Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Kurbağalıdere Görüşü

Page 1

Kurbağalıdere, 1900'lü yıllarda özellikle Kuşdili Çayırı ile bir mesire ve eğlence alanı iken, zamanla çarpık yapılaşma ve altyapı eksikliği nedeniyle etkili yağışlarda taşkınlarla, yaydığı kötü kokularla anılmaya başlandı.Uzunluğu 68 km'yi bulan Kadıköy'ün en uzun deresi olan Kurbağalıdere Fikirtepe, Kızıltoprak, Feneryolu ve Bahariye'yi geçerek denize dökülmektedir. Yağmur yağdığında birçok ilçenin yağmur suyunun birleşim yeri olan Kurbağalıdere 1994 yılından beri aşamalı olarak DSİ ve İBB tarafından ıslah edilmektedir. 1994-2004 yılları arası 10.030 metresi, 2004-2009 yılları arası 5.830 metresi, 2010 yılında Yeni Salı Pazarı-Göztepe arasındaki 1.200 metrelik kısımda ıslah çalışması yapılmaya başlandı.En son Yeni Salı Pazarı ile denize döküldüğü yere kadar 3.000 metrelik kısım için genişletme ve ıslah çalışmalarına başlandı.Islah çalışmaları kapsamında 32.000 metre atıksu kolektörü , 7 adet su alma yapısı inşaa edildi.

Yeni Salı Pazarı ile Kurbağalıdere'nin denize döküldüğü yer arasında yapılan çalışmada sonlanma noktasından işe başlayıp kaynağa doğru ilerlemek yerine, suyun akış yönünün tersinden , işleyen hatları iptal edip, projenin başlangıç noktasından dere ağzına doğru ilerleyen bir uygulama yöntemi seçilmiştir.Atıksuyun dereye verilmesini önlemek amacıyla daha

önce

derenin

her

iki

yakasına

yapılan

kolektörlerden

Hasanpaşa'dakilerin

bazıları,Fikirtepe Bölgesindeki kolektörlerin tümü kırılmış ve daha önce Moda Kolektörüne verilen atıksu dereye verilmeye başlandı. Bu yapılan çalışmayla Kurbağalıdere bir açık kanalizasyona dönüşmüştür.


Atıksuların dereye verilmesi sonucu artan kolibasili oranı Kadıköy halkını dizanteri, karaciğer,solunum yolu rahatsızlıkları,menenjit ve birçok hastalık tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Ayrıca yayılan koku ve kötü görüntü çevrede yaşanılmaz hale getirmiştir.

Bu olay sonrası Kurbağalıdere’den alınan numunede elde edilen analiz sonuçları, Kurbağalıdere’de akmakta olan suyun atıksu olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Bakteri miktarının en kötü kalitede yüzeysel sular 4. Sınıf sular için belirlenen limit değerin 40 katı fazla olması; çözünmüş oksijen değerinin 1 mg/l altında olması ve amonyak değerinin 46 mg/L olması bu numunenin atıksu numunesi olduğunu göstermektedir. Atıksu Arıtma Tesisleri Teknik Usuller Tebliği ile tanımlanan ham atıksu değerlerine göre amonyum iyonu atıksuda 12-45 mg/L’dir. Kurbağalı Dere’de akan suyun amonyak değeri bu aralık ile örtüşmektedir. 1.Sınıf yüzeysel su kütlesinde 8 mg/L, 4. Sınıf yüzeysel sular için ise 3 mg/L altında olması beklenen çözünmüş oksijen değerinin Kurbağalı Dere için 1 mg/L’nin altında olması; çözünmüş oksijenin mikrobiyal aktiviteler ile tüketildiğini bu aktivitelerin ise atıksuda gerçekleşebileceğini göstermektedir.


Kurbağalıdere ile taşınan atıksuyun denize döküldüğü noktada Moda Sahilinde deniz suyunda E. Coli değerleri incelenmiştir. Analiz sonuçları Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği ile belirlenen limit değerler ile karşılaştırılmış; Kurbağalı Dere ile birleştiği noktada zorunlu değerden 380 kat fazla; Moda sahilinden alınan numunede ise tavsiye edilen değerin 8 katı fazla olduğu görülmüştür. Moda sahilinde yüksek miktarda E. Coli bulunması yüzme ve rekreasyon amacıyla kullanılan suların sağlaması gereken kalite kriterlerinin sağlanmadığını göstermektedir.

Tüm bunların dışında, sistem açısından bazı sıkıntılar vardır. Sahilde Kadıköy Atıksu “Ön Arıtma” tesisi olarak tanımlanan tesis ön arıtma fonksiyonlarını taşımayan bir terfi tesisidir. Bu tesise ön arıtma kimliğini kazandıracak üniteler proje aşamasında planlanmış olmak ile birlikte halen kurulmamıştır. Şu hali ile bu tesisler için ayrılan yeri İSPARK kullanmakta ve bundan tahmin edildiği üzere ciddi rant sağlamaktadır. Rant, yine kamu menfaatinin önüne geçmiştir. Ön arıtma tesisi olarak tanımlanan Kadıköy Tesisi’nde bir diğer sorun ikinci deşarj hattının yapılmamış olmasıdır. Projesinde paralel iki deşarj hattı olmasına rağmen bu hatlardan sadece bir tanesi yapılmıştır. Bu durum tesis kapasitesini nicel olarak doğrudan etkilemekte ve özellikle yağışlı zamanlarda bu kapasite eksikliği nedeni ile Atıksular tesise alınmadan Moda sahilinden doğrudan denize by-pass edilmesine yol açmaktadır. Kadıköy Atıksu Ön Arıtma (!) Tesisi tanımı gibi, deşarjları Marmara’ya bağlı olan Büyükçekmece, Küçük Çekmece, Yenikapı ve deşarjları boğaza bağlı olan Baltalimanı, Küçüksu, Paşabahçe, Üsküdar gibi tesisler de ön artma fonksiyonuna sahip tesisler olmayıp, birer terfi merkezleridir. Deşarjları boğaza yapılan tesislerin tasarım prensibi boğaz dip akıntısı yardımı ile atık suların Karadeniz’e iletilmesine dayanmaktadır. Bu planın başarısının


ve güvenilirliğinin ölçülemez olması ve uzun kıyılarımızın olduğu Karadeniz’in bir Atıksu deşarj havzası olarak kullanılması ayrı bir felakettir. Daha önemlisi Marmara gibi kapalı bir denize yapılan atıksu deşarjlarıdır. Yukarıda saydığımız bu tesisler için Büyükçekmece’de arıtma proseslerinin yapımı devam etmekte, benzer şekilde de Yeni kapı için planlanmaktadır. Bunlara karşın Adalar’da bulunan 9 adet terfi merkezi halen atıksularını Marmara denizine deşarj etmektedirler. Tüm bu “ön artıma” olarak tanımlanmış olsalar da aslında sadece birer terfi merkezi olan bu tesisler ve Adalar bölgesindeki deşarjlar düşünüldüğünde İstanbul’un atıksularının %60 ının arıtılmadan deşarj edildiğini söylemek mümkündür. Derelerin ıslah edilmemesi, özellikle yağışlı zamanlarda sel, su baskını gibi felaketlerin yanı sıra tesislerin kapasitesinin üzerine çıkan su yüklerini doğurmaktadır. Bu durum, zorunlu bypass lar ile doğrudan atıksu deşarjlarına ve bizlerin parası ile kurulmuş, işletme ve bakım giderleri yine bizlerin parası ile karşılanan bu tesislerde aşırı yükler nedeni ile arızalara ve ömür kısalmalarına yol açmaktadır. Buna benzer bir konu ise, genel geçer olan bir kuralın İSKİ tarafından yok sayılmasıdır; “Kirleten öder” Atıksular, insanların yaşam ve/veya endüstriyel faaliyetleri sonucu oluşur. Atıksular da kabaca evsel ve endüstriyel olarak iki ayrı sınıfta değerlendirilir. Evsel suların karakteristikleri hemen hemen sabittir ve değişmez. Oysa endüstriyel Atıksular içerikleri ve miktarları bakımından çok farklılıklar gösterirler ve genelde evsel sulardan daha komplike yapıya sahip olup arıtılma yöntemleri farklı ve daha pahalıdır. Bu amaçla yerel yönetimler gerek kanalizasyon şebekelerini gerek ise yükümlülükleri gereği evsel atık suların arıtılmasına yönelik arıtma tesislerini korumak için genelde adı “kanalizasyona deşarj standartları” olarak belirtilen bir dizi standartlar belirlerler. Bu standartları da yönetmelikler ile korumaya alırlar. Amaç, evsel kaynaklı olmayan suların (endüstriyel) ancak içerik anlamında evsel nitelikli düzeye getirildikten sonra kamuya ait kanalizasyon şebekelerine ve arıtma tesislerine verilebilirliğini garanti altına almaktır. Fakat bilinen bir gerçek vardır ki, özellikle Tuzla bölgesinde İSKİ varolan bu yönetmeliğini uygulamamaktadır. Böylece, endüstriyel faaliyetler sonucu kamu tesislerinde doğan bakımonarım giderlerindeki artışlar “KİRLETENLER” tarafından değil, su faturalarının içinde halk tarafından karşılanmaktadır.


ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.