Engellilerekisiselbilgiler

Page 1

Ali Rıza Soyaslan

ENGELLİLERE KİŞİSEL BİLGİLER ALİ RIZA SOYASLAN 4 Aralık 1982’de Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. İlköğretimini Fevzipaşa İlköğretim Okulunda, Lise öğrenimini Tavşanlı Ticaret Meslek Lisesinde tamamladı. Üniversite öğrenimini Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde (4 yıllık) bitirdi. Fatih Üniversitesi Siyaset Bölümü yüksek lisans eğitimi şu anda devam ediyor. Ulusal ve uluslararası hukuk mevzuatı, Avrupa Birliği Proje, Toplam Kalite Yönetimi, İletişim uzmanı ve evli olan Soyaslan Milletvekili Danışmanlıkları ve Sekreterlik görevlerinde bulundu. Türkiye Beyazay Derneği Tavşanlı, Kütahya şube başkanlığı, Kütahya şubeleri onursal başkanlığı yaptı. Soyaslan şu anda Türkiye Beyazay Derneği Genel Merkez yönetim kurulu üyesi ve Ege Böge Başkanlığı görevini sürdürüyor. Ayrıca Kütahya Sivil Toplum Kuruluşları Sözcülük görevinde de bulundu. Soyaslan sosyal ve siyasi çalışmalarda aktif olarak yaşamını devam ettiriyor.


B

u eserin hazırlanmasında manevi desteklerini esirgemeyen Radyo - TV Programcısı ve Sunucusu, Profesyonel Şiir Yorumcusu Yavuz Selim KOÇ beyefendiye,Türkiye Beyazay Derneği Kütahya şube başkanı Halil BİLGİÇ beyefendiye, Türkiye Beyazay Derneği Kütahya şubeleri Onursal Başkanı Ömer AKIN beyefendiye, Türkiye Beyazay Derneği Tavşanlı şube başkanı Fatih PAŞAL beyefendiye, Türkiye Beyazay Derneği Polatlı şube başkanı Ziya SULUYER beyefendiye ve sevgili eşim Şerife SOYASLAN’a canı gönülden teşekkür ediyorum.


İçindekiler

Önsöz.......................................................................................................................13 Sunum.....................................................................................................................17

» » » »

Bölüm: 1 İmtihan Farkındalığı Engelliler Dünya İmtihanından Muaf mıdır? ................................23 Görme Engelli Peygamber’in Zor İmtihanı ....................................25 Avucunuzdaki İmtihan...............................................................................28 İmtihanı Kazanan Engelli Sahabeler..................................................29

Bölüm: 2 Neden Sen » Neden Ben? ......................................................................................................37 » ‘Neden Ben?’ Sorusunu Hayatından Çıkaran Engelli Mesajları.............................................................................................................39 » Netice Olarak;..................................................................................................42 Bölüm: 3 Mananın Avucundaki Engelliler » Mananın Avucundaki Beden (Yaşanmış Hikaye)........................47 9


» Hac Rüyası Gerçekleşti...............................................................................50 » Hastalara Dini Reçete .................................................................................54 » Birinci Devâ ......................................................................................................56 » Peygamberimizin (s.a.v.) Engellilere Bakışı ...................................56 » Yeni Bir Hayat .................................................................................................58

Bölüm: 4 Kur’ân’ın Engellilere Mesajı » Kuranın Engellilere Mesajı ......................................................................63 » Fiziksel Anlamda ...........................................................................................74 » Mecâzî Anlamda ............................................................................................76

» » » »

» » » » » » » » »

Bölüm: 5 Mutluluğa Giden Yol Mutluluğun Sırrı ............................................................................................81 Engellerden Korkma, Mutluluğu Yakala ..........................................83 Mutluluk Sofrasında Ömer Baba..........................................................85 Aşkın Emrindeki Asker .............................................................................88 Bölüm: 6 Yıldızlar Geçidi Engelli Yazarlar ..............................................................................................95 Cemil Meriç ......................................................................................................98 Bir Dergi Yönetmeni ...................................................................................98 Engelli Şairler..................................................................................................99 Engelli Bilim Adamları............................................................................101 Engelli Ressamlar ......................................................................................103 Engelli Müzik Sanatçıları .......................................................................104 Engelli Yetenekler ......................................................................................106 Engelli Hattat................................................................................................107

Bölüm: 7 Engelli Siyasetçiler » Başarıyı Yakalayan Başkan ...................................................................111 Bölüm: 8 Engelli Sporcular » Dr. Gienn Cunningham ............................................................................123 Bölüm: 9 İş Hayatı Tüyoları » Yılmayanlar....................................................................................................131

» » » »

» » » »

» » » »

10

Bölüm: 10 İnternet Dünyasından Engelsiz Paylaşımlar Facebook Paylaşımları ............................................................................139 Twitter’da Engel Yok................................................................................141 Engelsiz Film Replikleri .........................................................................143 Engelsiz Atasözleri ....................................................................................147 Bölüm: 11 Başarı Çeşmesinden Damlalar Nur Çeşmesinden Damlalar.................................................................151 Düşün ve Başar ...........................................................................................154 Mevlana’dan Kişisel Öğütler ................................................................156 Peygamber’den Nasihatler ...................................................................158 Bölüm: 12 Engelli Hafız ve Hafizeler Hafız Kani Karaca (1930-2004) ........................................................163 Hafız Ahmet Sarıkaya ..............................................................................165 Görme Engelli Hafız 4. Kez Türkiye Birincisi.............................167 Görme Engelli Hafız, Yeni Hafızlar Yetiştiriyor .........................168 11


» Tarsuslu Görme Engelli Hafız Türkiye İkincisi Oldu..............169 » Engelli Bayan Hafizeler ..........................................................................170 » Görme Engelli Hafız Taç Giydi ............................................................171 » Zeynep Atakan Görmeyen gözlerle üniversite bitirdi, hafız oldu ........................................................................................................172 » Görme Engelliler Büyüledi ...................................................................176

Bölüm: 13 Söze Gerek Yok ............................................................................................179 Son Söz ................................................................................................................189

Önsöz

Odadasınız. Loş ışıklı bir ortam. Aynaya bakıyorsunuz. Gözlerinize baktınız. Başka yöne döndünüz ve o ara radyodan şöyle bir bilgi duydunuz: “Loş ışıklı ortamda göz bebeği uyarıldığında altı kat büyür.” Tekrar aynaya bakmaz mısınız? Demek ki gözbebeğiniz normal ışıklı bir ortamdan altı kat daha büyüktü. Demek ki siz geçici bir durumu gördünüz. Işığın farklı olduğu her ortamda gözbebeğiniz de değişiyor olmalı. Başka bir durum. Siz kaç yıldan beri aynı vücudunuzla berabersiniz? Eğer şu anda 25 yaşındaysanız şu anki vücudunuz 5 yaşındaki vücudunuz değil. Dişlerinizin bazıları, deriniz, organlarınızdaki hücreler hep değişti. 20 yıl sonra da farklı bir vücutla dolaşıyor olacaksınız. İnsanın değişimi bir yandan sürerken, öte yandan da kendini fark etme, kendinin farkına varma çabası sürüyor olacak. Hatta bu kadarla kalmayacak çevremizdeki insanların, canlı ve cansızların, olayların da farkına varıyor olacağız. Güneş’teki patlamaları öğrendikten sonra belki gözlerimiz Güneş’e bir başka bakacak. Çiçeklerin, insanların olumsuz davranışlarından olumsuz etkilendiklerini, olumlu davranışlarından da olumlu yönde etkilendiklerini öğrendikten

12

13


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

ÖN S Ö Z

sonra belki çiçeklere farklı davranmaya başlayacağız. İşte o zaman “ÖĞRENME” dedikleri süreç gerçekleşmiş, yani bilgimiz davranışlarımızı değiştirmiş olacak.

Bakarsınız tüm taraflardan ayrı ayrı kitaplar, makaleler yağmur gibi yağmaya başlar. Köşesinde bekleyip şikayet etmek yerine bu adımı atan Ali Rıza Soyaslan arkadaşımızı tebrik ediyorum. Siz değerli okuyucumuza kitabı elinize aldığınız ve bundan sonra da okuyup zihninizde tartışarak bir yandan kendi dünyanızı zenginleştirecek, diğer yandan da bu konuların zenginleşmesini sağlayacak fikir ve hisleri çevrenizdekilerle paylaşmanızı hem talep ediyor hem de bu güzelliği esirgemeyeceğiniz beklentisiyle teşekkür ediyorum.

Bu kitaptan da beklentimiz bu yönde. Engellilerle ilgili konuları tekrar bir değerlendirme, düşünme, müzakere etme imkanının meydana gelmesi. Kendimiz yahut yanı başımızdaki insanlarla zihnimiz ve duygularımız meşgul olacak. Gönül ister ki evrendeki tüm bilgileri öğrenelim. Eğer bu olmuyorsa o zaman önceliğimiz, kendimiz ve kendi çevremizdekileri öğrenmek olsa gerek. Zira, binlerce kilometre uzaktakilerle ilgili bir bilgiyi öğrenip aynı toplum içinde yaşadığımız, aynı mahallede bulunduğumuz insanlarla ilgili bilgiyi öğrenmediğimizde ya da çevremizdekilerin bizim hakkımızdakileri yani bir başka ifadeyle bizi öğrenmedikçe birbirimizi nasıl tamamlarız ki? Birbirimizden nasıl haberdar oluruz ki? Sizin ihtiyacınızı, hassasiyetinizi bilmeden komşuluğumuzun, hemşehriliğimizin ne kıymeti var ki? Topu topu mekanları yakın yabancı olmaktan öteye gitmeyecek bir ilişki. Nasıl bir komşunuz olmamı isterdiniz? İnançlarınızı, işinizi, sıkıntılarınızı, düğününüzü, cenazenizi, çocuklarınızı, eşyalarınızı, kan grubunuzu, hastalıklarınızı önemsemeyen, onların farkında olmayan bir komşunuz olsam ne dersiniz? Ama siz benim komşumuz olsanız eğer tam tersini talep ederdim.

Lokman AYVA Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı

Bu kitapta kendimizi de buluruz. Zaafiyetlerimizi, kaygılarımızı, çıkmazları ve onlara karşı önerileri. Çare olacak yöntemler her zaman değişebilir. Siz de yöntemler bulabilirsiniz. Ali Rıza Soyaslan Bey engelliliğin psikolojik boyutlarından, inançla ilgili kısımlarına pek çok konuyu açık yüreklilikle tartışıyor. Hepimiz kendimize has fikir ve hissiyatı geliştirdiğimiz yaklaşım ve yöntemlerle genişletebiliriz. 14

15


Sunum

Babam %70 görme engelli. Annem %40 işitme engelli. İki ağabeyim hem işitme, hem konuşma engelli. Ağabeylerimin evlendiği yengelerimde hem işitme, hem konuşma engelli. Ben ise ailenin tek engelli olmayan çocuğu. Farklı bir ortamda büyüdüm. Allah razı olsun babamdan. Bana engelliliğin ne olduğunu ve engelli ağabeylerimin topluma kazandırılmaları noktasında hep öğütler verdi. Başarmıştık. Büyük ağabeyim Kütahya karate kungfu şampiyonu olmuştu. Ortanca ağabeyim ise Denizlisporda oynadı. Topluma kazandırmıştık onları. Şimdi ise iki ağabeyim de emekli oldular. Bu noktaya gelmemiz kolay olmadı tabi. Çok sıkıntılar çektik. Sıkıntılar eşliğinde babamdan engelli nedir, topluma nasıl kazandırılır gibi konuları yaşayarak öğrenmiştim. Bir gün iş yerime iki arkadaşım geldi. Türkiye Beyazay Derneğinin Tavşanlı Şubesini kurmuşlar. Benim de bu derneğe katılmam ile ilgili çok ısrar ettiler. Davetlerini kabul ettim. Beyazay tüm engellilere hitap eden bir dernekti. Dernek çalışmalarında aktif olarak yer aldım. Sonra başkanlık seçim süreci başladı. Arkadaşlarım ısrar ettiler başkan olmam için. Oy birliği ile karar alınırsa kabul ederim dedim. 17


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

SU N UM

Tabi bir kişi dışında herkes benim başkan olmam için karar almışlar. Oy kullananlardan sadece ben başka bir arkadaşımızın başkan olması için oy kullanmıştım. Türkiye Beyazay Derneği Tavşanlı Şube Başkanı olarak göreve başladım. Zor bir alandı. Tüm engelli gruplarına hitap edebilmenin sıkıntılarını yaşadım. İç dünyamda engelliler derneğinin başkanı engelli olmayan bir insan olur mu diye çelişki yaşadım. Türkiye Beyazay Derneği Tavşanlı Şube faaliyetlerimizde tüm engel gruplarının sıkıntılarını ayrı ayrı inceledim. Şu sonuca vardım: Engelliler kendi dünyalarında yaşadıkları problemlerden dolayı örgütlenemiyor, ortak bir şekilde seslerini topluma duyuramıyorlardı. Toplum ile engelliler arasındaki irtibatsızlıktan kaynaklanan nedenlerden dolayı toplum bireyleri engellilere nasıl davranacağını da bilmiyordu. Engelli olmayan birilerinin engellileri toparlaması, örgütlemesi gerekiyordu. Engellileri evlerinden çıkarıp topluma kazandırmak gerekiyordu. Toplumu da engellilik konusunda bilinçlendirip engellilere nasıl davranılacağını öğretmek gerekiyordu. Nihayet aradığım sorunun cevabını bulmuştum. Evet engelliler derneğinin başkanı engelli olmayan biri de olabilirdi. Bir yandan evlerinden çıkamayan engellilere tekerlekli sandalyeler veriyor, bir yandan da topluma engellilerin sorunlarını anlatıyorduk.

Türkiye Beyazay Derneği genel merkezi Ege Bölge Başkanlığı görevi verdi bana. Allahın izniyle şimdi Ege’de bulunan engelli kardeşlerimizi örgütlemek, en önemlisi de onlara hizmet etmek adına çalışmalarımızı yürütüyoruz.

Tavşanlı Beyazay Derneğinin 1200 üyesi olmuştu. Tavşanlı’da bulunan engellileri örgütlemeyi başarmıştık. Sonrasında Kütahya ve Simav’da Beyazay şubeleri kurduk. Çalışma alanımızı genişletmiştik. Tavşanlı Şube Başkanlığını bıraktıktan sonra Kütahya, Tavşanlı ve Simav Şube Başkanlıklarına engelli başkanlar getirdik. Ben de Kütahya şubeleri onursal başkanı olmuştum. Kütahya’daki engelli kardeşlerimizi de örgütlemeyi başarmıştık. Bu başarı ile birlikte 18

Engelli kardeşlerimize yönelik kişisel gelişim adında bir kitap çalışmasına başladım. İki yıl çalıştım. Şu ilginç sonuca vardım: Dünyada engelli olmayan insanlara kişisel gelişim eğitimlerinde hep engellilerin başarı hikayeleri anlatılıyordu. Dünya genelinde tarihe isim yazdırmış insanlara da baktığımızda çoğunun engelli olduğunu görürüz. Engelliler ise bu durumun farkında değillerdi. Başarılarının tüm insanlığa ilham örnek teşkil ettiklerini göremiyorlardı. Sadece dünya değil ahirette de engellileri büyük mükafatlar bekliyordu. Allah-u Teala’nın engelliler ile ilgili hassasiyetini gördükten sonra iyi ki engelli kardeşlerime hizmet ediyorum dedim. Çünkü Allah engellilere hizmet edene de hoş bakıyor. Hamdolsun. İnşallah bu kitap çalışması tüm engelli kardeşlerimizin hayatına Allahın izniyle manevi dünyalarına katkı sağlar. Bu çalışmayı hazırlarken faydalanmış olduğumuz tüm eser sahiplerine de teşekkür ediyorum. Allah razı olsun onlardan. İnşallah bu eseri okuyan engelli kardeşlerimizden bizlere dua bekliyoruz. Biz de bu kitap çalışmasını oluştururken faydalandığımız kaynak eser sahiplerine dua ediyoruz inşallah. Allahın izniyle onların eserleri olmasa bizler bu çalışmayı oluşturamazdık. Son olarak engelli kardeşlerimize şu tavsiyede bulunuyorum. Kendilerini topluma ispatlamak için uğraşmasınlar. Allah’a bağlılıklarını ispat etmek için gayret etsinler. Kendini Allah’a sevdireni tüm kainat sever. Düşünün denizlerde balıklara varıncaya kadar, alemdeki meleklere 19


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

varıncaya kadar bütün mahlukat onu sever. Yani rabbim sevdiğini sevdirir. Başarı yolunda ilerleyin. Hedefiniz olsun. Diğer evlerinden çıkamayan engelli kardeşlerimize topluma kazandırmak için mücadele edin. Engellilik bir dava. Bu davanın yıldızı olun. Olun ki tüm insanlık sizi örnek alsın.

Bölüm: 1 İMTİHAN FARKINDALIĞI

Görüş ve önerileriniz için: AliRızaSoyaslan soyaslanajans@hotmail.com

Veren de ‘O’, alan da… Nedir senden gidecek? Telaşını görenler, Can senin zannedecek.

Necip Fazıl Kısakürek 20

21


Engelliler Dünya İmtihanından Muaf mıdır? Dünya insanoğlu için bir imtihan yeri. Allah-u Teala kullarını değerlendirirken; hangi kulunun en iyi ibadet edeceğini ölçüyor. İmtihanda engellilik bir çeşittir. Engelli olmak imtihandan muaf olunduğu anlamını taşımaz. Engelli engelini şöyle görmelidir; Allah-u Teala’nın takdiri üzerinde yaşanan imtihana teslim olmalı. Yarabbi senden gelen her şeye razıyım diyebilmeli ki kurtuluşa erebilsin. Engelini yük olarak değil, lütuf olarak görmelidir. Tepeden tırnağa Allahın ikramı olduğumuzu unutmamalıdır. Allah-u Teala isterse ikramını, hediyesini alıp verebilir. Engelli bir birey bedensel eksikliklerinden ziyade, bedensel fazlalıklarının hesabını verebilme kaygısını da taşımalıdır. 1 İslamiyet tarihinde engellilik hiç konuşulmamış, farklı görülmemiştir. Meselenin özünde zihinsel engelli olan bireyleri istisna tutarak aklı bütün olan bireyler bedensel eksiklikleri dahi olsa dünya üzerinde imtihan halindedir. Abdullah İbn-i Mektum doğuştan görme engelli olmasına 1

Mustafa İslamoğlu ‘Engelli ve engelilik’ CD 1-2

23


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İMT İ H A N FA R K I N DA L I Ğ I

rağmen Allah Resülünün yanında cemaatle namaz kılmıştır. Hatta ve hatta Allah Resülü onu sefere çıkarken yerine vekil bırakmış, Abdullah İbni Mektum da ezan okuyup kamet getirmiş ve cemaatle namaz kıldırmıştır. Bu, engellinin sorumluluk alması gerektiği ve hesaba çekileceğinin en güzel örneğidir.

Ne mutlu… Başarı yolunda yılmadan, yıkılmadan, azimle, gayretle, emin adımlarla başarı yolunda yürüyenlere.

Neticede; ‘Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık’ (Tin, 4) ’Allah size şekil verdi ve şeklini en güzel yaptı’ (Teğabün, 3), ’Sonra insanı şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak organları yarattı’ (Secde, 9) anlamındaki ayetler Allah-u Teala’nın insanoğlunu en güzel ve en mükemmel biçimde yarattığını ifade etmektedir. Varlıkların en mükemmeli, en üstünü ve en şereflisi olan, alemde var olan her şey hizmetine sunulan insanın Allah katındaki değeri iman, ibadet, salih amel, takva ve güzel ahlak nispetindedir. Çünkü Allah-u Teala insanları bu açıdan değerlendirmekte, onların fiziki yapılarına, renklerine, ırklarına, cinsiyetlerine, sağlam veya engelli oluşlarına bakmamaktadır. Sevineceğimiz, huzur duyacağımız şeylerle karşılaşmayı nasıl tabii buluyorsak, zaman zaman bizi üzecek bir olayla, musibetle, hastalıkla, felaketle karşılaşmayı da tabii bulmalıyız. Musibetlere, felaketlerlere ya da başımıza gelen bir hastalığı tabii karşılamanın en iyi yolu sabırdan, hayatı pozitif görmekten, yeteneklerinizi keşfetmekten geçer. 2 Ne Mutlu… Karşılaştığı bütün zorluklara rağmen dünya imtihanını başarıyla yürütenlere. 2

24

Diyanet dergisi, Sayı 132, Sayfa 40-43

insan yoktur. Bazı insanlar Yorum: İmtihansız dünyada herkesi mutlu, sadece kendilerini dertli zannediyorlar. Oysa ki dertsiz insan yok. Herkes imtihan halinde. İmtihan’ın sağlıklı engelli ayrımı yok. Allah önünde tüm kullar imtihan kulvarında eşittir.

Görme Engelli Peygamber’in Zor İmtihanı Yakup ve Yusuf kıssası, bizler için pek çok ibretler içermektedir. Biz, konumuz ile ilgili şu hususları dile getirebiliriz. Hastalık, sıkıntı, üzüntü ve benzeri musibetler karşısında feryat edilmemesi, sabır ve metanet gösterilmesi gerekir. Bu kıssadan anlıyoruz ki peygamberler de musibetlere maruz kalabilmişlerdir. Çağımızda gelişen tıp, üzüntü ve stresin pek çok hastalığa sebep olduğunu ortaya koymuştur. Yakup peygamberin evlat acısı ve üzüntüsü ona gözyaşı döktürmüş, gözlerinin görme özelliğini kısmen veya tamamen kaybetmesine sebep olmuştur. Müfessir Mukâtil bin Süleyman’ın bildirdiğine göre Yakup (a.s.), altı sene âmâ olarak yaşamıştır. (Hâzin, Lübâbü’t- Te’vîl fî Meânî’t-Tenzîl, III, 444; Beyrut, tarihsiz; Kurtubî, el-Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, IX, 248, Beyrut, 1966) Derdi veren Allah dermanını da verir. İhtiyarlık ve ölüm dışında her derdin devası vardır. Geçmişte tedavi edilemeyen nice hastalık, bugün tedavi edilebilmektedir. Bugün tedavi edilemeyen hastalıklar da yarın tedavi edilebilecektir. Gözlerin görmemesi de bir hastalıktır, elbette bir gün bunun da tedavi yöntemi bulunacaktır. Geçmişte katarakt 25


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İMT İ H A N FA R K I N DA L I Ğ I

sebebiyle gözleri görmeyen insanların bu hastalığı tedavi edilemezken, bugün ameliyatla tedavi edilebilmektedir. Hz. İsa (a.s.) ’nın doğuştan görme özürlü olan kimseleri Allah’ın izni ile iyileştirdiği bize haber verilmektedir (Al-i İmrân, 49; Mâide, 110) Yakup peygamberin, görmeyen gözlerine oğlu Yusuf’un gömleğini gözlerine sürüp iyileşmesi de körlüğün tedavi edilebileceğine bir işaret olabilir. Aşırı üzüntü bedenimizde ve organlarımızda birtakım arızalara sebep olabileceği gibi, sevinme ve moralin de hastalıkların tedavisine olumlu yönde katkı sağladığı bilinmektedir. Yakup Peygamberin gözünün iyileşmesi Allah’ın Peygamberine verdiği bir mucize olabileceği gibi, çok sevdiği Yusuf’u bulması ile iç dünyasında meydana gelen sevinç sonucu göğsü inşirah etmiş, kalbi ferahlamış, ruhu kuvvet bulmuş, gözüne kuvvet ve fer gelmiş ve böylece onun görmeyen gözleri görmeye başlamış olabilir. Yakup (a.s.), oğlu Yusuf için üzüntüye, oğulları tarafından gösterilen kanlı gömlek ile başlamış; gözlerini bu yüzden kaybetmişti. Allah ona yine Yusuf’un gömleği ile şifa vermiş, oğlunun gömleğini gözlerine sürmüş ve iyileşmiştir. İki sevinci birden yaşamıştır; hem görmeyen gözleri açılmış hem de kaybettiği oğlu Yusuf’u bulmuştur.

155-156) Musibete sabretmenin zorluğu sebebiyle olmalı ki yüce Allah sabredenlere hesapsız derecede mükafat vaat etmektedir. (Zümer, 10) Yazımızı müjde yüklü sevgili Peygamberimizin şu sözleriyle noktalayalım: “Ben bir kulumu, iki gözünü alarak imtihana tabi tuttuğumda, buna sabrederse, bunun karşılığında kendisine cenneti veririm.” (Buhârî, Merdâ, 7. VII, 4) ; “Müslümana bir diken batması hatta daha küçük bir şey isabet etmez ki bu sebeple ona bir derece yazılmış ve bir günahı silinmiş olmasın” (Müslim, Birr 46-7, III. 1991) 3

Üzüntü bazen insanda istem dışı olur. İnsan göz yaşı döker ve buna engel olamaz. Bağırıp çağırarak, yaka paça yırtarak, uygun olmayan sözler söyleyerek isyan konuma düşmezse, dinen üzüntü ve ağlamanın bir sakıncası olmaz, ancak sabırlı olabilmek, ilâhî takdire boyun eğebilmek daha erdemli bir davranış olur. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve şüphesiz ona döneceğiz derler” anlamındaki ayet ile Allah da böyle istemektedir. (bk. Bakara, 26

peygamber üzüntüsü sürecinde Yorum: Yakup Allaha sürekli dua etmiştir. Şifayı veren Allah’tır. Allah-u Teala kullarına ‘Dua etmeseniz benim nezdimde ne ehemmiyetiniz var? diyor. Dua mü’minin silahıdır. Dünyadaki bütün dertlerimize karşı dua silahını kullanmak dileğiyle…

3

19/10/2005 - DİYANET AYLIK DERGİ ARALIK 2005 Sayfa; 39 Doç. Dr. İsmail Karagöz - Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

27


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İMT İ H A N FA R K I N DA L I Ğ I

“Senin ellerinde kızım. Senin ellerinde… 4

Avucunuzdaki İmtihan

Şimdi bakın hayatınıza ve mutluluğunuza…

Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış anlatamam. Etrafındaki ve okuldaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş. Bir gün, anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş.

Nerede mi? Açın avucunuzu… Sizin ellerinizde, tam avucunuzun içinde. 5

Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başladılar. Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış, kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamın yanında kalmışlar.

kelebek sizin dünya hayatınız ve ahiYorum: Oretiniz. İster avucunuzu birbirine sürter öldürür cehennemi tercih eder ya da ister avucunuzu açıp, kelebeği yani hayatınızı hayatın güzelliklerine bırakıp özgürlüğü, mutluluğu yaşar, cenneti yakalarsınız. Neticede dünya hayatının ve ahiretinin senin ellerinde olduğunu unutma. Mümin Sekman’ın yazmış olduğu kitabın kapak ismi hayatı özetliyor; “Her şey Seninle Başlar.”

Sordukları soruların hepsinin cevabı doğruymuş. Bir süre çok mutlu olmuşlar; ama sonra sıkılmaya başlamışlar, ’’Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım.”diye düşünmüşler. Kızlardan biri bir gün “Buldum!” diye sevinmiş.”İki elimin arasına bir kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım, ’Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?”Ölü derse kelebeği bırakacağım. ’Canlı derse avucumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabını bilemeyecek.” Kızlardan biri kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış. (Şimdi lütfen siz de yapın. Avuçlarınız birbirine bakacak şekilde ellerinizi birleştirin ve uzatın. Ben açın deyinceye kadar da açmayın). Ve sormuş: “Avucumun içinde bir kelebek var; canlı mı, ölü mü?”Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış, bakmış ve cevaplamış: 28

İmtihanı Kazanan Engelli Sahabeler Zahir

Peygamber Efendimiz’in bazı bedenî kusurları olduğu için toplum içinde bulunmaktan tedirgin olan ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden Zahir isminde bir sahabiye çölden bazı bitkileri toplayıp, Medine pazarında beraberce pazarlamayı önermesi ilginçtir. Pazardaki alışverişlerde Zahir’e yardımcı olan Peygamberimiz etrafına da “Zahir 4 5

Revell jane ve Norman Susan, ‘In Your Hands NLP in ELT’, Safire Pres, London, 1997. Avucunuzdaki Kelebek-A. Şerif İzgören-Sayfa; 123

29


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İMT İ H A N FA R K I N DA L I Ğ I

bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz” diyerek sürekli iltifatlarda bulunmuştur.

Bize ilk hicret eden kimseler Mus‘ab bin Umeyr ile İbn-i Ümmi Mektûm’dur. Bunlar (Medîne’de) halka Kur’an öğretiyorlardı. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 46)

Hz. Abdullah Bin Mesud

Engelli sahabiden kısa boyu ve ince bacakları ile dikkatleri çeken Hz. Abdullah bin Mesud’un bünyesinin tüm çelimsizliğine rağmen Kureyş müşriklerinin bulunduğu Kâbe’ye gitmiş ve orada alenî olarak Kur’an okumuştur. Büyük işkence gören İbn-i Mes’ud, iyileşir iyileşmez tüm uyarılara rağmen yine aynı kahramanlığı göstermiştir. Abdullah bin Mesud (r.a) nahif vücudu ve ince bacaklarıyla isminden çokça söz ettirmiştir. Muhteşem bir Kur’an ve ilim deryasıydı. Hz. İmran Bin Hüseyin

Son nefesine kadar bedenine giren müzmin bir hastalıkla yatalak ve bakıma muhtaç halde 30 yıl yaşayan Hz. İmran bin Hüseyin, “Nasıl dayanıyorsun bu acılara?” diyen arkadaşına, “Benim için sağlık ve hastalıktan hangisi Allah’ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum.” diyebiliyordu. Bu sabır sayesinde Hz. İmran öyle manevî makamlara erişecekti ki, meleklerin tesbihlerini işitir hâle gelecekti. Melekler de, teselli olsun diye kendisine her gün selam getirecekti. Hz. Abdullah Bin Ümmi Mektum

Âmâ olan Abdullah bin Ümmi Mektûm: Hz. Peygamber Mekke’de ilk iman edenlerden biri olan bu âmâ zatı, Medîne’ye halka Kur’an öğretmesi için göndermiştir. Medîneli Berâ bin Âiz -radıyallahu anhuma- diyor ki: 30

Bunun yanında Hz. Peygamber değişik vesilelerle Medîne dışına çıktığı zaman, İbn-i Ümmi Mektûm’u yerine cemaate namaz kıldırması için vekil olarak bırakmıştır. Bu görevin kendisine on üç defa verildiği nakledilmektedir. (İbnü’lEsîr, Üsdü’l-ğâbe, IV, 264) Nesibe Hanım

Nesibe Hanım, Uhud muharebesinde cephe arkası hemşirelik hizmetleri yapan bir sahabiydi. Ama Peygamberimiz’in müşkül durumunu görünce kadın haliyle onu korumaya koşmuş ve müşriklerle çarpışırken birkaç yerinden yara almıştı. Medine’ye döndükten sonra aldığı ağır yaranın tedavisi bir yılda ancak kapatılmış, Peygamberimiz de onu sık sık ziyaret etmiş, ona iltifatta ve özel dualarda bulunmuştur. Nesibe Hanım, Hz. Ebû Bekir zamanında ileri yaşına rağmen Yemame Savaşına aktif olarak katılmış, bu kez on iki yerinden yara alarak bir kolunu kaybetmiştir. Ordu Medine’ye döndüğünde, Hz. Ebû Bekir bu kahraman hanımı ziyaret etmiş ve sonra ona beytül maldan maaş ödenmiştir. Muaz Bin Cebel (r.a)

Ayağından sakattı. Peygamberimiz (s.a.v.) onu Yemen’e vali tayin etmiştir. Amr Bin Cemuh (r.a)

Ayaklarından sakattı. Uhud’da ilk şehit olanlardan olacaktır. Şahadeti Efendimizi (s.a.v.) hayli sarsmıştır. 31


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Abdurrahman Bin Avf (r.a)

Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Uhud’ da aldığı yaradan dolayı sakat kalmıştı. Amr Bin Tufeyl (r.a)

Bera bin Malik (r.a) hastalıklı bir bedenle hayatını sürdürmüştür. İslam tarihinde Zemahşeri (ismi, Kasım bin Ömer, künyesi Ebu“l-Kasım, lakabı Allame Carullah“dır. Türk kökenli büyük tefsir alimi. Ayağının sakatlığını anlatırken; küçükken bir serçenin ayağını kırdım. Annem bana beddua etti. Bundan dolayı ayağımı kaybettim diye hikaye edecektir) imam Busiri (kaside-i Bürde’nin yazarı) engelli ve hasta vücutlara örnektir.

İMT İ H A N FA R K I N DA L I Ğ I

Zahir isminde sahabiye Yorum: Peygamberimizin çölden bazı bitkileri toplayıp, Medine pazarında beraberce pazarlamayı önermesi engellilerin iş hayatında yer alması gerekliliğini vurguluyor. Hz. İmran bin Hüseyin, “Nasıl dayanıyorsun bu acılara?” diyen arkadaşına, “Benim için sağlık ve hastalıktan hangisi Allah’ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum.” diyebiliyordu. Kitaplara, Ansiklopedilere sığmayacak değerde olan bu değerli söze layık acaba günümüzde kaç insan Allaha bu şekilde sadakatle bağlı. Bilemeyiz belki de engellilik onları sadakat noktasında zirveleştirmiştir.

Kaynakça: www.ozgurbedenler.com

32

33


Bölüm: 2 NEDEN SEN

Nefsin bugün doysa, yarın yine aç Sanma ki bedenin nefsine muhtaç Gel şu bulunduğun ortamdan vakitlice kaç Sabır sınavıdır ömür dediğin…

35


Neden Ben? Bazı Engelliler “Neden Ben” diye Allah’u Teala’ya bilinçsizce isyan ederler. Engelli kardeşlerimize aşağıda kısa kısa hikayeler ile karşılığı cennet olan engellilik imtihanının önemini Allahın izniyle anlatmaya çalışacağız. Ehl-i Edep bir kadın, yolda giderken düştü, tırnağı yarıldı. Kan fışkırmaya başladı. Bakıp güldü. - Nasıl iş ki gülüyorsun? Ayağın acımadı mı? Denilince - Bunun sevabının zevki acısını bana unutturdu. (Lokman–17) 1 Urve B: Zübeyr B. Avvam,

Ayağında yara çıktı. Onu kestiler. Şöyle dedi: - Allah’a hamdolsun; tekini bıraktı. 2 1 2

Ragıp GÜZEL-Minberden Müminlere En güzel Hutbeler-İst. 1997SAYFA: 53 İmam ŞARANİ-Tabakatü’l-Kübra –Tercüme: Abdülkadir AKÇİÇEK-C. 1-S. 96-İst. 1986

37


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

NE D E N S E N

‘Efsane Wimbledon’un ilk zenci Şampiyonu Arthur ASHE kan naklinden kaptığı AIDS’ten ölüm döşeğindeydi. Hayranlarından biri sordu. “Allah böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?” Arthur ASHE cevap verdi: “Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, • 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, • 500 bini profesyonel tenisçi olur, • 50 bini yarışmalara girer, • 5 bini büyük turnuvalara erişir, • 50 si Wimbledon' a 4 ü yarı finale, • 2 si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Allah’a “Neden BEN?” diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Allah’a nasıl “NİYE BEN?” derim. 3 insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Yorum: Mutluluk Zorluklar güçlü. Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazı. Allah’a asla “Neden ben?” diye sormayın. Ne olacaksa olur...4

‘Neden Ben?’ Sorusunu Hayatından Çıkaran Engelli Mesajları - Üniversite okuyorum. İnanıyorum üniversiteyi de başarıyla bitireceğim. Ne demişler; ’İnanmak başarmanın yarısıdır. ’ Ve bu hayattan çıkardığım şey şu: bir insan ne kadar çalışır ve başarılı olursa kendi engelini unutur. Ki Allah-u Teala bir yerden alır, başka bir yerden verir. İnsana yetenek, akıl v.b… gibi. İnsanoğlunda bir eksiklik varsa, başka özelliğinde mutlaka fazlalığı vardır. Hayat her şeye rağmen engelsiz eksiksiz devam ediyor. Hayat kısa, yaşamasını bilelim. Sevgilerimle... - Benim sadece tavsiyem şu: Bir hastalıkla karşılaştığınız zaman kesinlikle bir doktorun dediği tedavi yöntemini başka bir doktor da öneriyor mu? Sorun, araştırın ve sonra tedavi olun.

3 4

38

(ALTINOLUK-MART 2011-Sayfa: 15) Ahmet Yaşar Çakmak-Engelleri Aşalım

Not: Çünkü geri dönüşü olmayan, ameliyat içeren tedavilerde başka bir doktordan görüş almak hayati açıdan önemlidir. 39


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

NE D E N S E N

- Engelim asla bana engel olamadı. İçimde olan ne varsa kendimi hiç eksik düşünmeden yerine getirdim. Belki de sağlıklı insanların yapamayacakları çok şeyi yapma cesareti buldum. Yaptım ve başardım. Çok da mutluyum.

- Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istedikçe, bana ‘yüzde 81 özürlü raporun var dilencilik yap diyen bile oldu. Ama bu kolaycılığa alıştırma ve kendimi aciz gösterme düşüncesine hiç kapılmadım. 1. ve 2. Dünya Paralimpik, Tekvando Şampiyonası’nda 1. 2. ve 3. olmayı başardım. Bu durumu Allahın bir hediyesi olarak görüyorum. Çünkü hiç eli, kolu ve ayağı olmayanlar da var. Yine benim kısa da olsa kollarım var. Eksik de olsa parmaklarım var. Bu düşünceyle hep hareket ettim. Karşıma zorluk çıktıkça daha çok azmettim. Özellikle spor yapmaya başladıktan sonra öz güvenim arttı. 7

- Büyüklerin sözü vardır hiç unutmayalım. ’Bir eli olmayan iki eli olmayana bakıp şükretsin… Hani derler ya; ’Ayakkabım yok diye üzülüyordum, Taa ki; ayakları olmayan bir çocuk görünceye kadar. Hamdolsun şimdi çok güçlü ve dirençliyim. - İnandığım bir şey var ki, o da; ’Eğer engeller varsa, senin diğer insanlardan farklı biri olman arzulanmıştır. ’Bütün engellere rağmen inanmanın gücü, kendime olan güven beni bu noktaya getirdi. Madem ki insanlardan farklıyım, o zaman bu’’FARKI’’onların çok çok üstüne çıkartmak istedim. Bugün Web programcısıyım. Var olan engelleri aşmak için aslında gerçek engelin insanın kendisi olduğunu anladım. Engel diye bir şey yok aslında. Sadece gayret etmek, başarmak, yolunu çizmek, hedef koymak var. Eğer gerçekten istiyorsanız hiçbir “ENGEL’’size mani olamaz. Teşekkürler. 5 - Şimdi ise inançlarım doğrultusunda başarıya giden yolda emin adımlarla yürüyorum. Nasıl mı? İlk olarak hayallerime hedeflerim adı verdim. Sonra kendimde, ruhumda, düşüncelerimde neleri değiştirmem gerektiğinin listesini çıkarttım, sonra ya yapamazsam demek yerine başarıya inandım, başarısızlığa değil… Artık önümün ne kadar aydınlık olduğunu görebiliyorum ve kendimi değerli kılıyorum, çünkü buna inanıyorum!Son olarak hani derler ya inanmak başarmanın yarısıdır diye. Hayır!” İnanmak Başarmanın ta kendisidir.”6

- Denize olan aşkım nedeniyle küçük yaşta kaptan olmaya karar verdim. Kaptan olduktan sonra gözlerimi kaybettim. Ama görmediğim zaman da kaptanlık yapabileceğimi fark ettim. Şimdi bir yardımcımla beraber denize açılıyorum. Zaten bütün kaptanların bir yardımcısı vardır. Benim yanıma gelen gemiciler kaptan olarak gelmez. Gemici olarak gelirler. Kaptan olarak giderler. Bu şekilde 32 yıldır kaptanlık yapıyorum.

5

8

6

40

- Şimdi hayatım çok daha güzel… Başarılı biriyim, çevrem benimle gurur duyuyor. Beni seven binlerce taraftar var. Güzel bir evliliğim var. Bunlar bırakın bir engelliyi normalde her bireyin istedikleri şeyler ve bunlara ben sahibim. Bunu başarabildiğim için de çok mutluyum. Engellilere şunu demek isterim: bu can bu bedende var oldukça çalışın, kanıtlayın kendinizi. Kendinizi bırakmak ve zayıflık bizlere yakışmaz. Okuyun, dinleyin ve düşünün. 8

www.engellilerkariyer.com Hülya Özcan-makalemarketi.com

7

Konhaber.com-Engelli, Şükürle başarıya ulaştı. ’Yorgan altında kimse kalmasın’ kampanyası Yasin Gırgaoğlu ile röportaj

41


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

“Kendini bulmak, başkalarının seninle ilgili ne düşündüklerinden kurtulmaktır…” ZATA

NE D E N S E N

eğer bir bedeniniz ve onun içinde bir bilinciniz varsa seçebileceğiniz çok seçenek var demektir. Kısacası, bu evrende bir bedene sahip olmak, özgürlük demektir. Bu evrende bir bedeniniz ve bilinciniz olduğu için, dış evrene bakarak birtakım güzellikler, çirkinlikler algılayabilirsiniz; mutluluk, mutsuzluk, korku, öfke… hissedebilirsiniz. Bütün bunlar bir bedene sahip olmanın bedelidir. Bu evrende bir bedene sahip olmanın bedeli, kısaca yaşamaktır. Yaşamınızın nasıl geçeceğini ise evren ile birlikte kararlaştırmanız mümkündür. 9 Beden ölür. Beden sadece ruhun içinde yaşadığı mülktür. Ruh ebedi yaşayacaktır. (Susie Billie, Seminola Kabilesi) 10

Netice Olarak; Şu an bir bedene ve bilince sahip olduğunuz için, önünüzde binlerce olasılık (seçebileceğiniz binlerce davranış) var. Hiçbir şey yapmadan oturabilirsiniz. Bir önceki cümleyi tekrar okuyabilirsiniz. Kitabı kapatıp uyuyabilirsiniz. Rüyanızda son okuduğunuz cümleyi görebilirsiniz… . ve daha binlerce şey yapabilirsiniz. Bütün bu olasılıkların / seçeneklerin kaynağı, sahip olduğunuz bedendir. İster yürüyor olun, ister bir tekerlekli sandalyede oturuyor olun, 42

9 10

Prof. Dr. Üstün Dökmen - iletişim çatışmaları ve empati- Sistem –İstanbul 2000 – Sayfa: 81 Mustafa Karaca – Kızılderili Felsefesi –Kar –İstanbul 2006 - Sayfa: 97

43


Bölüm: 3 MANANIN AVUCUNDAKİ ENGELLİLER

Engelli yaratana şükür etmeli, O zaman mevla’nın hoşuna gider, Diliyle, Kalbiyle, Zikir etmeli, Yoksa çektikleri boşuna gider.

KASIM KAPLAN 45


Mananın Avucundaki Beden (Yaşanmış Hikaye) Ben, kırk yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış olan bir olayı size nakletmek istiyorum: Kanser Hastahanesinde başhekimken, Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkânı bulamamıştı. Serap’ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da Allah’ın izniyle iyileştiğini gördüm. Ancak Serap’ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra bir ihale için İzmir’e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat karda mahsur kalmış. Bu yüzden hastalık, dönüşünden kısa bir süre sonra, kemik ve 47


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MA N A N I N AV U C U N DA K İ E N G E L L İ L E R

akciğerlerine yayıldı. Serap, bacak kemiklerindeki metastaz (başka organa sıçrama) dolayısıyla yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerlerindeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes olmak zorunda kalıyordu.

O haliyle gülümseyip yine basını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap’a sürekli olarak morfin yapıyor ve onu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde, annesi telefon ederek:

Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak: -Doktor bey, dedi. Ben... size... dargınım. -Niçin? diye sordum. -Siz... dindar... bir... insanmışsınız... Niçin... bana... da, Allah’ı... ölümü... ve âhireti... anlatmıyorsunuz? Dinî inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için, bu teklifi karşısında oldukça şaşırmıştım. Onu üzmemeye çalışarak: -Doktorlara ulaşmak kolaydır, dedim. Parayı bastırdın mi istediğine tedavi olursun. Ancak imân tedavisi için gönülden istek duymalısın... Konuşmaya mecâli olmadığından “ben o isteği duyuyorum” mânâsında başını salladı. Artik ümitsiz bir tıbbî tedavinin yanı sıra, ebedî hayatin ve saadetin reçetesi olan imân tedavisi başlamış ve son günlerini yasayan Serap için bu dersler, “hızlandırılmış öğretim” e dönüşmüştü.. Anlattığım imân hakikatlerini bütün ruhuyla mezcediyor ve arada bir soru soruyordu. Vefatına bir hafta kadar kala: -Doktor Bey, dedi. Ben... ölürken... ne... söylemeliyim? -Senin durumun çok özel, dedim. Kelime-i şehadet getirmek sana uzun gelir. O anı farkedince “Muhammed” (s.a.v.) de yeter. 48

-Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor, dedi. Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen evine gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hâlâ unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum. -Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste “Muhammed” diyemezsem? işte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer birkaç gün daha ömrü varsa, son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben, hiç âdetim olmadığı halde Cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap’ın âcizliği hürmetine olacak ki, Salı gününe kadar yaşayacağına dair bir işaret sezdim. Ertesi gün ona: -Hiç korkma, dedim. İğneyi vurdurabilirsin. Ve serap, bir vedâ niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu sordu: -Doktor Bey... Azrail... bana... nasıl... görünecek? -Kızım, o bir melek değil mi? Hiç korkma, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir. Salı günü Serap’ın ağırlaştığı haberini alınca hemen evine gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam mânâsıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek: 49


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MA N A N I N AV U C U N DA K İ E N G E L L İ L E R

-Doktor Bey, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı, dedi ve devam etti:

konuşmacılardan yazar Senai Demirci’nin kitabını imzalatmak için sıraya girer. Demirci, Fatma’nın engellerine rağmen konferansa gelmesinden çok etkilenir. Nerede oturduğunu sorar ve arabasına kadar ona eşlik eder. Demirci ve arkadaşları, ertesi gün Fatma’ların köyünün yolunu tutar. Bu ev ziyaretinden sonra Fatma’nın da hayatı değişir. Demirci, katıldığı her televizyon programında Fatma’dan bahseder ve onu telefonla canlı yayına bağlar. Herkes Fatma’nın hayat hikayesinden çok etkilenir.

-Serap, bir saat önce oksijen cihazını attı ve “yataktan kalkması imkânsız” denmesine rağmen kalkarak gusül abdesti aldı, iki rekat namaz kıldı. Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de: -Doktor Bey’e söyleyin, dedi. Azrail onun söylediğinden de güzelmiş. Serap, son yolculuğunu iste böyle tamamladı. Bu hâdiseyi, aile fertleriyle birlikte kaleme aldım ve onun son andaki mucizevî hallerini, bir zabit halinde tespit ettim. Serap’ı rahmetle anarken, sizlere soruyorum: Doğduğu andan itibaren “Ümmetî, ümmetî” diyen ve ümmeti için her zorluğa katlanan Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.), O’nun ismini söyleyebilmek için korkunç ıstıraplarına rağmen morfin yaptırmayan bir insani, son nefesinde yalnız bırakır mi hiç? 1 Hac Rüyası Gerçekleşti Bir gün televizyondan aldığı, “Namaz Platformu Sivas‘ta konferans verecek.” haberi Fatma’yı bir hayli heyecanlandırır. Konferansa gitmek için can atar ama bir yandan da içinde bir tedirginlik vardır. Daha önce böylesine sosyal bir ortamda hiç bulunmamıştır. Annesinin teşvikleriyle programa katılır. Kimse kendisini görmesin diye salonun en arkasına oturur. Konferanstan çok etkilenir. Gece bittiğinde 1

50

Onkolog Dr. Haluk Nur baki 06. 11. 1993 Zaman

TRT, hazırlamakta olduğu Hac Yolunda isimli belgesel için Fatma’yı kutsal topraklara götürmeyi teklif eder. Fatma, kameraların kendisini çekeceğini öğrenince önce bu teklife sıcak bakmaz. Çünkü riyaya kapılmaktan, kendisinin ifadesiyle Rabb’iyle olan muhabbetin zedelenmesinden korkar. Kur’an’ın kendisine yol göstermesi için rastgele bir sayfa acar ve karşısına çıkan ayetin meali şöyledir: “Bir fırsatını bulursanız hacca gidin.” Bu işaretin üzerine TRT’nin teklifini kabul eder. Annesiyle birlikte kutsal toprakların yolunu tutarlar. Program, herkes tarafından beğeniyle izlenir ve ödül alır. Fatma’nın hac rüyası da böylece gerçekleşir. “Hayatım, isyan eden engellilere ibret olsun” Fatma Tatlı, kendi gibi engelli olanlara sabretmelerini tavsiye ediyor. Bir daha yürüyemeyecek olmanın verdiği üzüntüyü namaz ve Kur’an sayesinde aştığını söylüyor. Ona göre namaz, hayatındaki en büyük mutluluk kaynağı.”Engelli kardeşlerim isyan etmesinler, hayatlarına namazı yerleştirsinler. Ben namazlarım sayesinde hayata tutunmayı başardım. Namaz benim en büyük teselli kaynağım. Namaz kılarken ben Rabb’imle muhabbet ediyorum. En büyük hayalim namaz kılarken secdeye gidebilmek, ama bu mümkün görünmüyor.” Diyen Fatma, 51


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MA N A N I N AV U C U N DA K İ E N G E L L İ L E R

Bediüzzaman’ın Hastalar Risalesi’ni de okumayı ihmal etmiyor. Ve kitaptan şu örneği veriyor:”Hastalıklar, insanların niçin dünyaya geldiklerini hatırlatan birer uyarıcıdır.” Fatma anlatmaya devam ediyor: “Hastalıkların en keskin ilacı imanın inkişaf etmesidir… ”

düşüyor, sürekli ağlıyordu. Ailesi, hastalığının farkına varmamıştı ilk başlarda. Acı gerçeği doktora gidince öğrendiler. Kızları Fatma’nın kasları her gecen gün biraz daha eriyor, yürüme kabiliyetini yitiriyordu. Liseden mezun olduğu gün artık tekerlekli sandalyeye mahkum olmuştu. Köyde yaşadığı için çok fazla arkadaşı da yoktu. Vaktinin büyük bir kısmını evinin içinde geçiriyor, dışarı çıkmak istemiyordu. İçine kapandığı bu dönemde hayatı sorgulamaya başladı. Hep aynı soruya cevap arıyordu: “Allah’ım neden ben?” Cevabını bulmakta zorluk çektiği bu soru, onu geri dönülmesi güç bir yola sürüklemişti. Artık her gün isyan ediyor ve sürekli ağlıyordu. Ailesi de ne yapacağını şaşırmıştı. Öylesine zor günler geçirdiler ki, artık kul sıkışmış Hızır da (as) gelmek üzeredir.

Fatma’nın hayat hikayesi kitaplaştırıldı Fatma Tatlı’nın yaşadığı ibret verici öykü Ahmet Bulut tarafından kitaplaştırılmış. Nesil Yayınları’ndan çıkan, ‘Fatma, Dua Engel Tanımaz’ isimli kitap, geçtiğimiz günlerde okurla buluştu. Kitap, bir solukla okuyacağınız bir tarzda kaleme alınmış. Daha çok yazar Bulut’un izlenimlerini anlatıyor. Fatma’yla tanışmaları Fatma’nın televizyon ekranlarına çıkma serüveni ve nihayet hac yolculuğu… Kitap’ta ‘Fatma’nın kendi kaleminden dökülen cümleler de yer alıyor. Fatma’nın Efendimiz’e (sav) mektupları’ bölümünün bir kısmında neler var:”Karıncaya, ‘Bu ayaklarla dostuna ulaşman imkansız’ demişler. Karıncanın cevabı aşk gibi gerçekmiş. Hiç olmazsa yolunda öleceğini söylemiş. Amacım, hiç değilse bir karınca olmak. Ben de kalemimle, sözlerimle, yüreğimle sana varmak istiyorum… ” Onu ilk olarak katıldığı televizyon programlarından tanıdık. Namaz kılmanın faziletlerinden bahsetmeye başlayınca dinleyiciler göz yaşlarını tutamıyorlardı. Tekerlekli sandalyeye mahkum oluşu, ibadetlerini aksatmamıştı. İnternetteki videoları binlerce kişi tarafından izlenen Fatma Tatlı’nın Hayat Öyküsü geçtiğimiz günlerde kitap haline getirildi. Biz de bu vesileyle Sivas’taki evinde onu ziyaret ettik. En büyük hayalim secdeye gidebilmek Amansız hastalığın farkına vardığında daha 12 yaşındaydı. Yaşları güle oynaya okula giderken o, sendeleyip yere 52

Almanya’dan gelen teyzesi hayatının değişmesine vesile olur Fatma Tatlı’nın Almanya’da Kur’an Kursu hocalığı yapan teyzesi, o yıl tatil için Türkiye’ye gelir. Fatma, kısa bir süre içerisinde hiç görmediği teyzesiyle arkadaş olur. Hastalığıyla ilgili kimseyle konuşmayan Fatma, teyzesine içini döker. Kafasındaki soru işaretlerini onunla paylaşır. Teyzesi ona, “Sen Allah’ın özel bir kulusun. Allah seni sevdiği için sana büyük bir imtihan nasip etti. Eğer sen sabredip bu imtihanı kazanırsan inşallah cenneti kazanacaksın.” der. Okuması için ona kitaplar alır. Tatilin son haftasında Fatma’ya Kur’an okumasını öğretir. Kendisinin ifadesiyle teyzesi, Allah’ı tanıyıp sevmesinde bir aracı olur. Kur’an okumak, hastalığına şifa olur adeta. Meal okuyarak tefekkür etmeye başlar. Teyzesi, Almanya’ya döndükten sonra Fatma eskisinden daha güçlüdür. Hep, “Allah’ım Seni anlayabileceğim 53


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MA N A N I N AV U C U N DA K İ E N G E L L İ L E R

ve Senden bahsedebileceğim muhabbet ortamları oluştur.” şeklinde dua eder. 2

“İnsan bu manevî devaları dinlerken, hasta olmayı temennî edeceği geliyor!” demiş.

Hastalara Dini Reçete

Prof. Dr. Ayhan Songar, daha sonra uzmanlık alanı ile ilgili olarak, kendisine muayene ve tedavi için gelen hastalarına çoğunlukla “Hastalar Risâlesi”ni tavsiye etmiş.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Kur’ân’dan istifade ederek yazdığı ve “Hastalar Risâlesi” ismini verdiği küçük kitap, ruh beden ilişkisine dayalı yardımcı, iyileştirici teknikleri içermektedir. Bu eser yan etkisi olmamakla beraber, faydası kesin olan önemli bir eserdir. Hastalar, bu kitapçığı okuduklarında, dinlediklerinde veya kendi aralarında hastalıkların nimet olan yönlerinden bahseden sohbetler yaptıklarında, bağışıklık sistemleri ve hastalıklara dayanma güçleri müsbet yönde aktive edilmekte ve kullanılan ilâçların ve tedavi yöntemlerinin tesirleri artmakta, kısa sürede ciddî neticeler alınmaktadır. Bu konu ile ilgili açıklayıcı ve çarpıcı birkaç misâl vermeye çalışalım: 1- Prof. Dr. Mustafa Nutku anlatıyor: Rahmetli babam Dr. Sadullah Nutku ve psikiyatri uzmanı rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar bir uçak seyahatinde yan yana oturuyorlarmış. Daha önce tanışmadıklarından dolayı aralarında da herhangi bir sohbet olmamıştı. Rahmetli babam cebinden “Hastalar Risâlesi”ni çıkarıp kendi kendine, sessizce okumaya başlamış. Yanında oturan Prof. Dr. Ayhan Songar göz ucuyla bu kitabı epey bir süzmüş, ardından tanışmışlar. Babam, Hastalar Risâlesini, sesli okumaya başlamış. Prof. Dr. Ayhan Songar da dikkatle dinlemiş ve o zamana kadar dinlemediği Risâle-i Nur Külliyatının, psikiyatri uzmanı bir profesör olarak da kendisini çok ilgilendiren devâlarını dinlerken, bir ara kendini tutamayarak 2

54

18. 11. 2011 Cuma Zaman Gazetesi-Cuma eki

Prof. Dr. Ayhan Songar, ömrünün sonlarına doğru kanser hastalığına yakalanmış. Ecelle randevusuna doğru geri sayımının son günlerinde, vücuduna yayılmış olan kanser hastalığı ile hastahanede yatarken yanından hiç ayırmadan okuduğu ve vefatında da yatağının yanı başında duran kitap, manevî devalar hazinesi “Hastalar Risâlesi” idi. 3 Muş’lu Salih Yüce’nin kanserle mücadelesi herkes için örnek. Umutsuzluk içinde kansere direnmeye çalışan biriyken iki yılda hastalığını yendi. Artık sadece kendisi için değil, tüm hastalar için koşturuyor. Onun bu ‘Hayat Dolu’ yolculuğunda manevi dinamiklerin önemi büyük. “Kanser olduğumu öğrendiğim ilk günlerde Allah ile sürekli pazarlık yapıyordum! Ölmemek için yeni bir şans diliyordum… ’Neden ben? ’ diye isyan ediyordum, ta ki elime ‘Hastalar Risalesi’ geçene kadar. İşte o zaman anladım ki Allah’ın en şanslı kuluyum ve O’nun sevdiği en iyi kullarından biriyim. Aslında hastalığım bana verilen bir ceza değil, en büyük ödüldü. O günlere dönüp baktığımda, kanserle mücadele etmeyi öğrenmek ve öğretmek için kansere yakalandım diyebiliyorum. Çünkü kanser bir ölüm hükmü değil, o andan itibaren hayatın daha değerli olacağını gösteren bir yaşam manifestosuydu.” 3

Burhan SABAZ (Dr) - YAN ETKİSİ OLMAYAN BİR İLAÇ; HASTALAR RİSALESİ (alıntıdır)

55


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MA N A N I N AV U C U N DA K İ E N G E L L İ L E R

Özetlemek gerekirse “Hastalar Risalesi” tüm İslam aleminin mutlaka okuması gereken bir eser. Bu eseri okumak istayenler tüm kitapçılardan satın alabilir. İnternetten indirebilir. Konumuzu Hastalar Risalesi’nden bir alıntıyla bitiriyoruz.

gellileri, kamu hizmetleri dahil, hak ettikleri hiçbir haktan mahrum etmemeye azami çaba sarf etmiştir.

Birinci Devâ Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel dillerde destandır ki, “Musibet zamanı çok uzundur; safâ zamanı pek kısa oluyor. ”4-5 Peygamberimizin (s.a.v.) Engellilere Bakışı Hz. Peygamber, insanlar arasında ırk, renk, zengin-fakir, sakat-sağlam, makam ve şöhret gibi dışa yansıyan hususlarda hiç bir ayırım yapmamıştır. Onun insanlarla olan ilişkilerinde sürekli evrensel kriterler geçerli olmuştur. Dolayısıyla çevresinde varolan engelli insanlarla ilişkilerini en güzel bir şekilde yürütmüş, insanlara İslam hümanizmasını göstermiş ve ümmetine bu sahada da örnek olmuştur. En-

Topal/ortopedik özürlü bir sahâbî olan Amr b. elCemûh, yükümlü olmadığı halde azimet yolunu tercih ederek Hz. Peygamber’den savaşa katılma iznini almış ve şehit olmuştur. Hz. Peygamber, savaş esnasında onu görmüş ve ona şöyle demiştir: “Ben sanki seni cennette bu ayağın iyileşmiş bir vaziyette yürürken görüyor gibiyim. ”6 Hz. Peygamber’in, önde gelen sahâbîlerden Muaz b. Cebel’i ortopedik özrü olmasına rağmen Yemen’e vali olarak göndermiş olması7 kayda değer bir olaydır. Engellilerin gerek bu vazifelerde görevlendirilmelerinde, gerek savaşlara katılmalarına izin verilmesinde ve gerekse mescide gidipgelmelerinde güçlük olmasına rağmen Hz. Peygamber’in görme engelli sahâbîlerin cemaate devam etmelerini ısrarla istemesinde, onların toplumdan tecrid edilmemeleri, yeteneklerine uygun alanlarda istihdam edilerek üretici bireyler olmaları, ideallerini gerçekleştirmelerine engel olmama ve onların kişiliklerini gerçekleştirmelerine yardımcı olma gibi hikmetli bir espri yatmaktadır. Nitekim günümüzde de, pek çok engellinin arzu ettiği şey budur ve onlar, toplumun kendilerine acımalarından rahatsız olmaktadırlar. Birçoğu, çevresinin yardımlarıyla hayatını sürdüren bir tüketici olmayı değil, her şeye rağmen kendilerine verilen imkanlar nispetinde üretici olmayı tercih etmektedirler. Birincisinde çoğu zaman hayata küsme, kabuğuna çekilme ve psikolojik 6 7

4 5

56

Sevinç ÖZARSLAN- 05. 05. 2012 Zaman gazetesi (www.ozgurbedenler.com)

Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 299. Câhız, el-Bursân ve’l-Urcân ve’l-Umyân ve’l-Havlân, thk., Muhammed Mursî el-Hûlı, Beyrut, 1987, sh., 214 (naklen Erul, agt., sh., 8). Ayrıca bk. Ebû Davud, Akdiye, 11; Tirmizî, Ahkâm, 3; Ahmed. b. Hanbel, Müsned, V, 230, 236.

57


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MA N A N I N AV U C U N DA K İ E N G E L L İ L E R

rahatsızlıklara maruz kalma söz konusu iken; ikincisinde ise kendilerini daha mutlu ve umutlu hissetmektedirler. İşte Hz. Peygamber’in gerçekleştirmek istediği de budur. 8 İslâm dini, insanın Allah ile olan ilişkilerini nasıl yürüteceğini bildirdiği gibi, insanın insanla olan ilişkilerini nasıl yürüteceğini de bildirmiş ve bu alanda uygulanması için ilkeler koymuştur. Hz. Peygamber, bunların pratikteki uygulamasını insanlara göstermiştir. Efendimiz (s.a.v.):

• “Kim Allah’ın KADER SIRRINI anlarsa, musibetler o kimseye kolay gelir” (s: 11) • “Zorluk gelip şu kayanın içine girse, mutlaka kolaylık peşinden gelip içeri girer ve oradan ZORLUĞU ÇIKARIR” (S: 26) • “Gözün kör olması, günahlara kefarettir. Kulağın sağır olması da günahlara kefarettir. İnsanın vücudundan kaybettiği her şey günahına mağfiret sebebidir” (s: 28) 9-10 Yeni Bir Hayat Bir tanıdığım vardı; ameliyatla ayağını kesmişlerdi, teselli etmek için ziyaretine gittim. Adam akıllı ve bilgili biriydi, su sözleri söylemeye karar verdim: Ümmet senden çok iyi bir atlet veya başarılı bir güreşçi olmanı beklemiyor. Senden sağlam düsünceler ve aydınlatıcı fikirler bekliyor. Elhamdülillah ona da sahipsin... 8 9 10

58

Erul, agt., sh., 8. HZ. PEYGAMBER’İN ENGELLİLERE KARŞI BAKIŞ AÇISININ TESBİTİ Doç. Dr. Saffet SANCAKLI** Said ALPSOY-BELA VE MUSİBET Niçin Gelir ve Nasıl Korunulur? -Gelenek yayıncılık-Sayfa: yukarda belirtildi

Yanına vardığımda bana dedi ki: “Allah’a hamdolsun, ayaklarım bana on sene güzel arkadaşlık etti. Gönlümün razı olduğu, dinin selâmetinde geçen son on sene içinde... ” Dale Carnegie ise bize su nasihatları aktarıyor: “Böyle olmasına katlanın... Zira, olan şeye katlanmak herhangi felaketin sonuçlarını önlemeye doğru ilk adımdır.” Bu hikmetli sözler profesör William James’e ait. Aynı fikri Çinli Filozof Lin Yutang şöyle ifade eder: “Hakiki fikir selâmeti, en kötü sonuçları kabul etmekle gelir. Ruhsal bakımdan zannederim ki, bir kudret kaynağıdır. Bununla beraber milyonlarca insan, öfke ve ıstırap içinde hayatlarını perişan ettiler. Çünkü en kötü sonucu kabul ederek onu düzeltmeye teşebbüs etmek istemediler. Enkazdan mümkün olanı kurtarmak istemediler. Umutlarını yeniden kuracakları yerde, geçmişle amansız bir savasın içine girdiler. Ve sonu gelmez üzüntülere kendilerini terkettiler. ”

59


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Başarısız geçmişe üzülmek, yaşanan acılara ve yenilgilere bitesiye göz yası dökmek islâm’ın nazarında; Allah’ı inkâr etmenin ve kadere karsı çıkmanın bazı alâmetleridir. İmanın mantığı, tüm bu musibetleri unutup daha güçlü bir umutla yeni bir hayata başlamayı, daha çok çalışıp ileri gitmeye gayret etmeyi gerektirir. 11

Bölüm: 4 KUR’ÂN’IN ENGELLİLERE MESAJI

Bütün nimetleri veren Allah’tır, Birini alınca, kul mahzun olur. Verdiğini almak Mevla’ya haktır, Burada anlatmak çok uzun olur. 11

60

HAYATINI YENİLE Sayfa: 39-40 Yazan: Muhammed Gazâlî - Çeviren: Hüseyin Murat Arısal

KASIM KAPLAN 61


Kuranın Engellilere Mesajı “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık, [Tin, 95/4.] “Allah size şekil verdi ve şeklinizi en güzel yaptı, [3Teğâbün, 64/3.] O Allah yarattığı her şeyi güzel yapandır, [Sâd, 32/7.] Sonra insanı şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrâk organları yarattı[Secde, 32/9.] ve Biz insana iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi? [Beled, 90/8-9.]” anlamındaki âyetler Allah’ın insanları en güzel ve en mükemmel biçimde yarattığını ifade etmektedir. Kur’ân’da görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engelliler ile hastalıktan söz edilmektedir (a’mâ (çoğulu umy), ekmeh, esam (çoğulu, sum), ebkem (çoğulu, bükm), a”rac, ebras, merîd, sefîh ve mecnun). Hastalık, işitme, görme, konuşma ve anlama engelliliği ile ilgili âyetlerin büyük çoğunluğu mecâzi anlamdadır. 1. Görme Engelliler

Görme engelliliği, Kur’ân’da 28 âyette geçmektedir. Bunlardan sadece 10’u fiziksel anlamda olup 6’sı dünya hayatı, 4’ü de âhiret hayatı ile ilgilidir. 63


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

a) Dünya Bağlamında Görme Engelliler

Dünya hayatındaki engellilik ile ilgili âyetlerin bir kısmı hakiki bir kısmı da mecâzî anlamdadır. 1. Hakîki Anlamda Görme Engelliler

Hakîki anlamda körlük, gözlerin görme özelliğini kaybetmesidir. Altı âyette hakiki anlamda görme engellilerden söz edilmektedir. Bunlardan biri Allah’ın insanların fizikî yapılarına engelli veya sağlıklı oluşlarına göre değil, Allah ve Peygambere, iman ve itaate yönelmelerine göre itibar etmesi bağlamında, biri benzetme bağlamında, ikisi engellilere dînî görevlerde ruhsat ve kolaylık bildirme bağlamında, ikisi de Hz. İsa’nın Allah’ın izniyle körleri iyileştirmesi bağlamında zikredilmiştir. 1. 1. Sorumluluk Bağlamında; İslam, insanları ancak güçleri nispetinde sorumlu tutar. [Bakara, 2/284.] Dolayısıyla görme özürlü insanlar dînî görevlerle ilgili olarak ancak güçlerinin yettiği şeylerden sorumludurlar. Allah yolunda cihat yapma ve savaşa katılma ile ilgili olarak, “Köre güçlük yoktur.” [Nur, 24/61. Fetih, 48/17.] buyurulmaktadır. Bu âyet, ortopedik özürlülerin savaşa katılma zorunluluğunun olmadığını ifade etmektedir. 1. 2. Benzetme Bağlamında; Bir olgu olarak gören ile görmeyen bir değildir. A’mâ, evrendeki varlıkları göremezken, gözleri sağlıklı olan insan görebilmektedir. Bu açıdan aralarında fark vardır. İşte Allah, inkâr edip isyan edenler ile iman edip sâlih amel işleyenleri kör ve sağır ile işiten ve gören insanlara benzetmektedir: Bu iki zümrenin durumu kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz? [Hûd, 11/24.] Bu âyette, sadece bir durum tespiti 64

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

ve benzetme yapılmaktadır, yoksa görme ve işitme engelliler yerilip aşağılanmamaktadır. Böyle bir şeyi Allah hakkında düşünmek bile mümkün değildir. 1. 3. Değer Verme Bağlamında; Allah’a ve Peygambere yönelen görme özürlü insan, inkâr edip isyan eden zengin ve itibarlı insandan daha değerlidir. Bu husus, Abese suresinin ilk on iki âyetinde açıkça bildirilmektedir. Âlemlere rahmet, bütün insanlara peygamber, örnek, uyarıcı ve müjdeci olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.) Mekke’nin ileri gelenlerini dine davet ile meşgul olması sebebiyle bir a’ma ile ilgilenmediği için uyarılmıştır: Kendisine o a’mâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü, yüz çevirdi. (Ey Peygamberim!) Ne bilirsin belki o a”ma temizlenip arınacak; yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek, kendisini muhtaç hissetmeyene gelince sen ona yöneliyor, onun sesine kulak veriyorsun, (istemiyorsa) onun temizlenmesinden sana ne, ama sana Allah’a derin bir saygı ile korku içinde koşarak geleni bırakıp ondan gaflet ediyorsun; hayır böyle yapma, çünkü bu (Kur’ân sureleri) bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır. Peygamber efendimiz (a.s.), Mekke”nin zengin ve ileri gelenlerinden Ebu Cehil (Amr ibn Hişâm), Ümeyye ibn Ebî Halef, Abbâs İbn Abdülmuttalib ve Utbe ibn Ebî Rebî’a ile özel bir görüşme yapar, bunları İslam’a davet eder. İslam’ın güçlenmesi açısından bu kimselerin Müslüman olmalarını çok arzu eder. Peygamberimiz Ümeyye ibn Halef ile konuşurken Fihr oğullarından Abdullah ibn Ümmi Mektum adında görme özürlü biri gelir ve Peygamberimizden kendisine Kur’ân’dan bir âyet okumasını ister. “Ey Allah’ın Peygamberi! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana öğret” der. Peygamberimiz (a.s.), sözünün kesilmesinden hoşlanmaz, yüzünü 65


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

ekşitir, ondan yüz çevirir ve diğerlerine döner. Peygamberimiz sözünü bitirip kalkacağı sırada vahiy gelir, Abese suresinin konu ile ilgili âyetleri iner. Peygamber efendimiz (a.s.), bu olaydan sonra Abdullah ibn Ümmi Mektum’a ikram etmiş, onunla konuşmuş, hatırını ve bir ihtiyacının olup olmadığını sorarak onunla ilgilenmiştir. Âtike b. Abdullah’tan doğan Abdullah ibn Ümmi Mektum, Peygamberimizin (a.s.) eşi Hz. Hatice’nin dayısının oğludur. Medine’ye ilk hicret edenlerden biridir. Peygamberimiz ile birlikte iki savaşa katılmıştır. Peygamberimiz çeşitli vesilelerle kendisini 13 defa Medine’de yerine vekil bırakmıştır. Cemaate imamlık yapmıştır. Peygamberimizin (a.s.) müezzinlerinden biridir. Enes b. Malik kendisini Kadisiye Savaşında elinde siyah bir bayrak ve zırhlı olarak gördüğünü söylemiştir. Bu savaşta şehit olduğu rivayeti vardır. [Taberî, Abdullah ibn Cerîr. Câmiu”l-Beyân An Te”vîli Âyi”l-Kur’ân, XV, 30/50-52. Beyrut, 1988. Yazır, VIII, 5570-5571.]

dedi… ”, [Yusuf, 13/93.] “Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi”[Yusuf, 12/96.]

1. 4. Tedavi Bağlamında; Kur’ân’da iki âyette Hz. İsa’nın Allah’ın izni ile doğuştan körleri (ekmeh) iyileştirdiği ve Yakub (a.s.)’ın kör olan gözlerinin iyileştiği bildirilmektedir. “Körü ve alacayı iyileştiririm. [Al-i İmrân] Yine benim iznimle sen doğuştan körü ve alacayı iyileştiriyordun. [Mâide, 5/110] Yakup (a.s.), oğlu Yusuf için döktüğü göz yaşlarından dolayı gözlerini kaybetmiş, Yusuf’un gömleğini yüzüne sürmek suretiyle gözleri açılmıştır. Bu olay Kur’an’da şöyle anlatılmaktadır: “Üzüntüden iki gözüne ak düştü, acısını içinde saklıyordu”, [Yusuf, 12/84.] “(Yusuf kardeşlerine) bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun ki gözleri açılsın 66

2. Mecâzî Anlamda Görme Engelliler

Mecâzî anlamda körlük, gözlerin varlıkları görememesi değil, insanın gerçekleri görememesi yani “kalp körlüğü”dür. Yüce Allah, kalbi/aklı/zihni, gözleri, kulakları ve dili sadece eşyayı değil aynı zamanda gerçekleri anlasın, görsün, duysun ve konuşsun diye yaratmıştır. Allah sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezken çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi, [Nahl, 16/78.] Yer yüzünde gezip dolaşmadılar mı ki düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Çünkü gerçekte (kafadaki) gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur[Hac, 22/46.] anlamındaki âyetler bu gerçeği ifade etmektedir. Yüce Allah, gerçekleri anlamayan kalp, gerçekleri görmeyen göz ve gerçekleri işitmeyen kulak sahiplerini sapık ve cehennemlik insanlar olarak nitelemektedir: Yemin olsun ki cinler ve insanlardan kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen bir çok insanı cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdadırlar, işte bunlar gafillerin ta kendileridir [A’râf, 7/179] anlamındaki âyet bunun delilidir. Yüce Allah bu anlamda gözleri olduğu halde gerçekleri göremeyenleri “hakiki körler” olarak nitelendirmesi oldukça anlamlıdır. Kur’ân’a baktığımız zaman bu anlamda kafir, müşrik ve münafıklara a’ma denildiğini görmekteyiz. 2. 1. Kâfir: Hiç gören ile görmeyen bir olur mu?, [En”âm, 6/50.] “Kör ile gören bir olmaz, [Fâtır, 35/19-20.] Kör ile gören, İman edip sâlih amel işleyenler ile kötü amel işleyenler 67


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

bir değildir[Mümin, 40/58.] anlamındaki âyetlerde geçen kör ile gören mecazi anlamda olup bununla kastedilen, kâfir ile mümin veya cahil ile âlim veya Allah ile put veya gâfil ile gerçeği gören insandır. [Beydâvî, V,.]

gibi kör, sağır ve dilsiz olmazlar. O Rahman’ın kulları, kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman onlara kör ve sağır kesilmezler. [Fürkân, 25/73]

“İnkâr edenleri İmana çağıran (Peygamber) ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bundan dolayı anlamazlar. [Bakara, 2/171.] 2. 2. Müşrik: Kör ile gören bir olur? [Ra’d, 13/16.] anlamındaki âyette geçen kör ile görenden maksat Allah’a ortak koşan müşrik ile Allah’ı bir tek ilah kabul eden mümindir. [Beydâvî, III, 482.] 2. 3. Münâfık: Münâfıklar, sağırdırlar, kördürler, dilsizdirler. [Bakara, 2/18.] Gerçeklere gözlerini kapamış olan kâfir, müşrik ve münafıklar, gözlerini ve gönlünü Allah’a ve peygambere açmadıkça ilâhî hakîkatleri anlayıp göremezler. Yüce Allah, Peygamberine şöyle seslenmektedir: Sen körleri sapıklıklarından vazgeçirip yola getiremezsin, [Neml, 27/81. Rum, 30/53.] Körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa sen mi doğru yolu göstereceksin?, [Yunus, 10/43] Körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin?. [Zuhruf, 43/40, ] “Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar” [Ra’d, 13/19. bk. Neml 27/66; A’râf, 7/64.] anlamındaki âyette geçen kör kelimesi, âlemlerin Rabbinden indirilen Kur’ân’ın hak olduğunu bilen kimsenin zıddı olarak kullanılmıştır. Kur’ân’ın hak olduğunu bilenler, kafirler 68

“Kim bu dünyada kör olursa o âhirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır [İsrâ, 17/72.] anlamındaki âyette geçen kör” (a’mâ) kelimesi de mecâzî anlamda olup kalp gözü kör olan, dünyada Allah’ın gücünü, nimetlerini, varlığına işaret eden delileri ve doğru yolu göremeyen, Allah’a ve Peygamberine iman etmeyen kimse anlamındadır. [Taberî, IX, 10/128; Kurtubî. , Muhammed b. Ahmed, el-Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, , X, 298. Beyrut, 1967 Beydâvî, IV, 56. Yazır, V, 3192.] Kurana göre inanan bir a’ma mümin inanmayan ama gözleri gören kafirden daha üstündür! Görüldüğü gibi âyetlerdeki a’mâ kelimeleri çoğunlukla mecâzî anlamdaki körlüğü yani kalp körlüğünü ifade etmektedir. Bu kelimenin kök anlamında bu mana vardır. [Raüğıb el-Isfehânî, el-Müfredat fî Garîbi’l-Kur’ân, a-m-y maddesi. Mısır, tarihsiz.] Kur’ân’da fiil şekli de bu anlamda kullanılmıştır: Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller gelmiştir. Kim gerçeği görürse (ebsara) kendi yararına, kim de gerçeği görmezse (‘amiye) kendi zararınadır” [En”âm, 6/104. bk. Mâide, 5/71; Hûd, 11/28; Kasas, 28/66; Hac, 22/46; Fussilet, 41/17; Muhammed, 47/23.] anlamındaki âyeti örnek olarak zikredebiliriz. Kur’ân’da sapıklık anlamında a’mâ, doğru yolu bulma anlamında hüdâ kavramının zıddı olarak da kullanılmıştır. [Fussilet, 41/44.] Peygamberi yalanlayıp inkâr eden Nuh kavmine[A’râf, 7/64.] ve âhireti inkâr eden Mekkeli müşriklere [Neml 27/66.] körler (“amûn) denilmiştir. 69


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

Kafirler niçin gerçekleri göremezler? Göremezler çünkü imana yanaşmazlar, inkarda diretirler, bu yüzden gözleri mühürlenmiş, gözlerinin üzerine perde çekilmiştir: Kafirler, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği (tabe’a) kimselerdir, [Nahl, 16/108.] Kafirlerin gözleri üzerinde de bir perde (ğışâve) vardır, [Bakara, 2/7.] Münafıklar, Allah’ın kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir [Muhammed, 47/23]. Kur’ân, inanmayanlara karşı bir körlüktür (“ama). [Fussilet, 41/44.] Onlar, Kur’ân’ın güzelliklerini, hikmetlerini ve inceliklerini göremezler.

Kur’ân yorumcuları ihtilaf etmişlerdir. Mecazi anlamda olduğunu söyleyenlere göre[Kehf, 18/53 âyetinde mücrimlerin cehennemi, Fürkân, 25/12 ve Mülk 67/7 âyetlerinde cehennem ateşinin müthiş kaynamasını ve korkunç uğultusunu işitecekleri bildirilmektedir.] körlükten maksat; kendilerini sevindirecek şeyleri görememeleridir. Körlüğün hakiki anlamda olduğunu söyleyenlere göre ise kafirler, Mü’minûn suresinin 108. âyetindeki talimattan sonra kör sağır ve dilsiz olacaklardır. [Hâzin, IV, 73.] 2. İşitme Engelliler

b) Âhiret Bağlamında Görme Engelliler

Kur’ân’da 4 âyette âhirette görme engellilerden söz edilmektedir. “Kim bu dünyada kör olursa o âhirette de kördür[İsrâ, 17/72.] anlamındaki âyette geçen âhirette körlük; cennet nimetlerini görememek [Kurtubî, X, 298. Fîrûzâbâdî, Mecdü’ddîn Muhammed b. Ya’kûb,, Tenvîru’l-Mikbâs Min Tefsîrî İbn Abbas (Memûatün Mine’t-Tefâsîr), IV, 56. Beyrut, tarihsiz.] ve kurtuluş yolunu bulamamaktır. [Beydâvî, IV, 56] “Kim benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. O, Rabbim! Dünyada ben gören bir kimse idim, beni niçin kör olarak haşrettin” der, [Tâhâ, 20/124-12.] Allah kimi doğru yola iletirse işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapıtırsa böyleleri için O’nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü, körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüz üstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir[İsrâ, 17/97.] anlamındaki âyetlerde geçen âhirette körlüğün hakiki mi mecazi mi olduğu konusunda 70

Kur’ân’da işitme engelliler ile ilgili âyetlerin sayısı, görme engellilere göre daha azdır. İsim şekli (summ) 11 ayette geçmektedir. Bu âyetlerden 10’u dünyada sağırlık, biri âhirette sağırlık ile ilgilidir. Dünyada sağırlık ile ilgili âyetlerin sadece biri hakiki, diğerleri mecazi anlamdadır. 2. 1. Hâkîki Anlamdaki Sağırlık; benzetme bağlamında geçmektedir. Bir olgu olarak işiten ile işitmeyen bir değildir. Sağır insan sesleri duyamazken kulakları sağlıklı insan sesleri duyabilmektedir. Bu açıdan aralarında fark vardır. İşte Allah, inkâr edip isyan edenler ile iman edip sâlih amel işleyenleri kör ve sağır ile işiten ve gören insanlara benzetmektedir: Bu iki zümrenin durumu kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz? [Hûd, 11/24.] Âyette, sadece bir durum tespiti ve benzetme yapılmaktadır, yoksa görme ve işitme engelliler yerilip aşağılanmamaktadır. 2. 2. Mecâzî Anlamdaki Sağırlık; Allah ve peygamberin çağrısını duymazlıktan gelmek, ilâhî gerçeklere kulak tıkamaktır. 71


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

Kâfir, müşrik ve münafıklar, Kur’ân’da sağır olarak nitelendirilmektedir: (Münafıklar), sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar hakka dönmezler. [Bakara, 2/18.] Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bundan dolayı anlamazlar, [Bakara, 2/171] Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki sağırlar ve dilsizlerdir. [En”âm, 6/39.]

kıyamet günü, körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüz üstü haşredeceğiz, varacakları yer cehennemdir. [İsrâ, 17/97.] Kur’ân’da kafirlerin kulaklarının duyması ile ilgili âyet bulunması [Mesela bk. Mülk, 67/7.] sebebiyle müfessirler, kâfirlerin ilk haşrolundukları andan kıyamet mevkiine gelinceye kadar sağır olacakları veya kendilerini sevindirecek sözleri işitemeyecekleri şeklinde sağırlığın hakiki veya mecâzî anlamda olabileceği görüşünü serdetmişlerdir. [Taberî, IX, 15/155-156.]

Görüldüğü gibi âyetlerde münafıklar ve âyetleri yalanlayan kâfirler, yerilme bağlamında körler ve sağırlar olarak nitelenmektedir. Hatta Allah bu tür insanların, canlıların en kötüleri olduğunu bildirmektedir: Şüphesiz yer yüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüleri akıllarını kullanmayan sağırlar, dilsizlerdir. [Enfâl, 8/22.] Kâfirler ilâhî gerçekleri duymazlar, çünkü inanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır, [Fussilet, 41/44.] inkarda diretmeleri sebebiyle Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. [Bakara, 2/7. bk. Nahl, 16/108.] Münafıklar, Allah’ın kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir. [Muhammed, 47/23.] Artık bu kimselerin kulaklarına hak söz girmez, Peygamber de onlara gerçeği duyuramaz, çünkü bunlar, akıllarını da kullanmazlar: Sağırlara hele akıllarını da kullanmıyorlarsa gerçeği sen mi duyuracaksın?, [Yunus, 10/42. Zuhruf, 43/40.] Sen ölülere (hakkı) duyuramazsın, arkalarını dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı (ilâhî daveti) duyuramazsın, [Neml, 27/80; Rum, 30/52] çünkü, sağırlar, uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler. [Enbiya, 21/45] Sen ancak âyetlerimize iman edip Müslüman olanlara duyurabilirsin[Neml, 27/81.] ve Onlar, kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. [Fürkân, 25/73.] 2. 3. Ahirette sağırlık; Kur’ân’da bir âyette kâfirlerin âhirette sağır olarak haşredileceği bildirilmektedir: Onları 72

3. Konuşma Engelliler

Kur’ân’da beş âyette konuşma özürlülüğünden söz edilmektedir. Bunlardan dördü dünya hayatı, biri âhiret hayatı ile ilgilidir. Dünya hayatı ile ilgili olan âyetlerden bir hâkîkî anlamda, diğerleri mecâzî anlamdadır. 3. 1. Hakîkî anlamda dilsizlik; benzetme bağlamında geçmektedir: Allah, (şöyle) iki adamı misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye göndersen olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adalet ile emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu? [Nahl, 16/76.] 3. 2. Mecâzî anlamda dilsizlik; gerçekleri konuşmayan, hak sözü söylemeyen kimsedir. Allah Kur’ân’da kâfir, müşrik ve münafık kimseleri dilsiz olarak nitelemektedir: (Münafıklar), sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar hakka dönmezler”, [Bakara, 2/18] “(İnkâr edenler), sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bundan dolayı anlamazlar, [Bakara, 2/171] Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki sağırlar ve dilsizlerdir. [En”âm, 6/39.] 73


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

3. 3. Ahirette Dilsizlik; Kur’ân’da bir âyette kâfirlerin âhirette sağır olarak haşredileceği bildirilmektedir: Onları kıyamet günü, körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüz üstü haşredeceğiz, varacakları yer cehennemdir. [İsrâ, 17/97.]

Nuh (a.s.)’a ve diğer kavimlerin peygamberlerine deli diyerek iftira etmeleri bağlamında geçmektedir:

Yasin suresinin 65. âyetinde kıyamet günü Allah’ın kâfirlerin ağızlarını mühürleneceği, ellerinin konuşup ayaklarının şahitlik edeceği bildirilmektedir. İbn Abbâs, âhiret körlüğünü, kâfirlerin kendilerini sevindirecek şeyleri görememeleri; dilsizliği, delil ile konuşamamaları; sağırlığı, kendilerini sevindirecek şeyleri duyamamaları şeklinde yorumlamıştır. [Taberî, IX, 15/168.] 4. Ortopedik Engelliler

Kur’ân’da iki âyette ortopedik engellilerden söz edilmektedir. Bu âyetler, yürüme engeli olan insanlara Allah yolunda cihada ve savaşa katılmamaları ile ilgilidir: Topala güçlük yoktur. [Nur, 24/61. Fetih, 48/17.] 5. Zihinsel Engelliler

İnsanın sahip olduğu en değerli nimet, akıl ve muhakeme nimetidir. Bu nimetin yitirilmesi en büyük kayıp ve en büyük engelliliktir. Kur’ân’da zihinsel engellilik fiziksel ve mecâzî anlamda kullanılmış, mecnûn ve sefîh kelimeleri ile ifade edilmiştir. Fiziksel Anlamda Kur’ân’da hakiki anlamda zihinsel engellilik iftira ve koruma bağlamında geçmektedir. a) İftira bağlamında. Mekkeli müşriklerin Peygamber efendimize, Firavun’un Mûsâ (a.s.)’a, Nuh kavminin 74

(Mekke müşrikleri), “ey kendisine zikir (Kurân) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin” dediler (Hıcr, 6. bk. Duhân, 15; Kalem, 51) “Firavun, “bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi (Şuarâ, 27. bk. Zâriyât, 39) “(Nuh kavmi) kulumuzu yalanlayıp “bu bir delidir” dediler” (Kamer, 9. bk. Kalem, 2) “Kavminin ileri gelenlerinden inkâr edenler, (Hud’a) şüphesiz biz seni zihinsel özürlü / akılsız olarak (sefâhet) görüyoruz. Biz senin yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz dediler. Hûd da onlar, “ey kavmim! Bende akıl noksanlığı yok, fakat ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” dedi (A’râf, 66-67). “İşte böyle, onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “o, bir büyücüdür” veya “o, bir delidir” demiş olmasınlar” (Zâriyât, 52). Peygamberlerin deli ve zihinsel özürlü olmaları mümkün değildir, bu itham onlar için bir iftiradır. Nitekim yüce Allah, Peygamberimiz (a.s.) için; “ (Ey Muhammed!) Sen, öğüt ver, Rabbinin nimeti sayesinde sen bir kahinsin ne de bir deli” (Tûr, 29). “ (Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir (Tekvir, 22) anlamındaki âyetlerle bunu reddetmiştir. Kur’ân’da zihinsel özürlülüğün ifade edildiği sefîh kavramı; dînî ve dünyevî işlerde akıl noksanlığından kaynaklanan görüş ve muhakeme zayıflığı demektir. [Yazır, Hamdi, 75


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

KU R ’Â N’I N E N G E L L İ L E R E M E S A J I

Hak Dîni Kur’ân Dili, I, 234.] Sefîh kimse zihinsel özürlülük nedeniyle aklın ve dînîn gereğinin aksine hareket eder. Bunun sebebi budalalık veya akıl noksanlığıdır.

kalpleri vardır fakat onlar kalpleriyle (gerçeği) anlamazlar (A’râf, 179) buyurulmuştur. Yüce Allah, kâfirlerin, hakkı anlamamaları, inkârda diretmeleri (Nisâ, 155; A’râf, 101; Yunus, 74) ve büyüklenmeleri (Mümin, 35) sebebiyle kalplerini mühürlemiştir, [108] bu yüzden gerçekleri anlamaz ve bilemez (Tevbe, 87, 93, 127) hale gelmişlerdir. İnkâr, isyan ve günahları kalplerinin paslanıp kararmasına (Mutaffifîn, 14) hastalıklı olmasına (Mâide, 52) ve katılaşmasına (Hac, 53. Mâide, 13) sebep olmuştur. Akıllarını kullanmadıkları (Enfâl, 22) için zihinsel özürlü durumuna düşmüşlerdir.

b) Koruma Bağlamında. Zihinsel özürlü kimse, özellikle ticârî ve medenî iş ve işlemlerde yararına hareket edemeyeceği için velinin onu koruyup kollaması emredilmektedir. Konu ile ilgili iki âyet vardır. Belli bir süreye kadar borçlananların, borçlanmayı yazmalarıyla ilgili olarak; Eğer borçlu aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise yada yazdıramıyorsa velisi adaletle yazdırsın (Bakara, 282) denilmektedir. “Allah’ın sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermeyenlere (süfehâ’) vermeyin (Nisa, 5) Bu âyette aklı ermeyenler (süfehâ’) ile maksat mallarını saçıp savuran, gereği gibi harcayamayan kimselerdir. [Nesefî, II, 10.] Bunlar, rüştüne ermeyen ve muhakeme gücü gelişmemiş olan çocuklar olabileceği gibi kısıtlı, bunamış, depresyona ve bunalıma girmiş, doğuştan veya sonradan aklî melekesini yitirmiş zihinsel özürlü kimselerdir. Ayet, malını akıllıca kullanamayan zihinsel özürlüleri yerme bağlamında değil, akıllarının yetersizliği, yararlı ve zararlı olanı ayırt edebilme yetersizliği, malını muhafazada zayıflığı sebebiyle onları koruyup kollama bağlamında zikredilmiştir. Mecâzî Anlamda Mecâzî anlamda zihinsel özürlülük, aklın ilâhî gerçekleri anlamada kullanmamasıdır. Bu anlamda kâfir, müşrik ve münafıklar, Kur’ân’da gerçekleri anlamayan insanlar olarak nitelenmişlerdir. Cehennemlikler için, Onların 76

Kur’ân’da; kâfir, müşrik ve münafıklar (Bakara, 130, 142), buzağıya tapan Yahudiler (A’râf, 155) Allah’a ortak koşan cinler (Cîn 4), çocuklarını öldüren insanlar (En”âm, 140) zihinsel özürlüler ve akıllarını hayırda kullanmayanlar (süfehâ’) olarak nitelenmişlerdir. Musa (a.s.), buzağıya tapanları kastederek yüce Allah’a şöyle dua etmiştir: Şimdi içimizden bir kısım akılsızların (süfehâ) işledikleri günahlar sebebiyle bizi helâk mı edeceksin?...” (A’râf, 155). Kuran’nın mesajını doğru anYorum: Engelliler laması önemlidir. Manevi iç dünyası zayıf engellilere misyoner faaliyetleri ekseninde Kuran-ı Kerim’in mesajları saptırılarak yanlış anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu tuzağa düşmemek adına ayrıca Allah’u Teala’nın mesajlarını almak için Kuran’ı Kerim meali bol bol okunmalıdır.

77


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

“Rütbelerin en alası ilim rütbesidir.” - Hz. Ali

Bölüm: 5

*** “Kişi bu alçak dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış sineğe benzer.” – Sadi

MUTLULUĞA GİDEN YOL

*** “İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız kalırlar.” - Newton

KAYNAKÇA: (1) (2) (3)

78

Kuran’nın Engellilere Mesajı, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ Engelliler ile ilgili Hadislerin Analizi Doç. Dr. Bünyamin ERUL İslamın engellilere tanıdığı kolaylık ve ruhsatlar, Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN

Kimler geldi neler neler istediler, Hepsi de bu dünyayı bırakıp gittiler, Sen hiç ölmeyecek gibisin değil mi, İşte o gidenler de senin gibiydiler. 79


Mutluluğun Sırrı Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya koyulmuş. Ne yaptıysa da mutluluğu yakalayamamış. Kimden yardım istesem diye düşünürken, uzak bir diyarda, zengin bir bilgeyi önermişler. Bu bilge aklı, bilgisi ve malı ile ün salmış zengin birisiymiş. Kim yardımına gelse sorularına cevap verip derdine derman bulmadan o kişiyi geri göndermezmiş. Adam bu bilgeden yardım istemeye, mutluluğu nasıl yakalarım diye sormaya karar vermiş. Uzun bir yolculuktan sonra bilgeyi bulmuş, ancak kapısında derdine derman arayanlardan oluşan çok uzun bir kuyruk varmış. Bilgenin gerçekten sorusuna doğru cevap vereceğine inanmış, beklemeye başlamış. Sonunda sıra ona da gelmiş ve bilgeye “mutluluğu nasıl yakalarım?” diye sormuş. Bilge bu soruyu cevaplarsa sıradaki diğer insanların beklemekten sıkılacağını düşünmüş, adamlarından bir kaşık istemiş ve içine iki damla yağ damlatmış sonra demiş ki: 81


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MU T LU LU Ğ A G İ D E N YO L

- Sarayımın her yerini gez ve sonra tekrar gel ama sarayımı gezerken yağı dökmeden bu kaşığı ağzında taşıyacaksın.

Mutlu insan, daha nice güzellikler ve sorumluluklar içinde hayat cambazı olarak dengeyi bulandır. 1

Adam sorusuna hemen cevap alamadığı için biraz şaşkın tamam demiş, sarayı gezmiş gelmiş; bilge bakmış yağ hala kaşıkta, demiş ki: - Aferin yağı dökmemişsin güzel, peki sarayımın güzelliklerini anlat bakalım, sarayımda neler gördün. Adam yağı dökmeyeceğim diye uğraşmaktan pek dikkat edememiş, bir şey diyememiş. Sonra bilge: - Olmadı, yağı dökmeden, kaşığı tekrar ağzında taşı, bu sefer sarayımdaki güzelliklere dikkat et, sonra tekrar gel. Adam ne yapalım diyip tekrar kabul etmiş. Her yeri gezmiş, bu sefer sarayın güzelliklerinden çok etkilenmiş. Sonra ağzında kaşıkla gene bilgenin yanına gelmiş. Bilge sormuş: - Sarayımın güzellikleri gördün mü, anlat bakalım. Adam bu sefer hayran kaldığı güzellikleri anlatırken bilge onun sözünü kesmiş ve demiş ki: - Güzel, peki ama yağ nerede? Adam sarayı hayran hayran dolaşırken yağı tamamen unutmuş, utana sıkıla bilgeye demiş ki: - Şey… yağı dökmüşüm. Bilge bizimkine anlamlı bir bakış atmış ve demiş ki: - Mutluluk hayatın bütün güzelliklerini yaşamak, tadını çıkarmak ve sorumluluklarına, kaşıktaki yağ gibi sahip çıkmaktır. Adam mutluluğun sırrına ulaştığı için sevinmiş, bilgeye teşekkür etmiş ve bilgenin huzurundan ayrılmış. 82

Engellerden Korkma, Mutluluğu Yakala Hindistan’da yaşlı bir bahçıvan, her sabah ırmağa gider, iki kovayı da ağzına kadar suyla doldurduktan sonra efendisinin konağına gelir, efendisinin bahçesindeki nadide çiçekleri sularmış. Fakat kovalardan birinin altı delikmiş, bu yüzden suyun yansı yola akarmış. Buna rağmen yaşlı bahçıvan yıllardır su taşıdığı kovayı atmaya kıyamaz, efendisine belli etmeden kullanırmış. Bu duruma kova o kadar içlenmiş, o kadar içlenmiş ki, günlerden bir gün dile gelip ihtiyar bahçıvana üzüntülerini bildirmiş: “Ey benim aziz dostum” diye başlamış söze, “yıllardır o kadar zahmet çektiğin halde, bir türlü beni doldurduğun 1

Simyacı adlı romandan alıntıdır.

83


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MU T LU LU Ğ A G İ D E N YO L

gibi götüremiyorsun. Altımda bir çatlak oluştuğu için ister istemez su kaybediyorum. Sana zarar veriyorum. Buna rağmen beni atmıyor, benden vazgeçmiyorsun. Söyle senin için ne yapabilirim?”

Belki de engelleriniz olmasaydı; azimli ve mücadele ruhlu başarıya koşan seçkin bir insan olamayacaktınız. Belki de siz farkında olmadan engeliniz, başarılarınız toplumda ayna vazifesi görüyor olup, birileri başarı yolunda sizden ilham alarak ilerliyor olabilir.

Yaşlı bahçıvan: “Zaten yapıyorsun” demiş gülerek, “yol kenarlarına dikkat ettin mi, senin tarafın yemyeşil olduğu halde arkadaşının tarafı kupkuru. O yol boyunca gülümseyen yeşillikler senin sızdırdığın suyla hayat bulmuşlar, bu az şey mi?” “Hiç böyle düşünmemiştim” diye mırıldanmış kova. “Sonra” diye sürdürmüş ihtiyar bahçıvan, “ben seni hep bununla değerlendirdim, altındaki çatlakla hiç değerlendirmedim. ” Derin bir nefes aldıktan sonra eklemiş, ihtiyar bahçıvan: “Dahası var: Ben insanlara da kusurları açısından değil, faziletleri açısından bakarım. Ve her insanda sevilecek bir yan bulurum. Bu yüzden dostum çoktur. ” Elindeki kovaya gülümseyerek bakmış: “Biliyor musun, bütün bunları senden öğrendim.” Kova şaşkın şaşkın mırıldanmış: “Be., benden mi, ama nasıl olur?” “Evet senden” demiş yaşlı bahçıvan, “su sızdırdığını fark ettiğimde atmaya karar vermiştim, ama baktım senden sızan sular yol boyundaki yeşilliğe hayat veriyor. O zaman oturup düşündüm ve bir karar verdim... ” “Nasıl bir karar?” “Her şeyi güzel yönleriyle de görme kararı. O gün bugündür başta insanlar olmak üzere tüm kâinatı ve tüm hayatı güzel yönleriyle de görüp mutlu oluyorum. 84

Hepimizin kendimize özgü engelleri vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. korkmayın. Onları saYorum: Engellerinizden hiplenin.. Engellerinizin gerçek gücünü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.

Mutluluk Sofrasında Ömer Baba Kurtlar Vadisi Pusu 57. Bölüm: Alınan Bir Nefes Varsa, O Nefeste Umut Vardır Gönül’ün ölümünden sonra dış dünyayla bağlantısını tamamen kopartan Hikmet, Ömer Baba’nın vicdan sofrasının misafiridir. İçten içe her şeye ve herkese karşı duyduğu o derin öfke; o can acıtma arzusu bu kez ailenin yeni gelini Ebru’nun hassas ruh dünyasına onulmaz bir gölge düşürecek; yaşadığı talihsizlikten sonra dışlandığını düşünen Erhan ise bu tavır karşısında iyiden iyiye tedirgin olacaktır. Ailenin sağduyu timsali Ömer Baba ise bu isyan karşısında yine derin düşüncelere dalacak ve Hikmet için; ilahi bir mana incisi çıkartacaktır: ÖMER: Çağırmasak da geleceğin yok Hikmet evladım. HİKMET: Meşgulüm Ömer Baba. ÖMER: Ne ile meşgulsün evladım? 85


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

HİKMET: Kendimle meşgulüm. ÖMER: Büyük meşguliyet de evladım, bu davaları okuyorsundur gazetelerde, ne diyorsun o işlere? HİKMET: Hiiiiç kusura bakma Ömer Baba, ben zamanında diyeceğimi dedim? O toplara girmem!

MU T LU LU Ğ A G İ D E N YO L

HİKMET: O zaman ben de kendimi uyuşturur bir köşede otururum! NAZİFE: Gelinimin yanında konuştuklarınıza bakın. Kızcağız diyecek ki bu evde bir tane normal insan yok mu? EBRU: Olur mu öyle şey anne?

NAZİFE: Yani çocuk kendimle meşgulüm diyor, sen dava diyorsun bey!

HİKMET: Olur bacım olur, yarın öbür gün kocanın başına bişey gelirse unutma, hizmete devam

ÖMER: Hikmet’in davası bütün davalardan zor ben de o toplara girmem hanım!

ÖMER: Evladım, her canı yanan birinin canını yakmak zorunda değildir. Her isyan eden başkasını isyana götürmek zorunda değildir. Her insan zaman zaman sıkıntıya düşer; kendisini umutsuz, çaresiz, terk edilmiş, işe yaramaz görür, böyle hissedebilir. Ama hakikat farklıdır. Alınan bir nefes varsa, o nefeste umut vardır, çare vardır.

NAZİFE: Aman girme. Kızım bir daha ara EBRU: Aramaya gerek yok anne gelmeyecek Polat NAZİFE: Akşam yemeği yemeyecek mi bu çocuk? ERHAN: Hiç bana bakma Nazife Anne ben de malülen emekli oldum, ıskartaya çıktım, bana da kimse bir şey söylemiyor! ÖMER: Bu hayatta ıskartaya çıkmak diye bir şey yoktur evladım, Herkes son nefesini verene kadar bir şeye hizmet edecek HİKMET: Mecbur muyuz Ömer Baba? Sen insanları seviyorsun hizmet et, hayra geç! ÖMER: Ben hayra hizmet edecek demedim evladım, ya hayra ya şerre ama muhakkak bir şeye hizmet edecek! HİKMET: Benim karımın gözleri görmüyordu, ben de ona hizmet ediyordum. Bundan da hiç şikayetçi değildim Karımı geri versinler yine hizmet edeyim Ömer Baba! Yok vermiyorlarsa son nefesimi alsınlar ettiğim hizmetle gideyim! ÖMER: Ya o da olmuyorsa evladım? 86

87


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MU T LU LU Ğ A G İ D E N YO L

Aşkın Emrindeki Asker

olduğumu nereden bilirim, nereye gittiğimi nasıl anlarım. Galiba sana ağır gelmeye başladım, beni başından atmaya çalışıyorsun.. ”

Otobüs yolcuları, elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bir sempati ile izlediler. Basamakları geçti, boş olduğu söylenen koltuğu el yordamıyla buldu, oturdu, çantasını kucağına aldı. Bastonunu koltuğa yasladı. 34 yaşındaki Susan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu görmez olmuş, birden karanlık bir dünyanın içine düşmüştü. Öfke, kızgınlık kendine acıma.. Hayatta tek dayanağı artık kocası Mark’tı. Mark hava kuvvetlerinde subaydı. Susan’ı bütün kalbiyle seviyordu. Susan gözlerini kaybedince Mark karısının içine düştüğü umutsuzluğu hemen farketmişti. Ona yeniden, güç kazanması, kaybettiği kendine güvene yeniden sahip olması için yardım etmeliydi. Susan, gene kendi kendine yeterli olduğuna inanmalı, kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmeliydi. Sonunda Susan’ı İşine dönmeye ikna etti. Peki ama eve işe gidecekti? Genelde otobüsle giderdi. Ama şimdi kenti bir uçtan ötekine tek başına geçmekten korkuyordu. Mark her sabah onu araba ile işe bırakmayı önerdi. Kendi işi tam tamına aksi yönde olduğu halde. İlk günler Susan kendini rahat hissetti. Mark da “Görmüyorum, artık hiçbir işe yaramam” diyen karısını çalışmaya başlattığı için mutluydu. Ama bir süre sonra Mark işlerin iyi gitmediğini farketti. Başkasına bağımlı yaşamın Susan’ı mutlu etmesi mümkün değildi. İşe eskiden olduğu gibi kendi başına otobüsle gitmeliydi. Ama Susan hala o kadar hassas, o kadar kırılgan, o kadar öfkeliydi ki ne yapabilirdi? “Otobüs” lafı ağzından çıkar çıkmaz Susan öfkeyle haykırdı. “Nasıl yaparım? Görmüyor musun ben körüm!! Nerde 88

Duydukları Mark’ın kalbini fena halde kırdı. Ama ne yapacağını biliyordu. “Her sabah ve her akşam otobüsü takip edeceğim. Sen bu yolculuğu tek başına yapmaya hazır olana dek sürecek bu.” Tam iki hafta Mark, Susan’ın otobüsünün arkasından gitti. İki hafta boyu karısına görme dışındaki duyularını nasıl kullanacağını anlattı. Özellikle duymanın pek çok sorunu çözeceğini izah etti. Kulakları ona nerede olduğunu söyleyebilirdi. Yeni yaşam tarzına alışmasına yardımcı olabilirdi. Otobüs şoförü ile ahbap olursa, her şey kolaylaşır, şoför her gün önde bir yer ayırırdı. Nihayet Susan yolculuğa tek başına yapmaya hazır olduğunu hissetti. Pazartesi sabahı geldi. Ayrılırken otobüsün geçici eskortu kocasına, hayattaki büyük dostuna sarıldı. Gözleri yaşla doluydu Susan’ın. Kocasına öyle teşekkürle doluydu ki onun sabrı, sadakati, desteği ve sevgisiyle umutsuzluk uçurumundan nasıl çıkmış, nasıl yeniden hayata dönmüştü. “Allaha ısmarladık’’ dedi kocasına ve uzun zamandan beri ilk defa ters yönlerde yola çıktılar. Pazartesi, salı, çarşamba... Her gün mükemmel geçti Susan için. Kendini hiç bu kadar iyi hissetmemişti, yapıyordu, başarıyordu, tek başına başarıyordu. Kendi kendine gidip gelebiliyordu işte. Cuma sabahı, Susan her günkü gibi otobüse bindi, ofisinin karşısındaki durakta inerken bilet parasını uzattı şoföre. “Sizi kıskanıyorum bayan” dedi soför. “Neyimi kıskanıyorsunuz benim” diye sordu şoföre. “Sizin kadar sevilmek, bu kadar şefkat ve sevgiyle korunmak çok hoş bir duygu 89


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

MU T LU LU Ğ A G İ D E N YO L

olmalı bayan” dedi şoför. “Nasıl yani” dedi Susan. “Bir haftadır, her sabah yakışıklı bir subay köşede duruyor ve siz otobüsten inene kadar izliyor. Yolu kazasız geçmenize bakıyor, ofisinize girene kadar oradan ayrılmıyor. Sonra size bir öpücük yolluyor, elini sallıyor ve yürüyüp gidiyor. Siz çok talihli bir kadınsınız bayan…” Mutluluk gözyaşları Susan’ın yanaklarından akmaya başladı. Ve birden hatırladı Mark’ı hiç görmüyordu ama bir haftadır yanında olduğunu hem de öyle kuvvetli hissediyordu ki. Gerçekten çok talihliydi. Öyle bir armağan vermişti ki ona hayat, görmeden daha değerliydi. Bu armağanın varlığına inanması için görmesi gerekmiyordu. 2 Çıkarılacak ders 1: Biz insanlar mutluluğun değerini onu kaybettikten sonra anlarız. Çıkarılacak ders 2: Kendisi mutsuz olan insan çevresini de mutsuz yapar. Kendisine faydası olmayanın çevresine de faydası dokunmaz. 3

2 3

90

Koşmayı bırakın yaşamaya bakın – Fatma Işık –Sayfa: 20 http: //carpediiem. blogcu.com

91


Bölüm: 6 YILDIZLAR GEÇİDİ

Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da, Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta. Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi, Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta.

ORHAN VELİ 93


Engelli Yazarlar Danıel Tammet-Braınman

Çocukluğunda geçirdiği ve temporal lop epilepsisi olarak teşhis edilen birkaç havaleden sonra Daniel, her sayının kendine öz bir renk, şekil ve dokusunun olduğu güçlü ve benzersiz bir sentez oluşturmuştur. Bu senteze süper hızlı matematiksel ve takvim hesaplamaları ile sayılar için büyük bir hafıza eşlik etmektedir. Daniel pi sayısını 22 bin 500 hane ile en uzun söyleyebilen kişi olarak (beş saatte söyledi) Avrupa rekorunu kırdı. Kendine göre manti adında bir dil geliştiren Daniel, bir haftada bir dil öğrenebiliyor. Savant sendromlu Daniel yaşayan 100 dahi listesinde bulunuyor ve bir fikir adamı-yazar olarak anılıyor… Nick Vujicic

Avustralyalı Nick Vujicic şimdi 26 yaşında ve bir yaşam gurusu. Dünyanın dört bir yanını dolaşıp “moral konferansları” veriyor. Yüzlerce insan onu dinlemek için bu konferanslara akın ediyor. 95


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

YI L D I Z L A R G E Ç İ D İ

Doğuştan böyle… Ne kolları, ne de bacakları var. Sadece iki parmağı olan sağ ayağı var. Hayata böyle bir dezavantajla başlamış ama bunu avantaja çevirmeyi başarmış. Şimdi her şeye sahip ama mutsuz insanlar bile onu dinleyerek moral buluyor.

makaleler yazmaya başladım. Daha sonra dergi yapıp fotokopiyle çoğaltarak satmaya başladım. Bundan sonra kendi kendimi daima geliştirmeye çalıştım. Hep ileriye daima ileriye baktım, herkese de bunu öneriyorum. Benim amacım her insanın mutlaka küçük de olsa yapabileceği bir şeyler olduğunu kanıtlamak. Ben engelli olduğum için hayatımda hiç okula gidemedim. Ama gitmeyi çok isterdim, olmadı. Buna rağmen yaşamdan hiç kopmadım. İnsanları ve yaratılan tüm canlıları çok seviyorum.. Ömrüm oldukça da seveceğim. 2

“Hayatın Daha Büyük Amacı” adlı DVD´si ise satış rekorları kırıyor. “Kollar Yok, Ayaklar Yok, Sorun Yok” adlı kitabını yayına hazırladı ve yayınevi şimdiden best-seller olacağını açıkladı. Tetra-amelia adlı bir sorun nedeniyla dünyaya böyle gelen Nick Vujicic, büyük zorluklar yaşadı. Okulda alay konusu oldu. Öyle ki, henüz 8 yaşındayken intiharı denedi. Ama 12 yaşında, dünyayı daha iyi anlamaya başladıkça, aslında herkesin bir sorunu olduğunu kavradı. Dahası üniversite bitirdi ve iyi bir finans planlama uzmanı oldu. Henüz çocuk yaşta, başkaları için umut olabileceğini anlayan Nick Vujicic, “Hayatın her şeye rağmen yaşanmaya değer” olduğunu etrafındakilere anlatmaya başladı. O kadar başarılı oldu ki, sayesinde pek çok insan hayata yeniden bağlanmayı başardı. Bugün Nick Vujicic´in, dünyanın dört bir yanından binlerce hayranı var. Engelli Onur Eyüp Karadoğan Kitabında Diyor Ki…

- Vezirsiz başladığım satranç oyununda, hayata karşı iyi bir oyun çıkarıyordum. 1 Engelli Erdal Yalçın Biz Aşkımız İçin Öldük Kitabında Diyor ki…

- Ben 1975 yılında dünyaya geldim. Küçüklüğümden beri yazmaya hevesim vardı. Önce küçük küçük hikayeler, 1

96

Azim – Onur Eyüp Karadoğan – Arka Kapak

Engelli Sevim Sarısoy Ellerim İle Yürüdüm Kitabında Diyor ki…

- Dünyaya, hayata, yaşama buradayım diyerek tüm gelen dertlere göğsümü siper ederek, mücadeleye ellerimin üzerinde yürüyerek, var olduğumu gösterip savaşa hazırım diyerek, hedefimi tayin ederek, dertlerin üstüne yürüdüm. Yarınlar hep yarın olsun diyerek umutları akışına bırakmanın doğru olmadığını fark ettiğimde biraz geç kalmıştım. Her yeni doğan günün bir diğeri bir çözüm getireceğini azmimi kırmadan, yıkılmadan, yıkılsam da tekrar doğrulmasını öğrenerek anladım. Emek olmaz ise başarı olmaz, mutsuzluk olmazsa mutluluğun anlamı kalmazdı. Sonunda öğrenebilmiştim. O koskoca hayatın anlamı belki de buydu. 3 Helen Keller

Tamamen kör ve sağır olmasına rağmen Bn. Helen Keller ünlü bir yazar ve hatip oldu. Acı ve ızdırap içinde sızlanmak 2 3

Biz aşkımız için öldük – Erdal Yalçın – Arka Kapak Ellerim ile yürüdüm-Sevim Sarısoy-Sayfa; 64

97


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

YI L D I Z L A R G E Ç İ D İ

yerine, handikaplarına rağmen tam bir hayat sürdü; hattâ Redcliffe Koleji´ni en üstün derece ile bitirdi.

Vücudunda hareket ettirebildiği tek şey sağ göz kapağıdır. Serum dışında hiçbir besin alamaz, tüm vücut fonksiyonları kaybolur. Sağ göz kapağını Mors alfabesi gibi kullanarak asistanın yardımıyla bir kitap yazar; “Dalgıç Giysisi Giymiş Kelebek”.

Bn. Keller, derin bir hümor hissine sahip olduğunu da bir gün Harvard Üniversitesi´nde konuşurken gösterdi. Bn. Keller, konuşmasına şöyle başladı: “Siz gençler benden çok daha talihli insanlarsınız. Zira bendeki bir eksiklik hiç birinizde yok. ”Hatip, bu sözlerinden sonra biraz durakladı, ve Harvard´lı gençler, bu kör yazar ve hatip kadın nâmına üzülmeye başlamışlardı ki, Bn. Keller sözlerine devam etti: “Çünkü benim dişlerim takma.” Gençler, Helen Keller´in bu sözlerini çılgınca alkışladılar. 4 Keller gerçekte “özürlü müydü?” Yorum: Helen Aslında herkesin bir eksikliği yok mudur? Helen Keller’i hakkında konuşulması gereken bir kişi yapan, onun sakatlığı değil; sakatlığının üstesinden nasıl geldiği ve başkalarına nasıl yardımcı olduğudur.5 Yüzünü güneşe çeviren insan, gölge görmez. -Helen Keller

Cemil Meriç Gözlerini kaybetmesinin çalışmasına, üretmesine engel olamadığını gösteren Türk Edebiyatçı6 Bir Dergi Yönetmeni Fransız bir dergi yönetmeni ağır bir hastalık geçirir ve yatağa düşer. Vücudunu hiçbir şekilde kullanamaz. 4 5 6

98

http: //www.kisiselgelisimveolumlamalar.com Helen Keller – Her şey su ile başladı – Kuraldışı – İstanbul 2009 - Sayfa: 14 Engelleri aşmış engelliler- (internet ortamından alıntı)

Ayda bir kere bir dilim kızarmış patates yemesine müsaade edilir. Tüm bir ayı o hazzı yaşamayı bekleyerek geçirir. Bir dilim kızarmış patates… Hayat sadece anlardan ibarettir. O kitabı okuduktan sonra bir dilim patatesten zevk almayı öğrendim ve her şeyden şikâyet etmemeyi… 7 Engelli Şairler Bir sanatçının şiirini anlayabilmek için, öncelikle aile yapısının, sosyal hayatının, psikolojik durumunun göz önünde bulundurulması gerekir. Ayrıca yaşadığı dönemdeki toplumsal şartların da iyi bilinmesi gerekir. Bu yazımda Osmanlı döneminde 16. yy. da yaşamış bazı bedensel engelli şairler hakkında bilgi vermek istiyorum. Şairlere geçmeden önce, Osmanlı Devleti’nin genel olarak engellilere bakış tarzının nasıl olduğunu Yavuz Sultan Selim döneminden Mustafa Çelebi örneği ile ortaya koyalım: Uzun yıllar defterdarlık yapan Mustafa Çelebi, gut hastalığına tutulur ve hareket edemez hale gelir. Buna rağmen görevine son verilmeyerek, padişahın huzuruna sedye ile 7

Ahmet Şerif İzgören - ŞU HORTUMLU DÜNYADA FİL YALNIZ BİR HAYVANDIR adlı kitabından. Alıntıdır.

99


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

YI L D I Z L A R G E Ç İ D İ

getirilmesi uygun görülür. Devletin maliyesi hakkında rapor vereceği zaman iki divan çavuşu sedyeyle arz odasının kapısına kadar getirirler, ondan sonra da yerine taşırlarmış.

16yy. da, engellilere verilen değerin 21. yy. da da verilmesi dileğiyle..

Bu, örnek alınması gereken bir durum. Ne engeli olursa olsun, işleyen bir beyin var..

Engelli Bilim Adamları

Tüm engelli şairleri tek tek tanıtmak mümkün olmadığından, ben aralarından en dikkatimi çekeni burada paylaşmak istiyorum. Şairimizin adı “ŞAVUR”. Sultan Bayezid dönemi şairlerindendir. Kastamonu’da doğmuş, İstanbul’da şöhrete ulaşmıştır. Merdivenden düşer ve ayağı kırılır. Birçok şehirde kadılık görevinde bulunmuş. Devlet, topaldan kadı olmaz demeyip onu görevde tutarken, şair arkadaşları şiirleriyle onu rahatsız etmekten geri kalmazlar. ” Şavur-ı a’rec kim bugün akza’l-ı kuzat

Stephan W. Hawking

1963 yılında henüz 21 yaşındayken hastaneye kontrol için gittiğinde hastalığının teşhisi konulabildi. ALS. Bilim dünyasında Newton ve Einstein’dan sonra adını en çok bahsettiren kişi, şüphesiz İngiliz matematik-fizik bilim adı Stephan W. Hawking’dir. Dorothy Hodgkın Crowfoot

Kimya dalında NOBEL Bilim ödülü alan engelli kadın

8

Bin yıl ki tahsil eylese Araç onun mi’racıdır. ” (şimdilerde topal Şavur büyük şehir kadılığını istemektedir, ancak bin yıl daha öğrenim görse de onun yükselebileceği yer Araç’tır/ Taili) Şavur ise kendinden çok emin, bu makamı hakettiğine inanmaktadır: ”Ta’n eyler imiş bana ayaksız deyü cühhal N’ola ayağum yooğ ise her fende elüm var” (Cahiller beni ayağım yok diye ayıplarlarmış. Ayağım yoksa ne olurmuş? Ben her çeşit bilgiye sahibim, her fende elim var) Şavur’un dışındaki diğer bedensel engelli şairlerimizin de isimlerini vermek istiyorum: Fazli-i Leng, Özri, Seliki, Meyli Katibi 100

Güntürk’ün Onur (Türk bilim adamı)

Profesör Güntürk’ün, dört yaşında çocuk felci geçirdi ve geçirdiği hastalık nedeniyle tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı. Geçirdiği hastalığa verdiği mücadele Güntürk’ün bilime olan tutkusunu engellemedi ve beyin konusunda önemli buluşlara imza attı. Prof. Güntürk’ün, beynin iki yarısının farklı çalıştığını kanıtlayıp, Almanya´nın en büyük tıp ödülünü kazandı. Alman Araştırma Fonu bursunu kazanan Güntürk’ün, Bochum Üniversitesi Üstün araştırmalar ödülünü, Gerhard Hess Bilim Ödülünü kazanmış ve kendisine Krupp Bilim Ödülü verilmiştir. Ülkemizde bilim çevreleri tarafından “Türk Hawking” olarak anılmaktadır. 8

Sessiz Çığlık Kitabı-İsmail Çevikbaş

101


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

YI L D I Z L A R G E Ç İ D İ

Engelli Ressamlar Eşref Armağan

Doğuştan görme engelli olan Armağan 41 yıldır resim yapıyor. Avrupa’da sergiler açan ülkelerde uluslar arası ün kazanan Armağan’ın beyin yapısı Harvard Üniversitesi’nde incelenmiş ve görmediği halde nasıl resim yapabildiği bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Türkiye’nin yetiştirdiği en başarılı yeteneklerdendir. 9-10 Peter Longstaff

Peter Longstaff 1960’lı yıllarda doğan bir çok engelli bebekten biriydi. Çünkü annesi uyuşturucu bir ilaç kullanıyordu. Peter doğuştan kolsuzdu. Ama sağ ayağını, sağ eli gibi kullanmayı öğrendi. 48 yaşına kadar çiftçi, baba ve çocuk futbol koçu olarak hayatını geçiren Peter daha sonra sağ ayağıyla inanılmaz resimler yapmaya başladı. Peter’ın resimleri 2009 yılında Londra’da Royal College of Art’da sergilenmiştir.

9 10

102

Main Board bir eğlence ve bilgi paylaşım Platformu-Tarihteki en başarılı engelliler Engelleri aşmış engelliler- (internet ortamından alıntı)

103


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

YI L D I Z L A R G E Ç İ D İ

Engelli Müzik Sanatçıları

karar vermiş. İyi ki de denemiş. Günde 7 saat yaptığı çalışmalarla o gitarını toplam 4o ülkede diğer insanlarla paylaşmış ve onun gibi olanlara umut aşılamıştır.

Ludwig Van Beethoven

Sağır halinde en ünlü bestesi 9. Senfoniyi besteleyen bestekar. Almanya’nın Bonn şehrinde fakir bir ailenin çocuğuydu. Küçük yaşlarda ailesinin geçimine katkıda bulunmak için piyano çalarak çalışmaya başlamıştır. Yaptığı bestelerle klasik müziğin 19. yüzyılın sonuna kadar yaşayan tüm müzisyenleri etkiledi. Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801 de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen işitme engelli olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. Hatta hepimizin çok iyi bildiği 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir. 1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak ölmüştür ve cenazesine 30 bine yakın insan katılmıştır. 11

Liu Wei

Kolsuz piyanist Liu Wei Çin’de düzenlenen Yetenek Sizsiniz yarışmasının 1. si. Onu dinleyen kalabalık gözyaşlarına hakim olamıyor. 10 yaşındayken arkadaşlarıyla saklambaç oynarken, elektrik çarpıyor ve 2 kolunu birden kaybediyor. İlk başta ilk önemsediği şey anneleri yokken nasıl yemek yiyebileceği… Daha sonra bu hayatta sadece yaşamaktansa, başarılı olmak için elinden gelen her şeyi yapmayı seçiyor. Piyano çalmaya başlıyor. 10 ayak parmağını, elleri gibi kullanabilen Liu Wei, Çin’de düzenlenen Yetenek Sizsinizin 1.si seçilmiş. Demek ki piyanonun sadece ellerle çalındığına dair bir kural yok. Varsa da o kural artık yıkılmış demektir!

Aşık Veysel

Eserlerinde hüznü ve sevinci, umudu ve umutsuzluğu bir arada yansıtan doğa tutkunu, görme yetisini çocukken kaybeden halk ozanı. 12 Tony Melendez

Yürümeyi öğrenmek, birçok çocuk için düşmek demektir. Ama Tony Melendez gibi, kolları olmadan doğan biri için, yürümeyi öğrenmek, düştüğünde yüzünü yere çarpmak demektir. Tony küçükken gitar çalmayı çok istemiş, ve ayaklarıyla bunu yapıp yapamayacağını denemeye 11 12

104

Main Board bir eğlence ve bilgi paylaşım Platformu-Tarihteki en başarılı engelliler Engelleri aşmış engelliler- (internet ortamından alıntı)

105


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Engelli Yetenekler Kım Peek

Kitapları kısa bir sürede okuma yeteneğine sahip olan Kim Peek’in hafızasında 9 bin kitap bulunuyor. ABD’deki pek çok kentin haritasını da ezbere bilen Peek, dünyada yaşanmış bütün büyük olayları da tarihleriyle hatırlayabiliyor. Scientific American dergisinde yayınlanan konuyla ilgili makalenin yazarlarından Darold Treffert, ‘Kim’in hikâyesi, bize insan beyninin düşündüğümüzden daha yetenekli olduğunu ortaya koyuyor. Tıpkı diğer bilginlerde olduğu gibi, beyninin bir kısmı devre dışı kalırken, öteki taraflarda yaşanan gelişmeler dikkat çekici yeni kabiliyetler kazandırmıştır. Herhangi bir tarihin haftanın hangi gününe denk geldiğini söyleyebiliyor. ABD’deki bazı kentlerin haritalarını olduğu gibi hafızasına almış durumda. Klasik müziğe özel ilgisi var. Dinlediği parçanın hangi bestekâra ait olduğunu, ne zaman yazılmış olduğunu hemen söylüyor. Dünya tarihindeki büyük olayları, tarihlerini, aktörlerini hatırlıyor. Telefon kodlarını, posta kodlarını ezbere biliyor. Filmleri, konuları ve oyuncularıyla hatırlıyor. Aynı anda iki sayfayı; birini sağ diğerini sol gözüyle paralel okuyabiliyor. Ancak günlük hayatta babasına bağımlı durumda… Barbıe Guerra

Yaşayan bir ilham perisiyle tanışın: Barbie Guerra. Barbie daha 2 yaşındayken kollarını geçirdiği bir kazada kaybetmiş. Ama buna rağmen halen büyüleci bir fitness modeli. Arabasıyla her gün fitness salonuna gidiyor. Direksiyonu sağ ayağıyla, gaz ve frenini de sol ayağıyla kullanıyor. Ayakları onun kolları olmuş durumda. Ayaklarıyla dişlerini fırçalıyor, makyajını yapıyor hatta yumurta bile kırıyor. 106

YI L D I Z L A R G E Ç İ D İ

Liu

Bir gün Çin’de polis bir adamın kolsuz motorsiklet kullandığına dair bir şikayet alır. Polis memuru adamı görünce çok şaşırır. Sonradan anlaşılır ki motorsikleti kullanan kolsuz adam Liu (27) kollarını daha 7 yaşındayken elektrik çarpması sonucu kaybetmiştir. Ailesi, Liu’yu 10 yaşına geldiğinde bazı şeyler öğrenmesi için bir sirkte çalışmaya gönderir. Kolları yokken motor kullanmayı işte bu sirkte öğrenir. Ama sirk 3 yıl önce kapanınca Liu ve yine onun gibi sakat olan başka bir arkadaşıyla beraber sokaklarda insanlara şov yapmaya başlarlar. Polis, Liu’ya para cezası vermez, çünkü Liu’nun hiç parası yoktur, ama yazılı bir uyarı cezası alır. Liu’nun bundan sonra motor kullanması yasaklanmıştır. Jessica Cox

Jessica Cox az rastlanan bir hastalık sonucu kolsuz dünyaya geldi. Kolları olmayan Cox, psikoloji okudu. Kolları olmadan yazmayı, araba kullanmayı, saçlarını taramayı ve telefon açmayı öğrendi. Ayrıca o bir dansçı, uçak kullanabiliyor ve dakikada ayağıyla tam 25 kelime yazabiliyor. Kullandığı uçağın adı Ercoupe. Jessica bu uçağı kullanırken ayaklarını aynı elleri gibi kullanıyor. Normal bir insan uçak kullanma ehliyetini 6 ayda alabilirken, o sadece 3 ayda bu ehliyeti alabilmeyi başarmış. Bu ehliyeti alabilmek için 89 saat havada eğitim görmüş. Engelli Hattat Çin’in Shandong bölgesinde sokakta insanları hayrete düşürecek bir yetenek bulunuyor. Pozitif, kolsuz, sokakta 107


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

yere çökmüş ayakalarıyla Çince bir şeyler yazan bir hattat. Genelde ne mi yazıyor: “Başınıza ne gelirse gelsin her zaman bir çıkış yolu vardır” diyor. O kesinlikle sokakların yaşayan “ilham perisi”.

Bölüm: 7 ENGELLİ SİYASETÇİLER

Elmas bile işlenmezse Gösteremez cevherini. İnsan da böyledir; Ancak okursa gösterebilir gerçek değerini.

Çev: S. KARAALİOĞLU 108

109


Başarıyı Yakalayan Başkan Lokman Ayva, Körler Ortaokulu’nda özgüvenini iyice geliştirdi. Öğretmenlerin kendi hayatlarından bahsetmeleri, onu derinden etkiledi. Bir gün rehberlik servisine gittiğinde, heyecandan yine kekeledi. Rehber öğretmenleri, bunun üzerine “Madem zorlanıyorsun o hâlde bu problemin üstüne gidelim.” dediler. Bunun üzerine tiyatroda çalıştı. Olumsuz psikolojisini yıktı ve kör olduktan sonra hiç tatmadığı başarma duygusunu orada tatmaya başladı. Lokman Ayva, okul yıllarını hatırladığında bir başarı öyküsünü hiç unutamaz: “Orta birde fen bilgisinde 10 kişi 2 aldı, bir ben 5 aldım. Öğretmenimiz, herkese çay ısmarladı ve Lokman’ın çayı 2 şekerli olsun.” dedi. Bu benim gerçekten çok hoşuma gitmişti. Bu duygular, benim okulu birincilikle bitirmeme sebep olmuştur. Lokman, kazandığı bu özgüvenle çok azimli çalıştı ve sadece ortaokulda değil, lise ve üniversitede de başarılı oldu. 1988’de Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’ni tamamladıktan sonra aynı yıl içinde Boğaziçi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü’ne kaydını yaptırdı ve 1993 yılında mezun 111


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ S İ YA S E TÇ İ L E R

oldu. 1993-1996 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Bölümü’nde ayrıca yüksek lisans yaptı. Aradan geçen uzun yıllar sonra şimdi de yine Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

aynı köyden olmadığımız insanlara bu yemekleri yaparken isteksizdir ve yapıp insanların o yemeklerini sevdiğini görünce de çok şaşırır. Derler ya, “İnsanın gerçeği, algıladığıdır.” Bakın anam o algıyı değiştiremedi. Aynı kökten gelmeme rağmen benim algım değişti. Özürlülük de böyledir. Özürlülükle ilgili algı değişebilir ama siz değiştirirseniz. Değiştirmezseniz o karanlık algı dünyasına saplanıp kalırsınız. Eşime dünür gittiğimizde rahmetli babam, utanarak kız istedi. Bense “birbirini seven ve olgun iki kişinin bir arada yaşama arzusu” anlamında algıya sahiptim ve hakkım olduğunu düşünüyordum. Özürlü çocukların aileleri, arkadaşları, öğretmenleri ve diğer çevresi de böyledir. O algıdan çıkamazlarsa hayatlarını kendilerine zindan ederler. Üstüne üstlük bu zından hayatın nedenini de özürlülük zannederler. Halbuki formül basit: “Algıyı değiştir, zındandan kurtul”3

Lokman Ayva, üniversite eğitimi ile birlikte çeşitli şekillerde iş hayatını da sürdürdü. Ancak, kendisi örgütlü kör hareketinin içerisinde yönetici konumlarda bulunmak ve özürlülerin sosyal sorunlarıyla ilgilenmekle ün yapmıştır. Sıkıntı içerisinde yaşayan özürlü insanlarımızın yaşadığı problemleri en aza indirgemek isteyen ve onlara müreffeh bir hayat sunma yönünde çaba sarf eden Lokman Ayva, başkanlığını yaptığı Beyaz Ay Derneği bünyesinde engelli insanlarımızın sahip oldukları engelli psikolojilerini yıkarak, normal bir insan gibi hayata adaptasyonları noktasında yoğun çalışmalar sarf etmiştir. Lokman Ayva gösterdiği yoğun çabayla toplumun özürlülere daha hoşgörülü bakması yönünde bilimsel, sosyal ve siyasî faaliyetlerde bulunmuştur. 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte Türk siyasî tarihinde ilk defa görme engelli bir kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girme şansını elde etmiştir. 1 Asgari ücretle çalışırken de imkanı dahilinde yardımseverliği ile tanınan Lokman Ayva, gözleri görmese de, gerçekte karanlık dünyasında ruhsal olarak karamsarlıktan uzak bir beyin yapısına sahiptir. Kendini bilmezlerin’’Kör’’ demelerinden alınmamış hatta “Körlüğüm kurtuluşum olmuştur’’ diyecek kadar güzel gönüllüdür. 2 Lokman Ayva Antalya’da Eğitim Dergisine verdiği Röportajda başarısının formulünü şöyle açıkladı. ’ anam hala 1 2

112

Zaman Gazetesi - 10 Ekim 2010, Pazar - Melih Arat – Köşe Yazısı Milliyet Blog – İpek Çevik – 05. 04. 2012

Engelli Kadın Siyasetçi Şafak Pavey

(d. 10 Temmuz 1976, Ankara) 44) Türk diplomat, siyasetçi. Ayşe Önal’ın kızıdır. Erzurumludur. Londra Westminster Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra yüksek lisansını London School of Economics’de tamamlamıştır. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve giriş seviyesinde Arapça, Farsça bilmektedir. Uluslararası işaret diliyle de konuşabilmektedir. 5 3 4 5

Antalya’da Eğitim Dergisi- Röportaj “Şafak PAVEY”. CHP. Erişim tarihi: 24 Ocak 2012. “Şafak Hakkında”. Şafak Pavey resmi sitesi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2012

113


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ S İ YA S E TÇ İ L E R

Birleşmiş Milletler’deki Engelli İnsan Hakları Sekreterliği görevini bırakarak 15 yıl sonra Türkiye’ye geri dönmüş, 6 [6] 12 Haziran 2011 seçimlerine girip Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul 1. bölge 5. sıradan milletvekili seçilmiştir. 7 İsviçre Zürih’te, Cenevre Üniversitesi’nde sanat eğitimi aldığı dönemde tekerlekli sandalyedeki bir arkadaşını trene bindirmeye çalışırken geçirdiği bir kaza sonucu sol kol ve bacağını kaybetmiştir. Buna karşın yaşama sevincinden, gücünden hiçbir şey kaybetmemiş, bu duruşu ile Zürih Üniversite Hastanesi’nde tez konusu olmuştur. Bu çalışma kitap olarak yayımlanmıştır. Türkiye-Güney Kore Parlamentolar arası Dostluk Grubu üyesi ve Türkiye-Norveç Parlamentolar arası Dostluk Grubu başkanvekilidir. 30 Temmuz 2012 tarihi itibariyle Cumhuriyet Halk Parti Merkez Yönetim Kurulu’nda Doğa Hakları ve Sosyal Politikalardan sorumlu Genel Başkan yardımcılığı görevini yürütmektedir. 8

önünde engel olarak kullanıldığı topluluklar arasında yapılması gerekiyor. Sihirli anahtar orada. Dünyanın farklı yerlerinde Türk kadınlarıyla ilgili farklı yaşam algıları var. Türkiye’ye Yemen’den bakarsanız, Türk kadının sahip olduğu statü bir efsane halindedir. Finlandiya’dan bakarsanız dehşetle gözleriniz açılabilir. Henüz yolun başında olanlara hayatla ilgili söyleyeceğim şey: Özgürlük bir genç kız için en değerli ihtiyaçtır. Ancak ben özgür olmaktan sokağa rahatça çıkabilmeyi anlamıyorum. Sokağa rahatça çıkabilmek için araba kullanmayı bilmek, kullandığınız aracın benzinini alabilecek güce sahip olmak gerekiyor. Kendi özgürlüğünü kazanmanın yolu bu özgürlüğü satın alabilecek değerleri kazanmayı öğrenmektir. Önünüze bir hedef koyarsanız ona ulaşamasanız bile çok yakınına düşersiniz.

Şafak Pavey ayrıca Kadın hakları savunucusudur. Kadın hakları ile ilgili bir röportajında şunları kaydetmiştir:

1954 Yılında Brooklyn’de doğdu. Bebekken kaptığı bir enfeksiyon sonucu sağ gözünü kaybetti. Ancak bu durum onun ideallerine ulaşmasına engel olamadı. 1983 yılında liseyi bitirdikten sonra Kolombiya Üniversitesini kazandı ve siyasete atıldı. Ailesi de aktif siyasetle uğraşan Paterson, 23 yılda New York’un en sevilen siyasetçilerinden oldu. 2008 yılı Mart ayında yapılan seçimlerde New York’un 55. Valisi oldu. 9

“Özgürlük bir genç kız için en değerli ihtiyaçtır” Bir kadının toplum içinde kendisini eşit ve özgür hissetmesi için toplumun bu alanı kabul edecek kültürel kodlara sahip olması gerekiyor. Diğer bütün şartlardan önce kültürün, kadının özgürlüğünü olağan kabul etmesi gerekiyor. Kültürel değerler hukuktan önce gelir. Bizse bugüne kadar kültürel değerlere hiç dokunmayıp, sadece hukukla oynadık. Yapılacak çalışmaların birbirlerine benzeyen insanlar arasında değil, kültürel değerlerin kadın haklarının 6 7 8

114

Yıldız, İbrahim (6 Mayıs 2011). “Şafak Pavey 15 yıl sonra yurda döndü”. İstanbul: Milliyet. Erişim tarihi: 24 Ocak 2012. “Şafak PAVEY”. CHP. Erişim tarihi: 24 Ocak 2012 Vikipedi, özgür ansiklopedi

David Paterson

Abraham Lincoln

Ülkesinde köleliği kaldıran marfan sendromlu devlet adamı. Fakir bir ailenin çocuğu olarak çok ağır şartlar altında temel eğitim alır. Halkın içinde iyi bir intiba bırakan 9

Main Board bir eğlence ve bilgi paylaşım Platformu-Tarihteki en başarılı engelliler

115


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Lincoln, 1834 yılında Illionis Eyaletine 7 yıllığına temsilci olarak seçilir. Demir yolu işçisi, tüccar ve posta memuru gibi değişik işler yaptıktan sonra Springfield’de avukatlığa başlar. Köleliği tasvip eden bir eyaletin temsilcisi olmasına rağmen mecliste kölelerin aleyhine olan kanun teklifine karşı çıkar. 1837 yılında arkadaşı ile birlikte yazılı olarak köleliği protesto eder. Amerikan Kongresi’ne milletvekili olarak seçildiği Meksiko ile yapılan savaşı açıkça eleştirir. Diğer taraftan köleliğin tedrici olarak kaldırılması yönünde çalışmalara girişir. 1844 yılında milletvekilliği tamamlanınca yeniden avukatlığa başlar. 1856’da yeni kurulan cumhuriyetçi parti içinde yer alır ve 1858 yılında Senato için Demokrat Partili Stephen Douglas’e karşı aday olur. 1860’da Cumhuriyetçiler Lincoln’u Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterirler. Lincoln bu sefer demokratların çıkardığı iki adaya karşı başarılı olur ve ABD’nin 16. Cumhurbaşkanı olur. 10 Timur

Bedensel engeli kendisine mani olmayan Asya Fatihi lakaplı komutan, devlet başkanı11 Franklin Roosevelt

Fiziksel engelinin 4 dönem üst üste ABD Başkanı seçilmesine ve ABD Halkının en sevdiği başkanı olmasına engel olamadığı başkan12

10 11 12

116

Engelleri aşmış engelliler- (internet ortamından alıntı) Main Board bir eğlence ve bilgi paylaşım Platformu-Tarihteki en başarılı engelliler Main Board bir eğlence ve bilgi paylaşım Platformu-Tarihteki en başarılı engelliler

EN G E L L İ S İ YA S E TÇ İ L E R

Menderes

1964 yılında TED Ankara Kolejini bitirdikten sonra yüksek öğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde 1968 yılında tamamlamıştır. Serbest Ticaret ile uğraştı. Siyasete 1970 yılında Aydın’da Demokrat Partinin İl Başkanı olarak girdi. 1977 yılında Adalet Partisi Konya Milletvekili ve 1978 yılında aynı partinin Genel İdare Kurulu Üyesi oldu. 12 Eylül sonrasında 10 yıl siyasetten yasaklılar kapsamında yer aldı. 1993 yılında kurucusu olduğu Büyük Değişim Partisi Genel Başkanlığına seçildi. 1994 yılında bu partinin Demokrat Parti birleşmesiyle Demokrat Parti Genel Başkanı oldu. 1995 yılında Refah Partisi’nden İstanbul Milletvekili oldu. 1996 yılında aynı partinin Genel Başkan Yardımcılığına getirildi. 1999 yılında Fazilet Partisi’nde İstanbul Milletvekili olduysa da partiden kısa bir süre sonra istifa etti. Fazilet Partisi’nden istifa eden Menderes, bu kez 3 Kasım 2002 tarihinde DYP’den Aydın Milletvekili adayı oldu. DYP’nin 3 Kasım 2002 seçimlerinde barajı aşamamasında sonra siyaseti bırakan Menderes, 2003 yılında Tercüman gazetesinde gazeteciliğe başladı. Yeni Asır gazetesinde köşe yazarlığı yapmıştır. Menderes, siyaset dışındaki günlerini Aydın Çakırbeyli’de çiftçilikle meşgul olarak geçirmekteydi. Eski başbakanlardan Adnan Menderes’in son oğludur. Geçirdiği trafik kazası sonucu felç olan Menderes, bağışıklık sistemindeki sorunlar nedeniyle uzun süredir tedavi gördüğü Ankara Atatürk Hastanesinde 23 Aralık 2011 tarihinde hayatını kaybetti. 13 13

Son oğul Aydın Menderes vefat etti”. Hürriyet. http: //www.hurriyet.com. tr/gundem/19532639. asp. Erişim tarihi: 24 Aralık 2011.

117


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ S İ YA S E TÇ İ L E R

sağlıklı olması adına engellilerin siyaset alanında yer alarak karar mercilerinde olması gerekiyor.Ülkemizdeki siyasi tabloya baktığımızda engellilerin siyasette oransal olarak azınlıktadır.Engelli nüfusunun yüzde 12.29’larda olduğu ülkemizde, Engellilerin temsil oranının bu kadar düşük olması önemli bir eksikliktir. Engelli olmak siyaset yapmaya ve seçilmeye engel değildir. Engelliler siyasete atılarak engelli olmayan insanlara da faydalı olabileceklerini ve onları yönetebileceklerini de unutmamalılar.Siyasete atılmak isteyen engelliler siyasi partilerin,üniversitelerin ve özel kuruluşların siyaset akademi kurslarına katılabilir ve iyi bir engelli siyasetçi olabilirler. Not: Siyaset akademisi kursları ile ilgili bilgileri internetten edinebilirsiniz. Türkiye’nin engelli siyasetçilere ihYorum: Evet, tiyacı var diyoruz. Neden mi? Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da engelli hakları hareketinin ortaya çıkış sloganlarından en önemlisi “bizimle ilgili hiç bir şeye bizsiz karar verilemez” sloganıydı. Bu sloganla engelli bireyler, kendi ihtiyaçlarının ne olduğunu belirleme gücünün sadece kendilerinde olduğunu herkese duyurdular. Halen içinde yaşadığımız ülkede temsiliyetin ana kaynağı seçimler, adaylar ve ardından yeterli oyu alıp seçilenlerden ibaret. Bu çerçevede, engellileri kim en iyi temsil edebilir sorusu ile karşı karşıyayız. Engellileri –bunu her nasıl tanımlıyorsak- en iyi temsil edenler ancak bizlerle aynı deneyimleri taşıyanlar olabilir. Başka bir deyişle, kendi tartışmamız için soruyu daha net sorarsak, engellileri en iyi engelliler mi temsil eder? Evet engelliler ya da engelli aileye sahip bireyler temsil eder. Devletimizin hayata geçirilecek uygulamalarının daha 118

119


Bölüm: 8 ENGELLİ SPORCULAR

Güller nasıl kuruyor, susuz kalınca Umutlar nasıl tükeniyor, İman gücü olmayınca İnsan nasıl ağlıyor çaresiz kalınca Sana söylüyorum söyle bana 121


Dr. Gienn Cunningham Küçük kasaba okulu, eskiden kalma, üzerine çaydanlık konan kömür sobasıyla ısıtılıyordu. Küçük bir erkek çocuğun görevi her gün okula sabah erkenden gelmek, öğretmen ve sınıf arkadaşları gelmeden sobayı yakıp okulu ısıtmaktı. Bir sabah geldiklerinde okul binasını alevler içinde buldular. Bilincini kaybetmiş çocuğu yarı ölü, yarı diri binadan dışarı çıkardılar. Bedeninin alt kısmında ciddi yanıklar vardı. En yakın hastaneye götürüldü. Ciddi şekilde yanmış yarı bilinçsiz çocuk, yattığı yataktan annesi ile doktorun konuşmasını duydu. Doktor annesine oğlunun bedeninin alt kısmının olduğu gibi yandığı için ölme olasılığının çok yüksek olduğunu, hayatta kalmasının neredeyse imkansız olduğunu söylüyordu. (belki böylesi daha iyiydi) Oysa cesur minik ölmek istemiyordu. Hayatta kalmak istediğine karar verdi. Doktorları şaşırtacak bir şekilde hayatta kalmayı başardı. Ölüm tehlikesini atlattığında yine annesiyle doktorun konuşmalarına kulak misafiri oldu. Doktor, annesine yangınını bedeninin alt kısmındaki deriye zarar 123


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

verdiği için bacaklarını kullanmasının mümkün olamayacağını, ömür boyu sakat kalacağını söylüyordu.

önem arzeden durum şudur: ’İsYorum: Burada takrarlı, azimli yılmadan kararlı bir şe-

Cesur çocuk kararlıydı. Ömür boyu sakat kalmayacaktı. Yürüyecekti. Oysa ne yazık ki belden aşağısı motor hareketlilikten yoksundu. Zayıf bacakları hareketsiz öylece sallanıyordu. Sonunda hastaneden taburcu edildi. Annesi her gün bacaklarına masaj yapıyordu; ama bacaklarında ne his, ne de kontrol vardı. Öte yandan yürüyeceği konusunda her zamankinden daha kararlıydı. Yatmadığı zamanlar tekerlekli sandalyeyle geziyordu. Güneşli bir günde annesi biraz temiz hava alabilmesi için onu dışarı çıkardı. Tekerlekli sandalyesinde oturmak yerine kendisini sandalyeden attı. Bacaklarını arkasından çekerek çimenlerin üzerinde sürüklenmeye başladı. Sürüklene sürüklene bahçelerinin çevresindeki beyaz çitlere ulaştı. Çok büyük bir gayretle çite dayanarak ayağa kalktı. Sonrada tutuna tutuna yürümeye çalıştı. Yürüyebileceğini ispat etmeye çalışıyordu. Bunu her gün yapmaya başladı. Bahçenin etrafındaki çitlere dayanarak yürümeye başlamıştı. Bacaklarına hayat kazandırmak dışında hiçbir isteği yoktu. Günlük masajlar sonunda sebatı ve kararlılığı sayesinde ayakta durabilmeyi başardı, sonra da yavaş yavaş yürümeyi ve daha sonra da kendi başına yürümeyi ve koşmayı!!

kilde spor çalışmalarına devam etmek ve başarıyı yakalamak. Esasında hayatın her alanında başarılı başarıyı yakalamanın kuralları bunlar. İstikrar-Azim-GayretMoralini bozmamak gb.

Okula yürüyerek gitmeye başladı, sonra da koşarak. Koşmanın tadına varmak amacıyla koşuyordu. Üniversite de yürüyüş kulübüne katıldı. Bir müddet sonra Madison Square Garden’da hayatta kalması bile beklenmeyen, yürümesi ve hatta koşması olanak dışı olan bu genç adam, bu kararlı genç adam, yani Dr. Gienn Cunningham dünyanın en hızlı koşan adamlarından biri seçildi. 124

EN G E L L İ S P O R C U L A R

Jim Abbott

Amerika’nın Michigan eyaletinde 1967 yılında dünyaya geldi. Doğuştan sağ eli olmayan Jim, küçükken tutkuyla bağlı olduğu beyzbola profesyonel olarak 10 yaşında başladı. Amerika’nın en ünlü takımlarından California Angels, Chicago White Sox ve New York Yankees’de oynadıktan sonra emekli olarak menajer oldu. Hala Amerika’nın en sevilen beyzbolcularından biri olmayı sürdürüyor. 1

1

Main Board bir eğlence ve bilgi paylaşım Platformu-Tarihteki en başarılı engelliler;

125


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Roger

1950”li yıllarda kamuoyunda; doktorların araştırmalarına dayanarak “bir mil dört dakikanın altında koşulamaz, bu insan fizyolojisi açısından mümkün değildir” yargısı vardı. Bu görüşler atletizmle uğraşan atletleri ve atletizm otoritelerini etkilemiştir. Atletizm otoriteleri ve atletler bu görüşün etkisinde kalarak bir mili dört dakikanın altında koşmayı hiç düşünmediler. Yarışmalarda bütün atletler artık rekor kırmak için değil sadece birinci olmak için koşuyorlardı. Roger 1954 yılında yapılacak olan yarışa bir yıl kala bir mili dört dakikanın altında koşmak için hazırlanmaya başladı. Bu hedefine ulaşmak için tam bir yılı vardı. Bir yıl boyunca bütün fiziki çalışmalarını yaptı; ama Roger biliyordu ki bu yarışmada hedefe ulaşmak için sadece fiziksel antrenmanlar yeterli değildi. O her gün zihinsel antrenmanlar da yapmayı ihmal etmedi. Zihninde artık tek bir düşünce vardı: Hedefe ulaşmak. Hedef ise bir mili dört dakikanın altında koşmaktı. Bunun için bütün yolları deneyecekti. O, bu yarışa hazırlanmaya “Bir mili dört dakikanın altında koşacağım” diye başladı. Kendisine olan güveni tamdı. Zihninde hep bir yıl sonraki yarışı ve onun sonunda kıracağı rekoru düşünüyordu. Yarış başladığında tüm yarışçılar birinci gelmeyi düşünürken Roger rekora koşuyordu. Onun tek hedefi vardı, bir mili dört dakikanın altında koşmak. Onu gerçekleştireceğinden şüphesi yoktu. Yarış Roger”in birinciliğiyle bitti. Onun için birinci gelmek önemli değildi. Skorborda yöneldi. Orada yazan rakam 3, 59” du. Roger başarmıştı. Bir yıl boyunca çaba sarf ettiği hedefine ulaşmıştı. Roger zaferi bedensel gücü ile değil, zihinsel gücü ile kazandı. 126

EN G E L L İ S P O R C U L A R

Roger’den sonra gelen birçok sporcu da zihnin gücünü keşfederek inanılması mümkün olmayan rekorlara imza attılar. Bir yıl içerisinde aynı rekoru 300 atlet kırmayı başardı. Artık sporcular inanılmazları gerçekleştirmenin formülünü %20 bedensel güç % 80 zihinsel güç olarak özetliyorlardı. 2 Tommy Mcauliffe

Tommy McAuliffe “Dünya Kolsuz Golf Şampiyonu”. Kendisi 1893 yılında Newyork ‘da doğmuş. 5 kardeşin en büyüğü. 1902 yılında geçirdiği bir tren kazasından sonra 2 kolunu da kaybetmiş hatta sendeleyerek yürümek zorunda kalmış. Koşullar böyle olunca ilk başta ağzıyla yazı yazmayı öğrenmiş. Sonra evlenmiş ve 4 çocuk babası olmuş. Bir golf kursunda top toplayıcı olarak çalışmaya başlamış. Boynu ve omzu yardımıyla top toplayıcılığında çok başarılı olmuş. Daha sonra kardeşi onu golf oynama konusunda yüreklendirince, Tommy golf oynamaya başlamış. Onun golf oynaması ülkede büyük bir ilgiyle karşılanmış. Daha sonra o kadar başarılı olmuş ki o dünya’nın kolsuz Golf Şampiyonu ünvanını kazanmış. Kyle

O sıradan bir güreşçi değil, o kolsuz bir güreşçi. Daha okul sıralarındayken, okulun en iyi güreşçisiymiş. Georgia Üniversitesi’nden mezun olmuş. Kyle ülkenin her yerinde onun gibi insanlara konuşmalar yapıp onlara ilham vermeye devam ediyor. 2

www.birhikaye.com internet sitesinden alıntıdır.

127


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Bölüm: 9

Stutzman

28 yaşındaki Stutzman başarılı bir okçu, üstelik kolsuz. Doğuştan kolsuz olan Stutzman, yaşamı için gereken ne varsa her şeyi ayaklarıyla yapabiliyor. Onun bu engeli, hayatını hiç engellemeyi başaramamış. 16 yaşından beri okçulukla ilgileniyor. Hazır olun 2012 yılında Olimpiyatlara yarışmacı olarak katılmayı hedefliyor.

İŞ HAYATI TÜYOLARI

sadece engellilerin dünyasında Yorum: Sporun değil tüm insanlığın dünyasında hayata bağlayıcı özelliği ayrılmaz bir özelliği görülmektedir. Sağlıklı bir beden ve sağlık insan psikolojisi için herkesi spor yapmaya çağırıyoruz.

128

Gül güzeldir Dikeni batar derler, Dikeni niye batsın Tutmasını bilirse eller. 129


Yılmayanlar TGRT-FM’de canlı olarak yayınlanan Mehmet ÇELENK’ in hazırlayıp, Kezban Handan SOLAKAY’ın haftanın engelli haberlerini derleyip canlı olarak sundukları ve sıcacık sohbetlerin yer aldığı “Yılmayanlar” programına, Türkiye Beyazay Derneği Ege Bölge Başkanı, iletişim uzmanı Ali Rıza Soyaslan konuk olarak katıldı. Engellilerin iş hayatına yönelik kamu oyuna bilgiler veren Soyaslan canlı yayında engellilerin iş dünyasında karşılaştığı sorulara cevap verdi. Kezban Handan SOLAKAY’ın sorularını cevaplandıran Soyaslan şu sorulara yanıt verdi; Kezban Handan SOLAKAY: Öncelikle programımıza hoş geldiniz Ali Rıza Bey. Engellilerin iş dünyası ile ilgili durumu nedir? Ali Rıza Soyaslan: Engellilerin bir araştırmada %36 okuma yazmasının olmadığı, %33’ünün okur-yazar, %5 lise ve %2 üniversite mezunu olduğu açıklandı. Yani engelliler eğitim durumlarını ilerletmiyorlar. Devam ettirmiyorlar. İŞKUR’a kayıtlı engellilerin ise %75 gibi bir oranın mesleğinin olmadığı söyleniyor. Engelliler eğitim ve meslek 131


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İŞ H AYAT I T ÜYO L A R I

edinmede zayıflar. Diğer bir konuda ise bazı engelliler 3 aydan 3 aya engelli aylığım kesilir diye iş dünyasına katılmıyorlar. Hani bir hikaye vardır. Alice yol ayrımında tavşana sorar; “Hangi yoldan gitmeliyim? Tavşan şöyle cevap verir: Nereye gideceğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin bir anlamı yok.” Engellilerin maalesef iş dünyasında hedefleri yok. Hedefleri olmalı

gazete ilanları da takip edilmeli. Çevresini iş aradığından dolayı haberdar etmeli. Firmalara giderek birebir iş görüşmeleri yapılmalı. Memurlar. net, engellikariyer. net gibi iş ilanları yayınlanan internet siteleri takip edilmeli.

Kezban Handan SOLAKAY: Engelliler iş hayatında önyargılarını yıkarak özgüvenlerini nasıl kazanabilirler? Ali Rıza Soyaslan: İki tür engelli var: 1-Ben engelliyim herkes bana mecbur. 2-Ben engelliyim, hiçbir şey yapamam, kimse yüzüme bakmaz. İki düşünce de doğru değil. Doğru olan kendini yetiştirmiş, kendine güvenen ve engelliliğinin sınırını bilen bir engelli. Malesef iş hayatında engelli algısı ‘hassas, kırılgan, alıngan, üzülen ve çekingen’dir. Bunlar maalesef işverenin tercihini olumsuz etkiliyor. Engelliler iş hayatında duygularıyla değil, mantıklarıyla hareket etmelilerdir. Kendisini geliştirmeyen, işe nitelik katmayan engelli adaylar büyük rekabet yaşanan iş dünyasında var olamazlar. Engelli olmayan milyonlarca üniversiteli işsiz varken iş dünyasına daha gerçekci bakılmalı, ciddiye alınmalı ve gereken yapılmalıdır. İş dünyası giden gemi gibidir. Rüzgar her zaman istediğiniz yönden esmez. Tabi dalgasız, rüzgarsız bir denizde sizi beklemez. Yaşam düz bir çizgi olmadığı gibi inişli çıkışlı uçurum ve tepelerden ibarettir. Kezban Handan SOLAKAY: Engelliler iş ararken şu yolları kullanmalıdır? Ali Rıza Soyaslan: Öncelikle İŞKUR’a kaydolmalılar. İŞKUR İnternet sitesinde yayınlanan ilanları takip etmeliler. Hergün gündemi takip etmeliler. Günlük yerel-bölgesel 132

Kezban Handan SOLAKAY: Engelliler iş arama esnasında boş zamanlarını nasıl değerlendirmeliler? Ali Rıza Soyaslan: Boş zamanlarında CV özgeçmişleri hazırlanmalı. Referanslar ayarlanmalı. Sertfika kursları varsa (Halk eğitim, sertfika press gb. ) değerlendirilmeli ve kurslara gidilmeli. Engellinin iş hayatı devam etse bile eğitim hayatı, yaş farketmeksizin devam etmeli. Beş vakit namazlarında dua etmeli. Hacet namazı (istek namazı) kılmalı (Yatsıdan sonra 2, 4 rekat). İş hayatında başarılı engellilerin hikayeleri ve iş dünyası ile ilgili kitaplar okunmalı. Diksiyon, güzel konuşma, hitabet, beden dili ve kişisel gelişim kurslarına gidilerek kendilerini geliştirmeliler. Bu kadar gayretlerine rağmen hala iş bulamıyorlar ise de; Kosgep, Tarım, Sosyal Yardımlaşma vakfı, AB Projelerine iş projeleri verilerek engelliler kendi işlerini de kurabilirler. Son olarak engelliler bölgelerinde iktidar, muhalefet il-ilçe ya da belde parti başkanlıklarına giderek iş başvuru formu da doldurabilirler. İstanbul, Bursa, İnegöl, Bilecik, Uşak gibi işçi arayan illere de göç edilerek iş bulunulabilir. Akabinde; Engelliler sadece devlet işine yerleşmeyi hedeflememeliler. Engellilere Özel sektörlerinde büyük ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır. Kezban Handan SOLAKAY: Engelliler iş bulma esnasında mülakata çağrıldıklarında nelere dikkat etmeliler? Ali Rıza Soyaslan: Engelliler aile ya da çevrelerinde “Yapamazsın” “Başaramazsın” “Seni işe almazlar” Sözlerine 133


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İŞ H AYAT I T ÜYO L A R I

itibar etmemeli. Sorunuzun cevabına gelince de engelliler başvuracakları iş yerinin fiziki yapısı önceden görülmesi için tedbiren bir gün önceden gidip ön incelemede bulunmalılar. Mülakata erken gidilmelidir. ’Engelli ’Ne iş olsa yaparım’’sözünden sakınılmalı ve yeteneğine, sertfikalarına ve mesleğine uygun işlerde çalışabileceğini vurgulamalıdır. Engelinin mani olacağı işleri yaparım dememeli. Çalışılacak işte bir hafta çalışmadan’’Hafta sonu tatil mi? İkramiye var mı? Ücrete zam ne zaman verilecek? Sosyal hayatım olacak mı? 8 saat mi? Ne zaman yükseleceğim? gibi başlangıçta işi görmeden bu tip erken sorulardan kaçınılmalıdır. Kezban Handan SOLAKAY: Mülakatlarda insan kaynakları yöneticileri karşısında engellilerin duruşu nasıl olmalıdır? Ali Rıza Soyaslan: Kedinin renginin siyah beyaz olduğuna değil, fareyi yakalayabilme yeteneğine bakılır. Hiçbir insan kaynakları yöneticisi engellilerin engelleriyle değil, yeteneğinin işe sağlayacağı katkısı ile ilgilenir. Engellinin ise negatif yönlerini ortaya çıkarmaya çalışmaz. Engelliler insan kaynakları yöneticilerine sorular sormaktan da çekinmemeli. Samimi cevaplar vermeli. Engelli, çalışabilme imkanı neyse olduğu gibi gerçekci anlatmalı. Engelinin mani olacağı işleri yapamam demesi engelliye mülakatı kaybettim durumu vermez. Daha artı sağlar. Genel itibarı ile insan kaynakları yöneticileri işe uydu, işe uymadıya bakar. Neticede Aşırı iş seçicilik lüksünün engelli olmayanlarda bile olmadığı bilinmelidir. Maaşa göre değil ‘O meslekte kendimi nasıl yetiştirebilirim. düşüncesi olmalıdır. 134

Kezban Handan SOLAKAY: İşe girdikten sonra engelliler nasıl strateji izlemeliler? Ali Rıza Soyaslan: Öncelikle işe girdikten sonra ‘Başarılı olmak zorunda değilim’’İş’te yükselemem gibi duyguları bi kenara bırakarak işte yükselme ile ilgili hedef belirlemeliler. Engelli işyerinde ihtiyaç, boşluk ne ise o boşluğu 135


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

doldurmanın gayretinde olmalılar, kendilerini ispat etmelilerdir. İş yerlerinde sabırlı olunmalı. Devamsızlık yapılmamalı. Ortama uyum sağlamalı. Amirlerine itaat etmeli. İş yerinde teknolojik değişiklerde geri kalmamalı ve kendisini o dalda yetiştirmeli. İş hayatı bisiklet gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece iş hayatında varsınızdır.

Bölüm: 10 İNTERNET DÜNYASINDAN ENGELSİZ PAYLAŞIMLAR

Diline geleni söyleme öyle Sen kime sitem ediyorsun böyle Allah kulu, söyle; halin nedir öyle Dilini tut, sabreyle, tövbeyle. 136

137


Facebook Paylaşımları - Derdin ne olursa olsun, umudun hep Allah olsun!... Dursun Bedirhan - Bana Hayat… Ben hep “hayırlısı’’ diyeceğim hayata inat… - Baktığınız benim ama gördüğünüz sizsiniz!... Jackques Rigaut - İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde. Nazım Hikmet - Varsın olmasın hayatta her istediğimiz! Biz olana “Elhamdülillah’’ olmayana da “Eyvallah’’ demesini de biliriz… Hz. Mevlana - “Birbirini seven insanlar için engeller bir tatlı tebessümden ibarettir… ’’ - Gün batımına karşı yüreğimi dinledim. Bana sessizce engelsiz bir hayatı fısıldadı… - Önemli olan, başkalarının sizi nasıl gördüğü değil, sizin kendinizi nasıl gördüğünüzdür… 139


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İN T E R N E T D Ü N YA S I N DA N E N G E L S İ Z PAY L A Ş I M L A R

- İman iki eşit parçadır. Yarısı sabır, yarısı şükürdür… . Hz. Muhammed (s.a.v.)

- Bazen; fırtınalar iyi gelir insana, tekneni biraz yıpratır ama, güvertende hiç pislik kalmaz!...

- Asla umudunu kaybetme! Yarının size ne getireceğini asla bilemezsiniz…

- Derdimi dinledim, derdimden iğrendim. Onun derdini gördüm, derdime imrendim. Düne, bugüne, yarına hamd olsun…

- Biz zoru seçtik, tıpkı kardelen misali. Engelli olsak ne yazar, hayat seni çok seviyoruz. - Ne güzel söylemiş şair! Mutluluğu benimle bulan benim’dir, gerisi misafir. - Engel bazen sadece bir yol… - Yaşam karşımıza engeller çıkarır ama aslında hayat o engeller aşıldıkça yaşanır… - Kendin ol. Çünkü hayat başkası olmak için çok kısa… - İnsanlardan bir şey isteme ki, insanlar seni sevsin. Allah’tan iste ki, Allah seni sevsin. Hz. Ebubekir (r.a) - Önce hayaller ölür. Sonra insanlar… Shakespeare - Bir yerlere varmak için önce kendine uğramalı insan… İnsanın gideceği bütün yollar, kendinden geçer… - Küle döndüysen; yeniden güle dönmeyi bekle… Ve; geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil; kaç kere küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla! Mevlana - Sevgi ile aşılamayacak engel yoktur! - Biliyor musun LÖSEMİ.. Sen gittikçe güzelleşiyorsun.. Yok yok şaka değil, gerçekten.. Bak nasıl mı..? Dön arkanı bana.. Şimdi hiç geri dönmeden ardına bakmadan.. !! - ÇOCUKlara.. UMUDa.. DÜŞlere.. HAYATa dokunmadan... Dümdüz git.. git.. git.. giiit.. giiiiiiit.. Sonsuza kadar GİT... ASLA GERİ DÖNME... !! 140

- Kendi engelinizi kendiniz yıkın… - Engelli insan yoktur. Engelli düşünce vardır.

*** Twitter’da Engel Yok Engelleri Kaldır@EngelleriKaldir Mutluluk nota gibidir. Melodi yaratmak senin elinde! Melodini yarat, şarkını söyle. Kimse duymasa sen söylemekten vazgeçme ♥♠Ebru♦♣@Ebitenmaki Kuracak hayalin yoksa önünü görsen ne olur! Biz Engelliyiz@EngelliHaklari SAFAK PAVEY, “Unutma biz değil asıl engelli olmayan insanların engelleri var” Engelleri Kaldır@EngelleriKaldir Engel bedenim dışında her yerdeydi ve en büyük engel aslında kalbimizdeydi! BAHU CEYLAN@bahutanem1 Mutlu insanlar, her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir. Engellilerin Sesi@bizdevarizhaber 141


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

@eyupbartik küçük bir örnek hayatımdan... çorabımı tek başıma giyebilmek için belkide yüz kez denedim ve başardım: ) Engelleri Kaldır@EngelleriKaldir “Dünya kötülük yapanlar değil seyirci kalıp hiçbirşey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.. !” ALBERT EINSTEIN

İN T E R N E T D Ü N YA S I N DA N E N G E L S İ Z PAY L A Ş I M L A R

Engelleri Kaldır@EngelleriKaldir “Engelli olmak, hayatı yaşamak için engel değildir. ” Dercan Demirtepe@dercandemirtepe Hayata küsmeden, engel tanımadan yaşayan bütün güzel insanlar sizi seviyoruz.

dışarıda hayat var@disardahayatvar evinin duvarını yık ve engelini aş dışarısı seni bekliyor başarıya ve mutluluğa koş Engel @EngelliEngel Engeller hayatın ritmini yakalamaya engel olamaz Engelleri Kaldır@EngelleriKaldir Başarmak sadece engelleri aşmak değil, bazen yıkmaktır. Engellilerin Sesi@bizdevarizhaber Görmek istediğin değişimin kendisi sen ol. Maghatma Gandi Engel Olma Destek Ol@SizdeDestekOlun Dün zekiydim, Dünyayı değiştirmek isterdim; Ama bu gün akıllıyım, Kendimi değiştiriyorum... ___Hz. Mevlana___ Adem Kuyumcu @AdemKuyumcu Senaryosunun birçok yerini ben yazmasan da hayat filminin içinde etkili bir oyuncuyum ORTOPEDİK ENGELLİLER@TURKENGEL

- Birinin sana bir şey yapamazsın demesine izin verme… Bir hayalin varsa onu koruman gerek. İnsanlar bir şey yapamaz ve senin de yapamayacağını söylerler. Bir şey yapmak istiyorsan, gidip onu zorla al.

EĞİTİMİN AŞAMAYACAĞI ENGEL YOK... .

Umudunu Kaybetme – The Pursuit of Happiness

Mehmet@Mhmtyldz_1903

- Bu maskenin altında etten daha fazlası var. Bu maske-

Asıl engel yüregimizdedir! 142

Engelsiz Film Replikleri

nin altında bir fikir var! Ve fikirler kurşun geçirmez. 143


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

V for Vendetta

- Annem hep şöyle derdi: “Hayatta devam edebilmek için geçmişi arkada bırakmak gerekir.”Benim koşmam da bununla ilgiliydi sanırım. Forrest Gump

- Nehirdeki en büyük balık, yakalanamadığı için büyüktür.

İN T E R N E T D Ü N YA S I N DA N E N G E L S İ Z PAY L A Ş I M L A R

3 idiots

- Hayat bir dondurmadır; erimeden tadını çıkarın! Black

- Üzerinde durduğunuz kaya yuvarlanmaya başlarsa atlayın. Yoksa siz de onunla birlikte yuvarlanıp ezilirsiniz. Sadece aptallar kayanın üzerinde durmaya çalışırlar… Kyoami “Ran’’

Büyük Balık – Big Fish

- İmkansızı elediğin takdirde geriye kalanlar gerçeklerden ibarettir.

- Yaşam savaşı içinde yaşamayı, yaşatmayı ve unuttuklarını anlat. İncir Reçeli

Sınav - Exam

- Ben de bir zamanlar görebiliyordum. Ve yeteri kadar da gördüm. Buradakilerden daha genç çocukların kollarını bacaklarını kaybettiklerini gördüm. Ama onurlu bir ruhtan daha saygın bir şey görmedim. Kadın Kokusu – Scent of a Woman

- İnsanları efsane yapan, yaşarken yaptıklarıdır. Koruyucu – The Guardian

- Köyümüzde yaşlı bir bekçi vardı, gece devriyelerinde bağırırdı: ’’Her şey yolunda. Her şey yolunda!” Bizde huzurlu bir şekilde uyurduk. Sonra bir gece, bir hırsızlık oldu. Ve öğrendik ki meğerse bekçi körmüş! O, ‘Her şey yolunda!’ derdi, biz de güvende hissederdik kendimizi. O gün bu kalbin ne kadar kolayca korkabildiğini öğrendim. Kandırmanız gerekiyor onu. Sorun ne kadar büyük olursa olsun, ‘Her şey yolunda. ’ Diyeceksiniz… ’’ 144

- Bir insan, olduğunu hissettiği kişidir. Zafer Madalyası

- Dünyada taştan olmayan ve kimsenin senden alamayacağı bazı şeyler vardır. İçinden alamayacakları, dokunamayacakları bazı şeyler. Asla dokunamazlar… Umut. Esaretin Bedeli

- Sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilirler. Ölü Ozanlar Derneği

- Akşemsettin İstanbul’un Fethi öncesi Fatih Sultan Mehmet Han’a; - Nedir bu halin. Ordun neden savaşmıyor. - Kırk gündür buradayız Ak şeyhim - Sabır insanın 2. aklıdır, amacını ve hayallerini hep diri tutar. 145


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

İN T E R N E T D Ü N YA S I N DA N E N G E L S İ Z PAY L A Ş I M L A R

- Vazgeçemezsin Mehmet… Unutma; Sert rüzgarlar yüksek dağlarda eser. Fetih 1453

Annem ‘herkesin kaderini kendisinin çizdiğine inanırım. Yaradanın sana verdiğiyle iyisini yapmalısın. ’ derdi. (forest gump filminden)

Engelsiz Atasözleri - Balı, parmağı uzun olan değil; kısmeti olan yer. - Bin kilometrelik bir yolculuğa bile, bir adımla başlanır. - Dikensiz gül olmaz, engelsiz yar olmaz. - Duran taksiyi, yürüyen kaplumbağa da geçer. - Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni; kullan kendini, göreyim seni. - Dünyada rahat yaşamak isteyen, her şeyi hoş görmeli. - Haline şükret, zira, beterin beteri var. - Hatalar yapmazsanız, hiçbir şey yapamazsınız.

146

147


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

- Her gecenin bir gündüzü vardır. - İlim gençlikte dikilen, ihtiyarlıkta meyvesi alınan bir ağaçtır. - İyilik et denize at, balık bilmezse Halık (Allah) bilir.

Bölüm: 11 BAŞARI ÇEŞMESİNDEN DAMLALAR

- Kaplumbağa kabuğunda: Ne büyük sarayım var demiş. - Kendinden aşağıya bak da, haline şükret. - Kişi kendine ettiğini, alem bir yere gelse edemez. - Kurcalama sivilceyi çıban edersin. - La rahate fiddünya. (Dünyada rahat yoktur. ) - Meyve ağacına herkes hizmet eder. - Ne verirsen elinle, o da gider seninle. - Rüzgara tüküren kendine tükürür. - Sabır cennetin anahtarıdır. - Süt içen, ilaç içmez. - Şimşek çatmadan, gök gürlemez. - Vermeyince mabud, neylesin Mahmut. - Dert gezmiş, derman beraberinde gezmiş. KAYNAK: - Sözün özü – Derleyen: Osman Karataş - Atasözleri – Hilal Özşahin, Mehmet Uluçay, Raşit Yetim

BIRAKMADIĞINIZ VE DENEMEKTEN VAZGEÇMEDİĞİNİZ SÜRECE ASLA YENİLMİŞ DEĞİLSİNİZ. 148

149


Nur Çeşmesinden Damlalar - Eksikliklerinize odaklanıp yapamam demeyin, potansiyelinize bakıp yapabilirim deyin. Kavrayışınız genişlesin!1 - Eğer Allah katındaki yerini bilmek istiyorsan, Allahın seni dünyada nerde kullandığına bak!2 - Karamsar olmak zor değil, zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir. - “Ayağın taşa takıldığında ‘Allah kahretsin’ bile dememelisin, dua etmelisin ki taşa takılan ayağın var…”3 - Hayat birkaç yara vuracaktır kanatlarına. Kırılıp kanayacaktır mutlaka.. Ama unutma, yaralı kuşlar uçar sonunda. Yeter ki sen hayata küsüp kanatlarını koparma. - Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler. 4 1 2 3 4

Düşün ve Başar S. 36- Muhammed Bozdağ Özlü Sözler-Sayfa: 34-Mustafa İslamoğlu Necip Fazıl Kısakürek W. Churchill

151


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

BA Ş A R I Ç E Ş M E S İ N D E N DAM L A L A R

- Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.

- Göz nereye bakar, gönül oraya akar.. Gönül nereye akar, ayak oraya koşar. 7

- Gidene üzülmek yerine, var olanı güçlendirebilirsi-

- Dolaylı güzellikler, ölümlü bedenlerle değil, ölümsüz anlamlarda gizlenirler. 8

niz.

- Kendinden nefret etme, hatandan nefret et!9

- Canda engel olmaz, tende olur. - Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin. - Ne yapamadığını değil, neler yapabileceğini gör. - Asıl engelliler, karşılarına çıkan engelleri geçemeyenlerdir. - Karanlığa küfredeceğine, güneşe yürümeyi dene. - Kendilerini bir amaca adayanlara rüyaları da hizmetkar olur. - Küçük arzuyla bir mektup, büyük arzuyla bir kitap yazarsınız. - Denizlerin derinlerindeki inciye ulaşmak istiyorsanız, derinliklerde dolaşmayı ve ahtapotla yüzleşmeyi göze almalısınız.

- İnsan, kainat ağacının muhteşem meyvesidir. 11 - Bir ayak bir kaza sonrasında kesildiğinde tekrar uzamaz, ama bir diğer ayakla pek çok şey başarabiliriz. 12 - Eğer yolunuzun üzerinde hiçbir engel yok ise, o yol sizi başarıya götürmez. - Dünyaya kirli demeden önce gözlüklerinizi temizlemeyi unutmayın… - Farklılıklarımız bizi eşsiz ve özel yapar. - Güneşin sana ulaşmasını istiyorsan gölgeden çık. 13

- İç dünyasının kolu, bacağı, gözü olmayan engelsiz et parçası insanların olduğunu unutma

- Bir işte başarılı olmak istiyorsan şu 3 prensibi asla unutma. 1-Vazgeçme! 2-Sakın Vazgeçme! 3-Asla Vazgeçme

- Parmağı kesildiği için isyan edenlere, Ayaklardan mahrum insanın gülümseyişini göstermek gerekir. 5

- Mutluluk, güzelliklerin içinde doğanın değil, çirkinlikleri bile güzel yanlarını keşfedebilenindir. 14

- Allah hiç kimseyi kaldıramayacağı yükle sorumlu tutmaz. (Kuran, 23: 62) - Yürek fatihi olacak insanların önce kendi yüreklerini işgalden kurtarmaları gerek. 6 - Dibe vurmadan yukarıya çıkabilmek önemlidir. 5 6

152

- Beden ülkesinin başkenti olan gönülde iman iktidarda değilse, şeytan iktidardadır. 10

Düşün ve Başar S. 46- Muhammed Bozdağ Özlü Sözler-Sayfa: 67-Mustafa İslamoğlu

7 8 9 10 11 12 13 14

Mevlana Düşün ve Başar S. 60- Muhammed Bozdağ Özlü Sözler-Sayfa: 79-Mustafa İslamoğlu Özlü Sözler-Sayfa: 106-Mustafa İslamoğlu Özlü Sözler-Sayfa: 111-Mustafa İslamoğlu Reider G. Hegen Konfüçyüs Düşün ve Başar S. 41- Muhammed Bozdağ

153


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

BA Ş A R I Ç E Ş M E S İ N D E N DAM L A L A R

başka et arar. Gerçekten engellerimiz olabilir. Kuş gibi uçamayız, çünkü kanatlarımız yok. Akıllı insan hangi engelin gerçek, hangisinin geçici veya hayali olduğunu zor da olsa ayırt eder. 18 - Mazeret tanımazsanız, engelleri azaltırsınız. Bahaneniz yoksa savaşan askerin gayretindeki içtenlik yoğunluğunda çalışırsınız. 19 - Acıya açık olmanızı öneriyoruz. Bir işi yapmanız gerekiyor mu? Onu ertelemenizin sebebi, sonuçlarının acısından çekinmeniz mi? İzin verin acıtsın. Gerekiyorsa utandırsın, gerekiyorsa aşağılanmanıza yol açsın. Sorunlarınızı ertelerseniz seller barajınızı zorlar; barajınız çöktüğünde, hem sizi hem de yakın dostlarınızı alıp götürür. 20 - Doğuştan getirdiklerinizle değil; çabalarınızla, kişiliğinizle ve eserlerinizle yükselirsiniz. 21 Düşün ve Başar - Engellerdeki fırsatları gören, sorunlardan çözümler üretir. 15 - Mazeretlere sığınan, hem kendisini engeller hem de başkalarını yıldırır. 16 - Elinizi ayağınızı zincirleseler ve bedeninizi bir kafese koysalar kalbinizi durdurabilirler mi? Zindandan çıkamayan birinin, kanını mürekkep yaparak kitap yazdığını okudum. 17

- Hızlı ilerlemek istiyorsanız, alanlarında uzmanlaşmış insanları bulun, sorun veya anlattıklarını dinleyin. 23 - Başarmak isteyen, gemilerini yakmalı ve girdiği yoldan geriye dönüşü imkansız hale getirmelidir. 24 18

- Mazeretçi kedi ulaşamadığı ete murdarmış der, vazgeçer. Mazeretsiz kedi o ete ulaşamayacağından eminse

19

15

22

16 17

154

- Ne demek şu sözler: ’’Ben yeteneksizim. Ben üstün zekalı değilim. Ben başaramam. Benim engellerim var.”Evet engelleriniz var, işte bu yalanlarınız! Kendimize ısrarla söylediklerimiz, yalan da olsa doğrularımıza dönüşür. 22

Düşün ve Başar S. 218- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 204- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 204- Muhammed Bozdağ

20 21 23 24

Düşün ve Başar S. 201- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 204- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 168- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 148- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 146- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 104- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 115- Muhammed Bozdağ

155


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

BA Ş A R I Ç E Ş M E S İ N D E N DAM L A L A R

- Kanatlarınızı sorular ile açmazsanız, değişim rüzgarlarına binemezsiniz. 25

• Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka… Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen! Köpükler, gece gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete geçirir. Fakat ne şaşılacak şey ki, sen köpüğü görüyorsun da denizi görmüyorsun.

- Hayat paketinde, herkese isteyebildiği kadarı verilir. Ezeli mesaj şöyle der: “Benden isteyin, cevap vereyim. (Kuran, 40: 60. ) ’’De ki, istemeniz olmazsa Rabb’im size ne diye değer versin! (Kur’an, 25: 77. ) Bu çok önemli.26

• Ümitsizlik köyüne gitme; ümitler var, Karanlığa doğru yürüme; güneşler var.

Mevlana’dan Kişisel Öğütler

• Ancak fikirdir varlığın, Gerisi et ve kemiktir bir yığın. • Her rüzgarla otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar bile olsan bir ota değmezsin. • Dert daima insana yol gösterir. • Gözlerini kamaştıran renkli camları kır da öyle bak ki, gözüne çarpan şeyin ne olduğunu anlayabilesin. • Fare huylulara, kedi bey olur. • Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı.

Her gün bir yerden göçmek ne iyi Her gün bir yere konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

• Kitaptan maksat içindeki bilgilerdir; ama dilersen sen onu yastık yapıp başının altına da koyabilirsin. Bu kılıcı çivi yerine duvara çakıp mağlubiyeti baştan kabul etmeye benzer. 25 26

156

Düşün ve Başar S. 80- Muhammed Bozdağ Düşün ve Başar S. 24- Muhammed Bozdağ

• İnsanın kanadı, gayretidir. • Eğer insan cismiyle, cesediyle insan olsaydı, Hz. Muhammed ile Ebu Cehil arasında fark olmazdı. • Eğer düşündüğün gül ise, sen bir gül bahçesisin; yok diken düşünüyorsan külhan kütüğüsün. • Kâr ancak takvada, dinde ve güzel ameldedir ki, iki alemde kurtuluş bunlarla olacaktır. • Başkalarına imrenme; çok kimseler var ki, senin hayatına imreniyorlar. • Bir damla olma, kendini deniz haline getir Madem ki denizi özlüyorsun, damlalığı yok et gitsin. • Ekmeğini terine banıp yiyeceksin. 157


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

• Allah ile olmayan kimse yalnızdır. • Allah’a yakın olan için kaygı yok. • Bir beste gibi ol, ardından özlemle söz etsinler. • Yüksekliği isterdim, onu alçakgönüllülükte buldum27 Peygamber’den Nasihatler - Her gün okuyabildiğin kadar Kur’an oku, Peygamber (sav) ’e de salatı çokca getir. - Beş vakit namaz ile velev ki iki rekat ta olsa gece ve kuşluk namazına devam et. - Üzerine farz olan zekatı ver. Az da olsa her gün sadaka ver. Eğer verecek bulamaz isen bu vazifeyi güzel söylemekle yerine getir. Ramazan orucu ile beraber her ayda üç gün oruç tut. - Allah’ın sevdiklerinden olmak istemez misin? Peygamber’in Muhammed (sav) ’i, O’nun Ailesini sev, anne ve babaya iyilik yap. - Sen: “Ya Rabbi, Ya Rabbi” deyipte, Allah’ın: “Evet Ey kulum, iste istediğin verilir” dediği kimselerden olmak istemez misin? O halde yiyeceğini temizle ki duan kabul olsun. İnsanlara kendinden daha insaflı ol. İnsanlara güzel ahlakla davran.

BA Ş A R I Ç E Ş M E S İ N D E N DAM L A L A R

- Allah’a hamd eden, şükreden, O’na yakın olanlardan olmak istemez misin? Şu var ki kul: El-Hamdülillah, derse, Allah: “Kulum Bana hamd etti, Bana şükretti” der. O halde: el-Hamdülillahi ve Selamün ala İbadihillezinestafa” zikrini çokça yap. - Allah’a şükredenlerden ve Allah’ın neslini islah ettiği kimselerden olmayı istemez misin? O halde şu iki ayetteki duaya devam etmelisin: A-) “Rabbim, bana ve anama, babama lutfettiğin nimete şükretmeye, Senin beğeneceğin faydalı bir iş yapmamı gönlüme ilham eyle ve Rahmetinle beni iyi kullarının arasına koy”. (Neml: 19). B-) “Rabbim beni, bana ve anama, babama verdiğin nimete şükretmeye razı olacağın yararlı işleri yapmaya sevkeyle, benim için neslimden de salahı devam ettir. Ben Sana yöneldim, Sana teslim oldum.” (Ahkaf: 15). - Hem dünyanı hem ahiretini toplayan şeyi sana göstereyim mi? O halde Allah’ın emirlerini gücün yettiği kadar yerine getirmeye çalış: “Ey insanlar, ruku edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hacc: 77). - Bütün her şeyin özünü göstermemi ister misin? “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru istikamet üzere ol.”

- Duası kabul edilenlerden ve Kıyamet Günü sayfası nurla parlayanlardan olmayı istemez misin? Kalbini temizle, “La İlahe İllallah” zikrini çok yap, günahlarına, mü’min erkek ve mü’min kadınlar için tevbe ve istiğfar yap. Allah’ı hatırlamaktan habersiz olanlardan olma. 27

158

Mevlana’dan Altın öğütler 1 – Derleyen: Ziya Elitez

159


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Bölüm:: 12 Bölüm ENGELLİ HAFIZ VE HAFİZELER

Hafız Rabbin Muştusu Hafız Cennet Kokusu Hafız Kuran Yolcusu Hafız Kur’an demektir. 160

161


Hafız Kani Karaca (1930-2004) Asrımızın Görme Engelli en Büyük Kur’an Bülbülü, Klâsik Müzik Üstadı Türk Klâsik musiki kültürünün yaşayan son temsilcilerinden Kâni Karaca, 1930’da Adana’nın Adalı köyünde doğar. İki aylıkken bir kaza sonucu gözlerinde rahatsızlıklar meydana gelir, üç aylık iken, yanlış ilaç neticesinde gözleri tamamen görmez olur. Çiftçi babası ölünce halası onu yanına alır ve ‘avare dolaşacağına hafız olsun’ der. Böylece ilkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak 9 yaşında Kur’an’ı hıfz eder. Cennetten Gelen Yüce Bir Ses Türkiye’de mevlithanlığıyla tanınsa da aslında Kani Karaca, İstanbul’un son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve eşsiz bir klâsik müzik üstadıdır. Kuran’ı rakipsiz bir ustalıkla 163


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

Arap ve İstanbul tavrıyla okur, kudüm, ut çalar. Kâni Karaca, üstün makam bilgisi ve dinî muhteviyatlı olsun veya olmasın, zengin repertuarı ile ülkemizin sayılı icracılarındandır. İstanbul Radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kadar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk’tan sonra yetişen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.

kam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katar”.

Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlithânlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyuculuğunun iki yönüdür. Mevlit, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dinî musiki şekillerinden başka, Kur’an okuyuşunda da büyük sanat gücü gösterir. Karaca, musiki eğitimi görmemiş din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın sanat yönü gitgide kaybolurken, dinî musikinin geçen yüzyılda yetişmiş üstatlarıyla zamanımıza kadar ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliştirenlerdendir. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul’a özgü mevlit ve Kur’an okuma üsluplarını günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatmasıdır. “Karaca, bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Doğaçlama musikide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen geçki sanatını başarıyla uygular, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki ma164

Kâni”yi diğer Türk musikisi icracılarından üstün yapan bir meziyeti daha var. Müthiş bir kulak hafızasına sahiptir. “Bir eseri bir kere dinlemekle ezberine alır” denilen türden bir müzisyendir. Kuran hafızı olmanın getirdiği üstün ezberleme gücü sayesinde gerek dinî, gerekse din dışı eser repertuarının genişliği dikkat çekicidir. 1 Yeni Dönemin Kadrine Uğramış Kendi Halinde Mütevazı Bir Sanatkâr Hafız Ahmet Sarıkaya

1

Yazar: Prof. Dr. Ali Seyyar http: //www.ozurlulergazetesi.com/ sitesinden 28. 07. 2013 tarihinde yazdırılmıştır.

165


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

Denizlili 20 yaşındaki a’ma Hafız Ahmet Sarıkaya, başarıları ve hedefleriyle herkesi şaşırtıyor.

çok iyi bir avukat olup sosyal yönde manevi değerlere bağlı kalarak iyi işler yapmak. ”2

Kur’an-ı Kerimi Tersinden Okuyor

Görme Engelli Hafız 4. Kez Türkiye Birincisi

Dünyanın en iyi hafızlarından biri olabilmek için sürekli çalışan Hafız Ahmet Sarıkaya, başka hafızlarda bulunması zor özellikleri de taşıyor. Sayfa numarasının söylenmesi halinde Kur’an-ı Kerim’in o sayfasını okuyan, ayetin söylenmesi halinde diğer sayfaya geçebilen Ahmet Sarıkaya’nın en önemli özelliği Kur’an-ı Kerimi tersinden de okuyabilme yeteneği. Herhangi bir sayfa numarasının söylenmesinin yeterli olduğu Sarıkaya, ayetleri geriye doğru da okuyabilme yeteneğine sahip. Türkiye’nin sayılı uzun nefesli hafızlarından biri de olan Sarıkaya, yaklaşık bir dakika boyunca tiz seslerde tek nefeste ayetleri bölmeden Kur’an-ı Kerim okuyabiliyor. Hedef Dünya Birinciliği

Ahmet Sarıkaya’yı yetiştiren ve onu yarışmalara hazırlayan hocalarından biri olan Osman Aday ise, Ahmet’in kendisi için ayrı bir önem taşıdığını söyledi. 30 yıldır hafızlar yetiştirdiğini belirten Osman Aday, “Çorum, Denizli ve Bursa’da çok iyi hafızlar geldi geçti. Bunların içinde her şeyiyle mükemmel, Kur’an-ı Kerimin anlamını vermede, sesiyle, güzel okumada en iyisi olarak Ahmet’i gördüm. Onu sürekli Türkiye’de hafızlık yarışmalarına götürüyorum. Hedefimiz dünya birinciliği” dedi. Avukat Olmak İstiyor

Daha önce Libya’ya Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daveti ile de gittiğini belirten Sarıkaya, şunları söyledi: “Hedefim 166

Kur’ân-ı Kerim’i¸ dinlediği kasetlerden ezberlemeyi başaran doğuştan görme özürlü İbrahim Altuntaş¸ 4. kez ‘Kur’ân-ı Kerim’i En İyi Okuma’ yarışmasında Türkiye birincisi oldu. Kur’ân bülbülü¸ hafızlık için insanların biraz çaba sarfetmesi gerektiğini söylüyor Kabartma harflerle okuyarak ilköğrenim ve liseyi bitiren İbrahim Altuntaş¸ “Engelli olmak aslında bir şeyleri yapmanın önünde bir engel teşkil etmez. Toplumda bilinçlilik şuuru gelişirse¸ engellinin kendisi bilinçlendirilip¸ rehabilite edilirse engellinin diğer insanlar gibi yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Engelli olmanın 2

İHA http: //www.haberturk.com

167


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

ciddi bir engel olmadığını gösteren tek örnek ben değilim. Mesleğini en iyi şekilde icra eden arkadaşlarımız var. Engelli için ciddi manada hayatta hiçbir engel yoktur.”3

Tarsuslu Görme Engelli Hafız Türkiye İkincisi Oldu

Görme Engelli Hafız, Yeni Hafızlar Yetiştiriyor 59 yaşındaki Kılıçoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1960 yılında 7 yaşındayken köyde diken batması sonucu iki gözünü birden kaybettiğini söyledi. Kılıçoğlu, 1971 yılında ezberlediği sayfaların artması nedeniyle teyp aldığını belirterek, şunları kaydetti: “Hocam gündüzleri kasete okur, ben geceleri kasetten dinler ve ezber ederdim. 19 ayda ezberimi tamamladım ve hafız oldum. Gönüllü olarak hocamla beraber ders vermeye başladım. 1976 yılında kadro aldım. 1990 yılında Hafız Abdullah Nazırlı Hocadan tecvit ve kıraat dersleri almaya başladım. Hocam, ‘sana bir şartla ders veririm, ben sana ilim öğretiyorum sen de bu ilmi başkalarına öğreteceksin’ dedi. Ben de bu ilmi elimden geldiğince aktarmaya çalışıyorum. ” Yaklaşık 40 yılını Kur’an-ı Kerim okumaya adadığını ifade eden Ali Kılıçoğlu, “Bu sürede 50’nin üzerinde hafız yetiştirdim. Binin üzerinde insana Kur’an öğrettim. Ayrıca kendim gibi görme engelli olan bir genci hafız yaptım. Bir öğrencim de Kur’an okumada Türkiye üçüncüsü oldu” dedi. 4

Türkiye Erkekler Hafızlık Yarışması’nda Tarsuslu görme engelli hafız, büyük başarı göstererek Türkiye ikincisi oldu. Diyanet işleri Başkanlığı tarafından Kur’an Kursları arası erkek hafızlık yarışmasında Türkiye ikincisi olan Ekrem Uçar’ın önümüzdeki aylarda yapılacak olan Uluslararası Hafızlık Yarışması’nda Türkiye’yi temsilen dünya yarışmalarına katılacağı belirtildi. (A. Hakim Kurt İLKHA) 5

Yayıncı: Osman Kurt - ELAZIĞ

3 4

168

http: //www.ramazanrehberi.com/ 06 Eylül 2008 HAYATIMIZ RAMAZAN http: //engellileriz. blogspot.com

5

Kaynak: medya73.com 29 Eylül 2012, Cumartesi - 18: 01

169


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

Engelli Bayan Hafizeler

Görme Engelli Hafız Taç Giydi

Görme Engelli Hafız Taç Giydi

Kale Kız Kur’an Kursu öğreticisi Cemile Köseoğlu’nun açılış konuşmasının ardından görme engelli Havva Akdeniz’e hafızlık tacını ilk kurs hocası Saliha Yahşi ve Cemile Köseoğlu taktı. Daha önceki yıllarda Çermik’te kız Kur’an kursu öğreticiliği yapan Saliha Yahşi, Havva’nın kursa ilk geldiği zaman aradan geçen kısa bir zamanda Kur’an okumayı beceremeyeceğini söylediğinde kendisine sabırlı olmasını ve Kur’an okumayı başaracağını, daha da öteye giderek kendisinde var olan azim ve zekası sayesinde hafız olabileceğini söylediğini belirtti. Büyük Başarı Sağladı

Müftü Mehmet Sadık Gür ise, hiçbir engelin başarıya engel olmadığını belirterek, “Havva hepimize bunu ispatladı. Havva kardeşimizin bu başarısı hem Çermik için bir gurur vesilesi hem de başka hafızların yetişmesi için bir örnektir” dedi. Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde azmi sayesinde Kur’an-ı Kerim’i hıfz eden görme engelli Havva Akdeniz, ilçenin ilk bayan hafızı olarak taç giydi.

Sabrı, azmi ve kendisine olan özgüveni sayesinde hafızlığını tamamlayan doğuştan görme engelli Havva Akdeniz, düzenlenen törenle hafızlık tacı giydi. Kale İlköğretim Okulu’nda düzenlenen taç giyme törenine Kaymakam Nesim Babahanoğlu, İlçe Müftüsü M. Sadık Gür, Vaiz Erol Köseoğlu, Kur’an kursu öğreticileri Cemile Köseoğlu, Saliha Yahşi ve çok sayıda davetli katıldı.

Daha sonra kısa bir konuşma yapan görme engelli hafız Havva Akdeniz, kendisini yetiştiren ve şu anda Aksaray’da görev yapmasına rağmen taç giyme töreni için Çermik’e gelen ve kendisini yalnız bırakmayan ilk hocası Saliha Yahşi ile şimdiki hocası Cemile Köseoğlu’na hediye verdi. Taç giyme töreni, slayt gösterisi, ilahi ve mevlit okunmasıyla sona erdi. 6

6

170

www.diyarbakirsoz.com

171


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

Zeynep Atakan Görmeyen gözlerle üniversite bitirdi, hafız oldu

mi bilmiyorum.. ‘Aa gözüm kör olmuş’ diye öbür gözümü elimle kapatıp bakmadım bir daha. Dindar bir aile içinde olmamın da çok faydası oldu. Hiç unutmam ameliyattan önce babam beni yanına oturttu. ‘Yavrum bu bir iman imtihanı’ dedi. Allah hayatımı bağışladı, ikinci bir hayat bahşetti bana. ”

Rutin bir göz kontrolüne gittiğinizde gözünüzün birinin kör olduğunu bunun da beyninizdeki bir tümörden kaynaklandığını öğrenseniz, bir hafta içinde apar topar ameliyat olsanız, ameliyat sonrasındaysa iki gözünüzü birden kaybetseniz... Bu herhangi birimizin başına gelseydi felaket senaryosu olarak nitelendirebilirdik kolayca. Zeynep Atakan’ın henüz 15 yaşındayken yaşadıkları bunlar. Ama Zeynep öyle teslim olmuş, Rabbinden gelene öyle rıza göstermiş ki... Pes ediş, vazgeçiş anlamında bir rıza değil. Hayata dört elle tutunmuş. Önce üniversiteyi bitirmiş, ardından hafız olmuş. Şimdi bir anaokulunda öğretmenlik yapıyor. Hayatı bir ibret hikayesi olan Zeynep hepimize azim ve tevekkül dersi veriyor. Bu Bir İman İmtihanı

Zeynep ikiz kız kardeşi ile İmam Hatip Lisesi 1. Sınıfta okuyormuş bu olayları yaşadığında. Bazı mide bulantıları oluyormuş ama herhangi bir teşhis konulamamış. “İyisin” diyormuş doktorlar. Bir gün gözlük numarasını değiştirmek için göz doktoruna gitmiş. Ne garip değil mi? Hayatımızın tamamını değiştiren bir olay, dakikalar içinde oluveriyor. Zeynep’in bir gözünü eliyle kapatmış doktor. “Fark ettik ki gözümün biri hiç görmüyor. Kör olmuş gözüm fark etmemişim.” diyor Zeynep. Hemen apar topar nörolojiye sevk edilmiş. Tahliller raporlar derken beyin ameliyatı olması gerektiği ortaya çıkmış. Hem de bir hafta içinde. Herkesin kaldıramayacağı bir şey bu. Hem de 15 yaşında bir genç kızsanız. Ama bir sükunet gelmiş Zeynep’e. “Allah bir sükunet verdi bana. Artık ondan mı yoksa tümörün etkisinden 172

Üniversiteden Sonra Hafız Oldu

Bir de Zeynep’in hafızlığı var. İlerleyen yaşlarda hafız olmak daha zordur. Ancak Zeynep üniversiteyi bitirdikten sonra hep istediği hafızlığı gerçekleştirmeye karar vermiş. Başta kasetlerden dinleyerek çalışmış ama zorlanmış: “Kasetlerden çalışmak görmeyen bir insan için çok zor. Çünkü ayeti dinliyorsunuz tekrar dinlemek için başa sarmak lazım. Tekrar tekrar sarmak gerekiyor.” Bu sorununa da babası el atmış. Henüz o yıl piyasaya çıkan dijital Kur’anlardan alıp getirmiş. “Babam araştırmış bulmuş. Tam bana göreydi. İstediğin ayeti baştan açabiliyorsunuz. Ayet ayet gidebildiğiniz gibi sure sure de gidebiliyorsunuz. Başladım. Evde hafız olacaktım ama onların sistemini bilmiyordum. Fatiha’dan başlayıp ileri doğru mealini çalışarak gittim. Hafızlık tekrar isteyen bir şey. Ben de 30. Sayfaya geldiğimde 31’le biri vermeye başladım.” Bu şekilde çalışan Zeynep yaklaşık 3 yıl sonunda hafız olmuş. İcazetini almış. Şimdi de boş durmuyor. Çocuklar için masallar yazıyor. İleride bunları bir kitap haline getirecek. Örgü bile örüyor. Rabbim imtihanlarını herkese farklı şekilde gönderiyor. Zeynep ise teslimiyetin, tevekkülün, azmin canlı bir anıtı gibi önümüzde duruyor ve görmenin gözle değil gönülle olduğunu gösteriyor bizlere... 173


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

Gözleri için ilk ve son duası

Zeynep’e Hac da nasip olmuş. Bugüne kadar hiç gözlerim açılsın diye dua etmeyen Zeynep Kabe’yi görebilmek için gözlerim açılsın diye dua etmeye başlamış. Fakat hemen ardından bir rüya görmüş. Rüyasında çok sevdiği bir arkadaşı gelip “Gözlerim açılsın diye dua ediyormuşsun. Etme. Rabbim sana daha güzel şeyler verecek” demiş. O Zeynep’in gözleri ile ilgili ilk ve son duası olmuş. 7 Yeni Şafak Görme engelli hafız ve hafız adayı kız öğrenciler, Kur’an-ı Kerim’i parmak uçlarıyla dokunarak öğreniyor. Görme engelli hafız ve hafız adayı kız öğrenciler, Kur’an-ı Kerim’i parmak uçlarıyla dokunarak öğreniyor. Braille alfabesiyle İlahi mesajın çağrısını çözen görme engelli 17 kız öğrenci içinde öyleleri var ki, Kur’an’ın bir sayfasını yarım saatte ezberliyor. Sağlıklı kimseler tarafından bile uzun gayretler sonucunda tamamlanan hafızlığı, görme engelliler parmaklarının uçları ile okuyarak yapıyor. Görme engelli olmalarına rağmen, parmaklarındaki dokunma hissi ile Kur’an okuyan ve hafızlık çalışması yapan görme engelli öğrenciler, “Parmaklarımız aracılığı ile Kur’an okuyup Rabb’imizle konuşuyoruz.” diyor. Hocaları da görme engelli 17 kız öğrenci, parmakları vasıtasıyla Kur’an okuyor, hafızlık yapıyor. İçlerinde bir sayfayı yarım saatte ezberleyenler bile var. Görme engelli öğrencilerin hocası Emine Türk, a’ma olan bir kimse için parmak uçlarındaki hisler vasıtasıyla bir şeyler okuyabilmek çok güzel bir duygu. Öğrencilerimiz Kur’an okuma 7

174

http: //www.nurtalebesiyiz. biz Yeni Şafak

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

hevesiyle kısa zamanda Kur’an’ı öğrenip ezberleyebiliyorlar. diyor. Ancak ilerleyen yaşlarda parmak uçlarının yıpranması yüzünden hislerde azalma olduğunu belirten Türk, görme engellilerin eğitimleri için geç kalmamaları yönünde çağrıda bulunuyor. Serpil Koçak (İstanbul): Hafızlığımı 1, 5 yılda tamamladım. Görme duyularımı lise öğrenimim sırasında kaybettim. Dünyam kararınca kaderime küsmedim. Görmemek benim imtihanım. Kursa geldikten sonra Braille alfabesi ile Kur’an okumayı öğrendim. Parmak uçlarımla okumak ve kasetlerden dinlemek yoluyla hafızlığımı tamamladım. Aileler kız öğrencileri aslında dışarı göndermek istemez, hele bu bir de görme engelli olunca hiç göndermiyorlar. Ama bizim durumumuzda olan kimselerin bir şeyler yapması gerekiyor. İHL mezunu olduğum için önümüzdeki yıl görme engellilere Manisa’da açılacak bir kursta öğretmen olarak göreve başlayacağım. Hasibe Yardımcı (31, Ağrı): Kursta ikinci yılım. Ağrı’dan geldim. Hafızlığa bu yıl başladım. Benim için güzel bir duygu. Ailemden uzakta olmak ve farklı bir ortamda bulunmaktan dolayı ilk başlarda biraz sıkıntı yaşadım. Ancak şimdi alıştım ve hafızlığa çalışmaktan dolayı çok mutluyum. Hatice Olgun (37, Hatay): İstanbul’da okumak için ailemi ikna etmekte büyük sıkıntı çektim. Uzak ve hiçbir yakınımızın olmadığı bir şehre göndermek istemediler. Hafızlığımı yarıladım. Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun kitabını ezberlemek benim için en önemli işlerin başında geliyor. Bu çalışmamdan maddi bir beklentim yok. Neslihan İlhan (28, Düzce): Beyaz Ay Görme Engellileri Derneği tarafından gönderildim. Parmaklarımla ayetlere 175


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

EN G E L L İ H A F I Z V E H A F İ Z E L E R

her dokunuşumda Rabb’im ile konuştuğumu hissediyorum. Okurken O’nunla baş başa kaldığımı düşünüyorum. Her dokunuşta Allah’a daha yakın olduğumu idrak ediyorum. En büyük hedefim yaşım ilerlemeden hafızlığımı tamamlamak. Daha sonra da öğrendiklerimi başkalarına öğretmek istiyorum. 8

Adıyaman Halk Eğitim Merkezi’nde Müftülük Aile İrşat Bürosu ve Mimar Sinan Kız Kuran Kursu tarafından düzenlenen programda, görme engelli öğrencilerin performansı salonda bulunanlardan büyük alkış aldı. Görme Engelli Hafız Esma Külekci tarafından yaşları 15 ile 65 arasında değişik 13 görme engelli öğrenciye Kur’an-ı Kerim eğitimi verildi. Braille Alfabesi ile Kur’an-ı Kerim’i öğrenen öğrencilerin düzenledikleri program İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

Görme Engelliler Büyüledi Görme engelli Kuran kursu öğrencilerinin ‘Gözle Görülemeyecek Kadar Büyük Performanslar’ adlı programları izleyenleri büyüledi. Adıyaman Halk eğitim Merkezi’nde Müftülük Aile İrşat Bürosu ve Mimar Sinan Kız Kuran Kursu tarafından... 24 Ocak 2013 Perşembe 14: 15

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam eden programda skeçler, şiirler, hadisler okundu. Öğrencilerin sergiledikleri performans salonda bulunanların büyük beğenisini kazandı. Adıyaman Müftülüğü Vaizlerinden Meryem Yiğit’in yaptığı programın açılış konuşmasında, Adıyaman genelinde 194 adet Kur’an kursunun bulunduğu ve bunlardan bir tanesinin görme engelliler Kur’an kursu olduğu dile getirildi. Meryem Yiğit, 2011 yılının ekim ayında açılan Görme Engelliler Mimar Sinan Kız Kuran Kursu’nun hem Kur’an-ı Kerim öğrettiğini hem de görme engellilerin sosyal hayata katılımlarının sağlandığını ifade etti. Yiğit, “Bu salonda gören gözler değil, gören gönüller var. Dünyaları ve gözleri karanlık olan ama gönülleri pırıl pırıl olan kişilerin, Kur’an-ı Kerim aşkı görülmeye değer” dedi. 9

Görme engelli Kuran kursu öğrencilerinin ‘Gözle Görülemeyecek Kadar Büyük Performanslar’ adlı programları izleyenleri büyüledi. 8

176

Sayı: 213 Bölüm: Haberler http: //www.nevsehir. web. tr/

9

http: //www.adiyamanyorum.com

177


Bölüm: 13 SÖZE GEREK YOK

179


181


182

183


184

185


186

187


Son Söz

Bir engelle karşılaştığınız zaman, şikayette bulunarak ağlayıp sızlanmak yerine, onu cesurca göğüsleyin. Yaşam yolunda yenilgiye uğramış bir şekilde elleriniz ve dizlerinizin üzerinde sürünerek ilerlemeyin. Önünüze çıkan engelleri göğüsleyin ve onları ortadan kaldırmaya çalışın. Cesaretle davranınca bu engellerin sandığınızdan daha zayıf olduğunu göreceksiniz Mektubat’ta geçen şu kısmı ile Allahın izniyle kitabımıza son noktayı koyalım. “Meselâ madenler diyemezler: “Niçin nebatî olmadık?” Şekva edemezler: belki vücud-u madenîye mazhar oldukları için hakları Fâtırına şükrandır. Nebatat niçin hayvan olmadım deyip şekva edemez, belki vücud ile beraber hayata mazhar olduğu için hakkı şükrandır. Hayvan ise niçin insan olmadım diye şikayet edemez, belki hayat ve vücud ile beraber kıymetdar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hâkeza kıyas et. Ey insan-ı müştekî! Sen madum kalmadın, vücud nimetini giydin, hayatı tattın, camid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalalette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkeza... ” 189


E N G E L L İ L E R E K İ Ş İ S E L B İ LG İ L E R

“Kadere rıza göstermek kadar sürurlu bir şey yoktur. Her kim ki kadere iman eder, kederden emin olur.

... Ama her şeye rağmen mutlu... Her şeye rağmen umutlu... Her şeye rağmen gelecekten ümitli...

Başarılı insan daima çözümün bir parçasıdır. Başarısız ise daima sorunun bir parçasıdır. Başarılı insanin her zaman bir programı vardır. Başarısızın ise her zaman bir mazereti vardır. Başarılı insan, “işine yardim edeyim” der. Başarısız, “bu benim işim değil” der. Başarılı insan her soruna bir çözüm bulur. Başarısız, her çözüme bir sorun bulur. Başarılı insan, en olumsuz durumda bile çıkış noktasını görür. Başarısız insan, en olumluya bile engel olur. Başarılı insan “zor olabilir, ama imkansız değil” der. Başarısız insan, “mümkün olabilir ama çok zor” der.

190

Notlar


Notlar


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.