Yenienerji | Ocak-Şubat 2020 | Sayı: 74

Page 1

YEN‹LENEB‹L‹R ENERJ‹ TEKNOLOJ‹LER‹ İki ayda bir yayınlanır • Ocak - Şubat 2020 • Yıl: 13 • Sayı: 74 • 15 TL • ISSN 1307-9212 • www.yenienerji.com

RÖPORTAJ Som Güvenlik RAPOR

Yeni Teşvikler Türkiye’nin Çatı Tipi Güneş Enerjisi Sektörünü Aydınlatıyor KONFERANS

10. IICEC Konferansı, enerji dünyasını buluşturdu RAPOR

Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği 2019 RAPOR

Hidrojen Enerjisinin Geleceği ISO 9001 : 2015

Görkem Güngör The Bosphorus Energy Club The London Energy Club

Mehmet Öğütçü




ocak - şubat 2020

içindekiler

04 HABERLER 24 RÖPORTAJ Som Güvenlik İş Geliştirme Yöneticisi Görkem Güngör: “Elektroşoklu çit uygulamasını geliştirerek santrallerin bekçisiz olarak işletilmesini sağlıyoruz”

24

Som Güvenlik İş Geliştirme Yöneticisi Görkem Güngör “Elektroşoklu çit uygulamasını geliştirerek santrallerin bekçisiz olarak işletilmesini sağlıyoruz”

28 The Bosphorus Energy Club / The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü: “Yenilenebilir enerji kaynakları küresel enerji sahnesinin tam merkezine taşınıyor”

28 RÖPORTAJ

40 RAPOR

The Bosphorus Energy Club / The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü:

Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği 2019 Raporu

“Yenilenebilir enerji kaynakları küresel enerji sahnesinin tam merkezine taşınıyor”

26 RAPOR

36 KONFERANS

44 RAPOR

Yeni Teşvikler Türkiye’nin Çatı Tipi Güneş Enerjisi Sektörünü Aydınlatıyor

10. IICEC Konferansı, enerji dünyasını buluşturdu

Hidrojen Enerjisinin Geleceği


sunuş Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Dergisi

www.yenienerji.com www.dogayayin.com

Sahibi Asrin Bakır Gerçek asrinbakir@dogayayin.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Oya Bakır oyabakir@dogayayin.com

Türkiye’nin Yerli ve Millî Enerji Üretimi Artıyor

Genel Yayın Yönetmeni Gökçen Parlar Ünal gokcenparlar@dogayayin.com

Türkiye’de elektrik enerjisi üretimi de tüketimi de 2018 yılında bir önceki yıla oranla %2.2 artış göstermişti. 304,8 milyar kWh üretim, 304,2 milyar kWh tüketim gerçekleşmişti. Elektrik tüketim hacmimizin 2023 yılında, yıllık ortalama %4.8 oranında artacağı tahmini ile 375,8 TWh'e ulaşması bekleniyor. Hükümetin “Vizyon 2023” programında yenilenebilir enerjilerin gelişimi ile ilgili birçok başlık yer alıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 5-6 Şubat 2020 tarihlerinde düzenlenen Türkiye Jeotermal Kongresi’nde, sadece yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriği tüketmek isteyen kullanıcılar için bir tarife üzerinde çalışmaların ve elektrik üretimi kurulu gücü içinde yenilenebilir enerjilerin payını artıracak yatırımların devam ettiğini bildirdi.

Yazı İşleri Müdürü Nihan Kolçak nihankolcak@dogayayin.com Reklam Grup Başkanı Asrin Bakır Gerçek asrinbakir@dogayayin.com Reklam Müdürü Emin Deniz Demirek denizdemirek@dogayayin.com Reklam Servisi Melih Büçge melihbucge@dogayayin.com Abone ve Okur Sorumlusu Diler Sunay abone@dogayayin.com Grafik Altan Üren Elif Cankan Hicran Sopaoğlu Ulaştırma ve Dağıtım Yavuz Erdoğan Yayımlayan

Doğa Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Yeri Ali Nazım Sok. No: 30 Koşuyolu 34718 Kadıköy / İSTANBUL Tel: (0216) 327 80 10 pbx Faks: (0216) 327 79 25 www.dogayayin.com ISSN: 1307-9212 2020 © Doğa Yayıncılık Ltd. Şti. Bedeli: 15 TL. Yıllık Abone Bedeli: 90 TL. Baskı ve Cilt ŞAN OFSET MATBAACILIK SAN. TİC. LTD. ŞTİ. Adres: Hamidiye Mah. Anadolu Cad. No: 50 Kağıthane/İstanbul Tel: 0212 289 24 24 Tüm Türkiye’de dağıtılmaktadır. Basın Kanunu’na göre yerel süreli yayındır.

Elektrikte yenilenebilir enerji tarifesi gelecek Kongrede yaptığı konuşmasında daha çok yerli, daha çok yenilenebilir enerjinin motto olarak benimsendiğini vurgulayan Bakan Dönmez, geçen yıl sonu itibarıyla elektrikte kurulu gücün 91 bin 300 megavata yükseldiğine, üretimin yüzde 62’sinin yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılandığına dikkat çekti. Dönmez’in verdiği bilgilere göre, Türkiye’nin yenilenebilir enerjide kurulu gücü 44 bin 767 megavata ulaştı ve bu miktar Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları yarışmalarıyla daha da yükselecek. İsteyen abonelere yeşil enerjiyi kullandıklarına dair bir sertifika verilmesi de planlar arasında. Türkiye-ABD arasındaki 100 milyar dolarlık ikili ticaret hacmi hedefinde yenilenebilir enerjilerin payı büyük Atlantik Konseyi Türkiye, enerji, ekonomi, göç ve güvenlik ile ilgili kritik konuları ele almak için araştırma, programlama ve üst düzey tartışma forumları aracılığıyla diyalogu teşvik etmeyi ve bölgeyle transatlantik katılımı güçlendirmeyi amaçlıyor. Atlantik Konseyi Türkiye Temsilcisi ve İcra Direktörü Defne Sadıklar Arslan, Türkiye-ABD arasındaki 100 milyar dolarlık ikili ticaret hacmi hedefinin gerçekleştirilmesinde sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), yenilenebilir enerji ve petrokimya sektörleriyle altyapı yatırımlarının potansiyel vadettiğini ifade ediyor ve şunları söylüyor: “Atlantik Konseyi Türkiye olarak bu yıl ekonomik ve ikili ilişkileri desteklemek amacıyla bir program başlatacağız. LNG ve yenilenebilir enerji, bu programın temel unsurlarından olacak." Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim sponsoru olduğu ve Atlantik Konseyi Türkiye ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD) ev sahipliğinde 13 Şubat’ta İstanbul’da düzenlenecek "Yenilenebilir Enerji Görünümü Konferansı: Türkiye, Orta Asya, Kafkaslar ve Batı Balkanlar'da Finansman, Yatırım, Yasal Düzenlemeler ve Yeni Teknolojiler" başlıklı toplantıya 9 ülkeden bakan, bakan yardımcısı ve üst düzey yetkililerin yanı sıra 29 uluslararası enerji şirketinin tepe yöneticileri katılacak. Konferansın oturum başlıkları; "Potansiyeli Değerlendirmek: Bölgede Yenilenebilir Enerjinin Görünümü", "Sübvansiyonsuz Yenilenebilir Enerjiye Geçiş", "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Entegrasyonu", "Yeni Nesil Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Yeni Teknolojilerin Rolü" ve "Bölgesel Yenilenebilir Enerji Gelişmeleri" olacak.

Yeni Enerji


Haber Yeşil Ekonominin El Kitabı yayınlandı Editörlüğünü Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Sevil Acar ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan’ın yaptıkları; yazarları arasında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Begüm Özkaynak’ın da yer aldığı ‘’Handbook of Green Economics’’ (Yeşil Ekonomi El Kitabı), kısa süre önce Academic Press (Elsevier) yayınları arasından çıktı. Acar ve Özkaynak’ın yanı sıra aralarında İzzet Arı (ODTÜ), Rohit Azad (Nehru University- Hindistan), Osman Balaban (ODTÜ), Shouvik Chakraborty (University of Massachusetts-Amherst, ABD), Cristian Ducoing (Lund University- İsveç), Magnus Lindmark (Umea Universityİsveç), Mark Swilling Stellenbosch University-Güney Afrika), Burcu Ünüvar (TSKB), Erinç Yeldan (Bilkent Üniversitesi) ve Rıza Fikret Yıkmaz’ın (ODTÜ) bulunduğu; Türkiye ve dünyadan araştırmacılar ve akademisyenler de kitaba yazılarıyla katkı sundu. ’Handbook of Green Economics’’, sürdürülebilirlik ve büyüme konularına çok boyutlu, derin analizlerle yaklaşan ve aynı zamanda yeşil büyüme, düşük karbon ekonomisi, döngüsel ekonomi gibi kavramları büyüme- büyümeme, sürdürülebilirlik eksenlerinde tartışmaya açan; bu alanda çalışmalar yapan araştırmacıların ilgisini çekecek bir başucu kitabı. Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Sevil Acar günümüzde yaşadığımız birçok ekonomik problemin artık çevre kalitesi ve doğal kaynak kullanımıyla ilişkili olduğunu belirterek ekonomik büyümenin doğal kaynaklar üzerinde yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekti. Acar kitabı hazırlarken yola çıkış eksenlerini şöyle anlattı: ‘’Dünyada bir dönüşüme ihtiyaç olduğu belli ve farklı farklı kesimler buna düşük karbonlu büyüme, yeşil büyüme, yeşil 4

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

ekonomi, sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir büyüme gibi isimler veriyor. Biz kitabı hazırlarken, ‘’Daha ortaklaşmış bir tanım olarak önümüzde ne var?” diye baktık. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) şöyle bir yeşil ekonomi tanımı var: "Refahı ve sosyal eşitliği artırırken aynı zamanda çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları hesaba katan ve bunları da azaltan bir ekonomi olması’’. Bu tanım kapsamında UNEP'in özellikle bir büyüme karşıtlığı ya da taraftarlığı yok. Burada büyümeye vurgu yapmıyor ama arka plana baktığınızda yeşil büyümeden çokça bahsediyor. “Ekonomik refahı artırmanın yollarını ararken diğer iki kısıtı da göz önünde bulundurmalıyız” diyor. Biz bu tanımı kendimize baz kabul ettik. Bu kitabın özellikle bir büyüme karşıtlığı ya da savunuculuğu yok ama şu bir gerçek ki; mevcut sistemde büyüme sürdürülemez hale geldi ve beraberinde getirdiği çevresel sorunlar, işsizlik, eşitsizlik, toplumsal kutuplaşmalar, gelir adaletsizlikleri gibi sosyal sorunlar açısından da neredeyse son noktaya geldik’’. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Begüm Özkaynak ise, kitaba ilişkin değerlendirmesinde şu değerlendirmeyi yaptı: ‘’Bugünkü yaşam tarzlarının gerektirdiği kaynak miktarının yerkürenin kendini yenileme kapasitesinin çok üzerinde seyrettiği, özellikle iklim kriziyle daha iyi anlaşıldı. Ama sadece iklim krizi değil, biyoçeşitlilik kayıpları ya da okyanusların hızlı asidifikasyonu da dünyamızın artık hastalandığını gösteriyor. Kitabımızda dünyanın tekrar insanoğlu açısından güvenli bir ekosisteme kavuşması için sosyoekonomik sistemin ne tür bir dönüşüm geçirmesi gerektiği tartışılıyor. Neden dönüşüm olması gerektiğini biliyoruz, ama dönüşüm nasıl olacak sorusu çok cevaplanabilmiş bir soru değil. Hali hazırda kullandığımız teknolojilerin ve yenilerinin bilmediğimiz yönleri; olası sağlık ve çevre etkileri var. Dolayısıyla bu geçişte sadece teknolojik bir dönüşümden medet ummak söz konusu değil, toplumun hassasiyetlerine ve toplumsal hareketlere kulak vermek gerekiyor. Bu bakımdan dönüşüm, aynı zamanda

adil de olmalı. Bugün kaynakların %80'i dünyanın %20'si tarafından kullanılıyor, gelirlerin çoğu en zengin %1'e gidiyor. Zaten kaynaklara erişimde son derece adaletsiz bir dünya var. ‘’Bu dönüşüm toplumun genelini ve yoksul çoğunluğu nasıl etkileyecek?’’ sorusu bu bakımdan büyük önem taşıyor’’. Yeşil ekonomi bağlamında Türkiye’yi değerlendiren uzmanlar ayrıca şu tespitlerde bulundu: • Net uyarlanmış tasarruflar açısından Türkiye’de 2000’lerin başlarından itibaren inanılmaz bir enerji (ağırlıklı kömür) ve maden sektörlerinde yatırım atılımı söz konusu. Kömür ve maden yenilenemeyen kaynaklar. Bu nedenle söz konusu kaynakların fazla çıkarılması, Türkiye’nin net uyarlanmış tasarruflarını sıfıra yaklaştırıyor. 2001 ve 2008 krizlerini takip eden dönemde ise ekonomi yavaşladığı için kaynak kullanımı azalıyor ve dolayısıyla bu, net uyarlanmış tasarruflara olumlu olarak yansıyor. Ama bu tür tasarrufta iyiye gitmesi için Türkiye’nin kriz yaşamasını beklememek gerekir. • Yenilenebilir enerji dönüşümü Türkiye’de başladı ve devam ediyor. Rüzgâr ve güneş gibi alanlarda yatırım ivmelenmesi görüyoruz ama politika arka planı kendi içinde çok tutarlı değil, zira aynı anda kömürlü santrallere yatırımlar ve teşvikler de devam ediyor. Enerji girdisinin daha sürdürülebilir yollardan tedarikini teşvik etme yönünde Türkiye’nin eksikleri var. En azından bu yolda vazgeçebileceği çeşitli fosil yakıt teşvikleri var. • Türkiye enerji yoğun ancak verimsiz bir ülke ekonomisi profili çiziyor. Bir birim Gayrı Safi Milli Hasıla üretmek için saldığımız karbon emisyonu çok yüksek seviyelerde. Kişi başı oranlar hızla AB’deki kişi başı ortalamalara yaklaşıyor; yıllık 4 tondan (1990) 6 tona (2017) yükselmiş durumda. Türkiye hem kömür hem yenilenebilir olsun diyerek kısa dönemli çıkarlardan; yatırımlarından vazgeçmeyerek fırsatları kaçırıyor.


Enerji sektörü dijitalleşme ile yaratılabilecek değere odaklandı IDC Türkiye’nin düzenlediği ‘Enerji Zirvesi’nde ülkenin lider kurumlarının üst düzey BT yöneticileri ve veri bilimcileri bir araya gelerek deneyim paylaşımlarında bulundu. Sabancı Center’da gerçekleşen konferansta, enerji sektöründe dijital inovasyon ve dönüşümü ve bu alandaki güncel teknolojileri konuşuldu. Konferansa katılan kurumlar; Enerjide İnovasyon, Dijitalleşme, Büyük Veri, Analitik, Yapay Zeka, Siber Güvenlik, EKS Güvenliği konularındaki deneyimlerinden bahsettiler. Enerji sektöründen birçok firmanın katılım sağladığı etkinlik, geleceğe yön veren rehber bir platform niteliğinde Türkiye’de sektörün geleceğine dair bir çerçeve çizdi. IDC Türkiye Ülke Direktörü Nevin Çizmecioğulları, “Sektörün dijitalleşmeyi yolda yapılabilecek bir süreç olarak görmemesi ve dijitalleşme sürecinde daha çok analiz ve daha çok tasarım ihtiyacının olduğunun belirtilmesi enerji sektöründe dijitalleşmeyi hızlandıracak ve inovasyon sürecine ciddi katkıda bulunacak bir etken. Planlama konusunda genel olarak yeterince zaman ayrılmadığı karar vericilerce gözlemleniyor ve yeterince planlama yapılmamasının dijitalleşme süreçlerinde istenen verimi sağlayamadığı belirtiliyor.” Çizmecioğulları ekliyor: “Artık nesnelerin interneti, büyük veri, yapay zeka gibi yeni nesil teknolojilerle enerji sektöründeki BT departmanlarının IT-OT entegrasyonunu tamamlayıp şirketlerinin finansal modellerini desteklemeleri ve müşteri deneyimini dönüştürmeleri çok kritik önemde.” IDC Türkiye Araştırma Müdürü Dr. Ramazan Yavuz, enerji şirketlerinin operasyonel verimliliği artırmak, maliyetleri aşağıya çekmek, müşteri memnuniyetini artırmak ve zorlu bir sektörde rekabet avantajı kazanmak amacıyla önümüzdeki dönemde analitik, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi inovasyonu hızlandıran teknolojilere odaklandıklarını belirtti. “Enerji sektörünün her noktasında dijitalleşme ile yaratılabilecek çok değer var.” Ramazan Yavuz sözlerine şöyle devam ediyor: “Perakende

tarafında akıllı uygulamaların ve yapay zekanın müşteri deneyimi için kullanılması, varlık yönetimi tarafında kestirimci bakımla maliyet avantajı yaratma; saha ekiplerini daha iyi yönlendirme ve yönetme; kayıp kaçağı dijitalleşme ile azaltma gibi birçok noktada değer yaratmak ve bu inovasyon süreciyle rekabette ayakta kalmanın yollarını bulmak çok kritik hale geldi.” 2019 Enerji Sektörü Teknoloji Ödülleri Sahiplerini Buldu Etkinliğin sonunda gerçekleşen ve bu yıl ilki düzenlenen IDC Türkiye Enerji Teknoloji Ödülleri töreni çerçevesinde,

dereceye giren proje sahiplerine ödülleri takdim edildi. 22 proje dereceye girerek ödül kazandı. Ödüllerin kategorileri ve kategori bazında kazanan projeler aşağıda listelenmiştir.

1 2 3

Büyük Veri ve Analitik Enerjisa Enerji A.Ş. Petrol Ofisi A.Ş. Aygaz

Self Service Analytics Platform Makine Öğrenmesi Metoduyla, Akaryakıt Satış Tahmini Radar

1 2 3

Müşteri Deneyimi İpragaz A.Ş. Enerjisa Enerji A.Ş. Milangaz

iPApp Online Sipariş ve Sadakat Platformu 360 CRM Dönüşüm Ekranı Projesi Milangaz Digital Transformation Program

1 2

Veri Altyapısı CK Enerji Yatırım A.Ş. Aytemiz Akaryakıt A.Ş.

DB Level Utility Network Manager Yeni Genel Merkez Dijital Dönüşüm Projesi

1 2 2 3 3

Kurumsal Dönüşüm CK Enerji Yatırım A.Ş. Enerjisa Enerji A.Ş. Milangaz SOCAR SOCAR

DB Level Utility Network Manager 360 CRM Dönüşüm Ekranı Projesi Milangaz Digital Transformation Program Propay Work Force Management

Nesnelerin Interneti 1

CK Enerji Yatırım A.Ş.

1 2 3

SOCAR CK Enerji Yatırım A.Ş. CK Enerji Yatırım A.Ş.

Gözetmen Projesi (DC Var/Yok ve Arıza Bilgisi Merkezileştirilmesi) Polaris OSOS-OMS Entegrasyonu OT (Scada/ICS) Security

1 2 3

Mobilite Aygaz CK Enerji Yatırım A.Ş. CK Enerji Yatırım A.Ş.

Radar CK Energy-VTS_WFM_Integration OSOS-OMS Entegrasyonu

1 2

Güvenlik ve Hile Yönetimi Enerjisa Enerji A.Ş. CK Enerji Yatırım A.Ş.

Veri Güvenliği Projesi OT (Scada/ICS) Security yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

5


Haber Yenilenebilir enerji Ortadoğu’nun enerji gündeminin zirvesine yükseliyor ması gerektiğini tahmin ediyor.

Ortadoğu’nun enerji ve kamu hizmetleri sektörü, iddialı enerji çeşitlendirme programlarının merkezinde bulunan yenilenebilir enerjiye ve dijital inovasyona geçişle birlikte benzeri görülmemiş bir dönüşüm geçiriyor. Hükümetler enerji güvenliğini artırmaya ve hidrokarbon kaynaklarından gelen getirileri en üst düzeye çıkarmaya çalıştıkça, kamu hizmet şirketleri dünyanın en büyük yenilenebilir enerji projelerinden bazılarını daha da ileriye taşıyor. 2019 yılında, dünyanın en büyük tek bölgeli fotovoltaik (FV) güneş enerjisi santrali olan Abu Dabi'deki 1,17GW’lık Sweihan bağımsız elektrik enerjisi santralinin (IPP) devreye alınması da dahil olmak üzere, bölge genelinde temiz enerji için birçok dönüm noktasına ulaşıldı. Sweihan tesisinin Mart ayında devreye alınmasından kısa bir süre sonra, komşu emirlik Dubai, dünyanın en büyük tek bölgeli enerji yatırım projesi olan 4,3 milyar dolarlık konsantre güneş enerjisi (CSP) projesi ile finansal kapanışa ulaştı. Hükümetler artan güç talebini karşılamaya çalışırken, alternatif enerji kaynaklarını tedarik şirketerinin ağlarına entegre etme inisiyatifi 2020 yılında ivme kazanacak. Ortadoğu'da elektrik talebinin 2050'ye kadar üç katına çıkacağı tahmin ediliyor, zira iddialı sanayi ve ekonomik genişleme programları ile birlikte hızlı nüfus artışı, artan bir güç ihtiyacına neden oluyor. Enerji ve kamusal tedarik kuruluşları, artan talebi karşılamak için kurulu güç üretim kapasitesinin 2025 yılına kadar yüzde 35 art6

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

Büyüyen fırsatlar Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'ndan (Irena) alınan verilere göre, 2017 yılında küresel olarak 167 GW'lık yenilenebilir enerji kapasitesi kuruldu; bu, kurulu ilave güç kapasitesinin yüzde 61'ini oluşturuyor. Bu, yüzde 27'ye varan yeni fosil yakıt santrallerinin kapasitesinin iki katından daha fazlası anlamına geliyordu. 2017 yılında bölgedeki kurulu güneş ve rüzgar enerjisinin sırasıyla 2.350 MW ve 434 MW'a karşılık gelmesiyle Ortadoğu’da bulunan temiz enerji yüzdesi bugüne kadar mütevazı oranlarda seyretse de bölgesel tedarik şirketleri, dünyanın en büyük temiz enerji programlarından bazılarıyla ön plana çıkıyor. Enerji ve kamusal tedarik kuruluşları, şu anda proje hattında 100 milyar dolarlık temiz enerji projesi olduğunu tahmin ediyor; bölgenin tedarik kuruluşlarının iddialı hedeflerini yerine getirmesi için 2050 yılına kadar toplamda temiz enerjiye yapılan yatırımın 300 milyar doları aşması bekleniyor. Suudi Arabistan’ın 2030’a kadar 58,7GW’lık yenilenebilir enerji tesis etme hedefi, bölgesel ve uluslararası yatırımcılar ve enerji firmaları için en heyecan verici fırsatları sunacak. Krallık’ın Yenilenebilir Proje Geliştirme Ofisi (Repdo), 2019’un sonuna kadar Ulusal Yenilenebilir Enerji Programının (NREP) 1,6GW’lık üçüncü turu için ihaleleri başlatmayı planlıyor. BAE, 2050 yılına kadar enerjisinin yüzde 50'sinin karbon içermeyen kaynaklar tarafından üretilmesini hedefleyerek temiz enerji geçişinin odak noktası olmaya devam edecek. Abu Dabi'de 2 GW’lık olması planlana Dhafra bağımsız güneş enerjisi santrali için Kasım ayında yapılan tekliflerin ardından, emirlik hali hazırda 1,5GW-2GW’lık olması planlanan bir sonraki büyük güneş enerjisi projesi PV 3’ün planları üzerinde çalışıyor. Dubai'de, Suudi Arabistanlı Acwa Power başkanlığındaki bir konsorsiyum, Ekim

ayında Mohammed bin Rashid'in (MBR) güneş enerjisi gelişiminin beşinci aşaması için kw saat başına $1,695 sentlik ($c/kWh) rekor düzeyde bir düşük tarife sunmuştu. Dubai’nin 2050 yılına kadar toplam enerjinin %75’înin temiz enerjiden oluştuğu daha iddialı bir hedef belirlemesiyle beraber emirlik bölge genelinde yenilenebilir enerji dağıtımının kilit itici gücü olmaya devam edecek gibi görünüyor. 44 yıldır uluslararası sektör profesyonellerini bir araya getiren dünyaca ünlü enerji fuarı Middle East Electricity’nin yeni adı olan Middle East Energy’nin önemli bir parçasını “yenilenebilir enerjilerih bölgenin enerji sektörüne entegre edilmesi” konsepti oluşturacak. Dubai World Trade Center - Dubai Enerji Ticaret Merkezi'nde 3-5 Mart 2020 tarihleri arasında gerçekleşecek olan fuarda temiz enerjinin kendine ait bir bölümü olacak. Middle East Energy’nin organizatörü Informa Markets’ın Sektör Grup Başkanı Gareth Rapley, yenilenebilir enerjinin artık sadece bir konsept olmadığını, bölgenin önde gelen kamusal tedarik etkinliğinde merkezi bir konuma geldiğini belirtti. Rapley, “İyi tasarlanmış ihaleler, uygun finansman koşulları ve azalan teknoloji maliyetleri sayesinde, yenilenebilir enerji kaynakları ana akım haline geliyor. Halihazırda mevcut olan yenilenebilir enerji kaynakları hedeflerine dayanarak BAE liderliğindeki bölge, 2030 yılına kadar %23'lük bir azalmaya eşdeğer olan 354 milyon varil petrol tasarrufu sağlayabilir, enerji sektörünün karbondioksit salınımını %22 azaltabilir ve elektrik sektörünün su kullanımını %17 oranında düşürebilir” şeklinde açıklamalarda bulundu. Dubai Hükümdarı Vekili Ekselansları Şeyh Maktoum Bin Mohammed Bin Rashid Al Maktoum'un himayesinde düzenlenen ve Birleşik Arap Emirlikleri Enerji Bakanlığı’nın ev sahipliğini yaptığı Middle East Energy, 3-5 Mart 2020 tarihleri arasında Dubai Dünya Ticaret Merkezi'nde gerçekleşecek.


Enerjisa Enerji'nin ilk Sürdürülebilirlik Raporu’na uluslararası ödül

Enerjisa Enerji, 2019 yılında yayımladığı ilk sürdürülebilirlik raporu ile Amerikan İletişim Profesyonelleri Ligi (LACP)

2019 Inspire Awards’ta altın ödüle layık görüldü. Türkiye'nin lider enerji şirketi Enerjisa Enerji, birçok üst düzey şirketin değerlendirildiği Amerikan İletişim Profesyonelleri Ligi (LACP) tarafından düzenlenen 2019 Inspire Awards’ta ilk Sürdürülebilirlik Raporu ile “Altın Ödül”ün sahibi olurken, en iyi 100 global rapor arasında da 39’uncu sırada yer aldı. Birçok ülkeden yüzlerce şirketin başvuru yaptığı LACP 2019 Inspire Awards’ta Enerjisa Enerji’nin 2018 yılına ait Sürdürülebilirlik Raporu “Altın Ödül”e layık görüldü. GRI standartlarında hazırlanan rapor ile Enerjisa Enerji, ilk intiba, genel anlatım, görsel tasarım, yaratıcılık, mesaj netliği ve algılanan uygunluk kriterlerinde toplamda 100 üzerinden 98 puan alarak ödüle hak kazandı. Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “2018

yılı Şubat ayında başarı ile tamamlanan halka arzı takiben şirketimizin halka açılması ile şeffaflık ve kurumsallaşma alanında önemli bir gelişme sağladık. Enerjisa Enerji olarak, sürdürülebilirliği etkin bir stratejik yönetimde önemli bir araç olarak görüyor, artan nüfus ve kentleşmeyle birlikte enerjiye ve elektriğe artan talebi günümüz teknolojilerinden faydalanarak, kalite ve müşteri odaklılık anlayışıyla karşılıyoruz. Kısacası, sürdürülebilirliği bütünsel bir kavram olarak görüyor ve tüm süreçlerimize entegre ediyoruz. Türkiye’de sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya katkı sağlamak için kârlı ve sürdürülebilir büyümeyi stratejik önemde görüyoruz. Tüm bu çalışmalarımızı yansıttığımız sürdürülebilirlik raporumuzla böylesine prestijli bir ödüle layık görüldüğümüz için büyük mutluluk duyuyoruz” şeklinde konuştu.

Garanti BBVA’dan 50 milyon ABD Doları değerinde yeşil bono ihracı Yıllardır sorumlu bankacılık anlayışıyla topluma katkıda bulunan Garanti BBVA, 5 yıl vadeli 50 milyon ABD Doları tutarında yeşil tahvil ihracına imza attı. Geçtiğimiz 15 yılda sürdürülebilir kalkınmaya hizmet eden yenilikçi ürünler geliştiren Garanti BBVA, tahvil ihracından sağlanan fonla, iklim değişikliğine çözüm üreten yenilenebilir enerji ve kaynak verimliliği projelerine destek sağlayacak. Türkiye’de yenilenebilir enerji finansmanında öncü olan ve rüzgar enerji santrallerine en çok finansman sağlayan Banka konumundaki Garanti BBVA, bu ihraç ile iklim değişikliği ile mücadeleye olan katkısını artıracak. BBVA Grubu’nun yeni Sürdürülebilir Tahvil Programı çerçevesinde Türkiye’de gerçekleştirilen ilk işlem olma özelliğini taşıyan bu ihraçta uluslararası bir sürdürülebilirlik derecelendirme kuruluşundan Yeşil Tahvil Prensipleri’ne uygunluk konusunda onay alındı.Birleşmiş Milletler Sorumlu Bankacılık Prensipleri’nin ışığında hareket ettiklerini dile getiren Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, “Toplumların sürdürülebilir, eşit ve refah dolu bir gelecek

hedefine ulaşmasında bankacılık sektörünün katkısını en üst seviyeye taşımayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıllardaki yeşil ve sosyal bono ihraçlarımıza bir yenisini daha eklediğimiz ve iklim değişikliği ile mücadelede en önemli yeri olan yenilenebilir enerji projelerine bir kez daha destek sağladığımız için mutluyuz” dedi. Yeşil Mortgage dahil olmak üzere 34 farklı ürün ve hizmet ile sürdürülebilir kalkınmaya odaklandıklarının altını çizen Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, “Sürdürülebilir alanları destekleyen bu ihraçların yanında müşterilerimizi kredi vadesi boyunca teşvik eden bir kredi yapısını da geçtiğimiz yıl ülkemize kazandırdık. 2018 yılında, faiz veya komisyon oranlarının sürdürülebilirlik performanslarına endekslendiği iki adet Yeşil Kredi anlaşması imzaladık. Bunlardan bir tanesi, türünün Türkiye’deki ilk, dünyada ise beşinci örneği oldu. 2019 yılında dünyada ilk kez kullanılan “Gender Loan” (kadınların iş hayatında tutunmasını ve yükselmesini desteklemeye yönelik fayda sağlayan kredi) yapısını hayata

geçirdik. Şimdi 2019 yılını bu Yeşil Bono ihracı ile bitirerek, sürdürülebilir finans alanında Garanti BBVA olarak aldığımız inisiyatiflere bir yenisini daha ekliyoruz. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz Yeşil Bono, Sosyal Bono, Yeşil Kredi ve iş hayatında kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik kredi ürünleri ile sektörde öncü konumumuzu sürdürmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

7


Haber Limak Enerji’den Türkiye’nin Enerji Akademisi Girişimcilik Hızlandırma Programı

Limak Enerji’nin, Mentors Network Turkey iş birliğiyle 2018 yılında hayata geçirdiği TEA Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programı’nda yer alan 10 başarılı girişim, 9 ay süren eğitim ve mentorluk süreci sonunda Demo Günü’nde projelerini sundu. Türkiye’nin enerji sektörüne odaklanan en kapsamlı girişimcilik hızlandırma programı olan ve Limak Enerji’nin sektördeki öncülüğünü, inovasyon odaklı alanlarda da sürdürmesi için bir dönüşüm projesi olan TEA Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programı ile enerji alanındaki girişimler için çok yönlü destekler veriliyor. Seçilen 10 girişim için ihtiyaca özel eğitim ve mentorluk verildi Geçtiğimiz yıl sonunda hayata geçirilen programda, girişimci adayları, girişimciler, erken aşamadaki startup ve şirketler için açılan çağrıya 100 enerji girişimi başvurdu. Türkiye’nin farklı şehirlerinden seçilen 10

girişim, hızlandırma programı süresince 75 saat uygulamalı eğitim alırken, 120 saat mentorluk seansı gerçekleştirildi. Her bir girişim, Limak Enerji yöneticileri ile eşleştirilerek sektörel ve iş fonksiyonları bazında mentorluk seanslarına devam ettiler. Programa dahil olan girişimlerden Bren, Blink ve Demircioğlu pilot uygulamalarını Limak Enerji sahalarında gerçekleştirirken, Loggma ise Limak Enerji’nin güneş enerjisi santrali projelerinde iş birliği fırsatı elde etti. Demo Günü’nün açılış konuşmasını yapan Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir: “Program boyunca girişimcilerin iş modellerini geliştirebilmeleri ve başarıyla hayata geçirebilmeleri için gerek duydukları destekleri sağladık. Kurum içi girişimcilik, kurum dışı girişimcilik kadar önemli. Bu sebeple, girişimlerimizi Limak Enerji yöneticilerimizle eşleştirerek, tüm ekosistem oyuncuları arasında bir sinerji yaratmaya çalıştık” şeklinde konuştu. “Büyük Şirket – Startup İş Birliklerinde Başarı Hikayeleri için Roller” Paneli Etkinlikte, Teknoloji Transfer Danışmanı Doğan Taşkent’in moderatörlüğünde Dünya Enerji Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Barış Sanlı, Limak Enerji CEO’su Birol Ergüven, 500 Startup Yönetici Ortağı Rina Onur Şirinoğlu ve Reengen CEO’su Şahin Çağlayan’ın katılımıyla “Büyük Şirket – Startup İş Birliklerinde Başarı Hikayeleri

için Roller” Paneli de gerçekleştirildi. Panelde konuşan Limak Enerji CEO’su Birol Ergüven, enerji sektörünün hızla değiştiğini ve yeni teknolojilere adapte olamayan ve bunlara öncülük edemeyen şirketlerin zamanla bu yarışın gerisinde kaldığını belirterek, “Bu program ile yeni bir fikri veya girişim arzusu olan insanlara bir ortam yaratmak istedik. Ülkemiz, şirketimiz ve girişimciler açısından olumlu sonuçlar aldığımıza inanıyorum” dedi. Panelde ülke ekonomisine katma değer üretebilmek ve küresel anlamda rekabetçi olmamızı sağlayacak girişimler ortaya çıkarabilmek için teknoloji üreten girişimlerin desteklenmesi gerektiği ve bu bağlamda kamu, özel sektör, yatırımcı ve girişimci olmak üzere ilgili tüm paydaşlara önemli roller düştüğü konuşuldu. TEA Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programı deneyiminden yola çıkarak özellikle enerji gibi endüstriyel alanlara yönelik çözüm üreten girişimlerin ürünlerini geliştirebilmek için büyük şirketlerle beraber çalışmaları, alandakilerin deneyimlerinden faydalanmalarının kritik olduğu vurgulandı. Mentors Network Turkey kurucusu Mehmet Onarcan’ın program çıktılarını özetlediği sunum sonrasında programda desteklenen girişimler; Blink, Bren, Deveci, Dream, Hexatech, HVS Enerji, Mavi Alp, Karayel, Demircioğlu ve Solarify program süresince geliştirdikleri projelerini katılımcılara aktardı.

Pepsico Türkiye yaptığı güneş enerjisi yatırımı ile yılda 485 bin 404 kg karbon salımını engelledi tirilen güneş enerjisi panellerinden karşılıyor. Güneş enerjisi yatırımı ile yılda 8.026 ağaç dikimine eşdeğer 485.404 kg karbon salımını engelleniyor.

Elektrik tüketiminin yüzde 40’ını yenilenebilir kaynaklardan karşılayan PepsiCo Türkiye Tarsus fabrikası, bunun yüzde 6’lik kısmını (687 MWh) çatılara yerleş8

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

Biyogaz ile 3585 MWh elektrik üretimi PepsiCo Türkiye Tarsus Fabrikası’nda ayrıca arıtma tesisinden elde edilen biyogaz ile çalışan 2 adet 330 kWe gücüne sahip kojenerasyon gaz motoru sayesinde yılda 3585MWh elektrik üretiliyor. Fabrika 2020 yılında ilave olarak 800kWe kapasitede 3’üncü bir gaz motorunu

daha bu sisteme dahil edecek. Yeni güneş enerjisi yatırımları yolda PepsiCo Türkiye bu yatırımlarla birlikte 2020’de Manisa ve Suadiye fabrikalarında GES (PV Solar panel) kurulumu gerçekleştirmeyi planlıyor. Ayrıca 2021’de Manisa fabrikasında kurmayı planladığı kojenarasyon tesisi ile elektrik üretmeyi de hedefliyor. Şirket bunun dışında Suadiye fabrikasında da 800kWe gücünde bir kojenarasyon tesisi kurmayı da planlıyor.



Haber Güneşte Son Teknolojiler Solar İstanbul’da Görücüye Çıkıyor Ülkemizde önemi giderek artan güneş enerjisi konusu, bu yıl ilk kez düzenlenecek yepyeni bir fuar ve konferansta sektörün tüm paydaşlarının katılımıyla çok geniş bir kapsamda ele alınacak. 11-13 Mart tarihleri arasında düzenlenecek olan Solar İstanbul Güneş Enerjisi, Enerji Depolama, Elektrikli Ulaşım ve Dijitalleşme Fuarı ve Konferansı, uluslararası güneş teknoloji yol haritası ve Türkiye bağlantısından güneş enerjisindeki yeni iş modelleri ve pazarlarına, belediyelerin güneş enerjisine yöneliminden enerji depolama ve elektrikli araçlara kadar son derece kapsamlı bir konferans içeriğinin yanı sıra güneşte son teknolojilerin sergilenmesine de ev sahipliği yapacak. Solar İstanbul 2020’nin Enerji Bakanlığı’nın üst düzey temsilcilerinin beklendiği açılışına, TBMM Sanayi Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş, GÜYAD Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GENSED Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği Başkanı Halil Demirdağ ve Onursal Başkanı Prof. Dr. Şener Oktik ve Günder Başkanı Kutay Kaleli de katılacak. Konferansta öne çıkacak bazı oturum başlıkları ve içerikleri şöyle: Uluslararası Fotovoltaik Teknoloji Yol Haritası ve Türkiye: Güneş enerjisinden doğrudan elektrik üretme sektörü (Fotovoltaik Güç Sistemleri, FVGS) konvansiyonel güç sitemleri ve diğer yenilenebilir güç sistemleri ile rekabet gücüne bağlı olarak son 10 yılda yüzde 20’nin üzerinde büyüme kaydetti. Oturumda sektörde yakın, orta ve uzun vadedeki global teknoloji yol haritası ve Türkiye’nin bu yol haritasına nasıl uyum sağlayabileceği tartışılacak. Güneş Enerjisi ve Belediyeler: Nüfusunun neredeyse yüzde 80’i büyükşehir belediyelerinde yaşayan Türkiye’de enerji ihtiyacının yenilenebilir kaynaklardan karşılanması konusunda belediyelere önemli görevler düşüyor. Belediyeler oturumunda bu konuda özellikle büyükşehir ve kent belediyelerinin sorumluluk10

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

ları ve bu alandaki politikaların verimlilik odaklı yepyeni bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliği konuşulacak. Güneş Enerjisi ve Finans: Türkiye’de özellikle güneş enerjisi finansman modellerinin geleceğine bakıldığında finansal yatırımcı nitelikli kuruluş ve fonların güneş enerjisi işbirliğine gidecek şekilde yapılanması ve sektörün finansal sağlamlık açısından bankalarca yönlendirilen regülasyon ve düzenlemelerden yatırımcı odaklı regülasyon ve düzenlemelere dönmesi gerekiyor. Sektörü ilgilendiren bir diğer önemli konu da YEKDEM benzeri bir mekanizmanın 2020 sonrasında da devam etmesi ihtiyacı. Tüm bu başlıklar konunun uzmanı finansçılar tarafından bu oturumda tartışılacak. Güneş Enerjisindeki Yeni İş Modelleri, Yeni Pazarlar: En ucuz elektrik kaynaklarından biri olan güneş enerjisi, gelişmekte olan ülkelerin sosyo-ekonomik kalkınmasına ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne erişime önemli katkıda bulunma potansiyeline sahip. Avrupalı güneş yatırımcıları güneş enerjisinin ciddi ivme kazandığı kıtadaki yeni pazarlar ve iş modelleriyle ilgili görüşlerini bu oturumda aktaracak. Güneş Enerjisi Depolama ve Elektrikli Ulaşım: Dünya çapında batarya maliyetlerindeki düşüş ve elektrikli araçlara uygulanan vergi indirimleri gibi faktörler elektrikli araç sahipliğini artırıyor. 2017 yılında yollardaki elektrikli araç sayısı 2 milyon civarı iken mevcut durumda bu sayı 3 milyona ulaşmış durumda; 2030 yılında ise dünya çapında 125 milyon elektrikli aracın kullanımda olması bekleniyor. Türkiye de beş büyük şirketin bir araya gelerek oluşturduğu konsorsiyumla yerli elektrikli otomobili 2021 yılında piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Depolama teknolojilerindeki son gelişmeler ve bunun elektrikli ulaşıma etkileri uzmanlarca bu oturumda tartışılacak. Yapay Zeka, Blockchain ve Solar'daki Yeni Dijital Teknolojiler: Yapay zeka artık yaşamın her noktasında. Dijital dönüşümün tüm dünyada hızla yayılması, insanların bağlantılarının günden

güne artmasını ve bilgilerin daha erişilebilir olmasını sağladı. Yapay zeka aracılığıyla birbiriyle bağlantılı hale gelen milyarlarca cihaz iş yapış şekillerini ve operasyonel süreçleri kökten değiştiriyor. Elektrik üreticilerinin de gelecekteki tüketici isteklerini öngörerek dijitalleşme ve IoT hedeflerini doğru koyması gerekiyor. Örneğin güneş enerjisi santrallerinde performansın sürdürülebilirliğini sağlamanın yolu artık performansı dijital platformlarda doğru bir şekilde izlemekten geçiyor. Bu oturum güneş enerji santralleri için geliştirilen çeşitli dijital platformlarla birlikte günümüzün ve geleceğin yazılım tekniklerini gündeme taşıyacak. Güneş Enerjisi ve Yerli Üretim: Yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan en verimli şekilde yararlanabilmek ve bu üretimi yapacak santralleri yerli üretim ile ülkemize kazandırabilmek Türkiye’nin enerji politikasında önemli bir yere sahip. Enerjide yerli üretim dış ticaret açığının azaltılmasında ve arz güvenlik seviyesinin artırılmasında da kritik bir unsur. ‘Güneş Enerjisi ve Yerli Üretim’ oturumu Türkiye güneş enerjisi sektöründeki çeşitli ekipmanların (PV panel, inverter, solar kablo vb.) yerlilik oranlarındaki mevcut durumu ve gelecek hedeflerini tartışmaya açacak. Güneş Enerjisi Sektörü Değer Zincirinde Kadın: Uluslararası raporlara göre kadınların çoğu enerji sektöründe çalışmaktan memnun fakat sektörde daha fazla kadın lider görmek istiyor. Ayrıca her iki kadın çalışandan biri, kadın olmanın sektördeki kariyer yolculuğunda bir dezavantaj oluşturduğunu düşünüyor. Bunu, terfi konusundaki rakamlar da destekliyor: Son şirketinde 5 yıldan fazla çalışanların oranı yüzde 40 olmasına rağmen hiç terfi alamayan kadınların oranı yüzde 61 ve yalnızca bir defa terfi alanların oranı ise yüzde 27. Sektörde çalışan kadın profesyoneller bu konuda atılması gereken adımları detaylarıyla masaya yatıracak.


TÜSAD uyarıya devam etti: “Fosil yakıt kullanımının maliyeti sanıldığından çok daha yüksek” Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), filtresiz termik santrallere ek süre tanınmasını içeren yasanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edilmesinin toplum sağlığı açısından önemli bir gelişme olduğunu belirtirken, uyarılarına devam etti. TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, özellikle kömürlü termik santrallerin hava kalitesinin bozulmasına neden olduğunu ve solunum sağlığını tehdit ettiğini belirtirken bunun ülke ekonomisi açısından önemli bir maddi kayıp oluşturduğuna da dikkat çekti. Mirici, “Bizim görevimiz halkımızı ve politika yapıcıları bilgilendirmek, TÜSAD olarak bunu yapmaya devam edeceğiz” derken, solunum sağlığı açısından fosil yakıt kullanımının tamamen durdurulması gerektiğini dile getirirdi. Meclis’te yasa görüşülürken gerekli çevresel yatırımları yapmadıkları için kapatılması gereken termik santrallere 2.5 yıl daha ek süre verilmesinin doğru olmayacağı yönünde uyarılarda bulunan Prof. Dr. Mirici, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vetosunun ardından şu değerlendirmeyi yaptı: “Hekim olarak uyarılarımıza rağmen kömürlü termik santrallere havayı kirletme izni veren yasanın Meclis’te kabul edilmiş olması bizi hayal kırıklığına uğratmıştı. Ancak bu yasanın Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi, bu konuda gerekli adımların atılacağı yönünde bizi umutlandırdı. Özellikle kömürlü termik sant-

rallerin, hava kalitesinin bozulmasına neden olduğu ve solunum sağlığını tehdit ettiği biliniyor. O nedenle biz bu uyarıları yapmak zorundayız. TÜSAD olarak kuruluş felsefemiz ve tüzüğümüz gereği hem halkımızı hem de politika yapıcıları bilgilendirmek bizim görevimiz. Bu amaçla raporlar hazırlamakta ve resmi makamlar tarafından oluşturulan komisyonda görev almaktayız. Oluşan kirliliğin düzenli olarak ölçülmesi ve azaltılması için hali hazırda var olan yasal düzenlemelerin uygulanması ve gerekli yeni düzenlemeler için bundan sonra da destek olmaya devam edeceğiz.” Termik santrallerin hava kalitesinin bozulmasına, havanın kirlenmesine yol açarak başta KOAH ve astım olmak üzere bir çok akciğer hastalığının artmasına neden olduğuna dikkat çeken Mirici, değerlendirmesine şöyle devam etti: “Zatürre, bronşit gibi alt solunum yolu enfeksiyonları ile üst solunum yolu enfeksiyonlarının hava kirliliğinde daha fazla görüldüğü biliniyor. Aynı zamanda akciğer kanseri de hava kirliliği nedeniyle artış gösteriyor. Ne yazık ki ülkemizde ve dünyada kronik hastalıklar adeta bir salgına dönüştü. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; ülkemizdeki ölümlerin yüzde 90'ı kronik hastalıklar nedeniyle ortaya çıkmakta ve 38 milyon insanımız en az bir kronik hastalıktan yakınmakta. Bunun yaklaşık 5 milyonunu hava kirliliği ile doğrudan ilişkili olan kronik havayolu hastalıkları (KOAH ve

astım) oluşturmakta. Kronik hastalıkların yaşam tarzı, beslenme, çevresel faktörler gibi ortak nedenleri olduğu göz önünde tutulursa, kronik hastalıklar için alınacak her önlemin ülkemizin yararına olacağını vurgulamak gerekiyor.” Öte yandan kronik hastalıkların, vaktinden önce gerçekleşen ölümler, iş gücü kaybı ve sağlık harcamaları nedeniyle yılda 45 milyar liralık bir kayba yol açtığını belirten Mirici, sözlerini şöyle tamamladı: “Esasen solunum sağlığı açısından fosil yakıt kullanımın tamamen durdurulması dünyada olduğu gibi bizim de önerimizdir. Bu noktaya gelinceye kadar, sorunun tüm paydaşları ile tartışılması ve bu konudaki mevcut bilgilerin maliyet hesabına katılması gerektiğini düşünüyoruz.”

Ortadoğu Holding’ten yenilenebilir enerjiye 380 milyon dolarlık yatırım planı Yenilenebilir enerji alanına 380 milyon dolarlık yatırım planladıklarını açıklayan Ortadoğu Holding İcra Kurulu Başkanı Mehmet Gür, turizm ve sağlık alanında da büyümeye devam edeceklerini dile getirdi. 2020 yılı ve önümüzdeki dönemde öncelik verdikleri sektörlerin başında yenilenebilir enerjinin geldiğini belirten Mehmet Gür, “Yenilenebilir enerji konusuna gerek 2023 vizyonu gerekse ülkemizin ve dünyamızın geleceği adına hassasiyetle eğiliyoruz. Sinop’ta Hamsi ve Fener RES, Kocaeli Karamürsel RES ve Çankırı Çerkeş

RES sahalarında toplamda 120 MW’lık dört lisans alanımıza 130 milyon dolar civarında yatırım planlıyoruz. Bununla birlikte, jeotermal enerji alanında üçü Manisa, biri de Kütahya’da olmak üzere dört jeotermal sahasında ruhsatımız bulunuyor. Toplam yatırım değeri 250 milyon doları bulacak JES (jeotermal Enerji Santrali) projelerimizde, 24 MW ile başlayıp 72 MW’a kadar çıkacak enerji üretmeyi hedefliyoruz. Ek olarak, rüzgâr enerjisi projelerimizde 48,5 MW’lık kurulu gücümüzü artıracağız” diye konuştu. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

11


Haber “Yeni enerji teknolojileri uluslararası yatırımcıların radarında” Teknoloji, elektrik sektörü yatırımlarında karar verme sürecinin bir parçası olmanın ötesine geçerek en belirleyici faktör haline geliyor. Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young) Türkiye’nin Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş, Türkiye ve dünyada enerji sektörünün durumunu değerlendirdi ve 2020 yılı için öngörülerini aktardı: “Enerji dünyasında elektrik sektörünün bir dönüm noktasına geldiğini ve girişim sermaye fonlamalarındaki yükselişin elektrik piyasasında birleşme ve satın alma işlemlerini yeniden şekillendirdiğini gözlemliyoruz. Geleneksel elektrik üretim sektörünün yenilenebilir enerji ve yeni teknolojilerin etkisiyle dönüşüm geçirmesi, elektriğin üretim, kullanım ve depolanma biçimi ile birlikte elektrik ticaretinin yapılış şeklini de değiştiriyor. Bu yeni ve hızlı enerji dünyası, çevik ve cesur yatırım kararları alınmasını gerektiriyor ancak pek çok elektrik şirketinin bu yatırım ortamına adaptasyonda güçlük yaşadığı görülüyor. Girişim sermayesi bu alanda geleneksel yatırım modellerinin yerine yeni bir seçenek sunuyor ve enerjinin dönüşümünde hayati bir öneme sahip olan teknolojilerin gelişimini hızlandırıyor. EY’nin Enerji Sektörü İşlem ve Trendleri Raporu’nda da belirtildiği üzere, girişim sermayesi yatırımları 2019’un ikinci çeyrek döneminde elektrik piyasasında 2,1 milyar dolar katkı sağladı. Söz konusu yatırımların büyük bir bölümü ulaşımın elektrikli hale getirilmesine yani elektrikli araç teknolojisi ve altyapısına (batarya ve şarj istasyonları) odaklanıyordu. Elektrikli araç teknolojisine en çok yatırımın Asya Pasifik Bölgesi’nden geldiğini, ülke bazında ise yatırımlara Çin’in öncülük ettiğini görüyoruz. Öte yandan rekabetin yoğun olduğu bir piyasada girişim sermaye yatırımcılarını çekmek kolay değil. Elektrik şirketlerinin bu amaçla yüksek risk barındıran girişim sermayesi yatırımcılığına uyum sağlamak için ciddi çalışmalar yapmaları gerekiyor. İşlemler özelinde baktığımızda; finansal yatırımcıların öngörülebilir getiri sağlayan ve istikrarlı nakit akışı sunan varlıklara 12

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

yönelerek portföylerini dengelediklerini görüyoruz. Öne çıkan yatırım trendlerini incelediğimizde, artış gösteren batarya depolama yatırımları karşımıza çıkıyor. Çünkü yenilenebilir enerjinin yükselişi, batarya depolamayı elektrik şebekesinin desteklenmesinde daha önemli bir faktör haline getiriyor. Bu anlamda Birleşik Krallık ve ABD’de 2019 yılında temiz enerjinin teşvik edilmesi ve elektrik şebekesi direncinin artırılması amacıyla büyük ölçekli depolama planları açıklandı. Statkraft ve Statera Energy gaz jeneratörleri ile yedeklenmiş 1 GW kurulu güçte depolama yatırımı ile şebekeyi desteklemeyi hedefliyor. Diğer taraftan, ABD’de Dışişleri Bakanlığı’nın kamusal yatırımlar bütçesi dahilinde, yüksek talep saatlerinde çalışacak 275 MW’lık konvansiyonel santral yatırımının yerine 6 saatlik batarya tesisleri kurulması planlanıyor. Bununla birlikte elektrik şebekelerinin akıllı teknolojilerle donatılması amacıyla dünya genelinde çeşitli ortaklıklar kuruluyor. Dubai Elektrik ve Su Otoritesi’nin (DEWA) akıllı şebeke çözümleri sunan Kanadalı bir şirketle gerçekleştirdiği ortaklık ile bölgeye ilk sanal elektrik santralinin kurulması hedefleniyor. Japonya’da ise blockchain teknolojisi kullanılarak birden fazla denk işlemci (P2P) arasında elektrik iletilmesi test edilecek. Senelik sektörel performanslar incelendiğinde 2019 yılında global enerji ve altyapı yatırımları önceki seneye oranla 30 % artışla 26.8 milyar dolara ulaşırken, 2019’un 2. çeyreğinde ABD küresel altyapı yatırımlarının yarısından fazlasını

çekti. Çin ise Asya Pasifik’te öncülüğünü sürdürdü. Bununla beraber, yeni teknolojiler ve yenilenebilir enerjiye yönelik artan iştahın hâkim olduğu bir yatırım ortamı oluştu. Bu iki alanın elektrik piyasasında önümüzdeki dönemde de belirleyici olmaya devam edeceğini öngörüyoruz. 2019 yılı enerji ve altyapı sektörlerinin finansal performanslarına baktığımızda Amerika, Avrupa ve Asya Pasifik bölgelerinde yenilenebilir enerji yatırımlarının sırasıyla %36,3, %27.9 ve %23.8 yatırımcı geri dönüş oranları ile önde geldiği görüldü. Bu oranlar aynı finansal dönemdeki S&P 500, STOXX Europe 600 ve Nikkei 225 ortalama kazanç oranlarının çok ilerisinde. Bunu destekler şekilde, 2019 yılında enerji ve altyapı sektörlerinde Amerika, Avrupa ve Asya Pasifik’te imzalanan en büyük 15 yatırım anlaşmasının 6 tanesinin yenilenebilir enerji alanında olduğunu görüyoruz. Yukarıdaki veriler ışığında, dünya genelinde yatırımcıların yenilenebilir enerji teknolojileri, batarya (depolama), elektrikli araç altyapısı ve dijital şebeke gibi yeni teknolojilere olan ilgisinin gittikçe arttığını ve elektrik piyasasının büyük bir dönüşümden geçmesinin etkisiyle konvansiyonel olmayan rakip şirketlerin birleştiğini gözlemliyoruz. EY olarak; 2020 yılında dünya genelinde yenilenebilir enerji, enerji depolama ve elektrikli araç alanlarında altyapı yatırımlarına yabancı ilgisinin artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Ülkemiz enerji piyasasının da fonlama ve sermaye ihtiyacını karşılamak üzere, özellikle girişim sermayesi ve özel sermaye fonlarından gerekli payı almamız önemli. Özellikle enerji depolama ve batarya teknolojileri alanlarında çok da uzak olmayan vadelerde, büyük hareketlilik bekliyoruz. Asya Pasifik ve Amerika’da enerji şirket değerleri EBITDA X11’ler civarında oluşurken, bize en yakın piyasalardan olan Avrupa piyasasında ise bu değer 7X çarpan olarak gerçekleşiyor. Yatırım alanı ve ülke enerji piyasasının cazibesi bu değerlemeleri etkileyen unsurlar arasında yer alıyor.”


Küresel sıfır emisyon hedefi için ulaşım ve ısınmanın elektrik enerjisiyle sağlanması şart EY, 54. Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi (RECAI) sonuçlarını açıkladı. 40 ülkenin yenilenebilir enerji yatırımları bakımından sıralandığı endekste, Çin ve ABD ilk iki sıradaki yerlerini koruyor. Endeks sonuçlarıyla oluşturulan rapora göre; küresel çapta sıfır emisyon hedeflerine ulaşılması için yenilenebilir enerji üretimine yatırımın yanı sıra ulaşım ve ısınmada elektrik enerjisinin kullanılması, hidrojen enerjisi ve akıllı şebeke altyapısına yönelik yatırım yapılması gerekiyor. Yenilenebilir enerjiye 2050’ye kadar 18,6 trilyon dolar yatırım yapılmalı Rapor; dağıtık enerji kaynakları, elektrikli araçlar ve enerji depolama sistemleri gibi yeni teknolojilerin uygulamaya koyulma sürecinin yakın gelecekte hız kazanacağına işaret ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu’nun gerçekleştirilmesi için 2018’de 300 milyar dolar olan yenilenebilir enerji yatırımının yıllık ortalama 600 milyar dolar ile iki katına çıkarılması gerektiği öngörülüyor. Bu kapsamda yenilenebilir enerji yatırımlarının 2050 yılına kadar küresel olarak 18,6 trilyon

dolara ulaşması gerektiği ifade ediliyor. Çin ve ABD yenilenebilir enerjide liderliği koruyor Çin, 2019’un ilk yarısında ülkedeki yenilenebilir enerji yatırımlarının %39 düşüş göstermesine rağmen, gerçekleştirilen büyük ölçekli yatırımların etkisiyle endekste ilk sıradaki yerini koruyor. Yatırımlardaki gerilemede, yeni rüzgâr ve güneş enerjisi kapasitesi yaratılmasında şebekeye satış tarifesinden ihaleye geçiş yapılmasının etkili olduğu belirtiliyor. ABD, offshore rüzgar enerjisi hattının piyasayı canlandırması, güneş ve onshore rüzgar enerjisi piyasasının ise vergi sübvansiyonlarından destek bulmasının etkisiyle ikinci sırada yer almayı sürdürüyor. Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecinin (Brexit) getirdiği belirsizliklerine rağmen endekste yedinci sıraya yükselen Birleşik Krallık’ta offshore rüzgâr ihaleleri gelecek vaat ediyor. Güneş enerjisi piyasaları hareketlenen İspanya ve Vietnam ve zorlu birkaç yılın ardından endekse yeniden giriş yapan Polonya ise endekste öne çıkan diğer ülkeleri oluşturuyor.

Sıfır emisyona geçişin küresel enerji sektörü için sunduğu fırsatları mercek altına alan rapor, sektörün bu alanda üstesinden gelmesi gereken güçlüklere de dikkat çekiyor. Raporda; sermaye ile kapasitenin eşleştirilmesinde daha inovatif yatırım modellerine açık olunması gerektiğine işaret ediliyor. Karbonsuz ekonomiye geçiş imkânsız değil EY Türkiye Enerji Sektör Lideri Erkan Baykuş, rapor ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Ölçek bakımından endüstriyel hale gelen yenilenebilir enerji projelerine etkin sermaye yaratılması için yeni kaynak ve yapılar bulunması ihtiyacı gittikçe artıyor. Yenilenebilir enerji projeleri için sermaye ihtiyacı devam ederken, diğer yandan pek çok yeni yatırım modeli de ortaya çıkıyor. Dünya genelinde sıfır karbon ekonomiye geçiş için ekonominin her alanında köklü değişimler yapılmalı. 60’tan fazla ülke sıfır emisyon hedefinin 2050 yılına kadar gerçekleştirilmesine yönelik yasalar üzerinde çalışıyor. Enerji sektörünün hayati bir rol oynadığı bu dönüşüm sektör için çok büyük fırsatlar barındırıyor.”

Erzincan Havalimanı Güneş Enerjisinden Elektrik Üretim Tesisi enerji üretimine başladı

Panasonic - Girişim Elektrik imzası taşıyan, Panasonic ürünlerinin kullanıldığı ve Türkiye’de havalimanı öz tüketiminin

yarısına yakınını karşılayan ilk projelerden biri olan Erzincan Havalimanı Güneş Enerjisinden Elektrik Üretim Tesisi (GES)

enerji üretimine başladı. Yatırımı anahtar teslim olarak yapan Girişim Elektrik tarafından verilen bilgilere göre; tesis yılda 2.09 MWh elektrik üretimi ile Erzincan Havalimanı’nda tüketilen elektrik enerjisinin yarıya yakınını karşılayacak ve ihtiyaç fazlasını şebekeye geri kazandıracak. Proje için 3.779 adet 325 W panel yerleştirilerek 6.310 m2 panel alanında 2.09 MWp güce ulaşıldı. Panasonic HIT ürününün kullanıldığı proje 7 ayda tamamlandı. Girişim Elektrik, proje için inverter ve optimizer teknolojisinin desteklediği panel bazlı izleme sistemi de tesis edip, SCADA sistemiyle enerji üretilebilirliğini yüksek seviyelerde tutarak projenin son haline gelmesini sağladı. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

13


Haber Adygea Rüzgar Enerjisi Santrali’nin rüzgar türbinlerinin devreye alınmasının ilk aşaması tamamlandı

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu NGS’yi inşa eden Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un Adygea Rüzgar Enerji Santrali’nde rüzgar türbinlerinin devreye alınmasının ilk aşaması tamamlandı. Rosatom, düşük karbonlu elektrik üretimi alanındaki projelerinin geliştirilmesinde önemli bir

adım daha attı. Adygea Cumhuriyeti'nin Şovgen ve Giagin ilçelerinde inşaatı tamamlanan ve toplam 150 MW kapasiteye sahip Adygea Rüzgar Enerji Santrali, artık elektrik üretmeye hazır. 32,5 MW kurulu güce sahip ilk 13 rüzgâr türbini ile ilgili çalışmalar tamamlandı. Bu, Rosatom tarafından seçilen tekno-

lojinin çalışabilirliğini ve tüm rüzgâr türbini sistemlerinin çalışmaya hazır olduğunu doğruladı. İlk aşamanın başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi, ‘Yeşil Kare’ konseptinin uygulanmasında yani Rosatom tarafından düşük karbonlu enerji projelerinin geliştirilmesinde önemli bir dönem oldu. Yeni rüzgâr enerji santralinde bir dizi yenilikçi teknoloji kullanılıyor ve onların büyük çapta kullanımı ise ilk kez Rusya’da başladı. Adygea Rüzgar Enerji Santrali’nin inşası Rosatom'un rüzgar enerjisi projelerinin uygulanmasının tüm yelpazesinde, yeni yetkinlikler kazanmasına ve gelecek vaat eden düşük karbonlu enerji segmentinde gelişme için gerekli zemini oluşturmasına izin veriyor. Rosatom Devlet Kuruluşunun Rüzgâr Enerjisi Birimi NovaWind A.Ş. Genel Müdürü Alexander Korchagin, “Kalıcı işletme izinlerinin alınması ve tesisin toptan elektrik piyasasına çıkartılması için daha çok çalışması gerekiyor. İkinci ve üçüncü aşamalarla ilgili faaliyetlerin Ocak 2020’de başlaması planlanıyor” dedi.

Türkiye, enerji verimli konutlara yatırım yapıyor 50 bin aile, EBRD, Avrupa Birliği (AB), İklim Yatırım Fonları (CIF) altındaki Temiz Teknoloji Fonu (CTF) tarafından geliştirilen kredi programı sayesinde, çevre dostu konutlara yatırım yaptı. Türkiye Konutlarda Enerji Verimliliği Finansman Programı (TuREEFF), bireyler, inşaat şirketleri ve enerji tasarruflu ekipman bayilerine kullandırılmak üzere, Garanti BBVA, Şekerbank, Türkiye İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası’na, 350 milyon USD’ye kadar fon sağladı. 2800 kişi çevre dostu konutlar satın almak veya mevcut konutlarını enerji tasarruflu teknolojilerle donatmak için TuREEFF konut kredileri veya tüketici kredileri kullandılar. 50 bini aşkın aile TuREEFF tarafından finansman desteği sağlanan uzman bayilerden satın aldıkları enerji verimli ısıtma veya soğutma sistemleri, pencereler veya beyaz eşyalar ile evlerini yeniledi14

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

ler. Ek olarak, program çevre dostu yeni konut projelerinden, eski binaların enerji verimliliğini artırmaya ve bayilere kaynak sağlayan satıcı kredilerine kadar değişen çeşitlilikte 430 projeyi finanse etti. Programın başladığı 2015 yılından bu yana TuREEFF yatırımları 29.3 GWh/yıl enerji tasarrufu ve 7,390 ton CO 2’ye veya 330 bin ağaca eşdeğer karbon miktarı kadar salımın engellenmesine destek oldu. Türkiye’de bina sektörünün nihai enerji tüketimindeki payı sanayiyi aşmakta ve konut nitelikli binalar da tüm bina sektörünün %50 elektrik tüketimini gerçekleştirmektedir. TuREEFF sonuçlarının vurgulandığı forumda konuşan EBRD Türkiye Ülke Başkanı Arvid Tuerkner, “İklim değişiyor ve bununla birlikte bizim hayatlarımız da. Hepimiz, eko-tüketici olmalıyız ve tabii ki buna başlamak için en iyi yer evlerimiz. AB ve CTF fonu katkılarıyla

EBRD tarafından geliştirilen TuREEFF, bu değişimi gerçekleştirmek için gerekli kaynağı Türk hanehalkının kullanımına sunmuştur. EBRD’nin bu finansman programına öncülük etmekte oynadığı rolden gurur duyuyor ve beraberce eriştiğimiz bu sonuçlara katkısı olan herkesi kutluyorum.” Etkinlikte, sera gazı emisyonunun azaltılmasına ve yeşil ekonomiye geçişe katkıları nedeniyle yedi projenin ödüllendirildiği bir tören de yer aldı. İstanbul merkezli inşaat firmaları Zafer Hakan Yapı İnşaat ve Hun Perakende İnşaat, çevre dostu konut kompleksi Tema İstanbul, Eskişehir merkezli beyaz eşya bayii Eldem A.Ş., Antalya merkezli soğutma sistemleri satıcısı Modern Klima, İstanbul merkezli ısıtma sistemi satıcısı Elvan İnşaat ve Ankara merkezli pencere bayii Neyka Nakliyat firmaları, ödüle layık görüldüler.


ÇEİS’ten, çöpten üretilen alternatif yakıt çağrısı Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çalbıyık, Enerji Tasarrufu Haftası’nda Türk çimento sektöründeki atık kullanımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’deki alternatif yakıt kullanım oranını Avrupa ve dünyada olduğu gibi yüksek ortalamaya çıkarabilmek için belediye atıklarının (çöplerin) kritik bir öneme sahip olduğunu belirten Suat Çalbıyık, “Türkiye’de yaklaşık 32 milyon ton/yıl belediye katı atığı üretilmekte olup, bu atıklardan en az 7 milyon ton ek yakıt üretim potansiyeli bulunmaktadır. Bu ek yakıtların çimento sektöründe kullanımı sayesinde, 3 milyon tona yakın kömürün ithali önlenerek döviz tasarrufu sağlanabilir ve cari açığın azaltımı mümkün olabilir. Öte yandan, iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının azaltımına ve belediye katı atık depolama alanlarına gidecek atık yükünün hafifletilmesine olanak sağlanabilir. Aynı zamanda belediyenin depolama tesisi işletme maliyetleri de düşer. Bununla birlikte belediye katı atıklarının, belediye katı atık sahalarında

malzemelerin ve üretilen alternatif yakıtların satışından gelir eder” dedi.

kurulacak biyolojik kurutma sistemlerine sahip ön işleme tesislerinde işlenmesi ile “atıktan türetilmiş yakıt” üretilebilir. Bu tesisleri belediyeler veya özel iştirakler kurabilir. Geri dönüşümü mümkün olmayan plastik, kağıt, karton, tekstil gibi malzemeler ve organik içerik kurutulur ve çimento sektöründe alternatif yakıt olarak kullanılır. Tesis, geri kazanılabilir

“2018 yılında 60 milyon dolar tasarruf sağlandı” Türkiye genelinde faaliyet gösteren 55 çimento fabrikasının 35’inin, atıkları alternatif yakıt olarak kullanma lisansına sahip olduğunu da hatırlatan Suat Çalbıyık şunları söyledi: “2008 yılında ülkemizde 88 bin ton olan alternatif yakıt kullanımı, 2018 yılında ancak 1 milyon tona ulaşmıştır. Sektörümüzün atıkları alternatif hammadde olarak kullanım miktarı ise 2018 yılında 1,5 milyon ton’dur. 1 milyon ton alternatif yakıt kullanımı, yaklaşık %7 termal ikame oranına karşılık gelmektedir. Avrupa Birliği ülkelerindeki çimento fabrikalarında ise ısıl gücün ortalama olarak yaklaşık %44’ü (bazı tesislerde %100’e yakın) atıklardan karşılanmaktadır. Ülkemizde çimento fabrikalarının 2018 yılında kullandığı 1 milyon ton atık ile yaklaşık 600 bin ton ithal kömür tasarrufu sağlanmış ve yine yaklaşık 60 milyon USD döviz ülkemizde kalmıştır.”

Kalkınma Yatırım Bankası ve Alman Kalkınma Bankası 40 yıl vadeli kredi için anlaştı

Kalkınma Yatırım Bankası’nın Türkiye’nin geleceği için sürdürülebilir kalkınmaya desteği yeni kredi anlaşmaları ile devam ediyor. Banka, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ikrazı ile Alman Hükümeti ve Alman Kalkınma Bankası (KfW)’nın birlikte finanse ettiği vadesi 40 yıla uzanan 45 milyon avroluk bir kredi anlaşması imzaladı. Alman Kalkınma Bankası KfW ile imzalanan uzun vadeli bu krediden; nüfusun sosyo-ekonomik koşullarına ve çevreye katkı sağlayan, Türkiye

Çevre Mevzuatı ile uyumlu, biyo çeşitlilik üzerine olumsuz etkisi olmayan güneş enerjisine yönelik projeler geliştiren yatırımcılar yararlanabilecek. Kredi anlaşması ile ilgili değerlendirmede bulunan Kalkınma Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, “Ülkemizin sürdürülebilir kalkınması için Alman Kalkınma Bankası ile imzaladığımız 2019 yılındaki bu ikinci anlaşma; geleceğimize yönelik yatırımlar için büyük önem taşıyor. Kendi enerjisini kendisi üreten bir Türkiye hedefiyle sürdürülebilir kalkınmaya verdiğimiz desteğin yanı sıra, yatırımcılarımıza farklı alanlarda sunacağımız krediler için finansman anlaşmalarımızın 2020’de de devamı gelecek” dedi. Öztop imzalanan kredi anlaşmasının temasıyla ilgili olarak “Bu finansmanla; sürdürülebilirliği ön planda tutan yenilenebilir enerji ve güneş enerjisi alanındaki fotovoltaik proje yatırımlarını destekleyeceğiz. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve yine karbon salımını azaltmayı öngören Sorumlu

Bankacılık Prensiplerinin Kurucu İmzacısı olduğumuz bilinciyle yenilenebilir enerji alanında Türkiye’yi kalkındıracak projeler için finansman ve kredi çalışmalarımız hız kesmeden devam edecek” diye konuştu. KfW Ankara Ofis Direktörü Frank Bellon yaptığı açıklamada "Alman Hükümeti adına KfW tarafından Kalkınma Yatırım Bankası’na sağlanan söz konusu güneş enerjisi kredisi ile KfW, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına katkıda bulunmayı ve özellikle Türkiye'de güneş enerjisi yatırımlarına ilişkin artan talebin karşılanması suretiyle elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılmasını hedeflemektedir. Bu itibarla, güneş enerjisi kredisi, Türkiye'nin düşük emisyonlu ve iklime dayanıklı ekonomik kalkınmasını ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerini desteklemektedir ve KfW, bu amaç doğrultusunda, Kalkınma Yatırım Bankası ile işbirliği yapmaktan büyük memnuniyet duymaktadır" dedi. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

15


Haber InnoEnergy’nin, PowerUp! Challenge yarışması başlıyor

Pan-Avrupalı etki fonu EIT InnoEnergy, yatırım yapmak için Orta ve Doğu Avrupa bölgesinde bir sonraki Unicorn girişimleri arıyor. Yapılacak finansal yatırımla startup’ların başarı oranı yükseltiliyor, scaleup’ların ve KOBİ’lerin büyümesi sağlanıyor ayrıca endüstri liderlerinin uzmanlıkları ve güvenilir ortak ağının desteği sunuluyor. Başvurular için son gün ise 5 Mart 2020. Tesla’nın eski başkan vekilleri Peter Carlsson ve Paolo Cerruti tarafından kurulan ve InnoEnergy desteği alan İsveçli Unicorn girişim Northvolt’un şu anki değeri 1,6 milyar euro seviyesinde bulunuyor. InnoEnergy ağına katılmayı başaran şirketler; ürün iyileştirme, geliştirme ve denemeleri, ticarileştirme stratejileri, ulus-

lararası piyasalara sunum ve bu pazarlarda büyüme ile fonlama fırsatlarından faydalanıyor. InnoEnergy yatırımlarına en iyi örneklerden biri de şu anda 1,6 milyar euroluk değeriyle Avrupa’nın en büyük lityumiyon pil üreticisi olan Northvolt. 2016 yılının başlarında şirket henüz kurulmadan önce Tesla’nın iki eski üst düzey yöneticisi Peter Carlsson ve Paolo Cerruti, destek almak için InnoEnergy’e başvuruda bulunmuştu. Asya’daki konvansiyonel pil üretim tesislerinin aksine Northvolt, temiz enerji kullanılarak oluşturulan bir teknolojik mükemmellik sunmaya hazırlanıyor. Northvolt, kısa bir süre önce Avrupa Yatırım Bankası’ndan 350 milyon

euro yatırım aldı ve şu anda Kuzey Kutup Dairesi yakınında bulunan Skellefteá’daki Northvolt Ett ve Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletindeki Northvolt Zwei ile en büyük yeşil enerjili pil fabrikalarını kuruyor. PowerUp! Challenge yarışması, Orta ve Doğu Avrupa’daki kuruluşlara, InnoEnergy portföyündeki bir sonraki Unicorn girişim olma fırsatını sunuyor. Yarışmaya, geliştirmenin tüm aşamalarındaki girişimciler başvurabiliyor. Yalnızca bir fikriniz olması veya bir sonraki müşterinizi arıyor veya pazarda büyüme planlaması yapıyor olmanız fark etmiyor. Odak alanları enerji, ulaşım, temiz teknoloji, akıllı şehirler olsa da yarışma tüm farklı fikirlere de açık. InnoEnergy PowerUp! Challenge kapsamında özellikle uygun koşullara sahip startup’lar için 65 bin euro para ödülü ve Yılın Startup’ı unvanının sahibi olabilecekleri bir yarışma düzenliyor. Bu yarışmanın diğer avantajları arasında iş planlama, sunum tasarımı, IP koruma gibi konularda uluslararası alan uzmanlarının desteğini sunan Business Bootcamps© programına katılım da bulunuyor. PowerUp! Challenge’a başvurular, 5 Mart 2020 tarihine kadar InnoEnergy web sitesi üzerinden yapılabilir: https://powerup.innoenergy.com

IONITY, Avrupa şarj ağının genişletilmesinin ikinci aşaması için ABB’yi tercih etti ABB, IONITY’den 324 adet ek 350 kW’lık yüksek güçlü elektrikli araç (EA) şarj ünitesi siparişi aldı. Şarj üniteleri, 2020 yılının sonuna kadar şarj ağının genişletilmesinin ikinci aşaması kapsamında 24 ülkede kurulumları gerçekleştirilecek. IONITY İdari Müdürü Michae Hajesch: “ABB, yüksek güçlü şarj üniteleri denildiğinde tüm Avrupa dahilinde tercih ettiğimiz teknoloji ortaklarımızdan birisidir. IONITY ile piyasaya sürülen yeni, özel olarak geliştirilmiş tasarımlarıyla pazarı genişletmeye devam ediyorlar. Yeni IONITY tasarımımız için ayak izi bakımından çok az yer kaplayan bir şarj ünitesi geliştirdiler” dedi. ABB’nin IONITY için ürettiği özel olarak uyarlanmış şarj üniteleri, ABB’nin 16

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

bugüne dek yaptığı en ince tasarım olmakla beraber, IONITY tarafından talep edilen ihtiyaçları karşılıyor. Ayrıca yeni şarj üniteleri, daha sessiz çalışma, özel olarak tasarlanmış görünüm ve tüm araçlar için şarj bağlantı noktasına ulaşmayı kolaylaştıran ve kabloları daima yukarıda tutan ve kirlenmesini önleyen entegre edilmiş kablo düzenlemesi geri çekme sistemine sahip daha uzun kablolar gibi daha ileri seviye tasarım özelliklerinden de faydalanıyor. ABB’nin dünya çapındaki E-mobilite Altyapı Çözümleri işletmesinin Başkanı Frank Muehlon, “IONITY ile sürdürdüğümüz iş birliği, hepimiz için daha yeşil ve daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerleme konusunda kararlı olan, benzer zihniyetteki iki kuruluşun bir

araya gelmesini temsil ediyor. IONITY muhteşem bir ortak çünkü geliştirilmesi istenen özel çözümler ürünlerin piyasaya sürülmesinin ardından da ürünlere uygulanabiliyor. IONITY’e EA şarj ağının kullanıma açılmasının ilk aşamasında destek vermiş olmaktan gurur duyuyoruz ve birlikte Avrupa’nın tamamına uzanan kapsamlı bir yüksek güçlü şarj ağı inşa etme çalışmalarımızı sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.” Muehlon, “IONITY’nin hedefi, Avrupa’da elektrikli araçlarla yapılan uzun mesafeli seyahatleri, fosil yakıtlı araçlarla yapılanlar kadar kolay ve uygulanabilir kılmak; tedarik anlaşmamızın uzatılması yönündeki son gelişmeler sayesinde bu misyonu gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaştık” açıklamasında bulundu.


Türkiye’nin En Büyük Biyokütle Enerji Santrali Devreye Alındı Mimsan, Türkiye’nin en büyük biyokütle enerji santrali olan “Afyon Eber Elektrik Santrali”ni devreye aldı. Afyon Eber’de Mimsan tarafından kurulan ve devreye alınarak 2019 Yekdem’ine yetiştirilen biyokütle enerji santralinin yatırımcısı Oltan Köleoğlu Enerji, 2020 yılının Ocak ayından itibaren elektrik satışına başlayacak. 27 MWe kapasiteli enerji tesisinin yılda ortalama 260.000 ton zirai atığı bertaraf ederek, 202.500.000 kwh/yıl yenilenebilir enerji üretmesi bekleniyor. Biyokütle Enerji Santrallerinde mühendislik ve üretim gücünü birleştirerek anahtar teslimi çözümler sunan Mimsan’ın dizaynını, imalatını ve yardımcı ekipman tedariğini üstlendiği “Afyon Eber Elektrik Santrali”nde yerli ekipman tedariğinden dolayı mevcut tarife ek olarak 13$/MWe yerli katkı desteği alınacak. Türkiye’de biyokütle enerji sektöründe lider marka konumuna ulaşan Mimsan’ın Satış ve Pazarlama Müdürü Hacer İlhan Yiğit, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada : “Proje kapsamında Yekdem’e kayıtlı 5. biyokütle enerji santralini devreye alarak, biyokütle referanslarımızın kurulu gücünü 65 MWe kapasitesine çıkarmış bulunuyoruz. Afyon Eber’de anahtar teslimi olarak kurulumunu gerçekleştirdiğimiz biyokütle enerji santraliyle de yılda ortalama 260.000 ton zirai atığı bertaraf ederek, 202.500.000 kwh/yıl yenilenebilir enerji üretmeyi hedefledik. Bu kapsamda geliştirdiğimiz enerji teknolojileriyle de ülkemizin çevreyle ilgili önemli sorunlardan biri haline gelen ve verimli topraklarımızın biyolojik yapısına zarar veren “anız yakma” sorununa çözüm oluşturmaktadır. 2020 yılında da çalışmalarımıza hız kesmeden devam edip, geliştirdiğimiz atık bertaraf teknolojileri ile “sıfır atık hamlesi”ne katkı sağlamaya devam edeceğiz. Bu kapsamda Bolu’da tavuk gübrelerini, Samsun’da orman ve zirai atıkları, Trabzon’da ise belediye çöplerini bertaraf edecek enerji santrallerini 2020 YEKDEM’ine yetiştirmeyi hedefliyoruz. 2020 yılında tamamlanması planlanan projelerimizle birlikte Mimsan’ın toplam biyokütleden enerjide kurulu güç kapasitesi yaklaşık 100 MWe‘a çıkacak” dedi. Yiğit, arıtma çamuru, belediye çöpünden üretilen RDF, orman atıkları ve zirai atıklar gibi birçok farklı yakıt çeşidiyle ilgili santral kurma tecrübesi bulunan Mimsan’ın yıllık cirosunun % 10’unu Ar-Ge faaliyetlerine ayırdığını ve yurt dışında konusunda uzman danışmanlarla Ar-Ge çalışmalarını yürütmeye devam edeceklerini belirtti.


Haber Yenilenebilir enerji üretiminde yüzde 41 artış var Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), elektrik piyasası Eylül raporunu açıkladı. Buna göre en çok elektrik tüketen şehirler İstanbul, İzmir ve Ankara olurken elektrik tüketiminde listenin sonunda yer alan şehirler Bayburt, Iğdır ve Tunceli olarak sıralandı. Raporda dikkat çeken bir başka ayrıntı ise yenilenebilir enerji üretimindeki ve toplam elektrik tüketimi payındaki artış oldu. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma sitesi EnCazip’in kurucusu Çağada Kırım, bu artışı yorumladı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), elektrik piyasası Eylül raporunu açıkladı. Raporda 2018 yılının Eylül ayı ile 2019 yılının Eylül ayı karşılaştırıldı. Rapora göre en çok elektrik tüketen şehirler İstanbul, İzmir ve Ankara olurken elektrik tüketiminde listenin sonunda yer alan şehirler Bayburt, Iğdır ve Tunceli olarak sıralandı. Faturalanan toplam elektrik tüketimine bakıldığında 2018 ve 2019 yıllarının Eylül ayı karşılaştırmasında yüzde 1,48’lik bir düşüş gözlemleniyor. Bu düşüşte yüzde 21’lik bir gerilemeyle tarımsal sulama öne çıkıyor. Kahramanmaraş’ta tüketici sayısı arttı Tüketici sayısına bakıldığında ise sıralama değişmiyor. İstanbul Ankara ve İzmir ilk üçte yer alırken Tunceli, Ardahan ve Bayburt en az tüketici sayılarıyla listenin sonunda yer alıyorlar. Geçen senenin aynı ayına göre tüketici sayısında artışın en çok yaşandığı iller yüzde 8,59 ile Kahra-

manmaraş, yüzde 7,73 ile Şırnak olurken Karabük’te yüzde 1,42 ve Bartın’da yüzde 0,96’lık bir azalma görülüyor. Rapora göre en çok elektrik üretilen iller Çanakkale, Zonguldak ve Hatay olurken, en az elektrik üreten şehirler Niğde, Bitlis ve Bartın olarak sıralandı. Yerli ve milli kaynakların kullanımı arttı Raporda dikkat çeken bir diğer analiz ise yenilenebilir enerjinin toplam üretimdeki payının artması. 2018 yılının Eylül ayında yenilenebilir enerjinin toplam üretimdeki payı yüzde 18,15 iken bu sene yüzde 35,45’e çıktı. Bu da yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan elektrik enerjisi üretiminde yüzde 41’lik bir artış anlamına

geliyor. Bu artışta da güneşten üretim etkili oluyor. Güneşten elektrik üretimi yüzde 145, rüzgârdan yüzde 16,46 barajlı HES kaynaklı üretim ise yüzde 61 artış göstermiş. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma sitesi EnCazip’in kurucusu Çağada Kırım, bu artışın nedenini şöyle açıklıyor: “Bunun farklı nedenleri var, yerli ve milli olan yenilenebilir kaynaklardan elektrik tüketiminin oranının bu denli artması geçmişte bu kaynaklara yatırımın teşvik edilmesi için uygulanan politikaların sonuç verdiğini gösteriyor. Bugün için de daha yüksek enerji maliyetlerine katlanmamız gerekse de, doğru teşvikler verilerek gelecek yıllarda enerji kaynakları yerli hale getirilerek enerji maliyetlerinde ciddi anlamda düşüş sağlanacaktır.”

Çin, 2050’de sıfır karbon emisyonuna ulaşabilir Enerji Dönüşüm Komitesi (Energy Transitions Commission - ETC) "Çin 2050: Sıfır Karbon Emisyonlu Tam Gelişmiş Ekonomi" başlıklı raporunu yayımladı. Rocky Mountain Institute (RMI) ile iş birliği halinde hazırlanan rapor, Çin için yüzyılın ortalarına değin tam anlamıyla gelişmiş bir ekonomiye sıfır karbon emisyonu ile ulaşmanın teknik ve ekonomik olarak mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Söz konusu rapora göre bu hedef için gerekli yatırımlar, Çin'in tasarruf ve yatırım oranları dikkate 18

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

alındığında, kolayca ortaya çıkarılabilir. Öte yandan, sıfır karbon yöneliminin, 2050'de Çin'in kişi başı gayrisafi yurtiçi hasılası (GSYİH) üzerinde etkileri minimal düzeyde kalacaktır. 2050 yılına değin sıfır karbon emisyonu hedeflemek de ayrıca yatırım ve inovasyonları tetikleyecek. Bu arada yerel düzlemde hava kalitesinde büyük düzelmeler görülecek ve Çin, pek çok alanda teknolojik açıdan öncü rolleri üstlenecektir. Rapor, Çin'de hayat standardı bir yandan yükselirken enerji gereksiniminde

nasıl azalma görüleceğini de açıklıyor. Daha az çimento ve çelik kullanımının getireceği dönüştürülebilir ve sentetik maddelerin sürümü, enerjinin etkili/ ekonomik kullanımı, ısınmada, ulaşımda yeni yöntemler yoluyla Çin, bugünkü kişi başı GSYİH’sının ve yaşam standardının üç katına ulaşabilecek. Bütün bunlar, enerji kaynaklarının kökten biçimde farklılaşmasıyla koşut gidecek; fosil yakıt ihtiyacı yüzde 90’dan fazla gerilerken bu türden olmayan enerji kaynaklarına bağlı kullanım 3-4 kar artacak.


Danimarka’da en uzun menzilli elektrikli feribot hizmete girdi Dünyanın en yüksek güçlü e-feribotu Ellen, Danimarka’ya bağlı iki ada olan Ærø ve Danfoss’un Danimarka’daki evi olan Als arasında hizmete girdi. 60 m uzunluğundaki e-feribot, 31 binek araç veya 5 kamyon ile 198 yolcu taşıma kapasitesine sahip ve 15.5 knot hıza ulaşabiliyor. Ellen, bir gidiş-geliş seferinde 22 deniz mili yol kat ediyor. Bu mesafe, dünyadaki diğer elektrikli feribotların çalıştığı hatlardan 7 kat daha uzun. Ellen’ın bu mesafeyi sıfır emisyonla kat edebilmesini, sahip olduğu 2x 2150 kWh kapasiteli aküleri sağlıyor. Konuyla ilgili bilgi veren Danfoss güç çözümleri segmenti başkan yardımcısı Kimmo Rauma "Ellen, elektrikli ulaşımın geleceğinin muhteşem bir örneği, daha temiz, daha yeşil ve daha verimli. Bu, Avrupa Birliği için oldukça önemli bir proje ve elektrikli feribotların sahip olduğu potansiyeli gözler önüne seriyor. Ellen ve elektrik tahrik sisteminin asıl görevi, dünyayı değiştirebilecek

teknolojilerin aslında elimizin altında olduğunu tüm dünyaya göstermek. Dünyayı dönüştürmek, emisyonları azaltmak istiyoruz ve sanayinin bu sürece öncü olabileceğine inanıyoruz. Danfoss’un güvenilir motor ve motor kontrol sistemleriyle donatılan Ellen, elektrikli deniz taşımacılığında geleceği temsil ediyor” dedi. Danfoss güç çözümleri segmenti başkanı Eric Alström e-feribotla ilgili; “Ellen, elektrik dönüşümünün büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor, Danfoss’un elektrifikasyon alanındaki bilgisi, uzmanlığı, ürün ve çözümleri, bu alandaki geleceğin inşası için önemli katkı sağlayacak. Sofistike makineleri elektrikliye dönüştüreceğiz ve böylece hem CO2 ve diğer emisyonları azaltacak hem de üretkenlik ve verimliliği iyileştireceğiz” dedi. Elektrikli feribot Ellen sayesinde yılda 2000 ton karbondioksit emisyonu ve 41,5 kg Nox partiküllerinin oluşması engelleniyor.

İstanbul Boğazı, elektrikli feribota en uygun bölge Danfoss Türkiye Genel Müdürü Emre Gören ise elektrikli deniz taşımacılığının özellikle İstanbul Boğazı için en uygun çözüm olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Belirli bir güzergahta çalışan deniz taşıtları elektrikli sisteme en kolay geçebilecek ve en kısa sürede yatırım maliyetini amorti edebilecek uygulamalardır. İstanbul Boğaz’ında dizel gürültüsü ve egzoz dumanı olmadan çalışacak gemilerin, yakıt maliyetine oranla çok daha düşük maliyetli olan elektrik enerjisi ile çalışması hem işletmecinin hem de toplumun yararına olacaktır. Bu tip gemiler Türk gemi inşa sanayicileri tarafından Danfoss çözümleriyle yıllardır Türkiye’de yapılıyor ve Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. İstanbul’a en uygun çözümler de yine Türkiye’de tasarlanıp üretilebilecektir.”

Solarex İstanbul için Ticaret Bakanlığı desteği 2 – 4 Nisan 2020 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde ziyaretçileri ile 13. kez buluşacak Solarex İstanbul Fuarı katılımcıları gerek stand açmak gerekse konstrüksiyon maliyetleri ile ilgili olarak Ticaret Bakanlığı’ndan destek alabilecekler. Bağlı bulundukları birlikler üzerinden fuar katılımcısı olduklarını beyan ederek destek talebinde bulunan firmalar, ticaret hacimlerinin bu büyük fuarda geliştirme imkanı bulabilecekler. Amerika Birleşik Devletleri’nden Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar 5 kıtada 10’dan fazla yurtdışı fuara katılarak tanıtım faaliyetlerini sürdüren Solarex İstanbul ekibi, gerçekleştirdikleri güçlü bağlantılarla nitelikli ve yoğun bir ziyaretçi kitlesi hedefliyor. 2020 yılında yurtdışı tanıtım faaliyetlerine dikkatle ekilen Solarex İstanbul, özellikle ticari ataşelikler üzerinden gerçekleştirdikleri bağlantılar ile alım heyetleri oluşturmaya devam ediyor.

Asya, Ortadoğu, Afrika ve Türk Cumhuriyetlerine açılan kapı konumundaki ülkemizin solar sektöründeki uluslararası tek fuarı olan Solarex İstanbul, özellikle MENA bölgesindeki solar sektörünün önde gelen kuruluşları ile güçlü

temaslar sağlanarak yeni ihracat kapılarının açılması için çok önemli bir ticari arena olacak. Ayrıca Türk Hava Yolları’nın resmi ulaşım sponsoru olduğu Solarex İstanbul’un yurtdışı katılmcı ve ziyaretçileri % 15 indirim hakları da mevcut. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

19


Haber Danfoss’un hedefi en geç 2030’a kadar CO2 nötr olmak Isıtma, soğutma, motor kontrol sistemleri ve güç çözümleri alanlarında dünya lideri olan ve geçen yıllarda dünya çapındaki enerji yoğunluğunu büyük ölçüde azaltan Danfoss, enerji tüketimini daha da azaltmak ve tüm operasyonlarındaki mevcut enerji talebini yenilenebilir enerjiye geçirmek için ek faaliyetler de başlatıyor. Danfoss, en geç 2030 yılına kadar dünya çapındaki operasyonlarının tümünde CO2 nötr olma hedefi için, şirket aracı filosunun tamamını elektrikli araçlardan oluşması gibi birçok adım belirledi. Danfoss Başkan ve CEO Kim Fausing konuyla ilgili şunları söyledi: “Enerji tasarrufuna odaklanmak, sektörler arası işbirliği ve elektrifikasyon, sürdürülebilir geleceğin olmazsa olmazları. Çalışmalarımızın ve müşterilerimize sağladığımız çözümlerin temelinde yatan değerler de bunlar. İş faaliyetlerimizi, örneğin üretim ve veri merkezlerindeki süreçlerin ortaya çıkardığı ısının enerji fazlasını kullanarak karbondan

arındırmak bizim için doğal adımlar. İklim konusunda üstümüze düşeni yapmak ve hedeflerimize ulaşmak için elektrifikasyona ivme kazandırıyor ve yenilenebilir enerjiyi süreçlerimize dahil ediyoruz. Yapacak daha çok işimiz ve yeşil büyümenin gerçekten de mümkün olduğunu göstermeye devam edeceğiz. Danfoss, olası CO2 etkisini, ticari unsurları ve uzun vadeli fabrika izi konularını dengelemek dahil olmak üzere hedeflerine ulaşma konusunda ayrıntılı planlar üzerinde çalışıyor. Genel ilkesi ‘önce enerji tasarrufu’ olan Danfoss, yenilenebilir kaynaklara büyük bir önem veriyor. Gücünü yenilenebilir kaynaklardan alan elektrifikasyon da Danfoss’un faaliyetlerini karbondan arındırmasına olanak verecek. Sürdürülebilirlik hem müşterilerimiz hem gezegenimiz hem de insanlık için iyiye işarettir. Alanında lider bir işletme olarak zorlu iklim hedeflerine ulaşmanın hem kendi faaliyetlerimizi karbondan arındırmaktan hem de ekonomik büyüme

EBRD, Türkiye'de elektrik dağıtım ağının genişlemesini finanse edecek Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Türk kamu hizmeti şirketi Enerjisa Enerji'ye 100 milyon dolar kredi verecek. Enerjisa, bu krediyi; devam eden yatırım programını finanse etmek ve Türkiye'deki elektrik dağıtım ağını iyileştirmek için kullanacak. Bu kredi, ayrıca bankanın “yeni Türk Lirası Gecelik Referans Oranı (TLREF)”na bağlanan ilk kredisi olacak. EBRD Enerji Avrasya Direktörü Aida Sitdikova, “Türk enerji sektöründe amiral gemisi olarak gördüğümüz Enerjisa Enerji ile ilişkimizi, Türkiye sermaye piyasalarınındaki gelişmeyi de destekleyecek yeni TLREF’ye bağlı kredilendirme modeli ile ilerletmiş olmaktan dolayı çok memnunuz” dedi. EBRD ile yapılan kredi anlaşması uyarınca Enerjisa Enerji, enerji sektöründe eşit fırsatların teşvik edilmesi için finansal kuruluşla işbirliği yapmayı kabul etti. Enerjisa Enerji, Türkiye'de 21 milyon kişiye elektrik dağıtımını sağlı20 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

yor. Şirket her biri %40 hisseye sahip iki şirket olan Sabancı Holding ve E.ON ortak girişimidir, kalan %20 hissesi ile Borsa İstanbul'da halka açıktır" diye konuştu. Enerjisa Enerji CFO'su Michael Moser ise, “Türkiye enerji pazarında lider olan Enerjisa Enerji, Türkiye'deki kuruluşları destekleyen finansal araçların geliştirilmesine bir kez daha katkıda bulunmaktan mutluluk duyuyor. Türünün ilk örneği TÜFE'ye bağlı şirket tahvilleri çıkarıldıktan sonra Enerjisa Enerji, bu ölçütü derinleştirecek yeni bir enstrüman olarak TLREF'e bağlı ilk kurumsal kredisini alıyor. EBRD’nin bu finansman kaynağı; elektrik altyapısının iyileştirilmesi, sürdürülebilir ve kaliteli enerji temini ile teknoloji yatırımları için kullanılacak” dedi. Mart ayında, EBRD tarafından finanse edilen dört rüzgâr santrali de Türkiye'de faaliyete geçmişti.

ile enerji tüketimi arasındaki bağı kırıp enerji ihtiyacını azaltan çözümler sunmaktan geçtiğine inanıyoruz.” Danfoss, faaliyetlerini Paris Anlaşması’nın en iddialı hedefi olan küresel sıcaklık artışını sanayi öncesindeki seviyenin 1,5°C üstüne düşürme hedefini benimseyen öncü şirketlerin yer aldığı küresel harekete katılıyor. Danfoss, küresel ısınmayla mücadele konusundaki kararlılığını, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi 1,5°C için İşletme Hedefleri - Tek Geleceğimiz alanı katılarak da aktarıyor.

Zorlu Enerji, Rüzgâr Enerjisi Şirketini Akfen Yenilenebilir Enerji’ye Devretti Yeni döneme daha güçlü bir sermaye yapısıyla girmeyi hedefleyen Zorlu Enerji, Sarıtepe ve Demirciler RES’lerine sahip Zorlu Rüzgar Enerjisi Elektrik Üretimi A.Ş.’nin yüzde 100 hissesini Garanti BBVA Yatırım’ın uzman kadrosunun desteğiyle Akfen Yenilenebilir Enerji A.Ş.’ye devretti. 135 MW kurulu gücü bulunan Gökçedağ Santrali’ni işletmeye devam edecek Zorlu Enerji’nin satış sonrası üretim portföyünde yurtiçinde 7 hidroelektrik, 1 rüzgâr, 4 jeotermal ve 3 doğalgaz santrali, yurtdışında ise Pakistan’da 1 rüzgâr ve İsrail’de 3 doğalgaz santrali yer alacak. Şirketin toplam 1,006 MW olan kurulu gücünün yüzde 61’i yenilenebilir kaynaklara dayanırken, Türkiye’deki kurulu gücünün ise yüzde 85’i yenilenebilir enerjiden oluşuyor.


GENSED Başkanı Halil Demirdağ: “3 yılda yüzde 75 büyüme kaydettik, 15 bin MW’lık 2023 hedefini yakalarız” aylık süre verilmesi ile hareketlendi. YEKA GES-3 (10 MW’lık parçalar halinde yaklaşık 40 ilde yerli malı kullanım karşılığı 1000 MW kapasite tahsisi) ihale şartnamesinin çok kısa süre içinde yayınlanması bekleniyor.”

Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) Başkanı Halil Demirdağ, yaşanan gelişmeler, elde edilen sonuçlar ve yapılan projeksiyonlar ışığında sektörün 2020 yılına iyi bir başlangıç yaptığını söyledi. Türkiye’nin güneşte 6 bin megavatlık kapasiteye ulaştığını belirten Demirdağ, sadece son 3 yıllık dönemde kurulu gücün yaklaşık yüzde 75 artış gösterdiğine dikkat çekti. Yılın ikinci yarısında hareketlendi Sektörün 2019 yılının ilk yarısında mevcut lisanslı projelerin azalmış olması ve az sayıda lisanslı projenin hayata geçmesi nedeniyle sınırlı büyüdüğüne işaret eden Demirdağ, şu değerlendirmeyi yaptı: “Güneş enerjisi sektörü, yılın ikinci yarısında çatı uygulamalarını kapsayan yeni lisanssız yönetmeliğinin yayınlanması, elektrik tarifelerindeki artışlar ve süresi biten lisanssız projelere ilave 3

Kurulu güç 2019 sonu itibarıyla 6 GW‘a ulaştı Güneş enerjisi sektörünün 2014 yılında yaklaşık 40 MW’lık kurulumla hareketlenmeye başladığını hatırlatan Demirdağ, 6 yıllık gelişmeyi şöyle özetledi: “Sektörümüz 2017 yılında yakaladığı ivmeyi sürdürüyor. 2019 yılında yaklaşık 1.100 MW GES kurulum ile sene sonu toplam GES kurulu gücünün 6 MW’a ulaştı. Türkiye neredeyse sıfırdan başladığı güneş enerjisi sektöründe şirketlerin, devletin ve diğer tüm paydaşların katkılarıyla büyüyor. Biliyoruz ki daha yolun çok başındayız. Gidecek uzun bir yolumuzun olduğunu söylemek gerekiyor. Türkiye’nin 100’üncü yıl hedefi 15 GW’a ulaşmak. Güneş enerjisi sektörü altyapısıyla, deneyimiyle buna hazır, biz bu hedefi yakalayabiliriz. Sektörümüzün beklentisi, güneş enerjisine yatırımların devam ederek, her yıl düzenli olarak 1.5-2 GW arası GES kurulumunun gerçekleşmesi ve ilerleyen yıllarda da bu kurulum kapasitesinin sürekliliğinin sağlayacak bir pazarın oluşması. Sektörün beklentileri gerçekleşirse bu ivme hız kesmeden devam eder.” Ülkemizin refahı açısından gerekli “Güneşin Türkiye’deki toplam elektrik üretimi içindeki payının artmasına yönelik her hamle, ülkemizin refahı açısından gerekli” diyen Demirdağ, şunları

söyledi: “Yerli ve milli enerji kaynağımız olan güneşe yapılan her yatırım, ekonomimizi güçlendirecektir. Bunun için yeni kapasiteler açılarak GES yatırımlarının desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Mevcut kurulu güç sayesinde Türkiye, ithal doğalgaza harcayacağı 600 milyon dolarlık bütçeyi ekonomisine kattı. Güneş sistemlerinin yaklaşık 30 yıl ömrü olduğu düşünülürse, bu da 18 milyar dolarlık tasarruf edilmesi ve böyle bir meblağın Türkiye bütçesine kazandırılması demek.” Türkiye’nin güneş enerjisinde sahip olduğu potansiyelin yanı sıra şirketlerin çok doğru yatırımlar yapması ve güneş mühendisliğinin çok ilerlemesi gibi avantajları da bulunduğunu vurgulayan Demirdağ, sözlerini şöyle tamamladı: “Önemli olan elde ettiğimiz bu başarının devamlılığının sağlanabilmesi. Türkiye büyük potansiyelinin daha iyi farkına vararak, gökyüzünü görebildiği her yerde, tarım yapılmayan arazilerini, fabrika, mesken, şirket çatılarını ekonomisine dahil ederek kendi güneşinden enerjisini üretmeli.” Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücü YIL KURULU GÜÇ (MW) 2014 2015 2016 2017 2018 2019

40 249 832 3.420 5.003 5.995

Kaynak: TEİAŞ

Türk Telekom’dan Ağrı’ya güneş enerjili baz istasyonu Türk Telekom, güneş enerjili sistemlere yaptığı yatırımlara bir yenisini daha ekledi. Ağrı’da ‘Güneş Enerji Sistemi’ (GES) ile çalışan baz istasyonunu devreye alarak çevre duyarlılığı konusunda Türkiye’ye örnek olacak önemli bir uygulamayı hayata geçirdi. Enerji verimliliğiyle ilgili farkındalığı artırmayı

ve enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlamayı hedefleyen Türk Telekom, Erzurum Bölge Müdürlüğü hizmet sahasında yer alan Ağrı ili Taşlıcay ilçesi Güneysöğüt Mahallesi’ndeki meralık alana GES ile çalışan baz istasyonu kurdu. Türk Telekom, 50 metre yüksekliğe sahip ve 7 köye hizmet veren

güneş enerjisi ile çalışan baz istasyonu sayesinde bölgedeki köylerin iletişim kalitesini artırdı. Diğer yandan, zorlu kış şartlarının yaşandığı bölgede mobil hizmetlerdeki kesintilerin önüne geçilmesi hedeflenerek 100 metrekarelik bir alan üzerine kurulan GES ile 20 saatlik yedekleme süresine ulaşıldı. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

21


Haber 229 projeye 25 milyon TL destek ile yılda 89 milyon TL enerji verimliliği sağlandı Enerji Verimliliği Derneği ve Organize Sanayi Bölgesi Üst Kuruluşu (OSBÜK) tarafından düzenlenen “OSBÜK 7. OSB Enerji Zirvesi”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Enerji Verimliliği Derneği Başkanı Murat Kalsın, enerjinin en yoğun tüketildiği sektörler arasında yer alan sanayide verimliliğin sağlanmasının sanayiciler açısından büyük önem taşıdığına işaret etti. “Ürettiğimiz her birim başına harcadığımız enerjiyi ne kadar düşürebilirsek maliyetimizi de o kadar düşürmüş olacağız” diyen Kalsın, sanayide verimlilik projeleri için yeni finansman modellerinin geliştirilmesi gerektiğini belirterek kamunun bu yatırımlardaki faizleri sübvanse etmesini önerdi. Zirvede bir konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez 2009’dan bugüne Verimlilik Artırıcı Projeler (VAP) kapsamında toplam 229 projeye 25 milyon TL destek ödemesi yapıldığını belirterek “VAP adını verdiğimiz destek programıyla sizlerin her zaman arkasındayız. Elektrik üretim faaliyeti gösteren lisans sahibi tüzel kişiler dışındaki yıllık toplam enerji tüketimleri 500 TEP ve üzeri olan endüstriyel işletmeler VAP desteklerinden yararlanabilirler. VAP destekleri, KDV hariç toplam bedeli en fazla beş milyon Türk Lirası olan projeleri kapsıyor. Destek ödemesi olarak proje bedeli-

nin yüzde 30’u hibe şeklinde veriliyor. Desteklenen projelerin toplam yatırım tutarı 103,5 milyon TL olarak gerçekleşti. Toplamda yıllık 89 milyon TL tasarruf sağladık. 2009 yılından bugüne kadar toplam 493 bin TEP birincil enerji tasarrufu sağladık. Yapılan çalışmalarla 598 milyon metreküp doğalgaz ithalatının önüne geçtik. Kısacası kamu olarak sağladığımız 1 birim verimlilik desteğine karşılık 3,5 birim tasarruf elde ettik” dedi. Dünya Bankası ile ‘4 tane yeşil OSB’ kurulacak Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da zirvede yaptığı konuşmada sanayinin enerji talebinin 17 yılda 2 kattan fazla arttığını belirterek bu artışın gelecekte de hızla devam edeceğini, enerjinin yoğun olarak kullanıldığı sanayi kollarında iyileştirmeler yapmanın önem kazandığını dile getirdi. Varank, bakanlık olarak sanayinin, kaynaklarını daha verimli kullanacak şekilde büyümesini sağlayacak stratejik adımlar attığına işaret ederek, sanayicilerin yalın üretimi ve dijital dönüşümü uygulamalı olarak öğrenmesi için ‘model fabrikalar’ kurduklarını bildirdi. Ankara ve Bursa’da faaliyet gösteren model fabrikalar bulunduğunu anımsatan Varank, “Bu yıl Gaziantep, Mersin, Konya ve Kayseri’de yeni merkezlerimizi açacağız. Halihazırda bu 4 ilimizde makine ve ekipman alım süreçleri devam ediyor. Ayrıca bu merkezlerde

görev yapacak mühendis ve uzmanların eğitimine de şimdiden başladık. Yılın ilk yarısında, buralarda örnek yalın üretim uygulamalarına başlamayı planlıyoruz” diye konuştu. Varank, sanayinin çevreci dönüşümü için de “Yeşil OSB” vizyonuyla çalıştıklarını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu: "OSB’leri, çıktıların girdiye dönüştüğü, enerjisini kendi karşılayan, kaynak verimliliği yüksek, eko-endüstriyel parklara dönüştürmek istiyoruz. Bu proje kapsamında Dünya Bankası ile beraber çalışıyoruz. İlk aşamada Ankara, Adana, Bursa ve İzmir’den birer OSB ile başladık. Kaynak verimliliği, endüstriyel simbiyoz ve yeşil altyapı konularında analiz çalışmalarını tamamladık. Temel eksiklikleri belirleyip, her bir OSB için eylem planları hazırladık. Ayrıca tüm Türkiye geneli için de bir ‘Yeşil OSB’ çerçevesi oluşturduk. Şu an projenin ikinci aşaması yani uygulama safhasını yürütüyoruz."

PSM Awards’tan DaskMatik’e yılın “Insurtech Başarı Ödülü” Sigorta brokerlik pazarının önemli oyuncularından Aktif Bank iştiraki Sigortayeri’nin hayata geçirdiği örnek proje DaskMatik; teknolojide inovasyona dayalı, prestijli ödül organizasyonu PSM Awards tarafından “Insurtech Başarı Ödülü”ne layık görüldü. Konuyla ilgili bilgi veren Sigortayeri Genel Müdürü Cüneyt Tanrıverdi, “1999 Depreminin ardından kurulan Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun koordinasyonunda hayata geçen DASK zorunlu deprem sigortasına insanların daha çabuk ve kolay ulaşabilmesini hedefleyerek 22 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

DaskMatik’i hayata geçirdik. Türkiye’nin 300 farklı noktasındaki ‘DaskMatik’ adını verdiğimiz kiosklar aracılığıyla insanlar yaklaşık 3 dakikada DASK poliçesini alabiliyor. Son bir yılda 100 binden fazla kişinin DASK poliçesi satın aldığı DaskMatik’lerimiz , müşterinin hayatını kolaylaştırmanın yanı sıra sosyal tarafı ile de çok kapsamlı fayda yaratan ve geleneksel kanallara alternatif yenilikçi bir proje olarak karşımıza çıkıyor. Finans, bilişim, yazılım ve sigorta sektörlerindeki teknoloji odaklı inovatif projelerin ödüllendirildiği PSM Awards tarafından

projemizin değer görmesi ve ‘Insurtech Başarı Ödülü’ne layık görülmesi bizi çok gururlandırdı” dedi.


Siemens Gamesa, Anadolu’nun rüzgârına göre türbin üretti Siemens Gamesa, 53 MW’lık Kartal RES projesine, esnek güç değeri aralığına sahip olan SG 4.5-145 karasal (onshore) rüzgâr türbinlerinin tedariki için Callax Holding ile sözleşme imzaladı. Anadolu’nun genel iklim karakteri gibi orta seviyede rüzgâr koşullarına sahip lokasyonlar için ideal bir çözüm olan SG 4.5-145 türbini, spesifik saha koşullarına göre özelleştirilmiş çözümlerle maksimum verimlilik elde etmek üzere geliştirildi. Türbin, ilgili proje çerçevesinde esnek bir şekilde yapılandırılarak 4,2 ile 5,0 MW arası enerji üretebiliyor. Türkiye’de ilk kez sipariş edilen bu türbinlerin kurulumunun 2020 yılında yapılması planlanıyor. İzmir, Çanakkale, Eskişehir’e kurulacak Siemens Gamesa ayrıca Artıbir Enerji

Türkiye’de ilk kez

Grup’tan da 3,75 MW operasyon modlu SG 3.4-132 Class IA türbinler için toplam 30 MW’lık sipariş aldı. 3,75 MW modeli için Türkiye’deki ilk siparişler olan bu türbinlerin kurulumu 2020’de yapılacak. Türkiye’deki bu yeni projeler İzmir, Çanakkale ve Eskişehir’de orta ve yüksek rüzgar koşullarındaki sahalarda hayata geçirilecek. 2019 mali yılının 4. çeyreğinde imzaları atılan bu siparişlerin tamamı için uzun vadeli servis anlaşmaları da imzalandı.

Siemens Gamesa Türkiye CEO’su Ebru Çiçekliyurt şunları ifade etti: "Ülkemizde uzun süredir koruduğumuz konumumuzu daha güçlendirecek yeni projeler almanın gururunu yaşıyoruz. Dünya genelinde toplam 2 GW’tan yüksek kapasitede projelerde kullanılan ve güçlü performansıyla müşterilerimizin tercihi olan karasal SG 4.5-145 türbinimiz Türkiye’de ilk kez kullanılacak. Türkiye’nin rüzgar enerjisi pazarı kayda değer bir büyüme potansiyeline sahip bulunuyor ve şirketimiz de ülkedeki güçlü performansıyla bu büyümeye katkı sağlamak için ideal konumda yer alıyor. Aldığımız bu yeni siparişler de müşterilerimize büyük bir ekonomik katma değer kazandıran teknoloji ve servisler sunduğumuzu bir kez daha gösteriyor.”

Borusan EnBW Enerji’den Kıyıköy RES için 74 milyon dolarlık finansman anlaşması Borusan EnBW Enerji, 2017’de satın aldığı Kıyıköy Rüzgâr Enerjisi Santrali’ne 20 ilave türbin inşa ederek tesisin kurulu kapasitesini 72 MW artıracak. Yatırım için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve ICBC Türkiye kredi sağlayacak. Bu kapsamda Borusan EnBW Enerji, 3,6 MW kapasiteye sahip 20 türbin inşa ederek 72 MW ilave kapasiteyi işletmeye almayı planlıyor. 100 milyon ABD doları yatırım yapılacak projenin finansmanı için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve ICBC Türkiye Bankası kredi sağlayacak. Toplam 74 milyon ABD doları tutarındaki krediye her iki banka eşit miktarda katkı yapacaklar. Projenin tamamlanmasının ardından Kıyıköy RES, 34 türbinden elde edilecek 100 MW toplam kurulu kapasiteye sahip olacak. Kıyıköy RES tesisi “0” emisyonlu üretimi sayesinde, sera gazı salımı yapan tesislerin üretimini ikame edecek ve atmosfere her yıl yaklaşık 140.000 ton karbondioksit salınımı engelleyecek. Aynı üretimi yapacak bir doğalgaz tesisini ikame edecek olan Kıyıköy RES,

Türkiye’nin yapması gereken doğalgaz ithalatını azaltarak ekonomiye her yıl 16,9 milyon ABD doları katkı sağlayacak ve dış ticaret açığının azalmasını da destekleyecek. Kıyıköy RES kapasite artışı yatırımıyla ilgili bir açıklama yapan Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Mehmet Acarla şunları söyledi: “Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması, yerli sürdürülebilir enerji kaynaklarını etkin bir şekilde kullanabilmesiyle yakından ilişkili. Bunu yapabildiğimiz ölçüde ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltacağız. Halen portföyünde 8 Rüzgâr Enerji Santrali, 1 Hidroelektrik Santral ve bir Güneş Enerji Santrali bulunan şirketimiz bu hedefe yönelik yatırımlarını aksatmadan sürdürüyor.

Kıyıköy RES için yapacağımız kapasite artışı da bu çerçevede değerlendirilmeli. Çevre, ekonomi ve enerji açısından ülkemize çok önemli faydalar sağlayacak bu projeye desteklerinden ötürü Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve ICBC Türkiye’ye teşekkür ediyoruz. Borusan EnBW Enerji olarak rüzgâr enerjisinde sektör lideri olma hedefimize doğru kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz.” yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 23


Röportaj Som Güvenlik İş Geliştirme Yöneticisi Görkem Güngör

“Elektroşoklu çit uygulamasını geliştirerek santrallerin bekçisiz olarak işletilmesini sağlıyoruz” Som Güvenlik’in faaliyetlerinden bahseder misiniz?

S

om Güvenlik firması olarak, yüksek güvenlik sağlayan, elektroşoklu güvenlik çitlerinin satış ve kurulum faaliyetlerini gerçekleştirmekteyiz. Elektroşoklu çit ismi ilk bakışta korkutucu gelse de, tamamen zararsız ve yüksek caydırıcılığı olan bir alarm sistemidir. Tüm dünyada 30 yıldan uzun bir süredir, güvenlik amacıyla 24 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

kullanılmaktadır ve bugüne kadar hiçbir olumsuz olayla karşılaşılmamıştır. Kurulumunu yaptığımız sistem, tüm kamera ve otomasyon sistemleriyle de entegre çalışabimekte ve uzaktan izleme özelliği sayesinde fiyat-performans oranında rakipsiz bir ürün olmaktadır. Yenilenebilir enerji sektörüne ilişkin çözümleriniz nelerdir? Yenilenebilir enerji santralleri, özellikle

Yüksek güvenlik sağlayan, elektroşoklu güvenlik çitlerinin satış ve kurulum faaliyetlerini gerçekleştiren Som Güvenlik, elektroşoklu güvenlik çitleri sayesinde, güneş enerjisi santrallerinin çevre güvenliğinin daha iyi ve verimli şekilde sağlanabildiğini düşünüyor. Som Güvenlik’in bugün itibarıyla, elektroşoklu çit uygulaması yaptığı güneş enerjisi santrali 250 MW kurulu gücün üzerinde. Son iki yıldır ise bu sistemi, kapı ve kamera otomasyonlarıyla geliştiren Som Güvenlik, santrallerin bekçisiz olarak işletilmesini de sağlıyor. Konunun ayrıntılarını Som Güvenlik İş Geliştirme Yöneticisi Görkem Güngör’den dinledik…

de güneş ve rüzgar enerjisi santralleri, genellikle şehirden uzak alanlarda kurulduğundan, her zaman bir güvenlik zafiyeti bulunmaktadır. Biz, elektroşoklu güvenlik çitleri sayesinde, güneş enerjisi santrallerinin çevre güvenliğinin daha iyi ve verimli şekilde sağlanabildiğini düşünüyoruz. 2009 yılından bu yana elektroşoklu çitlerin çeşitli tesislere uygulamalarını gerçekleştirdik ve 2015 yılından beri de güneş enerji santrallerinde uygulamalar gerçekleştirmekteyiz. Bugün itibarıyla, elektroşoklu çit uygulaması yaptığımız güneş enerjisi santrali 250 MW kurulu gücün üzerine çıktı. Son 2 yıldır ise bu sistemi, kapı ve kamera otomasyonlarıyla geliştirdik, santrallerin bekçisiz olarak işletilmesini sağlar hale geldik. Geliştirdiğimiz bu bekçisiz santral; sahada fiziki güvenliğe ihtiyaç duyulmayan, çevre çitinin elektroşoklu güvenlik çiti olduğu, çitten alarm geldiğinde, hareketli kameraların, alarm gelen bölgeye döndüğü, tüm kapıların parmak izi okuyucularla, güvenlik görev-


lisine ihtiyaç duyulmadan, sadece yetkili kişilere açıldığı ve sahanın kesintisiz olarak uzaktan izlenebildiği bir sistemdir. Bu konuda gerçekleştirdiğiniz projelerden örnek verebilir misiniz? İzmir ve Manisa’da toplam kurulu gücü 98 MW olan ve tek bir müşterimize ait olan 25 parça güneş enerji santralini bekçisiz işletme sistemine entegre ettik. Normalde 84 kişi olması gereken sahadaki güvenlik görevlisi sayısı, uyguladığımız sistem sayesinde, merkezi izleme yöntemiyle 10 kişi ile yapılabilir hale geldi. Geçen yılın değerlendirmesini yapar mısınız? 2019 yılı firmanız için nasıl bir yıl oldu? 2019 yılı bizim için yoğun bir yıl oldu. Yeni kurulan güneş enerjisi santrali sayısında düşüş olmasına rağmen, biz 50 MW gücünde kurulumu devam eden santralin çevre güvenlik sistemi kurulumunu yaptık. Ayrıca, geçmiş yıllarda kurulan birkaç güneş enerjisi santralinin de çevre güvenlik sistemi iyileştirmelerini yapıp, bekçisiz işletme sistemine uygun hale getirdik.

2020 ylının başındayken bu yıl için hedefleriniz nelerdir? Yeni yılda güneş enerjisi santralleri özelinde gerçekleştirdiğimiz güvenlik sistemi kurulumu hizmetlerimizi; elektriksel bakım, onarım ve işletme hizmetleri ile genişletip, ortak girişim olarak dahil olduğumuz SolarKontrol markamız altında devam ettireceğiz. Bu sayede, güvenlik hizmeti de dahil olmak üzere, tüm bakım, onarım, izleme hizmetlerini de kapsayan genişletilmiş bir işletme hizmeti vermeyi planlıyoruz. Şu an 98 MW kurulu güce sahip, güneş enerji santralinde bu hizmeti vermeye başladık. Ürünleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Şantiyeler için mobil yüksek güvenlik çitleriniz öne çıkan ürünler arasında. Kurulum ve işleyiş hakkında bilgi verir misiniz? Mobil elektroşoklu güvenlik çitleri projemiz 2 yıldır üzerinde çalıştığımız bir proje idi. 2020 itibarıyla da özellikle şantiyelerde kullanmaya başladık. Sistem, portatif elektroşoklu çit panellerinden ve otonom güç ünitesinden oluşmakta.

Özellikle kablo hırsızlığı birçok santralin kurulum döneminde başa gelen sorunlardan biri. Biz de bu soruna çözüm üretmek amacıyla yola çıktık ve sonucunda mobil elektroşoklu çitleri geliştirdik. Ürünümüz standart mobil çitlere ek olarak içerdiği elektroşoklu telleri sayesinde, dışarıdan izinsiz girmek isteyenler için yüksek caydırıcı bir koruma sistemidir ve aynı zamanda çitlere müdahale durumunda alarm görevi görmektedir. Sistemde yüksek kapasiteli gece görüş sistemine sahip kamera sistemi de bulunmakta ve en önemli özelliği, kendi aküleri ve jeneratörü sayesinde dışarıdan başka hiçbir enerji kaynağına ihtiyaç duymadan 90 günden fazla çalışabilmektedir. Sistemde yer alan GSM modem sayesinde, kesintisiz olarak uzaktan izliyoruz ve bir alarm durumunda yetkilileri haberdar ediyoruz. Tüm kurulum ve izleme hizmeti de paket içerisine dahil olmakta ve dönemsel kiralama şeklinde hizmet vermekteyiz. Sistemi, özellikle şantiyedeki geçici depolama alanının çevresine çok kısa bir süre içerisinde kurabiliyoruz ve aynı gün izleme merkezimize dahil edip, şantiyede olan bitenden haberdar olunmasını sağlıyoruz. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 25


Rapor

Yeni Teşvikler Türkiye’nin Çatı Tipi Güneş Enerjisi Sektörünü Aydınlatıyor

Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA) tarafından yayımlanan rapora göre, Türkiye ek teşviklerle mevcut destek mekanizmasını güçlendirerek güneş enerjisi sistemlerinin geri ödeme süresini bugün 7 yıla, 2030 yılı itibarıyla ise 2 yıla düşürebilir.

Arjun Flora, Analist Bengisu Özenç, Ekonomi Danışmanı Gerard Wynn, Enerji Finansmanı Danışmanı, IEEFA

Y

eni Teşvikler Türkiye’nin Çatı Tipi Güneş Enerjisi Sektörünü Aydınlatıyor raporuna göre, çatı pazarında kurulum harçlarının ve katma değer vergisinin kaldırılması enerji bağımsızlığına giden yolun önünü açabilir. Geçtiğimiz yıl saha tipi güneş kurulumlarında hızlı bir artış yaşayan Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli, Avrupa pazarının önde gelen ülkeleri Almanya ve İngiltere’nin oldukça üzerinde. Mayıs ayında yürürlüğe giren ulusal mahsuplaşma düzenlemesi Türkiye’de çatı tipi güneş enerjisi sistemlerinin çoğalması için kapıyı araladı. Ancak rapora göre, bu sistemlerin kullanımının ülke çapında daha hızla yaygınlaşabilmesi için ek teşviklere ihtiyaç var. Raporun yazarlarından IEEFA Enerji Finansmanı Analisti Gerard Wynn “Türkiye 26 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

büyük çaplı güneş enerjisi sistemlerinde dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biri. Hükümet çatı pazarında da benzer bir büyümenin yaşanabilmesi için temelleri attı. Haneler bu teknolojiyi kullanmak için hevesli, ancak öncelikle biraz daha fazla finansal desteğe ihtiyaçları var” dedi. “Türkiye’de güneş enerjisinden elektrik üretmenin güzelliği, ülkenin hem diğer ülkelere nazaran çok daha avantajlı olduğu doğal bir enerji kaynağından yararlanıyor olması, hem de oldukça pahalı olan kömür ithalatını bu sayede azaltabilecek olması -Türkiye 2018 yılında kömür ithalatına bir önceki yıla göre %12 artışla toplam 4,4 milyar ABD doları ödedi” diye sözlerine devam etti. Rapor, hükümetin mahsuplaşma düzenlemesini çatı tipi güneş enerjisi sistem-

lerinin gelişmesi için önemli bir adım olarak değerlendiriyor ve yeni teşvikler sayesinde hanelerin, güneş enerjisi panelleri için yaptıkları ilk yatırım maliyetlerini elektrik faturalarında sağladıkları tasarrufla karşılayabileceklerini ortaya koyuyor. Raporun yazarlarından Ekonomist Bengisu Özenç yapılan modellemelerin sonuçlarını paylaştı: “Güncel piyasa verileri ışığında yaptığımız hesaplamalar, çatı üstü kurulumlarında geri ödeme süresinin bugün 11 yıla indiğini gösteriyor. Ancak yatırımların hızlanması için bu düşüş elbette yeterli değil. Raporda değindiğimiz ek teşvikler geri ödeme süresini 7 yıla kadar kısaltabilir”. Rapor, çatı tipi güneş enerjisi sistemlerinin tüketiciler arasında yaygınlaşması için ek adımların atılmasını öneriyor. Bu adımlar şöyle; ilk yatırım maliyetlerini düşürmek


için güneş enerjisi panellerine uygulanan KDV’nin kaldırılması; güneş enerjisi panel kurulumu için alınan kredinin geri ödemelerinin ev kredisine veya elektrik faturasına entegre edilmesi ve şebekeye verilen elektrik için teşviklerin Avrupa ülkelerinde uygulanan seviyelere çekilmesi. Ana Bulgular Yeni aylık mahsuplaşma uygulaması güneş enerjisi yatırımlarının geri dönüş süresini önemli bir ölçüde kısaltıyor. Raporda düzenlemenin kabulünden önceki dönem için, ev tipi güneş enerjisi sistemlerinin geri ödeme süresi 16 yıl olarak hesaplandı.1 - Yeni teşvikler güneş enerjisinden üretilerek şebekeye verilen elektrik ödemelerini artırmakta, bu durum geri ödeme süresini dörtte birden fazla oranda kısaltmaktadır. Yatırımın ilk maliyetinin kendini geri ödeme süresi bugün için 11 yıl, 2025 yılı itibarıyla 7 yıl ve 2030 yılı itibarıyla ise 4,5 yıl olarak hesaplandı. Her ne kadar kârlı olsa da 11 yıllık bir geri ödeme süresi sadece bu konuda yüksek motivasyona sahip hane halklarını harekete geçirecektir. Çalışma kapsamında Türkiye’de geri ödeme süresini daha da kısaltmak için bir takım ek önlemlerin toplam etkisi de incelendi. (bkz. Şekil 1). Bu önlemler şöyle sıralanabilir: I) Türkiye’nin güneş enerjisi kurulumlarına uyguladığı %18 KDV oranının kaldırılması, II) Çatı tipi uygulamaları için geçerli sabit idari maliyetin kaldırılması (yaklaşık 5000 TL+ KDV) III) Türkiye’nin yakın dönemdeki yüksek enflasyon ekonomisinde %12 olan kredi faizlerinin güneş enerjisi için %5 olarak uygulanmasının desteklenmesi, IV) Mahsuplaşma desteğinin Almanya’da uygulanan satın alım garantisi seviyelerine çıkarılması.

- Bu önlemlerin toplam etkisi geri ödeme süresini bugünkü koşullarda 7 yılın, 2030 yılından itibaren ise 2 yılın altına düşürmektedir. 7 yıllık bir geri ödeme süresi güneş enerjisi sistemlerine ilginin ülke çapında yaygınlaşması için yeterli olacaktır.

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 27


Röportaj The Bosphorus Energy Club / The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü

“Yenilenebilir enerji kaynakları küresel enerji sahnesinin tam merkezine taşınıyor” Dünyada enerji sektörü nasıl bir değişim gösteriyor? Enerji sektöründe köklü bir dönüşüm yaşıyoruz. Tüm bilinen hesapları alt üst 28 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

edecek yeni bir enerji çağına giriyoruz. Teknoloji ve çevre güdümlü yeni dinamikler, geleneksel olmayan yakıtlar, yenilenebilir enerjinin yükselişi, fiyatlardaki dalgalanma, değişimin öngörülemeyen hızı,

The Bosphorus Energy Club ve The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü ile dünya enerji sektöründeki değişimi konuştuk. Yenilenebilir enerji sektöründe yaşanan gelişmelerle birlikte enerji sektöründe köklü bir değişim yaşandığına dikkat çeken Öğütçü, “Yenilenebilir enerji tüm öngörülerin ötesine geçti. Gerçek anlamda “oyun değiştirici” bir devrim yaşıyoruz. Fosil yakıtlarda da üretim patlaması var. Yeni enerji yatırımlarının üçte ikisi yenilenebilir enerjiye akıyor. Kaçınılmaz bir şekilde fosil yakıt-yenilenebilir enerji çatışması yaşayacağız. İkisi arasındaki geçişin sancısız, yumuşak olması arzu edilir ama ne yazık ki öyle olmayacak” dedi.

yaygınlaşan jeopolitik gerilimler şimdiye kadar gördüğümüzden çok daha kuvvetli, etkileyici ve hatta oyun değiştirici. Bu durum hem cazip fırsatlar hem de hepimizi kaygılandıran ciddi meydan okumalar yaratıyor. Geçiş sürecinin uzun sürmesi, değişimin hız kesmemesi, çatışmaların yayılması yatırımcıları tereddüte sevk ediyor. Kaya gazı ve diğer geleneksel olmayan enerjiler, maliyetleri ve dolayısıyla fiyatları aşağıya çeken yenilenebilir enerji devrimi sayesinde kıtlık döneminden bolluk dönemine geçtik. Hala dünyanın üçte biri ticari enerjiye ulaşamasa bile en azından görünür gelecekte hem elektrikte hem de neredeyse tüm yakıtlarda talepten fazla arz ile karşı karşıyayız. Elektrikte kapasite fazlası var. Talep aynı hızda artmadığı için


üreticiler arasında, arzı düşürüp fiyatı yükseltmek, en azından mevcut düzeylerde tutmak için çaba gösteriliyor. Bolluk zamanında, enerji ihracatçılarının, rakiplerini tehdit etmek için bir araç olarak petrol veya gaz kaynaklarını kullanma imkanları azalıyor. Reform arzusu sönüyor. Enerjinin, daha çok petrol bağlantılı şekilde gelişen jeopolitiği değişiyor. Doğalgaz, yenilenebilir enerji ve nükleerin yeni jeopolitiği doğuyor. Küresel jeopolitik ve enerji haritası farklılaşıyor. Bununla birlikte oyuncular da değişiyor. Yeni düzen, Çin’i dünya enerji düzeninde liderlik konumuna doğru götürüyor. Hindistan da aynı şekilde öne çıkıyor. Trump, ABD için “küresel enerji hükümranlığı” peşinde. Rusya, zaten fosil yakıtlarda süper güç. OPEC dünya petrol piyasalarının yüzde 44’unu kontrol ediyor ama dünyanın ikinci büyük üreticisi Rusya ile stratejik ortaklığı olmasa fiyat belirlemede eskisi kadar etkili olamaz. ABD, günlük 13 milyon varil üretimle Rusya ve Suudi Arabistan’ı geçti ve net ihracatçı oluyor. Fiyat belirlemede OPEC Rusya ile ciddi bir rekabet yaratacak. Başka ne gibi değişimler var? Dijitalleşme, yapay zeka, yeni yakıtlar, Endüstri 4.0 hayatımızı temelden etkiliyor. Hiç merak etmeyin, petrol çağı sona ermeyecek, daha uzun süre yaşamımızdaki yerini koruyacak. 2040’de kömür, petrol ve doğalgazın, dünyadaki enerji ihtiyacının yüzde 60‘ını omuzlamaya devam etmesi bekleniyor. Eskiden ticari fizibilitesi olan enerji projeleri için para bulmak kolay idi. Şimdi finansörler bir ikilem içinde. “Yeşil” STK’lar, hiç tahmin edemeyeceğiniz ölçüde bankaların kararlarını etkileyebiliyorlar. Kömüre ve diğer hidrokarbon enerji projelerine fon bulmak zorlaşıyor. Fotovoltaik ve rüzgâr enerjisi orantısız ölçüde finansman imkanına kavuşuyor. Bu durum enerji tedarikinde yapay bir dengesizliğe yol açabilir.

yacağız. İkisi arasındaki geçişin sancısız, yumuşak olması arzu edilir ama ne yazık ki öyle olmayacak. Mevcut üretim tesisleri, taşıma ve dağıtma altyapısı yeniden elden geçirilmek zorunda. Finansman teknikleri de değişiyor. Fosil yakıtların cezbettiği sermaye giderek azalıyor. Sorunlar var diyorsunuz? Kesinlikle. Yanılgıya düşmeyelim, yenilenebilir devrimi öyle pürüzsüz, sorunsuz ilerlemeyecek. Öncelikle rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, hidroelektrik aynı kefede tartılamaz. Farklı coğrafyalarda farklı sonuçlar doğuruyorlar. Başlangıç yatırımları jeotermal ve hidroelektirikte nispeten daha yüksek. Küresel karbon emisyonlarını azaltmaya katkı sağlasa da rüzgâr güllerinin yarattığı yerel çevre sorunları hala aşılamadı. Finansman modelleri daha ziyade devlet sübvansiyonu ve alım garantisi temeline oturtulmuştu; şimdi bunların kaldırılması ve kendi ayakları üzerinde durmaları isteniyor ama finansçılar bu belirsiz gördükleri iş modeline pek sıcak bakmıyorlar. Teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki, bir yandan nimet olarak görülürken aynı zamanda “yıkıcı (disruptive)” etki yaratıyor. Süratle değişecek bir teknolojiye yatırım yapma konusunda isteksiz davranılıyor; bir sonraki adımı beklemek ise gecikme anlamına geliyor. Elektrikte kapasite fazlası kaygı yaratıyor.

Önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerjide yaşanacak diğer gelişmeler neler olacak? Yenilenebilir enerji kaynakları, bu sektörün diğer enerji kaynaklarından daha hızlı büyümesini sağlayan teknolojik gelişmeler ve düşen maliyetler sayesinde küresel enerji sahnesinin tam merkezine taşınıyor. Fosil yakıtlarla maliyet açısından rekabet edebiliyor. Sadece 2018’de 100 GW fotovoltaik enerji dünya enerji envanterine dâhil oldu. 2025’e kadar rüzgârı, 2030’a kadar

Sizce yenilenebilir enerji nereye gidiyor? Yenilenebilir enerji tüm öngörülerin ötesine geçti. Gerçek anlamda “oyun değiştirici” bir devrim yaşıyoruz. Fosil yakıtlarda da üretim patlaması, fazlası var. Yeni enerji yatırımlarının üçte ikisi yenilenebilir enerjiye akıyor. Kaçınılmaz bir şekilde fosil yakıt-yenilenebilir enerji çatışması yaşayeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 29


Röportaj da kömürü geçmesi muhtemel. Çin, temiz enerji yarışında güneş panelleri, rüzgâr türbinleri, bataryalar ve elektrikli araçlarda dünya lideri. ABD ve AB’yi geride bıraktı. İddialı nükleer enerji programını yavaşlattı. Fukushima felaketinin ardından tutumlar değişti. Bazı yerel yönetimler sorumluluk alanları dâhilinde nükleer enerjinin inşasına karşı dirençli. Halihazırda dünyada elektriğin beşte biri yenilenebilir enerjiden üretiliyor. 160 GW'ın üzerinde temiz enerji üretiliyor. Yeni kapasitenin neredeyse yarısı güneşten. Onu üçte biri ile rüzgâr ve yüzde 15 oran ile hidroelektrik izliyor. Yenilenebilir enerjinin ağırlığı giderek artmakla birlikte görünür geleceğimiz hala fosil yakıtlara dayalı olmak zorunda. Güneş ve rüzgâr enerjisi tüm beklentileri alt üst eden bir süratte gelişiyor, maliyetleri düşüyor (2014-2017 arasında güneş maliyetleri yüzde 50 oranında azaldı). Enerjiye tahsis edilen sermayenin çok önemli bir bölümünü çekiyor. AB'de bugün yeni kapasitenin yüzde 80'ini yenilenebilir enerji oluştururken, 2030'da rüzgâr enerjisi başlıca elektrik kaynağı haline geliyor. ABD, petrol ve doğalgazda lider konumuna yükselirken, yenilebilir enerji yarışında -hem enerji açığı, dışa bağımlılığı yüksek hem vahim çevre sorunlarıyla karşı karşıya, hem de yenilenebilir maliyetlerini inanılmaz boyutlarda düşürmüş olan- Çin ve Hindistan gibi- yükselmekte olan ekonomiler öne geçiyor. 2060’a kadar uzanan senaryolarda dünyada yenilenebilirin elektrik üretimindeki payının yüzde 40'a yükselmesi öngörülüyor. Fosil yakıtlar 1970'den bu yana sadece yüzde 5 pay kaybetti (yüzde 86'dan yüzde 81'e) ve 2060 senaryolarında hala yüzde 50-70 menzilinde görünüyorlar. Bu konuda Türkiye’nin yapması gerekenler nelerdir? Enerjide milli ve yerli olmak nasıl gerçekleşecek? Dünyada hiçbir ülke tamamen enerji

bağımsızlığına sahip değil. Japonya, Kore gibi ekonomik güçler bizimle aynı ligde. Çin ve Hindistan bile, başta kömür ve hidro olmak üzere onca milli enerji üretimine rağmen, petrol ve doğalgazda artan ölçüde dış dünyaya bağımlı. Önemli olan körü körüne bağımsızlık değil; enerjiyi kesintisiz, uygun fiyatlarda, çevreye en az zarar verecek, ekonominin uluslararası rekabet gücünü zayıflatmayacak, dış politika ve güvenlik zafiyeti yaratmayacak şekilde karşılıklı bağımlılık ilişkileri yaratarak temin etmek. Şayet yerli enerji kaynakları çevreye zarar veriyorsa, üretim ile tüketim merkezleri arasında uzun mesafeler varsa, üretme maliyetleri yüksekse hiç tereddüt etmeksizin daha uygun kaynaklar, daha uygun maliyetlerde dışarıdan getirilebilir. Esnek ve dinamik bir yaklaşım gerekiyor. Enerjide kendi kendine yeterlilik ve bağımsızlık gibi stratejiler yerine sürdürülebilir arz kaynakları ile sağlam ‘kazankazan’ ilişkiler kurmak, aynı zamanda da teknolojik inovasyon ve enerjinin etkin kullanımı yoluyla talebi düşürmenin, enerjiyi daha akıllıca kullanmanın yolları üzerine kafa yormalıyız. Böylesi devrimci dinamikler enerji sektörünü dönüştürürken Türkiye ikmal güvenliği, sermayesi, teknolojisi dış dünyaya aşırı ölçülerde bağımlı bir ülke olarak enerjide geleceğini teminat altına almak zorunda. Bu çerçevede, hem küresel dinamikleri hesaba katmak, hem enerji ve onunla ilişkili altyapıya, büyük çaplı sınır ötesi projelere yatırımcı çekmek için doğru stratejilerle hareket etmeliyiz. Ayrıca dünya enerjisinin yönetim kurulunda kendimize yer açmak için enerji yönetişiminin, hukuki düzenin ve kurumsal yapıların iyileştirilmesi de şart. Dış politikada ve enerji transitinde oyunculara güven aşılanması, ülkeye, politikalara ve liderliğe küresel düzlemde inancın güçlendirilmesi de “olmazsa olmaz” bir gereklilik. Türkiye yenilenebilir devrimine katılmak için ne yapmalı sizce? Yenilebilirde aslında birçok ülkeye örnek teşkil edecek politika ve uygulamalara imza attık. Ama hatalarımız da oldu. Bence hükümet ve özel sektör şu dört alana odaklanmalı: - Teknoloji, Ar-Ge, tasarım, inovasyon ve üretimde liderlik hedeflenmeli

30 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

- Çevre ülkelerde üretim tesislerine yatırım, yaratılacak Türkiye’ye bağlanacak yenilenebilir enerji şebekesi sayesinde bölgesel elektrik ticareti - Geçmiş deneyimlerin, dünyadaki başarılı örneklerin ışığında yeni bir finansman modeli - İklim değişikliği ve çevresel etkiyi minimize edecek bir yaklaşım. Enerji depolama konusunda neler söylemek istersiniz? Elektrikli araçlar bu konuda nasıl bir yol alacak? Elektrikli araçlar, sanıldığından daha süratle yollarımızda seyahat edecekler. Bugün dünyada 3 milyon elektrikli otomobil var. Bu sayının 2040'da 300 milyona ulaşması öngörülüyor. 2025'e kadar yeni araç filo kapasitesinin dünyada yüzde 15'i, AB ülkelerinde ise yüzde 25'i elektrikli araçlardan oluşacak. Petrolün araçların yüzde 92'sine enerji sağladığı düşünülürse bu dönüşüm petrol talebinde önemli düşüş yaratabilir. Elektrikli araçların artan ölçüde yaygın hale gelmesi (2040’a kadar piyasaya çıkacak yeni araçların yüzde 70’nin elektrikli olması bekleniyor), hatta doğalgaz zengini ülkelerin araçlarda gaz kullanımını teşvik etmeleri nedeniyle petrol kullanımının azalması şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak unutmayalım ki bu araçlarda kullanılacak elektriğin de bir şekilde üretilmesi ve nihai tüketim noktalarına ulaştırılması gerekiyor. Araçlarda elektrik depolayacak bataryalar, bunların hızlı doldurulması, servis istasyonlarının kurulması, araç fiyatlarının mevcut fosil yakıtla çalışanlarla rekabet edebilecek fiyat düzeyinde imal edilebilmesi, otonom çalışması, yapay zekanın


artırmak, kapasiteyi güçlendirmek istiyorsanız zorlu coğrafyalara gideceksiniz. Mevcut düşüşün önü alınmaz ve devam ederse orta ve uzun vadede arzda ciddi sıkıntı ortaya çıkaracak. Oysa talep artışı durmadı. Özellikle Asya-Pasifik ekonomilerinde hep kuzey istikametinde yükseliyor. Toplam talep yüzyılın ortasına doğru iki katına çıkacak. TürkAkım ve Rusya ile ilişkilerimiz konusunda ne düşünüyorsunuz? Türk-Rus ortaklığı, bundan bir kaç yıl önce tahmin edilemeyecek boyutlara ulaştı.

tatbiki önümüzdeki dönemin çözüm bekleyen öncelikli sorunları arasında. Doğalgaz arz fazlası: sorun mu fırsat mı? Eskiden doğalgazda Rusya, petrolde Suudi Arabistan at başı gidiyordu. Ama ABD muazzam bir hamle yaparak hem petrol hem de gazda dünya birincisi olma yolunda. Kendi kendine yeterliliğe çok yakın. Doğalgazda başka oyuncular da oyuna giriyor. Avustralya’nın ilk ihraç gaz molekülleri bu yıl sonuna kadar Çin’e akmaya başlıyor. Avustralya, önümüzdeki 2 yıl içinde dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı olarak Katar’ı tahtından indirecek. Bu arada hiç hesapta olmayan kaya gazı, tight oil, heavy oil gibi “Petrol daha kaç yıl gidecek?” sorularını geçersiz kılacak yeni kaynaklar çoğalmaya başladı. Özellikle Kanada bu alanda öne çıkıyor. ABD ve Venezuella da öyle. Daha Arktık bölgesindeki dünya toplam petrol ve doğalgaz rezervlerinin üçte biri civarındaki rezervleri hesaba katmadık bile. Aynı şekilde zengin potansiyeli bulunan İran, Irak, Türkmenistan henüz tüm güçleriyle uluslararası piyasalara giremediler. Tabi ki bunlar ancak petrol fiyatları belli bir seviyenin üzerindeyken harekete geçirilebilecek kaynaklar. Dünyada hem doğalgaz arzı ve kaynak ülkeleri çoğalıyor hem de talep beklendiği hızda artmıyor. Teknolojik sürat beklenmedik oyun değiştirici kararları zorunlu kılıyor. Güvenlik riskleri, çevre ve iklim

baskısı artıyor. Fiyatlar düşüyor, yatırımlar yavaşlıyor. Doğalgaz altyapısı gerektiğinden daha fazla inşa edildiği için kapasitenin önemli bir bölümü atıl vaziyette, özellikle Avrupa’da. Dahası, yenilenebilir enerjinin yükselişi nedeniyle doğalgaz ile çalışan bazı elektrik santralleri rüzgâr ya da güneşe dönüyor. Kömür ve nükleer de hem maliyet avantajı hem de enerji çeşitliliği mülahazalarıyla hep eşikte bekliyor. Bu durum karşısında, gaz ile ilgili eski hesapların gözden geçirilmesi, yeni stratejiler geliştirilmesi gereği doğuyor. Bizim yaptığımız bir hesaba göre petrol fiyatları 60 doların altında kalacak olursa dünya arzında yüzde 7,5 civarında bir azalma meydana gelecek. Bazı bölgelerde çıkartma maliyeti ucuz olduğu için (mesela Kuzey Irak’ta ürettiğimiz petrolün maliyeti 3 doları geçmiyor) böylesi düşüş üretimi ciddi etkilemeyebilir ama özellikle açık denizlerde ve yüksek değerli piyasalara girişi sınırlı kara coğrafyalarındaki üretimin maliyeti yüksek. Nitekim, uluslararası şirketlerin çoğu uzun vadeli ve büyük çaplı petrol yatırımlarını durdurma kararı aldılar. Piyasa değerleri azaldı. Dünyanın en büyük 60 petrol şirketinin toplam değerinden 265 milyar dolar silindi gitti son bir yılda. Bu itibarla, başa baş değil ama karlı olabilmesi ve devam edebilmesi için fiyatların belli bir düzeyde (en azından 80-90 dolar aralığında) olması gerekiyor. Dünyada petrol sıkıntısı yok; sadece “ucuz petrol” kalmadı. Fiyat düşüyor ama arzı

Karadeniz’in güvenliği, Kafkaslar’da barış ve istikrar, Suriye’de ortak hareket etme, S-400 hava savunma füzeleri dâhil geniş askeri işbirliği, turizmde Rus faktörü, müteahhitlik hizmetleri, Mersin Akkuyu’da Rosatom’un inşa etmekte olduğu Türkiye’nin ilk nükleer santralı, Gazprom’un Mavi Akım’a ilaveten TürkAkım-1 ve 2’yi inşası, Libya’da ve Doğu Akdeniz’de yeni dinamikler, ticaret hacminin bugünkü 26’dan 100 milyar dolara çıkartılması hedefi. Bunların hepsi stratejik önemi olan işbirliği alanları ve hamleler. Lakin, derinliğine analiz edildiğinde ciddi bir sıkıntı göze çarpıyor: “stratejik ortaklık” hep Moskova’nın menfaatine. Ciddi bir asimetri var bu ilişkide. Şayet önümüzdeki dönemde dengeli hale gelecek, “kazankazan” nitelik kazanacak şekilde düzeltilmezse sürdürülebilir olması mümkün değil. Bence Rusya açısından TürkAkım 1 ve 2 hatlarının, tüm engellemelere rağmen, tamamlanıp çalıştırılması büyük başarı. Özellikle de Putin’in kararlı ve ısrarlı çizgisi burada önemli rol oynadı. 2014’de Güney Akım projesi çökünce Putin bu hattı AB üyesi olmayan Türkiye üzerinden geçirmeyi, böylece Ukrayna ve diğer transit ülkeleri aradan çıkartmayı hedefledi. Rus uçağının 2015’de TürkSuriye sınırında düşürülmesi iki yıl geciktirdi hattın inşasını ama izleyen dönemde Türkiye çekincelerinin çoğunu geri çekti ve rekor sayılabilecek hızda tamamlandı. Rusya, böylece Kuzey Akım 1-2 ile batıdan ve TürkAkım 1–2 ile doğudan, Aralık 2019’da Ukrayna ile imzaladığı (gaz naklini 65’den 45 milyar metrekübe düşüren) beş yıllık yeni transit anlaşması ile merkezyeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

31


Röportaj den en büyük iki doğalgaz müşterisi olan Avrupa ve Türkiye’yi beslemeyi garanti altına aldı. En az 50 yıllık yaşamı olan boru hattı ile geniş kapsamlı bir karşılıklı bağımlılık da perçinlendi. ABD, Norveç, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve Hazar gazı ile rekabette, pazar payı kaybetmemede de önemli avantaj sağlandı. Dikkat ederseniz, Ruslar sadece kendi kaynaklarını bize satmaya çalışmıyor aynı zamanda yakında Kuzey Irak’taki gazı (orada büyük yatırımlar yapmakta ve boru hattı altyapısını satın almış olan) Rosneft üzerinden alırsak buna da şaşırmayın. Doğu Akdeniz’de de yatırımları var. Türkiye’nin kazancı ne? Türkiye açısından TürkAkım-1 “arz nötr” sayılabilir; zira daha önce Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan üzerinden aldığımız Batı Balkan boru hattı gazını şimdi doğrudan Karadeniz’in altından alacağız. Aradan transit ülkelerini çıkartıyoruz, bunlara ödenen geçiş ücretleri de olmayacak artık. Transit ülkelerdeki sorunlardan etkilenmeyeceğiz. Doğalgaz arz güvenliği açısından bizim de işimize geliyor. Sadece küçük bir arz artışı olacak. Unutmayalım ki, doğalgazın geleceği de biraz sallantıda. Yenilenebilirin yükselişi, LNG fiyatlarının boru hattı gazına yaklaşması, esneklik sağlayan FŞRU tesislerinin mantar gibi çoğalması, ABD’nin doğalgazda da liderliğe oynaması, iklim değişikliğine karşı mücadele önlemlerinde doğalgazın da sakıncalı görülmesi doğalgaza talebi düşürebilir. Onun için uzun vadeli, esnek olmayan sözleşmelerden kaçınmak gerekiyor. Anlaşmalar uzun vadeli ve kontrat süresi dolmadan değiştirilemez. Bizim bugün ile 2030 arasında Rusya, İran, Azerbaycan ve LNG “al ya da öde” kontratlarımız sona erdikçe fiyatların gözden geçirilmesi gerekiyor. Üçüncü ülkelere ihraç hükmü de yeni kontratlara yansıtılmalı ki ihtiyacımızdan fazlasını satabilelim. Şu anda Avrupa fiyatlarının hayli üzerinde ödüyoruz. Ruslar zaten boru altyapısına büyük yatırım yaptılar. Onu çıkartmak zorundalar. Halen İran’dan sonra en fazla fiyatı Gazprom’a ödüyoruz ve üçüncü ülkelere satma iznimiz yok. AB piyasalarında Rus gazının ortalama fiyatı her bin metreküp için $220 iken biz aynı miktar için $305 ödüyoruz. 32 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

TürkAkım-2’nin bizimle ilgisi ise Trakya’ya inip, oradan transit olarak kısa bir boru hattı ile Bulgaristan sınırına gönderilecek olması. Yani, geçiş ücreti kazanacağız sadece. ABD yaptırımı, AB ile yaşanmakta olan üçüncü paket ihtilafı, Bulgaristan ve Sırbistan ile bağlantı ve geçiş Rusya’nın kendi sorunu. Güney Gaz Koridoruna etkisi nedir? TürkAkım-2’nin Bulgaristan, Sırbistan ve Macaristan üzerinden Avusturya’nın Baumgarten fiziki gaz ticaret merkezine kadar uzanacak olması aslında TANAP ve TAP’tan oluşan (ve Yunanistan, Arnavutluk üzerinden, Adriyatik altından İtalya’ya ulaşacak) Güney Gaz Koridoru’nu şimdilik doğrudan tehdit etmiyor. Şayet ileride Şah Deniz-3, Absheron, Ümit, Nahçıvan sahalarından, hatta Hazar’ın ötesinde Türkmenistan’dan, Irak’ın Kürt bölgesi ve Doğu Akdeniz’den de gaz sevkedilebilirse işte o zaman gaz-gaz rekabeti yaşanacaktır Rus gazı ile. Yenilenecek kontratlarda bu boyut gözardı edilmemeli. Bölgesel hub olabilir miyiz? Dünyada hem doğalgaz arzı ve kaynak ülkeleri çoğalıyor hem de talep beklendiği hızda artmıyor. Fiyatlar düşüyor, yatırımlar yavaşlıyor. Doğalgaz altyapısı gerektiğinden daha fazla inşa edildiği için kapasitenin önemli bir bölümü atıl vaziyette, özellikle Avrupa’da. Dahası, yenilenebilir enerjinin yükselişi nedeniyle doğalgaz ile çalışan bazı elektrik santralleri rüzgâr ya da güneşe dönüyor. Kömür ve nükleer de hep eşikte bekliyor.

Doğalgazda arz bolluğu, fiyatların daha uzun süre makul düzeylerde seyredecek olması, çevremizdeki ülkelerde yeni arz kaynaklarının ortaya çıkması, nükleer enerjiye öngörülen zaman diliminde geçemeyeceğiz gibi etmenler göz önünde bulundurulursa ülkemizin doğalgaz ekonomisini ve jeopolitiğini güçlü bir zemine oturtması, yenilenebilir enerjiyi bütünleyici olarak görülecek yeni bir doğalgaz stratejisi geliştirmesi gerektiği aşikâr. Irak'ın Kürt gazı ve Doğu Akdeniz gazı ‘oyun değiştirici’ olabilir mi? Olabilirdi ama Türkiye bu bölgeler ile ilişkilerinde uzun vadeli stratejik bir yaklaşımla hareket etmiyor gibi. Irak'ın rezervlerinin üçte birine sahip Kürt bölgesi ile ilişkilerimiz, Eylül 2017'deki bağımsızlık referandumu sonrasında rayından çıktı. İran ve Rusya süratle bizim bıraktığımız boşluğu dolduruyorlar. Rosneft, bölgede önemli petrol, doğalgaz ve enerji boru hatları altyapı yatırımları yaptı. Yakında doğalgazımızın bir kısmını Kuzey Irak'taki bu Rus şirketinden satın alırsak hiç şaşırmayalım. Aynı şekilde Doğu Akdeniz’de İsrail, Mısır, Lübnan ve Güney Kıbrıs’ın zengin doğalgaz kaynakları üzerinde “oyun kurucu” olabilecekken siyasi gerilimler bize bu fırsatı kaçırtıyor. Daha işbirliği ve ortaklıklara açık yaklaşım gerekiyor. Nasıl bir strateji uygulanmalı? Türkiye’nin uzun vadeli doğalgaz sözleşmeleri önümüzdeki 10 yılda sırasıyla sona erecek: Azerbaycan 2021 (Sahdeniz-1),


özgüveni ve umut tohumlarını yeniden yeşertecek, hem ayakları yere basacak hem de bizi hayallere daldıracak bir vizyon gerekiyor.

Rusya 2021 (Batı Hattı) ve 2025 (Mavi Akım), İran 2026. LNG sözleşmeleri de öyle. Bunların bir kısmı uzatılamayabilir. Yaklaşık 40 milyar metreküplük bir yeni arz bağlantısı yapmak gerekiyor. Dahası, (genellikle doğru çıkmasa da) BOTAŞ öngörüleri gaz talebinin 2030’da 70 milyar metreküpe ulaşacağına işaret ediyor. Bu da ilave 20 milyar metreküp bulunmasını gerektiriyor. Bu çerçevede hükümete ve özel sektör oyuncularına tavsiyelerim şöyle: * Öncelikle Kasım 2015’te Suriye sınırında sınır ihlali yaptığı için Rus uçağının düşürülmesinin ardından Türkiye'nin Rusya'ya enerji konusunda bağımlılığı ciddi bir milli güvenlik riskine dönüştüğünden, doğalgazda bağımlılık derecesi en az AB düzeyine (yüzde 40) düşürülmeli, AB ve kaynak ülkeler ile ortak doğalgaz ikmal güvenliği yaklaşımı geliştirilmelidir. * İran, Kürt ve Doğu Akdeniz gazı alım sözleşmeleri için de ön müzakerelere başlamalıdır. * Mevcut iki (Marmara Ereğlisi ve Aliağa) LNG kabul tesisine ilavaten FŞRU denilen her biri 4 milyar metreküp kapasiteli yüzer doğalgaz tesisi yapımına hız vermeli, bunların kadar devreye sokulması hedeflenmelidir. - Her ne kadar siyasi ve stratejik güçlükler olsa da doğalgaz piyasasında serbestleşme, fiyatlara devlet müdahalesinin son verilmesi, rekabetin ve ürün/hizmet çeşitlenmesinin artırılması hedeflerine ulaşma çabaları hızlandırılmalıdır. - Enerji verimliliği, nükleer ve doğalgaz hedeflerinin tutturulamaması ihtimaline karşı, alternatif yakıtlar üzerine yatırımcılara da güven verecek yeni bir yaklaşım ortaya konulmalıdır. - Her yıl enerji ve bağlantılı altyapı için

gereken 12 milyar doları elverişli koşullarda sağlayacak finansman mekanizması oluşturulmalı, mevcut borçların yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır. - Değer zinciri boyunca faaliyet gösterecek doğalgaz şirketleri yaratılması özendirilmeli, bu şirketlerin ülke dışında üretim ve taşıma işlerine girmelerine de zemin hazırlanmalıdır. - Doğalgaz ile jeopolitika bağlantısını kulak ardı etmeden dış politikada “yumuşak güç” stratejisinin gereklerine özen göstermeli, Türkiye’nin “yeni bir Ukrayna mı” olacağı kuşkuları dağıtılmalı, “bölgesel merkez” olmanın da on koşulu olan güven uyandırıcı adımlar gecikmeksizin atılmalıdır. - Rusya ile ilişkilerde hemen her alanda Moskova’nın istekleri ve menfaatleri ağır basıyor. Bu “asimetrik”, dengesiz ilişki sürdürülebilir değil. Bu önemli komşumuz ve ortağımız ile ilişkilerimiz mutlaka “kazankazan” yaklaşımı hakim kılınacak şekilde gözden geçirilmelidir. Uluslararası rekabet gücünün artırılması nasıl sağlanacak? Yeni fırsat pencereleri açılıyor. Bunlardan yararlanabilmek için stratejik coğrafya, insan kaynağı, dinamizmi, zengin tarihi ve kültürel birikimine sahip Türkiye’nin uzun vadeli bir rüyası olmalı. Öyle bir rüya ki, doğru yönetildiği zaman bu ülkeyi 2030’a kadar ekonomik refah, kültürel yenilenme ve jeopolitik etkinlikte dünyanın ilk on gücü arasına yerleştirebilsin. Hepimiz biliyoruz ki, alışılmadık görüşleri, köklü değişimleri, uygulamaları ancak belli kalıpların esiri olmayan, aykırı, yaratıcı beyinler ortaya koyabilir. “Küresel” ortak aklı da harekete geçirecek, kurumsal

Özel sektörün lokomotif rol üstleneceği, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonominin bel kemiğini teşkil edeceği, ülkemizin karşılaştırmalı üstünlüklerini yansıtan, uluslararası rekabet gücüne sahip, tekelleşmeyi kaldırıp adil rekabetin yerleştirileceği, devletin rant dağıtımı yerine temel hizmet ve altyapıyı - özellikle de gerekli hukuki ve kurumsal çerçeveyi sağlayıp denetim ve hakemliği üstlendiği, sosyal sorumluluklarını ihmal etmediği, serbest - fakat "fanatik" olmayan -- piyasaya dayalı bir ekonomik sistem başlıca hedef olmalıdır. Döviz kuru, faiz, IMKB endeksi izlemekten başını kaldırarak uzun süreli ve sürdürülebilir dünya çapında rekabet gücünün hangi sektörlerde gerçekleştirilebileceği ortaya net şekilde konulmalıdır. Dünyada bilgi ekonomisine doğru gidiş, hatta geçiş var. Yeni servetlerin, varlıkların çoğu bilgi üretmek, teknoloji geliştirmek, yeni teknolojileri uygulamak yoluyla elde ediliyor. Bilgi ve teknolojiye sahip ülkeler, üretimlerini, varlıklarını, servetlerini, aynı düzeyde bilgi ve araçlara sahip olmayanlara göre çok daha hızlı artırabiliyorlar. Ülkelerin zenginliklerini artık doğal kaynaklar değil, insan öğesi belirliyor. Kalkınma için bilgi üretmek, kullanmak, en azından dünyada üretilmiş bilgileri, geliştirilmiş teknolojileri uygulamak zorundayız. Türkiye artık insanını eğiterek yenilikçi, girişimci, yaratıcı insan yetiştirmek, bu gelişmeye ayak uydurmak ve bilgi odaklı ekonomi olmak zorundadır. Birimleri uyumlu ve eşgüdüm içinde, açık, dürüst, demokratik, hızlı ve verimli çalışan bir devlet çarkı, sağlıklı bir ekonomik sistemin de teminatıdır. 21. yüzyıldaki konumumuz, uluslararası piyasalarda rekabet edebilme ve başarma gücümüze bağlıdır. Sanayileşmek ancak yaratılan sanayilerin dünya ölçeğinde rekabetçi olmasıyla ölçülebilir. Türkiye'nin karşılaştırmalı üstünlüğü bulunan tarım, turizm, tekstil/giyim, inşaat ve savunma sektörlerinde yeni bilgi sanayi ve teknolojileri hakim kılınmalıdır. Geleceğe dönük enerji arz-talep senaryosu, temiz, yenilenebilir ve maliyet açısından rekabeti aşındırmayacak enerji kaynakları esas alınarak geliştirilmelidir. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 33


Röportaj

Hükümete ve İş Dünyasına 19 Tavsiye

1. Ülkemizde enerji sektörüne güven sağlanması, yerel ve uluslararası paydaşlar ile güvene dayalı ilişkiler kurulması, piyasalara inanılır mesajlar verilmesi, taahhütlere riayet edilmesinin temini yaşamsal önem taşıyor. Kamunun görev ve sorumlulukları ile özel sektörün faaliyetlerinde menfaat çatışmasına meydan verilmemesi, eşit koşullarda rekabet etmelerinin sağlanması piyasa oyuncuları ile kamu arasındaki arasındaki güvenin zedelenmesini, risk faktörünün ağırlaşmasını önleyecektir. 2. Devletin keyfi kararlardan kaçınması, uluslararası iyi uygulamaları benimsemesi, tarifelerin, alım satımların mümkün olduğunca piyasa kurallarına göre gerçekleştirilmesi, yargı kararlarının geciktirmeden uygulanması, kalite ve emniyet mekanizmasını kurup etkinlikle yönetmesi önemlidir. Entegre bir enerji yönetim anlayışını benimseyerek enerjinin çevre, tarım, su, vergi, rekabet, yatırım, ticaret, teknoloji, finansman ve dış politika/güvenlik boyutları etkin şekilde hükümet ve iş kararlarına katılmalı, stratejik devlet menfaati mülahazasının genel yönlendirme ile sınırlandırılması da öyle. 3. Yerli/uluslararası enerji şirketleri, düzenleyici kurumlar, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında sağlam ilişkiler silsilesi, sorumluluk ve hesap verilebilirlik bağlantısı teşekkül edilmeli; enerjinin 34 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

stratejik vechesi nedeniyle siyasi iradenin en yüksek düzeyde yeni enerji vizyonuna, onun uygulanma mekanizmalarına sahip çıkması, gerekli kapasiteleri yaratması, etkin icraya gereken desteği ve kaynakları tahsis etmesi elzem. 4. Bizim gibi hem ithal enerjiye göbeğinden bağımlı hem kaynak ülkelere transit güzergah olma iddiasında olan, hem de teknolojisini, finansmanını uluslararası kaynaklardan sağlayan ülkeler sadece yumuşak karınlarını kollamayı değil aynı zamanda “yumuşak güç” diplomasisi izlemeyi de öğrenmek zorunda. Güven telkin eden, sözünün eri, içişlerine karışmaktan ve çatışmalardan mümkün mertebe uzak duracak bir ülke olarak temayül etmemiz enerji diplomasimizin başarısının ön şartı. 5. Güven kazanmak on yıllar, kaybetmek saniyeler alacağından başka alanlarda olduğu gibi enerjide de her önemli adımı iç ve dış paydaşlarla işbirliği/danışmalar içinde dikkatle atmak gerekiyor. Hükümetin enerji sektörünün duayenlerini, eski bakanları, şirket başkanlarını, düşünce kuruluşlarını bir araya getirip, gerekirse uluslararası uzmanları da çağırarak, 2030’lara yönelik ayağı yere basacak yeni bir partiler üstü enerji güvenlik stratejisi çıkartması, bunu milli güvenlik, dış politika ve ekonomi stratejisinin bütüncül bir parçası haline getirilmesi elzem. 6. Eski oyuncuların yazdığı “oyunun

kuralları” artık tedavülden kalkıyor, yeni satranç oyununda uyarlamaları zorunlu kılıyor. Ülkeler enerji arzının ve tüketiminin yeni yollarını keşfetmek, verimliliği artırmak için birbirleriyle rekabet içerisindeler. Bu yarışta öncü ülkeler, dünya ekonomisi ve jeopolitiğine yön vermede de güçlü bir konum elde edecekler. Şayet bu yeni enerji oyununda hak ettiğimiz yeri alabileceksek insan sermayesini zenginleştirmemiz, küresel çapta enerji satrancı oynayabilecek gençler yetiştirmemiz gerekiyor. 7. Petrol, doğalgaz ve kömürde, ülke içi üretimi daha da artıracak, milli-uluslararası şirketleri yatırıma cezbedecek elverişli politikaların sürekli gözden geçirilmesi, bu arada üretimin nispeten daha ucuz olduğu çevre ülkelerde siyasi bağlantıları da kullanarak saha/tesis alınarak ortak üretim imkanları araştırılması, ülke ihtiyacının en az yüzde 50’sinin çevremizdeki kontrol edebileceğimiz ortak üretimden karşılanmasını hedeflemeliyiz. 8. Bölgesel enerji merkezi olmanın sadece ülkenin dört bir tarafını boru hatları ağıyla döşemekten geçmediğinin bilinci içinde fiziki altyapının yanı sıra fiyat liberalizasyonu sağlanmalı, enerjideki ağır vergi yükünün hafifletilmesi, uluslararası iyi uygulamalar ışığında gerekli hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılması öncelik olmalıdır. Doğu Akdeniz, Karadeniz, Hazar, Ege ve Körfez ihtilaflarının çözümüne dönük diyalog platformlarına ev sahipliği yapılması, ayrıca Norveç, Japonya ve İsviçre’deki uyuşmazlık çözüm merkezleri ile ortaklaşa proaktif çalışmalara önayak olunması isabetli olacaktır. 9. Ülke içinde talep yönetimi için enerji verimliliğini artıracak, enerji yoğun ve çevre kirletici sanayilerden uzak duracak (hatta bunları süratle enerji zengini bölge ülkelerine kaydıracak) ve katma değeri yüksek “akıllı” teknoloji ve sektörlere yönelecek, ülkenin değişik bölgelerindeki özgün yerel enerji kaynaklarını harekete geçirecek bir yaklaşım benimsemeliyiz. 10. Temiz/yeşil ekonomiye geçiş sürecinde en azından rüzgar, jeotermal, güneş ve nükleer enerjide teknoloji üreten öncü ülkelerden birisi haline gelmeyi temel amaç olarak benimsemeli,


sübvansiyonsuz üretim, insana hizmet verecek şekilde çevre-enerji dengesinin iyi kurulmasını, siber saldırılar dahil asimetrik tehditlere karşı altyapı güvenliğinin sağlanmasını temel hedefimiz olmalıdır. 11. Enerji sektörünün sağlıklı bir şekilde işlemesi için türev piyasa işlemlerini Borsa İstanbul çatısı altında yapmalı, elektrik ve doğalgaz piyasalarının organize bir spot ve türev piyasaya kavuşmasını sağlamalı, zamanla kömür ve petrolde de bölgesel enerji piyasası kurmayı hedeflemeyiz. 12. Doğalgazın yüzde 90’i hala BOTAŞ tarafından ithal edildiği, bu payın azaltılmasının tüketiciye ve dolayısıyla iç politikaya doğrudan etkisi olacağı için doğalgaz liberalleşmesi kolay ilerleyecek gibi görünmüyor. BOTAŞ-TANAP, BOTAŞ-Türk Akım ile artacak doğalgaz ithalatı ile de bu durumdan kısa vadede çıkılabilmesi güç. Yine de doğalgaz piyasasının rekabetçi bir hale gelmesi için mevcut uygulanmayan hukuki ve kurumsal çerçevenin yeniden elden geçirilmesi, doğalgaz ticaretinin koşullarını ana hatlarıyla ortaya koyan ve sektörün taleplerini doğrudan karşılayacak gelişmiş bir mevzuat altyapısı oluşturulması, böylece mevzuat riskinin azaltılması öncelik arz ediyor. 13. Her bölgenin enerjideki karşılaştırmalı üstünlüğü, enerji türleri, kullanım hacmi, verimlilik imkanları, çevre hassasiyetleri, finansman imkanları, gelecek projeksiyonları da dikkate alınarak yerel

politika ve öncelikler belirlemek zorundayız. Unutmayalım, yerelde başarılı bir enerji politikası, icraatı, denetimi ve inovasyonu olmazsa milli düzlemde de olamaz. Yerel yönetimler, temiz, yenilenebilir enerjinin genişlemesini dağıtık enerji, yerel altyapı ve arazi kullanım denetimleri, yerel sakinler ve işyerleri üzerindeki etkileri sayesinde destekleyebilirler. 14. Temel hedefimiz, enerjide sadece millilik ve yerlilikten ziyade, enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulması olarak görülmelidir. Çevresel zararı olan, pahalıya elde ettiğiniz enerjinin milli ya da yerli olmasının ülkeye ve insanlarına bir yararı yok. Hem dış bağımlılığın azaltılması, hem de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin sınırlanabilmesi için enerji üretiminde önceliğin fosil yakıtlardan ziyade yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları, verimlilik üzerinde olması gerekiyor. 15. İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’deki sıcaklıkların, gelecek 25 yıl içinde 3 dereceye, yüzyıl sonunda ise 6 dereceye kadar artabileceği, yağışların ise yüzde 50 oranında azalabileceği, kuraklığın yanı sıra, şu kaynakları ile tarımsal ve hayvansal üretimde azalmanın meydana gelebileceği öngörüsü bizleri endişeye sevk etmelidir. Uyum ve hafifletme önlemlerini etkin bir şekilde birleştirilmeli, iklim değişikliğinin gelecekteki etkilerinin sınırlandırılması için daha iyi hazırlanmış bir strateji ile iklim

değişikliği-enerji-su-gıda denklemini icraya dönüştürmeliyiz. 16. Bir güneş ülkesi olduğumuz için tüm kentsel-kırsal yerleşimlerin geleceğe yönelik tasarımlarında her türlü binanın yapımıyla ilgili genel plan ve politikaların yanı sıra, tüm imar düzenleme ve uygulamalarında güneşten azami ölçüde yararlanma, güneş mimarisinin gereklerine uygun hareket etme özendirilmeli. Antalya, İzmir, Konya ve Girne’de yenilenebilir enerji ve verimlilik teknoloji merkezleri kurulması, sadece bugünün değil geleceğin teknoloji yenilikleri için de uluslararası beyinlerin cazip imkanlarla bu merkezlere çekilmesi düşünülmeli. 17. Enerjinin çevreye olumsuz etkisi, aşırı vergiler, yönetişim zafiyetleri nedeniyle “enerji demokrasisi” gün ışığı görüyor, dünyanın hiç ummadığımız totaliter sayılabilecek ülkelerinde bile. Gerekçesi ve alternatifi iyice ortaya konulmadan müzmin şekilde nükleere de, kömüre de, jeotermale de, rüzgâra da, petrol ve doğalgaza da karşı çıkılıyor. Oysa enerji, insan için olduğundan, onun yaşam kalitesini mümkün olan en az şekilde olumsuz etkileyecek enerji kaynakları kullanımı, teknolojileri hepimizin ortak çabası olmak zorunda. Bu bilincin yaygınlaşması sağlanmalıdır. 18. Yıllık ülke içinde 12 milyar, yurtdışında 3 milyar dolar enerji yatırımı yapacak şekilde gereken projeler geliştirilmeli ve ucuz, uzun vadeli finansman sağlanması için çaba gösterilmelidir. Bu amaçla, devletin 5 milyar dolar çekirdek fon katkısı ile enerji sektöründe gelecek projeler için 15 milyar dolarlık bir Türkiye Enerji Fonu kurulması düşünülmelidir. Hem sıkıntı içindeki enerji şirketlerinden hisse almak hem de yeni yatırımlara yüzde 15’i geçmeyecek şekilde destek sağlamak için. 19. Halihazırdaki tüm yerel enerji şirketlerimizi bütünleştirsek Batılı bir enerji şirketi bile etmiyor bu büyüklük; bu nedenle kamu-özel sektör ortaklığıyla dünya enerjisindeki konumumuza yaraşan, uluslararası rekabet koşullarına göre faaliyet gösteren yeni “enerji şampiyonları” yaratılmasına yönelinmelidir. Böylece hem enerjideki küresel ‘müesses nizamın” yönetim kuruluna girebilmek hem daha elverişli uluslararası rekabet gücü kazanabilmek hem de geleceğe dönük enerji gereksinimlerimizi teminat altına alabilmek mümkün olabilir. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 35


Konferans

10. IICEC Konferansı, enerji dünyasını buluşturdu Kurulduğu 2010 yılından itibaren enerji ve iklim alanlarında yer alan kilit paydaşları bir araya getiren Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), enerji dünyasını 10. IICEC Enerji Konferansı’nda buluşturdu. Dünya Enerji Görünümü 2019 (World Energy Outlook 2019) Raporu’nun Türkiye tanıtımının da yapıldığı konferans, İstanbul’da gerçekleşti.

S

abancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio’nun ev sahipliğinde düzenlenen 10. IICEC Enerji Konferansı’na, üst düzey kamu temsilcileri, ulusal ve uluslararası enerji sektörünün küresel lider kuruluşlarının yöneticileri ile önde gelen üniversitelerin, politika merkezlerinin ve düşünce kuruluşlarının temsilcileri katıldı. 10. IICEC Enerji Konferansı’nın açılışında konuşan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, “Sabancı Üniversitesi’nin 20. Yılında ‘Uluslararası Araştırma Merkezi’ kimliğine yakışır şekilde bugün IICEC’in 10. konferansını gerçekleştiriyoruz” dedi. Stratejik önem taşıyan enerji sektörünün başta Enerji Bakanlığı olmak üzere tüm düzenleyici ve karar alıcı kurumların adımlarının kritik bir öneme sahip olduğunu hatırla36

yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

tan Güler Sabancı, şunları söyledi: “Elektrik sektöründe 100 milyar doları aşan yatırımlarla kurulu gücümüzün yaklaşık 3 kat artması, yenilenebilir enerji alanında YEKA modeliyle yapılan atılımlar, elektrik üretiminde yerli kaynak payında sağladığımız güçlü artış ve operasyonel mükemmellik ve arz kalitesi kazanımları, sektörümüzün geleceği için son derece önemli gelişmeler olmuştur. Ancak elbette hala gidecek yolumuz var.” “Teknolojinin etkisiyle hızla dönüşen bir enerji ekosistemine doğru ilerliyoruz” diyen Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak değişmeyen bir unsur var: İnsan. Ülkemizde enerji denildiğinde, 500 binin üzerinde çalışanı, kamu kurumları, özel sektör, STK ve üniversiteleri ile çok geniş bir ekosistemden bahsediyoruz. Dolayısıyla, gelecek için en önemli değerimiz, “yetişmiş insan kaynağımız”dır. Bu noktada, pek çok alanda olduğu gibi ener-

jide de kamu-sanayi-üniversite işbirliklerini çok önemsiyoruz. Bu bakış açısı ile IICEC, “üçlü sac ayağı” modeli üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Buna “Başarı Üçgeni” de diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde de yüksek katma değerli, bilgi ve teknoloji yoğun proje ve işbirliklerine odaklanmayı sürdüreceğiz. Sektörümüzü, enerji kaynaklarımızın yanı sıra insan kaynaklarımızı ve teknolojiyi de daha etkin şekilde kullanarak, daha iyi bir geleceğe taşımalıyız.” “Yenilenebilir Enerjide Yeni Stratejiler İzliyoruz” Toplantının onur konuğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de, dünyada kömür tüketiminin de arttığını ve temiz kömür teknolojileri konusunda da daha fazla Ar-Ge yapılması gerektiğini söyledi. Bakan Dönmez, Türkiye'nin doğal gaz altyapısını ise ciddi bir şekilde geliştirdiğini belirterek, şöyle konuştu: "Türkiye, üç adet


yüzer sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminali ve iki kıyı terminali, depolama noktaları ve her noktadan doğal gaz girişiyle coğrafyasındaki doğal enerji merkezidir. Enerji merkezlerinin en önemli özellikleri de yatırımcılara risklerini kontrol edebilecekleri araçları vermesidir. Enerji Piyasaları İşletme AŞ de bu araçları hızla devreye alacak. Böylece Türkiye doğal gaz piyasası daha fazla oyuncunun yer aldığı bir piyasa haline gelecek ve sadece kendisine değil bölge halklarının refahına da yatırım yapacak.” Bakan Dönmez ayrıca, “Enerjide tam anlamıyla bir merkez ülke olmak için enerjinin sadece transfer edildiği değil, aynı zamanda fiyatlandırılmasının yapıldığı, pazarın gelişimine yön veren, serbest piyasa şartları içerisinde daha fazla alıcı ve satıcının bir araya geldiği gelişmiş bir enerji altyapısına sahip olmak zorundayız" dedi. Bakan Dönmez, şöyle konuştu: "Tüm sistemin kalbi olan fiyatlama mekanizması doğru çalışmazsa sistem hareket edemez. Bu sebeple elektrik piyasalarının da bir dönüşüme ihtiyacı var. Türkiye teknolojiyi alan ve kullanan değil, üreten ve ihraç eden bir ekosistemi inşa etmek zorunda. Bu arada bir bilgi vermek istiyorum. 'Ben elektriğimi tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrikten kullanmak istiyorum' diyen tüketicilerimiz için yeni bir tarife modeli çalışmasını başlattık. Bu tarifeyle vatandaşlarımız istedikleri takdirde sadece yenilenebilir enerji tüketebilecek." “Yeni Politika Odağımızı Verimli Büyümeye Çevirmeliyiz” TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise “Yeni politika odağımızı verimli büyümeye çevirmeliyiz” diyerek, şunları söyledi: “Önümüzdeki dönemin hedeflerini arz güvenliği yanı sıra sürdürülebilirlik, verimlilik, kaynak optimizasyonu, çevreye uyumluluk ve güçlü altyapı olarak konumlandırmalıyız. Sektördeki mevcut yatırımların sürdürülebilirliği ve yeni yatırımcılara güvenilir bir yatırım ortamı sunmak için dört ana odak noktasını önermek isteriz: Elektrik Piyasası Kanunu ve 11. Kalkınma Planı hedeflerine uygun olarak öngörülebilirliği engelleyen faktörleri hızla ortadan kaldırmalıyız. Piyasalarda rekabetin önünü açacak ve tüketicilere fayda sağlayacak

uygulamaların önünü daha da açmalıyız. Yenilenebilir enerji dönüşümünü destekleyecek mekanizmaları, daha hızlı hayata geçirmeliyiz. Sektörde öngörülebilirliği artırmalıyız.” “Enerjide Bolluk Dönemine Giriyoruz” Enerji sektörünü buluşturan toplantıda, Dünya Enerji Görünümü 2019 Raporu’nun sonuçlarını katılımcılarla paylaşan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol, “Küresel enerji sektöründe şu andaki en önemli başlığın enerji bolluğu olduğunu söyledi. Dr. Fatih Birol, "Petrol, doğal gaz, kömür ve diğer kaynaklar olmak üzere enerjide bolluk dönemine giriyoruz. Böyle bir dönemde, karar alıcıların enerjiyi makul fiyatlarla ve çevreye en az zararla nasıl vatandaşa ulaştıracağını belirlemesi gerekiyor. Çünkü ucuz enerji kaynağı her zaman çevreye duyarlı olmuyor, çevreye duyarlı olan da pahalı olabiliyor" dedi. Dr. Birol, enerji bolluğunun yanı sıra küresel enerji sektöründe ciddi çelişkiler olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunlardan ilki petrol piyasalarında. 2019'da Venezuela petrol üretiminde çok büyük düşüşe geçti, İran'ın ihracatı yaptırımlar sebebiyle neredeyse sıfırlandı. Suudi Arabistan'a çok ciddi bir saldırı oldu. Bunun gibi birçok soruna rağmen petrol fiyatları 60 dolar seviyesinde kaldı. Petrol İhraç Edenler Örgütü'nün (OPEC) Viyana'daki toplantısından sonra da fiyatlarda bir değişiklik olmadı çünkü OPEC ve Rusya'nın petrol üretimindeki payı hızlı bir şekilde azalıyor. Bu yüzden, dünya petrol piyasalarında fiyatları dikte etme kabiliyetlerinde çok ciddi bir düşüş var. Bu durum dünya ekonomisi ve Türkiye gibi ithalatı yüksek olan ülkeler için çok iyi gelişme ama bir çelişki. Bir diğer çelişki de iklim değişikliği konusunda görüldü. Enerji sektörü iklim değişikliğine sebep olan emisyonların yüzde 80'inden sorumlu. Herkesin elektriği olması insan hakkı kabul edilirken, dünyada 850 milyon insanın hali hazırda elektriği yok. Bu da bir başka çelişki.” İklim değişikliğiyle mücadele için yapılan araştırmalar ve alınan kararlara rağmen 2015'teki Paris İklim Zirvesi'nden bugüne emisyonların giderek arttığına işaret eden Birol, "Karbondioksit emisyonları

tarihi bir seviyede şu anda. Aynı şekilde, enerji verimliliği herkesin hem fikir olduğu bir konu ama 2018'de enerji verimliliği artışı son 10 yılın en kötü dönemini geçirdi. Sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulabilmesi için daha fazla yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, nükleer ve hidrojen yatırımının yapılması gerekiyor” dedi. Dünya Enerji Görünümü 2019 Yönetici Özetinden Notlar Dr. Fatih Birol, Dünya Enerji Görünümü 2019 ile ilgili de şu bilgileri paylaştı: Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, enerji talebi 2040'a kadar yılda %1 artış gösteriyor. Bu büyümenin yarısından fazlasını, fotovoltaik (PV) hücreler öncülüğünde düşük karbonlu kaynaklar sağlarken, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ticaretindeki artıştan faydalanan doğalgaz da bu büyümenin üçte birini oluşturmaktadır. Petrol talebi 2030'da yatay seyre geçerken kömür kullanımı azalmaya başlıyor. Başta elektrik olmak üzere çeşitli enerji sektörleri hızlı dönüşümden geçiyor. Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu, sürdürülebilir enerji hedeflerinin tam olarak başarılabilmesi için bir yol sunarken, enerji sisteminin tümünde hızlı ve yaygın değişimi gerekli kılıyor. Bu senaryo, küresel sıcaklık artışını “2°C'nin çok altında tutup, 1.5°C ile sınırlandırmanın yollarını arayarak” Paris Anlaşması'nın çizdiği yolda ilerleyerek; küresel enerji erişimi ile daha temiz çevreyi hedef edinir. Dünyanın enerji ihtiyacının genişliği nedeniyle, tek veya basit bir çözümden söz edilemez. Farklı yakıtlar ve teknolojilerin herkese verimli ve düşük maliyetli enerji hizmetleri sağlaması sayeyeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 37


Konferans sinde, emisyonda ciddi bir düşüş elde edilebilir. Enerji sektöründeki büyük hareketlilik, enerji güvenliğine kapsamlı ve dinamik bir yaklaşımın önemini gösteriyor. Daha sıcak yazlar ve daha soğuk kışlar ve buna bağlı ısıtma ve soğutma ihtiyacındaki artış nedeniyle 2018'de küresel enerji kullanımında %20’lik bir artış yaşandı. ABD'nin kaya gaz ve petrol üretimi, küresel pazarı, ticaret akışını ve güvenliği şekillendiriyor. 2025 itibariyle ABD'nin toplam kaya yakıtı (petrol ve gaz için) üretimi, Rusya'nın toplam petrol ve gaz üretimini geride bırakacak. ABD'deki üretim artışı, toplam petrol üretiminde OPEC ülkeleri ve Rusya'nın payını düşürüyor. Bu oran, 2000'lerin ortalarında %55 iken 2030'da %47'ye düşüyor; bu durum, petrol piyasasındaki şartları yönetmeye yönelik çabaların ciddi dirençle karşılaşması demek. Dünyanın önde gelen üreticilerinin hidrokarbon gelirleri üzerindeki baskılar, ekonomilerini çeşitlendirme çabalarının önemini de vurguluyor. Enerji sistemi hangi yolu takip ederse etsin, Ortadoğu’nun petrol arzına bağımlılığı devam ediyor. Yenilenebilirde maliyet düşüşü ve dijital teknolojilerdeki ilerlemeler, enerji dönüşümüne ilişkin büyük fırsatların yanı sıra, yeni enerji açmazları da doğurmaktadır. Politika yapıcıların ve düzenleyici kurumların, teknolojideki değişime ve elektrik sistemlerinin esnek işletimine yönelik giderek artan ihtiyaca yetişmek için hızlı hareket etmesi gerekiyor. WEO-2019'un özel odağında olan Afrika, dünya enerji trendinde giderek nüfuz sahibi oluyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosuna göre, Afrika'nın petrol tüketiminde 2040'a kadarki artışı, Çin'in artışını geride bırakırken, son yıllardaki keşiflerin öncülüğünde Afrika doğalgazda da büyük ilerleme kaydediyor. Güneş enerjisi, bugün Afrika'da elektriğe erişimi olmayan 600 milyon kişinin çoğuna elektrik ulaştırmanın en ucuz yolu. Afrika'nın kent nüfusuna 2040'a kadar yarım milyardan fazla kişi ekleneceği düşünülüyor. Afrika'nın en 38 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

sıcak bölgelerinde beklenen nüfus artışı nedeniyle, 2040'a kadar yarım milyara yakın kişinin klima veya başka soğutma hizmetlerine ihtiyacı ortaya çıkacak. Dünya çapında enerji verimliliğini artırma hızının kesilmesi endişe verici bir gelişme. Isıtma, soğutma, aydınlatma, ulaşım ve diğer enerji hizmetlerinde artış aynı zamanda meydana geliyor. Küresel ekonominin enerji yoğunluğunda (birim ekonomik faaliyet başına harcanan enerji miktarı) ilerleme ise azalıyor. Verimlilik artışındaki sert yükseliş, dünyayı Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosuna yaklaştıran en önemli etken. Verimlilikte artış için ekonomik açıdan elverişli tüm fırsatların denenmesi, küresel enerji yoğunluğunu her yıl %3'ten fazla düşürebilir. Asya'nın hızlı büyüyen ekonomilerine elektrik ve ısı sağlamak için kömür, doğalgaz ve yenilenebilir enerjiler yarışıyor. Gelişmekte olan Asya ülkelerinin çoğunda kömür en yüksek paya sahip. Küresel petrol talebindeki artış, 2025'ten sonra önemli ölçüde yavaşlayıp 2030'larda yatay seyre geçiyor. Uzun mesafe kara, deniz ve hava taşımacılığı ile petrokimya kaynaklı petrol talebi artmaya devam ediyor. Tüketicilerin SUV tercihi, elektrikli otomobillerin getirdiği yararı azaltabilir. SUV'lere gösterilen rağbet bugünkü trend ile artmaya devam ederse, 2040 petrol talebi için günde 2 milyon varil daha eklenmesi gerekebilir. Elektrik kullanımı, genel enerji talebinin iki katından hızlı büyüyerek modern ekonomilerin tam kalbindeki yerini pekiştiriyor. Son tüketimde elektriğin petrolün yarısı kadar olan payı, 2040'ta petrolü geçiyor. Güneş enerjisi, dünyanın kurulu kapasitesinin en büyük bileşeni haline geliyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinden üretimin yaygınlaşmasıyla, yenilenebilir enerji 2020'lerin ortası itibarıyla elektrik üretimi gamında kömürü geride bırakacak. 2040'a gelindiğinde, düşük karbonlu kaynaklar toplam elektrik üretiminin yarısından fazlasını sağlayacak. Rüzgâr ve güneş enerjisi en yüksek performansı gösterse de, hidroelektrik (2040'ta toplam üretimin %15'i) ve nükleer (%8)

önemli pay sahibi olmaya devam ediyor. Akü maliyetinin düşüş hızı, elektrik piyasalarının yanı sıra elektrikli araçlar için de kritik bir değişken. Açık deniz rüzgâr enerjisi hız kazanıyor. Maliyetteki düşüş ve Avrupa'nın Kuzey Denizi'nde edindiği deneyimler, büyük bir yenilenebilir kaynağın kapısını aralamakta. Açık deniz rüzgâr enerjisi, günümüzün elektrik talebini kat kat karşılayacak teknik potansiyele sahip. Yeni kaynakları ve pazarları ortaya çıkarabilecek yüzer türbinler gibi yenilikler ise ufukta görünmeye başladı. Maliyet açısından giderek rekabetçi hale gelen açık deniz rüzgâr projelerinin 2040'a kadar bir trilyon dolarlık yatırımı çekmesi bekleniyor. Avrupa'nın bu teknolojiyle başarısı, Çin ve ABD'nin yanı sıra diğer ülkelerin de dikkatini çekti. Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosunda, açık deniz rüzgâr enerjisi, kara rüzgâr enerjisinin önüne geçerek Avrupa Birliği'nin bir numaralı elektrik üretim kaynağı haline geliyor ve Avrupa elektrik sektörünün tam karbonsuzlaşmasının yolunu açıyor. Dünyanın emisyon trendini tersine çevirmesi için, yeni altyapının yanı sıra, mevcut sistemler nedeniyle "kemikleşmiş" emisyonlara da müdahale etmesi gerekiyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, elektrik sektöründeki hızlı değişime rağmen, elektrik kaynaklı yıllık karbon salımında düşüş görülmüyor. Gazı neler bekliyor? Gaz şebekeleri, tüketicilere elektrik ulaştırmak için kilit bir mekanizma olarak elektrik şebekelerinden daha fazla enerji taşıyor ve değerli bir esneklik imkânı sunuyor. Düşük karbonlu hidrojen henüz üretimi görece pahalı olsa da yoğun ilgi çeken bir alan. Organik atıklar ve kalıntılardan üretilen biyometan arzının sürdürülebilirlik potansiyeline dair analizlerimize göre, bu gazın günümüz gaz talebinin %20'si kadarını karşılaması mümkün. Kaya gazı ve güneş enerjisinin gösterdiği gibi hızlı değişim mümkün, ama bunun hızını ve yönünü hükümetler belirliyor. Kaya gazı ve petrolü devrimi, üretim ve rafineri alanlarına yapılan bir trilyon doları aşkın yatırım ile ABD’nin net ihracatçı olmasını gerçeğe dönüştürüyor.


13. Uluslararası Günes. Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı + Enerji Depolama

02-04 Nisan 2020

öy İstanbul Fuar Merkezi / Yeşilk 9-10-11-12. Hall

Ziyaret Saatleri 10:00-18:00

+90 212 604 50 50

www.solarexistanbul.com info@solarexistanbul.com

Ücretsiz Davetiye için/Free Invitation

www.solarexistanbul.com

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.


Rapor

Elektrikli Taşıtların Gizemi Raporu:

Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği 2019 Raporu Lancet Countdown, iklim değişikliği nedeniyle değişen sağlık profilini değerlendiren ve Paris Anlaşması kapsamında küresel ölçekte hükümetlerin verdiği taahhütleri yerine getirmesi amacıyla bağımsız değerlendirme sunmayı amaçlayan, çok disiplinli bir işbirliği girişimi. 2019 raporu, beş temel alanda 41 göstergenin yıllık güncellemesini sunuyor. Bu alanlar, iklim değişikliğinin etkileri, bu etkilere maruz kalma şiddeti, kırılganlıklar; sağlık sektöründeki uyum, planlama ve dirençlilik; azaltım eylemleri ve sağlık sektöründeki kazanımların yan faydaları; ekonomi ve finans, kamusal ve politik yükümlülükler olarak belirtiliyor. Raporda, akademik kurumların öncülerinden 35 tanesinin verileriyle Birleşmiş Milletler’in tüm kıtalardaki bulgularına ve fikir birliğine yer veriliyor. Her yıl, Lancet Countdown’da yer alan göstergelerin temelini oluşturan 40 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

yöntemler ve veriler, raporda belirtilen güncellemelerle genişletildi ve geliştirildi. İşbirliği girişimi, iklim bilimcilerin, doğa bilimcilerin, matematikçilerin, mühendislerin, enerji, gıda ve lojistik uzmanlarının, ekonomistlerin, sosyal ve siyaset bilimcilerin, halk sağlığı uzmanlarının ve doktorların uzmanlıklarını kullanarak ihtiyaç duyulan geniş kapsamlı ve güvenilir veri üretimini amaçlıyor. İklim değişikliği bilimi, ısınan dünyamızda büyük ölçekte eylem veya eylemsizlik derecesine bağlı olarak ortaya çıkabilecek

bir dizi olası gelecek senaryosu tanımlıyor. Uygulanan politikalar, bu olasılıkların gerçekleşmesinde geniş kapsamlı etkilere sahip olma niteliği taşıyor. Rapor kapsamında değerlendirilen göstergeler, iklim değişikliğinin günümüzdeki etkilerini ve dünya çapındaki yansımalarını ortaya koyuyor. Bu kararlar sonucunda iki


olası senaryonun oluşacağı öne sürülüyor. Alınacak kararlar gezegeni, işlerin olağan şekilde seyrettiği veya küresel ısınmayı ''en fazla 2°C ile sınırlandıran’’ iki seçenekten birine yönlendirecek olması sebebiyle önem taşıyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, Uluslararası Enerji Ajansı ve ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi tarafından sunulan kanıtlar, günümüzde yaşanan iklim değişikliğinin derecesini ve büyüklüğünü netleştiriyor ve belirlenen iki gidişatın çerçevesini tüm öğeleriyle birlikte ele alıyor. İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri Dünya genelinde, sanayi devrimi öncesindeki seviyenin 1°C üzerinde sıcaklık artışı yaşandı. Bu artış, kuzeybatı Kanada’da geri besleme döngüleri ve kutuplardaki erimeye bağlı olarak bazı yerlerde 3°C olarak tespit edildi. Kayıtlara geçen en sıcak on yılın sekizi, son on yıllık zaman diliminde yaşandı. Bu hızlı değişimin temelinde fosil yakıtların kullanımı yatıyor. Dünya genelinde her bir saniyede 171.000 kg kömür, 11.600.000 litre doğalgaz ve 186.000 litre petrol tüketiliyor. 2018'de artmaya devam eden CO2 emisyonlarından da görüldüğü gibi, tehdidin hafifletilmesine yönelik ilerleme kesintiye uğruyor. Raporda yer alan göstergelerin çoğu, dünyanın “işlerin olağan seyrettiği” senaryodaki gidişatı takip ettiğini gösteriyor. 2016’dan 2018’e kadar, kömürden elde edilen toplam birincil enerji arzı %1,7 artarak, daha önce kaydedilen düşüş eğilimini tersine çevirdi. Küresel ölçekteki fosil yakıt tüketimi teşvikleri, son üç yılda %50 artış göstererek, 2018'de yaklaşık 430 milyar ABD dolarına ulaştı. Bugün dünyaya gelen bir çocuk hayatını, sanayi devrimi öncesi ortalamasından dört derece daha sıcak bir dünyada, insan sağlığını bebeklik ve ergenlikten, yetişkinliğe ve yaşlılığa kadar etkileyen iklim değişikliğinin etkileriyle geçirecek. Çocuklar, küresel ölçekte iklim değişikliğinden en fazla etkilenen kesimler arasında yer alıyor. 1960 yılından bu yana

tüm önemli tarım ürünlerinin küresel verim potansiyelindeki düşüş eğilimi, gıda üretimini ve güvenliğini tehdit ediyor ve bebekler çoğunlukla yetersiz beslenmenin potansiyel olarak kalıcı etkilerinden olumsuz etkilenenlerin başında geliyor. Çocuklar, ishalli hastalıklara en duyarlı taraflardan biri olup dang hummasının etkilerini önemli ölçüde hissediyor. Hastalığın yayılması için iklimsel gidişat endişe veriyor; dang hummasının yayılım ortamıyla ilgili kayıtlara geçen en uygun on yılın dokuzu 2000 yılından sonra. Benzer şekilde, 1980'lerin başından beri Vibrio (ishalli hastalıkların bir kısmından sorumlu olan bir patojen) için uygun olan gün sayısı iki katına çıkmış durumda. Bunun yanı sıra, kıyı kesimlerinde Vibrio kolera için küresel ölçekteki uygunluk %9,9 artış gösterdi. Ergenlik dönemi ve sonrasında, temel olarak fosil yakıtların neden olduğu ve iklim değişikliğinin şiddetini arttırdığı hava kirliliği; kalbe, akciğerlere ve diğer tüm hayati organlara zarar veriyor. Bu etkiler, yaş ilerledikçe birikim gösteriyor ve 2016'da çevresel koşullardan kaynaklanan partikül maddeye atfedilen ölümler (PM 2,5), küresel ölçekte 2,9 milyona, küresel hava kirliliğine bağlı ölümlerin toplamı ise 7 milyona ulaşıyor. Ailelerin geçim koşulları yaşlılık döneminde, aşırı hava olaylarının sıklığındaki ve şiddetindeki artış nedeniyle risk altına giriyor. Bu kapsamda kadınlar genellikle

en savunmasız kesim olarak görülüyor. Küresel ölçekte 2001–2014 ve 2015–2018 dönemleri arasında, ülkelerin %77’sinde yaşanan orman yangınları nedeniyle nüfusun bir bölümünün bu yangınlardan kaynaklanan dumana günlük olarak maruz kalmasında artış yaşanıyor. Hindistan ve Çin’deki artış, bu dönemde sırasıyla 21 milyon ve 17 milyon maruziyet olarak gerçekleşerek doruğa ulaştı. Düşük gelirli ülkelerde, aşırı hava olaylarından kaynaklanan ekonomik kayıpların neredeyse hiçbiri sigortalanmıyor. Bu durum, bireyler ve hane halkı için büyük bir maddi yük oluşturuyor. Sıcaklık artışı ve ısı dalgaları, bazı ülkelerde nüfusun işgücü kapasitesinde azalmaya sebep oluyor. 2018’de, potansiyel olarak belirlenen 45 milyar çalışma saati, küresel ölçekte karşılaştırıldı. Sonuçlar, ABD’nin güney bölgelerinde 2018’de gerçekleşen en sıcak ay boyunca, gündüz çalışma saatlerindeki potansiyelin %1520’sini kaybedildiğine işaret etti. 65 yaş ve üzerindeki nüfus, iklim değişikliğinin sağlığa etkilerine, özellikle aşırı sıcaklığa karşı daha hassas durumdadır. 1990'dan 2018'e kadar tüm bölgelerdeki nüfus, ısıya ve ısı dalgalarına karşı daha savunmasız hale geldi. Avrupa ve Doğu Akdeniz bu bölgeler arasında en savunmasız kesimler olarak öne çıkıyor. 2018'de bu kırılgan nüfus, dünya genelinde 220 milyon sıcak hava dalgası olayına maruz kaldı ve 2015 yılında tespit edilen 209 milyon aşırı hava olayını geçerek rekor kırdı. yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

41


Rapor

Hali hazırda yaşlanan bir nüfusa sahip Japonya, 2018 yılında 65 yaş ve üzerindeki insanları etkileyen 32 milyon sıcak hava dalgası olayına maruz kaldı. Başka bir deyişle bu yaş grubundaki tüm bireyler bir kez sıcak hava dalgası deneyimledi. Son olarak, sayısal açıdan belirlenmesi zor olsa da göç, yoksulluğun artması, şiddet ve akıl hastalığı gibi iklim değişikliğinin dolaylı riskleri her yaştan ve her ulustan insanı etkiliyor. İşlerin her zamanki gibi ilerlediği gidişat, günümüzdeki dünyanın temelden değiştiği bir gerçeklikle sonuçlanıyor. Rapordaki göstergeler, belirtilen gidişatın etkilerine dair fikir veriyor. Bugün doğan her çocuğun hayatı, iklim değişikliğinden derinden etkilenecektir. İklim değişikliğiyle ivedilikle mücadele edilmediği durumda, hızla değişen koşullara sahip bu yeni dönem, halk sağlığının ve insan yaşamının her aşamasında belirgin şekilde öne çıkacak. Sağlık için iklim değişikliğiyle mücadele etmek Paris Anlaşması, “küresel ortalama sıcaklıktaki artışını, sanayi devrimi öncesindeki seviyesine göre 2°C'nin oldukça altında tutmak ve hatta 1,5°C ile sınırlandırmak için çaba sarf etmeyi sürdürmeyi” hedefliyor. Bu amaçla uyumlu bir dünya, bugün doğan bir çocuğun, İngiltere’de altı ve Kanada’da on bir yaşlarına geldiğinde kömür kullanımının sonlandığı; Fransa’da 21 yaşına geldiğinde benzinli ve dizel 42 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

araç satışının yasaklandığı bir dünya anlamına geliyor. Aynı şekilde Anlaşma’yla; bugün doğan bir çocuğun 31 yaşına geldiğinde küresel ölçekte 2050 net sıfır hedefine ulaşıldığı bir dünya hedefleniyor. Bu alternatif gidişattaki değişim, sağlık sistemlerine ve gerekli altyapıya yapılan yatırımla birlikte, daha temiz havaya sahip güvenli şehirler ve besin değeri yüksek gıda teminiyle sonuçlanabilir. Bu nedenle, küresel ortalama sıcaklıktaki artışı 2°C’nin epey altında sınırlandıran bir gidişat mümkündür ve günümüzde doğan çocukların sağlığını, tüm yaşamları boyunca daha iyi hale getirecektir. 2019 göstergelerindeki kanıtlar göz önünde bulundurulduğunda, enerji dönüşümünün hayata geçmeye başladığı söylenebilir. 2018'de kömür kullanımında küçük ölçekli bir artış yaşanmasına rağmen, Çin gibi önemli ülkelerde, kömürün elektrik üretimindeki payı azalmaya devam ediyor. Buna paralel olarak, yenilenebilir enerji kaynakları, 2018’deki elektrik üretim kapasitesindeki küresel büyümenin %45'ini oluşturuyor. Bunun yanı sıra, düşük karbonlu kaynaklardan üretilen elektrik, 2016'da küresel ölçekte üretilen elektriğin %32'sine denk geliyor. Elektrikli araçların kişi başına kullanımı, küresel ölçekte 2015 ve 2016 yılları arasında %20,6 artarak ve günümüzde Çin’deki ulaşım amaçlı toplam yakıt kullanımının % 1,8’ine denk geliyor. Bazı durumlarda, sağlık harcamalarının azalması sonucunda oluşacak daha sağlıklı ve verimli işgücünün ekonomik getirisi,

bu müdahalelerin yatırım maliyetlerini karşılayacak boyuttadır. Benzer şekilde, şehirler ve sağlık sistemleri iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha esnek hale geliyor. Rapor, ülkelerin yaklaşık %50'si ve ankete katılan şehirlerin %69'unun, ulusal sağlık uyum planlarını veya iklim değişikliği risk değerlendirmelerini gerçekleştirme konusunda çaba sarf ettiğini ortaya koyuyor. Hali hazırda uygulanmakta olan bu planlar, sağlık sektörüne iklim hizmetleri sağlayan ülkelerin 2018'de 55 olan sayısının, 2019'da 70'e yükseldiğini gösteriyor. Bununla birlikte ulusal acil durum sağlık çerçevesini orta ila yüksek seviyede uyguladığını bildiren ülke sayısı 109 olarak belirtiliyor. Artan talep, 2018'deki toplam uyum harcamalarının %5'ine (13 milyar £) denk gelen ve son 12 ayda %11,8 artan sağlık uyum harcamalarındaki istikrarlı artışla paralellik gösteriyor. Bu artış kısmen, karbon fiyatlandırma mekanizmalarından elde edilen gelirlerin 2017-2018 arasında %30 artarak 43 milyar ABD Doları'na ulaşması sayesinde finanse ediliyor. Ancak enerji dönüşümünün gerçekleştiğine işaret eden mevcut gidişat yetersizliğini koruyor. Lancet Countdown’un 2019 raporunda yayınlanan göstergeler, hükümetlerin yapabileceğinden ya da mevcut taahhütlerinden daha hızlı gerçekleşen küresel ısınmayla mücadele edilmesi gereken bir dünyaya işaret ediyor. Halk sağlığını iyileştirme fırsatlarının kaçırıldığı günümüzde BM Genel Kurulu’nda sağlık ve iklim değişikliği ilişkisini resmi olarak tanıma konusuna liderlik eden ülkeler, genellikle gelişmekte olan küçük ada devletleriyle sınırlı kalıyor. Dünyanın dört bir yanındaki çocukların ve gençlerin gerçekleştirdiği iklim grevleri, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek nesilleri içeriyor. Benzeri görülmemiş bu zorluğa meydan okumak için politika oluşturma ve araştırma süreçlerinin yanı sıra iş dünyasında cesur ve yeni yaklaşımlar gerekiyor. Bugün doğan bir çocuğun sağlığının, değişen iklim tarafından belirlenmesine engel olmak için, dünyadaki 7,5 milyar insanın birlikte çalışması gerekiyor.



Rapor

H

HYDROGEN

Hidrojen Enerjisinin Geleceği Dünya Enerji Konseyi Türkiye

T

emiz, güvenli ve uygun fiyatlı bir enerji geleceğinde anahtar rol oynayacak hidrojenin potansiyelinden faydalanma zamanı geldi. Uluslararası Enerji Ajansı, Japonya Hükümeti’nin G20 dönem başkanı olarak talebi üzerine, hidrojenle ilgili mevcut durumu analiz eden ve gelecek gelişimi hakkında tavsiyeler sunmak üzere bu raporu hazırladı. Raporda temiz hidrojenin 44 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

benzeri görülmemiş siyasi ve ticari ivme kazandığını; dünya genelinde politika ve projelerin hızla geliştirildiğini tespit ediliyor. Ayrıca teknolojinin hemen yaygınlaştırılması ve maliyetlerin düşürülmesiyle hidrojenin yaygın kullanımının önünün sonucuna varılıyor. Hükümetlere ve sektöre sunulan bu pragmatik ve uygulanabilir tavsiyeler, artan ivmeden tam olarak faydalanmalarını mümkün kılacaktır.

Hidrojen, birçok kritik enerji sınamalarının üstesinden gelmemizi sağlayabilir. Uzun mesafeli taşımacılık, kimyasallar ve demir-çelik gibi emisyonları azaltmanın zor olduğu sektörlerde dekarbonizasyonu sağlayacak yöntemler ortaya koyar. Ayrıca hava kalitesini iyileştirmeye ve enerji güvenliğini artırmaya yardımcı olabilir. Enerji kaynaklı küresel CO2 emisyonları, iddialı uluslararası iklim


hedeflerine rağmen 2018’de tüm zamanların zirvesine ulaştı. Her yıl yaklaşık üç milyon insanın erken yaşta ölümüne neden olan açık hava kirliliği de önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Hidrojen birçok amaç için kullanılabilir. Günümüzde hidrojen sayesinde enerjiyi farklı şekillerde üretebilecek, depolayabilecek, taşıyabilecek ve kullanabilecek teknolojiler bulunmaktadır. Yenilenebilir ve nükleer enerji kaynakları ile doğal gaz, kömür ve petrol gibi yakıtlarla hidrojen üretebilmektedir. Hidrojen, boru hatlarıyla ve gemilerle sıvı hâlde taşınabilir. Elektriğine ve metana dönüştürülerek evler veya yem sektörü için enerji üretebilir veya arabalarda, kamyonlarda, gemilerde ve uçaklarda yakıt olarak kullanılabilir. Hidrojen, yenilebilir kaynakların katkısını daha da artırabilir. Üretim düzeyi sabit olmayan, kullanımları her zaman taleple uyuşmayan solar PV ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklara destek olma potansiyeline sahiptir. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin depolanması için en iyi seçeneklerden biri olan hidrojen, elektriği günler, haftalar, hatta aylar boyunca en düşük maliyetle depolayabilir. Ayrıca hidrojen ve hidrojen bazlı yakıtlar, yenilebilir kaynaklardan elde edilen enerjiyi güneş ve rüzgâr kaynakları bol olan Avustralya ve Latin Amerika gibi bölgelerden enerji ihtiyacı olan binlerce kilometre uzaktaki şehirlere taşıyabilir. Geçmişte hidrojen için yanlış başlangıçlar yapıldı. Bu sefer farklı olabilir. Solar PV, rüzgâr, piller ve elektrikli araçların son zamanlarda elde ettiği başarılar, yenilikçi politika ve teknolojilerin küresel temiz enerji sektörleri kurma gücüne sahip olduğunu ortaya koydu. Küresel enerji sektörü değişim geçirirken, hidrojenin çok yönlü olması, birçok hükümet ve şirketten daha çok ilgi görmesine neden oluyor. Yenilenebilir elektrik tedarikçileri, endüstriyel gaz üreticileri, elektrik ve gaz hizmetleri kuruluşları, otomobil üreticileri, petrol ve gaz şirketleri, büyük mühendislik firmaları ve şehirlerin yanı sıra hem ithalat hem de ihracat yapan devletlerden hidrojene destek geliyor. Hidrojene yapılan yatırımlar, dünya ekonomilerinde yeni teknolojik ve endüstriyel gelişmeleri destekleyerek nitelikli istihdam yaratıyor. Hidrojen çok daha yaygın olarak

kullanılabilir. Günümüzde hidrojen, çoğunlukla rafinajda ve gübre üretiminde kullanılmaktadır. Temiz enerjiye geçişe katkı sunması için, henüz hiçbir varlık gösteremediği ulaşım, binalar ve enerji üretimi gibi alanlarda benimsenmesi gerekmektedir. Öte yandan küresel enerji dönüşümünde hidrojenin yaygın olarak kullanımı, bazı engellerle karşı karşıyadır: Düşük karbonlu enerjiden hidrojen üretmek hâlâ maliyetlidir. IEA raporunun bulgularına göre yenilenebilir elektrikten hidrojen üretmenin maliyeti, yenilenebilir enerji maliyetlerinin düşmesi ve hidrojen üretiminin artmasıyla 2030’a kadar yüzde 30 civarında azalacaktır. Yakıt hücrelerinin, yakıt ikmal ekipmanlarının ve elektrik veya sudan elektrik üreten elekrolizörlerin tamamı seri üretimden fayda sağlayabilir. Hidrojen altyapısının gelişimi yavaş ilerlemekte, benimsenmesini yavaşlatmaktadır. Tüketiciler için hidrojen fiyatları, ikmal istasyonlarının sayısına, kullanım sıklığına ve günlük hidrojen teminine bağlıdır. Bu sorunun çözümü için ulusal ve yerel yönetimleri, sanayi temsilcileri ve yatırımcıları bir araya getirecek planlama ve koordinasyon çalışmaları gerekmektedir.

Hidrojen günümüzde neredeyse tamamen doğal gaz ve kömürden sağlanmaktadır. Dünyada zaten endüstriyel ölçekte kullanılan hidrojenin üretimi, Endonezya ve Birleşik Krallık’ın toplamı kadar CO2 emisyonu ortaya çıkarmaktadır. Temiz bir enerji geleceği için fosil yakıtlardan hidrojen üretiminde salınan CO2’nin yakalanmasını; daha çok hidrojenin temiz elektrikten üretilmesini gerektirir. Mevzuatlar temiz hidrojen endüstrisinin gelişimini sınırlamaktadır. Devletler ve sanayi dünyası iş birliği yaparak mevcut düzenlemelerin yatırımları engellememesini sağlamalıdır. Yüksek miktarda hidrojenin güvenli şekilde taşınması ve depolanması için ortak uluslararası standartların geliştirilmesi ve muhtelif hidrojen kaynaklarının çevre etkisinin takip edilmesi, ticarete katkı sunacaktır. IEA, hidrojenin temiz ve yaygın kullanımını teşvik etmek için dört kısa vadeli fırsat tespit etmiştir. Böylece hidrojenin maliyetlerinin düşmesi; hükümetler ve özel sektör için risklerin azalması için gereken ölçeğe ulaşılabilir. Her fırsatın kendine özgü amaçları olmakla birlikte, her biri birbirini destekleyecektir. 1. Sanayi limanları, temiz hidrojen kullanımını artırmak için merkez yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020 45


Rapor 4. AR-GE destekleriyle maliyetleri düşürün. AR-GE, ölçek ekonomilerinde maliyetleri düşürmenin yanı sıra yakıt hücreleri, hidrojen bazlı yakıtlar ve elektrolizörlerin maliyetlerini düşürmek ve performanslarını artırmak için elzemdir. Kamu kaynaklarının kullanımı gibi hükümet tarafından atılacak adımlar, araştırma gündeminin belirlenmesi, risk alınması ve inovasyon için özel sermaye bulunması için büyük önem taşır.

hâline getirilmelidir. Fosil yakıt temelli hidrojen kullanılan rafinaj ve kimyasal üretiminin çoğunluğu Kuzey Denizi, Kuzey Amerika’nın Körfez kıyıları ve Çin’in güneydoğusunda yoğunlaşmıştır. Bu tesisleri daha temiz hidrojen üretimine geçmeye teşvik ederek maliyetleri düşürebiliriz. Ayrıca bu büyük hidrojen kaynakları, limanlara hizmet sağlayan gemilere ve kamyonlara yakıt temin edebilir; yakınlarında bulunan çelik tesisleri gibi sanayi kuruluşlarına enerji sağlayabilir. 2. Milyonlarca kilometrelik doğal gaz boru hatları gibi mevcut altyapıyı geliştirin. Ülkelerin doğal gaz arz hacminin yalnızca yüzde 5’ini temiz hidrojenle değiştirmesi, hidrojen talebini artırarak maliyetleri düşürebilir. 3. Filolar, navlun ve koridorlar aracılığıyla nakliyede hidrojenin payını artırın. Popüler yollar boyunca yolcu ve mal taşıyan yüksek menzilli otomobillere, kamyonlara ve otobüslere enerji temin edilmesi, yakıt hücreli araçları daha rekabetçi hâle getirebilir. 4. Hidrojen ticaretinin ilk uluslararası kargo rotalarını hayata geçirin. Küresel LNG pazarının gelişiminden alınan derslerden faydalanabiliriz. Hidrojen, uluslararası enerji sistemine etki edecekse uluslararası hidrojen ticaretinin yakında başlaması gerekiyor. Gelecek için bir yol haritası olarak, hükü46 yeni enerji • OCAK-ŞUBAT 2020

metlerin, şirketlerin ve diğer paydaşların temiz hidrojenin uzun vadeli potansiyelini gerçekleştirmeleri için yedi temel tavsiye sunuyoruz. 1. Uzun vadeli enerji stratejilerinde hidrojene rol verin. Ulusal, bölgesel veya yerel yönetimler, gelecekten beklentilere yön verebilir. Şirketlerin de net, uzun vadeli hedefleri olmalıdır. Rafinaj, kimyasal, demir-çelik, yük ve uzun menzilli taşıma ve binalar ile enerji üretimi ve depolanması gibi alanlar, en önemli sektörlerdir. 2. Temiz hidrojen için ticari talep yaratın. Temiz hidrojen teknolojileri piyasada bulunmakla birlikte maliyetleri nedeniyle zorluk yaratabilir. Tedarikçiler, distribütörler ve kullanıcılar tarafından yapılacak yatırımları desteklemek için sürdürülebilir temiz hidrojen pazarlarını oluşturacak politikalar gerekir. Bu yatırımlar, tedarik zincirlerini büyüterek düşük karbonlu elektrik veya fosil yakıtlardan karbon yakalama, kullanım ve depolama gibi yollarla maliyetleri düşürebilir. 3. İlk adımı atanların yatırım risklerini azaltın. Hidrojenin yeni uygulamaları ile temiz hidrojen arz ve altyapı projeleri, en büyük risklerle karşı karşıyadır. Hedefli ve zaman sınırlı krediler, garantiler ve diğer enstrümanlar ile özel sektörün yatırım yapması, öğrenmesi, risk ve faydaları paylaşması sağlanabilir.

5. Gereksiz mevzuat engellerini kaldırarak standartları uyumlu hâle getirin. Mevzuat ve izin şartlarının belirsiz, yeni koşullarla uyumsuz veya sektörler/ülkeler arasında tutarsız olduğu durumlarda proje yöneticileri engellerle karşılaşır. Ekipmanlar, güvenlik ve muhtelif kaynaklardan salınan emisyonların sertifikasyonu konularında bilgi paylaşımı ve standartların uyumlu hâle getirilmesi çok önemlidir. Hidrojenin karmaşık tedarik zincirleri, devletlerin, şirketlerin, toplulukların ve sivil toplumun düzenli olarak istişare etmesini gerektirir. 6. Uluslararası angajman ve ilerlemenin tespiti. Her alanda olduğu gibi standartlar, iyi pratiklerin paylaşımı ve sınır ötesi altyapı gibi konularda uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi gereklidir. Hidrojen üretimi ve kullanımı, uzun vadeli hedeflere yönelik ilerlemenin takibi amacıyla düzenli olarak izlenmeli ve raporlanmalıdır. 7. Gelecek on yılda ivmenin artırılması için dört ana fırsata odaklanın. Mevcut politikaların, altyapının ve becerilerin geliştirilmesi, birbirine destek olan bu fırsatların altyapı gelişimini hızlandırmasına, yatırımcı güvenini iyileştirmesine ve maliyetleri düşürmesine destek olabilir: a. Mevcut sanayi limanlarını en iyi şekilde değerlendirerek onları düşük maliyetli, düşük karbonlu hidrojen merkezlerine dönüştürün. b. Mevcut gaz altyapısını kullanarak yeni temiz hidrojen kaynaklarını destekleyin. c. Yakıt hücreli araçları daha rekabetçi hâle getirmek için taşıma filolarını, navlun ve koridorlarını destekleyin. d. İlk kargo rotalarını kurarak uluslararası hidrojen ticaretini başlatın. * “The Future of Hydrogen”, IEA


ISK sektörünün uygulama tekniği dergisi

ISK sektörümüzü yurtdışında tanıtan dergi

Yerel yönetimlerde yeni yaklaşımlar

Tesisat ürünleri pazarlama dergisi

ISK sektörünün en çok okunan dergisi

Yenilenebilir enerji teknolojileri dergisi

Sektörünüzle ilgili en taze haberler burada!

www.termodinamik.info www.tesisatmarket.com www.iskteknik.com www.yenienerji.com www.ebelediye.info www.hvac-turkey.com

Doğa Sektörel Yayın Grubu Ali Nazım Sok. No: 30 Koşuyolu 34718 Kadıköy, İstanbul Tel: (0216) 327 80 10 Faks: (0216) 327 79 25 www.dogayayin.com


E-Bültenlerimize üye olun, güncel haberler e-posta adresinize gelsin.

Mutlu Yıllar... DOĞA SEKTÖREL YAY IN GRUBU

% 50

İndirimlidir

YENİ ENERJİ DERGİSİ

Abone formu

Dergi Aboneliği Öğrencilere

Mutlu Yıllar...

ISSN 1306-9721 FİYATI: 12 TL YIL: 12 SAYI: 78 www.iskteknik.com

AYDA BİR YAYIMLANIR • ARALIK 2019 • YIL: 23 • SAYI: 251 • 13 TL. • ISSN: 1302-8073 • www.tesisatmarket.com

Isıtma, Soğutma, Klima ve Havalandırma Ekipmanlarının Montaj, Servis ve Uygulama Tekniği Dergisi

“Akıllı Cihaz” Devri…

Gökçen Parlar Ünal Genel Yayın Yönetmeni gokcenparlar@dogayayin.com

78

YEN‹LENEB‹L‹R ENERJ‹ TEKNOLOJ‹LER‹

Pazarlama İletişiminde 360o Hizmet

İki ayda bir yayınlanır • Kasım - Aralık 2019 • Yıl: 12 • Sayı: 73 • 16 TL • ISSN 1307-9212 • www.yenienerji.com İKİ AYDA BİR YAYINLANIR • KASIM-ARALIK 2019 • YIL: 12 • SAYI: 84 • 16 TL • ISSN 1306-5343 • www.ebelediye.info

KASIM-ARALIK 2019

KLİPSLİ DÜBEL

%66 indirimli

İletişim Danışmanlığı Dijital Pazarlama İçerik Üretimi E-Bülten Hazırlık ve Servisi Sosyal Medya Yönetimi Web Site Hazırlık ve Yönetimi Mutlu Yıllar... Tesisat ve Yapı Sektöründe Kreatif Görsel Tasarım Sıradışı Fiyatlar Etkinlik İnternette Projelendirme ve Yönetimi Bilgi B2B Halkla İlişkiler Ve Kuruma Özel Pazarlama İletişimi Projeleri IoT Uygulamalarının İklimlendirme Sektörü Üstelik 1.000 adet Vizyonu - 3. Bölüm KLİPSLİ DÜBEL

Üstelik 1.000 adet

Klipsli Dübel siparişi ver. Hediye şarjlı tornavida kazan.

%66

Destek hattı

Püf Noktası

"Türkiye'de Yenilenebilir Enerjiyle Sanayi Gelişimi, Ticaret Fırsatları ve İnovasyon" çalışması kamuoyu ile paylaşıldı

Ekonomi için yeşil ışık: Yenilenebilir Enerji

Bilgi

Su Deposu Temizlik ve Dezenfektesi

Destek hattı

TEKNİK

Küresel Rüzgar Atlası Validasyonu:

(212) 274 26 26 İpucu

Askı ve BağlantıDoğa Elemanları • Sismik & Titreşim Yalıtımı • Akustik • İş Güvenliği • Profesyonel El Aletleri Sektörel Yayın Grubu Tel: (0216) 327 80 10 Faks: (0216) 327 79 25 www.dogayayin.com

“Doğru tüketim ve doğru şekilde ayrıştırma konusunda davranış dönüşümü yaratıyoruz”

FUAR

ECOMONDO ve Key Energy Fuarları ile Yeşil Ekonomi endüstrileri İtalya’da bir araya geldi PROJE

Kestirimci Bakım ve Önemi

indirimli

CS36BST

(212) 274 26 26

Çöpüne Sahip Çık Vakfı Genel Müdürü Emrah Bilge

Klipsli Dübel siparişi ver. Hediye şarjlı tornavida kazan.

CS36BST

Askı ve Bağlantı Elemanları • Sismik & Titreşim Yalıtımı Akustik • İş Güvenliği • Profesyonel El Aletleri

RÖPORTAJ

w w w.yenienerji.com

Tesisat ve Yapı Sektöründe Sıradışı Fiyatlar İnternette

Jeneratör Sistemlerinde Bakım Nasıl Yapılır?

Kasım-Aralık 2019 Sayı: 73

Y

a hayatınızdaki tüm cihazlar internete bağlanabilseydi? Sadece bilgisayarlar ve akıllı telefonlar değil, her şey: Saatler, hoparlörler, ışıklar, kapı zilleri, kameralar, pencereler, panjurlar, sıcak su ısıtıcıları, ev aletleri, mutfak eşyaları, devamını siz getirin. Bu cihazlar birbiri ile ve sizinle iletişim kurabilir, size bilgi gönderebilir ve komutlarınızı alabilse? Bu bilim kurgu değil; Nesnelerin İnterneti (IoT) ile ev otomasyonunun ve akıllı evlerin bileşeni olan bir dünya bu. Akıllı bir ev, aydınlatma ve ısıtma gibi fonksiyonları yerine getiren cihaz ve sistemlerin uzaktan izlenmesini ve yönetilmesini sağlamak için internete bağlı cihazlar kullanan bir tesistir. Bu anlamda akıllı bir ev, ev sahiplerine; evlerinin ve ev aletlerinin birçoğunun asgari fiziksel çabayla tam kontrolünü sunar. Akıllı ev sistemleri, özellikle son on yılda yaşam konforunu ve kalitesini artırırken büyük bir popülerlik de elde etti. Akıllı ev sistemlerinin çoğu akıllı telefonlar ve mikrodenetleyiciler tarafından kontrol edilir. Kablosuz iletişim tekniklerini kullanarak eve dair fonksiyonları kontrol etmek ve izlemek için bir akıllı telefon uygulaması kullanılır. Ev otomasyon ağları, cihazları iki yolla bağlar. En yaygın bağlantı protokolleri Bluetooth ve Z-dalgasıdır. Tüm ev gereçlerinin ağ’a bağlanabilmeleri için Alexa ve Google Home gibi uygulamalara uyumlu olması gerekir. Halihazırda yaşamımızın pek çok alanını kaplayan bu “akıllı” teknolojiler, önümüzdeki süreçte de hayatımızdaki varlığını güçlendireceğe benziyor. Bu sistem ve teknolojilerle evin içindeki tüm koşulları uzaktan erişerek ayarlayabilmek mümkün. Ev içindeki insan sayısına ya da insanların oturdukları yere göre üfleme hareketlerini ayarlayan klimalar, siz eve varmadan çamaşırlarınızı, bulaşıklarınızı yıkayıp bitirmeyi hedefleyen beyaz eşyalar, siz evde yokken açık bıraktığınız ve işini bitirdikten sonra kendi şarj istasyonuna park edip bataryasını ile kendisi

dolduran süpürgeniz, sizi tanıyan ve eve yaklaştığınızda kapınızın kilidini açan akıllı kilit sistemleri gibi teknolojiler artık sıradanlaşmaya başladı bile… Bunlara ek olarak zamanımızda artık cihazlar, genel kullanım alışkanlıklarınızı “öğrenebiliyor”, bu sayede de kendisini sizin standart alışkanlıklarınız doğrultusunda otomatikman programlayabiliyor. Akıllı sistemler, akıllı ev teknolojileri ve konfor kabuğunun dışına taşıyor ve enerji verimliliği, su verimliliği, üretimde verimlilik ve zaman tasarrufu gibi çok sayıda faydayı da üretiyorlar. Tarım alanlarında akıllı sulama sistemleri ile hem enerjiden hem de su tüketiminden ciddi oranda tasarruf etmek mümkün (Bu konunun ayrıntıları bu sayımızda yer alıyor). Birbirleri ile iletişim haline olan çok sayıda cihaz sayesinde cihazların arızalanma oranları da her geçen gün azalıyor. Artık tüm sistemi tamamen kontrol altında tutan otomasyon cihazları ile hiçbir makine arızalanmadan, arızalanma ihtimalinden haberdar olabiliyor ve tedbirinizi alabiliyorsunuz. Yangın önleme sistemlerinizi, siz yokken evinizde ya da iş yerinizde herhangi bir duman ya da yangın durumu olursa, size SMS ya da e-posta gönderebilecek şekilde ayarlayabiliyorsunuz. Tüm bunların komut aldığı tablet ve telefonlarımız ise olmazsa olmazlarımız arasında çoktan yerini aldı bile. Her şey kulağa hoş geliyor, ancak her zaman internete bağlı cihazların dünyanın her yerindeki kötü niyetli korsanların saldırısına açık olduğu unutulmamalı. Zaten 2019-2025 yılları arasındaki dönemde akıllı ev uygulamaları ve gereçleri pazarının %32’lik büyüme beklentisinin çok daha yukarılara çıkmasını engelleyen en büyük tedirginlik konusu da bu. Öte yandan akıllı teknolojilerin dünya kaynaklarını daha doğru kullanımını sağlayan enerji ve su verimliliği sunan, havayı daha az kirleten, çevre dostu kısımlarının da kullanımının daha da yaygınlaşması gerekiyor. “Geleceğin teknolojileri” kavramı heyecan yaratsa da öncelikle yaşanabilir bir “geleceğe” ihtiyacımız olduğu unutulmamalı. O halde alkışlar; “yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünyayı mümkün kılan” akıllı teknolojilere… Mutlu seneler… TM

Türkiye Örneği

www.asronsigorta.com.tr

ÇALIŞTAY OLASI İSTANBUL DEPREMİ, DEPREM ÇALIŞTAYI’NDA MASAYA YATIRILDI

FUAR ECOMONDO VE KEY ENERGY FUARLARI İLE YEŞİL EKONOMİ ENDÜSTRİLERİ İTALYA’DA BİR ARAYA GELDİ

BİLİŞİM AKDENİZ BİLİŞİM ZİRVESİ’NDE VERİ GÜVENLİĞİNDE YAPAY ZEKÂNIN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ

TERMODİNAMİK (12 Sayı)

ISK TEKNİK (6 Sayı)

E-BELEDİYE (6 Sayı)

ISK sektörünün en çok okunan dergisi

Montaj, servis ve uygulama tekniği dergisi

Yerel yönetimlerde yeni yaklaşımların dergisi

Basılı Dergi / 180 TL Dijital Dergi / 90 TL

Basılı Dergi / 90 TL Dijital Dergi / 45 TL

Basılı Dergi / 90 TL Dijital Dergi / 45 TL

TESİSAT MARKET (12 Sayı)

YENİ ENERJİ (6 Sayı)

HVAC&r TURKEY

Tesisat sektörünün ürün pazarlama dergisi

Yenilenebilir enerji teknolojileri dergisi

ISK sektörünün yurtdışına yönelik tek dergisi

Basılı Dergi / 180 TL Dijital Dergi / 90 TL

Basılı Dergi / 90 TL Dijital Dergi / 45 TL

Yılda bir kez çıkar Yayın dili: İngilizce Örnek Sayı İstiyorum

Yukarıda işaretlediğim dergiye/dergilere abone olmak istiyorum. Kişinin/Kuruluşun adı İş ünvanı Sektör

Kamu

Özel

Faaliyet alanı

Adresi Posta kodu

Telefon

e-Posta

Faks

TL. Toplam abone bedelini aşağıda işaretlediğim banka hesabınıza havale ettim. Havale fotokopisini adresinize gönderiyorum. Yapı Kredi Bankası Acıbadem Şubesi - İST. 60430526 nolu Doğa Yayıncılık Ltd. Şti. hesabı IBAN No: TR 21 0006 7010 0000 0060 4305 26 Türkiye İş Bankası Koşuyolu Şubesi - İST. 311301 nolu Doğa Yayıncılık Ltd. Şti. hesabı IBAN No: TR 41 0006 4000 0011 1700 3113 01 Garanti Bankası Acıbadem Şubesi - İST. 6299978 nolu Doğa Yayıncılık Ltd. Şti. hesabı IBAN No: TR 29 0006 2000 4040 0006 2999 78 TL. Toplam abone bedelini aşağıda işaretlediğim kredi kartından çekiniz. Visa

Eurocard/Mastercard

Kart no:

Son kullanma tarihi:

Lütfen faturayı

V.D.

Tarih:

İmza:

Güvenlik no: no’lu hesaba kesiniz.

ABONE SERVİSİ

Dergilerimizin aboneliğini herhangi bir nedenden dolayı sürdürmek istemeyen okurların 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu’nun 11/A maddesinde tanımlanan koşullar doğrultusunda cayma hakkı bulunmaktadır. Gecikmelerde dergimizi arayınız.

Tel. : (0216) 327 80 10 Faks : (0216) 327 79 25 abone@dogayayin.com



YEN‹LENEB‹L‹R ENERJ‹ TEKNOLOJ‹LER‹ İki ayda bir yayınlanır • Ocak - Şubat 2020 • Yıl: 13 • Sayı: 74 • 15 TL • ISSN 1307-9212 • www.yenienerji.com

RÖPORTAJ Som Güvenlik RAPOR

Yeni Teşvikler Türkiye’nin Çatı Tipi Güneş Enerjisi Sektörünü Aydınlatıyor KONFERANS

10. IICEC Konferansı, enerji dünyasını buluşturdu RAPOR

Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği 2019 RAPOR

Hidrojen Enerjisinin Geleceği ISO 9001 : 2015

Görkem Güngör The Bosphorus Energy Club The London Energy Club

Mehmet Öğütçü


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.