Ulusoy, Osman fievki, Kamil Kepecio¤lu, R›za Yücer ve Türkçe ö¤retmeni Hilmi Bey’e özel teflekkür var. fiimdi onu hemflerisi ve ö¤rencilik arkadafl› Ord. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu'nun (öl. 1974) elli y›l önce yazd›¤›, Tarih Yolunda Erzurum dergisinin 3. say›s›nda yay›nlad›¤› “Bursa Tarihi Yazar› Erzurumlu Memduh Koyuno¤lu” bafll›kl› yaz›s›yla daha yak›ndan

Koyuno¤lu Memduh bir aral›k ortaya at›lan ananeye göre eski Türkçe bir isim ald›: Turgut. Daha sonra yine 1908 - 1934 aras›ndaki âdetlere tabi olarak babas›n›n ad›n› buna ilâve etti isminin uzunlu¤u aras›ra aram›zda lâtife mevzuu olurdu. Göbek ad›, kendi ismi, baba ad›, Türkçe isim ve nihayet 1934 tarihli soyad› kanunu ile eskiden esasen mevcut aile ad›n›n kullan›l›fl› bu uzunlu¤a sebep olmufltur. Ahmet Memduh Turgut fievket Koyunluo¤lu. Ölümünden biraz evvel haz›rlad›¤› ve ölümünden sonra, neflredilen bir eserde eski Türk ananesine uyarak “Koyunluo¤lu”nu ad›n›n bafl›na geçirmifl, yaln›z baba ad›n› listeden ç›karm›flt›r. Erzurumun içinden bir aileye mensup olan Ahmet Memduh'un eserleri hakk›nda flimdiye kadar hiç birfley yaz›lmam›flt›r. Dostumuz ve Erzurumiyat mütehass›s› Revnako¤lu'nun da¤arc›¤›nda ona ait bilgi bulunup bulunmad›¤›n› bilmiyorum. Benim bildi¤im flu iki kaynaktan ibarettir: 1 - Erzurumda 1925 de neflredilen (Muallimler Birli¤i) mecmualar›nda yazd›¤› makaleler. 2 - Bursada haz›rlad›¤› ‹znik ve Bursa Tarihi isimli eser Erzurum Kültür tarihi içinde yer alan Koyuno¤lu'nun sadece bu eseri onu rahmet ve minnet duygulariyle yadetme¤e fazlasiyle kâfidir. Osmano¤ullar›n›n bu ilk devlet merkezi olan flehrin ve çevresinin tarihini vücuda getirme hususunda sarfetti¤i faaliyet, Erzurum tarihi için Abdurrahim fierif'in vaktiyle

99 Bu hâdise hakk›nda müflahede ve vesi¬kalara müstenit notlar›n neflri faydal› olur. Bu nevi neflriyat› eski Erzurum ‹dadisi'nin talebe ha¬reketlerine de teflmil etmek lâz›md›r. (Z.F.F)

Bursa’da K›rklar Meclisi

255


hayat› pahas›na sarfeyledi¤i faaliyetin ve gayretin ikinci bir numunesi say›l›r. Bütün Bursa münevverleri çeyrek as›r evvel kaybettikleri bu tarihçilerini ma¤firet dilekleriyle her zaman yadetmektedir Memduh Beyin eseri, on senelik bir himmetin 100 mahsulüdür. 1935't e “Bursa Halkevi” taraf›ndan ve Bursada bast›r›lm›fl olan eser 216 sahifeden ibarettir. Ayr›ca 213 foto¤raf ve harita ile takviye edilmifltir. Eserin son sahifesinde Halkevi Müdürlü¤ü, imzas›z bir yaz› ile Memduh'un: hayat›n› ayd›nlatacak bilgiler vermektedir. Bu bilgiler aras›nda Koyunluo¤lu'nun takip etti¤i ilmî usul belirtiliyor ve takdir olunuyor. Bu notlar aras›nda Memduh Turgut'un ölüm tarihini 4. Kas›m 1935 oldu¤u da kaydedilmektedir. 101 E¤er 1925'te Erzurum'dan ayr›lmas› hâdisesi: vukua gelmeseydi Memduh Turgut bütün çal›flmalar›n› Abdurrahim fierif ile birlikte Erzurum Tarihine hasredecekti. Fakat fiarktaki mukaddes beldenin tarihi yerine, Garptaki mukaddes beldenin tarihiyle meflgul olmas› aras›nda bir fark görmüyoruz. Kald› ki Erzurum - Bursa çizgisi Türk tarihinin her devrinde koyu rengi daima dikkati celbetmifl, vakit vakit Bursaya gelen Erzurumlular, Bursay› da Erzurum kadar benimsemifllerdir. Nitekim Yeflilo¤lu Salih Efendi de (1874-1954) bunlar aras›nda bulunmaktad›r.102

Bursa ile ilgili ilk kaynaklardan biri.

Tarihçimizin babas› Koyuno¤lu fievket efendiyi ve o¤lunu Erzurum'da yak›ndan tan›yanlar›n hat›ralar›n› bu sahifelerde nakletmeleri Erzurum Üniversitesinin Millî Kültür ve edebiyat fluuriyle beslenmifl baz› gençlerinin bu yolda küçük, basit, fakat istikbal için çok faydal› araflt›rmalarla “Erzurum çevresi kültür tarihi” ne yaranma ameliyesinde iflçilik yapmalar› temenniye flayan olsa gerektir.” Sosyoloji alan›ndaki çal›flmalar›yla tan›nan F›nd›ko¤lu da Bursa kültürü ile ilgili çal›flmalar› olan müelliflerimizden biridir. Bunlar›n en mühimi Yadigâr-› fiemsî sahibi Mehmed fiemseddin Efendi (Ulusoy) ile ilgili monografisidir. Bursa Müverrihlerinden

Cemalettin Server Revnako¤lu. (19 09-1968)

100 A.Memduh'un eseri Bursa hakk›nda yaz›lm›fl ilk eserdir. Bizim b u malûmat› verdi¤imiz günlerde tan›nm›fl Frans›z âlimi Prof. Al bert Gabriel'in iki ciltlik Bursa eserini neflretti. Bk. Yeni ‹stanbul Gazet esi: 6 Haziran 1959.(Bu eser Neslihan Er, Hamit Er v e Aykut Kazanc›gil taraf›ndan Bir Türk Baflkenti Bursa ad›yla Türkçeye çevrilmifl ve Bursa Osmangazi Belediyesi'nce 2008'de bast›r›lm›flt›r. M. Kara .) 101 Koyunluo¤lu A. Memduh Turgut: ‹znik v e Bursa tarihi 1935, Sf. 216. 102 Yeflilo¤lu hakk›nd a, Revnako¤lu Cemaleddin Server'in araflt›rmas›, ‹fl ve Düflünce m ecmuas›nd a, ve Tarih - Co¤rafya Düny as› nda neflredilmifltir.(Yeflilo¤lu hakk›nda genifl bilgi için b k. Ömer Hakan Özalp Erzurumlu Yeflilzade Mehmet Salih Efendi, ‹stanbul, 1999. F›nd›ko¤lu'nun bu yaz›s›ndan beni haberdar eden kadim dost Mustafa Çetin B aydar'a teflekkür ederim. M. Kara)

Bursa’da K›rklar Meclisi

256


Erzurumlu Fahri F›nd›ko¤lu 1901-1974)

fianl›urfal› Y›lmaz Akk›l›ç (1933-2010)

Y›lmaz Akk›l›ç anne ve babas›n›n kollar› aras›nda ebedi uykusunu uyuyor.

Mehmed fiemseddin'in Hayat› ve Eseri ad›n› tafl›yan eser 1941 y›l›nda Bursa'da bas›lm›flt›r. Bursa’n›n kültür tarihine not düflenleri rahmetle an›yoruz. Son yolcumuz 4 ciltlik Bursa Ansiklopedisinin yazar› Y›lmaz Akk›l›ç. (28.04.2010)

Bursa’da K›rklar Meclisi

257


Bursa (1890). “Cedlerimiz infla etmiyorlar ibadet ediyorlard›. Maddeye geçmesini ›srarla istedikleri bir ruh ve imanlar› vard›. Tafl ellerinde canlan›yor bir ruh parças› kesiliyordu. Ah bu eski sanatkarlar ve onlar›n her dokunduklar› fleyi de¤ifltiren en eski bir unsurdan yep yeni bir alem yapan sanat mucizeleri...”

fiimdi söz s›ras› Bursa ile ilgili en çok eser veren kifliye gelmifltir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

258


Bursa’da K›rklar Meclisi

259


Mehmed fiemseddin Ulusoy

Bursa’da K›rklar Meclisi

260


Dünümüzün ilim, fikir, irfan ve sanat›n› bugüne ulaflt›ran insanlar vard›r: Fuat Köprülü, Abdülbakî Gölp›narl›, Ali Nihat Tarlan, ‹bnûlemin Mahmut Kemal, Sadettin Nüzhet Ergun… Özel anlamda flehirlerin tarihiyle bugünkü insanlar› buluflturan kalemler de vard›r. ‹flte Mehmet fiemseddin Ulusoy bunlardan biridir. O yazd›¤› kitaplarla, yedi as›rl›k Bursa kültürünü anlatan eserler zincirinin önemli halkalar›ndan birini meydana getirmifltir. Özellikle Bursa'da yaflayan ilim, irfan sanat, edebiyat ve siyaset adamlar›ndan bahseden Bald›rzade'nin Ravza-› Evliya isimli eseriyle bafllayan Güldeste, Gülzâr-› Suleha, Ravzatü'l-Muflihun, Zübdetü'lVekayî ile devam eden ve Mehmet Fahrettin Efendi'nin Gülzar-› ‹rfan'›yla kendisine ulaflan zincire yeni bir halka ilave etmenin gayreti içinde olmufltur. Onu “anlayan”lardan biri de Son fiairler, Son Sadrazamlar, Son Hattatlar gibi muhalled eserlerin sahibi, dostu ‹bnûlemin Mahmud Kemal ‹nal'd›r. Ulusoy'la ilgili flu cümlelerini ihtiva eden Son fiairler, yay›nlamaya baflland›¤›nda Yadigâr-› fiemsî'nin yazar› hayattayd›: “Bu himmetli fleyh, ömrünü beyhude geçirenlerden de¤ildi. Vatan› olan Bursa'da yetiflen ulema, meflay›h, fluaraya ve Bursa kabirlerine medfun, meflahire, camilere, medreselere, tekkelere, türbelere vesair mevadda diar büyük-küçük, manzum-mensur elli eser yazd›. Bütün

eserlerinin unvan› kendi ismine muzaaft›r. Behar-› fiemsî, Ezhâr-› fiemsî, Bergüzâr-› fiemsî… Efla r-› fiemsî nam›ndaki Divan'› 600 sahife kadard›r. Biçare ademin yaln›z bafl›na ve zaruret içinde vücuda getirdi¤i bu kadar eserden- Bursa meflay›h›n›n terceme-i hallerini ihtiva eden- Yadigâr-› fiemsî'nin ancak yar›s› bas›labildi. Memleketlerinde son zamanlarda onun gibi himmetli, gayretli bir müellif yetiflti¤i için umum Bursal›lar, bilhassa ilme mensup olanlar iftihar etmeli ve eserlerini bast›rarak z›yadan kurtarma¤a çal›flmal›d›rlar. Çünkü onun gibi bir gayret-i mücesseme her vakit yetiflmez. Biz birbirimizin hâl-i hazinini pek iyi biliriz. Yankesici gibi fluradan buradan çarparak de¤il, mezahim ve müflkilat ile pençeleflerek cehd-i zatî ile ortaya koydu¤umuz eserler u¤runda neler çekti¤imizi ancak hemhâlimiz olanlar takdir ederler.” Bursa M›srî dergâh›n›n son fleyhi olan fiemseddin Efendi, 1936'da vefat ettikten sonra kendisiyle ilgili olarak kaleme al›nan ilk eser Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu'na aittir: “Bursa müverrihlerinden Mehmet fiemseddin'in Hayat› ve Eseri” ad›n› tafl›yan bu küçük araflt›rma 1941 y›l›nda Bursa'da bas›lm›flt›r. Bilindi¤i kadar›yla bu eser 1930lu y›llarda vefat eden bir fleyh efendi üzerine bir akademisyen taraf›ndan kaleme al›nan ilk ve tek biyografidir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

261


Kudumiyye fiiiri

Cumhuriyetle ilgili fliir

F›nd›ko¤lu, bu eserinde Ulusoy'un yazma halinde, o¤lu Fehameddin Efendi'de bulunan flu eserlerini k›saca tan›tm›flt›r:

Ziyaeddin Fahri araflt›rmas›na flu cümlelerle bafllam›flt›r: “Türkiye'nin kültür tarihini tetkik edenler, bilhassa bu tarihi zaman zaman tezahür etti¤i merkezler itibariyle araflt›ranlar, Türkiye flehirleri içinde Bursa'ya hususî bir ehemmiyet atfetmeye mecburdurlar. Daha ‹stanbul on beflinci as›rdan itibaren devlet merkezli¤i vechesinden oldu¤u kadar harsî faaliyet bak›m›ndan da genç imparatorlu¤un bütün fikri enerjilerini kendisine çekmeye bafllamadan evvel Bursa, yüksek tedrisat ile alakadar müesseseleriyle çekmektedir.”

1- Mezâr-› fiemsî 2- Gülzâr-› M›srî 3- Yadigâr-› fiemsî 4- Bahar-› fiemsî 5- Bergüzâr-› fiemsî 6- Ezhâr-› fiemsî 7- Mi'yar-› fiemsî 8- ‹ftihar-› fiemsî 9- Efl'âr-› fiemsî 10- Medâr-› fiemsî 11- Karar-› fiemsî 12- Devvâr-› fiemsî 13- Hâkisâr-› fiemsî103

fiemseddin Efendi'nin eserlerini tan›tma ile ilgili ikinci gayret Kâz›m Baykal'a aittir. Bursa Halkevi taraf›ndan yay›nlanan Uluda¤ Dergisi'nin 1946- 1949 y›llar›ndaki muhtelif say›lar›nda “Bursa Hakk›nda Yap›lan Etüdler” anabafll›¤› alt›nda yazar›m›z›n eserlerini de k›saca tan›tm›flt›r. Bu gayret ve teflviklere ra¤men eserlerin yeni harflere aktar›larak bas›lmas› gerçeklefltirileme-

103 Eserler, Koleksiyoner Ahmet Ö. Erd önmez nezdindedir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

262


Bursa M›sri Dergâh›. Ulucami’nin k›ble taraf›nda bulunan dergah›n yerinde flimdi PTT var. Vefa!?

mifltir. Sadece matbu Mesarr-› fiemsî 2007'de yeni harflere aktar›lm›fl Bursa'daki dergâhlar› anlatan yazma Yadigâr-› fiemsî, Osmanl› Devletinin kuruluflunun 700. y›l›nda yay›nlanm›flt›r.104 Seyahatlerini özellikle Limni Adas›’na yapt›¤› yolculuklar› anlatan Dildar-› fiemsî de yeni harflere aktar›lm›flt›r: Niyazî-i M›srî’nin ‹zinde Bir Ömür Seyahat. ‹stanbul 2010 Halbuki F›nd›ko¤lu, ad› geçen eserinde Maarif Vekâleti ile ‹stanbul Üniversitesi Tarih Bölümünün bu ifle el atmas›n›, Halkevi'nin bu ifli takip etmesini, Uluda¤ Dergisinin birkaç sayfas›n› bu eserlere tahsis etmesini istemesi de meseleyi çözememifltir. F›nd›ko¤lu'nun yorum ve de¤erlendirmeleri devam ediyor: “Bu vesile ile Mehmet fiemsettin'in Türkiye'nin içtimai yürüyüflüne nas›l intibak eden tabii bir münevver tipi oldu¤una iflaret etmek lâz›md›r. Tasavvur ediniz ki, Niyazi M›srî'den gelen bir tarikat›n Bursa'daki flefli¤ini yapan müellif, ink›lâptan sonra, gerek ulemâ, gerek meflayih tabakas›na mensup birçok kimselerin pasif ve küskün kalmalar›na mukabil, faal ve müessir

kabiliyetlerini yeni Türkiye'nin ink›lâpç› Bursa's› u¤runda sarf etmesini bilmifl, Halkevi'nin edebiyat ve tarih flubesine reislik etmifl, “Miyar- fiemsî”sini “Bursa Tarihinde Yanl›fllar” bafll›¤› ile tebdil ederek yeni harflerle neflreylemifl, bu suretle k›yafet, harf ve flekil tebeddüllerine ra¤men eski Bursa'y›, yeni Bursa'ya ba¤layan ba¤lar› muhafaza etmek s›rr›n› sezebilmifltir. 1867'de Bursa'da do¤an bir Osmanl› devri münevverinin, 1923'den sonraki Türkiye'ye de lây›k bir münevver olabilece¤ine misal arz eden Mehmet fiemsettin'i bu bak›mdan yapma olmayan tabii münevver tipine numune addediyoruz. Belki de bu, müellifimizin tasavvufun inceli¤ini, hayat› sevmek ve irflad iflinin flarts›z ve kay›ts›z her zaman için, her çeflit flerait içinde zaruri oldu¤unu bilmek terbiyesini ne kadar derinden kavrad›¤›n› gösterir. Devrimizin de¤iflmesi karfl›s›nda seciye ve flahsiyetini muhafaza ederek ve tarikat tasavvufunu adeta cemiyet tasavvufuna kalbeylerek cemiyette de “Allah”›n tecellilerini gören ve içtimai yürüyüflü “Sünnetullah”›n

104 Bk. Bursa Dergahlar›, Yadigâr-› fiemsî, Haz›rlayanlar: Mustafa Ka ra- Kadir A tlansoy, Bursa 1997

Bursa’da K›rklar Meclisi

263


Fehamettin Efendi bir Kadir Gecesi dos tlar›yla birlikte.

icaplar›na tabi ad eyleyen Mehmet fiemsettin'i, ölümünün beflinci y›l›nda hürmet ile yadetmek her Türk'ün, daha evvel her Bursal›n›n vazifesi olmal›d›r.”

Burada teflrîfînle Bursa zib u fer Kalmad› hiç gönlümüzde bir keder Padiflah›m millete sensin peder Bahtiyâr›z bahtiyâr›z bahtiyar

Bilindi¤i gibi devlet erkân›n›n bir flehre gelifli münasebetiyle yaz›lan fliirlere Kudumiye denir. ‹kinci meflrutiyetin ilk y›llar›nda Bursa'y› teflrif eden Sultan Mehmed Reflad için fiemseddin Efendi'nin yazd›¤› fliir flu cümle ile bafll›yor:

Bursal›lar oldu mesrûru'l-fuâd Beldemize reflk eder sâir bilâd Etdin ihyâ bizleri Sultân Reflâd Bahtiyâr›z bahtiyâr›z bahtiyar

“Zât-› flahânenin Bursa'y› teflrifinde söylenilmifl ve Babazâde Mehmed Bey taraf›ndan nihâvendden bestelenerek mektep çocuklar›na bâhusûs Dâru'lMuallimin talebesine meflk olunarak okutulmufltur.”

Eylesün fiems-i M›srî bî-riyâ Bu duây› arz-› dergâh-› Hüdâ Padiflah›m milletinle çok yafla Bahtiyâr›z bahtiyâr›z bahtiyar

Bursa'y› teflrîf buyurdu flehriyâr Bursal›lar eyliyorlar iftihâr Ömrünü k›ls›n mezîd Perverdigâr Bahtiyâr›z bahtiyâr›z bahtiyar

16 fiaban 1327/19 A¤ustos 1325

Cedd-i pâkini ziyâret eyledin Bursal›ya çok inâyet eyledin Mahzâr-› luft ü saâdet eyledin Bahtiyâr›z bahtiyâr›z bahtiyar

fieyh efendinin yaklafl›k on sene sonra yazd›¤› ve Efl'âr› fiemsî isimli Divan'›nda yer alan ikinci Kudumiye ise 17 Ekim 1922 tarihinde Bursa'ya ilk defa gelen Mustafa Kemal Pafla için olacakt›r. fiiirdeki dört isimle ilgili dört dipnot flaire aittir. Gavs-› azamdan sonraki aç›klama bize aittir. fiükrü Nailî Pafla Bursa'n›n kurtuluflunu temin eden kuvvetlerin komutan›d›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

264


fiemseddin Efendi’nin yay›nlanan eserleri. Hepsini yay›nlamak gerekir. Bu görev kimin?

KUDÛM‹YE

Def edip a'dây› mülkden millete oldun peder Çekilen cevr u cefay› binde bir etdim beyân

Gazî Pafla hazretlerinin Bursa'm›z› teflrifi münasebetiyle tarih m›sra› irticalen söylenmifldi ki s›rf hissiyat ve vicdaniye-i flükraniyedir.

Bir taraf takvay-› ‹smet 106 bir taraf Fevz u 107 zafer Sen vatanda kalb-i millet 108 gibi oldun cisme cân

Zulm-i Yunan'dan yeflil Bursa siyah olmufl idi Pây-› menhûsiyle telvis eyliyordu ân be ân

Azm-i S›ddîk adl-i Faruk hilm-i Osman sende var Misl-i kerrâr harb eden Haydar da sensin bu zaman

Bir cihetden havf u haflyet bir cihetden gadr u zûlm Pek çok evlad-› vatan olmufldu bî nâm u niflan

H›z›r rehber ruh-i Peygamber refikindir senin Mazhar-› lutf-› Huda oldu¤una yokdur güman

Hapis ve darb ve nefy ve idama bütün ma'ruz idik Köyleri ihrak ile namuslar› k›ld› ziyan Din u millet mülk ü devlet mahva mahkûm idi âh Hiç halas imkân› yokdu halimizdi pek yaman

Ey Salahaddin-i sâni ey halaskâr-› vatan Medhini mümkin de¤il yazs›n kalem âciz lisan

Sa’y u gayret eyleyip her vechile himmet ricâl Hiç yokdan var eyledi böyle bir devletli flân

Böyle gayret böyle himmet olmad› yokdur misâl ‹flte bak tarih-i âlem halk olal›dan cihan

Ric'at eylerken o mel'ûn flehri ifnaya heman Bir ramak kalm›fl idi yetifldi lutf-i Müsteân

Yafla ordun ile Mustafa Kemal Pafla yafla Arz-› minnet eyliyor millet sana ez dil u can

Ber hava olmak yak›lmak üzre mahkûmken hele Nail-i Tevfik 105 olduk çok flükür bulduk aman Böyle menhûs bir pelidden bizleri k›ld›n rehâ Yafla ey münci-i millet yafla sen ol kâmran

Bu futühat nusratullah oldu¤una flübhe yok Orduya ruh-i Nebidir bî-güman nusret-resân

Her umurunda muvaffak olma¤a ettik dûa Ruz u fleb evrad edindi bu niyaz› derviflân Baflkalar› için renkli “Kudumiye”lere imza atan fieyh Efendi ile ilgili kudumiye yaz›lm›fl m›d›r gibi bir soru

105 fiükrü Nail Pafla 106 ‹smet ‹nönü Pafla 107 Fevzi Çakmak Pafla 108 Gavs-i azam (Must afa Kemâl Pafla )

Bursa’da K›rklar Meclisi

265


Kadir Gecesi’nde Sakal-› fierif ziyareti için haz›rl›k yapanlar. (1982)

soral›m ve Divan'›n› açal›m: “Midilli Adas›'na azimetimizde ihvan›m›zdan Ziya Efendi taraf›ndan tehassürünü ifade hususunda söyledi¤i kudumiyedir.”

fiimdi fiemseddin Efendi’nin Bursa ile ilgili tespit ve teflhislerini manzum olarak dinleyelim.

Bârekallâh teflrif etti fleyh-i kâmil flems-i din Hamdûlillah hâkipâye eyledim vaz-› cebin

Nuh'dan evvel diyorlar bak binas› Bursa'n›n Yar u a¤yar›n dilinde hep senas› Bursa'n›n

Firkatinden âh çekerdi kalb-i âciz daima Nimet-i vuslat müyesser oldu bâ avn-i Huda

Baz›lar üç bin dediler baz›lar befl bin sene Kald› mechul kimse bilmez ibtidas› Bursa'n›n

Ayet-i “la taknetû”ya ma¤rur olub bir zaman Asî oldum Rabbe ey fleyh-i kerim el aman

Fethedip Osman Orhan Bursa'y› küffardan Yedi yüz yirmi alt› ihtidas› Bursa'n›n

Nefs-i bedkâre esirim sen bilirsin aczimi Rehberimsin flems-i din sen k›l münevver kalbimi

Bursa'y› medheylemek mümkin de¤ildir vasfidem Evvela ta'dada gelmez evliyas› Bursa'n›n

Efendim sermaye-i ömrüm telef hâlim harab Sensin ancak bu fakire mürflid-i râh-› sevab

Sular› gayetle mebzûl elli altm›fl dediler Herkesin indinde makbuldur havas› Bursa'n›n

Bir r›zay-› Hakd›r ancak maksad-› kemter Ziya Râh-› maksuda delâlet eyle ey flems-i Huda

Var keflifl da¤› gibi gayet havadar mevkii Medhe flayand›r egerçi var cefas› Bursa'n›n

Masivaya eylemem asla mahabbet ba'de zin Ver ziya kalb-i Ziya'ya ey veli flems-i din

Her gelen tebdil eder âb u hevas›d›r müfîd Hastalar için muhakkakt›r devas› Bursa'n›n

18 Nisan 1322 (1906)

Üç nevi kudret suyu var birisi olmufl çelik Biri kükürt biri gümüfl kapl›cas› Bursa'n›n

Bursa’da K›rklar Meclisi

266


Her birisi ayr› ayr› oldu dertlere devâ Kâinatta çünkü meflhurdur flifas› Bursa'n›n

Var Fenarî Molla Husrev Molla Güranî Yegân Alim u faz›llar›n yok intihas› Bursa'n›n

Her taraf olmufl mesire da¤› ba¤› yaylas› Nam›na dendi “yeflil Bursa” ovas› Bursa'n›n

Cennet-i dünya denilse her kifli tasdik eder Bahtiyard›r flüphesiz bay u gedas› Bursa'n›n

Ulu camiye demifllerdir makam-› hâmise Filhakika misli yokdur bir dahas› Bursa'n›n

Hak nazardan keyd-i a'dadan hemifle hifzide Yok misali medhe flayand›r fezas› Bursa'n›n

Hazret-i Sultan Emir Üftade M›srî gibiler Etdiler hizmet bu camide küberas› Bursa'n›n

Dergeh-i M›srî de hâdim fiemsî-i M›srî dedi On dokuz ebyâtiyle oldu senas› Bursa'n›n

Onda cemolmufl ricalulgayb mevcud daima Muctemi'dir ondan cümle asfiyas› Bursa'n›n Vefat›na düflürülen tarih flöyledir:

‹ki yüzden fazla cami ve mescidi var Yetmifli geçmifl tekâya pifluvas› Bursa'n›n Çok müellifle musannif evliya ve asfiya Haddi yok gelmez hesaba rehnumas› Bursa'n›n

Bursa'n›n tarihine tarih düflürdü M›srî Yadigâr-› fiemsî ile bir de Gülzâr-› M›srî Ç›ks›n on münadimiz söylesinler r›hletin ‹flte sizlere “TAR‹H-‹ fiEMSEDD‹N-‹ MISRÎ 1936

fiemseddin Efendi’nin kartviziti.

Bursa’da K›rklar Meclisi

267


Seyyid Usul Kültür Merkezi gönüllere ›fl›k verm eye devam ediyor.

Seyyid Usul Dergâh› son fleyhi Haydar Efendi ve Fehamettin Efendi’nin Emirsultan mezarl›¤›ndaki mezar tafllar›.

Mehmed fiemseddin Efendi'nin Bursa tarihi ile ilgili genifl bilgi ve kültüründen istifade edenlerden biri de Bursa Kütü¤ünün yazar› Kâmil Kepecio¤lu idi.

Bursa’da K›rklar Meclisi

268


Bursa’da K›rklar Meclisi

269


Kamil Kepecio¤lu

Bursa’da K›rklar Meclisi

270


Kamil Kepecio¤lu’nun temel eseri Bursa Kütü¤ü’nün yay›nlanmas› münasebetiyle yap›lan toplant›dan bir hat›ra. (26.12.2009) (Soldan sa¤a: Süleyman Uluda¤, Seyfettin Avflar, Yusuf Halaço¤lu, Ahmet Saim K›lavuz, As›m Yediy›ld›z, Mefail H›zl›, Recep Altepe, Osman Çetin, Mustafa Kara, Beflir Ayvazo¤lu, Mustafa Arma¤an, Mahmut Gündüz, Sefer Özdemir.

1878 do¤umlu olan Kamil Kepecio¤lu babas›n›n memur olmas› sebebiyle tahsilini Gebze, ‹zmir ve Edirne'de tamamlad›. 1902'de Mekteb-i Harbiye'den mezun olduktan sonra Manast›r Askeri Rüfldiyesi Co¤rafya Ö¤retmenli¤ine atand›. Birinci Dünya Savafl›'nda Filistin'de ‹ngilizlere esir düfltü. 20 Temmuz 1919'da bafllayan Bursa Divan-› Harb-› Heyet-i Tahkikiyyesi Refakat Katipli¤i görevi Yunan iflgaline kadar devam etti. ‹stiklal Harbinde istihbarat alan›nda önemli hizmetler veren Kepecio¤lu binbafl› rütbesi ile 1930 tarihinde emekli oldu. 1932'de aç›lan Bursa Halkevi Tarih Komitesi Reisli¤ine getirilmesi ile Kamil Kepecio¤lu'nun hayat›nda yeni bir safha aç›ld›. Bursa Mahkeme Tutanaklar› (fier'iyye Sicilleri) ile tan›flt›ktan sonra, tarihin derinliklerinden gün›fl›¤›na ç›kartmaya bafllad›¤› bilgileri Uluda¤ Dergisi'nde yay›nlamaya bafllad›.

1934 y›l›nda Baflbakanl›k Arflivi Tasnif Heyeti Reisi Muallim Cevdet'ten ald›¤› teklif üzerine ‹stanbul'a giderek söz konusu arflivde Tasnif Heyeti Azas› oldu. Bu görevden ayr›ld›ktan sonra Bursa'daki çal›flmalar›na dönen Kepecio¤lu Bursa Kütü¤ü ad›n› verdi¤i dokümanlar› on dosya halinde tamamlad› ve eser Halkevi taraf›ndan sat›n al›nd›. 5 Ekim 1952'de ‹stanbul'da vefat etti. Karacaahmed mezarl›¤›na defnedildi.

Arflivcili¤in dört kutbu Dünyan›n say›l› arflivlerinden biri olan Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi'nde yap›lan her çal›flman›n dipnot ve bibliyografyas›nda flu dört isimle karfl›lafl›l›r: Ali Emiri / ‹bnulemin / Muallim Cevdet / Kamil Kepecio¤lu.

Bursa’da K›rklar Meclisi

271


Dünyada örnekleri çok az olan Çarfl›l› Köprü: Irgand› Köprüsü’nün eski hali.

Türk arflivcili¤inin “aktab-› erbaa”s› (dört kutup) kabul edilen bu flahsiyetler, en zor ifllerden biri olan bu arflivdeki belgelerin ilim alemine sunulmas› için büyük gayret göstermifllerdir. Kepecio¤lu ayr›ca Bursa fieriyye Sicillerinde y›llarca çal›flarak elde etti¤i bilgileri alfabetik düzen içinde bir araya getirmifl konu bafll›klar›yla ilgili bilgileri de di¤er kaynak eserlerden derleyerek bir nevi “Bursa Ansiklopedisi”ni bize arma¤an etmifltir. 1933'te Halkevi'nin ç›kard›¤› tan›t›m kitap盤›nda flu cümleleri okuyoruz: “…Tarihi eserleri ve Evkaf mahzeninde mevcut eski ve fler'i sicilleri tetkik eden Kamil Bey, tarih noktas›ndan da birçok vesikalar› ç›karm›flt›r. 800'e varan bu vesikalar› ayr›ca bast›raca¤›z. Yaln›z flimdiye kadar tarih noktas›ndan faydal› birçok malumat ve tetkik mahsulleri bu broflürün mahiyetinde ayr› bir fas›l halinde konacakt›r.”

Uluda¤ Dergisi'nin Ocak- fiubat 1949'da ç›kan say›s›nda Bursa Kütü¤ü'nün ek bir forma halinde verilece¤i haberi de gerçekleflememifltir. Bursa Kütü¤ü dört cilt halinde kaleme al›nm›fl olup müellif nüshas› 14.05.1958'de Halkevi'nden Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesine aktar›lm›flt›r. Di¤er eserleri flunlard›r: 1-Bursa Hanlar› (Bursa 1935) 2-Bursa Hamamlar› (Bursa 1935) 3-Tarih Lügati (‹stanbul 1952) (Server ‹skit taraf›ndan yay›nlanan Yeni Tarih Mecmuas›'n›n eki olarak verilmifltir.) Ali Birinci taraf›ndan yeniden yay›nlanm›flt›r. Ankara 1999. 4-Dört As›r Evvelki Fermanlar (Türk Tarih Kurumu taraf›ndan sat›n al›nan eser henüz bas›lmam›flt›r.)

Bursa’da K›rklar Meclisi

272


‹lk bask›s› 1952’de yap›lan eser, Ali Birinci’nin himmetiyle yeniden bas›ld›.

Bursa’n›n tarihine katk›.

Bursa Halkevi taraf›ndan yay›nlanan Uluda¤ Dergisi'nde (1935-1944) Kepecio¤lu'nun flu araflt›rmalar› yay›nlanm›flt›r.

bu eseri yeni harflere aktarman›n ihtiyac›n› hissetmifllerdir. Bursa Halk Evi taraf›ndan yay›nlanan Uluda¤ dergisinin Ocak - fiubat 1949 tarihli 93. say›s›na bakanlar flöyle bir bafll›kla karfl›lafl›rlar: “Bursa Kütü¤ü'ne önsöz.” R. Akbulut imzas›yla yay›nlanan bu yaz›n›n bir k›sm›n› okuyal›m:

1-Türkler'de Spor, 2-Bursa'n›n Eski Devirlerine Ait Kay›t Defterleri, 3-Türkiye'de Merinos Koyunlar›, 4-‹negöllü ‹shak Pafla, 5-Timurtafl Paflalar, 6-Okçu Baba, 7-Fatih'in Hayat›ndan Yapraklar ve Bursa, “Bursa fieriyye Mahkeme Kay›tlar›ndan Toplanan Tarihi Bilgiler Ve Vesikalar” bafll›kl› makalesi Vak›flar Dergisinde (1940) “Yunus Emre Nerede Yat›yor” isimli yaz›s› Bursa Nilüfer Dergisinde (1945) yay›nlanm›flt›r.

Her Kitab›n Bir Kaderi Var Kamil Kepecio¤lu Bursa Kütü¤ü isimli eserini Bursa fieriyye Sicillerini esas alarak di¤er yazma ve basma eserlerden de istifade ederek 30lu, 40l› y›llarda kaleme alm›flt›. Bursa tarihine ilgi duyanlar o y›llardan itibaren

“Uluda¤ dergimizin geçen say›s›ndan itibaren neflre bafllad›¤›m›z Bursa Kütü¤ü eserini say›n Kamil Kepecio¤lu haz›rlam›fllard›r. Uzun ve yorucu mesai mahsulü olan bu de¤erli eseri Halk Evi sat›n alm›flt›r. Fakat halihaz›rda bu eseri kitap halinde neflretmek imkan› olmad›¤›ndan Bursal› ayd›nlar› mahrum b›rakmamak için her say›da Uluda¤ dergisine ek bir forma halinde neflre karar vererek ifle bafllam›fl bulunuyoruz. Bursa Kütü¤ü huruf-i hece s›ras›na göre yaz›lm›flt›r. Biz kütükte hiçbir de¤iflme yapmadan aynen say›n Kamil Kepecio¤lu'nun yaz›lar›n› yay›nl›yoruz. Her Bursal› bilgini ve hatta her Bursal› okuryazar› Bursal›lar›n Bursay› ö¤renmeleri için bu kütü¤e ihtiyaç vard›r. Bunun içindir ki Say›n Kamil Kepecio¤lu'nun mesaileri her türlü taktirin fevkindedir. Bu hususta Halk Evi baflkan›n›n da bir an önce

Bursa’da K›rklar Meclisi

273


Bursa Kütü¤ü yazar›n›n ‹stanbul Kad›köy, Osmana¤a Mahallesindeki nüfus kütü¤ü.

neflri için Uluda¤ dergisinde ç›kmas›n› tacil edifli çok yerinde olmufltur. Kütü¤ü muntazam elde edebilmek için Uluda¤ dergisinin ç›k›fl›n› takibe imkan bulamayacak olanlara kolayl›k olmak üzere Uluda¤ dergisini fazla olarak tab ediyoruz. Her zaman istekliler Halk Evi bürosundan edinebileceklerdir. Kütük haz›rlan›rken Bursa sicillerinden ve bahsedilen zevat›n s›fat›yla ilgili eserlerden faydalanm›fl olan Say›n Kamil Kepecio¤lu bize kütükle birlikte çok de¤erli Bursa bibliyografyas› da vermifl oluyor ki b husus ayr›ca büyük bir de¤er tafl›r. Say›n Kepecio¤lu'nun mesailerini minnetle anar›z.” Uluda¤ dergisinin akamete u¤rayan bu teflebbüsünden yaklafl›k 30 sene sonra Bursa Yazma Ve Eski Basma

Eserler Kütüphanesi yöneticisi olan Mehmet Öz ayn› eseri baz› maddeleri atlayarak yeni harflere aktarmaya teflebbüs etti. Bir müddet sonra yürütemeyece¤ini anlad›. 1987'de ise bir gurup arkadafl›mla birlikte (Hüseyin Algül, Osman Çetin, Mefail H›zl›, As›m Yediy›ld›z) bu “bitmeyen hikaye”nin içine biz de dâhil olduk. Bursa Ticaret Borsas› baflkan› Say›n R›za Ayd›n'›n teflvikleriyle giriflti¤imiz bu faaliyetin yirmi sene sürece¤ini nereden bilebilirdik! 4 ciltlik yazma esere son fleklinin verilmedi¤ini bir nevi “müsvedde” metinler oldu¤unu sonra anlad›k ve bu durum çal›flmalar› zorlaflt›rd› ve a¤›rlaflt›rd›. Bu arada Türk Tarih Kurumu Uluda¤ Üniversitesi gibi baz› kurumlar da eserin bas›lmas› için katk› verebileceklerini ifade ettiler. Nihayet Kamil Kepecio¤lu'nun do¤umunun 130. y›l›nda Bursa Büyük

Bursa’da K›rklar Meclisi

274


Gün ›fl›¤›na ç›kt›¤› gün ilgililere göz k›rp›yor.

Kütü¤ü haz›rlayanlar Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesinde çal›fl›yor. (1990)

fiehir Belediyesi eserin bas›m›n› üstlendi ve 2009 y›l›nda dört cilt halinde gün ›fl›¤›na ç›kt›.

Yazar zaman zaman edebî zenginlikleri kullanmay› da ihmal etmemifltir. “Bursa bir su flehridir” diye bafllad›¤› Su maddesinde elli yedi su kayna¤›n› ayr› ayr› tan›tt›ktan sonra Hasib fieyh Ahmed'in 41 beytlik Miyahiye'sini ilave etmeyi unutmam›flt›r. Müstakil bir kitap olabilecek uzunluktaki Eflk›ya maddesi gibi uzun maddeler oldu¤u gibi yar›m sat›rl›k maddeler de vard›r.

Bursa Kütü¤ü bizim bir parçam›z›, bizim dünümüzü insana eflyaya dünyaya bak›fl›m›z› anlatmakta, zihniyetimizi a盤a ç›karmaktad›r. Güzellik ve çirkinli¤imizle, eflk›ya ve evliya yönümüzle, bilgi ve cehaletimizle, nezaket ve hamakatimizle bizi tan›tmaktad›r. Kepecio¤lu, renkli bilgilerde vermektedir. Löp Löp Mahmut diye bir bafll›k açt›ktan sonra “kim ve kimin nesi oldu¤u anlafl›lamad›” gibi bir cümle ile bu maddeyi geçen yazar Sa¤r›c› Sungur Mahallesini anlat›rken bu kelimenin zamanla Langur lungura dönüfltü¤ünü de kaydetmifltir. “Bu mahallenin muhtar›na mahkemede sorulmufl ad›n ne Langur Lungur demifl. Peki hangi mahallede oturuyorsun sorusuna ise flu cevab› vermifl: fiangur fiungur.

Kepecio¤lu'nun vefat›na tarih: Önce asker, muallim ve mükemmel tarihçi Osmanl› Arflivi'nde tasnif ad›: Kepeci Bir arflivist ç›k›p da kaydetsin tarihini Rahmete gitti: “HAY TAR‹HÇ‹ KAM‹L KEPEC‹”

Bursa’da K›rklar Meclisi

1372

275


Kepecio¤lu’nun el yaz›s› ile Bursa Kütü¤ü’nün ilk sayfas›.

Kepecio¤lu'nun toplad›¤› tarihi malzemeyi de kullanarak Bursa'n›n tarihî dokusunu korumaya ömrünü veren zât ise Kaz›m Baykal'd›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

276


Bursa’da K›rklar Meclisi

223


Mehmet Tahir

Bursa’da K›rklar Meclisi

224


Türk tarihinin önemli bir bölümünü meydana getiren Osmanl› as›rlar›nda yaflay›p, kalem tutan, eser veren herkesi biyografi ve bibliyografyalar›yla tan›tan kifli kimdir? diye bir soru sorulursa cevab› tek kiflidir: Bursal› Mehmet Tahir Efendi. Asl›nda onun yapt›¤› ifli daha önceki as›rlarda yapan meslektafllar› vard›. Fakat onun Osmanl› Devleti'nin son y›llar›n› idrak etmesi, hepsinden istifade ile bu hay›rl› faaliyete nokta koyma imkan›n› ona verdi. 1861 y›l›nda Bursa'da do¤du. Tahir Efendi'nin babas› Belediye kâtibi Rifat Bey'dir. 1875'de Bursa Askerî ‹dâdîsi'ne bafllam›fl, 1880'de Harbiye'ye gitmifltir. Bursa'n›n uhrevî ve mistik atmosferi onu etkilemifl, askerî liseye devam ederken tasavvuf erbab›yla iliflki kurmufl, özellikle Muhyiddin ‹bn Arabî 'ye mahabbet beslemeye bafllam›flt›r. ‹stanbul'da Harbiye'de okurken ayn› aray›fllar› sürdürmüfl ve Tibyan yazar› Harirîzâde (öl.1882) ile tan›flmas› Melâmî neflveyi daha yak›ndan tan›mas›na sebep olmufltur. Mezuniyetten sonra Manast›r Askerî Rüfltiyesi'ne co¤rafya muallimi olarak tayin edilmesi ona bir baflka kap› daha açt›: Mürflidi Harîrizâde'nin mürflidi üçüncü dönem Melâmîlerinin piri kabul edilen Muhammed Nûru'l-Arabî (öl. 1888) ile tan›flmak ve ondan icâzetnâme almak. Üsküp Askerî Rüfldiyesi'nde

görevine devam ederken, biyografi çal›flmalar›n›n ilk ürününü yay›nlar: Türklerin Ulûm ve Fünûna Hizmetleri, ‹st. 1897. Manast›r Askerî Rüfldiyesi'ne müdür olarak dönmüfl ve gençlik y›llar›ndan beri gönlünde taht kuran flah›sla ilgili eserini yay›nlam›flt›r: (Terceme-i Hâl ve Fezâil-i fieyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî, ‹st. 1898) Yüzy›l› aflan bir zamandan beri biz ve bütün ilim âlemi onun eserlerini kullanarak önünü açmakta ve yolunu ayd›nlatmaktad›r. 1904'te Selânik Askerî Rüfldiyesi müdürlü¤üne getirildi. Bu arada baz› siyâsî cemiyetlerde aktif rol ald›. II. Meflrutiyetle birlikte ‹ttihat ve Terakki partisinden Bursa mebusu olarak, 1908'de aç›lan Meclis-i Mebusan'a kat›ld›. 1911'de partisinden ayr›ld›. 1914'te yarbayl›ktan emekli oldu. Art›k Ba¤datl› ‹smail Pafla'n›n, ‹smail Saib Hoca'n›n, Ali Emirî Efendi'nin ‹bnülemin Mahmut Kemal'in, Ahmed Tevhid ve Faik Reflad gibi zevat›n bulundu¤u bir flehirde idi. Bu ona yetiyordu. Bir ara Topkap› Saray› Kütüphanesi müdürlü¤ü de yapan Mehmet Tahir nihayet uzun y›llardan beri rüyas›n› gördü¤ü büyük projenin ilk halkas›n› ortaya koydu. I. Cihan Savafl› devam ederken Osmanl› Müellifleri'nin birinci cildini yay›nlad›. II. Cild 1922 y›l›nda bas›l›rken hasta idi ve

Bursa’da K›rklar Meclisi

225


El yaz›s› ve imzas› (1912)

Dünyaca meflhur eseri: Osmanl› Müellifleri (1914)

bast›rmak için maddî imkan› da yoktu. Mustafa Kemal Pafla II. Cildin ikinci k›sm›ndan 500 adet-yard›m olmak üzere-sat›n ald›. Bir rivayete göre mezar›n› da Atatürk yapt›rm›flt›r.

2-Kibâr-› Meflâyih ve Ulemâdan On ‹ki Zât›n Terâcimi Ahvâli (‹stanbul 1316)

28 Ekim 1925'te Zeyneb Kâmil Hastanesinde vefat etti. Üsküdar'da Aziz Mahmud Hüdayî Dergâh› haziresine defnedildi.(10 Rebîulâhir 1344/29 Teflrin-i Evvel 1341)

4-Ulemâ-yi Osmâniyeden Alt› Zât›n Terceme-i Hâli (‹stanbul 1321)

Üç ciltlik Osmanl› Müellifleri'nde 1691 kifli hayat ve eserleriyle tan›t›lm›flt›r. Bunlar›n 288'i mutasavv›f. 465'i di¤er dinî ilimlerin mensubu, 610'u flâir, 237 tanesi tarihçi, 84'ü t›b, 107'si de riyâzî ilimler sahas›nda eser vermifl flahsiyetlerdir.

3- Meflâyih-i Osmâniyeden Sekiz Zât›n Terâcim-i Ahvâli (‹stanbul 1318)

5-Müverrihîn-i Osmâniyeden Ali ve Kâtip Çelebi'nin Terceme-i Hâlleri (Selanik 1322) 6-Ayd›n Vilayetine Mensub Meflâyih Ulemâ, fiuarâ, Müverrih ve Etibbân›n Terâcim-i Ahvâli (‹zmir 1324) 7-Ahlak Kitaplar›m›z (‹stanbul 1325) 8-Nazar-› ‹slâm'da Fakr (‹stanbul)

Bas›lan di¤er eserleri flunlard›r:

9-Hac› Bayrâm-› Velî (‹stanbul 1329)

1-Terceme-i Hâl ve Fezâil-i fieyh-i Ekber Muhyiddîn Arabî (‹stanbul 1316)

10-Siyasete Müteallik Asâr-› ‹slâmiye (‹stanbul 1332)

Bursa’da K›rklar Meclisi

226


Bas›lan bas›lmayan eserleri ve hayat› hakk›nda genifl bilgi almak isteyenler Diyanet ‹slam Ansiklopedisi'nin VI. cildinde yer alan ve Bursal› Mehmet Tahir gibi gece gündüz bir ar› gibi çal›flan edebiyat tarihi profesörü Ömer Faruk Akün hocam›z›n ilgili maddesini okumalar› gerekir.

Söylenen nutku bilir ehl-i kemâl gayet iyân Zümre-i uflflâka vâz›ht›r bu sözler her zaman Tahirâ hatm-i makal et, eyle ikmâl-i beyân Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmi meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz

Tasavvufî (Nakflî-melâmî) neflvesini anlatan fliirini birlikte okuyal›m.

Söz s›ras› M›sri Dergah› fieyhi fiemsettin Efendi de: “Bursa mebus-› sâb›k›, meflahirden Tahir Bey'in 25 Eylül 1330 (8 Ekim 1914) tarihinde Fakir'e gönderdi¤i nutkun tahmisidir”:

MUHAMMES Sanma ey zâhit bizi kim öyle hor ü ahkâr›z Bizler, ol âyine-i âlem-nümâ-y› ekberiz Talibân-› feyz-i Ahmed, bendegân-› Haydar›z Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmî meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz ‹sm-i zâhir mazhariyle dehre seyrân eyledik Himmet-i mürflid ile ›flk sahas›nda cevlân eyledik “Men 'arefe” dersinde hatta kesb-i ikân eyledik Nakflibend sûretteyiz; lâkin Melâmî meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz ‹htiyar›n selbedib; anla, bizim miflvâr›m›z; Kim s›fât ü zât-› hakk› derk ve rü'yet kâr›m›z Yoksa hâriçten bilinmez dahl ile etvâr›m›z Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmî meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz Zâhidâ, erbâb-› gaflet sand›¤›n, lâ-flüphe sen, Dahledip kürsüde halk›n boyuna takma re'sen, fiu¤l-i uflflâk manevîdir, ne bilir erbâb-› fen?.. Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmî meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz Kisve-i '›flk› mülebbes h›rka vü flâl istemez Mekteb-i irfânda tahsîl eyliyen kâl istemez Hulk-› Hakk'›n gayrisinden baflka bir hâl istemez, Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmi meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz Kesret-i eflyây› sanma vahdete mâni olur Böyle bir efkâra hâflâ ehl-i dîl kâni olur Zât-› Hakk eflyay› her demde bütün câmî olur Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmi meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz Bunca envâ-› ulûmun noktad›r hep masdar› Böyle fermân eylemifltir zât-› vâlâ Hayderi Bâ-y› bismillâht›r ancak ehl-i Hakk'›n ezberi Nakflibend suretteyiz; lâkin Melâmi meflrebiz ‹sm-i zât› her nefes tekrar eden hak mezhebiz

Gâh celâle gâh cemâle bak merayâd›r gönül Gâh cem'den gâh farkdan flöyle gûyad›r gönül Gâh cemâl-i mutlaka hayran u fleydad›r gönül Gâh rahîk-› neflve-i tevhide meclâd›r gönül Gâh safa-y› zevk u vahdetle mücellad›r gönül Kalb-i ârif oldu vasi' kâinattan serteser Kalb-i mü'min beyt-i Hak'd›r eyle ibretle nazar Mazhar-› Tur-› tecelli eymenidir ol güher Asuman-› feyz-i irfanda demadem seyreder Len teranî mazhar› mestâne Mûsa'd›r gönül Dil nazargâh-› Huda'd›r bilmediler gâfilîn Fehmeder mi rûtbe-i ulyâs›n› hiç sâfilîn Vâs›l-› kurb-› ferâiz bildi, bilmez nâk›lîn Çok mudur söylerse bank-i lâ uhibbu'l-âfiîn Mazhar-› feyz-i Muhammed nur-› Mevlâd›r gönül Kalb iklim-i vucudda bir ulu sultand›r Dide-i hayretle gör kim menba-› irfand›r Hâs›l›, idraki müflkil sa'at-› Yezdan'd›r Semme vechullaha masdar Ka'be-i Rahman'd›r Berk urur nûr-i ‹lâhî aflk-› a'lad›r gönül Eyleme hiç kimsenin kalbini asla münkesir Aleme feyz-i ilâhî ondan olur münteflir Olmasun bay u gedân›n gönlü senden münzecir S›rr›n›n idraki ancak keflf u zevka münhas›r Bu sebebden hallolunmaz bir muammad›r gönül Hizmet eyle al gönül daim olas›n dilnüvâz Hak tecelligâh›d›r ol ger hakikat ger mecâz fiemsî-i M›srî e¤erçi eylesen de sen d›raz Münkeflif olmaz rusûm erbab›na Tahir bu râz Neflveyab-› sahve-i nûr-i tecellâd›r gönül 21 Zilkâde 1334 / 6 Eylül 1332 Sal›

Bursa’da K›rklar Meclisi

227


Gönül redifli tahmisin ilk m›sralar›.

Vefat›na düflürülen tarih flöyledir:

Bir “âh” ile söyledim tarihin “MEZHEB‹ VE MEfiREB‹ HAKDIR HÛ” 1344

Busal› Mehmet Tahir’in kabri nerededir? Üsküdar da, Aziz Mahmut Hüdayi’nin yan›nda... fiimdilik oraya gidemeyebiliriz. Fakat Hüdayi’nin mürflidi Üftade hazretleri yak›n›m›zdad›r, onu ziyaret edelim ve torununun faaliyetlerine bakal›m. Üsküdar Aziz Mahmut Hüdayi haziresindeki mezar tafl›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

228


Bursa’da K›rklar Meclisi

217


Hasan Ali Yücel

Bursa’da K›rklar Meclisi

218


Halit Ziya Uflakl›gil, Hasan Ali Yücel, Mehmet Emin Yurdakul, ‹bnü-l Emin Mahmut Kemal ‹nal (Soldan sa¤a)

1897'de ‹stanbul'da do¤an, 1921'de felsefe bölümünü bitiren, de¤iflik okullarda ö¤retmenlik yapt›ktan sonra 1933'te Ortaö¤retim Genel Müdürü olan Hasan Ali Yücel geçen yüzy›l›n renkli flahsiyetlerinden biridir. Çok tart›fl›lan görevi ise Köy Enstitüleri sebebiyle 1939 - 1946 y›llar› aras›nda yürüttü¤ü Milli E¤itim Bakanl›¤›'d›r. Tasavvufi kültürle içe içe olan bir ailede büyüyen Yücel, bu atmosferin tabii neticesi olarak ilk fliirleri tekke tarz›nda olmufltur. Dedesi Kadiri, babas› Mevlevi olan Hasan Ali Geçti¤im Günlerden adl› eserinde flöyle diyor: "Çocukken evimizde en çok an›lan iki isim vard›: Hz. Ali, büyükbabam Ali Bey. Hatta bir üçüncü Ali daha vard›r ki onun ad› fieyh Ali Efendi olarak zikredilirdi ve o Cerrahpafla Camii civar›ndaki Kadirî tekkesi fleyhi idi. fieyh Ali efendi büyükbabam›n da fleyhiymifl. Hz. Ali bu tarikat mensuplu¤u dolay›s›yla evimizin en yüce aziziydi. Muharremin ilk on gününde bizim evde bir matem havas› eserdi. Peygamber torunu ‹mam Hüseyn'in flehadeti bu matemin içli sebebiydi.

Büyükbabac›¤›m da her zaman 'Allah'›m beni ‹mam Hüseyin'in flahadet bayra¤› alt›ndaki sevgili kullar›n aras›na al' diye dua edermifl. Anneannem adam ak›ll› okur yazard› flimdi k›ymetli kitaplar aras›nda saklad›¤›m Mevakib Tefsirini hergün okurdu... Kocaman bir kitab› daha vard›: Muhammediyye Dinle Benden isimli eserinde bir çok flark› ve ilahinin bestekâr› olan babas› Ali R›za Efendi'yi manzum olarak flöyle tan›t›yordu: Derviflti, Mevleviydi, geçmiflti herfleyinden Mevlana seslenirdi üfledi¤i neyinden Dosttan vefa görmedi düflman›na dost oldu Dünya denen tekyede çilesi böyle doldu Bana vasiyet etti "tafl dikme mezar›ma herfleyimden s›yr›l›p gitmeliyim yârima Varl›¤›n denizine yok olup da dalay›m Yoklu¤un neflvesine burda olsun varay›m"

Bursa’da K›rklar Meclisi

219


Bu eser Hasan Ali Yücel’in pek bilinmeyen bir yönüne ›fl›k tutuyor.

1948’de kaleme al›nan eser flairin vefat›ndan sonra bas›labildi. Niçin?

O mezars›z baban›n sulbünden gelmiflim ben Yafl›na geldi yafl›m o rütbeye ermeden

sahip ç›k›ld›¤› nisbette “Vatan”d›r. Böyle bir mana kazanmazsa kara ve kuru toprak olmaktan ileri geçemez. Yurdumuzu ve onun her parças›n› fluurumuza ayd›n tutarak, görerek, tan›yarak, severek ve insan zekas›n›, insan kudretini onun her zerresine katarak “yeni bir vatan” yaratma yolunday›z. Bu cehtimizi, bu himmetimizi art›rmal›y›z. Okulunu, yolunu, bahçesini, ba¤›n› yapa yapa; ecdattan kalm›fl yadigarlar› koruyarak bu emelimizi gerçekleflecek!..

Ona lay›k olmad›m eksi¤im çok cürmüm çok Günahkar kul olsamda Tanr›'ya isyan›m yok Siyasi hayattan ayr›ld›ktan sonra 1948 y›l›nda kaleme ald›¤› 257 beytlik "Tevhid" ancak vefat ettikten sonra bas›labildi: Allah Bir Ankara 1961. Klasik tarzda kaleme ald›¤› Divan ise yay›na haz›rland›¤› halde aile fertlerinin izin vermemesi sebebiyle bas›lamam›flt›r. Kim kimden neyi sakl›yor? fiimdi Hasan Ali Yücel'in "Bursa bir d›fl de¤il bir içtir" bafll›kl› yaz›s›n› okuyal›m. “Bursal›lar art›k üstünde yaflad›klar› bir güzel vatan parças›n› daha da güzellefltirmek için seferber oldular. “Uluda¤ park›” meselesini ele ald›lar. Günlük gazetelerde yaz›lar yazd›lar ve yazd›rd›lar. Bu inziva köflemde onlar›n bu iradeli gayretlerini, bilseniz, ne derin bir hazla seyretmekteyim. Toprak, üstünde oturanlar taraf›ndan

Bursal› bir meslektafl›m, memleketi hakk›na yaz›lm›fl yaz›lardan bir kitap yapmak teflebbüsünde bulunmufl. Faz›l Yenisey'in bu düflüncesi ne kadar yerinde… Beni de unutmam›fl; Bursa için bir yaz› istedi. Afla¤›da okuyaca¤›n›z sat›rlar› bir ç›rp›da yaz›verdim, Bursa içimde ne kadar canl› olarak varm›fl ki, elime kalemi al›nca fazla düflünmeye hacet b›rakmadan duygular›m› söyletti. Halkevi'nde Güzel Sanatlar Akademisi'nin nüvesi olmak üzere bir resim okulu açm›flt›m.

Bursa’da K›rklar Meclisi

220


Hasan Ali Yücel’in iki yak›n dostu: Abdülbaki Gölp›narl› ve Yenikap› Mevlevihanesi fieyhi Abdülbaki (Baykara) Efendi. (sa¤da)

Bilmiyorum, o ne oldu? Bursal›lar, Maarif Bakanl›¤›'ndan bunu istemelidirler. Güzellik diyar› Bursa, bu türlü müesseseleri yaflatacak ve besleyecek kudrettedir. Hakk›n› vermemek milli bir günah olur. ‹çim türlü sebeplerle üzgün ve yorgun oldu¤u zaman, hayalimin en ayd›nl›k yerlerinden birinde, hilkat›n ve atalar›n yadigar› olan bu güzel ve mübarek beldeyi bulur; ona s›¤›n›r›m. Bursa, benim için bir melce, cennetin yefliline huzura, sükûna ve emniyete kavufltu¤um bir mutluluk buca¤›d›r. Yaradan ve insan, birbirine Bursa'da oldu¤u kadar hiçbir yerde bu denli derin kar›flmam›flt›r. Göklere bafl› de¤en serviler mi Yaradan'›n ilahi secdelerinde kubbeleri kendi haline b›rak›p yücelikleri aramak için uzanan minareler mi insan›n? Bursa'n›n manzaras›nda bunu hangi fâni do¤ru dürüst ay›rt edebildi?

Yeflil'i ne zaman ziyaret etsem, d›fl›nda bir tepe, içinde bir bahar bulurum. Tabiat›n sathili¤i yan›nda bu derunilik, beni tabiattan çok daha ötelere götürür. Gönül gözümün vard›¤› yer, sonsuzlu¤un hudut bafl›d›r. Oradan sonra art›k Allah bafllar. Allah ki her fley onad›r ve ondad›r. Yeflil'in kap›s›ndan bu hisle girenler gerçek imana var›rlar. Onlar, erenlerdir ve Yeflil, camili¤inden ileri geçer. Kâbeleflir. Bursa, hayat p›nar›n› gö¤sünde tafl›yan bir diyar… Su, nerede ondaki kadar varl›¤›n› her zerresinden f›flk›rt›r? Bursa'n›n bütün yeflilleri onunla yaflar ve onunla yeflerir. Belki de bunun için Bursa'n›n ölüleri insana diri gelir. Bize koskoca bir devlet veren Osman Bey ve O¤ullar›, türbelerinde de¤il evlerinde yatarlar. Emirsultan, bu maneviyat hükümrân›; Süleyman Çelebi, bu Türkçe'yi Allah evine sokan insan, ne kadar aram›zda bizimle

95 Yücel'in dini tasavvufi fliirleri hakk›nda genifl bilgi için bak›n›z, M. Kara, Derviflin Hayat› Sufinin Kelam›, ‹st 2005 s. 566

Bursa’da K›rklar Meclisi

221


beraberdirler. Ebedi istirahatgâh›nda yan›na kimseyi istemeyen ‹kinci Murad'› ziyaret etti¤im zaman bir türlü oradan ayr›lamam›flt›m. Huzurunda kal›p uzun uzun onun iç menk›belerini ve gönül cenklerini kendinden dinlemeyi arzulam›flt›m. Bursa, bir tarih sergisidir. Hiçbir kitap, onun kadar 1299'la 1923 aras›ndaki olaylar› bize do¤ru veremez. Osmanl› fiahini, Uluda¤'a kurdu¤u yuvadan havaland›. Kanad›n›n tüyleri hâlâ Hint hududlar›ndan Hicâz ülkesine, Marmara k›y›lar›ndan ‹skenderiye koylar›na, Volga boylar›ndan Tuna membalar›na kadar uçmaktad›r. Hadiselerin rüzgârlar›, hatta f›rt›nalar› onu yere düflüremedi. Bursa, benim için “d›fl” de¤il bir “iç”tir. Zevksiz eller ona k›yabildi¤i kadar k›ys›n, gözümde ve gönlümde hiçbir fleyini de¤ifltiremez. Bu yurd buca¤›, bu vatan köflesi, seyahati zaruri k›lmayan bir çekicilikle her vakit yüre¤imdedir. Bursa hakikat› hayal yapan kutsal bir diyard›r. Bursa, bir ço¤rafya gerçe¤i olmaktan çok bir tarih, hatta tarih olmaktan da ileri bir fleydir. Onun için Bursal› olmayan Türk yoktur; diyebiliriz.”95

Hasan Ali Yücel mevlevi k›yafetiyle (solda)

Sorumuzu tekrar edelim: Hasan Ali Yücel’in Divan’› bask›ya haz›rland›¤› ve di¤er eserleri bas›ld›¤› halde niçin neflredil(e)medi?

Vefat›na düflürülen tarih flöyledir: Göçen Ali Yücel'dir Ali R›za'n›n o¤lu Celaleddin Dedenin dergâh›nda yol o¤lu Erenlerden dört kutup gelip tarih söylesin Maarif vekili “AR‹F DERV‹fi ADEMO⁄LU” 1961

Bugün 24 Kas›m. Ülkemizde en uzun süre Milli E¤itim Bakanl›¤› yapan zattan sonra Bursal› bir ö¤retmeni tan›(t)makta ve fliirlerini okumakta fayda var.

Bursa’da K›rklar Meclisi

222


Bursa’da K›rklar Meclisi

207


Abdülbakî Gölp›narl› Mevlevi k›yafetiyle

Bursa’da K›rklar Meclisi

208


‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde ‹slam-Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyat› dersini okutmufl, 1949 y›l›nda emekli olmufltur. Mevlevihaneler baflta olmak üzere Cumhuriyet öncesinde ‹stanbul'da var olan din ve mistik atmosferi yak›ndan tan›yan Gölp›narl›, Melamî, Mevlevî, Caferî gibi farkl› neflve ve meflrebleri de flahs›nda birlefltirmifl “nev-i flahs›na munhas›r” flahsiyetlerden biridir.1945 y›l›nda “Marksist” faaliyetlerde bulundu¤u gerekçesiyle tutuklanmas› ve 10 ay sonra beraat etmesi onun hayat›ndaki “renkli” tecellilerden biridir. Onun gayretleriyle Fuzuli, Nedim, fieyh Galip, Pir Sultan gibi flahsiyetlerin divanlar› okuyucu ile buluflmufl, Mevlana, Haf›z, fiebusterî, Feridüddin-i Attar, Sultan Veled gibi sufilerin eserleri Türkçeye çevrilmifl, Fütüvvet teflkilat› ile ilgili en genifl araflt›rmalar yap›lm›fl, fiiilik ve Caferilikle alakal› eserler de kamuoyuna sunulmufltur. Bir ömür biriktirdi¤i dünya çap›ndaki kütüphanesini ise Huzur'a = Konya Mevlana Müzesine ba¤›fllam›flt›r. Zaman zaman Bursa'ya gelerek bir taraftan Yazma Eserler Kütüphanesinde araflt›rmalar›na devam ederken bir taraftan da Çekirge kapl›calar›nda dinlenmifltir. Mahdumlar› Yüksel Gölp›narl›'n›n ifadesine göre her y›l yirmi gün süren bu seyahatler yetmiflli y›llar›n sonuna kadar devam etmiflt ir.

Talebe hocas›n› anlat›yor.

1923-1983 y›llar› aras›nda ülkemizde tasavvuf kültürü ve tarikatlar tarihi üzerinde araflt›rma yapanlara ödül verilecek olursa ilk üçe gireceklerden biri de Abdülbakî Gölp›narl› olacakt›r. Geyikli Baba'n›n memleketi Azerbaycan'dan Bursa'ya göç eden bir aileye mensup olan Gölp›narl›, 1900 y›l›nda ‹stanbul'da do¤mufl, seksen iki y›ll›k ömrü yine bu flehirde son bulmufl, Üsküdar Seyyid Ahmet deresindeki fiiî mezarl›¤›nda s›rlanm›flt›r Harf inkilab›n›n oldu¤u günlerde “Cumhuriyet Çocu¤unun Din Dersleri” kitab›n› yazan Gölp›narl›'n›n 1930'da Fuat Köprülü'nün dan›flmanl›¤›nda ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde tamamlad›¤› mezuniyet tezi Melamilik ve Melamiler hâlâ baflvuru kitab› olma özelli¤ini korumaktad›r. Konya, Kayseri, Kastamonu, Bal›kesir ve Vefa Liselerinde ö¤retmenlik yapan, yüzden fazla eser, dört yüzden fazla makaleye imza atan Gölp›narl› 1939'da Ankara Üniversitesi DTCF'nde doçent olmufl, üç y›l sonra

‹flte bu yolculuklar›n birinde 26 Haziran 1971 günü bu flehri anlatan bir yaz› kaleme alm›flt›r. ‹flin daha güzel tecellisi fludur: Bu metni onun kendi sesinden bugün dinleme imkan›na sahibiz. Bursa ile ilgili son yüzy›lda yaz›lan bu muhteflem metni okuyal›m. Ve sonra bu kadar güzel bir flehri ne hale getirdi¤imizi düflünelim. “Garip” redifli fliirini okuduktan sonra: Gâh olur gurbet vatan gâhî vatan gurbetlenir M›sra›na daha yak›ndan bakal›m: “Güvez rengi, aç›k yeflil, filizî, çi¤ yeflil, çimen yeflili, türbe yeflili, koyu yeflil, zeytunî ve aç›k mavi, koyu mavi, tirfle, menekfle rengi, viflneçürü¤ü, mor, koyu k›rm›z› ve siyah. Fes rengi, aç›k k›rm›z›, al, pembe, tozpembe, pembemsi beyaz, ak. Yeflilin, mavinin, k›rm›z›n›n ve beyaz›n çeflitli renkleri, yer yer birbirinden belirli ay›r›mlar göstererek, yer yer birbirine kar›flarak, karfl› tepelere dek yere serilmifl. Günefl vurdukça, gün ›fl›d›kça, renkler de¤iflmede, ilahî mucizeler belirmede. Bülbüller, kanaryalar, ispinozlar, sakalar, bu mucizenin senfonisini ruhlara sunmada. Bülbüller dem çekerken,

Bursa’da K›rklar Meclisi

209


Murat Bardakç›’n›n Gölp›narl› ile ilgili bir yaz›s›.

UÜ ‹lahiyat Fakültesi’nin vefa borcu.

öbürleri susmada, çilemeye bafllad›lar m›, onlar da, ayn› na¤melerle ahenge ahenk katmada. Arkada günler görmüfl, yafllar yaflam›fl karl› da¤, vakur bir düflünceye dalm›fl. fiehir, bu güzelim ovan›n k›y›s›na, bütün anlam› ile yan gelmifl, ayaklar› ovaya do¤ru uzan›k, s›rt›n› da¤lara tepelere dayam›fl. Ovada bahar hüküm sürmede, yaz rüzgar› esmede, da¤da kervan tipiden yol yitirmede, buzlar güneflin alt›nda ›fl›l ›fl›l gülmede. Yazla k›fl bu flekilde sarmafl dolafl. Gezenlerin ayaklar› alt›ndan, yeralt›ndan, gürül gürül akan sular›n sesleri, flifal› sular. Kapl›calara ak›yor bunlar, dertlere derman oluyor. Hava nemli, bu¤ulu, toprak burcu burcu kokmada, dertle derman bu flehirde ba¤daflm›fl.

de daha da ihtiyar ç›nar. Gölgesinde oturanlara gördüklerini anlat›yor sanki. fiehrin geçmiflini, camilerin yap›l›fl›n›, savafllar›, ›lgarlar›, göçleri, yerleflmeleri, yap›mlar›, olufllar›, alperenleri, fütüvvet ehlini, ahi zaviyelerini, konar-göçer seyyahlar›. Ertu¤rul Gazi'yi, Otman Bey'i, Orhan'›, Muratlar›. Kim bilir belki de gölgesinde, Camî'yi Türkçe'ye çeviren ve Camî-yi Rum Lamî-i merhum diye an›lmay› hakeden Lamiî Çelebi'yi, ed-Dürer ve el-Gurer'i yazan Molla Hüsrev'i, fetvalar karalayan Arap fiah'›, yorgunlu¤unu unutmaya çal›fla n ‹vaz Paflay›, Demirtafl Bey'i, Ahmet Hayalî'yi, vezirleri, flairleri, düflünenleri, düflüncelerini, sohbetlerini anlat›yor.

Camilerin minaresi a¤açlar›n aras›ndan görünmede. Kubbeleri gö¤ün dibinde yükselmede. Az tümsekte Emirsultan. Karfl› tepelerde Abdalmurad, Muradiye ve Hüdavendigâr. Yeflil tam ortada. Y›ld›r›m biraz küskün, flehrin sanki d›fl›nda, dümdüz bir yere çekilmifl. Her yan› tarih bu flehrin. Tabiat bu tarihi okumakta. Her yan› a¤aç, dal, çiçek, nem ve koku. Tümse¤e ç›karken yüzy›llar görmüfl ç›nar, dört yana kol açm›fl, duada. Da¤a yükselirken sol yanda koca bir alan› alabildi¤ine kaplayan, gölgeleyen, koruyan, yedi yüz y›ll›k, belki

Bu flehir Bursa. Türkiye'nin, Türkiyemizin gözbebe¤i Bursa. Bu flehirde neler yok, yahut neler var. Hakk›yle anlatmaya imkân m› var. Yeflil Cami'nin, Yeflil Medrese'nin, Yeflil Türbe'nin çinileri, çinilerindeki nak›fllar, ayetler, hadisler, kûfi yaz›lar. Yeflil Cami hem saray, hem elçilerin kabulüne, konuklar›n doyurulmas›na ayr›lm›fl bölümü ile ziyafet yurdu, hem f›sk›yesi f›flk›ran, muslu¤u durmadan akan havuzundan abdest al›narak, merdiveninden ç›k›larak, gönül ayd›nl›¤› ile, ibadet yerine var›lan mabettir. Mihrab›n

Bursa’da K›rklar Meclisi

210


Yüksel Gölp›narl›, Safiyyüddin Erhan ile Gönlüferah Oteli’nde.

yukardan sa¤a gelen k›sm›ndaki müstatilde; Amel-i üstâdân-i Tebriz yaz›s› Bilen herkes okuyabilir. Öbür yan›nda ise, iki sat›rl›k noktas›z, biraz da girift bir yaz› var.

Pendâflt sitemger in sitem bâ men kerd Der gerden-i u bemând u ber men beguzeflt Yani; sitem eden zulmeden, bu zulmü bana yapt› sand›. Oysaki bana yap›lan zulüm geldi geldi, geçti ama, vebali onun boynunda kald›. Ne demek istiyorlar Tebrizli ustalar? Ne diye noktas›z yazm›fllar bu yaz›y›? Neden girifte benzetilmifl bu yaz›?

Rahmetli Hasan Âli Yücel'e söylemifltim. Beraber düflünmüfltük. fiu sonuca varm›flt›k: Caminin mimar› ‹vaz Pafla kahra u¤ram›flt›. Gözlerine mil çekilmifl, köyüne gönderilmiflti. Ölümünden sonra cenazesi getirildi ve caminin avlusunda bir köfleye gömüldü. Acaba ustalar, ona ba¤l›l›klar› yüzünden mi, bu zulmü mihrab›n köfle sine hakketmifllerdi. ‹fl böyleyse ki böyle olmas› gerek, giderken kim bilir kaç kerekorku ile arkalar›na dönüp bakt›lar, kufl uçarken, yel eserken, kim bilir nas›l ürktüler. Yeflil Cami'de de cephenin sol yan›ndaki pencerelerindeki bir yaz› beni biraz üzmüfltü. Esenlik ona Peygamber dedi ki, Cennet cömertlerin yurdudur, mealindeki yaz›n›n yan›nda ayn› istifte bir yaz› vard›. O da hadis olarak naklediliyordu, O yaz›y› da Arapça sand›m. Okumaya çal›flt›m, beceremedim. Bir de bakt›m ki söz Türkçe. Hadis; El cennetü dârü'l- eshiyâî Ôda yak›sarlar eflk›yay› Bu hadis aruzun "mef û lü / mefâîlün / fa ûlün " veznine uyuyor. Yaz›da elifler ar›lar sonundaki hemze ve vezin, hattata mealen bir hadis, yani ayn› vezinde bir m›sra ilham etmifl.

Bursa’da K›rklar Meclisi

211


Yar›m kalan proje: Muradiye Mezar Tafl› Aç›k Hava Müzesi. Ne zaman tamamlanacak?

Yani; Kötü kiflileri ilerde, ahirette mutlaka atefle yakacaklard›r. Eskiden ye, hemze ile de yaz›l›rd›. Buda hadisin sonundaki hemzeye uymufl ve Arapça hadisle, hadis meali say›labilecek bu söz, vezinli bir beyit oluvermifl. Sanatkâra bu sözü, sanat gailesi söyletmifl. Evliya Çelebi Bursa'y› anlat›rken, Emir Sultan Türbesi'nin bir benzeri ancak ‹mam-i Hüseyin'in türbesidir diyor. ‹lk türbe o kadar güzel ve bezentiliymifl demek. Y›ld›r›m Ulu Cami'yi yapt›rd›ktan sonra ona, "Nas›l oldu?" diye sorunca; "Bir eksi¤i kalm›fl. Dört yan›na da dört tane meyhane yapt›rsayd›n" diyen, anlamamazl›ktan gelen padiflaha "As›l Allah yap›s›n›n, insan›n vücudu oldu¤unu" söyleyip, ‹slam Peygamberi'nin Savafl›n en büyü¤ü cevreden kudret ›ss›na karfl› do¤ru sözü söylemektir buyru¤una uyan Emir Sultan'd›r demiflti. Bursa ayn› zamanda Selçuklulardan Osmanl›lara duyufl, sezifl, dil ve yap›m bak›m›ndan da bir geçit flehri. Bir yaz›mda da belirtti¤im gibi Erzurum'da, Sivas'ta, hele Konya'da, Selçuk mimarisini gördükten sonra, ‹stan¬bul'daki mimariyi anlamak için mutlaka Bursa görülmelidir.

Sözüme iç açan sözlerle bafllad›m. Üzülerek, sizi de üzerek bitirece¤im sözümü. Bu güzelim ova esefle söyleyeyim iç ac›s› ile, gönül üzüntüsü ile, gözyafllar› ile, hatta içten gelen isyan duygusu ile söyleyeyim, yok olmak üzere. K›yametin sûr'u gibi inleyerek ovadan geçen lodos yelini, art›k fabrikalar›n dumanlar› bo¤uyor, yap›lar›n beton bedenleri kesiyor. Bir yandan fabrikalar, bir yandan görgüsüz, bilgisiz servetin kurdu¤u binalar, bir yandan sefaletin y›¤d›¤› y›¤›nt›lar ovay› yok ediyor. Bursa'da hicri 700-900 aras›nda, yani 14-15. hatta 16. yüzy›llardaki tafl oymac›l›¤›m›z›, yaz› ustal›¤›m›z›, s›n›f serpufllar›m›z›, ölüm ve hayat görüflümüzü, düflüncelerimizi, Arapça ve Farsça'dan Türkçe'ye dönüflümüzü gösteren, bize bu yüzy›ldaki bizi belirten mezar tafllar› da yok olup gidiyor. Bir vakitler bir k›sm›n›, müze müdürlü¤ü vas›tas›yla, Muradiye'de bir mezar tafl› müzesi kurdurarak kurtarabildikti. Fakat kimler engelledi bilmem, bu yar›m kald›. Evkaf mani oldu, öbür tafllar mahvolmaya terk edildi. Eski Türk Evleri Bursa'da da manas›z düzensiz beton y›¤›nlar›yla siliniyor. ‹stanbul gibi Bursa da flahsiyetini kaybediyor. Betonlar aras›ndan görünebilen kubbeler,

Bursa’da K›rklar Meclisi

212


Ülkemizin temel problemlerinden biri köyden kente göç ve buna ba¤l› olarak oluflan çarp›k kentleflmedir. Bursa Ovas›’n› bu hale düflüren kimdir? Bunun sorumlusunu hangi mahkeme hesaba çekecek.


minareler, gurbette dilini bilir, derdini anlar, hemflehri arayan çaresizlere dönüyor. Düflman yapm›yor bunu üstelik, kökümüzü kendimiz kesiyoruz ve daha ac›nacak hal flu ki bundan da haberimiz yok. Köksüz a¤aç kurur, geçmiflini bilmeyen toplum fluursuzlafl›r; özentiye kap›l›r, taklitçi olur. Dal›ndan kopar›lan çiçek solar, sörpülür, dökülür gider. Mazide kalal›m demiyorum, yanl›fl anlafl›lmas›n. Fakat maziyi bilelim, bilmezsek günümüz karar›r, dört yan›m›z› göremeyiz, yar›n›m›zsa yok olur, gider. GAR‹B GAZEL‹ Gurbet ender-gurbet içre olmuflum cânâ garîb fiimdi âlemde benim ben bî emel yektâ garîb Hân ü mân›m bâdâ vermifl gird-bâd-› rüzgâr Âflina yok derdime dil gavta-zen deryâ garîb Nefl'e-î ümmîd nâ-peydâ flikeste câm-› mey Kalmam›fl yâran bu mecliste bu fleb sahbâ garîb

Hatt-› nâ-fercâm›m› yok bir bak›p fehmeyleyen Her görüp seyretti¤im sîmâ-y› bî ma'nâ garîb Ma'bedim kâflânelerle sanki gark-âb-› memât Kalmam›fl seng-î mezâr›m mevt-i bî pervâ garîb fiâhidim flehdim flühûdum sanki olmufl bir serab Düfltü¤üm bîgânelik bezmindeki feyfâ garîb Yok dilimden anlayan bir hem-demim bir mahremim Sanki zât-› pâk-i Hak'la olmuflum ra'nâ garîb Gök o gök ammâ ne çâre yer de¤il art›k o yer Ben bu yerde olmuflum bî çâre vü bî-câ garîb Nagme-î flevk-i tarab olmufl cünûna müntehî Beste ç›lg›n güfte mecnun teni ten nennâ garîb Hâl-i zâr-u bî-karâr-u derd-i bî-dermân›m› Sanki vaktiyle demifl bir âfl›k-› fleydâ garîb “Gâh olur gurbet vatan gâhî vatan gurbetlenir” ‹flte flimdî oldu Bâk›y hâliyâ dünyâ garîb

Bursa’da K›rklar Meclisi

214


Fatma Suat Han›m’› n Emirsulta n’daki meza r ta fl›. Konufluyor ama duyan var m›?

Gönlüm ister gitmeyi cânâ bu mâtem-hâneden Korkar›m ki gitti¤im yer de olur ammâ garîb94 26/27.VI.1971 Abdülbâkî GÖLPINARLI

Vefat›na tarih: Mevlânâ âfl›¤›d›r elinde Mesnevi nay Hâmuflâneye gitti, dervifl Abdülbakî vay Vefat›n› duyanlar dergâha yönelerek Gönülden dua etti: “YA GAFFÂR YA SETTÂR HAY” 1982

94 Metin için bk. Erd o¤an Erol, Üstad Abdülbaki G ölp›narl›'n›n Bursa Hakk›ndaki Düflünceleri, Bursa'da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü , Bursa 2003. S. 286.

Bursa’da K›rklar Meclisi

215


Melamilik ve Melamilerin ikinci bask›s› için müellif baz› ilavelerde bulunduysa da sa¤l›¤›nda bas›lmas› mümkün olmad›. O y›llar›n imla özelliklerini tafl›ya n bu eser kaynak olma özell i¤ini hâlâ korumaktad›r. Ofset olarak 1992’de bas›ld›.

Gölp›narl›’n›n Bursa ile ilgili konuflmas›nda ad› geçti¤i için Hasan Ali Yücel söz almak istiyor.

Bursa’da K›rklar Meclisi

216


Bursa’da K›rklar Meclisi

203


Leyla Han›m’› n Galata Mevlevihanesi’nin haziresinde bulunan fliirleri kadar güzel mezar tafl›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

204


Leyla Han›m’a ait diva n eski ve yeni harflerle bas›ld›.

Divan flairi ve Osmanl› bürokrat› Keçecizâde‹zzet Molla 1785 y›l›nda do¤mufl, yaklafl›k 200 y›l önce 1809'da fieyhulislam taraf›ndan müfettifl olarak Bursa'ya gönderilmifltir. Bursa ile ilgili o meflhur “Bursa Osmanl›'n›n dibacesidir” cümlesi iflte bu ‹zzet Molla'n›n o¤lu Keçecizâde Fuat Pafla'ya aittir. ‹zzet Molla ayn› zamanda flair Leyla han›m›n day›s›d›r. Mevlevî tarikat›na mensup olan Leyla Han›m 1848 tarihinde vefat etmifl ve Galata Mevlevihanesi'nin haziresine defnedilmifltir. Vefat›na flu m›sra ile tarih düflürülmüfltür: Ald› Leyla'y› telef etti ecel mecnunu Sicill-i Osmanî'de Leyla Han›m için flöyle bir cümle vard›r: “hüsn-i fliiri hüsn-i vechine fâik olmakla bülbüle teflbih edilmifltir.”

‹nsanlar aras› iliflkinin temelinde yer alan “incinme ve incitme” prensibini benimseyen flairimiz bunu manzum olarak flöyle ifade etmifltir: ‹ncitme sen ahbab›n›, incinmeye senden Bu âlem-i fanide zarafet budur iflte. Divan sahibi çok az say›daki kad›nlar›m›zdan biri olan Leyla Han›m'›n yaflad›¤› asra göre çok cesur beyitleri de vard›r. Kendisiyle ilgili tenkitlere yine fliirle cevap veriyor: Gam m› bugün eylese ahibba beni ta'yib Bir bir ç›kar ukbada ne derlerse desinler. Bu kara yüzüm ak ola rûz-› cezada fiimdi bana dünyada ne derlerse desinler. Fark› nedir âlemde bana medh ile zemmin Sa¤ olsun ahibba da ne derlerse desinler.

Bursa’da K›rklar Meclisi

205


Leyla Han›m'›n fliirlerinde Bursa da vard›r. Ancak onun Bursa ile ilgili en önemli ba¤› mürflidi Ali Efendi'nin Bursal› olufluyla ilgilidir. Ona Mevlânâ aflk›n› ve tasavvufi neflveyi afl›layan flahs›n bu flehirli oluflu bir fliirinden anlafl›lmaktad›r. Mürflidinin 1828'de vefat› üzerine yazd›¤› manzumeden onun P›narbafl›'nda bulunan Mevlevîhane'nin yak›n›nda defnedildi¤ini de ö¤reniyoruz. fiiirin son m›sra›nda Ali Efendi'nin vefat›na tarih düflürülmüfltür. Okuyal›m: Târih-i ‹ntikâl-i el-Hâc Ali Baba el-Burûsevî Cenâb-› fleyh-i himmet Hazret-i el-Hâc Ali Baba Cihandan göçdi gülzâr-› na'îmi eyledi me'vâ Münevver olmufl idi pertev-i envâr-› zikrullah Cebîninde o gavs-i ekremin mihr-i münîr-âsâ Hayat›nda idüp daim seyahat-der-vatan ol zât Derûn› s›rr-› ilmullah ile memlû idi hakkâ

Farkl› bir bat›l› ilim insan› Annemarie Schimmel.

Bursa'n›n P›narbafl›'na etmem serfürû flimdi Du çeflmim iftirak›nla p›nar-› hasret olmufltur Beyti onun oldu¤u gibi babas› kazasker Moral›zâde Hâmid Efendi'nin Bursa'ya gidiflini veya sürgün ediliflini hüzünle yâd eden flu m›sralar da onundur:

Tarîk-i Nakflbendî'de idüp tekmil devrin bu Velî aflk-› ilâhî ile k›ld› ömrini ifnâ

Mürüvvet kalmad› ehl-i dile sûy-i ahibbada Ne rind-i nüktedan›nda ne kat'a ehl-i takvada Yine terk-i diyar etti onunçün Morevizâde ‹flittim ki okur bu matla› flehr-i Bursa'da

Olup cism-i lâtîfi hubb-› Mevlânâ ile me'lûf An›nçün Hazret-i S›ddîk'a hem-dem eyledi Mevlâ

Sordu¤u 10 beyitlik muammay› / lügazi çözene flairimiz Bursa'y› ba¤›fllayacakt›r:

Cenâb-› fieyh Cünûnî'nin civar›nda olup medfûn Bir old› flimdi Mevlâ ile el-hak rûh-› Mevlânâ

Kim ki hallederse Leylâ bu muammay› bana Mâlikâne eylerim flehr-i Bursa'y› ona

Gelüp gülbang-› tevhîd ile murg-› rûh› pervâza Gülistân-› cinânda ola yâ Rab bülbül-i gûyâ

Bu yaz› Annemarie Schimmel'in vefat tarihinin yedinci y›l dönümünde 26 Ocak 2010 da tamamlanm›flt›r.

Ç›kup bi'l-cümle istikbâline kerrûbiyân-› arfl Olunca rûh-› pâki vâs›l-› ser-menzil-i a'lâ

Dünya çap›nda büyük bir alim olan Schimmel’in kaynaklar› aras›nda Abdülbaki Gölp›narl›’n›n eserleri mühim bir yer tutar.

Didi ümmîdi ihsân ile Leylâ fevtine tarih “Behiflte vâs›l old› göçdi âlemden Ali Baba” (1244)

Bursa’da K›rklar Meclisi

206


Bursa’da K›rklar Meclisi

197


Nayî Osman Dede’ye ait Miraciye’nin ilk sayfas›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

198


Konuyla ilgili ilk çal›flma.

Miraciye ilk defa kayda al›nd›.

Müslüman toplumlarda Hz. Allah'tan sonra en çok sevilen varl›¤›n ad› nedir sorusunun cevab› bellidir: Hz. Muhammed (sav). As›rlardan beri yüzlerce insan›n kaleme ald›¤› binlerce eser onu ve ona duyulan aflk ve mahabbeti terennüm eder. Hemen her dilde manzum veya mensur, besteli veya bestesiz yadigârlar da onu anar, onu anlat›r. Bizim toplumumuzda Hz. Peygamber ile ilgili en yayg›n ritüel ise Mevlid törenleridir. “Do¤um” anlam›na gelen ve son peygamberin do¤umu ve hayat›n› özetleyen bu küçük fakat tesiri büyük eserlerin en meflhuru ise Bursa'da Ulu Cami'nin imam› Süleyman Çelebi taraf›ndan kaleme al›nan›d›r. Osmanl› toplumunda Hz. Peygamber'i anlatan yüzlerce Mevlid yaz›ld›¤› gibi onun hayat›n›n her hangi bir bölümünü konu alan eserler de vard›r. Miraciye bunlardan biridir. Hz. Peygamber'in hayat›nda yaflad›¤› en derunî olaylardan biri olan Mirac etraf›nda kaleme al›nan eserler zaman içinde bestelenerek Mevlid gibi makamla okunmaya bafllanm›flt›r.

Daha çok mirac kandilinde okunan bu eserlerin en meflhuru ise Galata Mevlevihanesi fleyhi Nayî Osman Dede (öl. 1730) taraf›ndan yaz›lan ve bestelenen eserdir. M. Ekrem Karadeniz Türk Musikisi'nin Nazariye ve Esaslar› isimli eserinde konu ile ilgili genifl bilgi vermifltir. Evvel Allah âd›n› yâd eyleriz Dil dil olmufl kalbi dilflad eyleriz Zikr-i Hak'la nutku inflad eyleriz Her harab - abâd› âbâd eyleriz Hazret-i Ahmed s›fat›n söyleriz Mustafa'n›n mu'cizat›n söyleriz M›sralar›yla bafllayan manzume 106 beyit ve alt› bahr / bölümden meydana gelmifltir. Dördüncü bahrda yer alan Bir tabakla geldi üç kâse ona Biri hamr u bir süt biri ma Didi Cibril “Eyle birin ihtiyar Böyledir emr-i Huda ey bahtiyar Hikmeten ol suret u manâ hüner Nûfl edib süt k›lmad› hamre nazar

Bursa’da K›rklar Meclisi

199


Bursa K›z Lisesi’nin yan›nda bulunan Mahkeme Camii’nin önünde Miraciye okuyanlar ve dinleyenlerden bir grup.

m›sralar okunurken okuyucu ve dinleyicilere süt ikram edilir. Miraciye'nin son m›sralar› flöyledir: Fatihayla bed olundu bu kelâm Fatihayla hatmolunsun vesselam Ahmed u Ashab u cümle mü'minin Rahmetullahi aleyhin ecmaîn Bursal› Safiye Han›m ise geçen yüzy›lda 1888 tarihinde (12 Rebiulevvel 1306) kurdu¤u vakfiye'de Bursa'da Miraciye okuma gelene¤ini sürekli hale getirmifltir. ‹brahim Pafla mahallesinde oturan Ataullah Efendi'nin k›z› Safiye Han›m taraf›ndan kurulan bu vakf›n mütevellisi ise damad› Mustafa A¤a o¤lu Mustafa Râk›m Efendi ve k›z› Muhsine Han›m'd›r. Vak›f için ayr›lan para ve belirtilen gelir kaynaklar› ile yap›lmas› gereken ifller de tek tek say›lm›flt›r. Ramazan ay› ve kandil gecelerinde yap›lacak faaliyetlerde görev alacaklar ve bunlara verilecek ücretleri tespit ve tayin eden ve o günkü hayat›n baz› detaylar› hakk›nda bilgi veren vakfiye metni flöyle özetlenebilir:

1.‹brahim Pafla Camii'nde Rebiulevvel'in 12. gecesi mümkün olmad›¤› taktirde herhangi bir Cuma gecesi “Menk›betname-i Hazreti Risaletpenahi” k›raat olunacakt›r. 2.Her sene Receb-i ferdinin 27. gecesi mezkur camide Mi'racu'n-nebi k›raat olunub dinleyenlere kafi miktarda süt ve flerbet mirachan ve zâkir efendilere ücret verilecektir. 3. Her sene fiabanu'l-muaazzam›n 15. berat gecesi mezkur camide Mevludu'n-nebi k›raat edilecektir. 4. Her sene Ramazan ma¤firet niflanda mezkur camide ehl-i kur'an bir haf›z efendi s›rayla her gün bir cüz okuyacak Kadir gecesinin seherinde tamamlan›p duas› yap›lacak caminin kayy›m›na 50 kurufl, hatim duas›n› edene 20 kurufl, esnay-› hatm-i serifte haz›r bulunmufl haf›z efendilere 20 kurufl verilecektir. 5. 150 kuruflluk zeytinya¤› al›n›p, mukabele okunurken, teravih k›l›n›rken caminin içinde ve minarede kandil yak›lacakt›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

200


Mevlevi sikkesi ile Na il Kesova ve arkadafllar› Miraciye okuyorlar. Süt haz›r...

Olay Gazetesi 19 Temmuz 2009

Bursa’da K›rklar Meclisi

201


6. Hz. Üftade'nin türbesinde seher vakti Ramazan-› fierif'te her gün bir cüz okuyan mücevvid-i ehl-i Kur'an Haf›z Efendiye 160 kurufl cami kayy›m› 50 kurufl dua eden zata 20 kurufl hatimde bulunan haf›z efendilere 20 kurufl verilecektir.

Evet 120 y›l önce kurulan bu vakf›n sadece bir maddesi ifllemektedir: Her y›l mir'rac kandilinde Bursa Anadolu K›z Lisesi'nin yan›nda bulunan Mahkeme Camii'nde ikindi namaz›ndan sonra Nayî Osman Dede'nin Miraciye'sini okumak ve dinleyenlere süt ikram etmek.

7.150 kuruflluk zeytinya¤› al›n›p mukabele okunurken ve teravih k›l›n›rken caminin içinde ve minaresinde kandil yak›lacakt›r. 8.‹spirmecet mumu al›n›p her iki hatmi okuyan haf›z efendilere ve dinleyenler huzurunda yak›lacakt›r. 9. ‹brahim Pafla camiinde vakfetti¤im saati kurana 60 kurufl verilecek, gerekirse tamir ettirilecektir. 10.Arife günü bir koyun al›n›p mezkur caminin önünde kesilip fakirlere da¤›t›lacakt›r.

Her y›l davetlisiniz!..

11.150 kurufl zeytinya¤› al›narak Hoca Alizâde mahallesi camiinde ve minaresinde kandil yak›lacakt›r.

‹ki bin onbir y›l›n›n Mirac kandili: 28 Temmuz

12. ‹cray-› flerait-i mezkure muteazzir olursa menâfi-i vak›f mutlaka fukarây-› müslimine yahut guraba hastanesine yönlendirilecektir.

Safiye Han›m'dan sonra söz s›ras› Bursal› Ali Baba'n›n müridesi Divan flairi Leyla Han›m'a geldi.

Bursa’da K›rklar Meclisi

202


Bursa’da K›rklar Meclisi

193


Ya Hazret-i fievkî efl-fia’banî

Bursa’da K›rklar Meclisi

194


Dergah yavafl yavafl çöküfle do¤ru gidiyor. (1990)

Setbafl›'n›n tarihî ve mimarî dokusunu oluflturan binalar›n bir k›sm› da dergâhlard›r. ‹nsanlar›n mistik/tasavvufî aray›fllar›na cevap veren, onlar›n ahlakî güzellikleri yakalamalar›na yard›m eden bu kurumlardan biri de Hac› fievkî Efendi Dergâh›d›r. Setbafl›'dan Namazgâh'a do¤ru ç›kan yolun ortas›nda ve solda, uzun y›llar adeta y›k›lmak için bekleyen, 2000li y›llar›n bafl›nda y›k›lan eski bir bina vard›. Mahalle muhtarl›¤›n›n prefabrik bürosuna zemin teflkil eden alanla birlikte bu mekân, Hac› fievkî Efendi taraf›ndan kurulan bir tekkedir. Bu mekan Halvetiye tarikat›n›n Kastamonulu fieyh fiaban-› Veliye nispet edilen fiabaniye koluna aittir. Kufladal› ‹brahim Efendi'nin yan›nda tasavvufî terbiyesini tamamlayan fievkî Efendi, evinin bir k›sm›n› vakfederek 1851 y›l›nda bu müesseseyi insan›m›z›n hizmetine sunmufltur. 1857 y›l›n›n Muharrem ay›nda vefat eden fievkî Efendi Emirsultan'a giderken Sancakdar Baba denilen Nimetullah Efendi türbesinin karfl›s›na defnedilmifltir(3). Mezar tafl›ndaki kitabe flöyledir: “Hac› fievkî Efendi mahv idüp cismin Muharremde ‹nâyet-hâh-› sultân-› flehîd-i Kerbelâ old› Mukaddem bi'l-inâbe Kufladal›'dan görüp irflâd O ârif “en temûtû” âfliyân›nda hümâ old›

‹derdi neflr-i ilm-i Fârisî dergâh-› pâkinde Göçüp halvet-niflîn-i tekye-i dâri'l-bekâ old› O pîrin himmetiyle kesb-i irfân eylemifllerdi Vefât›yla Burusa halk›n›n kâr› bükâ old› Ola mahflerde hem-nâm› Muhammed zât›na flâfî Bu maksat fleyh ü derviflâna aksa'l-mültecâ old› Ok› târih-i fevtin yazd› eflk-i rahmetle Hac› fievkî Efendi vâs›l-› kurb-› Hudâ old›” Bu kitâbedenfievkî Efendi'nin insanlar›n gönül e¤itimine hizmet etmesinin yan›nda ‹slam medeniyetinin üç temel dilinden biri olan Farsça ö¤retimine de katk›da bulundu¤u, dolay›s›yla Mevlânâ'n›n Mesnevîsi baflta olmak üzere di¤er Farsça klasikleri okuttu¤u anlafl›lmaktad›r. Kendisinden sonra damad› Kütahyal› ‹brahim Efendi dergâh›n fleyhi olmufltur.1888 y›l›nda vefat eden ‹brahim Efendi'nin Bursa Valisi Ahmet Vefik Pafla ile olan dostlu¤u, maarif müfettifli olarak görev almas›nda yard›mc› oldu. Dergâh›n üçüncü fleyhi Mehmet fievkî Efendi olup, ayn› zamanda hattatt›r. 1908'de vefat ederek dedesinin yan›nda defnedilmifltir. Yadigâr-› fiemsî'nin verdi¤i bilgiye göre 1918'de vefat eden Süleyman Bakî Efendi'nin o¤ullar› Mehmet fievkî ve Necmeddin Efendiler bu görevi yürütmüfllerdir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

195


Fazla söze ne hacet!

semavattaki benzeri ile buluflturmufl olan zikir meclislerinden birinin daha asl›n› olmasa da yank›s›n› kaybetti¤ini, içimde aç›lan bofllu¤u bunlar›n birer güz yapra¤› rehavetinde düfltüklerini ve bu bofllu¤un kapanmas› için kim bilir kaç iman dolu sinenin, kim bilir kaç nesli yerinden oynatarak terkib kazan›na döküp uzun uzun kar›flt›rmas› gerekti¤ini düflündüm. Dergâhlar içimizdeki latif atefllerdi… Hac› fievki Efendi dergâh›na da Fatiha okumaktan baflka elinden bir fley gelmeyen nesiliz biz. Haflim'in dedi¤i ne kadar do¤ru: Melali anlamayan nesle aflina de¤iliz 1831 tarihinde fievki Efendi’ye yaz›lan bu mektup bugün için mürflidi Kufladal›’n›n elyaz›s›na örnek teflkil eden tek vesikad›r.

fiimdi Bursa ile ilgili önemli çal›flmalar yapan Osmanl›y› Kuran fiehir Bursaya fiehrengiz'in yazar› Mustafa Arma¤an'›n 1997 tarihli “Bir Dergâh›n Ölümü” isimli yaz›s›ndan bir bölüm okuyal›m:

Evet bu melal bizim yakam›z› hiç b›rakmayacakm›fl gibime geliyor.”(Zaman 12.12.1997) Hac› fievkî Efendi dergâh› Mesnevî'nin okundu¤u, güzel hatlar›n sergilendi¤i bir kültür merkezi olarak yeniden hizmet verece¤i günleri beklemektedir.

“Bursa'da Setbafl›'ndan Namazgâh'a ç›karken yolun solunda kendi halinde ak›betini bekler dururdu Hac› fievki Efendi dergâh›. Akflam güneflinin camlar›n› alevlendirdi¤i ender saatler d›fl›nda metruk, hû sesleri s›valar›na astar olup yap›flm›fl, öylesine kendi kaderini tevekkülle küllendirir, yan›nda yöresinde bir bir yükselen beton kulelere tekinsiz gözlerle bakard›. Ve bir gün Mustafa Kara'n›n '150 y›ll›k dergâh çöktü' bafll›kl› yaz›s›yla (Yeni Dünya, say› 50 1997) karfl›laflt›¤›mda Bursa'y› Bursa yapan bir temelin daha vahflice söküldü¤ünü onu 'ruhaniyetli flehir' yapan ›t›r›n bir parças›n›n daha gözümüzün önünde uçup gitti¤ini ve flehri bir zamanlar mübarek gün ve gecelerde

Onar›m sonras›. (2010)

Bu dergahta Miraciye de okundu. Miraciye nedir diyorsan›z buyurun Safiye Han›m’›n davetine...

Bursa’da K›rklar Meclisi

196


Bursa’da K›rklar Meclisi

187


‹smail Baha Sürelsan

Bursa’da K›rklar Meclisi

188


1912 y›l›nda Bursa'da do¤an, 1931 de Bursa Ifl›klar Askerî Lisesini bitirdikten sonra Ankara Ziraat Fakültesi'nden mezun olan Sürelsan mesle¤iyle ilgili uzun y›llar hizmet verdikten sonra 1972'de emekli olmufl, 12.04.1998'de Antalya'da vefat etmifltir. Sürelsan'›n musikî ile tan›flmas› Bursa Mevlevihanesinde olmufltur. Daha sonraki y›llarda bu kabiliyetini gelifltirmifl klasik Türk musikisinin horland›¤› Bat› müzi¤inin göklere ç›kart›ld›¤› bir ortamda do¤ru bildi¤i yoldan yürümeye devam etmifl, ilkini 27 Mart 1938'de Bursa'da verdi¤i “Tatbikatl› Musikî Konferans”lar›na Ankara'da da devam etmifltir.

Cinuçen Tanr›korur

Uzunyol Soka¤›’n›n bugünkü durumu.

Bursa’da K›rklar Meclisi

189


Sürelsan bestelerinden iki tanesinin söz ve notalar›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

190


Bursa’da K›rklar Meclisi

191


TRT'deki hizmetleri devam ederken 1968-1972 y›llar› aras›nda Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nde Türk Din Musikisi derslerine girmifl, konu ile ilgili tecrübelerini tâlib olan gençlere aktarm›flt›r. fiu ilahilerin bestekâr›d›r: Bir ba¤-› rüya bezm-i cihan gonca-i Hak *** Men flüdem bende-i Rumî-i hakikat-gû *** Menem ser-efraz-› bendegân-› Bektafl-› Veli *** Der-ba¤-› hüsn dost gönül *** Cibril, gölge etme rü'yet istemem Bestekâr› oldu¤u flark›lardan birkaç tanesinin ilk m›sralar› flöyledir: Yaz günleri en tatl› hayaller gibi geçti. * Laleler her y›l açar bak mest-i naz hep uykuda. * Sürelsan’›n bahsetti¤i Çukur Camii’nin bugünkü durumu. Ahmet Hüsamettin Efendi’nin Dergah› bu caminin bitifli¤inde idi. fiimdi nerede?

Gönlüm düflüyor ç›rp›narak gizli kemende. * Gönül her gördü¤ün dildara birden mübtelas›n. * Hiç bitmeyecek yol mu ki ömrüm a günefl. 1995'in yaz aylar›da Udi Bestekar Cinuçen Tanr›korur ‹stanbul'dan Konya'ya geçerken Bursa'ya u¤ram›fl Safiyuddin Bey'in devlethanesindeki sohbetimiz de ‹smail Baha Beyle Konya'da buluflacaklar›n› söyleyince, Bursa dergâhlar›ndan feyz alan bu zat-› flerife bir “çam sak›z›” göndermek akl›ma geldi. “Bursa'da Tarikatlar ve Tekkeler”i gönderdim. Gelen teflekkür mektubundan kuvvet alarak yazd›¤›m mektupta “Hat›rat” yaz›p yazmad›¤›n› ve tan›d›¤› Bursal› gönül adamlar›n›n kimler oldu¤unu sormaya cesaret ettim. Son olarak da mektupta ismi geçen, do¤up büyüdü¤ü Ali Pafla Mahallesi ve uzun sokak'›nbugünkü durumunu gösteren bir foto¤raf gönderdim.

Bursa'da ‹smail Baha Sürelsan ad›na bir sokak veya cadde ismi var m›? Bilmiyorum. Bir Osmanl› Beyfendisinin mektup yazma üslub ve nezaketi, orijinallerini size sundu¤umuz bu mektuplarda bütün aç›kl›¤›yla görülmektedir.

Maksem yokuflundan inip Namazgah yokuflunu ad›mlamak için yola revan olal›m. Kufladal› ‹brahim Efendi’nin yan›nda yetiflen fievki Efendi’nin dergâh›na misafir olal›m.

Bursa’da K›rklar Meclisi

192


Bursa’da K›rklar Meclisi

181


fieyhülislam Abdülaziz Efendi’ye ait çeflmelerden bir tanesinin kitabesi.

Bursa’da K›rklar Meclisi

182


Bu flehirde birçok hayrat› olan Karaçelebizade Abdülaziz Efendi'nin “Müftü Suyu” ad›yla meflhur olan suyu Uluda¤'dan flehre getirdi¤i k›rk kadar çeflme yapt›rd›¤› bilinmektedir. Karfl›da foto¤raf› bulunan Abdal Mehmet Camii yan›ndaki çeflmenin kitabesi flöyledir: fieyhulislam-› Aziz-i alem Etti ma'mur bir nice virane Çok eser etti Huda ede kabul Hay›rd›r çun kal›cak insane K›ld› bu ab-› revan kim hemta Teflneler nûfl ede kane kane Hâtif-i gayb dedi tarihin Nûfl-i can olsun içen atflane “El-has›l Bursa sudan ibarettir.” diyen Evliya Çelebi, fieyhülislam Efendi ile ça¤dafl olup ondan yirmi yafl küçüktür. fiimdi her ikisini de rahmetle yad ederek “gidelim kûyine yârin bir içim su” diyerek:

Karaçelebizade Camii (Setbafl›) ve yeni çeflmesi.

1592'de Bursa'da do¤du. De¤iflik medreselerde müderrislik, Mekke, Edirne ve ‹stanbul'da kad›l›k yapt›. ‹ktisadi bir krizin müsebbibi görülerek K›br›s'a sürüldü. Mücadelesine devam etti nihayet 1651 y›l›nda dört ay sürecek olan fieyhülislaml›k makam›na yükseldi. ‹kbal devrinden sonra idbar devrinde Sak›z adas›na sürüldü. Padiflaha hitaben yazd›¤› doksan beyitlik terkib-i bend ‹stanbul'a dönmesine yetmedi. Sürgün hayat›n›n son alt› y›l› Bursa'da geçti. 1658'de vefat etti. Deveciler kabristan› bitifli¤indeki Timurtafl muallimhanesi civar›nda defnedildi. Bursa'daki insanlara su veren su tafl›yan bu insan›n mezar›, mezar tafl› nerededir? Var m›d›r? Bilen var m›? fieyhulislam Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi manzum, mensur ondan fazla eserin yazar›d›r. Ravzatü'l-ebrar isimli eseri Hazreti Adem'den 1648 y›l›na kadar geçen olaylar› anlatan genel bir tarihtir. Bu eserin eki “zeyl-i ravzatü'l-ebrar” Bursa'da kaleme al›nm›flt›r. (Nflr Nevzat Kaya, Ankara 2000)

Asl›nda sadece “Bursa sudan ibaret” de¤ildir. ‹nsanla hayat, hayat ile su aras›nda kopmaz bir ba¤ vard›r. fiüphesiz insan› hayata ba¤layan baflka “ba¤lar” da vard›r. Güzel sanatlar bunlar›n bafl›nda gelmektedir. Özellikle fliir ve musiki âdemo¤lu ile hayat ve hakikat aras›ndaki macerada çok önemli roller üstlenir. Medeniyetlerin “büyük”lerine bak›ld›¤›nda flâir ve bestekârlar›n ön s›rada yer almalar› bundan dolay›d›r. fiiirle musiki öz kardefltir. Çünkü fliiri, musiki güzellefltirir, musikiyi fliir zenginlefltirir. Onun için baz› flairlerimiz bestekârd›r, baz› bestekârlar›m›z flairdir. baz› sanatkarlar›m›z ise hem flair, hem bestekâr, hem hattat, hem de neyzendir. Bu noktada, fliir, musiki ve suyu bir araya getiren flaheserlerimize geçebiliriz. Klasik musikimizin baz› örneklerinde bu üç sevgilinin nas›l bir araya gelip bir “beste” meydana getirdi¤ine bakabiliriz. Ça¤layan sular›, selleri seyredebilir, cömert çeflmelere avucumuzu uzatabiliriz. ‹flte Dede Efendi'nin bestesi: ‹ndim yârin bahçesine gülden geçilmez, Gülden geçtim, serden geçtim, yârdan geçilmez, Ac›d›r aflk›n flarâb› susuz içilmez. ‹stanbul'da do¤an Medine'de vefat eden bu Mevlevî derviflinin bir baflka bestesi flöyle bafll›yor: Sevdice¤im âfl›k›n› a¤lat›r, Gözyafl›n› sular gibi ça¤lat›r. Felek bana karalar› ba¤lat›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

183


Klasik musikimizin y›ld›zlar›ndan biri olan Hac› Arif Bey ise sonbaharla sular aras›ndaki rab›tadan ve gözyafl›ndan bahsediyor: Hazân erdi sular ça¤lar Köhnelendi yine da¤lar Sinemi aflk odu da¤lar Ben a¤lar›m da¤lar da¤lar fiair ve bestekarlar›n duygular›na hitap eden esrarl› zaman dilimlerinden biri de bilindi¤i gibi akfla m vaktidir. ‹flte Cevdet Ça¤la'n›n bestesi, Selim Arzu'n›n güftesi: Bir dert gibi akflam sular›n koynuna indi, Gönlümde siyah gözlerinin rengi gezindi. Rahmi Bey'in flark›s› ise en insani duygulardan biri olan hüzünle ayn› konuya ›fl›k tutuyor: Akflam erdi yine sular karard›, Gün aflt› göklerin yurduna vard› Yüceldi bulutlar da¤lar› sard› Çöktü bir mahzunluk ›ss›z ovaya

Güftesi Yahya Kemal Beyatl›'ya ait olan flu flark›y› bilmeyen var m›? Körfezdeki dalg›n suya bir bak göreceksin Geçmifl gecelerden biri durmakta derinde Mehtap iri güller ve senin en güzel aksin Velhas›l o rüya duruyor yerli yerinde Musiki tarihimizin büyük flahsiyetlerinden biri olan Sadettin Kaynak da akflam vaktinin sihri ile sular aras›nda var olan “sevda”y› besteleriyle anlatan afl›klardan biridir: Gölgeler indi suya Kufllar vard› uykuya Gurbeti duya duya Bugün de akflam oldu Darü'l-Fünûn ‹lahiyat Fakültesi mezunu olan Rizeli Sadettin Kaynak duygular›n› terennüm etmeye devam ediyor:

Bursa’da K›rklar Meclisi

184


Aflk›n susuz ba¤r›nda p›nar gibi ça¤lar›m Ceylan oldum da¤›nda gezer gezer a¤lar›m. fiu güzel flark› da ona aittir: Susayan ›rmak arar Olmaz sevende karar Güzelleri olmasa Bu dünya neye yarar

Siz de bestekar›m›z›n flu flark›s›n› m›r›ldan›yorsunuz herhalde: Hazân vakti eriflmeden Ecel gelip yetiflmeden O çeflmeden bu çeflmeden Kana kana içsem diyor.

Zeki Duygulu'nun duygular› su gibi duru: Yar peflinde kofla kofla yoruldum Ak›p ak›p bir su gibi duruldum Ben o yare cam evimden vuruldum

Son besteye geçmeden Uflflak makam›ndan bir Bursa Türküsünü dostlar›m›z için okuyal›m: Bir su içtim destiden Sensin beni mest eden Cennet mekan› olsun Seni bana dost eden Son flark›m›z›n sözleri Sebâti mahlas›yla fliirler yazan Sultan I. Mahmud'a bestesi ise Münir Nureddin Selçuk'a aittir. “Hû” nidas›yla ve “bir içim su” diyerek sevgilin bulundu¤u köye do¤ru gelen bir afl›¤› tasvir etmektedir: Abdülaziz Efendi’nin vakf›yla ilgili bu arfliv belgesi, vakf›n muhasebe kay›tlar› ile ilgilidir. (1775)

Varal›m kûy-› dilâraya gönül “Hû” diyerek Kokal›m güllerini gonca-y› hoflbu diyerek fierbet-i la'l-i hayâli beni öldürdü meded Gidelim kûyine yârin bir içim su diyerek. Bu kadar güzel bestelerden sonra Bursa tekkelerinden feyz alan bir bestekâra söz verilmez mi?

Bursa’da K›rklar Meclisi

185


Bursa’da K›rklar Meclisi

186


Bursa’da K›rklar Meclisi

175


Sadettin Nüzhet Ergun

Bursa’da K›rklar Meclisi

176


Cumhuriyet öncesi kültürünü, özellikle fliir ve musiki tarihimizi yeni nesillere aktaran ve tan›tan önemli flahsiyetlerden biri de Sadettin Nuzhet'tir. 1899'da Bursa'da do¤an ve 1946'da istanbul'da vefat eden Ergun'un ilk görevi ‹stanbul Hallaç Baba Dergâh› fieyhli¤i'dir. Anne taraf›n›n “Sa'di” tarikat›na mensup oluflu ve söz konusu tekkenin fleyhi Ahmed Ferid Efendi'nin day›s› olmas› sebebiyle vefat›ndan sonra onun yerine geçmifltir. Genç yaflta eline kalem alan Sa'di fleyhinin ilk eseri ‹lm-i Tasavvuf ad›yla 1341 (1922) y›l›nda bas›ld›. 1925'te tekkelerin kapanmas›ndan sonra Ankara, Konya ve ‹stanbul'un çeflitli liselerinde ö¤retmenlik, bir müddet de ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde ö¤retim görevlili¤i yapt›. Son görevi Bayezid Devlet Kütüphanesi müdürlü¤üdür. ‹mkâns›zl›k ve yoksullukla geçen ömrüne, verem hastal›¤›, 25 Nisan 1946 günü Valideba¤› Prevantoryumu'nda son verdi. Onun hastal›klarla geçen k›sa ömrüne bu kadar eseri nas›l s›k›flt›rd›¤› flayan-› hayrettir. Afla¤›da s›ralanan 25 eser 1930- 1940 y›llar› aras›nda ki on y›lda yay›nlanm›flt›r:

1. Bektafli fiairleri 2. Mevlana 3. ‹stanbul Meflahirine Ait Mezar Kitabeleri 4. Afl›k Ömer 5. Halk Edebiyat› Antolojisi 6. Muhtasar Türk Edebiyat› Numuneleri 7. fieyh Galib 8. Afl›k 9. Befliktafll› Gedaî 10. Hengamî 11. Katibî 12. Kulo¤lu 13. Nam›k Kemal 14. Necatî 15. Rami Pafla 16. Subûhî 17. fieyhülislam Bahaî 18. Cenab fiahabettin 19. Fehim 20. Sâmih Rifat 21. Silleli Sururî 22. Bakî 23. Edebiyat ve Edebiyat Tarihi 24. Aka Gündüz 25. Ali Nihad

92 Genifl bilgi için bk. M. Kara, Derv iflin Hayat› Sufinin Kelam ›. ‹st 2005 s. 522

Bursa’da K›rklar Meclisi

177


‹stanbul Etyemez Dergah› fieyhine ait Sa’dî mezartafl›.

fiüphesiz onun en önemli eseri Türk fiairleri'dir. 19361945 y›llar› aras›nda alfabetik olarak ve fasiküller halinde yay›nlad›¤› bu eser ne yaz›k ki tamamlanamam›flt›r. Bütün flairlerimizi hayat› ve eserleriyle tan›tmay› hedefleyen bu kitap; temel kaynaklar, yazma eserler, divanlar, tabakât ve biyografi kitaplar› taranarak meydana getirilmifltir. Hâlâ sahas›n›n en önemli kaynaklar›ndan biri olan Türk fiairleri'nin mevcut halinin yeniden bas›lmamas› da ayr› bir kay›pt›r. Sadettin Nuzhet'in ikinci rakipsiz eseri ise iki ciltlik Türk Musikisi Antolojisi ad›n› tafl›maktad›r. 1942- 1943 y›llar›nda bas›lan bu eser flu cümle ile bafll›yor: “Türk musikisinin bugüne kadar müdevven bir tarihi yaz›lmad›¤› gibi bestelenmifl eserleri gösteren bir antoloji de vücuda getirilmemifltir.” Yazar›n önsözünden anlafl›ld›¤›na göre eser üç bölüm olarak düflünülmüfl: Dini Eserler, Lâdinî Eserler, Ist›lahlar. Ancak elimizdeki

Sadettin Nüzhet Ergun’un ilk eseri ve ihtiva etti¤i k onular. (1922)

bu iki ciltte ancak dini eserler ele al›nabilmifltir. Yüzlerce flair, bestekâr ve musikiflinas hakk›nda bilgi veren, musiki tarihimizin mimarlar›n› tan›tan eserde bestelenen metinler de aktar›lm›flt›r. Yazar›n Bursal› olmas›, bu flehirde yaflayan birçok sanatkâr›n da kitapta yer almas›n› kolaylaflt›rm›flt›r. Bilindi¤i gibi Osmanl› toplumunda musiki dünyas› ile ilgili kabiliyeti olan insanlar›n kendilerini ifade edebilecekleri ve yetiflebilecekleri iki yer vard›: camiler ve tekkeler. Özellikle tekkelerde icra edilen sesli zikir meclisleri bafltan sona ilahilerle, bestelerle iç içe idi. Bu anlamda Mevlevi tekkeleri baflta olmak üzere bütün dergâhlar “Musiki E¤itim Merkezi” görevini görmüfltür. Zikir esnas›nda, okuyanlara zâkir, okuyanlar› idare edene de zâkirbafl› denilirdi. fiimdi Sadettin Nuzhet'in eserine tekrar dönelim ve sadece XVII. Yüzy›lda hizmet veren Bursal› baz› sanatkârlar›n ad›n›, tarikat›n› ve

Bursa’da K›rklar Meclisi

178


Bursa Sa’d î Dergâ h› fleyhi ‹smail Hakk› Erzurumî’nin eseri: Terceme-i Evrad-› Sa’diye. (1922)

Musiki tarihimizin temel eserlerinden biri 1943’te bas›ld›.

görevlerini takip edelim:

Hac› Mehmed Efendi (ö. 1170- 1756) Halvetî - Zâkir

Sar›cazade ‹brahim Efendi (ö. 1121- 1709) Mevlithan / Muhammediyehan

Çavuflzade Mehmed Efendi (ö.1173-1759) Kadirî- Zâkir

Çatalsakal Mustafa Efendi (ö. 1121- 1709) Bestekâr Celvetî Salih Çelebi (ö. 1077- 1666) Bestekâr - Gülflenî Zafi Mehmed Efendi (ö. 1115- 1720) Bestekâr- Celvetî Sultan ‹mam› Hac› Mustafa (ö. 1133- 1720) Mevlithan Eflrefzade ‹zzeddin Efendi (ö. 1152- 1739) BestekârKadirî Zâkir Hatem Mehmed (ö. 1153- 1739) Mevlithan- Zâkir Kabakzade Mustafa (ö. 1158- 1745) Kadirî- Zâkir Hastazade Abdullah (ö. 1159- 1746) Halvetî- Zâkir

Hac› Salih (ö. 1186- 1780) Halvetî- Zâkir Kocagözzade Mustafa (ö. 1195- 1790) Kadirî- Zâkir A'ma Mehmed Sad›k (ö. 1205- 1790) Bestekâr Sadettin Nuzhet Ergun aruz ve hece vezniyle fliirler de yazm›flt›r: Ey yolcu! Geçti¤in bu yollar bilsen, Ne kadar çetindir, ne kadar uzun, Bu yalç›n yerlerde durmaz kaçarken, Gözünle gördü¤ün gönlüne vursun. Vefat›na düflürülen tarih flöyledir: Doksan dokuz isimle dervifller tarih söyler: Son fleyhi Sadiyye'nin “fiEYH HÜSEY‹N SADEDD‹N” 1366

Bursa’da K›rklar Meclisi

179


Sadettin Nüzhet Ergun’un iki eserinin kapa¤›.

Baz› insanlar doya doya okuyaca¤›m›z kitaplar kaleme ald›lar. ‹bnül Emin Mahmut Kemal, Hüseyin Vassaf, Mehmet Akif Ersoy, Sadettin Nüzhet Ergun gibi... Baz› insanlar ise kitaplar›n›n yan›nda kana kana su içebilece¤imiz çeflmeler yapt›lar. Önce “Müftü çeflmeleri”nin ustas›n› tan›yal›m, daha sonra çeflme bafl›na oturup flark›-türkü söyleyelim. Köprüler yapt›rd›m gelip geçmeye Çeflmeler yapt›rd›m suyun içmeye.

Bursa’da K›rklar Meclisi

180


Bursa’da K›rklar Meclisi

169


Ya Hazret-i Abdullah Münzevî

Bursa’da K›rklar Meclisi

170


Bursa’da yok edilen mimarî de¤erlerimizden iki katl›, 16 odal› ahflap muhteflem bina: Abdullah Münzevi Dergâh›.

‹lim ve Kültür tarihimizle ilgilenen her insan Bursa'da bulunan Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi'nin önemini takdir eder. Bu kütüphanede bulunan eserlerin büyük bir k›sm›n›n 1925'te kapanan dergâhlar›n kütüphanelerinden meydana geldi¤i de bilinmektedir. Türkiye'de en çok yazma esere sahip olan kütüphanelerden biri olan sözkonusu koleksiyonun en önemli bölümlerinden biri de Câmi-i Kebir (Ulucami) ad›n› tafl›maktad›r. Karaman do¤umlu olan Abdullah Münzevî tahsil ve terbiyesini Kayseri ve Ankara'da tamamlad›ktan sonra tasavvufî hayata meyletmifl Nakflibendî icazeti ald›ktan sonra Bursa'ya gelmifltir. Abdullah Münzevî Dergâh›'nda fieyh olduktan sonra bir taraftan insanlar›n gönüllerini terbiye ederken Ulucami'de kurdu¤u kütüphaneye vakfetti¤i yüzlerce eserle insanlara ›fl›k tutmaya devam etmifltir. Tarih, T›b, Mant›k dahil olmak üzere çeflitli ilim dallar›nda yüzlerce esere as›rlar içinde baflka hay›rsever ve kitapseverler de

ilavede bulunmufl. Koleksiyon zenginleflerek günümüze ulaflm›flt›r. 1201 (1786) tarihini tafl›yan kütüphane vakfiyesi elimizdedir. Abdullah Münzevî 1210/ 1795 de vefat etmifl ve dergâh›n›n haziresinde gömülmüfltür. Hazire 70’li y›llarda Emirsultan mezarl›¤›na nakledilmifl, yerine iflhan› yap›lm›flt›r. Münzevî Dergâh›nda kurucu fieyh'ten sonra flu kifliler postniflin olarak hizmet vermifltir: Abdullah Efendi

öl. 1220/ 1805.

Ahmed Efendi

öl. 1225/ 1810.

Mehmed Emin Efendi

öl. 1239/ 1823.

Mehmed Sad›k Efendi öl. 1262/ 1845. Ahmed Ferid Efendi

öl. 1284/ 1867.

Mustafa Vahyî Efendi öl. 1344/ 1925. Ulucami kütüphanesinde yer alan kitaplar›n bir k›sm› da tasavvufla ilgilidir. Bu kitaplar aras›nda temel tasavvufî

Bursa’da K›rklar Meclisi

171


eserlerin bulunmas› tabiîdir. ‹flte birkaç tanesi: Kûtu'l- Kulûb Futuhâtü'l- Mekkiyye ‹hyâu'l-Ulumuddin Avarifu'l-Maârif fierhu'l-Fusûsi'l-Hikem fierhu Menazili's-Sâirin Mevakifu-Nifferî El-Hikemu'l-atâiyye Makamâtu'l-Arifin Futûhu'l-Gayb Abdullah Münzevî bir taraftan Câmi-i Kebir kütüphanesini imkanlar› ölçüsünde zenginlefltirirken Münzevî Dergah›nda da ayr› bir kütüphane kurarak ilim, irfan ve sanat hayat›n› desteklemifltir. Bu kitaplar da ayn› Kütüphaneye intikal etmifltir. Dergâh›n son fleyhi Mustafa Vahyî Efendi’den de bahs etmek gerekir. 1316/ 1898 tarihinde Emirsultan Dergâh› fleyhi Emin Efendi'nin vefat›ndan sonra Bursa Meclisi Meflâyih Reisli¤i kendisine tevdî edilmifltir. Uzun y›lar, bu görevde kalarak tasavvufî hayat›n seviye kazanmas› ve baz› problemlerinin halledilmesi için büyük gayret göstermifltir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

Abdullah Münzevi ve dostlar›n›n mezar›.

172


Kütüphane ile ilgili belgenin ilk sayfalar›.

Onunla ilgili hüzün verici bir olay fludur. 1908 Muharrem ay›nda aflure için Seyyid Usûl dergâh›nda yap›lan zikir ve sohbetten sonra di¤er fleyh efendilerin arzusu üzerine son duay› yaparken sürç-i lisan ile Sultan II. Abdülhamid için “rahmetli” kelimesini kullanmas› uzun soruflturmalara ve celâlî tecellilere sebep olmufltur.

Nakfl-bendî mesle¤ini neflr iderdi sâl ü mâh

Yadigâr-› fiemsî sahibi Mehmed fiemseddîn Efendi'nin verdi¤i bilgiye göre tekkelerin kapand›¤› günlerde 16 Rebiulevvel 1344 / 5 teflrinievvel 1341 tarihinde vefat eden Mustafa Vahyî Efendi'nin cenaze namaz› Ulucami'de k›l›nd›ktan sonra son defa olmak üzere Zikr u tevhid ile Hazret-i Emir Sultan haziresinde rahmet-i ilâhiyeye tevdî edilmifltir.

Vâk›f-› ilm-i tasavvuf ârif-i s›rr-› meâd Misli gelmez bir daha bu sözüme halkd›r güvâh

fiemsuddin M›srîn'nin duygular› flöyle:

Söyledim fiemsî-i M›srî ana bir târîh-i tâm Old› fieyh Vahyî Efendi vâs›l-› bezm-i ilâh

Münzevî Dergâh› fleyhi idi bu zât-› kerîm

Sâlikân›n hidmetine sa'y idüp altm›fl sene fieyh ü dervîflâna maddî ma'nevî olmufl penâh Meclis-i Meflîhata olmufld› re'îs-i muhterem Fâz›l ü kâmil idi ol ârif-i pür-intibâh

Seksen üç yafl›nda geldi “irci'î” emri ana Mazhar-› afv-› Hudâd›r bunda yokdur ifltibâh Âfiyet ile mu'ammer eyleyüp evlâdlar›n Eylesün Mevlâ-y› Kâdir ayn-› lutfuyla nigâh

Bursa’da K›rklar Meclisi

173


Seyyid Usûl dergâh›nda yap›lan “Aflure Duas›” sebebiyle Bursa Valisinin “Mahremâne”, (gizli) kayd›yla Mabeyn -i Hümayun Cenab-› mülükâne Baflkitabet-i celesine gönderdi¤i yaz›.

Münzevi Dergâh›’n›n son fleyhi Mustafa Vayhî Efendi oldu¤u gibi Hallaç Baba Dergâh›n›n son fleyhi de Hüseyin Sadettin Efendi’dir.

fiimdi meclisimizin en çok eser veren eski tabirle velûd olan bir baflka üyesini tan›yal›m ve onun bize kimleri tan›tt›¤›na bakal›m.

Bursa’da K›rklar Meclisi

174


Bursa’da K›rklar Meclisi

163


Ya Hazret-i Bahri Baba en-Nakflibendî

Bursa’da K›rklar Meclisi

164


Muradiye Türbeleri

Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredür deryay› bilmezler

oldu¤u tarikat› belirtelim. Daha sonra tekrar o meflhur beyitin maceras›na dönelim:

As›rlardan beri yüzlerce, binlerce insan›n ezbere okudu¤u ve yazd›¤› bu beyit ne demek istiyor? Demek istedi¤i flu: Deniz içinde yaflad›klar› halde bunun fark›na varmayan bal›klar gibi baz› insanlar da içinde bulunduklar› nimetlerin, güzelliklerin ve zenginliklerin fark›na var(a)mazlar.

1. Bahri Dede(öl. 874/1566) Nakflî/Melamî 2. Bestan Efendi 3. Safa Dede 4. Ahmet Efendi(öl. 1160/1747) Halvetî 5. Abdullah Efendi(öl. 1160/1749) 6. Mehmet Efendi 7. Abdullah Efendi(öl. 1202/1787) 8. ‹brahim Efendi(öl. 1230/1814) 9. Mehmet Efendi(öl. 1234/1827) 10. Arif Efendi(öl.1315/1897)- Celvetî 11. Tevfik Efendi

Bu beyti kim söylemifl? Bu beyti söyleyen XVI. yüzy›lda Bursa'da yaflayan ve Muradiye'de kendi ad›yla an›lan bir zaviyenin kurucusu Bahri Dede'dir. Nakflî / Melamî bir çizgiyi takip eden Dede'nin meflhur bir beyti de flöyledir: Hak, kulundan intikam›n yine abdiyle alur Bilmeyen ilm-i ledünni onu kul etti sanur fiimdi bu dergahta fleyh olarak hizmet veren mutasavv›flar›n isimlerini, vefat tarihlerini ve mensub

Bahri Dede'nin yaz›m›z›n bafl›nda bulunan beyti edebiyat muhitlerinde çok tutulmufl, sevilmifl ve benimsenmifltir. Bunun tabii neticesi olarak birçok flair “Bilmezler” redifli fliir yazm›flt›r. ‹flte, Balkanlarda / Vardaryenicesi'nde

Bursa’da K›rklar Meclisi

165


do¤an 1556'da vefat eden Divan sahibi dervifl flairlerimizden Hayalî Bey'in gazeli: Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredür deryây› bilmezler Harabat ehline dûzah azab›n anma ey zâhid Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-› ferdây› bilmezler fiafak-gûn kan içinde da¤›n› seyr etse de âfl›klar Güneflte zerre görmezler felekte ay› bilmezler Hamîde kadlerine riflte-i eflki tak›p bunlar Atarlar tîr-i maksudu nedendir yay› bilmezler Hayâlî fakr flal›na çekenler cism-i urgan› Anunla fahr edenler atlas u dibay› bilmezler91 Daha sonraki as›rlarda Bahri Baba'n›n beytine yaz›lan nazireleri geçerek asr›m›za gelelim ve Bahri Baba gibi Bursa'da bir tekkede fleyhlik yapan bir baflka derviflin naziresini okuyal›m. Bu dervifl “Yadigar-› fiemsi” adl› eseriyle bu flehirde hizmet veren bütün mutasavv›flar› tan›tan fiemsettin Efendi'dir. (öl. 1936) ‹flte vefat›ndan yirmi sene önce kaleme ald›¤› ve Güftar-› fiemsî isimli divan›nda yer alan fliir: Tazmin-i Beyt-i Bahrî Baba fiunlar ki bilmez nefsini olar Mevlay› bilmezler Cehâlette kalan insan ledün ma'nay› bilmezler Görenler sûreti mahiyet-i eflyay› bilmezler Garik-i bahr-i vahdet olmayan dürr-i yektây› bilmezler Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler '‹lm ile müflkili halleylerim zannetmesin 'alim Gerektir ehl-i hâle intisab ile cihad-› dâ'im Muhit-i kâ'inatt›r Hak an›nla 'âlemin kâ'im Bu s›rr› bilmedi gaflet ile her kim olur nâ'im Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler Cihân› ser-te-ser tutmufl tecelliyât-› Rabbanî 'Ayând›r cümle eflyada görürsen feyz-i Sübhanî Rumûz-› semme vechu'llah olup tebflîr-i Rahmanî Basiretsiz olan görmez 'ayân iken o Sultan› Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler

Kediler Tekkesinde bir Türkistanl› teyze.

'‹lim bir noktad›r ancak an› teksir eder câhil Bak›p aldanma âfâkâ hakikattan olup zâhil Bütün mevcuddur eflyadan tecelli olmad› zâ'il Ledünnü bilmeyen münkir bu s›rra olamaz kâ'il Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler Huda senden sana olmufl yakîn nât›k bunu Kur'an Ne ayr› var ne gayr› var vücud Hakk›n gel et iz'an Senin bu varl›¤›n mevhum vücud verme bütün ekvân Hüve'l-evvel hüve'l-âhir diyor bak Hazret-i Furkân Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler

91 Hayali Divan›, s.107(Nflr. Ali Nihat Tarlan)

Bursa’da K›rklar Meclisi

166


Cenab-› pir-i M›srî'den alanlar feyz-i bi-pâyân 'Ulum-› bat›na vak›f olurlar lutf u flâdân Rumuz-› küntü kenzi anlayanlard›r ûlû'l-irfân Gözün aç hab-› gafletten görünen suret-i Rahman Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler Cenâb-› Bahri'nin nutkun ne mümkün eyleyem tazmin Olup esrâr-› Tevhide kemâl üzre hakikat-bin Bu beyte derc edip vahdet rumûzun ref' edip flekkin Bu s›rr› bilem der isen oku bu nutku fiemseddin Cihan-ârâ cihan içredür âray› bilmezler O mahiler ki derya içredir deryay› bilmezler Bursa, 17 Rebiulahir 1335 (10 fiubat 1917)

Mehmed fiemseddin Efendi’nin el yaz›s›yla fliirin ilk m›sralar›.

Bahri Baba Dergâh› haremi “Ol mâhiler ki tarih içredir tarihi bilmezler”

Bursa’da K›rklar Meclisi

167


“Bilmek” için kütüphane ve kitap gereklidir. Meclisimizi flereflendirenlerden baz›lar› kitap yazmaya önem verirken bir k›sm› da söz konusu kitaplar› bir araya getirip

kütüphane kurmak için sa'y u gayret göstermifllerdir. Söz s›ras› onlarda.

Bursa’da K›rklar Meclisi

168


Bursa’da K›rklar Meclisi

157


Yakup Kadri Karaosmano¤lu

Bursa’da K›rklar Meclisi

158


Muradiye C amii, türbeler ve uzakta Hamzab ey Camii. “Çil çil kubbeler”

Nihat Sami Banarl› gerek lise edebiyat ders kitab›nda gerekse Resimli Türk Edebiyat› Tarihinde flöyle bir bafll›k kullan›r: Yeni Türk Nesrinde Mistik Temayüller ve Yakup Kadri Karaosmano¤lu. Banarl› bu bafll›kla Karaosmano¤lu'nun Erenlerin Ba¤›ndan isimli eserini öne ç›kararak yukar›daki tesbitin hakk›n› vermeye çal›fl›r. Karaosmano¤lu 27 Mart 1889'da Kahire'de do¤mufl, 13 Aral›k 1974'te Ankara'da ölmüfl vasiyeti gere¤i ‹stanbul Befliktafl'ta Yahya Efendi Dergâh› haziresinde annesinin yan›na defnedilmifltir. XX. yüzy›l Türk edebiyat›n›n en güçlü 'kalem'lerinden biri olan Karaosmano¤lu, ‹stiklâl harbi y›llar›nda çok önemli yaz›lar yazm›fl, mahfleri vicdan›n sesi olmufltur. 14 Haziran 1920 - 26 Ramazan 1338 tarihli ‹kdam gazetesinde yay›nlanan Veda Geceleri isimli yaz›s›nda

camide vaaz eden bir din adam›n›n vaaz›n› dinledikten sonra hissettiklerini ifade eden afla¤›daki cümleler ayn› zamanda onun nesli ile ilgili çok önemli itiraflard›r. “… ve cemaatin aras›nda di¤er bir ihtiyar bafl›n› iki elleri aras›na alm›fl h›çk›rarak a¤l›yordu. Di¤erleri Allah Allah Allah Allah diyordu. Beni de uhrevi bir korkuyla kar›fl›k derin bir hüzün istila etti ve içimden kendi kendime ahdettim ki ömrümün sonuna kadar Allah'›n emirlerine münkâd kalaca¤›m. Fakat çocuklu¤umdaki ahidlerin birço¤u gibi bittabi bunu da tutmad›m. S›tmal› bir gençlik rüzgar› devrin girdaplar›yla kar›flarak bende iyi, saf ve masum ne varsa ald› götürdü. Ben derken biliniz ki mensup oldu¤um nesil nam›na söz söylüyorum. Bu neslin hiçbir fleye itikad› yoktu ve ihtirasat› lâyetenâhi idi. Mihver-i hareketi ya bir kin ya bir arzu idi. Kalbi tevessü etmifl bir mideye benzerdi ne verseniz doymayacak gibi görünürdü. Fakat ilk

Bursa’da K›rklar Meclisi

159


Hat›ralar.

Erenlerin Ba¤›ndan. 1922 2. bask›.

lokmada t›kan›r kal›rd›. Kendinden evvelki nesle karfl› kaba, insafs›z ve müstahkârd›. Babam›z lak›rd› söylerken kahkahalarla gülmeyi zekam›z›n bir hakk› zannederdik ve henüz 18 yafl›m›zda iken validemize bir çocuk muamelesi ederdik. Dini hayata karfl› mübalats›zl›¤› ise flerefli bir fley zannederdik. Namaz k›lmay› bilmiyoruz demeyi alimâne bir söz, alalen oruç yemeyi kahramanane bir hareket ve büyükbabam›za Voltaire'den bahsetmeyi bir uluvv-i cenab telakki eylerdik. Validemizin bir kese içinde baflucumuza ast›¤› Kur'an-› Kerim'i yerinden indirip ve k›l›f›ndan ç›kar›p alelade kitaplar›n aras›na sokmay› en asrî, en asil ve en zarif hareketlerden sayard›k…” Gençlik hat›ralar›n›n bir k›sm›n› ihtiva eden Anam'›n Kitab› isimli eserinde özellikle Manisa'da bulundu¤u y›llarda tan›d›¤› mevlevî, rifaî tarikat›na mensup fleyh ve dervifllerden bahsederken tasavvuf kültürüyle ilgili dikkat çekici bilgiler de vermifltir. fiunu da ilave etmek gerekir: Bir Bektaflî tekkesi ve fleyhini anlatan Nur Baba baflta olmak üzere onun bütün romanlar›n›n temel

konular›ndan biri tekke ve tasavvuftur, fleyh ve dervifllerdir. fiimdi tekrar Erenlerin Ba¤›ndan Muradiye yaz›s›n› devflirelim: “Uhrevî sükûnetin ve uhrevî rahat›n ne oldu¤unu bilmek isteyenler Bursa'da Muradiye türbesine gitsinler! Ölüm, yaln›z burada korkunç de¤ildir. Mukaddes kitaplar›n vaat etti¤i cennet bize yaln›z burada mümkün görünüyor. Burada her dakika bir mele¤in kanad› gibidir, bafl›m›z üstünden hayat›n bütün hummalar›n›, gussalar›n›, flüphe ve endiflelerini silen yumuflak ve nemli bir tüy temas›yla geçer. Ey karars›z gönül dakikalara 'dur' diyebilece¤imiz yer buras›d›r. Zira buran›n efli¤ini aflt›ktan sonra bize saatlerin, bize günlerin, bize yar›n›n, bize öbür günün lüzumu kalm›yor. Bu dakikalar›n her birinde ebediyetin derin ve de¤iflmez çeflnisini tad›yoruz. Art›k hiçbir zevkin daha fazlas›n› istemiyoruz. Burada zevklerin en cavidânisine eriyoruz…

Bursa’da K›rklar Meclisi

160


Sultan II. Murad’›n huzurunda Muradiye yaz›s›n› okumaya haz›rlan›yoruz. (1999)

Kendi kendimize böyle söyleyerek yar› belimize kadar gömüldü¤ümüz yeflilli¤in içinde tabiat›n hayat›na kar›fl›r›z. Ölüm e¤er bu yeflilli¤in alt›nda zerre zerre da¤›l›p erimekse, ölüm e¤er bizdeki özün bu otlardaki usareye damla damla kar›flmas› demekse onu flimdiden özleyelim. Çünkü bu otlar bizden daha güzeldirler. Ve ömürleri bizim ömrümüzden daha uzundur. Tam 600 seneden beri her bahar bu türbeleri sar›yor, içeride yatanlardan birisi için bu otlar› yetifltiren kara topra¤› beyaz mermere tercih etmifl.

irademizden daha kuvvetlidir. Mezarlar›n› ziyaret etti¤imiz bu adamlar ise hayat› kendi iradelerine râm ettikten sonra ölümü de kendi arzular›na göre yapm›fllar. Hala ne diyorlarsa öyle oluyor. II. Murad 'merkadimin üstünü aç›k b›rak›n! Ta ki rahmetle nurdan mahrum kalmayay›m' demifl. 600 seneden beri merkadinin üstü aç›kt›r ve topra¤› nur ve rahmetle münasebettedir. Bize kap›y› açan türbedar o hükümdar›n belki bininci belki on bininci hizmetkar›d›r. Her gün emirlerini yerine getirmek için burada divan duruyor.

Merkadinin kubbesinde niçin ya¤murlara bir menfez b›rakm›fl. Türbedar yavafl bir sesle bize bus›rr› anlat›yor:

Ona sormak istiyorum.

Bahar olunca bu topra¤›n üstüne bir avuç arpa atar›m kubbedeki aç›ktan rahmet ya¤ar, günefl vurur birkaç hafta içinde mezar›n ortas› yemyeflil olur. Dünyay› fethe ç›kan cihangirlerin son dile¤i böyle midir? Bundan m› ibarettir? E¤er böyleyse bundan ibaretse biz ne isteyebiliriz? Biz ki ne at›m›z ne k›l›c›m›z ne de tu¤umuz vard›r. Ne arkam›zda yürüyen ordular sahibiyiz. E¤er bir tavus kuflunun kanad›na benzeyen bu kap› saça¤›n›n alt›na kadar geldikse, bu bir tesadüf eseridir, takdir isteseydi bizi bir mezbeleye de sürükleyebilirdi. Zira boynumuzdaki zincirler kendi

fiurac›kta bir köflede k›vr›l›p yatsam bana da bakarm›s›n? Ve bir y›pranm›fl seccadenin üstünde diz çöküp flöyle diyorum:” dünya yüzünde ne bir buca¤›n ne bir bak›c›n var, nerede akflam olursa orada kal›r bir serserisin! Yolunu hiç kimseler beklemiyor. Seninle meflgul olan bir kimse yoktur. ‹kide bir gamdan flikayet edersin ve meserrete muhtac›m dersin, kimin ne umurunda! Öldükten sonra rahmete muhtaç olacaks›n, fakat o deryadan senin hissene bir katra düflmeyecek. Zira yeryüzünde bir zerre sevap ifllemedin. Gerçi uhrevi saadete bile bir flekil veren flu faninin gördü¤ü ifllerden daha güzel hayaller yaratt›n lakin bu hayallerin gizli

Bursa’da K›rklar Meclisi

161


Muradiye’de “Muradiye” yaz›s› okunuyor.

Muradiye türbeleri.

düflen ceninler gibi gün görmeden çürüyüp gitti. Çünkü hepsi de kudretinden daha üstün hudutsuz bir ihtiras›n eseriydi. Böyle düflünerek bafl› ucunda diz çöktü¤üm ölünün serencam›n› k›skan›yorum. O en hudutsuz fleye, o hayale, o rahmet ve gufran hissine vücut veren ve ebediyetin rükudetinden bir türbe suretinde temessül eden bahtiyard›r. Yaflarken dünyay›, ölürken ukbay› fethetmek istedi. Yaflarken takdiri hükmüne râm etmiflti. Öldükten sonra rahmete emrediyor: “sen flu kubbede aç›k b›rakt›¤›m yerden gir” diyor. Sükun ve rükuda emrediyor. “beni kaplay›n beni sar›n! Nihayetsiz uykumu, bana nihayetsiz derecede tatl› k›l›n” diyor ve rahmet kubbede aç›k b›rakt›¤› yerden giriyor ve sükun etraf›n› bir anan›n kollar› gibi sar›yor. Âh bu serin ve yeflil sükun! Cenneti bundan baflka tahayyül edebilir miyiz? Bütün bir milletin muhayyelesidir ki ona, as›rlarca süren bir murakabe sonunda nihayet bu sureti vermifl. fiu vahfli ve coflkun otlar›n aras›nda sanattan bahsetmek bir küfürdür. Burada hepimiz ifllenmemifl bir zümrüt külçesi içinde birer damla ruhuz. E¤er hariçteki seslerin bize kadar gelmesi mümkün olsa da bize sorsalar ki “güzellik nedir?” Hiç düflünmeden “bu yeflilliktir” diyece¤iz. Çünkü biz burada herhangi bir fleye d›fl›ndan bakmak hassas›n› kaybettik, yaln›z Bât›nî de¤il bât›n olduk. Biliriz ki bir sanat eseri bize bu hidayeti vermez.”

Yakup Kadri’nin Befliktafl Yahya Efendi Dergah› Haziresindeki mezar tafl›.

Bu metni her y›l birkaç defa Muradiye'de o “tavus kanatlar›”n›n alt›nda dostlar›ma hitaben yüksek sesle ve flevkle okurum. Muradiye semtinde türbesi olan dervifllerden biri de Bahri Baba'd›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

162


Bursa’da K›rklar Meclisi

151


Mehmet Metin ‹rfladî

Bursa’da K›rklar Meclisi

152


“Sözde sihir gücü vard›r” gerçe¤inin tecelligâhlar›ndan biri de 1909 Bursa do¤umlu Mehmet Karacao¤lu'dur. Bursa müderrislerinden Ifl›klar Askerî Lisesi Arapça Farsça ö¤retmeni Trabzonlu Ali Osman efendi'nin o¤lu olan Mehmet efendi ‹stanbul ‹mam Hatip Mektebi'nden 1928 y›l›nda mezun olmufl, Bursa Duhteri fieref camii imam hatipli¤i, Bursa müftülük kâtipli¤i yapt›ktan sonra 17.09.1948 tarihinde Bursa bölgesi gezici vaizli¤ine atanm›flt›r. Daha çok Mehmet Metin ‹rfladî ad›yla tan›nm›fl, ola¤an üstü hitabet gücüyle büyük kitleleri peflinden sürüklemifltir. Onun vaaz ve konfranslar›n› dinlemek için evini bark›n› terk eden han›mlar›n olmas› baz› s›k›nt›lara sebep olmufl, soruflturmalar birbirini takip etmifltir. Biga'da laiklik karfl›t› vaazlar verdi¤i gerekçesiyle Çanakkale A¤›r Ceza Mahkemesi'nde yarg›lanm›fl 11 fiubat 1955 tarihli kararla bu suçlamadan beraat etmifltir. Ancak di¤er soruflturmalar sebebiyle 1958'de Ni¤de bölge gezici vaizi iken Baflkanl›k emrine al›nm›fl, 27 Ocak 1959 tarihinde görevine son verilmifltir. Daha sonra 1960'l› y›llarda D›fliflleri Bakanl›¤›'n›n tensibi ile K›br›s Lefkofla Camii imam hatipli¤ine atanm›flt›r.

17.11.1972 tarihinde Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›na bir dilekçe ile baflvurmufl ve emekli olmak istedi¤ini bildirmifltir. Söz konusu dilekçeye 29 Kas›m 1972 tarihinde baflkan yard›mc›s› Tayyar Alt›kulaç imzas›yla verilen cevapla emekli ayl›¤› almaya hak kazand›¤› kendisine bildirilmifltir. Halk› vaaz, sohbet ve konferanslar›yla irflad eden Metin ‹rfladî ayn› zamanda Halvetiye tarikat›n›n Uflflakiye koluna mensup bir derviflti. 10 Zilhicce 1363 (1943) tarihinde Uflflakî fleyhi Mustafa Nazmî Efendi'den ald›¤› icazetnâmenin son sat›rlar›nda flu ifadeler var: “… tarikat-› aliyyeye hasbetenlillah müdavemet eylemek flart›yla talib-i Hak olanlara zikr-i hafi ve celiyi talim ve telkin eylemeyi hamil-i hamail-i icazet olan ve piran› izamdan ahz u telakki etti¤imiz gibi etvar ve lataif-i seb'ay› ve füruat-› lazimeyi seyr u sülükunda idrake her vechile yak›niyyet kesb etmifl bulunan hulefam›zdan… necib-i edib efl-fleyh Mehmet Metin Hatib ‹rfladî efendiye tarik-i Uflflakî erkan› üzre izn u icazet verilmifltir. ‹rtihal-i dâr-› bekay-› cemal eden ve

Bursa’da K›rklar Meclisi

153


Mehmet Metin ‹rfladi’n in emekli olmak için K›br›s’tan gönderdi¤i dilekçe ve o günkü Diyanet ‹flleri Baflkan Yard›mc›s› Tayyar Alt›kulaç’›n verdi¤i cevap. 27 Kas›m 1972

Bursa’da K›rklar Meclisi

154


Mehmet Metin ‹rfladi için celâlî tecelliler devam ediyor. 1952/1953

'ala meratibihim esami-i flerifleri bervechi bâlâ yâd u tezkar olunan ulu efendilerimizin ve bil cümle piran-› izan ve mürflidan-› kiram hazerat›n›n hulefa ve azizan›n himemat-› aliyye ve imdad-› ruhaniyyeleri yevmen fe yevmen üzerimizde haz›r ve naz›r ve daim ola amin…” Hayat›n›n son günlerinde Ulu Cami emekli müezzini ve ifl adam› muhterem Bayram Sar›can'›n bürosunda kendisiyle tan›flm›flt›k. Babas›ndan kalan kitaplarla birlikte kütüphanesini Yüksek ‹slam Enstitüsü / U.Ü. ‹lahiyat Fakültesine ba¤›fllam›flt›. 11 Ekim 1987 tarihinde vefat eden Mehmet Metin ‹rfladî Hüseyinalan köyü mezarl›¤›nda babas›n›n yan›nda defnedilmifltir. ‹rfladî yapt›¤› baz› vaaz ve sohbetleri kitapç›klar halinde yay›nlamay› da ihmal etmemifltir. Mesela F›flk›r›k Camii'nde okudu¤u hutbelerden bir k›sm›n› Kur'an-› Kerim Mefl'alesi ad›yla 1944'te bast›rd›¤› gibi 1951'de Sivas'ta yapt›¤› mirac konulu vaaz› ‹sra ve Mirac ad›yla 1954'te, 1952'de Antalya'da yapt›¤› konuflmay› da 1954'te Namaz›n Esrar› ad›yla Bursa'da bast›rm›fl ve Antalyal›lara ithaf etmifltir.

Biga'da verdi¤i konferansta laikli¤e ayk›r› konufltu¤u iddias›yla aç›lan dava için 27.01.1953'te Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›'na sundu¤u befl sayfal›k savunmas›na flu cümlelerle bafllam›flt›r: “Muvakkat bir zaman için vazifelendirildi¤im Biga kazas›nda yapm›fl oldu¤um vaazlar hakk›nda, laikli¤i ifltihas›na göre tefsir ve bir kasd-› mahsus ile hareket eden kâzib ve müfsid bir muhbirin serâpâ uydurma ta'bir ve elfazdan müteflekkil haberine istinad ile Çanakkale Valili¤i'nden makama arz edilen yaz›n›n ek örne¤ini ald›m. Evvela, devletin, laikli¤in ne oldu¤unu bilen ve yurdun dört taraf›ndan yüz binlerce vatandafl›n flehadet edebilece¤i üzere, idare-i kelama müktedir, kelime çerçevesine sahip ve her fleye tercih etti¤i vazife-i irflad ile muvazzaf bir uzvu, bir memuru olmakl›¤› itibariyle makam-› irflattan laiklik prensiplerine muhalif ve mugayir kelimeler sarf etme ve bunlar› icab ettirecek mevzular seçme gafletini katiyen kabul edemeyece¤im gibi, cemaatin sordu¤u suallere verdi¤im cevaplarda hakikat› gizlemek ve cami dahilinde hitap etti¤im dindafllar›ma ihtiyaçlar›n› ve dinin icaplar›n› bildirmemek zilletini de katiyen kabul edemem.”

Bursa’da K›rklar Meclisi

155


Savunma flu ifadelerle sona eriyor:”fiu muhtasar ifadelerimle kasd-i mahsus ile hareket etti¤inde flüphe olmayan muhbirin hangi zümreye ait oldu¤unun tayinini yüksek makamlara b›rak›yorum. Dinî, vatanî vazifesini yapmak için ç›rp›nan ve efrad-› milletin hükümete ba¤l›l›¤› için u¤raflan bir devlet memuruna kasteden bu kimselere karfl› irademi Makama tevdi etti¤imi derin sayg›lar›mla arz ederim.”

Hüseyinalan köyü mezarl›¤›nda bir mezar tafl›.

Vefat›na düflürülen tarih flöyledir: On münâdi ç›karak Söyledi vas›flar›n “V‹Z DERV‹fi MET‹N” 1987

Abdülkadir Belhî’nin bir eseri ve ‹rfladi’nin Vak›f kaflesi.

Mehmet Metin ‹rfladi bu flehirde çocukluk y›llar›n› yaflarken Muradiye’yi ziyaret eden bir yazar›n duygu ve düflüncelerine kulak verelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

156


Bursa’da K›rklar Meclisi

145


fieyh Servet Akda¤

Bursa’da K›rklar Meclisi

146


Tarihi flehir Bursa’n›n tarihî dokusuna kim, niçin dokundu?

1880'de Kastamonu / Tosya'da do¤an tahsil ve terbiyesini tamamlay›p Bursa'ya geldikten sonra “renkli” bir hayat yaflayan fleyh Abdülahad Servet Efendi 10 Haziran 1962'de vefat etmifltir. ‹stiklal harbinin cereyan etti¤i y›llarda Bursa halk›na önderlik yapan ve ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin en faal mebuslar›ndan biri olan fleyh efendinin hayat›nda da celâli ve cemâli tecelliler iç içe geçmifltir. Bu tecellilere sebep olan faaliyetlerin bafl›nda Yeflil Ordu ve Halk ‹fltirakiyyun F›rkas›'n›n kurucusu olmas›d›r. Nitekim bu faaliyetleri sebebiyle dokunulmazl›¤› kald›r›lacak ve Ankara ‹stiklâl Mahkemesi taraf›ndan hesaba çekilecektir. Bursa'n›n kurtulufluyla ilgili 16 Eylül 1922 tarihinde

meclise çekilen telgrafta onun ismi yer ald›¤› gibi kurtulufltan sonra Meclis'in Bursa'da toplanmas›n› isteyen telgrafta da onun ad› vard›r. Meclis ad›na Diyarbak›r ‹stiklal Mahkemesi'nde görev yapan fieyh Servet Efendi, daha sonraki y›llarda Ankara ‹stiklal Mahkemesi'nde hesaba çekilecektir.90 Kurtulufl Savafl›'n›n bütün h›z›yla cereyan etti¤i y›llarda Osmanl› toplumunda y›ld›z› parlayan sistemlerden biri de bolfle vizmdir. 1917 Rus ihtilaliyle baflla yan bu anlay›fl müslümanlar aras›nda “‹slâm komünizmi” “‹slâm Sosyalizmi” gibi terimleri gündeme tafl›m›flt›r. ‹flte bu savaflta bafl› çekenlerin bir k›sm› önce Cemiyet-i Müderrisîn sonra Teâlî-i ‹slâm Cemiyeti daha sonra da Yeflil Ordu çat›s› alt›nda bir araya geldi. Cemiyetin 14

90 Genifl bilg i için bk. Y›lmaz Akk›l›ç, Kurtulufl Savafl›nda Bursa, 2000.

Bursa’da K›rklar Meclisi

147


Bursal› Kuvay-› Milliye ileri gelenlerinin 3 Nisan 1922’de çektirdikleri bu foto¤raf›n tam ortas›ndaki beyaz elbiseli flah›s fieyh Servet Efendi’dir. Di¤er flahsiyetlerin isimleri için Y›lmaz Akk›l›ç’›n Kurtulufl Savafl›nda Bursa isimli eserine bak›labilir.

kiflilik merkez yönetim kurulunda bu bölgeden Mahmud Celâl (Bayar) Bey, fieyh Servet (Akda¤) ile Çerkez Ethem'in a¤abeyi Reflit Bey'de vard›. Kuvay-› Milliye ile çal›fl›yorlard›. K›sa bir müddet sonra dengelerin de¤iflmesiyle Servet efendinin de s›k›nt›l› günleri bafllam›flt›r. Ankara ‹stiklal Mahkemesinden beraat etmesine ra¤men bir daha mebus olamayacak, hatta 1926'da M›s›r'a göç etmeye mecbur kalacakt›r. Daha sonra ki y›llarda ülkesine dönen Akda¤ 18 Teflrinievvel 1939 tarihinde 6 bin kurufl maaflla anavatana yeni kat›lan ve geçifl döneminin s›k›nt›lar›n› yaflayan Hatay ilinin Müftülü¤üne atanm›fl, 12 Haziran 1942'de malulen emekli olmufltur. Afla¤›da yer alan ve tek parti döneminde Hatay Valili¤i'ne hitaben yaz›lan uzun dilekçesi bu zaman dilimi ile ilgili farkl› bir konuda baz› bilgileri ihtiva etmektedir. Okuyal›m: Hatay Vilayeti Yüksek Kat›na Meslekim tenvir ve irflad oldu¤undan o zaman Hatay halk›n›n muhtelif cins ve mezhep ayr›l›klar›n› ortadan kald›rarak tam bir vahdet-i milliye ve vataniyye temini

için Hatay Hükümeti zaman›nda reis-i cumhur bay Tayfur Sökmen'in emri ve Parti heyet-i idaresinin karar ve emri, ilhaktan sonra da sab›k vali bey fiükrü Sökmen Süer emir ve tavsiyesi ve yine Parti heyetinin karar›yla aylarca devam eden her gün gündüz camilerde çok heyecanl› vaazlar ve her gece kahvede ve gazinolarda konferanslar ve defaatle Parti reisi ve azalar›yle atlar üstünde gezerek da¤ köylerinde irflad-› halkla u¤raflmaktan dima¤›m hadden ziyade yorulmufl ve bu yüzden bir gece y›ld›z kahvesinde saatlerce süren pek fliddet ve heyecanl› konferans vermekte iken birden bire elektri¤in ceryan›na çarp›lm›fl gibi sa¤ kafl›m›n üstünden tepe tas›ma do¤ru üst üste hançerler saplan›r gibi asabi elemden bay›larak evime kald›r›ld›m. Parti azalar›ndan iki kifli o günün belediye doktoru Bay Mesrur, serbest doktor Bay Basil Huri'yi getirip muayene ettirerek vaziyetimi sordularsa da elemin fliddetinden lisan›mla cevaba muktedir olamay›nca yaz› ile ma¤ruz hali anlatt›m ve muayeneden sonra vaziyetim bir raporla tespit olunarak fikir ve vazife yorgunlu¤undan uzaklaflmazsam tehlike oldu¤unu tavsiye ettiler.

Bursa’da K›rklar Meclisi

148


23 Nisan 1920’de aç›lan TBMM’ndeki Bursa mebuslar›.

3 ay kadar burada tedavi neticesinde hastal›¤›m günden güne artt›¤› için Diyanet Riyasetine gönderilen bura Heyet-i T›bbiyyesi'nin raporu üzerine 6 ay izin verdiler. Bu müddet zarf›nda da ‹stanbul'da Cerrahpafla ve Guraba hastahanelerinde tabii elektrik sun'î i¤ne ve ilaç tedavileriyle biraz hafiflendi¤ini görerek mezuniyetim de bitti¤inden vazifemin bafl›na geldimse de az bir müddet sonra maalesef yine fliddetle nüksetti¤inden mezkür hastahaneden ald›¤›m raporu Diyanet Riyasetine gönderdim. ‹ki ay daha izin geldi yine tekrar Guraba Hastahanesinde tedavi ile iznim tamam olup vazifemin bafl›na geldi¤imde yine tekrar nüksetmekle Heyet-i T›bb›yye muayene ve raporlar›yle Riyaset'den 6 ay izinle Ankara Numune

Hastahanesi'ne yatt›m. Oradaki mütehass›slar mide ve safra kesesinde ki inhiraftan olmas› ihtimalini göz önüne alarak bir taraftan bunlar›n tedavisiyle asatta bir kuvvei mukavemet temini ve di¤er taraftan türlü türlü makinelerle elektrik ve i¤ne ve müsekkin haplar vesair ilaçlarla yapt›klar› tedaviden mide ve bedence büyük bir faide gördü¤üm ve zay›fl›ktan kurtuldu¤um halde zikretti¤im eleme zerre kadar bir tesiri olmad› ve faide de görmedim. Bu hastahanenin raporu üzerine de 3 ayl›k izin al›p Suriye'ye giderek Halep'de en meflhur asab mütehass›s› ‹sviçreli bir doktora ve hududta Amerikan Külliyesi profösörlerinden en yüksek bir mütehass›s taraf›ndan da tedavi olundum. Yine bir faide görmedim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

149


Tedavilerimin her safhas›na ait raporlar Diyanet Riyaseti'ndeki dosyamda mevcut olup yaln›z tespit raporunu ve Parti taraf›ndan yap›lan mazbatay› yüksek huzurlar›na sunuyorum. Bütün tedavi eden doktorlar ameliyatla damar›n kökünü koparmakla elemi kesmek mümkün ise de hususiyle bu yafltan sonra çok tehlikeli oldu¤undan ameliyat› da tavsiye edemeyiz diyorlar. Art›k kanaat geldi ki can›mdan aziz bildi¤im ve bütün hayat›mda kendimi ve ailemi unutarak hizmetinden isti¤raki zevk ald›¤›m mesle¤ime göre 40 senedir fedakârane çal›flt ›¤›m milletimin hizmetinden mahrum kalaca¤›m. Çünkü her tecrübemde daha fliddetle bu elem nüksediyor ve tahammül edemez bir hale geliyorum. Pek gökçek olan 4 çocu¤uma b›rakacak bir dikili a¤ac›m yoktur. Ma¤ruzat›mdan yakinen anlafl›laca¤› üzere bu illet, mesle¤imin içindeki vazifemden geldi. Binaenaleyh millet ve hükümetin

maluliyetim itibariyle tekaütlü¤ümü kabul ederse benim ve evlatlar›m›n hayat ve zaruretini hediye edeceklerinden son bir defa daha bura Heyet-i Seniyyesince muayenemin icras›yla verilecek raporun Bidayet raporu ve Parti mazbatas›yla birlikte Diyanet Riyaseti'ne gönderilmesini en derin sayg›lar›mla rica ederim. 11 Mart 1942 Hatay merkezi müftüsü ve 1. B.M.M.'de sab›k Bursa mebusu Servet 1955 y›l›nda Hayat›n Hayat› Dinin Ruhu isimli eserini ‹zmir'de bast›ran fieyh Servet Efendi'nin vefat›na düflürülen tarih flöyledir: Geldi üçlerle melek söylediler tarihin: Bezmimiz flereflendi “MEBUS SERVET EFEND‹” 1962

Dilekçenin orijinalinin son sayfas›.

Mebus ve müftüden sonra hitabet gücü ile meflhur olan Bursal› vaiz efendi ile tan›flal›m.

Bursa’da K›rklar Meclisi

150


Bursa’da K›rklar Meclisi

139


Mustafa Fehmi Efendi

Bursa’da K›rklar Meclisi

140


Bursa mebusu Mustafa Fehmi Efendi Meclis’in aç›l›fl duas›n› yap›yor. 23 Nisan 1920

‹slam kültür ve medeniyetinin temelinde bulunan iki kitap bilinmektedir: Hz. Allah'›n kitab› Kur'an-› Kerim, Hz. Peygamber'in kitab› Hadis-i flerifler. Ne kadar farkl› yorumlar› olursa olsun müslüman olan herkesin bu kaynaklardan beslenmesi gerekir. Ne kadar farkl› mezhep ve tarikata mensup olursa olsun her mü'minin bu kitaplarla içli d›fll› olmas› gerekir. Bütün ‹slam toplumlar›n›n oldu¤u gibi bizim de bu kaynaklarla farkl› bir gönül ba¤›m›z vard›r. Hz. Allah'›n sözleriyle Hz. Peygamberin sözleri hayat›m›z›n her safhas›nda bizimle birliktedir. Do¤du¤umuzda kulaklar›m›za okunan ezanda Allah'›n ve Peygamberin ismi vard›r. Öldü¤ümüzde de ayn› isimlerle öbür âleme gönderiliriz. ‹slam devletlerinin do¤umu da benzer güzelliklerle içiçedir. fiimdi 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin aç›l›fl töreniyle ilgili faaliyetlere temas etmek istiyorum. ‹lk meclisin son Peygamberle olan al›fl verifllerine bakmak istiyorum. Heyet-i Temsiliye ad›na Mustafa Kemal'in yay›nlad›¤› 21 Nisan 1920 tarihli beyannamede 23 Nisan 1920 Cuma günü yap›lacak olan faaliyetler detayl› bir flekilde alt› madde halinde s›ralanm›flt›r. Bu faaliyetlerden

konumuzu ilgilendiren yani Hz. Peygamberle ilgili olanlar flunlard›r: 1.Kutsal emanetler ve Sancak-› fierif tafl›nacakt›r. Kutsal emanetler olarak bilinen eflyan›n bir k›sm› son Peygambere aittir. 2.Kur'an hatminden baflka Buharî-i fierif okunacakt›r. Hz. Peygamberin hadislerini bir araya getiren pek çok kitap vard›r. Fakat bunlar›n en s›hhatli olan› Muhammed bin ‹smail adl› Buharal› bir Türk'ün derledi¤i ve Buharîi fierif olarak bilinen kitapt›r. Ayn› meclis 1926 da Kur'an-› Kerimle birlikte bu hadis kitab›n›n da Türkçeye çevrilmesine karar verecektir. 3. Cuma günü ezandan önce minarelerden salavat-› flerife diye bilinen Hz. Peygambere hürmet ve muhabbeti ifade eden cümleler kendine has makam›yla okunacakt›r. 4. Bütün camilerde Cuma'dan önce mevlid-i flerifler okunacakt›r. Mevlidlerin temel konusu da son Peygamberdir. O'na ba¤l›l›¤› art›ran metinlerdir. Birinci meclisin Bursa milletvekillerinin isimleri flunlard›r: Mustafa Fehmi, fieyh Servet, Mustafa Necati, Operatör Emin, Hasan Fehmi, Osman Nuri, Muhiddin Baha.

Bursa’da K›rklar Meclisi

141


Gerçeker’e ait eserin kapa¤›.

El yaz›s› ve imzas›. Meflhur ankete verdi¤i cevap.

‹lk meclisin mebuslar› aras›nda tek soruluk bir anket yap›ld›. Soru flu: “Kazan›lacak olan Milli ‹stiklal Mücahedemizin feyizdar ve semeredar olmas› neye ba¤l›d›r” herkes bu soruya kendi düflüncesine göre cevap verdi. Mustafa Fehmi Efendi düflüncelerini fliirle ifade etti: “ Hâlik-› kainat ve mucibu’d daavât taâlâ ve tekaddes hazretlerine geçenlerde ber vech-i ati vaki olan tazarruat›m bu sualinize cevab› tazammun eder:

birinci Meclis'in Hz. Peygamberle ilgili ald›¤› çok daha enteresan bir karar vard›r ki pek bilinmemektedir.

R›zan› bulmak için, eyledik cihada k›yam Bekay-› dinimizin muktezas› istiklâl Livay-› nusretinin mevcedâr sayesinde S›¤›nd›k olmak için bunda nâil-i âmâl Zafer yolunda bu ümmet yorulmas›n yâ Rab! Bi câh-i abdüke hayru’l-vera celilu’l-bâl 1 Temmuz 1338

12 Rebiulevvel son Peygamberin do¤um günü olarak kabul edilmekte ve bilindi¤i gibi her y›l bu gece “Mevlid Kandili” olarak kutlanmaktad›r. Cumhuriyetin ilan›ndan sadece befl gün önce 23 ekim 1923'de 362 no'lu kanun kabul edildi. Yaklafl›k bir y›l önce 1 Kas›m 1922'de ç›kan saltanat›n kald›r›lmas› ile ilgili kanunun kabul tarihinin 12 Rebiulevvel'e rastlamas› sebebiyle bu gün ve gece “Hakimiyet Bayram›” olarak kabul edilmifltir. 21.05.1935 tarihine kadar geçerlili¤ini koruyan bu kanunun metni flöyledir: Kanun Sureti Kanun Numaras› 362

Mevlid, Salavat-› flerife ve Buharî-i flerif okunarak aç›lan

Madde 1- Leyle-i viladet-i Hazret-i Risâletpenahiye müsâdif olup Türkiye'de saltanat› flahsiyesinin ilgasiyle hukuk-› Saltanat›n uhde-i millete istikrar›n› ve

Bursa’da K›rklar Meclisi

142


hakimiyet-i milliyenin tesisini suret-i katiyyede tesbit eyleyen karar›n Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edildi¤i 12 rebiülevvel gecesi ile günü hakimiyet bayram› addolunmufltur. Bu gerçe¤i bilmeyenler fiemseddin M›srî'nin 12 Rebiyyulevvel 1352 / 16 Temmuz 1933 tarihli bayramdan bahseden flu fliirinin ne demek istedi¤ini anlayamazlar:

Bir bülbül olup bahar› buldum Gülflende o gülizâr› buldum Nazm›mda safây-› hûsn-i canân Her beytim eylesin d›rahflân Her m›sra›m incilerle dolsun Bir Hilye-i Fahr-i Âlem osun Kitab›n son m›sralar› flöyledir.

Bugün bir rûz-i firûzdur ki bayram eyliyor millet Bugün ihya olunmufldur ki mahvolmufl iken devlet

Ya Rab! Bize emn-i bîgüman ver Ahir demimizde taze can ver

Ümidler münkati düflman vatanda hükmeder iken Esir olmufl idi millet yetifldi gizli bir kuvvet

Var hayli günah›m›z muhakkak Af eyleyecek de sensin ancak

Bu kuvvet kudret-i Hakd›r ki naçâr olmufl idik biz Erifldi lutf-i Hak nagâh halas oldu bütün millet ümmet Evet bu id-i millîdir bunu tesîd elzemdir Kal›p dem-beste düflmanlar bu hale ettiler hayret Yetifldi Gâzi imdada halas etti esaretden Ona medyûn-› flükrand›r bütün Türkler bütün millet Mehmed fiemsî-i M›srî muîn olsun Huda her dem Onunla bulmufluz rifat onunla bulmufluz izzet 12 Rabiulevvel 1352 16 Temmuz 1933 Pazar / Okçubaba

Af et bizi, tevbemiz kabul et Dergah›na kabil-i vusûl et Avareleriz s›yanet eyle Biçareleriz inayet eyle Ve yaz›l›fl tarihi Ermiflti hitama Hilyenamem Tarihini fikrederdi hâmem Son m›sraa has›l›n boflaltm›fl H›crî-Kamerî bin üçyüz altm›fl.

Geriye bir dua meselesi kald›. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aç›l›fl günü yap›lan toplu duan›n foto¤raf›n› herkes biliyor. Allah ve Resullullah'›n ad›n› anarak yap›lan bu dualar milletvekilleriyle en önde Mustafa Kemal ve yan›nda sar›kl› bir mebus dua etmekte herkes huflu içinde dinlemekte ve “Amin” demektedir. Biraz sonra Mustafa Kemal bu Meclis'in baflkan› seçilecek, duay› yapan1868 Karacabey do¤umlu Bursa mebusu Mustafa Fehmi (Gerçekler) de hükümette fier'iyye ve Evkaf vekili olarak görev alacakt›r.(03.05.1920) ‹lk Meclisin ilk fier'iyye ve Evkaf vekili olan Mustafa Fehmi Efendi'nin son Peygamber'e karfl› duydu¤u aflk ve muhabbet ona müstakil bir kitap yazd›rd›. Hilye-i Fahr-i Alem adl› yaklafl›k 1200 beyitlik bu eserini 1942 de tamamlad›.ve 1944 de bast›rd›. Birkaç beytini okuyal›m Girdim yola semt-i yâre do¤ru Vâdi-i flukûfezâra do¤ru

O¤lu Mehmet Tevfik Gerçeker

Di¤er bir eseri de Karacabey'den Ankara'ya ismini tafl›makta olup 1982'de bas›ld›. 1950 de Bursa'da vefat eden Mustafa Fehmi Gerçeker'in o¤lu Mehmet Tevf›k Gerçeker ise Dan›fltay ve Anayasa Mahkemesi'nde baflkan vekilli¤i yapt›ktan sonra 15 Ekim 1964 tarihinde Diyanet ‹flleri Baflkan› oldu. Bu görevi 16 Aral›k 1965'e kadar sürdü ve 1982'de Ankara'da vefat etti.

Bursa’da K›rklar Meclisi

143


23 Nisan 1920’de Ankara’da aç›lan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tasavvuf ehli fleyh efendiler de vard›. Hac› Bayram Veli’nin türbesini ziyaret ederek çal›flmalar›na bafllayan ilk meclisin baflkan vekilliklerinden birine Konya mebusu ve Mevlana

Dergah› fieyhi Abdülhalim Efendi, di¤erine K›rflehir Mebusu ve Hac› Bektafl Dergah› fieyhi Cemalettin Efendi seçilmiflti. ‹lk mecliste görev alan fieyh Efendilerden biri de Servet Efendi idi.

Bursa’da K›rklar Meclisi

144


Bursa’da K›rklar Meclisi

131


Ali Öztaylan

Bursa’da K›rklar Meclisi

132


Neyzen Tevfik ve Mehmet Akif sohbetinden sonra Yusuf Bilâl ney üflüyor. Ali a¤abey baflka bir alemde. (04.01.1999)

Onu 1970'li y›llar›n sonunda tan›d›m. Band›rma ‹mam Hatip Lisesi'nin bir program›nda jüri üyesi olarak davet edildi¤imde ismini daha önce Erol Ayy›ld›z Beyefendi'den duydu¤um Ali A¤abey'e “çam sak›z›” olarak Tekkeler ve Zaviyeler isimli eserimi takdim etmifltim. Kitab› hürmetle al›p öpüp bafl›na götürdükten sonra tatl› edas›yla sordu : ‹zin ald›n›z m› azizim? Bir anda ne diyece¤imi flafl›rd›m. Beni zor durumdan kurtarmak için “Büyükler, bir flah›sla ilgili bir kitap yazaca¤› zaman onun ruhaniyetinden izin al›rlar. Bazen yazd›klar› eseri sar›p mezar›na koyarlar, zuhurat› beklerler.” Benim mahcubiyetimin artt›¤›n› gören Ali A¤abey teselli cümlelerine bafllad›: “Ne mutlu size, onlar izin vermeseydi yazamazd›n›z…” Daha sonraki y›llarda kaleme ald›¤›m Bursa'da Tarikatlar ve Tekkeler isimli eserimi Ali A¤abey'e ithaf etmifltim. Her ziyarette bu davran›fl›ma at›fta bulunarak “bizi defter-i uflflaka kaydettiniz inflallah lay›k oluruz” buyururlard›. Ali A¤abey'i dostlar›mla birlikte otuz y›l ziyaret ettik. Bazen “Süt evinde” bazen devlethanelerinde

sohbetlerinden istifade etmeye çal›flt›k. Bizzat eliyle ikram etti¤i sütlaçlar› cümbüflledik. Bir sevdam da foto¤raf çekmek… Fakat bu neslin foto¤rafa pek s›cak bakmad›¤›n› babamdan biliyordum. Ali A¤abey'i üzmeden bunun yolunu arad›m ve buldum. “Ali A¤abey müsaade buyurursan›z dostlarla birlikte zat-› alinizin foto¤raf›n› çekeyim. Alem-i cemale intikal etti¤imizde onlara bakarak bizi rahmetle anarlar” Hay›r diyemedi. Ve ben otuz y›l onun cemalini çektim. Bilmem söylemeye de¤er mi ama bir konuda iddial›y›m: Onun foto¤raf›n› bendenizden çok çeken yoktur. Ali A¤abey ile olan her sohbetimizde gönül e¤itimiyle insano¤lunun ne kadar “güzel” hale gelebilece¤ini hat›rlad›m. ‹stidat ve dost terimleri akl›ma geldi. fiimdi eskilerin tabiriyle bir istitrat yapma vaktidir. Madde ve manadan meydana gelen insan o¤lunun e¤itimi öncelikle iki konuyu gündeme tafl›r: Bedenin e¤itimi ruhun e¤itimi. Konu ile ilgili ilk soru ise fludur: ‹nsan›n e¤itimi mümkün müdür?yoksa ak›nt›ya kürek mi çekiyoruz?

Bursa’da K›rklar Meclisi

133


Abdüllatif Baltutan

‹nsana istenilen k›vam verilebilir mi? ‹nsan-balmumuna flekil verildi¤i gibi- e¤itimle her kal›ba sokulabilir mi? Yüzy›llard›r tart›fl›lan bu meseleye farkl› cevaplar verildi¤i bilinmektedir. Bu tart›flmalara flimdilik girilmeyecektir. Burada söylemek istedi¤im ikinci konu istidatt›r. ‹nsan e¤itiminin merkez kelimesi istidatt›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

134


Üstad Niyazi Say›n, Band›rma’daki devlethanelerinde. (2007)

Yani kabiliyet. Yeni ifade ile yetenek. ‹nsan terbiyesi için hangi tezi savunursak savunal›m tart›flmam›z›n bir ucu mutlaka kabiliyet meydan›na ç›kacak yetenek alan›na ulaflacakt›r. Kabiliyeti olmayan bir bedenden birinci s›n›f bir atlet elde etmek mümkün olmad›¤› gibi, istidad› olmayan bir ruhtan kâmil bir insan örne¤ine ulaflmak da mümkün olmayacakt›r. ‹nsan e¤itiminin çok önemli bir alan›yla meflgul olan tasavvufi e¤itimin de merkez kelimesi istidatt›r. Ruhlar›m›z›n mimar› olan mürflidler asl›nda istidat ve kabiliyetlerimize yön veren rehberlerdir. Yeteneklerimize yol gösteren k›lavuzlard›r. Aranan seviyede istidat olmad›ktan sonra mürflidin gücü s›n›rl› kalacak demektir. Bu gerçe¤i bilen arifler herkese yetene¤ine göre ödev vermifl gücünün üstünde yük

yüklememifllerdir. Böyle bir yanl›fl›n yap›ld›¤› an ruhi psikolojik s›k›nt›lar›n gündeme gelece¤ini bilen mutasavv›flar baz› müridlerini baflka diyerlarda olan meslekdafllar›n›n yan›na göndermifllerdir. ‹stidatl› insanlar ise ustalar›n›n elinde ruh atletizminin yürüyen, koflan de¤il adeta uçan derviflleri olmufllard›r. Maddi dünyan›n ötesinde mana aleminin s›rl› bahçelerinde kanat ç›rpan dervifller oradan di¤er insanlara sunduklar› buketlerle ufkumuzu açm›fl ruhumuzu afl›lam›fl kalbimize kol kanat germifldir . Onlar›n ses ve nefesleri bizi baflka meclislere tafl›m›fl avucumuzda kaybetti¤imiz y›ld›zlar› hat›rlatm›fl ezel bezminin dostluklar›n› önümüze sermifltir. Bu günde böyle insanlar var m› yeryüzünde diye bir

‹smail Kara eserini takdim ediyor.

Bursa Emirhan’da.

Bursa’da K›rklar Meclisi

135


Dostu Selçuk Erayd›n ile (sa¤›nda) Band›rma’da. (1994) O’nu 1995’te bir miraç kandilinde kayb etti¤i zaman hüzne gark olmufltu.

soru akl›m›za gelebilir. Ali A¤abeyi tan›yanlar bu soruya cevap ararken zorlanmayacaklard›r Çünkü onun sohbet meclisinde bulunanlar yukar›daki duygular› yaflayarak baflka bir aleme yükselmifllerdir. Zaman› durdurmak isteyenler o anda bütün hücreleriyle Üsküplü flairin m›sras›n› hat›rlam›fllard›r: “Yazlar yavaflça bitmese günler k›salmasa” Ali A¤abey de Allah'›n Üsküp'te yaratt›¤› kabiliyetli insanlardan biridir. Balkan savafllar›n›n en s›k›nt›l› günlerinde dünyaya gelen ‹stiklal Harbinin en problemli zamanlar›nda gençlik dönemlerini yaflayan Ali A¤abey'e lütfedilen kabiliyete paralel olarak yüz yüze geldi¤i mürflidler bu mübarek daireyi tamamlam›fllard›r. Osmanl› döneminin son yadigarlar›yla tan›flma imkan›n› elde eden Ali A¤abey Band›rma'ya göçtükten sonra ‹stanbul'la alakay› hiç kesmemifl ilim, irfan ve sanat dünyas›n›n “günefl”leriyle beraber yaflamaya özelikle dikkat etmifltir. Sadece mutasavvuflar›n rahle-i tedrisinden feyz almam›fl alim, flair, ressam ve hattatlar›n ayd›nl›k halesinden de nasiblenmeye çal›flm›flt›r. Bundan dolay› onun devlethanesinde Necmüddin Okyay'›n orijinal hatlar›yla, Tahirül Mevlevî'nin müellif

nüshas› Divan'›n›, Süheyl Ünver'in eseriyle Kütahyal› Ressam Ahmed'in flaheserlerini yan yana görebilirsiniz. Ali A¤abey'in sohbet meclisi bu zat-› fleriflerin ism-i cemilleriyle bafllar hemen Hz. Neyzen, Mehmet Akif'le birlikte halkaya dahil olur. ‹bnülemin, Mükremin Halil Y›nanç, Abdülbakî Gölp›narl› ve Fuat Köprülü “ Yavrumun Kahvesi”nde bir araya gelir sohbet koyulafl›rd›. Bu esnada ziyaretine gelen insanlara nas›l teflekkür edece¤ini flafl›r›r Akif'in m›sralar›na s›¤›n›rd›: “A¤lar›m a¤latamam hissederim söyleyemem Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizar›m.” Her arifin hayat›nda oldu¤u gibi onun hayat›nda da zor anlar, celali tecelliler oldu. ‹htilallerde içeri al›nd›, kütüphanesi tarumar edildi, özel evraklar› yok edildi. Bu sahneleri heyecanla yadettikten sonra cümlelerini üç kelime ile hitama erdirirdi: S›rr-› kader azizim… Sohbetlerin merkez kelimesi dost idi.Gönülden gönüle ak›p giden sohbetler dostla bafllar dostla sona ererdi. Bu meclis'e Sami Efendi baflta olmak üzere kimle r teflrif etmezdi ki… Hasan Basri Çantay, Nurettin Topçu, Abdulaziz Mecdi, Ali Haydar Efendi, Kenan Rifaî, Necip Faz›l, Said fiâmil, S›rr› Efendi, Adnan Menderes, Ayfle

Bursa’da K›rklar Meclisi

136


U.Ü. T›p Fakültesinin bahçesine mübarek elleriyle dikti¤i ç›narlardan biri...

Osmano¤lu, Samiha Ayverdi… Merhamet ve hürmet gönül adamlar›n›n temel özelliklerinden iki tanesidir. Bu kelimelerin yerine flefkat ve mahabbet kelimelerini koymak da mümkündür. Bu ahlakî yüceliklerin Ali A¤abey'in hayat›nda görülen pek çok örneklerinden iki tanesini hiç unutam›yorum. Birincisi, bayramlarda çikolata kutular›yla genelevde bulunan kad›nlar› ziyaret etmesi. Bu olay› kendine has uslûbuyla anlat›rken en çok onlar›n sevgi ve merhamete muhtaç olduklar›n› söylerdi. Konuyu flu soruyla sonland›r›rd›. “Hangi anne baba k›z›n›n böyle bir duruma düflmesini ister… s›rr-› kader azizim…” Bize “uç” gibi görünen ama onun tabi bir davran›fl olarak sergiledi¤i bir mahabbet flaheseri de latif insan Latif Bey'le ilgilidir.

Vefat›ndan sonra kendileriyle ilgi olarak yay›nlanan ilk kitap.

Band›rma'da birinci noter Abdüllatif Baltutan, Ali A¤abey'in sohbetleriyle kamil bir insan olmufl böylece bu iki insan fiems-Mevlana gibi birbirine âfl›k olmufltu. Ali A¤abey onun ism-i cemili zikredilince kendini toparlar “o latif insan›n devlethanesinin oldu¤u tarafa do¤ru ayaklar›m› uzat›p oturamam” buyururlard›. Son tecelli ise fludur: Ali A¤abey'den k›sa bir süre önce alemi cemale intikal eden Abdüllatif Efendi'nin vefat haberi kendilerine ulaflt›r›lmadan öbür aleme ait dostlar meclisinde bulufltular. “Azizim” derdi “Dost yak›n akrabalardan daha önemlidir. Bunu vefat ilanlar›nda görebilirsiniz. Bu ilanlar flöyle sona erer “ Dost ve Akrabalar›na Duyurulur... “Mümkünse” derdi “cenaze namaz›n›z› bir dost k›ld›rs›n,

Bursa’da K›rklar Meclisi

137


Serpil ve Yaflare han›m ile devlethanelerinde. (2005)

mümkünse bir dost kabre indirsin... Çünkü o baflkad›r.” Ali a¤abey s›radan bir dervifl de¤ildi. Bugünkü medya mant›¤›nda tedavülde olan dervifllikle hiçbir ilgisi yoktu. O eskilerin tabiriyle “camiu't-turuk” idi.Bütün tarikatlar› hazmetmifl özümsemifl bir arif, tasavvufi s›rlar› en üst perdeden temafla edebilen kamil bir insan idi.Onun için sohbetleriyle müflerref olanlar sadece huzur sadece sükun duyar dostlu¤un hafifletici meltemini hissederlerdi. Allah dostu Ali A¤abey'in bütün arzular› yerine geldi. Biri müstesna… 1996' dan önce dile getirdi¤i bir temennisi; “Azizim mümkün olursa Mevlid'imi Bekir S›tk› Sezgin Beyefendi okusun …” Heyhat! Bekir S›tk› Beyefendi kendilerinden önce Hakka yürümüfltü. (10.09.1996) Ali A¤abey ile birkaç defa da Bursa'da bulufltuk. Son görüflmemiz ise Bursa T›p Fakültesinde oldu. Ali A¤abey bu fakültenin aç›ld›¤› gün bahçesine befl tane ç›nar

a¤ac› dikmiflti. ‹flte o ç›narlar›n gölgesinde alem-i cemale intikal etti. Cenaze namaz›n› Tu¤rul ‹nançer k›ld›rd›. Hasan Do¤ruyol kabre indirdi. Bendeniz de minareden son foto¤raf› çektim. 05.08.08 Band›rma'da Tekke Camii haziresinde s›rland›. Muhterem kerimeleri Hümeyra Han›mefendi’nin arzular› üzerine Üsküp’ten getirilen bir avuç toprak kabirlerine konmufltur. Vefat›na flu tarihi düflürmüfltüm: Vuslat mevsimi geldi, firkat dönemi bitti “K›rklar” da bunu dedi. fiimdi; “dost, dosta gitti” 1429 Hemen her sohbetinde okudu¤u bir Anadolu türküsünün ilk m›sralar›n› hüzünle tekrar edelim: Mezar›m› yol üstünde kazs›nlar Dost geçince belki bana can gelir. Band›rma'dan dönerken isterseniz Karacabey'e u¤rayal›m.

Bursa’da K›rklar Meclisi

138


Bursa’da K›rklar Meclisi

125


Süheyl Ünver

Bursa’da K›rklar Meclisi

126


O’nun f›rças›yla 1962’de Bursa Umurbey Camii

Yan›lm›yorsam 80li y›llar›n bafl›ndayd›. Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi'ne gittim. Müflterisi az olan bu kütüphanede yafll› bir zat›n kitap mütâlaa etti¤ini gördüm. Biraz daha yaklafl›nca Süheyl Ünver (Öl. 1986) oldu¤unu anlad›m. Yan›ndaki han›mefendiye bir fleyler anlat›yordu. Hem anlat›yor hem de not al›yordu. Sandalyeye ilifltim ve dinlemeye bafllad›m. Nar ve nar turflusundan, mesir ve reçellerden söz ediyor, han›mefendi büyük bir hayranl›k içinde dinliyordu. Sayfalar› kar›flt›rmaya bafllay›nca kitaba dikkat ettim. Bu yazma eser Kamil Kepecio¤lu'nun Bursa Kütü¤ü adl› eseri idi. (Bursa ile ilgili hemen her türlü konu hakk›nda bilgi veren dört ciltlik bu önemli ve tek nüsha ansiklopedik eserle hukuk peyda etmek bize de nasip oldu. Bir grup arkadafl›mla bu eseri yeni harflere aktard›k.) Asl›nda Süheyl Hoca'n›n kim bilir Bursa'ya kaç›nc› geliflleriydi? Bursa Kütü¤ü'nü kaç›nc› defa elden ve gözden geçirmeleriydi? Mübarek kalem ve f›rças›yla kaç tarihi eser ve soka¤› resmetmiflti. 80li y›llar›n bafl›nda I. Uluslar aras› Türk Folklor Kongresi'ne sundu¤u

tebli¤in bafll›¤› flöyleydi: “Hemen Her Yerde Birbirinden Farkl› Mistik Folklor ‹le ‹yi Telkin Tedavileri Esaslar› ve Buna Bursa'n›n Verdi¤i Tam Bir Örnek.” Bursa'n›n dervifl kültürüne folklorik aç›dan bakan bu araflt›rman›n da temel kaynaklar›ndan biri Bursa Kütü¤ü idi. Geleneksel de¤er ve sanatlar›m›z›n b›kmak yorulmak bilmeyen muhaf›z› ve muallimi bu dervifl meflrep insan›n derviflli¤i babas› Enver Efendi'den gelmektedir. T›rnova'da do¤an, o flehirde Ahmed Amifl Efendi'nin sohbetlerinden feyz alan Mustafa Enver Efendi (öl. ‹st. 1909) bir taraftan Posta Telgraf naz›rl›¤›nda çal›fl›rken bir taraftan da telif, tercüme bir çok esere imza atm›flt›r. Muhyiddin-i Arabî'den yapt›¤› Hilyetu'l-ebdâl adl› tercümesi bas›lm›flt›r. (‹st. 1326 / 1909) Molla camî, Gazalî, ‹bn Kemal ve ‹bn Ataullah ‹skenderî'den yapt›¤› tercümeler ise bas›lmam›flt›r. Osman Ergin'in verdi¤i bilgiye göre Süheyl Ünver babas›n›n eserlerini eski ad›yla Bayaz›d ‹nk›lab yeni ad›yla Atatürk Kitapl›¤›'na ba¤›fllam›flt›r. (Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 138) Ayr›ca Ünver, babas›n›n eserlerinden birer nüsha istinsah ederek Süleymaniye Kütüphanesi'ne vermifltir. (Genifl

Bursa’da K›rklar Meclisi

127


bilgi için bk. A. Güner Sayar, Süheyl Ünver, s. 23 - 40) Tekrar Süheyl Hoca'ya gelelim. O gün kütüphanede kendine has üslubuyla anlatt›¤› sayfalarda neler vard›? Süheyl Ünver'i mest eden bilgiler nelerdi? ‹flte Kamil Kepecio¤lu'nun (öl. 1952) fieriyye Sicilleri'nden derledi¤i bilgilerden bir demet. Mestan A¤a: Bursa'da Tomruk önündeki dükkan›nda fleriki Hakk› Bey'le beraber flekercilik yapmakla flöhret alm›fl bir sanakârd›r. En nefis fleker, reçel, flurup yapmakla Bursa ve civar›nda birincilik kazanm›flt›. 1890'da 34 türlü reçel ve 28 türlü flurup ve befl türlü flerbet yapmakta idi. Nane turflusu: ‹stanbul saraylar›n›n nane turflusu ihtiyac› Bursa'dan temin edilirdi. 4.5.1604'de Helvahâne-i Âmire için her sene nane turflusu için nane vesair masarifi toplan›p ve tahsil olunup nane turflusu kurulup yarar zarflara konulup Helvahâne-i Âmire'ye ithal olunmas› ferman olunmufltur. 31.3.1604'de Bursa'da nane turflusu tabhedilmesi mutat oldu¤undan bu sene de evvel gelen adet, kanun ve cari olan narh üzere bulunan yerlerden cem', tedarik ve ifltira ve tabhettirilmesi emrolunmufltur. 1.5.1634'de her sene Helvahane'ye gönderilen taze nane turflusu tabh ve yarar zarflara konulup vakit ve zaman›yla Mudanya iskelesinden gönderilmesi. 1659 senesi nisan›nda Bursa'da padiflah›n nefs-i nefîsi için taze nane tabholunmak mutad-› kadim olmakla

Bursa'ya gönderilen hassa helvac›lardan birisi marifetiyle Bursa'da bulunan bahçelerden nane sat›n al›narak evveldeki üzere tabhettirip kavi zarflara kodurtup mahal-i münasip olan iskeleye nakl ve yarar sefineye tahmil ve vakt u zaman›yla ‹stanbul'a irsal ve Helvahane'ye teslim ettirilmesi ve bahas› vesair masraflar› için verilegelen 28000 akçenin Bursa Beytülmal-i Âmme ve Hassa ve Galle Pazar› bac› flarap öflrü ve keferenin rak› mukataat›ndan eminlerden al›n›p hak sahiplerine haklar›n›n verilip kimsenin bir akçe ve bir habbesini al›koydurm›yas›n. Nar: Bursa'dan her sene tatl› ve ekfli nar toplan›p saray için “Murabba” denilen maddenin yetifltirilip gönderilmesi de adetti. Bu irsalat her sene devam ederdi. Buna “‹nar-› Rebi” de derlerdi. (sene 1621) Mesir: Eski devirlerde t›marhanelerde k›rk bir türlü bahardan yap›lan bir macuna verilen isimdir ki bu baharlar› deliler dövdü¤ü için büyük ehemmiyet verilirdi. Manisa'da son günlere kadar t›marhanede yap›lan bu macunlar Nevruz denilen Mart'›n 22. günü II. Murad Camii'nin minaresinden ve kubbelerinden etrafa at›l›r. ‹zmir ve civar kazalardan gelen ahali taraf›ndan kap›fl›l›rd›. Bu seyahate ifltirak edenler “Mesire” gittik derlerdi. Bunlar kendi kasabalar›na avdetlerinde merasimle karfl›lan›rlard›. ‹stanbul'da da en meflhur flekerciler macunlar› süslü ve fl›k billur fliflelere, vazolara koyar ve üzerine yald›zl› etiketler yap›flt›r›r ve büyüklere verirlerdi. Yaln›z

Bursa’da K›rklar Meclisi

128


Gençlik y›llar›nda...

Manisa'ya mahsus oldu¤u zannolunan bu adetin Bursa'da da vaktiyle mevcud bulundu¤u bir kay›ttan anlafl›lm›flt›r. 1756 tarihini tafl›yan bu kay›t “Bursa Daruflflifas›'nda mesirden mada meacin tab olunmad›¤› tarz›ndad›r. Süheyl Ünver 1934-1956 y›llar› aras›nda Yahya Kemal’in sohbetlerinde tuttu¤u notlar› Yahya Kemal’in Dünyas› ad›yla bast›rm›flt›. Büyük flairimizi, Bursa ile ilgili tesbitlerinden 1-2 cümle aktararak yad edelim: “Üsküp’te do¤masayd›m yanard›m. Bursay› da pek severim. Bana Üsküpte mi, Bursa’da m› do¤mak isterdin deseler Bursa’y› da isterdim. Fakat Üsküp’ü de arzu ederdim. Üsküp Bursa’ya benzer. Üsküp Bursa’n›n küçük kardefli...” Beyatl› “Kaybolan fiehir” isimli fliirine flu beyitle bafllam›flt›r: Üsküp ki Y›ld›r›m Beyaz›d Han diyâr›d›r Evlâd-› fâtihâna onun yadigâr›d›r.

Bursa’da K›rklar Meclisi

129


Aziz ‹stanbul’un yazar› Üsküplü Yahya Kemal’in ‹stanbul, Rumelihisar› Kabristan›nda bulunan mezar›. Ölüm âsûde bahar ülkesidir bir rinde Gönlü her yerde buhurdan gibi y›llarca tüter Ve serin serviler alt›nda kalan kabrinde Her seher bir gül açar her gece bir bülbül öter

Süheyl Ünver'in vefat›na düflürülen tarih: Nesli tükenenlerden ressam bir ademo¤lu Halûk, gönül adam› hayran bir Osmano¤lu Geldi üçler birlikte daveti f›s›ldad› Hû eyvallah dervifller Hû “Süheyl Envero¤lu” 1406

Son cümle Üsküplü-Band›rmal› Ali A¤abey'den olsun “Azizim, Süheyl Ünver Beyefendi bendenize 'Alici¤im bu dünyada üç tane gerçek dostum vard›r. Biri Feyhaman Bey’dir, biri de sizsiniz' buyururdu.”

Müjde: Türk Tarih Kurumu Kütüphanesinde bulunan Süheyl Ünver’e ait Bursa resimlerinin bas›ld›¤›n› bugün duydum. (11.01.2011)

Bursa’da K›rklar Meclisi

130


Bursa’da K›rklar Meclisi

119


Annesi Buhara’l›, Babas› Kosova’l› Mehmed Akif Ersoy

Bursa’da K›rklar Meclisi

120


Mehmet Akif Ersoy’un “Beyim efendim” diye bafllayan ve flerif Muhittin’e gönderdi¤i 1924 tarihli mektubu.

1873 y›l›nda Kosoval› bir baba ile Buharal› bir annenin o¤lu olarak ‹stanbul'da do¤an Mehmet Akif , 27 Aral›k 1936 tarihinde altm›fl üç yafl›nda ayn› flehirde vefat etmifltir. Osmanl› Devletinin en s›k›nt›l› günlerini yafla yan, ‹stiklâl mücadelesinin en buhranl› dönemlerinde cepheden cepheye koflan Mehmet Akif, kalemini ve kelâm›n› bu yolda cömertçe ve aflkla kullanan kahramanlar›m›zdan bir tanesidir. 1920'de Ankara'da oluflan ilk meclise Burdur mebusu olarak kat›ld›ktan bir müddet sonra Osmanl›'n›n ilk baflkenti Bursa Yunanl›larca iflgal edilir. Bu olay Akif'i derinden yaralar ve günlerce bunun ›zd›rab›yla kavrulur. Milletvekillerinin teklifiyle meclisin kürsüsüne siyah örtü “Pûflide-i Siyah” örtülür. Nihayet 9 May›s 1921'de ikamet etti¤i Taceddin Dergâh'›nda o muhteflem fliir zuhur eder: BÜLBÜL. Daha sonra Ali R›fat Bey taraf›ndan bestelenecek olan bu manzumeyi tamamlad›ktan sonra Akif flöyle bir dip not düflmüfl: “Bu manzume yaz›l›rken Yunan istilas› alt›ndaki topraklar›m›za hususiyle Bursa'ya

dair, elim haberler geliyordu. Tetkikine de imkân yoktu.” Dostu Hasan Basri (Çantay'a) ithaf etti¤i bu fliiri Akif çok sever, tekrar tekrar okurken yüzünün rengi de¤iflirmifl… Biz de bir bölümünü okuyal›m: --Eflin var, âfliyân›n var, bahâr›n var ki beklerdin; K›yâmetler koparmak neydi, ey bülbül nedir derdin? O zümrüt tahta koydun, bir semâvi saltanat kurdun; Cihân›n yurdu hep çi¤nense, çi¤nenmez senin yurdun. Bugün bir yemyeflil vâdî, yar›n bir k›pk›z›l Gülflen, Gezersin, hânümân›n flen, için flen, kainât›n flen. Hazans›z bir zemîn, isterse, flayet rûh-› ser-bâz›n, Ufuklar, bu'd-› mutlaklar bütün mahkûm-› pervâz›n. De¤il bir kayda, s›¤mazs›n-kanatland›n m› eb'âda Hayât›n en muhayyel gâyedir ahrâra dünyâda. Neden öyleyse mâtemlerle eyyâm›n perîfland›r? Niçin bir damlac›k gö¤sünde bir umman hurâfland›r?

Bursa’da K›rklar Meclisi

121


Y›k›lm›fl hânümânlar yerde iflkenceyle k›vrans›n; Serilmifl gövdeler, binlerce, yüzbinlerce do¤rans›n! Dolafls›n, sonra, ‹slâm'›n haremgâh›nda nâ-mahrem… Benim hakk›m, sus ey bülbül, senin hakk›n de¤il mâtem! Yak›n dostu Eflref Edib'in Mehmet Akif Hayat› ve Eserleri ve Yetmifl Muharririn Yaz›lar› (‹st., 1938) isimli eserinde verdi¤i bilgiye göre Akif, Abbas Halim Pafla Bursa Valisi iken birkaç defa Bursa'ya gelmifltir. Özellikle davudî sese sahip Bursal› Emin'in okudu¤u ilahî ve gazellere hayrand›. En çok sevdi¤i ilahi flu sözlerle bafll›yor: Gözüm ki kana buland› fiarab› neyleyeyim Ci¤er ki odlara yand› Kebab› neyleyeyim Bu vesile ile sözleri kendisine bestesi fierif ‹çli'ye ait olan flark›y› m›r›ldanal›m: Ezelden aflinan›m ben ezelden hem-zeban›ms›n Beraber ahde ba¤land›k ne olsan yâr-i can›ms›n Ne olsan zerrenim kalbimde hâlâ çarpar esrar›n Gel ey cânân gel ey can kalmas›n ferdaya didar›n Bursal› yazarlar yetmifl sene sonra onunla ilgili fikir ve de¤erlendirmelerini Bülbülün fiark›s› Mehmed Akif Kitab› ad›yla bir araya getirmifllerdir. Bursa 2007. Bursa O’nu hiç unutmad›. Bursal› yazarlar vefat›n›n 70. y›l›nda O’nu özel bir eserle yadetti.

Hay›r, mâtem senin hakk›n de¤il… Mâtem benim hakk›m: As›rlar var ki, ayd›nl›k nedir, hiç bilmez âfâk›m! Tesellîden nasîbim yok, hazân a¤lar bahâr›mda! Bugün bir hânümans›z serserîyim öz diyâr›mda! Ne hüsrand›r ki: fiark›n ben vefâs›z, kans›z evlâd›, Serâbâ Garb'a çi¤nettim de ç›kt›m hâk-i ecdâd›! Hayâlimden geçerken flimdi,fikrim hercümerc oldu, Selâhaddin-i Eyyûbîlerin Fâtihlerin yurdu. Ne zillettir ki: Nâkus inlesin beyninde Osmân'›n; Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâd› Mevlâ'n›n! Ne hicrand›r ki: En fievketli bir mâzî serâb olsun; O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! Çökük bir kubbe kals›n ma'bedinden Y›ld›r›m Hân'›n; fienâatlerle çi¤nensin muazzam kabri Orhan'›n! Ne haybettir ki: Vahdetgâh› dînin devrilip, tafl tafl, Sürünsün flimdi milyonlarca me'vâs›z kalan dindafl!

Son kitapta, son imzalardan biri. Dr. Tevfik Remzi, Akif’in son hastal›¤›n› teflhis eden dostudur.

Bursa’da K›rklar Meclisi

122


Bursa’da K›rklar Meclisi

123


Vefat›na düflürülen tarih flöyle: Allahuekber, Allahuekber Sizin olsun tören, makber O'na yeter flu rütbesi “YÂR-‹ ÂfiIK-I PEYGAMBER” 1936 ‹stiklal Marfl›m›z’›n flairi kalemi ile “biz”i anlat›rken bir baflka dostu f›rças›yla ayn› kültüre hizmet ediyor, Bursa’y› resmediyordu birlikte seyredelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

124


Bursa’da K›rklar Meclisi

113


Sad›k Vicdanî’nin kartviziti

Mektubî-i Vilayet Sad›k Vicdanî Tebrik ve teflekkür eyler.

Bursa’da K›rklar Meclisi

114


Muradiye Külliyesinden bir detay. Gurbet flehidi fiehzade Cem burada, entrika flehidi fiehzade Mustafa da burada... Büyük mahkemeyi bekliyorlar.

Onu daha çok “Hudâvendigâr Vilayeti Mektupçusu” olarak tan›yoruz. Fakat bu “mektupçu” ifadesi bize bugün için fazla bir fley söylemiyor. Bu bilgi eksikli¤ini gidermek için 7 Kas›m 1864 tarihli kanunda yer alan baz› ifadeleri okumak gerekir: “… Vilâyetin umûr-› umumiye-yi tahririyesi, vilâyet mektupçusu unvan›yla taraf-› devletten mansûb bir memura muhavvel olup ve maiyetinde bir tahrirat kalemi bulunup dairenin kâffe-i mekatibat-› resmiyesi ve evrak›n›n ve kuyudunun muhafazas› bu vas›ta ile icra k›l›nacak ve vilayette bir matbaa olup mektupçulu¤un zir-i idaresinde bulunacakt›r.”84 21 Ocak 1871 tarihli ‹dare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi'nde ise Mektupçunun görevleri ve vilayet matbaas› ile ilgili daha genifl bilgiler vard›r. Bugünkü Vilayet Yaz› ‹flleri Müdürlü¤ünün görevlerini

de yapan ve vilayet protokolünün en üst noktas›nda yer alan bu “mektupçu”lardan biri de 1866 y›l›nda Safranbolu'da dünyaya gelen Ebu R›dvan Sad›k Vicdanî'dir. S›byân Mektebinden sonra Kastamonu Rüfldiye-si'nin mezun olan Vicdanî'nin gönül terbiyesinde ise 1923'de ikinci mecliste Kastamonu milletvekili olarak görev yapan Ahmet Mahir Efendi'nin yeri çok önemlidir.85 1880 tarihinde 14 yafl›nda iken Kastamonu Vilayeti ‹stinaf Mahkemesi Kalemi'ne memur olarak giren Ebu R›dvan, Osmanl› topraklar›n›n çok farkl› yerlerinde görev yapm›fl, 1934'te Kay›kç›o¤lu soyad›n› alm›fl 1939'da ‹stanbul'da vefat etmifl, Merkez Efendi Kabristan›'na defnedilmifltir. Kastamonu'dan sonra görev yerlerini flöyle s›ralamak mümkündür: Görice, Kosova, Kesriye, Kumanova, Basra, Manast›r, Trabzon,Ankara, Hüdavendigâr, Ayd›n.

84 Düstur, I /609 ‹stanbul 1289 85 1925'te vefat eden Ahmet Ma hir Efendi'nin en mefl hur eseri ‹bn Ata ullah ‹skenderi'nin Hikem'ine yapt›¤› iki ciltlik flerhtir el-Muhkem fi fierhi'l-Hikem, ‹stanbul 1323

Bursa’da K›rklar Meclisi

115


1 Kas›m 1917-13 fiubat 1919 tarihlerinde Ankara'da vali vekilli¤i yapan Sad›k Vicdanî'nin yerine bir baflkas› tayin edilirken, Encümen-i Müdiran, dosyas›na flöyle bir not düflmeyi de ihmal etmemifltir: “…Cevaz-› istihdam›na ve kendisi tûl müddet mektupçulukta bulunmufl ve umuru-› idareye kesb-i rusûh ve vukûf etmifl, olmas›na binaen aç›lacak bir mutasarr›fl›¤a tayin k›l›nmak üzere isminin defter-i mahsusuna kayd›na…” 86 28 Temmuz 1919'da Hudavendigâr Vilayeti Mektupçulu¤u'na tayin edilen ve 10 A¤ustos'ta göreve bafllayan Vicdanî, iflgal günlerinde k›sa bir süre bu flehirde vali vekili olarak görev yapm›flt›r: 10 Temmuz23 A¤ustos. Kuva-yi Milliye ile iliflki kurdu¤u gerekçesiyle iflgal kuvvetlerince yakalan›p Mart 1921'de ‹stanbul'a gönderildikten sonra emekli olan Sad›k Vicdanî'nin 1 Haziran 1925 tarihli dilekçesine göre yeniden görev istemektedir: “Müddet-i mazûliyetim ziyadece temâdi etmifl oldu¤undan bir memuriyete tayinim hususunun Dâhiliye Vekâlet-i Celilesine arz ve îfl'âr buyurulmas›n› istida eylerim Efendim. 7 Mart 1341. Bürokratl›¤›n›n yan›nda velûd bir yazar ve flair olan Sad›k Vicdanî'nin en önemli eseri tasavvuf ve tarikatlar tarihi ile ilgili Tomar-› Turuk-› Aliyye'dir. Dört kitaptan meydana gelen eserin birinci kitab›nda Melâmîlik, ikinci kitab›nda Kadirilik, üçüncü kitab›nda Halvetilik tarikat› temel flahsiyetleriyle birlikte ele al›n›p incelenmifltir (‹st. 1922). 1924'de bas›lan son kitapta ise Sufî ve Tasavvuf terimleri hakk›nda bilgi verilmifltir.87 Yazar›n Bektaflilik hakk›ndaki eseri bu güne kadar bas›l(a)mam›flt ›r. Di¤er baz› eserleri flunlard›r: 1-Periflan, ‹st. 1308/ 1891 2-Negamât-› Vicdaniye Kastamonu 1312/ 1894 3-Hitabiyyat, Bursa 1338/ 1922 4-Tefe'ülnâme-i ‹mam Suhreverdî, ‹st. 1330/ 1915 5-Gülbank-› Cihad-› Ekber, Ankara, 1333/ 1915 6-Paras›z, ‹stanbul, 1337/ 1921 Mustafa Sad›k Vicdanî'nin son eseri farkl› bir konudad›r. 88 Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm Niçin Çok Evlendi, ‹stanbul, 1928

86 Genifl bilgi için b k Ali Birinci - ‹s mail Kara Mektupçu Mutasavv›f Ya zar Sad›k Vicdanî, Tarih ve Toplum say› 78 87 Eser ‹rfa n Gündüz taraf›ndan y eni harflere aktar›lm›fl t›r, ‹stanbul 1995 88 A hmet Karadut'un sadelefltirmes iyle 2004 y›l›nda Ankara 'da bas›lm›flt›r

Bursa’da K›rklar Meclisi

116


kalemini istedi¤i gibi kullanmaya iktidar hâs›l etmifl oldu¤una eserleri flahittir. Ciddî eserleri gibi latife ve mizah vadisinde yazd›¤› yaz›lar da güzeldir.”89 Ceride-i Sûfiye mecmuas›nda da naz›m ve nesirleri yay›nlam›flt›r. Arif ol, nefsini bil, gönlüne bak, kendini gör Sonra Allah'›n› bilmek sana âsân olsun. Baflka yerde arama Hakk'›, gönül Hak evidir. Kendine gel ki; o Hak sende nümâyân olsun. Bursa'ya tayin edildi¤i sene yaz›p tek sayfa halinde Hüdâvendigâr Vilayet matabaas›nda tab olunan ve yirmi dörtlükten meydana gelen “Lailaheillallah” bafll›kl› fliirinin (karfl› sayfada) ilk ve son dörtlükleri flöyledir. Ey tâbi-i nefs u heva Olmaktad›r ömrün heba Geçsin de art›k masiva Gel halka-i tevhide gel Vicdâni-i Sad›k dahi Geçsin o cisr u berzah› Tuta elinde ya ahi Gel halka-i tevhide gel Yaklafl›k yüz sene önce yaz›lan flu m›sralarda ki sade Türkçe dikkat çekicidir. Tomar-› Turuk-› Aliyye’nin Melamilik bölümü.

fiiirlerini ihtiva eden “Periflan” isimli eseri için Muallim Nâci flu dörtlü¤ü söylemifltir. Sad›k m› olmaz kendine bir flair-i mâhir demek, Vicdanî-i hofl meflrebin asâr› cemiyetlidir. Mecmuay-› asâr›n› bir kere tetkîk eyleyin, ‹smi “Periflan”d›r fakat efkâr› cemiyetlidir. Son As›r Türk fiairleri'nin yazar› ‹bn'ül Emîn Mahmut Kemâl (öl. 1957) ise flunlar› yaz›yor: “Vaktiyle Selanik'te inkiflâr eden Mütalaa gazetesinde (say› 47) merhumun Nefs unvanl› mutasavv›fâne ve fad›lâne bir makalesini okumufl ve muavenet-i kalemiye'de bulundu¤um o gazeteye takdîrkârâne bir makale yazm›fl idim. Bu vesile ile tan›flt›k. ‹stanbul'da bulundu¤u zamanlarda çok görüfltük. Okudu¤unu anlam›fl, naz›m ve nesirde

Allah derim gökyüzüne bakarken Allah derim gözüm yafl› akarken Allah derim aflk›n beni yakarken Ulu Tanr›m ululukta eflin yok Kullar›n›n senden dilekleri çok Hicivle kar›fl›k olarak “paras›z”l›¤›n› anlatan ve 24 Kânunievvel 1326'da Bursa'da yazd›¤› uzun fliirinin son m›sralar›yla söze son verelim: Paras›zd›r flimdi Vicdanî bütün ehl-i maafl Kaplam›flt›r hepsini ser tâ be pâ bir irtiâfl Etmemek kabil midir flu halete karfl› telafl Pey vuran yok ç›ksa da pazara minderle ferrafl Va'de-i imhal ehl-i sûk ise pek dil hirafl Koyma ya Rab! Kimseyi dünyada asla paras›z Amin!

Bursa’da K›rklar Meclisi

117


Sad›k Vicdani’nin vali oldu¤u Hüdavendigar vilayetinin kalbi Ulucami ve Erkek Lisesi’nin görünüflü.

Bursa 8 Temmuz 1920 de iflgal edildi. ‹flgal iki y›l iki ay iki gün sürdü. Bu süre içinde birçok flair duygular›n› fliirle terennüm etti. Bu fliirlerden biri de 9 May›s 1921 de Ankara Taceddin Dergâh›'nda yaz›ld›. Evet Burdur mebusu Mehmet Akif Bey söz istiyor. Tomar-› Turuk-› Aliyye’nin ikinci kitab›: Kâdiriyye.

Bursa’da K›rklar Meclisi

118


Bursa’da K›rklar Meclisi

107


‹bnü’l-Emin Mahmud Kemâl ‹nal

Bursa’da K›rklar Meclisi

108


Mehmet Akif'in çocukluk arkadafl›, Duyûn-› Umumiye dairesinde Halil Nihad, Faz›l Ahmed ve Ahmed Haflim'in mesai arkadafl›, Prens Abbas Halim'in yard›m›yla 1936 da hacca giden, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel taraf›ndan Kütüphaneler Tasnif ‹flleri ‹lmî Müflavirli¤ine getirilen Mahmud Kemal'i rahmetle, sayg›yla, g›btayla ve hayranl›kla an›yoruz. Cumhuriyet öncesi ile Cumhuriyet sonras›n› birbirine ba¤layan sa¤lam “köprü”lerden biri olan ‹bnu'l Emin'in bitmez tükenmez gayreti kadar kendine has tav›r ve uslübu da dikkat çekicidir. Çocuklu¤undan beri toplad›¤› bilgi ve belgeleri, zengin ve renkli koleksiyonlar›, gazete, dergi, hat ve levhalar› ‹stanbul Üniversitesi kütüphanesine ba¤›fllarken, ‹stanbul Mercan'daki gayri menkulünü de(fiimdi ‹bnu'l Emin ‹flhan›) ‹stanbul ‹mam Hatip Okuluna ba¤›fllam›flt›. Bu okulda okuyan bir kifli olarak onu vicahen tan›yamad›msa da kendimi onun “ekme¤ini yiyen” biri olarak görüyorum.

Akkufl gibi zevat›n teflrifiyle aç›l›r. Bu arada iki kifliden takriz gelir. Diyanet ‹flleri Baflkan› Ahmed Hamdi Akseki ve ‹bnü'l Emin Mahmud Kemal ‹nal. Yaz› Fehameddin'e hitaben yaz›lm›flt›r. Fehameddin Ulusoy, Yadigâr-› fiemsî sahibi Mehmed fiemseddin Efendi'nin o¤lu olup 1985'te, Kaz›m Baykal ise 1993'te Hakk'a yürümüfltür. Her ikisinin de kabri Emir Sultan mezarl›¤›ndad›r. Baykal'›n Fehameddin Efendi ile birlikte haz›rlad›klar› eser Kadir Atlansoy'un gayreti ve Kurum'un himmetiyle y›llar sonra bas›lm›flt›r. (Bursa, 1999)

Onun dünya çap›nda de¤erli olan eserlerini burada say›p dökecek de¤ilim. Ancak bizim toplumumuzda flöyle bir gelenek vard›r. Ölen insanlar›n ard›ndan 40. gün dinî toplant›lar yap›l›r. Kur'an, Mevlid ve ‹lahiler okunur. Onun için okundu mu, okunuyor mu bilmiyorum. Ama onun 23 Haziran 1955 tarihli Vakfiye'sinde flu cümleler var: “Mevlid masraf› için k›rk alt›n lira. Vefat›mdan, halk›n adet edindi¤i bir k›rk gün sonra de¤il befl on gün sonra Bayezid camiinde okunacakt›r. Aflr-› flerifler, tevflihler ile usul u adab›na kemal-i riayetle ‹mam Hatip Mektebi talebelerine okutturulmas› münasip olur.” fiimdi size onun Mevlid'le ilgili bir yaz›s›n› menk›besiyle birlikte sunmak istiyorum. Bursa'da felsefe ö¤retmeni Kaz›m Baykal baflkanl›¤›nda 1946'da kurulan Eski Eserleri Sevenler Kurumu, Mevlid nâz›m› Süleyman Çelebi'nin türbesini yapt›rmak ister. Y›l 1948. Bilindi¤i gibi 1925'te tekkelerle birlikte türbeler de kapat›ld›¤› için Kurum tepki görür. “Devrimler elden gidiyor” sesleri yükselmeye bafllar. Fakat ayn› y›llarda An›tkabir'in yap›l›yor olmas› imdada yetiflir. Türbenin plan› ve farkl› yerlerde yaz›lacak kitabelerin metni için yar›flmalar aç›l›r. Kaz›m Baykal bir taraftan türbenin yap›m›yla u¤rafl›rken di¤er taraftan da bir Mevlid metni ortaya koymaya çal›fl›r. Bu arada baz› meflhur kiflilerle yaz›flma yaparak haz›rlamakta oldu¤u esere takriz yazmalar›n› istirham eder. Türbe 14 aral›k 1952 tarihinde devlet erkan›n›n yan›nda ‹stanbul'dan Sadettin Kaynak, Esat Gerede, Hasan

‹flte ‹bnü'l Emin'in Süleyman Çelebi ve Mevlid ile ilgili kanaatleri. ‹flte kendinden önceki insanlar›n yadigarlar›n› toplamaya bir ömür veren insan›n 60 senelik bir yadigar›: Muhterem Fahamüddin Vilâdet-i nebeviyye manzume-i flerifesiyle naz›m› Süleyman Çelebi hazretleri hakk›nda gayretli arkadafl›n›z Kâz›m Baykal ile beraber yazd›¤›n›z risaleyi bana okudu¤unuz esnada hissetti¤im hazz› size söylemifltim. Vücud-i fanisi Bursa'ya ve eser-i bakisi diyar-› islâma fleref veren Çelebi merhum, ne mes'ud insand›r ki ruh'ül-kâinat efendimizin iltifat› seniyyelerine mazhar

Bursa’da K›rklar Meclisi

109


‹bnu’l-Emin’in Fehamettin Efendi’ye gönderdi¤i yaz›.

Bursa’da K›rklar Meclisi

110


olarak manzume-i mübarekesi, memalik-i islâmiyyenin her cihetinde as›rlardan beri okunmufltur, hala okunuyor ve ebediyyen okunacakt›r.Asfiyay-› ümmetten Hüseyin Vassaf merhumun bu manzumeye ve nâz›m›na dair neflreyledi¤i risaleye yazd›¤›m makalede de söyledi¤im gibi befl as›rdan beri yetiflen flairlerin bir k›sm› ayn› mevzuda manzumeler tertip ettiler. Bunlar›n ekseri flairiyetçe belki Süleyman Çelebi'ye faiktir, fakat hangisinin manzumesi hazretin manzumesi derecesinde ehl-i iman›n ra¤betini kazand›.Risaleniz kadirflinasl›¤›n›za nümune oldu¤u için takdire lây›kt›r. Söylemeye hâcet yoktur ki kadirflinasl›k, hak flinasl›ktan tevellüd eder. Hakk'› izhar edenler Hakk'›n rahmetine nail olur. Vatan›m›z›n her köflesinde as›rlardan beri yetiflen meziyet sahiplerinin bir ço¤u eserler gibi mechulümüzdür. Vatan›n›, milletini sevenler her türlü gayret sarfederek risaleniz gibi eserler vücuda getirmeli, geçmiflleri gelenlere ve geleceklere tan›tmal›d›r. Bu hususta çekilecek zahmetler ayn-› rahmettir.

Bursal› Mehmet Tahir’le ilgili bir kitap yazan Hüseyin Vassaf’a ‹bnu’l-Emin’in teflekkür mek tubu ve imzas›

Meflayihin “himmetli”lerinden oldu¤unu müteaddid eseriyle isbat eden merhum baban›za hayrulhalef olman›z› temenni ederim. Hin-i mülâkatta söyledi¤im veçhile fleyhul-islâm Ebul-hayr Ahmed Efendi Rumeli kazaskeri iken Mevlid k›raetinin hangi as›rda zuhur etti¤i hakk›ndaki malumat›n› yazmas›n› bilahere fle yhulislâm olan efad›li ulema ve fluaradan Küçük Çelebizâde ‹smail As›m efendiden istemifltir. O k›ymetli flair ve müverrihin yazd›¤› makalede beyan etti¤ine göre: Eril meliki Ebu Said-i Kevkeri ‹bn-i Zeynuddin Ali ‹bni Sebüktekin 630 senesi hicriyyesinde ilk defa akd-i meclis edip Mevlid k›raet etmifltir. Bu madde ‹mam-› Celâleddin-i Süyuti'den istifta edildikte bidat-i hasene oldu¤unu ifta eylemifltir. ‹stanbul'da da meclis akd edilerek Ayasofya ve Fatih camilerinden okunmufltur.81 Sizin ve arkadafl›n›z›n bu eseri vücuda getirmek için

81 Mevlid k›raetinin, ahkâm-i din iy yeye tealluku olmay›p teberrük ve teyemmünd en iba ret bulundu¤u halde dinin fleriat ve kavaidinden imifl gibi bir zamandan b eri “filan ›n vefat›n›n 40. Günü o ld u¤u cihetle” denilerek mevlid o kutturuld u¤u, gazetelerde görülmekted ir. K›ra etin 40. Güne hasredilmes inin sebebini ben bilmiy orum, bilen varsa bildirsin de hakikati ö¤renelim. (‹bnülemin)

Bursa’da K›rklar Meclisi

111


vaki’ olan gayret ve himmetinize aid takdirimi tekrar ile söze hitam veriyorum. Cenab-› Hak cümlemize hüsn-i hatime ihsan buyursun. ‹stanbul 1 Haziran 1948 / Mahmud Kemal ‹nal Üstad için söylenen meflhur beyti biliyoruz: 82

Vefat›na düflürülen tarih flöyledir: 83 Tarih ve kültürümüz onunla dile geldi Alim ve ariflere yeni bir hayat geldi Vefat haberi için dört kutup flöyle dedi “HÛ HÛ HOfi SADA SAH‹B‹ ‹BNÜ'L EM‹N GELD‹” 1377

Hezâr g›bta o devr-i kadim efendisine Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine

‹bnü’l-Emin Mahmut Kemal ‹nâl’›n ve kardeflinin mezar tafl›

el-Hac es-Seyyid ‹bnnu’l-emin Mahmud Kemâl gufire lehu 25 fievval 1376 se-Seyyid ‹bnu’l-emin Ahmed Tevfik gufire leh 4 fievval 1341 ‹bnü’l-Emin gibi bir dehan›n herkesi be¤enmemesi tabiidir. fiimdi onun “okudu¤unu anlam›fl, naz›m ve nesirde kalemini istedi¤i gibi kullanmaya iktidar has›l

etmifl oldu¤una eserleri flahittir” diye övdü¤ü bir zat› kürsüye davet etme zaman›d›r.

81 Mevlid k›raetinin, ahkâm-i din iy yeye tealluku olmay›p teberrük ve teyemmünd en iba ret bulundu¤u halde dinin fleriat ve kavaidinden imifl gibi bir zamandan b eri “filan ›n vefat›n›n 40. Günü o ld u¤u cihetle” denilerek mevlid o kutturuld u¤u, gazetelerde görülmekted ir. K›ra etin 40. Güne hasredilmes inin sebebini ben bilmiy orum, bilen varsa bildirsin de hakikati ö¤renelim. (‹bnülemin) 82 ‹ bnü'l Emin için söylenen bu b eytin, ön ce ikinci m›sra› Süleyman Nazif taraf›nda n söylenmifl y ›lla r sonra Yahya Kemal Bey atl› birinci m›s ra ile beyti tamamla m›flt›r. 83 Son As›r Türk fiairleri'nde yer alan bendenizle ilgili (!) cümle fl öyledir: “Bu gün ebced hesab›yla manzum tarih yazan y oktur. A ma -eski usülde tahsil g ördükleri ha ld e ebced i nihayetine kadar do¤ru okuyamayan- b az› alimler men sur tarihler yazma kta do¤rusu pek ileri gitmifllerdir. (!) IV/2093

Bursa’da K›rklar Meclisi

112


Bursa’da K›rklar Meclisi

101


Ya Hazret-i Süleyman Çelebi el-Burseviî

Bursa’da K›rklar Meclisi

102


Bu güzelli¤in dünyada ikincisi yok. Fark›nda m›y›z?

‹nsanlar›n gönüllerine ›fl›k tutan en büyük kaynak dindir. Daha sonra alim ve sanatkârlar bu ›fl›k kayna¤›ndan ald›klar› güçle söz konusu mesaj› de¤iflik yollarla insanlara aktarm›fllard›r.

Mevlid, bütün insanl›¤a “rahmet” olarak gönderilen Hz. Peygamber'in hayat›n› k›saca anlatan bir eserdir. Manzum olarak, sade bir Türkçe ile kaleme al›nan eserin orijinal ad› Vesiletün-necat = Kurtulufl Vesilesi'dir.

Alim, ârif ve sanatkârlar›n ortaya koydu¤u eserlerin bir k›sm› mahallî s›n›rlar› aflarak her co¤rafyaya uzanm›fl, mahallî kültürleri aflarak uluslar aras› bir kabule mazhar olmufltur. Bugün “dünya klasikleri” ad›n› alan eserler söz konusu gayretin yadigârlar›d›r. Her toplum bu eserlerde kendini besleyebilecek bir damar, kendini güçlendirebilecek bir kanal bulmufltur, bulabilmifltir, bulabilmektedir.

Yüzy›llardan beri Hz. Peygamber'e afl›k olan yüzlerce flair bu konuda eser vermifl, Arapça, Farsça baflta olmak üzere pek çok dilde flaheserler ortaya koymufltur.

Bu topraklarda kaleme al›n›p üç k›tada dinleyici ve okuyucu bulan kitaplardan biri de Mevlid'dir. Ulu cami imam› Süleyman Çelebi taraf›ndan 600 sene önce 1409'da manzum = fliir olarak yaz›lan bu metin yüzy›llard›r insanlar›n dillerinde ve gönüllerinde yaflamaktad›r.

Osmanl› toplumunda da konu ile ilgili pek çok “mevlid” yaz›lm›flt›r. Fakat hiç biri Süleyman Çelebi'nin eserinin gördü¤ü ilgi ve sevgiye mazhar ol(a)mam›flt›r. Mevlid orijinal diliyle bütün Osmanl› topraklar›nda makamla okundu¤u gibi, Boflnakça, Arnavutça, Gürcüce, Arapça baflta olmak üzere bir çok dile de çevrilmifltir. ‹lk zamanlar sadece Mevlid kandillerinde yap›lan bu merasimler zamanla yayg›nlaflarak hayat›n her alan›na girmifl, do¤um - ölüm günleri kadar dü¤ün - derneklerin de ayr›lmaz bir parças› haline gelmifltir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

103


Yüzy›llard›r aflkla, flevkle ok unan Mevlid’in ilk sayfalar›. Hattat: Ahmed Kâmil

Ve Ulu Cami… On iki ay›n sultan› olarak isimlendirilen Ramazan ay›n›n gerçekten ayr› bir saltanat› vard›r. Her seferinde coflkulu “hofl geldin”lerle karfl›lanan, hüzünlü “elveda”larla u¤urlanan Ramazan ay› dinî hayat›m›za unutulmaz izler b›rakan bir mevsimdir. Herkesin çocukluk hat›ralar›n›n bir bölümü bu “flehrayin” ile ilgilidir. Bunun da merkez mekân›, do¤up büyüdü¤ümüz köyün, mahallenin, beldenin, flehrin camisidir, mescididir, dergâh›d›r. Yaklafl›k yedi as›rdan beri Ramazan ay›yla iç içe olan Bursa da bu flehirlerden biridir. Ramazan'da yaflanan dinî vecd ve coflkunun merkezi 1399 (802) y›l›nda Hac› Bayram Veli'nin mürflidi Somuncu Baba'n›n hutbesiyle hizmete giren Ulu Cami'dir. Asl›nda ülkemizde pek çok ulu cami vard›r. Ama bu kelime bize öncelikle Bursa Ulu Camii'ni hat›rlat›r. Yedi as›rdan beri milyonlarca insan bu mukaddes çat› alt›nda

mü'min olman›n huzurunu duymufl, müslim olman›n zevkini yaflam›flt›r. fiüphesiz camilerin hepsi “Beytullah”›n flubesidir ve mukaddestir. Ancak baz› camilerin heybet ve mehabeti daha derin ve daha kavray›c›d›r. Dün oldu¤u gibi bugün de Ramazan'da dinî hayat›n nabz› bu mekânda atar. Bunun sebepleri çok ise de bir iki tanesine iflaret etmekle yetinilecektir. Yirmi kubbe ve muhteflem minareleriyle semaya aç›lan cami-i kebir görme ve iflitme duyular›m›za hitap ederek gönlümüzü doyurmaktad›r. Fizikî ihtiflam›na paralel olarak hat sanat›m›z›n flaheserlerini ihtiva etmesi, gözlerin bayram etmesine zemin teflkil etmektedir. Güzel sesli insanlar›n Kur'an-› Kerim ve dûa okumalar› bu lahutî atmosferi zenginlefltirmekte eflsiz flad›rvan›ndan dökülen su fl›r›lt›s›yla birlikte Lâhûtî bir koroya dönüflmektedir. Art›k Yunus'un ilahisi okunabilir:

Bursa’da K›rklar Meclisi

104


Hüseyyin Vassaf’›n Mevlid flerhi: Gülzâr-› Aflk= Aflk›n Gülbahçesi. Yeni harflerle bas›ld›.

fiol cennetin ›rmaklar› Akar Allah deyu deyu Ç›km›fl islâm bülbülleri Öter Allah deyu deyu. Böyle bir derunî hali yaflad›ktan sonra bu camide, müezzinlik, imaml›k ve vaizlik yapm›fl olan Üftade hazretlerinin duygular›na kat›lmaz m›s›n›z? Ya cami'al kebir ve yâ mecma'al kibâr Tûbâ limen yezürüke fi'l-leyli ve'n-nehar Cami'nin bat› kap›s›na yak›n direklerden birine levha olarak as›l› olan bu beytin manzum tercümesi flöyle yap›labilir: Ey muhteflem mabedim cemaatin ne kutlu, Seni gece ve gündüz görenlere ne mutlu!

Ramazan ay›nda özellikle ikindiden sonra daha uhrevîleflen camide iftar sükûnetini haber veren hareketlenmelerle beraber kandillere yönelik hizmetler de bafllar. Mahyalar ise daha önce haz›rlanm›flt›r. Titreflimleriyle herkesi ezan gibi ulu mabede davet etmektedirler. Bir baflka ifade ile mahya iflitme engellilere ezan ise görme engellilere mesaj sunmaktad›r. Osmanl› Devleti'nin ilk baflkenti bu flehrin en muhteflem yap›s› olan Ulu Cami, t›pk› devlet gibi yetmifl iki millete hizmet veren bir yerdir. Onun Ramazan atmosferinden sadece Bursal›lar de¤il de¤iflik sebeplerle bu flehirde bulunan farkl› ›rk ve co¤rafyalara mensup misafirleri de nasibini alm›flt›r. Onun flad›rvan›nda Kuzey Afrikal› ile Güney Hindistan'dan gelen tüccar› abdest al›rken

Bursa’da K›rklar Meclisi

105


görebilece¤imiz gibi Buharal› ve Bosnal› dervifli sohbet ederken de bulabilirsiniz. Özellikle Ramazan aylar›nda Ulu Cami pek çok faaliyete kucak açmakta adeta yirmi dört saat hizmet vermektedir. Vaaz dinlemek isteyen, Kur'an dinlemek isteyen, sohbet dinlemek isteyen kendine uygun bir halka bulabilmektedir. ‹tikâfa girenler kendi kozas›n› örerken dinî ilimleri tahsil etmek isteyenler de ders rahlesinin etraf›nda bir araya gelebilmektedir. Günlük mukabelesini dinledikten sonra evinin yolunu tutanlar oldu¤u gibi flad›rvan suyu ile iftar›n› açt›ktan sonra namaz ve niyaza devam edenler de vard›r. Teravihler ise mevsimin en renkli ibadetidir. Bu haliyle ulu mabed tam bir “Halk Üniversitesi”dir. fiüphesiz dünkü Bursa'n›n ramazan›n› derinden duyabilmek ve ibadetin zevkine varabilmek için ziyaret etmemiz gereken mekânlardan biri de dergâhlard›r. Özellikle musikiye aflina olan fleyh efendilerin yönetiminde olan dergâhlarda farkl› bir atmosfer oluflmakta güzel söze güzel ses efllik etmekte ve dostluklar pekiflmektedir. Ulu Cami'nin kürsüsünde ramazanlarda vaaz eden Rumelili ‹smail Hakk› Bursevî bu mübarek ay›n geliflini sevinçle karfl›lamaktad›r:

Geldi ol flehr-i safa mâh-i vefâ Hamdülillah çeflm-i can buld› cila Ma¤firet-cu ol Huda'dan Hakk›yâ Geldi mâh-› rahmet-i Hak Ramazan K›l teravihi Safalar bulagör ‹t tesâbihi vefalar bulagör Zikr u taat nuru ile dalagör Hamdülillah geldi mâh-› Ramazan Ayn› kürsünden cemaate hitabeden bir baflka sufî - flair de Malatyal› Niyazî-i M›srî'dir. O da bu güzel zamanlar›n bitifline üzülmektedir: Yine firkat nâr›na yand› cihan Hasreta gitti mübarek Ramazan Nur ile bulmufldu alem yeni can Firkata gitti mübarek Ramazan Cem olub Hakka münacat edelim Nur-› Kur'an ile do¤ru gidelim Bilmedik kadrin Niyazî nidelim Ey diriga gitti flehr-i Ramazan Ulucami'nin hizmete aç›l›fl›na düflürülen tarih flöyledir: Ulucamimiz için yüz bir tekbirle Söylediler tarihin: “OSMANLI” 802 Söz s›ras› bir Osmanl› beyefendisinde.

Bursa’da K›rklar Meclisi

106


Bursa’da K›rklar Meclisi

97


M. fiemseddin Canpek

Bursa’da K›rklar Meclisi

98


Muradiye'de Kediler Tekkesi olarak da bilinen Mir-i Büdelâ dergâh›n›n son fleyhi Mehmed fiemseddin Efendi'dir. 1886 y›l›nda Bursa'da do¤mufl 24 Temmuz 1965 günü vefat etmifl ve Emir Sultan Mezarl›¤›'na defnedilmifltir. Babas› ayn› dergâh›n postniflini Necmeddin Efendi'dir.(öl.1908) Yad›gâr-› fiemsî'de verilen bilgilere göre söz konusu dergâhta hizmet veren fleyh efendiler flunlard›r: Ahmed Efendi (öl. 1007/1598) Abdülkerim Efendi (öl.1100/1688) ‹smail Efendi (öl. 1140/1727) ‹smail Efendi (öl. 1218/1803) Selim Baba (öl. 1296/1878) Ahmed Efendi (öl. 1302/1884) Necib Baba (öl.1296/1878) Osman Necmeddin Efendi (öl.1326/1908) M. fiemseddin Efendi (öl. 1965) Halvetî tekkesi olarak kurulan dergâh zamanla baflka tarikatlara mensup fleyhlerin yönetimine de girmifltir. ‹lk fle yhler halveti olup Selim ve Ahmed Efendiler Rifaî, Necib Baba Bektaflî, Necmeddin ve fiemseddin Efendiler de Halidî-Nakflî' tarikat›na mensuptur.. 1908'de babas›n›n vefat› üzerine görevi imtihanla devralan M. fiemseddin Efendi 1925 y›l›na kadar bu hizmeti sürdürmüfl, tekkeler kapat›ld›ktan sonra Muradiye'de Koca Naib Camiî imaml›¤›na atanm›flt›r. Yak›n dostlar›ndan emeklisubay Sabri Kalyoncuo¤lu'nun verdi¤i bilgiye göre Bursa Örücüler Kooperatifinin kurucusu ve baflkan› olan fiemseddin Efendi ‹stiklâl Harbi y›llar›nda askerlere çorap, fanila dokuyarak cihad› desteklemifltir.

Baz› fliirlerin sonunda yaz›l›fl tarihleri de verilmifltir. (Haz›rlayan Orhan Bilgin, ‹st. 1990) Nasihat-› fiemsî bafll›¤›n› tafl›yan dörtlüklerinden meydana gelen fliirini söyledi ve gitti:

Babas› Necmeddin Efendi ‹stanbul, Çarflamba'da ‹smet Yanyavî'nin (öl. 1289/1872) yan›nda yetiflti¤i için saray çevresiyle de diyalog kurmufl hatta fiemseddin Efendi'nin sünnet merasimleri fiehzâde Selim ile birlikte sarayda yap›lm›flt›r. 1947 y›l›ndan sonra fliir yazmaya bafllayan fiemseddin Efendi'nin Divan'›nda yer alan manzumeler daha çok dinî-ahlâkî nasihatler fleklindedir. Tasavvuf büyüklerinin ve tarikatlar›n isimlerine pek yer verilmeyen fliirler, Ramazan, Bayram, Kandil geceleri, Aflure günü gibi konular etraf›nda müellifin his, fikir ve düflüncelerini ihtiva etmektedir. Farkl› uzunluklarda 136 manzumeyi ihtiva eden Divan, geleneksel divan tertibinde de¤ildir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

Hâlidî Dergâh ›

99


Nerden gelip gideriz? Duydun mu biz ne deriz? ‹sm-i “Hû” zikrederiz, Allah deyip gideriz.

Kibr u tu¤yân eyleme, Lütfe, küfrân eyleme, Hakk'a isyan eyleme, Allah deyip gideriz.

Haz›r varken araba, Bunda kalma gurabâ, Al s›rt›na bir abâ, Allah deyip gideriz.

Kalan var m› cihanda? Gider gedâ sultan da Dünya ile revanda, Allah deyip gideriz.

Bir köprüden geçeriz, Anda flerbet içeriz, Bir gün olur göçeriz, Allah deyip gideriz.

Sehâ büyük ameldir, Dîne esas, temeldir, Velâyete bedeldir, Allah deyip gideriz.

Zâten ne var gidecek, Tûl-i emel bitecek, Ahbâb seni itecek, Allah deyip gideriz.

Aflkd›r cân› besleyen, Hakk sözünü sesleyen, Ademleri dersleyen, Allah deyip gideriz.

Bulduk “Habib” yolunu, Tuttuk cânan kolunu, Kovmaz elbet kulunu, Allah deyip gideriz. Aç dîdeni yâre gel, Yol bilmezsen ara gel, Da¤› b›rak dâra gel, Allah deyip gideriz.

Atefl meflreb bilemez, ‹blis nârd›r dilemez, Nar da nûra gelemez, Allah deyip gideriz. Gör Halil'in nûrunu, Yakt› Nemrut nâr›n›, Ver sen dahi var›n›, Allah deyip gideriz.

Tafllar konur bafl›na, Kimse bakmaz kafl›na, Bu bir yoldafl, âflinâ, Allah deyip gideriz.

Cürmümle ben giderim, fiemsî çoktur kederim, Geldi sâil bak derim, Allah deyip gideriz.

Geldi¤imiz adem'dir, Gafletimiz nedendir? Kazanc›m›z bu demdir, Allah deyip gideriz.

Gücendirme yâr›n›, Yakars›n öz cân›n›, Sabreyle al flân›n›, Allah deyip gideriz.

Ehl-i beyt'den al haber, Ebû Bekr ile Ömer, Dahi Osman u Haydar, Allah deyip gideriz.

Gitme flerrin bafl›na, fieytan gelir pefline, Kar›flma Hakk ifline, Allah deyip gideriz.

fiemsî acep neyliyor? Hep nasihat söylüyor, Dûa talep eyliyor, Allah deyip gideriz.

Deme bir kez intikam, Hakk'a eyle i'tisâm, Vekil eyle ves-selâm, Allah deyip gideriz.

‹tme nefse hiç tamâ, Hakk'› dinle ver semâ, Ruhuna ver hep fluâ, Allah deyip gideriz.

Bakma âlem ifline, Düflme insan pefline, Verme siklet bafl›na, Allah deyip gideriz.

Ak›tanlar gözyafl›, Do¤ruluktur her ifli, Hakk'a dalm›fl bir kifli, Allah deyip gideriz.

Vediâd›r hep mal›n, Çocuklar›n, iyâlin, Hofl görünsün misâlin, Allah deyip gideriz.

Gel kanaât ehli ol, “Lâ yufnâ” kenzini bul, Do¤ru yoldur ifl bu yol, Allah deyip gideriz.

Tîyb olmal› yeme¤in, Müsmir olur eme¤in, Biz gelmeyiz demeyin, Allah deyip gideriz.

Emirsulta n Mezarl›¤›. “Allah deyip gideriz”.

Koca Nâib Camii imam› ile birlikte Ulu Cami'nin dillere destan imam›n› ziyaret edelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

100


Bursa’da K›rklar Meclisi

91


Ya Hazret-i Lamiî Çelebi

Bursa’da K›rklar Meclisi

92


Çekirge meydan›n da Lâmi Çelebi Camii Caminin sa¤›ndaki binalar da solundaki binalar gibi olsayd› ne güzel ol urdu.

Bursa'da yetiflen âlim, ârif ve sanatkârlardan biri de Lamiî Çelebi diye tan›nan Mahmud b. Osman'd›r. Yeflil Cami'nin dünyaca meflhur nak›fllar›n› yapan Nakkafl Ali dedesi, Dilflad Hatun annesidir. Gelene¤i takip ederek medrese ilimlerini tahsil etti. Muradiye Medresesi'nin müderrislerinden istifade etti. Daha sonra tasavvufî konulara ilgi duydu. Çevresindeki dervifllerden istifade etti. Emir Ahmed Buharî ile karfl›lafl›nca arad›¤›n› buldu ve ona intisab etti. Böylece Buhara ile Bursa bir defa daha kucaklaflt›, bütünleflti. Emir Ahmed Buharî (öl. 1516) Nakflibendili¤i Osmanl› topraklar›na tafl›yan Simav'l› Abdullah ‹lahî ile bu bölgeye gelmifl daha sonra ‹stanbul'a intikal ederek tekke kurmufl olan bir gönül adam›d›r. Türkçe fliirleri Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatç› taraf›ndan haz›rlanm›fl ve Kültür Bakanl›¤›'nca yay›nlanm›flt›r. (Ankara 1998) Lamiî Çelebi de mürflidi gibi flair sufîlerdendir. Divan'›n›n d›fl›nda befl yüz senedir hiç elden düflmeyen eseri Nefahatu'l-Üns (Dostluk Esintileri) tercümesidir. Molla Cami taraf›ndan Farsça olarak kaleme al›nan eser, mutasavv›flar›n hayat hikâyele rini, fikir ve düflünceleriyle birlikte aktaran klasik bir kaynakt›r. Evliya Menk›beleri ad›yla neflredilmifltir.(S. Uluda¤ - M. Kara, ‹st. 1996) Nefahatu'l-üns'ü ayn› yüzy›lda Ça¤atay Türkçesine ise Ali fiir Nevayî aktarm›flt›r. Nesayimü'l mahabbe, nflr. Kemal Eraslan, ‹st. 1979)

Bursa’da K›rklar Meclisi

Lami Çelebi’nin bir eseri.

93


Lâmiî Çelebi’nin mezar tafl›

Nakkafl Ali Mescidi Haziresi Hisar içi

Kanunî Sultan Süleyman'a Bursa ziyaretinde takdim edilmek üzere yaz›lan ve bu flehrin tarihî dokusu meslek erbab› ve kapl›calar› hakk›nda bilgi veren fiehrengiz-i Bursa isimli eseri de meflhurdur. (Nflr. M. ‹sen - B. Burmao¤lu) Ne onun gibi var kûh-i felek-çehr Ne Bursa gibi gök alt›nda bir flehr Ek bilgi: 1520 y›l›nda Prizren'de do¤an uzun y›llar Bursa'da yaflayan, “Bursa yeryüzünün cennetidir” diyen Âfl›k Çelebi'nin de (öl. Üsküp 1572) Bursa fiehrengizi isimli bir eseri vard›r. En meflhur eseri ise Meflairu'flfluara'd›r. (Nflr. Filiz K›l›ç, ‹stanbul 2010) Otuzdan fazla tercüme, telif, manzum - mensur esere imza atan Lamiî Çelebi'nin o¤lu Dervifl Mehmet de Lemî mahyas›yla fliir yazan bir flairdir. 938 / 1532'de vefat eden Lamiî Çelebi babas› ve dedesinin yan›nda, Hisar içinde Nakkafl Ali Mescid-Zaviyesi'nin haziresinde defnedilmifltir. Yok edilen mescidin yeniden yap›lmakta oldu¤unu duyduk, ne güzel!

Birkaç eserinin ad› ilave edilebilir: fierefu'l-‹nsan (Nflr. Sadettin E¤ri) Münâzârât-› Bahar u fiita (Nflr. S. E¤ri) Menak›b-› Cevab-› Ali Menak›b-› Veysel Karanî Maktel-i ‹mam Hüseyin Mevlid ‹bretnâme Divan’› henüz neflredilememifltir. Bekliyoruz. XVI. yüzy›l Bursa kültürüne en üst seviyede temsil eden flahsiyetlerden ve gönül adamlar›ndan biri de odur. ‹smail Erünsal’›n sayesinde Lamiî Çelebi’nin terekesini ve flahsi kütüphanesinde bulunan eserlerin listesini biliyoruz. fiimdi Lamiî Çelebi'nin “gönül” redifli fliirinden baz› dörtlükler okuman›n vaktidir: Ç›karup dilden cihân endîflesin San'at itmedin melâmet pîflesin Yere çaldun nâm u nengüm flîflesin Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Bursa’da K›rklar Meclisi

94


Lamii Çelebi’nin el yaz›s›: fierefu’l-insan adl› eserinden bir ya prak.

Odun› kim ölçerür bilsem senün Kim eritdün flem' - vefl cân u tenün Hâs›l› hep yele virdün h›rmenün Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Zâhidün alm›fl dilin havf-› tamu Eylemez âfl›k-› cihândan umu Dâyimâ biz mest-i Hû'yuz mest-i Hû Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Kan’› azmün Nakflibendî'den utan Bende isen Mîr Efendi'den utan Ass› itmez sonra flimdiden utan Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Bilmezem buna ne efsûn eyledün Âk›l iken mest ü mecnûn eyledün Ba¤rum› bu derdile hûn eyledün Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Bilmezem bafl›nda bu sevdâ nedür Her sözün âflüfte vü mestânedür Kim görürse der seni dîvânedür Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Ol ki itmifldür azîmet birle kâl ‹tmedin ten pûtesinde cân› kâl Sana der mi ruhsat-› fli'r ile kal Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Cümle yüzden bir temâflâdur iflün Lâ'y› kodun flimdi illâ'dur iflün Gâh nevha geh telâlâdur iflün Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Mülk-i âlem çöpce gelmez gözüne Medh ü zemmi bir bu halkun yüzüne Hîç eser itmez nasîhât özüne Ey gönül fleydâ gönül rüsvâ gönül

Aç gözün al her varakdan yüz sebak Cümle Hakdur cümle hakdur cümle Hak Lâmiî gibi nedür dün gün kalak Ey gönül fieyda gönül rüsvâ gönül

Bursa’da K›rklar Meclisi

95


Rivayete göre Lamiî Çelebi kedileri çok severmifl. Biz de Kediler Tekkesi’ne gidelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

96


Bursa’da K›rklar Meclisi

85


Ahmed Pafla’n›n minyatürü.

Bursa’da K›rklar Meclisi

86


Ahmed Pafla Divan›n›n ilk sayfalar›

Divan edebiyat›m›z›n en önemli flairlerinden biri olan Ahmed Pafla II. Murad Han'›n kazaskerlerinden Veliyyüddîn Efendi'nin o¤ludur. Tahsilini tamamlad›ktan sonra Bursa Muradiye Medresesi'nde göreve bafllad›. 855/1451 y›l›nda Molla Hüsrev'in yerine Edirne'ye tayin edildi. ‹lmî rütbeleri bir bir katederek kazaskerli¤e yükseldi. Fatih Sultan Mehmed'e musâhib ve hoca oldu. ‹stanbul'un fethinde, padiflah›n yan› bafl›nda yer ald›. Bu yak›nl›k baz› kimselerin k›skançl›¤›n› kamç›lad›. Bir rivayete göre, flahsî bir hatas› sebebiyle padiflah›n gözün-den düfltü. Tevkif edildi. Daha önce Fatih için kasîdeler yazan flair bu defa “Kerem” redifli meflhur fliiriyle O'na baflvurdu ve affedilmesini talep etti. Veliyyuddinzâde Ahmed Pafla affedilmiflse de bir daha eski günlerine, Saraya ve Sultan'›n yan›na dönemedi. Böylece “Kurb-› sultân âtefli suzân'd›r” sözü, (Sultan'›n yak›n›nda olmak yak›c› bir atefltir.) bir defa daha do¤ru ç›kt›. Ey muhît-i keremin katresi ummân-› kerem Bâ¤-› cûd ebr-i kefinden dolu bârân-› kerem

M›sralar›yla bafllayan 35 beyitlik kaside, k›rg›n ve k›zg›n Sultan'›n af ve keremini istemektedir. Birkaç beyti flöyledir: Ekremu'l- halks›n ey vâs›tay-› ›kd-i kirâm Her leîmin sözün iflitme budur flân-› kerem Kul hatâ k›lsa n'ola afv-› flehenflâh k'an› Tutal›m iki elim kanda imifl kan’› kerem Umar›m cürmümü gark etme¤e rahmet suyuna Mevc-i ihsân›n ile cûfl ede ummân-› kerem Sultanönü, Tire ve Ankara'da Sancak Beyi olarak görev yapan Ahmed Pafla'n›n, flu m›sralar›ndan Ankara'dan da memnun olmad›¤› anlafl›lmaktad›r. Müzevirlik yapanlar›n sözlerine de kulak as›lmamas›n› istemektedir: Müzevvirin kelimât›n benimçun etme kabûl Ki dil marîzi helâk oldu müzevvereden ‹ki cihânda seni gamdan ede Hak âzâd

Bursa’da K›rklar Meclisi

87


Ahmed Pafla Türbesi’nin girifl kap›s›nda fieyhu’l-Müverrihin Halil ‹nalc›k Hoca’n›n yaz›s› ve imzas›. (13 Ekim 2005)

E¤er bu bendeni âzad edersen Ankara'dan Fatih'ten sonra tahta geçen II. Bayez›t devrinde Bursa'ya tayin edildi. 902/1496 y›l›nda burada vefat etti. Muradiye'de kendi ad›yla an›lan medresenin yan›ndaki türbeye defnedildi. Söz konusu medrese bugün Esat Uluumay'›n biriktirdi¤i Osmanl› k›yafetlerine müzelik yapmaktad›r. Ahmed Pafla, padiflahlardan baflka, Emir Sultan (ö. 833/1430) baflta olmak üzere gönül adamlar›yla ilgili fliirler de yazm›flt›r. Âl-i Muhammed'den yani Hz. Peygamber'in torunu olan Emir Sultan'› anlatan 63 beyitlik tercî-i bendde tekrar edilen m›sralar flöyle: Ey âlem-i velâyete Sultan olan Emîr V'ey milk-i Rûm'a rahmet-i Rahmân olan Emîr (Ey dostluk dünyas›n›n sultan› olan, ey Anadolu topraklar›na Allah'›n rahmeti olan Emir Sultan) Tavsiyesi: Âl-i Muhammed'e salavât› çok eyle kim Biri Emîr Efendi'dir âl-i Muhammed'in Tesbiti: Ne akd› Rûm'a bir ulu derya senin gibi Ne âleme getirdi Buhâra senin gibi

Murad Buharî’nin sohbetlerinden Hüseyin Lâdikî’nin tuttu¤u notlar.

Çok flahlar ö¤müflüm dahi bir kimse tab'›m› Mehdinde âciz etmedi flâhâ, senin gibi Buharal› dervifllerin Bursa'y› ayd›nlatmalar› daha sonra ki as›rlarda da devam etmifltir. ‹mam Rabbani'nin o¤lu Muhammed Masum'un yan›nda tasavvufî terbiyesini tamamlayan Murad Buharî bir müddet Bursa'da yaflam›fl, Temenye mahallesi Mentefl bahçesinde yapt›¤› sohbetler dostlar›ndan Hüseyin Ladikî taraf›ndan kaleme al›nm›fl

ve bize ulaflt›r›lm›flt›r. Murad Buharî 1720'de vefat etmifl ve ‹stanbul Eyüp'te ismiyle an›lan dergâh›n haziresine defnedilmifltir. Bu dergâh›n son fleyhleri de Türkistan'dan gelip bir müddet Bursa'da kald›ktan sonra ‹stanbul'a intikal eden meflhur bir aileye mensuptur: 1. Süleyman Belhî (öl. 1887) 2. Abdülkâdir Belhî (öl. 1923) 3. Ahmed Muhtar Efendi (öl. 1933)

Bursa’da K›rklar Meclisi

88


Güfte: Ahmed Pafla Beste: Münir Nuredd in Selçuk

Bursa’da K›rklar Meclisi

89


Zeynilerde Abdüllatif-i Kudsî'nin yan›nda yetiflen ve XV. as›rda ‹stanbul'u ayd›nlatan Zeyniyye tarikat›n›n büyüklerinden fieyh Vefâ (öl.896/1491) ile ilgili 25 beyitlik fliir ayn› zamanda derviflleri anlatmakta, onlar›n gönül zenginliklerine iflaret etmektedir: Arfldan çok yücedir rif'ati dervifllerin Kimse bilmez nicedir izzeti dervifllerin Ehl-i zâhir gözüne gerçi elem gibi gelir Dil ü cân lezzetidir zahmeti dervifllerin Himmet-i fieyh Vefâ'dan meded irmezse diri¤ Ahmed'in haddi de¤il midhati dervifllerin Divan edebiyat›n›n “ilk”lerinden olan, “Sultânu'fl-fluarâ” unvan›n› alan, daha sa¤l›¤›nda flöhreti Türk dünyas›na, Hüseyin Baykara meclislerine kadar yay›lan Ahmed Pafla'n›n hayran oldu¤u gönül sultanlar›ndan biri de bu flehirde yaflayan fieyh Tâcuddin'dir. (öl.872/1467) Ona s›rlar mahzeninin bekçisi, nurlar bahçesinin bahar› diye hitap etmektedir: Emîn-i mahzen-i esrâr fieyh Tâcuddîn Bahâr-› ravza-i envâr fieyh Tâcuddîn

Ahmed Pafla’n›n kap›s› aç›k sizi ve duan›z› bekliyor...

Dili, hazâin-i hikmet kilidine miftâh Emîn-i Ahmed-i Muhtâr fieyh Tâcuddîn Hüzün ve gözyafllar›yla hat›rlanan ve Muradiye'de medfun olan, gurbetzede Cem Sultan ile ilgili mersiye de Ahmed Pafla Divan›'nda yer alan dikkat çekici metinlerdendir. (Nflr. Ali Nihat Tarlan, ‹st. 1966) Dokuz dörtlükten meydana gelen “vay gönül” redifli fliiri ise yaklafl›k befl yüz sene sonra Münir Nurettin Selçuk taraf›ndan, flark› formunda, rast makam›nda bestelenmifltir: Gül yüzünde göreli zülf-i semen sây gönül Kuru sevdada yefler bî-ser u bî-pây gönül Demedim mi sana dalaflma ona hay gönül Vay gönül, vay bu gönül vay gönül ey vay gönül… Ahmed'im kim okunur nâm›m ile nâme-i aflk Germdir sözlerimin sûziyle hengâme-i aflk Dil elinden biçiliptir boyuma câme-i aflk Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül… Toplad›¤› k›yafetleri “Osmanl› Halk K›yafetleri ve Tak›lar Müzesi” ad›yla Ahmed Pafla Medresesi’nde sergileyen Anadolu Folklor Vakf› Kurucu Üyesi Esat Uluumay.

Gönül redifli fliir yazan bir baflka meclis üyemiz de Ahmed Pafla'dan otuz alt› sene sonra vefat eden Lamiî Çelebi'dir.

Bursa’da K›rklar Meclisi

90


Bursa’da K›rklar Meclisi

79


Cem Sultan

Bursa’da K›rklar Meclisi

80


Eski Bursa’dan bir görünüm.

Bütün haflmet ve güzelliklerinin yan›nda Osmanl› dönemi, derin ac›, ›zd›rab ve hüzünleri de ba¤r›nda bar›nd›ran bir zaman dilimidir. Kellesi al›nanlar, sürgünlerde yaflat›lanlar,”devlet-i ebed müddet” gerekçesiyle beflikte katledilen masum flehzadeler bu dönemin “celâli” tecelli boyutunun ilk anda akla gelen manzaralar›d›r. Hüzün ve hasret dolu bir hayat›, firkat ve vuslat duygular›yla yaflayan bir Osmanl› flehzadesi de Cem Sultan'd›r. Osmanl› devrinin en haflmetli padiflahlar›ndan Fatih Sultan Mehmet'in o¤lu olan Cem Sultan fetihten 6 sene sonra Edirne'de do¤du. 1469'da Kastamonu'da1474'de Konya'da sancak beyi oldu. Babas›n›n ölümü üzerine a¤abeyi II. Beyaz›d'›n de¤il de kendisinin tahta ç›kmas› gerekti¤ini ileri sürerek harekete geçti. Ordusu ille Konya'dan Bursa'ya gelen, 18 günlük hâkimiyeti boyunca para bast›ran ve ad›na hutbe okutturan Cem Sultan uzun ve çileli hayat›n› da bafllatm›fl oldu. II. Beyaz›d'›n kuvvetleri karfl›s›nda Yeniflehir'de ma¤lup olan flair flehzade, Konya-Tarsus

üzerinden Kahire'ye oradan Hacca gitti. Dönüflte tekrar idareye el koyma teflebbüsleri netice vermeyince Konya'dan Rodos'a(1482) oradan Avrupa'ya geçti. 1480'de Ebu'l-Hayr-i Rumi'den Rumeli ve Avrupa'n›n manevî fatihi olarak bilinen Sar› Saltuk'la ilgili menk›beleri bir araya toplay›p Saltukname'yi yazmas›n› isteyen Cem'in kaderi böyleymifl. Fransa ve ‹talya'da devam eden hicran dolu hayat 27 fiubat 1495'te son buldu. Sultan Bayezid üç günlük yas ilan etti, g›yabi cenaze namaz› k›ld›rtt›. Derd-i aflkun âh kim tedbiri yok Çünki tedbir iflidir ta¤yiri yok Eyleme öldür Cem'in mah-rû An› bilirsin hayr iflin tehiri yok 1499'da Napoli kral›, tahnit edilmifl cesedinin Osmanl›lara teslim edilmesine izin verince cesetBursa'ya getirilerek Muradiye'deki istirahatgah›na tevdi edildi.

Bursa’da K›rklar Meclisi

81


Cem Sultan’›n türbesi

Cem Sultan’›n divan›ndan bir sayfa

Mezar tafl› yaz›s›n› çok önceden haz›rlatm›flt›: Gam-› aflk›nla Cem e¤er vire can Kabri üstüne yaz saîd u flehid Cem gam›ndan ölürse kabrine yaz Gaferallahu zenbehu ve 'afa Cem'in Rodos'a s›¤›nm›fl olan o¤lu Murat 1522'de adan›n al›nmas›ndan sonra o¤lu ile birlikte öldürtülmüfl, iki k›z› ve kar›s› ‹stanbul'a götürülmüfltü. Kahire'de bulunan ve o¤lunu kurtarmak için çaba gösteren Çiçek Hatun ise 1498'de vebadan öldü. Bilindi¤i gibi ›zd›rap ve hüzün konusunda Türk edebiyat›n›n en zengin kayna¤›, en çok ifllenen konusu Kerbela, en çok zikredilen flahsiyeti Hz. Hüseyin'dir. Tasavvuf edebiyat›nda buna bir baflka Hüseyin, Hallac-› Mansur ilave edilir. Her ne kadar öldürüldü¤ü kesin de¤ilse de Cem Sultan'›n maceras› da bu duygulara malzeme verebilecek zenginliklere sahiptir. Ancak yukar›daki flah›slar kadar meflhur olmad›¤› aç›kt›r. Bunun sebeplerinden biri öyle zannediyorum ki toplum olarak devletten yana tutumumuzdur. Burada özellikle onun ›zd›rab›n› anlatan fliirlerine k›saca

temas edilecektir. Türkçe Divan'›ndan baflka(nflr. Halil Ersoylu, Ankara, 1989) Farsça Divan kaleme alacak derecede bu dile vak›f olan Cem Sultan, Selman-› Saveci'nin(öl. 778/1376) Cemflid u Hurflid'ini de Türkçe'ye çevirmifltir. Türkçe divan›ndan öne ç›kan konunun hicran, hasret, firkat ve gurbet oldu¤unu söylemek zor de¤ildir. Yönetime talib oldu¤u devlerin topraklar›na bile hasret kalmas›n›n fliirlerine aksetmemesi mümkün de¤ildi. Divan'›n bafl›nda yer alan Tevhid'in ilk m›sras›nda Allah'›n “Emir” ismi vezir kelimesiyle birlikte kullan›lmaktad›r: Ey Emir-i bî vezir u ey Âlim-i bî-misal “Muhammedün” redifli 129 beyitlik Na't'›n ilk m›sras›nda yine ba¤›ms›zl›¤› ifade eden liva; sancak kelimesi geçmektedir. Nasb olal› cihana livas› Muhammedün Naat'›n son beyiti flöyle: Ya Rab inayet eyle ki türbem turab›n› Nuriyla ruflen ede mezar› Muhammedün

Bursa’da K›rklar Meclisi

82


Cem Sultan’›n kültür derinli¤ini gösteren bir çal›flma.

Cem Sultan türbesinin içinden bir görünüfl

Gurbet diyar›nda kaleme ald›¤› gazeller onun ruh dünyas›n› bize aktaran bir ayna görevini görmektedir:

Divan'› ile birlikte “kerem” redifli 74 beyitlik kasidesini dostlar›ndan Sa'di-i Cem ile II. Beyaz›d'a gönderdiyse de aff› için arzulad›¤› neticeyi alamam›flt›r.

K›ldum diyar-› yari koyub ben geda sefer Allah ki nice müflkil imifl bî-r›za sefer

Keremün cümle giriftâr› halâs eyler iken Ne revad›r bana lây›k göre zindan›n› kerem

Uflflaka gerçi sabr u seferdir deva veli Sanmam ki bana çare k›lur sabr u ya sefer

Gerçi yüzüm karadur name-i a'mal gibi Umaram kim yuya kutfun say›la an› kerem

Gel yoldafl ol Cem'e seferden safa bula Kim yari olmayan degüldür sefa-sefer Bu zoraki sefer ve yolculu¤un sonunda her iki türlü devlet de elden gitmifltir. Çaresizlik içinde ç›rp›nan bir ruhun terennümleri flöyle nazma dökülüyor: Yakt› odlara beni firkat elimden ne gelür Ölmeden olmaz ise vuslat elimden ne gelür Vuslatundur sanema devletüm illa nideyim Bana yar olmad› ol devlet elimden ne gelür Cem niçün zülfüne iriflmeye didum didi yâr Ama budur ezeli k›smet elimden ne gelür

Devletün dâr›n› mamur ide mimar-› ezel fiöyle kim yüz süre ifli¤ine erkân-› kerem Cem'in sevdi¤i ve tesirinde kald›¤› flairlerden biri de Bursal› Ahmet Pafla'd›r. Edebiyat tarihçilerinin bir k›sm›na göre Ahmet Pafla'da 35 beyitlik “kerem” redifli kasidesini idamdan kurtulmak için Cem'in babas›na yazm›flt›r: Kul hata k›lsa nola afv-› flahenflah k’an› Tutal›m iki elim kanda imifl k’an› kerem Umar›m cürmümü gark etme¤e rahmet suyun›a Mevc-i ihsan›n cûfl ede umman-› kan› kerem

Bursa’da K›rklar Meclisi

83


‹ç süslemelerle dikkat çeken Cem Sultan Türbesi Fatih Sultan Mehmed’in büyük o¤lu fiehzade Mustafa için yapt›r›lm›flt›.

Bir kara topra¤›n ihya-y› memat etmek için Yu¤sa cûdan bulutundan nola nisan kerem

Âh u vâveyla dirî¤ u hasret u flâd derd âh Kim O¤uz Hanum dahi görme¤e yok imkan felek

Bu ›zd›rab yetmiyormufl gibi üç yafl›ndaki o¤lu O¤uz Han'›n yönetim taraf›ndan katledilmesi Cem Sultan'› deli divaneye döndürmüfltür. Onun “felek” redifli terkibi bendinde terennüm edilen duygular o¤lunu kaybeden baban›n ruh dünyas›n› ifade etme konusunda dünya edebiyat›n›n say›l› mahsullerinden biri olmal›d›r:

‹fldelden fleh O¤uz Hanun flehid oldu¤unu Derdi old› Frengistan'da Cem mecnun felek

Yakam› y›rtub elünden nicesi âh etmeyen Canumu odlara urd› derd-i O¤uz Han felek

Ahmet Pafla da Cem'in dünyay› terk ediflinden bir müddet sonra vefat etti. Muradiye'deki medresesinin avlusuna defnedildi. Birkaç y›l sonra da Cem geldi ve hemen yak›n›nda yüzünü yere koydu. Her ikisine de Allah lutf u keremiyle muamele eylesin! Netice: Nihayet kapanmayan tek kap› kalm›flt›r. O'na yönelip dua etmekten baflka yol da yoktur:

Bir k›l›na verseler vermezdün O¤uz Hanumun Genc-i Karun ile bin mülket-i Osman felek Sinemi çâk eyle canum hak u gönlüm derd-nâk Çünkü O¤uz Hanum oldu hâk ile yeksan felek

Ya mucibe's-sâilin furkatten olma¤a halâs Sen medet k›l bize kim yokdur bizüm dermanumuz

Göz yafllar›n› silen Ahmed Pafla söz almak istiyor…

Bursa’da K›rklar Meclisi

84


Bursa’da K›rklar Meclisi

73


Ya Hazret-i Gazzîzâde Abdüllatîf

Bursa’da K›rklar Meclisi

74


Gazzîzâde Abdullatif, Menak›b-› Gazzî Bursa, Orhan Kit. Nu. 1042 Vakf-› dergâh-› Gazzîzâde efl-fleyh Abdüllatif kuddise s›rruhu

Evliya Çelebi 1649 y›l›nda Gazze'yi ziyaret etti¤i zaman o 5 yafl›nda idi. Do¤u Akdeniz'in en ifllek liman flehirlerinden biri olan Gazze için Evliya Çelebi “mamur ve abadân” s›fatlar›n› kulland›ktan sonra ba¤ ve bahçelerinin yan›nda Ulu camiine de vurgu yapm›flt›. Gazzeli Ahmed gençlik y›llar›nda ilim adamlar›na ilgi duydu ve en yak›n ilim merkezine, Kahire'ye gitti. Medrese ilimlerini tahsil etti. ‹lmî mahfillerdeki tart›flmalara kat›ld›. Fakat tatmin olmad›. Baflka ses ve fikirler aramaya bafllad›. Osmanl› ülkesinin baflka flehirlerine baflka payitahtlar›na gidip, o beldelerin medreselerinde teneffüs edilen havay› tan›ma ve anlaman›n pefline düfltü. 1676 tarihinde ‹stanbul'a geldi. Ayasofya camiinde hadis okutmakla ifle bafllad›. ‹stanbul'da da arad›¤›n› bulamad›. Bir y›l sonra Gazze gibi Ulu camii, ba¤ ve bahçeleriyle ünlü bir baflka flehre Bursa'ya geldi. Bursa'n›n atmosferi onu tasavvufî çevrelerle tan›flm aya sevk etti. Medreselerde müderrislik yaparken baz› tekke fleyhleriyle dostluk kurdu. Yarat›l›fl›nda var olan baz› özellikleri keflfeden Üçkozlar tekkesi fleyhi Muhyiddin-

i Bursevî bir gün ona flöyle demiflti: “Ahmet efendi! Sen halis bir süt gibisin iyi bir maya çal›n›rsa güzel yo¤urt olursun.” Y›llar›n müderrisi bu tespit ve teflbihe an›nda cevap verdi: “Ne demek istedi¤inizi anl›yorum ancak her mayay› sütüme katamam.” Ahmet Gazzî'nin aray›fllar› uzun y›llar devam etti. Medrese mensuplar›n›n baz› tasavvufî anlay›fl ve geleneklere olan “neyzen bak›fl›” onu da etkilemiflti. O y›llarda sürgün olarak Limni'de bulunan Niyazî-i M›srî ile ilgili birçok fley duyuyor ve için için de k›z›yordu. 14 y›l bu minval üzere geldi,geçti. Bir gün bu flehir bir haberle çalkalanmaya bafllad›: “Niyazi-i M›srî Hazretleri geliyor.” Toplumdaki dalgalanma onun da dikkatini çekti. Büyük bir kalabal›¤›n tekbirlerle karfl›lad›¤› Niyazii M›srî Ulu caminin k›ble taraf›nda bulunan dergah›na do¤ru yol al›yordu. Gazzî'de kendini tutamad› ve kalabal›¤a do¤ru yöneldi. Bir ara M›srî ile göz göze geldi ve y›llar önce mana aleminde gördü¤ü flah›sla bir arada oldu¤unu anlad› ve o an her fley de¤iflti. Yadigar-› fiemsi sahibi ve M›srî dergâh›n›n son fleyhi Mehmet fiemsuddin Efendinin ifadesiyle “ya¤› fitili haz›rlanm›fl kandil gibi, bir kibrite ihtiyaç oldu¤undan” müderris Gazzî'nin hayat›na art›k yeni bir pencere

Bursa’da K›rklar Meclisi

75


aç›lm›flt›r. M›srî'nin rehberli¤inde 40 günde seyru sülükunu tamamlam›fl, daha önce ders verdi¤i Ulu cami'de 1104 / 1692 y›l›n›n Ramazan ay›nda hilafet töreni yap›lm›fl ve M›srî tarikat›n›n fleyhi olmufltur. Mürflidinin tekrar Limni'ye sürülmesi üzerine merkez dergâh›n postniflini olmufl, onun vefat›ndan sonra ise Ahmet Gazzî Dergâh›'n› kurarak hizmetlerine devam etmifltir. Bugün Süleyman Çelebi Lisesinin bulundu¤u alanda faaliyet gösteren bu dergâh ve haziresinden maalesef hiç bir iz ve eser yoktur. Güldeste-i r›yaz-› irfan isimli eserin sahibi ‹smail Beli¤'in (öl. 1142 / 1729) flu manzumesi mermere ifllenerek dergâh›n cümle kap›s› üzerine konmufltur:

Bu hayrat›n ki bânîsi Cenab-› Ahmed-i Gazzî Faziletle vücud› asman-› 'ilm-i mâhidir Esas›ndan binâ itdi bu zîbâ câmi'i çün-kîm Ki her kûflesi erbâb-› tevhîdin penâhidir Tamam itse 'acep mi dest-i himmetle bu âsâr› Muhakkak fieyh-i M›srî'nin ana feyz-i nigâhidir 'Aceb mi ç›ksa 'ayyûka sadâs› anda tevhîdin Müselsel okunan flam u seher zikr ü ilâhidir Misâli gelmemifldir bu '›bâdet-gâh-› vâlân›n Zuhûr itmifl var ise ol dah› sun'-› ‹lâhidir 'Arak-rîz old› sanma devrle a'za-y› uflflâk› Ç›kan hep âtefl-i tevhîd ile âb-› günâhîdir Didi itmâm›n› gördük de târihin Beli¤ zâr Bu tekye kudsiyan-i âsmânî cilve-gâhidir (1114) Uzun y›llar bu dergâhta hizmet veren, gerek Buhara Bursa Bosna hatt›n›n gerekse Kahire, Konya, Kosova güzergâh›n›n yolcular›na ›fl›k tutan Ahmed-i Gazzî 6 fievval 1150 /27 Ocak / 1738 tarihinde alem-i cemale intikal etmifl ve dergâh›n›n haziresine s›rlanm›flt›r. Ne yaz›k ki bu hazire yok edildi¤i için mezar tafl›na sahip de¤iliz. Pek çok dostu vefat›na tarih düflürmüfltür. Afla¤›daki manzume onun hem medrese hem de tekke ilimlerindeki yerine iflaret etmektedir: Kutb-› âlem Hazret-i fieyh Ahmed üstâd-› küll Terk-i ahbâb eyledi rûh-› revân› ola flâd Ârif-i enva-› 'ilm olmufl idi devrinde hîç Eylemezdi Hazret-i fieyh-i Ekber'i bir kimse yâd Gûy›yâ Gazâlî yâhûd Fahr-i Râzî'ydi hemân Eyleyüp ihya 'ulûmiyle hezâri ber murâd

Dergâh›n son fleyh i dostlar›yla beraber.

Bursa’da K›rklar Meclisi

76


Gazzîzâde Abdullatif, Menak›b-› Gazzî, Bursa, Orhan Kit.

Vâs›l-› gavr-i 'ulûm olmufl idi flol mertebe F›kh u tefsîr ü hadisden eyler idi ictihâd Âh dil-sûzi çeküp dilden didim târihini Kabrini nûr ile memlû eyle Yâ Rabbe'l-'›bâd (1150) Türkçe ve Arapça eserler kaleme alm›flt›r. Daha sonraki y›llarda bu dergâhta postniflin olarak hizmet veren torunu Gazzîzâde Abdüllatif Efendi'nin kaleme ald›¤› pek çok eserden biri de dedesiyle ilgili olup Menak›b-› Ahmed Gazzî bafll›¤›n› tafl›maktad›r. (Bursa, Orhan kit. Nu. 1042) Sefine-i Evliya'n›n yazar› Hüseyin Vassaf'›n Gazzîzâde ile ilgili tespit ve fliirleriyle sözü ba¤layal›m: “Âlem-i bekaya intikalleri 13 fia'bân 1247 / 17 Ocak 1832 tarihine müsadiftir. Muharrir-i fakir müflarunileyhe

Ahmet Gazzi dergâh›na ait mazhar (Türk-‹slam Eserleri Müzesi)

çok irtibât-› kalbî has›l edenlerdenim. O sebeple flu tarihi söyledim: “Zevk-› tâm” tarihidir ey yâr-i cân Rütbe-i Abdüllatif oldu ayân 1247 Hazret-i Abdüllatîf'dir zînet-efzâ-y› cinân Nât›ku'l-Kur'an idi bir rehber-i sâhib-emân Âsitân-› feyzine dâhil olan erbâb-› dil Vâdi-i takdîrde izhâr-› acz eyler hemân fieyh Emin-i pür-füyûzun bezminin hayrân›d›r Nükte-i çûn u çirây› anlam›fl ol yâr-› cân Halvetî gül- zâr›n›n bir bülbül-i hôfl-gûyudur Ârif-i esrâr-› vahdet mürflid-i âlî-beyân “Zevk-› tâm” târih-i ruhletidir ol hazretin Dâimâ Vassaf'›n›n kalbinde nûrudur ayân (Sefine, V / 137)

Bursa’da K›rklar Meclisi

77


Bugünkü Ga zze’den bir görünüfl.

Gazze’den iki çocuk foto¤raf›...

Bu yaz›y› ‹srail askerlerinin Gazze'de çocuklar›n okudu¤u bir okulu havaya uçurdu¤u bir zamanda yazmak ne ac›!.. fiimdi O¤uzhan isimli üç yafl›ndaki o¤lu öldürülen bir baflka “garib”i yad edelim.

Bursa’da K›rklar Meclisi

78


Bursa’da K›rklar Meclisi

65


Hüseyin Vassaf

Bursa’da K›rklar Meclisi

66


Naz›m ve nesir olarak 30 kitaba imza atan Hüseyin Vassaf'›n en büyük yadigâr›, iki bine yak›n mutasavv›f› tan›tan Sefine-i Evliya isimli eseridir. (nflr. M. AkkuflA. Y›lmaz, ‹stanbul, 2006) Yazar›m›z befl ciltlik bu eseri haz›rlarken istifade etti¤i iki yüz eserin isim ve müellifini ilk sayfalarda vermifltir. Hüseyin Vassaf'›n afl›k oldu¤u bir flahsiyet de Bursa M›srî dergâh› son fleyhi M.fiemseddin Efendi'dir. Bu sevginin belgeleri ise her iki zat›n divanlar›nda yer alan fliirlerdir. Birbirlerinin fliirlerini tahmis ettikleri gibi müflterek yazd›klar› manzumeler de vard›r. ‹flte “Hüner”li iki derviflin ortak duygular›: fiemseddin: Küntü kenzin s›rr›n› kendinde bulmakt›r hüner Vassaf: Hâil-i vuslat giyâh› dilde bulmakt›r hüner M. fiemseddin M›srî (Ulusoy)’ye gönderilen karfl›daki foto¤raf›n arkas›ndaki yaz›: Cenab-› fiemsî-i M›srî’ye resmim yâdigâr olsun. Temenni eylerim Hak’dan gönüller bahtiyar olsun.

Tabakat/biyografi yazma gelene¤imizin XX. Yüzy›ldaki alt›n halkalar›ndan biri de Hüseyin Vassaf't›r. 20 Mart 1872 tarihinde ‹stanbul'da do¤an Vassaf'›n annesi Fatma Emsal Han›m, Ahmed Ziyauddin Gümüflhanevi'ye mensub oldu¤u gibi babas› Ürgüplü Osman Efendi de derviflti. Tahsilini tamamlad›ktan sonra 1892'de bafllad›¤› memurluk hayat› 1922 y›l›na kadar sürmüfl, ‹stanbul Rusûmat Baflmüdürlü¤ünden emekli olmuflt ur. Hüseyin Vassaf do¤du¤u günle birlikte teneffüs etmeye bafllad›¤› tasavvufî neflve ile 1929 y›l›nda âlem- cemâle intikal edinceye kadar beraber olmufltur. ‹stanbul'da farkl› tarikat ve meflrebe mensup insanlar›n rahle-i tedrisinden istifade eden Vassaf son yüz y›l›n en velûd flahsiyetlerinden biri olmufltur.

Vassaf: Âleme gelmekte maksad nedir müdrik insan fiemseddin: Ehl-i Beyt-i Mustafa'ya bende olmakt›r hüner fiemseddin: Nefsine ârif olanlar Rabbine âgâh olur Vassaf: Terk-i hesti eyleyib filhal solmakt›r hüner Vassaf: Çeflme-i irfan-› Haydar'd›r hayat bahflay-› dil fiemseddin: Hane-i kalb aflk-› cânân ile dolmakt›r hüner fiemseddin: fiemsî-i M›srî ezelden aflk ile olmufl enis Vassaf: Gülbeden cânân için Vassaf'a yanmakt›r hüner

Hüseyin Vassaf'›n ilk Bursa seyahati 1894 y›l›nda ikincisi ise 5 sene sonra olmufl ve 17 gün sürmüfltür. 5 may›s 1317 - 22 may›s 1317 (1901) tarihleri aras›nda gerçekleflen bu ziyareti Bursa Hat›ras› ad›yla ayr› bir eser olarak kaleme alm›flt›r. fiimdi bu seyehatnamenin ilk ve son sayfalar›n› okuyarak yüz on y›l önce ‹stanbul'dan Mudanya yoluyla Bursa'ya gelen, ayn› yolla ‹stanbul'a dönen 30 yafl›ndaki bir yazar›n duygu ve düflüncelerini ö¤renmeye ve o günkü Bursa'y› tahayyül etmeye çal›flal›m:

Hoca ve mürflidlerinden birkaç tanesi say›labilir: Mevlev› Mehmed Esad Efendi

‹stanbul'dan Hareket

Kerbela Hatibi Nâs›r Efendi

5 May›s 1901

Nakflibendî Abal› Haf›z Efendi

Vapur, saat iki buçuk idi, r›ht›mdan ayr›lma¤a bafllad›. Bir çeyrek manevras› sürdü. Ba'dehû mersâ-y› Dersa'âdet'ten ç›kd›k. Vapur bafl›n› Bozburuna çevirdi. Bat› lodosu rüzgâr› da epeyce üflütecek derecede esiyordu.

Sünbülî Ziyauddin Efendi fiabanî Sultan Efendi Gülflenî fiuayb Efendi Uflflakî Mustafa Hilmi Efendi

Yolculuk için gözlerim envâr-› meserret saç›yor. Fakat yine gönlüm ‹stanbul'a ak›yor. Nedendir ki, ‹stanbul'dan

Bursa’da K›rklar Meclisi

67


yafl›ndaki bir delikanl› sadas› gibi bir sada ile bizden selâm ald›. Badehu bizim vapur üç defa sancak indirip bir düdük çalarak u¤urlar olsun iflaretini vermekle, o da eyvallah manas›n› ifhâmen bir düdük çald›. Saate bakd›m, dört buçuk idi. Salât-› zuhûr için abdest ald›m. Farizay› eda ile etraf›n letâfetinden istifadeye koyuldum. Nihayet Bozburun'u dolafld›k. Armutlu kasabas› göründü. Manzaras› latîf bir mevki-i dil-küflâ de vâk›'dir. A¤açl›klar aras›ndaki köy haneleri âfliyâne-i tuyûr gibi, safâ-âver görünüyor. Hava o kadar kesb-i sükûnet eyledi ki, hakîkaten son derece latîf bir hale gelmiflti. Umumun nazar› bizi mahall-i maksûdumuza îsâl edecek olan vâs›ta-i nakliyenin mebde'i bulunan Mudanya iskelesine ma'tûf bulunuyordu. Nihayet Mudanya hayal meyal görünme¤e bafllad›. Fakat buradan dolafld›kdan sonra insan›n karfl›s›na ç›kan o manzara-y› dil-rubâya doyum olmaz.

Bursa’da zaman ve mekan

infikâki istemiyor? Bursa'n›n memâlik-i sâirey-i flahâneye nisbeten pek yak›n bir vilâyet oldu¤unu bildi¤im halde gönlümde caygîr olan fley maskat-› re'simden infikâkden mütehass›l-› te'essürdür. Seyâhatim ve vâki' olacak ziyâretim için mesrûr ve mütebessim, ‹stanbul'daki sevdiklerimden ayr›ld›¤›m için de müteessir idim.

Vapurumuz Mudanya'ya bafl›n› tevcih etti. Keflifl Da¤› kemâl-i heybetiyle göründü. Yar›s›ndan yukar›s› bulutlar içerisinde idi. Körfezin manzara-y› latîfesi de zikre flâyând›r. Art›k Mudanya'n›n evleri yak›ndan seçilme¤e bafllad›. Vapurun tenteleri tayfalar taraf›ndan topland›.

Vapurumuzla beraber biz de ‹stanbul'dan an-be-an tebâ'üd ediyorduk. Biz tebâ'üd ettikçe nazar›m da ‹stanbul'a mahsûr ve mun'at›f bulunuyordu. Epeyce ayr›lm›flt›k. Azamet ve letafet ve heybetiyle reflkâver ekâlîm-i cihân olan koca ‹sta nbul ufalma¤a baflla d›. Vapur la-yankati' ilerlemektedir. Hava lodos olmak hasebiyle ufak ufak dalgac›klar vapurumuzla tesâdüm ediyordu. Bu sat›rlar› yazarken Hay›rs›z Ada'y› geçmifldik. Bu ada uzaktan da görüldü¤ü gibi, dimdik ve gayr-i meskûn yekpâre bir kayadan ibarettir. Vapur Bozburun'a takarrub ettikçe uzaktan müteselsil tepeler görülüyordu. O tepeler fevkindeki eflcâr gerçi sâyedâr de¤il iseler de menâz›r-› latîfeleriyle def-i ekdâr ettiler. Bozburun denilen mahal ki, denize do¤ru bir ç›k›nt›dan ibarettir. Uzaktan bir burun görülür. Gidildikçe ufak ufak körfez zuhûr eder. Biri geçilip de di¤er uca vâs›l olundu mu yine bir körfez müflâhede edilir. Buralara takarrub olundu¤u s›rada sabahleyin Mudanya'dan hareket eden Bingazi Vapuru'na tesadüf ettik. Evvela bizim vapurumuz üç defa hâlet-i nez'a gelmifl bir hastadan ç›kan sadâ-y› ihtizâz gibi bir sada ile Bingazi Vapuruna selâm verdi. O da yirmi befl

Bursa’da K›rklar Meclisi

68


Herkeste bir telafl… Eflyas›n› ufak tefe¤ini toplayan toplayana. Biz de yavafl yavafl toplanmaya bafllad›k. Art›k Mudanya'n›n sahil boyunu takiben iskeleye yaklafl›yorduk. Mudanya'n›n evleri oldukça muntazamd›r. Sahil boyu Bo¤aziçi'ni and›r›r. ‹stasyon, flehrin körfez taraf›ndad›r.

‹skeleye Muvasalat ve Oradan fiimendiferin Hareketine Kadar Mudanya'ya takarrub ettikçe Bursa'n›n fevkinde kâ'in olan ve üstündeki berflerle beyaz bir çarflafa bürünmüfl gibi görünen Keflifl Da¤› nazar›m›z önünde burûdetle cilve-gerdir. Bozburun'u döndü¤ümüzden bir saat geçti¤i bir s›rada Mudanya sahilinde gezinen adamlar fark oluyorlard›. Mudanya vapur iskelesi Haydarpafla vapurlar›n›n iskelesi gibi ise de arz ve tulu onlardan ziyadedir. Üzerinde demir yolu bile vard›r. Vapurumuz yavafl yavafl iskeleye yaklafl›p çima at›ld› iskelenin üstü birçok hamallarla, memurînle dolu idi. Eflyam›z› bir hamal vas›tas›yla ç›kard›k. Vaktaki iskeleye kadem-nihâde olduk daha iskele tahtalar› üzerinde bulundu¤umuz halde mültezimleri “toprak basd›” nam›yla nufus bafl›na yirmifler para resim mururu verece¤imizi söylediler. Biz de tabi'î verdik. Fakat daha topra¤a basmaks›z›n toprak basd› paras› istemek biraz tuhafcad›r. Ne çare… Belediyeye de vâridât laz›m. Yol çantalar›m›z do¤ruca Mahall-i Rusûmât Müdüriyeti

yolcu salonuna götürüldü. Muayene ettirip flimendifere râkib olduk. Vapurdan ç›kan yolculardan istek edenleri Bursa'ya nakil için bir s›raya dizilmifl olan ve intizamca bizim ‹stanbul paytonlar›ndan bâlâ-ter bulunan temiz döflemeli arabalar da dolu idi. fiimendifer pek masharad›r. Hat dard›r. Vagonlar mini, lokomotif de keza. Fakat vagonlar› tren ekspresi vagonlar› gibi muntazamcad›r. Mini mini mashara kampanas› çal›nd›. Çocuk sesi gibi olan düdü¤ünü öttürdü, hareket eyledi.

Mudanya'dan Bursa'ya Mudanya'ya vapurun zamân-› muvasalât› tam saat sekizdir. fiimendiferin hareketi ise sekiz yirmibefldir. Tren hareketle tayy-› mesâfeye bafllad›. Zeytinlik denilen mahalle giderek bu yolun her iki ciheti dut ve zeytin a¤açlar›n› havi seyrekçe ormand›r. Malum a, Bozburun'u dolafld›kdan sonra bu havâlide en büyük ticaret ipekçilik oldu¤u bilinmelidir. Bu dutluklarda iflte o ipekçili¤in teferruat›ndand›r. Trenimiz bafllad› yokuflu ç›kma¤a. Bu manzara cidden hofltur. Hat gayet i'vicâcl›d›r. Çünkü böyle olmasa da¤a tren nas›l ç›kabilir? ‹flte böyle dolana dolana birçok tepeler ç›kt›k. Buradan Gemlik körfezi öyle dilniflin bir surette arz-› endâm eyledi ki kuvve-i kalemiyem müsait olsa idi size flairane surette anlat›rd›m. Befl saat mütehayyirane bakmakla doyulmaz. Kâdir-i zülcelâlin kudretine azametine pek güzel burhan. Yokufl bitti. Trenin düdük çalmas›ndan bir istasyona takarrub olundu¤u anlafl›l›yordu. Saat tamam sekizi elli befl dakika geçiyordu. Tren durdu. Nazar›ma bir

fiemseddin M›srî’yi öven bir fliiri, M›srî’nin el yaz›s›yla...

Bursa’da K›rklar Meclisi

69


def'a olmak üzere gördüm. Bu letâfet cidden tasvîr ve tasavvurun fevkindedir. Ufkun cevânib-i erba'as› zümrüdîn ekinlerle muhâtt›r. O eflcâr-› kebîre gibi câme-i latîfe bürünmüfl bir pîr-i sâl-hûrde gibi latîf ve halâvetli görünmekdedir. Bu manzara nâdir görülür menâz›rdand›r, zannederim. Tren bir müddet yokufl indi. Nihayet Nilüfer suyunu bir köprü vâs›tas›yla geçti. Bursa flehri de bir devenin üzerine sinek konmufl gibi göründü. Dokuz buçu¤a kadar tayy-› mesâfe eyledik. Tam dokuz buçukda “Koru” istasyonuna muvâsalat eyledik. Bir bando musikisi iflidilmekle halk pencerelere koflufldu. Me¤er bu muzika Bursa Hamidiye Sanayi Mektebi talebesi taraf›ndan çal›n›yormufl. ‹'dâdi-i Mülkî talebesine ziyâfet keflîde olunmufl. Pek çok kalabal›k idi. Trenin o mus›kî sadâs› aras›nda istasyona vürûdu pek hofl oldu. Talebe ise, saf teflkîl eyleyip kemâl-i âdâb ile trenin hareketine muterakk›b duruyorlard›. Befl dakika sonra hareketle tam saat onu iki geçe Acemler ‹stasyonu'na muvâsalat olundu. Buras› Bursa'n›n Çekirge ‹stasyonu'dur. Trenimiz buraya vâs›l oldu¤u zaman ta'rîf olunmaz bir surûr ve inflirâha müsta¤rak olmufldum. Buras› Bursa'n›n bir mesîresi oldu¤undan Pazar gününe müsâdif olmak hasebiyle pek ziyâde kalabal›k idi. Müstakbilîn dahi var idi. Yolcunun ço¤u buraya ç›kd› dersem mubala¤a etmemifl olurum.

Hüseyin Vassaf’›n el yaz›s›yla kendi hayat›ndan bir detay.

bina çarpt›. Yaz›s›ndan “Yörükili” istasyonu oldu¤unu anlad›m. fiurada arzedilecek bir fley vard›r. O da gayet dilnifl bir surette yap›lm›fl bir sebildir. Bânisi ‹negöllüo¤lu Hac› Mehmed Efendi nam›nda bir sâhib-i hayrd›r. Dört çeflmesi, dört tas› vard›r. Trenin durmas›yla halk su içme¤e öyle bir hâhifl gösterdi ki, trenden inmedik, su içmedik kalmad› gibidir. Tahkîkât›ma nazaran bu zât› 'âlî-kadr eflraftan imifl. Suyun menba'› epeyce uzakd›r. Pek güzel bir hay›r yapm›fl. Tren befl dakika sonra hareket edip Bademlik denilen bir ‹slam köyüne tesâdüf ettik. Daha baz› tektük köyler görünüyordu. Lakin bu noktadaki manzaray› nas›l anlatay›m? Art›k Bursa ovas›na nezâret-i kâmilesi olan bir noktaday›z. Müddet-i ömrümde o manzaray› ikinci

Tren yine hareketle yedi dakika sonra Yahudiler ‹stasyonu'na vard›. Buraya Bursa Beklemesi dahi derler. Buras› da pek kalabal›k idi. Bu da Bursa istasyonlar›ndand›r. Yine hareketle tam saat onu yirmi befl dakika geçe son istasyon ki, Bursa ‹stasyonu derler, muvasalatle flimendifer hepimizi burada b›rakd›. Herkeste bir telafl… Eflyay› al›p bir arabaya râkiben misâfir olaca¤›m›z hâneye (Hükûmet saray›n›n karfl›s›nda ve cadde üzerindedir) do¤ru çekmesini arabac›ya ihtar ettik. Fakat Bursa topra¤›na ayak basar basmaz heybet-i evliyâullâh kalb-i fakîrhânemde rûnümâ oldu. Burada medfûn olan o büyük zevât› ziyâretle müflerref olaca¤›m› düflündükçe mesrûr da oluyordum. ‹lk iflim rûhâniyetlerinden istifâza oldu¤um ervâh-› latîfelerine üç ‹hlâs bir Fâtiha ihdâ eyledim. Yolda ‹kikeçili (iki peçeli) (olan) Bursa kad›nlar› yolcular› seyrediyordu. Yolculuk hâli malûm… Epey yorulmufluz. Yemekler yenildi. Uykular teflrîf etti. Yataklara serildik.

Bursa’da K›rklar Meclisi

70


Hava da o kadar latif o kadar ruh-nüvazd›r ki, onu flair olmal›y›m da size vasfetmeliyim. Tren hareket etti. O belde-i mübârekedeki evliyâ-y› kirâma Fatihalar okuyarak Bursa'dan ayr›ld›k. Mevsim icab›yla yolcu pek çoktur. Tren iyice kalabal›k idi. Sabah›n tesirsiz günefli ovay› bafldan bafla y›ld›zlam›fl yahut çehre-i tabnâk-i âf›tâb ile gark-› nûr olmufl idi. Ovan›n kâm-› zümrüdünü mihr-i cihân-tâb›n z›yâ-y› zerrînine kar›fld›¤› için sema gibi, ovada bir reng-i ulvî içinde nazar-ârâ idi. Bu azîmet sub-gâh› gönlümü k›smen hüzün, k›smen flevk-i vatan ile mali eyledi. Kufllar›n c›v›lt›s› ovadaki kuzular›n melemesi çobanlar›n türküleri trenimizin gürültü ve düdük sadas› birbirine kar›fl›yor. Guya bu subh u safa-fezân›n kulûba doldurdu¤u hazâin-i flevk u kâinat bile ilan-› flâdumanî eyliyordu. Tarlalarda birkaç mesud çiftçi öküzleri önünde çift sürüyorlar ve kendilerine mahsus millî flark›lar›yla tefahhüm eyliyorlard›. Art›k Bursa'dan uzaklafl›yoruz. Uzaklafld›kça mecmâ-› evliyâullah olan o flehr-i mukaddesde onbefl onalt› günlük cevelân›m› düflündükçe flu iftirakla müteessir oluyordum. Kemalnâme-i Hakkî “Muharriri taraf›ndan suret-i mahsusada bit-tebyîz Bursa Kütüphane-i umumiyesine ihda olunmufltur”.

Bursa'dan ‹stanbul'a Avdet 22 May›s 1901 Bursa'dan Mudanya'ya ve oradan da ‹stanbul'a... Sabahleyin arabaya râkiben do¤ruca Bursa ‹stasyon'na azimet olundu. Trenimiz onbiri elli dakika gece hereket edecektir. Bu istasyondan Mudanya'ya olan mesafe k›rk iki kilometredir. Hikmet; araba ile istasyona do¤ru Bursa'dan tebaud eylemekde oldu¤um halde gönlüm Hz. Emir, Hz. Üftâde, Hz. ‹smail Hakk›'dan ayr›lm›yordu. Öyle olaca¤› tabiî ve mahabbetlerini unutam›yaca¤›m bedîhîdir. Bu iftiraka mahzûn fakat onlar›n rûhâniyetleri her yerde meded-res olaca¤›n› bildi¤im gibi, teveccühlerini kazand›m umid-i katîsinde bulundu¤um cihetle bu iftirak›n zahirî olaca¤›n› düflündükçe bir dereceye kadar ta'dil-i te'essür ile memnun oluyordum. Cenâb-› Hak cümlemizi flefaat› aliyyelerine nâil eylesin! Âmin, âmin, âmin.

Tepeye vâs›l oldu¤umuz zaman Bursa'ya tekrar nazarendâz oldum. Hiç böyle bir heyet-i mecmuas› bir ulviyet-i tâmme içinde heybetli memleket tasvîr olunamaz. Esâmi-i flerîfleri bâlâda zikrolunan selâtîni sâhife-i Osmâniyenin ve zevât-› aliye-i sâirenin türbei münîfeleri, o cevâmi-i flerife kubbeleri ve minareleri yükselmifl, yükselmifl de âlem-i illiyyine ç›km›fl, güya Bursa'ya oradan nazar-› gâlibiyet atfetmekte bulunmufllard›r. Keflifl Da¤›'n›n sütre-i beyzâs› aks-i âfitâb ile nûr içinde temevvüc eyliyor, zannolunur. Gözümü arkamdan ay›ramaz oldum. Nedir bu incizab? Fakat bu temâflâ çok sürmedi. Vâs›l oldu¤umuz tepeden inilme¤e bafllan›ld›¤›ndan nazar›m› bilmecburiye önüme çevirdim. Bu taraf›m› da gayet latîf buldum. Etrafa bakt›m. Her ciheti bir sütre-i hadrâya bürünmüfl mütebessim gördüm. Hâl›k-› kâinât›n azamet ve kudretine hayran oldum. Târih-i hayât›m olan otuz sene içinde sabah›n rûhâniyetinden en ziyâde neflvedâr oldu¤um bir subhi latîf varsa, o da bu sabaht›r. Trenimiz birçok yerler dolaflarak bir tepeyi ç›kd› ki, buradan Gemlik Körfezi gayet güzel bir sûretle arz-› endâm eyledi. Temâflâs›na

Bursa’da K›rklar Meclisi

71


saatlerce doyulmaz. Nihayet istasyona muvâsalat olundu. Gümrük ve pasaport muayenelerini icra ettirib, iskele paras›n› verib vapura girdik. Vapurumuz Bingazi nam›nda bir vapurdur. Vak›a yeni de¤ilse de yeni tamir olunmufltur. Yolcu çoktur. Dörtbuçuk saatte ‹stanbul'a var›yormufl. Saat ikiyi on geçerek hareket etti. Bozburun'a do¤ru yollanma¤a, Mudanya'dan uzaklaflma¤a bafllad›. Karn›m›z ac›kt›. Bursa'da iken yumurta al›p piflirtmifl, ekmek, kiraz, Mihaliç peyniri de alm›flt›k. Bir de destimiz vard›r ki, Bursa'n›n meflhur Kavak suyu doludur. Sofray› kurduk. Sizi hat›r›m›za getirmeksizin bunlar› gövde bendenize att›k. Hava o kadar latiftir ki, rüzgâr hafif hafif esdikçe insana hayat veriyordu. Vapurumuz mersâ-y› Dersaadet'e

girmek hengâm›nda iken herkes eflyas›n› toplama¤a bafllad›. Art›k vatan kokusu etraf›m›z› bürüme¤e bafllad›. Saat alt›y› çeyrek geçiyordu. R›ht›ma yanafld›. Bizim devir ve seyahatimiz de hitam buldu. Bu akflam uykusuz kald›¤›mdan bir uyku çekmek için fakirhaneye flitâbân oldum. el-Bâkî Hüve'l-Kerîm

“Bursa Hat›ras›” bugüne kadar kay›pt›. Yazma bir nüshas›na sahip olan Dursun Gürlek dostumuzun müsaadeleriyle eseri Bilal Kemikli ile yeni harflere aktard›k. Bursa Büyükflehir Belediye Baflkanl›¤›’da bas›m›n› üstlendi. Müteflekkiriz.

Mudanya’dan bir görünüfl.

Bursa afl›¤› Hüseyin Vassaf Bey’i b›rakmaya niyetimiz yok. Sizleri onunla zaman zaman yüzlefltirece¤iz. fiiir ve nesirleriyle baflbafla b›rakaca¤›z. ‹flte onun kalben sevdi¤i bir dervifl.

Bursa’da K›rklar Meclisi

72


Bursa’da K›rklar Meclisi

59


Mehmet Ali Aynî

Bursa’da K›rklar Meclisi

60


Tanzimat'›n ilân›ndan otuz sene sonra Manast›r'da do¤an, valilik, Darulfünunda, Harb Okulunda ö¤retmenlik yapt›ktan sonra 1945 de ‹stanbul'da vefat eden Mehmet Ali Aynî önemli eserlere imza atan yazarlar›m›zdand›r.

Revâd›r dest-i isti'tâf› soksam Kenz-i Mahfî'ye Tamâmu'l-Feyz ile mahtûmdur zîrâ ki bu mahzen

Darulfünun ‹lahiyat Fakültesinde okuttu¤u ders notlar›n› Tasavvuf Tarihi ad›yla 1341/1925 y›l›nda bast›rd›¤› gibi, Gazalî, Hac› Bayram Veli, Abdülkadir Geylanî, fieyh-i Ekberi Niçin Severim gibi eserleri de yay›nlanm›flt›r.

Aç›ls›n manzar›nda s›rr-› vahdet Aynî'nin yâ Pîr Bilinsin evvel âhir biz kimiz hem de nedir sen ben

Mehmet Ali Aynî'nin üzerinde çal›flt›¤› sufîlerden biri de ‹smail Hakk› Bursevî'dir.1926 da ABD'nin Harvard Üniversitesince tertiplenen VI. Felsefe Kongresine onunla ilgili bir bildiri sunmufltur. 1927 de ise Bursa'ya gelerek Bursevî'nin eserlerini bizzat görmek ve araflt›rmalar›n› derinlefltirmek için çal›flmalar›n› sürdürmüfltür. Bursevî'nin kabrini ziyaret etmifl ve yazd›¤› eserlerini kütüphanede inceledikten sonra kaleme ald›¤› bir fliirle duygular›n› terennüm etmifltir. Söz konusu fliiri posta ile ‹stanbul'da bulunan Hüseyin Vassaf'a göndermifltir.Bursevî'den ve baz› eserlerinden bahseden fliir flöyledir: Delîlin Hakkî olsun halk içinde Hak ararsan sen Ta'âla'llâhü ekber hakk› Hak'd›r eyleyen rûflen Gel ey Rûhu'l-Beyân'›n âyet-i kübrâs› ‹smâ'îl Adû-y› flekk ü zann› sür ç›kar Allâh için dilden

Netîce-bahfl-› âmâl olma¤› kâfildür âsâr›n Ziyâ-y› Ma'nevî'dir her biri ber-vech-i müstahsen

Bursa'n›n afl›klar›ndan biri de Hüseyin Vasssaf't›r. O, Bursal› büyük yazarlar›n da hayran›d›r. Onun için Bursa Hat›ras›’ndan baflka ‹smail Hakk› Bursevî ve Bursal› Mehmet Tahir'le ilgili müstakil birer eser kaleme alm›flt›r. fiimdi Hüseyin Vassaf'›n Kemalnâme-i ‹smail Hakkî isimli eserini aç›yoruz ve okuyoruz: “Bu eserin hitâm-› tebyîzi s›ras›nda Mehmed Ali Aynî Beyefendi hânemi teflrif etmifl idi. Bursa'da ‹smail Hakkî Hazretlerini ve âsitânesini ziyaretde hâs›l eyledi¤i nefl'ei ma'neviyyeden bahsetti. Zevkyâb oldum. Dediler ki; Çekirge'de Hüsnügüzel Oteli'nde ba'de'z-ziyâre hâs›l olan intibâ'ât›m ile yazd›¤›m medhiyyeyi nas›l buldunuz?” “Pek âflikâne ve ârifâne yaz›lm›fl bir manzûme-i medhiyyedir. Ziyâdesiyle takdîrkâr oldum” cavâb›n› verdim. “Bir hât›ra-i mahabbet olarak bunu tanzîr veyâ tahmis edilmesini arzu ederim.” dedi “ Ne tanzîri ne de tahmîsi mümkin olamayacak derecede

Bursa’da K›rklar Meclisi

61


bâkir bir eserdir. Binaenaleyh bu bâbda flakk-› flefe etmek haddim de¤ildir” dedim. “Tarîk-› ihlâsda merâsim-i fli'riyyeye bak›lmaz; ne do¤arsa makbûldür. Kalbinizin sünûhât›na muntaz›r›m” buyurdular. Hüseyin Vassaf, Mehmet Ali Aynî'nin bu bekleyifline cevap verdi ve yapt›¤› tahmisin önüne flu ifadeyi koydu: “Rûhâniyet-i Hazret-i ‹smâil Hakkî 'ya s›¤›nd›m. fiu tahmis sânih oldu.Bunda çok merâsim -i fli'riyye kusûru görülebilir.Fakat Hazret'e karfl› tahassul etmifl bir mahabbet-i kâmilenin kalbimdeki sünûhât› olmak itibariyle erbâb-› kemâlin sûreti elfâzdan ziyâde ma'nâya nazar-› iltifât ile bakacaklar›ndan cesâret ald›¤›m› arza mecbûr oldum.” TAHMÎS Bütün eflyâya çeflm-i Hakk ile her dem bakarsan sen Dil-i mahzûnunu aflk âtefli ile yakarsan sen Eger s›rr-› hakîkatle bana hâli sorarsan sen Delîlin Hakkî olsun halk içinde Hak ararsan sen Te'âla'llâhü ekber hakk› Hak'd›r eyleyen Rûflen Gel ey esrâr-› Kur'an âyet-i büflrâs› ‹smâ'il Gel ey esrâr-› aflk ›n levha-i garrâs› ‹smâ'il Gel ey uflflâk-› Hakk'›n dîde-i bînas› ‹smâ'il Gel ey Rûhu'l-Beyân›n 'ayet-i kübrâs› ‹smâ'il Adû-y› flekk ü zann› sür ç›kar Allâh için dilden Ümîd-vârî-i feyzim âfl›k›m ben “Kenz-i Mahfi”ye Dü çeflm-i aflk›m› diktim ezelden “Kenz-i Mahfi'ye Uzatd›m dest-i istirhâm›m› ben “Kenz-i Mahfî”ye Revâd›r dest-i isti'tâf› soksam “Kenz-i Mahfî'ye “Tamâmü'l-Feyz” ile mahtûmdur zîrâ ki bu mahzen Bana zulmetde küdretde hayât hâs›ld›r âsâr›n Meded-kâr›m beni kurtarma¤a mâ'ildir âsâr›n Hakây›k ilmini câmi' olub kâmildir âsâr›n Netîce-bahfl-› âmâl olma¤› kâfildir âsâr›n Ziyâ-y› Ma'nevî'dir her biri ber-vech-i müstahsen Yetifl imdâd›ma lütfun ile Allah için ya Pîr Buyur flevkat fe-lâ tenhar diyen Allâh için ya Pîr Senin Vassâf'›n oldum k›l kerem Allâh için ya Pîr Aç›ls›n manzar›nda s›rr-› vahdet Aynî'nin ya Pîr Bilirsin evvel âhir biz kimiz hem de nedir sen ben Kemal-name-i ‹smâil Hakkî'nin son sayfalar›nda bir sürprizle daha karfl›lafl›yoruz: Mehmet Ali Aynî söz konusu fliirini Bursa M›srî Dergah› fieyhi Mehmet fiemseddin Efendi'ye de ayn› düflüncelerle takdim etmifl oldu¤unu ö¤reniyoruz: ” …Sat›rlar› ta'k îben buraya

Bursa’da K›rklar Meclisi

Bursevî’nin kabri

62


Darûlfünun ‹lahiyat Fakültesi’nin ders kitab›, Tasavvuf Tarihi (1925)

vâs›l oldu¤um s›rada, Bursa'da Mehmed fiemseddin Efendi Hazretleri'nden ald›¤›m mektubda Mehmed Ali Aynî Bey'in ferîd-i 'asr kutb-› dehr ‹smâ'il Hakkî Hazretleri hakk›nda söyledi¤i medîha üzerine yazd›¤› tahmîsin irsâl buyuruldu¤u anlafl›lma¤la onun dahi bir sûretini buraya naklini münâsib gördüm.” TAHMÎS Derûnun âtefl-i 'aflk-› ilah'a yak ararsan sen Bulursun flübhesiz rehber bak ararsan sen Yine kendinde bul Hakk'› hemân ancak ararsan sen Delîlin Hakkî olsun halk içinde Hak ararsan sen Ta'âla'llâhü ekber hakk› Hak'd›r eyleyen Rûflen Meded ey âfl›kân›n âyet-i kübrâs› ‹smâ'il Gürûh-› ârifân›n âyet-i kübrâs› ‹smâ'il Gel ey ilmü'l-'›yân›n âyet-i kübrâs› ‹smâ'il Gel ey Rûhu'l-Beyân'›n âyet-i kübrâs› ‹smâ'il Adû-y› flekk ü zann› sür ç›kar Allâh için dilden

Reybîlik Bedbinlik Lailahîlik Nedir Tevfik Fikret’in Tarih-i Kadimine Bir Cevap

Olursam mazhar-› hubb-i ilâh remz-i mahfîye Bulur irfân ile s›rr-› tecellî magz-› mahfîye Cehirden erdim ihfâya erifldim tarz-› mahfîye Revâd›r dest-i isti'tâf› soksam Kenz-i Mahfî'ye Tamâmü'l-Feyz ile mahtûmdur zirâ ki bu mahzen Bilirim nefha-i rûhu'l-emîndir cümle efl'âr›n Bütün insânlar› irflâd olubdur sa'y ü efkâr›n Senin her rûz u fleb tasnîf ile te'lif olub kâr›n Netîce-bahfl-› âmâl olma¤› kâfildir âsâr›n Ziyay-› manevidir her biri ber-vech-i müstahsen K›lub tahmîs›ne me'mûr bu nutkun sâhibi tahrîr Egerçi 'âcizim fiemsî yine ikdâm edib tahrîr Ne mümkin Mîr-i Aynî'yi bu âciz eylesin tanzîr Aç›ls›n manzar›nda s›rr-› vahdet Aynî'nin yâ Pir Bilmesin evvel âhir biz kimiz hem de nedir sen ben

Bursa’da K›rklar Meclisi

63


Bursevî’nin kabri bafl›nda, gönül adamlar› ve eserlerine karfl› tak›n›lan tav›rlar de¤erlendiriliyor. “Kafl yaparken göz ç›karma”lara dikkat çekiliyor.

Kemalnâme-i ‹smail Hakkî ile ilgili flimdilik son not flöyledir. Hüseyin Vassaf söz konusu eserinden bir nüsha Bursa'daki dostu Mehmed fiemseddin Efendi'ye göndererek onu Bursa Kütübhane-i Umumî'ye hediye etmesini istirham eder. fiemseddin Efendi de kitab›n sonuna aziz dostunun bu ikram›ndan duydu¤u

memnuniyeti bir fliirle birlikte kendisi için bofl b›rak›lan sayfalara ilave ederek kütüphane yetkililerine verir. (Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi, Genel,no 129) Kemalname'yi Murat Yurtsever yeni harflerle aktarm›fl ve 2000 y›l›nda Bursa'da bas›lm›flt›r.

Art›k Hüseyin Vassaf'a söz vermezsek haks›zl›k etmifl oluruz:

Bursa’da K›rklar Meclisi

64


Bursa’da K›rklar Meclisi

53


Gazi Ahmet Muhtar Pafla

Bursa’da K›rklar Meclisi

54


Tanzimat'›n ilân edildi¤i y›l Bursa'da do¤du. Kurtulufl savafl›n›n bafllad›¤› sene ‹stanbul'da vefat etti. Seksen y›ll›k bir ömrü hizmetlerle dolduran Ahmet Muhtar'›n babas› Kat›rc›o¤lu Hac› Halil A¤ad›r. 1856 y›l›nda Bursa Askerî ‹dadisini, 1860'da Harbiye Mektebini birincilikle bitirerek ordudaki hizmetine bafllad›. Ahmet Muhtar Pafla, çok canl› ve renkli askerî hayat süren kumandanlardan biridir. Onun Erzurum, Yemen ve Bosna üçgeninde geçen bu hizmetlerinin sadece dökümünü aktarmak bile heyecan vericidir: 1. ‹lk k›ta hizmeti Hersek ve Karada¤'da 2. 1862 Harbiye Mektebi muallimi oldu 3. 1864 Kozan'da F›rka-› Islahiye'de görev ald› 4. 1866 ‹stanbul'a döndü 5. 1870 Karada¤'da görevlendirildi 6. 1870 Dar-› fiuray-› Askerî üyesi oldu 7. 1870 Yemen isyan›n› bast›rmakla görevlendirildi 8. 1871 Yemen valisi oldu 9. 1873 Nâfia Naz›r› oldu 10. 1873 Girit Valili¤ine atand› 11. 1873 fiumnu'ya gitti 12. 1874 Erzurum valili¤ine getirildi 13. 1875 Hassa Ordusu kurmay baflkan› oldu 14. 1876 Mostar'a gitti

15. 1877 Girit vali ve kumandan› oldu 16. 1877 Erzurum'a gönderildi 17. 1877 Ruslar› Deli Baba ve Zivin'de ma¤lub etti 18.1877 II. Abdülhamid kendisine “Gazi” unvan›n› ve niflanlar verdi 19.1878 Çatalca Istihkâmlar› Baflkumandanl›¤›na atand› 20.1878 Erkân-› Harbiye-i umumiye reisli¤ine getirildi 21. 1878 Girit'e gönderildi 22. 1879 Manast›r valili¤ine atand› 23. 1880 Teftifl- Askerî Komisyonu Reis Vekili oldu 24. 1883 Askerî manevralar› takip etmek üzere Almanya'ya gitti 25. 1884 Ayn› görevle ‹talya'ya gitti 26. 1885 M›s›r Fevkalâde Komiserli¤ine atand› 27. 1908 ‹stanbul'a döndü 28. 1908 Ayan Meclisi Reis Vekili oldu 29.1909 Avrupa baflkentlerine yeni padiflah›n culüs'ünu bildirmek üzere gitti 30. 1909 Emekli oldu 31. 1911 Ayan Meclisi Reisi oldu 32. 1912 Sadrazam oldu(21 Temmuz) 33. 1912 ‹stifa etti (29 Ekim) 34. 1914 Divan-› Âliye verildi (Balkan yenilgisinden sorumlu tutularak)

Bursa’da K›rklar Meclisi

55


El yaz›s›

Gazi Ahmet Muhtar Pafla’n›n 1316(1898)’da ‹bnu’l-Emin Mahmud Kemâl’e yazd›¤› cesur ve korkak insanla ilgili kanaatleri. “Mücerred menafi-i zatiyesi u¤runda her nevi meayibi kabul ve icraya can atan kimesne elbette cebindir. Çünkü fleci’ meayipten hiçbirfleyi kabul edemez. E¤er kabulde muzdar kal›rsa sonradan bir düziye ruhunun yaresini tahatturla müteellim olma¤a bedel o anda ölümü tercih eder. Has›l› fleci’ mehasinle mülevven cebin meayible mülevvesdir. Ne mutlu o kimselere ki fleci’ler kafadar› ola”.

35. 1914 Meclis-i Mebusan kapat›ld›¤› için bir sonuç al›namad› 36. 1919 Feneryolun'da 80 yafl›nda vefat etti. Fatih Sultan Mehmed türbesi civar›nda topra¤a verildi. (13 Rebiulahir 1337)

ESERLER‹ Gâzi Ahmet Muhtar Pafla bu kadar hareketli ve s›k›nt›l› bir hayat yaflamas›na ra¤men elinden kalemi b›rakmamas› dikkat çekicidir. “Büyük matematikçi” diye tan›nan Gazi'mizin baz› eserleri flunlard›r:

1. Riyâzu'l Muhtar (Bulak, 1303) Astronomi ve takvimle ilgili olan bu eser, görevli olarak M›s›r'da bulundu¤u y›llarda Bulak'ta bas›lm›flt›r. 2. ‹slâhu't-Takvîm (Kahire, 1307) Uygulanan takvimin sakat yönlerini belirterek yeni teklifleri ihtiva eden eser fiefik Bey Mansur taraf›ndan yap›lan Arapça tercümesiyle birlikte bas›lm›flt›r. 1898'de Leiden'de bas›lan Frans›zca tercümesi müellifine alt›n madalya getirmifltir. 3. Takvim-i Sâl (‹stanbul, 1328)

Bursa’da K›rklar Meclisi

56


4. Takvîmu's-sinin (‹stanbul, 1331) Tanzimat'›n ilan›n› takip eden 1256/1840 y›l›ndan itibaren 1350/1934 y›l›na kadar her günün karfl›l›¤› olan hicrî-kamerî, hicrî-flemsî ve miladî tarihleri tek tek göstermek suretiyle düzenlenen bir eserdir. Eser yeni harflerle Genel Kurmay Baflkanl›¤›nca 1993'te yay›nlanm›flt›r. (Hzn. Yücel Da¤l›, Hamit Pehlivanl›) Baz› kaynaklarda onun vefat tarihi 1918 veriliyorsa da 13 Rebiulahir 1337/22 Kânunisanî'nin ocak 1919'a karfl›l›k oldu¤unu Takvim-i Sinin'den ö¤renmek zor olmamaktad›r. 5. Serâiru'l Kur'an (‹stanbul, 1336) Eser, Kur'an-› Kerim'in müsbet ilimlerle çat›flmad›¤›n› göstermek için kaleme al›nm›flt›r. Seyyid Muhibbuddin taraf›ndan Arapçaya çevrilmifltir. Yarat›l›fl ve Ötesi ad›yla yeni harflerle bas›lm›flt›r. (Hzn. Ali Turgut, ‹stanbul 1989) 6. Sergûzeflt-i Hayat›m›n Cild-i Sânisi: 1294 Anadoluda Rus Muharebesi (‹stanbul, 1328) “Doksan üç harbi” diye bilinen mücadelelerin temel kaynaklar›ndan biridir. 7. Temmuz 1330'da Meclis-i Mebusan'da geçen Divan-› Âli Bahislerine Bir Nazar. Bask› yeri ve tarihi belli olmayan bu eser, Divan-› Âli'de kendisine sorulan sorulara verdi¤i cevaplar› ihtiva etmektedir.

8. Devlet-i Aliye-i Osmaniye'de Tarih-i ‹ktisadî nas›l olmal›d›r. (‹stanbul, 1328) Baflka eserleri de vard›r. 79 Vefat›na düflülen tarih flöyledir: K›l›ç kalem ve er Ahmed Muhtar Pafla Vefat›na derler “VAY GAZ‹ PAfiA” 1339

Genelkurmay Baflkanl›¤› taraf›ndan yeni harflerle yay›nlanan Takvimü’s-Sinin’den bir sayfa.

79 Genifl bilgi için bk. ‹bnulemin Mahmud Kemâl, Son Sadrazamlar, IV/ 1805-1868 R ifat Uçarol, Gazî Ahmet Muhta r Pa fla Askerî ve Si yasî Hayat›, ‹stanbul, 1989 ayn› yazar D‹A, XIII/445.

Bursa’da K›rklar Meclisi

57


Gazi Ahmet Muhtar Pafla, ‹stanbul Fatih Camii’nin bahçesindeki mezar›nda “Sergüzeflt-i Hayat”›n ücüncü cildini yaz›yor. Takvim iflliyor. “O günü” dostlar›yla birlikte bek liyor.

Gazi Ahmed Muhtar Pafla Manast›r valisi iken istikbalin valisi ve tasavvuf tarihi profesörü Mehmed Ali Ayni on yafl›nda idi. Söz verelim mi?

Bursa’da K›rklar Meclisi

58


Bursa’da K›rklar Meclisi

47


“Ya Hazret-i Hasan Kaimî Kâdirî”

Bursa’da K›rklar Meclisi

48


Bosnal› Amine Han›m, Buharal› Nadirhan Ha san Bursa’da Erguvan Fasl›’nda.

‹slâm dünyas›nda en yayg›n üç tarikattan biri olan Kadiriye'nin merkez flehri Ba¤dat't›r. Çünkü tarikat›n piri Abdülkadir Geylanî'nin dergâh› ve kabri bu flehirdedir. Tarikat XV. as›rda Eflrefo¤lu Rumî ile Osmanl› Baflkenti Bursa'ya ulaflm›fl ve ilk dergâh›n› ‹znik'te kurmufltur. Türk tasavvuf edebiyat›n›n mühim flahsiyetlerinden biri olan Eflrefo¤lu Rumî'nin Divan'› ve Müzekki'n-Nüfus'u alt› yüzy›la yak›n bir zamandan beri sevilen, okunan, tutunan kitaplar aras›ndad›r. 1469 y›l›nda ‹znik'te vefat eden ve cami-dergâh›n›n yan›nda defnedilen Rumî ile Kadiriye'nin Eflrefiye kolu oluflmaya bafllam›fl, zamanla Balkanlara ulaflm›flt›r. Ba¤dat'ta temeli at›lan, Bursa'da geliflmesine devam eden Kadirî-Eflrefî sadas›n› Balkanlara ulaflt›ran dervifllerden biri de Kaimî Baba diye meflhur olan Hasan Kaimî Efendi'dir. XVII. yüzy›l›n ilk çeyre¤inde Saraybosna'da do¤an son çeyre¤inde ‹zvornik'te vefat eden Hasan Kaimî de Eflrefo¤lu Rumî gibi kaleme ald›¤› manzumelerle as›rlardan beri Balkanlar› ve Osmanl› topraklar›n› ayd›nlatmaktad›r. Bunun belgelerinden biri de Türkçe Divan'›n›n Avrupa kütüphanelerinden baflka ‹stanbul, Bakü, Taflkent ve Kahire'de de bulunmas›d›r. Eflrefo¤lu Rumî'nin ilk mürflidi Bayramiye tarikat›n›n pirî Hac› Bayram Veli idi. Daha sonra Eflrefo¤lu'nun kendisine tekrar baflvurmas› üzerine onu Hama'da bulunan Hüseyin Hemevî'nin yan›na göndermifl ve orada “ikinci ihtisas”›n› tamamlam›flt›. Hasan Kaimî'nin de ilk mürflidi fieyhi'nin Vekayiu'lFuzala’s›na göre Halvetiye ricalinden Öziçeli Muslihuddin Efendidir. Ancak Divan'› bafltan sona onun Kadirî-Eflrefî dervifli oldu¤unu ifade etmektedir.

Buhara, Bursa, Bosna.

Demek ki Eflrefo¤lu Rumî gibi onun da ikinci mürflidi Kadirî'dir: Yolumuz erkân›m›z nedir sorarsa sâilân Bâzüleflheb pirimizdir fieyhi Abdülkadirî Ten kafesten kurtulacak yer ararsa sâilân Bâzüleflheb pirimizdir fieyhi Abdülkadirî * Pirim çu Abdülkadirî Yola getirir münkiri Aflk›n var ise gel beri Bugün mübarek cumad›r * Gel bendesi ol bendesi Sultan-› Abdülkâdir'in Her dem ç›kar turfandas› Bostan-› Abdülkâdir'in Ariflerin ser-tac›d›r Ecdad› Abdülkâdir'in Afl›klar›n mirac›d›r Ba¤dadî Abdülkâdir'in * Maflr›k ma¤rib tekkesi Taliblerin Mekkesi Abdülkâdir sikkesi Ezhar› dervifllerin * Nice tâlib bu meclise kar›fl›r Abdülkâdir bize himmet etmez mi Mahabbetle bir birile görüflür Abdülkâdir bize himmet etmez mi Yüzy›llard›r, Türkçenin Balkanlarda yaflamas›na sebep olan eserlerden biri olan Divan'da bazen Ba¤datl› fieyh Abdülkâdir ile Bursal› Eflrefo¤lu birlikte müflahade edilmektedir. Yüz m›sral›k uzun bir fliirin bir beflli¤i flöyledir:

Bursa’da K›rklar Meclisi

49


Söz konusu dergâhta ikinci zikri 13 May›s 2010 ta rihinde Ahmed Turan Alkan dostumla birlikte zevkle takip ettik. Ayn› günlerde ‹zvornik'in Kulagrad köyünde bulunan kabrini ziyaret etmek nasip olmufltu. Halvet hayat›n› bu tekkede ayakta yaflad›¤› için “Kaimî” lakab›n› alan Bosnal› Hasan Efendi'nin ses ve nefesleri de as›rlard›r ayaktad›r ve bütün nefasetiyle yank›lanmaktad›r. ‹flte onun sesi: Eyâ gâfil bu dünyaya Niye geldin bilir misin Niçin meylin yok ukbaya Bu hâliyle kal›r m›s›n Dost'tan haber sorarsan›z Hak zikrini dâim sürün Do¤ru yolu arasan›z Kur'an Hadis nedir görün * Ey Kaimî zikret Hakk'› Tâ kim saîd olur flakî Mana ile Kur'an ok› ‹rfan zuhur eyler bu dem

Hac› Sinan Tekkesi’nin girifl duvar›ndan bir detay: Sevgililerin isimleri

Bunca y›llard›r gürülür tâ ilâ yevmi'l-hisâb Bak ne canlar oldu irflad Eflrefo¤lu gibi tab Cümlesin yâdeylesem olurdu birkaç cild kitab fieyh Abdülkâdir o¤lu elçi Muhyiddin'e bak Göresin anda velâyet hem kerâmet dutma dak. Hasan Kaimî'nin sa¤l›¤›nda Saraybosna'da IV. Sultan Murad'›n deste¤iyle Silahdar Mustafa Pafla taraf›ndan yapt›r›lan Hac› Sinan Tekkesi bugün ayakta olan ve dervifllere hizmet veren irfan ocaklar›ndan biridir. Mevlana'n›n do¤umunun 700. y›l› olan 2007'de Mevlânâ Sempozyumu sebebiyle Bosna'da bulundu¤umuz günlerde bir gece bütün misafirlerle bu dergâhta yap›lan zikri takip etme imkân› bulmufltum. Türkçe bilmeyen cemaat›nEflrefo¤lu baflta olmak üzere Kadirî dervifllerine ait ilâhileri büyük bir coflku ile okumalar› görülmeye ve dinlenmeye de¤er bir manzarayd›. Bu yaz›n›n bafll›¤›n› da o gün koymufltum.

‹flte zikir davetiyesi: Gel hû diyelim aflk›le Cevlan edelim flevkile Vecde gelelim zevkile Döne döne akran ile * Gel ey can›m aflka uy Hal›k'›n› sen de duy Varl›¤›n› yo¤a koy ‹flbu tevhid içinde * Hayy ismiyle zikreyle Kayyum ile fikreyle Bu nimete flükreyle Tevhid edelim âfl›k. * Gel gör gözüm uflflak› Hu hu deyu neylerler Ol canile mufltak› Hu hu deyu neylerler * Zikredelim Allah'› Rahmet eder vellahi Do¤ru yoldur billahi lailâheillellah

Bursa’da K›rklar Meclisi

50


Bosnal› Derviflin su gibi ak›p giden flu m›sralar›n› okuyarak Balkanlardaki gönül fetihlerini gerçeklefltiren gönül fâtihlerini bir defa daha rahmetle, hürmetle yâdedelim:

Vefa: Saraybosna’da Hasan Kaimi Sok a¤›.

Hasan Kaimî Baba, ilk tahsilini Bosna'da tamamlad›ktan sonra ilim ve irfan dünyas›ndan nasiplenmek için Do¤u'ya do¤ru yolculu¤a ç›kt›. Önce Sofya'ya gitti. Daha sonra baflkent ‹stanbul'a ulaflt›. Tasavvufî hayat›n temsilcileriyle tan›flt›, tekke dünyas›n›n pirleriyle bulufltu. Daha sonra Bursa'ya Eflrefo¤lu Rumî'nin huzuruna gitti. Eflrefî sadas›n›n ilk kayna¤›nda bulunman›n huzurunu yaflad›. Osmanl›'n›n ilk baflkentinden Selçuklu'nun baflkentine gitmek üzere yollara düfltü. Buhara'dan, Ba¤dat'tan, fiam'dan, Kahire'den bu beldeye gelen Allah dostlar›n›n izlerini arad›. fiu m›sralar Konya'da Mevlânâ'n›n ve Muhyiddin ‹bn Arabî'nin kokusunu alan bir derviflin hissiyat›na tercüman olmaktad›r: Feth-i Mekkî ya Fusûs ya Ma¤r›b-i Ekber gibi fieyh Abdülkâdiri ya Mevlevî rehber gibi Aleme bir bir gelenler sahib-i Kamber gibi Ya Muhammed Ahmed yâ nure arflillah.

Hey cân›m kardafl Hâlüme hâldafl Olalum yoldafl Meydâna gelgil

Gören 'alamet Buld› selâmet Temm-i kelâm et ‹z'âna gelgil

Yolu güdelim Bunda n'idelim Tevhîd edelim '‹rfâna gelgil

S›rlar aç›ls›n Nûrlar saç›ls›n Kevser içilsin Tevhide gelgil

Gel berü flaflk›n Cânâna duflk›n Koma Hak 'aflk›n Yezdân'a gelgil

Rif'at dilersen Câna k›yarsan Birlik bulursan Tahmide gelgil

'Aflka uyanlar Câna k›yanlar Hakk'› duyanlar Sübhân'a gelgil

Bâkî hayâta Cân ire zâta Rahm it s›fâta Te'kîde gelgil

Cân›m erenler Dostu görenler Zevka erenler Ikâna gelgil

Varise derdin ‹fli becerdin Al bendi merdin Tahkîka gelgil

Hamrile ezkâr S›rrile efkâr Eyleme inkâr ‹mâna gelgil

Kâimî gâfil 'Aflka ol mâ'il Olal›m nâ'il Hannân'a gelgil

Eylegil ikrâr Hû diye tekrâr Aç›la esrâr Seyrâna gelgil

Yalvar Hudâ'y› Dinle nidây› Bak bu edây› Mennân'a gelgil

fieyh 'Abdü'l-kâdir Gel gel Hakk'a dir Zevk-i bekâ dir Hayrâna gelgil

Bursa’da K›rklar Meclisi

51


‹stanbul Kâdirî Asitanesi’nin Manzum tarihi Tuhfe-i rumi isimli eserin ilk sayfalar›

Kaimi Baba’n›n Türbesi/‹zvornik

Kaimi Baba’n›n türbe giriflindeki kitabe, dil Boflnakça, harfler Osmanl›ca. Sonsuz ufuklara sesleniyor.

1691'de âlem-i cemâle intikal eden Hasan Kaimî Babam›z›n Divan›'n› Mehmet U¤ur Ayd›n yeni harflere aktarm›flt›r. Bas›lmas›n› bekliyoruz. Vefat›na düflürülen tarih flöyledir: Ç›kar on birler söyler tarihin “BALKANLARIN KAD‹RÎ fiEYH‹ HÛ” - 1691

Mostar'da görev yapan meclisimizin üyesi Gazi Ahmed Muhtar Pafla'y› ve eserlerini tan›maya ne dersiniz?

Bursa’da K›rklar Meclisi

52


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.