Devrim Nedir?

Page 1

DEVR M NED R? Hikmet K覺v覺lc覺ml覺


Ç NDEK LER Birinci Bölüm

SAVA ve DEVR M I- Sava n ve Devrimin Farklar A- Devrim Ulu Sava t r B- Devrim Hakl l k ve Me ruluktur C- Vatanda Harbi D- Sava ve S n flar Sava E- Sava , Devrim ve Rejim F- Sava , Devrim ve Devlet G- Devrim, Sava , Fedakârl k II- Sava n ve Devrimin Diyalekti i III- Devrimin Ola anüstü Diyalekti i A- Devrim Diyalekti inin Olumsuz Yanlar B- Devrim Diyalekti inin Olumlu Yanlar kinci Bölüm

DEVR MLER N TAR F ve ZAHI I- Devrim De i ikli i A- Reform ve Devrim Nedir? B- Devrim ve Reformun S n rlar Diyalektiktir C- S n n Tayin Eden ey Devrimin Gücüdür D- Reformun Mihenk Ta Devrimdir II- Devrim artlar ve Usulleri A- Devrim ve Hükümet Darbesi B- Devrim ve Jakobenizm-Blankizm C- Devrim artlar Bak m ndan Mesele D- Devrim Usulleri Bak m ndan Mesele Üçüncü Bölüm

DEVR M ve K TLE I- Devrimle Kitlenin Kar l kl li kileri A- Kitle ve Ke ifkolu (Öncü) Nedir? B- Devrim Kitlesi Nedir? C- Devrim Ö reticidir D- Devrim Dersini Kitle Verir 2


II- Kitle ile Partinin Kar l kl li kileri A- Kitleyi Kendi Denemesiyle inand rmak B- Kitlenin Yarat c Te ebbüsüne inanmak Dördüncü Bölüm

DEVR M DURUMU I- Devrim Durumunun artlar A- Objektif Devrim artlar B- Sübjektif Devrim artlar C- Hem Sübjektif, Hem Objektif Devrim artlar II- Devrim Durumunun Belirtileri (Alâmetleri) A- Birinci Term: A a da Kriz B- kinci Term: Yukar da Kriz C- Mant ki Netice: Devrim Be inci Bölüm

SYAN I- syan Te kilâtland rma Gere i II- syan Basamaklar A- Birinci Basamak: Ordu Toplama Kona (1897) B- ikinci Basamak: Genel Haz rl k Kona (1902) C- Üçüncü Basamak: isyana Haz rl k (1905) III- syan An IV- syan Kuvvet ster V- syan Te kilât A- Ordu B- Milis Kuvveti (Devrim Çeteleri) VI- syan Hareketinin Güdülmesi A- Gruplar n isyan Hareketi B- Genel syan Hareketinin Güdülmesi VII- Partizan Hareketi A- Partizan Hareketinin Zaman B- Partizan Harekelinin Biçimi C- Partizan Hareketinin Sebebi ve S n f Özü D- Partizan Hareketini Bilinçlendirmek ve Gütmek E- Partizan Hareketinin artlar

3


Alt nc Bölüm

GEÇ C DEVR M HÜKÜMET I- Ütopi De il, Gerçek Prose II- Proletarya Diktatörlü ü III- çi ve Köylü S n flar n n Demokratik Diktatörlü ü A- Komüna’n n Yanl lar B- Komüna’n n Paralolar IV- Gelgeç Devrim Hükümeti Nedir? V- Gelgeç Devrimci Hükümetin Görevleri ve Karakteri VI- Geçici Devrim Hükümetine Kat lmal m ? VII- Devrim Hükümetine Kat lma artlar Yedinci Bölüm

TERÖR I- Terör Prensibi II- Proletarya ktidar ndan Önce Terör III- K z l Terör

4


Birinci Bölüm

SAVA VE DEVR M Devrim nedir? Devrim önce insanlar aras nda bir sava t r. Ondan sonra sava n ba ar s yla gelen bir de i ikliktir. Fakat her sava ve her de i iklik devrim midir? Hay r. Tersine, devrim çok defa sava la iki z t kutup halinde olur. Devrim sava n neticesi olabilir. O zaman, sava n sebeplerini kald rabilirse, sava yok edebilir. Ancak, birçok sava larda sava sebepleri derinle tirilirse görülür ki, sava lar kadim ça lardan beri hep devrimleri önlemek u runa yap l r. Devrim ile sava n fark n göstermek, devrimin nas l bir sava oldu unu belli eder. Onun için, devrimi sava tan ay rt edecek özellikleri k saca gözden geçirmeliyiz. Devrim ile sava n özellikleri üç bak mdan ele al nabilir. 1) Sava ile devrimin farklar , 2) Sava ile devrimin diyalekti i, 3) Devrimin ola anüstü diyalekti i..

I- SAVA IN ve DEVR M N FARKLARI “Devrim bir sava t r. Devrim, tarihin bildi i bütün sava lardan gerçekten daha büyük, biricik kanunlu, hakkaniyetli bir sava t r. “ (V. .U.: “Devrim Günleri”, C.IV, s.71). Bu tan mlamaya göre devrimi sava tan ilk bak ta ay ran iki keskin çizgi vard r: 1) Devrim bütün sava lardan büyüktür, 2) Devrim biricik kanunlu, hakkaniyetlik sava d r. Sava ile devrimin bu ve bundan ba ka olan farklar n ayr ayr gözden geçirelim. A- DEVR M ULU SAVA TIR: Bütün sava lardan büyük devrim deyince ne anl yoruz? Rakamca ve insan say s bak m ndan büyüklük anl yoruz. Mesela, iki millet sava yor. Her ikisinin sava a sürece i kuvvetler nüfuslar n n belli cins ve ya larda olan ufak bir k sm d r. Bir milyon nüfuslu memleketin sava a sürece i kuvvetler onbinleri güç geçer. Devrimde ise, milyonluk nüfusun kad n k z , ya l s çocu u ile hemen hemen bütününü kavgaya sokar. Devrim metot ve te kilatlar buna göre 5


dü ünülüp davran lacak i lerdendir. Bu kural kimi zaman gözden kaçabilir. Yerle mi bir istibdat ile devrimden önce çarp an kuvvetler bir avuç insan geçmeyebilir. Mesela Çarl k Rusyas nda ilk devrimciler “MAHF L” (Serkl: Yuvar)larda çal rlard . O devrin devrimcileri ancak yüz rakamlar ile ölçülürdü. Devrim patlay nca i ve rakamlar ans z n büyüdü. “(Mahfil devrinde) propagandac n n, henüz kitleleri gütmemi küçük grup üyelerinin tabii olarak yapt klar gibi yüze kadar saymak laz md . Devrimde ise milyonlarla ve onmilyonlarla say saymak gerekir. “ (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ”, 1920, C. XVII, s. 180). Bu neden böyledir? Çünkü sava oldu olas ya azl n menfaati u runa yap ld . Hiç de ilse yeryüzünde sosyalist devletler do uncaya kadar bilinen klasik sava lar böyle kald . Devrim, çoklu un ve büyük kitlelerin menfaati u runa yap l r. Onun için, sava a ancak nüfusun azl ve o da zorla sokulabilir. Devrime en büyük kitleler kendili inden, gönüllü olarak at l rlar. Sava ta as l muharebeyi yapan cephedeki kuvvetler çok defa yüzbinleri geçmez. Muharipler nadiren milyonlar bulur. Devrime bir anda milyonlar ve onmilyonlarca insan bilfiil ve hep birden kat l r. Her memlekette beslenen ordularla ya ayan kitlelerin say lar n göz önüne getirmek, sava ile devrimin nicelik (kantite: kemmiyet) fark n , say ba kal n anlatmaya yeter. Devrimler ça nda (mesela: Emperyalist Evren Sava lar s ras nda) sava lara TOTAL Sava denilmesi o bak mdan özellik ta r. B- DEVR M HAKLILIK VE ME RULUKTUR: Sosyalist devletler do uncaya kadar bilinen her klasik sava kuvvetlinin zay fa sald rmas d r. Sava lar hep ba kas n n hakk n elinden zorla almak için yap l r. Devrim daima o zamana dek ezilmi , soyulmu bulunan insanlar n ezenlere ve soyanlara kar ayaklanmalar d r. Bu ayaklanma sonunda egemen s n flar n bir zaman ekonomi yahut politika zoruyla halktan a rd klar kitle mülkleri ellerinden al n r. Bütün mülkler ve haklar eskiden beri sahipleri iken sonra yoksul b rak lm olan kitlelere geri verilir. Devrimin biricik kanunu, büyük kitlelerin hakk n aramas ve hakl olan milletin bütünü ölçüsünde me ru bir düzen yaratmas d r. Sosyalist devletler do uncaya kadar patlayan klasik sava larda iki dü man 6


taraf ta kendilerinin hakl olduklar n ayn kuvvetle öne sürerler. Gerçekte her iki taraf ta bir avuç egemen s n f n menfaati u runa çarp r. Öyle oldu u için büyük çal kan kitleleri kurbanl k koyun gibi meydan salhanelerine sürüklerler. Hepsi de bu bak mdan haks zd rlar. Hak iddialar yaln z alt s n flar ve çal an insanlar aldat p ardlar ndan sürüklemek üzere uydurulmu görünü te süslü yalanlard r. Ayr ca, sava a sürüklenenlerin hemen hepsi S k yönetim kanunlar alt nda zorla silah alt na al n rlar. Sava a gitmeyen kur una dizilir. Devrimde bunun tam tersine, kavgaya gitmeyenler de il, girenler idam cezas yla tehdit edildikleri halde sava rlar. C- VATANDA HARB : Sava hemen daima iki ayr vatan aras nda yap l r. Ayr vatanlar n ba ta gidenleri aras ndaki dü manl ktan ç kar, iki ayr ülkenin vatanda lar aras nda kanl bir bo u ma olur. Devrim, sava n tersine, genel olarak ayn vatan n içinde ya ayan vatanda lar aras nda bir sava t r. Sava a, VATAN HARB ad verilebilir. Devrim, vatanda lar aras ndaki kavgad r. Onun için, devrimin bir ad da VATANDA HARB olur. “Tarihte hiçbir büyük devrim Vatanda Harbi olmaks z n gerçekle memi tir.” (V. .U.:”Bol evikler Devlet ktidar n Muhafaza Edebilirler mi?”, 1917 Aral k sonu, C. XIV, s. 242-243). D- SAVA VE SINIFLAR SAVA I: Devrim sava t r, diyoruz. Bu sava ta kimler dövü ür? Z t sosyal s n flar dövü ür. Sava larda ise, genel olarak ayn s n flar birbiriyle bo u may ba ar rlar. Devrim, burjuva ve küçükburjuvalara göre memlekette bir anar idir. Vatanda lar aras nda bir kördövü üdür. Bu onlar n görü üdür. Gerçekte devrim, önü ve sonu belli olmayan, herkesin kim vurduya gitti i bir karga al k ve indeterminizm de ildir. Devrim her eyden önce belli s n flar aras nda geçen ve kesin s n rlar bulunan bir sava t r. Modern toplumda öyle kesin s n flar bulundu u için ve bu sosyal s n flar kar kar ya aç k cepheler tuttuklar için, s n rlar z t ama belli bir kavgaya girmi lerdir. Devrim o s n rlar içinde olmu tur, öyle bir determinizm bulunmasayd , ayaklanmalar, karga al klar, hatta isyanlar bo una olurdu. Mesela, kadim ça da Yeniçerilerin kazan kald rmalar hiçbir i e yaramad . Ancak memleketi geriye götürdü. Gericili i (irticai) biraz daha uzun müddet yerli yerine yerle tirdi, kuvvetlendirdi. Çünkü o ça larda bu ayaklanmalar s n r kesin, bilinci belli sosyal s n flar aras nda geçmedi. 7


Bütün kadim ça larda DEVR M’in olamay ayn sebebe dayan r. Bütün s n flar antika toplumda ne kendi s n flar n ve ne de dolay s yla sosyal bilinçlerini kavrayamam durumda kald lar. Modern ça da s n f billurla mas sosyal devrimleri mümkün k ld . Mesela, üstün Derebeyi s n f na kar Burjuvalar, Köylüler, Esnaflar, çiler, Ayd nlar bir tek ayr ve kesin s n rl T ERSETA (Üçüncü Tabaka) idiler. O sayede Bat ’da burjuva devrimleri diye bir ileri ad m at ld . Toplum, k s r çeki meler ve bo u malar ortas nda kendi kendisini yiyip tüketmedi. Yoksa, Irak’ta, M s r’da yeralt na gömülmü Antika Medeniyetler gibi, Ortaça toplumu da temelinden yok olur ve y k lm Avrupa Medeniyeti tarihe kar rd . Sava ; ayn sosyal s n flar n fertleri, zümreleri ve bütünlükleri aras nda birikmi , büyüyen REKABETLER’in bir gün ans z n k z p patlamas d r. Devrim: birbirine z t sosyal s n flar n fertleri, zümreleri ve bütünlükleri aras nda birikip artm olan SINIF MÜCADELES ’nin ans z n k z p patlak vermesidir. E- SAVA , DEVR M VE REJ M: Her memlekette REJ M denilen bir sosyal düzen vard r. Bu sosyal düzen, sosyal s n flar n menfaatleri ve tuttuklar yerleri bak m ndan kurulmu ekonomik ve politik münasebetlerin yarat d r. Onun için, devrim nas l sosyal s n flar aras nda geçen bir sava ise, t pk öyle, s rf ve yaln z bir rejim sava d r. E er dövü enler aras nda rejim fark ve sava yoksa, yap lan dövü baya klasik bir burjuva sava olur. Daha do rusu devrim SOSYAL REJ M de i ikli i için yap lan bir sava t r. Sava ise, tersine, sosyal rejimi muhafaza etmek için yap lan bir kavgad r. Devrim z t rejimler u runa yap l r. Sava ayn rejimin savunucusu olan kuvvetler aras nda patlak verir. Mesela, ngiltere ile Almanya ayn rejime ba l d rlar. Her iki tarafta ayn F NANS-KAP TAL ZM her eye üstündür, iki taraf n a zlar na bak lsa, onlar bir tak m sosyal idealler u runa sava t klar n ilan ederler. 19141918 Birinci Cihan Harbinde ngilizler ve Frans zlar “Demokrasi” ad na müstebit Alman militarizmini y kmak için dövü tüklerini söylediler. Oysa, hürriyetçi geçinen bu istibdat dü man emperyalistlerin en büyük ayl kl asker kuvvetleri Çar idi. Hepsi de Çar ordular ile kendi azg n militarizmlerini kayna t rarak bo u tular. Almanlar ise, hakarete u rayan Avusturya imparatorlu unu ngiliz, Frans z emperyalizminin k k rtmalar na kar korumaktan söz açt lar... Esas dava, her iki taraf 8


emperyalistlerinin zamanla kuvvet dengeleri de i ti i için, dünyay yeniden sömürgeler ve nüfuz bölgeleri halinde payla mak istemelerinden ileri geldi. 1939 kinci Cihan Harbinde ngilizler Alman fa izmini, Almanlar ikiyüzlü demokrasilerin dünyay sömüren plütokratlar n yeryüzünden kald rmak için dövü tüklerine yemin ettiler. Gerçekte i ler bamba ka idi. Alman fa izmini alttan alta besleyip büyüten Finans-Kapitali: Amerikan Kellog planlar Almanya’da yeti tirdi. Alman fa izmini ilk defa silahland ran ngiliz kapitalizmi ve siyaseti oldu. Fa izm yeryüzüne Alman Plütokrasisinin en berbat tekelci soygununu yaymak ve dünyay zaptedip insanl bin y l Nazi kölesi haline getirmek plan yla sald r ya geçti.. Esas dava, Birinci Cihan Harbi ile payla lmam olan kozlar kinci Cihan Sava ile yeniden payla makt . Her iki Cihan Harbinde de sosyal rejim, ngiltere-Fransa cephesinde oldu u gibi, Almanya ve talya cephesinde dahi: Emperyalizm ça na ula m Kapitalizm düzenidir. Sava , iki ayr memleketin kapitalist rejimleri aras nda olmu tur. Devrim: toplumda s n f ili kilerini, yani sosyal düzeni kökünden de i tirecek bir sava t r. Sava ta galip gelsin, ma lup olsun, ayn sosyal s n f iktidarda kal r. Devrimde, mutlaka alt s n f üst s n f devirerek yeni bir rejim kurar. F- SAVA , DEVR M VE DEVLET: Sava genel olarak devletler aras nda yap l r. Görünü te DEVLET KORUMAK için harbedilir. Sava ta mevcut devlet her eyin üstünde tutulur. Devrim genel olarak devletler aras nda de il, bir devletin içinde yap l r. DEVLET YIKMAK devrimin birinci kona d r. Burjuva devriminde bamba ka bir devlet kurulur. Derebeyi devleti yerine, kapitalist devlet geçirilir. Proletarya devriminde, önce kapitalist devlet yerine proleter devleti geçirilir, sonra devlet temelinden kald r l r. Daha do rusu, ya tükenmi kandil gibi kendili inden söner. Sava ta kitleler devletle birliktedirler. Eski devletin koruyucu fedaisi rolüne sokulurlar ve devrime kar eski devletin yedek gücü (ihtiyat kuvveti) olurlar. Devrimde kitleler eski devlete kar gelirler. Eski s n f ili kilerini, eski rejimi de i tirmek için mevcut devleti yok ederler. Ve böylelikle devrimin öz veya yedek gücü haline gelirler. Devrimden önce sosyal z tl klar ve bütün çat an iddialar ve kavgalar eski devletin PATRONLU U VASITASIYLA yat t r l r. Devrimde, 9


DO RUDAN DO RUYA K TLELER silaha sar l rlar ve mevcut devlet kuvvetleriyle dövü ürler. Onun için: “Devrim, devlet meselesinde ‘mutad (verili) artlar’dan bilhassa öyle ayr l r: Devrim, devlet hayat n n üzerinde kavga ç km meselelerini dolay s zca s n f mücadelesi vas tas yla kafi ekillerine kadar halleder.” (V. .U.: “Anayasa llüzyonlar na Dair”, 26.7.1913, C.XIV, Ks,2, s.25). G- DEVR M, SAVA , FEDAKÂRLIK: Sava da, devrim de birçok fedakarl klar ve kurbanlar ister. Devrimin fedakarl klar sava nkilerden bamba kad r. Sava onu icat edenlerden ve yapt ranlardan pek az fedakarl k ve kurban ister. Daha do rusu sava onu yapt ranlar n fedakarl n ve kurban gitmelerini önlemek için yap l r. Sava yapt ranlar, olsa olsa daha karl bulduklar bir i e sermaye yat rd klar gibi, zafere kadar sava masraflar n ve sava rizikolar n göze al rlar. Ve her zaman ve her yerde sava a sebep olanlar, sava kazançl bulduklar için sava isteyen s n flard r. Mesela, modern sava lar cihan pazarlar n ve servet kaynaklar n çe itli kapitalist ülkeler aras nda yeniden payla mak için yap l r. Bununla birlikte, sava s ras nda fedakarl yapanlar asl nda kapitalistler de ildirler. Tam tersine, kapitalistler sava n getirdi i k tl k yüzünden stok mallar n bol bol sürümlerler. Büyük kitleler ve herkes can kayg s na dü tü ü için, müthi yükselen hayat pahas önünde boyun e er. Kapitalistler o sayede eskisine nazaran be on misli fazla kar toplarlar. Ayr ca hat r gönül, rü vet iltimasla kendilerini ve o ullar n kay rt rlar, sava ate ine at lmaktan tatl canlar n koruman n yolunu bulurlar. Sava ta en muazzam fedakarl klar, cepheye sürüklenen alt tabaka halka dü er. Onlar dövü ürler; onlar ölürler, sakatlan rlar. Geride çoluk çocuklar , varlar n yoklar n , tarlalar n dükkanlar n yok pahas na üst s n flara kapt r rlar. Alt s n flar yoksullu a bo ulur. Üst s n flar birdenbire me hur HARP ZENG N kesilirler. Devrimde i bunun tersinedir. Hangi s n f devrimi ba aracaksa, o s n f bizzat kavgan n ba na geçer ve dövü ün icabettirdi i bütün büyük fedakarl klar gö üslemek zorunda kal r. “Devrimi meydana getiren s n flar için her devrim kendi muazzam kurbanlar n gerektirir.” (V. .U.: “Komintern 3. Kongresinde RKP Takti ine Dair Nutuk”, 1924, C.XVIII, Ks.l, s. 329).

10


II- SAVA IN ve DEVR M N D YALEKT Sava ve devrimin farklar ndan bahsederken, her iki olay n da benzer yanlar üzerinde durmad k. Gerçekte, gerek sava gerek devrim, diyalekti in ANSIZIN ATLAMA MOMENT denilen nitelik (kalite: keyfiyet) de i iklikleridir. Sava n ve devrimin bütün karakteristikleri METAF Z K KATEGOR LER de ildirler. Bir yol belirince hükümleri k yamete dek baki kalmaz. Sava n da, devrimin de her karakterini birbiriyle kar l kl etki-tepki halinde bulunan diyalektik olaylar gibi ele almak zorunday z. Her ikisi de birer ans z n nitelik (kalite: keyfiyet) atlamas olan sava ve devrim olaylar , elbet insanl k tarihi ölçüsünde büyük hengameler ve altüstlüklerdir. Sava la devrimin farklar n ona göre, yani tarihin hengame ve altüstlükleri içinde objektif ve konkret (somut) biçimleriyle izlemeliyiz. Sava la devrim altüstlükleri aras nda göze çarpan ba l ca fark udur: Sava en çok POL T KA ve SINIR kabu u üzerinde geçen bir altüstlüktür. Devrim, toplumun ekonomi temelinde sosyal s n f ili kilerine varan, içine hukuku, siyaseti alarak en yüce kültür alan na dek uzanan, en derin, en geni altüstlükler getirir. Sava la devrimin diyalektik gidi leri aralar ndaki farklar n zamanla de i ebilece ini anlat r. Onun için, sava la devrim aras nda belirtti imiz farklar anlat rken, s k s k: “SOSYAL ST DEVLETLER DO UNCAYA KADAR HER KLÂS K SAVA ” sözünü araya katt k. Çünkü, sosyalist devletlerle kapitalist devletler aras ndaki sava lar n karakterlerine devrimin karakterleri kar mamazl k edemez. Kapitalist ordularla sosyalist ordular aras nda patlak veren sava larda, sava n nerede ba lad n , devrimin nerede bitti ini kestirmek imkans z öldü. D görünü ü ile iki dü man ordu aras nda alevlenen dövü e sava diyoruz. Bu sava , içyüzünde ezilen kitlelerin devrimini temsil eden SOSYAL ST bir ordu ile, bir avuç egemen s n f n gericili ini (irticaini) temsil eden sald r c KAP TAL ST ordular aras nda geçiyorsa, yap lan kavga sava m d r, devrim midir? Daha ilk Sovyet Devrimi günlerinde bu durum ortaya ç kt . O zaman devrimin karakteri ile sava n karakteri birbirine girdi ve duruma DEVR MC SAVA ad verilmek icabetti. Devrimci sava görünü te ayr ordular aras nda geçen sava t r. Ama gerçekte halk y nlar n n ordusu ile onlar ezmeye gelen sömürücü s n flar ordusu çarp maktad r. Sava burada mahkum s n flarla hakim s n flar aras nda geçen bir sava t r. Onun için sava n klasik ça da devrimden ay rdedilen bütün karakterleri dikkate de er de i ikliklere 11


u rad . Kapitalizmin emperyalizm ça nda sava lar inan lmaz say da büyük insan kitlelerini bo u maya sürükledi. Sosyalist devletler hiçbir zaman sava tarafl s olmad klar halde, sava tan ba ka ç kar yol bulamayan kapitalist ordular n n sald r lar na u rad lar. O zaman geni kitlelerin menfaatleri u runa sosyalist devletlerin giri tikleri sava art k falan veya filan milleti sömürmek için de il, yabanc milletlerin de çal kan kitlelerini ba lar na musallat olmu emperyalist canavarlardan kurtarmak için yap lan bir hakkaniyetli sava oldu. Bugün klasik kapitalistçe sava bile “TOPYEKÜN HARP” (Total Sava ) ad n ald . Topyekün denirken, yaln z büyük milyonluk muharip ordular hep birden sava a girmekle kalmad lar. Ordu mevcutlar büyüdükçe neticeyi almakta büyük birliklerin oynad klar rol azald . Alman Genelkurmay uzmanlar n n SIGNAL dergisinde aç klad klar gibi: Tek ba na bir erin sava mak isteyip istememesi, sava may candan becerip beceremeyi i, zafer veya bozgun getiren en büyük faktör haline geldi. Çünkü, öylesine büyük bir ordunun her zerresi üzerinde egemen s n f n s k kontrolü imkans zla t . Onun d nda, büyüyen sava tekni inin deh eti, klasik sava lara has olan CEPHE ve CEPHE-GER S aras ndaki fark gittikçe ortadan sildi. Daha fa izmin uluslararas tertibiyle patlak veren spanya ç Harbinde bir ey belli oldu: Cephede dövü enlerden çok, cephe gerisindekiler ölüyorlard . kinci Cihan Sava nda u ranan cephe-gerisi zayiat ve tahribat cephedekinin kat kat üstüne ç kt . Birinci Cihan Sava nda seferberli e gidenler cephe ate i veya hastal ktan ölmü tü, ikinci Cihan Sava nda: cepheye gitmeyen, geride kalan çoluk çocuk, kad n, ihtiyar askerden çok k r ld . Cephede dövü en ordular n gerisinde gizli halk te kilatlar çete sava lar yla muntazam ordu kadar kanl sava lar yapt lar. Nazi sava ç lar bir y l önce tarafs zl k pakt yapt klar Sovyetler Birli ine bir y l sonra, hem de harp ilan etmeksizin bask n yap nca, sava lar n iki taraf için de HAKKAN YETS ZL K karakteri kendili inden kalkt . Ortaya “ilan edilmemi harp” ç kt ve emperyalizmin ba l ca metodu s ras na girdi. Böyle emperyalist haydutluklara kar giri ilen sava lar: daha do arken VATANDA HARB karakterini ald . Gene bu arada, muntazam ordular n kendileri kadar önemli “BE NC KOL” adl yeni sava ekilleri türedi. Buna kar l k, sosyalist ordunun her girdi i yerde HALK AYAKLANMALARI kaç n lmaz oldu. Böylece art k sava n SINIFLAR MÜCADELES ’nden fark kalmad . 12


Aç lan baya sava , iki ayr vatan aras nda ba lad halde, çarçabuk vatanda harbine döndü. Sava devlet devlete açm t . Nazi ordular n n her girdi i ülkede en hayas zca uygulad metotlar, sava do rudan do ruya millete kar ve halklara kar bir jenosit durumuna soktu. Bunun halk tabakalar na kar irtica sald r s ndan ve katliam ndan fark kalmad . Bu artlar alt nda, ayn rejim u runa dövü en ordular yerine, sosyalist rejimle kapitalist rejimden birini yok etmek yahut var etmek u runa sava an ordular meydana ç kt . Sava çarçabuk bir devrim veya kar devrim (irtica) k l na girdi. O yüzden en büyük fedakarl klar, hiç de ilse sosyalist ülkelerde, devrimi göze alan s n flara dü tü ü gibi, sava göze alan devrimci s n flara ve zümrelere dü tü. Sava , ayn sosyal düzene mensup egemen s n flar n fertleri ve zümreleri aras nda bar zaman bar ç l biçimde sürüp giden REKABET’in, uzun zaman biriktikten sonra, bir gün ans z n kanl ve yaman bir biçim almas d r. Devrim de t pk öyledir. Yaln z devrimde, ayn sosyal s n f ve düzenin idealini besleyen de il de, ayr sosyal bir düzen ideali besleyen z t s n flar aras nda bar ç bir biçimde SINIF MÜCADELES sürüp gider. Devrim, uzun zaman birikmi s n f mücadelesinin bir gün ans z n kanl ve yaman bir biçim almas d r. Devrimden önce toplum içindeki s n f mücadelesi “eski rejimin çerçevesi” içinde yap lan bir kavgad r. Devrim s ras nda eski rejimin çerçevesi çatlat l r. Gerek s n f mücadelesi, gerekse devrim; sosyal s n flar aras nda DO RUDAN DO RUYA G R LM bir rejim sava d r. Sava , ayn egemen s n flar n ayn ekonomik ve politik düzenlerini ayakta tutabilmek için birbirlerine kar giri tikleri bir sava t r. Bu bak mdan, biraz derinli ine kurcalan rsa, sava n da alt ndan çapano lu gibi REJ M MESELES ç kar. Yaln z, rejim meselesinde sava n devrimden iki fark vard r: 1) Devrim rejimi y kmak için yap l r, sava rejimi korumak için yap l r. 2) Devrim do rudan do ruya bir rejim y kma sava d r, sava dolayl yoldan bir rejimi koruma sava d r. Onun için, konkret (somut) olu lar s ras nda gerek sava , gerekse devrim kendi diyalektiklerinin momentlerini son hadlerine dek geli tirirler. Onun için sava n ve devrimin yaln z d biçimlerine bakmak insan aldatabilir. Adlar sava veya devrim olan olaylar muhtevalar na bak larak de erlendirilmelidir. Bu de erlendirme sava n yahut devrimin SINIF L K LER ’ne göre yap labilir. 13


Sava daima var olan gidi i korumak u runa aç lm t r. Dolayl yoldan rejimi savunma sava d r. Ama kapitalizmin yap s yüzünden her sava , kendi diyalekti i ile, korumak istedi i rejimi kökünden sars p y kma artlar n haz rlam t r. Hekimlikte bir organ n hastal n gidermek için vücudun ba ka bjr yerinde bir ç ban k k rt p i letmeye hastal DER VE etmek (ba ka yere çekmek) ad verilir. Egemen s n flar, derin sosyal hastal klar tedavi etmek imkan n bulamad klar zaman, bir kan alma, cerahat i letme derivasyonuna ba vururlar. Bunun ad sava olur. En cengaver geçinen kahramanlar bile sava s rf sava açmak için yapmam lard r. Sava ço u zaman sava yapanlar n kendileri de fark na varmaks z n içine dü üp sürüklendikleri bir sel olmu tur. Sosyal neticeleri de öyledir. Kadim tarihte s n f kavgalar çetinle ti mi, onlar için sava lar aç ld . Bu sava lar, sosyal iç kavgalara çözüm yolu getirmek öyle dursun, ardlar ndan bildi imiz TAR HÇ L DEVR MLER getirdiler. Yani, sava larla zay flayan Medeniyetleri Barbarlar gelip kolayca y kt lar. Modern tarihte ayn ey görüldü. 1914-1918 Sava , Avrupa kapitalizminin içinde biriken ve büyüyen s n f mücadelelerini derive etmek için yap ld . Her emperyalist devlet kendi anavatan nda dizginleyemedi i sosyal ihtilaflar n getirebilece i sosyal devrimi önlemek için, gözüne kestirdi i devletlere kar sava açt . Birinci Cihan Harbinden sonra Çarl n devrilmesiyle dünyan n be te biri Sosyalist Devrime kavu tu. Alman imparatorlu unun sava sonucu y k lmas , Orta Avrupa’da isyanlara, ihtilallere kap açt .

III- DEVR M N OLA ANÜSTÜ D YALEKT nsan toplulu unda birinci diyalektik moment evrim (tekamül) dür. Evrim yava birikimle olur. Devrim ise, diyalekti in ikinci gelen, fakat ans z n s çrama ile altüstlük yaratan momentidir. O sebeple devrim en beklenmedik olaylara gebe olur. Sava ta da az çok bu böyledir. Yukar da belirtilen sava ile devrim aras ndaki farklar, sonra bu farklar n z tlar na dönü ü bize bir ey gösteriyor. Devrim sava tan çok daha müthi bir diyalektik SIÇRAMA’d r. O kadar ki, sava biraz zorlan rsa sava t ktan ç k p devrime dönebiliyor. Onun için sava bir inkar ise, devrim en keskin biçimleriyle inkarlar n da inkar n getirir. Sava ta kolay kolay görülmemi z tl klar n birarada bulunu u devrim için ola an eydir. Devrimin sava a nispetle en yaman fark : deh etli surette çok daha 14


KOMPLEKS olu udur. Devrime bakarak sava az çok yal nkatt r. Sava ta s n r bellidir, cephe bellidir, kumanda ortadad r, ordular kar kar yad r. Vatanda harbi olan devrim; vatanda münasebetleri kadar çok yanl ve karmakar k olur. Devrimde s n r diye bir ey ortada yoktur. Cepheler içice girmi tir. Ordu henüz kurulmaktad r. Kumanda bütün bu ola anüstü diyalekti in olu unu bütünüyle kavramad kça a k na dönebilir. “Müstesna denecek tarzda kar k artlar bulunmayan devrim olmaz. Devrim, hatta o kadar komplike de ilmi gibi görünen artlarla ba lad zaman bile, geli imi s ras nda DA MA MÜSTESNA TARZDA kompleks artlar yarat r.” (V. .U.: “Bol evikler Devlet ktidar n Muhafaza Edebilirler mi?”, 1917 Aral k sonu, C.XIV, s.242). Sava da, devrim de yaln z inkar de il, ayn zamanda inkar n inkar na var r. Ancak sava , bütün biçimleriyle çok yüzeyde kalan S YASÎ bir olayd r ve en çok SINIRLAR üzerinde birtak m de i iklikler koymak yoluyla inkarlar yapar. Devrim, insanl n en derin ekonomi temelini sarsarak bütünüyle sosyal hayat altüst eden bir inkar n inkar d r. Onun için devrim sava a nispetle ola anüstü a rt c tecelliler gösterir. imdi bir cephede bulunanlar az sonra devrimin ak yla birbirlerine dü man kesilebilirler. Derebeyli e kar patron, i çi, esnaf, köylü, ayd n birlikte sava rlar. Patronluk iktidara geçer geçmez, o birlik da l r. Eski silah arkada lar aras nda önüne geçilmez ayr l klar ve mücadeleler ba lar. Ola anüstü artlar deyince, pratik olarak sosyalist devrimlerde en çok göze çarpan ba l ca iki grup olaylar ortaya ç kar: 1) Devrim diyalekti inin olumsuz yanlar , 2) Devrim diyalekti inin olumlu yanlar .. A- DEVR M D YALEKT N N OLUMSUZ YANLARI: Sava ta bir taraf n kuvveti ne kadar büyük olursa, kar dü man taraf n direnci (mukavemeti) o kadar küçülür ve çabuk k r l r. Devrimde i tersine gider. Devrimin kuvveti ne kadar büyükse, kar -devrimin, irtica n dayan ve az s o kadar ço al r. “Ba kalar nda oldu undan çok bizim devrimimiz u kanunu teyit etti: Devrimin kuvveti, hücumun gücü, devrim zaferinin enerjisi, azmi ve h nc (porjestvo: ahlan ) burjuva taraf nda mukavemet kuvvetini topyekünyle güçlendiriyor” (V. .U.: “IX. Parti Oturumunda RKP’nin M.K. Tutana ”, C.XVII, s.67). 15


Sava ta yenilen bir memleketin üstün s n flar , sosyal bak mdan, galip ülkenin üstün s n flar yla ayn durumdad rlar. Galipler üstün s n flar n savunduklar rejim içinde az çok uzla p ç karlar n be a a on yukar sa layabilirler. Belki eskisinden daha azca kar etmekle kal n r. Birinci Cihan Sava ndan sonra Alman sanayicileri galip Amerikan ve Frans z kapitaliyle pekala anla abildiler. Gözlerini aç p karlar n yükselttiler. O a r -kardan az c k haraç vermekle, saltanatlar n ve sömürülerini sürdürdüler. Almanya’da devrim olsayd , bütünüyle kapitalist s n f kökünden yok olacakt . Alman Finans-Kapitali uluslararas kapitalle her zaman i leri k r abilirdi. Onun devrimle anla mas na imkan yoktu. Onun için Alman egemen s n flar , muazzam Alman donanmas n n SOLDATENRAT (Asker uralar ) taraf ndan ele geçirilmesindense, ngiliz dü man na teslim edilmesini göze ald lar. Yeter ki, bu donanma Alman devrimcilerinin emrine geçmesin. Hele “Dröledguerre” (Blitzkrieg: Y ld r m Sava ) ad verilen ilk günlerdeki kinci Cihan Harbinde üst s n flar n gizli flörtleri büsbütün daha itçe ekillere büründü. Nazi sald r s önünde koskoca Frans z ordusu, muazzam Majino Hatü ile birlikte, göz göre göre torbada kekli e çevrildi. Her iki cihan harbinde Frans z ve Alman kumpanyalar kendi genel kurmaylar yla gizliden gizliye bombard man edilecek ve edilmeyecek yerleri tespit edebildiler. Birinci Cihan Sava ndan sonra devrim geçiren her memlekette: talya’da, Macaristan’da, Bulgaristan’da, Lehistan’da, Almanya’da devrim dü manl en azg n biçimlere girdi. Modern tarihte görülmemi derecede alçak ve koyu bir irtica, Fa izm biçiminde kendi burjuva kanunlar n bile köklerinden yoldu. Nerede devrim canland ise, orada milli ve milletleraras k k rtmalar, gizli aç k yard mlarla fa izm metotlar denendi. Yunanistan, spanya gibi küçük ülkelerde devrim dü manl resmen uluslararas zorla yerle tirildi. Fransa gibi kendi iç kuvvetleriyle devrimin kabar n durduramayan ülkelerin egemen s n flar , harbettikleri dü man imdatlar na ça rd lar. 1870 Harbinde Frans z burjuvazisi Paris’te kurulan Halk Komünas n y kmak için, Bismark Almanyas n serbest b rakt . kinci Cihan Harbi dolay s yla ayn sosyal devrim belirtisi sezilir sezilmez, Frans z burjuvalar , Frans z Genel kurmay ndaki adamlar yla anla arak, daha zorbaca devrim dü man olan Alman Nazilerine kar Fransa’y ma lup ettirmek için ellerinden geleni yapt lar. Frans z sanayicileri, fabrikalar n yakmamas 16


art yla, Hitler’in Paris’e ve bütün Frans z vatan na girmesini, devrimci Frans z i çilerini kanla bast r p yenmesini kabul ettiler. Teslim olu merasiminin ba na en ünlü anl generallerini, mare allerini geçirdiler. Devrimin bu tezad karakteri, ileri hareket için çok OLUMSUZ ve a r ca TEHL KEL bir ey olur. Ama hayatta tek ba na olumsuz kalan hangi gerçeklik olabilir? B-DEVR M D YALEKT N N OLUMLU YANLARI: Kar -devrimin (irtica n) a r olumsuz direnme tehlikesine kar , devrimin ba ka karakterleri ve kuvvetleri dengeyi kurar. Hatta denilebilir ki, devrim diyalekti inin olumsuz yan ne kadar büyük ve yaman olursa, olumlu yan da en az o kadar büyük ve yaman olur. Olumlu yanlar iki grupta toplayabiliriz: 1) Yedek güçler grubu, 2) Tezatlar hal grubu.. 1- Devrimin Yedek Güçleri: Sava s ras nda dövü en taraf ancak kendi dostlar aras ndan yard m görebilir. Kar dü man cephede, dü manla müttefik olan kuvvetlerden fayda bekleyemez. “Devrim sava n öteki sava lardan ay ran udur: Devrim sava ba l ca yedek güçlerini daha dün devrim dü man yla müttefik olanlar kamp ndan ç kar r.” (V.l.U.: “Devrimin ilk Zaferi”, 19.10.1905, C..VI, s.542). Sava ta dü man cephesinde ve dü man içinde beri taraf n adamlar bulunabilir. Fakat o adamlara casus denir. Casuslar, ya dü man taraf n kendi fedaileridir, yahut birtak m sat l k serserilerdir. Hepsi de gerçek kuvvet olmaktan ziyade, bir taraf n kuvvetine yol gösterirler. Devrim zaman ise, bizzat irtica (kar -devrim) ile müttefik olmu kitleler aras nda devrime dost yedek güçler bulunur. Mesela, genellikle küçükburjuvazi burjuvaya yak n olan bir s n ft r. Büyük burjuvazinin f rsat buldukça f k rd köktür. Kodaman burjuvalar i çi kadar, bazen daha fazlas yla köylüleri ve esnaflar teker teker yakalay p s kbo az ederler. Ona ra men burjuva devrimlerinde veya devrimden sonra, birçok esnaf ve köylüler kendilerini soyan burjuvalar n kamp nda bulunabilirler. Buna kar l k i çi s n f ke fet kararla devrim hareketine giri ti i zaman, bir gerçek kuvvet oldu unu gösterir göstermez, geni küçükburjuva tabakalar n n aras ndan gelmi müttefikleri artar. Çünkü küçükburjuvazinin ideali olan demokratik devrimi ancak i çi s n f 17


tamam yla gerçekle tirdi i gün: kircikli küçükburjuva kitleleri dü man irtica kamp ndan proleter devrimi cephesine geçerler. Böylece devrim büyük bir YEDEK GÜÇ ( htiyat Kuvveti) kazan r. Bu dü man kamp ndan kazan lm yedek güçler, burjuvazinin artan direnme kuvvetini ve tehlikesini kar lar. Devrimin kudreti nispetinde artan irtica n mukavemeti azd kça, bask ve soygun artar. Sovyet Devrimi günlerinde Çar generalleri, yetmi yedi buçuk emperyalist devletin ^yard m ile, Rusya halklar na kar yapmad k eziyet b rakmad lar. O zaman bu a r irtica bask s kendi kamp nda derin ho nutsuzluklara kap açt . Tedirgin olan büyük halk y nlar devrimden yana ç k p yedek güç oldular. Bir memleket içinde i çi s n f n n küçükburjuvaziyi ve bahusus köylülü ü burjuva kamp ndan kendi cephesine çekmesi gibi, dünya içinde yap lan emperyalizme kar mücadelelerde milli hareketlerin devrime yedek güç olmalar daha az önemli de ildir. Do rusu, birçok sömürge ve yar sömürge hareketleri, esas na bak l rsa, o yerlerdeki milli burjuvazilerin derebeyli e ve yabanc sermayeye kar ba ms zl k kazanmalar d r. Milli hareketlerin son duru mada birer burjuva hareketi olarak ba lamas budur. Proletarya devrimi, kendisinin do rudan do ruya dü man olan emperyalist burjuvazilere kar milli uyan a kavu an yerli kapitalistlerin te kil ettikleri yedek güçlerden yararlan r. Böylece, asl nda burjuva karakterli olan sömürge isyanlar , milli kurtulu hareketleri: çi s n f n n kapitalist düzenine kar açt devrim sava na yard mc olur. Bu yedek güçler sayesinde devrim zafer kazan r. 2) Tezatlar n Halli: Sava da, devrim de insan toplumunda kördü üm olmu bir ç kmaza yol açmakt r. Sosyal kördü ümleri çözmek, her iki durumda zorla yap l r. Yaln z sava her iki dü man memleketin üstün s n flar n n menfaatleri u runa patlak verir. Devrim ise, alt ve üst s n flar n aras ndaki z tl klardan do ar. Sava ta bir taraf ma lup edilince, mesele galip taraf lehine hallolunur. Devrim z tl klar kitlelerin do rudan do ruya mücadelesiyle halleder. Devrimin meseleleri halledi i, sava n kördü üm çözü ünden iki karakterle bamba ka olur: a) Kesince halletmek, b) Evrensel halletmek.. a- Z tl klar n Kesince Halledili i: Sava iki memleket aras ndaki z tl klar hem geçici bir zaman için, hem de ancak üstünkörü olarak halleder. Ayn z tl n derin kökleri oldu u gibi kal r. Bu kökler, çok 18


geçmez yeniden filizlenirler ve bu sefer eskisinden daha müthi biçimde sava lara kap aç l r. Mesela Birinci Büyük Cihan Harbi, Alman emperyalizmi ile ngiliz emperyalizmi aras ndaki cihan payla ma z tl klar n gelgeç olarak sözde Anglo-Saksonlar ve Frans zlar grubu lehine bast rd . Bu görünü tü, i in içyüzünde z tl k ortadan kalkmad ; z tt n bir ucu bask alt na al nd , susturuldu. 20 y l sonra ayn z tl klar ayn emperyalist devletler aras nda tarihin o zamana dek yazmad kadar müthi bir ikinci Cihan Harbine kap açt . o kadarla kalmad . Cihan Harpleri, kapitalizmin cihan sömürgelerini ve pazarlar n yeni kuvvet dengelerine göre payla mak için aç ld . Her kapitalist devleti, üstün gelirse daha büyük bir sömürge, daha geni bir pazar elde ederim umuduyla insanl kana boyad . Netice ne oldu? Sava biter bitmez, hatta sava bitmeden sosyalist devrimler patlak verdi. Ezilen i çi s n f kurtulu unu ba ar p iktidara gelince, halden anlad için, yeryüzünde ezilen bütün milletlere ve sömürgelere ayaklanma örne i oldu. Milli kurtulu hareketleri ve sömürge ayaklanmalar patlak verdi. Bu sefer emperyalizm tam Dimyat’a pirince giderken evindeki bulgurundan oldu. Daha fazla sömürge ve pazar yutaca m derken, elindeki sömürgeleri ve pazarlar da kaç rd . Gerçek bir devrim ise, kendisini yaratan z tl klar bir daha geri dönmemecesine, kat’i ve nihai olarak kesip atar. Mesela, 1789 Frans z Büyük htilali kendisinden önceki Derebeylik düzenini ta kökünden kaz d ve kestirmece yok etti. Kapitalizmin en son zaferine yol açt . O zamandan beri Fransa’da art k ikinci bir Burjuva devrimine hacet kalmad . 1917 Büyük Sovyet ihtilali, Rusya’da kapitalist düzenini ta kökünden, geri gelmemecesine yok etti. Sosyalizmin son zaferine yol açt . O zamandan beri Rusya’da ikinci bir Sovyet devrimine yer kalmad . Ve bu hakikat öyle ifade olundu: “Devrim: devlet hayat n n kavgal meselelerini do rudan do ruya s n f mücadelesi ve kitle mücadelesiyle kat’i ekillerine kadar halleder. Yoksa, bunu yapmad kça, kitle hürriyeti ve kitle silahlanmas mümkün olamazd .”(V. .U.: “Anayasa llüzyonlar na Dair”, 27.7.1913, C. XIV, Ks.2, s.25). b- Evrensel Halledi : Sava kendi konusunu, yani sava do uran z tl klar yok etmez. Gelgeç olarak BASKI alt na al r, dedik. Fakat orac kta kalmaz. Sava kendisini do uran z tl klar kald rmak öyle 19


dursun, tersine gittikçe tüm yeryüzüne do ru yayar. Sava n sebepleri ve kendisi iki memleket aras nda görünürken, bir patlad m öteki memleketlere de yay l r. Sava tezatlar cihan ölçüsünde hallolmak öyle dursun, büsbütün kangrenle ir. En sonunda kapitalizmin iç ufuneti galipler için de, ma luplar için de; bir yandan sosyalist devrimlerle neticelenir, öbür yanda sömürge ayaklanmalar ve milli kurtulu hareketleriyle büyür. Devrimin bir özelli i de, kendisini do uran z tl klar devrimin patlad yerde yok etmek, hem kat’i surette yok etmektir. Fakat o kadarla kalmaz. Ayn z tl klar ba ka memleketlerde ve tüm evrende dahi yok etmeye do ru yollar açar. Her büyük devrim kurdu u düzeni istese bile evrenselle tirmekten, evreni kaplar hale getirmekten geri kalamaz, iktidar mevkiini bir varl kl s n f n elinden (Derebeylerden) ba ka bir varl kl s n f n eline (Kapitalist s n f na) geçiren Frans z Burjuva Devrimi, Fransa’da kalmay p cihan ölçüsünde yank lar yapt ve yay ld için “BÜYÜK” ad n ald . Bütün dünya gericili i (irticai) ve Frans z burjuvazisinin rakipleri Büyük Frans z ihtilalini bo mak istediler. O zaman bu devrim dü man sald r lar hiç fark na varmaks z n Frans z burjuva hürriyet ve demokrasi ink lab n n dünyaya yay lmas na sebep oldular. Ortaya ç kan bir Napolyon avantüryesi, ba ka memleketlerde uyanan burjuvalar n pasif direnmeleri yard m yla, bir anda cihangir oldu. Frans z devrimini Orta Avrupa’dan Rusya içlerine dek götürdü. Burjuva devrimlerinin geri ülkelerde hayranl k uyand ran kahraman ve ampiyonu say ld . “Muzaffer olduktan sonra cebe konulacak ve defneleri üstüne yat r lacak bir devrim tarihi olmad . Her kim bu çe it devrim fikirlerini dü ünüyorsa, o kimse yaln z devrimci olmamakla kalmaz, i çi s n f n n da en beter dü man olur.” “Devrim gayet ciddi olan imtihan n vak’a, mücadele ve dövü içinde geçirir. E er sen ezilen ve sömürülen s n fla sömürücülerin iktidar n kald rmak fikrinde isen, e er sen insan n insan soyup i letmesini ala a etme davas n sonuna erdirme e karar vermi sen, uras n iyi bilmen laz m gelir: Sen, bütün dünya sömürücülerinin kald r lmas na arka vermelisin; ve ancak mücadelede s k durmak üzere hücumu mukavemetlendirmeye ve yeni fedakarl klar göze almaya haz r isen devrimcisin, aksi halde kendini yok bil (parçalan rs n: tediya razdavyat).” (V. .U.: “Sovyetler ktidar n n Ba ar s ve Gerçeklikleri”, 13.3.1919, C.XVI, s. 69-70). 20


kinci Bölüm

DEVR MLER N TAR F VE ZAHI Devrim nedir? En basit ekliyle devrim: sosyal bir de i iklik yapmak için belirli artlar ve usullere göre yap lan bir sava t r. Bu tan mlamada üç deyim var: 1) De i iklik, 2) Sava , 3) art ve usul.. Sava n ne oldu unu ve devrimden nas l ayr ld n gördük. Her sosyal de i iklik yapan sava devrimdir. Fakat her sosyal de i iklik devrim midir? Hay r. Öyle ise, devrimi anlamak için, onun önce nas l bir sosyal de i iklik ve nas l bir sava oldu unu, dolay s yla da hangi artlar ve metotlarla gerçekle ti ini aray p bulmal y z.

I- DEVR M DE KL nsan toplulu unda ba l ca iki türlü de i iklik vard r: 1) Reformlar ( slahatlar), 2) Devrimler (revolusyonlar).. Reformla devrim aras ndaki fark bulmak, devrimin ne oldu unu daha iyi kavramaya yarar. A- REFORM VE DEVR M NED R?: Devrim (insan toplumu içinde geçti ine göre) bir sosyal de i ikliktir, deyince ne anl yoruz? Evrende olan bütün de i iklikler ba l ca iki a ama geçirerek olurlar: 1) Tedrici tekamül (evrim), yani z tl klar n basamak basamak birikme a amas d r. Buna N CEL KÇE B R KME (Kantitece: Kemmiyetçe birikme) denir. Ana karn nda tohumun çocuk haline gelinceye kadar geçirdi i gebelik devrinin de i iklikleri bir evrim, yahut nicelikçe biriki tir. 2) Devrim, eski nitelikten (Kaliteden: Keyfiyetten) bamba ka olan ,yeni bir niteli e atlay t r. Bu s çramaya N TEL KÇE DE ME denir. Çocu un ana karn ndan d dünyaya gelmesi, gürültülü ve kanl hadiselerle do mas bir devrim, bir nitelikçe de i i tir. te gerek tabiatta, gerek toplumda bütün de i iklikler bu iki a amal safhalardan, iki basamakl konaklardan birisi, yahut ötekisi biçiminde görülür. Bu iki konaktan birincisi olmaks z n, yani nicelikçe birikme olmaks z n, ikinci konak, yani nitelikçe de i me meydana gelemez. Toplum içinde nicelikçe birikme eklinde olan derece derece evrim döneminin de i ikliklerine REFORM (Islahat) denir. Bir insan toplulu unun rejimi sosyal bir keyfiyettir. Bu rejim düzeni içinde kalmak 21


art yla olan de i iklikler Reform ad n al r. Mesela, i çi ile patron aras ndaki i gücünü sat p ücret almak ve i leyici kar s nda i letici olmak ili kileri baki kalmak art yla, toplulu umuzda birçok de i iklikler olur. Bunlar hiçbir zaman kapitalist düzenini de i tirmez. Sermayenin eme i i letip soymas ve sömürmesi keyfiyetini ortadan kald rmaz. Fes at l r, apka giyilir; Arapça harfler gider, Latince harfler gelir; Sultani mektebi ad kalkar, okul Lise olur; A ar kald r l r, yerine Arazi Vergisi konur; eski Ceza Kanunu batar, yeni Ceza Kanunu ç kar.. Bütün bu de i iklikler s ras nda i çi gene eskisi gibi ba ka bir ahsa ait fabrika veya ma aza, yahut toprakta çal mak için i gücünü satarak geçiniyorsa, düzen, rejim oldu u gibi kalm t r. Devrim yoktur. Çünkü i çinin al nyaz s gibi, memleketin siyaseti, idaresi, kanunlar da kapital sahiplerinin emrindedir. Öyle ise, sosyal düzenin keyfiyeti (niteli i) de i memi tir. Eski rejim keyfiyeti (niteli i) içinde birtak m evrim hamleleri yap lm t r. Bu hamleciklere devrim de il, reform denir. Ama Türkiye’de bir zamanlar Avrupa emperyalistlerinin dayatmas yla birtak m uydurma de i ikliklere, hiçbir ey de i tirmeyen gevezeliklere hep Islahat (Reform) ad verilmi ti. Onun için, sahiden ufak tefek de i iklikler yap lmak istendi i vakit, bunlara reform anlam na gelen Islahat ad n vermek gülünç kaçacakt ; ink lap (devrim) denildi. Hala da ink lap (devrim) sözcü ünün reform mu, yoksa revolusyon mu oldu unu herkes bol bol kar t rmaktad r. E er toplulukta görülen de i iklik sosyal düzenin temelinde, rejimin keyfiyetinde (niteli inde) olursa, o de i ikli e devrim denir. Mesela, bütün fabrika ve i letmelerin i çi s n f na, topraklar n çal an köylülere geçmesi, siyaset ve devlet idaresinde i çi ve köylülerin egemen olmalar , sermaye ve büyük arazi sahiplerinin ortadan silinmeleri kökten bir altüstlüktür, bir keyfiyet (nitelik) de i mesi, bir devrimdir. Reformu kim yapar? Reformu, bir toplulu a egemen olan s n flar ve zümreler yapar. Mesela, kapitalizmde reformlar bizzat kapitalist s n flar taraf ndan kanunla t r l r. Gerçi bu reformlar da tevekkeli de ildirler: Daima a a dan gelen zorla, yani halk tabakalar n n ho nutsuzlu unu önlemek için yap l rlar. Ama reformlar yapanlar ve formülle tirenler, kabul edenler yukar s n flard r. Yukar s n flar reformu niçin yaparlar? A a dan gelen zoru yumu atmak için, halk ho nutsuzlu unu önlemek için, tek sözle, eski rejimi muhafaza edip devrim altüstlü üne meydan vermemek için. 22


Devrimi kim yapar? Bir toplulukta mahkum olan s n flar ve zümreler yapar. Mesela, kapitalizmde devrim, i çilerle fakir köylülerin elele verip silaha sar lmalar yla ba ar l r. Devrim niçin yap l r? Egemen s n flar n direncini k rarak eski rejimi y kmak ve onun yerine daha ileri, daha yeni bir rejim kurmak için. B- DEVR M VE REFORMUN SINIRLARI D YALEKT KT R: Yukar da yap lan tan ma göre, devrimle reform aras nda tam bir z tl k vard r. Reformu, üstün s n flar kendi düzenlerini korumak için yaparlar. Devrimi, alt s n flar ortadaki rejimi kökünden de i tirmek için yaparlar. Öyle ise, reform madem ki devrimin z dd d r, devrimciler her türlü reformun dü man m olmal d rlar? Hiçbir vakit. Reformla devrimin kar l kl ili kilerini yukar da gördük. Bir reform mutlak surette ve toptan, yani her zaman için ve her yerde hemen iyi yahut kötüdür denilemez. / “Reform anlay üphesiz devrim anlay n n z dd d r. Bunu unutmak, her türlü tarihi muhakemelerde insan daima pek ciddi yanl lara götüren iki anlay aras ndaki s n rlar unutmak olur. Fakat bu z tl k mutlak de ildir. O s n rlar ölü de il; canl , ilerleyen s n rlard r. Onlar tek ba na her konkret (somut) ahval ve erait (durum ve artlar) içinde tayin etmek laz m gelir.” (V. .U.:”Jübile Münasebetiyle”, 1911 ubat, C.XI, Ks.2, s. 235). Bu tan mla iki ey ö reniyoruz: 1) Reformun bir s n r vard r; 2) O s n r zaman ve mekan artlar na göre de i ir.. Birincisi: Reformun bir s n n vard r deyince, unu anl yoruz. Tedrici tekamül (evrim) gibi, reform da bir düzeye ve sonuna kadar gidemez. Belirli bir olgunluk ve birikme döneminden sonra reformlar mutlaka bir devrim altüstlü üne var rlar. Mesela, bir atmosfer bas nç alt nda s nan su 99 dereceye kadar “tedrici tekamül” veya “reform” diyebilece imiz ekilde iç hararetini yava yava de i tirerek eski halini muhafaza eder. Fakat 100 derecede s n r s nmaz, art k su bir derece daha fazla “reform” a, yani hararete dayanamaz. Ani bir kaynama patlak verir. Tabiatta oldu u gibi, toplumda da de i ikliklerin böyle bir “galeyan noktas ”, “kaynama derecesi” vard r. O dereceye reformun s n r denir. O s n ra eri ildikten sonra, art k beklenemez. Reformdan bir devrimin ç kmas gerekir. 23


Toplumun gidi ini kavramak için birinci art: reformla devrimin o belli edilmesi gereken s n r n kestirmekle özetlenebilir. kincisi: Reform s n r canl d r, deyince neyi anl yoruz? Gene klasik su örne ini ele alal m. Suyun kaynamas kadar basit bir olayda bile, her zaman ve her yerde yürür, mutlak bir s n r yoktur. Çocuk kitaplar nda suyun yuvarlak hesapla 100 derecede kaynad söylenir. Ancak, kaynama derecesi suyun ve hararetin içinde bulunduklar bir çok artlara ba l d r. Kaynama derecesini belli eden artlar n birisi de “atmosfer bas nc ”d r. Suyun üzerindeki bas nç bir atmosfer oldu u zaman, su 100 derecede kaynar. Ama suyun üzerindeki hava a rl artt kça, kaynama s n r olan hararet derecesi de gittikçe ço al r. Tersine, bas nç azald kça, kaynama derecesi dü er. Su kadar basit bir cisim için bile kaynama s n n böylesine arta ba l olunca, insan toplulu u gibi binbir ili ki ve z tl klar n kas rgalar çevirdi i alanda ne çok artlar bulunaca kendili inden anla l r. Bütün sosyal davran larda o artlar ve s n rlar tayin edebilmek ba l ca önem ta r. Her reformun nerede bitti i ve devrimin nerede ba lad genel bir kural ile formülle tirilemez. Her tek vak’ada ayr ayr izahlar yapmak ister. C- SINIRI TAY N EDEN EY DEVR M N GÜCÜDÜR: Reformla devrimin s n r de i iklik geçiren elemanlar n kuvvet derecesine ba l d r. Bir memlekette de i iklik isteyen ve de i iklik geçiren canl elemanlar devrimci s n flar ve zümrelerdir. Devrimci elemanlar nerede zay f iseler, orada reform olur; nerede kuvvetli iseler, orada devrim olur. Mesela, Türkiye’de “TANZ MAT” hareketi, Derebeyilik içinde yap lm bir reform idi. Osmanl derebeyili ine Tanzimat y llar nda kafa tutacak bir burjuva s n f yoktu. Halk tabakalar n Derebeyili e kar ard ndan sürükleyecek güçte bir kapitalizm geli memi ti. Onun için, Tanzimat devrinde birkaç Osmanl ayd n Avrupa sermayesine dayanarak Türkiye’de sermayeye ufak tefek “hayat haklar ” sa lamaya çal t . 1908 Me rutiyet devrinde: stanbul, Selanik, zmir gibi önemli ticaret merkezlerinde oldukça bir Komprador burjuvazi te ekkül etmi ti. D tehlikelerin artmas , aç kalmak tehlikesine dü en yar -sömürge Osmanl okur-yazarlar aras nda derin ho nutsuzluk uyand rd . Osmanl burjuvazisi bu hava içinde kitlelerin rejime kar ho nutsuzlu unu az çok sezdi. Bu sayede kalabal klar harekete geçiren bir siyasi devrim görüldü. Gene bunun gibi, mesela Rusya’da: 24


“1861 y l n n ubat Derebeyi reformu oldu. Bunu bizim liberaller “bar ç l” reform diye süsleyip püsleyebilirler. Çünkü Rusya’da o zaman devrim hareketi yok denecek kadar zay ft . Oysa, ezilen kitleler aras nda devrimci s n f henüz yoktu.” (V. .U.: “Bin Dokuz Yüz On Bir”, C.XI, Ks.5, s.260-261). 1905’te ise mesele de i ti. Kanl bir devrim patlak verdi: “Çünkü, 1861 y l n n tek tek devrimcileri unutulabilirler; fakat, 1905 devrimi asla unutulamaz. 1905 y l , Rusya’da devrimci s n f, proletarya büyümü tü. Bu s n f, köylü kitlelerine de yapt klar devrimci harekette arka ç kmay dü ündü. Herhangi bir memlekette devrimci s n f büyüdü ü zaman, o s n f takiplerle ezilemez; o s n f ancak bütün memleketin yok edilmesiyle mahvedilebilir ve ancak ma lup olarak ölebilir.” (Keza). Daha aç kças , bir memlekette de i iklik e iliminin bir reform hareketi mi, yoksa bir devrim mi do uraca n tayin eden ey, o memleketteki DEVR MC SINIF’ n varl ve gücüdür. Devrimci s n f henüz yoksa, yahut “yok denecek kadar zay f ise, orada reform mümkündür. Devrimci s n f yeterince ve kuvvetli ise, devrim olur. Her memlekette devrimci s n f n varl ve gücü özel ara t rmalar ister. imdiye kadar geçen modern devrim tecrübelerinden çok ey anla l r. Anla ld na göre, bir memleketteki devrimci s n f n VARLI I, o memlekette genellikle i çi s n f n n ve özellikle sanayi i çilerinin tüm nüfusa oran ile ölçülür. Bir memlekette devrimci s n f n GÜCÜ: o oran ve kuvvet göz önünde tutulmak art yla, i çi s n f n n bir memleket içindeki, söz yerinde ise, TOPOGRAFYASI ile hesaplanabilir. i çi s n f n n topografyas , i çilerin bir memlekette belirli bölgelerde ve i letmelerde derli-topluluk, temerküz derecesidir. Bir memlekette ortalama her i letme ba na dü en i çi say s , i çi s n f n n stratejik topografyas n belirtir. çi s n f n n varl na ve gücüne, ba ka üphesiz birçok maddi, manevi sosyal ve tarihi sebepler de tesir eder. Ancak bu hususta öyle bir kural konulabilir: Bir memlekette i çi s n f n n say s tüm memleket nüfusuna nispetle ne kadar çoksa ve bu say daki i çiler ne kadar, daha fazla belirli üretim merkezlerinde ve daha büyük fabrikalarda kalabal kça derli-toplu bulunursa, devrim kuvveti o kadar büyük olur. Reform yerine devrim imkan o nispette ço al r. Yaln z, tekrar edelim, i çi s n f n n say ca nispetini ve temerküz 25


topografyas n bulmak için , her memlekette ayr ayr ve etrafl ca ara t rmalar yap lmal d r, ezbere hükümler yetmez. Bir memlekette belirli bir zamanda hissedilen de i me e iliminin devrim hareketine var p varmayaca devrimin kendine has belirtileriyle (alametleriyle) anla l r. O belirtileri a a da “DEVR M DURUMU” ayr m nda görece iz. D- REFORMUN M HENK TA I DEVR MD R: Buraya kadar söylediklerimizden ne ç kar? Reformun takdir’i k ymeti, de erlendirilmesi, yani mihenk ta ç kar. Ne oportünistler gibi, sadece reform yeter denilebilir; ne de alelumun küçükburjuva palavrac lar anar istler gibi, reforma hiç lüzum yok denilebilir. Birincisi: Reform hiçe say lamaz. Çünkü, birikmeden devrim, h z almadan atlay olamaz. Mesela, bizde 1923 Cumhuriyet de i ikli inden beri türeyen birtak m fikir arlatanlar ç kt . Bunlar, “e siz ve örneksiz devrimci” görünmek sevdas na dü tüler. Gerek Tanzimat ve gerekse Me rutiyet hareketlerine kar tiksinme afokonlar geçirdiler. Onlara göre, Tanzimat bir ortaoyunudur, Me rutiyet soka velveleye veren bir “cemm’i gaafir” (kara kalabal k) karga al d r. Oysa, Me rutiyet devrimi mant ki neticelerini veremedi. Hele Tanzimat sanki ölü do du. Ancak, üphe yok ki, ayet Tanzimat hareketi ba lamasayd , Me rutiyet devrimi gelmezdi. Gene, Me rutiyet devriminin att temeller Cihan Harbi içinde Anadolu burjuvazisinin geli mesine dayanak olmasayd , bugünkü Cumhuriyet ekli mümkün olamazd . Nitekim, Rusya’da dahi 1861 Reformu, de i iklik isteyen elemanlar n pek c l z ve uursuz bir hareketi idi. Ortaça damgas n ta yordu: “Fakat, bilinen sosyal elemanlar n c l zl çerçevesi içinde kalan bu reform, bütün kar koymalara ve engellere bakmayarak, o elemanlar n daha ileriye do ru geli meleri için gereken artlar yaratt ; eski z tl klar n üzerinde rol oynad klar temeli geni leten, o tezatlar n “rol oynay ”lar na uurlu bir surette kat labilecek halk s n flar n n, tabakalar n n, gruplar n n ufkunu geni leten artlar yaratt .” (V. .U.: “Jübile Münasebetiyle”, ubat 1911, C.XI, Ks.2, s.236). Onun için, reformu geli igüzel inkar etmek, anas z babas z çocuk do mas n istemek, karanl kta geçti i için ana karn ndaki hayat ve gebeli i lüzumsuz saymaya benzer. 26


kincisi: Reformu kendi ba na yeten, devrime hacet kalmaks z n sosyal meseleleri halleden bir de i iklik sanmak, reformu hiçe saymaktan daha s k ve daha tehlikeli bir sap tmad r. Reformu istememek: gebe kal nmadan do um bekleme e benzerse, reformdan ba ka bir ey beklememek dahi: çocu un ana karn nda ilanihaye kalmas n , yani hiçbir zaman do mamas n arzulamaktan farks zd r. Herkes bilir ki, belirli bir müddet sonunda do um denilen devrimle neticelenmeyen her gebelik: çocu un ölümü ile sona erer. T pk öyle, belirli evrimi haz rlayan reform devrime varmazsa, sosyal geli me dejenere olur. Reform, irtica haline gelir. Bu yüzden devrimin ölüm kal m kertesinde gereklili ini, önemini inkar eden slahatç lar REFORM ST ad yla gericilerin en kurnaz ve en korkuncu say l rlar. te reformun takdir’i k ymeti, yani bir slahat n de erini biçmek, yukar da anlat lan iki uçtan sak nmakla olur. Gerçek devrimciler ne ihtilal arlatan d rlar, ne de reformisttirler. Gerçek devrimcilere göre her sosyal hareket gibi reform da devrim aç s ndan incelenir ve ölçülür. Çünkü reform devrime tabidir. Reform devrimciler taraf ndan ve devrim için yap l rsa, tarihi bir de er ve ileri bir ad m kazan r. Reform devrime kar olursa, devrimi önlemek için yap l rsa, gericili in domuzudur. Bu hakikat öyle düsturla t r l r: “Devrimciler: her türlü reformlar yaratan kuvvetin efleridirler. Reformlar; devrimci mücadelenin ikinci derece ürünleridirler.” (V. .U.: “Köylü Reformu ve Proleter-Köylü Devrimi”, 1.4.1911, C.XI, Ks.2, S.266). Bu formüle göre bir reformun ileriye yahut geriye do ru hareket olup olmad n anlamak için elimizde tutaca m z mihenk ta devrimdir. Reformun gerçek de erini devrimle olan ili kisi ortaya ç kar r. Bir reform devrime yar yorsa, yani devrimci elemanlar geli tiriyorsa, devrimi yaratacak z tl klar n temelini geni letiyorsa, devrimci elemanlar n uurunu uyand r yor, gözlerini aç yorsa, o reform devrimci, ileri bir harekettir. Gerçi hiçbir reform devrim de ildir, ama devrime zemin haz rlamas bak m ndan, o zeminin yok oldu u yerler için zaruri bir evrimdir. Tersine, devrim artlar na eri mi bir yerde devrim olaca zamanda s rf o devrimi körletmek için reform yap l yorsa, o reform tersine i ler. Reform devrimi yaratacak z tl klar soysuzla t r yorsa, devrimci elemanlar n uurunu buland r yorsa, geni kitlelerin görü ufuklar n daraltmaya yar yorsa: o reform mürteci (kar -devrimci), geri bir harekettir.

27


II- DEVR M N ARTLARI VE USULLER Devrimi ba ka eylerle kar t rmamak için, devrim artlar n ve usullerini ayr ca gözden geçirmelidir. A- DEVR M VE HÜKÜMET DARBES : Devrimin nas l bir de i iklik oldu unu anlamak için, onun SAVA ’tan ve REFORM’dan farklar üzerinde durduk. Devrim hakikaten ne reform gibi bir de i ikliktir, ne de harp gibi bir sava t r. Devrim o iki eye k smen benzedi i halde, her ikisiyle de taban tabana z t denecek biçimde ve özdedir. Devrimi her eyden önce reformdan ve sava tan ay rdetmek artt r. Ancak, devrimin görünü te benzedi i bir üçüncü ey daha vard r. O da PUÇ ZM, yahut PRONONÇIAMENTO denilen hükümet darbecili i ve ona benzetilen ba ka hareketlerdir. Devrimcilik milyonlar n ve s n flar n kat ld klar sava la sosyal bir keyfiyet (nitelik: kalite) ve düzen de i ikli idir. Böyle bir de i ikli i bizde “Bab’ ali Bask n ”, Avrupa’da Fa ist “Yürüyü ” diye maskara örneklerini gördü ümüz ya baya , yahut gerici hükümet darbelerinden yeterince ay rdetmek gerekli olur. Do rusu, devrim de en sonunda bir hükümet devrilmesiyle neticelenir. Ama, fa ist yahut ilkel ve anar ist Puçlardaki gibi kitlesiz hareket de ildir. Devrim büyük y nlar n ilgisi ve ayaklanmas yla yap l r. Devrimde s n flar n kavgas ve altüst olmas vard r. Hükümet darbelerinde ne sosyal ne ekonomik rejimde, ne s n f ili kilerinde ve durumlar nda herhangi bir nitelik (keyfiyet: kalite) de i ikli i görülmez. Hükümet darbeleri bir memlekette esasen egemen durumda olan s n flar veya zümreler aras nda olur. Bir egemen s n f n çe itli zümreleri birbirlerine dü ebilirler. Mesela, Fransa’da “ULU HT LAL” denilen burjuva devriminden sonra, zaman zaman u veya bu sülale ad na birtak m hükümet darbeleri yap ld . Gerçekte bu darbeler politikaya hakim olmak isteyen büyük arazi sahipleri (Lejitimistler) ile büyük sermayedarlar (Orleanistler) aras ndaki çeki melerden ileri gelir. Me rutiyet Türkiyesinde tilafç lar (büyük arazi sahipleri) ve ittihatç lar (büyük sermayedarlar) aras nda Fransa’dakine benzer çeki meler oldu. Bu çat malar Bab ali Bask nlar na kap açt . Yaln z, Me rutiyet Türkiyesindeki Puçizmleri 19.cu yüzy l Fransas nda olanlarla kar t rmamal d r. Çünkü bizde geçen büyük arazi sahipleri ile büyük sermayedarlar aras ndaki kavgalar, Derebeyi art artlar ve 20.ci yüzy l tekelci irketleri ortas nda geçmi tir. 28


Her ne olursa olsun, bütün eski ve yeni hükümet darbelerinde halk n ili i i yoktur. Kitleler bir sabah ans z n uyan nca gördükleri “de i iklik” önünde a a kal rlar. Bazen de, üst tabakalar n oyunlar na kap l rlar, basit birer dama payta gibi harcan rlar. Hükümet darbesi sonunda görülür ki, üst s n flar üstünlüklerini, alt s n flar altl klar n muhafaza edip durmaktad rlar. 19.cu yüzy l n and m z klasik hükümet darbeleri ile k yas edilince, 20.ci yüzy l m z n fa ist Puçlar büsbütün dar ve i renç gerilikte ve gaddarl kta bir zümre kavgas d r. 19.cu yüzy l n hükümet darbeleri; kayna mak üzere olan eski ve yeni egemen s n f güruhlar n n (büyük arazi ve emlak sahipleri ile sermaye sahiplerinin) bir çe it yerle mek için ayarlanma sürtü meleri idi. Yani, az çok ayr s n flar aras nda geçiyordu. Onun için o Puçizmler bile kimi zaman memlekette yeni bir geli me, yahut kitleler aras nda ufak tefek reformlara kap aç yordu. 20.ci yüzy l n fa izmi büsbütün ba ka Puçlar icadetti. Buradaki çarp ma bir tek ve ayn kapitalist s n f içinde cereyan ediyor. Bir avuç tekelci Finans-Kapital zümresi kendilerine benzeyen büyük emlak ve arazi sahiplerinden bir zümre ile kayna arak, klasik egemen s n flara bile kar ç kan bir diktatörlük için darbe yap yorlar. Fa izm iktidara gelirken, kapitalizm o zamana dek görülmemi kertede gerici, söven, y rt c , en azg n sald rgan biçimini al yor. Alt s n flar ve kitleler için en ufak bir reform yapmak öyle dursun, halk büsbütün alçak ve yoksul bir duruma dü ürüyor. Sosyal düzenin keyfiyeti (niteli i: kalitesi) eskisinden beter oluyor. Eski egemen s n flar gene egemen s n f olarak kalmakla birlikte, içlerinden Finans-Kapitalin z lg t alt nda ezilirler. Kitleler ise, büsbütün feci ekilde ezilip soyulmakla kalmazlar, en i renç demagoji oyunlar na kurban giderler. O gibi RT CA Puçlar n DEVR M ile kar t rmak için insan n yaln z pek karacahil de il, ayn zamanda oldukça tehlikeli bir sap k ta say lmas gerekir. Onun için, Puçist ve hükümet taklipçisi (darbecisi) hareketlerden devrimin fark üzerinde bundan fazla durmaya hacet yoktur. B- DEVR M VE JAKOBEN ZM-BLANK ZM: Sosyalizmin devrimci karakterine kar en s k yap lan suçlama: “JAKOBEN ZM” ve “BLANK ZM” sözlerinde toplan r. 19.cu yüzy l sonuna do ru nispeten istikrarla an i çi hareketi SOSYAL DEMOKRAS adli siyasi partiler kurmu tu. Bu ikinci Enternasyonal’e ba l Sosyal Demokrasiler 20.ci yüzy l ile birlikte devrimler ça na 29


girdiler. O zaman Sosyal Demokrasiler her memlekette ikiye bölündüler: 1) Sa kanada Bat Avrupa’da, OPORTÜN ST yahut REV ZYON ST SOSYAL DEMOKRATLAR denildi. Bunlar n Rusya’daki adlar , ilkin Ekonomist, sonra Likidasyonist ve en sonunda MEN EV K oldu. 2) Sol kanada DEVR MC SOSYAL DEMOKRATLAR denildi. Bunlara Rusya’da BOL EV K, Almanya’da Birinci Cihan Harbi içinde ENTERNASYONALÎST, Harp sonunda SPARTAK ST, bütün dünyada ise, sa c sosyalistlerden ayr lmak üzere KOMÜN ST adlar verildi. kinci Enternasyonalin gerek sa c , gerekse “Batak” ad verilen merkezci sosyalistleri: kötülemek istedikleri devrimcilere “Jakobenist”, yahut “Blankist” ithamlar n ya d rd lar. Onlara göre, devrim yaln z “teoride” (nazariyede) kalacak iftihar madalyas idi. Teorinin prati e geçmesi, as l fiili devrimin gerçekle mesi s raya girince: Meclislerde ve zengin Sendikalarda rahata al m olan Oportünistler, birdenbire devrimcili i Jakobenizm, Blankizm, Anar izm, Nihilizm gibi uydurma adlarla hor görme e bula t lar. Onlar 20.ci yüzy l n bir sava lar ve bunal mlar (buhranlar: krizler) yüzy l , devrimler (ihtilaller) yüzy l oldu unu göremiyorlar, yahut görmek istemiyorlard . Oportünistlerin ithamlar n anlamak için, Jakobenizmle Blankizmin ne oldu una iki sözle dokunal m. Büyük Frans z Devrimi ve sars nt lar y llar nda ba l ca iki grup Frans z toplulu unda çarp t : 1- J RONDENLER: Brizo taraftarlar , güneyli mebuslar önceleri kral aleyhtar idiler. Fakat 1792 y l iktidar mevkiine gelince, kral n idam edilmesi karar n reddettiler. Eylül terörünü katliam ad vererek k nad lar. F rsat dü ürünce, Marat gibi halk devrimcilerini mahkemeye verdiler. Bu liberal burjuvalar, y kt ktan Ortaça n derebeyi art klar ile uzla arak, art k devrime son vermek istiyorlard . Fazla az t nca, 1793 May s nda kanun d say ld lar. 2- JAKOBENLER: 1789 Ekiminde kurulmu olan htilal Kulübü’nün üyeleri idiler. Robespier’i ve kar -devrimcilere (mürtecilere) ölüm ya d ran Selamet Komitesi’ni tuttular. Onlar, ba layan burjuva devrimini ciddiye alm lar, sonuna kadar götürmek için ve demokratik devrimi bütünü ile gerçekle tirmek için sava t lar. Dokuz Termidor 1794 y l nda patlayan irtica (kar -devrim) üzerine Kulüp kapat ld . Bu iki grup aras nda müthi çarp malar oldu. Jakobenler 1794 y l Jirondenleri sehpaya gönderdikleri halde, ertesi y l kendileri ezildiler. 30


Yani, siyasette üstün gelmi ken, iktidarda duruma hakim olamayarak yenildiler. te oportünist Sosyal Demokratlar devrimci Sosyal Demokratlar Jakobenlikle suçlarlarken, öyle demek istiyorlard : “Siz devrim diye beceremeyece iniz, tarihte tecrübesi zararla neticelenmi ham hayaller pe inde ko uyorsunuz. u halde ezilme e mahkum ütopistlersiniz.” Fakat bunu söylerken, kendilerinin Jirondenler k l nda burjuva irticai cephesine dü tüklerini itiraf etmi oluyorlard . BLANK : 1805’te do up 1881’de ölen Frans z hayalci sosyalisti ve kuruntucu ihtilalcisidir. 19.cu yüzy l yans nda yapt gizli faaliyetleri ve hükümet darbeleriyle ün kazanm t r. Memlekette devrimci i çi s n f henüz ba lang ç hareketlerinde emeklerken ve memleketin objektif artlar gericili e (irticaa) elveri li bulundu u s rada isyan hareketlerine giri mek, hiçbir kitle hareketine dayanam yacak ve y llarca hapishanede yatmaktan ba ka netice veremeyecekti. i te oportünistler Marksist devrimcileri BLANK STL K ile itham ederlerken öyle demek istiyorlard : “Siz devrim ad na giri ti iniz gizli te kilatlar ve devrimci e ilimlerle bo una zindanlarda sürünmekten ba ka bir neticeye varamazs n z, beyhude ezilirsiniz.” Devrimciler bu çe it yuvarlak suçlamalardan korkmad lar. Tersine, meseleyi pratik alanda artlar ve gerekçeleriyle izah ettiler. Devrimciler biliyorlard ki, gerek Jakobenler ve gerekse Blankistler, s rf ve sadece DEVR MC olduklar için yenilmediler. Devrimin imkanlar n ve artlar n iyi de erlendiremedikleri için, sosyal zaruretleri hesaba katmaks z n ki i h zlar na ve enerjilerine a nca kap ld klar için yenildiler. Jakobenler realist devrimci, yahut hiç de ilse zafer kazanm devrimci olamad lar. Çünkü, onlar n zamanlar nda idealle tirdikleri devrim realitece henüz tamam yla olgunla mam t . Öyle gerçekten sosyal devrimci hareket için, devrimci i çi s n f n n bilinç ve te kilat gerekti. Fakat o da yetmezdi. Cihanda ve bir ülkede kapitalizmin krizler ça na girmi olmas gerekirdi. Blankistler sald r lar nda olumlu sonuç alamad lar. Çünkü, devrimin durup gerilemeye ba lad ve kar -devrimin (irtica n ) kuvvetlendi i bir ça da, i çi s n f na dayanmaks z n devrim iarlar att lar. 20.ci yüzy la girerken ise, vaziyet tamamen bamba ka oldu. Jakobenizm ve Blankizm ile Sosyal Demokrasi zaman n kar la t rmak, oportünistlerin yanl lar n göstermeye yeter. Öyle bir k yaslama için 31


meseleyi: 1- Devrim artlar bak m ndan; 2- Devrim usulleri bak m ndan ortaya koyal m. C- DEVR M ARTLARI BAKIMINDAN MESELE: Jakobenlerin dilekleri neydi? Marks’ n deyimiyle Jakobenlerin istedikleri: “Plebce” (Avamca: eski Roma’n n köksüz b rak lm yana malar gibi) birtak m metalipti (dileklerdi). Bu dilekler öyle özetlenebilir: (V. .U.: “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin îki Takti i”, 1905, C.VI, s. 338’den al nan özet): 1- Genellikle küçükburjuvazi için ve özellikle köylülük için devrimci ve cumhuriyetçi dilekler, 2- Hürriyet, Adalet, E itlik, Karde lik için hükümdarl a ve asilzadeli e amans z hücum.. Bir kelime ile Jakobenler sadece DEMOKRAT K DEVR M sonuna dek ve bütünüyle götürmek istiyorlard . Devrimci Sosyal Demokrasinin, yani gerçek Marksizmin Jakobenizmden fark ise urada idi: 1- Bilimsel sosyalizmin yeni Marksist Parti Program vard . Jakobenlerin böyle B L MSEL bir programlar yoktu. 2- Marksist Partinin parolas : “KÖYLÜLER N ve Ç LER N DEMOKRAT K D KTATÖRLÜ Ü” idi. Jakobenler ise, böyle bir s n f bilincini benimsemiyorlar, i e bütün insanl kar t r yorlard , insanl k içinde ise, o zaman, di lerine t rnaklar na dek silahlanm , köprü ba lar n tutmu kapitalist s n f ile onun yeni ortaklar emlak ve arazi sahipleri a r bas yordu. Jakobenlerde SINIFCIL bir iar n bulunmamas , onlar hayalci duruma sokmu tu. Neticede Jakobenizm niçin ezilmi ti? Ba l ca iki sebepten: 1- SINIFCIL SEBEPLER: Her devrim, kendi zaman nda öncü rolünü oynayan bir sosyal s n f n ba a geçmesiyle ba ar l r. Gerek devrimciler, gerekse devrim bu öncü sosyal s n f n karakterlerini ta r. 18.ci yüzy l devriminin öncü s n f burjuvazi idi. Onun için, o zaman n gerek Jirondenleri, gerek Jakobenleri burjuva devrimcileri idiler. Bunlar, er veya geç mensup olduklar kapitalist s n f n n çerçeveleri içinde kalacaklard . O çerçevenin gerektirdi i bat l itikatlar (kör inançlar) yüzünden bocalayacaklard . Nitekim öyle oldu. Burjuvazi hiçbir zaman demokrasiyi sonuna kadar götürmeyi göze alacak bir s n f de ildi. Kendi devrimini bile en mant ki sonuçlar na vard rmak cesaretini ve kuvvetini hiçbir zaman bulamam t . 32


Oysa i çi s n f hiçbir devrim tedbirinden yüzgeri etmekte bir ç kar dü ünemez. Çünkü devrimde “zincirlerinden ba ka kaybedecek bir eysi bulunmayan” tek modern sosyal s n ft r. Gerçi 18.ci yüzy lda devrim öncüsü olan s n f (kapitalizm) temsilcilerinin: Jirondenler ve Jakobenler diye ikiye ayr ld klar gibi, 20.ci yüzy lda devrim öncüsü s n f n (proletaryan n) temsilcileri de: Oportünistler ve Devrimciler diye ikiye parçalanm lard . Ancak, öncü s n ftan öncü s n fa hayli fark vard . 20.ci yüzy lda sosyal devrimin öncüsü olan proletarya, i çi s n f idi. Bu s n f, tarihte gelmi geçmi bütün s n flarda hiç görülmedik ve i itilmedik derecede yaman bir devrimci özle ortaya ç k yordu, i çi s n f öylesine kay ts z arts z devrimci idi ki, yaln z kendisini ezen ve toplumu geriletmek isteyen egemen s n flar (yani i verenlerle büyük arazi ve emlak sahiplerini) ortadan kald rmakla kalm yordu, insanl k u runa bizzat kendi kendisini, yani i çi s n f da dahil olmak üzere, toplulukta var olan bütün s n flar yok etmek azmi ile ve zarureti ile öne at l yordu. Böyle bir s n f n öncü oldu u bir devrim yolundan döndürülemez ve ezilemezdi. Büyük devrimcinin dedi i gibi: “i çi s n f ancak bütün memleketin yok edilmesiyle yok olabilir ve ancak ma lup olarak ezilebilirdi.” 2- KT SADI VE S YASI SEBEPLER: Devrim belli bir öncü s n f taraf ndan güdülür. Ama devrimin kendisi: bütünüyle toplulu un en gizli zembereklerine dek her sahada altüst olmas demektir. Öylesine muazzam ve derin de i iklikler yaln z bir devrimci s n fla ba ar lamaz. Bizzat öyle devrimci bir s n f n tarih sahnesine ç kabilmesi için, bir s ra maddi manevi artlar gerekir. Jakobenizm devrinde Frans z toplulu u o artlardan mahrumdu. Onun için Jakobenler hareketi tutunamad . “Jakobenlerce tam zafer dü ünülemezdi. Çünkü, 18.ci yüzy l Fransas Kara Avrupas nda geri kalm memleketlerle s k s k ya sar l idi ve Fransa’n n bizzat kendisinde sosyalizm için maddi temeller yoktu: bankalar, kapitalist sendikalar , makine sanayi, demiryolu yoktu.” (V. .U.: “ çi S n f Jakobenizmle Kurtulabilir mi?”, 24.4.1917, C.XIV, s. 280) Oysa 20.ci yüzy l n yeryüzünde imendifersiz, makine sanayisiz, kapitalist sendikas z, inhisars z, bankas z kö e bucak kalmam t r. Yeryüzünün her parças M LLETLERARASI veya M LL inhisarc (tekelci) kapitalist irketlerle bankalar n, makine sanayi ile imendiferlerin top ate i alt na girmi tir. Geri memleketler, belki makine sanayi bak m ndan biraz geridirler. Buna 33


kar l k, emperyalist anavatan (metropol) istismar n n y d binbir çeli ki geri memleketleri kutupla t rm t r. Bu durum en ileri ülkelerden daha müthi bir ihtilal havas n geri ülkelere yayar ve oralar devrim yata haline sokar. Art k yeryüzü bir tek cihan pazar haline gelmi tir, insanl k için dünya sava lar nas l kaç n lmaz ise, cihan ihtilali de öylesine gerekli olmu tur. i te bu iktisadi ve siyasi artlara uygun dü en i çi s n f n n yaman devrim öncülü ü: Jakobenizmin muvaffak olamad yerde bilimcil sosyalizmin neden muzaffer olaca m aç klar ve garanti eder. D- DEVR M USÛLLER BAKIMINDAN MESELE: Oportünist Sosyal Demokratlar, Devrimcilere Jakobenist veya Blankist itham n yaparlarken, en çok göz önünde tuttuklar ey, yahut gözden kaç rd klar ey; devrimci örgütler, parolalar ve metotlard r. Mesela, devrimin geli mesi için gerekli olan durumlarda örgütün gizli çal mas , silahl mücadeleye haz rlanmak, geçici devrim hükümetine kat lmak ve ilh. gibi devrimci metotlar : Oportünistler kimi Jakobenist metot, kimi de daha ziyade Blankist metot olarak damgalarlar. Oysa, Blankizm hükümeti devirme e te ebbüs etti i için Blankizm de ildir. Blankizm te ebbüs edecek zaman seçememi tir. Dolay s yla da, gerekti i gibi te ebbüs etmeyi bilemedi i için ezilmi tir. Blankizm isyanc l k de ildir: zemini ve zaman hesaba katmayan, artlar d isyanc l kt r. Mesela, Marks 1848 Devrim y llar nda devrime ve isyana taraftard . Ancak bu devrimler h z n ald zaman, Avrupa’da kapitalizm buhran atlat p yeni bir geli im kona na girdi i zaman; art k hala 1848 isyan parolalar n atman n saçma olaca n anlatt . Blankizm ise, Marks’ n tersine: tam Avrupa’da yeni bir kapitalist geli me istikran ba lad zaman, Fransa’da i çi s n f n n dilekleri devrimci karakterini kaybetti i zaman hükümet darbelerine kalk t . Tam o s rada ise, gerici burjuvalar n “N ZAM” (ordre: düzen) partisi, yapma bir ayaklanma için binbir k k rtma tasarl yordu. Maksad , meclisteki sosyalistleri soka a döküp orada ezdirmekti, i veren s n f bu planlar yaparken, Blankizmin darbecili i bir çe it provokasyona kap lmak oluyordu. Nitekim, neticede cumhuriyet devrildi, Luis Bonapart gibi profesyonel bir serseri Fransa kral oldu. Devrim bir sava t r. On milyonlar n sava olan devrim de, üphesiz gerekince silahl kuvvet ister. Kendisini dü man na aç k hedef k lmayacak gizli te kilat ister. S n flar ve zümreler aras nda taktik kompromileri 34


(uzla mac l klar) ister. Devrim sava nda kimi taarruz, kimi de muntazam olmak art yla ric’at etmeyi bilmek ister ve ilh., ve ilh. Bütün bu mücadele metotlar , yaln z Jakobenlerin veya Blankistlerin inhisar nda de ildir. Öyle bir fikre kap lmak, tek sözle devrimcili i anlamamak, veya devrimden vazgeçmek Olur. Yanl kullan ld için geriye tepip sahibini öldüren bir silah, geri tepti diye at lamaz. Tersine, o silah en faydas dokunacak biçimde kullanmay ö renmek ve beceriklice kullanmak gerekir. Oportünistler öyle aç k hakikatlere kar ilim münaka as ndan çekinirler ve öyle garip softal a dü erler: “Marksizm, Jakobenizm ve Blankizm de ildir. Öyle ise, Jakobenlerin ve Blankistlerin kulland ktan devrimci metotlar Marksistlere yara maz,” demek isterler. Ve böylece, Marksizmin o gibi metotlara z t bir doktrin oldu unu öne sürerler. Böylesine skolastik mant k ancak soysuzla m bir sofizimdir. Çünkü, Marksizmin devrim metotlar na ayk r oldu unu söylemek, her eyden önce düpedüz yaland r. Marksizmin kurucular , hiçbir zaman oportünistlere ve sosyal demokrasi Jirondenlerine hak verdirecek bir tek hareket ve dü üncede bulunmam lard r. Tersine, pratik devrim meselesinde, gerek Marks gerekse Engels, her zaman ön safta yer alm lard r. Devrim tecrübelerinde s ras gelince Engels gibi elde silah kanl isyanlara gönüllü kat lm lard r. Ve daima teoriyi pratikten ç karm lard r. “Engels imdiki sosyal demokrat Jakobenleri (yani devrimci Marksistler) gibi, yaln z yukar dan tesirin önemini takdir etmekle kalmaz; yaln z cumhuriyetçi burjuvazi yan nda geçici hükümete kat lmay kabul etmekle kalmaz, fakat öyle bir kat lmay ve devrimci iktidar n enerjik askeri müdahalede bulunmas n TALEBEDER. Engels ASKERL K heyetlerinin PRAT K OLARAK idaresi hususundaki vazifelerini say p döker. Ç tk r ld m sosyal demokrat Jirondenlerine ayn küçümseyi le kar l k verir. “(V. .U.: “Yaln z A a dan m , yoksa Yukar dan da m ?”, C.IV, s. 230-231). Madem ki Marksizm pratik devrim metotlar n benimsiyor, öyle ise kendilerine Marksist ve Sosyalist süsü veren kalle (oportünist) “sosyalistler” niçin pratik devrimcili i kötülemeye kalk rlar? Hiç üphesiz kalle liklerinden, yani korkular ndan, dönekliklerinden ve dolay s yla devrimi baltalamak istediklerinden öyle davran rlar. “Gizli faaliyet ve Blankizm kar s nda gösterilen korkular n gerçek 35


temeli (Bernstein ve ortaklar n n uzun süre özene bezene ispat etmeye çal t klar gibi), pratik hareketin ortaya ç km falan veya filan karakterlerinden ibaret de ildir: ça da sosyal demokratlar aras nda kendisine k smen yol aç lm bulunan burjuva ayd nlar n n, burjuva psikologlar n n p s r kl klar ndan ve korkakl klar ndan ibarettir. “(V. .U.: “Bir Ad m leri, ki Ad m Geri”, 1904, C.V, s. 455).

36


Üçüncü Bölüm

DEVR M ve K TLE Sosyal devrim demek, bütünüyle toplulu un de i mesi demektir. Böyle bir de i iklik, ne bir tek ki inin dehas veya gücüyle, ne bir zümrenin ve hatta ne de bir s n f n çabas yla olamaz.. Büyük y nlar n hareketi devrim yarat r. Ancak, devrim bir kille hareketi oldu u gibi, kitle hareketi de ancak bir parti hareketi ile yürür. Bu bak mdan, devrimle kitlelerin ili kilerini göz önüne getirmek için, bir yandan devrimle do rudan do ruya kitlelerin, öte yandan kitlelerle Partinin kar l kl ili kileri bilinmelidir.

I- DEVR MLE K TLEN N KAR ILIKLI L K LER Devrimle kitlenin ili kisini kavramak için: Devrimin, devrim ke if kolunun (öncünün) ve devrim derslerinin anla lmas gerekir. A- K TLE VE KE FKOLU (ÖNCÜ) NED R?: Devrim, de i iklik için yap lan sosyal bir sava t r. Bu de i iklik, reform gibi tedrici ve nicelikçe (kemmiyetçe: kantitece) de il, ani bir keyfiyet (nitelik: kalite) de i mesidir. Bu de i iklik, iktisadi ve siyasi belli bir olgunlu a eri mi s n f artlar içinde belli metotlarla yap l r... Bunlar anlad k. Ama, o de i ikli i kim yapar? Devrim madem ki bir sava t r, onun üphesiz önce iki kar l kl cephesi vard r: 1- rtica (kar -devrim) cephesi, 2- Devrim cephesi.. Sosyal devrimi yürütecek olanlar devrim cephesinde bulunanlard r. Her sava ta oldu u gibi, devrim cephesinin de sava ç ordular vard r. Ordu deyince iki ey hat ra gelir: 1- Orduyu güden kumanda heyeti, 2- Ordu kitlesinin kendisi.. Devrim ordusunun komuta ve kurmay heyeti: DEVR MC PART olur. Ona kitlelerin “KE F KOLU” (Öncüsü) ad verilir. Devrimin ordu kitlesi: do rudan do ruya alt tabakalar, yani bütün ezilen ve soyulan halk “K TLE”leridir. Devrimi yürütecek olan insan gücü: devrim partisiyle devrim kitlesinin birli inden ve beraberli inden do ar. 37


Ne yaln z ba na öncü, ne yaln z ba na kitle devrimi ba aramaz. Yaln z ba na kurmay heyeti sava amayaca gibi, erkan’ harbiyesiz ve kumandans z bir ordu da sava kazanamaz, ikisinin de ayn zamanda var olmas , bir olmas artt r. Bunda anla lmayacak bir ey yoktur. Tarihte ne zaman devrimci bir s n f do du ve geli tiyse, o zaman daima bu devrimci s n f n karakterlerine uygun bir efler kadrosu, bir devrim ke if kolu meydana geldi. Bu demek de ildir ki tek ba na kitle her eye yeter, ke if koluna hacet kalmaz.. Hay r, söylenmek istenen ey udur: devrim gibi ke if kolu (öncü)nün de karakterini tayin eden ve icabettiren faktörler kitlelerin halinde ve durumunda yatar. Kediye göre budu, vücuduna göre uzvu bulundu u gibi, kitlesine ve s n f na göre de partisi olur. Bütün gerçek devrimlerin MOTORU her zaman büyük y nlar ve geni kitlelerdir. Tan m gere i, kökten bir de i iklik demek olan devrim kitlesiz olamaz. Kitlesiz bir sosyal devrim tasavvur etmek, ancak kitlelerin devrimci te ebbüs kabiliyetine inanmayanlar n yahut o te ebbüs kabiliyetini kendi ç karlar na ayk r gören gerici s n f ve zümre demagoglar n n harc d r. Kitlesiz devrim fikri kitle menfaatlerine ve bizzat devrime ihanet dü üncesidir. Öyle ise, her eyden önce, devrim ile kitlenin münasebetini arayaca z. O s rada üphe yok kitleyi soyut, kendi ba na ele almayaca z. Kumanda ve kurmay heyetiyle, ke if koluyla, devrim partisiyle birlikte ve kar l kl ili ki halinde görece iz. B- DEVR M K TLES NED R?: Devrim kitlesi deyince, önce onun N CEL (Kemmiyeti: Kantitesi), yani say s hat ra gelir. Bu say , tekrar edelim, alabildi ine çok olacak; yüzler binlerle de il, milyonlar, on milyonlarla say lacakt r. “Rus devriminin bilhassa teyit etti i u esasl Marksist dersi unutmamal y z: Kuvvetleri on milyonlar içinde talim terbiye etmelidir. Siyasette pek az (olan ey) hesaba kat lmaz; siyasette pek az (olan ey) hiç anlam olmayan nicelik diye bir yana b rak l r.” (V. .U.: “Sovyet ktidar n n Vazifelerine dair Nutuk”, 29.4.1918, C.XV, s. 233). Bu on milyonlarca kitlelerin N TEL (Keyfiyeti: Kalitesi) nas ld r? Yani, hangi insanlar kitle say s na girerler? Tek sözle bütün çal an ve ezilenler kitledendir. “Bol evizmde ve Rus Oktobr Devriminde ba l ca ve öz olan ey, 38


siyasete, bilhassa kapitalizm düzeni alt ndaki bütün ezilenleri çekmektir. Bu ezilenler, hükümdarl k zaman nda da, demokratik burjuva cumhuriyeti zaman nda da kapitalistler taraf ndan da ezildiler, aldat ld lar, çapul edildiler. Toprak, fabrika ve imalathaneler üzerinde ahsi mülkiyet sakl kald kça, kapitalistler taraf ndan halk eme inin böylece ezilmesi, aldat lmas , çapul edilmesi önüne geçilemezdi.”(V. .U.: “Emekçilerin Uluslararas Günü”, 4.3.1921, C.XVIII, s.99). Demek, millet içinde her ne biçim ve kim taraf ndan olursa olsun, ezilip soyulan bütün çal kan insanlar n toplam devrimi ba aracak olan kitledir. Bu tarife göre, devrim kitlesinin iki art vard r: 1- ÇALI KAN kitle olmak, 2- EZ L P SOYULAN (istismar edilen: sömürülen) kitle olmak.. Ezilmeyenler zaten devrim isteyemezler. Ancak, devrimci olmak için yaln z ezilmek yetmez. Bilhassa çal p soyulmak, emekçi olmak artt r. Haz r yiyen Osmanl fodlac lar , Roma’n n tay na ayak tak m , yahut Fa izmin besledi i ayl kl serseriler kalabal ; toplulu un en a a tabakas olduklar halde, ezilmekten ve hakaretten kurtulamad klar halde, devrim kitlesi içinde say lamazlar. Bütün topluluklar n tortusu “Lümpen Proletarya” (paçavra i çi s n f ) tabakalar kadar sefalet ve hakaret çeken yoktur. Gene de, o gibilerin ço u, ancak irtica u akl n yaparlar ve devrimi arkadan vururlar. C- DEVR M Ö RET C D R: Devrim için üphesiz toplulu un uzun bir evrim dönemi geçirmesi gerektir. Bununla birlikte, devrimde kitlelerin fiilen rol oynamas ve devrimin anla lmas için, o evrim döneminin bilgileri hiçbir zaman yeterli olmaz. Ala binmeyi ö renmek için ata binmek nas l gerekliyse, t pk öyle, devrimi ba armak ve ö renmek için de bilfiil devrime giri mek artt r. Hele s n fl topluluk ekillerinde her türlü maddi, manevi bask yla uyu turulup gözlerine perde çekilen kitleler için devrimi TEOR (nazariye) ile anlamaya hiç imkan yoktur. Mutlaka devrim PRAT (ameliyesi) laz m gelir. Bunun üzerine öyle denilecektir: Devrim ans z n olan bir altüstlüktür. O kadar k sa zaman içinde, yüzy llar boyu bunalt lm olan milyonluk kitleler bir göz aç p kapamada devrimi nas l ö renebilirler? Daha do rusu, devrimi ö renmeye vakit bulabilirler mi ki, kat l p devrimi gütsünler? Evet, devrimlerin büyük rollerinden biri de; yaln z kitle HAYATI’nda 39


de il, kitle hayat ile birlikte kitle ruhunda, kitle Z HN YET ’nde dahi o zamana dek görülmemi yaman altüstlükler yaratmas ile belirir. Bu yüzden, onlarca y l süren tedrici tekamül (evrim) döneminin binlerce ve yüzbinlerce kürsü nutkuna ve propagandalara kar kitleler az çok ilgisiz kalabilirler. Bir kaç haftal k devrimin y ld r m dersi ile ayn kitleler gözlerini falta gibi açarlar. Topluluk hayat n n en kar k davalar na manen uyan rlar. Kimin ne deyip, ne yapmak istedi ini iyice kavrayarak, en karanl k me eleri kitle içgüdüsüyle ayd nlat r ve bir vuru ta çözerler. Bütün tarih tecrübelerinin ispatlad gibi, devrimin ruhlarda yaratt bu manevi devrim, devrimin verdi i en unutulmaz derstir. Bu dersin okulu gene devrimdir. Çünkü, ancak devrim günlerinde i sözün yerine geçer. Herkesin bir zaman söyledikleriyle imdi yapt klar yüzle ir. i in içyüzü ortaya ç kar. Yalan söyleyenlerin maskesi dü er. Sözü özüne uyan halk görür. Akla kara ay rdedilir. “Her devrim koskoca halk kitleleri hayat nda sarp kopu malar yarat r. Bu türlü kopu malar olgunla mad kça modern devrim do amaz. Her insan n hayat ndaki kopu malar nas l insana pek çok ders verirlerse, insan n önüne pek çok intikaller (kavray lar) ve intibalar (izlenimler) ç kar rsa, t pk öyle, devrim de bütün millete k sa zamanda en özlü ve de erli dersleri verir. “Milyonlar ve onmilyonlarca insan, devrim zaman her bir haftas nda, al lm uyuklama hayat n n bir y l nda gördü ünden fazla ders al r. Zira halk, bilhassa hayat n sarp kopu malar s ras nda hangi halk s n flar n n falan veya filan hedefleri takip etmek istediklerini, hangi hedefleri ele geçirmek istediklerini ve o hedefleri hangi vas talarla gerçekle tirdiklerini aç k görecek durumda bulunur.” (V. .U.: “Anayasa llüzyonlar na Dair”, 1917, C.XIV, Ks.2, s.31). Devrim yaln z kitleye mi ders verir? Elbette hay r. Devrim, kitle ile birlikte ve kitlenin arac l ile ke if kolunun (öncünün) kendisine, kitle partisine, devrimin erkan’ harbiyesine (genelkurmay na) da ad m ad m takibedilecek, ö renilecek büyük dersler verir. Devrim, kitle kadar ke if kolu (öncü) için de ayn zamanda bir - okuldur. Kitle gibi onun öncüsünü de devrim okulu yeti tirir. Yaln z, devrim okuluna girmeyi becermek ve ondan ders almay bilmek ba l ca hünerdir. Devrim her zaman ders verir, ama verilen dersi kavramak için ayr ca u ra mak artt r. Yoksa, devrimin verdi i ders bir kulaktan girip öbüründen ç kabilir. 40


Hayat n her dersi gibi devrimin derslerini de izlemek, derleyip toparlamak ve esasl ca etüt edip kavramak, özellikle devrim ke if kolunun (Öncünün) boynuna borçtur. Onun için büyük devrimciler her devrim hamlesinde hep öyle hayk rm lard r: “Hiç üphesiz devrim bize ders verir; halk kitlelerine ders verir. Ama imdi parti mücahitleri için mesele undan ibarettir: Devrimden az c k olsun ders almay dü ünüyor muyuz?” (V. .U.: “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin ki Takti i”, Önsöz, Eylül 1905, C.VI, s.309). D- DEVR M DERS N K TLE VER R: Devrim ö reticidir, diyoruz. Kitleye ve ke if koluna (öncüye) ders verir. Ama devrim soyut, elle tutulup gözle görülmez bir kuvvet midir? Hay r. Devrim: K TLELER N HAREKET , hem de s çrama hareketidir. Tabiatta “kuvvet”, “enerji” denilen olaylar nas l “madde”nin bir aç a vuru u ise, t pk öyle, devrim de kitlenin bir aç klamas d r. Maddesiz kuvvet, yahut kuvvetsiz madde tasavvur etmek ne kadar gülünç ise, kitlesiz devrim, yahut devrimsiz kitle tasavvur etmek de ondan daha fazla utanmazca bir demagoji olur. Onun için, devrimde kitlenin ayaklan n kald r m “cemmi gaafiri” (Foule: kuru kalabal k) diye omuz silkerek küçümseyenler, genellikle güdük burjuva reformlar n mistikle tirip kitle hareketini baltalamak isteyen devrim dü man kaba burjuva u aklar d rlar. (“Kadro”cu mürtetler gibi). Devrim ö reticidir derken, devrim bilgisi ancak kitle hareketinden al n r, yaln z kitle ö retici olur, manas anla lmal d r. Devrim kitleye ve ke if koluna (öncüye) ders verir derken murad edilen fikir udur: Kitle kendi hareketiyle gerek kendi kendisini, gerek öncüsü olan ke if kolunu ö retip yeti tirir. Tek sözle, devrimi yapan da, yapt hareket içinde kitleyi ve ke if kolunu (öncüyü) terbiye edip yeti tiren de gene kitle olur. “Tarihte devrimler ony llar ve yüzy llar zarf nda olgunla m z tl klar ayd nl k satha ç kar rlar. Devrimde hayat al lmad k bir zenginlik kazan r. Hep gölgede kalan ve bu sebeple hükümeti elinde tutanlarca bilmezlik ve umursamazl kla kar lanan kitle, faal mücadeleci olarak siyaset sahnesine f rlar. Bu kitle, deneme ad mlar atarak, yolu yoklayarak, üzerine vazifeler alarak, kendisini ve bütün ideologlar n n teorilerini denenmeden geçirerek, her eyi gözleri önünde tutmak suretiyle pratikçe (bilfiil) kendi kendisini 41


talim ve terbiye eder. Bu kitle, kendini tarihte devcesine büyük cihan vazifesinin icabettirdi i yükseklikte tutmak üzere kahramanca gayretler gösterir ve tek tük bozgunlar ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, kan selleri ve binlerce kurban bizi ne denli a rt rsa a rts n; kendili inden anla l r ki, kitlelerin ve s n flar n bizzat devrimci mücadele ak içinde o do rudan do ruya ald klar terbiye ile hiçbir ey, hiçbir zaman mukayese dahi edilemez.” (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ”, 1920, C.XVIII, s.179).

II - K TLE LE PART N N KAR ILIKLI L K LER imdiye kadar gelmi geçmi birçok devrimler oldu. Bunlar n, devrim s ras nda kitle ile ke if kolu (öncü) aras ndaki ili kiler üzerine verdikleri büyük dersler pratik bak mdan u cümle ile özetlenebilir: “Tek ba na ke if kolu (öncü) ile zafer hiçbir vakit kazan lamaz.” (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ” 1920, C.XVIII, s.179). Bunun anlatt ey udur: Kitle ile ke if kolu (öncü) aras nda tam ba l l k ve tam güvenlilik bulunmad kça devrim üstün gelemez. Ancak o güven ve ba bulunursa devrime girilirken kitlelerin zafere götürülece inden emin olunabilir. Bundan önce kitlenin devrim içindeki rolünü belirttik. imdi devrime giren kitle içinde Partinin rolü üzerinde duraca z. Partinin devrim kitleleri önündeki durumu bilhassa u iki yönde toplan r: 1- Kitleyi kendi denemesiyle NANDIRMAK, 2-Kitlenin yarat c giri kinli ine (te ebbüsüne) NANMAK.. Bu iki prensip do ru dürüst kavranmad kça kitle hareketini gütme e de il, üstünkörü anlamaya bile imkan yoktur. A- K TLEY KEND DENEMES YLE NANDIRMAK: Burada, ikisi prömis (mukaddeme: öncül) ve birisi onlardan ç kan netice olmak üzere, üç mant k meselesi önümüze dikilir. Birinci Term: Zor Yerine kna: Tarih insan kitlelerinin hareketinden do ar. Yani kitleler yaln z devrim zamanlar de il, her vakit hareket ederler. Kitleler bu hareketleri s ras nda hep bir s ra kanaatlerle yürürler ve yürütülürler. Yak ndan bak lacak olursa, ezilip soyulman n hak ve vazife say ld sömürü topluluklar nda kitleleri yürüten ey onlar n kanaatlerinden çok u rad klar zordur. Halk sömürülmeye gönül r zas ile katland zaman bile, ekonomik yahut politik ve benzeri bir s ra zorlara uyar. Sava a ço u 42


zaman kanaatinden çok egemen olan te kilat zoruyla girer. Devrimin bir sava oldu unu, hem de çok yaman fedakarl klar sava oldu unu gördük. Kitleler devrime nas l at l rlar? üphesiz bu at l hiçbir zorla, yani d tan gelen ki i zoruyla yap lamaz. Devrimcilerin zaten ellerinde öyle bir zor gücü yoktur. Kitleye kar kuvvet ve zorbal k kullanmak irtica n ve sömürmenin i idir. Devrim ise her zaman belirli bir sömürme eklini kald rmakt r. Hele proletarya devrimi, yeryüzünde her türlü sömürüye son veren altüstlüktür. Öyle ise proletarya devrimini kitlelere zorla kabul ettirmek akla gelemez. Kitleyi devrime getirmek için; devrimin do rulu una, iyili ine, yararl l na ve güzelli ine inand rmak gerekir. Zorla güzellik olmaz. Derebeylik toplulu un geli mesine engel olmaya ba lay nca onu devirmek isteyen burjuvalar i çi, köylü ve esnaftan ibaret halk kitlelerini burjuva devrimine zorla çekmediler. Tersine, ortal kesen derebeyi zoruna kar Hürriyet, Adalet, E itlik gibi vaatleri öne sürerek, o vaatlere kitleyi inand rarak devrim hareketini güttüler. Hem alt s n f durumunda olanlar iktidara kar devrime götürmek için kim zorlayacakt ? Alt s n f n mümessilleri olan devrimci parti mi? Böyle bir iddia ne dedi ini bilmemek olur. Kendi SINIFI’na kar zor kullanacak bir parti, her eyden önce o s n f n mümessili olmaktan ç kar, o s n fa dü man bir parti haline gelir. Tarihte kendi s n f na kar zor kullanan hakiki s n f mümessili bir parti görülmemi tir. Me er ki o parti, s n f içinden avlamak kast ile s n f ad n maske gibi kullanan bir kurulu olsun. Birinci Cihan Sava ndan sonra kinci Enternasyonal’in sosyal demokrat ve sosyalist çi Partileri böyle davrand lar. Ne var ki bu partiler i çi s n f n n içinde burjuvazinin ajan olan kurulu lard r. Burada konu edilen ey bilhassa proletarya devrimi oldu una göre, ba ka bir soru hat ra gelir, i çi s n f n n partisi yaln z i çi s n f n kendi kanaatine getirdikten sonra öteki halk tabakalar na kar zor kullanamaz m ? Hay r. Çünkü bir yol sosyalist prensipçe buna imkan yoktur. Proletarya devrimi topluluk içinde yaln z bir s n f de il, proletaryan n kendisi de dahil olmak üzere bütün s n flar ortadan kald rmak için yap l r. Mesela burjuva devrimi, derebeyi sömürüsünü kald r p onun yerine sermayenin sömürüsünü geçirdi. Bu yüzden kapitalist düzeni kurulur kurulmaz, i veren s n f hemen eski müttefikleri olan halk tabakalar na kar , i çilere ve köylülere kar “Nizam” (düzen) ad na cebir ve iddet kulland ve bu u urda büyük emlak-arazi sahipleriyle elele verdi. 43


Proletarya devrimi ise, insan n insan taraf ndan her türlü ezilip soyulu unu kald racakt r. Onun için, devrim s ras nda de il, devrimden sonra dahi bütün çal kan ve ezilen kitlelerle elele vermek zorundad r. Bunu anlamayanlar ancak yar -anar ist devrim hainleridir. çi s n f ile öteki çal kan tabakalar aras nda esasl hiçbir menfaat ayr l yoktur. Devrim demek, zor gören mahkum alt bir s n f n zor kullanan hakim üst s n fa kar ayaklanmas d r. Alt s n f n mahkum vaziyetinde tutulmas için her türlü silahtan tecrit olunmas gerekir. Onun için alt s n flara kar silahl adamlar ve hapishaneleriyle kurulu bütün bir devlet te kilat üst s n f n elinde bulunmal d r. Bu bak mdan gerek silah ve gerek ba ka zor ve iddet vas talar üst s n f n tekelindedir. Alt s n f n mümessilleri için böyle bir imkan yoktur. Devrim ke if kolunun (öncüsünün) önünde kitleye tesir edecek bir tek yol kal yor: KNA (inand rma) yolu.. Kitleyi devrimin lüzumuna, do rulu una, kaç n lmazl na ve yararl l na inand rmal d r. Bu yap lmad kça, devrimin motoru olan kitle harekete geçemez. Hareket ne kadar büyük olursa, o kadar büyük kitleleri inand rmak, ikna etmek gerekir. “Tarihi bir hareket ne kadar çok k vr ml ne kadar çok geni ise, bu harekete kat lan insanlar ne kadar çoksalar, ve buna kar l k yaratmak istedi imiz te kilat ne kadar derinse, harekete o kadar daha çok dikkat ve ilgi göstermek ve bu hareketin zarurili ine yeni yeni milyonlar ve yüz milyonlar ikna etmek laz md r.” (V. .U.: “C.H.K’ya Nutuk”, 22.12.1920, C.XVII, s.413). kinci Term: Deneme Yoluyla kna: Devrim için kitlelerin zorla sürüklenmesi de il, inand r larak yürütülmesi gerekiyor. Bu i nas l yap lacak? Milyonlarca insan hangi yoldan devrime kanaat getirecek? Ne türlü ikna edilecek? Sadece propaganda ve tahrikatla (ajitasyonla) m ? Bir yol, devrimden önce kapitalist toplulu unda bulunuyoruz. Orada her ey gibi propaganda ve tahrikat (ajitasyon) dahi, -ba ka hiçbir ey istemese,- mali iktidar ister. Mali kudret ise, üst s n flar n elindedir. Milli ve mahalli meclislerden en basit bas n yay na kadar, gerek sözle gerek kalemle halka hitabedilecek bütün kürsüler sömürücülerin tekelindedir. Onlarla yar a güç kalk l r. Ayr ca, siyasi bask lar ve s n rland rmalar, kapitalist devletinin ve adli cihazlar n n “KANUNΔ müdahaleleri, gizli aç k polislerin bitmez tükenmez örfi ve GAYRI-KANUNÎ takipleri, tehditleri, bask lar , 44


provokasyonlar ve ilh. ve ilh. vard r. Anayasalarda adet yerini bulsun diye ekilce çizi tirilmi haklar, fikir, kalem, söz, toplant ve ilh. hürriyetleri o kanunlu kanunsuz tertiplerle geni kitleler için s f ra indirilir. Hele küçük milletlerde ve geri ülkelerde ahsi, keyfi muameleler halka ve mümessillerine kar en rezilce tecavüzlere kap açar. Ancak, o itçe siyasi bask lar n nispeten kitaba uyduruldu u en parlak Bat Demokrasilerinde bile, propaganda ve tahrikat (ajitasyon) hürriyetleri zaman zaman lafla kal r. Ufak tefek buhranl devirlerde her türlü demokrasinin yerine dipçik kuvveti geçer. En normal devirlerinde dahi hürriyetleri tatbik edecek madde imkanlar , iktisat ve finans vas talar her zaman k tt r. Üstün s n flar n maddece zengin propaganda ve tahrikat (ajitasyon) imkanlar ile k yaslanamaz. Bütün bu artlar alt nda Propaganda nedir? En sonunda bir sözdür. Kitleler, binlerce y ldan beri yalan icadedilip aldatma vas tas haline getirilmi olan söze art k k ymet vermemektedir. S n fl topluluk kurulal beri üst s n flar yüzy llar boyu hep yalan ya d rm yalan ta rm t r. Böylesine bir “sosyal düzen” içinde kim kime inanabilir? Mesela, Mister Churchill (Çörçil), ngiliz Finans-Kapitaline dayanan dünya ajans endüstrisi ile bütün milletlere: Küçük milletlerin hukukunu korumak, Fa izmin ortaça barbarl n y kmak ve insanl zulümden kurtarmak gibi hasbi maksatlarla sava t n hayk r yor. New York belediye reisi: “Nazi’lerin zaferi, i çiler için yüksek hayat standard , yüksek yevmiye ve idealler yerine zindanlar vücuda getirecektir” diyor. (16.1.1941, Gazeteler). Buna bak l nca, Anglo-Amerikan kapitalizmi nerede ise ezilen proleterler için sava maktad r. Ona kar l k Mussolini, 10.6.1940 günü saat 18.00 sular Venedik saray nda verdi i sava nutkunda, “PROLETER ve FA ST TALYA” ad na öyle konu uyor: “Bu sava , fakir lakin kol bak m ndan zengin milletlerin, dünyan n bütün zenginliklerinin ve bütün alt n n n tekelini s k ca ellerinde tutan sömürücülere kar mücadelesidir.” Hitler ondan da bask n ç k yor ve Alman a r sanayinin en kal n sesiyle öyle bö ürüyor: “Plütokrat demokrasiler kapitalizmin muzaffer olmas n istiyorlar. Fakat biz Nasyonal Sosyalist toplulu un zaferini temin etmek 45


istiyoruz.” Bu hem nasyonal (milliyetçi) ve hem sosyalist olan topluluk nas l eymi ? Hitler yemin ederek aç kl yor: “Bütün s n f ve mevki farklar n tasfiye etmek” ülküsü imi Nazi toplulu u. Ve ilave ediyor Hitler: “Dönmek niyetinde isem recmedilmeye (ta la öldürülme cezas na) lay k erefsiz bir insan olurum.” (Hitler’in nutku, 1.2.1941, Gazeteler). Alman Führeri de, ngiliz kral da: “ALLAHIN B Z MLE OLACA INA KAN M” diyorlar. Yani, cihan katliam n haz rlay p k k rtanlar: Sömürüyü kald rmak, zulmü yok etmek, i çileri kurtarmak ve ilh. için sava t klar n tekrarlay p duruyorlar. Bütün o emperyalist ülkelerde kitlelerin mümessilleri ses ç karam yorlar. Proletaryan n ke if kolu (öncü) partisi: Almanya’da “KONSANTRASYON KAMPI’na, ngiltere’de “KANUN-DI I”na at lm t r. imdi kitleler bütün bu i ittiklerine inans n m ? üphesiz, gerek Hitler’in, gerek Çörçil’lerin kimler ad na konu tuklar n , dillerinin alt nda ne saklad klar n bilmek gerekir. Bunun için her ikisinin de geçmi ini, imdiye dek ne yapt klar n , imdi ise, yapmakta olduklar n n özünü bilimce ara t rmak, i in içyüzünü anlama a yeter. Ama bunu de me profesörler bile, egemen i veren düzeninin saf nda bat l itikatlar n n büyüsünden kurtulamad kça yapam yorlar. Ya yüzy llardan beri sersemletilmek için kafas binbir hurafe ile doldurulmu ve gözünü açmamas için karn aç, zihni bo b rak lm cahil ve yoksul kitleler ne yaps n? Günde üç ö ün kar n doyurmay m dü ünsünler, yoksa oturup “ilmi tetkikat” (bilimsel inceleme) yaparak m vakit geçirsinler? Onun için u “YALAN DÜNYA” da yap lacak sözde kalm propaganda ve tahrikata (ajitasyona) alt tabakalar n inanmas n istemek veya beklemek hayli safl k olur. Bundan, propaganda ve tahrikat n (ajitasyonun) gereksiz oldu u neticesi mi ç kar? Hiçbir vakit. Yaln z, devrim propagandas n n ve tahrikat n n (ajitasyonunun) kitlelerce kabul edilmesi için bir s ra “müeyyideler” gerekir. Bu müeyyidelerin en a maz de er ta yan “DENEME” (tecrübe)dir. Kitle bütün söylenenleri kendi prati i ile denemelidir. “Ve gerçekten bütün s n f n, gerçekten geni emekçi kitlelerinin, kapitalce ezilen kitlelerin o duruma gelmesi için (yani ke if koluna yard mc olmas için), yaln z propaganda, yaln z tahrikat (ajitasyon) azd r. Onun için bu kitlelerin kendilerine has siyasi 46


denemeleri gerekir. te imdi yaln z Rusya’da de il, fakat Almanya’da dahi göze çarpan bir kuvvetle, ve bariz surette teyit olunan bir büyük devrimin öz kanunu budur.” (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ”, s.179). Kara kitle herkesin söyledi ini dinler. Bu söylenenler içinde devrim gibi büyük fedakarl k isteyen kanl kavgaya birdenbire kanaat getiremez. Bu hal fedakarl ktan kaç nd yahut dövü mekten korktu u için de ildir. Kitle her zaman sömürüldü ü ölçüde her fedakarl a ve dövü meye haz rd r. Fedakarl k ve mücadele y nlar için yemek içmek kadar tabii olmu tur. Kitle devrime candan taraftard r. Ya ad kça devrimi her an ister. Ancak, y nlar kuru hissiyatç ve ütopist de ildirler. Kitle göze alaca fedakarl n gereklili ine, do rulu una ve yerinde harcanm oldu una inanmal d r. Kitle bütün filozoflardan üstün ba ar l bir pratik zeka ile yaln z fiiliyata, yaln z olanlara inan r. Gözü önünde laf olarak de il, i olarak ak p geçen hadiseleri kendi hayat yla ölçerek hüküm verir. Hele harekete geçmek için mutlaka kendi denedi i kanaatlerine uyar. Mesela, sava tan önce Çemberlayn da, Hitler de s rf “bar ” için çal t klar n ba r yorlard . Sosyalistler ise y llardan beri “Fa izm demek sava demektir” parolas n att lar. Çemberlayn’ n Hitlerizmi alttan alta beslemekle ve sonra kalle çe bar tan bahsetmekle, yeni bir cihan sava n haz rlamaktan ba ka bir ey yapmad n gerçek sosyalistler her zaman söylediler. Netice ne oldu? Çemberlayn ve Hitler ikinci Cihan Sava n tutu turdular. Ondan önce sosyalistin mi, yoksa kapitalistin mi do ru söyledi inden kitle karars z kalm olabilirdi. Sava patlad . Kitle derisiyle, kemi iyle, hayat yla tecrübe etti ve gerçek sosyalistlerin do ru konu tuklar n kavrad . Bugün Çörçil Fa izmi kald rmak için, Hitler kapitalistlerin “zulmünü” kald rmak için dövü tüklerini ilan edip duruyorlar. Gerçek sosyalistler, iki taraf n da Finans-Kapital ad na dünyay payla mak istediklerini ve yalan söylediklerini bildiriyorlar. Yar n gene gerçek sosyalistlerin dedikleri ç kacak ve o zaman kitleler zaptedilmez bir h zla do ru söyleyen proletarya devriminin kurtulu una can atacaklard r. Kitlenin bu özelli ini, bu kendine has anlay n hesaba katmadan hareket etmek, kitle mümessillerinin ve devrimci partinin kendisi için de do ru de ildir. Bizzat parti de, en bilinçli görü ve gidi lerini kitlelere kille 47


huyunca, suyunca, kitle yolunca anlatmal ve kabul ettirmelidir. “Milyonlarca insan n kendi özel hayatlar n n ö retti i ey parti kanaatleri ile mutab k dü medikçe, o milyonlarca insan bu kanaatlere hiçbir zaman kulak asmaz.” (V. .U.: “Tüm Rusya Köylü Mebuslar Oturumunda Nutuk”, 22.5.1917, C.XIV, s.161). Mant ki Netice: Kitleye Dedi ini Yapmal : Madem ki kitle inan rsa yürür, kitlenin inanaca ey ise eliyle tutup gözüyle görece i eydir, o halde, kitleyi yaln z harekete geçirmek için de il, giri ti i harekette sonuna kadar dayand rmak için dahi, ona her gün yeni ve ileri bir hamle içinde devrimin maddece belgelerini ve faydalar n tatt rmak laz md r. Bütün at lan iarlar (parolalar ) hayatta gerçekle tirmeli, fakat gerçekle tirilemeyecek iarlar (parolalar ) atmamal d r. O zaman devrimin önüne duracak hiçbir kuvvet kalmaz: “En son kara i çiler, herhangi i sizler, her ev kad n , bütün da n k köylüler görürlerse ki, -gazetelerde de il, kendi gözleri ile görürlerse ki,- proletarya iktidar zenginli in önünde iki büklüm olmuyor, fakirlere yard m ediyor; görürlerse ki bu iktidar devrimci tedbirler önünde duralam yor; fazla ürünleri haz r yeyicilerden al p açlara veriyor, evsizleri zengin mahallelerine zorla yerle tiriyor, sütün paras n zenginlere zorla verdirterek bütün fukara evlerinin çocuklar yeterince beslenmedikçe zenginlere bir damla bile süt vermiyor, toprak emekçilere geçiyor, fabrika ve bankalar i çi kontrolü alt na giriyor, milyonerlerin zenginliklerini gizlemeleri durmaks z n (tedriçsiz) ve ciddi cezalar bekliyor., i te vakta ki fukaralar bütün bunlar görürler ve hissedip denerler, o zaman: Kapitalistlerin ve Kulaklar n (Tar m burjuvalar n n) hiçbir kuvveti, tüm cihan Finans-Kapitalinin ortal kta dönen yüzbinlerce liras n n gücü halk devrimini altedemez; tam tersine, halk devrimi bütün dünyay yener. Çünkü bütün ülkelerde sosyalist devrim olgunla maktad r.” (V. .U.: “Bol evikler Devlet iktidar n Muhafaza Edebilecekler mi?”, C.XIV, Ks.2, s.250). B- K TLEN N YARATICI TE EBBÜSÜNE NANMAK: Kitleyi kendi denemesiyle inand rmak için her eyden önce kitleye inanmak laz md r. Kitleye inanmak deyince, yaln z a a tabakaya yukar dan bakmaya al m , burjuva ayd nlar n n böbürleni ini bir yana atmak yetmez. üphesiz “kaba kitle”, “cahil y n”, “at l insanlar” ve ilh. diye afakonlar kalkanlar, kitleyi egemen s n f elinde ham madde ve cans z alet 48


gibi b rakmak isteyenlerdir. Onlara tarih silleli dersini her zaman verir. Burada bilhassa kitleci olanlar n, gerçekten samimiyetle y n hareketine gönül ba l yanlar n bilmeleri gereken art aran r. Kitleye kar platonik sevgi beslemek, yahut yüksek ilan’ a klar etmek kitleye inanmak de ildir. O gibi a klar, bütün platonik a klar gibi, hayat n dili olan kitlenin dilini anlamayarak çarçabuk a p bezerler. Kötümser, a k n ve bezginler ise, hiç kimseyi ikna edip inand ramazlar. Madem ki devrim yaln z kitlenin i idir ve ancak onun taraf ndan yap labilir, as l büyük i i kitlenin yapaca na inanmayanlar, kitleyi o i i yapmaya nas l inand rabilirler? Birinci Had: Te kilatta Kitleye inanmak: Ke if kolunun (öncünün) kendisi, yani Parti te kilat ancak bilinçli bir azl içine alabilir. Bu te kilat, da n k y nlar içinde tesirli olabilmek için, ayr ca milyonlarca ki ilik kitleleri içine alan y n te kilatlar bulmal d r. Kitle te kilatlar nas l do acakt r? E er onu daima ke if kolunun (öncünün) do rudan do ruya her yere eri ip yeti erek yaratmas bekleniyorsa: çok beklemek ve az i yapmak, hatta davay tehlikeye dü ürmek ortaya ç kabilir. Büyük y n te kilatlar n yaratmak için, ke if kolunun (öncünün) kitleyi i ba na seferber etmesi çok defa yeterli olur. in ba a dü tü ünü gören kitle, her i in ancak lay k oldu u te kilatlarla yap labildi ini kavramakta gecikmez. Hele bugün i çi s n f gibi bir halk nüvesi kitle içinde bulunursa, te kilatlanma daha tabiile ir. Bütün bu te kilatlanma s ras nda kitlenin te ebbüsüne ve te kilat kabiliyetine inanmak birinci artt r. Onun için, hatta Parti iktidar mevkiine geldi i zaman dahi, “Yürüyemiyoruz” diyenlere büyük devrim efi öyle seslenmi tir: “Köylerde köylüler topra als nlar; i çiler fabrikalar ve i letmeleri ellerine geçirsinler; dört bir yanda her eye gücü yeten te kilatlar f k r r.” (V. .U.: “C.H.K. Adamlar na Bildiri ”, 11.1.1919, C.XV, s.91). Böyle davran l rsa Parti bir lokomotif olur, kitlenin yaratt vagonlar birbirine ve kendisine ba lay p demiryolu üstünde harekete getirir. Ancak, kitle te kilatlar n kitle yarat r demek, y nlar te kilatlan rken ke if kolu (öncü) yan gelip yatacak demek de ildir. Her ey kendili inden olmaz. Kitle te kilatlan rken, Parti hep en güç, en temelli i leri üzerine alacakt r. Her zaman yeni te kilat biçimleri ve parolalar ortaya atacakt r. Kitlenin kendi içinde te kilatç güçleri h zland rmak üzere öne dü ecek, 49


örnek olacak, misaller verecek, yap lanlar kontrol edecek, her an hesap verecek, hesap alacakt r. Gene de bütün bu çabalar ve i ler ortas nda hiç unutulmayacakt r ki, geni y nlar n te kilatç e ilimleri ve giri kin güçleri olmaks z n hiçbir ey yap lamaz. Ancak kitlelerin seferber edildi i yerde görevler yerine getirilecektir. kinci Had: Harekette Kitleye inanmak: Devrim teorisi; devrim hareketinin genel kanunlar n sezer ve çizer. Bu kanunlar n hayatta ve her memlekette, oran n gerçekli ine uygun olarak, tamam yla özel ve ayr nt l tatbikat yap lmal d r. Bu uygulamada ortaya ç kacak konkret (somut) ihtimaller ve bütün hareket ekilleri haz r reçeteler halinde verilemez. Marks’ n deyimiyle: “Gelece in lokantas için Kont’vari haz r reçeteler” verenler, gelecekteki topluluk biçimlerini softan n cennet-cehennemi tasvir etti i gibi, bire dek hikaye edenler, ya kuruntucu ütopistler yahut arlatan demagoglard r. Bir toplulu u yaratacak olan ey, ne en dahi filozofun kafas ndaki uydurmalar, ne de dünyaya kapal tarikat n ilhamlar ve temennileriyle olmaz. Devrimi de, devrim hayat n ve devrimci düzeni de yaratacak olan güç: Y nlar n hareketidir. Kitleler, yerine ve zaman na göre en umulmad k ve beklenmedik orijinal gösterilerle yürürler. Y nlar n varacaklar hedef, gidecekleri yön önceden kestirilebilir. Bilim, bir önceden görüdür. Ama, kestirilen hedefe var rken kitlenin yapaca zigzaglar, kazanaca çabukluk, çizece i yörünge vaktinden önce elifi elifine tespit edilemez. Öyle olsayd , devrimcilikten daha kolay bir ey tasavvur edilemezdi. Kitle hareketi ancak y nlar yak ndan güdülerek tayin olunabilir. Bütün mesele, hareket halindeki y nlardan kopu mamay bilmektedir. Bir kaba örnek verelim. Da ba na ya an ya murun seller halinde da eteklerine do ru inece i bilinir. Ya murun ve da n ne oldu unu bilenler için bundan kolay hüküm verilemez. Ancak, suyun tepeden inerken hangi sath’ maillere (meyilli yüzeylere) akaca , nerelerde yatak kazaca , yahut ça layanlar atlayaca , hangi kerteye dek bulan k veya duru, sert yahut yava akaca pe in pe in ve harfi harfine kesilip anlamaz. Suyun içine girilerek, ba na geçilerek, hareketin ak ad m ad m izlenerek durum anla l r. T pk onun gibi: “Biz, sosyalist devrimine giri mek için iktidar ele ald m z vakit unu biliyorduk: “Ba kalar n n mülklerini alanlar n mülkleri ellerinden al nacakt r” (ekspropriatörler eksproprie 50


edileceklerdir).. Ama, ne geçirilecek de i ikli in biçimini, ne konkret (somut) olarak yeniden te kilatland rma çabuklu unun temposunu bilemiyorduk. Yaln z kolektif tecrübedir ki, yaln z milyonlarca insan n denemesidir ki, bu hususta kesin ispatlamay verebilir. Çünkü, bilhassa davam z için, sosyalizmin kurulu u davas için, imdiye kadar gerek a alar toplulu unda, gerek kapitalist toplulu unda oldu u gibi, tarihi yapan, hakim tabakadan yüz veya yüzbin ki inin tecrübesi yetmez. Biz böyle bir eyi bilhassa; ona kar l k dü en tecrübeyi hesaba katt m z için, milyonlarca emekçinin denemesini hesaba katt m z için yapamay z.” (V. .U.: “Halk Ekonomisi Sovyetlerinin Kongresinde Söz”, 26.5.1918, C.XV, s.304). Demek, devrim hareketinin hangi ekilde en uygun dü ece i ve nas l bir tempo ile yürüyece i üzerine öncesinden fermanlar buyrulamaz. Kitle te ebbüsünün her alanda yaratt ve ya att tecrübeler göz önünde tutulur. Kitle hareketinin önemi, özellikle sosyalist devriminde her eyden üstün tutulur. Çünkü, ba ka devrimler genel olarak iktidar n bir azl ktan (mesela derebeylerinden) öteki azl a (mesela burjuvalara) geçmesi biçiminde olur. iktidara geçen s n f daha devrimini ba armadan önce; kendi rejiminin siyasi, idari, sosyal ve ekonomik te kilatlar n az çok tasarlam bulunur. Sosyalizm devrimi ise, ta temelinden bir altüstlük getirdi i için, eski topluluk onun te kilatlar na pek az göz yumar. Burjuva devriminin hedefi; üstün gelen yeni azl n, bir avuç kapitalistin sömürme te kilat n yaratmakt r. Böyle bir te kilat üphesiz kitleden medet ummaz. Tam tersine, kitleye kar ve kitleye ra men kurulur. O yüzden y nlar n giri kinli ine yer b rakmaz. Kendi bir avuç zümresi içinde kurdu u ahbap çavu meclislerinde gizli aç k kararlar n al p buyrultular n yürütür. Proletarya devriminde kökünden de i ecek olan ey geni y nlar n ya ay d r. O ya ay de i ikli ini geni kitle hareketinden ba ka hiçbir güç gerçekle tiremez. Onun için, kitle hareketini zincirlerinden bo and rmak ve inançla kar lamak, devrim zaferinin ilk art d r. Mant ki Netice: Kitleye Diledi ini Yapt rmak: Kitlenin istedi ini yapmas üphesiz anar i demek de ildir. Yani, her önüne gelen arts z kay ts z akl na eseni yapacak denilemez. Kitle deyince, büyük y nlar n öncüsü olan s n f ve o s n f n ke if kolu (öncüsü) de akla gelir. Ke if kolu (öncü) ise, kitlelerin; en bilgili, en 51


bilinçli, en sad k ve en fedakar elemanlar ndan derle iktir. O s fatla, kitlelerin en geni ve en yüksek menfaatlerini öne sürer. Kitle o menfaatlerini kavrayarak hayata uygular. Kitle cahildir yahut akl ermez diye i inden al konulamaz, te ebbüsünden cayd r lamaz. Kitle devrimin tek canl motorudur. O durursa bütün i ler kal r. “Kitlenin yarat c kudreti; i te yeni toplulu un esas faktörü, öz yap c s budur. çiler, kendi fabrika ve i letmeleri üzerinde i çi kontrolünün yarat lmas u runa dövü melidirler, fabrikalar vas tas yla köyü beslemelidirler, bu dayla de i toku yapmal d rlar... Bir tek ürün, bir tek fund bu day hesap d na kaçmamal d r. Çünkü sosyalizm demek hesap demektir. Sosyalizm yukar dan buyrultu ile yarat lmaz. Sosyalizmin ruhu maliyecik rtasiyeci (finans ve bürokrasi) otomatl ndan rakt r. Canl sosyalizm halk y nlar n n kendi yarat d r.” (V. .U.: “Sol S. R. Merin Taleplerine Cevap”, 4.11.1917, C.XV, s.28). Kitle ile Parti vazgeçilmez ahenk içinde, kar l kl etki tepki halinde bulunurlar. Bu haliyle ne Partinin direktifi, ne kitlenin te ebbüsü birbirine kar eyler gibi konulamaz. Her iki taraf ta birbirini bütünüyle tamamlar. Büyük zaferi kitle inanc nda bulan devrim efi, y nlar n inisiyatifini öyle zembere inden bo and r r. “Onlar (emekçi y nlar ) bilirler ki, Sovyetler iktidar na geçmekle ancak ve ancak sömürücüler aleyhine yard m derlemi olurlar. Sovyetler iktidar na büsbütün ve tamam yla yard m etmeyen hiçbir tedbir emekçi y nlar n n i lerini kolayla t ramaz. Sovyetler iktidar her eyi bilici de ildir, her eyi vakt’i zaman nda olgunla t ramaz. Bu iktidar n gidi i heryerde, her zaman güç vazifelerle kar la r. Pek çok defalar, mesela toprak meselesi gibi i lerde, nas l davranacaklar n soran i çi ve köylü delegeleri hükümete gönderiliyor. Ben onlara öyle diyorum: iktidar sizin, neyi yapmak istiyorsan z yap n, size gereken her eyi al n, biz size yard m ederiz. Kayg lanaca n z bir tek ey varsa, o da üretimin yararl olmas d r. Faydal i lere giri in. Olabilir ki yan l rs n z. Ama ö renip yeti mi de olursunuz.. Derken, i çiler ö renme e ba lad lar. Hatta sabotajc larla mücadeleye bile art k giri tiler. Te kilat adamlar avans yapt lar, kar k i ler ileri gitti. Bu avans giderilecektir. “(V. .U.: “S.H.K. Adamlar na Söz”, C.XV, s.28).

52


Dördüncü Bölüm

DEVR M DURUMU Devrimi ve devrimin motoru olan kitle ile münasebetini gördük. imdi yeni bir mesele önümüze ç k yor. Devrim ne zaman ve nerede olur? Yahut bir yerde devrimin gelip kap y çald nas l anla l r? Tek sözle, devrim sitüasyonu, ihtilal durumu ne gibi alametlerden belli olur? Bir memlekette devrim durumunun var oldu unu söyleyebilmek için, o memlekette birtak m artlar ve alametler (belirtiler) bulunmal d r. Bu genel artlarla pratik belirtileri ayr ayr gözden geçirelim.

I- DEVR M DURUMUNUN ARTLARI Bir memlekette aranacak genel devrim artlar ba l ca iki büyük gruba ayr l r: 1- Objektif devrim artlar : yani insan iradesine tabi olmayan, daha do rusu teker teker bütün ki i iradelerini tayin eden durumdur. 2- Sübjektif devrim artlar : objektif artlar dolay s yla harekete geçen insan iradelerinin o artlar gere ince gerçekle tirebilecek bilince ve davran a eri mi olmalar d r. A- OBJEKT F DEVR M ARTLARI: Objektif devrim artlar deyince bilhassa iki ey hat ra gelir: a) Toplulu un ekonomi temelindeki z tl klar n büyümesi, b) Bu z tl klar n neticesi olarak topluluk hayat nda tarihi bunal mlar n (buhranlar n: krizlerin) ba göstermesi.. a- Temel Ekonomik Z tl klar: Her toplulu un temelini yürüten belli üretici güçler vard r. Bunlar n Co rafya üretici güçlerinden Teknik üretici güçlere kadar, insan ve Tarih üretici güçlerini de içine alan yap s toplulu un temeli olur. Üretim aletleri ve usulleri gibi ürün yaratan bütün vas talar ve insanlar toplulu un ilk hareket zemberekleri olurlar. Bir fabrikada makineler, makinelerin i leyi tarz , çal an i çiler, i çilerin çal ma metotlar , gelenek ve davran lar ve ilh. üretici güçleri te kil ederler. Üretici güçler faaliyette bulunurken insanlar aras nda bir s ra kaç n lmaz münasebetler (ili kiler) gerekir. Onlara üretim ili kileri denir. Kapitalizmde i çi ile patronun münasebetleri öyledir: çi çal r, yarat r; patron çal t r r, bütün ürüne sahip ç kar, i çi o üründen, daha önce pazarl yap lm ücret ad yla bir pay al r. Patron, ürünün mal ve matah 53


halinde sat m ile kar elde eder. Bütün bu kapitalist üretim ili kilerinde, durum bak m ndan i çi patrona altt r ve tabidir. Bu anlat lanlara dikkat edilirse görülür ki, üretim ili kileri s n fl bir toplulukta ayn zamanda s n f ili iklerini ve mülkiyet ili kilerini tayin eder. i çi ile patronun kar l kl durumlar s n f ili kilerini do urur. Üretimde yarat lan de erlerden pay almalar mülkiyet ili kilerini meydana getirir. Bir toplumun gerek üretim, gerek s n f ve gerekse mülkiyet ili kileri o topluluktaki üretici güçlere göre biçim al r. Kolay anla lmak üzere teknik örnek verelim. El-de irmeni: Kölelik ça n n ili kilerini; Yelde irmeni: Derebeylik ça n n ili kilerini; Makine-de irmeni: Kapitalist ça n n ili kilerini” gerektirir. Üretici güçler biçim de i tirdikçe: üretim, mülkiyet ve s n f ili kileri de biçim de i tirmek zorunda kal r. Toplulukta devrimi yaratacak temel tezatlar, bilhassa üretici güçlerden üretim ili kilerine ve üretim ili kilerinden mülkiyet ve s n f ili kilerine do ru yay larak geni ler, iki taraftan birinde de i iklik oldu mu, ötekilerle gerginlik, çeki me ve çat ma ba lar. Ya üretici güçler üretim ili kilerine yenilirler; o zaman topluluk toptan y k l p yok olur. Tarihte kaybolmu medeniyetlerin örnekleri böyledir. Yahut üretici güçler kendilerine uymayan eski (s n f, mülkiyet ve üretim) ili kilerini parçalayarak yerlerine yenilerini getirirler; o zaman toplulukta SOSYAL DEVR M görülür. Gerçek anlam yla bir sosyal devrimin do abilmesi için, ilk bak ta görülmeyen fakat gizli kuvvet olarak her yerde, her zaman tesirini duyuran temel z tl klar n devrime elveri li gelecek biçimi almalar ve belli bir dereceye dek birikmeleri gerekir. “Devrimi yapan ancak ve yaln z derinlerde hareket eden iktisadi z tl klar y n d r.” (V. .U.: “Plehanov ve Vasiliev”, 2.2.1907, C.VIII, s.93). b- Tarihi Buhranlar (Krizler): Toplulu un temelinde z tl klar biriktikçe, varl n büyük diyalektik kanununa uyarak zaman zaman patlamalar s çrayacakt r. Bu patlay lar her zaman sosyal devrim olmazlar. Üretici güçlerdeki s çrama, üretim ili kileriyle birlikte bütün sosyal ili kilerde bir keyfiyet (nitelik), kalite devrimi yapmayabilir. Ancak, bu patlamalar üstüste biriktikçe sosyal devrimi haz rlarlar. Sosyal devrime gelinceye de in kapitalist toplumda yer yer ve zaman zaman ortal kaplayan patlamalara BUHRAN (Bunal m: Kriz) ad verilir. Ba l ca iki türlü sosyal yahut tarihi krizler vard r: 1) Ekonomik buhranlar, 2) Siyasi buhranlar.. 54


1- Ekonomik Buhranlar: Her tarih ça için ayr ayr biçimler al rlar. Kadim zamanda KITLIK afetleri ba l ca krizlerdi. Modern zamanda tersine A IRI ÜRET M biçiminde buhranlar gözükür. 2- Politik Buhranlar: bir memlekette s n f, zümre ve parti kavgalar n n görülmedik derecede keskinle meleri, memleketler aras SAVA LAR’ n patlamas biçiminde gözükürler. Modern kapitalist toplulu unda üretim büyük sanayi biçimine girince, hemen her 5-10 y lda bir siklik (devrevi: dönemcil) ad verilen ekonomi krizleri patlak verdi. Bu krizler s ras nda fiyatlar ve ücretler fena halde dü tü. Bir bölük fabrikalar kapand , i sizlik artt . Klasik kapitalist krizi budur. Buhran (kriz) s ras nda c l z ve küçük kapitalist te ebbüsleri çökerler. Kapitalizm düzeni kendi ilerlemesi ad na kapitalist s n f içinden en küçük ve zay f olanlar fidye verir gibi kurban eder. Onlar n yerine daha büyük, geni ve daha sa lam te ebbüsler geçirir. Yeni temel üzerinde yap lan daha geni yeniden-üretim, en sonra eskisinden daha büyük ikinci bir buhrana (krize) kap açar. Üçüncü, dördüncü, ve ilh. krizler her defas nda daha büyük dalgalar halinde birbirlerini kovalar. Her ekonomi krizi, toplulu un temelinde büyüyen üretici güçlere daha uygun gelecek yeni üretim biçimleri yarat r. Ancak, bu ekil de i iklikleri, toplulukta egemen olan s n f ili kilerinin temel kurallar na dokunmaz. Ne var ki, iktisadi krizler büyüdükçe, bir gün topluluktaki rejimi tehlikeye dü ürecek kerteye ula abilirler. Ekonomi krizlerinin tesirleri toplulu un yaln z temelinde geçip gitmekle kalmaz. Ekonomi temelinden üst katlara; sosyal ili kilere, politikaya, hukuka, ahlaka, bilime, felsefeye, dine ve ilh. tepkiler yapar. O alanlarda bir s ra üstyap de i ikliklerine kap açar. Bu tepkilerden hele siyasete ait olanlar buhran (kriz) ad yla an l r. Siyasi krizlerin içeride gözüken biçimleri: Meclis ihtilaflar (anla mazl klar ) ve da lmalar , kabine buhranlar , i çi grevleri, halk, ö renci, ordu direnmeleri ve ayaklanmalar , ve ilh.d r. D siyasi buhranlar n ba nda SAVA gelir. Sava , çe itli memleketlerin ekonomi temellerinde görülen yeni geli me farklar , milletler aras nda yank lar gösterince ortaya ç kan bir krizdir. Anar ik üretim düzeninde milletleraras ekonomi dengesizli i siyasi dengesizliklere kap açar. O zaman ba vurulacak en son zorbaca yol sava olur. Bu yüzden, kapitalist dünyada her önemli ekonomi krizinin ard ndan bir sürü politika krizleri 55


ve sava lar patlar verir. te bir memlekette objektif devrim artlar deyince, bilhassa; temel ekonomi z tl klar n n birikmesi yüzünden ikide bir dünyay kar t ran bu tarihi krizler göz önüne gelir. Devrim için en elveri li artlar üphesiz bu tarihi buhranlar zaman gözükür. Devrimi yapanlar üphe yok insanlard r, insan bilinç ve iradesiyle insan hareketi toplulukta de i ikliklere kap açar. Ancak insanlar n bilinçlerini, iradelerini ve kendilerini harekete getiren derin sebepler, yani devrimi “YAPTIRAN” sebepler bu objektif artlard r. “Söyleyene bakma, söyletene bak” denildi i gibi, devrimi de yapana pek bakma, yapt rana bak denilebilir. Devrimi yapanlar, partiler ve s n flar: tarihi ve siyasi ve iktisadi buhranlarca ileriye do ru itilirler. “Devrimler hiçbir zaman “yap l”mazlar. Devrimler (partilerin ve s n flar n iradelerine (bakmayarak) objektifçe olgunla m krizlerden ve tarihi kopu malardan ç kagelir.” (V. .U.: “ kinci Enternasyonal’in Kral ”, 1915, C. XII, s. 164). Böyle olgunla m bunal mlar ve tarihi kopu malar toplulu u sarsmad kça, senin- benim, bir partinin, hatta bir s n f n devrimi istemesi, devrimin olmas için yeterli de ildir. Hele ekonomi temelindeki z tl klar bir devrime elveri li de ilse, bütünüyle insanl n bile sosyal de i ikli e can atmas , devrimi gerektirmez. Kadim tarih, sosyal devrimini yapamad için batm medeniyetlerle doludur. B- SÜBJEKT F DEVR M ARTLARI: nsanlar n kafas nda dü ünce ve davran olarak devrimin yer etmesi, objektif devrim artlar n n bilince ç kmas demektir. Devrim hareketine girecek kabiliyet ve karar kimlerde aran r ve bulunur? Burada ba l ca üç basamak insan kümesi göz önüne gelir: 1) Devrimci ke if kolu (öncü): yani siyasi parti te kilatlar ; 2) Devrimci s n f: yani, devrimin temel mekanizmas n tarihin hareketi olarak yürütecek olan ÖZGÜÇ.. Modern toplumda modern tekni in insan ve s n f olan i çi s n f ; 3) Devrimci kitle: Devrimde bütün insanl kla birlikte kendi kurtulu unu gören ve ç kar n bulan, devrimin YEDEK GÜCÜ olacak s n f, zümre ve tabakalar.. Küçükburjuvalar; köylüler, esnaflar, ayd nlar.. Devrimin sübjektif artlar ndan bir önemlisi de: devrimi istemeyecek s n flar n zaaf d r. Ancak bu PAS F bir faktördür. Onu ileriye b rakal m. Burada yaln z devrimi yapacak olan üç kategori insan kümelerinin 56


AKT F rollerini hat rlayal m. a- Ke if Kolu (Öncü)nün Devrimcili i: “Proletarya denilen öncü s n f n sosyalizm devriminden yana çekilmesi konu oldukça, ve yaln z o zaman birinci planda propaganda rol oynar; hatta hücre olma durumlar n n bütün zaaflar na u ram bulunan hücreler bile faydal d rlar ve tatmin edici neticeler verirler. “ (V. .Ü.: “Solcu Çocuk Hastal ”, s.180). Bu özetlemeye göre, devrimin öncüsü olan ke if kolu partiyi devrim fikrine ve karar na ula t rmak için: basit hücre te kilat ile propaganda ve tahrikat (ajitasyon) yeter. Devrimciler bu te kilat ve propaganday kendi dü ünce ve davran lar ile ayarlayabildikleri zaman, ke if kolu (öncü) devrime haz r bulunur. Ancak, biz biliyoruz ki, tek ba na ke if kolu (öncü) ile hiçbir sava kazan lamaz. Ke if kolunun, Partinin öncülük edece i s n f da devrim durumuna getirmek laz md r. b- Özgücün Devrimcili i: Devrimci s n f bugünkü PROLETARYA, yani i çi s n f d r, i çi s n f ne zaman devrim durumuna girer? Ke if kolu (öncü), i çi s n f içinde kendi bilinçli ve güçlü te kilat n kurar. Bu te kilat n manivelas ile i çi s n f n teori ve pratik alan nda talim ve terbiye eder. Yani ona devrim dü ünce ve davran n ö retti i gibi, devrim u runda denenecek davran lar yapt rarak bir çe it manevra ve idman gücü a lar. çi s n f n n yeti tirilmesi deyince, i çi partileri iki çe it hedef güderler: 1) Tradünyonist veya Sendikalist Faaliyet: çi s n f n n küçük vadeli, gelgeç fakat aldat c hareket ve kavgalar n öngörür. Mesela, ngiliz i çilerinin geni te kilatlar olan Tradünyonlar, ikinci Enternasyonal’in birçok ülkelerde kurdu u Sendikalar, uzla c (oportünist) çi Dernekleri, Cemiyetleri ve Te ekkülleri bu çe it ekonomik küçük i leri görürler. Onlara göre i çi s n f yaln z bugünden yar na elle tutulur ç karlar n dü ünür. Yar nki ve öbür günkü uzak, kesin ve yüksek ç karlar n gözünden yitirir. Kendi kabu u içine büzülür. Toplulukta birlik ya ad öteki s n flarla, hele ezilen ba ka tabaka ve zümrelerle, yani dünya ile ilgisini keser. Bu artlar alt nda i çi s n f n n ba na birtak m parlak ameleler, aristokrat i çiler, yahut i çi küçükburjuvalar gelip yerle irler. Bu aristokrat i çiler, i veren s n f taraf ndan da, bol ücretler, daha rahat mevkiler verilerek kay rd rlar. Böyle üst s n flarca sat n al nm ustaba ve uzmanlar ad alt nda bir avuç 57


serüvenci (macerac ), i çi te kilatlar n kaplarlar; i çi s n f n n her dü ünce ve davran n i veren ç kar ve tutumu bak m ndan de erlendirerek, i çi s n f n uslu bir koyun sürüsü haline getirirler ve i verenin diledi i yönlere do ru sürüklerler. Aristokrat i çi efleri denenip namuslar s nand kça idare Meclisi üyeliklerine, türlü heyetlere, mebusluklara, bakanl klara, ba bakanl klara, hatta devlet ba kanl klar na dek ç kar l rlar. Bu yerleri tutan kimseler, uzun süre i çi s n f n n i veren s n f na kar haklar n savunmu insanlar olarak güven sa larlar ve herhangi ekonomik, politik, sosyal bir kriz ortaya ç kt m , derhal i veren s n f na yarar davran larla i çi s n f davas na ihanet etmekten çekinmezler. Tradünyoncu ve ikinci Enternasyonalci sar -sendikalarda i çi s n f kendi dünya görü üne uygun siyasetten vazgeçirilir. S rf gündelik i ler, iktisadi ç karlar u runa ç rp n r. Bu te kilatlar burjuvazinin maskeli politikac lar na: MacDonald’lara, Çemberlayn’lara, Blum’lara, Kautsky’lere ve ilh. kuyruk hizmetini görürler. Tek sözle, Tradünyoncu i çi te kilatlar ve sar -sendikalar devrimci faaliyeti ortadan kald r rlar. Devrimi her f rsatta baltalarlar. Bütün bu geni faaliyetler s ras nda aristokrat i çi efleri siyaseti her ekliyle kötülerler, politikay i çi s n f na lay k olmayan “pis” bir dalaverecilik diye s k s k ta larlar. Asl na bak l rsa, kendine göre bu da bir siyasettir. Yaln z, Tradünyonculuk ve Sendikalistlik, herkesten çok i çi harekeli olmak etiketini ta rsa da, bir i çi siyaseti olmaktan uzakt r. Sar sendikac l k, i çi s n f içinde i veren s n f n n gizli aç k para ile sat lm ajanlar taraf ndan yürütülen bir maskeli kapitalist politikas d r. 2) Devrimci Faaliyet: ikinci çe it s n f faaliyetinde i çi s n f yaln z kendisini dü ünmekle kalmaz. Topluluk içinde olan biten bütün hareketlerle temasa geçer. Bütün ezilen insanlara öncülük edip arkada ça yol gösterir. Her türlü ekonomik mücadelenin yan nda, bütünüyle sosyal ve politik faaliyetleri de benimser. Devrimci faaliyet s ras nda devrimci s n f kendi kabu u içinde hapsolmaktan ç kar. Toplumda ya ayan her s n f n, her zümrenin büyük küçük her davas ile kayna r. Böylece i çi s n f pratik faaliyet içinde kendi kendisini yeti tirir. Mücadele ate i içinde siyasi terbiyeye kavu ur. Ayn zamanda toplulu un bütün ezilen ve soyulan y nlar na güven verip onlar n liderli ini kazan r. Ancak o sayede dar hücrecilik Rastla mas ndan ve kapal sendika hareketleriyle bir çe it Ortaça loncac l na dü mekten kurtulunur ve bütün y nlar geni devrim hamlelerine haz rlan r. 58


Devrimci s n f ne yaln z ba na ekonomik sendikal faaliyetiyle, ne de sendikac l ktan kopmu s rf devrimci faaliyetle ba ar kazanamaz. Devrimci s n f n sübjektif olarak devrime haz rlanmas demek, küçük büyük, iktisadi siyasi bir s n f için ve bütün bir millet için ayn zamanda faal olmas ba ar için ilk artt r. “Proletarya ancak, dar ahbap çavu çerçevecikleri içinde, eytan kuyru undan çeki tirmekle (zamikayetsa) u ra mad , bütün gösterilerinde, sosyal hayat n bütün kürsülerinde, bütün çal an ve sömürülen y nlar n efi gibi meydana ç kt ölçüde ve bu kitlelere burjuvaziyi yenmek için en büyük fedakarl klara haz r ve kabiliyetli olmad kça kendi diktatöryas n n imkans zla aca n kavratt ölçüde devrimcile ir.” (V. .U.) c-Kitlelerin Devrimcili i: Görüyoruz. Ke if kolunun (öncünün), yani devrimci siyasi partinin vazifesini yapmas demek, kendi s n f içinde bilinçlice ve çok yanl olarak en geni ölçüde te kilatlanmas demektir. Ancak, devrimci s n f olan proletaryan n yeti mesi tek ba na kalmamas ile ba ar ya ula r, i çi s n f yaln z bütün y nlar içinde faal rol oynarsa ve bütün kitleleri kendi çevresinde seferber edecek kabiliyete eri irse, yeti mi , devrim için olgunla m bir s n f olur. Geni y nlar içinde te kilat ve faaliyet güdücülü ünü beceren i çi s n f art k s rf “amelecilik” veya “saf devrimcilik” gibi dar, kuru ve spekülasyoncu (kuruntucu) iddialar bir yana b rak r. Büyük y nlar harekete getirip ahland racak usuller ve prensiplerle yürür. Ne yaln z ke if koluna (öncü partiye), ne yaln z devrimci s n fa dayanmak yetmez. Toplulu un bütün s n flar n n ve bütün kitlelerinin birbirleriyle olan münasebetlerini, kar l kl davran lar n hesaba katmak gerekir. Çünkü devrim, dar bir tarikat veya darbe’i hükümet de ildir. Devrim do rudan do ruya kitlelerin i idir. “Kitlelerin pratik hareketi, -Söz yerinde ise,- milyonluk ordular n seferber edilmesi EN SONUNCU ve EN KES N KAVGA Ç N belli bir toplulu un bütün s n f kuvvetlerini ayakland rmak konu oldu u zaman, yaln z al lm propaganda görenekleri, yaln z “saf” sosyalizm hakikatlerinin tekrarlanmas on para etmez.” “O zaman kendi kendine sadece: Devrimci s n f n ke if kolunu (öncüyü) kazand k m , diye sormakla kalmamal d r; unu da sormal d r: BÜTÜN s n flar n, ister istemez belli bir topluluktaki istisnas z bütün s n flar n tarihi gerçek güçleri seferber edildi mi? Ta ki böylelikle kesin sava art k bütünüyle olgunla m 59


bulunsun.” (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ”, s.180-181). Sonuç: Cephelerin Kurulu u ve Münasebetleri: Toplulukta bütün s n flar n ve bütün zümrelerin kar l kl durumlar , ili kileri, etki-tepkileri hesaba kat larak hareket edildi i zaman, u üç sonucu elde etmemezlik olamaz: 1- Kar -Devrim Cephesinde: Devrim dü man kuvvetler birbirleriyle çeki erek y pran rlar. 2- kisi Aras Kuvvetler: Yani, devrimle kar -devrim aras nda sallanan küçükburjuva e ilimleri rezil olurlar. 3- Devrim Cephesinde: i çi s n f kesin kuvvetlerini i veren s n f aleyhine çevirmeyi ba ar r. Bu k sa aç klamadan anla l yor ki: Sübjektif devrim artlar ayn zamanda hem PART ’nin, hem devrimci SINIF’ n hem de K TLELER’in devrime elveri li bir psikoloji ve ideoloji tesiriyle haz r bulunmalar demektir. Bu üç ba l kuvvetlerden ve artlardan birinin eksikli i, devrimin sübjektif artlar n n yerine gelmedi ini gösterir. Devrimci Parti olmazsa: kitlelerin ayaklanmas , bo azla macas na bir debelle meden sonra tarihte daima oldu u gibi ezilme e mahkum kal r. Çünkü devrim partisi derecesinde bilinçli bir te kilat bulunmayan her siyasi hareket, kafas z bir vücudun debelenmesine benzer. Gerek partisi, gerekse devlet te kilatlar öteden beri haz r bulunan üst s n flar ve tabakalar, o çe it kafas z ayaklanmalar her zaman yener. Birinci Cihan Sava ndan sonra talya, Almanya, Macaristan, Bulgaristan ve ilh. devrimlerinin yenilmeleri, o ülkelerde devrimci partinin ya var olmay ndan yahut “yok denecek kadar zay f” bulunmas yüzündendir. Devrimci bir s n f n bulunmamas ; öteki kitlelerin ve ke if kolu (öncü) partinin devrimci olmas n neticesiz b rak r. Buna tarihte görülen en iyi örnek ortaça köylü isyanlar d r. eyh Bedrettin’ler, Jan Hüs’ler ve en sonralar Almanya’da Thomas Münzer’ler ve ilh. hareketleri hep ezildiler. Çünkü o vakit bugünkü i çi s n f gibi devrimci bir s n f yoktu ve ba a geçmemi ti. Ne var ki, yaln z ba na devrimci parti gibi, devrimci s n f n bulunmas da yetmez. Modern toplulukta i çi s n f bütün kitleleri te kil etmez. Hatta ço u ülkelerde nüfusun ço unlu u i çi olamaz. Onun için, proletarya devriminde bütün kitleler i çi s n f n n geni ihtiyat kuvvetleri (yedek güçleri) say l r. Her sava ta uzak yak n bütün yedek güçleri haz r tutmak zaferin ba l ca 60


art d r. Yedek gücü olmayan bir ordu her zaman en tehlikeli durumlara dü ebilir. Devrimin yedek güçleri her memlekette en geni anlam yla bütün halk y nlar d r: Köylüler, esnaflar, ayd nlar gibi.. Onlar d nda ba ka her s n f ve zümre içinde y nla ho nutsuzlar bulunur. Birinci Cihan Sava ndan sonra görülen: talyan, Macar, Alman, Bulgar ve ilh. devrimlerinin yenilgiye u ramalar o ülkelerde devrimci s n f n halk y nlar n seferber etmeyi bilmemesinden ileri gelmi tir. Devrimcile mi (PART +SINIF+K TLE) üçüzü bir arada bulunmad kça ba ar l bir devrimden söz edilemez. Bu üçüzün sübjektif devrim durumuna elveri li olmas ne demektir? Devrimci partinin devrimdeki rolü; bütün varl ile hep en ba ta dövü mektir. Öyleyse, partinin devrime elveri li olmas , hareket için gerekli her türlü sava a haz r bulunmas demektir. Bu haz rl k üphesiz yaln z parti içinde de il, parti d nda: yani s n f ve kille içinde dahi tam olmal d r. Devrimci s n f n ve kitlelerin devrime haz r olmas deyince ne anl yoruz? Bilhassa unu: “Bir tek ke if kolu (öncü) ile hiçbir vakit zafer elde edilemez. Tüm s n f, geni kitle; ya ke if koluna (öncüye) do rudan do ruya arka ç kmal , yahut hiç olmazsa iyi dilekli tarafs zl k tutmal ve ke if kolu (öncü)nün dü manlar na kar arka ç kmakta tam bir istidats zl k tutumunu göstermelidir. Tek ba na ke if kolunu (öncüyü) sava a atmak, yaln z sersemlik de il, cinayettir de.” (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ”, s.179). Bu kuraldan u neticeler ç kar: 1- Ke if Kolu (Öncü): Toplulu un bütün bilinçli devrimcilerini kendi içinde veya çevresinde toplar. Maddi manevi her türlü sava a haz r bulunur. (Bu haz rl klar ileride görülecektir). 2- Tüm S n f ve Kitle:nin devrime haz r olu u unlar gerektirir: a) S n f ve kitlenin bir k sm ; Ke if koluna (öncüye) do rudan do ruya yard m eder. b) S n f ve kitlenin öteki k sm : Ke if koluna (öncüye) kar iyi dilekli tarafs zl k güder. 3- S n f ve Kitle: bütün olarak herhangi bir biçimde devrim dü manlar na yard m etmeyi istemez. O zaman devrimin sübjektif artlar tamam yla yerine gelmi bulunur. C- HEM SÜBJEKT F, HEM OBJEKT F DEVR M ARTLARI: 61


Yukar da söylenenler, gerek objektif, gerek sübjektif devrim artlar n n ne denli gerekli oldu unu göstermeye yeter. Bu iki zümre artlar birbirinden ay rmak, devrimi ortadan ikiye biçmek, yani öldürmek olur. Devrim dü manlar n n daima yapt klar veya yapt rd klar en önemli zarar: Bu iki grup artlar ayn zamanda ve kar l kl ili ki halinde göremeyi lerinden do ar. Hayalci Sosyalistler, Blankistler; yaln z sübjektif artlara dayanarak devrim yapma a kalk rlar. Oportünist Sosyalistler ise: tersine, yaln z objektif artlarla her eyin ve devrimin kendili inden oluverece ini san rlar. Daha do rusu öyle bir san uyand rmaya çabalarlar. Gerçekte bilimcil devrimciler her iki grup artlar tarihi ve konkret (somut) biçimleriyle mezcelmeyi (kayna t rmay ) bilenlerdir. a- Yaln z Sübjektif artlar Yetmez: Tarihte Eflatun ça ndan beri bir s ra sosyalist teoriler ortaya at lm t r. Daha özellikle sosyalizm ancak modern i çi s n f n n politika alan na ç kt gün do abilmi tir. Neden? Çünkü, ancak 19.cu yüzy lda kapitalizmin a r makine sanayini kurmas ile birlikte, üretim araçlar n n önüne geçilmez biçimde sosyalle ti i görülmü tür. 20.ci yüzy lda insan y nlar n n sosyal devrim e ilimlerine toplum ekonomi temelinin çat rdamas yol açm t r. Ondan önceki sosyal dilekler ve arzularla, hatta devrimci bir parti bile ortaya ç ksa, devrimi yürütmek ba ar lamazd . “Onmilyonlarca insan PART kanaati dolay s yla DEVR ME gitmez. Fakat böyle bir de i iklik (yani, “büyük sosyal ekonominin do u u”), zay f ak ll Nikola Romanof’un devrilmesinden çok daha a r ca devrimci olacakt r. Tekrar ediyorum: On milyonlarca insan smarlama yoldan devrime gitmez. Ancak, giderilmez zaruretler ders verdi i zaman, halk ba ka türlü olmas na imkan bulunmayan artlara eri ti i zaman, halk toplulu u on milyonlarca insan n cür’eti, at lganl bütün eski bat l itikatlar k r p yeni hayat gerçekten devaml ca yaratt zaman, on milyonlarca insan devrime gider.” (V. .U.: “Tekmil Rusya Köylüler Kongresinde Nutuk”, 22.5.1917, C. XIV, Ks. 1, s. 168). b- Yaln z Objektif artlar da Yetmez: Daha 19.cu yüzy l ortalar ndan beri büyük sanayin siklik (dönemcil) krizleri ile Avrupa’da sosyalist devrimi için gerekli temelli ekonomi tezatlar birikmi ti. Bu z tl klar temeli üzerinde ekonomik krizleri, politika kar kl klar ve siyasi krizlerin 62


sava lar biçimi alm yürümü tü. Ne var ki, sübjektif artlar yeterince geli medi i için, bütün o imkanlar bo a ç kt . Patlayan devrimler yer yer ezildi. Hele 20.ci yüzy lda devrim artlar art k büsbütün kör körüne parma m gözüne olmu tu. Öyle iken, “ kinci Enternasyonal’ n kocakar lar ”, yani kalle sosyalistler, art k kab na s mayan objektif artlar görüp, onlar n sonuçlar n gerçekle tirecek olan sübjektif devrim artlar n ciddiye almaktan ve yerine getirmekten kaç nd lar. O zaman dünya kadar objektif devrim imkanlar ve artlar ortaya ç ksa, sübjektif artlar yerine getirilmedikçe, devrimin muzaffer olamayaca n göze bat rmak gerekti. Kalle lere (oportünistlere) öyle ba r ld : “Yaln z bir tek grubun ve partinin de il, fakat bir tek s n f n dahi iradesine bakmayan bu objektif de i iklikler bulunmaks z n, genel kural olarak,- devrim mümkün de ildir. O objektif de i ikliklerin bir araya gelmesine devrim durumu denir. Bu durum 1905 Rusyas nda ve Bat n n bütün devrim dönemlerinde vard . Geçen yüzy l n 60 y llar Almanyas nda, 1859-1861 ve 18791880 y llar Rusyas nda gene o durum vard . Ama o ahval ve erait içinde devrimler geçirilemedi. Neden? Çünkü devrim, devrimci durumdan ç kagelmez; belki, ancak yukar da yaz l objektif de i melerin sübjektif de i ikliklerle bir araya gelmesinden ortaya ç kar. Ve hele; hiçbir vakit, hatta krizler ‘ devrinde bile, dü ürülmedikçe çökmeyen eski hükümeti k r p ezmek (slomit) veya zedelemek (nadlomit) için, devrimci s n f kabiliyetinin yeterince güçlü devrimci kitle gerçekli i ile bir araya gelmesinden devrim sonucu ç kar.” (V. .U.: “ kinci Enternasyonal’in Krah ”, s.140).

II- DEVR M DURUMUNUN BEL RT LER Devrimin objektif ve sübjektif artlar anla ld . O artlar göze bat ran politika olaylar nelerdir? Yani, yak nda bir devrim olaca ve devrimin zafer kazan p kazanmayaca nereden belli olur? “Genel olarak devrim durumunun alametleri (belirtileri) nelerdir? Ba l ca u üç alameti öne sürersek muhakkak yan lm olmay z: 1) Egemen s n flar n kendi devletlerini de i mez tarzda muhafaza etmelerine imkan kalmamas ; u veya bu “yüksek” (yukar daki) krizlerin, yani ezilen s n flar n ho nutsuzlu una ve isyan na yol açan çatlaklar yaratacak egemen s n flara has siyasi buhranlar n 63


patlamas .. Devrim için al ld gibi ya amay “a a dakilerin istememeleri” kafi de ildir, ayn zamanda al ld gibi ya amaya “yukar dakilerin muktedir olamamalar ” dahi laz md r; 2) Ezilen s n flar n zaruret ve yoksulluklar n n her zamankinden fazla keskinle mesi; 3) Bar ç l devirlerde kendisini usu/ usul çapul edilmeye b rakan, fakat bütün buhran artlar içinde oldu u gibi, kas rgal zamanlarda ba l ba na tarihi ayaklanmaya içinden bir çekili duyan kitle faaliyetinin, yukar da söylenen sebeplerle, anadan do ma imi çesine (f tri say lacak derecede) yükselmesi.” (V. .U.: “ kinci Enternasyonal’in Krah ”, s.139-140). “Bütün devrimlerce, ve hele 20.ci yüzy l n bütün(tremiya) devrimlerince teyit olunan temelli devrim kanunu undan ibarettir: Devrim olmas için sömürülüp ezilen kitlelerin eskisi gibi ya ama a imkan kalmad n anlamalar ve de i iklik istemeleri kafi de ildir; devrim olmas için, sömürücülerin de eskisi gibi ya ama a ve idare etme e güçlerinin yetmemesi gerekir. Ancak “a a dakiler” eskiyi STEMED KLER ve “yukar dakiler” ESK S G B EDEMED KLER vakit devrim muzaffer olabilir. Ba ka deyimle, bu gerçek öyle ifade olunur: (gerek sömürenler, gerek sömürülenler dahil olmak üzere) tüm millete ait kriz olmaks z n devrim mümkün de ildir. Yani, devrim olmas için unlar gerekir: önce i çi ço unlu unun (veya ço u bilinçli,’ dü ünceli, siyasetçe faal i çilerin) devrim zaruretini tamam yla anlamalar ve devrim u runda ölüme at lmaya haz r bulunmalar ; egemen s n flar n en geri kitleleri siyasete çekip getiren, hükümeti kuvvetten dü üren, hükümetin devrimciler taraf ndan çarçabuk devrilmesini mümkün k lan hükümet krizine dü meleri ortaya ç kmal d r. (Bütün modern devrimlerin alametleri (belirtileri) budur: Çal an ve ezilen kitle mümessillerinin siyasi mücadele kabiliyetleri, eskisine nispetle on misli, hatta miktarca yüz misli daha büyük bir çabukluk peyda eder.)” (V. .U.: “Solcu Çocuk Hastal ”, s.172). Bu iki pasajdan ç kan neticeleri göz önüne getirelim. Modern devrimin TEMELL KANUNU udur: Devrim “BÜTÜNÜYLE M LLETE A T B R KR Z”dir. Bir memlekette ne tek bir parti, ne tek bir s n f, hatta ne de bütün ezilen ve soyulan alt s n flar istedikleri için devrimi ba aramazlar. Kriz yaln z alt s n flar de il, sömürüyü güden üst s n flar da sarmad kça tam bir kriz olmaz. Tam bir 64


millet krizi olmad kça devrimin üstün gelmesi dü ünülemez. Gerçi devrim iki z t s n f n çarp mas ndan do acakt r. Yani, her hadisede oldu u gibi, bir tez (üst s n flar), bir antitez (alts n flar) bulunur. Bunlar n z tl klar birike birike en sonunda devrim denilen senteze var r. Mesele böyle konulunca, ne yaln z ba na antitezin (yani alt s n flar n), ne yaln z ba na tezin (yani üst s n flar n) durumuyla ihtilal (devrim) sentezi do amaz. Bir elin sesi ç kmaz, deriz. Z t sosyal s n flar n da yaln z biriyle devrim olmaz. M LL DEVR M KR Z genel olarak ESK DEN BER ALI ILDI I G B ya amaya imkan kalmam olmas demektir. Eskiden beri al ld üzere ya amaya imkan kalmad nereden anla l r? unlardan: 1- “A A IDAK LER” (ezilip soyulan kitleler) eskisi gibi ya amay STEMEZLER. 2- “YUKARIDAK LER” (ezip soyan üst s n flar) eskisi gibi ya amaya MUKTED R OLAMAZLAR. A a dakilerin: “ STEM YORUZ!” yukar dakilerin: “EDEM YORUZ!” (beceremiyoruz, muktedir olam yoruz) diyecek hale geldikleri nereden anla l r? Devrimin böyle pratikçe en aç k belirtileri hangileridir? Bu belirtileri gene diyalekti in: (Tez+Antitez=Sentez); yahut mant n: (Birinci Term+ kinci Term=Mant ki Netice) üçüzüyle özetlemek istersek, öyle üç grupta derleyip toparlayabiliriz: A- Birinci Term: A a da Kriz (Bunal m); Ezilen ve soyulan emekçi alt tabakalarda devrim belirtisi ve psikolojisi u esaslara dayan r: 1- Kitle Hayat nda; ihtiyaç zaruretleri ve yoksulluk o zamana dek görülmemi bir iddet ve keskinlik kazan r. Bu durum kitlelerin ya amaya tahammülünü çatlat r. Bununla birlikte, yaln z YOKSULLUK ve ZARURET yetmez. Onun kavran lmas da artt r. 2- Kitle Ruhunda; eskisi gibi ya amaya imkan kalmad ve muhakkak bir de i ikli e lüzum oldu u kan s do ar. Art k böyle sürgit ya anamaz, bu böyle gidemez denmeye ba lar. Bu kan kille içinde birinci basamak olarak görülen ac kl yoksul durumun UURA GEÇMES (Bilinçle mesi) demektir. Bununla birlikte, bir zaruretin sadece kavran lmas da yetmez. O kavran lan yönde bir s ra e ilimler de do mal d r. 3- Kitleler Aras nda; ruhlarda atlamak isteyen bir gerilme belirir. Sakin dönemlerde usluca boyun e en kitleler, f rt nan n yakla t n hissederek, kendi ba lar na ayaklanmak için f rsat kollarlar. O zamana dek görülmemi KALKI MA e ilimi ve faaliyeti ba gösterir. Bu durum, 65


bilince ç kan kanaatlerin kitle iradesini harekete geçirmeye ba lad na alamettir. 4- çi s n f n n Ço unlu u; devrimin kaç n lmazl n kavrar. Bu u urda gerekirse ÖLMEY GÖZE ALIR. Biliyoruz ki devrim kitlelerinin ke ifkolu (öncüsü) i çi s n f d r. Ba a i çi s n f geçmedikçe modern bir devrim gerçekle emez. Onun için i çi s n f n n ço unlu u, yahut hiç de ilse i çi s n f içinde bilinçli, dü ünceli ve politika alan nda faal olanlar her bak mdan devrime haz r bulunmal d rlar. Yaln z görüyoruz ki bütün bu belirtiler tek yanl d r. Onlar tamamlayacak öbür yandaki belirtiler de gerektir. B- kinci Term: Yukar da Kriz (Bunal m); Kitleleri ezip soyan güdücü üst tabakalarda ve s n flarda görülen devrim belirti ve psikolojisi u esaslara dayan r: 1- Üst S n flar n Hayat nda; eskisi gibi rahat ya amak ve kolay idare etmek imkan kalmaz. Her i te güçlükler, her yanda ve her te ebbüste aksilikler onlar n ya ama ve gütme KUDRETLER N KIRAR. Ancak bu iktidars zl n bilince ç kmas laz md r. 2- Egemen S n flar n Psikolojisinde; kötümser kan lar geli ir. Üst s n flar imdiye dek de i meden kulland klar devlet cihaz m daha fazla muhafaza etmenin ellerinden gelmeyece ini anlarlar, ister istemez bir s ra HÜKÜMET DE KL KLER yapmay göze al rlar. 3- dari, Siyasi Krizler; ba gösterir. Bu “yukar daki” bunal mlar en geri kalm kitlelerin yava yava gözünü politikaya do ru açar. O zamana dek dünyadan habersiz görünen y nlar siyaset meselelerine ve hareketlerine iddetle ilgi gösterirler. Bu durum siyasette ve idarede ba lam bulunan krizi bir kat daha art r r. 4- Hükümet Zay flar; biliyoruz, egemen rejimin biricik savunucusu egemen s n f emrinde i leyen devlet cihaz d r. Siyasi buhranlar devlet cihaz içinde öyle çatlaklar yapar ki: siyasete uyanm kitlelerin ho nutsuzluklar o yar klardan içerilere do ru i leyerek hükümeti büsbütün a nd r r ve ezilen s n flar n isyan na taban haz rlay p yeni yollar açar. Böylelikle devrimciler taraf ndan hükümetin çabucak devrilmesi mümkün olur. C- Mantiki Netice: htilal (Devrim); Yukar da i aret edilen birinci ve ikinci term olaylar n n kaç n lmaz sonucu ihtilaldir. htilal belirtileri öyle s ralanabilir: 66


1- Yukar da Egemen S n flar; mesela SIK SIK KAB NE DE T RMEK gibi sürekli bir siyaset karars zl içinde bunal rlar. Her gün yeni bir suiistimal gerizi patlar; Her gün yeni bir idare rezaleti ayyuka ç kar. Burjuvazi it dalam keçiye döner ve bir türlü sürekli bir siyasi kombinezon kuramaz. 2- A a da Halk Y nlar ; yukar da geçen yüksek oyunlardan öylesine bezmi , var olan rejime kar o kertede güvensizlikle dolmu tur ki, art k hükümet ne dese onu yalan sayar, ne yapsa onda yeni bir hile sezer, iyi veya kötü ba vurulan bütün yar m yamalak idari tedbirler ho nutsuzlu u artt rmaktan, tenkitleri (ele tirileri) büyütmekten ba ka netice vermez. 3- Bütünüyle Kitle Mümessilleri; normal zamanlarda görüldü ünden on misli, yüz misli fazla tahrikat (ajitasyon) ve te kilat faaliyeti, on kat, yüz kat fazla dövü kenlik, mücadele kabiliyeti gösterirler. Hangi meseleye, hangi müesseseye el at lsa, orada kitle mümessillerinin bir te ekkülü, bir faaliyeti ve bir mücadelesi ile kar la l r. Yukar da say lan bütün belirtiler (alametler) belirdi ve i o raddeye geldi mi, art k pratik ihtilale (devrime), yani SYAN kap s na dayan lm t r.

67


Be inci Bölüm

SYAN “Vatanda harbinin (sivil sava n) okulu halk için bo a gitmi olamaz.” (V. .U.: “Siyaset Aleminde Yakacak Madde”, 1908 Haziran, C.XI, s.59). syan, kitleler içindeki devrim mayalan n n fiili biçimde patlak vermesidir. Bu patlay kar s nda devrimcilerin durumu ne olabilir? Daha do rusu, isyanla devrimciler nas l ili kili bulunurlar? Ba ka deyimle; devrimciler isyana haz rlanmal lar m ? Ne zaman ve nas l haz rlanmal lar? Proletarya devrimcileri içine sokulan küçükburjuva devrimcileri, her yerde yapt klar gibi, isyan meselesinde dahi iki uca sapmaktan kurtulamazlar. Bu sap klar n iki ucu öyledir: 1- Ya isyan önünde yaln z bir sürü ukalaca VA ZLERDE bulunman n her eye yetip artaca n iddia ederler, 2- Yahut ta devrim DURUMU var olmad halde anar ist dengesizli ine kap larak isyanla oynama a kalkarlar. Gerçek devrimciler: 1- Ne isyanla oynarlar ve isyan ellerine yüzlerine bula t r rlar, 2- Ne de kollar n kavu turup isyan n gökten zembille inmesini beklerler.. Devrimcilik, her iki çe it sap tmadan uzak kalarak, her eyi yerli yerinde, vaktinde ve zaman nda, tam ve kesin olarak yapmakt r. “Ne kadar az olursa olsun, tarih bilgisi bulunup da, bu meselenin yüce bilginleri Marks ve Engels’i etüt etmi olan hiçbir Sosyal Demokrat, hiçbir zaman askerlik biliminin gayet büyük bir anlam oldu undan, halk kitlelerinin ve halk s n flar n n yüce tarihi çat may çözümleyecek bir araç ve silah olan askeri tekni in ve sava te kilat n n pek büyük önemi bulundu undan üpheye dü emez. Sosyal Demokrasi hiçbir zaman askeri komplolarla oynayacak derekeye dü mez. O vatanda harbinin ba lang ç artlar yüz göstermedikçe askercil plan meselelerini hiçbir vakit birinci plana ç karmaz.” (V. .U.: “Devrim radesi ve Devrim Hükümeti”, 27.6.1905, C.VI, s.270).

I- SYANI TE K LATLANDIRMA GERE syan; bilince ç km devrim zaruretini fiilen te kilatland r p güçlü bir plana göre gerçekle tirmektir. Devrimci olup ta devrimi isyan eklinde 68


fiili bir plana göre te kilatland rmay bilmemek: do um olmal , ama do uma haz rlanmamak, demek kadar anlams zd r. Bununla birlikte, kendilerine “devrimci” süsünü verip de o anlams zl yapanlar, yani isyan n fiili bir te kilat ve bir plan eseri olaca n dü ünmeyenler yahut dü ünmek istemeyenler çoktur. Bunlar, her türlü isyan HAZIRLI INA “Jakobenizm” veya “Blankizm” damgas n yap t r p, devrimcili i devrim palavrac l na çevirirler. Mesela, pratik isyan gelip çatt zaman, o gibi devrim palavrac lar büyük bir ciddilikle öyle derler: “A rl k merkezi silahlanma i inde de ildir; te kilatlar n sistemlice haz rlanmas nda dahi de ildir. Belki yak c silahlanma arzusu ile halk silahland rmakta ve kendi kendini silahland rmaktad r.” Bu gibiler en krizli anda isyan te kilatland rmak dururken onu bir yana b rak p halka platonik anlamda “silahlanma arzusu” verecek laflar söylemeyi yeterli görürler. Dayan n, vurun, k r n demekle her ey olurmu ve devrim yerine gelirmi gibi! Oportünistlerin o küçükburjuva gevezeliklerine kar devrimciler öyle cevap verirler: “Hareketimizin ard na kat lmak isteyen bu kaba burjuva (Filisten)in savurdu u palavralar yüzünden Sosyal Demokrasi için ne yak c bir utanç duygusu duyuluyor! Halk yak c silahlanma arzusuyla silahland rmak, SOSYAL DEMOKRAS ’nin (yani 1905 y l devrimci Marksistlerinin) sürekli, genel, HER ZAMANK ve HER GÜNKÜ vazifesidir. Öyle bir vazife ki, bu Japonya’da, ngiltere’de, Almanya’da, talya’da t pk s t pk s na uygulan r. Her nerede ezilenler varsa, her nerede sömürücü s n fa kar dövü ülüyorsa, orada sosyalistin vaiz edece i ey daima ezilenleri ilkin ve her eyden önce yak c silahlanma ihtiyac ile silahland rmakt r. Asl nda bu “arzu ve istek” daha i çi hareketi BA LADI I gün bile dopdolu bir gerçeklik olarak vard r. Sosyal Demokratlar n gözettikleri ey: o yak c arzuyu ve iste i bilinçlendirmek, o iste i duyanlara her türlü siyasi ahval ve erait içinde te kilatl ve planl hareket ve faaliyet gösterme gere ini hesaba katmay dayatmak (empoze etmek) olur. “(V. .U.: “Devrimi Te kilatland rmal m y z?”, 8.2.1905, C.VI, s. 92-93). Kitlelere “isyan arzusu besleyiniz” demek: malumu ilam etmektir, bilineni tekerlemektir. Yerine göre o da yap l r. Ne var ki, sömürülen y nlar öyle arzu ve isteklerle her zaman zaten yan p tutu maktad rlar. Tarih kitlelerin 69


öyle s rf isyan arzular na kap l p ayaklanmalar yla doludur. Mesele bu ayaklanmalar k k rtmakla bitmez. Marifet; isyan arzusu ile kavrulan insanlara isyan n yolunu ve erkan n ö retmektir, i ; isyan muzaffer k lmakt r. syan n muzaffer olmas için en ba ta; l)Niçin?; 2) Ne zaman?; 3) Nas l? isyan olaca n ve ne biçim davran laca n y nlara ö retmek ve bu u urda haz rlanmak gereklidir. 1- syan N Ç N olur? Bu soru isyan n anlam n , tabiat n , mahiyetini ve zaruretini, kaç n lmazl n ZAH etmekle cevapland r l r. Halk y nlar na isyan n niçin olaca n iyice anlatmak, onu B L NÇLEND RMEK, “yak c silahlanma arzusunu” uura (bilince) ç karmakt r. Bunda hiç kimsenin ku kusu ve tereddüdü olamaz. Bilinçsiz hiçbir devrim ba ar lamaz. Ancak, niçin oldu u izah edildikten sonra gelen iki soruya kar l k, elle tutulur cevap haz rlanmaks z n “silahlanma arzusundan” bahsetmek, isyana özenmektir. Bu özenti e er kuru demagoji de ilse, yahut gizli polis provokasyonu de ilse; toyca bir laf ebeli i, tehlikeli bir avantüryelik olur. 2- syan NE ZAMAN olur? Devrimin anlam bilindikten sonra, zaman sorusunun kar l n bulmak güç de ildir, isyan devrim durumuna gelindi i vakit olur. Devrim durumu, görmü oldu umuz gibi: Devrim artlar ve devrim alametleri (belirtileri) ile belirir. 3- syan NASIL olur? te as l Marks’ n “ SYAN GÜZEL-SANATI” dedi i ey budur, isyan güzelsanat , her ülkede var olan politik ve sosyal artlara göre: DEVR M TE K LATLANDIRMAK ve PLANLI HAREKET HAZIRLAMAK ile yap l r.

II- SYAN BASAMAKLARI Gerçek devrimcili in Jakobenizm’den, Blankizm’den ve Anar izm’den fark : Devrim stratejisini bilimcil biçimde göz önüne koyarak harekete geçmelerinden ibarettir. Devrim kuvveden fiile ç kmak için, laftan i e geçmek için isyanla taçlanmal d r. Ancak bu böyle olacakt r diye, hemen bir devrimciler te ekkülü kurulur kurulmaz, milli ölçüde krizi, y nlar n ve s n flar n durumunu hesaba katmaks z n isyana kalk mak, avantür (macera) pe inde ko mak ve ezilmeyi göze almakt r. Her ey gibi isyan n da vakti saati vard r. Bu vakit ve saat Bekta i s rr de ildir. Belirli ve bilinen basamaklardan sonra gelir. Devrimin strateji basamaklar ba l ca üç konakt r: 1- Orduyu toplamak, 2-Orduyu haz rlamak, 3- isyan haz rlamak.. 70


Bilindi i gibi, bir sava yapmak için her eyden önce ordu bulunmal d r. Ancak s rf bir ordu toplamak, orduyu tak mlara, bölüklere, alaylara ay rmak yetmez. O bölümler aras ndaki ili kiyi belirlendirmek, orduyu talim ve terbiye ile e itip ö reterek yeti tirmek, manevralarla haz rlamak laz md r. Ancak o GENEL HAZIRLIKLAR haz rland ktan ve tamamland ktan sonra sava , yani isyan ba layabilir. Bu konuda en belli örnek, devrimin bütün konaklar n ve basamaklar n ba ar yla geçip isyan zafere ula t rm olan memlekette bulunabilir. Oradaki devrim stratejisinin üç basama öyle tespit edilir: (Her devrim basama n n ve kona n n aç klamas yap l rken t rnak içinde al nan pasajlar, V. .U.’un: “Devrim Ö retir”, 13.6.1905, No. 8-9, C. VI, s. 287 incelemesinden al nm t r). A- Birinci Basamak: Ordu Toplama Kona (1897); Memlekette o zaman dünyaca Nihilist, Rusya için Narodnik (Halk Dostlar ) denilen Anar ist hareketi vard . Marksizm, öyle anar ist metotlar ile giri ilmek istenen sözde isyan yapmac klar n reddetti. Lenin, 1897 y l ç kan “RUS SOSYAL DEMOKRATLARININ VAZ FELER ” eserinde Marksizm’in görü ünü öyle belirtti: “ imdi; istibdad n do rudan do ruya devrilmesi için isyana veya geni siyasi grevlere, yahut herhangi taarruzlara kalk mak, generallerin orduyu toplamadan harp meclisini te kilatland rmalar na benzer.” (s.18). “Burada isyana haz rl k yok, sadece orduyu derleyip toparlamak, yani genel olarak tahrikat (ajitasyon), propaganda ve te kilatlanma söz konusudur.” Demek devrim ordusunu toplama kona n n ba l ca i i gücü unlard r: 1- AJ TASYON, 2- PROPAGANDA, 3- TE K LAT.. B- kinci Basamak: Genel Haz rl k Kona (1902); Birinci basamaktan beri geçen be y l içinde sistemlice propaganda ve te kilat faaliyetleri ile devrimciler ordula t lar. imdi bu ordu ile ne yap lacakt ? Lenin o y l ç kan “NE YAPMALI?” eserinde Marksizm’in görü ünü öyle koydu: “Halk isyan n tasavvur etmelisiniz. Gerçi u günler ( ubat 1902’de) bizim isyan dü ünmemiz ve ona haz rlanmam z gerekti inde her ey 71


sözbirli i etmi tir. Fakat nas l haz rlanmal ?” Bu soruya biri olumsuz, biri olumlu olmak üzere iki kar l k verilir: 1- Özel Olumsuz Kar l k: isyana GENEL OLARAK haz rlanmak, hemen Merkez Komitesinin adamlar n dört bir yana gönderip oralarda derhal isyan iarlar atmak de ildir. Bu yap lmayacakt r. 2- Genel Olumlu Kar l k: Yap lacak olan ey, “Sadece özellikle isyan artlar içinde isyan zaferinin muhakkak gerçekle mesini garantileyecek olan düzgün i yapmak”tan ibarettir. “Bu mülahaza isyan konusunda hangi artlar öne geçirir? 1°) Parolalar “koyup bekleyen” özel ajanlar tayin etmek anlam nda isyana “haz rlanmak” fikrinin saçmal n ; 2°) Düzenli (muntazam) i yapan ah slar ve te kilatlar aras ndaki GENEL ba lanmalar N TE K LATLANDIRMA’n n zarurili ini; 3°) Böylelikle, Proleter olan (i çi) ile proleter olmayan (bütün ho nutsuz) tabakalar aras ndaki ba l l güçlendirmenin zarurili ini; 4°) Siyasi artlar n de erini hakk yla takdir etmeye ve siyasi olaylara pek uygun “ça r da bulunmaya” elveri li tam çal malar topyekünün zarurili ini; 5°) Bütün mahalli devrimci te ekkülleri bilfiil kazanman n zarurili ini.” “Netice olarak, SYANA HAZIRLANMA parolas ” art k aç kça önümüze ç km t r. Ama bu basamak henüz DO RUDAN DO RUYA isyan davet, isyan ça r s kona de ildir. Hareketin isyan zaruretlerine “art k müncer oldu u”, “derhal silahlanma, dövü gruplar halinde te kilatlanma ve ilh. in zaruri bulundu u henüz itiraf edilmez.” Demek isyana “GENEL HAZIRLIK DEVR ” dedi imiz ikinci basamakta bulunmayan ey: “DO RUDAN DO RUYA SYANA ÇA IRMAK” meselesidir. Burada aral ks z ve dolay s zca silaha sar lmak ve sava gruplar kurmak yoktur. Derlenip toplanm bulunan orduyu sava a girecek duruma getirmek vard r. Onun için de, özellikle iki nokta üzerinde durulur: 1) BA LILIK (irtibat), 2) MANEVRA.. RT BAT: u alanlarda kurulur: 1- Muntazam çal an AHISLAR ve TE K LATLAR aras nda ba kurulur. Yani, Parti içinde ve Parti ile kitle te kilatlar aras nda irtibat sa lamla t r l r. 2-MAHALL devrimci te kilatlarla PART te kilat aras nda ba l l k kurulur. 3- Ç kitleleriyle bütün HO NUTSUZ kitleler aras nda irtibat kurulur. Ve bütün bu ba lar gere i gibi kuvvetlendirilir. 72


MANEVRA: öyle yap l r: . 1- Siyasi ARTLARIN kitle hayat ile olan ili kileri do ru seçilir. 2- O ili kilere ve artlara göre kitle, belli ve uygun siyasi HAREKETLERE ça r l r. 3- Bu ça r ya elveri li bütün ÇALI MA B Ç MLER yarat l r. Böylelikle, büyük halk y nlar n n hareket ve manevra kabiliyetleri artt r l r. C- Üçüncü Basamak: syana Haz rl k (1905); ikinci basamakla, genel haz rl k kona ile geçen üç y l, gerekenler yerine getirildikten sonra, yani kitlelerin gerek te kilat ba l l klar , gerekse manevra ve hareket kabiliyetleri oldukça geli tikten sonra, üçüncü basama a s ra gelmi tir. Tam 1905 y l Rus Çarl Japonya ile yapt Mançurya sava na girdi. S rf idaresizlik yüzünden yenilgiye u rad . Bunun üzerine Rusya’da derin bir bunal m görüldü. O zaman art k do rudan do ruya isyan parolas gelmi ti. “Üçüncü basamak, 1905 y l , “ leri” gazetesinde ve 3.cü Kongre kararlar nda daha ileri ad mlar at ld : BUNDAN BÖYLE, isyan n tüm politik haz rl klar , hemen isyan için derhal te kilatlanma ve silahlanma üzerine, ve DO RUDAN DO RUYA PAROLALAR atma üzerine, özel sava gruplar te kilatland rmak üzerine giri imler yap ld . Çünkü, hareket art k isyan n silahlanmak zaruretine müncer olmu tu, var p dayanm t .” (Kongre’nin kinci Karar ) Devrimci olup da isyana haz rlanmamak; ana karn ndaki çocu un do umu için gerekli haz rl yapmamakt . T pk onun gibi, devrim stratejisini yukar da dokunulan üç basama az çok geli medikçe isyana kalk mak da; ana karn ndaki çocuk henüz tam te ekkül etmeden do umu k k rtma a benzer. Böyle bir olaya do um denmez, çocuk dü ürtme denir. Her iki durumda yap lan i e: usta ebelik de il, cinayet ad verilebilir.

III- SYAN ANI Buraya dek görülenlere bak l rsa anla l r, isyan, her zaman ve her ne pahas na olursa olsun derhal ortaya at lacak mutlak ve soyut bir prensip de ildir. Sosyal olgunlu un ister istemez vard gayet KONKRET (Somut) bir sonuçtur. Ancak devrim durumunda anlat lan genel buhran (kriz) gelip çatt zaman isyan parolas at labilir. “Biz devrimci Sosyal Demokratlar için, isyan, mutlak de il, somut bir iard r. Biz onu 1897 y l nda uzakla t rd k (bir yana b rakt k), 73


1902 y l nda genel haz rl k anlam na gelmek üzere ortaya koyduk; ancak 1905 y l n n 9 Oca ndan sonra, do rudan do ruya ça r olarak ortaya .att k. Unutmayal m ki Marks 1848 y l isyandan yana idi, fakat 1850 y l nda isyan üzerine saçmalamalar ve palavralar tenkit etti, takbih etti. Liebknecht 1871 sava ndan önce Reichtag’a kat lanlara kar ate püskürdü. Ama sava tan sonra Reichtag’a bizzat kendisi kat ld .” (V. .U.: “Parlamentarizm Oyunu”, 13.11.1905, C.VI, s.475). Do rudan do ruya isyan saati seçilmesi nazik bir and r. O an seçmek, yakalamak ve kaç rmamak isyan güzelsanat n n ba problemidir, isyan saatinin çald nereden anla l r? Burada devrim durumu konusunun bütün meseleleri birden an lmal ve hele DEVRÎM ALAMETLER (belirtileri) iyice göz önünde tutulmal d r. Ancak devrim artlar n n ve belirtilerinin bilimcil kavran d r ki, Marksist devrimcili i Jakobenizm’den ve Blankizm’den ay rdeder. Bu ay rt, ba l ca üç noktada toplan r “ syan muzaffer olmak için, gizli ittifaka, partiye de il, öncü s n fa dayanmal d r. Bu birincisi, isyan, halk n devrimci ayaklan manivelas na (padyem) dayanmal d r. Bu ikincisi. syan, büyüyen devrim tarihinde öyle bir KOPU MA (perelomn y) NOKTASI’na dayanmal d r ki, o zaman; halk n öncü s n flar nda faaliyet en son haddini bulur (en fazla olur), dü man saflar nda ve karars z devrim dostlar n n ZAYIF K YE BÖLÜNMÜ SAFLARINDA gayet kuvvetli yalpalamalar görülür.” (V. .U.: “Marksizm ve syan”, 1917, C.XIV, Ks.2, s. 135-136). Tekrarlamalardan y lmayal m: 1- Yaln z kumpas kuran bir gizli anla ma ile isyana kalkmak: Blankizm’dir. Yenilmek için birebirdir. “Yaln z ke if kolu (öncü) ile devrim olmaz.” 2- Devrimin sübjektif artlar nda gördü ümüz gibi, öncü s n f n ve tüm kitlelerin devrimci ayaklanma h z Parti haz rl ile konkret (somut) tamamlanmal d r. Lakin biliyoruz, isyan an yaln z bu iki art n bir arada bulunmas yla da gelmi say lmaz. Hatta bu artlar n hep bir arada bulunmas için bile, as l OBJEKT F ve tüm M LL , TAR H bir KOPU MA laz md r. Bu kopu malar, gördü ümüz EKONOM K, POL T K krizlerden gelir. Ancak öyle derin krizler s ras nda ke if kolu (öncü), s n f ve kitlelerin sübjektif devrim artlar , tam isyan saatinin çald n gösteren devrim 74


alametleri (belirtileri) belirir: A a dakiler “istemiyoruz!”, yukar dakiler “Edemiyoruz!” derler. Kopu ma alametleri (belirtileri) öyle olur: 1- YUKARIDA: “DÜ MAN SAFLARINDA” pek kuvvetli sallanmalar. Her gün de i en politika kombinezonlar . Meclis yaygaralar . Kabine sahneleri. Bir türlü ileriye, geriye gidemeyi . Suistimaller, skandallar, if aatlar.. birbirini kovalar. 2- ORTADA: “KARARSIZ DEVR M DOSTLARI”, özellikle küçükburjuva devrimcileri aras nda her kafadan bir ses ç kar. Saflar ikiye, üçe, be e skizogoni biçiminde alabildi ine parçalan r. Kimse ne dedi ini bilmez. Bölünmeler ve zay flamalar son kerteye var r. 3- A A IDA: Bütün o dü man saflar nda ve karars z dost saflar nda beliren sallanmalara kar l k vermek isteyen büyük bir HO NUTSUZLUK ve FAAL YET ba gösterir. a) Ho nutsuzluk: Yukar dan yap lan her teklife, alman her tedbire kar ne olursa olsun halk y nlar homurdan r. Yar m te ebbüsler, ikiyüzlü manevralar kitleleri sinirlendirmekten ba ka bir eye yaramaz. Demagoji kimseyi aldatmaz hale gelir. b) Faaliyet: Kitleler aras nda ve öncü s n flarda faaliyet o zamana kadar görülmedik biçimler al r ve “on kat, yüz kat” artar. A a da devrimci s n flar n ho nutsuzluklar ve faaliyetleri bir bendin arkas nda yava yava birikip kabaran sular gibi derece derece yükselir. Basamak basamak biçimlenir. Ve en sonunda isyan k l klar na girer. “Ayaklanmalar, gösteriler, sokak kavgalar , devrim ordusunun müfrezeleri; i te halk isyan n n geli im konaklar bunlard r. Odessa hadiseleri eski ayaklanmalar n apaç k biçimidir.” (V. .U.: “Devrim Ordusu ve Devrim Hareketi”, 26.7.1905, C.VI, s.267). Demek isyana varan basamaklar s ra ile unlard r 1- AYAKLANMALAR; yahut burjuva bas n n deyimiyle HALKIN GALEYANI, köpürüp kabar , 2- GÖSTER LER; köpüren halk n fabrikalardan ve semtlerden sokaklara TA MASI, 3- SOKAK KAVGALARI; soka zapteden halk y nlar ile irtica kuvvetleri aras nda ÇARPI MALAR, 4- DEVR M MÜFREZELER ; silahl devrim ordusu kuvvetlerinin PLANLI HAREKET ... Bütün bu durumlar n özeti udur: a) Yukar da (hakim s n flarda ve egemen idarede) siyasi bunal m, 75


b) Ortada (küçükburjuva devrimcilerinde) siyasi tereddüt, c) A a da (i çi ve çal kan halk tabakalar nda) siyasi hareket... Bu üç ba l deprem son kertesini buldu u anda devrimci ürününü verecek olan isyan saati çalm demektir.

IV- SYAN KUVVET STER Parti, devrimci s n f n ve o s n f vas tas yla kitlelerin kurmay ve kumanda heyetidir. Bu heyet, kitlelerin dileklerini ve e ilimlerini PAROLALARLA ( iarlarla), SLOGANLARLA deyimlendirir ve TE K LATLARLA biçimlendirir. Bütünüyle topluluk gibi kitle hayat da kimi yava , kimi ans z n, ama hiç durmaks z n bir de i me içindedir. Kitlelerin dilekleri ve e ilimleri zaman zaman ba kala r. Onun için, Partinin ortaya ataca parolalar ve biçimler de, vaktine göre, yerine göre ba ka ba ka olmal d r. Mesela, devrim stratejisinin birinci kona nda yaln z propaganda, ajitasyon ve te kilat i leri önemlidir. kinci basama nda kitlelerin siyasi e itimi ve kitle ke if kollu u için ba l l k ve manevra kabiliyetleri üzerinde durulur. Bu iki konak, devrim hareketinde tedrici birikim ve tekamül (evrim) kona d r. Üçüncü isyan basama nda birden atlama olacakt r. Ona göre yepyeni ve bamba ka parolalar ve biçimler ilk plana geçer. Böylece, her yeni konak basama nda eski vazifelerin üzerine yenileri gelip kat l r. “Kitle ile ba l l güçlendirip geni letmek üzere partimizin bütün te kilat gruplar n n, bütün al lm düzenli ve akar çal malar ndan, propaganda, tahrikat (ajitasyon) ve te kilat çal malar na yön verilir. Bu çal malar her zaman gereklidir.Ama devrim an nda, ba ka herhangi zamana nazaran, bu çal malar yeterli say labilmekten uzakt r. Öyle bir anda i çi s n f aç kça devrimci ç k lar için ç rp n r ve biz bu ç k lar n ödevlerini ve görevlerini hakkiyle yerine getirmeyi dü ünmek zorunday z.”(V. .U.:”Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin ki Takti i”, 1905,C.VI, s.304). Devrim an nda isyan n zafer bulmas için gerekli olan yeni görevler, yeni parolalar ve yeni biçimler nelerdir? Buraya dek üzerine direnerek bast m z nokta hep K TLE problemi idi. üphe yok, devrimin motoru kitledir, diyorduk. Kitlesiz devrimden bahsetmek, tanesiz de irmen döndürmek kadar gülünç bir demagojidir. 76


Burada diyalekti in, devrim diyalekti inin ikinci termi birinci plana geçiyor: Yaln z kitle ile isyan, ne olur, ne de üstün gelir. Kitlenin, isyana uygun biçimde seferber edilmesi gerektir. Bu seferberli i yapacak olan da partidir. Daha do rusu, çal an, sömürülen ve ezilen kitleler her zaman devrimcidirler. Oysa devrimler pek seyrek görülürler. Hele isyanlar her zaman zaferle bitmez, isyan meselesinde s rf kitlenin, yani halk y n ço unlu unun istemesi ve iradesi ba ar kazanmay gerektirmez. Halk ço unlu u iyice devrimden yana ç kar, devrime aç kça oy verir, sonra bakars n z neticeyi irtica kazan r. Öyle ise, isyan i inde yaln z ve soyutça “Halk ço unlu unun iradesi” deyip ona yaslanmak, hele zafer beklemek, ma lup olmay göze almak demektir. Böyle bir durumda kalmak kitlenin öncülü üne ve efli ine lay k olmamak demektir. Marks 1848 y l “HALK ÇO UNLU UNUN RADES ” üzerine bir s ra kararlar alan küçükburjuva demokratlar ile alay eder. 1917 Rusyas nda devrim Mart ve Nisan aylar boyunca ilerlemi ken, Eylül ve A ustos aylar boyunca geriye do ru ad mlar att . Bu durum, halk ço unlu unun devrimi istemedi inden ileri gelmiyordu. 1936 y l ispanya’da “Halk Cephesi” memleket kitlelerinin büyük ço unlu unu kendine çekti, hatta me ru bir de sivil hükümet kurdu. Fakat, bir avuç sat l k general, yabanc hükümet entelicensleriyle (gizli servisleriyle) anla arak, kanl spanyol tecrübesinden irticai zaferle ç kard . Fransa’da Halk Cephesi ezici ço unluk oldu u halde, Radikallerle Sosyalistler orduyu i çiye kar sürdüler, grevi süngü kuvvetiyle bast rd lar. Sonra ngiliz Finans-Kapitalinin arabas na binerek, memleketi de, orduyu da Alman Nazili ine sapasa lam teslim edip yerlerine oturdular. Tarih böyle ac örneklerle doludur. Hal böyle iken, kendilerine “demokrat” süsü veren küçükburjuva kalle politikac lar isyana kar “oy ço unlu u” pusulas ndan bahsederlerse, bu yaln z gülünç de il, ayn zamanda alçakça bir oyundur. Bütün irtica trajedilerinde devrim hareketini baltalayan zihniyet, kitle ile devrimin münasebetini anlamamakt r. syan do umu ile taçlanmayacak bir devrimci faaliyet, ölü do um demektir, isyan n mevcut eski çerçeveler içinde kalmayaca n , ancak o çerçevelere kar , o çerçeveleri parçalayarak üstün gelebilece ini dü ünmemektir. Küçükburjuva illüzyonu unu anlamaz: Devrim bir sava t r. Sava ta 77


muzaffer olmak için belli bir silah gücü ve askercil te kilat i i ba la gelir. Yoksa her türlü te kilats z ço unluk, her türlü silahs z kitle iradesi bo a gider. rticaa yem olur. Küçükburjuvan n ve i çi içindeki burjuva ajan n n kafas unu anlamaz: Devrimde, dü man s n flar YENMEK laz md r. Dü man s n flar koruyan devlet iktidar n DEV RMEK laz md r. Fakat bunun için, “Halk ço unlu unun iradesi” yetmez. Belki mücadeleyi isteyen ve mücadele kabiliyeti olan s n flar n KUVVET , ZORU laz md r. O zor’dur ki, kesin anda ve kesin yerde dü man kuvvetlerini DA ITIR. “Devrim esnas nda kaç kere, azl k fakat daha iyi te kilatl , silahl ve merkeziyetli kuvvetlere kumanda eden s n flar, a alar ve burjuvalar, daha kötü te kilatl , kötü silahl , da n k “halk ço unlu u”nun gücünü s k s k ezdi.” (V. .U.: “Hastal n Kökü, 1. Eylül 1917, C.XIV, Ks.2, s.87-88). Devrim ve isyan üphesiz kitlenin ayaklanmas yla ba ar l r. Fakat bu kitlenin zafer kazanmas için, silahl dövü için TE K LATLI ve MERKEZ YETT bir sevk ve idare alt nda yürümesi gerekir. Da n k, silahs z, te kilats z kitle yenilir. Egemen s n flar her zaman daha iyi te kilatl bir avuç sava gücüyle (polis, jandarma, ordu ile) kar ç kar. Onlar n bu teknik üstünlü üne halk ço unlu unun büyük kitlesi a r basarak teraziyi denk getirebilir. Ancak, yeterince a r basma ve yenmek için mutlaka kuvvete kar kuvvet, zora kar zor, silaha, te kilata, merkeziyete, disipline kar silah, te kilat, merkeziyet, disiplinle cevap verir. Çivi çiviyi söker. Her kuvvet ve zor tatbiki gibi, isyan n da kuvveden fiile ç kmas , bir s ra ekil ve parolalar ister. Bunlar öyle s ralayabiliriz: 1- syan kuvvetini TE K LATLANDIRMAK, 2- syan kuvvetini GÜTMEK, 3- Bir de, isyan n bir ba ka kona demek olan ve ayr ca incelenme e de en PART ZANLAR HAREKET ., vard r.

V- SYAN TE K LATI Memlekette genel ihtilal havas esiyor. Kitle isyana haz r. Devrim stratejisinin üçüncü basama na, yani “do rudan do ruya isyan” kona na gelindi, isyan te kilatland rmak laz m. Devrimin bu zor ve kuvvet te kilat , do rudan do ruya isyan te kilat nedir? te oportünistlerin devrim aleyhine, gerici burjuva adaletinin devrimciler aleyhine yorumlamakta birle tikleri yanl nokta buradad r. Sap k 78


sosyalistler de, burjuva adliyecileri de kitleye kar bir ey yapamayacaklar n bilirler. O yüzden de, bir yerde yaln z devrimci parti te kilat n n var olu unu isyan için yeterli sayarlar. Onlara göre devrimci parti demek, do rudan do ruya isyan te kilat demektir. Öyle zannetmek ve o zanna uygun hareket etmekle, gerek oportünistler, gerekse adliyeciler ne yapt klar n kendilerince bilirler. Oportünistler; devrimin zaferi için gereken isyan te kilat n ihmal ederek, irticai namussuzca kuvvetlendirmi olurlar. Adliyeciler; devrimcileri a r cezalara mahkum edip kitle ile temastan uzakla t rmak için ayn yalana kap l rlar. Gerçekte, isyan için hareketi te kilatland r p güdecek bir kille partisi artt r. Ama parti te kilat n n kendisi, hiçbir zaman do rudan do ruya isyan te kilat olamaz. Ceza Kanunlar nda “HUSUS VASITALAR” denilen isyan te kilat kurulmad kça, s rf Parti ile ihtilale kalk mak, pe in ezilmeyi göze almakt r. Hususi isyan te kilat dolays z kuvvet ve zor te kilat d r. Kuvvet ve zor te kilat deyince neyi anl yoruz? “Yüce tarihi dava ancak KUVVETLE halledilebilece i için, devrim ordusu zaruridir. Fakat ça da mücadelede KUVVET N TE K LATLANDIRILMASI demek, askeri te kilat demektir.” (V.l.U: “Devrim Ordusu ve Devrim Hükümeti”, 27.6.1905, C. VI, s.268). “Hususi vas talar”, isyan n askeri te kilat niçin laz md r? Laz md r, çünkü isyan n kendisi do rudan do ruya S LAHLI (ate li, s cak) bir sava t r. Oysa ne Parti, ne Kitle te kilatlar ( çi demekleri, Kooperatifler, Esnaf birlikleri, Sendikalar, Halk uralar , ve ilh.) silahl te kilatlar de ildirler ve sava sanat n bilmezler. Mesela Sovyetler te kilat ilk defa Rusya’da görüldü. Bunlar, gayet özel devrim cihazlar yd lar. Onlar bile, isyan n kuvvet te kilat say lamazlar. Olsa olsa, daha bilinçli bir siyasi devrimci kitle te kilat d rlar. Silah bulunmayan, yahut silah kullanmay bilmeyen bir te kilatla sava a kalk mak, delilik de ilse intihard r. syan n ba ar kazanmas için yaln z ba na “Sovyetler ve uygun kitle kurulu lar yetmez”: “Küçük bir misal: i çi mebuslar uralar na, s k s k i çi s n f n n parlamentosu ad verildi. Fakat bir tek i çi bile kendisini polisin elinden kurtarmas için, bu kendi parlamentosunu ça rmaya katlanmad . Bütün i çiler, bizzat kendi “parlamentolar n ” korumak için tedriçsiz kuvvet te kilat , askeri te kilat, silahl i çi 79


birlikleri (kurmak) maksad yla te kilatlanman n gerekti ini anlad lar.” (V. .U.: “Duma’y Tatil ve Proletaryan n Vazifesi”, 1906, C.VII, Ks.2, s.18). Devrimde, askeri te kilat n , yani özel sava gücünün ihmal edilmesi, bütün son “Halk Cephesi” takti inde, küçükburjuva partilerinin bo luklar n ve davaya ihanetlerini gösteren en yeni ve en ac örnekler verdi, ispanya trajedisi, irtica elinde b rak lm bir askeri te kilat n, büyük halk ço unlu unu nas l kurt dalam sürüye çevirdi ine dair her zaman tekrarlanmas gereken bir kara örnektir. 20.ci yüzy l n bütün irtica hareketleri askeri kuvvetle tutundu. Mussolini, talya kral n n emriyle ate kesen talyan ordusu sayesinde “Roma üzerine Yürüyü ” yapabildi. Hitler, Luddendorf un ordu içinde casus hatip te kilat nda kulland bir serseri onba idi. ktidara gelmek için Alman ordusuyla anla t ve Mare al Hindenburg’tan destur ald . Bu örnekler önünde devrimin kuvvet te kilat n unutmak akla s maz. Do rudan do ruya isyan için askeri kuvvet te kilat deyince S LAHLI KUVVET göz önüne geliyor. Silahl kuvvet deyince, bilhassa unlar hat rlan r: 1-Ordu kuvveti, 2- Milis kuvveti.. Devrim için bu iki kuvvetten hiçbirisi haz rca ortada yoktur. Ortada var olan ordu, eskiden beri egemen s n flara kul edilmi burjuva ordusudur. Milis kuvveti hiç yoktur. Sonradan devrimci te kilat ve i çiler taraf ndan kurulacak birliklerdir. A- ORDU: Tarihte, burjuvazi kitlelere kar ne zaman aciz kald ysa, daima orduya ba vurdu ve ancak ordu sayesinde hakimiyetini korudu. 1795 Frans z Termidor hadisesinde; Jakobenleri, ordu. kar s ndaki yanl tutumlar ezdirdi. Fransa’da ikide bir de i en rejimler orduya dayand . Bugünkü dünyada art k biricik gerçek sava gücü ordudur. Hele sava tekni inin ola anüstü ilerleyi i bu gerçe i en kör göze bat r r. Ordu silahlar na nispetle halk n elinde tek tük b rak lan silahlar, gülünç derecede tesirsizdir. 20.ci yüzy lda ordu kuvveti, hatta isyan için dahi, bir an bile göz önünden ayr lmayacak ba l ca meseledir. Modern ordu, burjuva ülkelerinde burjuva ordusudur. Burjuva ordular , hele küçük memleketlerde, d dü mana kar olmaktan ziyade, kendi halk na kar bir avuç soyguncunun zorbal n sürdürmekte kullan lmak istenen bir alet durumuna sokulmu tur. Soyguncu egemen klik emrine geçmi bir ordunun teknik üstünlü ü, fakir halk için kahredici bir eydir. 80


Ne var ki, burjuva düzeninin her eyi ve her müessesesi gibi, ordusu da z tl klarla doludur. Ordu; kuvveti ölçüsünde büyük zaaflar yla birlikte vard r. Çünkü, ordu burjuvazinin elinde bir alettir, ama bu aletin kendisi “burjuva” de ildir. Fabrikada çal anlar gibi, orduda hizmet edenler de halk çocuklar d r. Ordunun kitlesi, halk kitlesinin bir parças d r. Yaln z, liç’in dedi i gibi, ordu, halk n içine en güç i lenilebilen parças d r. Ordu, propagandaya kar en çok kapal ve koruncakl tutulan halk parças d r. Bununla birlikte, en sonunda gene de halk n parças d r. Bizzat burjuvazinin sömürdü ü halktan ki iler, halka kar kullan lmak istenen ordu te kilat içinde, özel muameleye tabi tutulurlar. Ancak bu muamele, her ne olursa olsun bir netice vermekten geri kalmaz. Egemen s n flar, sömürülerini ve egemenliklerini sürdürmek için kurduklar orduya ald klar halk çocuklar n , askerce talim terbiye ettirip yeti tirirler. Böylece halka silah kullanmay ö retirler ve neticede fark na varmaks z n, yahut ister istemez, halk devrime ve silahl mücadeleye haz rlarlar. syan günlerinin devrimci müfrezelerine kaynak yarat rlar. “ stibdat, bu mücadeleyi haz rlamak için her eyi yap yor. Her y l askere ald halk silahl mücadelede idmanla t r yor ve imdi ekti ini biçiyor; kendi askerinden devrim ordusunun müfrezeleri ç k yor.” (V. .U.: “Devrim Ordusu ve Devrim Hükümeti”, C.VI, s.267). Modern ordu her zaman halk n bir parças d r. Çünkü, üstün s n flar alt tabakalar yaln z sömürmekle yetinemezler, halk birbirine çat t rmakla ayakta dururlar. Bununla birlikte modern ordu bugün art k aç ktan aç a devrimci s n f n, proletaryan n, i çi s n f n n bir parças olmu tur. Ordu gittikçe biraz daha a n i çi ordusu haline gelmektedir. Motorlu k talar, z rhl birlikler tek sözle modern tekni in en yüksek biçimlerini kullanan i çiler ordusudur. Bugünkü ordunun belkemi i motorla m birlikler ise, motorlu birliklerin belkemi i de i çilerdir. Donanma ve hava kuvvetlerinde ise, bildi imiz gibi, asker kitlesi öteden beri uzman ordu i çileridirler. Bu artlar içinde halk n yapaca devrim hamlesi halk çocuklar demek olan askerlerin ruhuna yabanc kalamaz. Onun d nda ordu, devrimci i çilerin ve devrimcilerin her zaman kat ld klar ve bulunduktan bir topluluktur. Muntazam ordunun bu karakteristi i göz önünden kaç r lamaz. Bütün bu sebeplerle, isyan s ras nda ve isyan için orduyu kazanma imkan 81


ve zarurili i kendili inden ortaya ç kar, liç’in s k s k söyledi i gibi, modern devrimlerde art k ordunun hiç de ilse bir k sm n isyandan yana çekmedikçe, yahut tarafs zla t rmad kça, isyana girilemez. Onun için, isyana gerekli olan do rudan do ruya kuvvet te kilat der demez, ilk dü ünülecek nokta orduyu kazanmakt r. syan n kazan lmas için, orduyu halktan yana geçirmek ba l ba na önemli ve ayr bir hünerdir. Orduyu kazanma hüneri nas l basard r? “Kendili inden anla l r; devrim kitlevi (y nc l) olmad takdirde, devrim bizzat orduyu elde etmedi i takdirde ciddi bir mücadeleden konu aç lamaz. Kendili inden anla- l r ki, orduda çal mak zaruridir. Ama, ordunun (devrimci halktan yana) geçmesi keyfiyetinin bir taraftan ikna, di er taraftan idrak neticesinden ibaret, basit yekpare bir akt (biricik eylem) oldu u asla tasavvur edilmemelidir.” (V. .U.: “Moskova isyan ndan Dersler”, C.VII, Ks.2, s.49-50). Devrimin hakl bir dava olmas , Partinin en do ru biçimde propaganda ve tahrikat (ajitasyonu) askere bildirmesi, orduyu kazanmak için artt r, gerektir. Ama yeterli de ildir. Orduyu bilfiil devrimden yana kazanmak için, yaln z manevi çareler yetmez. Ayr ca maddi bir sava , Lenin’in deyimiyle: “F Z K B R MÜCADELE” gerekir. Orduyu devrime çekmek için yap lacak fiili ve maddi mücadele nas l olur? Bu hususta her zaman, her yerde ve her derde deva olacak panzehir gibi tesirli ve hep ayn kalacak bir tek reçete ileriye sürülemez. Zamana ve mekana göre, her ülkenin içinde bulundu u artlara göre bir s ra fiili, maddi ve manevi tedbirler vard r. O tedbirleri kestirmenin yolu yok mudur? Vard r. Ba la gelen ilk art udur: Devrimciler kendi memleketlerinin ve kendi halklar n n ADAMI olmal d rlar. Kendi memleketleri halk n n e ilimlerini, devrimciler kendi içgüdüleriyle sezebilmelidirler. Zaten gerçek devrimcinin ba ka türlü olmas na da imkan yoktur. Devrimci, kendi ülkesinde ve dolay s yla kendi topra n n ordusu içinde neyin geçti ini, hangi eylerin tesir yapt n , olaylar n orijinalli i içinde hemen kavray p harekete geçmeyi bilmelidir. Bu DEVR MC ÇGÜDÜ devrim bilinciyle birle irse, orduyu kazanmak için tam vaktinde yap lmas gerekecek her ey kolayca bulunur. Mesela 1905 Rus devriminde, devrimciler orduyu kazanmak için kendi 82


temiz içgüdüleriyle harikalar göstermekten geri kalmad lar. Ellerinde bayrak ta yan gençler, ate e haz r askerleri görünce f rlad lar, gö üs ve ba rlar n açarak “Vurun beni!” diye hayk rd lar. O zaman asker silah kesti ve isyanc larla karde le ti. Bizim Antalya’da 1929-30 y l üzerine asker sevkedilen halk, gelen birliklere hiçbir ey olmam gibi birer kahve iskemlesi ikram edince, çat ma kesildi. Askerlerle ahali karde çe oturup birbirlerine kahve smarlad lar. O günden beri, ordunun isyan s ras halkla temas ve konu ma yapmamas için kanun ç kar ld . Halk dehas , her zaman tabii elastikiyetiyle en do ru yolu bulur. Yeter ki halk n ba nda bilinçli ve planl bir idare bulunsun. Ancak, yaln z s n r belirsiz içgüdüye güvenilemez. Devrimci, öz içgüdüsüyle birlikte, olaylar realistçe incelemeden geçirmelidir. Onlardan ç kacak dersleri, bilimcil biçimde etüt etmelidir. Bilhassa iki inceleme alan önemlidir: 1- Teorik olarak: Daha önce geçirilmi devrimlerin ve isyanlar n bütün tecrübelerini iyice hazmetmelidir. 2- Pratik olarak: Kendi memleketinde bizzat egemen s n flar n orduyu avlamak, oyalamak ve kullanmak için yapt hareketleri, ald tedbirleri, ba vurdu u hileleri ve çareleri göz önünde tutmal d r. Teorik olarak, geçmi ihtilal ve isyanlar n tecrübelerinden nas l ders ç kar laca kendili inden anla l r. Pratik olarak kendi memleketinin egemen s n flar na mahsus metotlardan ve denemelerden yararlanmak nas l olur? Söz yerinde ise, BURJUVAZ N N OKULUNA G RMEK’le olur. Egemen s n f n orduyu kullan yordamlar n ö renip bundan yararlanmal d r. Bu mümkündür, çünkü her alanda oldu u gibi bu alanda da i veren s n f i çi s n f na say s z örnekler verir. Bu örnekler kimi olur hiç akla gelmedik eytanca ve garip görünürler. Mesela: 1905 Moskova syan günlerinde, Emniyet Amiri Zubatov elindeki 25 askerden yaln z 5’ini (25 binden 5 bin ki iyi) “umut verici” (nadejn ) bulur. Bu rakam çok ibrete de er. htilal günlerinde burjuva ordusunun en az üçte ikisi, yahut burada oldu u gibi be te dördü güvenilemez hale gelir. Zubatov, bu güvenilmez ordu parças n halka kar ç karabilmek için, yahut devrime kar maktan al koymak için ne yapm t r? S ras yla u tedbirleri kullanm t r: Kimini kand rm t r, kimini övmü tür, kimine saat hediye etmi tir, kimini para da tarak sat n alm t r, kimine votka içirmi tir.. Velhas l aldatmak, korkutmak, k laya 83


kapatmak, silah ndan tecrit etmek, ihanet sa lamak, zor kullanmak, büsbütün güvenilmez olanlar yok etmek, ve ün., ve ilh.. 1905 devrimcileri bütün bu usulleri bilemedikleri ve kullanamad klar için, ordu kaba Çar u aklar n n elinde kald , isyan ezildi. S rf ülkücülü ün temizli i, vas talar n yüksekli i ba ar için yeterli olmad . O ac dersleri olaylardan ç karan liç diyor ki: “Fakat e er biz isyan an nda ordu u runa böyle fizik bir mücadele gerekti ini unutursak, yak c birer ukala oldu umuzu ispat ederiz.” (V. .U: “Moskova syan ndan Dersler”, 1906, C. VII, Ks.2, s.50). B- M L S KUVVET (DEVR M ÇETELER ): Ordu istedi i kadar tarafs zla t r ls n, hatta k smen devrime hizmet eder olsun, bu yetmez. Devrimci s n flar n kendi içlerinden ç k p Partinin yaratt özel biçimli ve ruhlu bir Milis kuvveti gereklidir. Milis kuvveti, isyan n kitle mahiyetiyle taban tabana z t olur. isyan ne kadar kalabal k y nlar içine almal ysa, Milis kuvvetleri o kadar çok küçük gruplardan derlenir: “Siyasi parolalar için yeterli gruplardan ba ka, bir de isyan n silahlanmas için grupçuklar gerektir.” (V. .U.: “Moskova syan ndan Dersler”, s.51). Bu grupçuklar “Kautsky’nin yeni barikat takti i dedi i (partizanlar sava takti edir.” (Keza) syan n milis kuvveti neden küçük grupçuklar halinde olur? Çünkü böyle olmas hem gereklidir, hem de yararl d r. GRUPÇUKLAR GEREKL D R: Çünkü, “Parti te kilat hiçbir zaman kitleyi silahland ramaz.” (V. .U.: “Duma’n n Tatili ve Proletaryan n Vazifesi”, s.18-20). Partinin ne haz r cephanesi, silah , ne haz r ordu kadrosu vard r. Gerek cephane ve gerek silah tedariki ve gerekse sava kadrosunun te kilatlanmas devrimin ak içinde ba ar lacakt r. GRUPÇUKLAR YARARLIDIR: Çünkü. “Bilakis kolay hareketli küçük muharebe birlikleri içinde kitlenin te kilatland r lmas , hareket an nda silah elde etmek problemi için pek büyük i lere yarar.” (Keza) Bütün isyanc kuvvetleri bir tek cephe halinde burjuvazinin muntazam kuvvetlerine kar ç karmak, onun aray p ta bulamad bir ey olur. Buna kar l k, ele avuca s maz, her yerde haz r naz r, her ta n alt ndan kalkar ve dolay s yla de kesince yenilgiye u rat lmas mümkün olmayan 84


grupçuklar çok geni alanlarda, bütün kitleleri harekete geçirecek biçimde faal olabilirler. Bu küçük gruplar takti i; yaln z isyanda de il, baya sava zamanlar nda bile, e er elde muntazam ordu yoksa, ordu kuruluncaya dek izlenecek biricik yoldur. Ona asker dilinde “ÇETE SAVA I” yahut “GER LLA: SAVA ÇIK” ad verilir. syan s ras kendi silahl kuvvetleri büyüyünceye kadar devrim ayn takti i kullan r. Hele 1905 y l Moskova’da patlak veren isyan bu bak mdan bütün dünya sosyalizmine en büyük dersi verdi. “Yeni Barikat Takti i” denilen sava metodunu getirdi. Bu prensip ana çizisiyle bilindikten sonra, isyan çetelerinin biçimleri, yap lan ve çetecilerin karakterleri kendili inden anla l r. A- Grupçuklar n Biçimi: Milis grupçuklar onar yahut be er, hatta üçer ve iki er ki ilik ufak birliklerden kurulurlar. “Bu te kilat n pek ufak onlar, be ler, hatta kabilse üçler gibi gönüllü birliklerinden derle ik hücreli bulunur.” (Keza) Çeteciklerin idaresi, t pk hücrelerin idaresi gibidir. Hücre te kilât üzerine bilinen bütün prensipler, devrim çeteleri için de aynen yürürlüktedir. Yaln z, hücreler s rf partililerden kurulu bir te kilatt rlar. Devrim çeteleri partisizlerin de girdikleri birer sempatizan hücresine benzerler. Yaln z üphesiz çetelerin çete olduklar , yani normal zaman n hücreleri olmad klar unutulmamal d r. B- Grupçuklar n Yap s : Devrim çetelerine kimler girebilirler? Bir yol, bu çetelere “partili partisiz” bütün devrimci elemanlar girebilirler ve üphesiz GÖNÜLLÜ, FEDA olarak girerler. Devrim ad na fedaili i gönüllü olarak göze almayanlar n devrim çetesine girmeleri akla gelemez. Çeteler içinde kimler bir araya gelirler? Ya te kilat, yahut semt bak m ndan birbirleriyle ba l olan kimseler. “Bir meslekte, bir fabrikaya mensup kimselerin, yahut yolda l kla, parti ba ile birbirlerine ba l bulunan kimselerin; nihayet sade bir yerde (bir köyde, bir ehirde, bir evde veya bir mahallede) oturanlar n gönüllü birli i.” (Keza) Devrim çetelerinin esas böyle kurulmu tur. Çünkü bu gibi kimseler kendi aralar nda daha iyi anla abilirler, daha kolay hareket imkanlar bulurlar. Kafa dengi olmayan arkada lar n çete sava güçle ir. C- Çetecilerin Karakterleri: Ba l ca üç noktada toplan r: 1- “YA AYASIYA DE L, ÖLES YE DÖVÜ MEY GÖZE ALMI ” kimseler bir araya gelir. Ölümü göze almayan n devrime girmemesi daha iyidir. 85


2- Bu kimseler dövü tükleri “YER MÜKEMMEL TANIYAN” adamlar olacakt r. Çevresini bilmeyen çeteci bir i yapamaz ve bo u bo una yakalan r. 3- Bu kimseler “HALK LE SIKI SIKIYA BA LANAN” adamlar olacakt r. Çünkü isyan n bütün dayana ve gücü halk y n d r. Kitleden her zaman arka bulamayacak olan kimseler, ba ar kazanamazlar.

VI- SYAN HAREKET N N GÜDÜLMES Marks’a göre isyan bir GÜZELSANAT’t r. Bu sanat n ruhu isyan hareketinin güdülmesidir. Öyle ise, isyan sanat n n ruhunu kavramak için iki nokta ayr ayr gözden geçirilmelidir: 1- Özel gruplar n isyan hareketi, 2- Genel isyan hareketinin güdülmesi. A- GRUPLARIN SYAN HAREKET : Gördü ümüz gibi, gruplar n isyan hareketi bilhassa devrim çetelerinin faaliyeti demektir. Devrim çetelerinin faaliyeti deyince iki ey göz önüne gelmelidir: 1- O faaliyetin genel prensipleri, 2- Yap lacak i .. 1- Yap lacak : isyan hareketinin gereklerine göre yap lacak i her yerde ve her zaman say s z kertede ve çok çe itlidir. Bu i leri bilhassa milislerin silah kullanma kabiliyetlerine göre iki zümreye bölmek mümkündür: a) “ATE ETMEY B LEN M L SLER”: “Polisi ve jandarmay silahs zland r r, devriyeler üzerine ans z n bask nlar yapar, kendileri için silah ele geçirir.” Önemli noktalar , merkezleri, depolar tutar, ve ilh., ve ilh.. b) “ATE ETMEY B LMEYEN YAHUT S LAH BULAMAYAN M L SLER”: “Barikat kurarlar, talim yaparlar, irtibat vazifesini görürler, dü mana tuzak haz rlarlar, has mlar bir yerde oturuyorlarsa orada yang n ç kar rlar, müfrezeler ve silahl postalar için hareket üssü olabilecek yerleri i gal ederler.” (V. .U.: “Duma’y Tatil ve lh.. “, Keza). Bütün bu söylenen veya onlara benzer biçimde milislerin alacaklar direktif ve yerine getirecekleri plan içinde daha “bir sözle, pek özel görülecek binlerce i leri” vard r. 2- Hareket Prensibi: Yap lacak i ler iyice bilindikten ve planlad ktan sonra, o i lerde gerekli olan ba l ca ana prensip udur: “Azami harekete ve enerjiye sahip olmas gereken te kilatta asgari formalitecilik, asgari avantüryelik, azami basitlik.” (V. .U.: “Duma’y Tatil ve 86


ilh..”, Keza). Daha göze çarpar olmak için, devrim çetelerinin davran yordamlar nda a r basacak prensipleri öyle özetleyebiliriz: a) AZAM HAREKET: Ele avuca s mamak, bir yerde durmamak, her yerde haz r naz r olmak, bilhassa geç kalmamak, her zaman dü mandan önce davranmak.. b) AZAM ENERJ : Hiçbir eyden y lmamak, en iddetli vuru u her zaman indirebilmek, kavgadan yorulmamak ve b kmamak, dü man ürkütüp bezdirecek bir at lganl kla dövü mek.. c) ASGAR FORMAL TEC L K: Her eyden önce yap lacak i i göz önünde tutmak, o i i yaparken bütün sorumlulu u üzerine almay bilmek, tereddüde dü memek, yar n hesap verece im diye f rsat kaç rmamak, giri kinlik kabiliyetini hiçbir zaman elden b rakmamak, kar k muameleli uzun dan malara, geni müzakerelere vakit yoktur, azami basit biçimde davranmak, hareketi yerine ve zaman na göre hemen uygun dü ürmek.. d) ASGAR AVANTÜR: Yap lacak i in ruhunu seçip ba armak, olmayacak giri kinliklere, gereksiz tehlikelere kap açmamak, hele gösteri hevesine hiç kap lmamak, çapulculu a, sarho lu a, kötüye kullanmaya en ufak göz yummamak, planl harekete her zaman en büyük önemi vermek.. B- GENEL SYAN HAREKET N N GÜDÜLMES : “Marks, isyan bir güzelsanatt r diye yazar. Ve bu güzelsanat n ba l ca kural umutsuzca (otçayanno), cür’etle, geri dönmez bir kesinlikle sald r d r.” “Savunma de il, taarruz (sald r ); kitlelerin parolas olmal d r. Dü man affetmemecesine yok etmek kitlelerin vazifesi olmal d r.” (V. .U.: Moskova syan ndan Dersler”, 1906, C.VII, Ks.2, s.51-53.) syan bir sanatt r. “Bu sanat n ba l ca kurallar n Marks öyle koyan 1- syanla hiçbir vakit oynamamal d r. Ama bir yol ba land m , kesinlikle bilinmeli ki sonuna dek gitmek gerekir. 2- Üstün kuvvetlerin en ço unu kesin anda, kesin yerde toplamak gereklidir. Yoksa, daha iyi haz rl klara ve te kilatlara sahip olan dü man taraf isyanc lar yok eder. 3- syan bir yol ba lad m , en büyük AZ MLE ve SEBATLA ve arts z kay ts z a maz surette TAARRUZA (sald r ya ) geçmelidir. “Savunma, silahl isyan n ölümüdür.” 4- Hasm n ordusu da n k kald kça, dü man gafil avlamaya, f rsat an n 87


kollamaya gayret etmelidir. 5- HER GÜN (ve e er mesele bir ehir üzerinde ise, her saat denilebilir) velev ki ufak olsun bir s ra basanlar elde etmek laz md r. Ta ki, “MORAL ÜSTÜNLÜ Ü” korunabilsin.” (Keza) Marks, bütün devrimlerin silahl isyan üzerine verdikleri dersleri; “tarihte en büyük ihtilal takti i ustas Danton’un cür’et, cür’et, gene cür’et” sözüyle belirlendirir.” (V. .U.: “Sovyetler Yan na”, C.XIV, Ks. 2, s.269, 1917). Onun için, ate le oyun olmaz denildi i gibi: isyanla oyun olmaz. Y dü ünmek, TAM haz rlanmak, VAKT NDE karar almak gerekir. Ve bir yol silahl isyana giri ildi mi, her eyden önce iki önemli davran üzerinde durulur: 1- SAVUNMA DE L, CÜR’ETL TAARRUZ GEREK: Göz karart rca, ac maks z n ve sonuna dek DÜ MANI YOK edinceye dek a maz, y lmaz, dönmez sald r r. Ne kadar tekrarlansa azd r: “Silahl isyan savunmaya dü tü mü, öldü demektir.” syan “sanat ve üç kat cür’et ister.” (V. .U.) Ta ki dü man kendini toparlamaya vakit bulmadan tepelenip gitsin. 2- KES N ANDA KES N YERE ÜSTÜN GÜÇ; y mak gerekir. Bütün cür’etin ve taarruzun hedefi budur. Maksats z cür’et, havaya sald r de ildir. Bütün sava lar n en büyük strateji kanunu; vurulacak kesin yeri ve kesin an seçmektir. “Devrim zaman nda “ço unlu un iradesi”ni ortaya ç karmak yetmez... Hay r, kesin anda ve kesin yerde GÜÇLÜ GÖRÜNMEK gerekir. YENMEK, ÜSTÜN GELMEK gerekir.” (V. .U.: “Anayasa llüzyonlar Üzerine”, 26.7.1913, C.XVI, Ks.2, s.25). Lenin 1917 Ekim’inde “Sovyetler Yan na” yazd mektuba u kay tlar ekler: “8 Ekim’de yaz yorum. Yaz m 9’uncu günü yolda lar n eline geçer. 10’uncu günü Yüksek uralar Kongresi vard r.” Ve ondan sonra öyle hayk r r: “Rus ve bütün dünya devrimi iki ila üç günlük mücadeleye tabidir.” Yukar daki büyük iki prensip bir araya geldikten sonra, onlar n tabii neticesi olarak u noktalar üzerinde taktik duru lar ve davran lar gösterilir. 3- FIRSAT KOLLAMAK, GAAF L AVLAMAK: Dü man bo bulundu u bir zamanda zay f yerinden avlay p da n k yakalamak, 88


DÜ MANIN MORAL N BOZAR. 4- HER GÜN, HER SAAT B R ZAFERC K YAKALAMAK: Cür’etli sald r larla yerinde hiçbir f rsat kaç rmad ktan sonra her zaman dü man n gafletinden yararlanarak az çok basan elde edilebilir. Bu durum: DEVR M N MORAL N YÜKSELT R. 5- Dü man KAÇIRTMADAN YOK ETMEK: Bütünüyle isyan n tam hedefini elde etmektir. Ac mak, yahut ihmal etmek yüzünden dü man kaçma f rsat n bulursa, yeniden silahlan p te kilatlanacakt r. Paris Komünas ’nda görüldü ü gibi, bu sefer irtica devrime zerre kadar ac maks z n en geni katliam yapacakt r. “Dü man kaç rmay p her suretle yok etmek” SYANIN ZAFER N BÜTÜNLER. Muzaffer bir devrim olan Sovyetler isyan ba larken, yukarki prensipleri sayan Lenin, ad geçen mektubunda PRAT K olarak unlar n yap lmas n öne sürer: (1917 isyan için kesin yer Pelersburg idi; onun için, teklifler en çok o yere göre yap ld ): 1) çeriden d ar dan, i çi mahallelerinden, Finlandiya’dan, Kronstadt’tan, Reval’den, Peter üzerine 15-20 bin ve daha fazla kuvvet y mal . “Ba l ca güçlerimizi: Filo, i çi ve ordu bölümlerini birbirine mezcetmeli.” 2) “GAYET AZ ML elemanlar (“vurup k r c ”lar m z ve i çi gençli ini, ve gene en iyi tecrübelilerimizi) azl k müfrezeler halinde tahsis edip, onlar vas tas yla en önemli olan bütün noktalar i gal etmeli, onlar her yerde bütün ve en önemli harekata i tirak ettirmeli.” 3) “Ta ki hiç a mazcas na ve HER NE ZARAR PAHASINA olursa olsun: a-Telefonlar, b- Telgrafhaneler, c- imendifer istasyonlar , d- Belli ba l köprüler..i gal edilsin.” “ Junker (subay okulu), telgraf, telefon vs. gibi dü man merkezlerini u parolalarla ve silahl , bombal i çi müfrezeleri ile basmal : Dü man kaç rtmay p her bak mdan yok etmeli.” Petersburg’un ku at lmas ve bask alt nda tutulmas “güzelsanat ve üç kat cür’et ister.” (V. .U.: “Sovyetler Yan na”, Keza, s.26-30).

VII- PART ZAN HAREKET Partizan sava veya Partizan hareketi devrimci çete sava d r. Biçimce Milis müfrezelerinden farks zd r. Sava n kendisi de isyanla az çok 89


ilgilidir. Öyle iken gene de Partizan hareketine isyandan ayr bir yer vermeliyiz. Niçin? Çünkü, Partizan sava DO RUDAN DO RUYA SYAN de ildir. Belki isyan n ALAMETl’dir. syanla gayet s k ca ve yak ndan LG L D R. Ancak isyan n kendisi de ildir. Ya nedir? Bunu anlamak için, Rusya’da ya anm büyük bir denemeyi Lenin’in inceleyi inden özetlemek yerinde olur. (Lenin: “Partizan Sava ”, Aral k 1906, C.XII, Ks.2, s.79-81). Her sosyal hareket gibi Partizanlar sava n da anlamak için, onun üzerine önceden yürütülmü hükümler öne sürülmemeli, u sorulara kar l k verilmelidir: 1) Bu hareket neyi temsil eder? 2) Ne gibi biçimler al r? 3) Hangi sebeplerden ç kar? 4) Ne zaman ç kar? 5) Ne dereceye dek yay l r? 6) Devrimin genel gidi i içinde ne anlam ta r? 7) çi s n f n n te kilat ile nas l bir ili kisi vard r? Ancak bu sorulara kar l k bulunduktan sonra ç kacak sonuca göre Partizan hareketinin karakteristi ini yapmak elden gelir. A- PART ZAN HAREKET N N ZAMANI: Önce 20.ci yüzy l ile birlikte ba layan Rus DEVR M ’nin genel tablosu udur: 1896-1900 Y llar nda: “EKONOM K çi grevleri” görülür. 1901-1902 Y llar nda: “ Ç LERLE Ö RENC LER N politik gösterileri” ba lar. 1902 Y l nda: KÖYLÜ ayaklanmalar ortaya ç kar. 1902-1904 Y llar nda: K TLE HAL NDE POL T K grev gösterisi, ba l ca kombinalarda patlak verir (Mesela, 1902 y l Rostov, 1903 y l Yaz, 1905 y l 9 ocak grevleri). 1905 Ekiminde: “Bütün Rusya’da POL T K ve BAR KATLI” grevler olur. 1905 Kas m nda: Bu grevler kitle halinde barikatlar ve S LAHLI SYANLAR haline gelir. Devrim dalgalan n n bu genel yükseli i içine bir bölük asker ve köylü hareketleri de kar r: K smi ASKER isyanlar : 1905 Haziran ile 1906 Temmuzunda oldu. 90


K smi KÖYLÜ isyanlar : 1905 ve 1906 güzlerinde oldu. Böylece Rus devrimci büyük med ve cezir kabar patlad ktan sonra ezildi ve isyan yava yava eski yataklar na çekildi. 1906 Nisan ve Haziran nda: Rusya’da bar ç parlamento mücadelesi ba gösterdi. Rus devriminin bu manzaras na kar Rus irticai da bo durmad . Kanunlu ve kanunsuz cephelerden yürüdü. KANUNLU RT CA: Kitlelere kar tedip seferleri ve tedip irenleri. ehir ve köylere top ate i tatbikat . KANUNSUZ RT CA: Bilhassa Rus asilzadelerinin sözde gizli “KARA YÜZLER” te kilat d r. Karayüzlü “yüzkaralar”, bask nlar ve pogromlar (Yahudi mülklerini talan ve tahrip etmek), Yahudileri, ö rencileri, devrimci ve bilinçli i çileri öldürmek gibi marifetler yap yorlard . Yüzkaralar tedhi i, z lg t 1903 Bahar nda Ki inef’te ba lad . 1906 Güzünde, yani Devrimle beraber Sedlets’te bitti. te Rus partizanlar hareketi, devrimle irtica aras ndaki o gizli veya aç k patlam bulunan bo azla ma atmosferi içinde do du. Ne zaman? Tam 1906 Ocak isyan ndan sonra. Bu tarihe bir mim koyal m. B- PART ZAN HAREKET N N B Ç M : Partizan hareketi hangi biçimde ortaya ç kt ? Do rudan do ruya silahl mücadele biçiminde. Öyle ise partizan hareketi bir çe it siyasi çeteciliktir. Yani silahl hareket bir veya birkaç ki iden derle mi gruplarca yap l r. Bu gruplar k smen devrimci te kilatlara mensupturlar; k smen, Rusya’n n baz yerlerinde, ço u hiçbir devrimci te kilata ba l de ildirler. Silahl mücadele iki BA KA hedef güder. Bu hedefleri birbirinden KESK NCE AYIRDETMEL D R. B R NC MÜCADELE: Tek tek ki ilerin, memurlar n ölümüne ve askeri polis hizmetlerine dair olur. K NC MÜCADELE: Gerek ki ilerden, gerek devletten para araçlar n müsadere etmeye dair olur. Para ele geçince, ba l ca üç yere tahsis edilin 1) PART YE; tahsis edilenler özellikle BÜYÜK MÜSADERELERD R. Mesela: Kafkas’ta 200 bin, Moskova’da 750 bin ruble müsadere edilmi ve bu para Parti emrine verilmi tir. 2) Müsadere edilen paran n özellikle harcanaca yer SYAN ve 91


S LAHLANMA alan d r. 3) En sonunda, Rusya’ya has olmak üzere, K LER N GEÇ M için gerekli olan masrafa kar l k yap lan UFAK MÜSADERELER D R. C- PART ZAN HAREKET N N SEBEB VE SINIF ÖZÜ: Rusya’da 1906 y l görülen partizan hareketinin biçimi öyle oldu. O zamanlar partizan sava ma kar vaziyet tak nanlar n ço u öyle bir itiraz öne sürüyorlard : “Mücadele, mahiyeti dolay s yla içine lümpen (paçavra, serseri) ve anar ist olanlar da al r. Serseriler her yerde çapul hevesine kap l rlar. Hele Rusya’da,19.cu yüzy l sonlar na do ru yay lm bir Nihilist yahut Narodnik adl anar ist hareketi ünlüdür. Partizan hareketi biraz da bu elemanlar n eski tedhi çili ine ve Blankizme çalar. Neticede tedhi hareketi kitleyi hareketten so utur. Bu ise, maneviyat bozucu (demoralizan) ve te kilat bozucu (dezorganizan) bir ey olur.” Bu itirazda ciddiye al nacak iki nokta var: 1) Partizan sava , hareketi serserili e ve anar izme döker mi? 2) Partizan sava , kitlelerin te kilat ve maneviyat n (moralini) bozar m ? 1- Serserilik ve Anar istlik Korkusu: Tarihi söylenen zamanda, biçimde ve artlar içinde ortaya ç kan Partizan sava için böyle bir korku olamaz. Çünkü , mesela Rusya’da tedhi çilik yapan Narodnik hareketi ile Partizan hareketi görünü leri bak m ndan birbirlerini and r rlar. Orta ra men, içleri ve özleri bamba kad r: “Eski Rus terörizmi ayd n s n f na mensup te kilatlar n i i oldu; imdiki Partizan mücadelesini ise, genel kural olarak i çi mücahitler yahut i siz i çiler yürütürler.” S n f olarak i çi s n f hiçbir zaman anar iye kaçmaz. Öyle ise, i çi s n f n tedhi çi bir harekete iten büyük sosyal sebepler olmal d r. Partizan hareketi, çileden ç km üç be küçükburjuva anar istinin ç rp nmas de ildir. Özellikle ehir ve köylerde Partizan hareketi; i sizli in ve açl n keskinle ti i bir dönemde ortaya ç kar. Acep bu i sizlik ve açl k yüzünden soysuzla arak i i serserili e dek götüren bir tak m kimseler mi Partizan hareketini yap yorlar? Hay r. Partizan hareketi, yaln z açl ktan ve i sizlikten ileri gelseydi, belki onu yapanlar n i çi olmalar na dahi bakmayarak, s rf çapul hevesine dü mü bir serserilik ku kusu akla gelebilirdi. Ancak, Partizan hareketi hiçbir vakit yaln z ekonomik bir olay olmad . 92


Yani s n rl geçim meselelerine ba l kalmad . O ayn zamanda lam bir siyasi isyan günlerine s k s k ya ba l idi: “Partizanlar mücadelesinin hele Aral k ay ndan sonra yap lm olmas , onun yaln z ekonomik de il, fakat siyasi krizle ba l oldu unu üphesiz k lar.” Partizan hareketi, her eyden önce yenilgiye u ram bir isyan n kaç n lmaz sonucudur. Daha do rusu, Partizanlar sava isyan n ikinci derece ürününden ba ka bir ey de ildir. Onun için: “Burada (Rusya’da) Partizanlar sava n isyan artlar ile ba l l d nda incelemenin bütün bütüne haks zl , bir ey ö retmezli i, tarihi olmay Letonya örne inde göze batar.” 2- Kitlelerin Te kilat ve Maneviyat n Bozmak: Bu gibi iddialar soyut ve ezbere olmamal d r. Pratikten örnek getirip incelenmelidir. 1906 y l Rusya’da görülen Partizan hareketi te kilat ve maneviyat bozucu oldu mu? “ u devirde hareketi hangi ey daha çok te kilat bozgununa u rat n Te kilat n dayanç eksikli i mi, yoksa te kilatl partizan mücadelesi mi?” Yap lan gözleyi bunu gösteriyor: “Partizan hareketi en çok Bat Ukrayna’da oldu. Oysa Sosyal Demokrat Parti te kilat n n 1906 irtica nda en çok bozuldu u yer Bat Ukrayna de il, orta Rusya’d r. Madem ki Partizan hareketinin çok oldu u yerde te kilat daha az bozuluyor, bundan ç kan netice udur: 1906 Rusyas nda görülen Sosyal Demokrat hareketindeki te kilat bozuklu unun suçu Partizanlar hareketinde de ildir.” D- PART ZAN HAREKET N B L NÇLEND RMEK VE GÜTMEK: Belli zamanda, belli artlar ve biçimler içinde geçen Partizan hareketi; serserili e, anar istli e, te kilat ve maneviyat bozgununa u ramaz, diyoruz. Bu kan , Partizan harekelinin kendili inden do ru yolda yürüyece ini ve her zaman a mayaca n gösterir mi? Elbette hay r. Mesela: 1906 Rusyas nda Partinin te kilat bozgununa u ramas , pek çok yerlerde Partizan hareketinden ikayetlere yol açt . Bu te kilat bozuklu una Partizan hareketinin sebep oldu u ileri sürüldü. ikayetler asl nda ve genel olarak yersizdir. Ancak büsbütün anlams z m d rlar? Gene hay r. Yaln z, Partizan hareketinden ikayet edilirken yanl kap çal n yor. u iki ba ka cihet birbirine kar t r l yor: 93


Acaba Partizan harekeli mi te kilat bozmu tur, yoksa te kilat bozuklu u mu Partizan hareketini sap tt rm t r? Problem böyle konursa, yukarki dü üncelerden sonra u do ru neticeye var labilir: “Hareketi te kilat bozuklu una u ratan gerçeklik, Partizan sava de ildir; o gerçekli i ELE ALMAYI dü ünmemi bulunan Partinin ç kar d r.” “Bizim Partizan sava ndan ikayetimiz demek, isyan meselesinde Parti zaaf m zdan ikayetimiz demektir.” (V. .U.) syan n bir biçimi demek olan Partizanlar sava n “GENELL KLE” anormal ve maneviyat k r c saymak, s rf liberal bir burjuva görü üdür. uras n hiç unutmamal d r: “Marksistler, sosyal bar alan nda de il, s n flar n mücadelesi alan nda dururlar. Belirli, keskin ekonomik ve politik kriz dönemlerinde s n flar n mücadelesi do rudan do ruya vatanda harbine, yani milletin iki parças aras nda silahl mücadeleye var r. Bu gibi dönemlerde Marksistler vatanda harbi bak m ndan yana olmak ZORUNDADIRLAR. Vatanda harbine kar yap lan her türlü moral ithamlar Marksizm bak m ndan v z gelir. “Vatanda harbi döneminde proletarya partisinin ideali SAVA ÇIL PART olmaktan ibarettir. Bu tutum mutlak surette tart ma götürmez bir eydir.” Yaln z akla iki ey geliyor: Sava durumu, Partizan sava , Parti için ve kitle için tehlikeli olmaz m ? Elbet olur. Parti için Tehlike: Partizan hareketi, baz te kilat ve maneviyat bozukluklar n meydana ç kar rm . Olabilir. Ama suç Partizan hareketinde de il, o harekete haz rlanmam olmaktad r. Yoksa: “Yeni tehlikeler getiren ve yeni fedakarl klar isteyen BÜTÜN yeni mücadele biçimleri, o yeni mücadele •biçimlerine haz rlanmam olan te kilatlar kaç n lmazca te kilat bozuklu una u rat r. Bizim eski propaganda mahfilciklerimiz tahrikata (ajitasyona) geçerlerken te kilat bozuklu una u rad lar. Bizim komitelerimiz gösterilere geçme yüzünden maneviyat bozuklu una u rad lar. Herhangi bir sava ta, bütün askeri hareketler; bir s ra, sava ç lar aras nda bilinen ve belirli te kilat bozuklu una yol açar. Bundan, hiçbir zaman ve hiçbir surette dövü memek gerekti i neticesi ç kar lamaz. Bundan ç kar lacak netice, dövü meyi iyice ö renmek (nauçits ya: dövü ün okuluna girmek) gerekti idir, ba ka hiçbir 94


ey de ildir.” (V. .U.: Keza) 2- Harekete ve Kitleye Tehlike: “Denilebilir ki: Partizanlar sava bilinçli proleterlerin zibidilik (ayya l k, sefihlik, sürtüklük, bald r ç plakl k) yüzünden alçalmas na sebep olur. Bu do rudur. Ama, ondan yaln z u netice ç kar: çi s n f partisi hiçbir zaman Partizanlar sava n biricik yahut ba l ca mücadele arac saymamal d r; bu araç öteki tedbirlere tabi olmal , ba l ca mücadele araçlar ile mütenasip bulunmal , sosyalizmin ayd nlat c ve te kilatland r c etkisini asille tirmelidir. Ve bu sonuncu artlar olmad kça, burjuva toplulu u içinde BÜTÜN, ama kesinlikle ve mutlak surette bütün mücadele araçlar , i çi s n f n kendisinden daha yukar da veya daha a a da bulunan çe itli proleter olmayan tabakalara do ru götürür, ve hadiselerin ileride alacaklar ilkel gidi le, tahripçili e, y k c l a, bozgunculu a, fuh a var r.” (V. .U.: Keza) Demek, herhangi bir mücadele gibi Partizanlar sava n da gerek Partiye, gerekse çal kan s n flara ve zümrelere tehlikeli olmaktan ç karmak için ba l ca art, onu GÜTMEYE VE B L NÇLEND RMEYE HAZIR BULUNMAKTIR. Bu haz rl k yap lmaks z n zaten hiçbir ey yap lamaz. Tehlike var, bozgunluk ç kar diye Parti her davran nda gölgesinden korkmaya ba larsa, ilk bunal m seliyle ortal ktan süpürülmeye mahkum olur, yani devrimci bir parti olmaktan ç kar. Devrimci Partinin bütün devrim tedbirleri ve araçlar gibi, Partizanlar hareketi kar s nda da hiçbir korkusu yoktur. Çünkü, devrimci Partinin kendi kendisinden korkusu olamaz. Onun için Lenin oportünistlere öyle hayk r r: “Birtak m Sosyal Demokratlar öyle bildiriyorlar: Biz anar ist de iliz, serseri de iliz, çapulcu de iliz; biz ondan yükse iz, biz Partizanlar sava n sorumlu tutar z.. Böyle kendinden emin bir çal mla bildiriler savuran Sosyal Demokratlar ne zaman görsem, kendi kendime sorar m: Acep bu heriflerin a zlar ndan ç kan kulaklar duyuyor mu? Bu adamlar söylediklerini anl yorlar m ? Bütün ülkede YÜZKARALAR hükümetinin ahaliye kar sald r ve çapulculu u, talanc l alm yürümü . Devrimin belirli bir geli im kertesinde bu olay mutlak surette kaç n lmaz bir eydir, tikel ve te kilats z kalan halk, -ve özellikle bu yüzden ba ar s z ve Ç RK N (dubn y) biçimlerde,- o olaya kar ayn silahl sald r lar ve çapulu, talan tepki olarak gösteriyor.” (V. .U.: Keza) Bu gibi olaylar kar s nda devrimciler ellerini kollar n ba lay p u veya bu 95


ezberleme prensip ad na ortal softa telkinlerine mi bo acakt r? Hay r. in bilincini ve güdümünü yi itçe ve zekice eline alacakt rlar. E- PART ZAN HAREKET N N ARTLARI: Demek Partizan hareketi mutlak soyut ve genel olarak iyi yahut kötü damgas yla damgalanamaz. O da hayat n, devrimin içinden ç km bir dövü me biçimidir. Bu biçim dövü ancak yerine göre ve zaman na göre “amaca uygunluk” bak m ndan ele tirilebilir. Gerici “Yüzkaralar” halka çete sald r lar yaparken ona kar tepki gösteren halk n misliyle kar l k vermesi Partizan sava ndan ba ka türlü yap lamaz. Bu u urda s rf kuru teori olarak gençlerle kar kar ya geçip “anar izm “ laf n edenler, “kendini be enmi ukalalar”dan ba ka bir ey de illerdir. Her eyde oldu u gibi burada dahi mihenk ta : Partizan hareketinin prati idir. Partizan hareketinin yerinde bir davran olmas için, bir prensip artlar , bir de uygulama artlar vard r: a) Prensip artlar : Yukar daki sayd m z ba l ca noktalar Partizan sava n n göz önünde tutulmas gereken prensip artlar d r: 1- Ekonomik Kriz art ; mesela i sizlik ve açl k keskin biçimler alm t r. 2- Siyasi Kriz art ; Mesela gericilik halka kar azg n ve silahl sald r lara giri mi tir, kanunlu kanunsuz çetecili e ba lam t r. O s rada isyan ya ba lam t r, yahut bozguna u ram t r. 3- Öncü S n f art ; hareketin özünü i çi s n f temsil etmelidir. Genellikle çal an tabakalar temsil etmelidir. Çünkü, ancak al nteri ile çal an insan avantüre en az kap lan insand r. Partizan hareketi, gerekince, esas bak m ndan hakl d r. Bu tart ma götürmez. O zaman dü ünülecek nokta hareketin ME RU olup olmamas de ildir. Dü ünülecek tek ey devrimci ke if kolunun (öncünün) bu i e HAZIRLIKLI olup olmamas d r. 4- Haz rl k art ; Partinin harekete verebilece i sosyalistçe BÎLÎNÇ ve TE K LAT kertesidir. E er bu bak mdan Parti kendi gücünü yeterli göremiyorsa, s rf haz rl ks z olu u yüzünden “BAZI YERLERDE” bu “ LKEL (stih nmy) MÜCADELE” den vazgeçilebilece i dü ünülür. b) Uygulama artlar : Partizan hareketinin yukar daki prensiplere uygun gelen artlar bir arada bulununca, Partizan sava n n eylem olarak yürütülmesine s ra gelir. Partizan do u unun iki hedefi vard r 1) EKS (ekspropriasyon: Müsadere), 2) TERÖR (Tedhi : Z lg t).. Bu iki noktada nas l hareket edilecek? Elbet yap lacak davran lar geli igüzel olamaz. Bir s ra artlara ba l d r. 96


Gerçek sosyalistlerce savunulacak Partizanlar hareketinin artlar öyle düsturla t r lm t r: “Ki i zenginliklerinin “eks” yap lmas genel olarak kabul edilemez; maliye zenginliklerinin “eks” yap lmas tavsiye edilmez, ö ütlenmez. Yaln z PARTÎ KONTROLÜ alt nda olmak ve araçlar SYAN HT YAÇLARINA tahsis edilmek art yla KABUL ED L R. Terör biçiminde Partizan hareketleri, hükümet zorbalar na ve AKT F Yüzkarac lara kar , bu artlarla TAVS YE OLUNUR: 1) Geni kitlelerin durumunu hesaba katmak; 2) Verili yerde i çi hareketinin artlar n dikkat gözü alt nda tutmak; 3) Proletarya güçlerinin bo yere israf edilmemesi için kayg lanmak...” (V. .U.: Keza) Yukarki düsturu tekrar edelim. B R NC ART: TARAFSIZ K LERE DOKUNMA: ister müsadere eks, ister tedhi , genel olarak geli igüzel ki ilere kar yap lamaz. Baya e k yal ktan Partizan hareketini ay rdedecek birinci yan budur. E k ya her rastlad mülkü ve paray çapul eder, her önüne gelen kimseyi, zengin fakir, zalim mazlum ay rt gözetmeksizin ezip öldürebilir. Partizan harekeli hiç üphe yok fakir ve çal kan alt s n flar ve tabakalar ad na yap l r. Ancak bir insan n halta s rf zengin tabakalara . mensup olmas dahi, Partizan harekeli taraf ndan mutlaka müsadereye ve z lg ta u rat lmas n gerektirmez. Çünkü Partizan sava , önce do rudan do ruya s n flar kald racak muzaffer bir devrim hamlesi henüz de ildir. Çok defa bozguna u ram bir isyan n ürünüdür. Ötede bütün imtiyazl lar n mülkiyetleri ve üstünlükleri sapasa lam dururken, onlar içinden yaln z di e göre olan birkaç tanesini mülkünden etmek ve z lg ta u ratmak i de ildir. Ondan sonra, as l partizan hareketinin amac ; azg n gericili e kar dövü mektir. O gericilik hareketini eylemde körüklemeyen bir zenginli e ve bir te kilata; o gericili in içinde rol oynamayan elemanlara kar harekete geçmek, mücadeleyi amac ndan uzakla t r r. Partizan hareketinin bilinci, soylulu u ve ba ar s bu birinci artla ba lar. Can al c gerekler bir yana b rak lmak art yla , bu birinci arta uymak sosyalizmi anar izmden, serserilikten, e k yal ktan ay rdeden ba l ca farkt r. K NC ART: MÜSADERE ARTI: Genel olarak GER C TE K LATLAR ve özellikle GER C DEVLET hazinesini ve paras n müsadere etmek de, uluorta tavsiye olunmaz. Böyle bir müsaderenin 97


yap labilmesi için ba l ca iki arta uyulmas gerekir: 1- Müsaderenin Parti Kontrolü Alt nda Yap lmas ; ba l ca artt r. Müsadere edi tarz Partinin sorumlulu u alt nda yürütülmelidir. Müsadere edilen eyin santimine dek hesab Partiye verilmelidir. 2- Müsaderenin Ürünü isyan ihtiyaçlar na Harcanmal d r: Madem ki Partizan hareketi do rudan do ruya isyana ba l d r, her mücadele gibi onun da amac devrimi zafere ula t rmakt r, onun için, Eks (müsadere) ürünlerinin tahsis edilece i yer isyandan ba kas olamaz. ÜÇÜNCÜ ART: ZILGIT ARTI: Bir insan n s rf kafas n n içi gericidir diye, yahut kendisi s rf hükümete mensuptur diye adam z lg tlamak olamaz. Ezilecek ba lar; ya HÜKÜMET ZORBALARI, yahut AKT F GER C olanlard r. Devrimcilere kar i kence ve z lg t metotlar kullanan zorba memur, bilfiil sald r lara ve tecavüzlere giri en gerici kimse temizlenmeyi hak etmi tir. Ancak z lg t metodu da gene her zaman, her yerde geli igüzel kullan lamaz. Kullan l rken, ba l ca u üç nokta her zaman göz önünde tutulur: 1- Kitlelerin durumuna bak l r. Yani yap lacak z lg t harekeli GEN YI INLAR ÜZER NDE ne gibi etkiler ve yank lar uyand racak, bu hesaplan r; e er o etkiler ve yank lar devrime yarayacaksa, kitlelerin devrim için duyduklar sevgiyi ve e ilimi artt racaksa, z lg t yerinde olur, yoksa yapt iyilik ürküttü ü kurba aya de mez. 2- S n f n durumuna bak l r. Belki terör kitle psikolojisince ho görülebilir. Ancak i çi s n f n n hareketi bu davran tan olumluca ve olayca faydalanacak m ? Onu da hesaba katmal d r. E er yap lan z lg tla i çi hareketinin önüne dikilmi bir engel kalk yor ve hareket ilerliyorsa, terör yerindedir. Yoksa, harekete engel ç karacak z lg t yap lmamal d r. 3- Ke if Kolu (öncü) nün durumuna bak l r. Z lg t yapacak olan güç i çi s n f n n belirli bir te kilat ve belirli elemanlar d r. E er o te kilat ve elemanlar z lg ttan ba ka i lerde ve yerde daha yararl , daha verimli olarak kullan lacaksa, onlar bu gibi hareketlerde israf etmek yersizdir. Astan yüzünden pahal gelecek z lg ta giri memek do ru olur.

98


Alt nc Bölüm

GEÇ C DEVR M HÜKÜMET syan ba ar yla sonuçland . Devrimi ayakta tutmak için geçici (gelgeç) bir devrim hükümeti kurulur. Bu gelgeç devrim hükümeti nedir? Ve proletarya devrimcileri onunla nas l ilgilenirler?

I- ÜTOP DE L, GERÇEK PROSE Proletarya devrimi sosyalist toplulu un kurulmas na varacakt r. Ancak, kapitalist iktidar y k l r y k lmaz, hemen sosyalist bir düzen kurulabilir mi? Hay r. Kapitalizmin SAF; tertemiz iki s n ftan derle ik bir toplum de ildir. Orada ba l ca i çi ve patron s n flar ndan ba ka, birçok tabaka ve zümreler bulunur ve bunlar hatta ço u ülkelerde büyük y nlar te kil ederler. Toplulu u sosyalizme götürmek, toplulukta sosyalist bir idare kurmak söz konusu olunca, bütün o s n flar n, tabakalar n ve zümrelerin ili kileri göz önüne gelir. Ancak o ili kilerden ç kar lacak olan sonuçlar, var lmas gereken amaca hangi yoldan gidilece ini ve bu gidi in artlar n bize bildirir. “Çar devrildi, ya as n i çi hükümeti” diyen Troçkistler ve benzerleri hayal kurarlar. Topluluk yap s n n küçükburjuva ç rp nmalar yla bir sihirbaz de ne i vuru ta bugünden yar na her eyin de i ece ini umarlar. Bunlar yenilgiye adanm tehlikeli demagoglard r. Ciddi proletarya devrimcileri: Tarihöncesinin kehanetleri, büyücülükleriyle tarihin yürümemi oldu unu ve yürüyemeyece ini iyi bilirler. Sosyalizme var l ncaya de in ve varabilmek için bir s ra basamaklardan yükselmek gerekir. Mesela: 1871 Fransas nda patlak veren isyanla PARÎS KOMÜNASI denilen bir devrim hükümeti kuruldu: “Fakat, bu Komüna’n n do rudan do ruya hedefi tam sosyalist devrim olabilir miydi? Gerçi Genel Konsey’in Komüna üzerine yay nlad ünlü Bildiri’sinde, üphesiz Marks taraf ndan öyle deniliyordu: “Komüna s n f egemenli ine dayanak olan burjuva ekonomi temellerini çökertecek manivelay kullanmak zorunda idi.” Ancak, ayn Bildiri öyle devam ediyordu: “ çi s n f Komüna’dan MUC ZELER STEM YORDU, o herhangi bir ütopiyi de hemen gerçekle tirmek zorunda de ildi. O (i çi s n f ) 99


diyordu ki, kendi kurtulu u için ve sosyal ya ant n n daha yüksek biçimlere eri mesi için., bütün bir s ra tarihi proseleri a mak gerektir; bu proseler insanlar n gerek artlar n , gerek mahiyetlerini tamam yla de i tirmek zorundad r. Komüna birtak m ülküleri gerçekle tirme avc l yapmaz (neznalas); o sadece, daha önceden var olup y k lan kapitalizmin gö sünde geli mi yeni topluluk elemanlar n n kurtulu unu ba armak zorundayd .” (V. .U.: “Paris Komünas ve Proletarya Diktatörlü ünün Görevleri”, 1905, C.VI, s.281).

II- PROLETARYA D KTATÖRLÜ Ü Mesele böylece konulursa daha iyi anla l r: Sosyalizme varmak için bir ara geçit devri gereklidir. O geçit devrinin d ar dan bak nca pek korkunç görünen (ve burjuvazi ve küçükburjuvazi taraf ndan domuzuna sömürülen) ünlü bir ad vard r: “PROLETARYA D KTATÖRLÜ Ü”!.. Ne var ki, bu deyi e giren “diktatörlük” sözcü ü gerçekte her türlü diktatörlü ün tam tersi ve z tt d r. Onun için buna “PROLETARYA DEMOKRAS S ” ad n vermek daha do ru olur. Ancak, imdiye dek a zlarda dola an demokrasi, bildi imiz burjuva demokrasisidir. Küçükburjuva a zlar nda bu demokrasi öylesine kepaze edildi ki, onun yerine geçecek bir düzen idaresine yeniden “demokrasi” demek, o idareyi önceden kötülemek olabilirdi. çi ihtilali ile do an devlet biçimine niçin “Proletarya Diktatörlü ü” diyoruz? Çünkü halk ço unlu u, burjuvazi üzerine, burjuvaziye siyasi hak vermeksizin egemen olur ve burjuvaziyi SINIF OLARAK ezer. Oysa, burjuvazi her ülkede az nl n az nl d r. Ezici ço unluk emekçi halkt r. Öyle ise, ço unlu un az nl ezmesine diktatörlük denilebilir mi? Herkesin bildi i demokrasi azl n çoklu a uymas demektir. Azl n çoklu u ezmesi düpedüz diktatörlüktür. Onun için burjuvazi tarihte kendi diktatörlü ünü, yani bir avuç adama ço unlu u ezdiri ini aç kça yürütürse buna “diktatörlük” ad n verir. Bu diktatörlü ü bir lak m uyutucu kurallarla maskeleyebilirse, “demokrasi” diye yutturur. Bu yüzden burjuva aç k diktatörlü üne “K D KTATÖRLÜ Ü” ad verilmek icabeder. i çi s n f n n bütün kitlelerle iktidara geli i yeryüzünde e i görülmemi demokrasinin gerçekle mesidir. Ona ra men gerçek sosyalistler proletarya demokrasisine “i çi s n f diktatörlü ü” diyorlar. 100


Kapitalist ülkelere bakal m. Orada burjuva denilen bir avuç adam kendi ülkesinin azl iken, s n f olarak büyük halk ço unlu u üstünde sömürüsünü ve egemenli ini yürütür. Bu düzene “demokrasi” ad n verir. Gerçekte kapitalist düzeninden daha k yas ya diktatör sistem olamaz. Bununla birlikte bir yol harc alem olarak “demokrasi”: burjuva rejiminden ibaret say lm t r. Böyle bir durumda demokrasi sözcü ü yerine, çoklu un azl ezdi i, ama bunu aç kça ve mertçe yapt rejime “diktatörlük” ad verilmi tir. Proletarya diktatörlü ünün bir karakteristi i de, devrim hükümetinin ve devletin öncülü ünü i çi s n f n n yapmas d r. Zaten “i çi s n f diktatörlü ü” deyiminin iç anlam bu karakteri göze çarpt rmakt r, i çi s n f öncülü ü, bütün öteki çal kan zümre ve tabakalar ne sömürür ne de ezer. Ama bu tabakalar, binlerce y l sürmü s n fl toplumda, hele parlak bir medeniyet kurmu olan kapitalist düzeninde, burjuva demokrasisine ve s n fl toplum gelenek, göreneklerine körü körüne kap lm t r. Bu aldat lm ve uyutulmu büyük y nlar , kendi insan kurtulu lar için eski sosyal illetlerden s y rmak gerekir. Bunu da en iyi yapacak güç i çi s n f n n içgüdüsü ve bilincidir. Burada “diktatörlük” biçimiyle görülen i çi s n f öncülü ü; hasta olan çocu a, annesiyle hekimin kollar n tutup ilaç içirmelerine benzer. Çocu un kurtulu u için biraz da zor kullanal m. Bu ilaç içirmeye “diktatörlük” ad verilebilir. Proletarya diktatörlü ü bir bilim deyimidir. Onun hayattaki kar l ve biçimi nedir? Proletarya diktatörlü ü denilen olay, hayatta ba l ca iki ünlü biçimle kendini gösterir: 1- 1871 Frans z büyük ihtilalindeki PAR S KOMÜNASI, 2- 1917 Büyük Rus ihtilalindeki SOVYETLER B RL .. Bilimcil Sosyalizmin proletarya diktatörlü ü dedi i, bu iki büyük ihtilalin hükümetlerinden ba ka bir ey de ildir. Nitekim Marks “Fransa’da ç Sava ” eserini anlat rken, gelgeç Komüna hükümetinde halk n gösterdi i korkunç denecek ölçüde demokrasiyi bütün örnekleriyle verdikten sonra, kar s ndakilere, yani burjuva savunucular na öyle hayk r r: “Proletarya Diktatörlü ünün ne oldu unu mu ö renmek istiyordunuz? te o Paris Komünas d r.” Proletarya diktatörlü ünün birinci ad m Paris Komünas , ikinci ad m Sovyetlerdir: “Sovyetler iktidar , proletarya diktatörlü ü geli iminin ikinci 101


evrensel tarihi ad m veya safhas d r. Birinci ad m Paris Komünas oldu.” (V. .U.: “Avrupa ve Amerika Yolda lar na Mektuplar”, 24.1.1919, C.XVI, s.7). Marks’ n “Fransa’da Vatanda Harbi” eserine Üçüncü Önsözünü yazan Engles, öyle den “Bu son zamanlar, filistenler (ikiyüzlü kaba burjuvalar) gene proletarya diktatörlü ü sözüyle deh ete dü meye ba lad lar. Ey ç tk r ld m baylar. O diktatörlü ün ne oldu unu mu anlamak istiyorsunuz? Paris Komünas ’na bak n z: i te o PROLETARYA D KTATÖRLÜ Ü idi.” Lenin , Üçüncü Enternasyonalin aç söylevinde, bütün dünya i çi ve halk mümessillerine öyle dedi: “PROLETARYA D KTATÖRLÜ Ü: imdiye dek bu söz kitleler için Latince bir sözdü. Sovyet sisteminin bütün dünyaya yay lmas sayesinde, o Latince söz bütün yeni dillere tercüme edildi: Proletarya Diktatörlü ünün pratik biçimi i çi y nlar nca bulunmu bir çocuktur.” (V. .U.: “Komintern’in Birinci Kongresinde Aç Söylevi”, 2.3.1919, C.XVI, s.35). “Proletarya Demokrasisi” bu idi ve bunun nas l bir demokrasi oldu unu, yani diyalektik momentiyle nas l bir diktatörlük oldu unu Lenin öyle anlatt : “Proletarya Demokrasisi, bütün burjuva demokrasilerinden milyonlarca defa daha demokratiktir. Sovyetler iktidar TÜM DEMOKRAT K BURJUVA CUMHUR YETLER NDEN milyonlarca defa DAHA DEMOKRAT KT R.” (V.l.U.: “Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky”, 1918 Eylül-Ekim, C.XV, s.461-462). Sovyetler iktidar n n ne oldu unu daha ayr fas lda teferruat yla görece iz.

III- Ç ve KÖYLÜ SINIFLARININ DEMOKRAT K D KTATÖRLÜ Ü Yukar daki söylenenlere göre, Paris Komünas proletarya diktatörlü ünün ilk biçimi ve tipidir. Ancak Paris Komünas , üzerinde aynen kopya yap lacak kusursuz bir model de ildir. Zaten hayatta bütün sosyal olaylar için kusursuz model aramak, softal ktan ba ka bir ey de ildir. Paris Komünas , üstelik, kanl bir biçimde yenilgiye u ram t r. Onu aynen kopya etmek, yenilgiyi göze almak olurdu. Öyle ise, Paris 102


Komünas ’ndan gerekli dersleri almak ba ka eydir, onu kopya etmek ba ka eydir. Proletarya diktatörlü ü Paris Komünas ’nda birinci ad m atmasa idi, üphesiz, ikinci ad m Sovyetler Devrimi o denli bilinç ve ba ar ile gerçekle emezdi. Ancak, her ba lang ç gibi, Paris Komünas ad m n n da hem yanl lar hem de unutulmaz do ru dersleri oldu. Bir yandan yanl lar ile ac kl ö ütler veren Paris Komünas , öte yandan Proletarya Diktatörlü ü ad na gerekli yepyeni biçimler ve parolalar yaratt . Ondan sonra gelen ikinci ad mda, Paris Komünas ’n n ileri parolalar ve biçimleri ele al narak yanl lardan sak nmak becerildi. Komüna’n n yanl lar nelerdir? Komüna’n n parolalar nas l al nmal d r? Bu iki yönde özetler verelim. A- KOMÜNA’NIN YANLI LARI: Ba l ca üç noktada toplan r: 1- Paris Bankas ’na Dokunmamak: 1871 Paris Komünac lar , burjuva demagoglar n n palavralar na gere inden çok ald rm masum çocuklar idiler. Kendilerinin çapulcu olmad klar n , paraya göz dikmediklerini ispatlamak istediler. Böyle ülkücü bir temizlikle, Paris Bankas ’n n hazinelerine el de dirmediler. Oysa Paris Bankas ne idi? Asl nda Fransa halk n n eme inden çal n p biriktirilmi bir zenginlikti. Onu Komüna’ya mal etmek, halktan a r lm de erleri halka sunmakt . Yani h rs zl k mal yakalay p as l sahibine geri vermekti. Paris Bankas ’nda yalan paralar Komüna’ya mal etmemek yüzünden, önce devrim hükümeti kendisi için gerekli maddi garantiyi ve temeli bulamad . Ondan sonra, imkans zl klarla k vran p ezildi i zaman ise, üzerine çöken gerici hükümet o dokunulmam Banka’n n haz r paras n eline geçirdi ve o parayla i çileri kur unlatt . 2- Versay Üzerine Yürümemek: Paris Komünas ilan edildi i zaman, Komünac lar gene inan lmaz derecede a r bir yüksek vicdan soylulu u gösterdiler. Bütün gerici devlet adamlar n n kollar n sallayarak Versay’a çekilmelerine müsaade ettiler. Bu eski kurtlar Versay’a gider gitmez, f rsat buldukça ellerinden gelen tahrikat yapmakla kalmad lar; ellerine dü en Komünac esirleri, balkonlardan ç l k atan süslü madamlar n n gözleri önünde i kence yapa yapa öldürttüler. Onlar susturmak ve yapt klar i kenceleri durdurmak için üzerlerine yürümek, yakalanan kodamanlara misliyle kar l k vermek gerekiyordu. Komünac lar, masum çocuk yüre iyle karde kan dökmek istemediler. Az sonra, zaman kazanan ve memleketteki köylü y nlar n , ta ra halk n 103


binbir kanc kça yalanla aldatan gericiler kuvvet buldular. Kendileri Versay’dan Paris’in üzerine silahl yürüyü yapt lar. Komünac lar bu yürüyü ün bile ilk gösterilerini sonuna dek kovalamaya tenezzül etmediler. Gericiler, dü man yabanc Alman kuvvetinden destek alarak Paris’e bask n yapt zaman, onbinlerce i çinin ve fakir halk n kan n göz k rpmadan dökmeyi bildiler. Fransa’n n y llarca belini do rultamayaca biçimde sanayini baltalamak pahas na, uzman i çileri k l çtan geçirdiler. 3- Aç k Program Olmamak: Komünac lar, insan karde li i ve sosyal e itlik gibi prensiplerle yola ç km lard . Bu prensipler do ru idi. Ancak, nas l uygulayacaklard ? Herkesin, hele kara y nlar n anlayaca biçimde prensiplerini programla t ramam lard . O yüzden halk içinde yeterli birlik ve bilinç do amad . Ta ra ahalisi Paris’le, köylü s n f i çi s n f yla s k ca ba lanamad . Halk n bölümlülü ünden yararlanan gericilik, parçala ve egemen ol parolas yla halk birbirine dü ürüp devrimi bo du. Bütün bu ve benzeri yanl lar, ikinci ad m olan Sovyetler Devrimi zaman nda yap lamazd ve yap lmad . B- KOMÜNA’NIN PAROLALARI: Paris Komünas ’n n yanl lar n tekrarlamak, onlardan ç kan dersleri anlamaya yetmez. Komüna’n n parolalar n da kavramak ve ona göre benimsemek gerekir. Mesela: Komüna’n n parolas HALK DEVR M idi. Halk kimdir? çi ve köylülerdir. te bu parolay her ülkenin kendi s n f ve politika yap s na göre uygulamas gerekir. “Komüna’n n parolalar n sersemce tekrarlamamal ”. Mesela, devrim Rusya’da olurken, “Rus artlar na uyan pratik parolalar” bulmal d r. O parola: “Proletaryan n ve köylülü ün devrimci, demokratik diktatörlü üdür.” (V. .U: “Paris Komünas ve Proletarya Diktatörlü ünün Görevleri”, 1905, C.VI, s. 283). Proletarya diktatörlü ünün ülküden hayata geçti i yerde, köylülük ço unlukta oldu u sürece, i çi s n f devrimi köylü devrimi ile elele yürür ve bu iki devrim hareketinin elele vermemesi yaln z devrim dü manlar n güldürür. Madem ki köylü devrimi deyince DEMOKRAS , i çi devrimi deyince PROLETARYA D KTATÖRLÜ Ü akla geliyor, öyle ise bu iki s n f n ortak kurtulu hareketi, yani gerçek HALK DEVR M , ancak DEMOKRAT K D KTATÖRLÜK biçimini alabilir ve o biçimde basan kazan r. 104


Köylü devrimiyle i çi devriminin elele vermesi ancak iktidar almak için olur. Yoksa iktidars z devrim olamaz. Hem köylü devrimini istemek, hem köylü s n f n n iktidara gelmesinden ürkmek, netice bak m ndan köylü devrimini istememektir. Onun için, i çi s n f ile köylülü ün devrimci demokratik diktatörlü ü parolas n en canl biçimiyle temsil eden iktidar SOVYETLER KT DARI oldu. Ancak Sovyetler bu parolay aç kça programla t rd ve konkretçe (somutça) hayata geçirmeyi bildi i için basan kazand . Baz oportünistler kendilerine a r basan devrim korkakl klar n örtmek için, köylü devriminin i çi devrimine, demokratik devrimin proletarya diktatörlü üne z t oldu unu öne sürerek, köylülü ü i e katman n tehlikesinden söz ettiler. kinci Enternasyonal’ n ve Men evikli in sap klar , devrimin diyalekti ini unutarak, z tl ks z hareket beklemek yolunda devrimi inkar ettiler. Böylece, bir sözlerini öteki sözleri çürüttü. Mesela: “Plehanov: Tar m devriminden korkmamak gerekti ini söyler. Oysa özellikle devrimci köylülü ün iktidar ele geçirmesinden korkmak, tar m ihtilalinden korkmakt r. E er tar m devriminin zaferi, devrimci halk taraf ndan iktidar mevkiinin ele geçirilmesi demek de ilse, tar m devrimi bo laft r.” (V. .U.: “RSD Partisi’nin Stockholm Kongresinde Tar m Meselesi Üzerine Al nan Kararlar Söylevi”, 1905 May s, C.IX, s. 417- 418). Bu bak mdan, tar m devrimini köylü devriminden ay rmak, her ikisini ç kmaza sokup, i çi s n f devrimini ba ar s zl a u ratmak olur.

IV- GELGEÇ DEVR M HÜKÜMET NED R? Sosyalizme geçi köprüsü olacak Proletarya Diktatörlü ü, köylünün ço unlukta oldu u ülkelerde; i çi s n f n n ve köylülü ün devrimci demokratik diktatörlü ü ad n ald . Bu geçit devrine girmek için, isyan ba ar kazan r kazanmaz bir hükümet kuruldu. Buna “Gelgeç Devrim Hükümeti” denildi. Gelgeç Devrim Hükümeti de, en sonunda: Proletarya diktatörlü ünün tümü de il, ancak bir ba lang c d r. “Fakat diktatörlük var, diktatörlükçük var.” (V. .U.) Proletarya diktatörlü üdür diye, Gelgeç Devrim Hükümeti s rf proleterlerin, yani i çi s n f n n mümessilleriyle ve s rf sosyalistlerle mi kurulur? Hay r. Gelgeç Devrim Hükümeti, bütün çal an halk s n flar n n ve zümrelerinin ortak bir iktidar ayg t d r. Mesela, Paris Komünas ’na 105


bakal m: “O (Paris Komünas ), düpedüz (nastorya çi) ve tertemiz (saf: ar ) bir proletarya diktatörlü ü, yani üyelerinin yap s ve pratik görevlerinin karakteri ar sosyal demokrat olan bir proletarya diktatörlü ü olabilir mi? Hiçbir vakit ve kesinlikle olamaz. Paris Komünas ’nda bilinçli (hem de ancak AZÇOK bilinçli) proleterler, yani Enternasyonal üyeleri az nl kta idiler; hükümetin ço unlu unu küçükburjuva demokrasisinin mümessilleri te kil ediyorlard .” (V. .U.: “Paris Komünas ve Proletarya Diktatörlü ünün Görevleri”, 1905, C. VI, s.279). 130 T pk bunun gibi 1917 y l n n ilk günlerinde kurulan Sovyetler te kilat içinde dahi önceleri bilinçli proletarya mümessilleri, yani Bol evikler azl kt lar. Ço unluk Men eviklerle Sosyalist Devrimciler’de idi. Gelgeç Devrim Hükümeti, bir bak ma ve bir yandan sosyalist düzenine varmak için demokratik burjuva devrimini de sonuna dek götürür. Ne var ki, bu olay, yani Gelgeç Devrim Hükümetinin demokratik burjuva devrimini son kerteye dek geli tirmesi, Paris Komünas ’n n yahut Sovyetler iktidar n n bir burjuva devrimine alet olaca sonucunu ç kartamaz. O gidi yaln z sosyalizme do ru yürürken yolun üstünde rastlanan bütün eski rejim an klar n ; gerek Derebeyi, gerek Burjuva gericilik elemanlar n devrim metotlar yla temizleme kona d r. Onun için, Men eviklerin zannettikleri gibi , Sovyetler Devrimi GENEL OLARAK bir burjuva devrimi de ildir. 1905 Nisan-May s Men evik Konferans öyle karar alm t : “Gelgeç Hükümet... u burjuva devriminin görevlerini gerçekle tirmeyi üzerine al r.” Bu efendilere kal rsa; i çi s n f önce devrimi yapacak, sonra boyun kesip iktidar burjuvaziye teslim edecek.. O gibilere öyle kar l k verilebilir: “Siz meseleyi “tarihçe” gözden geçirmek isterseniz, görürsünüz ki; herhangi bir Avrupa ülkesinin örne i oportada ve ayd nl kt r. Orada tamam yla “gelgeç” olmayan bir sürü devletler burjuva devriminin tarihçe görevlerini gerçekle tirirler. Hatta devrimi yenmi hükümetler bile, o yenilmi devrimin tarih görevlerini gerçekle tirmek zorunda kal rlar.” Mesela: 1789 y l Fransa’da burjuva devrimi “Kurucular Meclisi” biçiminde ba lad . 1791 y l “Yasama Meclisi” günlerinde devrim ilerledi. 1792 y l “Konvansiyon” meclisinin ilk devrimci döneminde, yani 1793 106


y l as l BÜYÜK ad n almaya lay k olan Frans z ihtilali, demokrasi devrimini sona erdirmek için tarihte örne i görülmemi hamlelere giri ti. Dokuz Termidor günü (27 Temmuz 1794), Ordu’nun gericileriyle anla an Jirondenler Doksan Üç htilalcilerini ezdiler. En sonunda burjuva gericili i öylesine ald yürüdü ki, Napolyon tipinde bir serseri z pç kt , burjuvazinin e siz örneksiz kahraman kesildi. M s r’da Osmanl ’dan dayak yedi, kaçarak Paris’te 18 Brümer hükümet darbesini yapt . Bu bozgun mümessili darbeci hokkabaz general koskoca Frans z milletinin ba na imparator diye bela kesildi. te bütün bu kerte kerte “devrimi yenmi hükümetler”, hiç de devrimin hükümetleri say lamazlard . Öyle iken, “yenilmi devrimin tarihi görevlerini gerçekle tirmek zorunda” kald lar. Demek tarihte burjuva devrimi ile devrim hükümeti birbirine kar t r lamaz. Devrim hükümeti, burjuva hükümetinden uçurumlarla ayr lm bamba ka bir gerçekliktir. “Bununla birlikte, “Gelgeç Devrim Hükümeti” sizin söyledi inizden ba kad r: htilal devrinin hükümeti denilen ey, devrilen hükümetin yerine do rudan do ruya geçmi ve halk isyan na dayanm (yoksa halk n üstünde herhangi temsil mümessillerine dayanan de il) bir hükümettir. Gelgeç Devrim Hükümeti, devrimin zaferi u runa, devrim dü man (kontrarevolusyoner) te ebbüslerin durmaks z n giderilmesi u runa yap lan mücadele organ d r. Yoksa hiçbir zaman; genel olarak burjuva devriminin görevlerini gerçekle tirmek organ de ildir.” (V. .U.: “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin ki Takti i”, Temmuz 1905, C. VI, s.323). Bütün bu gelgeç devrim hükümeti üzerine söylenenlere göre, o hükümetin tan mlanmas u iki sözle özetlenebilir: , 1- Herhangi bir meclisin karar na de il, “DO RUDAN DO RUYA HALK SYANI”na dayanarak kurulmu hükümettir. 2- Burjuvazi için de il, proletarya devrimi için ve halk devrimi ad na her türlü “KONTR-REVOLUSYONER TE EBBÜSLER DURMAKSIZIN G DEREN” hükümet GELGEÇ DEVR M HÜKÜMET D R.

V- GELGEÇ DEVR MC HÜKÜMET N GÖREVLER ve KARAKTER Gelgeç Devrimci Hükümet; i çilerin ve köylülerin demokratik 107


diktatörlü ünü gerçekle tirmek için ne yapar? Hemen sosyalizmi uygulamaya m geçer? Hay r. Biliyoruz ki, köylülük sosyalist bir insan yap s ta maz. Sosyalizme girmek için gerekli haz rl k ve e itimden geçmelidir. Onun için, devrimci Hükümet, sosyalizmden daha gerçek ve gerçekçi bir s ra görevlerle yükümlüdür: “Komüna’n n yürürlü e geçirece i gerçek görevler her- eyden önce sosyalist görevler de ildir; bizim asgari (minimal) program m za giren demokratik diktatörlü ü gerçekle tirmek zorundad r.” (V. .U.: “Paris Komünas ve Proletarya Diktatörlü ünün Görevleri”, 1905, C.VI, s.282). Demek, Gelgeç Devrimci Hükümetin birinci görevi: Sosyalist Partisinin “asgari program ”n gerçekle tirmektir. Bunu ba arabilmek için: “O hükümet kendi men ei ve öz karakteri bak m ndan halk isyan n n organ olmal d r. Formel tahsisi (görevlendiri ) bak m ndan tüm halk n kurucular meclisini ça rma ayg t olmal d r. Faaliyetinin muhtevas bak m ndan, istibdada kar isyan etmi halk n yararlar n garanti etme e elveri li olan biricik proletarya demokrasinin asgari program n gerçekle tirmelidir.” (V. .U.: “Demokrasi Devrimi ve Sosyal Demokrasinin ki Takti i, s. 312-313). Onun için, Gelgeç Devrim Hükümetinin u karakterlerini bir daha tekrarlayal m: 1- Devrimci hükümet SYANLA DO ACAKTIR. 2- Devrimci hükümet halk n KURUCULAR MECL S N ça racakt r. 3- Devrimci hükümet ASGAR PROGRAMI uygulayacakt r. Bu karakteri ta yan devrimci hükümetin görevleri o karakterinden kaynak al p ç kar: “Devrimci hükümet “halk ” yükseltmeye ve desteklemeye (padniyat) ve halk n devrimci faaliyetini te kilatland rmaya mecburdur.” Halk tutmak, te kilatland rmak için neler gerekir? En ba ta ve mutlaka u artlar gerekir: 1- Halk n sempatisini kazanmak, 2- Bütün halk enerjisini derlemek.. Çünkü halk kendi enerjisiyle ve kendi giri kinli iyle kendi kendisini koruyacak ve yükseltecektir. Halk n o seviyeye gelmesi için isyanla do an gelgeç devrimci hükümet, u 6 maddeyi derhal uygulamak zorundad r: “I) Tüm halk n kurucular meclisi; 2) Halk n silahlanmas ; 3) Siyasi 108


hürriyet; 4) Ezilen ve hukuku tam olmayan halk n kurtulu u; 5) Sekiz saatlik i günü, ve 6) Köylü ihtilali komiteleri.” (V. .U.: “Gelgeç Devrim Hükümeti Üzerine”, 1905 May s, C.VI, s.270). Demek Gelgeç Devrim Hükümetinin ilk alaca karar ve yapaca i unlard r: 1- HALKI; silahland rmak, 2- EZ LEN YI INLARA; tam siyasi hürriyet ve kurtulu te kilat sa lamak, 3- Ç Y ; sekiz saatlik i gününe ve benzer dileklerine kavu turup te kilatland rmak, 4- KÖYLÜYE; devrim komiteleri kurdurtmak.. Bu dörtba l i olduktan sonrad r ki, s ra KURUCULAR MECL S ’ni ça rmaya gelir. Gelgeç hükümetin “GELGEÇ”lik karakterini kald rmak için halkç ve esasl bir ANAYASA (Konstitüsyon) getirip kanunla t racak olan kurul KURUCULAR MECL S ’dir. Gelgeç hükümet onu ça racakt r. Bu Kurucular Meclisi’nin bir gözba olmamas için u artlar yerine getirmesi gerekir: 1- Kurucular Meclisi: “TÜM HALKIN” mümessili olacakt r. Yani, akl ba nda; kad n-erkek, yerli-yabanc , alim-cahil.. bir ülkede ya ayan BÜTÜN ÇALI AN HALK TABAKALARI orada sözcüsünü bulunduracakt r. Böyle bir mecliste her türlü meslek, mezhep, doktrin, rk, milliyet ve ilh. farklar gözetilmeksizin; i çiler, köylüler, esnaflar, ayd nlar, askerler ve ilh. mümessillerini bulunduracakt r. Devrimci Kurucular Meclisi; do rudan do ruya, vas tas z, B R DERECEL SEÇ MLE kurulacakt r. 2- Devrimci Kurucular Meclisi: “ SYAN ETMÎ HALKIN YARARLARINI GARANT ” edecektir. Bunun için de, burjuvazinin ezberletti i sahte demokrasi tuzaklar ortadan kald r lacakt r. Devrime kar koyanlar , gerici s n flar , burjuvalar ve a alar ve sad k bekçi köpeklerini siyasi haklardan yoksul k lacakt r. Yaln z devrimi ba aran kitlenin zaferlerini, yararlar n kanunla t racakt r. i te asgari program n uygulama prensipleri o kanunlar olacakt r.

VI- GEÇ C DEVR M HÜKÜMET NE KATILMALI MI? Gelgeç Devrim Hükümeti; ne lam sosyalist, ne tam proleter bir kurulu tur, içinde küçükburjuvazi de rol oynar. Böyle bir hükümete i çi 109


s n f n n öz partisi kat lmal m d r? Yukar daki sayd m z karakterlere uyan bir devrim hükümetine elbet kat lmal d r. Baz lar bunun tersini ortaya sürerler. Biz madem ki alt y nlar n sözcüsüyüz, öyle ise her eyi hep a a dan yukar ya do ru yapmal y z. Yukar dan yap lacak i ler, burjuvalar , yani i veren s n r n n yapt gibi, a a, bey ve efendi yordam yla yüksekten ferman vermek olur, ve ilh. deme e getirirler. Nitekim, Bakunin de: “Her ey a a dan yukar ya te kilatland r lmal ve güdülmeli” derdi. Ancak biz biliyoruz ki, böyle tek yanl i ler ve tek yanl dü ünce ve davran lar burjuva mant na, gerici yobazl na ve küçükburjuva ham sofulu una dayan r. Proletaryan n diyalekti i her hareketi her yan ndan ve her biçimde ele almay öngörür. Onun için, “HER EY A A IDAN” laf , devrimi s rf gericili in di ine uygun bir durumda, c l z ve savunmas z b rakman n ukalaca ve haince felsefele mesidir. Tarihte görülmü Bakunincilere, anar istlere yara an ihtilal gösteri li bir devrim dü manl d r: “Her ey a a dan prensibi anar istçe bir prensiptir.” (V. .U.: “Gelgeç Devrim Hükümeti Üzerine”, s.229-230). Anar ist prensipleri, ihtilalci görünü alt nda i çi s n f n dü üncesiz, kafas z b rakmak ister. Bu kötü e ilimin kökleri gerçekte i çi s n f n n devrimci rolüne bir türlü inanamamaktan ileri gelir: “3- Burjuvazi ile birlikte geçici devrim hükümetine kat lmay Sosyal Demokrasinin kabul etmemesi, o gibi her türlü kat l n i çi s n f na ihanet demek oldu u prensibi, anar izm prensibidir.” Bu prensip: “2- Her demokratik devrimde proletaryan n vazifeleri, i çi s n f n n görevleri yok” anlam na gelir. (V. .U.: “Yaln z A a dan mi, yoksa Hem A a dan Hem de Yukar dan m ? “, 27.5.1905, C.VI, s.218). Anar istlerin bir ba ka çe idi demek olan sosyal demokrat oportünistleri de devrim hükümetine kat lmay reddederler. Bunlar, her zamanki gibi, oportünizmlerini, yani anadan do ma kalle liklerini örtbas etmek için, Marks ve Engels’i de ahit getirmeye kalk rlar. Devrimci hükümete kat lmay “Jakobenlik” diye damgalarlar. Oysa yalan söylerler. Çünkü: “ imdiki sosyal demokrat Jakobenleri (yani Bol evikler) gibi, Engels de, yaln z yukar dan tesirin önemini takdir etmekle kalm yor; yaln z cumhuriyetçi burjuvazi yan nda gelgeç hükümete kat lmay kabul etmekle kalm yor, fakat böyle bir kat lmay ve 110


devrimci iktidar n enerjik askeri müdahalesini dahi TALEP ediyor. Engels, ASKER uralar n PRAT KÇE idaresini ba armak yolunda ona dü en görevleri say yor. Engels, ç tk r ld m sosyal demokrat Jirondistlerine gene ayn küçümseyi ve omuz silki le kar l k veriyor. Mesela, ba ka ehirler s ras nda, Sen Lukar dö Barrameda’da (Kadiks’e yak n 20 bin nüfuslu Liman ehrinde) “Alyanistlerin, kendi anar ist prensiplerine ra men devrim hükümeti kurduklar n ” gösteriyor. Ve onlar “ellerindeki iktidar ne yapacaklar n bilmemek’le suçluyor.” (V. .U.: “Gelgeç Devrim Hükümeti Üzerine”, Ks.2, “Yaln z A a dan m , yoksa Yukar dan da m ?”, C.VI, s.230-231). Yani, en domuzuna anar istler bile i ba a dü ünce e er zerre kadar devrim namusu ta yorlarsa ezbere devlet dü manl yapm yorlar. Bütün ömürlerince ate püskürdükleri ve yeryüzünde görmek istemedikleri “Hükümet”i kendi elce izleriyle kurmak zorunda kal yorlar. Gerçeklik ve gereklilik en kör göze bile bunu bat r yor. Ne var ki, bütün ömürleri hayat d içi bo formüller tekerlemekle geçen insanlar, sonradan s rf yumurta kap ya gelince gerçekli i kabul eder etmez bu yolda kendi kurduklar hükümeti ister istemez nas l kullanacaklar n bilemezler. Onun için, demiri tav nda iken dövmek, insan bilincinde gelecek devrimi önceden planlamak ilk görevdir. i çi s n f mümessilleri o gerçekli i pek iyi biliyorlar. Onlara göre devrimin iktidar gücü Sovyetlerdir. Sovyetler iktidar , yaln z bir fabrikan n, bir köyün, bir semtin, hatta bir kafan n içinde kapan p kalamaz, i çiler ve halk devrim hükümetinin içine girerek devrimi kurarlar ve sonuna dek götürürler. “Fakat onlar n (Sovyetlerin) tarihi geli imi demek, yaln z mahalli i çi mebuslar Sovyetlerinin sistemlice devam etmeleri demek de ildir. Sovyetlerin geli mesi demek, ayn zamanda muzaffer devrim iktidar n n merkez organlar içinde, gelgeç devrim hükümeti içinde devrim iktidar n n savunma organlar haline de geçmeleri demektir.” (V. .U.: “Esef Edilecek Kay plar”, 1907, C.VIII, s.320).

VII- DEVR M HÜKÜMET NE KATILMA ARTLARI “Sosyalist proletarya mümessillerinin küçükburjuvazi ile birlikte devrim hükümetine kat lmalar prensipçe kabul olunur ve bilinen artlara göre do rudan do ruya mecburidir.” (V. .U.: “Paris 111


Komünas ve Proletarya Diktatörlü ünün Görevleri”, s.282). Demek gelgeç ihtilal hükümetine kat lmak yaln z KABUL edilmekle kalmaz, ayn zamanda MECBUR D R de. Ancak, kat lmay kabul zorunda kalmak uluorta yap lamaz: “B L NEN ARTLARA GÖRE” yap l r. Bu artlar n en birincisi; önce hükümetin gerçekten geçici devrim hükümeti karakterine uymas , yani halk isyan na dayanmas d r. O karakteri gösteren bir hükümete kat lacak i çi s n f partisi, u üç noktay her zaman ve her yerde göz önüne getirmek zorundad r: 1- KATILMA AMACINI AÇIKÇA KOYMAK: Devrim hükümetine kat lmaktan maksat “BÜTÜN ASGARÎ PROGRAMI GERÇEKLE T RMEK”tir. Asgari program n genel anlam udur: a) Kar devrimle amans z mücadele etmek, ve, b) “ Ç SINIFININ ba ms z ç karlar n savunmak” (V. .U.) Bu prensiplerle özetlenen amaç, kat l s ras nda “NOKTASI NOKTASINA GÖSTER L R”. 2- PART N N ROLÜNÜ YAPMASI: Devrimci hükümete kat lman n hedefi aç kça gösterilmelidir, dedik. Partinin hükümete “kat lma artlar daha az belirlice gösterilmez”. Bu artlar ba l ca iki kategoride toplanabilir: a) “FORMEL ARTLAR; s k Parti kontrolü” (V. .U.)dür. Genel olarak, ba ka partiler meclise ve hatta Hükümete kat lan üyeleri üzerinde kontrolü önemsemezler. O üyelerini tam kontrol etmek öyle dursun, onlar n tesiri alt nda kal rlar. Proletaryan n partisi, hükümete kat lan üyelerinin en ufak davran lar ndan hesap isteyecek durumda olmal d r. Ancak o sayede hedefe var labilir. b) “MADD ARTLAR, yani kat lman n amaca uygun artlar : Sosyal Demokrasinin ba ms zl n bükülmezce korumak, sosyalist devrim artlar n haz rlamak” (V. .U.)t r. Partiyi öteki küçükburjuva kaypaklar n n tereddütlerinden ve ihanetlerinden kurtarmak için ve korumak için, Gelgeç Hükümet içindeki parti rolünü daima öteki partilerden ay rdetmeyi bilmek laz md r. Bu ba ms z rol, bir geçit devri olan Proletarya Diktatörlü ünü bir an önce SOSYAL ZM’e kavu turmaktan ibarettir. 3- K TLEN N ROLÜNÜ YAPMASI: Hedef aç k konuldu. Parti rolünü iyi oynuyor. Ancak, devrimci hükümetin sosyalizmi muzaffer k lmas için bu iki art yetmez. Devrimde kitlenin hamlesini ve h z n , hükümet üzerinde yapaca bask s n , hükümeti ileriye do ru itmesi 112


gerekti ini hiç unutmamal d r. Bu da: “A A IDAN TAZY K: Gelgeç Devrim Hükümeti üzerine silahl bir yönetim güden Sosyal Demokrat proletarya taraf ndan tazyik” ile olur. (V. .U.: “Üçüncü Geri Ad m”, 20.6.1905) C.VI, s. 260-261).

113


Yedinci Bölüm

TERÖR “Ama onlar n i i bitiktir.” (Lenin) Her büyük ihtilal hareketi kendisine kar kullan lan zorba kuvvete iddetle cevap vererek büyür ve üstün gelir/Buna “TERÖR” (Tedhi : Z lg t) ad verilir.

I- TERÖR PRENS B Frans z ihtilaline as l “BÜYÜK HT LAL” ad n verdiren ey; devrimcilerin devrim dü manlar na kar z lg t vermekten çekinmeyi leridir. 1793 y l Belçika cephesinden dönen Danton “ stisnai Kanunlar” ç kar p htilal Mahkemeleri kurmak teklifini yapm t . Bu teklifi yaparken, öyle hayk rm t : “Halk yaman olmak zorunda b rakmamak için biz yaman olal m.” Bu çok do rudur. Da n k halk y nlar bir yol deh ete dü üp yaman oldu mu, bunun kontrolü güçle ebilir. Y nlar ba kald rmak üzere olan gericili e kar davran rken anar iye kaçabilir. Halk n z lg t e ilimini (tedhi temayülünü) bilinçlendirip te kilatland rmak gerekir. Terörün anlam budur. 20.ci yüzy la girilirken dünya içinde irtica n , gericili in, istibdad n ve zulmün en müthi kalesi Çarl k Rusyas idi. Lenin bu durumdan, diyalekti in a maz manivelas ile, u sonucu ç kard : Yeryüzünde gelmi geçmi en yaman ilericilik ve kurtulu Rusya’da patl yacakt r. O kan ile, ihtilalden 15 y l önce u peygamberce haberi verdi; “ imdi tarih bizim önümüze öyle yak n görevler koyuyor ki, bu görevler ba ka herhangi bir ülke proletaryas n n olmu olacak bütün YAKIN görevlerinden ÇOK DAHA DEVR MC ’dirler. Bu görevlerin gerçekle tirilmesi, yaln z Avrupa irticaim de il, fakat ( imdi art k söyleyebiliriz) Asya gericili inin de istihkam n y kmak görevlerinin gerçekle tirilmesi: Rus proletaryas n uluslararas Avrupa proletaryas n n ke if kolu (öncüsü) haline getirdi. Biz kendimizde, ayn derecede e siz örneksiz keskinlikte enerjili bir hareketten bin kere daha geni ve daha derin olan bir hareketi canland rmay dü ünürken, hakl olarak, bizden önce gelmi seleflerimizce, atalar m za), yani 1870 y l devrimcilerince o zaman yararl klar gösterilerek tutulan o erefli mevkiye 114


geçece imizi hesaba kat yoruz.” (V. .U.: “Ne Yapmal ?”, 1902, C.V, s.138). Yap lacak ey; uzun s n fl medeniyet bin y llar ndan sonra, yeryüzünde ilk defa toplumun her türlü s n flar na ve s n fla malar na son vermek gibi ulu bir i ti. Bu i elbet Derebeyi s n f n n sömürücülü ü yerine Kapitalist s n f n n sömürücülü ünü geçirmek görevini üzerine alm 1789 Frans z Büyük htilalcilerinin i lerinden büsbütün daha yamand . Onun için, proletarya devrimi “halk yaman olmak zorunda b rakmamak için, yaman olmak” görü ünde ve davran nda Danton’lardan a a kalamazd . Bütün sosyal devrimler, tarihte yaman olman n ad na Terör, Z lg t demi ti. Ve tarihçe hakl olan bir ihtilalin, haks z dü en dü manlar n y ld rmas kaç n lmazd . Terör, z lg t bir silaht r. O silah kullanmak, önceden iyidir veya kötüdür diye ezbere hükümlere ba lanamaz. Her silah gibi, terör de mutlak ve soyut kanaatlere göre i lemez; KONKRET Somut) duruma göre de er ve ölçü kazan r. Kalle sosyalistler, terörü s rf kanl oldu u için ana istçe bir metot diye red ve inkar ederler. Devrimci sosyalistler, tarihin bütün gerçek sosyal devrimcileri gibi: “Prensip olarak terörden yüz çevirmedik ve yüz çeviremeyiz” (V. .U.) derler. Terörü kaç n lmaz bir prensip olarak red ve inkar etmemek, onu geli igüzel uygulamak anlam na gelmez. Her tedbir gibi, terörün de bir tak m artlar ve erkanlar vard r. Proletarya terörü ba l ca iki a amada kendini gösterir: 1) ktidar mevkiine gelmeden önce Terör; 2) iktidar mevkiine geldikten sonra Terör..

II- PROLETARYA KT DARINDAN ÖNCE TERÖR Devrimden önce yap lacak terör, Partizanlar sava bölümüne girer. Orada söylediklerimizi tekrarlamayal m. Yaln z, proletarya iktidar mevkiine geçmeden önce, gerekli terör uygulamalar n n artlar n özelliydim. Bir yerde teröre geçmek için u yanlar mutlaka göz önünde tutulmal d r: 1 ) Terörün sebebi, 2) Terörün neticesi, 3) Terörün biçimi, 4)Terörün ba ar s .. 1- Terörün Sebebi: Terör, ba ka yapacak hiçbir i i kalmam kimi adamlar n ak llar na geldi i için yap lmaz. Terör terör olsun diye, yani tek 115


ba na uygulanacak bir çare de ildir. Ancak, MÜCADELE TAR H denilen kaynaktan ister islemez ortaya ç karsak, o zaman mücadele biçimlerinden biri olarak ele al n r. Demek terörün sebebi ve kayna , Partizan hareketinde oldu u gibi, isyan hareketinin ta kendisidir. Terör, irticaa kar halk n umumi taarruzu ile (genel sald r s ile) birlikte yap lmal ve o s ra yap lan askeri harekattan biri olmal d r. Böyle objektif bir zaruret, gerekçe bulunmaks z n teröre kalk mak, avantüryelik olur. 2- Terörün Sonucu: Giri ilecek her terörün varaca netice pek iyi ölçülmelidir. E er terör irtica hükümetinin kuvvetlerini ve te kilat n bozacaksa, do rudur, hakl d r. Bozmayacaksa, tersine hükümetten çok devrimci kuvvetleri darmada n edecekse, öylesine terör eksik olsun. “Demek mücadele tarihinin taarruz hareketine ba l l k ne kadar önemli ise, bu hareket içinde yap lacak kuvvet denemesi ve kuvvet takdiri de o derece hesaba kat lmal d r.” (V. .U.: “Nereden Ba lamal ?”, 1901 May s, C.IV, s.34). 3- Terörün Biçimi: Terör genel kavga ile ba l kalmal ve irticai da tacak mahiyette olmal d r. Bunu söyledik mi, kendili inden anla laca gibi, terör kitlenin te ebbüsü ile birlikte yürümelidir. Kitleden kopu mu , kitlenin kar mad , kitlenin tutmad bir terör anar idir: “Kitlenin do rudan do ruya kat lmas üzerine hesaplanan ve bu kat lmay garanti eden cebir ve iddet, zor biçimlerini haz rlayacak bir çal ma istiyoruz.” (V. .U.: “Devrim Avantüryeli i”, 1902, C.IV, s.125). 4- Terörün Ba ar s : T pk isyan n ba ar s için gereken artlara ba l d r. Terörün devrimi zafere götürmesi için: “B R NC S : Kitleler Sovyetler içinde te kilatlanmal ”, “ K NC S : Dü man (siyasi krizle) içerisinden zay flam olmal .” (V. .U.: “Sovyetler ktidar n n Ba ar s ve Güçlükleri”, 3.3.1919, C.XVI, s.62).

III- KIZIL TERÖR Her devrim iktidar mevkiine geldikten sonra irticai ba kald ramayacak duruma sokmak zorundad r. Bunun için, iktidara geldikten sonra proletaryan n yapaca k z l terörün karakterleri öyle s ralanabilir: 1-K z l Terör Aç k ve Korkusuzdur: imdiye dek bütün gelmi geçmi egemen s n flar, hele burjuvazi, en hayas zca terör metotlar n kullan rken bile ellerine eldiven takm t r, yüzüne maske koymu tur. Elinin kan n ve 116


gerçek yüzünü gizlemek zorunda kalm t r. Burjuvazi kendi kanunlar n alçakça çi nerken dahi ikide bir “Anayasa” yahut “Kanun ad na” diye maskesini takar. Çünkü , soyguncu s n flar ölümden korkarca halktan korkarlar. Burjuvazinin bütün egemenli i, her ne pahas na olursa olsun halk aldatmak marifetine dayan r. veren s n f en devrimci oldu u zaman bile aç k terörden korkmu tur. Çünkü bu terörü halk ço unlu u ad na de il kendi az nl ad na yapar. Proletarya devriminin ba kanunu; aç k ve korkusuz olmakt r. Çünkü proletarya devrimi, bizzat halk n kendi büyük ço unlu unun büyük ç kar ad na terör yapar. Onun için Lenin öyle ba rm t r: “Vatanda harbinde yap lan bütün ithamlara u kar l veriyoruz: Evet, biz ba ka hiçbir hükümetin yay nlay p bildiremeyece i eyi aç kça bildiriyoruz. Yeryüzünde vatanda harbi üzerine aç k konu an ilk hükümet; çi, köylü ve asker kitlelerinin hükümetidir. Biz bunu ne kadar aç k söylersek, bu sava o kadar çabuk sona erer. Bütün emekçi ve sömürülen y nlar bizi o kadar daha çabuk kavrarlar ve anlarlar ki, Sovyetler iktidar bütün emekçilerin ça da , kanl davas n ba armaktad r.” (V. .U.: “Tüm Sovyetler Kongresinde C.N.K. Faaliyetleri Söylev”, 11.1.1918, C. XV, s.79). 2- Metot: Misliyle Mukabele (Dü man n yapt na yapt yla kar l k vermek):. rtica her zaman zorba kuvvetle, cebirle, iddetle i görür. Onun için dü mana elham okunmaz. Çivi çivi ile sökülür: Zorba irticai gene ancak zora ba vurmakla, cebir ve iddetle temizlenmelidir. Frans z Büyük htilalinde Danton’lar ola anüstü kanunlar ve ihtilal mahkemeleri kurmaya götüren sebep, o zamanki irtica n ortal a yaymak istedi i deh et oldu. Gericiler ortal a deh et verirken halk armut toplayamaz. Adeta kendili inden z lg ta kar z lg t yapmaya kalkar. Halk z lg t n n bütününü bilinçlendirip te kilatland rmak, her devrimin ilk görevidir. “Devrimci s n flar, mukavemete kalk an varl kl s n flarla mücadeleye giri tikleri zaman, o mukavemeti k rmak zorundad rlar. Ve biz, varl kl lar n mukavemetlerini onlar n proletaryay ezdikleri vas talarla ezece iz.” (V. .U.: “Kara’lar n Halk Dü man lan Edilmesi”, 1.12.1917, C.XV, s.47). Demek irticai ezmenin biricik kestirme yolu: Musa’n n deyimi ile: Di e di , göze gözdür. rticaa, yapt na misliyle, yani kendi verdi i örnekle kar l k vermelidir. Çünkü o yaln z bundan anlar. 117


3- K z l Terör rtica ile Orant l d r: Yukar da i aret edilen gerçekli in sonucu ortadad r. K z l terör ne denli iddet gösterecektir? Buna verilecek kar l k aç kt r. rtica n ak z lg t (beyaz terörü) ne denli iddetli ise, k z l terörün iddeti de onunla orant l olur. Ak z lg t ortadan kalkmad kça, k z l terörü kald rman n yolu yoktur. K z l terörün kalkmas n isteyenler önce ak terörü yok etmelidirler. “Bol eviklerin hükümet içine terör sistemini soktuklar n söyleyenler: Rusya’n n selameti için, Bol eviklerin terörden vazgeçmeleri gerekti ini söylüyorlar. Ben burjuva bak m ndan yürüyerek, nüktesever bir Frans z burjuvas n n öldürücü vergileri kald rmak üzerine söyledi i u sözleri hat rl yorum: “Hele, katil baylar, öldürücü vergileri bir kald rmaya ba las nlar!” Bu kar l k: “Bol evikler teröründen vazgeçsinler!” denildi i zaman hat ra gelir. Hele, bay kapitalistlerle onlar n müttefiki bulunan Amerika, Fransa ve ngiltere: yani Sovyetler Rusyas na terörü dayatanlar terörden bir vazgeçsinler.” (V. .U.: “Ayd nlatma ve Sosyalist Kültür çilerinin Tüm Rusya Kongresine Söylev”, 1.8.1919, C.XVI, s.298). 4- K z l Terörü stememek, Ak Terörcülüktür: Ba ka türlüsü dü ünülemez, irtica n mukavemeti sürüp giderken, ak terör ortal kas p kavururken, k z l terörü be enmeyenler ve istemeyenler, bilerek bilmeyerek irtica u akl yap yorlar demektir. Kalle sosyalist olan Men evikler, hatla bir zaman terörcülü ü biricik mücadele silah saym olan Sosyalist Revolusyonerler bile, Bol eviklerin k z l terörüne kar durmak islerken, ak terörü tutmu lard r. “Bu sersemcikler “terörü anlam yorlar”, çünkü k smen mistikle mi i çiler ve köylüler üzerinde ak bekçilerin (beyaz muhaf zlar n) u akça yard mc lar olmak rolünü üzerlerine alm lard r. S.R.’ler (Sosyalist Revolusyonerler) ve Men evikler “terörü anlamal d rlar”. Çünkü kitleleri “sosyalizm” bayra alt nda, AK MUHAFIZLAR TERÖRÜ alt na GÜTMEK rolünü oynamaktad rlar.” Rusya’da Kerenski, Sibirya’da Kolçak, Gürcistan’da Men evikler, Finlandiya, Macaristan, Avusturya, Almanya, talya, ngiltere vs. de K NC ve “iki buçukuncu” Enternasyonaller, 1914-18 Harbinden sonra gelip çatan i itilmemi kriz içinde hep o rolü oynad lar: Sosyalizm ad na kitleleri kand r p ak terörcülerle elbirli i ettirme oyununu becerdiler. Onun için, tarihin ac ve kanl denemeleri aç kt r, iki rahmetten biri: “Ya Amerikan, ngiliz ( rlanda), talyan (Fa ist), Alman, Macar vs. usulleriyle yap lan ak muhaf z ve burjuva terörü; yahut k z l 118


proletarya terörü. Bunun ikisinin ortas yoktur. “Bir üçüncüsü” bermutat olamaz.” (V. .U.: “Serbest Ticaret ve mtiyazlar Hakk nda, Üretim Vergisi Üzerine”, 21.4.1921, C.XVIII, s.226).

119


120


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.