OGD 10

Page 1

og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 1

özgürlükçü GENÇL‹K

www.ozgurlukcugenclik.com

Geçit¤imiz ay düzenlenen G-20 toplant›s›n› Seul kenti büyük bir direniflle karfl›lam›flt›.

‹ki Ayl›k Gençlik Gazetesi say›:10 Ekim 2010 Fiyat: 1 YTL

SERMAYEN‹N YÖK’ÜNÜ DE KÖKÜNÜ DE KAZIYALIM!

Zafer, Birlik’te MÜCADELEDE! Yeniden yap›lanma sürecinde geldi¤imiz noktada kurulacak özneyi en iyi flekilde, tüm yönleriyle tart›flmak durumunday›z. Devrimci kolektif özneyi kurmak yönünde yapt›¤›m›z tart›flmalar süreci, bu ifli nas›l yapaca¤›m›z, nas›l bir birlik yapmam›z gerekti¤ini tart›flt›¤›m›z süreçtir. fiimdi, iflçi s›n›f› sosyalistlerinin, “3. Cepheyi” daha görünür, daha kuvvetli hale getirmesi, gençlik, kad›n ve ekoloji gibi alanlardaki mücadeleyi egemenlere karfl› var olan tüm gücüyle büyütmesi gerekmektedir. sayfa 12-13

“YÖK kald›r›ls›n!”, “YÖK'ün ifllevi de¤ifltirilsin!”, “ÖSYM'nin yap›s›nda kapsaml› bir düzenlemeye gidece¤iz!”, “Özgür ve güvenli(!) üniversite!”... Yukar›daki cümleleri sarfederek, ö¤rencilerin içine al›nmak istendi¤i cenderenin ad›na bugün demokrasi diyenler, iflçi direnifllerine ve hak mücadelelerine, Kürt sorununa, kad›nlar›n taleplerine ve her türlü demokrasi ve özgürlük mücadelesine oldu¤u gibi üniversitelere de ayn› iki yüzlü yaklafl›yorlar.

Üniversitelerde sivil polisi yasallaflt›ran, dan›flmanl›k isimli “psikolojik harekat”la ö¤rencileri yaln›zlaflt›ran, her türlü ifade özgürlü¤ünü engelleyen ve içinde tek kelime olsun ö¤rencinin ad›n›n an›lmad›¤› genelgelerle üniversiteler demokratiklefltiriliyor. Bir demokrasicilik oyunudur alm›fl bafl›n› gidiyor. Kuruldu¤u günden bu yana “YÖK kalkacak!” diyenlerin bildi¤i bir gerçek vard›r ki, demokrasi ve özgürlükler ezilenlerin her f›rsatta devlet taraf›ndan bo¤ulmaya

çal›fl›lan isyan hayk›r›fl›yla elde edilirler. Özgürlük sizin oturdu¤unuz yerden verilmez. Onu biz aya¤a kalkarak almas›n› biliriz. Sizin demokrasiden anlad›¤›n›z patronlara dikensiz gül bahçesi yaratmakt›r. Ancak bizler, bu ülkede sizin YÖK'ünüzü de, kökünüzü de kaz›yacak olanlar, size bu f›rsat› vermeyece¤iz. 6 Kas›m'da bütün gücümüzle alanlarda hayk›raca¤›z. YÖK kalkacak, Polis Gidecek. Üniversiteler bizimle özgürleflecek!

Gençli¤in Umudu Genç Sen Olacak

BU HES’LER K‹M‹ BESLER? Kâr getirecek ne varsa sermayenin ilgi alan›na girmektedir. Elli y›l önce insanlara, yar›m litre suya 50 kurufl ödeyecekleri söylenseydi, herhalde buna inanmazlard›. sayfa 20-21

lum Önüm, Arkam, Sa¤›m, So

fi‹DDET Mirabel k›z kardefllerin özgürlük için ilk kanat ç›rp›fllar›, bugün büyüyen mücadelemizin ulaflt›¤› düzeyin kelebek etkisiydi. sayfa 14

Ö¤renci gençli¤in gelecekten ümidini kesti¤i bu dönemde Genç- Sen’i, gençli¤in umudu haline getirmek Özgürlükçü Gençlerin omuzlar›nda tafl›d›klar› bir sorumluluk hâline geliyor. sayfa 10-11

sayfa 26 27-28


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 2

özgürlükçü GENÇL‹K

(Bafllarken)

Ne var ne yok Sermayenin YÖK’ünü de Kökünü de KAMPÜSLER‹M‹ZDEN KAZIYACA⁄IZ! • 3 REFERANDUMUN ÖNCES‹-SONRASI! • 4-5 GENÇL‹⁄‹N UMUDU GENC SEN OLACAK • 6-7 Sald›r›lara Karfl› Her Alanda BÜTÜNLÜKLÜ MÜCADELE • 8-9 GENÇL‹⁄‹N UMUDU GENC SEN OLACAK • 10-11 ZAFER B‹RL‹K’TE MÜCADELEDE! • 12-13 Önüm, Arkam, Sa¤›m, Solum, fi‹DDET • 14 fi‹DDET KARDEfiL‹⁄‹ • 15 Pedagojik Formasyon U¤runa PS‹KOLOJ‹M‹Z BOZULUYOR! • 16 L‹SEL‹LER SÖMÜRÜYE GEÇ‹T VERMEYECEK • 17 “SON MODA” B‹R HASTALIK: S‹L‹KOS‹S • 18 ABHAZLAR • 19 BU HES’LER K‹M‹ BESLER? • 20-21 KAOS TEOR‹S‹ • 22 B‹LG‹ ve OLGU • 23 ÖGD 2010 YAZ KAMPI: KOLEKT‹F ‹RADE ve DEVR‹MC‹ B‹L‹NÇLE YÜRÜYORUZ • 24 DEVR‹MC‹’L‹⁄‹M‹Z ve SANATÇI’LI⁄IMIZ ÜZER‹NE • 25 SIRA K‹MDE • 26-28

2

Bu say›da ... Ony›llard›r ö¤rencileri bir mengene gibi kollar›n›n aras›na al›p her f›rsat›n› buldu¤unda biraz daha s›kan devlet bask›s›n›n ad›na bugün demokrasi diyorlar. YÖK; polisle, jandarmayla, soruflturmalarla, cezalarla, gözalt›larla ve tutuklamalarla kuruldu¤u ilk günden bu yana ö¤rencilerin yakas›na yap›flm›fl bir çift kirli eldir. YÖK; Harçlar›yla, yurt-yemek-ulafl›m ücretleriyle, teknokentleriyle, kariyer günleriyle, staj sömürüsüyle, özel üniversiteleriyle e¤itim hakk›m›z› gaspeden göbe¤i fliflkinlerin bezirgan komisyoncusudur. YÖK'ü kald›rmay› teklif eden: K›l›çdaro¤lu! “Kald›rmayal›m da de¤ifltirelim.” diyen: Ziya Özcan! Sizler, halka de¤il patronlara sorarak de¤ifliklik yapmaya al›flm›fl iktidarlar›n ucuz memurlar› olarak, üniversiteye sahte özgürlük getirmeyi baflaramayacaks›n›z. Üniversiteleri flirketlefltirip kapitalizme göbe¤inden ba¤laman›n, buna karfl› ç›kanlar› çeflit çeflit yöntemlerle cezaland›rman›n ad›na özgürlük dediniz y›llarca. Bu sene, 6 Kas›m'la birlikte yola ç›k›yoruz. Demokratik halk üniversitesi için kollar› s›v›yoruz. Sahip oldu¤umuz mücadele tarihinin biriktirdiklerini de arkam›za alarak, üniversiteyi gerçek sahiplerinin k›lmaya geliyoruz. Ö¤rencilerin, üniversite çal›flanlar›n›n, ö¤retim elemanlar›n›n söz, yetki, karar hakk› için; paras›z e¤itim, paras›z bar›nma-beslenme-ulafl›m olanaklar› için; anadilde e¤itim hakk› için; s›navs›z, elemesiz ›rk, dil, din, cinsiyet ayr›m› olaks›z›n herkese eflit koflullarda e¤itim hakk› için; Demokraitk Halk Üniversitesi talebimizi soyuttan somuta gerçekçi k›lmak için çal›flmaya bafll›yoruz. Gazetemizin bu say›s›n› haz›rlarken yine bir telafl var üniversitede, ülkede ve dünyada. Bu say› haz›rlan›rken, yüre¤imiz, kirli bir komployla tutuklanarak cezaevine gönderilen

yoldafllar›m›zla birlikteydi. Bu say›, devletin sesimizi bast›rmak için gerçeklefltirdi¤i sald›r›lara karfl› “daha büyük bir direnç ve kararl›l›kla at›lman›n” önemli ad›mlar›ndan bir tanesi olarak okurlar›m›z›n eline ulafl›yor. Yoldafllar›m›z›n tutuklulu¤unun henüz ilk günleriydi ki, May›s ay›nda yapt›¤›m›z konferans›m›z›n ürünü olan “Özgürlükçü Gençlik 1. Konferans Belgeleri”nin bas›m› tamamland›. Özgürlükçü Gençlik'in yola ç›kt›¤› ilk günden bu yana biriktirdiklerinin cisimleflmifl hali olarak kitap盤›m›z mücadele tarihimizdeki yerini ald›. Y›llard›r çeflitli yollarla polisi üniversitelere tapulamaya çal›flan YÖK, üniversitelere gönderdi¤i genelgeyle sivil polisin varl›¤›n› yasal güvenceye almak baflta gelmek üzere, stant aç›lmas›na s›n›rland›rma getirilmesi, kay›t döneminde yürütülen faaliyetlerin engellenmesi, turnike, kamera ve özel güvenlik say›lar›n›n artt›r›lmas› gibi pek çok tedbiri sal›k vererek üniversitelileri “özgürlükleri için mücadele etmeye” davet etti. Bu s›rada devlet dersinde öldürülen kardeflimiz fierzan Kurt'un duruflmas›, delillerin yol edilmeye çal›fl›lmas› gibi uygulamalarla flimdiden egemenlerin mahkemenin sonucu hakk›nda sorguya gerek duymaks›z›n karar verdiklerinin göstergesi oldu. Referandum sonras›, arad›¤› “huzur” ve “milli birlik” ortam›na kavuflan AKP, Kürt sorunun çözümünde/tasfiyesinde Suriye, ‹ran, Irak ve ABD ile ortaklafla uygulanacak bir çözüm için çabalar›n› h›zland›r›rken, ipleri birbirine dolafl›p iyice karmafl›klaflan aç›l›m sarmal›nda yeni aray›fllar›n ipuçlar›n› kamuoyuna yans›t›yor. Gazetemizi yay›na haz›rlad›¤›m›z s›ralarda, Fransa'da emeklilik reformuna karfl› iflçilerin, üniversitelilerin ve liselilerin büyüyen mücadelesi tüm dünyay› pençesine alan neo-liberal sald›r›lara karfl› çak›lm›fl bir k›v›lc›m olarak yolumuzu ayd›nlat›yor. 19.10.2010

fierzan’a

Dr. Hikmet K›v›lc›ml› Mücadelemizde Yafl›yor! “Ve müdüriyette her kalk›fl›nda sopan›n alt›ndan (yanaklar›nda parçalanm›fl gözlü¤ü ve tabanlar›nda ay›plad›¤› bir s›z›) yüre¤inde fakat hiçbir fley söylememifl hiç kimseyi ele vermemifl olman›n rahatl›¤›” ... “Kitap okuyor mahkum Halil. Çevirirken dizinde duran kitab›n yapraklar›n› çok rahat bir ustal›kla kullan›yor bileklerinden. demirli parmaklar›n›. Kitap ve kelepçelerle onüç senedir bu beflinci yolculu¤udur ... Seni pulluk yapaca¤›z kelepçemin demiri Ve öyle güzel buldu ki bu fikri yine üzüldü birdenbire ölçülü ve ölçüsüz

Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker kopar›rsan dikenleri kopard›¤›n yerler teker teker kanar dikenleri kopard›¤›n yerleri bir bahar filân san›rsan Kürdistan'da ve Mufl-Tatvan yolunda bir yer kanar Mufl - Tatvan yolunda güllere ve devlete inan›rsan eflk›yalar kanar kötü donat›ml› askerler kanar sen bir yaz güzelisin, yapraklar›n ekfli, suda y›kan›rsan portakal incinir, tütün utan›r, incirler kanar bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usan›rsan padiflahlar ve Mufllar kanar, darülbedayiler kanar Mufl - Tatvan yolunda bir gün senin akflam›n ne ki orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar el ele gitti¤imiz bir yolda sen gitgide büyürsen benim içimde çok beklemifl, çok eski bir yer kanar * Yokufl Yol, Turgut Uyar

fliir yazmak hünerini bilmedi¤ine”

1902 - 11 Ekim 1971

özgürlükçü GENÇL‹K

* Memleketimden ‹nsan Manzaralar›, Naz›m Hikmet

Özgürlükçü Gençlik Gazetesi Sahibi ve Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Emrah Ar›kuflu Adres: Muvakkithane sk. No:62-64/7 Kad›köy-‹stanbul Bask›: Ezgi Matbaac›l›k Sanayi Cad. Altay Sk. No:10 Yenibosna-‹stanbul Tel: 0212 452 23 02


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 3

(Gündem) özgürlükçü GENÇL‹K

3

SERMAYEN‹N YÖK’ÜNÜ DE KÖKÜNÜ DE

KAMPÜSLER‹M‹ZDEN KAZIYACA⁄IZ ..

Dünden Bugüne YÖK

niversitelerin sermaye için dikensiz gül bahçesi olarak dizayn ediliflinin, devrimci ö¤renciler ve ö¤retim görevlileri içinse içine hapsedildikleri bir hapishaneye dönüfltürülmesinin milâd› olan 6 Kas›m 1981’in y›l dönümü yaklafl›yor. Bu y›l da 6 Kas›m yaklaflt›kça hem düzen güçlerinin kulland›¤› güncel argümanlar› çürütmek, hem de devrimci gençli¤in demokratik özgür üniversite mücadelesinin sa¤lam sacayaklar› üzerinde yeniden flekillendirmesine katk› sunmak için tart›flmak ihtiyac› hâs›l olmufl durumda. Son dönemde YÖK üzerine yürütülen tart›flmalar›n burjuva medyada s›kça yer buldu¤una flahit oluyoruz. Özellikle 12 Eylül referandumu öncesinde burjuvazinin ç›karlar›n› temsil eden siyasetçilerin YÖK hakk›nda, onu yeren birçok beyanat verdi¤i herkesin malumu. Oy toplama yar›fl› içerisindeyken kuru s›k› vaatlerde bulunmakta uzmanlaflm›fl olan Erdo¤an “Gelin bu YÖK düzenini de¤ifltirelim” derken, K›l›çdaro¤lu polemikte el yükselterek “YÖK, askerlerin bize biçti¤i bir kefen gömle¤idir” aç›klamas›n› yap›yordu. Burjuvazinin kuklalar›n› böyle YÖK’ten yaka silkerken görünce ilk tepki olarak flaflk›nl›k yaflamak do¤al karfl›lanabilir. Ancak “demokrasi havarilerinin” gözümüze indirmeye çal›flt›¤› vaat perdesini aralayarak, öngördükleri de¤iflimin içeri¤ine odaklan›rsak flafl›rman›n yersiz oldu¤unu görmemiz hiç de zor de¤il. Egemenler her zaman oldu¤u gibi sadece kendilerinin ç›kar›na olacak de¤iflimleri halk›n ç›karlar›na uygunmufl gibi lanse etme çabas› içindeler sadece. Darbecilerin eliyle ve sermayenin

U

dönemsel ihtiyaçlar› do¤rultusunda kurulmufl olan YÖK’e karfl› ç›karak “en demokrat” kisvesine bürünmeye çal›flanlar, YÖK’ün dönüfltürülmesi veya tamamen ortadan kald›r›lmas› yoluyla sermayenin güncel ihtiyaçlar›na cevap verecek olan yeni bir yüksekö¤retim modeli kurmay› hedeflediklerini gizliyorlar. Hâlbuki sermaye güçlerinin bir zamanlar yine kendi gereksinimlerini karfl›lamak için askeri darbe vas›tas›yla kurdurttuklar› YÖK’ün mevcut merkeziyetçi hantal yap›s›ndan rahats›zl›k duydu¤u ve hatta uzunca bir süredir “özerk üniversite” isteminde bulundu¤u bilinen bir gerçek. “TÜS‹AD 2008’de haz›rlad›¤› raporda YÖK’ün ayr›nt›l› düzenlemelerinin, üniversite özerkli¤ine müdahale eder düzeyde oldu¤unu belirtmektedir. TÜS‹AD’a göre üniversitelere ‘tek tip elbise’ giydirilmeye çal›fl›lmaktad›r.”1 Bu al›nt›dan kolayca anlafl›laca¤› üzere gerek YÖK’ün yap›s›nda onu kald›rmaya kadar varabilecek dönüflümlerin ön görülmesi, gerekse “özerk üniversite” söyleminin dillendirilmesi bilim üretim sürecinin kapitalistleflmesiyle çeliflmek bir yana, onunla uyumlu bir bütün oluflturmakta.

6 Kas›m’a Giderken Elbette sermaye güçlerinin güncel ihtiyaçlar›na cevap vermekte yetersiz kalan YÖK ile kurdu¤u gerilimli iliflki, YÖK’ün kald›r›lmas› talebimizin do¤rulu¤una zerre kadar halel getirmez. YÖK kald›r›lmal›d›r ve kald›r›l›fl› sermayenin o veya bu temsilcisinin lütfu de¤il, on y›llard›r verdi¤imiz özgür demokratik üniversite mücadelesinin bir sonucu olacakt›r. Hâlâ kampüslerimizde sivil polislere uygun yerler haz›rlamak için genelgeler haz›rlamakta olan bu kurumun halk nezdinde hiçbir

meflruiyeti kalmam›flt›r. Ancak aç›kt›r ki, mevcut konjonktürde içi yeterince doldurulmadan öne sürülecek “YÖK Kald›r›ls›n” slogan› ve bilimi kapitalizmin boyunduru¤undan kurtarma kapasitesinden uzak olan “özerk üniversite” talebi sermayenin üniversiteleri dönüfltürme sürecini cepheden gö¤üslemek ve püskürtmek için yetersiz kalacakt›r. Özgürlükçü Gençler, 6 Kas›m’a giderken alanlarda özgür demokratik üniversite talebini öne ç›karacakt›r. Çünkü egemenler için vazgeçilmez olan YÖK’ün varl›¤› de¤il, sermayenin üniversiteler üzerindeki egemenli¤inin artarak sürmesidir. Konu 6 Kas›m’›n örgütlenmesine gelince de¤inmemiz gereken bir baflka husus ise, geride b›rakt›¤›m›z y›llarda YÖK’ün s›n›fsal kimli¤ini analiz etmekteki farkl›l›klar üzerinden yaflanan ve git gide derinleflen ayr›flmalar. Geride kalan uzun bir dönem boyunca alanlarda çok say›da 6 Kas›m eylemi ayr› ayr› örgütlenir oldu. Bu ayr›l›klar›n kökeninde düzen içi farkl› güç odaklar›na eflit mesafede konumlanan ba¤›ms›z devrimci bir politik hattan yoksun oluflun izlerini tafl›yan YÖK tan›mlamalar› yat›yor. Söz konusu tan›mlamay› öne süren sosyalist gençlik örgütleri YÖK’ü “AKP’nin YÖK’ü” olarak ele alarak YÖK karfl›tl›¤› eflittir AKP karfl›tl›¤› denkleminin içine bilinçlice yuvarland›lar. Günümüzde YÖK eliyle üniversitelerin sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda biçimlendirilmesi rolünü AKP’nin üstlendi¤i bir gerçektir. Ancak YÖK’ü kuruluflundan bugüne tafl›ya gelmifl oldu¤u tarihsel niteli¤inden soyutlayarak AKP eliyle yarat›lm›fl bir kurummufl gibi lanse etmek, özgür demokratik üniversite mücadelesini buland›rmaktan ve ö¤renci kitlelerin-

Özgürlükçü Gençler, 6 Kas›m’a giderken alanlarda özgür demokratik üniversite talebini öne ç›karacakt›r. Çünkü egemenler için vazgeçilmez olan YÖK’ün varl›¤› de¤il, sermayenin üniversiteler üzerindeki egemenli¤inin artarak sürmesidir. Yi¤ithan Kavukçu de AKP iktidardan uzaklaflt›¤› takdirde üniversitelerin özgürleflece¤i yan›lg›s›n›n oluflmas›na yol açmaktan baflkaca sonuç üretmez. YÖK’ün Yusuf Ziya Özcan döneminde geçirmekte oldu¤u h›zl› dönüflümün temelinde hükümetin keyfiyeti de¤il temsilcisi oldu¤u sermaye s›n›f›n›n birikim düzeyinin geldi¤i aflama yatmaktad›r.

Talebimiz Demokratik Halk Üniversiteleri Alternatif bir üniversite mücadelesi, üniversiteden bafllayan ama hedeflediklerinden fazlas›n› talep eden bir program çerçevesinde yürütülmek zorundad›r. E¤itimin halk›n ihtiyaçlar› do¤rultusunda flekillenmesi ve emekçilerin e¤itimin öznesi hâline gelmesi, üniversitenin bilimsel bilginin üretildi¤i ve toplumsallaflt›r›ld›¤› mekanlar haline gelmesi için e¤itimin onu meta olarak gören piyasan›n belirlemelerinden kurtar›lmas› gerekir. Irk, dil, dini inanç ve cinsiyet ayr›m› yap›lmaks›z›n tüm gençli¤in e¤itim hakk›n›n garanti alt›na al›nmas›, ö¤rencilerin tüm yurtlardan, yemekhanelerden ve kültürel hizmetlerden ücretsiz yararlanmas›, ezberci e¤itim yerine araflt›rma, inceleme, deney ve tart›flmaya dayal› bir yöntemin esas al›naca¤› üniversitelerin idari ve bilimsel özgürlü¤ünün garanti alt›na al›nmas› ve üniversite yönetimlerinin ö¤renciler, üniversite çal›flanlar› ve akademisyenler taraf›ndan yap›lmas› özgür demokratik üniversite mücadelemizin temel hedefleridir. Demokratik halk üniversitelerini kurma yolunda, sermayenin YÖK’ünü de kökünü de kampüslerimizden kaz›yaca¤›z! 1 Özgürlükçü Gençlik I. Konferans Belgeleri

sf. 71


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 4

özgürlükçü GENÇL‹K

(Ülkeden)

4

REFERANDUM ÖNCES‹-SONRASI Kurulacak yeni güçler dengesinin habercisi olan referandumda ezilenlerin ve emekçilerin, sermayeye ve politik mevzilerine karfl› açt›¤› 3. cephe varl›¤›n› hissettirdi. Egemenler aras› güçler dengesini bozmak için üçüncü cephenin somut varl›¤›n› dayatmas› gerekiyor. Ergün Y›lmaz Eylül’de referandum sonuçlar›n›n aç›klanmas›yla, referandumun öncesinde al›nan politik tercihler, kuflkusuz bir kez daha sorgulanmaya bafllad›. Belirginleflen saflar, netleflmeye bafllayan çizgiler ve söylemler, ortadaki somut bir gerçeklikle yüzleflmek zorunda kald›. Bu yüzleflme, referandum sonucunda saflar›n daha bir belirginleflmesini, çatlaklar›n derinleflmesiyle savrulmalar› da beraberinde getirecek gözüküyor. Hay›r ve ‘Yetmez Ama Evet’ cephesinde savrulmalar›n olmas›, çatlaklar›n derinleflmesi, özellikle politik tercihini bu yönde kullanan TKP, ÖDP, EMEP, Halkevleri, SP ve DS‹P, EDP özelinde daha belirgin görülecektir. Süreci daha iyi anlamak, anayasa de¤iflikli¤inin ve referandumun gündeme gelmesiyle birlikte bafllayan süreçte, Anayasa’n›n kimin için ne ifade etti¤ini bir kez daha hat›rlamaktan geçiyor. Kuflkusuz Anayasa’da de¤iflikli¤e sunulan maddelere göz att›¤›m›zda, ezi-

12

G üçler

lenler ve emekçiler için birfley ifade etmedi¤i ortaya ç›kar. Alanlarda da yarg›yla ilgili madde d›fl›nda, di¤er 25 madde neredeyse konuflulmad›, bahsi bile edilmedi, diyebiliriz. Yarg›yla ilgili olan madde ve referandumun genel görünümünün, özellikle AKP ve CHP özelinde çok fley ifade etti¤i kesin! ‹lk olarak referandumun yaklaflan genel seçimlere bir prova niteli¤i tafl›yor olmas›. ‹kinci ve temel noktaysa, AKP için iktidar olma yolunda yarg› gibi kritik bir noktay› ele geçirerek zemini sa¤lamlaflt›rmakken, CHP’nin kuruluflundan bu yana elinde bulundurdu¤u askeri bürokratik oligarfliyi kaybetmeme ç›rp›n›fl›yd›. Sürece ayak uyduramayan MHP cephesi ise, ‘Kürt sorunu’ üzerinden milliyetçi bir söylemle ülke bölünecek nidalar›yla kendi taban›n› tutmak ad›na Hay›r saflar›nda yerini ald›. Sermaye kanad›nda, TÜS‹AD’›n AKP iktidar› boyunca karfl›l›kl› bir dil tutturamamas›n›, evvelden göbek ba-

Dengesi De¤ifliyor

“Bilindi¤i gibi Restorasyon mecazi bir deyimden baflkas› de¤ildir; gerçekte eski rejimde restorasyon olmufl de¤ildir, yaln›z yeni bir güçler dengesi kurulmufltur.”(Gramsci) Referandumun hemen ard›ndan burjuva medyas›n›n ve liberal ayd›nlar›n “demokratikleflme yolunda at›lan bir ad›m”, “vesayet rejiminin sonu” olarak biraz da temkinli olarak yaz›p çizdikleri mevcut durum karfl›s›nda, liberal kanad›n güçlenmesinden baflka birfley olmayacakt›r. Oyun ayn› oyunken, oyuncularda bir de¤iflme oldu. Grams-

ci’nin Fransa’daki güçler dengesinin de¤iflimi için söyledi¤i gibi mecazi bir dönüflüm, Ali Cengiz oyunu ortadaki. Bunu görmek hiç de güç de¤il: Halkç› bir anayasadan, demokratikleflmeden bahseden AKP, Kürt illerinde seçimi kaybettikten sonra KCK operasyonlar›yla Kürt ayd›n ve siyasetçilerini tutuklayarak, YÖK gibi köhnemifl bir kurumu kald›rmak yerine kendi saf›ndan birini yerlefltirerek, darbecileri yarg›lamaktan bahsederken zaman afl›m›na dokunmayarak fikrini ve zikrini sergilemifl oldu. Di¤er kanatta CHP, Anaya-

¤›yla birbirine ba¤lanm›fl sermayedevlet iliflkisinin baz› anlaflmazl›klar fleklinde tezahür etmesini bir çat›flma olarak nitelemek, yan›lsamadan öteye geçmeyecekti. Süreçte sermaye cephesinin karar›n› aç›k bir dille aç›klamamas›, referandum sonucu konumlanma fleklini, ç›kacak sonuç üzerinden flekillendirece¤inin teminat›yd›. “Bitaraf olan bertaraf olur” sözlerinden sonra, gerginlik olarak görünen durum, referandum sonras›nda sermaye cephesinden de yerini bulacak aç›klamalarla süreç, “Yeni bir anayasa için hep birlikte çal›flmal›y›z” fleklinde özetlenecekti. Sermaye güçlerinin belirli veya belirsiz hamleleri, tek bir fleye hizmet etti¤i aç›k: Sonuç ne ç›karsa ç›ks›n, devleti kendi sermeye eksenlerine almak ve dönüfltürmek üzerine kurulu manevralar bütününden oluflan hamleler. Hay›r, cephesinde yer alan ulusal solcu (TKP, EMEP, ÖDP, Halkevleri) di¤er gruplar›n tepkileriyse, AKP kar-

sa'n›n 35. maddesi olan “ordunun gerekti¤inde devleti koruyup kollayabilece¤i” maddesinde, “kollama” ibaresini kald›rarak, bu da benim de¤iflikli¤im, dedi ve samimiyetsizli¤ini gösterdi. Kurulacak olan yeni güçler dengesinin habercisi olan referandum, ayn› zamanda bu güçler dengesinin d›fl›nda ama kendisini de bir güç olan ezilenlerin ve emekçilerin, sermayeye ve politik mevzilerine karfl› üçüncü cephe varl›¤›n› hissettirdi. Egemenlerin samimiyetsizli¤ini ortaya ç›karmak ve güçler dengesini bozmak, üçüncü cephenin kendini hissettirmekle kalmay›p somut varl›¤›n› dayatmas› gerekiyor.

fl›tl›¤› üzerinden kurgulad›klar› ayd›nlanmac› zihniyetin yans›mas›yd›. Yetmez Ama Evet blo¤unda kendini bulanlarsa, referandum öncesi ve sonras› liberalizmin ve savrulman›n batakl›¤›na saplanmakla birlikte, burjuva demokrasisini göklere ç›kartmakta da beis görmemeye devam etmektedir. Evet ve Hay›r d›fl›nda, tercihini referandumu Boykot etmekle somutlaflt›ran ezilenlerin ve emekçilerin cephesiyse, gerek süreçte, gerek referandum sonucunda üçüncü bir seçene¤in oldu¤unu gözler önüne serdi. Oyunu yaln›z oyuncular bozar: Boykot bir oyunu ve ezberi bozmufltur. Boykot cephesi “Baflka bir dünya mümkün!” diyen ezilenlerin ve emekçilerin taleplerini görünür k›lm›flt›r. Kürtlerin, kad›nlar›n, gençlerin, emekçilerin ve enternasyonal sosyalistlerin hem sermayeyi, hem devleti karfl›s›na alarak sorunun gerçek öznelerini hat›rlatmas› tercihlerinin neden Boykot’ta cisimleflti¤inin ifadesidir.

“Bilindi¤i gibi Restorasyon mecazi bir deyimden baflkas› de¤ildir; gerçekte eski rejimde restorasyon olmufl de¤ildir, yaln›z yeni bir güçler dengesi kurulmufltur.”


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 5

(Ülkeden) özgürlükçü GENÇL‹K

5

Halkç› bir anayasadan, demokratikleflmeden bahseden AKP, Kürt illerinde seçimi kaybettikten sonra KCK operasyonlar›yla Kürt ayd›n ve siyasetçilerini tutuklayarak, YÖK gibi köhnemifl bir kurumu kald›rmak yerine kendi saf›ndan birini yerlefltirerek, darbecileri yarg›lamaktan bahsederken zaman afl›m›na dokunmayarak fikrini ve zikrini sergilemifl oldu.

R eferandum Referandumdan Evet ç›kmas›, bu sonucun Hay›r'a oranla ezici bir a¤›rl›¤›n›n olmas›n› da göz önünde bulundurdu¤umuzda, sürecin bundan sonraki seyri netleflir. Devletleflen ve devlefltikçe de gözleri iktidar h›rs›yla dönmüfl, devrimci demokrat bütün yap›lara ve kiflilere sald›ran, kendinden baflka kimseyi görmeyen, görmek de istemeyen kör bir dövüflçü olarak yerini ald›.

21

Sonras›

BDP’nin Kürt illerinde, tabanda karfl›l›k bulan boykot karar›, mecliste özellikle AKP’ye olas› MHP-CHP ortaklaflmas› karfl›s›nda kendisini dayatt›. Demokratik aç›l›m›n yeniden gündeme somut flekilde kendini dayataca¤›, yaklaflan genel seçimleri de düflünürsek uzak görünmüyor. Boykot baflar›s›ndan sonra demokratik özerklik ve ana dil üzerinden zaman geçme-

Eylül Komplosu

Referandum sonras›nda AKP’nin devletlefltikçe sald›rganlaflan tutumu, kendini komplolar, tutuklamalar, uydurma hikayeler biçiminde göstermeye bafllad›. BDP’nin boykot ça¤r›s›n›n Kürt illerinde karfl›l›k bulmas› akabinde Urfa’da parti yöneticilerin tutuklanmas›, AKP demokrasisinin ilk marifeti oldu. Bunun ard›ndan 21 Eylül sabah› SDP, TÖP yöneticileri, sözcüleri ve üyelerinin Red, Demokratik Dönüflüm,

Bilim ve Gelecek dergilerinin evlerine ve parti binalar›na kolluk güçleri taraf›ndan bask›nlar yap›larak gözalt›na al›nm›fl, ard›ndan tutuklanm›fllard›r. Gözalt›na al›nanlar, henüz savc›l›ktan mahkemeye sevkedilmemiflken yalan yanl›fl ve tam bir bilgi kirlili¤iyle Fettullah’a yak›n medya kurufllar›na devlet eliyle s›zd›r›lan görüntülerle yap›lan propagandan›n düzeysizli¤i, yandafl medyan›n sahneye ç›kt›¤›n›

N eden TÖP? Neden SDP? SDP ve TÖP’ün Kürt Halk Hareketiyle dayan›flma ören, bat›da Kürt hareketinin ba¤lant›lar›n› kurabilen politik hatlarda olmas›, DBH’la (Demokrasi için Birik Hareketi) birlikte üçüncü bir seçenek için ›srarl› tutumlar›, kendi özellerinde yürüttükleri yeniden

yap›lanma ve birlik süreçleri siyasi iktidar› rahats›z etmifltir. Sald›r› sadece SDP ve TÖP’ e de¤il bütün Sosyalistlere yöneliktir. AKP, toplumu yeniden örgütlemeye çal›flmaktad›r, bu oyunu bozabilecek olanlar›n da fark›ndad›r.

den Kürt Özgürlük Hareketi hamlelerini yapt› ve hükümeti gerilime soktu. Hay›r cephesinin bafl›n› çeken CHP, kadrolar›nda yapt›¤› de¤iflikliklerle daha ‘halkç›’ görünüm çizmekle birlikte keskin laisizm ç›k›fllar›n›, muhalefet için muhalefet yapmay› ve ordu sözcülü¤ünü geri plana almak zorunda kalaca¤a benziyor. K›l›çdaro¤lu ile bafllayan çizgiyi esnetme, biraz daha sürecek; yoksa kemik yap›s›n› tutarak sadece AKP karfl›tlar›n›n oy att›¤› siyasi bir kanat olmaya mahkum gösterdi ve sald›r›lar›n organize flekilde planland›¤›na kuflku b›rakmad›. Operasyonun flekillenifli ve olaylar›n örüntüsü, devletin bu sald›r›yla hem sosyalistleri iflçilerden ve ezilenlerle kurdu¤u iliflkiden yal›tmak, hem de sosyalistleri birbirinden yal›tmak hedefi güttü¤ünü aç›k biçimde ortaya koyuyor. Bu sald›r›lara sosyalistler en güzel cevab› birlikte mücadele ve dayan›flmayla vereceklerdir. “Soruyoruz: SIRA K‹MDE?” kampanyas›yla operasyondan bugüne örülen süreç, böylesi bir cevaba güzel bir örnektir.

Bizlere düflen, sald›r›lar karfl›s›nda daha fazla dayan›flma a¤›n› örmek, bütün önleyici savafl hamlelerini bofla ç›karmak olacakt›r. Daha fazla sorumluluk sahibi oldu¤umuz ve omuzlar›m›zdaki a¤›rl›¤›n daha da artt›¤› aç›kt›r; bunun içindir inisiyatif al›p bir ad›m daha öne ç›kma vaktidir!

olacakt›r. Birinci olas›l›¤›n olmas› muhtemel. Çünkü sermaye, Deniz Baykal’› bir video kayd›yla taht›ndan edip yeniden kendine hizmet edebilecek sorunsuz ve ç›karlar›n› güden bir oda¤›n zay›flamas›n› istemeyecektir. MHP’nin süreçte sertleflen tavr›, taban›nda karfl›l›k bulmad›; kemik faflist yap›s›n› ön plana ç›kard›. Referandumun hemen ard›ndan yapt›¤› aç›klamada Bahçeli’nin, ilk elden Kürt aç›l›m›n› hedef almas›, küçüldükçe sald›rganlaflacak olan faflist bir yap›n›n gelecekteki göstergesidir.

Oyunu yaln›z oyuncular bozar: Boykot bir oyunu ve ezberi bozmufltur. Boykot cephesi, “Baflka bir dünya mümkün!” diyen ezilenlerin ve emekçilerin taleplerini görünür k›lm›flt›r. Sorunun gerçek özneleri, hem sermayeyi, hem devleti karfl›s›na alarak Boykot’a güç verdi.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 6

özgürlükçü GENÇL‹K

(Dünyadan)

6

SEÇ‹M S‹Z‹N: KÖTÜ MÜ? BETER M‹? Dünya kapitalizminin kendisine memurluk etmesi için üretti¤i IMF-DB gibi onlarca kurumun yan›nda, son y›llarda çok popüler olan iki klübü bu istiflarelerde özel olarak öne ç›k›yor: G-8 ve G-20. Ulafl Tafltekin Uluslararas› sermaye gruplar› atacaklar› ad›mlara karar vermek, ad›mlar›n birbirleri ile çak›flmas› halinde bunlara çözüm bulmak, sermaye gruplar›ndan hangisinin aya¤›n› biraz sa¤a ya da sola kayd›raca¤›na ya da ad›m atmaktan vazgeçmesiyle sorunun çözülece¤ine karar vermek için müzakere etmeyi severler. Ta ki bu müzakerelerde taraflardan biri

U

ya da bir k›sm› ad›m›n› de¤ifltirmekten vazgeçmez ve bu durumda çözüm için savaflmak kaç›n›lmaz hale gelinceye kadar. Dünya kapitalizminin kendisine memurluk etmesi için üretti¤i IMF-DB gibi onlarca kurumun yan›nda, son y›llarda çok popüler olan iki klübü bu istiflarelerde özel olarak öne ç›k›yor: “G-8” ve “G-20.”

G eçmiflten

Günümüze G-8 ve G-20

G-8; ABD, Japonya, Almanya, ‹ngiltere, Fransa, ‹talya ve son olarak da Kanada'n›n da kat›l›m›yla ilk aflamada 7 ülke olarak yola ç›kt›ktan sonra, 1976'da Porto Rico'da kendisini G-7 olarak ilan etti. Bu süreçte “iki kutuplu dünya” ve “sosyalist blok karfl›s›nda mücadele” konseptiyle hareket eden G-7, Sovyetler'in y›k›lmas›ndan sonra 1991'de Rusya ile de görüflmelere bafllad›. 1994 y›l›na gelindi¤inde söz konusu 8 ülke, toplant›lar›na “Siyasi 8” ismini verdiler. Bu toplant›lar› 1998'de kurumsallaflt›rarak G-8'i deklare ettiler. 1999 y›l›na gelinmesiyle birlikte, G-8, kendi etraf›na toplayaca¤› daha genifl bir çeperi oluflturmak ad›na G-22, G26, G-33 gibi çeflitli toplant›lar denese de sonuç olarak, Suudi Arabistan, ABD, Almanya, Türkiye, Arjantin, Avustrulya, Birleflik Krall›k , Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika,

Güney Kore, Hindistan, ‹talya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya ve AB temsilcilerinin üyesi oldu¤u G-20 zirvesinde karar k›ld›. 2010 Haziran ay›n›n son günlerinde Toronto'da 4. kez toplanan G-20 toplant›lar› son y›llarda s›kl›¤› yo¤unluk kazan›rken G-20 klübü kapsam›nda üye ülkelerin ifladamlar›, maliye bakanlar› ve meclis baflkanlar›n› biraraya getiren alt birim toplant›lar› da çok s›k gerçeklefltiriliyor.

G-20 Güncel Yönelimlerin Sonucudur G-20 toplant›lar›ndaki bu yo¤unlaflma nedeniyle, burjuva bas›nda, bugün, “G8, G-20'nin gölgesinde kald›!” vb. gibi de¤erlendirmeler yap›l›yor. Bu de¤erlendirmeleri sermayenin uluslararas› hareketlerini görmezden gelerek ele al›rsak do¤ru anlama flans›m›z ne yaz›k ki

yok. ‹lk bak›flta, “G-20 G-8'den daha ifllevli hale geliyor”mufl ve '”dünyan›n yönetiminde, güç paylafl›m›na gidiliyor”mufl gibi görülmesine neden olan G-20 toplant›lar›n›n ön plana ç›kart›lmas› ve ondan hemen önce toplanan G-8 toplant›lar›n›n çok da gündeme getirilmemesidir. Bu durumun iki nedeni vard›r: Birincisi, daha önce “iki kutuplu dünya” konseptinde dünyan›n bir k›sm› ve bugünkü G-20 ülkelerinin bir k›sm›, G7 ülkeleri aç›s›ndan ya “zararl›” ya da “zararl› unsurlar›n etkisi alt›nda”yd›. Bugün, bu durum ortadan kalkt› ve G-7 ülkeleri aç›s›ndan diplomasi kurulabilir bir ortam olufltu. ‹kincisi ve daha önemlisi, dünyada sermayenin yeni yönelimleri olan esnekleflme, tafleronlaflma, üretimin merkez ülkelerden çevre ülkelere kayd›r›lmas›yla söz konusu geç kapitalistleflen ülkelerde oluflan sermaye birikimi sonucu daha “ele avuca gelir” bir birikim düzeyine ulaflmalar›; “dünyan›n efendi”lerini, zaten pazar, hammadde ve ucuz iflgücü iliflkisi kurdu¤u bu ülkelerle diplomatik ve siyasi iliflkiyi de derinlefltirip önlerini açarak varl›klar›ndan faydalanma yoluna itti. Ve gerçekleflen de tam olarak ikincisidir. Listeye bakt›¤›m›zda Türkiye, Brezilya gibi ABD'nin bölgesel “tafleronluk”lar›na talip ülkelerin yer ald›¤› göze çarpmaktad›r.

G-8, G-20’ye Öncülük Ediyor G-20 zirveleri, Bush döneminde ABD taraf›ndan öne ç›kart›lmaya baflland›. Toplant›larda çeflitli “dostlar” arac›l›¤›yla dillendirilen fikirler, uluslararas› kamuoyunda “Made in America” etiketinden kurtar›larak ABD'ye belli bir meflruluk sa¤l›yordu. Bugün, Obama da bu olana¤› de¤erlendiriyor. Hem Obama'n›n iktidar olmas›nda önünü açan bir unsur olarak “en genifl ve kapsay›c› diplomatik iliflkiler” ilkesi gere¤i, hem de tam da iktidar olmas›n›n arifesinde patlak veren krizin sonuçlar›n› en az›ndan bir k›sm›n› çevre ülkelerle paylaflma ad›na. Bugün G-20'nin öne ç›kar›lmas›yla, dünyan›n önde gelen sermayeleri “zarars›zlaflan” ve “art›k zararl› unsurlar›n etki alan›nda olmayan” ülkeleri çekip çevirme politikas›na gittiler. G-8, her y›l düzenli olarak gerçeklefltirdi¤i ekonomi zirveleri ile uluslararas› semayenin sektörel ve co¤rafi da¤›l›m›n› planl›yor. G8 varl›¤›n› ve ifllevini bir de¤ifliklik olmaks›z›n sürdürüyor ve sürece hegemonyas›yla önderlik ediyor. Gerçekleflen, G-8'in G-20 karfl›s›nda ifllevlerinin azalmas› ya da afl›nmas› de¤ildir. Gerçekleflen en genifl bileflenin “soruna ortak edilmesi”dir.

fiu halde dünya sermayesinde kurtarma amac›yla aktar›lan “de¤er”, üretimdeki karfl›l›¤›n› “karl›l›k” olarak bulmuyor. Bunun olabilmesi için kapasite fazlas›ndan kurtulmak gerekiyor. Krizin mevcut durumu daha fazla flu anda oldu¤u gibi sürdürülebilir görünmüyor.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 7

(Dünyadan) özgürlükçü GENÇL‹K

7 Geçti¤imiz Haziran ay›n›n sonlar›nda, Toronto'da gerçeklefltirilen G-8 ve G-20 zirveleri uluslararas› sermaye aç›s›ndan hayati önem atfedilmifl toplant›lard›. Yunanistan'›n borçlar› ve devletçe batmas›n›n gündeme gelmesiyle birlikte Euro bölgesinin borç krizinden nas›l ç›kaca¤›na yan›t üretilmesi ve orta vadeli planlarda eflgüdümün sa¤lanmas› hedefiyle gerçeklefltirilen toplant› beklenen sonuçlar› vermedi.

S ermaye

Çare Çin’de Bile Olsa Bulunuz “S›cak para ak›fl›”, “gevflek para politikas›”, “bankalar›n vergilendirilmesi” vs. gibi karfl›l›kl› karmafl›k önerilerle aranan krizden ç›k›fl yollar›, asl›nda gelip bir noktada dü¤ümleniyor. ABD önderli¤inde, Ekim 2008'den bu yana finans piyasalar›na sürekli para bas›larak pompalanan ve miktar› 12 trilyon Dolar› bulan kurtarma paketleri, mevcut daraltmay› rahatlatma amac› tafl›sa da ne daralmaya gerçek anlamda bir çözüm bulabildi, ne de krizin sermayeye dayatt›¤› piyasa ortalamas›n›n alt›nda kalan sermaye birikiminin tasfiyesinin tam anlam›yla yerine getirmesine izin verdi. Gerçekleflen yaln›zca kanserli hastan›n tümörünü almak yerine, ona a¤r› kesiciler vermek oldu. Böylelikle borç köpü¤ü daha da büyüdü. Buna karfl›l›k, özellikle AB ülkelerinin çözüm olarak dayatt›¤› ise “kemer s›kma”, para pompalamaya art›k bir son verme, kamu harcamalar›n› k›sma ve borçlar›n› kapatma yoluna gidilmesiyle piyasalar›n flu an acil ihtiyaç duydu¤u ç›k›fl› gerçeklefltirebilece¤ini savunuyor. ABD de, AB de üretim fazlalar›n› eritememekten yana dertliler. Bunun için de çeflitli ülkeleri ithalata zorlamak istiyor-

leri Çin baflbakan›n›n Türkiye geliflinde iddia edildi¤i gibi, stratejik bir iflbirli¤ine dönüflür mü bilinmez ama flu anda hamlenin ABD ile pazarl›k aflamas›nda Türkiye taraf›ndan elini güçlendirmek amac›yla yap›lm›fl olmas› daha güçlü bir olas›l›k. ‹srail bas›n›nda konuyla ilgili yap›lan de¤erlendirmeler, Türkiye'nin ABD-‹srail'le olan iliflkisini d›fllay›p Çin'le ittifak üzerine çeflitli hesaplar›n›n oldu¤unu propaganda ederek “Türkiye'nin dünya kamuoyundaki meflrulu¤unu” k›s›tlamak isterken, ABD konuyu has›ralt› edip sorunu kamuoyu nezdinde de¤il “diplomatik temas”larla gündeme getirmeyi tercih etmifl görünüyor. Öte yandan Çin de bu süreçte baflta üçüncü köprü olmak üzere çeflitli önemli ihaleleri “kapm›fl” durumda.

Kendini Dayat›yor

Krize neden olan “kâr oranlar›n›n düflme e¤ilimi yasas›” bu krizle birlikte üretici güçlerin, sermayenin organik bilefleninin ortalamas› alt›nda kalan, kapasite fazlas› ve teknolojik olarak eski k›s›mlar›n›n tasfiyesini talep ediyordu. Ancak sürekli pompalanan kurtarma paketleriyle bu ertelendi. Bugün ABD'li ekonomistler, Obama'ya bat›k flirketleri kade-

ran'dan bugüne flekillenen yeni güç dengelerinin belirleyicili¤inde G-8 ve G20'de sonuçsuz kalan pazarl›klar devam ettirilecek.

vs ABD-‹srail

Bu süreçte güç dengelerinde çeflitli inifl-ç›k›fllarla karfl›laflmam›z ve bunun sonucu olarak gerek yeni pazar ve yat›r›m sahalar› için, gerekse de baflka üçüncü ülkelerle yap›lacak pazarl›klarda ellerini güçlendirmek için, çeflitli ülkelerin birbirleriyle flörtlere girmesi olas›. Türkiye-Çin böyle bir flört olabilir ancak bunun orta ya da uzun vadede bir stratejik iflbirli¤ine evrilmesi en az›ndan flu aflamada ufukta görünmüyor. Türkiye aralar›nda “katolik nikah›” bulunan ‹srail-ABD birli¤inde yeni çatlaklar yaratarak Ortado¤u hesaplar›nda ‹srail'i biraz daha sarsma hedefini Çin ile pazarl›¤a oturup ABD'yi Türkiye üzerinden yapt›¤› hesaplar konusunda köfleye s›k›flt›rarak gerçeklefltirme peflinde. Ne de olsa kaçan kovalan›r. ‹lerleyen süreçte Çin-Türkiye iliflki-

T asfiye

Seçim Yapam›yor

Krizin akut sürecinin atlat›lmas›n›n ard›ndan yap›lan ilk toplant›, öncekilere göre pazarl›k pay› daha yüksek bir toplant› potansiyeline sahipti. Önceki toplant›larda duvara çarpm›fll›¤›n verdi¤i flokla tart›flmaya f›rsat olmadan kararlar al›n›rken, bu toplant› bu bak›mdan farkl› bir nesnellikte flekillendi. Almanya, ‹ngiltere ve Fransa'n›n banka bilançolar›n›n vergilendirilmesi ve kamu harcamalar›n›n k›s›lmas› talebine ABD, Kanada ve Japonya cephesi bunun yeni bir resesyona neden olaca¤›n› savunarak karfl› ç›karken, Türkiye gibi geliflmekte olan ülkelerde “dünya piyasalar›n›n zarar görmemesi” ad›na ikinci grupta yer alan ülkelerle hareket ettiler. ‹ngiltere'den gelen “G7 ülkeleri direksiyon bafl›nda uyuyor! Bugün Yunanistan, yar›n ‹spanya. Euro bölgesi tehdit alt›nda.” uyar›lar› çok sonuç vermedi ve ciddi bir yapt›r›m karar› ç›kmad›. Bir önceki y›l gerçekleflen toplant›dan kazançl› ç›kan Obama yönetimi bu toplant›da AB eksenli oda¤a istediklerini vermeyerek “kazançl›” ç›km›fl göründü. Ancak burada burjuvazi 'iyi' ve 'kötü'den oluflan iki alternatif aras›nda de¤il, 'kötü' ve 'çok kötü'den oluflan iki alternatif aras›nda bir seçimi tart›flt›¤› için bir kazan›mdan bahsetmek söz konusu de¤il. Geçen y›l ‹stanbul'da gerçeklefltirilen IMF-DB toplantilari, iki y›l Washington'da bir y›l da ABD d›fl›nda olmak üzere her y›l Ekim ay›nda gerçeklefltiriliyor. Bu y›lki toplant›da dünya kapitalizmi kendi ç›kmazlar›nda ç›rp›n›rken, Hazi-

Ç in-Türkiye

lar. Bunlar›n bafl›nda Çin, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Tayvan ve Brezilya geliyor. Bu ülkelerin ise ihracat yapabilmesi, kendi paralar›n›n Dolar ve Euro ama söz konusu ülkeler aç›s›ndan özellikle dolar karfl›s›nda de¤er kazanmas› gerekiyor. Bunun en ideal yolu da kendi piyasalar›n› s›cak para girifline açmalar›yla mümkün olacak. Yani emperyalizmin temel yasas› gere¤i, merkez emperyalist ülkeler, ba¤›ml›-çevre ülkelere mal ve sermaye ihrac› peflindeler. S›cak para girifli, -ABD'de oldu¤u gibipiyasalarda görünürde bir iyileflme olarak alg›lan›yorsa da esas›nda sonucu istihdam yaratmayan bir büyüme olarak zuhur ediyor ve girdi¤i ülkede ithalat› ve dolay›s›yla üretimi azaltarak ihracat› artt›r›yor. ‹flsizlik daha da art›yor. Türkiye'de de bugün gerçekleflen tam olarak budur. Özellikle son dönemde Çin para birimi Yuan'›n ad›n› s›kça duyar olduk. Ekonomistler gün gün Yuan'›n Dolar ve Euro karfl›s›nda ne kadar de¤er kazan›p kaybetti¤iyle yat›p kalk›yorlar. Di¤er taraftan IMF-DB toplant›lar›na bu tart›flmalar›n yeni bir kur savafl› getirece¤i endiflesiyle gidiliyor. Çin ise bir yandan ABD ve AB merkezli sermaye taraf›ndan yo¤un biçimde bask›lan›rken, di¤er taraftan ad›mlar›n› dikkatli atmaya çal›flarak piyasalar›n› teknoloji ya da istihdam getirisi olmayan sermaye girifline kapat›p süreci en az hasarla atlatmaya çal›fl›yor. Di¤er taraftan e¤er do¤ru de¤erlendirilirse, bu durum Çin'e dünya ekonomi ve politikas›nda daha etkin ve belirleyici bir pozisyona -öncülük pozisyonuna de¤il- s›çraman›n olana¤›n› sunuyor.

rine terketmesini ve borcu kapatmaya yönelmesini telkin ediyorlar. fiu halde dünya kapitalizmini kurtarma amac›yla aktar›lan “de¤er”, üretimdeki karfl›l›¤›n› “karl›l›k” olarak bulmuyor. Bunun olabilmesi için kapasite fazlas›ndan kurtulmak gerekiyor. Krizin mevcut durumu daha fazla flu anda oldu¤u gibi sürdürülebilir görünmüyor. Bir aflamada

dünya kapitalizminin daha genifl çapl› bir iflas, iflten ç›kartma ve yeniden bafllang›ç için ihtiyaç duydu¤u temizli¤i yaflamas› gerekiyor. Bu da devlet ayg›t›n›n flu anki mevcut sermayeye karfl› görevlerini yerine getirebilmesi için kapitalizmin yaratt›¤› paradoksunda üstesinden gelmesi gibi bir zorunlulu¤u dayat›yor. Yani devletin kapitalistleri korumak için kapitalistleri gözden ç›karmas› gerekiyor.

Sermaye, ya tasfiye edilmesi gerekenleri kaderine b›rakaca¤› ya da para basmaya devam ederek a¤r› kesicilerle tümörü daha sonra daha da büyümüfl haliyle karfl›layaca¤› gibi iki seçenek aras›nda bir seçim yapmak durumunda. G20 zirvesinden de anlafl›ld›¤› gibi, seçim yapmak çok kolay görünmüyor. Ancak, sürdürülmesi de mümkün de¤il. 09.10.2010


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 8

özgürlükçü GENÇL‹K

(Üniversiteden)

8

SALDIRILARA KARfiI HER ALANDA

BÜTÜNLÜKLÜ MÜCADELE ‹flçi s›n›f›n›n katmanl› oluflu, katmanlar›n eflitsiz geliflimi toplumsal mücadele dinamiklerinin analizinde meseleyi her yönüyle de¤erlendirmemizi gerektirirken; üniversiteli komünistlere seslenerek: “b›rak›n üniversiteleri, fabrikalara gidin” demek bazen kaba ajitatörlerin kuru söylemi olurken bazen de örgütsel mücadelenin gerektirti¤i tüm toplumsal alan› örgütleme perspektifi olmayan söylevcilerin ara gaz›ndan baflka bir fley de¤ildir. Metin fienyurt apitalizmin flimdiki koflullar›nda, bilginin ifllevi dolay›s›yla, üniversitelerdeki dönüflümü özellefltirme ile aç›klayamayaca¤›m›z› ve gerçekte olan dönüflümün, piyasalaflma ve ticarileflme oldu¤u tespitini daha önce yapm›flt›k; bu kavramlar›n geçerlili¤ini koruyabilmesi için de nitelikli eme¤i üretken k›lan bilginin, sadece al›n›p sat›lan bir meta de¤il; ayn› zamanda de¤iflim de¤eri üretiminin bir arac›, yani do¤rudan sermayeleflebilen bir güç oldu¤unu görmemiz gerekiyor. Sermayenin, bilimcinin eme¤ini d›flsal olarak belirledi¤i dönem bitmifl; bilim üretiminin, içsel olarak kapitalist emek sürecinin ve

K

Akademisyenlerin, ö¤rencilerin, üniversite çal›flanlar›n›n art›k eski konumlar›na sahip olamayacaklar›n› ve ait olduklar› s›n›f›n, proleteryan›n bilinciyle mücadele hatt›n› örmek zorunda olduklar›n› görerek temel mücadele hatt›n›n biliflsel gücün s›n›f perspektifiyle toplumsal alana kazand›r›lmas› yönünde olmal›d›r.

kâr mekanizmas›n›n üretilmesi yönündeki dönüflümü h›zla sürmektedir. Metalaflma ve piyasalaflma tespitinin sadece bir betimleme olarak kalmamamas› için, dolafl›m sürecinden üretim sürecine yönelerek, kapitalizm için olmazsa olmaz olan art›-de¤er üretiminde biliflsel gücün önemine bakmak gerekiyor. Üniversiteler, günümüzdeki art›-de¤er üretiminin devaml›l›¤›n›n temel belirleyicisi olan soyut eme¤in merkezi konumundad›rlar. Art›k üniversiteler, sadece gelece¤in nitelikli emek gücünü yetifltiren ve iflsizlik-istihdam dengelerinde rol alan düzenleyici kamu kurumlar› de¤il; aktif bir emek gü-

cünü flimdi için tahakkümü alt›na alan fabrikalard›r. Biliflsel emek ve canl› bilgi, bugünkü tüm emek biçimlerini, kapitalist üretim süreci içerisinde harekete geçiren art› de¤er üretimi için verimli k›lan ve sermayeleflebilen temel bir güçtür. Sanayi kapitalizminin ekonomi politi¤inin elefltirisine ek olarak, biliflsel kaptalizmin yaratt›¤› tahri-

batlar›n çözümlenmesiyle de mevcut dönüflümü aç›klamak daha kolay olacakt›r. Biliflsel kapitalizm ile beraber maddi emek, maddi-olmayan eme¤in, biliflsel eme¤in tahakkümü alt›na girmifltir. Art›k art›-de¤er üretiminin arac›, sadece sabit sermaye olan makine de¤ildir; canl› bilginin kendisi de buna dahildir.

T oplumun

Her Yan›na Yay›lan Fabrikalar›n En Güzidesi: Üniversiteler

Toplumsal bilgi birikimi, art›k do¤rudan üretken bir güç haline gelmifltir. “Genel zeka birikimi” sadece fabrika mekân›na girip, makinede donmak zorunda kalmadan, üretildi¤i ve birikti¤i tüm toplumsal mekânlarda, do¤rudan canl› emek olarak sermayeleflebilmekte ve eme¤i üretken k›labilmektedir. Yani art›-de¤er üretimi, art›k tüm toplumsal zamana ve mekâna yay›lm›flt›r. Bu mekanlardan en önemlisi ve bunlar› da belirleme çap›na sahip olan mekan, üniversitedir. Üniversitelerin, üretim sürecine d›flar›dan, sadece üretim araçlar› ve yöntemleri katk›s› ile kat›ld›¤› tespitini yapmak; üniversitenin toplumun tüm alanlar›na yay›lan üretim mekanizmas›n›n güzide bir “fabrikas›” oldu¤unu görmeyi engeller. Ö¤rencilerden akademisyenlere üniversitenin tüm bileflenleri, ister özel olsun ister kamu ol-

sun flirketleflen üniversitelerde art›k do¤rudan do¤ruya kapitalizmin tehdidi alt›ndad›r. ‹flçi s›n›f›n›n katmanl› oluflu, katmanlar›n eflitsiz geliflimi, toplumsal mücadele dinamiklerinin analizinde meseleyi her yönüyle de¤erlendirmemizi gerektirirken; üniversiteli komünistlere seslenerek: “b›rak›n üniversiteleri, fabrikalara gidin” demek, bazen kaba ajitatörlerin kuru söylemi olurken, bazen de örgütsel mücadelenin gerektirti¤i tüm toplumsal alan› örgütleme perspektifi-gayreti olmayan söylevcilerin ara gaz›ndan baflka bir fley de¤ildir. Beyaz yakalar›n giderek maviye çald›¤›, emek mücadelesinden yana olan akademisyen-ayd›nlar›n da sömürü cenderesinin merkezinde zaten zorunlu olarak yer ald›¤› bu koflullarda; “devrimci ö¤rencilerin fabrikalara git-

mesi”, “Narodniklerin köylülere gitmesi” d›flar›danl›¤›n› içinde bar›nd›r›yor olsa da; ayn› yak›c›l›k düzeyinde, ayn› sömürü cenderesinin içinde olmalar› dolay›s›yla da üniversitelilerin kendi alanlar›n› örgütleme zorunlulu¤unu önümüze koyuyor. Ama bunu grevlere, direnifllere destek olman›n, omuz vermenin de¤erini azaltan noktadan de¤il; üniversiteden ç›kacaklar›n da kaç›n›lmaz olarak grev ve direnifl örgütleyicileri haline gelme potansiyeline sahip oldu¤unu ve en önemlisi de art›k kendi bafl›na üniversiter yap›n›n da mücadele alan› oldu¤unu gören yerden kurmak laz›m. Tüm bunlar›n yan›nda yakas›n›n maviye çald›¤›n› hala göremeyen “beyaz›ms› yakal›lar”›n sadece kendi konumlar›ndaki de¤iflimin fark›na varmalar›ndan sonra, klasik fabrikalardaki iflçilerle mücadele etmesi nesnel


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 9

(Üniversiteden) özgürlükçü GENÇL‹K

9 sonucu -ço¤u zaman üretim araçlar›na sahip olan taraf›ndan ona yüklenen yönetici s›fat› a¤›rl›¤›yla- tamama erdirilemezken; klasik fabrika alan›ndaki tafleronlar arac›l›¤›yla çal›flt›r›lan, güvencesiz iflçiler ile “merdiven altlar›nda” en zor koflullarda çal›flt›r›lan iflçiler, tabii ki bu sömürü düzeninin en büyük tehdidini oluflturuyor. ‹flçiler, tersanelerde kum torbas› niyetine kullan›l›rken; ister idari, ister teknik hangi konumda olursa olsun, mühendisin vermesi gereken tepki sadece vicdani ya da ahlaki olamaz. Tüm s›n›f bilinci ve kiniyle proleter duruflunu göstererek, iflçi ile birlikte mücadele etmek zorundad›r. Nas›l ki, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde iflçileri tafleron flirket arac›l›¤›yla çal›flt›r›p, maafllar›n›n ödenmeyifline göz yuman hastane yönetimi ço¤unlukla doktorlardan olufluyorsa; iflçilerle birlikte mücadele eden hastane bileflenlerinin de doktorlar, hemflireler ve ö¤rencilerden yani sa¤l›kç›lardan olufluyor olmas›, s›n›fsal konumlan›fl›n sermaye müdahalesiyle baz› alanlarda farkl›l›klar yaratabildi¤ine çok güzel bir örnektir. S›n›fsal konumlan›fl, büyük ölçüde nesnel olsa da, egemen s›n›f›n kurdu¤u hegemonya alan›, “devrimci öznenin” sürece müdahalesini tüm mekanlarda gerekli k›lmaktad›r. Üniversitenin araflt›rma ifllevinin metalaflmas›; üniversite bünyesinde kurulan teknoparklar ve laboratuvarlar arac›l›¤›yla bilimin ve mühendislik bilgisinin piyasada al›n›p sat›larak, tescil edilebilir ürünlere dönüfltürülerek sa¤lan›rken; emek sürecinin “nitelikli” öznelerini yetifltirme rolüne sahip e¤itim ifllevinin metalaflmas›, e¤itim etkinli¤inin kendisinin ticari olarak piyasada al›n›p sat›larak, mülk edinilip tescil edilebilen telif hakk›na sahip videolar, ders malzemeleri, CD’ler ve internet siteleri arac›l›¤›yla sa¤lan›yor. Bu ikincisine örnek olarak YTÜ haz›rl›k ö¤rencilerine sat›lan internet flifreleri ile e¤itimin büyük bölümü internet üzerinden yapt›r›lan ödevlerle gerçeklefltirilirken, ‹stanbul Üniversitesi’nde de baz› bölümlerin lisans dersleri internet üzerinden “interaktif!” olarak ifllenmektedir. Asl›nda bu uzaktan e¤itim uygulamas›, y›llard›r Anadolu Üniversitesi Aç›kö¤retim Fakültesi’nde ve di¤er birçok üniversitede yap›l›yor. Yaflanan tüm bu süreçler üniversiteleri, flirketlerden ay›rdetmemizi güçlefltirirken; bilgi, bilimsel ürünler piyasaya sürülen metalar ve bu döngünün devam›n› sa¤layacak olan sermaye haline gelmifltir. Dönüflümlere bir örnek de Marmara Üniversitesi T›p Fakültesi Hastanesi'nin tüm ö¤retim üyeleri, yard›mc›lar› ve yard›mc› personel ile tüm çal›flan kadrolar› ile Sa¤l›k Bakanl›¤›'na ba¤l› bir hastaneye tafl›nmas› karar›. Üniversite hastanesini tafl›ma gerekçeleri ise, “mali durumunun zay›f olmas›” ve e¤er tafl›nd›ktan sonra “belirlenecek tedbirler uygulan›rsa”(!) üniversite bütçesine aktar›lacak ödeneklerden ilgili döner sermaye bütçesine yard›m yap›labilirmifl. Onlara en yal›n haliyle sormak laz›m: Madem üniversitenin mali durumu zay›f ve üniversite bütçesine ödenek aktar›lmas› gerekti¤ini görüyorsun da, bunu neden üniversite hastanesini Sa¤l›k Bakanl›¤› bünyesine geçirince yap›yorsun. Belirlenecek tedbirlerin sonucu, yap›lan bu Ali Cengiz oyunundan da anlafl›laca¤› üzere ö¤rencilerin de, akademisyenlerin de, hastalar›n da faydas›na olmayacakt›r.

Bir yandan beyaz yakal›lar› iflçi s›n›f›ndan ayr› gösterme çabalar› ile mücadele etmek gerekirken di¤er yandan ise bu çabalara karfl› görünüp de asl›nda buna hizmet eden, üniversitelerdeki bu dönüflümleri göremeyerek, bu alan›n mücadelesini hakir gören tarz› teflhir etmek gerekiyor.

K amu

Alan› Tasfiye Edilmifl Rektörler Patronlaflm›flt›r! Üniversitedeki istihdam›n kamu hizmeti temelinde de¤il, piyasa tarz› performans temelinde örgütlenifli, nispeten daha güvenceli çal›flma koflullar›na sahip araflt›rma görevlilerinin güvencesiz bursiyerlere dönüfltürülmesi, mütevelli heyetlerinde sermaye temsilcilerini artt›rma giriflimleri, ö¤retim görevlilerinin geçici personel kadrosunda çal›flmaya “özendirilifli”, özel üniversitelerin art›fl›, devlet bütçesinden kamu üniversitelerine aktar›lan pay›n giderek azalmas› kamu üniversitesi döneminin kapan›fl›n›n iflaretleridir. Ama esas mesele, kamu kaynaklar›n›n az olmas› ya da kaynaklar›n kamudan olmamas› meselesi de¤il; mesele misyon ve örgütleyifl sorunudur. Art›k sermayeden ba¤›ms›z ve oldu¤u haliyle korunmas› gereken “kamu” alan› yoktur. Üniversite rektörleri de art›k bürokratik ve köhnemifl bir YÖK’ün güdümündeki memurlar

olarak de¤il, kapitalizmin kiflilikleflmifl biçimi kapitalistler gibi düflünmekte ve hareket etmektedir. Bu sayd›klar›m›z; “Üniversiteler dünyayla birilikte de¤ifltiler. Art›k büyük ifl dünyas› ile gizli gizli ifl çevirmiyorlar, giderek onlarla özdefl hale geliyorlar” (Johnson vd., 2003: 12) sözünde ifade edilenin bir ad›m ötesinde süreçlerin yafland›¤›n› ve üniversitelerin piyasan›n organik birer parçalar› oldu¤unu gösteriyor. Üniversiteler, bünyelerinde Teknopark A.fi. gibi flirketler kurarak holdingleflmeye bafllam›flt›r. Üniversite rektörünün baflkanl›¤›n› yürüttü¤ü Dan›flma Kurulu’nun, Sanayi ve Ticaret Odalar› baflkanlar›, belediye baflkanlar›, senatonun önerdi¤i “baz›” kurum temsilcilerinden oluflan üyelerinin, YÖK yönetmeli¤inde “d›flpaydafllar” olarak nitelenmesi, üniversitenin adeta holding olarak tariflendi¤inin ispat›d›r. Üniversiteler sadece ekonomik

iliflkilerin gerçekleflti¤i altyap› mekanlar› olarak görülmemeli tabii ki; tart›flman›n esas›n›n buradan ç›kmas› bir yana, esas vurgu noktas› bu yolla toplumda kurulan hegemonyay› deflifre edip karfl›-hegemonya oluflturma çabas› olmal›d›r. Bir yandan beyaz yakal›lar› iflçi s›n›f›ndan ayr› gösterme çabalar› ile mücadele etmek gerekirken, di¤er yandan ise, bu çabalara karfl› görünüp de asl›nda buna hizmet eden, üniversitelerdeki bu dönüflümleri göremeyerek, bu alan›n mücadelesini hakir gören tarz› teflhir etmek gerekiyor. Akademisyenlerin, ö¤rencilerin, üniversite çal›flanlar›n›n art›k eski konumlar›na sahip olamayacaklar›n› ve ait olduklar› s›n›f›n, proleteryan›n bilinciyle mücadele hatt›n› örmek zorunda olduklar›n› görerek temel mücadele hatt›n›n biliflsel gücün s›n›f perspektifiyle toplumsal alana kazand›r›lmas› yönünde olmal›d›r.

Üniversite rektörünün baflkanl›¤›n› yürüttü¤ü Dan›flma Kurulu’nun; Sanayi ve Ticaret Odalar› Baflkanlar›, Belediye Baflkanlar›, Senatonun önerdi¤i “baz›” kurum temsilcilerinden oluflan üyelerinin, YÖK yönetmeli¤inde “d›flpaydafllar” olarak nitelenmesi üniversitenin adeta holding olarak tariflendi¤inin ispat›d›r.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 10

özgürlükçü GENÇL‹K

(Genç Sen)

10

Ö¤renci gençli¤in gelecekten ümidini kesti¤i bu dönemde Genç- Sen’i, gençli¤in umudu haline getirmek Özgürlükçü Gençlerin omuzlar›nda tafl›d›klar› bir sorumluluk hâline geliyor.

GENÇL‹⁄‹N UMUDU

GENÇ SEN OLACAK Yi¤ithan Kavukçu

B ofllukta

Sallanan Sendika

Dördüncü mücadele y›l›na giren Genç-Sen, kurucusu olan gençlerin ona atfetti¤i temel nitelikleri henüz kuvveten fiile geçirebilmifl de¤il. Kitlesel ve militan bir ö¤renci hareketi yaratma ad›na yeterince yol kat edemedi¤imiz gerçe¤i apaç›k ortada duruyor. Sendikaya hâkim olan örgütsel iflleyifli masaya yat›rd›¤›m›z zaman, üniversite flubelerinden, merkez yürütme kuruluna kadar her organ›n kolayca at›ll›¤a teslim olabildi¤ini görüyoruz. Sendikan›n en yetkili organ› olan kongrede al›nan ço¤u karar dâhi sene boyunca çeflitli sebeplerle hayata geçirilemiyor. Sendikan›n merkez yürütme kurulunun da yükümlülüklerini getirmekten uzak kald›¤›n› biliyoruz. Kurulun 2010 ÜSF'yi düzenleme görevini önceden belirledi¤i tarihte yerine getirememesi bu hâli ispatlar nitelikte. Yerellerde zaman zaman ortaya ç›kan istisnai kimi parlamalar› ( ‹zmir ulafl›m eylemleri- Denizli formasyon eylemleri, ‹stanbul Üniversitesi 25 Kas›m boykotu vs gibi.) bir yana b›rak›rsak; merkezi düzeyde var olan, yarat›c›l›k yoksunu bir tekdüzeli¤e hapsolup kalma halleri taflra örgütlerde de vücut buluyor. Sendika her sene akademik y›l›n aç›l›fl›ndan kapan›fl›na uzanan zaman çizelgesi üzerinde yürürken, git gide kan kaybeden bir örgüt olma profili çiziyor. fiubeler günden güne elden ayaktan düflen bir hasta misali meclislerini, ÜYK'lar›n› toplayamaz hâle gelirken, aidatlar toplanam›yor, örgütsel disiplin olabildi¤ince siliklefliyor. Yapt›¤› ço¤u eylemlilikte yapmak için yapma hissiyat›n› üyelerine derin-

den hissettiren sendika, manevi çöküntü eflli¤inde k›s›r bir döngüye hapsoluyor. Sendikaya dönük yanl›fl politik yaklafl›mlar›n tetikledi¤i sonu gelmez tart›flmalar faaliyet yürütme niyetiyle Genç-Sen'e kat›lan samimi gençleri sendikadan uzaklaflt›r›yor. Hat›rlanacakt›r 2. ÜSF'nin slogan› "umut düfllerimizde, gelecek ellerimizde" idi. Hâl böyleyken umut her dönem sonunda gelecek döneme erteleniyor. Önümüzde duran tats›z bir gerçek de sendikan›n kuruldu¤u günden bu yana üye say›s›nda umut vaat eden bir s›çray›fl› gerçeklefltirememifl olmas›. ‹flleyiflteki sorunlar örgütlenmenin önünü t›karken, taze kan›n dolmad›¤› damarlardaki daralma da iflleyiflteki açmazlar›n kronikleflmesine giden yola tafl döflüyor. Mevcut üye birikimine bak›ld›¤›nda, Genç-Sen kendisini içerisinde faaliyet yürüten politik gençlik örgütlerine mensup kimselerin toplam› olmaktan öteye tafl›yabilmifl de¤il. Bu durum sendikadan gayr› örgütlülü¤ü bulunmayan üyelerin sendikaya olan aidiyetini zedeleyerek sorunlar manzumesine yeni girdiler ekliyor. Elbette sendikadaki örgütlenme zafiyetinin iflleyifl d›fl›nda birçok sebebi var. Örne¤in Genç-Sen'in flubeleri k›rktan fazla ile yay›lm›fl oldu¤u hâlde etkili bir merkezi kampanya örgütleme baflar›s› gösteremedi¤ini not düflmek gerekiyor. Kendisi de oldukça genç olan Ö¤renci Gençlik Sendikas›, dura kalka ilerledi¤i halde birçok yerinden dumanlar ç›kan eski bir otomobili and›r›yor.

R üzgar

m› Esmiyor Yoksa Yelkenlerimiz mi Aç›k De¤il? Sendika üzerine tart›flma yaparken, onu içinde bulundu¤umuz siyasal konjonktürden kopar›labilirmiflçesine tek bafl›na incelemeye çal›flmak anlams›z olacakt›r. Akademik demokratik mücadele veren bir örgütün dönemsel politikalar›n› tayin etmeye çabalarken, bu politikalar› flekillendirecek en mühim hususun da s›n›f mücadelesinin o zaman aral›¤›ndaki seyri olaca¤›ndan flüphe edilemez. S›n›f mücadelesinin keskinleflmekte oldu¤unu ve bu gidiflat›n emekçiler cephesindeki yans›mas›n›n meflru fiili direnifller oldu¤unu-olaca¤›n› göz önüne ald›¤›m›zda, Genç-Sen'i bu resmin neresinde konumland›raca¤›m›z sorusu önem kazan›yor. Örne¤in geride b›rakt›¤›m›z dönemde halk›n ve egemenlerin gündemine oturan TEKEL direnifline kay›ts›z kalmas› beklenemeyecek Genç-Sen, iflçilerin yan›nda pozisyon almakta zaman kaybetmedi. Ancak sendikam›z›n direniflçi iflçileri ziyaret ederek "onlara destek olmak" tan öteye gidip gidemedi¤i de tart›flmal›d›r. Geride b›rakt›¤›m›z dönemde "iflsizlik ve geleceksizlik" zemininde çal›flmalar örme karar› alan sendikam›z›n baflar› derecesini ölçmeye dönük bir iki soruyu kendimize soracak olursak; "Faaliyetimiz neticesinde ege-

Genç-Sen içerisinde daha sa¤lam bir yerde konumlanma hedefinin içerilerek afl›ld›¤› ve sendikan›n önünü açacak politikalar›n yarat›lmas›na konsantre olmam›z gereken bir eflikteyiz. Sendikan›n dümenini daha s›k› kavraman›n zaman› gelmifltir

menlerin ideolojik manipülasyonun etkisi alt›nda olan kaç ö¤renci TEKEL vb. iflçi direnifllerinin hakl›l›¤›na ve desteklenmesi gerekti¤ine ikna edilmifltir?", “Öncesinde sendikayla iliflkili olmayan kaç ö¤renciyi TEKEL direnifli s›ras›nda Genç-Sen'in içinde bulundu¤u say›s›z eylemliliklerden en az birine dâhil edebildik?" Proletarya sosyalizmini savunan biz Özgürlükçü Gençler, tam da konjonktür ellerimize "s›n›f›n propagandas›n› yapma" f›rsat› vermiflken bunu ne kadar de¤erlendirebildik? San›r›z tüm bu sorulara verilecek cevaplar›n olumsuz yanlar› olumlu olanlar›na bask›n ç›kacakt›r. Faturas› emekçilere ve emekçi çocuklar›na ödetilmek istenen kriz s›ras›nda e¤itim, ulafl›m, beslenme, bar›nma, sa¤l›k gibi temel ihtiyaçlar›n› karfl›lamas› kat be kat zorlaflt›r›lan ö¤renciler için halen Genç-Sen’i umut vaat eden bir adres haline getirebilmifl de¤iliz. Sendika s›n›f mücadelesinin keskinleflti¤i bir dönemi yeterince de¤erlendiremedi ve kampüslerde dönemin rüzgar›n› arkas›na alarak bir örgütlenme ata¤› yapamad›. Anlafl›lan o ki, sendikan›n kendisini toparlay›p at›l›m yapabilmesi için gerekli nesnel koflullar mevcut; eksikli¤i hissedilen ise, rüzgâr karfl›s›nda eli aya¤›na dolaflt›¤› için gemiyi alabora olacak hale düflüren karars›z ve donan›ms›z ellerin yerine, rüzgâr› yelkenlere doldurma maharetini, yani politik önderlik kabiliyetini sergileyecek ellerin dümeni s›k› s›k› kavramas›.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 11

(Genç Sen) özgürlükçü GENÇL‹K

11

*Merkezi düzeyde var olan, yarat›c›l›k yoksunu bir tekdüzeli¤e hapsolup kalma halleri taflra örgütlerde de vücut buluyor. Sendika her sene akademik y›l›n aç›l›fl›ndan kapan›fl›na uzanan zaman çizelgesi üzerinde yürürken, git gide kan kaybeden bir örgüt olma profili çiziyor.

Ne

recek- lafazan sol sekterli¤e, hem de sendikay› kendisinden ibaret görme e¤ilimini her f›rsatta a盤a vuran ve fiili-meflru mücadele hatt›n› yasalc›l›k ile k›rpma u¤rafl›nda olan sa¤ e¤ilime karfl› savundu¤umuz tutarl› politik hat hayat taraf›ndan birçok kez pratikte s›nanm›fl ve hatt›m›z›n do¤rulu¤u bu flaflmaz hakem taraf›ndan onaylanm›flt›r. Ancak savundu¤umuz yaklafl›m do¤rultusunda kendisini yeniden üreten bir Genç-Sen'i var edebilmek için do¤ru politik belirlemeleri yap›yor olmaktan fazlas›na ve gerekirse pratik ifllerin alt›na koydu¤umuz elimizin flu an tafl›d›¤› bas›nçtan daha fazlas›n› tafl›maya bafllamas›na ihtiyac›m›z var. Genç-Sen içerisinde daha sa¤lam bir yerde konumlanma hedefinin içerilerek afl›ld›¤› ve sendikan›n önünü açacak politikalar›n yarat›lmas›na konsantre olmam›z gereken bir eflikteyiz. Sendikan›n dümenini daha s›k› kavraman›n zaman› gelmifltir. Genç-Sen alan›nda tüm enerjimizi a盤a ç›kararak örece¤imiz bir faaliyetin önünde engel teflkil eden kimi ön kabullerimizi y›kmak durumunday›z, ilk görevimiz bu olmal›d›r. "Genç- Sen bizden ibaret de¤il ki, di¤er kat›l›mc›lar da sendikal faaliyete a¤›rl›klar›n› koymad›kça biz ne yapabiliriz?", "Bütün enerjimizi GençSen'e harcayamay›z" Bu veya buna benzer önermelerin do¤ru belirlemeler ve hakl› kayg›lar bar›nd›rd›¤›n› reddedebilir miyiz? Hay›r. Ancak bu ve benzeri kabuller Genç-Sen faaliye-

Yapmal›?

Yeni dönemde Genç-Sen faaliyetimizin verimli olmas› için geride b›rakt›¤›m›z dönemdeki Genç-Sen çal›flmam›z› de¤erlendirmemiz gerekiyor. Özgürlükçü Gençlerin Genç-Sen alan›nda yürüttü¤ü faaliyeti, tarihsel seyrinden kopuk ele almamak ad›na geride kalan y›llarda sergiledi¤imiz pratikle bugünkü prati¤imizi k›yaslad›¤›m›zda, aradaki zaman zarf›nda hiçlefltirilemeyecek kadar yetkinleflti¤imizi, deneyim kazand›¤›m›z› ve öngörüde bulunabilme yetimizin sivrildi¤ini söylemek mübala¤a olmaz. Ancak aç›kt›r ki, faaliyetimizin dünüyle bugününü k›yaslamakla yetinirsek mevcut zaaflar›m›z› ve acil görevlerimizi eksisiz olarak bilince ç›karamay›z. Somut ihtiyaçlar›m›z› tüm ç›plakl›¤›yla görebilmek için; s›n›f mücadelesinin içinde bulundu¤umuz tarihsel kesitte devrimcilerden ne talep etti¤ini analiz etmeli ve bu talepleri ne ölçüde karfl›layabildi¤imizi de¤erlendirmeliyiz. Bir bütün olarak Özgürlükçü Gençlerin Genç-Sen çal›flmas›n› yeterince koordineli ve planl› yürüttü¤ünü söyleyebilmek güç. ÖGD'nin Genç-Sen'e yaklafl›m konusunda savundu¤u ikirciksiz politika, onu Genç-Sen çal›flmas› içerisinde yer alan birçok ekipten kal›n çizgilerle ay›rmakta. Hem sendikan›n alan›n› daraltmaktan baflka bir fleye yaramayacak - belki de onu sönümlendi-

S onsöz

Yerine

Küresel ekonomik krizin etkileri dünyada oldu¤u gibi Türkiye’de de derinleflerek ve yay›larak ilerlemeye devam ediyor. Krizden en çok etkilenen toplumsal kesimler aras›nda yer alan ö¤renci gençler, örgütsüz geçirdikleri her güne daha umutsuz uyanarak bafll›yor. Öyle ki, hayatlar›n› çalan LYS, KPSS gibi s›navlar yüzünden ö¤renciler, atanamad›¤› için

mezunlar intihar ediyor. Ö¤renci gençli¤in gelecekten ümidini kesti¤i bu dönemde Genç- Sen’i, gençli¤in umudu haline getirmek Özgürlükçü Gençlerin omuzlar›nda tafl›d›klar› bir sorumluluk hâline geliyor. ‹çinde bulundu¤umuz zaman, Hanibal'›n bükülmez bir kararl›l›¤› somutlaflt›ran meflhur "Ya bir yol bulaca¤›z, ya yeni bir yol açaca¤›z" sözünü kendimize parola etmemizin zaman›d›r.

Özgürlükçü Gençler olarak, Genç- Sen’i, gençli¤in umudu haline getirebilmek için, Hanibal'›n bükülmez bir kararl›l›¤› somutlaflt›ran meflhur "Ya bir yol bulaca¤›z, ya yeni bir yol açaca¤›z" sözünü kendimize parola etmemizin zaman›d›r.

tine daha s›k› daha planl› daha organize daha yarat›c› sar›lmay› beslemiyor da faaliyetten so¤umam›za ön ayak oluyorsa yanl›fl yolday›z demektir. Kendimizi faaliyetin gereklerine göre yeniden flekillendirip yola ç›kmad›ktan sonra, mevcudun elefltirisiyle yetinmek ya da var olan mevcudun sürdürücülerinden olmaktan öteye gidememek devrimci militan tarzla yan yana gelemez. Sorunlar›m›z› görüyoruz. Sendikan›n sorunlar› bizim sorunlar›m›zd›r; biliyoruz. Çözece¤iz! Benimsedi¤i kararlar› alana dayatan de¤il; ancak do¤ru politikalar› önererek ad›m ad›m sendikada ideolojik bir hegemonya tesis eden olmak zorunday›z. Bunu örgütlü disiplinli çal›flmayla baflaraca¤›z. Üstelik içine girdi¤imiz devrimci kolektif öznenin yarat›lmas› yolunda yürürken, Genç-Sen içerisinde do¤ru politik hatt› temsil eden gençlerin eskisine nazaran çok daha güçlü oldu¤unun fark›nda olarak. Genç-Sen içerisinde disiplinle hareket eden olas› bir ÖGD Kurtulufl Yolunda DEVGENÇ birlikteli¤inin sendikada öncülük ve önderli¤in gereklerini yerine getirmekte zorlanmayaca¤› ve do¤ru politik zeminde yürütülecek bir sendikal faaliyetin içine çekmeyi hedefledi¤imiz di¤er güçler aras›nda da ittifak kurma çabas› içinde olaca¤› aç›kt›r. fiimdiden bölge TM'lerini ilk kez sonbaharda yapmay› önümüze hedef koymal›, ilerleyen zaman›n beraberinde getirece¤i yeni geliflmeleri de ihtiyaç an›nda dâhil etmek kofluluyla, flimdiden sonbahardaki sendikal takvi-

mi gözeterek gündemler tasarlamaya bafllamal› ve bu gündemlerin içini somut önerilerle can bulacak flekilde doldurmal›y›z. YÖK’ün kuruluflundan bu yana Türkiye’de gençlik mücadelesinin takvimlerdeki en önemli günü olma özelli¤ini koruyan 6 Kas›m’da Genç-Sen’i ö¤renci gençli¤in kitlesel mücadele örgütü olma iddias›na yak›flan eylemlerle alanlara tafl›mal›y›z. Sendikay› k›s›r bir “merkezi eylem mi, yerellerde eylem mi?” tart›flmas›n›n içine hapsetmekten kaç›narak, 6 Kas›m’› meflru-fiili eylem hatt›na dayanan, sendikaya alan açma ifllevi tafl›yan militan bir yaklafl›mla örgütlemek zorunday›z. Önümüzdeki mücadele y›l›n›n 2. dönemini Genç-Sen ad›na kazanmak için ise, bu dönemde start› verilecek merkezi bir kampanyan›n itici gücünden faydalan›labilir. Ancak geçmiflte sönük geçen kampanya deneyimlerinden ç›kard›¤›m›z dersleri akl›m›zdan ç›karmamal›y›z. Sendika üyelerinin ço¤unlu¤u taraf›ndan benimsenen sloganlara ve içeri¤e sahip olmayan, temel vurgusu yerellerde kabul görmeyen kampanya giriflimleri baflar›s›z olmaya mahkûm. Her fleyden önemli olan ise, ikinci dönemin yo¤un politik atmosferi içerisinde Genç-Sen kampanyas› yürütecek iradenin ortaya konulup konulmayaca¤›. Biz bu iddiay› tafl›yanlar olarak bugünden somut kampanya önerileri üzerine kafa yormakla sorumluyuz.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 12

özgürlükçü GENÇL‹K

(Birlik)

12

ZAFER B‹RL‹K’TE MÜCADELEDE! Özgürlükçü Gençlik, birlik ve ittifaklara yaklafl›rken geçmiflin baflar›s›zl›klar›n›, yenilgilerini, kazan›mlar›n› gören bir yerden politikas›n› belirler. Ayr›ca dar grupçu, sekter, kendi politik hatt›n› alana dayatan, dar kafal› küçük burjuva tarzlardan kendisini uzak tutarak, politik hatt›n› infla eder. Bar›fl Özer ürkiye sosyalist hareketinin içinde bulundu¤u ''t›kan›kl›¤›'' aflmak, yaflanan geliflmelere an›nda ve daha güçlü refleksler gösterebilmek için, iflçi s›n›f› mücadelesinde ön aç›c› pozisyonda ve görevde olmak gibi sorumluluklar›n bilinciyle, ayr›ca kad›n hareketi, ekoloji hareketi gibi dinamikleri kapitalizme karfl› daha güçlü ve sistemli bir halde harekete geçirmek, Kürt Özgürlük Hareketi ile kararl› bir stratejik ittifak kurabilmek. ‹flte, tüm bu görevlerin, günümüz devrimcilerine “dayatt›¤›” sorumluluklar noktas›nda, Sosyalist Forum süreciyle birlikte, aç›kça dillendirilen ve ciddi ad›mlar at›lan birlik ve yeniden yap›lanma tart›flmalar›n›n ve konuya dair bu zamana kadar yürütülen tart›flmalar›n yavafl yavafl somuta, prati¤e geçirilmeye bafllan›ld›¤› bir dönemden geçiyoruz. Sosyalist hareketin dünyada yenilmesiyle, reel sosyalizmin çökmesiyle birlikte, dönem kapitalizmin azg›n dönemlerini yaflad›¤›, tüm dünyada pervas›zca sald›r›lar yapt›¤› bir dönem olmufltur. Sosyalist sistemin çözülmesi ve art›k kapitalizmin ebedi oldu¤u efsaneleri, tüm dünyada ve Marksistler üzerinde etkili olmufl, uzun tart›flmalar›n yafland›¤› bir süreç bafllam›flt›. Bu süreçte bizler, bu yenilgi döneminden devrimci dersler ç›karmak ve kapitalizmin flimdiki durumu ve pozisyonunu tahlil edip, sistemi y›kacak araçlar› günümüz flartlar›na göre bulmal›y›z. Bahsetti¤imiz dönemin Türkiye sosyalist hareketi üzerindeki ve içerisindeki etkilerini iyi analiz edip, yaflanan sav-

T

rulmalar› görüp, bunlar› bertaraf edecek, iflçi s›n›f› sosyalizminin elini güçlendirecek hamleler yapmal›y›z. Yeniden yap›lanma sürecinde geldi¤imiz noktada kurulacak özneyi en iyi flekilde, tüm yönleriyle tart›flmak durumunday›z. Devrimci kolektif özneyi kurmak yönünde yapt›¤›m›z tart›flmalar süreci, bu ifli nas›l yapaca¤›m›z, nas›l bir birlik yapmam›z gerekti¤ini tart›flt›¤›m›z süreçtir. fiimdi, iflçi s›n›f› sosyalistlerinin, “3. Cepheyi” daha görünür, daha kuvvetli hale getirmesi, günümüzde da¤›n›k ve sönük bir halde bulunan toplumsal mücadeleyi diriltmesi, gençlik, kad›n ve ekoloji gibi alanlardaki mücadeleyi egemenlere karfl› var olan tüm gücüyle büyütmesi gerekmektedir. ‹flte, kurulacak yeni özne, tüm bu sayd›klar›m›z› düzgün bir flekilde ve do¤ru bir zamanlamayla, do¤ru yerlere kanalize etmelidir. Türkiye sosyalist hareketinin tarihinin baflar›s›z ve eksik kald›¤› birlik süreçlerini ve gerek devrimci hareket içinde, gerekse de kitleler nezdinde bu konuya dair oluflan tüm bu olumsuz bak›fl› ve çaresizli¤i bertaraf etmelidir. O zaman kurulacak yeni devrimci özne, oluflturmaya çal›flt›¤›m›z yeni bir tarz›n ve infla etmek için u¤raflt›¤›m›z 21. yüzy›l sosyalizminin sigortas› olacakt›r. Alt›n› çizip özenle vurgulad›¤›m›z meseleleri hayata geçirme yönünde büyük önem atfetti¤imiz özneyi olufltururken de¤inmemiz gereken bir durum da, eski birlik süreçlerinin bizlerde oluflturdu¤u deneyim ve birikimi, do¤ru ve birlikten yana niyetle yeni-

Kurulacak yeni devrimci özne, oluflturmaya çal›flt›¤›m›z yeni bir tarz›n ve infla etmek için u¤raflt›¤›m›z 21. yüzy›l sosyalizminin sigortas› olacakt›r.

den yap›lanma ve birlik süreçlerine tafl›makt›r. Sa¤lam ve kal›c› bir birli¤i hedefleyip arzu ediyorsak, önümüzdeki dönemde deneyim ve tecrübelerin, flüphesiz ki, büyük bir belirleyici rolü olacak. Tüm bu de¤inmeye çal›flt›¤›m›z meseleler, yaz›da da belirtti¤imiz gibi belli süreçlerden bu yana iflçi s›n›f› sosyalisti hareketlerce tart›fl›lmakta ve yak›n süreçte hareketimiz Toplumsal Özgürlük Platformu ve Sosyalist Demokrasi Partisi'nin birlikte somuta döktü¤ü, yürüttü¤ü görüflmeler ve birlikte götürdü¤ü pratik süreçlerce daha ileri bir konuma s›çrat›lm›flt›r. Birlik sürecinin önemli bir öznesi olan gençli¤in, yürütülen bu tart›flmalarda rolü ne olacakt›r? Meselelere alan olarak özgün duruflumuzu ve rengimizi nas›l kataca¤›z? Önümüzdeki dönemde nas›l bir yol izleyece¤iz ve bizi ne gibi görev ve sorumluluklar bekliyor? Özgürlükçü Gençlik olarak, tüm bu meselelere de¤inmeye bafllamadan önce, alan olarak gençli¤in birlik sürecindeki yeri ve alaca¤› pozisyon üzerine de¤inmek gerekiyor.

Yeniden Yap›lanma Sürecinde Gençlik Gençlik, elbette ki üzerine sayfalarca de¤erlendirme ve analiz yapabilece¤imiz genifllikte ve derinlikte bir alan. Fakat biz, biraz daha son dönem, yeniden yap›lanma ve birlik dönemlerinde gençli¤in gerek kendi hareketleri

içindeki rolünden, gerekse de yeniden yap›lanma sürecindeki yeri ve katk›s›ndan söz edece¤iz. Malumunuzdur ki gençlik, birçok olumlu özelli¤i (coflkuyu, dinamizmi, umudu, gücü ve temizli¤i) bünyesinde bar›nd›rmakta ve Marksist, Leninist oluflumlar›n yap›sal anlamda ço¤unlu¤unu oluflturmakta ve motor gücü konumundad›r. Günümüzde de gençlik, Türkiye sosyalist hareketinin içinde bulunan, örgütlerin yap›sal anlamda ço¤unlu¤unu oluflturmaktad›r. Bu yüzden gençlik, birlik ve yeniden yap›lanma tart›flmalar›nda öncelikle olaylara bakt›¤› nokta, meseleyi önemsemesi, kendini koyaca¤› konum bak›m›ndan kendi içinde ve daha sonra da kendi alan› d›fl›ndaki kesimlerce önemsenmeli, özgünlü¤ü, alaca¤› konum ve pozisyonlar› dikkate al›nmal›d›r. B›rakal›m devrimci hareketlerin ço¤unlu¤unu oluflturmas› v.s. gibi durumlar›, yeniden yap›lanma ve birlik süreçleri yar›n› infla etmek ise, direk birinci dereceden gençli¤in gündemidir. Gençlik, meseleye kendini yeniden kurma ve üretme ciddiyetiyle bakmal›d›r. Kendi alan›ndaki s›k›nt›lar› ve s›k›flm›fll›¤› aflmal› ve kendini yeniden günün ihtiyaçlar›na göre üretmelidir. Bunun için birlik ve yeniden yap›lanma süreçlerini içsellefltirip, önüne koyup tart›flmal›d›r. K›sacas› birlik ve yeniden yap›lanma süreçlerinin önemli bir öznesi oldu¤unu, yürüttü¤ü tart›flmalarla, sürece rengini vererek göstermelidir.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 13

(Birlik) özgürlükçü GENÇL‹K

13

Gençlik, meseleye kendini yeniden kurma ve üretme ciddiyetiyle bakmal›d›r. Kendi alan›ndaki s›k›nt›lar› ve s›k›flm›fll›¤› aflmal› ve kendini yeniden günün ihtiyaçlar›na göre üretmelidir. Birlik ve yeniden yap›lanma süreçlerinin önemli bir öznesi oldu¤unu, yürüttü¤ü tart›flmalarla, sürece rengini vererek göstermelidir.

Yeniden Yap›lanma ve Birlik Sürecinde Özgürlükçü Gençlik iyaset sahnesine ç›kt›¤› günden bu yana sürekli artan bir grafik çizerek kendini var eden Özgürlükçü Gençlik Dernekleri, bugün geldi¤i noktada art›k kurulma sürecini bitirmifl, kendi önüne koydu¤u uzun ve k›sa vadedeki esikleri aflm›flt›r. Uygulad›¤› kadro politikalar› ve oluflturdu¤u tarzla farkl›l›¤›n› ortaya koyan Özgürlükçü Gençlik, alanda, kampüste bunun k›sa sürede meyvelerini toplam›fl ve do¤ru bir tarz ve hatta ilerledi¤ini pratikte somut olarak ispatlam›flt›r. Art›k girdi¤i alanda, o alan›n politik e¤ilimini belirleyecek güçte ve yetkinliktedir. May›s ay›nda gerçeklefltirdi¤imiz konferans›m›z›, geçmeyi baflard›¤›m›z bir eflik olarak görmemizin nedeni yukar›da bahsetti¤imiz gibi Özgürlükçü Gençli¤in geldi¤i nokta ve bugünün siyasal ortam› dikkate al›narak ve di¤er politik öznelerle de k›yaslad›¤›m›zda ald›¤› konumdur. Önderleflme ve militanlaflma yolundaki konferans›m›z, tüm bu durumu belgelendirdi¤imiz ve tarihe geçti¤imiz and›r. Özgürlükçü Gençlik Dernekleri, dünden bugüne ö¤renci hareketini analiz edip, ö¤renci gençli¤in fluan ki konumu ele al›nd›¤›nda, son derece sönük ve pasif bir durumda olan ö¤renci gençli¤in sisteme karfl› muhalifli¤ini yükseltmek v.s. gibi durumlar› göz önünde bulundurur. Gençlik hareketinin yeni bir boyuta s›çrat›lmas› için çaba gösterir ve bu dönemde yeniden yap›lanma sürecinin do¤rulu¤unu ve aciliyetini vurgular. Özgürlükçü Gençlik, yapt›¤› konferansta birlik ve ittifaklar gündemin-

S

de bu meselelere de¤inmifltir. Özgürlükçü Gençlik, birlik ve ittifaklara yaklafl›rken geçmiflin baflar›s›zl›klar›n›, yenilgilerini, kazan›mlar›n› gören bir yerden politikas›n› belirler. Ayr›ca dar grupçu, sekter, kendi politik hatt›n› alana dayatan, dar kafal› küçük burjuva tarzlardan kendisini uzak tutarak, politik hatt›n› infla eder. Kuruldu¤undan bu yana içinde bulundu¤umuz Ö¤renci Gençlik Sendikas› Genç-Sen içinde ald›¤›m›z ve kendimizi konumland›rd›¤›m›z pozisyon, asl›nda birlik ve ittifak süreçlerine bak›fl aç›m›z› k›smen de olsa gösteren bir k›stast›r. Sendika içinde sürekli yasalc› anlay›fl ve sekter zihniyetlerle aras›na mesafe koyan, do¤ru politik hatta gördü¤ü politik öznelerle ittifak› ve birlikte hareket etmeyi mücadelenin ç›karlar› do¤rultusunda görür. Yeniden yap›lanma ve birlik süreçlerinin somutlaflt›¤› son dönemde Kurtulufl Yolunda Dev-genç'le birlikte bu süreci tart›flmaya bafllam›fl, ördü¤ümüz pratiklerle ve yapt›¤›m›z görüflmelerle belirli bir süreci bafllatm›fl bulunmaktay›z. Bu süreçlerden önce de sendika içinde do¤ru politik hatt› savundu¤una inand›¤›m›z Kurtulufl Yolunda Dev-Genç’le ayn› hatta yer alm›fl, birçok ifli beraber örmüfl ve sendika içinde güçlü bir e¤ilimi oluflturmufltuk. Bundan sonraki süreçlerde yeniden yap›lanma ve birlik süreçlerini an’›n ihtiyac› olarak gören iki politik özne olarak, önümüze koyaca¤›m›z tart›flma süreçleriyle, gelece¤in devrimci öznesini yaratmada büyük ve önemli rolü oynayaca¤›z. Önümüzdeki dönemde, Kurtulufl Yo-

Kurulacak yeni özne, Türkiye sosyalist hareketinin tarihinin baflar›s›z ve eksik kald›¤› birlik süreçlerini ve gerek devrimci hareket içinde, gerekse de kitleler nezdinde bu konuya dair oluflan tüm bu olumsuz bak›fl› ve çaresizli¤i bertaraf etmelidir.

lunda Dev-Genç'le, Genç-Sen içinde birlikte hareket ederek do¤ru oldu¤una inand›¤›m›z hatt›n elini, di¤er sapma içinde bulunan e¤ilimlere karfl› güçlendirerek tart›flma süreçlerimizi, ortak koydu¤umuz iradeyle pratikte görmüfl olaca¤›z. Bu süreçlerde bizimle ayn› politik hatt› savundu¤una inand›¤›m›z öznelerle yan yana gelme, birlikte ifl örme meselelerini önemseyece¤iz.

Böylesi bir yaklafl›m, meseleye sadece yan yana gelme, birden fazla gençlik örgütünü bir araya getirmenin ötesinde, gelece¤in mücadele örgütünün temellerini atma iddias›n› tafl›d›¤›m›z› göstermektedir. ‹flçi s›n›f› sosyalizmi perspektifini her f›rsatta ifade etmek ve buna uygun bir kadro politikas›yla meselelere yaklaflmak gençlik aç›s›ndan birli¤in olmazsa olmazlar›ndand›r.

Gençli¤e Ça¤r›m›zd›r! Birlik Gençli¤in Birli¤idir “Birlik, yeniden yap›lanma” bu sözcükler bizlere yeni bir tarz, infla edilmeye çal›fl›lan baflka bir hatt›n yan›nda, bize yar›n›, gelece¤i anlat›yor. Yeniden yap›lanma birlikten ba¤›ms›z var olan bir ihtiyaç olarak kendini dayatageldi. Birlik süreci bugün en olgun haliyle bafllang›ç aç›s›ndan önemli bir f›rsat olarak karfl›m›zda. ‹çerisinde bulundu¤umuz birlik süreci baflar›ya ulafl›rsa, yeniden yap›lanma zeminine s›çrar. Gelece¤in siyasal yap›s›n› belirleyecek, süreçleri götürecek olan bizler, yani bugünün gençli¤i, birli¤e ve yeniden yap›lanmaya bu pencereden bakmal› birli¤i sahiplenmeli ve “Birlik benim birli¤imdir” diyebilmelidir. Bu zamana kadar yap›lan tart›flmalar› gören bir yerden, fakat onu aflacak iradeyle baflka bir yerden de kendi gündemlerini, kendi güncel ihtiyaçlar›n› karfl›layacak meseleleri gündemlefltirip tart›flmal›d›r. Tart›flma süreçleri, bir yandan günün, prati¤in ihtiyaçlar›n›n konufluldu¤u, öte yandan ise gençlik mücadelesinin tümüne hitap eden bir persfektifle ele al›n›p tart›fl›l›p eritilmelidir.

Özgürlükçü Gençlik olarak, hem Türkiye sosyalist hareketinde, hem de gençlik alan›ndaki t›kan›kl›¤› aflman›n, yeni bir dönemin bafllang›c›n› infla etmenin uygun zemininin birlik ve yeniden yap›lanma süreçlerinde oldu¤u tespitini yapmaktay›z. Bireycili¤i de¤il, kolektif hareketi ve kolektif iradeyi esas alan gençlik ve gençlik yap›lar›n›n, dar gurupçu sekter anlay›fllar› bertaraf ederek; kendi dükkan›n› döndüren, süreçlere müdahale edememenin s›k›nt›s›n› gütmeyen dar görüflleri y›kmal›d›r. Yeni dönem gençlik hareketi yarat›lmas›n›n aciliyetiyle ve sorumlulu¤uyla meselelere bakmal› ve elini tafl›n alt›na koyacak hamleleri yapmal›d›r. Biz, kurtuluflun birlikte hareketten ve birlikte mücadeleden geçti¤ine inanan ve bu minvalde somut ve önemli ad›mlar atmaya bafllan›lan birlik ve yeniden yap›lanma tart›flmalar›n›n oluflturdu¤u siyasal zeminde s›k›nt›lar›m›z› aflmak konusunda ciddi ad›mlar at›lmas› gerekti¤ine inan›yoruz. Eskinin bitmiflli¤inin aksine; gelece¤in, yeninin yap›lanmas› aciliyetinde tüm gençli¤e, gelece¤i kurma ça¤r›s› yap›yoruz. 18.09.2010


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 14

özgürlükçü GENÇL‹K

(Kad›nlar)

14

ÖNÜM, ARKAM, SA⁄IM, SOLUM:

fi‹DDET

‹lknur Özgünefl sl›nda bizlere kelebeklerin ne kadar narin, ne kadar k›r›lgan oldu¤u; hatta hayatlar›n›n çok k›sa oldu¤u ö¤retilmiflti. Oysa kelebeklerin baz› türlerinin k›tadan k›taya uçabildi¤ini duydu¤umuzda flafl›r›yoruz. Mirabel k›z kardefllerin özgürlük için ilk kanat ç›rp›fllar›, bugün büyüyen mücadelemizin ulaflt›¤› düzeyin kelebek etkisiydi. Erkek iktidar›na dayal› devlet, onlar› öldürdü¤ünü sanm›flt›. Ama onlar y›ldan y›la yükselen kad›n mücadelesinin, kad›n özgürlük hareketinin birer ölümsüz simgesi haline geldiler.

A

Mirabel K›z Kardefller Kimdir? 25 Kas›m, Dominik Cumhuriyeti’nde Salcedo’da Ojo de Agua adl› köyde do¤mufl, Trujillo diktatörlü¤üne karfl› mücadele eden Clandestina Hareketi’nin öncülerinden olan Patria, Minerva ve Maria Mirabel k›z kardefllerin, diktatörlü¤ün askerleri taraf›ndan, tecavüz edildikten sonra vahfli bir flekilde katledildikleri tarihtir. 1960 y›l›n›n 25 Kas›m›nda, Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kad›n cesedi bulunur. Bunlar Mirabel kardefllerdir... Ertesi sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldi¤ini anlatan bir haber ç›kar. Ama gerçek görüldü¤ü gibi de¤ildir.

Mirabel k›z kardefller, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararl›l›kla mücadele ederek Latin Amerika’daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo’ya meydan okur. Bu yüzden diktatörlük taraf›ndan pek çok kez hapsedilir ve en son olarak 25 Kas›m 1960 y›l›nda arabalar›ndan zorla indirilerek tecavüz ve iflkence ile katledilirler. Bu katliam kay›tlara “Araba Kazas›” olarak geçer. K›z kardefllerden birinin kod ad›n›n kelebek olmas›ndan esinlenilerek; o günden sonra Mirabel Kardefller KELEBEKLER ad›yla an›lmaktad›r. 1981 y›l›nda Dominik’te toplanan Latin Amerika Kad›n kurultay›nda 25 Kas›m, “25 Kas›m Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Mücadele ve Uluslararas› Dayan›flma Günü” olarak kabul edilir. Daha sonra 1985 y›l›nda BM taraf›ndan 25 Kas›m tarihi kad›na yönelik fliddetin yok edilmesi için uluslar aras› mücadele günü ilan edilir. Kad›na yönelik fliddetin tarihi, elbette ki Mirabel K›z kardefllerin öldürülmesiyle bafllamam›flt›r. Kad›nlar, binlerce y›ld›r erkek egemen toplumda fliddete maruz kalm›flt›r. Erkek egemen toplumun en büyük marifeti ise, fliddeti tarihten, ekonomik ve toplumsal yap›dan soyutlay›p, tamamen bireysel bir eylem olarak nitelemesidir.

fiiddet Münferit De¤ildir! Kad›na yönelik fliddetin yap›sal ve sistematik bir düzen sorunundan kay-

fiiddeti görünür k›lmak için önce kendimizden ve yaflad›¤›m›z toplumdan bafllamam›z gerekiyor. Özgürleflme ac›l› bir do¤umdur. Bizler önce içinde bulundu¤umuz dünyay› deflifre ediyor, sonra bu dünyaya müdahale ediyoruz. Bu dünya ezilenlerin eli ile de¤iflecektir, bu da biz kad›nlarla mümkündür

nakland›¤› yüzy›llard›r saklanmaya ve yok say›lmaya çal›fl›lmaktad›r. fiiddet, kimi zaman sevgilisiyle gitmifl oldu¤u bir kafede garsonun kad›na bakmas›ndan kaynakl› tatl› k›skançl›k(!) fleklinde maskelenir. Kimi zaman ç›lg›n afl›¤›n(!) kendisini reddeden sevdi¤ini 35 yerinden b›çaklamas›n›n bir sevgi gösterisi fleklinde sunulur. Ya da patronun yan›nda çal›flan sekreteri taciz etmesi patronun bir anl›k zaaf›(!) olarak karfl›m›za ç›kar. Bazen de tutuklu olan bir kad›na askerin-polisin tecavüz etmesi asker ya da polisin kiflisel tutumundan(!) kaynakl› oldu¤u gösterilmeye çal›fl›lm›flt›r. Biz biliyoruz ki fliddet, binlerce y›lda kendisini sürekli egemen s›n›flarla, dinle, çeflitli üstyap› kurumlar›yla besleyen erkek egemenli¤inin yaflam›n farkl› alanlar›nda, farkl› flekillerde a盤a ç›kmas›d›r. Medyadan Yans›yan fiiddet Medya, kad›nlar›n u¤rad›¤› taciz ve tecavüz olaylar›n› haber haline getirirken, fail erkekleri de¤il, ma¤dur kad›nlar› teflhir ediyor, maruz kald›klar› cinsel fliddet için suçluyor, fliddeti erotik bir dille aktar›yor, magazinlefltiriyor ve pornografik tarzda yeniden üretiyor ve hatta meflrulaflt›r›yor. Fatmagül’ün Suçu Ne adl› dizinin tecavüz sahnelerinin t›klanma rekoru k›rmas›, medyada geniflçe yer edinmesi, Beren Saat ve Hülya Avflar’›n performanslar›n›n de¤erlendirilmesi, kim daha iyi tecavüze u¤rad›(!) noktas›na gelinmesi medyan›n geldi¤i rezil duruma örnek teflkil ediyor. Asl›nda kamusal dünya ile özel dünya ayr›lmaz bir flekilde iç içe geçmifltir. Birindeki zorbal›klar ve kölelikler, ötekindeki zorbal›klar ve köleliklerdir. Kad›na yönelik fliddet, patriarkal kapitalist sistemin üretti¤i iktidar, erk ve toplumsal cinsiyetçilikle iliflkili sistematik bir olgudur. Biliyoruz ki kad›na yönelik fliddet, erkek egemen sistemin en üst aflamalar›ndan biri olan

Mirabel k›z kardefllerin özgürlük için ilk kanat ç›rp›fllar›, bugün büyüyen mücadelemizin ulaflt›¤› düzeyin kelebek etkisiydi. Erkek iktidar›na dayal› devlet, onlar› öldürdü¤ünü sanm›flt›. Ama onlar y›ldan y›la yükselen kad›n mücadelesinin, kad›n özgürlük hareketinin birer ölümsüz simgesi haline geldiler.

militarizm ve milliyetçilik ayg›t›n›n ta kendisidir. Bunun en büyük örneklerini günümüz koflullar›nda özellikle Kürt kad›nlar›n›n yaflad›¤›n› görmekteyiz. Geçti¤imiz günlerde Demokratrik Özgür Kad›n Hareketi (DÖKH) aktivisti K.S. nin ‹stanbul'da polis oldu¤u tahmin edilen kiflilerce kaç›r›larak cinsel iflkenceye maruz b›rak›lmas›* bu co¤rafyada yaflanan örneklerden yaln›zca biri.

Tüm Kad›nlar Özgürleflene Kadar Mücadeleye! Yaflananlar›n, erkek-devlet yap›lanmas›ndan kaynakland›¤›n› biliyoruz. Maalesef bunlar› bilmek yetmiyor çünkü bunun toplumsal görünürlü¤ü olmad›¤› ve de¤ifltirmeye dönük örgütlü mücadele hayata geçirilemedi¤i sürece bu yaflananlar birbirinden ba¤›ms›z, münferit olgular olarak gösterilmeye devam edilecektir. Dünyan›n herhangi bir yerinde kad›nlar fliddeti yaflamaya devam edeceklerdir. fiiddeti görünür k›lmak için önce kendimizden ve yaflad›¤›m›z toplumdan bafllamam›z gerekiyor. Özgürleflme ac›l› bir do¤umdur. Bizler önce içinde bulundu¤umuz dünyay› deflifre ediyor, sonra bu dünyaya müdahale ediyoruz. Bu dünya ezilenlerin eli ile de¤iflecektir, bu da biz kad›nlarla mümkündür.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 15

(Kad›nlar) özgürlükçü GENÇL‹K

15

fi‹DDET KARDEfiL‹⁄‹ Her sistemin bir flekilde ç›kar sa¤lad›¤› ataerki, militarizmle de fliddet noktas›nda ortaklaflt›. Kad›na yönelik fliddeti çözümlerken militarizmle iliflkisini kurmak devlet fliddetini görebilmek ve çözüm noktas›nda önemlidir. Peri Çiftçi

rkeolojik kaz›lar, tarihin ilk evrelerinde kad›n›n, hayat›n merkezinde oldu¤unu gösterir. Elde edilen bulgular, bafllarda her ne kadar kad›n›n bask› uygulad›¤› fleklinde yorumland›ysa da, tarihin en eflitlikçi dönemlerinin anasoylu dönem oldu¤u art›k ço¤u arkeolog taraf›ndan ortaklafl›lan bir bilgidir. ‹nsanlar›n do¤ayla iç içe yaflad›klar› bu dönemlerde temel ihtiyaçlar›n karfl›lanmas› çabas›yla üretilen ilk alet; avlanmak amac›yla de¤il, çocuk ve yiyecek tafl›mak amac›yla üretilmifltir. ‹lk silah bulgular›na ise Geç-Paleolitik ça¤da rastlanm›flt›r.1 ‹cat edildi¤i dönemlerde silah›n ilkel toplumlar taraf›ndan yüceltilmedi¤ini, savaflç› erkek figürlerinin yan›nda bile çiçek, kelebek resimlerinin bulunmas›ndan anl›yoruz. Ancak anasoylu dönemin alt ediliflinden beri, silah önemli bir güç simgesi haline gelmifltir. Bunu da destanlarda savaflç› karakterlerin yüceltilmesinde, “Ana Tanr›ça”lar›n yerini, “Savaflç› Tanr›”lar›n almas›nda görebiliyoruz. ‹lkel toplumlar›n modernleflmesi(!), özel mülkiyetin ortaya ç›kmas› gibi süreçlerle bencilleflen insanl›k, kendine s›n›rlar çizdi; bir millet ve ›rk belirledi. “Benim s›n›rlar›m, benim milletim, benim dünyam” anlay›fl› “öteki’ne karfl› güç teorisi” ni do¤urdu. Bu teoriye göre bir birey, etnik grup, hükümet vs.nin; istedi¤ini öteki üzerinde güç kullanarak elde etmesi, izin verilebilir bir durumdur.2 Silah da, bu teoriden temel alan “militarizm”in arac› oldu. Her sistemin bir flekilde ç›kar sa¤-

A

lad›¤› ataerki, militarizmle de fliddet noktas›nda ortaklaflt›. Kad›na yönelik fliddeti çözümlerken militarizmle iliflkisini kurmak devlet fliddetini görebilmek ve çözüm noktas›nda önemlidir.

Militarizm Ataerkildir Her alan› militarize edilen bir ülkede yafl›yoruz. Toplum, terörist ve terör karfl›tlar› olarak ikiye bölünüyor. Milliyetçi söylemlerle flovenizm yükseltilerek muhalif kesim bast›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bunlar›n hepsi de “Güç: Erkek” mant›¤›yla yo¤ruluyor. fiiddet, milli bütünlü¤ün, refah›n, demokrasinin arac› olarak iflleniyor ve “vatanseverlik-flehitlik” unvanlar›yla süsleniyor. “Her Türk asker do¤ar”, “Askerlik erkekli¤in flan›ndand›r”, “fiehitler ölmez” sloganlar›yla erkekler k›fllalara ça¤r›l›yor. fiiddet uygulayacak kifli, ac›mas›z, duygusuz olmal›; kin besleyebilmeli ve insan öldürebilmelidir! Kad›nlar anaç, flefkatli, duygusald›rlar ve askerlikte kad›nca “zaaflara” yer yoktur! Kad›n zaaf› olarak de¤erlendirilen bar›flç›ll›k, böylesi bir ortamda kad›nlar taraf›ndan da reddedilebiliyor. Oysa askerlefltirilen erkekler; asker olarak devletin hedef gösterdi¤ini vuracak bir robota dönüflürken, fliddeti bilincine enjekte etmifl bir erkek olarak da iki kat kad›n düflman› oluyor. “Birleflik Devletler'de, Fort Bragg, Kuzey Carolina'da 3 asker, Afganistan'daki görevlerinden döner dönmez kendi efllerini öldürdü” 3. Erkek egemen toplumlarda ezilen, erke¤in mal› olarak görülen kad›nlar,

savafl ortam›nda da ayn› zihniyetle düflman›n onuruna sald›rmak amac›yla hedef haline gelirler. 1990'larda Bosna'daki iç savafl s›ras›nda gelen haberler, orada da tecavüzün, erkekleflmifl, militarize milliyetçili¤in bir arac› olarak kullan›ld›¤›n› gösteriyordu. Haziran 1992'de Brezovo Polye köyünden kaç›r›lan Mirsade adl› genç bir Boflnak kad›n, kendisini kaç›ran S›rp askerinin "Bize k›zlara tecavüz etme emri verildi" dedi¤ini bildirmifltir. ‹ki ay sonra bir Amerikan gazetecisine bafl›ndan geçenleri aktaran Mirsade'nin -daha sonra baflka kaynaklarca da do¤rulanan- anlat›fl›na göre, S›rp askerleri köyden 40 kad›n› kaç›rm›fl ve onlara tecavüz etmifltir. Olaylardan sa¤ kurtulanlar› muayene ve tedavi eden bir jinekolog, tecavüzlerin Müslüman kad›nlar› tahkir etmek amac›yla yap›ld›¤› görüflünde oldu¤unu söylemifltir: "Onlara tecavüz ettiler, çünkü savafl›n hedefi buydu" 4 Jasmila Zbanic’in bu olay› konu alan “Esma’n›n S›rr›” adl› filmi, savafl›n kad›nlar üzerinde b›rakt›¤› izleri anlamam›zda az da olsa yard›mc› olabilir. Kad›n› “savafl ganimeti” olarak gören bu zihniyeti salt militarizmle aç›klamak, bar›fl ortam›nda da kad›n›n konumunu görmezden gelmek olur.

Kapitalizm Militaristtir Kamusal alan erkeklerin elindedir ve iflçi s›n›f›n›n ço¤unlu¤u erkeklerden oluflur. Kad›na yönelik fliddet, ev içindeki eme¤inin görünmez k›l›nmas›yla özel alanda da kendini gösteriyor. Bu

problemin çözümlerinden biri, ev ifllerinin kad›nla erkek aras›nda paylafl›larak, kad›n›n kamusal alana ç›kabilmesine olanak sa¤lamakt›r. Bu talep, kad›n›n eme¤ini görünür k›lma mücadelesinin bir parças›d›r. Bunun içinse, iflçi s›n›f›n›n çal›flma saatlerinin azalt›lmas› ve ücretlerinin yükseltilmesi gerekir. Böylece erkek iflçi; eme¤inin karfl›l›¤›n› al›rken zaman›n›n bir k›sm›n› da ev ifline ay›rabilecek, bu iflleri kad›nla paylaflabilecek, kad›n da ev d›fl›nda çal›flma imkân› bulacakt›r. Oysa burada da kapitalimin militarist yönü kendini gösteriyor. Kar h›rs›yla, iflçi s›n›f›na ayr›lmayan bütçe, savunmaya ayr›l›yor. TSK’n›n ABD’den siparifl etti¤i füzelerin fiyat› 12 milyar TL civar›ndad›r ve bu rakam nerdeyse 2010 MSB bütçesi kadard›r. Bunlar› da hesaba katt›¤›m›zda baz› y›llarda “milli savunmaya” ayr›lan pay %3040’lara kadar ç›kmaktad›r.5 Militarizm fliddet demektir, her türlü fliddet militarizmin bir bileflenidir. Kad›nlar, erkek egemen sitemin fliddetine oldu¤u kadar, herhangi bir kesimi “öteki”lefltiren her türlü fliddete karfl› durmal›lar. Hiçbir sömürü ve ezilme; kapitalizm, militarizm gibi bar›fl ve eflitlik karfl›t› sistemler içinde çözülmeyecektir. Anasoylu dönemler tarihin köhne raflar›ndan bizlere ›fl›k tutuyor ve kad›nlarsa, savafl istemiyor! 1 Silvia Franko “Kadeh ve K›l›ç” 2-3 “Militarizm ve kad›na yönelik fliddet”

L.MARSHALL 4 Cyntia Enloe'nin "Feminizm, Milliyetçilik ve

Militarizm" 5 “Sermayenin 2010 Bütçesi” Suphi Koray

Her alan› militarize edilen bir ülkede yafl›yoruz. Toplum, terörist ve terör karfl›tlar› olarak ikiye bölünüyor. Milliyetçi söylemlerle flovenizm yükseltilerek muhalif kesim bast›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bunlar›n hepsi de “Güç: Erkek” mant›¤›yla yo¤ruluyor. fiiddet, milli bütünlü¤ün, refah›n, demokrasinin arac› olarak iflleniyor ve “vatanseverlik-flehitlik” unvanlar›yla süsleniyor.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 16

özgürlükçü GENÇL‹K

(Güvencesizlik)

16

PEDAGOJ‹K FORMASYON ALMAK U⁄RUNA

PS‹KOLOJ‹M‹Z BOZULUYOR Kader Ortakaya irçok ülkenin tarihinde oldu¤u gibi Türkiye tarihinde de ekonomi politikalar›n›n de¤iflimi, toplumsal muhalefeti önlemek için darbelerle yürürlü¤e girer. 12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de yap›lan darbe sonras›nda neo-liberal politikalar hayata geçirildi. Neo-liberal politikalar›n e¤itime uygulanmas›yla, e¤itim, insanlar›n temel ihtiyaç ve hakk› olmaktan ç›kar›l›p sermayenin rant alan›na, paras› olan›n sat›n alabilece¤i bir meta haline dönüfltürüldü. Üniversitelerde bu politikalar›n uygulay›c›s› olarak da 6 Kas›m 1981’de YÖK (Yüksek Ö¤retim Kurumu) kuruldu. E¤itim, insan›n temel ihtiyac› olmaktan ç›kart›l›p, e¤itimi veren kurum aç›s›ndan rant alan›, e¤itim alan ö¤renciler aç›s›ndan ise kendisine bir yat›r›m olarak görülüyor. Neo-liberal politiklar›n uygulay›c›s›, sermaye iflbirlikçisi YÖK, üniversiteden mezun olan ö¤rencinin daha iyi meslek sahibi oldu¤unu ve e¤itimi ihtiyaç olarak de¤il bireyin kendisine yapt›¤› yat›r›m olarak görüyor kendisini bu düflüncelerle meflrulaflt›r›yor. Bugün milyonlarca iflsizin içinde üniversite mezunu oran›n›n az›msanmayacak bir oranda olmas› dikkat çekiyor. Di¤er yandan üniversite mezunlar›n›n asgari ücret karfl›l›¤› çal›flt›¤›n› görmezden gelerek harçlara her y›l zam yapmaya çal›fl›yor ve yapmak istedi¤imiz her ifl için bizden ayr›ca sertifika isteniyor. Bu sertifikalar karfl›l›¤›nda ifl bulma garantimizin olmamas›na ra¤men, biz ö¤rencilerden binlerce liray› bulan ücretler istenmektedir. Fabrikalar için nitelikli ifl gücü nas›l kâr maksimizasyonu için vazgeçilmez ise, üretime nitelikli bir girdi olarak görülen bilgi de vazgeçilmezdir; tabii bu nitelikli bilginin ö¤rencilere verilme ücreti de niteli¤ine göre de¤ifliyor. Üniversiteler toplum için de¤il, sermaye için bilgi üretilen alanlara dönüfltürülmüfltür.

YÖK, de¤ifltirdi¤i yönetmelikleriyle biz ö¤rencilerin yaflam›n› yapboza çeviriyor. Her sene de¤iflen kredi say›lar›, s›nav sistemleri, s›navlarda çekilen kopyalar, e¤itim sisteminin çürümüfllü¤ünü, uygulanamazl›l›¤›n› gösteriyor.

B

Sertifika Programlar› E¤itim (t›pk› di¤er alanlarda oldu¤u gibi) sermayenin ihtiyac›na göre, arz talep dengesine göre düzenlenmektedir. Örne¤in, zihin engelliler ö¤retmenli¤i bölümü mezun say›s› az oldu¤undan zihinsel yetersizli¤i olan ö¤rencilere e¤itim veren özel kurumlar›n bu alandan mezun ö¤retmenlere daha fazla maafl vermemeleri için hemen bu ö¤retmenleri ikame edecek flekilde, s›n›f ö¤retmenli¤i bölümünden mezun olan ö¤rencilere bu alana yönelik üc-

ret karfl›l›¤› sertifika verilmektedir. Böylece, bu ifli yapabilecek ö¤retmen say›s› artt›r›lmakta ve bu alandaki ö¤retmenlerin maafllar düflürülmektedir. Nas›l çan e¤risi ayn› s›n›ftaki ö¤renciler aras›nda birbirine ders notu bile vermeyecek derecede rekabete yol aç›yorsa, flimdi de sertifika programlar›yla bölümler aras› bütün üniversite ö¤rencileri yar›flt›r›yor. ‹nsana insanca de¤er vermeyen kapitalist sistem, biz ö¤rencileri de ilkö¤retim s›ralar›ndan bafllayarak yaflam›m›z›n sonuna kadar yar›fl at› olarak görüyor. Hepimizin, her alanda sertifikas› olsa bile, kapitalist iflletmeler biz ö¤rencilerden daha fazlas›n› isteyecek yine ve bizi elekten geçirecekler. En nihayetinde, yine bir ço¤umuz iflsiz kalacak yada asgari ücretle çal›flacak. Çünkü rekabetin oldu¤u yerde herkese yer yoktur. Rekabet, biz ö¤rencileri birbirimizden uzaklaflt›rmakta, bencillefltirmekte insan olmaktan ç›kar›p sermaye yarar›na daha çok iflleyen bir makinaya dönüfltürme çabas›ndad›r. Görüyoruz ki, bu sistem bize onurlu bir gelecek vaat etmiyor.

Pedagojik Formasyon YÖK, hergün de¤ifltirdi¤i yönetmelikleriyle biz ö¤rencilerin yaflam›n› yapboza çeviriyor. Her sene bafl›nda de¤iflen kredi say›lar›, s›nav sistemleri, s›navlarda çekilen kopyalar, e¤itim sisteminin çürümüfllü¤ünü, uygulanamazl›l›¤›n› da gösteriyor. Dershanelerin, üniversitelerin kasalar› dolarken biz emekçi ve iflçi çocuklar› ö¤renciler bunlar›n bedelini ödüyoruz. Önceki dönemlerde tezsiz yüksek lisans diye bilinen ve Akademik Personel ve Lisansüstü E¤itim Girifl S›nav›(ALES) 'in %50'si, lisans ortalamas›n›n %25'i, mülakat›n 25'i al›narak ö¤-

renci al›m› yap›lan ve ö¤retmenlik d›fl›nda da alternatifleri olan pedagojik formasyon üniversite mezunlar›na veriliyordu. Geçti¤imiz sene gündeme gelen de¤ifliklikle, lisans ö¤retimine devam eden ö¤rencilere de verilece¤i aç›kland›. Kriter olarak, her üniversitenin kendi belirleyece¤i ücret ve 2,5 genel lisans ortalamas› isteniyor. Sistemin bu kat›l›¤›, ilk cinayetini ‹zmir’de iflledi. Genel ortalamas› yetmedi¤i için üniversite mezunu bir ö¤renci kendisini beflinci kattaki evinin balkonundan atarak intihar etti. Sene bafl›nda okullarda ö¤retmenlik sertifikas›, yani pedagojik formasyonun 3. ve 4. s›n›f ve mezun ö¤rencilere verilece¤i aç›kland›. Aç›lan 300400 kiflilik kontejanlara binlerce ö¤renci baflvurdu. Baflvurusu kabul edilen ve kesin kay›t yapt›ran 4. s›n›f ö¤rencilerinin baflvurusu kay›tlar›n son günü YÖK taraf›ndan iptal edildi. Gerekçe olarak da üniversitelerin konuyu “yanl›fl anlamalar›” gösterildi. Okullarda dersler bafllad›ktan üç hafta sonra YÖK yeni bir karar aç›klad›: Pedagojik formasyon hakk› ellerinden al›nan 4.s›n›f ö¤rencilerinin (tabiî ki para karfl›l›fl›nda) formasyon alabilecekleri söylendi. Bugün YÖK kararlar›na göre do¤ru olan bir fley yar›n yanl›fl olabiliyor yada tamamen ortadan kalkabiliyor. Böyle bir durumda da mezun ö¤rencilerin alternatifi kalm›yor. T›pk› ‹zmir’de intihar eden ö¤renci arkadafl›m›z gibi. Görüyoruz ki kapitalist sistemde, e¤itim de kendi içinde tutars›zl›klarla dolu. Bu tutars›zl›¤›n›n ma¤durlar› da yine biz ö¤renciler oluyoruz. Ticarethaneye dönüflen üniversiteler, ö¤rencilere ö¤retmen olabilme, atanabilme ihtimalini bile ö¤rencilere para ile sat›yor. Kapitalist sistemde üniversiteler, bilimsel e¤itim için de¤il kendi dö-

ner sermayelerinin kontrolünü kendileri sa¤lamak için özerk olmak istiyor. Üniversiteler, ö¤rencilerden ö¤retmenlik sertifikas› karfl›l›¤›nda 2.000 ila 3.000 lira aras›nda de¤iflen miktarlarda para istemektedirler. Anadolu Üniversitesi ise, ö¤rencilerden alaca¤› paray› henüz belirlemedi¤i için, kay›t esnas›nda ö¤rencilere aç›k senet imzalatt›. Ö¤renciler kay›t yapt›rmak zorunda olduklar› için ne kadar ücret ödeyece¤ini bile bilmeden bu senetleri imzalamak zorunda kald›lar. Bu senetlerin ö¤rencilere imzalat›lmas›yla, üniversite ile ö¤renci aras›ndaki iliflkinin tüccarmüflteri iliflki oldu¤u gözler önüne serilmifltir. Bankalardan kredi çekmek d›fl›nda pek alternatifi olmayan iflçiemekçi çocuklar›, ö¤rencilerin ald›klar› ö¤renim kredileriyle, Kredi Yurtlar Kurumuna binlerce lira borçlu olarak mezun olacaklar› yetmiyormufl gibi, flimdi de formasyon ücreti için bankalara binlerce lira borçla mezun olacaklar. Üstelik ço¤umuz mezun olunca diplomal› iflsiz olaca¤›z.

Ne Yapmal›? Görüyoruz ki, y›llarca s›navlarda dirsek de çürütsek, bir çok sertifika da alsak; kolumuzda çember çevirirken, aya¤›m›zla top da sektirsek; anadilimizde e¤itim yasakken, birden çok dilde konuflmay› da ö¤rensek; yine iflsizlik, güvencesizlik, en nihayetinde geleceksizlikten kurtulamayaca¤›z. Çözüm: ‹nsanca yaflam için mücadelede, rekabete karfl› birlik olmakta; YÖK’ü, s›navlar› kald›rmakta, paras›z bilimsel, anadilde e¤itim mücadelesinde en nihayetinde de gelece¤imiz için örgütlenmekte, sermaye ve onun için üniversiteleri ticarethanelere dönüfltürenleri hedef almaktad›r.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 17

(Liseliler) özgürlükçü GENÇL‹K

17

Sömürü, geleceksizlik gün geçtikçe artmaktad›r ve biz sesimizi ç›kartmad›¤›m›z sürece de artacakt›r. Demokratik lise ve üniversite fliar›n›, eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim fliar›n› gün geçtikçe daha yükse¤e kald›rmal› ve de sömürünün ba¤r›na saplamal›y›z; duvarlar› y›kmal›, zincirleri k›rmal›y›z. Liseliler sömürüye geçit vermeyecek!

L‹SEL‹LER SÖMÜRÜYE GEÇ‹T VERMEYECEK!

Ahmet Ekici ozuk e¤itim sisteminin çirkin yüzünü daha fazla gösterece¤i yeni bir “e¤itim-ö¤retim” sezonuna daha giriyoruz. Bilgi, daha ilkokul s›ralar›ndayken bize meta halinde sunulmaya bafllan›yor. Param›z yoksa okumam›z bile engelleniyor. Ama liselerdeki sömürü zincirinden bahsedecek olursak, e¤itim sisteminin nas›l sermayeyle can ci¤er kuzu sarmas› oldu¤unu aç›kça görebiliriz.

B

Sömürü ve Eflitsizlik Çok Boyutlu Biliyoruz ki, “Türk” e¤itim sisteminde sömürü zincirinin demiri sa¤lam dövülmüfltür. Yani e¤itim sistemi yerine, ataerkil, floven, bilimsellikten uzak bir sömürü sistemi kurulmufltur. Yavafl yavafl düz liselerin Anadolu lisesi haline dönüfltürülmesi ve Ortaö¤retime Geçifl S›nav› (OKS) puan›n›n önem kazanmas›yla; OKS puan› düflük gelen ö¤renciler; -baflka çareleri yoktur- ya düz liselere ya da meslek liselerine yönelmek zorundad›rlar. Bildi¤imiz gibi puan› düflük olmaktan kastetti¤imiz yoksul emekçi çocuklar›d›r; çünkü OKS'de yüksek bir puan almak s›nava dershaneyle haz›lanmakla mümkündür, dershaneye gidemeyen emekçi çocuklar› zaten yar›fla 1-0 yenik bafllarlar. Düz liselerin Anadolu lisesi haline getirilmeye bafllanmas›, egemen s›n›f›n, “Paras› olan okula, emekçi çocuklar› 'vatana, millete ha-

y›rl›' kalifiye eleman olmaya” slogan›d›r. Patronlar›n “Meslek lisesi memleket meselesi” slogan› da bofluna de¤ildir. Sermaye gözünü liselere -özellikle de meslek liselerine- dikmifltir.

Staj, Paral› E¤itim ve Geleceksizlik Düz lisede okuyanlar›n veya düz lise mezunlar›n›n tek yolu, ya ö¤rencili¤i b›rak›p ifl aray›fl›na giriflmek ya da s›nava haz›rlanmakt›r ki, OKS'ye haz›l›k sürecinde belirtti¤imiz gibi dershaneye gidemeyen yoksul emekçi çocuklar› yeniden YGS-LYS sürecinde yar›fla 1-0 yenik bafllamak zorundad›r. Yani düz liselilerin gelece¤i bafltan sat›lm›flt›r. Meslek liselerine gitti¤imizde ise, temel dersler yerine atölye dersleri ve staj sömürüsüyle karfl›lafl›r›z. Ama tabii ki, “Allah patronumdan, müdürümden, milli e¤itim bakan›mdan raz› olsun elimiz iki-üç kurufl para görüyor” de¤il mi? Tabii bazen de o bile verilmiyor ama olsun, yine de elimizde bir mesle¤imiz olmufl olur (!) Staj ad› alt›ndaki bu sömürü mekanizmas› ile daha lise ça¤›nda ifl-gücümüzü diledikleri fiyata diledikleri sürece sat›n al›rlar. Baz› ö¤retmenlerimizin yüzümüze söyledikleri gibi: “Sizler kalifiye eleman olacaks›n›z.” Sömürü bu kadarla kalmaz. Üniversiteyi kazanmam›zla birlikte lisede karfl›m›za ç›kan: kay›t paras›, aidat, vs. üzerine harç, ba¤›fl olarak da eklemeler yap›larak üniversite kap›lar›nda da

karfl›m›za ç›kar. Ama karfl›m›za ç›kan en büyük gerçeklik, geleceksizliktir. Sermayenin sömürüsüne, kölelik rejimine karfl› direnen Tekel iflçilerini desteklemek amaçl› ve geleceksizli¤e karfl› etkinlik düzenleyen, bu sömürü zincirini k›rmak isteyen, kendi kurtulufllar›n› da emekçilerin kurtuluflunda gören; yani ailelerinin de bu kölece çal›flma rejiminin bir parças› oldu¤unu ve bugünün ö¤rencisinin yar›n›n iflçisi oldu¤unu anlatmaya çal›flan Mehmetçik Lisesi ö¤rencileri okuldan at›l›yor. Bu olay, zengin-fakir ayr›m›n›n sadece sokaklarda de¤il; okul s›ralar›nda da en afla¤›l›k yüzüyle karfl›m›za ç›kt›¤›n›n, emek sorunuyla e¤itim sorununun birbirinden keskin çizgilerle ayr›lamayaca¤›n›n sistem taraf›ndan bize duyurulmas›d›r. Bu durum, burjuva bas›n›nda “intihar” bafll›¤› alt›nda ç›kan, asl›nda resmen cinayet diyebilece¤imiz, s›nava tekrar haz›rlanan Yakup Duman'›n istedi¤i sonucu alamay›nca -daha do¤rusu çevresinin beklentilerini karfl›layamay›nca- bunal›ma girip polis a¤abeyinin silah›yla kafas›na atefl etmesi, dershane paras›n› ödeyemedi¤i için cezaevine konulan annesinin bu durumuna dayanamay›p kendini asan nice Soner Semih Sipahi'lerin hikayeleriyle tamamlan›yor.

Savafla De¤il, E¤itime Bütçe TÜ‹K'in 2009 y›l› verilerine göre normal koflullarda lise veya dengi

okul mezunu kifli say›s› 2.292.616'd›r. Ayn› y›l içerisinde yüksekokul veya fakülte mezunu olan kifli say›s› ise 423.536'd›r. Okula hiç bafllayamam›fl kifli say›s› ise 18.189.471'dir (E¤itim durumu bilinmeyenler ekli de¤ildir). Baflbakanl›¤a ba¤l› bir kurumun istatistik verileri bunlar› söylüyorsa; bu rakamlar›n azalt›lm›fl oldu¤unu gözönünde bulundurmam›z yerinde olur. Bu istatistiklere göre Türkiye insanlar›n›n okumad›¤› de¤il, okuyamad›¤›; intihar ettikleri de¤il, katledildikleri apaç›k ortadad›r. Ayr›ca bu ülkede savafla, bask›ya, Milli Savunma Bakanl›¤›na (15.118.234.000 TL), Emniyet Genel Müdürlü¤ü (8.588.395.000 TL), Jandarma Genel Komutanl›¤› (3.898.531.000 TL) gibi kurumlara ayr›lan bütçeyi ayr›ca orduya yap›lan yat›r›mlar›n ve silah al›m› için bütçeden ek kaynak al›nmas›n› da hesaba katarsak; e¤itime ayr›lan 28.237.412.000 TL'lik bütçeyi katlad›¤›n› aç›kça görebiliriz. E¤itime de¤il, savafla bütçe ayr›l›yor ve de e¤itim sermayeye peflkefl çekiliyor. Göründü¤ü gibi sömürü, geleceksizlik gün geçtikçe artmaktad›r ve biz sesimizi ç›kartmad›¤›m›z sürece de artacakt›r. Demokratik lise ve üniversite fliar›n›, eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim fliar›n› gün geçtikçe daha yükse¤e kald›rmal› ve de sömürünün ba¤r›na saplamal›y›z; duvarlar› y›kmal›, zincirleri k›rmal›y›z. Liseliler sömürüye geçit vermeyecek!


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 18

özgürlükçü GENÇL‹K

(Sa¤l›k)

18

“SON MODA” B‹R HASTALIK:

S‹L‹KOZ‹S! Bir tarafta parlak spotlar alt›nda yer yer a¤art›lm›fl, son moda kot pantolonlar; di¤er tarafta ölümü soluyan iflçiler: Kapitalizm sizleri selaml›yor! Onur Karabacak apitalizm öldürmeye devam ediyor; patronlar›n kar h›rs›, kot tafllama iflçilerini katlediyor. Darac›k atölyelerde, iflçi güvenli¤inin hiçe say›ld›¤› ortamlarda, kotlar›n yer yer beyazlat›lmas›, eskitilmifl görünüm verilmesi amac›yla silika adl› kumun kompresörler yard›m›yla kumafl yüzeyine püskürtülmesi ifllemi yap›l›yor. S›rf gençler daha haval› kotlar giyebilsin diye! Kot tafllama ifllemi s›ras›nda kullan›lan silika tozunun solunmas› sonucu oluflan hastal›k silikozis, asl›nda bir madenci hastal›¤›. Fakat kot kumlamaya ba¤l› yo¤un silika solunmas›yla 1-2 y›ll›k çal›flman›n ard›ndan ölüme sebebiyet verebiliyor. Kot kumlamaya ba¤l› silikozis ilk kez Türkiye’de tespit edilmifl bir hastal›k. Solunan tozlar›n akci¤erlerde birikmesine ba¤l› ba¤›fl›kl›k sisteminin verdi¤i cevap sonucu kat›laflmayla seyrediyor. ‹lerledi¤i durumlarda hastan›n solunumu o denli bozuluyor ki, hasta birkaç merdiven ç›kmakta dahi zorlan›yor. Bununla beraber toz temas› önlense bile hastal›k ilerleyebiliyor, akci¤er kanseri ve verem riskini art›yor. Silikozise dair tespit edilmifl bir tedavi yok. Akci¤er nakli bir seçenek gibi görünse de uygulanmas› çok zor bir yöntem. Üstelik nakilden sonra hastal›¤›n yine nüksetme ihtimali de var. Kotlar›n renklerinin a¤art›lmas› amac›yla kullan›lan birçok yöntem mevcut. Kimyasallarla kot a¤artma, lazer yöntemi, z›mparalama, kum

K

rodeo bunlardan baz›lar›. Bu ifllemler içinde insan sa¤l›¤› aç›s›ndan en tehlikelisi, silikozis hastal›¤›na sebep olan kum rodeo. Bu yöntemle yap›lan kot tafllama ifllemi çok küçük ve havaland›rmas›z odalarda gerçeklefltiriliyor. Çünkü kullan›lan kum, iflçi hayat›ndan daha k›ymetli. Kumlama sonucu yere dökülen kumlar toplan›p tekrar kullan›l›yor. ‹flçilerin tozu solumalar›n›n önüne geçmek için iflportada sat›lan maskelerden kullan›l›yor. Maskelerin hiçbir faydas› olmad›¤›n›n fark›nda olan gözünü kan bürümüfl patronlar›n tozu soluyan iflçilere önerdikleri tedavi yöntemi de ilginç: “Ayran için geçer.”

Çok Olmuyor Muyuz? Sektörde çal›flan iflçilerin deyimiyle “inan›lmaz” büyük firmalar tafleron flirketler ya da kaçak atölyeler arac›l›¤›yla kot tafllatt›r›yorlar. Ad› geçen firmalar aras›nda tv reklamlar›nda bang›r bang›r “çok oldu¤umuzu” hayk›ran kot markalar›ndan tutun da, uluslararas› üne sahip, kotlarla cinselli¤i beraber pazarlayabilen markalara kadar bir sürü firma var. ‹flçi Kardeflli¤i Partisi, Gaziosmanpafla ‹flçi Platformu, Kot Tafllama ‹flçileri Dayan›flma Komitesi ve ‹stanbul Ahali’nin yürüttü¤ü etkili mücadele sonucu medya bu konuya daha fazla duyars›z kalamad›. Zira ad› geçen firmalar toplum nezdinde aklanmal›yd›lar. Ne de olsa çok ciddi bir ihracat ve yerel pazarda tüketim söz konusuydu. Ulusal medyam›z›n “du-

Kot kumlamaya ba¤l› silikozis ilk kez Türkiye’de tespit edilmifl bir hastal›k. Solunan tozlar›n akci¤erlerde birikmesine ba¤l› ba¤›fl›kl›k sisteminin verdi¤i cevap sonucu kat›laflmayla seyrediyor. ‹lerledi¤i durumlarda hastan›n solunumu o denli bozuluyor ki, hasta birkaç merdiven ç›kmakta dahi zorlan›yor.

yarl›” duayeni U¤ur Dündar, Arena program›nda silikozis hastalar›n›n “ma¤duriyetini” -reyting kayg›s›yla da olsa- ekranlara tafl›m›flt›. Verilen mücadele sonucu denetimlerin artt›r›lmas›yla birlikte flirketler bu ifli yapman›n baflka yollar›n› bulmufllar. ‹stanbul ve Anadolu’da bir çok ilde bir çok kay›td›fl› kot tafllama atölyesi oldu¤u biliniyor. Bununla birlikte iflin Bangladefl, Suriye, M›s›r gibi ülkelere kayd›r›ld›¤› da belirtiliyor.

“Sosyak Devlet” Tüm bu geliflmeler sonucunda devler konuya el atmak zorunda kald›. Avrupa ülkelerinde 1960’l› y›llarda yasaklanan kot tafllama ifllemi, Sa¤l›k Bakanl›¤›’nca ancak 2009 y›l›nda yasaklanabildi. Bunun üzerine Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’na ba¤l› ‹fl Teftifl Kurulu ‹stanbul Grup Baflkanl›¤›’nca Mart 2009’da bakanl›¤a ba¤l› SGK’ya; “Bu iflçilerin meslek hastal›¤›na yakaland›klar›na dair Meslek Hastal›klar› Hastanesi’nden alacaklar› raporlar esas kabul edilerek sigortal› olup olmad›klar›na bak›lmaks›z›n malulen emekli edilmelerinde engel yoktur. Ölen insanlar ile yak›nlar›n›n ve halen hastal›kla bo¤uflan insanlar›n ma¤duriyetlerinin karfl›lanmas› mümkün de¤ildir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) bu iflçilerin emekliliklerini bir an önce gerçeklefltirmesi, kamu vicdan›nda bir nebze de olsa rahatlamaya neden olacakt›r.” önerisi gönderilmesine ra¤men, öneri bir türlü dikkate al›nmad›. Prof. Dr. Zeki K›l›çarslan’›n deyimiyle iflçilerin emekli olabilmeleri için; iflçi olduklar›n›, çal›flt›klar› iflyerinin varl›¤›n›, hasta olduklar›n› kan›tlamalar› ve çal›flt›klar› yerin sahibini bulmalar› gerekiyor. Kot tafllama iflinde çal›flan iflçilerin büyük bölümünün kay›td›fl› çal›flt›r›ld›klar› ve katliam›n tv ekranlar›nda boy göstermesiyle kot tafllama yapan iflyerlerinin kap›lar›na kilit vurup iflverenlerin ortadan kaybolmalar› ifl-

çilerin emeklilik taleplerini neredeyse imkans›z k›larken devletin kimden taraf oldu¤unu da aç›kça gözler önüne seriyor. Devlet bu yolla, ölümle pençeleflen iflçileri sonuçlanmas› y›llar alan davalarda mahkeme koridorlar›na mahkum ediyor.

Hastal›kla ‹lgili Gerçekler Bugün hastal›¤›n boyutlar›yla ilgili veriler hala net de¤il. Sektörde çal›flm›fl, hastal›¤›n fark›nda olmayan, yanl›fl tan› konulmufl ve hayat›n› kaybetmifl iflçilerin oldu¤u ise bir gerçek. Resmen teflhisli 500 civar›nda hastadan bahsediliyor. Tahmin edilen rakam ise çok daha fazla. Tespit edilmifl ölüm say›s› 40’›n üzerinde. Hastal›¤›n pençesindeki iflçiler ailelerini geçindirecek ve tedavi masraflar›n› karfl›layacak bir iflte çal›flamayacak kadar hastalar. Silikozis bir yanda kapitalizmin adaletsizli¤ini ve elikanl›l›¤›n› yüzümüze çarparken, di¤er yandan uygulanan mülksüzlefltirme ve göç politikalar›n›n sonuçlar›n› gözler önüne seriyor. Eski kot tafllama iflçisi Abdülhalim Demir’in hayat›na dair anlatt›klar› da bu konuda önemli bir örnek teflkil ediyor: Her fley Bingöl’ün Karl›ova ilçesine ba¤l› Tafll›çay köyü halk›n›n devlet taraf›ndan korucu olarak “istihdam” edilmesiyle bafll›yor. Korucu olmayan köy halk›, tar›m ve hayvanc›l›¤a ba¤l› geleneksel üretim yöntemlerini terk edip metropollere göçmek zorunda kal›yor. Emek güçlerini flehirli s›n›fdafllar›na göre daha düflük fiyata satarak ayl›k 500-600 lira karfl›l›¤› kot tafll›yorlar. Sonuç; 300 haneli Tafll›çay köyünde neredeyse her evde bir silikozis hastas›! Durum bu raddeye gelmiflken “sosyal sorumluluk”, “toplum vicdan›” gibi kavramlar iflin özünü gölgelese de sorun ortada: s›n›f temelli. Bir tarafta parlak spotlar alt›nda yer yer a¤art›lm›fl, son moda kot pantolonlar; di¤er tarafta ölümü soluyan iflçiler: Kapitalizm sizleri selaml›yor!


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 19

(Halklar) özgürlükçü GENÇL‹K

19

Binlerce kez savaflmalar›na ra¤men bar›fl› ve kardeflli¤i bugün hala zihinlerinde yüreklerinde bar›nd›ran halklar, gözü sömürmekten baflka bir fley görmeyenlere en güzel cevab› tekrar tekrar vereceklerdir. Xepfl zmaz ámla dagán ç›ú¤ra zmaz d¤afláukxad * *Alt›n› olan açl›ktan ölmüfl, mahsulü olan kurtulmufl.

ABHAZLAR C. Malatya

A

ps›wa j›zatzu›k imazar, xiz yara y›jweyd axfl asas yiz› y›tzuaxweyd.*

Abhaz›n bir ine¤i varsa peynir suyunu kendi içer, sütü misafire ikram eder” anlam›na gelen bu Abhaz atasözü, Kafkasya’n›n çok renkli ve çiçekli bahçesinden kopart›larak halklar›n kardefllik bahçesi Anadolu’ya sürülmesine ra¤men özünden hiçbir fley kaybetmeden, direnerek ve di¤er halklarla da dayan›flarak var olmayan çal›flan Abhazlar’› anlatan ve bize onlar› unutturmayan, aksine hat›rlamam›z gerekti¤ini gösteren bir atasözü de ayr›ca.

Abhazlar-Abazalar Tarihin bilinen ilk dönemlerinde beri bugünkü Gürcistan’›n kuzeybat›s›nda yer alan Abhazya’da yaflayan Kafkas halklar›ndand›r Abhazlar. Kendilerine Apsuva, ülkelerine de Apsni yani ‘canlar ülkesi’ ad›n› veren Abhazlar, genellikle ‘Abaza’ olarak bilinirler. Fakat ‘Abaza’ (kendilerini Afluva olarak adland›r›rlar) kelimesi daha çok Abhazya’dan göç ederek Kuzey Kafkasya’ya, yani Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti s›n›rlar› içerisine yerleflen Tapanta, Basha¤ ve Aflharuva gruplar› için kullan›lmaktad›r. ‘Abhaz’ kelimesi ise daha çok, Abhazya’da yaflayanlar için kullan›lmaktad›r. Fakat Abhazlar, Kafkasya d›fl›nda genellikle Çerkes tan›m›na dâhil edilirler.

Abhazya Tarihi Çok uzun bir geçmifle sahip olan Abhazlar’a Helen kaynaklar›nda rastlayabiliyoruz. M.Ö. 500’da Hekataios Heniokhai’y›, Karyanda ise Akhaioi’y› Abhazya olarak belirtir. M.Ö. 1.yy’da ise Strabo Pitsunda’dan Trabzon’a uzanan bölgeyi Abhazya olarak belirtir. Ortaça¤’da ise, ‹mparator Justinyanus dönemiyle birlikte Abhazya, Hristiyanl›¤›n etkisi alt›na girmifl, Pitsunda Hristiyanl›¤›n merkezlerinden biri olmufltur. M.S 8.yüzy›l›n sonlar›na (780 y›llar›) do¤ru Bizans ‹mparatorlu¤u’nun ve Hristiyanl›¤›n etkisini kaybetmesiyle birlikte Çaçba (Açba) hanedan›nda gelen Abhaz Kral› 2.Leon

Abhazya, Egrisi, Likhe’yi birlefltirerek Abhazya Krall›¤›’n› kurar. Krall›¤›n kurulmas›ndan itibaren iki yüzy›ll›k süreç içerisinde Abhazya Krall›¤› geniflleyerek Gürcistan’› da içine al›r. Fakat 13. yüzy›lda Mo¤ollar’›n Gürcistan’› iflgal etmesiyle birlikte bu krall›k çökmüfl ve Gürcü ve Abhaz prensliklerine bölünmüfltür. 14. yüzy›lda ise, Laz (Mingrel) Prensi Georgi Dadiani Abhazya’y› ele geçirmesiyle, Abhazlar’›n bir k›sm› bugünkü Karaçay-Çerkes topraklar›na göç etmifltir (Bu göç eden k›s›m, yukar›da da belirtti¤imiz gibi bugünkü ‘Abaza’lar› oluflturan k›s›md›r). Abhazya’da kalan Abhazlar ise, Laz Prensli¤i’ne karfl› zaman zaman baflkald›rarak varl›klar›n› korumaya çal›flm›fllard›r. Bu baflkald›rma sürecinde Abhazlar, 16. yüzy›lda Osmanl›lar ve ‹slamiyet’le tan›fl›rlar. 1860’da Abhazya’n›n Rusya’n›n egemenli¤ine girmesine kadar Abhazlar›n Türklerle ve ‹slamiyet’le yo¤un iliflkilere girmesi sonucu, Abhazlar’›n büyük bir k›sm› Müslümanl›¤› kabul etmifltir. 1864’te biten Kafkas-Rus savafllar› ve 1877-1878 Osmanl›-Rus savafl›yla birlikte di¤er Kafkas haklar› gibi, Abhazlar da büyük katliama u¤rayarak, Osmanl› topraklar›na göç ettirilmifltir. Ekim Devrimi’nin hemen ard›ndan 1918 y›l›nda Abhazya’da ilk Sovyet yerel yönetimi kurulur; fakat Menflevik Gürcü hükümetinin sald›r›s› sonucu Sovyet yönetimi ortadan kald›r›l›r. 1921’de K›z›lordu’nun Gürcistan’a girmesiyle, 31 Mart 1921’de Özgür Abhazya Cumhuriyeti kurulmufl oldu¤unu ilan eder ve 21 May›s’ta Sovyetler Birli¤i taraf›ndan tan›n›r. Ama 5 Temmuz 1921’de toplanan Komünist Parti Merkez Bürosu, Stalin’in teklifiyle, Abhazya’y› Gürcistan’a ba¤l› bir Özerk Sovyet Cumhuriyeti haline getirir. Sovyetler Birli¤i’nin y›k›lmas›yla birlikte, 1992-1993 y›llar›nda Abhazya’da Abhazlar ve Gürcüler aras›ndaki savaflta binlerce insan katledilir; fakat Abhazlar büyük bir direnifl sonucunda Gürcü iflgalcileri yenerler ve bugün Rusya, Nikaragua, Venezuela ve Nauru taraf›ndan tan›nan “de facto” (fiili olarak) Abhazya Cumhuriyeti’ni ku-

rarlar. Gürcü hükümeti ise Abhazya’y› özerk bir cumhuriyet olarak tan›r ve Abhazya’y› yöneten hükümet olarak ba¤›ms›z Abhazya’n›n hükümetini de¤il, kendi atad›¤› ‘özerk’ Abhazya’n›n hükümetini tan›r.

Dini ‹nanç Abhazlar aras›nda, genellikle Hristiyanl›k ve Müslümanl›k hâkim dinlerdir. Ortodoks Hristiyanl›k, ‹mparator Justinyanus dönemiyle yay›l›rken, Sünni Müslümanl›k 16.yüzy›lda Osmanl› ve Ad›gelerin etkisiyle yay›lm›flt›r. Fakat bu iki din de Abhazlar’›n pagan inançlar›yla kaynaflmas› sonucu Abhazlar’a tam olarak nüfuz edememifltir. Öyleki bugün bile, ‘kâbz’ denilen Abhaz gelenek ve görenekleri toplumsal yaflam› ve kurallar› belirler. Yine her soyun kendi koruyucu tanr›s› ve “an›ha” ad› verilen kutsal korular› vard›r. En üst tanr› Ançüa, av tanr›s› Ajüeypfl, y›ld›r›m tanr›s› Af› gibi pagan inanc›ndan kalma inançlar da k›smen devam etmektedir. Bugün Abhazya’da yaflayan ço¤u Abhaz Hristiyan, di¤er Abhazlar’›n büyük ço¤unlu¤u ise Müslüman’d›r.

Abhazya Bayra¤› Abhazya’n›n bayra¤›n›n tasar›m› Valery Gamgiya’ya aittir. Bayraktaki k›rm›z› renk Abhazya için dökülen kanlar›, yeflil flerit ‹slam› ve Abhazya’n›n do¤as›n›, beyaz flerit ise safl›k, temizlik ve Hristiyanl›¤› temsil eder. Yedi y›ld›z ve beyaz-yeflil renklerden oluflan yedi flerit ise; Sadz, Bzip, Guma, Pshi-Aybga, Dal-Tzabal, Abjuwa ve Samirzakan’dan oluflan Abhazya’y›, yedi kutsal yeri, yedi mitolojik kardefli ve 1918’de kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni oluflturan yedi Kafkas halk›n› sembolize eder. Ayn› zamanda Abhaz Krall›¤›’n›n da sembolü alan aç›k el ise “Dosta selam” ve “Dost isen gel, düflman isen dur!” anlamlar›n› tafl›maktad›r.

Abhazlar›n Yaflam› Abhazlar, davran›fl ve görgü normlar›n›, toplumla ve do¤ayla bütünlük tafl›yan Apsuvara (Abhazl›k) ile incelikle

iflleyerek biçimlendirmifllerdir. Örne¤in; her Abhaz kökleri yüzy›llar öncesine dayanan bir soya (ajüla) mensuptur. Ayn› soy ad›n› tafl›yan kimseler birbirleriyle akraba say›l›r ve aralar›nda evlenme yasa¤› vard›r. Yine Abhazlarda, konukseverlik, akrabal›k dayan›flmas› (Akrabana yapmad›¤›n iyilik sana fayda sa¤lamaz -Wwa bzia y›wumto wxahawam ), yafll›lara sayg› büyük önem tafl›r.

Dünyada ve Türkiye’de Abhazlar Bugün Abhazya’n›n nüfüsunun 500 bin civar›nda oldu¤u söylenmektedir. Bu nüfusun ço¤unlu¤unu Abhazlar oluflturmakla birlikte; Ruslar, Ermeniler, Gürcüler, Yunanl›lar ve Yahudiler de bu nüfusu oluflturmaktad›rlar. Bugün Abhazya’da yaklafl›k olarak 120 bin, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde 30 bin, Türkiye’de ise yaklafl›k 100-150 bin Abhaz yaflamaktad›r. Ayr›ca Acaristan, M›s›r, Ürdün ve Suriye’de de Abhazlar bulunmaktad›r Türkiye’de Abhazlar yo¤un olarak ‹zmit, Adapazar›, Düzce, Bolu, Bilecik, Bursa (‹negöl), Eskiflehir, Kayseri (P›narbafl›), Sivas (fiark›flla), Adana (Tufanbeyli), Yozgat, Çorum, Amasya ve Samsun’da yaflarlar. Savafllar›n Ortado¤u ve Kafkasya’y› kavurdu¤u flu zamanlarda “AÌatza yfla atsk´›sÏi y›ladz r›tza yheap´ap” (Erke¤in gözyafl›, kan›ndan daha de¤erlidir) diyen Abhaz atasözüne kat›lmamak mümkün mü? Halklar›n birlikte bar›fl ve kardefllik içinde yaflamas›n›n en temel koflullar›ndan biri de yine bir Abhaz atasözünün “Hadzar k›nagi mard fasduvar” (Atan›n k›ymeti ölünce anlafl›l›rm›fl) dedi¤inin tersine birbirimizin fark›na, farkl›l›¤›na var›p, tan›mak ve sevmekten geçer. Ki, binlerce kez savaflmalar›na ra¤men bar›fl› ve kardeflli¤i bugün hala zihinlerinde yüreklerinde bar›nd›ran halklar, gözü sömürmekten baflka bir fley görmeyenlere en güzel cevab› tekrar tekrar vereceklerdir. Xepfl zmaz ámla dagán ç›ú¤ra zmaz d¤afláukxad * * Alt›n› olan açl›ktan ölmüfl, mahsulü olan kurtulmufl.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 20

özgürlükçü GENÇL‹K

(Ekoloji)

20

BU HES’LER K‹M‹ BESLER? Hasan Durkal at› olan her fley buharlafl›yor! Avrupa merkezli birinci kapitalistleflme dalgas›n›n ard›ndan, ikinci kapitalistleflme dalgas› yeryüzünün en ücra köflelerine (özellikle Ortado¤u, Afrika, Latin Amerika gibi bölgeler) h›zla yay›lmakta, piyasa kurallar› yaflam›n kurallar› haline gelmekte, geleneksel olan ne varsa, eskilerin “bizim zaman›m›zda” fleklinde bafllayan cümlelerine konu olmaktad›r. Piyasa insana ve do¤aya ait her türlü de¤eri (kullan›m ya da de¤iflim de¤erinden ba¤›ms›z de¤erler) sömürü ve talan çarklar›n›n içerisine sok-

K

makta, onlar› birer kullan›m ve de¤iflim de¤eri yapmaktan utanmamaktad›r. Bu yay›lma, ilkinden farkl› olarak küresel kapitalizmin ölüm çanlar›n›n çald›¤› bir dönemde, sermayenin hayatta kalma refleksleriyle daha kurals›z, daha umars›z, daha vahfli ve daha sömürgen bir halde gerçekleflmektedir. Para edecek ne varsa, piyasay› hareketlendirecek ne varsa, kar getirecek ne varsa sermayenin ilgi alan›na k›sa sürede girmektedir. Bundan elli y›l önce insanlara suyun yar›m litresine 50 kurufl ödeyecekleri söylenseydi, herhalde buna inanmazlard›.

Bir Kâr Alan› Olarak Enerji ve HES’ler Son dönemlerde sermayenin, hem krizden ç›k›fl yolu olarak enerji alan›na el atmas›, hem de sermeyenin çark›n› döndürecek enerji ihtiyac›n› karfl›lama aray›fllar› akarsular› sermayenin ilgi alan› haline getirdi. ‹flte bas›ndan birkaç haber:

Sanko Holding “Temeli at›lan Yedigöze HES'i yapacak olan Sanko Holding Baflkan› Abdülkadir Konuko¤lu ‘fiimdi sen tekstilcisin, ne iflin var elektrik sektöründe diyeceksiniz. Herkes böyle bak›yor. Tekstilde 5'inci, elektrikte 1'inci kufla¤›z. Y›llarca barajlar yap›lm›fl biz bakm›fl›z, ama flimdi gözümüz aç›ld›. Bunu da herkes bilsin’ dedi. Ve da¤daki esen rüzgâr›, akarsular› evlere getireceklerini sözlerine ekledi.” (Referans Gazetesi).

A¤ao¤lu fiirketler Grubu “A¤ao¤lu fiirketler Grubu, Band›rma’da inflaat›na bafllad›¤› ve

200 milyon lira yat›r›mla gerçeklefltirilecek 93 MW’l›k fiah Rüzgâr Enerjisi Santrali ile y›lda 332 milyon kWH enerji üretecek. Gazetecilerin sorular›n› da yan›tlayan A¤ao¤lu, Türkiye’de HES’lere karfl› bilinçsiz bir tepki oldu¤unu belirterek, 'Ofisimde, bahçemde meyve sebze yetifltirmeye çal›fl›yorum, do¤ay› seviyorum. Bir a¤aç kesilmesine karfl›y›m. Çevreye en az zarar veren enerji yat›r›mlar› HES’ler ve rüzgârd›r. Burada bu kadar k›yametin kopmas›n› anlam›yorum' dedi.” ( 24 A¤ustos 2010 Milliyet)

Geliri Art›rman›n S›rr›: Santral ‹haleleri “Dünkü da¤›t›m ihalesinde aslan pay›n› alan ‹fl-Kale ve MMEKA’n›n Aksa Enerji’nin üretim portföyünden yararlanmas›, EÜAfi ihalelerine kat›lmas› ve yat›r›mlar› kendi ifltiraklerine yapt›rmas› gibi seçenekler gelir art›rmada yard›mc› olabilir.”(10 A¤ustos 2010, Milliyet)

HES’lerin Olumsuz Etkileri Öncelikle bir HES’in kuruldu¤u yerde akarsular›n do¤al yol ve ak›fl› de¤ifltirilmektedir. Suyun barajlanarak tutuklanmas›, boru ve kanallarla dere yata¤›n›n ve do¤an›n d›fl›na tafl›nmas›, yeralt› sular›n›n aç›lan tünellerle çekilmesi, dere yataklar›n›n yerinin ve suyun ak›fl›n›n de¤ifltirilmesi yoluyla suyun do¤al ak›fl yönünün de¤ifltirilme-

si, birçok su canl›s›n›n yok olmas›na, ekosistem üzerinde onulmaz yaralara yol açmaktad›r. Derelerin kurutulmas›, suda yaflayan mikroorganizmalar›n, suyla beslenen hayvanlar›n ve bitkilerin o bölgedeki varl›klar›n› sürdürülemez hale getiriyor, bal›klar›n göç yollar›n› t›k›yor. Ayr›ca su biriktirilen alanlar metan gaz› oluflumuna yol

Küçük bir kasabaya yetecek kadar enerji üreten bir tesis için bile pek çok a¤aç kesip yol açmak zorunda kal›nmas› do¤aya geri dönüflü olmayan zararlar vermektedir. Santralin inflaat› s›ras›nda ortaya ç›kan at›klar da cabas›. Ayr›ca HES’ler bölgede yaflam›n› sürdüren insanlar›n, co¤rafi koflullarla flekillenen, suyla içli d›fll› yaflam kültürlerinin de¤iflmesine de neden olmaktad›r. Kald› ki suyun sermayedar haydutlara sat›lmas›, insanlar›n kendi sular›na do¤rudan ulaflmas›n› engelleyecek, bu en çok yoksul halka zarar verecektir. EPDK Lisans Vurgununda Milyar Dolarl›k Pasta! “Baraj ve santral lisanslar› f›rsatç›lar ve vurguncular için milyar dolarl›k bir kazanç kayna¤› haline geldi. Bu konular› çok iyi bilen bir ifladam›na göre, lisanslar üç milyar dolarl›k bir rant pastas› oluflturuyor.”(Metin Münir, Milliyet, 30 Nisan 2010)

Boydak Yenilenebilir Enerjiye Nisan ‹le Girdi “Boydak Holding’in enerji sektöründe faaliyet gösteren flirketi Boydak Enerji Üretim ve Ticaret, Ataç fiirketler Grubu’na ait Nisan Elektromekanik Enerji’nin yüzde 50’sine ortak oldu.” (Milliyet 20.09.2010)

“Zorlu Enerji Grubu ifltiraklerinden Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.fi., Türkiye Kalk›nma Bankas› ile 23 milyon dolar tutar›nda “Enerji Verimlili¤i Kredisi” anlaflmas›na imza att›.” (Milliyet14 Eylül 2010)

Türkiye’nin do¤al aç›dan el de¤memifl yerlerinden Rize, Artvin, Munzur Vadisi vb. yerler yeni talan alanlar› olarak ortaya ç›km›flt›r. Resmi verilere göre 2300 hidroelektrik santrali projesi var. Baz› kaynaklara göre bu rakam gelecek projelerle beraber 5000’i bulacak. 5000 HES projesi flüphesiz do¤a ve yerel halk üzerinde büyük tahribatlar, y›k›mlar yaratacakt›r. Zira her ne kadar temiz, yenilenebilir, ekonomik olarak sunulsa da HES’lerin birçok olumsuz sonuçlar› vard›r.

açarak küresel ›s›nmaya katk›da bulunmakta, sera etkisi yaratarak bölgenin ikliminin de¤iflmesine de neden olmaktad›r. HES üzerinde kurulan barajlarda suyun toplanmas›yla, k›y›lardaki deltalar zay›flamakta, denizlerin himayesi alt›na girmektedir. Böylece deltalarda ve k›y›larda tar›m yap›labilme ihtimali zay›flamaktad›r. Böylece geleneksel üretim yapan ve bin bir zorlukla bo¤uflan kü-

çük üretici ve çiftçiler; IMF politikalar›, GDO tekelleri, benzin, tohum ve gübre fiyatlar›yla zaten iyice beli bükülmüflken bir darbe de HES projesinden yemektedirler. Baraj tipi HES’lerin inflaat› aflamas›nda yerleflim birimlerinin sular alt›nda kalma tehlikesi, insanlar›n yerleflim yerlerinden edilmesine neden olmaktad›r. Küçük bir kasabaya yetecek kadar enerji üreten bir tesis için bile pek

Zorlu Enerji'ye 23 Milyon Dolar Kredi


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 21

(Ekoloji) özgürlükçü GENÇL‹K

21

Siyasal ‹ktidar›n ve Yandafllar›n›n HES Söylemleri Elbette ki bu “talan”lar bir sürü “yalan”larla meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Yoksa böyle bir katliama umars›zca giriflmek pek “ak›lc›” bir durum de¤il. ‹flte birkaç HES söylemi:

Enerjide ba¤›ml›l›¤› ortadan kald›raca¤›z

1

Bizim için sermayenin ulusu yoktur. Bir Türk flirketi ya da bir Alman flirketi gelip enerji üretse ne de¤iflecek? Türk flirketi kazan›nca sanki bizim ceplerimiz mi para dolacak. Ayr›ca üretilen enerjinin ne kadar› ihtiyaçt›r? Bunu aç›klas›nlar önce. Türk flirketi do¤aya daha m› iyi davranacak? Daha m› az a¤aç kesecek?

2

Planlama ve projelendirme yapaca¤›z

Faaliyet alan›n›n sosyo-ekonomik yap›s›, ekolojik dengeleri, arkeolojik durumlar›n› da içeren çevresel faktörleri göz önünde bulundurarak planlama ve projelendirme yapaca¤›z. Bu çal›flmalar neticesinde belirlenen, ülke insan›na ve ekonomisine azami fayda sa¤layacak projeler hayata geçirilmektedir. (DS‹ Genel Müdürlü¤ü) Yalan›n kuyruklusu! Haz›rlanan ÇED raporlar›n› görmezden gelen kim? Mahkeme kararlar›na ra¤men talana devam eden kim? Hukuku (ki kendi uydurduklar› hukuku) çi¤neyen kim? Hele bir de arkeolojik durumlar› da göz önüne alacaklarm›fl. Allianoi’yi kim sular alt›nda b›rakacakt›? Bu nas›l arkeolojik bir hassasiyettir? Ülke insan›na fayda nas›l sa¤lanacak? Ülke insan›na ve ekonomisine sa¤lanacak fayda da göz boyamas›d›r. Olsa olsa

sermayedar haydutlar faydalan›r. Su akar, yoksul halk bakar!

3

Do¤aya zarar vermeyece¤iz

‹kizdere vadisi kendili¤inden kurumad› herhalde. Kald› ki vicdan sahibi birçok bilim insan› HES’lerin etkilerini bas bas ba¤›r›rken, sermaye yandafl› sözde bilim insanlar›n›n sözde bilimsel raporlar›n› sunarak halk› uyutamazs›n›z. Do¤aya geri döndürülemez zarar verilmesine göz yummak bilim ahlak›yla ba¤daflmaz.

HESlere karfl› ç›kanlar, HESleri engellemeye kalk›flanlar, yurt d›fl›ndan finanse edilmektedir.

4

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan› Taner Y›ld›z

Türkiye’de geleneksel askeri-bürokratik statükoyu her yandan kuflatarak, kendi tefeci-bezirgan ruhlu statükolar›n› yerlefltirip, sistemin iç çekirde¤ini ele geçiren AKP ve sermayedarlar›na eski askeri-bürokratik söylemler pek tatl› gelmifl olmal›. Onlar da zaman›nda kendilerine muhalif, devrimci, demokrat, halkç› güçleri “d›fl mihraklar›n” oyununa gelmekle suçlay›p, vatan haini ilan ederlerdi. Devir de¤iflti, iktidar el de¤ifltiriyor. Ama söylem de¤iflmiyor. Bafllar› s›k›flt› m› d›fl mihraklar yap›yor yaygaras› koparmaya bay›l›yorlar. fiunu söylemekte fayda var: Yurt d›fl›ndan kimseden para alm›yoruz. Tamamen iç mihraklar›z.

Suyun ticarileflmesine karfl› yap›lacak her türlü direnifl, karfl› koyma meflru ve hakl›d›r. Halk›n ve canl›lar›n temel haklar› karfl›s›nda, sermayenin ç›karlar›n› koruyan hükümet ve yandafllar› ortaya ç›kabilecek her türlü felaketin sorumlusudur. çok a¤aç kesip yol açmak zorunda kal›nmas› do¤aya geri dönüflü olmayan zararlar vermektedir. Santralin inflaat› s›ras›nda ortaya ç›kan at›klar da cabas›. Ayr›ca HES’ler bölgede yaflam›n› sürdüren insanlar›n, co¤rafi koflullarla flekillenen, suyla içli d›fll› yaflam kültürlerinin de¤iflmesine de neden olmaktad›r. Kald› ki suyun sermayedar haydutlara sat›lmas›, insanlar›n kendi sular›na do¤rudan ulaflmas›n› engelleyecek, bu durum en çok yoksul halka zarar verecektir.

Para edecek ne varsa, piyasay› hareketlendirecek ne varsa, kar getirecek ne varsa sermayenin ilgi alan›na k›sa sürede girmektedir. Bundan elli y›l önce insanlara suyun yar›m litresine 50 kurufl ödeyecekleri söylenseydi, herhalde buna inanmazlard›.

5

Enerji tüketimi, geliflmiflli¤in göstergesidir.

6

‹zmir valisi Cahit KIRAÇ ‹zmir’de topla-

Çevrecinin daniskas› Baflbakan Recep Tayyip ERDO⁄AN*

nan Uluslar aras› Enerji Türk Zirvesinde

Geliflmifllik düzeyinden kas›t olsa olsa fludur: Ne kadar kapitalistleflmiflseniz, ne kadar modernleflmiflseniz, o kadar geliflmiflsinizdir. Gün boyu çal›fl›p iflkolik durumuna geliyorsan›z, tuvalete bile özel araban›zla gidip modern toplumun gereklerini yerine getiriyorsan›z, al›fl verifllerinizi ve sosyal etkinliklerinizi büyük AVM’lerden yap›yorsan›z, tüketmeden var olam›yorsan›z siz geliflmifl, modern insanlars›n›z. O zaman da insan flunu sorgulamaya bafllar: Geliflmifllik güzel bir fley midir? Do¤an›n kaynaklar›n› fütursuzca, vahflice tüketmek geliflmifllikse biz almayal›m. Gölge etmeyin baflka ihsan istemez.

Dereleri satm›yoruz, suyun kullan›m hakk›n› sat›yoruz.

Bak›n›z suyun kullan›m hakk›n›n uluslar aras› hukuktaki s›ralamas› ne flekilde: 1-‹çme ve kullanma ihtiyac›na göre 2-Ekolojik dengeyi gözetmek 3-Sulama için 4-Sanayi 5-Enerji. Bu durumda enerji ihtiyac› için suyun kullan›m hakk› en son s›rada geliyor. ‹lk üç kriter zaten yöre halk› ve canl›lar taraf›ndan kullan›l›yor. Gerisine müdahale etmek ne sanayinin, ne enerji üreterek köfleyi dönme heveslilerinin, ne de çevrecinin daniskalar›n›n haddine de¤ildir. * Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an, 28 A¤ustos 2008’de memleketi Rize’de yapt›¤› konuflmada kendisini bu flekilde tan›mlam›flt›r. Tabir kendisine aittir.

Suyun Metalaflt›r›lmas›na ‹zin Vermeyece¤iz! Yaflam›n kayna¤› suyun pazarl›k konusu bile yap›lmas›na karfl›y›z. Bunu pazarl›k konusu bile yapmay›z, yapt›rmay›z. Suyun ticarileflmesine karfl› yap›lacak her türlü direnifl, karfl› koyma meflru ve hakl›d›r. Halk›n ve canl›lar›n temel haklar› karfl›s›n-

da, sermayenin ç›karlar›n› koruyan hükümet ve yandafllar› ortaya ç›kabilecek her türlü felaketin sorumlusudur. Suyun kullan›m hakk› evrensel bir hakt›r ve suyun kullan›m hakk›n› savunmak sadece yerel bir tutum de¤ildir. Kolombiyal› Danilo Ur-

rea’n›n sözü temel ilkemizdir: “Su için mücadele yaflam için mücadeledir. Bu mücadele, bizleri farkl› bayra¤a sahip olman›n, farkl› ›rkta olman›n, farkl› politikalara sahip olman›n ötesine tafl›r. Yaflam için mücadele bizleri birlefltirir.”


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 22

özgürlükçü GENÇL‹K

(Bilim)

22

Kaos teorisinin temel özelliklerine dair birçok fizikçi, kaos'un “bir durumdan çok bir sürecin, varl›ktan çok oluflumun bilimi” oldu¤unu ifade eder. Bu diyalektik yöntemin kendisidir. Engels, Do¤an›n Diyalekti¤i’nde do¤ay› tekli bir yap› olarak de¤il, tersine karmafl›k sistemler bütünü olarak görür ve bu karmafl›k sistemlerin diyalektik yöntemle anlafl›laca¤›n› söyler.

KAOS TEOR‹S‹

Seda Ademo¤lu aos teorisi, bugün fiziksel gerçeklik parçalar›n›n bir bütün olarak e¤ilimini aç›klamaya yarayan bir yöntemdir ve düzensizli¤in içindeki düzenin araflt›r›lmas› ile ilgilenmektedir. Düzen ya da denge dedi¤imiz olgular asla durgun ve de¤iflmez de¤ildir. Örne¤in d›fl ortama karfl› elektriksel olarak nötr olan yani içerisindeki pozitif ve negatif yüklerin (iyonlar›n yükleri) say›lar›n›n eflit oldu¤u plazma içerisindeki ayr›flma, iyonizasyon ve bu olaylar›n tersi olan yeniden yap›lanma olaylar› sürekli meydana gelir. asla bir atomun ömrü boyunca nötr veya iyonlaflm›fl bir halde kald›¤›n› düflünmeyiz. Ad› geçen bu olaylar kendi aralar›nda plazma içerisinde bir dinamik denge halinde bulunurlar. Kaos teorisi, bir çok yerde diyalektik materyalizmin yetersiz kald›¤› alanlar› tamamlad›¤› söylemiyle, diyalektik materyalizmin karfl›s›na konulmaktad›r. Oysaki kaos teorisi bilimsel sosyalizmin kurucular›n›n temel fikirleri aç›s›ndan yeni dayanaklar sunmaktad›r.

K

Kaos teorisinin temel özelliklerine dair birçok fizikçi, kaos'un “bir durumdan çok bir sürecin, varl›ktan çok oluflumun bilimi” oldu¤unu ifade eder. Bu da diyalektik yöntemin kendisidir. Engels, Do¤an›n Diyalekti¤i eserinde do¤ay› tekli bir yap› olarak de¤il, tersine karmafl›k sistemler bütünü olarak görür ve bu karmafl›k sistemlerin diyalektik yöntemle anlafl›laca¤›n› söyler. Diyalektik , do¤ada ortaya ç›kan evrim süreçlerini, de¤iflik disiplinler aras›ndaki ba¤›nt›lar› ve aç›klama yöntemlerini verir. Diyalekti¤in yasalar› do¤an›n geliflim yasalar›d›r. Bir sigara duman›n›n havada yapt›¤› flekiller tamamen düzensiz ve ba¤›ms›z rastlant›lar›n ürünü olarak görülse de duman›n bu dinami¤i asl›nda ortamdaki birçok etken ile belirlenmektedir. Çok say›da ve de¤iflken olan bu etkenleri incelemek ve net bir kan›ya varmak imkâns›zd›r. Bunun bir di¤er nedeni de her etkenin baflka bir olay›n sonucu olmas›ndand›r. Duman›n hareketine neden olan hafif bir hava ak›m› asl›nda odan›n baflka yerindeki

Sistemin yap›s›n› ne kadar iyi modellersek modelleyelim, bafllang›ç koflullar›ndaki küçük bir de¤ifliklik, yapaca¤›m›z kestirmede tamamen farkl› sonuçlara yol açacakt›r. Buna bafllang›ç koflullar›na duyarl›l›k ad› verilir...

bir s›cakl›k de¤iflikli¤i ve bas›nç fark›n›n neden oldu¤u bir harekettir. Bu örnekte hava ak›m›n›n yaln›zca s›cakl›k de¤ifliminden kaynakland›¤›n› varsayal›m. S›cakl›k de¤iflimi ortamda bas›nç fark› yaratt›¤›ndan hava ak›m›n› etkiler. Ancak oluflan hava ak›m› s›cakl›kta tekrar de¤iflimlere neden olaca¤›ndan farkl› girdilerle tekrar bir fonksiyon oluflur ve bu de¤iflim sonsuza kadar devam eder. Birçok farkl› girdinin sürekli de¤iflerek fiziksel de¤iflimler ve farkl› düzenler yaratmas› Kaos görüflünün getirdi¤i en önemli de¤iflikliklerden biri olan kestirilemez determinizmdir.

Kelebek Etkisi Nedir? Sistemin yap›s›n› ne kadar iyi modellersek modelleyelim, bafllang›ç koflullar›ndaki küçük bir de¤ifliklik, yapaca¤›m›z kestirmede tamamen farkl› sonuçlara yol açacakt›r. Buna bafllang›ç koflullar›na duyarl›l›k ad› verilir ve bu özellikten dolay› sistem tamamen nedensel olarak çal›flt›¤› halde uzun vadeli do¤ru bir kestirim mümkün olmaz. Buna iyi bir örnek Kelebek etkisi modellemesidir. Bu modellemede nonlineer(düzensiz) iliflkiler içeren on iki de¤iflkene ba¤l› bir bilgisayar simülasyonu kullanarak hava tahminlerinde bulunan Lorenz, simülasyon bir öncekinin bafllang›ç de¤erlerinden çok küçük farkl›l›klar tafl›yan yeni de¤erlerle yeniden bafllat›ld›¤›nda, ilk

durumdakinden çok farkl› “hava durumlar›” üretti¤ini bulmufltu. Bu karmafl›k, nonlineer bir sistemde, girdilerdeki küçük bir de¤iflikli¤in ç›kt›larda devasa de¤ifliklikler üretebilece¤i anlam›na gelir ve en basit hâliyle Çin'de de kanat ç›rpan bir kelebe¤in ABD'de bir f›rt›naya neden olabilece¤i iddias›n› tafl›r. Bunun anlam›, önümüzdeki k›sa zaman diliminin ötesinde bir hava tahmininin yap›lamayaca¤›d›r. O halde kaos teorisi, karmafl›k nonlineer sistemlerin öngörülebilirli¤ine belli s›n›rlar koyar. Girdilerdeki küçük bir de¤iflikli¤in ç›kt›larda büyük farkl›l›klar üretmesi, diyalektik materyalizmde de¤iflimin anahtar› olan “nicel birikiminin nitel dönüflümü” olgusuna karfl›l›k gelir. Örne¤in insan ile flempanzelerin temel genetik yap›lar›nda yaln›zca yüzde ikiden daha az bir farkl›l›k vard›r ancak bu küçük farkl›l›k bir varl›k ile bir baflka varl›k aras›ndaki farkl›l›k anlam›na gelmektedir. Benzer bir örnek, suyu derece derece ›s›t›rs›n›z, 99 dereceden sonra bir derece -ki bu son derece örne¤imizde kelebe¤in kanat ç›rpmas›yla oluflan hava ak›m›na denktir- nicel birikim nitel dönüflüme u¤rar ve su 100 derecede hal de¤ifltirmeye bafllar. Pir Sultan Abdal'›n dedi¤i gibi “Sana kutsal gelen bin y›ll›k ç›nar, fiske vurufluyla y›k›l›r bir gün!”


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 23

(Felsefe) özgürlükçü GENÇL‹K

23

B‹LG‹ ve OLGU ÜZER‹NE “Bilgi Ça¤›”nda yaflaman›n getirdi¤i “bilgi zenginli¤i”nin içinde yaflamak, zenginlik kelimesinin ça¤r›flt›rd›¤› rahatl›k kelimesinin tersine zorluklar› ortaya ç›karmaktad›r. Kâr ve sömürme güdüsünün yönlendirdi¤i bilgi, s›n›r ve ilke tan›madan bir mikrop gibi yay›lmakta ve etkilemektedir. Bu mikroba karfl› savafl›m ise bilgiyi çeflitli yönlerinden kavray›p elefltirerek ve onu yaflam›m›zda deneyimleyerek tepki vermekten geçer, çünkü mikrobu ancak savaflarak yenebilirsiniz…” C. Ferahmus Malatya nsanl›k tarihi, insanlar›n do¤ayla, toplumla ve kendileriyle yaflad›klar› deneyimlerin tarihidir. Bu tarih sürecindeki ça¤larda, bu yaflama deneyimlerinin büyük birikimleri sayesinde insanl›k devrim yaparak di¤er bir yaflama deneyimlerinin yo¤unlaflaca¤› ça¤lara geçmifltir. Günümüzdeki kapitalist sistemin, daha fazla kâr ve sömürü güdüsüyle üretim ve tüketim sürecinin h›zland›rmas› ve geniflletmesiyle bilginin önemi ve etkisi artm›flt›r. Bilgiye olan bu yo¤unlaflma da günümüze “Bilgi Ça¤›” ad› verilmesini sa¤lam›flt›r. Bu yo¤unlaflma ayn› zamanda bilginin tekrardan sorgulanmas›n›n ve çözümlenmesinin gereklili¤ini ortaya ç›karm›flt›r.

Bilgi ve Olgu Bilgi, kabaca tan›mlarsak, deneyimler sonucunda elde edilen olgulard›r. Bu olgular birbirleriyle ve daha önce nesnel olarak edinilmifl olgular›n süzgecinden geçerek ulafl›rlar olguluklar›na. Bu olgular›n tekrarlanmas› veya bu olgulara yak›n olgular›n oluflmas›, baflka olgular›n bu olgular› oluflturan olaylara olan etki-tepkisini belli bir e¤ilime yönlendirir. Bu e¤ilimin oluflmas› ise o olay›n getirdi¤i olgular›n çeflitlili¤inin bilinmesiyle ilgilidir. Di¤er yandan olaylar gerçekleflen olgularla birlikte gerçekleflmeyen olgular›n nitelikleri de, öznel koflullar› ile ilgili olduklar› kadar nesnel koflullar›yla da ilgilidir. Bu nesnel koflullardan biri olan baflka olgular›n etki-tepkisi ise belli bir zamanda gerçekleflen veya gerçeklefl-

meyen olgular› deneyimleyecek kadar deneyimlemesine ba¤l›d›r. Yani baflka olgu, e¤er bu yeni olguyu tan›mlayabilece¤i veya kendi birikiminde bulunan eski olgularla birlefltirebilece¤i deneyimlere sahipse, etki süreci ile gerçekleflen veya gerçekleflmeyen olguyu niteleme süreci, deneyimine sahip olmad›¤› olguya nazaran daha k›sa olacakt›r. E¤er bu yeni olguyu tan›mlayabilecek ve eski olgular›yla birlefltirebilecek olguya sahip de¤ilse, bu eylemleri sergileyebilece¤i, bu yeni olgunun kazanmas›n› sa¤layacak olan daha küçük yeni olgulara yönelir. Bu küçük yeni olgular› tan›mlamay› ve içsellefltirmeyi, 'büyük' yeni olguyu kazanana kadar devam ettirecektir. Bu kazan›m süreci ise 'büyük' yeni olguyu niteleme ve di¤er olgularla birlefltirme süreciyle de¤il, onu deneyimlerine katma süreciyle biter. Baflka olgular›n deneyimleme süreci as›l olarak bütün varolufl sürecini kapsar, çünkü bu deneyimleme sürecinde karfl› olguyla girece¤i etki-tepki süreci, daha önceki deneyim sürecinin birikimiyle belirlenir. Yani baflka olgu, daha önce deneyimledi¤i di¤er baflka olgularla yaflad›¤› deneyimin kendinde biriktirdi¤i deneyimlerle, bu yeni olgunun kendinde a盤a ç›kard›¤› di¤er deneyimlerin etkilefliminin oluflturdu¤u etki-tepki sürecini ortaya koyar. Bu yeni olgunun a盤a ç›kard›¤› deneyim ise, baflka olgumuzun daha önceki deneyimlerine oldu¤u kadar, deneyimlemediklerine de ba¤l›d›r. Önceki deneyimlerine ba¤l›d›r, çünkü birtak›m gereksinimler ve al›flkanl›klar›n-

dan dolay› olsun, kendisini güçlendirme iste¤inden olsun, kolayca içsellefltirebilece¤i, önceki deneyimleriyle uyum sa¤layabilece¤i bir yeni olguya yönelir. Daha önce deneyimlemediklerine ba¤l›d›r, çünkü daha önceki deneyimlerinin s›n›rl› kalmas›, yeniye ve genifllemeye olan ihtiyac›ndan dolay› bir yeni olguya yönelir. Ve baflka olgu, bu etkilenimlerin e¤ilimlerinin a¤›rl›klar›na ba¤l› olarak yeni olgudan etkilenir ve tepki verir.

Düflüfl veYükselifl Tepki verme süreci ile baflka olgunun, bu yeni olgunun kazand›raca¤› tepkiyi sergilemeye uygun olup olmamas› kadar, yeterli olup olmamas›yla da ilgilidir. Baflka olgu kazand›¤› tepkiyi, deneyimleyece¤i alt tepkilere sahip de¤ilse, bu tepkisini en az›ndan yeteri kadar sergileyemez. Sergiledi¤i davran›fl ise ya yeterli davran›fl› sergilemek üzere tetikleyici olacakt›r veya daha önceki deneyimlerine zarar verecektir. Keza bu verece¤i tepkiye uygun olup olmamas›yla da ilgilidir. E¤er baflka olgu tepkilere sahip olsa dahi, bunlar› yapaca¤› özel ve nesnel koflullara sahip de¤ilse, bunu sergileyemez. Ancak bu koflullara ra¤men, baflka olgu sergileyece¤i tepki ne

olursa olsun ona yeni deneyimler, yeni alanlar açacakt›r. Bu yeni deneyimler, e¤er baflka olguyu ileriye tafl›yan deneyimler olmazsa, bu baflka olgunun tamamen geriledi¤i anlam›na gelmez. Baflka olgu daha önce bulundu¤u zeminin dinamiklerini ve onun olgular›n› kavrayamad›¤› veya içsellefltiremedi¤inden dolay› ileriye tafl›yamam›flt›r deneyimlerini. Dolay›s›yla bu yeni deneyimler, baflka olgunun içinde bulundu¤u zeminin dinamiklerini ve olgular›n› kavray›p içsellefltirerek yeni bir zemine, ileriye do¤ru atlay›fl›n› sa¤layacakt›r. Böylece ilk baflar›s›z deneyimindeki durumuna göre asl›nda daha ileriye gitmifl bulunacakt›r. Bir anlamda onun ilk düflüflü, daha sonraki büyük yükselifli için bir ad›m olmufltur. “Bilgi Ça¤›”nda yaflaman›n getirdi¤i “bilgi zenginli¤i”nin içinde yaflamak, zenginlik kelimesinin ça¤r›flt›rd›¤› rahatl›k kelimesinin tersine zorluklar› ortaya ç›karmaktad›r. Kâr ve sömürme güdüsünün yönlendirdi¤i bilgi, s›n›r ve ilke tan›madan bir mikrop gibi yay›lmakta ve etkilemektedir. Bu mikroba karfl› savafl›m ise bilgiyi çeflitli yönlerinden kavray›p elefltirerek ve onu yaflam›m›zda deneyimleyerek tepki vermekten geçer, çünkü mikrobu ancak savaflarak yenebilirsiniz...

…yeni deneyimler, baflka olgunun içinde bulundu¤u zeminin dinamiklerini ve olgular›n› kavray›p içsellefltirerek yeni bir zemine, ileriye do¤ru atlay›fl›n› sa¤layacakt›r. Böylece ilk baflar›s›z deneyimindeki durumuna göre asl›nda daha ileriye gitmifl bulunacakt›r.”


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 24

özgürlükçü GENÇL‹K

(Yaz Kamp›)

24

GELECEKS‹ZL‹⁄E VE YOKSULLU⁄A KARfiI

KOLEKT‹F ‹RADE ve DEVR‹MC‹ B‹L‹NÇLE YÜRÜYORUZ! ..

zgürlükçü Gençlik olarak, May›s ay›nda gerçeklefltirdi¤imiz 1. konferans›m›zla beraber önderleflme ve militanlaflma yolunda yürümeye devam ediyoruz. 15-16 May›s tarihinde Bo¤aziçi Üniversitesi’nde 16 flehirden 106 delegeyle tamamlad›¤›m›z ve gençli¤in temel gündemlerini içeren 17 önergeyi tart›flt›¤›m›z konferans›m›z, bizim için bir milad› tarifliyor. Kuruluflumuzdan beri biriktirdi¤imiz teorik ve pratik deneyimler, bu konferansta vücut buldu. Özgürlükçü Gençlik, e¤itim sisteminin içeri¤i ve alternatiflerinden Kürt Özgürlük Hareketine, eylem hatt›ndan ekolojik krize, kad›n hareketinden Ö¤renci Gençlik Sendikas› üzerine yo¤un kat›l›mla dinamik tart›flmalarla kendini netlefltirmifl oldu. Konferans›n ard›ndan sorumluluklar›m›z›n daha da art›¤›n›n fark›nda olarak, geçmiflte yap›lan hatalara düflmeden kampüslerde, liselerde ve mahallelerde çal›flmalara devam ediyoruz.

O

Konfranstan Yaz Kamp›na Karanl›¤› Yarmaya... Özgürlükçü Gençlik olarak, istikrarla yürüttü¤ümüz kamplar›m›z› bu y›l konferanstan ald›¤›m›z motivasyonla örgütledik. Gençli¤e iflsizli¤in ve geleceksizli¤in dayat›ld›¤›, ›rkç›l›¤›n hortlat›ld›¤›, yaflam alanlar›m›z›n gitgide yok edildi¤i, sahte özgürlük maskesiyle kad›n katliamlar›n›n artt›¤›, sistemin üniversitelere sald›r›lar›n›n artt›¤› bu dönemde sald›r›lar› geri püskürtmek ve sisteme karfl› daha örgütlü ve bilinçli durmak için 2010 yaz kamp›nda Türkiye’nin birçok ilinden Özgürlükçü

Gençler olarak bir araya geldik. Bu y›l beflincisini düzenledi¤imiz yaz kamp›m›z› 21-26 A¤ustos tarihleri aras›nda ‹zmir Dikili'de yapt›k. Kampa baflta ‹stanbul, ‹zmir, Ankara, Denizli, Eskiflehir, Adana, Mersin, Hatay, Samsun ve Kütahya olmak üzere birçok ilden üniversiteli ve liseli genç kat›ld›. Bu y›lki kamp›m›z›n temas› “iflçi s›n›f› ve yükselen iflçi s›n›f› eylemlilikleri” olurken, kamp›m›z›n fliar› ise “Geleceksizli¤e ve yoksullu¤a karfl›, kolektif irade ve devrimci bilinçle yürüyoruz!” oldu. Alt› gün süren kampta gündemler yo¤undu. • “Türkiye’de ve dünyada politik durum” panellerinde referandumla ilgili de¤erlendirmeler yapt›k ve emekçilerin boykot cephesini güçlendirmek gerekti¤ini konufltuk. • ‹flçi s›n›f›n›n tarihselli¤ini ve sosyalizm mücadelesindeki motor gücünü irdelerken; sendikal mücadeleden örneklerle yaflanan prati¤i de¤erlendirdik. • Kürt özgürlük hareketinin içinde bulundu¤u durumu analiz ettik ve bu hareketle kuraca¤›m›z iliflkinin boyutlar›n› konufltuk. • Alanlar›n özgünlü¤ünden yola ç›karak, her kamp›m›zda yer vermeyi önemsedi¤imiz Kad›n ve Ekoloji atölyelerimizde bu alanlar›n demokratik devrimin özneleri oldu¤u; demokratik devrimin de sosyalist bir toplumun inflas› için önümüzde baflar›lmas› zorunlu bir görev oldu¤u vurgusunu yapt›k. Kad›n atölyesinde, Feminist ak›mlar› konufltuk ve Marksizm-Feminizm iliflkisini tart›flt›k. Ekoloji atölyesinde ise,

Sisteme karfl› daha güçlü durabilmek için daha yo¤un, kitlesel, s›n›rlar› zorlayan kamplar örgütlemeliyiz. Bunun içinde hepimize çok büyük görevler düflmektedir. Her oturumun ard›ndan saptad›¤›m›z gerek teorik gerekse pratik yönelim ve ihtiyaçlar, kamp›n ard›ndan omuzlar›m›zda hissetti¤imiz sorumluluklar olarak bizi göreve ça¤›r›yor.

Türkiye ve dünyan›n enerji politikalar›n›; HES’ler, suyun ticarileflmesi gibi konular üzerinden tart›flt›k. • Her kamp›m›zda aksatmaks›z›n gerçeklefltirdi¤imiz edebiyat incelemelerimizin konusu bu kez Çerniflevski’nin “Nas›l Yapmal›?” isimli roman› oldu. Rus Edebiyat›na iliflkin bu zamana kadar yapt›¤›m›z çal›flmalara eklenen yeni bir halka olarak bu çal›flma da Çerniflevski’yi ve roman üzerinden hem Rusya’da o dönemki sosyalizm ve alternatif hareket anlay›fllar›n› de¤erlendirme olana¤› bulduk. • Liseli alan›n›n da özgünlü¤ünü göz önünde bulundurarak, kendi dinami¤ini yaratmas› noktas›nda tart›flmalar yürüttük ve liseli arkadafllar›n insiyatifinde bu kanad›n mücadele hatt›n› belirledik. • ‹çinde bulundu¤umuz Ö¤renci Gençlik Sendikas› Genç-Sen’in kuruldu¤undan bu yana yaflad›¤› süreci de¤erlendirdik ve ö¤renci gençli¤inin öz örgütlenmesi olarak gördü¤ümüz bu yap›da, bundan sonraki süreçte de güçlü bir flekilde yer alma konusunda ortaklaflt›k. • Bütün bu tart›flmalar›n ›fl›¤›nda kurtuluflun, birlikte hareketten ve birlikte mücadeleden geçti¤ine inanarak, devrimci-kolektif özneyi kurmaktan geçti¤ini tespit ettik ve bu konuda somut ad›mlar atma yönünde bafllatt›¤›m›z pratik süreci h›zland›rma karar› ald›k.

Kamp›n Ard›ndan Bu y›l kamp›m›za Liseli K›v›lc›m’›n kat›l›m›n›n yo¤un oldu¤unu gördük.

Özgürlükçü Gençlik olarak, istikrarla yürüttü¤ümüz kamplar›m›z› bu y›l konferanstan ald›¤›m›z motivasyonla örgütledik. Sisteme karfl› daha örgütlü ve bilinçli durmak için 2010 Yaz Kamp›nda Türkiye’nin birçok ilinden Özgürlükçü Gençler olarak bir araya geldik. Yapt›¤›m›z liseli atölyesi dinamik tart›flmalar ve alana dair somut önerilerle çok baflar›l› geçti. Yo¤un e¤itimlerin yan›nda akflamlar› film gösterimi ve sohbetler oldu. Çekti¤imiz halaylar ve söyledi¤imiz türküler eflli¤inde ortak mücadele ve yoldafll›k ba¤lar›m›z› da pekifltirdik. Kamplar›m›z bizim hem eksikliklerimizi tamamlad›¤›m›z, hem de eksikliklerimizin fark›na vard›¤›m›z yerler olmufltur. 2010 yaz kamp›nda okumalar›n ve tart›flmalara kat›l›m›n istenilen düzeyde olmamas›n› ciddi bir sorun olarak ortaya koyup y›l boyunca daha sorumlu ve disiplinli bir flekilde Özgürlükçü Gençler olarak pratik ve teorik anlamda çal›flmalar›m›z› yapmal› ve kamp haz›rl›klar›n› derinlefltirmeliyiz. Sisteme karfl› daha güçlü durabilmek için daha yo¤un, kitlesel, s›n›rlar› zorlayan kamplar örgütlemeliyiz. Bunun içinde hepimize çok büyük görevler düflmektedir. Her oturumun ard›ndan saptad›¤›m›z gerek teorik gerekse pratik yönelim ve ihtiyaçlar, kamp›n ard›ndan omuzlar›m›zda hissetti¤imiz sorumluluklar olarak bizi göreve ça¤›r›yor.


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 25

(Sanat) özgürlükçü GENÇL‹K

25

DEVR‹M’C‹L‹⁄‹M‹Z ve SANAT’ÇILI⁄IMIZ ÜZER‹NE

2

Egemen olan ideoloji, insan›n tüm düflünüfl ve anlama/anlamland›rma faaliyetlerini kendi hegemonyas› alt›na al›r. Toplumda egemen olan güç, bu “ideolojik hegemonya”n›n da egemenidir. ‹deolojik hegemonya, anlaklar›m›z›n s›n›r bekçileri, idrak ayg›tlar›m›z›n frekans hilecileridir. Göksel Ilg›n

Anlam, Müdrike, ‹deoloji anata ve sanatla toplumun iliflkisine; anlam(ak)/mana, idrak etmek/müdrike ve ideoloji kavramlar› üzerinden ve tarihsel maddeci düflünüfl ve temsilcilerinin bu düzlemde ürettiklerinin ›fl›¤›yla düflünsel alanda yap›lacak -bafllang›ç niteli¤inde- k›sa bir yolculuk, “devrim için sanat” perspektifiyle “ne yapmal›” tutumunun bileflimine dair küçük ama zaruri bir ad›m olacakt›r.

S

Anlak-Anlam ve ‹drak-Müdrike Anlam; k›saca, varl›klar›n zihnimizde biçim ald›¤› karfl›l›k, izlenimdir; anlama sürecinin ard›ndan al›mlamakta oldu¤umuz öznel evrenimizde bulunanlar›n her birinin yerleflti¤i zihinsel kod ve kodlar tak›m›d›r. Ancak, anlamak belirlenmifl toplumsal iliflkilerden en ç›plak ve direkt biçimde etkilenen insan›n kendisi d›fl›ndaki birçok faktör sebebiyle s›n›rlar› çizilmifl bir eylemdir. Dolay›s›yla anlam; insan zihninden ba¤›ms›zca varl›k gösteren her fleyin insana verili kodlar›n› ifade eder. Tarihin ilerleyifli içinde nice evreden geçerek ald›¤› nihai flekille, karfl›lad›¤› varl›¤a s›k› ba¤larla yerleflik olarak insana ulafl›r. Anlak; sahip oldu¤umuz “anlam”lar›n meskeni ve

büyüklü¤ü de¤iflken olmakla beraber belirleyici s›n›rlar›d›r. Tükçe bir fiil olarak “anla-” sözcü¤ünün etimolojik geçmiflinde Mo¤olcadan K›pçakçaya geçen, “niflan almak, do¤ru tahmin etmek anlamlar›na gelen “an-(mak)” sözcü¤üne rastl›yorken; Aramicede “en alt basmak, en dibine inmek” anlamlar›na gelen dereke sözcü¤ünden türeyen, Arapçadan Türkçe’ye geçen idrak sözcü¤ü birçok sözlükte anlam’›n karfl›l›¤› olarak yer almaktad›r!! Oysa gerek etimolojik kökenlerinde göze çarpan ayr›-l›k gerekse insan›n anlama/anlamland›rma faaliyetinin tarihsel geliflimi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda anlaman›n sonucu olan anlam ile idrak etmenin sonucu olan müdrike birbirinden çok baflka düzlemlerde ifade bulmaktad›r. Anlam toplumsal ve tarihsel olarak elde bulunan veriyi sunarken müdrike; idrak eden bireyin var olan anlamlar› da süzerek gelifltirdi¤i daha öznel ve iradi bir edimin sonucudur. Söz gelimi; bir sanat eserinde sanatç›n›n al›mlay›c›ya vermek istedi¤i ve esere yükledi¤i veri anlam› teflkil ediyorsa, al›mlay›c›n›n belki bu anlam› görerek belki de aflarak kendi düflünüfl eyleminin do¤rultusunda edindi¤i veri müdrikeyi teflkil etmektedir. Fakat, buradan idrak etmenin tüm toplumsal ve tarihsel s›n›rlar› aflan, tamam›yla öznel bir etkinlik ol-

“Devrim için sanat” perspektifiyle sanat üretebilmek, ideolojik hegemonyan›n zihinsel ve fiziksel evrenimizin etraf›nda ördü¤ü çelik duvarlar›n fark›ndal›¤›yla hayat› süzen sanatç›lara gereksinir. Zira, egemenlerin her gün biraz daha kendinden yana yonttu¤u insan anla¤›n›n kap›s›ndaki kilide anahtar bulmak çilingiri aflan bir vazifedir.

du¤u sonucuna varmak da yanl›fl olur. ‹fl bölümünün ortaya ç›k›fl› ve nüfusun tamam›n›n besin gereksiniminin karfl›lanabilmesi için herkesin çal›flmas› zorunlulu¤unun ortadan kalkmas› sonucu insan bilinci ile maddi etkinlik aras›ndaki iliflki dolayl› ve görece zay›f bir hal alm›flt›r. Bu sürece dek insan, maddi etkinli¤in insan alg›s›na müsaade etti¤i ölçüdeki somut ve s›n›rl› düflünüflten öte geç(e)memifltir: “Bu andan bafllayarak geliflen bilinç kendisini yaflamsal etkinli¤in bilincinden farkl› bir biçimde ortaya koyabilir; yani gerçek bir fleyi temsil etmeden gerçekten bir fleyleri temsil edebilir. Bundan böyle bilinçlilik kendisini somut dünyadan özgürlefltirebilecek, ‘saf’ teori biçimiyle öne ç›kabilecek düzeye eriflmifltir.” 1 ‹nsan›n maddi etkinlik için harcad›¤› zaman›n d›fl›nda kendinden “baflka” olan› düflünmek için güç ve zamana sahip oluflu anlama eyleminde düzeysel bir s›çrama yaratm›flt›r ki eylem anlamaktan idrak etme boyutuna yol almaya bafllam›flt›r. Dolay›s›yla idrak etmenin de tarihsel ve toplumsal s›n›rlar›-koflullar› vard›r: “Henüz kaba gereksinmenin tutsa¤› bulunan duyunun, ancak s›n›rl› bir anlam› vard›r. Açl›ktan ölen insan için yiyece¤in insanal biçimi de¤il, ama sadece yiyecek olarak soyut varl›¤› vard›r; o pekala en kaba biçimi alt›nda bulunabilir ve bu beslenme etkinli¤inin hayvanal beslenme etkinli¤inden ne bak›mdan ayr›ld›¤› söylenemez” 2

‹deoloji ve Hegemonya ‹deoloji birçok aç›dan, bir çok düflünür taraf›ndan farkl› tan›m ve tariflere sahip bir kavramd›r. Bu tan›mlar›n büyük ço¤unlu¤unun müflterekleflti¤i noktalar› yakalamak ve öz bir tarife eriflmek amac›yla denebilir ki ideoloji kavram› insanlar›n inanç ve düflünce

dünyalar›n›n, gündelik yaflam ve var olufllar›n›n maddi koflullar›n›n sistemli bir ba¤lant› içinde oluflunu kapsar. Bu ba¤lant›, insan›n toplumdan (çeflitli biçimlerde ayr›ks› kalabilme flans›na sahip olsa da) yal›tkan bir varl›k ol(a)may›fl›n›n sonucudur. Zihnimizdeki anlamlar ve müdrikeler ve bunlar›n vesilesiyle edindi¤imiz kültürel ö¤eler, inanç unsurlar› ideoloji ile karmafl›k ve s›k› bir iliflki içindedir. Zira, bu olgular egemen olan ideolojinin etkisi alt›nda devinim gösterirler. ‹nsan›n tarihsel geliflimi içerisinde toplumsal etkileflim, güncel olandan soyutlama yetene¤inin do¤mas›na olana vermifltir; böylece insan güncel olmayan soyut konular üzerine de düflünmek ve konuflmak yetene¤i elde etmifltir. Ancak ayn› sürecin bir di¤er sonucu da “bilinç ve etkinlik aras›ndaki ba¤lant›n›n zay›flamas›yla birlikte, uygun olmayan düflünce sistemlerinin dayat›lmas›n›n da uygun hale gelmesidir.” 3 Egemen olan ideoloji, insan›n tüm düflünüfl ve anlama/anlamland›rma faaliyetlerini kendi hegemonyas› alt›na al›r. Toplumda egemen olan güç, bu “ideolojik hegemonya”n›n da egemenidir. ‹deolojik hegemonya, anlaklar›m›z›n s›n›r bekçileri, idrak ayg›tlar›m›z›n frekans hilecileridir. “Devrim için sanat” perspektifiyle sanat üretebilmek, ideolojik hegemonyan›n zihinsel ve fiziksel evrenimizin etraf›nda ördü¤ü çelik duvarlar›n fark›ndal›¤›yla hayat› süzen sanatç›lara gereksinir. Zira, egemenlerin her gün biraz daha kendinden yana yonttu¤u insan anla¤›n›n kap›s›ndaki kilide anahtar bulmak çilingiri aflan bir vazifedir. 1 “Marx-Engels 1970 s. 51-2” Janet Wolff,

Sanat›n Toplumsal Üretimi, s. 53 2 K. Marx, F. Engels, Yaz›n ve Sanat Üzer-

ine 1, s.100 3 Janet Wolff, Sanat›n Toplumsal Üretimi, s.53


og10son2.qxd

10/22/10

10:16 AM

Page 26

özgürlükçü GENÇL‹K

(Haberler)

26

KOMPLO ÜLKE ÇAPINDA PORTESTO ED‹L‹YOR ‹stanbul SDP ve TÖP Yönetici ve üyelerinin AKP komplosuyla tutuklanmalar› ‹stanbul’da yap›lan bir yürüyüflle protesto edildi. BDP, EHP, ESP, SGPH, Sosyalist Parti, TKP, D‹P-G, SKM, Halkevleri, KESK ‹stanbul fiubeler Platformu ve SDP, TÖP ve SBH’nin bini aflk›n üyesinin kat›ld›¤› yürüyüflte tutuklananlar›n kelepçeli foto¤raflar›n›n bulundu¤u ve SIRA K‹MDE? yaz›l› pankart tafl›nd›. 2 Ekim Cumartesi Günü saat: 19.00’da Taksim Tünel’de toplanan kitle Taksim Tramvay dura¤›na do¤ru yürüyüfle geçti. Yürüyüfl boyunca “Sosyalistler, susmad› susmayacak; Komplolar sökmedi sökmeyecek; AKP, Polis, Medya, Bu abluka da¤›t›lacak” sloganlar› at›ld›. Yürüyüflte “‹flte AKP demokrasisi; S›ra Kimde?” yaz›l› pankart tafl›nd›. SDP ve TÖP ad›na Yeflim Ergün’ün yap›t›¤› aç›klamada "Bu komplolarla sosyalistleri ve demokrasi güçlerini y›ld›ramayacaklar›d›r" denildi.

Ankara 9 Ekim 2010 Cumartesi günü, SDP ve TÖP yöneticilerin tutuklanmas›n› protesto etmek amac›yla bir araya gelen 24 kurum temsilcisi AKP hükümeti döneminde BDP, Halkevleri, ESP, Sendikac›lar, TÖP ve SDP'ye yap›lan operasyonlar› hat›rlatarak, "fiimdi s›ra kimde?" diye sordu.

‹zmir SDP ve TÖP üyelerinin tutuklanmas›, 7 Ekim günü ‹zmir’de gerçeklefltirilen ortak eylemle protesto edildi. SDP, BDP, ESP, EMEP, ÖDP, EDP, SP, TÖP, DS‹P, EHP, SGPH, SBH, D‹P, KÖZ, DHF, Halkevleri, Ege 78’liler, KESK fiubeler Platformu taraf›ndan örgütlenen eyleme BDSP ve Al›nteri destek verdi. Saat 17.00’de SDP ‹l binas› önünden toplan›larak Eski Sümerbank önüne gerçeklefltirilen yürüyüflte “‹flte ‘AKP demokrasisi’ s›ra kimde” pankart› aç›ld›.

Antakya Antakya Demokrasi Platformu bileflenleri, SDP ve TÖP'e yönelik tutuklamalar› protesto etmek amac›yla 14 Ekim Perflembe genifl kat›l›ml› bir yürüyüfl gerçeklefltirdi. Platform bileflenleri E¤itim-Sen Hatay fiube önünden Ulus alan›na kadar pankartlarla yürüdü, sloganlarla AKP hükümetini protesto etti ve SDP ve TÖP'lü tutuklular›n derhal serbest b›rak›lmas›n› istedi.

Mersin Mersin’de 22 Eylül Çarflamba günü birçok demokratik kurum ve sendikan›n kat›l›m› ile SDP ve Toplumsal Özgürlük Platformu'na yönelik yap›lan gözalt›lar› protesto etmek için kitlesel bir sokak eylemi gerçeklefltirildi. Toplumsal Özgürlük, ÖGD binas›n›n önünden, SDP’ninse parti binas› önünden bafllad›¤› yürüyüflte KESK önünde bulufluldu, di¤er kurumlar›n da kat›l›m›yla Tafl Bina'ya kitlesel bir yürüyüfl gerçekleflti. Tafl binan›n önünde yap›lan bas›n aç›klamas›na Akdeniz Belediye Baflkan› Faz›l Türk’te destek verdi. Emek ve Demokrasi Güçlerinin kat›l›m›n›n yo¤un oldu¤u eylemde, SDP ve TÖP üyelerine dönük gerçeklefltirilen siyasi komploya karfl› önemli bir devrimci dayan›flma örne¤i gösterildi.

Adana

Bursa 23 Eylül Perflembe günü, Bursa SDP il örgütü önünde toplanan SDP ve TÖP üyeleri, Orhangazi park›na kadar bir yürüyüfl gerçeklefltirdi. Yürüyüfl ve bas›n aç›klamas› s›ras›nda s›k s›k “‹çerde D›flar›da Hücreleri Parçala” ve “Devrimci ‹rade Engellenemez” sloganlar› at›ld›. Aç›klamaya Sosyalist Parti, Batis, Bamis, Sodap, EHP, DHF, Halk Cephesi, BDP, BDSP, EMEP destek verdi.

Denizli

SDP ve TÖP'lülerin tutuklanmas›na bir tepkide Adana'dan geldi. 25 Eylül Cumartesi günü Kültür Soka¤›'nda bir araya gelen ve aralar›nda BDP Adana ‹l Baflkan› Zeki Karatafl, EMEP Adana ‹l Baflkan› Sevil Arac› ve ‹HD Adana fiube Baflkan› Ayd›n Sincar'›n bulundu¤u grup "‹flçilerin ve Ezilenlerin birli¤i engellenemez" pankart› açarak, "Bask›lar bizi y›ld›ramaz", "Bu yumruk bükülmez sosyalistler yenilmez", "AKP Halka hesap verecek" sloganlar› att›. Bas›n aç›klamas›na BDP, ESP, ‹HD, Sosyalist Gelecek, K›z›l Bayrak, Türkiye Gerçe¤i, EMEP, D‹P, Devrimci Proletarya, Sosyalist Parti ve Halkevleri destek verdi.

17 Ekim Pazar günü, Denizli'de Birlik ve Kardefllik Platformu, referandum öncesi ESP üye ve yöneticilerine, SDP Genel Baflkan› R›dvan Turan, TÖP sözcülerinin de aralar›nda bulundu¤u kiflilerin tutuklanmas›n› protesto etti. Bas›n aç›klamas›nda, s›k s›k “Yaflas›n devrimci dayan›flma”, “Bize gücünüz yetmez, biz kazanaca¤›z” sloganlar› at›ld›.

Eskiflehir 25 Eylül Cumartesi günü saat 14.00'te Eskiflehir Adalar Migros önünde Savc›l›¤›n tutuklama talabiyle mahkemeye sevkedilen SDP ve

TÖP'lülerin ç›kar›ld›klar› mahkemece tutuklanmalar› üzerine bas›n aç›klamas› gerçeklefltirildi. EHP, ÖDP, BDP, EMEP, Halkevleri'nin de destek verdi¤i eylemde s›k s›k "Bask›lar bizi y›ld›ramaz", "Tutuklananlar serbest b›rak›ls›n", "Yaflas›n ezilenlerin mücadele birli¤i", "Yaflas›n devrimci dayan›flma" sloganlar› at›ld›.

Mu¤la 21 Eylül Sal› günü SDP ve Toplumsal Özgürlük Platformu'na yönelik yap›lan gözalt›lar Mu¤la'da protesto edildi. SDP, TÖP, SBH imzal› 'Ezilenlerin ve iflçilerin birli¤i engellenemez' pankart›n›n aç›ld›¤› eylemde "Yaflas›n devrimci dayan›flma" sloganlar› at›ld›.

Samsun 21 Eylül'de ‹stanbul'da SDP temsilcilerinin evlerine yönelik bask›n düzenlenerek, gözalt›lar›n yap›lmas›, 23 Eylül Çarflamba günü Samsun'da protesto edildi. Süleymaniye Geçidi'nde toplanan SDP ve Toplumsal Özgürlük Platformu üyeleri gözalt›lara tepki gösterdi. Aç›klama yapan Serkan Y›ld›r›m, SDP ve TÖP üyelerinin baflka oluflumlarla iliflkilendirilerek yöneticilerin gözalt›na al›nmas›n›n kabul edilemez oldu¤unu kaydetti.

Demokrasi Güçleri ve Ayd›nlardan Bas›n Toplant›s› ‹STANBUL SDP Genel Baflkan› Dr. R›dvan Turan ve TÖP Sözcüsü O¤uzhan Kayserilio¤lu'nun da aralar›nda bulundu¤u 18 kiflinin "Devrimci karargah" operasyonu ad› alt›nda düzenlenen bask›nlarla gözalt›na al›nmas› SDP il binas›nda yap›lan bas›n toplant›s› ile k›nand›. Toplant›ya BDP ‹stanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, ESP Genel Baflkan› Figen Yüksekda¤, EMEP Genel Baflkan Yar-

d›mc›s› Kamil Tekin Sürek, EHP Genel Baflkan› Sibel Uzun, DBH Sözcüsü Ertu¤rul Kürkçü, SDP ‹stanbul ‹l Baflkan› Yasemin Deliduman, TÖP temsilcisi Halit Elçi, BDP ‹stanbul il Baflkan› Mustafa Avc›, 78'liler Giriflimi Sözcüsü Celalettin Can, Gazeteci Hakan Tahmaz'›n da aralar›nda bulundu¤u çok say›da kurum temsilcisi kat›ld›. Ayr›ca yazar Vedat Türkali’nin toplant›ya gönderdi¤i mesaj okundu.

ANKARA SDP ve TÖP üyelerine yönelik gözalt›lar 23 Eylül Perflembe günü Ankara'da yap›lan bas›n toplant›s›nda protesto edildi. ‹HD Genel Baflkan› Öztürk Türkdo¤an SDP ve TÖP temsilcilerinin serbest b›rak›lmas› talebiyle ‹HD Genel Merkezinde düzenlenen toplant›da bir aç›klama yaparak 'Devrimci Karargah' davas›n›n ve iddianamesinin bir hukuk skandal› oldu¤unu vurgulad› ve siyasal zemine yönelik sald›r›lar› k›nad›klar›n›

belirtti. Toplant›da ayr›ca BDP Diyarbak›r Milletvekili ve SDP Onursal Genel Baflkan› Ak›n Birdal, ÇHD Genel Baflkan› Selçuk Koza¤açl›, KESK Genel Sekreteri Emirali fiimflek, EMEP Genel Baflkan yard›mc›s› Haydar Kaya, ‹smail Beflikçi, BDP fi›rnak Milletvekili Hasip Kaplan, Sosyalist Parti Genel Baflkan Yard›mc›s› Mustafa Kahya, Temel Demirer, ÖDP MYK Üyesi Hasan Hay›r, Türkiye Bar›fl Meclisi Sözcüsü Metin Bakkalc› birer konuflma yapt›lar.


og10son2.qxd

10/22/10

10:17 AM

Page 27

(21 Eylül) özgürlükçü GENÇL‹K

27

Arka kapaktan devam

Birlik/Sosyalist Yeniden Yap›lanma Engellenemez!

Egemenler, Türkiye sosyalistlerini ya salt fliddet kullanan ve böylece kitlelerden soyutlanm›fl “marjinal sol” olmaya, ya da çizilen s›n›rlar içinde sosyalizm söylemiyle oyalanan “düzen solu” olmaya zorluyor. Biz bu oyuna gelmeyece¤iz. 21 Eylül komplosunun temel bir sebebi de, SDP ve TÖP’ün bir örgütsel birlik sürecini bafllatmas› ve bu yönde bir etki alan› yaratmas›d›r. Gerek TÖP, gerekse SDP son dönemlerde enerjik ve militan bir mücadele hatt› izlemekte, ortak eylemlilikleriyle de dikkat çekmektedir. Ortak mücadele alanlar› üzerinde güçlerini birlefltirmeye bafllayan SDP ve TÖP’e Sosyalist Birlik Hareketi (SBH) de kat›lm›flt›r. Ayr›ca bu iki yap›n›n birlik zemini olarak gördü¤ü alandan pek çok birey ve grup da sürece kat›lma e¤ilimine girmifltir. Türkiyeli enternasyonalist sosyalistlerin güçlü bir kolektif devrimci özne yaratma olas›l›¤›, siyasi iktidar› rahats›z etmifl ve daha bafllang›c›nda bu birli¤i yapabiliyorsa da¤›tma, yapam›yorsa hiç olmazsa s›n›rland›rma amac›yla sald›rmaya itmifltir. Egemenler, Türkiye sosyalistlerini ya

salt fliddet kullanan ve böylece kitlelerden soyutlanm›fl “marjinal sol” olmaya, ya da çizilen s›n›rlar içinde sosyalizm söylemiyle oyalanan “düzen solu” olmaya zorluyor. Biz bu oyuna gelmeyece¤iz. Bugüne kadar emekçi ve ezilen kitlelerin meflruiyet zeminine dayanan ama bu zemini sürekli geniflletmeyi hedefleyen bir siyaset hatt› izledik, bundan sonra da ayn› yolda yürüyece¤iz.

Bu ‹ddiaya Kargalar Bile Güler! Öte yandan TÖP ve SDP çeflitli uydurma senaryolarla ve ak›l almaz yorumlarla Ergenekon’la iliflkilendirilmeye çal›fl›lmaktad›r ki, bu daha da büyük bir yaland›r. Her iki siyasi hareket de Ergenekon davas›nda yarg›lanan darbeciler, iflkenceciler, kontrgerillac› katillere karfl› uzlaflmaz ve sü-

rekli bir mücadelenin yürütücüsü olmufltur. Sözkonusu iddialar/suçlamalar, “çamur at izi kals›n” mant›¤›yla yap›lmaktad›r. Bu tür iddialar, üzerinde fazla durulmay› gerektirmeyecek kadar çürük ve saçmad›r.

Sald›r› Tüm Emek ve Demokrasi Güçlerine! TÖP ve SDP’ye yönelik bu sald›r›n›n bu iki yap›ya iliflkin özel nedenleri olsa da, ayn› zamanda bu sald›r› tüm sosyalist ve yurtsever güçlere yap›lan sald›r›n›n bir parças›n› oluflturmaktad›r. 2009 bahar›ndan bu yana Kürt halk›n›n seçilmifl belediye baflkanlar› ve meclis üyelerine, politik temsilcilerine yönelik dalga dalga yürütülen KCK operasyonlar› çerçevesinde 1700 kifli halen tutuklu bulunmaktad›r. Bu operasyonun yeni dalgas›yla Urfa’da on-

larca Kürt siyasetçi gözalt›na al›nm›flt›r. ‹lk gözalt›na al›nanlar tam aylarca mahkeme önüne ç›kar›lmadan, savunma haklar› gasp edilerek hapiste tutulmufllard›r. Türkiyeli sosyalist güçlere yönelik gözalt›/tutuklama/mahkumiyet sald›r›lar› da h›z kesmeden sürmektedir. Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne yönelik operasyonlar dalgalar halinde devam etmektedir. Son aylarda Halkevleri ve Sosyalist Parti üyelerine, Odak dergisi okurlar›na, TAYAD’l›lara yönelik bu tür operasyonlar yap›lm›flt›r. Halkevleri üyelerine K›z›ldere flehitlerini and›klar› için ceza verilmifltir. Sald›r› hepimizedir. Sadece TÖP ve SDP’ye de¤il, sadece sosyalist ve yurtsever güçlere de¤il, tüm muhalifleredir. Tüm devrimci ve komünist güçlere “çizgiyi geçmeyin, aya¤›n›z› denk al›n” mesaj› verilmektedir.

Tutuklu Yoldafllar›m›za Sözümüzdür! Yoldafllar›m›z› demir parmakl›klar arkas›na att›lar. Yoldafllar›m›z›n -geçiciyoklu¤unun üzüntüsünü duyuyoruz. Onlar›n eksikli¤ini hissedece¤iz. Ama biz komünistler s›n›flar mücadelesi tarihinde çok daha a¤›r sald›r›larla karfl›laflt›k ve devrime ve özgürlü¤e olan ba¤l›l›¤›m›z ve kararl›l›¤›m›zla bunlar›n hepsini aflarak bayra¤›m›z› yükseklerde tuttuk. fiimdi de öyle yapaca¤›z. Düflman bize bir darbe vurdu. Gerilemeyece¤iz. Düflman›n sald›r›s›ndan dersler ç›karaca¤›z; hata ve eksiklerimizi aç›k yüreklilikle tespit edip bunlar› en k›sa zamanda aflaca¤›z. Bu sald›r›ya, meflru mücadele zemininde iflçi s›n›f› ve emekçi kitlelerle, kad›n, ekoloji, bar›fl

hareketleriyle, tarihsel muhalefet dinamikleriyle daha s›k› ba¤lar kurarak, kitleler içindeki mevzilerimizi güçlendirerek, ideolojik-politik hatt›m›z› hayata geçirerek, birlik/yeniden kurulufl sürecini derinlefltirerek ve Kürt halk›n›n mücadelesiyle dayan›flmam›z› yükselterek cevap verece¤iz. Yoldafllar›m›z›n eksikliklerini en k›sa sürede kapatarak h›zla gençlik olarak yolumuza devam ediyor ve kampüslerde alanlarda, sisteme ve devlete, cevab›m›z› mücadelemizi güçlendirerek veriyoruz. Gün, daha büyük bir enerji ve kararl›l›kla ileri at›lma günüdür. TÖP ve ÖGD bayra¤›n› daha da yukar› kald›raca¤›z! Tutuklu yoldafllar›m›za sözümüz olsun!


og10son2.qxd

10/22/10

10:17 AM

Page 28

Tutuklama, Komplo, Çarp›tma ve Yalan Rüzgar›

DEMOKRAS‹ DERS‹NDE SIRA K‹MDE? Eylül sabah›, Toplumsal Özgürlük Platformu sözcüleri O¤uzhan Kayserilio¤lu ve Tuncay Y›lmaz ile yoldafl›m›z Semih Ayd›n’›n yan› s›ra, yoldafllar›m›z Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Baflkan› R›dvan Turan, Genel Baflkan Yard›mc›lar› Günay Kubilay ve Ecevit Piro¤lu; MYK üyesi Ulafl Bayraktaro¤lu, Parti Meclisi üyesi Sultan Seçik, SDP üyesi Özgür Kalafat’›n da aralar›nda bulundu¤u 17 kiflinin evleri, SDP parti binalar› kar maskeli, çelik yelekli kolluk kuvvetleri taraf›ndan bas›ld›. Red dergisi yazar› Hakan Soytemiz, Bilim ve Gelecek dergisi editörü Baha Okar, Demokratik Dönüflüm dergisi yaz›iflleri müdürü Özgür Aytukum, sendikac› Kemal Hamzao¤lu’nun da içinde bulundu¤u gözalt›ndaki 17 kifliden ikisi Savc›l›k taraf›ndan sal›n›rken, 15’i tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme ise Sultan Seçik yoldafl› ve Özgür Aytukum’u serbest b›rak›rken 13 kifliyi tutuklad›.

21

21 Eylül Komplosu Neden Yap›ld›? Bu operasyonun siyasi sorumlulu¤u kuflkusuz AKP Hükümetine aittir. AKP iktidar› içinde de Fethullah Gülen

uluslararas› flebekesinin operasyonda özel olarak öne ç›kt›¤› görülüyor. Türkiye egemen bloku içinde uzun zamand›r bir çat›flma yaflanmaktad›r. Cumhuriyetin kurucu kadrosu olan asker-sivil bürokrasi, devletin ve kendi s›n›fsal tabakas›n›n ç›kar›n›, kapitalizmin ve burjuvazinin gelifltirilmesinde görmüfl ve bugüne kadar da öyle davranm›flt›r. Bu “devletçi” büyük sermayenin yan› s›ra tefeci-bezirgan nitelikli Anadolu burjuvazisi ise, özellikle 1980 sonras›nda Özal politikalar›yla h›zla kabu¤unu k›r›p finans-kapitalin kap›lar›n› zorlamaya bafllam›flt›r. Art›k geleneksel “devletçi” büyük sermaye ve yeni yükselen Anadolu sermayesi, asker-sivil bürokrasinin iktidardaki pay›n› azaltma çabas›na girmifltir. Burjuvazi art›k iktidar›n aslan pay›n› talep etmektedir. Buna karfl›l›k statükoyu korumaya çal›flan geleneksel “devlet s›n›f›” ise, burjuvazinin liberal ideolojisine karfl› ulusalc›/milliyetçi kurucu ideolojiye sar›lmakta ve böylece toplumdan destek almaya çal›flmaktad›r. AKP, bu iktidar mücadelesinde as›l olarak gücünü Anadolu sermayesinden alan ama genel olarak tekelci sermayeyi temsil eden bir parti olarak yer almaktad›r.

Devletleflen AKP AKP önce Hükümet oldu, sonra Cumhurbaflkanl›¤› makam›n› ele geçirdi, sonra YÖK’e hakim oldu, son Askeri fiura’da Ordu’nun içine müdahale etti ve en son 12 Eylül referandumu ile yarg› kurumunda önemli mevziler kazand›. Statükocu ve liberal güçler aras›ndaki çat›flma-uzlaflma zemininde AKP, hükümet olmaktan iktidar olmaya geçmekte ve “devletleflmektedir.” Devlet reflekslerini üstlenmektedir. TÖP ve SDP’ye yönelik sald›r›da, bu refleksin önemli bir pay›n›n oldu¤u görülüyor. Devlet, Avrupa’daki devletlere benzer biçimde, emekçileri ve ezilenleri yönetmede fliddeti geri plana iterken, “kontrol”ü ön plana ç›karacak flekilde yeniden biçimlendirilmektedir. Kurulmakta olan yeni siyasi düzen, liberallerin/sol-liberallerin pompalad›¤› hayallere uygun biçimde “demokratik” bir düzen de¤ildir. Hele Erdo¤an’›n referandum sonras›nda söyledi¤i gibi “ileri demokrasi” hiç de¤ildir. Tersine, genel olarak bireyi, özel olarak iflçi ve emekçileri ve ezilenleri en rafine “bilimsel ve teknik” yöntemlerle tam denetime sokmay›, felç etmeyi amaçlayan otoriter, “modern gerici” bir polis düzeni kurulmaktad›r.

Neden SDP ve TÖP?

Liberal ve statükocu güçler aras›ndaki çat›flmauzlaflmada AKP, hükümet olmaktan iktidar olmaya geçmekte ve “devletleflmektedir.” Devlet reflekslerini üstlenmektedir. TÖP ve SDP’ye yönelik sald›r›da, bu refleksin önemli bir pay›n›n oldu¤u görülüyor.

Yayg›n medyadaki kimi yazarlar, hatta kimi sosyalist güçler SDP ve TÖP’e yönelik bu operasyonun s›rf Hanefi Avc›’y› cezaland›rma veya y›pratma, bask› alt›na alma amac›yla yap›ld›¤›n›, TÖP ve SDP’nin bu operasyona malzeme edilmek için tesadüfen seçildi¤ini söylemekte veya ima etmektedir. Bu do¤ru de¤ildir. Çünkü bu operas-

Devlet, Avrupa’daki devletlere benzer biçimde, emekçileri ve ezilenleri yönetmede fliddeti geri plana iterken, “kontrol”ü ön plana ç›karacak flekilde yeniden biçimlendirilmektedir. Kurulmakta olan yeni siyasi düzen, liberallerin/ sol-liberallerin pompalad›¤› hayallere uygun biçimde “demokratik” bir düzen de¤ildir. yonun haz›rl›klar›n›n bafllang›ç tarihinin 1,5 y›l öncesine uzand›¤› anlafl›l›yor. Hanefi Avc›’n›n kitab›n› yay›mlayarak yapt›¤› hamle ise ancak birkaç ayl›k bir mesele. Dolay›s›yla TÖPSDP operasyonunun Hanefi Avc›’y› vurmak için yap›lmad›¤› ama belki elde haz›r tutulan operasyon plan›n›n Avc› olay›na denk getirildi¤i söylenebilir. Her halükarda SDP ve TÖP’e özel bir yönelimin oldu¤u, bu sald›r›n›n uzun zamand›r haz›rl›¤›n›n yap›ld›¤› aç›kt›r.

Kürt Özgürlük Hareketi’yle Dayan›flma TÖP ve SDP’ye yönelik sald›r›n›n temel nedenlerinden biri, bu iki yap›n›n Kürt halk hareketiyle dayan›flma ve iki halk›n mücadele birli¤ini ›srarla ve kesintisiz biçimde uzun zamand›r savunmalar›, bu görüfllerini samimiyetle hayata geçirmeleridir. ‹ki yap›, Türkiye’nin emekçi ve ezilenleriyle Kürt halk›n›n birli¤ini savunan Demokrasi ‹çin Birlik Hareketi’nin oluflmas› ve yürümesinde oldukça etkin roller üstlenmifltir. Bunun ötesinde de her türlü dayan›flma ve ortak mücadele deneyimini yaflam›flt›r. 21 Eylül komplosunda tutuklanan R›dvan Turan ve Tuncay Y›lmaz, 2009 Mart yerel seçimlerinde Demokratik Toplum Partisi listesinden ‹stanbul Sancaktepe ve Sar›yer ilçelerinde belediye baflkan aday› olmufltur. AKP Hükümeti ve derin devlet Türkiyeli sosyalistlerin Kürt halk›yla ba¤ kurmas›ndan son derece rahats›zd›r. Bu ba¤› kurmakta ›srarl› davranan sosyalistler bu nedenle hedef tahtas›na konmaktad›r. devam› sayfa 27


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.