Ekim
CEREYAN Ekim 2015
ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVESİTESİ KUZEY KIBRIS KAMPUSU IEEE ÖĞRENCİ TOPLULUĞU
AKADEMİK DANIŞMAN DOÇ. DR. ALİ MUHTAROĞLU
ODTÜ KKK IEEE BAŞKANI MEHMET ÇAĞLAR
GENEL YAYIN YÖNETMENİ OZAN ÖZFIRAT
YAZI VE ARAŞTIRMA EKİBİ BERKAY AKTUNÇ ÇAĞRI BENLİ ERHAN ARSLAN ESRA DALAR FURKAN TOKAÇ GÖRKEM BUZCU HALİL CAN GÜNDÜZ MERVE AMAN MURAT DURMUŞ OZAN ÖZFIRAT EMİN SERDAR GÜZEL TANSEL KAHYAOĞLU
YAYIN DANIŞMA KURULU AHMET YİĞİT YOL HALİL ÖZDEVRİM MURAT DURMUŞ KAPAK TASARIM İLTER BİLGÜVEN GRAFİK TASARIM OZAN ÖZFIRAT
ieee.ncc.metu.edu.tr
facebook.com/ieeemetuncc
twitter.com/ieeemetuncc
instagram.com/ieeemetuncc
İÇİNDEKİLER 2
Biz Kimiz ?
4
SSD de Neymiş ?
IEEE ODTÜ KKK
Ozan Özfırat
Görkem Buzcu
Berkay Aktunç
6 8 11
Raspberry Pi 2 Model B Benim Bilgisayarım, Benim Kararım 3 Boyutlu Yazıcılar Emin Serdar Güzel
12
Deep Web : İnternetin Karanlık Yüzü
14
Bağımsız Oyunlar(Indie Games)
Çağrı Benli
Oyun Kültürü
19
Biri Açık Kaynak Kodlu Yazılım mı Dedi ?
20
IOS, Android’ten Daha mı Stabil ?
Merve Aman
Tansel Kahyaoğlu
Furkan Tokaç
Esra Dalar
21 Antibiyotik 22
24
22
Biyografi : Alan Mathison Turing Erhan Arslan
Evreka, Evreka !
Murat Durmuş
Adı Lazım Değil
26
14
Halil Can Gündüz
16
11
Neden Microsoft’tan Nefret Ediyorum ?
1
z i m i K Biz E
?
n büyük profesyonel organizasyon olan IEEE (Institute of Electrical and Electronics Engineers), insan hayat kalitesinde fark yaratan yüksek teknolojili elektrik, elektronik ve bilişim ürünlerinin ancak disiplinler arası çalışmalar sonucunda ortaya çıktığı gerçeğini uzun süredir benimsemiştir. Üyeleri arasında farklı mühendislik temelinden profesyoneller olduğu gibi tıp doktorları, temel bilimciler ve diğer meslekler de temsil edilmektedir. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’muzda Nisan 2011’de Elektrik-Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerinin işbirliğinde kurulan IEEE öğrenci topluluğu, faaliyetlerine Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’yı içeren en büyük bölge (Region 8) üyesi olarak devam etmektedir. IEEE ODTÜ KKK öğrenci topluluğu bugüne kadar birçok projeye imza atmış, yarışmalarda kampusumuzu başarıyla temsil etmiş, mühendis adayı arkadaşlarımızın cephedeki profesyonellerle çeşitli organizasyonlarda yüz yüze sohbet şansı bulmasını sağlamıştır. IEEE öğrenci topluluğumuzdaki yönetim kurulu üyelerimizin benden artık duymaktan bıktıkları ‘yüksek not ortalaması’ gerçekten de önemlidir; ancak inisiyatif kullanarak tek vücut bir takım olarak çalışabilmek ve bunu son dört senedir ayni ciddiyetle yapabilmek de hiç şüphesiz takdiri hak eden önemli bir başarıdır. Zaten en güzel mühendislik çıktıları, teknik kapasite, inisiyatif, liderlik ve takım ruhu bir araya gelince elde edilmiyor mu? Benim açımdan bu değerlerle ileriye götürülen bu topluluğun danışmanı olmak ilk günden beri gurur verici ve zevkli oldu. IEEE ODTÜ KKK öğrenci topluluğu Cereyan Dergisi çalışmasıyla da mühendisliğin ön planda olduğu üniversitemizde önemli bir adım atıyor. Derginin ilk taslağına göz atma şansı buldum ve ne kadar emek harcandığını görmek zor olmadı. Arkadaşlarımız vakit darlığından bu sayıda İngilizce nüshasını hemen sunamıyorlar. Ancak ileride bu adımın da atılacağını düşünüyorum. Tüm emeği geçen, yazıları kaleme alan ve teknik destek veren üyelerimize teşekkür eder, tebriklerimi sunarım. Ayrıca bu vesileyle, Bilgisayar Mühendisliği’ndeki danışmanımız rolünde gönüllü olarak katkı veren Yard. Doç. Dr. Enver Ever’e, isimlerini tek tek yazamasam da geçmiş topluluk faaliyetlerinde emek veren öğretim üyesi arkadaşlarımıza ve topluluğun ilk kuruluş aşamasından beri desteklerini esirgemeyen Sosyal Kültürel İşler Müdürlüğü’ne de teşekkür ederim. İyi okumalar,
Doç. Dr. Ali Muhtaroğlu
IEEE ODTÜ KKK Öğrenci Topluluğu Danışmanı
Sevgili IEEE ODTÜ KKK Öğrenci Kolu üyeleri,
M
ühendislik alanında üniversitemiz bünyesinde hazırlamış olduğunuz bu yayının özellikle bilgisayar ve elektrik-elektronik mühendisliği alanındaki gelişmelerin takip edilmesi, bu alanlarda yapılan sektörel, teknolojik, ve akademik gelişimlerin kendilerine yer bulabilmesi, gündemin takip edilebilmesi ve ilgi duyan öğrencilerimizin ortak platformu olabilme potansiyeli taşıması dolayısıyla çok yararlı olabileceğini düşünüyorum. Yeni sayıları sabırsızlıkla beklenen bir dergi olabilmek için içerik zenginliği, okuma kolaylığı, tasarım kalitesi ve yenilikçi bir anlayış gerekiyor. Farklılık ve kalitenizin uzun yıllar boyunca sürmesini diler, ilk sayınızı gönülden kutlarım.
Yard. Doç. Dr. Enver Ever
Ö
ncelikle IEEE ODTÜ KKK Öğrenci Kolu’nu hevesli ve profesyonel çalışma disiplinine sahip üyelerini bu dergiyi hazırladıkları için tebrik ediyorum. Bunun ciddi bir iş olduğunu bilerek yola çıktılar ve yoğun bir tempoyla ilerleyerek dergi çalışmalarını tamamladılar. Peki IEEE (ay-tripıl-i diye okunur) nedir? IEEE Türkiye Şubesi ve IEEE ODTÜ KKK Öğrenci Kolu ne yapar? IEEE mühendisliğe katkıda bulunan, kar amacı gütmeyen teknik bir mesleki organizasyondur. Tarihi gelişimine baktığımızda Thomas A. Edison ve Dr. Alexander Graham Bell tarafından 1884 yılında temelleri atılan, 1891’den itibaren Nikola Tesla’nın da başkanlığını yaptığı IEEE bugün 150 ülkede 426 binin üstünde üyesiyle dünya genelindeki en büyük teknik organizasyondur. IEEE tüm dünyada Elektrik-Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği yayınlarının yaklaşık %30’unu tek başına yayınlayarak bu alanlarda otorite sayılır. Her yıl 900’ün üstünde standardın belirleyicisi durumundadır. Herhalde bunlardan en bilineni de internete bağlanmamızı sağlayan IEEE 802.11 Wireless Networking ve IEEE 802.3 Ethernet standartları. Global teknik topluluklar arasında IEEE’nin yeri çok önemlidir ve dünyanın dört bir yanından teknik profesyoneller için eşsiz bir ağ sunar. IEEE, teknolojik yenilikleri ve geliştirmeleri teşvik ederek insanlığa fayda sağlamayı amaçlar ve teknolojiye katkıda bulunan herkes tarafından dünyayı daha iyi hale getirmesiyle tanınır. Bizim IEEE ODTÜ KKK Öğrenci Kolu’ndaki amacımızsa üyelerimize tercih edilen nitelikli donanımları kazandırmaktır. Bu amaç doğrultusunda okuldaki her bölümden öğrencilerin oluşturduğu bir ekip ile herkese hitap eden etkinlikler düzenleyerek üyelerimizle bilgiyi ve deneyimi paylaşıyor, mühendislik yöntemlerini uygulamayı teşvik ediyoruz. IEEE ODTÜ KKK, bugüne kadar kurumsal ve profesyonel yapısıyla yerel ve uluslararası bazda etkinlikler düzenlemiş ya da katılmıştır. Katıldığımız son uluslararası yarışma olan IEEE’nin düzenlediği IEEExtreme’de de Türkiye’deki üniversiteler arasında İTÜ ve YTÜ’den katılan ekipleri de geride bırakarak 3. olduk (Kasım 2014). IEEE ODTÜ KKK, bu gibi başarılarıyla ve gerçekleştirdiği projelerle IEEE yapısında bulunan öğrenci kolları arasında saygın bir yer edinmiştir. IEEE ODTÜ KKK, üyeleri sayesinde giderek büyüyerek sınırları zorlayan bir ailedir. Biz bu ailenin dünyayı daha iyi bir yer haline getireceğine inanıyoruz. Etkinliklerimizi ve çalışmalarımızı takip etmeye devam edin.
Saadet Yalçın
IEEE ODTÜ KKK Başkanı
3
CEREYAN Ekim 2015
SSD de Neymiş ?
M
erhaba sevgili CEREYAN okurları. Bu yazımızda bilgisayar kullanan çoğu kişiyi ilgilendiren bir konuya değineceğiz. Umarım sizin için bilgilendirici bir yazı olur. İyi okumalar... Bilgisayarınız çok geç açılıyor, oyun oynarken sürekli donuyor ve takılıyorsa, programların açılmasını çok bekliyorsanız ve bunun gibi günlük işlerinizi yaparken sinirinizi bozan donmalara ve yavaşlamalara sahipseniz “SSD” sizi bu sorunlardan kurtarmaya geldi. Nasıl mı? İlk önce SSD nedir kısaca bir göz atalım. SSD veri(Resim, video, müzik, oyun vs.) depolamak için kullandığımız sabit disklerin(HDD) yerini almaya başlayan yeni tür veri
Ozan Özfırat depolama aygıtıdır. Aslında yeni diyemeyiz, çünkü SSD uzun zamandan beri laboratuvarlarda ve savaş sanayisinde kullanılan bir sistemdi. Bu güne kadar bizlere sunulmamasının nedeni ise çok pahalı olmasından dolayıdır. Peki, SSD denen parçanın bilgisayarıma ne faydası olacak ki diye düşünüyorsanız, öncelikle HDD (Hard Disk Drive) ve SSD (Solid State Disk)’nin çalışma prensiplerinden kısaca bahsedelim. Ondan sonra tablodaki karşılaştırma ile ne demek istediğimi daha da iyi anlayacağız. Şu anda hemen hemen hepimizin kullandığı veri depolama aygıtı HDD’dir. Bu HDD’lerin içerisinde mekanik bir sistem vardır; örneğin
HDD
4
gramofonu(plak çalar) herkes bir şekilde görmüştür, bunda bir plak ve iğne vardır ve iğne plağa değdirildiğinde iğnenin temas ettiği yerde müziğin hangi kısmı kayıtlıysa oradan çalmaya başlar. İşte bu yapının benzeri bizim HDD’lerimizin içerisinde vardır. Aralarındaki fark ise gramofonun plakalarına sadece ses kaydedilirken, HDD’nin plakalarına her türlü veri kaydedilebilir. SSD’de aynı şeyleri yapar fakat tamamen farklı bir sisteme sahiptir. SSD de bu mekanik parçalar yerine mikroçipler kullanılır. Bu farklılık ise SDD’yi mükemmel yapan unsurdur. Kısaca SSD’nin daha hızlı okuma-yazma yapabilmesini sağlar ve birkaç farklı yetenek daha katar.
SSD
6-15 watts
Ortalama harcadığı enerji
2-5 watts
Max. 150 MB/ saniye
Okuma hızı
450-560 MB/ saniye
Max. 120 MB/ saniye
Yazma hızı
150-530 MB/ saniye
Fazla (60°’e kadar)
Isı
Yok denecek kadar az
Var
Ses
Yok
Çok Hassas
Dayanıklılık
Kaya gibi
10-15 ms
Dosyalara Erişim süresi
0.05-0.1 ms
100-200 gr
Ağırlık
90-150 gr
Büyük
Fiziksel boyut
Daha küçük
Ortalama 500/saniye
Aynı anda yapılan işlem
Ortalama 100.000/saniye
5-10 yıl
Veri saklama
150-200 yıl
TEKNOLOJİ Gördüğünüz gibi SSD büyük bir fark atıyor. Mesela dayanıklılığını ele alırsak HDD hafif sarsılmalarda bile zarar görürken, SSD mekanik bir sistem içermediği için neredeyse hiçbir şekilde zarar görmüyor(hele ki bir de bilgisayarınız çalışırken düşürürseniz, HDD’ye elveda demeniz olasıdır). Erişim süresine baktığımızda ise SSD’nin 250-300 kat daha hızlı olduğunu görürüz. Bu HDD ve SSD’nin yapısından kaynaklanır. Mesela bilgilerinizin bir kısmı plakanın bir ucundayken, diğer bilgileriniz öbür ucunda olunca iğnenin oradan oraya gitmesi bir
miktar zaman alır. SSD’de ise böyle bir sorun yoktur ve direk işlemi başlatır. Aynı anda yapılan işlemde de gördüğünüz gibi çok büyük farklar var. Bunun bize etkisi çok önemlidir. Diyelim ki, bilgisayarınızda aynı anda birçok işlem yapıyorsanız ya da dosya kopyalıyorsanız HDD’de çok fazla yavaşlama olurken, SSD’de daha az yavaşlama olur. Eğer büyük boyutlu bir dosya kopyalıyorsanız bu, HDD’nin daha da yavaşlamasına neden olur. Ne kadar yavaşlar derseniz yaptığınız işleme göre 10 kat, 100 kat hatta 1000 kat yavaşlayabilir. Yine SSD mekanik sisteme sahip
olmadığı için az enerji harcar ve batarya şarjını da %5-15 uzatır. SSD, yapısından dolayı farklı bir özelliğe daha sahiptir; diskleri olmadığından dolayı istenen şekillerde üretilebilir. İstenirse laptop’un yan tarafına uzunlamasına, kare ve hatta üçgen şekillerde tasarlanabilir. Çok yer kaplamadığından ve hafif olduğundan dolayı, mobil cihazlar için de bir tür biçilmiş kaftandır. Tabi bu kadar avantajın yanında birkaç dezavantajı da yok değildir. Ama şu da bir gerçektir ki SSD’nin avantajları yanında dezavantajları devede kulak kalır. Hadi bir de bunlara göz atalım…
Dezavantajlar 1 - GB başına SSD daha pahalıdır. Yeri gelmişken şunu da söyleyelim; ani bir teknolojik atılım yapılmadığı sürece fiyatların çok düşmesini beklemiyoruz; çünkü üreticiler SSD’den çok ekmek yemek istiyorlar ve o şekilde de yol alıyorlar, ama elbette zamanla ucuzlayacaktır. 2 - Manyetik alan ve statik elektriğe karşı mekanik hard disklerden daha dayanıksızdır. 3 – Bazı kaynaklarda SSD’nin daha çabuk yıprandığı yazar ama HDD’ler için 2 yıl garanti verirken, SSD’ler için 3 veya 5 yıl garanti vermesini göz önünde bulundurursak, satıcıların SSD’ye çok güvendiği açıkça bellidir.
Satın alırken nelere dikkat etmeliyiz? 1- SSD alırken bilindik ve işinin ehli olan firmalar seçilmelidir. 2- SSD ikiye ayrılır ona dikkat edilmelidir.(MLC: Multi Level Cell ve SLC: Single Level Cell) Bu ikisi arasında birkaç özellik(hız-performans gibi) ve fiyat farkı vardır. 3- Özellikleri detaylı bir şekilde incelenmelidir IOPS(Input / Output per Second) vb. gibi… Çünkü birçok firma SSD üretmeye başladı ve ürünü ucuzlatmak için ne yapacakları belli olmaz. 4-Bilgisayarınız SSD’yi destekliyor mu? SSD’den tam verim alabilmek için bu da çok önemli ve incelenmesi gereken bir konudur. “Bu hız bana az gelir daha manyak bir ürün var mı?” derseniz daha gelişmiş SSD’ler mevcut lâkin fiyat olarak 3-4 kat daha pahalıdır. Onun dışında “RAID” yapısını incelemenizi öneririm. SSD almak istiyorum ama çok pahalı olduğunu düşünüyorsanız; SSD bize burada SSD’nizi HDD ile birlikte kullanmak gibi güzel bir esneklik sağlıyor. Eğer sadece günlük işlerde kullanacağım ve birkaç oyun yüklerim diyorsanız 128 GB SSD yeterli olur. Bilgisayarınızın (C:) dediğimiz ve sistem dosyalarının bulunduğu kısmı, SSD yaparsanız ve arşiv olarak ise HDD kullanmanız işinizi görecektir ve fiyatı ise 150-250 TL civarındadır. Ya da yeni bir hard disk için yerim yok ve SSD’nin çok pahalı olduğunu düşünüyorsanız. Üreticiler bu sorun için yeni bir ürün daha geliştirdiler. Hem SSD hemde HDD’nin tek bir hard disk’de olduğu ve istediğiniz gibi bölebileceğiniz süper bir ürün. Gelecek sayıda görüşmek üzere sağlıcakla kalın ...
5
CEREYAN Ekim 2015
Raspberry Pi 2 Model B
Görkem Buzcu
M
erhaba pek muhterem Cereyan okurları, IEEE ODTÜ KKK Öğrenci Kolu olarak çok sevdiğimiz Raspberry Pi’nin 2.si geçtiğimiz kış tanıtıldı. Peki neydi bu Raspberry Pi denen cihaz? Raspberry Pi üzerinde ekranı veya tuşları olmayan kredi kartı büyüklüğünde bir bilgisayar, daha doğrusu işlemcisi olan bir anakart. Raspberry Pi’yi bu kadar çok sevmemizin ana sebebi ise fiyatı ve piyasaya çıkış amacı. Raspberry Pi az gelişmiş ülkelerdeki çocuklara bilgisayarı tanıtmak ve kod yazmayı öğretmek amacıyla 25 Dolar gibi çok düşük bir fiyata Model A’yı çıkardı. Ancak Raspberry Pi’nin asıl çıkışı 35 Dolarlık biraz daha yetkin olan Model B’yi piyasaya sunmasıyla gerçekleşti. Raspberry Pi Model B 700Mhz’lik bir işlemciye, 256MB RAM’a, 2 USB ve 1 ethernet portuna sahipti. Raspberry Pi model B çıktıktan kısa bir süre sonra revizyona uğrayarak, 512 MB RAM’a sahip Rev. 2 piyasaya sunuldu. Raspberry Pi 2 Model B ise hayatına 900Mhz gücünde 4 çekirdekli bir işlemci ve 1GB RAM ile başladı. Bu güç artışı Bazı uygulamalarda 6 kat daha fazla performans artışı ile sonuçlanırken bazı programlarda ise sadece 0.5 kat performans artışını sağladı. Artan RAM miktarı ise birçok kullanıcıyı mutlu etmeye yetecek seviyede. Raspberry Pi 2’de ayrıca 4 adet USB portuna yer verilmiş olması güzel bir ayrıntı. Raspberry Vakfı bu yeni Raspberry’yi de 35 Dolar’a satacaklarını duyurarak fiyatı sabit tutmayı başardı.
Raspberry Pi 2 üzerinde kullanabileceğiniz işletim sistemi seçeneklerine gelelim. Çeşitli GNU/Linux dağıtımlarının yanı sıra Microsoft, Windows 10’un IoT versiyonunu Raspberry 2 kullanıcılarına bedava vereceğini açıkladı. Ama hemen heyacanlanmayın çünkü Windows 10’un IoT versiyonuyla yapabilecekleriniz çok sınırlıdır. Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki, GNU/Linux sizin dostunuzdur.
Bir kez Raspberry Pi edindikten sonra ne yapacağınız sizin hayal gücünüzle sınırlı. İnternette sayısız proje var, isteyen arkadaşlar istedikleri projeleri olduğu gibi uygulayabilir veya açık kaynağın nimetlerinden yararlanıp istediği gibi değiştirebilir. Raspberry Pi ufku geniş insanlar için ideal bir legodur. Kullanınız, kullandırınız.
SOCIAL HEXY
6
TEKNOLOJİ TEKNİK ÖZELLİKLERİ • • • • • • • • • •
SoC: Broadcom BCM2836 (CPU, GPU, DSP, SDRAM, and single USB port) CPU: 900 MHz quad-core ARM Cortex A7 (ARMv7 instruction set) GPU: Broadcom VideoCore IV @ 250 MHz Bellek: 1 GB (GPU ile paylaşımlı) USB port adedi: 4 Video girişi: 15-pin MIPI camera interface (CSI) connector Video çıkışı: HDMI Güç tüketimi: 800 mA (4.0 W) Ebat: 85.60 mm × 56.5 mm Ağırlık 45 g (1.6 oz)
RASPBERRY PI İLE YAPILAN İBRETLİK İŞLER
Varan 1: Raspberry Pi Laptop Sabah kahvaltısında yürek yemiş bir grup insan evladı üşenmeyip Raspberry Pi’yi bir bond tipi çantaya koyarak laptop yapmışlar. Ne kadar pratiktir veya ne kadar fiyat/ performans sağlar bilmiyorum ama kesinlikle kayda değer bir proje. Detaylı bilgi için link: *http://bit.ly/1CN5fsu
Varan 2: Otobot Partiden sıkılmış bir grup İsviçreli bilim adamı yememiş içmemiş Raspberry Pi’yi küçük bir bota koyup dümenin başına oturtmuşlar. Gemicilikle ilgili genç neferleri linke davet ediyorum. Detaylı bilgi için link: *http://bit.ly/1zhoHJx
Varan 3: QuadCopter Uçmayı seven üç beş arkadaş boş vakitlerinde karton kutular, Raspberry Pi ve ip kullanarak QuadCopter yapmışlar. Alet ateş ediyor. Bin gezdirsin, bakkala yolla ekmek alsın. Detaylı bilgi için link: *http://bit.ly/1lKjLTI
Bir sonraki sayıya dek esen kalınız sevgili okur. 7
CEREYAN Ekim 2015
Benim Bilgisayarım, Benim Kararım
Berkay Aktunç
M
erhaba sevgili Cereyan okurları. Bu yazımda elimden geldiğince dizüstü bilgisayar alırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatmaya çalışacağım. İlk olarak, dizüstü almadan önce cevaplamanız gereken en önemli soruyu size soruyorum “Alacağınız dizüstünü hangi amaçlar için kullanacaksınız?”. İki tür belirleyelim; ilk türümüz oyun oynamak için, diğeri de sosyal ağlar, film ve yüksek performans gerektirmeyen işler için kullanılacak bir tür olsun.
Ekran Kartı
O
yun için dizüstülerde ekran kartı bilgisayar işlemcisinden daha önemli bir hale geliyor. En son çıkan oyunlar genellikle yüksek çözünürlük gerektirdiği için ekran kartınızın güncelliği oyun performansını olumlu etkiler. Oyun üreticilerinin çoğu Nvidia ile anlaşmalı olduğundan Nvidia üzerinden küçük bir örnek verelim. GTX960, GT730, G210 peki ama nedir bu GTX GT G? Nvidia’nın bütün GTX modelleri yüksek performans gerektiren işlemler için üretilmiştir. Yani bir oyun bilgisayarında olması gereken ekran kartı bu türden olmalıdır. Sırasıyla GT orta seviye ve G de düşük seviye işlemler için üretilmiş ekran kartlarıdır. Ben 2. tür (ödev-sosyal ağ vb.) bir bilgisayar alacağım diyenler için G serisi yeterli olacaktır. Ben 2. tür bilgisayar alacağım
8
ama son çıkan oyunlardan olmamak şartı ile oyun da oynarım diyenler için GT serisi ideal olacaktır. Gelelim bu harflerin yanındaki rakamlara. GTX960’ı ele alalım. Buradaki “9” ekran kartının serisini ifade eder. “60” ise o kartın kaçıncı seviyede olduğunu bize gösterir. Nvidia’nın artarak giden bir sistemi olduğu için seri rakamının yanındaki rakam topluluğu ne kadar yüksek ise o ekran kartı o kadar yüksek
performans verir. Yani GTX960, GTX910’a göre daha iyi performans verir. Peki, ekran kartlarındaki bitlerin anlamı nedir? Bitlerin anlamı kartın bir saat içinde yapabileceği en yüksek veri aktarımını ifade eder. Bu yüzden ikinci türden bilgisayar almak isteyenler için gereksiz bir özelliktir.
TEKNOLOJİ
İşlemci
B
u bölüm daha çok ikinci türden dizüstü alacaklar için önemlidir. Çünkü bu tip bilgisayarların tüm performansı işlemci üzerine kuruludur. AMD ve Intel olmak üzere işlemci üretimi yapan iki firma vardır. AMD performans ve fiyat lideri iken Intel soğutma ve teknoloji lideridir. Aralarında çok performans farkı olmamasına rağmen Intel soğutma için ekstra araç gereç gerektirmediği için günümüz piyasasının geneline sahiptir. Beşinci nesil işlemcilerini piyasaya yeni süren Intel’in piyasada en çok tutan üç çeşit işlemcisi vardır; Core i3, Core i5 ve Core i7. Core i3 işlemcilerden başlayalım. Yazı yazma, film izleme üzerine kullanıldığında biraz yavaş olmasına rağmen gayet iyi performans gösterir fakat kullanılan programların gereksinimlerinden dolayı Core i3 işlemcilerin performanslarının yavaş yavaş yetersiz kalmaya başladığını da söyleyebiliriz. Core i5 işlemciler kullanıcıların gereksinimlerini karşılamak için fazlasıyla yeterlidir. Oyun performansları da gayet tatmin edicidir. Core i7 işlemci üst düzey performans elde etmenize olanak sağlayan işlemcidir.
Hızlanmasında büyük katkı sağlayan ön belleğinin yanı sıra bütünleşmiş grafikleri de diğer işlemcilere göre daha hızlıdır. AMD’ye baktığımızda; gelişen teknolojiyi takip etmektense, yüksek performansı düşük fiyat ile buluşturmayı tercih etmiştir. Eski teknoloji kullandığından dolayı, ucuz olmasının yanında aşırı ısınma gibi istenmeyen sorunları olduğundan dizüstüler arasında pek tercih edilmezler. Yeterli soğutma ekipmanı olduğunda ise gerek dizüstü gerek masaüstü bilgisayarlarda sizi asla yarı yolda bırakmaz.
9
CEREYAN Ekim 2015
Berkay Aktunç
RAM
B
ir bilgisayarda aynı anda yapılabilecek maksimum işlem sayısını belirleyen donanımsal üründür. DDR kısaltmasıyla 2007’den günümüze üçüncü neslini kullandığımız RAM’ların geçtiğimiz sene eylül ayında dördüncü nesli piyasaya sürülmüştür. Fakat şu ana kadar aralarında çok performans farkı görmedik. İkinci türden bir dizüstü almayı planlayanlar için 4-6 GB DDR3 RAM’lara sahip dizüstüler gayet yeterli iken oyun bilgisayarı almayı planlayanların 8 GB ve üzeri RAM’a sahip dizüstülere bakmaları tavsiye edilir. RAM’lardaki Mhz, RAM’ın veri yolu genişliği ve veri yolundaki hızını belirtmek için kullanılır. Örneğin “1600 Mhz CL8 Dual Kit” RAM özelliğine sahip bir dizüstü beğendiniz. Buradaki CL, o RAM ’ın tepki süresidir. Mesela monitörlerde 5ms, 2ms gibi ibareler kullanılır. Düşük tepki süresine sahip RAM’lar daha performanslı olup aşırı kullanımda daha avantajlıdır. Çünkü aşırı kullanıldığında RAM’ların tepki süreleri yükselmektedir. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.
10
TEKNOLOJİ
3 Boyutlu Yazıcılar
Ü
ç boyutlu baskı işlemine ilk olarak 1980’li yıllarda başlanmıştır. 2010 yılına kadar ilgi görmeyen teknoloji, günümüz teknolojisinde önemli bir yere sahiptir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, üç boyutlu yazıcıların üretimi kolaylaştığından dolayı, üç boyutlu baskı yöntemi yaygınlaşmıştır. Üç boyutlu baskılar sanal ortamda hazırlandıktan sonra üç boyutlu yazıcılar tarafından katı maddeye şekil verme işlemiyle elde edilen cisimlerdir. Başka bir tanımla; bilgisayardaki veriyi elle tutabileceğiniz, 3 boyutlu, gerçek nesnelere dönüştürmeye yarayan işlemdir. Sert plastiklere şekil vermenin yanı sıra birçok hammaddeye de şekil verebilmektedir. Üç boyutlu yazıcıya sahip olmak gün geçtikçe kolaylaşıyor ve artık herkesin alabileceği duruma geliyor. Sahip olabileceğiniz yazıcılar çok profesyonel olmasa da kendinize küçük cisimler yaratabilir ve bundan gelir bile elde edebilirsiniz. SolidWorks, 3D Max, AutoCad ve Unigraphics gibi programlar sayesinde üç boyutlu cisimler tasarlayabilmeniz ve bu tasarımlarınızı üç boyutlu yazıcıdan çıkartabilmeniz mümkün.
Emin Serdar Güzel
Neler Yapılabilir?
3 boyutlu yazıcılar ile yapılabilecek şeyler sınırsızdır. Aklınıza gelebilecek çoğu hammaddeye üç boyutlu yazıcılar sayesinde şekil verebilirsiniz. Seramik, ahşap, plastik ve hatta metal malzemelere bile şekil verebilirsiniz. Hayal gücünüzü kullanarak üç boyutlu yazıcılar ile yeni buluşlar yapabilirsiniz. İnsansız hava araçları, arabalar, müzik aletleri, kıyafetler, silahlar, organlar ve hatta yeni bir üç boyutlu yazıcı bile yapmanız mümkün. Ek olarak üç boyutlu yazıcılar ile figürler, mimari maketler ve prototipler yapılabilir.
Nasıl Çalışır?
Başlangıçta yazıcıya, dijital üç boyutlu dosya yükleniyor. Yazıcının işlemcisi, üç boyutlu resmi aynı bir kategori taraması gibi bütün detaylarıyla inceliyor. Cisim sanal olarak çok küçük birimlere ayırılıyor. Genellikle plastik bir malzeme ile ince katmanlar halinde üst üste serilerek yazdırılıyor. Ardından boya işlemi, üç boyutlu bir cisim olmasından dolayı tutkal ile yapılıyor.
3 Boyutlu Yazıcılar ile Yapılan İlginç Tasarımlar
11
CEREYAN Ekim 2015
Deep Web : İnternetin Karanlık Yüzü
Halil Can Gündüz
İnternetin yararlı olup olmaması senin parmakların ucunda.
B
u yazıda Undernet, Darknet olarak da bilinen deep web’in içeriğini genel hatlarıyla bahsedeceğim. İlk olarak deep web Google, Bing, Yahoo vb. arama motorlarından ulaşamayacağımız web siteleri, resimler, dosyalar, videolar vb. öğelerin olduğu bir web erişim ağıdır. Bu ulaşamadığımız kısım toplam internetin %80 hatta %90’lık bölümünü oluşturmaktadır. Geriye kalan kısmı bizim günlük hayatta kullandığımız Youtube, Facebook, Twitter, forumlar, haber siteleri gibi siteleri oluşturmaktadır. Deep web’de bulunan bu öğelere ulaşamamamızın sebebi saydığım arama motorlarında endekslenmemiş olmasıdır. Bunun nedeni deep web’in içeriğinin büyük bir kısmının yasadışı olmasıdır. Yasa dışı olmasındaki sebepler; 1-) Uyuşturucu satışı. 2-) Gizli devlet dokümanları. 3-) +18 video kayıtları 4-) Çalıntı mal satışları(kredi kartı, telefon ve diğer elektronik aletler) 5-) Silah, bomba vb. askeri ekipmanların satışı ve bunları yapmak için dokümanlar. 6-) Satışı yasaklanmış kitaplar. Bu kadar yasa dışı işlerin olduğu bir platforma girmekte haliyle sıkıntılı ve yavaş bir iş. İlk önce bilgisayarınıza Tor Browser yüklemelisiniz. Kısaca bahsedecek olursak Tor Browser insanların yalnızca deep web içinde değil, diğer bütün web sitelerinde güvenli ve gizli bir yoldan sörf yapmasını sağlayan uygulamadır. Gizli ve güvenli olmasındaki sebep Tor çalışma mantığıdır. İlk olarak siteye yaptığınız bağlantı ilk sunucu tarafından değerlendirilir. Oradan da ikinci sunucuya gönderilir. İkinci sunucu tarafından gönderilen bağlantı, üçüncü sunucuya gönderilir ve bu durum giriş yapmaya çalıştığınız site sizin bilgisayarınıza ulaşana kadar devam eder ve Proxy sunucularıyla maskelenir. Böylelikle neredeyse internette iz bırakmadan sörf yapmış olursunuz. Deep webde gezinme işinin yavaş olmasının ana sebeplerinden biri de budur. Yukarıda bahsedildiği şekilde Tor Browser yüklemek işin daha en basit kısmı sonraki kısım tabi ki de deep web sitelerinin linklerini bulmak. Deep web’teki sitelerin linkleri, Google’dan ya da direk bağlanarak girdiğimiz sitelerin linklerinden tamamen farklıdır. Linkler 16 tane sayı ve harften oluşan karışık metinden oluşur. Sitelerin uzantısı genellikle .onion ve .clos şeklinde bitmektedir. Ve tabi ki güvenlik amacıyla çoğu sitenin linkleri belli zaman aralıklılarıyla değişir. Bazı deep web sitelerinin linklerini bulmak kolay olmasına rağmen, bazılarının linklerini bulmak oldukça zordur. Bazı web siteleri ve forumlarda bu linklerin satışı bile yapılmaktadır. Site adreslerini bulsanız dahi sitelere erişmekte güçlük çekebilirsiniz. Bunun nedeni bizim günlük hayatta kullandığımız web dışında deep web’inde kendi içinde katmanlardan oluşmasıdır. Deep web’teki katmanları söyle sıralayabiliriz;
12
1. Katman- Deep web’in kendi içinde ikiye ayrılan kısmıdır. .onion veya .clos gibi sitelerin bulunmadığı fakat illegal olan içeriklerin bulunduğu Proxy seviyesi olarak adlandırabileceğimiz seviye 1. kısmıdır. Genellikle arama motorlarında endekslenmezler ya da en sonlarda gösterilirler. Yapısı illegal araştırmalar, hacker grupları, virüsler, bilgisayar güvenliği, vb. içeriklerden oluşur. 1. katmanın 2.kısmını Tor seviyesi olarak adlandırabiliriz. Bu seviyede erişim yalnızca Tor Browser yoluyla sağlanır. Sitelerin çoğunluğu kişisel serverlardan yayımlanır. Gizli devlet belgeleri, data(bilgi) satışı gibi içerikler yer alır. 2. Katman- Charter Web(charter ağı) olarak da adlandırılan kısım. Geneli .clos uzantılı sitelerden oluşur ve girişi için kimi yerde normal kullandığımız sunucuların yetersiz kaldığı katmandır. Bunun nedeni bu katmanın içinde bulunan Closed Shell System’dir. Adından da anlaşılacağı gibi normal internet kullanıcılarına kapalı, internetten tamamen bağımsız, özerk bir yapıdır. Deep web’in içinde ayrı frekansta yayın yapan bir bölümdür. Bu kısımdaki içeriği gerekli Router cihazı olmadan görüntüleyemezsiniz. Ayrıca gizli Wikileaks belgelerin bu ağdan çıktığı düşünülmektedir.
3.Katman- Marianas Web (Mariana Ağı) adını dünyanın en derin yeri olan “Mariana” çukurundan almaktadır. Bu katman şu ana kadar bir şehir efsanesi olarak bilinmektedir. Girildiği ispatlanamamış fakat var olduğuna herkesin inandığı katmandır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi deep web devasa büyüklükte ve giderek büyüyen bir yapıdır. Böylesine gizli bir mecranın toplumsal ve ekonomik etkileri de kendi büyüklüğü ile doğru orantılı diyebiliriz. Örnek verilecek olursa; deep web kaynaklı olan silah, uyuşturucu, sahte doküman temin edilen Silkroad (ipek yolu) sitesinin sahibi FBI tarafından tutuklanmıştır. Sitenin sahibi olan kişinin sadece 30 ay içerisinde 1 milyar dolarlık işlemi yönettiği bilinmektedir. Bir diğer örnek ise çoğu devletin gizli dokümanlarını normal web kullanıcılarına yayımlayan ve bazı ülkelerde iç karışıklığa sebep olan Wikileaks'dir.
WEB
ALIŞ-VERİŞ NASIL YAPILIR?
Deep web ortamında yapılan bütün alışverişler bitcoin ile yapılmaktadır. Bitcoin şifrelenmiş bloklardan oluşan sanal para birimidir. Deep web de bitcoin’nin kullanılmasının sebebi direk olarak kullanıcıdan kullanıcıya aracı olmadan para göndermeye imkân sağlar. Şu an piyasada yaklaşık 10 milyar dolar değerinde bitcoin bulunmaktadır ve bu para hızla artmaktadır. Son zamanlarda da bildiğiniz gibi Microsoft gibi büyük bir şirket bile bitcoin ile ödeme yöntemini sistemine dâhil etmiştir. Sonuç olarak aklınıza şu soru gelmiş olabilir: "Peki bu deep web'in hiç bir iyi yanı yok mu?". Var tabi ki de! Dünyanın en büyük kütüphanesinin deep web'te bulunan tor library(110 GB) olduğu bilinir. İstediğiniz kitap, ders dokümanları, tarihsel kaynaklar vb. metinleri deep webte kolaylıkla bulabilirsiniz. Fakat çoğu tecrübeler deep web kullanımının bundan ileri gitmemesi ve hatta kullanılmaması yönünde.
13
E R
L K
L
M A
CEREYAN Ekim 2015
Bağımsız Oyunlar (Indie Games)
Çağrı Benli
H
iç bir şirkete bağlı olmadan küçük ekiplerce yapılan oyunlarda, genelde bu ekiplerin insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Şirketlerin aksine bu geliştiricilerin pek parası olmuyor ve ellerindeki şeylerle; istek, hırs ve bir fikir ile oyunlarını geliştirmeye çalışıyorlar. Çok sayıda bağımsız oyun geliştiricisi olmasına rağmen bu geliştiricilerin hepsi iyi değildir. Ben aralarından sevdiğim oyunları sizinle paylaşacağım. Umarım siz de seversiniz.
The Binding of Isaac: Rebirth (2B)
T
eam Meat toplamda iki kişiden oluşan (bir grafik tasarımcı ve bir programcı) bir ekip. İlk oyunları olan Super Meat Boy sayesinde bağımsız oyun geliştiricileri camiasında ün ve hatırı sayılır miktarda para kazandılar. Bir süre sonra da The Binding of Isaac oyununu çıkardılar. Bu oyunun içeriğinde İncil’den çok alıntı olduğunu söyleyeyim; sonra haçları görünce “Noluyor lan!” demeyin. Isaac adındaki karakterin koyu Katolik olan annesi, oğlunu şeytanın ele geçirdiğini söyleyen gaipten gelen sesleri duyunca, oğlunu şeytandan kurtarmak için odasına kapar ve elindeki her şeyi alır. Gaipten gelen ses, bir süre sonra kadına
16
oğlunu kurban olarak istediğini söyler. Bunu duyan Isaac odasından çıkış yolu ararken halının altında mahzene giden bir gizli giriş bulur ve can havliyle aşağı atlar. Oynayabileceğiniz 10 normal ve 1 tane de gizli karakter (orijinal alırsanız 178 başarı (achievement)) ve 348 toplanabilir eşya bulunmakta. Oyun WASD ve ok tuşlarıyla oynanıyor. WASD tuşlarını yürümek için ok tuşlarını da okun dönük olduğu yöne doğru saldırmak için kullanıyorsunuz. Oyunun grafikleri iki boyutlu, ilk versiyonu olan The Binding of Isaac eski tarzda (8-bit) çizimlerden oluşuyor. İkinci versiyonu olan Rebirth ise daha güzel grafiklere sahip. Aralarında
oynanış farkı olmadığı için gözünüze güzel görüneni oynayabilirsiniz. Müzikler ise ilk versiyonda çok daha etkileyiciydi ama bu demek değil ki ikinci versiyonun şarkıları güzel değil. Rebirth’in getirdiği diğer bir özellik de multiplayer seçeneği, Isaac’ın yanına uçan bir bebek olarak ekleniyorsunuz ve öldüğünüzde, canınız elverdiğince, yeniden doğabiliyorsunuz. Oyun bitirdikçe zorlaşıyor ve oyunun toplam 16 sonu var. Başta zaten zor olan oyun bir süre sonra “The game just got harder” dediğinde sizi çileden çıkartacak kıvama geliyor. Sabrınızı ve yeteneğinizi test etmek isterseniz güzel bir seçenek.
OYUN
Braid (2B Platform Oyunu)
N
umber None Inc. tek kişiden oluşan bir firma. Oyun programcısı ve grafik tasarımcı olan Jonathan Blow tarafından yapılan bu oyun toplamda 200,000 dolara mal olmuş ve üç senede geliştirilmiş, oyun piyasaya sürüldükten sonraki bir haftada 55,000 adet satmış. Tabi bir Türk olarak geleneği yerine getirip tanesi 9.99’dan kaç para kazandığını hesapladım (549,450 dolar), üstüne “E iyi iyi.” diye de ekledim, merak etmeyin. Oyundaki amacınız kaçırılan prensesi geri getirmek. Bu oyunu diğer oyunlar ayıran ise zamanı da kontrol edebilmeniz ve oyunun sunduğu bilmeceleri bu yeteneğiniz ile çözmeniz gerekmesi. Oyunda tek dokunuşluk canınız var. Yani bir yaratık size dokunduğunda direkt ölüyorsunuz. Zamanı geriye alabildiğiniz için sonsuz deneme hakkınız oluyor tabi. Bazı bölümlerde yaptığınız hatalar sizi bölümü en başına götürürken bazıları ise sadece üç saniye öncesine götürüyor. Bu yüzden bir hareket yapmadan önce iyice düşünmenizi tavsiye ederim. Toplamda dört dünya ve her dünya için fazladan bir özelliğiniz oluyor (bunlar sürpriz olsun). Oyunun çizimleri ve müzikleri (özelikle Downstream) cidden başarılı. Daha önce hiç bağımsız oyun oynamadıysanız şiddetle tavsiye ediyorum (bacağınıza s*çtırtmayın! Oynayın.) Daha çok seçenek isteyen her insan kendi tarzına uygun oyun üreten bir bağımsız yapımcı bulabilir. Sadece biraz araştırmanız lazım.
17
CEREYAN Ekim 2015
Oyun Kültürü “Bilgisayar oyunlarını yasaklamak yanlıştır. Bilgisayar oyunları zihinsel fonksiyonları geliştirir, hayatın iç mekanizmalarını öğrenmekte çocuklara yardımcı olur. “Şiddete yöneltir” gibi bulgular bulunamadı. Şiddet, insanın doğasında vardır ve eğitilerek doğru yöne kanalize edilebilir. Şiddetin nedeni bilgisayar oyunları değildir. Aile eğitememişse, kabahat bilgisayar oyunlarının değil” - Murat Güvençer (Psikolog)
O
yun Kültürü (Video Game Culture), video oyunlarının etkisinde kalmış bir “Yeni Medya” alt-kültürü olarak doğdu ve internet kültürüyle bağlantılı olarak zamanla gelişti. Bilgisayar ve konsol oyunlarının popülerliğinin günbegün arttığını oyuncular olarak gözlemlemekteyiz. Günümüzde bilgisayar ve konsol oyunlarının etkilerini politika, televizyon, popüler müzik ve film alanlarında rastlayabiliyoruz. Hatta yakın zamanda dünyada bir ilk olan, Türkiye Dijital Oyunlar Federasyonu (TÜDOF), W2011 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesindeki 61. federasyon olarak dijital oyunları tek çatı altında topladı. Bu sayede tanıma kavuşan “dijital oyun” kavramı; “oyuncunun elektronik bir sistem veya bilgisayar ile kurduğu etkileşim neticesinde oluşan sonucun, ekran veya benzeri bir görüntü sistemi aracılığıyla gösterilmesi” olarak belirlendi.
İstatistikler
İ
lk çıkan arcade, konsol ve kişisel bilgisayar oyunlarından günümüze kadar oyun sistemlerine ayak uydurmuş ortalama 28-30 yaşında olan kişilerin sayısı yavaşça artmaktadır. Bununla birlikte oyun oynayan kadın-erkek cinsiyet oranı da eşitliğe doğru gitmektedir. 2011’ de yapılan araştırmalar oyuncuların %58’i erkek iken %42’sinin kadın olduğunu göstermiştir. ESA’ nın raporuna göre Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşları 6 ile 49 arasında değişen oyuncuların %71’inin cep telefonlarında veya mobil cihazlarında oyun oynadıkları saptanmıştır.
18
Merve Aman
OYUN
LAN OYUNU
V
ideo oyunları çeşitli sosyal etkinliklerde eğlence aracı olarak kullanılmaktadır. Bunlardan en çok bilinenleri aile ve arkadaş ortamlarında gerçekleştirilen LAN (Local Area Network) partileridir. Kolay sosyalleşemeyen arkadaşlarımız için de, halka açık ve büyük çaplı LAN partileri ara ara düzenlenmektedir. Büyük LAN partisi etkinlikleri Güney Kore’de oldukça popülerken (Güney Kore’ de League of Legends Champions, Starcraft 2 Pro-League ve Dota milli spor olarak kabul edilmektedir.), İsveç’ in Jönköping kentinde yapılan DreamHack en büyük LAN etkinliğine örnek olarak gösterilebilir. Pek çok geniş çaplı LAN partisinde StarCraft, Warcraft III, World of Warcraft, Counter-Strike: Source, Unreal Tournament, Team Fortress 2, Kirby Air Ride, America’s Army, Garry’s Mod, ve the Quake, Left 4 Dead, Call of Duty, Battlefield, Doom and Halo serilerinden oyunlar üzerinden ödüllü turnuvalar düzenlenmektedir. Ödüller arasında SD kart, fan, kasa, grafik kartı hatta bilgisayar bile verilmektedir. Etkinliklere katılan oyuncular sabahlara kadar ayakta durabilmek ve dikkatlerini toplayabilmek için günlerce enerji içecekleri, kafein ve fastfooda yumulurlar.
DreamHack’den bir görüntü Dünya’nın en büyük bilgisayar festivalidir. Yılda iki kez gerçekleşen bu festivalde ayrıca Dünya’nın en büyük LAN partisi de düzenlenir.
ONLİN E
O
OYU N L
AR
nline oyunlarda dünya çapında internet ağının ulaşabildiği her yerden oyuncular bulunabilir. Bu türün en çok bilinen arka planlarından birini Quake gibi oyunlar oluşturmaktadır. Quake aynı anda 16 oyuncuyu 3D dünyasında aynı ortamda barındırabilmektedir. Bunu takiben birçok online oyun türü FPS (first-person shooter) olan Quake’den etkilenerek online oyun kervanına atılmıştır. Gerçek zamanlı strateji, yarış, rol yapma, kart ve spor oyunları da artık online olarak oynanabilmektedir. Online oyunların tek-oyunculu oyunlardan farklı olarak kendilerine has yapılarda bulunmaktadır. Oyuncular “clan” dedikleri oyun içi gruplarını oluşturmaktadırlar. Her klanın kendine has eşyaları, kostümleri ve konuşma tarzları vardır. Bazı klanlar dost iken, bazıları da birbirine düşman olabilir. Klanların da tıpkı oyuncular gibi oyun içi seviyeleri bulunmaktadır. Genelde başarılı oyuncular seçkin klanlara kabul edilirken, yeni başlamış oyuncular daha küçük klanlara katılırlar.
CEREYAN Ekim 2015
Merve Aman
Devasa Çok Oyunculu Online Oyunlar
MMO
lar yüzbinlerce insanın serverlara doluştuğu oyunlardır. Knight Online, ülkemizde bu türün en bilindiklerinden biri olarak bir MMO-RPG (Massively multiplayer online role-playing games) olarak karşımıza çıkarken, World of Warcraft dünya çapında 100 milyonun üzerindeki oyuncu sayısı ile en çok oyuncusu olan MMO-RPG olarak tarihe geçmiştir. Günümüzde ise Leauge of Legends’ı ülkemizde popüler olarak oynanan bir MOBA (multiplayer online battle arena) örneği olarak gösterebiliriz. MOBA türünde her oyun için ortalama oyun süresi yaklaşık 30 - 70 dakika arasında değişirken, bir MMO-RPG’ ye adından da anlaşılabileceği gibi ömrünüzü verebilirsiniz.
Oyun İçi Kısaltmalar ve Terimler
O
yun içi terimler oyuncular tarafından oluşturularak günümüzde oldukça popüler hale gelmiştir. Özellikle online oyunlarda tercih edilen bu terimler genelde hareket, duygu, dilek ve düşünceleri belirtmek için kullanılmaktadır. Bu kısaltmalar arasında en çok kullanılanlarından bazıları “lol” (laughing out loud - yüksek sesle gülmek), “n00b” veya “noob” (yeni başlayan tecrübesiz oyuncu), “BRB” (be right back - hemen döneceğim), “AFK” (away from keyboard - bilgisayar başında değil), “Glhf” (Good Luck and Have Fun - iyi şanslar ve iyi eğlenceler), “PVP” (player vs. player), “GG” (good game - güzel oyundu) vb.
*E-Sports (Elektronik Sporlar): Özellikle profesyonel oyuncuların katıldıkları video oyunu yarışmalarına verilen ad.
20
YAZILIM
Biri Açık Kaynak Kodlu Yazılım mı Dedi ? Tansel Kahyaoğlu
H
epimizin bildiği gibi günlük hayatta kullanmakta olduğumuz yazılımlar kaynak kodlarına sahiptir ve bilgisayarımızda, telefonumuzda ya da tabletimizde bir yazılımı çalıştırdığımız zaman sadece arayüzü gördüğümüz halde arka planda bu kodlar çalışmaktadır. Genellikle bu kodlar geliştiriciler tarafından derleme işleminden sonra kullanıcıya yayınlanır. İşte tam bu noktada bazı yazılım geliştiricileri yazılımlarını yayınlarken yazılımın kodlarını, yazılım ile birlikte yayınlarlar veya yazılımın sadece kodlarını yayınlayarak derleme işlemini kullanıcılara bırakır. Bu, kullanıcılara kodları kendilerine göre kişiselleştirme ve geliştirme imkânı sağlayarak yazılımın gelişmesine katkı sağlar. Ayrıca açık kaynak kodlu yazılımlar dünyanın her yerinden yazılımcılar tarafından ortak bir şekilde geliştirildikleri için insanlığın ortak malıdır.
Neden Açık Kaynak Kodlu Yazılım ? Tansel Kahyaoğlu
A
çık kaynak kodlu yazılımlar kullanıcılar için birçok avantaja sahiptir. Bu avantajlara değinecek olursak açık kaynak kodlu yazılımlar şirketlerin sahip olduğu yazılımlarına karşı geliştiricilerin ortak çabaları ile toplum için oluşturulmuştur. Bu nedenle tamamen ücretsizdir ve düzenlenmesi için herkese açıktır. Ayrıca kullanıcıya, kullandığı yazılımlarda değişiklik yapma hakkı sağlayarak kişiselleştirme engelini ortadan kaldırır. Yeni geliştiricilerin eğitimine ve yaratıcılığına katkı sağlayarak yazılımcı topluluğunun gelişmesini sağlar. Yayımlanmış bir uygulamanın açıklarının bulunmasını ve kapatılmasını daha kolay hale getirir. Yazılım çeşitliliğini arttırarak kullanıcılara farklı alternatifler sunar. Ayrıca yazılımın arka planda yaptığı işlemler konusunda emin olmamızı sağlayarak güvenlik konusunda bizi tatmin eder.
Özgürlüğünüz İçin Açık Kaynak Kodlu Yazılım!
CEREYAN Ekim 2015
YAZILIM
IOS, Android’ten Daha mı Stabil ?
B
u karşılaştırmayı daha sağlıklı yapabilmek için ilk olarak sistemlerin yapısına ufak bir göz atalım. Günümüz mobil işletim sistemlerinin yapısını en basit şekilde anlatacak olursak şu şekildedir: Donanım ile uygulamalar arasındaki bağlantıyı kuracak sistem, bu sistemdeki uygulamaların hangi programlama dilinde yazılacağına bağlı olarak yazılır. Bu yazılıma Kernel adı verilir. Kernel, sistemin en kritik yazılımıdır. Buradaki kodlarda en ufak bir istisnai durum olmaması gerekir ve dolayısıyla Kernel kodu yazarken koda gelişmiş özellikler vs. eklemek yerine en anlaşılır, basit ve kısa yazılmaya özen gösterilir. Yalnızca ne iş yapması gerekiyorsa o yaptırılır (“Do one thing and do it well”). Kernel’a sahip olan bir sistemin boot edilebilir. Boot edildikten sonra komutlarla yönetilebilir durumda olması beklenir. Bu aşamadan sonra IOS ve Android arasındaki farklılık başlamaktadır. İlk olarak Android’i
22
ele alalım. Android’in uygulama paket dili olan Java dilindeki uygulamaları çalıştırabilmek için Java dilini anlayan sanal bir makineye ihtiyacı vardır. Android’te bu sanal makinenin adı Android 5’ten önce Dalvik Virtual Machine, 5 ve sonrasında ART Virtual Machine’dir. Bu sanal makine ne iş yapar kısaca bahsedelim. Android sisteminde yazılan uygulamalar Java olduğundan dolayı (başka dillerle de yazılabiliyor fakat o ayrı bir konu) sanal bir makine üzerinde çalışması gerekir. Bilgisayarda Java Virtual Machine kullanırız, Android’te ise Dalvik/ ART. Sisteme kurulmuş uygulama paketleri (APK’lar) yüklendikten sonra çalışmak için, C dili ile yazılmış bu sanal makineye ihtiyaç duyar. Peki, IOS’ta durum nedir? IOS’da böyle bir sanal makine bulunmamaktadır. Yazılan uygulamalar farklı donanımlara özel olarak derlenerek, sanal bir makine yerine direkt olarak sistem üzerinde çalışır. Bildiğiniz gibi
Furkan Tokaç
IOS’da uygulama dili Objective C’dir. Objective C ile normal C arasındaki temel fark, Objective C adından da anlaşıldığı üzere C nin nesne tabanlı versiyonudur. C++ gibi fakat C++ değil. Kullanılacağı sistem için (Apple’ın sistemleri) daha özelleştirilmiş bir dil. Şunu da belirtmekte yarar var: Objective C, C’yi de kapsar. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Sistemimiz en temel şekilde çalışmaya başladı. Peki şimdi ne olacak? Bu saatten sonra kullanıcının sistemi daha rahat kullanabilmesi için bir arayüz ve bu arayüz üzerine sistemin temel programlarını (ayarlar, rehber, arama, kamera vs.) yazmak kaldı. Şimdi gelelim asıl konumuza. Android’in zoru neymiş de uygulamaları IOS gibi direkt sistem üzerinde çalıştırmak yerine sanal bir makine üzerinde çalıştırıyor? Aslında bu yapıda olduğu için Android’i eleştirmek, arabayı “sen neden uçuyorsun” diye eleştirmekle aynı şeydir.
BİLİM
T
akip edenler bilir, son zamanlarda Android işletim sistemli buzdolabı, çamaşır makinesi gibi beyaz eşyalardan tutun her türlü elektronik cihazın Android versiyonlularının yapıldığı haberleri çıkmaktadır. Bu kadar çeşitli donanımlar üzerinde Android nasıl çalışabiliyor? Yalnız Android çalışsa neyse, Android’e yazılmış tüm uygulamalar da sistemle birlikte çalışıyor. Aslında Android sadece amacını gerçekleştiriyor! Android projesinin temel amacı; işlemcisi, RAM’i, temel donanım parçaları olan her türlü cihaz üzerinde çalışabilecek bir işletim sistemi oluşturmaktı. Tabi bunu oluştururken önemli olan “bir sistem yapalım da farklı donanımlarda çalışsından ziyade, o sistem üzerine yazılan bir uygulamanın TÜM Android cihazlarda çalışabilmesidir. O sistem üzerinde yazılan bir uygulama derken içine ayarlar, kamera gibi temel programların yanında flappy bird, candy crush gibi oyunlardan tutun Google Play’deki her türlü uygulamayı kastediyoruz. Android ve uygulamalarının bu şekilde donanım seçmeksizin tüm sistemlerde çalışabilmesini Java diline borçludur. Sisteme özel bir Kernel yazılır, Java’yı anlayabilen sanal makine kurulur ve geri kalan tüm uygulamalar Java üzerinde çalışır. Bunun aksine Apple, paket programlarında da C dili kullandığı için kendi cihazı dâhi olsa bir cihazında çalışan uygulama diğer cihazında çalışamaz. Uygulamayı her cihaza ayrı ayrı derlemek gerekir. Fakat böyle olduğu için uygulamalar stabil ve daha az kaynak tüketerek çalışır. Tüm olay bundan ibarettir.
Antibiyotik
Esra Dalar
A
ntibiyotikler kimimize göre vücudumuzun ezeli düşmanı kimimize göre ise olmazsa olmazı. Peki ya kimyasal derinliğine bakarsak… Anti- karşıt , -bios da yaşam anlamlarını içerir. Yani antibiyotik kelime anlamı olarak yaşam karşıtıdır ve bakterileri öldürme amacıyla kullanılır. Bulunuş hikâyesi ise enteresan. Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da görev yapan Dr. Alexander Fleming yaralanan binlerce askerin enfeksiyon kaptıktan sonra öldüğünü görmüştür. 1928 yılında bu ölümlerin önüne geçmek isteyen İngiliz doktor çalışmalarına hız vermiştir. Mikrop üretme kutularını incelerken bunlardan bir tanesinin etrafında hiç mikrop üremediğini ve mavi bir küf olduğunu görür. Penicillum notatum isimli bu mantar, peynirlerde görülen küfün aynısıdır. Böylece ilk antibiyotik olan penisilin bulunmuştur. Bu mantarın bakterilerin üremesini engelleyici bir hal alıp insanlara sunulması ise ancak 1942 yılında gerçekleşmiştir. Fleming bu buluşuyla 1945 yılında Nobel ödülünü kazandı.
Y
a insanlığı derinden etkileyen hastalıklara bakarsak. Akla gelen ilk örneklerden biri; tüberküloz yani verem. Bulaşıcı ve bakteriyel bir hastalık olmasına karşın antibiyotik tedavisi milyonlarca insanın hayatını kurtarmaktadır. Bu hastalıkları zatürre, frengi gibi örneklerle arttırabiliriz. Günümüze kadar birçok gelişme kaydedilmiş ve son olarak sentetik (geniş spektrumlu) antibiyotikler keşfedilmiştir. Birbirinden farklı mikroplarla mücadele eden bu ilaçlar antibiyotiğe olan güveni artırmış olmasına karşın çağ ilerledikçe yeni mikroplar ve hastalıklar türemekte ve insanlık antibiyotiğe güvenini kaybetmektedir. 1980’lerden günümüze dirençli mikrop sayısı bir hayli artmış ve antibiyotik kullanım sayısı azalmıştır. Antibiyotiğin bulunuşu ve hakkındaki temel bilgileri böyle sıraladık. Bir sonraki kimyasal buluşta görüşmek üzere. 23
CEREYAN Ekim 2015
Biyografi : Alan Mathison Turing
23 Haziran 1912’de Londra’da insanlık için birçok şey yapacak olan bir erkek çocuğu dünyaya geldi; Alan Mathison Turing. Turing henüz 6 yaşındayken başöğretmeni tarafından üstün zekâsı keşfedildi. 14 yaşındayken pahalı bir okula gidiyordu. Bu okul genellikle klasik Antik Yunanca ve Latince üzerine eğitim veriyordu ama Turing’in matematik ve bilime olan eğilimi bu okulu pek de ilgilendirmedi. Bunun üzerine okul müdürü ailesine şöyle söylemiştir: “Umarım iki okul arasında bilgisiz kalmaz. Eğer özel okulda kalacaksa özel okulun özel eğitimini almayı kabul etmeli; eğer sadece kendini bilime adamış bir bilim adamı olacaksa, vaktini bu özel okulda boşuna harcıyor.” Buna rağmen Turing motivasyonundan bir şey kaybetmemiş
aksine ilginç dehasını matematikle birlikte ortaya koymaya devam etmiştir. Turing’in üzerinde çalıştığı şeylerden ve insanlığa katkılardan bahsetmek gerekirse şaşabileceğimiz yöntemlerle buluşlar meydana getirmiştir. Matematik ve Kriptoloji (Şifreleme) üzerine çalışmış ve bu konuda birçok eklemeler yapmıştır. Nazilerin mesajlarını şifrelemek için kullandığı Enigma (şifreleme makinesi)’daki Lorenz SZ 40/42 makinesindeki şifrelerin kırılmasında büyük katkıda bulunmuştur. Enigma’nın yarattığı şifrelemeleri hızlı bir şekilde kırmak için “Bombe” adında elektromekanik bir kod kırma makinesi tasarlamıştır ve bu sayede Nazilerin stratejilerini önceden öğrenerek savaşı iki yıldan fazla kısaltmış ki uzmanların tahminlerine göre 14 milyon kişinin ölmesini engellemiştir. Turing hayatında fikirlerini gerçekleştirmesini zorlayacak engellerle karşılaşmasına rağmen bu stresini atabilmek için 1948’de Olimpiyata katılarak maraton dalında gümüş madalya kazanmıştır. 1945 ve 1947 yılları arasında ACE (Otomatik Bilgisayar Motoru)’ de çalışırken ilk program-hafızalı bilgisayarın detaylı dizaynının makalesini sundu. 1947 yılında başka
Erhan Arslan bir iş için Cambridge’e gittikten sonra o yokken 10 Mayıs 1950’de Pilot ACE yapıldı. 1950 Ekim’inde “Bilgisayar Mekanizması ve Zekâ” makalesinde yapay zekâ konuları yer alırken bir makinenin akıllı sayılabilmesi için gereken standartları belirleyen bir deney tasarlamıştır. Günümüz teknoloji şartlarında Turing Testi diye bilinen bu makinenin karşısındaki deneğin, görmeden iletişime geçtiği şeyin makine mi yoksa insan mı olduğunu tahmin edememesi temeline dayanır. Denek karşısındakinin makine olduğunu anlamadığı takdirde makinenin düşünebildiğini varsayabiliriz.
“Eğer bir bilgisayar bizi kandırabiliyorsa, o bilgisayar ‘akıllı’ olarak adlandırılmayı hakeder.” - Alan Turing Günümüzdeki CAPTCHA (Completely Autometed Public Turing test to tell Computers and Humans Apart) adındaki program Turing Test’ine dayanır. Örneğin; bir internet sitesinde olan üyeliğinizde şifrenizi birkaç hatalı girişten sonra karşınıza ek olarak “karmaşık harfler ve rakamların içerdiği yazılar” çıkar. İşte bu Turing Test’ine dayanan CAPTCHA programı interneti kullanan kişinin insan mı yoksa makine mi olduğunu saptamaya yarar. Turing hakkındaki diğer ilginç bir ayrıntı: daha bilgisayar icat edilmeden önce kendisi yapay zekâ konusunda çalışırken satrançla da ilgileniyordu. Bu sırada satranç oyunu için bir algoritma yazdı. Nasıl yazdığı konusunda ise şu söylenebilir: Yazdığı algoritmayı çalıştırabilecek bir cihaz olmadığı için kendisini bilgisayar yerine koyup elinde bir kâğıt kalem alarak Allick Genie ile satranç oynamaya başlar ve ilk bilgisayarlı satranç oyunu’nu tarihe geçirir.
24
BİLİM Yaşamında yaptığı onca katkıya rağmen cinsel tercihiyle ilgili ona yapılan haksızlıklardan dolayı ölümünden sonra 2013’te Kraliçe 2. Elizabeth Turing’e kraliyet affını bahşedip İngiltere’nin her bir yanına heykellerini diktirmiştir. Elinde bir elmayla banka oturmuş şeklindeki heykeli hakkındaki yorumlardan biri elindeki elma intiharıyla ilgilidir. Apple logosundaki elmanın da Turing’in ölümüne neden olan elmayla ilgili olduğu da söylenir. Teorik olarak ortaya attığı fikirler ölümünden yıllar sonra bile yapay zekâdan-nano-teknolojiye, moleküler biyolojiden-matematiğe kadar her alanda hala geçerli, hala kullanılmaktadır.
Turing 14 yaşlarında okul arkadaşı olan ve kötü zamanlarında yanında olan Christopher Marcom’la aşk ilişkisi yaşadı. Bir süre sonra Marcom tüberkülozdan öldü ve bundan kötü etkilenen Turing hayata olan bakış açısı tamamen değişerek ateist oldu ve tüm dünya fenomenlerinin materyalist olduğu düşüncesiyle birlikte hayatına devam etti. 1952’de Alan Murray ile bir sinemada tanışıp onunla da bir ilişki yaşadı. Bir gün evinin soyulduğunu fark edip polise şikâyete gitti. Polis Turing ile Murray’ın ilişki yaşadığını öğrendikten sonra Turing’i ve Murray’i müstehcen uygunsuzluktan tutukladılar (1885 ve 1967 yılları arasında 49.000 homoseksüel erkek ahlaksızlık nedeniyle mahkûm edildi.). Turing’e iki yol söylediler; ya uzun yıllar hapiste kalacak ya da kimyasal hadım edilecekti. Turing hadım edilmeyi tercih etti. Yüksek dozda aldığı kadınlık hormonu bütün vücudunun dengesini bozdu, göğüsleri büyüdü ama onun için en kötüsü düşünme yetisinin sekteye uğramasıydı. Yenilikçiliği ve sıra dışı olması günbegün ortadan kayboldu. İnsanlık için yaptığı onca katkı unutuldu ve arkadaşları dahi ona uğramadılar. 8 Haziran 1954’de temizlikçisi onu evinde ölü buldu. Ölümüyle ilgili birçok dilemma var ama yatağının kenarında bulunan siyanürlü elma ile henüz 42 yaşındayken intihar ettiği kabul edilir.
25
CEREYAN Ekim 2015
Evreka, Evreka !
Murat Durmuş
“Başarılı girişimcilerle başarısız girişimcileri birbirinden ayıran şeylerin yarısının sadece sabır olduğunu gördüm.” – Steve Jobs
Y
ıllık 250 kişiden az işçi istihdam eden ve yıllık mali bilançosu 40 milyon TL’yi aşmayan işletmeler, küçük işletme olarak adlandırılır. 2014 istatistiklerine göre siz bu yazıyı okurken Dünyada ortalama 3 şirket kurulmuş olacak ve 2009 istatistiklerine göre de 1 şirket batmış olacak. Bütün büyük şirketler bir zamanlar küçük birer işletmelerdi. Microsoft ve Apple’ın araba garajında kurulduğu günleri ve şuan ki birçok ülkeden daha fazla olan gelirlerini düşünün.
Girişimcilik fikirle başlar ve en zor noktalardan birisi de burasıdır aslında. Çok iyi bir fikriniz var evet, ama bu fikrinizle kurduğunuz iş yatırımınıza değecek mi? Ya da en basitinden fikriniz gerçek dünyada uygulanabilir mi? Bu yüzden ilk olarak planladığınız iş fikrinizin olabilirliğini test etmeniz gerekir. Kısaca iş fikrinizi en ince ayrıntısına kadar değerlendirmeye alın, zayıf ve güçlü noktalarını bulmaya çalışın.
Siz hazırsınız, peki insanlar hazır mı?
F
ikrinizi girişime dönüştürürken pazarı ve muhtemel rakiplerinizi çok iyi analiz etmeniz gerekir. Evet, girişiminizi yaptınız ve üretime geçtiniz peki ürününüz insanların ilgisini çekebilecek mi? Veya hangi sebeple tüketiciler rakiplerinizin ürünü yerine sizin ürünü seçecek? Sizin ürününüz pazarda yeni bir ürün mü? Yoksa varolan
bir ürünle yeni bir pazara mı giriş yapacaksınız? Pazara girişin zamanı doğru mu ve pazardaki rakiplerinizle yarışabilecek misiniz? Tüm bu soruları öncelikle kendinize sormalısınız. Bu soruların cevaplanması için yapılan çalışmalar ise kısaca “pazar araştırması” olarak adlandırılır ve çok iyi ve kusursuz bir şekilde yapıldıktan sonra harekete geçilmelidir.
Rehberiniz “İş Planı”
P
azar araştırmanızdan sonraki en büyük adım ise bir iş planı oluşturmaktır. İş planı; işinizin gelecekteki hedeflerini nasıl gördüğünüzü ve gelecekte bu hedeflere nasıl ulaşacağınız ile ilgili planlarınızı tanımladığınız dokümandır. İş planı, işletmenizin başarılı olabilmesi için veya finansal bakımdan varlığını koruyabilmesi için neler yapılması gerektiğine karar verme sürecinin, ilk ve en önemli adımıdır.
26
İş planı olmadan kurulan bir iş kumar oynamaktan farksızdır. Girişimci risk alır ama aynı zamanda tedbirli ve zeki de olmalıdır. Yapılacak iş planı size karanlık yolda bir el feneri gibi yardımcı olacak, başlangıçta fikir verecek ve finansal güvenceyi sağlayacaktır. Zamanla oluşacak gelişmeler ve ortaya çıkan yeniliklerle beraber iş planınızı değiştirebilirsiniz. Bu plan size daima yol gösterecektir.
KARİYER Takım oyunu
K
urduğunuz işi yürütebilmek için sahip olacağınız ekip çok önemlidir. Kuracağınız işi çok iyi bilmeniz gerekir fakat her konuyu bilmenin mümkün olmadığı bir dünyada yaşadığımızdan, yanınızdaki ekibin alanında uzman ve bilgili olması, olmazsa olmazınız olacaktır. Örneğin; internet üzerinden bir iş kuracaksanız daha önceden bu işi yapmış olanlar veya bu konuda bilgisi olan uzman kişileri ekibinize almalısınız. İşinizi kurduktan sonra, sektör hakkında önceden
sahip olmadığınız bilgileri edinmeli ve işinizde bir uzman haline gelmelisiniz çünkü girdiğiniz pazardaki rakipleriniz sizden daha uzun süredir pazarda bulundukları için sizden bir adım önde olacaklardır. Üretim, pazarlama ve satış konularından en az birine hâkim olmanız da sizin için çok büyük bir avantaj olacaktır. Çünkü ürününüzün üretimi, pazarlaması ve satışı sizin pazardaki geleceğinizi belirleyecek en önemli etkenlerdir. İyi pazarlanmış ve tüketicileri memnun edecek bir ürün sizi kısa sürede pazardaki en güçlü oyunculardan biri yapacaktır.
“Kariyerimde 9000'den fazla şut kaçırdım. Neredeyse 300 maçı kaybettim. 26 kere bana son şutu atıp galibiyeti getirmem için güvenildi ama ben kaçırdım. Hayatımda bir çok defa başarısız oldum. İşte bu yüzden başardım!” - Michael Jordan
Ya Kazanç?
E
vet, aklınızdaki en önemli soru “Para”, bence burada finansman kelimesini kullanmak çok daha doğru olacaktır. Giderlerinizi çok iyi hesaplamalı ve işinizin finansal gereksinimlerini çok iyi şekilde tahmin etmelisiniz. Paranızı en etkili şekilde kullanın hatta kullanmadan önce 4 veya 5 kere düşünün ve tekrar tekrar hesap yapın, biraz tedbirli olmak kimseye zarar vermeyecektir. Doğru harcamalar yapmalısınız ve paranızı çarçur etmemelisiniz. Son olarak da her zaman işlerin yolunda gitmeme ihtimali
olduğundan B planınızın olması çok önemlidir. Bu işi para kazanmak için kurdunuz ama bir girişimci olarak para kazanmaya odaklı olmamalısınız. Yaratacağınız marka kalitesi, fark ve kazanacağınız tüketici güveni size zaten para olarak geri dönecektir. Bu nedenle paraya odaklanmayı bırakıp kalite, fark ve güven kazanmaya çalışmalısınız. Sabırlı olun, pazardaki fırsatları iyi görmeye çalışın, araştırmacı olun, fark yaratın, gelişmeleri takip edin ve hevesinizi hiç bir zaman kaybetmeyin.
27
CEREYAN Ekim 2015
Kişisel Bir Yakarış
Neden Microsoft’tan Nefret Ediyorum ?
M
icrosoft, bugün bilgisayar yazılım piyasasında kanunsuz bir monopoliye sahip. Pazar payındaki bu yüksek dilim, kullanıcılara daha iyi ürünler sunarak elde edilmedi. Tam tersine, Microsoft itibarını güvenilmez ürünler satarak, üçüncü parti teknolojiyi bir araya getirerek, yazılım hatalarıyla ve güvenlik açıklarıyla dolu, düzenli bakıma ve tamire ihtiyaç duyan yazılımları piyasaya sürerek elde etti. Microsoft’un şirket politikasına baktığımızda daha iyi yazılım yapmaktansa zekice pazarlama taktikleriyle pazar payını arttırarak tekelleşmeye ve tekelini korumaya yönelik çalışmalara yoğunlaştığını görüyoruz. Bu çalışmalar, Microsoft uygulamalarının işletim sistemine sıkı entegrasyonunu, rakiplerini pazar dışında bırakmak için kendi ürünlerini
28
işletim sistemiyle varsayılan uygulama olarak gelmesini, yeni bilgisayar aldığımızda yanında Windows işletim sistemi lisansı ile satın almamızı sağlamasını, kendi ürünlerinin rakip ürünlerle uyumluluğunu sınırlamasını, geliştiricilere üçüncü parti yazılımların diğer işletim sistemleriyle uyumsuz olmasına yönelik kontratlar imzalatmasını da içeriyor. Microsoft’un şimdiye kadar uyguladığı bu yöntemler zaten olağanüstü olan kar oranını daha da şişirmeye yönelikti. Biz kullanıcılara bedeli ise, bilişim sektörü ve bilgisayar teknoloji marketi oldu. Microsoft yazılım marketini genişletirken aynı zamanda markete yeni standartlar getirdi: kararsız, dengesiz, istikrarsız yazılımlar ve yeniliklere kapalı bir pazarlama
Adı Lazım Değil
stratejisi. Yazılım piyasası, ürünle birlikte okumanın son derece zor olduğu birkaç bin kelimelik anlaşma şartlarının imzalatıldığı (terms of agreement) tek sektördür. Bu anlaşma şartlarında kayıp ve hasar durumunda hak talep edemeyeceğimiz yazıyor. Hatta bazı durumlarda satıcı bu problemin farkında olmasına rağmen ürünü piyasaya sürüyor. Arabalarından birini kullanmadan önce frenlerin tutmaması durumuna karşı tüm haklarınızdan feragat ettiğinize dair bir belge imzalatan bir otomobil üreticisi düşünebiliyor musunuz? Ancak bu yazılım piyasasında normal bir anlaşma şartıymış gibi yorumlanıyor. Dahası, eğer Volkswagen’den memnun kalmazsanız Ford alabilirsiniz ancak bilgisayar kullanıcılarının çoğunlukla böyle bir şansı yok. Bugün Microsoft tarafından domine edilen piyasada tüketiciler hizmet almıyor, sömürülüyor. Tüketicinin istekleri ve ihtiyaçları (bu ihtiyaçlara cevap verilmesi Microsoft’un pazar payını yükseltmeyecek olduğu sürece) göz ardı ediliyor. Tüm bunlara rağmen hala Microsoft’tan başımıza gelen en güzel şeymiş gibi bahsedebiliyoruz.
RE KL AM
AL IN DI