Mezar Şiirleri Bercesteleri

Page 1

MEZAR ŞİİRLERİ BERCESTELERİ

Sen mezarım olsaydın mışıl mışıl uyurdum içinde. Oruç Aruoba Sevmeliyiz mezartaşlarını biz, Çünkü yalnız onlar bizi yâd eder. Ahmet Kutsi Tecer Bir mezar gibisin sen artık, bakmadan Geçip gidiyoruz kibirlim, önünden. Rufinus Bir kuş yaşıyordu bende. Bir çiçek dolanıyordu kanımda. Yüreğim bir kemandı. … (Burada bir kuş yatıyor. Bir çiçek. Bir keman.) Juan Gelman Bütün hoşçakallar, Mezar taşlarında saklıdır. Kazınmıştır ince ince, Ama derin derin yazılmıştır. Mezar taşları gibidir hayatım, Mahcup, boynu bükük, sakin. Bir ırmak gibi sessizdir adımlarım, Bir fatihaya muhtaç gibidir lakin. Yağız Gönüler Öldüğün vakit harikulâde bir hava vardı Mezarlık o kadar güzeldi ki Hiç kimse mahzun olamadı Philippe Soupault


Artık bana hiçbir şey söylemeyeceksin Hiç ama hiç Bir sürü adam çiçekler getirdi Nutuklar bile söylendi Ben hiçbir şey söylemedim Seni düşündüm. Philippe Soupault İpleri kesik artık uçurtmaların insan yiyen otlar çıkar göldeki sandalından. Ruhu rüzgârın ıslığında bir ney kalbi ise soluk bir kan­taşı olur. Balıklar uyanır kırmızıyla çanların yorulduğu dağdaki mezarında. Dilek Değerli Peki ya kaç aşk ölüdür gönüllerinizde Kaç kalp mezarlık matemindedir gizlice Rastladınız mı hiç kalbinizde ki gömülü sevdalara Zamanla örülü ve artık imkansızlıkla örtülü o aşklara İlk kimi gömdünüz ki oraya lise aşkınızı mı? yoksa çocukluk mu? Hangisi daha derine gömülüdür ki hatıranızda Şu Azrail’e kızmamalı valla emir kuludur nasılsa Bunca aşkın çıkarıp canını, gömebiliyorsak gönül mezarlığımıza Hiç aramamalı hatırlamak için ölümü mezarlıklarda Sen farklı mı düşünüyorsun bu konuda, unutma ki; Her kalp bir mezarlıktır sevip de bitiyorsa bir aşk orada… Sertaç Öner her hücremde bir inkılab her gönlümde bir mahitab evim harab; ömrüm harab ne ay kaldı, ne de mehtab gök bulanık; ufuk silik gene de mağrur ve dimdik yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın Xl bu son şiir, o küflü gözlerine yazılan bu son mezar kalbimde hicranla kazılan Nurullah Genç


ben de kanmaya hazırdım hayata hayatı ısraf etmeye mezar başında bir çeşme tasında Hasan Tan (Pejmurde Dilim) Mezarlık Dün akşam gün batmadan Yaşlı ölülerin arasına Bir küçük misafir geldi. Çocuk bahçesinde kovası kalmış Kumların üstünde küçük küreği. Besbelli çok yorgun hemen uyudu. Doğruldu yerinden yaşlı bir ölü Örttü üstünü: Madem ki annesi burada yok, Bu küçük kız bize emanet, İlerde yatan bir başka ölü Yavaşça seslendi: Başındaki kurdelayı çözüp katlayın Ütüsü bozulmasın. Baki Süha Ediboğlu Mezarlıktan çıkarken tahtası yere düşüp kırılmış bir mezar gördüm. Alıp tahtayı kara kara şu yazıyı okudum üstünde: Muhlis – Burgaz Posta Müdürü. Bakın ben burada yalan söylüyorum işte. Burgaz Posta Müdürü Muhlis’i hatırlıyorum. Babamın arkadaşı idi. Zayıf, kibar, çelebi bir adamdı. Her zaman kahverenkliler giyerdi Uzun, mahzun, kibar bir yüzü vardı. Kınalı’ya bakan burundaki kanepeye oturur, güneşin batışını seyrederdi. Genç bir karısı vardı. Dinç adamdı. Daha yaşayabilirdi. Karısı yüzünden öldü, derler. Buraya gömülmüştü. Tahtası mahtası yoktur. Ama iyi biliyorum ki, buralardadır. Üzeri katırtırnakları, gelincikler, çalı süpürgeleri ile örtülmüştür. Kibar, iyi yürekli, mütevazi Muhlis Bey zaten istemezdi mezar taşı. Nedir mezar taşı sanki? Bilmem hangi büyük adamın mezarını ararlar. Kitaplar mezar bulunamadığı için üzülür. Şu kitaplara da ne oluyor? Alimler şurada olması melhuzdur, derler. Hatta bazen atmasyondan mezar bulurlar. Karagöz’ün mezarı derler, mesela. Ne lüzumsuz şeyler bunlar canım. Belki Karagöz mezar taşı istemezdi. O zamanın mezar taşları da mezar taşı idi ya! Belki de isterdi. Ben olsam ben de o mezar taşlarından isterdim. Muhlis Bey de isterdi öyle bir mezar taşı. Muhlis Gelincik 1880­1932 – Burgaz Posta Müdürü – El Fatiha. Belki Fatiha istemezdi. Sevdigi bir şarkısı vardı: Akşam kapladı her yeri Keder sardı dereleri Bu şarkıyı da elbette mezar taşına kazdırmazdı. Ama belli olmuyor ki şu insanlar. Mezar taşında nasihat bile ediyorlar yaşayana. Sait Faik Abasıyanık / Kameriyeli Mezar


Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir aksam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kilindi, gömüldü. Duyarlarsa olduğunu alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince… Alacağı yoktu zaten rahmetlinin. Tüfeğini depoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir rüzgar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigar. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazi siyle: ‘Ölüm Allahın emri, ‘Ayrılık olmasaydı.’ Orhan Veli Kanık (Bu şiir benim mezar taşıma yazılması amacı ile yazılmıştır beni tanıyan herkese vasiyetimdir…..) Bir gün dünyaya edince veda Peşimden istemem gözyaşı ,susun Ağlayıp sızlamak yerine dostlar Herkes bildiğince şiir okusun………………. Captain Hook Saçları incelip savruluyor tel tel Rüzgar mı var mezar mı uğulduyor Pek sesli bangır bangır selviler Güneş öğle vakti sarı tunç kara demir Cahit Zarifoğlu Ey küçük kartallar, Söyleyin bana bir! Neresi olacak mezarımın yeri? —Eteğimin dibinde. Diye söylendi Güneş.


F.G. Lorca Ah güzel yaşam! sevgilim ölüm! Ben yalnız ikinize hayranım Bilin ki gitmiyorum ‘başka evler’e artık O günden bugüne hiç çağrılmadım Kapandım kapandım kapandım Kabuklu bir deniz hayvanı gibi demin Yağmurluğumun içine Fırladım caddelere çıktım Günaydın, dedim.sütünü esirgemeyen Eski bir mezar taşına Günaydın! Ne güzel bir duruşun var senin Doğayı kımıldatmadan Edip Cansever Yıkıntılardan geçtim, eski mezarlardan Şimdi artık bir anımsamada yeri olmayan Edip Cansever Bütün bunları merak etmiyorum Ha bir gün önce olmuş ha bir gün sonra Anacığım duyacak mı mezarında İşte onu söyleyin bana A. Kadir Paksoy Bedenim ne mezar ister, Ne de mum ışıkları, Örün sarmaşıkları Bir yatak yapın yeter. Mihai Eminescu Umut bekleme yelden. Dağıtır düşüncelerini, Dalgalar hissedilince mezardan, Ardından yine dalgalar doğardı. Mihai Eminescu Şehîd­i aşkın oldum lâle­zâr­ı dâğdır sinem Çerâğ­ı türbetim şem’­i mezarım varsa sendendir Şeyh Galip


Koşup gidiyor yıllarımız değişerek, Değiştirerek herşeyi ve bizi. Sen, çoktan giymişsin şairin için, Mezarlıkların alacakaranlığını. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda, Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda; Ateşten kızaran bir gül arar da, Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi. Faruk Nafiz Çamlıbel Şimdi bu kara toprak yastıktır Edebiyat semasının yıldızı Pervin’e Gerçi hayatta acıdan başka bir şey görmedi Ama yine de sözleri ne de şirindir Bugüne kadar çok şey söyleyen Pervîn­i İ’tisâmî Her ufku tek başına bekleyen eski camlar Bir sır gibi ömründen sızdırılmış akşamlar, Ardıçla kestanenin her yıllık macerası Harap mezarlıklarda ölülerin duası Gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka Anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka. Ahmet Hamdi Tanpınar Ölen şehirlerdir Taha değil Kuruyan nehirlerdir Lambadır sönen kış dökülmüş içine Sonbahar yaprağı ırmağı emmiş Asfalttır çekilen sıva bereket toprağının Bu Tahanın ölümü değiş yürüyüşü mezarların Kabirlerin şamarıdır çağın yüzüne Geceye batışıdır taş bakışlarının Tarihle öpüşme bitmiş demektir Güneşten aya Aydan geceye inmiş demektir masal Sezai Karakoç Yollarda yürüdüm, bulutlarla uçtum ve düştüm


gelinciklerin yanı başına mezarlıkta. Behruz Kia Bir meyhane buldum, mezarın karşısında. Beni ararsan, ya or’dayım, ya tam karşında. Seyhan Erözçelik Ah! Beni koydukları zaman toprağa, Başında bembeyaz sarık, bir hoca, Yabancılar gider gitmez uzağa, Yaslansın çömelip orda ağaca. Her mezar başında artan hevesle, Ruhuma bir “Yasin” okusun, sesle, Bu son benzeyişim olsun herkesle, Bütün arzum budur olup olacağı. Dinlendirmek için orda başımı, Ne adımı yazsın ne de yaşımı, Bir koyan olursa eğer taşımı, Üzerine bir “Ah” çekin Arapça. Ahmet Kutsi Tecer Herkes başkasının adası ölümle ayrılık arasında iki denizden sürgün gibi kimsesizler mezarlığında gizlice buluşan gözyaşlarına bakar akar ağlardım kimin acısına sızsam, gözlerimden önce maviyle uyanırdım Haydar Ergülen Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş Annemin vasiyetindeki, ‘Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın’ maddesi kadar sevecendin. Küçük İskender Hayatın rahatı başlangıcıyla sonundadır; huzur bulunacak yer, ya ana kucağıdır, yahut mezardır.


Hâfız­ı Şîrâzî Eylerim her yana ye’s ile nazar Görünür feza bir karanlık mezar Şu mihnet gecesi uzar mı uzar Kıyamet günü mü gündüzüm benim? Tâhirü’l­Mevlevî Dostların ağlamaklı, pozlar verdi basına, Birkaç kürek toprakla, katıldılar yasına Lâkin Kur’an başlarken, duyunca Besmeleyi; Mezarlığı terketti, hepsi koşarcasına.. Cengiz Numanoğlu Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları. Orhan Veli Kanık Geçen gün sokağın ortasında dokunduğum ölümden sonra birşey farkettim. Dokunduğum ölülerin yüzünü asla unutmuyorum. Kalp masajı yaptığım o kadının yüzü hala gözümün önünde. İntörnken başında beklediğim adamın kolundaki çapa şeklindeki dövme ve dudaklarındaki morluk dün gibi… Gecenin bir yarısı Lalelide ölüm raporu düzenlediğim yaşlı adam da hafızamdaki mezarlıkta yerli yerinde duruyor. Anladım ki, insan dokunduğu ölüleri hiç unutmuyor. Ya şu önümüzdeki bilmem kaç piksellik ölüm fotoğraflarına da dokunsaydık… Ya dokunanlar… Ya sevdiğimiz birinin ölüsüne dokunmak… Zehra Betül Ömrümüzün çoğu mezarlıkta geçecek Diye şakalaşan eski Arkadaş Ne yapıyorsun sen Bandırma’da Ölsek de dinlensek biraz, bana kalırsa Ergin Günçe ‘Aşk mezarın sessizliğinde bedenin dinlenmesi, Sonsuzluk ‘un derinliklerinde ruhun huzura ermesidir.’ Halil Cibran Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun… Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun: Kâh olur, kör gibi Çarpar sıvasız bir duvara; Kâh olur, mürde şuâ’âtı düşer bir mezara;


Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar; Kâh bir ma’bed­i fersûdenin üstünden aşar; Mehmet Akif Ersoy bütün hatıralarımla şansımın son deminde beklemekteyim ve kulak veriyorum: ses yok uzun uzun bakıyorum: yaprak kımıldamıyor ve bütün safiyetin benliği olan adım mezarların tozunu bile kımıldatmıyor artık” Furûğ Ferruhzâd Sonra bir mezarlıkta Bir çukurun başında Bir kapının ağzında Herkez susar Konuşur ölüm Ve sürer hayat. Erdem Beyazit “Müftü Mezarlığı”nda kalmamıştı bir tek taş, Orayı dağıtana buğzetmişti vataş. “Namazgah” halliceydi, diretmişti zamana,,, “Seyit Gazi Hanesi”, gelmemişti amana. Celal Yalvaç Geçmiş ve geleceğim Sevgili oğullarım ve kızlarım! Ara sıra mezarımın kenarındaki gür otlağa uğrayıp Burada yatıyor deyin Kendi sıkıntısıyla gelip geçmiş bir yaşam. Taze bir rüzgâr essin… Chon Sang Beong Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır Sezai Karakoç


Mezar tümseğinin yanında duruyorum ; lâkin yine, bana, dünyanın en uzak yerinden daha uzaksın. … Yeniden sevmek istiyorum, lâkin mezarda yatan kızı unutmadım… Dağın eteğinde çiçekler açılırken tepesinde henüz kışın karları bulunur. … Bu bir tek dostum şiirdir ; o her zaman benimle beraberdi. Bütün felaketlerim arasında, sahnede ve nöbet yerinde şiir yazdım. Şiirlerimin faydası olacak mı ? onlar babalarından çok yaşıyacaklar mı? mezarımın gecesi beni koynuna aldığı zaman, üstümde, ay gibi parlıyacaklar mı? … Bir gün şarap kadehi yanından ölüm beni kovalamıya gelirse bir yudum daha içeceğim ve ey mezar, buz kucağına gülerek atılacağım. Petöfi Şandor ki dotmam, gelinciklerin sırt çevirdiği bu adam, her gün mezar taşlarına senin için ölülerden emanet şiirler biriktiriyor… İbrahim Halil Baran

Eskiden darı ya da gelincik tohumu serperlerdi mezarlara Kuş kılığında dönecek ölüleri beslemek için. Buraya bu kitabı bırakıyorum bir zamanlar yaşamış olan sana Bizi bir daha aramayasın diye. Czeslaw Milosz Eskiden darı ya da gelincik tohumu serperlerdi mezarlara Kuş kılığında dönecek ölüleri beslemek için. Buraya bu kitabı bırakıyorum bir zamanlar yaşamış olan sana Bizi bir daha aramayasın diye. Czeslaw Milosz Makber onun hâli, onun resmi, onun hayâli, onun heykeli, onun mezarıdır; onun hiçbir beğenilecek yeri kalmayan hayatıdır. Yine tekrar edeyim: Makber odur. Bunun için severim. … Makber için bir fikr­i şer’i beyan etmek lâzımsa, işte bu kitâb bir merhumenin mezarıdır. Abdülhak Hâmid Tarhan Ey şa’şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı Şarkın ezelî hâkime­i câzibedârı;


Tevfik Fikret mezar taşlarında bırakmış son türküsünü Tan Doğan yaşlandıkça alçalan, daralan, git git mezara benzeyen evlerinize. cahit koytak Çocukluğum, çocukluğum… Habersiz ölen kardeşim, Mezarı bilinmez eşim, Her bir şeyim çocukluğum. Ziya Osman Saba İşte böyle yeşil bulutlar misali senelerce, Oradan oraya elinde kaderin. Kimbilir kaç kere üstünden geçtim, Şarkılar söyledim karşısında Bir gün bana mezar olacak yerin.. Turgut Uyar Kendi mezarını kazıyor insan. Zeynep Didem Ben unuttum her şeyi. Geldiğim yeri Annemi, babamı, Mezarlığa gitmeyi. Bejan Matur bu kadar mezarın arasında ne büyür ey ölüm gel otur şuraya ve düşün İbrahim Tenekeci Şu Azrail’e kızmamalı valla emir kuludur nasılsa Bunca aşkın çıkarıp canını, gömebiliyorsak gönül mezarlığımıza Hiç aramamalı hatırlamak için ölümü mezarlıklarda Sen farklı mı düşünüyorsun bu konuda, unutma ki; Her kalp bir mezarlıktır sevip de bitiyorsa bir aşk orada… Sertaç Öner


yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın Nurullah Genç Mezar taşıma rastlayanlar okusun: Dünyadayken şiir de yazmıştır. Süreyya Berfe Sonunda çıkıp gittin. Gözlerim peşinden yeni bir mezar taşımı Okumaya gidiyor. Birileri soracak biliyorum Bu saralı günün sonunda Cesediniz hangi çiçek koksun­anı olmasını bekleyeceğim­ Bir giz gibi tükenecek kehribar avucumda Söylemeyeceğim. Metin Fındıkçı Dört asırdır inerek câmie nûr üstüne nûr Yerde bulmuş yaşayanlar da, ölenler de huzûr. Ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan, Göze çarpar ölüm âyetleri sağdan soldan, Sarmaşıklar, yazılar, taşlar ağaçlar karışık. Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor; Belli, kabrinde, O, bir nûra sarılmış yatıyor. Yahya Kemal Beyatlı senden sonra biz, mezarlıklara yüz sürdük ve ölüm, büyükannenin çarşafının altında nefes alıp veriyordu ve ölüm, öyle güçlü bir ağaçtı ki başlangıcın bu tarafındaki diriler kederli dallarına adak çaputu bağlıyorlardı onun ve sonun öbür tarafındaki ölüler fosforlu köklerini kemiriyorlardı onun ve ölüm o türbede oturmuştu ki dört yanında ansızın dört mavi lale beliriverdi


Furûğ Ferruhzâd Günler geçer ıstırap içinde, Ten mahvolur ah-u zar içinde, Mes’ut görünen azap içinde, Rahat nerede, mezar içinde… Yaman Dede Bazı ruhum kararır kefenlerden, mezardan; Yok mu,Rabb’im, ölümün bir güzel şekli, derdim. O kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman Hayalimde ölüme en güzel şekli verdim.

Faruk Nafiz Çamlıbel Mezarları hatırlatarak, küçük bir kızın yanağından öper ve Hoşça kal der. Dön annene. Bejan Matur Körpecik renklerle çalkalansın tuvalin Güler Mezar değil benimki ferahfeza seyranlık! Ahmet Günbaş Ertelenmiş bir acıyım belki bir ermeniyim Ziyaretçisi olmayan bir mezartaşı gibi Hep tenha oldum nasibimi bilirim A. Hicri İzgören Tâbût idi san o keştî­i mûm Olmazdı mezârı liyk ma’lûm Ol fülk u o nâr­ı pür felâket Hep şem’­i mezârdan ibâret Şeyh Galip Anarlar haşredek elbet şiirden zevk alan ahbâb Ölüm tarihi olmuş Nedim’i şah’ı ceys’i enbiyâ yarâb. Şair Ahmed Nedim (1881­1730), İstanbul Karacaahmet mezarlığındaki kitabesinden Ey Cythere’in, çok güzel bir semanın çocuğu Bütün bu acıları sessizce çekeceksin!


O hayasız tapınman sebebi işkencenin; Mezardan mahrum eden, günahların soluğu. Charles Baudelaire Bir kaya mezarında ağlayan adam Ölülerini suya ve göğe gömüp, Gelir acısıyla avunmaya. Bejan Matur Yıllar geçtikçe, hayatım isimlerle doluyor metruk mezarlıklar gibi Yehuda Amihay Burada düşmüş bir İsveçli yazar yatıyor.Onu sık sık unutun. (Stig Dagerman’ın mezartaşı yazısı) Ey şu mezarlar arasında oturan! Yatanları toprak ve kurt olmuş çoktan! Ey dostum şu ağladığın kimse var ya; şüphe yok, ya bir sırdaş, ya bir dost, ya bir kurt, ya da de ki en iyi insan. Lakin, yarın onu unutacaksın. Bana gelince; toprak altındayım ömrümce, söküyorum kokuşluğumun artıklarını, nice değerli istekler önemsiz oluyor hemen, fani yaşamımızın bir anında ve de aniden. Mihail Nuayme Bugün mezarını ziyaret ettim, Ey zor günlerimin eski yareni! Nikolay Alekseyeviç Neksarov Kısa görev! bekleyen mezardır; doymaz mezar! Ah! bırakın, başımı koyup dizlerinize, Tadayım, özleyerek beyaz, sıcacık yazlar, Vuran aydınlığını mevsim sonunun size! Charles Baudelaire


bende kemikleşen babamın mezarını bilmem ama bir çocuğu kemiren ya bir babadır hep ya da yokluğu. Özge Dirik Çekiç sesleri anlatıyor tabutun kasvetini; küreğin sesi de mezar yerini… Gözlerim seni görmeyecek; bekliyor seni yüreğim! Antonio Machado kurt değil, solucan değil, mezarlık faresi değil, değil de, boz renkli, aful toful ve alt dudağı yarık mavi bir tavşancığa dönüşmeyi hayal ediyor, filozofumuz. Cahit Koytak Denizin dibinde demirden mezar Onu sor Uykular buz mavi, buz ayna Salınan kıyısız bir okyanus üstümüzde Mahmut Temizyürek Göğsünüzde nilüferler ürperir elimi sürsem Elveda yuvasız anka, çiçeksiz bahçe, anısız şiir – serin göğüslü mezar – Hangi hırkayı bürünsek ısınmaz gözlerimiz Gündüzler mi kısaldı, evimize gidelim, Hüseyin Cahit Kerse Ben zamanı gördüm, İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu, Bir mezar böyle kazılırdı ancak, Ahmet Hamdi Tanpınar Başka bir göz yaşını dudaklarınla silsen Ürpererek:Bu,derim,mezardan bir nefestir!


Buna kıskançlık deme,bence değil yalnız sen, Seni gören göz bile ne kadar mukaddestir! Faruk Nafiz Çamlıbel Orada dağlar birer mezarlık Şükrü Erbaş Yaşamak diye gittim kaç kez unuttum zamanı Önümde bir tabut ardımda bir mezarlık. Şükrü Erbaş Ben kendime bir karanfil mezarı satın aldım Beni oraya gömecekler Ruhi Bey cenazeme gelecek Edip Cansever Ağaçların arasında, kilise avlusunda Mezbaha memuru gibi durmuştu ölüm Ve bakmıştı solgun donuk yüzüme Ölçmek için mezarım, büyüklüğüm. Boris Pasternak Toz haline gelmiş mezar tadı bu Aragon Yalnız bırakıp da İkinci kez öldürmeyin beni Mezarıma sadece menekşe dikin O toprağa alışkın Bense acemi. Sezer Özşen Örtmeyin mezarımı Yıldızları seyretmeye Doyamadım ömrümce Ertan Adalı Kaderin elinde boynum kıldan ince Tüysüz kuşa dönerim ecel gelince Yine de toprağımdan desti yapın siz Dirilirim içine şarap dökülünce


Ömer Hayyam Ölünce yaşamalıyım Defne yapraklarında Sakın ola ki silahlarda değil. Aziz Nesin Vasiyetlerden, mezarlardan iğrenirim; Ummam tek göz yaşı bile bu dünyadan ben, Baudelaire Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için, Gelmesin reddeylerim billahi öz kardaşımı Gözlerini ebna­yi ademden ol rütbe yıldı kim, İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı! Şair Eşref seni her gördüğümde ellerinde çiçek demetleri avuçlarının içi yosunlu imge yuvası ama koparılmış çiçekler mezarlıktır toprak cesetlerin içine gömülür aşkın ve kavganın yasası yoktur çünkü bir de dili Bayram Balcı Seni bilmeden önce de, sende bir kadife misâli Çözülüp silinen sesleri duyup sevdim: Karanlıkta mezarlar dikilirdi karşıma Ve ötede, bir boşluktaki ellerin beyazlık hali … İnnokenti Annenski VAR­YOK “Var”ın altında yokluk, yokun altında varlık; Başını kaldırda bak, boşluk bile mezarlık.. Necip Fazıl GEÇER AKÇA Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir! Mezarda geçer akça neyse, onu biriktir!


Necip Fazıl Orada, arzuyla tükenmiş Gençler, Ve solgun Meryem, kardan kefeniyle, Doğrulup mezardan, can atıyorlar Gitmek istediğin yere gitmeye. William Blake ölüm bir ustadır Almanya’dan gelen gözleri mavi bir kurşunla geliyor sana tam göğsünden vurarak bir adam oturuyor evde senin altın saçların Margarete köpeklerini salıyor üstümüze havada bir mezar armağan ediyor Paul Celan Yalnızlık dediğin hayatta başlar; Kabir boyunca devam etmek için. Cahit Sıtkı Tarancı Kurtların böceklerin kabirde Son kırıntıları sindirip son Vıdı vıdıları deşifre Etmesinden ­Ve yaşanmış, paylaşılmış Ya da gizlenmiş her şeyin Ama her şeyin bilinmesinden Sonra bile Kemiklerimizde, Kemiklerimizin ununda Duymaya devam edeceğimiz sesler… Cahit Koytak Hayat yeni başlıyor, diye düşündü birden; ne senden eser kaldı ne yattığın kabirden. Cengiz Numanoğlu içindeki ölüden çok dışındaki taş örtüsüne önem verilen kabir sefaleti Sezai Karakoç yaşlandıkça neden yalvaran kabirler gibi bakardı babalar.


neden! diye düşünürken medet oldum ona. Kemal Varol ey servilerin kara gölgelerinde birer yer edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu; “Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları. Tevfik Fikret Kısa tuttuğumuz tek ziyaret kabir ziyareti. … Kabirdekileri de ölmüşler sanırdım. Ta ki Babamın; ‘esselamü aleyke ya ehl­i kabir’ diye hasbihâl ettiğini görene kadar. Ölmezlermiş. … Gündüzler burada kabir karanlığına eş, Fethullah Gülen Ay kesik ve ben yiğit bir kabir eriticisi Geceleri dolan üstün ve tembel bardak Cami dolaylarında sur kapılarında Toprak kaçkını ölülerin toplayan ölülerini Sezai Karakoç Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm Seni arıyorum. Seni, Seni, Seni Cahit Sıtkı Tarancı bir kuşun mezarının üstünde, otların hızıyla biterler. Paul Celan


bir mezara gömülsün kahramanların hepsi, senin uğrunda can verenlerin hepsi, ey özgürlük, ey dünyanın özgürlüğü! Sándor Petofi Anlat durmadan anlat oğlum Gençliğin Yarısı akan yarısı mezara konan kanın Cahit Zarifoğlu Sylvia Plath’ı arıyorum, mezarında buluyorum konyağını yudumlarken Bana daha bir incelmiş, ne bileyim daha bir güzelleşmiş gibi geliyor Ahmet Erhan cenaze şiirimi bir şair kılmalı ve mezar taşıma: “bunca bedene hafız hayat, demek beni de unuttun” yazılmalı Yako Asdeso Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa Adnan Yücel ­cır cır cırlayan cırcırlar arasından, cırlar, cırcırlar. ­Hizada hepsi— Düzgün sıralarda şehit kabirleri. ­Akşam mezarda— Ayak izleri,basılmış Toprak üstünde. ­Dolunay, gelir parlak sonuna.


Ogiwara Seisensui Yeşilli mavili bir cami, Altı yassılmış bir minare, İki ya da üç mezar, Ermiş bir şairin anıları, Timurla soyunun adları. Octavio Paz İşte ben o şehri yaşadım yıllarca İstanbulda parça parça Çeşmelerinde ayı yaşadım Servilerinde ayla birlik bölündüm Ayla birlik yaralandım İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla Soludum bölük bölük ahiretin Keskin çizgili özgürlüğünü Sezai Karakoç Suskun ve gururlu bir acı içinde ayrıldılar, Bazen ve ancak düşte gördüler yitik sevgiliyi. Öldüler sonunda, mezar ötesinde buluştular… Fakat orada da tanımadılar birbirlerini. Mihail Lermontov hatırlıyorum bir ikindi toplanıp aile mezarlığında susuyorduk ki İbrahim Halil Baran * nedir mutluluk? dilin kıyısındaki bir mezarlıkta mezar taşı. Adonis «İhtiyarım, hazan yaprağı gibi kuru; Karım yok, yalnızım, bir ayağım çukurda; Belim bükülmüş, Tanrım, mezarıma doğru, Nasıl eğilirse suya, susuz bir boğa.» Victor Hugo Dağlar arasındaki bu kokmuş çukurda Solgun ayışığında, otlar türkü yakıyor


Çökmüş mezarlar üzre, kilise avlusunda Bomboş bir kilise, yelin cirit attığı, Cam çerçeve yok, kapı gıcırdar durur, Kuru kemikler incitmez ki kimseyi. T.S.Eliot Ve tanrı beni duyuyorsa Daracık bir mezar istiyorum ondan Konakların büyüklüğünü Uğultusunu unutturan. Bejan Matur sarılayım diye sana geldim oysa gördüm yapraksız bir dalsın umudumun gözünde sen ölümün gülümsemesisin ah ne denli tatlıdır mezarının başında senin, ey gereksinimli aşk dans etmek ah ne tatlıdır ey yakan ölümcül öpüş, senden vazgeçmek Furuğ Ferruhzad Bir ömür oturulabilirdi Öne düşmüş bir başla Soğuk bir mezarın ayakucunda Meçhul bir Tanrı görülebilirdi Furuğ Ferruhzad Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere. Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğun Oğlu bir şiir okusa Karacaoğlan’dan Orhan Veli’den Yunus’tan, Yunus’tan… Sait Faik Abasıyanık


Hiç anıt yok Babi Yar’da. Tek mezar taşı o dik yamaç. Korkuyorum. Yahudiler kadar yaşlıyım şimdi. Yevgeni Yevtuşenko İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.), Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı. Mezarlara yüzünü çevirerek:”Esselâmu aleyküm (selâm üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiziniz. Biz de arkadan geleceğiz.” buyurdular.” Hz. Muhammed S.A.V. Kaç mevsim kırlara çıkıp çiçekler topladık mezarlar için Belki ürküttük tarla kuşlarını belki kurdu kuşu ürküttük ama aşkı ürkütmedik hiç Hâlâ koynumda resmin Ahmet Telli Neden konar başına Talih kuşu değil de martı kuşları Neden aklında hep Mezarlıkların mermer taşları Necati Ünsal Böyle dedi kaya mezarını temizleyen Rüstem Usta. Taş da çürür. Ali Cengizkan baş başa vermiş iki mezar Şeref Bilsel Gözlerinden ısıtan bakışlar saçmasa da yüzünde gülümseyen bir yaprak açmasa da “güzel değil” denemez o yapraksız bahçeye. O bize şöylesine bir öykü anlatıyor: Üstten bakan meyveler, bir zamanlar her şeye şimdi toprak altında, mezarlarda yatıyor.


. Mehdi Akhavan Sales Yahudi mezarlığına gömmek ile tehdit ederdi annem bizi taşırsak eve sokak küfürlerini. Özge Dirik Götüreceğim mutluluk gibi ta mezara Balahan mayısını, dalgalarını Hazar’ın. Sergey Yesenin Mezarda kan terliyor babamın iskeleti; Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? Necip Fazıl Biri çıkmış gibi boş bir mezardan Ortalıkta ölüm sessizliği var Bana ne geldiyse geldi yukardan Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar Biri çıkmış gibi boş bir mezardan Sezai Karakoç Toprağın seviyesine ineceğim Anlamalı beni mezarım da Bir uyağa takıldım, düşmeye razıyım Artık beni anla. Didem Madak VI. bilmeni istedim istedim ki beni bilmeni aklımı sustuğum o günden beri avucumda gezdirdiğim bir mezarla sözü eksik bir kalemden kendimi dilemekteyim bu benim kaderim değil kabulümdür kendini bana süren merheme çareyim Veysi Erdoğan Ve nasıl güvenebilir şimdi bu yürek ­Bu asıl sözleri değiştirilmiş, ­Bu bozulmuş mezar yazıtı


­Bu tasa kesmiş saygınlığına Kendisinin? Furuğ Ferruhzad görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür ­tahrip gücü yüksek­ saatli bir bombadır patlar an gelir Attila ölür Attila İlhan Öğrenelim şu duayı Yol boyunca Beşikten başlayıp Mezarlara kadar Önce besmele En güzel kelime Allahım Yol boyunca Bırakma elimi Düşerim sonra Cahit Zarifoğlu Bir değişime gibidir azrail – Mezarla uğraşmaz toprağı insan kazar O yere o ölü insan kalabalığında ansızın bir boşluk açılmıştır alın kımıldasın kâlb kıvransın Gölden ansızın bir tabutluk su alınmış gibi Bütün köy kımıldayacaktır / göl gibi Azrail devinimle çevirir bir gölü Bir insan kası – kadını kavrayan elleri mezar kazar toprak karşı komaz aralanır İnsan mezar kazar arada bar bar bağırarak – Ey süleyman oğlu nalbant izzet – nice rençberlik ettin Güneşin alnında bakır gibi göverdin Toprak kaz arada bir ölü görünürlerde mi bak


Cahit Zarifoğlu Baki o enisi dilden eyvah Beyrutta bir mezar kaldı Abdülhak Hamit Tarhan Yaşıyor sade maişetlerin en sâfında; Rûh esen kuytu mezarlıkların etrafında. Yahya Kemal Beyatlı Böyle miydi o vakitler burası Mezarların, fidanların önünde Beşiktaş’ın fakir fukarası Hava alır, eğlenir dinlenirdi. Gece yarısına doğru Barbaros meydanı halkı, Evlerine dağılırdı Erkekli kadınlı. Behçet Necatigil Boğaziçi bir akımdır Bir akan sudur Nice dergahlar Dinler gibi nabzını Yeni doğan çocukların Yamaçlarda mezarlıklar Sever gibi bazıları Açık havada gömülmeyi Cahit Zarifoğlu Boğaziçi,daha sağken gömülmek için dönüşmüş beton mezarlara; Bir hippi kız,bir deccal,şimdi Bebek koylarında ilham,arsız,farfara. Ahmet Muhip Dranas Hatırla, soğuk toprak altında Kırık kalbim sonsuza dek uyurken; Hatırla, yalnız çiçek mezarımda Böyle usul usul açıyorken, Seni bir daha görmeyeceğim, ama ölümsüz ruhum Sadık kızkardeş gibi dönüp gelecek sana.


Alfred De Musset Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların. Pablo Neruda Vardım düşüncelerin güzüne demek, Suyun yer yer mezarlar gibi oyduğu Sele gitmiş toprakta düzlemem gerek Kürekler, tırmıklarla her bir oyuğu. Charles Baudelaire Ölüm bir kuş kaldırıyor mezarlıktan Ak kanatları, hayat yok oluyor Çıkıp geliyorsun Kor gibisin, bir kar gibisin Soruyorsun: Zarifoğlu bana dargın mısın Yoksa uyardılar mı seni sevdamızdan ‘Yaşamak’ bir perde gibi kalkıyor aramızdan Cahit Zarifoğlu Toprakları çıkarttırdın Boşalttın bir şehrin mezarlığını Rutubet/ Kemik/ Ten/ Birleşti kiralık mezarlığında Üstüne geldi altı şehrin Göç etti insanlar “Lizi olmasın! Lizi olmasın!” feryatlarıyla Görev diye bana Boş duran mezarlara Bebekleri defnetmek kaldı M. Hanifi İspirli Büyük bir acıdan sonra, vakur bir sessizlik gelir Sinirler mezar taşları gibi törensel bir hal alır, Katı yüreğin sorar, acı çeken o mu diye, Dünden beri mi yüzyıllardan beri mi yoksa? Emily Dickinson Zâhire bakanlar belki yanılır; Kisbinden sorulup kişi tanılır.


Feylesof Rıza’yım adım anılır, Dünyada malım yok..Mezar taşım var! Rıza Tevfik Bölükbaşı Mezardan çıkacağı yerde İçine giriyor Lazar Elveda elveda şarkılı türkülü oyun Ey benim yıllarım ey genç kızlar Guillaume Apollinaire sana büyük şehirlerden bahsedeceğim. en büyük camiler orada kurulur, en küçük mezarlar orada kazılır en kara yazılar orda dizilir. yüksek minarelerde sela verilir, civar hanelerde zina edilir. büyük şehirlerde yalan söylenir, halbuki küçük köylerin mezarlığı bile yoktur. Bedri Rahmi Eyüboğlu Bin yıl daha kalacakmıyız Bu dağınık yatakta? Bazen giyinip Bazen soyunarak Cinselliğin ebedi zindanında uyuyakalmak Hoşumuza mı gitmeye başladı ne? Babilli bir kralın mezarındaki Nakışlara mı dönüştük yoksa Alışmaya mı başladık Bu her yere yayılmış kokuya Ben ona alıştım Onun bana alıştığı gibi Nizar Kabbani her kent kendine mezar her insan kendine gömülen bir diri Zeki Bulduk Bir ağaç bir mezartaşını yutuyordu çarşıkapıda Erdem Beyazit


Sanatkâr, gaibi açan çilingir, Ölüm panzehiri, esrarlı gömeç. Mezar başlarında Münkir ve Nekir, Dipsizlikten inci devşiren yüzgeç. Necip Fazıl bir aralasalar ruhumu görecekler toplu mezarları çok miktarda acı gömdüm içime yıllanmış kalıntılar bir yığın ölü dokunuş aldanış, vazgeçiş Dilek Akın Ölüler önleyiniz Elleri yok Mezarlar söyleyiniz Dilleri yok. Behçet Necatigil Kimse anlamıyor mezarım hazır yıllardır Önder Yılmaz nasıl duruyorum mezar mezar hatıralarımla yüklü Alper Gencer Hatırla ki, sen de unutuşun kara gecesine yuvarlanacaksın. Bir adın kalacak geriye. Bir mezar taşın hatırlayacak belki Seni. Belki o da unutacak. Mevlânâ Celâleddîn yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka İsmet Özel Eskiden darı ya da gelincik tohumu serperlerdi mezarlara Kuş kılığında dönecek ölüleri beslemek için. Buraya bu kitabı bırakıyorum bir zamanlar yaşamış olan sana Bizi bir daha aramayasın diye. Czeslaw Milosz


Ömrüm tükeniyor hızla ; Her geçen saat , daha da yaklaştırıyor Beni mezarıma. Christian Fürchtegott Gellert bir caminin odacıklarında çürüyebilir mezar duaları okuyan bir ihtiyar gibi bir sıfır gibi, eksilmede, arttırmada, çarpımda yahut hep aynı sonuca varabilir Furuğ Ferruhzad Neresi olacak mezarımın yeri? —Eteğimin dibinde. Diye söylendi Güneş. Lorca Bir mezar kazıyoruz gökyüzüne rahatça yatmak için A. Frederique En derinlerimizde yatanların mezar taşları yoktur bunu yaz ve unutma Akide Ufuk Türkelli Ey kalp! gece olsun, vehmi ve cinneti emziren ­Avcundadır çocuğun ve delinin, Allahın eli­ layemut gece ­Gezginin saatidir ki titreyen kandilin nurunda arar kendi yazısız taşını her mezarlıkta Ahmet Oktay Her kapı eşiğinde çocuk mezarı diye takıldığınız 45 numara ayakkabılarımla içinde etleri çürüyen bir çocuk cesedi taşıdığımı nasıl da bildiniz Sunay Akın


ki görenler mezarı sansınlar bir çocuğun Sunay Akın bizim olmayan bir toprakta ölmek, bizim olmayanların ağladıklarını işitmek, ve bizimkinden başka bir bayrağı görmek, bizim olmayan bir tahtayı kaplamak, bizim olmayan bir tabutla örtmek, ve bizim olmayan çiçeklerle ve haçlarla, bizim olmayan bir mezarda uyumak, bizim olmayan kemiklere karışmak, sonunda vatansız bir adam olmak, isimsiz bir adam, insansız bir adam… Miguel Angel Asturias vursalardı beni de, senin gibi, Hrant Dink, bu yaşlı şakağımdan, benim de, o güvey uykusunun tadından, o gençlik, güzellik uykusunun tadından adını, kimliğini unutan cesedimi bir ‘karambol’ eseri Balıklı Mezarlığı’na defnetsinler isterdim; üstümü de, meselâ, lavtacı Nazaret’in, Hamparsum’un, Nikolaki Ağa’nın iyi cins bir vatan toprağı gibi demli ve bir rast semai gibi ağır, kederli ‘Ermeni’ toprağıyla örtsünler! evet, evet örtsünler, ne fark eder? Cahit Koytak ben okumuştum on beşinde donmuş bir mezar taşında “Dünya bir gölgelik her gelen baktı geçti” cânım efendim düşümde yüzün yüzüme aktı geçti Mehmet Can Doğan Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin Erdem Beyazit sabahın seherinde puslu bir dağ başında bir dostun mezarı hazırlanırken! Hıdır Toraman


O taş senin bu taş benim Mezarlık topraklarına yüz sürecek feryat atacaktım Aşkını işte böyle algılıyorum Cahit Zarifoğlu insanlar evlerine evlerden mezarlara çekildi ­tekmelenen bir iskemle Hayriye Ünal Mezarlıklarda ölebilirim Ki onlar akarlar külden nehirler gibi Sular ve gömütlerle Geceleri suya batmış çanlar arasında Nehirler kışlalar gibi doludur Hasta askerlerle ölüme doğru akan nehirler Mermer sayılar, çürük taçlar ve cenaze yağlarıyla Pablo Neruda Bir güzel düş gibi bir hayal gibi sen de git can kuşum, de var sen de git dost mezarı içim bulunmaz dibi düşersem aklına el aç niyaz et belki bir su yürür…içim çöl gibi… Mustafa İslamoğlu Bir solukluk üfleyiş yeter deli olmama, üfleme öyle üst üste beni, ziyan olurum. Ağlamaktan buz tutmuş gözlerime bakma sakın gözlerini kapatıp. Senin gözlerin ölüm ah, senin gözlerin diriliş, senin gözlerin bir devriliş mezarlığı be neyzen! Nail Varal yaşlandıkça alçalan, daralan, git git mezara benzeyen evlerinize. Cahit Koytak


mezar yüzüm gövdeme sızı taşıymış Seyyidhan Kömürcü Sonunda götürse götürse, çiçek götürür kendi mezarına Gibi deli, gibi meczup, gibi seyda Ahmet Erhan Beni yanlış ağacın altına gömdüler bir hayvan mezarlığında çürüyorum Ayşe Sevim Şehirlerin uğultusuna kulak verin! Şehirlerin, ormanların, mezarların uğultusuna… Cahit Koytak Mezarımdan çıkmak için yer kabuğunu soymaya niyetleniyorum tırnaklarımla, gök gürlüyor aniden, bir hassiktir çekiyorum sessizce,derinden çaktırmıyorum,korkuyorum! Ne kadar da cahilim! Şimdi anlıyorum vitamini kabuğundaymış oysa dünyanın. Oğuz Bal Vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı… Bunca sözü nereden buluyorsunuz? Ne kadar çok şey istiyorsunuz, Ne kadar çok şey biliyorsunuz, Mezar taşlarından çok, efendiler, Kitabelerden çok. Cahit Koytak hüznü kuşlara dağıttı unutmasınlar diye onu acıyı gömdü toprağa gayrı açar mezarlık çiçekleri Arkadaş Z. Özger Bana yoktur lüzumu gülşeninin, Şeb­i tarîk ü rûz­ı rûşeninin Ne gulâmının ne de zenninin Hepsinin tâ mezarını sikeyim !


Neyzen Tevfik alacahöyük a mezarında yatan seslen bana Kaan İnce Mezar gibidir avlulu evler. Bejan Matur Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan ev.. Nazım Hikmet Ben mezarsız yaşamayı diliyorum, Ceyhun Atuf Kansu Dönmüştü bir mezara evin gerçek her yeri, Tevfik Fikret Mezarı oradadır şimdi Edgar Allan Poe Birini sevdiğinde önce mezarını sonra kalbini açacaksın. Hem mezarcı ol, hem aşık! Hem toprak atmayı bileceksin, hem de gömüyü kaldırmayı! Esra Elönü Dünya mezar taşın olacak; Atilla Jozsef ölüler de yoksulluğun payandasıymış gibi eğik yatar mezarda yokuş aşağı Nilay Özer Mezarımda uyuyorum avuç avuç ihanet atıyorsun üzerime bekliyorum o an gelsin ve herşey değişsin diye


kolların beni sarsın ve herşey bir oyun işte Bağışla sevgilim bağışla Neşe Yaşın Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Necip Fazıl Kısakürek Kimi alnından yaralı Kimi göğsünden Dönüyorlar Mezarlarına Bakû’den Sergey Yesenin (Konaksa yandı çoktan Tertemiz bir asfalt ezip geçti onu İyi biliyorum tertemiz bir asfalt Ezip geçti onu Kırmızı bir konak mezarı gölgesi bırakarak.) Edip Cansever Ölürsün… Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayâle işaret diye Toprağında bir taş olur, beklerim… Necip Fazıl bir mezara gömülen hatıralar treni saklıyor seni beni bir mahşer toprağında güneş gibi kendime katamayınca seni Sıtkı Caney Şimdi birileri; ellerinde kazmalar, kürekler, son doğumumdan önceki mezarımı kazıyor. İçinden çıkmıyorum. Serkan Sanç Ben unuttum her şeyi. Geldiğim yeri


Annemi, babamı, Mezarlığa gitmeyi. Orada yapayalnız kaldı meşe Ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan meşe. Bejan Matur Yazdırmalısın mezar taşına: Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın. Aslında hiç olmadım ben bu oyunda. Ömrüm beni yok saysın… Yılmaz Odabaşı Güzelim can çıkıp gidince bedenimizde Birkaç kerpiç olacak mezarımızı örten; Gün gelecek, mezar yapmak için başkasına Kerpiç dökecekler kalacak toprakla bizden. Ömer Hayyam Ay yırttı kara giysilerini; Kalk, tam zamanıdır, doldur şarap kaseni. Keyfine bak, çünkü bu ay, sonsuz yıllarca, Mezarda upuzun yatar görecek seni. Ömer Hayyam Mezarlarımıza Eğiliyor parça parça alnı gecenin, Pelitlerin altında sallanıyoruz gümüş bir kayıkta. Georg Trakl Yalnız mezarın hiçbir şeyi olmayacak bana öğretecek Bertolt Brecht Mezarımın baş taşına Baykuş konar öter bir gün Karacoğlan Anacığım! Yılları senin yaşamının benziyor birbirine mezar taşları gibi


Agostinho Neto Bir çift acılı gölgeyiz; O eski güzelliğin uyuduğu Tanrısal mezarın mermeri üstünde Vyaçeşlav Ivanov Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz kuldan, Ölülerin mezar taşı makbuldür Aşık Hüdai Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar Seher vakti yağdığında yağmurlar? Victor Hugo Çıkıp gidemedim bütün yaşam boyu, yayıldım tüm dünyaya ama sığdım üç karışlık yere Kostas Varnalis Yarın erkenden kırlar ağardığı zaman Gideceğim…biliyorum beni bekliyorsun bak. Geçip gideceğim dağlardan ormanlardan, Daha fazla kalmayacağım senden uzak. … Bir çiçekli funda koyacağım mezarına. Victor Hugo Gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun Bu koku dünyayı tutacak nerdeyse Gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün Herkes, hep bir ağızdan: gül! Ve her şeyin üstüne bir gül işlenecek Saçların, alınların, göğüslerin üstüne Yüreklerin üstüne Bembeyaz kemiklerin Mezarsız ölülerin üstüne Kurumuş gözyaşlarının Titreyen kirpiklerin üstüne Kenetlenmiş çenelerin Ağarmış dudakların Unutulmuş çığlıkların üstüne Kederlerin, yasların, sevinçlerin üstüne Ve her şeyin üstüne bir gül işlenecek.


Edip Cansever Kim bilir belki günün birinde, Tüm sayfaları hızla geçerken, Takılıp kalacaksınız bu dizelere, Mırıldanarak: haklıymış, gerçekten; Belki o sevinçsiz şiir uzun süre Durduracak üstünde bakışlarınızı, Bir mezar taşının yol üstünde Durdurması gibi bir yabancıyı! … Lermontov Cemaat yürüyordu kaplumbağa gibi, Mezarlığa doğru yüzyıldan, Sarısabırların yanından, acelesiz. Ayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın, Davul vurmaya, ay tutulmuş, Tarladaki yarılmış toprağı görmeye, Susuzluğun kirli rengini, ayıbını, Dağa taşa vurmuş açlığı. Dayanan dayanır, yağsız bulgular ve ahlat, Gençleri alır ölüm ilk ağızda, Sabah yıldızının uğrağı. Böğürtlensiz mezarlığa vardığımızda, Bir melek lale sümbül dikiyordu, Lalelerden birini aldı adam, Girdi kızının mezarına, Sarıldı, öptü, bıraktı laleyi sonra, Kefenin üstüne, uykusuz. Yedi çocuğu gömülüymüş, söylediler, Melih Cevdet Anday Sevgilim, eğer bir gün Durur bakarsan mezarıma, Ve taşın etrafında taptaze Çiçekler dalgalanırsa, Bil ki, çiçeklerin her zaman yaptığı gibi Dalgalanmıyor çiçekler, Ya da ilkbahar onlara emir verdi de Taşa boyun eğiyorlar sanma! Onlar yüreğimdeki Söylenmemiş şarkılardır; Ölümün susmaya zorladığı Aşk sözcüklerimdir.


Hovhannes Toumanjan Yaşadığını kimse bilmedi,öldüğünü de bilmeyecek Yitip gitti Lucy’cik işte Yalnız mı yalnız şimdi mezarında Bir de yalnızlığı bir bana sorun! William Wordsworth mezartaşı yontan bir adamın gözleri miras pay edilirken uykusu gelen bir çocuk gibi bomboş bakar dünyaya. İbrahim Tenekeci Ne çok sevinirim bilseniz bir yılan mezarıma girer de göğüs kafesimin kemikleri içinde kış uykusuna yatarsa Sunay Akın Ölümle randevumu hatırlayıp yeniden Mezarıma yürürken Unutuyorum sensizliğe alıştığımı İçimin kan rengi okyanusunda Zıpkın yemiş balık gibi yüreğim. Nurullah Genç sahi, siz niye gelmiştiniz sil baştan başlamaya ne hacet, belli ki gücünüz yok söylenmemiş bütün sözler bilir son yollarını siz yolcu edemezsiniz bırakın bir sözü öldürmeyi, bir cümlenin altını dahi çizemezsiniz siz bakamazsınız da ölülere hem, küçücük gözleriniz o yüzden diyeceğim, dönün şimdi, sizi hiç görmedim farz edin bu sus çıkmazı’nın başından az ileride, sağdaki ilk köşeye bir ayna koydum vazgeçenler için sonra dilerseniz sizinle bu sözler mezarından uzakta en iyisinden bir şarkı içeriz İrem Nas


Gel gör ki mezar taşları gibi yalnız Ali Haydar Timisi O bazen Vücudunun kederli bağlantısını Durgun sularda Boş mezarlarla, unutuyor Ve aptalca zannediyor ki Yaşama hakkı var, Onu bağışlayın Bir resmin sıradan öfkesini Kışkırtmanın uzak arzusu Kâğıdının gözlerinde eriyor Onu bağışlayın Baştan başa tabutunda Ayın kırmızı hâlesi geziniyor Furuğ Ferruhzad Bir sonsuz yalnızlık içinde Üşür ölülerimiz mezarlarında Sevgiyle anılmamaktan. Şükrü Erbaş Gitmek..Kendi suçunun bekçiliğini yapmaktır mezar taşlarında. Ali İhsan Atiş Bir mezarlıktan geçerken sordum ölülere: ­Affedersiniz. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? ­“Gelecek”leri düşünerek. Süreyya Berfe Kendi mezarında bir banyo yapmak gerek arada, ve o kapanmış topraktan, aşağıdan bakmak şu gurura. Pablo Neruda Üzerimde mezar ürpertisi kıpırdıyor, Yeni bir okşayış gibi benimsiyorum. Sergey Yesenin


ben kin tutmayı aşktan daha yüce bilirim.. aşk acısı silinir , kin mezara kadar ! Küçük İskender Canım benim. Mezardan fırlamam için sesini duymam kafi. Ölüm, yaşamak istememek. Cemil Meriç Bir yerde ( “ Bir süre için” diyerek ) dinelen kişi için en büyük tehlike o yere yakınlık duyması; o yeri, bütün yollarının sonu, bütün yönlerinin ereği sanması; yerleşebileceği bir yer saymasıdır – en büyük tehlike huzurlu yerlerdir – mezardır orası. Oruç Aruoba nereden geliyorum ben? ben nereden geliyorum? kokusuna bulanmış olarak gecenin henüz çok taze mezar toprağı o iki taze elin mezar toprağı Furuğ Ferruhzad Sıcak bir mezar gerek benim için uyumaya. Furuğ Ferruhzad O yüzden mezarlar hep tek kişiliktir… Kadir Bal sen öldün biliyorum seni ankara`da bir mezarlığa gömdüler ben son üç yıldır bunu biliyorum türkiye cumhuriyeti ölüm tutanakları son üç yıldır bunu biliyor ama kalbim öldüğünü bilmiyor, elan kalbim seni simsiyah özlüyor… Jan Ender Can


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.