Meyveden Çekirde¤e, Çekirdekten Meyveye
www.onder.org
ISSN 1304-5024 / 9771304502002
HAZ‹RAN - TEMMUZ 2009 SAYI:133
L‹DERLER OLMASAYDI...
Haziran-Temmuz 2009
01
Önde gidiyoruz. Fakat "bir tara¤›n diflleri gibi," hep beraber... Nesiller tazelendikçe bayatlayan kostümlerimizden s›yr›larak, araçlar› yenileyip, amaçlar›m›zdan sapmayarak. Yüzy›llar önce de böyleydi, flimdi de... "‹mam" olman›n bir devlet memuru olmaktan öteye giden anlamlar›ndan ç›kar›yoruz insanl›¤a yön verebilme misyonumuzun hakl›l›¤›n›. En çok bizim söyleyecek cümlelerimizi kayda alacakt›r zaman. En çok bizden sorulacakt›r eksik, gedi¤in, yolda kaybolan›n hesab›.
ÖNDER ‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i
ÖNDER ADINA ‹MT‹YAZ SAH‹B‹ Yusuf Ziyaettin Sula YAYIN DANIfiMANI Yaflar Ergincan YAZI ‹fiLER‹ MÜDÜRÜ & ED‹TÖR ‹smihan fiimflek YAYIN KURULU Rabia Ayaz, Elif Y›lmaz, Öznur Ayd›n, Bilal Akkaya, Ayfle Çoban, H.‹brahim Kelefl, Mine ‹zgi REKLAM SORUMLUSU Mustafa Karahüseyino¤lu Tohum Dergisi Önder ‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i yay›n›d›r. GRAF‹K TASARIM Düflgen Reklam 0212 272 42 34 BASKI Cemre Ofset 0212 544 85 19 ADRES Alemdar Mahallesi Hükümet Kona¤› Sokak No: 7 34110 Ca¤alo¤lu - ‹stanbul Tel : 0212 519 09 53 - 519 12 76 Faks : 0212 519 09 57 onder@onder.org.tr Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›larda k›saltma yap›labilir. Hukuki sorumluluk yazara aittir.
‹flte bu yüzden "liderli¤i" kürsüye ç›k›p kendince resmedenlerin söylemlerinden Tohum Dergisi'nin sayfalar›na tafl›yoruz. Dünya ABD baflkanl›k seçimleriyle 21. yüzy›l liderli¤inin farkl› bir dönemecine saparken, Türkiye'de daha önce bafllayan bu süreç "Bir dakika... Neler oluyor?" diyerek 133. say›m›z›n dosya konusu oldu ve "21.Yüzy›lda Liderlik" bafll›¤› alt›nda mercek alt›na al›nd›. ‹lgi çekici yaz›larla, konunun farkl› yönlerinin ele al›nd›¤› röportajlarla zenginleflen dosyam›z›n ilk konusu Yusuf Ziyaettin Sula'n›n kaleme ald›¤› "En Büyük Lidere Amca Olmak" yaz›s›yla elbette ki Muhammed (as) oldu. Doç. Dr. Berdal Aral Selahattin Eyyubi örne¤inden yola ç›karak bugünün Selahattin Eyyubi'lerini arama noktas›nda bize yard›mc› oluyor. Bu say›m›zda konuk yazar olarak a¤›rlad›¤›m›z Ahmet Taflgetiren ise bir lider olarak merhum Muhsin Yaz›c›o¤lu portresini de¤erlendiriyor. Erol Erdo¤an, Zümrüt Sönmez, Sabri Ota¤, H.‹brahim Kelefl gibi yazarlarla tamamlanan dosya konumuzun röportaj isimleri ise De¤iflim Dinamikleri Yönetim Kurulu Baflkan› Süleyman Erdemir ve Taraf Gazetesi Yazar› Prof. Murat Belge... Yeni albümünün ç›kma aflamas›nda olan Deniz Arcak, "Kitaplar› neden bu kadar okunuyor ve tart›fl›l›yor?" sorusuyla dikkat çeken yazar Bülent Akyürek ise söylefli gerçeklefltirdi¤imiz di¤er isimler... Haziran-Temmuz say›m›z›n dergimize can katan sürprizi ise yazar kadromuza dahil olarak bizi onurland›ran Cihan Aktafl... ‹nflallah kendisi bu say›m›zdan itibaren Tohum Dergisi yazar› olarak okuyucular›m›zla buluflacak. Yeni tasar›m›m›zla adeta bir renk cümbüflüyle yaz mevsimine girdi¤imiz 133. say›m›zla beraber dergimize imam-hatip liseleri mezun derneklerinin tan›t›ld›¤› bir bölüm ekledik. Bu sayfalarda okullar›m›z›n ve derneklerimizin kendilerini ifade edebileceklerini, di¤er derneklerden de haberdar olarak iletiflim a¤›n›n kuvvetlenece¤ini düflünüyoruz. Hay›rl› olmas› temennisiyle... ‹smihan fiimflek
02
Haziran-Temmuz 2009
‹Ç‹NDEK‹LER 04
En Büyük Lidere Amca Olmak
07
Bir Lider Olarak Selahaddin Eyyûbi
10
55 Yafl›ndaki Genç Liderin Ard›ndan
12
Yeni Liderlik Dönemi
14
Fetih, Fatih ve Liderlik
16
Davlumbaz : Murat Belge - Daha Az Liderlik Daha Çok Demokrasi
20
‹majdan Hakikate: Gandi
22
Kendimce Bir Hayat-Satranç Söyleflisi Liderlik
24
Muhsin Bey
26
Türkiye ‹slam Dünyas›na Önder Olabilecek mi?
29
Galeri : Süleyman Erdemir - Lider mi? Liderlik mi?
34
Irkç›l›k ile ‹lgili Geliflmeler
37
Bitmeyen Bir Keflif Süreci
39
Kitaplar›n Kokusunu Özledim
Haziran-Temmuz 2009
42 46
Yelpaze : K›y›s›nda Yürürken Gençli¤e Güvenme Vakit Çok Erken DerkenBelki Elveda Bile Diyemezsin Giderken
48
Gizlenemeyen Gerçekler
50
Ulus Devlet-AB ‹kileminde Avrupa ve Bologna Süreci
53
Anahtar : Yeryüzünde Çelimsiz Bir Dervifl Yaflar
57
Tarih : Efendiler Nereye?
59
Gezgin : Makedonya
61
Psikoloji : fiuuralt› Beslenme Y›llar›
64
Çevre : Su Medeniyettir
66
Bilim ve Teknoloji
68
Spor : Taekwondo
70
Kültür-Sanat
72
B‹HMED
75
ÖNDER’den Haberler
03
04
Haziran-Temmuz 2009
Yusuf Ziyaettin Sula
EN BÜYÜK L‹DERE AMCA OLMAK... “Ey insanlar! Peygamberin amcas› bile olsan›z, e¤er ‹slam düflman› iseniz haliniz harapt›r. Çok muteber insanlar›n amcas›, babas›, o¤lu, torunu vs. olmak kesinlikle size iltimas sa¤lamaz. Hatta bu yak›nl›k belki e¤er kâfirseniz lanetinizi katmerlefltirir.”
Peygamberimizin 10 amcas›ndan en bilinenleri, Müslüman olmad›¤› halde onu himaye eden Ebu Talib, Müslüman olan Hz. Hamza ve Hz. Abbas ve büyük ‹slam düflman› Ebu Leheb'dir.
Amcal›¤›n› tam yapm›flt›r yani. Hz. Abbas da sonlara do¤ru Müslüman olmufl, mala mülke biraz merakl› bir amcad›r. Müslüman olmadan önce ciddi bir ‹slam düflmanl›¤› yapmam›flt›r. Abbasi sülalesi de bu amcadan devam etmifltir.
Hz. Ali'nin babas› Ebu Talib, peygamberimizin bütün ›srarlar›na ra¤men ‹slam'la müflerref olamam›fl, ancak ölümüne kadar onu can› gibi korumufltur. Ölümüne yak›n, yine peygamberimizin hidayet teklifine "Kureyfl'in kad›nlar›, ölümden korktu¤um için Müslüman oldum diye arkamdan konuflurlar" gibi garip bir bahaneyle müsbet cevap verememifltir.
Peygamberimizin amcalar› içinde Kur'anda ad› geçen sadece Ebu Leheb'dir. Ancak o ve kar›s› az›l› bir ‹slam düflman› oldu¤u için fliddetle lanetlenmektedir. Bu nas›l bir peygamber amcas›d›r ki kendine k›yamete kadar lanet ettirmeyi baflarm›flt›r? Yine nas›l olmufltur da bir süre sadece iki kifliye lanet için indirilmifltir?
Tarihte, daha sonra "Hakk›mda ne derler?" korkusuyla Müslüman olamayan birçok insanda bu "Ebu Talip Kompleksi"ni görmek mümkündür. Rivayetler Allah Resulü'nün bu amcas›na çok üzüldü¤ünü anlat›r. Ona etti¤i dualar da "Peygamber için ve iman edenler için müflriklere isti¤far hakk› yoktur. Her ne kadar onlar akrabalar› olsalar da..." (Tevbe,113) ayeti gelene kadar devam etmifltir. Hz. Hamza ise Allah'›n bir, ye¤eninin peygamberi oldu¤unu kabul etmifl, büyük bir cengâver oldu¤u için de ona Uhud savafl›ndaki flehadetine kadar kahramanca destek vermifltir.
Kur'an-› Kerim'in her suresi elbette muhteflemdir, eflsizdir. Bizim anlayabilmemiz için apaç›k bir dille gönderilmifltir. Ancak, Rasih kullar›n bilebilece¤i remizler ve flifreler de mevcuttur. Baz› bölümler ise kalbinde maraz olanlar›n hastal›klar›n› ve azg›nl›klar›n› art›r›r. "Tebbet" süresini iflte bu çerçevede ele almak istiyorum. Bu sürede künyesi Ebu Leheb (Alev/k›v›lc›m babas›) olan bir flahsa ve onun kar›s›na lanet edilmektedir. Kastedilen kim? ‹nsanl›¤›n medar-› iftihar› Yüce Önder'in amcas› ve onun efli. Allah, ‹slam'a olan büyük düflmanl›¤›ndan dolay›
Haziran-Temmuz 2009
05
Habib'inin amcas›na ve kar›s›na lanet ediyor. Oysa Ebu Leheb ile birlikte, belki ondan daha fledid ‹slam düflmanlar› vard›. Mesela Ebu Cehil'in ismi veya künyesinin zikredildi¤i bir ayet ve süre oldu¤unu bilmiyorum. Baflka ‹slam düflmanlar› hakk›nda da böylesi bir katmerli lanet oldu¤unu da sanm›yorum. Dünyan›n en önemli insan›n›n amcas› olmak ve lanete u¤ramak. Bu bana çok manidar geliyor. Öte yandan düne kadar zincirli bir köle olan Bilal çok makbul seviyelere ç›kabiliyor. Selman gibi bir Farisi, yani ‹ranl› ehlibeyte girebiliyor. Gencecik, bir azadl› kölenin o¤lu Usame bin Zeyd, harbde en önemli sahabelerin komutanl›¤›n› yapabiliyor. Bence bu lanetli amca ile kar›s› numunei imtisaldir ve denilmektedir ki: "Ey insanlar! Peygamberin amcas› bile olsan›z, e¤er ‹slam düflman› iseniz haliniz harapt›r. Çok muteber insanlar›n amcas›, babas›, o¤lu, torunu vs. olmak kesinlikle size iltimas sa¤lamaz. Hatta bu yak›nl›k belki e¤er kâfirseniz lanetinizi katmerlefltirir. ‹flte Ebu Leheb bu durumda olanlara en önemli misaldir. Kimse kendini istisna görmesin. Peygamber amcas› bile olsan›z ne fayda..." Soy sop ne kadar önemlidir? Büyük insanlara, Önder kifliliklere akraba olmak ne kazand›r›r, ne kaybettirir? Burada görülüyor ki pek bir fley kazand›rm›yor. Sadece Ebu Leheb de¤il tabi. Hz. Nuh'un o¤lu, Hz. Lut'un kar›s› ve benzer örnekler de verilebilir. Hz. ‹brahim de Allah'tan, soyundan önderler ç›karmas›n› talep etti¤inde, Allah'›n va'di, neslinin zalim olmayanlar›n› kapsam›flt›.
Soy sop ne kadar önemlidir? Büyük insanlara, Önder kifliliklere akraba olmak ne kazand›r›r, ne kaybettirir? Burada görülüyor ki pek bir fley kazand›rm›yor. Sadece Ebu Leheb de¤il tabi. Hz. Nuh'un o¤lu, Hz. Lut'un kar›s› ve benzer örnekler de verilebilir.
Biz de dualar›m›zda Peygamberimiz Hz. Muhammed'in soyuna dua ederiz. Bir yandan amcas›na lanet ediyoruz, bir yandan aline, yani soyuna dua ediyoruz. Ne kadar ilginç!
üzerinden devam edenlere de "fierif" deniyor. Ancak bunlarda da ölçü ‹slam'a ba¤l›l›kt›r.
Peygamberimizin pak soyu, iki kanaldan devam ediyor. Hz. Hüseyin'in üzerinden devam edenlere "Seyyid", Hz. Hasan'›n
Ürdün devletinin kurucusu fierif Hüseyin'in o¤lu Abdullah'›n hat›rat›n› okumufltum. Bu sülale Hz. Hasan'›n soyundan gelmektedir. Okurken i¤rendi¤im, hazmedemedi¤im bir
06
Haziran-Temmuz 2009
‹ngiliz muhabbeti ve afla¤›l›k duygusu buram buram sayfa
seçip onu konufltururlarsa daha rahat tart›fl›labilece¤ini
aralar›nda tütüyordu.
söyler ve kabul ettirir. Gelen kitle kendi aralar›nda bir temsilci seçince “tart›flma
Yüzy›llarca birlikte yaflad›¤› Müslüman Türkler hakk›ndaki
bitmifltir, cevab› siz verdiniz” deyip, hayret nidalar› aras›nda
ifadeleri, b›rak›n bir "fierif"i, bir müslümana yak›flan türden
münakaflay› sona erdirir.
de¤ildi. Akl›ma muhteflem "Tebbet" süresi geldi o zaman. Geçti¤imiz yüzy›lda kiflisel ve kolektif liderlik tart›flmalar› Bu ve bunun gibi süreler baz›lar›n›n kalbindeki maraz›
yap›lm›flt›. Hatta buna örnek olarak da Ford ve GM
ortaya ç›kar›r, baz›lar›n›n da iman›n›
fabrikalar›n›n yönetimleri verilmiflti. Her
kuvvetlendirir. Tebbet süresini örnek
ne kadar içinde bulundu¤umuz küresel
gösterip ak›llar› s›ra Kur'ana çamur atmaya kalkanlar olmufltur. Bunlar önemli görevler de iflgal edebilmifllerdir. Bazen de Kur'an mealini okuyan yetersiz malumat sahiplerinde kafa
‹skender o zamanki dünyan›n ço¤unu fethetmiflti.
kriz ikisini de yerlerde süründürse de tart›flmalar sürmektedir. Ticari hayatta büyük organizasyonlar
‹skender’dir fetheden
CEO’larla ifl görmeyi tercih ediyorlar. Yani özellikli ve yetiflmifl liderler devasa
kar›fl›kl›¤› görmekteyiz. Oysa Tebbet
kumandan. Ordusu
flirketlerin s›rtlar›na süvari gibi binip
süresi çok manidar, çok muhteflem, çok
elbette önemlidir ama
yönlendiriyorlar. Siyasi ve sosyal
lidersiz ne ifle yarar?
Tarihin birçok önemli hadisesinin
Tarihteki binlerce
temelinde hep kudretli liderler vard›r.
fleyhti, hocayd›, o¤lum derviflti, kardeflim
ordudan biri...
Elbe adas›ndaki esaretinden kurtulup gelen
evliyayd› para etmiyor. Baksan›za
Liderleri çekip al›n,
Napolyon, kendini yakalamak için
ibretamiz bir süredir. Okudukça kalbi sa¤lam olanlar›n iman›n› takviye eder.
organizasyonlarda da liderler çok etkili.
Demek kimsenin garantisi yok. Babam
gönderilen orduyu teslim alabilmifltir.
Dünyan›n en önemli liderinin amcas› bile lanetten kurtulamam›fl. Hem de k›yamete
yok farzedin, ihmal
Ç›kar›n oradan Napolyon’u ve yerine
kadar...
edin. Dünyaya yön
s›radan birini koyun. Tarihte böyle bir
Liderler olmasayd›!
vermifl birçok önemli hadise de olamam›fl
Liderlikle ilgili en muhteflem izahlardan
olacakt›r.
biri ‹mam-› Azam Ebu Hanife’ye aittir.
hadiseden bahsedilmeyecektir. Hitler olmasayd› acaba Nazi hareketi olur muydu? Spartaküs’ü neden hala konufluyoruz? Kanuni o yafll› bafll› haliyle ordular›n›n bafl›nda olmasayd› neler
‹mam-› Azam’a göre cemaatle namaz k›larken cemaatin bir
olurdu? Birkaç sefere sadrazam›n› gönderdi¤inde “padiflah
fley okumas›na gerek yoktur. ‹mam›n okumas› herkes
kocad›” dedikodular› ç›k›nca, ta Zigetvar önlerinde teslim
ad›nad›r. Cemaat sadece imama uyar. Yani lidere tam itaat ve kalabal›¤›n sorumlulu¤unu liderin üstlenmesi söz konusudur. Bu kanaatte olmayan âlimler de mevcuttur. Nitekim
etmiflti ruhunu, dünyan›n en büyük devletinin lideri. Zaten daha sonra padiflahlar›n ordu ile sefere ç›kmamalar› eski zaferleri aratt›rm›flt›r. ‹skender o zamanki dünyan›n ço¤unu fethetmiflti.
‹mam’›n bu görüflü duyuldu¤unda kalabal›k bir kitle itiraz
‹skender’dir fetheden kumandan. Ordusu elbette önemlidir
amac›yla tart›flmaya gelir. Herkes bir a¤›zdan Ebu Hanife’nin
ama lidersiz ne ifle yarar? Tarihteki binlerce ordudan biri...
yan›ld›¤›n›, do¤rusunun flöyle flöyle oldu¤unu söylemeye
Liderleri çekip al›n, yok farzedin, ihmal edin. Dünyaya yön
bafllar. ‹mam ise hep bir a¤›zdan konuflulunca kimsenin
vermifl birçok önemli hadise de olamam›fl olacakt›r.
dedi¤inin anlafl›lmad›¤›n›, kendi aralar›nda bir temsilci
Ke enlem yekün (Sanki yok, hiç olmad›)
Haziran-Temmuz 2009
07
Doç. Dr. Berdal Aral baral@fatih.edu.tr
MUHTEfiEM B‹R “KISSADAN” B‹ZE DÜfiEN “H‹SSE” : B‹R L‹DER OLARAK
SELAHADD‹N EYYÛB‹ ‹slam dünyas›, bugün de, Selahaddin'in yaflad›¤› dönemde oldu¤u gibi da¤›n›k bir halde bulunuyor. Ortado¤u'nun kalbine sömürgeci güçlerce 1948 y›l›nda yerlefltirilen ‹srail'in, son y›llarda Lübnan (2006) ve Filistin halklar›na (Gazze: 2009-2009) karfl› giriflti¤i ac›mas›z sald›r›lar s›ras›nda, Müslüman Arap dünyas› sessizli¤e gömülürken, M›s›r, Ürdün ve Suudi Arabistan yönetimleri aç›kça ‹srail'in taraf›nda yer almaktan çekinmediler. Tarih yaln›zca bir övünme ya da yerinme vesilesi olman›n ötesinde, hem kimli¤imizin önemli yap› tafllar›ndan birisi, hem de nice dersler ç›karmam›z gereken bir büyük laboratuard›r. Haçl›lar›n Ortado¤u co¤rafyas›ndaki askeri ve siyasi varl›¤›na 1187'de son veren büyük ‹slam mücahidi Selahaddin Eyyubi, hayat› ve yapt›klar›yla bizlere ve bizi yönetenlere hazine de¤erinde bir büyük miras b›rakm›flt›r. Bu miras›n en de¤erli parçalar›ndan birisi de, onun engin tecrübesinden almam›z gereken derslerdir. Selahaddin Eyyubi 1137'de Irak'›n Tikrit flehrinde dünyaya geldi. Kendisi Tikrit, Baalbek ve fiam'da iyi bir tahsil ve terbiye gördü, sa¤lam bir din e¤itimi ald›. Onun güçlü ve kararl› kiflili¤i, ald›¤› e¤itimle onun akl›n› ve kalbini ideal bir noktada buluflturacakt›r. Selahaddin, Baalbek ve fiam'dayken, babas›yla beraber Selçuklu atabeklerinden Nüreddin Mahmud Zengi'nin komutas›ndaki ‹slam ordular›nda Haçl›lara karfl› savaflt›. Bu savafllarda gösterdi¤i cesaret büyük takdir toplad›. Selahaddin, on yedi yafl›na geldi¤inde, Zengi'nin saray›na al›nd›. Burada devlet idaresi hususunda büyük bir birikim elde etti. Selahaddin Eyyubi, 1169 y›l›nda henüz 32 yafl›ndayken, hem Suriye birliklerinin komutanl›¤›na, hem de melik unvan›yla, Haçl›larla zaman zaman iflbirli¤i yapm›fl olan Fatimiler yönetimindeki M›s›r vezirli¤ine atand›. Selahaddin Eyyubi, bu önemli görevi s›ras›nda gayet siyasi hareket edip, devlet kadrolar›na kabiliyetli memurlar tayin etti. Ayr›ca saray, halk, kumandanlar, komflu ülkeler ve ‹slam devletleriyle münasebetlerini gayet iyi tutmaya çal›flt›. Buraya kadar bu büyük liderin hayat›na dair anlat›lanlardan, herhalde bugüne dair flu dersleri ç›karmak mümkündür: birincisi, ‹slam dünyas›nda liderli¤e soyunanlar›n öncelikle güçlü bir dinî e¤itime, ve iyi bir tahsil ve terbiyeye sahip
olmalar› gere¤idir. Bu hem onlar›n devlet ve/veya ordu yönetimini daha iyi kavramalar›n› sa¤layacak, hem de ait olduklar› dünyan›n duyarl›klar›n› ve ideallerini kendi flahsiyetleriyle meczederek büyük hamleler yapmalar›n› sa¤layacakt›r. ‹kincisi, ufuk ve cesaret sahibi olmayanlardan büyük lider ç›kmas› zordur. Üçüncüsü, devlet kadrolar›n›n liyakat esas›na göre belirlenmesi gere¤idir. "Adama göre ifl de¤il, ifle göre adam" prensibi hayata geçirilmelidir. Ahbap çavufl iliflkileri ya da siyasi yandafll›k yoluyla, yönetimin etkin ve ifllevsel olmaktan ç›kaca¤› ve hatta zaman içinde laçkalaflaca¤› rahatl›kla söylenebilir. Selahaddin Eyyubi bir yandan devlet kademelerine yetenekli memurlar› getirirken, bir yandan da halk› ile yönetimi aras›nda sa¤l›kl› köprüler kurmay› baflarm›flt›r. Bu da al›nmas› gereken dördüncü derstir. Bu noktada al›nmas› gereken son ders ise, Selahaddin'in kendi devleti d›fl›ndaki ‹slam devletleriyle çok yak›n ve yap›c› iliflkiler kurmufl olmas›d›r. Demek ki, Müslüman devletleri yöneten liderler, birbirleriyle husumet iliflkisi içinde olmaktan kaç›nmal›d›rlar. Selahaddin Eyyubi'nin M›s›r'daki ak›lc› icraatlar›, baflta Papal›k olmak üzere, Haçl›lar› telaflland›rmakta gecikmedi. Haçl›lar bir büyük 'tehlikenin' geldi¤ini anlam›fllard›. Selahaddin Eyyübi'nin Fat›mi veziri olmas›ndan sonra Müslüman güçlere karfl› oluflturduklar› ittifak sistemi zarar gören Kudüs-merkezli Frank Haçl›lar›, Ortado¤u'daki siyasi varl›klar›n›n tehlikeye düflebilece¤ini gördüler. Bu 'tehlikeyi' bertaraf için hem Avrupa'dan hem de Bizans'tan Kudüs'teki Haçl›lara takviye kuvvetler gönderildi. Selahaddin Eyyubi, hem M›s›r'daki bir grup isyanc› güçlere karfl›, hem de birleflik Haçl› güçlerine karfl› Selçuklu Atabe¤i
08
Haziran-Temmuz 2009
Nureddin Mahmud Zengi'den yard›m istedi. 1170 y›l›nda M›s›r'a sald›ran Haçl›lara karfl›, Selahaddin ve ordular› çok baflar›l› bir direnifl sergiledi. Düflman geri çekilmek zorunda kald›. Buradan al›nacak ders ise, Müslüman aktörlerin ancak ittifak yapmalar› ve dayan›flma içinde olmalar› halinde, ‹slam karfl›t› güçleri alt edebilecekleri gerçe¤idir. 1171'de Fat›mi Halifesi Abid ölünce, Selahaddin Eyyubi, M›s›r'da idareyi bütünüyle ele ald›. Neticede, ‹slam Konferans› Selahaddin, M›s›r ve Suriye'de Eyyubi Örgütü içinde onlarca Hanedan›'n› kurdu. y›ld›r bir araya gelen Bu birleflmeden 57 ‹slam ülkesi, bugüne (Suriye-M›s›r) Avrupa'l› Haçl› dek dünya sisteminin güçlerin tedirgin lordlar›na karfl› aç›kça oldu¤u ayan beyan tav›r almaktan ve ortadayd›. Nitekim 1173'te Ortado¤u'da sonu Sicilyal› Normanlar, gelmez emperyalist kuvvetli bir müdahaleleri etkisiz donanmayla, ‹skenderiye'ye k›lmak için topluca ç›karma yapt›lar. harekete geçmekten Selahaddin Eyyubi hep imtina ettiler. Yine komutas›ndaki ‹slam ordular›, Normanlar› ne hazindir ki, Arap üç gün süren savaflta dünyas›, Ortado¤u büyük bir hezimete co¤rafyas›nda I. Dünya u¤ratt›lar. Burada k›ssam›za düflen Savafl› sonras›nda hisse, siyasi birleflme Bat›l› sömürgeci olmadan, yani güçlerce yapay olarak da¤›n›k devletçikler tek bir çat› alt›nda, çizilen s›n›rlar› ve ulusörne¤in federasyon devletleri tek bir çat›s› alt›nda bayrak alt›nda birleflmeden, ‹slam dünyas› için birlefltirmeyi beklenen zaferin baflaramad›. gelmesinin pek müflkül olaca¤›d›r.
1174 y›l›nda, Selçuklu Atabe¤i Sultan Nureddin Zengi'nin vefat›yla birlikte Suriye'de iç kar›fl›kl›klar bafllad›. Bu durumdan istifade etmek isteyen Kudüs Kral›, Humus'u kuflatt›. Selahaddin, derhal Humus önlerine geldiyse de, Haçl›lar flehri zapt etmifllerdi. Bu durum, Haçl›lar›n nas›l ‹slam dünyas›ndaki en küçük bir kar›fl›kl›¤› bile kendi menfaatleri için kullanmaktan çekinmeyeceklerini aç›kça ortaya koymaktad›r. Selahaddin Eyyubi, her büyük lider gibi, bu üzücü olaydan gereken dersleri ziyadesiyle ç›karm›flt›r. Bu tür bir kar›fl›kl›¤a ve zaafa yeniden meydan vermemek için, Selahaddin, M›s›r'da güçlü ve dirayetli bir idare kurmakta gecikmedi. Hem kapsaml› bir imar ve e¤itim faaliyetine giriflti, hem de iktisadi faaliyetleri teflvik etti. Selahaddin Eyyubi 1174'ten 1186'ya de¤in Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve M›s›r'daki tüm Müslüman topraklar›n› birlefltirme yolunda büyük gayret sarf etti. Bu sayede, iç çekiflmeler ve yo¤un rekabet yüzünden Haçl›lara karfl› etkili bir direnifl ortaya koyamayan Müslümanlar›n güçlenmesini sa¤lad›. Böylece, çok say›daki düzensiz kuvvetleri birlefltirip disiplin alt›na alarak, askeri güç dengesini kendi lehine çevirmeyi baflard›. Selahaddin sadece cesareti ve kararl›l›¤› ile de¤il, ayn› zamanda cömertli¤i ve düflmanlar›n›n bile hakk›n› gözeten erdemlili¤iyle ünlendi. Asl›nda onun bütün güzel hasletleri, ‹slam'›n vaz'etti¤i de¤erlerden baflkas› de¤ildi. Selahaddin 1187'de bütün gücüyle Latin Haçl› krall›klar›na yöneldi. 4 Temmuz 1187'de Haçl› ordusunu, Kuzey Filistin'de Tiberya yak›n›ndaki H›ttin'de s›k›flt›rd›. H›ttin Savafl›'nda Selahaddin'in komutas›ndaki Müslüman güçler Haçl› ordusunu bir hamlede imha ettiler. Bu sayede Müslümanlar Kudüs Krall›¤›'n›n neredeyse tümünü ele geçirdiler. Bu zaferin ard›ndan Selahaddin, di¤er Haçl› krall›klar›na yöneldi: Akka, Beyrut, Sayda, Nas›ra, Nablus ve Yafa gibi önemli merkezler üç ay içinde düfltü. Salahaddin komutas›ndaki ‹slam ordular›, Haçl›lara en büyük darbeyi 88 y›l Franklar›n elinde kalan Kudüs'ü 2 Ekim 1187'de teslim alarak indirdi. fiimdi bugüne gelelim... ‹slam dünyas›, bugün de, Selahaddin'in yaflad›¤› dönemde oldu¤u gibi da¤›n›k bir halde bulunuyor. Ortado¤u'nun kalbine sömürgeci güçlerce
Haziran-Temmuz 2009
ekseriyetine kendi rejimlerince pompalan›yorsa, o zaman da Haçl›lar›n art›k bu co¤rafyan›n bir parças› olarak kabul edilmesi gerekti¤i fikri, bir k›s›m Müslüman yönetici taraf›ndan benimsenmifl bulunuyordu.
1948 y›l›nda yerlefltirilen ‹srail'in, son y›llarda Lübnan (2006) ve Filistin halklar›na (Gazze: 2009-2009) karfl› giriflti¤i ac›mas›z sald›r›lar s›ras›nda, Müslüman Arap dünyas› sessizli¤e gömülürken, M›s›r, Ürdün ve Suudi Arabistan yönetimleri aç›kça ‹srail'in taraf›nda yer almaktan çekinmediler.
‹slam Konferans› Örgütü içinde onlarca y›ld›r bir araya gelen 57 ‹slam ülkesi, bugüne dek dünya sisteminin lordlar›na karfl› aç›kça tav›r almaktan ve Ortado¤u'da sonu gelmez emperyalist müdahaleleri etkisiz k›lmak için topluca harekete geçmekten hep imtina ettiler. Yine ne hazindir ki, Arap dünyas›, Ortado¤u co¤rafyas›nda I. Dünya Savafl› sonras›nda Bat›l› sömürgeci güçlerce yapay olarak çizilen s›n›rlar› ve ulus-devletleri tek bir bayrak alt›nda birlefltirmeyi baflaramad›. Bu hedefe odaklanmak yerine, bu ülkelerin liderleri ço¤u zaman birbirleriyle didiflmeyi ve paralar›n› Bat›l› silah tüccarlar›n›n kasalar›na aktarmay› tercih ettiler. ‹slam dünyas›na mensup ülkelerin büyük ço¤unlu¤u, zulüm, iktisadi ve ticari hegemonya ve sald›rganl›k yoluyla dünyaya en az atm›fl y›ld›r nizamat veren Amerikan emperyalizmine yanaflma olmay›, onurlu bir durufla tercih ettiler. Müslüman Türki cumhuriyetler ise ba¤›ms›zl›klar›na kavufltuklar› 1990'lar›n bafllar›ndan bu yana Rusya'n›n 'arka bahçesi' olmay› bir kader gibi benimsediler. Irak, ABD öncülü¤ündeki bir koalisyon taraf›ndan 2003'te iflgal edildi¤inde, Türkiye'nin de içinde bulundu¤u bir grup Müslüman ülke, iflgalcilere ya topraklar›n› ya da hava sahalar›n› açt›lar. Ve ne ac›d›r ki, 1997'de D-8'ler hareketini oluflturan ‹slam dünyas›n›n önde gelen 8 devleti, bugüne dek Avrupa Birli¤i tarz›nda bir iktisadi ve siyasi bütünleflme hedefini gözetmekten hep uzak kald›.
09
Afla¤›lanm›fll›¤› ve ma¤lubiyeti karakter haline getirmifl olan ‹slam dünyas›n›n statükocu seçkinlerinin göremedi¤i öyle gizli güçleri var ki, bu güç karfl›s›nda hiçbir süpergüç uzun süre dayanamayacakt›r. Bunlar ise, az say›da da olsa, Müslüman halklar›n kederleriyle kederlenmifl izzetli, ufuk sahibi ve cesur liderler ve onlar›n hakl› davalar›n›n peflinden can› bahas›na gitmeye haz›r yüz milyonlarca inanm›fl insan.
Durumumuzun vahameti ortada... Asl›nda bugünkü ortam Selahaddin'in yaflad›¤› dönemle büyük benzerlikler tafl›yor. O zaman da hem bir bütün olarak ‹slam dünyas›, hem de özel olarak Ortado¤u ‹slam co¤rafyas› bölük pörçük bir görünüm arz ediyordu. O zaman da Haçl› güçlerle iflbirli¤i içinde Müslüman halklara ihanet eden bir k›s›m Müslüman yöneticiler vard›. Nas›l ki, bugün, ‹srail'in art›k bu topraklarda kal›c› oldu¤u fikri Müslüman halklar›n kahir
Oysa hem o zaman hem de flimdi, afla¤›lanm›fll›¤› ve ma¤lubiyeti karakter haline getirmifl olan ‹slam dünyas›n›n statükocu seçkinlerinin göremedi¤i öyle gizli güçleri var ki, bu güç karfl›s›nda hiçbir süpergüç uzun süre dayanamayacakt›r. Bunlar ise, az say›da da olsa, Müslüman halklar›n kederleriyle kederlenmifl izzetli, ufuk sahibi ve cesur liderler ve onlar›n hakl› davalar›n›n peflinden can› bahas›na gitmeye haz›r yüz milyonlarca inanm›fl insan. Hizbullah ve Hamas'a ba¤l› güçlerin ‹srail'e karfl› son y›llarda kazand›klar› flanl› zaferler; Irak'ta iflgalci Amerikan askerlerine (ve di¤er iflgalcilere) dünyay› dar eden direniflçiler; Ortado¤u ülkelerinde, sand›k önlerine (pek s›k olmasa da) ne zaman konduysa, halklar›n hemen her zaman izzetli ve ufuk sahibi yöneticilere ve siyasi partilere teveccüh etmesi... ‹flte bütün bunlar yaklaflan o mutlu ve mufltulu
günlerin habercisi asl›nda... Ve yeni Selahaddin'lerin gelmekte oldu¤unun...
10
Haziran-Temmuz 2009
Ahmet Taflgetiren tasgetirena@gmail.com
55 YAfiINDAK‹ "GENÇ L‹DER"‹N ARDINDAN... Bir seçim öncesinde, insanlar›n onun çizgisine ilgisini çekmek için "Hiç yanl›fl yapmad›" diye yazm›flt›m. ‹çinde bulundu¤u helikopter da¤lara düflüp, art›k onun için son ümitler dillendirilirken de flunlar› yazd›m: "Temiz geldi, temiz yaflad›. Temiz bir siyasetçi, hay›r siyasetçiden öte, temiz bir dava adam› oldu. Yürekliydi. Hep dik durdu. Hep kendini aflan ifller yapt›. Hep fedakard›. Hep davas›n› öne ald›.
Hep dost canl›s›yd›. Hep samimi idi. Hep bizdendi. Hep bizim gibiydi. Hep Anadolu kald›. Hep delikanl› kald›. Hep can dostu kald›. Kimse onda yamukluk görmedi, ondan yamukluk beklemedi. O dümdüzdü. dosdo¤ru idi. Siyasetin hiçbir kiri bulaflmad› üzerine. En zor zamanlarda, o, en diri sözü söyledi: "Millete dönen namluya selam durmam!" dedi."
Haziran-Temmuz 2009
Muhsin Yaz›c›o¤lu.
11
Bugün "kiflisel geliflim" projeleri çerçevesinde liderlik e¤itimleri veriliyor. Muhakkak ki insanlar, bu kurslardan 55 yafl›ndayd› ve hep "Genç lider" diye an›ld›. liderli¤in psiko - sosyal unsurlar›na iliflkin pek çok fleyi Biz de ondan bahsederken "Hep delikanl› kald›" diye ö¤reniyor, ve muhtemel ki, onlardan bir k›sm›n› hayatlar›na yazd›k. tafl›mak için çaba da sarf ediyorlard›r. Oysa 55 yafl, art›k gençlik yafl› olman›n çok ötesinde Ama gene de pek çok fleyin "sun'i" kald›¤›n›, liderli¤in, olmal›yd›. farkl› insanlar›n üzerinde birkaç numara büyük Öyleyse neden genç kalm›flt›? göründü¤ünü belirtmek laz›m. Partisi hiç yüzde 5'in üzerine ç›kmad›. Liderin bir tür "cins insan" oldu¤unu söylemek yanl›fl Oysa tabutu milyonlar›n göz yafllar›yla bulufltu, arkas›ndan olmaz san›yorum. yüzbinlerce insan yürüdü, fatiha okudu, rahme diledi. Kim ne derse desin Muhsin bey'de, liderlik kumafl› bulundu¤u muhakkak. Neden? O liderlik kumafl›n›n, toplumda, benzeri rezonanslar içindeki ruhlar›, kendisine do¤ru ça¤›rd›¤›, çekti¤i de muhakkak. Partisinin büyük kitlelerle buluflmas›nda sorun oldu ama, O ruhlar›n "Rezonans" dedi¤imiz ortak paydalar› da mevcut Muhsin Yaz›c›o¤lu demek, s›k› dokunmufl bir dava olmal›d›r. arkadafll›¤›n›n önderi demekti. fiunu biliyorum, bu iflin bir k›sm›nda insanlar›n "cezbolma" potansiyelllerinin etkisi vard›r. Arayanlar vard›r toplum ‹smi ve yürüyüflü etraf›nda genç yüreklerden oluflmufl bir içinde hep. Ba¤lanmak isteyenler vard›r. Kendi içlerindeki sevgi halesi cezbolufl bulundu¤unu potansiyeli bir gün herke biliyor. bir yere akar ve bu fiunu biliyorum, bu iflin bir k›sm›nda insanlar›n "cezbolma" Nas›l oldu bu? ak›fl bir toplumsal potansiyelllerinin etkisi vard›r. Arayanlar vard›r toplum Bunlar›n hepsinde ak›fl haline liderlik kumafl›n›n geldi¤inde de lider içinde hep. Ba¤lanmak isteyenler vard›r. Kendi içlerindeki efsunkar t›ls›m› do¤ar. olmal›d›r. Ama, hem bu ak›fl› cezbolufl potansiyeli bir gün bir yere akar ve bu ak›fl bir Belki, o ilk kendi kiflili¤inde toplumsal ak›fl haline geldi¤inde de lider do¤ar. sat›rlarda ifade toplayabilmek, etti¤imiz ve liderlik hem bunu büyük kumafl›n›n de¤iflik bir toplumsal çizgi ve renklerini ifade eden flahsiyet özellikleri olmal›d›r. yönelifl haline getirebilmek yine de o liderlik t›ls›m›n›n mevcudiyeti ile alakal›d›r. 14 yafl›nda delikanl› yüre¤inde bir misyonun k›v›lc›mlar› parlamaya bafll›yor. Muhsin Bey, Türkiye'de oldukça eski bir geçmifle uzanan Ondan sonras› hep, o misyonun örgüledi¤i iliflkiler içinde Türkçülük - Milliyetçilik hareketi içinden, ona yo¤un geçecektir. islami özler yükleyerek ayr›flan bir liderli¤i temsil etmektedir. Nefes kesici koflular, çileler, ac›larda buluflmalar, Bir ana mecradan ayr›larak liderlik ve hareket oluflturmak y›k›lmamalar, y›k›ld›¤›nda aya¤a kalkma azmini zordur. Ama, çok büyük sars›nt›lar içinde akarken Muhsin kaybetmemeler, aya¤a kalk›p yine yüre¤indeki sesi Yaz›c›o¤lu, bu hareketi oluflturabilmifltir. hayk›rmalar... Ben yaz›m›n giriflinde, onda gözlemledi¤im özellikleri Hep bir yan›yla sanki 14 yafl›ndaki genç tutkular›n s›ralad›m. yaflamas›... Bunlar ayn› zamanda bir lider profilinde benim alt›n› Ama "Deli" kanl›l›¤›n kalbi bir yo¤rulmayla daha sekinet çizdi¤im flahsiyet özellikleridir. yüklü önderli¤e dönüflüflü... Niye ba¤lan›r bir insan ötekine? Ama dedi¤im gibi, bunlar Muhsin Yaz›c›o¤lu'nda "Genç Ezbolma" Ne bulur onda? Lider" diye nitelenebilecek ölçüde ete kemi¤e bürünme Niye ard›ndan yürür? k›vam›na ulaflm›flt›r. Niye onun için fedakarl›k yapar? Niye onu kaybetti¤inde anas›n›, babas›n› kaybetmiflçesine fiimdi onun b›rakt›¤› bofllukta, insanlar önlerinde bir a¤lar? "Lider" bulmak isteyeceklerdir. Niye o önden kayboldu¤unda, fenersiz kald›¤›n›, yüre¤inin Oradaki liderlik aray›fl›, bir bak›ma Muhsin Yaz›c›o¤lu'nun can damarlar›ndan birisinin kesildi¤ini hisseder? fark›n› görmemizi de sa¤layacakt›r. Nas›l verir bir insan ötekine bu hissi? Ya da neden herkes herkese bu hissi vermez? "Yeni bir lider ç›kmaz" demek asla mümkün de¤ildir, ‹flte orada Bat›l›lar›n "karizma" dedi¤i "Liderlik t›ls›m›" ama liderlik, ayn› zamanda her yi¤idin kendi yo¤urt yiyifli olmal›d›r. ile ete kemi¤e büründü¤ü bir hadisedir. Öne ç›kan yeni ismin, o camiada gönüllerin cezbolufl frekans›na denk O t›ls›m kazan›l›r m›, o t›ls›m›n onunla bütünleflti¤inde düflmesi ölçüsünde liderleflmenin baflar›s› söz konusu herkesi ayn› cazibe gücüne kavuflturan objektif boyutlar› olacakt›r. var m›d›r? Yoksa, o t›ls›m, belirli kiflilere has apayr› bir terkibin ürünü Sözü Muhsin Bey'e rahmet dileklerimizle tamamlayal›m. müdür? Dava arkadafllar›na gönüllerindeki liderli¤e lay›k olacak ‹lahi bir mevhibe midir o t›ls›m? önderlerle buluflmalar›n› temenni edelim.
12
Haziran-Temmuz 2009
Erol Erdo¤an erol.erdogan@10yazar.com
YEN‹ L‹DERL‹K DÖNEM‹
Ayn› ça¤da yaflayan liderler, davran›fl, yetenek ve karakter aç›s›ndan genelde benzerlik gösterirler. Bu benzerli¤in gerekçesi nedir diye düflündü¤ümüz zaman cevap olarak karfl›m›za ç›kacak olan temel unsur yine ça¤›n kendisi olacakt›r; ça¤›n flartlar›, sorunlar›, ihtiyaçlar›... Ça¤›n kimli¤i, ça¤›n lider tiplerini belirlemektedir. "Da¤›na göre kar" gibi do¤al bir kurald›r asl›nda bu. Geçmifl yüzy›l›n lider tipine "so¤uk savafl tipi liderlik" diyebiliriz. Bir istatistik yapmadan da söyleyebiliriz ki, geçen yüzy›lda dünyay› yöneten liderlerin meslek, yetenek ve kariyerleri bu tip liderli¤e uygun alanlarda yo¤unlafl›yor olmal›d›r. So¤uk savafl dönemi 1940'lar ile 1990 aras› say›lsa da, liderli¤i oluflturan sosyal, siyasi ve askeri flartlar sebebiyle, 20. asr›n tamam›n› ayn› kategoriye dahil etmek mümkündür.
Haziran-Temmuz 2009
13
Yeni liderli¤in öncü isimlerinin hangi co¤rafyadan, iklimden, medeniyet vadisinden ç›kaca¤› meselesi de önemlidir. Bu konuda keskin bir öngörüde bulunmak do¤ru olmamakla beraber flunu söyleyebiliriz: Yeni liderlik ne sömürgeci ne de sömürülen milletlerden olmayacakt›r. Çünkü ça¤›n ihtiyaçlar› bu iki yetiflme ortam›n› da reddedici özelli¤e sahiptir.
SSCB'nin da¤›lmas›yla bafllayan süreç, so¤uk savafl tipi liderli¤ini de sona erdirmifl olmas› gerekiyordu. K›smen de öyle oldu. Ancak yaflad›¤›m›z yeni ça¤›n liderlik tipi henüz netleflebilmifl de¤il. Liderlikte ara dönem yaflan›yor diyebiliriz. Çünkü so¤uk savafl döneminden kalma kimi liderler -bir flekilde- siyasi ve sosyal süreçlere müdahil durumdalar. Baz› siyasi flartlar da buna elveriflli zaten. Ülkemiz için de, AB ve Amerika için de durum ayn›d›r. Arap dünyas› zaten so¤uk savafl dönemini tamamlayabilmifl de¤il. So¤uk savafl tipi liderlik ve mühendislik... So¤uk savafl liderlik tipinin temel özelli¤i asl›nda "toplum mühendisli¤i"ne dayanmaktad›r. Yani bireyi (cüz'i iradeyi) yok sayan sadece toplumu hedef olarak belirleyen, ancak toplumu da gerçe¤e (hidayete, do¤ruya, kurtulufla, ça¤dafll›¤a, modernli¤e... ) erifltirilmesi gereken ferasetsiz, bilinçsiz, amaçs›z insanlar kalabal›¤› sayan bir zihniyet... Bu zihniyetin üretti¤i yönetim tarz› ise hiç flüphesiz; gizlilik, güç, korkutma, kavga, bask›, ceza, adam yerine koymama, kast oluflturma, muhatab› dinlememe gibi insan do¤as›na ayk›r› ve hiçbir dinin temel tebli¤ ve iletiflim arac› kabul edemeyece¤i hususlara dayanmaktad›r. Bu zihniyette, çok basit bir bilgi aktarmak bile, kazanma ve yenme duygusuyla yerine getirilir. Dolay›s›yla, bu zihniyetin temsilcisi say›lan
so¤uk savafl tipi liderlikte, kamuoyunun e¤ilimi ve milletin ihtiyaçlar› gibi analizler yoktur; görüfl alma - istiflare bile kendi görüfllerini kabul ettirme veya yeni bir uygulamaya zemin oluflturabilme amac›yla yap›l›r. Bu öyle bir iklimdir ki, sadece siyasiler ve bürokratlar de¤il, bu tip ülkelerin havas›n› soluyan gazeteciler hatta reklamc›lar bile böyle çal›fl›rlar ve bask›c› mant›kla üretirler. Tam burada "toplum mühendisli¤i" ile insanlar›n hayra, iyili¤e, hakka ça¤r›lmas›n› esas alan idealizmi de ayr› tutmak gerekti¤ini bir ara cümle olarak ilave etmek gerekir. Çünkü emri bi'l maruf bir toplum mühendisli¤i de¤ildir. Daha uzun yaz›lmas› gereken bu bahse flimdilik girmiyoruz. Ara dönem liderli¤i... Liderlik tipinde bir ara dönem yaflan›yor. So¤uk savafl tipi liderlik dönemi bitti ancak yeni ça¤›n liderlik dönemi henüz bafllamad›. Ara dönem liderlik tipinin en baflar›l› ismi flimdilik Obama gibi gözüküyor. Obama, Türk, ‹ngiliz, ‹spanyol liderlerden daha esnek çünkü. Yani, so¤uk savafl tipi liderlik kal›nt›lar› Obama'da daha az gibi. Obama'n›n baflkanl›k süresinin henüz bafl›nda oldu¤unu düflünerek yan›lma pay›m›z› da buraya not etmifl olal›m. Ara dönem liderleri, toplumu (reelpoliti¤i, demokrasiyi, ihtiyaçlar›, e¤ilimleri) daha çok dikkate almalar›yla so¤uk savafl döneminden ayr›lmakla beraber kavgac›, çat›flmac›, bilgiden ve tahammülden uzakl›klar› sebebiyle de so¤uk savafl dönemi liderlerine yak›nlaflmaktad›rlar. Onlar›n esneklikleri bizatihi de¤il bir kamufle gibidir; hedefe ulaflmak için... Yeni liderlik... "Bu ça¤›n lider tipi ne zaman flekillenecek" fleklindeki bir soruya cevap olarak tarihsel bir bafllang›ç vermek zor. Ancak bu yeni lider tipini asr›m›z›n çok geciktirmeden insanl›¤a hediye etmesini istiyorum. Yeni liderlik tipinin daha bar›flç›, adaletçi, özgürlükçü, bilge, fleffaf, mütevazi, paylafl›mc›, kanaatkâr olaca¤›n› ümit ediyorum. Çünkü ça¤›n ihtiyaçlar›n ancak bu özelliklere sahip liderler ve programlar karfl›layacakt›r. Yeni liderli¤in öncü isimlerinin hangi co¤rafyadan, iklimden, medeniyet vadisinden ç›kaca¤› meselesi de önemlidir. Bu konuda keskin bir öngörüde bulunmak do¤ru olmamakla beraber flunu söyleyebiliriz: Yeni liderlik ne sömürgeci ne de sömürülen milletlerden olmayacakt›r. Çünkü ça¤›n ihtiyaçlar› bu iki yetiflme ortam›n› da reddedici özelli¤e sahiptir. Biz bekliyoruz, çocuklar›m›z da bekliyor, bütün bir dünya bekliyor. Hiç de ütopik olmayan bir beklenti bu.
14
Haziran-Temmuz 2009
Sabri Ota¤ onder@onder.org.tr
FET‹H, FÂT‹H ve L‹DERL‹K Dünyan›n gözbebe¤i, k›talar›n bulufltu¤u, flairin ifadesiyle; bir tafl›na acem mülkünün feda edilecek kadar güzel flehir ‹stanbul'umuzun fethinin 556. y›l›n› idrak ettik.Fethin mana ve ehemmiyetini idrak ederek, Fatih'in vakfiyesine sadakat ve hürmet göstererek Nice 556. y›llara... Her sözü do¤ru, her haberi sad›k söz sultan› sevgili Peygamber Efendimiz, "Konstantiniyye muhakkak fethedilecektir. O'nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, O'nun askerleri ne güzel askerdir." buyru¤uyla Konstantiniyye'nin fethini as›rlar öncesinden haber vermifllerdi. Peygamber Efendimizin bu müjdesine erebilmek için Konstantiniyye'ye çokça seferler düzenlendi. Peygamberî müjdeye erebilmeyi hayatlar›n›n gayesi, flereflerin en yücesi sayan müslümanlar, de¤iflik tarihlerde bu flehre seferler, ak›nlar yapt›lar.
azimli, dirayetli ve kararl› idi. Peygamberi müjdeye erebilmenin aflk›n› ve heyecan›n› tafl›yordu. Bizans surlar›nda gedik açacak, burçlar› y›kacak güçlü ve uzun menzilli toplar›n planlar›n› bizzat çiziyor ve ustalar›na döktürüyordu. Art›k tüm haz›rl›klar tamamlanm›flt›. 6 Nisan 1453 Cûm'a günü Cûm'a namaz›n› ordusuyla beraber surlar önünde k›ld›ktan, fetih sureleri okunup dualar edildikten sonra tekbir sesleri ve mehter coflkusuyla kuflatma bafllad›. Bizans bugüne kadar birçok kuflatmadan surlar› ve entrikalar› sayesinde kurtulmufltu. Surlar› tahkim ediyor, h›ristiyan dünyas›n› yard›ma ça¤›r›yordu. Ama nafile; bu sefer karfl›s›nda "Ya ben Bizans'› al›r›m, ya Bizans beni" diyen tunç iradeli bir lider, bir Peygamber afl›¤› vard›. Kuflatma 53 gün sürdü. Fetihten bir gün önce genç sultan, hocalar›n›n da tavsiyeleri ile, askerlerine o gün oruçlu
Fatih medreseleri, zaman›n ilim yuvalar›, t›p, matematik, uzay ve di¤er bilimlerde dünya çap›nda hakl› bir üne kavufluyordu. Dünyan›n dört bir yan›ndan talebeler geliyor; herkes kendi k›yafetiyle, inanc›yla hürriyet içerisinde medreselere devam edebiliyordu. Ne k›yafet yasa¤›, ne de inançlara bask› var. 556 y›l sonra Fatih'in ‹stanbul'unda ve Anadolu'muzun di¤er üniversitelerindeki yasaklara bak›nca, acaba hâlâ orta ça¤›n karanl›¤›ndan kurtulamad›k m›? diye sormaktan insan kendini alam›yor. Bu seferlerin birinde, sevgili Peygamber Efendimizi, hicreti müteakip evinde 6 ay misafir eden, Peygamberimiz'le birlikte gazalara kat›lan, bu savafllarda ‹slam'›n bayraktarl›¤›n› yapan Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el Ensari de bulunuyordu ki, o zaman 80 yafl›nda bir piri fani idi. Bu yafl›na ra¤men Arabistan'dan kalk›p Konstantiniyye'ye sefere kat›lmas›na sebep, gönlündeki cihad atefli, sevgilisinin müjdesine erebilme aflk›, flehadeti cana can bilme fluurundan baflka bir fley de¤ildi. Ecdad›m›z Osmanl›'lar döneminde de Konstantiniyye'ye seferler düzenlendi. Osmanl›'n›n temeli Kur'ana sayg› üzerine at›lm›flt›. Dedelerimiz Allah'a tazim, mahlûkat›na flefkati düstur edinmifllerdi. Kuru kavga peflinde de¤illerdi. Baflkalar›n›n yurtlar›n› istila, ganimet, flan ve flöhret peflinde olmam›fllard›. Gayeleri; Allah'›n arz›nda, Allah'›n mülkünde Allah'›n nizami hâkim olsun idi. Kimse küfrün karanl›¤›nda bo¤ulmas›n, ‹slam'›n nuru cihana yay›ls›n; bu nurdan nasipsiz kimse kalmas›n idi. Bunun için cihaddan cihada kofltular, yardan, serden ve evlâd-û ›yalden geçtiler; gazi oldular, ölümsüzlü¤e erdiler, flehadet flerbetini içtiler. Tarihler 6 Nisan 1453'ü gösteriyordu. Osmanl› taht›nda sultan II. Mehmet vard›. Yirmi bir yafl›nda tahta oturan sultan yedi farkl› dil biliyordu. Zaman›n ilimlerine vak›f,
olmalar›n› ferman buyurdu. Ertesi sabah erkenden hücuma geçildi. Dünya tarihinde emsali görülmemifl bir olay gerçeklefltirildi ve 70 parça gemi karadan yürütülerek Kas›mpafla s›rtlar›ndan Haliç'e indirildi. Tekbir sesleri ve Allah Allah nidalar› ile aç›lan gediklerden Osmanl› neferleri içeri giriyorlard›. Ulubatl› Hasan'›n Bizans burçlar›na Osmanl› sanca¤› dikmesiyle, ma¤rur Bizans teslime mecbur kal›yor, Konstantiniyye ‹slambol oluyordu. Art›k Ortaça¤ kapanm›fl Yeniça¤ aç›lm›flt›. II. Mehmet de Fatih unvan›na mazhar olmufltu. Fetihten sonra padiflah, askerlerine flöyle sesleniyordu: "Ey yi¤itlerim, gazilerim, Allah'a hamdolsun sizler Peygamber Efendimizin mehdine erdiniz. Bu flerefin ehli olunuz. Sizinle savaflmayanlara, ihtiyarlara, kad›nlara, çocuklara, ibadetle meflgul olanlara ibadet mahallerine iliflmeyin. Peygamberin size lay›k gördü¤ü flerefe halel getirmeyin." Yine bir fermanla, herkesin kendi ibadet ve inanc›nda serbest oldu¤u ilan ediliyordu. Bizans halk› zaten Osmanl›n›n adaletini duymufltu. Ço¤u, Osmanl› sar›¤›n› çoktan Latin kavu¤una tercih etmiflti. Bu ferman ve hoflgörü ile hayranl›klar› kat kat art›yordu. Genç Fatih'in üçüncü ferman›; 3 gün içerisinde Ayasofya'n›n camiye tahvil edilmesi oldu. ‹slambol'da ilk Cuma namaz›n›
Haziran-Temmuz 2009
burada, fethin sembolü Ayasofya'da, k›lmay› arzu ediyordu. Ayasofya camiye çevrilmifl müminler yeni cami, eski kilise Ayasofya'y› h›nca h›nç doldurmufllard›. ‹lk safta Fatih'in hocalar›, âlimler ve kumandanlar› vard›. Hocalar›, ilk Cuma hutbesini genç padiflah›n okumas›n› arzulam›fllard›. Peygamber methine, peygamberi müjdeye, peygamberi lisanla "O ne güzel kumandan" taltifine eren Fatih Sultan Mehmet'in. Genç Fatih minbere dûalarla ç›k›yor.Hamd ve senâdan sonra gâzilerine, dâvâ arkadafllar› mü'min kardefllerine hutbe irâd ediyor.Huflu içerisinde cemâât, vecd halinde hatip.Mahzun Ayasofya dile gelse de o ân› anlat›verse, mü'minlerle melekler sâf, sâf.Ayasofya'n›n esâreti sona ermifl, hürriyete kavuflmufl, Beytullah'›n flubesi olmufl. Fetihten sonra ‹slambol'da çal›flmalar bafll›yor camiler, medreseler, yollar, köprüler ve sebillerle ecdat bu flehre mührünü vuruyordu. Fatih medreseleri, zaman›n ilim yuvalar›, t›p, matematik, uzay ve di¤er bilimlerde dünya çap›nda hakl› bir üne kavufluyordu. Dünyan›n dört bir yan›ndan talebeler geliyor; herkes kendi k›yafetiyle, inanc›yla hürriyet içerisinde medreselere devam edebiliyordu. Ne k›yafet yasa¤›, ne de inançlara bask› var. 556 y›l sonra Fatih'in ‹stanbul'unda ve Anadolu'muzun di¤er üniversitelerindeki yasaklara bak›nca, acaba hâlâ orta ça¤›n karanl›¤›ndan kurtulamad›k m›? diye sormaktan insan kendini alam›yor. Fethin sembolü Ayasofya, genç Fatih'in camiye tahvil etti¤i kutlu mekân... 480 y›l minaresinden ezan›n, içerisinden müminlerin ve Kuran seslerinin eksik olmad›¤› mabet. 1934 y›l›nda Bakanlar Kurulu karar› ile müzeye çevrilen mahzun Ayasofya. Fethin 556. y›l›nda yine mahzun, yine mahzun. Dün abdestsiz girilmeyen, o fethin sembolüne bugün kimler, nas›l giriyor, nas›l dolafl›yor? Fatih'in vakfiyesinden habersiz veya haberleri oldu¤u halde bu vakfiye karfl›s›nda titremeyen, Ayasofya'n›n mahzun haline ald›rmayan, bu manzara karfl›s›nda ürpermeyen Müslümanlar, Ayasofya'n›n mahzunlu¤undan kurtulmas› için yap›lmas› gerekenleri yapma cesâreti ve gayreti içinde bulunmayanlar, gelin Fatih'in vakfiyesini bir kere daha okuyal›m: "Fethin sembolü Ayasofya'd›r. Ayasofya k›yamete kadar cami olarak kalmal›d›r. Kim Ayasofya'y› bunun d›fl›nda kullan›rsa, Allah'›n, meleklerin ve tüm inananlar›n laneti üzerine olsun." Fatih Sultan Mehmet Han'›n vakfiyesini okuduktan sonra, her iman sahibini, hâlimizin muhasebesine dâvet ediyor, 1952 y›l›nda merhûm Osman Yüksel'in Serdengeçti dergisinin 17. say›s›ndaki Ayasofya bafll›kl› makalesine
15
kulak vermeye ça¤›r›yorum : "Ey ‹slam'›n nuru, Türklü¤ün gururu Ayasofya! fierefelerinde fethin, fatihin flerefi ›fl›l ›fl›l yanan muhteflem mabet! Neden böyle bombofl neden böyle bir hoflsun? Hani minarelerinden göklere yükselen taa... maveradan gelen ezanlar? Hani o ilahi devir? ‹lahi nizamlar? Ayasofya ses vermiyor! Ayasofya bir hofl! Ayasofya bombofl! Hani nerde, flu muhteflem minberde, binlerce erin, binlerce gazinin, bafl koydu¤u flu temiz yerde, flimdi hangi kirli ayaklar dolafl›yor? Ayasofya! Ayasofya! Seni bu hale koyan kim? Seni ç›r›lç›plak soyan kim? Hani gönüllerden kubbelere, kubbelerden gönüllere gürül gürül akan, sineleri yakan Kur'an sesleri..." Güzel ‹stanbul'umuzu fetheden, ça¤ aç›p, ça¤ kapayan Fatih Sultan Mehmet gerçek bir lider idi. Liderli¤in üstün vas›flar› kendisinde belirginleflmiflti. fiöyle ki; liderlik her fleyden önce kendine güvenmek, baflarabilece¤ine inanmakt›r. Çal›flkanl›k, kendine güvene de¤er kazand›ran, onu taçland›ran ve hedefe götüren olgu.Genç sultan çal›flkan, azimli ve kararl› idi.Dini ve dünyevi ilimlerle mücehhez, genç yafl›nda yedi lisana vak›f olmufltu. Geçmiflinden ibret al›p ça¤›n› okuyabilme de liderli¤in önemli vas›flar›ndand›r. Sultan Mehmet, geçmiflini bilen, ça¤›n› okuyabilen birisiydi. Bizans'›n surlar›n› dövecek, gedikler açacak ve y›kacak güçte toplar›n planlar›n› bizzat kendisinin çizmesi bunun göstergesidir. Sebeplere sar›ld›ktan sonra, neticeyi Allah'tan beklemek ve dilemek de liderli¤in düsturlar›ndand›r, ki buna tevekkül diyoruz. Tevekkül, acelecilik ve tembelli¤in olumsuzluklar›na karfl› bir ilaçt›r ayn› zamanda. Dürüstlük, dosta-düflmana karfl› do¤ru ve âdil olma özelli¤i de liderli¤in gereklerindendir. Basiret sahibi olma, kalp gözünü devreye sokma, Allah'›n nuru ile eflyan›n hakikatini anlamaya çal›flma veli liderlerin imrenilecek vas›flar›ndand›r. Genç Fatih inançlara sayg›l› idi. Herkesin inanc›na göre yaflayabilece¤ini ilân etmifl, mabetlere dokunulmamas›n› ferman buyurmufltu. Kurdu¤u Fatih Medreselerinde, her milletten insanlar›n kendi giyimleri, mahalli k›yafetleri veya inançlar› gere¤i tercihleriyle serbestçe e¤itim ve ö¤retimlerine imkan haz›rlan›fl ve f›rsat vermifl idi. O, tunç iradeli ve "Ya ben Bizans'› al›r›m, ya Bizans beni" diyecek kadar azimli idi.Günümüz dünya liderlerinin çok az›nda bulunan vefa duygusu O'nda belirgin haldeydi.Çünkü O' vefal› bir peygamberin yolunda, O'nun izinde idi.Güzel vas›flar›, liderlik fliarlar› mensubu oldu¤u dininden kaynaklan›yordu. Liderlerin O'ndan ö¤renecekleri çok fley, O'nu örnek alacaklar› çok konu vard›r. Dünya O'nun hoflgörü ve tevazuuna muhtaçt›r.
16
Haziran-Temmuz 2009
DAVLUMBAZ
Ayfle Çoban aysecoban@gmail.com Foto¤raflar: Rabia Ayaz
MURAT BELGE:
“DAHA AZ L‹DERL‹K, DAHA ÇOK DEMOKRAS‹” ‹stanbul Bilgi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi' nin Karfl›laflt›rmal› Edebiyat Bölümü baflkan›, Taraf Gazetesi yazar›, çevirmen, ö¤retim üyesi ve siyasi aktivist Murat Belge ile liderlik konusunu konufltuk. Murat Belge hem liderli¤i, hem de harici baz› konular› de¤erlendirdi. lider dedi¤imiz adamlar, genellikle bundan çekinmeyen adamlar oluyorlar. Liderlik, insanlar› belli sorunlardan kurtaran faaliyet gibi görülüyor. ‹statisti¤ini yapsak belki de insanlar›n bafl›n› belaya sokma örnekleri daha a¤›r basabilir. Buna ra¤men dünyan›n bafl›ndan beri bildi¤imiz ça¤lar içinde bu var. Belki farkl› isimlerle an›lm›fl olabilir, mutlaka farkl› biçimler de alm›flt›r. Çünkü toplumsal örgütlenme biçimleri de¤ifliyor. Sonuçta flu özellikler diye soyutlayarak ortaya ç›karaca¤›m›z bir fley var. Bu da demokrasi aç›s›ndan üzücü bir durum. Gönül istiyor ki, insanlar kararlar›n› mümkün oldu¤u kadar kolektif olarak verebilsinler. Karar verecek bilgiye mümkün oldu¤u kadar çok insan sahip olsun; ama böyle olam›yor, ancak s›n›rl› say›da insan ilgi duyabiliyor. Birçok insan da toplumsal sözleflme teorilerinde oldu¤u gibi gönüllü olarak " ben yetkilerimi devrediyorum, siz benim ad›ma karar verin " diyor. O zaman liderlik de¤iflmez ilke olarak sürekli dünya gündeminde kal›yor. Daha demokratik daha kolektif sistemi temsil etti¤ini söyleyemem. ‹deallerle gerçekler aras› dengeyi sa¤laman›n zor oldu¤u yönetimde, en önemli ideal nedir? Uzun süren liderliklerin s›rlar›n› da de¤erlendirir misiniz? Geçmiflten günümüze liderlik anlay›fl›ndaki de¤iflmeyi inceledi¤imizde, bilim ve felsefenin ilerlemesiyle liderlik vasf› etkisini ne derece koruyabildi ya da ne derece art›rd›? Liderlik her zaman politika ile iç içe bir kavramd›r. Çok politik görülmeyen bir tak›m sorunlardan bir kitleye yol göstermek dedi¤iniz zaman, zaten bir flekilde politika da demifl oluyoruz. Bu bir haz›rl›k meselesidir. Bilgi ile haz›r olma kadar, psikolojik haz›r olma durumudur. Bir durumda ne yap›lmas› gerekti¤ine dair benim kendime göre çok parlak fikirlerim olabilir belki, ama baflkalar›n› zorlamaktan çekinirim. Ya benim dedi¤im do¤ru ç›kmazsa derim. ‹flte
Bunlar› tek tip bir nedene indirgeyemeyiz. Kimisi a¤z› çok laf yapt›¤› için liderdir, di¤eri tersine az konufltu¤u için çok ak›ll› zannedilir. Kimisi ‹smet Pafla gibi çok ihtiyatl›d›r; kimisi atakt›r, fevridir bu nedenle be¤enilir ve lider kabul edilir. Türlü türlü nedenleri var. Belirli bir durumda o duruma daha iyi cevap verece¤ine inand›klar› birtak›m özellikleri kimde görüyorlarsa onu benimserler. Bazen koflullar de¤iflince bunu de¤ifltirebilirler. Mesela çok klasik bir örnek Churchill'dir. ‹kinci Dünya Harbi'nde ‹ngilizler tart›flmadan onun önderli¤ini kabul etmifllerdir. Churchill de do¤rusu ‹ngiltere'de iyi önderlik yapm›flt›r. Savafl sonras› halk, oylar›yla adam› iktidardan indirmifltir; çünkü o koflullarda onun iyi bir lider oldu¤unu düflünmezler. Bu
Haziran-Temmuz 2009
17
Bugün adeta "Kemalizm" bu memlekette "muhafazakâr benim, benden baflkas› olamaz" anlay›fl› oldu. Çünkü Kemalizm art›k ne devrimci, ne ilerici hiçbir fley de¤il. Kötü anlamda muhafazakâr ideoloji o. Her fleyi oldu¤u yerde tutmak, hiçbir yerde yenili¤e izin vermemek Kemalizm' in ifli. asl›nda hay›fland›¤›m›z duruma karfl› iyi bir örnektir. Halk bir adam seçmek zorunda; ama ayn› kifliyi bir yerde seçip baflka bir yerde seçmemek gibi ne yapt›¤›n› bilerek bir davran›flta bulunuyor. Bunun hepsine imkân veren demokrasi dedi¤imiz sistem burada iyi çal›flm›fl. Bundan çok farkl› olmayan Alman demokrat sistemi de 1933'te Hitleri iktidara getiriyor. Her durumda de¤iflmez tiplerden, davran›fl biçimlerinden bahsedemeyiz. ‹dealler ve gerçekler içi içe geçmifltir ay›ramay›z birbirinden. Modern Türkiye'de muhafazakârl›k ve oluflturdu¤u lider profili nas›ld›r? Burada da asl›nda bir sürü önemli de¤iflim var. Türkiye'de muhafazakârl›k deyince dini özelli¤i a¤›r basan bir cemaatten bahsediyorsak, genel gidiflin dini kurallardan uzaklaflt›¤› Cumhuriyet' in erken y›llar›nda bu kesim fazla siyasi gücü olmad›¤› için varl›k gösteremiyor, ortada liderlik falan da yok. Ancak Said-i Nursi gibi bireye dayanan baflka türlü bir hareket var. Genel olarak içe kapanma, kamu hayat›ndan çekilme gibi bir e¤ilim görüyoruz. O tarihlerde; y›llarca, soka¤a ç›kmadan evinde ölen kad›nlar olmufltur. Tepki daha çok öyle biçim al›yor. Daha sonra de¤iflmeye bafll›yor, çok partili rejime geçilince iktidara muhalefet olan kim varsa orada yer almak gibi bir durum olufluyor. Uzun zaman demokrat parti genel bir flemsiye sa¤lad›. Ondan sonra Milli Nizam Parti' sini ve Milli Selamet Partisi' ni görüyoruz. Orda de¤iflik bir karakter ortaya ç›kt›. Parti liderleri ve önde gelen adamlar› ço¤u yurtd›fl›nda okumufl, baz›s› orada bir flekilde Müslüman olmufl mühendislerdi genel olarak. Belli ki kültür floku yaflanm›fl anavatandan uzakta. Bunlar›n aras›nda en manidar gelen Erbakan'› da saymak mümkün olabilir. Türkiye d›fl›nda Müslüman olmayan bir dünyayla yüz yüze temasla ve oradan oldukça kararl› ve radikal Müslümanl›¤› iyice benimseyerek gelmifllerdir. Türkiye de tüm çabalara ra¤men görece normalleflmeye bafllad›. Normalleflmeye bafllad› derken buraya 12 Eylül' ü de kat›yorum ki, bu normal de¤il. ‹nsanlar› bilgiden koparan
engeller azalmaya bafllad›. 12 Eylül öncesindeki kör dövüflünde Türkiye gençli¤i aras›nda sosyalizm ve ülkücülük, eylemleriyle toplum nezdindeki kredilerini harcad›lar. Ard›ndan da 12 Eylül duruflu geldi. Kendini rejimle bütünlefltirmek istemeyen genç insanlar›n önünde ‹slami bir politikay› benimsemek gibi bir alternatif kald›. Önceden bu kesimdeki okuyanlar; e¤itimde belli bir yere kadar gelir daha sonra devam etmezlerdi, bu durum de¤iflti. Her türlü alanda okuyan, ama ‹slamc› olanlar da vard›. Dolay›s›yla art›k ‹slamc› hareket mühendislerin hareketi olarak kalmad›. Bu anlamda ‹slamc› hareketi de kapsayan bir normalleflme oldu. Erbakan'›n uzun süren önderli¤inin sona erdi¤ini de görüyoruz. Ben orada d›fl müdahaleyi birinci dereceden etken olarak da görmüyorum. E¤er hareket kendi içinde bir geliflme göstermifl olmasayd›, bu d›fl müdahale bir zaman sonra baflka isimle daha önceden oldu¤u gibi olurdu. Burada kadro de¤iflti, zihniyet önemli bir flekilde de¤iflti ard›ndan da sonuçlar da de¤iflti. Toplumla bu hareketin yüz yüze gelmesinde toplumdan al›nan cevap çok daha olumlu oldu. fiimdi de bu aflamaday›z; ama görünen o ki, AKP hareketi
18
Haziran-Temmuz 2009
de dar bir önder grubun belirleyicili¤i alt›nda iflleyen bir harekettir. Bir sonuca gelindi diye de düflünmüyorum; çünkü devam eden bir süreç var. Muhtemelen bugünkü önder kadrosunu da eskitecektir. Buraya kadar Türkiye' deki muhafazakârl›ktan bahsettiniz. Peki, muhafazakârl›k evrensel bir olgu mudur? Türkiye'deki tan›m›yla dünya çap›ndaki tan›m› özdefl midir? Belki çok de¤il. Çünkü Türkiye' nin özel koflullar› var. Türkiye' de birinin muhafazakâr olmas› için çok ciddi mücadele vermesi, adeta "muhafazakâr olma" devrimi yapmas› laz›m. Baflka yerde muhafazakârlar›n devrim yapma zorunlulu¤u yoktur, sadece s›rt üstü yatmakt›r muhafazakâr olman›n koflulu. Burada öyle de¤il ciddi riskleri var. Türkiye'de normal bir toplum olsayd› kim muhafazakâr olurdu? Bence Fethullah Gülen olurdu. Fethullah Gülen siyasi nedenlerden dolay› bu memleketi d›fl›nda bir yerde yaflamak zorunda. Ben muhafazakâr oldu¤u için memleketini terk etmek zorunda kalan Avrupal› falan bilmiyorum, pek
toplumun diniyle de dostane iliflki içinde olmal›d›r. Burada bunu yap›nca birden bire rejim düflman› haline geliyorsun. Onun için Türkiye' de Kemalizm'den ötürü muhafazakâr olmak yasak. Bu flöyle mi anlafl›lmal›: Kemalizm devrimci bir ideolojidir, her devrimci ideoloji gibi muhafazakârl›k aras›nda çözülemeyecek bir çeliflki vard›r, dolay›s›yla muhafazakâr olmay› yasaklam›flt›r. Birtak›m önemli rötufllar yaparak 1920' ler k›smen 1930'lar için belki böyle durum vard› diyebiliriz. Bugün adeta "Kemalizm" bu memlekette "muhafazakâr benim, benden baflkas› olamaz" anlay›fl› oldu. Çünkü Kemalizm art›k ne devrimci, ne ilerici hiçbir fley de¤il. Kötü anlamda muhafazakâr ideoloji o. Her fleyi oldu¤u yerde tutmak, hiçbir yerde yenili¤e izin vermemek Kemalizm' in ifli. "Biz iki millet büyü¤ünü kald›racak bir millet de¤iliz, birisi hain olmak zorunda." diyorsunuz. Çat›flmac› siyasetten mi bahsediyorsunuz burada. Hep karfl›t›n› kurup, karfl›kl›klar üzerinden siyaset iflletilmesinden yani. Hain -kahraman, laik- dinci, ülkücü- solcu, Türk-Kürt gibi mi?
Mekân ve zamandan mümkün oldu¤u kadar s›n›rs›z olabilen kifliler ayd›nd›r. Ben bugün Türkiye' de yafl›yorum; Türkiye' de olana tüm dünyada olan›n yan›na koyarak bakabilmeliyim. Burada oluyor diye be¤enmek ve ona ba¤l› olmak zorunda de¤ilim. "Bu zamanda ancak bu olur "diyemem " Baflka türlü bir zaman yaratman›n imkânlar› nedir" bunlar› da düflünebiliyorsam ayd›n›m. olmaz. Niye Gülen diyorum, çünkü Türk milliyetçisi oldu¤unu söyleyebilirim. Geçmifline düflkün, Osmanl› medeniyetine de¤er veriyor. Ben de veririm Osmanl›yla kavgam yoktur. Osmanl›l›¤› canland›rmak gibi bir hayalim yoktur. Gülen hareketinde de olaca¤›n› sanm›yorum. Muhafazakâr bir düflünür; ordusuna sayg› duyar, orduyu zihninde yüceltir, kurum olarak önem verir. Bunu Fethullah Gülen' in yapt›¤›n› düflünüyorum, ama ordu öyle bakm›yor. Burada da dünyaya pek benzemeyen bir durum ortaya ç›k›yor. Bunun sebebi de dindir. Her yerde muhafazakâr o
Hainin kahramanla var oldu¤u siyaset de¤il burada bahsetti¤imiz. Düflman›m›z› hain ilan etmek zorunday›z. Düflman da dememek laz›m dünya flartlar›nda. Rakibimiz, görüfl ayr›l›¤› olan kimse deriz. 16. Louis'i Frans›zlar o tarihte idam ettiler, ama Frans›z toplumunun bir k›sm› bunun hakl› oldu¤unu hiçbir zaman kabul etmedi. Mitterand sosyalist cumhurbaflkan› iki yüzüncü devrim y›l dönümü kutlan›rken Fransa' da bunun yanl›fl bir uygulama oldu¤u tart›fl›ld›. 16. Louis gerici olarak adland›r›larak sembol oldu. Onun dedesi 14. Louis Frans›zlar›n hâlâ kahraman›d›r.
Haziran-Temmuz 2009
‹ngiltere'de krallar çok önemli de¤ildir. Ayn› dönemde muhafazakâr Disraeli ve liberal Gladson baflbakan olmufltur. ‹ngiliz tarihinde bunlardan birinin kahraman, birinin hain oldu¤unu söyleseniz herhalde flafl›r›rlar. Almanlar da bizim gibidir ya da biz Almanlar gibiyiz. Onlarda da iki tane teamül var. Bizde de araya dört- befl yüz sene koyunca, Fatih ve Atatürk diyebiliriz. Bir röportajda "Devleti sevene ayd›n demem ben" aç›klamas›n› yapm›fls›n›z. Size göre ayd›n olabilmenin bu koflulunu aç›klar m›s›n›z?
19
bütün iktidar sahiplerinin ayd›nla dalkavuk aras›ndaki fark› ö¤renmeleri gerekiyor, pek bilmiyorlar bunu. "Demokratikleflme yönünde yol alan bir ülke" diye nitelendirdi¤iniz Türkiye nas›l bir liderlik anlay›fl›yla daha demokratik olur? Herhalde daha az liderlik anlay›fl›yla... Toplumun tamam› siyasetle u¤raflm›yor, u¤raflmayacakt›r. Sonunda s›n›rl› say›da, gönüllü insanlar›n yapaca¤› ifl olacak. Ne yapar bu adamlar, ne yapmal›d›rlar? Toplumun her zaman ihtiyaçlar› var, bunlar› karfl›larken adalet ölçüsü içinde davranmal›d›rlar. Bir kesimin ihtiyaçlar›n› mutlak kabul edip, ötekileri görmezden gelerek olmaz. Demokratik rejimlerde seçimler de regülasyon yapar. Bir oligarflik kesimin talepleri için hizmete koflup öbürlerini ihmal eden kiflileri de halk uzun boylu seçmez. Demokrasinin de denetleme mekanizmas› vard›r. ‹htiyaçlar› karfl›larken birtak›m ilkeleri de bozmamak laz›m. Siyasi oluflum; bir yandan dünyadaki bütün fikirlere aç›k olmal›, onlar› almal›, tart›flmal›, hazmetmeli; bir yandan sivil tabana aç›k olmal›. Bir parti kendini bütün toplumsal taban›n temsilcisi olarak görmemeli, arada bir fleyler olmal›. Modern dünyada bir fleyleri kapsamak, kucaklamak üzere gitmemeli kimse. Nihai denetim kitlede olmak üzere; ara tabakalar, dengeler, ayr› ayr› kanallardan akarak gelen talepler ve kuralar› do¤ru dengelemek siyaset sanat›d›r.
Mekân ve zamandan mümkün oldu¤u kadar s›n›rs›z olabilen kifliler ayd›nd›r. Ben bugün Türkiye' de yafl›yorum; Türkiye' de olana tüm dünyada olan›n yan›na koyarak bakabilmeliyim. Burada oluyor diye be¤enmek ve ona ba¤l› olmak zorunda de¤ilim. "Bu zamanda ancak bu olur "diyemem " Baflka türlü bir zaman yaratman›n imkânlar› nedir" bunlar› da düflünebiliyorsam ayd›n›m. Bu Türkiye için oldu¤u gibi dünya için de böyledir. Ben Türkiye' ye karfl› elefltirelsem genel matrisler içinde dünyaya karfl› da elefltirelimdir; çünkü elefltirel olmay›nca daha iyisini düflünme imkân› yok. "Burada yafl›yoruz, yapacak bir fley yok" demek ayd›n olmak de¤il. Bugün olana devlet karar veriyor. Devletlerin kararlar› böyle oldu¤u için bugün böyleyiz. O zaman hem bugüne karfl› elefltirel, hem de devletimle bar›fl›k olmam çeliflki oluyor. Devlete karfl›, topluma karfl› Kimisi a¤z› çok laf yapt›¤› için liderdir, elefltirel olmak, Türkiye' de Edebiyat›n bireyi ön plana bu kavram hala yerine di¤eri tersine az konufltu¤u için çok ak›ll› ç›karmaya ve onu mümtaz oturmad›¤› için düflman zannedilir. Kimisi ‹smet Pafla gibi çok k›lmaya etkisi var m›d›r? olmaktan ileri gelen bir fley ihtiyatl›d›r; kimisi atakt›r, fevridir bu Bir edebiyatç›y› siyasete olarak kabul ediliyor; halbuki çeken nedir? sen dostluktan ötürü, daha nedenle be¤enilir ve lider kabul edilir. iyi olmak için bunu yapars›n. Beni edebiyata da siyasete de Obama' y› taze örnek oldu¤u çeken ayn› de¤erlerdir. Hayat›mda edebiyat hiç olmasayd›, için söyleyeyim. Ad›n› söylemeden " Ermeni k›y›m› fludur böyle bir siyasi görüflüm olurdu. Siyasi görüflümü daha bence, düflüncemi de¤ifltirmedim" diyor. fiimdi bana düflmez; köklü, daha zengin hale getirmeye mutlaka edebiyat›n çünkü bu iki toplumun bu durumu düzeltme imkânlar› faydas› olmufltur. Edebiyat hayat› kavraman›n var, ben müdahale etmeyeyim diyor. Bu ne demek? "Böyle yöntemlerinden biridir. Dünyay› kavramlarla anlamaya bir olay sizin geçmiflinizde var, bu cesareti gösterin, bununla çal›flt›¤›m›zda yavafl yavafl o kavramlar› formüllere indirgeriz; yüzleflin. Bu sizin için daha iyi olacak." demektir. Ben iflte kesin bir dille, kelimelerle, kavramlarla anlamaya çal›fl›r›z. böyle bir adama dost derim. O benim düflündü¤üm gibi Bu bizi bilime götürür, bilimle de hayat› keflfetmeye çal›fl›r›z. Türkiye' nin uzun vadeli iyili¤i burada olacakt›r diye Kesin ifadelerle de¤il de, ba¤lama göre anlam kazanan ya düflünüp bir fley söylüyor. Öbür türlüsünü yapsa ben ona da anlam de¤ifltiren kavramlarla da hayat› anlayabiliriz. ayd›n falan demem tamamen dalkavuk derim. Türkiye'deki
20
Haziran-Temmuz 2009
Zümrüt Sönmez zumrut.sonmez@10yazar.com
‹MAJDAN HAK‹KATE:
GAND‹
Zaman›m›z liderlerini de kendine göre bir nizamla tasarlay›p üretiyor. Ve yine "zaman" bir sonraki gonk sesine kadar tüketiyor kendi yarat›¤›n›. Bu yüzden günümüz liderlerinin k›ymeti ça¤a, konjonktüre, küresel kriterlere uygunlu¤uyla ölçülüyor. Liderin piyasaya uyumu, "b›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler" kay›ts›zl›¤› onun kiflili¤inin cilas›, temsil etti¤i kesimin de fiyakas› oluyor adeta.
Tüm dünyada iç ve d›fl siyasetin flah›slar merkezli yürütüldü¤ü bir döneme tan›kl›k ediyoruz. 20.yy ideolojiler ça¤›yd› ve biz bu ça¤› h›zla geride b›rakt›k. 21.yy ile birlikte bir fikre tutkuyla inanmak devri bitti. Kitleler, ideolojinin de¤il flah›slar›n, fikirlerin de¤il imaj›n peflinden koflmaya bafllad›. Art›k tercihlerimiz paradigmadan yani derinden de¤il, suyun üzerindeki köpüklerden kaynaklan›yor. Gönlümüz, her gün kendini yeni bafltan yaratma esnekli¤ine sahip çerçevesiz bir dünyadan yana. Yeni ça¤›n aktörlerinin dillerinden düflürmedi¤i de¤iflim, aç›l›m gibi kavramlar da bizzat bu durumun kendisinden ihtiyaç üzere zuhur ediyor. Zaman›m›z liderlerini de kendine göre bir nizamla tasarlay›p üretiyor. Ve yine "zaman" bir sonraki gonk sesine kadar tüketiyor kendi yarat›¤›n›. Bu yüzden günümüz liderlerinin k›ymeti ça¤a, konjonktüre, küresel kriterlere uygunlu¤uyla ölçülüyor. Liderin piyasaya uyumu, "b›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler" kay›ts›zl›¤› onun kiflili¤inin cilas›, temsil etti¤i kesimin de fiyakas› oluyor adeta. Bir zamanlar gerek dünyada gerek Türkiye'de yaflananlara bak›nca, siyah beyaz kalabal›klar aras›nda hakikat bildikleri renkleri kuflanm›fl liderleri görüyorum. Aliya ‹zzetbegoviç, Ali fieriati, Muhammed ‹kbal, Cemaleddin Afgani, Seyyid Kutup, Malcolm X... Sonra Martin Luther, Che Guevara, Nelson Mandela, Mahatma Gandhi ve daha sayamad›klar›m. Çok de¤iller ama ufukta küçücük bir parças› görünen sisler içinde bir adada hala yafl›yor gibiler. Büyük kalabal›klar uzaktan tek parça tek bir renk gibi görünür, onlar ise nereden bakarsak bakal›m etraflar›ndaki renksizlikten ayr›, baflka baflka renklerde ve dipdiri duruyorlar.
Haziran-Temmuz 2009
21
uzak tutan alg› lider kavram›n›n bir ucunu di¤eriyle denklefltiremeyece¤imiz kadar geniflledi¤inin habercisi ayn› zamanda. Evet, birileri tertemiz bir direniflin öncüsünü bir anda karikatürize edecek kadar hoyrat. Ama birilerimiz de bofl durmay›p günümüz liderlerini tarihin ayd›nl›k yüzlü kahramanlar›ndan ay›ran had çizgisine dikkat kesilmeli. Bunun için de yerimizden do¤rulup yak›ndan bakmal›y›z tabi ki.
Gandi'ye benzemek "Önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra seninle savafl›rlar, sonra kazan›rs›n" diyerek bir davaya öncü oluflun hikayesini pek güzel özetleyen Gandi, lider denince akla gelen en nevi flahs›na münhas›r kiflidir flüphesiz. O tarihin en anlaml› direnifl öyküsünün kahraman›d›r. Direnifl ya da mücadele kavramlar›na en sahici yorumu, yaflayarak getirmifltir. Büyük bir devrimi, fliddet aleyhtar› bir politika izleyerek gerçeklefltiren tek siyasi liderdir. Tarihin en etkili pasif direnifl hareketinin yap›c›s› olarak, bugün uygulanmakta olan oturma grevlerinin, di¤er boykot türlerinin ve savafl aleyhtar› gösterilerin de öncüsü say›l›r. Hindistan'›n ‹ngiliz sömürgesinden kurtulup ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas› için giriflti¤i mücadelenin ad› "sivil itaatsizlik"ti. ‹ngiltere'de hukuk tahsili görmüfl bir "kanun adam›" merkezine itiraz›, itaatsizli¤i, baflkald›r›y› koyan bir hareketi bafllatm›flt›.
Hat›rlars›n›z; geçenlerde, taraflar›n imajlar›n› yar›flt›rd›¤› bir horoz dövüflünü and›ran yerel seçimler sayesinde, CHP'nin yeni y›ld›z› Kemal K›l›çdaro¤lu üzerinden Gandi'yi anm›fl olduk. Seçimlerin, büyük reklam kampanyalar›, trilyonluk PR çal›flmalar›yla özenle kurgulanan dev bütçeli organizasyonlara dönüfltü¤ü bir zamanda, bu organizasyonun sahne starlar›ndan birinin imajinasyonuna Gandi'yi kurban verdik yaz›k ki. Gandi'yi K›l›çdaro¤lu "resmine" hapsettik. Tarihin bir sahnesini ya da o sahnenin kahramanlar›ndan birini kafl›na gözüne bak›p günümüz dijital resimlerinin içine copypaste etmek en basit haliyle safdilliktir. Ama di¤er yandan Gandi'yi bugünün sahnesinde hiçbir yere yak›flt›ramay›fl›m, onun zay›f, kavruk bedeninin bile an›n figüranlar›ndan birinin imaj› için kullan›lmas›n› sindiremeyiflim de hayli ürkütücü. Çünkü Gandi'yi bugünün dünyas›na bu denli
Gandi en baflta sömürgeye sonra onun ekürisi olan haks›zl›klara, a¤›r vergilere, ayr›mc›l›¤a karfl› "hakikate tutunan (satyagraha)" bir özgürlük mücadelesini yürüttü. Gücün karfl›s›ndaki bu direnifl ad›n› manevi hakikatten al›yordu. Hakikat ise insan›n öyle derinindeydi ki, üzerindeki tüm kirleri temizlemesi, kuruntular›ndan ar›nmas› gerekiyordu. Öyle yapt›. D›flar›dan tam manas›yla siyasi bir ba¤›ms›zl›k mücadelesi olarak görünen pasif direnifli iç ayd›nlanma ve manevi terbiye süreciyle birlefltirdi. D›fl›ndaki itiraz tüm gücünü içindeki dinginlikten al›yordu. Ona göre fliddet, afl›r›l›k orucu bozan hallerdendi. Gandhi sadelefltikçe güçlendi, böylece boyun e¤medi, zalimle ifl birli¤i yapmad›. Hayat›n›, s›rf özgürlük ad›na mücadele etsin diye gökten emanet edilmifl gibi yaflad›. Onun çabalar›yla Hindistan 1947 y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›na kavufltu. Ama Gandi bundan bir y›l sonra Yeni Delhi'de bir suikasta kurban gitti. Bugün gitti¤i her yerde coflkuyla karfl›lanan dünyan›n "karizmatik" liderleri, uyum yasalar›, entegrasyon projeleri, bol cümbüfllü aç›l›mlar›, ayn› flark›y› söylemek için kurulan diyalog orkestralar› ile rüzgar nereden eserse oraya dönmeye haz›rken Gandice durmak, dünyan›n "güç" diye tan›mlad›¤› tüm argümanlar›n karfl›s›na "hakikat"i koyarak, korkmadan itiraz edebilmek demek. Gandi'ye benzemek en az›ndan slogan atmak, sonunda de¤iflmeyecek olsa da bir fleyler tüm gücümüzle direnmek demek.
22
Haziran-Temmuz 2009
H. ‹brahim Kelefl kalemimden@yahoo.com
KEND‹MCE B‹R HAYAT-SATRANÇ SÖYLEfi‹S‹ VE L‹DERL‹K Satranç, iki oyuncu aras›nda oynanan ve kendini koruyup karfl› taraf› mat etmeyi hedefleyen bir zeka oyunudur. Oyunun bafl›nda beyaz ve siyahlar›n 16 tafl› bulunur. ‹ki s›ra fleklinde dizilirler. Arka s›radakiler: bir flah, bir vezir, iki fil, iki at, iki de kale. Ön s›radakiler ise sekiz tanedir ve piyon denir. Oyunun amac› karfl› taraf›n fiah'›n› mat etmektir. -Hayat› satranca uygulayabilirsek, nas›l bir fley ç›kar?
fleyler de olmal›d›r. Hayat›n›n düzgün bir flekilde ifllemesini istiyorsan, bir satranç oyunundaki gibi; piyonlarla di¤erleri aras›ndaki fark› bilmeli ve hayat›nda bir fleyi "flah" olarak seçmelisin. Yani bütün dayana¤›n O olmal› ve bütün hamlelerini O'nun için yapmal›s›n. Ve hayat prati¤inden bir vezir, sonra bir kale, sonra bir at ve sonra bir fil seçmelisin. Ancak, bunlar›n hepsini flah› korumak için kullanmal›s›n.
Hayatta "piyon" olarak kullanaca¤›n fleyler vard›r. Bunlar› kolayca feda edebilirsin. Ama kale, fil, at, vezir ve flah; bunlar önemlidir. Ancak en önemlisi ise "fiah"t›r. Di¤er bütün tafllar› rakibe kapt›rabilirsin ancak "fiah"› kapt›r›rsan oyunu kaybedersin.
-Ama bazen satrançta piyonlar da bir flah kadar etkili olabiliyor.
Hayatta her fleyi elde edemezsin ve kendinden birçok fleyi feda etmek zorunda kal›rs›n. Ancak feda edemeyece¤in
-Evet... Belki çok söylenen bir fleydir ama hakikaten öyle... ‹nanç, flah olmal›.
-O zaman flu soruyu sormam›z gerekir: Hayat›ndaki "flah" nedir, hayattaki flah›; inanç olarak ele alsak olur mu?
Haziran-Temmuz 2009
-Vezir de bilgi olsun... -Bence evet! -Ve, kale: karakter, at: meslek, fil: çevre... geriye kalan her fley de piyon olsun. Arka s›radakilere sahip oldu¤un müddetçe bu hayatta yenilir misin veya kaybeder misin?
23
de¤ifltirir ve farkl› bir hamle ile karfl›s›ndakini flafl›rt›r. Lideri lider yapan da zaten bu stratejik düflünme yetene¤idir. Lider, her zaman belirsizlik ve tahmin edilemezlik ile yüz yüzedir. Lider de satranç oyuncusu da belirsizliklere karfl› öngörülü olup stratejik davranarak baflar› sa¤lar. -Peki bununla neyi kastediyoruz?
-Ama flöyle bir sorun var : Ço¤u zaman piyonlara daha çok de¤er veriyorum fark›nda olmadan. -Piyonlardan bir tanesi de para olsun. Olur mu? -Bunu flimdi fark ettim... Olur! -Piyonlar›n bir özelli¤i vard›r. Nedir o?
fiimdi; bilgi, meslek, para, karakter ve çevresinin tüm imkanlar›n› inanc›, nihai hedefi için yöneten bir insan, kötü bir kul veya kötü bir lider olur mu ...? Yoksa; Allah (c.c.)'›n "Ben, cinleri ve insanlar›, ancak bana kulluk etsinler diye yaratt›m. ("benim için ifl yap›p de¤er üretmeleri için yaratt›m")(1) emrine uymufl olup, bu ayeti do¤rular m›?
-Nedir? -Bir piyon e¤er karfl›daki son kareye ulafl›rsa, istedi¤in bir tafl› oyuna al›rs›n. fiimdi, para bir piyon dedik. Ama hayatta ço¤u zaman vezirden daha önemli ve flah› tehlikeye atan durumlar oluyor para yüzünden , de¤il mi?
-Do¤rular -O zaman iyi bir insan veya iyi bir lider, usta bir satranç oyuncusu gibi, hayat›ndaki tüm tafllar›n yerini do¤ru belirlemeli ve bu tafllar›n neyi ifade etti¤ini ve en son noktaya kadar korumas› gereken fleyin ne oldu¤unu iyi bilmelidir.
Hayatta "piyon" olarak kullanaca¤›n fleyler vard›r. Bunlar› kolayca feda edebilirsin. Ama kale, fil, at, vezir ve flah; bunlar önemlidir. Ancak en önemlisi ise "fiah"t›r. Di¤er bütün tafllar› rakibe kapt›rabilirsin ancak "fiah"› kapt›r›rsan oyunu kaybedersin.
-Evet! -‹flte püf nokta: Piyonu (para) karfl› kaleye geçirdin... Nas›l geçirdin? Risk ald›n, piyonu önemsemedin ve arkadan kuvvetlerle destekledin ve de piyon, vezir oldu. Oysaki: "aman piyona bir fley olmas›n yan›mdan ay›rmayay›m" mant›¤›nda hareket etseydin. Belki de piyon senin hareket alan›n› k›s›tlayacak ve sadece bir piyon sevdas› yüzünden mat olacakt›n. Piyona ancak de¤eri kadar önem verdi¤in için oyun içerisindeki en önemsiz karakterlerden birisi senin için en önemli karakterlerden birine dönüfltü. Ve iki veziriyle flimdi flah, daha güçlü oldu. Bilgi ve para gibi iki yard›mc›s› (vezir) var art›k. Bunlar› iyi kullanan bir "flah" yenilmez. Tersi bir durumda ise, bütün tafllar›n elinde olsa bile; flah› önemsemedi¤in ve korumad›¤›n için, elindeki her fleye ra¤men fiah› kaybetti¤in için oyunu kaybedersin. Bundan dolay› lider, her zaman rakipleri oldu¤unu bilmeli ve onlar›n olas› hamlelerine karfl› öngörülü olmal›d›r. Stratejik düflünme ve uygulama, hem satranç oyununun, hem de liderli¤in temel kurallar›ndand›r. ‹yi bir satranç oyuncusu, rakibinin k›sa vadedeki hamlelerini tahmin edip bunlara karfl› ad›mlar atarken, uzun vadeli düflünerek te rakibine karfl› haz›rl›kl› olur. Stratejisini, gerekti¤inde rakibinin hamlesine göre
Liderlik, piyonlar ve flah iliflkisinde sakl›d›r. Yeryüzündeki hayat s›nav› da piyonlar› kullanarak flah› kurtarmakt›r. Yoksa flah› ortaya sal›p piyonlar› umursamas›zca yok etmek de¤ildir. Satranç bize oyunda oldu¤u gibi, yaflamda da k›sa ve uzun vadeli hedefler olmas› gerekti¤ini, amac› olmayan oyunun da, yaflam›n da bir fley ifade etmeyece¤ini anlat›r. Hedefe ulaflmak için bir plan yap›lmas›, bu plan do¤rultusunda eldeki olanaklar›n en ak›lc›, en ekonomik biçimde kullan›lmas›n› ö¤retir. Hedefe ulaflan yolda, bafla gelebilecek tüm olumsuzluklara karfl› tedbirli olmay› ve tüm tedbirlerin flah› korumak için olmas› gerekti¤ini, ayr›nt›lar hesaplanabilse bile yap›lan tüm hamlelerin as›l amaca hizmet etmesi gerekti¤ini ortaya koyar. ‹flte bunlar›, hayat prati¤inde baflaran insan ise gerçek anlamda bir liderdir.
(1) Zariyat Suresi 56. ayet. Birinci yorum: Abdülbaki Gölp›narl› meali : "Ve ben, cinleri ve insanlar›, ancak bana kulluk etsinler diye yaratt›m." ‹kinci Yorum: Yaflar Nuri Öztürk meali: "benim için ifl yap›p de¤er üretmeleri için yaratt›m."
24
Haziran-Temmuz 2009
‹. Mansur Özdemir mansur_ozdemir@hotmail.com
MUHS‹N BEY... Milletimizin Din E¤itimi ihtiyaç ve hakk›n›n gerçeklefltirilmesi ve ‹mam Hatip mefkuremize yönelik olarak sürekli deste¤inin bir gere¤i olarak, aziz hat›ras›na ithafla...
Tarih Ocak 2007;
kullanarak k›sa bir zaman içinde bitirdi ve onlar› yolcu etti.
Sosyal Politikalar Dergisi'nin ilk say›s›n› ve neflesini paylaflmak amac›yla Ankara'day›z. Pek çok kurumun ziyaretini gerçeklefltirmek için gitti¤imiz Ankara'da temel amac›m›z; yerel, milli bir sosyal politika söylemine mevzi olaca¤›na inand›¤›m›z dergimize destek aramak ve kendimizi, ilgili oldu¤unu düflündü¤ümüz herkese ifade etmek.
Misafirlerin gitmesiyle bofl kalan odada flahs›m› tekrar selamlad›ktan sonra "k›ymetli kardeflim buyurunuz" dedi. Sosyal Politikalar Dergisi etraf›nda oluflan akademik ve uygulamac› kadroyu, yapmak istediklerimizi ve mefkûremizi anlatt›ktan sonra ülke meselelerine yönelik kanaatlerimi sordu. Yaklafl›k bir saat süren sohbetimizde Türkiye'mizin meselelerinden dünya müslümanlar›na de¤in pek çok konuyu paylaflma f›rsat› bulduk.
Bu ziyaretlerden birini de Büyük Birlik Partisi'ne gerçeklefltirmek üzere saat 10.55 gibi K›z›lay'daki genel merkeze gittik. Geldi¤imizi yukar› haber veren görevlilerin refakatinde Genel Baflkan'›n odas›na kadar ç›kt›k ve hiç bekletilmeden içeriye buyur edildik. Fikri geliflimim boyunca pek çok zaman ismini duydu¤um fakat herhangi bir ünsiyet oluflturmam›fl oldu¤um Muhsin Bey yerinden atik bir hareketle kalkt›, bana do¤ru yöneldi ve kap›dan girer girmez karfl›mda konumlanarak "hofl geldiniz kardeflim" dedi. Dikkatimi odaya yöneltti¤imde odadaki beflalt› kiflilik bir topluluk vard›. Bu insanlar da, Genel Baflkan'›n göstermifl oldu¤u nezaket nedeniyle genç bir editör karfl›s›nda yerlerinden kalkarak flahs›m› selamlad›lar. Töre gere¤ince bafl konuk olarak tan›mland›¤›m için de beni baflköfleye ald›lar. Genel Baflkan benden müsaade ald›ktan sonra kendisini ziyarete gelen di¤er misafirlerle olan konuflmas›n› net ifadeler
Cuma salas›n›n verilmesiyle namaza yetiflmek için Genel Baflkan'dan müsaade istedim. Say›n Baflkan "namaz› beraber k›lal›m" dedi¤inde de hemen kabul edip, namaz haz›rl›¤› için müsaade talep ettik. Muhsin Bey, abdesti kendisinin sa¤ taraf›nda bulunan flahsi odas›nda alabilece¤imi söyledikten sonra bir koruma ça¤›rd›lar. Gelen koruma arka cephemdeki kap›y› aç›p beni içeri davet etti. Oldukça küçük, mütevazi ve flahsi kullan›m için tahsis edildi¤i anlafl›lan odada say›n baflkan›n küçük bir kitapl›¤›, kitaplar›, silah› ve duvarda at üstündeyken, tarlada çal›fl›rken ve motor üzerinde çekilmifl bir resmi bulunmaktayd›. Abdest almak için küçük kap›dan geçtim. Sa¤ tarafta bir havlu ve yerde bir abdest terli¤i vard›. Eski fakat temiz olan havluda Muhsin Yaz›c›o¤lu yaz›yordu ve belli ki baflkan›n çileli yolculu¤una refakat etmifl eflyalardan biriydi. Yerde duran terli¤inde de ismi yaz›yordu ve o da en az 20 y›ll›k oldukça eskice bir terlikti. Lavabosunda en az o kadar eski bir trafl tak›m› vard› ve abdesthane oldukça mütevaziydi. Say›n Baflkan'la geçen 1,5 saatimin en hayrete düflüren anlar› iflte o anlard›r. Koskoca Muhsin Yaz›c›o¤lu'nun hayat›ndaki tevazu beni derinden etkiledi. D›flar› ç›kt›¤›mda Genel Baflkan namaz için haz›rd› ve beni bekliyordu. Ç›kt›¤›mda "Haz›r m›s›n›z sevgili dostum?" dedi ve yürüdü. Genel merkezin küçük asansörünü görünce, merdivenler için müsaade istedim, kendisi 'hay›r beraber inelim' dediler. Küçük asansörde beraberce indik. ‹ndi¤imizde afla¤›da bizi bekleyen partililer ve korumalar vard›. Genel Baflkan hepsine gülümseyerek selamlad› ve cumalar›n› tebrik edip "haydi buyurun" dediler. Kalabal›k bir topluluk halinde camiye do¤ru yöneldik. Kalabal›k bizi tam ortas›na ald› ve baflkan beni yan›na davet etti ve koluma girdi. Bu arada bir taraftan sohbet ederken bir taraftan da etraf›n› selaml›yor ve insanlar›n cumalar›n› tebrik ediyordu.
Haziran-Temmuz 2009
Y›llard›r gençlik örgütlerinde koflturup duruyor, inand›¤›m davan›n ad›na gayretkâr olmaya çal›fl›yorum. "‹deolojik bir ünsiyetim olmayan bir lidere duydu¤um bu derin hayranl›¤›n anlam› nedir?" diye düflünürken, akl›ma say›n baflkanla geçirdi¤im üç saat geldi. Bu üç saati hayat›m›n en zengin üç saati olarak hat›rlad›m. Bu üç saatin tevazu sofras› olarak Türkiye'nin önemli isimlerinden Muhsin Bey vesilesi ile önüme kondu¤unu fark ettim.
500 metrelik yolu birlikte kol kola yürüdük. Bizden önce camiye ulaflan korumalar geç kal›nd›¤› için bir has›r haz›rlam›fllard› ve biz Genel Baflkan'la beraber hiç beklemeden has›ra geçerek hoca efendiyi dinlemeye bafllad›k. Oldukça mizahi bir dille hitap eden hoca efendi Genel Baflkan'› çok hoflnut etti ve güldürdü, ara ara kula¤›ma e¤ilerek latifeli sözlerini tekrarl›yordu. Cemaatin da¤›lmas›na ra¤men namaz›m›z devam etti. Uzunca bir duan›n ard›ndan Genel Baflkan'la musafaha yapt›ktan sonra camiden ç›kmak için beraber hareket ettik. Etraf›m›zdaki koruma ordusu atik bir flekilde ortal›kta görülmeyen ayakkab›lar›m›z› getirdiler. Camiden birlikte ç›kt›¤›m›z genel baflkan tekrar koluma girdi ve ayn› yolu tekrar yürüyerek genel merkeze döndük. Genel merkezde kendisinden ç›kmak için müsaade istedi¤imde "konuk aç gönderilmez, yemek yiyelim sonra gidersiniz" dediler. Kastamonu ifli böreklerimizi yerken, ülke meseleleri
25
ile ilgili pek çok konuda, özellikle gençlik konusunda söylediklerimi dinlediler ve hatta notlar ald›lar. Yeme¤in ard›ndan müsaade istedi¤imde ise mutsuz bir yüz ifadesiyle "iyi, peki ne yapal›m müsaade sizindir" dedi¤ini unutamam. Genel Baflkan "bundan sonra da görüflelim" dedikten sonra kalk›p beni kucaklad›lar ve kap›ya kadar yolcu ettiler. Ç›kard›¤›m›z derginin en anlaml› vesilelerinden biri olarak yüre¤imde yer tutan bu anlaml› olay› pek çok yerde dostlar›m›zla paylaflt›k. Fakat bugün Muhsin Bey'i yani baflkan› topra¤a verdi¤imiz gün gözyafllar›m› tutamazken, neden bu kayb›n beni bu kadar etkiledi¤i, yürek dünyamda bir deprem etkisi yapt›¤›n› düflündüm. Y›llard›r gençlik örgütlerinde koflturup duruyor, inand›¤›m davan›n ad›na gayretkâr olmaya çal›fl›yorum. "‹deolojik bir ünsiyetim olmayan bir lidere duydu¤um bu derin hayranl›¤›n anlam› nedir?" diye düflünürken, akl›ma say›n baflkanla geçirdi¤im üç saat geldi. Bu üç saati hayat›m›n en zengin üç saati olarak hat›rlad›m. Bu üç saatin tevazu sofras› olarak Türkiye'nin önemli isimlerinden Muhsin Bey vesilesi ile önüme kondu¤unu fark ettim. Fark etti¤im bir fley daha vard› ki, o da ideolojinin mekanikli¤inde eriyen duyguydu. Y›llard›r esirgenen bu duyguyu, y›llar sonra Muhsin Bey'den alm›fl olmak benim için önemli bir kazanç olmakla beraber, o günden bu güne yüre¤imdeki ümmetçi düflüncenin tekâmülü ise ayr› bir kazan›md›r. Ama o gün ziyarette Muhsin Bey'in lütufkârl›¤›na karfl› kendisine söyleyemedi¤imi bugün burada söylemek isterim. Abîm, a¤abeyci¤im, büyü¤üm...
26
Haziran-Temmuz 2009
Ahmet Altun a_altuni@hotmail.com
TÜRK‹YE ‹SLAM DÜNYASINA ÖNDER OLAB‹LECEK M‹? zulümler dünyay› cehenneme çevirdi. Arap Birli¤i Genel Mevlana Mesnevisinde diyor ki, "Adam›n biri kuluçkaya Sekreteri Amr Musa'n›n ifadesiyle, Osmanl›n›n gitmesiyle yatan tavu¤unun alt›na koydu¤u tavuk yumurtalar›n aras›na ‹slam dünyas›, ipi kopmufl tesbih taneleri bir de kartal yumurtas› koydu. Zaman› gibi da¤›ld›, parçaland›. 1,5 milyarl›k gelince civcivler birer birer yumurtadan ‹lahi takdire bak›n ki ‹slam dünyas›, 5 milyonluk ‹srail karfl›s›nda ç›kt›lar. Ancak bu civcivlerden biri, siyah çaresiz kald›, izzet ve haflmetini kaybetti. rengi ve gaga yap›s› itibar›yla çok farkl›. Türk milleti di¤er Filistin'de Müslümanlar›n kalbine bir Hep birlikte ana tavu¤un pefline tak›l›p Müslüman milletler içinde hançer gibi sapland› 50 y›ld›r kan ak›yor. gezip dolaflt›lar ve büyümeye bafllad›lar. en çok oldu¤u halde, Bu kan› kim durduracak? 400 sene baflta Bir gün yine civcivler tavu¤un pefline dünyan›n her taraf›nda Filistin olmak üzere Ortado¤u'ya bar›fl ve tak›l›p dolafl›yorlard›. O garip ve farkl› olan Türkler huzuru kim sa¤lam›flsa, öyle görünüyor siyah civciv havada kanatlar›n› açm›fl gökte ki bugünde onlar›n torunlar› sa¤layacak. süzülen kocaman bir varl›k görüyor ve Müslüman'd›r. Di¤er Türkiye Gazze olay›nda ve Davos'ta bunu hemen anne tavu¤a koflarak, "Anne bu milletler gibi müslim ve bir nebze gösterdi. Birçok Arap yazar flöyle ne?" diye sorar. Anne tavuk da, "Yavrum gayr-› müslim olarak iki diyor: "Türkiye, din ve mukaddesat için aman dikkat et, o kartal o bizim k›sma ayr›lmam›flt›r. Filistin meselesinde sergiledi¤i cesurca düflman›m›z onu gördü¤ün zaman hemen tutum ve davran›fllar›yla, ‹slam dünyas›n›n yak›n bir deli¤e kaç ve saklan, yoksa seni Nerede bir Türk liderli¤ini hak etmifltir. Bu liderlik al›r götürür ve yer". Bu farkl› civciv bir toplulu¤u varsa Türkiye'ye hay›rl› olsun." süre kartal›n havadaki süzülüflünü ve Müslüman'd›r. heybetini seyrettikten sonra annesine Müslümanl›ktan ç›kan Bütün göstergeler ve geliflmeler gelerek, anne ben de onun gibi uçmak veya Müslüman olmayan Türkiye'nin ad›m ad›m ‹slam dünyas›na istiyorum" der. Anne k›zar, sen ç›ld›rd›n önder olamaya ve dolays›yla eskide oldu¤u m›? Sen uçamazs›n, çünkü sen tavuksun, Türkler, Türklükten de gibi yeniden dünyay› yönlendirme, huzur buna mahkûmsun. ç›km›fllard›r (Macarlar ve bar›fl getirme do¤ru yaklaflt›¤›n› gibi). Hâlbuki küçük gösteriyor. Bu gerçek hem ‹slam fiimdi bu kartal yavrusunun iki seçene¤i unsurlarda dahi hem dünyas›nda hem de bat› dünyas›nda aç›kça var: Ya tavuk gibi yaflay›p, tavuk gibi müslim ve hem de gayr-› kabul görüyor. ölecek veya kartal yavrusu oldu¤unun fark›na varacak ve uçufl denemelerini yapa müslim var. Ayr›ca, Türkiye, geliflen ekonomisi, tarihsel kültür yapa gö¤e kanat aç›p yükselecektir. ‹flte Hangi ›rktan olursa ve deneyimi, stratejik konumu, askeri Türkiye bu kartal yavrusu gibidir. olsun bat›ya göç eden gücü, ifrat ve tefritten, fanatiklikten uzak Geçmifline bakt›¤› zaman, gelece¤e kanat Müslümanlar Türk diye din anlay›fl›, dünyada savafl de¤il ‹slam'›n aç›p yükselebilece¤ine inanmal›d›r. tan›mlanm›flt›r.(Arjanti ön gördü¤ü diyalog ve bar›fl› esas almas›yla Kendindeki, beceri ve istidad› keflfedebilir. bunu baflaraca¤› muhakkak gözüyle 400 sene Selçuk, 600 sene Osmanl› olmak n'de oldu¤u gibi.) Türk bak›lmaktad›r. üzere 1000 sene ‹slam'a hizmet etmifl, ‹slam ile adeta dünyaya adalet ve bar›fl getirmifl bir özdeflleflmifltir. milletin torunlar›, 20. asr›n bafl›nda yere Türkiye'yi ‹slam Dünyas›na Önder, düflen sanca¤›n› geçmiflte oldu¤u gibi Dünyaya Lider Yapacak Sebepler tekrar kald›r›p gökte dalgaland›rmak üzeredir. Hem ‹slam dünyas›, hem de bütün dünya buna 1. Geçmiflindeki Tecrübe muhtaçt›r ve mecburdur. Yaklafl›k alt› as›r boyunca dünyaya nizam veren Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun miras›na sahip olan Türkiye için bu misyonu gerçeklefltirmek hiç de zor olmayacakt›r. Dünyan›n Osmanl›n›n düflmesiyle, baflta ‹slam dünyas› olmak üzere etnik ve dini çeflitlilik bak›m›ndan en renkli ve idaresi en bütün dünyada bar›fl ve huzur gitti, savafllar katliamlar,
Haziran-Temmuz 2009
güç bölgelerini as›rlar boyunca hakimiyeti alt›nda tutan Osmanl›'y› ayakta tutan güç, özünü Kuran ahlak›ndan alan manevi de¤erler olmufltur. Milli ve manevi de¤erlerine sahip ç›kan, sahip oldu¤u medeniyet miras›n› iyi de¤erlendiren ve yüzünü her zaman Bat›ya dönük tutan bir Türkiye, t›pk› geçmiflte oldu¤u gibi gelecekte de tarihi yönlendirenler aras›nda yer alacakt›r. Bu da ancak Kur'an'n›n ön gördü¤ü adaleti tesis etmekle olacakt›r. ‹flte hiçbir insan›n reddedemeyece¤i Kur'an adaleti: "fiüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar aras›nda hükmetti¤inizde adaletle hükmetmenizi emrediyor..." (Nisa Suresi, 58) "Ey iman edenler, kendiniz, anne-baban›z ve yak›nlar›n›z aleyhine bile olsa, Allah için flahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yak›nd›r. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkular›)n›za uymay›n. E¤er dilinizi e¤ip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, flüphesiz Allah, yapt›klar›n›zdan haberi oland›r." (Nisa Suresi, 135) Renk, din, dil, makam ve flöhret fark› gözetmeksizin, insanlar› kanun karfl›s›nda eflit kabul eden ‹slam, bu adalet sayesinde k›sa bir sürede do¤uda Çin Seddi'ne, bat›da ‹spanya k›y›lar›na kadar yay›ld›. 2. ‹nsanl›¤›n bar›fl ve huzur istemesi ‹nsan› bir ifl makinesi olarak gören komünizmin, insan› '0' a benzeten yani "insan bulundu¤u yere göre de¤er al›r" mant›¤›n› benimseyen kapitalizmin insanl›¤a felaketten baflka bir fley vermedi¤i tecrübe ile anlafl›ld›. Her yolu deneyen dünya huzur ar›yor. Bu huzuru geliflen iletiflim ve ulafl›m araçlar› sayesinde ‹slam'da oldu¤unu art›k keflfetmeye bafllad›. Art›k bir kültür olarak de¤il hayat dini olan ‹slami istiyorlar ve bunu ifade ediyorlar. Türkiye'ye düflen ifl ‹slam'›n adaletini, güzelliklerini do¤ru bir flekilde anlatmak ve tan›tmak. 3. Türkiye'nin geliflen ve yükselen istikrarl› ekonomisi ‹statistiklere göre Türkiye, dünyan›n en büyük 17. büyük ekonomisidir. Suudi Arabistan dâhil di¤er tüm Müslüman
27
ülkelerden ve Almanya, ‹ngiltere, Fransa, ‹talya, ‹spanya ve Hollanda hariç tüm AB ülkelerinden daha fazla gayri safi milli has›la üretmektedir. GSMH'si ‹srail'in 5 kat›d›r. Kifli bafl›na düflen milli gelir noktas›nda küresel ölçekte Türkiye çok daha alt s›ralarda yer almaktad›r ancak uluslararas› sisteme bir ülkenin getirebilece¤i toplam a¤›rl›k olan ulusal güç genelde kifli bafl› milli gelirden çok ekonominin büyüklü¤üne dayan›r. (Çin'i düflünün kifli bafl› milli gelir Türkiye'nin yar›s›d›r.) Türkiye, Arap dünyas›, Kafkaslar ve Balkanlar'daki istikrars›zl›klarla çevrilidir. ‹srail'den sonra bölgedeki en istikrarl› ve dinamik ekonomiye sahip ülke son birkaç y›l içinde yabanc› sermaye çekme aç›s›ndan, dünya ülkeleri s›ralamas›nda 115. s›radan 23. s›raya yükselmifltir. 4. Genç nüfustaki art›fl Dünya yafllan›rken Türkiye gençlefliyor. Önümüzdeki y›llarda bu farkl›l›k daha da artacak ve bat›da çal›flacak genç nüfus bulmakta zorluk çekilecek. ‹statistiklere göre Avrupa'da baz› ülkelerin yafl ortalamas› % 48 kadar yükselmifltir. Türkiye'de ise bu oran % 26’d›r. 5. ABD'nin gücünü ve nüfuzunu kaybetmesi Amerika, 2000 y›l› baflkan adaylar›nda ve "Reform" partisi baflkan› Patrick Buchanan yazm›fl oldu¤u, "Bat›n› Ölümü" adl› kitab›nda önümüzde yak›n gelecekte Amerika üçüncü dünya ülkesi olaca¤›, Rusya'n›n da üçte birinin Müslüman olaca¤›n› ifade ediyor. Amerika'n›n kaybetti¤i bu nüfuz ve güç Türkiye'nin eline geçece¤i yönünde bizzat Amerikal› uzmanlar taraf›ndan da belirtiliyor. 6. Yurt d›fl›nda okuyan Türk gençleri ve aç›lan Türk okullar› Yurt d›fl›nda aç›lan Türk okullar›yla, yurt d›fl›nda okuyan Türk gençleri bulunduklar› ülkede adeta lobi faaliyetlerini yürütüyorlar. Gösterdikleri güzel davran›fllarla, yapt›klar› diyaloglarla o insanlar›n ve o ülkelerin dikkatleri üzerine çekmeyi baflar›yorlar. Türkiye hakk›ndaki olumsuz imajlar› siliyorlar. Türk okullar›nda okuyan o ülkelerin üst düzey insanlar›n çocuklar› birer Türk dostu ve Türk insan›na
28
Haziran-Temmuz 2009
muhabbetleriyle mezun oluyorlar. ‹lerde ülke yönetimine geçtiklerinde Türkiye ile iyi iliflkiler kuraca¤› muhakkakt›r.
Türkiye'nin üstlenece¤i role dikkat çekmifltir.
7. Kaderin Çizdi¤i ‹lahi Program Cenab-› Hak bu millete ‹slam'a hizmet yolunda, bir görev verdi¤ini, tarihe bakarak görebiliriz. 600 sene de¤il, belki Abbasîler zaman›ndan beri, 1000 senedir Kur'ân-› Hakîmin bayraktar› olarak bütün dünyaya karfl› meydan okuyup Kur'ân'a ve ‹slâmiyet'e kale olmufltur. Bütün dünyay› susturup, müthifl hücumlar›na karfl› set olmufltur.
New York Times'a göre 2016 y›l›nda ABD süper güç olmaktan ç›kacak. Avrupa ile Çin'in y›ld›z› parlarken, Türkiye AB süper gücünün bir parças› haline gelecek...
"Allah öyle bir topluluk getirecektir ki, Allah onlar› sever, onlar da Allah'› sever. Onlar mü'minlere karfl› alçak gönüllü, kâfirlere karfl› izzet sahibidirler ve Allah yolunda cihad ederler." (Mâide Sûresi: 54.) ayetine muhatap olmufllard›r.
21. yüzy›la damgas›n› vuracak bir birlik olacakt›r. Bu birli¤in öncülü¤ünü yapabilecek tek millet ise hiç flüphesiz Osmanl›'n›n mirasç›s› olan Türk Milleti'dir. (http://www.yenisafak.com.tr/ 29.01.2008) Türkiye'nin bu gelecek dönemde kilit bir pozisyona sahip olaca¤›na dikkat çeken isimlerden birisi de ünlü gazeteci Stephen Kinzer'dir. The New York Times gazetesinin Türkiye temsilcisi olan ve uzun y›llard›r Türkiye'de bulunan Kinzer, Türkiye'nin bu konudaki avantajlar›n› ve dezavantajlar›n› "Hilal ve Y›ld›z: ‹ki Dünya Aras›ndaki Türkiye" adl› kitab›nda ele alm›flt›r. 11 Eylül sald›r›lar›n›n hemen ard›ndan, CNN televizyonunda yapt›¤› stratejik de¤erlendirmelerde ise Türkiye'nin konumuna bir kez daha dikkat çekerek flöyle diyor:
‹lahi takdire bak›n ki Türk milleti di¤er Müslüman milletler içinde en çok oldu¤u halde, dünyan›n her taraf›nda olan Türkler Müslüman'd›r. Di¤er milletler gibi müslim ve gayr› müslim olarak iki k›sma ayr›lmam›flt›r. Nerede bir Türk toplulu¤u varsa Müslüman'd›r. Müslümanl›ktan ç›kan veya Kapitalizm çöktü, Müslüman olmayan Türkler, Türklükten de kapitalist anlay›fllar ç›km›fllard›r (Macarlar gibi). Hâlbuki küçük art›k krizleri unsurlarda dahi hem müslim ve hem de gayryönetemeyecek › müslim var. Ayr›ca, Hangi ›rktan olursa noktada, Bat›'n›n olsun bat›ya göç eden Müslümanlar Türk diye bütün de¤er tan›mlanm›flt›r.(Arjantin'de oldu¤u gibi.) yarg›lar› ters yüz Türk ‹slam ile adeta özdeflleflmifltir. Hz. Peygamber de, bir ça¤ kapat›p bir ça¤ açan, ‹stanbul'u fetheden Fatih ve askerlerini ‹slam'a hizmetinden dolay› övmüfltür. i câhidû-fillah oluptur niyyetim. Dîn-i ‹slâm›n mücerred gayretidir gayretim" diyen Fatih, bu övgüye laik oldu¤unu göstermifltir.
oldu, çözüm Bat›'dan de¤il, Türkiye'den ç›kacak gözüyle bak›l›yor. Dünyaya bar›fl ve huzur getirecek bir Türk-‹slam Birli¤i'nin sa¤lanmas› konusunda Türkiye'nin önemli bir konuma sahip oldu¤u aç›k bir gerçektir.
Yeryüzüne bar›fl ve adaleti yayma¤a gayret sarf eden bu bilet, Allah ve Resulünün yard›m›yla zaferden zafere koflmufl ve as›rlarca dünya hâkimiyetini elinde tutmufltur. Çanakkale savafllar›nda ‹lahi yard›m savafl süresince hep gelmifltir. Bu gerçe¤i ‹ngiliz Kurmay Albay Aspinall Oglander'›n Yazd›¤› "Çanakkale Gelibolu Askeri Harekât›" adl› kitab›nda flöyle ifade ediyor: " Çanakkale Seferinin ta bafl›ndan sonuna kadar Allah hep Türklerden yana olmufltur. Ancak cepheyi terk edip geri çekilirken ‹lk defa ‹ngilizlere yard›m etti¤ini gördük." ‹flte Türkiye tekrar Allah'›n yard›m›yla yeniden atalar›n›n miras›na sahip ç›kacak, ‹slam ve dünya bar›fl› için tarihi misyonunu yerine getirecek. Türkiye'nin Gelece¤i ‹çin Kim Ne Dedi?
ABD eski baflkan› Bill Clinton 1999 y›l›nda Türkiye'ye yapt›¤› ziyarette Türkiye'nin 21. yüzy›l›n lideri olaca¤› yönündeki görüfllerini flu flekilde aktarm›flt›r: "Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'y› içine alan milyonlarca km2 lik bir alanda, dünya siyasetinin merkezi olan bir bölgede söz sahibi bir ülke oldu¤u için 21. yüzy›l›n flekillenmesinde kilit rol oynayacakt›r." Clinton daha sonra kat›ld›¤› konferans ve seminerlerde de, bu görüflü savunmufl ve yeni yüzy›lda
"Türkiye'nin oynayabilece¤i role dikkat çekmek istiyorum... Ne var ki uzun vadede oynayaca¤› rol ise çok daha hayati bir önem tafl›maktad›r. E¤er Türkiye kendi iç sorunlar›n› aflabilirse, Müslüman demokrasisinin çarp›c› bir örne¤i olarak karfl›m›za ç›kacakt›r. ‹slami hassasiyetleri radikalizmden ay›ran bir m›knat›s görevi görebilir. Müslüman dünyas› üzerinde büyük bir etkisi olabilir ve böylelikle tüm dünyay› de¤ifltirebilir. "(Zaman, 22.10.2001)
Kapitalizm çöktü, kapitalist anlay›fllar art›k krizleri yönetemeyecek noktada, Bat›'n›n bütün de¤er yarg›lar› ters yüz oldu, çözüm Bat›'dan de¤il, Türkiye'den ç›kacak gözüyle bak›l›yor. Dünyaya bar›fl ve huzur getirecek bir Türk‹slam Birli¤i'nin sa¤lanmas› konusunda Türkiye'nin önemli bir konuma sahip oldu¤u aç›k bir gerçektir. BM den sonra dünyan›n en büyük örgütü olan ‹slam Konferans› Teflkilat›ndaki aktif görevi ‹slam birli¤inin oluflmas›n› kolaylaflt›racak. Çünkü Türkiye, sözünü etti¤imiz manada bir Türk-‹slam Birli¤ini kurmufl ve alt› as›rdan uzun bir süre baflar›yla idare etmifl olan Osmanl› ‹mparatorlu¤unun mirasç›s›d›r. Bundan sonra Osmanl› devleti tarz› yeni bir ‹slam birli¤i büyük bir ihtimalle cumhuriyete dayal›, iç ifllerinde serbest d›fl ifllerinde ba¤l› "Birleflmifl ‹slam Devletleri" toplulu¤u fleklinde olacak. Bütün ‹slam ülkelerindeki halklar, Türkiye önderli¤inde böyle bir olufluma dünden raz›, Bu halklar, demokratik yollarla yöneticilerini de¤ifltirerek bu birli¤in oluflmas›n› sa¤layacaklard›r. Arkas›na ‹slam dünyas›n›n siyasi, ekonomik ve askeri gücünü alan Türkiye, Dünyay› etkileyecek ve ona yön verecek lider bir ülke konumuna yükselecek. Bunun neticesinde de geçmiflte oldu¤u gibi dünyaya, adalet, huzur ve bar›fl gelecek.
Haziran-Temmuz 2009
GALER‹
29
Rabia Ayaz ayaz.rabia@gmail.com Foto¤raflar: Elif Y›lmaz
L‹DER M‹? L‹DERL‹K M‹?
Etkin yönetimin kurumsallaflmas›na hizmet etmeyi misyonlar› olarak belirleyen, De¤iflim Dinamikleri Yönetim Merkezi Genel Müdürü Sn. Süleyman Erdemir ile toplumlar›, kurumlar› ileriye tafl›yacak önlerini açacak lider ve liderlik
üzerine konufltuk. Liderlere teslim olan bir mekanizma ve kültür her zaman tehlikelidir. Dolay›s›yla insanlar›n ne arad›¤›n› bilmedi¤i, toplum kültürünün oturmad›¤› bir ortamda liderlere tabii olmak tehlikeli, çünkü arkas›ndan gidiyorsunuz "nereye gidiyoruz" dedi¤inizde "güven bana" diyor "nereye gidiyorsun bat›ya m› do¤uya m›" "bat›la m› hakka m›" cennete mi cehenneme mi" "hezimete mi zafere mi" nereye gitti¤i belli de¤il. Lider ç›karmaya, lider oluflturmaya heveslenmekten öte, kurumsal bir kültür oluflturmal› ve bu kurumsal kültür içerisinde bir liderlik ekibinin, konseptinin de gelifltirilmesi faydal›d›r.
30
Haziran-Temmuz 2009
Karizma liderli¤in de¤il, liderin bir özelli¤idir. Karizma lider özelliklerinden birisi olmakla beraber tek bafl›na karizmaya sahip olmak lider olmay› sa¤lamaz. Tüm karizmatik liderlere olumlu bir de¤er atfedilmesi de son dönemlerde yap›lan önemli yanl›fllardan birisidir.
Lider ve liderlik kavramlar›n› bize aç›klayabilir misiniz?
Liderin tafl›mas› gereken özellikler nelerdir?
Lider ve liderlik farkl› kavramlard›r. Genel anlam›yla lider, "bir grup insan› bir amaç do¤rultusunda davranmaya sevk eden kifli" olarak; Organizasyonel liderlik ise "organizasyon için de¤iflime uyum sa¤layacak ve yenili¤i gerçeklefltirecek bir vizyonun oluflturulmas›, bu vizyonun organizasyonun tüm çal›flanlar›na benimsetilmesi ve vizyona yönelik de¤iflimin kurumsallaflt›r›lmas› süreci" fleklinde tan›mlanabilir. Tan›mlardan da anlafl›laca¤› üzere "liderlik" bir süreçtir, "lider" ise bir kifli. Temel yan›lg›, liderli¤in hep güçlü bir lider taraf›ndan gerçeklefltirildi¤i noktas›nda ortaya ç›kmaktad›r. Liderlik; bir ayr›cal›k pozisyonu ve bir kiflilik kültü oluflturmak, vazgeçilmez olmak ve baflkalar›n› suçlamak de¤ildir. Di¤er bir yanl›fl yönlendirme ise tüm yöneticilerin güçlü liderler olmas› yönünde yap›lmaktad›r. Bu anlamda orta ve alt kademe yöneticilerin güçlü liderler olmas›na ihtiyaç duyulan bir iflletmede iki olas› durum söz konusudur:
Lider hem kiflisel hem de mesleki olarak ne yapmak istedi¤ini bilir. Vizyon sahibidir. Yapt›¤› ifle tutkuyla ba¤l›d›r ve ifli do¤ru yapmakla de¤il, do¤ru iflleri yapmakla u¤rafl›r. Bir lider kendini tan›yan, içten ve olgun orijinal kiflidir. Duygusal zekas›n› üst noktada kullan›r. Etraf›ndakilere güven verir.
1) Tepe yönetimin liderli¤i baflar› ile gerçeklefltirememesi (ve dolay›s› ile orta ve alt kademe yöneticilerin mecburen de¤iflimi ve yenili¤i gerçeklefltirmek zorunda kalmas›), 2) Organizasyon içinde yeni sistem ve anlay›fllar›n kurumsallaflmamas› (ve dolay›s› ile orta ve alt kademe yöneticilerin sürekli kriz ya da belirsizlikler alt›nda çözüm üretmek zorunda kalmas›).
Taahhüt ve sözlerini yerine getirir. Hangi sürprizle karfl›lafl›rsa karfl›lafls›nlar kendisine inanan insanlar için sürpriz yaratmazlar. Gereken zamanlarda çal›flanlar›n› desteklemek için yanlar›nda olur. Liderin savundu¤u teoriyle sürdü¤ü hayat aras›nda fark yoktur. Sorumluluk al›r, kimseyi suçlamaz. Lider merakl›d›r. Risk almay› ve meydan okumay›, kendilerine muhalefet edenleri sever. Lider hatalar› kucaklar. Çevresindekilere umut ve arzu afl›larlar. Lider yönetirken yenilikler yapar. "Ne", "Niçin" sorular›n› sorar. Elindekileri korumaktan ziyade onlar› gelifltirmeye u¤rafl›r. Böylesi kiflilere her toplumun ihtiyac› vard›r. Karizma liderlikte önemli midir? Karizma liderli¤in de¤il, liderin bir özelli¤idir. Karizma lider özelliklerinden birisi olmakla beraber tek bafl›na karizmaya sahip olmak lider olmay› sa¤lamaz. Tüm karizmatik liderlere olumlu bir de¤er atfedilmesi de son dönemlerde yap›lan önemli yanl›fllardan birisidir. Evet, karizmatik liderler
Haziran-Temmuz 2009
izleyici kitleleri pefllerinden sorgusuz sualsiz sürükleyebilme becerisine sahiplerdir. Bununla birlikte gerek geçmiflte, gerekse günümüzde güçlü karizmatik liderler insanlar› peflinden sürüklemekle birlikte, kendi toplum ve kurumlar›, gerekse de insanl›k aç›s›ndan felaketlere neden olan pek çok lidere de rastlanmaktad›r. Toplumun seviyesi yüksek ise düzgün bir liderlik mekanizmas› ve mütevaz› ve dengeli liderler vard›r, toplumlarda kaos oluflmaya bafllad›¤› zaman ise karizmatik ve kurtar›c› liderler ortaya ç›kar. Liderlik ve yöneticilik farkl› fleyler midir? Drucker ve Bennis'in "yöneticilik iflleri do¤ru yapmakt›r, liderlik ise do¤ru olan› yapmakt›r" fleklindeki ifadeleri de kavramlar aras›ndaki ayr›m› netlefltirmektedir. Günümüz liderlik anlay›fl›n›n mevcut de¤iflim ve geliflime uygun olarak örgütsel sistemin de¤ifltirilmesini ve bu anlamada riske girilmesini ifade etti¤i; buna karfl›l›k yöneticili¤in ise mevcut sistemin, riskin en aza indirgenerek sürdürülmesi anlam›na geldi¤i görülmektedir. Lider ön açan bir bak›ma do¤ru yolu, ifli bulan, yol gösteren, yönetici ise prensipler çerçevesinde ifli do¤ru yapanlard›r. Liderlik b›çak s›rt› bir mevzu sizi cennete de götürebilir, cehenneme de. Liderlere teslim olan bir mekanizma ve kültür her zaman tehlikelidir. Dolay›s›yla insanlar›n ne arad›¤›n› bilmedi¤i, toplum kültürünün oturmad›¤› bir ortamda liderlere tabii olmak tehlikeli, çünkü arkas›ndan gidiyorsunuz "nereye gidiyoruz" dedi¤inizde "güven bana" diyor "nereye gidiyorsun bat›ya m› do¤uya m›" "bat›la m› hakka m›" cennete mi cehenneme mi" "hezimete mi zafere mi" nereye gitti¤i belli de¤il. Lider ç›karmaya, lider oluflturmaya heveslenmekten
31
öte, kurumsal bir kültür oluflturmal› ve bu kurumsal kültür içerisinde bir liderlik ekibinin, konseptinin de gelifltirilmesi faydal›d›r. Dünyada kurumsal liderli¤i baflarm›fl ülkeler ya da kurumlar var m›? Geçmiflte bunu Osmanl› baflarm›flt›, ‹ngiltere baflarm›fl ki o kadar karmaflaya polemi¤e ra¤men Amerika m› ‹ngiltere'yi etkiliyor, ‹ngiltere mi Amerika'y› etkiliyor, o bile kar›fl›k. Çin'de bu kültür var, Amerika az çok bu kültürü oluflturdu, Japonya da bunu yapt›. Bizde kurumsall›¤›n kal›nt›lar› var. Do¤rusunu e¤risini ay›rt edip gün ›fl›¤›na ç›karabilecek bir liderlik, öncülük, rehberlik mekanizmas›na ihtiyac›m›z var. Sosyal yap›m›zda mevcut lider ve yöneticiler uzun y›llar bu görevlerinin devretmiyorlar. Bunu nas›l yorumluyorsunuz? Toplumda insan› önemsemek, insandan verim almakla, insana ba¤l› kalmay› ay›rt etmek laz›m. Yani iflte bir baflar›da, bir organizasyonda tabii ki insan›n rolü var, iflleyifli var ama siz insana ba¤l› hale getirirseniz kurumlar› bu sefer keyfilik ve kurumlarda insan yetiflmemeye bafllar. Hatta önünü açmad›¤›n›z için ümitsizlik bafllar. ‹nsanlar bulunduklar› kurumda ilerleyemeyece¤ini düflünürse deneyim elde ettikten sonra o kurumdan kaçar. Ama göreve bafllad›¤›nda gerekli flartlar› yerine getirmek kayd›yla tüm kademelerde görev yapabilece¤ini bilirse, o kiflinin becerisi, performans›, baflar›s› ve motivasyonu da artacakt›r. De¤iflim Dinamiklerini Yönetim Merkezi'ni kurmaya nas›l karar verdiniz? Bizim iflimiz yönetim dan›flmanl›¤›. Yönetim dan›flmanl›¤› da tüm kurumlar›n, sivil toplum, kamu ve özel sektördeki kurulufllar›n uluslararas› standartlar çerçevesinde kurumsal hale gelip rekabet gücünün art›r›lmas› ve gelece¤e nas›l haz›rlanabilirin cevab›n›n verilmesidir. Seksenli y›llarda rahmetli Turgut ÖZAL' dan sonra dünyaya aç›lma sürecinin ard›ndan dünya standartlar›n da çal›flabilecek, rekabet edebilecek kurum say›m›z hemen hemen yok gibiydi. Mevcut firmalar›n yar›dan fazlas› 2010 y›l›na kadar ayakta kalamaz y›k›l›r halde idi. O zaman, kurumlar›m›za bir bak›ma aile doktorlu¤u gibi rehberlik yapal›m onlar› gelifltirelim ve onlara destek verelim dedik. Zaten Ülker'in, ECA'n›n yeniden yap›land›r›lmas›nda katk›lar›m›z olmufltu. Bu deneyimi pek çok kurulufla aktar›r›z diye düflündük ve 12 arkadafl›m›zla beraber de¤iflim dinamiklerini kurduk. ‹ki senelik haz›rl›k devresinden sonra, ‹yi düflünülmüfl u¤rafl›lm›fl, isminden logosuna kadar detayl› bir çal›flma ile faaliyetine bafllam›flt›r. ‹smin aç›l›m› "De¤iflim Dinamiklerini Yönetim Merkezi" bu da yapt›¤›m›z ifli aç›kl›yor asl›nda. De¤iflim dinamikleri olarak öncelikleriniz nelerdir? ‹nsanlardan öte kurumlar›n kendisini hedefliyoruz. Çünkü kurumlar, flirketler, insanlar, sistemler hepsi birlikteler. Tabi ki insan öncelikli varl›k, fakat kurumlar› da insanlar gibi sistematik olarak iflleyen canl› bir organizmaya nas›l dönüfltürebiliriz, as›l olan bu. Bir müessese canl› bir varl›k olarak nas›l ifllerli¤e girebilir. Bunun elementleri olarak, içinde insanlar, iflleyen bir kültür, birbiriyle uyumlu konumlar, görevliler var, bunlar nas›l uyumlu çal›flacaklar? Çünkü birbiriyle uyumlu, dengeli bir sistem kurmak zor bir ifltir. Kurumsallaflma demek bir tüzel kiflili¤i canl› dinamik bir ifllerli¤i olan yap›ya organizmaya dönüfltürmektir. Zaten bizim iflin asl› da kurumsallaflmad›r.
“Meyveden Çekirde¤e, Çekirdekten Meyveye” Türkiye'nin son elli y›l›nda e¤itim hayat›nda çok önemli yere sahip olan imamhatip lisesi mezunlar›n›n say›s› ciddi rakamlara ulaflm›flt›r. Ülkemizde siyasetten ekonomiye, bürokrasiden sivil toplum kurumlar›na, toplumun çeflitli kademelerinde baflar› ve etkinliklerini kabul ettirmifl durumdad›rlar. Tohum Dergisi; böyle seçkin bir toplumun sesi olan sayg›n bir yay›n organ›d›r. ‹ki ayl›k periyotlarla ç›kan Tohum Dergimiz milletvekillerine, valiliklere, belediyelere, müftülüklere, sivil toplum kurulufllar›na, parti baflkanl›klar›na, imam-hatip liselerine, ‹HL mezun dernekleri ve okul aile birliklerine, üniversitelere, medya organlar›na kadar gönderilen genifl bir okur kitlesine sahiptir. Dergimiz ücretsiz olup, hedef kitleye postalama yap›larak ulaflt›r›lmaktad›r. Ayr›ca dergimiz yurtd›fl›nda (Almanya, Avusturya, Fransa, Bosna Hersek, Bulgaristan gibi) Avrupa ülkelerine de gönderilmektedir. Sadece Türkiye'de de¤il, yurtd›fl›na da ulaflan dergi hedef kitleniz için ciddi ve etkili bir mecra olmaya devam ediyor. Dergimizin Reklam Tarifesi:
Arka Kapak Arka ‹ç Kapak Ön ‹ç Kapak ‹ç Sayfalar Dergi Ebat
7.000TL 4.000TL 4.000TL 1.500TL 21x29.7
*Dergimizde Reklam Boyutlar› Tam Sayfad›r.
Reklam Sorumlusu : Mustafa KARAHÜSEY‹NO⁄LU Gsm : 0555 724 31 01 k-huseyinoglu@hotmail.com
132. Say›
ÖNDER ‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i
www.onder.org.tr
34
Haziran-Temmuz 2009
Ali Bulaç abulac@gmail.com
IRKÇILIKLA ‹LG‹L‹ GEL‹fiMELER Modernli¤in kendini entelektüel bir reformdan geçirmemesi ve bir tak›m befleri havzalarda dini bak›fl aç›s›n›n etkisini kaybetmesi dolay›s›yla ›rkç›l›k ve belli ›rklara ve din müntesiplerine dönük nefret yak›n gelecekte bizi bekleyen en büyük tehdittir. Bundan sonraki tarihte belki faflizm ve nazizm türü ›rkç›l›klar olmayabilir ama daha tehlikeli olan daha sofistike ve daha rafine ›rkç›l›k versiyonlar›n›n politik kurumlar›m›zdan, uluslar aras› iliflkilere, befleri basit düzeylerden zihinsel alg›lar›m›za kadar genifl alanlarda kendini göstermesi mümkündür, hatta olacakt›r. Kas›m-2007'de Amerikan Federal Soruflturma Dairesi (FBI) taraf›ndan yay›nlanan rapora göre, nefret ve ›rkç›l›k suçlar› bir önceki y›la göre %8 art›fl göstermiflti. Irkç›l›¤›n sembolü olan Ku Klux Klan örgütünün linç edece¤i siyahlar için sembol olarak ast›¤› dara¤ac› ipinin son zamanlarda nefret suçu ile ba¤lant›l› olarak gündeme gelmesi bunun somut göstergelerinden biriydi. Rapora göre, ülkenin birçok yerinde iflyerleri, okul ya da evlerin kap›s›na bu ipten as›l›yor, bir bak›ma "gelecekte bu mekânlarda oturanlar infaz edilecek" mesaj› verilmek isteniyor. Tabiat›yla bu farkl› renklerde olan iki topluluk aras›nda çeflitli gerilimlere sebebiyet vermektedir. Louisiana eyaletinin Jena kasabas›nda, "noose" ad› verilen bu ipin as›lmas›ndan sonra siyah ö¤renciler ile beyaz ö¤renciler aras›nda yaflanan kavga sonucunda 6 siyah ö¤renci 15 y›la kadar hapis cezas› ile yarg›lan›nca, on binlerce siyahî Jena'ya
giderek protesto gösterileri yapm›flt›. (Zaman, 22 Kas›m 2007) ‹flin ilginç yan› Amerika'da bu yönde bafl gösteren tehlikeli e¤ilimler ülkenin ulusal s›n›rlar› içinde kalm›yor, Çinlilerin dedi¤i gibi "kifli gitti¤i yere kendisini de beraber götürür" fehvas›nca ›rkç›lar gittikleri her yere bu e¤ilimlerini ve nefret duygular›n› beraberlerinde götürüyorlar. Bunun ABD d›fl›nda yaflanan örnekleri de var. Türkiye'nin resmi bir kuruluflu olan Anadolu Ajans› (aa)'n›n geçti¤i habere göre 18 Ocak 2009 günü ‹stanbul Havaalan›nda ilginç bir olay yafland›. ‹stanbul'dan New York'a gidecek olan ABD vatandafl› Daniel Susman Pincus isimli bir yolcu, uça¤›n içinde "Arap k›yafetli kifliler" oldu¤u gerekçesiyle uçmaktan vazgeçti. Alman as›ll› ABD vatandafl› Daniel Susman Pincus, "uçakta tipini be¤enmedi¤i Arap
Haziran-Temmuz 2009
35
bir ilke imza att›. Halk›n göçmenlerden flikâyeti üzerine al›nan karar, ulafl›m›n göçmenler ile halk aras›nda temas olmaks›z›n sa¤lanmas›n› amaçl›yor. Karar, 1950'li y›llarda Güney Afrika'daki ›rk ayr›mc›l›¤›n› ça¤r›flt›ran karar ve uygulamalar› fazlas›yla hat›rlat›yor. Foggia yak›nlar›ndaki Mezzanone beldesinde Siyasi S›¤›nmac›lar› A¤›rlama Merkezinde (SSAM) bar›nan göçmenlere iliflkin yöre halk›ndan gelen flikayetler, yerel yönetimin ulafl›m›n ayr› otobüslerle sa¤lanmas›n› kararlaflt›rmas›yla sonuçland›. 6 Nisan 2009'dan itibaren geçerli olacak uygulama, Foggia-Mezzanone aras›ndaki 24 numaral› hatla sa¤lanan kitle ulafl›m›nda halk ve göçmenlerin ayr› otobüslerle seyahat etmelerini öngörüyor (Yeni fiafak, 5 Nisan 2009).
k›yafetli kifliler oldu¤unu" söyleyerek uçaktan son anda inmek istedi¤ini kabin görevlilerine söyledi. Pincus'un, uça¤›n kalkmaya haz›rland›¤›n› belirten kabin görevlileri olay› polise intikal ettirdi. Uçaktan indirilen Pincus, ifadesinin al›nmas›ndan sonra tekrar uça¤a al›nd›. Yaflanan kriz dolay›s›yla saat 11.40'da, 247 yolcusuyla kalkmas› gereken THY uça¤› yaklafl›k 2 saatlik rötarla 13.40'ta New York'a hareket etti. Pincus'un kendi geleneksel k›yafetiyle seyahat etmekte olan bir Arap yolcuyu niçin uçakta istemedi¤i sorusu önemlidir: Acaba onu tehdit edici bir flah›s m› alg›lad›, yoksa k›yafetinden ve renginden besbelli Arap oldu¤u anlafl›lan bir kifli olmas›ndan m›? Birinci fl›kk›n söz konusu olmad›¤› aç›k. Çünkü uçak yolcular›n›n s›k› bir kontrolden geçti¤ini herkes biliyor, özellikle ABD'ye giden uçaklar çok daha s›k› kontrolden geçiriliyor. Bu durumda "beyaz Amerikal›"n›n renginden dolay› "esmer Arab›" istemedi¤ini düflünebiliriz. Okuyucular›m›z, benim bu haberleri özel olarak seçerek Bat›l› insan› suçlad›¤›m› düflünebilirler. Irkç›l›k ve ›rk ayr›mc›l›¤›n›n sistematik olarak Bat› dünyas›na ait oldu¤u do¤ru, ama dünyan›n Bat›l›laflmas›ndan sonra her yerde bu türden e¤ilim ve duygulara rastlamam›z mümkün. ‹stanbul Havaalan›nda yaflanan bu trajik olay›n üzerinden tam iki gün geçmiflti ki, 20 Ocak 2009'da bu sefer tarihinde ›rkç›l›k ve ›rk ayr›mc›l›¤›n› yaflamam›fl bir ülkenin baflkenti Ankara'n›n göbe¤inde, hem de parlamento çat›s› alt›nda bir baflka skandal yafland›. TBMM'de Markalar›n Korunmas› Hakk›nda Kanun Hükmünde Kararnamede De¤ifliklik Öngören Tasar› üzerinde yap›lan görüflmelerde söz alan Tunceli Ba¤›ms›z Milletvekili Kamer Genç, Cumhurbaflkan› Abdullah Gül'e hakaretler ya¤d›r›rken, bu sefer hakaretlerini "Araplara olan nefret" üzerinden yapt›. Kamer Genç; "Türkiye'deki en önemli sorun Çankaya köflkünde oturan zat›n birli¤imizi koruyacak ve herkesin sayg› duyaca¤› bir statüye kavuflmam›fl olmas›d›r. Siz e¤er gidip de Arabistan'da çal›fl›p da, geldikten sonra Çankaya'ya oturursan›z Arabistan'dan biri gelince onu yere gö¤e s›¤d›ramazs›n›z" dedi. Irkç›l›k, nefret ve yabanc› düflmanl›¤›yla ilgili vermek istedi¤im son kötü haber birkaç gün önce ‹talya'da yaflanan dehflet verici olayd›r: ‹talya'n›n Foggia kentindeki yerel yönetim, göçmenlere ayr› otobüs tahsis etme karar›yla ülkede
Bu haberlerin iç karart›c› oldu¤u gerçek. Ama umutsuz olmaya gerek yok. "Irkç›l›k" konusunda "iyi haberler" de var. ‹nsanlar›n ontolojik eflitli¤ini savunanlar, bu çetin mücadelede iyilerin yan›nda yer alarak dünyay› yaflanabilir hale getireceklerdir. ‹yi haberler çerçevesinde ilk örne¤imiz Amerika'dan ve Detroit kentinden. Dedroit'te sokak ‹ngilizcesinin en çok kullan›lan kelimelerinden biri olan "nigger (zenci)" kelimesi, 11 Temmuz 2007 günü sembolik bir cenaze töreniyle tarihe gömüldü. Bu anlaml› cenaze törenine, her yafltan binlerce kifli kat›lm›flt›. Bir tabutla sembolize edilen "zenci", daha sonra flehir mezarl›¤›na gömülmüfltü. Törende konuflan Detroit Belediye Baflkan› Kwame Kilpatrick, "Bu kelimeyi ruhumuzdan ve akl›m›zdan ç›kar›yoruz." demiflti. Cenaze töreni, ABD'de siyah haklar› savunuculu¤unun önde gelen organizasyonlar›ndan 'National Association for Advancement of Colored People' taraf›ndan organize edilmiflti. Bir baflka sevindirici haber yine geçmiflte ›rk ayr›mc›l›¤›n›n en kat› biçimlerde yafland›¤› ABD'den gelmiflti. Haziran2008'de 90 yafl›n› kutlayan Güney Afrika Cumhuriyeti`nin siyahi devlet baflkan›, efsane lider Nelson Mandela, Amerika`n›n `kara` terör listesinden ç›kart›ld›. Amerikan Senatör John Kerry, Mandela`n›n listeden ç›kart›ld›¤› karar›n› flöyle aç›klam›flt›; "Bugün ABD, nihayet bu büyük liderin flerefini karalayan büyük bir utanc›n izlerini silmek aç›s›ndan yeni bir sayfa açm›flt›r." Senatör Sheldon Whitehouse da, "Nelson Mandela`n›n terör zanl›lar›n› izleme listesinde yeri yoktur. Karar›n, Güney Afrikal› liderlere haks›zl›k eden, ABD için de s›k›nt› yaratan bir meselenin halledilmesine olanak sa¤layacakt›r" ifadesini kullanm›flt›. Irkç›l›¤a karfl› verilen mücadele tabii ki sonuç verdi ve nihayet bu mücadelenin kararl› bir biçimde sürmesi sonucunda aile kökeni Kenya'ya dayanan siyahî lider Barack Hüseyin Obama 8 Kas›m 2008 seçimlerini kazanarak Amerikan Devlet Baflkan› oldu. Obama'n›n bu soruna hangi ölçülerde rahatlama getirece¤i ayr› bir konu, ama sembolik anlam›n›n oldu¤unda hiç kuflku yok. Nisan-2009'da TBMM'de yapt›¤› konuflmada ABD Devlet Baflkan› s›fat›yla Obama flunlar› söylüyordu: "Gelece¤e ilerlerken, tüm demokrasilerin karfl›s›na ç›kan bir baflka konu da geçmiflimizle nas›l yüzleflti¤imizdir. ABD'nin halen çözmeye çal›flt›¤› baz› kendi karanl›k dönemleri var. Washington an›t›n›n tam karfl›s›nda, Abraham Lincoln'›n, yani Washington'›n yönetti¤i Amerikan Devrimi'nden sonra
36
Haziran-Temmuz 2009
bile kölelefltirilen insanlar› serbest b›rakan adam›n an›t› yer al›yor. Ülkemiz hala geçmiflte Yerli Amerikal›lara davran›fl tarz›m›z›n günümüz üzerindeki etkileriyle bo¤ufluyor."
gelece¤i konusunda umutsuzum. Zira bütün sosyal politikam›z, Afrikal›lar›n zekâs›n›n bizimkilerle eflit oldu¤u esas›na dayand›r›l›yor.
Obama'n›n söylediklerini yukar›da verdi¤imiz örneklerle bir arada düflündü¤ümüzde ›rkç›l›¤›n hala Bat›'da derin izlere sahip oldu¤u sonucunu ç›karabiliriz. Sorun bu derin etkilerin demokrasiler taraf›ndan tamamen silinip silinmeyece¤i konusudur. Siyasetin bir yöntemi ve tekni¤i olan demokrasiler bu konuda bizlere bir fley söyleyebilir mi? Kuflkusuz hay›r. Demokrasilerin de ›rkç›l›k ve ›rk nefreti taraf›ndan dejenere edilmemesi için baflka perspektiflere ihtiyac›m›z var.
Oysa bütün deneyler, bunun böyle olmad›¤›n› gösteriyor" diyerek elefltiri oklar›n› üzerine çeken Nobel ödülü sahibi Doktor James Watson'un aç›klad›¤› görüflleriydi. Gerçi 79 yafl›ndaki DNA uzman› Doktor Watson bu görüfllerinden dolay› özür diledi, "Gazetedeki ifadelerin bilimsel bir yan›n›n bir de¤erinin olmad›¤›n›" belirtti. (Yeni fiafak, 21.10.2007) Ama yine de, bu hakikatte bir tür bilinçalt›n›n d›fla vurumuydu ve elbette ciddiye al›nmay› hak ediyor.
ABD ve Avrupa'ya herkesten çok ifller düfltü¤ü muhakkak. Çünkü hem ›rkç›l›k onlar›n kültürel miraslar›, hem dünya üzerinde bugün hegomonik bir üstünlük sa¤lam›fl bulunmaktad›rlar. Bu konuda Avrupa'dan da iyi bir haber verebiliriz. Avrupal› olarak ›rkç›l›kla an›lmaktan utanç duyan insanlar›n say›s› ve çabas› hiç az de¤il. Eylül-2008'de ‹sveç ombudsman›, etnik ayr›mc›l›k yapt›¤›
DNA uzman› bir bilim adam›n›n ›rklar konusunda ortaya koydu¤u görüfller, asl›nda ›rkç›l›¤›n tam da nas›l modern zihin taraf›ndan bilimsel verilerle desteklendi¤ini göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Türlerin, kendi aralar›ndaki mücadele ile ayakta kal›p bir k›sm›n›n elendi¤ini iddia eden Darwin'in en büyük destekçileri hiç kuflkusuz baflta bilim adamlar› ve politikac›lard›r. Çünkü Darwin'in "bilimsel çal›flmalar›nda
gerekçesi ile bir temizlik firmas›n› dava etti. Çal›flt›¤› iflte belirlenen kurallara göre giyinmedi¤ini bahane eden flirket, inançlar› gere¤i uzun etek giyen Müslüman kad›n› 2007 y›l›nda iflten ç›kartm›flt›. Davada ombudsman, firmadan 18 bin 500 dolar tazminat istedi. ‹flten ç›karma gerekçesi olarak temizlik firmas›, giydi¤i uzun ete¤in yapt›¤› ifli olumsuz etkiledi¤ini ileri sürmüfltü.
elde etti¤i maddi verilerden çok, söz konusu teorinin sosyal Darwinizm olarak siyasette, s›n›flar ve ülkeler aras›nda nas›l bir ifllev gördü¤ü konusudur. Bu hakim s›n›flar›n ve askeriekonomik hegemonya kurma peflinde koflanlar›n hayli ifline yarar. Denebilir ki, Darwin olmasayd›, sömürgecilik, emperyalizm ve s›n›flar aras› sömürü ve tahakküm bu boyutlarda olamazd›.
Modernli¤in kendini entelektüel bir reformdan geçirmemesi ve bir tak›m befleri havzalarda dini bak›fl aç›s›n›n etkisini kaybetmesi dolay›s›yla ›rkç›l›k ve belli ›rklara ve din müntesiplerine dönük nefret yak›n gelecekte bizi bekleyen en büyük tehdittir. Bundan sonraki tarihte belki faflizm ve nazizm türü ›rkç›l›klar olmayabilir ama daha tehlikeli olan daha sofistike ve daha rafine ›rkç›l›k versiyonlar›n›n politik kurumlar›m›zdan, uluslar aras› iliflkilere, befleri basit düzeylerden zihinsel alg›lar›m›za kadar genifl alanlarda kendini göstermesi mümkündür, hatta olacakt›r. Bunun tipik örneklerinden biri, Eylül-2008'de "Afrikal›lar›n
Burada umut verici olan, Nobel ödülünü alm›fl bulunan James Watson'un, bu ›rkç› görüfllerinden dolay› özür dilemek zorunda b›rak›lmas›d›r. Irkç›lar›n belli bir ›rk› hedef seçmesi, di¤er ›rklar›n bundan muaf tutuldu¤u anlam›na gelmez, bu giderek kendini hegemonik konuma ç›kartmak isteyen bir ›rk›n kendisi d›fl›ndaki di¤er bütün ›rklar› ötekilefltirmesi ve imha etmeye kalk›flmas›na dönüflebilir. Bu yüzden, ›rkç›l›¤a karfl› mücadele ›rklar-üstü bir bak›fl aç›s›n› ve iflbirli¤ini gerektirir. Bugünün dünyas›nda büyük tehdit "dinlerden veya din müntesiplerinden" de¤il, kaba veya rafine ›rkç›l›klardan geliyor.
Haziran-Temmuz 2009
37
Cihan Aktafl aktascihan@gmail.com
B‹TMEYEN B‹R KEfi‹F SÜREC‹ Sevgili Tohum okurlar›... Allah izin verirse bundan böyle sizlerle bu köflede bulufla¤›z. Bugüne kadar denemedi¤im bir formatla ç›kaca¤›m karfl›n›za ve her say›da bir hikaye yazaca¤›m. Her say›ya bir hikaye (ya da öykü) yazmak, hele ki k›sa bir hikaye yazmak benim için çok farkl› bir tecrübe olacak. fiunu tasarl›yorum: Sizlere k›sa hikayeler yazay›m, arada bir de hikaye üzerine, edebiyat üzerine düflüncelerimi paylaflay›m, bana ayr›lan bu köflede. Bir insan hikayeci do¤du¤u için mi hikaye yazmak ister? Bu soruyla s›kl›kla karfl›lafl›yorum. Bir kifliyi yaz›y› hayat›n›n merkezine almaya götüren kararlar nas›l oluflur...
Bu sorulara verilecek cevab›m›z bafllang›çta bir hayli basittir. Kendimizi ifade etmek, duygu ve düflüncelerimizi paylaflmak için yazar›z. Yazma fiili bir aç›dan zor, bir aç›dan da kolayd›r. Yaz›ya yo¤unlaflmak için kendi kendinizle baflbafla kalmay› ö¤renmeniz gerekir bir kere. Nefleli kalabal›klardan hofl kutlamalardan, aile toplant›lar›ndan, arkadafl sohbetlerinden, k›r gezintilerinden kopmay› göze alabilmelisiniz. Ayr›ca yazma fiili hayattan beslenmedi¤inde, tats›z tuzsuz yaz›lar ç›kacakt›r ortaya. Yazmak için kitap okuman›z yetmez, tabiat›, hayat›, ölümü, "yarat›l›fl destan›"n› okumay› da bilmelisiniz. Öte taraftan, yazmak mesela resim ve müzik için gerekli ön haz›rl›klar› talep etmez sizden. Malzemeleri basittir.
38
Haziran-Temmuz 2009
vücuda kavuflturuyorsunuz. Yazd›¤›n›z her hikayeyle sanki kendi benli¤inize de bir pencere aç›yorsunuz. Çünkü hikaye/öykü/masal, keflfettirici bir yeniden betimleme sürecidir. Say›s›z hikaye/öykü, say›s›z yolculuk ve hiç bitmeyen bir özkeflif süreci demek.
Hem yazd›klar›n›z er-geç birilerine ulafl›r ve bir paylafl›m› yaflars›n›z. Yazarak bir camiaya, zemine, mekâna ait oldu¤unuzu duyars›n›z. Y›llar geçtikçe yazma nedeniniz daha karmafl›k bir içerik kazan›r. Bu konudaki aç›klamalar›n›z derinleflir. Ça¤›n›za tan›k olmak için yaz›yorsunuzdur. Yazmak varoluflla ilgili bir y›rt›lmay› tamire yönelik bir çaba, çabalardan birisidir. Cennetten düflmüfllükle ilgili bir tedirginlik sanki mükemmele yaklaflan bir metinle atlat›lacakt›r. Zaman›n ak›c›l›¤›yla ilgili kayg› sizi insan yaparken, ayn› zamanda melankoliye de sürükler. ‹çinde bulundu¤unuz toplumla, yaflad›¤›n›z aileyle, dünyada tuttu¤unuz size aitmifl gibi görünen yerle ilgili bir s›k›nt›n›z olmal›d›r ki iç aleminizi geniflletebilesiniz. Çal›flmak için bir disiplin kurman›z gerekir. Bu disiplinin kurallar› gün gelir sizi tutsa¤› k›lmak isteyebilir. Bir önce yazd›¤›n›z eseri aflmak ve anakronik bir yazara dönüflmemek istiyorsan›z, bu disiplinin kurallar›n› yeniden ve yeniden gözden geçirmelisiniz. 80'li y›llar›n bafl›ndan itibaren hikayeler yaz›yorum. "Melankoli" ismini tafl›yan ilk hikayem 1983 y›l›nda Ayl›k Dergi'de yay›nlanm›flt›. ‹lk hikaye kitab›m Üç ‹htilal Çocu¤u 2001 y›l›nda yay›nland›. Yenilerde dokuzuncu öykü kitab›m yay›nland› ve bir y›l› geçti, üçüncü roman›m üzerinde çal›fl›yorum. ‹ki türün de benim hayat›mda, anlat›m›mda ve iç dünyamda kendine ait yerleri var, birbirlerinin yerini alam›yor, birbirlerinin yerine geçemiyorlar. Roman çok genifl imkanlar› olan bir tür. Büyük bir sab›r, sistemli çal›flma ve iflçilik istiyor. Hikaye yoluyla anlat›lamayacak kimi karmafl›k durumlar roman›n genifl imkanlar› sayesinde çözüme kavuflabiliyor. K›sa ve ani bir k›v›lc›m gibi, hikaye. Size çarpan bir cümleyi, bir manzaray›, kendi alg›lar›n›z ve kurgular›n›zla yeni bir
Hikaye her yerden ak›yor, bazen siz ona çarp›yorsunuz, bazen de o size. Hayata hikayeci gözüyle bakmak gerekiyor bunun için. Befl y›l boyunca iki k›rm›z› yanakl› su kaplumba¤as›yla paylaflt›m çal›flt›¤›m oday›. Onlarla zaman içinde bir yak›nl›k olufltu aram›zda. K›rm›z› yanakl› kaplumba¤alar›n dünyas›na girdim. Birlikte çok fley yaflad›k bu karfl›l›kl› al›flma sürecinde. fiimdi ikisi de yoklar. Biri öldü, biri ev tafl›ma s›ras›nda akvaryumcuya geri verildi. ‹kincinin akvaryumcuya geri verilmesinin nedeni, ilkinin ölümü. ‹kincinin eve getirilme nedeni de zaten, ilkiydi. O yaln›z kalmas›n, bir hemcinsiyle karfl›lafls›n... ‹lkiydi akvaryumun kral›, fakat ikincinin gelmesiyle bile isteyerek vazgeçti taht›ndan tac›ndan, k›z oldu¤u anlafl›lan ikinciye tutkuyla ba¤land›¤› için... Daha güzel oldu¤u kadar daha nazik ve zarif olan da, ilkiydi. Yerini ikinciye b›rakt›, yiyeceklerini de... Günden güne eridi, süzüldü, kurudu, cans›zlaflt›, hastal›klara aç›ld›. ‹yi bak›ld›¤›nda otuz, otuz befl y›l yaflayabilen bu güzel sürüngenlerin bak›m› hiç kolay de¤il. Hastaland›klar›nda iyilefltirmekte zorlan›yorsunuz. Onlar tropikal iklime aitler ve her y›l milyonlarcas› ticaret amac›yla ait olduklar› iklimden kopart›larak bütün dünyaya da¤›t›l›yor. Bir süreli¤ine evime konuk oldu ikisi ve ben onlara lây›k›yla bakamad›m. Yolculuklara ç›kt›m, dönüfllerimde hastaland›klar›n› gördüm. ‹flte bu iki kaplumba¤a ile aram›zda oluflan ba¤lardan ve onlara yönelik gözlemlerimden hareketle bir y›¤›n hikaye ç›karabilirim, yazmak istesem. Hayata hikayeci gözüyle bakt›¤›n›zda, konular üzerinize ya¤›yor. Her say› bir hikayede ya da hikaye üzerine bir yaz›dauluflmak üzere, bereketli okuma ve yazma saatleri diliyorum her birinize, vaktin sahibinden.
Yazmak varoluflla ilgili bir y›rt›lmay› tamire yönelik bir çaba, çabalardan birisidir. Cennetten düflmüfllükle ilgili bir tedirginlik sanki mükemmele yaklaflan bir metinle atlat›lacakt›r. Zaman›n ak›c›l›¤›yla ilgili kayg› sizi insan yaparken, ayn› zamanda melankoliye de sürükler. ‹çinde bulundu¤unuz toplumla, yaflad›¤›n›z aileyle, dünyada tuttu¤unuz size aitmifl gibi görünen yerle ilgili bir s›k›nt›n›z olmal›d›r ki iç aleminizi geniflletebilesiniz.
Haziran-Temmuz 2009
39
Ayla A¤abegüm
K‹TAPLARIN KOKUSUNU ÖZLED‹M Ö¤retmenli¤e bafllad›¤›m ilk y›llarda bir tatil dönüflü bavulumu tafl›maya yard›m eden bir ilk okul ö¤rencisine "gelecek y›l ‹stanbul'dan getirmemi ,istedi¤in bir fley var m›?" diye sordu¤umda "tatilde kitaplar›n kokusunu özlüyorum, bana hikaye kitab› getirin demiflti. Yol boyunca gözlerim nemli, kulaklar›m u¤uldayarak Özlem'in cümlesini düflünmüfltüm. Duyguland›¤›m›z anlarda "bu konuda ben ne yapabilirim" sorusunu sorup cevab›n› aramak, hayat›m›z›n en önemli anlar›d›r. Duygulu anlarda çareler kendili¤inden akl›n›za gelir. ‹çinizin yand›¤›, gözlerinizin nemlendi¤i an› düflünmeden geçirirseniz, o an faydas›z geçen ömrünüzün bir parças›d›r. Bir gurup arkadafla, "kitaplar›n kokusunu özleyen ö¤renci"yi anlatt›m ve her ay bir gecekondu bölgesindeki okula giderek hikaye ve fliir kitab› götürme karar› ald›k. Ö¤renciler bizi okul bahçesinde karfl›lad›lar, içlerinden biri "a getirdikleri kitapm›fl" dedi ve p›r›l p›r›l gözleri mahzunlaflt›. Ayaklar›na bakt›¤›mda çorab› yoktu ve eski bir sandalet giymiflti, hava oldukça so¤uktu. "Kitaplar›n kokusunu özleyen, kitab› görünce sevinmeyen çocuklar..." biz büyükler yeniden düflünmeliydik. Y›llarca o bölgelere yard›m götürürken ruhlar›n›n açl›¤›n› düflünmemifltik. Ruhlar›n› doyurmaya çal›fl›rken fiziki bedenlerinin üflüyece¤ini fark etmemifltik. Yeni bir yol bulmufltuk. Ruhlar›n› doyururken maddi
ihtiyaçlar›n› da karfl›lamak. Gurubumuzla yeni bir karar ald›k, kitap götürürken ayakkab›, çorap, kazak vs. götürecektik. Onlar› incitmeden vermenin bir yolu olmal›yd›, onlar› ister duruma getirmeden vermek. Biraz zor olan bu yolu denedik. Fakir ö¤rencilerin nelere ihtiyac› oldu¤unu ö¤retmenleri tespit etti. Bize liste verdiler. Biz o arada s›n›flarda fliir, resim, kompozisyon, yar›flmas› yapt›k. Yar›flmay› kazananlara ödül verirken araya ihtiyac› olan ö¤rencileri de katarak, yapt›¤› resimde rengi iyi kulland›¤› için, yazd›¤› fliirdeki bir m›sra, yaz›daki bir güzel cümle için ödül vererek ihtiyaçlar›n› da da¤›tt›k. Oldukça zor bir yolu seçmifltik., daha sonraki aylarda s›n›flara gidip çekilifl yap›yor, her ö¤renciye bir kitap ve küçük hediyeler da¤›t›yorduk. ‹htiyac› olan ö¤renciyi önceden bildi¤imiz için onun paketine, kitab›n yan›nda ihtiyac› olan malzemeyi de koyuyorduk. Çocuk kendine yard›m edildi¤inin fark›nda de¤ildi, çünkü herkes çekilifle kat›l›yordu. De¤iflik guruplarla çal›flmalar›m›za devam ediyoruz. Baflar›l› bir ilkö¤retim okuluna burslar›m›z› yolluyoruz. Burslar›n yan›nda kitaplar›m›z› yollamaya devam ederken, onlara mektup yazmalar›n›, okuduklar› kitaplarla ilgili düflüncelerini bize iletmelerini istiyoruz. Yazd›klar› mektuplarda okuduklar› kitaplarla ilgili düflüncelerini yazarken, mektup yoluyla yaz› yazmaya da al›fl›yorlar. Kiflilerin , belediyelerin, vak›flar›n, derneklerin, yapt›¤› yard›mlar bir projenin ürünü olmal›d›r. Projenin ç›k›fl noktas› insanlar› hem istemeye al›flt›rmamak, onlara yard›m ederken e¤itilmelerini sa¤lamak. Bilhassa annelerin e¤itimine dikkat etmek. E¤itim konferansta anlatmakla olmaz, sohbetle olur. Her anlatt›¤›m›z bölümü onlarla konuflarak, dertleflerek yaparsak tesirli olur. Bu sohbetlerden sonra ihtiyaçlar›n› verebiliriz. Onlar› e¤itimle sert, ac›mas›z dünyalar›ndan al›p, fliirli bir dünyan›n ikliminde duyguland›rmak bizim çabam›zla olacakt›r. Yunus Emre'nin m›sralar›yla seslenmek, onlar› Yunus'un dünyas›yla birlefltirmek... "Kuru a¤ac› niderler/ kesip oda yakarlar/ görmez misin sen ar›y› her bir çiçekten bal eder/ sinek ile pervanenin yuvas›nda bal olmaya." Duygu e¤itiminden sonra onlar faydal› insan olma arzusu duyacaklard›r. O zaman da¤›taca¤›m›z yünlerle, atk›, patik, kazak örmelerini, da¤›taca¤›m›z ipliklerle dantel, kanaviçe ve bildikleri iflleri yapmalar›n› isteyebiliriz. Da¤›taca¤›m›z yard›mlar› al›rken, onlar yapt›klar›yla isteyen, ac›nd›ran insan durumundan kurtulurlar. Bu çal›flkanl›klar›n› birkaç y›ll›k e¤itimden sonra kazanca dönüfltürebiliriz. Ördüklerini, yapt›klar›n› baflka bölgelerde da¤›tabiliriz.
40
Haziran-Temmuz 2009
"SEN BEN‹M MESELEM OLAB‹LD‹N M‹ GÜNAHINDAN BEN MESULÜM ÇOCU⁄UM" Zeki Ömer Defne Televizyon haberlerini seyrediyorum, bir Anadolu flehri, ilkokula gidecek yafltaki çocuklar, bir k›sm›n›n yüzleri maskeli polise tafl at›yorlar. Ac›mas›z büyükler, ellerine birkaç kurufl vererek onlar› sokak olaylar›n›n içine sokuyorlar. Ayn› anda okul da¤›ld›, ç›kan ayn› yaflta. Çocuklar polise tafl at›ld›¤›n› görünce, onlar da tafl atanlara tafl atmaya bafllad›lar. Televizyon habercilerinin mikrofonuna " Biz polise tafl at›lmas›na üzüldük, onun için biz de, o çocuklara tafl att›k" diyorlard›. Bu manzara bana Zeki Ömer Defne'nin m›sralar› hat›rlatm›flt›. Çocuklar›n günah›ndan biz mesuldük. Ayn› mahallede, okulda veya sokakta birbirine tafl atan çocuklar...
ö¤retmen ö¤rencilerine "yar›n kimsesizler yurduna gidece¤iz herkes evinde onlara hediye götürmek için haz›rl›k yaps›n" der. Çocuk eve gelir ö¤retmenin söylediklerini annesine anlat›r. Anne zaten geçim s›k›nt›s› içindedir, sinirleri de bozuktur. Söylenmeye bafllar. Devreye anneanne girer. "Siz üzülmeyin ben hemen haz›rlar›m" der. Bahçedeki a¤açtan biraz meyve toplar, reçel kaynat›r. Küçücük bir kavanoza koyar, kapa¤›n› kaparken, dantelli ufak bir örtüyle süsler. O gün verilen hediyelerin içinde en güzeli, bu süslü kavanoz olmufltur. Para sarf etmeden haz›rlanan bir hediyedir. Hikâyeyi yar›da kesmifl, hediyeyi nas›l bulacaklar›n› çocuklara sormufltum, onlar hayal dünyalar›nda çareler üretmifllerdi. Hikâye bitince ald›¤›m›z ders nelerdir dedi¤imde; Hediye vermenin güzelli¤ini, evdeki büyüklerin tecrübeli olduklar›n›, bahçelerimizdeki meyve a¤açlar› ve çiçeklerin hediye edebilece¤imiz, bahçeli evin faydalar›, aile fakir oldu¤u halde bahçeli bir evde oturuyor, oysa apartman katlar›nda bahçeye hasret oldu¤umuz, hediye vermek için zengin olmak gerekmedi¤i, herkesin paylaflacak bir fleyleri olabilece¤i, çaresizli¤in içinde çarelerin düflünerek bulunabilece¤i, hediye kavanozun kapa¤›na geçirilen dantel örtü, ruhumuzun inceli¤ini gösterdi¤ini, el ifllerinin hayat›m›zdaki önemini... konuflmufltuk.
Ben ne yapabilirim biz ne yapabiliriz? Okullar yaz tatiline giriyor, vak›flar dernekler, belediyeler, e¤itimle ilgili resmi makamlar elele verip bu tatili çocuklar için faydal› hale getirebiliriz. ‹lk okul binalar›n› kullanarak resim, müzik, fliir, okuma, ezberleme... Da¤›t›lan hikaye kitaplar›n› ö¤retmenlerin rehberli¤inde okuma... Bu hareket bir seferberli¤e dönüflme bütün Türkiye de uygulanmal›, günün sonunda Onlar› çocuklar evlerine giderken ihtiyaçlar›na göre incitmeden arma¤anlar vermeli. Okuyacaklar› kitaplar›, çalacaklar› enstrümanlar› önceden da¤›tmal›, vermenin bir yolu ders aralar›nda onlar› dinlendirmek için meyve olmal›yd›, onlar› suyu, ayran, süt, kurabiye da¤›t›lmal›. Hatta ister duruma bir baflka s›n›fta annelere e¤itim verilmeli.
getirmeden vermek. Biraz zor olan bu yolu denedik.
Ayr›ca anneler komflu çocuklar›n› yaz tatilinde evlerde toplayarak kitap okuma günleri düzenleyebilirler. En güzel e¤itimin okumak sonra da okudu¤umuz konuda çocuklar›n fikirlerini almakla olaca¤›na inananlardan›m. Özel bir ilkö¤retim okulunun kurdu¤u Adab› muafler kulübünün bir dönem derslerine girdim. Benim içinde bir denemeydi. O yafltaki çocuklarla ilk defa beraber oluyordum. Bütün görgü kurallar›n›, ‹slami hassasiyetin içinde hassas olmam›z gereken noktalar› hikaye okuyup konuflarak anlamaya anlatmaya çal›fl›yorduk. De¤iflik yay›nevlerinin her konuda yaz›lm›fl kitaplar› var, "sevgi, ümit, baflar›, ak›l, aile, dostluk, erdem"...öyküleri.
Bu kitaplardan hikâyeler okuyarak sohbet ediyorduk. Hikâyenin birinde de, çok zor durumda olan bir aile bahçeli bir evde oturmaktad›r. Bahçelerinde a¤açlar ve çiçekler vard›r. Bir gün
Özetledi¤im hikâye yabanc› kaynakl›d›r. Biz bir hikâyeden yola ç›karak dinimizin bu konulardaki hassasiyetinden baflka örnekler vererek söz edebiliriz. Ayr›ca bu hikaye; Laik, ça¤dafl, ›l›ml› ‹slam, radikal ‹slam gibi kamplara ayr›lan kesimlerin çocuklar›n›n da severek okuyaca¤› bir hikaye olacakt›r. Son zamanlarda "HOfi GÖRÜ" diye diye tavizler vermeye bafllad›k. Mesele taviz vermeden, dik durarak, güzelliklerde ve do¤rularda birleflmektir.
Komflumuz bakkal›n han›m› "Ayla hocam bizim çocu¤a Türkçe ö¤retmeni kitap okuma ödevi vermifl. Çocuk okumay› sevmiyor. Öyle bir kitap olsun ki, onunla beraber okuyal›m, demiflti. Yukarda sayd›¤›m konulardaki kitaplardan birini verdim. Ödev bitince kitab›m› getirdiler. O¤lum, ben ve evdeki dede ve nineyle severek okuduk" demiflti. Sonuç halk›m›z k›sa ve ibret dolu hikâyeleri seviyor. O günden sonra bu tarz kitaplar› çocuklara arma¤an ederken, annelerine, ablalar›na beraber okuyun sonra bu konuda konuflaca¤›z diyerek büyüklere de ödev vermeye bafllam›flt›m. Komflular›mdan biri bu huyumu bildi¤i için takvim sahifelerini biriktirip, gitti¤imde efline okutuyor ve o konuda konufluyoruz, sonra bana yazars›n diyerek takvim sahifesini veriyor. Okudu¤umuz her sahife günümüze renk kat›yor. Bir akflam yeme¤i sohbetinde konumuz olabilir. Bana yaz diye verilen takvim sahifesinde yaz›lanlar› aktararak yaz›m›z› bitirelim. Bir f›kra "Adam Olmak" Hocaya bir gün: "Adam olman›n yolu nedir?" diye sormufllar. Hoca flu cevab› vermifl: Bilenler konuflurken, bilmeyenler can kula¤›yla dinlemeli, bilmeyenler söylerken, susturman›n çaresine bakmal›. Bir baflka sahife; Hz. Mevlana'dan güzel bir söz: "Dikenden gül bitiren, k›fl› da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline döndürür."
BULUямБMA NOKTAMIZ www.onder.org.tr
42
Haziran-Temmuz 2009
YELPAZE
‹smihan fiimflek ismihansimsek@gmail.com Foto¤raflar: Rabia Ayaz
KIYISINDA YÜRÜRKEN... Ele avuca s›¤maz bir k›zd› 90'l› y›llarda ekranlara silueti düfltü¤ünde... Hala da kab›ndan f›rlamak isteyen dev dalgalar›n› görebilirsiniz k›y›s›nda dolafl›rken. ‹çine dald›¤›n›zda ise derinlerinde Mesnevi'yle demlenen, kendi sakin sular›ndaki istiridyelerde hediyelik inciler biriktiren bir "Deniz" o... Bir süredir sesi solu¤u ç›kmayan bu Deniz'i birkaç çak›l tafl› ve bir oltayla yoklayal›m istedik biz de. Bereketli günümüzdeymifliz vesselam, Bostanc› sahilinden elimiz bofl dönmedik... Uzun zamand›r ekranlarda görünmüyorsunuz diyerek klifle bir cümleyle bafllayay›m. Bu zaman içerisinde neler yapt› Deniz Arcak ? Son bir ay›n› nerelerde geçirdi mesela?
Her gün birbirinden farkl› geçiyor. "‹ki günü ayn› olan ziyandad›r" ya, o hesap. Elimde olmadan her günüm birbirinden farkl›. ‹çinde bulundu¤um yaflam itibariyle böyle... fiimdi albüm çal›flmas› ile alakal› bir do¤um sanc›s› var. Kofluflturuyoruz bu nedenle... "Ne meflakkatli ifller" aflamas›nday›m flu anda. "Galiba yapamayaca¤›m, hay›r" falanlarday›m. Albüm çal›flmas›na baflland› yani... Repertuar tamamland›, iki y›l oldu. Baflka bir tak›m aksilikler oldu. Ben de tersliklerle çok kolay bafl edebilen birisi olmad›¤›m› idrak etmifl vaziyetteyim son zamanlarda... Allah da¤›na göre kar verirmifl derler ya " yok can›m ben tepeyim" dedim. Sonra anlad›m ki çukurdan baflka bir fley de¤ilmiflim. Peki, albüm ne zaman ç›kar? Geçti¤imiz kas›m diye planlam›flt›m, sonra geçti¤imiz nisan diye planlam›flt›m ama flimdi zurnan›n z›rt dedi¤i noktaya do¤ru gelmifl vaziyetteyiz san›yorum. Bakal›m do¤ru sanabiliyor muyum? Yani -inflallah- 15-20 günümüz kald›. Müzik tarz›n›zda bir de¤ifliklik var m›? Ritimler çok ön planda. Ama flimdiki dört flark›da öyle. Yine de farkl› bir durum var tabii albümde... Çok vokalli flark›lar... Kendi ç›kt›¤› yollar› demeye çal›fl›yor. Sanki ç›km›fl da, bulmufl da, yaz›k...
Bu dünyan›n ibrete de ihtiyac› var. Zaman zaman bu görülüyor anlad›¤›m kadar›yla... Gaflet dünyan›n dire¤iymifl ya... Gaflette olmasak bu dünya dönmezmifl.
Albüm çal›flmalar› d›fl›nda neler yapar Deniz Arcak? Televizyon seyreder mi, internette gezinir mi, kitap okur mu? Hiç televizyon seyretme al›flkanl›¤›m yok. Sadece arada bir ses olsun diye açt›¤›m olur. Hiç aktüaliteden haberim yok, haberleri seyretmem. Hani memleketimizde ne oluyor, ne bitiyor bilmem. Uzayl› gibi oldu¤uma karar
Haziran-Temmuz 2009
43
E¤er as›l maksat hizmetse bu hizmeti do¤ru verebilmek için hiçbir yanda bulunmamam gerekti¤ini düflünüyorum. Çünkü belli bir taraf olundu¤unda di¤er taraflara hizmet edemiyorsun.
verdi arkadafllar›m. Gündemi takip etmiyorum çünkü üzülüyorum gündemi takip etti¤imde... Ne ay›p bir fley de¤il mi? Çocuklu¤umdan beri takip etmiyorum, geleneksel bir durum benim için bu... ‹nternete de 20 gün hiç girmem. Mailler al›r bafl›n› gider... Bu tür fleylerle aran›z kötü oldu¤una göre dostlar›n›z, akrabalar, onlarla olan iliflkileriniz daha önemli herhalde... Evet, aynen öyle... Can cana seviyorum ben hayat›. Di¤erlerinin bana ne yarar› var diye düflünüyorum. D›flar›dan bakt›¤›mda, geçmiflin küfleriyle pek fazla u¤raflmayan, gelece¤in tedirginliklerine de çok fazla tak›lmayan, sadece bulundu¤u an› dolu dolu yaflamaya çal›flan bir Deniz Arcak görüyorum ben. Ay ne kadar sevindim. Size sar›lmak istiyorum röportaj›n sonunda... Memnuniyetle... :) Hiçbirimiz boflu bofluna do¤mad›k. Elbette gelece¤e yönelik düflüncelerim var. Fakat benim bir diyece¤im varsa yafl›yorumdur. Onun için de diyece¤im fleyleri iyi ve do¤ru söyleme telafl›n› yafl›yor olabilirim. Tabii o telafl da beni çok çok s›k›nca o telafltan da vazgeçiyorum. fiark›lar›n›z aras›nda klasikleflmifl olan çok flark› var. Bugünkü müzik piyasas› neden klasikleflmifl flark›lar ortaya koyam›yor? Benim flark›lar›m›n hiçbiri henüz klasik de¤il bence... Belki ilerleyen zamanlarda klasikleflir. Ve bu flark›lar›n ne bestecisi benim, ne de söz yazar›... Ben sadece yorumculu¤unu yap›yorum. Bana dair söyledi¤iniz fley hofluma gitti. Ben bunu bir negatiflik olarak düflünürdüm. Ne benim eski albümlerim var, ne kendime dair bir
doküman var... Umurumda bile de¤il. Hatta bir arkadafl›m benimle ilgili bir doküman ç›karmaya çal›fl›yor, flafl›r›p kal›yor, nas›l sende olmaz diye? Biriktirmek gibi bir meziyetim yok. Ama insan›n kendiyle alakal› bir yol al›p almad›¤›na dair fikir olabilir. Yapsa m›yd›m asl›nda diye düflünüyorum. Ama gene olsa gene yapmam. Hayat›n›z› okurken de çok hareketli bir çocuk oldu¤unuzu görüyoruz. Ancak size bakt›¤›m›zda hala ayn› hareketlili¤inizi koruyorsunuz ve bu bilinçli bir tercihmifl gibi duruyor... Ne bileyim valla. Ben size bir fley söyleyeyim mi, benim bafl›ma ne geliyorsa fluursuzlu¤umdan geliyor. Bu da Allah vergisi bir fley... Bazen baz› fleyleri kazanmak için çaba sarf etmeye bafllar›m. Fakat çabam bir saniye sürüyor, bal›k haf›zal›y›m:) Bitiyor, beceremiyorum. Sonra anl›yorum ki ben bu fluursuzlu¤u seviyorum. fiuursuzluk demeyelim ona fluursuzluk baflka bir fley... Çünkü gelece¤i çok fazla kurcalayan kifli fazla kontrolcüdür ama asl›nda yakalanmas› gereken fley sizin bahsetti¤inizdir. Ama bakal›m ben bunu do¤ru uygulayabiliyor muyum? Bakal›m okuduklar›m› hayata geçirebilmifl miyim? Sonuçta fluna flükrediyorum ben. Befler flaflar... Bizim böyle bir flaflma özgürlü¤ümüz var. O beni rahatlat›yor. Evet flafl›rabilirim. fiaflmak da benim en do¤al hakk›m. Sonuçta insan olarak vicdan sahibiyiz. Vicdan sahibi olmak da herkese nasip olmaz. Vicdan sahibi olabilmek mümkün oldu¤unca verdi¤in sözü tutmak, benim unuttuklar›m oluyor - Allah affetsin- sözünde dürüst olmak herhalde bunlar önemli. Daha bir sürü fley var önemli olan ama bu dünyan›n ibrete de ihtiyac› var. Zaman zaman bu görülüyor anlad›¤›m kadar›yla... Gaflet dünyan›n dire¤iymifl ya... Gaflette olmasak bu dünya dönmezmifl.
44
Haziran-Temmuz 2009
Hiçbir kal›ba, s›n›fland›rmaya girmeden ‹slam'› yaflamak istedi¤inizi belirtmifltiniz telefonda. Gerçek anlamda olan ‹slam'dan bahsediyorum. Yozlaflm›fl, deforme olmufl ‹slam'dan de¤il... Kelime anlam› olarak siz benden çok daha iyi biliyorsunuz, "teslim olmak" de¤il mi? Biz teslim olmayaca¤›z da ne yapaca¤›z ki? Yani zaten herkesin yapmas› gereken fley bu... Hedef o asl›nda... Bafl›na gelene raz› olmak de¤il mi? Sab›r göstermekten alas› de¤il mi raz› olmak? Ben kulumdan raz›y›m kulum benden raz› m›yd› önce? O istemeden yaprak k›p›rdam›yorsa, o zaten bizden raz›, fleytandan da raz›, everybody'den raz›... ‹flin demek ki raz› olma k›sm› bize kal›yor. Bizim raz› olmam›z gerekiyor. Bununla ilgili etiketlemeler, sizi belli bir alana hapsetmeler oldu da bunlardan m› s›k›ld›n›z? Yok yok. Ald›rm›yorum ki ben. Deseler de ald›rm›yorum asl›nda. Fakat gene de bununla ilgili çok yak›n›mdan tutun kel alakalar›ma kadar "ne yap›yorsun sen" dediler. Ama beni çok iyi tan›yanlardan hiç böyle bir elefltiri gelmedi. Çünkü ben herhangi bir tuhaf niyet güderek ç›km›yorum yola... O düflünceyi kullanmaya dair henüz bir kapasitem yok. Belki öyle bir fley çal›flt›rm›fl olsayd›m kafamda baflka türlü bir bak›fl aç›s› olabilirdim ama öyle bakm›yorum. Yine de flunu düflünmem gerekiyor: e¤er as›l maksat hizmetse bu hizmeti do¤ru verebilmek için hiçbir yanda bulunmamam gerekti¤ini düflünüyorum. Çünkü belli bir taraf olundu¤unda di¤er taraflara hizmet edemiyorsun. Onlara karfl› bir duvar örüyorsun. Benim herhangi bir duvar veya herhangi bir flablona girmek istemememin sebebi bu... fiu anda burada oturup konuflabiliyor olmam›z zaten
bu s›n›fland›rmalara karfl› bir durufl... Siz sorularla bezeli bir dönemden bahsediyorsunuz hayat›n›za ilgili... Bu soru soran insan tipiyle soru sormayan insan tipi aras›ndaki fark› anlat›r m›s›n›z? Dedi¤im gibi neden, niye sorular› hep var. Soru sormakta belki bir lütuf... Asl›nda maksat sorgusuz sualsiz yaflamak belki de ama... Böyle sorgusuz sualsiz nas›l olacak? Hiç düflünmez misiniz? diyor de¤il mi Kuran'da... Akl›n› kullanmayanlar›n üzerine pislik b›rak›laca¤›ndan bahsediyor ayette... Bir de Hz. Ali'nin bir sözü var orada da soru sormadan bilgiye, bilgi edinmeden imana eriflilemeyece¤ini söylüyor. Sizce Allah kimin önüne gerçekten do¤ru cevaplar› ç›kar›r? Valla Hz. Mevlana diyor ki; neyin peflinden koflarsan o olursun. Ekmek peflimden koflarsan ekmek olursun, aflk peflinden koflarsan aflk olursun. Ama Hz. Mevlana'n›n flöyle bir sözü de var: güzelli¤in resmini bu kadar güzel yapan çirkinli¤in alas›n› yapmaz m›? Yani sonuçta fleytan dedi¤imiz fley olmasa tekâmülümüzün imkân› var m›? fieytan dedi¤imiz fley olmasa bizi meleklerden üstün k›lacak ne var geride? Hiçbir önemimiz yok. Diyor ki; "dilersem baflka topluluk yarat›r›m." Bana hofl gelen günah iflleyip de yönünüzü görmeniz diyor yani. Onun için soru soran veya sormayan birini yarg›lamak burada bizi bir yere götürecek bir kap› oldu¤unu zannetmiyorum. Çünkü her fley z›tt›yla görünüyor ya, soru sormayan olacak ki soru soran görünecek. Her fley birbirine hizmet ediyor asl›nda siyah›n beyaza hizmet etti¤i gibi...
Âdemo¤lunun ilk buldu¤u sanat dal› müziktir. Onun için konuflmaktan önce müzikle anlafl›yorlar. Seslerle, flunlarla, bunlarla mors alfabesi gibi... Belli bir ritimle... Hz. Süleyman kufllar›n sesini duyuyor, kâinatta bir armoni var. Rüzgârda bir armoni var, dalgalar ona vokal yap›yor, a¤açlar› sallay›nca baflka bir fley oluyor.
Haziran-Temmuz 2009
Do¤ru cevap bulmada as›l olan samimiyet o zaman...
45
Seçti¤i flark›lara ve onlar› iflleyifline de bay›l›yorum. Türküyü y›llar sonra keflfettim ben.
Galiba dedi¤iniz gibi... Bir de huzuru huzursuzlukta bulmak diye bir tabir kullanm›fls›n›z. Yani edebi edepsizden ö¤renmek gibi bir fley." Her fley z›tt›yla var olur"dan huzuru huzursuzlukta bulmak, derdim bana dermanm›fl hesab›... Ama yalan :) fiimdi bak›yorum kendime hiç... fiuanda öyle bir yerde de¤ilim... O zaman huzuru huzursuzlukta bulmufl olabilirim ama flimdi öyle de¤ilim. Yaflam biçiminizi oluflturan, sizi yönlendiren köfle tafllar›n›z var m›? Olmazsa olmazlar›n›z nelerdir? Var herhalde. O köflelerden dönmüflüm hep. Allah korumufl yani... Bana kalsa raylardan hep yanlara sekmiflimdir. Ama Allah korumufl ya resmen. Çok fazla saçmalamam›fl›m. Çok daha fazla saçmalayabilirdim. Asl›nda klasik cevaplar beklenir: do¤ruluk, dürüstlük gibi... Yok, hay›r ben s›n›rlar› olmayan bir çocuktum. Yani öyle seviyordum hayat› yaflamay›... "Onu yapamazs›n " dendi¤inde benim için dünyan›n en cazip fleyi haline gelirdi. Onu yapamaz m›y›m? Direkt onu yapmaya do¤ru giderdim." Buna dokunma!" Ne, dokunma m›? O benim için kurcalanacak yegâne fley olurdu. Mesnevi, Kuran okuyorsunuz bildi¤im kadar›yla... ‹slam'la müzik aras›nda ya da Kuran'la, Mesnevi ile müzik aras›nda bir ba¤ kurun desek ne dersiniz?
Peki, okudu¤unuz veya çok be¤endi¤iniz bir kitap var m›? En son "Hurufilik" diye bir kitap bitirdim. Çoktan ö¤renmem gereken fleyler varm›fl asl›nda Hurufili¤in içinde. Yazar belgeselvari bir araflt›rma yapm›fl. Çok enteresan... Hele bu konuklara merak duyan birisinin çoktan buna bir bakm›fl olmas› laz›mm›fl yani. fiimdi yeni bir kitaba bafllayaca¤›m. Felsefeye merak sald›m bu ara. Kelime anlam›n› ö¤rendikten sonra felsefeye karfl› ilgim ço¤ald›. Gariptir bizimkiler felsefenin sadece Bat›'da oldu¤unu san›yor. Kardeflim açsana flu Do¤u'ya do¤ru pencereyi... Hay›r, açmam›fllar ve onlar› saym›yorlar. Özenti mi sizce? Yok, özenti de¤il. O onu özümsemifl, hiç özenti de¤il. Adam 60 yafl›na gelmifl, felsefeci olmufl özümsedi¤inden baflkas›n› görmüyor. Kendi milletinden utanmak de¤il o, oraya kilitlenmifl baz› insanlar. Ben de türkülere merak salal› 5-6 y›l oluyor. Ama o benim Bat›'ya özenmemden de¤il, çocukken öyle gelmifl. Ablam flöyle dinlemifl, arkadafllar›m böyle dinlemifl, evde türkü dinlenmemifl. Benim o zaman neyim özenti ki? Zaten d›flar›dan duyuyorsun, doluyorsun onu özümsemiflsin yani taklitten hakikat do¤uyor. Onu taklit ederek kendine bir hakikat bulmufl. Niye bulmufl? Çünkü bu sentezlere ihtiyaç var. Art›k bir fleyleri bütünlemenin zaman› da geliyor. Gençlerle aran›z nas›l?
Kuran zaten müzikle okunarak insana hitap eden bir fley... ‹nsanlar›n içine bu fleklide iflliyor. Allah sistemi böyle indirmifl ya... Bize halt etmek düfler. Ve sonuçta müzik dünyada ilk iletiflim flekli... Âdemo¤lunun ilk buldu¤u sanat dal› müziktir. Onun için konuflmaktan önce müzikle anlafl›yorlar. Seslerle, flunlarla, bunlarla mors alfabesi gibi... Belli bir ritimle... Hz. Süleyman kufllar›n sesini duyuyor, kâinatta bir armoni var. Rüzgârda bir armoni var, dalgalar ona vokal yap›yor, a¤açlar› sallay›nca baflka bir fley oluyor. Benim fiefik Can dedem vard›, ben ona flark› söylerdim, derdi ki: "fiark›, müzik öteleri hat›rlat›r insanlara, onun için insanlar› baflka bir hale sokar." Müzi¤in tuhaf bir duyusu var, Allah onu öyle yaratm›fl.
‹yi iyi. Süper. Onlarla tamam›z ya... Gençlerde elefltirdi¤iniz fleyler oluyor mu? Asl›nda siz çok elefltiren biri de¤ilsiniz ama... Mesela insanlar "yeni gençlik flöyle böyle" diyorlar. Hiç öyle de¤il o kadar ak›ll› ve tatl› çocuklar var ki... Her türden insan var içlerinde... 15-16 yafl›ndaki bir çocu¤u -kendi çocu¤unsa tabii elefltirirsin- o kadarc›k görüp de elefltirmem ne kadar do¤ru olabilir ki? Kendimde o yafllara bakacak olursam; keflke daha donan›ml› daha çok fley okumufl birisi olmak isterdim. Bana do¤ru gelmiyor çocuklar› elefltirmek...
Bu ara dinledi¤iniz birileri var m›?
Evlili¤i düflünüyor musunuz?
Erkan O¤ur'un hastas›y›m. Çok seviyorum. Yorumculu¤unu ve ses olarak çok seviyorum. Enstrümanist olarak çok be¤eniyorum. Müthifl bir adam...
Ben büyüyünce herhalde baba olaca¤›m. Bilmiyorum. Direkt yatay geçiflle torun sahibi olmay› düflünüyorum galiba... Bakal›m hayat ne gösterecek?
46
Haziran-Temmuz 2009
Yaflar Ergincan yergincan24@hotmail.com
GENÇL‹⁄E GÜVENME, VAK‹T ÇOK ERKEN DERKEN BELK‹ ELVEDA B‹LE D‹YEMEZS‹N G‹DERKEN!.. Bunlar: Göz, kulak ve kalptir.
fiimdi gören bir göze, ifliten bir kula¤a ve anlayan bir kalbe sahip olan bir Müslüman, salih insanlar›n kendi dilinden, kendilerine, kendi nefislerine yapt›klar› konuflmalar›, vaazlar› hep birlikte dinleyelim:
Gören bir göz, ifliten bir kulak ve anlayan bir kalbin sahibi olmak için, Allah kat›nda gelen hakikate iman etmek gerekir. Daha sonra üç büyük nimetle etrafa, eflyaya, dünyaya ve insanl›¤a bakarak neyin hay›rl›, neyin flerli oldu¤unu anlayabiliriz.
Bizler kendimizi ihmal ettik ve unuttuk. Gözümüzü, kula¤›m›z› ve kalbimizi ihmal ettik. D›fl dünyalara aç›lal›m derken iç dünyalar›m›z› nefis ve fleytana kapt›rd›k. Evimize, ifl yerimize, çal›flma bürolar›m›za ve k›yafetlerimize gösterdi¤imiz hassasiyeti, içimize, kalbimize göstermedik.
‹yiyi kötüden, faydal›y› zararl› olan fleyden ay›rt etmek için Yüce Allah (c.c) insana üç büyük nimet vermifltir.
Haziran-Temmuz 2009
fiimdi bu kötülüklerden, bu yanl›fllardan, bu bat›l gidiflattan kurtulmak için Mehdi mi bekleyece¤iz, yoksa Hz. ‹sa'n›n inmesini mi? O zaman Kur'an'› ve sünneti nereye koyaca¤›z? Ne güne durur bu iki kaynak? Üstelik bu kaynaklardaki ilaç ve tavsiyeler her türlü hastal›¤›m›za deva ve flifa olacak güçte olmas›na ra¤men. Düflünelim ve ibret alal›m ey ak›l sahipleri!.
47
Cehennem ateflini sürdürecek olan gözyafllar›m›za hasret kald›k. Öz a¤lamay›nca göz a¤lamaz dedik, özümüzü berbat etti¤imizi fark edemedik. Tuttuk suçlar›m›z› baflkalar›na yükledik. Yurtta Sulh Cihanda Sulh dedik, evimizin huzurunu bile sa¤layamad›k. Dünyay› yakalayal›m derken en büyük alem olan en büyük insan› elimizden kaç›rd›k. Kâfirlere, münaf›klara, zalimlere k›zd›¤›n›z kadar, yalanlar›n›za, g›ybetlerimize k›zamad›k.
mesafeler koyduk. Din ad›na, Allah'›n dinini her alanda feda ettik. Yüce Allah, mealen;"namaz insan› tüm kötülüklerden, fuhfliyattan uzaklaflt›r›r."buyururken, k›ld›¤›m›z namazlar›m›z bizi ne Münker'den ve ne de kötülüklerden uzaklaflt›rabildi.
Tesettüre bürünelim derken, solu¤u podyumlarda, defilelerde ald›k. Tesettürün, kad›n› içine düflebilece¤i kötülüklerden koruyan bir araç oldu¤unu idrak edemedik.
Kur'an'›m›z, "gökte olan›n, sizi yere bat›r›vermeyece¤inden emin misiniz? O zaman yer sars›ld›kça sars›l›r."buyurur(Mülk Suresi, 16). Etraf›m›zda dünyan›9n her taraf›n›n sars›ld›¤›n› görüyor veya duyuyoruz, ancak biz Kur'an'›n ikazlar›na karfl› sars›lam›yoruz.
Dudaklar›m›z›n aras›ndan ç›kan dualardan, kalbimizin haberi olmad›. Ayasofya'n›n ibadete aç›lmas›n› istedik, ne var ki üzerimize örttü¤ümüz üç kilogram a¤›rl›¤›ndaki battaniyeyi üzerimizden atarak sabah namaz›na kalkamad›k. Oturaca¤›m›z evin balkonunu, cephesini düflündük; bu evde ne gibi ibadet ve hizmetler yap›labilece¤ini akl›m›z›n ucundan bile geçirmedik. Kur'an ile Sultan›n, din ile devletin birbirinden ayr›lmas›na karfl› ç›kt›k, ama kendi vücudumuza, 80-100 metrekarelik evlerimize, Kur'an'la sultanl›k yapamad›k. Müslüman zengin olmal›d›r dedik, gönüllerimize zenginleflmesine ehemmiyet bile vermedik. Kendimize mal etti¤imiz i¤reti baz› amellerle, ‹slamiyet'i yüzümüze gözümüze bulaflt›rd›k. Hz. Ömer gibi idarecileri istedik, ancak Ebûzer gibi yaflamay› hesaba hiç mi hiç katmad›k. Bedenlerimizi dinlendirece¤imiz evler ald›k, evler yapt›k. Daha sonra bu evlerin içinde çoklar›m›z büyük günahlar iflledik. ‹sraf son safhaya geldi. Ad kavmi gibi, Semud kavmi gibi dünyaya bakar olduk. Yapt›rd›¤›m›z evleri nice nice malzemelerini yurt d›fl›ndan getirmeyi adet edindik. Sonra bu evlere haramlar her çeflidiyle girdiler. Göz, kulak, dil derken vücudumuzun tüm uzuvlar› ile zinalar yap›ld›. Evlerimizin mamur edelim derken, Allah'›n evi olan kalplerimizi tahrip ettik. Evlerimizi h›rs›zlar›n girmemesi için, k›ymetli eflyalar›m›z›n çal›nmamas› için çelikten kap›lar yapt›rd›k. Daha sonra kalplerimizin kap›lar›n› ekran ve uydu h›rs›zlar›na ard›na kadar açt›k. Gece saat 12.00 - 01.00'lere kadar ayakta kald›k; sabah ezanlar› ile aram›za uzun
Ve günahlar vücudumuzu sard›. Öyle bir noktaya geldik ki, deli dana etinden çekindi¤imiz kadar Kur'an'da "ölü eti" olarak tarif yap›lan g›ybetten çekinmedik. Neredeyse Allah ve Resulü ile yüz-göz olduk. Rabbimiz; "az gülün, çok a¤lay›n" diyor, gözümüz bir damla yafla hasret. ‹lah›m›z, "Kulum, gözünü, kula¤›n›, elini, aya¤›n› zinadan, haramdan uzak tut" diyor; biz, günümüzde flartlar de¤iflti diyoruz. Melikimiz ; "tövbe ederek, içini çekerek, piflman olarak bana yönel" buyuruyor; biz ekonomik krizden bafl›m›z› alm›yoruz diyoruz.
Kitab›m›z, "En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yak›n azaptan tatt›raca¤›z, olur ki (imana) dönerler." buyurur (Secde suresi, 21). En yak›n azap olarak her çeflidini tatt›k, hala tad›yoruz, ancak imana , Kur'an'a, sünnette dönmeyi irtica olarak görüyoruz. fiimdi bu kötülüklerden, bu yanl›fllardan, bu bat›l gidiflattan kurtulmak için Mehdi mi bekleyece¤iz, yoksa Hz. ‹sa'n›n inmesini mi? O zaman Kur'an'› ve sünneti nereye koyaca¤›z? Ne güne durur bu iki kaynak? Üstelik bu kaynaklardaki ilaç ve tavsiyeler her türlü hastal›¤›m›za deva ve flifa olacak güçte olmas›na ra¤men. Düflünelim ve ibret alal›m ey ak›l sahipleri!. Sizleri Ebu Hazim (r.a)'n›n bir tespitiyle bafl bafla b›rakmak istiyoruz. "Rabbini büyük tan›, sana yasak k›ld›¤› yerde O'na görünme! Yahut her zaman O seni bulunman› emretti¤i yerde görsün!"
48
Haziran-Temmuz 2009
Mine ‹zgi mineizgi@mynet.com • www.mineizgi.net
G‹ZLENEMEYEN GERÇEKLER
Hakikati kimin söyledi¤inin ne önemi var? Hakikat hakikattir. O yüzden insanlar›n yapt›klar› de¤il, benim ö¤rendi¤im o hakikatle nas›l bir tav›r alaca¤›m önemlidir. Hem hikmet, Müslüman'›n yitik mal›d›r. Onu nerede bulursa almal›d›r. ‹flte al›nmas› gereken bir hakikat... Güneflin muazzam enerjisinden çok az bir k›sm› bize ulafl›r. Bu da ince bir hesapla belirlenmifltir. Bu gün bu saatte, Pasifik okyanusundan kaç ton su buharlaflmas› gerekiyorsa, Onun hesab› güneflten gelen enerjide vard›r. Malatya Ovas›ndaki bir kay›s› a¤ac›n›n yapra¤›nda üretilecek flekerin ve kaslar›m›zda enerjiye dönüflen besinlerin hesab› da.
Haziran-Temmuz 2009
49
Dünyaya ulaflan günefl enerjisinde vard›r.
Deniz olmak, bulut ya da akarsu olmakta istemiyordu.
Kutuplardaki penguenin, çöldeki devenin, denizdeki bal›¤›n, havada kanat ç›rpan kuflun yaflay›fl› da, hep günefl enerjisiyle birlikte ve ona ba¤›ml› flekilde planlanm›flt›r.
O, bir bardakta, bir damla su olmak istiyordu.
Yeryüzünde yaflayan ve hareket eden ne varsa,
Dua eden bir tende dolaflmak,
Hepsinin kulland›¤› her türlü enerjinin temelinde günefl enerjisi vard›r.
Onunla beraber,
Bir yudum su için,
Onun diliyle, K›sacas› bu dünya, tek bir güneflle milyonlarca tür canl›ya befliklik edecek, bir birlik içinde düzenlenmifltir.
Onun zerreleriyle,
Öyleyse hepsinin Rabbi birdir.
Âlemlerin Rabbini zikretmek istiyordu.
Yeryüzündeki bir kar›ncan›n ve gökyüzündeki güneflin Rabbi de birdir.
Onun için bir yudum su olmak istiyordu.
Göklerdeki günefl benzeri say›s›z y›ld›zlar›n ve galaksilerin Rabbi de birdir. Ve O, Âlemlerin Rabbidir. "‹brahim,"Benim Rabbim dirilten ve öldürendir" dedi¤i zaman, Nemrut, "Ben de öldürür ve diriltirim" demiflti. ‹brahim ise, "Benim Rabbim günefli do¤udan getirir. Haydi, sen de onu bat›dan getir," dedi ve o kâfir öylece flafl›p kald›. Allah, zalimler güruhuna yol göstermez." (Bakara Suresi - 258. ayet) Bir damla su, fazlal›klar›n› denize b›rak›p, saf su damlas› halinde göklere yükseldi. Onunla beraber nice su damlalar› da vard›. Yer ve Gök Kâinat›n Sahibi'nin emriyle ar›nan say›s›z su damlalar›yla beraber, meleklerin ellerinde, Görünmez bir ordu halinde uçtu, uçtu. Sonra "toplan" emri eriflti. Tüm su damlalar› bulutlarda topland›lar. Dokuz gün dokuz gece göklerde uçtular, Nice ovalar, nice da¤lar, nice k›t'alar aflt›lar. Sonra "in" emrini alan damlac›klar, yeryüzüne indi. Kimi topra¤›n alt›na s›zd›, kimi göllere dolufltu. Bir tanesi de, Da¤lardan, ovalardan geçti bir damla su olmak için.
Gördünüz mü içti¤iniz suyun dile¤ini. Öyleyse flimdi de Kur'an'a kulak verin. "Söyleyin, içti¤iniz suyu buluttan indiren, siz misiniz? Yoksa onu biz mi indiririz? Dileseydik onu, tuzlu yapard›k. Öyleyse niçin flükretmiyorsunuz?!" (Vak›â Sûresi - 68-69-70. ayetler) Ey Dost! Seni yoktan Yaratan'›n, seni götürdü¤ü yoldan asla korkma. O ki seni daima kendisine ulaflt›rmay› diler, yeter ki sen de Ona ulaflmay› dile... Aynen o bir damla su gibi... Her fleyden O'na kaçmak... ‹flte as›l kurtulufl, bu kaç›flta...
50
Haziran-Temmuz 2009
Hasan Kocab›y›k
ULUS DEVLET-AB ‹K‹LEM‹NDE AVRUPA ve BOLOGNA SÜREC‹ Avrupa'n›n sosyal ve ekonomik y›k›m›na neden olan II. Dünya Savafl›'n›n ard›ndan, Avrupa ülkeleri savafl ortam›ndan s›yr›larak ortak hedef ve ç›karlar do¤rultusunda bir araya gelmifller ve günümüz Avrupa Birli¤i'ne kadar ulaflacak Avrupa Bütünleflme Projesini hayata geçirmifllerdir. Ortak Pazar, Ekonomik ve Parasal Birlik gibi pek çok önemli projenin de uygulamaya konuldu¤u günümüz Avrupas›nda bu sürecin baflar›l› oldu¤u rahatl›kla söylenebilir. Di¤er yandan Do¤u Avrupa ülkelerini de içine alan geniflleme nedeniyle kurumsal yap›s› karmafl›k, karar alma mekanizmas› zorlaflm›fl bir Avrupa Birli¤i karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu durum nihai olarak AB'nin siyasi gelece¤i ile ilgili tart›flmalar› beraberinde getirmifltir. Hem bu tart›flmalar›n sa¤l›kl› yürütülebilmesi, hem de ulusal düzeyden birlik
düzeyine giderek artan yetki transferi sorununa bir çözüm bulmak ve dahas› birli¤in siyasi meflruiyeti ile ilgili sorunlara çözüm olabilecek demokratik eksikliklerin giderilmesi amac›yla Avrupa Anayasas› haz›rlanm›flt›r. Ancak pek ço¤umuzun yak›n tarihlerden hat›rlayaca¤› gibi AB üye ve aday ülke hükümetleri taraf›ndan imzalanan bu anayasa, baflta Fransa ve Hollanda olmak üzere baz› AB halklar› nezdinde genel ço¤unluk dikkate al›nd›¤›nda kabul görmemifltir. AB'nin siyasi gelece¤i ile ilgili soru iflaretlerine yol açan bu geliflmenin alt›nda yatan gerçekleri düflündü¤ümüz takdirde, akla ilk gelen birli¤in ortak bir siyasi hedefi gerçeklefltirebilecek bir Avrupa Halk›'na sahip olmad›¤› kan›s›d›r. Bir baflka ifadeyle AB üyesi ülkelerde toplum düzeyinde kabul görmüfl bir Avrupal›l›k kimli¤i/bilinci yerleflmifl de¤ildir.
Haziran-Temmuz 2009
Sonuç olarak, bütünleflme sürecinin bafl›ndan itibaren ekonomik hedeflere öncelik verilmesi Avrupa genelinde kültür politikalar›n›n ve kimlik meselesinin ulusal düzeyde kalmas›na yol açm›fl, -di¤er bir deyiflle kimlik meselesi ulus devletlerin önceli¤i olarak kalm›fl- bu da kaç›n›lmaz olarak gerçek anlamda bir birlik oluflumunda halk deste¤inin eksikli¤ine yol açm›flt›r.(1) Buradan hareketle Avrupa Birligi'nin siyasi gelece¤i düflünüldü¤ünde as›l tart›fl›lmas› gereken nokta Avrupal›l›k bilincinin uyand›r›lmas› ve bir Avrupa üst kimli¤inin oluflturulmas›d›r. "Avrupa çok yak›n bir süreç içerisinde baz› önemli ad›mlar atacakt›r. Avrupa sadece bankalar, ekonomi ve EURO ile ilgili olmay›p, bilgili bir Avrupa da olmal›d›r. Bizler k›tam›z›n düflünsel, kültürel, sosyal ve teknik boyutlar›n› da kapsam içerisine al›p desteklemeliyiz. Bu boyutlar› desteklemekte as›l rol oynayan üniversiteleri büyük çapta biçimlendirmeliyiz." Bu cümleler "Bologna Süreci" diye adland›r›lan AB (Avrupa Birli¤i) ve AEA (Avrupa Ekonomik Alan›) Ülkeleri'nin ortak bir yüksek ö¤retim sistemine geçme projesine temel teflkil eden Sorbon Deklarasyonu'nda yer almaktad›r. Dönemin Almanya, ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya e¤itim bakanlar›n›n ortak aç›klamas› olan bu ifadeler bize AB'nin temellerini atan Jean Monnet'in „Avrupa politikam›za tekrar bafllayabilecek olsam, demir ve kömürle de¤il e¤itim ve kültürle bafllard›m" cümlesini hat›rlat›yor. Toplumlar›n düflünsel, kültürel ve sosyal yap›lar›n›n flekillendirilebilmesi için etkili olabilecek en önemli alan flüphesiz e¤itim ve ö¤retimdir.
E¤itim-ö¤retim alan›nda köklü bir reform öngören ve önemli ölçüde sürece dahil ülkelerde uygulamaya konulmufl olan bu proje AB'nin 21.yüzy›l e¤itim politikas›n›n en önemli kilometre tafl› olarak görülmektedir. AB'nin SOCRATES (Genel E¤itim) programlar›, LEONARDO DA VINCI (Mesleki E¤itim Program›) ve YOUTH (Gençlik) Program› ana bafll›klar› oluflturmakla birlikte son dönemde üniversitelerde s›kça duydu¤umuz ERASMUS kapsam›nda Ö¤renci De¤iflim Program›, Avrupa Kredi Transfer Sistemi (ECTS), Diploma Denkli¤i/Eki gibi bir çok uygulama bu sürecin dahilinde uygulamalard›r.
Bütünleflme sürecinin bafl›ndan itibaren ekonomik hedeflere öncelik verilmesi Avrupa genelinde kültür politikalar›n›n ve kimlik meselesinin ulusal düzeyde kalmas›na yol açm›fl, -di¤er bir deyiflle kimlik meselesi ulus devletlerin önceli¤i olarak kalm›fl- bu da kaç›n›lmaz olarak gerçek anlamda bir birlik oluflumunda halk deste¤inin eksikli¤ine yol açm›flt›r.
21. yüzy›l dünyas›nda her boyutta etkin bir güç olmay› hedefleyen Avrupa Birli¤i, e¤itim ve ö¤retimin birli¤in derinlemesine bütünleflmesinde çok önemli bir role sahip oldu¤unu bilmektedir ve bu do¤rultuda somut çal›flmalar gerçeklefltirmektedir (2). Avrupa Birli¤i kuruluflundan itibaren daha ziyade mesleki e¤itim alan›nda olmak üzere e¤itim ve ö¤retim alan›nda politikalar üretmifltir. Ancak buraya kadar de¤indi¤imiz AB'nin halklar düzeyinde kültürel anlamda ortak payday› yakalayamam›fl olmas›, birli¤in yeni bir e¤itim-ö¤retim politikas› belirlemesini zorunlu hale getirmifltir. Genel bir çerçeve ile Bologna Süreci olarak ifade edilen Avrupa Egitim Alan› Oluflturma Projesi AB'nin bu do¤rultuda hayata geçirmeyi hedefledi¤i bir projedir.
51
Avrupa Birli¤i üyesi ve Avrupa Ekonomik Alan›'nda yer alan birçok ülkenin dahil oldu¤u bu projenin 2010 y›l›na kadar tam anlam›yla hayata geçirilmesi planlanm›flt›r. Sürecin ana hedeflerinin belirlendi¤i Bologna Bildirisi'nde(3) de ifade edilen e¤itim alan›ndaki uluslararas› hareketlilik (mobility) sa¤lanarak Avrupa Halklar› aras›nda ihtiyaç duyulan kültürel etkileflim h›zland›r›lmak istenmektedir. Sonuç olarak AB genelinde günümüze kadar ulus-devletlerin kontrolünde geleneksel yap›da kalm›fl kültür ve e¤itim politikalar› uluslararas› etkileflimle yeniden flekillenecek ve AB geneline hitap edebilecek yeni politikalar belirlenebilecektir. Burada AB'nin Avrupal›l›k Kimli¤inin inflas›nda e¤itim politikalar›na çok önemli bir rol atfetti¤i dikkati çeken en önemli noktad›r. 1999'da 19 AB üyesi ülkenin ortak bildirisi ile bafllayan süreç AB üye ülkeleri ve Avrupa Ekonomik Alan›'ndaki ülkelerden oluflan toplam 46 ülke ile oldukça genifl bir co¤rafyaya yay›lm›flt›r.
Avrupa Birli¤i'nin geniflleme sürecinde üyeli¤i s›kça tart›fl›lan Türkiye de 2001 y›l›nda bu projeye dahil olmufltur. Söz konusu süreç her alanda Avrupa standartlar›n› yakalama yolunda AB ile yak›n temasta olan Türkiye için e¤itimde kalite standartlar›n› yükseltmek noktas›nda kuflkusuz önem arzetmektedir. Yüksek ö¤retim sistemi Anglo-Sakson modeliyle benzeyen Türkiye, sürecin uygulanmas›nda Avusturya, Almanya gibi klasik Alman ekolüne sahip birçok Avrupa ülkesine k›yasla daha kolay adapte olmufltur. Di¤er yandan sosyo-kültürel yap›s› Avrupa'dan farkl›l›k gösteren Türkiye'nin bu projenin beraberinde getirece¤i etkileflim düflünüldü¤ünde kültürel bir zenginlik olarak sürece katk› sa¤layaca¤› ve sözünü etti¤imiz Avrupal›l›k kimli¤i konusuna farkl› bir boyut kazand›raca¤› flüphesizdir.
Dipnotlar: 1. Bkz. Özgün KOCA, The Role of the Education in the Construction of European Identity, 2005 ‹st. 2. Bkz. Arzu K‹HT‹R, Avrupa Birli¤i'nin E¤itim Politikas›, 2003 ‹stanbul 3. http://www.bologna.gov.tr/documents/files/TemelBelgeler/ Bologna Deklarasyonu.doc *Bologna Süreci ile ilgili ayr›nt›l› bilgi için: http://www.bologna.gov.tr/ 1 Paris, Sorbon 25 May›s 1998, Fransa, Almanya, ‹talya ve Birleflik Krall›k Ad›na 4 bakan taraf›ndan deklere edilmifltir.
53
Haziran-Temmuz 2009
ANAHTAR
Öznur Ayd›n oznuraydin09@mynet.com
YERYÜZÜNDE ÇEL‹MS‹Z B‹R DERV‹fi YAfiAR Söyledi¤i sözlerin içinden ç›kamayanlara inat, içinden ç›kar›yor Bülent Akyürek sözleri ve "manaya ulaflmak için ak›ldan geçmek gerek" diyor. Ne aya¤›n›n alt›nda ne de bafl›n›n üstünde bir fley var. Özgürlü¤ün gücüyle konufluyor, sizi bu "mübarek röportaj"a davet ediyor... Kendinizi bize tan›t›r m›s›n›z lütfen... ‹flin matematiksel boyutunu halledelim. 1969 Elaz›¤ do¤umluyum. 40 yafl›nday›m. Ankara'da ikamet ediyorum. 15-20 tane kitab›m oldu. Bas›lmam›fllar da var, öyle zannederim bir 30-40 oluyor. Gazetecilik yapmad›m, 22 y›ll›k yazar›m. Ankara'da mekân birlikteli¤i yaflad›¤›m›z sadece Hakan Albayrak ismini verebilirim. Onun d›fl›nda birçok insan oldu, birço¤uyla -ki bunlar flanl›, flöhretli insanlar isim vermek istemiyorum- birebir z›t düflerek yollar›m›z ayr›ld›. Çok genç yaflta bafllad›m bu ifle, 16-17 yafllar›nda romanlar›m ç›kt›. Lise mezunuyum. Zar zor aile bask›s›yla lise bitti. fiunu diyebilirim, yazd›¤›m için okuyamad›m. O anlamda iki fleyden bahtiyar›m. Ben hiçbir zaman bir yerde çal›flmad›m. Çok darald›¤›m zaman ka¤›t toplar›m, sokakta pet flifle toplar›m. Sadece kitap yazd›m. Çünkü memleketimizde göstermek istedi¤im fleylerden birisi Türkiye'nin hasret çekti¤i ba¤›ms›z yazar... Hiçbir gazetede, TV'de çal›flmayan, sadece okuyucusuna güvenen... Benim flu an içti¤im her çay›n, sigaran›n paras› okuyucumdan
gelir. Ben 35 yafl›na kadar ateisttim. Aziz Nesin'lerin, U¤ur Mumcu'lar›n iflaret etti¤i "bu çocuk bizim sanca¤›m›z olacak" dedi¤i çocu¤um. 35 sene çok ciddi ve disiplinli bir ateisttim. Tan›fl›yor muydunuz? Tabi... Ben o insanlar›n mucize çocu¤uydum yani eli kanl› ateisttim. Ak›ll›, okumufl, a¤z› laf yapan, imanl› bir ateisttim. Dürüst, samimi, disiplinli bir ateist 35 sene... Ondan sonra geleneksel tarzda bir rüya... Kant okumuflsun, Heidegger okumuflsun, bir gece geleneksel bir rüya görmüflsün, hidayet olmuflsun, çok acayip bir fleydir bu... Kitap yaz›p düflüncelerinizi insanlarla neden paylafl›yorsunuz? fiimdi bu bir edebiyatç› için, denilebilir. Ben eski underground romanc›y›m. Roman›n› kendine saklar m›s›n? Evet... fiiirini kendine saklar m›s›n? Evet... Türk fliirinde
54
Haziran-Temmuz 2009
‹ki fleyden bahtiyar›m. Ben hiçbir zaman bir yerde çal›flmad›m. Çok darald›¤›m zaman ka¤›t toplar›m, sokakta pet flifle toplar›m. Sadece kitap yazd›m. Çünkü memleketimizde göstermek istedi¤im fleylerden birisi Türkiye'nin hasret çekti¤i ba¤›ms›z yazar... Hiçbir gazetede, TV'de çal›flmayan, sadece okuyucusuna güvenen...
kalan o vida m›? Yani ak›l gidecek makine yine çal›flacak. Yani ben elimdeki ak›lla zaten 35 sen e ateist oldum. Ben akl›m›n peflindeydim, akl›mla Allah'› arad›m. fiimdi dikkat edin, ‹slam'da ak›l bulu¤ ermeden ‹slam olunmuyor. Ak›lla giriyorsunuz ama ak›ls›z ç›k›yorsunuz bu dinden. Sen Müslüman olduktan sonra akl› orada b›rakmazsan, geri dönüflümün tekrar ak›lla olursa bir sürü hezeyan›n olur. Dönersin eski arkadafllar›ndan özür dilersin. "Dindar oldum, beni tarikata düflürdüler, flöyle yaflad›m, böyle yaflad›m, saçma sapan ifller yapm›fl›m, yine geri geldim" filan dersin. Günümüz insan›n› ne yönlendiriyor? Korkular› m›, inançlar› m›, istekleri mi?
flairim diyen birçok insan›n hatas› bu. Bak›yorsun Ayfle'ye, Fatma'ya, Mualla'ya fliir yazm›fl, aflk›n› anlat›yor. "Bak abi flu kadar sevdim, bu da onun fliiri." Ya git sevdi¤in k›za anlat, bize ne diye okuyorsun? Ama toplumsal elefltiriler yazan, psikoayr›nt› yapan modernizmin, Bat›'n›n bize dayatt›¤› o kötü fikirlere karfl› savunma yapan, defans yapan bir yazar için bu soru yanl›fl. Mesela Y›lg›n Türkler' de ulusalc›l›k diye bir fley var. Bunun zararlar›n›n anlatan kitaplar yazd›m. Bunu toplumla paylaflmam laz›m ki bu fikir ölsün. Kiflisel geliflim kitaplar›n›n zararlar›n› idrak etmiflim, buna karfl› aylar›m›, y›llar›m› vermiflim, bu kitab› yazm›fl›m ki bu fikirlerimizi toplum bilsin. Bu tür kitaplara karfl› duran kesimin resmi sözcüsü oldunuz. Bunu söyleyenler var ço¤unlukla. "Abi ben de zaman›nda fark etmifltim zararlar›n›" diyenler, iflte babalar var, "ben de çocu¤uma kiflisel geliflim kitaplar› okuttum ama biraz dik bafll› oldu" diyenler... Ama kült bir eser olarak bu yoktu. Bir de bir eserin alt›na hangi yazar›n att›¤› imza da önemli. Hani "‹çinizdeki Öküze Oha Deyin!" kitab›n› yazm›fl, kiflisel geliflim kitaplar›na karfl› durmufl, modernizme, bat›ya, Avrupa, Amerika'ya, teknolojinin zararlar›na karfl› bir kitap yazm›fl, alt›na imza atm›fl. Kim? Zeki Müren... Olur mu? Olmaz... Diyelim ki Bülent Akyürek ya da baflkas› üç befl adamdan biriyseniz, alt›na imza att›¤›n›z da bir anlam› olur. Bu adam ne yapt›, bafltan tahmin eden bir kitle var, bu riski ben al›r›m baflkas› alamaz, hani ba¤›ms›z yazar›m ya... fiöyle bir soru sormak istiyorum: Söz ile mana, alg› ile idrak, zahir ile bat›n, kalp ile ak›l aras›nda ne vard›r? Bir ak›ldan ç›kmal›y›z yola. Ak›l kalbin nesnelerle aras›ndaki duvar. O ak›ldan kurtulduktan sonra da akla kavuflmam›z laz›m. fiimdi flöyle; önce akl›n› kaybedeceksin ama ondan sonra toparlan›p geri geleceksin. Bizim ayd›n›m›z›n buhran› bu. Akl›n› kaybediyor, orada kal›yor. Kuran'da "akleden kalpler" diye bir tabir vard›r... Belki odur, herkes evde bir radyo, TV tamir etmifltir. Acemi adamlar olarak "aa ben yapar›m, ben ederim" diye vidalar›n› açar›z, kafas›na vururuz filan, TV çal›fl›r ama avucumuzda hep bir vida kal›r. Bu böyle olmufltur, bir vida artar, radyo da, TV de çal›fl›r. Acaba ak›l dedi¤imiz fley avucumuzda
Valla bana sorarsan›z bunun net cevab› yok. Modern dünya istemeyen, baflar› hayalleri kurmayan, hedefleri olmayan bir insan tipi istemiyor. Kapitalizm kiflisel geliflim rahipleriyle birlikte devreye girip, yoluna giden adama "adam›m buraya gel" diyor ve adam geliyor. Adama "içinde güç var senin, için de bir dev var, onu uyand›rmam›z laz›m, senden baflbakan olur" diyor. Yolunda do¤ru düzgün gidemeyen adam, 5 dk sonra baflbakan olaca¤›na inan›yor. 75 ay sonra 2 trilyonluk adam olaca¤›na inan›yor. Bunlar taraf›ndan sonsuz bir güven geliyor adama, bencillik geliyor. Aynan›n karfl›s›nda kendisini kutsamaya Kapitalizm kiflisel bafll›yor. Kendi geliflim rahipleriyle bedenine, kendi birlikte devreye girip, yüre¤ine yaslan›yor. Bir beden düflünün yoluna giden adama ki yaratt›¤› tanr› "adam›m buraya gel" kendi bedeni, kendi bedeni bir tanr› diyor ve adam geliyor. oluyor. Tap›yor Adama "içinde güç var bedenine ama o senin, için de bir dev bedene tanr›ya kim inan›r yine kendisi var, onu uyand›rmam›z bir beden düflünün laz›m, senden ki hem tanr› hem kul, antik mitolojik baflbakan olur" diyor. güney kahramanlar Yolunda do¤ru düzgün gibi üstü keçi alt› adam gibi tipler gidemeyen adam, 5 dk yarat›yorlar. Bu sonra baflbakan ucuz tipler olaca¤›na inan›yor. seminerler, konferanslar, 75 ay sonra 2 trilyonluk dolarlar, kitaplar, adam olaca¤›na kasetler... bir süreçten inan›yor. Bunlar geçiriliyorlar. Buna taraf›ndan sonsuz bir da "kiflisel geliflim" güven geliyor adama, diyorlar. Ben de kitaba inatla "kiflisel bencillik geliyor. gerileyifl" dedim. Aynan›n karfl›s›nda Çünkü biz kâmil insana inan›r›z, kendisini kutsamaya hedefimiz cennet bafll›yor. olsun, dünyadayken cenneti düflünelim.
Haziran-Temmuz 2009
Çünkü mümin ak›ll› adamd›r, dünyadayken dünyay› istemez. Modern insan dünyadayken dünyay› istiyor. Bunlar motoru bozan fleyler, insan akl›n› yoran fleyler. Biz bunlardan de¤iliz. "‹çinizdeki Öküze Oha Deyin" kitab›m›zda belirtti¤imiz gibi, buras› dünya... Mutsuzluktan korkmay›n, mutsuzluk flöyle bafllar; ben mutlu olaca¤›m dedi¤iniz, mutlu olmak için bir hedef koydu¤unuz andan itibaren size yap›fl›r. Herhangi bir cemaat ya da tarikata ba¤l› m›s›n›z? Yok. Nasrettin Hoca'ya ba¤lanmay› düflünüyorum. Gittikçe komik bir adam olmaya bafllad›¤›m için. Bunun tad›na yeni varm›fl›m. Siyasi taraf›m, parti, dernek taraf›m, tabela taraf›m olmaz yani. Ben ümmetin iyili¤i için çal›flmaya azmetmifl bir adam›m. Oy verdiniz mi? Hayat›mda hiç oy vermedim. ‹yi dedi¤im bir adama oy veririm, gider kötü bir fley yapar. Ben bu vebalin alt›ndan kalkamam.
55
inceliktir, bir edep, ahlak yoludur. Maalesef tasavvuf sanat eserleri için bir fon oldu. Allah'a inanmayan bir adam bile tasavvuftan bahsedebiliyor, iflte tasavvufla ilgim var diyor. Tasavvufla ne ilgin olabilir ki, 200 kilo adams›n... 180 kilo adamlar var, tasavvufla ilgim var diyor, tasavvuftan besleniyorum diyor. Bu anlamda Mevlana'y› yanl›fl alg›larlar. Geçen gün Konya'dayd›m "ne olursan ol yine gel" sözüne uyarak gittim. Ama kültür bakanl›¤›n›n jetonu var, at›yorsun 3 lira... Giriyorsun "ne olursan ol 3 lira..." Ondan sonra ayakkab›yla m› girece¤iz, çarp›laca¤›z türbe buras› filan... Yoo ayakkab›y› ç›karm›yorsunuz, galofl var, mavi galofllar... fiirin baba gibi herkes. 3-5 tane turiste flirin görünelim diye yap›lm›fl, karnavala çevrilmifl mübare¤in türbesi. Dedim ki ben girmiyorum. Galoflta takm›yorum. Bahçeden Fatiha okurum kabul olur inflallah dedim. ‹ngiltere'den, Fransa'dan bir devlet adam› gelir. An›tkabir ziyareti yapt›r›l›r, mesela mistik bir ziyaret için Mevlana'ya götürülür, bunda bir beis yoktur. An›tkabir ziyaretinden sonra Ad›yaman Menzile götürmeye adam yoktur, gitmezler. Onun için do¤u-bat› aras›nda bir geçifl, ›l›k bir liman, ›l›k sular var orda. Mevlana üzerinden Budist olan çok adam gördüm, Müslüman olan
Mutsuzluktan korkmay›n, mutsuzluk flöyle bafllar; ben mutlu olaca¤›m dedi¤iniz, mutlu olmak için bir hedef koydu¤unuz andan itibaren size yap›fl›r. Herkes sizin gibi düflünürse ne olur? Kaos olur, kaosta hay›r vard›r. Tasavvuf konuflal›m m› biraz? Ya inan›n" ‹çinizdeki Öküze Oha Deyin" kitab›nda sayfalar dolusu çok güzel yerler var bununla ilgili. Ben burada saçmalar›m flimdi. Bunlar kitapta var. Yaflar Nuri gibi dedim... Tasavvuf flu demek de¤ildir; modern zamanlarda Sezen Aksu'dan bilmem kimlere kadar bir fon arac› oldu tasavvuf. ‹flte "tasavvuftan besleniyorum, bestelerimi tasavvuftan beslenerek" yap›yorum falan deniliyor. fiunu diyebilirim, tasavvuftan beslenilmez. Tasavvuf asl›nda kilo ald›rmaz, bir diyettir tasavvuf. ‹nsan› 40 kilo b›rak›r, bir
adam çok az gördüm. Oradan Budizm'e geçmek çok kolay... Tütsü, ritüel dans, müzik, e¤lence her fley var... Ben bunlar› da yazd›m, çizdim. K›z›yorlar "lakayt stand-up gibi yaz›yorsun, böyle tasavvufi adam m› olur" diyorlar. O yüzden kitab›mda küçük bir bafll›k açt›m neo-tasavvuf, yeni tasavvuf. Bu konu üzerinde fazlaca durman›z onlar› önemsedi¤iniz anlam›na gelmiyor mu? Onlar› yok saymak, görmemezlikten gelmek daha iyi olmaz m›? Hay›r, kiflisel geliflim modern dünyan›n yeni bir dini. Yeni bir din geliyor kiflisel geliflimcilerin hepsi rahip. Satanizmin en önemli 21 ilkesi bütün kiflisel geliflim kitaplar›nda var. Herhangi bir kiflisel geliflim kitab›n›n herhangi bir cümlesine bak›n Kuran-› Kerim'in z›dd›d›r. Kuran-› Kerim'de
56
Haziran-Temmuz 2009
"tevazuuyla dolafl›n, iman edin, bafl›n›z› e¤in, dik durmay›n, dik yürümeyin, eflekler gibi an›rarak gülmeyin" ayetleri var. Kiflisel geliflimde tam tersi, "mutlu olun ve oldu¤unuzda bunu belli edin, dik yürüyün ki sayg› göresiniz, becerin, baflar›n, her fley elinizde der. "R›zk Allah'tand›r der Kuran, artt›ramazs›n›z, eksiltemezsiniz, istedi¤ime veririm, istedi¤ime vermem" der. Kiflisel geliflim ise "istersen baflar›rs›n, kopar, iste" der. 10.000 kitap okumuflsunuz do¤ru mu? Onu tevazu olsun diye söyledim. Çok k›z›yorlar, hesap yap›yorlar. 18-20 bin oldu. Dedim ya 35 senede oldu. 35 sene deli gibi kitap okudum. Peki, son 5 sene de? Ben okumay› b›rakmam. Hastal›kl› bir okuyucuyum. ‹ki poflet kitap getiririm, sabaha kadar o biter. Onu b›rak›p yaz› yazar›m. 3-4 gün yemek yemeden yaz› yazar›m. 1 gecede yazd›¤›m roman›m var "Zaman›n Efendisi." Argo kullanman›z›n anlatmak istediklerinizin önüne geçti¤ini düflünüyor musunuz? Bunu söylüyorlar... Yaz›yorlar, çiziyorlar. B›rakmaya çal›fl›yorum. Biraz da insanlar yard›mc› olsun can›m... Ben 40 senelik alkoliktim, argoyu yavafl yavafl b›rak›yoruz, yard›mc› olsunlar. Ayr›ca flunu belirtmekte fayda var; Amerika'ya küfür etmek küfür de¤ildir. Ben kitaplar›mda Amerika'ya küfür ediyorum, yar›nda edece¤im, bundan sonra da edece¤im. Bu küfür de¤il flifa. fiifa niyetine ediyoruz... Bu konu Herhangi bir kiflisel çok can›m› s›k›yor. geliflim kitab›n›n herhangi San›yorlar ki bir cümlesine bak›n kitab›ma bafllar Kuran-› Kerim'in z›dd›d›r. bafllamaz küfür eden, Kuran-› Kerim'de sonuna kadar "tevazuuyla dolafl›n, iman küfreden bir adam›m. Öyle bir fley edin, bafl›n›z› e¤in, dik yok ki... Yani bana durmay›n, dik yürümeyin, sorarsan›z son eflekler gibi an›rarak kitaplar›mda mesela gülmeyin" ayetleri var. hiçbir fley yok küfür Kiflisel geliflimde tam tersi, ad›na. Kitab›mda bat› pornografisinin "mutlu olun ve nas›l iflledi¤ini, oldu¤unuzda bunu belli gündelik hayatta edin, dik yürüyün ki sayg› nas›l ifllendi¤ini göresiniz, becerin, baflar›n, anlat›yorum. her fley elinizde der. "R›zk Nesnelerle, asansörle, reklam sektörüyle Allah'tand›r der Kuran, bilmem ne... fiimdi artt›ramazs›n›z, konuflam›yorum eksiltemezsiniz, istedi¤ime sizinle. E ne veririm, istedi¤ime yapaca¤›m? Size vermem" der. Kiflisel anlatam›yorum geliflim ise "istersen baflkas›na söyleyemiyorum, baflar›rs›n, kopar, iste" kitaplarda anlatmam der. laz›m pornografi
Yaln›z bas›na çay içen insanlara dikkat edin, uzaktan hani elinde çay barda¤› vard›r, kafl›¤› yavafl yavafl kar›flt›r›r. Sanki herkes Yusuf'tur da kendi kuyusuna bak›yordur. üzerine çirkinlikleri. Üzerine bir yaz› yazarken bat› pornografisi diye, pornografik yaz›yorsun diyorlar. Amerika ve bat› kültürüyle ilgili ve bizdeki kâfirlerle ilgili küfürlerim devam edecek. Ben fley sütten ç›km›fl ak kafl›k, Oxford okumufl gelmifl filan bir adam de¤ilim ki... Sokaktan gelmifl bir yazar›m, lise mezunu bir yazar›m. ‹flin o k›sm›na bakarsan›z ben tinerci, tinerci ruhlu adam›m. Benden nas›l beklerler medreseden, Oxford'tan geçmifl, ne bileyim kibar nezaket kurallar›n› bilen, çatal›n b›ça¤›n kafl›¤›n yerini bilen bir adam gibi olmam›. Bu kadar yap› bozuklu¤unun içinde, kitaplar› bu kadar yap›y› bozan bir yazar›n ç›k›p da tamamen ‹stanbul Türkçesiyle Zeki Müren gibi konuflmas›? Böyle bir fley beklenebilir mi benden? Ki gündelik hayatta nezaket sahibiyim. Kimseyi üzmek istemem. Dedi¤im gibi yaz› benim alan›m. Ben k⤛d› daktiloya takt›¤›m andan itibaren Allah'tan baflka bana kimse bir fley emredemez. Ben bunun için aç kald›m. Arkadafllar›m vard›, içinde model olan› da var, televizyonculuktan bafllay›p, katrilyonlar kazan›p, emekli olan köfle yazarlar› olanlar var. Y›llard›r teklifler alan bir adam›m. Niye bir sinema filmi çekmedim? Niye bir gazetede yazmad›m? Ben radyolara, televizyonlara ç›kmad›m. Ben ‹stanbul Türkçe'si konuflmak için mi aç kald›m? Çay ile ilgili ne söylemek istersiniz? Çay› bize sevdirecek fleyler söyler misiniz? fiimdi elinizde semaya uçacak bir roketiniz olsa oradan duyaca¤›n›z üç ses vard›r Türkiye'de, kad›n sesi, çay kafl›¤› sesi... Baflka? Üç de¤ilmifl ikiymifl. Çay›n flöyle güzelli¤i var, demlenirken çay›n bas›nda beklemek cemaat oluflturur, onun demlenmesini beklerken, onun demlenmesi çökmesi tasavvufi anlamda baflka fleylerde anlat›yor. Sonra yaln›z bas›na çay içen insanlara dikkat edin, uzaktan hani elinde çay barda¤› vard›r, kafl›¤› yavafl yavafl kar›flt›r›r. Sanki herkes Yusuf'tur da kendi kuyusuna bak›yordur. Elinde çay barda¤› Yusuflar kuyular›na bak›yor. Çay barda¤›n›n böyle bir özelli¤i var. Yani bizim günah ç›karma kurumumuz çay barda¤›. Küçük bardakta neden çay içiyorsun diyorlar fincanla, saks›yla mask›yla içilmiyor kardeflim. O küçük barda¤›n kafam›zda ki karfl›l›¤› bu. Bir de çay içmezsek ne içece¤iz? Bu konuflma sonunda sizi Ebu Zer'in açt›¤› yolda gördü¤ümü söylemek isterim. Esta¤furullah, o konuda bir fley diyemem. Çünkü 35 y›l ateist yaflam›fl›m. O "asr-› saadet"teydi. Peygamber efendimizle, sahabelerle, mübareklerle birlikteydi. Her ne kadar biz de mübarek bir röportaj yap›yor olsak da en nihayetinde Etiler'de çay içiyoruz.
Haziran-Temmuz 2009
TAR‹H
57
Refik Halit Karay
EFEND‹LER
NEREYE (Refik Halit Karay'›n Osmanl›'n›n yenilgisinden sonra bir Alman denizalt›s›yla kaçan ‹ttihatç›lar için 5 Kas›m 1918, Zaman gazetesinde ç›kan yaz›s›)
"Ziyafet bitti, fakat a¤z›n›z› silmeden, elinizi y›kamadan, bir ac› kahvemizi içmeden; efendiler nereye? Yaz bafllar›nda s›rt› karn›na yap›flm›fl, sar›, s›ska, cans›z bir tak›m tahtakurular› ç›kar, i¤ne gibi vücudumuza batar, derimizi hafllarlar, kan›m›z› emerler, sonra sabaha karfl› etli, canl›, iri yar›, fluraya buraya kaçarlar... Galiba flafak att›, günefl do¤uyor; tahtakurular› nereye? Ücra da¤ bafllar›nda, gözleri ateflli, diflleri keskin, tüyleri dimdik aç kurtlar vard›r. Köpeksiz sürülere dalarlar, etrafa kan kemik saç›p, mideleri dolu inlerine koflarlar... Galiba çoban göründü, köpekler havl›yor: Tok kurtlar nereye? Kedisiz evlerde fareler vard›r. Kilerlere girerler, dolaplara dalarlar, flunu bunu kemirip sa¤a sola kofluflup baflköflede gezerler, bir pat›rt› olunca deliklere girerler. Galiba koku ald›n›z. Kedi geziyor: koca fareler nereye?
sürüye ezile büzüle kofluyor, ayaklar›n›z›n alt›na sokulup tir tir titriyordu. Git diyordunuz kap›ya kendini dar at›yor, merdivenleri dörder dörder atlayarak can›n› güç kurtar›yordu. Siz âmir olmad›n›z, sergerdelik [kabaday›l›k] ettiniz... Siz valilik yapmad›n›z, asesbafl›l›k [polis flefli¤i] ettiniz... Efelere, tafl ç›kard›n›z; zorbalara parmak ›s›rtt›n›z... As deyince s›ra s›ra dara¤açlar› kurulur, yak deyince alev alev meflaleler tutuflur, bas deyince tabur tabur jandarmalar üflüflürdü. Elinizde zindan anahtarlar›, belinizde idam ipleri, s›rt›n›zda dara¤açlar› vilayet vilayet dolaflt›n›z. Ali'ye çatt›n›z, Veli'yi bast›n›z, Ahmed'i kaz›d›n›z, Mehmed'i kavurdunuz, befl senedir her tarafta kargalara insan leflinden ziyafet çektiniz.
Dul annelerin haylaz çocuklar› vard›r? Sand›klar› k›rarlar, paralar› çalarlar, bohçalar› afl›r›p tefeciye satarlar ve sonra korkup sokak sokak kaçarlar... Galiba foyan›z meydana ç›kt›. Yakan›z ele geçecek: Ziyankâr evlatlar nereye? Vurdular, k›rd›lar, yakt›lar, y›kt›lar, ast›lar, kestiler, k›zd›lar, kavurdular; nihayet leflimizi meydanlara sererek y›lan gibi kaçt›lar. Memlekete düflmanlar› sokarak üstümüzden aflt›lar. Eli sopal›, beli palal›, gözü kapal› paflalar damdan dama nereye? O zamanlar kalemler k›r›k, gözler yumuk, boyunlar e¤ri, a¤›zlar kilitliydi. Gel diyordunuz, halk karn›n› yerde sürüye
Bab-› Ali bask›n›
58
Haziran-Temmuz 2009
Enver
Cemal
Muhalif mi? Al afla¤›. Muharrir mi? Vur bafl›na... Türk mü? Sür ölüme... Rum mu? ‹ste paras›n›... Ermeni mi? Kes kafas›n›... Arap m›? Çek ipe... Kad›n m›? Gönder eve... Haydut mu? Buyurun köfleye... Külhanbeyi mi? Gelsin yan›ma... Yahudi mi? Sor fikrini... Kalan kimseye at sopay›... Paralar› koy cebine... ‹flte sizin program›n›z bu! Palalarla sopalarla ifle girifltiniz; sürülerle insanlar› da¤ bafllar›na götürüp sat›rlardan geçirdiniz; babalar›, evlatlar› yoktan yere harcayarak Anadolu içerisinde dul kad›ndan, yoksul yetimden baflkas›n› b›rakmad›n›z. Ne oluyordunuz? Bu kanl› iflgüzarl›klar, bu canavar ak›n›, bu fitne ve fesat siyaseti ne fayda verecekti? Ne kazanacakt›k? Dünyay› m› alacakt›k, M›s›r'a sultan m› olacak, Hind'e flah m› gidecektik? Sizin sadrazaml›kla, seraskerlikle, nâz›rl›kla gözleriniz doymam›flt›, a padiflah heveslileri... fiam'da, Halep'te az daha nam›n›za hutbe okutup, isminize sikke kestirecektiniz. Yenilik sizde, kahramanl›k sizde, avurt zavurt sizde, caka tav›r hepsi sizdeydi. fiimdi böyle sinsi sansar gibi tavandan tavana nereye? Evet, nereye gidiyorlar? Mahalle kahvesinden bir ad›mda sadarete, meyhaneye iskemlesinden bir bas›flta nezarete, tulumbac› ko¤uflundan bir hamlede valili¤e eren bu türediler: nereye gidiyorlar?
Halk sokaklarda pösteki kemirirken, onlar konaklarda ebabil beyni yediler, kufl sütü içtiler. Anam›za sövdüler, babam›z› dövdüler, t›rnaklar›m›z› söktüler. ‹flte milleti art›k büsbütün öldürdüklerinden emin olsunlar. Zira damarlar›m›zda bir damla kan, kollar›m›zda bir zerre kuvvet kalm›fl olsayd› yakalar›na yap›fl›r, öcümüzü al›rd›k. Halbuki kollar›n› sallaya sallaya yüzümüze tüküre tüküre gittiler!... Aflk olsun, at da size yarafl›r, meydan da!.. Bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra bir gün olur yine gelirsiniz. Eteklerinizi öptürüp ci¤erlerimizi söndürürsünüz.
Kasalar›na alt›n doldurdular, bizim ceplerimize ka¤›t t›kt›lar.
Biz size "K›rk kat›r m›, k›rk sat›r m›?" diye sormad›k. Yar›n sizin bize: Ölümlerden ölüm be¤en" demek art›k hakk›n›zd›r.
Halk sersefil cami avlular›nda yatarken çiftlikler ald›lar, kâflâneler yapt›lar. Açl›ktan ölenlerin lokmas›n› a¤z›ndan çalarak haspalara ziyafet çektiler. Susuzluktan kavrulanlar›n testisini afl›r›p havuzlar›n› doldurdular...
Lây›¤›m›z olan paflalar! Topumuzun kellesini kesmeden nereye?"
Kendileri kürklere büründüler, milletin derisini soydular.
Talat
Muhalif mi? Al afla¤›. Muharrir mi? Vur bafl›na... Türk mü? Sür ölüme... Rum mu? ‹ste paras›n›... Ermeni mi? Kes kafas›n›... Arap m›? Çek ipe... Kad›n m›? Gönder eve... Haydut mu? Buyurun köfleye... Külhanbeyi mi? Gelsin yan›ma... Yahudi mi? Sor fikrini... Kalan kimseye at sopay›... Paralar› koy cebine... ‹flte sizin program›n›z bu!
Haziran-Temmuz 2009
GEZG‹N
59
Elif Y›lmaz elifyilmaz04@yahoo.com
MAKEDONYA ZDRAVO (MERHABA) TAR‹H‹... Bölgede, bilinen ilk hâkimiyeti, M.Ö. 725'lerde Argead Hanedan›ndan, Birinci Perdikas kurdu. Makedonya Krall›¤›n› kuran bu hanedan, Yunan as›ll› de¤ildir. Krall›k S›rbistan ve Trakya'da geniflledi. Bölge, M.Ö. 513'ten 479'a kadar Perslerin iflgalinde kald›. Perslerin çekilmesiyle Makedonya Krall›¤›n›n baflflehri Pella oldu. Kral ‹kinci Amiktas, Üçüncü Fredikas, ‹kinci ‹skender devrindeki hanedanl›k kavgalar›nda, kuzeyden Balkan kavimlerinin istilas›na u¤rad›. M.Ö. 359'da ‹kinci Filip'in kral olmas›yla, devletin otoritesi kuvvetlendi. Hanedan kavgas›na son verilip, istilac›lar ç›kart›ld›. S›n›rlar geniflletildi. ‹kinci Filip'ten sonra yerine Büyük ‹skender (M.Ö. 334-323) kral oldu. Büyük ‹skender, Yunanistan, ‹ran, Anadolu, Suriye ve M›s›r'› al›p, Türkistan ve Hindistan'a girdi. Büyük ‹skender, kazand›¤› savafllar sonunda ahlaks›zl›klarda az›t›p, 33 yafl›nda sefaletle ölünce, M.Ö. 323'te Dördüncü ‹skender kral oldu. Onu Büyük ‹skender'in kumandanlar›ndan Antigonos
Kiklons öldürerek, Makedonya krall›¤›na geçti. Antigonos Makedonya'da yeni hanedan›n kurucusudur. Romal›lar›n bölgeye hakim olmas›na, Makedonya Krall›¤› karfl› koymuflsa da, M.Ö. 172-168 y›llar› aras›nda üçüncü sefer sonunda yenildiler. Makedonya Roma ‹mparatorlu¤unun bir eyaleti haline getirildi. Avrupa'daki kavimler göçü esnas›nda ve sonras›nda s›k s›k istilaya u¤rayan Makedonya, MS. 6. yy.da Slavlaflmaya bafllad›.Dokuzuncu ve onuncu yüzy›llarda Bulgarlar bölgede kuvvet kazand›. Dördüncü Haçl› Seferinde 1204-1224 y›llar› aras›nda Makedonya'da Latin Krall›¤› kuruldu. 1230larda Bulgarlar›n, 1280de de S›rplar›n hâkimiyetine geçti. Osmanl› Devleti, Anadolu'da kurulup, adalet üzere idare edilmesi sayesinde k›sa zamanda geniflleyip, 14. yüzy›lda Avrupa k›tas›na da hâkim olmaya bafllad›. Osman Bey devrinde, Makedonya'ya ilk Osmanl› ak›n› 1324 y›l›nda yap›ld›. Osmanl› Sultanlar›ndan Birinci Murat Han devrinde, 26 Eylül 1371 Cirmen Zaferiyle Türklere Makedonya'n›n kap›lar› aç›larak, Balkanlardaki mukavemet k›r›ld›.
60
Haziran-Temmuz 2009
TAfiKÖPRÜ...
DAVUTPAfiA HAMAMI...
Üstlerinde ad›mlar›m› att›¤›m, ak›p giden Vardar nehrinin süzüldü¤ü Taflköprü. Tam ortalar›nda durup iki taraf›n› da sevdi¤im köprüler. ‹ki ayr› Vatan› tek vücut haline getiren Taflköprü...
Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde Üsküp'ten söz ederken; burada 1 kale, 45'i cuma camii olmak üzere 120 mescid, 2 medrese, 9 dârü'l-kurrâ, 70 mektep, 20 tekke, 110 çeflme, 7 kervansaray, 2150 dükkan› bulunan bir çarfl›, 1 bedesten, 1 köprü, hanlar ve hamamlar›n bulundu¤unu bildirir.
Narin bir gelin gibi süzülen Vardar Nehri ve Vardar Taflköprüsü fiehrin iki yakas› Bir yakas› Eski Üsküp Bir yakas› yeni Üsküp...
Osmanl›’dan bir yap› Makedonya uza¤›m›zda de¤il. Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun hakimiyeti alt›nda kalm›fl Makedonya, tarihi ve do¤al güzellikleriyle sizi bekliyor. Üsküp, Kalkandelen, Gostivar, Ohri, Manast›r, Pirifltine... Birbirinden güzel kentleri, tafl köprülerin alt›ndan k›vr›la k›vr›la akan nehirleri, yeflilin farkl› tonlar›na bürünmüfl da¤lar›, bereketli ovalar› ve Türkiye hasretiyle yan›p tutuflan güler yüzlü insanlar›yla Balkanlar, boydan boya zilmeyi hak ediyor. Makedonya'n›n sayfiye kenti Ohri. Kent ad›n› ald›¤› gölün k›y›s›nda, tarihi eserleri, kumsallar›, zarif ku¤ular› ile görülmeye de¤er... Üsküp'ü fetheden Yi¤it Mehmet Pafla döneminde yap›lan Üsküp çarfl›s›, bizlere hiç yabanc› gelmedi.
Yahya Kemal'siz bir Üsküp düflünülemez... Kaybolan fiehir ÜSKÜP Üsküp ki Y›ld›r›m Beyaz›d Han diyâr›d›r Evlad-› Fatihân'a onun yâdigâr›d›r. Firûze kubbelerle yaln›z bizim flehrimizdi o; Yaln›z bizimdi, çehre ve rûhiyla biz'di o. Üsküp ki fiar da¤'›nda devâm›yd› Bursa'n›n. Bir lâle bahçesiydi dökülmüfl temiz kan›n. Yahya Kemal
Üsküp Çarfl›s›
Bizden bir yerdi evet Üsküp, gerçekten bizden bir yerdi, sevdik ve iyi a¤›rland›k sizi de bekleriz...:)
K›z›l Kule
Haziran-Temmuz 2009
PS‹KOLOJ‹
61
Mehmet Erdem Gürhan m.erdemgurhan@gmail.com
fiUURALTI BESLENME YILLARI OKUL ÖNCES‹ DÖNEM ‹nsan yaflam›nda alt›n y›llar olarak tan›mlanan 'okul öncesi dönem' kuflkusuz en çok ihmal edilen dönemlerin bafl›nda gelmektedir. Bu y›llarda çocuk farkl› ihtiyaçlar›n› farkl› flekillerde ifade etmekte ancak onunla ayn› dili konuflmay› bilmeyen ebeveyn ya da çevresi taraf›ndan anlafl›lamamaktad›r. Çocuk üzerine araflt›rmalar›n› yo¤unlaflt›ran bilim adamlar›n›n en çok üzerinde durduklar› durum bu alt›n tepsi içinde sunulmufl y›llar›n ebeveynler taraf›ndan '›skalanmamas› gereken y›llar' oldu¤u mevzusudur. Okul öncesi dönem son y›llarda oluflmaya bafllayan bir fluurla ebeveynlerin dünyalar›nda önemli bir yer tutmaya bafllam›flt›r. Bunun yans›mas› olarak anaokullar›n›n ö¤renci a¤› geniflleme göstermifltir. Çocu¤unu anaokuluna bin bir zorluklar içinde gönderen ebeveyn görevini eksiksiz(!) yapm›fl olman›n mutlulu¤u içindedir. Bunun okul öncesi dönem çocu¤una çok önemli katk›lar sa¤lad›¤› muhakkakt›r.
Güven duygusunun çocukta oluflmas›n› sa¤layan en önemli faktörlerden biri anne ve baban›n davran›fllar›nda tutarl› olmalar›d›r. Söylemlerde ve davran›fllarda tutarl›l›k çocukta bir denge oluflturur ve çocuk neyi yap›p neyi yapmamas› gerekti¤ini bilir. Belirsizlik durumlar› bu y›llarda çocuklar› zedeler. Ancak bu durum çocuklar›n o yafllardaki rol modelleri olan anne ve babalar›n›n eflsiz de¤erlerini azaltmamaktad›r. Anaokullar›na gitmeye bafllad›ktan sonra t›rnak yeme, alt ›slatma, ani h›rç›nl›klar, okula gitmek istememe gibi davran›fl bozukluklar›n›n ortaya ç›kmas› ebeveyn tutumlar›n›n ve aile içi iliflkilerin bir yans›mas› olarak düflünülmektedir. T›rnak yeme ve alt ›slatma gibi biyolojik oldu¤u san›lan problemlerin temelinde sevgi ve ilgi eksikli¤i oldu¤unu gösteren çok say›da vaka mevcuttur. Ebeveynlerin bu noktada çocuklar›n› kiflisel ve ruhsal aç›dan nas›l beslemeleri gerekti¤ini çok iyi bilmesi ve att›¤› her ad›m› bilinçli atmas› meselenin nirengi noktas›n› oluflturmaktad›r. Zira bu dönemde çocuklar›n fluuralt›n›n önemli ölçüde beslendi¤i dönemdir. Bu dönemde gösterilecek en ufak ihmallerin t›pk› çemberin merkezinde oluflan ufak sapmalar›n çevre aç›da genifl falsolara sebebiyet vermesi gibi büyük ihmallere kap› aralayaca¤› unutulmamal›d›r. Çocuklar›n ihtiyaçlar› çok çeflitlilik gösterse de ve bununla ilgili farkl› yorumlar ortaya konsa da okul öncesi dönem çocuklar›n›n temel ihtiyaçlar› konusunda araflt›rmac›lar baz› noktalarda hemfikirdir. Bu ihtiyaçlar iyi bak›m ve beslenme, güven, sevgi- flefkat, hareket ve oyun ihtiyac›, yetiflkin deste¤i ve gelifltirici ortam fleklinde belirtilebilir.
62
Haziran-Temmuz 2009
‹Y‹ BAKIM VE BESLENME Okul öncesi dönem çocu¤u hareketli, yerinde duramayan ve sürekli enerji boflaltan bir davran›fl sergiler. Bu enerji ve dinamikli¤i, sa¤l›kl› beslenme ve bak›mla desteklenmelidir. Bak›m ve beslenmesi noktas›nda ebeveyninin çabas› çocukta kabul edilmifl olma duygusunu pekifltirir. Bak›m ve beslenme özellikle çocuk- anne ba¤›n›n kuvvetlenmesinde önemlidir. Çünkü bu y›llarda dokunmak çocuk için çok önemli manalar ifade etmekte bu iyi bak›m ve beslenme buna imkân vermektedir. Ebeveyn okul öncesi dönemi fluuralt› beslenme dönemi olarak görmelidir. Bu bak›fl çocukta oluflmas› istenen karakterli ve iradeli duruflun oluflmas›na yönelik anne babaya fikir verecektir. Asl›nda bak›m ve beslenme ile karakter e¤itimi aras›nda s›k› bir iliflki bulunmaktad›r. Mesela bu dönemde çocu¤un her istedi¤i yiyece¤i almak flüphesiz onu iyi ve sa¤l›kl› beslemek de¤ildir. ‹htiyaçlar›na dur demesini sa¤lamak her istedi¤i yiyece¤i çocu¤un önüne koymak onun gelecekte doymak bilmeyen ve dolay›s›yla aç insanlar›n halinden anlamayan donuk bir karakter olmas›na neden olma ihtimali bulunmaktad›r. Bilim adamlar›n›n çocuklar üzerinde yapm›fl olduklar› 'lokum testi' olarak bilinen araflt›rma bu konuda bize önemli fikirler vermektedir. Lokum testinde Amerikal› bilim adamlar› iki çocu¤a 'e¤er 20 dakika beklerlerse iki lokum yiyebileceklerini, beklemek istemezlerse sadece bir lokum yiyebileceklerini' söylerler. Farkl› denekler üzerinde yap›lan bu deneyde baz›lar› beklemeyi ve iki lokum yemeyi, baz›lar› da bir lokumda olsa hemen yemeyi tercih eder. Yap›lan boylamsal araflt›rma sebebiyle bu çocuklar›n dosyalar› y›llarca saklan›r ve sonunda flafl›rt›c› sonuçlar ortaya ç›kar. Beklemeyi tercih ederek iki lokum alan çocuklar›n, beklemeden bir lokum alan çocuklara göre daha baflar›l› ve istikrarl› bir yaflamlar› oldu¤u görülmüfltür. Bu test beslenme ile karakter e¤itiminin bir bütünlük oluflturdu¤unu göstermektedir. Ebeveynlerin bak›m ve beslenmeye önem vermeleri gereklili¤i ortadad›r ve genelde de ebeveynlerin çocuklar› ile ilgili en baflar›l› olduklar› husus onlar›n sa¤l›kl› ve iyi beslenmeleridir. Ne var ki ebeveynler çocuklar›n›n bedensel sa¤l›klar›na verdikleri önem kadar onlar›n ruh sa¤l›klar›na da önem vermifl olsalard› flu anda gelece¤e daha umutla bakma imkân›na sahip olabilirdik.
hayatta karfl›laflaca¤› olumlu olumsuz durumlara verece¤i tepkiyi etkileyecektir. Güven olmadan çocu¤un keflfetmeye, denemeye, duygular›n› ifade etmeye ve insanlarla iliflkiler kurmaya cesaret edemeyece¤i bilinmelidir. Güven duygusunun çocukta oluflmas›n› sa¤layan en önemli faktörlerden biri anne ve baban›n davran›fllar›nda tutarl› olmalar›d›r. Söylemlerde ve davran›fllarda tutarl›l›k çocukta bir denge oluflturur ve çocuk neyi yap›p neyi yapmamas› gerekti¤ini bilir. Belirsizlik durumlar› bu y›llarda çocuklar› zedeler. Duygu durum bozuklu¤u gibi birçok psikolojik rahats›zl›¤›n sebepleri aras›nda nas›l düflünmesi ve davranmas› gerekti¤i konusunda yaflan›lan karmaflan›n etkisi bulunmaktad›r. Genellikle tohumu okul öncesi dönemde at›lm›fl bu sorunlar onlar için yaflam› gerçekten kendileri baflkalar› için çekilmez hale getirmektedir. Bir durumda annenin farkl› baban›n farkl› davranmas› ve çocu¤un kendisini taraf tutma konumunda bulmas› genellikle de 'çifte açmaz' dedi¤imiz durumlara yol açmaktad›r. Çocu¤a karfl› koflulsuz sevgi göstermek, yafl›na uygun flekilde din duygusu kazand›rmak, düzenli bak›m ve ilgi, tutarl› ve kararl› davran›fllar çocukta güven duygusunun oluflmas›n› sa¤layacak davran›fllard›r.
GÜVEN
SEVG‹ VE fiEFKAT
Çocuk yaflama ad›m att›¤› bu ilk y›llarda dünyay› ebeveynleri arac›l›¤› ile alg›lar. Kendisini gerçekten seven ve onu korkularla büyütmeyen ebeveynleri arac›l›¤› ile çevresine karfl› güven duygusu oluflur. Bu dönemde oluflacak güven duygusu gelecek yaflam›nda onun insanlar aras› iliflkilerini,
Her ebeveyn çocuklar›na karfl› neredeyse mutlak sevgi ve flefkat besler. Çocuk ebeveyninden tutarl› ve karfl›l›ks›z sevgi bekler. Bu onun di¤er insanlara karfl› olan bak›fl›na gelecekte tesir eder. Ebeveynlerin sevgilerini tehdit unsuru olarak kullanmadan gösterdikleri sevgi, sayg› çocuklarda
Çocu¤unu anaokuluna bin bir zorluklar içinde gönderen ebeveyn görevini eksiksiz(!) yapm›fl olman›n mutlulu¤u içindedir. Bunun okul öncesi dönem çocu¤una çok önemli katk›lar sa¤lad›¤› muhakkakt›r. Ancak bu durum çocuklar›n o yafllardaki rol modelleri olan anne ve babalar›n›n eflsiz de¤erlerini azaltmamaktad›r. Anaokullar›na gitmeye bafllad›ktan sonra t›rnak yeme, alt ›slatma, ani h›rç›nl›klar, okula gitmek istememe gibi davran›fl bozukluklar›n›n ortaya ç›kmas› ebeveyn tutumlar›n›n ve aile içi iliflkilerin bir yans›mas› olarak düflünülmektedir.
Haziran-Temmuz 2009
di¤er insanlara ve çevresindeki her fleye güzel yönden bakmalar›n› sa¤layacakt›r. Sevgi ve flefkat disiplinli olmaya engel olmamal›d›r. Bu y›llarda özellikle çocukla daha uzun süre birlikte olan anneler, flefkati disiplinle kar›flt›rmamal›d›rlar. Çocuklardaki davran›fl bozukluklar›n›n annelerin flefkat duygular›n›n bask›n gelmesinden kaynaklanma ihtimali söz konusudur. Tuvalet al›flkanl›¤›, yemek yeme al›flkanl›¤›, uyku al›flkanl›¤› ve ayr› yatma gibi davran›fllar, annelerin flefkat duygusunun galebe çalmas›yla disiplinli ve tutarl› flekilde takip edilmedi¤i için uzun dönemde ailenin önüne sorun olarak ç›kmaktad›r. Önemli olan ailenin sevgi ve flefkati dengeli yans›tmas›d›r. HAREKET VE OYUN Çocuklar›n geliflimleri için en önemli ihtiyaçlardan birisi de hareket etme ihtiyac›d›r. Çocu¤un enerjisini boflaltaca¤› imkânlar verilmesi sa¤l›kl› bireylerin oluflmas›nda etkili olacakt›r. Daha az hareket eden çocuklar genelde uslu kabul edilen ve çevreleri taraf›ndan sevilen farkl› alanlardaki sorunlar›n tetikleyicisi olmaktad›r. Çocuklar›n hareket hakk›n› elinden almadan onlara verilecek en güzel imkân, ev içi ya da d›fl›nda belirlenmifl uygun
63
arar. Bu destek ona koltuk de¤ne¤i olmak anlam›nda de¤il ona daha güvenli ad›m atmay› ö¤retme anlam›ndad›r. Aksi takdirde gelecekte arkas›nda bir yetiflkin deste¤i olmadan ad›m atamayan ba¤›ml› kiflilikler ortaya ç›kacakt›r. Bu duygunun olumlu flekilde oluflmas› çocuklar›n 'anlafl›lmas› ve kabul edilmesinin' bir neticesi olacakt›r. GEL‹fiT‹R‹C‹ ORTAM Araflt›rmalar 0- 6 yafl dönemini çocuklar›n dil, resim, müzik, sanat gibi yeteneklerinin geliflmesinde en kritik y›llar oldu¤unu göstermektedir. Bu araflt›rma sonuçlar› okul öncesi dönem çocu¤unun yetenek ve zekâs›n›n körelmeden varolan potansiyelini a盤a ç›karma ad›na gelifltirici e¤itsel imkânlar›n sa¤lanmas›n›n önemini ortaya koymaktad›r. Gelifltirici bir ortam› her ebeveyn imkân dâhilinde sa¤lamal›d›r. Bu özellikle ev içinde ucuz ve basit yöntemlerle sa¤lanabilir. Bu konuda okul öncesi e¤itim kurumlar›ndan da yararlan›lmal›d›r. Okul öncesi e¤itim kurumlar›n›n( anaokullar›), verdikleri e¤itim içeri¤inin zengin ve pedagojik olmas›, ö¤retmenlerinin çocuk e¤itimi konusunda uzman kifliler olmas› ve kullan›lan e¤itim materyallerinin çocu¤un yeteneklerini gelifltirme f›rsat› vermesi kofluluyla çocuklar› gelifltirici bir rol üstlenecekleri söylenebilir. SONUÇ Okul öncesi dönem yaflam›n en kritik y›llar›d›r. 0- 6 yafl aras› okul öncesi dedi¤imiz dönem çocu¤un okula ad›m atmadan önce adeta az›¤›n›n haz›rland›¤› bir dönemdir. ‹nsan sürekli bir de¤iflim içindedir. ''‹nsan 7'sinde ne ise 70'inde de odur'' atasözü e¤itimciler taraf›ndan ne kadar elefltirilse de do¤rusu bu sözün anlam› üzerinde düflünmek gerekmektedir. Hayat için temel zihinsel, duygusal ve fiziksel kazan›mlar›n büyük ölçüde haz›r hale getirildi¤i dönemin bu y›llar oldu¤u unutulmamal›d›r.
alanlarda özgürlüklerini k›s›tlamadan oynamalar›na imkân vermektir. Evde odalar›n duvarlar›n› boya kalemleriyle karalayan bir çocu¤a tüm boyalar› elinden al›narak verilecek tepki yerine, onun boyama iste¤ini köreltmeyecek flekilde bir odan›n bir duvar›na ve de duvar k⤛d› yap›flt›rarak oray› karalamas›na imkân vermek en e¤itsel yöntemdir. Bu örnekte oldu¤u gibi çocu¤un hareket ihtiyac› engellenmemeli ama adeta bir baraj›n kanallar›n›n oluflturulmas› gibi akmas› gereken yöne do¤ru kanalize edilmelidir. Engellemelerin olumsuz davran›fl› yok etmeyece¤i sadece flekil de¤ifltirmesine neden olaca¤› unutulmamal›d›r.
0- 6 yafl döneminde taklit etme davran›fl›n›n üst düzeyde oldu¤u düflünüldü¤ünde çocuk ebeveyninin meselelere karfl› tutum ve davran›fllar›n› kopya edecektir. Temsil etti¤imiz davran›fllar›m›zla ya çocuklar›m›z›n saf, berrak zihinlerinde kara lekeler oluflturup onlar›n bak›fllar›na bulan›kl›k verece¤iz ya da yüksek bir fluur ve bak›flla onlar› yetifltirerek geleceklerini sebepler dairesi içerisinde aç›k ve net görmelerine zemin haz›rlayaca¤›z. Seçenekler ebeveynlere alt›n bir tepside verilmifltir. Hz. Peygamber' in f›trat üzerine söylemifl olduklar›, çocuklar›n de¤iflime ne kadar aç›k olduklar›n› göstermesi aç›s›ndan bilinmelidir: 'Her çocu¤u, annesi f›trat üzere dünyaya getirir. Onun bu hali, konuflma ça¤›na kadar devam eder. Sonra ebeveyni onu, H›ristiyan, Yahudi, Mecusi (ateflperest) veya müflrik yapar. E¤er anne babas› Müslüman iseler, çocuk da Müslüman olur.'
YET‹fiK‹N DESTE⁄‹ Çocuk için rol model anne ve babad›r. Anne ve baban›n birlikte eflsiz rolleri olmas›n›n yan›nda araflt›rmalar erkek çocu¤un rol modelinin baba, k›z çocu¤un rol modelinin anne oldu¤unu göstermektedir. Özgüven problemlerinin alt yap›s›nda yetiflkin deste¤inden mahrum kalma görülmektedir. Çocuk okul öncesi dönemde bireyselli¤ini kazanmaya yönelik ad›m atarken bir yandan da arkas›nda ebeveyninin deste¤ini
YARARLANILAN KAYNAKLAR * Ay, M. Emin; Çocuklar›m›za Allah'› Nas›l Anlatal›m, ‹stanbul, 23. Bask›, 2007. * Ayla, Oktay; Yaflam›n Sihirli Y›llar›, Epsilon Yay›nlar›, ‹stanbul, 5. Bas›m, 2004. * Yavuzer, Haluk; Çocuk E¤itimi El Kitab›, Remzi Kitabevi, ‹stanbul, 22. Bas›m, 2007.
64
Haziran-Temmuz 2009
ÇEVRE
Ümran Turan Atefl umranturanates@hotmail.com
SU MEDEN‹YETT‹R Dünya üzerindeki su kullan›c›lar›, karar vericileri, kamu ve özel sektör yöneticileri, uzmanlar; yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde su ile ilgili görev yapan kiflilerin, ortak karar› flu oldu .''Su, insanl›k için bu yüzy›l›n önceliklerinden biridir.'' Dilimizde, ''Su ile gelen medeniyet''diye hofl bir ifade vard›r. Araflt›rd›kça manas› geniflleyen, hazine gibi de¤erli bir ifade. Suyun hayat için gereklili¤ini, temizlik, sa¤l›k, ekonomi, sanat, yenilik; aç›kças›, yaflama dair güzel ne varsa sudan geçti¤ini belirten, suyun medeniyet oldu¤unu vurgulayan bir ifade... Geçti¤imiz ay, medeniyetler befli¤i ‹stanbul'da, 5.Dünya Su Formu yap›ld›. Herhalde, bu oluflum için ‹stanbul'dan daha güzel bir merkez seçilemezdi. 192 ülkeden 35 bin kifli, kat›l›mc› olarak yer ald›. Kat›l›mc›lar aras›nda ki devlet baflkanlar›, yerel yöneticiler, siyasi otoriteler, bilim adamlar›, sektör temsilcileri; su ve dünya yaflam› konusunda duyarl›l›klar›n› ve fikirlerini paylaflt›lar. Üç y›lda bir yap›lan bu formun, dünyan›n gidiflat› için hay›rl› olaca¤›na inan›yorum. ‹leri ki dönemlerde bu tür oluflumlarda; dünyan›n sadece sorunlar›n›n de¤il, çözümler üretilip, sürdürülebilirli¤inin paylafl›ld›¤› ortamlar olmas›n› diliyorum. Su formuna ev sahipli¤i yapan ülkemizin yetkilileri, ''Su ‹çin Farkl›l›klar›n Birlefltirilmesi'' temas› ad› alt›nda su
meselesini ele almak istediler. Bu flekilde, pek çok sektörleri ve bölgeleri bir araya toplayarak, suyun çok yönlü incelenmesi hedeflenmiflti. Dünya üzerindeki su kullan›c›lar›, karar vericileri, kamu ve özel sektör yöneticileri, uzmanlar; yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde su ile ilgili görev yapan kiflilerin, ortak karar› flu oldu .''Su, insanl›k için bu yüzy›l›n önceliklerinden biridir.'' Su, insan hayat› ve do¤al hayat›n devaml›l›¤› için, vazgeçilmez bir unsurdur. ‹nsan vücudunda 36-48 lt su bulunur. Bir insan, yemek yemeden 6 hafta yaflayabilirken, su içmeden ancak 1 hafta yaflayabilir. Dünyam›z›n %70'i sudur. Bu suyun sadece %0,3'ü içilebiliyor ve kullan›labiliyor. Bu da demek oluyor ki dünya nüfusundaki art›fl ve göçler, kontrolsüz ve sa¤l›ks›z flehirleflme, ticari e¤ilimlerdeki de¤ifliklikler, küresel ›s›nmayla meydana gelen ya¤›fl azl›¤› ve kurakl›klar, su havzalar›ndaki kirlilik karfl›s›nda su konusu, farkl› bir bak›fl aç›s›yla yeniden ele al›nmal› ve kararl› çözümler oluflturulmal›d›r. Su konusu yerel bir problem olmaktan ç›k›p, küresel bir boyut
Haziran-Temmuz 2009
65
yüzümüzü güldürecek bir proje yap›ld›. Karadeniz'in dikey dalgalar›ndan elektrik üretiliyor. Bu bölgede yaflayan vatandafllar›m›z, 5KW/sa'lik elektrikten haneleri ayd›nlatabilecek ve enerji ihtiyaçlar›n› karfl›layabilecekler. Ayr›ca bu vatandafllar›m›z. ‹htiyaç fazlas› elektri¤i de devlete satabilecekler.
kazanm›flt›r. Çözümler de küresel boyutta olmal›d›r. Ülkeler aras› su politikas› ifadesi, geçen yüzy›lda kal›p; insanl›k ve do¤al hayat için ne önlemler almal›y›z fleklinde devam etmelidir. ‹stanbul'da Su Formu devam ederken, bu formun yap›lmas›na karfl›t bir duruflu olan''Suyun Ticarileflmesine Hay›r Platformu'' da di¤er taraftan çal›flmalar sürdürdü. Buna karfl›l›k Çevre Bakan› Veysel Ero¤lu,''Su formunun temel maksad›, suyun ticarileflmesi de¤il bilakis canl›lar›n temiz, sa¤l›kl› ve kaliteli suya eriflmesidir.''aç›klamas›nda bulundu. ‹nsano¤lu, iklim de¤ifliklikleri ve küresel ›s›nma gerçe¤inden sonra dünyam›z da, suyun s›n›rs›z bir kaynak olmad›¤› gerçe¤iyle yüzleflmelidir. Türk insan› da yurdumuzun su kaynaklar› bak›m›ndan zengin oldu¤u olgusunu zihninden ç›karmal›d›r. Çünkü ne dünyam›z ne de ülkemiz, bilindi¤inin aksine kullan›labilir ve içilebilir su aç›s›ndan hiç de zengin say›lamaz. Dünyan›n bir taraf›nda insanlar, suyu gere¤inden fazla tüketirken, Orta Asya ve Afrika ülkeleri gün geçtikçe kuraklaflmaktad›r. Kenya Baflkan› da ülkesinin durumunu anlat›rken, insanlar gözyafllar›n› tutamam›fllard›r. Dünya genelinde, insanlar su ve tüketimi hakk›nda e¤itilmelidir. Sahip olunan su kaynaklar› kadar bu kaynaklar›n sürdürebilirlili¤i, uygun kullan›lmas›n›n da önemi vurgulanmaktad›r. Küresel ›s›nmay› art›r›c›, sera etkisi oluflturan etkenlerin karfl›s›nda, ortak mücadeleye ciddi hassasiyet gösterilmelidir. Su havzalar›nda yap›laflma kesinlikle engellenmelidir. Bölgemizde tabi içme suyu rezervimiz Sapanca Gölü ve Ömerli Baraj›, hem biyolojik hem de kimyasal olarak kirletilmifltir. Bu hususta acil önlemler al›nmal›d›r. ‹klim De¤ifliklikleri nedeniyle ya¤›fllar azalmaya bafllam›flt›r. Tar›mda yap›lan bilinçsiz ve kontrolsüz sulamalarda yeralt›ndan da su çekilmektedir. Bu durum yer alt› su kaynaklar›m›z da tehlikeye sokmaktad›r. ‹htiyaç fazlas› sular, özellikle enerji üretmek üzere barajlarda depolanmaktad›r. Hem suyun do¤al ak›fl›n› engellememek hem de enerji elde ederken a盤a ç›kan, çevreye zarar veren yan ürünleri ortadan kald›rmak için su depolama yöntemleri en aza indirilmelidir. Sudan elde edilecek enerjilerde tabi yöntemler tercih edilmelidir. Bu aç›dan, yak›n zaman da
Çarp›k kentleflme engellenmeli ve yerleflim yerleri kontrollü ve sa¤l›kl› alt yap›ya kavuflturulmal›d›r. Kentsel dönüflüm projelerinde, tampon bölgeler tespit edilip, kapal› su sistemleri oluflturulmal›. Kullan›m sular› dönüflüme tabi tutulmal›d›r. Bu sistem içinde su ar›t›larak, tekrar tekrar kullan›labilir. ‹çme suyu kalitesindeki su ile çamafl›r y›kanmas›, bahçe sulanmas› veya araba y›kanmas› gibi kabul edilemez bir israf önlenmifl olur. Yap›lanmalar, parsel üzerinden de¤il de ada üzerinden yap›l›rsa bu sistemler yayg›nlaflt›r›labilir, ayr›ca alt yap› problemleri de engellenmifl olur. Avrupa ülkelerinde oldu¤u gibi at›k yakma üniteleriyle merkezi ›s›tma sistemleri oluflturulabilinir. ‹lk aflamada bu tesislerin kurulmas› pahal› gibi görülse de zaman içinde sa¤lad›¤› hizmet ile kendini tolare edecektir. Suyun ticari boyutuna da de¤inmek istiyorum. Su, hava gibi canl›l›¤›n devam› için temel bir ihtiyaç. Devletin de vatandafl›na sa¤l›kl› su temini asli vazifesi. Her insan›n kaliteli bir yaflam sürdürebilmesi için harcayabilece¤i su miktar› belli bir miktard›r. Bu miktar ile lüks tüketimde harcanan su bedeli ayn› olmamal›d›r. Devlet hayat›n sürdürebilirli¤i için harcanan sudan bedel almamal›d›r. Suyu fazla tüketmenin cayd›r›c›l›¤›, bunun yan›nda ihtiyac› kadar tüketimin de teflvik edilmesi, gerekmektedir. Aksi takdirde kifliler ekonomik seviyelerine göre suya sahip olma ve kullanma hakk› e¤ilimi gösterirler. Oysaki suyun yegâne sahibi Yaradan'd›r ve tüm canl›lar›n ortak kullan›m›na sunmufltur. ‹nsanlar›n her birinin sosyal sorumluluk almas› gerekti¤i bir dönemdeyiz. Gelecek nesillere yaflana bilir bir dünya b›rakmak için mümkün mertebe gayret göstermeliyiz. Dünyan›n gelece¤ine katk›da bulunmak için birilerinin bir proje bafllatmas›n› beklemeyin. Çevrenizde siz öncülük yapabilirsiniz. En basitinden evinizdeki evsel at›klar› s›n›fland›rabilirsiniz. K⤛t ve türevlerini, plastik ve türevlerini biriktirerek dönüflüme kazand›rabilir hatta satabilirsiniz. Bundan elde edece¤iniz kazançla bir a¤aç dikebilirsiniz. Bu yapt›¤›n›z›n hem size hem çevrenize hem ülkenize hem de insanl›¤a bir yat›r›m oldu¤unu unutmay›n. Hat›rlatmak istedi¤im bir fley daha var. 1 lt' lik pet fliflenin üretilmesi için 3 lt su harcanmakta. Lütfen plastik ürünler kullanmay› azaltal›m ve onlar› do¤adan uzak tutal›m... Sa¤l›cakla kal›n...
Çarp›k kentleflme engellenmeli ve yerleflim yerleri kontrollü ve sa¤l›kl› alt yap›ya kavuflturulmal›d›r. Kentsel dönüflüm projelerinde, tampon bölgeler tespit edilip, kapal› su sistemleri oluflturulmal›. Kullan›m sular› dönüflüme tabi tutulmal›d›r. Bu sistem içinde su ar›t›larak, tekrar tekrar kullan›labilir.
66
Haziran-Temmuz 2009
B‹L‹M - TEKNOLOJ‹
Recep ‹biloglu recep.ibiloglu@ibb.gov.tr
De¤erli Okurlar›m›z; Bu say›m›zda "IR imaging", "IR Thermography" yani k›z›lötesi görüntüleme veya k›z›lötesi s›cakl›k takibi konusunu ele alaca¤›m. Konuya biraz daha genelden bafllayarak detaylara inelim.
K›z›l ötesi nedir? ‹nsanlar›n gözü gökkufla¤›nda bulunan 7 renkten oluflan spektrumu görür. Bu renk cümbüflünün 3 ana; K›rm›z›,Yeflil, Mavi, 3 ara; Sar›, Turuncu , Mor ve 2 tanede ortak; siyah ve beyaz renkleri vard›r. Di¤er renkler bu tonlar›n de¤iflik oranlarda kar›fl›mlar›ndan oluflur. ‹nsan gözünün göremeyip, di¤er hayvanlar›n veya aletler yard›m›yla insanlar›n görebildi¤i renklerde mevcuttur. Bunlarda k›rm›z› ötesi veya mavi ötesi ›fl›k alt›nda toplanm›flt›r. Günümüzde k›z›l ötesi ›fl›¤› hassas olarak alg›layabilen ve ölçümünü yapan, teknik, askeri, sa¤l›k alanlar›nda kullan›lan aletler gelifltirilmifltir. K›z›l ötesi resimleme, ›s› ölçümüde bunlardan birisidir. ‹nsanlar farketmemesine ra¤men vücudumuzdan veya cisimlerde s›cakl›k yay›l›r. Bu s›cakl›k radyasyon halinde ortaya ç›kar ve K›z›l ötesi görüntüleme aletleri bu radyasyonu ölçerek, renk tonuna göre bir resimleme yapar. ‹nsanlar›n görebilece¤i görüntüler oluflturur. ‹nsanlardan, s›cak kanl› canl›lardan ve s›cakl›k yayan cisimlarin s›cakl›¤›na göre bu görüntü de¤iflmekte ve ortamda bulunan so¤uk cisimlerden ay›rt edilebilmektedir. Ayr›ca gözlemin yap›ld›¤› zaman yani gece veya gündüz olmas› görüntüye etki eder. Gündüz birçok cisimden yay›lan s›cakl›k ve k›z›l ötesi ›fl›ndan dolay› görüntü netli¤i bozulur ve takip edilen cisimler hakk›nda bilgi sahibi olmak zorlafl›r. Kullan›m alanlar› nelerdir? Günümüzde bu teknolojiyi birçok alanda kullan›lmakta ve askeri ve güvenlik konular› kullan›m alanlar›n›n bafl›nda
gelmekte. Örne¤in ‹tfaiye birlikleri yang›n esnas›nda dumana ra¤men k›z›l ötesi görüntüleme aletleri ile yang›n bölgesindeki kiflileri, yang›n›n kayna¤›n› tesbit edebiliyorlar. Bir baflka kullan›m alan› ise elektrik devrelerinde çok ›s›nan parçalar› gözlemleyerek olas› yang›n, sigorta atmas› gibi riskleri göz önünde tutarak, gerekli tedbirlerin al›nmas›n› sa¤lar. Ayr›ca binalar›n ›s›tma sistemlerinin gözlemlenmesiyle gerekli izolasyonlar›n yap›laca¤› yerleri belirler ve böyle hem enerji hem de maddi tasarruf sa¤lar. Askeri alanlarda kullan›lan kameralar son derece özel olup bunlar›n yurtd›fl›na ihraç edilmeleri izne tabidir. En çok geliflmifl ülkeler bu tür lens ve görüntüleme tekniklerine sahiptirler. Otomotiv sektörü de k›z›l ötesini kendi ürünlerine adapte ederek geliflimi takip etmektedirler. ‹lk olarak Cadillac marka arabalarda sürücüye geceleri uzak mesafeyi ve kör noktalar› görmesine yard›mc› olacak sistemi yerlefltirerek müflterilerine avantaj sürüfl kolayl›¤› sa¤lam›fl oldu. Bundan baflka k›z›l ötesi görüntüleme araflt›rmalarda, veteriner hekimli¤inde, gece gözlem ifllemlerinde, yanarda¤lar›n incelenmesinde ve saymakla bitiremeyecegimiz birçok alanda kulan›labilmektedir.
Haziran-Temmuz 2009
K›z›l ötesi görüntüleme sistemleri genelde kamera fleklindedir.Günlük hayatta kulland›¤›m›z kameralar genelde CCD veya CMOS sensör tiplerine sahiptir. K›z›l ötesi kamera tiplerinde ise FPA(focal plane arrays) tipi sensör bulunmakta. K›z›l ötesi görüntüleme sistemleride görüntü boyutuna göre fiyatlar›da de¤iflmekte. 160*120 veya 320*240 pixel kameralar kullan›mda olanlard›r ve 640*512 pixel ebatlar›nda olanlar› ise en pahal› olan grubu oluflturur. K›z›l ötesi görüntülemenin pozitif ve negatif yönleri nelerdir? Avantajlar› da flöyle s›ralayabiliriz: • ‹nsan gözünün görme efli¤inin d›fl›ndaki bir alan› görülebilir hale getirmesi • Anl›k hareketleri görüntüleyebilmesi • Cisimlerin de¤iflik durumlar›n› ve dirençlerini gözlemleyebilmesi.
• Dolayl› olarak ekonomik tasarruf sa¤lamas› Sorunlar›n› da flöyle s›ralayabiliriz: • Pahal› olmas› • Yetkili kifliler d›fl›nda kötü amaçl› kullan›lmas› • Cisimleri tespit ederken %100 bir kesinlik sa¤layamamas› Sonuç olarak her teknolojinin kullan›m›nda ki eksiklik, negatif özelliklerine ra¤men teknolojinin geliflimi artt›rarak iyi yönde kullan›m›n› artt›rabiliriz. Yüksek maliyetlerine ra¤men k›z›l ötesi görüntüleme sistemlerinin zaman içinde yapt›¤› görevlerle, sa¤lad›¤› avantaj ve kolayl›klarla bizlere kazanç sa¤layaca¤›n› unutmamal› ve uzun dönem için bu tür aletleri edinerek en az›ndan insanlar›n hayatlar›n› kurtarma, güvenliklerini sa¤lama konular›nda çal›flmalar yap›lmal›. Kaynaklar:1-http://ci.marshfield.wi.us 2-http://news.thomasnet.com 3-berkcakmakci.wordpress.com 4-http://en.wikipedia.org/wiki/Thermal_camera
Web Sayfalar›n›n Aras›nda 1. http://www.kultur.gov.tr Bahar mevsimi geldi ve bununla birlikte yap›lan organizasyonlar, festivaller artt›. Tüm Türkiye genelindeki festivallerden etkinliklerden haber alabilmek için Kültür Bakanl›¤›n›n web sitesine bakarak takviminizi ayarlayabilirsiniz.
4. http://www.sihirlitur.com Gezmeyi, yeni bilgiler ö¤renmeyi, yeni kültürler tan›may› istiyorsan›z, sihirli turu takip ederek kendinize bir yol haritas› oluflturabilirsiniz. Daha önceden yay›nlanm›fl tecrübeleri de okuyarak gezilerinizde karfl›laflacag›n›z s›k›nt›lar›da azaltabilirsiniz.
2. http://psd.tutsplus.com/ Photoshop program› ile ilgilenenler için de¤iflik çizim, uygulama teknik görüntülerinin ve bunlar›n aç›kland›g› derslerin bulundu¤u bir web sitesi. ‹nsan›n düflünce gücüyle, sonunun bulunmad›¤› bu sanatta yeni bafllayanlarda güzel vakit geçirebilirler.
5. http://www.imamhatipogretmeni.com/ Liselerimizin, e¤itim camiam›z›n gözdesi ö¤retmenlerimiz için haz›rlanm›fl bu sayfada de¤iflik ders konular›nda, yeni gelifltirilen mevzuatlarda ve oluflan haberlerle ilgili bilgi bulabilirler.
3. http://www.hercocuk.org/ Daha önceki say›lar›m›zda çocuklar› düflünerek onlar içinde site haberi yapm›flt›k. Çocuklar için bu say›m›zda yay›nlayaca¤›m›z sitemiz onlar›n dünyas›na hitap eden, oyun, öykü, sanatsal faaliyetlerini içeren ve onlar›n maneviyatlar›na uygun olarak bilgiler veren bir sitemiz. Bu sayfayla çocu¤unuza internetten güzel bir görüntü açarak onlar›n dünyas›na ›fl›k tutabilirsiniz.
67
6. http://www.damak.net/ Han›mlara ve yemek yapmay› seven beylerede bu siteye girmeleri tavsiye ediyoruz. Sitede tatl›lar, zeytinya¤l›lar, çorbalar ve hamur iflleri ile ilgili de¤iflik tarifler, yemek yapman›n püf noktalar›, yap›lan yemeklerle ilgili yorumlar› okuyabilirsiniz. De¤iflik yörelerinde bulundu¤u mutfaklar› ö¤renerek damak tad›n›z› çeflitlendirebilirsiniz.
68
Haziran-Temmuz 2009
SPOR
TAEKWONDO
Taekwondo nedir? Taekwondo, yirmi yüz y›l› aflk›n zamandan beri Kore' de ba¤›ms›z olarak gelifltirilmifl ve uluslararas› ça¤dafl nitelik kazanm›fl bir savunma sanat›d›r. Taekwondonun bafll›ca özelli¤i, ç›plak el ve ayaklarla rakibe karfl› yap›lan savunma tekniklerini içeren müsabaka sporu olmas›d›r. Bugün ülkemizde en çok lisansl› sporcuya sahiptir ve tüm illerimizde yap›l›r.
Ahmet Ayna Antrenör Hakem
Güçlü Mümin Zay›f Müminden Daha Hay›rl›d›r. (Hadis-i fierif)
Bu y›lda Koreli General Choi Hong Hi baflkanl›¤›nda iyi niyet gezisine ç›km›fl olan Güney Koreli bir Taekwondo ekibi çeflitli ülkeler aras›nda Türkiye' de de yapt›klar› gösterilerle Taekwondo sporunu halk›m›za tan›tm›fllard›r. Bu tarihlerde Judo ve Jui Jutsi sporunu yaymaya çal›flan Naz›m Canca ve fiükrü Gençel, General Choi ile yapt›klar› görüflmeler sonunda Taekwondo sporunu tan›tma çabalar›na giriflmifllerdir. Taekwondo'nun Esaslar›
Taekwondonun Tarihi ‹lk ça¤larda, insanlar›n, kendilerini savunmak için, ç›plak ellerinden ve vücutlar›ndan baflka hiçbir araçlar› yoktu. Bu yüzden do¤al olarak ç›plak el dö¤üfl teknikleri gelifltirdiler. ‹nsanlar, ayn› zamanda savunma ve sald›r› hareketleri bir analiz konusu olan hayvanlara karfl› mücadelelerinden elde edilen tecrübelerden oluflan teknikleri ö¤rendiler. Ad›, "subak", "takkyon" ve benzeri kelimelerden gelen bugünkü Taekwondo' nun gerçek temelleridir. Taekwondo ilk ça¤da yayg›n olan askeri sanat›n eseridir. Bu yüzden, Taekwondo' nun kökeni, Kore yar›madas›nda kabile topluluklar› zaman›na kadar uzar. Taekwondo, töresel kültürün ayr›lmaz bir parças› olarak Kore tarihinin uzun devrelerinden geçmifltir. Taekwondonun kültürel özelliklerle birlikte ulusal bir savafl sanat› olarak kalabilmesi bir mucize olarak görülmektedir. Türkiye' de Taekwondo' nun Tan›nmas› Türkiye' de Taekwondo' nun tan›nmas› 1964 y›l›na rastlar.
Taekwondo insanlar›n el ve ayaklar›n› sistemli bir flekilde kullanarak, rakibine sald›r› ve savunma amaçl› tatbik edilen tekniklerin bütünü olan bir sanatt›r. Rakibe karfl› yumruk, itme, vurma ve tekme içeren temelde savunma amaçl› tekniklerin bütünüdür. Taekwondo birçok ba¤›ms›z hareketlerin birlefliminden oluflur. Neden Taekwondo? Taekwondo, tüm bedeni ve zihni en iyi flekilde çal›flt›ran ideal bir spordur. Zeka, çeviklik, cesaret isteyen Taekwondo Türk gençli¤i için en uygun sporlardan olup, her flartlarda yap›labilmektedir Taekwondo sald›rmaya elveriflli, kendi kendini terbiye sanat›d›r ki, tekni¤in, bofl elin, ölçüsüz güç ve h›z›n, konsantre enerji ve manevi terbiye bütünlüklerinin kullan›lmas›na imkan verir. Teknik çal›flmalar, fiziksel hareketler içinde fiziksel geliflmeyi, azim ve iradenin, manevi gücün kontrolünü kuvvetlendirmeyi, duyguda do¤ruluk ve dürüstlü¤ü, öz karar ve statünün öz hâkimiyetini
Haziran-Temmuz 2009
tekrarlayarak ele geçirme sonucunu sa¤lar. Bununla birlikte, Takwondo da objektif olarak uzun süreli çal›flma tesis edilmelidir. Hedefsizlik anlams›zd›r. Günlük yaflamda, günlük çal›flmalar›n› baflar›l› bir flekilde yerine getiren kifli kendini tatmin olmufl hissedecektir. Taekwondo tüm güç tekniklerini ve do¤ru performans çal›flmas›n› kullanan kifliye( örn: yumruk, tekme, savunma) daima do¤ru karar vermesini sa¤lar. Taekwondocu için onun bütün vücudu bir savunma silah›d›r. Sald›rganlar›, elleri, yumruklar›, dirsekleri, ayaklar› veya di¤er organlar› vas›tas›yla kolayl›kla önleyebilme ve tesirsiz hale getirebilme yetene¤ine sahiptir. Taekwondonun savunma sanat› olarak en önemli unsuru yaln›z süper seviyede kendini koruyabilme yetene¤i de¤il, ayr›ca bu sporu yapan›n kendine güven duygusunu oluflturan bir spor olmas›d›r. Kendine güven duygusu insanlar›, zay›f olanlara karfl› davran›fllar›nda hoflgörü sahibi ve cömert k›lar. Eflit koflullarda bir rakiple karfl›laflt›klar›nda, içinde yetiflmifl olduklar› ruh, onlar›n güçlerini gereksiz yere ve özellikle insafs›z bir anlay›flla sarf etmelerini önler. Taekwondo e¤itimi bafll› bafl›na sosyal davran›fllarda alçak gönüllülük kazand›r›r. Mertlik ve alçak gönüllülük fazileti, temelde kendine güven duygusuna dayan›r. S›hhatli bir vücudun, insan› hareketli ve güçlü k›ld›¤› aç›kt›r. Kendine güven duygusu ile gelifltirilmifl fiziksel ve ruhsal e¤itim, güncel yaflamda, aile çevresinde, toplum içerisinde ve giderek ulusumuz çap›nda yararl› olmam›za olanak sa¤lar. Ö¤renciler Taekwondo salonuna girdiklerinde, önce tüm ciddiyet ve dikkatleriyle ulusal bayraklar›n› ve daha sonra da e¤ilerek ö¤retmenlerini selamlarlar. Ö¤retmen( çal›flt›r›c›) da onlar› selamlar. Böylelikle Taekwondocular adeta çal›flma süresince sürdürecekleri dikkatlerini bir noktada toplayabilme olana¤›n› bulmufl olacaklard›r. Çal›flma bitiminde, ö¤retmen ve ö¤renciler birbirlerini ve bayra¤› selamlar ve öylece salonu terk ederler. Taekwondo ' nun ruhunu belirleyen birözdeyifl "Taekwondo nezaketle bafllar, nezaketle biter" der. Taekwondo bir sporcunun adil, tarafs›z, hakl›dan yana ve vatanperver olarak yetifltirilmesinde önemli rol oynar. Yumruklar çekice, parmak uçlar› keskin m›zrak ucuna, el kenar› keskin b›ça¤a dönüflür ve ayaklar büyük çekiçlerin etkisini gösterir. Bu etkileri sa¤lamak için yumruklar›n, ellerin, bacaklar›n ve ayaklar›n silaha dönüfltürülmesi için belli yollar vard›r. Taekwondo o kadar kuvvetli bir spordur ki, etkisini insan üzerinde denemek tehlikelidir. Bunun için uzmanlar bunu tu¤la, kiremit, tahta, mermer, tafl üzerinde gösterirler. Güncel Yararlar› Özellikle metropol flehirlerde gün içerisinde ço¤u tehlikeyle
69
karfl› karfl›ya kalma riski vard›r. Ço¤u insan, erken kalk›p ifle gitmek için trafi¤e, arabalar›n egzoz duman›na maruz kal›r; minibüste, otobüste adeta istiflenmifl gibi ifl yerine ulaflmaya çal›fl›r ve akflama kadar yo¤un ifl temposuyla çal›fl›p ifl dönüflünde kapkaçç›, tinerci, magandalarla karfl› karfl›ya gelmenin tedirginli¤ini yaflar. Ço¤u insan, bunlar›n hakaret ve darplar›na maruz kalmaktan korkar. Her probleme polis yetiflemeyebilir, öyle bir an gelir ki; k›sa zaman içerisinde bafl›n›z›n çaresine bakman›z gerekir. Böyle bir durumda savunma sporlar›ndan biri olan Taekwondo' yu bilmenin faydas› yads›namaz. Bayanlara da Taekwondo Bayanlar ö¤renimini tamamlay›p ifl hayat›nda yüksek mevkilere gelebiliyorlarsa neden Taekwondo çal›fl›p kendini savunacak teknik ve beceriye sahip olmas›n? Bayanlar kas y›¤›n› olmaktan korkarlar. Taekwondo kas y›¤›n› oluflturmak yerine; beden gücünün a盤a ç›kmas›n›, kendine güvenin artmas›n› sa¤lar. D›fl dünyan›n her türlü tehlikesine karfl› bayanlar bu spora yönelmelidir. Beden gücü günümüzde de önemlidir, ama daha önemlisi sporun ahlak ve disiplin oluflturmas›d›r. Taekwondo çal›fl›rken bir müsab›k olup müsabaka yaparak olimpiyatlara kadar yükselip Türk bayra¤›m›z› dalgaland›rabilirsiniz. Bir pumseci olup s›ralanm›fl temel teknikleri yapabilir, bir hakem olarak müsabakalar› yönetebilir ve puan verebilirsiniz. Antrenör olup imkânlar›n›z nispetinde seminerlere kat›larak; teknik, taktik, pumse, müsabaka, anotomi, spor fizyolojisi, sa¤l›kl› beslenme ve taekwondayla ilgili tüm bilgilerinizi gençlere aktar›p flampiyonlar yetifltirebilirsiniz. Çocuklar ‹çin Taekwondo Art›k gençler, her fleyi kolay elde etmeye al›flt›r›ld›¤› için Taekwondo ve di¤er sporlar da onlara zor gelmektedir. Bunun nedeni, giderek dejenere olan bas›n ve yay›n, özellikle internet yoluyla köreltilmeleridir. Çocuklar›n disiplinli, sayg›l› ve sa¤l›kl› bir flekilde hayata ba¤l› mücadeleci bireyler olarak yetiflmesini istiyorsak çocuklar›m›z› bu spora özendirmeliyiz. Bu sporla u¤raflmalar›, onlar› zararl› al›flkanl›klardan koruyaca¤› gibi vaktin bofl geçirilmesinin de önüne geçecektir. Sonuç olarak savunma ve bazen de sald›r› sporu olan Taekwondo, güç unsuru ile iliflkilidir. Güçlü olman›n önemini belirten Peygamberimiz "güçlü mümin zay›f müminden hay›rl›d›r " derken, her anlamdaki meflru gücü kastetmektedir. Güçlü olman›n gereklili¤i konusunda flüphe yoktur. Öyleyse Taekwondo ile daha güçlü ve disiplinli olmak bir ayr›cal›k olmamal›d›r.
70
Haziran-Temmuz 2009
KÜLTÜR - SANAT
Esma Acar daimaesma@yahoo.com
DVD-Rüzgâr Bizi Götürecek / Bad Ma Ra Hahad Bord Yönetmen-Senaryo: Abbas Kiyarüstemi Oyuncular: Behzad Dorani, Nogre Asadi Yap›m: ‹ran,1999,118dk. ‹ran sinemas›n›n baflar›l› yönetmenlerinden Abbas Kiyarüstemi, filmlerinde s›radan yaflamlara e¤ilerek insan›n modern zamandaki problemlerini sade bir biçimde
evrensel dile çevirmeyi baflar›r. Filmografisinde önemli yeri olan Rüzgâr Bizi Sürükleyecek, ismini ‹ranl› ünlü flair Füru¤ Ferruhzad'›n bir fliirinden almaktad›r. Filmde bir grup gazeteci yerel matem ritüellerini araflt›rmak ve belgelemek amac›yla birkaç gün içinde ölece¤ini haber ald›klar› yafll› kad›n›n köyüne gider. Ancak beklenen gerçekleflmez, hasta kad›n bir türlü ölmez. Kentli insan›n dolambaçl› yollarda süre giden varoluflsal yolculu¤unu da izlerken, yaflam› k›rda tecrübe edifline de flahit oluruz. Filmin genelinde pek çok ‹ranl› flairin yaflam ve ölüme dair fliirlerine göndermeler bar›nd›ran film, 1999 Venedik Film Festivalinde Jüri Büyük Ödülü'nü kazan›r.
Hayat Var! Yönetmen- Senarist Reha Erdem Oyuncular: Elit ‹flcan, Erdal Beflikçio¤lu Yap›m: Türkiye, 2008, 121dk. Yeni yetiflmekte olan Hayat, ‹stanbul'un bo¤aza aç›lan k›y›lar›ndan birinde, gecekonduda babas› ve yatalak dedesiyle birlikte yaflar. Babas› yasad›fl› ifller çevirirken, annesi onun dâhil olamad›¤› düzenli bir yaflam kurmufltur. Büyümenin sanc›lar›n› yaln›z ve sevgisiz bir ortamda yaflayan Hayat, bak›ma muhtaç dedesi ile bafl›n›n çaresine bakmak zorundad›r. Çevresi ondan /gençli¤inden faydalanan bir komflu, bir bakkal sahibi, sürekli azarlayan ö¤retmen, d›fllayan okul arkadafllar›ndan oluflmaktad›r. Karfl›s›na ç›kan hemen herkesten darbe alan Hayat'›n hikâyesini ustal›kl› bir görsel anlat›mla izledi¤imiz filmde sosyal gerçekçi anlat›m adaletli bir sisteme özlemin vurgulamalar› gibi okunabilir. Ama filmin tamam›na sirayet eden kötücül atmosfer ve ses kurgusuyla da desteklenen rahats›zl›k unsuru özlemden çok ç›k›fls›z bir tablo tasvir etmektedir. Dünya sinemas›n›n örneklerinden çeflitli ça¤r›fl›mlar› olan film yaflam› ve iliflkileri sadece materyalist bir düzlemden okur; öyle ki aralara serpifltirilmifl olan dini ça¤r›fl›ml› görüntü ve sesler de manevi bir tona ulaflmaz. Bafl›na gelenler karfl›s›nda tepkisiz ve savunmas›z kalan Hayat'›n yaflam çizgisinin etraf›nda gördü¤ümüz insanlar›n izinden devam edece¤i izlenimi can›m›z› yakar, arabesk flark›lar bile derman olamaz.
Haziran-Temmuz 2009
71
Baflörtüsü : S›n›rs›z Dünyan›n Yeni S›n›r› Baflörtüsü: S›n›rs›z Dünyan›n Yeni S›n›r› Nazife fiiflman ‹stanbul: Timafl Yay›nlar›, 2009 Türkiye'nin gündeminde genifl yer kaplayan baflörtüsü mevzuu üzerinde çok fley konufluldu ama sonuca götürecek bir ad›m henüz at›labilmifl de¤il. Dünyan›n gündeminde de çokça tart›flma konusu olan sorun, gündelik siyaset malzemesi olmaktan, önyarg›l› bak›fllarla de¤erlendirilmekten henüz kurtulamad›. Bo¤aziçi Üniversitesinin ilk baflörtülü ö¤rencilerinden olan Nazife fiiflman, yeni kitab›nda meselenin tart›fl›ld›¤› zeminler ve çözümü
üzerine önemli tespitlerde bulunuyor. Türkiye'deki tart›flmalar›n modernleflme süreci üzerinden sürdü¤ünü belirtirken, ayn› tart›flman›n Avrupa'da ve ›rkç›l›k yabanc› düflmanl›¤› gibi zeminlerde vuku bularak küreselleflmenin beraberinde getirdi¤i kültür/kimlik çat›flmalar› ve çeliflkilerin bu olayla görünür hale geldi¤ini dile getiriyor. Bu ba¤lamda da baflörtüsünü "kimliklerin belirlendi¤i, s›n›rlar›n çizildi¤i sat›hta bir anlam tafl›y›c›, adeta s›n›rs›z dünyan›n yeni s›n›r› olarak" tan›ml›yor. Üç bölümden oluflan kitapta ülkemizin meseleyle imtihan›n›n tarihi, sosyal ve kültürel özellikleri nedeniyle di¤er ülkelerden tamamen farkl› oldu¤unu belirterek kendi dinamiklerimiz çerçevesinde çözüme de en yak›n yerde oldu¤umuzu belirtiyor. "Türkiye'de baflörtüsünün tart›fl›ld›¤› vasat›n gündelik siyasi kavga dilinin ve akademik körlüklerin ötesine geçmesi sa¤lanabilirse, sadece baflörtüsü meselesinin çözümüne yönelik bir ad›m atm›fl olmayaca¤›z, bunun yan› s›ra ça¤dafl pek çok problemimizi de daha aç›k ve elveriflli bir sat›hta tart›fl›yor olaca¤›z."
Mehmet Akif ve Çanakkale Yar›mada Yay›nlar› Çanakkale Kitapl›¤› 29 Mustafa Özçelik Mart 2009 ‹stanbul "Medeniyet ve teknik, iflte bütün vas›talar›yla Çanakkale'ye y›¤›lm›flt›. Para, vas›ta, malzeme, insan, her fley boldu. Ya biz? Biz bunlar›n birisinden de¤il her fleyinden mahrumduk. Neyimiz vard›? Mehmetçi¤in iman›... As›m'›n Nesli dedi¤i babas›n›n talebesi Köse ‹mam'›n o¤lu As›m, 1914-1918 Birinci Dünya Harbi'nin destan›n› yaratm›fl
olan o eflsiz, o fedakar, o kahraman neslin bir örne¤i idi. Çanakkale'de, Sar›kam›fl'ta, Galiçya'da, Filistin'de daha sonra ‹nönü'de, Sakarya'da Dumlup›nar'da kahramanl›k destan›n› yaratm›fl olan bu bulunmaz nesil, As›m'›n nesli idi... Âkif o gece, bu neslin maddi ve manevi terkibini, gelecek nesillere anlatmadan can›n› almamas› için Allah'a yalvard›. Hem de nas›l yalvar›fl..." Cemal Kutay'›n sözünü etti¤i yalvar›flta, Akif "Çanakkale fiehitlerine" fliirini yazacak kudreti diledi. Bedeni memleketinden uzakta ama kalbi Çanakkale'de atmaktayd›. Savafla, verilen kay›plara, ard›ndan büyük zorluklarla kazan›lan zafere dair duygu ve düflünceleri o kadar birikmiflti ki Çanakkale'yi onun gibi kimse anlatamazd›. Bu kitapta "fiiiriyle Savaflan bir fiairin", Mehmet Akif'in mücadelesini okuyacak, Türk Edebiyat›'n›n zirvesi olarak nitelendirilen o muhteflem Çanakkale fliirini haz›rlayan sürece tan›k olacaks›n›z.
28. Uluslararas› ‹stanbul Film Festivali ‹stanbullulara iki hafta boyunca 200 yap›mla seyir keyfi sunan 28. Uluslararas› ‹stanbul film Festivali sona erdi. Dünya festivallerinden ödüllerle dönen eserler, unutulmayan klâsik filmler ve sinema tarihinin baflyap›tlar›ndan seçmelerle oldukça hareketli geçen festivalin Alt›n Lale ödülleri ise 18 Nisan Cumartesi gecesi Lütfi K›rdar Uluslararas› Kongre ve Sergi Saray›'ndaki Kapan›fl Galas› ve Ödül Töreni'nde sahiplerini buldu. Ça¤dafl Polonya sinemas›n›n en önemli yönetmenlerinden Jerzy Skolimowski'ye Festival'in "Yaflamboyu Baflar› Ödülü" takdim edilirken "Y›l›n En ‹yi Türk Filmi" ödülü Asl› Özge'nin "Köprüdekiler" adl› filmine, "Y›l›n En ‹yi Türk Yönetmeni" ödülü "Uzak ‹htimal" filminin yönetmeni Mahmut Faz›l Coflkun'a, verildi. "Uzak ‹htimal" ayn› zamanda Nadir Sar›bacak'a "En ‹yi Erkek Oyuncu" ödülünü kazand›r›rken Tar›k Tufan, Görkem Yeltan ve Bektafl Topalo¤lu'na da bu y›l ilk kez verilmeye bafllanan "En ‹yi Senaryo Ödülü"nü getirdi. Uluslararas› Film Elefltirmenleri Birli¤i FIPRESCI Ödülleri ise; Uluslararas› Yar›flma'da Semih Kaplano¤lu'nun yönetti¤i "Süt" filmine, Ulusal Yar›flma'da ise Reha Erdem'in "Hayat Var" filmine verildi.
72
Haziran-Temmuz 2009
B‹HMED
Yunus AKKOÇ B‹HMED Akademi Genel Koordinatörü
B‹HMED (Bursa ‹mam-Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i)
B‹HMED medeniyetimize ve onun bize tevarüs eden zengin miras›na sahip ç›k›p, kadim bir medeniyet perspektifine sahip olmak ve faaliyetlerinin merkezine bu hayati derecede ehemmiyetli meseleyi koymak için 1992 y›l›nda kuruldu. Kuruldu¤u günden bu güne hayat› sadece befleri ihtiyaçlar›n temini ve idamesi olarak görmeyip, üç boyutlu yaflant›ya dördüncü ve beflinci boyutlar› ekleyerek yaflan›lan hadiseleri anlamland›rabilmek ve hayat› anlaml› k›labilmek için var gücüyle çal›fl›yor. Her fleyin al›n›r-sat›l›r bir meta muamelesi gördü¤ü bu hoyrat zaman diliminde almak ve satmak vak›as›n› kap›n›n d›fl›nda b›rak›p içeriye; dostluk, güven, ihlâs ve muhabbeti sokarak, di¤erkâml›k ve hizmet ad›na flehrinin ve zaman›n›n yüz ak› olmaya devam ediyor. ‹flte bu flehrin ve bu zaman›n yüz ak› olan faaliyetler zinciri: 1- Firuze Geceler 2- Pilav Günü 3- Dönem Toplant›lar› 4- Bayramlaflmalar 5- Yurtd›fl› Dayan›flma ve Kültür Gezileri 6- Kutlu Do¤um Etkinli¤i ve Kompozisyon Yar›flmas›
7- Panel ve Konferanslar: Do¤u Konferans›, SarayBursa Paneli 8- Kitap ve Dergi • Srebrenitsa Cehennemi-Cemaleddin Ladiç: Boflnaklar›n büyük flairi Cemaleddin Ladiç'in Srebrenitsa katliam›n› konu alan ve Efsanevi Komutan Aliya ‹zzerbegoviç'in tüm dillere çevrilmesi vasiyet etti¤i bu kitap B‹HMED Yönetim Kurulunun Bosna'ya yapt›¤› gezi sonunda Türkçeye kazand›r›larak B‹HMED ad›na bas›ld›. • Gençlerle Gönül Gönüle - Mustafa Kara: B‹HMED Yönetim Kurulu her y›l gençlerle ilgili bir kitap neflretme karar› ald›. Bu karar›n ilk meyvesi de¤erli hocam›z Prof. Dr. Mustafa KARA'n›n "Gençlerle Gönül Gönüle" kitab› oldu. • B‹HMED Nilüfer Dergisi 9- Turnuvalar: - ‹mam-Hatip Liseleri Aras› Hal› Saha Futbol Turnuvas› - ‹mam-Hatip Liseleri Aras› Bayanlar Satranç Turnuvas› 10- Aile ‹çi ‹letiflim Seminerleri 11- Çelebi Mehmed'i Anma Etkinli¤i 12- E¤itim - Ö¤retim Faaliyetleri
Haziran-Temmuz 2009
73
ö¤renciler ve sorumlu ö¤retmenler taraf›ndan okunduktan sonra analizleri yap›l›r. Bunun yan›nda Anne E¤itim Seminerleri, Baba E¤itim Seminerleri ile aile de e¤itimin içine dâhil edilir. Veli mektuplar› ve bilgilendirme toplant›lar›yla aileye sürekli dönüt verilir. Program kay›tlar› Eylül ay›nda al›n›r. Ekim-May›s aylar›nda (8 ay) hafta sonlar› gerçeklefltirilir. B‹HMED Yaz Okulu: Yaz tatilleri çocuklar›m›z için bofla geçen zamanlar olmas›n diyerek yola koyulan B‹HMED hem çocuklar›m›za güzel bir tatil imkân› sunmakta, hem de sportif ve kültürel faaliyetlerle onlar›n bilgi ve görgülerini art›rmaktad›r. 'Çocuklar›m›z Gelece¤imizdir' diyerek yola koyulan B‹HMED'in gelece¤in büyüklerini bu günden yetifltirmek için haz›rlad›¤› programda: Ahlak Ve Görgü E¤itimi, Çocuklar›n Genel Kültürlerini Art›r›c› Etkinlikler, Kitap Okuma Programlar›, Uzmanlar› Taraf›nda Verilen E¤itim Seminerleri, Bilgi Yar›flmalar›, Ö¤renci Dan›flma Hizmetleri, Veli E¤itim Seminerleri, Karakter Geliflimi Programlar› Yer Almaktad›r. Çocuklar›m›z iki ay boyunca piknikten tarihi ve kültürel gezilere, tiyatro çal›flmalar›ndan sinema gösterimlerine, kaligrafi, ebru, tezhip ve koro çal›flmalar›na kadar uzanan genifl bir yelpazede etkinliklere kat›lmaktad›rlar. Yaz tatillerinin kuflkusuz vazgeçilmezi spordur. B‹HMED
B‹HMED Fikir Okulu: Bursa'da ‹mam Hatip Liselerinde okuyan erkek ve k›z ö¤rencilerimize hem okul dersleri konusunda yard›mc› olmak, hem de ders d›fl›ndaki zamanlar›n› de¤erlendirmek amac›yla uygulanan bir programd›r. Program hafta sonlar›nda dernek merkezinde ve derne¤in uygun buldu¤u yerlerde yap›lmaktad›r. Program›n amac› ‹mam Hatip Liselerinde okuyan ö¤rencilerin hem okul baflar›lar›n› yükseltmek hem de onlar› hayata haz›r hale getirerek toplum içinde bilgili görgülü k›lmak, topluma yön verecek birer lider olarak yetifltirmektir. Bu gaye ile yola ç›kan B‹HMED Fikir Okulu Ö¤rencilere Sezai Karakoç'tan, ‹smet Özel'e, Mevdudi'den Mevlana'ya, Schopenhauer'dan Cemil Meriç'e kadar genifl bir alanda okumalar yapt›rmakta ve onlar›n ufkunu geniflletmeyi ve entelektüel dünyalar›n› zenginlefltirmeyi hedeflemektedir. Program kay›tlar› Eylül ay›nda al›n›r. Ekim-May›s aylar›nda (8 ay) hafta sonlar› gerçeklefltirilir. B‹HMED Medeniyet Okulu: B‹HMED Fikir Okulu'nun devam› niteli¤inde bir programd›r. B‹HMED Fikir Okulu'nda verilen derslerde, yap›lan seminerlerde baflar›l› olan ö¤renciler bu program›n bir seviye üstü olan B‹HMED Medeniyet Okulu'na al›nmakta ve daha yo¤un bir müfredat izlenmektedir. Program›n amac› ö¤rencilerimize medeniyet bilinci kazand›rmak ve medeniyet inflas›nda öncülük edecek münevverler/ayd›nlar yetifltirmektir. Program için Ekim ve Haziran aylar›nda Fikir Okuluna kat›lan ö¤renciler aras›ndan mülakatla ö¤renci seçilmektedir. Program›n süresi iki E¤itim-Ö¤retim y›l›d›r.
Yaz Okulu yüzme, futbol, voleybol, basketbol, satranç ve masa tenisi dallar›nda alan›nda uzman hocalar›n eflli¤inde çocuklar›m›za sportif faaliyetler yapt›rmaktad›r. B‹HMED Yaz Okulu kay›tlar› her y›l Haziran ay›nda okullar›n tatile girmesiyle bafllamakta ve 200'ün üzerinde ö¤renciye hizmet vermektedir. Program Temmuz A¤ustos Aylar›nda hafta içi günlerde yap›lmaktad›r. B‹HMED Karakter Okulu: Ö¤rencilere temel insanî de¤er ve erdemleri kazand›rma, milli ve manevi de¤erlerimize karfl› duyarl›l›k oluflturma ve onlar› davran›fla dönüfltürme konusunda onlara yard›mc› olmay› amaçlamaktad›r. Program›n en öncelikli amac› çocuklar›m›za hangi erdemleri nas›l ö¤retmeliyiz sorusudur. Bunun için belli periyotlarla ve önem s›ras›na göre bir erdem tespit edip bunun üzerinde çal›fl›lmas› öngörülmektedir. Program dâhilinde oluflturulan kitap listesindeki kitaplar ö¤rencilere okutularak onlara kitap okuma al›flkanl›¤› kazand›r›lmaktad›r. Kitaplar
B‹HMED Baflkan› ‹brahim Güney
74
Haziran-Temmuz 2009
B‹HMED Pilav Günü
B‹HMED K›raat Okulu: Genelde din, özelde Kur'an bilgisinin temel sorumlulu¤unu üzerine alm›fl ‹mam Hatipli ö¤rencilerimizin K›raat konusundaki eksiklerini tamamlayarak okullar›m›z›n e¤itim kalitesini artt›rmay›, ö¤rencilerimizin Kur'an bilincini gelifltirmeyi hedeflemektedir. Programda ‹mam Hatip ö¤rencilerimizin bugüne kadar ö¤rendikleri bilgiler gözden geçirilip eksiklikleri tespit edilerek bunlar›n üzerinde durulmaktad›r. E¤itimlerde özellikle talime a¤›rl›k verilmekte, ayr›ca ö¤rencilerimize ezber yapt›r›l›p tecvid ve mahreç bilgisi ö¤retilmektedir. Bunun yan›nda ö¤rencilerin D.‹.B taraf›ndan yap›lan Yeterlilik Belgesi s›nav›n› baflar› ile kazanmalar›na yard›mc› olunmakta ve ‹mam Hatip, Müezzin Kayy›m, Kur'an Kursu Ö¤reticisi olarak çal›flabilmelerine olanak sa¤lamak ta amaçlanmaktad›r. Program için öngörülen süre bir E¤itim Ö¤retim y›l›d›r. B‹HMED Resim Atölyesi: Bu y›l ilk defa uygulanan bir projedir. ‹mam-Hatip Liselerimizde Resim konusunda yetenekli ö¤rencilerimizin tespit edilip, öncelikle yeteneklerinin gelifltirilmesi hedeflenmektedir. Program›n nihai hedefi ise ö¤rencilerimize üniversiteye giriflte farkl› bir alternatif sunmakt›r. Özel yetenek s›navlar›na ö¤rencilerimizi haz›rlayarak okullar›m›zdan bu bölümlere de ö¤renci kazand›rmakt›r için çal›fl›lmaktad›r. Program›n belli bir süresi yoktur. Ö¤renciler mülakatla al›nmaktad›rlar. B‹HMED Akademi: Anadolu'nun de¤iflik kentlerinden ve ilimizdeki okullar›m›zdan Uluda¤ Üniversitesi'ne gelen ‹mam Hatip Lisesi Mezunu ve Mensubu ö¤rencileri kapsamaktad›r.
Ö¤rencilerin Bursa'da ve Üniversite karfl›laflt›klar› sorunlar çözülmeye çal›fl›lmaktad›r. -Kurs ve Seminerler: ö¤rencilerin Üniversite y›llar›n› en iyi flekilde de¤erlendirebilmeleri ve donan›ml› birer mezun olabilmeleri için de¤iflik kurslar ve seminerler düzenlenmektedir. Arapça ve ‹ngilizce kurslar› bunlar›n bafl›nda gelmektedir. Bunun yan›nda Anlayarak H›zl› Okuma seminerleri ve Kiflisel Geliflim seminerleri, Kitap okuma seminerleri de düzenlenmektedir. Türkiye'nin ilmi ve kültürel hayat›na yön veren yazarlar ve düflünce adamlar›yla buluflturulan ö¤renciler entelektüel anlamda da takviye edilmektedir. -Okul Derslerine Yard›mc› Seminerler: B‹HMED Akademi ö¤rencileri her hafta sonu Cumartesi Sohbetleri ad›yla dernek merkezinde bir araya gelmekte ve Üniversiteden ça¤r›lan hocalarla okul derslerine takviye programlar gerçeklefltirmektedir. -Ö¤retici Gelifltirme Program›: B‹HMED Akademi derne¤imizin e¤itim faaliyetlerini yürüten birimdir. E¤itim faaliyetlerimizde görev alan ö¤reticilerimiz belli periyotlarla e¤itim seminerlerine tabi tutulmakta ve ö¤reticilerimize formasyon konusunda yard›mc› olunmaktad›r. Tüm bu faaliyetlerle birlikte B‹HMED Bursa'da sorumluluk duyan ve flehir kültürüne katk›da bulunan bir sivil toplum kuruluflu olarak her geçen gün biraz daha büyümektedir.
Program›n dört ana hedefi vard›r:
Her y›l faaliyet yelpazesini geniflletmekte, özelde ‹mamHatip Meselesine, genelde ise medeniyetimize ve onun bize tevarüs eden gelene¤ine sahip ç›kmaktad›r.
-Oryantasyon: Bursa'ya gelen ö¤rencilere öncelikle Bursa'y› ve Üniversiteyi tan›t›c› oryantasyon program› uygulanmakt›r.
"Medeniyetimizin kurtulufl savaflç›lar›na Bursa'da B‹HMED diyorlar" Hakan ALBAYRAK
Haziran-Temmuz 2009
75
ÖNDER’DEN HABERLER ÖNDER E⁄‹T‹M KOM‹SYONU'NDAN "MODEL ÇALIfiMA" 9- 10 Nisan tarihlerinde Malatya Hekimhan ‹mam Hatip Lisesi'nden, aralar›nda okul müdürü, müdür muavini, iki ö¤retmen ve 42 ö¤rencinin oldu¤u 46 kiflilik gezi grubu ‹stanbul'a geldi. ‹stanbul-Çanakkale-Bursa gezisi olarak tertip edilen gezinin ‹stanbul aya¤›nda ÖNDER mihmandarl›k yapt›.
Gönül Gönüle Verdik Program›n uygulanmas›nda emeklerimizi emeklerimize, yüreklerimizi yüreklerimize katt›k. Bar›nma ve yemek ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas›nda ‹lim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakf›, ‹SEGEV, Ensar Koleji ve Beyo¤lu ‹mam Hatip Lisesi ÖNDER'e verdikleri destekle hay›rda birbirleriyle yar›flt›lar. ‹ki Günde Devr-i ‹stanbul...
Model Çal›flma ÖNDER olarak ev sahipli¤i yapt›¤›m›z gezinin planlamas› de¤iflik illerdeki ‹mam Hatip Liselerinden ‹stanbul'a gelebilecek olan di¤er gruplar için de uygulanabilecek bir model çal›flma olarak yap›land›r›ld›. E¤itim Komisyonumuz taraf›ndan yap›land›r›lan gezi ve e¤itim içeri¤i planlamas›nda ö¤rencilerin sosyal ihtiyaçlar› ve e¤itim ihtiyaçlar› göz önünde bulunduruldu. Yap›lan çal›flmada tarihî ve kültürel miras›m›z›n nüvesini teflkil eden sembol mekânlar›n tan›t›lmas›na ve model e¤itim uygulamalar›na öncelik verildi.
‹ki günlük gezi boyunca misafirlerimiz ‹stanbul denilince akla ilk gelen mekânlar›, tarih ve medeniyet arka plan›m›z›n günümüze yans›mas› olan eflsiz eserleri görme imkân› buldular. Gezinin genel koordinatörlü¤ünü yürüten E¤itim Komisyonu üyesi Abdülhamit fiAfiMAZ refakatinde ilk gün Miniatürk, Panorama 1453 Tarih Müzesi, Eyüp Sultan, Pierre-Loti Tepesi gezildi. Misafirler Haliç'i teleferikten seyretme f›rsat›yla da bulufltular. ‹.Y.C. Eyüp fiubesi'nin de bulundu¤u tarihî Mihriflah Valide Sultan S›byan Mektebi'nde Mehmet KARAHAN taraf›ndan yap›lan "‹stanbul'da Bir Gönül Sohbeti" gönüllerde eflsiz bir tat b›rakt›. Akflam yeme¤i için geçilen Ensar Koleji'nde yemekten sonra tertip edilen program›m›za ÖNDER Genel Sekreteri Hüseyin KORKUT ve E¤itimden Sorumlu Genel Baflkan Yard›mc›s› Mansur ÖZDEM‹R kat›larak birer sunum yapt›lar.
Tek Yürek Olduk Misafirlerimizin hoflnut kalmas› için ÖNDER olarak tek yürek olduk. Planlama ve uygulamas› E¤itim Komisyonumuz taraf›ndan yap›lan çal›flma yönetim kurulu ve birimlerimiz taraf›ndan da büyük destek gördü. E¤itim Komisyonu Baflkan› Mansur ÖZDEM‹R ilk günün akflam› yap›lan programda misafirleri selamlad›: "‹mam-Hatipli olmak önder olmakt›r, önder olmak ise sorumluk getirir. Bu fark›ndal›¤›n bizlere yükledi¤i görev, sizleri de bu fluurun efli¤ine ulaflt›rmakt›r. Unutmayal›m ki bilgi fluurun üst çizgisidir." diyerek ö¤rencilerimizle karfl›l›kl› sorumluluklar›m›z› paylaflt›. Önder Genel Sekreteri Hüseyin KORKUT'un "Yurtd›fl› ve Yurtiçi E¤itim Alternatifleri" bafll›kl› semineri misafirler taraf›ndan büyük ilgi gördü. Genel Müdür Sabri OTA⁄, genel merkezimizde yapt›¤› "‹mam-Hatipli Olmak" bafll›kl› sunumla kurumsal misyonumuzu ö¤rencilerle paylaflt›.
‹kinci gün Ayasofya ve Sultanahmet Camisi gezimizi profesyonel rehber deste¤iyle gerçeklefltirdik. Ayn› gün misafirlerimizi ÖNDER genel merkezinde a¤›rlama imkân› bulduk. Genel Müdürümüz Sabri OTA⁄'›n sunumunun ard›ndan Hekimhan ‹mam-Hatip Lisesi Müdürü Pirvani TEMELL‹ "‹stanbul'a girifl yapt›¤›m›z andan itibaren bize refakat etmeye bafllayan ve iki gündür bizleri memnun etmek için gayret sarf eden ÖNDER mensuplar›na can u gönülden teflekkür ediyorum, bizi bize b›rakmadan her ayr›nt›yla ilgilendiniz, Allah hepinizden raz› olsun." diyerek flükranlar›n› belirtti. Ayr›ca ö¤renci misafirlerimiz de söz alarak duygular›n› ifade ettiler.
76
Haziran-Temmuz 2009
Genel Merkezimizde, ‹.H.L Ö¤rencileri ve Ö¤renci Meclisleri Birimi'nde görevli ‹mam-Hatip Liseli ö¤rencilerimiz misafirlerimizle tan›flma imkân› buldular ve gezinin kalan k›sm›nda da misafirlerimizin yan›nda oldular. Ayr›ca genel merkezimizde ö¤rencilerimize küçük hediyelerimiz oldu. Kapal› Çarfl›'n›n gezilmesinin ard›ndan Beyaz›t Camisi'nde Cuma namaz› k›l›nd›. Misafirlerimiz Süleymaniye Camisi'ni de gördükten sonra ö¤le yeme¤i için Ensar Vakf› genel merkezinde a¤›rland›lar. Ard›ndan Topkap› Saray›'na geçildi. Topkap› Saray› gezisinde de Topkap› Saray› haf›zlar›ndan Önder Genel Müdür Yard›mc›s› Mustafa KARAHÜSEY‹NO⁄LU ö¤rencilerimizin yan›ndan bir an olsun ayr›lmad›. Gezi Bo¤az Turuyla Son Buldu ‹kindi namaz› için geçilen Yeni Cami namazdan sonra gezildi ve ard›ndan özel bir yatla Bo¤az turu yap›ld›.
Misafirlerimiz Bo¤az'›n incisi eserleri denizden görme imkân› buldular. ‹stanbul ‹mam Hatip Lisesi yan›ndaki Fethiye Yurdu'ndaki akflam yeme¤inin ard›ndan tertip edilen veda program›yla ö¤rencilere üniversite s›nav›na haz›rl›k dokümanlar› hediye edildi.
BU YIL ÖNDER'E BAHAR SANATLA GELD‹ E¤itim Komisyonu bahar dönemi sanat etkinlikleri genel merkezimizde bafllad›. Tezhip, ney, ebru ve foto¤rafç›l›k alanlar›nda Nisan ay›yla birlikte bafllayan kurslar›m›z gelecek y›llar›n sanat çal›flmalar›n›n alt yap›s›n› oluflturacak. Süreklilik gerektiren alanlarda bu y›lki gruplar gelecek y›l da kursa devam ederken üniversiteye yeni bafllayacak ö¤renciler ilgilerine göre programlara aflamal› olarak dâhil edilecek. Bu bahar genel merkezimizin kubbelerinde ney sesleri yank›lanmaya, rahlelerinde desenler meflk edilmeye ve sular›nda bahar›n renkleri aksetmeye bafllad›.
Foto¤rafç›l›k Kursu
Foto¤raf: Zafer Sö¤üt
Tezhip Kursu
Ney Kursu
Ebru Kursu
Haziran-Temmuz 2009
77
MARMARA BÖLGE TOPLANTISI YAPILDI Önder Teflkilatlanma Birimi'nin organize etti¤i bölge toplant›lar›n›n ilki (Marmara Bölge Toplant›s›) Bal›kesir ‹HL ve mezun derne¤inin ev sahipli¤inde 12.04.2009 Pazar günü saat 11.00'de Bal›kesir ‹HL'de yap›ld›. Toplant› Marmara Bölgesi il ve ilçelerinden 42 ‹HL, 30
mezun derne¤i ve okul aile birliklerinden oluflan 200 civar›nda kat›l›mc›yla gerçekleflti. Ev sahibi okul müdürü Abdullah AZMAN'›n aç›l›fl konuflmas›ndan sonra Dernek Baflkan› Davut BOZTAfi'›n selamlama konuflmas›yla program bafllad›. ÖNDER Onursal Baflkan› ‹brahim Solmaz, ‹HL'nin genel durumu ile alakal› bir de¤erlendirme konuflmas› yapt›. Marmara Bölge Temsilcimiz Mehmet Ça¤›l ve Teflkilatlanma Baflkan›m›z Ömer Ceylan yapt›klar› konuflma da teflkilatlanman›n önemine vurgu yapt›lar. Marmara Bölgesinde 87 okul olup, bunlardan 61 tanesinde mezun derne¤i oldu¤unu söyleyen Ceylan, en çok bu bölgede mezun derneklerinin kuruldu¤unu vurgulayarak, bu derneklerin kurulmas›nda eme¤i geçenleri tebrik edip, teflekkür etti. Genel Sekreterimiz Hüseyin Korkut, katsay› probleminin 2010 y›l›nda afl›laca¤›n›n müjdesini ve internet üzerinden üniversite e¤itiminin yap›labilece¤ini duyurdu. Spordan Sorumlu Baflkan Yard›mc›m›z ve Öncüspor Kulübü Baflkan› ‹mdat Saliho¤lu spor kulüplerinin önemi ve beden e¤itimi ö¤retmenli¤i konusunda bilgi vererek, her okula bir spor kulübü kurulmas› gerekti¤ini söyledi.
5- Ö¤rencilerin ahlaki yap›lar›n›n daha üst düzeyde olmas› ve manevi de¤erlerimizin ön plana ç›kart›lmas› 6- Genel toplant›dan sonra mezun dernekleri, okul aile birlikleri ve okul idaresi ayr› salonlarda mini toplant›lar yapabilecekleri imkânlar›n oluflturulmas›, bu vesile ile karfl›l›kl› istiflarelerin sa¤lanmas› 7- Bölge derneklerinin kendi aralar›nda koordinasyon sa¤lamas› 8- ‹l derneklerinin ilçelerle toplant› gerçeklefltirmesi 9- Türkiye genelindeki bütün mezun ‹HL dernekleriyle tek yürek, tek bilek olunmas› 10- Han›mlar komisyonlar›na aktivite kazand›r›lmas› 11- Beden e¤itimi ve güzel sanatlara ö¤renci kazand›r›lmas› v.b... Toplant› sonunda Bal›kesir ‹HL'ye, eme¤i geçenlere ve ilk mezun olanlara plaket verildi ve yemek ve ö¤le namaz›n›n ard›ndan bütün kat›l›mc›lar memnuniyetlerini ifade ederek da¤›ld›lar.
Bu toplant›n›n gerçekleflmesinde eme¤i geçen baflta Bal›kesir ‹HL Müdürü Abdullah AZMAN, Mezun Dernek Baflkan› Davut BOZTAfi ve Okul Aile Birli¤i mensuplar›na öncelikle yapt›klar› güzel çal›flmalardan, güler yüzlü misafirperverliklerinden, ikram ve hediyelerinden dolay› ÖNDER yönetimi olarak bütün kat›l›mc›lar ad›na sonsuz teflekkürlerimizi sunar›z.
Okul idarecileri ve dernek baflkanlar›n›n hemen hepsinin söz ald›¤› toplant›da öne ç›kan konular flunlard›; 1- Katsay›n›n bir an evvel çözümlenmesi 2- Üniversitelerde baflörtüsü probleminin kalkmas› 3- Üniversiteyi kazanan örgencilere mezun dernekleri taraf›ndan burs temin edilmesi 4- Okullarda ö¤renci ve e¤itim kalitesinin yükseltilip okullar›n fiziki durumlar›n›n düzeltilmesi
ÖNCÜSPOR GENÇL‹K VE SPOR KULÜBÜ’NDEN SPOR AKADEM‹LER‹NE HAZIRLIK KAMPI "‹mam-Hatip mezunu ö¤rencilerimiz, 4 y›ll›k Spor Meslek Yüksek Okullar›na, ÖSS'den sonra yap›lan özel yetenek s›nav›yla girebiliyorlar. Mezunlar›n›n pek çok alanda (ö¤retmenlik, antrenörlük, spor salonlar›nda e¤itmenlik, spor idarecili¤i, spor akademilerinde akademik kariyer v.s) ifl imkân› bulabildi¤i bu okullar›n s›navlar›na yönelik, yat›l› haz›rl›k kamp›n›n ilkini Öncüspor olarak 2008 yaz›nda ‹stanbul'da gerçeklefltirdik." "Burada ald›¤›m›z sonuçlar her y›l yüzlerce mezunumuzun
Spor Akademilerine rahatça girebilece¤ini gösterdi. 2008 y›l›ndaki çal›flmam›zdan edindi¤imiz tecrübeler ›fl›¤›nda yeterli vas›fl› ön müracaat oldu¤u takdirde, 2009 yaz›nda da ÖSS s›nav›ndan sonra 27 Haziran-19 A¤ustos tarihleri aras›nda erkek adaylar için masraflara k›smi kat›lma payl› bir kamp planl›yoruz." Ahmet ‹mdat SAL‹HO⁄LU Öncü Gençlik ve Spor Kulübü Derne¤i Baflkan›
78
Haziran-Temmuz 2009
ÖNCÜSPOR SATRANÇ TURNUVASINA YO⁄UN ‹LG‹ Öncüspor'un organizasyonuyla imam-hatipli k›z ö¤renciler aras›nda 18-Nisan-09 Cumartesi günü, erkek ö¤renciler aras›nda ise 2-May›s-09 Cumartesi günü ÖNDER Genel Merkez'de yap›lan satranç turnuvalar› yo¤un ilgiye sahne oldu. 5 tur süren turnuvalara k›zlardan 6 okuldan 24 sporcu kat›l›rken, erkeklerden 13 okuldan 56 sporcu kat›ld›. Satranç
Federasyonu'ndan profesyonel hakemler eflli¤inde yap›lan turnuva için federasyon hakemleri müsabakalar›n oldukça çekiflmeli geçti¤ini, oyunun kurallar›na göre ve adaletlice gerçekleflti¤ini ifade ettiler. Öncüspor Baflkan› ‹mdat Saliho¤lu, Önder Spor Oyunlar› Sorumlusu Ahmet Faruk Türky›lmaz'›n da ifltirak etti¤i turnuvalar, saat 10.00'da bafllay›p, 17.00'ye kadar sürdü ve turnuva sonunda tüm kat›l›mc›lara sertifika verildi. Dereceye giren okullar ise ödül töreniyle madalya ve
kupalar›na kavufltular. K›zlarda 1. Olan Kartal Anadolu ‹mam-Hatip Lisesi ödülünü Önder Genel Müdür Yard›mc›s› Mustafa Karahüseyino¤lu'ndan al›rken, 2. Okul Güngören Anadolu ‹mam-Hatip Lisesi ödülünü Önder Yönetim Kurulu Üyesi Esra Yaflar'›n, 3. Olan okul Beykoz Anadolu ‹mam-Hatip Lisesi ise Zümrüt Sönmez' in elinden ald›. Erkeklerde ise; 1. Olan Kartal Anadolu ‹mam-Hatip Lisesi ödülünü Önder Spor Oyunlar› Sorumlusu Ahmet Faruk Türky›lmaz´dan al›rken, 2. Okul Zeytinburnu ‹mam-Hatip Lisesi ödülünü , Önder Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Karakufl´dan, 3. Olan okul Beykoz Bo¤aziçi Anadolu ‹mamHatip Lisesi ise Genel Müdür Yard›mc›s› Mustafa Karahüseyino¤lu´nun elinden ald›.
K›zlarda Dereceler:
Erkeklerde Dereceler:
1- Kartal Anadolu ‹HL Rumeysa Gerçik Feyza Nur Usta Havva Durmufl Sena Çam
1-Kartal Anadolu ‹HL Furkan Kaya ‹brahim Balat Mücahit Çelik Enes Türit
2- Güngören Anadolu ‹HL Merve Kurt P›nar Budak Fatma Balc› Meryem Kayan
2- Zeytinburnu ‹HL Mustafa Atmaca Hüseyin Aykut Mehmet Ali Altun
3- Beykoz Anadolu ‹HL Sema Kolip Nuray Dilsiz Büflra fiahin Büflra Uçar
3- Beykoz Anadolu ‹HL Ebubekir Sa¤lam Adil Malkoç As›m Y›lmaz Ali Yüzer
Haziran-Temmuz 2009
79
ÖNCÜSPOR KROS KOfiUSU ÖDÜLLER‹ SAH‹PLER‹N‹ BULDU 16 Nisan Perflembe günü imam-hatip ö¤rencileri aras›nda Üsküdar Valideba¤ fievket Atalay ‹zcilik Okulu Kros sahas›nda gerçeklefltirilen 3000 metre ve 4000 metre kros koflular› heyecanl› dakikalar yaflatt›. 9 okuldan 77 sporcunun kat›ld›¤› müsabakada dereceye giren sporcular madalya ve kupalar›n› müsabaka sonunda al›rken, Önder Yönetim Kurulunu temsilen; Öncüspor Baflkan› ‹mdat Saliho¤lu ve Önder Spor Oyunlar› Sorumlusu Ahmet Faruk Türky›lmaz da müsabakaya ifltirak ettiler. Tüm kat›l›mc›lara kat›l›m sertifikas› ve tiflört takdiminin yap›ld›¤› kros müsabakalar›na ‹stanbul ‹HL, Beykoz ‹HL, Samand›ra ‹HL, Üsküdar ‹HL, Beyo¤lu ‹HL, Bahçelievler ‹HL, Kad›köy ‹HL, Kartal ‹HL ve Zeytinburnu ‹HL kat›ld›. Dereceye giren okullar ve sporcular›n isim listesi ise flu flekilde:
Gençler 3000 Metre Tak›m S›ralamas›: 1- ‹STANBUL ‹HL 2- BEHÇEL‹EVLER ‹HL 3- KADIKÖY ‹HL Büyükler 4000 metre Ferdi S›ralama: 1- HAN‹F‹ BAYBURA (SAMANDIRA ‹HL) 2- MEHMET IfiIKSOY (ZEYT‹NBURNU ‹HL) 3- DAVUT KARATAfi (ZEYT‹NBURNU ‹HL) 4- SERDAR KILIÇ (SAMANDIRA ‹HL) 5- B‹LAL ERCAN (‹STANBUL ‹HL) 6- SERDAR ASLAN (SAMANDIRA ‹HL) Büyükler 4000 Metre Tak›m S›ralamas›: 1- SAMANDIRA ‹HL 2- ZEYT‹NBURNU ‹HL 3- KADIKÖY ‹HL
Gençler 3000 Metre Ferdi S›ralama: 1- HAMZA ZORO⁄LU (ÜSKÜDAR ‹HL) 2- YAS‹R AYDO⁄AN (‹STANBUL ‹HL) 3- MESUT GÖK (BEYKOZ ‹HL) 4- SADULLAH KOÇ (SAMANDIRA ‹HL) 5- BURAK ÖZKARA (BEYO⁄LU ‹HL) 6- YUSUF KUfi (BEYKOZ ‹HL)
ÖNDER Ö⁄RENC‹ MECL‹S‹ ÇALIfiMALARINA DEVAM ED‹YOR... 17.04.09 Cuma günü temsilci ö¤rencilerin kat›l›m›yla Önder Ö¤renci Meclisi toplant›s› gerçeklefltirildi. Öncü Spor Baflkan› ‹mdat SAL‹HO⁄LU'nun da kat›ld›¤› toplant›da temsilci ö¤rencilere Spor Akademileri ile ilgili etkinlikler hakk›nda bilgiler verildi ve konuyla ilgili sorulan sorular ‹mdat SAL‹HO⁄LU taraf›ndan cevapland›r›ld›. Toplant›y› Ö¤renci Meclisi sorumlusu Muharrem Muhsin AYDIN yönetti. "Hasbihal Programlar›" çerçevesinde yap›lan etkinliklerin ilk konu¤u sanatç› Taha oldu. Sorulan sorular› yan›tlayan Taha, ö¤rencilere verimli bir söylefli gerçeklefltirdi. Ö¤renci Meclisi sorumlusu Muharrem Muhsin AYDIN "Hasbihal Programlar›"n›n devam edece¤ini aç›klad›.