S›cak Esintiler
MUHS‹N ÇOLAK MEHMET UYAR MUSTAFA AK KER‹MCAN KAMAL N‹HAT ARYOL ÖZTÜRK KARAHAN SELÇUK YILMAZER KEMAL YILDIRIM OKTAY ILGAR BEH‹CE KÜBRA fiAH‹N Av. KADR‹YE IfiILDAK
299 ciye
s›cak
MUHS‹N ÇOLAK
Muhsin Çolak, 1955 y›l›nda Artvin’in Yusufeli ilçesine ba¤l› Esenkaya köyünde do¤du. ‹lk ve ortaokulu Zile’de okudu. Tokat ‹lkö¤retim Okulu’nu bitirerek ö¤retmenli¤e bafllad›. ‹lk görev yeri Çatalzeytin’in Da¤köy’üydü. Kastamonu ve A¤r›’da çal›flt›. Çok sevdi¤i ö¤retmenli¤i 29 y›l sürdürüp temmuz 2003’te Bursa Dr. Necla Kitay Yaz›c›o¤lu ‹lkö¤retim Okulu’ndan emekli oldu. Evli ve bir k›z çocuk sahibi Çolak, 1982 y›l›nda ilk fliir kitab› "Sevda Harman›" ile yay›n dünyas›na girdi. Sevda Harman›’n› flubat 1992’de "Bulutlar Ya¤mura Durunca" ve mart 2000’de "Bademler Çiçek Aç›nca" izledi. ‹lk öykü kitab› "Ateflböceklerinin Dans›" 2003 y›l›nda, "Karl› Yol" ve "Devecida¤›’n›n S›rlar›" adl› öykü kitaplar› da mart 2004’te arka arkaya yay›mland›. Do¤a ve insanlar› konu alan fliirlerinde lirik bir anlat›mla sevgileri, dostluklar›, kardefllikleri ifller. Ayr›l›k, özlem ve hüzünlerden etkilense de dizelerinde sevgilerle örülü yüre¤inin ça¤›lt›s› duyulur. Bahçesinin doyumsuz çiçekleri ö¤rencileri, çocuklar›n sevgisi yaflam›n›n kat›¤›d›r. Öykülerinde ise ö¤reticili¤e önem verir, çünkü anlatt›klar› "yaflanm›fll›klara" dayal›d›r. Oda¤›nda e¤itim ve çocuk olan öykülerini fliirsel ak›c›l›k ve kurgu flafl›rt›c›l›¤› içinde sunar. "Düfllerken Tan›d›k Kenti" adl› fliiri Çatalzeytin’de görev yapt›¤› y›llarda kaleme ald›¤› dizelerden oluflur. Kitab›na ad›n› veren "Karl› Yol" adl› öyküsünde ise yokluk ve yoksunluklar içindeki bir köy ö¤retmeninin ö¤rencilerine ve mesle¤ine duydu¤u sevgi ve sorumlulukla, ö¤rencisinin ö¤retmeniyle kurdu¤u duyarl› iliflkiyi anlat›r. Karl› Yol’u okurken Çatalzeytin’in etkileyici, ancak güçlüklere dolu do¤as›n›n fark›na bir kez daha varacaks›n›z.
DÜfiLERKEN TANIDIK KENT‹
300 ciye
"Esen meltem miydi, Karayel mi bilmem, Esti durdu Karadenizden. Da¤›tt› us saçaklar›m›, Uzaklardan kopup gelen tren düdü¤ü, Doldurdu gurbeti içime olanca ac›makl›¤›yla. Kofltum, Bir gecede, binlerce kere. Geçmiflten tan›d›k Çemenini yeyip, Suyunu içti¤im, Bahçelerinden elma, Ba¤lar›ndan üzüm devflirdi¤im, Yeflil›rma¤›nda serinleyip, Okullar›nda mesle¤imi buldu¤um beldeye Kofltum durdum, Tokat iline. Çevirdim yüre¤imin burmas›n› Boflaltt›m tafllar› y›pranm›fl sokaklara Hasret hasret hasret... Kendim Kastamonu’da, An›larla Tokat’ta. Dal›p gitmiflim, Tahtadan bir masada. Kovalam›fllar zaman› Kalm›fl›m sessiz. Gaz biterken lambada, Girdim yata¤a. Çatalzeytin’in bir da¤ köyünde, Gece devrilirken sabaha..."
KARLI YOL Okul köyden iki yüz metre uzakta, üç-befl metre yüksekçe genifl bir tepe üzerindeydi. Arka tarafta yemyeflil gür bir orman uzan›yordu. Denizden alt›-yedi yüz metre yüksekli¤i vard› buran›n. K›fl aylar›nda Erzurum’u, Kars’› aratmazd› k›fl›. Kar topra¤a erken düfler, karasular kusuncaya dek de kalkmak bilmezdi... fiubat sonlar›yd›. Buralarda flubat boyundan çok yüksek k›fl yapar. Havan›n a¤z› zehir gibi keskin olur. Derin uykusunda olan börtü böce¤in k›l›n› bile k›p›rdatamazs›n. Toprakla kar sevdalanm›flças›na aylarca birbirinden ayr›lmaz... Ö¤retmen, her sabah oldu¤u gibi erkenden kalk›p kahvalt›s›n› yaparak okulun çevresinde dolaflt›. Çevreyi gözlemledikten sonra tekrar içeri girdi. Evlerle okul aras› yak›n olmas›na karfl›n yar›m metre karda çocuklar›n okula gelebilmeleri bir hayli zor olur. Kara bata ç›ka okula ulaflman›n ne demek oldu¤unu en iyi çocuklar bilir. Mehmet; o daha sekiz yafl›nda, ikiye gidiyor. Annesi ‹stanbul’da ak›l hastanesinde, babas› Libya’da iflçi. Dedesinin yan›nda kal›yor Mehmet. Zaman zaman derse girifl zamanlar›n› sekteye u¤rat›yor. Ama, soluk solu¤a s›n›fa girdi¤inde ö¤retmeninin yüzüne öyle mahzun, öyle y›k›k bak›fllar› var ki, ö¤retmeninin yüre¤inde yüz kez özür dileme izleri yarat›yor!.. Ö¤retmen Mehmet’in bafl›n› okfluyor,
esintiler üflümüfl ellerini ve ›slak ayaklar›n› soban›n karfl›s›nda ›s›tt›ktan sonra onu yerine oturtuyor. Ders bafllayal› yar›m saat olmufl. S›n›fta Mehmet yok. Arka s›ralarda pencerenin cam›ndan d›flar›y› izleyen bir ö¤renci: "Ö¤retmenim Mehmet geliyor. Yani gelemiyor. Tarlalardan gelmeye çal›fl›yor, ama bat›p kal›yor." "Bak›n, bak›n! Bir köpek de ona do¤ru kofluyor." Ö¤retmen pencereden d›flar› bakt›. Mehmet kara bat›p kalm›fl. Bir köpek de h›zla ona ulaflmaya çal›flmaktayd›. Kendini s›n›ftan d›flar› atan ö¤retmen, eline bir sopa geçirip olanca h›z›yla Mehmet’e do¤ru kofltu. Ama köpe¤in Mehmet’e ö¤retmenden önce ulafl›p aya¤›n› ›s›rmas›na engel olamad›. Ö¤retmeni gören köpek tarlalara afla¤› kofltu, kayboldu. Mehmet korkudan bay›lm›fl, kanayan aya¤›n›n ac›s›n› da hissetmez durumdayd›. Mehmet’i kuca¤›na al›p s›n›fa geldi ö¤retmen. Çocuklar: "Ö¤retmenim kesin kuduzdur o köpek" diye ba¤r›flt›lar. "O bizim köyün köpeklerinden de¤il, yabanc›." Ö¤retmen Mehmet’in aya¤›n› temizledi, sard›. Çok geçmeden Mehmet kendine geldi. Çocuklardan birini Mehmet’in dedesine yollad›. Dedesinin anayola ç›kmas› söylendi. "Çocuklar ben Mehmet’i ilçeye hastaneye götürüyorum, s›n›f baflkan›n›z› üzmeyin, geç kal›rsam derslerin bitiminden sonra sessizce evlerinize da¤l›rs›n›z" diyerek Mehmet’i kucaklad›, h›zl› ad›mlarla anayola ç›kard›. Aral›klarla kar ya¤maktayd›. Yol aç›kt›. Mehmet’in dedesi de geldi. fiaflk›n, üzgün, torununun sarg›l› aya¤›na dokundu: "Ac›yor mu evlad›m?" Hay›r anlam›nda bafl›n› ve gözlerini yukar› kald›rd› Mehmet.
"Çatalzeytin’e mi?" "Evet." "Çocu¤un aya¤›n› köpek ›s›rd› da." "Geçmifl olsun." "Buralardan de¤ilsin galiba?" "Sinopluyum. Devrekani’den gelip Çatalzeytin’e gidiyorum." On befl kilometrelik yolculuk süreci dördü için de keyifsiz geçmiflti. Çatalzeytin’e vard›klar›nda, k›sa aral›klarla ya¤makta olan kar gittikçe h›z›n› art›rmaya bafllam›flt›. Hemen hastaneye gittiler. Muayenesi yap›ld› Mehmet’in. Kuduz olas›l›¤›na karfl› ilk i¤nesi de vuruldu. Doktor; Mehmet’in on befl gün gözetim alt›nda tutulmas› ve gün afl›r› i¤nelerinin yap›lmas› gerekti¤ini önemle vurgulad›. Dedesi Mehmet’i al›p Çatalzeytin’deki akrabas›n›n evine gitti, ö¤retmen ise durumu ilçe Milli E¤itim Müdürlü¤üne bildirip geri dönüfl için tafl›t araflt›rmaya... K›fl aylar›nda ilçeden köye tafl›t bulmak hemen hemen olanaks›z gibi bir fleydi. Çatalzeytin-Kastamonu otobüsleri de bir akflam bir de sabah kalkmaktayd›. Akflam otobüsünde yer bulsa, Is›rganl›k denilen beldede inip orman içi yoldan köye yürüyerek ulaflabilmesi yar›m saatlik bir süreci gerektirmekteydi. Akflam otobüsünde yer buldu ama bilet almaktan vazgeçti. Vazgeçiren neden, ilçe Milli E¤itim Müdürü’nün sözleriydi: "Gece kal, ertesi sabah dönersin. Sen buralar›n yabanc›s›s›n. Gece da¤ bafl›nda, karda k›flta kurda kufla yem olursun." Gece, deniz k›y›s›ndaki bir otelde kald› ö¤retmen.
Bu mevsimde, bu ayda, bu havada ana yoldan geçecek bir tafl›ta rastlamak saatlerce beklemeyi gerektirirdi. Mehmet’in flans›ndan olmal› daha on befl dakika olmam›flt› ki eski model bir jip geldi. Durdular. Ö¤retmen, Mehmet ve dedesi jipe binip ilçenin yoluna koyuldular.
Gece boyu lapa lapa ya¤an kar› izledi. Otelin duvar›na vuran Karadeniz’in azg›n dalga seslerinden uyuyamad›. Uyuyamad›, kalk›p lapa lapa ya¤an kar› izledi. Kar› izlerken hep tek bir fleyden korktu. Ya yol kapan›rsa! Ya yol kapal›ysa! Tüm gece sürekli ya¤an kar sabah da devam etmekteydi.
Jipin içerisi d›flar›dan so¤uktu. Kaloriferleri yanmad›¤› gibi kap› ve pencere aral›klar›ndan d›flar›s› görünüyordu. Ö¤retmen Mehmet’i paltosuyla sarm›fl, üflümesini engellemeye çal›flmaktayd›.
Kahvalt› yap›p, sabah otobüsüne bindi.Otobüs orman içi anayolda ilerlemekteydi. Yol gittikçe yükseklere do¤ru uzanmakta, her rampada otobüs zorlanmaktayd›. Otobüsün önünde bir kar temizleme arac› vard›. O önden, otobüs arkadan gitmekteydi. Otobüs h›z›n› öndeki araca ayarlam›flt›.
Yol boyunca ilk konuflmalar›n›n d›fl›nda floförün a¤z›ndan tek bir sözcük ç›kmad›.
301
ciye
s›cak K›fl aylar›nda bu yollarda ne floför acele ederdi, ne de yolcular buna itiraz ederlerdi. Otobüs bir saate yak›n yol alm›flt›. Muavin ba¤›rd›: "Is›rganl›k’ta inecek var m›?" Ö¤retmenden geldi tek yan›t: "evet." Ö¤retmen indi. Otobüs yola devam etti. Ö¤retmen anayolla köy yolunun kavfla¤›na geldi¤inde: "Eyvah! Keflke devam etseydim otobüsle" dedi ama; ifl iflten geçmiflti. Otobüs uzaklafl›p gitmiflti. Kar h›z›n› kesmifl; ama sürdürmekteydi ya¤›fl›n›. Buras› denizden yedi sekiz yüz metre kadar yüksekte gür ve kal›n çam a¤açlar›yla kapl› bir yerdi. Her taraf da¤ kapl› ›ss›z da¤ düzlü¤ü... ‹çinde bir ürperti dolaflt› ö¤retmenin. Da¤ bafl›nda ormanda bir bafl›nayd›!
302 ciye
Önce düflündü. Düflünmenin zaman kaybetmekten baflka ifle yaramayaca¤›na inanarak yar›m metre kar kapl› Karl› Yola koyuldu. ‹lk ad›m›n› att›, aya¤› kar içinde yar›m metre uzakl›kta yere bast›. Di¤er aya¤›n› att›¤›nda beline dek kara gömülmüfltü. Önünde gitmesi gereken bir buçuk kilometrelik yol vard›. ‹ki eliyle önce sa¤ aya¤›n› yerinden kald›r›p kar›n üstünden yar›m metre kadar uzakl›¤a gömüyor, sonra sol aya¤›n› ayn› flekilde at›p vücudunu k›sa bir uzakl›¤a tafl›yabiliyordu. Atabildi¤i her üç ad›mdan sonra s›rt›n› kara yaslayarak dinleniyordu. Bu u¤rafl› k›rk befl dakika kadar böyle sürdürdü. Henüz alabilmifl oldu¤u yol üç yüz metre yoktu. Ayak uçlar›ndan beline dek ›slanm›fl olan vücudunun alt bölümü normal görevini yerine getirmekten gittikçe uzaklafl›yordu. Islakl›ktan ve so¤uktan donmufltu sanki. S›rt›n› yine kara yaslayarak dinlendi. Dinlenirken sol taraf›ndaki vadinin dibinde kurulu köy evlerinin bacalar›ndan yükselen dumanlar› izledi. Dumanlar› izlerken, o evlerden birinin s›cak odas›nda olmay› düflledi o anda... Sa¤ yan›ndaki ormandan kesik kesik kurt ulumalar› geliyordu kulaklar›na. Ulumalar korku ve ürperti yay›yordu içine! Isl›k çalarak esen so¤uk yelin vücudunda yaratt›¤› istem d›fl› irkilme titremeye dönüflüyor, ard›ndan sessiz ve a¤r›s›z gelen ölümün hafifli¤ini duyar gibi oluyordu!.. Tüm çaresizli¤ine, olumsuz koflullara karfl›n köye ulaflma umudunu asla yitirmek istemiyordu. Köye ulaflmadan yolda bay›lsa donsa bile çevresinde in cin bulunmayan bu yolda birilerinin yetiflip kendisini mutlaka kurtaraca¤›na inand›rmak istiyordu.
Ellerinin, ayaklar›n›n parmak uçlar›, çenesi duyarl›¤›n› yitirmiflti. Tükürdü, a¤z›ndan ç›kan yar› yap›flkan bir s›v›n›n dudaklar›yla çenesinin orta yerinde yay›ld›¤›n› anlad›. Kulaklar›n›n dört kat daha büyümüfl ve a¤›rlaflm›fl oldu¤unu hissetti. Elini kulaklar›na götürdü, tuttu, dokunma duyusunu hissedemedi. Sanki iki cans›z tafl birbirine dokunmufltu. Kulaklar›n›n yerinde olmad›¤›n› düflündü bir an! Hem dinlendi, hem önünde uzanan kar kapl› yola, yolun en ileri noktas›na bakt›. Belli belirsiz karalt›lar gördü. Damarlar›ndaki kan›n akmad›¤›na, vücudunu ›s›tmad›¤›na hükmediyordu art›k! Göz feri gittikçe çekildi, yo¤unlaflmakta olan siste hiçbir fley göremez oldu. fiiddetli bir uyku bast›rd›. Oldu¤u yerde kara kapaklan›p bay›ld›! Karl› Yol, üç yüz metre ileride dört yüz, befl yüz metre karelik bir alana dönüflmekteydi. Yolun bu genifl bölümünde sa¤l› sollu dükkanlar, kahvehaneler bulunmaktayd›. Karfl›l›kl› iki vadiye aç›lm›fl iki pencere görünümünde görkemli bir bo¤azd› buras›. ‘Odaybo¤az›.’ Yol, Abana Bozkurt’u Kastamonu’ya ba¤layan anayoldu. Dört mevsim, bo¤azdan vadileri izlemek, korkunç keyif verir burada insana! Vadilerin ayak uçlar›ndan bafllay›p yüksek da¤lar› kaplayan her türden orman a¤açlar› güz mevsiminde renk ç›lg›nl›¤› yarat›r... Yaral›göz Da¤›’ndan kopup gelen kekik kokulu rüzgar Odaybo¤az›’nda soluklan›r, vadileri afl›p Karadeniz’in lacivert sular›yla kucaklafl›r... Orta yerde gürül gürül yanan soban›n bulundu¤u s›cak bir odada açt› gözlerini. Gözleri, odan›n sisli tavan›na dikili kald› bir süre. ‘Ben neredeyim?’ diye sordu kendisine. Sitemli bir ses: "Ah be hocam! Bu da¤ bafl›nda, bu karda, bu yolda yola düflmek senin gibi tahsilli insan›n yapaca¤› ifl mi? Bunu yapmak için insan›n deli olmas› laz›m. ‹yi ki seni fark ettik, sen olabilece¤ine ihtimal vermeden. Uzaktan, karda düflüp kalkan bir mahluk sand›k seni. Tüfekleri doldurup yan›na geldik. Seni görünce senden çok donup kald›k. Neyse ki fark ettik. ‹yi ki seni gördük. S›rtland›k köye getirdik. Geçmifl olsun. ‹ç flu s›cak sütü de kendine gel." Mehmet flansl›yd›. Çünkü, ona sahip ç›km›fl bir ö¤retmeni vard›. On befl gün sonra okula ilk gelen Mehmet oldu.
esintiler ÇATALZEYT‹N RÜYASI Y›llar geçti aradan. fiimdi hayal meyal hat›rl›yorum. Üniversiteyi yeni bitirmiflim. Ö¤retmenlik tayinimi bekliyorum. ‹flte bu s›ralarda bir rüya giriyor hayat›ma: Rüyamda yemyeflil bir kasabaday›m. Hemen deniz kenar›nda flirin mi flirin bir yer… Derken rüyam gerçek oluyor. Rüyamda gördü¤üm kasabaya, ya¤murlu bir kas›m günü tiril tiril heyecanla coflkuyla giriyor, selam veriyorum: Merhaba Çatalzeytin… Y›l 1980. Henüz 20 yafl›nda, t›f›l bir ö¤retmenim. Görünüm olarak minyon bir tipe sahip oldu¤um için liseli bir ö¤renciden fark›m yok. Bu yüzden ö¤retmen oldu¤umu söyledi¤im herkes flafl›r›yor;" Vay… Bu ö¤retmen daha çocuk be..." diyorlar. Çatalzeytin’e girdi¤im ilk günü hiç unutamam. Bir ikindi vakti. Ya¤mur ya¤maya devam ediyor. Bir gürültü bir gürültü… Sürekli kükreyen sesler… Karadeniz… Dalgalar habire sahili dövüyor. Denizin hayk›ran sesi: "Hofl geldin çocuk." diyor. Denizin bu h›rç›n sesine al›flmam aylar› buluyor. Sonradan onun sesine de ba¤›fl›kl›k kazan›yorum. ‹lk gün. Elimde mavi tahta bir bavul. Otobüsten iniyorum. Gidece¤im tek yer var. Okul. Baflka da tan›d›¤›m bildi¤im kimse yok. Okul a¤açlar aras›nda, denizin hemen kenar›nda iki katl› eski küçücük bir bina. Kap›dan giriyorum. Nöbetçi ö¤retmene (Suphi Güzelayd›n) ö¤retmen oldu¤umu söylüyorum, inanm›yor. Dalga geçti¤imi san›yor. Beni ö¤renci kap›s›na göndermeye çal›fl›yor. Evraklar›m› gösteriyorum, ö¤retmen oldu¤umu kan›tl›yorum. fiaflk›nl›kla öylece yüzüme bak›yor. Do¤ruca Müdür beyin (‹brahim Atalay) odas›na götürüyor. Tan›fl›yoruz. Evraklar›m› veriyorum. Sonra ö¤retmenler odas›na ç›k›yorum. Kendimi tan›t›yorum. Edebiyat ö¤retmeni oldu¤umu söylüyorum. Hayat›mda o günkü kadar heyecanl› oldu¤um bir günü hat›rlam›yorum. Aln›mdan fl›p›r fl›p›r ter ak›yor. Elim aya¤›m dolafl›yor. Konuflam›yorum, c›l›z bir sesle yöneltilen sorulara cevap vermeye çal›fl›yorum. Sonra s›n›fa giriyorum. Bir ö¤retmenin ö¤rencilerin karfl›s›na ilk kez ç›k›fl› kadar zor bir an olamaz. Ö¤renciler flaflk›n ben flaflk›n›m. Ö¤renciler ö¤retmenlerinin bir çocuk olmas›na flafl›r›rken , bense kendime hep, "Ben ö¤retmen miyim?" sorular› soruyorum.
MEHMET UYAR Bir y›l boyunca sordum bu soruyu kendime. Bir y›l sonra , "Evet, ben bir ö¤retmenim." dedim, inand›m kendime. Hiç unutmam, bir gün, televizyon seyretmek için kahveye (Elmor Hasan’›n kahvesi) girmek istiyorum. Kap›y› açar açmaz Kahveci Hasan beliriyor karfl›mda. Öyle ya… 12 Eylül darbesi tedirgin bir zamanda yafl›yorduk. Jandarma ö¤rencilerin kahveye girmelerini yasaklam›flt›. Kahveci Hasan da beni ö¤renci sanarak d›flar› ç›karmaya çal›fl›yordu. Ona ö¤retmen oldu¤umu söylüyorum, inanm›yor. ‹teleyerek kap›ya sürüyor beni. Benim için onur meselesi. Bütün milletin önünde yaka paça d›flar› at›l›yordum. Ba¤›r›yorum: "Ben ö¤retmenim!" diyorum. Dinlemiyor Kahveci Hasan. Kahveden d›flar› at›yor. Ben yine girmek istiyorum. ‹nat etmifltim. Ben girmek istedikçe o ›srarla karfl›ma dikiliyordu. "Defol git lan..buraya talebe giremez…ç›k bu kahveden…bafl›ma bela m›s›n sen!" diyordu… derken beni tan›yan biri at›l›yor, Kahveci Hasan’a benim ö¤retmen oldu¤umu söylüyor. Kahveci Hasan yine inanm›yor. Bir iki kifli daha flahit oluyor. Sonra duruyor Kahveci Hasan , yüzüme dik dik bak›yor: fiaflk›nd›, flok olmufltu. "Öyle mi ya…" diyor…sonra birden de¤ifliyor, piflman üzgün halde "kusura bakma hocam …" diyor, aceleyle yer gösteriyor bana… hemen bir çay yap›p önüme koyuyor. Her geliflinde özür diliyor.
303
Sonra kahvedekilerle birlikte gülüp geçiyoruz.
ciye
Çatalzeytin’e ilk görüflte vurulmufltum. ‹lk günler ormanlar›n›, derelerini, sahilini defalarca gezdim. Karadeniz’in derin ufkuna saatlerce bakt›m; "fiükür rabbim " dedim… "..flükür, böylesi bir ilçede yaflad›¤›m için." Befl y›l ö¤retmenlik yapt›m bu flirin ilçede. Befl y›l boyunca bir kez bile b›kk›nl›k gelmedi içime. Her gün yeniden keflfediyordum güzelli¤ini çünkü. Befl y›l boyunca çok de¤erli dostlar›m oldu. ‹nsanlar›n› çok sevdim. Köylerini tek tek gezdim, ormanlar›nda dolaflt›m. Kendimi hep büyülü bir roman›n içinde hissettim. Üç evde ikamet ettim. Kald›¤›m ilk ev, üç katl› sar› bir binayd›. Yeni yap›lm›flt›. ‹lk kat›nda bir buçuk y›l kald›m. Karabük’ten emekli Cemal ve Cahit a¤abeyin bulundu¤u bu evde Çatalzeytin’i çok sevdim. Yeflillikler içinde denize bakmak ve hayaller kurmak, düfl gücümü öylesine gelifltirdi… Bunu daha sonra daha iyi anlad›m. Daha sonra sahilde rahmetli ö¤retmen arkadafl›m Nureddin’in evinde kald›m. Bir gün Karadeniz tarihinin en öfkeli gününü yaflam›flt›. Dalgalar, evimizin alt›na kadar girmiflti.
s›cak En son, yine eski evimin yan›na döndüm. Cemal a¤abeyin evinin hemen yan›nda bulunan Hüsameddin a¤abeyin evinde kald›m. Çatalzeytin’de bulundu¤um y›llar içinde sürekli kitap okudum. Çatalzeytin Lisesi kütüphanesinde bulunan (50’li y›llarda bir denizalt›n›n okula hediye etti¤i) Bat› klasiklerini kapal› formalar›n› açarak sayfalar›n› koklaya koklaya okudum. Benim için kitap okumak en büyük mutluluktu. Da¤lara ç›k›yor, a¤açlar aras›nda kitap okuyordum. Sahile iniyor, deniz k›y›s›nda yürüye yürüye kitap okuyordum. Do¤ayla iç içe kendimden geçerek kitap okuyor, hayal kuruyordum. Kendimi Knut Hamsun’un romanlar›nda, Norveç fiyortlar›nda hissediyordum. Çatalzeytin’de yaflamak, bir roman içinde yaflamak gibiydi. Ve ilk roman›m› 1983 y›l›nda Çatalzeytin’de yazd›m. Kat›ld›¤›m yar›flmada bu ilk roman›mla ödül ald›m. Ald›¤›m bu ödül kendime güvenimi art›rd›.
304 ciye
Yazarl›¤›m o günden itibaren bir coflku ve heyecan olarak bafllad›, bugün ise kimli¤im ve kiflili¤im haline geldi. Bugün befl roman, üç hikaye ve iki biyografi kitab›, ayr›ca bir çok film ve dizi senaryosu yazm›flsam ilk k›v›lc›m›n› Çatalzeytin’e borçlu oldu¤umu belirtmeliyim.
lam›flt›m. Y›llarca hüzne bo¤ulmufltum. Rüyalar›mda hep Çatalzeytin’i yaflam›fl ve say›klam›flt›m. Çatalzeytin benim için güzel bir rüya… Bugünümü renklendiren, gelece¤imi flenlendiren, geçmiflimi ›fl›tan bir büyülü bir rüya… Bu rüyay› yitirmek istemiyorum. Bu rüyayla yaflamaya devam etmek istiyorum. 15. 7. 2007 - ‹stanbul
ÇATALZEYT‹N EFSANES‹ Denizde dalga Dalgada köpük Köpükte zerre Zerrede aflk E¤ilmifl sahile Selam vermifl Yeflil bir kucakta Gülümseyen Çatalzeytin’e Y›llarca biteviye Söylenmifl bu efsane Zeytin çatal edip kollar›n› Mavili¤e uzanm›fl Uzan›rken bir anda Çatalzeytin ad›n› alm›fl. 14.6.1984
Çatalzeytin’de çok güzel dostluklar edindim. Özellikle bana babal›k a¤abeylik eden, zorda kald›¤›mda dayand›¤›m de¤erli hocam , abim Merkez camii imam› Recep Demir’i hiç unutamam. De¤erli arkadafllar›m Kadir Akkaya, Nam›k Karahan, Mustafa Karahan, Suphi Güzelayd›n, Cemal, Fatih , Faik Hocalar›m›, Çatalzeytin sevdal›s› Emin Türkay Öztürk ‘ü ve Sabahattin Abiyi ; Müezzin Halit’i ve daha nice dostlar›m›, ö¤retmen arkadafllar›m› hiç unutamam. Ayr›ca, befl y›l boyunca can yoldafl›m, dert orta¤›m gönül dostum olan Ahmet Demir, Bahtiyar Dizdar, Kemal Y›ld›r›m, ‹smail Kapç›, ‹smet ve Ertan hocalar›m› unutmak mümkün mü? Aradan onca y›l geçti. Çatalzeytin hala rüyalar›mda… Hala eski y›llar› yafl›yorum. Hala düfl dünyam›n beslendi¤i kaynak Çatalzeytin… Ondan ayr›lmak çok zor olmufltu. 1985 y›l›nda rotasyonla tayinim ç›km›flt› ‹stanbul’a. Ayr›l›rken a¤-
Y›k›l›p yerine Halk E¤itim Merkezi binas› yap›lan Çatalzeytin Ortaokulu (Atakan U¤uz Albümünden)
esintiler
Ö¤retmen Pilot Hava Taksi fiefi
MUSTAFA AK
ANKARA‘DAN MEKTUP VAR Mavi ile yeflilin birleflti¤i, do¤a harikas› Çatalzeytin’in de¤erli insanlar› merhaba; Türk Hava Kurumu, Türkkuflu Genel Müdürlü¤ü Gökçen Havac›l›k Direktörlü¤ü Uçufl ‹flletme Müdürlü¤ü’nde Hava Taksi fiefi ve uçufl ö¤retmeni olarak görev yap›yorum. 25 May›s 2007 tarihinde Gökçen Havac›l›k Direktörlü¤ü’nden uçufl görev emri geldi¤inde okudum ve 28 May›s 2007 tarihinde Çatalzeytin ve civar›nda havadan foto¤raf çekimi yap›laca¤› yaz›yordu. Çatalzeytin’i okuduktan sonra koltu¤uma yasland›m. Bu güzel ilçenin benim için önemi vard›. Y›llar öncesine gittim. 1983 y›l›nda Çatalzeytin Ginolu Bal›k Festivali’nde paraflüt atlay›fl› yap›lacakt›. O y›llarda Türk Hava Kurumu’nda paraflüt ö¤retmeni olarak görev yap›yordum. Paraflüt atlay›fl›n›n koordinesi için Ankara’dan Kastamonu’ya oradan da Çatalzeytin’e gittim. Paraflüt atlay›fl› için en uygun yerin plaj oldu¤una karar verdik. 15 Temmuz 1983 tarihinde C-206 Cessna uça¤› ile 1000 metreden Para-Foil tipindeki kanat paraflütle 1218.nci paraflütle atlay›fl›m› Çatalzeytin plaj›na yapt›m. Havada Türk Bayra¤› açt›m (paraflüt resmim 1983 y›l›nda Çatalzeytin atlay›fl›nda çekilmifltir). Plajdaki kalabal›¤›n yere inene kadar beni takip etmelerini unutamam. Bu sat›rlar› yazarken bile ayn› heyecan› duyuyorum. Bu görevde bize efllik eden
paraflüt ö¤retmeni arkadafl›m Halil ULUM, pilotlar›m›z Mustafa ALTINAY ve Ayhan KAYGISIZEL’i de sevgiyle an›yorum. Tekrar May›s 2007’e gelirsek, havadan foto¤raf çekimi için sürpriz bir telefon görüflmesi yapt›m. Arayan 1983 y›l›ndan beri görmedi¤im ve o y›l bizlere yard›mc› olan Çatalzeytin Mektubu Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni sevgili arkadafl›m Emin Türkay Öztürk’ten baflkas› de¤ildi. Çatalzeytin’e daha güzel hizmet verebilmek için havalar›n güzel oldu¤u bir günde foto¤raf çekmemiz gerekiyordu. Devaml› telefon görüflmesi yapt›k, meteorolojiyi inceledik ve sonunda 20 Haziran 2007 tarihinde Ö¤retmen Pilot arkadafl›m Cavit KÖKTEN’le birlikte C-208 Cessna Caravan uça¤› ile gördü¤ünüz bu güzel resimleri çektik. Yard›mc› olabildiysek ne mutlu bize. Sa¤l›cakla kal›n. Sayg› ve sevgiler. 21.06.2007, Ankara
305
ciye
s›cak
KER‹MCAN KAMAL Ben zeytin a¤açlar›n› çok severim: Bir Menemen Öyküsü Çocuklu¤um Kastamonu, Çatalzeytin'de geçti. 100 küsur y›ll›k ahflap bir evin etraf›nda büyüdüm ben. 3 teyze, 6 day›, bir anneanne, ben do¤madan yedi ay önce ölmüfl dedemin sofadaki foto¤raf›, 4.teyze zannedilen anne -hem annem hem de babam çal›flt›¤› için köye, anneanneme b›rak›lm›fl›m bir süre, annemi arada bir gelen teyzem san›rm›fl›m- ve bir sürü kuzen… Bu, soba için odunlar›n y›¤›ld›¤› dam›n› da sayarsak, 4 katl› yafll› evin sakinleriydik hep beraber. Sonradan annem evlat hasretine dayanamay›nca ben ‹stanbullu oldum. Ama Çatalzeytin hep içimizdeydi ve biz de her yaz Çatalzeytin'de. Bu büyük evin, kâh yan›ndan ak›p giden dereye aya¤›m› soktum so¤uk so¤uk, kâh kuyusundan bakraçla su çektim. Kâh Borcutunda, bostan›nda komflu çocuklar› kovalad›m elmalar› tüketmesinler diye, kâh kara incirin tepesinde çerkez büyükanaya yakaland›m. 306 ciye
Küçükken kimse bize, biz çerkeziz, o kürt, flu gürcü, bu arnavut demezdi. Hat›rlad›¤›m, seyrelmifl kar beyaz› saçlar›, geceleri herkes yat›nca odalarda birbirlerine küçük seslerle dedikodu yapan k›zlar› taraf›ndan her banyo sonras› örülen, boncuk mavisi gözleriyle bir kad›n, -Hayriyan›m-, ve onun kilitli tahta dolab›ndan f›nd›k flekeri koparmaya çal›flan üç befl çocuktu. Ve tabi ki f›nd›k flekerlerini s›cak s›cak beyaz karton kutulara koyup vitrine s›ralayan flekerci Hüseyin ve her daim sabahlar› tafl f›r›ndan ç›kard›¤› el yakan ekmekler kadar k›zg›n f›r›nc› Metin, enifltemin ka¤›t m› oynad›¤› yoksa siyaset mi konufltu¤u bilinmez çarfl›daki gizemli kâhve ve ramazan geceleri, yaklaflt›kça yataklar›m›zda büzüflmemize neden olan sahur davulunun sesi. K›fllar› sakinleflen bu ev yazlar› okul tatili ile birlikte dolar taflard›. Okullarda ö¤retilen pek çok fley gibi flu çekirdek aile ifline pek ›s›namad›m ben. Anne baba ve çocuktan oluflan ideal aile bana hep keyifsiz gelmifltir. Keyifle çekirdek bile çitlenmez çekirdek ailede. Çünkü o bile bir paylafl›m iflidir. fiimdileri düflündükçe anl›yorum ki çekirdek aile, nesiller aras› kültür, gelenek, görenek, adet, örf, bilgi aktar›m›n› keserek o toplumu geçmiflinden ay›r-
mak, birliktelik belle¤ini silmek, köklerinden koparmak böylece genç nesilin flaflk›n, oradan oraya savrulmas›na yol açmak ve nihayetinde o ülkenin paramparça edilmesini sa¤lamak için uydurulmufl bir yalanm›fl. Yavafl ancak kesin bir yol. O¤lum benden dinlemeyi reddetti¤i her fleyi dedesinden keyifle al›yor. Onun hikayeleri ile uyuyor. Büyük evin büyük çak›l tafllar› ile kapl› yokuflundan ki sonradan beton merdiven döküldü temizlemesi kolay oluyor diye, afla¤› inip hemen sahil yolunun alt›ndaki Karadeniz'e ç›kmadan önce tafl bir kap› karfl›lard› bizi. Önce yokuflun yan›ndan akan derenin setine t›rman›l›r - çok dikkat etmek gerekirdi çünkü derenin kenar› ›s›rgan otlar› ile kapl›yd› ve benim gibi mayolu halde üstüne düflerseniz her yeriniz bir hafta el gibi k›zar›k gezerdiniz-oradan da bu ters u fleklindeki kap›n›n üstüne ç›k›l›rd›. Karadeniz'in can› ne kadar istiyorsa o kadar ›s›nan yaz akflamlar›nda fiirin teyzemin maydanozlu karabiberli köftelerinin fliflirdi¤i midelerimizle o tafl kap›n›n üstüne yatard›k. Ben zeytin a¤ac›yla orada tan›flt›m Karamanlar'›n denize inen zengin yeflilli¤inde türünden ender kalman›n mahzunlu¤uyla m› yoksa yavafl yefleren meyvalar›n›n a¤›rl›¤›yla m› bilinmez dallar› üstümüze iner, U¤ur'la - kuzenim - beni gölgelerdi. U¤ur'u bilmem ama ben bir taraftan kendime benzetiyordum o zeytin a¤ac›n›. Büyükflehirde yaflay›p yazlar› bu köy-kasabaya gelen ne büyükflehirli olabilmifl ne de köylü kalabilmifl, flu bir, iki ayl›k tatil bitip de eski 302'lerin gürültüsüyle dönüfl da¤lar›n› t›rman›rken bilmedi¤i türkülere a¤layan ben gibiydi o zeytin a¤ac› da sanki. Egeli olup Karadeniz'de yeflermekti kaderi. Çocuklu¤um, o büyük ev, o tafl kap› ve zeytin a¤ac›m çok uzaklarda art›k. Ve y›llar sonra flimdi zeytinin memleketindeyim. Her geldi¤imde daha da çok sevdi¤im ‹zmir'de Menemen mitingi öncesi otel lobisinde kâhvalt› masas›nda oturuyorum. Ve masan›n ortas›nda plastik bir kap içerisine yerlefltirilmifl, plastik meyvalar› olan yapma bir zeytin a¤ac›-dal› bana bak›yor. Yan›mda oturan Tuncay Özkan, Erbil a¤abeyin "plastik papatya kokusu" kitab›n› hat›rlat›yor. Ben çocuklu¤uma kay›yorum.
esintiler Ve o¤luma para ile alsam böyle an›lar b›rak›p b›rakamayaca¤›m› düflünüyorum. Ona verebilece¤im bir kasaba yaflam› yok benim, f›nd›k flekeri hiç sevmiyor, denedim... Ama kendi hat›ralar›n› yarataca¤›n› düflünüp avunuyorum. Ben de kendiminkilerle yafllanaca¤›m. Ve az birazdan, y›llar sonra -asl›nda bir fleylerin bafllang›c›yd› - diye konuflulacak bir günde Menemen'de, Tuncay a¤abey konuflacak. Masadakilerin, kendiminkinden tahmin ediyorum, mideleri dü¤üm dü¤üm. Suat a¤abey, o¤lu Emre, Adnan, Hulusi... Nedendir bilmiyorum, Sanki oradaki binlerce kifliye Tuncay Özkan de¤il biz konuflaca¤›z, Hepimizde bir heyecan. Belki bir de¤iflim arzusudur bu. Belki saf bir iyi niyet. Belki de iflte bu safl›¤›n, fliddetli de¤iflme arzusunun dayan›lmaz gücüdür bedenlerimizi zorlayan, sarsan, midelerimizde dü¤üm üstüne dü¤üm atan. Bir kaç espri ile yumufluyoruz. Amac› bu kadar temiz, amac›ndan bu kadar emin insanlar›n kaybedecek çok fleyleri yoktur. Asl›nda kazanacak çok fleyleri de olmaz sonunda, amaç yerine gelince. Menemen'e gittik. Zeytin a¤açlar›n›n aras›ndan. Güneflli bir günde, Kubilay'›n bafl›n›n kesildi¤i yerden biraz uzakta, bir soka¤›n köfleyi dönerken yaratt›¤› küçük meydana s›¤amam›fl binlerce zeytin a¤ac› ile karfl›laflt›k.
Öylesine yak›n yak›n bas›yordu ki deklanflöre hemen anlafl›l›yordu zaten. Ona da yol açt›m daha rahat çal›flabilsin diye. Miting bitti, bir sevgi seli içinde Menemen'den ayr›ld›k ama benim akl›m köydeki zeytinde kald›. Dönüfl yolunda aileden bir büyü¤ümü arad›m. "Yahu Karadeniz'de zeytin a¤ac› olur mu" diye. "O¤lum "dedi "sen memleketinin ad›n› unuttun herhalde?" "Çatalzeytin." O zaman hat›rlad›m ki köyde ender sand›¤›m zeytin a¤açlar› bizim evden sahil boyunca diziliydi. Lordun evi-sahibi Amerika'ya yerleflince bizimkiler onu çok büyük adam yani "lord" yapm›flt›-, postanenin önü, f›r›n, çarfl›, jandarmaya do¤ru devam ettikçe her yer zeytin a¤açlar›yla kapl›yd›... Ve Menemen'den ç›karken bir kez daha anlad›m ki ender kald›¤›m›z› sand›klar› bizler her yerde öyle çokuz ki. Menemen'de dar bir sokakta bafl›m›z kesilirken, ‹zmir'de genifl bir meydanda ilk kurflunu s›karken, Çatalzeytin'de bir tafl kap›n›n üstünde hayal kurarken, ‹stanbul'da, Edirne'de, Van'da, Artvin'de, her yerde aniden beliriveririz. Ben zeytin a¤açlar›n› çok severim. Ne kutsall›¤›ndan, ne bereketinden, ne meyvesinden, ne ya¤›ndan. Ben zeytin a¤açlar›n›, çocuklu¤umdan bu yana, bana hayallerimde efllik ettikleri için çok severim.... Tafl bir kap›n›n üzerine yat›p, büyüyüp adam olmay› düflleyen bir çocu¤a ya da mutlu, güzel, adaletli, onurlu, huzurlu bir ülkede yaflamay› isteyen bir çocuk babas›na efllik ettikleri için...
T›pk› benim köydeki a¤ac›m gibi türlerinden ender kald›klar› iddia edilen, art›k marjinalsiniz denilen, kaç kiflisiniz diye sorulan binlerce Atatürkçü ile karfl›laflt›k... Sesimiz ç›kt›¤› kadar ba¤›rd›k Tuncay a¤abey ile. Sesimiz canl› yay›nla avaz avaz bütün Türkiye'ye yay›l›rken hemen yan›mdaki sivil polis memuru elinde küçük bir kamera ile "Türkiye laiktir laik kalacak" diyen zeytin a¤açlar›n› çekiyordu. Neden diye sormad›m. Bir bildi¤i vard›r elbet dedim. Sonra karfl›t görüflten bir dergiden bir foto muhabiri çekine çekine söyledi, nerede çal›fl›yorsun diye sorunca.
Deniz ve Kara araçlar› bir arada... (Recep U¤uz Albümünden)
307
ciye
N‹HAT ARYOL ÇATALZEYT‹N’DE GÖREVE BAfiLAMA 1954 y›l› ilkbahar kararnamesine az bir süre fark› ile girememifltim. Kad›köy’de hakimlik staj› yapan arkadafllarla çok sevinmifltik. Kur’ada güzel bir denizi olan ilçeye atanaca¤›m› nereden bilebilirdim, yaz› ‹stanbul’da geçirecek ve deniz mevsimine hasret kalmayacakt›k. Sonbaharda çekilen kur’ada Çatalzeytin Hâkim Yard›mc›l›¤›na atand›m. Önce haritada Çatalzeytin’i bulamad›m, PTT iradesine gittim ‹nebolu yak›n›nda, sahilde yeni ilçe olmufl yerleflim yerini gösterdiler. Akrabam›z Hamdi (Çolako¤lu) a¤abey; babas› Nuri beyin ‹nebolu’da ticaretle u¤raflt›klar› s›rada muhasebecileri ‹smail Beyin halen Çatalzeytin Tekel Memuru oldu¤unu söyleyerek ona bir mektup yazd›.
308 ciye
‹nebolu’dan sonra güzel bir havada, küçük bir motorla Çatalzeytin’e hareket ettik. Yemyeflil süngerle kaplanm›fl gibi da¤lar› ve nefis deniz manzaras›n› seyrederek ilk görev yerime gelmifltim. Motor al›fl›lm›fl bir kolayl›kla k›y›ya çekildi, karfl›land›k, kimseyi tan›m›yorum. ‹smail Bey a¤›r bafll› son derece mütevaz›, iyi bir insan. Benim için fievket ‹nce’nin evini kiralam›fl, her fleyi ayarlam›flt›. (uzun zaman sonra Ürgüp Hâkimliklerinin denetimi s›ras›nda, tafl›nmaz mal›n›n kamulaflt›r›lmas› nedeniyle akli dengesinin kaybederek elinde dilekçe ile devlet dairelerini gezen zavall› bir kad›n›n dilekçesini bana havale eden ‹smail Bey Ürgüp fiarap Fabrikas› Müdürü olmufltu, görüfltük, bize fabrikan›n en güzel beyaz flarab›n› ikram etmiflti.) 9.09.1954 tarihinde göreve bafllad›m. ‹lçe küçük ama tabiat ve denizi son derece güzel, halk› medeni, do¤uya atanan arkadafllar›m› düflündükçe kendimi flansl› buluyordum. Ortada henüz kurulmufl bir adliye yoktu. Ayn› kararnamede Çatalzeytin’e atanan k›demli hâkim gelmedi¤inden ‹stanbul hâkim adayl›¤›ndan atanan C.Savc› Yard›mc›s› Ekrem Bar›flkan’la adliyeyi kurmak bize düflüyordu. Çarfl› içinde, nahiye ya da köy idaresinden kalma köhne ahflap bir bina adliye için ayr›lm›flt›. Binan›n alt›nda dükkanlar ve köfteci vard›. Ö¤leye do¤ru bir parmak aral›kl› döfleme tahtalar›ndan yükselen kokuya raz› olduk ama, dumanlar odalara yay›l›yordu ve her zaman yang›n ç›kma olas›l›¤› vard›. Di¤er taraftan Sinop cezaevinde yap›lm›fl, çal›flma masalar›n› oda kap›lar›ndan içeriye sokamad›k. Yeni bir adliye binas› bulmak için araflt›rmaya bafllad›k, ilçe eflraf›ndan ‹smail efendi (Ç›nar) oturdu¤u evin orta kat›n› adliyeye tahsis etti. Baflka uygun bir yer de yoktu. Binan›n birinci kat›, askerlik flubesine kiralanm›flt› Bina sahibi tüccar ‹smail Ç›nar, partililerle ilgisi olmayan, sakin, dürüst, efendi bir insand›. ‹lçede baflka uygun bir bina olmad›¤›ndan kendisi üst kata ç›k›p evinin orta kat›n› adliyeye vermiflti.
s›cak Daha birinci haftada bina iflinden D.P’lilerle aram›z bozuldu. " Nas›l olurdu, bizim tahsis etti¤imiz bina be¤enilmezdi. " diyorlard›. Tabii onlar da hakl›yd›, bunca çal›flmalardan sonra kasaba merkezine yak›n Çelebiler köyünü mahalleye çevirip ilçe nüfusuna katm›fllar, u¤rafl›lar sonunda Çatalzeytin buca¤›n› ilçe yapm›fllard›. Bundan onur duymalar›n›, gururlanmalar›n› normal buluyordum. ‹ktidardaki partinin atamalardaki kay›rmac› ve memurlar üzerindeki bask›c› davran›fl örneklerini gazetelerden takip ediyorduk. Ama bizim de genç, korkusuz, heyecanl› halka hizmet etmekten baflka hiç bir fley düflünmeyen kiflili¤imiz vard›. Sözünü etti¤im ahflap köy binas› bir süre sonra y›k›l›p, yerine kargir bir hükümet binas› yap›ld› Adliye ve Hükümet Daireleri yeni binaya tafl›nd› ve çal›flmalar›m›za yeni binada devam ettik. Zor flartlar alt›nda çal›fl›yorduk, posta ‹nebolu’dan insan s›rt›nda tafl›n›yordu, Kastamonu ve komflu ilçelerle kara yolu ba¤lant›s› bulunmuyordu., deniz yolu ile ‹nebolu üzerinden ya da haftada bir veya iki defa gelen vapurla d›fl çevreye (‹stanbul’a) aç›l›yordu. Turkuaz renginden bafllayarak giderek lacivert renge bürünen deniz üzerinde vapurun demir att›¤›n› görmek bizi mutlu k›l›yordu. ‹lçede lokanta yoktu. Hükümet binas›n›n alt›nda bulunan f›r›nc› ‹brahim efendi, bir çömlekte bizim gibi bekar memurlar için patatesli et yeme¤i bulundururdu ve bu mönü hiç bir zaman de¤iflmezdi. Çatalzeytin’de ormandan odun tafl›yan kamyonetten baflka vas›ta yoktu, bugünkü gibi sahil yolu aç›l›p tabiat varl›¤› çirkinlefltirilmemiflti. Daha sonra D.P’ ilçe teflkilat›na verilen bir jeep ile ilçede ikinci vas›tay› gördük. Bir gün hükümet binas›n›n s›ras›nda çarfl› içinde bulunan kahvehanenin önünde kald›r›ma veya soka¤a konulan sandalyede gazete okuyan (sonradan CHP’li oldu¤unu ö¤rendi¤im ) kifli hakk›nda " cadde ve soka¤› iflgal etmekten " zab›ta memuru tutanak düzenlemifl, kahve sahibine belediye encümenince de para cezas› verilmiflti. ‹tiraz üzerine bu usulsüz cezay› kald›rm›flt›m. O zaman bütün belediye meclisi üyeleri, verilen karar› " bir nevi görevi yapmaktan men etmek " oldu¤u gerekçesi ile toptan istifa ettiler. Kastamonu Valisi endifleli ve telaflla telefonla soruyor: - "Hâkim Bey Çatalzeytin’de ne oluyor? - "Hiç bir fley yok, merak etmeyin yeniden seçim yapar›z " diye cevap veriyorum. Kendilerince hesaplar› varm›fl, mahkeme karar›n› acemice gerekçe yapm›fllard›. Bu tip sürtüflmeler zaman zaman sürüyordu.
esintiler Bunlar önemli de¤ildi, partili kifliler bu tür hareketlerle üstünlüklerini göstermek istiyorlar, laf k›tl›¤›nda asma buduyorlard›. Partililere hofl görünmek akl›m›n köflesinden geçmiyordu. Biraz daha üzerime gelseler, avukatl›k staj›na bafllar›m diyordum. Zaman zaman yersiz flikâyetler eksik olmuyor, ‹nebolu C.Savc›s› " mesele mahiyetinin tahkiki " için Çatalzeytin’e geliyor ve Adliyeye u¤ramadan parti baflkan› Hüseyin ‹nce’nin dükkan›na gitmesini yad›rg›yordum. (Daha sonra Adliye Müfettifli oldu¤um zaman k›demli meslektafl›m› teftifl edecektim.) DP’lilerin as›l unutulmayacak bir hatas› ilçeye daha sonra atanan Hâkim Ferhat Oktay hakk›nda suç isnat etmeleri oldu. K›demli hâkim olarak seçimleri idare eden Ferhat Oktay, seçimlerin intizam ve dürüstlük içinde yap›lmas› için titizlik gösteriyor, mümkün oldu¤u kadar partilileri sand›k kurulu baflkanl›klar›na seçmiyordu. Bu yüzden onu görevinden uzaklaflt›rmak için zaman›n Cumhurbaflkan›na, Baflbakan›na ve Kastamonu’lu Adalet Bakanl›¤› Müsteflar›na sarhofl olarak, hakaret etti¤i iddias›yla telgraflar çektiler. Ertesi günü yemekten ben ayr›ld›ktan sonra olay›n meydana geldi¤ini ve çarfl› bekçilerinin tan›k olduklar›n› söylemeleri üzerine daireye ça¤›rd›m, bekçiler olay› do¤rulamad›lar ve ifadelerini bir tutanakla tespit ettim. Adliye Müfettifli gelerek k›sa bir tahkikat yapt›, Ferhat Bey Görele’ye yetki verilerek ilçeden uzaklaflt›r›ld› ve sonra a盤a al›nd›. Hâkim ‹nebolu A¤›r Ceza Mahkemesinde yarg›land› ve beraat etti. Ferhat Oktay, Sinoplu, aç›k sözlü, zeki, sür’atli intikal sahibi, bilgili bir hâkim arkadafl›m›zd›. Daha sonra mesle¤inde temayüz etmifl bir hâkim olarak görevini devam ettirdi ve Kad›köy Asliye Hukuk Hâkimli¤inden emekli oldu. Orta okul, lise ve üniversitede iken yaz tatillerim Beypazar› Halkevi’nde geçmiflti. Kahvehane bilmedik. Halkevinin Kültürel etkinlikler içinde yetifltim ve zengin kitapl›¤›ndan yararland›m. Siyasi bir faaliyeti olmayan Halkevlerini kapatan D.P. iktidar›na bir sempatim olmad›¤› gibi yaflam boyunca halkevlerini kapatmalar› lanetle and›m. Çatalzeytin’den sonra atand›¤›m Çan ilçesinde, 1958 y›l› Haziran›nda göreve bafllam›flt›m. S›cak, toz toprak içinde yeni yerimden hiç hofllanmam›flt›m. Hafta tatillerinde Karabiga veya Çanakkale’ye giderek denize giriyordum. Ordunun ülke yönetimine el koydu¤u 27 May›s 1960 günü, ilçe Belediye Baflkan› ile D.P Baflkan› tutuklanmak üzere mevcutlu gönderildi. San›klar›n, Çan’da kömür ç›karan bir limited flirketle yapt›klar› sözleflme ile ocaktan ç›kar›lan kömürlerin nakli iflini, üstlendikten sonra, tafl›ma iflini alt tafl›c›ya vererek aradaki fiyat fark›ndan menfaat sa¤lad›klar› iddia ediliyordu. Olay tamamen hukuki nitelikte oldu¤undan tutuklamad›m, san›klar› serbest b›rakm›flt›m. Arkas›ndan . askeri kaymakam geldi:
" Hâkim Bey, bunlar› tutuklamazsan›z biz burada nas›l görev yapabiliriz? " diyordu. Daha sonra C. Savc›s› bu olay için takipsizlik karar› verdi, ama onlar› 15 gün sonra serbest b›rakm›flt›. Bir süre sonra, Milli Birlik Komitesi do¤u illerimizde toprak reformu yapmak istiyormufl ve biz baflar›l› hâkimlermifliz, tapulama davalar›n›n sür’atle sonuçland›r›lmas› için haz›rlanan 18 kiflilik bir hâkim kararnamesi ile 1961 y›l› bahar›nda Kelkit Gezici Arazi Kadastro Hâkimli¤ine atand›m. Benim flahs›ma bu ilçe düflmüfltü. O zaman tapulama davalar› birlikte (köyde) görülüyordu. ‹ki tapulama mahkemesine birden bak›yordum ve yedi binden fazla görülmekte olan dava vard›. ‹nand›k, canla baflla çal›flmaya bafllad›m. Seçim kurulu baflkan› olarak seçimleri ve anayasa referandumunu idare ettim. Ancak seçim s›ras›nda savc› ve hakimlerle ilgili CHP’lilerin flikâyetlerden b›km›flt›m. Di¤er taraftan tapulama mahkemesi ilçe merkezinin d›fl›nda kerpiç bir binada faaliyet gösteriyordu. Mahkemenin bitifli¤indeki binan›n bahçesinde da¤ gibi y›¤›lm›fl yafl gübre kokusundan pencere açam›yorduk .CHP belediye meclisi üyesine ait olan bu yerden gübre y›¤›n›n› u¤rafl›lar›ma ra¤men kald›rtamad›m. Sonbaharda gübre tarlaya tafl›nd› koku ve sineklerden kurtulduk derken, sözünü etti¤im zat› muhterem bu defa pancar küspesi (melas) y›¤d›. Bunun üzerine " Size hizmet etmiyorum " diyerek ilçeden ayr›ld›m ve o zamanki Adalet Bakanl›¤› Müsteflar›na istifam› verdimse de kabul etmedi ve beni izinli sayd›¤›n› söyledi. Çatalzeytin’li siyasi partililer bunlar› bilmiyorlar. fiu bir gerçek ki, siyasi partilerdeki insan unsuru her yerde ayn› oldu¤undan de¤iflen bir fley yoktu.
309
ciye
N‹HAT ARYOL ÇATALZEYT‹N’DE GEÇEN GÜNLER‹M 1954 y›l›nda, ‹lçe merkezinin nüfusu bin kifliyi geçmiyordu. Çelebiler Mahallesinin kat›lmas›yla ilçe nüfusuna ulaflm›flt›. Bayram namazlar›nda camiden ç›kt›ktan sonra herkes yan yana s›raya girerek bayramlafl›yor ve bu s›ra denize kadar bile uzan›yordu. Güzel bir gelenek, k›sa zamanda ilçe halk›n› tan›d›m. Bir süre sonra yanl›fl hat›rlam›yorsan, bat›da Fahri ‹nce’in evine tafl›nd›m. Yan›ndaki Orman Bölge fiefli¤i binas›ndan sonra kasaba evleri son buluyordu. Denize çok yak›n bahçe içindeki evin cephesi, insana huzur veren, enginde ufuk çizgisiyle birleflen sonsuz bir denize bak›yordu. Ancak k›y›da patlayan dalgalar ve sular›n sürükledi¤i çak›l tafllar›n›n sesine al›flmam uzun süre ald›
310 ciye
Yaz günleri her sabah denize girip, kahvalt›m› deniz k›y›s›nda yapt›ktan sonra, giyinip adliyeye gidiyordum. Yaflam›m›n hiçbir döneminde bu olana¤› baflka bir yerde bulamad›m. ‹lçenin Kastamonu ile bugün karadan ulafl›m›n› sa¤layan yol yap›lmam›flt›. Bir seferinde, Abana’dan Çatalzeytin’i görmeye gelen gazeteci Esin Talû ve arkadafllar› denizin patlamas› sonucu Abana’ya dönemediler. Evlerden gelen yemekler ve de¤erli Kaymakam›m›z Mustafa C›l›z’›n yapt›¤› nefis revani tatl›s› ile a¤›rlad›k, ertesi günü deniz sakinleflince Abana’ya döndüler. Ormandan odun tafl›yan bir kamyonet ilçenin tek tafl›t›. Ancak haftada iki gün vapur u¤ruyordu. ‹lçede elektrik yoktu, pille çal›flan radyoma batarya bulmak için zorluk çekiyordum. Posta ‹nebolu’dan insan s›rt›nda tafl›nd›¤›ndan günlük gazeteyi takip etmek olanaks›zd›. Abone oldu¤um hocam Vedat Günyol’un ç›kard›¤› "Yeni Ufuklar " dergisi postadan geliyor, günün olaylar›n› haftal›k Akis Dergisi’nden izliyordum. Abdülkadir Köksal veya Rasim Köksal aksatmadan ‹nebolu’dan al›p getiriyorlard›. Ancak, Akis y›pranm›fl bazen ›slanm›fl olarak elime geçiyordu, motorda okuyorlard›. Bir müddet sonra ilçede Akis okuyanlar›n ço¤ald›¤›n› gözlemledim. O s›ralarda DP iktidar› ile Akis sert bir mücadeleye girmiflti. Haziran 1955’te Akis Dergisi Yaz› ‹flleri Müdürü Cüneyt Arcayürek 6 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Ekim 1955’te Dergi sahibi ‹nönü’nün damad› Metin Toker Devlet Bakan› Mükerrem Sarol’un açt›¤› tazminat davas›ndan akland›. A¤ustos 1956’da toplat›lan Akis Dergisi’nin sorumlu müdürü ( zannederim Kurtul Altu¤ ) 8 ay hapis cezas› ald› ve .arkas›ndan Kas›m 1956’da Dergi sahibi Metin Toker 7 ay hapse mahkum edilmiflti. Akis’te haftan›n siyasi olaylar›, dergiye özgü ak›c› bir üslupla anlat›l›yordu. Ama kimse hâkimin, iktidarla mücadele eden Akis Dergisi’ni okudu¤unu söylemiyordu. Bu o zaman için iyi bir flikâyet konusu olabilirdi.
s›cak Hâkimlerin ve idarecilerin görevleri d›fl›nda, toplumda ifllevi oldu¤u görüflünde idim. Mahkemede verdi¤im karar veya baz› konulardaki düflüncelerim etkisinin gösteriyordu. Çocuklar›n› okula göndermemek, frengi hastal›¤› kontrolüne gelmemek gibi suçlarda titizlik gösteriyordum. Sanki Ölçüler Kanunu ç›kmam›fl gibi köylüden okka hesab› kestane almaya devam eden baz› tacirlerin uygulamas› de¤iflti. Bir ramazan günü, kuyru¤una konserve kutusu ba¤layarak k›y›da çak›l tafllar›na çarpan sesten ürken bir köpe¤in sa¤a sola kaçmas›n› gülerek seyreden ve e¤lenen gurubun davran›fl›n›, hayvanlara kötü muamelenin suç oldu¤unu söyleyerek k›nad›m. Bir daha böyle bir olay görülmedi. Bir keflif dönüflü Harda deresinden ilçeye yaklafl›rken at üstünde giden lacivert elbiseli fötr flapkal› bir kiflinin arkas›ndan, 13-14 yafllar›nda, s›rt›nda tafl›yabilece¤i a¤›rl›kta bir m›s›r çuval› ile takip etti¤ini görünce durdum, yükün alt›nda yüzü k›zarm›fl terlemifl k›z› ata bindirip çuval› dizlerine koydum, kendisinin arkadan yaya takip etmesini söyledim, hiç itiraz etmeden yola devam ettiler. " Hâkim Bey sen ne kar›fl›yorsun " diye kimse de karfl› ç›km›yordu. Köylere girerken duyulan tuvalet kokusunu önlemek için, Bölge fiefi Sezai Aksöz’le; ormandaki devrik a¤açlar› biçtirerek, her eve, 4 tahta vermek suretiyle, tuvaletleri toprak alt›na indirme projemizde baflar›l› olamad›k. Bir gece penceremin önündeki bahçede yap›lan dü¤ünü seyrederken, filmlerdeki gibi birisi a¤aca as›l› lüks lambas›n› k›rd› ve arkas›ndan kavga bafllad›. Ertesi günü (zannederim Nefl’e han›m›n) dü¤ünün neflesini bozanlar ( Vahit Tekinel, Kenan Acar, Bay›ld›m (Sad›k Pehlivan) ve di¤erleri mevcutlu olarak mahkemeye ç›kar›ld›lar. ‹ki taraf› da tutuklad›m. Cezaevinde sohbet bol, çal›flma yok, tutuklama karar›na itiraz eden olmad›. Zavall› han›mlar› san›klara yemek yetifltirmek için çal›fl›yorlar, durmadan yemek; baklava ve börek tepsilerinin ceza evine tafl›nd›¤›n› görüyordum. Sonra cezaevinde bar›flm›fllar, flikayetlerinden vazgeçtiler. Adam öldürme, h›rs›zl›k, genel ahlak ve adaba ayk›r› suçlar ifllenmiyordu. H›rs›zl›¤›n bir istisnas›, bölgede bu suçlar› iflleyen, Tavukçu Ahmet olmasa h›rs›zl›k suçunun ad› bile geçmeyecekti. Abana Hakimi Selahattin Özsancak’›n evinden elbisesini ve günefl gözlü¤ünü çal›p, giydi¤i bu elbise ve takt›¤› gözlükle gezerken yakalanan Tavukçu Ahmet’in, anlat›lan hikayelerinden birisi.. Türkeli’nden 11 köy Çatalzeytin’e ba¤lan›nca suçlar›n nev’inde ve say›s›nda artma olmufltu. Bafllang›çta en büyük s›k›nt›m›z, lokanta sorunu idi. hükümet binas›n›n alt›ndaki ekmek f›r›n›nda, bekar memurlar, her gün ‹brahim ustan›n haz›rlad›¤› " patatesli et yeme¤i " ile yetinmek zorunda idiler. Bu
esintiler yemek listesi hiç de¤iflmezdi. Daha sonra ‹stanbul’da türlü ifllere girip ç›km›fl. Antalya’da iyi lokantalarda çal›flm›fl, maceraperest ‹nanya’l› ( köyünün ad› ile an›l›yordu) ilçeye gelip lokanta açt›. Hakikaten bu ifli biliyor ve güzel yemekler yap›yordu. Biz özel muamele görüyorduk, salatam›z bile süslü gelirdi. Tekel’e az miktarda gelen bira k›sa zamanda bitiyordu. Depoda y›¤›nla malt hülasas› bulundu¤unu keflfeden ‹nanya’l› bunlara su ilave ederek bira ihtiyac›m›z› uzun süre karfl›lam›flt›. ‹lkbahar ve yazlar›nda bir iki hafta duruflma koymayarak, biriken keflifleri bitirmeye çal›fl›yordum. Bölge flefi arkadafl›m›z, orman bak›m memurlar›na, merkezi yerlere çad›r kurduruyor, radyomuz, yatak tak›mlar›n›z önceden gönderiliyordu. ‹nanyal›’ya keflfe gidiyoruz deyince lokantay› kapat›p geliyordu, adam alabal›k hastas›. Orman içindeki göletlerde bulunan nefis alabal›klar›, kendi yöntemince yakal›yor, tereya¤›nda k›zart›yordu ya da ormandan toplad›¤› mantarlardan yemek haz›rl›yordu. Bir seferinde, orman içinde derin bir vadiye indik. ‹nanyal› bizden evvel gitmiflti. Bir a¤aca t›rmanm›fl, sarmafl›¤› alttan kesmifl, dereyi kat ederek, Tarzan filmlerinde gördü¤ü gibi sallan›yordu. O gün, mönüde alabal›k, yumurtal› mantar ve kaday›f vard›. Vadi taban›nda, 30 metreden fazla uzunlukta kay›n a¤açlar› gökyüzüne do¤ru yükseliyordu... Kimse kesememiflti, çünkü kay›n tomru¤unu bu dere vadisinden ç›karmak imkans›zd›. Yorulmufltuk, gece bast›rmak üzere idi. Dereden ç›k›p, çad›rlara gitmemiz oldukça zor ve zaman alacakt›. Geceyi ormanda geçirmeye karar verdik. Etraf›m›z devrik tomruk ve a¤açlarla dolu idi, derenin aç›kl›k düz bir yerine tafl›nan tomruklardan atefl yak›ld›. Bir köylü yabani çilek, di¤eri m›s›r getirmiflti. Herkes sopan›n ucuna takt›¤› m›s›r›n kendisi pifliriyordu. Kokulu yabani çilek ormanda bol miktarda bulunuyordu, orman gülünün iflgalinden kurtulmufl yamaçlar›, ilkbaharda bu çilekler kaplard›. Toplanan e¤relti otlar›n›n üstüne at›n hal› heybesi serildi, yata¤›m haz›rd›, ayaklar›m› atefle verip, aç›k havada güzel bir uyku çektim. Çatalzeytin’de, k›fl›n da her türlü etkinlik olana¤› vard›. Zaman zaman devaml› ya¤an ya¤murdan s›k›lsak da, bu ya¤murlar ilçenin yasland›¤› da¤›n arkas›nda kar fleklinde devam ediyordu. Yollar, çitler ve duvarlar karlarla kapan›yor, köylüler ayaklar›na takt›klar› " gigile " denilen tenis raketi gibi araçla kara batmadan yürüyorlard›. Okulda kayak yapmay› ö¤renen Orman Bölge fiefi Sezai Aksöz’le kayak kaymaya gidiyorduk. Güneflli havada, karl› orman› ve a¤açlar›n güzelli¤ini seyretmek doyulmaz bir fleydi. Köy yak›nlar›nda uygun alanlarda Sezai Aksöz bana kayak ö¤retiyordu, bu arada epeyce düflüp kalk›yordum, sey-
re gelen köylüler, " Hakim düfltü " deyip, bas›yorlard› kahkahay› ... Köylülerin " fief kaya¤› " ad›n› takt›klar›, kayaklar›n›n birkaç benzerini bak›m memuru ‹smail Tokmak yapt›rm›flt›. K›vr›k uçlar›na aç›lan delikten geçirilen urganla sopas›z kayabiliyorduk. Çatalzeytin yak›nlar›na kadar kayarak geldi¤imiz oluyordu. Ço¤u Kastamonu köy enstitüsünden mezun olmufl, mesle¤ini seven idealist ö¤retmenler -an›msad›¤›m kadar- Mustafa Yan›kkaya, Esat Aç›kgöz, Mustafa Öztürk,Yusuf - Suzan - Elmas ‹nce ile tan›flt›m ve ayn› dönemde çal›flt›k Mustafa Yan›kkaya Yarg›tay’da ziyaretime gelmiflti. ‹lçenin etnik yap›s›n› incelemeye f›rsat›m olmad›¤›, aile büyüklerinin Kafkaslardan, Karadeniz’den (Azak’tan Azakl›o¤lu) geldikleri söyleniyordu. Hamidiye,. temiz bir Gürcü köyü. ‹nce, Karahan soyadlar› fazla duyulanlardan. Çatalzeytin eflraf›ndan Uzun boylu, kumral, aç›k renk gözlü yak›fl›kl› bir insan olan Kâz›m Karahan, o zaman il genel meclisi üyesi idi. Bizden yaflça büyük olmas›na ra¤men sayg›l› davran›r, yard›mc› olmaya çal›fl›rd›. Di¤er kardeflleri Seyfettin ve Fikri Karahan da sessiz ve sakin insanlard›. Sahilde büyük bir ahflap kona¤› bulunan Abdülkadir Köksal’da sakin, her iflimizde yard›mc› olan iyi bir insand›. Bunlar›n görevimizle ilgili herhangi bir istekleri olmad›. Mefle Kaptan Piti’nin kahvesinde briç oynan›rd›. Zindan ve Çangal ormanlar›n› iflleten Polonyal›’lardan veya Ruslardan ö¤rendiklerini tahmin etti¤im briçin yayg›n bir flekilde kahvelerde oynanmas›, o zaman dikkatimi çekmiflti. fiimdi hat›rlayamad›¤›m, gösteriflsiz, ama kiflilik sahibi tan›d›¤›n pek çok insan vard›. Bu aradan han›mlardan aç›k sözlü Makbule Han›m› (Aç›kgöz ) da saymal›y›m.
Emekli Ö¤retmen Mehmet ÖZÇEL‹K’in çekti¤i bu foto¤raf 1965 y›llar› gösteriyor.
311
ciye
N‹HAT ARYOL 50 SENE SONRA ÇATALZEYT‹N ‹ZLEN‹MLER‹ Çatalzeytin’in ilçe oluflunun ellinci y›l dönümü kutlama töreni için, ilçenin genç ve enerjik Kaymakam› Salih Gelgeç, Belediye Baflkan› M.‹hsan U¤uz ve Av. ‹smet Yeni’nin, nazik davetlerini k›ramazd›m. adliyeyi kuran hâkimlerini hat›rlamalar› büyük incelikti. ‹smail Ç›nar’›n,o zaman ortaokul ö¤rencisi ve sonra baflar›l› bir avukat olan k›z› Kadriye Ifl›ldak’la Burhaniye’de yazl›kta komflu olmufluz. O beni tan›d›. Çatalzeytin hakk›nda ondan bilgi al›yordum. Efli, Çatalzeytin’in sevilen enifltesi Av. Ali R›za Ifl›ldak, beni arabas›na ald› ve yola koyulduk. Yol boyunca düflünüyordum, 1962 y›l›nda Kastamonu Adalet Dairelerini teftifl etti¤imiz s›rada cezaevinde ç›kan isyan, tarihi vilayet kona¤› ve evleri Devrekani’den sonra güzergâhtaki sar› çam ormanlar›, Çatalzeytin’e yaklafl›rken eflsiz kay›n ormanlar›. gözümün önünden geçiyordu. Acaba Çatalzeytin’in tabii güzelli¤i duruyor mu? Çarfl›daki çeflmeden, ormandan gelen barda¤› bu¤uland›ran, buz gibi suyu ak›yor mu? Ya Ginolu’da denize aç›lan ma¤arada yaflayan fok bal›klar› ? 312 ciye
Bu düflünceler aras›nda Kastamonu’ya ulaflt›k. ‹l merkezi daha güzelleflmifl, vilâyet kona¤›, eski binalar ve genel olarak flehir bak›ml› ve güzeldi. Devrekâni’yi geçtikten sonra kalem gibi gökyüzüne uzayan sar› çam ormanlar› aras›nda geçtik. Uzaktan Yaral›göz Da¤› ve tepedeki heybetli kayas› göründü, yak›n›nda mola verdik Temmuzun son haftas›nda olmamam›za ra¤men, her yerden zengin bir bitki floras› f›flk›r›yor, hala k›r çiçekleri aç›yordu. Abana yol ayr›m›ndan sonra devam eden kay›n ormanlar› eskiden daha görkemli ve büyük gibi geldi bana... Çatalzeytin’e iniflte bir hay›rseverin yapt›rd›¤›, nedense suyu akmayan seramik kapl› çeflme bafl›nda durup, yukardan Çatalzeytin’i seyrettik. ‹lçedeki beton binalar›n ço¤ald›¤› uzaktan görülebiliyordu. Turkuaz, lacivert renkli denizi, eskisi gibi ufuk çizgisine kadar devam ediyordu. Çatalzeytin’de büyük de¤ifliklik olmufl, sahilden geçirilen çift yol, flehrin denizle ba¤lant›s›n› kesmifl, 4-5 katl› beton binalar yamaçlar› doldurmufltu. Bir kaç› ayr›k tutulursa, o eski büyük ahflap konaklardan eser kalmam›flt›. Çekek yeri ve eskiden beri ulafl›m› sa¤layan deniz motorlar› ortadan kalkm›flt›. Do¤rusu eski Çatalzeytin’i gözlerim arad›. Do¤u Karadeniz’de tenkit edilen ve karfl› ç›k›lan çift yol, burada da k›y›y› bozmufltu.
s›cak Çarfl›n›n denize bakan ufkunun büyük bir mermer pano ile kapat›l›p üzerine Yüce Atatürk’ün, Kocatepe’deki düflünceli, heyecanl› ruh halini yans›tan siluetinin konulmas›, do¤rusu hiç yak›flmam›fl. Oysa o günler çok geride kald›, hükümet binas›n›n önündeki alana, bahçesini s›n›rland›ran duvar kald›r›l›p, Atatürk’ün Türk ayd›nlanma devrimini yans›tan, ileri ufuklar› iflaret eden sanat eseri bir heykelinin konulmas›, flehre ayr› bir zenginlik kazand›racakt›. ‹lçe merkezinde, co¤rafi ve fiziki durumu itibariyle arsa üretmenin oldukça zor oldu¤unu biliyorum. Bafllang›çta bir flehircilik uzman› elinden ç›km›fl plana göre düzenleme yap›lmas›,. Hiç de¤ilse flehrin çarfl›n›n eski dokusu ve eski ahflap konutlar›n bir k›sm› restore edilerek korunmal›yd›. Yolun ilçenin arkas›ndan geçirilmesi olanaklar› gözard› edilmemeliydi. Sanki Çatalzeytin denize küsmüfltü. Eskisi gibi çay›n›, içkisini alarak, deniz k›y›s›nda ailesi ile oturup, yemek yiyen ve günün yorgunlu¤unu ç›karan kimse olmad›¤›n› gözlemledim. O zaman bunu ben toplumun bir medenilik ölçüsü olarak alg›l›yordum. Çaya¤z›’ndaki düzlük spor tesisleri ile doldurulmufl, deniz k›y›s›nda gazino ve bir lokanta bile yoktu. Tipik bir Çatalzeytin evi etno¤rafik müze haline getirilmeli veya yeniden eski evlerden bir benzeri infla edilerek, baflta, senelerce flehri her türlü gereksinimi karfl›layan ve ürünlerini vapura tafl›yan, halen tamamen ortadan kalkm›fl olan hat›rlayabildi¤im kadar " K›rlang›ç, Sar›çiçek, Sür’at Postas› isimli ( kaptan Piti’nin ve di¤erlerinin ) motorlar›ndan birisi, ayr›ca unutulmaya yüz tutan ›rgat, felek gibi (çekek yerinin teferruat›) eflya müzeye kazand›r›lmal›, Kaz›m Karahan’›n torununa sordum, çekek yeri, ›rgat ve felek gibi terimlerin ne oldu¤unu bilmiyordu Bizim zaman›m›zda, Rusya’ya sefer yapan, belki de milli mücadelede ‹nebolu’da ordunun gereksinimini limana tafl›yan büyük kay›klar k›y›larda çürümeye terk edilmiflti. Sand›klarda saklanan eski yerel giysiler bulunmal› ve müzeye kazand›r›lmal›.( Ben köylü kad›nlar›n kendi dokuduklar› keten giysilerin yaka ve önlerinde iflledikleri desenlerden oluflan bir sergi açm›flt›m.) Kanada’da o görkemli müze binas›nda çamafl›r makinesinin nas›l geliflti¤i, Norveç’te atalar› Viking’lerin, ilk defa Amerika k›y›lar›na gittikleri gemi örne¤i sergileniyordu. Ginolu’ya yap›lan bal›kç› bar›na¤›, gelecekte, orman turizmi ile ba¤lant›l› olarak yat liman› olarak düzenlenmesi halinde faydal› olabilece¤ini düflündün. Çünkü eski bal›kç› ‹smail Bulut’un o¤lu Raif Bulut, Ginolu’da bal›kç›l›kta bir ilerleme olmad›¤›n› anlatt›.
esintiler Ginolu koyunu geçince denize aç›lan kayal›k büyük bir ma¤arada, fok ailesi yafl›yordu. Abana’ya gidifl istikametinde bulunan ma¤aran›n önünden geçerken kayal›klar üzerinde güneflleyen foklar› görüyordum. Sordum, buras›n›n terk ettiklerini söylediler. Çatalzeytin’in genç Hâkimleri Ali Y›ld›r›m ve Metin Ulusal ile C.Svc›s› Ekrem Beyaztafl, beni bir motorla Ginolu bar›na¤›n›n yak›n›ndaki denize aç›lan ma¤araya götürdüler. Foklar. ma¤aradan ayr›l›p gitmifllerdi. Kayal›¤›n uzant›s›ndan bafllayarak deniz doldurulmufl dalgak›ran yap›lm›flt›. Bal›kç› Raif Bulut’a: "At›lan a¤lardaki bal›klar› yiyor diye siz mi yerlerinden kovdunuz? " diye sordum. " Babam›zdan nasihat var, onlara dokunmay›z, u¤ursuzluk getirir " dedi. Belki de liman yap›l›rken gürültüden veya beslenmede zorluk çektikleri için ma¤aray› terk etmifllerdi. Turizm bak›m›ndan büyük bir f›rsat kaç›r›lm›flt›. Foça’daki Akdeniz Foklar›n› yaflatmak için bir dernek çal›flmalar›n› sürdürüyor. Görev yapt›¤›m ilçelerde, o yer hakk›ndaki imgelerimi, izlenimlerimi yapt›¤›m bir resimle canland›r›yordum. 1958 y›l›nda bir tahta tabak üzerine yapt›¤›m grafik a¤›rl›kl› resimde, Çatalzeytin’i, sa¤da bir zey-
tin a¤ac› ön planda çekek yerinde, bir ›rgatla, felekler üzerinde kumsala çekilmifl motorun yer ald›¤› k›y›dan; ufukta gök çizgisi ile birleflen denize bakan mahalli k›yafetli ( turuncu-lacivert pefltamall›) Çatalzeytin’li bir genç k›z› gösteren bu kompozisyonun (gönderdi¤im reslmin) önemli bir k›sm› art›k yok. ‹kinci görev yerim Çan’la ilgili imgelerimi yans›tan, su kuyusu ve su tafl›yan köylü bir genç k›z kompozisyonu seramikten mozaik usulü yap›lm›fl pano kulübün bir duvar›n› süslüyordu. Çatalzeytin’den izinli ayr›ld›¤›mda, akraba ve dostlar›ma, Hac› Bekir’in imalathanesinde yetiflmifl, iyi, sayg›l› bir insan flekerci ‹brahim ‹nce’in yapt›¤›, yöreye özgü, sevilen f›nd›k flekeri götürüyordum. Badem yerine, üzeri parlak, beyaz ve ince fleker tabakas› ile kaplanm›fl f›nd›k flekeri, co¤rafi yerle isim yapm›fl, sevilen hediyeler aras›nda idi. Bu defa ald›¤›m f›nd›k flekerleri daha büyük kirli beyaz görünüyordu. Dönünce yiyemedim, s›cak suya koydum, barda¤›n taban›nda hamur tabakas› topland›. Yasa ve tüzüklere ayk›r› olarak f›nd›klar›n üzeri fleker yan›nda unla kaplam›flt›, kutuda ürünün içerdi¤i maddeleri de yaz›lmam›flt›. Önce flehrin dokusu, sonra Çatazeytin’in meflhur f›nd›kl› flekeri bozulmufltu.
313
ciye
ÇATALZEYT‹N ‹LÇES‹N‹N ‹LK YILI
MUSTAFA YANIKKAYA
Uzun y›llar nahiye olan Çatalzeytin, 1954’te Kastamonu’nun 11. ilçesi olarak kuruldu. Yeni ilçenin ilk Kaymakam› Mustafa CILIZ, Cumhuriyet Savc›s› Ekrem Bey, yarg›ç Nihat ARYOL, Hükümet Doktoru Nahit KUMBASAR, Maarif Memuru Ziyar AVCI, Jandarma Komutan› Yüzbafl› CELAY‹N beylerdi. Hükümet binas› halen Muhlis ACAR’›n bakkal dükkân› olarak kulland›¤› binan›n üst kat›yd›. O dükkân da lokanta idi. ‹htiyar aflç›s› Tahir Efendi’nin iyi piflmeyen et yeme¤ineher ö¤ün talim ederdik. Türkeli memurlar› da et, ekmek vb. gerekinimlerini Çatalzeytin’den al›rd›. Ziraat Bankas›na verilen Eski Hükümet binas› yerindeki ahflap bina flehi kulübümüzdü. Önünde büyükçe bir çeflme, iri iri dut a¤açlar› vard›. Belediye Park›n›n oldu¤uyer çekek alan›, baflka bir deyiflle, kasaban›n iskelesiydi. Burada 8-10 tane o günlerin ulafl›m ve nakliye araçlar› deniz motorlar› bulunurdu. Karadeniz’in azg›n dalgalar›na karfl› hep beraber feleklerle motorlar› çekmekten mutluluk duyard›k. Kara yolundan ancak yaz aylar›nda kamyonlarla 8-10 saatte Kastamonu’ya ulafl›rd›k. Acil bir durum olsa bile günlerece ve haftalarca deniz geçit vermezse Kastamonu’ya gitmek mümkün olmazd›. Memurlar aram›zda “Çatalzeytin aç›k hapishane” diye söylerdik. Lüks ve gaz lambas› ayd›nlatma araçlar›m›zd›. Yoksunluklar içinde memurlar aras›nda dostluk ve arkadafll›¤a dayanan s›k› bir ba¤ vard›. Halkla memur zümresi bütünleflmiflti. Belediye Baflkan› Hüseyin ‹NCE, bize taze yap›lm›fl f›nd›k flekeri ikram ederdi. Bir pazar günü Kaymakam Mustafa CILIZ’la çevreyi dolaflm›fl Çatalzeytin için nas›l bir imar plan› yap›lmas› gerekti¤ini tasarlam›flt›k. Zamanla herbirimiz ayr› bir yöreye tayin olunca her eflya orada kald›. ‹lçe olarak 31 y›l› geride b›rakan Çatalzeytin, do¤al güzelli¤inden verdi, pek az bir geliflme sa¤lad›. Çatalzeytin’in ilçe oluflunda d›flar›dan tayin edilen ilk ö¤retmeni olarak en güzel günler dilerim.
Çatalzeytin Dergisi 4, Kas›m 1985.
ÖZTÜRK KARAHAN "BEN ÇATALZEYT‹N’DE DO⁄DUM"
314 ciye
Kitaplar›yla, kaç kufla¤›n okuma hevesini hareketlendirmifl usta hikayeci Ömer Seyfettin bir hikayesine; "Ben Gönen’de do¤dum."diye bafllar. Hemen hemen bütün hikayelerini okudu¤um, baz›lar›n› özetle de olsa hala hat›rlad›¤›m Ömer Seyfettin hikayelerinin içinde, bendeki etkisi hala devam eden, iflte bu "bafllang›çl›" hikayedir. "Ben Gönen’de do¤dum…" Bu üç sözcüklü cümle, bana büyü etkisi yapt› sanki. O tarihte; yolu, suyu, elektri¤i, ortaokulu olmayan Çatalzeytin’den Türkiye’de y›ld›z gibi parlayan birçok "ilkler"in yaflama geçirildi¤i Karabük’e gelmifltim. Ortaokuldayd›m. Ailemden ayr›lmak, geldi¤im ailenin yak›nl›k ve s›cakl›¤› ile beni çok etkilemiyordu. Ama bir eksiklik vard›. Ve ben bunun fark›na vard›m. ‹lkokulu bitirene kadar kesintisiz yaflad›¤›m, hiçbir yerle veya hiçbir "fley"le k›yaslama ihtiyac› duymad›¤›m Çatalzeytin’den ayr› olman›n eksikli¤i. Denizi, yeflili, insanlar› ve yaflant›s› ile ne kadar özel ve ne kadar güzeldi. Çocuk yüre¤imdeki "bilinçli" Çatalzeytin Sevgisi’nin milad›d›r o hikaye. "Ben Çatalzeytin’de do¤dum…"diyebilmenin avantaj›n›n sahibiydim. Hiç görmedi¤im halde, s›rf bu nedenle Gönen’e de özel bir sempatim vard›r. E¤itim sürecinde, büyük bir hasretle bekledi¤imiz, yaz tatillerini, bizden birkaç y›l önde olan (s›n›f veya okul olarak) ve içtenlikle "a¤abey" sayd›¤›m›z büyüklerimizin düzenledi¤i, Çatalzeytin’i ve birbirimizi sevip sayd›ran programlarla geçirdik. Biz o yafllarda; sadece Çatalzeytin’i, Çatalzeytinli’yi ve birbirimizi sevip saymay› de¤il, o merkezden hareketle Türkiye’yi ve milletimizi sevmeyi de ö¤rendik özel bir çabaya gerek kalmadan. Dünya küresinde Türkiye’nin, Türkiye haritas›nda Çatalzeytin’nin yeri ayr›cal›kl› bir konumdaym›fl gibi gelirdi. Askerlikten sonra evlenip, memur olarak yedi y›l kald›¤›m Çatalzeytin 3 çocu¤umun da do¤um yeri oldu. Tüm köylerimizi yayan olarak defalarca ziyaret ettim. Tüm nüfusumuzla yüz yüze tan›flt›m. Zevkle hizmet ettim. Kendimi flansl› sayd›m. Ayr›lal› 40 y›l oldu. Her y›l en az bir defa giderim. En az bir ay kal›r›m. Bir fleyler de¤ifliyor elbet. Birçoklar› için "de¤ifliklikler" olumlu görünebilir. Ama bizim yaflam›m›zdakiler gibi, Çatalzeytin’i 50-60 y›l öncesiyle hat›rlayanlar için, de¤iflimin fiziki yan›yla veya "konforuyla" mutlu olmak kolay de¤il. Çünkü bunlar her yerde bulunur. Bizim içimize, o günlerin insan iliflkilerini ve sosyal hayat›n› özlemle hat›rlaman›n hüznü çöküyor. E¤er böyle bir özellik olmasa, 50 y›l› aflk›n süre önce, Çatalzeytin’in bu ilk "Hakim"i Nihat ARYOL; bunca biriki-
s›cak mi, yurt ve insan tan›m›fll›¤› ile Çatalzeytin günlerini, bu kadar "s›cak" ve bu kadar detayl› hat›rlayabilir miydi? Ve kaleme almak, anlatmak ihtiyac›n› hisseder miydi? Memur, halk, varl›kl›-yoksul, büyük-küçük, ö¤retmenö¤renci, asker-sivil, ak›ll›-deli, kad›n-erkek bir bütündü Çatalzeytin. Sevinçte ve tasada candan paylaflmac›yd›. fiartlar zordu. Ama tüm aile diflini t›rna¤›na takar, geçim savafl› verirdi. Eksi¤inin fark edilmesini istemezdi. O yüzden "var" olan "yok" olana kimseye hissettirmeden yard›mc› olmaya çal›fl›rd›. Çünkü o zaman›n yoksullar› "gerçekten onurluydu." Karakol iflsizdi. "‹mece" kurumlaflm›flt›. "Ça¤r›" de¤il ihtiyac›n fark edilmesi yeterdi. Karadeniz’in en h›rç›n dalgalar›ndan, o a¤›r tekneleri kim nas›l çekip ç›kar›rd› yoksa. Bugünkü Merkez Caminin yerindeki ahflap eski caminin y›k›m›nda ve yeni caminin inflas›nda Çatalzeytin gençlerinin gönüllü emekleri vard›r. Bir Pazar günü kiremitlerin indirilmesiyle bafllayan y›k›m çal›flmas›nda, Müftümüz A.Kemal SARAN, ben , Nüfus Memuru Mehmet YILMAZER’le bafllayan insan zinciri gayretli çal›fl›rken; Ben müftünün duyaca¤› flekilde merhum YILMAZER’e: Mehmet Bey "Çok gayretli çal›fl›yorsun. Cami y›k›l›p aradan ç›k›yor sanma. Yenisi ve sa¤lam› yap›lacak."dedi¤imde beraberce att›¤›m›z kahkahalar gelir akl›ma camimizi gördükçe. fiakan›n, espirinin en güzeli yap›l›rd› Çatalzeytin’de. Yapacak ve anlayacak zeka ve hoflgörüye sahip düzeydeydi insanlar. Ayaklar› ç›plak, paçalar› s›val› gemicilerin "briç" oynad›klar›n› görmek flafl›rt›rd› d›flardan gelenleri. Biz Çatalzeytin’e körü körüne de¤il, hak etti¤i için afl›k olduk. Kim hizmet etmifl, bir tu¤la koymufl, bir gönül yapm›flsa ona sevgimiz, sayg›m›z oldu, olacak. Çatalzeytin’i anlatmak kolay de¤il. Hem k›sa hem çok fley anlatabilmek için Tahsin fiENTÜRK olmak laz›m. Bu konuda en uzun ve kapsaml› hizmeti Emin Türkay ÖZTÜRK verdi, veriyor. Bir süredir yeni bir haz›rl›¤›n içinde oldu¤unu biliyorum. Bol foto¤rafl›, her yeri ve yönüyle Çatalzeytin’i tan›taca¤›n› tahmin etti¤im bu yay›n› merakla bekliyorum. Bir foto¤raf›n ne kadar önemli oldu¤unu merhum Adnan ACAR’›n, "Kutu makine" ile "Zeytinlik"ten çekti¤i (herhalde) ilk Çatalzeytin manzaras›n› gördü¤üm 55 y›l önceki heyecan›m› hat›rl›yorum. Bu defa foto¤raflar›, son teknoloji makinalarla çok iyi e¤itimli, dünya görmüfl, herkesin gördü¤ündeki görüntüleri yeni görece¤ini düflündü¤üm Selçuk YILMAZER çekti. Geçmiflteki heyecan›m tazelendi. Merakla bekliyorum. Bu yay›n haz›r oldu¤unda ulaflaca¤› kiflilere bir "sevgi mesaj›" olmas›n› dileyelim. Sevgi olursa gerisi kolay. Evet! "Ben Çatalzeytin’de do¤dum." Çocuklar›mda…
esintiler 102. KARE 7 Haziran 2004, saat 21.30. Önümdeki viraj› döndü¤ümde karfl›ma Ginolu ç›kacacak. D›flar›s› bu mevsime göre so¤uk, ama her zaman yapt›¤›m gibi araban›n camlar›n› aç›yorum, annem sesini ç›karm›yor. Terkibi bu memlekete özgü defne, deniz, yosun ve daha bilemedi¤im bir dünya kokunun kar›fl›m› so¤ukla birlikte camdan içeri doluyor. Asl›nda 1 ay öncesi için sözleflmifltik. Çatalzeytin’in bafltan afla¤› her taraf›n›n foto¤raflar›n› çekecektik. Geçt olsa abimden kameray›, hatundan izni kopar›p yola ç›k›yorum. Tansu’nun Cafe P›rp›t’›n aç›l›fl›nda orada olmay› istiyorum. Aç›l›fla yetiflemedim. Sahile indi¤imde Cafe P›rp›t aç›kt›. Mankenleri, havai fiflek gösterisini filan kaç›rm›fl olmal›yd›m, ama yine de yoldan yeni gelmifl aç ve yorgun bir adam için yeni aç›lm›fl bir cafeden daha iyi ne olabilirdi ki? Yeme¤e oturdum, bir s›¤›r› komple yemifl olabilirim. Korkunç fatura bana gelmedi. zann›mca faturay› proje ve davet sahibi olaraktan Türkay beye gönderdiler. O da bir dahaki sefere san›r›m baflka foto¤rafç› ça¤›r›r. Cafe iflletmecisine hay›rl› olsun deyip, ç›k›yorum. Benim beddualar›m tutmaz, ama hay›r dualar›m her zaman tutmufltur. Akflam Gökay beyin masaya koydu¤u rak›ya kendimi iyicene band›ktan sonra uykuya çekiliyorum. Ertesi gün balkondan günün do¤uflunu geveze bir bülbülle birlikte seyrettikten sonra makine ve teçhizat› yüklenip meflhur Cevat Kelle gibi evden ç›k›yorum. Yolumun üstüne sarkm›fl dutlardan kurtulmak için onlar› yemek zorunda kal›yorum. Birkaç defne yapra¤›n› avucumun içinde ezip kokluyorum. Memlekette parfüm bedava. Çarfl›ya inip P›rp›t’a oturma teflebbüsünde bulunuyor ve de hayrettir oturuyorum. Dünkü hesaptan sonra herhalde almazlar diye düflünüyordum. Patron alicenap birisi olmal›. Takip eden 2 gün boyunca hava ya kapal›, ya puslu, ya ya¤murlu ya dalgal› ya da hepsi birdenli oluyor. Sürekli P›rp›t’›n önünde ve buzdolab›n›n yan›nda oturuyorum. Buzdolab› ile aramda bir fleyler oldu¤u dedikodsu her an yay›labilir. 2. günlük bu zorunlu P›rp›t kamp› boyunca Tansu, Ayfle, Emine yani tüm P›rp›t ekibi, onlar›n yetiflemedi¤i zamanlarda Hayret han›m bana sürekli çay, kahve yemek yetifltiriyorlar. Aç›ld›klar› günden beri türbe danas› gibi bafllar›na musallat olmufltum. Sürekli orada oldu¤um için ›slama ve mant› günlerini de kaç›rmad›m tabii. Tam hava muhalefeti yüzünden proje gümleyecek derken hava aç›ld›. Hemen buzdolab› ile vedalafl›p Ginolu’ya do¤ru yola koyulduk. Ginolu’nun bütün a¤açlar›, dikenleri, kayalar› sanki Ginolu’nun güzelliklerinin namus bekçisi kesilmifller. Bir tek kare foto¤raf için dikenlerin içinde debelenip durduk. Akflama do¤ru diken yaralar› ve toz toprak içinde sevgili buzdolab›na geri dönüyoruz. Elimizde birkaç foto¤raf var art›k. Ertesi gün hava yine güzel. Bu kez do¤u cephesindeyiz. Bu sefer karfl›m›zda dikenler yok ama 1500 metrelik (gerçek yüksekli¤ini bilmiyorum ama bana öyle göründü) Turkcell ya da Telsim dire¤i var. Dire¤e do¤ru ç›karken akl›ma Turkcell reklam› geliyor. “Memleketi sen mi kurtaracan abi ya?”. Yukar› ç›kt›kça ellerim so¤uktan demire yap›fl›yor, rüzgar yelkenli gibi elbisemi flifliriyor ve bir yerlerden “yusuf yusuf” sesleri rüzgara kar›fl›p gidiyor. Buradan düflersem yere kaç saniyede çak›l›r›m? Düflünmeme¤e çal›fl›yorum, zaten fenerin flampiyon oldu¤u alemde hayat›n nekadar anlam› kalm›fl olabilir ki? Bu yaz›y› yazabildi¤imden de anlafl›laca¤› üzere direkten düflmeden iniyorum.
SELÇUK YILMAZER Ama bize rahat ve huzur haram. Yeni hedef Gencek da¤›. Tek kurflun atmadan da¤› ele geçiriyoruz. Önümüzde TV vericisi. Dire¤e ç›k›yorum, manzaray› perdeleyen a¤açlar›n üstüne ulaflt›¤›mda bu güne kadar gördü¤üm en güzel memleket manzaras› gözlerimin önüne olanca güzelli¤i ile seriliyor. Çaya¤z›, Çatalzeytin ve Ginolu, üçü bir yerde. Kameram görüntüyü 102 no ile kaydediyor. Buraya gelifl sebebim bu kare olsa gerek. Art›k bilgisayar›m hep bu görüntü ile aç›lacak. Yar›n art›k son gün. Denizden yapmay› düflündü¤ümüz çekimler hariç iyi durumday›z. Ama bizim deli denizimiz ben geldim geleli bitmek tükenmek bilmeyen bir h›rsla sahili dövmekle meflgul. Denizin üstü köpük köpük, kudurmufl ya da keçileri kaç›rm›fl gibi. Ey güzel Allah›m, flöyle ak›ll› uslu baflka denizin yok muydu? Ne kabahat iflledik ki bize böyle bir denizi reva gördün? ‹lahi yan›t son gün geldi. O deli deniz süt dökmüfl kedi gibiydi. Dualar›m m› tuttu yoksa bu bizim deli denizin günah›na m› girmifltim bilemiyorum. Gerçi daha 1 gün önce cümle TV ve telefon direklerinin tepelerinde dolafl›rken bunun pek ak›ll› ifli olmad›¤›n› düflünme¤e bafllam›flt›m. Bu deli deniz, buran›n insanlar›n› da kendine benzetiyor herhalde diyordum. (Delideniz kula¤›ma Karadeniz’den daha hofl gelme¤e bafllad›.) Her neyse biz 2 saat sonra son çekimler için denizin üstündeydik. Bu denizi seviyorum, hele tekneyle üstündeyken daha da çok seviyorum. Bu kez diken, direk falan olmad›¤› için resimleri çabucak çekip, denizci tabiri ile yal›ya (k›y›ya) geri dönüyoruz. Bizim için kahvedeki oyununu yar›m b›rak›p koflup gelen Safi kaptana teflekkür ediyoruz. Türkeli’ne gidip resimleri Özgür’ün bilgisayar›na yükleyip dönüyoruz. ‹fl bitti, art›k küçük bir kahve molas› hakk›m›z. Emin Türkay ÖZTÜRK ile kahvemizi içerken oradan buradan, eskiden yeniden konuflup duruyoruz. Kaç gündür foto¤raf çekece¤iz diye da¤ bay›r dere tepe dolafl›yoruz Çatalzeytin için. Karfl›mda oturan adam, ç›kard›¤› gazete ile Çatalzeytin’in tarihini tutan adam. Çatalzeytin u¤runa sürgün yemifl, Çatalzeytin’in hukuku için mahkeme mahkeme dolaflm›fl birisi. Bugün art›k çok uzak bir an› olarak kalan Çatalzeytin Festivalinin düzenleyicisi. Turizm Derne¤i, Ginolu Koflusu onun çocuklar› say›l›r. Bugün festival de yok, Ginolu koflusu da. O Çatalzeytin için didinip dururken onu yaln›z b›rakm›fl olman›n s›k›nt›s› bas›yor. O zamanlar uzaklarda, yurtd›fl›nda olmufl olmam da bu s›k›nt›y› azaltm›yor. Tekrar onu dinliyorum. TEDAfi’›n, Türk Telekom’un ve Tar›m Kooperatifinin hizmetlerinin Çatalzeytin’den al›n›p Bozkurt’a ba¤lanmas›na içerliyor. Karfl›mdaki bir Emin Türkay ÖZTÜRK oluyor bir Emin Çatalzeytin. ‹ki seçim öncesi Çatalzeytin’e bu kez resmi olarak hizmet içi aday olmufl ama seçilememiflti. Gönlünde bir k›r›kl›k var m› bilmem mümkün de¤il, ama o hala 50. y›l dergisini ç›karman›n, yaz›n gelen gurbetçilere söz verdi¤i kartpostallar› yetifltirmenin derdinde. Ayr›l›k vakti, herkesle vedalafl›p (buzdolab› ile de kesiflip) yola ç›k›yoruz. Is›rganl›k’a do¤ru yaklafl›rken yolun iki taraf›n› sar›l› morlu orman gülleri sar›yor. Y›l›n bu zaman›na orman gülü kalmaz, ama onlar sanki bizi u¤urlamak için beklemifller gibiler. Koklay›p onlarla da vedalafl›yoruz. Art›k memleket geride kald›, eve ise daha 600 km var. Cebimde Kevser teyzenin bahçesinden toplanm›fl erikler, ellerimde Ginolu hat›ras› diken yaralar›, arabam›n içinde ve d›fl›nda memleketin tozu topra¤› çamuru, gidiyoruz. Birkaç gün arabam› y›katt›rmayaca¤›m...
315
ciye
KEMAL YILDIRIM ‹LKBAHAR DÜfiÜNCELER‹
316 ciye
Nisan ay›n›n bafllang›c›yla beraber; günler uzad›, havalar ›s›nd›. A¤açlar, rengarenk çiçeklerini yeniden açt›lar. Uzun ve so¤uk geçen k›fl mevsiminden sonra; laleler, sümbüller, nergizler, koku ve renkleriyle kendilerini hissettirmede yar›fl›yorlar. Camlar› aç›k pencerelerimizden, temiz havayla beraber kufl c›v›lt›lar› da odalar›m›za doluyor. Tabiat bütün güzellikleriyle yeniden canland›. Isviçre’ye bahar geldi. Isviçre’ye bahar›n geliflinin habercisi; sadece, tabiat›n canlanmas› m›? Hay›r. Anayollar kenar›ndaki tabelalarda de¤ifltirilmeye baflland›. Mevsimlik, ö¤retici ve e¤itici mahiyetteki yeni tabelalar, yerlerine monte ediliyor. Bu tabelalardan birisi var ki!.. Özellikle dikkatimi çekiyor. Küçük, sevimli bir kirpi yavrusu foto¤raf›. Üzerinde almanca olarak flunlar yaz›l›: "Bitti lass mich leben." Beni hayata b›rak›n›z, yaflama hakk›ma sayg›l› olunuz.. vs. Manalar› tafl›yor. Bu sade ve basit tabela bana oldukça manal› geldi. Çocuklara, gençlere, yafll›lara özellikle de araç kullananlara ince bir hitap oldu¤unu düflünüyorum. Bazen arabamdan inip tabelan›n karfl›s›na geçiyorum, inceliyorum. Demek ki ‹sviçre’de kirpiler bile koruma alt›nda. Sadece kirpiler mi? Köstebekler, sincaplar, tilkiler, ceylanlar, kediler, köpekler…tüm evcil hayvanlar. Ikamet etti¤im Olten ve civar›nda, günlük yürüyüfllere ç›k›yorum. Yol güzergah›mda çeflitli evcil hayvanlarla karfl›lafl›yorum. Isviçreli’ler, tüm sanayileflmelerine ra¤men, evcil hayvanlar› koruma alt›nda tutuyorlar. Do¤al hayat› tüm canl›lar›yla birlikte, azami ölçüde muhafaza ediyorlar. Çatalzeytin… Do¤up, büyüdü¤üm yer. Çocukluk ve gençlik hat›ralar›m› sinesinde bar›nd›ran flirin ilçemiz. E¤itimim orada bafllad›, orada tamamland›. Kiflilik ve flahsiyetimiz orada olufltu, olgunlaflt›. Oradaki kazan›mlar›m›zla yurtd›fl›ndaki yaflant›m›z› sürdürüyoruz. Gurbette, gönlümüzde Çatalzeytin’le yafl›yoruz. Çatalzeytinli "Çatalzeytin’i Anmak" bafll›kl› fliirimle flu flekilde anlatmaya çal›flt›m: ……….. Çaml›k ve sahil yolu, nihayeti Ginolu Her köflesi ilçemin, hayat iksiri dolu. Temiz havas›, suyu: "Aç›k bir flifahane" Görenler mutlu olur, gerisi hep bahane Bir tarafta sahili, kucaklarken dalgalar Ötede mehtab› hayk›rmada, mart›lar. ………… Yeflili mavisiyle, sanki cennet misali Dünya hayat›ndayken, özlüyoruz visali. Tatilimizin büyük k›sm›n› Çatalzeytin’de geçiriyoruz. Ilçemizde maalesef -imrenilecek güzelliklere ra¤men- kuyru¤u kula¤› kesik kedilerle, aya¤› k›r›k köpeklerle vs. karfl›lafl›yoruz. Bu yaz›y› haz›rlarken ilçemizde gördü¤üm zehir-
s›cak lenmifl veya vurulmufl, ölüm halindeki hayvanlar›n ç›rp›n›fllar› gözümde canlan›yor. Istiyorum ki, bizlerin gördü¤ü bu tablolar› çocuklar›m›z görmesinler. "Evcil hayvanlar› anlay›p, korumada "Elvide ana" kadar bile olamad›k." diyorum. ‹lçemizde yap›lmas› gereken en önemli ifllerden birisi de evcil hayvanlar›n koruma alt›na alanmas›d›r. Bu bizim sadece e¤itim ve kültür seviyemizin de¤il, ayn› zamanda da insani de¤erlerimizin göstergesi olacakt›r. Vaktiyle, güvercinleri bile, ada tahsis ederek koruma alt›na alan medeniyetin temsilcileri oldu¤umuzu unutmamal›y›z. Korunmas› gereken sadece evcil hayvanlar›m›z m›? Tabiki de¤il. Öncelikle insanlar›m›z ve sa¤l›klar› geliyor. Sa¤l›klar›… Beden sa¤l›klar›yla beraber, ruh sa¤l›klar› da.. Yaz tatilimizde ilçemizde ço¤unlukle Mermerpark’›n önünde oturan insanlar görüyoruz. Bazen sahil caddesi boyunca sa¤dan sola, soldan sa¤a kofluyorlar. Bazen de gecenin alacakaranl›¤›nda, köy yollar›nda, arabam›z›n önüne ç›k›veriyorlar. Belli ki; sahipsiz, bak›ma ve korumaya muhtaç insanlar. Bu sahipsizlik görüntüsü veren insanlar›m›z›n sahipleri var m›d›r? Bak›mlar› ve tedavileri yeterince yap›lmakta m›d›r? Son günlerde ilçemizde Y‹BO’nun de¤erlendirilme konusu gündeme geldi. Baz›, özellikle ö¤retmen arkadafllar›m›z – hakl› olarak – Anadolu Lisesi olarak de¤erlendirilmesinin gere¤inin savundular. Yönetici konumundaki arkadafllar›m›z da Polis E¤itim Merkezi olarak de¤erlendirilece¤ini ve bu hususta gerekli çal›flmalar›n›n yap›ld›¤›n› belirttiler. Tabiki en do¤ru, en uygun karar› yöneticilerimiz verecektir. Ancak; ‹sviçre’lilerin en büyük baflar›lar›, ülkelerinin her kar›fl topra¤›n› azami ölçüde de¤erlendirmeleridir. Bunu da sa¤layacak nitelikte, vas›fl› eleman yetifltiriyorlar. Oksijeni bol, a¤açl›k alanlar, nehir ve göl kenarlar›, genellikle tedavi amaçl› olarak kullan›l›yor. Bu ba¤lamda yaklafl›k çeyrek as›rl›k yurtd›fl› tecrübesi olan bir Çatalzeytin’li olarak: "Y‹BO’nun tesis olarak Sa¤l›k Bakanl›¤›m›za devri gerekirdi." diye düflünüyorum. Sa¤l›k Bakanl›¤›m›zca de¤erlendirilmeli. Rehabilitasyon merkezi, yafll›lar ve huzurevi veya ruhsal rahats›zl›klar› tedavi merkezi olarak kullan›lmal›d›r. Dolay›s›yla t›b ilminin verileriyle beraber, tabiat›nda mucizevi tedavi imkanlar›ndan yararlan›lmal›d›r. Böyle bir sa¤l›k merkezi sadece ülkemiz için de¤il ayn› zamanda Avrupa ülkeleri için de büyük kazan›m olacakt›r. Dolay›s›yla ilçemiz, lay›k oldu¤u yere ulaflacakt›r. Hemflehrilerimize ‹sviçre’den sevgi ve sayg›l›r gönderirken, yaz›m› yine ayn› bafll›kl› fliirimin son m›sralar›yla noktal›yorum. ……………. Çatalzeytin’de yaflamak, ne manali bir histir. Gönüllere s›¤mayan, dolup taflan bu histir. Çatalzeytin’i anlatmak, s›¤maz bu fliire Gitmek ve görmek gerek, güzel Çatalzeytin’e
Rebberg Str. 65 4632 Trimbach Schweiz Tel: 0622931318
esintiler OKTAY ILGAR’›n GÖZÜYLE... ÇATALZEYT‹N “C‹YE“ almana¤›n›n içinde yetifldi¤imiz, yetifltirildi¤imiz ve o y›llarda sonradan de¤erini daha önemle idrak etti¤imiz bilgiler, belgeler, an›lar, olaylar, milli , yöresel gelenek ve görenekler ile ne kadar yüklendi¤imiz konusunu ifllemek, yafl›tlar›m›z› o günlere döndürerek kah tebessüm etmelerini, kah gözlerini nemlendirmeyi, daha sonraki ve genç kuflaklar› ise geçmifle götürüp dedelerinin, anneannelerinin, anne ve babalar›n›n yo¤ruldu¤u toplumu biraz tan›malar›n› sa¤lamak için yaz›lar›mla yer almak istedim. Yafl›tlar›m›n (kalanlara sa¤l›k dileklerimle) beni tan›malar› bir yana, daha genç kuflaklar için k›sa bir biyografi sunmam gerekti¤i kanaatindeyim. 1943 ‹stanbul Zeynep Kamil do¤umlu olan, ilkokul 1-2. s›n›flar› ‹stanbul Vefa semtinde, 3-4-5. s›n›flar› Çatalzeytin’de okuyan ben OKTAY ILGAR, memleketim ile 8 yafl›ndan itibaren ‹stanbul’dan gelen bir çocuk olarak tan›flt›m. Feyiz ald›¤›m Yusuf ve Elmas Hocalar›m› flükranla an›yorum. Benim ve ayn› zamanda memleketimin dram› ilkokul sonras› çocu¤unu okutmak isteyen anne ve babalar›n yaflad›¤› olumsuzluklar›n ortaya konulmas›yla anlafl›labilir ve genç kuflaklara da hikaye (!) tarz›nda gelebilir. Y›l 1954... ‹lkokulu bitirmifl o¤lunuzu okutmak istiyorsunuz. Çatalzeytin’de ortaokul yok. Baban›z ‹stanbul’da ifli bozulmufl ve memleketine dönüfl yapm›fl Çatalzeytin Çelebiler Köyünden küfeci HAL‹T ILGAR. Anneniz Çatalzeytin Merkez Mahalleden Emin Yelkenci (Makineci Çavufl) k›z› AZ‹ZE ILGAR. ‹stanbul’dan dönüfl yapm›fl ve dedemin Çatalzeytin’deki evine s›¤›n›p yaflam›m›z› sürdürmekteyiz. Bu arada unutmayal›m 2 ablam ve 2 de erkek kardeflim daha var. Ben ortancay›m. Baba ayd›n biri. Öndeki 2 k›z›n› okutamam›fl. Hatta büyük k›z› Bilgi, ö¤retmen okulu kap›s›ndan Çatalzeytin’e göç nedeniyle dönmüfl. Baba ruhunda bir eziklik yafl›yor.“ Bari ilk o¤lumu okutay›m“ düflüncesi ama imkans›zl›¤› onu kahrediyor. Neticede beni ‹zmir Tire ilçesinde bulunan amcalar›m›n yan›na gönderiyor. Ben Tire’ye yaln›z gidiyorum! Orta biri orada okuyorum ve ikiye geçiyorum. Baba bu ara geçim gailesi ile gurbete ç›km›fl. ‹zmit Kand›ra’da çal›fl›yor. Bana“ ikinci s›n›f› Kand›ra’da okuyacaks›n“ diyor. Beraber yafl›yoruz. Çatalzeytin’de 4 çocu¤u ve kar›s› var. Geceleri uykuda saçlar›m› okfluyor. Asl›nda benimle birlikte di¤er çocuklar›n› ve eflini okfluyor. Nas›l bir özlemdir. . ? Yazabilir misiniz... ? Bütün bu özveriye karfl›n ben o sene s›n›fta kal›yorum. Y›lm›yor, devam diyor. Tekrar hayat›m›za de-
OKTAY ILGAR vam ediyoruz ve orta üçe geçiyorum. ‹flleri bozuluyor ve“ ‹zmit’e geçece¤ini ve art›k beni tafl›yamayaca¤›n›, Çatalzeytin’de de ortaokul aç›ld›¤›n› ancak üçüncü s›n›f olmad›¤›n› benim memlekete gidip bir sene bekleyerek ortaokulu orada bitirmemin gerekti¤ini“ söylüyor. Çatalzeytin’e ikinci geliflim. Bir sene bekliyorum. Orta üçü orada okuyup mezun oluyorum. Ne ac›d›r ki 5 y›ll›k bir sürede ortaokulu bitirebiliyorum. Bu arada Atakan U¤uz, Özkan Ça¤lar, Kadriye Karaosmano¤lu (Ifl›ldak) , fiermin ‹nce, Hadi Kaya ve niceleri ile son s›n›f arkadafll›¤› yap›yoruz. Ortaokulumuzun da ilk mezunlar› oluyoruz. Burada Müdürümüz ve Almanca Hocam›z rahmetli YAfiAR KÖKLÜ’yü anmadan geçmemiz, biz ilk mezunlar açs›ndan da çok sayg›s›zl›k olur. Nur içinde yats›n. O dönem de ona vefas›zl›k etmedi ve iyi bir kadro yetiflti. Ben de bu kadronun neferlerinden biriyim. Öyle farkl› bir konumday›m ki. Daha Ortaokul aç›lal› bir y›l olmufl. Say›n Yaflar Köklü müdürümüz bir dolu sorun ile u¤rafl›yor. Okulun ikinci e¤itim y›l›nda elinde 3. s›n›f tasdiknamesi ile ben müracaat etti¤imde“ Almanca notlar›n iyi görülüyor, yaz›k bir sene arada unutursun Almanca derslerine gel gir“ diye bir öneride bulunuyor ve böylece aram›zda bir diyalog bafll›yor. Bir müddet sonra“ gel bana okulun idari , yaz›flma ve ö¤renci dosyalar›n›n oluflturulmas› gibi konular›nda yard›m et“ diyor. Buna benzer, daha ziyade marangozluk, tamirat, tadilat gibi konularda da içimizden Atakan O¤uz (san›r›m sonra U¤uz) ’dan da faydalan›yor. Bu teklif bana gelecekte neler kazand›r›yor, ancak ileri ki yafllarda bunu idrak edebiliyorsunuz. Adeta bir idarecilik staj› görüyor ve üstüne olmad›k bir baflka olumlu olayla karfl›lafl›yorsunuz. Bu nedir. . ? Okulun önüne bir gün kapal› kasa bir kamyon geliyor. Üzerinde MEB/Milli E¤itim Bakanl›¤› yaz›yor. Bir kamyon kitap ve ansiklopedi... . B›rak›p gidiyor. Say›n Hocam bana dönüp“ fiu oday› kütüphane yapal›m ve sen bu kitaplar› yerlefltir ve sorumlusu ol bakal›m“ diyor. Evet ben bu ifli severek yapmakla kalm›yorum, önceleri raflara bir düzen içinde yerlefltirirken tan›maya çal›flt›¤›m TOLSTOY, DOSTOYEVSK‹ , BALZAC, ZOLA, HEM‹NGWAY gibi yazarlar›n yeni bas›lm›fl ve“ DÜNYA KLAS‹KLER‹“ diye lanse edilen eserlerini teker teker okumaya bafll›yorum. O zaman TV yok, radyo s›n›rl› adeta yok gibi... Vaktim var... Anadolu’nun bu uç kesiminde bir vaha bulmuflum, bir suyu içmek kal›yor. Ben bu suyu içtim... Bu klasiklerin pek ço¤unu okuyarak tan›man›n ötesine geçip, anlamaya çal›flt›m. O yaflta HAL‹KARNAS BALIKÇISI’n›n Cevad fiakir Kabaa¤açl› oldu¤unu, ORFOZ’u nas›l avlad›¤›n›, Halikarnas’›n ayn› zamanda BODRUM oldu¤unu, Kl›man-
317
ciye
s›cak jora’n›n Karlar›’n›, Hemingway’in Key West aç›klar›nda nas›l KILIÇ BALI⁄I avlad›¤›n› ‹satnbul’ da kaç kifli biliyordu ki... ? Ya LUMBOZ kelimesini? Lise birinci s›n›fta denizle ilgili bir kompozisyonda kulland›¤›mda Say›n Hocam Üste¤men Arif ‹kizo¤lu“ bu donan›m› nas›l edindin?“ diye s›n›fta sormak durumunda kalm›flt›. Bu arada hayat›m›n 1971-1990 aras›ndaki bütün yazlar›n› Bodrum’ da geçirmemin ve 2002 y›l›nda ise daha Türkiye’ den kimsenin gitmedi¤i (flimdilerde moda) Key West’e gidip Ernest HEM‹NGWAY’ müzesini ziyaretimde, bir St Petersburg gezimde kesinlikle Dostoyevski ön yarg›lar›m vard›r. ‹flte Say›n Köklü Hocam ve benim mütevazi, suskun Çatalzeytin’im bana bu imkan› ve f›rsat› yaratt›. Kadriye ve ben mezunlar›n en baflar›l›s› oldu¤umuz için, Say›n Yaflar Köklü’nün gayretiyle Devlet Paras›z Lise ‹mtihan›’na göderiliyoruz. Kastamonu Abdurrahmangazi Lisesi’nde imtihana giriyoruz. Sorulan hiçbir soruyu çözemiyoruz. Sorular bize çok uzak ve zor geliyor. Sanki bugünlerin fi›rnak-Hakkari örne¤i gibi...
318 ciye
Bu arada flu hususu da yöremizin tan›nabilmesi aç›s›ndan zikredeyim;ilk Çatalzeytin’e geldi¤imiz 1952 li y›llarda kara yolu yok, yegane ulafl›m denizden. 4 y›l sonra ise Kastamonu’ya imtihan için kara yolu ile gitmifltik. Buradan sonraki hayat›m Çatalzeytin ile ba¤lant›l› olmad›¤› için ve sizlerin merak edip ö¤renmek istedi¤iniz yöremiz konular›n› kapsamad›¤›ndan özet geçmeyi ye¤liyorum. Ortaokul sonras› Bursa Ifl›klar Askeri Lisesine girdim. Sene 1958-59 ve 1959-60... Bu arada 27 May›s yaflad›k. 1960-61 y›llar›nda ise o sene okul Personel Okuluna dönüfltürüldü¤ünden ö¤renciler kura ile di¤er iki askeri lise olan Kuleli ve Erzincan Askeri Liselerine nakledildiler. Bana da Erzincan ç›kt›. Böylece Erzincan Askeri Lisesi mezunu olarak 1962-63 döneminde Kara Harp Okulu’na geldim. 20-21 May›s 1963 olaylar›na kar›flan ö¤rencilerden olmam hasebiyle (hofl kar›flmayanlarda dahil) tüm okul (1459 ö¤renci) Harbiye’den ç›kar›ld›k. Ne yapal›m? Hayat devam ediyor... O sene tüm arkadafllar Üniversite’lere da¤›ld›k ve tamamen baflka alanlarda e¤itim almaya bafllad›k. Bana da ‹stanbul ‹ktisadi ve Ticari ‹limler Akademisi düfltü. Ne güzel s›rt›m›z› Devlete dayam›fl okuyorduk ve bir sene sonra te¤men olup gelece¤imizi ve ailemizi kurtaracakt›k. Tekrar bir açmaz ve tekrar bir yoksulluk bafllad›... Önce Kredi Yurtlar Kurumu’undan kredi ald›m. Yetmedi. ‹stanbul Defterdarl›¤›’n›n açt›¤› imtihana girerek Devlet Memuru oldum ve Galata Vergi Daire-
si’nde 4, 5 y›l çal›flt›m. 1968 y›l›nda mezun olup özel sektöre ç›kt›m. 5 y›lda özel sektörde çal›flt›ktan sonra Karaköy’ de Mali Müflavirlik Büromu aç›p halen yapmakta oldu¤um mesle¤imi (SMMM) icra etmeye bafllad›m. Mesle¤imi, memleketimi, insanlar› herfleye ra¤men seviyorum ve fayda yaratmaya devam ediyorum... Bütün bu yazd›klar›m› da gençlerimizi bir nebze geçmifle ve oradan esinlenerek gelece¤e dönük iyimser duygularla yüklenmelerini sa¤lamaya yönelik olarak kaleme ald›m. Yoksa ben zaten OKTAY ILGAR’›m... Çatalzeytin’den ve arzu etmememe ra¤men bir nebze de Çatalzeytin’e parelel olarak kendimden bahsetmek durumunda kalarak, as›l Çatalzeytin’lileri geçmifle dönük bilgilendirebilmek amac›yla, benim yaflant›mda ve da¤arc›¤›mda bulunan baz› bilgileri, tesbitleri, anekdotlar› sizlere aktarmak bu giriflimin temel konusuydu. fiöyle bir s›ralayal›m; O günlerden akl›mda kalan ve yaflland›kça ne kadar do¤ru bir uygulama oldu¤una inand›¤›m bir gözlemim, Çaya¤z› dedi¤imiz yerdeki bostanlara gitme olay›m›zd›r. Her evin Çaya¤z›’nda 300-500 m2 bostan› vard› ve bu bostanlar çaydan gelen su ile sulan›rd›. Yani sulama düzeni haz›rd›. Yazlar› her akflam saat 17. 00 gibi annemiz bizleri toplar (yard›m için çocuklar›n›) efle¤imiz önde bizler arkas›nda Çaya¤z›’ndaki bostan›m›za giderdik. Yar›m saatlik bir mesafe. Bizim gibi tüm komflular da ayn› fleyi yapard›. Bostan›m›z› çapalar, otlar› temizler, yetifltirdi¤imiz sebze ve meyvelerden toplar, bu arada bostan›m›z› sular ve günlük taze sebze ve meyvemizi yükleyerek yine ayn› yoldan evimize dönerdik. Yolda da di¤er hemflehrilerimizle karfl›laflt›kça sohbet eder, hal hat›r sorard›k. Kapal› bir ekonomik yaflam tarz›. Olabildi¤ince kendi kendine yetme u¤rafl›. Akflam üstleri yap›lan bir yürüyüfl, bostandaki hareketler bir spor, komflularla bir diyalog ve yard›mlaflma... Tüm bunlar bugünün baflka flekilde yapmaya çal›flt›¤›m›z paral› aktivitelerinin bedelsiz karfl›l›¤›. fiimdi o bostanlarda apartmanlar var. Bize de o günleri böyle an›msatmak kal›yor... . Ya ahflap evlerimiz... Hele sahilde s›ral› olan ve Çarfl›’n›n iki yan›na uzanm›fl bulunan evlerinlerin görüntüsü... Çarfl›’ n›n tafl döflemesi, ortadaki flad›rvan... . Çarfl›’dan dedem Makineci Çavufl’un evine ve Nuhlar’ a kadar uzanan yüzlerce basamak merdivenler... Bu merdivenlerin tam orta k›sm›na rastlayan bölümde (fiaban Köyü Mevkii hizas›) yine dedemin ve di¤er yafll›lar›n dinlenmeleri için yapt›rd›klar› tafltan oturma yeri... fiu kadar söyleyeyim eski Çatalzeytin daha güzeldi...
esintiler fiimdi gözlerimin önüne sahilde pazaryeri dedi¤imiz mevkiinin alt›nda duran yaklafl›k 10-12 metre boyundaki, a¤açtan yap›lm›fl, siyah renkli (zift ile kaplanm›fl) ve sadece iskeleti kalm›fl, o günlerde bize söylenen ismi ile dedemin KÜTÜK KAYI⁄I geliyor. ‹lkokuldayd›m, y›llarca sahilde durdu. Sonra ne oldu bilmiyorum. San›r›m çürüdü gitti. Bu kay›k, dedem ile aram›zda geliflen ve sizlere bu sat›rlar› aktarmama vesile olan yöremize ve kökenimize ait bilgilerin edinilmesine neden olmufltur. O kütük kay›¤› sahilde mahsunca ve y›llaca geçmifl dönemlerin simgesi olarak durmufltu Keflke o iskelet bugün sahilde parkta sergilenebilseydi. . Sorard›m“ bu kay›k ile ne yap›yordunuz?“ Çatalzeytin’e ilk bez yelkeni getiren ve dikimini yapan ve soyad› kanunu ile de kendisine YELKENC‹ soyad›n› seçen dedem EM‹N YELKENC‹ (nam› di¤er MAK‹NEC‹ ÇAVUfi) iflte bu yaz›lar› kaleme almama sebeb olan tarihi say›lacak an›lar›n› bana nakletmeye bafllam›flt›. “ Buradan Zonguldak 120 mil, ‹stanbul ise 240 mildir. Karfl›m›zdaki K›r›m da buradan 120 mildir. Bu kütük kay›¤› ile K›r›m’ a gidiyorduk. Motor yok. 6-7 kifli kay›¤a akflamdan biniyoruz ve d›flar› rüzgar›n›n ç›kmas›n› bekliyoruz. D›flar› rüzgar› (bu gün keflifllemegün bat›s›) biz de karadan denize do¤ru esen rüzgard›r. Yataklar› kay›¤›n içine seriyoruz, yelkeni aç›yoruz, dümene bir kifli oturuyor ve rüzgar bizi kuzeye K›r›m’a do¤ru bütün gece götürüyor. Gündüzleri rüzgar genelde poyraz esti¤i için bizler kürek ile devam ediyoruz ve 4 gece sonunda K›r›m’ a var›yoruz.“ Peki dede neden gidiyorsunuz? Ne yap›yorsunuz? diye sordu¤umda;“ Ticaret için gidiyorduk. Gelirken kaya tuzu ve fleker getirirdik. Kaya tuzu hayvanlar›m›z için çok gereklidir. Tuz yalamaz ise hayvan›n eti oluflmaz“ derdi. Bir sohbetimizde de“ K›r›m’dan göç etti¤imizi“ söyledi¤ini hat›rlar›m. Bildi¤imiz kadar›yla alt› kere evlenmiflti. Day›lar›m ve teyzelerim bu nedenle pek çoktu. Befl han›m› vefat etmiflti. Alt›nc› defa evlenmek istedi¤inde annem“ baba bizi utand›rma, 85 yafl›ndan sonra han›m› ne yapacaks›n?“ diye yak›nd›¤›nda verdi¤i cevab› o gün anlamad›ysam da, bu gün sizlere yazacak ve duyuracak kadar anlaml› buluyorum. “ K›z›m ne diyorsun? S›rt›m› ›s›tsa yeter... .“ Aradan seneler geçti. Bizler büyüdük, yaflland›k... ‹mkanlar›m›z ve merak›m›z ölçüsünde dünyay› gezmeye ve insanlar› tan›maya özellikle özen gösterdik. Bir gün TD‹-KARADEN‹Z GEM‹S‹ ile Varna-KöstenceOdesa-Sivastopol-Yalta flehirlerine bir gezi tertiplendi¤ini duyduk. Dedemin“ K›r›m’dan göç etmifliz“ sözü ve Giresun’lu flöför arkadafl›n“ evet Azak Denizinden gelen bir kol Giresun’dan sonra devam edip, Ça-
talzeytin’de yerleflmifl“ deyiflleri benim bu geziye kat›lmama en önemli sebeb oldu. Sivastopol ve Yalta K›r›m’›n iki önemli flehri. Özellikle Yalta, Çatalzeytin’in kuzeye tafl›nm›fl hali. Tabii daha güzel, daha büyük ve Bodrum’vari bir yer. Otelin cam›ndan Karadeniz’e bakarken, sanki karfl› kesimde Çatalzeytin’i arar gibi oluyorsunuz ve bir ömür oradan buraya (o zamanki ad›yla Rusya’ya) bakt›¤›n›z› an›ms›yorsunuz. K›r›m Türk’lerinin nerede olduklar›n› ö¤renerek, teleferik ile deniz kenar›ndan tepelere do¤ru ç›kmaya bafllad›k. Hani bize göre çarfl›dan Eyvas Köyüne ç›kmak gibi... Bir yaylaya ç›kt›k. Uluda¤ misali, kalabal›k. Çad›rlar kurulmufl, kazanlar da ya¤l› et yemekleri, pilavlar, tatl›lar ve her taraf piknikvari afl evi görünümünde. Herkes TÜRK... ‹stanbul flivesine yak›n Türkçe konufluyorlar. Yüzleri so¤uktan yan›k. Çingene misali karalar. Hepsi Tatar Türkü... Genifl suratl› ve çift çeneliler. Ben de öyleyim. Demek ki biz bural›y›z. Ama nas›l do¤rulatal›m. Bana oradaki görüfltü¤üm esnaf›n naklettikleri“ biz baflka ifl yapamay›z, tar›mla ve böyle ifller ile u¤rafl›r›z, Devlet kap›s›nda ifl vermezler, pek ço¤umuz da daha içeride bir yerleflim alan› olan Bahçesaray’ da otururuz.“ fleklinde. Hemen ertesi gün Yalta’dan K›r›m’›n 125 km kadar iç kesiminde bulunan BAHÇESARAY flehrine gittim. Ne Ukrayna’s›, ne Rusya’s›. Herkes TÜRK. Ortada tarihsel bir cami ve etraf›nda medrese ve müze... . Enfes bir gezi alan› ve tarih. Sanki Bursa ‘da gibisiniz. Ne yapabilirim? Bilgiyi veren dedem bir adres vermedi ki! Sadece gözlemledim ve Çatalzeytin’deki AZAKLIO⁄ULLARI’n›n bu yöreden Karadenizi dolaflarak Çatalzeytin’e gelip yerlefltikleri kanaatim daha da güçlendi. Biraz önce yaz›m›n içinde Giresun’lu bir flöförden bahsettim. Çatalzeytin’in tarihçesi için bu çok ilginç bir raslant›d›r. Takriben 13 y›l evvel fiiflhane Büyükhendek (Kule) Caddesinde kap›lar›nda“ Azakl›o¤lu Ticaret“ yazan bir elektrik malzemesi kamyonuna rastlad›m. Araba Giresun plakal› idi. Cam›na vurup flöföre“ burada Azakl›o¤lu Ticaret yaz›yor, ben de Azakl›o¤lu isimli bir sülaledenim. Ancak Çatalzeytin’liyim. Sizin ise memleket Giresun... Bir ilgimiz olabilir mi?“ diye sordum. Ald›¤›m cevap“ evet a¤abey, bizler K›r›m’dan yola ç›k›p, Karadenizi dolafl›p Giresun’a gelip yerleflmisiz. Bir grubumuz da devam edip Çatalzeytin’e gelip yerleflmifl. Biz de zaman zaman büyüklerimizden bir grubun ayr›l›p gitti¤ini duyard›k.“ fleklinde oldu. Da¤arc›¤›mdaki bu bilgiyi de böylece yöremizin bir grup insan›n›n tarihçesi olarak sizlere aktarmak istedim.
319
ciye
s›cak
BEH‹CE KÜBRA fiAH‹N RUHSUZ B‹R KASABA ANLATISI Kimse e¤diremez önüne bir erkek ve kad›n›n bafllar›n›, naz›m›n "bir küvet hikayesi"ndeki gibi att›ramaz kimse fahireye süleymana att›¤› tokad›. Ve ruhumuza özgürlük fliirini nakfledemez günefli içenlerin ruhlar›na nakfletti¤i gibi... Ve can yücel gibi a¤z› dolusu sövemeyiz zaten hiç birimiz...iddia edemeyiz, marmara kadar rak› içti¤ini söyleyen neyzen tevfik gibi... ... Benzeflebilir mi bir insan›n hayat›yla kasaban›nki? Bir fikri var m›d›r kasaban›n ve bir düflü? Yoksa düflümüz müdür düflü? Kaderi midir ellerimizle onun için tasarlad›klar›m›z. …
320 ciye
en güzel bebe¤e sahip oldu¤unu düflünen anne. Ne fark› var bebe¤inin di¤erlerinden? Ya da sen adam? En güzeli demifltin kad›n›n için! Oysa biliyoruz daha güzelleri oldu¤unu. Sahip oldu¤unuz, sahip olma duygusu… senin olan› en güzel k›lma hakk›…en güzel bebe¤e sahip olan anne! S›ska de¤il sa¤l›kl› de¤il mi? Ve flafl› da de¤il, o biraz flehla. Ve flu genetik miras…büyük bir burun…kesinlikle karakterli…hey adam, senin de kad›n›n›n çarp›k de¤il bacaklar› ve zaten ya¤l› olunca makbuldur aflk tutacaklar›. … senin olmayan hiçbir fley için yükseltmezsin sesini! Dikti¤in elbise en iyi modac›n›n elinden ç›kanla yar›fl›r, Piyano bafl›nda çald›¤›n ilk birkaç nota shopen’ den hallicedir, en iyi mobilya tasar›mlar›, z›mparalamakta oldu¤un masan›n eline su dökemez… kaleminden düflenlerse "aflk" › en iyi anlatan dizelerdir, heloise ve abelard’in yazar› seninle boy ölçüflemez.
dikkatin…da¤›n›k…alg›n…yitik…kalbin…??? En son e zaman çal›flt›rd›¤›n› unuttun bile… … kasaba kolayd›r…ihtiyac›n olan fleyi bir dükkana girip al›rs›n "baban yar›n ödeyecektir".kap›n›n önüne ç›kar›p tüm hal›lar›, diledi¤ince y›kars›n…bahçende çay demlersin, gelen geçeni buyur edersin çaya… annen köfte harc›n› haz›rlarken maydonoz olmad›¤›n› fark etti¤inde, gider halan›n bahçesinden yolars›n diledi¤in kadar…çocu¤um nerde diye pekte meraklanmazs›n, buralarda bir yerlerdedir…kasabada bir yerlerde… kimse onu kaç›rmak istemez, ona zarar vermek… demir parmakl›klar yapt›r›p alarm takt›rmazs›n kap›na pencerene… herkes tan›d›kt›r, sende herkesin tan›d›¤›s›nd›r… … kolay oldu¤u için mi seviyoruz kasabam›z›? Sevdi¤imiz fley kasaba de¤il de, kolay oluflu mu? fiehrin bize sahip olmas› ile bizim kasabaya sahip oluflumuz aras›ndaki fark m› mutlulu¤umuz? Kusursuz zannetmelerimiz, bizim oluflundan m›? … kasabada yaflayanlar kasabal› gibi sever… … fiaflal› bir flehir efsanesi gibi de¤il, küçük kasabalar›n küçük öyküleri gibiydi öpüflün… Da¤ çileklerini toplayan kasaba çocuklar›n›n ellerini and›r›yordu dokunufllar›n… …der… ve gider…
… bu kasaba benim… ilk avaz›m›n yank›land›¤› gö¤ün alt›nda serpili…ve iflte s›radan, ilk çocukluk, ergenlik, gençlik… ve iflte ayn› hepimizin hikayesi ya burada kalmak ya da gidip özlemek… düflündüren beni, kendime ihanet edip etmedi¤im… kay›r›yor muyum buray›? Bo¤azda rak›-bal›k, tophanede kahve-nargile, istiklalde içine kar›flmak binbir türlü insan›n, sultanahmette huzurlu bir gezinti, gemiler...ve büyük bir tedirginlik…trafik, keflmekefl, kalabal›k, gürültü, betonlar, gecikmeler, kayg›lar…sesler…insan sesleri, araç sesleri, sat›c› sesleri, flehrin sesi, sensin sesin… kafan… kar›fl›k, h›zl›, düzensiz… bedenin… a¤›r, ya¤l›, yorgun, güçsüz…
1960’l› y›llar... Meral Önüralp’in dü¤ünü. Türkeli’ye motorla gelin almaya gidilirken. (Hürsel Y›ld›r›m albümünden)
esintiler GEÇM‹fiTEN BUGÜNE Geçmifl dedimse bundan altm›fl yetmifl y›l öncesi. Çatalzeytin henüz nahiye. Yolu yok, suyu yok, elektri¤i yok. Okul desen, orta okulu bile yok. Orta okul ilk mezunlar›n› 1959’da verdi düflünün. Geçim ya denizden deryadan ya topraktan, çitten çubuktan. Yani iki çetin ceviz. K›r k›rabilirsen Geçim ezal›, geçim cefal›, geçim s›k›nt›l› ama insan›m›z yan› rahmetli analar›m›z, babalar›m›z hem gayretli hem çal›flkan hem kanaatkar insanlar. Onlar› bugünkü akl›mla anlamaya ve tan›maya çal›flmak isterken tesadüfen bir kitapla tan›flt›m. Mustafa Eski’nin "‹smet ‹nönü’nün Kastamonu Gezileri" adl› kitab› analar›m›z›n, babalar›m›z›n yaflad›klar›n›, çilelerini, gayretlerini bize ne güzel anlat›yor. ‹smet ‹nönü, ikisi Cumhurbaflkan› biri de CHP Genel Baflkan› olarak üç kez Kastamonu ve ilçelerini ziyaret ediyor. ‹lk ziyareti 1938 y›l›n›n sonunda. Henüz yeni Cumhurbaflkan› seçilmifl, bölgeye büyük önem veriyor. ‹lçelere kadar giderek vatandafllarla görüflüyor. Son olarak ‹nebolu’ya geliyor. Burada iki saat kalacak ve Savarona yat› ile Zonguldak’a hareket edecek. O arada ilçe ve nahiye temsilcileri huzura al›n›yor. Çatalzeytin’den fiükrü Karahan ve arkadafllar› nahiyenin dertlerini anlat›yorlar. Kaymakam Çatalzeytin ve Abana’ya yol olmad›¤›n›, bu çok güzel nahiye merkezine ancak denizden motorla gidilebildi¤ini, havan›n fena olmas› halinde yayan gitmekten baflka çare olmad›¤›n› bu takdirde vatandafl›n 10 – 12 saat yol yürümek zorunda kald›¤›n›, evlilik ve mahkeme ifllerinde büyük s›k›nt› çekildi¤ini, bazen hava bozdu¤unda sekiz on gün ‹nebolu’da kal›nd›¤›n› anlat›yor.
Av. KADR‹YE IfiILDAK Çok enteresand›r. Bu kadar yol derdi anlat›ld›ktan sonra, yol istenilmiyor. Ya ne isteniyor? F›nd›k yetifltirme konusunda uzman. Huzura al›nan heyete ‹smet ‹nönü soruyor. - En çok istedi¤iniz nedir? - Biz tar›m yap›yoruz. 150 dönüm f›nd›k ettik fakat bunun nas›l yetifltirilece¤ini bilmiyoruz. Bize bu konuda yard›m edin, f›nd›k yetifltirelim. Uzman gönderilip gönderilmedi¤ini bilmiyorum ama benim çocukluk y›llar›mda bile evlerde f›nd›k ceviz ay›klanarak bunlar›n özel ambalajlarla T›rhan vapuruna yüklenildi¤ini biliyorum. - Amcazadem Özdemir Ç›nar’›n anlatt›klar› da bu hususta çok enteresan. Çatalzeytin’in pazar› malum Cuma günüdür. Cuma günü köylünün getirdi¤i, yumurta, ceviz, f›nd›k, elma, armut. Cumartesi veya Pazar günü gelecek olan Denizyollar›n›n T›rhan veya Kadefl gemilerine motorlarla yüklenirdi. Ama do¤rusu ben bunlar›n içinde kabak çekirde¤i oldu¤unu bilmiyordum. Haftada yirmi çuval kabak çekirde¤i gönderilirmifl ‹stanbul’a. Düflünün köylünün üretti¤i kaba¤›. Düflünün insan›m›z›n üretkenli¤ini, çal›flkanl›¤›n›. Geçmifl tar›ma ve g›daya dayal› bir ekonomi. Ya gelecek? Kemal Dervifl’in son TUS‹AD toplant›s›ndaki konuflmas›na bak›l›rsa dünya giderek tar›m alanlar›n›n daralmas› nedeni ile g›da tedarikinde büyük bir s›k›nt›ya düflmek üzere. Yani gelecekte, t›pk› geçmiflte oldu¤u gibi tar›m ve g›da üzerine kurulu bir sisteme kaymakta. Yani az gittik uz gittik. Yetmifl y›l sonrada ecdad›m›z›n b›rakt›¤› noktaya geldik. Selam ve sevgiler.
ELV‹DE
ELV‹DE K›fl ve yaz yal›n ayak gezen Elvide, herkesin ilgisini çekerdi. Kocas›n›n kuma getirmesine tepkisiydi onu yaln›z yaflama sürükleyen. Sonsuz bir geziye ç›km›flt› Elvide. Toplad›¤› ekmek ve yiyecekleri kendinden önce köpeklere yedirir, onlarla kar, ya¤mur demeden Sinop-Zonguldak aras›nda sahilde dolafl›rd›. Meskeni yoktu, herkese kendini sevdirmiflti. Bir avuç fasulye ile flehir ve köy içlerinde yolunu kesenler gönlünü alarak fallar›na bakt›r›rlard›. Sesi çok güzel olan Elvide türküler okurdu. Kimseye minnet etmez, ac›nd›rarak, yalvararak ekmek, yemek istemezdi. Verilen giysileri, bez parçalar›n› üstüne kat kat giyer, ba¤lard›. Elvide’nin her gelifl-geçiflini olay olurdu. Uzun bir süre gözükmeyince herkes onu merak eder, sorufltururdu. Do¤an›n y›pratamad›¤› kad›n Elvide, 75-80 yafllar›nda Güllusu’da 3 Nisan 1988’de kamyon çarpmas› sonucu yaflama elveda dedi.
321
ciye
Ginolu Açmayerinden, Çatalzeytin (Foto¤raf Emin Türkay Öztürk)
322 ciye