Hayvanlara Adil Davranma Kılavuzu

Page 1

HAYVANLARA ADİL DAVRANMA KILAVUZU Abolisyonist Vegan Hareket, 2014 abolisyonistveganhareket.org fb.com/AbolisyonistVegan | twitter.com/VeganAbolisyon


Hayvanlar öldürülüyor. Hayvanlar kullanılıyor. Çünkü hayvanlara özgür bir yaşam sürdürme konusundaki eşitlerimiz olarak bakmıyoruz. Onları mülk ediniyoruz. Köleleştiriyoruz. Bir başkasının mülkü ve kölesi olmama hakkını tanırken tür ayrımı yapıyoruz. Bu ayrımın normal/doğal/gerekli olduğunu söyleyen bir öğretinin içine doğuyor, ailemizden, öğretmenlerimizden, arkadaşlarımızdan, doktorlarımızdan, kurumlarımızdan ve yasalarımızdan her gün hayvan kullanmak üzere onay ve destek alıyoruz. Öyle olmadığı binlerce yıllık tecrübeyle sabitken, hayvan kullanmamak üzerine kurulu bir yaşamın bizi öldüreceğinden, sağlıksızlaştıracağından, yalnızlaştıracağından korkuyoruz. Bu önkabullerin, bu korkuların nelere yol açtığının farkında mıyız?

Hayvanlara Ne Yapıyoruz? Dünya üzerinde saniyede binlerce hayvanın yaşam hakkı, mezbahalarda, mandıralarda, tavuk ve balık çiftliklerinde, arıcılık tesislerinde, deri ve kürk imalathanelerinde ve diğer büyük ve küçük çaplı hayvansal ürün tesislerinde işkenceler içinde ellerinden alınıyor. Deney laboratuvarlarında akıl almaz işkenceler gördükten sonra ölmemişlerse masalarda ölüme terkediliyorlar. Doğalarından koparılıp sirklerde köleleştiriliyor, dayak yiyor, hayatlarının sonuna dek eğlence adı altında sömürülüyorlar. Yüzyıllar boyunca adapte oldukları coğrafyalardan, ailelerinden, sürülerinden koparılıp hayvanat bahçelerinde kafesler ardında tutsak ve acı dolu hayatlar sürdürüyorlar. Spor adı altında, öldürme ve şiddete duyulan arzu sebebiyle avlanıyorlar. Bu hayvanların tümü bizler gibi ölümü ve insan da dahil tüm hayvanların hayatta kalmaya yönelik bir savunma mekanizması olan acıyı hissedebiliyorlar. Öyleyse bunlar neden oluyor?

Hayvan eti yiyoruz. Biz hayvan eti yediğimiz için her yaştan birçok hayvan mezbahalarda, tavuk çiftliklerinde ve balık çiftliklerinde acılar içinde can veriyor. İnekler, kuzular ve yavrularının hormonlarla kısaltılmış hayatları kasapların ellerinde başları bedenlerinden ayrılmak suretiyle bitiriliyor. Yaşama hakları ellerinden alınmış

1


olan hayvanların bedenleri parçalara ayrılarak kimliksizleştirilip önümüze yiyecek olarak getiriliyor. Tavuklar ve yavruları ayaklarından zincirlerle asılarak boyun kesme makinelerinden geçiriliyor, kanları akarken henüz bilinçlerini kaybetmemiş olan tavuklar kaynar sularda canlı canlı haşlanıp tüyleri yolunuyor. Marketlerden paketlerdeki çırılçıplak soyulmuş bedenlerini yiyecek olarak satın alıyoruz, bize nasıl bir haksızlığa uğradığını anlatacak olan gözlerini barındıran kafası muhtemelen bir çöp poşetinde, dehşet içindeki son ifadesi asılı kalmış binlerce gözle birlikte. Balıklar ya damaklarına geçirilen kancalarla, ya da ağların içinde boğularak öldürülüyor. Etlerini yediğimiz diğer hayvanların aksine, öldürülen balıkların yaşadığı dehşeti gözlerinden okuyabiliyoruz, cinayet kurbanı insanların açık gözlerindeki ifadenin aynısı.

Hayvan sütü ve süt ürünleri tüketiyoruz. Anne sütünden kesildikten sonra bir başka hayvanın sütünü tüketmeye devam eden tek hayvan türü var, o da insan. Üstelik bir başka hayvanın yavrusunun sütünü de çalmış oluyor ve bunu yaparken hem sütünü aldığı hayvanı hem de onun yavrusunu köleleştiriyor, sömürüyor ve öldürüyor. Her hayvan gibi inekler de hayatlarını geçirdikleri daracık ahırlarda sürekli ve bol süt elde edilmek üzere sürekli doğurtuluyor. Son derece duygusal hayvanlar olan inekler hamile bırakılmak adına tecavüz askısı adı verilen askılara asılıp insan eli ya da türünün bir erkeği tarafından tecavüze uğruyor. Doğurduklarında yavruları ilk birkaç saat içinde ineğin acı dolu haykırışları arasında kendisinden ayrılıyor ve inek kanıyla karıştırılan bir sıvıyla besleniyor. Yavru dişiyse, aşırı süt vermekten ömrü dörtte birine inen ve sütü bittiğinde öldürülüp yenmek üzere mezbahaya yollanan annesiyle aynı kaderi paylaşıyor. Erkekse, pembe dana eti olmak üzere demiri eksik gıdalarla beslenip birkaç aylık hasta bir hayat sürerek mezbahalarda katlediliyor.

2


Yumurta yiyoruz. Yumurta tavuğa aittir, insana değil. İçerdiği kalsiyum, tavuğun kendi bedeninin, kendi kemiklerinin kalsiyumudur. Döllenmiş yumurtalarının üzerine kuluçkaya yatar, döllenmemiş olanları da yiyerek vücuduna gereken kalsiyumu sağlar. Tavukları kendi doğal döngülerinin bir parçası olan yumurtalarını onlardan çalmak üzere köleleştirerek hem hayatlarına haksız müdahalede bulunuruz, hem de vücut dengelerini bozup daha erken ölmelerine sebep oluruz. Marketlerden aldığımız yumurtaların geldiği yumurta endüstrisinde tavuklar endüstriyel kuluçka makinelerinde doğarlar. Civciv erkekse ya dev bir öğütme makinesine canlı canlı atılır, ya gazlanır, ya da açlık ve susuzluktan ölmek üzere çöp tenekelerine atılır. Dişi civcivler diğerleriyle birlikte kasalara istiflenirler. Stresten birbirlerini ya da kendilerini gagalamamaları için sakatlama makinelerinde gagaları kesilir. Yeterince büyüdüklerinde atalarının yumurtladığının on katı yumurtlatılmak üzere alındıkları bölmelerde kalsiyum eksikliğinden kemikleri kırılır, acılar içinde bir yaşam sürdürürler. Daha dünya üzerindeki birinci yılları bitmeden, katledilip yiyecek biçimine getirilmek üzere kesime yollanırlar.

Bal yiyoruz. Arılar sinir sistemleri olan, hissedebilir, acı çekebilir canlılardır. Dışarıdan müdahale gördüğünde zarar gören doğal ve sosyal bir döngüleri vardır. Arılar kışın aç kalmamak için çiçeklerden nektar toplarlar ve bu nektarları bütün kış bozulmayan bir besine, bala çevirirler. Bal arılar için çok besleyicidir ve kışı geçirmelerini sağlar. Arıcılık tesislerinde insanlar arıların yaptıkları balı birçok arının da ölmesine sebep olarak alır, yerine şekerli su verirler. Şekerli su arılar için yetersiz bir besindir, arıların erken ölümüne sebep olur. Bunun yanında, kraliçe arı değiştiğinde eski arılar içgüdüsel olarak kovanı terketmesin diye kraliçe arının kanatları kesilir.

3


Deri giyiyoruz. Deri, hissedebilir bir hayvanın tenidir. Bize değil o hayvana aittir. Bir başka hayvanın tenini kullanmak, bir cinayete, bir istismara, bir hırsızlığa ortak olmaktır. Hayvanlar derileri yüzülene kadar daracık kafeslerde tutsak olarak bekletilirler. Dehşet içinde sıralarını beklerler. Vücudumuzun herhangi bir yerinde küçücük bir parça deri kalktığında yaşadığımız acıyı hatırlayalım. Deri elde etmek için hayvanların tenleri canlı canlı, çığlık çığlığa, bedenlerinden ayrılır. Derisi yüzülen bir canlının yaşaması söz konusu değildir. Hayvan cehennem azabı içinde can çekişerek ölür.

Yün giyiyoruz. Koyunların yünleri normal şartlarda kendilerini ısıtacak kadar uzar. Doğal olan da budur, hiçbir canlı insana hizmet etmek için doğmaz, insana hizmet etmeye doğru evrimleşmez. Satın aldığımız birçok yün endüstriyeldir. Doğumdan birkaç hafta sonra kuzuların kulakları delinir, kuyrukları kesilir ve erkek kuzular uyuşturma olmaksızın hadım edilirler. Koyun kırkmacıları saat başına değil yün hacmine göre para aldıkları için hızla ve koyuna verdikleri zararı düşünmeksizin kırkarlar; işlemden sonra koyun kanlar içinde kalır. Her yıl yüzlerce koyun, daha iki aylık olmadan açlık ya da korunmasızlıktan, yetişkin koyunlar ise hastalık ve barınmasızlıktan ölür. Hayatta kalanlar sıkıntılı yolculuklardan sonra mezbahalarda katledilirler.

Kürk giyiyoruz. Kürk, hissedebilir bir hayvanın tenidir. Kürkü için köleleştirilip dayanılmaz işkencelerle öldürülen hayvanların insanları sıcak tutmak için acılar içinde can vermelerini normal görmek bencilliktir, cinayettir, cinayet ortaklığıdır. Kürklerini çalmak için öldürülen hayvanlar kapanla yakalanırlar ve kafeslere kapatılırlar ya da kafeslerde doğup büyürler. Yakalanma esnasında kapanın dişleri etlerine geçer, bazen de kemikleri kırılır. Daracık kafeslerde kendi dışkıları içinde yaşamak doğalarına son derece aykırı olduğu için strese giren 4


hayvanlar davranış bozuklukları göstermeye başlarlar. Kendilerini sakatlama ve yamyamlık bu bozuklukların arasındadır. Hapis hayatı süren bu hayvanlar, kürk üreticisinin nasıl bir kürk istediğine bağlı olarak çeşitli yöntemlerle katledilirler. Gaz vererek ciğerlerini yakma, boyunlarını kırma, anal yoldan elektrik verme ve zehir enjekte etme gibi yöntemler, en yaygın olanlarıdır.

İpek giyiyoruz. Sinir sistemine ve acı çekme yetisine sahip bir başka hayvan olan ipek böceği, yetişkin bir güvenin larvasıdır. Güve tek seferde 300-400 yumurta bırakır. Larva 10 gün içinde yumurtadan çıktıktan sonra kendisine bir koza örüp onun içinde güveye dönüşür. Yetişkin güve kozadan çıkınca bütün kozayı yer. İpek kozası insan giyeceği değil, böcek yiyeceğidir. İpek kozasını güveden çalabilmek için yetişkin güvelerin kozadan çıkmasını engellemek gerekir. Bu sebeple, yumurtlatmak üzere bırakılan birkaçı hariç diğerleri henüz kozanın içinden çıkamadan kozalar kaynar suya atılır, buhar tutulur ya da fırına verilir. Güveler kendi kozalarının içinde yanarak ölürler. Tek bir ipek fular için yüzlerce hissedebilir canlı acılar içinde katledilir.

Hayvanlar üzerinde deney yapıyoruz. Kozmetik ve bilim gibi sonuçları ve ürünleri deneme süreçlerine dayalı alanlar, bu deneylerde şiddetsiz ve daha faydalı alternatiflerine yönelmeksizin hayvanları kullanıyorlar. Deney hayvanları kafeslere kapatılıp köleleştiriliyor, psikolojileriyle oynanıyor, yoğun acı veren cilt rahatsızlıklarına maruz bırakılıyor, dahası, bilinçleri ve hissedebilirlikleri yerindeyken bedenleri kesiliyor, beyinlerine, kalplerine elektrik veriliyor, kasları, damarları, sinirleri parçalanıyor. Hayvan ölene kadar defalarca kullanılıyor, kullanılamaz hale geldiğinde daha ölmemişse masada ölüme terk ediliyor. Bu akıl almaz işkencelere maruz bırakmak üzere kozmetik ve bilim sektörleri için hayvan yetiştiren muazzam bir deney endüstrisi var. 5


Hayvanlar üzerinde denenen her ürünü kullandığımızda bu deneylere çanak tutuyor, yaşamaya, sömürülmemeye ve köleleştirilmemeye dair bu ağır hak ihlâlinin bir parçası, devam etmesinin vesilesi olma konumumuzu muhafaza ediyoruz.

Hayvanları eğlence için sömürüyoruz. Hayvanları sadece “ihtiyacımız olmadığı halde ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz için” kullanmıyoruz, onları eğlence için köleleştirmek ve kullanmaktan da çekinmiyoruz. Hayvanlı sirkler, hayvanat bahçeleri, köpek dövüşleri, horoz dövüşleri, boğa güreşleri gibi birçok alanda hayvanlar doğal hayatlarından çekilip alınıyor, birer maskot ya da piyon olarak kullanılıyor, kullanılamayacak hale geldiklerinde henüz ölmemişlerse ya kendilerini mülk edinenler tarafından katlediliyor, ya da ölüme terkediliyorlar. Tüm bunlara ek olarak, yaşamlarıyla ölümleri arasında hiçbir fark gözetilmeksizin birilerinin hedef tahtası oluyor, başkalarının ölümünden spor ve eğlence çıkarabilenler tarafından avlanıyorlar.

Hayvan satın alıyoruz. Hayvan satan dükkânlardan hayvan satın almak, hayvanların birer mülk olduğunu, diğer tüm mülklerimiz gibi onlara dilediğimizi yapma hakkımız olduğunu gösterir. Hayvan ticareti, köle ticaretidir. Hayvan dükkânlarında gördüğümüz sevimli hayvanlar ise, ya yaşadıkları coğrafyalardan koparılıp getirilmiş, ya da köle olmak üzere üretilmiştir. Bir dükkanın içindeki daracık kafeslerde isyan etmeden sakin sakin durabilmelerinin muhtemel sebebi de sıklıkla çeşitli kimyasallarla uyuşturulmalarıdır. Biz satın aldıkça yeni hayvanlar köleleştirilir. Bunun yanında, sokaklardaki ve barınaklardaki birçok hayvan bizim desteğimizi beklemektedir. Kaynaklarımızı, ilgimizi ve sevgimizi bu hayvanlara yönlendirmek etik bir tercih olacaktır. Hayvanları sahiplenemeyiz, onlar da bizim gibi birer kişidir ve kimse kimseye sahip olamaz. Bunun yerine evimizde ya da sokakta onların bakımını üstleniriz. 6


Ekosisteme Ne Yapıyoruz? Endüstrileşmiş dünyada hayvan sömürüsünün en acil çevresel sonucu fabrika çiftliklerinin yarattığı kirlilik. Bu fabrikalar tarafından üretilen dağlarca kimyasal ve hastalık dolu çöp toprağa ve su yollarına karışıyor, havayı kirletiyor ve çevreyi zehirliyor. • Birleşmiş Milletler hayvancılık sektörünü “En ciddi çevre sorunlarının zirvedeki iki üç destekçisinden biri” ilan etti. “Etki öyle büyük ki acil olarak tanımlanması gerekir” diye uyardılar. • Hayvan çiftçiliği neredeyse dünyanın en büyük su kirliliği kaynağı. Kirliliğin temel kaynakları antibiyotik ve hormonlar, tabakhane kimyasalları, hayvan atıkları, aşınan otlakların çökeltileri, gübreler ve yem bitkileri için kullanılan böcek ilaçları. • Amazon’da eskiden orman olan alanın yüzde yetmişi hayvan besleme otlağı. • Besi hayvanları temelli çiftçilik, erozyon ve çökeltinin yüzde 55’inin sebebi. Ayrıca, kullanılan tüm böcek ilaçlarının yüzde 37’si ve tüm antibiyotiklerin yüzde 50’si hayvan endüstrisi tarafından kullanılıyor. • Yeryüzünde şu an hayvancılık için kullanılan yüzey alanının yüzde otuzu eskiden vahşi yaşam habitatıydı. • Dünyada yakalanan balıkların altmış ila yetmişi besi hayvanlarını beslemeye gidiyor. • Fabrika çiftliği antibiyotik kullanımı kamu sağlığı giderlerine her yıl yaklaşık 1.5 milyar dolar ekliyor. • Bir kişinin bir yıllık beslenmesine yetecek kadar et ve diğer hayvansal ürünlerin üretimi için 900 kilo tahıl kullanılıyor. • Sığırların ve dışkılarının ürettiği metan gazının küresel ısınmaya etkisi 33 milyon otomobilinkine eşit. • Besi hayvanlarının ürettiği sera gazları atmosferdeki tüm metan gazının yüzde 37’sini, azot oksitin yüzde 65’ini ve amonyağın yüzde 64’ünü oluşturuyor. 7


İnsanlara Ne Yapıyoruz? Hayvan yemek için insanları aç bırakıyoruz. 1 kilo hayvan eti için 13 kilo bitki kullanılır. Kaynaklar doğru yönlendirildiğinde bunun anlamı, hayvan yemeyi bırakan birinin 12 kişiyi doyuracağıdır. Üstelik Birleşmiş Milletler raporuna göre dünya ekilebilir arazilerinin %38’i hayvancılık için kullanılmaktadır. Dolayısıyla, hayvancılık sona erdiğinde dünyada açlık problemi de ciddi oranda çözülebilir hale gelecektir.

Hayvan yemek için insanları susuz bırakıyoruz. Aynı BM raporuna göre, dünyadaki içilebilir suyun %70’ini hayvancılık endüstrisi kullanmaktadır. Dünyanın bir yerinde bir kısım insan hayvan yediği için diğer bir yerinde bir kısım insan susuzluktan ölmektedir.

Hayvan yemek için insanları sağlıklarından ediyoruz. Fabrika çiftlikleri yakınlarda yaşayan insanları hasta ediyor. Fabrika çiftliklerinin sıvı atıkları solunum yolu problemleri, şiddetli baş ağrıları ve sindirim bozuklukları gibi hastalıklarla dolu. Fabrika çiftliği atıkları ayrıca ani düşükler, doğum kusurları, bebek ölümleri ve hastalık salgınlarıyla da bağlantılı.

Kendimize Ne Yapıyoruz? Hayvan sömürüsünün kendi bedenimiz üzerinde de çok ciddi etkileri var. Doktorlarımız bilmiyor, söylemiyor, eğitim aldıkları tıp fakültelerini, yazılan kitapları finanse eden hayvan endüstrisinin ta kendisi. Kolesterol, kendi vücudumuzun ürettiği küçük bir miktar dışında, tamamen hayvanlardan aldığımız bir damar yağı. Arttıkça damarları tıkıyor ve kalp krizine yol açıyor. Bunun yanında, kadınlarda meme kanserini, erkeklerde ise 8


prostat kanserini hayvansal beslenmeyle ilişkilendiren çalışmalar gittikçe artmakta. Süt ürünleri ise kemik erimesi, diyabet, anemi ve kataraktla birlikte anılıyor. Kemikleri koruduğu sanılan süt proteininin vücuda asitli geldiğini ve vücudun bu asidi nötrleştirmek için kemikteki kalsiyumu kullandığını gösteren çalışmalar var. Hayvan kullanmamak bedenimize ve vicdanımıza iyi gelir. Mümkündür. Sağlıklıdır. Kolaydır.

Bunları Yapmak Neden Yanlış? Bir çocuğun bir kediyi zevk için tekmelediğini gördüğümüzde ne hissederiz? Ya da boğa güreşlerinde boğaların insanların zevki için acılar içinde öldürülmesini izlediğimizde? Bu hayvanlara gereksiz yere çektirilen acıyı ve yaşamlarının sonlandırılmasını yanlış bulur ve muhtemelen engellemek için fırsat buldukça harekete geçeriz. Hayvanların zevk için öldürülmeleri bize yanlış geldiğine göre, yapımında hayvanların kaynak olarak kullanıldığı hiçbir ürünü kullanmadan sağlıklı bir hayat sürdürmemiz mümkün olduğu halde bunu yapmamamız, dolayısıyla da gereksiz yere hayvanları köle ve kaynak olarak kullanmamız yanlış değil mi? Öyleyse biz bu yanlışı neden yapıyoruz? Bizlere yıllarca ailemiz, öğretmenlerimiz ve doktorlarımız tarafından normal, doğal ve gerekli olarak tanıtılan hayvan mülkiyeti ve sömürüsü, aslında bu niteliklerin hiçbirini taşımıyor, fakat ailemizin, öğretmenlerimizin ve doktorlarımızın eğitim birikimine onyıllardır hayvan endüstrisi el koymuş durumda. Hayvan endüstrisini yaratan ise, hayvanları yüzyıllardır mal statüsünde gören ve %99.99 oranında gereksiz yere kullanan bizleriz. Tam da bu sebeple, hayvanlar için, ekosistem için, diğer insanlar için ve kendimiz için daha adil bir dünya inşa etmek bizim elimizde.

Hayvanları kim sömürüyor? Hayvan sömürüsünün neden kaynaklandığı sorusunun cevabını bulmak önemli. Çünkü yukarıda saydığımız hayvanlara uygulanan sömürüyü ortadan 9


kaldırmak için bu sömürünün kaynağını, bu sömürüye yol açan unsuru bulmalı ve onu değiştirmeliyiz.

Şirketler mi? Pek çok kişi ve kurum hayvanların sömürülmesinin sebebinin büyük şirketler olduğunu öne sürer. Büyük veya küçük, şirketlerin hayvan sömürüsünden çeşitli şekillerde kâr ettikleri doğrudur. Kapitalist sistem içerisinde bir şirketin amacı kâr etmek ve bu kârı arttırmaktır. Ancak hayvansal ürünler sattıkları zaman diğer herhangi bir üründen daha fazla kâr ettiklerini söylemek doğru olmaz. Bir şirketin gözünde hayvansal ürün, herhangi başka bir üründen farklı değildir, bu konuya maddi çıkarlar haricinde özel bir ilgi göstermezler. Şirketler hayvansal ürünler elde etmek için hayvanları sömürmeyi akıllıca bulurlar çünkü böyle ürünleri satabilecekleri iştahlarını kabartan bir pazar vardır. Toplumun çoğunluğu, gerek beslenme, gerek giyim, gerek eğlence için hayvansal ürünlere ya da hayvanlar üzerinde denenmiş çeşitli ürünlere para harcamaya hazırdır. Şirketler elbette satmakta oldukları hayvansal ürünleri daha çekici kılmak için reklamlar yaparlar, üretim sürecini daha masum göstermeye çalışırlar. Ne var ki, bunu satmakta oldukları her şey için yaparlar. Bizimse, bu reklamlara inanmamak gibi bir etik yükümlülüğümüz vardır. Sözgelimi, Irak işgalini desteklemenizi savunmak için George Bush’un size yalan söylediğini ve bu yüzden işgali desteklediğinizi iddia edemezsiniz. Bunu iddia etmeniz üzerinizdeki etik sorumluluğu kaldırmaz.

Endüstri mi? Pek çok kişi ve kuruluş, endüstriyel hayvancılığa karşı çıkmanın iyi bir fikir olduğunu ve bu sebeple endüstriyel olmayan hayvancılığı savunmak gerektiğini öne sürer. Endüstriyel hayvancılığın hayvan kullanımını nicel olarak arttırdığı, yaygınlaştırdığı ve korkunç boyutlara taşıdığı doğrudur. Ancak sorun endüstriyel üretimden ibaret değildir. 10


Endüstri öncesi hayvancılıkta, hayvanlar yine birer mal ve kaynak olarak görülüyordu. Hayvanların birer mal ve kaynak oldukları fikri günümüzdeki endüstriye yol açan temel fikirdir. Dahası, endüstri öncesi hayvancılığın erdemlerini sıralayanların asıl hedefi, hayvan refahı reformlarını savunarak ‘’mutlu sömürü’’, “iyi dizayn edilmiş mezbahalar” ya da ‘’insancıl kesim’’ gibi korkunç fikirleri kabul edilebilir göstermektir.

Kapitalizm mi? Hayvan sömürüsü sadece kapitalizmle ilgili bir sorun da değildir. Hayvan sömürüsü tarih boyunca kapitalizm öncesi toplumlarda da mevcuttu. Boyutlarının ve biçimlerinin farklı olmasına dayanarak hayvan sömürüsünün kapitalizmle başladığını iddia edemeyiz. Talep ortadan kalkmadığı müddetçe, kapitalizm sonrası sosyalist veya anarşist bir toplumda da bu talebi karşılayacak çeşitli mekanizmaların oluşması kaçınılmazdır. Bir tarafta sebebi şirketlerin kâr hırsı olarak görürsek, diğer tarafta da sebep halka hizmet olacaktır. Herhangi bir toplumsal devrimin ya da reformun insanların hayvansal ürün talebini bir gecede ortadan kaldıracağı fikrini savunmaksa hiçbir veriye dayanmayan bir kehanet olacaktır.

İşçiler mi? Hayvan sömürüsünün faili deri fabrikalarında, mezbahalarda, fast food restoranlarında çalışan işçiler midir? Ne yazık ki bunun böyle olduğunu düşünen pek çok kişi var. Oysa, bu fabrikalar ve kurumlarda çalışan kişiler bir sömürünün faili olmaktan çok ağır bir şekilde sömürülmekteler. Çoğu mezbaha çalışanı toplumun sosyal olarak en zayıf kesiminden seçiliyor, çok düşük ücretlerle ve güvencesiz biçimde çalıştırılıyor ve kısa süre sonra dahil olduğu şiddetten ötürü psikolojik sorunlar yaşıyor. Sorumluyu orada aramak tamamen mantık dışı.

11


Öyleyse kim? Hayvan sömürüsünün sorumlusu, toplumdaki çoğunluğun hayvansal ürün talebidir. Hayvansal ürünlere olan talep bu derece yüksek olduğu müddetçe, bu talebi karşılamaya talip olacak şirketler, insanlar ve devletler daima olacaktır. Hayvanlar neden sömürülüyor? Hayvanlar sömürülüyor çünkü hayvansal ürünlere talep var. Çünkü eğer hayvansal ürünler tüketiyorsanız, maddi ve düşünsel olarak hayvan sömürüsünü destekliyorsunuz. Bir hayvansal ürün aldığınızda veya tükettiğinizde, hayvanların birer mal olduğu, hayvanların yaşamlarının sizin menfaatleriniz ve keyfinizin yanında hiçe sayılabileceği fikrini bir kez daha üretiyorsunuz.

Hayvanların sömürülmesini nasıl durduracağız? Milyarca hayvanın ölümüne ve acı çekmesine yol açan, iklimi ve gezegeni yıkıma uğratan, insanları aç ve susuz bırakan bir sömürü var ve biz bundan sorumluyuz. Ne yapacağız, bunu durdurmanın yolu var mı? Varsa bu yol nedir?

İmza kampanyaları mı? Kimi kişi ve kuruluşlar, şirketlerin politikalarını değiştirmek için imza kampanyaları, eylemlilikler ve benzeri etkinlikler düzenler. Bu, sorunun kaynağını yanlış yerde görüyor olmaktan kaynaklanır. Şirketlere imza göndererek bütün elde edebileceğimiz, mezbahalarda birkaç ufak tefek değişiklik gerçekleştirmek olur. Pek çok büyük şirket, hayvan refahı standartlarının çok daha verimli, maliyeti düşük ve hızlı bir üretim sağladığının farkına varıyor. Türkiye gibi ülkelerde hayvan refahı standartlarına uymak, Avrupa ülkelerine hayvansal ürün ihraç edebilmek anlamına geliyor. Yani bu değişiklikler bizim imzamız olsa da olmasa da geçecek olan değişiklikler. Ama firmalar hayvanlara daha duyarlı oldukları için değil, eski tip mezbahalar daha az kârlı olduğu için.

12


Doğrudan eylemler mi? Kimi kişi ve kuruluşlar, hayvanların öldürüldüğü ya da sütlerinin ve yumurtalarının çalındığı yerleri hedef almamız ve buralara yönelik doğrudan eylemler yapmamız gerektiğini öne sürüyorlar. 10 mezbahayı yakabilirsiniz, ancak toplum aynı miktarda hayvansal et talep ettiği müddetçe 11. mezbaha ve diğerleri daha hızlı üretim yapacak veya diğer illerden takviyeler yapılacak talebi karşılamak için aynı miktarda hayvan öldürülecektir. Bir yerlerde daha fazla inek tecavüz edilerek hamile bırakılacak ve eksiklikleri yerine koymak için daha fazla buzağı doğurtulacaktır vs. Talep ortadan kaldırılmadığı müddetçe bu tarz eylemler -evet kurtarılan her bir hayvan içkin değere sahip olduğu için değerlidirancak herhangi bir kalıcı değişikliğe yol açmaz ve yerine konan hayvanın içkin değerini gözardı eder.

Tek konulu kampanyalar mı? Kimi zamansa sömürünün belli bir biçimine odaklanıp onu protesto etmenin işe yarayabileceğini öne sürenler olur. Oysa en başta saydığımız sömürü biçimlerinin herhangi birisinin diğerinden daha az acil ya da daha fazla kabul edilebilir olduğunu söylemek mümkün değil. Sadece kürke karşı bir kampanya yapabiliriz ama kürke karşı çıkarken, mezbahalarda bedeninden gıda yapmak için öldürülen hayvanları gözardı etmiş olmaz mıyız? Böylece hayvanlar arasında bir ayrım da biz yapmış olmaz mıyız?

Adım adım değişiklikler mi? Sömürünün çok büyük ve tek seferde karşı konulamaz olduğunu düşünenler küçük adımlar, hayvan sömürüsünde gerçekleştirilecek reformlar için mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyor. Daha düzenli ve temiz mezbahalar, daha az acı veren öldürme biçimleri, daha geniş kafesler vs. gibi. Ancak bu tarz reformların bizi hayvan sömürüsünün tamamen ortadan kaldırılmasına götürdüğünü iddia etmek mantık dışı. 13


Herhangi bir reform gerçekleştiğinde dahi hayvanlar hala birer mal ve kaynak olarak görülmeye devam ediliyor. Bu reformlar, hayvanların menfaatleri için değil, daha verimli bir fabrika bandı isteyen şirket patronlarının ve içlerini rahatlatmak isteyen insanların menfaati için gerçekleştiriliyor.

Peki ne yapacağız? Sömürünün sorumlusunun hayvansal ürünler talep eden toplumun çoğunluğu olduğunu söylemiştik. Bunu değiştirmediğimiz müddetçe sömürü devam edecek. Talebi ortadan kaldırmak zorundayız. Buna da kendimizden başlamalıyız. Hiçbir hayvansal ürün tüketmeyen, yani hayvansal et, hayvansal süt, yumurta, bal, yün, deri, kürk, ipek kullanmayan, hayvanların kullanıldığı sirklere, hayvanat bahçelerine, yunus parklarına vs. gitmeyen, hayvan deneyi yapan ve bu deneylere destek veren şirketleri boykot eden kişilere vegan deniyor. Sorumlunun hayvansal ürünlere olan talep olduğunun farkına vardığımızda, bu talebi oluşturanlardan birinin de kendimiz olduğunu anlarız. Bir yandan bu talebi yaratarak sömürüye yol açıp bir yandan da bu talebe karşı mücadele edemeyiz. Değişim kendimizden, kendi mutfağımızdan, kendi gardrobumuzdan başlar.

Nasıl yapacağız? Karar verdiğiniz andan itibaren hayatınızdan hayvan kullanımını çıkarabilirsiniz. Yapmanız gereken ilk şey, internetteki milyonlarca sebze yemeği tarifi arasından dilediklerinizi seçmek, alacağınız giysilerin etiketlerini okumak ve market alışverişlerinizde ürünlerin içeriklerini incelemek. Yaklaşık birkaç hafta sık kullanacağınız ürünleri belirlemekle ve vegan pratikler hakkında okuma yapmakla geçecek, bu süreç sonrasında hayvan sömürüsüne dayanan rutinlerinizi değiştirmiş olacaksınız. 14


Bunu bir günde gerçekleştiremiyor musunuz ya da gerçekleştiremeyeceğinize mi inanıyorsunuz? Öğün öğün bitkisel beslenin. Her gün 1 öğününüz tamamen bitkisel olsun. Bunu başardığınızda iki öğün, bunu da başardığınızda 3 öğün. Sonra ara atıştırmalıklar ve tüm beslenme. Vegan beslenme, sanılanın aksine, lezzetli, sağlıklı, ucuz ve kolaydır. Bu süreçte alışkanlıklarınızı değiştirmekte olduğunuzu unutmayın. Bu ilk başta zor gelebilir ama yeni alışkanlıklar kazanacaksınız ve kısa bir süre sonra zorluk ortadan kalkacak. Bu süreçte vegan giyim, kozmetik ve temizlik malzemelerini elde edebileceğiniz en yakın dükkanları keşfedin, kullanmaya başlayın. Bir vegan örgütlenmenin toplantılarına gidin, veganlarla tanışın, bilgi alışverişinde bulunun. Yaşadığınız şehirde yok mu? İnternetteki gruplara katılın. Hayvan hakları üzerine önereceğimiz kitapları ve internet sitemizdeki yazıları okuyun, mümkünse yeni edindiğiniz vegan arkadaşlarınızdan tavsiyeler alın. En fazla birkaç hafta içinde vegan olursunuz. Vegan olmak, temeldir, gereklidir ve kolaydır.

Yetişkinler için bebek adımları? Vegan olmak için bir geçiş aşaması olarak vejetaryen olmak hiç iyi bir fikir değil. Vejetaryen beslenmeye başladığınızda, hayvansal eti diyetinizden çıkarsanız da, onun yerini daha fazla hayvansal ürünle ve hayvansal ürün içeren yiyeceklerle doldurur ve böyle bir alışkanlık edinirsiniz. Bu alışkanlığı yeniden değiştirmek zor olacaktır. Hayvan sömürüsünü hayatınızdan bütünüyle çıkarmaya karar vermediğiniz müddetçe sistem önünüze yeni hayvan sömürüsü yolları çıkaracak, hayvan sömürüsünü hayatınızdan çıkarma kararını vermenizi geciktirecektir. Vejetaryenlik, veganlığa geçmenizi kolaylaştıracak bir adımdan çok, vegan 15


olmanızı geciktirecek ve hatta güçleştirecek bir kimlik ve hatalı bir iç rahatlığı sağlayabilir. Etsiz Pazartesi benzeri kampanyalara katılmak da sizi veganlığa doğru götürmeyecektir. Bu kampanyalar, hayvansal et ile diğer hayvansal ürünler arasında etik açıdan bir fark olduğu yanılgısına dayanır ve tıpkı vejetaryenlikte olduğu gibi sonradan değiştirmekte zorlanacağınız yeni alışkanlıklar edinmenize sebep olur. Alışkanlıklarınızı değiştirirken, yerlerine daha sonradan yeniden değiştireceğiniz bir takım alışkanlıklar koymak hiçbir zaman iyi bir fikir değildir. Yetişkinlere bebek adımları önerenlere kulak asmayın, söz konusu bebek adımları hayvan sömürüsünün ortadan kaldırılması yönünde atılmıyor.

Başka ne yapabiliriz? Değişim kendi mutfağımızda ve gardrobumuzda başlar ama orada kalmamalıdır, bu değişimi tamamlamakla birlikte bu fikirleri yaygınlaştırmamız gerekiyor. Yapılan çalışmalara göre, bir fikir toplum içinde çok azınlıktayken çok yavaş yayılır. Ancak fikir %10 kadar bir kesim tarafından kabul görmeye başladığında yayılması daha da hızlanır. Hayvanların yaşamlarının değer taşıdığı, onları sömürmememiz, acı çektirmememiz, öldürmememiz gerektiği ve bunun için de vegan olmak gerektiği fikri gittikçe yaygınlaşıyor. Her gün daha fazla insan bu gerçeğin farkına varıyor ve hayatını değiştiriyor.

Vegan Yaşama Dair Pratik Bilgiler Hayvan sömürüsü üzerine kurulu bir toplum düzeninde vegan yaşamak zor ya da imkânsız görünüyor olabilir. Değildir. Aksine, kolay, sağlıklı ve keyiflidir. Birkaç pratik bilgi işinizi oldukça kolaylaştırabilir

16


Vegan Beslenme Her türden beslenme içinde kabul gördüğü üzere salata çok sağlıklıdır, fakat salatanın yeri vegan beslenmede hayvansal ürün katkılı beslenmelerden daha fazla değildir. Yemeklerde kullanılan bitki grupları şunlardır: -­‐ -­‐ -­‐ -­‐ -­‐

Meyveler Sebzeler Baklagiller Tahıllar Yemişler

Zeytinyağlılar, etsiz, peynirsiz ve kremasız sıcak sebze yemekleri, sebze çorbaları, kabak, ayva, armut, incir, aşure, zerde gibi meyve-sebze tatlıları, makarna, pilav ve fırın ekmekleri vegandır. Kahvaltılık malzemelerden zeytin, reçel, tahin, pekmez, salçalı ezmeler vegandır. Çay vegandır. Simit vegandır. Kısır ve çiğköfte (etsiz, etsusuz ve yumurtasız olanlar) vegandır. Sıvıyağla hazırlattığınız ıspanaklı, mantarlı, patatesli pideler vegandır. Haşlanmış mısır vegandır. Kaşarsız ve sıvıyağla hazırlatıp içeriğini bitkisel seçtiğiniz kumpir vegandır. Tüm bunlar hem evde yapabileceğiniz, hem de dışarıda bulabileceğiniz vegan yiyeceklerdir. Et, süt, peynir ve yoğurt birer yiyecek formatıdır. Bitkisel olanları evde rahatça hazırlanabilir. Buğday Eti (Seitan) -1 kilo tam buğday unu -3 bardak su Pişirme suyu: -5 bardak su -1 bardak soya sosu -1 büyük soğan (küçük kesilmiş veya robottan geçmiş) -7-8 diş sarımsak (dilimlenmiş) -kekik 1 kilo unla 3 bardak suyu hamur haline getirip soğuk suyun içinde bir gece bekletin. Ertesi gün hamuru muslukta içinden akan su beyazdan sarıya 17


dönene kadar, esnek bir hamur haline gelene kadar yıkayın. Hamur iyice küçülecektir, endişelenmeyin, pişince büyür. Elinizdeki esnek hamurun suyunu iyice sıkıp dilediğiniz büyüklüklerde kesin. Pişirme suyu malzemelerini bir tencerede kaynatıp kestiğiniz hamurları içine atın. Yarım saat pişirin. Piştikten sonra buğday etini dilerseniz suyuyla, dilerseniz suyunu süzerek o haliyle ya da yemeklerde dilediğiniz biçimde 1 hafta kadar kullanabilirsiniz. Soya Sütü 1 bardak soya fasulyesini arada 2-3 kez suyunu değiştirerek 12 saat kadar suda bekletin. Daha sonra suyunu süzerek üzerini kapatacak kadar su soldurup blanderdan geçirin. Bu karışımı 1 litre suyla kaynatıp süzün. Sade soya sütünüz hazır; yemeklerde ve içeceklerde kullanabilirsiniz. Doğrudan içmek isterseniz kaynatırken içine bir miktar vanilya ve şeker ekleyebilirsiniz. Pirinç Sütü 1 bardak pirinci 2-3 bardak suyla lapa olana kadar pişirin. Lapanın her 1 bardağına 2,5 bardak su gelecek şekilde blanderdan geçirin. Tamamını kaynatıp süzün. Sade pirinç sütünüz hazır; yemeklerde ve içeceklerde kullanabilirsiniz. Doğrudan içmek isterseniz kaynatırken içine bir miktar vanilya ve şeker ekleyebilirsiniz. Badem Sütü 1 bardak bademi bir gece suda bekletin. Ertesi gün yıkayıp 2 bardak suyla blanderdan geçirin. 3 bardak su daha ekleyip kaynatın ve süzün. Sade badem sütünüz hazır; yemeklerde ve içeceklerde kullanabilirsiniz. Doğrudan içmek isterseniz kaynatırken içine bir miktar vanilya, şeker ve tarçın ekleyebilirsiniz. Fındık, yulaf ve hindistancevizi sütü tariflerini internetten edinebilirsiniz. Vegan Beyaz Peynir 1 bardak soyulmuş badem 1/4 bardak limon suyu 3 yemek kaşığı zeytinyağı 1 diş sarımsak 18


1 1/4 çay kaşığı tuz (bunu isteğe gore azaltıp, çoğaltabilirsiniz) 1/2 bardak soğuk su Bademleri kaynar suyun içinde iki dakika bekletip soğuk suyla durulayın. Gevşeyen kabuklarını soyun. Soyulmuş bademleri soğuk suda 24 saat bekletin. Sonra suyunu süzüp, soğuk suda yıkayın ve kurutun. Bademleri, limon suyunu, zeytinyağını, sarımsağı, soğuk suyu blenderdan 6 dakika geçirin, kremsi olana kadar. Başka bir kabin üstüne temiz bezi serin. Bademli karışımı bu bezin içine boşaltın. Bezin kenarlarını bir araya getirin ve suyunu sıkın. Toka ile tutturun. 12 saat ya da sabaha kadar suyu kendi kendine sıkılsın. Fırınınızı 110 dereceye ayarlayın. Yağlı kağıdın üzerine peynirinizi koyup, şekil verin. 40 dk pişirin. Sonra soğutun. Yurtdışında bitkisel et, süt, yoğurt ve peynir alternatifleri çok yaygın. Bazılarını Türkiye’de de bulmak mümkün fakat hayvansal alternatiflerine kıyasla henüz oldukça pahalı. Yeterince çoğaldığımızda bu alternatifleri en yakın markette bulmamız mümkün olacak. O zamana kadar, internetteki sayısız vegan tarifi deneyebilirsiniz. Araştırma yaparken vegan olmadan genelde dikkatinizi çekmeyen yepyeni lezzetlere de rastlamak mümkün, bu zamana kadar yan yiyecek olarak görülen bitkiler ana yemek olarak ele alındığında mucizeler yaratılıyor. Yardımcı olabilecek bazı linkler: https://www.facebook.com/VeganMutfak http://veganyemekler.blogspot.com/ http://veganlezzetler.blogspot.com/

Beslenmenize gıda takviyesi olarak vegan B12 katmayı da unutmayın.

Vegan Giyim Üretilen her giysinin vegan serisini arayıp düşük maliyetli ürünleri yüksek fiyatlara almaya hiç gerek yok. Vegan giyinmek kolaydır ve ucuzdur. Etiket okumak ve içerik sormak yeter. Pamuk, keten, polar, akrilik, polyester, poliamid, poliüretan ve polivinil klorür gibi birçok bitkisel ve sentetik malzeme, bizlere hem yazın hem de kışın kolay bulunur ve renkli bir giyim dünyası sunuyor. Bu malzemelerin maliyetleri de hayvansal malzemelere oranla çok daha düşük olduğu için fiyatları bütçemize oldukça uygun.

19


Giysilerin iç kısımlarında, aşağılara doğru, genelde birkaç parça halinde aynı yere dikilmiş etiketler bulunur. Bu etiketlerin üzerinde, giyside hangi malzemenin hangi oranda kullanıldığı yazar. Giysi birkaç farklı bölümden oluşuyorsa, her bölümün malzemeleri ayrı ayrı yazar. Bu etiketlere bakarak giysinin vegan olup olmadığını anlayabiliriz. Hayvansal olmayan materyaller kullanışlı ve düşük maliyetli olduğu için birçok firma tarafından tercih edilmektedir. Bu da veganlar için daha çok alternatif anlamına gelir. Ayakkabı alırken malzemesini satıcıya soralım. Deri pahalı bir malzeme olduğundan fiyatından da anlaşılacaktır. Alacağımız ayakkabının etrafında kürk olmamasına dikkat edelim. Sahte diye tanıtılan kürkler ithal edilmiş kedi kürkü çıkabiliyor. Giysilerimizi insanlara tanıtırken ‘sahte yün’, ‘sahte deri’ gibi ifadeler kullanmaktan kaçınalım. Bu ifadeler aslını yeniden üretir. Bunun yerine malzemenin kendi ismini söylemek, kullanımını da yaygınlaştıracaktır. Sahte yün yerine akrilik ya da polyester, sahte deri yerine poliüretan ya da polivinil klorür demek gibi.

Vegan Kozmetik ve Temizlik Üzerinde vegan ibaresi olan kozmetik ürünlerini Türkiye’de bulmak artık daha kolay. Bu ürünler fiyat olarak da makul. Rossmann adlı marketin kendi üretimi olan Alterra adlı markanın vegan serisinde şampuandan parfüme, dudak koruyucudan el kremine birçok vegan kozmetik ürünü bulunabiliyor. Bunun yanında, artık birçok şehirde rastlayabileceğimiz Gratis adlı kozmetik mağaza zinciri, yine uygun fiyatlı vegan kozmetik ürünleri bulunduruyor. İstanbul için birkaç organik dükkan alternatifi var. Taksim’de Ambar ve Vegan Dükkan, Kadıköy’de Altınoluk gibi. Aynı dükkanlardan vegan çamaşır ve bulaşık deterjanları, bulaşık makinesi tozu gibi temizlik malzemeleri edinmek de mümkün. Kozmetik ürünlerinin üzerinde yer alan ‘Hayvan Deneyi Yapılmamıştır’ uyarısının ürünün vegan olduğu anlamına gelmediğini unutmayın. Hayvan deneyinden geçmemiş bir ürün hala hayvansal katkı maddeleri içeriyor olabilir. Bu yüzden ‘Veganlar için uygundur’ uyarısını arayın.

20


Kozmetik ve temizlik için diğer bir seçenek internetten sipariş vermek. İnternet üzerinden vegan ürünler satan bazı siteler: http://vegandukkan.com/ http://kundo.co/ Başka bir alternatif de, kendi kozmetik ve temizlik malzemelerimizi kendimiz üretmek. Bize rehberlik edecek iyi bir sitenin linki aşağıda: http://www.zehirsizev.com/

Hayvan Hakları ve Veganlığa Dair Kaynaklar Vegan olmak ve hayvan hakları meselesine karşı duyarlı olmak, pratikleri açısından pek zorlamasa da, saniyede binlerce hayvanın başına gelenleri bilmek o kadar kolay olmayabilir. Olanlara sessiz kalmama isteği son derece haklı ve yerinde bir tepkidir. Neler yapmamız ve neler yapmamamız gerektiğine dair en iyi fikirleri edinmek için konu hakkında yazılan kitap ve makaleleri okumak, çekilen belgeselleri izlemek, kölelik karşıtı (abolisyonist) veganlık savunan siteleri, sayfaları ve düşünürleri takip etmek en doğru adım olacaktır.

Yayınlar Gary L. Francione, Hayvan Haklarına Giriş, İletişim Yayınları Vegan Abolisyon Dergisi

21


Siteler ve Sayfalar http://abolisyonistveganhareket.org/ https://www.facebook.com/abolisyonistvegan https://twitter.com/VeganAbolisyon http://www.abolitionistapproach.com/ https://www.facebook.com/abolitionistapproach

Hazırladığımız kitapçığı beğendiniz mi? Fikirlerimiz aklınıza yattı mı? Vegan olmak için yardıma ihtiyaç duyarsanız ya da paylaşmak istedikleriniz olursa lütfen bize yazın. facebook.com/abolisyonistvegan ve twitter.com/VeganAbolisyon sayfalarından bize ulaşabilirsiniz. Facebook sayfamızdan belirli aralıklarla düzenlemekte olduğumuz toplantıları takip edebilir, stantlarımıza uğrayıp merak ettiklerinizi bize sorabilirsiniz. Vegan mısınız? Öyleyse bu kitapçığı dilediğiniz kadar çoğaltabilir, çevrenizdekilere veganlık anlatırken kullanabilirsiniz.

Hayvanların köleleştirilmediği ve sömürülmediği bir dünya dileğiyle. Abolisyonist Vegan Hareket, 2014

22


Bu kitapçığı aslına sadık kalmak şartıyla dilediğiniz kadar çoğaltabilir, şiddetsiz eylemlerinizde dağıtabilir, veganlık anlatılarınızda rehber olarak kullanabilirsiniz. Kitapçığa internet üzerinden şu adresten ulaşabilirsiniz: http://goo.gl/AHDLca

Abolisyonist Vegan Hareket

fb.com/AbolisyonistVegan twitter.com/VeganAbolisyon


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.