EG 87. sayı

Page 1



Çeteler ve tüccarlar sald›r›y› t›rmand›r›yorlar...

Gençlik taraft›r! 2005-2006 dönemi gerilimlerle ve aç›k bir taraflaflmayla aç›ld›. Üniversiteleri tüccarlara ve çetelere b›rakmak istemeyenlerin iradesi bir yanda, bizzat çeteler ve tüccarlar ile bunlar›n iflbirli¤i yeminleri di¤er yanda. Halklar›n kardeflli¤i için, bilimsel, demokratik ve anadilde e¤itim için mücadele edenler bir yanda, linççiler, sald›rganlar, kafatasç›lar di¤er yanda. Emekçi çocuklar›n›n e¤itim hakk›n› savunanlar, emekçi çocuklar› bir yanda, üniversitenin kan›n› emmeye yeminli tüccarlar, sermaye temsilcileri di¤er yanda. Üniversiteler yeni döneme derin bir kutuplaflma alan› ile girdiler. Bu kutuplaflman›n içerisinde henüz herkes do¤ru saff› tutmufl olmasa da aç›k bir çat›flman›n ilk iflaretleri ortada. Gençlik hareketi, kendi cephesinde yeterli toparlanma ve birikim olmaks›z›n bu çat›flman›n içine çekiliyor. Biz bu savafl davetini kabul ediyoruz ve ileri güçleri de bu savafl içinde donatabilece¤imize, yenileyebilece¤imize, kazanabilece¤imize kuvvetle inan›yoruz.

Çeteler kürsüde, ö¤renciler d›flar›da! ‹lk olarak üniversite resmi aç›l›fllar› üzerinde dural›m, çünkü bu aç›l›fllarda çakal sürülerinin en aç›k tehditleri vard›. Aç›l›fllarda rektörler, ordu yetkilileri, bakanlar ve sözde demokrat cumhurbaflkan›n›n kendisi bile, bu dönem boyunca üniversitenin alaca¤› flekli bildirdiler, ileri güçleri okullardan silme yönelimini ortaya koydular. Bunu göstermek için birkaç örnek yeterli olacakt›r. Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Fikri Canoruç, törende konuflmas›na “sevgili gençler” diye bafllad›. Ancak rektörün konuflmas› s›ras›nda, salonda tek bir ö¤renci bile yoktu. Salonda ö¤renci olmamas›n›n sebebi ise, eylem yapacaklar› yönünde duyum alan üniversite güvenlik görevlilerinin, salona girmek isteyen ö¤rencileri geri çevirmesiydi. ‹flte üniversitenin bugünkü hali! ‹flte ö¤rencisini bir tehdit, bir korku ve endifle kayna¤› sayan gerici burjuva üniversitesinin geldi¤i yer! ‹flte ö¤renciyi ancak dizginleyerek tutabilece¤ini sananlar›n, k›rbaç d›fl›nda e¤itim metodu bilmeyenlerin komedisi! Rektörün korkusunun büyüklü¤ü konuflmas›n›n ilerleyen bölümlerinde a盤a ç›k›yor: Korkunun nedeni artan “terör olaylar›”ym›fl. Burjuvan›n cüppeli büyücüsü büyük biraderinden ö¤rendi¤ini tekrarl›yor: terör yöntemini kullan ve ama bu teröre hedef olanlar›, yani karfl›ndakileri terörist ilan et. Irak’tan Diyarbak›r’a ayn›

yöntem uluslararas› sermayenin ve onun terörist iktidarlar›n›n temel silah›. Farklar› ordular›n›n giysileri ve renkleri olsa gerek, bir yanda boz renkli askerler, di¤er yanda siyah cüppeli büyücüler. Üstüne örttü¤ü cüppenin sayg› uyand›r›c› görüntüsü de rektörlerin inand›r›c›l›k büyüsü. Uluda¤ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, konuflmas›nda, “Üzüntü ile ifade etmek isterim ki son zamanlarda ülkemiz üzerinde oynanmaya çal›fl›lan oyunlar, tehlikeli boyutlara ulaflm›flt›r” diyor. Ulusal özgürük ve eflitlik isteyen Kürt halk›n› ve bir bütün olarak devrimci güçleri hedef gösterdikten sonra da ekliyor: “Unutulmamal›d›r ki bilimin taraf› ve siyasi görüflü yoktur. Bilimsel yöntemler ve do¤rular vard›r.” Bu sözde bilimsel yöntem ve do¤rular, CIA’dan ödünç al›nm›fl halklar› birbirine k›rd›rma yöntemleri midir örne¤in? Sizin o tarafs›zl›¤›n›z›n ne anlama geldi¤ini bizler, örne¤in faflist beslemeleri sistemli biçimde koruyan tutumunuzdan da çok iyi biliyoruz say›n rektör! Bu düzenbazlar›n gerçekte kime ne söylediklerini iyi biliyoruz. Fakat onlar da flu kadar›n› bilsinler ki tehditlerine ald›r›p geri çekilecek de¤iliz. ODTÜ’de Ural Akbulut bunu yaflad› ve gördü. Bildik bölücülük teranesi üzerinden konuflmaya bafllad›¤› anda, Kürt ve Türk ö¤rencilerinin ortak yan›t› ile karfl›laflt›: “Üniversiteler bizimdir!” ODTÜ’de onlar›n aç›l›fl töreninde ve öteki yerlerde kendi aç›l›fl etkinliklerimizle bizler sözümüzü aç›k ve net biçimde söyledik: “Üniversiteleri tüccarlara, çetelere teslim etmeyece¤iz!” Aç›l›fllardaki linç mant›¤› ve söylemleri yeni de¤il. Resmi giysileri içinde her defas›nda faflist güruhun eline sat›r› veren bu yüksek flahsiyetlerin yeni dönemde de bunu sürdüreceklerini, bölücülük teranesi ile birlikte Kürt düflmanl›¤›n› ve ilerici-devrimci güçlere yönelik imha operasyonlar›n› t›rmand›rmaya haz›rland›klar›n› bir kez daha gördük. Bu sürecin di¤er yan› ise üniversitelerin sermayenin arka bahçesi haline getirilmesi, emekçi çocuklar›na e¤itim için meslek okullar› d›fl›nda bir seçene¤in sunulmamas›d›r. Size ancak meslek kurslar› verebiliriz, ard›ndan iflsiz kalaca¤›n›z ya da kölelik sözleflmeleri imzalayaca¤›n›z meslek kurslar› ve tabii bunlar› hak edecek flekilde davran›rsan›z!.. Böyece fleytan› bile k›skand›racak kadar piflkin pazarl›kç› tutumlar›yla ruhlar›m›z› sat›n almaya çal›fl›yorlar.

E k i m G e n ç l i ¤ i

3


Zorlu bir dönemin içinden geçerek 6 Kas›m’a ilerleyece¤iz!

E k i m G e n ç l i ¤ i

4

‹lk göstergeler dedi¤imiz gibi tan›d›k. Sermayenin üniversiteye iliflkin hesaplar›n› y›llard›r biliyoruz. Rektörlerin, bu asal› ve cüppeli büyücülerin tarafgirlikleri de bize yabanc› de¤il. Son olarak faflist partinin yak›n zamanda h›z kazanan hareketlili¤i ve av›n›n önce kan›n› emen bir s›rtlan gibi asli görevinin bafl›na koflmas› da bizi flafl›rtan bir geliflme de¤il. Tüm bunlar›n biraraya geldi¤i yerde yeni bir sald›r› dönemine girece¤imizi söylemek de büyük bir keflif olmasa gerek. Ekim ay› Kürt düflmanl›¤› ile bilenmifl, Ramazan ay›n›n bilindik demagojileri ile süslenmifl bir dizi sald›r›n›n yaflanaca¤› zaman dilimi olacakt›r. San›yoruz bu y›l›n en kapsaml› sald›r›lar› da bu dönemde gerçekleflecektir. Zira ö¤renci hareketini dönemin bafl›ndan y›ld›rmak ve teslim almak, toplam strateji içinde tutarl› bir ad›m olacakt›r. Yaz›k ki bu ad›m yaln›zca tutarl› de¤il, ayn› zamanda gerçekçi de görünüyor onlar hesab›na. Gençli¤in güçlü ve kapsaml› bir devrimci birliktelikten yoksun oldu¤u, ileri güçlerin toparlanmakta ve harekete geçmekte güçlük yaflad›¤›, genifl y›¤›nlardan en fazla uzaklafl›ld›¤› bir dönemden daha elveriflli koflullar yakalanabilir mi? Bu aç›dan ö¤renci hareketinin ç›plak gözle görünen bir gerçeklik olarak en hassas dönemi bu ilk aylar olacakt›r. Görünen manzaray› bozabilmek, süreci tersine çevirmek için bu hassasiyeti gözetmeliyiz. Sald›r›lar› püskürtebilmeli ve bu arada hareketi yeniden tahkim edecek bir birliktelik zemininin temel tafllar›n› döflemeliyiz. Görevler çok yönlü ve a¤›r görünüyor. Fakat unutulmamas› gereken bir nokta var. Baflta da söyledik, her kutuplaflma süreci çift yönlüdür. Her kamp karfl›t›n› yarat›r ve her sald›r› karfl› sald›r›y› oluflturur. Gençli¤e yönelik sald›r›lar her seferinde devrimcilerin önderli¤inde karfl›lanabilir olmufltur. Bu kez de öyle olacakt›r. Yeter ki günün görevlerine uygun bir tutum al›ns›n. Bugün için yak›c› devrimci tutum flu ilk dönemde geliflecek sald›r› dalgas›n›n alt›nda ezilmemek ve bu arada hareketin yönünü kararl›l›kla korumakt›r. Sald›r›lar›n püskürtülmesi öncelikle moral üstünlü¤ü korumaktan ve genifl y›¤›nlar› mücadeleye katabilmekten geçer. Yani tek bafl›na sald›r› konusu olan nokta de¤il, bir bütün olarak

gençli¤in talep ve özlemleri ile giriflilecek karfl› sald›r›lar› baflar›yla yürütmek temel ve çözücü halkad›r. Gençlik hareketinin önünde bir baflka öncelikli sorun olarak 6 Kas›m’a haz›rlanmak görevi duruyor. Bu göreve sar›larak eylemli ve etkin bir çal›flma hatt› oluflturulabilir, 6 Kas›m genifl ö¤renci y›¤›nlar›n›n öfkesi ile örgütlenebilirse, ilk sald›r› dalgas›n› da böylece püskürtmüfl olaca¤›z. Bu süreçte ödedi¤imiz bedellerle de¤il, ald›¤›m›z sonuçlarla kazanaca¤›m›z› unutmayal›m. fiu ilk evrede amaca uygun sa¤l›kl› bir taraflaflma yaratabilirsek, böylece bütün dönem için de konumumuzu güçlendirmifl olaca¤›z. En öncelikli sald›r›y› gö¤üslemek, sonras›na yönelik olarak güven ve güç kazanmak demektir. 6 Kas›m’›n önemi aç›k, zorluklar› da. Pratik güçlükler geçmifl y›llardan daha belirgin. Bu güçlükleri aflmak için tuhaf ya da orijinal formüller gerekmiyor, kendine güven ve etkin çal›flma yeter bunun için. Yerellerde tatil öncesinde elde edilecek ilk sonuçlar› dönüfltürecek ve gelece¤e tafl›yacak bir bak›fl ve irade gerekiyor. Bu iradenin merkezinde ise çal›flmaya kat›lacak ileri unsurlar›n inisiyatifi gelifltirmek duruyor. Tüm bir çat›flma süreci belki bunun üzerine kurulmuyor, ama bugün gençli¤in kilitlenmesi gereken mevzi buradad›r. Genifl y›¤›nlar›n inisiyatifini ortaya ç›karma, bu iradeye güvenerek yol alma. Gençlik devrimci bir 6 Kas›m’› bu temelde örgütleyecektir. Bu konuda sözümüzü söylemeye devam edece¤iz. Bir baflka kilit nokta da devrimci güçlerin bu perspektifle birlikte hareket etmeleridir. Daha bafllang›çta karar aç›klay›p birliktelik zeminine yüz çevirmek burada affedilmez bir sorumsuzluk olacakt›r. Biz ilk söyledi¤imiz noktaya ba¤l› kalarak her tür tart›flmaya aç›k oldu¤umuzu bir kez daha vurgulayal›m ve tart›flmalardan bu biçimde çekilmenin önderlik de¤il, sorumsuzluk ve sekterlik oldu¤unu bir kez daha hat›rlatal›m. 6 Kas›m’a iliflkin yaklafl›mlara ve geliflmelere sayfalar›m›zda yer veriyoruz. Burada sadece küçük bir hat›rlatma yapmak istedik. Bizim için as›l nokta 6 Kas›m’a ve sonras›na iliflkin bir irade ortaya ç›karabilmektir. Bu iradenin temelinde genifl y›¤›nlar ve bu perspektifi paylaflan devrimci, ilerici güçler yer alacak. Gençlik kürsülerde savrulan tehditleri sokaklarda gö¤üsleyecek, birli¤ini ve gücünü de eylem içinde bulacakt›r.


YÖK’e, ticarileflmeye ve faflist sald›rganl›¤a karfl› üniversitelerimizi savunal›m!

Birleflik, kitlesel ve devrimci bir 6 Kas›m için ileri! Önceki senelerde ortaya ç›kan zaaf ve eksikliklerin afl›lmas› için çaba harcanmas› gereken bir 6 Kas›m’›n öngünündeyiz. Bu sene 6 Kas›m zorlu bir döneme rast geliyor. Bir dönemdir düzen cephesinden sürdürülen bütünlüklü sald›r›lar ve gençlik hareketinin içinde bulundu¤u t›kan›kl›k 6 Kas›m sürecini, öncesi ve sonras›yla geçmifl y›llara oranla iki kat önemli k›l›yor. Tam da bu yüzden bu sene 6 Kas›m süreci kurgulan›rken, tüm tart›flmalar›n merkezine hareketin yaflad›¤› sorunlar konulmal› ve 6 Kas›m eylemi ön haz›rl›k çal›flmalar› ve sonras›na b›rakt›klar› ile bir bütün olarak, gençlik hareketinin parçal›, daralm›fl ve örgütsüz tablosunu aflmaya dönük at›lm›fl bir ad›m olarak ele al›nmal›d›r. Ekim Gençli¤i’nin Eylül say›s›nda 6 Kas›m eylemine iliflkin dikkat edilmesi gereken temel noktalara vurgu yapt›¤›m›z bir metin yay›nlam›flt›k. Siyasal gençlik gruplar› cephesinde 6 Kas›m tart›flmalar›n›n bafllad›¤› flu günlerde, maddelefltirerek ifade etti¤imiz bu vurgu noktalar›n›n ayr›nt›land›r›lmas› aç›k bir ihtiyaç.

beraber, örülen kitle çal›flmas›n›n 6 Kas›m sonras›n› hedefleyen bir perspektifle ele al›nmam›fl olmas› sebebiyle, bu eylem sonuçlar›n› sonras›na tafl›yabilmek imkan›ndan yoksun kalm›flt›r. 6 Kas›m günü bir eylem günüdür, bu tart›flma götürmez, ancak bu tarihi gün kendi anlam›n› tek bir eylemde bulmay› çoktan aflm›flt›r. 6 Kas›m ancak bir süreç olarak alg›lan›rsa gençlik hareketinin yeni döneminin bafllang›c›nda anlaml› bir yere oturtulabilir ve asgari düzeyde de olsa gençlik hareketi için imkana dönüflebilir. 6 Kas›m’› bir süreç olarak alg›lamak demek, baflka hiçbir tart›flmaya tak›lmaks›z›n, eylemin öncesini ve sonras›n› tart›flmak, planlamak ve eylemi güçlendirmek için ortaya konulan her çaban›n özünde gençlik hareketinin yaflad›¤› t›kanmay› aflmay› hedefleyen bir çaba oldu¤unu kavramak demektir. Yoksa bu tart›flmalardan ba¤›ms›z örgütlenen 6 Kas›m eylemleri hangi bileflenle ve hangi tarzla örgütlenirse örgütlensin, 6 Kas›m’› bir takvim olarak alg›laman›n ötesinde bir anlam tafl›may›p, sürecin yaratabilece¤i imkanlar› bafltan kaybetmek anlam›na gelecektir. Bu çerçevede ele al›nd›¤›nda, geçti¤imiz senelerin 6 Kas›mlar’›n› aflan bir 6 Kas›m eylemi örgütleyebilmenin temel koflulu, bu sene eylemin yeri ve biçimi merkezli tart›flmalardan kaç›narak “nas›l bir ön haz›rl›k süreci?” sorusuna yan›t aranmas› ve bu soru merkezinde tart›fl›lmas›d›r. Bir kez daha yer veya eylem biçimleri gündemli ayr›flmalar›n yaflanmas› gençlik hareketine herhangi bir katk› sunmayaca¤› gibi, bugün düzen cephesinden a¤›rlaflt›r›lan sald›r›lara karfl› mücadele olanaklar›n› da zay›flatacakt›r. Bütün tart›flmalarda flu nokta gözden kaç›r›lmamal›d›r: 6 Kas›m bir eylem günü olman›n ötesinde bir gündemdir. Bu soruna iliflkin ilk söylenmesi gereken; 6 Kas›m gündeminin, büyüklü¤üne, mücadele gelene¤ine bak›lmaks›z›n tüm yerellerde çal›flmaya konu edilmesi gerekti¤idir. Asgari düzeyin yakalanabildi¤i her yerelde 6

6 Kasım günü bir eylem günüdür, bu tartışma götürmez, ancak bu tarihi gün kendi anlamını tek bir eylemde bulmayı çoktan aşmıştır. 6 Kasım ancak bir süreç olarak algılanırsa gençlik hareketinin yeni döneminin başlangıcında anlamlı bir yere 6 Kas›m’› bir süreç oturtulabilir ve asgari olarak alg›lama gereklili¤i düzeyde de olsa Geçti¤imiz sene gerçekleflen 6 gençlik hareketi için Kas›m eylemleri bir süredir süregelen parçal› tabloyu aflamam›fl, siyasal imkana gençlik gruplar›n›n dar grupçu yaklafl›mlar›n›n bir sonucu olarak, baflta dönüşebilir. ‹stanbul, Ankara ve ‹zmir olmak üzere bir k›s›m ilde ayr› ayr› 6 Kas›m eylemleri gerçeklefltirilmifltir. Bu tabloyu ortaya ç›kartan tart›flmalar›n toplam›n› ise eylemin yeri ve biçimi gibi bafll›klar oluflturmufltur. 6 Kas›m’›n alanlarda yarataca¤› politik etkinin ve gençlik hareketi cephesinden ortaya ç›kartabilece¤i imkanlar›n as›l belirleyeni, eylemin ön çal›flma sürecine iliflkin tart›flmalar ve eylemin gençlik hareketinin ihtiyaçlar› ile kurdu¤u iliflkidir. ‹stanbul’da örgütlenen 5 Kas›m eylemi, ön haz›rl›k süreci ve eylem biçimi aç›s›ndan anlaml› bir tarz ortaya koymakla

E k i m G e n ç l i ¤ i

5


Kas›m’›n eylemli geçirilmesi hedeflenmeli, eylem gerçeklefltiremeyecek yereller ise çal›flmalar›n›n sonuçlar›n› kendilerine en yak›n yerde örgütlenen 6 Kas›m eylemine tafl›may› hedeflemelidir. Yerellerde 6 Kas›m’›n bir gündem olarak ifllenmesi çok önemli bir yerde durmaktad›r. Yerellerin koflullar›na göre düzeyi de¤iflmekle beraber her yerelde 6 Kas›m’a iliflkin en az›ndan bir etkinlik/eylem örgütlenebilmelidir. Bu bir yerelde s›n›rl› say›da insanla gerçekleflen bir toplant› ya da bir panel olabilece¤i gibi, baflka bir yerelde güçlü bir flenlik düzenlenmesi olabilir. Burada önemli olan 6 Kas›m’› her yerelde gündemlefltirebilmektir.

Kitle inisiyatifini a盤a ç›karan bir 6 Kas›m

E k i m G e n ç l i ¤ i

6

Birleflik bir 6 Kas›m’› baflarman›n ve sonras›na anlaml› sonuçlar b›rakabilmenin en önemli koflulu ise kitle inisiyatiflerini ortaya ç›kartabilmektir. Bugün 6 Kas›m’a iliflkin olarak yürütülen tart›flmalarda hemen olumlanan bu bak›fl›n kendisi bir temenni olarak kalmayacaksa, geçmifl seneleri aflan bir çaba ile birleflik bir tarzla bu çal›flmalar derhal bafllat›lmal›d›r. Kitle inisiyatifi denilince akla ilk gelen aç›k toplant›lar elbette anlaml› bir araçt›r. Ancak kitle inisiyatifi tek bafl›na al›nacak aç›k toplant›larla ortaya ç›kart›labilecek bir fley de¤ildir. Aç›k toplant›lar ancak yerel çal›flmalar›n önüne konulmufl asgari bir planlamay› ifade edebilir. Yani “6 Kas›m çal›flmas› yürüten her yerelde aç›k kitle toplant›lar› örgütlensin” denilebilir. ‹mkan olan yerellerde bu toplant›lar üzerinden esnek örgütlülükler yarat›labilmeli ve toplant›lara kat›lan ö¤rencilerin karar alma sürecine de kat›lmalar› sa¤lanarak, 6 Kas›m çal›flmalar›n›n öznesi olabilmeleri için çaba harcanmal›d›r. E¤er tart›flmam›z önceli ve sonral› bir 6 Kas›m süreci örmekse, 6 Kas›m öncesinde örülen kitle çal›flmas›n›n sonras›na b›rakacaklar› üzerinden planlamalar yapmam›z tart›flmas›z bir gerekliliktir. Kitlenin karar süreçlerine kat›labilece¤i esnek örgütlülüklerin yarat›lmas› 6 Kas›m sonras›n› da belirleyecek bir hedef olarak ele al›nmal›d›r. Ancak bu yolla 6 Kas›m kuru bir ajitasyon-propaganda faaliyeti olmaktan ç›kacakt›r. 6 Kas›m’› kazanmay› ve yar›nlara 6 Kas›m üzerinden sonuç b›rakmay› hedefliyorsak, izlenmesi gereken yol budur. Bugün siyasal gençlik gruplar›n›n bir k›sm› genifl ö¤renci kitlelerini kucaklamay› hedefleyen kapsaml› bir yerel çal›flmaya tümüyle de¤ilse bile büyük ölçüde ilgisiz kalmaktad›r. Ancak yak›n geçmiflte gerçekleflen 13 Mart eylemi türünden öncesiz ve sonras›z eylemlerin politik planda

bu durumu de¤ifltirebilme yetene¤ini ne ölçüde yaratt›¤› ortadad›r. Kitlelerin siyasal gençlik gruplar›na güvensizliklerinin afl›labilmesi için öncelikle kitlelerle ba¤lar kurulabilmesi gerekmektedir. Ancak güncel tablonun a盤a ç›kard›¤› bu tart›flman›n hayata geçirilebilmesi için siyasal gençlik gruplar›n›n da gençlik kitlelerine güven duyabilmeleri bir gerekliliktir. Kitlelerle ba¤ kurmadan, bu konuda asgari bir çaba dahi harcamadan kitlelerin öncüsü oldu¤unu iddia etmek, apolitizmin ve hareketin sorunlar›ndan uzakl›¤›n bir göstergesidir. Özetle, bu sene 6 Kas›m eylemleri güçlü kitle çal›flmalar›na dayand›r›lmal›d›r. Kitle çal›flmas› zenginlefltirilip yayg›nlaflt›r›lmal›, böylece darl›ktan s›yr›labilmeli ve gençlik hareketinin ihtiyaçlar› do¤rultusunda kitlenin de 6 Kas›m’›n örgütlenmesine katk› sunabilece¤i bir tarz üzerinde ›srar edilmelidir. Yoksa kitle inisiyatifinden kopuk bir biçimde örgütlenmifl bir 6 Kas›m eylemi sürecin bafltan kaybedilmesi anlam›na gelecektir.

Güncel tart›flmalar ve öne ç›kan e¤ilimler “Ö¤renci hareketi halen afl›r› politize olmufl son derece dar bir kesimin d›fl›na ç›kamamaktad›r. Bu darl›k ek bir tuza¤a dönüflmekte, k›sa dönemli s›n›rl› ve sistemsiz çabalar›na ö¤renci kitlesinden umdu¤u ilgiyi ve deste¤i bulamayan afl›r› politize olmufl kesim, sorunun çözümünü, gündemlerini oldu¤u kadar eylemlerini de kendi konumu, kimli¤i ve düzeyi üzerinden saptamakta ve uygulamakta bulmaktad›r. Bu ise sorunu çözmek yerine a¤›rlaflt›rmakta, genifl kitleden kopukluk kronikleflmekte, ö¤renci hareketinin afl›r› darl›¤› dedi¤imiz süreklileflmifl durum ortaya ç›kmaktad›r. Öylesine ki, kendi kitlesinden uzun süreli olarak bu denli kopuk bulunan ve özel hareketlenme dönemleri hariç neredeyse yaln›zca ö¤renci gruplar›n›n kendi s›n›rl› taraftarlar›ndan ibaret kalan bir harekete gençlik hareketi diyebilmek bile tart›flmal› hale gelmektedir.” Geçti¤imiz sene geleneksel gruplar›n 6 Kas›m tart›flmas›na damgas›n› vurmufl olan dar grupçu yaklafl›m, görüldü¤ü kadar›yla bugün de güncelli¤ini korumaktad›r. 6 Kas›m tarihinin uzun bir tatil dönemi sonras› pazar gününe denk gelmesi ile daha da güçlenmifl olan bu e¤ilim kendini bu sene merkezi bir K›z›lay eylemi olarak d›fla vurmufl durumda. Bu tart›flmaya girmeden önce birkaç vurgu yapmak gerekiyor. 6 Kas›m’›n yerellerde örgütlenerek yerel eylemlere konu edilmesi gerekti¤i yönlü tart›flma hiçbir koflulda merkezi bir eylemi tart›flmas›z reddetmek anlam›na gelmemektedir. Aksine güçlü yerel çal›flmalara ve eylemlere dayanan, bu çal›flmalarla uygun bir içerik ve biçimle örgütlenen birleflik ve kitlesel bir merkezi eylem güçlendirici bir etki yarat›r. Ancak söz konusu merkezi eylem yerellerden tümüyle kopuk, kitleyi öznelefltirme kayg›s›ndan uzak, siyasal gençlik gruplar›na daralm›fl bir eylem olacaksa, gençlik hareketinin güncel


sorunlar›na çözücü bir ad›m olmak bir yana, en iyi ihtimalle hareketin yerinde saymas›na sebep olacakt›r. Merkezi K›z›lay eylemi tart›flmas›na gelince, bu tart›flma geçen sene Ankara ve ‹stanbul’da eylemi bölen, hareketin yüklü sorunlar› karfl›s›nda kendi iç motivasyonunu öne ç›kartan, bu anlam› ile de dar grupçu bir tarz›n bugünkü izdüflümüdür. Bu, kitlelerin mücadelesini kendi “öncü savafl›”na ikame eden, devrim mücadelesini düzen ile devrimcilerin aras›ndaki mücadeleye indirgeyen bir anlay›flt›r ki, kabul edilemez. Kitle hareketine öncü müdahale ile kitleler ad›na kendi örgütü ile mücadele iki ayr› fleydir. Bugünün gençlik hareketinin ekmek ve su gibi ihtiyaç duydu¤u, hareketin ihtiyaçlar›n›n tan›mlay›p sorunlar›n› çözmeye yönelen uzun vadeli bir bak›flt›r ve siyasal gençlik gruplar›n›n bir k›sm› bu ihtiyac› kavramaktan uzakt›r. Bu tart›flmalarda merkezi eylem, gençlik kitlelerinin yerellerde oluflturulan gücünün merkezi bir eylemde buluflturulmas›nda de¤il, ama tek yanl› bir biçimde eylemin militanl›¤›n›n gençlik kitlelerinde yarataca¤› etkiyle gerekçelendirilmektedir. Bunun bir yan› do¤ald›r, zira gençlik kitlelerinin yerellerde bir birikim yaratabilmesine dönük olan 6 Kas›m’›n ön süreci tart›flmalar› “genel geçer” ve “zaten yap›lagelen” bulunmufl ve es geçilmifltir. Ancak ikinci k›sm› siyasal gençlik gruplar›n›n gençlik hareketinin bugün içinde bulundu¤u sorunlar› kavrayamad›klar›n› ya da ad›n› koyduklar› sorunlara “güç gösterisi” ötesinde çözüm bulamad›klar› anlam›na gelir. Gençlik kitleleriyle ba¤lar›n› çoktan kaybetmifl ve bu ba¤lar› kurabilecek iradeden yoksun bir siyasal anlay›fl aç›s›ndan bu da do¤al karfl›lanabilir. Militanl›¤› ve devrimcili¤i devletle girilen fiziki çat›flmaya indirgeyen bu kolayc› yaklafl›m›n üretebildi¤i tek sonuç dar bir kesimde yaratt›¤› moral motivasyon olmaktad›r. Geçen sene 6 Kas›m sürecinde yaflanan bölünmeye dair yaz›lanlar, bugüne dair güncel bir de¤erlendirmeyi de içermektedir. Zira merkezi K›z›lay eylemi tart›flmas› ile geçen sene Ankara’da yaflanan bölünmedeki K›z›lay gerekçelendirmesi bir farkl›l›k tafl›mamaktad›r: “Devrimci bir kitlesel ö¤renci hareketi yaratmak, dar bir insan grubuyla kendi içinde flaflaal› ama k›s›r ve etkisiz kalan eylemleri yineleyip durmaktan de¤il, fakat devrimci temelde genifl kitlelerle buluflmak için sab›rl› ve soluklu bir çal›flma yürütmekten geçer. Bugünün ö¤renci hareketinin periflanl›¤› düflünüldü¤ünde, en zor devrimci görev ve en militan devrimci tutum tam da budur. Gerçek devrimcilik bu zorlu¤un gerekleriyle bo¤uflmaktan geçer, ötesi bofl laft›r. Küçükburjuva kolayc›l›¤›n›n ve sorumsuzlu¤unun kendini gösteriflli bir tak›m eylemlerin arkas›na gizleyerek devrimcilik taslamaya yeltenmesine art›k bir son vermenin zaman› gelmifltir. Gençlik hareketindeki afl›r› darl›¤› giderebilmenin ve genifl kitlelerle buluflmay› baflarabilmenin temel gereklerinden biri de bu e¤ilimlerle ilkelere dayal› kesin bir mücadeledir.”

E k i m G e n ç l i ¤ i

Kitlesel ve devrimci bir 6 Kas›m için! Bugün yap›lmas› gereken 6 Kas›m eyleminin yerine ve biçimine iliflkin tart›flmalardan bir an önce ç›k›l›p, 6 Kas›m çal›flmalar›na bafllanmas›d›r. Bu çal›flmalar do¤rultusunda yerellerde aç›k toplant›lar örgütlenmeli ve 6 Kas›m çal›flmalar› yerellerde çal›flman›n gündeminden yöntemine kadar her aç›dan toplant›ya kat›lan bileflenle beraber tart›fl›lmal› ve örülmelidir. Örgütlü olmayan gençlik kitlelerinin de 6 Kas›m sürecinin öznesi haline getirilebilmesi için harcanmas› gereken tüm çaba harcanmal›d›r. 6 Kas›m’› kitlesel k›lacak bu oldu¤u gibi, devrimci k›lacak

olan da budur. Zira hareketin örgütlü kesimlere darald›¤› yerde devrimci tutum bu tabloyu de¤ifltirme çabas›nda aranmal›, buradan sorgulanmal›d›r. Geçen sene ‹stanbul’da örülen 6 Kas›m çal›flmalar› gençlik hareketinin içerisinde bulundu¤u s›n›rl› politik atmosfere hiç de mahkum olmad›¤›n› gözler önüne sermifltir. Fakültelerde siyasal örgütlenmelerin ortaklafla ördü¤ü çal›flmalar, ileri unsurlar› içerisine katan ve onlar› da 6 Kas›m’› örgütleme sürecinin bir parças› haline getiren çal›flma tarz›, yerellerde planlanan eylem, etkinlik ve çal›flmalar eylem günü sonuçlar›n› üretmiflti. Geçen senenin

7


eksik kalan noktas›, yerellerde ortaya konulan çaban›n uzun soluklu bir mücadelenin bafllang›ç noktas› olarak kavranamam›fl olmas›, bu çerçevede de ortaya konulan çabalar›n 6 Kas›m sonras›na etkin ve kurumsal bir biçimde tafl›namamas›d›r. Geçen senenin deneyimi anlaml› ve ön aç›c›d›r. Bu sene harcanmas› gereken çaba özel olarak bu noktada yo¤unlaflmal› ve yerellerde örülen çal›flmalara esnek kitle örgütlülüklerine dönüfltürülebilmesi hedefiyle yaklafl›lmal›d›r. Bu biçimiyle örülecek bir 6 Kas›m sürecinin geçti¤imiz senelerden farkl› sonuçlar yarataca¤›n›, salt geçen senenin s›n›rl› çal›flmas›na bakarak bile söyleyebiliriz.

Gençlik üniversitelerini alanlarda savunacak!

E k i m G e n ç l i ¤ i

2005 6 Kas›m eylemleri sermayenin üniversitelerdeki yeniden yap›land›rma program›na karfl› bir mücadele ça¤r›s› olacakt›r. E¤itimin ticarilefltirilmesi süreci h›z kazanm›flt›r. Ticarethaneye dönüfltürülen üniversiteler bilimsel e¤itim veren kurumlar olmaktan sermayenin ihtiyac›n› karfl›layan

özel alanlara do¤ru h›zla bir dönüflüm yaflamaktad›r. Art›k e¤itim bireysel bir yat›r›m olarak alg›lan›p, ö¤rencilerden de bu görecekleri bireysel faydan›n karfl›l›¤›n› ödemeleri istenmektedir. Yine bu sene üniversitelerin aç›lmas› ile beraber ortaya ç›kan tablo üniversitelerin tam anlam›yla denetim alt›na al›nmas› için çaba harcand›¤›n› gözler önüne sermektedir. ‹stanbul Üniversitesi’nden Y›ld›z Teknik’e, Dil -Tarih’e kadar bir dizi üniversiteye kameralar kurulmufl, girifl-ç›k›fllar özel güvenliklerin kontrollerine aç›lm›flt›r. Üniversiteler adeta F tiplerine dönüfltürülmek istenmektedir. Elbette bu sald›r›lar da üniversitelerin yeniden yap›land›r›lmas› sürecinin bir uzant›s›d›r ve 6 Kas›m çal›flmalar› ve eylemleri içerisinde gündem olarak önemli bir yer tutacakt›r. 12 Eylül karfl›devriminin 25. y›l›nda YÖK’ün teflhiri, YÖK’le darbenin ve darbeyle sermayenin ba¤lant›s› kurularak yap›ld›¤›nda anlam›n› bulacakt›r. Bugün hem ülke genelinde, hem üniversiteler özelinde sald›r›lar›n derinleflti¤i bir süreçten geçmekteyiz. Üniversite gençli¤in bu süreçte yapmas› gereken, bu sald›r›ya alanlarda yan›t vermektir.

YTÜ’de Ekim Gençli¤i’ne yönelik polis idare sald›r›s›...

Devrimci siyasal faaliyetimizi hiçbir güç engelleyemez! Geçti¤imiz y›l devrimci siyasal faaliyetin yasaklanmas›na karfl› mücadele ederek bizzat kazand›¤›m›z mevzilerimize bugün yine kapsaml› bir sald›r› düzenleniyor. Geçti¤imiz y›l afifl asman›n ve masa açman›n yasakland›¤› Davutpafla Kampüsü’nde tüm bunlar› devrimci siyasal çal›flmam›z› savunarak korumufl ve sonunda idareye geri ad›m att›rm›flt›k. Yeni dönemin hemen bafllang›c›nda Davutpafla Kampüsü’nde yine ayn› yasaklar gündeme getiriliyor. Ve devrimci siyasal faaliyetimiz engellenmeye çal›fl›l›yor. YTÜ Davutpafla Kampüsü’nde kampanya çal›flmalar›m›z için açt›¤›m›z Ekim Gençli¤i stand›na polis idare iflbirli¤inde bir sald›r› gerçeklefltirildi. Sabah erken saatlerde açt›¤›m›z standa ö¤le saatlerinde önce idareden bir kifli gelerek stand› kapatmam›z› ve burada stand açman›n yasak oldu¤unu ifade etti. Biz ise böyle bir yasa¤›n bizim aç›m›zdan hiçbir anlam›n› olmad›¤›n› kendi üniversitemizde özgürce stand açabilece¤imizi ve siyasal çal›flma yapabilece¤imizi ifade ettik. Bunun üzerine masam›zdan uzaklaflan görevli bir süre sonra bölüm sekreteri sivil polis ve ÖGB’lerden oluflan bir sürüyle beraber yeniden stand›m›za gelerek, stand›m›z› kapatmam›z› aksi takdirde bizi gözalt›na ald›raca¤›n› söyledi. Bu tehditler karfl›s›nda stand›m›z› kapatmayaca¤›m›z› ifade ettik ve ellerinden ne geliyorsa yapmalar›n› söyledik. Bunun üzerine sivil polisler ve ÖGB’ler üzerimize sald›rarak masay› da¤›tmaya bafllad›lar. Masan›n çevresinde ve ö¤retim görevlisi k›l›kl› polislerin önünde arbede yafland›. Bunun üzerine ajitasyon konuflmalar› yaparak polis idare sald›r›s›n› haz›rl›k ö¤rencilerine teflhir ettik ve masam›z›n yan›ndan ayr›lmad›k. Dakikalarca yaflanan sald›r›n›n ard›ndan kararl› duruflumuz nedeniyle, ÖGB ve sivil polisler tehditler ve küfürler savurarak geri çekildiler. Polis sald›r›s› sonras›nda kampanya faaliyetimize devam ederek haz›rl›k ö¤rencilerine sald›r›n›n teflhirini yapt›k. Sald›r› sonras›nda arkadafllar›m›z›n bir k›sm› hafif flekilde yaraland›lar. Y›llard›r devam eden bir mücadele gelene¤inin bugünkü temsilcileri olan bizleri böylesi sald›r›larla y›ld›raca¤›n› düflünenler yan›l›yorlar. Ne sivil veya resmi k›yafetli düzen kolluklar› ne de cüppelerinin ard›ndan armalar› görünen ö¤retim görevlisi k›l›kl› sermaye uflaklar› devrimci siyasal faaliyetimizi engelleyebilir. Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeme kararl›l›¤› ile mücadelemize y›lmadan devam ediyoruz ve edece¤iz. Devrimci faaliyetimiz engellenemez! Üniversiteler b i z i m d i r, bizimle özgürleflecek!

Ekim Gençli¤i/YTÜ

8


‹stanbul Üniversitesi yasaklar, soruflturmalar, turnikeler ve kameralarla aç›ld›!

Sald›r›lara karfl› birleflik devrimci mücadeleye! ‹stanbul Üniversitesi’nde geçti¤imiz y›l polis-idare iflbirli¤i ile yayg›n bir sald›r› dalgas› hayata geçirilmiflti. Bu sald›r› dalgas›n›n kuflkusuz ‹stanbul Üniversitesindeki devrimci ilerici kesimler aç›s›ndan flafl›rt›c› bir yan› bulunmamaktayd›. Zira ‹Ü onlarca y›ld›r sermayenin sald›rarak, bask› ve terörle devrimci siyasal faaliyet engellemeye çal›flt›¤› bir üniversite olagelmifltir. Ve yine aradan geçen y›llar tüm bu sald›r›lara karfl› devrimci siyasal faaliyetin aral›ks›z sürdürüldü¤üne tan›kl›k etmifltir.

Yeni bir dönem yine sald›r›lar Yeni e¤itim döneminin henüz bafl›nda ‹stanbul Üniversitesi yine geçmifl y›llardakilere benzer bir sald›r› dalgas› ile karfl› karfl›ya bulunuyor. Üniversite aç›lmadan önce yaklafl›k 100 ö¤renciye çeflitli uzaklaflt›rma cezalar› verilmiflti. Okulun aç›lmas› ile beraber ve henüz kay›tlar›n› dahi yapt›rmam›fl üniversite ö¤rencilerinin karfl›s›na yine benzer bir soruflturma dalgas› ç›kart›ld›. Üniversitelerin çeflitli yerlerine devrimci ö¤rencilerin aç›k isimlerinin bulundu¤u soruflturma ka¤›tlar› as›lmakta ve bu yolla üniversite ö¤rencilerinin devrimci siyasal çal›flmalardan ve devrimci ö¤rencilerden uzak durmalar› sa¤lanmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu aç›dan önümüzdeki y›l›n ‹stanbul Üniversitesi aç›s›ndan geçmifl y›llar› aflan bir soruflturma terörü ile geçece¤inin sinyalleri henüz e¤itim döneminin bafl›nda verilmifl oldu. Dahas› yeni dönem yayg›n bir biçimde hayata geçirilen sald›r›lar soruflturma terörü ile s›n›rl› de¤il. Hatta soruflturma sald›r›s› daha yayg›n ve kapsaml› bir sermaye sald›r›s›n›n yaln›zca bafllang›ç halkas›n› oluflturmaktad›r. Zira geçti¤imiz y›l ‹stanbul Üniversitesi’nde paral› e¤itim uygulamalar› sistematik bir biçimde hayata geçirmeye bafllanm›flt›. Bu paral›laflt›rma uygulamas›n›n en önemli halkas›n› ise yaz okullar›n›n paral›laflt›r›lmas› oluflturuyordu. ‹stanbul Üniversitesi’nin yeni rektörü Mesut Parlak misyonunu aç›klarken “üniversiteyi daha elit”bir hale sokaca¤›n› ve üniversitede hedefledi¤i bu dönüflümü gerçeklefltirmek için “siyaseti

E k i m

bitirece¤ini” ifade etmiflti. Mesut Parlak bu “parlak” iddiay› ortaya atarken, geçmifl dönemde yap›lan sald›r›lar›n bir tekrar›n› hayata geçirece¤ini yeni rektör olmas›n›n gaz›yla ifade ederken, öte taraftan ise hedefledi¤i dönüflümleri ve bu dönüflümleri gerçeklefltirme yöntemini aç›k bir biçimde ortaya koymaktad›r: Önce muhalefeti ez, sonras›nda da üniversitenin ticarilefltirilmesinin önünü açacak ad›mlar› h›zl› bir biçimde at!.. Yeni bir bulufl yapm›fl bilim adam› edas›nda ortaya koydu¤u bu yöntemde yeni bir yan bulunmad›¤›n› rektör Mesut Parlak’a hat›rlatmak gerekti¤ini düflünmekteyiz. Zira kapitalist sistemin çal›flma mekanizmas› tam da rektörümüzün ifade etti¤i biçimde ifllemektedir. Rektör Mesut Parlak ise bunu yeni ö¤renmifl ve uygulayacak olman›n heyecan›n› ve mutlulu¤unu yafl›yor olabilir. Ancak bu mutlulu¤un ne kadar k›sa sürece¤ini, gelmifl geçmifl di¤er sermaye ufla¤› rektörlerin yaflad›¤› hayal k›r›kl›¤›n›n bin kat›n› yaflad›¤› zaman görecektir. ‹stanbul Üniversitesi’ne benzer iddialarla onlarca uflak gelmifl ve gitmifl, ancak üniversitedeki devrimci siyasal faaliyet aral›ks›z bir biçimde sürdürülebilmifltir. Elbette üniversitemizin ticarilefltirilmesi yönlü ad›mlar›n tüm h›z›yla at›ld›¤› bir dönemde geçmifl y›llardaki bask›c› uygulamalar yeterli olmam›flt›r. Ve iflte tam da bu nedenle üniversitenin giriflleri turnikelerle ve Tepe Güvenlik birimleri ile korunur hale getirilmifl ve kantinden yemekhaneye koridorlardan Hergele

G e n ç l i ¤ i

9


E k i m G e n ç l i ¤ i

Meydan›’na kadar üniversitenin dört bir yan› kameralarla biçimde ç›k›lmas›n›n imkanlar› oluflmufl olacakt›r. Bu aç›dan üniversitedeki tüm ilerici güçleri kapsayan bir gözlenmeye bafllanm›flt›r. çal›flma h›zl› bir biçimde bafllat›lmal›d›r. Tepe Güvenlikle yap›lan anlaflma –ki patronu ‹hsan Önümüzde gençlik hareketi aç›s›ndan temel bir Do¤ramac›, YÖK’ün ilk baflkan› ve ‹lk özel üniversite gündem olan 6 Kas›m süreci bulunmaktad›r. ‹stanbul olan Bilkent Üniversitesi’nin kurucusudur-, dolays›z bir Üniversitesi’nde yaflan›lan tüm bu sorunlar etkin bir kitle biçimde sermayeyle kurulan ba¤› göstermektedir. Zira çal›flmas› ve örgütlenme prati¤i ile 6 Kas›m eylemi ile Tepe güvenlik sadece bir güvenlik flirketi de¤ildir. ‹hsan bütünlüklü bir biçimde ele al›nmal›d›r. Bu baflar›labildi¤i Do¤ramac› tepe Holding’in çeflitli kurumlar› ile girdi¤i koflullarda 6 Kas›m eylemi öncesinde etkili bir kampanya herhangi bir üniversiteyi bafl›ndan sonuna kadar çal›flmas› örmenin imkanlar›na da sahip olmufl olaca¤›z. sömürmekte, onu kendi flirketlerinin müflterisi haline Bu sald›r›lar aç›k ki e¤itim sisteminin yaflad›¤› çok getirmeye çal›flmaktad›r. Bu aç›dan “Tepe” iflareti yeni yönlü dönüflümün üniversitemizdeki izdüflümleridir. Bu dönemde ‹Ü ö¤rencilerinin karfl›s›na, girifllerdeki ÖGB nedenle de tüm çal›flma boyunca ticari e¤itim ve YÖK önlüklerinin ötesinde de ç›kacakt›r. etkili bir teflhire konu edilmelidir. Girifllerde kullan›lan turnikeler de sermaye ile girilen Yeni dönemde sermaye üniversitemize çok yönlü bir iliflkinin dolays›z sonuçlar›ndan birisidir. Zira bu biçimde sald›r›yor. Bize düflen ise bu sald›r› dalgas›n› turnikelerin ihalesi çeflitli bankalarla yap›lmaktad›r. kitle mücadelesini gelifltirerek yan›tlamak olmal›d›r. Turnikeleri kuran banka ise üniversitenin tek hakimi haline gelmektedir. ‹TÜ’ye turnikeyi ve kartl› geçifli Ekim Gençli¤i/‹stanbul Üniversitesi getiren ‹fl Bankas› bugün ‹TÜ içerisindeki flubeleriyle ‹TÜ’yü bir ahtapot gibi sarm›fl bulunmaktad›r. ‹TÜ ö¤rencileri yemekhane ücretlerinden transkript ve Yasaklamalara boyun e¤meyece¤iz! ö¤renci belgelerine kadar ‹TÜ’de gerçeklefltirdikleri tüm ifllemlerde paralar›n› ancak bu banka arac›l›¤› ile kullanabilmektedirler. Bugün kurulan turnikeler arac›l›¤› ile ‹stanbul Üniversitesi’ni bekleyen de ayn›s›d›r. Tüm bunlar ortaya konulan sald›r›n›n arka Her y›l gerçeklefltirilen ‹stanbul Üniversitesi geleneksel aç›l›fl plan›n› tan›mlamak aç›s›ndan oldukça önemli olan flenli¤i hiçbir gerekçe gösterilmeden rektörlükçe yasakland›. noktalard›r. Ancak sald›r› bu yönleri aflan bir Bunun üzerine tüm yasaklamalara ve bask›lara ra¤men aç›l›fl kapsama sahiptir. Oldukça masum görünen flenli¤ini gerçeklefltirece¤imizi aç›klayan bir bas›n aç›klamas› ile turnikeler, koridorlardan kantinlere kadar okulun flenlik çal›flmalar›na bafllam›fl bulunmaktay›z. ‹stanbul Üniversitesi ö¤rencileri olarak 6 Ekim Perflembe dört bir yan›ndaki kameralar üniversite günü Edebiyat Fakültesi önünde bir bas›n aç›klamas› ö¤rencilerine her an denetlendi¤ini düflündürmek gerçeklefltirdik. “Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleflecek!”, için belki de en etkili araçlard›r. Okula hangi “Yasaklamalar, soruflturmalar, bask›lar bizi y›ld›rmaz!”, “Sermaye saatte girdin? Hangi saatte ç›kt›n? Kantinden defol, üniversiteler bizimdir!” sloganlar›n›n at›ld›¤› aç›klamada flu ç›karken ne yapt›n?... Elbette ki sermaye binlerce görüflleri dile getirdik: ‹Ü ö¤rencisini bu biçimde gözetlemek derdinde “Bugün üniversite aç›l›fl flenli¤ini hiçbir gerekçe göstermeden de¤ildir, bu olanakl› da de¤ildir. Ancak as›l amaç, yasaklayan rektör Mesut Parlak rektörlü¤e bafllar bafllamaz temel hedefini ‘Üniversitede siyaseti bitirece¤im’ diyerek oldukça yal›n üniversite ö¤rencilerini bu biçimde sürekli bir biçimde aç›klam›flt›. Bugün yasaklanan flenlikle beraber izlendi¤i psikolojisine sokmakt›r. Bu ise kurumsal üniversitelerde birliktelik, dayan›flma ve kardefllik ad›na ne varsa bir bask› uygulamas› olmas›n›n yan›nda, ö¤renci bunun bitirilmeye çal›fl›ld›¤› aç›kt›r. Üniversitenin yaflad›¤› köklü gençli¤i üniversiteye yabanc›laflt›rmak gibi sorunlara tek bir çözüm üretme hedefi olmayan bir yönetiminin dolays›z bir sonuç oluflturmaktad›r. Bu aç›dan yapaca¤› ifl de do¤al olarak üniversiteleri bir yasaklar turnikelere ve kameralara karfl› yap›lacak olan cumhuriyetine dönüfltürmek, özgürlük ve gelecek ad›na söylenen her sözün karfl›s›na yine bu yasaklar› ç›kartmak olacakt›r. çal›flmada sürekli bir biçimde “Üniversiteler “Bizler bugüne kadar y›lmadan sahip ç›kt›¤›m›z bizimdir!” fliar›n› hayk›rmal›y›z.

‹stanbul Üniversitesi aç›l›fl flenli¤ini gerçeklefltirece¤iz!

Sald›r›lar› güçlü ve birleflik bir mücadele ile yan›tlayal›m! Sald›r›lar›n bu ölçüde kapsaml› oldu¤u bir dönemde öncelikli sorun üniversitedeki tüm ilerici ve devrimci güçlerin hedefli bir kitle çal›flmas› ve örgütlenme prati¤i üzerinden ortak mücadelesidir. Bu baflar›labildi¤i koflullarda sorunun en önemli halkas› aç›lm›fl ve sald›r›lar›n karfl›s›na güçlü bir

10

üniversitelerimizi; sermayeye, uflaklar›na, faflist çetelere b›rakmak niyetinde de¤iliz. ‹flte bu yüzden her sene oldu¤u gibi bu y›lda da ‹stanbul Üniversitesi aç›l›fl flenli¤ini tüm yasaklara karfl› gerçeklefltirece¤iz. Üniversitelerin gerçek sahiplerinin bizler oldu¤unu bir kez daha hayk›raca¤›z. “Üniversitesine ve gelece¤ine sahip ç›kan herkesi 12. geleneksel ‹Ü aç›l›fl flenli¤inde buluflmaya ve coflkumuzu paylaflmaya ça¤›r›yoruz!..” Yeniden sloganlar at›larak bitirilen bas›n aç›klamas›na yaklafl›k 50 ö¤renci kat›ld›.

Ekim Gençli¤i/‹stanbul Üniversitesi


‹stanbul Üniversitesi kay›tlar›nda da¤›t›lan bildiri...

Düzenin karanl›¤›n› y›rt, gelece¤ine sahip ç›k! Merhaba ! Bin bir çileye katlan›p, yaflamdan kopart›p kendini okul, dershane, özel dersler üçgeninde yaflad›n y›llarca. Hayat›n› belirleyen üç saatlik ÖSS’nin sonucunda art›k bir üniversitelisin. Üniversiteye dair ne de güzel hayaller kuruyorsundur. Biz bu hayalleri bir kenara koyman› tavsiye ediyoruz. Zaten sen bunu yapmasan da k›sa zamanda bu düzende üniversite denen kurumun ne oldu¤u ya da ne olmad›¤›n› yaflayarak ö¤reneceksin. Bilginin metalaflt›r›ld›¤›, üniversitelerin ticarethaneye dönüfltürülmeye çal›fl›ld›¤› bir dönemden geçiyoruz. Sigara paras› kadar bir ücretle bafllayan har(a)çlar yüz milyonlar› buldu. Yaz okulu paral›laflt›r›ld›, yemekhane ve yurt ücretleri her y›l katlanarak art›yor. Bitmedi dahas› da var: Bilimsellikten uzak ça¤d›fl›-ezberci e¤itim, uygulamal› derslerde yaflan›lan laboratuvar imkans›zl›klar›(!), ders çal›flman›n yasak oldu¤u kütüphaneler… Ve çan e¤risi denilen ders geçme sistemi. Hani y›llar y›l› en yak›n arkadafl›n›zla bile yar›flt›r›lm›flt›n›z ya, üniversitede ayn› maraton devam etmekte, arkadafllar›n›z hala rakipleriniz, yaflamda yer edinmek için hepsini devirmeniz ö¤retilir size. Fakülte kap›lar›nda, yemekhanelerde, yurtlarda turnikeleri gördü¤ünde sana ö¤renci kimli¤i diye verilen kart›n seni barkodlad›¤›n› ve her an›n› denetledi¤ini farkedeceksin. Bitti mi? Sabah akflam gözetleme kameralar›, sivil polisler, okulu iflgal eden çevik kuvvet arabalar›, ÖGB’ler… Sence kimi

kimden korur bunlar? Peki sen yaflam›n›n bu kadar s›n›rland›r›lm›fl olmas›na veya seni para olarak gören e¤itim sistemine ne kadar boyun e¤ebileceksin? ‘68’leri düflünelim. Denizler, Mahirler ve nice devrimci önder geçmifltir bu s›ralardan. Sessiz kalmaktansa de¤ifltirmeyi tercih etmifl ve yaym›fllard›r mücadele ruhunu. Dün karanl›¤› y›rt›p atmaya çal›flanlar›n sesi bugün hala kampüslerimizde, okul koridorlar›nda yank›lanmaya devam etmekte. “ÖzerkDemokratik Üniversite ‹stiyoruz!”, “Eflit, Paras›z, Bilimsel, Anadilde E¤itim!” taleplerimiz, eflit-özgürs›n›fs›z bir dünya özlemi ile sosyalizm mücadelemiz sürmektedir. ‹stanbul Üniversitesi denince akla ilk gelen “kavga” sözcü¤ü daha güzel bir dünyan›n kavgas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Soruflturmalar, tutuklamalar, bask›larla y›ld›rmak istedikleri bu mücadelenin ta kendisi. Arkadafl, çok yak›nda bu bahsetti¤imiz sorunlar›n içinde bulacaks›n kendini. Önünde iki seçenek var, bu kez befl de¤il. Ya bu düzenin bencillefltirdi¤i, yozlaflt›rd›¤›, yaln›zlaflmaya çal›flt›rd›¤› gençli¤in bir parças› olacaks›n, ya da bunlara dur diyenlerin yan›nda yer al›p üniversitene, gelece¤ine, dünyaya sahip ç›kacaks›n. Ekim Gençli¤i olarak bu düzenin karanl›¤›n› y›rtmaya, kendi gelece¤ine sahip ç›kmaya ça¤›r›yoruz. YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleflecek ! Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm !

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul Üniversitesi Ekim Gençli¤i

11


Üniversiteler bizimdir!

Turnikeler kald›r›ls›n!

E k i m G e n ç l i ¤ i

12

Avc›lar’da aylar önce söylentileri dolaflan bir durumla yüzleflmeye bafll›yoruz flu günlerde. Geçen e¤itim döneminin bitmesine do¤ru yurt giriflleri ve yemekhanelere turnikeler konulmufltu. Bu arada yeni ö¤renci kimliklerimiz de da¤›t›l›yordu. Turnikeler manyetik bir sistem içeren bu kartlar› okuyarak bize geçifl hakk› verecekti. Bir yandan turnikelerin say›lar›n›n artaca¤› ve yeni dönemde çal›flmaya bafllayaca¤› duyurulurken, di¤er yandan bununla yetinmeyen yönetim özel bir güvenlik flirketiyle anlaflarak ÖGB' leri kampüs girifllerine yerlefltirdi. Bir yurt görevlisi bunun sebebini kendilerinin görevlerini yerine getirememeleri ile aç›klamakta. ‹dare bunun güvenlik için flart oldu¤unu öne sürüyor. Özel güvenlikler ise turnikeler gelene kadar görevlerine devam edeceklerini söylemekteydiler. Buradan anlafl›lmaktad›r ki (girifller dahil olmak üzere fakülte binalar›na kadar) turnikeden nasibini almayan yer kalmayacakt›r. Bugünlerde turnikeli geçifl sistemi en yak›c› haliyle yemekhanelerde kendini hissettirmektedir. ‹lk haftan›n bitimiyle jetonlu geçifl flans› ortadan kalkacakt›r. Herkes kimli¤ine kontör yüklemek zorundad›r ve en az 5 YTL yükleme yapmak zorunludur. Cebimizde bir ö¤ünlük yemek paras› oldu¤unda yemek yiyemeyece¤iz. Ayn› ö¤ünden ikinci taba¤› yemek istersek ya da bir arkadafl›m›z için kart› ikinci defa basarsak misafir ücreti yani 4 yemek ücreti düflmektedir. Görülmektedir ki yedi¤imiz yemek üzerinden bile elde edecekleri karlar› düflünmektedirler. Fakat bu flafl›rt›c› de¤ildir, her fleyin paral›laflt›r›ld›¤›, emekçilerle birlikte sosyal haklar›m›z› bir bir kaybetti¤imiz bir dönemdeyiz. Paran kadar sa¤l›k, paran kadar e¤itim uygulamalar› geniflleyerek yemek ve bar›nma haklar›m›z›n yüksek mebla¤lara ulaflmas›yla devam etmektedir. Yemekhanede jeton kullan›m›n›n kalkmas› ve okul girifllerinin tümüyle turnikeli olmas› ile beraber sistem okul hayat›m›z›n kaç›n›lmaz bir parças› olacakt›r. Her gün kimlik okutmak, kaçta nerden girdin, nerden ç›kt›n bunun izlenmesi, fen-edebiyat fakültesine konuldu¤u gibi yak›nda kameralar›n da kampüsümüze girmesiyle her an gözetlenmek; bunlar yaflam›n normal ak›fl›ym›fl gibi bizlere kan›ksat›lmak istenmektedir. Birço¤umuz içine do¤du¤umuz bu dünyada yaflad›klar›m›za, yaflan›lanlara olas› fleylermifl gibi bak›yoruz. Evet, kapitalist sistemde çarklar böyle dönüyor. “Acaba baflka tür bir yaflam biçimi olabilir mi?" diye düflünmüyoruz. Böyleyse böyledir diyoruz. Asl›nda koflullar›n gün geçtikçe daha da zorlaflmas› bizim susmam›zdand›r. Biz bu sorunlar›n çözülmesi için mücadele etmedi¤imiz için, düzenin egemenleri daha da pervas›zlaflmakta, kazan›lm›fl haklar›m›z bir bir elimizden al›nmaktad›r. Üniversitelerin ticarethaneye dönüfltürüldü¤ü bir dönemde çözümün bir parças› oldu¤umuzu, olmam›z gerekti¤ini art›k anlamaly›z. Bu sorunlar›n tam göbe¤inde bir sürü engel, güçlük ve aksakl›kla karfl›lafl›rken, gözlerimizi kapat›p bunlar› yok sayamay›z. Bu sorunlar› bir araya gelip bir güç olarak mücadele etti¤imizde çözebilece¤imizi görebilmeliyiz. Bugün için üniversite gençli¤i yaflad›¤› sorunlara yeterince

yan›t veremiyorsa, kendi sorunlar›n›n nerden kaynakland›¤›n›n fark›nda de¤ilse, fark›nda olan kesim de y›lg›nl›kla pasifize olmuflsa, burada bir fleylerin fark›nda olan ilerici-devrimci güçlere düflen temel önemde görev, genifl gençlik y›¤›nlar›n› ayd›nlatmak ve harekete geçirmeye çal›flmakt›r. Bunun için de, sorun budur çözüm budur, biz bunu yap›yoruz, bunun de¤iflmesi için siz de gelin gibi s›n›rl› bir çerçeveden ç›kmam›z gerekmektedir. Bu s›n›rl› ve tek yanl› çaba sonucunda etraf›m›za çekebilece¤imiz birkaç kifliyi de¤il fakat genifl ö¤renci y›¤›nlar›n› düflünerek hareket etmek durumunday›z. B›kmadan usanmadan çal›flmal›, ö¤renci kitlelerinin yaflananlar› bütün aç›kl›¤› ile görmelerini sa¤lamal›, buna karfl› ç›k›fl yolunun mücadeleden geçti¤ine onlar› inand›rmal› ve çözümün bir parças› olmalar›n› sa¤lamal›y›z. Bu koflullarda flunu çok daha aç›k biçimde görebiliyoruz ki yaflanan tüm sorunlar genifl ö¤renci kitlelerinin kendi gerçek sorunlar›d›r. Bu nedenle de onlar›n mücadele dinamiklerini a盤a ç›kart›c› bir biçimde çaba harcamak durumunday›z. Bu ise öncelikle tüm duyarl› unsurlar› kapsayacak esnek örgütlenmelerin oluflturulmas› ile mümkündür. Bu esnek yerel örgütlülükler, bir fleyler yapmak isteyen ama kendilerini ifade edecek bir alan bulamayan duyarl› insanlar›n hareket alan› olacakt›r. Bugün bileflik bir mücadele ve çal›flmaya ihtiyaç oldu¤u aç›kt›r. Bu aç›dan ilerici-devrimci gençlik gruplar› gençlik hareketinin güncel ve de yak›c› ihtiyaçlar›n› önemsemeli, genifl kitleleri ve ileri unsurlar› sald›r›lara karfl› verilen mücadelenin öznesi haline getirecek bir çal›flma tarz› içerisine girebilmelidirler. Bu baflar›labildi¤i, gençlik hareketinin ihtiyaç duydu¤u politik müdahale yap›labildi¤i koflullarda kameralarla, turnikelerle sald›ran sermaye s›n›f›na, onun üniversitedeki uzant›lar›na da gereken yan›t verilmifl olacakt›r. Ü n i v e r s i t e l e r b i z i m d i r, b i z i m l e ö z g ü r l e fl e c e k !

Ekim Gençli¤i/Avc›lar


YTÜ’de birileri bizleri gözetliyor!

Bask›lara karfl› üniversitelerimizi savunaca¤›z! Geçti¤imiz ö¤retim y›l›n›n sonunda okulumuza kameralar tak›lm›flt›. Bunun için okulun son haftas›n›n seçilmifl olmas› bir rastlant› de¤ildir. Tam da ö¤rencilerin final stresini yaflad›klar› dönemde, okula sadece s›navlar›n›n oldu¤u günler gelmeleri, uygulamay› daha rahat gerçeklefltirmek için yerinde bir tercihtir. Ö¤rencilerin kabul edemeyece¤i bu uygulamay› bir oldu bittiye getirerek, oluflacak tepkileri engellemek istemifltir. Bu ö¤retim y›l›yla birlikte ise ö¤rencileri kontrol alt›nda tutmaya yönelik ilk icraat gerçeklefltirildi. Okula geldi¤imizde kap›larda özel Tepe Güvenlik görevlilerini gördük. Kameralar›n koyulmas› ve Tepe Güvenlik’in gerçeklefltirdi¤i kimlik kontrolünün gerekçesi soruldu¤unda cevap elbette “güvenlik” olacakt›r. Peki, ö¤rencilerin güvenli¤i kime karfl› sa¤lanmaktad›r? Her ö¤retim y›l› bafl›nda duvarlardaki afiflleri y›rtan ÖGB’lere karfl› m›? Halay çekmeyi bile soruflturma gerekçesi gören okul yönetimine karfl› m›? ‹zinsiz etkinlik düzenlenmesi bahanesiyle okula çevik sokan rektöre karfl› m›? B›çak tafl›yan sivil faflistleri okuldan güvenli bir flekilde ç›karan idareye karfl› m›? Zaten koyulan kameralar›n yerleri düflünüldü¤ünde güvenlik gerekçesinin ne kadar komik oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Yerlefltirilen kameralar birisi Tonoz Cafe girifline, bir di¤eri Tonoz’un içini gören bir noktaya yerlefltirilmifltir. Devrimci, demokrat ö¤rencilerin genelde Tonoz Cafe’de toplan›yor olmalar› kameralar›n yer seçiminin okul yönetimi taraf›ndan ne kadar yerinde verilmifl bir karar oldu¤unu göstermektedir. Kameralar›n koyulmas›n›n ve kimlik kontrolü için özel güvenlik flirketiyle anlafl›lmas›n›n as›l amac› baflta ilerici, devrimci ö¤renciler olmak üzere tüm ö¤rencileri ve muhalif düflünceleri bask› alt›na almakt›r. Kameralar her an gözetlenme korkusu yayarak ö¤renciyi pasifize etmeye dönük bir uygulamad›r. Ö¤rencilerin düflüncelerini dile getirmelerinin engellenmesi, YÖK mant›¤›na uygun olarak hiç düflünmemeleri hedeflenmektedir. Ö¤rencileri birbirlerine ve ortak sorunlar›na yabanc›laflt›rmay› hedefleyen bu politikan›n arkas›nda okul yönetimiyle, hükümetiyle, ordusuyla, medyas›yla bütün sistem vard›r. Bunun arkas›nda 12

Eylül faflist darbesinin günümüze kadar gelen sindirme politikas› vard›r. Geliflen muhalefeti, yükselen iflçi hareketini dizginlemek, ekonomideki liberal dönüflümü sa¤layabilmek, emperyalist kapitalist sistemle bütünleflmeyi h›zland›rabilmek için hayata geçirilen; yasalar›yla, kurumlar›yla, toplumsal atmosfere getirdi¤i çürütücü etkisiyle faflist darbe, bugün okullar›m›zda etkisini, apolitik, yozlaflm›fl bir gençlikle ve 12 Eylül karanl›¤›ndan do¤mufl YÖK ile göstermektedir. 12 Eylül’ün sokaklara, caddelere yerlefltirilen kameralarla toplumu izleyerek, fabrikalara yerlefltirilen kameralarla iflçileri denetim alt›na alarak, telefonlar› dinleyerek, bunun önünü yasalarla açarak, düflünce suçunu tekrar gündeme getirerek yaratmak istedi¤i F tipi toplum, okulumuzda kendini dün soruflturma terörü olarak gösterirken bugün de kameralarla, kimlik kontrolüyle göstermektedir. Okulumuza kameralar› yerlefltirenlerle terörle mücadele kanunu yenilenmek isteyenler, ortam› terörize edenlerle kazan›lm›fl hak ve özgürlükleri ask›ya almak isteyenler ayn› kiflilerdir. Mant›k, 12 Eylül darbesini gerçeklefltiren mant›kt›r. Yarat›lmak istenen düflünmeyen, sorgulamayan, tepkisiz, yal›t›lm›fl toplumdur. Bu, istedikleri toplumun inflas›nda genç bireylerin direncini k›rmak için üniversiteler ilk ad›mlardan biridir. Bugün üniversiteler yüksek duvarlarla çevrelenip toplumdan yal›t›lm›flsa, okulumuza ancak kimlik göstererek girebileceksek, her yapt›¤›m›z birileri taraf›ndan izlenecek, her söyledi¤imiz birileri taraf›ndan dinlenecek, denetlenecekse, ö¤renim gördü¤ümüz yerin cezaevinden hiçbir fark› kalmayacaksa, art›k üniversitelerimize sahip ç›kman›n vakti gelmifltir. Art›k köflemize çekildi¤imiz yerden ileriye do¤ru ad›m atman›n vakti gelmifltir. Art›k üniversiteleri kâr kap›s› görenlere karfl› sesimizi yükseltmenin vakti gelmifltir. Art›k bize verilenle ve her geçen daha az› reva görülenle yetinmeyip hakk›m›z olan› alman›n vakti gelmifltir. Bizler üniversitelerimize sahip ç›k›yoruz!

E k i m G e n ç l i ¤ i

YTÜ/Ekim Gençli¤i

13


‹stanbul’da kampanyan›n bas›n aç›klamas›:

Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz!

E k i m G e n ç l i ¤ i

14

mücadele edece¤iz. * Üniversite gençli¤inin soruflturma sald›r›lar› ile akademik bask› ile susturulmas›na izin vermeyece¤iz. * Sat›rlar› ile üniversite gençli¤ine sald›ran faflist terör çetelerine üniversitelerimizin sahipsiz olmad›¤›n› göstermeye devam edece¤iz. * Üniversite gençli¤inin her demokratik tepkisinin karfl›s›n›na ç›kan YÖK ve onun düzenini yok edene kadar mücadelemize y›lmadan devam edece¤iz. * Üniversitemizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz.” “Üniversitelerdeki sermaye iflgaline, YÖK ve onun arkas›ndaki sermaye düzenine karfl› ç›kan, eflit, paras›z, bilimsel ve anadilde e¤itim ve özerk demokratik bir üniversite özlemi olan herkesi mücadelemize destek olmaya ve omuz vermeye ça¤›r›yoruz” denildikten sonra “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “YÖK-polismedya, bu abluka da¤›t›lacak!”, “Eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim!”. “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleflecek!” sloganlar› ile eylem son buldu.

Üniversitelerimizin sermayeye peflkefl çekildi¤i, özellefltirilmesi ve ticarilefltirilmesinin ad›mlar›n›n h›zl› bir biçimde at›ld›¤› bir dönemde, Ekim Gençli¤i olarak “Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz” fliar› ile bir kampanya bafllatt›k. Zira bu sald›r› dalgas› ile kolkola giden faflist terör ve soruflturmalar gençlik hareketini sindirmek ve hedeflenen dönüflümleri gerçeklefltirmek için sermaye devletinin y›llard›r kulland›¤›, son dönemde de t›rmand›rd›¤› yöntemlerin bafl›nda geliyor. ‹stanbul Ekim Gençli¤ Bu kampanya çerçevesinde 2 Ekim Pazar günü Galatasaray postanesi önünde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. Eylem “Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz !” fliarl› pankart›m›z›n aç›lmas› ile bafllad›. Yap›lan bas›n aç›klamas›nda flunlar söylendi: Bas›n aç›klamam›z ile beraber bafllatt›¤›m›z kampanya çal›flmas›n› “Üniversitelerin aç›l›fl› ile beraber üniversitelerimizde etkin bir biçimde hayata geçirmeye çal›fl›yoruz. fiu ana Ekim Gençli¤i olarak YÖK’e, kadar ‹Ü Edebiyat Fakültesi, Fen Fakültesi, Merkez Kampüs ve Avc›lar soruflturmalara, ticari e¤itime ve faflist Kampüsü ile YTÜ Davutpafla Kampüsü’nde ve Befliktafl Kampüsü’nde yüzlerce ö¤renci ile birebir anket ve referandum yapt›k. sald›rganl›¤a karfl›, bizler üniversitelerin Yine tüm bu kampüslerde “Üniversiteleri çetelere ve tüccarlara teslim gerçek sahipleri olarak buradan tüm etmeyece¤iz! YÖK’e ticari e¤itime ve faflist sald›rganl›¤a karfl› kamuoyuna bir kez daha hayk›r›yoruz: üniversitelerimizi savunaca¤›z!” ve “Faflizme ve flovenizme karfl› Yaflas›n * Üniversitelerimizin sermayenin halklar›n kardeflli¤i” fliarl› Ekim Gençli¤i kampanya afifllerinden yüzlercesini arka bahçesi haline gelmesine izin yayg›n bir biçimde kulland›k. Kampanya bildirisinden binlercesini vermeyece¤iz. üniversitelerimizde yayg›n bir biçimde da¤›tt›k. * Üniversitelerimizin kap›lar›n›n iflçi Taksim Meydan›’nda önlüklerimizle yayg›n bir dergi sat›fl› ve bildiri da¤›t›m› gerçeklefltirdik. ve emekçi çocuklar›na kapat›lmas›na, Üniversitelerimizde standlar açarak kampanya çal›flmam›z›n duyurusunu paral› birer iflletme haline gelmesine izin yapmaktay›z. vermeyece¤iz. Kampanya çal›flmalar›m›z› yerellerde gerçeklefltirece¤imiz etkinliklerle * Anti bilimsel ve gerici e¤itim sonland›rmay› hedeflemekteyiz. sistemini hiçbir koflulda ve hiçbir ‹stanbul Ekim Gençli¤i dönemde kabul etmeyecek ve buna karfl›

‹stanbul kampanya çal›flmalar›ndan...


‹zmir Ekim Gençli¤i’nden bas›n aç›klamas›:

Üniversitelerimizi ticari e¤itime ve faflist sald›r›lara karfl› savunaca¤›z! Ekim Gençli¤i’nin merkezi olarak bafllatt›¤› kampanyaya biz de ‹zmir’den bir ses verdik. ‹zmir Ekim Gençli¤i olarak 1 Ekim Cumartesi günü “Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz!” kampanyas› bünyesinde Bornova Metro önünde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. 20 kiflinin kat›ld›¤› bas›n aç›klamas›nda üniversitelerimizi faflist sald›r›lara ve ticari e¤itime karfl› savunaca¤›m›z› ifade ettik ve gençli¤i mücadeleye ça¤›rd›k. “Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyelim!” pankart›n›n aç›ld›¤› eylemde “Kurtulufl yok tek bafl›na, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Faflizme karfl› omuz omuza!”, “Sermaye defol, üniversiteler bizimdir!”, “Gençlik gelecek gelecek sosyalizim!” sloganlar› at›ld›. ‹zmir Ekim Gençli¤i olarak kampanya bünyesinde önümüze iki haftal›k bir program koyduk. Konuyla ilgili elimize geçen merkezi materyallerin kullan›m›n›n yan› s›ra fakültelerin önlerine açaca¤›m›z tepki sand›klar›yla ö¤rencilerin düflüncelerini alaca¤›z. Ayd›nlatma çal›flmas›n›n bir parças› olarak anket çal›flmas› yapaca¤›z. ‹ki hafta sürdürece¤imiz bu çal›flmalar›n sonunda Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önünde bir dayan›flma etkinli¤i gerçeklefltirece¤iz. Etkinlik s›ras›nda yap›lan anketlerin sonucu aç›klanacak ve tepki kutular›na at›lan yaz›lar etkinli¤e kat›lan ö¤rencilerle paylafl›lacak. Bu kampanya ile faflist sald›r›lara ve ticari e¤itime karfl› birleflik bir mücadele hatt› örmenin önününü açmay› hedefliyoruz. Geçti¤imiz dönem yaflanan linç giriflimleri, faflist sald›r›lar, üniversite önlerinde solcu ö¤rencilerin b›çaklanmas› gibi olaylar göstermektedir ki, gençlik birleflik bir mücadeleye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktad›r. Birleflik devrimci bir gençlik hareketi için ileri!

‹zmir Ekim Gençli¤i

E k i m G e n ç l i ¤ i

Adana’da kampanya eylemi:

YÖK’e, ticari e¤itime, faflist sald›rganl›¤a karfl› üniversitelerimizi savunaca¤›z! Üniversitelerin aç›lmas›yla beraber merkezi olarak yürüttü¤ümüz “Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz!” fliarl› kampanyam›z›n çal›flmalar›na, Çukurova Üniversitesi Ekim Gençli¤i olarak 1 Ekim Cumartesi günü ‹nönü Park›’nda yapt›¤›m›z bas›n aç›klamas› ile bafllad›k. Al›nteri ve Partizan’›n da destek verdi¤i bas›n aç›klamas›nda, “YÖK’e, ticari e¤itime, faflist sald›r›lara karfl› üniversitemizi savunaca¤›z/Ekim Gençli¤i” pankart› ile kampanya afifllerimizden yapt›¤›m›z dövizlerimizi açt›k. Bas›n metninde flunlara de¤indik: “Okullar›m›z›n iflletme, bizlerin müflteri, e¤itimin de al›n›p sat›labilen bir meta haline getirmek için u¤raflan YÖK düzeninin temsilcileri bizlere paran varsa oku diyorlar. Üniversiteyi bitirdi¤imizde ise bizleri diplomal› iflsizlik, sözleflmeli memurluk bekliyor. Geçen y›l üniversitelerde yaflanan faflist sald›r›lar bu y›l da birçok üniversitede bizleri bask› alt›na alma, y›ld›rma ve sindirme araçlar›ndan birisi olacak. Sistem taraf›ndan estirilen floven histeri dalgas› toplumun bir çat›flma ortam›na sürüklenmek istendi¤ini gösteriyor. Toplumdaki muhalif kesimleri sindirmeye çal›flan sistem bu yöntemle özellefltirmelerini ve sald›r› yasalar›n› herhangi bir karfl› durufl olmadan uyguluyor. Bu sald›r›lar karfl›s›nda biz bugüne kadar geri ad›m atmad›k, bundan sonra da atmayaca¤›z. Üniversitelerimizin ticarilefltirilmesine izin vermeyece¤iz. Üniversitelerimize yönelen faflist çeteler karfl›s›nda y›lmayaca¤›z ve üniversitelerimizi onlara b›rakmayaca¤›z. Tüccarlara ve çetelere karfl› üniversitelerimizi savunaca¤›z.” Eylemde s›k s›k “Eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim!”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i!” sloganlar›n› hayk›rd›k.

Ekim Gençli¤i/Çukurova Üniversitesi

15


Merhaba, üniversiteye hofl geldin! E k i m G e n ç l i ¤ i

16

Oldukça uzun ve yorucu bir dönemin ard›ndan üniversite ö¤rencisi olma ayr›cal›¤›na kavufltun. Test kitaplar›nda bir sorudan di¤erine geçerken hayal kurmana izin verilmiflti ve sen k›sa metrajl› hayallerinde hep üniversite ö¤rencisi kimli¤inin hayalini kurdun. Günlerce süren test maratonu, zamanla yar›flmalar, dershanelere saç›lan paralar, gerginlikler ve hayat›n› belirleyen bir üç saatten sonra baflard›n! Buradas›n. Buraya gelebilmenin bedeli a¤›r oldu belki senin için; parayla ölçülemeyecek kadar, zaman kadar de¤erli bir fleyler kaybettin. Ama baflard›n. En yak›n arkadafl›nla yar›flt›r›ld›n ve sen kazand›n... Hofl geldin! Üniversiteye haz›rland›¤›n o çok uzun y›llar boyunca yaflam›n karfl›na ç›kard›¤› her çeliflkiyi üniversiteye havale etmek ö¤retildi sana. Üniversiteli olmak duygusal, sosyal, hatta kültürel tüm sorunlar›n› çözecekti. Her soru çözüflünde bir ad›m daha yaklaflt›¤›n ve seni özgürlefltirece¤ine inand›¤›n bir üniversite kap›s› oldu¤u inanc›yla dayand›n, dayand›n, dayand›n ve flimdi buradas›n… Lise y›llar›na kadar seninle ilgili tüm kararlar› aile büyüklerin vermiflti zaten. Lise 1’de dört seçenek aras›ndan alan seçtin, lise sonda her ÖSS denemesinde ve nihayet gerçek ÖSS’de 5 fl›ktan birini seçtin. ÖSS aç›kland›, puan›na göre asl›nda ismi ve binas› d›fl›nda birbirinden çok da farkl› olmayan onlarca üniversite aras›ndan birini seçtin. Yaflam›ndaki üç büyük seçim de zincirleme olarak birbirine ba¤l› asl›nda. Ancak sana “tercih” olarak sunulanlar›n hiçbirinde sen içerik belirlemedin. Yapt›¤›n salt ad›n› koymaktan ibaretti. “Türkçe matematik”, “kimya bölümü”, “bilgisayar mühendisli¤i”.... Bugün üniversitelisin ve üniversiteyi tan›maya bafllad›¤›n zaman, birkaç hafta içerisinde seni yeni ve önemli bir tercih bekleyecek. Sen üniversiteye girmek için ter dökerken sana umut pazarlayanlar›n anlatt›klar› hikayelerle ö¤rencisi oldu¤un yerin hiçbir ilgisi yok. Kap›lar›nda kimlik kontrolleri olan, içinde kameralar›n seni gözetledi¤i, bilimsel e¤itimin art›k bir ihtiyaç olmaktan ç›kt›¤›, ticarethaneyi and›ran bir yer buras›. ‹flte tercih önüne dikiliyor: “Ya buldu¤unla yetineceksin, ya da de¤ifltirmek için mücadele edeceksin!”

Karfl›na ç›km›fl olan bu yeni tercihin senin için özel bir yan› olmal›. Çünkü ilk defa yapt›¤›n bir tercih do¤rudan yaflam›n› belirleyecek. Öncesinde anlat›lan masallar› b›rak art›k bir kenara. ÖSS tercihi yaflam›n› belirlememiflti, ÖSS’yi kazanmak kimsenin hayat›n› de¤ifltirmiyor, diplomal› ya da diplomas›z, iflsizlik iflsizliktir. fiimdi yapaca¤›n tercih daha büyük: “Onurlu yaflamak ya da sistem karfl›s›nda çözülmek!” Seçenekler bundan ibaret… Tekrar hofl geldin! fiimdi koridorda yürüyorsun, gözlerinde yaflam›nda yeni bir dönemin bafllad›¤›na duyulan inanc›n yaratt›¤› coflkuyla… Etraf›na bak›yorsun. Duvarlara, insanlara, s›n›flar›n kap›lar›na… Dur ve sor kendine, sen de¤ifltin mi? E¤er de¤iflmedinse, yaflam›nda yeni bir dönemi bafllatan ne? ‹nsan›n sürekli gidip gelece¤i mekan de¤iflebilir, ancak kafas›n›n içi de¤iflmediyse de¤iflen duvar boyas› ve koridorun uzunlu¤undan ibarettir ço¤u kez. Duvar›n ard›ndakini görmeye çal›flman gerekmiyor. ‹nsanlar›n düflüncelerini okuman da. Duvara bir fley as›l›, görüyor musun? O as›l› olan fleyin önünde durup okumak ya da geçip gitmek senin tercihin. Sonradan vazgeçebilece¤in, de¤ifltirebilece¤in bir tercih ama bir süre için yaflam›n› belirleyecek. Duvara as›l› olan fleyi oku, sana sesleniyor: “Merhaba, Üniversiteye hofl geldin! fiimdi seni bizimle beraber gelece¤ine sahip ç›kmaya ça¤›r›yoruz. ÖSS için tüketti¤in zaman› ve harcad›¤›n eme¤i istiyoruz sadece. Hem bireysel bir amac›m›z yok. Bizler üniversiteleri özgürlefltirmek istiyoruz!”


Emniyet Müdürlü¤ü’nden gençli¤e hitabe...

Gençli¤in devrimcileflmesinden duyulan büyük korku!

E k i m

Üniversitelerin kay›tlar›n›n bafllad›¤› günlerde Emniyet Genel Müdürlü¤ü Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi de çal›flmalar›na bafllad›. Ülkenin çok çeflitli üniversitesinde binlerce broflür da¤›tarak, hem üniversiteye yeni bafllayan gençleri “terör örgütlerine” karfl› uyard›, hem de hakim polis alg›s›n› sempatiklefltirmeye çal›flt›. Bu sene Emniyet taraf›ndan iki ayr› içerikte broflür da¤›t›ld›. Birincisi “yaln›zlaflma ve yabanc›laflma” bafll›kl› olup, gençlere “sosyal çevre aray›fl›ndan dolay› örgütlenmemelerini” ö¤ütlüyor, di¤erinde ise “nefretin de¤il, sevginin temsilcisi olun” diyerek, siyasal gençlik gruplar›n›n yürüttükleri faaliyetlerin kayna¤›n›n sevgisizlik oldu¤una dair dolayl› bir imada bulunuluyor. Emniyet Müdürlü¤ü’nün çevik kuvvete bildiri da¤›tt›racak kadar önemsedi¤i bu konu, düzenin gençli¤in dinamizminden ve mücadele gelene¤inden duydu¤u korkuyu aç›kça yans›t›yor.

Sorun üniversiteye yabanc› olmak de¤il, topluma yabanc›laflmak ‹lk broflürde özel olarak vurgulanan “yabanc›laflma ve yaln›zl›k” yerinde yap›lm›fl, do¤ru bir tespit. Bugünün gençli¤inin büyük ço¤unlu¤u gerçekten kendini yaln›z hissediyor. Bu yaln›zl›k kalabal›klar›n içinde, amfilerde ya da herhangi bir tür sosyal ortamda giderilebilen türden bir yaln›zl›k de¤il. Yaflam›n› birey olarak infla etmenin yaratt›¤› bu yaln›zl›k hissi, üniversiteyi yeni kazanm›fl olmaktan veya koskoca fakültede tek bir kifliyi tan›m›yor olmaktan

kaynaklanm›yor. Aksine güvensizlik ve üretimsizlik gibi iki ayr› bafll›ktan besleniyor. Yaln›zl›k gençleri gittikçe paylaflmaktan uzaklaflt›r›yor. Paylaflmak karfl›l›kl› bir al›flverifltir. Bunun olmad›¤› yerde zamanla yaln›zlaflan insan yabanc›lafl›yor. Yabanc›laflma kendini kay›ts›zl›k olarak d›fla vuruyor. Önce dünyaya, sonra yaflad›¤› ülkeye, zamanla ailesine ve hatta do¤rudan kendi yaflant›s›n› ilgilendiren sorunlara bile yabanc›lafl›yor insan. Liseden yeni gelen ve yaln›zl›k/yabanc›laflma sorunlar›n› ÖSS’ye haz›rl›k devresinde yo¤un bir biçimde yaflam›fl olan bir genç için üniversite, Emniyet’in de tespit etti¤i gibi, bunu aflmaya dönük bir imkan oluyor. Bu imkan› yaratan, üniversite yönetimi ve onlar›n yaratt›¤› sosyal-kültürel alanlar de¤il. Aksine broflürde “terörist” olarak lanetlenen gençlik gruplar›n›n insanlardaki bu yaln›zlaflma ve yabanc›laflmay› k›rma yolunda harcad›¤› özel çaba oluyor. Emniyet’in broflüründe tümüyle do¤allaflt›r›lmaya çal›fl›lan “yaln›zl›k ve yabanc›laflma” gençler cephesinden çaba harcanarak üstesinden gelinmesi gereken bir fley de¤il de, sanki ergenlik ça¤›n›n bir uzant›s›, kendili¤inden afl›lacak bir süreç gibi anlat›l›yor. Oysa Emniyet için bu denli do¤al olan yaln›zl›k ve yabanc›laflma ancak yaflam›n bireysel adac›klara bölündü¤ü toplumlarda do¤al kabul edilebilir ve yine aç›kt›r ki bu toplumlarda çaba harcanmad›kça yaln›z ve yabanc› olma durumunun afl›labilme flans› yoktur. Kifli yaln›z ve yabanc› olma durumunu aflt›¤›nda ne olacakt›r? Daha do¤ru bir ifadeyle Emniyet neden bu konunun üzerinde durmaktad›r? Yan›t aç›kt›r. Yaln›zl›k ve

G e n ç l i ¤ i

17


E k i m G e n ç l i ¤ i

18

yabanc›laflmay› aflan her ad›m›n ç›kaca¤› yer fark›ndal›k olacakt›r. Bu yüzden sorun genç bir insan›n üniversiteye yabanc› olmas› de¤ildir, aksine toplumsal sorunlara ve hatta kendi sorunlar›na yabanc› olmas›d›r. Siyasal gençlik gruplar› insanlar›n sorunlara karfl› duyarl› olmalar›n› ve mücadele etme bilinci gelifltirmesini sa¤lamaya çal›fl›rlar. Yoksa tek tek insanlara psikoterapi yapan, insanlar› kendi sosyal çevresine alarak bafltan yaratan örgütlenmeler de¤ildir. Kifli duyarl›l›k efli¤i ve mücadele bilinci gelifltikçe de¤iflir ve art›k yaflam›n›n merkezine kendi sorunlar›n› koymaktan uzaklaflt›¤› yerde, yaln›z ve yabanc› olma ruh halinden uzaklafl›r. Emniyet’in broflürü üniversiteye giren gençlerin bir de¤iflim yaflayaca¤›n› biliyor, en az›ndan bu ölçüde bilimsel yaklaflabiliyor. ‹flte sözkonusu broflür ile bu yaz›n›n ortak hedefi de bu noktada birlefliyor. Onlar gençlerin kendi istedikleri biçimde de¤iflmesini istiyor; k›sacas› diledikleri kapitalist düzenle bütünleflmesini güçlendirmifl bir nesil yaratmak. Bizse de¤iflimi, bireysellikten toplumsall›¤a dönüflmüfl bir bilinç ve bu bilinçle paralel bir hareket etme yetene¤i olarak adland›r›yoruz. Bu yüzden onlar›n de¤iflim olarak tan›mlad›¤› yerinde saymak ve kapitalizmin her geçen gün artan tahribat›na göz yummak, bizimki ise mücadele içinde de¤iflmek ve yaflam› de¤ifltirmek için mücadele etmek.

Sorun sevmek de¤il, sevdi¤i için mücadele etmek! ‹kinci broflür daha pervas›z davranarak, üniversitelerde y›llard›r süren devrimci mücadeleyi, üniversite ö¤rencilerinin hakl› ve meflru talepleri için alanlar› doldurmas›n›, devrim ve sosyalizm özlemini “sevgisizlik” olarak ifade ediyor. Y›llard›r bedeller ödeyen yüzlerce genç insan, sanki bu bedelleri ödememifl gibi. Devrim mücadelesi dar alg›land›¤›nda bir gelecek mücadelesidir. Ancak toplumsal yaflamdaki toplam de¤iflim olmadan farkl›laflmas› imkans›z olan bir gelecek için mücadele etti¤inde kifli, ister istemez kendi d›fl›nda milyonlar için de mücadele etmifl olur. Milyonlar›n daha iyi bir yaflam yaflayabilmesi için mücadele eden ve bu

mücadele içerisinde onlarca bedel ödemeyi göze alanlara ”sevgisiz” demekse herhalde ancak eli kanl› katillerin yapabilece¤i bir ifltir. 2000 y›l›nda silahlar›n› havaya kald›r›p “iflte buras› hain yuvas›” diye ‹stanbul Üniversitesi’ni iflaret eden düzenin kollu¤u mu sevgi dolu? Yoksa onlar de¤il miydi eylemlerde “sald›r›n” emrinden sonra kendinden geçercesine cop savuran, onlar de¤il miydi yafll›-genç ay›rmadan dövebilmeyi bir “hak” ve uygulanmas› gereken bir “görev” olarak tan›mlayan! ‹kinci broflürün temel mant›¤› bu iflte. Yaz okullar›n›n paral›laflt›r›lmas›na karfl› ç›kan bir ö¤renci terörist ve nefret dolu kabul ediliyor. Ya da formasyon hakk›n›n gasp edilmesine karfl› dilekçeye imza atan terörist, dilekçe toplayan ele bafl› oluyor, ikisinin ortak özelli¤i ise nefret dolu olmalar› herhalde! Bütün bu yaz›lanlar aç›k ki saçmal›klardan ibaret. Devrimci gençlerin nefret ettikleri iki fley var, çürümüfl ve kokuflmufl düzen ve bu düzenin uflakl›¤›n› yapanlar. E¤er onlar›n gözünde devrimci gençleri nefret dolu k›lan, bu gençlerin düzenden duyduklar› tiksintiyse, temsilcisi olunmas›n› söyledikleri sevgi, düzen sevgisi olur. ‹flte bu imkans›z! Zor olan sevmek de¤ildir. Bir a¤ac›, kuflu, do¤ay›, hatta bir insan› sevebilirsiniz. Ancak hem duydu¤unuz sevginin size yaflama sevinci vermesi hem de sevdi¤inizin gözünde gerçekçi bir flekle bürünmesi aç›k ki bu sevgi için ne kadar mücadele etti¤inizle anlamlan›r.


17 Aral›k’tan 3 Ekim’e...

AB ve Avrupa serüveninin hiç bitmeyen dönemeçleri Bugünün Türkiye’sinde yüzyüze kal›nan her sorun, gündeme gelen her problem ve bunlarla beraber yaflanan her türlü “ilerleme”, AB ile sürdürülen iliflkiler ve AB taraf›ndan dayat›lan olmazsa olmaz “demokrasi, insan haklar› ve geliflmifl ekonomik düzey” kriterleri ile beraber ele al›nmaktad›r. Bunun geçerlilik pay› elbette vard›r. Dünya ölçe¤indeki emperyalist hegemonya savafl›n›n ortas›nda kalm›fl, emperyalizme her yönüyle göbekten ba¤lanm›fl Türkiye gibi bir ülkede hiçbir sorun, iktisadi-sosyal veya ekonomik olsun, bu kölelik iliflkilerinden veya bunun tekelci kapitalizm/emperyalizm sistemi içerisinde tuttu¤u yerden ar›nd›r›lmaya çal›fl›larak ele al›namaz. Ancak var olan süreç içerisinde AB üzerinden flekillendirilmeye çal›fl›lan ve sermaye düzeni ile sol ad›na burjuva liberal ve milliyetçi ak›mlar taraf›ndan dillendirilen her tür tart›flma, bizim söylediklerimizin aksine, emperyalist kölelik iliflkilerinin üzerini örterek iflçi ve emekçi kitlelerinin düflüncelerini buland›rmak, onlar› tekrar düzene s›k› s›k›ya ba¤lamak amac›yla kullan›lmaktad›r. Yani sorunun s›n›fsal özü ve gerçek karakteri atlanarak tart›flmalar oldukça dar bir politik alana çekilmek istenmektedir. 40 y›l› aflk›n bir süredir Avrupa maceras›n› sürdüren Türkiye’nin son birkaç y›ld›r içinde bulundu¤u durumda bu sorunlar kendini daha yak›c› bir flekilde hissettirmektedir.

17 Aral›k’tan 3 Ekim’e... 1 Ocak ‘96 tarihinde Gümrük Birli¤i Antlaflmas›’n›n Türkiye ile imzalan›p yürürlü¤e girmesinden sonra AB, ‘99 y›l›ndaki Helsinki Zirvesinde Türkiye’ye baz› flartlar çerçevesinde “aday üyelik” statüsü verdi. Türkiye o günden sonra “uyum paketleri”yle u¤raflmaya bafllad›. Ardarda ç›kar›lan paketler sonras›nda, ‘04 y›l›n›n 17 Aral›k’›nda AB, yine belli koflullar› yerine getirmesi kofluluyla Türkiye’ye 3 Ekim ‘05’te müzakerelere bafllan›lmas› için gün verdi¤ini aç›klad›. 17 Aral›k’tan bugüne on aya yak›n bir süreç geçti. Bu süreç içerisinde “uyum paketleri” bir bir aç›lmaya devam etti. Süreci hem AB hem de Türkiye dahil di¤er aday ülkelerde h›zland›ran geliflmelerin bafl›nda, May›s sonu ve Haziran bafl›nda Fransa ve Hollanda’da yap›lan AB Anayasas› referandumlar› gelmektedir. Neo-liberal politikalar› formüle eden bu anayasan›n reddedilmesi AB’yi belli oranlarda s›k›nt›ya soksa da, bu herfleyin sonu anlam›na gelmemektedir. Bu süreçten sonra AB Anayasas› di¤er ülkelerde oylanmaya devam etmifltir. Ancak “hay›r”›n yol açt›¤› en önemli sonuç, 1617 Haziran’da yap›lan Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Baflkanlar› görüflmesinde önceden gündem maddesi olarak konulan geniflleme sürecinin gündem maddesi olmaktan ç›kar›lmas›d›r. Görüflmede aday ülkeler ile gerçeklefltirilecek genifllemeden evvel var olan statüko içinde AB içi sermaye bütünleflmesinin önündeki engellerin kald›r›lmas› gereklili¤i vurgulanm›flt›r. Türkiye için dile getirilen “en az 2014 y›l› civar› tam üyelik” ise bu geliflmelerle paralellik göstermektedir.

Süreci h›zland›ran bir di¤er konu ise K›br›s üzerine yaflanan geliflmeler oldu. 17 Aral›k’ta Türkiye ek protokolü imzalayaca¤›n› taahhüt etmiflti. Ek protokol 29 Temmuz günü Türkiye taraf›ndan imzaland›. Bu imza ile içinde K›br›s Cumhuriyeti’nin de bulundu¤u yeni üye ülkelerin sermayesine kap›s›n› ard›na kadar açan Türkiye, K›br›s Rum Kesimi’ni de fiilen tan›m›fl olmaktad›r. Tabii kendince içeriden gelecek “K›br›s’› satt›n” tepkilerinin önüne geçmek için AKP hükümeti ayn› anda Türkiye ad›na bir deklarasyon yay›nlay›p ek protokolün imzalanmas›n›n K›br›s Cumhuriyeti’ni hiçbir flekilde tan›ma anlam›na gelmeyece¤ini ifade etti. Ayr›ca Türkiye her ne kadar Gümrük Birli¤i’nin mal ticaretini kapsad›¤›n›, ama limanlar›n kullan›lmas› gibi hizmetleri öngörmedi¤ini söylese de bu, komisyon taraf›ndan kabul görmemektedir. ‹kinci bir mu¤lakl›k da bu konuda yaflanmaktad›r. Bu geliflmelerin ard›ndan “K›br›s Karfl› Deklarasyonu” haz›rl›klar› bafllad› ve 21 Eylül günü toplanan AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) haz›rlanan K›br›s Karfl› Deklarasyonu’nu onaylad›. Taslakta K›br›s Cumhuriyeti’nin aç›kça tan›nmas› de¤il, mal ve hizmet ulafl›m›na imkan sa¤layacak biçimde limanlar›n Rum gemilerine aç›lmas› ›srarla talep edilmektedir. Önceleri müzakerelere bafllaman›n ön koflulu olarak ortaya konulan K›br›s Cumhuriyeti’ni tan›ma süreci, müzakere süreci ile birlikte diplomatik tan›nmaya kayd›r›lm›flt›r, aksi halde müzakerelerin ask›ya al›naca¤› söylenmektedir. Ayr›ca K›br›s sorununun çözümü Annan’a bir at›fta bulunulmadan BM çat›s›nda çözülmelidir denilmektedir. AB için K›br›s Cumhuriyeti’nin tan›nmas›ndan çok daha önemli oldu¤unu vurgulad›¤›m›z di¤er bir talep ise, Türkiye’nin ilgili müktesebat bafll›klar›n› müzakere ederken limanlar›n› K›br›s Rum kesimi dahil tüm AB ülkelerine açmas›d›r. Aksi halde müzakerelerin durdurulaca¤› bir kez daha karfl› deklarasyonda vurgulanm›flt›r. Tüm bunlar›n yan›nda K›br›s Cumhuriyeti de alm›fl oldu¤u tutumla AB için as›l önemli olan›n sermayenin önündeki engellerin kalkmas› ve sermayenin bütünleflmesi oldu¤unu gözler önüne sermifltir. Öncesinde Türkiye’nin K›br›s’› AB’nin bir üyesi olarak tan›mamas› halinde, K›br›s’›n Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerini veto edece¤i aç›klanm›flt›. Ancak ard›ndan tan›nma yönündeki ›srarlar yerini ek protokolün imzalanmas›na b›rakt›. Ekonomik bütünleflme öncelikli oldu¤undan Türkiye taraf›ndan tan›nma yerine, ek protokolün imzalan›p uygulanmas› iste¤i daha a¤›r basmaktad›r. K›br›s y›llard›r Türkiye-Yunanistan aras› k›s›r çekiflmelere sahne olmufltur. Bunun gerisinde emperyalistler aras› hegemonya mücadelesinin rolü oldukça büyüktür. AB emperyalistleri için K›br›s ne kadar önemli ise, ABD emperyalizmi için de öyledir. AB’nin K›br›s üzerinden tasarlad›klar›n›n yan›nda ABD için de K›br›s Ortado¤u’ya ve Akdeniz’e aç›labilece¤i bir üs konumundad›r. ABD, Türkiye ve onun KKTC üzerindeki denetiminden yararlanarak K›br›s’›n tümünde konumunu uzun vadede güçlendirmek istemektedir. Geçen sene adada oylanan Annan Plan›’n›n gerisinde de

E k i m G e n ç l i ¤ i

19


E k i m G e n ç l i ¤ i

esas›nda ABD vard›. Türkiye’nin plana onay vermesinin gerisinde ABD politikalar› do¤rultusunda hareket etme e¤ilimi kadar, AB eksenli uluslararas› iliflkilerde K›br›s yükünden de kurtularak daha genifl hareket edebilme olana¤› bulmak istemesi yatmaktad›r. Bir kez daha çok aç›k ve net bir biçimde gözler önüne serildi¤i gibi, K›br›s üzerinde yaflanan geliflmelerde iki taraf›n halklar›n›n özgür iradesi de¤il, k›s›r emperyalist çekiflmeler ve hesaplaflmalar belirleyici olmaktad›r.

Çerçeve belge ve 3 Ekim 3 Ekim ve öncesinde tart›flmalar›n dü¤üm noktas›n› “Müzakere Çerçeve Belgesi” oluflturmaktayd›. Buna göre AB, Türkiye’nin AB’ye üye ülkelerin OECD ve NATO gibi uluslararas› kurumlara üyeli¤ine engel olmamas›n› talep ediyor. Ayr›ca belgede “yeni üyeleri hazmetme kapasitesine” de yer veriliyor ve Türkiye’nin ancak Avrupa Birli¤i kurumlar› yeniden yap›land›ktan sonra üye olabilece¤i belirtiliyor. Bunlar›n yan›nda müzakere çerçeve belgesinde Türkiye’nin ek protokolden do¤an yükümlülüklerinin de mutlaka hayata geçirilmesi gerekti¤i ›srarla vurgulan›yor, bilhassa limanlar konusunun alt› bir kez daha çiziliyor. AB, sermayenin önündeki engellerin bir an önce kald›r›lmas› gerekti¤ine her f›rsatta vurgu yap›yor. Müzakerelerin ucunun aç›k oldu¤unu da her f›rsatta dile getiren AB, belge ile bu sürecin sonunda TC vatandafllar›n›n serbest dolafl›m› ile tar›m politikalar›nda kal›c› k›s›tlamalar getirilebilece¤ini ifade ediyor. Bir baflka deyiflle Türkiye, Avrupa Birli¤i’ne tam üye oldu¤unda bile, TC vatandafllar›n›n turistik seyahatlerde dahi vize almadan Avrupa Birli¤i ülkelerini ziyaret etmeleri olanaks›z olacak. Bu da sermaye cephesinin

20

kitleleri uyutup içine sokmaya çal›flt›¤› Avrupa rüyas›n›n gerçekli¤ini görebilmek için en somut göstergelerden birisidir. Çerçeve belge 3 Ekim’de, üstte bahsedilen temel bafll›klarda öze iliflkin bir de¤ifliklik yaflanmadan kabul edilmifl oldu. 3 Ekim öncesinde Avusturya hükümeti çerçeve belgede Türkiye için “imtiyazl› ortakl›k” ifadesinin yer almas›nda ›srar ediyordu ki bu Türkiye aç›s›ndan kabul edilmesi olanaks›z bir öneriydi. Zira sermaye devletinin ülkenin tüm birikimini koflulsuzca AB sermayesine açmas›, bu süreç içerisinde tekelci sermayenin Avrupa sermayesi ile yeni düzeyde bütünleflmesini de sa¤lamal›yd›. Üyelik aç›s›ndan böyle bir k›s›tlama, kitleleri AB umudu ile uyuflturma imkanlar›n› da sermaye devletinin elinden henüz sürecin bafl›nda alm›fl olacakt›. Bu iki taraf›n da ifline gelmedi¤i için çerçeve belgeden ç›kar›lm›fl oldu. 3 Ekim’de bafllayacak süreç iflçi s›n›f› ve emekçilerin ekonomik ve sosyal y›k›m›n› daha da derinlefltirecek. Sosyal hak gasplar› geniflleyerek devam edecek. Çal›flma hayat›n›n genelinde esneklik hakim hale gelecek. Sosyal güvenlik sistemi tümüyle yokedilecek. E¤itim ve sa¤l›k hizmetleri bir bütün olarak paral› hale getirilecek, özellefltirme h›zlanarak devam edecek... Müzakere sürecinin demokratik haklar›, ulusal hak ve özgürlükleri geniflletece¤i yaklafl›m› sadece burjuva liberallerini kapsam›yor. Sosyal reformizmin politik platformundan beslenen liberal sol çevreler de benzer görüflleri savunuyorlar. Ehven-i fler mant›¤›yla ABD karfl›s›nda AB alternatifine sar›l›yorlar. AB’yi bir uygarl›k projesi olarak tan›ml›yor, “eme¤in Avrupa’s›” argüman› ile meflrulaflt›r›yorlar. Ancak tüm bunlar olurken, AB’li ya da AB’siz, demokrasinin s›n›rlar›n› gösteren yarg›s›z infazlar, devrimcilere yönelik katliamlar, kitle eylemlerine sald›r›lar da sürüyor. Son dönemde ortaya ç›kan gerçekler, bir di¤er demokratik sorun olan Kürt sorununun AB eksenli çözümünün Kürt iflçi ve emeçileri aç›s›ndan ne anlama geldi¤ini aç›k bir biçimde ortaya koymufltur. Kürt iflçi ve emekçilerine dayat›lan tümüyle bir teslimiyettir. Karfl›l›¤›nda ise en temel demokratik haklar aç›s›ndan bile elle tutulur bir fley bulunmamaktad›r. AB demokrasisinin 3 Ekim sonras›nda vaadetti¤i son 6 y›ld›r devam eden bask›c› ve asimilasyoncu politikalar›n devam›ndan ibarettir. “Komünistler AB üyeli¤ine hay›r diyorlar; çünkü, iflçi s›n›f› aç›s›ndan gerçek kurtuluflun ve ba¤›ms›zl›¤›n ancak emperyalist-kapitalist iliflkiler sisteminin d›fl›na ç›karak mümkün oldu¤unu düflünüyorlar. Türkiye’nin devrimci gelece¤inin sosyalizmde oldu¤unu savunan komünistler, tüm dikkatlerini ve çabalar›n› ‘Ba¤›ms›z-sosyalist Türkiye’ stratejik hedefi üzerinde topluyorlar. Bu stratejik hedefe ba¤l› olarak güncel bazda komünistler; ‘AB üzerine, onun demokrasi ve refah getirece¤ine dair dayanaks›z hayallerin içyüzünü sergilemenin yan›s›ra, iflbirlikçi burjuvazinin Türkiye emekçilerini emperyalizmin stratejileri do¤rultusunda bölge halklar›na karfl› maceraya ve savafla sürükleyen d›fl politikas›na karfl› da sistematik bir mücadele yürütürler. Bu politikaya karfl› kitlelerin devrimci anti-emperyalist eylemini gelifltirmeye çal›fl›rlar.’” (Emperyalist Stratejilerin K›skac›ndaki Türkiye, TK‹P Merkez Yay›n Organ› Ekim’in Aral›k ‘99 tarihli baflyaz›s›ndan...)


17 Aral›k’tan 3 Ekim’e...

AB tipi demokrasinin s›n›rlar› “AB kap›s›nda” demokrasi ve insan haklar›n›n “geliflti¤i” söylenen Türkiye’de son birkaç ayda yaflanan geliflmelerin yönüne k›saca bakal›m. May›s ay›nda Bo¤aziçi Üniversitesi’nde yap›lmas› planlanan “Ermeni Konferans›” Adalet Bakan›’n›n müdahalesiyle ertelendi. E¤itim Sen hakk›nda kapatma davas› aç›ld›. Devlet operasyonlar›nda öldürülen PKK/HPG’li gerillalar›n Diyarbak›r ve Van’daki cenazelerine devlet sald›rd› ve cenazeye kat›lan halk›n üzerine kurflunlar s›k›ld›. Mercan Vadisi’nde 17 MKP’li devlet taraf›ndan vahflice katledildi. Ard›ndan olayla ilgili çeflitli yerellerde bas›n aç›klamas› yapan kiflilerin evleri bas›larak gözalt› ve tutuklamalar gerçeklefltirildi. Adalet Bakanl›¤› önünde, elleri kelepçeli ve aya¤›ndan vurulmufl olmas›na ra¤men Eyüp Beyaz adl› devrimci kafas›na kurflun s›k›larak katledildi. Tüm bu süreçte özellikle Genelkurmay taraf›ndan k›flk›rt›c› birçok aç›klama yap›ld› ve ard›ndan Genelkurmay taraf›ndan yetki art›r›m› talep edildi. “Terörle Mücadele Yasas›”nda (TMY) geniflletilmeye gidilmesine karar verildi. Baflta Tekirda¤ F Tipi olmak üzere cezaevlerine yönelik bask› ve sald›r›lar art›r›ld›, tecrit a¤›rlaflt›r›ld›. Hava limanlar›, Telekom, Tüprafl özelleflti... AB’nin Türkiye’ye getirdi¤i ve getirece¤i demokrasi ancak budur. Reformlar ile iflçi ve emekçilerin ellerindeki haklar daha da törpülenecek, sermayeye önemli ya¤ma alanlar› aç›lacakt›r. Sosyal güvenlik reformu, sa¤l›¤›n özelleflmesi sermayenin ifltah›n› kabartan bir kâr alan›d›r.

AB demokrasisi nereye kadar? Türkiye’ye nazaran Avrupa Birli¤i ülkelerinde burjuva demokrasisinin s›n›rlar›n›n daha genifl oldu¤u bir gerçekliktir. Ancak bunlar›n hiçbiri burjuvazi taraf›ndan iflçi ve emekçi kitlelere lütfedilmemifltir. Tüm bu kazan›mlar zorlu s›n›f mücadeleleri ve ödenen bedeller karfl›l›¤›nda egemen s›n›flardan sökülerek al›nm›flt›r. Ancak bunlar›n hiçbiri kal›c› de¤ildir. Burjuvazi buldu¤u ilk f›rsatta tüm haklar› törpüleyecek, olanakl›ysa tümden geri almaya çal›flacakt›r. Her zaman Türkiyeli iflçi ve emekçileri uyutmada kullan›lan Avrupa demokrasisinin de varaca¤› yer buras›d›r. Egemen burjuvazi kapitalist y›k›m politikalar›n› Avrupal› iflçi ve emekçilere yönelik olarak da uygulamakta, kazan›lm›fl haklar› gasp etmektedir. Uluslararas› Hür Sendikalar Konfederasyonu’nun (ICFTU) 2004 Ekim’inde haz›rlad›¤› AB’de çal›flma standartlar› ve sendikal politikalar› içeren raporu baz› gerçekleri ortaya koymaktad›r: Baz› çarp›c› bölümler flöyle: “Birli¤e yeni kat›lan ülkelerin hemen tümünde örgütlenme ve grev hakk›n›n yo¤un biçimde engellendi¤i ortaya konulmufltur. Di¤er ülkelerde de gerekli yasal düzenlemelerin var olmas›na karfl›l›k, uygulamada örgütlenme ve grev hakk›n›n kullan›m› konusunda ciddi engellemeler oldu¤u

belirlenmifltir. Tüm üye ülkelerde cinsiyet ayr›mc›l›¤› yap›ld›¤›, kad›nlar›n ücretlerinin ayn› ifli yapan erkeklerden yüzde 30 dolay›nda daha düflük oldu¤u belirtilmektedir. Çocuklar›n çok küçük yafllardan itibaren, çöp toplay›c›l›¤›, ayakkab› boyac›l›¤›, sat›c›l›k, trafik ›fl›klar›nda cam y›kama, dilencilik ve fahiflelik alanlar›nda yo¤un biçimde kullan›ld›klar› tespit edilmektedir. Ayr›ca, tekstil ve ayakkab›c›l›k gibi sanayi kollar›nda da çocuk eme¤i kullan›lmaktad›r. Birçok Avrupa ülkesinde mahkûmlar, özel flirketler için asgari ücretin çok alt›nda sigortas›z olarak çal›flmaya zorlanmaktad›r.” (AB’de Çal›flma Standartlar› ve Sosyal Haklar/‹ktisat Dergisi, Ekim 2004) ‹flte girifl sürecinde ve girdi¤imizde bizi demokratiklefltirece¤i söylenen AB’nin demokrasisinden baz› kesitler...

AB iflçi ve emekçiler için ekonomik ve sosyal y›k›m projesidir AB, emperyalist bir sermaye ittifak› olarak yaln›zca Avrupal› emperyalist tekellerin di¤er emperyalist güçler karfl›s›ndaki gerici iflbirli¤i de¤il; kapitalist iflleyifl çark› içerisinde iflçi s›n›f› ve emekçilere karfl› yürütülen sald›r›lar›n bir arac› durumundad›r. Dünya ölçe¤inde kapitalist pazarlara daha fazla hakim olma, emperyalist hegemonyay› yay›p pekifltirme gibi konularda ço¤u zaman ayr›l›klara düflebilen emperyalistler, iflçi ve emekçilere karfl› uygulanacak y›k›m politikalar› sözkonusu oldu¤unda, bu çat›flmalar› bir yana b›rak›p tam bir uzlaflmaya girmektedirler. Baflta IMF olmak üzere birçok emperyalist kuruluflun iflçi ve emekçiler üzerindeki y›k›m politikalar›n›n gerisinde, ço¤u zaman ç›kar ayr›l›klar› yaflamalar›na ra¤men, ABD ve AB vard›r. Bunun yan›nda Avrupal› emperyalist tekeller, birlik zemininde iflçi ve emekçiler karfl›s›nda tam bir uyum ve ortakl›k sa¤layabilmektedirler. Yaflanan bu geliflmelerle birlikte komünistlerin almas› gereken devrimci s›n›f tutumunun önemi bir kat daha artmaktad›r: “Komünistler, AB’ye iliflkin olarak yarat›lan hayallerin ve bu yoldaki giriflimlerin karfl›s›na ‘Tekellerin emperyalist Avrupas›’na hay›r!’ anti-emperyalist fliar›yla ve iflçi s›n›f› enternasyonalizmiyle ç›karlar. Türk burjuvazisinin emperyalist stratejilere ba¤lanm›fl sald›rgan ve yay›lmac› d›fl politikas›n›n karfl›s›na, bölge halklar›n›n en s›k› devrimci birli¤i ve dayan›flmas› politikas›yla ç›karlar. Bu do¤rultuda somut giriflimler örgütlemeye ve iliflkiler gelifltirmeye çal›fl›rlar.”(Emperyalist Stratejilerin K›skac›ndaki Türkiye/Ekim, Aral›k ‘99)

E k i m G e n ç l i ¤ i

21


Ermeni Konferans› ve akademik özerklik tar›flmalar›...

Hangi akademik özerklik?

E k i m G e n ç l i ¤ i

22

“Bir tabu daha y›k›ld›. Ermeni konferans› topland› ve k›yamet kopmad›.” Bu cümle, 24 Eylül tarihinde gerçeklefltirilen Ermeni Konferans›’na iliflkin burjuva medyaya yans›yan bafll›klardan biri... ABD'de yay›mlanan Los Angeles Times ise konferans haberini, “Türk akademisyenlerin Ermeni olaylar›yla ilgili resmi tarihe meydan okudu¤u 盤›r açan bir etkinlik” olarak verdi. Ülke içinde ve uluslararas› bas›nda Ermeni Konferans›, akademik özerklik ve demokrasi için at›lmas› gereken ve nihayet gerçeklefltirilen önemli bir ad›m olarak sunuldu. Dönüp tart›flman›n ç›kt›¤›, deyim yerindeyse bir konferansla f›rt›nan›n koptu¤u günlere bakal›m. Henüz daha May›s ay›nda (tart›flma aylard›r devam ediyordu) Bo¤aziçi, Bilgi ve Sabanc› üniversitelerinin ortak giriflimiyle yap›lmas› planlanan “‹mparatorlu¤un Çöküfl Döneminde Osmanl› Ermenileri” konferans›n›n büyük tart›flmalar sonras›nda ertelenmesi üzerine “özgürlükler”e iliflkin çeflitli polemikler gündeme gelmiflti. Özgürlü¤ün temsilcisi kesiliveren hükümetin AB’ye yaranmak ad›na Ermeni Konferans›’n›n yap›lmas›n› durduran mahkeme karar›n› “tepkiyle karfl›lamas›”n›n ard›ndan ise tart›flma daha genifl bir çevreye yay›lm›fl ve bir “özgürlükçülük” kavgas›na dönüfltürülmüfltü. Öyle ki, devlet erkan›ndan hükümete “Konferans yap›ls›n, ne olacak?” diyenler, devletin “Ermeni soyk›r›m› yap›lmam›flt›r” resmi tezini tekrar tekrar vurgulad›klar› halde, “demokrat, aç›k düflünceli” ilan edilmiflti. Tüm bu tart›flmalar eflli¤inde yap›lan Ermeni Konferans›’n›n yank›lar› hala sürüyor. Konferans›n durdurulmas›na iliflkin mahkeme karar›na Ankara Üniversitesi Senatosu’ndan flu tepki gelmiflti: “Yarg› karar›na uyulmas› gere¤ini tart›flmamakla birlikte, konferans›n yürütmeyi durdurma karar›yla engellenmesini, ça¤dafl üniversitenin olmazsa olmaz ilkeleri olan bilimsel özerklik ve düflünce özgürlü¤üyle ba¤daflt›rmak mümkün de¤il. Toplant› konusunun ele al›n›fl biçiminin taraf›m›zdan benimsenmifl olup olmamas› olgusundan ba¤›ms›z olarak, sözkonusu yürütmeyi durdurma karar›n›n, bu ilkeleri aç›kça ihlal etti¤i ve üniversitelerimizin gelece¤i için tehlikeli bir örnek

oluflturdu¤u inanc›nday›z. An›lan yürütmeyi durdurma karar›yla Anayasa'n›n 130. maddesinde güvence alt›na al›nan üniversitelerin bilimsel özerkli¤ine müdahale edilmifltir. Bilimsel özerklik, üniversitelerin sadece yasama ve yürütme organlar›n›n bilim özgürlü¤üne müdahale edememesinin bir güvencesi olmay›p, ayn› zamanda yarg› organlar›n›n bilim özgürlü¤üne müdahale etmelerine engeldir.” Elbette flimdi flu sorulmal›: “Bilimsel özerklik” tamam da, konferans bilimsel mi, bilim d›fl› m›? Örne¤in, Malatya Üniversitesi Senatosu konferans›n bilimd›fl› ve siyasi oldu¤unu, dolay›s›yla müdahale edilebilece¤ini söyledi. Ancak bizim için as›l soru fludur: Hangi özerklik, hangi akademik özgürlük? Birkaç hat›rlatma yapal›m. Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nin yeni akademik y›l› aç›l›fl konuflmas›n› emekli general Hurflit Tolun yapt›! Bugün üniversitelerdeki ö¤retim görevlileri taraf›ndan yay›mlanan bilimsel makaleler çeflitli hakemler taraf›ndan yeterince “akademik” bulunmad›¤› takdirde, bu akademisyenlerin üniversitelerde ünvan almas› mümkün de¤il. Örne¤in siz bir tak›m insanlar›n hofluna gitmeyen yaz›lar yazd›n›z, makalenizde emperyalizm, barbarl›k, sosyalizm filan m› dediniz? Üzgünüz ama, her ne kadar bu kavramlar›n bilimsel teorik temelleri olsa da, bu makale fazlas›yla “siyasi” ve “bilimd›fl›”d›r! Üzgünüz, ama profesör olamazs›n›z, hatta sizi mümkünse bu üniversitede istemiyoruz. Tekrar soruyoruz: Hangi akademik özerklik? Dahas› var. E¤itim emekçilerinin sendikas› kapat›lm›fl, birçok üniversitenin her yan›na kameralar yerlefltirilmifltir. YÖK’ü ve o zihniyeti yaratanlar, 12 Eylül'ün her tafl›n alt›nda vatan haini arayan tutumunu savunanlar, “özerk-demokratik üniversite” mücadelesi veren akademisyeni ve ö¤rencisini durmadan bask› alt›nda tutan üniversitelerin rektörleri yüzsüzce demokrasi havarisi kesilmifltir. “Üniversite-sanayi iflbirli¤i” ad› alt›nda yap›lan projelerin piyasan›n ve dolay›s›yla kapitalizmin yarar›na ifllemesine karar verilmifl, bunun için teknokentler aç›lm›fl, bilim yuvas› olmas› gereken üniversitelerde silah ve bomba yap›m›nda kullan›lmak üzere projeler gelifltirilmifltir. Ve flimdi bu üniversitelerin bir Ermeni Konferans› tart›flmas› üzerinden demokratik olup olmad›¤›na karar verilmifltir. Gelin üniversitelerimize bakal›m birlikte... YÖK’ün postal›n› görelim oralarda... Okullara polisi, jandarmay› sokanlar› görelim. ‹fllerine gelmeyen bir panel, konferans yap›ld›¤›nda devletin ve onun üniversitelerde kurumlaflm›fl hali olan rektörlü¤ü ve ideolojik davranmakla itham ederek ideolojik davranan, do¤rudan veya dolayl› olarak ancak en önemlisi bilinçli olarak yasakç› tutum sergileyenleri görelim. Bilimin nas›l da sermayenin ve onun güvencesini sa¤lamaya çal›flanlar›n oyunca¤› haline getirildi¤ini görelim ve tekrar soral›m: Hangi özerklik, hangi akademik özgürlük?


s›n›f savafl›mlar› tarihiyse e¤er, onun eylemi ezenezilen denkleminin d›fl›nda düflünülemez. ‹nsan, insan olabilmek için hep mücadele etmelidir, savaflmal›d›r. Spartaküs savaflmaya mahkûm edilmifl bir köleydi, gladyatördü. Ama o bunu reddetti, tarihin gördü¤ü en büyük ordulardan birine, Roma ordusuna baflkald›rd›. O’nun yüzy›llar› deviren 盤l›¤›nda kaybetti¤i savafllar yoktur, özgürlü¤ün nefesi vard›r. Özgürlük tarih boyunca de¤iflik flekillere girmifltir. Ama bir gerçek de¤iflmemifltir: “Özgürlük, ezene karfl› yap›lan eylemin içindedir!” Eylem hayat›n kendisidir. Eylem e¤itir ve ö¤retir, eylem yol gösterir. Bu nedenle her eylem bir okuldur. Ufku burjuva demokrasinin dar s›n›rlar› içine hapsolmufl reformizmin eylemden kaçmas› bu yüzdendir. Kitlelere güvenmeyenlerin, onun enerjisine inanmayan daha do¤rusu o enerjiyi bulup ç›kartmaktan korkanlar›n eylemden kaçmas›n› anlamak zor de¤il. D‹SK gibi 15-16 Haziranlar’›, 16 Mart grevlerini yaratan bir örgütün 12 Eylül mitingine düzenin gerekçelerini öne sürerek kat›lmamas› onun düfltü¤ü durumu anlat›r. Eylemin içinde düzenle karfl›laflan, onunla savaflan kitlelerin yaflayaca¤› bilinç s›çramas› reformizmin s›n›rlar›na s›¤mayaca¤›ndan her zaman onun barikat›yla karfl›laflacakt›r. Kimi zaman tuhaf merkezi eylemleri veya uzun zamand›r görmedi¤imiz dostlar› görmek d›fl›nda hiçbir ifle yaramayan aflure günü k›vam›ndaki eylemleri aç›klamak, buradan bak›ld›¤›nda çok zor olmayacakt›r. Kitleleri eylemin içinde e¤itmek, onlar› eylemli¤in bir parças› haline getirmek içinden geçti¤imiz süreçte zorlaflt›¤› ölçüde çözümü “öncü ç›k›fllarda” aramak da baflka bir e¤ilimdir. Öncülü¤ün önemini yads›mak mümkün de¤il, ancak bunu devrimcilik ad›na reformizmle örtüflen bir flekilde kitlelerin ataleti bahanesi üzerine infla edenler reformizmden çok da uza¤a düflmeyeceklerdir. Devrimci hareket zaten olabildi¤ince kitlelerden kopmufl, kendi içine kapanm›fl durumda. Bugün kitlesinden kopmufl “öncüler” denizinde yüzdü¤ümüz bir gerçektir. “Bak bu ifl böyle yap›l›r, izle, ö¤ren ve peflime tak›l” demek eylemin önemini yads›makt›r. Eylem bir okulsa, ne kadar çok ö¤rencisi olursa o kadar öncüsü olacakt›r. Daha önce yaz›lanlara 6 Kas›m’›n öncesinde tekrar dönüp bak›lmal›d›r. Bugün gençli¤in ihtiyac› örgütlülüktür. ‹htiyaç birleflik bir gençlik hareketi yaratmakt›r. Kapitalizm, parlak bir k⤛tla çok güzel paketlenmifl ve insanl›¤›n kuca¤›na b›rak›lm›fl bir bombad›r. Bu pakete soldan uzat›lan eller bugün daha da artm›flt›r. Bu tabloyu de¤ifltirmek öncelikle devrimcilerin kitleleri eylemin içine çekmesiyle olacakt›r. ‹flte bu yüzden sokaklarda binlerce insanla birlikte özgürlü¤ü aramak için eylem alanlar›na!

Eylem özgürlefltirir! Cezaevleri hep devrimcilerin zorunlu ikametgahlar› olagelmifltir. Ama tutsakken bile özgürlü¤ü yaflayanlara egemenler ac›mas›zca sald›rm›fl, onlar› teslim almaya çal›flm›flt›r. Peki neden teslim olmad›lar? Neden, özgür de¤ilken ne fark eder, ha F tipi, ha L tipi, ha ko¤ufl sistemi diye düflünmediler. Sorular›n cevab›n› özgürlük kavram› içinde aramak gerekiyor. Onlar dört duvar aras›nda da özgür yaflad›lar. Onlar için özgürlük bu düzenin d›fl›na ç›kabilmek, bu düzene karfl› mücadele etmekti. Tahliye edilmek üzereyken zincirini k›ran Habip yoldafl asl›nda özgürlü¤ün bu düzene karfl› yap›lacak eylemlerde oldu¤unu gösteriyordu. Kaçmak onun için bir kurtulufl de¤il bir meydan okumayd›. Düzenin zincirleri alt›nda ha zindan, ha d›flar›s› ne fark eder? ‹çeride veya d›flar›da düzenin karfl›nda olabilmek, ona karfl› eylemin içinde olmak insan› özgürlefltirir. Düzenin bize biçti¤i s›n›rlar içinde yaflamak, onun yaratt›¤› “Matrix”e hapsolmak bizim as›l zindan›m›zd›r. Bunu gönüllü olarak yap›l›yor olmas› gerçe¤i de¤ifltirmez, hatta kendi eliyle köleleflen insanlar olarak ac›nas› bir hal al›r. “Tabular› y›k›yorum, hayata baflkald›r›yorum” tarz› tuhaf, nihilist hezeyanlara s›k›flan isyanlar ise düzen taraf›ndan arzu edilen s›n›rlara hapsedilerek, gençli¤in enerjisinin sonucu olmayan bir aray›flta harcanmas› sa¤lan›yor. Özgürlük düzenin d›fl›na ç›kabilmektir, ona karfl› gelebilmektir. Egemenlerin boyunduru¤u alt›nda özgürlük olmaz. 12 Eylül’den bu yana sindirilen, bast›r›lan gençlik kendine sunulan yaflam plan›n›n d›fl›na ç›kamam›flt›r. Emekçi bir aileden geliyorsan kaderin genç yaflta sömürü çarklar›n›n içine hapsedilmifltir. Durumu biraz daha iyi bir aileden geliyorsan senden beklenenler vard›r, onlar› karfl›lamak senin kaderindir. Zenginsen ne e¤itim diye bir kayg›n vard›r, ne de gelecek... Ailenin sana sa¤lad›¤› yaflam standard› hak, sa¤layamad›klar› ise kaderdir. Bunlar›n içinde kendi küçük dünyan› yaratabilirsen iflte özgürsün! Ama unutma, düfllerini bile belirleyen senin s›n›fsal kökenin olacakt›r. ‹steyen istedi¤i kadar özgür oldu¤unu iddia etsin, bu düzenin s›n›rlar› içinde, burjuvazi d›fl›nda, kimseye özgürlük yoktur. Düflünün ki burjuvazi bile özgürlü¤ünü iflçi s›n›f›n› sömürdü¤ü sürece sürdürebilir. O yüzden iflçi s›n›f› onun hem “velinimetidir” hem de kâbusudur. Yaflamak için bu parazit iliflkiye ihtiyaç duyar. Dünyay› yaratanlar›n özgür olmad›¤› bir düzene isyan etmek insanl›¤›n görevidir. ‹nsan›n eylemi, köleci toplumdan bu yana kendi zincirlerini k›rmak üzerine kurulmufltur. ‹nsanl›¤›n tarihi

E k i m G e n ç l i ¤ i

23


Genç komünistlerden yeni mücadele dönemi mesajlar›...

Ülkenin dört bir yan›nda devrimin ve sosyalizmin solu¤u olanlara selam olsun! ODTÜ’den yoldaflça selamlar,

E k i m G e n ç l i ¤ i

Yeni bir döneme bafllad›k. Zor bir döneme bafllad›k. Geçen dönem üniversitelerde, ö¤rencilere karfl› bafllat›lan soruflturma sald›r›s› burada da bizleri hedef ald›. Geçen dönem oldu¤u gibi yeni dönemde de bu sald›r›lar› mücadelenin atefliyle gö¤üsleyece¤iz. Amfilerinde Sinan’›n, Taylan’›n, Yusuf’un seslerinin hala yank›land›¤›, yurtlar›nda Denizlerin kald›¤› ODTÜ’de yak›lan devrim atefli sönmeyecek ve bizler buray› Kommer’lere dar etmeye devam edece¤iz.

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nden yoldaflça selamlar, Yeni bir döneme yine soruflturma terörüyle, çal›flmaya bafllayan turnikelerle, say›lar› artt›r›lan kameralarla, bar›nma sorunuyla, aç›lan paral› bölümlerimizle, Tepe Holding’in güvenlik ihtiyac›n› karfl›layan yeni güvenlik birimlerimizle, yap›m› biten Teknokentimizle, Kürdistan’dan geldikleri için yurtlara al›nmayan arkadafllar›m›zla merhaba dedik. Sald›r›lara yan›t›m›z› kazand›¤›m›z yeni dinamiklerle, tok bir flekilde verece¤iz. Yeni dönemi biz kazanaca¤›z!.

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nden yoldaflça selamlar, Sermaye düzeni bugün üniversitelere dönük büyük bir sald›r› sürdürüyor. Soruflturmalar›yla, iplerini çözdü¤ü faflistlerle, e¤itimin ticarilefltirilmesiyle, sözleflmeli personel sald›r›s›yla, bilimsel özgürlü¤e ket vurmas›yla ve daha nice yolla... Okullar›m›z›, fakültelerimizi zindanlara çevirerek, demirlerle, tel örgülerle kapatarak bizi düzen s›n›rlar›na hapsedebileceklerini, inançlar›m›za ve ideallerimize zincir vurabileceklerini san›yorlar. T›pk› Cebeci Kampüsü’nde yapmaya çal›flt›klar› gibi. Okullar›m›zda cirit atan polisiyle, ÖGB’leriyle devrimci çal›flmay› engelleyebileceklerini san›yorlar. K›sacas›, özgür ve eflit bir gelecek inanc›n›, devrim mücadelesini üniversitelerden silebileceklerini san›yorlar. Ama unuttuklar› bir fley var: Cebeci Kampüsü sahipsiz de¤il! Cebeci’nin her fakültesinde, her binas›nda, her koridorunda Mahirler’in sesi, solu¤u yank›lan›yor, her kald›r›m›nda, ad›m›n›z› att›¤›n›z her yerde devrim ve sosyalizm davas› hayat buluyor. Bu büyük gelene¤in temsilcisi genç komünistler olarak, büyük iddialar›m›zla, birleflik devrimci bir gençlik hareketi hedefimizle ve devrim davas›na sonsuz inanc›m›zla Cebeci Kampüsü’nü düzene karfl› bir devrim mevzisi olarak titizlikle koruyaca¤›m›z› buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Bizi demir parmakl›klar›n, tel örgülerin ve yoz

24

karanl›¤›n ard›na, YÖK düzenine, sözleflmeli ö¤retmenli¤e (köleli¤e) mahkum etmek isteyenlere inat, bir kez daha hayk›r›yoruz: O duvar duvar›n›z, v›z gelir bize v›z!

‹Ü Fen Edebiyat Fakültesi’nden yoldaflça selamlar, Türkiye devrimci gençlik hareketi aç›s›ndan çok özel bir yeri olan ‹stanbul Üniversitesi’nde y›llard›r devrimin ve sosyalizmin k›z›l bayra¤›n› dalgaland›rman›n onurunu yaflamaktay›z. Denizlerin, Mahirlerin, ‹brahimlerin mücadele ruhu ile mücadelemize y›lmadan devam ediyoruz. ‹stanbul Üniversitesi devletin sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›rd›¤› bir dönemden geçiyor. Üniversitede devrimci siyasal çal›flmay› bitirece¤ini düflünenler nas›l bir yan›lg› içerisinde olduklar›n› k›sa bir süre sonra anlayacaklard›r. Kazanan biz olaca¤›z! Kazanan devrim ve sosyalizm mücadelesi olacak!

‹Ü Avc›lar Kampüsü’nden yoldaflça selamlar, Düflünmek! Düflün! Düfl! Düflümüz! Düfllerimizi gerçe¤e dönüfltürmenin yolu düflünmek, düflündürmek; mücadele etmek, mücadeleyi yükseltmekten geçiyor. Bu dönemde de sistemin yaflam›m›zdaki yans›malar›n› teflhir edip, üniversite gençli¤ini bilinçlendirip harekete geçirme çabas›nda olaca¤›z. Geçen dönem üniversitemizde paral›laflt›rman›n h›zland›r›ld›¤›, kampüsümüzün kap›lar›n›n flirketlerin kal›c› girifllerine aç›lmaya baflland›¤›, okuma koflullar›n›n zorlaflt›r›l›p iflçiemekçi çocuklar›na üniversitelerin kapand›¤› bir dönemdi. Devrimci ilerici güçlerin üzerine sivil faflist çetelerin sal›nd›¤› böylesi bir dönemde kendi yaflad›klar› sorunlara gözlerini kapad›klar›nda sorunlar›n yok oldu¤unu düflünen gençlik kesimleri, bize üzerimize düflen daha çok görev oldu¤unu göstermektedir. Bu yeni dönem, okuldaki apolitik havan›n k›r›lmas› için mücadele etmeye devam edece¤iz.

YTÜ’den yoldaflça selamlar, Üniversitelerin sermayeye peflkefl çekildi¤i bir dönemde bu sürecin en h›zl› ilerledi¤i üniversitelerden birisi de Y›ld›z Teknik Üniversitesi. Paral› e¤itim uygulamalar› ile kol kola giden bask› ve yasaklamalarla YTÜ, sermayenin denetiminde bir kurum haline getirilmeye, ö¤rencileri ise susturulmaya çal›fl›l›yor. Bizler y›llard›r hayk›rd›¤›m›z gibi buradan bir kez daha hayk›r›yoruz: YTÜ sat›l›k de¤ildir!


Gazi Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar, Gazi Üniversitesi sivil faflist terörünün en yo¤un yafland›¤› üniversitelerden biri. Buna ek olarak ÖGB’siyle, soruflturmalar›yla, sivil polisiyle hukuk terörünün de çok yo¤un olarak yafland›¤› bir yer. Ama Gazi, ülkenin en kalabal›k üniversitesi ve büyük ölçüde emekçi çocuklar›n›n devam etti¤i bir okul. Bölümlerinin önemli bir k›sm› meslek lisesi ç›k›fll› ö¤rencileri al›yor. Biz de bu nedenle Gazi’de yeni bir mücadele birikimi yaratmaya kararl›y›z. Biz genç komünistler faflist cendereyi parçalama iddia ve kararl›l›¤›na sahibiz. Gazi’yi faflizme mezar edecek, bu faflist cendereyi parçalayacak, Gazi ö¤rencilerinin sesi olaca¤›z.

çabalar›yla karfl› karfl›ya kalaca¤›z. Çünkü yeni dönemde di¤er dönemlerden farkl› olarak düzen gerçekten kapitalizmin canavarl›¤›n› aç›kça ortaya koyuyor. Ö¤rencilerden ba¤›fl ad› alt›nda toplanan zorunlu paralarla, har(a)çlarla üniversiteleri bir ticarethaneye çevirmektedirler. Faflist sald›r›lara karfl› devaml› mücadele içinde olaca¤›m›z için kokuflmufl düzenin sindirme çal›flmalar› yo¤unluk kazanacakt›r. Ama flunu bilmeliler ki, bundan sonra Ekim Gençli¤i Mersin’de. Faflist sald›rganl›klar›yla bizi y›ld›ramayacaklar›n› hepimiz çok iyi biliyoruz ve buna Mersin’de geçit vermeyece¤iz.

Hofl geldin! Kesilmifl bir kol gibi omuz bafl›m›zdayd› bofllu¤un... Ankara Üniversitesi Hofl geldin! Fen ve Mühendislik Ayr›l›k uzun sürdü. Fakültesi’nden yoldaflça selamlar, Özledik. Fen ve Mühendislik Fakültesi’nde yeni ö¤retim y›l› yine Gözledik... bir dizi sorunla birlikte bafllad›. Spor faaliyeti masraflar› ad› alt›nda Hofl geldin! toplanan zorunlu ba¤›fllar, har(a)çlar, bölüm kantinlerinin Biz b›rakt›¤›n gibiyiz. olmay›fl›, yemekhane ücretlerine yap›lan zamlar, sivil polislerin elini Ustalaflt›k biraz daha kolunu sallayarak okulda dolaflmas›, soruflturma terörü vb... tafl› k›rmakta, Ancak yeni bir dönem yeni bir mücadele y›l› demektir, biz de önümüze bu mücadele y›l›nda bu dostu düflmandan ay›rmakta... sald›r›lara karfl› mücadeleyi koyuyoruz. Hofl geldin. Geçti¤imiz y›l Fen ve Mühendislik Fakültesi Ö¤rencileri ile Yerin haz›r. birlikte bir dizi anlaml› faaliyet örgütledik, yeni mevziler kazand›k. Bu Hofl geldin. sene de ayn› iddia ve kararl›l›kla Fen ve Mühendislik Fakültesi Ö¤rencileri ile Dinleyip diyecek çok. birlikte mücadelemizi bir ad›m daha ileriden sürdürece¤iz. Fakat uzun söze Anadolu vaktimiz yok. Üniversitesi’nden YÜRÜYEL‹M..... yoldaflça selamlar, Çal›flmam›z›n yeni bafllad›¤› Anadolu N. Hikmet

Mersin Üniversitesi’den yoldaflça selamlar,

Bayra¤›m›z art›k Mersin’de de dalgalan›yor! Evet, yeni dönemde Ekim Gençli¤i art›k Mersin’de de temsil ediliyor. Bu dönemde de her zaman oldu¤u gibi, hatta daha kapsaml› olarak faflist sald›r›larla, bask›lar ve sindirme

E k i m G e n ç l i ¤ i

Üniversitesi gençlik hareketi için olabildi¤ine önemli alanlardan birisidir. Bu nedenle üniversitemizde bafllatt›¤›m›z siyasal faaliyeti h›zl› bir biçimde güçlendirmek, birleflik ve devrimci bir gençlik hareketi oluflturma iddiam›za Anadolu Üniversitesi’nden güçlü bir soluk katmak hedefindeyiz. Bu hedeflerimiz yo¤un bir çal›flmay› zorunlu k›l›yor. Yeni dönemde üniversitemizde devrimin ve sosyalizmin k›z›l bayra¤›n› dalgaland›racak olman›n mutlulu¤u ile tüm yoldafllara tekrar merhaba.

25


E k i m G e n ç l i ¤ i

Yüzüncü Y›l Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar,

Zonguldak Kara Elmas Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar,

Yeni bir e¤itim ve ö¤retim döneminin bafl›nda, Van Yüzüncü Y›l Üniversitesi’nden tüm yoldafllara merhaba; Son aylarda yo¤unlaflt›r›lan faflist sald›r›lar karfl›s›nda gençlik bu sene daha fazla birlik ve beraberlik içerisinde mücadele etmek zorunlulu¤u ile karfl› karfl›yad›r. Gençli¤in sorunlar›n›n derinleflti¤i flu günlerde, genç komünistlere düflen görev mücadele bayra¤›n› daha da yukar›lara tafl›yabilmektir. Bu sene elimizdeki imkanlar› elimizden geldi¤ince kullanarak Yüzüncü Y›l Üniversitesi’ne Ekim Gençli¤i çal›flmas›n› tafl›may› hedefleyece¤iz. Yüre¤imizdeki mücadele atefli ile bir kez daha paylaflmak istiyoruz: Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!

Zonguldak’ta devrim ve sosyalizm mücadelesine bir ses olabilmenin mutlulu¤unu ve onurunu yaflamaktay›z. Gençlik hareketinin yaflad›¤› sorunlar ve en önemlisi de gençlik güçlerinin apolitizmi, bugün üzerimize bir dizi sorumluluk yüklemekte. Devrimci önderlik iddiam›za paralel olarak ve canla baflla çal›flarak üzerimize düflen sorumluluklar› yerine getirece¤iz. Yaflas›n devrim, yaflas›n sosyalizm!

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar,

Samsun’da geçti¤imiz y›l çal›flmam›z h›z kazanm›fl ve yeni bir düzeye varm›flt›. Art›k çal›flmam›z›n daha güçlü mevzileri vard›. Devrimci hareketin yeminli düflman› düzen kollu¤u da bunu fark ederek buradaki devrimcileri hedef alan bir sald›r› tertipledi. Samsun’da geçti¤imiz dönem yo¤un tutuklamalarla ve bask›larla kapand›. Ama gelece¤i ilmek ilmek dokuyanlar›n mücadelesi bitmedi, bitirilemez de. Bu döneme daha güçlü ve coflkulu giriyoruz. Daha flimdiden bir dizi ad›m att›k ve ad›mlar›m›z› h›zland›rmaktay›z. Samsun’da yeni dönem devrimin olacak. Böylece bir kez daha kan›tlayaca¤›z: Devirmeyen darbe güçlendirir!

Sivas Ekim Gençli¤i olarak yeni döneme güçlü bir mücadele iste¤i ve coflkusuyla giriyoruz. Bir süredir bayra¤›m›z›n dalgaland›¤› Sivas’ta bu dönemde bu bayra¤› daha da yukar›lara tafl›may› hedefliyoruz. Sivas ad› katliamlarla an›l›r. Do¤rudur, Sivas gericilerin yo¤un oldu¤u bir flehir ve burada çal›flman›n çeflitli güçlükleri var. Ama Sivas ayn› zamanda Pir Sultanlar’›n flehridir. ‹flte biz yüzy›llard›r süren direnifl destan›n›n bu büyük meflalesinin ›fl›¤›yla mücadelemizi sürdürüyoruz. Biliyoruz ki mücadele edenler kazanacak. Biz kazanaca¤›z!

‹TÜ’den yoldaflça selamlar, ‹stanbul Ekim Gençli¤i çal›flmas›na bir ses de ‹TÜ’den vermekten büyük bir mutluluk duymaktay›z. Gençlik hareketinin bu ölçüde darald›¤› bir dönemde çal›flmam›z›n yeni kampüslere ve alanlara tafl›n›yor olmas› mutluluk verici bir fley. Birleflik kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketi yaratma iddiam›z› ‹TÜ’de de hayata geçirmek için canla baflla çal›flaca¤›z.

‹Ü ‹ngilizce ‹ktisat Fakültesi’nden yoldaflça selamlar, Üniversitemiz her dönem oldu¤u gibi bu dönem de soruflturmalar ve hukuk terörü ile aç›ld›. Okulumuzun bir çok fakültesine konulan kameralar, turnikeler sistemin ‹Ü’deki devrimci siyasal faaliyetten ne kadar korktu¤unu bir kez daha ortaya koymufl bulunuyor. Yeni dönemde gençlik hareketine fakültemizden güçlü bir ses vermek için canla baflla çal›flmaktay›z. Üniversitemizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyece¤iz.

Mimar Sinan’dan yoldaflça selamlar, MSGSÜ’den ülkenin dört bir yan›ndaki yoldafllara kucak dolusu selamlar. Gençlik hareketi içerisinde devrimin ve sosyalizmin siyasal temsilcisi olman›n onurunu yaflayan bizler yeni dönemde hareketin yaflad›¤› sorunlar› aflmak için canla baflla çal›flmal›y›z. Gençlik hareketine devrimci önderlik sorumlulu¤unu yerine getirmek için görev bafl›na!

26

Samsun 19 May›s Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar,

Çukurova Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar, Faflist kudurganl›¤›n t›rmand›r›ld›¤›, her alanda iflçilere, emekçilere birçok sald›r› dayat›ld›¤› ve gençli¤in gelecek umutlar›n›n biraz daha k›r›ld›¤› flu günlerde üniversiteler aç›ld›. Üniversitemizde geçen sene, yaflanan darlaflma ve kitlelerden kopukluk olgusuyla bu y›l yine yüz yüzeyiz. Bizler “birleflik, devrimci, militan bir ö¤renci hareketi” yaratmak için gençli¤in geneline seslenen, onlar› saran ve hareketin bir


parças› haline getirebilmek sorumlulu¤u ve bilinciyle hareket edece¤iz ve üniversitemiz genelindeki mevcut örgütsüz tabloyu k›rmak için daha fazla çaba harcayaca¤›z. Çukurova Üniversitesi’nde geçen senelerde yükseltti¤imiz bayra¤› daha da yukar›lara tafl›yaca¤›z. Birleflik devrimci bir gençlik hareketi için ileri!

Trakya Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar, Y›llard›r Trakya Üniversitesi’nde onlarca sald›r›y› gö¤üslemifl olan Ekim Gençli¤i’nin mücadelesi y›lmadan devam ediyor. Devletin üniversitemizdeki siyasal mücadeleye bu ölçüde sald›rd›¤› bir dönemde üzerimize düflen görev bu sald›r›lar› gö¤üsleyecek hedefli ve sistemli bir çal›flmay› hayata geçirmek olmal›d›r. Bunu baflarabildi¤imiz koflullarda bu güne kadar oldu¤u gibi bundan sonrada yenilen onlar olacakt›r. “Vard›k, var›z, var olaca¤›z!”

Ege Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar, Devrimin ve sosyalizmin k›z›l bayra¤›n› tafl›d›¤›m›z Ege Üniversitesi’nden merhaba. Gelecek güzel günler bizlerin eme¤i ve mücadelesi üzerinden yükseliyor. Bizler gelece¤in yap›c›lar› olarak tüm enerjimizle ve güzel günlere olan inanc›m›zla mücadele etmekteyiz. Yeni dönemde gençlik hareketine devrimci önderlik sorumlulu¤umuzun gereklilikleri yerine getirmek için inat ve kararl›l›kla çal›flaca¤›z. Okullar›m›z› çetelere ve tüccarlara terk etmeyece¤iz, gelece¤imizi sermayenin ellerine b›rakmayaca¤›z.

Sakarya Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar, Mücadele dolu bir döneme daha merhaba! Geçen dönemde yerelimizde bir çok üniversitede oldu¤u gibi faflist sald›r›lar gerçekleflmiflti. Buna karfl›l›k devrimci güçler anti-faflist mücadeleyi yükseltmifl ve -günün flartlar›na göre- asgari düzeyde de olsa bir etki b›rakm›flt›. Önümüzdeki bu dönem için hedefimiz gerek önemli gündemler, gerekse üniversite sorunlar› üzerinden sistemin çarp›kl›¤›na karfl› durmak ve mücadeleyi daha yüksek bir noktaya tafl›makt›r. Yeni dönemde kavgaya haz›rlanan tüm yoldafllara yürek dolusu selamlar...

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden yoldaflça selamlar, Karadeniz’in h›rç›n sular›ndan kavgac› yüreklere merhaba... Geçen dönem bütün üniversitelerde faflist sermaye devleti bizzat kendi elleriyle soka¤a sivil faflistleri sald›. Amac› devrimci gençli¤i sindirmek,genel gençlik kitlesini daha da apolitiklefltirmek ve üniversitelerin ticaretlefltirilmesinde kendine dikensiz gül bahçesi sa¤lamakt›. Bu sald›r›lar› dün yapt›, bugün yap›yor, yar›n da yapacak. Bu sald›r›lardan en çok etkilenen illerden biri de Trabzon oldu. Gençlik Evi’nin aç›ld›¤› s›rada linç giriflimlerinin meydana gelmesi çal›flmalar›m›z› olumsuz yönde etkiledi. Fakat bir buçuk ay sonra Gençlik Evi aç›l›fl etkinli¤i ve piknik düzenleyerek dönemi kapatt›k. Yeni bir döneme bafllarken yeniden Gençlik Evi’ni bir etkinlikle açmay› hedefliyoruz. Ayr›ca Karadeniz’de MARTI Olmak bülteninin Ekim say›s›n› da ç›kard›k. Ve çal›flmalar›m›z› aktif bir flekilde yürütece¤iz. Ayr›ca Gençlik Evi müzik ve fliir gruplar› çal›flmalar›na kald›klar› yerden devam edecekler. Bu dönemde de gelece¤i ilmek ilmek örüyor, gelece¤e sa¤lam ad›mlarla yürüyoruz…

E k i m G e n ç l i ¤ i

Gaziantep Üniversitesi’den yoldaflça selamlar, Sosyalizmin k›z›l bayra¤›n› Türkiye’nin dört bir yan›nda dalgaland›ran Ekim Gençli¤i’ne selam olsun! Yeni bir dönemin bafl›nda oldu¤umuz flu günlerde sermaye her zamanki ars›z sald›r›lar›n› artt›rarak sürdürüyor. ‹flçi ve emekçiler özellefltirmelerle, sosyal haklar›n günden güne k›s›tlanmas›yla daha zor ve a¤›r yaflam koflullar›na maruz b›rak›l›yorlar. Estirilen flovenist histeri dalgas› devletin Kürt halk›na yönelik kirli politikas›n›n da de¤iflmedi¤ini gösteriyor. Tüm topluma yönelik bu sald›r›lar›n ö¤rencilere dönük aya¤›n› ise paral› e¤itim, staj sömürüsü, ÖSS’de “çözüm” ad›na yapt›¤› -asl›nda çözümsüzlü¤ün ifadesi olan- sözde de¤ifliklikler, dayatt›¤› yoz ve günden güne daha da çok kirlenen kültür, soruflturma-tutuklama-gözalt› terörü vb. oluflturuyor. Ancak sermaye iktidar›n›n bu sald›r›lar› yan›ts›z kalmayacak, sermaye bundan önce oldu¤u gibi bundan sonra da karfl›s›nda bizi bulacakt›r. Bizler bulundu¤umuz her yerde ellerimizde tafl›d›¤›m›z iflçi s›n›f›n›n k›z›l bayra¤›n› en yükseklerde dalgaland›rmaya, kavgam›z› daha büyük bir inat ve kararl›l›kla sürdürmeye devam edece¤iz! Yaflas›n devrim ve sosyalizm!

27


Gelece¤i yaratacak olman›n coflkusu ile ‹LGP’den merhaba! E k i m G e n ç l i ¤ i Merhaba ben Vefa Poyraz Lisesi ö¤rencisiyim. Yeni bir sözde e¤itim-ö¤retim y›l›na bafllad›k. Karfl› karfl›ya kald›¤›m›z mevcut sorunlar yetmezmifl gibi bir de ÖSS s›nav de¤iflikli¤i omuzlar›m›za yüklendi. Ama bu kadar karamsar olmamak laz›m, umar›m bu sene mücadelemiz sayesinde bir fleyler de¤iflir.

Vefa Poyraz Lisesi / ‹LGP Orhan Cemal Fersoy Lisesi’nden Merhaba; Yeni dönemde mücadelemize devam ediyoruz. Gelece¤in umudu olarak haklar›m›z› birleflerek kazanaca¤›z. Bizler her fleye tek vücut olmakla bafllad›k. Do¤an güneflin bizi b›rakt›¤› yerde, zorluklar karfl›s›nda el ele, omuz omuza verdik mücadelemizi. Bizler biliyoruz ki; koca bir kaosun içinde yok edilmeye çal›fl›l›yoruz.Ve yollar›m›z karanl›k... “Önümüzde yol yok, yol biz gittikçe arkam›zdan olufluyor.” fiimdi sorumluluklar›m›z daha büyük, gelece¤imizi ellerimizle infla edece¤iz! “Bilgi ve dövüflkenlik bizi bekliyor...”

Orhan Cemal Fersoy Lisesi / ‹LGP Bizler gelece¤e ve bugününe sahip ç›kan devrimci liseliler olarak sizlere yüre¤imizdeki devrim atefli ile “merhaba” diyoruz. Önümüzdeki sene mücadele alanlar›nda görüflmek

28

dile¤iyle...

General Ali R›za Ersin Lisesi / ‹LGP Devletin iflçilere, emekçilere, ilerici ve devrimci güçlere ve Kürt ulusuna karfl› sald›r›lar›n› artt›rd›¤› yeni dönemde de y›lmadan eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim hakk›m›z için mücadelemizi sürdürece¤iz. Sizleri tüm devrimci duygular›m›zla selaml›yoruz.

Ertu¤rul Gazi Lisesi / ‹LGP 1 May›s Mahallesi’nin devrimci gelene¤ini lisemizde sürdürmenin verdi¤i gururla sizleri selaml›yoruz. Yeni dönemde geçen sene bafllatt›¤›m›z çal›flmay› güçlendirip, liseli gençlik mücadelesine daha güçlü bir katk› yapabilmek umuduyla...

Mustafa Kemal Lisesi / ‹LGP Ç›k›n›mda günefl Koynumda bir hüzün Düfltüm yollara ben Elimde son bir gül Son olmas›n diye Düfltüm yollara ben


Bilirim her gecenin sabah›nda flafak söker Yürürüm umut dolu ufuklara Güneflin çocuklar› oturmufl bir türkü söyler Yeryüzü gökyüzü merhaba Merhaba yeni do¤an çocuklara Merhaba insan olanlara merhaba Merhaba sevdalara koflanlara Merhaba hala yürüyen dostlara Merhaba!

Refhan Tümer Lisesi / ‹LGP Merhaba arkadafllar, Okullar›n yine sorunlarla aç›ld›¤› bir dönemde bize düflen görevleri elimizden geldi¤ince yerine getirmeliyiz. En öncelikli görevimiz bu sorunlara karfl› mücadele edebilmektir. Yeni dönemde herkese yaflamlar›n›n her alan›nda baflar›lar diliyorum.

‹smet Aktar Lisesi / ‹LGP Merhaba dostlar, Genç olman›n s›rt›m›za yükledi¤i sorumlulu¤un bilinciyle güzel günleri yaratmak için bu sene de var gücümüzle çal›flaca¤›z. Önümüzdeki dönem ‹LGP çat›s› alt›nda mücadeleyi büyütmek için tüm liseli arkadafllar›m›z› yan›m›za bekliyoruz. Tek rengin siyah ve beyaz oldu¤una bizi inand›rmaya çal›flanlara inat, biz bütün renkleri özgür b›rakaca¤›z. Mücadelenin verdi¤i coflkuyla bütün dostlar›m›z› selaml›yoruz!

Çemberlitafl Anadolu Lisesi / ‹LGP Bu sene bizim okulumuz için yeni bir dönem bafll›yor. Çünkü okulumuzda ‹LGP ilk ad›mlar›n› atacak. Bizler inan›yoruz ki, ad›mlar›m›z› kendimizden emin ve güçlü atarsak, okul arkadafllar›m›za yaflad›¤›m›z sorunlar› anlatabilirsek, belirli sonuçlar üretebilece¤iz. Art›k Eyüp Lisesi de liseli gençli¤in hakl› mücadelesi içerisinde bir yer tutmaktad›r. Bunu gururla söylüyoruz! Yaflas›n liselilerin örgütlü mücadelesi!

Eyüp Lisesi / ‹LGP Sorunlar›m›z›n büyüdü¤ü flu günlerde biz liseli gençli¤e düflen görev sorunlar karfl›s›nda karamsarl›¤a kap›lmak de¤il, aksine sorunlara karfl› mücadeleyi büyütmektir. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmek yeni dönemde tüm ‹LGP’li dostlar›n ve liselilerin öncelikle kendi geleceklerine sahip ç›kmalar› için zorunludur. Bizler gelece¤imize sahip ç›k›yoruz. Ve bu sene de ‹LGP saflar›nda yerimizi alaca¤›z.

‹ncirtepe Lisesi / ‹LGP Biz Haziran ay›nda mücadelenin s›cakl›¤›yla dostlara önümüzdeki y›l görüflürüz demifltik. fiimdi kavgam›za kald›¤›m›z yerden devam etmek için MERHABA diyoruz. Yaz›n sorunlar›m›z tatil dinlemedi. Artarak bizi karfl›lad›. Bizim de onlar› mücadeleyle karfl›lamam›z gerekiyor. Bu bilinçle tüm kavga dostlar›n› selaml›yoruz. Kavga alanlar›nda görüflmek üzere...

Biz mücadele için elimizden geleni yapaca¤›m›z›n sözüyle veda ediyoruz. Ama bu vedan›n çok k›sa sürmesi dile¤iyle...

‹MKB Lisesi / ‹LGP Bültenimize daha önce de yaz›lar yazd›k ama yeni dönem mesaj› yazmak ayr› bir duygu. Sanki her fley yeniden bafll›yor. Mücadelemiz yaz›n s›cakl›¤›yla bizi karfl›l›yor gibi . Yeni döneme bu heyecanla bafll›yoruz. Mücadelemiz bize güç katmaya devam ediyor. Bir sonraki say›da ve mücadelenin sürdü¤ü her alanda görüflmek üzere!

Süleyman Nazif Lisesi / ‹LGP F-tipi lise istemiyoruz! Bask›c› bir e¤itim sisteminden herkese merhaba. Okullar›n aç›lmas› ile üzerimizdeki bask›lar artmaya bafllad›. Daha ilk günden disiplin cezalar›ndan bahsediliyor. Duvarlar› yükseltip ö¤rencilere suçlu gibi davran›yorlar. E¤itim ayn› e¤itim ama okul ayn› okul de¤il. Çünkü her an gözetlendi¤imiz, bask› alt›nda oldu¤umuz bir okul haline gelmifl. Milyarlarca para verip kamera alm›fllar. Bofla giden bu paralar› ö¤rencilerin e¤itimine harcasalard› daha iyi olmaz m›yd›? Kameralar oldu¤u için ö¤rencilerin rahat etme özgürlü¤ünü k›s›tl›yorlar. Ama flunu da unutmamak gerekir bu ö¤rencileri her zaman gözetleyemezsiniz. Okul tam bir ticarethaneye dönmüfl. Yüksek miktarda para ile emekçi ailelerin çocuklar›na kravat sat›yorlar. Okul masraflar›n› bizlerden ç›kar›yorlar. ‹ki katl› kafeterya yap›lm›fl. K›sacas› para kazanman›n yolunu çok iyi bulmufllar. Okullardaki bu bask›c› düzeni y›kmak için tüm liseli arkadafllar› birlikte mücadeleye ça¤›r›yorum.

Ertu¤rul Gazi Lisesi’nden Bir ‹LGP’li Çal›flan ö¤renci-çal›flkan ö¤renci! Tüm mücadelelerimizle bir y›l› daha geride b›rak›p yaz tatiline girmifltik. Tatilde birileri tatil köylerine, yazl›klar›na giderken birileri de okul masraflar›n›n küçük bir bölümünü de olsa karfl›lamak için çal›flmak zorundalard›. Bizim de büyük k›sm›m›z çal›flmak zorunda kalan kesimlerin içindeydik. 18 yafl›ndan küçük olanlar›n çal›flt›r›lmas› yasak oldu¤u halde küçük yaflta birçok iflçi al›yorlar. Çal›flanlar›n büyük bir ço¤unlu¤u da okul masraflar›n› karfl›lamak için tatilde fabrika ve atölyelere baflvuruyorlar. Liselerin 4 y›la ç›kar›lmas›, ezbere dayal› e¤itim verilmesi, faflist disiplin yönetmelikleri gibi zorluklar›n yan› s›ra bir de iflyerlerindeki zorluklar yine ö¤rencilerin omuzlar›na yükleniyor. Çal›flan iflçilerin büyük bir ço¤unlu¤unun 8 saatten fazla çal›flmalar›na ra¤men sigortas›z olmalar› büyük bir sorunken, ö¤renci iflçiler bu sorunlar›n yan› s›ra küçük olduklar›ndan dolay› daha çok eziliyorlar. Yapt›klar› mesailerinin ücretlerini alam›yorlar. Di¤er iflçilerle ayn› flartlarda çal›flt›klar› halde bir de düflük ücret al›yorlar. Tüm emeklerine ra¤men maafllar›n› zaman›nda alam›yorlar. Bir tarafta çal›flan yorgun iflçi ö¤renciler, di¤er tarafta ise tatile giden dinç, ezberlemeye haz›r ö¤renciler. ‹kisini de okul hayat› bekliyor. Yine büyük farkl›l›klarla...

E k i m G e n ç l i ¤ i

Bir ‹LGP’li

Hatice Bayraktar Lisesi /‹LGP Merhaba dostlar, biz size ilk defa merhaba diyoruz. Ama mücadele etmenin bilinciyle ‹LGP saflar›nda yerimizi al›yoruz.

(‹LPG bülteni Liselilerin Sesi’nin Eylül say›s›ndan al›nm›flt›r...)

29


YÖK’ün ilk kuruluş döneminde sistemli bir biçimde ortaya koyduğu baskı politikaları nedeniyle, YÖK’ün kuruluş misyonunda devletçi bir yan olduğu düşüncesi oluşması muhtemeldir. Zira yeni oluşturulan yüksek öğrenim kanununda “devletin varlığı, niteliği ve bağımsızlığı, ülkenin ve milletin bölünmez bölünmez bütünlüğü” üzerine sayfalarca anlatım yapılmakta ve üniversite, öğrencisi, öğretim görevlisi ve eğitim sistemi ile buna tâbi bir biçimde zaptu rapt altına alınmıştır. Ancak burada devlet ve millet üzerine söylenenler üniversite üzerinde oluşturulan faşist baskı erkinin bir göstergesidir sadece. Zira YÖK ilk kuruluşundan bu yana üniversiteyi hizaya getirme misyonu ile beraber, neo-liberal iktisada uyumlu ve piyasa tarafından belirlenen bir üniversite sistemini adım adım hayata geçirmiştir.

30

YÖK: üniversite Yeni bir 6 Kas›m öncesinde tarihsel ve güncel anlam› ile YÖK’ü ifllemek ve bu çerçevede ona karfl› verilen mücadelenin politik anlam›n› ortaya koymak yararl› olacakt›r. Bu kurum, üniversitelerin yaflad›¤› dönüflümlerin nedenlerini kendi kurulufl misyonunda ve sonras›ndaki tarihsel geliflim sürecinde tüm aç›kl›¤› ile ortaya koymufltur. YÖK, henüz koflullar›n yeterince oluflmad›¤› bir dönemde, bugünkü misyonuna benzer bir misyonla 12 Mart karfl›-devrimi sonras›nda, 7 Temmuz 1973’te kuruldu. Henüz Türkiye’nin özellefltirme politikalar›n› oluflturmad›¤› ve neo-liberal iktisad› hayata geçirmedi¤i bir dönemde kurulan YÖK, içinden geçilen dönemle yaflad›¤› uyumsuzluk nedeni ile yaklafl›k 2 y›l sonra bir üniversitenin Anayasa Mahkemesi’ne baflvurusu sonras›nda kapat›ld›. Bu ilk dönem YÖK iki temel sorunla u¤raflmaktayd›; birincisi üniversitelerin özellefltirilmesi, öteki ise üniversiteler üzerinde hükümet denetimi. Bu iki hüküm de özellikle Amerika’dan ithal edilen üniversite anlay›fl›n›n bir uzant›s›yd›. Ve bu nedenle de yaflam süresi oldukça k›sa oldu. ‹kinci ve bugüne kadar yaflam›n› sürdürebilen YÖK ise, bir baflka karfl›-devrimin; 12 Eylül askeri faflist darbesinin ard›ndan kuruldu. 2547 say›l› Yüksek Ö¤retim Kanunu 6 Kas›m 1981’de yürürlü¤e girdi. YÖK’ün bafl›na Paris Üniversitesi’nde ö¤retim görevlisi olan ‹hsan Do¤ramac› getirildi. YÖK’ün ilk kurulufl döneminde sistemli bir biçimde ortaya koydu¤u bask› politikalar› nedeniyle YÖK’ün kurulufl misyonunda devletçi bir yan oldu¤u düflüncesi oluflmas› muhtemeldir. Zira yeni oluflturulan yüksek ö¤renim kanununda “devletin varl›¤›, niteli¤i ve ba¤›ms›zl›¤›, ülkenin ve milletin bölünmez bölünmez bütünlü¤ü” üzerine sayfalarca anlat›m yap›lmakta ve üniversite, ö¤rencisi, ö¤retim görevlisi ve e¤itim sistemi ile buna tâbi bir biçimde zaptu rapt alt›na al›nm›flt›r. Ancak burada devlet ve millet üzerine söylenenler üniversite üzerinde oluflturulan faflist bask› erkinin bir göstergesidir sadece. Zira YÖK ilk kuruluflundan bu yana üniversiteyi hizaya getirme misyonu ile beraber, neoliberal iktisada uyumlu ve piyasa taraf›ndan belirlenen bir üniversite sistemini ad›m ad›m hayata geçirmifltir. ‹. Do¤ramac› kat›ks›z bir neo-liberal ve serbest rekabetçi anlay›fla sahipti. E¤itimi ve tüm hizmet alanlar›n› piyasa süreçlerine açmak gibi bir hedefe sahip olan neoliberalizm, Do¤ramac›’n›n g›das›n› ald›¤› ideolojik yaklafl›md›.


Sermayenin lerdeki truva at› Sermayenin koflulsuz hizmetinde bir kurum: YÖK 12 Eylül darbesinin ortaya ç›kard›¤› bir kurum olarak YÖK sermayenin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak amac› ile kurulmufltur. Bu aç›dan darbenin arkas›ndaki sermayenin yeni ve acil ihtiyaçlar› üniversitelerde de YÖK eliyle hayata geçirilmeye çal›fl›lm›flt›r. 12 Eylül’ün gerekçeleri sermaye sahipleri taraf›ndan olabildi¤ine yal›n bir biçimde anlat›l›rken, ortaya ç›kan bask› ve terörün ard›ndaki politik zemin de kendini tüm aç›kl›¤› ile ifade etmekteydi. Burjuvazi bu durumdan oldukça memnundu. Turgut Özal: “12 Eylül olmasayd› bu ekonomik program›n neticelerini alamazd›k”; Rahmi Koç: “Askeri yönetimin zaman›nda ve do¤ru kararlar almas›yla çok de¤erli zaman tasarrufu sa¤land›”; ‹SO baflkan› ‹brahim Bodur: “12 Eylül’den sonraki yönetim 24 Ocak kararlar›n›n baflar›s›n› iki kat art›rm›flt›r” demekteydi. 12 Eylül’ü e¤er bir toplumsal dönüflüm projesi olarak tan›mlarsak, bunun üniversitelerdeki aya¤›n› da YÖK oluflturmaktayd›. Bu toplumsal dönüflüm projesinin bir yan›n› üniversitelerdeki toplumsal muhalefeti sindirmek ve bask› alt›na almak olufltururken, öteki yan›n› ise üniversitelerin ülkenin yeni iktisadi dönüflümlerine ayak uydurmas› zorunlulu¤u oluflturmaktayd›. Bunun ilk ad›m› olarak yayg›n bir bask› ile üniversitelerdeki tüm muhalif düflüncenin susturulmas› ve yeni politik yönelime uygun bir e¤itim sisteminin hayata geçirilmesi zorunlu idi. Bu aç›dan YÖK dizginsiz bir faflist bask› ayg›t› olarak kurulmufltur. YÖK, bu amac›n› gerçeklefltirebilmek için, gerek ö¤retim üyeleri, gerekse ö¤renciler aras›nda tam bir k›y›m gerçeklefltirdi. Genelkurmay’›n belirledi¤i binlerce ö¤renci okullar›ndan at›ld›

ya da askeri cuntan›n iflkencehanelerinden geçirildi. Bir daha benzer sorunlar yaflamamak için üniversiteler üzerindeki bask› rejimini süreklilefltirildi. Disiplin yönetmelikleri ile ö¤rencileri ve ö¤retim görevlilerini hiçbir gerekçe göstermeden ve büyük bir keyfiyetle cezaland›r›ld›. “Amirine, maiyetindekilere, ifl arkadafllar›na, ö¤rencilere fiili tecavüzde bulunmak, siyasi ve ideolojik eylemlerden arananlar› görev mahallinde saklamak” ö¤retim görevlileri aç›s›ndan “kamu görevinden uzaklaflt›rma cezas› verilecek uygulamalar”›n bafl›nda gelmekteydi. Oluflturulan disiplin yönetmeli¤i ö¤retim görevlilerinin siyasi faaliyette bulunmas›n› yasakl›yordu. Ancak bunun çok daha ötesinde, M‹T ve emniyet raporlar› do¤rultusunda yüzlerce ö¤retim görevlisi “sak›ncal›” olduklar› gerekçesiyle üniversitelerden at›ld›. Ö¤renciler için uygulanan disiplin yönetmeli¤i ise daha vahimdi. Son y›llarda traji-komik örneklerine s›k s›k rastlad›¤›m›z soruflturma terörü, her türlü yoruma aç›k ve üniversite yönetiminin herkese disiplin cezas› verebilmesini sa¤layabilecek esneklikte haz›rlanm›fl disiplin yönetmeliklerine dayanmakta. Örne¤in bu ülkenin üniversitelerinde “çimleri ezdikleri”, “çat›ya ç›kt›klar›”, “yasad›fl› müzik aletleri (!) tafl›d›klar›” (bu yarat›c› liste daha da uzat›labilir...) gerekçesiyle disiplin cezas› alan ö¤renciler e¤itim görüyorlar. YÖK’ü ve uygulad›¤› a¤›r bask› koflullar›n› meflrulaflt›rabilmek için ‘80 öncesi devrimci yükselifl gerekçe gösterildi. Bu gerekçelerin klasik bir örne¤ini buraya alman›n yararl› olaca¤›n› düflünüyoruz: “‹ç ve d›fl kaynakl› siyasi örgütlerce planlanan, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlü¤ünü parçalama ve rejimi y›kma hedefi güden bu ideolojik faaliyetler, üniversite gençli¤ini de kullanmak suretiyle yüksek ö¤retim kurumlar›n› anarflinin yuvaland›¤› merkezler haline getirmeye çal›flm›flt›r. (...) Büyük boyutlara ulaflan olaylar sonucu birkaç y›l içinde bu kurumlar, gençlerin huzur ve güven içinde milletimizin gelece¤i için haz›rlanacaklar› yerler olmaktan ç›karak, sadece devlet düflmanlar›n›n ifline

E k i m G e n ç l i ¤ i

31


E k i m G e n ç l i ¤ i

yarayacak, can güvenli¤ini tehdit edici çat›flma yuvalar› haline dönüflmüfltür...” (Türkiye’de Yüksekö¤retim 1923-1998-MEB yay›nlar›). YÖK’ün bu bask› ve sindirme operasyonu asl›nda çok daha kapsaml› bir dönüflüm projesinin bafllang›ç aya¤›n› oluflturmaktayd›. Sermaye devleti, gençli¤i, denetimi d›fl›na ç›kt›¤› 60’lar›n ortas›ndan bugüne kadar temel bir tehlike olarak gördü ve onu sindirmek ve bu yolla apolitize etmek için elinden gelen her yolu denedi. Zira sermaye devleti ve Türkiye kapitalizmi aç›s›ndan gençli¤in gelecek özlemine yan›t vermek gibi bir flans bulunmamaktayd›. Bu aç›dan YÖK’ün bask› politikalar› 12 Eylül’ün ürünü politikalar olman›n yan›nda, sermaye devletinin gençli¤e bak›fl›n›n do¤rudan sonuçlar›n› da ifade etmektedir. Bu politika ise on y›llard›r temel özellikleri aç›s›ndan herhangi bir de¤iflikli¤e u¤ramadan bugüne kadar tafl›nm›flt›r. Bu dönüflüm projesi üniversitelerin piyasaya ve do¤rudan sermaye denetimine aç›lmas› projesinden baflka bir fley de¤ildir. Ancak iktisadi plandaki bu dönüflümün zorunlu k›ld›¤› insan profili de yine bu politikalar›n geliflim sürecinde ad›m ad›m yarat›lm›flt›r. Üniversiteler sermaye denetimine aç›l›rken, bireyci, köfle dönmeci, bencil, toplumdan kopuk gençlik ve ö¤retim elemanlar› ad›m ad›m yarat›lm›flt›r. Bu kuflak bahsedilen iktisadi dönüflümlerin bir sonucu, ayn› zamanda da bu dönüflümlerin daha etkin yap›labilmesinin temel dinami¤idir. Türkiye, 1985 y›l›nda ‹hsan Do¤ramac› elinden ilk özel üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi’ne kavuflmufl oldu. Bu ad›m yaklafl›k 15 y›l içerisinde onlarca “vak›f” ad› alt›nda özel üniversitenin aç›lmas› ile sonuçlanan bir sürecin bafllang›ç ad›m›yd›. Zira ilk dönemde olabildi¤ine masumane bir gerekçe ile “kar amac› gütmeden toplum yarar›na kurulan” bu vak›f üniversitelerinin binlerce dolarl›k ö¤renim ücretleri ile nas›l birer özel flirket olarak planland›¤› bugün tüm aç›kl›¤› ile ortada durmaktad›r. Özel üniversitelerin kurulmas› ve sonras›ndaki süreçte devlet deste¤i ile yayg›nlaflt›r›lmas› –özel üniversitelerin giderlerinin %55’i devlet taraf›ndan karfl›lanmakta, ilgili vak›flara vergi indirimleri, arsa tahsilleri vb. sa¤lanmaktad›r- elbette e¤itim sisteminin yaflad›¤› dönüflümlerin temel bir halkas›n› oluflturmaktad›r. Ancak yaflan›lan dönüflüm veya daha do¤ru bir ifade ile neo-liberal iktisadi dönüflümler yal›n anlam› ile birer özellefltirme süreci olarak tan›mlanmamal›d›rlar. Bugün üniversiteler aç›s›ndan yaflan›lan hiç de devletin özel flirketler karfl›s›nda gerilemesi de¤il, aksine neo-liberal iktisad›n bir sonucu olarak her iki taraf aç›s›ndan sistematik bir ifl bölümünün hayata geçirilmesidir. Bu aç›dan YÖK tüm geliflim süreci boyunca bu dönüflümlerin ideolojik ve siyasal altyap›s›n› oluflturmak için de yo¤un bir çaba içerisinde olmufltur.

YÖK ve neo-liberal e¤itim anlay›fl› YÖK’ün bafl›na 1995’te Kemal Gürüz’ün getirilmesi bu neo-liberal dönüflüm sürecinin belirleyici yanlar›ndan birini oluflturmaktad›r. Kemal Gürüz’ün 1994 y›l›nda haz›rlad›¤› bir raporla (“Türkiye’de Yüksek Ö¤retim, Bilim ve Teknoloji”) y›ld›z› parlad›. TÜS‹AD için haz›rlanan rapora ruhunu veren yaklafl›m yine neo-liberalizmdi: “Yazarlara göre ça¤dafl üniversite ‘modern iflletmecilik teknikleri ile yönetilen bir kurum’ (s.146) olarak düflünülmelidir ve ‘pazar ekonomisine’, ‘arz ve talep koflullar›na’ uymak zorundad›r. Yetifltirilecek ö¤renci tipi aç›s›ndan ise ‘bilgi toplumu ve küreselleflme sürecinin gerektirdi¤i insan gücü profili’ gündemdedir (s.29).” (Taner Timur, Toplumsal Geliflme ve Üniversiteler, s.544). Kemal Gürüz ve onun flahs›nda YÖK’ün öncelikli hedefi neoliberal dönüflümün ideolojik ve siyasal altyap›s›n› oluflturmak ve bu çerçeve de üniversitelerde hedeflenen dönüflümleri hayata geçirmekti. Bu ideolojik alt yap› befleri sermaye kavramlaflt›rmas› ve bireysel fayda tezi üzerinden tan›mlanmaktayd›. E¤itim hizmetinin toplumsal alan›n d›fl›na ç›kart›larak bir iktisat kategorisi haline

32


getirilmesinde bafllang›ç aflamas›n› hiç kuflkusuz befleri sermaye kavramlaflt›rmas› oluflturmufltur. ‹nsan sermayesi kavram› T. W Schultz ve G. Becker gibi burjuva iktisatç›lar taraf›ndan yeniden ele al›narak neo-liberal düflünce sistemi içindeki temel yerine oturtulmufltur. G. Becker Human Capital adl› kitab›nda, insan sermayesine yap›lan en önemli yat›r›m› e¤itim olarak tan›mlam›flt›r. Yazar de¤erlendirmesinde çeflitli verileri gerekçe olarak göstererek, e¤itimli insanlar›n kapitalizm koflullar›nda nas›l daha yüksek gelir elde etti¤ini vurgulam›flt›r. Bu kavramlaflt›rmada e¤itim, toplumsal yan› yok edilerek, bireyin gelecekte elde edece¤i kazanç derekesine indirgenmektedir. E¤itime bireyin gelecekteki kazanc›n› artt›ran bir de¤iflken olarak bak›ld›¤›nda ise, piyasa ekonomisinin teknik terimleri içerisinde e¤itimi ve e¤itim sistemini tan›mlamak kaç›n›lmaz bir sonuç haline gelmektedir. E¤itimde finansman sorununa çözüm arayan P. Psacharopoulos ise bir ad›m ileri giderek bu çözümü flöyle tan›mlam›flt›r: “Yüksek e¤itimin özel faydas›n›n toplumsal faydas›ndan daha fazla olmas› nedeniyle bu hizmetten yararlanan kifli gelecekte sahip olaca¤› yüksek kazanc›n karfl›l›¤›n› ödemek zorundad›r.” Tüm bu neo-liberal idolojik argümanlardan beslenen eski YÖK baflkan› Kemal Gürüz, ‘94’te TÜS‹AD için haz›rlad›¤› raporda, “yar› kamusal” e¤itimi tan›mlamakta ve flöyle devam etmektedir: “E¤itim yar› kamusal bir hizmet-mal oldu¤una göre bu hizmetten yararlananlar hizmetin karfl›l›¤›n› ödemek zorundad›r… Yüksek ö¤retimin yaratt›¤› katma de¤erin önemli bir k›sm›n›n, bu e¤itimi gören kiflilere döndü¤ü art›k tart›flma götürmeyen konular haline gelmifltir. Ve bu nedenden dolay› hiçbir ülke yüksek ö¤retimin en pahal› fleklini ücretsiz olarak her isteyene sunamayaca¤› giderek daha iyi anlafl›lmaktad›r.” Kendisi de neo-liberal bir iktisatç› olan G. Aktan sermayeye uflakça ba¤›l›l›¤›n›n yaratt›¤› histeri içerisinde süreci flu flekilde özetlemektedir: “Her alanda oldu¤u gibi e¤itimde de rekabetçi bir piyasa oluflturulmas› kaç›n›lmazd›r. E¤itimin art›k bir mal oldu¤u, piyasada al›n›p sat›labilecek bir mal oldu¤u kabul edilmelidir.” YÖK ve sermaye düzeninin ilgili kurumlar› neo-liberal dönüflümü üç temel bafll›k alt›nda hayata geçirmeye çal›flmaktayd›:

Paral› e¤itim: Üniversitelerde yaflan›lan neo-liberal dönüflümün temel ayaklar›ndan birisi e¤itim hizmetlerinin paral›laflt›r›lmas›d›r. Bu paral›laflt›rman›n bir yan›n› e¤itim harcamalar›n›n finansman sorununun ö¤renciler taraf›ndan çözülmesi olufltururken öteki yan›n› ise her geçen gün say›lar› artan özel üniversiteler oluflturmaktad›r.

Giriflimci üniversite: Kemal Gürüz 1994’te Türkiye Bilimler Akademisi’ne yapt›¤› bir sunuflta “hayalindeki üniversite”yi tan›ml›yor. “Giriflimci Üniversite” ad›n› verdi¤i bu modelde üniversite bir sanayi kuruluflu gibi kavran›yor. Di¤er sermaye gruplar›yla iflbirli¤i içinde olan giriflimci üniversitenin “serbest pazar ekonomisinin arz ve talep koflullar›na uymak zorunda” oldu¤unu belirtiyor. K. Gürüz yine ‘94 tarihinde TÜS‹AD için haz›rlad›¤› bir raporunda da Türkiye’deki üniversiteleri baz› gruplara ay›r›yor. Bu gruplardan ilki az say›da “seçkin” üniversiteden olufluyor. Bu üniversitelerin temel ifllevi lisansüstü e¤itim vermek ve üniversite-sanayi iflbirli¤ini üst düzeyde gerçeklefltirmektir. Bu gruptakiler için üniversitesermaye iflbirli¤i teknokentler arac›l›¤›yla bugünden bafllam›fl

durumda. ‹kinci gruptaki üniversitelerin temel ifllevi ise sanayiye mühendis gibi nitelikli iflgücü sa¤lamak olacak. Üçüncü grupta de¤erlendirilen üniversiteler ise “kütlesel e¤itim” yapan e¤itim kurumlar› olarak adland›r›l›yor. Tüm “taflra üniversiteleri” bu gruba dahildir. Bu üniversiteler ise yine sanayinin kalifiye iflgücü ihtiyac›n› meslek liseleri ve meslek yüksek okullar› ile birlikte sa¤layacak. K. Gürüz’ün yapt›¤› bu grupland›rma YÖK’ün yüksek ö¤retim stratejisi olarak ifadelendirilebilir. Bu arada belirtilmesi gereken bir baflka önemli olgu ise, bu grupland›rma içerisinde yer alan her üniversitenin ticari birer kurulufl olarak de¤erlendiriliyor olmas›. Dolay›s›yla verilen bu ticari hizmet için kullan›c›lardan (ö¤rencilerden) bir fiyat talep ediliyor. Bu fiyatland›rmada da bahsi geçen grupland›rma esas al›nacak. Do¤al olarak elit üniversitelerin fiyatlar› çok yüksekken, taflra üniversiteleri makul bir fiyat karfl›l›¤›nda hizmet sunacak.

Üniversite sermaye iflbirli¤i: Üniversite sermaye iflbirli¤ini gerçeklefltirme çabas› YÖK ile beraber; TÜS‹AD ve TÜB‹TAK taraf›ndan üstlenilmifltir. TÜB‹TAK’›n ‘Türkiye Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤inin Gelifltirilmesi Raporu’na göre; “E¤er, toplumun bilim ve teknoloji yetene¤ini yükseltmek... bir toplumsal varolufl sorunu haline gelmiflse ve bu sorunun çözümü için üniversitenin yetenek ve birikimine gereksinim duyulmuflsa, modern üniversite ve ça¤›m›z bilim adam›, toplumsal sorumlulu¤unun bir gere¤i olarak, elbette, bu isteme yan›t verecektir.” (1994). TÜB‹TAK yukar›daki söylemiyle toplumun ç›karlar›n› bir avuç kapitalistin ç›karlar›na eflitleyerek, buradan üniversiteye yeni bir rol biçiyor. 1990’da TÜB‹TAK taraf›ndan gerçeklefltirilen 1. Bilim-Teknoloji fiuras›’nda kapsaml› de¤erlendirmelere konu edilen üniversite-sermaye iflbirli¤inin fikri temelleri at›ld›: “Üniversitelerde gerçeklefltirilen araflt›rmalar›n %90’›n› oluflturan ve lisansüstü e¤itimin bir parças› olarak yap›lan çal›flmalar, salt akademik derece amac›na ba¤l› olmaktan ç›kar›lmal› ve büyük ölçüde sanayi iflbirli¤inin ihtiyaçlar›na yöneltilmelidir.” (TÜB‹TAK 1. BilimTeknoloji fiuras›’ndan aktaran Metin Özu¤urlu/ÜniversiteSanayi ‹flbirli¤i tart›flma metinleri, AÜSBF). ÜS‹ teknoloji ve bilimin, bilimsel çal›flma ile teknolojik araflt›rma ve gelifltirmenin efl anlaml› kullan›m›n›n bir sonucu olarak üniversitenin tüm “bilimsel” faaliyetinin sermayenin denetimine ve yönlendirmesine aç›lmas›n› ifade etmektedir. Tümüyle sermayenin denetiminde ve güdümünde bir kurum olarak YÖK, gençli¤in nefretini yapt›¤› icraatlarla binlerce kez hak etmifltir. YÖK’ü tarihin çöplü¤üne götürecek olan mücadele, aç›k ki baflta üniversite ö¤rencileri olmak üzere üniversitelerin tüm asli bileflenlerinin ürünü olabilir ancak. Bu çerçevede 6 Kas›m eylemlerini YÖK’e ve ticari e¤itime karfl› birleflik bir karfl› koyufla dönüfltürme sorumlulu¤unda oldu¤umuz bir dönemdeyiz. Bu kanl› ve kirli sermaye kurumundan, tarihin hesab›n› sormak ve gelece¤imizi ellerinden söküp almak için mücadele alanlar›nda buluflal›m.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Kaynakça: 1) E¤itim Ne için? Üniversite Nas›l? YÖK Nereye?, Ütopya Yay›nlar› 2) E¤itim ve kapitalizm/Fuat Ercan, ÖES Yay›nlar› 3) Toplumsal de¤iflme ve üniversiteler/Taner Timur, ‹mge Yay›nlar› 4) Ekim Gençli¤i arflivi

33


6 Kas›m alanlar›nda hayk›r›lacak bir talep:

Özerk demokratik üniversite! E k i m G e n ç l i ¤ i

Özerk demokratik üniversite tart›flmalar› içerisinde geçti¤imiz y›llarda söylediklerimizi ve özellikle de “Bir Slogan ve Ötesi: Özerk Demokratik Üniversite” metnini incelemek yerinde olacakt›r. Zira bu metinde ve geçmifl dönem tart›flmalar›m›z›n bütününde sorun özlü bir biçimde üniversitelerin ifllevi ve demokrasi sorunun kapsam› üzerinden tan›mlanmaya çal›fl›lm›flt›r. Bu aç›dan “Bir Slogan ve Ötesi: Özerk Demokratik Üniversite” metninin, sorununun kapsam›n› ortaya koyan ilgili k›s›mlar›n› güncel bir tart›flma olarak Ekim Gençli¤i okurlar›n›n karfl›s›na koymay› uygun bulmaktay›z. Yaz›daki bir dizi önemli tart›flmay› ç›kartt›k ve baz› küçük eklemeler yapt›k. Soruna dair tart›flmalar› incelemek isteyen okurlar›m›za ise ilgili metnin tamam›n› yeniden okumalar›n› öneririz.

Ekim Gençli¤i Gençlik hareketi y›llard›r alanlarda ve meydanlarda özerkdemokratik üniversite talebini dillendirmekte ve bu çerçevede de kendi üniversite özlemini ifade etmektedir. Ancak bu ortak talep ve özlem, talebi gerekçelendiren siyasal öznelerin bütününün soruna ayn› biçimde bakt›¤› anlam›na gelmemektedir... Bu talep birbirinden farkl› yönelimleri ve yöntemleri olsa da benzer bir dünya özlemi kuran anlay›fllar›n ortak bir talebi olman›n çok daha ötesinde bir kulan›m a¤›na sahiptir. Bugün sistem içerisinde çeflitli tart›flmalarda rektörlerden cumhurbaflkan›na, hükümetten burjuva medyaya kadar bu sistemin temel yönetsel ve ideolojik ayg›tlar› çeflitli tart›flmalar içerisinde bu talebe baflvurmakta ve “böyle bir üniversiteye ihtiyaç oldu¤u”nu dillendirmektedirler. Buna bir örnek olarak, geçmifl dönem YÖK yasa tasar›s› tart›flmalar›nda sistem içindeki taraflar›n bütünü özerk ve demokratik üniversiteye dair vurgular yapm›fl ve bu çerçevede de kendi yaklafl›mlar›n› gerekçelendirmeye çal›flm›fllard›r. Bu nedenle bugün 6 Kas›m vesilesiyle bu talebi ve bu talepte cisimlenmifl siyasal anlay›fl› tekrar irdelemek yerinde ve yarakl› olacakt›r.

Üretim biçimleri, s›n›flar ve üniversiteler Üniversitelere dair herhangi bir düzeyde bir tart›flmada hareket noktas› olarak al›nmas› gereken öncelikli yan, üniversitelerin toplumdaki s›n›flar ve mevcut sistemle kurdu¤u iliflki olmal›d›r. Bu çerçeve de özerk-demokratik üniversite talebine dair tart›flmada üniversitelerin ifllevini aç›k bir biçimde tan›mlayarak tart›flmaya bafllayal›m. Üniversite s›n›flar üstü bir kurum de¤ildir. Toplumsal sistemlerden, üretim biçimlerinden ya da s›n›flardan ba¤›ms›z ele al›nabilecek, kendine ait ve durgun, statik bir tan›m› yoktur. Üniversite; mevcut üretim iliflkilerinin ve egemen

34

toplumsal s›n›f›n emrinde, onun belirli ihtiyaçlar›n› karfl›layan bir üstyap› kurumudur. Üniversite; biçim ve temel özellikleri aç›s›ndan henüz yeni oluflturuldu¤u feodal dönem ile art›k modern bir kurum haline geldi¤i ve her anlamda geliflti¤i, dolay›s›yla da feodal dönemden farkl› birçok yeni ifllev kazand›¤› kapitalist dönemde oldu¤u gibi, kendinden önceki dönemlerden bütünüyle farkl› bir biçime, içeri¤e ve iflleve sahip olaca¤› sosyalizmde de bu tan›ma uygun bir kurum olacakt›r. “‹lk üniversitelerin bundan yaklafl›k bin y›l önce bat› Avrupa’da kuruldu¤u genel bir kabul görmektedir. Bu ortaça¤ üniversitesi kilisenin denetimi alt›nda, Katolik dogmalar›n yönlendiricili¤i alt›nda ‘katedral okullar›’ niteli¤inden öte bir anlam” tafl›mamaktayd›. Ortaça¤’da, Bat›’da ve Do¤u’da farkl› zaman dilimlerinde ve oldukça farkl› biçimlerde ortaya ç›kan üniversite, varoldu¤u bütün bir feodal dönem boyunca dinin denetiminde ve hizmetinde, skolastik ve idealist bir yaklafl›m›n tafl›y›c›s› oldu. Dolay›s›yla, feodalizmin üniversiteleri bugünkü anlam› ile bilimden tamamen uzak kurumlar olarak yaflamlar›n› sürdürdüler. Bütün ilgilerin teolojinin (din bilimin) belirledi¤i s›n›rlar içerisine hapsoldu¤u üniversite, bu s›n›rlar› zorlayanlar› ya¤l› ipe, atefle ve giyotine yollamakta tereddüt etmedi. Bunu yaparken üniversitenin ç›karlar›n› savundu¤u fley soyut ‘tanr›’ de¤il, fakat son derece somut bir toplumsal güç olarak feodal iktidar sahipleri idi. Feodal iktidar›n etkisini ve gücünü yitirmeye bafllad›¤›, yaflanan zay›flaman›n temel nedeni olarak ortaya ç›kan kapitalizmin art›k egemen iktisadi biçim olarak toplumlar›n yaflam›n› belirledi¤i bir tarihsel kesitte, üniversiteler de bir geçifl dönemi yaflad›lar. Bunu söylerken hiç de üniversitenin siyasal iktidara egemen s›n›f›n ç›karlar›n›n savunucusu oldu¤u gerçe¤ini unutmufl de¤iliz. Ancak siyasal iktidar›n el de¤ifltirdi¤i dönemlerde, iktidar-üniversite iliflkisinin de yeniden tan›mland›¤›n› söylüyoruz. Dahas› iktidardaki bu el de¤iflimini haz›rlayan toplumsal ve iktisadi de¤iflim ve dönüflümlerin, bu arada bir üst yap› kurumu olarak üniversiteyi de dolays›z olarak etkiledi¤ini belirtmek gerekiyor. 18. ve 19. yüzy›l Avrupas›’nda zaferini ilan eden kapitalizm, tüm toplumsal yaflam› büyük ve radikal de¤iflimlere u¤ratt›. Bu de¤iflimlerden pay›n› alan üniversite art›k yeni bir s›n›f›n; burjuva s›n›f›n›n hizmetinde yaflam›na devam edecekti. Elbette bu yeni s›n›f›n de¤iflen ihtiyaçlar›na uygun yeni bir biçim ve içerik kazanarak. Bütün bir kapitalist geliflim döneminde üniversite oldukça farkl› ifllevlere sahip oldu. Ancak üniversite, temel ifllevi olan kapitalist toplumsal düzenin yeniden üretilmesi ile her dönem burjuva s›n›f›n kritik bir ihtiyac›n› karfl›lad›. “Toplumsal düzenin yeniden üretilmesi” ile anlatmaya çal›flt›¤›m›z fley; öncelikle, iktidardaki s›n›f olan burjuvazinin iktidar›n› koruyabilmesi, süreklili¤ini sa¤layabilmesi için gerekli koflullar›n devaml›l›¤›n›n sa¤lanmas›d›r. Bunun için tüm toplumsal ve iktisadi yaflam›n,


düzenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda, gerekiyorsa yeniden örgütlenmesi, de¤ilse eskisi gibi kalabilmesini sa¤layabilmesi gerekir. Burada bir bütün olarak toplumsal ve iktisadi yaflamdan söz ediyoruz. Örne¤in ‘aile kurumundan’, örne¤in fabrikadaki iliflkilerden, örne¤in ‘kültür’den ya da ‘sanat’tan, vb… Üniversite, toplumsal ve iktisadi düzenin kendisini yenileyebilmesini nas›l sa¤layabilir? Üniversiteye bu gücü veren onun toplum içerisinde sahip oldu¤u statüdür. Üniversite, toplumda güven duyulan bir kurum olagelmifltir. Üniversitelere dair yarat›lan “günlük maddi ç›karlar›n ötesinde insanl›k için varolan kurum” havas› toplumlar içerisinde bir karfl›l›k bulmufltur. Toplumlar›n üniversiteye duyduklar› güven onu, burjuvazinin ideolojik savafl›m›nda güçlü bir silah haline getirir. Burjuvazi, siyasal iktidar›n sahibi olarak varl›¤›n› sürdürebilmek için, kendi ç›karlar›n› tüm toplumun ç›karlar›ym›fl gibi göstermek zorundad›r. En az›ndan s›n›f iktidar›n› gölgelemek için kulland›¤› temel araç olan devlet ayg›t›n›n toplum aç›s›ndan meflrulu¤unu koruyabilmesi ve “s›n›flar üstü” görüntüsünü sürdürebilmesi, bu yan›lsamaya ba¤l›d›r. ‹flte üniversite burada, bu alanda temelli bir iflleve sahiptir. Bu temel ifllevinin yan›nda üniversite, kapitalist üretim biçimine do¤rudan fayda sa¤lamaktad›r. Kapitalizm, üretim tekniklerinin giderek geliflmesine ba¤l› olarak sürekli bir nitelikli iflgücü girdisine ihtiyaç duyar. Burjuva devriminin temel sloganlar›ndan biri olan “Herkes için e¤itim!” iflte bu ihtiyaca denk düfler. Feodal dönemde yaln›zca vars›l s›n›flar›n›n mensuplar› e¤itim görebiliyorken, kapitalizm tüm toplumsal kesimlerin e¤itmesine ihtiyaç duyar. Ancak bu e¤itim onun ihtiyaçlar› do¤rultusunda olacakt›r. Üniversite de üretimin ihtiyaç duydu¤u nitelikli iflgücünü sa¤lamakla görevlidir. Ancak üniversitenin yarataca¤› iflgücü arz›, kapitalistlerin taleplerinden her dönem fazla olmak durumundad›r. Aksi durum burjuvazi için art›-de¤erden daha az pay anlam›na gelir ki, katlan›lacak bir durum de¤ildir bu. Bu nedenle üniversitelerin say›s› art›r›l›r. Bu durum ço¤u üniversite mezununu iflsiz b›rak›r, ancak sonuçta kapitalizmin temel gereklerinden biri olan “yedek iflgücü ordusu” yeni nitelikli iflgücü bölükleri kazan›r. Üretim araçlar›n›n giderek geliflmesinin ya da kapitalist rekabetin ortaya ç›kard›¤› görece yeni bir olgu olan Ar-Ge (Araflt›rma-Gelifltirme) faaliyetleri, üniversitenin yeni ifllevleri aras›nda tan›mlanmaktad›r. Riskli bir faaliyet olan Ar-Ge’nin tüm toplum taraf›ndan finanse edilmesi burjuvazinin üretim maliyetlerini azaltacakt›r. Bunun tek yolu Ar-Ge faaliyetlerini üniversite bünyesinde gerçeklefltirmektir. Nitekim neo-

liberalizmin e¤itim program›nda, üniversitenin sermayenin ucuz laboratuar›na dönüfltürülmesi ilk s›ralarda yer al›r. Neo-liberalizm; burjuvazinin de¤iflen ihtiyaçlar›na yan›t veren bu yeni anlay›fl, e¤itimi devlet taraf›ndan verilen bir kamu hizmeti olmaktan ç›kard›. E¤itim alan› bir piyasaya dönüfltürüldü. Üniversiteler de bu piyasan›n kârl› parçalar› haline geldi. Dolay›s›yla üniversiteler, burjuvazi için do¤rudan kâr elde edilebilecek kurumlar haline getirildiler. Toparlamak gerekirse; üniversite burjuva iktidar›n›n yukar›da bir k›sm› s›ralanan ihtiyaçlar›na yan›t olabilmek için sürekli kendisini yeniden örgütler. Üniversitenin kapitalist dünyadaki yaflam›nda, kapitalizme muhalif seslere karfl› ne kadar sert olabildi¤ini özellikle “so¤uk savafl” döneminde gördük. En s›radan örnek belki de Amerika’daki ünlü “Cad› av›”, yani komünizm karfl›t› Mc Carthyci kampanya döneminden verilebilir. Amerikan üniversitelerindeki en küçük muhalif ses “komünizme karfl› mücadele” gerekçesi ile sorgulanm›fl, insanlar görevinden uzaklaflt›r›lm›fl ve hapse at›lm›flt›r. Tüm dünyada, hatta “demokrasinin befli¤i” Avrupa’da da baflta marksistler olmak üzere tüm kapitalizm muhaliflerinin üniversitelerden uzaklaflt›r›ld›klar›n› buna eklemeliyiz. Bugün kapitalizme karfl› yürütülen ideolojik muhalefet neredeyse tamamen üniversite d›fl›ndan yap›lmaktad›r. Di¤er toplumsal sistemlerden tamamen farkl› olsa da hala s›n›fl› bir toplumdan söz etti¤imiz ‘komünizmin alt evresi olan sosyalizm’de de üniversite, yap›lan tan›ma uygun bir kurum olarak örgütlenecektir. Yani egemen toplumsal s›n›f›n ç›karlar›n›n savunuculu¤unu yapacak, verili toplumsal sistemin kendisini yeniden üretmesine yard›mc› olacakt›r. Ancak art›k iktidar iflçi s›n›f›n›n elindedir. Burjuvazinin bir s›n›f olarak ortadan kald›r›lmas› ve en az bunun kadar önemli olan onun toplumun yaln›zca üretim biçimine de¤il, fakat kültürüne ve yaflam tarz›na sinmifl al›flkanl›klar› ile mücadele edilmesi gerekmektedir. Hiç flüphesiz genel olarak e¤itim, özel olarak da üniversite bu mücadelede kritik bir önem tafl›yacakt›r. Sosyalist üniversite, her türlü burjuva ideolojisi ile mücadele edecek, kapitalist ideolojinin toplumda arta kalan son tortular›n›n da temizlenmesine yard›mc› olacakt›r. Sosyalist üniversite, e¤itimi salt teorik bir süreç olmaktan ç›karacak, onu üretim süreçleri ile birlefltirerek “politeknik e¤itim”i gerçeklefltirecektir. Politeknik e¤itim; teorik e¤itimin yan› s›ra, üretim süreçleri ile içiçe geçmifl bir e¤itim sürecini tan›mlar. Politeknik e¤itim ayn› zamanda yeni bir kültür yaratmak amac›ndad›r. Bu kültür iflçi s›n›f›n›n sosyalistenternasyonalist kültüründen baflkas› de¤ildir. Politeknik e¤itim, ayn› zamanda bir sanat e¤itimidir. Sanat› küçük, elit

E k i m G e n ç l i ¤ i

35


bir az›nl›¤›n tekelinden ç›kararak, genifl emekçi kesimlerin kat›l›m›na ve üretimine açar. Ancak unutulmamal› ki bu süreç oldukça uzun ve sanc›l› bir döneme iflaret eder.

Özerk-demokratik üniversite slogan› üzerine

E k i m G e n ç l i ¤ i

36

Buraya kadar söylediklerimiz “Özerk-demokratik üniversite!” slogan›n› do¤ru bir düzlemde ele alabilmemiz için gerekliydi. Yapt›¤›m›z bu genel de¤erlendirme ›fl›¤›nda flimdi art›k üniversitenin özerkli¤i sorununa girebiliriz. Kapitalizmin üniversiteleri biçimsel anlamda özerk bir yap›ya sahip olabilirler. “Biçimsel olarak”tan ne anlad›¤›m›z› ortaya koyal›m. Bir kapitalist devlette kamu üniversiteleri devletin do¤rudan denetimi alt›ndad›r. Bu denetim, örne¤in Türkiye’de oldu¤u gibi YÖK gibi bir kurum arac›l›¤› ile ya da üniversiteler aras›nda koordinasyonu sa¤layan baflka herhangi bir kurum veya örgütlenme ile sa¤lanabilir. Farkl› ülkeler bu soruna, farkl› çözümler üretmifl olabilirler. Ancak devletin üniversiteler üzerindeki denetimi bir biçimde sa¤lan›r. Burjuvazinin üniversiteyi denetleyebilmesi, dahas› kullanabilmesi için illa devlet taraf›ndan bu amaca uygun bir ayg›t yarat›lmas› gerekmez. Üniversite ile sanayi aras›ndaki iflbirli¤i ya da iflbölümü denetimin baflka bir biçimidir. Kald› ki üniversitelerin bafl›na getirilen rektörler de burjuvazinin “uflaklar s›n›f›”n›n üyelerinden baflkas› de¤ildirler. Böylelikle üniversite çeflitli biçimlerde kapitalist sisteme ba¤lan›r. ‹flte biçimsel bir özerklik, üniversitenin kapitalist sistemle varolan kaba ba¤lar›n› koparmak anlam›na gelir. Örne¤in üniversitenin bafl›nda bir bask› ve yönlendirme arac› olan bir tak›m kurumlar -YÖK gibi- ortadan kald›r›l›r. Üniversitenin yönetiminden burjuva s›n›fa aç›kça hizmet edenler uzaklaflt›r›l›r. Üniversite mali aç›dan yaln›zca devletten ald›¤› kaynaklarla ayakta durur. Ancak üniversite mali kaynaklar›n› kullanabilmekte belli bir ba¤›ms›zl›¤a sahip olmal›d›r. Sermayenin üniversite üzerindeki do¤rudan mali denetimini sa¤layan yard›mlar ya da benzeri uygulamalar ortadan kald›r›l›r. Tüm bunlara ra¤men üniversite hala gerçek anlamda ‘özerk’ de¤ildir. Ortada yaln›zca biçimsel bir özerklik vard›r. T›pk› burjuvazinin anayasal eflitlik anlay›fl› gibi bu özerklik de asl›nda görüntüdedir, yani gerçekte sahtedir. Üniversitenin, burjuva s›n›f›ndan ve onun temel bask› ayg›t› olan devletten tam özerkli¤i onun her alanda ve her anlamda kapitalizmden ar›nd›r›lmas›yla mümkün. Bizim “özerk üniversite”den anlad›¤›m›z budur. U¤runa mücadele edilmesi gereken talep budur. Özerklik talebini biçimsel anlamda öne sürdü¤ümüzde, ciddi teorik ve politik yan›lg›lara sürüklenmek iflten bile de¤ildir. Üniversitenin kapitalizmden tam özerkli¤i teorik olarak mümkünse de pratik olarak gerçeklefltirilemez oland›r. K›smen gerçeklefltirilse de asla süreklilik kazanamayacakt›r. Üniversitenin burjuvaziden tam özerkli¤i talebi, di¤er demokratik talepler gibi kapitalizm koflullar›nda teorik olarak gerçekleflmesi mümkün, fakat pratik olarak bu neredeyse olanaks›zd›r. Bir ölçüde gerçekleflse bile bu ancak güdük ve e¤reti bir biçimde, dahas› ancak geçici bir süre için olanakl› olabilecektir. Bu nedenle de önemli olan, t›pk› di¤er demokratik talepler de oldu¤u gibi, üniversitenin tam özerkli¤i u¤runa verilecek mücadeledir. Bu mücadelenin kendisi üniversiteli gençli¤e

siyasal iktidar›n karakterini ve devletin s›n›fsal niteli¤ini aç›k bir biçimde gösterecek, ö¤renci gençli¤in, iktidar mücadelesindeki iflçi s›n›f›n›n yan›nda yer almas›n› kolaylaflt›racakt›r. Demokratik üniversite; ö¤rencilerin, ö¤retim görevlilerinin ve tüm üniversite çal›flanlar›n›n yönetimindeki üniversiteyi anlat›r. Üniversite, bu üç bileflenin bir araya geldi¤i bir organizasyon taraf›ndan yönetilmelidir. Bugün ‘reform’ ad› alt›nda yap›lmaya çal›fl›lan de¤iflimler, görüntüyü kurtarmaktan bile uzakt›r. Rektörlerin seçimle göreve gelmesi üniversiteyi daha demokratik yapmayacak, rektörün ö¤retim görevlileri üzerinde daha s›k› bir denetim kurmas› sonucunu do¤uracakt›r. Ö¤renci Temsilcileri Konseyi ad› ile bir araya getirilen ö¤renci örgütlenmeleri, bir, herhangi bir yetkiye sahip olmak bir yana, söz hakk›na bile sahip de¤ildirler, iki, bu örgütlere temsilci olarak girmek türlü koflullar ile s›n›rland›r›lm›fl, yani demokrat ö¤rencilerin buralara girip çal›flmalar› fiilen engellenmifltir. Demokratik üniversite, üniversitenin tüm bileflenleri için tam bir örgütlenme özgürlü¤ü tan›mak zorundad›r. Bu örgütlenme özgürlü¤ü yaln›zca akademik ve sendikal örgütleri de¤il, politik örgütleri de kapsamal›d›r. Ayr›ca üniversitelerde politik çal›flma yürütmenin önündeki bütün engeller kald›r›lmal›d›r. Demokratik üniversite talebi sosyalist bir düzende tam olarak uygulanmas› gereken temel önemde bir taleptir. Yani üniversite, yukar›da söz etti¤imiz bileflenler taraf›ndan yönetilmeli, bir özerklikten bahsedilecekse bu özerklik bu yönetim arac›l›¤› ile sa¤lanmal›d›r. Sosyalizmde üretim ve zenginlik kamunun elinde ve hizmetinde olaca¤›, böylece üniversitelerin mülkiyet tekeline elinde tutan bir avuç asalak yerine toplumun ezici ço¤unlu¤unun ç›karlar›na hizmet etmesinin genel koflullar› yarat›laca¤› için, tarihte ilk kez olarak gerçekten demokratik bir kurum olabilecektir. Üniversiteli gençlik hareketini içerisinde debelendi¤i ç›kmazdan kurtarabilmek için öncelikle sa¤lam bir teorik kavray›fl, do¤ru politik platform ve do¤ru bir önderlik prati¤i gereklidir. Do¤ru bir yönlendiricilik için ise aç›k ki, temel politikalar›m›zda tam bir netli¤e sahip olarak kazan›labilir. ‹flte, ö¤renci hareketi için temel bir slogan olarak öne sürülmesi gereken “Özerk-demokratik üniversite!” talebini yukar›da s›ralad›¤›m›z politik-ideolojik çerçeve ile gerekçelendirmek zorunday›z. Bu politik-ideolojik çerçeve, ö¤renci hareketi içerisinde yanl›fl yönelimlere karfl› elimizdeki güçlü bir silah olarak ele al›nmal›d›r.


E¤itimde f›rsat eflitsizli¤i derinlefliyor...

Eflitsizlik kapitalizmin özündedir! Son aylar›n e¤itim gündemlerine bak›ld›¤›nda, s›nav sonuçlar› ekseninde de¤ifliklikler konufluluyor. Bu de¤iflikliklerin hiçbir anlam tafl›mad›¤›n› iyi biliyoruz. Birkaç y›ll›k dönem e¤itimin geldi¤i noktay› ortaya koyuyor. Yap›lan onca “reform” çöpe gidiyor. Yap›lan de¤iflikler art›k günü bile kurtaram›yor. Ancak “reformlar”› s›rf bu ifllevleriyle ele al›rsak büyük bir hataya düfleriz. Çünkü yap›lan her de¤ifliklik özüne uygun olarak bir sald›r› arac›na dönüflüyor. En basit örnek; ÖSS s›nav›yla ilgili her de¤ifliklik sonras›nda üniversite hayallerimiz daha da azal›yor. Liselerin 4 y›la ç›kart›lmas›yla bizleri bir y›l daha fazla sömürecekler. Di¤er de¤ifliklikler de incelendi¤inde benzer verilere ulafl›labilir. Yap›lan de¤ifliklikler hep yeni sald›r›lara hizmet etmektedir. Bu asl›nda e¤itim sisteminin içinde bulundu¤u durumun d›flavurumudur. E¤itim sisteminin çöküflünü kan›tlayan bu veriler içinde ayyuka ç›kan bir sorun ise tek bafl›na temel bir rol oynamaktad›r. E¤itimde derinleflen f›rsat eflitsizli¤inden söz ediyoruz. Gelinen noktada bu konudaki fark çok daha aç›lm›fl durumda. ÖSS sonras›nda yap›lan de¤iflikliklerle ö¤rencilerin dershaneye gitmesi art›k bir zorunluluk. Tabii burada önemli bir koflul devreye giriyor: Para. Dershaneler bu durumu kendi lehlerine çevirmekte geç kalmad›lar. Dershaneler en ucuzu bile milyar› bulan fiyatlarla kârlar›na kâr kat›yor. Devletin düzenlemeleri sayesinde “müflterileri” garanti olan “iflletmeler” durmadan fiyat yükseltiyor. Bu durum ö¤renciler aras›nda s›n›fsal farkl›l›klar› ortaya seriyor: Paran varsa oku, yoksa iflçi ol! Zengin çocuklar›n›n hem dershane, hem de özel üniversite flans› varken, iflçi-emekçi çocuklar›n›n tercih flans› bile bulunmuyor. Birçok iflçi-emekçi çocu¤unun s›n›f atlama ve gelecek olarak gördü¤ü üniversiteler art›k hiç olmad›¤› kadar uzak. Üniversite s›navlar›nda yar›fl atlar›na dönüfltürülen ö¤renciler içinde art›k zengin çocuklar› metrelerce önden bafllayacak dersek yanl›fl olmaz. Bu yar›fl›n sonucu art›k “bafltan belli olma” durumunu garantiledi. Bunun içindir ki, binlerce iflçiemekçi çocu¤u s›nava bile girmekten vazgeçebiliyor. Her geçen gün derinleflen bu eflitsizlik, düzenin

E k i m

iflleyiflinin gere¤idir. Kapitalist sistem bu temel üzerinde çal›flm›yor mu? Paras› olana okuma hakk› da var, gelecek kurma da... Ama di¤er tarafta da düzenin iflleyifli için gereken emek gücüne dönüflecek olan binler duruyor. Bir de e¤itimdeki f›rsat eflitsizli¤inin bölgesel alan› var. E¤itim ve ö¤retim dönemi bafllamas›na ra¤men do¤uda aç›lmam›fl okullar var. Ö¤retmen eksikli¤i çeken okul say›s› da bat›dan daha çok ve hala birlefltirilmifl dersliklerle karfl›laflabiliyorsunuz. ÖSS s›nav sonuçlar› aç›kland›¤›nda iller s›ralamas›nda sonunculu¤u paylaflan iller hep ayn›d›r. Hakkari, Van ve di¤er do¤u illeri. Bunlara bir de k›sa bir haber ekleyelim. Boyal› bas›nda ç›kan bir habere göre; bir burjuva semtindeki ilkö¤retim okulunun masraflar›n› veliler karfl›lamaya bafllam›fl ve okulda bilgisayarl› e¤itime geçilmifl! Bir baflka haber ise flöyle: Okula kay›t paras› vermeyen velilerin ö¤rencileri bir s›n›fta toplanm›fl. Bir tarafta iflçi ve emekçi çocuklar›, di¤er tarafta burjuva çocuklar›... E¤itim sisteminde yaflanan hiçbir sorunu düzenden yal›t›k düflünemeyiz. F›rsat eflitsizli¤i bunun en yal›n ifadesidir ve kapitalizmin ürünüdür. Sorun kapitalist sistem var oldu¤u sürece yaflayacak ve daha da derinleflerek devam edecektir. Biz bu geleceksizlik ve eflitsizlik içinden kendi gelece¤imizi ç›kar›ncaya kadar böyle sürüp gidecektir. Kapitalist sistem y›k›lmad›¤› sürece yeni “reformlarla” yeni sald›r›larla yaflanacakt›r. Biz karfl›s›na ç›k›p dur deyinceye kadar!..

G e n ç l i ¤ i

37


Bir asimilasyon arac› olarak Kürdistan’da e¤itim

E k i m G e n ç l i ¤ i

38

Türk burjuvazisi, cumhuriyetin kuruluflunun daha ilk y›llar›ndan itibaren kendi ulusu d›fl›nda hiçbir ulusu ve az›nl›k milliyeti tan›mam›fl, inkar, imha ve asimilasyon politikas›n› ulusal soruna yaklafl›m›n›n merkezine koymufltur. Yaln›zca Türk ulusunu resmen tan›m›fl, onun dili ve kültürünü egemen k›lmaya çal›flm›flt›r. Kürtlerin ulusal aç›dan kimliksizlefltirilmesi ve asimilasyonu içinse her türlü araç ve yöntemin kullan›lmas› meflru görülmüfltür. Türk burjuvazisi için e¤itim, her zaman, Kürdistan’da bu asimilasyon araç ve yöntemlerinden biri olarak kullan›lm›flt›r. Cumhuriyetin kurulmas› ile birlikte Türk burjuvazinin ilk icraatlar›ndan biri, ulusal e¤itim politikas›n›n oluflturulmas› ve bunun yasa ile güvence alt›na al›nmas› olmufltur. 22 Mart 1926’da ç›kart›lan 789 say›l› Maarif Teflkilat›na dair yasa ile e¤itimin Türkçe d›fl›nda hiçbir dille yap›lamayaca¤› yasalaflt›r›lm›flt›r. ‹lk elden anadilde e¤itimin yasaklanmas›n›n ard›ndan Kürt ulusunun dili ve kültürünün bask› alt›na al›nmas› ve yok edilmesi için e¤itim plan›nda çok daha özel önlemler al›nmaya bafllanm›flt›r. “Vatandafl Türkçe konufl!” kampanyas›ndan beklenilen sonuçlar›n al›namamas› ile birlikte, Dersim Kanunu’nda asimilasyon amaçl› bölge yat›l› okullar› gündeme getirilmifl, ancak 1960’lara kadar bu proje hayat bulamam›flt›r. 27 May›s darbesiyle birlikte ise 1961’de ç›kar›lan 22 no’lu yasa ile bölge yat›l› okullar› yasalaflt›r›l›r. Yasada bölge yat›l› okullar›n›n amac›, “...köy çocuklar›n› ileri ö¤renim imkanlar›na haz›rlamak, Türk dil ve kültürünü yayma faaliyetine yard›mc› olmak” olarak tan›mlan›r. 12 Eylül generalleri ise yasada de¤ifliklik yaparak befl y›ll›k bölge okullar›n› orta okulla birlefltirerek sekiz y›ll›k yat›l› ilkö¤retim bölge okullar› (Y‹BO) uygulamas›na geçilmesine ve bölge okullar› say›s›n›n art›r›lmas›na ön ayak olmufllard›r. Y‹BO’lar›n kurulufl gerekçesi burjuvazi taraf›ndan, bölgede yerleflim yerlerinin da¤›n›kl›¤› nedeniyle her yerleflim yerine okul yapamama olarak aç›klansa da, bölge okullar› çok yönlü asimilasyonun temel amaçlar›ndan biri olarak düflünülmüfltür. Dil ve kültür birli¤i, ulus olma bilincinin en temel unsurlar› ve dayanaklar› aras›ndad›r. Sermaye devleti de bölgeye yönelik uygulad›¤› e¤itim politikas› ile tam da Kürtler için bu dayanaklar› ortadan kald›rmaya, onlar› sistemli biçimde asimile etmeyi, resmi ideoloji çerçevesinde Kürt gençlerinden iyi birer “Türk vatandafl›” yetifltirmeyi hedeflemektedir.

Asimilasyon k›fllalar› Y‹BO uygulamas›n›n en yayg›n görüldü¤ü yerler Ad›yaman, Bingöl, Bitlis, Tunceli, Malatya, Van, A¤r›, Diyarbak›r, Mardin, Siirt gibi Kürt illeridir. Bölgede en büyük yat›r›m bu okullara yap›l›yor ve özel politik yönelimle birlikte di¤er okullara yat›r›m yap›lm›yor. 150 binin üzerinde çocuk bu okullarda ö¤renim görüyor. Henüz alt› yafl›nda ailesinden kopar›lan çocuklar›n büyük bir k›sm›n›n anadili Kürtçe ve yine bu çocuklar›n büyük bir k›sm› Türkçe konuflmay› bilmiyor. Okulda Kürtçe konuflmak yasak oldu¤u gibi tatilde evlerine giden çocuklar›n evde Kürtçe konuflmas› da yasak. Hafta boyunca okul d›fl›na ç›kmak veya ziyaretçilerle görüflmek de yasak. Hafta sonunda ise aileleriyle t›pk› k›fllalarda uyguland›¤› gibi ancak “nizamiye”de görüflebiliyorlar ve bu görüflmelerde Kürtçe konuflmak da yasak. Çocuklar›n temel ihtiyaçlar›n› sa¤layacak hizmetliler bu okullarda yer alm›yor, sa¤l›k ekipleri dahi bile yok. Bunlar bir yana okullarda temizlik çal›flanlar› dahi son derece s›n›rl›. Okul temizli¤ini küçük yafltaki bu çocuklar yap›yor. Bu okullarda görev yapan ö¤retmenler mevcut politik yönelime uygun olarak seçiliyor. Okul içinde tam bir k›flla disiplini uygulan›yor. Dayak, aç b›rakma gibi sirklerdeki uygulamalar› an›msatan her türlü insanl›k d›fl› uygulama, bu okullarda e¤itim arac› olarak kullan›l›yor. Anadilinden zorla kopar›lan bu çocuklar›n, dil ve düflünceleri aras›ndaki s›k› birli¤e vurulan ket dolay›s›yla zaten düflünsel ve kiflisel geliflimleri zaafa u¤ramakta, dolay›s›yla bu çocuklar psikolojik sorunlar da yaflayabilmektedir. Bir de üzerine bu insanl›k d›fl› uygulamalar eklendi¤inde ortaya çok daha vahim sonuçlar ç›kabilmektedir. Yap›lan araflt›rmalarda, bu okullarda e¤itim gören çocuklar›n büyük bir k›sm›nda alt›n› ›slatma, gece uyuyamama, kekemelik, kendine güvenmeme, t›rnak yeme gibi psikomatik, travmatik belirtiler gösterdikleri görülüyor. Çocuklar›n yaflad›¤› psikolojik sorunlar bir yana anadilinde e¤itim göremeyen çocu¤un ö¤renmesi ve kavramas› güçleflmekte ve yavafllamaktad›r. Kaynak yetersizli¤inden flikayet eden burjuvazi herhangi bir okulu açmaktan çok daha fazla maliyete yol açan bu okullara milyarlarca dolar harcayabilmektedir. '93 konsepti ile birlikte bu okullar›n yap›m›na h›z verilmifltir, ve önümüzdeki y›llarda da bu okullar›n yap›m›na daha fazla kaynak aktar›laca¤› aç›klanmaktad›r. Peki Kürdistan’da e¤itimin genel tablosu nedir?


Kürdistan’da e¤itimin somut olanaklar› çal›n›yor E¤itim Sen’in 2005 y›l› bafl›nda e¤itim sisteminin durumu raporu, bu bölgedeki kara tabloyu gözler önüne seriyor. Ülke genelinde ortalama e¤itim süresi 6 y›l iken Kürdistan illerinde bu ortalama 3,5 y›l, yani ilkö¤retim düzeyinde bile de¤il. Liseleflme oran›, yani ortaö¤retimi bitiren çocu¤un liseye devam›, % 50 gibi oldukça düflük bir oran. K›z çocuklar› söz konusu olunca bu oran % 28’lere kadar düflüyor. Mesele ö¤rencinin okula devam etmek istemesinden çok, bölgede yeterli say›da lisenin olmay›fl›. Bölgede ö¤retmen a盤› var; ülke genelinde ö¤retmen bafl›na 37 ö¤renci düflerken Kürdistan’da ö¤retmen bafl›na 70 ö¤renci düflüyor. E¤itim uzmanlar›na göre ise ideal rakam 20. Bölgeye yeterli say›da ö¤retmen atanmad›¤› gibi, bölgeye atanan ö¤retmenlerin de özlük haklar› tan›nmad›¤› ve ihtiyaçlar› karfl›lanmad›¤› için mecburi hizmetini tamamlayan ö¤retmen bölgeyi terk ediyor. Bir çok ilde ö¤retmenlerin lojman sorunu dahi çözülmüyor. Bu, bölgenin özgül yanlar› konusunda deneyimli ö¤retmen say›s›n› azaltt›¤› gibi, çocuklar›n adaptasyon sorununu art›r›yor ve baflar› oran›n› azalt›yor. Okullaflma oran› yüzde 7 ila 10 aras›nda, derslikler yetersiz, ihtiyac› karfl›layacak okul ve derslikler için 10 katrilyona ihtiyaç var. Okullar› olmayan köylerdeki çocuklar tafl›mal› sisteme baflvurmak zorunda kal›yor. Tafl›mal› sistem ise tam bir rant kap›s› haline gelmifl durumda. Dahas› uygun olmayan araçlarla uzun mesafeler yap›l›yor. Birlefltirilmifl s›n›f uygulamas› da bölgede çok yayg›n. 2005 verilerine göre ülke genelinde 587 bin 379 ö¤renci birlefltirilmifl s›n›flarda ders görüyor. Birlefltirilmifl s›n›f uygulamas›n›n en yo¤un görüldü¤ü yerler ise Kürdistan illeri. Bu s›n›flarda tek ö¤retmen eflli¤inde befl s›n›f bir arada ders görebiliyor. Bu da çocuklar›n baflar› durumunu oldukça olumsuz etkiliyor. Okullar›n büyük bir k›sm›nda su, tuvalet, kalorifer yok. Bir çok okulda yeterli say›da memur ve hizmetli yok, dolay›s›yla okullar›n temizlik gibi bir çok ihtiyac›n› ö¤renciler karfl›lamak zorunda kal›yor. Bu kara tablonun gerisinde yatan gerçeklik, “Haydi k›zlar okula!”, “Çocuk eme¤ine hay›r!” vb. demagojilerine ra¤men, bizzat sermaye devletinin uygulad›¤› ulusal e¤itim politikas›d›r. Kürdistan’da en büyük sorunlardan birisi iflsizliktir ve yoksulluk içindeki veliler çocuklar›n›n e¤itim yükünü kald›ramamakta, çocuklar›n› okula gönderememektedir. Çocuklar›n büyük bir k›sm› ya mevsimlik ifllerde tarlada çal›flmak, ya da boyac›l›k, simitçilik gibi ifllerde çal›flmak zorunda kalmaktad›r. Sermaye devleti ise paras›z e¤itim uygulamas› yerine “Haydi k›zlar okula!” demekle yetinmektedir. Yeni okullar açmak ya da mevcut okullar›n ihtiyaçlar›n› gidermek yerine, asimilasyon amac›na yönelik yeni Y‹BO’lar infla etmektedir. Veliler do¤al olarak çocuklar›n› bu okullara göndermek

istememektedir, göndermek zorunda kalanlar ise yoksulluk dolay›s›yla çocuklar›n›n asgari ihtiyaçlar›n› dahi karfl›layamayanlard›r. Gerici kayg›larla çocuklar›n› okula göndermek istemeyen ebeveynler de var kuflkusuz. Ancak sömürgeci sermaye devleti “Haydi k›zlar okula!” demagojisi yaparken, sanki y›llard›r bu Kürdistan’daki egemenli¤ini koruyabilmek için feodal a¤alara, afliret reislerine ve tarikat fleflerine dayanan, ortaça¤ art›¤› bu gerici güçleri ve onlar›n temsil etti¤i gerici-feodal kültürü destekleyip yaflatan kendisi de¤ilmifl gibi davran›yor. Bizzat devletin bu bölgede tüm biçimleriyle gerici-feodal ideoloji ve kültürün korunmas› için sarf etti¤i çaba ve bunun sistemli biçimde besledi¤i geri ve gerici bilinç, yoksul ve cahil ailelerde çocuklar›n›, elbette özellikle de k›z çocuklar›n› okula göndermeme tutumlar›na yolaç›yor. ÖSS sonuçlar›nda baflar› durumuna göre il s›ralamalar›n›n son s›ralar›n› her sene a¤›rl›kl› olarak Kürt illeri doldurur. Bu sonuç elbetteki tesadüfi de¤ildir. Sermaye devleti yaratt›¤› f›rsat eflitsizli¤i ile Kürt gençlerinin ÖSS’de baflar›s›z olmas›na neden olmakta, Kürt gençlerinin gittikleri yerlerde yaratabilece¤i mücadele dinamiklerinden korktu¤u için onlar›n yerel yaflam alanlar›ndan daha ileri bir e¤itim için ç›kma olanaklar›n› mümkün mertebe s›n›rlamaktad›r. Hüseyin Çelik geçti¤imiz günlerde yapt›¤› aç›klama ile bu bölgede okul öncesi seferberli¤ini bafllatacaklar›n› müjdeledi(!). Burjuva medya da bu haberi yere gö¤e s›¤d›ramayarak “e¤itimde atak” olarak lanse etti. Asl›nda Hüseyin Çelik’in okul öncesi ö¤retiminin en temel amac›n› Türkçe ö¤retmek olarak aç›klamas›, bütün niyetleri aç›kça ortaya koyuyor. Sermaye devletinin ulusal e¤itim politikas›n›n yegane hedefi iyi birer “Türk vatandafl›” yetifltirmektir. Dolay›s›yla liseleflme oran›n›n bu kadar düflük oldu¤u bir bölgede Y‹BO’lar›n ve okul öncesi okullar›n›n say›s›n›n art›r›lmas›na öncelik veriliyor. Verilerin de ifade etti¤i gibi, bölgede e¤itim alan›nda yaflanan sorunlar›n temel kaynaklar›ndan biri e¤itimde f›rsat eflitsizli¤i, bunun bir parças› olarak paral› e¤itimdir. Bu nedenle paral› e¤itime ve e¤itimde f›rsat eflitsizli¤ine karfl› mücadele Kürdistan için çok daha yak›c› bir önemdedir. Ancak sorunun Kürdistan’a özgü daha temelli bir boyutu, e¤itimin bu bölgede bir asimilasyon arac› olarak kullan›lmas› ve bu politikan›n bir parças› olarak Kürt çocuklar›n›n anadilde e¤itim hakk›ndan yoksun b›rak›lmas›d›r. Bu gerici floven resmi politikaya karfl› ve acil demokratik istemler kapsam›nda; tüm dillere hak eflitli¤i sa¤lanmas›, zorunlu devlet dilinin ortadan kald›r›lmas› ve herkese kendi ana dilinde e¤itim hakk› tan›nmas› talepleri için mücadeyi yükseltmek gerekmektedir. Bu mücadele gençlik cephesinde, milli bask›ya, flovenizme ve gerici e¤itim sistemine karfl› mücadele kapsam›nda çok daha özel bir öneme ve anlama sahiptir.

E k i m G e n ç l i ¤ i

39


Bana bir masal anlat ö¤retmenim…

E k i m G e n ç l i ¤ i

40

Y›llar›m›z› verdi¤imiz e¤itim hayat›m›z›n belki ironik bir özetidir bu söz. Ailemiz büyük bir sevinçle elimizden tutup bizi y›llar önce 1. s›n›f›n küçük s›ralar›na b›rakm›flt›. ‹flte o günden bu yana üstüne oturdu¤umuz s›ralar, sandalyeler, karfl›m›za geçen ö¤retmenler, asistanlar, doçentler, profesörler de¤iflti, ama bir fley de¤iflmedi: Anlat›lan hikayeler… E¤itim genç bireylerin hayata haz›rlanmalar›n› sa¤layan, teknik ve sosyal iflbölümünün gerektirdi¤i donan›m› sa¤layabilmeleri için geçirdikleri süreçtir. Elbette bu süreç, içinde bulundu¤u toplumun ihtiyaçlar› ve dinamikleri ile birlikte flekillenmektir. Örne¤in ortaça¤ Avrupa’s›nda üniversite kiliseye ba¤l›, ondan henüz ayr›flmas›n› sa¤layamam›fl bir kurumdur. Burjuva devrimlerinin gerçekleflti¤i, burjuva ulus devletin flekillendi¤i, feodal üretim iliflkileri ve üstyap›n›n tasfiye edildi¤i dönemde bu ifllev h›zla de¤iflmifltir. E¤itim laik, toplumun daha genifl kesimlerini kapsayan, bilimsel ve teknik ilerleme ihtiyac›n› karfl›layan bir niteli¤e bürünmüfltür. Burjuvazinin iktidar› ald›¤› ve h›zla gericileflti¤i dönemde toplumun birçok alan› gibi e¤itim de bu de¤iflimden nasibini alm›flt›r. Burjuvazi için e¤itim iki temel hedefe yönelmifltir. Bunlardan birisi mevcut kurulu s›n›fl› toplumun ideolojik hegemonyas›n› genç beyinlerde kurmak ve kendi ideolojik yeniden üretimini gerçeklefltirmek, di¤eri de gerekli olan teknik eleman ihtiyac›n› karfl›lamak. E¤itimin bir aflamas› olan üniversite için de bu durum geçerlidir. Üniversite, burjuvazi için, toplum üzerindeki ideolojik hegemonyas›n› sürdürmesinde ve iktidar›n› toplum yaflam›n›n her düzeyinde devam ettirmesini sa¤layan kurumlara kendi ölçütlerine göre nitelikli idareciler vs. yetifltirmesinde büyük bir öneme sahiptir. ‹lkokul hayat›m›z hayat bilgisi kitaplar›nda gazete okuyan b›y›kl› baba ve ev ifllerini gören anne tasvirleri ile bafllam›flt›. “Cumhuriyet halk›n kendi kendisini yönetmesidir” tekerlemesiyle devam eden bu süreç sonras›ndaki tarih, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ile yeni boyutlar kazand›. Burada temel olan e¤itimin bir ideolojik hegemonya arac› olarak kullan›lmas›d›r. Bu, ilkokuldan üniversitelerde lisansüstü çal›flmalara, araflt›rmalara kadar kendini yans›t›yor. Üniversitede sosyal bölümler bir yandan bu ideolojik hegemonyay› güçlendirmeye çal›fl›rken, di¤er yandan üniversitede bu hegemonyan›n denetim mekanizmalar› iflletilmektedir. Tarih kitaplar›ndaki yalan ve yanl›fllar dururken “sözde” Ermeni soyk›r›m›n› yalanlayan “bilimsel” makaleler bu

üretimin aç›k örneklerinden birisidir. Yüksek lisans ö¤rencilerinin yazd›¤› tez sebebiyle okuldan at›lmas› ve YÖK baflkan›n›n bu at›lmay› sahiplenmesi gibi durumlar da bu denetimin somut örnekleridir. Bilimsel e¤itimin önündeki en büyük engellerden birisi düzenin kendi ideolojik hegemonyas› alt›nda gericileflen, onun propagandas›n›n bir arac› haline gelen e¤itim anlay›fl›d›r. Bu sorun üniversitenin özerkli¤i tart›flmas›n› da bir yan›yla kesiyor. Üniversite, bilimsel üretimi hedefleyen, kendi ba¤›ms›z denetim ve yönetim ayg›tlar›na sahip olan bir yap›ya kavuflamad›¤› sürece bilimsel üretim ad› alt›nda ortaya ç›kanlar masa bafl›nda yaz›lm›fl hikayeler oluyor. Geçti¤imiz haftalarda Bo¤aziçi Üniversitesi’nde yaflanan konferans sorunu da bunu anlat›yor. Faaliyetlerini mahkemelerin, MGK’ya ba¤l› YÖK’ün belirledi¤i üniversite yeni bir fleyler söylemek konusunda dahi eksik kalmaya mahkumdur. Nas›l ki Ortaça¤’da bilim adamlar› ve düflünürler kiliseye ba¤l› ve sözlerini ‹ncil’in çizdi¤i s›n›rlar içerisinde belirleme çabas›ndayd›ysalar, bugün karfl›m›zda MGK’n›n milli siyaset belgesinin çizdi¤i s›n›rlar içerisinde kalan bir üniversite gerçe¤i vard›r. Üniversitenin özerkli¤i bilimsel e¤itimin di¤er engeli ile de bir sebep sonuç iliflkisine sahip. Üniversiteyi ba¤layan zincirlerden birisi de sermayenin üniversitelerdeki do¤rudan denetimidir. Toplumsal üretimin ve üretici güçlerin bugünkü engeli olan sermayenin üniversiteler üzerindeki tahakkümü, bilimsel üretimin ve e¤itimin önünde bir engel olarak durmaktad›r. Bu durum üniversite e¤itimini teknik eleman yetifltirme içeri¤ine mahkum ederken, bu teknik üretimi de tekellerin ihtiyaçlar› ile s›n›rlamaktad›r. Bilim ve teknolojiyi pazarlanabilir yeni ürün, sistem, üretim yöntemleri ve toplumsal hizmetlere dönüfltürebilme becerisi egemen k›l›nmaktad›r. Bu da bilimsel araflt›rmalara ayr›lan kaynaklar›n hemen tümünün pazarlanabilir teknoloji üretimine yönelik projelere ak›t›lmas›n› gündeme getirmektedir. Do¤al olarak piyasa talebi olmayan bilimsel üretim alanlar› kaynaktan yoksul b›rak›lmaktad›r. Bu durum, toplumsal yarar› zaman içinde hissedilebilecek ama pazarlanabilirli¤i olmayan ya da s›n›rl› olan araflt›rmalar›n yap›lamamas› veya bu tür çal›flmalar›n önceliklerini yitirmesi sonucunu do¤uruyor. E¤itimsizlik, sa¤l›kl› yaflama hakk›n›n gelir düzeyi düflük toplumsal katmanlar için bir hak olmaktan ç›kmaya bafllamas›, tarihsel ve do¤al kültür zenginlikleri ile çevre y›k›m›, ulafl›m ve bar›nma sorunlar› vb.’nin çözümü için üniversite kaynaklar›n›n seferber edilememesi bunun en


tipik örneklerini oluflturur. Daha da önemlisi hangi bilimsel araflt›rmalar›n daha öncelikli oldu¤una karar verme iradesi ekonomik ve siyasi güçlere devredilmifl olur. Sermayenin egemenli¤i alt›ndaki üniversitenin ö¤renciler, piyasaya teknik eleman yetifltirme politikas›n›n farkl› yönleri ile de ma¤dur olmaktad›r. Üniversite ö¤rencisini standardize eden bu alg›lay›fl ezberci e¤itim anlay›fl›n› do¤urmakta, e¤itimi ezberlenen bir dizi formüle s›k›flt›rmaktad›r. Üniversite ö¤renimi gören ö¤renciler standardize edilen müfredat anlay›fl› ile tek bir tornadan ç›kan ürünler olarak görülmektedir. Üniversitelerde ö¤rencilerin ve ö¤retim elemanlar›n›n farkl›l›klar›n›n geliflimine izin veren, yarat›c› özelliklerin önplana ç›kmas›n› sa¤layan ve gelifltiren, mesleksel e¤itimlerinin yan› s›ra ayd›n birer insan olmalar›na olanak tan›nmamaktad›r. Gerici, ezberci müfredat ve ö¤rencilerin kendilerini farkl› alanlarda gelifltirmelerini sa¤layacak olan faaliyetlerin (ö¤renci topluluklar› gibi) engellenmesi bu tutumun bir parças›d›r. Bu bak›fl›n do¤al sonucu her türlü özerk ö¤renci örgütlenmesini potansiyel suç ortamlar› olarak görülmesi olmaktad›r. Bugün en demokratik oldu¤unu iddia eden üniversitelerde dahi bu bak›fl hakimdir. Soruflturmalar, topluluk

odalar›n›n jandarma/polis taraf›ndan bas›lmas›, topluluk faaliyetlerinin engellenmesi, topluluk barakalar›n›n y›k›lmak istenmesi bu bak›fl›n pratiklerini oluflturmaktad›r. Düzen ayn› zamanda ö¤renciler içerisinde de kendi iflleyifl ilkelerini, felsefesini oturtmak istemektedir. Yine bu da bilimsel e¤itim ad› alt›nda yap›l›rken, bilimsel bak›fltan yoksun, rekabetçi, bencil, piyasa koflullar›n› içsellefltirmifl bireyler ortaya ç›kmaktad›r. Çan e¤risi benzeri uygulamalarla ö¤rencilerin birbirleriyle amans›z bir yar›fla girmeleri koflullanmaktad›r. Üniversite öncesi e¤itimin içeri¤i de buna temel oluflturmaktad›r. Baflta iflletme, iktisat bölümleri olmak üzere mühendislik ve fen-edebiyat fakültelerini kapsayan flekilde, ders ad› alt›nda, nas›l ifl görüflmelerine girilece¤i, patron ve iflçilerle nas›l iliflkiye girilece¤i ö¤retilmektedir. Uç bir örnek; maden mühendisli¤i bölümlerinde kimi hocalar›n ö¤rencilerine nas›l grev k›r›laca¤›n› ö¤rettikleridir. Gençlik gelecektir. Tarihsel miad›n› dolduran sermaye düzeni süreklili¤ini sa¤layabilmek için gençli¤i kazanmak zorundad›r. Ne var ki krizler içinde debelenen sermaye düzeninin ç›k›fls›zl›¤›, gençli¤e bir gelecek vaad etmiyor. Düzen gençli¤i anlatt›¤› masallarla uyutmaya, bilincini flekillendirmeye, yozlaflt›rmaya çal›fl›yor. Gençlik mücadelesi ile bu karanl›¤› y›rtacak, bu uykudan uyanacak, bu masallara kanmayacakt›r.

Tepe Güvenlik Y›ld›z’da! Bir siz eksiktiniz, siz de geldiniz, cennet okulumuz daha bir güzelleflti. Y›ld›z Teknik Üniversitesi’ne dönem sonunda sinsice yerlefltirilen kameralardan sonra “güvenlik” Tepe Güvenlik’e emanet edildi. YTÜ, memur kadrolu güvenlik eleman› çal›flt›ran ilk üniversite olmufltu. Kameralar› ve okulu çeviren “jiletli” telleriyle huzur ortam› sunan üniversitemiz yeni güvenlik kadrosuyla sezona bomba gibi girdi. Parlak üniformalar›yla okul giriflinde kimlik kontrolü yapan Tepe Güvenlik elemanlar›yla ilk karfl›laflt›¤›mda flafl›rd›m. Çünkü bugüne kadar hiç kimse bana kimli¤imi sormam›flt›. fiaflk›nl›k içinde üniversite içinde bu “bando tak›m›” gibi gezenlerin kim oldu¤unu ö¤renmeye çal›fl›rken, eski ÖGB’lerden biri bilgi açl›¤›m› giderdi. ‹lk söyledi¤i fley yenilerin de eskilerin haklar›na sahip oldu¤u oldu. Yani onlara sald›rman›n herhangi bir memura sald›rmakla ayn› anlama geldi¤ini anlatt›. ‹nce bir tehdit sall›yordu. “‹stanbul Üniversitesi’nde de böyle” diyerek devam etti. Bu s›rada ö¤renciler bu tabloyu hiç yad›rgamam›fl bir flekilde kimliklerini göstererek turnikelerden birer ikifler geçiyorlard›. Hani flu milyarlar ak›t›l›p üç senedir çal›flt›r›lamayan turnikelerden. Aziz Nesin’in gözlerini yaflartacak bir manzara gözümün önündeydi. Bir yanda kimlik tespiti için kurulan turnikeler ve onlar›n hemen önünde parlayan, yepyeni beyaz üniformalar›yla kimlik soran bir ekip. Turnikelere karfl› fikirlerimi bir kenara koyup bu tuhafl›¤› izlemeye bafllad›m. Üniversite yönetimi insanlarla sanki dalga geçer gibi “sizin paralar›n›z› turnikelere yat›rd›k, sonrada onlar›n iflini yapmak için özel güvenlik kiralad›k” diyordu. Üniversitelerin kaynaklar›n›n nereye gitti¤ini anlatan bir sahne. Hani utanma da yok derler ya, tam da öyle. Ö¤rencilerin duyars›zl›¤›na art›k al›flsam bile, gözlerinin önündeki tabloyu görememeleri beni bir parça daha üzdü. Bu Aziz Nesin hikâyesi bende ac› bir tebessüm oluflturmuflken, eski ÖGB’nin söyledikleri beni biraz daha flafl›rtt›. Eski güvenlikçiler memur olduklar› için baflka yerlere kayd›r›lm›flt›. Yani güvenlikteki bu özellefltirme bir tasarruf bile de¤il. Herhalde Tepe Savunma ve Güvenlik’in NATO Güvenlik Sertifikas›, Milli Savunma Bakanl›¤› Tesis Güvenlik Belgesi, ISO–9000 (2000 versiyonu) ve AQAP–110 Kalite Belgeleri’nin sahibi olmas› AB’ye uyum için tercih sebebi olmufltu. Moda tabiriyle okulumuz, e¤itimi ilgilendiren hiçbir alanda olmasa bile, güvenlik alan›nda “akredite” olmufltu. YTÜ’de devrimciler yeni döneme ne kadar da¤›n›k giriyorlarsa, idare o derece planl› giriyor. Gelebilirler, emin olsunlar onlar› karfl›larken ellerimizde çiçek olmayacak. Bugüne kadar Y›ld›z’da devrimci faaliyeti durdurmaya güçleri yetmedi, bundan sonra da yetmeyecek.

E k i m G e n ç l i ¤ i

YTÜ’den bir Ekim Gençli¤i okuru

41


Türk Solu: “Bir, iki, üç... Daha fazla Bozüyük!”...

Ulusalc› faflistlerin Kürt düflmanl›¤› E k i m G e n ç l i ¤ i

“Ulusal sol” ve faflistlerin K›br›s, AB ve Kürt sorunu konusunda gösterdikleri benzer tepkiler geçti¤imiz dönemde iki grup aras›nda ortakl›¤a kadar varm›flt›. Hatta o dönem gündemi yeterince meflgul etmifl olan iki grubun flörtü burjuvazinin “demokrat sesi” Radikal gazetesi sayfalar›nda tart›flmaya bile aç›lm›flt›. “Ulusal sol” kavram› bu topraklarda y›llard›r yeniden ve yeniden ortaya ç›kan bir illet gibidir. ‘60'l› y›llarda 27 May›s darbesi ile kendine zemin bulan sol içindeki ulusalc› söylem her geçen gün biraz daha faflistleflerek bugüne kadar geldi. Kendilerine devletin resmi ideolojisini kalkan yapan ulusalc›lar, popülist söylemler kullanarak kendilerini varetmeyi baflard›lar. Ancak gelinen yer kendi “teorisyen”lerinin bile mezarda ters dönmesine yolaçacak bir noktaya varm›flt›r. Bildi¤imiz kontrgerillaya özgü milliyetçili¤i dillendiren, en ›rkç›-floven teori ve söylemleri sol ad›na sahiplenen ulusalc›lar, özellikle son dönemde ezen ulus flovenizminin temsilcili¤ine soyunmufllard›r. Kürt halk›na sald›rmakta faflistlere rahmet okutan “milliyetçi sol”un devrimci hareketin tümünü de kendine düflman seçmesi, Alman Nasyonal Sosyalist Partisi’nin (Naziler) Türkiye flubesi olma yolunda sa¤lam ad›mlar att›¤›n› “müjdeler” niteliktedir. Art›k karfl›m›zdakiler tam bir karfl›-devrimci çete görünümü sergilemektedir. Ucube düflüncelerini “Kemalizm”, “ulusalc› sosyalizm” vb. de¤iflik ambalajlara sokmalar›, burjuvazinin üretti¤i resmi ideolojinin emperyalizme ba¤›ml› bir ülkeye özgü faflizm ideolojisi oldu¤u gerçe¤inin üzerini örtememektedir.

“Türko¤lu Türklü¤ünü koru!” “Bugün PKK terörü ile mücadelede en önemli nokta budur. PKK, Kürtleflmeden güç almaktad›r. Türkler Türklü¤ünü korursa PKK zay›f düflecektir. Bu ise askeri de¤il toplumsal bir çözümü gerektirir. Türk, kendi sorununu kendisi çözecektir. Bunun için ilk baflta yap›lmas› gerekenlerse flunlard›r. 1- Her Türk, al›flveriflini mutlaka Türkten yapmal›d›r. Kürde aktar›lan para PKK'ya maddi destek demektir. Türk, bu maddi deste¤i kesmezse, hem Türklerin mali gücü olmayacakt›r, hem de Kürdün alt›nda ezilecektir 2- Her Türk, Türkçe konuflmal›d›r. Bunu da ‹stanbul flivesi ile konuflmal›d›r. Dil varsa millet vard›r. Ancak flehri istila eden Kürtler kendi dillerini hakim k›lmaktad›r. Bunlarla temas içinde Türkler de flivelerini bozmakta, Türkçe konuflsa bile adeta Kürt flivesiyle Türkçe konuflmaktad›r. TV’lerdeki Kürt dizilerinin, Kürt müzi¤inin, her ad›m bafl› Kürtçe müzik çalan barlar›n, kasetçilerin, minibüslerin ortas›na düflen Türk ister istemez lisan›n› yitirmektedir. Buna direnmek için: Türk, Kürt dizisi izlemez, Kürtçe müzik dinlemez, Kürtçe müzik çalan barlara gitmez, Kürtçe konuflulan minibüse binmez, Kürtçe kaset satan dükkandan al›flverifl yapmaz. 3- Türk, ancak modern flehir hayat›nda kendini ifade edebilir. Türk medeniyeti, köyden gelen etkilere kapat›lmal›d›r. Köy, her halükarda Kürtçülü¤ün yaflam alan›d›r. Y›llarca

42

‹stanbul'da Sivasl›, Erzincanl›, Malatyal›, Tokatl› Alevi kitlenin yaratt›¤› köy ortam›, Kürtçülü¤ü güçlendirmifltir. Türk’ü saza mahkum eden köylü kafas›, bugün flehirleri Kürt kültürüne teslim etmifltir. 4- Türkler, yemeklerine sahip ç›kmal›d›r. Türk'ün damak tad›, Kürt yemekleri ile yer de¤ifltirmektedir. Türk’ü kebaba, lahmacuna mahkum eden anlay›flla mücadele edilmelidir. Baflka kültürlerin yemeklerini yiyen kültürler asimile olur. O nedenle Türk, Türk mutfa¤›na sahip ç›kmal›, baflka fleyler yememelidir. 5- Her fleyden önce Türk üremelidir. Artan her bir Türk bebesi, bizi Ergenekon’dan ç›kartacak bir kurtar›c›d›r.” Bu sat›rlar, daha önce pek çok kez devrimcilere sald›ran “Türksolu” adl› derginin son say›s›ndan al›nm›flt›r. ‹flte ulusal solun vard›¤› son nokta budur. Tam bir kafatasç› zihniyetle Anadolu’nun, Alevili¤in tüm de¤erlerine faflizan bir flekilde sald›r›yor, “Kürtlükle” iliflkilendirerek afla¤›lamaya çal›fl›yorlar. Faflistlerin dahi cüret edemeyecekleri bir üslupla Kürt halk›na kin kusuyorlar. Perinçek’in aç›kça M‹T eleman› oldu¤unu ilan etti¤i Gökçe F›rat’n bafl›n› çekti¤i bu derginin sayfalar›nda buna benzer onlarca makale yeral›yor. Türkiye'deki Kürt istilas›ndan bahseden dergi buna karfl› yap›lmas› gerekenleri de tek tek s›ral›yor. Onlara göre ortada bir Kürt sorunu yoktur, as›l sorun Türkler'in Kürtleflmesi sorunudur. “Bizce de bir Kürt sorunu vard›r, o da Türklerin Kürtleflmesi sorunudur. Cumhuriyet'in ilan›ndan bugüne, bir dönem ivme kaybetse de, Türkler Kürtlefltirilmektedir” fleklindeki “korkutucu” iddialar›n› bir tak›m istatistiklerle destekleyerek Türkler'in ufkunu aç›yorlar. Sorunun kayna¤› olarak da Atatürk döneminde uygulan›p daha sonra terkedilen “Türklefltirme seçene¤inin” gözard› edilmesi olarak tespit


ediyorlar. Devam›nda ise bu politikan›n su götürmez baflar›s› alk›fllan›yor: “Bu amaçla iskan kanunu ç›kar. Belli ölçülerde sonuç al›n›r. Nitekim 1965 y›l›na gelindi¤inde toplam nüfus içinde Kürtçe konuflanlar›n oran› %6'ya kadar gerilemifltir.” Derginin di¤er sayfalar›nda yay›nlanan “Bir, iki, üç; daha fazla Bozüyük...” bafll›kl› yaz› ise tam bir gözü dönmüfllük örne¤i. Linç giriflimlerinden övgüyle sözedilirken, rakipleri MHP de unutulmuyor: “Oysa herkes biliyor ki, MHP türü ›rkç› hareket 1950'den 1980'e kadar Türklere karfl› soka¤a sal›nm›fl ve antiemperyalist devrimci Türk çocuklar›n› öldürmüfltür”. Öyle ya, MHP'nin o kanl› koltu¤una oturmak için söylenmesi ve yap›lmas› gerekenler var. Derginin her say›s›nda bu ve buna benzer onlarca yaz› bulmak mümkün. Bu faflist-kafatasç› çetenin, birkaç y›l önce ‹stanbul ve Y›ld›z Teknik üniversitelerinde yaflanan çat›flmalar›n ard›ndan zorunlu bir flekilde geri çekilmek zorunda kalsa da, “formundan” hiçbir fley kaybetmedi¤i anlafl›l›yor. Ülkemizde MHP ve “ulusal sol”un ayn› tabana oynamas›, burjuvazinin sol görünümlü kontra örgütlenmeler oluflturmas› art›k anlafl›lmaz bir olay de¤il. Kontr-gerilla güdümlü bu sald›r›lar karfl›s›nda reformist sol ya sessiz kalmay› tercih ediyor ya da milliyetçi dalgan›n peflinden sürükleniyor. Yaflanan bayrak provokasyonunun ard›ndan al›nan tutumlar ortad›r. Burjuva devletin bayra¤›yla sorun yaflamad›¤›n› telafl içinde ilan eden Kopenhag “komünistleri” veya kurumlar›na vakit geçirmeden Türk bayra¤› asanlar, milliyetçi rüzgar ile oradan oraya sürükleniyorlar. Sol içine yerleflen ulusalc› e¤ilimin iflçi-emekçilerde yarataca¤› tahribat aç›kt›r. Küresel kapitalizme karfl› ulusal sol söylemi, ›rkç›l›¤a ve gericili¤e prim vermektedir. “… Komünistler, bundan baflka, ülkeleri ve uluslar› ortadan kald›rmak istemekle suçlan›yorlar. ‹flçilerin vatan› yoktur. Onlar›n olmayan bir fleyi onlardan alamay›z... Her fley bir yana, baflta gelen medeni ülkelerin birleflik eylemi, proletaryan›n kurtuluflunun ilk flartlar›ndan biridir... ‹nsan›n insan taraf›ndan sömürülmesine son verildi¤i oranda, bir ulusun baflka bir ulus taraf›ndan sömürülmesine de son verilmifl olacakt›r. Ulusu oluflturan s›n›flar aras›ndaki karfl›tl›k ortadan kalkt›¤› oranda, bir ulusun di¤er bir ulusa duydu¤u husumet de ortadan kalkacakt›r.” (Komünist Manifesto)

S. Kurtulufl

Sermaye iktidar› çözümsüzlük bata¤›nda...

Kürt gençli¤inin kurtuluflu mücadelede! Ony›llard›r Türk sömürgecili¤inin kanl› inkar ve imha politikalar›na maruz kalan Kürt halk›, bu politikalara boyun e¤meyece¤ini, ulusal özgürlük mücadelesini sömürgecilerin kabusu haline getirmekten y›lmayaca¤›n› kan›tlad›. Sürekli inkar edilmeye, “kart-kurt diye ses ç›karan da¤ Türkleri” denerek afla¤›lanmaya, ulusal kimli¤i sebebiyle bask› görmeye, sürgünlere, zulümlere, katliamlara ve daha nice ac›lara karfl› ulusal kimli¤ini savundu. 2005 Newroz eylemleri ile sermaye iktidar›n›n Kürt halk›na yönelik inkar ve imha sald›r›s›n›n yeni bir evresi bafllad›. Ülke genelinde yaflanan linç sald›r›lar›, askeri operasyonlar, gerilla cenazelerine sald›r›lar ve yaflanan ölümler, OHAL’i aratmayan uygulamalar gündemden düflmedi. Genelkurmay’›n bizzat yönetti¤i bu faflist histeri ve sald›r› dalgas›, son dönemde siyasal gündemin temel konular›ndan biri oldu. Ancak bu floven histeri Kürt halk›n›n ulusal özlemlerini bast›rmak bir yana, tersine, ulusal kimli¤ine daha s›k› sar›lmas›na, sömürgecili¤e karfl› daha büyük bir direnifl göstermesine yol açt›, binlerce Kürt emekçisinin kat›ld›¤› cenazeler yafland›. Askeri operasyonlar lanetlendi, cenazelere sald›ran kolluk güçleriyle militan çat›flmalar yafland›, cenaze törenlerinde flehitler verildi. Kürt halk› bir kez daha ulusal eflitlik ve özgürlük istemlerine sahip ç›kt›.

Faflist histeri ve Kürt gençli¤i Bu süreçte Kürt gençli¤i özel bir rol oynad›. Ezilmiflli¤in, horlanman›n, inkar edilmenin yaratt›¤› tüm öfkeyi, gençli¤e özgü bir dinamizm ve enerjiyle ortaya koydu. Ulusal bask›ya karfl› öfkenin, inkar ve imha politikalar›yla yok edilemeyece¤ini, ayn› zamanda sömürgecilikle uzlaflma çizgisiyle dizginlenemeyece¤ini ortaya koymufl oldu. Bu öfke, özellikle son Gemlik yürüyüflü s›ras›nda yaflanan faflist provokasyona karfl› Kürt illerinde gerçekleflen tepki eylemlerinde daha net bir biçimde a盤a ç›kt›. Kürt gençli¤inin faflist sald›r›lara, linç histerisine karfl› duydu¤u hakl› öfke, Kürt halk›n›n y›llard›r biriktirdi¤i tepkinin a盤a ç›kmas›ndan baflka bir fley de¤ildi. Önümüzdeki dönem, üniversitelerde sald›r› süreçleri h›zlanacak. Sömürgeci sermaye devleti, üniversitelere yönelik neo-liberal sald›r›y› faflist beslemeleriyle, polisiyle, askeriyle pekifltirmeye, üniversitelerde devrimcileri, ilericileri, Kürt gençlerini sindirmeye, ve y›ld›rmaya çal›flacak. Bunun çok önemli bir aya¤› olarak toplum nezdinde k›flk›rt›lan Kürt düflmanl›¤› da kullan›larak, üniversitelere sald›r›lacak. Bu sald›r›ya güçlü bir biçimde karfl› koyabilmek için, Kürt gençli¤inin hakl› öfkesinin do¤ru hedefe yönelmesi büyük bir önem tafl›yor. Kuflkusuz Kürt gençli¤inin bu öfkesi bir kez daha dizginlenmeye, düzen için kabul edilebilir s›n›rlara çekilmeye ya da yanl›fl hedeflere yönlendirilmeye çal›fl›lacakt›r. Ancak Kürt gençli¤inin kurtuluflu mücadelededir! Bugün sömürgeci egemenli¤e, faflist haydutlu¤a, linç histerisine, flovenist dalgaya karfl› Kürt gençli¤inin üniversitelerde de yükseltece¤i mücadele özel önem tafl›yor. Gerilla cenazelerinde, kitle gösterilerinde Kürt gençli¤inin ortaya koydu¤u tutumun üniversitelerde de yayg›nlaflt›r›labilmesi gerekiyor. Özellikle son süreçte yaflananlar bir kez daha göstermifltir ki, Kürt halk›n›n ve onun en dinamik kesimi olarak Kürt gençli¤inin mücadeleden baflka ç›k›fl yolu yoktur.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Y. Kalan

43


‹stanbul’da Ulucanlar anmalar›...

“Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz!” Galatasaray eylemi: “‹çerde d›flarda hücreleri parçala!”

E k i m G e n ç l i ¤ i

44

TUYAB’›n düzenledi¤i ilk eylem 22 Eylül günü Taksim Galatasaray Lisesi önünde yap›ld›. Yap›lan bas›n aç›klamas›nda terörle mücadele yasas› öne ç›kar›ld›. “Terörle Mücadele Yasas›’na geçit vermeyece¤iz!” yaz›l› pankart›n yan›s›ra “Ulucanlar flehitleri ölümsüzdür!”, “Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz!” yaz›l› dövizler ile Ulucanlar flehitlerinin foto¤raflar› tafl›nd›. Bas›n aç›klamas› 25 Eylül günü Ümit Alt›ntafl’›n mezar› bafl›nda yap›lacak Ulucanlar anmas›na ça¤r› ile son buldu. Eylemde “Bedel ödedik, bedel ödetece¤iz!”, “‹çerde d›flarda hücreleri parçala!” solgan› at›ld›.

Ümit Alt›ntafl yoldafl›n mezar› bafl›nda anma... TUYAB’›n düzenledi¤i ikinci eylem 25 Eylül günü Ümit Alt›ntafl’›n mezar› bafl›nda gerçeklefltirildi. Mezarl›k camisi önünde toplanan kitle kortej oluflturarak sloganlarla Ümit Alt›ntafl’›n mezar›na do¤ru yürüyüfle geçti. Yaklafl›k 200 kifli Ümit yoldafl›n mezar› etraf›nda yerleflti. TUYAB imzal› “Ulucanlar flehitleri ölümsüzdür!” yaz›l› pankart›n yan›s›ra yine Ulucanlar flehitlerinin foto¤raflar› tafl›nd›. Ulucanlar direnifli ekseninde bir konuflmayla bafllayan etkinlik, sayg› durufluyla devam etti. Bas›n metni ve okunan fliirlerin ard›ndan Ümit’in kardefli katliam› lanetleyen ve hesap sormaya ça¤›ran etkileyici bir konuflma yapt›. Ard›ndan Ulucanlar direniflini yaflam›fl olan Esmahan Ekinci bir konuflma yapt›. Direniflle birlikte flehitlere iliflkin anlat›m oldukça etkileyiciydi. Hep birlikte marfllar söylenerek etkinlik bitirildi. Coflkulu geçen anmada “Ulucanlar flehitleri ölümsüzdür!”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür!”, “Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Bedel ödedik bedel ödetece¤iz!”, “Analar›n öfkesi katilleri bo¤acak!”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma!”

sloganlar› at›ld›.

Okmeydan› eylemi: “Ulucanlar flehitleri ölümsüzdür!” TUYAB’›n son eylemi 26 Eylül akflam› Okmeydan›’nda yap›lan meflaleli yürüyüfl oldu. K›rm›z› tiflört giyen 10 kifli meflalelerle önde yürüdü. Hemen ard›ndan “Ulucanlar flehitleri ölümsüzdür!” yaz›l› pankart ve flehitlerin foto¤raflar› tafl›nd›. Yaklafl›k 70 kifli sloganlarla sa¤l›k oca¤›na kadar yürüdü. Sa¤l›k oca¤› önünde sayg› duruflundan sonra bas›n aç›klamas› okundu. Marfllarla süren etkinlik, sloganlarla bitirildi.

Komünistlerin Ulucanlar etkinli¤i: Devrim davas› yenilmezdir! 25 Eylül günü Ümit Alt›ntafl’›n mezar› bafl›nda yap›lan anman›n ard›ndan s›n›f devrimcileri ayr› bir anma etkinli¤i düzenlediler. Sahnede Hatice Yürekli, Ümit Alt›ntafl ve Habip Gül k›z›l bayraklarla yerlerini alm›fllard›. Salonun bir yan›nda Habip ve Ümit yoldafl›n resimlerinin oldu¤u “Devrimci tutsaklar teslim al›namaz!” yaz›l› pankart vard›. Di¤er yan›nda ise “Ya barbarl›k, ya sosyalizm!” yaz›l› pankart. Ulucanlar flehitlerinin foto¤raflar›n›n bulundu¤u panoda ise “Yeni Ekimler için Parti saflar›na!” yaz›l› afifller yeral›yordu. Etkinlik k›sa bir konuflma ve sayg› durufluyla bafllad›. Ard›ndan sinevizyon gösterimi yap›ld›. Sinevizyon, zindanlara yönelik sald›r›lar›n nedeni, Ulucanlar katliam› ve direnifli ve ON’lar› konu al›yordu. Habip ve Ümit yoldafllar do¤al olarak ayr›ca öne ç›k›yordu. Sinevizyon gösteriminin ard›ndan konuflma yapan yoldafl, üç yoldafl›n yaflam›ndan k›sa ama özlü bir kesit sundu. “Onlar partinin özü ve özetidir” çerçevesinde gerçekleflen konuflmas›nda devrimci kimlikleri, partili yaflamlar› anlat›ld›. Liseli bir dostumuzun sundu¤u müzik dinletisinden sonra, yoldafllar ve mücadeleleri hakk›nda konuflmalar›n yap›ld›¤› serbest kürsü düzenlendi. Konuflmalar›n ortak paydas› yoldafllar›m›z›n ölmedi¤i, mücadelemizde yaflad›¤›, onlar› aflmak gerekti¤i yönünde


oldu. Etkinlik, sahneye ç›kan müzik grubunun seslendirdi¤i marfllar›n ard›ndan kitlenin hep bir a¤›zdan “Avusturya ‹flçi Marfl›” ve “Enternasyonal”i söylemesiyle son buldu. Etkinli¤e yaklafl›k 120 kifli kat›ld›.

BDSP’nin Ulucanlar eylemi: “Ulucanlar flehitleri kavgam›zda yafl›yor!” Ulucanlar direniflinin y›ldönümü olan 26 Eylül günü ise BDSP Taksim Galatasaray Lisesi önünde bir bas›n aç›klamas› yapt›. Saat 13:00’te Galatasaray postanesi önünde alk›fl ve sloganlarla bafllayan eylemde “Devrimciler ölmez, devrim davas› yenilmezdir! Ulucanlar flehitleri kavgam›zda yafl›yor!/BDSP” yaz›l› pankart aç›ld›. fiehitlerin foto¤raflar› ve k›z›l bayraklar›n tafl›nd›¤› eylemde “Bedel ödedik, bedel ödetece¤iz!”, “Ulucanlar flehitleri ölümsüzdür!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Zindanlar y›k›ls›n tutsaklara özgürlük!”, “‹çerde d›flarda hücreleri parçala!” ve tek tek flehitlerin isimleri okunduktan sonra, “Yafl›yor! Devrim flehitleri ölümsüzdür!” sloganlar› at›ld›. Bas›n metninin okunmas›n›n ard›ndan eylem sloganlarla sona erdi.

‹stanbul Ekim Gençli¤i

‹zmir’de ON’lar› Habip Gül’ün mezar› bafl›nda and›k...

“Ulucanlar katliam›n›n hesab›n› soraca¤›z!” Ulucanlar katliam›n›n 6. y›ldönümünde BDSP, DHP, ESP, HÖC, Kald›raç, ÖMP ve Partizan olarak Habip Gül’ün mezar› bafl›nda ortak bir anma etkinli¤i düzenlendi. Ulucanlar katliam›n›n her y›ldönümünde tekrarlanan görüntüler bir kez daha Helvac› sokaklar›nda yafland›. Bütün girifller yine tutulmufltu. Yoldan geçen her araç ve kifli arand›. Mezarl›¤›n giriflinde mahkeme taraf›ndan arama karar› ç›kar›ld›¤›n› söyleyen ve karar› gösteren kolluk kuvvetleri, yasad›fl› sloganlar at›lmas›na ve “Ulucanlar katliam›n›n hesab›n› soraca¤›z!” pankart›na izin vermeyeceklerini ifade ettiler. Fakat net bir tav›r sergilenmesi üzerine geri ad›m att›lar. Mezarl›¤a giden yol giriflinde kortej oluflturduk ve ortak pankart›m›z› açt›k. Sloganlarla ve Ulucanlar flehitlerinin foto¤raflar›yla yürüyüfle geçtik. Habip yoldafl›n ailesi ve akrabalar›n›n kat›l›m›yla yaklafl›k 80 kifli bir kez daha Ulucanlar katliam›nda flehit düflen ON’lar› Habip Gül’ün mezar› bafl›nda anacak olman›n coflkusuyla yürüyerek mezar bafl›na geldi. Burada yap›lan sayg› duruflunun ard›ndan ortak metin okundu. Habip yoldafl›n yaflam›n› anlatan yaz››n okunmas›n›n ard›ndan, fliir ve marfllarla anma etkinli¤i bitirildi. Yürüyüfl ve anma boyunca “Katil devlet hesap verecek!”, “Habip Gül ölümsüzdür!”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür!”, “Ulucanlar katliam›n›n hesab›n› soraca¤›z!”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma!”, “Analar›n öfkesi katilleri bo¤acak!” sloganlar› s›kl›kla at›ld›. Ulucanlar’da katledilen ON’lar›n isimleri okunarak, “Yafl›yor!” diye hayk›r›ld›. Ulucanlar katliam›n›n y›ldönümlerinde Helvac› kasabas›nda al›nan askeri önlemlerle insanlara korku sal›nmaya ve Habip Gül ismi unutturulmaya çal›fl›l›yor. Fakat tüm bu önlemler Habip Gül isminin belleklere kaz›nmas›n› engelleyemeyecek. 25 Eylül’de Habip Gül’ün mezar› bafl›nda biraraya gelenler bunu bir kez daha kan›tlad›lar.

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹zmir Ekim Gençli¤i

45


Habip ve Ümit yoldafllar...

“Onlar›n yetifltirdi¤i bir kuflak partinin k›z›l bayra¤›n› devrime tafl›maya haz›rlan›yor” E k i m G e n ç l i ¤ i

46

Habip ve Ümit yoldafllar üzerinden bir yazı yazmak, benim gibi onlarla hiçbir zaman yüzyüze gelmemifl bir insan için tuhaf görülebilir. Ancak bir devrimcinin yaflamında, partili mücadeleye atılan bir insanın yaflamında onların nasıl bir yer tuttu¤u bence oldukça önemli. Kendimi daha yeni yeni örgütlü olarak ifade ederken, Habip Gül imzalı yazıları gazete üzerinden ilgiyle okudu¤umu hatırlıyorum. Hatta direniflte olan iflçilere gönderdi¤i bir mektubu o kadar be¤enmifltim ki, anneme de okutmufltum. Liselerde ciddi bir kitle çalıflması örmek gerekiyordu ve liseli bir ö¤renci olarak bu çalıflma o dönem benim de omuzlarımdaydı. Bu konuda oldukça birikimsiz olmam nedeniyle yoldafllardan kaynak istedi¤imi ve yoldaflların bana EK‹M’de yayınlanan “Kitle Çalıflması Üzerine Notlar 1-2”yi getirdi¤ini hatırlıyorum. Bu yazıları okudu¤umda bir bilinç açıklı¤ına ulaflmıfltım ve artık daha güçlü bir flekilde prati¤e atılabilecektim. Tabii o zaman bu yazıların Ümit yoldafl tarafından yazılmıfl oldu¤unu bilmiyordum. Liseli çalıflması içerisinde bir fleyler yapmaya bafllamıfl, hemen ardından yaz dönemine girmifltik. Mahallelere ve fabrikalara yönelik yo¤un bir çalıflma içersindeydik. Bu yaz dönemi teorik ve pratik olarak büyük bir ilerleme yaflamıfltım. Bir yandan yo¤un bir flekilde kitap okuyor, bir yandan da da¤ıtıma, gazete satıfllarına çıkıyordum. Bir gün cezaevleri üzerine bir yoldaflla konuflurken, bana cezaevinde Ümit diye bir yoldaflımız oldu¤unu ve büyük bir teorik birikimi oldu¤unu anlatmıfl, ben de cezaevini ziyaret etmek istemifltim. Ama bu konuflmanın hemen ardından Ulucanlar’da gergin günler bafllamıfl, görüfller yasaklanmıfltı. Okullar daha yeni açılmıfltı ki 26 Eylül sabahı operasyon haberi geldi. Hemen o gün liseden arkadafllarla beraber ö¤le arasında Güven Park’ta yapılan basın açıklamasına gittik. Henüz kaç kiflinin flehit düfltü¤ü kesin bilinmiyordu. ‹simler de net de¤ildi. Ama net olan isimler arasında benim için tanıdık bir isim kırmızı bir dövizin üzerinde duruyordu: Habip Gül. Basın açıklamasında içime dolan büyük kinle haykırmıfltım sloganları... Henüz Ümit Altıntafl’ın o bahsedilen Ümit yoldafl oldu¤unu bilmiyordum. Açıklama bitince tekrar okula dönüp derse girdik. O gün eve gitti¤imde tüm gün televizyonun baflında haberleri izledim. Sürekli de¤iflen bilgiler akflama do¤ru netleflmeye bafllamıfltı. 10 flehit verilmiflti. Ertesi gün bir yoldafl okula burjuva gazeteleri getirmiflti. Liseden yoldafllar ve arkadafllarla okulun arkasındaki çimenlik alanda gazetelere bakmaya baflladık. Gazeteler pislik akıtıyordu. Çıkan isyandan, tutsaklarda olan kalaflinkoftan, ölen ve yaralanan askerlerden bahsediyordu. Hürriyet gazetesi “‹syanın hemen öncesinde teröristlerin çektirdikleri foto¤raf” diye ön sayfadan bir resim vermiflti. Aylar önce oynanan bir tiyatroda çekildi¤i anlaflılan foto¤rafta ellerinde sopalarla tutsaklarımız pankart tutuyordu. Onların bakıflıyla

teröristler vardı, ama biz o foto¤rafta direnen yoldafllarımızı ve siper yoldafllarımızı görmüfl olmanın sevincini yaflıyorduk. Foto¤rafta “Hangisidir bizim yoldafllar acaba” diye konufluyor, dönüp dönüp pankartta yazılı olan partimizin adına bakıyorduk. Aynı gün Adli Tıp önünde flehitlerimizi almak için bekleyece¤imiz haberi geldi, dersleri bırakıp hemen Adli Tıp’ın önüne gittik. Saatlerce orada bekleyerek sloganlarımızı haykırdık Cenazeler için bazı yoldafllar ‹zmir’e, bazıları ise ‹stanbul’a gidecekti. Bizim liseden bir yoldafl ‹zmir’e gidiyordu, ama ben katılamıyordum. Akflam cenazeleri televizyondan izlerken ‹stanbul’daki görüntüler karflısında kendimi tutamamıfl, babamın yanında “Bizimkilere ne biçim saldırıyorlar!” diye ba¤ırmıfltım. Babam “Sizinkiler kim?” diye sorunca, biraz utangaç “Kızıl Bayrakçılar” demifltim. Ertesi gün ‹zmir’den gelen yoldafl Habip’in cenazesine katılmıfl


olmanın haklı gururu ile bize yaflananları anlatıyordu. Burjuva medya cenazeler üzerinden de pislik saçmaya devam ediyordu. Hele Star gazetesi cenaze resimlerini yanlarına asparagas konuflma baloncukları ekleyerek vermiflti. Saldırının ertesinde yoldaflların kimli¤ini ö¤renince olaylara daha bir farklı yaklaflmaya, Ulucanlar saldırısının gerçek niteli¤ini gazetemizde yazılar çıktıkça kavramaya baflladık. fiehit yoldafllarımızın yazılarının yayınlanmaya bafllaması, onların birikimini anlamamız açısından çok önemli oldu. ‹çlerinde o kadar önemli yazılar vardı ki, özellikle Habip yoldaflın devrimci ve partili kimlik üzerinden yazdıkları bizim için döne döne bakılan kaynaklardı. Teorik gıdamızı onların yazıları üzerinden alıyor, onlara dair anlatılanları örnek alıyorduk. O dönemde bir yoldaflla beraber devrimci kimlik üzerinden bir yazı yazmamız gerekti. Ekim Gençli¤i’nde çıkan bu yazıda Habip yoldafltan o kadar alıntı yapmıfltık ki, yazının yarısını o yazmıfl gibi olmufltu. Birkaç yıl sonra tekrar o yazıya baktı¤ımda, ilk yazdı¤ımız yazı olarak çok iyi bir ifl yapmıflız diyebiliyorum. Ama bunun yarısını hiç görmedi¤imiz Habip yoldafla borçluyduk. Daha sonra da Habip ve Ümit yoldaflların yazdıkları tüm yazılarımda önümü açacaktı. Liseyi bitirmeme birkaç ay kala düflman beni okula giderken kaçırdı ve benim için zorlu bir sınav baflladı. Düflman ajanlık teklif ediyor, aldı¤ı yanıt karflısında da azgınca saldırıyordu. Kaba dayak faslının en fliddetli hale geldi¤i anda polisin biri “Dayaktan adamın ölmedi¤ini Ulucanlar’da gördüm. O kadar sopaladık adamları öldüremedik” demiflti. Beni korkutmak için söylemiflti bu sözleri. O anda gözümün önüne Habip yoldaflın katliam sonrası görüntüleri geldi. Onun hayatını, iflkencede yaptıklarını, iflkencede polisin biriyle dalga geçiflini hatırladım daha sonra. O gün Habip yoldafl benim yanımda benimle birlikte iflkencecilere direniyor, bana moral veriyordu. Ve o sınavdan zaferle çıkan ben olmufltum, düflman kaybetmiflti. Daha yazacak çok fley olabilir. Geriye dönüp baktı¤ımda, benimle aynı dönemde partili mücadeleye atılan yoldaflları Habip ve Ümit yoldafllar e¤itmifl, onları “savaflan kadrolar ve düflünen militanlar” haline getirmifltir. Onların ölmedi¤i, genç yoldafllarla beraber yeniden ve yeniden do¤acakları iflte bugün somutlaflmıfltır. Birer Habip ve Ümit olmak hem zor hem de bugün gelinen yerde kolaydır. Çünkü artık onların yetifltirdi¤i bir kuflak partinin kızıl bayra¤ını devrime taflımaya hazırlanıyor. Ya fl a s ı n d e v r i m v e s o s y a l i z m ! Devrim flehitleri ölümsüzdür!

Son dönemde ülke genelinde yaflanan sald›r›lar Adana’da da tüm h›z›yla sürüyor. Dersim’de katledilen 17 MKP’li devrimciyi anmak, devletin katliamlar›n› ve katliamc› yüzünü teflhir etmek için yap›lan eylem ve etkinliklerden sonra aç›k bir sald›r›ya dönüflen bu süreç, ilk gözalt›na al›n›p tutuklanan 5 kifliden sonra gerçeklefltirilen genifl bir operasyonlar zinciriyle devam etti. Birçok kiflinin evi polis taraf›ndan bas›ld›, insanlar sokaklardan toplanarak gözalt›na al›nd›. Bu operasyonlardan sonra 10 kifli tutukland›. Bu say›, katliam› protesto eylemlerine kat›ld›klar› için tutuklananlarla 15’e ç›kt› ve birço¤u aran›r duruma düfltü. Daha sonra tekrar birkaç kiflinin evi bas›ld›, otobüste gözalt›na al›nan bir devrimci tutukland›. Polisin d›flar›daki insanlara yönelik bask›s› devam ediyor. En son 3 Ekim günü ilk tutuklanan 5 kiflinin mahkemesi tahliyeyle sonuçland›. Üç ay keyfi bir flekilde F tipi cezaevinde tutsak edilen yoldafllar›m›z ve devrimci dostlar›m›z›n tahliyelerini sloganlarla karfl›lamam›z› bahane eden sermayenin kolluk güçleri, Adliye ç›k›fl› ailelerin de içinde bulundu¤u kitleye azg›nca sald›rarak 21 kifliyi gözalt›na ald›. Yoldafllar›m›z› hedef göstererek bafllayan sald›r›, kitlenin sloganlarla karfl›l›k vermesi üzerine tüm kitleye yöneldi ve aralar›nda ailelerin de bulundu¤u 21 kifli tekme tokat, yerlerde sürüklenerek, biber gazlar› eflli¤inde otobüslere bindirildi. Otobüslerde de sözlü ve fiili sald›r›lar devam etti. Birçok kifli ald›klar› darbelerden ve biber gazlar›n›n etkisiyle bay›lacak duruma geldi. TMfi’ye götürülüp iki gün tutulduktan sonra 5 Ekim günü ö¤leden sonra Savc›l›¤a ç›kar›lan yoldafllar›m›z ve dostlar›m›z›n bir k›sm› serbest b›rak›ld›. 7 kifli tutuklama istemiyle mahkemeye sevkedildi. Onlar da tutuksuz yarg›lanmak üzere serbest b›rak›ld›. Gözalt›na al›nanlar›n tamam›na MKP üyesi olmak ve propagandas›n› yapmaktan dava aç›ld›. 4 Ekim günü akflam üzeri al›nanlar halen gözalt›ndayken TMfi ekipleri adres tespitini bahane ederek, Savc›l›k izniyle fiakirpafla ‹flçi Kültür Evi’ni bast›lar. Yaflanan k›sa süreli tart›flmadan sonra sadece protokol olarak b›rak›lan K›z›l Bayrak gazetesinin birkaç say›s›n›n toplatmas› olup olmad›¤›n› sorarak gittiler. Ayn› gece akflam, cezaevinden bir gün önce tahliye olan yoldafl›m›z Taner ‹mrek, TMfi ekipleri taraf›ndan takip edildi. Resmi polislerin kimlik sorma bahanesiyle durdurdu¤u ‹mrek, “bu iflleri b›rak, gençli¤ine yaz›k olur” sözleriyle tehdit edildi. Halen insanlar›n üzerindeki bask›lar devam ediyor. Adana’da yaflanan son süreç sermaye devletinin devrimcilere ve devrimci faaliyete tahammülsüzlü¤ünü bir kez daha ortaya sermifltir. AB hayalleriyle kitlelerin gözünü boymaya çal›flan sermaye devleti, son dönemde hem Türkiye genelinde hem de Adana’da uygulad›¤› bask› ve terörle, bizlere AB’nin de, sermaye devletinin de tüm kirli yüzünü göstermektedir. Ancak, devletin her türden bask› ve fliddeti bugüne kadar bizleri y›ld›ramad›, bundan sonra da y›ld›ramayacak. Mücadelemiz devrim ve sosyalizm davas› kazanana dek sürecek.

Genç bir komünist

Ekim Gençli¤i/Adana

Adana’da polis terörü devam ediyor...

Gözalt›lar, tutuklamalar, bask›lar bizi y›ld›ramaz!

E k i m G e n ç l i ¤ i

47


Emperyalistler mezhep çat›flmas›n› körüklüyor!

Irak’ta birleflik direnifl kazanacak! ‹flgal ve direnifl

E k i m G e n ç l i ¤ i

Emperyalist güçlerin Irak iflgali iki buçuk y›l›n› doldurdu. Bir tarafta katliamlar sürerken di¤er tarafta iflgale karfl› direnifl her geçen gün gelifliyor. ‹flgal güçlerinin insanl›k d›fl› uygulamalar›na karfl› Irak halk› onuruna ve ülkesine sahip ç›k›yor. Her gün birçok ABD noktas› bombalan›yor, emperyalist güçlerin askerleri öldürülüyor. Bunun karfl›s›nda daha da azg›nlaflan emperyalistler katliamlar›n› daha pervas›z yap›yorlar. Emperyalist güçler bugüne kadar Irak’ta birçok ac›mas›z katliama imza att›lar. Irak’ta tafl üstünde tafl b›rakmayarak direnifli bitirmeye çal›flt›lar. Devflirme Irakl›lar’dan oluflturduklar› polislerle kendi kay›plar›n› azaltmaya ve Irakl›lar› birbirine k›rd›rmaya çal›flt›lar. Ama bütün bunlar direnifli bitirmek yerine daha da körükledi. Irak’ta bugüne kadar 100 binden fazla Irakl› öldürüldü. Sürekli evler boflalt›l›yor, ya¤malan›yor ve her taraf bombalan›yor. Güya özgürlük getirecekleri Irak’ta, su, elektrik yok ve kanalizasyonlar çal›flm›yor. 150 bin iflgal askeri direniflin verdi¤i korkuyla hareket eden herfleye atefl ediyor. Felluce’yi kimyasal silahlarla harabeye çeviren iflgalciler en son Telafer’i de ayn› silahlarla vurarak birçok insan öldürdüler, halka evlerini boflaltmalar› için tehditler savurdular. Bunlar›n yan›s›ra ya¤malama operasyonlar›n› da sürdürüyorlar. Irak’› bir yandan y›k›yorlar, bir yandan ihaleler açarak inflaat flirketlerinin kasalar›n› dolduruyorlar. Petrol yataklar› ya¤malanmaya devam ediliyor. Irak Savunma Bakanl›¤›’n›n kasas›nda bulunan 1 milyar dolar kay›p... Bunlar›n karfl›s›nda Irak halk›n›n hakl› direnifliyle karfl›laflan iflgalciler iyice köfleye s›k›fl›yorlar. Felluce y›k›m›ndan sonra direniflin zay›flad›¤›n› söylemifllerdi, ama o günden bugüne direnifl tüm gücüyle devam ediyor. ‹flgal askerlerine ve noktalar›na yönelik her gün onlarca sald›r› düzenleniyor, birçok iflgal askeri öldürülmeye devam ediliyor. En son Irak’ta devflirme polisler taraf›ndan gözalt›na al›nan ‹ngiliz askerlerini kurtarmak için gelen tanklar fiii Basra halk› taraf›ndan çembere al›narak yak›ld›. fiiiler’in Ba¤dat’taki kukla hükümette bulunmalar›na ra¤men böyle bir eylem yapmalar› ve ayaklanmalar› ikinci bir direnifl cephesinin aç›laca¤›na iflaret ediyor. Bütün bunlar da direniflin kolay kolay bitirilemeyece¤ini, Irak halk›n›n iflgale duydu¤u öfkeyi gösteriyor.

Köfleye s›k›flan ABD ç›k›fl yolu ar›yor Emperyalistler Irak’ta tam bir bata¤a saplanm›fl durumdalar. Bu bataktan kurtulabilmek için yeni yollar denemeye çal›fl›yorlar, fakat baflaram›yorlar. Irakl›lar’dan polis ekipleri kurmaya çal›flmalar›, bir kukla hükümet ve anayasa oluflturarak sözde özgürlük görüntüsü yaratma çabalar› bu ihtiyac›n ürünü. Emperyalistlerin sözcülerinin yapt›¤› aç›klamalarda bu gerçeklik daha net anlafl›labiliyor. Kukla hükümetin sözcüsü Muvaffak El Rubai, direniflçilerin Irak polisinin içlerine kadar girdi¤ini, kimin polis kimin direniflçi oldu¤unun bilinmedi¤ini itiraf ederek “vaziyet içinden ç›k›lmaz bir hal al›yor” diyor. Emperyalistler en son Irak’taki fiii ve Sünni halk› birbirine düflürerek kendisine bir ç›k›fl yolu bulmaya çal›fl›yor. Arap k›yafeti giymifl iki ‹ngiliz SAS komandosunun bir kontrol noktas›nda durmay› reddetmesi ve gözalt›na al›nd›ktan sonra

48

üzerlerinden bol miktarda silah ve patlay›c› ç›kmas›, halklar› birbirine düflürme çabalar›n›n somut kan›t› olmufltu. Öyle ki, iflgal güçleri hemen harekete geçerek bu iki ‹ngiliz’i kurtarmak için operasyon düzenlemek zorunda kald›lar. Bu geliflmeler s›ras›nda bir intihar eylemcisinin bomba yüklü bir minibüsü Ba¤dat’›n Kaz›miye Mahallesinde yol kenar›nda ifl bulmak için bekleyen fiiilerin üzerine sürerek patlatmas› ve 114 kifliyi öldürüp 156 kifliyi yaralamas› da, direnifli zay›flat›p bölmek için birçok yol deneyen emperyalistlerin politikalar›na hizmet ediyor. Irak’ta bir iç savafl yaratarak bunu bir kaos ortam›na dönüfltürmek, bu yolla daha rahat hareket ederek emperyalist emellerine ulaflmak için ABD bu kirli yolu da deneyecektir. Bu geliflmeler karfl›s›nda Irakl› direniflçiler gereken yan›t› vermede gecikmediler ve birleflik bir direnifl örülmesi gerekti¤ini ön plana ç›kard›lar. Verilen tepkiler fiii ve Sünni taraflar›n oynanan oyunlar›n fazlas›yla fark›nda olduklar›n› gösteriyor. ‹flgal Karfl›t› Birleflik Irak Halk› (UIP) adl› örgüt sivilleri hedef alan bu sald›r›lar›n ard›nda CIA’n›n oldu¤unu belirtti. Örgütün lideri Yusuf Hamdan, ABD direnifli lekelemek için CIA arac›l›¤›yla sivillere sald›r›yor aç›klamas›n› yapt›. Sünni Arap Din Adamlar› Birli¤i ad›na fieyh Mahmud El Sümeydi sivillere yönelik sald›r›lar› elefltirdiklerini ve bu sald›r›lar karfl›s›nda tüm Irak halk›n› mücadeleye ça¤›rd›klar›n› bildirerek “Irak’taki tüm siyasi, etnik ve dini gruplar bu tür sald›r›lara karfl› mücadele etmelidir. Kimsenin bizi savunmay› bahane ederek halk›m›za zarar vermeye hakk› yoktur.” dedi. fiii Arap liderler de mezhep çat›flmas› yarat›lmak istendi¤ine dikkat çekerek iflgalciler taraf›ndan Araplar aras›nda çat›flmaya zemin haz›rland›¤›n› söylediler. Bütün bu aç›klamalar, Irak’ta yaflanan geliflmelerin sorumlusunun emperyalist iflgal oldu¤u yönünde birlefliyor. Bu aç›klamalarla emperyalistlerin yaratmaya çal›flt›¤› iç savafl ve kaos ortam›na anlaml› ve tok bir yan›t verilmifl oldu.

Direnifl kazanacak! Bugün Irak’ta direniflin bafl›n› daha çok dinsel gerici örgütlenmeler çekiyor. fiiiler ise henüz birkaç istisna d›fl›nda direniflte önemli bir yer tutmuyorlar. Bunun bir nedeni kukla hükümet içerisinde fiii temsilcilerin de bulunmas›. Geçti¤imiz y›l kimi anlaml› ç›k›fllar yapmalar›na karfl›n (Kerbela ve Ali Türbesi’nin savunmas›) bu gerçeklik bugün hala devam ediyor. ‹flgal bafl›nda Irak’l› komünistlerin bölündü¤ünü, büyük bir bölümünün ABD’nin yan›nda saf tuttu¤unu biliyoruz. Geriye kalan küçük bir bölüm ise o dönem birleflen direnifl güçlerinin içerisinde yer alm›fllard›. Bugün hala ‹flgal Karfl›t› Birleflik Irak Halk› (UIP)’n›n içerisinde bulunuyor ve direnifle kat›l›yorlar. Yeterli bilgiye sahip olmamakla birlikte, ilerici güçler, direnifli dinci platformun etkisinden kurtarmak noktas›nda anlaml› ad›mlar atabilmifl de¤iller. Fakat bu durum, direnifle gericilerin önderlik etmesi, iflgal karfl›t› mücadeleye destek vermeyece¤imiz anlam›na gelmiyor. Sonuç olarak, emperyalist iflgal karfl›s›nda direnifl yay›larak devam ediyor. Emperyalistlerin Irak’ta sapland›¤› batak her geçen gün derinlefliyor. Son geliflmeler fiii Araplar›n da direnifle aktif olarak kat›labileceklerini gösteriyor. Bu ise emperyalistlerin kabusu olacakt›r. Irak halklar›, birlikte örecekleri daha güçlü bir direniflle, emperyalistleri topraklar›ndan kovmas›n› bilecektir.


S›n›f çal›flmas›na gençlik güçlerinin etkin kat›l›m› sorunu Genç komünistlerin yaz çal›flmas›n› iflçi ve emekçilerle kaynaflman›n bir vesilesi olarak de¤erlendirme konusunda asgari bir baflar›n›n yakaland›¤›n› düflünüyorum. Örne¤in, Genç ‹flçi Bülteni da¤›t›mlar›, düzenli gazete sat›fllar›, bölgemizde bulunan kurumun çal›flmalar› vb. faaliyetler s›n›f devrimcisi olma yolunda bana çok fley kazand›rd›. Heyecan ve motivasyonumu art›rd›. Kurultay çal›flmalar› ise bu heyecan ve motivasyonu daha da yükseltti. Yo¤un süren pratik faaliyetler s›n›fla daha yo¤un kaynaflman›n dolays›z bir arac› oldu. Düzenli ve programl› bir flekilde pratik çal›flmalar›n bir parças› olabilmek, disiplinli, hedefli ve ›srarc› bir çal›flman›n nas›l olmas› gerekti¤i yönünde e¤itici oldu. Ancak tek bafl›na pratik geliflimin belli s›n›rl›l›klar› oluyor. Özellikle e¤itim derken, bunun örgütselpolitik-teorik parçalar›n›n birbirini tamamlamas› gerekiyor. Bölge çal›flmas›na kat›lan bir genç komünist olarak özellikle iflin örgütsel ve politik ayaklar› üzerinde durmak istiyorum. Süregelen çal›flmalarda özellikle bu iki aya¤›n eksik b›rak›labildi¤ini düflünüyorum. Bu e¤itim daha çok çal›flmaya kat›lan yoldafllar›n kendi gözlemlerine ve kiflisel deneyimlerine b›rak›lm›fl durumda. Oysa ki gençlik içinden gelece¤in s›n›f devrimcilerini ç›kartma hedefini tafl›yan bir perspektife sahipsek, bu e¤itimin kiflisel tecrübelerle s›n›rland›r›lmas› kabul edilemez. ‹flin pratik aya¤›n›n özellikle devam eden kurultay çal›flmas›nda a¤›rl›k kazand›¤› su götürmez. Ama bu süreci çok yönlü bir e¤itim olarak kazanman›n önünde herhangi bir engel oldu¤unu düflünmüyorum. Nas›l ki pratik planlamalar üzerinde oturulup hedefler konuyorsa, aksayan yönler telafi edilmeye çal›fl›l›yorsa, genç komünistler olarak yüz a¤art›c› bir pratik sergilenebiliyorsa, di¤er gündemler de tart›flma konusu edilebilmeli, bu konuda genç komünistlere kendilerine örgütsel ve politik anlamda deneyim kazand›racak görevler verilebilmelidir. Kurultay çal›flmalar›nda elbette çeperimizdeki güçleri çal›flmaya katmak, sürecin bir parças› haline getirmeye çal›flmak temel bir hedefimiz. Gençlik güçlerini bu sürecin bir parças› haline getirmek hedeflerimizi flafl›rtmaz. Örne¤in pratikte yaflad›¤›m bir sorun var. Gazete sat›fllar› üzerinden yakalad›¤›m›z iki ileri iflçi iliflkisi var. Bu iliflkilerle hem sosyal hem de politik bir etkileflim halindeyiz. ‘Peki bundan sonra nas›l davranmam›z gerekiyor?’, ‘Bu iliflkileri kurultay çal›flmas›n›n bir parças› haline nas›l getirebiliriz?’, ‘Acaba kurultay çal›flmas›na katma d›fl›nda ayn› zamanda bu iliflkilerle bir e¤itim çal›flmas› yapmak yararl› olamaz m›?’ gibi birçok soru. Buraya dönük kolektif olarak yap›lacak müdahaleler, hem bu iliflkilerimizi gelifltirecek hem de bu iliflkilere müdahaleler üzerinden s›n›f çal›flmas›nda nas›l derinleflme yakalanabilece¤i konusunda biz genç komünistlere önemli deneyimler kazand›racakt›r. Yak›n zamanda kurultaya haz›rl›k aç›s›ndan yap›lm›fl

pikni¤i de bu aç›dan tart›flabiliriz. Piknik üzerinden genç komünistler de organizasyonun dolays›z bir bilefleni olarak düflünülebilirdi. Bir organizasyona kat›lma üzerinden sorumluluklar alma, hem farkl› bir pratik e¤itime, hem de bir örgütsel e¤itime hizmet edebilirdi. Bu ileriki süreçte s›n›f çal›flmas›na dahil etmeyi düflündü¤ümüz yoldafllar› kurultay haz›rl›k komitesinin alt bileflenleri veya do¤rudan bir bilefleni olarak katmay› planlamak biçiminde de geniflletilebilir. Sorunun kökeninde genç komünistlerin s›n›f çal›flmas›na kat›l›m›n› yaln›z yaz döneminden ibaretmifl gibi görme bak›fl› olabilir. Gençlik güçlerini uzun vadeli düflünüp buna göre bölgelere konumland›rmaktan ziyade anl›k çözümler çerçevesinde hareket edilmesi sorunun di¤er bir parças›. Bu bir yandan s›n›f çal›flmas› içinde faaliyet yürüten yoldafllar›n gençli¤e pratik ifllerde yard›mc› rolünü yak›flt›rmas›na ve bundan kaynakl› da bizlerin gelfliminin tek yönlü olabilmesine neden oluyor. Gençlik ve s›n›f çal›flmas›n› nas›l birlefltirilece¤i konusunda yeterli aç›kl›¤a sahip olmamaktan kaynakl› bugüne kadar bahsedilen olumsuzluklar yaflanabiliyordu. Ama özellikle kurultay çal›flmas›n›n sa¤lad›¤› yeni aç›kl›klar üzerinden bakt›¤›m›zda, yeni bir çal›flma tarz›na sahip olmam›z gerekiyor. Geliflme ve kendini aflma iddias› tafl›yan gençlik güçleriyle s›n›f çal›flmas›n›n ihtiyaçlar› gözetilerek daha organik ba¤lar gelifltirilmeli, gençlik içinden s›n›f devrimcisi kazanmak yar›na veya zaman›n ak›fl›na b›rak›lmamal›d›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul’dan genç bir komünist

49


Anket çal›flmas›ndan gözlemler...

‹flçiler sorunlar›n› iflleyen araçlara ilgililer E k i m G e n ç l i ¤ i

50

Kurultay çal›flmalar› çerçevesinde s›n›fla do¤rudan ba¤ kurmak, yaflad›klar› sorunlar› tespit etmek, tepkilerini ö¤renmek, kurultaya ça¤r› yapmak amac›yla anketler yap›l›yor. Hedefli fabrika ve sanayi sitelerinde çal›flan iflçilerle yapt›¤›m›z anketlerle ilgili gözlemlerimi paylaflmak istiyorum. Anketleri ö¤le tatiline ç›km›fl iflçilerle yap›yoruz. ‹flçilerin ço¤u fabrika çevrelerindeki büfelerde veya sanayi sitelerinin içlerinde, hem yorgunluklar›n› atmak hem kendi aralar›nda sohbet etmek için gruplar halinde oturuyorlar. A¤›r çal›flma koflullar›ndan kaynakl› kendi yaflad›klar› sorunlar› iflleyen araçlara daha ilgili olabiliyorlar. Anket çal›flmas› bafllad›¤›ndan beri 40'tan fazla iflçiyle anket yapt›m. Ustabafl› gibi ayr›cal›kl› birkaç› d›fl›nda iflçiler bizi s›cak bir ilgiyle karfl›lad›. Anket gençlik çal›flmas›nda yayg›n kulland›¤›m›z araçlardan biri oldu¤u için insanlara ulaflma konusunda fazla s›k›nt› yaflamayaca¤›m› biliyordum. Yine de uzun zamand›r do¤rudan s›n›f çal›flmas›n›n içinde olmay›fl›mdan kaynakl› az da olsa tedirgindim. ‹flçilerin tepkilerini bu aç›dan merak ediyordum. Ama anket çal›flmas›na kat›l›nca rahat iletiflim kurabildim. Bunda daha önceleri yaz çal›flmas› kapsam›nda de¤iflik fabrika ve atölyelerde bir iflçi olarak çal›flman›n oldukça faydas›n› gördüm. ‹flçilerin ço¤u ö¤renci oldu¤umu ç›kartabiliyordu. Ama onlar›n dünyas›n› az çok bilmem ve birilerinin herhangi bir ç›kar gözetmeksizin kendi sorunlar›na dair bir fleyler yap›yor olmas› iflçilerin fazlas›yla ilgisini çekmiflti.

‹lk anket çal›flmas›na birkaç yoldaflla birlikte ç›kt›k. ‹lk pratik deneyim her zaman art› bir heyecan oluyor. Ama yan›nda insan›n yoldafllar› olunca biraz daha rahat oluyor. ‹lk olmas›na ra¤men bir saat içinde birçok iflçiyle sohbet edebildik. Güvensizlik tüm iflçileri oldu¤u gibi bu iflçileri de kesiyor. Gelece¤e güvensizlik, yan›bafl›ndaki iflçi arkadafl›na güvensizlik vb. Bu zincir böyle sürüp gidiyor. Anket yapt›klar›m›z›n ço¤u genç iflçi. Bu nedenle mücadele deneyimi neredeyse yok denecek kadar az. Bundan dolay› iflçilerin kendilerine ve s›n›f›na duyduklar› güvensizlik anlafl›labiliyor. Bu güvensizlik tablosuna ra¤men iflçiler vakit ay›rarak bizimle tart›flt›lar, sohbet ettiler. A¤›r çal›flma koflullar›, yo¤un sömürü mücadelenin geliflmesi için uygun zemini de yarat›yor. Baflka bir gün anket çal›flmas›na yaln›z gittim. Bu biraz beni tedirgin etse de büfede iflçilerin gelmesini beklerken çay›m› yudumlad›m. Birkaç iflçi gelince çay›m› bir kenara koyup ifle koyuldum. ‹lkin kurultay duyurusunu yapan bildirileri da¤›tt›m, sonra bir iflçiye yöneldim. Bu iflçiyle anket yaparken büfe doldu. ‹flçiyle yapt›¤›m›z sohbete do¤all›¤›nda etraftaki tüm iflçiler de kat›ld›. Büfede daha önce sendikal ihanet yaflam›fl iflçiler de bulunuyordu. Bu iflçilerin daha tepkili olduklar›n› gözlemledim. S›n›f›n ç›karlar›n› savunuyor gözüken sendika a¤alar› taraf›ndan sat›lmak onlar› fazlas›yla k›zd›rm›flt›. Bir yandan da daha fazla bir güvensizlik yaratm›flt›. Çünkü onlar›n bilinçleri flu an sendikal s›n›rlar› aflam›yordu. Aç›ktan sat›l›nca mücadeleye olan inançlar›n› da yitirmifl gözüküyorlard›. Bu iflçilerle taban örgütlülü¤ü üzerinden bir tart›flma yapmaya çal›flt›m. ‹flçilerin kendi kaderlerini ellerine almad›kça bu ihanetleri sürekli yaflayacaklar›n› anlatt›m. Tabii ki yar›m saat içinde y›llar›n yaratm›fl oldu¤u bu olumsuzlu¤u de¤ifltirmenin zor oldu¤unu biliyordum. Ancak herfleye ra¤men bu iflçiler do¤ru bir politika üzerinden mücadeleye çekilebilirler, en az›ndan yan›bafl›ndaki iflçiye güven duyup harekete geçmeyi baflarm›fl iflçiler. S›n›f›n içinde böyle bir kufla¤› tan›mak anketin di¤er bir yarar›. Di¤er bir anket çal›flmas›na ise bir yoldaflla birlikte ç›kt›k. Metal sektöründe çal›flan genç üç iflçiyle yapt›k. Bir genç iflçinin kendili¤inden bilinci bizi bir parça flafl›rtt›. “Devlete karfl› isyan etmeli” diyordu bu genç iflçi. Nedenini sordu¤umuzda, asgari ücretin devlet taraf›ndan belirlendi¤ini söylüyordu. Asgari ücret


üzerinden -ki bu iflçinin kendisi de asgari ücretle çal›fl›yor- bir tart›flma yapt›k bu iflçiyle. Mesainin bafllamas›yla sohbetimizi bitirmek zorunda kald›k. Baflka bir anket çal›flmas›n› bir sanayi sitesinde yapt›k. Cuma günü olmas›ndan kaynakl› ortal›kta fazla iflçi yoktu. Site içinde biraz dolaflt›ktan sonra büfede çay içen üç iflçiyi görüp hemen onlara yöneldik. Derdimizi anlat›nca iflçiler hemen çay ›smarlay›p bizi aralar›na dahil ettiler. ‹çlerinden bir tekstil iflçisinin yaflad›klar›, düzene karfl› kinimizin daha fazla bilenmesine neden oldu. Daha önce sigortas›z çal›flan bu iflçi hasta olan küçük çocu¤unu paras›zl›ktan dolay› doktora götürememifl. A¤›r hasta çocu¤unu kendi kaderine terketmek zorunda kalm›fl. Çocuk ancak üç gün sonra kendine gelebilmifl de düzenin bir kurban› olmaktan son anda kurtulmufl. Yaflad›klar›ndan dolay› bu iflçi çok tepkiliydi. Rahatl›kla telefonunu verdi, bizi evine davet etti. Çal›flt›klar› sektör nedeniyle di¤er iflçilere oranla daha iyi bir ücret alan bu iflçilerin en büyük sorunu sigortas›z çal›flmakt›. Ancak onlar bunun flimdilik fark›nda de¤ildi. Sohbeti bu sorun üzerinden derinlefltirmeye çal›flt›k. ‹lkin sigortal› olmamay› çok sorun etmez gözüken iflçi sohbetin sonunda bir tak›m fleylerin ayr›m›na vard›. 16 yafl›ndaki genç bir iflçinin tepkisi ise bizi sevindirdi, “servis sorunumuz da var” diyordu bu genç iflçi. Yapt›¤›m›z bu konuflmalar üzerinden iflçilerde kendi sorunlar›na dönük bir ilgi yaratmak anlaml› yd› bizim aç›m›zdan. Ayr›l›rken iflçiler her cuma ayn› yerde olduklar›n› ve bizi beklediklerini belirttiler. K›sa bir zamana s›¤an bu deneyimler benim aç›mdan çok ö¤retici oldu. Ama anket çal›flmas›nda dikkat edilmesi gereken birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Mümkün oldu¤unca anket yapt›¤›m›z iflçilerin telefonlar›n› almaya, iflyerlerini ö¤renmeye çal›flmal›, daha sonra bu iflçilerle ba¤lar›m›z› sürdürebilmeliyiz. Anket yaparken son derece rahat olmal›, kendimizi meflru görmeliyiz. Anket çal›flmas› her ne kadar iflçilerle birebir iliflki kurman›n arac› olsa da, bir kurultay çal›flmam›z oldu¤unu, bunun da güçlü bir ça¤r›s›n›n yap›lmas› gerekti¤ini unutmamal›y›z.

Coca Cola iflçilerine destek...

“Yaflas›n Coca Cola direniflimiz!” Coca Cola direnifline destek vermek için biraraya gelen BDSP, Al›nteri, DHP, DH, EHP, HKP, HKM, Kald›raç ve TKP 10 Eylül günü Taksim Tramvay dura¤›nda saat 13:00’te bir bas›n aç›klamas› yapt›lar. “Direnifl 115. gününde... Emperyalizmin simgesi Coca Cola’y› içme!” ve “Yaflas›n Coca Cola direniflimiz! ‹flten at›lan iflçiler geri al›ns›n!” fliarl›, Nakliyat-‹fl imzal› iki ayr› pankart aç›ld›. 80 kiflinin kat›ld›¤› eylemde s›k s›k “Coca Cola’ya sendika girecek, baflka yolu yok!”, “Yaflas›n iflçilerin birli¤i!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek!”, “Yaflas›n Coca Cola direniflimiz!” sloganlar› at›ld›. Yap›lan aç›klamada, “Bizler de afla¤›daki imzas› bulunan kurumlar olarak Coca Cola iflçilerinin bu hakl› ve onurlu mücadelelerini destekliyoruz. Coca Cola’y› boykot kampanyas›n› da destekledi¤imizi, içinde Kolombiyal› sendikac›lar›n, Filistinli, Irakl› çocuklar›n kan›, babas› iflten at›lan çocuklar›n gözyafl› bulanan Coca Cola’y› içmeyece¤imizi ve içirmeyece¤imizi duyuruyoruz” denildi.

‹stanbul Ekim Gençli¤i

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul’dan genç bir komünist

51


Bir mücadele deneyimi...

Deneyimlerimizden ö¤reniyoruz! E k i m G e n ç l i ¤ i

52

Genç komünistler olarak yürüttü¤ümüz yaz çal›flmas› çerçevesinde bir küçük sanayi sitesinde ifle girdim. ‹fle girdi¤im günlerde ve öncesinde kafamda birçok soru iflareti vard›. Daha önce çal›flmam›fl olmak, küçük-burjuva bir aile yap›s› içinde büyümüfl olmak, s›n›fa yabanc› olmak gibi tereddütlerim vard›. K›sa sürede ifl buldum. Buras› yaklafl›k 30 kiflinin çal›flt›¤›, metal sektöründe bir atölyeydi. ‹fle bafllad›¤›m›n ikinci günü atölyenin en a¤›r bölümlerinden birine verildim. Çal›flma flartlar› a¤›r gelse de, iflten ç›kmamam›n gereklili¤i bilinciyle kendimi zorlad›m. Bir yandan da birlikte çal›flt›¤›m iflçileri tan›maya ve iliflki kurmaya çal›fl›yordum. Fakat yeni iflçi olmamdan kaynakl› selamlaflman›n ötesine gidememifltik. ‹lk bafllarda bunu fazla zorlamad›m. Çünkü burada bir buçuk ay çal›flacakt›m. Ama üzerine düflündükçe yapt›¤›m hatay› gördüm. Biz genç komünistler olarak her f›rsatta s›n›fla olan ba¤lar› güçlendirmeli, s›n›f kimli¤ini kazanmak için kendimizi zorlamal›yd›k. Daha sonralar› yafl›tlar›mla samimi bir ortam yakalayabildim. Fakat iflyerindeki bir dizi problem (patronun kâr h›rs›yla yürüttü¤ü sald›r›lar) iflçileri y›ld›rmakta ve iflçiler umutlar›n› baflka iflyerlerinde aramaktayd›lar. Benim arkadafl çevrem de h›zla yeni ifl bulabilmek için iflten ç›k›yordu. Bu arada iflyerinin ihtiyac›ndan kaynakl› olarak beni yeni bir bölüme verdiler. Bu bölümün büyük bir avantaj› vard›. Bu bölümün iflçileri atölyenin tüm çal›flanlar›yla konuflabilme f›rsat›na sahipti. Bu benim için dönüm noktas› oldu. Art›k iliflki kurabilme flans›m vard›. K›sa sürede yafllar› de¤iflen genifl bir iliflki a¤› kurabilmifltim. Do¤al olarak iflçilerin her sohbetinde yer bulan konulardan biri de iflyerinin sorunlar› oluyordu. Bu sohbetlerde birkaç›yla iliflkiyi ilerletip sorunlara karfl› neler yapabilece¤imizi tart›flmaya bafllad›m. ‹flçiler genel olarak neler yap›labilece¤ini bilmelerine ra¤men aralar›ndaki güvensizli¤e tak›l›yorlard›. Sohbetlerimizi derinlefltirip bu güvensizli¤in önüne nas›l geçebilece¤imizi tart›flmaya bafllad›k. Bunu da ikna yöntemiyle aflmaya çal›flt›k. Art›k iflçiler aras›nda eylemin tarihi tart›fl›l›r olmufltu. Fakat bu iflyerinde böyle bir giriflimin sonuç alabilmesi için daha fazla iflçinin deste¤i gerekti¤i, as›l önemli olan›n kat›lan iflçilerde bir kararl›l›k yarat›lmas› oldu¤u vurguland›. Bunun üzerine eylemi ileri bir tarihe b›rakt›k. Bu arada iflyeri d›fl›nda toplant›larla zenginlefltirilen bir dizi haz›rl›k çal›flmas›na girifltik. ‹flyerinde yeni birilerini aram›za katabilmek için güvenilir iflçilerle ikili görüflmeler yapmaya bafllam›flt›k. Bu süreç içerisinde iflyerinin sorunlar› karfl›s›nda iflten ç›kanlar›n say›s› art›yor, ifle yeni iflçiler al›n›yordu. Patron ifle ald›¤› iflçileri dikkatle inceliyordu. Ço¤unlukla Karadeniz bölgesinden ve dine ba¤l› iflçiler seçiliyordu. Yaflad›¤›m›z kay›plara ra¤men (iflten ç›kan destekçi iflçi arkadafllar) biz sab›rla yolumuzda yürüyorduk. Benim mesaiye kalmad›¤›m bir gün iflçiler patrona tahammülsüzlüklerini a盤a vurmufllar, o gün iflten ç›kacak olanlara pazartesi eylem bafllat›laca¤›n› söyleyerek iflten

ç›kmalar›n› engellenmifllerdi. Bu olaycuma akflam› yaflanm›flt›. Cumartesi günü bizim yoldafllar›m›za ulafl›p pazartesi için eylem karar› ald›klar›n› iletmifllerdi. Bu bizim için anlaml› bir ad›md›. Harekete geçmeden önce bize haber veriyorlard›. Pazartesi sabah› iflyerine ilk gelenler aras›ndayd›m. Ustabafl›lar içeride çal›flmaya bafllam›fllard› bile. Bu arada yavafl yavafl ekip tamamlan›yordu. ‹fl elbiselerini giyip kap› önünde beklemeye bafllad›k. Saat sekiz oldu¤unda iflbafl› yapmam›z için ustabafl› geldi. ‹flçiler cevap bile vermiyordu. Eylem o an bafllam›flt›. 12 kifli art›k karar›m›z› vermifl, yola ç›km›flt›k. Sorunlar›m›za karfl› iflbafl› yapmad›¤›m›z› söyleyince ustabafl› ifle geri gitti. K›sa bir süre sonra geri geldi ve yapt›¤›m›z›n yanl›fll›¤› üzerine konuflup, “tutanak tuttum, siz bilirsiniz, hiç iyi olmayacak” gibi tehditlerle y›ld›rmay› denedi. Herhangi bir tepki alamay›nca geri çekildi. Kap›n›n önünde beklerken neler olabilece¤ini konufluyorduk. Ç›kar›lma durumunda bir dizi temel hakk›m›z› ›srarla talep etmeye karar vermifltik. Biz tart›fl›rken flirketin orta¤› da olan müdür geldi. ‹lk önce “niye kap›da oturdu¤umuzu” sorup geçti. Bizi flafl›rtm›flt›. En az›ndan birkaç kelime konuflmas›n› bekliyorduk. Sonradan anlad›k ki planl› hareket ediyormufl. Bizi görüflmek için depoya ça¤›rd›. Patron ve müdürler bizleri böyle davranarak etki alt›na alabileceklerini san›yorlard›. Yap›lan bu görüflme s›ras›nda müdürü k›zd›rd›k. Çünkü durmadan “iflyeri s›k›nt›da” palavras›n› tekrarlayanlara “yat›r›m niye yap›l›yor?” diye sorunca savunabilecek bir savlar› kalm›yordu. Müdür en sonunda “Yat›r›m yap›p yapmayaca¤›m› size mi soraca¤›m”, “Kap›da bekleyin bakal›m, ne de¤iflecek” yan›t›n› verdi. Bu yan›t bize güç katt›, çünkü eylemdeki iflçilerin kararl›l›¤›n› flimdi bir de s›n›f kiniyle besliyordu. ‹flçiler, elinde Marlboro sigaras› ve arabas›yla gelip giden müdürün s›k›nt› kavram›n› çözmeye çal›fl›yordu. Sigara zamlar›yla içtikleri sigara durmadan düflen, ad› duyulmam›fl kaçak sigaralar almak zorunda kalan iflçiler müdürün s›k›nt›s›n› anlam›yordu. Patron her zamankinden daha geç bir saatte geldi, arabas›n› önümüze park etti. Tek bir kelime bile söylemedi. Anlafl›lan haberi vard›. Biz beklemeye devam ederken içeride bir dizi hareketlilik göze çarp›yordu. Patron müdürleriyle ve baflka bir atölye çal›flt›ran ye¤eni ile görüflme ihtiyac› duymufltu. Bir süre sonra bizi de görüflmeye ça¤›rd›. Patronun odas›nda art›k herfleyi belirleyecek s›nav bafllad›. Patron da müdürün dediklerini tekrarl›yordu. fiirketin s›k›nt›da olmas›na yaslanarak bizim hakk›m›z› alabilece¤imiz inanc›n› k›rmaya çal›flt›. Biz iddialar›m›z› sundukça o da durmadan mazeret buldu. Müdürden bir ders ç›kart›lm›flt›. Karfl›m›zda melek rolünü oynayan patron vard›. Tart›flma esnas›nda do¤al olarak bir kifli konuflmaya bafllad›. Patron karfl›s›nda tek konuflman›n zorlu¤undan kaynakl› ben de arada tart›flmalara girmeye bafllad›m. Fakat di¤er sözcü arkadafl›n alttan almas› patronun elini güçlendirdi. Benim di¤er sözcü arkadaflla ters kutuplarda kalmam patronun ifline geliyordu.


Bir süre daha tart›flt›ktan sonra patron ba¤›ra ça¤›ra beni iflten att›¤›n› söyledi. Böylece içerde daha farkl› bir tart›flma açabilece¤ini biliyordu. Benim ç›k›fl ifllemlerim bitmek üzereyken görüflme bitirildi. Sonuçta patrondan sadece ücretlerin belirlenen tarihte ödenmesine iliflkin söz al›nm›flt›. Ama daha de¤erli olan, benim de ifle dönmem kabul ettirilmiflti. Aç›kça geri ad›m atmaya zorlanm›flt›. Çünkü iflçiler “arkadafl›m›z ifle dönmezse biz de çal›flmay›z” demiflti. Bu büyük bir baflar›yd›. Hepimizde ortak ifl yapman›n gururu vard›. Eylemimizin ikinci günü patron h›zla sald›r›lar› bafllatt›. Eyleme kat›lan iflçi arkadafllardan birine bu birliktelikte olmazsa sigortas›n›n yap›laca¤› söylendi. Tüm bask› araçlar› devreye sokuldu. ‹flçilere tutanak tutularak, çok düflük bir say›n›n üstündeki firenin sorumlulu¤u verildi. Böylece patron tehdit malzemelerini güçlendiriyordu. Yere düflen parçalar tart›ya götürülerek burada ikinci tehditle karfl›land›k. Bir dahaki sefer flirket mal›na zarar vermekten dava aç›laca¤› ikaz›yla yolland›k. Her geçen gün bask› art›r›ld›. ‹zinler iptal edilip y›l sonuna b›rak›ld› vb. Yarat›lan terör ve bask› ortam›nda cuma akflam› türlü bahanelerle iflten ç›kart›ld›m. Akflam mesai bitimine ise, iflçilerin sözcülü¤ünü yapan arkadafl›m›za flef olmas› ve ispiyonculuk yapmas› dayat›ld›. Bunu üzerine arkadafl›m›z istifa etti. As›l önemli geliflme ise, içerideki tüm iflçilerin sigortas›n›n yap›lmaya bafllanmas› oldu. Aç›kl›kla söyleyebiliriz ki, sigortalar›n yap›lmas› eylemimizin ürünü olmufltu. Bu deneyimden ç›kart›lacak bir dizi sonuç var. E¤er bu eylemlilik do¤ru alg›lanmazsa hatal› ve yanl›fl bulunulabilir. Elbette bir eylemin baflar›s›n› güvencelemenin en temel yolu iflyerinde taban örgütlülü¤üne dayanabilmektir. Ancak bu eylemlili¤in nesnel koflullar› bizi bir tercihe itti. Ya bu eylemi yapacakt›k, ya da iflçilerin hep yapt›¤› gibi tek tek iflten ç›kmalar›n› izleyecektik. ‹flçiler bir bilinç aç›kl›¤›na kavufltuktan sonra eylemi yapmak flartt›. Biz önce bu eylemlili¤in temeli sa¤lamlaflt›r›lmad›¤› için zamana yaymay› iflçi arkadafllar›m›za kabul ettirmifltik. Fakat iflçilerin dayanacak gücünün kalmamas› üzerine bu eylem gündeme geldi. Eylemden önceki cuma iflten ç›kmaya karar verenler durdurularak, eyleme kat›lmaya ikna edilmifller ve hafta sonu da bizle görüflerek karar› iletmifllerdi. Yani bizim alt›n› ördü¤ümüz süreç h›zla iflçilerin elinde büyümüfltü. Sorunlara karfl› mücadele etme iste¤i kabuklar› k›rmay› baflarm›flt›. Eylem s›ras›nda kararl›l›¤›n k›r›lmamas› olumlu bir yand›. Fakat patronla yap›lan görüflmede geri durulmas› eylemin gücünü k›rd›. Bunun da bir dizi aç›klamas› var elbette. S›rf sözcüye ba¤lanabilecek bir neden de¤il bu. En temel nedeni iflçilerin s›n›f bilincinin zay›fl›¤›d›r. ‹flçiler patronu “abi” gibi gördükleri sürece (özellikle küçük atölyelerde) bunlar yaflanacakt›r. Hak arama bilinci tam oturmad›¤› için sadece vaatlerle masadan kalk›ld›. Çünkü iflçiler hala patronun sözüne güvenebiliyordu. Onu ç›karlar› için karfl› safta duran bir s›n›f›n parças› gibi de¤il, onlar› ifle alarak iyilik yapan bir “abi” olarak görüyorlard›. Patron da bu gerçekli¤i farketti¤i için hemen ertesi gün bask› ve ödülü devreye soktu. Böylece hem denetimi art›yor, hem de verilen ödüllerle (sigortalar›n bafllat›lmas›, yemek molas›n›n 45 dakikaya ç›kar›lmas›) iflçilerin gözündeki “abi” imaj›n› tazeliyordu. Sonuç olarak, bu eylem bizim için önemli bir pratik oldu, tabanda yarat›lacak sa¤lam örgütlülüklerin önemini bir kez daha ortaya koydu. Ayn› zamanda iflçilerin biriken öfkesinin do¤urdu¤u fiili eylem süreçlerine müdahale etme gereklili¤ini gösterdi. Deneyimlerimize yaslanarak ad›mlar›m›z› büyütece¤iz.

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul’dan bir genç komünist

53


Sanat susmamakt›r!

E k i m G e n ç l i ¤ i

54

Susmak, yeri geldi¤inde bilinçli bir seçimdir. Anlat›lanlar senin bilmediklerin ise susmay› tercih edersin, ö¤renmenin sab›rs›zl›¤› içinde. Susmak, gerekti¤inde bir eylemdir. Oturup bir üniversitenin kap›s›na, siyah bantlarla yap›flt›r›lmas›d›r dudaklar›n haks›zl›klar karfl›s›nda. Susmak, kimi zaman bir oyundur. En çocuk halinle bafllars›n oyununa 1, 2, 3 t›p diye. Susmak, belki de en büyük erdemdir. Baflucundad›r düflman, teslim ald›¤›n› san›r insanl›¤›n›, ve sen onurunu inanc›nla yo¤urup ser verirsin de s›r vermezsin iflkenceciye... Sonra susmak, korkakl›kt›r ço¤u zaman. fiahidisindir tüm çirkinliklerin de, hanidir yürek, bir et parças›ndan öteye gidememifltir senin için. Sonra tekrar susmak, onaylamakt›r fliddeti ve zulmü. Bafl ucunda insanlar ölüme gider de sen kelimeleri hal›n›n alt›na süpürüverirsin umars›zca. Ve son olarak susmak, insan olamamakt›r hiçbir zaman. Tarih yan› bafl›ndan, gözünün içine baka baka geçer de, tutup hesap sormay› yak›flt›ramazs›n kendine, türüne.

Zorla gelen susu Bugün 12 Eylül üzerine ne kadar konuflsak da, bütün cümleleri, kelimeleri tüketmifl oldu¤umuzu düflünsek de, mutlaka her noktan›n ard›ndan kusmak isteyece¤imiz bir paragraf daha olacakt›r. Çünkü biliyoruz ki, 12 Eylül karfl›-devrimi bu topraklarda sadece fiziksel bir fliddet yaflatmad›. Serpifltirdi¤i korku tohumlar›yla, ç›kar›lan yasalarla, devam›ndaki yoz kültürü ve ahlak›yla sinik ve s›¤ bir toplum yaratt›. Sonras›nda yeni kuflaklar büyük bir depolitizasyon içine sürüklenerek, k›sa yoldan zengin olma hesaplar› ve pembe kariyer planlar› içinde hayat›n k›y›s›na yerlefltirildiler. Dünyay› anlamland›rma ve de¤ifltirme çabalar› ‘bofl ifller bunlar’ lak›rd›lar› ile kirletilmeye çal›fl›ld›. Özgürlük, birilerinin sana sunmufl oldu¤u kurtlanm›fl hayatlar içinden istedi¤ini seçme iradesi olarak kald›. ‘Bana dokunmayan y›lan bin y›l yaflas›n’ ve ‘önce can, sonra yine can ve her zaman can’ zihniyetinde, ben merkezci bir hayat felsefesi temelinde, ç›karc› ve anlams›z insanlar sürüsü etraf› sarmaya bafllad›. 12 Eylül bu topraklarda düflünsel olarak bir çöküntü yaratarak, sisteme ba¤›ml›, baflka ç›kar yolu olmad›¤›na inanan, mutsuzlu¤unun fark›nda olmayan bir gençlik yaratt›. Geçmifle dönüp 12 Eylül’ün sebeplerini düflündü¤ümüz zaman, bu duruma gelmenin pek de flafl›rt›c› olmad›¤›n› görürüz. E¤er insanlar daha güzel bir hayat özlemlerini yüksek sesle dillendirmeye bafllad›ysa, bununla da yetinmeyip bunun için u¤raflmay› seçtiyse

(dönem içinde artan iflçi grevleri ve direniflleri, örgütlenen kitlesel eylemler, geliflen muhalif durufl) ve egemen s›n›f›n yan› bafl›nda da sahiplerinin uygulanmas›n› sab›rs›zl›kla bekledi¤i yeni ekonomik ve siyasal kararlar var ise, önce fiziksel, sonra da psikolojik fliddet tek ç›kar yol olur. Ve tarih bir kez daha ABD’nin apoletli çocuklar›n› sahneye ç›kar›r. Gerçekleflen faflist darbe ile insanlar iflkenceden geçirildi, birçok kifli gözalt›na al›nd›, binlerce insan için idam cezas› istendi, sendikalar kapat›ld›, derneklerin faaliyetleri durduruldu, gazeteler, dergiler, kitaplar yok edildi, filmler yasakland›. 12 Eylül, Türkiye topraklar›nda sosyal, siyaset, kültür, e¤itim ve hukuk alan›nda de¤iflimler yaparak, insanl›k ad›na birçok fleyi silip süpürdü. Egemen s›n›f kendi kültürel ve düflünsel de¤erlerini toplumun büyük bir ço¤unlu¤una dayatmay› öncelikli görev olarak benimsedi. Sahip oldu¤u ve bir yönüyle fark etmemenin imkans›z oldu¤u silahlar›yla topluma yönelik sistemli bir uyuflturma politikas›na gidildi. ‹nsanlar, savunmas›z kald›¤› bu yeni kültürel ve ahlaki bombard›man alt›nda herfleyi bir ç›rp›da tüketen, zevk ve e¤lence düflkünü, pasif, bencil, ç›karc› et y›¤›nlar›ndan öteye gidememeye bafllad›. Toplumun ayd›n(!) insanlar› da bu yeni hayat modeline ayak uydurmaya direnç göstermedi. Art›k ayd›n, entelektüel ya da sanatç› kimlik de oynanan oyunda kendine bir koltuk seçip, hayat›n bulan›k suda ak›p gidifline seyirci kald›. Oysa ki tarih sanat›yla ve ürettikleriyle ötekilerin yan›nda ve omuz omuza duran örnekler ile doludur. Pinochet taraf›ndan tutuklanan, gitar çalmaya ve flark› söylemeye devam etti¤i için elleri kesilip, iflkence ile öldürülen fiili’li müzisyen Victor Jara, Frankocu faflistler taraf›ndan, düflüncelerinden ve duruflundan ötürü tutuklan›p kurfluna dizilen ‹spanya’l› flair Federico Garcia Lorca, ‹spanya iç savafl›n› bütün ç›plakl›¤› ile anlatt›¤› Guernica tablosuyla Picasso, “güzel günler, güneflli günler” görmek istedi¤i için, fliirlerinde daha iyi bir dünya özlemini anlatt›¤› için, memleket hasreti içinde ölen Naz›m Hikmet, Duvar, Sürü, Yol, Umut vb. filmleriyle devrimci bir sanatç› olan Y›lmaz Güney tarihin ayd›nl›¤›nda duruyorlar. Ama flimdilerde kültür ve sanat içi hava dolu gösteriflli bir balon sadece. Mesela yazar olmak istiyorsan, insani de¤erleri ayaklar alt›na alman, birkaç süslü cümle kullanman, neredeyse her ay bir kitap ç›karman, kitab›na gösteriflli bir isim koyman, ideolojilerin art›k öldü¤ünü savunman gerekiyor. fiark› söylemek için, yüzüne bak›l›r olman, kargadan hallice bir sese sahip olman, az buçuk cümle kurabilmen yeterli. E¤er sinemadaysa gözün, insanlar› 1-2 saat oyalayacak bir konu bulman, içerisine bolca cinsellik serpifltirmen,


popüler isimlere öncelik tan›mand›r tüm yapacaklar›n. ‹flin en önemli k›sm› ise reklam›n iyi yap›lmas›d›r. Art›k egemen s›n›f›n en büyük silahlar›ndan biri olan iletiflim teknolojisindedir s›ra. Büyük reklam panolar›, tam sayfa gazete ilanlar›, gösteriflli galalar, her on dakikada bir yay›nlanan klipler, sabah programlar›, befl çaylar›, ana haber bülteni aralar›... Bu topraklarda kültür ve sanat egemen s›n›f›n ideolojisini ve sistemin de¤iflmezli¤ini insanlar›n içsellefltirmesi için kullan›l›yor. ‹nsanlar her taraftan örselenmifl, kabu¤una çekilmifl, iyiden iyiye yaln›zlaflm›fl bir haldeler. Birileri sürekli olarak biz fark›na varmadan oram›zla, buram›zla oynay›p can›m›z› ac›t›yor. Oysa bir an bile olsa içine girece¤imiz bir fark›ndal›k hali di¤erlerinin uykular›n› kaç›rmaya yeter de artar bile. Çünkü bilirler ki ac›n›n fark›na var›rsan bunun nedenlerini sorgulamaya bafllars›n. Her sorgulama devam›nda bir silkelenmeyi ve de¤iflimi de getirir. Önce kendimizi de¤ifltirmekle bafllayal›m ifle ve beraberinde dünyay› de¤ifltirmeye çal›flal›m. Ve durup tekrar bir düflünelim. Kültür ve sanat nedir? Sanat susmamakt›r, fark›nda olmakt›r, isyan etmektir, de¤iflimi istemektir, de¤ifltirmeye u¤raflmakt›r, sömürülenin yan›nda olmakt›r, eni sonu insan olmakt›r ve insanl›k için üretmektir.

E k i m

N. Asya

Bu neyin f›rt›nas› böyle?

Geçen sene Aral›k ay›nda ç›kan Metal F›rt›na isimli kitap popülerli¤ini, geçti¤imiz günlerde Metal F›rt›na 2 ad›yla kitab›n ikincisinin de ç›kmas›yla sürdürmeye devam ediyor. ‹lk kitab›n yay›mlanmas›ndan bu yana binlerce satm›fl olmas› ve halen sat›yor olmas›, kitab›n ikincisinin de ç›kaca¤›n›n habercisiydi zaten. Burak Turna’n›n tek bafl›na ç›kard›¤› kitab› 3. Dünya Savafl› da seriyi üçlemifl oldu. Kitap ABD-Türkiye savafl› kurgusu. “ABD Türkiye’yi vurdu… Bombard›man sürüyor… K›skaç daral›yor…” gibi reklamc› mant›k ürünüsözler kitaba dönüp bir bakt›r›yor. Ad› üzerinde kitap bir kurgu. Türkiye uflakl›¤›n› yapt›¤›, bir dedi¤ini iki etmedi¤i Amerika ile savafla giriyormufl. ABD sald›r›nca Genelkurmay aç›klamas›nda “fiehit edilen evlatlar›m›za karfl› duydu¤umuz sorumluluk ad›na savaflaca¤›z” diyormufl. Ve Türk ordusu da kahramanca savafl›yormufl. ‹lkö¤retim çocuklar›na anlat›lan basitlikte ve Kurtulufl Savafl› esinlenmesiyle; Sevr, Çanakkale geçilmez, Türkleri Anadolu’dan ç›karmak istiyorlar, Türk ulusunun ba¤›ms›zl›¤›, kahramanca savaflan ordumuz... Komik bir kurgu iflte. ‹flin bir baflka komik yan›, okulda, otobüste gençlerin kitab› “ben politik bir kitap okuyorum” havas›nda ellerinde tafl›yor olmalar›. Reklam sayesinde kitap tüketim toplumuna hizmetini veriyor, en çok okunan, en çok sat›lan, liste bafl› kitap oluyor. Ötesi de flu ki; geçti¤imiz ö¤retim y›l› ‹stanbul Üniversitesi’nin bir bölümünde Türk Dili dersi final s›nav›nda ö¤rencilerin bu kitaptan sorumlu tutulmufl olmalar›. Hangi amaca hizmet? S›nav› geçebilmek için bu kitab› okumak zorunda olmak niye? Kitap okumak s›k›c› gelmesin, okuma al›flkanl›¤› edinin, hem son günlerde popüler bir kitap gibi bofl gerekçelerle ö¤rencilerin eline bu kitap tutuflturuldu. Neresinden tutsan›z elinizde kalan bir kitap... Düzenin aynas› çürümüfl e¤itim sistemi ve apolitize edilmeye çal›fl›lan gençlik...Üçünün yolu böyle kesiflmifl oldu.

G e n ç l i ¤ i

T. Serj

55


Zorunlu din dersleri kald›r›ls›n...

Laik ve bilimsel e¤itim! Alevi dernek ve kurulufllar›n›n, cemevlerinin resmi ibadet yerleri olarak kabul edilmesi, bütçeden pay ayr›lmas›, zorunlu din derslerinin kald›r›lmas› vb. taleplerle açt›¤› tart›flmalar halen s›cakl›¤›n› koruyor. Geçti¤imiz aylarda Alevi örgütleri bu konuda çeflitli giriflimlerde bulunmufltu. Zorunlu din derslerinin kald›r›lmas› talebi üzerine din dersinde Alevilik inanc›n›n da ifllenebilece¤i yönlü tart›flmalar AKP hükümeti ve di¤er kurumlar taraf›ndan yap›lm›flt›.

Zorunlu din dersi genç beyinleri çürütme sald›r›s›d›r

E k i m G e n ç l i ¤ i

Zorunlu din dersleri 12 Eylül faflist darbesinden sonra gündeme geldi. ‹mam hatip liseleri yayg›nlaflt›r›ld› ve müfredatlar› de¤ifltirildi. Sermaye devleti gençli¤in devrimci enerjisini tüketmek, kendine yedekleyebilmek ve beyinini çürütmek için bafllad›¤› bu sald›r› dalgas›yla belli sonuçlar ald›. Sermaye devleti sömürü sisteminin devam›n› sa¤lamak için gençli¤i teslim almaya çal›fl›yor. Bunun için özel bir çaba harc›yor. Sosyal bilimler statüsüne giren tarih ve co¤rafya dersleri millilefltirildi. Milli güvenlik dersi ad› alt›nda ordu ve Atatürkçülük anlat›lmaya baflland›. Ders kitaplar›nda evrim teorisi sözde çürütülerek, yarad›l›fl teorisi anlat›lmaya baflland›. Gençli¤in beynini çürütme do¤rultusunda din derslerinin zorunlu hale getirilmesi daha özel bir önem tafl›yor. Tanr› inanc› yayg›nlaflt›r›l›yor, açl›k, yoksulluk vb. s›n›fsal gerçekler kadere ba¤lan›yor. Böylece bu sorunlara karfl› mücadelenin önü de t›kanm›fl oluyor. Otoriteye karfl› itaat yerlefltiriliyor. Bugün Türkiye’de laiklikten, laik e¤itim anlay›fl›nda sözetmek mümkün de¤il. Her f›rsatta “laik” olmakla övünen sermaye devleti yalan söylüyor. Resmi dini olan, imam hatip liselerini Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤layan, zorunlu din dersi uygulamas› koyan bir devletin laik oldu¤unu söylemek olanakl› de¤ildir.

Alevi kurulufllar›n›n boykot ça¤r›s› Alevi örgütleri uzun bir süredir din derslerinin kald›r›lmas› üzerinden bir kampanya yürütüyorlar. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) zorunlu din derslerine karfl› bir milyon imza toplad›. Toplumun de¤iflik kesimlerinde konu üzerine çeflitli yorumlar yap›l›yor. Kimisi din dersi seçmeli olsun diyor, kimisi tamamen kald›r›lmas› gereklili¤i üzerinde duruyor, kimisi de müfredata Alevilik inanc›n›n da al›nabilece¤ini söylüyor. Son olarak Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Baflkan› Turgut Öker zorunlu din dersleri boykot edilmeli diyerek tart›flmay› tekrar canland›rd›. Bu arada Cem Vakf›’n›n cemevlerinin Aleviler’in resmi ibadet yerleri olarak kabul edilmesi için verdikleri dava dilekçesine zorunlu din dersleriyle ilgili aç›klamalar da ekledi. Ancak tart›flman›n ve taleplerin hangi temelde yürütüldü¤ü önem tafl›yor. Bugün “Din dersleri kald›r›ls›n!”

56

talebini biz de savunuyor ve mücadelesini yürütüyoruz. Bu yan›yla “Zorunlu din dersleri boykot edilsin!” talebi bizim de yükseltebilece¤imiz bir talep. Ancak bu talebin nas›l gerekçelendirildi¤i çok önemli. Alevi kurulufllar› “din dersleri kald›r›lmal›d›r, boykot edilmelidir” derken bunu gerici bir bak›flla, Alevilik inanc›n›n da resmi olarak kabul edilmesi söylemiyle yap›yorlar. Bu tart›flmalara gerici bir zeminde karfl› ç›k›yor, sistemin anti-bilimsel ve anti-demokratik uygulamas›n› kendi cephelerinden desteklemifl oluyorlar.

‹flçi s›n›f›n›n iktidar›nda din ve dinsel gericilikle mücadele Gerçek laiklik sosyalizmle gelecektir. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci partisinin program›nda dine karfl› mücadele flu flekilde ele al›nm›flt›r: “Dini her yurttafl›n özel sorunu kabul eden TK‹P, dinsel önyarg›lara karfl› mücadeleyi genifl kitlelerin devrimci kültürel dönüflümü ve özgürleflmesinin zorunlu bir gere¤i olarak ele al›r. Bu mücadelede büyük bir kararl›l›k, fakat ayn› zamanda sab›r ve dikkat gösterir. Bask› ve sömürüye dayal› eski düzenin kal›nt›lar›n›n tasfiyesi ile kitleler aras›nda kök salm›fl dinsel önyarg›lar›n kökünün kaz›nmas› aras›ndaki kopmaz ba¤› görerek ve gözeterek hareket eder.” (TK‹P Program›, C. Toplumsal sorunlar alan›nda)


Ben kimim ? Bir pazar günüydü. Bütün haftan›n yorgunlu¤unu atmak derdindeydi Cemal. Bütün hafta çal›flm›flt› ve eline ald›¤› haftal›¤› harcama derdindeydi. Önceleri ‘bu para neye yeter’ diye düflünürken art›k bunu da düflünmeyi b›rakm›flt›. Yetti¤i kadar diyordu. ‹flinden olma korkusu onu bu hale getirmiflti. Patrona karfl› hakk›n› arayanlar›n kovuldu¤unu da, dövüldü¤ünü de görmüfltü, ama o ses ç›karmam›flt›. Kaç y›ll›k arkadafllar›, a¤abeyleri iflten at›l›rken hep o ezikli¤i yaflam›flt›. Hele ki Yusuf iflten at›l›nca. Kaç y›l yedikleri içtikleri ayr› gitmemiflti, ama flimdi bile mahallede onu görmemek için yolunu de¤ifltirdi¤i olurdu. Baz› pazarlar›, t›pk› bugün oldu¤u gibi, izin alabildi¤inde dahi Yusuf’un gitti¤i yerlere gitmez olmufltu. Köfle bafl›ndaki kahveye gidiyordu art›k. Okey oynayacak arkadafllar› da vard› orada. Ö¤lene kadar uyuklaman›n ard›ndan yine kahvenin yolunu tutmufltu. Kahveye girdi¤inde insanlar futboldan konufluyordu. Türkiye-Yunanistan maç›yd› mevzu. Bir yandan ‹ddaa kuponlar› dolduruluyor, “düflman”›n nas›l yenilece¤i tart›fl›l›yordu. Yafll› dedelerden birisi “Kurtulufl Savafl›’nda nas›l dize getirdikse öyle dize getiririz elbet” diye nutuk at›yordu. Ard›ndan bafllayan konuflmalar flu millet flöyledir, böyledir diye diye laf “Türk’ün Türk’ten baflka dostu yoktur” a kadar geliyordu. Bir yandan aç›k olan televizyon magazin haberlerinden, kliplerden bahsediyordu. Arada bir 5 dakikal›k haberler yay›nlan›yor, o ara herkes susup dinliyordu önemli bir fley söylenecekmiflçesine. Asl›nda magazin devam ediyordu. Her olayda magazinsel bir yan vard›r ne de olsa. Her haberde herkesin Türklere düflman oldu¤u söyleniyordu. Ancak bu kimsenin garibine gitmiyordu. Cemal’in bile... Oysa ki eski iflçi arkadafllar›yla, genellikle Yusuf’la hafta sonlar›n› birlikte geçirirlerdi. Kahveye gitmez de¤illerdi, ama bütün gün orada oturmaz, bir yerler gider sohbet eder, tart›fl›rlard›. O pek kat›lamazd›, ama hofluna giderdi. “Hayat› bofluna yaflam›yorum” derdi kendince. Fabrika ç›k›fl›nda da¤›t›lan bildirileri al›rlar, onun üzerine tart›fl›rlard›. Cemal “b›rak›n bunlar›, iflinizden olursunuz, patron okudu¤unuzu görmesin” derdi, ama yazanlara ve Yusuf’a hak verirdi. Ama Yusuf kovulduktan sonra o da almaz olmufltu. Fabrikada yeni arkadafllar bulmufl ve onlara uymufltu. Ne yazd›¤›n› çok merak etmesine ra¤men o bildiri da¤›tan da düflmand›r art›k ona. Çünkü iflinden olma tehlikesi vard›r ona göre, bildiriyi okuyunca. O da elindekiyle yetinmeyi bilmektedir. Art›k hayata ve gelece¤e karfl› beklentisi k›rm›z› 12’linin gelmesidir. Çünkü okeye dolanmaktad›r ve kaybetmek üzeredir. Yusuf, patron ve ald›¤› haftal›k bile umurunda de¤ildir. O k›rm›z› 12’liyi beklerken kap› bir h›zla aç›l›r ve iki adam girer. Yüzleri yabanc›d›r ama sanki herkesi tan›yormuflças›na konuflurlar ortal›¤a. “Kardefller!” der aralar›ndan biri. “Siz burada otururken düflmanlar›m›z bofl durmuyor. Bize, biz Türklere karfl› insanlar›n beyinlerini y›k›yorlar. 3-5 kendini bilmez bizim onurumuza flerefimize sayg›s›zl›k ediyor” demesi üzerine kahvede bir u¤ultu kopar. “Vay hainler!”, “gidi teröristler!”,“ulan z›nd›klar” demeye bafllarlar. “Ülkemizi bölmeye çal›fl›yor bu Kürtler”, “nas›l askerlerimiz y›lard›r flehit ediliyorsa bugün de, hatta flu anda meydanda o kanlar›m›zla

E k i m renk verdi¤imiz bayra¤›m›z› yak›yorlar!!!” demesi üzerine “olamaz, yapamazlar” sesleri yükselmeye bafllar. “fiu dinsizlere, flu vatan hainlerine günlerini göstermeyecek miyiz?” sorusu ile herkes aya¤a kalkar. Hayat› zaten ›skalad›¤›n› düflünen Cemal, yerden çekmifl oldu¤u k›rm›z› 12’ye bile bakmadan ›stakas›n› kapt›¤› gibi meydan›n yolunu tutar. “O bir Türk’tür ve Türk’ün Türk’ten baflka dostu yoktur.” Akl›na hiçbir fley gelmez olmufltur. Gözü dönmüfltür. fiimdiye kadar kimseyle al›p veremedi¤i olmam›flt›r. Kendi halinde yaflar. Sessiz sakindir. Ancak flimdi koflar ad›m meydana gitmektedir, elinde ›stakas› ile. “Ya Allah, Bismillah, Allahu ekber” sloganlar›yla inlemektedir meydan. O da kat›l›r. Daha önce hiç atmamas›na ra¤men g›rtla¤›n› y›rtarcas›na ba¤›r›r. ‹nsanlar birbirlerine “neredeler, nerdeler” diye sormaktad›r. En sonunda bir hareketlenme olur ve Cemal kalabal›¤› y›rtarak en öne geçer. Art›k düflman›na yaklaflm›flt›r. ‹ki polisin ortas›ndaki düflman›n›n kafas›na, kahveden beri elinde s›ms›k› tuttu¤u ›stakay› indirme zaman› gelmifltir. Arkas›ndad›r düflman›n›n ve ilk darbeyi indirir, arkas›ndan ikinciyi. Polis aradan çekilir. Zaten korumak gibi bir derdi yoktur. “Eline sa¤l›k” sesleri yükselir. Daha bir zevkle vurmaya bafllar. Düflman› art›k yerdedir. Yere düflerken yüzünü görür düflman›n›n ve dehflete kap›l›r. Kanlar aras›ndaki yüz sanki tan›d›kt›r. Kendi yüzünden daha tan›d›k. Yere düflen iflçi arkadafl› Yusuf’tur. Terörist diye dövdü¤ü ona flimdiye kadar en yak›n, en s›cak davranan, kaç y›l yedikleri, içtikleri ayr› gitmeyen Yusuf’tur. Ne yapt›¤›na inanamaz. Akl›na pek çok soru gelir. Neden buraday›m? Nas›l buraya geldim? Yusuf neden benim düflman›m? Amac›m ne benim? Ben kimim? Peki Yusuf benim düflman›m m›? Sadece son soruya cevap verebilir -Hay›r! Hay›r! Hay›r!!!

G e n ç l i ¤ i

R. U. Kurflun

57


Üniversite, bili m s e l l i k ve askerler

E k i m G e n ç l i ¤ i

58

Sal› günkü gazetede Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nin yeni akademik y›l aç›l›fl konuflmas›n› emekli general Hurflit Tolon’un yapt›¤›n› okudum. Yani insan hakikaten ne diyece¤ini flafl›r›yor. Kendisini solda sayan Atatürkçülerin bir k›sm›, ama bu kesimin sözcüsü konumunda bulunan bir k›sm› pusulay› öylesine flafl›rd› ki kimlerin de¤irmenine su tafl›d›¤›n›n fark›nda bile de¤il. Celal fiengör’ün, uluslararas› alanda yüz ak›m›z olan bu sayg›n bilimcimizin, ülkemizin en iyi üç üniversitesi olarak kara, hava ve deniz harp okullar›n› gösterdi¤ini daha evvel yazm›flt›m. Bu üç kurum araflt›rmalar›yla ve hocalar›n›n kalitesiyle teknik konularda Türkiye’deki üniversitelerden ileride olabilir. Ama b›rak›n en iyisi olmay›, bunlar üniversite bile say›lamazlar.

Teknik düzey önemli de¤il Üniversite kavram›n›n esprisi tüm düflüncelerin özgürce tart›fl›ld›¤› yer olmas›d›r. Askeri bir kurum s›rf bu nedenle üniversite kavram›na ters düfler, teknik düzeyi çok yüksek olsa bile. Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nin yapt›¤› da tüyü dikmek oluyor. Bu üniversitenin say›n rektörü kendisini Atatürk milliyetçisi say›yor olabilir, flu s›ralar Atatürk milliyetçili¤inin özellikle vurgulanmas› gerekti¤ini düflünüyor olabilir. Ama buradan hareketle emekli general Hurflit Tolon’u yeni akademik y›l›n aç›l›fl konuflmas›n› yapmaya ça¤›rmakla “Hayatta en hakiki mürflit ilimdir, fendir”, “Benim manevi miras›m ilim ve ak›ld›r”, “Ö¤retmenler, cumhuriyet sizden akl› hür, vicdan› hür nesiller yetifltirmenizi ister” diyen bir adam›n felsefesine ters düfltü¤ünü fark ediyor mu acaba? Bizim memlekette ilim denildi¤inde, Bat›l›laflma denildi¤inde bunu Bat›’n›n teknolojisini almak olarak anlayan zihniyet hâkimdir. Öyle ki birbirine en ters fikir ak›mlar›n›n önde gelen temsilcileri bile bu noktada birleflirler. Necmettin Erbakan’la Celal fiengör ve Y›ld›z Teknik’in rektörü ilim denildi¤inde fen bilimlerini anl›yorlar. Çünkü fikir özgürlü¤ü ve bunun ilimle iliflkisi onlar› pek ilgilendirmiyor. Bu ülkemizde gelene¤i olan bir ak›m. K›saca Bat›’dan fenni almak, ama kendi kültürümüzü korumak diye ifade edilir. Buradaki kültürümüzü korumak laf› uygulamada hep özgürleflmeye ve demokratikleflmeye karfl› olmak anlam›na geldi.

“Sözde ayd›n” Hurflit Tolon kendisi gibi düflünmeyen ayd›nlara “sözde ayd›n” diyor. Sözde ayd›n dediklerinin ço¤u bu ülkenin üniversitelerinin hocalar›. Böyle birini üniversitenin aç›l›fl konuflmas›n› yapmaya davet etmek ne büyük bir çeliflkidir? Yaflanmakta olan dönemde özgürleflme ve demokratikleflmenin, özgürleflme ve demokratikleflmeyi baltalamak, hatta yok etmek isteyenlerin ifline yarad›¤›na ya da ülkenin maddi kalk›nmas›n› engelledi¤ine inan›yor olabilirsiniz. Bu ba¤lamda orduyu uzun vade itibar›yla özgürlük ve demokrasinin garantisi olarak da görebilirsiniz. Bu baflka, kendisi gibi düflünmeyene sayg›s› olmayan› üniversitenin aç›l›fl konuflmas›n› yapmaya ça¤›rmak baflka. Aradaki ince ama çok kritik fark› kaç›rd›¤›n›z an neye hizmet etti¤inizi göremez olursunuz. Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nin say›n hocalar› Hurflit Tolon’un aç›l›fl konuflmas› yapmas›na ses ç›karmad›¤›na göre rektör onlar› temsil ediyor demektir. Bu da iflin baflka yönü.

Prof. Dr. Ahmet Çakmak Marmara Üniversitesi ö¤retim üyesi Radikal, 28 Eylül 2005




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.