‹kinci yar›y›l›n difle difl kavga gündemlerine haz›rlanal›m!..
Emperyalist sald›rganl›¤a karfl› eyleme!
Üniversiteler hareketlilik plan›nda geçmifl y›llara göre nispeten zay›f geçen bir dönemi kapatarak yar›y›l tatiline girmifl durumdalar. Burada bir dönem de¤erlendirmesi yapmayaca¤›z, ancak gençlik hareketinin ve daha özel planda gençlik gruplar›n›n ilk yar›y›lda ortaya ç›kan tablosuna dair birkaç noktaya de¤inece¤iz. Zira, gençlik hareketinin içinde bulundu¤u durumu, bunun nedenlerini ve nas›l afl›laca¤›n› defalarca tart›flm›fl bulunuyoruz. Gençlik hareketinin yaflad›¤› s›k›nt› ve sorunlar ne tek bafl›na politik öznelere yüklenebilir ne de bu sorunlar›n afl›lmas› bu öznelerin çabalar› ile s›n›rl› bir hatta oturtulabilir. Fakat politik öznelerin her koflulda sahip olduklar› görevler oldu¤u da bilinir. Görevlerden biri kitlelere bilinç aç›kl›¤› tafl›may› hedefleyen, politik gündemleri kitlenin gündemine sokmaya çal›flan ve eni sonu genifl gençlik y›¤›nlar›n› eyleme ça¤›ran bir kitle çal›flmas› yürütmektir. ‹kinci bir görev ise bu kitle çal›flmas›n›n da önüne hedef olarak konulmas› gereken devrimci eylemdir. Burada eylemi anl›k bir ifl olarak de¤il, bir hareketlilik olarak alg›lamak gerekiyor. Eylem, her koflulda soka¤a inmektir, ama bunun yan› s›ra eylem, s›n›flara gidebilmek, kitle platformlar› oluflturabilmek, gündem belirleyebilmek, seslenmek ve ses olabilmektir. Eylem hareketin özüdür. Devrimci politik öznelerin varolufl temeli, kastedilen anlam›yla devrimci eylemi gelifltirmek ve kitleleri onun bir parças› haline getirmektir. Yaz›k ki geçti¤imiz dönem boyunca bu görevlerin yerine getirilmesi konusunda ciddi bir zay›fl›k yaflanm›flt›r. Dönüp bak›ld›¤›nda, oldukça yüklü sorunlarla geçen 6 Kas›m eylemleri ve daha çok devrimci güçler ekseninde örgütlenen 19 Aral›k protestolar› d›fl›nda elle tutulur bir fley görünmüyor. fiemdinli konusunda yap›lanlar›n son derece yetersiz oldu¤unu ve bunlar d›fl›nda özellikle Ege bölgesindeki üniversitelerde faflist sald›r›lara karfl› ortaya
ç›kan tepkinin de yerel olmaktan kurtar›larak ö¤renci gençli¤in bütünlüklü bir durufluna konu edilemedi¤ini hat›rlayal›m. Anlatmaya çal›flt›¤›m›z, yukar›da iflaret etti¤imiz gibi, salt alana ç›kmak de¤il ama bu ç›k›fl› örgütlü bir haz›rl›k üzerinden yapabilmektir. Takvim eylemlerinin de siyasetlerin eylem birli¤i çerçevesinde gerçeklefltirildi¤i düflünülürse, tüm bir yar›y›l boyunca, belli yerel süreçler bir yana, gençli¤in bütünlüklü bir politik eylemi olmad›¤›n› söylemek abart›l› olmaz. Geçmifl y›llarda dar kalsalar da belli politik gündemler üzerinden örgütlenen kitle platformlar›, aç›k toplant›lar, nispeten genifl güçlerle sürdürülen kitle çal›flmalar› bu yar›y›l boyunca bir tarafta kalm›flt›r. Bu tablonun sorumlulu¤u gençlik hareketinin geneldeki zaaflar›n›n ötesinde politik gruplar›nd›r. Elbette biz de bu tablonun bir parças›y›z. Kendi kampanyam›z çerçevesinde ortaya koydu¤umuz enerjinin düzeyi ne olursa olsun, genifl kitleleri eylemin bir parças› haline getirmek konusunda bizim de yeterince baflar›l› olamad›¤›m›z› aç›k yüreklilikle ortaya koymak gerekiyor. Öte yandan, ilk yar›y›l›n özellikle sonlar›na do¤ru politik gruplar›n görece diri olanlar›n›n bir tak›m tart›flmalar yürüttüklerini ve baz› aç›kl›klar ortaya koyduklar›n› söylemek gerekiyor. Hareketin vard›¤› noktaya bak›ld›¤›nda bu çabalarda geç kal›nm›fl olsa da, yine de anlaml›d›r. Elbette söylenenler bugünkü haliyle bir iddiad›r, iddialar›n pratikte ne düzeyde gerçeklefltirilece¤ini önümüzdeki süreçte görece¤iz. Fakat sonuç olarak, eksiklerine ra¤men politik güçlerin iradesine ve devrimci bir çal›flman›n hayata geçirilmesine bu denli ihtiyaç duyulan bir dönemde bu çabalar› olumlu buldu¤umuzu belirtmek istiyoruz. ‹kinci yar›y›l›n difle difl bir kavgay› gerektiren gündemleri gençli¤in devrimci hareketini gelifltirmek do¤rultusunda daha fazla emek harcanmas›n› aç›k bir ihtiyaç haline getiriyor.
E k i m G e n ç l i ¤ i
3
Ortado¤u’da yeni bir emperyalist savafl
E k i m G e n ç l i ¤ i
4
Irak batakl›¤›ndan hala ç›kamam›fl olan ABD hem giderek derinleflen ekonomik krizini aflman›n hem de Ortado¤u’da içine düfltü¤ü durumdan s›yr›lman›n yolu olarak ‹ran’a yönelik bir savafl haz›rl›¤› içine girmifl bulunuyor. Asl›nda bu yeni bir geliflme de¤il. 11 Eylül’ün hemen ard›ndan aç›klanan iflgaller plan›nda “fler ekseni”nin bir parças› olarak ‹ran da hedefe konmufltu. Ancak flu s›ra yaflanan hareketlilik art›k daha fazla beklenmeyece¤ini gösteriyor. Haydut ABD emperyalizmi haz›rl›klar›n› h›zland›rm›fl, önündeki engelleri temizleme telafl›na girmifl durumda. Dünya kamuoyuna yönelik manipülatif bir propaganda yürütülmekte, nükleer silah ve anti-demokratik rejim tart›flmalar› bizzat Washington’dan bafllayarak uflaklarca dillendirilmektedir. ‹ran’la y›llard›r çok yönlü ekonomik iliflkileri olan Rusya, Çin, Almanya gibi emperyalist güçlerle konu masaya yat›r›lmakta ve ç›kar ortakl›klar› temelinde kanl› ittifaklar tezgâhlanmaktad›r. Emperyalist bloklar aras›nda önümüzdeki dönem yaflanacaklar bir tarafa, ABD emperyalizmi ‹ran’› hedefe koymufltur. ‹ran’a yönelik sald›rganl›¤›n ve savafl›n bölgedeki ortaklar› ‹srail ve Türkiye’dir. Sald›r› üssü olarak Türkiye topraklar› kullan›lacakt›r. Aylard›r ABD’li kan içici fleflerin ziyaretleri, yerli iflbirlikçilerin tutumlar›, burjuva medyan›n flimdiden k›flk›rt›c› yay›nlara bafllamas› bunun ifadesidir. Uflakl›¤› tescilli Türk burjuvazisinden de efendilerinin planlar›n› canla baflla yerine getirmekten baflkas› beklenemezdi zaten. Anlafl›lan pazarl›klar ayr›nt›da de¤ilse de temelde
tamamlanm›fl, Türkiye bu sefer dolays›z biçimde emperyalist savafl›n taraf› haline getirilmifltir. Bölge ve dünya halklar›na kan ve y›k›m d›fl›nda bir fley getirmeyecek, insanl›¤›n gelece¤ini karartacak olan emperyalist savafla karfl› mücadele, emperyalistlerin kirli planlar›n› bofla ç›karma görevi herkesten önce Türkiyeli emekçilerin ve gençlerin omuzlar›ndad›r. Sald›r› planlar› içinde kilit bir yer tutan Türkiye üzerine planlar› bozmak olanakl›d›r ve böyle bir mücadele insanl›k ve tarih önünde hepimizin temel sorumlulu¤udur. ‹flte ikinci yar›y›l›n difle difl kavga gündemlerinin bafl›nda bu gelmektedir. Elbette bununla birlikte paral› e¤itim sald›r›s›n›n katlanan boyutu, TEKEL baflta olmak üzere s›n›f eylemleriyle dayan›flma gibi temel görevler vard›r. Fakat önümüzdeki dönemin belirleyici bafll›¤› olarak ‹ran’a yönelik emperyalist sald›rganl›¤›n gençlik kitleleri içinde gündemlefltirilmesi ve gençli¤in antiemperyalist, devrimci eyleminin örgütlenmesi için tüm enerjimizi flimdiden ortaya koymam›z gerekiyor. Emperyalist haydutlar›n savafl planlar›n› çoktan haz›rlad›klar›n› biliyoruz. Bizim de h›zla haz›rl›klar›m›z› tamamlamam›z gerekiyor. Hem bu y›k›ma dur demek hem de ikinci yar›y›lda gençli¤in devrimci eylemini gelifltirmek için vakit kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Tatil döneminin durgun havas›n› k›rarak konuyu gündemlefltirmeli ve etkin bir devrimci bir müdahaleye konu etmeliyiz. Önümüzdeki günlerde ABD Genelkurmay Baflkan›’n› da yan›na alarak Ankara’ya gelecek olan Rice’›n ziyaretini bir bafllang›ç ad›m› olarak alg›l›yoruz. Bu nas›l ABD için kirli savafl ittifak›na resmiyet kazand›r›lacak bir ad›msa, bizim için de emperyalist savafl tehdidine karfl› harekete geçmenin ilk ad›m› olmal›d›r. Gençlik gecikmeksizin, bulundu¤u her alanda, her tür örgütlülük imkan›n› de¤erlendirerek ve olabildi¤ince kitlesel, militan eylemleri önüne koyarak bu ziyarete haz›rlanmal›, bu kan pazarl›¤›n›n bir parças› olmad›¤›n›, Amerikan askeri olmayaca¤›n› bu haydut sürülerinin surat›na hayk›rmal›d›r. T›pk› Bush’un Arjantin’de karfl›land›¤› gibi karfl›lanmal›d›r Rice. T›pk› Amerikan birliklerinin Irak’ta, t›pk› faflist iflgalcilerin Stalingrad’da a¤›rland›¤› gibi a¤›rlanmal›d›r. Ayn› ruhla, ayn› devrimci öfkeyle!
Nükleer savafl kap›m›zda... Terörist Rice ülkemize geliyor!
Yankee go home! Ortado¤u’yu bölgesel ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden flekillendirmek için y›llard›r büyük bir çaba sarf eden ABD emperyalizmi, BOP kapsam›nda bölgede gerçeklefltirdi¤i müdahalelere bir yenisini daha ekleme çabas›nda. Yak›n bir gelecekte gerçeklefltirme arzusunda oldu¤u ‹ran savafl›n›n altyap›s›n› ve bölgedeki piyonlar›n› haz›rlama çal›flmalar› yo¤un bir biçimde sürüyor. Bugün art›k meflrulu¤unu yitirmifl bir savafl bata¤› içerisinde debelenen Amerikan emperyalizmi, kurtulufl yolu olarak savafl› bölgedeki di¤er ülkelere s›çratarak politikalar›n› hayata geçirme çabas›nda. Bu kapsamda Suriye ve ‹ran’› hedefine alan ABD, geçti¤imiz y›l›n ortalar›nda operasyonuna ilk olarak nispeten daha kolay bir lokma olan Suriye’den bafllam›flt›. Lübnan eski Baflbakan› Refik Hariri’nin suikast sonucu öldürülmesini bahane ederek Suriye üzerindeki bask›y› yo¤unlaflt›rm›flt›. “Ne var ki zay›f Suriye rejimi üzerinden bu operasyon sonuç verse bile, direnme gücü ve iradesi nispeten yüksek ‹ran dokunulmaz olarak kald›¤› sürece ABD umdu¤u politik ve moral gücü yine de kazanamayacakt›r. Bir nükleer cephanelik olan ‹srail karfl›s›nda nükleer bir güç olarak varolmak konusunda kesin kararl›l›k içinde görünen ‹ran’›n gitgide güçlenen meydan EK‹M, Aral›k okumalar› bunu özellikle zora sokmaktad›r.” (E 2005, Say› 243) Bush’un ve Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans› baflkan›n›n Aral›k ay› bafl›nda yapt›klar› aç›klamalarla ‹ran’› “nükleer bir tehdit” olarak tan›mlamalar› ve aç›kça hedef göstermeleri emperyalist sald›rganl›¤›n yeni rotas›n› ortaya koydu. ‹ran’ a yönelik sald›r› çerçevesinde bölgedeki uflaklarla emperyalist efendileri aras›nda görüflmeler yap›lmaya baflland›. Kendine biçilen misyonu tam olarak yerine getirece¤ini 1 Mart tezkere kazas›ndan hemen sonra aç›kça dile getiren Türkiyeli uflaklar da bu görüflmelerdeki yerlerini ald›lar. Aral›k ay› bafl›ndan itibaren Washington ve Ankara aras›nda yo¤un bir flekilde gerçekleflen bu görüflmeler, resmi a¤›zlar taraf›ndan içerikleri aç›klanmasa da, sermayenin bilindik kalemflörleri taraf›ndan aktar›ld›¤› kadar›yla, ‹ran’a yap›lacak olan bir müdahalede Türkiye’nin oynayaca¤› rol üzerineydi. FBI ve CIA baflkanlar›n›n Türkiye’ye yapt›klar› ziyaretler, bu ziyaretlerde görüflmelerin Türkiye taraf›nda Yaflar Büyükan›t’›n bulunmas› ve bu ismin birkaç gün öncesinde Washington’da yine C‹A baflkan›yla temaslarda bulunmufl olmas› elbette rastlant› de¤il. Aradan bir hafta geçmeden görüflmelere ‹srailli yetkililerin de kat›lmas› senaryonun tamamlanmak üzere oldu¤unu gösteriyor. ‹srail Hava Kuvvetleri Komutan›’n›n Genelkurmay Baflkanl›¤›’na getirilmesi, ayn› günlerde ‹ngiliz The Sunday Times gazetesinin ‹srail’in, ‹ran’a yak›t ikmali yapmadan gidip geri dönebilen F-15 jetleriyle ‹ran’daki nükleer hedefleri Mart ay› bafl›nda vuraca¤›n› duyurmas› ve ayr›ca Türk Hava Kuvvetleri Komutan›’n›n ‹srail’e gizli bir biçimde gitmesi ve bas›na s›zan bilgilerle bu görüflmenin a盤a ç›kmas› gibi geliflmeler savafl haz›rl›klar›n›n boyutunu gözler önüne seriyor.
Bu geliflmelerin hemen ard›ndan ‹srail Genelkurmay Baflkan› Halutz, Türk Genelkurmay›’n›n davetlisi olarak Türkiye’ye geldi ve Genelkurmay baflkan› Hilmi Özkök’le bas›na kapal› bir görüflme gerçeklefltirdiler. Dan Halutz’un aç›klamalar›na göre, görüflmede ‹ran’›n nükleer program› masaya yat›r›lm›fl. Halutz görüflmede ayr›ca, ‹srail komandolar›n›n Türkiye’de e¤itim almalar›n› teklif ettiklerini ve e¤itimi terörle mücadelede uzmanlaflm›fl Hakkari ve Bolu Da¤ Komando tugaylar›n›n yan› s›ra Özel Kuvvetler Komutanl›¤› birimleriyle yapmay› tercih ettiklerini söyledi. K›sacas›, kirli savafl haz›rl›klar› h›zla tamamlanmakta, bu savaflta ülkemizin bir sald›r› üssü olarak kullan›laca¤› kesinleflmifl bulunmaktad›r. El alt›ndan yapt›r›lan aç›klamalarla Mart ay› telaffuz edilmektedir. ABD D›fliflleri Bakan› Condelizza Rice’›n ABD Genelkurmay baflkan› ile birlikte gerçeklefltirece¤i, kesin tarihi özenle gizlenen, ama önümüzdeki günlerde gerçekleflmesi beklenen Türkiye ziyareti de zaten baflka bir anlam tafl›m›yor.
E k i m G e n ç l i ¤ i
Savafl çetesini alanlarda karfl›layal›m! Tüm dünyay› derinden etkileyecek bu geliflmeler yaflan›rken savafl çetesinin elebafllar› ülkemize Ortado¤u halklar›n›n kan› üzerinden pazarl›klar yapmak için geliyorlar. Burada pazarl›k konusu edilen bizim ve tüm Ortado¤u halklar›n›n gelece¤idir. ‹flbirlikçi uflak tak›m›n›n ABD’nin kanl› projelerinin peflinden gitmek için canla baflla çabalad›¤› flu günlerde bu savafl› durduracak olan irade, iflçilerin, emekçilerin ve gençli¤in devrimci mücadelesi d›fl›nda bir fley olmayacakt›r. Öyleyse kan›m›z üzerinden yap›lan kirli pazarl›klar› durdurmak ve dünya halklar› ile dayan›flmay› yükseltmek için savafl çetesinin elebafl›lar›ndan olan Condelizza Rice’› alanlarda karfl›layal›m. Bu savafl› durdurma karal›l›¤› ile mücadele etmek d›fl›nda bir ç›kar yolumuz yoktur. Gelece¤imizi karartmaya çal›flanlara, dünyay› kan ve gözyafl›n›n hüküm sürdü¤ü bir yer haline getirmek isteyenlere karfl› gelece¤imizi ve özgürlü¤ümüzü savunmak için alanlara ç›kal›m. U¤runa mücadele edece¤imiz sadece bizim gelece¤imiz de¤il tüm dünya halklar›n›n gelece¤idir.
5
Artan diplomasi trafi¤i yeni emperyalist iflgallerin iflareti…
Emperyalist zorbalar sald›r› haz›rl›¤›nda! E k i m G e n ç l i ¤ i
6
Son dönemde ‹ran, bir dizi etmenin üst üste binmesiyle birlikte yeniden, h›zla, uluslararas› gündeme oturdu, daha do¤rusu oturtuldu. ‹ran’› ilk elden gündemlefltiren de hiç flüphesiz ki ABD emperyalizmi. Bilhassa ’79 devriminden sonraki süreçten günümüze sürekli gergin bir seyir izleyen ABD-‹ran iliflkilerinin son y›llarda geldi¤i boyut, ister istemez 11 Eylül sonras› bafllat›lan ve bafll› bafl›na bir retorik olan “teröre karfl› küresel savafl” yalanlar› ve ard›ndan gelen Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi (GOP) ile birlikte yeniden ele al›narak de¤erlendirilmelidir. fiu an için ABD’nin GOP’u hayata geçirmesinde en büyük engel olarak görünen ‹ran, elindeki nükleer silahlar› bahane edilerek köfleye s›k›flt›r›lmak istenmektedir. Baflka bir deyiflle ABD, belirledi¤i “fler eksenin” bafl›n› çeken ‹ran’a fiziki müdahalenin uluslararas› boyutta zeminini yaratmak, çalaca¤› minareye uygun bir k›l›f haz›rlamak peflindedir. ABD’nin ‹ran’› “ciddi bir tehlike” olarak nitelendirip uluslararas› kamuoyu yaratma çabalar› geçen y›l›n A¤ustos ay›nda ‹ran’›n nükleer faaliyetlerine bafllad›¤›n›n tekrar gündeme gelmesiyle yo¤unlaflmaya bafllam›flt›. Bu süreç öncesinde de, zaten hep “potansiyel bir tehlike” olan ‹ran ile diplomatik temaslar bafllam›fl bulunmaktayd›. Bunlar›n bafl›n› da Almanya, Fransa ve ‹ngiltere’den oluflan AB’li emperyalistler çekmekteydi. A¤ustos ay›nda kesilen müzakere süreci Ocak ay›n›n ilk haftas›nda Viyana’da tekrar bafllat›ld›. Burada ‹ran dosyas›n›n Birleflmifl Milletler’e tafl›nmas› konusunda anlafl›ld› ve ilgili d›fliflleri bakanlar›, ‹ran’› yapt›r›m uygulamak üzere Güvenlik Konseyi’ne sevketme yetkisine sahip Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans›’n› (UAEA) da acil toplant›ya ça¤›rd›. ABD ve ‹srail’in iste¤i de öncelikle ‹ran’›n Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmesi yönünde. Bu tabii ki sald›rganl›¤›n meflru zeminini yaratabilmek için de önemli bir ad›m. Bu görüflmelerin ard›ndan Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleriyle birlikte Almanya ve baz› AB üye ülkesi temsilcileri, ‹ran'a yönelik izlenecek stratejiyi tart›flmak için bir araya geldiler. ‹ran’›n müzakere için masaya oturmas›nda fikir birli¤ine vard›klar›n› aç›klayan emperyalist efendiler, UAEA’n›n fiubat bafl›nda toplanaca¤›n› da yinelediler. Tüm bu görüflmeler ‹ran konusunun ne kadar hassas oldu¤unu ve emperyalistler aras› gerici çekiflmelerin
burada tekrar temel k›stas› oluflturdu¤unu bize göstermifl bulunuyor. Yani temel kayg› ‹ran’›n sahip olaca¤› nükleer silahlar›n çevre ülkeler ve halklar› için, ya da “dünya bar›fl›” için oluflturdu¤u tehlike de¤ildir. As›l önemli olan emperyalistlerin kendi ç›karlar›d›r. Bununla paralel olarak da ‹ran konusunda yaklafl›mlar farkl›laflabilmektedir. Örne¤in ABD (dolays›z olarak da ‹srail) gerekirse fiziki güç de kullanarak ‹ran’› denetim alt›na almak istedi¤ini aç›kça dile getirmektedir. Ancak bu ifl Rusya, Çin, Almanya ve ‹talya için çok kolay de¤ildir. Bilhassa Almanya, süreci daha temkinli izleme ve fiziki müdahale veya ekonomik ambargo olmadan “ifli tatl›ya ba¤lama” çabas›ndad›r. Almanya halen ihracat›n›n %12,8’ni ‹ran’a gerçeklefltirmektedir. Olas› bir fiziki müdahale Alman burjuvazisini oldukça zora sokacakt›r. ‹ran ile ilgili geliflmelerin Alman burjuvazisinde yaratt›¤› kayg›lar› dile getiren Almanya Sanayi ve Ticaret Odas› ‹hracat Bölüm Baflkan› Michael Pfeiffer “Bat› bu karar› alman›n efli¤inde. Bu durum Almanya aç›s›ndan felaket olur. ‹flsizlik ve ekonomik daralma gibi sorunlarla karfl› karfl›ya olan Almanya, bir darbe daha al›r” diyor. Angel Merkel de ‹ran gündemiyle ç›kt›¤› Washington-Moskova turunda benzer kayg›lar›n› dile getirdi. Bununla beraber Alman medyas› da konuya ayr› bir ilgi göstererek süreç içerisinde bafl›n› ABD’nin çekti¤i militarist planlar› çeflitli kaynaklara ve istihbaratlara dayand›rarak aç›klama yoluna gidebiliyor. Örne¤in geçti¤imiz haftalarda Alman haber kaynaklar›, NATO ile koordinasyon halinde çal›flan Amerikan yönetiminin, 2006 y›l›nda ‹ran'daki nükleer siteleri vurmak üzere NATO müttefiklerini haz›rlad›¤›n› duyurdu. Fakat sonuçta bu savafl› engelleyemedikleri koflullarda ABD’ye tâbi olacaklar›, bunun pazarl›klar›n›n yap›ld›¤› aç›kt›r. Tüm bu geliflmelerin kesiflti¤i as›l nokta ise, Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi'nin önündeki en ciddi engel olarak görülen ‹ran'a, sald›r› haz›rl›¤›n›n tüm h›z›yla devam ediyor olmas›d›r. ABD, 11 Eylül sonras›nda ‹ran’la s›kça polemiklere girmifl, aradaki gerginli¤i t›rmand›rmaya çal›flm›flt›r. Bunun için nükleer silahlanma bahanesinin yan›nda, eline geçirdi¤i tüm kozlar› kullanmak yoluna gitmifltir. Zaman zaman ‹ran’›n çok uluslu yap›s› içinde ezilen uluslar› da (Azeriler, Kürtler gibi) kendi ç›karlar› do¤rultusunda kullanmaya
çal›flm›flt›r. Bunu olas› bir iflgal sürecinde de flüphesiz ki yapacakt›r. Sürekli difl biledi¤i ‹ran’a bugüne kadar henüz fiili sald›r›da bulunmayan ABD, gerici molla rejimini uzun y›llardan beri ekonomik ambargo ile zay›flatmak istemektedir. Ancak ‹ran’daki molla rejimi di¤er emperyalist ülkelerle (Almanya, ‹talya, Çin, Rusya Federasyonu) girdi¤i ekonomik ve ticari iliflkiler sayesinde, ABD ambargosunu büyük ölçüde bofla düflürebilmifltir. Gelinen yerde ‹ran iflgali her zamankinden daha fazla gerçekleflme olas›l›¤›na sahiptir. ABD ve onun Ortado¤u’daki maflas› siyonist ‹srail k›sa vadede gerçekleflecek bir ‹ran iflgalinden çok s›k söz eder olmufllard›r. Emperyalizmin ve siyonizmin maflas› olup ‹ran halklar›na karfl› giriflilecek bu kirli savafla kat›lacak bir di¤er ülke de Türkiye’dir!
Türkiye burjuvazisi iflgalde bu sefer “baflrol” oynamak zorunda! Türkiye’nin bu iflgalde üstlenece¤i görev ve konuyla ilgili di¤er ayr›nt›lar Aral›k ay› boyunca sürdürülen diplomasi trafi¤i içinde görüflülmüfl bulunuyor. Artan bu diplomasi trafi¤inin ve bununla beraber geliflen sürecin zemini asl›nda Türkiyeli uflak tak›m›n›n Haziran ay›nda ABD’ye yapt›¤› geziyle olgunlaflm›flt›. Baflbakan Erdo¤an’›n ve düzen ordusunun kurmaylar›n›n bafl›n› çekti¤i iflbirlikçi tak›m› burada yap›lan görüflmelerde “1 Mart kazas›n›n” azar›n› efendisinden yeniden iflitmiflti. Böyle bir hatay› bafllar›na geçirilen çuvalla ve güneydeki “fiili Kürt devleti” ile ödeyen iflbirlikçiler, görüflmeler sonras›nda ABD’ye koflulsuz hizmet sözü vermifllerdir. Verilen sözde ve gösterilen uflakl›ktaki ciddiyetin anlafl›lmas› için Türkiye burjuvazisi, GOP için engel ve sorun teflkil eden ülkelerle hemen görüflmelere bafllam›fl ve ABD’nin tehditlerini buralara iletmifltir. Hatta Erdo¤an’›n gezi sonras› ilk ifli Suriye’yi tehdit etmek olmufltur.
ABD ‹ran’› nükleer silahlar üretmekle suçlarken, bu ülkeyi Ortado¤u halklar› ve bar›fl› için tehlike olarak gösterirken, bunu adeta bir “kitle imha silahlar› deposu” olan ‹srail ile birlikte yapmaktad›r. ‹srail ve ‹ran son dönem karfl›l›kl› restleflmelerini giderek sertlefltirmifllerdir. Art›k gelinen yerde ‹ran iflgalinin ön haz›rl›klar›na Türkiye de kat›lmaya bafllam›flt›r. ‹ran’a yönelik sald›rganl›¤›n tarihine iliflkin kesin fleyler söylenemese de, kesin olan Türkiye’nin bu kirli savaflta flu ya da bu biçimde yer alaca¤›, Türkiye topraklar›n›n bir sald›r› üssü olarak kullan›laca¤›d›r. Bu hem Aral›k ay›nda efendilerle artan diplomasi trafi¤inden hem de bunun k›sa bir süre öncesinde bas›na “s›zd›r›lan” Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden (MGSB) anlafl›lmaktad›r.
“ABD ile iliflkiler tarihsel ve çok yönlüdür, iflbirli¤i ve dayan›flma kaç›n›lmazd›r!”
E k i m G e n ç l i ¤ i
Her yeni gelen hükümetle ve de¤iflen önemli süreçlerle beraber yeniden ele al›nan, sermaye devletinin gerçek anayasas›n› oluflturan MGSB, k›sa bir süre önce tekrar gündeme geldi ve bas›na “s›zd›r›ld›”. Bu, Haziran ay›ndaki ABD görüflmelerinden sonraki döneme rast gelmektedir. Bu sefer esas a¤›rl›k, ABD’nin GOP çerçevesinde yapmak istedikleri ve bunu yaparken karfl›s›na ç›kacak engellere karfl› giriflece¤i kirli tezgahlarda Türkiye’nin tutaca¤› yer üzerine idi. Belgede ABD ile iliflkilere çok genifl yer ayr›l›rken, AB adeta bir ayr›nt›y› oluflturmaktad›r. Bugün gündemde olan olas› ‹ran iflgalinde Türkiye’nin tak›naca¤› tav›r da aç›kça dile getirilmektedir. “ABD ile iliflkiler tarihsel ve çok yönlüdür, iliflkilerin siyasi ve ekonomik boyutu vard›r. ‹liflkiler Orta Asya, Balkanlar, G. Kafkasya Ortado¤u politikalar› aç›s›ndan stratejiktir. Baflka iliflkilere alternatif de¤ildir!” Türkiye’nin NATO’da oynad›¤› rolü korumas› gerekti¤i vurgulanan belgede tüm bunlar›n yan›nda Kürt sorunu karfl›s›nda tak›n›lan inkarc› tutum da tekrar dile
7
getirilmifltir. Tüm bunlar GOP stratejisinde, Irak ve ‹ran sorununda ve Türkiye’nin tak›naca¤› tav›rda kesiflmektedir.
Sermaye devletinin Aral›k ay›nda “özel” konuklar› vard›!
E k i m G e n ç l i ¤ i
8
‹ran konusunda geliflmeler Aral›k ay›nda artan diplomasi trafi¤iyle, taraflar aras› karfl›l›kl› görüflmeler ile yeni bir ivme kazand›. Önce FBI Baflkan› Robert Mueller ve hemen arkas›ndan CIA Baflkan› Porter Goss Türkiye’ye gelirken, ayn› günlerde Kara Kuvvetleri Komutan› Orgeneral Yaflar Büyükan›t da ABD’nin yolunu tuttu. Mueller’in Ankara temaslar›ndan birkaç gün sonra ‹ngiliz Sunday Times gazetesinde fiaron’un Mart sonuna kadar ‹ran’›n nükleer tesislerinin vurulmas› için haz›rl›k talimat› verdi¤i aç›kland›. Bu arada Bush yeniden ‹ran’› “gerçek bir tehdit” olarak niteleyen bir aç›klama yapt›. Önceleri ‹ran’›n nükleer sürecine ABD’nin bask›lar›na karfl›, görece daha temkinli yaklaflan Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans› (UAEA) baflkan› Baradey, ‹ran’›n uranyumu zenginlefltirme ›srar›n› “sab›r tafl›r›yor” diye nitelendirdi. BM Güvenlik Konseyi de bunlar›n pefli s›ra ‹ran’› k›nayan bir aç›klama yapt›. Mueller’den sonra Türkiye’ye gelen Goss’un da ‹ran ile ilgili Türkiye’ye üç dosya sundu¤u bas›nda yer ald›. Buna göre; ‹ran PKK’ye destek veriyor, Türkiye’ye rejim ithal etmeye çal›fl›yordu ve son olarak da ‹ran’daki nükleer faaliyetler Türkiye’yi de büyük oranda tehdit ediyordu. FBI ve CIA baflkanlar›n›n ziyaretlerinden sonra NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer de Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyarette de olas› bir ‹ran iflgali taraflar aras›nda konufluldu. Bunun yan›nda halklar›n katili, gerici emperyalist-militarist savafl ayg›t› NATO’nun yeni misyonuna göre düzenlenmesi ve bu misyon içinde Türkiye’nin tutaca¤› yerin de görüflüldü¤ü
bas›na yans›d›. Aral›k ay›nda ard› arkas› kesilmeyen ziyaretlerin sonuncusu ‹srail Genelkurmay Baflkan› Don Halutz taraf›ndan gerçeklefltirildi. Hava Kuvvetleri Komutan› Faruk Cömert de ‹srail’e giderek siyonist ‹srail ordusuyla kirli tezgah öncesi görüflmelerde bulundu. Yap›lan tüm bu görüflmeler, olas› ‹ran iflgali öncesinde as›l “fler eksenin” böylece oluflturuldu¤unu bizlere göstermifl oldu: ABD-‹srail-Türkiye!
“Hassas” dengeler üzerinde yürütülen kirli pazarl›klar Irak iflgalinde adeta bir batakl›¤a saplanan, beklemedi¤i türden bir direniflle karfl›laflan ABD, öteki hedefler üzerinden hamle yapmak zorunda kalmaktad›r. Böylece Irak ile birlikte zora sokmufl oldu¤u konumunu bir az olsun rahatlat›p tüm süreci tekrardan kontrolü alt›na almak iste¤indedir. Bilindi¤i üzere, geçen sene ABD, Suriye ile Lübnan konusunu bahane ederek gerginlikler yaflam›flt›. Yaflanan bu süreç, Suriye’nin Nisan ay›nda 29 y›ld›r Lübnan’da bulundurdu¤u askeri varl›¤›n› tamamen çekmesiyle ve ABD iflbirlikçisi bir yönetimin bafla getirilmesiyle sona ermiflti. ABD’nin bu hamleleri az önce bahsetti¤imiz sürecin bir yans›mas› niteli¤indedir. Fakat ABD’nin flu anki as›l hedefini ‹ran oluflturmaktad›r. ‹ran’›n ve ‹srail siyonizmi’nin “nükleer” tabanl› karfl›l›kl› restleflmeleri de, ortam› daha da germektedir. Tüm bu sürece “tescilli uflak” Türkiye’de dolays›z olarak kat›lmakta, ad›mlar bu yönde at›lmaktad›r. Ancak Türkiye’nin sürece kat›lmas› bir tercihten çok efendileri ABD ve ‹srail’in onun ad›na verdi¤i kararlardan dolay›d›r. Tüm geliflmeler ‹ran’a yönelik bir sald›r›n›n gerçekleflme olas›l›¤›n›n çok yüksek oldu¤unu gösteriyor. Bilinen bir di¤er gerçek ise Türkiyeli uflaklar›n tüm olanaklar›n› bu iflgalde ABD ve ‹srail ile birlikte seferber edece¤idir. Emperyalist haydutlar›n Ortado¤u’daki ç›karlar› u¤runa giriflecekleri bu kirli savafl, halklar›n birbirine k›rd›r›lmas› anlam›na gelecek, y›k›m›n faturas› maddi ve manevi olarak bir kez daha emekçi halklara yüklenecektir. Emperyalizmin bu kirli oyunlar›n›n önüne geçebilmek için bugünden, baflta bölge halklar› olmak üzere tüm dünyada anti-emperyalist bir direnifl hatt›n›n örülmesinin tafl›d›¤› önem ortadad›r. Bu mücadelede özellikle Türkiyeli iflçilere, emekçilere ve gençli¤e önemli görev ve sorumluluklar düflmektedir.
Gerici üçlü i ttifak sefere haz›rlan›yor! M.Ö. 722 y›l›nda krall›klar›n›n çökmesi üzerine Yahudiler topraklar›ndan ayr›larak dünyan›n de¤iflik noktalar›na da¤›ld›lar. Böylece diasporadaki (Yunanca kökenli da¤›t›lmak anlam›na gelir) Yahudiler topraklar›na geri dönmek için kurtar›c› Mehdi’yi beklemeye koyuldular. Ancak II. Dünya Savafl›’nda u¤rad›klar› soyk›r›m›n ard›ndan vaat edilen topraklara dönmeye bafllayabildiler. Bu dönüfl 2 Kas›m 1917 Balfour bildirisinin yay›mlanmas›n›n ard›ndan Filistin topraklar›ndaki Osmanl› himayesine son verilerek Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmas› karar›na dayan›yordu. Yahudilerin Siyon da¤›na bu yolculuklar› ‹srail’in kurulmas› ile sonuçlansa da, ifl mazlum bir halk›n yurt bulma özlemini afl›p emperyalizmin Ortado¤u’nun ba¤r›na saplad›¤› kanl› bir hançere dönüfltü. Ortado¤u’da baflka bir ülke Türkiye ise Sovyetler Birli¤i’ne karfl› emperyalistlerin tampon devleti oldu. Kürt halk›na karfl› ony›llard›r imha politikas› uygulayan Türk devleti Ortado¤u’da süren tüm kanl› hesaplar›n içinde yer al›yor. Kapitalist düzenin jandarmas› ABD önderli¤inde bu üçlü koalisyon omuz omuza yeni bir sefere haz›rlan›yor. ‹ran’da 1979 fiah rejiminin devrilmesi ABD için önemli bir kay›pt›. Zira Amerika fiah rejimini ‹ran’›n zengin, baflta petrol olmak üzere, yeralt› kaynaklar›na sahip olabilmek için ayakta tutuyordu. Ancak ‹ran ‹slâm devrimiyle Amerika ‹ran’›n petrol kaynaklar› üzerindeki dolays›z egemenli¤ini yitirmekle kalmad›, ayn› zamanda fiah rejimi flahs›nda yaratt›¤› Ortado¤u’daki önemli bir mevzisini de kaybetti. ABD’nin son 20 y›l›na damgas›n› vuran Ortado¤u politikalar›nda bu kay›p önemli bir roy oynad›. Bu s›ralarda bafllayan Sovyetler Birli¤i’nin Afganistan iflgali ABD’nin bu co¤rafyaya dönük yeni politikas›na da zemin yaratm›flt›. Dönemin baflkan› Carter, 1980 bafl›nda Kongre’ye sundu¤u yeni y›l raporunda, daha sonra Carter ya da Brezinski (ki ulusal güvenlik dan›flman› olarak Carter’›n bafl ak›l hocas›yd›) doktrini olarak an›lacak politikay› aç›klad›. Buna göre; Ortado¤u ABD emperyalizmi için bir “yaflamsal ç›kar alan›”yd› ve Sovyetler Birli¤i’nin bu bölgeye yönelik herhangi bir giriflimi savafl dahil her yolla kesin olarak engellenecekti. Bu yeni doktrinin gerekli hemen yerine getirildi. Acil Müdahale Birli¤i, Türkiye’de bilinen popüler ad›yla Çekiç Güç Türkiye’ye yerlefltirildi. Merkezi önce Merkezi Komutanl›k (CENTCOM) ad›yla ABD’de kurulan (Mart 1980), sonra Almanya’ya tafl›nan ve ikiyüz bin kiflilik (1985’te bu say› üçyüz bine ç›kar›ld›) olarak tasarlanan bu
kuvvetin eylem üssü ise Türkiye, daha somut olarak da Kuzey Kürdistan olacakt›. ‹flte bu koflullarda gerçekleflen 12 Eylül faflist darbesi ve Kürt halk›na dönük yürütülen kirli savafl bu plan›n yolunu düzlemeye dönüktü. 12 Eylül döneminde Mufl’ta ve Batman’da bu çerçevede büyük askeri havaalanlar› infla edildi, Malatya’daki havaalan› ise ayn› amaç çerçevesinde geniflletildi. NATO üsleri de ABD’nin hizmetine sunuldu. Nitekim Körfez Savafl›’nda ve Afganistan iflgalinde bu üsler etkin bir biçimde kullan›ld›. Nükleer tehdit bahanesiyle içinden geçti¤imiz flu günlerde ABD ‹ran’a sald›r› haz›rl›klar› yürütüyor. Bu kez di¤er emperyalist güçlerin de deste¤ini almak için harekete geçmifl ve önemli bir mesafe katetmifl durumda. “Irak ve ‹ran’›n bugünkü durumu özellikle Avrupal› emperyalistlere halihaz›rda ABD denetimi d›fl›nda bir manevra alan› sa¤lamaktad›r. Irak’taki durumun de¤iflmesi ve ‹ran’›n iyice kuflat›lmas› bu olana¤› ortadan kald›racakt›r. ABD’nin eklentisi olarak hareket eden ‹ngiltere d›fl›ndaki öteki büyük Avrupal› emperyalistlerin Irak’a yönelik bir savafla s›cak bakmamalar›n›n gerisinde bu vard›r. Fakat öteki engelleri aflmas› durumunda, ABD’nin bu ülkeleri kendini desteklemeye mecbur edecek güç ve üstünlüklere E K ‹ M, say›: 228, Nisan sahip oldu¤u da bir gerçektir.” (E 2002). Yaflanan süreç bu deste¤in al›nd›¤›n› gösteriyor. Herkes biliyor ki ‹ran üzerinde dönen tart›flmalar›n nükleer silahla ilgisi yok. Irak fiyaskosundan sonra ABD için yalan söylemek art›k gündelik bir ifl haline geldi. Bölgenin petrolü bu yeni seferin bir sebebi olsa da, ABD’nin büyük bir stratejik öneme sahip bölgenin siyasi kontrolünü ele geçirmek ve dünya siyasetine yön vermek hedefi de önemli bir yer tutuyor. Büyük Ortado¤u Projesi’nde öngörüldü¤ü gibi Ortado¤u’nun kontrolünü ele geçirmek sadece bir bafllang›çt›r ve bunun devam› Ortado¤u’dan Hindistan’a kadar uzanan bölgeyi tam denetim alt›na almakt›r. Hesaplar›n içinde halklar›n iradesi flimdilik kat›lm›yor. Ancak ABD son sözü halklar›n söyleyece¤ine dair fazlas›yla deneyime sahip.
E k i m G e n ç l i ¤ i
9
Ortado¤u’da nükleer savafl tehdidi ve tehlikesi (...)
Bat›l› emperyalistlerden ‹ran’a karfl› nükleer savafl tehdidi
E k i m G e n ç l i ¤ i
10
Bat›l› emperyalistlerin ABD önderli¤inde yeniden biraraya gelmelerinin ilk lanetli sonucu, ‹ran’a karfl› gündeme getirilmesi planlanan savafl olacak gibi görünüyor. Böyle bir savafl üzerine gitgide daha çok konufluluyor ve bunun nükleer silahlar›n da kullan›laca¤› bir savafl olaca¤› bizzat savafl komplocular›n›n hizmetindeki kalemler taraf›ndan aç›kça dile getiriliyor. Bu yönde yo¤un haz›rl›klar›n, planlamalar›n ve tatbikatlar›n yap›ld›¤› da biliniyor. Bu sald›r› tehdidi ve haz›rl›¤› emperyalistler taraf›ndan ‹ran’›n nükleer silah edinme kararl›l›¤› ile gerekçelendiriliyor. Kendileri bo¤azlar›na kadar nükleer silahlarla donanm›fl bulunan ve bununla tüm dünyay› tehdit edenler, gerekti¤inde amaçlar› do¤rultusunda bunu kullanmaktan çekinmeyeceklerini aç›k aç›k ilan edenler, bu tür tehditler karfl›s›nda denge oluflturmak üzere nükleer silah edinmek isteyen bir ülkeyi, üstelik bizzat nükleer silah kullanma yoluna giderek engellemeyi düflünebiliyorlar. Emperyalist dünyan›n günümüzdeki ars›z ikiyüzlülü¤ü ve çifte standard› art›k bu düzeyde kendini gösterebilmektedir. ‹ran’›n nükleer silah edinme kararl›l›¤› burada bir temel etken olsa bile ‹ran’a yönelik bu savafl›n tek hedefi basitçe onun bu silahlar› edinmesini engellemek de¤ildir elbet. ‹ran büyük petrol ve do¤algaz kaynaklar›yla çok önemli bir ülke olmakla kalm›yor, ayn› zamanda Ortado¤u, Kafkasya ve ‹ç Asya’n›n, yani dünyan›n en önemli petrol ve do¤algaz havzalar›n›n da tam orta yerinde bulunuyor. Yani çok önemli bir jeostratejik konumu da iflgal ediyor. Bu konumda bulunan ve neredeyse 30 y›ld›r Amerikan emperyalizmi ile sorunlu olan bu ülkenin art›k nihayet sald›r› hedefi haline getirilmesi flafl›rt›c› de¤ildir. Buradaki zamanlamada ‹ran’›n nükleer silah edinmeye çok yaklaflm›fl olmas›n›n elbette belirleyici bir pay› vard›r. Zira ‹ran bu silah› edinirse ona difl geçirmenin, onu çeflitli bask› ve tehditler alt›nda istenen yöne yönlendirebilmenin çok daha zor olaca¤›n› biliyor bat›l› emperyalistler. Düne kadar Avrupal› emperyalistler ABD’yle sorunlu konumunu kullanarak ‹ranla kârl› ifl ve ticaret iliflkilerine giriyorlard› ve karfl›l›¤›nda da ‹ran’a manevra olanaklar› sunuyorlard›. Oysa ‹ran bir dönemdir daha çok Rusya ve Çin’le ekonomik, ticari ve teknolojik
‹ran’a yönelik vahfli bir emperyalist y›k›m savafl›n›n engellenmesi bugün tüm dünya için en önemli ve öncelikli gündem olmak zorundad›r. Bu böyle bir savafl›n ana üssü olacak bir ülkenin halk› ve devrimcilerini bekleyen görevin ola¤anüstü anlam›na ve önemine de iflaret etmektedir. Gecikmeksizin bu sorunu iflçilerin ve emekçilerin gündemine sokmak, Türkiye’nin sald›r› üssü olarak kullan›laca¤› bir emperyalist y›k›m savafl›na karfl› toplumda büyük bir duyarl›l›k ve etkili bir muhalefet örgütlemek, devrimcilerin bugün en temel ve en öncelikli görevidir iliflkilerini gelifltirmektedir. Bu ülke Rusya için son derece kârl› bir silah pazar›d›r halihaz›rda. H›zla büyüyen ekonomisinin ciddi enerji ihtiyac›n›n önemli bir bölümünü ‹ran üzerinden karfl›lamay› hedefleyen Çin’in de ‹ran’la iliflkileri h›zla geliflmektedir. Bu koflullarda nükleer silah edinecek bir ‹ran’›n bat›l› emperyalistler karfl›s›nda hareket kabiliyeti daha da artacak, onlara ba¤›ml›l›¤› da gitgide azalacakt›r. Bütün bunlar›n Avrupal› emperyalistleri de rahats›z etti¤i ve bu nedenle ‹ran konusunda ABD emperyalizmi ile ortak davranmaya itti¤i görülüyor. Özetle ‹ran’a yönelik savafl tehdidi, bu ülkeyi ele geçirmek gibi temel bir emperyalist amac›n ürünü olarak ç›k›yor karfl›m›za. Bunlara temel önemde bir faktör olarak ‹srail’i de eklemek gerekiyor. ‹srail kuruldu¤undan beri ve halen bat›l› emperyalistlerin ortak tabusudur. Birçok konuda ayr› düflseler de ‹srail konusunda her zaman paralel bir hassasiyet göstere gelmifllerdir. Zira Siyonist kimli¤i ile ‹srail onlar›n elinde Ortado¤u halklar›n›n ba¤r›na dayat›lm›fl bir hançer gibidir. Bununla Ortado¤u üzerindeki hakimiyetlerini çifte yönlü olarak sürdürebilmektedirler. Bir yandan do¤rudan ‹srail tehdidiyle ve öte yandan ‹srail’e karfl› sözüm ona koruyucu denge oluflturarak. En modern biçimde donanm›fl bir savafl makinas› olan ‹srail ayn› zamanda Ortado¤u’nun tek nükleer gücüdür. Onu geçmiflte bu silahlarla donatanlar ‹ran’› bugün bundan yoksun b›rakmaya çal›flan ayn› bat›l› emperyalist güçlerdir. ‹ran’›n nükleer silah edinmesinin ‹srail’in bu alandaki tekelinden gelen tehditkarl›¤›n› etkisizlefltirece¤ini düflünmekte ve bunu
istememektedirler. ‹srail ise bunu hiçbir biçimde istememekte ve engellenmesini kesin bir biçimde tüm bat›l› emperyalistlere dayatmaktad›r. Dahas› bugünkü konumu ve olanaklar›yla ‹srail böyle bir dayatman›n karfl›l›¤›n› bat›l› emperyalistlerden alabilecek durumdad›r. Son bir nokta ise Irak’taki geliflmelerdir. Öteki her bak›mdan tart›fl›labilir olsa bile Irak direniflinin iflgali ABD için bir bata¤a dönüfltürmekle kalmay›p emperyalistlerin flu veya bu ülkenin üstüne rastgele çullanma heveslerine de önemli bir darbe vurdu¤u tart›flmas›zd›r. Bugün emperyalistlerin ‹ran’a karfl› savafl› bir nükleer savafl olarak tasarlamalar›n›n gerisinde bile Irak direniflinden al›nan darbenin dersleri vard›r. Emperyalist flefler Irak’› dünya halklar› için kötü bir örnek olmaktan ç›karmakta ‹ran’› y›k›ma u¤ratacak kolay bir nükleer operasyonun temel önemde bir rol oynayaca¤›n› düflünüyor olmal›lar. Frans›z emperyalizmini baflkanl›k koltu¤unda temsil eden adam›n durduk yere “teröre karfl› nükleer silah kullanma hakk›m›z› sakl› tutuyoruz ve gerekti¤inde bunu kullanmaktan sak›nmayaca¤›z” demesinin baflka ne anlam› olabilir? Nükleer silah herhangi bir “terör” hücresine ya da grubuna karfl› de¤il ancak bir ülkeye ve halka karfl› kullan›labilir. Bu böyle oldu¤una göre ABD ile suç ortakl›¤›n› girmifl bulunan Frans›z liderinin gerçek kast› yeterince aç›k olmal›d›r. Özellikle de bu sözler ‹ran krizinin fliddetlendi¤i bir s›rada ve yeni bir askeri doktrin çerçevesinde sarfediliyorsa.
‹ran’a sald›r› haz›rl›klar› ve Türkiye ‹ran’a yönelik bir emperyalist savafl›n ana üssünün Türkiye olaca¤›ndan en ufak bir kuflku duyulmamal›d›r. Ayn› flekilde buna iliflkin pazarl›klar›n flimdiden ba¤land›¤› konusunda da. E¤er bu pazarl›klar bugüne kadar ba¤lanmam›fl olsayd› ‹ran’a sald›r›n›n bu denli çok sözünün edildi¤i bir dönemde Türkiye’yi yönetenler üzerinde bir bas›nç olurdu ve bunun ilk sonuçlar› da kendini ekonomi üzerinden, daha somut olarak da borsalar üzerinden gösterirdi. Oysa ortada büyük bir sükunet var ve borsalar rekor k›rmaya devam ediyor. Zira
tümü de Amerikan emperyalizminin elinde ayn› zamanda etkili birer siyaset silah› olan finans kurumlar› Türkiye’ye desteklerini tam olarak sürdürüyorlar. Bütçe ve d›fl ticaret aç›klar›n› finanse eden ve borç çevrimini kolaylaflt›ran s›cak paran›n ‹stanbul borsas›na ak›fl› da sorunsuz sürüyor. Demek ki pazarl›klar ayr›nt›da belki de¤il ama prensipte kesin olarak ba¤lanm›fl durumda. Türkiye’yi yöneten iflbirlikçiler güruhu yak›n zamanda güncellefltirdi¤i “Siyaset Belgesi” üzerinden zaten yolunu bütün aç›kl›¤› ile çizmiflti. ‹srail ile en ileri düzeyde yeniden pekifltirilen iliflkiler ile en üst düzeyde Amerikan heyetleriyle görüflmelerin kamuoyuna yans›yan havas› uygulaman›n da bu yönde oldu¤unu göstermekteydi. Bu konuda ülkeyi yönetenler aras›nda ciddi herhangi bir sorunun ç›kmas› da beklenmemelidir. ‹lkin izlenen politika saptanan bir “milli siyaset”in gere¤i oldu¤u için ve ikinci olarak, Amerikan deste¤ini almak ve böylece iktidar yap›s›ndaki konumlar›n› güçlendirmek için baflta ordu ve hükümet olmak üzere tüm iflbirlikçiler tak›m› birbiriyle yar›flaca¤› için. Bat›l› emperyalistlerin ‹ran politikas›nda anlaflm›fl olmalar› ise hem manevra olana¤› b›rakmamakta ve hem de “uluslararas› camia” söylemleriyle emperyalizme suç ortakl›¤›n› mazur gösterme olana¤› sa¤lamaktad›r. ‹ran’a yönelik vahfli bir emperyalist y›k›m savafl›n›n engellenmesi bugün tüm dünya için en önemli ve öncelikli gündem olmak zorundad›r. Bu böyle bir savafl›n ana üssü olacak bir ülkenin halk› ve devrimcilerini bekleyen görevin ola¤anüstü anlam›na ve önemine de iflaret etmektedir. Gecikmeksizin bu sorunu iflçilerin ve emekçilerin gündemine sokmak, Türkiye’nin sald›r› üssü olarak kullan›laca¤› bir emperyalist y›k›m savafl›na karfl› toplumda büyük bir duyarl›l›k ve etkili bir muhalefet örgütlemek, devrimcilerin bugün en temel ve en öncelikli görevidir. Bu ayn› zamanda elimizdeki s›n›rl› özgürlükleri ve mevzileri savunmak mücadelesi anlam›na da gelecektir. Zira bu çapta bir savafla yatakl›k ve suç ortakl›¤› edecek bir rejim bu vesileyle bütün bunlar› ortadan kald›rmak yolunu da tutacakt›r. (Türkiye Komünist ‹flçi Partisi Merkezi Yay›n Organ› E K ‹ M ’in 244. say›s›n›n “Yeni bir y›l›n bafl›nda dünyada durum” bafll›kl› baflyaz›s›n›n son iki arabafll›¤›d›r...)
E k i m G e n ç l i ¤ i
11
Neler anlat›r k›sa hikayeler...
Suçlu kim!
E k i m G e n ç l i ¤ i
12
16 yafl›ndayd› daha... Nüfus cüzdan›nda 12 yaz›l›. Yani k›sac›k yaflam›n›n dörtte birini hiç yaflamam›fl görünüyordu Fatma... Köyde, tek gözlü bir evde kal›yorlard›. Baba, kardefller, üvey ana... Bütün dünyas›yd› evi. Evi, evinin önündeki dar alan, o alanda bakt›¤› hayvanc›klar›, belki ifle kofluldu¤u tarla... Okula gitmemiflti. Gitmemifl miydi, gidememifl miydi, gönderilmemifl miydi? Bunun bugün bir önemi yok. Fatma art›k yaflam›yor. Bakt›¤›, her sabah besledi¤i, pisliklerini her gün temizledi¤i ördekleri hastaland› Fatma’n›n bir gün. Baba kesecekti onlar›, kesecek, yiyeceklerdi. Fatma ördekleri ölmeden önce onlara dokundu, okflad›... Sonra hastaland› Fatma. A¤›r bir so¤uk alg›nl›¤› m›, bak›m›ndan sorumlu oldu¤u hayvanlar›n ölümünden duydu¤u ac›dan m›? Apar topar de¤il, Fatma elden ayaktan kesilince sa¤l›k oca¤›na yolland›lar ailece. Sa¤l›k oca¤› çözüm de¤ildi. Hangi sa¤l›k oca¤› çözüm üretir ki? Baba istemiyor hastaneye gitmeyi, yeflil kart› yok, paras› yok... ‹zledi¤i kesin, haberlerde paras› olmad›¤›ndan hastanede rehin tutulanlar›... Ama doktorlar kufl gribi diyor. Yüzy›l›m›z›n vebas›... Farelerden sonra kufllara kesildi ölümlerin faturas›... Sonra baba ikna edildi. Çünkü Fatma’n›n durumu a¤›rlaflt›. Baba ikna edildi ama bütün Türkiye’ye cani olarak lanse edildi bir kere. Yani Fatma’n›n katili kufllar ve baba! Sonra? Sonra Fatma’n›n ölüm haberi geldi. Gazetelerde hastane köflesinde çekilmifl, hüzünlü ve solgun bir foto¤rafla... Gazetelerde her gün yerli yersiz ölüm haberleri, bazen haberi olmayan ölüm ilanlar› yeral›r. Cinayet, trafik kazalar›, ihmal, intihar... Ço¤u kez hüznü do¤uran ölümün kendisi de¤ildir de ölenin hikayesidir. Fatma’n›n ölümünün üzen yan› iflte onun k›sac›k hikayesinden ileri geliyor, öfkelendiren yan› ise bu ölümün alt›ndan yine ayn› insan ö¤ütücüsü düzen ç›k›yor. Günlerdir toplumun her kesiminde ciddi boyutlara varan bir korku salg›n› bafllam›fl durumda. Herkes kufl
gribine yakalanma endiflesi ile yumurtalardan, tavuk etinden, dahas› her türlü kanatl› hayvandan uzak durmaya çal›fl›yor. Bu arada Çernobil’den tan›d›¤›m›z görüntülerle de karfl›lafl›yoruz. Kufl gribi endiflesinin ekonomik faturas› ortaya ç›k›nca televizyonlarda bu kez de tavuk eti yiyen yetkililer, “yiyin yiyin bir fley olmaz” diyerek boy gösteriyor. Geçimini tavukçuluktan sa¤layan insanlar çaresizlik içerisinde k›vran›rken, hükümet büyük iflletmeleri kurtarma derdine düflmüfl durumda. Gazetelerde markal› olanlar›n yenebilece¤i söyleniyor. Sonra Fatma ölüyor ve hepsi bir a¤›zdan babay› suçluyor. Ülkede kanatl› ne kadar hayvan varsa katledilmesi için fetvalar ç›kart›l›yor. Fatma’n›n babac›¤› a¤l›yor k›z›n›n cenazesinde. Suçlu mu o, yoksa ma¤dur mu? Çocu¤unu daha iyi flartlarda yetifltiremedi¤i için mi suçlu? Daha iyi flartlar vard› da o mu reddetmiflti yoksa? Yeflil kart bütün cüzdan› dolulara da¤›t›l›rken, yeflil kart sahibi olmas›n› sa¤layacak bir torpili, verecek rüflveti olmad›¤› için mi suçluydu? Yoksa yokluklar içinde doyurmaya çal›flt›¤› canlar›na hastalanan ördekleri yedirdi¤i için mi? Ne yaps›nd› peki? Et alacak paras› vard› da o mu almam›flt›? Ona cahil ve cani s›fat›n› yap›flt›ran bir sürü cinayetin faili medya bu sorular›n yan›tlar›n› aram›fl m›yd›? Baba, k›z›n›n ölümünden sonra, medyan›n kendisine arma¤an etti¤i vicdan azab›yla nas›l uyku uyuyacak, intihar ederse sorumlusu kim olacakt›? Fatma üzgün ve solgun bir yüz ifadesiyle berbat kokan hastanenin içinde bir bank›n üstünde oturuyor. Babas›n›n bafl›na toplanm›fl bir grup ba¤›r›p ça¤›r›yor. Fatma hasta, anlam›yor. Hayatlar› boyunca hastanede
kuyruk beklemek zorunda kalmam›fl, ilaç yazd›rd›¤›nda acaba devlet paras›n› ödeyecek mi sorusunu hiç sormam›fl, paras›zl›ktan doktora gidemedi¤i hiç olmam›fl bir grup insan babas›n›n yüzüne vuruyor cahilli¤ini, sefaletini... Ac›madan orac›kta öldürüyorlar adamca¤›z›. Fatma 16 yafl›ndayd› daha. Zaten ölümcül bir yarayla gelmiflti hayata. Türkiye’nin ezilen, sömürülen milyonlar›ndan biri olarak dünyaya gelmiflti. Bu yara hayat› boyunca hep zorlad› onu. Gün yüzü görmedi denir ya, yaflam›n›n her evresinde do¤umdan gelen yaras› karfl›s›nda bir engel olarak dikildi. Çocuklu¤unu yaflamas›n›n engeli, ilk gençli¤ini yaflamas›n›n engeli, bugün art›k topyekûn hayatta olmas›n›n engeli hep o do¤du¤u gün çoktan içini kemirmeye bafllam›fl hastal›kt›, yarayd›. Fatma öldü. Ve Türkiye’de her gün yüzlerce Fatma ölüyor, öldürülüyor. Düzen cephesinden Fatmalar’›n ölümü istatistiklere bile geçmiyor bazen. Bazen iki sat›ra konu ediliyor. Kimi zamanda vicdan aklamas›na dönüfltürülüyor. Ama her gün yüzlerce Fatma çeflitli sebeplerle ölüyor, öldürülüyor. Kiminin ölümünün faturas› tinerci çocuklara kesiliyor, kimininki serseri kurflunu atan bir magandaya, bazen de böyle bulafl›c› bir hastal›k sorumlu oluyor... Ama nedense ölen hep Fatmalar oluyor. Bu cinayetlerin ortak yan› ifllenifl biçimi de¤il, Fatmalar’›n yafl›, görüntüsü de¤il. Ama onlar›n do¤ufltan tafl›d›klar› yara ve bu yaray› her geçen gün derinlefltiren düzenin kendisi seri cinayetlere bir aç›kl›k getiriyor. Fatma art›k hayal kurmuyor, Fatma art›k türkü söylemiyor, Fatma art›k yaflam›yor. Ve biz öfkeli olmak zorunday›z... Çünkü Fatmalar erken ölmeyi haketmiyor. Çünkü onlar› öldüren basit bir ihmal, bir salg›n hastal›k, ahlak› bozulmufl bir insan, sarhofl bir serseri de¤il... Katil aç›k ki ihmallere zemin yaratan, hastal›klar›n ortaya ç›kmas›na yolaçan, insanlara ahlaks›zl›k, alkoliklik, serserilik, doland›r›c›l›k, h›rs›zl›ktan baflka seçenek b›rakmamak için gece gündüz oturdu¤u yerden açl›k, sefalet ve yoksulluk üreten düzen. Bugün dünyan›n bafl›na çöreklenmifl, insanlar› tek tek öldüren kara veba kapitalizmin kendisi. Kufllar› yakarak, tavuklar› canl› canl› topra¤a gömerek, ihmalkâr diye babalar› suçlayarak ne salg›n durdurulabilir, ne gerçek gizlenebilir. Fatmalar’›n intikam›n› almak için salg›n›n gerçek kayna¤›n› yakmak zorunday›z! Kapitalizm saltanat›n› sürdükçe ölümler durmayacak ve bu zehrin tek panzehiri do¤du¤u gün ölüm ferman› yaz›lm›fl olanlar›n öfkelerinden üretilecek!
TMY tasar›s› yasalafl›yor…
Demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleye! Sermaye devleti önümüzdeki günlerde “terörle mücadele” ad› alt›nda yeni bir sald›r› yasas›n› daha ç›kartmaya haz›rlan›yor. T›pk› CMK, C‹K, TCK’da yapt›klar› gibi amaç emperyalist-kapitalist sistemin iflçi ve emekçilerde ortaya ç›kard›¤› öfkeyi ve toplumsal muhalefeti bast›rmak. ABD emperyalizmi, “demokrasi” k›l›f› alt›nda savafl 盤›rtkanl›¤› yaparak Ortado¤u’yu kan gölüne çevirmiflti ve çevirmeye devam ediyor. “Terör” söylemi kullan›larak direnen halklar›n üzerine tonlarca bomba ya¤d›ran ABD emperyalizmi, savafl bahaneleri bofla düflünce dünya kamuoyunda büyük bir tepkiye neden oldu. Türkiye’de de benzer biçimde tepkiler yükseldi. Toplumda artan emperyalizm karfl›tl›¤› ve sermaye devletinin emekçilere uygulad›¤› sosyal-y›k›m sald›r›lar›n›n ortaya ç›kard›¤› tepkiler yeni TMY ile ezilmek istenmektedir. TMY ile birlikte birçok temel hak ve özgürlük k›s›tlanacak. Sermaye devleti bu yasayla özelde devrimcilere ve Kürt halk›n›n özgürlük mücadelesine, genelde ise sistemden rahats›z olan tüm iflçi ve emekçilere yeni bir sald›r› dalgas› yöneltilecektir. Örne¤in yasada “Bir yabanc› devleti yahut uluslararas› bir kuruluflu herhangi bir ifllemi yapmaya yahut yapmamaya zorlamak yahut ülkenin veya uluslararas› kuruluflun temel anayasal siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal yap›s›n› bozmak yahut bu yap›y› ciddi flekilde istikrars›z k›lmak amac›yla giriflilen her türlü suç teflkil eden eylemler de terör say›l›r” denilmektedir. Bu“terör” tan›m› ile tüm toplumsal muhalefet hedeflenmektedir. ABD’nin Ortado¤u’daki müdahalesine hay›r dedi¤imizde, dayatt›¤› sald›r› programlar›yla iflçi ve emekçileri y›k›ma sürükleyen ‹MF’ye karfl› ç›kt›¤›m›zda, üniversitemizde neoliberal e¤itim politikalar›na karfl› durdu¤umuzda “terörist” say›laca¤›z. Ya da üniversitemizde paral› e¤itime hay›r diyen bir pankart ast›¤›m›zda örgüt üyesi say›laca¤›z. Bu durumda 5 ile 10 y›l aras›nda ceza gündeme gelecek. E¤er bu durum dernek, vak›f, siyasi parti, iflçi ve meslek kurulufllar›na ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya ö¤retim kurumlar›nda veya ö¤retim yurtlar›nda yap›l›rsa ceza iki kat›na ç›kacak. Tabii yukar›da yaz›lan yerlerde bu “terör suçu” ifllenirse bunlar›n kapat›lmas› da söz konusu olacak. Geçti¤imiz ay hükümet ve ordu yetkilileri aras›nda yap›lan zirvede yeni TMY’nin tasla¤›n›n bir an önce meclise sevk edilmesi istendi. Kuflkusuz bu acelenin gerisinde arka arkaya Türkiye’ye gelerek Ortado¤u’daki yeni kanl› süreçlerin planlar›n› yapan ABD yetkililerinin tavsiyeleri ve ‹ran konusunda at›lacak ad›mlar›n haz›rl›klar› var. Terör bafll›¤›n›n zirvede fiemdinli üzerinden tart›fl›lmas› ve üstelik göstermelik bile olsa katillerin de¤il katledilenlerin, Kürt halk›n›n terörist tan›mlamas› içine konulmas› hedefte kimler oldu¤unu gözler önüne seriyor. TMY, sermaye devletinin tüm toplumsal muhalefete yöneltti¤i faflist sald›rganl›¤›na hukuki k›l›f giydirme çabas›d›r. Önümüzde, s›n›rl› demokratik hak ve özgürlüklerimizin de gaspedilmesine yol açacak bu yasan›n püskürtülmesi ve özgürlüklerimizin geniflletilmesi talebiyle mücadeleyi yükseltme görevi durmaktad›r.
E k i m G e n ç l i ¤ i
13
Jöleli saçlar, marka giysiler... Ve de¤iflmeyen aksesuarlar; balta, sallama, sat›r...
Faflist beslemelerin yeni imaj› A. Eylül
E k i m G e n ç l i ¤ i
14
Tempo dergisinin 23 Aral›k 2005 tarihli say›s›nda “ülkücü” gençlikle yap›lan röportaj faflistlerin ciddi bir imaj de¤iflikli¤i içerisinde olduklar›n›, ama en ufak bir kafa de¤iflikli¤ine u¤ramad›klar›n› bir kez daha gözler önüne serdi. Geçti¤imiz y›llar içerisinde faflistler sadece demagojilerine yenilerini eklemifl ve bir nebze de olsa politik konuflmay› ö¤renmifllerdi. Gülünç cümlelerin kuruldu¤u ve Kurtlar Vadisi’ni ça¤r›flt›ran pozlar›n verildi¤i röportajda, ›srarla e¤itimli olduklar›n›n alt› çizilen faflistler taraf›ndan devrimci demokrat güçlere ve özellikle Kürt kimli¤ine dönük ciddi tehditler savruluyordu.
Faflist çeteler görev bekliyor! Röportajda özel olarak üzerinde durulan; adeta Türkiye toplumunun duyarl›l›k abideleri olarak lanse edilmeye çal›fl›lan bu “masum” gençlerin ne kadar e¤itimli, ne kadar kültürlü olduklar› noktas›. Veriler çok aç›k; ‹stanbul’un en iyi liselerinden mezunlar, Bo¤aziçi’nde okuyanlar› var, dahas› yurtd›fl›nda master yapm›fl olanlar› bile var. Bütün bunlar neden vurgulan›yor peki? Aç›k ki ülkücülü¤ün san›ld›¤› gibi e¤itimsiz insanlar›n cehaletten sürüklendi¤i bir düflünce olmad›¤› imaj›n› vermeye çal›fl›yorlar. Zaten y›llard›r kimse bu faflist beslemelerin e¤itimsiz oldu¤unu iddia etmedi ki! Yaln›zca onlar›n formasyon alanlar› farkl›. Onlar a¤›rl›kl› olarak kontrgerilla, provokasyon, cinayet üzerine e¤itiliyorlar. “Ülkücü gençli¤in” ne denli nitelikli liselerde, üniversitelerde okuduklar›na vurgu yap›ld›ktan ve gençlere örnek olarak sunulduktan sonra bu kez faflistlerin halet-i ruhhiyesine geliyor s›ra. Do¤al bir mant›¤› var röportaj›n kurgusunun. Söz konusu gençler kadar e¤itimli, kültürlü olan birileri kalk›p da kan dökmekten, baltalara baflvurmaktan söz ediyorsa bir nedeni olmal›, de¤il mi? Yan›t çok geçmeden geliyor. Türkiye’de öyle fleyler oluyor ki, art›k bu duyarl›, kültürlü, okumufl gençler bile bu olanlara dayanam›yor, tahammülleri kalm›yor; vatan için görev almak aflk›yla yan›p tutufluyorlar, onlar bile kan dökmekten sözeder hale geliyorlar. Kimin gibi? T›pk› Abdullah Çatl› gibi…
‹dolleri, ilahlar› Abdullah Çatl› gibi… ‹stanbul Hukuk Fakültesi ö¤rencisi olan Emre adl› bir faflist flöyle diyor: “Biz henüz psikopata ba¤lamad›k. Kar maskesini kafam›za geçirdi¤imiz zaman, onlar›n kulaklar›na kar suyu kaç›r›r›z. Ama o duruma niye gelelim? ‹fller kötüye giderse, silahlan›r Ermeni tehcirinden beter yapar, Kürtler’i bu ülkeden kovar›z.” Emre böyle at›p tutarken, bir yandan da nedense kimli¤ini aç›klamaktan korkuyor, oysa kendinden çok emin cümleler bunlar. Bu denli kendi iradesine ba¤l›ysa neden korkuyor, aç›k ki güvendi¤i kendi iradesi, ülküsü de¤il, aksine tam da “silahlan›r›z” sözünün gerçekçi hali; “silahland›r›l›r›z”! Yine röportaj›n kilit cümlelerinden bir tanesi, Ata Ocaklar› eski Marmara Bölge Baflkan› Hakan Ayaz’a ait; “Bizler savafl baltalar›m›z› çoktan gömdük ama yerlerini unutmad›k” diyor Hakan Ayaz. Röportaj› yapan da ekliyor: “Hakan Ayaz bu cümlesiyle hem düne hem de yar›na anlaml› bir gönderme yap›yor.” Sivil faflist çeteler hiçbir dönemde ba¤›ms›z bir iradeyle hareket etmediler, bundan sonra da etmeyecekleri aç›kt›r. Onlar her dönem düzenin ihtiyaçlar› çerçevesinde silahland›r›lan, harekete geçirilen, yönlendirilen kuklalardan, tetikçilerden ibarettir. Sivil faflist sald›r›lar hiçbir zaman ard›nda yatan hedeflerden ba¤›ms›z ele al›namaz; bu güruh bir kaç tane devrimci demokrat›n dövülmesinin çok ötesinde hedeflerle harekete geçirilmekte, tasmalar› çözülmektedir. Baltalar›n› gömdüklerini söylüyorlar. Ama biz biliyoruz, belki uzunca bir dönemdir ‘80 öncesinde sahip olduklar› kadar genifl bir hareket alan›na sahip olmalar›na ve benzer sald›r›lar gerçeklefltirmelerine izin verilmedi, ama ara dönemlerde baltalar›n› gömütlüklerinden ç›karma ihtiyac› duymadan devrimci demokratlar›n üstüne sald›rt›ld›lar. Baltalar› gün yüzüne ç›kartmaya gerek yoktu elbet, çünkü bellerinden sat›rlar›, sallamalar› hiç eksik olmad›. Bu röportaj›n da elbette bir amac› var. fiemdinli’de yaflananlardan sonra gözler ülkücü beslemelerin verece¤i tepkilere döndü demek çok iyimser bir aç›klama olur. ‹stanbul Üniversitesi’nde sald›r› süreci yaflan›yor demek,
E k i m bu kez bütünlüklü olmayan bir de¤erlendirme olur. Aç›k ki, Avrupa Birli¤i sürecinden Mersin’deki bayrak provokasyonuna, ard› ard›na geliflen linçlerden geçen sene ayn› dönemde onlarca üniversitede geliflen faflist sald›r›lara kadar hepsi bütünlüklü ve ortak bir hedef etraf›nda gelifliyor.
Kurtlar Vadisi ve ülkücülerin imaj telafl› Faflistlerce verilmifl bir röportaj›n içerisinde da¤›n›k biçimde yeralan sözde politik de¤erlendirme ve tespitleri muhatap al›p yan›t vermeyece¤imize göre, geriye röportaj›n faflistlere imaj yaratmaya çal›flan k›sm›na de¤inmenin ötesinde bir fley kalm›yor. Röportaj› yapan Tutkun Akbafl da bu konuda fazlaca malzeme veriyor. Özellikle sivil faflistlerin fiziksel özellikleri için kurdu¤u övgü dolu cümleler ve ‘80 öncesi faflistlerle bugünün yeni yetmelerini k›yaslarken kulland›¤› niteleme s›fatlar› gerçekten ilgi çekici. fiöyle diyor Tutkun Akbafl: “Orta Anadolu’nun kavruk ülkücü genç tipinin yerini, iyi beslenmifl, iyi e¤itimli ve marka giyimli gençler alm›fl. K›zlar da bir kuflak önceki Asenalara göre çok daha haval›lar.” Kurtlar Vadisi ile beraber sivil faflistlerin giyimi kuflam›, konuflmas›, yürüyüflü de¤iflti anlafl›lan. Sivil faflist gençler aras›nda bir moda bafllad› ve öykünmeler göze çarp›yor. Ancak y›llarca devrimci demokratlara dönük sald›r›lar›n›n sonucu üstlerine bulaflm›fl kan lekelerini temizlemek gibi de bir endifle duyuyorlar. Bu yüzden de kendilerine böylesi bir “iyi çocuk”, “kolejliler” imaj› yarat›yorlar. Bir yandan iyi de yap›yorlar. Övündükleri okullar›n övündükleri markalar›n ve
övündükleri a¤abeylerinin Türkiye’nin s›n›f çat›flmas› içerisinde tuttuklar› yer ortada. Art›k kendilerine emekçi bir görüntü verme gayreti sarfetmiyorlar. Tempo dergisi bu röportaj için aç›k ki biçilmifl kaftan. Mersin’de yaflanan provokasyon sürecinden bu yana sistemli bir biçimde Kürt hareketini hedef alan dosyalar haz›rlayan, bu hedefe uygun makaleler, röportajlar yay›nlayan bu derginin sivil faflistlere destek vermesi elbette flafl›rt›c› de¤il. Röportaj›n yay›nland›¤› say›n›n “editörden” köflesinin bafll›¤› da zaten konsepti belirliyor: “Avrupa Türkler’i milliyetçili¤e zorluyor!” K›saca röportajla iki hedef güdülmüfl. Birincisi Türkiye’de milyonlarca insan›n sivil faflist çeteler ve mensuplar› sözkonusu oldu¤unda sahip olduklar› alg›y› de¤ifltirmek, ikincisi kendilerine farkl› bir imaj yaratma çabas› harcamalar›na ra¤men devrimci demokratlara tehditler savurmak… Bu iki amaç do¤al olarak birbiriyle çeliflti¤i için ikisini de gerçeklefltirememifl oldular. Kan dökmekten, Abdullah Çatl› gibi olmaktan, katliamdan, baltadan a¤›zlar›ndan kudurmufl köpeklercesine salya ak›tarak sözeden faflistlerin eskiden farkl› oldu¤una kim inan›r? Daha da önemlisi, devrimciler hangi dönemde sivil faflist çetelerin tehditlerine göre ad›m att›lar ki, bugün korku duysunlar. Sivil faflist çeteler kamuoyu yaratmaya çal›fl›yor ve gelecek dönemde baflvuracaklar› sald›r›lara önden bir zemin, gerekçe yaratmaya çal›fl›yorlar. Ama biz daha dürüst ve aç›k sözlüyüz. Biz onlar gibi baltalar›m›z› hiç gömmedik, saklamad›k. Devrimci mücadele karfl›s›nda dikilme cüretini gösteren herhangi bir güç karfl›s›nda kullan›lmak üzere her dönem yan›m›zda tafl›d›k, tafl›yaca¤›z...
G e n ç l i ¤ i
15
Kurtlar vadisi ve A¤ca
E k i m G e n ç l i ¤ i
Y›llard›r kafalar›ndan ç›karmad›klar› çuvallar›, b›rak›n ileri görüfllü olmay›, önlerini görmelerini engelliyor. Zaten baflkalar› onlar›n yerine görüyor, gördü¤ünü yorumluyor, sonra onlara anlat›yor... Nas›l ki komünistler mücadele bayra¤›n›, bugünkü misyonlar›n› tarihten devrald›ysa, onlar›n da bir geçmifli var elbette. Onlar›n da bir tarihi var. Komünistlerin tarihinde ne kadar direnifl varsa, onlar›n tarihinde o kadar katliam var. Komünistlerin tarihinde ne kadar umut varsa, onlar›n tarihinde o kadar kan var. Her dönem egemen s›n›flar›n elinden gizlice görev kart›n› alanlar, kimi zaman yi¤it bir devrimciye ya¤l› urgan› iflaret eden, kimi zaman sokak ortas›nda insanlar› kurflun ya¤muruna tutan, geçmiflte Paris komünarlar›na hunharca sald›ran, yüzy›llar önce engizisyon mahkemelerinde giyotin düzenini kuran, fiili’nin ulusal stadyumunu mezbahaya dönüfltüren görünümünde, ama hep kafalar›nda ayn› çuval ve içinde ise tarihler boyunca güçlenen örümcek a¤lar›yla sahneye ç›k›yorlar. Tarihler boyunca süren s›n›f savafl›m› içerisinde çat›flan s›n›flar›n neferleri vard›r. Ama esasta bu savaflta karfl›t cephe bu neferlerden ötedir. Özellikle karfl› devrimin neferleri, görüntüdür, yan›lt›c›d›r, tetikçi, katil olman›n ötesinde esasta koruyucu, kollay›c›d›r. Kendilerini ana hedef haline getirirlerken bile esasta düzeni koruyup kollaman›n hesab› içersindedirler. Düzene karfl› yürütülen mücadeleyi kilitlemenin maflas›d›rlar. Kilidi çözecek anahtarsa yaln›zca sömürünün çark›nda ezilen s›n›f›n elindedir. Ve mesele s›n›f›n anahtar› kullanmas›n› sa¤lamaktad›r. Böylesi uzun bir girizgah› gerekli k›lan bir dönemden geçiliyor Türkiye de. Sivil faflistler bir kez daha gündemlefltiriliyor. Bir yandan makyajla çekici hale getirilerek, di¤er yandan devrimci mücadelenin önüne kilitlenilecek bir hedef olarak sürülerek. Allan›p pullanm›fl, modernize edilmifl görünümleriyle soka¤a, aram›za sal›n›yorlar. Oysa a¤›zlar›ndan hala nas›l da salyalar› ak›yor, gözleri nas›l da nefret saç›yor...
Dünya bar›fl›n›n rengi k›z›ld›r! Kurtlar Vadisi dizisi ilk bölümünden bafllayarak tekrar televizyonda. Ayn› zamanda Kurtlar Vadisi Irak’ta filminin reklamlar› dört bir yanda. Çetelerin, katliam›n, cinayetin reklam›n› yapan dizide, bütün faflistler sütten ç›km›fl ak kafl›k, dahas› vatansever, fedakar, onurlu birer dava adam›... Dizinin ilk bölümünden beri onlarca cinayete imza atan bafl karakter yarg›lan›rken, her fleyi vatan için yapt›¤›n› söylüyor... Her fleyi vatan için yapm›fl, vatan için katletmifl, vatan için kan kusturmufl... T›pk› Abdullah Çatl› gibi, t›pk› Haluk K›rc› gibi, t›pk› Mehmet Gül gibi... Dizinin bu bölümünden k›sa bir süre sonra, hesap hatas› m› yoksa bafltan beri yap›lm›fl bir hesab›n hayata geçirilmesi mi bilinmez, Mehmet Ali A¤ca serbest kal›yor. Ard›ndan çark edilip tekrar tutuklanmas› ise ortaya dökülen gerçekleri de¤ifltirmiyor. A¤ca devletin tetikçisi olarak kullan›ld› ve korundu. Elbette korunan tek bafl›na A¤ca de¤il daha onlarca devlet tetikçisi onlarca defa hukuksal ‘hatalar’ nedeniyle serbest kald›. Ard›ndan ise pisli¤in ve kirin ortaya ç›kmas› sonucu arananlar ise y›llarca bulunamad›. Ancak ne var ki milli katil A¤ca’da bu al›fl›lagelmifl süreç ve hukusal hatalar oldukça seri çözüldü ve A¤ca tekrar cezaevine kondu. Ancak A¤ca’n›n yanl›fll›kla tahliyesi süresince
16
yaflan›lanlar gerçekten taktire flayand›. Milli kahraman -milli katil- serbest kalm›flt›. Ve ard›ndan onun hikayeleri medyada günlerce yank›lanacakt›. fiafl›racak bir fley yok, o da ne yapt›ysa vatan için yapmad› m›? A¤ca sal›n›rken, bir adam feryat ediyor, “Sen olmasayd›n çocuklar›m›za Mehmet ad›n› veremeyecektik” Bu arada hastanede dünyaya gözünü açan bir sürü çocu¤un ad›, Polat ya da Çak›r konuyor. Babalar› boyunlar›na sard›klar› uzun kaflkollar›, yakas›n› kald›rd›klar› uzun paltolar› ve ellerinde tespihleriyle, efllerinin do¤umunu beklemek yerine, A¤ca’y› karfl›lamaya gidiyor... Çünkü ‘70’lerin üst modeli, 2000’lere uyumlu hale getirilmifl, diksiyonu düzeltilmifl, besili, bak›ml› sivil faflistler bugün Türkiye’de yeni bir moda kufla¤›na iflaret ediyor. Ama esas›nda öyle bir moda ki bu, s›n›rl› bir kesim d›fl›ndakilere hitap edip etmemesinden ba¤›ms›z, o elit d›fl›ndakilerin yaflam standartlar›ndan yiyen, onlar› ölüme çoktan mahkum etmifl, onlara açl›¤›, sefaleti reva görmüfl bir moda... Ama A¤ca da o kaflkoldan yok, sadece mavi bir kazak giymifl. Aç›klama yap›yor, mavi bir kazak çünkü mavi dünya bar›fl›n› simgeliyor diye... A¤ca’n›n tetikçi s›fat›ndan ileri gelen sayg›nl›¤› öylesine güçlü ki, onun yeni yetme sivil faflitlere biçilen imaja ayak uydurmas› gerekmiyor. Ç›kar ç›kmaz dünya bar›fl›na dil uzat›yor. Yandafllar› Irak’ta iflgalci olmaya öykünen, belki Musul, Kerkük hayalleri kuran filmler çekerken, baflka baz› yandafllar› ‹ran’› hedef alan sald›r› planlar›n›n alt›na ard› ard›na imza at›yor. A¤ca dünya bar›fl›n› simgeliyor diye mavi giyiyor. Oysa bütün baflka simge ve imgeleri yerle bir ederek ilan etmiflti komünistler, art›k insanl›kla ilgili olan ne varsa her birinin simgesi k›z›ld›r. Dünya bütünüyle k›z›la boyanmadan, mavinin, yeflilin, sar›n›n, morun özgürleflmesi, gerçek imgelere dönüflmesi ise imkans›zd›r.
Yarg› kiflileri, Kurtlar Vadisi çeteleri akl›yor! Televizyon son y›llarda geçmiflte oldu¤undan daha güçlü bir propaganda arac›na dönüflmüfl durumda. Haber kuflaklar› haberleflmeyi sa¤laman›n ötesinde, haberleri düzen a¤z›yla yorumluyor, diziler birbirlerinden ayr› misyonlara sahip olsalar da bütünlüklü ele al›nd›klar›nda uzun y›llard›r hayata geçirilmesi u¤rafl› verilen toplum projesinin çal›flanlar›na dönüflüyorlar. Bir yanda solcular›n anlat›ld›¤› diziler, ki bu diziler bafltan sona nostalji kokuyor, sanki bitmifl bir öyküyü anlat›r gibi, sanki eskinin hikayelerini anar gibi... Di¤er yanda güncel, kanl› canl› diziler... Bir k›sm› apolitizmi, bireycili¤i uygun dozlarla afl›larken, bir k›sm› da Kurtlar Vadisi gibi düzen yanl›s› çeteleri akl›yor, aklamakla kalm›yor onlar› güncelleyip, çekici hale getiriyor. Burjuva mahkemeleri çeteleri aklamakla u¤raflm›yor. Zira burjuva mahkemelerinin bir fiil ne denli organize olursa olsun, ona çete s›fat›n› yak›flt›rmaya dilleri varm›yor. Bu yüzden Kurtlar Vadisi ile benzer bir misyonu tafl›yam›yor. Onlar çeteleri topyekün aklamak yerine bu çetelerin birbiriyle elbette göbekten ba¤›nt›l› mensuplar›n› akl›yor... Gedikli sivil faflistler sokaklara sal›n›p kahramanlaflt›r›l›rken, Kurtlar Vadisi yenilerini yetifltiriyor. Bütün bu allay›p pullama ve aklama kampanyalar› sonuçsuz kalmaya mahkum elbette! Zira her birinin kafas›na geçirilmifl o tarihsel çuval karanl›kta bile görülüyor!
A. Eylül
TEKEL iflçisi direniyor!
Gençlik TEKEL direniflini desteklemelidir! Üzerinden yaklafl›k bir y›l geçen SEKA direnifli, ard›nda bir dizi ders b›rakarak iflçi s›n›f› tarihinde yerini ald›. SEKA direnifli sürerken hareketlenmeye bafllayan ve “SEKA k›v›lc›m TEKEL atefl olacak!” fliar›yla bir dizi eylem gerçeklefltiren TEKEL iflçileri ise, blok sat›fltan vazgeçilmesi, görüflmelerin ask›ya al›nmas› gibi sermaye s›n›f›n›n bir dizi ayak oyununun ard›ndan hareketlili¤ini yitirmiflti. Sermayenin bu manevras›n›n ard›nda, a¤›rl›kl› olarak, özellefltirmenin hedef tahtas›ndaki di¤er kurulufllarla birleflik bir tarzda örülebilecek özellefltirme karfl›t› bir direniflten duydu¤u korku yat›yordu. Nitekim sürece yay›larak özellefltirme harekat›n›n büyük bir k›sm› tamamlanm›fl oldu. Seydiflehir Alüminyum, Telekom, Tüprafl'tan sonra gözler tekrar TEKEL’e döndü. Sermaye devleti, uluslararas› sigara ve tütün tekellerinin istekleri do¤rultusunda TEKEL’i ortadan kald›rmak için harekete geçti. TEKEL yönetim kurulu, sigara fabrikalar›n›n say›s›n›n azalt›lmas›, 81 ilde bulunan TEKEL bafl müdürlüklerinden 42’sinin kapat›lmas› yönünde bir karar alarak onay için Özellefltirme Yüksek Kurulu’na (ÖYK) sundu. Ayn› karar gere¤i Adana Sigara Fabrikas›’nda üretim durduruldu. ÖYK’n›n onay›n›n ard›ndan karar›n tamam› uygulamaya sokulacak. Uluslararas› tekeller aç›s›ndan TEKEL iflletmelerinin önemi oldukça büyük. Ülkedeki pazar paylar›n› artt›rabilmek amac›yla yerli uflaklar› eliyle girifltikleri bu sald›r›lar sonucunda tütün üretimini yok etmeyi amaçl›yorlar. Milyar dolarlarla ifade edilen Türkiye’deki sigara ve tütün pazar› uluslararas› tekellerin ifltah›n› kabart›yor. Sonucunda binlerce tütün üreticisi ve yüzlerce TEKEL iflçisinin iflsizler ordusuna kat›lacak olmas›na ra¤men, sermaye devleti emperyalist patronlar›na bir ya¤ma kap›s› daha açma konusunda kararl›. Yaflanan bu son sald›r›lar›n ard›ndan Adana Sigara Fabrikas›’nda çal›flan iflçiler direnifle geçtiler. 2005’in son günlerinden bu yana fabrikada yat›p kalkan iflçiler, bir yandan da kamuoyunda bir duyarl›l›k yaratabilmek amac›yla çeflitli eylemler örgütlüyorlar. Bas›n aç›klamalar› ve yürüyüfllerle seslerini duyurmaya çal›flan
iflçiler, oluflturduklar› bas›nç sonucu, ba¤l› bulunduklar› Tek G›da-‹fl’i harekete geçirebildiler. Ayr›ca görece zay›f olmas›na karfl›n Malatya Tütün Fabrikas›’nda da iflçiler bir dizi eylem örgütlemeye bafllad›lar. Tek G›da-‹fl Geniflletilmifl Baflkanlar Kurulu’nun 5 Ocak günü yap›lan toplant›s› sonucunda “Bundan böyle, TEKEL iflçisi için tek yol eylemdir ve baflka bir yol yoktur. Eylemlerimizin tek bir hedefi vard›r: TEKEL her flart alt›nda ve her ne olursa olsun ayakta kalacakt›r. Sonuç al›n›ncaya kadar da her türlü yöntemle eylemler devam edecektir. TEKEL’i ayakta tutmak, bu ülkenin ba¤›ms›zl›k ruhuna duyulan sayg›n›n gere¤idir ve bize yüklenmifl bir tarihsel sorumluluktur. Karar›m›z, sonuçlar› her ne olursa olsun, bize neye malolursa olsun, direnmek ve zafere ulaflmakt›r. Tüm Türkiye, Kurban Bayram› sonras› TEKEL eylemleriyle sars›lacak ve iflçisiyle bütünleflmifl Tek G›da-‹fl, toplumsal mücadelenin flanl› bir sayfas›n› daha tarihe yazacakt›r” sat›rlar›yla biten bir aç›klama yay›nland›. Özellefltirme karfl›t› direnifle yeni bir soluk katma iddias›n› tafl›yan TEKEL iflçileri mücadeledeki kararl›l›klar›n› her f›rsatta dile getiriyorlar. Fabrika d›fl›nda direnifle destek bulma ve özellikle s›n›f›n di¤er bölükleriyle iletiflim kurma çabas›n› gösteriyorlar. TEKEL direniflinin en avantajl› yan›, bir dizi zorlanma alan› ve eksikliklerin önemli bir bölümünün SEKA direnifliyle birlikte net bir biçimde gözler önüne serilmifl olmas›d›r. TEKEL iflçilerinin “SEKA’y› aflma” kararl›l›¤›n› di¤er tüm toplumsal muhalefet odaklar› gibi, gençli¤in de önüne koymas› gerekmektedir. Bir y›l önce SEKA iflçisinin elinde yükselen direnifl bayra¤› bugün art›k TEKEL iflçisinin elindedir. Özellefltirme sald›r›lar›n› ve sermayenin gelecekteki sald›r›lar›n› püskürtebilmenin yolu bu bayra¤› daha yukar›ya tafl›makt›r. Görevimiz, bulundu¤umuz her alanda ‘kendi onuruna ve gelece¤ine sahip ç›kmak’ için TEKEL iflçisine destek eylemleri örgütlemek, alan›n bütün imkanlar›n› kullanarak gençli¤in gündemine bu direnifli sokmakt›r. Yolumuz iflçi s›n›f›n›n yoludur!
E k i m G e n ç l i ¤ i
17
Kapatma karar›na karfl› TEKEL iflçisi eylemde...
“Her yer TEKEL, her yer direnifl!” E k i m G e n ç l i ¤ i
8 Ocak günü içinde BDSP, Al›nteri, Partizan, Barikat, ‹flçi Mücadelesi, SDP ve ESP’nin bulundu¤u TEKEL ‹flçileriyle Dayan›flma Platformu ‹nönü Park›’ndan TEKEL Fabrikas›’na yürüyerek bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdi. ‹nönü Park›’nda biraraya gelen yaklafl›k 70 kifli “TEKEL iflçisi yaln›z de¤ildir!”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek!”, “Her yer TEKEL, her yer direnifl!”, “Genel grev genel direnifl!” sloganlar›yla fabrikaya kadar yürüdü. Yaklafl›k 150 TEKEL iflçisi fabrikan›n önüne gelen kitleyi “Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›!”, “Kurtulufl yok tek bafl›na, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganlar›yla karfl›lad›. Daha sonra platform ad›na okunan bas›n aç›klamas›nda flunlar söylendi: “Adana ve Malatya TEKEL sigara fabrikalar› için kapatma karar› al›nd›. TEKEL iflçilerinin direnifli ve mücadelesi sonucunda, özellefltirilemeyen bu fabrikalar›n yerli ve yabanc› sermayeye peflkefl çekilmesi amac›yla, yüzlerce TEKEL iflçisi soka¤a at›larak aileleriyle birlikte açl›¤a ve sefalete sürüklenmek isteniyor. Direnen TEKEL iflçisi kardefllerimizin sokaklarda yank›lanan sesi olmak için, bu direnifli her yere yaymak için bütün iflçi ve emekçileri bu onurlu mücadeleye kat›lmaya ça¤›r›yoruz.” Bas›n aç›klamas› s›ras›nda s›k s›k “Türk-‹fl göreve genel greve!”, “TEKEL iflçisi direniflin simgesi!”, “TEKEL’e uzanan eller k›r›l›r!”, “Bizim buradan ölümüz ç›kar!”, “Direne direne kazanaca¤›z!” sloganlar› at›ld›. Okunan bas›n aç›klamas›ndan sonra kurumlar ad›na k›sa mesajlar okundu. Eylem hep beraber çekilen halaylarla sonland›. Bas›na aç›klama yapan Tek G›da-‹fl Sendikas› Güney Anadolu Bölge fiubesi Baflkan› Gürsel Diliç›k›k, direnifli sürdüreceklerini ve bayram› fabrikada geçireceklerini vurgulad›. Ekme¤i elinden al›nan TEKEL iflçisinin bundan sonra her türlü yolu devreye sokaca¤›n› ve bunun yasalar çerçevesinde olmayabilece¤ine de¤inen Diliç›k›k, art›k bizim buradan ölümüz ç›kar fleklinde konufltu. *** 10 Ocak günü TEKEL iflçileri aileleriyle beraber AKP il binas›na yürüyüfl düzenlediler. Fabrikalar›n›n kapat›lmas›na karfl› direnen TEKEL iflçileri bu kez de sloganlar›n› AKP il binas› önünde hayk›rd›lar. Eyleme yaklafl›k 2 bin kifli kat›ld›. Tek G›da-‹fl Bölge Baflkan› eylemde yapt›¤› konuflmada mücadelelerinin sürece¤ini dile getirdi. AKP binas›nda muhatap bulamayan iflçiler yar›m saatlik oturma eyleminin ard›ndan fabrikalar›na geri döndüler. Eylemde s›k s›k “AKP flafl›rma sabr›m›z› tafl›rma!”, “Ölmek var dönmek yok!”, “AKP sand›kta hesap verecek!”, “‹flçiyiz, hakl›y›z, kazanaca¤›z!”, “Susma sustukça s›ra sana gelecek!”, “Adana fabrikana sahip ç›k!” sloganlar› at›ld›. 14 Ocak günü ise fabrikada vardiyada olan iflçiler akflam Adana’da AKP’nin yerel televizyonu olan AKDEN‹Z TV’yi bast›lar. Adana’da bulunan yerel televizyonlar›n direnifli k›r›c› haberler yapmas› ve bayramda AKDEN‹Z TV’de AKP Adana milletvekilinin TEKEL üzerinden yapt›¤› konuflmadan kaynakl› AKDEN‹Z TV’yi basan iflçiler “Tarafl› bas›n istemiyoruz!” diyerek televizyon kanal›n› ve AKP milletvekilini protesto ettiler.
Adana Ekim Gençli¤i
18
Liseli gençli¤in Tekel iflçileriyle dayan›flmas› Adana Liseli Gençlik Platformu olarak kendimizi iflçi s›n›f› mücadelesinin yan›nda ifade ediyoruz. Bugün yan›bafl›m›zdaki Tekel fabrikas› kapat›l›yor. Tekel bünyesinde 700 iflçi çal›fl›yor. Aileleriyle birlikte yaklafl›k 2500 insan›n geçim kayna¤› Tekel. Tekel’in kapat›lmas›yla burada çal›flanlar iflsiz ve aç kalacaklar. Yan›s›ra yüzlerce tütün iflçisi de iflsiz kalacak. Bizler Adana Liseli Gençlik Platformu olarak 4 Ocak günü E¤itim-Sen taraf›ndan örgütlenen Tekel ‹flçisiyle Dayan›flma Yürüyüflü’ne kat›ld›k. E¤itim-Sen’in önünden Tekel Sigara Fabrikas›’n›n önüne yap›lan meflaleli yürüyüflün sonunda Tekel iflçilerinin kararl›l›¤› ve büyük coflkusuyla karfl›laflt›k. Sloganlar›m›zla her zaman Tekel iflçisinin yan›nda olaca¤›m›z› hayk›rd›k. Coflkulu geçen eylemde iflçilerle dayan›flma içinde tek yumruk oldu¤umuzu gösterdik. Adana Liseli Gençlik Platformu olarak tüm ö¤rencileri de yak›ndan ilgilendiren bu sorun karfl›s›nda iflçi s›n›f›n›n yan›nda mücadeleye ça¤›r›yoruz. ‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek!
Adana’dan bir ALGP’li
AB ile müzakereler çerçevesinde bilim ve araflt›rma, e¤itim ve kültür...
Neo-liberal y›k›m›n “yol haritas›”! Günümüzde süregelen emperyalist kölelik iliflkilerinin üzerini örterek iflçi ve emekçilerin bilinçlerini buland›rmak, onlar› uyuflturup kurulu düzene s›k› s›k›ya ba¤lamak amac›yla sermaye devleti taraf›ndan sürekli pompalanan Avrupa Birli¤i yalanlar› neredeyse gündemden hiç düflmemektedir. Bilhassa 3 Ekim’de müzakere çerçeve belgesinin imzalanmas›yla birlikte müzakerelere bafllama karar›n›n al›nmas› memlekette bir “bayram havas›” yaratm›fl, düzenin tüm kurumlar›yla yürüttü¤ü uyutma kampanyas› doru¤a ç›km›flt›r. AB-Türkiye iliflkilerinde gelinen son nokta, müzakere sürecinin temelini oluflturan, tan›t›c› ve ayr›nt›l› olarak ikiye ayr›lan, tarama süreçleridir. ‹lk tan›t›c› tarama, 20 Ekim 2005’de “Bilim ve Araflt›rma” bafll›¤›yla yap›ld›. 26 Ekim günü ise “E¤itim ve Kültür” bafll›¤›yla ikinci tan›t›c› tarama yap›ld›. Bunlar› izleyen birçok tan›t›c› ve ayr›nt›l› tarama da önümüzdeki günlerde gerçeklefltirilecek.
Tarama süreci 3 Ekim’de taraflar aras›nda mutabakata var›lmas›yla birlikte müzakere bafll›klar› da ortaya konulmufl oldu. Toplam 35 adet olan müzakere bafll›klar›ndan baz›lar› flöyle: Mallar›n Serbest Dolafl›m›, ‹flgücünün Serbest Dolafl›m›, Sermayenin Serbest Dolafl›m›, Rekabet Politikas›, Sosyal Politika ve ‹stihdam, Gümrük Birli¤i, D›fl Güvenlik ve Savunma, Bilim ve Araflt›rma, E¤itim ve Kültür... Müzakere sürecinin ilk aya¤›n› da tarama süreçleri oluflturuyor. Tarama süreci Türkiye mevzuat›n›n AB müktesebat›yla uyum düzeyini ölçmeye yarayan bir mekanizma olarak adland›r›l›yor ve Türkiye ile Avrupa Komisyonu aras›nda yürütülmesi planlan›yor. Tan›t›c› taramada aday ülkeye yönelik bilgilendirme yap›l›rken, ayr›nt›l› tarama aflamas›nda ise iki taraf›n “uyum” süreci ele al›n›yor. Ad› geçen 35 bafll›k ele al›nd›¤›nda, müzakere sürecinin, sermayenin hareket alan› önündeki engellerin kald›r›lmas›na ve AB’nin emperyalist stratejilerinin hayata geçirilmesine yönelik at›lm›fl ad›mlar bütünü oldu¤u kolayl›kla fark ediliyor. Türkiye ile AB’nin içine girdi¤i tarama sürecinde, ele al›nan ilk iki bafll›kta görüflülenler de bu tespitleri do¤rulamaktad›r.
Taramalar neyi gösteriyor?
Bilim ve araflt›rma: Devlet Bakan› ve Baflmüzakereci Ali Babacan’›n müktesebat bafll›klar›na iliflkin yapt›¤› k›sa aç›klamalarda “Bilim ve Araflt›rma” bafll›¤› için “...Bu alandaki müktesebat›n baflar›l› biçimde uygulanmas› ve özellikle Çerçeve Programlara baflar›l› bir kat›l›m sa¤lanmas› için, Türkiye’nin,
Çerçeve Programlar kapsam›ndaki faaliyetlerle ilgili personelin art›r›lmas› da dahil olmak üzere, araflt›rma ve teknolojik geliflme alan›nda gerekli uygulama kapasitesini oluflturmas› gerekecektir.” deniliyor. 20 Ekim’de yap›lan görüflmelerde de temel olarak “6. ve 7. Çerçeve Programlar›”ndan bahsedildi. Çerçeve programlar AB’nin “araflt›rma-gelifltirme” kapasitesini artt›rmak amac›yla tasarlanm›fl çok y›ll›k programlard›r. Bu programlar›n bütçesi, üye ülkelerin katma de¤er vergisi kazançlar› yoluyla yapt›klar› ödemeler ile ortakl›k anlaflmas› imzalam›fl ülkelerin ödedikleri katk› paylar›ndan oluflmaktad›r. fiu an için ise 2002-2006 y›llar› aras›n› kapsayan “6. Çerçeve Program›” yürürlüktedir. “6. Çerçeve Program›”nda öncekilerden farkl› olarak tasarlanan iki yeni “uygulama arac›na” yer verilmifltir. Bunlardan biri, ArGe yönetimlerinin etkin bir biçimde kullan›larak sermayenin bu yönde hareketine olanak sa¤lamas› planlanan “Bütünleflik Projeler”, di¤eri ise üniversiteler, Ar-Ge merkezleri ve sermaye aras›nda istenilen türden iflbirli¤ini gerçeklefltirmesi planlanan “Mükemmeliyet A¤lar›”d›r. Bu bahsettiklerimiz, neo-liberal politikalar›n günümüzde karfl›m›za ç›kan yans›malar›ndan baflkas› de¤ildir. Bu yönde bilimin bir meta haline getirilip sermayenin azg›n kâr h›rs› ad›na pazarlanmas› planlanmaktad›r. Tüm bunlar AB ile Türkiye aras›ndaki müzakere görüflmelerinin ilk aya¤›nda görüflülmeye bafllanm›flt›r.
E k i m G e n ç l i ¤ i
E¤itim ve kültür: Tarama sürecinin ikinci bafll›¤›n› oluflturan ve 26 Ekim günü tan›t›c› k›sm› gerçeklefltirilen “E¤itim ve Kültür “ bafll›¤› için ise Babacan taraf›ndan yap›lan k›sa aç›klama flöyle: “... Üye devletlerin bu bölümle ilgili Topluluk Programlar›na (Leonardo Da Vinci, Socrates ve Youth) etkili biçimde kat›l›m›na iliflkin gerekli uygulama kapasitesine sahip olmalar› gerekmektedir. Bu bafll›¤›n kültüre iliflkin k›sm›nda ise, önemli etkinlikler, Avrupa eserlerinin desteklenmesi ve Kültür 2000 program›na kat›l›m gibi hususlar yer almaktad›r.” Bahsedilen programlardan “Kültür 2000” program›na Türkiye’nin kat›l›m› için mutabakat zapt› 25 Ekim günü imzaland›. E¤itim ile ilgili programlara ise Türkiye’nin kat›l›m› sa¤lanm›fl durumdad›r. E¤itim ve kültür alan›ndaki taramada Türkiye ad›na 38 kiflilik bir heyet görüflmede bulunuyor. Heyette, Baflbakanl›k, D›fliflleri Bakanl›¤›, Milli E¤itim Bakanl›¤›, Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›, Kültür ve Turizm Bakanl›¤›, Yüksekö¤retim Kurulu, Avrupa Birli¤i Genel Sekreterli¤i, Devlet Planlama Teflkilat›, Türkiye ‹fl Kurumu, Gençlik ve Spor Genel Müdürlü¤ü, AB E¤itim ve Gençlik Programlar› Merkezi Baflkanl›¤› ve AB Türkiye Daimi Temsilcili¤i’nden yetkililer bulunuyor. E¤itim alan›ndaki düzenlemeler sektörün sadece serbest
19
piyasa koflullar›na uydurulmas›n› de¤il, ayn› zamanda sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden yap›land›r›lmas›n› da hedefliyor. Kültür alan›ndaki yap›land›rmalar ile de AB türü bir tüketim kültürü yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Tüm bu sald›r›lar›n dolays›z bir biçimde neo-liberal politikalara ve baflta GATS olmak üzere bu politikalar›n resmi altl›klar›na dayand›¤›n› kavramak gerekiyor.
Neo-liberal politikalar, GATS ve AB
E k i m G e n ç l i ¤ i
20
Kapitalizmin 1970’ler ile birlikte içine girdi¤i bunal›m dönemi sonucunda sermayenin ihtiyaçlar› ve hareket alan› yeniden tan›mlanmaya bafllanm›flt›r. Bu do¤rultuda uluslararas› mali sermayenin ekonomi politikas› yeniden düzenlenmifltir. Bu yeniden yap›land›rma dönemi uluslararas› sermaye taraf›ndan yaln›zca ekonomik boyutla s›n›rland›r›lmam›fl, entegrasyonun sosyo-kültürel aya¤› da örülmeye bafllanm›flt›r. GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaflmas›) bu yeniden yap›land›rma sürecinin ve süregelen sistematik sald›r›lar›n günümüze yans›yan resmi ve temel altl›¤› konumundad›r. Tüm hizmet alanlar›n›n serbest piyasaya aç›lmas› için mevcut düzenlemeleri geniflleten ve onlara hukuki ifllerlik kazand›ran çok tarafl› bir yat›r›m ve ticaret anlaflmas›d›r. GATS ile baflta e¤itim ve sa¤l›k olmak üzere kültürel ve sportif alanlar, görsel ve iflitsel iletiflim hizmetleri ve tüm çevresel hizmetler gibi alanlar›n piyasaya aç›larak küresel bazda, sermayenin yeni rant alanlar› yaratmas› amaçlanmaktad›r. Bu sermayenin önemli bir k›sm›n› da AB sermayesi oluflturmaktad›r. Ve GATS ile AB dolays›z olarak yan yana gelmektedirler. Haz›rlanan AB Anayasa tasla¤›nda GATS ile ilgili olarak birlik kurumlar›na oldukça genifl hak ve yetkiler tan›nm›flt›r. Bölüm III, Madde III-216’da; birlik kurumlar›n›n uluslararas› ticareti güçlendirmek için yabanc› do¤rudan yat›r›mlar ve uluslararas› ticaret önündeki engelleri en ileri düzeyde kald›rma yetkisine sahip oldu¤u; gümrük vergilerini ve di¤er tarife d›fl› engelleri kald›rma yetkisine sahip oldu¤u ve bu yetkinin yaln›zca mallar› de¤il hizmetleri ve fikri mülkiyet haklar›n› da kapsad›¤› belirtiliyor. Ayr›ca E¤itim Enternasyonali Genel Sekreterli¤i’nin bir makalesinde verdi¤i bilgiye göre, 2001 y›l› Temmuz ay› itibariyle 40 ülke ve o zamanki 15 üye ülkesi ad›na AB, e¤itimi GATS kapsam›na açmak yönünde taahhütte bulunmufl durumdayd›. O günden bugüne AB’nin verdi¤i taahhütleri yerine getirmede harcad›¤› emek kesinlikle göz ard› edilemez. AB’nin de uygulad›¤› neo-liberal politikalar salt ekonomik alanla s›n›rl› de¤ildir, sosyal ve kültürel alanlar› da içermektedir. Tüm bunlar sermayenin ihtiyaçlar›n›n bir ifadesi olarak gündeme gelmektedir. Emperyalizmin kültürel alandaki sald›r›lar›, sömürülenlerin s›n›f bilinçlerini buland›rarak, sömürenlerin ç›karlar›n› savunmalar› yönünde varolan de¤erlerini sistematik bir biçimde de¤ifltirmeye çal›flmak anlam›na gelmektedir.
AB emperyalist bir sermaye ittifak›d›r! AB ile bafllat›lan müzakere süreci daha bafl›ndan göstermifltir ki, AB emperyalist bir sermaye ittifak›d›r. AB neoliberal e¤itim politikalar›n›n temel argümanlar›ndan olan “E¤itimin sa¤lad›¤› bireysel yarar, toplumsal yarardan daha fazlad›r ve bu yüzden e¤itimi alan kifli bunun karfl›l›¤›n› ödemelidir” söyleminin sonuna kadar savunuculu¤unu yapmaktad›r. Di¤er piyasaya aç›lan temel hizmetler gibi e¤itimi de sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda bir rant alan› olarak kurgulamaktad›r. Bunlarla paralel olarak, rekabetle artan Ar-Ge masraflar›n›n sermayeye daha fazla yük olmas›n› engellemek için AB, sermayenin üniversitenin kaynak ve olanaklar›n› kullanmas›n› fliddetle savunmaktad›r. Yani AB, üniversite-sermaye iflbirli¤inin h›zla hayata geçirilmesi yönünde oldukça ›srarc›d›r. Tüm bunlar›n yan›nda, emperyalist kültürü de yaymaya çal›flan AB, ayn› e¤itimde oldu¤u gibi kültür ve sanat› da dar bir elitin tekeline vermektedir. Düzenin iflçi ve emekçi kitleler üzerindeki bu sistematik sald›r›lar›na ve yalanlar›na karfl› komünistler aç›k ve net dünya görüfllerine paralel olarak e¤itimin toplumsal anlam›na vurgu yapmaktad›rlar. Bu vurgu ile komünistler, e¤itimi emekçileri özgürlefltirecek ve s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›na hizmet edecek biçimde ele al›rlar. Bu yolla e¤itimi toplumsal bir hak haline getirir ve herkesin en genifl biçimde yararlanmas›n› sa¤larlar. Gençli¤in bugün gündemlefltirdi¤i taleplerin tümü sosyalizmde ya çözüme ba¤lan›r ya da bunlar› do¤uran ihtiyaç ortadan kald›r›l›r. Dolay›s›yla e¤itim sorununun çözümü emperyalist-kapitalizmin planlar›ndan de¤il, sosyalizmin inflas›ndan geçmektedir. Kültür alan›nda ise komünistlerin program› flöyledir: “Kültür: TK‹P, kültür ve sanat› komünizmi kuracak yeni kuflaklar›n yetifltirilmesinin temel bir arac› olarak görür. ‹nsanl›¤›n ilerici, demokratik ve sosyalist kültür miras›n› sahiplenir ve toplumun hizmetine sunar. “Kültür ve sanat›n dar bir elitin ifli olmaktan ç›kar›l›p, kitlelerin ola¤an toplumsal etkinli¤i haline gelebilmesine yönelik önlemler al›n›r. Kültür ve sanat atölyeleri tüm e¤itim, üretim ve yerleflim birimlerine yayg›nlaflt›r›l›r. “Bütün kültür ve sanat ürünleri kamusal zenginlik olarak tüm topluma sunulur. Tarihten miras kalan tüm tarihi ve kültürel zenginlikler titizlikle korunur, topluma sunulur ve gelecek kuflaklara aktar›l›r.” (TK‹P Program›, Bölüm II, C/ Madde 3)
Kitle çal›flmas›nda etkin bir araç:
Yerel bültenler Bir dönemdir Ekim Gençli¤i sayfalar›nda yerel yay›n çal›flmalar›n›n önemine vurgu yap›yor, bu alanda olumlu örnekler oluflturan yerel çal›flma deneyimlerini aktar›yoruz. Bir kitle çal›flmas› arac› olarak tan›mlad›¤›m›z ve örneklerini yay›ndan aktarmaya çal›flt›¤›m›z bu yerel yay›nlar birbirlerinden farkl› içeriklere, isimlere, kurumsall›k düzeylerine sahip olmakla beraber, esasta ayn› ihtiyac›n ürünüdürler. Bu aç›dan bu ihtiyac›n kendisini tart›flmak, bilince ç›karmak ve bu ihtiyac› karfl›lamak için yerel yay›n ve daha birçok baflka arac› devreye sokabilmek sorumlulu¤u ile karfl› karfl›yay›z. Gençlik hareketinin sorunlar› üzerine yap›lan her de¤erlendirmede üstüne basarak ifade etti¤imiz darl›k ve gençlik kesimleri ile siyasal gençlik gruplar› aras›ndaki kopukluk gün geçtikçe derinleflen bir yaraya dönüflmektedir. Bu darl›¤› aflman›n, uçurumu kapatman›n yolu ise aç›k ki ›srarl›, sab›rl›, uzun soluklu ve çok yönlü bir kitle çal›flmas›ndan geçmektedir. Gençlik kesimleri birbiriyle ba¤›nt›l› birden çok sorunla ayn› anda bo¤uflmaktad›r. Kapitalizmin sald›r›s› ve bu sald›r› karfl›s›nda gençli¤in hoflnutsuzlu¤unun ortaya ç›kt›¤›, aray›fllar›n›n vücut buldu¤u alanlar alabildi¤ine çok yönlüdür. Bu durumda kapitalizmin teflhirinin de ayn› oranda çok yönlü olabilmesi gerekmektedir. ‹flte yerel
bültenler gençlik çal›flmas› içerisinde böyle çok yönlü bir kitle faaliyetinin ifllevsel bir arac›d›r. Bu çok yönlülük kimi zaman kitle çal›flmas›na konu edilen bir gündemin ek bir kitle çal›flmas› arac› ile güçlendirilerek ifllenmesi ile kendini ifade eder, kimi zamansa alanda dönemsel bir çal›flman›n arac› olman›n ötesinde kurumsallaflarak bir mevziye dönüflmüfl bir çal›flman›n ürünü olarak ortaya ç›kar. Bu noktada Irak iflgali sürecinde ‹stanbul Üniversitesi’nde kurulan Emperyalist Savafl Karfl›t› Ö¤renciler Platformu’nun ç›kard›¤› S›¤›nak adl› bülten, bir gündemin ifllenmesinin ek bir kitle çal›flmas› arac›yla güçlendirilmesine örnek olarak verilebilir. Bugün Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde ç›kart›lan Mart›, ‹.Ü Avc›lar’da ç›kart›lan Kurflunkalem ya da Karaelmas Üniversitesi’nde ilk say›s› ç›kan Gün›fl›¤›na Merdiven ise kitle çal›flmas›nda kurumsallaflm›fl araçlara sahip olman›n, alanda mevziler yaratman›n örnekleri olarak s›ralanabilir.
Esnek kitle örgütlenmeleri ve bülten iliflkisi “Her yay›n bir örgütsel oluflum ve düzeyin ürünü oldu¤u gibi, bir örgütlülü¤ü gelifltirmenin ve yetkinlefltirmenin de temel araçlar›ndan biridir. Burada karfl›l›kl› bir iliflki, diyalektik bir ba¤ vard›r. E¤er bir yay›n tart›fl›l›yorsa, orada bir örgütlenme, örgütlenmenin kucaklay›p harekete geçirece¤i güçler, örgütsel organizasyona dayal› bir siyasal çal›flma, bu çal›flman›n hedefleri vb. söz konusuzdur.” (Ekim Gençli¤i, 1 Temmuz ’98, Gençlik faaliyetinde mahalli bültenler üzerine) Al›nt›da da vurguland›¤› gibi, yay›n ile örgütsel oluflum aras›nda karfl›l›kl› bir iliflki vard›r. Bültenlerde de do¤all›¤›nda ayn› iliflki sözkonusudur. Bülten faaliyeti, alanda yarataca¤› imkanlar›, yarataca¤› politizasyonu bir kenara b›rak›rsak, esasta bir örgütlenme ihtiyac›n› karfl›layacakt›r. Bu ço¤unlukla iki biçimde olur. Birincisi ve yayg›n olan›, halihaz›rda var olan bir esnek örgütlenmenin kendini gelifltirmesi ve yetkinlefltirmesinin bir arac› olarak ç›kart›lan bültenlerdir. Esnek bir örgütlenmenin bülten hedefini önüne koymas›n›n yarataca¤› imkanlar rahatl›kla görüldü¤ü için, ço¤u kez bu konuda herhangi bir kafa kar›fl›kl›¤› yaflanmamaktad›r. Ancak bu birincisinin sahip oldu¤u bilinç aç›kl›¤›, ço¤u kez bültenin ifllevini tek bafl›na örgütlenmenin gelifltirilmesi ile s›n›rl› alg›lama sonucunu do¤urmakta ve bültene kurucu bir ifllev yüklenebilecek bir dizi anda, bu noktada oldukça tutucu davran›labilmektedir. Esas›nda bültenlere baflvurman›n imkan yarataca¤› ikinci noktay› da belirtmifl olduk. Bir yerel çal›flma esnek örgütlenme oluflturma hedefiyle hareket ederken, gerek
E k i m G e n ç l i ¤ i
21
E k i m G e n ç l i ¤ i
politik gündemler gerek kültür-sanat üzerinden bir esnek örgütlenmenin ilk ad›mlar› henüz at›lamam›fl ve at›lmas›n›n imkanlar› oldukça s›n›rl›ysa, iflte bülten böyle bir yerel çal›flmada bu esnek örgütlenmeyi oluflturman›n anlaml› bir arac› olacakt›r. Örne¤in aç›k çal›flma imkanlar›n›n s›n›rl›l›k ifade etti¤i bir yerel çal›flma, gençlik kesimleriyle buluflmakta güçlük çekecektir. Salt s›n›rl› güçlere dayanarak bile olsa örgütlenecek bir bülten faaliyeti, bu ihtiyac› karfl›layacak ve beraberinde bülten faaliyeti üzerinden örgütlenecek bir esnek örgütlenmenin imkan› yakalanabilecektir. Ya da aç›k çal›flma imkan› olsun olmas›n, çevre iliflkilerimizin yok denecek bir darl›¤a sahip oldu¤u kimi yerel çal›flmalar›m›zda kendi güçlerimize daralm›fl bir biçimde dahi olsa ortaya koyaca¤›m›z bir esnek bülten çal›flmas›, alanda örgütlenmenin ve esnek bir örgütsel oluflumun yarat›lmas›n›n imkan›na dönüflecektir. Do¤ald›r ki çok yönlü bir siyasal faaliyet örgütlenen bir alanda, çeper iliflkilerimize dayanarak örgütsel bir iflleyifl içerisinde gerek bir esnek politik örgütlenmeye dayanarak, gerek bir kültür sanat atölyesinin ürünü olarak ç›kart›lacak bir yerel bülten, bu arac›n kullan›m›ndaki en ideal formlardan birini ifade eder. Ancak bu imkanlar›n olmad›¤› yerlerde esas›nda örgütsel geliflmiflli¤in ürünü olarak baflvurulacak bu araç, yeri geldi¤inde tersinden örgüsel geliflmeyi sa¤layacak bir araç olarak da düflünülebilmelidir. Bu noktada yap›lmas› gereken son vurgu, yerel yay›nlar›n tek bafl›na bir amaç olmad›¤›, aksine yerel çal›flmalar›n çeflitli ve de¤iflik ihtiyaçlar›n› karfl›lamakta kullan›labilecek araçlar oldu¤u noktas›d›r. Ancak aç›k ki bu ihtiyaçlar hangi düzeyde olursa olsun, söz konusu bültenler kurumsal bir iflleyiflin ürünü de¤ilse, yahut böylesi bir iflleyifli yaratma hedefi gütmüyorsa, kendi bafl›na bir anlam tafl›mayacakt›r.
Bülten çal›flmas›nda karfl›lafl›lan baz› sorunlar Bu sorunlardan ilki bültenin içeri¤inin belirlenmesi noktas›nda karfl›m›za ç›kmaktad›r ve esnek çal›flman›n “esnekli¤inin” kavran›fl›ndan ba¤›ms›z bir sorun de¤ildir. Bülten çok de¤iflik gündemler üzerinden ç›kabilir. Örne¤in genel bir kültür-sanat bülteni olabilece¤i gibi, bir fliir bülteni de söz konusu olabilir. Veya alanda varolan bir diplomal› iflsizlik çal›flmas›n›n bu konuyu derinlefltirdi¤i bir bülten ç›kar›labilece¤i gibi, tüm politik gündemleri iflleyen bir yerel gazete de kurgulanabilir. Bütün bunlar›n ortak noktas› esnek bir örgütsel iflleyifle sahip olmalar› gereklili¤idir. Ancak esnek örgütsel iflleyiflin anlam›, bültenin söyledi¤i sözde esnemek, içeri¤inde esnekli¤e gitmek vs. gibi bir alg›lama do¤urmamal›d›r. Bültenleri gençlik hareketinin ihtiyaçlar›ndan ayr› düflünmüyoruz. Aksine gençlik kesimlerinin ileri unsurlar›n› faaliyete katma ve genifl kesimlere ulaflma arac› olarak tan›ml›yoruz. Bu durumda “bültende sadece anti emperyalist, anti faflist yaz›lar yer alacak” diye bir s›n›rlamaya gitmek ne denli tutucu bir yaklafl›msa, “bu
22
bülten esnek bir araç, içerisindeki yaz›lar›n politiklik düzeyi de bu esnekli¤e uygun olmal›” gibi bir yaklafl›m da gerici ve esnekli¤i kavrayamam›fl bir yaklafl›md›r. Bültenler elbette esnek araçlar olmak durumundad›r. Ancak esneklik, ya bir esnek örgütlenmenin iflleyifl mekanizmalar› olarak alg›lanmal› ya da taban inisiyatifine aç›kl›¤› üzerine tart›fl›lmal›d›r. ‹Ü. Edebiyat Fakültesi’nin 10. y›l kampanyas› çerçevesinde ç›kard›¤› Tek Renk K›z›l bülteni bu noktada anlaml› bir örnektir. Bülten Ekim Gençli¤i’nin yerel bülteni olarak adland›r›ld›. Ancak bu durumun kendisi bültenin esnekli¤inden bir fley kaybettirmedi. Bülten tümüyle kapitalizm teflhiri üzerine kuruluydu, bu da bültenin esnekli¤ine gölge düflürmedi. Zira bültenin esnekli¤ini buldu¤u yer o bülteni tart›flan, gündemlerini belirleyen, yaz›lar›n› yazan esnek örgütlenmenin yani esnek kampanya örgütleme komitesinin kendisiydi. Bültenler söz konusu olunca baflka bir sorun alan› olarak karfl›m›za bülten faaliyetini örgütleyen kadrolar›n düzeyleri ç›kmaktad›r. Örne¤in bir yerel çal›flmam›z fliir üzerine esnek bir örgütlenme oluflturmufl ve bu örgütlenmenin somut arac› olarak da bir bülten kurgulam›flsa, sözkonusu faaliyeti örgütleyen güçlerimizin konuya iliflkin bir birikim sahibi olmas› flartt›r. Siyasal gündemler üzerinden kurgulanan bülten çal›flmalar›nda bu sorunu merkezi yay›n›m›z›n güçlülü¤ü sayesinde büyük oranda aflabiliyoruz. Ancak kültür-sanat çal›flmalar›m›z›n ürünü olan bültenlerde bu sorun kendini yal›n bir biçimde a盤a ç›kart›yor. Ço¤u kez kültür ve sanata iliflkin bafll›klar› iflleyen bültenleri ç›kartman›n kolay ve zahmetsiz bir ifl oldu¤u düflünülüyor. Bir film ve kitap tan›t›m›, bir flair tan›t›m› ve
bir fliir ile bültenin ihtiyac› karfl›layabilece¤i yarg›s› ile hareket edilebiliyor. Oysa düzenin gençlik kesimlerinin tüm be¤eni ve yönelimlerini kuflatt›¤› ve yönlendirdi¤i bu alanda komünistlerin alternatif ve devrimci kültür ve sanat› genifl kesimlere ulaflt›rmalar› ve bu alanda bir taraflaflma yaratmalar› gerekti¤i yerde, aç›k ki bu ihtiyac›n karfl›lanmas›, geçifltirme yaz›lar, birikimden yoksun anlat›mlarla mümkün olmayacakt›r. “E¤er ‘bizim de bir bültenimiz olsun’ moda e¤ilimi ile de¤il de, gençlik hareketini devrimci temellerde gelifltirip, yükseltmenin bir arac› olarak görülüyorsa bültenler, öncelikle bülten faaliyetini örgütleyenlerin kendi düzeylerini sürekli yükseltmeleri, kapasitelerini art›rmalar› bir zorunluluktur. Dolay›s›yla, genç komünistler bültenleri yaln›zca kitleleri ayd›nlatman›n ve harekete geçirmenin bir arac› olarak de¤il, kendilerinin siyasal donan›mlar›n› art›rman›n, siyasal yetkinleflmenin, gençlik hareketinin seyrine tam hakimiyet sa¤laman›n, hareketin nabz›n› elinde tutman›n, gençlik kufla¤›n›n e¤ilim ve davran›fl biçimlerine hakim olman›n vb. bir imkan› olarak görülmelidir.” (Ekim Gençli¤i, 1 Temmuz ’98, Gençlik faaliyetinde mahalli bültenler üzerine)
E k i m
Merkezi yay›n ve bültenler Bülten çal›flmas›, yerel çal›flmay› örgütlemenin, kitlelere dönük politik propaganda ve ajitasyonu sürekli hale getirmenin, bu alanda yetkinleflmenin, yerel politika üretmenin ve bunu güçlendirmenin, çal›flma yürütülen yerellerde devrimci önderlik kapasitesini gelifltirmenin araçlar›d›r. Ancak, bafl›ndan beri vurgulad›¤›m›z gibi, bülten faaliyetinin kendisi salt bir araçt›r amam amçhaline gelmemelidir. Bültenler söz konusu oldu¤unda belirli sorunlarla karfl›lafl›labilmektedir. Bunlardan ilki yerel bültenlere merkezi yay›n organ›n›n ifllevinin ikame edilmesidir. Do¤all›¤›nda bir önceki bölümde vurgulayageldi¤imiz gibi bültenlerin içeri¤i genç komünistlerin temel perspektif ve yaklafl›mlar›ndan ba¤›ms›z olmayacakt›r, olmamal›d›r. Ancak yerelleflememifl, merkezi politikan›n yerel ayaklar›n› iflleyemeyen bir bülten bugün herhangi bir ihtiyac› karfl›lamayaca¤› gibi, Ekim Gençli¤i’nin bir karikatürü durumuna düflecektir. Elbette bültenler merkezi politikalar›n ortaya koydu¤u perspektife uygun ve onun yönlendiricili¤inde flekillenecektir. Ancak bunun anlam› hiç de Ekim Gençli¤i’nin yerelde bir kopyas›n› ç›kartmak de¤ildir. Aksine ortaya konan perspektif ve söz konusu yönlendirmenin yerel ayaklar›n› örebilmek, özgünlefltirmek ve bir kurumsal kimli¤e oturtabilmektir. Di¤er bir sorun ise bülten ve merkezi yay›n› ayr›flt›rmak ad›na, kaba ve mekanik bir iflbölümüne giderek bülteni ö¤rencilerin salt ö¤renci olmaktan kaynaklanan sorunlar›n› iflleyebilen araçlar olarak görüp, daha bafltan s›n›rland›rmakt›r. Aç›k ki böylesi bir yaklafl›m gençlik hareketinin devrimci önderlik ihtiyac›n›n karfl›lanmas› noktas›nda bir anlam ifade etmeyecek, aksine reformizmin gençlik çal›flmas›na yaklafl›mlar› ile örtüflecektir.
Yerel yay›n faaliyetlerini güçlendirelim Önümüzdeki dönemde bütün yerel çal›flma alanlar›m›z yerel yay›n faaliyetlerini, gerek merkezi politikay› yerelde özgünlefltirebilmek için, gerekse esnek örgütlenmeleri güvencelemek ve bu örgütlenmeleri gerçekçi bir üretim çerçevesinde devrimcilefltirebilmek için yerel yay›n faaliyetleri örgütlemek yolunda ad›mlar atabilmelidir. Çal›flmam›z aç›s›ndan bu vurgunun iki anlam› vard›r. ‹lk olarak halihaz›rda varolan yerel yay›n çal›flmalar›m›z›n güçlendirilmesi, süreklilefltirilmesi temel önemdedir. Mart›, Gün›fl›¤›na Merdiven, Kurflunkalem gibi yerel bülten çal›flmalar›, deneyimlerini art›lar› ve eksileriyle, zorlanma alanlar› ve yaratt›¤› bütün imkanlarla Ekim Gençli¤i sayfalar›na aktarmal› ve bu alanlarda ortaya ç›kan deneyimler merkezi bir birikime dönüfltürülebilmelidir. Vurgunun di¤er anlam› ise, bir dönemdir sözünü etti¤imiz çok yönlü kitle çal›flmas› örgütleyebilmek hedefi içerisinde gerek bir politik örgütlenmenin ürünü olsun, gerek alanda politik bir gündemden ba¤›ms›z bir kurumsallaflman›n, atölyenin, kulübün ürünü olsun bülten faaliyetinin bugün ihtiyaç oldu¤udur. Yerel çal›flmalar›m›zda imkan olan her yerde politik faaliyetimizi besleyecek kültürel-sanatsal örgütlenmelere gidebilmeli ve bu örgütlenmelerin önüne yerel yay›n hedefi koyarak hem güçlenmelerini hem de kendilerini güvenceleyebilmelerini sa¤lamal›y›z. Do¤ald›r ki sözünü etti¤imiz bültenlere endekslenmifl bir yerel çal›flmalar bütünü de¤il, bültenlerle güçlendirilmifl yerel çal›flmalar›n kendisidir. Bunu yaratman›n yolu çok yönlü bir siyasal faaliyeti örgütleyebilen yerel örgütlülükler düzeyine ulaflabilmekten geçmektedir.
G e n ç l i ¤ i
23
E¤itimde özel okullar›n a¤›rl›¤› art›yor...
Herkese eflit, paras›z e¤itim! E k i m G e n ç l i ¤ i
24
E¤itimin her düzeyinde özel okullar›n pay› art›r›l›yor, e¤itim her geçen gün biraz daha ticari bir meta haline geliyor. Ç›kar›lan yasa ve düzenlemelerle özel okullar destekleniyor, özel okul açmak teflvik ediliyor ve ö¤renciler özel okullara yönlendirilmeye çal›fl›l›yor. Üniversitede aç›kça yaflanan özel okul/devlet okulu ayr›m› giderek ilk ve ortaö¤retimde de hissediliyor. Bir tarafta binlerce dolarla ölçülen e¤itim, di¤er tarafta ise astronomik rakamlara ulaflan harç paralar›n›n ödendi¤i e¤itim. Bir yanda kolejler, di¤er yanda hiçbir teknik altyap›s› olmayan hatta elektrik ve suyu bile olmayan okullar. Sermaye devletinin e¤itime bak›fl aç›s› bu.
Yani özel okullar›n yar›s› bofl. Bu bofllu¤u doldurmak ve e¤itimi daha fazla insana pazarlayabilmek için ilk baflta birçok avantaj sa¤lamak gereklili¤i var. Bu yasa da bu ihtiyac›n bir ürünü. Ö¤rencinin yar› paras› devletten, çocu¤unu özel okula gönderenlerden vergi indirimi yap›lacak türünden söylemler gerçekte özel okullara kaynak aktar›m› anlam›na geliyor.
E¤itim ticarilefliyor!
Özel e¤itim kurumlar›na “destek” yasas› meclise geliyor!
Devletin herkese ücretsiz olarak vermekle yükümlü oldu¤u e¤itim her geçen gün daha fazla paral› hale getiriliyor. On y›l öncesine kadar say›lar› birkaç› geçmeyen kolejler bugün art›k hemen her ile aç›lm›fl ve her geçen gün de yenileri aç›l›yor. Türkiye’nin ilk YÖK baflkan› ‹hsan Do¤ramac›’n›n bizzat kendisinin açt›¤› ve ilk özel üniversite konumunda bulunan Bilkent Üniversitesi, üniversitelerimizin paral› hale gelme süreçlerinin ilk aflamas›yd›. Bilkent’ten sonra birçok özel üniversite aç›ld›. Say›lar› her geçen gün artan bu üniversitelerde binlerce dolar karfl›l›¤›nda “e¤itim” veriliyor. ‹lkokul s›ralar›nda kay›t paras›, karne paras› gibi masum görünen haraçlarla bafllayan e¤itimin paral›laflmas› süreci bugün art›k binlerce dolarla e¤itim veren okullar›n aç›lmas›na kadar vard›. Bugüne kadar gelen hükümetlerin hepsinin uygulamaya çal›flt›¤› ve bugün AKP hükümetinin h›z verdi¤i, birçok yasayla desteklemeye çal›flt›¤› bu süreç, uçurumu daha da derinlefltiren bir hal ald›. Paras›n› bizzat devlet taraf›ndan ödeyerek ilkö¤retim ö¤rencilerini özel okullara göndermek, lise girifl s›nav› koymak, özel okullar› her türlü yolla desteklemek vb. uygulamalar hedefin ne oldu¤u konusunda bir fikir veriyor. E¤itim her geçen gün ticarilefliyor.
Özel E¤itim Kurumlar› Kanunu TBMM’ye sevkedildi. Özel okullara destek anlam›na gelen ve özel okullara birçok kolayl›k sa¤layacak bu yasa yine her zaman oldu¤u gibi birçok süslü cümleyle propaganda ediliyor. “Devletten fakir ö¤renciye destek”, “Yoksullara özel okul paras› devletten” gibi bafll›klarla verilen haberlerle insanlar›n gözü boyanmaya çal›fl›l›yor. Bu yasa e¤itimin al›n›p sat›labilir bir meta haline getirilme çal›fl›lmas›ndan baflka bir fley de¤il. Özel okullar bugün kapasitelerini %50 civar›nda kullan›labiliyor. Yani özel okullar›n yar›s› bofl. Bu bofllu¤u doldurmak ve e¤itimi daha fazla insana pazarlayabilmek için ilk baflta birçok avantaj sa¤lamak gereklili¤i var. Bu yasa da bu ihtiyac›n bir ürünü. Ö¤rencinin yar› paras› devletten, çocu¤unu özel okula gönderenlerden vergi indirimi yap›lacak türünden söylemler gerçekte özel okullara kaynak aktar›m› anlam›na geliyor. TBMM’ye gönderilen yasa tasla¤›nda bu avantajlar aç›k biçimde tan›mlan›yor: “Yoksul ö¤rencilerin okul ücretinin yar›s›n› geçmemek flart›yla devlet verecek. Çocu¤unu özel okulda okutanlar, ödedikleri ücretin tamam›n› Gelir Vergisi’nden düflebilecek. Okullara elektrik, gaz ve su teflviki uygulanacak. Özel e¤itim kurumlar› aç›lmas›na iliflkin izinler Milli E¤itim Bakanl›¤›’ndan al›narak
“Bu konuda teflvik edici olmak istedik ve vatandafl›n ald›¤› kredinin faizinin yüzde 50’sini üstlenme karar› ald›k ve bu kanuna koyduk. Bu, büyük çapta bir teflvik getirecek. Bunu da bir müjde olarak vermek isterim. Ayr›ca, özel okullara devam eden ö¤rencilere bin YTL düzeyinde devlet taraf›ndan yard›m yap›labilmesini de bu yasaya koyuyoruz. Bin YTL’lik bir devlet katk›s›n›n sa¤lanmas›n› bu yasayla mümkün k›l›yoruz. “ valiliklere veriliyor. Özel e¤itim kurumu aç›lmas›nda en az ödenmifl sermaye ve mal flartlar› kald›r›l›yor. Yabanc›lar taraf›ndan aç›lan okullar›n tadilat› için gerekli izin Milli E¤itim Bakanl›¤› yerine valiliklerden al›nabilecek. Bu okullarda görev yapan ö¤retmenlerin sendika kurma ya da üye olmalar› önündeki engeller kald›r›l›yor. Yoksul ö¤rencilerin okul ücretleri, toplam ücretin yar›s›n› geçmemek flart›yla devlet taraf›ndan karfl›lanabilecek. Özel okullara da resmi okullar gibi elektrik, gaz ve su teflviki uygulanacak. Emekli Sand›¤›, Ba¤-Kur ve SSK gibi sosyal güvenlik kurumlar›na tabi olanlar, çocuklar›n›n okul ücretlerinin tamam›n› Gelir Vergisi’nden düflebilecekler. Çocu¤unu özel okulda okutan velilere devlet taraf›ndan uzun vadeli, düflük faizli kredi verilecek. Özel okullarda burslu okutulacak ö¤renci oran› yüzde 2’den yüzde 3’e ç›kar›l›yor. Özel okullarda okuyacak yabanc› uyruklu ö¤renci oran› yüzde 20’den yüzde 30’a ç›kar›l›yor. “Özel ö¤retim kurumlar›n›n % 50 kapasiteyle çal›flt›¤›n› söyleyen Hüseyin Çelik, yasay› savunurken
yapt›¤› konuflmada flöyle konufltu: “Güzelim binalar, son derece iyi laboratuvarlar yap›lm›fl, buna sermaye yat›r›lm›fl; ama potansiyelinizin yar›s› bofl. Biz devlet okulu infla edebilmek için dünya kadar para harc›yoruz, donatmak için para harc›yoruz. Sonra oraya ö¤retmen, memur tayin ediyoruz. Bizim özel okullardan hizmet sat›n almamam›z için hiçbir sebep yok.” Çocu¤unu okula göndermek için art›k velilerin bankalardan kredi alabileceklerini dile getiren Milli E¤itim Bakan›, bu kredinin yar›s›n› devletin üstlenece¤ini söylüyor ve tam bir ars›zl›kla devam ediyor: “Vatandafl diyecek ki, ‘Ben çocu¤umu özel okula gönderece¤im, bunun için kredi almak istiyorum’. Ev al›rken, araba al›rken kredi al›yoruz ama çocuklar›m›z›n e¤itimi için kredi almak akl›m›zdan geçmiyor. Bu konuda teflvik edici olmak istedik ve vatandafl›n ald›¤› kredinin faizinin yüzde 50’sini üstlenme karar› ald›k ve bu kanuna koyduk. Bu, büyük çapta bir teflvik getirecek. Bunu da bir müjde olarak vermek isterim. Ayr›ca, özel okullara devam eden ö¤rencilere bin YTL düzeyinde devlet taraf›ndan yard›m yap›labilmesini de bu yasaya koyuyoruz. Bin YTL’lik bir devlet katk›s›n›n sa¤lanmas›n› bu yasayla mümkün k›l›yoruz. Her y›l kaç ö¤renciye bu yard›m yap›lacak, bunu Maliye Bakanl›¤› ve Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n yetkilileri bir araya gelerek karar verecekler.” Evet, ev ve araba al›rken al›nan krediler art›k okula gidebilmek için de al›nabilecek. Çünkü e¤itimin art›k bir ev ya da arabadan fark› yok. Hepsi sat›lacak ve para kazan›lacak birer meta. Bu yasa ve yap›lan aç›klamalar bize sistemin e¤itime bak›fl aç›s›n› ve yeni yasayla neler hedefledi¤ini gösteriyor. Okullar›m›z ticarethane, bizler ise müflteri yap›lmak isteniyoruz. Devlet halktan toplad›¤› kaynaklarla, yasalarla özel okullar› destekliyor. Bu yasaya ve sistemin e¤itim anlay›fl›na karfl› “Her düzeyde eflit ve paras›z e¤itim!” talebiyle mücadeleyi yükseltelim.
E k i m G e n ç l i ¤ i
25
Liseli gençlik çal›flmas› ve sorunlar› üzerine
E k i m G e n ç l i ¤ i
26
Gençlik hareketinin bugünkü tablosuna iliflkin nesnel bir de¤erlendirme yapıldı¤ında, esas olarak ö¤renci hareketinden oluflan, bu ö¤renci hareketinin a¤ırlı¤›n› da üniversiteli gençli¤in oluflturdu¤u bir tabloyla karflılaflıyoruz. Ancak bu gerçeklik, ne liseli gençli¤in gençlik katmanlar› içerisinde nicel planda tuttu¤u özel a¤ırlı¤ı, ne de barındırdı¤ı dinamiklerin devrimci faaliyet açısından taflıdı¤ı imkanları gölgeliyor. Sınıfsal çeliflkilerin dolaysız yansımaları liselerin heterojen yapısında daha dikkat çekici bir biçimde açı¤a çıkıyor. Bu durum liseleri, etkin bir politik müdahale ile sonuç alınabilen alanlara dönüfltürüyor. Çünkü liseli gençler e¤itimö¤retim hayatlarının baflından sonuna dek sınıfsal eflitsizli¤in somut görünümleri ile karflılaflıyorlar. Sınıfsal konumun e¤itim-ö¤retimin niteli¤inde temel belirleyene dönüflmesi, somut bir biçimde sıralanabilecek irili ufaklı onlarca uygulamada ö¤rencilerin kolayca kavrayabilecekleri bir gerçe¤e iflaret ediyor. Dolayısıyla liseli gençlik düzen ve devrim arasındaki tercihi, kendilerine dayatılan eflitsizli¤i kabullenmek veya ona karflı tepki göstermek biçiminde erken yafllarda yapabilme zorunlulu¤u ile karflı karflıya kalıyor. ‹flte bu nokta, sözünü etti¤imiz devrimci dinami¤in kayna¤ıd›r. Do¤ru politik müdahale ile birleflti¤inde, yo¤unlaflan saldırılar ve derinleflen sorunlar karflısında liseli gençli¤in tepkisizli¤ini kırabilmesinin imkanı da burada yatıyor. Bugün toplumsal muhalefet içerisinde liseli gençli¤in tuttu¤u yerin son derece dar olmas›n›n nedeni liseli gençlerin duyars›zl›¤› de¤ildir. Evet, verili durumda duyarsız oldu¤u bir gerçektir. Ancak bir di¤er gerçek, bu duyarsızlı¤ın hızla kırılabilece¤i kesimlerin baflında liseli gençli¤in geldi¤idir. Zira liseli gençlik bir dizi sorunla dolaysız bir biçimde ve oldukça erken bir dönemde tanıflmanın yarattı¤ı do¤al bir açıklı¤a sahiptir. Onun verili duyars›zl›¤›n›n gerisinde, bu duyarsızlı¤ı kırma noktasında politik müdahalelerin eksikli¤i yatmaktad›r. Liseli gençli¤in bugünkü durumunun anlaflılması ve temel sorununun politik müdahale sorunu oldu¤unun kavranması önemlidir. Zira bugün liselerde faaliyet gösteren bir dizi siyasal grubun bu konuda yafladı¤ı bilinç bulanıklı¤ı, liseli gençli¤in duyarsızlık engelini aflması noktasında ve politikleflme sürecinde büyük bir duvara dönüflüyor. Birçok siyasal grubun az ya da çok, sistemli ya da de¤il, liseli gençlik içerisinde yürüyen bir faaliyeti var. Ancak bu çal›flman›n hedeflerine, bu çerçevede yürütülen faaliyete bak›ld›¤›nda, bir liseli gençlik çalıflmasından sözetmek mümkün de¤ildir. Sözkonusu olan, bir ya da birkaç lisede belli unsurlar› hedef almıfl dar bir örgütlenme çalıflmasıd›r. ‘80 karflı-devriminin gençli¤i depolitize etmede önemli bir yol katetti¤i bir gerçektir. Ancak gelinen yerde sorun, bu gerçeklik karflısında nasıl bir siyasal yönelim içerisine girilece¤idir. ‘80 darbesi apolitik bir liseli gençlik yarattı diyerek politik unsurlara yönelen bir faaliyeti mi yürüteceksiniz, yoksa bu apolitizasyonu kırmayı hedefleyen ve liseli gençli¤in genifl kesimlerine seslenen bir politik faaliyet mi öreceksiniz? E¤er ilk yönelimi benimsemiflseniz, aç›kt›r ki, bir liseli gençlik çalıflması ve politikasından söz etmek mümkün
de¤ildir, zira burada sözkonusu olan salt liselerden kadro çıkarma yönelimidir. Liselilerin genel sorunlarına dair politik bir yöneliminiz ve seslenifliniz yoktur. Bu yolla onlarca liseliyi örgütleyebilirsiniz, ancak liselerde politik bir özne haline gelemezsiniz. Ama e¤er yöneliminizi alanı politiklefltirmek ve liseli gençli¤i kendi sorunları ekseninde örülecek bir mücadelenin öznesine dönüfltürebilmek olarak belirlerseniz, ilk elden üretti¤i sonuçlardan ba¤ımsız olarak, liseli gençlik çalıflmasına iliflkin bir yöneliminiz var demektir. Bundan sonrası bu yöneliminizi hayata geçirecek politikaları belirlemek ve bunlar› hayata geçirecek imkanları yaratmaktır. Bir liseli gençlik çalıflması gelifltirebilmenin tek yolu ve ön koflulu da budur. Kendi açımızdan flunu söylememiz gerekiyor. Partimiz her dönem liseli gençlik çalıflmasın›n tafl›d›¤› önemi özel bir tarzda vurgulam›flt›r. Bu, befl-on liselinin örgütlenmesi de¤il, liselerde genel bir politik faaliyetin örülmesi ve liseli gençli¤in toplumsal muhalefete kazanılması vurgusudur. Bugün hala hedefledi¤imiz düzeye ulaflamadı¤ımız açık olmakla beraber, belli iller düzeyinde liseli gençlik çalıflması örebilmenin imkanlarını yaratacak adımları attı¤ımızı söyleyebiliyoruz.. Bu imkanları yaratacak bir bakıfla zaten sahiptik, ancak bugün araçlara da ulaflmıflken, halihazırda belli bafllı ayaklarını oluflturabildi¤imiz ve birkaç yıldır kesintisiz bir biçimde süren liseli gençlik çalıflması deneyimimizi paylaflmak gerekli hale gelmifltir.
Liselere özgü politikanın önemi Liseli gençlik çalıflması yürütürken öncelikle üzerinde durulması gereken nokta, alana özgü politika üretip, bu politikaları hayata geçirebilecek bir düzeye ulaflma hedefinin gözetilmesidir. Politika belirlerken do¤al olarak liseli gençli¤in özgün yanlarını göz önünde tutmalı, ama öncelikle liseli gençlik mücadelesinin önünü kesen temel sorun alanlarını do¤ru bir biçimde tespit edebilmeliyiz. Öncelikle liseli gençli¤in di¤er gençlik katmanlarından farklı yanına de¤inmek gerekiyor. Liseli gençlik a¤›rl›kl› olarak gelece¤in iflçi ve emekçilerini oluflturacak bir gençlik kesimidir. Dolayısıyla devrim mücadelesinin gelece¤i açısından bu kesimin örgütlenmesi ne denli önemliyse, düzen cephesinden de baskı altında tutulması aynı oranda önemlidir. Bunun do¤al sonucu, liseli gençli¤in kesintisiz bir saldırı dalgasıyla karflı karflıya kalmasıdır. Düzen aralıksız olarak liseli gençli¤i hedef alan politikalar üretmekte, halihaz›rda gö¤üslenemeyen bu sald›r›lar liseli gençli¤in örgütsüzlük tablosunu ve apolitizasyonu daha da derinlefltirmektedir. Toplumsal muhalefetin yaflad›¤› durgunluk ve özel planda üniversiteli gençlik hareketinin yaflad›¤› tıkanıklık da, liseli gençli¤in önünü tıkayan temel iki sorunu (örgütsüzlük ve apolitizasyon) aflabilmesine engel olmaktad›r. Bu durum liseli gençlik içerisinde faaliyet yürüten güçlerin temel önemde bir sorumlulu¤una iflaret ediyor. Bu sorumluluk, toplumsal
muhalefetin farklı kesimlerinde yaflanan hareketliliklerin etkisinden yoksun olan liseli gençlik alanının iç dinamiklerine seslenmek ve bunlara müdahale edebilmek olarak özetlenebilir.
Örgütsüzlü¤ü aflmanın bir aracı: liseli gençlik platformları Liseli gençlik mücadelesinin temel sorununu örgütsüzlük olarak tespit etti¤imiz yerde, müdahaleyi bu alana yöneltme gereklili¤i açıktır. Bugün halihazırda lise çal›flmas› yürüttü¤ümüz yerellerde çalıflmamızın temel aracı olan liseli gençlik platformları bu ihtiyacın ürünü, örgütsüzlü¤ü aflmaya dönük müdahalenin temel bir arac›d›r. Liseli gençlik platformlar› en genifl kesimi içinde barındırmayı hedefleyen ve en genifl kesime seslenen politikalar üreten örgütlülüklerdir. Temel hedefi kuruldu¤u alanda liselileri politiklefltirmek ve platform çatısı altında birlefltirerek harekete geçirebilmektir. Liseli gençlik platformlar› noktasında tartıflılması gereken iki ana bafllık vardır. Birincisi bu platformların gündemleri, ikincisi ise liseli gençli¤in özgünlü¤ünden kaynaklanan esnekli¤idir. Bu iki ana bafllıkta aç›kl›¤a kavufluldu¤unda, liseli gençlik platformlarının güncel plandaki ifllevi daha do¤ru anlaflılabilecektir. Liseli gençlik platformlar› düzenin liselerdeki örgütlülü¤ü karflısına devrimci alternatif olarak ç›kmak durumundad›r. Böyle tanımladı¤ımızda, gündemler sorununa da önden yanıt vermifl oluruz. Platformlar liseli gençli¤in kendine özgü her bir sorununu ifllemenin yanı sıra, ülke ve dünya gündeminde öne çıkan güncel sorunlar› da ifllemek durumundad›r. Hedefimiz salt akademik-demokratik bir mücadeleye sıkıflmıfl bir liseli gençlik mücadelesi gelifltirmek olmadı¤ına göre, her bir politik gündem, platform çalıflmasının gündemi olabilir. Bir yereldeki platform çalıflmasının geçen seneki faaliyetine bakıldı¤ında bu görülecektir. E¤itim müfredatı, ÖSS, kayıt parası gibi liseli gençli¤e özgü gündemlerin ifllenmesinin yanı sıra, Irak iflgali gibi bir politik gündem de çalıflmada a¤ırlıklı bir yer tutmufltur. Aynı zamanda Erdal Eren, Kızıldere katliamı genifl bir çalıflmaya konu edilebilmifltir. Gündemleri belirlerken dikkat edilmesi gereken bir di¤er nokta, hangi gündemin öne çıkartılması gerekti¤idir. Liseli gençli¤i kendi sorunları ekseninde harekete geçirmek gereklili¤ine vurgu yaptı¤ımız yerde, alana özgü sorunları öne
çıkartan bir çalıflma tarzı içerisine girmek sorumlulu¤u ile karflı karflıyayız. Bir dizi siyasal gündem de baz› yerellerde politikleflmeye yatk›n kimi güçleri etkilememizi sa¤layabilir. Ancak biz politikayı dar örgütsel hedeflerimiz üzerinden de¤il de liseli gençlik mücadelesinin ihtiyaçları üzerinden tartıfltı¤ımız yerde, açık ki öncelik ve a¤ırlık liseli gençli¤in kendi özgün gündemlerine verilmek zorundadır. Liseli gençlik platformlarını gerekçelendirdi¤imiz zeminle uyumlu olan da budur. Tersi bir yönelim, liseli gençlik içerisinde faaliyet yürüten devrimci demokrat akımların dar grupçu tutumları ile aynılaflmak olacaktır. Liseli gençlik platformlar›n›n esnekli¤i olarak tan›mlad›¤›m›z ikinci bafllı¤a gelince, bu noktada sözü edilen örgütsel ve politik esnekliktir. Liseli gençlik mücadelesinin mevcut tablosu böyle bir esnekli¤i özellikle gerektirmektedir. Liseli gençlik bugün kendi sorunlarına dahi sahip çıkamamaktad›r. Liselerdeki politik düzey gözle görülür bir biçimde düflüktür. Bunun bir yanı liseli olmalarının do¤allı¤ından kaynaklanırken, di¤er yanı liseli gençli¤in politikleflmesini kolaylaflt›racak bir toplumsal hareketlili¤in olmayıflıdır. Bu durumda sorun bugün için çözümünü etkili bir politik müdahalede bulmaktadır. Liseli gençlik platformlar›n› liseli gençli¤in en genifl kesimine seslenmeyi hedefledi¤imiz araçlar olarak tanımladı¤ımız yerde, harekete geçirmeye çal›fltı¤ımız kesimin politik düzeyi, örgütsel alanda özellikle de iflleyiflte çeflitli esneklikleri zorunlu kılmaktadır. Liseli gençlik platformlar› örgütlendikleri alanlarda en k›sa zamanda birimler oluflturma kaygısıyla faaliyeti örerler. Bu birimlerin oluflumunda esneklik ilden ile, hatta liseden liseye, liseli unsurların düzeyine ba¤l› olarak de¤ifliklik gösterecektir. Oluflturulacak her bir birim, faaliyeti örgütlemenin ötesinde liselilerin e¤itilmesi ifllevini yerine getirecektir. Liseli gençlik platformlar› liseli güçlerimiz politik pratik geliflimleri için uygun bir araç olmanın yanı sıra örgütsel e¤itimin verilebilmesinin de güçlü bir imkanıdır. Merkezi politikalar›n bu birimler taraf›ndan kendi alanlar›na özgüllefltirilmesi ve gerçeklefltirilecek düzenli toplant›lar bu e¤itim imkan›na iflaret etmektedir. Liseli gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri araçlarda ve bu araçların flekillenifli ve içeri¤inde de alana uygun esneklikler gerekmektedir. Örne¤in, bildirilerde kullanılan dil, bültenler için alınan yazıların sorunu anlatma düzeyi gibi bir dizi alanda ortaya çıkabilecek zayıflıkları do¤al karflılamak gerekir. Bütün bu söylenenlerden hareketle flu sonuca bir kez
E k i m G e n ç l i ¤ i
27
daha iflaret etmek gerekiyor. Liseli gençlik platformlar› her yerelde yerelin düzeyine göre örgütlenen ve iflledi¤i politik gündemi yerelin ihtiyaçlarını karflılayacak tarzda iflleyen örgütlülüklerdir.
Liseli gençlik platformlarının araçları
E k i m G e n ç l i ¤ i
28
Liseli gençlik platformlarının faaliyeti güçlendirmek için kullanabilece¤i onlarca araç vardır. Özellikle faaliyetin yürüdü¤ü liselere özgü araçlar mümkün mertebe de¤erlendirilebilmelidir. E¤itsel kollar, okul panoları vb... Faaliyetin yayılması açısından afifl, pul, bildiri, kufl gibi araçlar da elbette kullanılmak zorundadır. Ancak liseli gençlik platformlar›nda öne çıkan araçtan söz etti¤imiz yerde hiç kuflkusuz yayın faaliyeti özel bir yerde durmaktadır. Bir liseli gençlik platformumuzun son iki senelik deneyimi bu aç›dan aç›klay›c›d›r. ‹lgili platformumuzun kampanya dönemleri de dahil en temel aracı faaliyetin baflladı¤ı günden bu yana çıkardı¤ı bülten olagelmifltir. Bülten, çalıflmanın yürüdü¤ü lisede derinleflebilmesi, il genelinde yaygınlaflması ve yanı sıra kurumsallaflması olarak sıralayabilece¤imiz üç ifllevi yerine getirmifltir. Öncelikle bültenler platformların ifllevine uygun bir biçimde bütün liselilere açıktır. Bu biçimde kavranması ve kullanılması gerekir. Çalıflmamız olan bir lisede bülteni ulafltırdı¤ımız her unsur, bu bültene yazı yazabilece¤ini bilmeli ve bülteni da¤ıtanlarca özel olarak da yazmaya yönlendirilmelidir. Yerellerde derinleflme olarak tanımladı¤ımız ifllevi buraya dayanmaktadır. Bülten okurlarımız bülten yazarı oldukları anda faaliyetimizin bir parçası olmaları kaçınılmaz hale gelmifl demektir. Deneyimler, genelde bültene yazı yazan unsurların bülteni sahiplenmelerinin güçlendi¤ini ve bülten da¤ıtımına katılarak do¤rudan faaliyetin bir parçası haline geldiklerini göstermektedir. Aynı sonuç çalıflmanın il düzeyinde yaygınlaflması noktasında da görülmektedir. Çalıflmanın kurumsallaflması noktasında bültenin ifllevi daha farklı bir özellik gösterir. Yerellerde bültene gündem önerisi hazırlamak için ayda bir toplanan birimler oluflturulabilece¤i gibi, okurlarla yap›lan bülten de¤erlendirme toplantıları ço¤u kez anlamlı imkanlar üretebilmektedir. Bültenin gündemlerinin belirlenmesi sürecine aktif katılım, liseli güçlerimizin faaliyetin planlanması noktasında kazandıkları en anlamlı deneyimlerden birini oluflturmaktadır. Bu noktada yerel bültenlerden de söz etmek gerekiyor. Yerel bülten çıkartmak elbette çalıflmanın merkezi düzeyiyle birebir iliflkilidir. Ancak bir ilde merkezi düzeyde bülten çıkartma imkanına ulaflamamıfl olsak bile, tek bir lisede birden fazla dayana¤›m›z›n oldu¤u bir durumda yerel bültene yönelmek o lisedeki çalıflmamız açısından anlamlı bir müdahale olacaktır. Yerel bültenler tek bir sayfadan oluflabilece¤i gibi dört sayfa da olabilir. Önemli olan çalıflma yürütülen liseye do¤rudan hitap etmesi ve oranın özgün sorunlarını tartıflıyor olmasıdır. Bültenler dıflında özel olarak üzerinde durulmas› gereken di¤er bir araçsa anketlerdir. Lise çalıflmasında belirli periyodlarla anket yapılması, özellikle bu anketlerin bir kampanyanın parçası olarak ele al›nmas›, anlamlı sonuçlar üretebilmektedir. Anket çal›flmas›, hem liseli güçlerimiz açısından bir kitle çalıflması deneyimi olması, hem de yürütülen faaliyetin genifl kesimlere taflınabilmesi açısından oldukça anlamlı olabilmektedir. Bu çal›flmada dikkat edilmesi gereken nokta ise, anketin hızlı biçimde yapılabilmesi için az sayıda sorudan oluflması ve bu sorulardan birinin yorum
sorusu olması gereklili¤idir. Az sayıda sorudan oluflması anketin okulda yapılabilmesini kolaylafltırabilmek içindir. Yorum soruları ise karflımızdaki liselinin ve okulun düzeyini anlayabilmemiz için gereklidir. Anket çalıflmasını bir kampanyanın ortasında kullanmak, hem örülen kampanyanın o zamana kadar üretti¤i sonuçları görebilmek hem de kampanyayı güçlendirmek açısından önem taflır. Örne¤in geçen sene söz konusu liseli gençlik platformunun yürüttü¤ü “Gerici E¤itim Müfredatı Kaldırılsın!” kampanyası sırasında yapılan anketler, anket çalıflması öncesi da¤ıtılan bildirilerin liseliler tarafından okundu¤unu ve ilgi çekti¤ini göstermesi açısıdan anlamlıydı ve bu sonuç kampanyayı ören güçlerimizi moral açıdan oldukça güçlendirmiflti. Yap›lan anketlerle yüzlerce kiflinin kampanyadan ve sonucunda gerçekleflecek basın açıklamasından haberdar olması sa¤lanabilmiflti. Liseli gençlik mücadelesi belki de öncü müdahalenin niteli¤inden en fazla etkilenen çalıflma alanıdır. Bu açıdan liseli gençlik çalıflmamızın merkezinde yeralan liseli yoldaflların e¤itimi sorunu özel bir tarzda ele al›nmal›d›r. Her bir ileri liseli yoldafl›m›z›n kendi geliflimine önem vermesini sa¤lamak için çaba harcanmalı ve bu geliflim ihtiyacı çok yönlü tanımlanmalıdır. Liseli yoldafllar›m›z hem yaflamlarını devrimci bir tarzda örgütlemeyi hızlı bir biçimde kavramalı, hem kitle çalıflmasında meflruluktan kaynaklı bir rahatlık içinde olmalı, hem de politikay› hayata geçirebilecek bir ideolojik-politik birikime sahip olmalıd›r. Zira, çal›flman›n baflar›s›n› liseli yoldafllar›m›z›n kimlikleri ve birikimleri belirleyecektir.
Çalıflmamızı yaygınlafltırman›n etkin bir arac›: Merkezi lise yayını De¤erlendirmenin baflında da vurguladı¤ımız gibi, biz, liseli gençlik mücadelesinin ihtiyaçlarını karflılamaya dönük bir liseli gençlik çalıflmasının örülebilmesi yönelimine zaten sahiptik. Bugün ise güncel planda attı¤ımız adımlarla bu yönelimi hayata geçirebilecek temel araçlardan birine kavuflmufl durumdayız. Yayın faaliyetine bafllayan merkezi lise yayınımız, liseli gençlik çalıflmamızın yayg›nlaflmas›nda temel bir misyonu yerine getirecektir. Liseli gençlik çalıflmasının imkanlarına sahip olmadı¤ımız
ya da sınırlı imkanlara ulaflabildi¤imiz iller açısından da bu yayın liselerde güçlü bir politik faaliyet yürütebilmenin bir aracı olabilmelidir. Çalıflmanın asgari bir düzeye ulafltı¤ı yerellerimizde ise bu yayın, çalıflmanın kurumsal ayaklarının oturması ve politik etkisinin güçlenmesi açısından anlamlı bir ifllev yerine getirecektir. Merkezi lise yayını, liseli gençli¤in kendine özgü politik sorunlarını ayrıntılı bir biçimde ifllemenin yanı sıra, liseli gençli¤i hedef alan sosyo-kültürel saldırılar karflısında devrimci kültürü bir alternatif olarak kavratma yönlü bir çabanın aracı olacaktır. Liselilere kürsü ifllevi görecek olan bu yayın aç›kt›r ki ayn› zamanda bir örgütlenme aracı olma ifllevini yerine getirecektir. Tanıflılan her liseliden yayını sahiplenmelerini sa¤layacak olan okur mektupları istenmeli, yeni liselere ulaflmak, yeni liselilerle tanıflmak amac›yla yay›nda röportaj, serbest kürsü vb. sayfalara yer verilmelidir. Yayının da¤ıtımı özel bir tarzda ele al›nmal›, ancak da¤ıtım planlaması yapılırken, ilgili yereldeki liseli gençlik çalıflmasının yönelimleri tartıflılmalıdır. Bu yap›lmad›¤›nda, yayın hedefsiz bir biçimde kullanılmıfl olacak ve sunaca¤› imkanlar sınırlanacaktır. Hedefli ve sürekli bir da¤ıtım ise güçlü bir politik faaliyetin örgütlenmesi imkanına dönüflecektir. Birçok siyasal akımın liseli gençlik mücadelesinden uzaklaflt›¤› bir dönemde genç komünistler cephesinden atılan bu adım, liseli gençli¤in öneminin kavrandı¤ının bir göstergesidir. Etkili ve sistematik bir müdahale ile liseli gençli¤i mevcut darlık tablosundan çıkartma çabasın›n bir ifadesidir. Bu çaba tüm alanlarda sahiplenilmeli ve daha da güçlendirilmelidir. Sonuç alıcı soluklu ve sab›rl› bir çal›flma uzun vadede bizi baflarıya ulafltıracak anahtardır!
Genç Komünistler (Türkiye Komünist ‹flçi Partisi Merkez Yay›n Organ› Ekim’in Ocak 2006 tarihli 244. say›s›ndan al›nm›flt›r...)
Gün›fl›¤›na Merdiven: Bizi sürekli geceye mahkum edenlere inat geceyi ayd›nlatmak için!..
Ç›karken... Bir yolculuk bu... Duraks›z, soluksuz ama umut dolu, düfl dolu, inanç dolu... ‹nsan olman›n anlam›n› keflfetti¤imiz gün karar verdi¤imiz bir yolculu¤un ilk günlerindeyiz. Üretmenin heyecan›yla kalemimizden ç›kanlar›, akl›m›za ve yüre¤imize düflenleri, bizi öfkelendirenleri paylafl›yoruz. Ve aram›za yeni yol arkadafllar›n›n kat›laca¤›na duydu¤umuz güvenle gün›fl›¤›na uzanan merdivenden ad›m ad›m ilerliyoruz. ÖSS’nin ard›ndan bambaflka beklentilerimiz vard›. Üniversitede yaflam bambaflka olacakt›. Bilimsel e¤itim alacak, beraberinde kültürel olanaklardan yararlanacakt›k. Hepsinden de önemlisi üniversiteli olma ayr›cal›¤›m›zdan dolay› bir gelecek güvencemiz olacakt›. Ancak üniversitenin kap›s›ndan ad›m›m›z› att›¤›m›z günle beraber anlad›k ki bugünün üniversiteleri beklentilerimizi karfl›layacak kurumlar de¤il. Diplomal› iflsizlik gerçe¤ini çabuk kavrad›k. Bir k›s›m arkadafl›m›z formasyon hakk›ndan mahrum olman›n sonuçlar›na katlan›rken, bir k›sm›m›z sözleflmeli ö¤retmenli¤in sonuçlar›na katlan›yoruz. Ve elimizde süslenerek verilmifl bir diploma parças› ile iflsizler ordusuna ekleniyoruz. K›sacas› üniversite ve gelecek aras›nda kurulu oldu¤u söylenen köprü yalandan ibaret. Bilimsel e¤itim, demokratik imflleyifl yine safsata. Liseden bozma fakültelerde, lise düzeyinde e¤itim görüyoruz. Üniversite yönetiminde söz ve karar hakk›m›z yok. Kendi gelece¤imizle ilgili kararlar› yetiflkin bireyler olmam›za karfl›n baflkalar› veriyor. Ve bu kararlar her daim hiç de bizim lehimize olmuyor. Çünkü üniversiteler art›k ne bilimin, ne ö¤rencinin hizmetinde. Her fleyin para oldu¤u günümüz dünyas›nda, do¤al ki üniversiteler de sermaye için hizmet vermekte. Üniversitelerde kültürel olanaklar›n s›n›rl›l›¤›, kendimizi ifade edebilece¤imiz alternatif alanlar›n da olmamas› sonucunu do¤uruyor. Yani derste konuflam›yoruz. Kendi gelece¤imize dair konuflam›yoruz. Ve tabii kültürel ve sanatsal üretimde de bulunam›yoruz. Yasak m›? Elbette de¤il, ama nas›l ki bugün onlarca lise ve üniversitede deney yapacak laboratuvar yoksa, kültürel ve sanatsal geliflim gösterebilece¤imiz, üretebilece¤imiz alanlar da yok... K›sacas› gelece¤imiz karart›lmaya çal›fl›l›yor. Oysa biz biliyoruz, gün›fl›¤›na ulaflmak mümkün. Bizi sürekli geceye mahkum edenlere inat geceyi ayd›nlatmak gerekiyor. Bizi kendi hakk›m›zdaki kararlara dahi müdahale etme hakk›ndan yoksun b›rak›p kendimize yabanc›laflt›ranlara, bizi sanattan, kültürden, yaflamdan kopar›p, sahte gelecek vaatleriyle kand›ranlara inat biz üretiyoruz! Gün›fl›¤›na merdiven dayad›k. T›rman›yoruz! Bu bülten, üniversitemizde kendi sorunlar›na ve toplumsal sorunlara sahip ç›kan ö¤rencilerce haz›rlan›p, ç›kart›lmaktad›r. Okudu¤umuz üniversitenin olanaks›zl›klar›n› afl›p, kendi alternatif çözümümüzü üretme çabas›d›r. Bugünden sonra düzenli olarak ç›kartaca¤›m›z bültenimize, paylaflmak, üretmek, de¤ifltirmek isteyen bütün arkadafllardan katk› bekliyoruz. Bir sonraki say›m›zla görüflmek dile¤iyle... GÜNIfiI⁄INA MERD‹VEN (Zonguldak Karaelmes Üniversitesi ö¤rencileri taraf›ndan ç›kart›lan GÜNIfiI⁄INA MERD‹VEN dergisinin ilk say›s›ndan al›nm›flt›r...)
E k i m G e n ç l i ¤ i
29
Yeni dönemin başında ve kampanyamız vesilesiyle liseli gençliği ÖSS ve AOBP eşitsizliğine karşı mücadeleye çağırıyoruz. Kampanya çalışması boyunca liseli gençliği sınav sisteminin yarattığı çözümsüzlüğe mahkum olmadığını anlatacağız. ÖSS bir bütün olarak kaldırılmalı ve üniversite eğitimi elit bir sınıfın ayrıcalığı olmaktan çıkarılmalıdır. AOBP adaletsizliğine son verilmeli ve meslek liselerinde okuyan gençlerin ticarileşen eğitim süreci içerisinde ucuz bir işgücü olarak tanımlanmasına izin verilmemelidir.
30
Liseli gençlik yeni bir mücadele
Müflteri Paral› e¤itim E¤itim sistemi bir bütün olarak çürümekte ve kokuflmaktad›r. Sermaye devleti bu çürümeyi derinlefltirme d›fl›nda bir seçim flans›na sahip de¤ildir. Her y›l binlerce ö¤rencinin s›f›r ald›¤› ÖSS sonuçlar›, iller ve bölgeler düzeyinde her geçen gün biraz daha artan eflitsizlikler ve bunlar›n sonuçlar›, tüm bu sorunlara karfl›n e¤itime ayr›lan pay›n her geçen gün düflmesi, katk› pay› ad› alt›nda velilerin soyulmas› ve e¤itimin özellefltirilmesinin ön ad›mlar›n›n at›lmas›... Tüm bunlar kapitalist e¤itim sisteminin yaflad›¤› sorunlara birkaç gösterge sadece. Bu tabloya gerici ve anti bilimsel e¤itim sistemini ve müfredat›n› ekledi¤imiz zaman, karfl›m›za tutacak hiçbir yan› kalmayan bir e¤itim sitemi ç›kmaktad›r. Bu tablonun arkas›nda sermayenin ihtiyaç duydu¤u dönüflümler bulunmaktad›r. Ve e¤itimin yaflad›¤› çürüme, sistemin yaflad›¤› çürümeden ba¤›ms›z düflünülemez. Tam da bu nedenle sermaye e¤itim sistemine dönük ihtiyaç duydu¤u dönüflümleri ad›m ad›m hayata geçirirken liseli gençlik de buna karfl› mücadeledeki yerini almak zorundad›r. Yeni e¤itim döneminde liseli genç komünistler liseli gençli¤in sesi ve mücadele solu¤u olarak bir kampanya bafllatm›fl bulunmaktad›r. Bu kampanya süresince “Müflteri de¤il ö¤renciyiz!” fliar›n› hayk›racak, liseli gençli¤in sorunlar›na sahip ç›kmas›n› sa¤lamaya çal›flacaklard›r.
Liseli gençlik müflteri olmay› reddetmelidir! Bugün liselerde yaflanan tüm sorunlar›n dü¤üm noktas›n› ticarileflen e¤itim süreci oluflturmaktad›r. Binlerce e¤itim emekçisi, yüzbinlerce ö¤renci ve binlerce e¤itim kurumu ile orta ö¤retim burjuvazi için ifltah kabart›c› bir kâr alan› durumundad›r. Burjuvazinin de¤iflen ihtiyaçlar›n›n bir sonucu olarak bu alan “kamu yarar› için hizmet üreten” bir alan olmaktan ç›kar›larak, özel giriflimin temel rol oynayaca¤› bir alan haline getirilmektedir. Bunun do¤rudan sonuçlar› ise; devletin e¤itim harcamalar›ndan elini çekmesi, okullar›n ticari bir yap›ya kavuflturulmas› ve say›lar› mantar gibi artan özel okullar›n kurulmas› olmaktad›r. Katk› pay›, karne, yakacak, fotokopi vb. paralar›, e¤itim sisteminde yaflanan bu dönüflümün sonuçlar›d›r. Sermaye, e¤itime dönük harcamalardan elini çekmekte, e¤itime ayr›lan pay sürekli azalmaktad›r. Geçti¤imiz y›l e¤itime bütçeden ayr›lan pay›n silahlanmaya ayr›lan pay›n yaklafl›k onda biri kadar olmas› bu gerçe¤i aç›k bir biçimde ortaya koymaktad›r. Ancak e¤itime ayr›lan paya iliflkin istatistikler tek bafl›na yeterli de¤ildir. Zira e¤itime ayr›lan bütçenin aslan pay›n› özel okullar almaktad›r. Özel okullar› destekleyen projelere her y›l yenileri eklenmektedir. S›f›r vergi, arazi tahsisi gibi destekleri yeterli görmeyen devlet baflar›l› ö¤rencilerin özel okullarda okutulmas› için e¤itime ayr›lan bütçenin önemli bir k›sm›n› ay›rmay› düflünmektedir. Binlerce okulda ö¤renciler yüzlerce kiflilik so¤uk s›n›flarda, ço¤u zaman ö¤retmenle bile karfl›laflma flans› bulamadan “ders” görüyorken, özel okullara dönük bu destek, e¤itimi elit bir az›nl›¤›n ayr›cal›¤› haline getirmek d›fl›nda bir anlama gelmemektedir. Öte yandan ise özel okullar›n yaflad›¤› ö¤renci s›k›nt›s› devletin do¤rudan deste¤i ile çözülmüfl olacakt›r. Devletin e¤itim sisteminin finansman sorunundan elini çekmesi sonucunda ise bir taraftan yakacak paras› dahi olmayan okullar ortaya ç›kmakta, öte yandan katk› pay› ad› alt›nda veliler soyulmaktad›r. Geçti¤imiz y›l yasal bir prosedüre dahi ihtiyaç duyulmadan yüzlerce trilyon katk› pay› toplanm›flt›r. Bu bile anayasadaki “e¤itim
dönemine haz›rlan›yor!
de¤il ö¤renciyiz! me karfl› mücadeleye! E k i m
paras›zd›r” sözünün koca bir yalan oldu¤unu gözler önüne sermektedir. E¤itimin paral› hale getirilmesi liseli gençlik içerisinde s›n›fsal ayr›flmay› derinlefltirmektedir. Bugün meslek liseleri ve emekçi semtlerindeki liseler iflçi ve emekçi çocuklar›n›n, Anadolu ve Fen Liseleri ile özel liseler ise burjuva ve küçükburjuva ailelerin çocuklar›n›n okudu¤u okullard›r. Bu ayr›flman›n ilk sonucu, emekçi çocuklar›n›n e¤itim sürecinin d›fl›na düflmesi olmaktad›r. Meslek lisesi ö¤rencileri kalifiye iflgücü olarak küçük sanayi sitelerini doldururken, emekçi semtlerindeki liseliler ise genç neferler olarak genifl iflsizler ordusunun saflar›na kat›lmaktad›r. Bu genifl kitle içerisindeki küçük bir az›nl›k taflra üniversiteleri ve meslek yüksek okullar›na gidebilmektedir. K›sacas›, iflçi-emekçi çocuklar›n› bekleyen, yo¤un bir emek sömürüsü, potansiyel iflsizlik ve geleceksizliktir. Ticari e¤itim sald›r›s› ve onun somut görünümlerinin oluflturdu¤u tabloya k›saca göz atmak, bugün liseli gençli¤in ticarileflen e¤itim karfl›s›nda mücadele etmesi ihtiyac›n›n yak›c›l›¤›n› anlamaya yetecektir. Çünkü bu sald›r› iflçi ve emekçi çocuklar›n›n gelece¤ini do¤rudan belirlemekte, onlara sermayenin ihtiyaçlar›na uygun bir gelecek haz›rlamaktad›r. Yürütece¤imiz lise kampanyas›, ticarileflen e¤itimin liselerde oluflturdu¤u sonuçlar› etkin bir çal›flmaya konu edecektir. Kampanya kapsam›nda bir yandan ticari e¤itimin somut görünümleri ve uygulamalar› üzerinden liseli gençli¤i hedef alan sald›r›n›n kapsam› ifllenirken, di¤er yandan liseli gençlik bu sald›r›lara karfl› mücadeleye ça¤r›lacakt›r. Kampanya çal›flmas› ile baflar›lmas› gerekenlerden biri aç›k ki sermaye güçlerinin “paran kadar oku” dayatmalar›n›n karfl›s›nda “Paras›z e¤itim hakt›r!” fliar›n› güçlü bir biçimde yükseltebilmektir.
Liseli gençlik gerici e¤itime karfl› mücadele etmelidir! 12 Eylül’den bu yana gençlik sorununu çözmeye çal›flan sermaye iktidar›, k›sa vadede bu “bafl a¤r›s›”na geçici çözümler bulabilse de (apolitiklefltirerek, bask› ve terör ayg›tlar›yla sindirerek), uzun vadede çözüm üretme imkan›na sahip de¤ildir. Bu ise onun daha da gericileflmesini koflullamaktad›r. Bugün liselerde söz konusu olan; ezbere dayal›, düflünmeyi s›n›rlayan ve duyars›z, tepkisiz, kifliliksiz bireyler yetifltirmeye programl› bir e¤itim sistemidir. Bunu e¤itim müfredat›n›n bütününde görebilmek mümkündür. Felsefe dersi içi boflalt›larak bir ezber dersi haline getirilmifltir. Faflistkafatasç› (bunu “Milli tarih” ismi tüm aç›kl›¤› ile ortaya koymaktad›r) bir tarih bilinci kaz›nmaktad›r genç insanlar›n beyinlerine. Biyolojide evrim teorisinin üzerinden atlan›p, yarad›l›fl inanc› uzun uzun anlat›lmaktad›r. Din derslerinde kader inanc› ifllenmektedir, co¤rafyan›n bile “millî”si yarat›lm›flt›r... Milli E¤itim Bakanl›¤›, e¤itim alan›ndaki sorunlar› çözmek, “ezberci e¤itime son vermek” safsatas›yla e¤itim müfredat›nda çeflitli “de¤ifliklikler”e gitti. 2005-2006 ö¤retim y›l›nda uygulanmaya bafllanan yeni e¤itim müfredat›; Türkiye Cumhuriyeti kurulufl ilkeleri, anayasal çerçeve, Milli E¤itim Temel Kanunu, bilimsel yenilikler ve uluslararas› de¤iflkenlere dayanacak. Bunlar›n göz boyamaya yönelik oldu¤unu belirtmek bile gerekmiyor. Geçti¤imiz y›llarda yay›nlanan bir faflist genelge ise nas›l bir ö¤renci profiline ihtiyaç duyuldu¤unu gözler önüne seriyor: “E¤itim kurumlar›m›zda, bugüne kadar oldu¤u gibi siyasi nitelik tafl›yan rozet, amblem, yaz›, resim ve benzeri simgeler bulundurulmayacak, ö¤renci,
G e n ç l i ¤ i
31
E k i m G e n ç l i ¤ i
ö¤retmen ve di¤er personelin kullanmas›na asla müsaade edilmeyecek, her türlü bölücü, y›k›c› ve irticai faaliyetleri önleyici önlemler al›nacakt›r. Belirtilen esaslar do¤rultusunda ö¤rencilerin huzur ve güven içinde e¤itim-ö¤retimlerini baflar›l› bir flekilde sürdürmeleri yönünde her türlü önlemler al›nacak, bu uygulamalardan tüm e¤itim süresince birinci derecede okul müdürleri ile ilçe ve il milli e¤itim müdürleri sorumlu tutulacakt›r.” Bu gerici e¤itim sadece müfredatta karfl›m›za ç›kmamaktad›r. E¤itim alan›n›n bütününde müfredata yans›yan bu bak›fl kendini aç›k bir biçimde göstermektedir. Liseliler en temel demokratik haklar›ndan yoksun bulunmaktad›rlar. Bugün hala hakaret ve dayak gerici e¤itim sisteminin liseli gençli¤e dönük temel e¤itim yöntemi durmundad›r. Liselerde herhangi bir sorun üzerinden oluflturulan birliktelikler bile idarenin bask›c› tutumu ile karfl›laflmakta, liseli gençlik derin bir suskunlu¤a hapsedilmeye çal›fl›lmaktad›r. Gerici e¤itim sistemine karfl› bilimsel ve demokratik bir e¤itim için alanlara ç›kmak ve mücadele etmek d›fl›nda liseli gençli¤in bir tercih flans› bulunmamaktad›r. Sermaye düzeninin kendi gelece¤ini güvence alt›na alabilmek için her geçen gün derinlefltirdi¤i bu sistemli sald›r›ya karfl› mücadele etmek liseli gençlik aç›s›ndan elzemdir. Liseli gençli¤e yöneltilen bu sald›r›larla her dönem düflünmeyen, sorgulamayan kuflaklar yetifltirmenin derdindeler. ‹flte biz kampanya çal›flmam›zla sermaye iktidar›n›n bu “düzene uygun kafalar” yetifltirme program›n› hedefleyece¤iz. Liseli gençli¤i demokratik ve bilimsel e¤itim için mücadeleye ça¤›raca¤›z.
Liseli gençlik ÖSS ve AOBP’ye karfl› mücadele etmelidir! ÖSS sistemi, e¤itim sisteminin bütününde yaflanan çürümenin özü ve özetidir. Bu y›l›n bafl›nda ÖSS sisteminde yap›lan de¤ifliklikler ise biçimsel birtak›m önlemler oluflturman›n ötesine geçmemektedir. Sorunun özü en az e¤itim sisteminin kendisi kadar mant›ks›zd›r. Yüzbinlerce ö¤renci ortaö¤retim süreci boyunca bir yar›fl at› haline getirilmekte ve bir k›s›m flansl› kesim ise her y›l tekrarlanan
32
bu yar›fl› baflar› ile tamamlamaktad›r. ÖSS sistemine karfl› ç›kmak gelece¤imizi 3 saate s›n›rlayan mant›ks›z e¤itim sistemine karfl› ç›kmakla ayn› anlama gelmektedir. ÖSS sonuçlar›na göre; Anadolu Liseleri, Fen Liseleri ve özel liseler en baflar›l› liseler konumunda. Bunda flafl›lacak hiçbir yan bulunmamaktad›r. Bu okullarda okuyan ö¤rencilerin neredeyse tümü özel ö¤retmenlerden ders alan ve ücretleri milyarlarca liray› bulan dershanelere giden ö¤renciler. Her türlü imkana sahip, ders çal›flmak d›fl›nda hiçbir sorumlulu¤u olmayan, tabir yerindeyse “tuzu kuru” çocuklar. Düz lise ve meslek lisesi ö¤rencileri derslerine girecek ö¤retmen dahi bulamazken, mevcudu yüzlere yaklaflan s›n›flarda büyük ço¤unlu¤u stajyer ö¤retmenlerle görülen “dersler” orta yerde duruyorken, gönül rahatl›¤› ile “en baflar›l› liseler” s›ralamas› yapmak tam bir ikiyüzlülüktür. ÖSS ile karfl›m›za ç›kan di¤er bir sonuç ise, bölgeler ve iller aras›nda yaflanan eflitsizliklerdir. S›nav sonuçlar›na göre en baflar›l› iller her y›l Antalya, ‹zmir, Ankara vb. Son s›radakiler ise her zamanki gibi Hakkari ve Ardahan. Kürt illerinde yaflanan baflar›s›zl›k, neredeyse “Kürt gençlerinin kavray›fl›ndan kaynaklanmaktad›r” dercesine derin bir suskunlukla karfl›lanmaktad›r. Son y›llarda özellikle tart›fl›lan bir di¤er konu ise binlerce ö¤rencinin ÖSS sonucunda s›f›r alm›fl olmas›d›r. Bu ö¤renciler aras›nda lise birincileri bile bulunmaktad›r. Bu sonucun da sorumlulu¤u ö¤rencilere y›k›larak, s›f›rlar “güllerle bezeli e¤itim sisteminin dikenleri” olarak meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Milli E¤itim Bakan› Çelik al›nan s›f›rlar sonras›nda tüm ars›zl›¤› ile flunlar› söyleyebilmektedir: “Düflük baflar›ya sahip olan ö¤renciler, sadece bizim ülkemizde mevcut de¤ildir. Bu s›nav sistemini, gerek ÖSS’yi, gerek LGS’yi dünyan›n hangi ülkesinde uygularsan›z, buna ABD ve bat› ülkeleri de dahildir, benzer sonuçlar alman›z mümkündür. Buralarda liseyi bitirme düzeyine gelmifl ama henüz okuma yazmay› sökememifl insanlar›n varl›¤› da bir gerçek. Ancak tamamen barda¤›n bofl taraf›n› görerek, kendi kendini adeta küçük görmeye ve felaket tellall›¤› yapmaya, moral bozmaya kesinlikle gerek yoktur.” Barda¤›n dolu taraf›n›n sahibinin burjuva çocuklar› oldu¤u gerçe¤i ortadad›r. E¤itim sistemi, ÖSS sonuçlar› üzerinden rahatl›kla görülebilece¤i gibi, emekçi çocuklar› için hiçbir fley vaat etmemektedir. Sorunun bir di¤er yönü ise, ÖSS’nin bu eflitlikleri derinlefltiren sorunlar›n›n yan›nda meslek liselerini yüksekö¤retimin tümüyle d›fl›na iten AOBP eflitsizli¤idir. Meslek liseleri yüksekö¤retim sürecinin d›fl›nda ucuz ve kalifiye iflgücü olarak düflünülmekte, bu çerçevede yüksekö¤retim flanslar› daha bafltan ellerinden al›nmaktad›r. AOBP ise ticarileflen e¤itim sisteminin bu ihtiyac›n› karfl›lamaya dönük biçimsel bir uygulamay› ifade etmektedir. Sermaye için as›l sorun ucuz ve kalifiye iflgücü ihtiyac›n› en k›sa yoldan karfl›lamakt›r. Yeni dönemin bafl›nda ve kampanyam›z vesilesiyle liseli gençli¤i ÖSS ve AOBP eflitsizli¤ine karfl› mücadeleye ça¤›r›yoruz. Kampanya çal›flmas› boyunca liseli gençli¤i s›nav sisteminin yaratt›¤› çözümsüzlü¤e mahkum olmad›¤›n› anlataca¤›z. ÖSS bir bütün olarak kald›r›lmal› ve üniversite
Liseli gençliğin kendini ifade ettiği bir çalışmanın ürünü olan bu kurultaylar liseli gençliğin sorunlarını tartışmak açısından da temel bir araç olacaktır. Kurultaylarla liseli gençliğe kalıcı birtakım örgütsel mevziler kazandırmak ve olanaklı olan yerlerde ise var olanları güçlendirmek hedeflenmelidir. Zira bir bütün olarak kampanya çalışmalarımızda ve liseli kurultaylarını örgütlerken, liseli gençliğin örgütsel açıdan yaşadığı boşluğu doldurmak için yoğun bir enerji ortaya koymak durumundayız.
e¤itimi elit bir s›n›f›n ayr›cal›¤› olmaktan ç›kar›lmal›d›r. AOBP adaletsizli¤ine son verilmeli ve meslek liselerinde okuyan gençlerin ticarileflen e¤itim süreci içerisinde ucuz bir iflgücü olarak tan›mlanmas›na izin verilmemelidir. Kampanya süreci boyunca, ÖSS sorununu ve bu sorunun e¤itimde f›rsat eflitsizli¤inin nas›l dolays›z bir ürünü oldu¤unu vurgulayaca¤›z. ÖSS, meslek liselerindeki katsay› sorunu, özel e¤itim kurumlar›, dershaneler gibi e¤itim alan›na damgas›n› vuran bu eflitsizliklere karfl› mücadeleyi yükseltece¤iz.
Liseli gençlik geleceksizli¤e, iflsizli¤e ve yozlaflmaya karfl› mücadele etmelidir! Bugün liseli gençli¤in dar bir elit kesimi d›fl›nda kalan k›sm› geleceksizlik, iflsizlik sorunu ile karfl› karfl›yad›r. Emekçi semtlerindeki düz liseler ise, emekçi çocuklar›n›n göstermelik bir lise e¤itimine tabi tutulmalar›ndan öte bir anlam tafl›mamaktad›r. 70-80 kiflilik s›n›flarda, ço¤u zaman ö¤retmeni dahi bulunmayan bir “e¤itim” beklemektedir iflçiemekçi çocuklar›n›. ‹stanbul ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü’nün internet sitesinde yay›nlanan resmi istatistiklere göre, emekçilerin a¤›rl›kl› olarak oturdu¤u Esenler’deki okullarda her s›n›fta ortalama 93, Ba¤c›lar’da 88, Sultanbeyli ve Güngören’de 85 ö¤renci bulunmaktad›r. Sadece bu veri bile emekçi semtlerindeki okullar›n tablosu hakk›nda bir fikir vermektedir. Aç›kt›r ki bu liselerden mezun olanlar iflsizli¤in bata¤›na saplanmak d›fl›nda bir tercihe sahip de¤ildirler. Özellikle düz liselerden mezun olan ö¤rencileri bu sorun daha yak›c› bir biçimde kesmektedir. Her y›l liseyi bitiren milyonlarca genç ya ucuz iflgücü olarak küçük atölyelerde dizginsiz bir sömürüyle karfl› karfl›ya kalmakta, ya da iflsizler ordusunun genç neferleri olarak sistemdeki yerlerini almaktad›rlar. Ortaya ç›kan tablo e¤itimin ticari bir faaliyet haline getirilmesinin dolays›z sonucudur, ticari e¤itim ise sermayenin çok yönlü ihtiyaçlar›n›n bir ürünü olarak ortaya ç›kmaktad›r. Meslek lisesi ö¤rencileri için ise durum çok daha karmafl›kt›r. Lise dönemine ad›m atar atmaz bafllayan yo¤un ve dizginsiz sömürü koflullar› bu liselerdeki gençli¤in yaflam›n›
henüz ilk ad›mda tan›mlamaktad›r. Meslek lisesi ö¤rencileri aç›s›ndan e¤itim süreci ucuz emek sömürüsü anlam›na gelmektedir. Bu kimi zaman ücretli bile olmayan bir emek sömürüsüdür. Staj ad› alt›nda gerçeklefltirilen bu sömürü, mesleki bir teknik e¤itim imkan› sa¤lamaktan çok, iflletmelerin ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya dönüktür. Örne¤in makine bölümü ö¤rencisi, stajyer olarak aylarca bir petro-kimya fabrikas›nda temizlikçi olarak çal›flabilmektedir. Bu yo¤un staj sömürüsü asl›nda meslek lisesi e¤itiminin bir e¤itim olmad›¤›n› aç›k bir biçimde göstermektedir. Meslek liseleri e¤itim veren kurumlardan çok ç›rak yetifltiren atölyeleri and›rmaktad›r. Meslek liselerindeki edebiyat, sosyoloji, mant›k, felsefe gibi dersleri görmeden sona eren bu e¤itim dönemi, gelece¤in iflçilerinin fabrikalardaki a¤›r sömürü ve bask› koflullar›na haz›rland›klar› bir zaman dilimidir. Küçük bir kesim ise Meslek Yüksek Okullar›na (MYO) girerek bu süreci sadece iki y›ll›¤›na geciktirmektedir. Yüksekö¤renime s›navs›z geçiflin sa¤lanmas›ndan sonra MYO’lar›n tablosuna bakt›¤›m›zda, buralar›n meslek lisesi ö¤rencileri taraf›ndan ilgi gördü¤ü söylenemez. MYO’lar›n doluluk oran› %25’in üzerine ç›kamamaktad›r. ‹flçi ve emekçi çocuklar›n›n karfl›laflt›¤› bir di¤er sorun ise kültürel yozlaflma ve dejenerasyondur. Bu sorun asl›nda liseleri aflmakta ve bir bütün olarak emekçi semtlerini kesmektedir. Liselerde ortaya ç›kan sonuçlar ise semtlerden yans›yan bu çürümenin bir izdüflümüdür sadece. Uyuflturucu, alkol ve fuhufl bata¤›nda liseli gençlik uyuflturulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu sermaye aç›s›ndan bilinçli bir tercihin ürünüdür. Zira uyuflmufl bir gençlik sermayenin ihtiyaç duydu¤u gençliktir. Yaflanan sorunlar karfl›s›nda bir çözüm oluflturma flans› bulunmayan, gelece¤i olmad›¤› için gençli¤i kazanmaya çal›flmayan bir sistem için bu sonuç aç›k ki sevindirici olmal›d›r. Bugün liselerde çeteler kol gezmekte, bunlar devletin kolluk güçleri taraf›ndan bilinçli bir biçimde desteklenmektedirler. Liseli gençlik kendi gelece¤ini eline almal›d›r. Liseli gençli¤in gelece¤i çürüme ve yok oluflta de¤il mücadelededir. Bugün bu sistemin yaratt›¤› iflsizli¤e ve geleceksizli¤e karfl› alternatifsiz de¤iliz. Onlar yozlaflmam›z› ve yok olmam›z› istiyorlar, bizler ise mücadele ederek özgürleflmeli ve özneleflmeliyiz. Yeni e¤itim dönemi boyunca liseli gençli¤in iflsizli¤e, geleceksizli¤e ve yozlaflmaya karfl› sesi ve mücadele bayra¤› olaca¤›z. Servet ve sefalet kutuplaflmas›n›n bu ölçüde yo¤unlaflt›¤› bir düzende bize reva görülen iflsizlikse, herkese ifl ve e¤itim hakk› için mücadele etmek d›fl›nda bir çözüm yolumuz bulunmamaktad›r. Yozlaflmaya, çeteleflmeye, uyuflturucuya karfl› yeni bir dünyan›n, kültürün ve yaflam›n oluflturulmas› için mücadele etmeliyiz.
E k i m G e n ç l i ¤ i
33
Gelece¤ine sahip ç›kan tüm liselileri kampanyam›za kat›lmaya ça¤›r›yoruz!
E k i m G e n ç l i ¤ i
34
Liselilerin Sesi ve Liseli Gençlik Platformlar›, liseli gençli¤in temel sorunlar›n› ve mücadele ihtiyaçlar›n› iflleyen bir kampanya bafllatm›fl bulunmaktad›r. “Müflteri de¤il ö¤renciyiz! Paral› e¤itime karfl› mücadeleye” fliar› ile bafllat›lan kampanya liseli gençli¤in yaflad›¤› sorunlar› ve bu sorunlara çözüm yollar›n› ele alan bir kürsü olacakt›r. Tüm liseliler kampanya sürecine destek olmal› ve gelece¤ini kendi ellerine almak için mücadeledeki yerlerini almal›d›rlar. Kampanya çal›flmam›z›n ana eksenini, son günlerde sermaye iktidar›n›n büyük bir kofluflturma içerisinde ç›kartmaya çal›flt›¤› özel okullar yasas›n› da dikkate al›rsak, do¤all›¤›nda paral› e¤itim sald›r›s› ve e¤itimde ticarileflme oluflturuyor. Bunun yan› s›ra gerici, anti-bilimsel e¤itimi, yozlaflma, çeteleflme ve uyuflturucuyu, ÖSS eflitsizli¤ini, meslek liselerindeki staj sömürüsünü de etkin bir çal›flmaya konu etmeye çal›flaca¤›z. Liseli gençli¤i hedef alan sald›r›lar gün geçtikçe derinlefliyor. Uzun bir süredir toplumsal muhalefetin yaflad›¤› durgunluk liseli gençli¤in ileri kesimlerini de etkilemifl durumda. Liselerde derin bir sessizlik ve durgunluk göze çarp›yor. ‹flte lise çal›flmam›z›n bulundu¤u bütün illerde bafllataca¤›m›z kampanyam›zla k›rmaya çal›flaca¤›m›z, liselere egemen olan bu apolitik ve hareketsiz atmosfer olacakt›r. Liseli gençlik çal›flmam›z geçti¤imiz senelere oranla gözle görülür bir geliflme yaflamakla birlikte bu geliflmenin düzeyi bütün il çal›flmalar›m›z aç›s›ndan ayn› de¤il. Bunun anlam›, yukar›da çerçevesini çizmeye çal›flt›¤›m›z kampanya çal›flmam›z›n iller, hatta imkan› olan yerlerde okullar düzeyinde farkl› gündemleri öne ç›kartabilece¤imiz gibi, merkezi araçlar yan›nda farkl› araçlar› da gündeme getirece¤imizdir. Ancak tüm illerdeki lise çal›flmalar›m›z›n önüne koymas› gereken ortak hedef, önümüzdeki dönemi lise gençlik mücadelesi aç›s›ndan bir s›çramaya dönüfltürebilmektir. Kampanya sürecini bütünlüklü bir biçimde ele almak gerekiyor. 1 May›s’a dek sürecek olan kampanya faaliyeti boyunca yayg›n bir ajitasyon-propaganda çal›flmas› yürüterek e¤itim sorunlar› baflta olmak üzere liseli gençli¤in temel sorunlar›n› iflleyece¤iz. Afifl ve bildiri kullan›m›n› etkinlefltirece¤iz. Beraberinde bütün bulundu¤umuz liseleri hedef alan bir anket çal›flmas› bafllataca¤›z. ‹ller düzeyinde sahip oldu¤umuz imkanlar çerçevesinde 1 May›s’a dek kampanya sürecini çeflitli eylem ve etkinliklerle güçlendirece¤iz. Bulundu¤umuz tüm liselerde yo¤un bir kitle çal›flmas› yürütebilmek durumunday›z. ‹l il örülecek kampanya çal›flmalar›m›z›n baflar› ölçütü de bu kitle çal›flmalar›n›n ne ölçüde örülebildi¤i olacakt›r. Sürekli farkl› araçlar› devreye sokmak, belirledi¤imiz ve gerek yay›ndan gerekse merkezi araçlar›m›zla iflledi¤imiz gündemleri yerellefltirebilmek, yerelimizdeki örnekleriyle bütünlefltirebilmek bizim cephemizden özel olarak önem tafl›maktad›r. Bu çerçevede ‹stanbul Liseli Gençlik Platformu ve Antakya, Adana ve Mersin liseli gençlik çal›flmalar›m›z›n hedefledi¤i lise kurultaylar› bizim cephemizden oldukça önemli bir yerde durmaktad›r. Liseli gençli¤in kendini ifade etti¤i bir çal›flman›n ürünü olan bu kurultaylar liseli gençli¤in
Liseli gençlik bugün içinde bulunduğu durgunluğa mahkum değildir. Tersine, bugün boğuştuğu sorunların büyüklüğü, mahkum edildiği geleceğin karanlığı dikkate alındığında, liseli gençliğin mücadeleden başka bir kurtuluş yoluna sahip olmadığı görülecektir. sorunlar›n› tart›flmak aç›s›ndan da temel bir araç olacakt›r. Kurultaylarla liseli gençli¤e kal›c› birtak›m örgütsel mevziler kazand›rmak ve olanakl› olan yerlerde ise var olanlar› güçlendirmek hedeflenmelidir. Zira bir bütün olarak kampanya çal›flmalar›m›zda ve liseli kurultaylar›n› örgütlerken, liseli gençli¤in örgütsel aç›dan yaflad›¤› bofllu¤u doldurmak için yo¤un bir enerji ortaya koymak durumunday›z. Kurultay ve kampanya ülkenin dört bir yan›nda liseli gençlik platformlar› vb. örgütlenmelerin kuruldu¤u ve var olanlar›n güçlendirildi¤i bir süreç olabildi¤i ölçüde liseli gençli¤in mücadelesinde temel bir bofllu¤u doldurmufl olacakt›r. Örgütlülük güçtür. Liseli gençlik mücadelesinin gücünü büyütmek için kampanya ve kurultaylarla yeni döneme yürüyoruz. Kampanya çal›flmalar›n›n sonuçlar› kurultaya tafl›nacak, kurultay›n sonuçlar› ile de 1 May›s’a ç›k›lacakt›r. Kurultay örgütleyebilecek düzeye henüz ulaflamad›¤›m›z yerellerimizde ise liseli gençli¤e bir mevzi kazand›rabilme sorumlulu¤umuzu yerine getirmeyi bir hedef olarak ele almal› ve kurultaylarla efl zamanl› bir biçimde LGP’lerin kurulufllar›n› ilan edebilecek bir kampanya yo¤unlaflmas›na girebilmeliyiz. Bir dönem boyunca sürdürece¤imiz kampanya çal›flmalar›m›z içerisinde yine 8 Mart, 21 Mart ve 30 Mart gibi, devrimci bir gençlik hareketi aç›s›ndan önemli olan gündemleri imkanlar çerçevesinde ajitasyon-propaganda s›n›rlar›n› aflarak, eylem ve etkinliklere konu etmemiz gerekmektedir. Yine kampanya sürecinde Liselilerin Sesi’nin kullan›m› daha sistemli ve ifllevsel bir hale getirilebilmelidir. Burada sözü edilen tek bafl›na yay›na katk›n›n ve da¤›t›m›n›n planlanmas› de¤il, yay›n›n lise çal›flmalar›m›zla ba¤ kurabilme ve kürsü görevini yerine getirebilme ifllevine büründürülmesidir. Liseli gençlik bugün içinde bulundu¤u durgunlu¤a mahkum de¤ildir. Tersine, bugün bo¤ufltu¤u sorunlar›n büyüklü¤ü, mahkum edildi¤i gelece¤in karanl›¤› dikkate al›nd›¤›nda, liseli gençli¤in mücadeleden baflka bir kurtulufl yoluna sahip olmad›¤› görülecektir. Kampanya sürecinde liseli gençlik mücadelesini büyütmek için yo¤un bir seferberlik içerisine girece¤iz ve kazanaca¤›z!
Devrim Okulu 13-17 Aral›k tarihlerinde gerçeklefltirildi...
Gelece¤e daha g ü v e n l e bak›yoruz! ‹stanbul Liseli Gençlik Platformu olarak ara tatili kendi cephemizden bir e¤itim süreci olarak tan›mlad›k. Bu çerçevede faaliyetimizin sorun alanlar›ndan ve temel bafll›klardan oluflan bir tart›flma ve etkinlik program› oluflturduk. Halihaz›rda zaten çal›flmam›zda yeralan yoldafllar›n e¤itimi hedefiyle bafllatt›¤›m›z tart›flmalar› ilgi duyan di¤er liseli arkadafllara açt›k. Bunun anlaml› sonuçlar›n› 5 günün sonunda görebildik. 13-17 Aral›k tarihleri aras›nda gerçekleflen “Devrim Okulu”, ayn› anda iki ayr› yakada bafllat›ld›. ‹lk üç gün tart›flmalar iki ayr› yakada devam etti. Son iki gün ise kitle çal›flmas› ve sorunlar› bafll›kl› tart›flmam›z› ve kapan›fl etkinli¤imizi ortaklaflt›rd›k. ‹ki yakada “Devrim Okulu”na düzenli bir biçimde toplam 20 kifli kat›ld›. Ancak 5 gün boyunca 50’ye yak›n liseli tart›flmalara kat›lm›fl oldu. 5 günlük programda Türkiye gençlik hareketi tarihi, devrimci kimlik ve yaflam, aile kurumu ve aile ile iliflkiler, kitle çal›flmas› ve sorunlar› ile yeni dönemde liseli gençlik çal›flmam›z bafll›kl› sunumlar ve tart›flmalar yap›ld›. Ayr›ca, Erdal Eren ile ilgili liseli bir yoldafl›m›z›n kaleme ald›¤› bir oyun oynand›. Gençlik hareketi tarihi ile ilgili bir sinevizyon gösterimi yap›ld›. Maden filmi izlendi. Son gün ise, kapan›fl etkinli¤i içerisinde Sefaköy’den ‹LGP’lilerin haz›rlad›¤› fliir dinletisi, Gülsuyu’ndan ‹LGP’lilerin haz›rlad›¤› müzik dinletisi ve ‹smet Aktar Lisesi’nden bir ‹LGP’li arkadafl›n okudu¤u bir fliir vard›. Kapan›fl etkinli¤inden sonra ise hep birlikte “Devrim Okulu” de¤erlendirildi. De¤erlendirmeler etkinlik sonunda da¤›t›lan anketlere yaz›ld›. Devrim Okulu ile temelde hedefledi¤imiz, lise çal›flmam›z içerisinde yeralan yoldafllar›m›z›n e¤itim sorunlar›na iliflkin bir ad›m atabilmekti. Bu aç›dan tart›flmalar umdu¤umuzdan daha etkili oldu. Yoldafllar büyük ço¤unlukla ilk kez böyle bir tart›flma platformunda olmalar›na karfl›n tart›flmalara aktif bir biçimde kat›lma çabas› harcad›lar. Özellikle devrimci kimli¤e iliflkin tart›flmalar, birçok eksikli¤in, yanl›fl kavray›fl›n a盤a ç›kmas›na ve bunlar›n kolektif bir biçimde giderilmesine imkan sa¤lad›. Bu aç›dan Devrim Okulu ile hedefledi¤imiz ad›m› atabilmifl olduk. Bu program bize, böylesi e¤itim platformlar›n› süreklilefltirmemiz gerekti¤ini yak›c› bir biçimde gösterdi. Burjuva e¤itim sistemi içerisinde tümüyle edilgen bir konumda olan liseli gençlik aç›s›ndan kat›l›mc› olduklar› bir e¤itime tabi olmak ayr› bir önem tafl›yor. Program ilk gününden itibaren planl› olmas›na karfl›n, her gün bir gün sonras›na dair yap›lan planlamalar birlikte gözden geçirildi ve kimi zaman ortak karar al›narak programda de¤iflikli¤e gidildi. Örne¤in seyredilen filmin belirlenmesi, bir gün sonras›n›n saatinin bir saat ileri al›nmas›, bir tart›flmada ara verilmesi ya da verilmemesi gibi... Ayr›ca 5 gün boyunca gerçekten anlaml› yoldafll›k iliflkileri kuruldu. Tart›flmalardan sonra kurulan ortak sofralar, aralarda yürütülen tart›flmalar, okullardaki deneyimlerin paylafl›lmas›... Bütün bunlar yoldafllar aras› iliflkiyi dün oldu¤undan çok daha s›cak ve güçlü bir hale getirdi.
E k i m
Yine bu 5 gün ‹LGP faaliyetimizin farkl› eksikliklerini görebilmemiz aç›s›ndan da bir imkana dönüfltü. Bir kez böylesi bir program›n sa¤lad›¤› imkanlar›, yaratt›¤› motivasyonu görebilmifl olduk. Bu aç›dan daha güçlü bir organizasyonu zorlamal› ve okullarda bu 5 günlük h›zland›r›lm›fl program›n kitle çal›flmas›n› yapmal›yd›k. Bu bizim aç›m›zdan gerçekten büyük bir deneyim oldu. Eksikliklerini de birer kazan›m olarak ifade edebilece¤imiz bu 5 gün içerisinde ikinci dönem faaliyetimize iliflkin bir dizi karar al›nd›. ‹LGP Bülteni’nin tekrar düzenli bir periyoda oturtulmas›, okul çevrelerinde yayg›n afifl kullan›m›, de¤iflik gündemlere iliflkin bildiri da¤›t›mlar›n›n örgütlenmesi, Liselilerin Sesi’nin düzenli militan sat›fla konu edilmesi, okullarda her iki yay›n›m›z›n da¤›t›m›n›n da güçlendirilmesi, dershanelere giden yoldafllar›m›z›n bulunduklar› alanda faaliyet örgütlemesi gibi esas›nda bilinen ama sürekli aksayan bir dizi noktada art›k daha planl› ve sistemli hareket edilmesi karar› al›nd›. Ayn› zamanda ara tatilin kalan iki haftal›k süresi içerisinde Liselilerin Sesi için 4 ayr› militan sat›fl örgütlenmesi karar› al›nd›. Bunlar›n takvimi oluflturuldu. ‹kinci dönemle beraber liseli gençlik çal›flmam›z›n önünde birçok görev ve sorumluluk duruyor. Devrim Okulu ile beraber kendini yeniden yap›land›ran, motive olan örgütlülü¤ümüz, önünde duran süreci kazanabilmenin iddias› ile dolu bugün. Önümüzdeki süreçte liseli gençlik çal›flmam›z› güçlendirmek için seferber olaca¤›z. Devrim Okulu pratik faaliyete iliflkin birçok soruna yan›t vermenin yan›s›ra, devrimci misyonumuza vurgu yapan bir programd›. Önceliklerimizin, hedeflerimizin alt›n› bir kez daha çizdik. Art›k dünden daha güçlüyüz ve yar›n daha da güçlü olaca¤›z!
G e n ç l i ¤ i
‹stanbul Liseli Gençlik Platformu (‹LGP)
35
Devrim Okulu’na iliflkin de¤erlendirmelerden...
Ö¤rendiklerimizden güç alarak çal›flmam›z› daha ileriye tafl›yaca¤›z! “‹kinci dönem kesinlikle farkl› olacak!”
E k i m
Bu 5 gün içerisinde tam olarak kendi durdu¤um noktay› gördüm. Daha ö¤renecek fleylerin oldu¤unu... Yürüttü¤ümüz lise çal›flmas›nda t›kand›¤›m›z noktalarda bu engelleri nas›l aflabilece¤imi ö¤rendim. Özellikle Devrim Okulu’nun gerçek lise ortam›ndan farkl› oldu¤unu söyleyebilirim. Çal›flma bittikten sonra yenen yemek de beraber haz›rlan›r, bulafl›klar da beraber y›kan›r. Bu nokta bile bizim okulumuzun di¤er okullardan fark›n› gösterir. Sunumlar›n tart›flma ortam› içerisinde anlat›lmas›, çal›flman›n verimli geçmesini sa¤lad›. ‹kinci dönem birinci dönemden kesinlikle farkl› olacak. Çünkü belli noktalarda düflünce aç›kl›klar›na vard›m. Bu da yürüdü¤üm yolda daha sa¤lam ad›mlar atmam› sa¤lar. Bu sa¤laml›kla mücadelemiz daha iyi noktalara gelecek. Ben kendi ad›ma kendi okulumdaki çal›flmay› daha güçlü hale getirmek için u¤raflaca¤›m.
G e n ç l i ¤ i
“Devrim Okulu bana nas›l davranmam gerekti¤ini ö¤retti!” Öncelikle Devrim Okulu bana, aileme nas›l davranaca¤›m› ve onlar› bilgilendirecek davran›fllarda bulunmam gerekti¤ini ö¤retti. “Bir devrimci çevresine karfl› nas›l davranmal›? Devrimci kimlik nedir? Devrimci okulda nas›l olmal›? Derslerde nas›l davranmal›?” gibi birçok soruya yan›t bulmam› sa¤lad›. Sunumlar genellikle dört dörtlüktü. Ama tart›flmalar o kadar iyi de¤ildi. Bir sunum yap›ld›¤›nda, o sunuma katk› yapan tart›flmalar› yapmakta zorland›k. Önümüzdeki dönemde ç›kar›lan dergi ve bültenlere düzenli yaz› yazmay› düflünüyorum. Okulda dergi ve bültenleri daha yayg›n kullanmay› düflünüyorum. Ayr›ca okul yönetiminin eksikliklerini ve fazlal›klar›n› di¤er liselilere de anlatabilmeyi istiyorum. K›sacas› düzeni de¤ifltirmek için üzerime düfleni yapmay› düflünüyorum.
Anadolu Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
36
Avrupa Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
“Kendimi yeniden keflfettim!” Öncelikle devrimci kimlik benim aç›mdan önceden de sahip oldu¤um bir özellikti. Ama biraz bilgi eksi¤im vard› ve baz› sorular›ma yan›t bulam›yordum. Devrim Okulu adl› projeye kat›ld›m. Orada sorular›ma cevap buldum. Mücadeleme kan geldi. Kendimi sanki yeniden keflfettim. Art›k yaflant›mda devrimcili¤im önplanda. Asl›nda 5 gün boyunca gerçek bir tart›flma olmad›, pasifli¤imizi orada da devam ettirdik. En az›ndan benim aç›mdan böyleydi. Sunumlar ve son gün oldukça güzeldi. Sunumlar› yapan yoldafllar›m›za teflekkür ederim. Benim devrimci kimli¤imin gelifliminde en çok pay onlardad›r. Daha önce bir pratik faaliyet deneyimim olmad›. Ama kendimi deneyimli hissederek iyi bir çal›flma yürütece¤ime inan›yorum. En büyük katk›y› da diyalogla sa¤layaca¤›ma inan›yorum.
Avrupa Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
“Yar›nlar bizimdir!”
“Daha bilinçliyim!”
Öncelikle Devrim Okulu’nun yaflad›¤›m baz› sorunlar›n çözümü noktas›nda yard›mc› oldu¤unu söylemek istiyorum. Bazen yapt›¤›m›z eme¤in karfl›l›¤›n› alamad›¤›m›z zamanlarda daha güçlü olmam›z gerekti¤ini ve y›lmadan bu mücadeleyi her alanda dalgaland›rmak gerekti¤ini biliyorum. Bunun bilinciyle hareket edece¤im. Devrim Okulu’nun konu bafll›klar› as›l t›kan›kl›k yaflad›¤›m›z sorunlard›. Asl›nda sunumlar› bizlerin yapmas› daha iyi olurdu diye düflünüyorum. Tart›flmalara kat›l›m›n daha iyi olmas› gerekirdi. Tart›flmalar›n içeri¤i güçlüydü. Toplamda bence amac›na ulaflm›fl bir çal›flma yapt›k. Tart›flma yürüttü¤ümüz konu bafll›klar› tam da bizim içinde bocalad›¤›m›z ve s›k›nt›ya düfltü¤ümüz alanlard›. Devrimci kimlik ve devrimci yaflam›n nas›l olmas› gerekti¤i ve nas›l tutum al›nmas› gerekti¤i noktas›nda kafam›zdaki soru iflaretlerini aflm›fl olduk. Kitle çal›flmas› ise en s›k›nt›l› oldu¤umuz konu bafll›klar›ndan biriydi. Yeni dönemde yapaca¤›m›z bir dizi çal›flman›n daha güçlü olmas›n› sa¤layacak bir tart›flma yürüttük. Kitle çal›flmas› ile örgütlenme aras›ndaki ba¤›n iyi kavran›lmas› yeni dönem için çok önemli bir yerde durmakta. Devrim Okulu’nun nas›l bir sonuç üretece¤i bizim örece¤imiz çal›flmalar›n sonuçlar›yla ortaya ç›kacak. Ama biz biliyoruz, yar›nlar bizimdir!
Ben zaten son gün bir tart›flmaya kat›ld›m. O da kitle çal›flmas›yd›. Gerçekten çok fley ö¤rendim. fiimdi nas›l hareket edece¤imi biliyorum. Daha bilinçliyim. Son gün kat›ld›¤›m tart›flma gerçekten konu olarak önemliydi. Güçlü bir tart›flma oldu. Ayr›ca fliir dinletisinde görev ald›m. Kapan›fl program›n›n tamam› da benim aç›mdan çok etkileyiciydi. ‹kinci döneme dönük net bir planlamam yok. Ama bülten da¤›t›m›n› daha güçlü bir hale getirmeyi düflünüyorum.
Avrupa Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
Eksikliklerimizi aflarak yeni dönemi kazanaca¤›z! Devrim Okulu’na kat›lmak bana ideolojimi biraz daha gelifltirme imkan›n› sa¤lad›. Ayr›ca birçok fley elde etti¤imiz düflünüyorum. Ama ayn› zamanda bu ifl için daha birçok eksi¤imizin oldu¤unu da belirtmem gerekiyor. Tart›flmalar yetersizdi ve bu temelde tart›flmaya kat›lan yoldafllar›n düflüncelerini ve önerilerini rahat bir biçimde d›flavurmamalar›ndan kaynakland›. Sunumlar›n ise kat›lanlar› etkiledi¤ini düflünüyorum. ‹kinci dönemde çal›flmaya daha iyi bir katk› sunmay› düflünüyorum.
Avrupa Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
“Mücadele azmi kazand›m!” Devrim Okulu’nda insanlar› tan›d›m. Tart›flma çok etkileyici ve dobrayd›. ‹nsanlar›n da kendi düflüncelerini belirtmesi bak›m›ndan da çok etkileyiciydi. Bana bu yolda mücadele vermem için azim kazand›rd›. ‹kinci dönem okulda bülten üzerine bir etkinlik yapmay› amaçl›yorum. Güçlü bir tan›t›m›n› yapmak ve planl› bir da¤›t›ma konu etmek... Ayr›ca çevremdeki devrimcili¤e ilgi duyan arkadafllar›mla, liselilerle konuflmay› ve onlar› mücadeleye davet etmeyi planl›yorum.
Avrupa Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
Avrupa Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
‹kinci dönemde daha güçlü bir ‹LGP faaliyeti için... Devrim Okulu’nun bana büyük bir katk›s› oldu. Birçok konu hakk›nda bilgilendim. Ve bu bilgilerin yapaca¤›m›z çal›flmalara çok büyük bir katk›s› olaca¤›n› düflünüyorum. Davran›fllar›m›z›n daha iyi olmas› ve disiplinli olmam›z gerekti¤ini ö¤rendim. Birçok konuyu tart›flarak ö¤rendik. Çal›flmalarda nas›l davranmam›z gerekti¤i ve daha iyi fleyler yapabilece¤imizi ö¤rendik. Yoldafllar›m›z›n yapt›¤› sunumlar güzel bir biçimde, canl› tart›flmalarla geçti. ‹kinci dönem çal›flmalara daha düzenli kat›laca¤›m.
Anadolu Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
Denizler’in bayra¤› ellerimizde! Devrim Okulu’na kat›lm›fl olmak bana birçok fley kazand›rd›. Devrimci gençli¤in tarihini ö¤rendim. Onlardan kendime ders ç›kard›m. Bir devrimcinin, bir komünistin nas›l olaca¤›n› ö¤rendim. Kapitalist düzeninin faflist devleti her ne yaparsa yaps›n, mesela 12 Eylül 1980 darbesi gibi sald›r›lar›n hiçbir zaman sosyalizm davas›n› yenemeyece¤ini ö¤rendim. Denizler’i, Mahirler’i, Yusuflar’›, Erdallar’› asarak devrim davas›n› bitiremeyeceklerini düzenin kendisi de farketmifltir. O yi¤it devrimcilerin bize açt›¤› yolda kan›m›z›n son damlas›na kadar savaflmaya devam etmeliyiz. Yapm›fl oldu¤umuz tart›flmalar ve sunumlar›n bütün yoldafllar aç›s›ndan iyi oldu¤unu düflünüyorum. Özellikle devrimci kimlik üzerinden ve faaliyet aç›s›ndan çok fley ö¤rendik. Ö¤rendi¤imiz ve edindi¤imiz bilgiler bize her zaman yol gösterecektir. Önümüzü her zaman açacakt›r. ‹kinci dönem çal›flmalara daha dikkatli ve düzenli olarak kat›lmal›y›z. Ö¤rencilere sesimizi duyurmak için tüm olanaklar› kullanmal› ve özellikle ö¤rencilerle birebir iliflkiler kurmal›y›z. Çünkü sosyalizm veya ‹LGP hakk›nda ö¤rencilerin bilgisi olmuyor. Öte yandan bu konuflmalardan sonra belirledi¤imiz insanlara bültenlerimizi, dergilerimizi düzenli olarak vermeliyiz. Afifllerimizi yayg›n olarak okul yollar›na yapmal›y›z. K›sacas› Devrim Okulu benim aç›mdan büyük bir kazan›m oldu. Bize düflen görev ise devrim davas›n› kitlelere yaymak, sosyalizm bayra¤›n› daha yukar› tafl›makt›r. Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Gelece¤imize sahip ç›kmak için ‹LGP saflar›na!
E k i m G e n ç l i ¤ i
Anadolu Yakas›’ndan bir ‹LGP’li
37
GATS, AB uyum yasalar› ve “yetkin” mühendislik
E k i m G e n ç l i ¤ i
38
17 A¤ustos depremi yaratt›¤› y›k›m›n yan› s›ra toplumda ciddi bir travmaya yol açm›flt›. Herkes deprem profesörü kesilmifl, bilimi iflporta tezgâhlar›nda sat›fla ç›karan “gerçek” profesörler ise yer yer kayg›y› körükleyerek bu bilinmeyen canavar› ranta çevirmeyi baflarm›flt›. Ancak en büyük vurgun sermaye devletinden gelmifl, büyük tepkilere neden olan “mezarda emeklilik yasas›” meclisten geçirilirken deprem vergisi diye bir fley uydurulmufltu. Fakat depremin vurgunu bitmedi. Türkiye’deki yap›lar›n durumu deprem ile birlikte yeniden tart›flmaya aç›l›rken mühendis ve mimarlar aslanlar›n önüne at›ld›. Ceza “yetkin (uzman)” mühendislik yasas› olarak kesildi. Meflruiyetini sa¤lamak üzere öne sürülen tüm gerekçelerin onbinlerce insan›n hayat›n› kaybetti¤i depreme yasland›r›ld›¤› yasada, yeni mezun olacak mühendisler üzerinden gerçekleflecek yeni bir sömürü alan› yarat›l›rken GATS anlaflmas› çerçevesinde mühendislik ve mimarl›k meslekleri yeniden düzenleniyor. Deprem ile a盤a ç›kan gerçekler genelde insanl›¤›m›z›n, özelde ise mühendislik eti¤inin sorgulanmas›n› flart hale getirse de, sorun üç-befl kiflinin
para h›rs›n› aflan bir kapsama sahip. Sorgulanmas› gereken kapitalizme kurban edilen meslek eti¤i oldu¤u halde sorun, al›fl›lageldik bir flekilde, kendi nedenselli¤inden tamamen kopart›larak eksik verilen e¤itime fatura edilmifl durumda. Benzer fleyleri Konya’da durduk yere çöken bina için veya raydan ç›kan “h›zland›r›lm›fl tren” için de söyleyebiliriz. Ülke gündemini uzun süre meflgul eden tüm bu felaketlerin d›fl›nda örnekleri, yap› çöplü¤üne dönüflen flehirlerimizden bafllay›p mühendisli¤in girdi¤i her alanda yaflanan sorunlar çerçevesinde geniflletebiliriz. Peki bunlar›n çözümü nedir? Çözüm olarak “Yetkin Mühendislik” yasas› ortaya at›ld› ve yeni tart›flmalar›n kap›s› aralanm›fl oldu.
AB uyum yasaslar›, GATS ve “yetkin” mühendislik Bugün mühendislik ve mimarl›k e¤itiminin tüm sorunlar›n› çözecek sihirli bir de¤nek olarak sunulan “yetkin mühendislik” tart›flmalar›n›n cilas› kaz›nd›¤›nda, arkas›ndan AB uyum yasalar› ve GATS sözleflmeleri çerçevesinde sermaye devletinin alt›na girdi¤i yükümlülükler ç›kmaktad›r. Sermaye devleti AB müzakereleri çerçevesinde gerek e¤itim sisteminde ve gerekse de çal›flma yaflam›nda temel birtak›m dönüflümler içerisine girmifl bulunmaktad›r. Bu dönüflümlerden birisi de “yetkin mühendislik” tasar›s›n›n kendisidir. AB Parlamentosu mesleki yeterlilikler üzerine haz›rlad›¤› bir taslakta yetkinlik tan›mlamas›n›n arka plan›n› tüm aç›kl›¤› ile ortaya koymaktad›r: “Serbest dolafl›m›n sa¤lanmas› amac›yla, düzenlenmifl meslekler alan›ndaki mesleki yeterlilikler için belirgin, emniyetli ve h›zl› bir sistem gerekmektedir. Bu, istihdam boflluklar›n›n kalifiye baflvurularla doldurulmas›n› sa¤lamaya yard›m etmesi bak›m›ndan ve piyasan›n ihtiyac›n› karfl›lamak üzere kalifiye hizmet sa¤lay›c›lar›n›n düzenli bir flekilde temin edilmesini sa¤lamak için önemlidir. Kalifiye profesyonellerin serbest dolafl›m› bilgi toplumuna belirli bir katk› sa¤lamaktad›r.” (Mesleki yeterliliklerin tan›nmas›nda Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi ‹çin Bir Öneri, Brüksel, 07.03.2002) Emperyalizm kendine yeni pazarlar ararken, art›k girdi¤i co¤rafyalarda üretim alanlar› yaratmak yerine bu alanlarda var olan üretimi de kendi istedi¤i s›n›rlara çekiyor. Art›k bu “geri kalm›fl” co¤rafyalara biçilen rol ucuz emek sa¤laman›n yan› s›ra sürekli tüketiciliktir. Bu
sömürünün yaratt›¤› tahribattan mühendisler de fazlas›yla pay›n› alm›flt›r. Uluslararas› tekellerin “Hizmet Ticareti Genel Anlaflmas›” (GATS) ile hizmet sektörü 11 temel kategoriye ayr›lmaktad›r. Bunlardan biri de “‹nflaat ve ba¤lant›l› mühendislik hizmetleri”dir. Bunun anlam›; tüm mühendislik hizmetlerine, bu hizmetleri yürüten çokuluslu tekellerin talip olmas›d›r. Ayr›ca GATS sözleflmesinde etkin olan Avrupa Birli¤i Ülkeleri uyum sürecinde, tekellerin talebine hizmet edecek “Mesleki Yeterliliklerin Düzenlenmesi ve Tan›mlanmas›” hakk›ndaki kanunun ç›kar›lmas›n› istemektedir. Do¤uraca¤› sonuçlar itibar› ile mühendislik aleyhine uluslararas› tekellerin ç›kar›na olan bu yönetmelikler, istihdam boflluklar›n›n kalifiye teknik elemanlarla doldurulmas›n› ve piyasan›n ihtiyac›n› karfl›lamak üzere kalifiye hizmet sa¤lay›c›lar›n›n düzenli bir flekilde temin edilmesini sa¤lamak amac› gütmektedir. Hele ki üretimdeki ara eleman ihtiyac›n›n ciddi bir sorun oldu¤u ülkemizde adeta köle pazar›na sürülecek binlerce yeni mezun mühendis ciddi önem arz etmektedir. GATS ile genel olarak bütün kamusal hizmet alanlar› piyasalaflt›r›larak Türk devletinin verdi¤i s›n›rs›z taahhütlerle yabanc› sermayenin istilas›na aç›l›rken, özel olarak bu yasa ile GATS’da Uzmanl›k Gerektiren Hizmetler kapsam›nda de¤erlendirilen mühendislik-
mimarl›k hizmetlerinin de bugün dünya pazar›n›n yüzde 72’sini elinde bulunduran emperyalist ülkelerin kontrolüne verilmesi süreci hayata geçirilmek istenmektedir. Daha önceden “uzman mühendislik” ile yeni yasada öngörülen de¤iflikliklerin bir k›sm› uygulanmaya bafllanm›flt›. Böylece kamu ad›na kamu kurumlar› eliyle yap›lmas› gereken “yap› denetimi” gibi baz› mühendislik denetimleri özellefltirilerek kâr amac› güden flirketlere devredilmiflti. Tahkim gibi yasalarla önündeki engelleri birer birer temizleyen uluslararas› sermaye, yetkinlik yasas› ile birlikte mühendislik üzerinden de bir düzenlemeye gitmektedir. Türkiye gibi bilimselli¤e pul kadar de¤er verilmeyen bir ülkede yeterince demagojik argümana sahip olunmas› nedeniyle böyle bir yasa yan›na fazlas›yla taraftar çekebiliyor. Yasa ile yetkinlik belgesi verilmesi ve geri al›nmas› ifli belli bir kast›n eline verilecek. Böylece meslek eti¤ini korumak ad›na ç›kart›lan yasa meslek eti¤ine yöneltilmifl bir silah haline geliyor. Yetkinlik belgesi piyasada çal›flabilmenin ön koflulu haline geldi¤i koflulda, bu yasan›n GATS çerçevesinde ç›kart›lmaya u¤rafl›ld›¤› düflünülürse, sermaye kendi mühendislerini üretebilecek ve biz daha nice Gökkafesler’e, Dubai Towers’lara bakmak durumunda kalaca¤›z.
TMMOB’un muhalif kimli¤i yok edilmek isteniyor!
“Yetkin mühendisli¤e” geçit vermeyelim! TMMOB'u muhalif çizgiye tafl›yan ‘60'larda ve ‘70'lerde yükselen toplumsal muhalefet olmufltu. Onu bu çizgide koruyan ise ’80 öncesinde üniversitelerde okuyan ve devrimci faaliyetler içersinde yer alanlar›n odalarda çal›flmaya bafllamas› oldu. Ancak bir dönemin kitlesel siyasetlerinin '80'lerde birer ikifler tasfiye olmas› ve geri çekilen toplumsal muhalefet, birli¤in muhalif çizgisinde ciddi sapmalara yol açt›. Reformizmin elinde gittikçe eriyen odalar siyasi süreçlerde de net tav›r alamayacak hale geldi. Politik olarak yaflad›¤› savrulma odalar›n kitlelerden kopmas›na, sesinin daha az ç›kmas›na neden olmaya bafllad›. Yasa ile gündeme gelen tart›flmalara TMMOB taraf›ndan iyi niyetli bir flekilde yaklafl›ld›¤›n› söylemek mümkün de¤il. Mühendislik mesle¤ini kurtarmak üzere yola ç›kanlar, haz›rlad›klar› yasa ile çürüyen bir yap›ya destekler koyma peflinde kofluyorlar. Siyasi kayg›lar içinde aç›lan tabela üniversitelerinde verilen e¤itim ciddi bir tart›flma konusu olmas›na ra¤men, salt buna saplan›p kalan argümanlara sar›lmak yeterli olmuyor ve içinde ciddi soru iflaretleri bar›nd›r›yor. Konunun di¤er bir yönü ise, “kamunun vicdan›” olma iddias› tafl›yan TMMOB örgütlülü¤ünün ve muhalif kimli¤inin ortadan kald›r›lmas› çabas›d›r. ‹MO taraf›ndan haz›rlanan tasar›da, yetkin mühendislerin bütün yap›lar›yla di¤er mühendislerinden farkl› bir yere konulmas› ve TMMOB'un buna göre yeniden yap›land›r›lmas› hedefleniyor. Görünen o ki, TMMOB mühendisli¤e AB normlar›na uygun yeni bir biçim uygun görüyor. Bunun sonucu “uzman mühendislik”, “yetkin mühendislik” veya “profesyonel mühendislik” gibi elitist ve kastlaflmac› uygulamalara verilen önem art›yor. Bugün binlerce iflsiz mühendis var, ifl bulabilenlerin birço¤u da zor flartlarda çal›flmak zorunda kal›yor. ‹flsizlik % 25'ler seviyesine ulaflm›flt›r. Odalara üye mühendislerin yaklafl›k % 75'i yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda ücretler almaktad›r. Böyle bir tablo karfl›s›nda birlik, as›l yüzünü dönmesi gereken gerçeklere s›rt çevirerek üyelerine ve bugüne kadarki mücadelesine ihanet eden bir çizgiye yerlefliyor. Düne kadar mühendis say›s›n›n toplam nüfusa oran›n›n Avrupa’dan düflük oldu¤unu, dolay›s›yla mühendis say›s›nda bir fazlal›k olmad›¤›n› savunan TMMOB yönetimi, art›k bu konuda düzen sözcüleriyle ayn› görüflü paylafl›yor ve çok fazla mühendis mezun edilmesinden flikayet ediyor. Bu ani görüfl de¤iflikli¤i oda yöneticilerine ne getirir belli de¤il, ama TMMOB’un kimli¤inden çok fley götürece¤i aç›k. Yasa ile mühendisler aras›nda statü fark› yarat›lacak, ucuz iflgücü a盤a ç›kacak, küçük ölçekte ifl yapan bürolar kapanacak, mühendislik hizmetleri tekellerin eline geçecektir. Aç›kt›r ki oluflacak bu kastlaflma örgütlenmeyi de bölecektir. Yönetimin haz›rlad›¤› yasa tasla¤› ile talep etti¤i güç onu mühendislik mesle¤i üzerinde tek bafl›na söz sahibi yapacakt›r. Böylece zaten bürokratik olan TMMOB yap›s› daha da bürokratlaflacak, örgüt art›k flirket halini alacakt›r. Sermayeye topyekûn biat etmeye, hatta onun politikalar›n› yönlendirmeye namzet TMMOB, nas›l bir ikiyüzlülükle eme¤in yan›nda olmaya, anti-emperyalist bir çizgiye sahip olmaya devam edecektir. Yap›lmak istenen, taban›ndan zaten alabildi¤ine kopmufl TMMOB’un muhalif kimli¤inden geriye kalan tortular›n da temizlenmesidir.
E k i m G e n ç l i ¤ i
Komünist mühendislik ve mimarl›k ö¤rencileri
39
‹MO’nun yasa tasla¤›
E k i m G e n ç l i ¤ i
40
Yetkin Mühendislik’i öne sürenler “tüm ülkede kifliler ve toplum yarar›na hizmet eden ça¤dafl tekniklere ve etik ilkelerine uygun, üstün nitelikli ve güvenilir mühendislik hizmetlerinin sunulmas›n› ve bu hizmetlerle ilgili yanl›fl uygulamalar›n önlenmesini” amaçlad›klar›n› söylüyorlar. Bu ulvi görev için de üniversitelerde verilen mühendislik e¤itimine dair ne varsa hepsinin göz ard› edilmesini sal›k veriyorlar. Mühendislik mesle¤ine verilen bu gözyaflart›c› öneme ra¤men depremde çöken binalar›n sorumlusunun bilgisiz ve yetkisiz mühendisler de¤il de burjuvazinin gözü dönmüfl rant h›rs› oldu¤u gerçe¤i bilinçli bir flekilde göz ard› ediliyor. Bu çerçevede ‹MO (‹nflaat Mühendisleri Odas›) taraf›ndan bir yasa tasla¤› haz›rland›. Bu tasla¤›n genel ilkeleri daha önceki taslaklarla birebir örtüflüyor ve Yetkin Mühendislik de yasalaflt›¤› oranda bu çerçevede olacakt›r. Ayr›ca taslak TMMOB’un düflürüldü¤ü durumu anlatmak aç›s›ndan da oldukça anlaml›. ‹MO taraf›ndan haz›rlanan taslakta yasa ile “… tüm ülkede kifliler ve toplum yarar› ile ça¤dafl tekniklere ve etik ilkelerine uygun, üstün nitelikli ve güvenilir mühendislik hizmetlerinin sunulmas›n› ve bu hizmetlerle ilgili yanl›fl uygulamalar›n önlenmesini sa¤lamak üzere oluflturulan Yetkin Mühendislik düzeninin ve bu düzenin iflleyifl esaslar›n›n tan›mlanmas›n›” amaçland›¤› söyleniyor. “Üstün nitelik neye denk düfler?” sorusu muhtemelen havada kalacakt›r. Ancak etik konusunda mühendisleri temsil eden TMMOB’nin buldu¤u çözüm gerçekten oda yönetiminin düfltü¤ü acizli¤in resmi adeta. Ortada çürüyen bir düzenin çürüyen e¤itim sisteminin yaratt›¤› mühendisler var ve bir yasa ile deyim yerindeyse hizaya gelecekler. Yasan›n yürürlü¤e girdi¤i flartlarda olacaklar› önceden söyleyelim; yine herkes eskisi gibi çal›flacak, proje yapacak, flantiye veya fabrikay› yönetecek ve bir “Yetkin Mühendis a¤abey” formalite icab› gerekli belgeleri imzalayacakt›r. Böylece yönetmelik bir flekilde uygulanacakt›r. ‹flleyifl ayn› olacak, iflletenler ayn› olacak, ama sihirli yetkinlik de¤ne¤i etikle ilgili tüm sorunlar› çözecek, mühendisleri üstün niteliklerle kuflatacak ve güvenilir hale getirecektir. “Yetkin” inflaat mühendisi olabilmek için s›ralanan koflullardan en dikkat çekeni flöyle: “… uzmanl›k alanlar›nda, en az befl y›l süreyle, Yetkin Mühendis belgesine sahip mühendisler denetiminde gerçeklefltirilmifl proje ve uygulama deneyimi sahibi olmak ve bu hizmetleri belgelemek.” Yani yasa ile yeni mezun mühendislere belli bir süre yetkinlik belgesi olan mühendislerin yan›nda çal›flma zorunlulu¤u getiriliyor. Yetkin mühendislik ve mimarl›k yeni mezunlar› ucuz emek gücüne dönüfltürürken, üniversite e¤itimi sonras›nda mesleki yeterlik için belirli bir süre usta/ç›rak tarz›nda bir e¤itim süreci dayat›l›yor. Böylece bu süre içinde hiçbir imza yetkisi bulunmayan “yetkisiz
mühendis” üzerinden aç›k bir sömürü alan› oluflacak. Bu noktada yan›nda çal›flaca¤› yetkin mühendisimizin de çöken binalardan birinin projesine imza atm›fl veya h›zl› trene onay vermifl olmas› da göz ard› edilemeyecek bir ihtimal. ‹MO taraf›ndan yasay› savunmak üzere haz›rlanan broflürde de belirtildi¤i gibi, ‹ngiltere’de buna benzer bir yasa inflaat sektöründe uygulanmakta, fakat çal›flma süresi iki y›lla s›n›rl› tutulmaktad›r. Bu befl y›ll›k süreçte özellikle yeni mezun mühendisler, mühendis olarak de¤il de bir nevi stajyer olarak projelere imza yetkisi olmadan çal›flacaklar. Böylece potansiyel bir ucuz iflgücü kayna¤› olarak emeklerinin bu süre içerisinde sömürülmesi yolu aç›lacak. Madalyonun öbür yüzünde ise Yetkin Mühendiserin genç meslektafllar›n› kendi iflyerlerinde istihdam ederek 5 y›l süreyle e¤itip yetifltirmelerinin Türkiye koflullar›nda neredeyse imkâns›z oldu¤u gerçe¤i var. Serbest çal›flan eski mühendislerin büyük mühendislik firmalar› karfl›s›nda kendilerini zor geçindirebildikleri ortamda bir de ücretli eleman çal›flt›rmalar› düflünülemez. Ücret vermeden bordroda gösterdiklerini varsaysak bile vergi stopaj› ve sigortaprim ödemeleri büyük bir maddi külfet olacakt›r. Böylece tuhaf bir durum ortaya ç›kacak, mühendis olabilmek için muhtemelen üste para vermek durumunda kalaca¤›z. Yetkin Mühendislik yasas›n›n öncülü “uzman mühendislik” (daha sonradanuzman mühendislik kavram› tüm metinlerde yetkin mühendislik ile de¤ifltirildi) yasas›n›n uygulamaya geçmesiyle uzmanl›k belgesi gerektiren çal›flma alanlar›nda bu aynen yaflanm›flt›r ve halen yaflanmaktad›r. ‹MO’nun tasla¤›nda Yetkin Mühendislik s›nav›na dair düflündürücü maddeler de bulunuyor. Tasla¤›n s›nav› düzenleyen 3.2.1. maddesinde “Yetkin Mühendislik s›nav›, birincisi yaz›l›, ikincisi sözlü olmak üzere iki aflamadan oluflur… Yaz›l› s›navlarda, ayr›nt›l› bilgi sahibi olmay› gerektiren türden de¤il, temel ilke ve kavramlar›n özümsenmifl olup olmad›¤›n› ve aday›n mühendislik problemlerine genel yaklafl›m›n› belirlemeye yönelik sorular sorulur.” deniliyor. Yetkinli¤i s›namak üzere yap›lan bir s›nav›n tamamen genel bilgi ölçece¤ini söylemek tam bir mant›ks›zl›k örne¤i. Odalar›n iflin en can al›c› bölümü olan s›nav›n içeri¤i konusundaki özensiz tutumu samimiyetlerini aç›kça sorgulan›r hale getiriyor. Ancak ayn› özensiz tutum s›nav kurulunun yetkileri konusunda gösterilmiyor: “… aday›n bilgi düzeyi ile etik anlay›fl› ve meslek sorumlulu¤u duygusuna iliflkin izlenimler k›sa notlarla belirtilir ” maddesi ile s›nav› yapan kurula genifl bir yetki alan› tan›n›yor. D›fl bask›lar› karfl› ise “Kurul üyeleri ise bu sevimsiz giriflimlere gö¤üs germeye haz›rl›kl›d›r” gibisinden iddial› bir yan›t haz›rlam›fllar bile. 4.2 maddesi ise insan› dehflete düflürecek nitelikte; “Aday, baflvuru harc›n›n befl kat› tutar›nda itiraz harc› yat›rd›ktan sonra, Yetkin Mühendislik Kurulu’na baflvurarak s›nav sonucuna itiraz edebilir. ‹tiraz
baflvurusunu de¤erlendiren Yetkin Mühendislik Kurulu, gerekli görürse, aday›n sözlü s›nav›n› de¤iflik bir jüri oluflturarak yenileyebilir. Yetkin Mühendislik Kurulu’nun itirazla ilgili karar› kesindir. ‹tiraz hakl› görülürse, itiraz harc› baflvuru sahibine geri verilir. Aksi durumda, itiraz harc› geri ödenmez ve aday iki y›l boyunca yeniden s›nava girme baflvurusu yapamaz.” Bu ifade faflist bir zihniyetin ürünü. Meslek odalar›n›n bu noktadaki görevi mühendisleri meslekleri çerçevesinde geliflimini sa¤lamak, disipline etmektir, imtihan etmek de¤ildir. Odalar›n verdi¤i kurslar veya düzenledikleri seminerler bu aç›dan de¤erlendirilmelidir. Kimse bilmedi¤i ifli yapamaz ve kimse de bilmeyene iflini emanet etmez. Birçok ayr›nt›y› içeren yasa tuhaft›r ki kamu sektörünü es geçmektedir. Yeni mezun bir mühendisin kamu sektöründeki statüsü üzerine tek kelime bile edilmemektedir. Yasadan ç›kan sonuç; hiçbir yeni mezunun memur olamayacak, böylece Türkiye’nin halen en büyük iflvereni konumundaki kamu sektörünün kap›lar› yeni mühendislere kapat›larak zaten kronikleflen iflsizlik artacakt›r. Yetkinlik belgesi olmayan mühendisler için mühendis olabilmenin tek adresini özel sektör olarak belirleyen yasa, çizdi¤i çerçeve ile yönelimi aç›kça ortaya koymaktad›r. Odalar›n “ön s›ra protokolünden” hiç kimse ç›k›p “Biz bu yasay› sermayenin ihtiyac› çerçevesinde haz›rlad›k.” diyecek kadar cesur davranmasa da niyet sat›r aralar›na ustaca gizleniyor.
Sorunun kayna¤› YÖK düzeninin kendisidir Sorunun kökeninde üniversitelerimizde verilmekte olan mühendislik e¤itimi vard›r. Bilimselli¤e ve bilimsel olan her fleyin karfl›s›na paran›n egemenli¤ini koyan kapitalizmin öngördü¤ü e¤itim sistemi, bireysel geliflim safsatas›yla lider, giriflimci, öncü gibi özellikler vermeyi öngörüyor. Ancak tüm bu de¤iflime ra¤men e¤itim sisteminin gerçekleri söylendi¤i gibi parlak de¤il. Mühendislik fakültelerinde ö¤retim üyesi bafl›na düflen ortalama ö¤renci say›s› 25 olmakla birlikte ö¤retim üyesi temininde güçlük çekilen bölümlerde bu say› ortalama olarak 60'lara kadar ç›kmaktad›r. Metropol üniversiteler d›fl›nda kalanlarda ise ö¤retim üyesi bafl›na ö¤renci say›s›n›n 100–150 civar›na kadar ç›kt›¤› görülmektedir. Türkiye’de e¤itim sistemi esas olarak skolastik ö¤retime dayanmaktad›r. Skolastik e¤itimde ö¤retmen araflt›rmac› de¤il aktar›c›d›r. Kullan›lan belli kitaplar vard›r, ö¤retmen sadece bu kitaplar›n sözcüsü olmakla s›n›rland›r›lm›flt›r. Bu bak›mdan ö¤retmenin kiflili¤i önem tafl›maz, kolayl›kla baflkas› onun yerine geçebilir. Ö¤retilen malzeme belli kal›plarla dökülmüfl parçalar gibidir. Ö¤rencinin ve e¤itimcinin farkl› özellikleri e¤itim sürecinde bir anlam tafl›maz. Skolastik e¤itim;
ö¤rencinin, otoriteyi temsil edenlere ve otoritenin kendisine kay›ts›z flarts›z boyun e¤mesine dayan›r. Üniversitelerde sürdürülen mühendislik e¤itimi, ço¤unlukla teknik dersler etraf›nda flekillenirken, verimlili¤in adeta bilgiye ba¤l› oldu¤unu iflaret edilmektedir. Daha fazla bilgi, daha iyi sonuç biçimindeki bu yaklafl›mla, ilkokul ça¤›ndan bafllayarak yaflamdan kopuk, gereksiz bilgilere dayal› e¤itim sistemi yüksek ö¤retimde de devam ettirilmekte ve salt ezbercili¤e dayal› bir e¤itim verilmektedir. Burada üniversite ö¤rencilerinden duyulan derin korku da önemli rol oynamaktad›r. ‹TÜ eski rektörü Gülsüm Sa¤lamer’in geçmiflte söyledi¤i “‹TÜ ö¤rencisinin çay içmeye bile vakti olmamal›.” fleklindeki özlü sözü de her fleyi ifade etmektedir. Oysa bilgi gerekli olsa bile tek bafl›na yeterli de¤ildir. Odalar, mühendislik e¤itimindeki tüm sorunlar›n kayna¤› olan YÖK uygulamalar›na karfl› ç›kmak yerine burjuvazinin kuyru¤una tak›l›yor. Dahas› bununla yetinmeyip sermaye ad›na aç›ktan tetikçilik görevi üstleniyor. TMMOB bugüne kadar e¤itim sistemi üzerine beylik laflar üretmenin ötesinde hiçbir fley yapmam›flt›r. TMMOB’un yapmas› gereken öncelikle mühendislik e¤itiminde söz hakk› edinme talebini dillendirmek olmal›d›r. Gerici ve ezberci e¤itim sistemine karfl› bilimselli¤i savunmak yerine sermayenin tetikçisi olmay› tercih etmek oda beyli¤inin vard›¤› son noktay› ifade etmektedir. Bu tasar› sadece mühendisleri ve mimarlar› de¤il bütün toplumu ilgilendirmektedir. TMMOB’un bugün parças› oldu¤u tart›flma esas itibariyle üniversiteleri temel almakta, bunun yan›s›ra, depremde ve h›zland›r›lm›fl tren kazas›nda ac› bir flekilde ö¤renmek zorunda kald›¤›m›z, hayat›m›z› etkileyecek uygulamalar› içermektedir. Çünkü, proje denetimlerinin özel flirketlere devri durumunda, çok yak›n geçmiflte deprem örne¤indeki gibi yaflad›¤›m›z ac›lar›n çok daha fazlas›n› yaflayabiliriz. Yaflad›¤›m›z özellefltirme deneyimleri de bunu kan›tlamaktad›r. Bu tasar›n›n ne zaman yasalaflaca¤› henüz belli de¤il. Fakat üniversitelerin gelece¤i bu uygulamalar ile ipotek alt›na al›nmak istenmektedir. Yar›n›m›z kapitalizmin elinde bilinmez bir karanl›¤a b›rak›lmak istenmektedir.
E k i m G e n ç l i ¤ i
Komünist mühendislik ve mimarl›k ö¤rencileri Daha fazla bilgi için: http://www.imo.org.tr/Arsiv/YetkinMuhTaslak.doc (yasa tasla¤›) http://www.imo.org.tr/yetkinmuhendislik/25sorudaYM .htm
41
Kasap fiaron’un ölümü...
Filistin direnifli kazanacak!
E k i m G e n ç l i ¤ i
42
Beyin kanamas› geçiren fiaron, fiziksel olarak hala yaflasa da siyasal anlamda bitmifl bir kiflilik. Yine de onun kanl› tarihini insanl›k kolay unutamayacak. Yaflam›n› siyonizme kanl› hizmetlerde bulunmaya hasretmifl bu kasab›n geçmifli Filistin halk›na yönelik gerçeklefltirdi¤i say›s›z katliamla doludur. ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda Siyonistler, emperyalistlerin de ihtiyaçlar› çerçevesinde s›rtlar›n› onlara dayayarak, Filistin halk›n› kendi topraklar›ndan sürmeyi baflard›lar. Daha sonra ABD emperyalizminin koflulsuz deste¤ini alacak olan bu devlet, kuruluflundan itibaren Filistin halk›na yönelik katliamlara, toprak iflgallerine baflvurdu. Siyonizm’in bu kanl› tarihine bakt›¤›m›zda her zaman karfl›m›za ç›kan bir kanl› kasapt›r fiaron. Daha 14 yafl›nda Siyonist hareketin terörist kanad› Haganah’a kat›lm›flt›r. ‹lk icraatlar›ndan biri ‹srail ordusunda görevliyken 14–15 Ekim 1953’te 45 haneli Kibya köyünün yerle bir edilmesidir. Kad›n, çocuk yafll› demeden 69 kifli evleri havaya uçurularak öldürülür. Daha sonra otobiyografisi yaz›ld›¤›nda bu eylemden piflmanl›k duydu¤unu belirtir, ama “… düflman topraklar›nda düzenlenen bu eylemin ordunun moralini yükseltti¤ini ve cayd›r›c›l›¤›n›n art›rd›¤›n›” söylemekten de kaç›nmaz. Kendisine atfedilen bafll›ca lakaplar› hak etmek için yaflam› boyunca insan kan› ak›tmay› kendine görev bilmifl birisidir o. ‹srail ordusundayken Filistinliler’in evlerini havaya uçurur, buldozerlerle dümdüz eder. Katliamlar ve bask›larla boflalt›lan yerlere Yahudi yerleflimlerin kurulmas›n›n bafll›ca mimarlar›ndand›r. Elbette kendisi için de hat›r› say›l›r bir pay koparmay› baflarm›flt›r. ‹srail’in en zengin s›¤›r çiftçisidir ve 1973’ten beri ‹srail’in en büyük özel çiftli¤inin sahibidir.
As›l ününü Lübnan iflgalinde kazan›r. 20 bin insan›n öldürüldü¤ü bu iflgalin bir parças› olan 16 Eylül 1982 tarihinde Beyrut’ta bulunan Sabra ve fiatilla Kamplar›’na yönelik harekât› yönlendirir. Bu katliam›n sonucunda 3.500’den fazla kifli çocuk, kad›n, yafll› ayr›m› gözetilmeksizin katledilir. Bu kanl› katliam sonucu Sabra ve fiatilla kasab› diye söz edilir ondan. Bütün dünyay› aya¤a kald›ran bu olayda ‹srail toplumunun gösterdi¤i tepkiler sonucunda bu kanl› katile yönelik soruflturma bafllat›l›r. Savunma Bakanl›¤›’ndan istifa etmek zorunda kal›r. Siyonizm bask› ve terörle Filistin halk›n› köleli¤e boyun e¤direbilece¤inin hesab›n› yapt›, ancak baflaramad›. 1987 y›l›nda bafllayan I. ‹ntifada bunun ifadesiydi. Filistin halk›n› k›y›mlarla teslim alamayaca¤›n› ö¤renen siyonist-emperyalist güçler, FKÖ önderli¤ini masaya oturtarak, Filistin halk›n› kendi topraklar›nda boyunduruk alt›nda yaflamaya mahkûm etmeye çal›flt›. Ancak Oslo Süreci, Camp David zirveleri bunun gerçekleflmeyece¤ini bir kez daha gösterdi. Sistematik bask›, terör ve katliamlar Siyonistler için kaç›n›lmaz oldu. fiaron 28-29 Eylül 2000’de Filistinlilerce kutsal kabul edilen Mescidi Aksa’ya provokatif gövde gösterisi yaparak girmek isteyince çat›flmalar ç›kt› ve II. ‹ntifada bafllad›. Bu olay›n ard›nda k›sa bir süre sonra ‹srail’de gerçeklefltirilen seçimlerde oylar›n %60’›n› alarak baflkanl›¤a seçildi. II. ‹ntifada’ya yönelik olarak art›r›lan sald›r›lar (bir y›l içinde binden fazla Filistinli öldürüldü, 15 bine yak›n› yaraland›) 11 Eylül’ün ard›ndan t›rmand›r›ld›. Arafat’›n karargâh› kuflat›ld›, helikopterlerle füze ya¤d›r›ld›. Filistin halk›na yönelik en vahfli sald›r› Cenin Kamp›’nda yafland›. Tüm dünyan›n gözleri önünde kamp yerle bir edildi, 500’den
fazla Filistinli öldürüldü. Filistin direniflinin bafl›n› çekenlere yönelik suikastlar ard› ard›na gerçeklefltirildi. Bu pervas›zl›¤›n gerisinde ABD emperyalizminin koflulsuz deste¤i yat›yor. Filistin topraklar›n›n % 78’i iflgal alt›nda tutuluyor, sistematik bir biçimde alt yap›s› yok ediliyor, buldozerlerle evleri y›k›l›yor. Çocuk, yafll›, kad›n ayr›m› gözetilmeksizin Filistin halk› k›y›mdan geçiriliyor. Filistin halk›n›n en do¤al hakk› olan serbestçe dolafl›m› ve ticaret yapmas› engellenerek giderek artan iflsizli¤e, yoksullu¤a ve kötü sa¤l›k koflullar›na neden olunuyor. (BM rakamlar›na göre Bat› fieria’daki 2.2 milyon Filistinlinin %50’si yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda. Bu oran 2001’de %22’ydi. 1.3 milyon nüfuslu Gazze fieridi’nde bu oran % 68). Bunlar yetmiyor, güvenlik gerekçesiyle yüksek duvarlar örülerek Filistin halk›n›n yaflam› daha çekilmez hale getiriliyor, yeni toprak iflgallerinin önü aç›l›yor. Uluslararas› hukuk kurallar› ifllemiyor bu topraklarda. BM’nin Filistin sorunuyla ilgili ald›¤› kararlar yapt›r›m özelli¤i tafl›m›yor. Savafl Suçlar› Sözleflmesi, temel insan hak ve özgürlükleri vb. ‹srail’in yak›n›ndan geçmiyor. fiaron’un son icraatlar›ndan biri Gazze’deki bir tak›m Yahudi yerleflimlerinden çekilmesi oldu. Bu olay nedeniyle kendi yandafllar›n›n tepkisini çekti, erken seçime gidilmesi kararlaflt›r›ld›. O elbette Yahudi yerleflimlerinin çekilmesini bar›fla dönük bir ad›m olarak atm›yordu. Bilindi¤i gibi iflgal süresince en kararl› direniflin sergilendi¤i yerlerin bafl›nda Gazze geliyordu. Bir yandan buradan çekilerek dünyaya flirin gözükme kayg›s›, öte yandan örülen yüksek güvenlikli duvar sayesinde Bat› fieria’n›n önemli bir k›sm›n› iflgal etme hayalleri yat›yordu. Y›llarca içinde yer ald›¤› Likud’u b›rakarak Kadima’y› kuran fiaron, siyaset sahnesindeki son oyununun oynama f›rsat›n› bulamadan kanl› icraatlar›n›n sonuna gelmifl oldu. Ancak, yak›n zamanlarda gerçekleflecek seçimler sonras› Filistin sorununun nas›l flekillenece¤i üzerine çok düflünmeye gerek yok. Seçimlerden ister Likud, isterse Kadima galip ç›ks›n, Filistin halk›n›n pay›na düflen kan ve gözyafl›ndan baflka bir fley olmayacak. ‹flgali devam ettirecek ve geniflletmeye çal›flacak baflka fiaronlar ç›kacak. Fakat, özgürlü¤ü için bugüne dek binlerce evlad›n› yitiren Filistin halk› “Zafere kadar devrim!” fliar›n› kendine bayrak edindi¤i sürece, fiaron türünden eli kanl› katillerin, siyonistlerin ve emperyalistlerin oyunlar› bozulmaya mahkûm olacak.
E k i m G e n ç l i ¤ i
43
Demirci Kawa’dan fieyh S a i t ’ e . . .
Dersimiz tari h . . . Unutmay›n kald›¤›m›z ye r i . . . E k i m G e n ç l i ¤ i
44
çapraz as›n tüfeklerinizi ça¤›n d›fl›na sürdü¤ü eski masallardaki eflkiya resimleri gibi yurdundan ve yüzy›l›ndan kovulmufl çocuklar›n tarihinde gelenek kimi zaman baflkald›rma biçimi... Demirci Kawa’n›n zalim hükümdar Dehaq’a karfl› tüm halkla birlikte direnifle geçmesinden bu yana, yüzy›llar boyunca, Kürt halk› iflgallere, bölünmüfllü¤e, eflitsizli¤e, bask›lara karfl› hiç y›lmadan direndi. Sosyalist Ekim Devrimi’nin estirdi¤i devrimci rüzgarla dünyan›n dört bir yan›nda ulusal kurtulufl mücadeleleri emperyalizme ve sömürgecili¤e karfl› savafllar›nda güçlendi. Kürt ulusunun da temelinde ulus olma bilinci ve bununla birlikte yüzy›llard›r yaflad›klar›na bir nihayet verecek olan ba¤›ms›zl›k bilinci alevlendi; katliamlara, zulme karfl› isyanlar h›zla artt›. Kürt halk› bu bilinçle birlikte I. Dünya Savafl› sonras› Anadolu’yu iflgale gelen emperyalist güçlere karfl› Diyarbak›r, Marafl, Antep, k›sacas› Kürdistan co¤rafyas›n›nda difle difl savaflt›. Emperyalist iflgal süresince Kürt halk› ile iyi iliflkiler kuran, onlar› öven Kemalist burjuvazi, TC’nin kurulmas›yla beraber; Kürt halk›na yönelik politikalar›n› de¤ifltirip, vaadlerini yerine getirmedi. Baflta Kürt halk› olmak üzere Anadolu’daki tüm halklar inkar edildi. Devletin faflist çizgisi ve ulus-devlet anlay›fl› bask›larla, sald›r›larla kabul ettirilmek istendi. Kürt halk›na özgürlük için yine ayn› yol görünmüfltü: ‹syan… 1925 fieyh Sait ‹syan›, faflist Türk devletinin Kürt halk›na karfl› uygulad›¤› imha ve inkar politikas›na karfl› ilk önemli ayaklanmayd›. Bask›lara, imha politikalar›na karfl› isyan›n gerçekleflmesi yolunda at›lan ilk ad›m Kürdistan Ba¤›ms›zl›k Komitesi’nin (Azadi) kurulufludur. Azadi, 1923 y›l›nda Albay Halit, Yusuf Ziya, Doktor Fuat öncülü¤ünde Erzurum’da kuruldu. Azadi örgütünün amac›, Türk sömürgecili¤i taraf›ndan iflgal edilmifl topraklar› kurtarmak ve ba¤›ms›z bir Kürt devleti kurmakt›. “... Osmanl›lar ve kuruluflundan itibaren TC devleti, 400 y›ldan bu yana bizleri ad›m ad›m uflaklaflt›rd›lar. Onlar bizleri cehalet ve karanl›¤a sürüklediler. Türkler ilkin göçmen olarak bize geldiler, daha sonralar› hileyle ve düzenbazl›kla buraya yerlefltiler, onlar ülkemizi iflgal edip y›k›ma u¤ratt›lar. Kürdistan hiçbir zaman flimdi oldu¤u kadar harabe olmad›. Hiçbir Kürt bu durum karfl›s›nda sabredemez. Bu mutsuz ve ac›kl› durumdan kurtulmak hepimizin görevidir. Bizler ölümden korkmamal›y›z. Haklar›m›z› bir daha ele geçirmek u¤runa, yenilgiye düflmeye müsaade etmemeliyiz...” ( Kürdistan Ba¤›ms›zl›k Komitesi’nin (Azâdî) bir bildirisinden, 1924)
1923 yaz›nda Yusuf Ziya, Kürt afliretleri içinde belli bir sayg›nl›¤› olan fieyh Sait ile görüflerek onu örgüte katt› ve bu güçlenmeyle birlikte, Azadi örgütlenme çal›flmalar›n› h›zland›rd›. Kürdistan’›n birçok yerinde alt komiteler oluflturuldu. Kürtçe yay›nlara büyük önem verildi. Kürt ö¤renciler ve özellikle de Türk ordusundaki Kürt subaylar ile iliflkiye geçildi. 3 Eylül 1924’te Yüzbafl› ‹hsan, 3 te¤men ve 350 asker birliklerinden ayr›l›p da¤lara çekilerek Beytüflflebap-Hakkari ‹syan›’n› bafllatt›lar. ‹syan k›sa sürede baflar›s›zl›¤a u¤rad›. ‹syana önderlik edenlerin ço¤u Suriye’ye kaçmak zorunda kald›, Azadi’nin önder kadrolar› tutukland›. Bunun üzerine fieyh Sait örgütün önderli¤ine getirildi. 4 Ocak 1925’te fieyh Sait ve çok say›da Kürt önderin kat›l›m›yla K›rkan köyünde yap›lan toplant›da isyan haz›rl›k komitesi oluflturuldu ve isyan› örgütlemeye yönelik kararlar al›nd›. ‹syan zaman› olarak May›s ay›n›n sonu belirlenmiflti ve o zamana kadar fieyh Sait ile birlikte Azadi’nin önder kadrolar› ülkeyi dolaflarak ayaklanmay› örgütleyeceklerdi. Fakat 13 fiubat 1925’te, Ergani’ye ba¤l› Piran köyünde, fieyh Sait ve arkadafllar› kardeflinin evindeyken, Türk ordusunun askerleri evi bas›p, evdeki herkesi tutuklamak isteyince çat›flma ç›kt›. Bu provokasyonun sonucunda isyan, hiç beklenmedik bir flekilde Kürdistan’›n bütün bölgelerinde birden bafllad›. Dört ayr› bölgede karargah kuran Kürt isyanc›lar, 70 bini aflk›n güçle 6 ayr› cephede savaflmaya bafllad›lar. ‹syanc› güçler önce Lice, Siverek, Solhan, Varto, Malazgirt ve Mufl bölgelerini, daha sonra da Palu ve Elaz›¤’› ele geçirdiler. Kemalistlere, isyan›n sömürgeci Türk devletinin Kürdistan üzerindeki egemenli¤ini temellerinden sarsacak güçte oldu¤unu gösterdiler.
Burada isyanla ba¤lant›l› olarak bir noktaya k›saca de¤inmek gerekiyor: TKP’nin isyan karfl›s›ndaki yüz k›zart›c› tutumu. Kemalizm’e boyun e¤en, enternasyonalizm düflüncesi program›ndaki iki sat›rdan ibaret olan oportünist TKP, katliam› alk›fllay›p faflist devletin yan›nda yer alarak, Kürt ulusunun ba¤›ms›zl›k mücadelesinin karfl›s›na geçmifl ve katliamlar›n orta¤› olmufltur. Bu tutumun gerekçesi, isyana yöneltilen gerici nitelendirmesi olmufltur. Oysa ki fieyh Sait bir din adam› olmakla ve hareketi dinî motifler tafl›makla birlikte; isyan bask›ya, inkara, imhaya karfl› örgütlü bir ulusal kurtulufl hareketiydi. Hareketin Kürt ulusu içindeki etkisini k›rmak için her türlü yalana baflvuran küçük-burjuva “ayd›n” partisi TKP, Kürdistan’da yürüyen katliam› feodalizmin tasfiyesi olarak niteleyip alk›fllam›flt›. ‹syan tüm Kürt ulusunu etkisi alt›na al›nca, Fethi Okyar baflkanl›¤›ndaki hükümet istifa etmek zorunda kald› ve 3 Mart 1925’te baflbakanl›k görevi ‹smet ‹nönü’ye verildi. Bir gün sonra, 4 Mart’ta Takrir-i Sükun kanunu ç›kar›ld› ve biri Ankara’da, üçü Kürdistan’da olmak üzere, adeta her biri “katliam makinesi” olan dört tane ‹stiklal Mahkemesi kuruldu. Ç›kar›lan kanunla birlikte ola¤anüstü hal koflullar› a¤›rlaflt›r›ld› ve isyan› bast›rmak için genifl bir harekat bafllat›ld›. ‹lginçtir ki, Takrir-i Sükun kanununun gerekçesi olan isyanlarda devletin yan›nda saf tutan TKP de ayn› bask› ve fliddete maruz kald›. Gazeteler toplat›ld›, örgütlülükler da¤›t›ld›, iflkence tezgahlar› kuruldu. Bu örnek, sermaye devletinin olana¤›n› yakalad›¤›nda s›n›fsal bilinciyle nas›l her türlü ilerici, devrimci harekete sald›rd›¤›n› gösterir. Birçok fliddetli çarp›flmadan sonra, fieyh Sait, etraf›ndaki ablukadan kurtulamaz hale getirildi ve 15 Nisan’da fieyh Sait ve Azadi’nin önder kadrolar› Mufl ve Varto aras›ndaki Çarpuh Köprüsü’nde esir düfltüler ve Diyarbak›r’a gönderildiler. ‹stiklal Mahkemeleri’nde yap›lan göstermelik yarg›lamalar sonucunda 29 Haziran’da fieyh Sait ve 47 arkadafl› Diyarbak›r Adliye Savc›l›¤›’nda idam edildiler. Dara¤ac›na onurla ç›kan direniflçiler Kürt ulusal savafl›na, ba¤›ms›zl›¤a olan inançlar›n› ve zafere olan güvenlerini hayk›rarak son sözlerini söylediler katillerin yüzlerine: B›ji Kürdistan!
kaçak afl›klar›, uçurum bak›fll› firarlar›, ma¤rur eflkiyalar› saklar gibi kilitleyin yüre¤inizin kalelerini Anka ve Anahtar, ikinci bir emre kadar Kaf Da¤›’n›n ard›na gitti
Savafl s›ras›nda sömürgeci Türk ordusu u¤rad›¤› bütün köyleri y›k›p yakt›. Hergün 盤l›klar yank›land› da¤lar›n kuytuluklar›nda. Çocuklar, kad›nlar iflkencelerde öldürülürken, gencecik k›zlar, erkekler, gelece¤i yaratacak eller, süngülenerek katledildi. Savafltan sonra ç›kan Nehir, Hazro, Pervari, Arvo isyanlar›yla birlikte toplam 206 köy yak›ld›, yüzlerce köy uçaklarla bombaland›, 15 bin Kürt insan› katledildi ve 500 bin kifli sürgün edildi. Kürdistan, atefl, kan ve gözyafl› ile bo¤uldu. Kurulufl esas›n› “tek ulus, tek devlet, tek dil, tek bayrak” ilkesine dayand›ran sermayenin faflist devleti tam 83 y›ld›r, baflta Kürt halk› olmak üzere, bu topraklarda yaflayan bütün halklara karfl› her türlü bask›y›, eflitsizli¤i uygulamaktad›r. Her gün avaz avaz “Türküm, do¤ruyum” diye ba¤›rt›lan çocuklardan “Vatandafl Türkçe konufl!” kampanyalar›na, askeri darbelerden, Dersim’e, 33 kurfluna ve ad› say›lamayacak onca tarihsel u¤ra¤a… Bu 83 y›ll›k tarih, sömürgeci Türk devletinin tarihi, çürümüfl kapitalizmin tarihidir. Katliam, y›k›m, imha ve inkar, kapitalizmin do¤as›nda bulunmaktad›r. Kürt halk› sömürgecili¤e karfl› bunca y›ld›r gereken cevab› isyanla, kavgayla vermifltir. Ulusal eflitlik ve özgürlük kavgas› toplumsal kurtulufl mücadelesiyle birleflti¤inde, Kürdistan’da, Ortado¤u’da ve dünyan›n dört bir yan›nda zafer bu kavgan›n olacak, o k›z›l günefl bu kan denizinin ufkundan do¤acakt›r.
Kula¤›nda karanfil Teninde tarç›n Gözlerinde göç var Döner bir gün Anka Kilidinde döner anahtar * Bu çürümüfl düzeni tarihin çöplü¤üne atman›n tek yolu, “halklar›n eflit, gönüllü birli¤i” fliar›yla komünist bir toplum için, s›n›fs›z, özgür bir dünya için mücadele etmektir. “... ‹nsan›n insan taraf›ndan sömürülmesine son verildi¤i oranda, bir ulusun bir baflka ulus taraf›ndan sömürülmesine de son verilmifl olacakt›r. Ulusu oluflturan s›n›flar aras›ndaki karfl›tl›k ortadan kalkt›¤› oranda, bir ulusun di¤er bir ulusa duydu¤u husumet de ortadan kalkacakt›r...” (Komünist Manifesto). Ya fl a s › n h a l k l a r › n k a r d e fl l i ¤ i ! B › j i b › r a t y a g e l a n ! Kürt ulusuna özgürlük! Eflitlik, kardefllik, gönüllü birlik!
E k i m G e n ç l i ¤ i
O. Baran
(* Murathan Mungan, Karanfil)
45
Kapitalizm ve küresel ›s›nma!
E k i m G e n ç l i ¤ i
46
Kapitalizm, sadece açl›k ve yoksullu¤a de¤il, ayn› zamanda ekolojik dengenin de bozulmas›na yol aç›yor. Ça¤›m›z›n en büyük ekolojik sorunlar›ndan biri küresel ›s›nmad›r. Küresel ›s›nma, yeryüzünün çevresini saran, atmosferde giderek yo¤un bir katman oluflturan karbon gazlar›n›n günefl ›fl›¤›n› dünyaya çekmesi ve ›s›y› d›flar›ya b›rakmamas› sonucu dünyam›z›n giderek daha fazla ›s›nmas› olay›d›r. 1750’lerden, yani kapitalist üretimin geliflmeye bafllamas›ndan bu yana sera etkisi yaratan karbondioksit oran› % 30 oran›nda yükselmifltir. Fabrikalar, motorlu araçlar ve enerji santrallerini çal›flt›rmakta kullan›lan kömür, petrol ve do¤algaz gibi yak›tlardan atmosfere yay›lan karbon gazlar›, sera etkili gazlar olarak tan›mlan›yor ve dünyam›z›n her geçen gün daha fazla ›s›nmas›na sebep oluyor. Baz› bilim insanlar›na göre, acilen önlem al›nmazsa, karbondioksit bileflimleri 2010 y›l›na kadar son elli milyon y›ldaki en yüksek düzeye ulaflacak. Bu ise yeryüzündeki s›cakl›¤›n 2100 y›l›nda 1–3,5 derece artmas› anlam›na geliyor. “Bu kadar az farktan ne ç›kar?” diye düflünülebilir. Bu durumu bilinen bir örnekle aç›klayabiliriz. ‹nsan›n vücut s›cakl›¤› 36,7 derecedir. Bu s›cakl›¤›n yükselmesi, belirli rahats›zl›klara hatta ölümlere sebep olabilmektedir. Bundan yüksek bir s›cakl›k, insan vücudunun yap›tafllar› olan ve belirli bir çal›flma s›cakl›¤›na sahip hücrelerin ölümüne sebep olur. Dünyadaki bu s›cakl›k art›fl›n›n vücudumuzdaki ›s› dengesiyle paralelli¤ini kurarsak, bu s›cakl›k art›fl›n›n ne gibi olumsuz sonuçlara yol açabilece¤ini rahatl›kla görebiliriz.
K›sacas› bu s›cakl›k art›fl› hiç de küçümsenecek cinsten de¤ildir. Dünyan›n yaflam hücreleri öldürülüyor. Yiyecek ve yak›t kaynaklar› tükeniyor, buzullar eriyor, yeryüzündeki su seviyesi yükseliyor, ormanlar ve canl› türleri yok oluyor. Yok olan türlerle birlikte türler aras›nda sa¤lanan do¤al denge bozuluyor.
Sera etkisinin korkunç sonuçlar› S›cakl›k art›fl› dolay›s›yla, 11 bin tür canl›, memeli ve sürüngenlerin dörtte biri, bal›klar›n %80’i ve kufllar›n %12’si yak›n gelecekte yok olacak. Yine, 10–20 y›l içerisinde ormanlar›n %40’› yok olacak. Küresel ›s›nma nedeniyle kuzey bölgesinde ya¤›fllar artmaktad›r. Bunun sonucunda, buzullar›n erimesiyle deniz seviyesi 15–95 cm yükselmekte, ada ülkeleri yok olma tehdidiyle karfl› karfl›ya gelmektedir. Giderek az ya¤›fl alan kurakl›k ve k›tl›¤›n yafland›¤› bölgeler ise daha da kuru olma tehlikesiyle karfl› karfl›yad›r. Bütün bu felaketin tek nedeni kapitalist flirketlerin enerji kaynaklar›n› kâr h›rs›yla kullan›yor olmas›d›r. Kapitalist barbarl›k öyle bir düzeye varm›flt›r ki, bütün bunlar olurken, burjuvazi birkaç göstermelik önlem almak için yapacaklar› düflük harcamalardan kaç›nmakta, önlem al›nmas› konusunda en ufak “taviz” dahi vermemektedir. Son 15 y›l›n s›cakl›k de¤erlerine bak›ld›¤›nda, geride b›rak›lan bin y›l›n en s›cak y›llar›n› yaflad›¤›m›z görülebilir. Ve bu y›l bu s›cak hava dalgas› sebebiyle 35 bin kifli yaflam›n› yitirdi. S›n›fsal çeliflkilerin ve ›rkç›l›¤›n
hala ne kadar güçlü oldu¤unu hat›rlatan Katrina, New Orleans felaketlerinin do¤al afetler olmad›¤›, dünya s›cakl›¤›n›n her geçen gün daha da artmas›n›n hava olaylar›n›n daha fliddetli yaflanmas›na yol açt›¤› art›k inkar edilemez bir gerçeklik.
Kyoto Protokolü Dünya nüfusunun %4’üne sahip olan, ancak atmosfere sal›nan karbondioksitin %30’unu üreten ABD ile Türkiye ve Avustralya gibi ülkeler, Kyoto Protokol’ünü onaylamaya yanaflm›yorlar. Nedenleri ise ABD’nin petrol ba¤›ml›s› olmas›, Avustralya’n›n zengin kömür yataklar›na sahip olmas›, Türkiye’nin ise sanayileflmekte olan bir ülke olmas›. Peki, Kyoto protokolü ne çözüm sunuyor? Bugün dünya küresel ›s›nmaya ve iklim de¤iflikliklerine yol açmayacak do¤al kaynaklara, özellikle de yenilenebilir
Küresel ›s›nma felaket getirecek! Uzun zamandan beri tüm dünyada bilim insanlar›n›n üzerinde s›kça durdu¤u ve devlet baflkanlar›n› s›kça uyard›¤› bir konu küresel ›s›nma. Kullan›lan petrol ürünleri, kömür, kesilen ormanlar nedeniyle artan karbondioksit ve di¤er ›s›y› tutucu gazlar küresel ›s›nmaya neden oluyorlar. fiu anda Himalaya Da¤lar›’n›n karl› zirvelerinden Antartika’n›n buzullar›na kadar her yer h›zla ›s›n›yor.Yap›lan araflt›rmalara göre, s›cakl›klar dünya genelinde 0.6ºC artt›. En uzak ve en so¤uk bölgeler daha çok ›s›nd›. Küresel ›s›nmayla birlikte buzullar eriyor, nehirler kuruyor, k›y›lar erozyona u¤ruyor. Küresel ›s›nmadan flora ve fauna da etkileniyor. De¤ifliklikler büyük ölçüde gözden ›rak gerçeklefliyor. Ancak ak›ldan ›rak olmamal›, çünkü bunlar gezegenimiz için gelece¤i gösteren iflaretler. ‹klim uzmanlar›ndan George Philander, “Bizler art›k iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlar haline geldik” diyor.
ABD küresel ›s›nmay› inkar ediyor Arjantin’in baflkenti Buenos Aires’te toplanan Birleflmifl Milletler ‹klim De¤iflikli¤i Konferans›’nda konuflan bilim insanlar› küresel ›s›nman›n ekosistemler üzerindeki etkilerine iflaret ettiler. Konferans sonunda yay›nlanan raporda endüstriyelleflmifl tüm ekonomilerin, fabrika, otomobil ve enerji üretiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlar›n› azaltmalar›na vurgu yap›ld›. Tahminlere göre, 21’inci yüzy›l›n son çeyre¤inde
kaynaklara yeterince sahip. Gündemde olan Kyoto Zirvesi ise tüm bu imkânlar karfl›s›nda etki alan›n› oldukça s›n›rl› tutuyor. Dünyadaki karbon miktar›n›n %70 oran›nda düflürülmesi gerekirken Kyoto Protokolü’nün öngördü¤ü oran %7 gibi bir düzeyde kal›yor. ABD, Avusturya gibi ülkelerin yanaflmad›¤› bu düflük orand›r. Dünyay› yaratan ve yeniden yaratacak olan emekçilerdir bu y›k›m› engelleyebilecek olanlar. Sorunu ortadan kald›rmak istiyorsak öncelikle kayna¤›n›, dünyay› felakete sürükleyen kapitalizmi yok etmeliyiz. Yeryüzü cennetinin yarat›lmas› ancak o zaman mümkün olacakt›r.
E. Su
E k i m karbondioksit seviyesi endüstri devrimi öncesinin iki kat›na ç›kacak ve küresel s›cakl›klar 3 ila 10 derece artacak. Bilim insanlar› ABD’yi, tehlike boyutlar›na ulaflan küresel ›s›nman›n kontrol alt›na al›nmas› için, karbondioksit emisyonlar›n› düflürmeye ikna edemiyor. Bush yönetimi Kyoto Sözleflmesi’ni imzalamayaca¤›n›, flartlar›n kendi ekonomisine külfetler getirdi¤ini savunuyor. Kyoto’yu imzalamaya yanaflmayan ABD, sözleflmenin yürürlü¤e girmesinden önceki son uluslararas› konferansta da küresel ›s›nman›n bilimsel olarak kan›tlanmad›¤›n› savundu. ABD heyetini temsil eden Harlan Watson, “Bilim gelecekte bir gün küresel ›s›nman›n emisyondan kaynakland›¤›n› kan›tlarsa, biz de emisyon hacimlerimizi düflürürüz” diye konufltu.
G e n ç l i ¤ i
Ya kapitalist barbarl›k içinde çöküfl ya sosyalizm! Sermaye devletleri kendi kâr h›rslar› u¤runa dünyam›z› bir yok olufla sürüklüyorlar. Her ne kadar baz›lar› bu u¤urda mücadele verdiklerini göstermeye çal›flsalar da (Kyoto Sözleflmesi) dünyan›n sonunu haz›rl›yorlar. Kapitalistler kâr h›rslar› yüzünden insanl›¤› y›k›m savafllar› içinde tüketmekten çekinmiyorlar. Ayn› barbarl›¤› küresel ›s›nma konusunda da görüyoruz. Amerikan heyetini temsil eden Harlon Watson’›n yukar›daki konuflmas› buna çarp›c› bir örnektir. Biz komünistler biliyoruz ki, küresel ›s›nma sorunu ancak ve ancak sosyalizmde bir çözüme kavuflabilir. Rosa Lüksemburg’un çok yal›n bir dille ifade etti¤i gibi: Ya kapitalist barbarl›k içinde çöküfl, ya soyalizm!
47
Avrupa’da bir hayalet dolafl›yor:
Komünizm hayaleti! “Avrupa’da bir hayalet dolafl›yor: Komünizm hayaleti… Eski Avrupa’n›n bütün güçleri bu hayaleti defetmek üzere kutsal bir ittifak içine girdiler: Papa ile çar, Metternich ile Guizot, Frans›z radikalleri ile Alman polis ajanlar›...” (Komünist Manifesto)
E k i m G e n ç l i ¤ i
48
Bu hayalet nas›l 150 y›l önce burjuvaziye korku salarak Avrupa’da fabrikalarda, sokaklarda, barikatlarda dolafl›yorsa bugün de ayn› korkuyu sal›yor. Komünist Manifesto yukardaki cümlelerle bafll›yordu ve komünistlerin tüm Avrupa’daki burjuva iktidarlara karfl› savafl ilan› oldu. O gün nas›l burjuvaziye karfl› savafl ilan edildiyse, bugün de ayn› savafl sürüyor ve burjuvazi komünizm hayaletinden ayn› korkuyu duyuyor. O gün nas›l bütün Avrupa gericili¤i bu hayaleti defetmek için seferber olduysa bugün de ayn› ittifak devam ediyor. Bugün burjuvazi 150 y›l öncesine göre çok daha güçlü, komünist hareket bir o kadar zay›f... Ancak komünizmin gücü elbet bir gün y›k›lacak olan kokuflmufl düzenin efendilerine korku salmaya devam ediyor, onlar›n dizlerini titretmeye yetiyor. Komünizm hayaleti 150 y›ld›r Avrupa’da dolafl›yor. 1848’de Komünist Manifesto’nun sat›rlar›ndayd›, 1871’de Paris’te sokaklarda, barikatlarda, bir flehrin insanlar›n›n yüreklerinde dolafl›yordu. 1917 Ekim’inde Rusya’da milyonlarla beraber tarihin ilk proleter devrimini gerçeklefltiriyordu. II. Dünya Savafl›’nda faflizme karfl› savafl›yor, Hitler faflizmini ezen Sovyetler Birli¤i’nin yan›nda cephede dolafl›yordu ayn› hayalet. Ve halen ayn› kararl›l›kla dolafl›yor yaflam›n her alan›nda. Ve her yerde düflmana korku sal›yor. Bu güncel korkunun en büyük kan›t› AKPA (Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi) Politik Komisyonu’nun haz›rlad›¤› anti-komünist içerikli rapordur. Komünizme, komünistlere, dolay›s›yla insanl›¤›n kurtulufl umutlar›na sald›r› niteli¤indeki bu rapor tüm dünyada antikomünizm hareketine zemin haz›rlamaya çal›fl›yor. Rapor tarihi tamamen çarp›tarak, sözde totaliter komünist rejimlerin yarg›lanmas›n› istiyor; nas›l Hitler faflizminin savunucular› hesap verdi ve yarg›land›ysa, komünizm ve komünistler de hesap verip yarg›lanmal›d›r diyor. Milyonlar›n katili Hitler faflizmi ile dünya halklar›n›n kurtulufl umudu olan Sovyet rejimini tarih sahnesinde ayn›laflt›rmak, suçlu ilan etmek tam da burjuvaziye yak›flan türden bir ars›zl›kt›r. Fakat daha önemlisi, komünizm hayaletinden duyulan korkunun aç›k bir ifadesidir. Bu rapor ile yap›lmak istenenlerden biri de kendi tarihlerini bir nebze de olsa aklamak, komünist ideolojiyi yarg›layarak kendi düzenlerinin çarp›kl›klar›n›, çürümüfllü¤ün gizlemektir. Hem bu oyunla komünizmi
yarg›lamak istemekte, hem de neo-liberal sald›r›lar›n›, emperyalist sald›rganl›¤› gizlemeye, dikkati baflka yere çekmeye çal›flmaktad›rlar. Bunlar›n yan›s›ra komünizmin sembollerine de bir sald›r› gerçeklefltirilmekte, insanl›¤›n kurtuluflu davas›n›n simgesi olan orak-çekiç ve k›z›l y›ld›z da hedef tahtas›na konulmaktad›r. Yasaklanmas› do¤rultusunda öneriler vard›r. Hatta Macaristan’da k›z›l y›ld›z yasaklanm›flt›r. Tarihte komünizme en vahfli bir biçimde sald›ran Hitler faflizmidir ve ak›beti ortadad›r. Tüm halklar› kölelefltirmek, soyk›r›ma u¤ratmak, kamplarda, zindanlarda katletmek, komünist partileri yasaklayarak üyelerini iflkencelerden geçirmek kapitalizmin öz be öz ürünü olan Hitler faflizmine özgüdür ve ona hak etti¤i cevab› Sovyetler halklar› vermifltir. Hitler faflizminin Stalingrad’da ilk defa yenilgiye u¤ramas›n›n ard›ndan Einstein flöyle demifltir: “Sovyet Rusya olmasayd›, bu kanl› köpekler emellerine ulaflacaklard›, ya da en az›ndan çok yaklaflacaklard›.” Bu paç›k tarihi gerçe¤i hiçe sayarak Nazizm’i komünizmle bir tutmak, Hitler faflizmini Sovyet rejimi ile ayn› kefeye koymak, Hitler’i Stalin’le özdefllefltirmek ak›l almaz bir olay gibi görünse de, bunun gerisinde iliklerine kadar çürüyen, insanl›¤› y›k›ma sürükleyen bir sistem gerçekli¤i ve onun temsilcilerinin bunun bilincinde olmas› vard›r. Onlar bu bilinçle, insanl›¤›n gelece¤i olan komünizme sald›rmaktad›rlar. Bu raporun haz›rlanmas›nda rol oynayan ‹sveçli parlamenter Goran Lindbland, komünizmin bir fleytan düflüncesi, hatta Frans›z Devrimi ve Paris Komünü’nün korkunç olaylar oldu¤unu iddia etmektedir. Baflka bir iddiaya göre ise; sözde totaliter komünist rejimler 95 milyon insan›n katledilmesinde sorumludur. Oysa, komünizme karfl› topyekün savafl ilan edenlerin bizzat kendileri onmilyonlarca insan›n katledilmesinin sorumlusudurlar. Kapitalizmin sebep oldu¤u açl›k ve salg›nlar yüzünden Afrika’da ve dünyada ölen ve ölüme terk edilen milyonlar, 2. Dünya Savafl›’nda ölen 6 milyon Yahudi , 20 milyonu aflk›n Sovyet yurttafl› ve toplamda ölen 45 milyon insan... Kapitalist düzenin kaynakl›k etti¤i bölgesel savafllar, iflbafl›na getirdi¤i beyaz terör rejimleri, bugün dünya halklar›na karfl› bafllat›lan savafllar vb... Bugün düflmana korku salan komünizm hayaleti tam da bu sistemin yaratt›¤› y›k›mdan dolay› dünyadaki tüm burjuva iktidarlar› tehdit etmektedir. Korkular› ve sald›rganl›klar› bundand›r. Komünizm hayaleti eninde sonunda onlar› tarihin çöplü¤üne gönderecektir. Son söz: K o m ü n i z m i n s a n l › ¤ › n o n u r u d u r !
R. U. Kurflun
Berlin’de kitlesel Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anmas›...
Onlar flahs›nda dile getirilen büyüyen sosyalizm özlemdir!
Alman proletaryas›n›n ve sosyalizmin iki seçkin önderi Rosa Lukxemburg ve Karl Liebknecht, 15 Ocak 2006 tarihinde, Berlin’de gerçeklefltirilen bir yürüyüfl ve an›t mezar töreni ile bir kez daha an›ld›lar. Her y›l geleneksel olarak gerçeklefltirilen yürüyüfle, dondurucu so¤u¤a ra¤men Almanya’n›n çeflitli kentlerinden ‹spanya, Norveç ve baflka ülkelerden gelen binlerce kifli kat›ld›. An›t mezar ziyaretine ise toplam 70 binin üzerinde ilerici, devrimci ve komünist kat›ld›. Yürüyüfle kat›lanlar›n a¤›rl›¤›n› gençler, an›t mezar ziyaretine kat›lanlar›n ezici bölümünü ise özellikle Do¤u Alman kökenli yafll› kuflak sosyalistler oluflturuyordu. Alman devletinin ve polisinin tüm provokasyon ve engellemelerine karfl›n, on binlerce iflçi, emekçi ve sosyalistin, her y›l Ocak ay›n›n ikinci haftas›nda Berlin’de toplanmas› son derece anlaml›d›r. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht emperyalist savafla karfl› devrimi, kapitalist barbarl›¤a karfl› sosyalizmi savunduklar› için katledildiler. Her y›l Berlin’de gerçeklefltirilen eylem ve etkinliklerde biraraya gelen onbinlerce iflçi, emekçi ve genç de bunu bilerek etkinliklere kat›lmakta, böylece onlar›n flahs›nda bir kez daha sosyalizme ba¤l›l›klar›n› dile getirmektedir. Bu y›lki eylem ve etkinliklerde de onbinlerce iflçi ve emekçi bir kez daha emperyalist yalanlar›n ve kapitalist barbarl›¤›n inad›na sosyalizme ba¤l›l›klar›n› ve sosyalizme duyduklar› özlemi dile getirdiler. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht için yap›lan yürüyüflte, Do¤u ve Bat› Alman ilerici ve devrimcilerin yan› s›ra Türk, Kürt, ‹ran, Filistin, Yunan, Afrika vb. ilerici ve devrimciler de vard›. Hepsi de, bu iki bafle¤mez komünistin yaln›zca Alman devriminin önderi de¤il kendilerinin de önderleri oldu¤unun bilinciyle yürüyüfle kat›lm›fllard›. Yürüyüfl boyunca en çok ve en s›k at›lan slogan›n “Rosa ve Karl Liebnekcht yafl›yor!” slogan› ile birlikte “Yaflas›n enternasyonal dayan›flma!” olmas› bunun somut ifadesiydi. Onlar, yüzy›l›n ilk çeyre¤inde baflgösteren bir bunal›mlar ve savafllar ve devrimler döneminin komünistleriydi. Tüm yaflamlar› da militarizme ve savafla karfl› mücadele ile devrim ve sosyalizm davas›n› savunmakla geçti. Rosalar için yap›lan yürüyüfl ve di¤er etkinliklere damgas›n› vuran tema da, sosyal y›k›m sald›r›s›n›n yan› s›ra savafla karfl› ajitasyondu. Hemen tüm bildirilerin içeri¤inde, pankartlara yaz›lan sloganlarda ve
dövizlerde dile getirilen taleplerde bu konu ifllenmiflti. Bafl›n› ABD’nin çekti¤i emperyalist sald›rganl›k ve savafl›n yan›s›ra, Alman burjuvazisinin, son y›llarda, alttan alta gelifltirdi¤i militarist ve sald›rgan politikalar›n da bunda büyük rolü vard›. Özellikle son dönemlerde yo¤unlaflt›r›lan Alman ordusunun yeniden iç güvenlik gücü haline getirilmesi çabalar› bu konuda belirgin bir hassasiyete yolaçmaktad›r. ‹flte bu durumun kendisi Rosa ve Karl Liebknecht anmas› ile anlaml› bir örtüflmeyi oluflturuyordu. Yürüyüfl Berlin’in Franfurter Tor Meydan›’nda saat 10:00’da bafllad›, an›t mezarlar›n bulundu¤u alanda sona erdi. Alman partilerinden DKP’nin organize kat›l›m› ile MLPD’nin özellikle gençlik örgütü Rebell’in kitlesel kat›l›m› dikkat çekiciydi. Bu y›lki yürüyüfl ve anma etkinliklerine Almanya’n›n yeni partisi Sol Parti de kat›ld›. Sol Parti (PDS)Genel Baflkan› Lothar Bisky, Sol Parti’nin parlamento Eflbaflkanlar› Oskar Lafontaine ve Gregor Gysi, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DDR) son devlet ve parti baflkan› Egon Krenz ve DDR’in son baflbakan› Hans Modrow gibi ünlü simalar›n yan›s›ra çok say›da sol partiye mensup parlamenter de yürüyüflte yerald›lar. Gerçekte Schröder’in SPD’sinden boflalan yeri doldurmaya aday Sol Parti’nin ad› geçen bu temsilcileri, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’e “sahip ç›kmak”tan geri durmad›lar. Gysi‚ “Almanya Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht ile gurur duymal›” fleklinde aç›klama yapt›. fiüphesiz ki bu inand›r›c›l›ktan yoksun bir aç›klamayd›. Gelinen yerde yeniden bir hale gelen sosyalizm özleminin oluflturdu¤u bas›nc›n sonucuydu. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i anmak amac›yla gerçeklefltirilen yürüyüfl ve an›t mezar ziyaretine her y›l oldu¤u gibi bu y›l da Türkiyeli parti ve örgütlerin hemen tümü de kat›ld›. Fakat kat›l›mlar›ndaki belirgin zay›fl›k ile hemen tüm etkinliklerde günün anlam›na uygun sloganlar yerine dar grup sloganlar›na duyduklar› belirgin e¤ilim, sözkonusu bu parti ve örgütlerin zaaf› olmaya devam ediyor. Bu yürüyüfl ve an›t mezar ziyaretinde Yurtd›fl› Örgütü olarak Partimizi temsil ettik. Yürüyüfl boyunca ve an›t mezarlar›n oldu¤u alanda “Ya barbarl›k ya sosyalizm!” bafll›kl› yurtd›fl› örgütü imzal› bildirimizi da¤›tt›k. “Gelecek her yerde sosyalizme aittir!/TK‹P” imzal› pankart›m›z› tafl›d›k. Arkam›zda ise üzerinde “Kapitalist sald›r›lara karfl› birleflik mücadeleye!/Bir-Kar” imzal› pankart tafl›nd›. “Yaflas›n enternasyonal dayan›flma!”‚ “Yaflas›n devrim ve sosyalizm!”‚ “Kahrolsun emperyalist savafl!” en çok att›¤›m›z sloganlar oldu. Yürüyüfl, an›t mezar›n ziyaret edilmesinin, karanfiller b›rak›lmas›n›n, Rosa ve Karl Liebknecht’e sayg› ve ba¤l›l›k bildiriminin ard›ndan sona erdi. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht sosyalizme aittir ve hep öyle kalacakt›r. Onlar› hep anaca¤›z. Hiçbir çaba ve güç onlar› bize unutturamayacakt›r.
E k i m G e n ç l i ¤ i
TK‹P Yurd›fl› Örgütü
49
Stalingrad:
Sosyalizmin faflizme karfl› zaferi E k i m G e n ç l i ¤ i
50
Emperyalist paylafl›m savafl›ndan yenik ç›kan Almanya, a¤›r koflullar›n dayat›ld›¤› Versay Anlaflmas›’n› imzalam›flt›. Savafl›n yaratt›¤› y›k›m içerisinde güçlenen Alman burjuvazisi ise bir önceki savafltan alamad›¤› pay›n› artt›rmak ve yükselen devrimci hareketi bast›rmak için Hitler faflizmini iktidara getirdi. Ekonomik kriz içinde debelenen emperyalistkapitalist sistemin öz çocu¤u olarak ortaya ç›kan Hitler, iktidara geldi¤i ilk günden itibaren büyük askeri y›¤›naklar› oluflturmaya bafllad›. Bu, yeni bir emperyalist savafl›n ç›kaca¤›n›n habercisiydi. Ve insanl›k tarihinin yaflad›¤› en kanl› savafl, 2. emperyalist paylafl›m savafl›, 1 Eylül 1939’da Hitler’in Polonya’y› iflgal etmesiyle bafllad›. Hitler’in ordusu Çek ve Romanya topraklar›n› iflgal etmifl, Avusturya’da ise darbe örgütlemiflti. ‹ngiliz ve Frans›z emperyalizmi yan›bafllar›nda günden güne ilerleyen, 盤›r›ndan ç›kan Hitler faflizmi karfl›s›nda suskunluklar›n› bozmam›fllard›. Çekoslovakya ve Romanya ile imzalad›klar› anlaflmalara ve garantör olduklar› ülkelerin iflgaline göz yummalar›n›n arkas›nda Alman faflizmini Sovyetler’e karfl› kullanmak istemeleri vard›. 1940’da Alman ordular› Fransa’ya girdi ve Paris, neredeyse hiçbir direniflle karfl›lafl›lmaks›z›n teslim al›nd›. Karfl›s›nda hiçbir gücün dayanamad›¤›n› gören Hitler, Sovyetler’e sald›rmaya karar verdi. 22 Haziran 1941’de sald›r› bafllad›. 1941’in sonlar›na do¤ru savafl Almanya’n›n lehine ilerliyordu. Faflist Alman ordusu sonbaharda Leningrad’a, Aral›k ay›nda da
Moskova banliyölerine ulaflm›flt›. 28. Piyade Tümeni’ne ba¤l› Alman askerleri Moskova’n›n kenar mahallelerine girdiler, ama sosyalizme olan tüm ba¤l›l›klar›yla fabrikalar›ndan ç›kan iflçilerin direnifliyle karfl›laflt›lar. Moskova’ya yönelik sald›r› baflar›s›zl›kla sonuçlan›nca, Karadeniz ve Hazar Denizi aras›nda bulunan Kafkasya’daki petrol yataklar›n› ele geçirmek isteyen Alman ordusu Volga nehrini kullanmaya karar vermiflti. Ve Volga k›y›s›ndaki önemli bir sanayi kenti olan Stalingrad’a ulaflm›flt›. 1942 yaz›nda Stalingrad flehri kuflatma alt›na al›nm›flt›. Eylül ay›n›n ilk haftas›nda flehrin yak›n›nda çarp›flmalar yaflan›rken ay›n sonlar›na do¤ru çarp›flmalar flehir merkezine do¤ru yay›lm›flt›. Özellikle fabrikalar direniflin simgesi haline gelmiflti. ‹flçiler ellerinde çekiçleriyle savafl›yorlard›. Bir Alman subay› yazd›¤› mektupta flöyle diyordu: “Volga’ya ulaflmam›za yaln›zca bir kilometre var, fakat bu bir kilometreyi bir türlü geçemiyoruz. Bu bir kilometre için yap›lan savafl bütün Fransa’n›n ele geçirilmesi için yap›lan savafltan daha uzun sürdü.” Kuflatma ve sokak çat›flmalar› süresince Almanlar kenti karadan ve havadan bombalad›lar. Kuflatma süresince Sovyet birliklerinin elinde olan kesimin her kilometresi için 100 bin havan ya da top mermisi harcanm›flt›. Bu kadar fliddetli bombard›man alt›nda ve bu y›k›nt›lar›n aras›nda yaflayan insanlar›n olmas› inan›lmaz gibi görünüyordu. Ancak, Stalingrad savunmac›lar› y›k›nt›lar›n aras›nda hem yafl›yor hem de savafl›yorlard›. Hitler nutuklar›nda Stalingrad’›n ele
geçirildi¤ini, “kent sokaklar›ndaki hayaletlerin k›sa zamanda temizlenece¤ini” söylerken, her y›k›nt›n›n arkas›ndan Almanlar’a atefl eden bir savunmac› ç›k›yordu. Alman panzerleri y›k›nt›lar›n aras›nda t›kan›p kal›yor, onlar› kurtarmak Almanlar için ayr› bir sorun oluyordu. Stalingrad halk› tek tek her ev için çarp›fl›yor, hatta Almanlar’›n alt katlar›n› ele geçirdikleri binalar›n üst katlar›ndakiler, cephaneleri bitene kadar, saatlerce günlerce çarp›flmaya devam ediyorlard›. Alman faflizmi ezip geçece¤ini umdu¤u Stalingrad’da muhteflem bir direniflle karfl›laflm›flt›. Bu, sosyalizmin varolma savafl›yd›. 14 Ekim’den 19 Kas›m’a kadar sokak sokak, ev ev savunuldu flehir. Stalingrad halk› kaynar sularla, çekiçlerle savundu ülkesini. Öyle ki bütün Avrupa ülkelerinde kaybetmifl oldu¤undan çok daha fazla zaman ve kan kaybetmiflti Almanya, bir tek soka¤›n› ele geçirebilmek için Stalingrad’›n. 19 Kas›m’da karfl› sald›r› emrini alan K›z›lordu 22 Kas›m’a kadar Alman 6. ordusunun tüm ceplerini yard› ve kuflatt›. Kas›m ay›nda kuflat›lan 250 bin Alman askerinin sadece 6 bini geri dönebildi. Ve 2 fiubat 1943’de General Strecker Hitler’e bir mesaj gönderdi: “11’inci Tugay ve onun alaylar› son derece güçlü düflmana karfl› son adam›na kadar çarp›flt›. Yaflas›n Almanya!” Stalingrad’›n kuzeyindeki son Alman direnifl noktas›, General Strecker’in 11’inci Tugay› teslim oldu. Bu zafer yeni bir askeri harekat›n habercisiydi. K›z›l Ordu için sald›r› ve ilerleme zaman› gelmiflti art›k. Bu tarihten itibaren Berlin üzerine yürümeye bafllad›. 1944 May›s ay› bafl›nda K›z›l Ordu yüzlerce kilometre ilerlemifl ve buralardaki Alman tümenlerini ezmifl, 19 milyon Sovyet insan›n› kurtarm›fl ve Romanya’ya ulaflm›flt›. Ve tüm bu savafl s›ras›nda 20 milyonu aflk›n
insan›n› kaybetmiflti. Bu savafl, 2. Dünya Savafl›’n›n dönüm noktas› olmufltu. Alman 6. ordusu Stalingrad’da imha edilmifl, Hitler efsanesi son bulmufltur. Bütün emperyalist devletlerin ç›karlar› gere¤i Almanya’n›n ilerlemesini sessizce izledi¤i bu savaflta Sovyetler’in temel dayana¤›, Sovyet halklar›n›n Ekim Devrimi’nden ve sosyalizmden ald›klar› güçle verdikleri mücadeledir. Sovyet halklar› Nazizm ve baflka bir burjuva rejim alt›nda yaflamay› reddetmifl, kendi sosyalist iktidar›na can› pahas›na sahip ç›km›flt›r. Emperyalizmin sosyalizme açt›¤› savaflta sosyalizm kazanm›flt›r.
Irak bir “Stalingrad” olabilir mi? Irak savafl› bafllad›¤› günlerde iflgal ordusunun Güney Irak’ta, yani BAAS rejiminin katliamlar›n› ve y›k›m›n› yaflam›fl bu bölgede karfl›laflt›¤› direnifl, bütün dünyada flaflk›nl›k uyand›rm›flt›. Ba¤dat’›n yeni bir “Stalingrad” olabilece¤i herkesin dilindeydi. Ama iflgal ordusu Ba¤dat’a girdi¤inde savafl bir anda bitti. BAAS rejimi bir anda çöktü. Ve bir kere daha anlafl›ld› ki, gerici rejimlerin Vietnamlar, Stalingradlar yaratmas› mümkün de¤ildir. Stalingrad’da her renk ve milliyetten Sovyet insan› sosyalizmi savunmufltur. Stalingrad direniflinin baflar›s›n›n gerisinde Sovyet insan› ve gerisinde Sovyet düzeni vard›r. Önderli¤inde iflçi s›n›f› ve Bolflevik Parti vard›r. Stalingrad’da yarat›lan direniflte çok büyük kahramanl›klar ve fedakarl›klar vard›r. Böyle büyük direniflleri ancak ve ancak halklar ve onlara önderlik eden devrimci güçler yaratabilir. Stalingrad direnifli tarihsel hakl›l›¤›yla, emperyalist iflgal alt›ndaki dünyan›n bütün ezilen halklar›na yol göstermektedir.
E. Ekim
E k i m G e n ç l i ¤ i
51
Beytepe’de kantinleri kapatma sald›r›s›...
Bir bardak çay› örgütleyebilmek... E k i m G e n ç l i ¤ i
52
Bin bir umutla geldi¤imiz üniversiteler her geçen gün özellefltirme sald›r›lar›yla, al›nan yüksek har(a)çlarla, e¤itimin her alanda paral›laflt›r›lmas›yla bizlere, iflçi ve emekçi çocuklar›na, kap›lar›n› kapat›yor. Son dönemde Beytepe’de bu sald›r›lara bir yenisi daha eklendi. Kantinler kapat›l›yor. Nedeni ise fakültelere uzak bir yere, Beytepe Al›flverifl Merkezi’nin, trilyonlarca liral›k ihaleler sonras›nda aç›lmas›. Dönemin bafllad›¤› ilk günlerde kantinlerin kapat›laca¤›n› ö¤rendi¤imizde, Edebiyat Fakültesi ö¤rencileriyle birlikte fakülte üzerinden bir çal›flma bafllatt›k: Ö¤renci Çayhanesi. Amac›m›z fakülte içerisinde çay içip yemek ihtiyac›m›z› ucuz bir flekilde karfl›layabilece¤imiz, oturup sohbet edebilece¤imiz, etkinlikler yapabilece¤imiz bir kantin, bir sosyal yaflam alan› yaratmakt›. Bu amaçla ilkin tüple çay demlemeye ve fakültenin içindeki büfede 450.000’e sat›lan çay›, ucuz bir flekilde -150.000’e- insanlara ulaflt›rmaya bafllad›k. Biriken parayla da çay makinesi, tabure ve sehpa ald›k. Bu arada düzenli toplant›lar yap›yor ve ilerleyen süreçte neler yap›labilece¤ini tart›fl›yorduk. Rektörlü¤ün tüm tehditlerine, Edebiyat Fakültesi’nin elektri¤ini kesmesine ve malzemelerimizi “çalmas›na” ra¤men, fakültede yaratt›¤›m›z etkiyle ve çal›flmaya yeni kat›lan ö¤rencilerin deste¤iyle yeni bir çay makinesi alarak çal›flmam›z› devam ettirdik. Ancak çal›flman›n Edebiyat Fakültesi’ne s›k›flmas› ve ileri bir aflamaya s›çrayamamas› nedeniyle farkl› bir kampanya örgütleme karar› ald›k. “Ucuza yemek yiyebilece¤imiz, çay içebilece¤imiz, arkadafllar›m›zla oturup sohbet edebilece¤imiz; kantindeki ürünlerin fiyatlar›n›n, ö¤renciler ve ö¤retim görevlilerince oluflturulacak bir komisyonla belirlenece¤i bir kantin istiyoruz!” taleplerini içeren bir imza kampanyas› bafllatt›k. Önce okulun birçok yerinde yayg›n bir flekilde bildirilerimizi da¤›tt›k, kampanyan›n afifllerini yapt›k. Kampanyay› fliir ve müzik dinletisinden oluflan bir etkinlikle bafllatt›k. Kampanyan›n ilk günlerinde bir etki yaratamad›¤›m›z, kampanya sadece imza masalar›yla s›n›rl› kald›¤› için istedi¤imiz hedefe ulaflamad›k. Ancak finallerin bafllamas›ndan bir hafta önce, ö¤renci çayhanesiyle birlikte kampusün ücra yerlerinde bulunan ‹ktisat, E¤itim ve Haz›rl›k binalar›nda çal›flmam›za h›z vererek imza kampanyam›za canl›l›k kazand›rd›k ve üç gün içinde bine yak›n imza toplad›k. Kampanyam›za ö¤retim görevlileri de, kendilerinin haz›rlad›¤› bir dilekçeyle, destek verdiler. Bu zaman içerisinde rektörlük de bofl durmad› tabii ki. Kantinlerde çal›flan iflçilerin kimliklerini “yenileyece¤iz” bahanesiyle ald›lar ve geri vermediler. ‹flyerlerinin kapat›lmas›na karfl› ç›kan kantinlerin elektriklerini ve telefonlar›n› kestiler. Kampanyay› ikinci döneme sark›tmay› düflündü¤ümüz flu günlerde, final haftas› olmas›ndan yararlanan rektörlük birçok kantine “temizlik” gerekçesiyle 10 günlük kapatma cezas› verdi.
Mahkeme süreci devam etti¤i ve temizlik kontrolünün belediye taraf›ndan yap›lmas› gerekti¤i halde rektörlük keyfi bir flekilde kantinleri kapatmaya bafllam›flt›r. Hatta daha bir ay öncesinden açt›klar› büfeleri bile yine “temizlik” gerekçesiyle kapatm›flt›r. Kimya ve Fizik bölümlerindeki kantinler, Bey Cafe, yurt kantini ilk baflta kapat›lmak istenenlerdir. Ö¤rencilerin tepkisini çeken rektörlük bu sefer de kendilerince bir çözüm üretmifl; al›flverifl merkezine uzak baz› noktalara büfeler açm›flt›r. Tüpte çay demlemeye soruflturma Kantinleri temizlik gerekçesiyle kapatmaya çal›flan zihniyet bir yandan da soruflturmalarla bizi y›ld›rmaya çal›fl›yor. Her konuflmas›nda “demokrasi” havarisi kesilen rektör Edebiyat Fakültesi içinde çay demleyen ve içen ö¤rencilere soruflturma açt›. Gerekçeleri; fakülte içinde ‘ticari amaçl›’ tüpte çay demlemek ve simit, po¤aça, sandviç satmak. Ucuza çay içmek, biriken paralarla simit, po¤aça almak ve bunlar› ücretsiz vermek, hatta yine bu biriken paralarla 3 gün ücretsiz çay içmek (çay fiyatlar›n›n 400-500 bin aras› de¤iflti¤i ve günde binlerce sat›ld›¤› düflünüldü¤ünde) elbetteki hofllar›na gitmeyecekti. Soruflturmalar yetmemifl gibi rektörlük, uflaklar›, ve kolluk kuvvetleri bu sefer de sözlü tehditlerle bizleri, üniversitelerin gerçek sahiplerini y›ld›rmaya çal›fl›yorlar. Rektörlük tek
bafl›na bizi de tehdit etmiyor. Kantin sahiplerini de “bir tak›m ö¤rencileri de arkana alarak organize ifl yap›yorsun” diyerek sindirmeye çal›fl›yor.”Demokrasi”den anlad›klar› bunlar olsa gerek.
Yurt kantininde anlaml› dayan›flma 20 kiflilik rektörlük heyeti, avukatlar ve ÖGB’lerin kantine girip kapatmak istemesi, 19 Ocak’ta kantinde bulunan ö¤renciler taraf›ndan alk›fllarla protesto edildi. Ö¤renciler taraf›ndan “Kantinimizi istiyoruz, kapatt›rmayaca¤›z!” denildi ve bu 20 kiflilik güruh kantinden kovuldu. Ç›kar›lma esnas›nda avukatlar taraf›ndan ö¤rencilere “görüflece¤iz” denilerek tehditler savruldu. Bunun üzerine kantinin elektikleri kesildi. Mum ›fl›¤›nda kantinde oturan ö¤rencilere kantinlerinin neden kapat›ld›¤› ve ne amaçlad›klar› anlat›ld›. Yurtlarda bununla ilgili bildiriler da¤›t›ld›. Bu yak›c› soruna karfl› ö¤renciler kantini kapan›fl saatine kadar terk etmiyor, her akflam müzik eflli¤inde türküler, marfllar söyleniyor, halaylar çekiliyor. “Onlar kapatmakta ›srarl›ysa biz de bu yaflam alan›m›za sahip ç›kmakta kararl›y›z” diyorlar. Tüccar rektör yurt yönetmeli¤inde bile bulunan “yat›l› ö¤renci bar›nd›ran yerlerde, yurtlarda yurt kapan›fl saatine kadar aç›k kalmak suretiyle bir kantin bulunmas› gerekir” ilkesini de kendince çözümlemifl, buras›n›n bir ö¤renci kasabas› statüsünde oldu¤unu belirterek kantin yerine al›flverifl merkezini adres göstermifltir.
Yurt ö¤rencileriyle kantinlerin kapat›lmas› üzerine konufltuk...
“ Tamam›yla kâr amaçl› bir politika” -Yu r t t a b i r kantin olmas› senin için ne ifade ne ediyor? 1. ö¤renci (Erkek Yu r d u ’ n d a n ) : Yurt kantini bizim için yemek yenecek bir yer olmaktan çok daha fazlas›n› ifade ediyor. Kantin yurt ö¤rencilerinin paylafl›m alan› olma niteli¤ini tafl›yor. Birlikte vakit geçirirken sohbet etti¤imiz, etkinlikler gerçeklefltirdi¤imiz bir alan. Bu yüzden yurt kantini, yurt ö¤rencileri için olmazsa olmaz bir mekan. 2. ö¤renci (K›z Yu r d u ’ n d a n ) : Beytepe Ö¤renci Yurdu, kampüs içerisinde, flehirden uzak bir yurt oldu¤u için, yurtta bir kantin olmas› bütün ö¤renciler için zorunlu bir ihtiyaçt›r. -Nas›l bir k a n t i n o l m a s › n › i s t i y o r s u n ? 1. ö¤renci: Rahatça oturup arkadafllar›m›zla beraber olabilece¤imiz, ö¤rencilerin ihtiyaçlar›n› karfl›layacak, fiyatlar›n belirlenmesinde ö¤rencilerin de etkin oldu¤u, ticaret mant›¤›yla de¤il ihtiyaçlar›m›z do¤rultusunda çal›flan bir kantin istiyorum. 2. ö¤renci: Kantin temel ihtiyaçlar›m›z› karfl›layabilir nitelikte olmal›d›r. Yani kantin zorunlu olmakla birlikte nitelikli olmal›d›r. Arkadafllar›mla oturabilece¤im, sohbet edebilece¤im, sosyal etkinlikler düzenleyebilece¤im ve bir ö¤renci olarak ihtiyaçlar›m› en ucuza karfl›layabilece¤im bir kantin olmal›d›r. -Rektörlü¤ün kantin politikas›n› nas›l de¤erlendiriyorsun? 1. ö¤renci: Tamam›yla kâr amaçl› bir politika dahilinde ö¤renciyi düflünmeyen bir politika izledi¤ini bütün ö¤renciler olarak görüyoruz. 2. ö¤renci: Rektörlü¤ün fakültelerdeki ve
yurtlardaki kantinleri kapatmas›ndaki tek amaç kendi ç›karlar›n› korumakt›r. Yani kâr oran›n› yükseltmektir. fiöyle ki; ö¤rencilerin yeni aç›lan al›flverifl merkezine gitmelerini sa¤lamak ve al›flverifl merkezi üzerinden daha fazla kâr elde etmek için fakülte ve yurt kantinlerini kapatma karar› alm›flt›r. Bu, fluursuzca al›nan bir karard›r. Ankara’n›n en ücra yerlerinden birinde bulunan bir kampüste bile bu durum kolay kolay yarat›lamaz. Rektör yapt›¤› pazarl›klarda hiçbir ö¤rencinin hakk›n› gözetmemifltir. Ben merak ediyorum; acaba bizim rektör profesör ünvân›n› ticaret kafas› çok geliflmifl oldu¤u için mi ald›? Çünkü sadece kantinler de¤il, tüm flartlar ö¤renciler aleyhinedir. Ulafl›m sorunu, yemekhanede yemek yiyememe (çünkü en az 5 YTL kart›m›za yüklememiz gerekiyor), kampüste bulundu¤umuz tüm alanlarda kameralarla gözetlenme sorunu ve kampüse giriflte, derslere ve s›navlara geç kalmam›z pahas›na, otobüslerin durdurulup kimlik kontrolü yap›lmas›, bu sorunlardan sadece birkaç›d›r.
E k i m G e n ç l i ¤ i
- Bunun için neler yap›yorsun ve neler yap›lmal›? 1. ö¤renci: Kantine yap›lan haks›z ve fiziki müdahalelere karfl› ç›k›yoruz ve tüm ö¤renci arkadafllar›m›z› birlikte mücadeleye ça¤›r›yoruz. Birlikte mücadeleye ça¤›rmak için iliflkiler kurmaya ve çeflitli etkinlikler yapmaya çal›fl›yoruz. 2. ö¤renci: Bence ö¤rencilerin bu sorunlarla ilgili yapmalar› gereken fleylerin bafl›nda, bilinçlenmeleri ve birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Sorunlar›n üzerine gitmeliyiz. Beytepe’de mücadele eden, sorunlar›n üstesinden gelen ö¤renci kimli¤i ön plana ç›kar›lmal›d›r. Ö¤rencilerin bar›nma-beslenme gibi temel ihtiyaçlar›n› karfl›lamak zorunda olan e¤itim-ö¤retim kurumlar› özellefltirmelerle birer ticarethaneye dönüfltürülmeye çal›fl›l›yor. Bizler sermayenin ve onun üniversitemizdeki temsilcisi olan rektörlü¤ün sald›r›lar›na karfl› kampanyam›z› ikinci dönemle birlikte daha da güçlendirerek sürdürecek ve haklar›m›z› yeniden kazanaca¤›z.
Beytepe Ekim Gençli¤i
53
Gençli¤in devrimci kültür ve sanat üretimine dair/2 Kültür-sanat atölyeleri
E k i m G e n ç l i ¤ i
54
Kulüp ve topluluklarda faaliyet yürütme imkanlar›n olmad›¤› durumlarda ya da bazen öznel tercihlerle de oluflturulabilecek araçlar›n bafl›nda kültür-sanat atölyeleri geliyor. Atölyelerin illa salt sanat konular› üzerinden oluflturulmas› gerekmiyor. Sosyoloji, fizik, bilim tarihi gibi bir dizi konu üzerinden de atölyeler oluflturmak mümkün. Ama burada özel olarak kültürsanat atölyeleri üzerinde durulacak. Kültür-sanat atölyeleri üzerinden söylenen ço¤u fleyin di¤er konular üzerinden oluflturulacak atölyeler için de geçerli olabilece¤i söylenebilir. Peki hangi konu üzerinden nas›l bir atölye oluflturulacak? Yereldeki güçlerin sahip oldu¤u nitelikler, politik faaliyet sonucunda etrafta birikmifl ö¤rencilerin ilgi alanlar›, alan›n ihtiyaçlar› vb. bu sorunun cevab›n› kendili¤inden verecektir. fiiir, edebiyat, tiyatro, müzik gibi alanlardan birini seçtikten sonra ö¤renci kitlesine ça¤r›da bulunarak bir toplant› örgütlenmeli. Önden çal›flmaya kat›lacak
iliflkiler varsa onlarla ön toplant› yapmak ve toplant› çal›flmas›na bu iliflkileri katmaya çal›flmak önemli. ‹lk toplant› önemli oldu¤u için herkesin düflüncelerini almaya çal›flmak, ama önden belli planlar ve fikirlerle insanlar›n karfl›s›na ç›kmak ve toplant›n›n sonunda bir tak›m kararlar alabilmek gerekiyor. ‹fli sürüncemede b›rakmak zamanla insanlar›n ilgisini kaybetmelerine neden olacakt›r. Atölyenin yapaca¤› temel ifl, belirledi¤i konu üzerinden bir e¤itim çal›flmas› ve tart›flmalar yapmak olmal›d›r. Bunlar konuyla ilgili seçilecek metinler üzerinden yürümelidir. Böylece tart›flmalar daha verimli geçecek, insanlar›n ilgisi canl› tutulacakt›r. Metinlerin k›sa, insanlar› zorlamayacak sadelikte ve özlü olmas›na dikkat edilmelidir. Ö¤renciler kültür-sanata ne kadar ilgili olsa da sahip olduklar› birikim ço¤unlukla yetersiz oluyor. Bu gerçe¤i bilerek hareket etmeli. Bu tart›flmalar hem atölyenin nitel geliflimini sa¤lamal›, ayn› zamanda do¤ru metin seçimleri üzerinden sanat›n nas›l olmas› gerekti¤i, görevleri konusunda do¤ru bak›fl› aktarman›n birer arac› olmal›d›r. Özellikle kültür-sanat konular› bu aç›ndan büyük kolayl›klar sa¤l›yor. Hangi dal› incelenirse incelensin, s›n›fl› toplum gerçe¤i, kapitalizmin sanat› metalaflt›rmas› gibi gerçekler üzerinden atlanamaz/atlanmamal›. Salt bununla yetinmemeli, sanat›n oynamas› gereken misyon hakk›nda atölye bileflenleri ayd›nlat›lmal›. Kendi iç çal›flmalar›n› yaparken, atölye d›flar›ya dönük bir tak›m ifller de yapabilir. Bunun ilk akla gelecek olan› genel bir kültür-sanat fanzini olmal›. Haftal›k ya da en çok iki haftada bir ç›kar›lacak, atölye bileflenlerinin yan› s›ra d›flardan katk›lar da alarak, as›l konusu ile ilgili incelemelerin yan›nda fliirler, denemeler, öyküler, çizimler türünde çal›flmalar›n oldu¤u bir fanzin hem atölyeyi canland›racak, hem bulundu¤u alanda alternatif bir sanat›n sözcülü¤ünü yapabilecektir. Fanzin s›rf ç›kar›lmak için de¤il bir misyon üstlenerek haz›rlanmal›. Oynamas› gereken misyon net olmal›: Düzenin gerici ve yoz kültürüne karfl› devrimci bir alternatif olabilmek! Bunu da sanatsal kayg›lar› bir kenara koyarak de¤il, tam da sanat›n gücünü kullanarak baflarabilmeli. Gerekli katk›lar› yaparak düzeyini yükseltmeye çal›flmak, atölye bileflenleriyle bu konuda tart›flmalar aç›p onlar› daha üretken olmaya yöneltmek gerekiyor. Tatmin edici bir niteli¤i yakalayan fanzini genifl bir ö¤renci kitlesine ulaflt›rmak gözden kaç›r›lmamas› gereken bir nokta.
Bir ilgi oda¤› olmas› gerçekleflmeyecek bir durum de¤il. Fanzinin yan› s›ra d›flar›ya dönük yapabilece¤i bir tak›m ekinliklerden de bahsetmek gerekiyor. Diyelim fliir atölyesi oluflturulmuflsa fliir dinletileri, müzikse müzik dinletileri, tiyatroysa k›sa oyunlar›n haz›rlamas›... Bunlar›n yan›nda flair, edebiyatç›, oyuncularla yap›labilecek söylefliler...
Geçmifl deneyimler ›fl›¤›nda atölye çal›flmalar› Üniversitelerde geçmifl dönemde bir yerellik üzerinde iki farkl› alanda yaflanm›fl atölye deneyimlerini incelemek ve bugüne dair dersler ç›karmakta fayda var. Sahip olunan güce bak›lmaks›z›n yerelin sundu¤u imkanlar çerçevesinde oluflturulmufl bu atölyeler üzerinden yeni insanlarla tan›fl›lm›fl, çevrede bulunan kifliler harekete geçirilebilmiflti. Buradaki deneyim üzerinden bak›ld›¤›nda, kültürsanata dair bir fleyler yapmak için güç olmay› beklemek gibi bir apolitik bak›fltan kaç›nmak gerekiyor. Güç yetersizli¤i bu alana dönük müdahalenin yap›lmas›na engel teflkil edemez. Olsa olsa bu müdahalenin etkisini zay›flatabilir. Bir yerelde yaflanan deneyim bu konuda örnek bir deneyimdir. Ç›kar›lan bir fanzin üzerinden insanlar› üretken hale getirmeye ve yerellikteki kültür-sanat alan›na dönük bir boflluk doldurulmaya çal›fl›ld› ayn› zamanda. Olumlu yanlar› olmakla beraber ilk deneyim olmas› ve gereken zaman›n ayr›lmas› konusunda s›k›nt›lar yaflanmas› nedeniyle bir dizi olumsuzluklar da yafland›. ‹lk göze çarpan, düzenin yoz sanat›na karfl› bir alternatif olma konusunda yaflanan s›k›nt›d›r. Bu özellikle fanzinde kendini göstermifltir. Tatmin edici bir sonuca ulaflmak gerçekten de yo¤un bir emek ve zaman gerektirmektedir, her iflte oldu¤u gibi. Bu nedenle kolektif bir çal›flma tarz›yla atölye bileflenleri içinde yer alan ve konuyla yak›ndan ilgilenen insanlarla sorumluk paylafl›larak yaflanan zorlanmalar afl›labilir. Bir dizi olumsuzluk yan›nda genel olarak çal›flmaya katt›klar›n› da de¤erlendirmek gerekiyor. Bu atölyelerin birisi tiyatro üzerinden oluflturulmufltu. Bu çal›flma üzerinden birkaç k›sa oyun ç›kar›ld›. Bu oyunlar a¤›rl›kl› olarak s›n›f çal›flmas› ihtiyaçlar› çerçevesinde yap›lan etkinliklerde iflçi ve emekçilere ulaflt›r›ld›. Haz›rlanan oyunlar üzerinden
atölye daha dinamik bir flekle büründü. Özellikle bu oyunlar›n iflçi ve emekçilere sergilenmesi ve al›nan olumlu tepkiler atölye bileflenlerini ayr›ca heyecanland›rd›. Ayn› zamanda bu oyunlarla kat›l›nan etkinliklerin canl› geçmesi sa¤lanarak s›n›f çal›flmas›na anlaml› bir katk› sunulmufl oldu. Atölye çal›flmas› örgütsel sonuçlar›n oluflturulmas›na katk›larda da bulundu. Üretimler üzerinden kendine güven kazanan, ayn› zamanda iflçi ve emekçilerle dolays›z ba¤lar kurarak onlar›n dünyas›na girme flans›n› kazanan bir iliflki bu sürecin sonunda örgütlenebildi. Bu somut kazan›mlar›n yan› s›ra gelifltirilen iliflkiler, okuldaki politik etkinin bu atölye üzerinden pekifltirilmesi noktas›nda ek kazan›m olmufltur.
Var olan atölye çal›flmalar› fiu an iki farkl› yerellikte süren atölye çal›flmalar› var. Bu atölyelerde faaliyet yürütenlerin dikkat etmesi gereken noktalara iliflkin bir-iki vurgu yapmakta fayda var. ‹lkin bu çal›flmada apolitizmin oluflmas›na set çekmek gerekiyor. Ö¤rencilerin bir k›sm›n›n kültürsanata yaklafl›m› dar olabilir. Yap›lmas› gereken e¤itim çal›flmalar› üzerinden yap›lacak tart›flmalarla özelde bu ö¤renciler, genelde tüm atölye içerisinde do¤ru bir yaklafl›m›n oluflturulmas›d›r. Bir yerellikteki ilk atölye toplant›s›na 20’ye yak›n ö¤rencinin kat›lm›fl olmas› anlaml› bir sonuçtur. Ama as›l sorumluluk bundan sonra bafll›yor. Atölyenin ifller hale getirilmesi, ö¤renciler içindeki potansiyelin harekete geçirilmesi, ortaya bir tak›m ürünlerin ç›kart›lmas› gerekiyor. Tek yönlü bir geliflim arzu edilecek bir durum de¤ildir. Yerelliklerin birindeki atölye çal›flmas›n›n salt fanzin ç›kart›lmas›yla s›n›rl› kalmas› bir handikapt›r. Fanzin ç›kartmak her ne kadar olumlu karfl›lanacak bir olay olsa da, kendi iç bütünlü¤ünü yakalayamam›fl bir atölye aç›s›ndan verimli bir yay›n faaliyetinin oluflmas› mümkün de¤ildir. Farkl› seslerin olmas› güzel olsa da bunlar aras›nda uyumun olmamas› bir sorun haline gelecektir. Bunun da yolu, baflta söylendi¤i gibi, e¤itim çal›flmalar› üzerinden ve yay›n haz›rlanmas› üzerinden ayr›ca kolektif tart›flmalar yapabilmektir. Di¤er önemli bir nokta atölyenin kendi içinde bir iç disiplin oluflturabilmesidir. Bu konuda örnek bir davran›fl sergilenmesine, disiplinli bir çal›flma tarz›n›n oluflturulmas›na ön ayak olunmas› gerekiyor. Tüm çal›flmalarda oldu¤u gibi bir atölyenin sa¤l›kl› yürümesi ilkin bunun baflar›yla sa¤lanmas›yla mümkündür.
E k i m G e n ç l i ¤ i
A. Refik
55
Bir kültürel dejenerasyon alan›:
Kafe “Duydu¤uma göre, hiçbir fley Ö¤renmek istemem, demiflsiniz. ... Korkunuz yok gelece¤inizden, P›r›l p›r›l önünüz, ayd›nl›k. Ne güzel kader haz›rlam›fl anan›z baban›z size, Tak›lmayacak ayaklar›n›z hiçbir tafla. Kal›n isterseniz oldu¤unuz gibi, Ne olacak sanki ö¤reneceksiniz de”
Berthold Brecht
E k i m G e n ç l i ¤ i
56
1940’lar›n bu sözleri, kendisini dizelerin kollar›ndan kopar›p, tarihin o uzun yolunu “koflarak”, bugün Irak’ta öldürülen insanlar›, sokakta mendil satan Mehmet’in yoksullu¤unu, çöpten ekmek toplayan Fatma’n›n açl›¤›n› umursamayan gençli¤in verdi¤i flu yan›tla güncellefliyor, tekrar hayat buluyor: “Ne olacak sanki ö¤renece¤iz de...” Bu yan›t, 1980 f›rt›nas›n›n biçti¤i topra¤a o zaman ekti¤i, yaflam›n iplerini eline geçirip kendisine kukla yapt›¤› ve çok yönlü sald›r›lar›yla pasifize etti¤i gençli¤in, sistemin çarklar› aras›nda ö¤ütülmüfl bo¤uk sesidir. Bu bo¤uk sesi yaratmay› baflaranlar, en baflta, kültürel dejenerasyonla bunu gerçeklefltirmifllerdir. Özellikle genel kitleye bak›ld›¤›nda, üniversiteli kesim var olan afl›nman›n temsilcili¤ini yapmaktad›r. Sistemin yaratt›¤› en moda al›flkanl›klar› TV’den takip edip flafl›las› bir h›zla emebilen böylesi bir kitle kapitalist sistemin ayakl› gazetecili¤ini yapacak; kameral›, F tipi üniversitesinden, iflsizlikten, geleceksizli¤inden de¤il, ünlüler dünyas›ndan, pop starlardan bahsedecektir. De¤iflimin kalbinin att›¤› yere bak›yoruz. Yüreklerindeki umudun yüzlerindeki gülümsemeden görülmesi ve düflüncelerinden güneflin ›fl›¤›n›n taflmas› gerekenlere... Görüyoruz ki, bunal›m çukuruna düflmüfl, ayd›nl›¤› de¤il karanl›¤› tercih etmifl bir kitle karfl›m›zdaki. Görüyoruz ki, kendisi ve kendisi gibileri bu hale getiren düzeni sorgulamay› b›rakm›fl, soru iflaretlerini kabullenmiflli¤in çekiciyle unufak etmifl, görünüflü genç ama ruhu 70 yafl›nda olan, bofl vermifllik bastonuyla yürüyen insanlar bakt›klar›m›z. Bir define aray›fl› gibi, kapitalizmin kokuflmufl toprak parças›n›n ba¤r›nda, çürüttü¤ü bu hazineyi (gençli¤i) saklad›¤›-toplad›¤› “yer”i ar›yoruz. Yön iflaretlerine gerek duymuyoruz, çünkü her yerde görüyoruz. fiöyle, kalabal›¤›n keflmekeflinde dikilebilmek için birbirleriyle yer kavgas› eden binalardan ar›nd›r›lm›fl bir flekilde etraf› “gördü¤ümüzde” ad›m›n›z›n hemen ötesinde su dökseniz aradan s›zmayacak flekilde s›ralanm›fl, o aranan defineyi siz de göreceksiniz... Neleri mi? Kafeleri... Ifl›kl› yaz›lar›, yüksek sesli müzikleri ile sevgililerin buluflma yeri, sigara dumanlar›n›n ikametgâh› kafeleri göreceksiniz... Nedir peki kafe? Gürültülü müzik eflli¤inde, ne konufltu¤unu anlamayan ama sohbet edebilen, içinde ikiden bafllamak üzere en fazla dört ya da befl kiflili¤e ç›kan masalar›n oldu¤u, kiflilerin içi bombofl konularla dolu havay› teneffüs etti¤i yerdir kafe. Buralar, bugün yaflam›na sahip ç›kmayan, söz sahibi
olmak için direnmeyen gençli¤in hapishaneleridir. Gerçeklikten uzak, kendini yaflam kültüründen koparan, toz-pembe yalanc› mutluluklar yaratan, sorunlar›ndan bihaber y›¤›nlar›n kendilerini kapad›klar› hapishaneler... Kapitalist sistemin arkadafll›k iliflkilerinin iki ya da dört de¤il onlarca kiflinin oldu¤u bir masa etraf›na oya gibi ifllendi¤i, yüzlerinde insani hisleri yabanc› bir maske gibi tafl›mayan insanlar›n s›cakl›klar›yla dolu, paylafl›m kokan, hatta bir parça politikaya duyarl›l›¤›n küçük bir kürsüsü olan, ders ç›k›fl› kaçarcas›na okulu terk etmeyip gidilen, kiflileri bütünlefltirip, bir araya getiren yerleri, “kantin”leri öldürdü¤ü, afl›lamak istedi¤i yozlaflm›fl kültürü abidelefltirdi¤i alanlar olarak tan›mlar›z, okulumuzu iflgal eden kapitalizmin suç orta¤› “kafe”yi... ‹lk önce cisimleflen, sonras›nda yan›na ekledi¤i ve hakarette bulundu¤u “kültür” sözcü¤ü ile “kafe kültürü”nü oluflturan bu yap›, üniversitelerin içindeki yok denecek kadar az olan, kolektif çal›flmay› yaratan sosyal alanlar› da beraberinde köreltti. “Kültür” olgusunun dallar› olan müzi¤i, resimi, sanat› hayata tafl›may› baflaran, kifliyi üretime sevk eden, kendi içindeki yetene¤i keflfedebilmesi için tetikleyen, eme¤in insanla güzelleflti¤ini anlatan ve kolektif eme¤i yaratan sosyal alanlar; kapitalizmin gençli¤e ta Amerikalar’dan ithal etti¤i “kafe kültürü” nedeniyle tüm ifllevini yitirmeye bafllam›flt›r. Kafe kültürü, yarat›lmak istenen pasif gençli¤in ne derece olgunlafl›p olgunlaflmad›¤›n› ölçmek için yeni sald›r› araçlar›ndan biri olup, art›k ad› bile duyulmayan kantinlere karfl› zaferini kafelerden yükselen müzik sesleriyle kutlamaktad›r. ‹ddia oyunlar›yla zengin olaca¤›n› düflünen, popstarlardaki Abidin gibi flöhret olmay› amaçlayan kiflilerin bugün teslim olduklar› televizyon dizilerinin provalar›n›, bir benzerlerini, aya¤› yere basmayan, uyuflturan türlerini sahneledikleri küçük marjinal tiyatrocuklard›r kafeler. Bu kültür gençlerin beyinlerini buland›rmakta, toplumsal sorunlara ve kendisine yabanc›laflt›rmaktad›r. Kapitalist sistemin dejenere kültürü bir silah gibi kulland›¤›, kültürel kirlili¤in aynas›d›r kafeler.
Rojan
Moda hayat›m›z› teslim almaya çal›fl›yor! Kapitalist düzen hayat›m›z› her alanda teslim almaya, bizleri birer birer sömürü zincirine dahil etmeye, bunu kabul etmeyen ve hayat›n merkezine paray› de¤il insan› koyanlar› ise bask› ve yok etme politikalar›yla sindirmeye çal›fl›yor. Televole kültürünün hakim oldu¤u günümüz Türkiyesi’nde insanlara bu barbarl›k düzenini hofl göstermenin en önemli yollar›ndan biri ise yaz›l› ve görsel medyada sergilenen flatafatl› hayatlar ve onlar›n gösteriflli dünyalar›n›n “in”leri ve “out”lar›, yani moda. Moda sadece giysideki de¤iflimler olarak alg›lansa da, kültürel, sosyal, sanatsal birçok anlam› da içinde bar›nd›r›yor. ‹nsanlar› görsel anlamda bir kal›ba sokmaya çal›fl›rken ayn› zamanda tek tip yaflamlar› da beraberinde getiriyor. Sermayenin bugünlerde yoz kültürünü yaymada en etkili araçlar›ndan biri moda televizyon dizileri. Belli konular› ve yaflamlar› iflleyen ayn› tip dizilere rastl›yoruz televizyon ekranlar›nda. Bunlar tabii ki tesadüf de¤il, bilinçli bir politikan›n ürünü. Kirli hayatlar beyaz bir k›l›f içinde sunuluyor, silah ve gül yan yana ç›kar›l›yor karfl›m›za. Gençli¤e gösterilen kurtulufl yolu bu kirli hayatlar oluyor. Eline silah ald›¤›nda sayg› görece¤i, böyle bir hayat› oldu¤unda bolluk içinde yaflayaca¤› gösteriliyor. Bu kirli hayatlar art›k bir yaflam tarz›na dönüfltürülüyor. Bu y›l›n modas› mafya olmak!
Çocuklar›m›z›n oyunlar›na kadar girmifl bulunuyor. Onlar›n masum dünyalar›yla kurduklar› oyunlar› art›k tek renk; siyah! Kapitalist düzen moda silah›n› göz kamaflt›ran süslerin arkas›ndan öyle sinsice do¤rultuyor ki, kad›nlar onlar› metalaflt›ran bu canavara hayranl›kla bak›yorlar. Hangi televizyon kanal›n› açsalar, hangi burjuva yay›n› okusalar karfl›lar›na ç›kan hep ayn›d›r; sermayenin istedi¤i kad›n modeli. Gazetelerin ilk sayfas›nda görülen ilk fley bir dizi karakterinin, bir oyuncunun, mankenin veya “sanatç›”n›n giydi¤i k›yafet, yaflad›¤› o “görkemli” hayat ve onun da bunlar› yapabilmesi için önüne sunulan seçenekler. Bu, içi bofl ama ayn› oranda içine çeken bir girdap. En tehlikeli uyuflturucu. Çünkü sermaye bu ba¤›ml›l›¤› öyle bir hale getirmifl ki, biri bitmeden arkas›ndan bir di¤erini sunuyor ve art›k bu ak›nt›dan kurtulmak çok zor oluyor. Burjuvazinin bu silah› en çok gençli¤i vuruyor. Sorgulamay›, araflt›rmay› ve düflünmeyi unutturdu¤u gençlik toplumdaki en önemli tüketici kesim durumunda. Gençlik kendi sorunlar›n›, içinde yaflad›¤› toplumun sorunlar›n› tart›flmak yerine günün modas›n› tart›fl›yor. Arkadafll›k iliflkileri insanca iliflkiler ve paylafl›m üzerine de¤il, burjuvazinin ürünü yozlaflm›fl ve ç›kara dayal› iliflkiler üzerine kuruluyor. Sermaye düzeni burjuva kültürle kad›n› metalaflt›r›yor, paylafl›ma dayanan insanca iliflkileri yok ediyor, araflt›rmayan, sorgulamayan bir gençlik istiyor, her gün yeni bir moda ç›kararak istedi¤i insan tipini yaratmaya çal›fl›yor. Bu sald›r›lar› özellikle gençlik üzerinde yo¤unlaflt›r›yor. Çünkü burjuvazi de biliyor ki, gelece¤i ellerinde tafl›yan gençliktir. Onu teslim almak için her türlü kirli oyunu sergiliyor. Çünkü, teslim al›nan gençlik, sermaye düzeninin gelece¤ini bir süre daha garantiye almas› anlam›na geliyor. Yoz de¤er yarg›lar›, her fleyin meta olarak görüldü¤ü bir sistem, markadan baflka konuflulacak bir fley olmayan arkadafll›k iliflkileri, moda yaflamlar; bunlar, sermayenin kirli oyunlar›n›n bir parças›d›r. Bundan kurtulman›n tek yolu sermaye düzeninin topluma dayatt›¤› yoz kültürü parçalayarak proletaryan›n devrimci kültürünü yayg›nlaflt›rmakt›r.
E k i m G e n ç l i ¤ i
D. Gün
57
e l e d a Müc plar› u t k e m
E k i m G e n ç l i ¤ i
“Yüre¤imi yüreklerinizin yan›na katt›m” Merhaba Ekim Gençli¤i! Uzun bir zaman öncesinden kopup gelen bir soluksun. Ve bir o kadar da sesleniflsin gençlere, sesini duydum ve geldim. Merhaba Ekim Gençli¤i, ben solu¤unun bir parças›… Her genç iflçi, her genç emekçi, her iflçi bir direniflin parças›… Ama bazen bu direniflçiler, bütünün bir parças› olan bu emekçiler, bütünden çok uzaklarda mücadele veriyor. Ve bazen de bu bütünün nerede oldu¤unu bilmeden yafl›yor. Ben karfl›laflt›m bu bütünle, evet E K ‹ M gençleriyle karfl›laflt›m ve yaflam›m boyunca verdi¤im savafl›n halkalar›n› bulup kendi halkama yerlefltim. Kendi 盤l›¤›mla karfl›laflt›m ve kendi solu¤umla… Haks›zl›¤a, zulme, ezilmiflli¤e, kazan›rken kaybettirenlere ben de bir yumruk s›kt›m, yüre¤imi yüreklerinizin yan›na katt›m. Bu düzene ben de baflkald›rd›m ve kald›raca¤›m da!.. Merhaba Ekim Gençli¤i ben geldim… Yeni Ekimler, yeni devrimler için!
Erciyes Üniversitesi’nden bir Ekim Gençli¤i okuru
Ö¤renci yurtlar›nda anket çal›flmas› Yurttaki sorunlara iliflkin istatistiki veriler elde edebilmek için bir anket çal›flmas› düzenledik. Anket dört sorudan olufluyordu. ‹lk soru “Bar›nma ve yeme içme sizin büçenizi nas›l etkiliyor?” idi. Genellikle cevaplar ayn›yd›. Bar›nma ve yeme¤in bütçelerini aflt›¤›, ayr›ca kantinlerin çok pahal› oldu¤u, kantinde yemek çeflitlerinin az oldu¤u söylendi. ‹kinci soru k›z yutlar›nda zorunlu olan imza uygulamas› idi. Bu soruya cevap veren ö¤rencilerin ço¤u, imzan›n gerekli oldu¤unu ama her akflam s›raya girmek yerine turnikeler ve kartl› sistem olsa daha iyi olaca¤›n› söylediler. Nedeni soruldu¤unda ise yurdun bizi korumas› gerekti¤i ve ailemize karfl› sorumluluklar› oldu¤u belirtildi. Böylelikle düzenin dayatt›¤›, kad›nlar›n korunmaya muhtaç olan varl›klar oldu¤u yalan› kabul ettirilmifl durumda. Sadece baz›lar› bu durumdan flikayetçi. Örne¤in bir ö¤renci “Gerekli de¤ildir. Çünkü bu benim özgürlü¤ümü k›s›tl›yor. Sorumlulu¤unu bilen için bu bir hakarettir.” cevab›n› verdi. Üçüncü soruda ise yurtlarda bulunan faflist çeteler hakk›nda düflünceleri soruldu. “Teflkilat”lardan genellikle bütün erkekler muzdarip. Hepsi de onlar›n varl›¤›ndan rahats›z. Örne¤in bir ö¤renci bu durumu çok güzel özetliyor: “‘Yurdun abileri’, kendi düzenlerini kurmufl, toplumdan d›fllanm›fl, anlay›fls›z ve sert kafal› insanlar›n yurt içinde yapt›¤› faaliyetler beni çok rahats›z ediyor -ki birçok arkadafl›m›n da rahats›z oldu¤unu biliyorum. ‘Suçlu varsa cezas›n› biz veririz, düzen bizden sorulur, tek düflünce, tek büyük biziz’ mant›¤›yla hareket eden modern ça¤›n a¤alar›, mafya faaliyetlerinin benzerini yapan bu insanlar›n gelece¤in okumufl insanlar›n› oluflturmas› çok kötü.” Son soruda ise di¤er sorunlar›n›n neler oldu¤u soruldu. Genellikle hepsi ayn› cevab› verdi. Odalar›n kalabal›k oluflu, banyo ve tuvaletlerin kirli oluflu, s›cak sular›n her zaman akmay›fl›, kütüpahanenin olmamas›, çal›flma odalar›n›n yetersizli¤i vb... Sorunlar uzat›labilir. Görüldü¤ü gibi yurtlarda olumlu olan hiçbir fley yok. Sanki orada yaflayanlar insan de¤ilde hayvan sürüsü. Olay›n bir ilginç yan› da bütün ö¤renciler olumsuzluklar›n fark›nda, ama sadece fark›nda. Bildi¤imiz bir fley var ki, yurta kalan ö¤renciler bu olumsuzluklara karfl› birlikte mücadele verdiklerinde bu sorunlar›n çözüm yolu da aç›lacak.
Trabzon Ekim Gençli¤i
58