RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak Kitabın Özgün Adı: The Adoration of Jenna Fox Nemesis Kitap / Roman Yayın No: 171 Yazan: Mary E. Pearson Çeviren: Gamze Tokgöz Yayma Hazırlayan: Hasret Parlak Düzelti: Hande Naz Özkal Kapak Tasarım ve Uygulama: İlknur Muştu ISBN: 978-605-5092-48-1 O Mary E. Pearson © Nemesis Kitap
Bu kitabın yayın hakları Intercontinental Literary Agency aracılığıyla alınmıştır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Sertifika No: 26707 1. Baskı / Ocak 2014 Baskı ve Cilt: Melisa Matbaası Çiftehavuzlar Yolu Acar Sitesi No: 4 Davutpaşa / İstanbul Tel: 0212 674 97 23 -670 97 29 Yayımlayan: NEMESİS KİTAP Gürsel Mah. Alaybey Sk. No: 10/2 Kağıthane / İstanbul Tel: 0212 222 10 66 - Faks: 0212 222 46 16 info@nemesiskitap.com / www.nemesiskitap.com
nemesis K I T A P
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak Mary E. Pearson
ร eviren: Gamze Tokgรถz
nemesis K I T A P
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Harika kocam Dennis ve değerli çocuklarım Jessica, Karen ve Ben için.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
California
Benim bir kimliğim var.
Adım var: Jenna Fox.
Bana öyle olduğunu söylüyorlar. Oysa ben, bir isimden daha fazlasıyım. Bana söyledikleri şeylerden daha fazlası... Önüme koydukları durum değerlendirmeleri ve rakamsal verilerden daha fazlası... İzlettikleri videolardan fazlası...
Daha fazlası... Ama ne kadar fazlası olduğundan emin değilim.
"Jenna, gel otur yanıma. Bunu kaçırmak istemezsin." Anne demem gereken kadın yanındaki yastığı okşuyor. "Gel," diyor bir kez daha.
Gidiyorum.
"Bu tarihi bir an," diyor. Kolunu bana doluyor ve kendine doğru çekiyor beni. Bense önce dudağımın bir kenarını yukarı doğru kıvırıyorum; sonra da diğerini: gülümsüyorum yani. Çünkü benden yapmamı bekledikleri şey bu, biliyorum. Annemin istediği şey bu.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
"Bu ilk kez oluyor," diyor annem. "Daha önce hiç Nijeryalı bir kadın başkanımız olmamıştı."
"Bir ilk," diyorum ve ekrana bakıyorum. Annemin yüzüne de bakıyorum. Gülümsemeyi daha yeni öğrendim. Annemin farklı yüz ifadelerine nasıl karşılıklar vermem gerektiğini henüz tam olarak bilmiyorum. Bilmeliyim.
"Anne, gel sen de bizimle otur," diye mutfağa doğru sesleniyor annem. "Başlamak üzere."
Bense onun yanımıza gelmeyeceğini biliyorum. Benden hoşlanmıyor çünkü. Bunu nasıl anladığımı tam olarak bilmiyorum; ama diğer herkes gibi, onun da yüzünün bana karşı ifadesiz ve boş olduğunu düşünüyorum. Hatta gördüğüm şey onun yüzü değil gibi. Başka bir şey sanki.
"Bulaşıklarla uğraşıyorum. Buradaki ekrandan izlerim," diye yanıt geliyor mutfaktan.
Ayağa kalkıyorum. "Ben gidebilirim, Lily," diyorum.
Lily çıkıyor ve kemerli mutfak kapısının önünde dikiliyor. Anneme bakıyor. Ne anlama geldiğini çözmeye çalıştığım yüz ifadesini aralarında değiştiriyorlar sanki. Annem başını ellerinin arasına alıyor. "O senin büyükannen, Jenna. Ona her zaman büyükanne derdin."
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
"Sorun yok. Bana Lily diye seslenebilir," diye karşılık veriyor Lily ve gelip, annemin diğer yanına oturuyor.
Bilinç
Karanlık bir yer var.
Bir yer, gözlerimin ve dudaklarımın olmadığı, sözcüksüz kaldığım bir yer.
Bağıramıyorum çünkü nefesim yok. Sessizlik o kadar derin ki, sadece ölmek istiyorum. Ama ölemiyorum.
Karanlık ve sessizlik sonsuza kadar benimle kalacak gibi. Ve bu bir rüya değil. Ben rüya görmem ki...
Uyanış
Kaza bir yıl kadar önce olmuştu. Ve ben iki hafta kadar önce uyandım. O bir yıllık süre benim için yok olmuş gibi. On altı yaşını bitirip on yediye girmişim. İkinci bir kadın başkan seçimi kazanmış. Güneş sistemindeki on ikinci gezegene isim verilmiş. Son kutup ayısı ölmüş. Bütün bu manşetten verilen haberlerin hiçbiri beni şaşırtmayı başaramadı. Çünkü onlar olduğunda ben uyuyordum.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Uyanırken çığlık atmışım. Öyle olduğunu söylüyorlar. Bunun ilk ne zaman olduğunu hatırlamıyorum ama bir gün Lily'yle annemi mutfakta konuşurlarken duydum. Lily, anneme, çığlıklarınım onu korkuttuğunu söylüyordu. "Bir hayvan gibi ses çıkarıyor," diyordu.
Ben hâlâ uyanırken çığlık atıyorum. Neden olduğunu bilmiyorum. Hiçbir şey hissetmiyorum. Daha doğrusu, ne olduğunu ifade edebileceğim bir şey hissetmiyorum. Bu tıpkı nefes almak gibi. Ben hiç uğraşmasam da kendiliğinden olan bir şey gibi. İlk seferinde babam yanımdaymış. Bunun iyi olduğunu söyler o. Bence, benim yaptığım şey ne olursa olsun iyi olarak değerlendirebilirdi o zamanlar. İlk birkaç gün gerçekten zor geçmişti. Aklım ve vücudum tamamen kontrolden çıkmış gibiydi. Kendini ilk toparlayan şey aklım oldu. Kendini henüz toparlamayı başaramamış olan kollarımı bağlamaya başladılar yatağımda.
İkinci günden sonra kollarım da normale dönmüştü. Evimiz o kadar kalabalık ve telaşlı bir haldeydi ki. Beni kontrol ediyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı; sonra yeniden kontrol, kontrol... Babam günde birkaç kez semptomlarımı Netbook'una not ediyordu; bazıları da nöbetleşe bir şekilde gelip giderek bakımımla ilgileniyorlardı. Ama hissettiğim kadarıyla kötüye giden bir şey yoktu. Her geçen gün biraz daha gelişiyordum. Olan buydu işte. Bir gün yürüyemiyorsam, ertesi gün yürümeye başlıyordum. Bir gün sağ göz kapağımı açamıyorsam, ertesi gün bunu yapmayı başarıyordum. Bir gün dilim ağzımın içinde koca bir et parçası gibi durmaktan başka bir işe yaramıyorken, ertesi gün onu hareket ettirerek bir yıldır kullanmadığım birkaç kelimeyi söylemeyi başarabiliyordum.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Beşinci gün tökezlemeden verandaya kadar yürüdüğümde, annem gözleri dolu dolu konuşmuştu. "Bu bir mucize. Kesinlikle bir mucize."
"Hâlâ normal bir insan gibi yürüyemiyor. Bunu göremiyor musun?" demişti Lily o gün.
Annemse cevap vermemişti.
Sekizinci günde babam işi için Boston'a dönmek zorunda olduğunu söylemişti. Annemle fısıltıyla bir şeyler konuşmuşlardı ancak sadece bir bölümünü duyabilmiştim. Tehlikeli... geri dönmek zorundayım... iyi olacaksın. Gitmeden önce yüzümü ellerinin arasına almış ve "Küçük meleğim," demişti babam, "sabırlı ol. Her şey sana geri gelecek. Zamanla hepsini geri kazanacaksın; zamanla..." Şimdi baktığımda, yürüyüşümün normale döndüğünü söyleyebilirim. Ama aynı şeyi hafızam için söyleyemiyorum.
Annemi, babamı ya da Lily'yi hatırlamıyorum. Bir zamanlar Boston'da yaşadığımı da hatırlamıyorum. Kazayı hatırlamıyorum. Jenna Fox'u hatırlamıyorum.
Babam zamanla her şeyi geri kazanacağımı söylüyor. "Zaman iyileştirir," diyor.
Bense ona söyleyemesem de, zamanın ne olduğunu hatırlamıyorum.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Zaman
Sözcükler var. Hatırlamadığım sözcükler.
Gizli olmayan ve bilmem beklenmeyen sözcükler. Ancak basit olanlar... Atla. Sıcak. Elma. Zaman.
Onlara bakıyorum. Onları bir daha asla unutmayacağım. Peki, o sözcükler nereye gitti, bir zamanlar kafamın içinde olan o sözcükler, neredeler şimdi?
Düzen
Meraklı sıfat: 1. Öğrenmeye ya da bilmeye hevesli, meraklı. 2. Her şeye burnunu sokan, müdahaleci. 3. Sıra dışı, açıklanması zor, tuhaf, acayip.
Annem ilk haftadan hayatımla ilgili ayrıntıları bana anlatma işine vermişti kendini. Adım, küçükken baktığım evcil hayvanlar, sevdiğim kitaplar, ailece gittiğimiz tatiller... Geçmişe dair anlattığı her sahnenin ardından aynı soruyu soruyordu bana: "Hatırlıyor musun?" Her hayır yanıtı verişimde, gözlerindeki ifadenin değiştiğini görebiliyordum. Gözleri kısılıyor, küçülüyordu sanki. Bu mümkün olabilir miydi? Hayır yanıtlarını verirken daha yumuşak olmaya çalışıyordum. Her defasında öncekine göre farklı bir ses tonuyla cevap vermeyi deniyordum. Ama altıncı güne gel-
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
diğimizde onun sesinde bir çatlak fark etmiştim. Bana, katıldığım son bale resitalini anlatıyordu o sırada. Hatırlıyor musun?
Yedinci gün, bana küçük bir kutu verdi. "Sana baskı yapmak istemiyorum," dedi. "Her şey sıralı. Birçoğuna da etiketler iliştirdim. Belki de bunları izlemek, bir şeyleri hatırlamanı sağlar." Bana sarıldı. Kazağının tüylerini tenimde hissedebiliyordum. Yanakları buz
gibiydi.
Hissedebiliyordum
işte.
Sertlikleri,
yumuşaklıkları, pütür pütür ve pürüzsüz dokuları... Ama bu hissin içinde bir yerlerde her şey birbirinin aynı oluyor ve bir sis bulutunun ardında kayboluyordu. Bu sis bulutu, hâlâ uykuda olan parçamın içinde bir yerlerde olabilir miydi? Ben de kollarımı annemin bedenine sardım ve onun hareketlerini taklit ederek sarılmaya çalıştım. Buna minnettar olmuş gibi görünüyordu. "Seni seviyorum Jenna," dedi. "Sormak istediğin herhangi bir şey olursa, buradayım. Bunu bilmeni istedim."
'Teşekkür ederim' doğru cevap, diye düşünüyorum ve öyle diyorum. Bu, yeniden öğrendiğim bir şey mi, yoksa birdenbire mi hatırladım, emin olamıyorum. Annemi sevmiyorum. Onu sevmem gerektiğini hissediyorum ama hakkında hiçbir şey bilmediğim birini nasıl sevebilirim ki? Ama o sis bulutunun içinde bir şeyler olduğundan eminim. Bir
adanmışlık belki,
belki de bir
yükümlülük. Annemi memnun etmek isterdim. Bana söylediği şeyi düşünüyorum. Sormak istediğin herhangi bir şey olursa... Soracak hiçbir şeyim yoktu. Henüz oluşmamıştı sorularım.
Bu yüzden bana getirdiği videoları izlemeyi seçtim. Sıralanmış oldukları belliydi. Ana rahmindeki halimden başlıyordu her şey. Oradaki saatlerim... İlk bebekleri olduğumu videolardan öğrendim.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Aslında benden önce iki bebekleri daha olmuştu ama ikisi de anne karnında üç aydan uzun yaşamadığı için dünyaya gelmemişlerdi. Bu yüzden annem bana hamile kaldığında, daha fazla önlem almış ve dikkatli davranmışlardı babamla birlikte. Ben ilk ve tektim. Onların mucize bebeği. O karanlık su dünyasının içinde süzülen fetüs halimi izledim. O kadar eskiyi de hatırlamak zorunda mıyım, diye merak ediyordum. Her gün daha fazla video izledim, geçmişimi ve kim olduğumu yeniden bulmaya çalışıyordum. Bazı videolar kısaydı, bazıları da bir sinema filmi gibi uzun. Düzinelerce disk vardı. Belki de sayıları yüzü bulurdu. İçlerinde bana ait binlerce anı taşıyorlardı.
Geniş kanepeye kuruldum. Bugün Jenna Fox 'un Üçüncü Yaşı videolarını izleyecektim. Üçüncü yaş günü partimle başlıyordu görüntüler. Küçük bir kız ortalıkta koşuşturuyor, durmadan gülüyor ve sonunda uzun, eski, taş bir duvarın önünde duruyordu. Zayıf, simli ellerini duvara hafifçe vuruyor, sonra yeniden kameraya bakıyordu. Videoyu durdurdum. Küçük kızın gülüşünü inceliyordum. Yüzünü de. Bir şey vardı bu kızın yüzünde. Bir şey... Benim yüzümde olmayan bir şey. Ama ne olduğunu tam olarak bilemiyordum. Belki de bunu ifade edebileceğim sözcük, kaybettiğim sözcüklerden biriydi. Belki de daha fazlası. Küçük kızın ellerini değdirdiği diğer taşlara bakıp duvarın geri kalanını da inceledim. Bu, önceki gün on sekiz numaralı diskte de gördüğüm, bir zamanlar yaşadığımız evin küçük bahçesiydi.
Oynat düğmesine bastım ve görüntü ilerlemeye başladı. Altın gibi sapsarı saçları olan kızın bağırışlarını, koşturmasını ve pantolonlu bir adamın bacakları arasında yüzünü bir o tarafa bir bu tarafa saklayarak oynamasını izliyordum. Derken üç yaşındaki kız
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
babası tarafından kucaklanıyor ve yukarı kaldırılıyordu. Kamera, babanın gülen ve burnunu kızının karnına gömerek onu gıdıklayan yüzüne çevriliyordu. Benim karnımı gıdıklayan yüzüne. Üç yaş gülücükleri... Küçük kızın bundan keyif aldığı belliydi. Kalktım ve kitaplığın yanında asılı duran aynaya doğru yürüdüm. Şimdi on yedi yaşındaydım ama o küçük kızla aramdaki benzerlikleri görebiliyordum. Aynı sarı saçlar. Aynı mavi gözler. Ancak dişlerim farklıydı. Üç yaşındaki bir kızın dişleri elbette daha küçük olurdu. Parmaklarım... Ellerim... Artık daha büyüklerdi elbette. Neredeyse farklı bir insana ait gibiydiler. Ama yine de bu bendim. En azından öyle olduğunu söylüyorlardı. Partinin geri kalan kısmını, banyo saatini, bale dersini, parmak boyama oyununu, küçük bir öfke nöbetini, masal saatini, üç yaşındaki Jenna Fox'un annesiyle babasının hayatına kattığı her şeyi izlemek için yeniden videonun başına döndüm.
O an arkamdan gelen ayak seslerini işittim ama dönüp bakmadım. Lily'ye ait olduklarını biliyordum. Onun ayakları zeminde, anneminkilerden daha farklı sesler çıkarıyorlardı. Daha belirgin
ve
gıcırtılı
sesler.
Aradaki
tüm
ince
farkları
duyabiliyordum. Seslere karşı her zaman böylesine duyarlı mıydı kulaklarım? Arkamda bir yerlerde durakladı Lily. Konuşmaya başlamasını bekledim. Ama konuşmuyordu. Ne istediğinden emin değildim.
"Onları belli bir sıraya göre izlemek zorunda değilsin, biliyorsun değil mi?" diye sordu nihayet.
"Biliyorum. Annem söyledi."
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
"Genç kız olduğun zamanlara ait videolar da var."
"Hâlâ genç bir kızım."
O an bir sessizlik oluştu aramızda. Kasıtlı bir şekilde sustuğundan şüpheleniyordum. "Sanırım öylesin," dedi Lily. Yaklaştı ve böylece görüş alanıma girdi. "Meraklı değil misin hayatına karşı? İlginç değil mi bu halin?"
Meraklı. Bu kelimeyi hatırlıyordum. Annem sabahleyin, evimizin arkasındaki göletin diğer tarafında yaşayan Bay Bender'i tarif etmek için kullanmıştı. Lily ilginç derken, farklı mı yoksa garip mi olduğumu ima ediyordu, bilmiyordum.
"Bir yıldır komadaydım. Sanırım bu beni aşırı derecede sıra dışı, garip ya da yabancı yapıyor. Evet Lily, bu halim ilginç. Ve evet, merak ediyorum."
Lily'nin kolları iki yanına düştü. Başını hafifçe eğdi. En az altmış yaşında olmalıydı, bunu biliyordum; ama ellilerinde görünüyordu. Gözlerinin etrafında küçük küçük kırışıklıklar vardı. Yüzündeki ifadede bir şeyler, hâlâ benden korkuyor olduğunu belli ediyordu sanki.
"Onları sırasız bir şekilde izlemelisin. Hepsini atlayıp doğruca son yıla gel bence."
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Lily odadan ayrıldı. Ve uyanışımın on beşinci gününde, ilk bağımsız kararımı verdim. Videoları sırayla izleyecektim.
Genişleme
Yaşadığımız yerle ilgili garip bir şeyler var. Lily'yle ilgili de garip bir şeyler var. Babam ve geceleri annemle yaptıkları telefon konuşmaları da garip. Ve elbette benle ilgili de garip bir şeyler var; kesinlikle... Neden Fransız Devrimi'yle ilgili bütün ayrıntılı bilgileri hatırlarken, iyi bir arkadaşa sahip olup olmadığımı bile hatırlayamıyorum?
On Altıncı Gün
Bu sabah uyandığımda aklımda sorular vardı. Bunca zaman nereye saklanmışlardı, merak ettim. Zaman iyileştirir. Babamın kastettiği şey bu muydu? Yoksa bir zamanlar bildiğim o sözcükler, aklımdaki yerlerini yeniden almak için sıralarının gelmesini mi bekliyorlardı? Tüm bu soruların yanında dikkatli sözcüğü de aklıma geldi. Neden peki? Ben yine de, bana geri gelen sözcüklere güvenmem gerektiğini düşünmeye başlamıştım.
"Jenna, ben çıkıyorum," diye seslendi annem ön taraftan. "İdare edebileceğine emin misin?"
Annem kasabaya gidecekti. Uyanışımın birinci gününden bu yana ilk kez onun evden ayrıldığına şahit oluyordum.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
"Sorun yok," dedim ona. "Gıda destekleyicilerim tezgâhın üstünde. Hangisinden ne kadar almam gerektiğini de biliyorum." Henüz normal bir şekilde beslenemiyorum. Bunun nedenini sorduğumda
da,
herkesten
birbirine
benzer
açıklamalar
duyuyorum. Bir yıl boyunca bir boru aracılığıyla beslendiğimi, bu yüzden
sindirim
sistemimin,
yiyecekleri,
vücudumun
faydalanacağı bir hale getirmekte zorlandığını söylüyorlar. Sözünü ettikleri o boruyu ben hiç görmedim. Belki de Lily'nin izlememi söylediği son videoda görebilirim. Sahi, neden o videoyu izlememi istemiş olabilir ki?
"Evden dışarı çıkma," diye ekledi annem.
"Çıkmayacak," diye karşılık verdi Lily.
Annem çalışanlarıyla görüşmek için kasabaya iniyordu. Restorasyon danışmanı olarak sözleşmesi var. Ya da vardı. Boston'da kumtaşından yapılma evleri restore ettiği bir işi vardı. Bu onun uzmanlık alanıydı. Çok yoğun çalışırdı. Ne de olsa herkes her şeyi restore etmek ister. Eskiye talep çoktur. Lily, annemin saygı duyulacak bir işi ve unvanı olduğunu söyler hep. Oysa o saygı duyulacak kariyer artık bitti. Benim yüzümden. California'da kumtaşından evler yok. Yine de annem, yaşadığımız Cotswold'da da restorasyona gerek olduğunu ve bunun için yakında harekete geçeceğini söylüyor. Bu beni sevindiriyor. Böylece burası daha yaşanılabilir bir yer olacak. Restorasyon işi her yerde aynı diyor annem. Böylece hem beni hem de Cotswold'u yenileme işini yeni kariyeri olarak seçmiş durumda.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Annem aşağıya indiği yolu yarılayıp dar girişe ulaştığında ilk sorumu sordum ona. Bunun, onun için iyi bir zaman olmadığını biliyordum aslında.
"Anne, neden buraya taşındık?"
Annem durdu. Onun hafifçe tökezlediğini gördüm sanki. Arkasını döndü. Gözleri kocaman açılmıştı ama konuşmadı. Ben de devam ettim. "Doktorlarımın, babamın, senin, hepinizin işi gücü Boston'dayken, neden evimiz burada?"
Annem bir an için başını önüne eğdi, o anda yüzünü görememiştim. Sonra yeniden yukarı baktı. Gülümsedi. Ağzının önce bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı; sonra diğeri. Dikkatli bir gülümseyişti bu. "Bunun birçok sebebi var Jenna. Şimdi bunları anlatmaya başlarsam kasabaya giden otobüsü kaçırırım. Ama asıl sebep, senin iyileşmen için sessiz sakin bir yerde yaşamamızın daha iyi olacağını düşünmemizdi. Ve doğru düşünmüşüz gibi görünüyor, öyle değil mi?"
Akıcı.
Çalışılmış. Sesindeki monoton melodiden bunu
anlıyordum. Bu açıklama birçok açıdan mantıklı görünse de, ben içindeki boşlukları fark edebiliyordum. Sessiz bir ortamda dinlenmek, doktorlara yakın bir yerde yaşamaktan daha önemli değildi. Ama yine de başımı onaylar biçimde salladım. Annemin gözlerinde bir şey vardı. Gözler nefes almaz değil mi? Evet, almazlar; bunu biliyordum. Ama annemin gözleri, nefessiz kalmışlardı sanki.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
Hayata Uyanmak
Odam
Odama gittim. Aslında gitmek istemesem de... Annem evden çıkmadan önce bunu yapmamı istedi benden. "Odana git Jenna. Bence biraz dinlenmek sana iyi gelecektir." Aslında dinlenmek istemiyordum. Odama gitmek istemiyordum. Ama bunu zihnimde oturtmaya fırsat bulamadan ayaklarım merdivenlerden yukarı yöneliyor, odama giriyordu; ve ellerim de kapıyı ardımdan kapatıyordu. Bunun annemi memnun edeceğini biliyordum.
Odam ikinci kattaki on odadan biri. Bir sürü gömme dolap var. Tuvaletler, kuytu köşeler ve daha birçok penceresiz, herhangi bir amaca hizmet etmediği belli olan odalar var. Sadece benim odam temiz ve mobilyalı. Diğer odalar boş. Dolayısıyla küçük örümceklere ya da evin eski sahiplerinden kalma çöplere yuva olmak dışında bir işe yaramıyorlar. Alt katta da en az on tane oda var; sadece yarısı mobilyalı. Birkaç odanın kapısı kilitli. Oraları daha hiç görmedim. Annem ve Lily'nin odaları da alt katta. Aslında burası tam olarak bir köşk gibi değil. Buna karar vermeden önce etrafımı iyice inceledim. Cotswold'un anlamına da baktım. Bir koyun türü. Oysa ben burada hiç koyun görmedim.
Benin odam uzun koridorun en sonunda. Üst katın en geniş odasına sahibim. İçeride sadece yatağım, masam, küçük ve kullanışsız
görünen
sandalyem
var.
Cilalı
ahşap
zemin,
mobilyaların bazı parçalarını yansıtıyor. Soğuk bir oda. Bunun nedeni
sıcaklık
değil,
ambiyans.
İçinde
bir
yaşanmışlıklarına dair hiçbir iz yok bu odanın.
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur
insanın
Hayata Uyanmak
Odadaki tek renkli şey, yatağın üzerindeki yumurta sarısı örtü. Masanın üzerinde de babamın doktorlarla haberleşmek için kullandığı Netbook'un yeri belli. Hiç kâğıt yok. Hiç kitap yok. Hiçbir kalabalık yok. Hiçbir şey yok.
Yatak odası kemerli bir giyinme odasına açılıyor. Giyinme odasında bir dolap var. O dolap da bir başka dolaba açılıyor. İkinci dolabın içinde açamadığım bir kapı var. Tuhaf, zikzaklı bir tünelin içinde gibiyim. Boston'daki odam da böyle miydi? İlk dolapta dört gömlek ve dört pantolon asılı. Hepsinin rengi mavi. Dolabın alt gözünde de iki çift ayakkabı var. İkinci dolapta ise hiçbir şey yok. Ellerimi duvarlarda gezdirip şaşkınlıkla boşluğa dokunuyorum.
Pencereden dışarı bakıyorum. Uzakta, göletin diğer tarafında meraklı komşumuz Bay Bender bir nokta gibi duruyor. Çömelmiş, yerdeki bir şeyi inceliyor gibi görünüyor. Bir iki adım atıyor ileriye doğru; ve arazilerimiz arasındaki sınırı işaret eden okaliptüs ağacının gölgesine girerek görüş alanımdan çıkıyor. Pencerenin önünden çekilip, odama dönüyorum.
Ahşap bir sandalye.
Boş bir masa.
Sade bir yatak.
Hepsi bu. Jenna Fox'un sahip oldukları bu kadar mıydı?
RKBT- Renkli Kalemler Blog Tur