EG 92. sayı

Page 1


Ekim Gençligi’nden

‹Ç‹NDEK‹LER

Yeni bir say›m›zla merhaba, Gençli¤i yo¤un siyasal gündemlerin bekledi¤i bir aya giriyoruz. Bir yandan Mart ay›n›n ola¤an gündemleri ve yaklaflan 1 May›s, di¤er yandan emperyalistkapitalist sistemin gün geçtikçe artan sald›rganl›¤› bütün ilerici kesimleri ciddi sorumluluklarla karfl› karfl›ya b›rak›yor. Ortado¤u’da yaflanan süreç ve bunun top yekûn yans›malar› aç›k ki bu baharda Mart gündemlerine ola¤an üstü bir önem kazand›r›yor. Özellikle 19 Mart Irak iflgalinin y›ldönümü ve 21 Mart Newroz Ortado¤u’daki geliflmeler uyar›nca kat be kat önemli hale geldiler. Zira söz konusu tarihleri eylemli geçirmek ve güçlü politik tutum ve söylemlere konu etmek bir sorumluluktur. Bütün bunlar›n yan›s›ra bir kampanya çal›flmas› örme çabas› harc›yoruz. Kampanya sürecinin bizim için anlam›, devrimci birleflik bir gençlik hareketinin oluflturulmas› süreci için gereken devrimci önderlik sorumlulu¤umuzun yerine getirilmesi ve bu ihtiyaç çerçevesinde mevziler yarat›lmas›d›r. Bahar aylar› bütün yo¤unlu¤u ile bizi bekliyor! Kavga alanlar›nda görüflmek dile¤iyle...

Bahar›n kavga ça¤r›s› sayfa:3-4

Kazanan Ortado¤u halklar› olacak! sayfa: 8

Ticari e¤itim dosyas› sayfa: 23-29

Orta sayfa

Yeni dönemi kazanmak sayfa: 30-35

Anka sesleniyor uzaklardan sayfa: 41-42

Hayat›n oldu¤u her yerde savaflmak sayfa: 50-51

Ekim Gençligi

Sosyalist Gençlik Dergisi Say›: 92 - MART 2006 Fiyat›: 1 YTL. (KDV dahil) Sahibi ve Sorumlu Y. ‹fll. Md.: Gülcan CEYRAN EK‹NC‹ EKSEN Bas›m Yay›n Ltd. fiti. Yönetim Adresi: Eksen Yay›nc›l›k Mollafleref Mah. Turgut Özal Cd. (Millet Cd.) 50/10 Fatih/‹stanbul Tel: 0 (212) 534 32 39 Fax: (0212) 635 69 93

E-mail: ekim_gencligi@yahoo.com

E KSE N Ya yın cılık Bü r ola r ı Atatürk Bul. Gevrek Sok. Karakafl ‹flhan› No:13/22, Kartal/‹STANBUL

Cumhuriyet mah. Tennur Sok. Cumhuriyet ‹flhan› Kat:3/5 Tel-Fax:0 (352) 232 66 71 KAYSER

Cemal Gürsel Cd. Shell Karfl›s› Vak›f ‹flhan› Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91

Necatibey cd. Gözlükçü ‹flhan› No:26/24 K›z›lay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44

CMYK

Sönmez ‹fl Saray› Kat 3 No 220 Heykel / Bursa Tel: 0 (224) 220 84 92 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27/710 Konak/ ZM R Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Saadetdere Mah. F›r›n Sok. No: 37/25 (Depo dura¤›) Esenyurt/ STANBUL

Baskı: Özdemir Matbaac›l›k

Da ıtım: Yaysat


Bahar›n kavga ça¤r›s› ile

Gençliğin devrimci hareketini büyütmeye! Gençli¤i yo¤un siyasal mücadele gündemlerinin bekledi¤i bir bahar dönemine giriyoruz. Bahar›n ola¤an gündemleri ve 1 May›s’a haz›rlanma görevinin yan› s›ra sistemin artan sald›rganl›¤›n› yan›tlama sorumlulu¤u ilerici toplumsal güçleri ve gençli¤i bekliyor. Ayn› flekilde gençlik, bu görevleri omuzlarken kendi gelece¤ini belirleyebilecek ad›mlar atabilmenin, devrimci bir hareket yaratabilmenin sanc›lar›n› hissetmeli. Ancak bu yolla sistemin krizinin bize yüklenmeye çal›fl›lan faturas›n› burjuvaziye ödettirebilecek bir güç a盤a ç›kar›labilir. Yine ancak bu yolla sistemin kendi krizi içinde debelenirken artan sald›rganl›¤› püskürtülebilir. Bu bahar, hem ola¤an gündemlerinin kazand›¤› ola¤anüstü öneme uygun bir konumlan›fl ihtiyac›, hem Ortado¤u’daki emperyalist sald›rganl›¤›n vard›¤› düzeye yan›t verme aciliyeti ve hem de gençli¤in devrimci hareketinin yükseltilmesi için gerekli seferberlik yüzünden önem tafl›yor. Bahar›n ola¤an gündemleri olarak kastetti¤imiz hiç kuflkusuz tarihsel gündemlerdir. Dünya Emekçi Kad›nlar Günü, Gazi direnifli, Halepçe ve Beyaz›t katliamlar›, Irak iflgalinin y›ldönümü, Newroz ve Agit ile K›z›ldere savaflç›lar›n›n flehadet y›ldönümleri... Hepsi de kendi içinde güçlü ve yo¤un devrimci gündemler. Ancak toplumsal mücadelenin güncel tablosuna devrimci bir müdahalenin daha da yak›c›laflmas› ve düzen cephesinden yap›lan hesaplar› bozma sorumlulu¤u nedeniyle bu y›l ola¤anüstü bir önem tafl›yorlar. Bu yaz›da gençli¤in her birine yönelik yaklafl›m›n› ve öne ç›kar›lmas› gereken noktalar› ele almak mümkün de¤il, ama bir bütün olarak vurgu yapaca¤›m›z iki noktay› ortaya koyabiliriz. ‹lk olarak bu bafll›klar›n tamam›n›n birer tarihsel gündem olmaktan öte bir anlam tafl›d›klar›n›, devrimci mücadelenin farkl› alanlar›nda yarat›lan miras› cisimlefltiren günler olduklar›n› ve dolay›s›yla birer takvim eylemlili¤ine daralt›lamayacaklar›n› söylemeliyiz. Ancak her biri ayr› ayr› ve hepsi de bir bütün olarak birlefltirici, güçlü, tok, devrimci durufla konu edildikleri ölçüde gençlik bahar› kazanabilir. Yine ancak bu yolla bir bütün olarak bu gündemler gençli¤in devrimci eyleminin gelifltirilmesine hizmet edebilirler. Bunun artan önemi ise di¤er vurgu noktam›z› oluflturuyor. ‹ktisadi ve siyasal aç›dan her gün biraz daha köfleye s›k›flan, bunal›m›n›n zorlu sonuçlar›yla karfl› karfl›ya gelen emperyalistkapitalist sistem, bunu bizlere fatura etmeye çal›fl›yor. Tüm ac› sonuçlar›yla birlikte bu faturay› reddetme, düzenin yüzüne çarpma sorumlulu¤unun gerektirdi¤i net durufl bahar›n kavga gündemlerinde somutlan›yor. Üniversitelerde fiili bir hal alan, giderek derinleflen ve yayg›nl›k kazanan ticari e¤itim sald›r›s›, Ortado¤u’ya dönük yeni emperyalist müdahale hesaplar› ve süren iflgal, buna paralel olarak içeride muhalefet odaklar›na dönük terör dalgas›, yine içeride ezilenleri parçalamaya dönük floven provokatif giriflimler bahar döneminde gençli¤in mücadele bafll›klar›n› da ortaya koyuyor. Gençlik kendi üzerine düflen sorumlulu¤un hakk›n› vermeli, bahar› her alanda devrimci bir yenilenmeye konu edebilmelidir.

Ortado¤u’da halklar “yeni gün”e haz›rlan›yor! Bahar gündemlerinin toplam öneminin yan› s›ra bunlar›n iki tanesi var ki güncel siyasal mücadelenin tüm anlam›n› kendilerinde bulabiliyoruz. Irak iflgalinin y›ldönümü olan 19 Mart ve 21 Mart Newroz. Ortado¤u’da emperyalist müdahalenin yeni hedefi olarak ‹ran hem düzen, hem de devrim cephesinin gündeminde. Burada yeni bir savafltan bahsetmeyece¤iz, zira ortada yeni olan bir savafl yok, süren bir savafl var. Biz de içinde olmak üzere Ortado¤u halklar›yla emperyalizm aras›nda farkl› cephelerde süren, her gün katliamlarla gözümüzün önünde yürütülen bir savafl. Bu savafl›n taraflar›ndan biri aç›k ki haydut ABD emperyalizmi ve uflaklar›d›r, ancak di¤er taraf› görünenden farkl› olarak Ortado¤u’nun kokuflmufl gerici rejimleri de¤il, emekçiler, gençlik, bir bütün olarak halklard›r. Biz bu savafl›n taraf›y›z. Buna uygun bir konumlanma ve hareket içinde olmal›y›z. Ortado¤u halklar›n›n bu savafltan zaferle ç›kacaklar›na yürekten inananlar zaferin bir ad›n›n da Newroz oldu¤unu biliyorlar. T›pk› ‹ntifada gibi, t›pk› isyan gibi Newroz, kaderi birleflmifl, zaferi ancak birlikte kazanabilecek olan halklar›n ve her milliyetten ezilenlerin bayram›d›r, “yeni gün”dür. Sömürgeci sermaye iktidar› geçti¤imiz y›llarda Newroz’u hep özgürlük mücadelesine karfl› sald›r›ya konu etti. Özellikle geçti¤imiz Newroz’un ard›ndan yaflananlar hala haf›zalarda. Bu y›l da ayn› noktadan hareketle sermaye iktidar›n›n Newroz’da bir ikilem

3


4

dayataca¤›n› görmek zor de¤il. Ya liberal teslimiyet platformuna uygun içi boflalt›lm›fl ve tek bir milliyetin ulusal gününden öteye bir anlam ifade etmeyen bir Newroz ya da Nevruz, yani azg›n bir faflist sald›rganl›k. Düzen cephesinden bir dizi provokatif eylem ve aç›klamayla flimdiden buna yönelik haz›rl›klar bafllam›flt›r. Gençlik bu cendereyi parçalamal›d›r. Onun pusulas› hem devrimci ve halklar›n kardeflli¤inin Newroz’unu kutlamak ve hem de sald›r›lar› bofla ç›karmak olmal›d›r. ‹ran hedeftedir. Türkiye gençli¤inin kan› üzerine hesaplar yap›lmaktad›r. ‹ran halklar›n›n yan›nda yer alan gençlik ABD askeri olmayacak, hesaplar› bozacakt›r. 19 Mart ve Newroz en çok da bu nedenle hayati bir önem tafl›maktad›r. Görev gençli¤in ve onu birlefltirmek için bir an önce harekete geçmesi gereken devrimci güçlerindir. S›n›f savafl›m›nda gençli¤in öznel rolüne uygun tutum almas› sorumlulu¤u ancak bu yolla gerçeklefltirilebilir.

Gençli¤in devrimci hareketini büyütmek için daha fazla çaba! Tüm bu gündemler kavga dolu bir bahara iflaret ediyor. Gençlik bu kavgada yerini almal›d›r. Fakat bununla birlikte gençli¤in as›l sorumlulu¤u gelece¤in daha büyük ve soluksuz kavgalar›na haz›rlanmak, birli¤ini ve örgütlülü¤ünü buna uygun biçimde infla etmektir. Önümüzde, gençli¤in ikili bir sorumlulu¤u duruyor; bahar›n umut dolu ça¤r›s›na yan›t vermek, baharla birlikte kendimizi yeniden örgütlemek. Tam da bu nedenle, oluflturulacak mücadele birikimi ve deneyimini bütünlemek, buradan yak›c› bir ihtiyaç olarak hissedilen gençli¤in devrimci hareketini büyütmek için genç komünistler bir ça¤r› yap›yorlar. Bu ça¤r› tüm gençli¤e, tüm ilerici güçleredir. Üniversitelerde ve hayat›n her alan›nda gençli¤i cendere alt›na alan fiili sald›r› hatt›n› parçalayal›m, devrimci gençlik hareketini bu mücadele içinde gelifltirelim. Bu özü itibariyle bir kampanyad›r. Kampanyan›n sonuçlar›n› görece¤imiz yer ise May›s ay›nda toplanacak olan kurultayd›r. Kampanya ve kurultayla hedeflenen, her fleyden önce bir perspektifin gençli¤in genifl kitlelerine tafl›nmas› ve maledilmesidir. ‹htiyaç oldu¤unu söyledi¤imiz örgütlenme, kitleselleflme, birleflik bir hareket gelifltirebilme gibi ad›mlar›n dar bir çerçevede ele al›nmak yerine gençli¤in en genifl y›¤›nlar›n›n ihtiyac› olarak muhatab›n›n gündemi haline getirilmesi için bir ad›md›r kurultay. Gençli¤in devrimci hareketini büyütme görevine hedefli bir flekilde yüklenmektir. Buna uygun sürecin gelifltirilmesi için yap›lan bir ça¤r›d›r. Kampanya ve kurultay ça¤r›s›, bir toplanma de¤il, ama esas olarak bir kitle mücadelesi ad›m›d›r. Hedeflenen, örgütlenme ve mücadele alan›nda flimdiye kadar olan› aflan bir birikim ve örnek haline gelebilecek deneyimler yaratmakt›r. Bunlar güncel planda tafl›d›klar› önemin d›fl›nda bir yan›yla da birleflik, devrimci bir gençlik hareketi için ön ad›mlar say›lmal›d›r. Hareketin t›kanma noktalar›n› sürekli tart›flmakta, çözüm önerileri ortaya koymaktay›z. ‹flte kurultay, bizim için bu tart›flmay› pratiklefltirmenin ad›m› olmal›d›r. Alan örgütlenmelerini mi tart›fl›yorsunuz, pratikte üretti¤iniz sonuçlar› ve deneyimi kurultaya tafl›y›n. Yerel yay›nlar m› ç›kar›yorsunuz, bunu kurultay yoluyla gençli¤in kolektif deneyim, birikim hanesine kaydedin. Sanatsal ya da bilimsel temelde bir çal›flma m› var, ürünlerinizi kurultayda kitlelere sunun. Gençlik mücadelesinin bir noktas›nda m› duruyorsunuz, kurultayla durdu¤unuz

noktay› daha ileriden örgütleyin, daha ileriden mücadeleye katk› sunun. ‹flte kurultay böyle bir imkan, böyle bir iddiad›r. Kurultay yoluyla gençlik bir dönemin s›n›rl› gibi görünen ama özünde ciddi bir düzey kazanm›fl olan deneyimini s›çratma ve dahas› bu deneyimi kurultayda kolektife kazand›rma olana¤›n› buluyor. Kurultay, bir çal›flma dönemi ve çal›flman›n ürünlerinin yeni bir düzeyde ortaya konulaca¤›, gelifltirilece¤i bir ad›m olmas›n›n yan›nda bir örgütlülük de olabilmelidir. Kazan›lan mevzilerin kal›c›laflt›r›lmas› ve birleflik bir gençlik hareketinin gelecekteki öznesi olabilmesi için kurultay bir örgütlülük biçiminde kurgulanabilmelidir. Bütün yerel ve merkezi planlamalar, çal›flma ve eylemler bu bak›flla ele al›nmal›d›r. Burada kaba bir örgütlenme biçimi tarif etmiyoruz. Yukar›dan afla¤› belirlenmifl bir örgütlenme anlay›fl› da elbette olanakl›d›r, ancak bizim hedefledi¤imiz bunu aflan bir tarz› gerçeklefltirebilmek olmal›d›r. Yani yer yer kurultay haz›rl›k komiteleri olarak toplanan bir bileflen de anlam tafl›makla birlikte kurultay›n as›l alt örgütlenmeleri okullarda kurulu olan, bu süreçte kurulacak olan her türden ö¤renci örgütlenmesidir. ‹çinde komünistler olsun ya da olmas›n bir okulda çal›flma yürüten, kitlelerle buluflmaya dair en küçük bir iddia tafl›yan ve gençlik hareketi için en küçük bir sorumluluk hisseden tüm örgütlenmeler kurultay›n alt örgütlenmeleri olarak düflünülmeli, sorumluluklar›na uygun biçimde kurultaya haz›rlanmalar› istenmelidir. Kurultay haz›rl›k komiteleri oluflturulacaksa bu potansiyeli birlefltirmek için oluflturulmal›d›r. Zaman›m›z› ve enerjimizi içe dönük çabalara de¤il, kurultaya kat›lacak birimleri örgütlemeye ay›ral›m. Sonuç olarak bu bahar gençli¤in devrimci ilerlemesinin bahar› olmal›d›r. 8 Mart’›n, Gazi’nin, Newroz’un, Gabar’›n ve K›z›ldere’nin devrimci ruhuyla ilerleyelim, sermayeye hak etti¤i yan›t› verelim ve kendi gelece¤imizi yaratal›m!


Yeniden savafl gündemi...

Geçmiflin dersleri ile emperyalizmi yenece¤iz!

Bugünün burjuva toplumu iki s›n›f aras›nda süren mücadele ve çat›flmalar üzerinde yükselmektedir. Bu yönüyle savafl, bugün toplum yaflam›n›n do¤al ve sürekli bir parças›d›r. Tek farkl›l›k kullan›lan araç ve yöntem üzerine yaflan›r. Elbette bu araç ve yöntemi belirleyen karfl›l›kl› konumlanan s›n›flar›n mücadele düzeyidir. Örne¤in, iflçi s›n›f›n›n örgütlülük ve mücadele düzeyinin bugüne göre ileri oldu¤u 70’li y›llarda burjuva devlet bilinen savafl araç ve yöntemlerini kullanma ihtiyac› duymufltur. Halk›n üstüne aç›lan atefller, at›lan bombalar, kitlesel katliamlar, faflist çetelerin yolaçt›¤› çat›flmalar… Güncel bir örnek olarak Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi ile sömürgeci sermaye devleti aras›nda yaflanan çat›flma da bir savafl tablosunu ifade etmektedir. Gizli savafl örgütleri, iflkenceler, katliamlar, köy bas›p yakmalar ve çat›flmalar... Bu yönüyle dünyan›n herhangi bir yerini iflgal eden ABD ordusunun kulland›¤›ndan hiç de farkl› olmayan araç ve yöntemler... Burada kilit olarak vurgulanmas› gereken nokta, bugün boyutlar› bu seviyede olmasa da söz konusu çeliflkiler sürdü¤ü sürece savafl gerçekli¤inin varl›¤›d›r. Buradan ç›karaca¤›m›z temel sonuçlardan birisi, savafl›n burjuva iktidar›n›n sürdü¤ü koflullarda süreklili¤i olan bir olgu oldu¤udur.

Kapitalizm savafllara ihtiyaç duyar Pazar için üretimin esas oldu¤u, rekabet ve kâra dayanan ve kendi süreklili¤ini sa¤lamaktan aciz bir sistem olan kapitalizmin, farkl› co¤rafyalarda sürekli savafl ve çat›flmalar do¤urdu¤u, ikinci temel noktad›r. Sözde “tarihin sona erdi¤i” son 15 y›la bakt›¤›m›zda dahi bu gerçe¤i ac› bilançolarla görmekteyiz. Bosna, Somali, Ruanda, Afganistan, Filistin, Irak, Çeçenistan… Say›lamayacak kadar çok örne¤in her biri emperyalist-kapitalist sistemin do¤al bir sonucudur. Tüm bu bölgelerde yaflanan y›k›mlar, emperyalist-kapitalist sistemin derinleflen krizini aflma çabalar›n›n ürünüdür. Sistemi ayakta tutabilmek için peflinden koflturduklar› hammadde, pazar ve jeo-stratejik üstünlük gibi aray›fllar, milyonlar›n öldü¤ü, on milyonlar›n sakat kald›¤›, yoksulluk, sefalet ve sakatl›¤›n yayg›nlaflt›¤› savafllar› do¤urmufltur. Derinleflen kriz emperyalist ülkeler aras› çat›flmalar› daha da k›z›flt›rarak, çat›flmay› dünya savafl› boyutlar›na tafl›r. Bu sebeple savafllar devletleri yöneten kifli veya kurumlar›n dengesiz fikirlerinden de¤il, içinde bulunduklar› sistemin zaruri ihtiyaçlar›ndan do¤makta ve kendini dayatmaktad›r. Dolay›s›yla, emperyalistkapitalist sisteme yönelmeyen savafl karfl›t› muhalefet kendi içinde tutars›z, hayat karfl›s›nda ütopik ve tarihsel olarak da perspektifsiz kalmaya mahkumdur. Buraya kadar anlatmak istediklerimizi “savafl, siyasetin farkl› araçlarla sürdürülmesidir” sözüyle özetleyebiliriz. Bu somut gerçekli¤in karfl›s›nda savafl karfl›t› al›nan tutumlar› de¤erlendirerek buradan bir sonuç ç›karmak mümkün. Bu sonucu yak›n bir dönemde yaflanan Irak iflgali öncesi süreçteki politik atmosferin ve savafl karfl›t› muhalefetin dersleriyle de güncelleyebiliriz.

Burjuvazinin kitlelere afyonu flovenizm Burjuvazi toplumun çok genifl kesimlerine yayg›n ve sürekli olarak seslenme olana¤›n› sa¤layan iletiflim araçlar›na sahip. Gazetelerdeki sat›l›k kalemler, sürekli denetimi alt›ndaki radyo, televizyon gibi araçlar ve daha birçok olanak bunlar aras›nda say›labilir. Bu araçlar›n genel olarak seferber oldu¤u bir dönem olan savafl öncesi dönemler, burjuvazinin propagandas›n›n genifl kitlelerde karfl›l›k bulabildi¤i dönemlerdir. Bu dönemdeki yönelimin temel karakteri milliyetçi söylemlerle birlikte kitleleri savafl politikas›na kazanma yönündedir. Bunu geçti¤imiz Irak iflgali öncesi süreçte de yak›c› bir flekilde yaflad›k. Türk devletinin öne ç›kan k›rm›z› çizgi hassasiyeti ve bunun üzerinden mutlaka Irak’a girilmesi gerekti¤i topluma propaganda edildi. Oysa bunun arkas›nda yatan, Amerikan iflbirlikçilerinin pastadan pay kapma hesaplar›yd›. Bunu sa¤layabilmek için de gençli¤i bu kirli hedef için ölmeye, tüm toplumu da evlatlar›n› bu savafla yollamaya ve savafl›n olas› bedellerini ödemeye ikna etmek gerekmekteydi. ‹kinci nokta,

5


6

sömürgeci devletin Kürt halk›na yönelik inkâr ve imha politikalar›n›n bu süreçte zora girmesi ve burjuvazinin bu kirli savafl› Türk iflçi ve emekçilerinin savafl›ym›fl gibi yans›tma çabas›yd›. Yani burjuvazi bu kirli savafla Türk iflçi ve emekçilerini de ortak etmeye çal›flt›. Savafl sürecinin tüm toplumda bir gericilik dönemi olaca¤› olgusunun gerisinde bu vard›r. Fakat bu k›sa vadeli olarak do¤rudur. Orta ve uzun vadeli olarak ise her savafl ve iflgal süreci bu burjuva yalanlar›n›n etki alan›n› da¤›tmakta, devrimci propagandaya etki alan› açmaktad›r. Dolay›s›yla, devrimcilerin bu süreçte, ne kadar k›s›tl› olursa olsun, sahip olduklar› güç ve olanaklarla yürütecekleri çal›flma büyük bir anlam tafl›maktad›r. Böylesi süreçler farkl› siyasal-s›n›fsal konumlar için de ayr›flt›r›c› olmaktad›r. Böylesi bir süreçte “‹flçilerin birli¤i, halklar›n kardeflli¤i!” fliar›n› öne ç›karma, düzen karfl›s›ndaki konumlan›fl›n ifadesini bulaca¤› temel bir ayr›m noktas›d›r. II. Enternasyonal çürümüfllü¤ünün I. Dünya Savafl› öncesinde yaflad›¤› politik farkl›laflma bu konuda uç bir örnek olarak tarihe geçmifl ve komünistlerin strateji ve taktiklerinin temel do¤rulay›c›s› olmufltur. Burjuvazinin bu süreçte t›rmand›rd›¤› flovenizm sald›r›s›na karfl› s›n›fsal bir tutumla iflçilerin birli¤i, halklar›n kardeflli¤ini savunmak, savafl karfl›s›nda al›nacak tutumun ilk temellerinden birisidir. K›sacas›, emperyalist savafl öncesi kuflan›lmas› gereken ilk silahlardan birisi enternasyonalizmdir. Türkiye’de yeni savafl gündeminin ilk etkilerinden birisinin güçlü bir gericilik rüzgar› olaca¤› aç›kt›r. Türkiye burjuvazisinin buna ihtiyac› vard›r. Gerek ‹ran gündeminin yarataca¤› genifl boyutlu etkiden kendi iç bütünlü¤ünü sa¤lamak için, gerekse de Kürdistan’›n farkl› bir bölgesinde bafllayacak olan hareketlili¤in kendi içine etkilerini engellemek için buna ihtiyac› vard›r. Elbette Amerikan uflaklar›n›n bu sefer oynamaya haz›rland›klar› daha ileri görevleri gerçeklefltirmeleri de buna ba¤l›d›r. Burjuvazinin sözcülerinin “bu sefer hata yapmayaca¤›z, ‹ran operasyonunda yer alaca¤›z” söylemlerinin hayat bulabilmesi bir yönüyle buna ba¤l›d›r. Komünistler ve emperyalist savafl karfl›tlar› bugünden bu ideolojik etki alan›na yönelen müdahalelerini güçlendirmeli, enternasyonal kardefllik çerçevesinde kitleleri birlefltirici ve saflaflt›r›c› olmal›d›rlar.

Bir saman alevi: “Savafla Hay›r!” muhalefeti Savafl dönemleri toplumlar için temel önemde de¤iflikliklerin yafland›¤› dönemeçler olabilmekte, savafl gündemi kitle hareketinin h›zla yükselmesine yol açabilmektedir. Tarihsel olarak bunun örnekleri fazlaca mevcuttur: Birinci ve ikinci emperyalist paylafl›m savafllar› sonras› tablo, Vietnam savafl›n›n ilerleyen dönemlerinde yükselen hareketlilik ve yak›n bir örnek olarak Irak iflgalinin öncesinde yükselen kitle hareketleri bunun tarihsel örnekleridirler. Burada vurgulanmas› gereken nokta, kendili¤inden bir karaktere ve bilince sahip olan savafl karfl›t› hareketin, sorunun çözüm dinamiklerine yönlendirilebilmesidir. Reformizmin bu konudaki tutumu aç›kt›r. En son deneyimde de gördü¤ümüz gibi, hareketi yönlendirme iddias›na sahip olanlar hareketin peflinden sürüklenmekte, hatta onu geri çeken bir konuma düflebilmektedir. Buraya kadar yapt›¤›m›z tespitlerin ›fl›¤›nda dönüp bakt›¤›m›zda, tutarl› bir hatta yürüyen savafl karfl›tl›¤›, sorunu kendi kayna¤›yla birlikte ele almak ve çözüm dinamiklerini bu temelde zorlamak zorundad›r. Bu politikan›n pratik karfl›l›¤›, savafl karfl›t› tutumun emperyalizm karfl›tl›¤›na ve buradan kapitalizm

karfl›tl›¤›na ba¤lanmas›d›r. Böylesi bir politik hatta oturmad›¤› sürece, h›zla yükselecek ve kitleselleflecek bir savafl karfl›t› muhalefet saman alevi misali kendini tutuflturup, sönümlenmeye mahkûm olmaktad›r, olacakt›r. Reformistlerin en genifl kitleyi kapsama ad› alt›nda savunduklar› geri platform, politik aç›dan geniflleyen de¤il, savafl›n kötülü¤ü ve bunu yürütenlerin kiflisel özelliklerine s›k›flan dar bir çerçeveyi ifade etmektedir. Hareketin kitleselli¤ini taleplerden giderek tart›flmak oportünizmdir. Çünkü kitlelerin savafl gerçekli¤i karfl›s›nda harekete geçti¤i bir dönemde kitleselli¤i belirleyen, yükselen hareketin yaratt›¤› dinamikler ve yürütülen çal›flman›n etki alan›d›r.

Genç komünistlerin savafl karfl›s›ndaki tutumu Tüm bunlar›n ›fl›¤›nda genç komünistler, tarihsel bir iddian›n sahipleri olarak, böylesi bir dönemi olanaklar ve sorumluluklar çerçevesinde de¤erlendirirler. Olanaklardan kastedilen, savafl›n yaratt›¤› hoflnutsuzluk, yükselen kitle hareketi ve harekete geçen kitlelerin eylem içinde politikleflme kanallar›n›n aç›lmas›d›r. Sorumluluklar ise bir dizi boyutu içeriyor. Kitlelerin artan hoflnutsuzlu¤unu ve yükselen hareketlili¤i politik olarak yönlendirmek, h›zla geliflen hareketin ihtiyaçlar›n› yan›tlamak ve burjuva ideolojik platformunun iki farkl› e¤ilimi karfl›s›nda kitleleri uyan›k tutabilmektir. Bu iki e¤ilimden birisi, gericili¤in t›rmanmas›yla birlikte kitlelerin burjuvazinin saflar›na yönelmesidir. ‹kincisi ise burjuva hümanizmas› çerçevesine hapis olmufl bir savafl karfl›tl›¤› tutumuyla eylemdeki kitlelerin bilincini düzene emanet etmektir. Genç komünistlerin misyonu da bu çerçeveyi iflaret ediyor. “Komünist gençli¤in mücadelenin bütün dönemlerini ve alanlar›n› kesen en öncelikli görevi, gençlik içinde proletarya sosyalizminin/iflçi s›n›f› devrimcili¤inin bayra¤›n› yükseltmek, ideolojide, politikada, de¤erler sisteminde ve nihayet belirleyici bir alan olarak pratik mücadelede bunu lay›k›yla temsil etmeyi baflarabilmektir.” Komünistlerin savafl karfl›s›nda yükseltece¤i s›n›f savafl›n›n bayra¤›n› gençlik kitleleri içerisinde bu misyonun sahipleri tafl›yacaklard›r. Bugünden yap›lmas› gereken, “‹flçilerin birli¤i, halklar›n kardeflli¤i” fliar›n› yükselterek, bunun mümkün olabilece¤i biricik toplumsal sistem olan sosyalizm alternatifini kitlelere tafl›makt›r. Güncel geliflmeler takip edilip, emperyalistlerin ve iflbirlikçilerinin savafl haz›rl›klar› etkin bir biçimde teflhir edilmeli, savafl›n kayna¤›nda emperyalist-kapitalist düzen oldu¤u gerçe¤i kitlelere döne döne anlat›lmal›d›r. Savafla karfl› bar›fl için savafl› yükselt! Yaflas›n proletarya enternasyonalizmi!


“Katil ABD Ortado¤u’dan defol!”

“Saraylara Savafl, Kulübelere Bar›fl!” çal›flmas›ndan ilk etkinlik

1 Mart akflam›, 1 Mart tezkerenin mecliste reddediliflinin 3. y›l› vesilesiyle Ekim Gençli¤i, Ankara Gençlik Derne¤i, Emekçi Hareket Partisi Gençli¤i, Kald›raç, Kurtulufl Partisi Gençli¤i, Marksist Bak›fl, Özgür E¤itim Platformu, Sosyalist Gençlik Derne¤i ve Tüm ‹lerici Gençlik Derne¤i taraf›ndan düzenlenen eylemle, Ortado¤u’da estirilen savafl rüzgarlar›na karfl› “‹flçilerin birli¤i, halklar›n kardeflli¤i!” fliar› yükseltildi. Sakarya Meydan›’nda biraraya gelen kitle, meflalelerle Yüksel Caddesi’ne do¤ru yürüyüfle geçti. “Katil ABD Ortado¤u’dan defol!”, “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i!”, “Kahrolsun emperyalizm!”, “Yaflas›n devrim ve sosyalizm!”, “Direnen halklar kazanacak!” sloganlar›n›n s›kl›kla at›ld›¤› eylem Yüksel Caddesi’nde yap›lan bas›n aç›klamas›yla devam etti. Bas›n aç›klamas›nda, 1 Mart tezkeresinin meclisten reddediliflinin 3. y›l›nda Ortado¤u’da yine emperyalist savafl rüzgarlar› estirildi¤i belirtilerek, Rice ve ekibinin Ortado¤u’da savafl diplomasisine bafllad›¤›, bir sonraki dura¤›n da Türkiye oldu¤u ifade edilerek, tezkere kazas›ndan sonra uflakl›¤›n› tazelemifl sermaye iktidar›n›n ‹ran’a emperyalist müdahale için ABD ve Avrupal› emperyalistlerin emirlerine amade oldu¤u vurguland› ve flunlar söylendi: “Bütün halklar kardefltir ve halklar yaln›z, sahipsiz de¤ildir! Bu ülkenin gençli¤inin gelene¤i, emperyalistlere bu co¤rafyay› dar eden bir gelenektir… ‹flte bu yüzden, baflta ‹ran halk› olmak üzere tüm Ortado¤u halklar›na do¤rultulmufl bu silahlara, emperyalist kuflatmaya, emperyalist iflgal alt›ndaki topraklarda her gün bir yenisiyle karfl›laflt›¤›m›z insanl›k d›fl› uygulamalara karfl› ‘Yaflas›n iflçilerin birli¤i, halklar›n kardeflli¤i!’ fliar›n› yükseltiyor, Ortado¤u halklar›n›n yaln›z olmad›¤›n› hayk›rarak herkesi emperyalist iflgale karfl› durmaya ça¤›r›yoruz.” Mart ay› boyunca emperyalist iflgale karfl› eylemliliklerin yükseltilmesi ve 18 Mart’ta düzenlenecek eyleme kitlesel kat›l›m sa¤lanmas› ça¤r›s›yla ve sloganlarla aç›klama sona erdi. Aç›klamaya yaklafl›k 100 kifli kat›ld›.

Dönemin bafllamas›yla Ortado¤u’da emperyalist iflgali konu alan çal›flmam›zda ilk etkinlik olarak bir film gösterimi gerçeklefltirdik. Savafllar›n neden gerçekleflti¤ini, bir avuç asala¤›n ç›karlar›n›n nas›l korundu¤unu, halklar üzerine oynanan oyunlar›n kredilere, ekonomik antlaflmalara ba¤l› oldu¤unu, özgürlük ve yaflan›las› bir dünya için birleflip savaflmam›z gerekti¤ini müthifl bir mizah gücü ve politik etkiyle anlatmas›ndan kaynakl› Charlie Chaplin’in “Büyük Diktatör” filmini göstermeyi tercih ettik. Bir haftay› aflk›n bir çal›flma ile sürekli as›lan afifller, bölüm ve yurt kantinleri ile yemekhaneye da¤›t›lan 2.000 bildiri... Birçok insanla konuflarak, hem çal›flmaya hem de etkinli¤e kat›lmalar›n› istedik. “Ortado¤u’da savafl” konulu birçok duvar gazetesi haz›rlanarak as›ld›. Uzun süredir yürütülemeyen esnek bir çal›flma bafllat›lm›fl oldu ve okulda politik bir etki yarat›lmas› sa¤land›. 28 fiubat akflam› yap›lan film gösterimine 50 kifli kat›ld›. K›sa bir konuflma ile bu filmi göstermemizdeki amaç ve “Saraylara savafl, kulübelere bar›fl!” çal›flmas›n›n nas›l bir çal›flma oldu¤unu anlatt›k. Kat›lmak isteyen herkesi çal›flmaya ça¤›rd›k. Filmin sonunda ise bir tart›flma ve ileriye dönük düflünceleri almay› planlamam›za ra¤men gerçeklefltiremedik. Vaktin geç olmas› ve etkinli¤in çok uzun sürmesi buna neden oldu. Ancak iki gün sonras› için bir toplant› yapmay› kararlaflt›rd›k. Bu film gösterimi ilk ad›m olarak anlaml›yd›. Bundan sonras›n› zaman ve çal›flma irademiz gösterecek. Kazanaca¤›m›z koca bir dönem var. fiimdi kollar› s›vama zaman›!

Ankara Ekim Gençli¤i

“Saraylara Savafl, Kulübelere Bar›fl!” çal›flmas›ndan bir Ekim Gençli¤i okuru

7


‹ran’a karfl› nükleer savafl haz›rl›klar› sürüyor!

8

Kazanan Ortado¤u halklar› olacak! ‹ran’a karfl› bafllat›lan savafl haz›rl›klar› tüm h›z›yla devam ediyor. Halklar›n tepkisini azaltmak, gerçekleflecek savafl›n hakl› oldu¤unu kan›tlamak için ‹ran’›n nükleer çal›flmalar›yla dünyan›n tehdit edildi¤i yaygaras› kopar›l›yor. Irak savafl› öncesinde de ayn› senaryoya baflvurulmufltu. ‹ran’›n nükleer çal›flmalar›yla bir tehdit oluflturdu¤u, ‹ran’da demokrasinin olmad›¤› vb. gerekçelerle “dünyaya özgürlükler ve demokrasi” da¤›tan ABD, t›pk› Irak’ta yapt›¤› gibi ‹ran’a da müdahale edecek ve Irak halk› gibi ‹ran halklar›n› da “özgürlü¤ü”ne kavuflturacak. Ama art›k bütün dünya Irak’ta yaflan›lan vahfletin ve emperyalist müdahalenin nedenini çok iyi biliyor. Irak’taki petrol yataklar›n› ya¤malamak ve bölge üzerindeki egemenli¤ini pekifltirmek. ‹ran’a yönelik savafl haz›rl›klar›n›n da nedeni ayn›. ABD Irak iflgalinden ald›¤› derslerin yard›m›yla bu savafla daha iyi haz›rlan›yor. Bir dizi Avrupal› emperyalist ülkeyi de yan›na alm›fl durumda. Türkiye de ABD’nin tam hizmetinde bu savafltaki yerini alacak ve efendisinin istekleri do¤rultusunda elinden ne geliyorsa yapacak.

Halklar aras›nda düflmanl›k körükleniyor Emperyalistler sömürü ve ya¤ma düzenlerini sürdürebilmek, egemenliklerini pekifltirebilmek için halklar aras› düflmanl›klar› körüklüyorlar. Emperyalist savafl› meflrulaflt›rmak için ‹ran’›n terörizme destek verdi¤ini söylüyorlar. Nükleer çal›flmalar›na devam ederse dünyay› bekleyen felaketlerin senaryolar› yaz›l›yor, sat›l›k burjuva kalemflörleri halklar aras›nda düflmanl›¤› körüklemek için var güçleriyle çal›fl›yor. ‹ran’›n gerici bir rejimle yönetildi¤i, oraya demokrasinin götürülmesi gereklili¤i tart›fl›l›yor, bunu yapacak olan›n da ABD önderli¤indeki emperyalist ülkelerin oldu¤u söyleniyor. Bu savaflta Türkiye çok özel bir yerde duruyor. Türk burjuvazisi ve ülkeyi yönetenler, Irak savafl› s›ras›nda ABD karfl›s›nda kaybetti¤i prestijini bu savaflta telafi etmek ve pastadan düflecek k›r›nt›lar› kapmak için kendisine biçilen misyonu daha ileriden gerçeklefltirmeye çal›fl›yor. Topraklar›n› emperyalist savafl için sonuna kadar emperyalistlerin hizmetine açarak, bölge halklar›na karfl› bir sald›r› üssü haline getirecek. Halklar›n katliam›na kendi cephesinden kat›lacak. Savafla do¤rudan kat›ld›¤› bir durumda ise, bu ülkenin gençli¤ine haklar›n katili olma dayat›lacak. Bunu yapabilmesi için de ‹ran halklar›na karfl› düflmanl›k yaratmas› gerekiyor. ‹ran halklar› kendisine yönelecek böyle bir savaflta elbette kendisini koruyacak ve kendisine karfl› savaflanlar› da düflman› olarak görecektir. Oysa bu ülkenin emekçilerinin ve gençli¤inin ‹ran halk› ile hiçbir sorunu olamayaca¤› gibi, tersine dayan›flma içerisinde olmas› gerekti¤i aç›kt›r. Ama kendi sefil ç›karlar› u¤runa savafla baflvuran emperyalistler ve onlar›n iflbirlikçisi gerici rejimler halklar› birbirlerine düflman etme yoluna baflvurur. Bugün yap›lmaya çal›fl›lan da halklar aras›nda kin ve düflmanl›k tohumlar› ekmektir.

Savafl bölge halklar› için tam bir y›k›m olacak! Emperyalistlerin savafl haz›rl›klar› tüm h›z›yla sürüyor. Bu savafl bafllad›¤› zaman t›pk› Irak’ta oldu¤u gibi katliamlar yaflanacak. Binlerce insan k›y›mdan geçirilecek, oluk oluk kan ak›t›lacak. Özgürlük ve demokrasi götürüyoruz diyerek yine binlerce çocu¤u katledecek, binlerce insan› iflkenceden geçirecekler. Kardefl halklar birbirine k›rd›r›lacak. Ortado¤u tam anlam›yla bir kaosa sürüklenecek, çat›flma ortam› yayg›nlaflacak. Bütün bunlar›n yan›nda Ortado¤u halklar›n› bekleyen ekonomik aç›dan da tam bir y›k›m olacak. Emperyalizm girdi¤i her yeri talan ederek y›k›m› derinlefltirecek, halklar daha da fakirleflecek ve daha kötü koflullarda yaflamaya mahkum edilecek. Bu sald›rganl›kta özel bir yer tutmaya haz›rlanan Türkiye de ekonomik aç›dan olumsuz etkilenecektir. Zaten ekonomik krizler içerisinde debelenen ve bu krizlerin faturas›n›n iflçi-emekçiler taraf›ndan ödenmesi için çaba harcayan sermaye devleti, emperyalist savafl›n ve kendi üstlendi¤i özel misyonun gere¤i olarak savafl›n faturas›n› yine bu ülkenin iflçi-emekçilerinin s›rt›ndan karfl›lamaya çal›flacak. Sermaye devleti d›flar›da bir savafla girdi¤i oranda içeride de azg›n bir terör uygulayacak, iflçi-emekçilerin en ufak bir hak alma eylemine bile azg›nca sald›rman›n olanaklar›n› arayacakt›r. ‹flsizlik artacak, iflçiemekçiler daha da kölece çal›flt›r›lacakt›r.

Zafer direnen halklar›n olacak! Irak’ta bata¤a saplanan ABD ve yandafllar› ‹ran’a sald›rarak bir ç›k›fl yolu ar›yorlar. Irakl› direniflçiler her gün birçok sald›r› eylemi gerçeklefltiriyor ve ABD’ye ecel terleri döktürüyor. Emperyalist ç›karlar› için azg›nda Ortado¤u halklar›na savafl açan emperyalistler kendi sonlar›n› da haz›rl›yorlar. ABD her geçen gün biraz daha köfleye s›k›fl›yor ve can havliyle sald›rmaya devam ediyor. Ama Ortado¤u’dan emperyalistler için bir ç›k›fl yolu yok. Çünkü hiçbir halk›n özgürlük istemi bast›r›lamaz. ABD ve di¤er emperyalistler için Irak batakl›k, ‹ran mezar olacak, kardefl halklar kazanacak!


Se rmay en in kent i :

ODTÜ-Teknokent

Türkiye’de uygulanan e¤itim politikalar›n›n ve uygulamalar›n›n ilk kez denenip hayata geçirildi¤i, ayr›ca ilk teknokentin ve üniversite-sanayi iflbirli¤i uygulamalar› ad›mlar›n›n at›ld›¤› yer olmas› nedeniyle, ODTÜ’nün sermaye aç›s›ndan ayr› bir yeri vard›r. Bu yüzden de ODTÜ’de gerçeklefltirilen sald›r›lar ve verilen tepkilerin genel ö¤renci hareketine ve Türkiye’ye etkisi ayr› önem kazanmaktad›r. Birçok vesileyle teknokentleri ve üniversite-sanayi iflbirli¤ini iflledi¤imiz için bu yaz›da özel olarak ODTÜ Teknokent’i tart›flma konusu yapaca¤›z. fiimdiye kadar ODTÜ, sermayenin ihtiyaçlar›n› do¤rultusunda çal›flmaktan geri durmam›flt›r. Tabiri caizse sermayeye hizmette kusur etmemifltir. Türkiye’nin ilk teknokenti 1987 y›l›nda ODTÜ’de kurularak üniversitenin kap›lar› sermayeye tam anlam›yla aç›lm›flt›r. Kendi deyiflleriyle çok titiz bir çal›flman›n ürünüdür. Hatta “Amerika ve ‹ngiltere’deki örnekleri incelenerek” kurulmufltur. ODTÜ Teknokent’in kurulufl amac› flöyle tan›mlanmaktad›r: “... ülkemizin uluslararas› arenada rekabet gücünü artt›racak teknolojileri gelifltiren ve üreten firmalara... sundu¤u… olanaklar›yla, … üniversite-sanayi iflbirli¤ini artt›rmaya yönelik etkinlikleriyle –taraflar aras›nda- sinerji do¤mas›na katk› sa¤lamak.” Burada taraflar, insanl›k için, toplumun ç›karlar› ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda bilim üretmesi gereken üniversite ile sömürücü s›n›f olan burjuvazi yani sermayedir. Sermaye iktidar› koflullar›nda do¤acak olan bu sinerji, ortaya ç›kar›lacak güç sermayenin ç›kar› için kullan›lmaktad›r. ODTÜ Teknokent 180.000 metrekare alana yay›lm›fl bir kenttir. Bu kadar büyük bir arazide 150’ye yak›n flirket bulunmaktad›r. Teknokent’te yerler metrekaresi binlerce

dolara kiralanmaktad›r. Ancak ODTÜ bu olay› “Biz gayrimenkul kiralamay›z, teknolojik geliflmeye ve toplumsal kalk›nmaya katk›da bulunuruz” diyerek anlat›yor. Do¤rudur. As›l amaç kiralayarak para kazanmak de¤il, sermayenin sömürü sistemine katk›da bulunmakt›r. Zaten flirketlerin kazand›klar› milyonlarca dolar›n yan›nda verdikleri kira çok komik bir rakamd›r. Ayr›ca üniversitenin imkânlar›n›, laboratuarlar›n›, ö¤retim üyelerini, hatta ö¤rencilerini istedikleri gibi çal›flt›rma rahatl›¤›, vergi indirimleri, teflvik primleri, yard›mlar, krediler varken Teknokent sermaye için alt›n yumurtlayan tavuktan farks›zd›r. Ayr›ca ODTÜ Teknokent üniversitelerde üretilen bilimin üretimde kullan›lamad›¤›n› neden göstererek “biz bunun için kurulduk” diyor. Sermaye üniversitelerdeki bilim anlay›fl›n› kendine göre de¤ifltirsin ve paraya dönüfltürsün, deniyor. Ayr›ca ODTÜ, “uluslararas› pazarlara yönelinmesi” gerekti¤ini, “AB ülkeleri ve uluslararas› iflbirli¤ini güçlendirilmesi” gerekti¤ini söylüyor. Özcesi dünyadaki kapitalist emperyalist dünya düzeniyle bütünleflmekten bahsediyor. ODTÜ Teknokent’i “Teknoloji Gelifltirme Bölgesi (TGB)” olarak de¤il de bir yaflam biçimi olarak tan›ml›yorlar. Yaln›zca flirketlerin bulundu¤u ve sadece ifl için gelinen bir yer de¤il de bir yaflam alan›, hatta sanayinin üniversite içindeki yaflam tarz› olarak görüyorlar. Nas›l ki biz ö¤renciler için üniversite sadece ders demek de¤ilse, sermaye için de sadece Teknoloji Gelifltirme Bölgesi de¤il, deniyor. Teknokent’in bir flehir olarak tasarland›¤›n› söylüyorlar. Yani bizim anlayaca¤›m›z sermayenin hizmetinde sermayenin küçük kentleri, Teknokentler…

9


Teknokent’in Yönetim Kurulu’nda kimler bulunuyor? Öncelikle Rektörlük ad›na Rektör yard›mc›s› Prof. Dr. Canan Çilingir (Yönetim Kurulu Baflkan›), Lütfü Varo¤lu (SSM Elektronik Sistemler, fiube Müdürü) Faz›l 10 Ayd›nmakina (Emekli Hava Tümgeneral), fierafeddin Ceceli (Ankara Sanayi Odas›-ASO- Yönetim Kurulu Üyesi). ODTÜ’de polislerin e¤itim almas›na tepki olarak örgütlenen eylemlerde Rektör Yard›mc›s› Canan Çilingir “Okulun sat›lacak yeri vard›r, kiralanacak yeri de” demifltir. Bu cümle bile üniversiteye nas›l bir ticarethane mant›¤›yla bakt›¤›n›n göstergesidir. Bir tümgeneralin bulunmas› silah sanayine verilen önemi, ODTÜ Teknokent’in bu konuda tuttu¤u yeri aç›kça göstermektedir. Di¤er bileflenler ise özel bir flirketin müdürü ve tam anlam›yla sermaye kesimini temsil eden bir odan›n temsilcisi. Daha fazla söze gerek kalm›yor. ODTÜ Teknokent’inin kimlere hizmet etti¤i ayan beyan ortada…

Ordusu’na ait tanklar›n gelifltirilmesi, at›fl simülasyonu cihazlar› antlaflmalar› yapabiliyor. Hatta yine ODTÜ Teknokent’teki bir flirket NATO’dan gizlilik belgesi almakla övünebiliyor. Bu belge NATO’yla gizli antlaflmalarla silah ve malzeme sat›fl› yapan firmalara veriliyor. Örnekleri ço¤altmak mümkün. Ancak hepsinin ç›kt›¤› ortak yer: ODTÜ Teknokent’inde tüm dünya halklar›n› tehdit eden silahlar üretiliyor.

ODTÜ Teknokent’i kim ziyaret eder? NATO temsilcileri, Orgeneraller, Kara Kuvvetleri E¤itim ve Doktrin Komutan›, Kara Kuvvetleri ‹stihbarat Okulu Heyeti, vb... Tüm bunlar ODTÜ’de üretilen, gelifltirilen silahlar›, simülasyon aletlerini görmek ve incelemek için geliyorlar. Bu ziyaretler, ordunun ODTÜ Teknokent’e ne kadar önem verdi¤inin ve bu konuda ODTÜ’nün tuttu¤u yerin en aç›k ifadesidir.

Sonuç yerine

Silah sanayi ve ODTÜ Teknokent’i fiirketlerin sektörel da¤›l›mlar›na bak›ld›¤›nda, %51’ini yaz›l›m flirketleri, %22’sini savunma ve silah flirketleri (30 flirket) oluflturuyor. Bu flirketlerin ABD ve ‹srail ordular› ile yapt›klar› antlaflmalar aç›kça dillendiriliyor. Hatta birer övünç kayna¤› olabiliyor. ABD’nin Skorsky marka helikopterlerinin yaz›l›mlar›n›n bir k›sm› ODTÜ’de üretiliyor ve bu helikopterler Ortado¤u halklar›na “demokrasi” götürmekle görevlendiriliyor. ‹srail Filistin’i iflgal ederken, Filistinli çocuklar ‹srail tanklar›n› tafllarken özgürlükleri için, ODTÜ Teknokent’indeki flirketler ‹srail

ODTÜ Teknokent’e dair daha söylenecek çok sözümüz var, ancak bu kadar› bile kimlere hizmet etti¤ini görmemize yeter de artar bile. Üniversite-sanayi iflbirli¤i ile, teknokentler ile geçeklefltirilen üniversitenin sermayeye peflkefl çekilmesi, bilimsel üretimin ortadan kalkmas›d›r. Her fleyi metalaflt›ran günümüz kapitalist toplumu ars›zca insanl›¤a sald›rmaktad›r. Biz kapitalizmi çökertemedi¤imiz ölçüde kapitalizm insanl›¤› bir çöküfle sürüklemektedir. Tarih insanl›¤a giderek daha aç›k bir biçimde flunu dayatmaktad›r: “Ya kapitalist bar bar l›k, ya sosyalizm!”


fiemdinli soruflturmas›nda ayyuka ç›kan devlet s›rr›! fiemdinli’de patlayan bombalar›n sesi unutulurken, devlet bürokratlar›ndan birinin yapt›¤› aç›klamalar konuyu tekrar gündeme getirdi. Emniyet Genel Müdürlü¤ü Daire Baflkan› Sabri Uzun flöyle bir aç›klamada bulundu: “H›rs›z evin içindeyse kilit ifle yaramaz!” Bu aç›klama üzerinden yaflanan geliflmeleri ve süreci k›saca hat›rlayal›m. fiemdinli’de patlayan bombalar ve ard›ndan yaflananlarla tam anlam›yla suçüstü yakalanan devlet, hukuksal süreci devreye sokmak zorunda kalm›fl, TBMM’de fiemdinli Komisyonu oluflturulmufl, “suçlular” bulunmufltu. Ancak olay›n kilit bir yerinde duran Genelkurmay Baflkanl›¤› olay›n faillerinin arkas›nda duran bir tutum sergilemiflti. Ard›ndan mahkemeler, serbest b›rak›lan “suçlular”, yeniden yarg›lamalar ve kapal› kap›lar ard›nda gerçeklefltirilen komisyon toplant›lar›yla süreç ilerledi. fiemdinli’de patlayan bombalar hedefli bir politikan›n ürünüydü. Y›llard›r ulusal özgürlük ve kurtulufl mücadelesi veren Kürt halk›na dönük inkâr ve imha politikas›n›n devam›yd›. Yine y›llard›r sürdürülen kirli savafl›n bir yans›mas›yd›. Yaflananlar›n ayd›nlat›lmas›n› isteyen, y›llar›n biriktirdi¤i öfkeyi soka¤a tafl›yan bir halk›n üzerine atefl aç›ld›, insanlar sokak ortas›nda katledildi. Devlet içine düfltü¤ü bataktan ç›kmak için tüm hünerini gösterdi ve zeytinya¤› gibi üste ç›kmaya çal›flt›. Fakat senaryosunu kendi yazd›¤› oyun kendi oyuncular›ndan birinin yapt›¤› aç›klamayla bozuldu. Böylece bir kez daha, bizim hep ›srarla vurgulad›¤›m›z çeteleflmifl devlet gerçe¤i apaç›k ortaya ç›kt›. Yap›lan aç›klamaya Adalet Bakan› ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek taraf›ndan getirilen yorum tam bir ars›zl›k örne¤i. Sabri Uzun yukar›da da belirtti¤imiz gibi patlamalar›n sorumlulu¤unun devletin içinde yer alan bir gücün oldu¤unu ileri sürdü. Asl›nda sorumlu devletin içindeki güç de¤il fakat devletin kendisiydi. Patlama öncesi iki subay›n görevli olarak Ankara’dan yola ç›kt›¤›, bu süre zarf›nda bir kifliyi kaç›rd›klar›, bunun üzerine polis taraf›ndan yakaland›klar›, polise görevli olduklar›n› söylemelerine ra¤men görev ka¤›tlar›n›n olmad›¤› fakat Ankara’dan getirebileceklerini söyledikleri aç›klamada yer al›yor. O dönemin Ankara valisi Yahya Gür’ün kendi kendine yaz›p onaylad›¤› bir görev ka¤›d› ç›kt›¤› da aç›klamalar aras›nda. Ortada bir olaylar zinciri var. Kuflkusuz bu yaln›zca buz da¤›n›n görünen yüzü. Sabri

Uzun’un TBMM fiemdinli Komisyonu’na verdi¤i bilgileri kamuoyuna aç›klamas› bakan Çiçek taraf›ndan “ahlaki” bir sorun olarak de¤erlendiriliyor. Temel tart›flma üzerine hiçbir söz söyleme ihtiyac› duymayan bakan Çiçek, tam bir ars›zl›kla kamuoyuna yap›lan aç›klaman›n “ahlaki” boyutunu tart›fl›yor. Hükümetin sözcüsü kapal› kap›lar ard›nda yap›lan araflt›rmalar› ve ortaya ç›kan geliflmeleri geçifltiriyor; dikkati baflka bir tart›flmaya çekmeye çal›fl›yor. Bakan›n çabas› aç›k ki ayyuka ç›kan devlet s›rr›n› örtbas etmektir. Bu vesileyle bir kez daha hat›rlatal›m. Bu ülke topraklar›nda y›llard›r süren bir ulusal kurtulufl mücadelesi var. Onlarca bedel ödeyen, sürekli devlet terörüne maruz kalan bir halk›n uyan›fl› var. Bu halk›n ulusal eflitlik ve özgürlük istemleri var, ki bunu fiemdinli’de bir kez daha gördük. Ama bu ayn› topraklar üzerinde y›llard›r bir kirli savafl sürdüren, bir halka dönük imha ve inkâr politikalar› güden bir devlet gerçe¤i var. Bu gerçeklik Marafl’ta, Gazi’de, Ulucanlar’da, 16 Mart’ta, Ermeniler’e, Rumlar’a dönük katliam politikalar›nda var. Ayn› gerçeklik sermayenin di¤er sald›r› politikalar›nda, özellefltirmelerde, gençli¤e dayat›lan geleceksizlikte, ç›kar›lan antidemokratik yasalarda vb. yans›mas›n› buluyor. fiemdinli çeteleflmifl devlet gerçe¤ini dolays›z olarak ortaya koymufltur. Sermaye düzenin varl›¤›n› koruyabilmesinin tek güvencesi olan devlet ayg›t› tüm kurumlar›yla sistemli ve örgütlü bir tarzda halklara, iflçi ve emekçilere, gençlere sald›rmaktad›r. Bu kirli oyunlar› bozman›n tek yolu mücadeleden geçmektedir.

11


K›z›ldere’den Gabar’a, Ulucanlar’dan gelece¤e tafl›nan gelenek… 12

Biz buraya dönmeye de¤il, ölmeye geldik! 30 Mart 1972 günü sabah› Tokat’›n Niksar ilçesine ba¤l› küçük bir köy olan K›z›ldere’de on yi¤it devrimci flehit düfltü. On yi¤it devrimci: THKP/C militanlar›ndan Mahir Çayan, Hüdai Ar›kan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Y›lmaz ve Ahmet Atasoy, THKO militanlar› Cihan Alptekin ve Ömer Ayna… Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamlar›n› durdurmak için Ünye’den kaç›rd›klar› üç ‹ngiliz teknisyen ile K›z›ldere’de saklan›rlarken izleri bulundu ve kolluk güçlerinin büyük y›¤›na¤› ile kuflat›ld›lar. Söz konusu olan sadece bir avuç genç devrimciydi, bu kadar silah, asker ve mühimmat niye gerekmiflti? ‹flte bu sorunun yan›t› Mahir’in samanl›¤›n çat›s›ndan gürleyen sesiyle verilecekti. Devletin teslim ol ça¤r›lar›na Mahir, içerideki en güçlü silah›, devrimci kararl›l›¤› ve direniflçi kimli¤i savuruyordu: “Biz buraya dönmeye de¤il, ölmeye geldik!” ‹flte bu bir avuç devrimcinin o gün devlete korku salan güçleri buradan geliyordu, bugüne devrettikleri miras›n gerisinde de bu vard›r. K›z›ldere’de uzun ve zorlu çarp›flmalar yafland›. Sonu belli olan bu çat›flman›n gerisinde on yi¤it devrimcinin Türkiye devriminin gelecek kuflaklar›na ilham verecek olan bir direnifl destan› kald›.

Devrimci yükselifl dönemi ve reformizmden kopufl ’60’l› y›llar dünyada uluslararas› tekellerin sermayelerini geliflmekte olan ülkelere kayd›rd›klar›, modern s›n›fsal geliflimin buralarda h›z kazand›¤› bir dönem olmufltu. Bu geliflmeye ba¤l› olarak Türkiye’de yayg›n bir kentleflme süreci yaflanmaya bafllam›flt›. ‹flçi s›n›f›n›n nesnel gelifliminin yan›nda kentlerde yo¤un bir emekçi nüfus birikiyordu. Dünyadaki mücadelelerin de etkisiyle bu dönemde ülkede ilk ciddi ve yayg›n eylemlilikler geliflmeye bafllad›. Her ne kadar ö¤renci gençli¤in eylemleri olarak alg›lansa da, bu dönem bütün toplumu kapsayan bir hareketlilik söz konusudur. Nitekim ö¤renci gençli¤in ilk büyük eylemi ‘65’te Kozlu direniflinde iki iflçinin öldürülmesi üzerine örgütlenir. Ard›ndan geliflen süreçte ise iflçi hareketi ve ö¤renci hareketi yer yer kesiflse de ayr› mecralardan ak›fllar›n› sürdüreceklerdir. ‹flçi hareketi yeni direnifllerle geliflerek 15-16 Haziran’da doru¤a ulaflacak, ö¤renci hareketi ise kitlesel eylemlerin gelifltirdi¤i süreçte politikleflecek ve ‘69-’70 y›llar›nda reformizmden devrimci kopuflun zemini olacakt›r. ‹flte Mahir’i ve o dönemin di¤er devrimci önderlerini ortaya ç›karan, yetifltiren koflullar bunlard›r. FKF’nin harekete dar geldi¤i, T‹P reformizmi ve kendini anayasa ile s›n›rlam›fl burjuva sosyalizmi ile hesaplaflman›n kap›ya dayand›¤› bir dönemde bu devrimci önderler tarihsel bir rol oynam›fllard›r. Onlar›n tarihimizdeki as›l kay›tlar› da budur. Yani pek çok devrimci onlar gibi ölüme yi¤itçe gidebilmifllerdir. Devrimcinin

Kahpe ?stanbul?un, kahpe bir bılgesinde, Bir evdeyim, yolda?larımla beraber. Bu ev, yolda?lık?dostluk?karda?lık?mertlik? kazan“ ve sevgi evidir. Bu evde, her?ey o kadar g zel ve o kadar anlamlıdır ki... Ev de de?il, ada, ada! Satılmı?lı?ın, kahpeli?in, riyakarlı?ın, adili?i ve her “e?it a?a?ılık ve her “e?it yabancıla?manın karı?ımı olan, Karanlık Denizi?nin ortasında, G ne?i batmayan bir ada. Ben ne ?uralıyım ne buralı, Adalıyım adalı, Adam ormanlıktır. Dostluk yolda?lık, mertlik ormanı, b t n ada?mı kaplar. Erdemin g ne?i yirmid rt saat aydınlatır adamı Biz ada sakinleri bilmeyiz karanlı?ı. Ben adalıyım ey kahpe h cre, Ada?lı.

(Mahir Çayan’›n hücresinde yazd›¤› fliirden...) bir görevi de budur. Ancak ölümü yi¤itçe kucaklaman›n yan› s›ra Mahir, Deniz ve ‹brahim ile adlar› o tarihsel kesitle birlikte an›lan devrimcileri büyük k›lan, reformist tutumun karfl›s›na ç›kabilme cüreti ve devrimde ›srard›r. Hareketin önder kadrolar›n›n bir ço¤u bafllang›çta T‹P üyesiydi. Hem T‹P içinde, hem FKF bünyesinde T‹P parlamentarizmine, reformizmine, o dönem YÖN’cüler olarak bilinen cuntac›lara karfl› yo¤un bir mücadele dönemi yafland›. ‘61’den sonraki nispi demokratik ortam›n geçicili¤i de çok geçmeden görülmeye bafllanm›flt› zaten. ‹flçi grevlerinde, yurtlarda insanlar katlediliyor, polis terörü t›rman›yordu. Bu ortam devrimci fikirlerin ve prati¤in geliflmesi ve kitlelere malolmas› için de uygun bir zemin yaratm›flt›. Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun ad› 1969’daki 4. Kurultay›’nda Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu, k›saca Dev-Genç olarak de¤ifltirildi. Bu, sadece bir ad de¤iflikli¤i de¤ildi. Devrimci bir çizginin giderek netleflmesi, bu çizginin burjuva sosyalizmi ile yollar›n› ay›rmas› anlam›na geliyordu. Süreç oldukça h›zl› geliflti ve dünyada öne ç›kan ak›mlar›n da etkisi ile Aral›k 1970’de THKP-C kuruldu. Bu kurulufl kendi belgelerine flu tutumla yans›r: “Biz sa¤c› ideoloji ile uzlaflm›yor ve devrimci ideolojik bayra¤› yükseklerde tutmaya çal›fl›yoruz. Bu do¤ru tutumdur. Biz do¤ru


tutumumuzda sonuna kadar direniyoruz ve direnece¤iz. Çünkü yollar›m›z›n bu tutumla çelikleflece¤ine, hareketimizin ancak bu kararl› tav›rla ileriye do¤ru hamleler yapaca¤›na kesinlikle inan›yoruz...” (THKP-C Dava Dosyas›, s.227) Ayn› dönemde benzer biçimlerde parlamentarizm ile yollar›n› ay›ran di¤er devrimci gruplar da eylemlerine bafllam›fllard›. Üstelik geçmifl dönemin birikiminin de etkisi ile h›zla kitleler içinde etki alan› buluyorlard›. Dev-Genç giderek bir ö¤renci örgütlenmesi olmaktan ç›k›yor, kentlerde ve k›rlarda yo¤un olarak emekçilerle buluflmaya bafll›yordu. Devrimci geliflme sermaye iktidar›n› tutum almaya zorlad› ve 12 Mart karfl›-devrimi yafland›. Cuntan›n kurulmas› ve Nihat Erim’in baflbakan olmas› ile birlikte çap› oldukça genifl tutulan bir terör operasyonu bafllad›. Büyük flehirlerin tümünün içinde bulundu¤u 11 ilde s›k›yönetim ilan edildi ve devrimcilere karfl› bir sürek av›na giriflildi. Mahir bu sürek av› s›ras›nda yoldafl› Hüseyin Cevahir ile birlikte bir evde s›k›flt›r›ld›. Sadece iki devrimcinin karfl›s›nda yaklafl›k 500 silahl› adam diken devlet bu çat›flmada Cevahir’i katletti ve Mahir’i de yaral› olarak yakalad›. Maltepe’de k›st›r›ld›klar› evde devletle difle difl çat›flma içerisindeyken siper yoldafllar› Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdo¤an’›n Nurhak’ta flehit düfltü¤ünü ö¤rendiler. Bu haber onlar› oldukça sarsm›fl ve ama öfkelerini de bilemiflti. Mahir yaral› olarak yakaland›ktan sonra tutukland›. Bir süre oldukça a¤›r koflullarda hücrede tutulsa da zindan duvar›n› k›rmay› baflard› ve içlerinde THKO militanlar›n›n da bulundu¤u 4 arkadafl› ile birlikte firar etti. Bu arada idamlar› onaylanan Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in kurtar›lmas› için eylem haz›rl›¤›na girifltiler. Bu eylem K›z›ldere’de sonland›.

Mahirler’in temsil etti¤i, K›z›ldere’de topra¤a düflmeyen devrimci de¤erlerdir! Devrimciler her ülkede ve her ça¤da mücadele etmeyi seçen yi¤it kiflilerdir. Onlar› çok zaman bu mücadelenin sonunda karfl›layan ölüm olur. Ancak devrimciler için ölüm seçilen yolun bir parças›d›r ve herkes gibi onlar da maddi varl›klar›n›n er geç ortadan kalkaca¤›n›n fark›ndad›rlar. Geriye kalan ise yarat›lan mevziler ve devrimci de¤erler olacakt›r. Bayrak yeni kuflaklara devredilirken k›z›llaflacak ve devrim mücadelesi çetinleflen koflullarda buradan al›nan güçle sürdürülecektir. Mahir’den, K›z›ldere flehitlerinden ve daha genel olarak ‘68-’72 yükseliflinin devrimcilerinden geriye ne kald›¤›na bak›ld›¤›nda ilk karfl›m›za ç›kan devrimci kimlik olacakt›r. Burada dar anlam›yla bir direniflçi kimlikten, düflman karfl›s›nda tutum alabilmekten söz etmiyoruz. Bunu da kapsayacak biçimde en genifl anlam›yla devrimci kimlikten söz ediyoruz. Günün kolay solculu¤una, reformizme tutum alabilmekten bahsediyoruz. Bugün de genel bir etki alan› bulabilen reformizmin o günün koflullar›nda oldukça güçlü olan etki alan›n› k›rabilmek ve bu çemberin d›fl›nda

ç›karak devrimci yan› koruyabilmekle belirlenmifl bir devrimci kimlik… ‹flte as›l miraslar› budur. Ortaya koyduklar› teorik platformun hatalar›na ra¤men onlar›n devrimcili¤ini tart›fl›lmaz k›lan bu cürettir, bunun gerisindeki Marksizm’e duyulan güvendir. Henüz hiçbirinin teorik geliflimini tamamlamad›¤›, eldeki kaynaklar›n s›n›rl› oldu¤u koflullarda reformistlerin karfl›s›na Marksizm-Leninizm bayra¤› ile ç›kabilmektir. O günün s›n›rlar› budur, bu baflar›lm›flt›r. Kuflkusuz bunu tamamlayan ve bugünün genç devrimci kuflaklar›n› devrime çeken, onlara ilham veren, kuflaklar boyu devrimi düzen karfl›s›nda kal›c› biçimde koruyan yanlar› ise direniflçilikleri ve bafl e¤mezlikleridir. Düzenin son derece güçlü oldu¤u, yenilmezli¤ini ilan etti¤i dönemlerde bu topraklarda devrimciler ç›km›flsa, bu aslolarak eski kuflaklar›n yaratt›¤› devrimci de¤erlerin ve her fleye ra¤men, her koflulda yola devam etme kararl›l›¤›n›n ürünüdür. Bu topraklarda bar›flç› sosyalizmin, parlamentoculu¤un tutmamas›n›n, uzun vadede geleceksiz oluflunun gerisinde bu de¤erlerin yafl›yor olmas› ve daha kuflaklarca yaflat›labilecek bir güvenceye kavuflmalar› vard›r. Onlar en zor anda bile düzen karfl›s›nda diz çökmemifller, devrimci direngenliklerini korumufllard›r. Üstelik bu öyle bir inanç, öyle bir güvendir ki, inan›lmaz zor koflullarda bir firar› baflar›l› k›lm›flt›r. Sorun bafltan beri ölmek de¤il, yenilmemek, devrim için geride bir fleyler b›rakmakt›r. ‹flte onlar› bu yolda baflar›l› k›lan bu güçlü inançlar› olmufltur. Haklar›nda söylenebilecek çok fley oldu¤una kuflku yok. Emekçi halka duyulan insan sevgisi, tüm yaflam›n devrimci bir tarzda örgütlenmesi için azami çaba, baflka halklar›n sorunlar› ve mücadeleleri ile ilgilenme, at›lganl›k ve yarat›c›l›k bunlardan baz›lar›. Ama tüm bunlar›n içerisinde en yüksekte tutulmas› gereken aç›k ki devrimci siper yoldafll›¤›d›r. Mahirler’i K›z›ldere’ye götüren farkl› bir örgütten devrimciler için harekete geçmeleriydi. ‹damlar› durdurmak için eyleme geçmifllerdi.

13


14

Nitekim tüm bu süreç boyunca devrimci örgütler aras›nda güven ve iflbirli¤ini sa¤layan, onlar› en güçlü duygularla yan yana tutan siper yoldafll›¤›d›r. Günümüzde yaz›k ki istendi¤i gibi hat›rlanmayan ve çok zaman rekabetçili¤e, küçük ç›karlara, dar grupçulu¤a kurban edilen siper yoldafll›¤›n›n anlam› iflte budur: Bedeller pahas›na devrim saflar›ndaki her unsura omuz vermek, sahip ç›kmak, dayan›flmay› ve birlikte mücadeleyi bu bak›flla süreklilefltirebilmek. Dönemin devrimci önderlerinin canlar› pahas›na koruduklar› de¤erlerin ve bilincin en büyük düflman› ise tasfiyecilik ve reformizm olmufltur. Hem ‘70’li y›llar boyunca, hem de ‘80 karfl›-devriminin ard›ndan devrimcilikten ricat edenler kendi karamsarl›klar›n›n ve yenilgi atmosferlerinin en büyük düflman› olarak gördükleri bu de¤erleri ortadan kald›rmak için çaba harcam›fllard›r. Kendileri aç›s›ndan baflar›l› olduklar›na kuflku yok. Onlar ilk önce bu de¤erleri ve kimli¤i tasfiye ederek düzene yamanm›fllar, ard›ndan da genel olarak sol saflarda haf›zalardan silemedikleri devrimci kiflilikleri sahiplenerek içini boflaltmaya çal›flm›fllard›r. Bugün reformizmin ve tasfiyecili¤in temsilcileri Mahir’i ve Deniz’i sahiplendiklerini söylüyorlar. Sorun fludur: Onlar bu devrimciler flahs›nda temsil edilen kimli¤i tafl›yamazlar. Direngenlik, devrime adanma, uzlaflmaya karfl› aç›k ve net tutum, siper yoldafll›¤› ruhu onlarda bulunmamaktad›r. Bu de¤erler Türkiye devriminin en k›z›l sayfalar›nda kanla yaz›l› durmaktad›r. Ve bugün bu k›z›ll›¤›n tafl›y›c›s› olanlara aittirler. ‹lkelili¤i bayrak edinebilen, yüzü gelece¤e dönük, direnifl kültürüne sahip olan kim ise o bu de¤erlerin de gerçek sahibidir. Bugün aç›kt›r ki komünistler ve komünist iflçi partisi taraf›ndan temsil edilen çizgi kendi mücadelesinde tüm devrimci miras›n ve de¤erlerin tafl›y›c›s› ve güvencesidir. Onlar› gözü gibi korumak da hakk› ve görevidir. Zor dönemlerde tasfiye rüzgar›na karfl› dik durmay›, düzen cephesinden gelene oldu¤u kadar sol saflardan gelen sald›r›lara da gö¤üs germeyi baflaran, günlük küçük hesaplarla de¤il, “Türkiye’nin devrimci gelece¤ini örgütlüyoruz!” fliar›yla hareket eden, s›n›f devrimcili¤inin gereklerini her fleyin önünde tutan partimiz taraf›ndan temsil edilen ve güvence alt›na alan geçmiflin miras›n› ve de¤erlerini korumak ve gelece¤e tafl›mak tüm komünistlerin öncelikli görevidir. Genç komünistler son y›llarda ortaya koyduklar› çaba ile bu görevin hakk›n› vereceklerini göstermifllerdir.

Mahsum Korkmaz’›n an›s› önünde sayg›yla e¤iliyoruz!

Gabar?ın direni? ruhuyla teslimiyete ge“it yok! Kürt hareketinde çok önemli bir yer tutan Mahsum Korkmaz, Diyarbak›r Silvan’da do¤mufltur. Daha lise y›llar›nda Mazlum Do¤an’la tan›fl›r ve 1976 y›l›nda PKK’ye kat›l›r. Askeri alandaki baflar›lar›yla k›sa sürede Kürdistan Ulusal Cephesi (ERNK) lideri olmufltur. Mahsum Korkmaz, Kürt ulusal mücadelesinde bir bafllang›ç say›labilecek 15 A¤ustos at›l›m›n›n mimar›d›r. 15 A¤ustos hareketi KUKM’nin ilk muharebesi olmas›n›n yan›nda, bir yönüyle de zindan direnifllerinde parlayan k›v›yc›m›n atefl almas›d›r. Mazlumlar’›n direnifl çizgisinin da¤larla buluflmas›n› ise gerilla komutan› Mahsum Korkmaz temsil ediyordu. Kürt halk›n›n tarihinde ac›lar, y›k›mlar, zulümler vard›r. Mazlumlar’›n, Mahsumlar’›n tarihi ise k›ran k›rana bir mücadele tarihidir. Tarih göstermifltir ki, topraklar› iflgal alt›nda olan, her gün bomba sesleriyle uyanan, iflkencelerden geçirilen, katledilen k›sacas› ezilen halklara direniflten baflka yol gözükmemifltir. Ezilen halklar›n bafl›nda gelen Kürt halk›n›n y›llard›r süren özgürlük hasreti, somut ifadesini devletin zindanlar›nda direnifl yolunu seçen Mazlumlar’da ve bu çizgiyi da¤lara ve Kürt halk›na tafl›yan Mahsumlar’da bulmufltur. ‹mhac› ve inkarc› Türk burjuvazisine Kürt halk› flahs›nda bir savafl ça¤r›s›yd› Agit ismi. Da¤larda bafllayan süreç Kürt halk›n›n y›llard›r süregelen bekleyifline ›fl›k tutuyordu. Mahsum Korkmaz, özellikle 15 Temmuz’dan sonra Kürt halk› içerisinde bir efsaneye dönüflmüfltü. Ulusal kurtulufl savafl›m›n›n geliflmesinde büyük bir paya sahipti. Yaflam›n› sömürgecili¤e karfl› savafla adam›fl Kürt halk›n›n en yi¤it evlatlar›ndan bu büyük devrimcinin bugün hala Kürt halk›n›n kalbinde yaflamas›n›n gerisinde, onun kiflili¤inde cisimleflen devrimci savafl ça¤r›s› vard›r. Teslimiyet platformunun bu ismi hala silememesinin gerisindeki gerçek de budur. Mahsum Korkmaz ismi -t›pk› Mazlum Do¤an ve Kemal Pir gibiteslimiyetçiler taraf›ndan kullan›lmakta, içi boflalt›larak sahiplenilmektedir. Bu dönemin ulusal devrimcilerini büyük k›lan onlar›n Öcalan’a olan “sadakat ve sevgi ile ba¤l›l›klar›” de¤il, mücadele bayra¤›n› yüklenmeleri ve menzile tafl›malar›d›r. ‘80 karfl›-devriminin en karanl›k günlerinde yeni bir mücadele atefli tutuflturmak için yola ç›kanlar›n güç ald›klar› devrimci kararl›l›k, bugün de teslimiyet de¤il isyan ruhunda yafl›yor. Sömürgeci sermaye iktidar›n›n sald›rganl›¤› karfl›s›nda sokaklar›n› tafllar ve yürekleriyle koruyan çocuklar›n gözlerinde yafl›yor. O çocuklar ki isimleri Mazlum, Kemal ve Hayri’dir, isimleri Mahsum’dur. Mahsum Korkmaz, umutsuzlukla ve gericilik y›llar›nda, ’80 karfl›devriminin y›ld›r›c› etkisinin birçoklar›n› etkiledi¤i bir dönemde, arkadafl› ve ö¤retmeni Mazlum Do¤an’›n yolunu tutmufltur. Onu ve arkadafllar›n› ellerindeki s›n›rl› olanaklarla Kürdistan da¤lar›nda yeni bir devrimin fitilini atefllemeye götüren, kurtulufl inanc› ve devrime duyduklar› ba¤l›l›kt›r. Bunun bir yan› ulusal kurtulufl savafl›m›n›n miras›, önceki 26 Kürt isyan›n›n b›rakt›¤› gelenek, di¤er yan› ise bu topraklarda kendilerinden önce sosyalizm u¤runa savaflm›fl devrimcilerin devretti¤i de¤erlerdir. Mahsum Korkmaz, 28 Mart 1986‘da Gabar da¤›nda ç›kan bir çat›flmada katledildi. Direniflçiler “Teslimiyet ihanete, direnifl zafere götürür!” demifllerdi. Bu fliar bugün çok daha fazla geçerlidir. Kürdistan topraklar›na özgürlük, ancak Mazlumlar’›n, Mahsumlar’›n izledi¤i çizgiye kararl›l›kla sahip ç›kmakla mümkün olacakt›r.

Kürt ulusuna özgürlük! Bîji Azadi, Bîji Sosyalizm!


Kad›n›n kurtuluflu sosyalizmde! “Proletarya, kad›nlar›n tam kurtuluflu için savaflmadan, kendisini kesin kurtaramaz.”

Lenin “Proletaryan›n devrimci s›n›f mücadelesi olmaks›z›n kad›nlar›n gerçek ve tam kurtuluflu olanaks›zd›r. Kad›nlar bu mücadeleye kat›lmaks›z›n kapitalizmin parçalanmas›, sosyalist yeniyi yaratmak olanaks›zd›r.”

Clara Zetkin Kad›ndan beklenen fedakârl›k, anlay›fl, sab›r ve flefkat olagelmifltir. Kad›na ö¤retilen terbiyeli ve namuslu bir genç k›z, sad›k bir efl ve iyi bir anne olmas› gerekti¤idir. Çal›flan bir kad›n da, çal›flmayan bir kad›n da böyle olmal›d›r. Yuvay› yapan difli kufl, dünyan›n iki kez lanetlenmifli olarak mutlulu¤u yakalayabilme hakk›n› ise midesini ele geçirerek kalbine do¤ru yol ald›¤› erke¤e tam bir ba¤l›l›k göstererek elde edebilir. Çünkü ona öyle ö¤retilmifltir. Tersinden erke¤e verilen ö¤üt ise, s›rttan eksik edilmemesi gereken sopa ve karn›ndan eksik edilmeyecek s›pa olmufltur. Sanayi devrimi ile geliflen kapitalizm, kad›na yeni bir yük daha bindirdi. Kapitalizmin ihtiyaçlar› çerçevesinde kad›n fabrikalara sürülmeye bafllan›rken, burada da ikincil cins konumu devam eder. Erkekle ayn› ölçüde çal›flmas›na ra¤men ifl yaflam›nda da kad›na vas›fs›z, beceriyi ve e¤itimi gerektirmeyen ifllerde sorumluluk verilir. Burjuvazi kad›n› yedek ifl gücü olarak görür ve buna uygun davran›r art›k. Ama kad›n hâlâ asli görevlerini yapmakla yükümlüdür, hâlâ bir ev iflçisidir. Anal›k sorumlulu¤u ve çocuklar›n bak›m› tümüyle kad›n›n üzerine y›k›l›r. Tüm bunlara karfl›n kad›n 5 Ekim 1789’da bafllad›¤› yolculu¤una mücadele içinde devam

eder. Frans›z ‹htilali’ni bafllatan ekmek ayaklanmas› küçük bir k›z taraf›ndan çal›nan davulun sesiyle harekete geçen büyük bir kad›n kalabal›¤›n›n eseriydi. 21-22 Ekim 1789’da Fransa’da Versailles’teki ekmek ayaklanmas›n›n bafl›nda da kad›nlar vard›. Kad›nlar ekmek istiyordu ve ald›lar. 16 Eylül’de kad›nlar hububat yüklü befl arabay› Chaillot’ta durdurdular ve bunlar› Paris’teki Belediye Kona¤›’na getirdiler. 17 Eylül’de ise f›r›nc›lara k›zan kad›nlar belediyeyi kuflatt›lar. Belediye taraf›ndan görüflmeye ça¤r›lan kad›nlar avaz avaz ba¤›rarak, erkeklerin hiçbir fleyden anlamad›klar›n›, bundan böyle sorunlar› kendilerinin çözece¤ini ilân ediyorlard›. Bundan sonraki hedef cephanelik olmufltu. Kad›nlar erkekler için cephane istiyorlard›, onu da ald›lar. Yine de kad›n›n eflitlik talebi üretim sürecinde yer almas› ile bafllad›. Bu dönem içerisinde dillendirilen toplumsal eflitlik talebi henüz kad›nlar için kendilerini direkt ilgilendirilen bir sorun olarak de¤erlendirilmiyordu. Bu daha çok burjuva demokrat unsurlar›n talebiydi ve ancak kapitalizmin ortaya ç›k›fl› ile birlikte çal›flmaya bafllayan kad›n›n talebi olacakt›. Makineleflmenin üretimi kolaylaflt›rmas› ve iflçinin yaln›zca makineyi çal›flt›ran bir role sahip olmas› kas gücünü de önemsizlefltirmeye bafllam›flt›. Böylece kad›n ve çocuk eme¤i burjuvazi aç›s›ndan büyük önem arz eder hale gelmiflti. “Makine kas gücünü vazgeçilmez bir ö¤e olmaktan ç›kard›¤› ölçüde, kaslar› zay›f, vücut geliflmesi eksik, ama eklem ve organlar› k›vrak iflçileri çal›flt›ran bir araç halini al›r. Bu nedenle de kad›n ve çocuk eme¤i, makine kullanan kapitalist için aranan ilk fley olmufltur. Emek ve emekçinin yerini alan bu güçlü araç, çok geçmeden yafl ve cinsiyet fark› gözetmeksizin iflçi ailelerinin bütün üyelerini do¤rudan sermayenin

15


sanayide yerel kampanyalar düzenledi. Kad›nlar› sendikal hareket içinde aktif olmaya teflvik etti. Amerika’da da sendikalar arac›l›¤›yla mücadeleye giren kad›nlar, 8 Mart 1857’de New York’ta 8 saatlik ifl günü ve eflit ifle eflit ücret talebi ile greve gittiler. Ancak dokuma iflçisi kad›nlar polisin vahflice sald›r›s› ile karfl›laflt›lar. 40 bin kad›n iflçi sokaklardayd›. Ancak polis bu kalabal›¤a sald›rm›fl kitleyi da¤›tm›fl ve bir ço¤unu tutuklam›flt›. Patronlar taraf›ndan kap›lar› kilitlenen bir fabrikada, kad›n iflçiler içeri hapsedilmiflti. Burada 129 kad›n fabrikan›n atefle verilmesi sonucu hayat›n› kaybederken, kad›nlar bu grevle istediklerini kabul ettirmeyi baflard›lar. 8 Mart 1908’de New York’ta kad›nlar yine sokaklardayd›. 1857’de kaybettikleri iflçi kardefllerini anmak ve insani koflullarda çal›flmak, eflit bir biçimde ücretlendirilmek, oy hakk›na sahip olmak ve çocuk iflçilerin sömürülmesine son verilmesini istiyorlard›. Sloganlar› “Ekmek ve Güller”di. 8 Mart hiçbir zaman unutulmad›. 1895’de SPD (Alman Sosyal Demokrat Parti) sekreterli¤ine seçilen Clara Zetkin’in 1910’da Kopenhag’da toplanan II. Uluslararas› Sosyalist Kad›nlar Kongresi’nde yapt›¤› öneriyle, 8 Mart gününün Dünya Emekçi Kad›nlar Günü olarak kutlanmas› karar› al›nd›.

16

egemenli¤i alt›na sokarak, ücretli iflçi say›s›n› art›rman›n bir arac› olup ç›km›flt›r. Kapitalist hesab›na yap›lacak zorunlu ifl, yaln›z çocuklar›n oyun alanlar›na el atmakla kalmam›fl, aile çevresinde bireylerin kendileri için diledikleri gibi harcayabilecekleri zamana ve eme¤e de el atm›flt›r.” (Marx, Kapital/1. Cilt, s.380, Sol Yay›nlar›.) Baz› sektörlerde art›k sadece kad›n iflçi çal›flt›r›l›yordu. Özellikle tekstilde bu böyleydi. Üretimdeki rolü ile kad›n, ücretleri düflürdü¤ü bahanesiyle erkekler taraf›ndan d›fllanmaya bafllam›flt›. Ancak 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren kad›nlar›n sendikal mücadeleye kat›l›mlar›yla bu k›r›lmaya bafllad›. 1842’de Çartistler’in genel grevine kat›lan kad›nlar art›k mücadelenin içindeydiler. ‹ngiltere’de liberallerin kuyru¤undaki sendikalar›n, Almanya’da da Lassalle taraf›ndan kurulan Alman Genel ‹flçi Birli¤i’nin büyük engellemeleriyle karfl›laflan kad›nlar, sendikal örgütlenmede gösterdikleri baflar› ile birlikte kendilerini kabul ettirdiler. Bir kad›n iflçi olan Emma Patterson, Dewsbury’de kad›n dokumac›lar›n grevinin örgütlenmesinde yer alm›flt› ve 1874’te bu süreçte aktif rol oynayan Kad›nlar› Koruma ve Destekleme Birli¤i’nin kurulmas›nda büyük rolü vard›. Bu birlik daha sonra Ulusal Kad›n ‹flçiler Birli¤i’ne dönüfltü. Eflit ifle eflit ücret, haftal›k çal›flman›n 48 saate indirilmesi, ifl cezalar›n›n kald›r›lmas›, annelik yard›m›, iflçi kad›nlar için kooperatif evleri ve yaln›zca mülk sahibi kad›nlar için de¤il bütün kad›nlar için oy hakk› gibi istemlerle

Emekçi kad›n›n mücadelesi toplumsal devrim kavgas›nda cisimlefliyor Dünyan›n neresinde olursa olsun, faflizmin, ›rkç›l›¤›n, ulusal bask›n›n karfl›s›nda geliflen her mücadelede kad›nlar yer alm›fllard›r. Naziler taraf›ndan idam edilen Sovyet partizanlar›, Amerikan emperyalizmine karfl› savaflarak ölen Vietnaml› kad›nlar, Sandino’nun k›zlar›, Pinoflet diktas›na karfl› direnen fiilili kad›nlar, Arjantin’in Mayo Meydan› analar›, Güney Afrika’da ›rkç›l›¤a karfl› meydan okuyan siyah kad›nlar ve ulusal sömürüye karfl› direnen Kürt kad›nlar›, hepsi kad›nlar›n mücadelede tuttuklar› yeri anlat›r. 12 Eylül faflist askeri darbesinin ard›ndan ülkede estirilen terör dalgas›nda gözalt›na al›nanlar, en a¤›r iflkencelere maruz kalanlar, gözalt›nda tecavüze u¤rayanlar, polis bask›nlar›nda katledilenler aras›nda yine onlar vard›. Yeri geldi yoldafllar›yla beraber savaflt›lar ve bu u¤urda tereddütsüz ölmesini bildiler. Bu çürüyen düzenin köhne duvarlar› aras›nda özgürlü¤ü yaflad›lar. Onurlar› için, bu topra¤›n iflçileri ve emekçileri için eriyen bedenleriyle ölümü yendiler. Hâlâ insan›n insan taraf›ndan sömürülmedi¤i, insanlar ve cinsler aras›nda her türlü ayr›mc›l›¤›n ortadan kald›r›laca¤› bir gelecek için yürümeye devam ediyorlar. ‹flte 8 Mart geçmiflten gelece¤e tafl›nan bu meflalenin simgesidir. Kad›n›n çifte sömürüsü s›n›flar›n do¤ufluna dayan›r. Bu, kapitalist sistemde belli kazan›mlar ile de¤iflmifl gibi görünse de, asl›nda katlanarak devam etti. Kad›n›n


ezilmesi kapitalizmle bafllam›fl bir fley de¤ildir. Burjuva toplumu kad›n erkek eflitsizli¤ini yaratmam›flt›r, onu devralm›fl, pekifltirerek kendi düzenine uydurmufltur. Bu ezilmiflli¤i farkl› bir Beyazıt’ta fiili miting ‹stanbul Beyazıt Meydanı’nda “Emekçi kadınlar mücadeleye!” boyuta tafl›yan bu düzen y›k›lmad›kça kad›n özgür fliarıyla düzenlenen mitinge yaklaflık 2 bin kifli katıldı. Alınteri, olamaz. Kad›n özgürleflmedi¤i sürece de kad›n›n bu BDSP, BES 1 No'lu fiube, Belediye-‹fl 2 No'lu fiube, Bilinç ve eflitsiz konumundan belli avantajlara sahip erkekler Eylem, DKH, Deri-‹fl Sen. Tuzla fib., Devrimci Hareket, EKA, için de bir özgürlük olmayacakt›r. Erkekler de bu EHP’li Kadınlar, Emekli-Sen 2 No'lu fiube, Genel-‹fl 2 No'lu Bölge 3 cinsiyetçi iflbölümü içinde ezen tarafta olmalar›na No'lu fiube, Genel-‹fl 2 No'lu Bölge 7 No'lu fiube, Haber-Sen 9 No'lu fiube, HÖC'lü Kadınlar, HKM, Kurtulufl Partisi, Kaldıraç, Köz, ra¤men özgür de¤ildir. Ve kölelerle özgür iliflki Odak, Partizan, Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i (Eflgüdüm), kurulmaz. Marksizm, kad›n sorununun toplumun Proleter Devrimci Durufl, Tunceli Dernekleri Federasyonu’nun s›n›flara bölünmesine ba¤l› oldu¤unu gösterir. düzenledi¤i mitingte “Emperyalist saldırganlı¤a, cinsel, ulusal, Bundan ötürü, kad›n›n kurtuluflu ancak sosyalizmde sınıfsal sömürüye ve ezilmeye karflı kadınlar mücadeleye!” yazılı mümkün olacakt›r. Aç›kt›r ki iflçi s›n›f›n›n iktidar› ortak bir pankart açıldı. Saraçhane Parkı’nda kortej oluflturulduktan sonra, Beyazıt almas› bir günde tüm sorunlar› çözmeyecektir. Meydanı’na yüründü. Yürüyüfl sırasında “Yaflasın devrimci Ancak çözüm için gereken koflullar› yaratacakt›r. dayanıflma!”, “8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!”, “Her gün 8 Mart, her Yaflam koflullar›nda gerçekleflecek de¤iflim gün kavga!” sloganlar› ortak atıldı. sayesinde, erkeklerle kad›nlar aras›ndaki iliflkilerde Yapılan konuflmaların ardından Grup Yorum, Grup Yel ve Grup ve onlar›n tüm düflünce ve hareket tarzlar›nda bir Gece Tutufltu’nun ezgileriyle halayların çekildi¤i miting “Yaflas›n devrimci dayanıflma!”, “Yaflasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar dönüflüm mümkün olacakt›r. S›n›fsal iliflkileri Günü!” sloganlarıyla son buldu. kökten de¤ifltirecek bir sosyal devrim olmadan, insan psikolojisinin ve davran›fllar›n›n de¤ifliminden ‹zmir’de fiili miting söz etmek mümkün de¤ildir, çünkü sosyal varl›k ‹zmir'deki eylem BDSP, EKD-G, DKH, ESP, HÖC'lü Kadınlar, bilinci belirler. Kaldıraç, HKP ve ‹zmir Cezaevi ‹nisiyatifi’nin aralarında bulundu¤u “Toplumsal yaflam›n tüm alanlar›nda kad›n erkek kurumlar tarafından gerçeklefltirildi. Konak Pier önünde toplanan eflitli¤inin sa¤lanmas› için kararl› ve sistematik bir kitle buradan sloganlarla eski Sümerbank önüne yürüyüfl düzenledi. Pankart ve dövizleriyle yürüyüfl kortejleri oluflturan mücadele yürütülür. Eski toplumdan miras fiili yaklaflık bin kifli, "Eflit ifle eflit ücret!", "Yaflasın Dünya Emekçi eflitsizliklerin giderilmesi için her alanda kad›n Kadınlar Günü!", "Her gün 8 Mart her gün mücadele!", "Iraklı, lehine ayr›mc›l›k gözetilir. Filistinli kadınlar yalnız de¤ildir!" sloganlarını sık sık attı. “Anal›k toplumsal bir ifllevdir, kad›n›n bundan Fiili mitinge dönüfltürülen eyleme, yıkımlara karflı mücadele do¤an tüm haklar› tan›n›r. Eski düzende kad›n› eden Onur Mahallesi'nden kadınlar evlerini yıktırmayacaklarına dair slogan ve dövizleriyle katılırken, D‹SK yöneticileri kadınlara kölelefltiren çocuk bak›m› ve ev iflleri toplumsal kırmızı karanfil da¤ıttı. Oldukça coflkulu bafllayan eylemde, kurumlaflmalar yoluyla çözülür. önüne gelindi¤inde kurumlar adına ortak basın TK‹P, kad›n›n tarihsel ezilmiflli¤inin yaratt›¤› fiili Sümerbank açıklaması okundu. Miting, Kavel Müzik Toplulu¤u ve Ayıflı¤ı Müzik eflitsizliklerin tüm izleriyle silinmesinin yeni Grubu'nun sahne almasının ardından sona erdi. toplumun inflas› ve yeni insan›n biçimlenmesi eflli¤inde uzun bir tarihi döneme yay›laca¤›n›n Adana bilincindedir. Bu bilinçle, kad›n› kölelefltiren ve Adana’da yapılan mitinge yaklafl›k 350 kifli katıldı. Adana Belediyesi Tiyatrosu önünde toplanan BDSP, EKD, ESP, Barikat, afla¤›layan ideoloji ve geleneklere karfl› sistematik Alınteri, Partizan, DHP ve HÖC U¤ur Mumcu Meydanı’na yürüdü. bir mücadele yürütür.” (TK‹P Program›, En önde, “Yaflasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü/ Tertip Komitesi” devrimin zaferiyle birlikte al›nacak yazılı pankart açıldı. ilk önlemler kapsam›nda “Kad›n›n kurtuluflu” bafll›¤›...) Mersin

8 Mart eylemlerinden...

Mersin’de BDSP, DHP, EKD-G, ESP, HÖC ve Partizan tarafından örgütlenen 8 Mart kutlamasına, 150 kifli katıldı. ‹stasyon önünde toplanan kitle, Ulucami Meydanı’na yürüdü. Yürüyüfl boyunca, “Devrime meflale bizim kadınlarımız!”, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak!”, “Kadın erkek el ele, mücadeleye!” sloganları atıldı.

17


stanbul Liseli Gençlik Platformu’nun kampanyası güçlenerek sürüyor... 18

Çal›flmam›z› yeni bir düzeye tafl›yaca¤›z! ‹stanbul Liseli Gençlik Platformu olarak ikinci dönemle beraber bafllad›¤›m›z kampanyam›z yayg›n bir kitle çal›flmas›, çeflitli eylem ve etkinliklerle sürüyor. Liseli gençli¤in birden çok gündemini farkl› araç ve yöntemlerle ifllemeyi düflünüyoruz. Bu süreçte, ‹LGP çal›flmas›n›n yerelleflebilmesi vurgusuyla uyumlu bir tarzda bir dizi yerelde gerek ortak araçlar gerekse yerelin özgün araçlar›yla birbirinden farkl› gündemleri iflleyebilme çabas› harc›yoruz.

Müflteri de¤il ö¤renciyiz! Çal›flman›n a¤›rl›k noktas›n› ticari e¤itimin sonucu olan paral› e¤itim gündemi ve son aylarda yasa tart›flmalar›yla gündemleflen özel okullar oluflturuyor. Bu gündemlerin ifllenmesi çerçevesinde “Müflteri de¤il ö¤renciyiz/Paral› e¤itime karfl› mücadeleye!/Liselilerin Sesi” ve “Liselerde soygun var/Paral› e¤itime karfl› mücadeleye!/‹LGP” imzal› iki afifl ç›kartt›k. Bu afiflleri yayg›n bir biçimde kulland›k. Ayn› zamanda paral› e¤itimi gündemlefltirebilmek için Liselilerin Sesi imzal› anketleri yapt›k. Üç hafta boyunca yapt›¤›m›z anket çal›flmas› arac›l›¤›yla 300’ü aflk›n liseliyle paral› e¤itim sorunu üzerine tart›flma imkan› bulduk. Yan›s›ra birçok lisede kitlelere aç›k toplant› örgütleme imkan› yakalad›k. Bu toplant›lar içerisinde özel bir deneyim olarak Anadolu Yakas›’nda bir lisede gerçeklefltirdi¤imiz 15 kiflilik toplant›n›n öne ç›kart›lmas› gerekiyor. Toplant›ya kat›lan arkadafllarla ayr›nt›l› bir tart›flma yapabilme imkan›m›z oldu. Ancak daha da önemlisi toplant›da biraraya gelen 15 kiflilik bileflenin yereldeki ‹LGP faaliyetini yürüten bir çal›flma grubuna dönüflmesi oldu. Çal›flma grubu düzenli toplant›lar yaparak faaliyetini sürdürüyor. Bu okulda ortaya ç›kan deneyimden hareketle baflka okullar›m›zda da benzer bir yönelim içerisine girdik. Yine kampanya süresince Liselilerin Sesi’nin 4. say›s›n› yayg›n bir flekilde da¤›tt›k. Kampanyaya bafllarken belirledi¤imiz hedeflerden biri de ‹stanbul bültenini tekrar düzenli periyoda kavuflturmakt›. Bültenin ifllevine dair yap›lan tart›flmalar çerçevesinde yerel çal›flmalar aras› ba¤ kuran, yerelleflmeyi güçlendiren bir tarzda ‹LGP bülteninin bu dönemki ilk say›s›n› ç›kard›k, yayg›nca da¤›tt›k. Ayn› zamanda çal›flmam›z› dershanelere de tafl›d›k. Önümüzdeki dönem de paral› e¤itim ve e¤itimin özellefltirilmesi gündemi bizim aç›m›zdan temel bir gündem olmaya devam edecek.

Yozlaflmaya, çeteleflmeye, uyuflturucuya geçit yok! Yine kampanya çerçevesinde liseli gençli¤i hedef alan temel sald›r›lardan biri olan yozlaflma, çeteleflme ve uyuflturucu sald›r›s›na karfl› Gülsuyu bölgesine seslenen bir çal›flma bafllatt›k. Faaliyetimizi genel çal›flmadan kopartmayan bir tarzda yürütüyoruz. Anket, Liselilerin Sesi, ‹LGP bülteni gibi araçlar› bu alanda da kulland›k ancak yerel araçlarla özgün gündemin ifllenmesini güçlendirdik. Bu çerçevede “Yozlaflmaya, çeteleflmeye ve uyuflturucuya geçit yok!/Gülsuyu ‹LGP” imzal› afifl ç›kartt›k. 500 tane kulland›k. Ayr›ca konuyu iflleyen bir bildiri haz›rlayarak, bölgede oturan liselilerin okudu¤u okullarda da¤›tt›k. Bütün ajitasyon ve propaganda faaliyetlerinin yan›s›ra, böylesi bir çal›flman›n temel ihtiyac› olan liseli gençlik için alternatif buluflma alanlar› yaratabilme sorununa çözüm üretmeye çal›fl›yoruz. Bugün halihaz›rda önümüzde bir tiyatro çal›flmas› bafllatma hedefi duruyor. Kampanya çerçevesinde Gülsuyu’nda 30 kiflinin kat›ld›¤› bir aç›k toplant› yapt›k. Toplant›da kampanyam›z› gerekçelendirdik ve destek istedik. Ayr›ca uyuflturucu sorunu üzerine bir panel gerçeklefltirdik. Panele kat›l›m bizi aflan nedenlerden dolay› zay›f geçti. 27 fiubat günü okul ç›k›fl›nda kampanya gündemimizi derinlefltiren bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. Çok say›da ö¤renci arkadafl›n izledi¤i bas›n aç›klamam›za aktif olarak 15 kifli kat›ld›.


Meslek liselilerin gelece¤i örgütlü mücadelede! Bir dönemdir ‹LGP’nin temel bir çal›flma alan› olarak hedefledi¤i meslek liselerine kampanya çerçevesinde somut olarak yönelmeyi planlad›k. Bu çerçevede Sefaköy ve Esenyurt bölgelerinde meslek liselerini hedef alan bir çal›flma bafllatt›k. Bu iki bölgede “Staj, Atölye, Ucuz Emek Sömürüsu.../ Meslek Liselilerin gelece¤i örgütlü mücadelede!” fliarl› afiflimizden 500 tane kulland›k. Yine meslek liselerine dönük haz›rlad›¤›m›z bildirimizi bölgede bulunan meslek liselerine ulaflt›rd›k. Henüz propaganday› aflan bir çal›flmam›z bulunmuyor. Ancak önümüzdeki hafta kitle toplant›lar› yaparak meslek liselerine yönelik özel bir bülten çal›flmas› hedefliyoruz.

Özgün çal›flma deneyimleri Kampanya çal›flmam›z çerçevesinde yerelleflme vurgumuza uygun olarak belirli özgün çal›flma deneyimleri elde etmifl olduk. Paral› e¤itim gündemini ele al›fl›m›z içerisinde ifade etti¤imiz gibi, bu özgün çal›flmalardan bir tanesi örgütsel planda fazlaca anlam tafl›yan çal›flma grubumuz ve bu deneyimin genellefltirilmesi çabas›n›n harcanmas›d›r. Ancak kampanya çal›flmam›z kitle çal›flmas› aç›s›ndan da özgün deneyimler ortaya ç›kartm›flt›r. Bu çerçevede bir okulda ‹LGP kurumsall›¤›ndan ba¤›ms›z, ancak bizim yönlendirmemizde bir esnek kültür sanat çal›flmas› bafllatm›fl olduk. Bir fliir atölyesi olarak faaliyete bafllayan bu çal›flmam›z, önümüzdeki hafta ilk yerel bültenini ç›kartm›fl olacak. Ayn› zamanda baflka bir okulumuzda kampanya gündemlerimiz ve ba¤›ms›z gündemlerin ifllendi¤i tart›flma

toplant›lar› düzenleyece¤iz. Bir hafta paral› e¤itim ifllenirken, di¤er bir hafta medya, 8 Mart gibi çeflitli gündemler tart›flmaya konu edilecek. Bu okulda da bu çerçevede bir kurumsallaflma oluflturmaya çal›flaca¤›z. Yine Sefaköy bölgesinde okullar üstü bir kültür sanat atölyesi oluflturduk. A¤›rl›kl› olarak ‹stanbul bültenimizin kültür sanat gündemleriyle güçlendirilmesini hedef alan bu atölye çal›flmas›n›n do¤uraca¤› sonuçlar bizim cephemizden önümüzdeki dönem aç›s›ndan oldukça önem tafl›yor.

Kitlesel bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik! Kampanyam›z çerçevesinde liseli gençli¤in sorunlar›n› iflleyen ve mücadele kararl›l›¤› dile getiren, yan›s›ra bafllayaca¤›m›z imza kampanyas› ve kurultay› deklare eden bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. 25 fiubat günü Taksim Galatasaray postanesi önünde gerçeklefltirdi¤imiz bas›n aç›klamas›na 50 kifli kat›ld›. Okullar›n yeni aç›ld›¤› bir süreçte anlaml› say›labilecek bir kat›l›mla gerçekleflen aç›klama moralmotivasyonumuzu art›rd›.

‹stanbul cephesinden merkezi imza kampanyam›z› güçlendirece¤iz! “Özel e¤itim kurumlar› kapat›ls›n!”, “Dershaneler kapat›ls›n!”, “OKS ve ÖSS kald›r›ls›n!”, “ AÖBP eflitsizli¤ine son verilsin!”, “Her ne ad alt›nda olursa olsun paral› e¤itim uygulamalar›na son verilsin!”, “Anadolu Lisesi, düz lise vb. ayr›mlar kald›r›ls›n, herkese eflit flartlar alt›nda e¤itim verilsin!” taleplerinin yerald›¤› imza kampanyam›za önümüzdeki hafta bafll›yoruz. Sonuçlar›n› gerek kurultay üzerinden gerekse çeflitli eylem ve etkinliklerle ifade edece¤imiz imza kampanyam›zda temel hedefimiz, e¤itimde f›rsat eflitsizli¤i sorununu liseli gençlik içerisinde daha güçlü bir tarzda iflleyebilmek ve ulaflt›¤›m›z bütün liselileri sorun kapsam›nda taraf olmaya ça¤›rmak olacak. ‹mza kampanyas› vesilesiyle e¤itim emekçilerine ve belirli bölgeler üzerinden ö¤renci velilerine ulaflmay› da hedefliyoruz.

Güçlü bir çal›flma ile kurultaya yürüyoruz! ‹LGP olarak ayr› gündemler ve çal›flma yöntemleri üzerinden yürüyen bu faaliyetimizi güçlü bir lise kurultay› ile sonland›rmay› hedefliyoruz. 15 Nisan’da gerçeklefltirece¤imiz kurultayda, liseli gençli¤in temel sorunlar›n› tart›flaca¤›z ve liseli gençli¤i örgütlü mücadeleye katman›n yollar›n› arayaca¤›z. Önümüzde henüz 1.5 ayl›k bir süre var. Bu sürede çal›flmalar›m›z› daha da yo¤unlaflt›raca¤›z. ‹LGP çal›flmas› bu dönem bafl› için önüne koydu¤u hedefleri büyük oranda gerçeklefltirmifltir. Halihaz›rda planlamalar›m›zda yaflanan belli aksakl›klar, ‹LGP çal›flanlar›n›n daha iradeli, daha ›srarc› ve kendine güvenen bir çal›flma tarz› içerisine girmesiyle çözülecektir. Her geçen gün geliflen bir çal›flma olarak ‹LGP, kampanyan›n bafl›ndan beri hep ayn› iddian›n tafl›y›c›s› oldu. Gelinen yerde kampanyan›n ilk sonuçlar› ile beraber bu iddiay› daha güçlü bir tarzda ifade edebilmenin imkanlar›na da sahip. Kampanya süreci ve kurultayla çal›flmam›z› yeni bir düzeye tafl›yaca¤›z! Baflaraca¤›z, bunu biliyor ve inan›yoruz.

‹stanbul Liseli Gençlik Platformu

19


Güney’de bölgesel lise kampanyası... 20

Gelece¤imiz ve özgürlü¤ümüz için mücadeleye!

Liseli gençlik gün geçtikçe artan bir dizi sorunla karfl› karfl›ya. E¤itimin ticarileflmesinde h›zlanan süreç ve son dönemde gündeme getirilen Özel E¤itim Kurumlar› Kanunu, disiplin yönetmelikleri, ÖSS-AOBP uygulamas›, meslek liselilerin yaflad›¤› staj sömürüsü, gerici, anti-bilimsel e¤itim müfredat›, okullardaki çeteleflme, esrareroin kullan›m›n›n artmas›, bireyselli¤i öne ç›karan burjuvazinin yoz kültürü vb. toplumda yaflanan ve gençli¤i yak›ndan ilgilendiren sorunlar aras›nda. Tüm bunlar gençlik y›¤›nlar›n› geleceksizli¤e mahkum eden kapitalizmin neden oldu¤u sorunlard›r. Bugün bu sorunlar karfl›s›nda bölgesel bir kampanya bafllatm›fl bulunuyoruz. 15 Nisan’da Adana, Mersin ve Antakya’daki çal›flma alanlar›n›n ortak gerçeklefltirece¤i bir Liseli Gençlik Kurultay›’yla sonland›raca¤›m›z kampanyam›z› önümüzdeki dönemde bir dizi araçla örmeyi sürdürece¤iz.

Liseli gençlik örgütsüz! Genel gençlik kitlesinin yaflad›¤› en temel zay›fl›klardan birisi olan örgütsüzlük, liseli gençlik üzerinde de olabildi¤ince kendini hissettiren bir sorun. Örgütsüzlük, her geçen gün artan sald›r›lar›n daha kapsaml› bir hâl almas›na neden olmaktad›r. Liseli gençlik do¤rudan gençli¤e yönelen sald›r›lara karfl› durufl sergileyememekte ve kendisine dayat›lan geleceksizli¤i kabullenmektedir. Bu sistem gençli¤e ve özelde liseli gençli¤e hiçbir gelecek veremez. Aksine onlar›n gelece¤ini sömürü düzeninin gelece¤ini sa¤lamlaflt›rmak için kullanmak zorundad›r. Düflünmeyen, sorgulamayan, araflt›rmayan bireyler yaratmak sermaye devleti aç›s›ndan bunun için önemlidir. Hayata geçirmeye çal›flt›¤› bütün uygulamalar› buna göre flekillendirmektedir. Liseli gençli¤in derinleflen bu sorunlar› karfl›s›nda yap›lmas› gereken, onlar› mücadeleye kazanmak için etkin bir çaba harcamakt›r. Gelece¤in iflçileri ya da iflsizler ordusunun birer parças› olan liseli gençli¤in hiçbir gelece¤inin olmamas› bu dinami¤in tafl›d›¤› mücadele potansiyelini gösterdi¤i halde, liseli gençli¤in büyük ço¤unlu¤u örgütsüz durumdad›r.

Bugün bafllatm›fl oldu¤umuz kampanyan›n temelini örgütsüzlük tablosunu kendi cephemizden k›rmak ve liseli gençli¤i kendi sorunlar› etraf›nda birlefltirerek mücadeleye sevkedebilmek oluflturuyor. Kampanya döneminde temel örgütlenme biçimi olarak Kurultay Haz›rl›k Komiteleri’nin (KHK) temel ifllevi, bu tabloyu tersine çevirmek ve liseli gençli¤in genifl kesimlerini bu komiteler etraf›nda birlefltirerek harekete geçirmektir. KHK’lar› yerelliklerde kurulan birimler fleklinde kurgulamak ve kampanyay› bu komiteler arac›l›¤›yla yerellefltirmek gerekiyor. Liseli gençli¤i kapsay›c› bir tarz› yakalamak da kampanyan›n elde edece¤i baflar›lar aras›nda bulunuyor.

Liseler derinleflen sorunlarla yüzyüze Liseliler birçok sald›r›yla karfl› karfl›ya. Bu sald›r›lar›n hiçbirinin di¤erinden afla¤› kal›r bir yan› yok. Yukar›da sayd›¤›m›z bir dizi sorun daha da ço¤alt›labilir. Ama bugün liseli gençli¤in en temel sorunlar›ndan biri ve birçok sorunun da as›l kayna¤› ticari e¤itim sald›r›s›d›r. E¤itimin paral›laflmas› süreci son dönemde h›z kazand› ve sermaye devleti bu do¤rultuda birçok uygulamaya bafllam›fl durumda. Özel okullar›n say›s› her geçen gün ço¤al›yor. Sermaye devleti e¤itime ay›rd›¤› bütçenin büyük bir bölümünü özel okullara ay›rarak özel sektöre kaynak aktar›yor ve onlar›n önünü açmaya çal›fl›yor. Devlet okullar›nda toplanan karne, kay›t vb. paralar›n son dönemde giderek yayg›nlaflmas› bu


sürecin bir parças› olarak iflliyor. Bugün gündemde olan Özel Okullar Kanunu Tasar›s›’nda bulunan maddeler de e¤itimde ticarileflme sürecini h›zland›rmay› hedefliyor. Kanun tasar›s›nda çocu¤unu özel okullara gönderen velilere kredi verilece¤i ya da özel okullar›n ödedi¤i elektirik, su paralar›n›n, devlet okullar›yla ayn› tutulaca¤›n›n aç›klanmas› bunu gösteriyor. Bu sald›r›larla ö¤renciler müflteriye, okullar›m›z da birer ticarethaneye çevrilmeye çal›fl›l›yor. Elbette liselerde daha birçok sorun yaflan›yor. E¤itimin gerici, floven, anti-bilimsel karakteri yarat›lmak istenen gençlik tipinin bir yans›mas›. Düflünmeyen, sorgulamayan, araflt›rmayan, itaat eden bireyler hedeflenen gençlik tipi. Tüm bunlar›n bir di¤er parças› ise geleceksizlik.

“Müflteri de¤il ö¤renciyiz!” fliar›yla paral› e¤itime karfl› mücadeleye! Bugün liseli gençli¤in temel sorunlar›n› iflleyen bir kampanya bafllatm›fl bulunmaktay›z. Bu kampanyay› Liseli Gençlik Kurultay›’na tafl›yacak ve yaflanan sorunlar karfl›s›nda bir taraf olarak liseli gençli¤i mücadeleye ça¤›raca¤›z. Liseli gençli¤in içinde bulundu¤u atalet tablosunu k›rmak için ad›m atm›fl bulunuyoruz. Temel olarak kampanyan›n ve kurultay›n örgütlenmesini komiteler üzerinden yürütecek ve liseli gençli¤in genifl kesimlerini bu komitelerin temel bir bilefleni yapmakta ›srarc› olaca¤›z. Elbette bu süreci yaflanan sorunlar›n tam anlam›yla bir çözümü de¤il, ancak gelinen yerde anlaml› ve yap›lmas› gereken bir ç›k›fl olarak de¤erlendirmek gerekiyor. Buna göre hareket ederek ortaya ç›kan birikim ve deneyimi önümüzdeki döneme kazan›m olarak b›rakabildi¤imizde, süreçten baflar›yla ç›km›fl olaca¤›z. Yap›lan bir dizi planlamayla kampanyam›z› ve kurultay çal›flmalar›m›z› bafllatt›k. Çeflitli araçlarla içiçe geçmifl yayg›n bir kitle çal›flmas› gerçeklefltirece¤iz. Ayl›k olarak merkezi ç›kan Liselileri Sesi dergimizi, liseli gençli¤e ulaflt›rmak için sat›fllar yapaca¤›z. Liselerde, çarfl› merkezlerinde bu faaliyetimizi yürütece¤iz. ‹lk say›s›n› ç›kartt›¤›m›z ve onbefl günde bir ç›kartmay› planlad›¤›m›z Asi Güney isimli kurultay haz›rl›k bültenimizi de etkin bir flekilde kullanacak ve kampanyan›n temel bir çal›flmas› olarak hayata geçirece¤iz. Afifllerimizle, bildirilerimizle sistematik olarak liseli gençli¤in genifl kesimlerine ulaflmaya çal›flaca¤›z. Liselilerin Sesi imzal› anketlerimizi yapmaya bafllad›k, önümüzdeki dönemde bu çal›flmay› yayg›nlaflt›rarak sürdürece¤iz. Kampanya bafllang›c›nda gerçeklefltirmeyi planlad›¤›m›z bas›n aç›klamalar›n›n ilkini Adana Lise

Kurultay Haz›rl›k Komitesi 20 kiflilik bir kat›l›mla gerçeklefltirdi. Mersin Lise Kurultay Haz›rl›k Komitesi ise 26 fiubat’ta gereklefltirdi¤i bas›n aç›klamas›yla çal›flmalar›na h›z verdi. En k›sa zamanda Antakya’da bulunan komitelemiz de bas›n aç›klamas›n› 21 gerçeklefltirecek ve süreç h›zlanarak devam edecektir. 27 fiubat’tan itibaren “Özel Okullar Kanunu Tasar›s› geri çekilsin!” fliarl› bir imza kampanyas› bafllatt›k ve yaklafl›k üç hafta boyunca di¤er faaliyetlerimizle beraber yayg›n ve en etkili bir tarzda yürütece¤iz. Bu süreç içerisinde baflta ticari e¤itim olmak üzere çeflitli gündemlerle panel ve etkinlik gerçeklefltirmek hedeflerimiz aras›nda. Kurultay Haz›rl›k Komiteleri imzal› kampanyam›z›n gündemlerini içeren afifl, bildiri ve ça¤r›lar› etkin ve yayg›n bir tarzda kullanaca¤›z. Liselilerin Sesi imzal› “Müflteri de¤il ö¤renciyiz, paral› e¤itime karfl› mücadeleye!” fliarl› afifllerimizi yapmaya imza kampanyam›zla beraber bafllad›k. 15 Nisan’da gerçeklefltirece¤imiz bölgesel Liseli Gençlik Kurultay›’na ça¤r›lar›m›zla, afifllerimizle, bildirilerimizle, dergi ve bültenlerimizle, gerçeklefltirece¤imiz bir dizi eylem ve etkinlikle haz›rlan›yoruz. Bugün anlaml› bir ç›k›fl yapm›fl bulunuyoruz. Ama önümüzde hayata geçirmemiz gereken bir dizi plan var. Liseli gençli¤i kampanyan›n bir parças› haline getirmek en temel hedeflerimiz aras›nda. Kampanya ve kurultay çal›flmas›n›n baflar›s› da burada yat›yor. Elde edilen birikimi gelece¤e ve liseli gençlik mücadelesini ileriye tafl›yabildi¤imiz oranda anlaml› ve baflar›l› bir süreç geçirmifl olaca¤›z.

Güney Lise Kurultay Haz›rl›k Komiteleri


Liselilerin Sesi kampanya eylemlerinden... 22

Liselilerin Sesi 18 fiubat’ta Adana’da yükseldi!

“Eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim!”

“Müflteri de¤il ö¤renciyiz, paral› e¤itime karfl› mücadeleye!” fliarl› kampanyam›z› 18 fiubat günü ‹nönü Park›’nda gerçeklefltirdi¤imiz bas›n aç›klamas›yla bafllatt›k. 15 Nisan’da bölgesel olarak (Mersin, Antakya, Adana) gerçeklefltirece¤imiz Liseli Gençlik Kurultay› ile sonland›raca¤›m›z kampanyam›za bir dizi araç kullanarak bafllad›k. Saat 12.30’da 20 kiflinin kat›ld›¤›, Partizan’›n da destek verdi¤i bas›n aç›klamam›zda liseli gençli¤in yaflad›¤› temel sorunlara de¤indik, mücadele gereklili¤ini vurgulayarak, bafllatm›fl oldu¤umuz kampanyaya ça¤r›da bulunduk. Bas›n aç›klamam›z›, “Paral› e¤itime hay›r!”, “Müflteri de¤il ö¤renciyiz!”, “Eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim!”, “Herkese s›navs›z üniversite hakk›!” sloganlar›m›zla sonland›rd›k. Hafta içinde ise anketlerimize bafllayarak, pratik faaliyetimizin bafllang›c›n› yapt›k. Tüm gücümüzle, yapt›¤›m›z planlama dahilinde kampanyam›z› sürdürece¤iz.

Adana Lise Kurultay Haz›rl›k Komitesi Liselilerin Sesi 25 fiubat’ta ‹stanbul’da yükseldi!

“Müflteri de¤il ö¤renciyiz!” ‹stanbul Liseli Gençlik Platformu olarak 25 fiubat Cumartesi günü Taksim Galatasaray Postanesi önünde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. “Müflteri de¤il ö¤renciyiz. Özel e¤itim kurumlar› kapat›ls›n!” pankart›yla gerçeklefltirdi¤imiz ve oldukça coflkulu geçen bas›n aç›klamam›zda; “Bizler ‹stanbul Liseli Gençlik Platformu’nda örgütlenen liseliler olarak, gelece¤imize sahip ç›kmak için bir kampanya bafllatt›k. ‘Müflteri de¤il ö¤renciyiz! Paral› e¤itime karfl› mücadeleye’ bafll›kl› kampanyam›z çerçevesinde, hem e¤itimin ticarilefltirilmesine, hem yozlaflma, çeteleflme ve uyuflturucu sald›r›lar›na, hem de meslek liselerindeki ucuz emek sömürüsüne karfl› mücadele yürüyoruz. 15 Nisan’da ‹stanbul’daki bütün liselilerin davetli olaca¤› bir kurultay örgütleyerek sonland›raca¤›m›z kampanyam›z› iki hafta önce, paral› e¤itime karfl› bir anket çal›flmas›yla bafllatt›k. Bugüne kadar 300’ü aflk›n liseliyle gerçeklefltirdi¤imiz anket çal›flmam›za devam edece¤iz. Ayr›ca “Herkese her düzeyde eflit, paras›z e¤itim” bafll›¤› ile, “ÖSS’nin kald›r›lmas›n›, özel e¤itim kurumlar› ve dershanelerin kapat›lmas›n›” talep etti¤imiz bir de imza kampanyas› örgütleyece¤iz. Art›k liseli gençlik örgütsüz de¤il. Art›k liseli gençlik geleceksizli¤e boyun e¤miyor. Sömürü düzeni biz sustukça güçlüydü, biz sustukça güçlenecek. Ama biz art›k susmuyoruz. 15 Nisan’da gerçeklefltirece¤imiz kurultayda liseli gençli¤in sorunlar›n› tart›flaca¤›z. Ve inan›yoruz ki kurultaydan ç›kan sonuç liseli gençli¤in mücadele azmi olacak! Bugün, bu bas›n aç›klamas›yla bütün liselileri, üniversitelileri, ailelerimizi, e¤itim emekçilerini ve toplumun di¤er duyarl› kesimlerini imza kampanyam›za destek vermeye ve kurultay›m›za güç katmaya ça¤›r›yoruz!” denildi. 50 kiflinin

kat›ld›¤› bas›n aç›klamam›zda, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Paral› e¤itime hay›r!”, “Yozlaflmaya/çeteleflmeye/uyuflturucuya geçit yok!”, “ÖSS; AOBP kald›r›ls›n!”, “Savafla de¤il, e¤itime bütçe!” sloganlar› at›ld›.

‹stanbul Liseli Gençlik Platformu/‹LGP

Liselilerin Sesi 26 fiubat’ta Mersin’de yükseldi!!!

“Paral› e¤itime karfl› mücadeleye!” 26 fiubat Pazar günü Mersin flehir merkezinde ‹HD önünde gerçeklefltirdi¤imiz bas›n aç›klamas›yla “Müflteri de¤il ö¤renciyiz, paral› e¤itime karfl› mücadeleye!” fliarl› kampanyam›z› bafllatm›fl olduk. “Müflteri de¤il ö¤renciyiz! Paral› e¤itime karfl› mücadeleye! /Lise Kurultay Haz›rl›k Komiteleri” fliarl› pankart›m›z ve dövizlerimizle Saat 12.30’da yaklafl›k 15 kiflinin kat›l›m›yla gerçeklefltirdi¤imiz bas›n aç›klamas›nda paral› e¤itim sald›r›s›na, özel e¤itim kurumlar› kanununa, staj sömürüsüne, yozlaflmaya, ezberci-gerici e¤itim müfredat›na...vb. karfl› tüm liselileri gelecekleri için mücadele etmeye ça¤›rd›k. Bas›n aç›klamas› boyunca “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm”, “ Paral› e¤itime hay›r!”, “Müflteri de¤il ö¤renciyiz!”, “ÖSS-AOBP kald›r›ls›n”...vb. sloganlar at›ld›. Bas›n aç›klamas›na YDG de destek verdi. Aç›klama boyunca tahammülsüzlüklerini gizleyemeyen sivil polisler bas›n metninin okunmas›n›n hemen ard›ndan aç›klamay› okuyan yoldafl›m›zdan kimlik göstermesini istediler. Yoldafl›m›z›n kimlik göstermeme tutumunu bahane ederek sald›ran polise gerekti¤i flekilde karfl›l›k verdik. Yaflanan arbedede bir yoldafl›m›z gözalt›na al›nd›. Polisin göz da¤› verme ve korkutma amac› güden bu planl› sald›r›s› geri ad›m atmamam›z ve kararl› duruflumuzla bofla düflmüfl oldu. Gözalt›na al›nan yoldafl›m›z ayn› gün serbest b›rak›ld›. Bundan sonra kurultay faaliyetlerimizi daha inançl›, daha kararl› bir biçimde h›zland›rarak sürdürecek ve 15 Nisan’da bölgesel olarak gerçeklefltirece¤imiz Liseli Gençlik Kurultay› ile sonland›raca¤›z. Bask›lar Bizi Y›ld›ramaz!

Mersin Lise Kurultay Haz›rl›k Komiteleri


23


Neo-liberal sald›r›lar›n anayasas›... 24

GATS ve e¤itim alan›nda sald›r› GATS genel olarak devlet taraf›ndan verilen kamu hizmetlerinin özel sektöre devrini düzenleyen bir anlaflma olarak tan›mlanabilir. GATT ile belirlenen mal ticareti görece basit bir biçimde düzenlenebilirken, GATS ile belirlenen hizmet ticareti oldukça karmafl›k bir biçimde düzenlenmektedir. Bunun nedeni, GATS’›n oldukça genifl bir biçimde içine ald›¤› hizmet türlerinin biçimi, içeri¤i ve gerektirdi¤i kapsaml› yasal ve fiziksel altyap› uygulamalar›d›r. GATS’›n kapsam› yaln›zca bir hizmetin yerine getirilmesi ile s›n›rl› de¤ildir. Bu hizmetin yerine getirilebilmesi için gerekli olan tüm ürünlerin üretimi de GATS’›n kapsam› içerisindedir. GATS ile uluslararas› sermayenin ya¤mas›na aç›lacak olan hizmet alanlar› flöyle s›ralanabilir: Telekom, posta hizmetleri, görsel ve iflitsel iletiflim hizmetleri de dahil olmak üzere iletiflim; inflaat ve ba¤lant›l› mühendislik hizmetleri; e¤itim; enerji, su iletim sistemleri ve at›k su iflleme; tüm çevresel hizmetler; finansal, mali ve bankac›l›k hizmetleri; sosyal hizmetleri de kapsayacak flekilde sa¤l›k ve ba¤lant›l› hizmetler; turizm, seyahat ve bu iki sektörle ba¤lant›l› tüm hizmet ve ürünlerin üretimi; kültürel ve sportif hizmetler; kara, hava, deniz ve tüm di¤er ulafl›m hizmetleri ve di¤er hizmet alanlar›.

genel hatlar› ile ele al›nacak. Türkiye’deki özellefltirme uygulamalar›na son y›llarda büyük bir h›z verildi. Özellefltirmeler en kârl› hizmet alanlar›nda gerçekleflti. Son y›llarda iletiflim, ulafl›m, enerji üretimi ve da¤›t›m› gibi, temel önemde stratejik hizmet alanlar› özellefltirildi. Yerel yönetimler yasas›ndan kamu ihaleleri yasas›na, belediyelerin sundu¤u altyap› hizmetlerine iliflkin yasal düzenlemelere bakt›¤›m›zda; bu de¤iflikliklerin GATS’a uyum yasalar› çerçevesinde gerçekleflti¤ini görüyoruz. Küçük bir örnek verecek olursak; Ankara ve ‹stanbul’da Sular ‹daresi, Su ve Kanalizasyon ‹daresi’ne dönüfltürüldü. Böylelikle bu kurumlar, belediyelerden ba¤›ms›z özerk kurumlara dönüfltürülerek özellefltirmelerin önü aç›l›yor. Yine su konusunda verilebilecek bir di¤er örnek Antalya’d›r; Antalya’da su hizmetini verme yetkisi bir Frans›z su tekeli olan Lyonnaise des Eaux adl› flirkete verilmifltir. Projeye 100 milyon dolar kredi sa¤layan DB, ihalenin uluslararas› olmas› flart›n› koflmufltur. Örnekler art›r›labilir. Ancak bir genelleme yapabilmek için bunlar yeterlidir. Dahas› e¤itim sorununu ele ald›¤›m›zda, daha fazla ve oldukça somut örnekler verebilece¤iz. Burada verilen örnekler üzerinden rahatl›kla denebilir ki; Türkiye alt›na imza att›¤› GATS’›n gereklerini fazlas›yla yerine getirmifltir ve getirmeye kararl› bir biçimde devam etmektedir.

GATS ve e¤itim GATS ve Türkiye Anlaflman›n imzac›lar›ndan olan Türkiye’de de hizmet sektörünü düzenleyen kanunlarda bir dizi de¤ifliklik gerçekleflti. Burada konumuz esas olarak e¤itim oldu¤u için, di¤er alanlardaki de¤ifliklikler

GATS çerçevesinde tam bir ya¤maya aç›lan/aç›lacak olan e¤itim “sektörü”, anlaflman›n en önemli parçalar›ndan biri. Dünya e¤itim “sektörü” y›ll›k 2 trilyon dolarl›k bir pazar durumunda. 50 milyon ö¤retmen, 1 milyar ö¤renci, yüzbinlerce e¤itim kurumuyla e¤itim “sektörü”, burjuvazi için oldukça ifltah kabart›c› bir kâr alan›. Dünya toplam ticareti üzerinden dolafl›ma giren tutar›n ‘97 rakamlar›yla 5.47 trilyon dolar oldu¤u düflünülürse, e¤itim üzerinden dolafl›ma giren 2 trilyon dolar›n çekicili¤i kendili¤inden anlafl›l›r. E¤itimin piyasaya aç›lmas›/ticarilefltirilmesi asl›nda GATS öncesinde var olan bir e¤ilim. Bunun ürünü olarak daha GATS öncesinde birçok ülkede e¤itim belli düzeylerde özel giriflime aç›lm›flt›r. Özellikle ilk ve orta e¤itimde bu geliflme daha h›zl› yaflanm›fl, irili ufakl› bir y›¤›n özel okul aç›lm›flt›r. Türkiye’de de bu geliflme böyle


yaflanm›fl, özel ilk ve ortaö¤retim kurumlar› mantar gibi ülkenin her yan›na da¤›lm›flt›r. Bu durum elbette GATS’›n e¤itimin özellefltirilmesindeki belirleyicili¤ini ortadan kald›rm›yor. GATS özellefltirme süreçlerine belirgin bir h›z kazand›rmakla kalm›yor, daha önce ulusal sermayeye aç›lan alanlar› uluslararas› tekellere de aç›yor. Özellikle ‘95 sonras›nda emperyalist ülkelerde de dahil olmak üzere dünyan›n her yan›nda yeni yasalar ve uygulamalarla h›z kazand›r›lan e¤itimin ticarilefltirilmesi sürecini daha yak›ndan ele ald›¤›m›zda görece¤iz ki, GATS oldukça h›zl› ve yayg›n bir uygulama alan› haline gelmifl durumda. GATS sürecini bafllatan DTÖ belgelerinde e¤itim bir kamu hizmeti olarak de¤il, pazar olarak tan›mlan›yor. Ayn› belgelerde e¤itim “pazar›” befl kategoriye ayr›l›yor: ‹lkö¤retim, ortaö¤retim, üniversite, yetiflkin e¤itimi ve di¤er e¤itim. ‹lk ve ortaö¤retim kurumlar›n›n özellefltirilmesi, yüksek ö¤retimin özellefltirilmesine göre görece daha zor. Ve e¤itim ticareti aç›s›ndan en kârl› ve verimli alan yüksek ö¤retim alan›. ‘95 y›l›nda yüksek ö¤renim “ticareti”nin 27 milyar dolar oldu¤u tahmin ediliyor. ‘90’lar›n bafl›nda kendi ülkesi d›fl›nda e¤itim gören ö¤renci say›s› ise 1.5 milyon civar›nda. Günümüzde rakam en az birkaç kat artm›fl olmal›. Yüksek ö¤retimin uluslararas› piyasalara aç›lmas› önündeki bafll›ca sorunlar, ö¤rencilerin ve ö¤retmenlerin ülke d›fl›na ç›kmas› ve e¤itim hizmetini alacaklar› ülkelere girmesi s›ras›nda yaflanan sorunlard›r. Milyonlarca ö¤retmen ve ö¤renci için pasaport ve vize almak, gümrük s›n›rlar›na tak›lmak temel sorunlar. Ancak bu sorunlar için de çözümler bulunmufl. Uzaktan e¤itim, sanal üniversite kampüsleri, teknolojinin yard›m› ile bulunabilen çözümler aras›nda. E¤itimde kullan›lan teknolojiler aras›nda audiokonferanslar, videokonferanslar, bilgisayarlar için yeni programlar, CD-ROM’lar ve elbette internet var. Özellikle internet arac›l›¤›yla kurulan sanal üniversiteler etkili bir çözüm gibi duruyor. Yeni yeni

geliflen bu uygulamaya örnek verecek olursak: Kaliforniya Los Angeles &Uum Üniversitesi internet arac›l›¤›yla açm›fl oldu¤u sanal ders say›s›n› 50’ye yükseltirken, bu derslere 44 Amerikan eyaleti ve 8 ülkeden ö¤renciler devam ediyor. ‘97 rakamlar›yla Amerikan kolej ve üniversitelerinin %55’i 25 uzaktan ö¤retimi uyguluyor. Bu sanal üniversitelere girifl yapan ö¤renci say›s› 1 milyonun üzerinde, 2000 sonras›nda bu rakam›n 3 kat›na ç›kmas› bekleniyordu. Bu sektör öylesine geliflmifl ki, ünlü bir magazin dergisi olan Forbes’te “siber-üniversiteler” aras›nda yap›lan bir karfl›laflt›rmada en iyi 20 “siber-üniversite” seçilmifl ve bu üniversitelerin isimleri yay›nlanm›fl. Bir baflka örnek ise tamamen sanal bir kampüs olan Western Governers Üniversitesi. Bu üniversite ‹BM, AT&T, Cisco ve Microsoft gibi tekellerin deste¤i ile kurulmufl. Üniversitedeki dersler baflka baz› üniversitelerdeki ö¤retim görevlileri taraf›ndan haz›rlan›yor ve internet arac›l›¤›yla ö¤rencilere sunuluyor. Bu sanal üniversite ö¤rencileri ile internet d›fl›nda bir ba¤lant› kurmuyor. Ö¤retmenleri devre d›fl› b›rakan bu e¤itim tarz› daha fazla kâr amac›yla yayg›nlaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. UNESCO’un yapt›¤› bir araflt›rmaya göre, uzaktan e¤itim veren ülkeler aras›nda ilk s›ray› ABD al›yor. Fransa, Almanya ve ‹ngiltere ise ABD’nin ard›ndan gelen ülkeler. ABD ekonomisi içinde e¤itim “ihracat›” önemli bir yer tutuyor. 1996’da 7 milyar dolar olan e¤itim ihracat›, di¤er ihracat kalemleri aras›nda beflinci s›rada yer al›yor.


26

Üniversite-sermaye iflbirli¤i üzerine Üniversite ve sermaye iflbirli¤i, en az burjuvazi kadar biz iflçi ve emekçi çocuklar›, devrimci ve ilerici gençler, hatta iflçi ve emekçiler taraf›ndan önemsenmesi gereken temel önemde bir konu. Yaln›zca e¤itimin ticarilefltirilmesi yönünden de¤il, fakat ideolojik-siyasal bir sald›r› olarak da üniversite-sermaye iflbirli¤ini ele almak, bu sald›r›y› karfl›lamak zorunday›z. Bu iflbirli¤ini teorik arka plan› ile ele ald›¤›m›zda görülecektir ki, uzun bir süredir yaflad›¤› bunal›m› yine bizlere fatura etmek isteyen burjuvazinin kapsaml› bir sald›r› program›yla karfl› karfl›yay›z.

Üniversiteler: Düzenin yeniden üretim merkezleri Üniversite ilk kuruldu¤u ça¤dan itibaren temel bir iflleve sahip oldu. Bu ifllev verili düzenin sürekli bir biçimde yeniden üretilmesini sa¤lamakt›. Kilise bünyesinde, keflifllerin ve kilise görevlilerinin yetifltirilmesini sa¤lamak için verilen e¤itimle bafllayan süreç, sonras›nda lonca yap›s›yla birlikte giderek de¤iflti. Bilgiye sahip olmak için biraraya gelen ö¤renciler ile bilginin yayg›nlaflt›r›lmas›n› savunan hocalar›n birlikte örgütlendikleri lonca yap›s› içinde üniversite kavram› ve onun ifllevi de¤iflime u¤rad›. Ortaça¤’da kilisenin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için ifle koyulan üniversite, art›k kapitalizmin ihtiyaçlar›na göre flekillenmeye bafllad›. ‹deolojinin yeniden üretim alanlar›ndan biri olan üniversite, bu ifllevinden kaynakl› siyasal iktidar için vazgeçilmez bir role sahiptir. Frans›z devrimiyle iktidar› alan burjuvazinin temel taleplerinden biri genel e¤itim hakk›yd›. Kuflkusuz bu burjuva düzene hizmet edecek bireyler yetifltirmeyi hedefliyordu. Günümüzde de üniversiteler ayn› ifllevi yerine getiriyorlar. Bunun yan› s›ra, özellikle kapitalizmin krizinin derinleflmesiyle birlikte, bir bütün olarak e¤itim sistemi kapitalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden örgütleniyor. Bu yeniden örgütlenme, özellikle son y›llarda daha ileri bir düzeyde

gerçeklefltirilmeye baflland›. Kapitalizmin ‘70’lerde bafllayan ve giderek derinleflen krizine paralel olarak neo-liberal sald›r›lar dünya ölçüsünde yayg›nlaflt›, ‘89 çöküflü sonras›nda ise yepyeni bir boyut kazand›. “Sosyal devlet” anlay›fl› terkedildi. Baflta e¤itim ve sa¤l›k olmak üzere topluma sunulan tüm hizmetlerin kapitalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden örgütlenmesi süreci böylece bafllad›. Neo-liberal düflünceye uygun olarak, e¤itim herkes için temel bir hak ve “kamusal” bir alan olmaktan ç›kt›, “yar›-kamusal bir hizmet”e (K.Gürüz) dönüfltü. Böylelikle e¤itim piyasaya sürülen bir meta haline getirildi. Piyasa için üretilen her meta gibi e¤itim de piyasan›n koflullar›n göre yeniden düzenlenmeye baflland›. Böylece e¤itimin paral› hale getirilmesi, ticarileflmesi ve kârl› bir alan oldu¤u oranda bizzat burjuvazi taraf›ndan sunulan bir “hizmet”e dönüflmesi mümkün hale geldi. Sermayenin, farkl› sektörlerle birlikte e¤itime yapt›¤› yat›r›m›n geri dönüfl –kârl›l›k- oranlar›na bakt›¤›m›zda, “e¤itim sektörü”nün ne kadar kârl› bir yat›r›m alan› oldu¤u ortaya ç›k›yor.

Üniversitenin yeni rolü Neo-liberalizmin e¤itim politikas›nda yüksek ö¤retimin daha özel bir yeri var. Öncesinde bilgi üretilmesi ve bu bilginin yayg›nlaflt›r›lmas› rolü üzerinden tan›mlanan üniversite, bu yeni süreçle birlikte art›k üretim süreçlerine do¤rudan kat›l›yor. Bu kat›l›m üniversite ile sermaye iflbirli¤i olarak ortaya ç›k›yor. Üniversitede bilgi üretimi sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda örgütleniyor. Burjuvazi için yaflamsal önemde oldu¤u söylenen üniversite-sermaye iflbirli¤inin dayand›r›ld›¤› temel argümanlar flunlard›r: ‹lk argüman, sanayiye yönelik teknolojik geliflmenin ekonomik rekabet gücünü artt›raca¤›d›r. Dünyan›n yaflad›¤› de¤iflim ve geliflim süreci bilgiyi (siz teknoloji olarak okuyun) daha önemli bir noktaya tafl›yor. Üretim süreçlerindeki emekyo¤un tarzdan bilgi-yo¤un tarza geçifl süreci, bir sanayi girdisi olarak bilgiyi yaflamsal bir öneme kavuflturuyor. Bilgiye sahip olan›n rekabet gücü di¤erlerine oranla daha da gelifliyor. Böylelikle bilgi giderek ticari bir kavrama dönüflüyor. Bu temel belirlemelerin ›fl›¤›nda burjuvazi üretim süreçlerine araflt›rma-gelifltirme (Ar-Ge) kurumlar›n› ekledi. ‹lk olarak kendi iflletmesi bünyesinde oluflturdu¤u Ar-Ge kurumlar› bir dizi olumsuzluk tafl›yordu. Bunlardan ilki Ar-Ge’nin riskli bir yat›r›m alan› olmas›, araflt›rmalar›n uzun sürmesiydi. Buna ra¤men yap›lan araflt›rmalar bir sonuca ulaflmadan son bulabilir, dahas› ortaya ç›kan sonuç sermayenin bir ifline yaramayabilirdi. Kald› ki Ar-Ge çal›flmalar› oldukça pahal› bir yat›r›m alan›yd›. Ayn› zamanda bu kurumlarda çal›flt›r›lacak personelin bulunmas› ve bu personelin ücretlerinin karfl›lanmas› onun için apayr› bir yüktü. Yan› s›ra labarotuvar ve gerekli teknik donan›mlar›n sa¤lanmas› da ciddi bir yat›r›m gerektiriyordu. Yaratt›¤› tüm bu sorunlar nedeniyle sanayi kurumlar› bünyesinde oluflturulan Ar-Ge bölümleri sermayenin istedi¤i sonuçlar› vermedi. Bunun üzerine birçok olana¤a sahip olan üniversitelerden yard›m almak, onun kaynaklar›ndan


faydalanmak yönünde bir e¤ilim olufltu. Türkiye’de 1983’ten sonra özel sektör, kamu ve üniversiteler üzerinden Ar-Ge için ayr›lan personel say›s› ve yap›lan Ar-Ge çal›flmalar›na bakt›¤›m›zda görece¤iz ki, üniversiteler her iki aç›dan da özel ya da kamu sektörünün çok daha ilerisindedir. Personel ve yap›lan Ar-Ge çal›flmalar› bak›m›ndan özel ya da kamu sektörü, üniversite kadar geliflmifl de¤ildir. Tüm dünyada Türkiye’dekine benzer bir tablo söz konusudur. ‹flte bu nedenlerle üniversiteler burjuvazinin yukar›daki sorunlar›na çözüm olabilecek yegâne kurumlar oldular. 1970’lerle beraber emperyalist ülkelerde Ar-Ge çal›flmalar› büyük oranda üniversitelere kayd›r›lmaya baflland›. Üniversiteler de sermayenin yard›m talebine tamamen olumlu yan›t verdiler. Bu durum özellikle Amerika’da böyle oldu. Böylelikle üniversite-sermaye iflbirli¤i sürecine yeni boyutlar kazand›r›lm›fl oldu.

Türkiye’de üniversite-sermaye iflbirli¤i Ülkemizde bu iflbirli¤ini teorize etme ve uygulama çabas› içinde olan bafll›ca kurumlar ise YÖK, TÜB‹TAK ve TÜS‹AD’t›r. TÜB‹TAK daha çok bu iflbirli¤ini meflrulaflt›rma çabas› içinde olurken, YÖK üniversite-sermaye iflbirli¤inin önündeki yasal ve fiili engelleri ortadan kald›rmak ve bu iflbirli¤ini en üst düzeyde gerçeklefltirmek, TÜS‹AD ise her iki ifli birden gerçeklefltirmek çabas› içindedir. TÜB‹TAK bu süreçte üniversitenin üzerine düflen rolü aç›k bir biçimde flöyle ifade ediyor: “E¤er, toplumun bilim ve teknoloji yetene¤ini yükseltmek... bir toplumsal varolufl sorunu haline gelmiflse ve bu sorunun çözümü için üniversitenin yetenek ve birikimine gereksinim duyulmuflsa, modern üniversite ve ça¤›m›z bilim adam›, toplumsal sorumlulu¤unun bir gere¤i olarak, elbette, bu isteme yan›t verecektir.” (TÜB‹TAK, Türkiye Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤inin Gelifltirilmesi-Alt Komisyonu Raporu 1994). TÜB‹TAK yukardaki söylemiyle toplumun ç›karlar›n› bir avuç kapitalistin ç›karlar›na eflitleyerek, buradan üniversiteye yeni bir rol biçiyor. 1990’da TÜB‹TAK taraf›ndan gerçeklefltirilen 1. BilimTeknoloji fiuras›’nda kapsaml› de¤erlendirmelere konu edilen üniversite-sermaye iflbirli¤inin fikri temelleri at›ld›: “Üniversitelerde gerçeklefltirilen araflt›rmalar›n %90’›n› oluflturan ve lisansüstü e¤itimin bir parças› olarak yap›lan çal›flmalar, salt akademik derece amac›na ba¤l› olmaktan ç›kar›lmal› ve büyük ölçüde sanayi iflbirli¤inin ihtiyaçlar›na yöneltilmelidir.” (TÜB‹TAK 1. Bilim-Teknoloji fiuras›’ndan aktaran Metin Özu¤urlu/ÜniversiteSanayi ‹flbirli¤i tart›flma metinleri, AÜSBF). Yine 1. Bilim ve Teknoloji fiuras›’nda, TÜB‹TAK üniversite-sermaye iflbirli¤i konusunda devletin h›zland›r›c› ve düzenleyici bir rol üstlenmesi gerekti¤ini ifade

ederken, devletin bu konuda yapmas› gerekenleri flöyle s›ralad›: “- Üniversitelerdeki ö¤retim üyelerinin sanayiye, sanayideki uzmanlar›n üniversitelere rahatl›kla geçebilmeleri sa¤lanmal›d›r. - Üniversitelerin müfredat programlar›nda sanayinin ihtiyaçlar›na cevap verecek de¤ifliklikler yap›lmal›d›r. - Bilim ve teknoloji öncelikleri, sektör baz›nda belirlenmelidir. - Üniversiteler endüstriye iflletme ve tasarruf projeleri ile yard›m etmelidir. - Üniversitelerde bulunan araflt›rma uygulama merkezlerinin sanayi ile birlikte yürütülmesi gerekir. Bu merkezlerin yetkili yürütme kurullar›nda sanayiciler de yer almal›d›r ve finansman›na kat›lmal›d›r. Sanayiciler cirolar›n›n örne¤in %0.1’ini bu merkezlere verebilir. Bu durumda finansman sorunu çözülece¤inden ve neyin araflt›r›laca¤› konusunda sanayiciler de söz sahibi olaca¤›ndan uygulamaya dönük araflt›rmalar yapma flans› artacakt›r. - Üniversitelerin endüstriye kaliteli eleman yetifltirmesi hususunda en önemli problem ö¤retim üyesi s›k›nt›s›d›r.” (TÜB‹TAK, 1990) TÜB‹TAK’a göre üniversitenin sermaye ile olan iflbirli¤i onun “akademik özerkli¤inden” bir fley kaybettirmeyecek, bir flartla: “Sanayici, bilimcilerin ba¤›ms›z entelektüel faaliyetlerine kaba müdahalelerde bulunmamal›d›r” (agy). TÜB‹TAK akademik özerkli¤i ve özgür bilimsel e¤itimi baz› akademisyenlerin “ba¤›ms›z entelektüel çal›flmalar›na” indirgemekle kalm›yor, ayn› zamanda kapitalistlerin bilim adamlar›n›n çal›flmalar›na müdahalelerini “kaba” bir biçimde yapmad›klar› müddetçe bir sorunun yaflanmayaca¤›n› düflünüyor. Sermayenin hizmetkarl›¤›na kendini adam›fl bir grup “bilim adam›”ndan baflka türlü bir yaklafl›m da beklenemezdi zaten.

27


Bölümler ve üniversiteler aras› eflitsizlikler!

28

Ticari e¤itim ve üniversiteler Neo-liberal politikalar ve üniversiteler aras› iflbölümü YÖK’ün bafl›na 1995’te getirilen Kemal Gürüz’ün y›ld›z› 1994 y›l›nda haz›rlad›¤› bir raporla (“Türkiye’de Yüksek Ö¤retim, Bilim ve Teknoloji”) parlad›. “Yazarlara göre ça¤dafl üniversite ‘modern iflletmecilik teknikleri ile yönetilen bir kurum’ (s.146) olarak düflünülmelidir ve ‘pazar ekonomisine’, ‘arz ve talep koflullar›na’ uymak zorundad›r. Yetifltirilecek ö¤renci tipi aç›s›ndan ise ‘bilgi toplumu ve küreselleflme sürecinin gerektirdi¤i insan gücü profili’ gündemdedir (s.29).” (Toplumsal geliflme ve üniversiteler, Taner Timur, s.544). Önceki YÖK baflkan› Kemal Gürüz taraf›ndan 1994’te TÜS‹AD ad›na haz›rlanan raporda, raporun yazar› Türkiye’deki üniversiteleri baz› gruplara ay›r›yor. Bu gruplardan ilki az say›da elit üniversiteden olufluyor. Bu üniversitelerin temel ifllevi lisansüstü e¤itim vermek ve üniversite-sanayi iflbirli¤ini üst düzeyde gerçeklefltirmektir. Bugün e¤itimin ticarilefltirilmesinin en etkin biçimde görüldü¤ü üniversiteler bu kapsama girmektedir. ODTÜ, ‹TÜ, Bo¤aziçi, YTÜ vb. üniversitelerin oluflturdu¤u bu gruptakiler için üniversite-sermaye iflbirli¤i tekno-kentler arac›l›¤›yla bugünden bafllam›fl durumda. Seçkin üniversitelerde kurulan Teknokent projeleriyle amaçlanan, “ileri teknoloji kullanan/üreten flirketlerin oluflumunu ve büyümesini desteklemek, teknoloji geliflimini sa¤lamak, bu yönde çal›flma yapan flirketlere Ar-Ge çal›flmalar›n› yürütebilecekleri ortam ve destek sa¤lamak, üniversitesanayi iflbirli¤ini en üst düzeye

ç›karmak, üniversitedeki araflt›rmalar›n ekonomik de¤ere dönüfltürülmesini sa¤lamak, ülkenin ekonomik ve teknolojik düzeyini yükseltmeye ve böylece ülkenin uluslararas› rekabet gücünü art›rmaya katk›da bulunmak”t›r. (ODTÜ Teknokent internet sitesinden...) Elit üniversiteler aç›s›ndan ÜS‹ ile hedeflenen, ulusal ölçekte sermayenin teknolojik kendini yenileme gücünü (innovasyon) gelifltirmektir. Bu gruba giren üniversiteler aç›s›ndan bir di¤er önemli yan ise üniversitelerin özellefltirilme sürecinin h›zl› ad›mlarla ilerlemesidir. ODTÜ, ‹TÜ ve Bogaziçi üniversitelerinde paral› bölümler (SUNNY programlar›) aç›ld› ve bu bölümler iki y›ld›r ö¤renci almaktad›r. fiu an için salt birkaç bölümle s›n›rl› olan ve ö¤renci de¤iflim program› kapsam›nda bafllat›lan bu özel bölümlerin önümüzdeki y›llarda yayg›nlaflaca¤›ndan kuflku duyulmamal›d›r. Ayr›ca ‹TÜ, ODTÜ, Bo¤aziçi ve Hacettepe gibi “nitelikli” kamu üniversitelerinin “kendi” gelifltirme vak›flar›na devredilerek özellefltirilmeleri hedeflenmektedir. Çeflitli sermaye çevrelerinin kat›l›m›yla kurulan bu vak›flar daha flimdiden yurtlar, yemekhaneler, kültür-sanat birimleri vb alanlar› kendi bünyelerine katm›fl bulunmaktad›r. ‹kinci grupta ise kitlesel e¤itim yapan üniversiteler bulunmaktad›r. Bu gruptaki üniversiteler sanayiye nitelikli iflgücü (mühendis, mimar, iflletmeci vb.) üretmekle görevlidir. Elit üniversiteler d›fl›nda kalan metropol üniversiteleri bu gruptaki üniversiteleri oluflturmaktad›r. Sanayide nitelikli iflgücüne talebin sürekli azalmas› ve meslek liseleri ve MYO arac›l›¤› ile bu yönlü ihtiyaçlar›n karfl›lan›yor olmas› nedeniyle ve de kamusal alanda yaflan›lan genifl çapl› tasfiye sald›r›s› ile beraber; bu üniversitelerden mezun olanlar› bekleyen potansiyel iflsizliktir. Bu gruptaki üniversiteler içerisinde özellikle Ankara Üniversitesi devlet bürokrasisine eleman yetifltirmektedir. ‹kinci gruba giren üniversiteler aç›s›ndan hedeflerden bir di¤eri ise sermaye aç›s›ndan önemli bölümlerin özellefltirilmesinin önünün aç›lmas› için üniversitelerin küçük parçalara ayr›lmas›d›r. Ankara, ‹stanbul üniversiteleri gibi “klasik” üniversitelerin parçalanarak t›p ve hukuk fakültelerinin üniversiteden ba¤›ms›z birer “iflletme” haline dönüfltürülmesi biçiminde yap›lacakt›r. Üçüncü grupta de¤erlendirilen üniversiteler ise “taflra üniversiteleri” dir. Bu üniversiteler ise yine sanayinin kalifiye iflgücü ihtiyac›n› meslek liseleri ve meslek yüksek


okullar› ile birlikte sa¤lamaktad›rlar. Neredeyse her taflra üniversitelerinde yayg›n olarak bulunan MYO bu yönelimin bir sonucudur. Bunun yan›nda s›n›rl› bir biçimde olsa da ÜS‹’ne dair ad›mlar taflra üniversitelerinde de at›lmaktad›r. Bu ad›mlarla amaçlanan bölgesel KOB‹’lerin teknolojik geliflmesine katk›da bulunmak olarak tan›mlanmas›na karfl›l›k, henüz bu yönlü ad›mlar emekleme aflamas›ndad›r. Taflra üniversiteleri için, fen-edebiyat, iktisadi ve idari bilimler ve bölgenin özelliklerine göre veterinerlik, ziraat, e¤itim fakültelerinden biri ve çok say›da yüksek okul biçiminde yeniden yap›land›r›larak güçlü rektörlük ve alt›nda bölümler biçiminde örgütlenerek ve ço¤unlu¤u yeni kurulan bu üniversitelerin görünüflte kamu kurumu olsalar da bir anlamda parça parça yöresel sermayenin denetimine verilmesi hedeflenmektedir. K. Gürüz’ün yapt›¤› bu grupland›rma YÖK’ün yüksek ö¤retim stratejisi olarak ifadelendirilebilir. Bu arada belirtilmesi gereken bir baflka önemli olgu ise, bu grupland›rma içerisinde yer alan her üniversitenin ticari birer kurulufl olarak de¤erlendiriliyor olmas›d›r. Dolay›s›yla verilen bu ticari hizmet için kullan›c›lardan (ö¤rencilerden) bir fiyat talep ediliyor. Bu fiyatland›rmada da bahsi geçen grupland›rma esas al›nacak. Do¤al olarak elit üniversitelerin fiyatlar› çok yüksekken, taflra üniversiteleri makul bir fiyat karfl›l›¤›nda hizmet sunacakt›r.

Anglo-Amerikan e¤itim modeli ve bölümler aras› eflitsizlikler Anglo-Amerikan e¤itim anlay›fl›n›n özünü oluflturan temel yaklafl›m “bilim” ve “teknolojinin” efl anlaml› kullan›larak bilim ve teknolojiyi özdefllefltiren savd›r. Neoliberal iktisad›n temel yaklafl›mlar›ndan birisi olan bu sav› oluflturan teorik gerekçeler flu flekilde s›ralanabilir: “Reel üretim sürecinin, gerek ürün baz›nda gerekse de üretim ve ifl organizasyonlar› baz›nda giderek artan teknolojik muhtevas›, teknolojiyi ve onunla ayr›lmaz bir bütün olan bilimi, do¤rudan bir üretici güç (üretim faktörü) haline getirmifltir. “Bilim adam› (dolay›s› ile üniversite) kendi subjektif niyeti ne olursa olsun, objektif olarak, reel üretim sürecinde en önemli unsurlardan birisi haline gelirken, kendi iradesi d›fl›nda o sürece do¤rudan ba¤›ml› hale de gelmifltir. “Üniversite için yaflamsal olan teknolojidir, teknoloji için aç›l›md›r.” . “ Modern ça¤›m›z›n bilim adam›, toplumsal sorumlulu¤unun bir gere¤i olarak bu isteme kuflkusuz yan›t verecektir .” (ÜS‹ gelifltirilmesi ve uygulama modelinin ortaya konulmas› alt komisyonu raporu) Bu de¤erlendirmenin sonuçlar›na teknokent projeleri üzerinden k›saca bakal›m. TÜB‹TAK’›n yapt›¤› de¤erlendirmede

teknolojiyle bilimin efl anlaml› kullan›m›n›n sermaye aç›s›ndan ne kadar hayati oldu¤u tüm aç›kl›¤› ile görülmüfl olacakt›r: “Üniversite-sanayi iflbirli¤i, sanayie yönelik uygulamal› araflt›rma ortak projeleri ile bafllat›labilir. Bu projelerin yönetimleri sanayiciye b›rak›lacakt›r. Üniversiteye ayr›lan 29 araflt›rma deste¤inin bir k›sm›, bu tip projelerde kullan›lmak üzere, projenin sanayici orta¤› arac›l›¤› ile üniversiteye verilebilir. “Sanayimizin gündemindeki konular, yüksek lisans, doktora ve doktora sonras› araflt›rma konular› aras›nda yer alabilmelidir. Güdümlü araflt›rmalar›n süre ve sonuç bak›m›ndan denetiminde sanayicinin yer almas›, profesyonel bilim ve teknoloji yönetimini bafllatacakt›r. “Üniversite elemanlar› ve sanayiden uzmanlar, birbirlerinin programlar›nda kolayca yer al›p çal›flabilmelidir.” (Türkiye’de Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i: Bugünkü Durum, Gelece¤e Yönelik Görüfl ve Düflünceler, TÜB‹TAK) ‘Seçkin’ ö¤retim hedefi, araflt›rmay› e¤itimden kopartan ve günümüzde K›ta Avrupas›n› da etkisine alan AngloAmerikan üniversite anlay›fl›n›n bir ifadesidir. “AngloAmerikan dünyas›nda üniversiteler, art›k, büyük oranda uygulamal› do¤a bilimlerinin ve daha küçük oranda uygulamal› ‘sosyal bilimler’in tahakkümünde, pazar ekonomisine hizmet eden kurumlar” haline gelmifltir. Bu yönelimin do¤al sonucu ise sermayenin ihtiyaçlar›na göre araflt›rma ve “bilimsel” çal›flma yapan bir kurumda, sosyal bölümlerin kendi anlamlar›n› yitirecekleridir. Bugün sosyal bölümlerin piyasan›n talebine göre flekillenen bir e¤itim süreci içerisinde hiçbir anlam› kalmamaktad›r. Teknik bilimler h›zla prestij kazan›rken, sermaye aç›s›ndan ani bir kazanç alan› oluflturmayan felsefe, sosyoloji vb. bölümler anlamlar›n› yitirmektedirler. Birçok üniversitede kapat›lma sorunu ile karfl› karfl›ya kalan sosyal bölümlerin olmas›n›n, bu bölümlerden mezun olanlar›n iflsizlik sorunu ile bo¤uflmalar›n›n gerisindeki temel neden e¤itim sistemindeki bu yap›sal dönüflümlerdir.


30

Gençlik yaflad›¤› sald›r›lar karfl›s›nda neredeyse tümüyle savunmas›z ve hareketsizdir. Bunun temel nedenlerinden birisi, gençli¤in ihtiyaçlar›na yan›t verecek bir politik müdahalenin örülememesi ve bu süreci çeflitli düzeylerde örgütlülüklerle bütünlefltirmekte yaflanan zorlanmalard›r. Bugün hareketin ve gençli¤in ihtiyaçlar›na yan›t veren bir politik süreç bu iki temel soruna bütünlüklü ve birbirini besleyen bir tarzda çözüm oluflturmaya kilitlenmek zorundad›r.

Yeni dönemi kazanmak...

Gençli¤ hareketini b Gençlik sorunu tüm kapsam› ve çözümsüzlü¤ü ile orta yerde durmakta ve giderek derinleflmektedir. Buna karfl›n hareket ciddi bir darl›k ve k›s›rl›k içerisinde bulunmaktad›r. Bu tablo hem temel önemde bir çeliflkiyi ve hem de sermaye devleti aç›s›ndan belirgin bir baflar›y› anlatmaktad›r. Çeliflki, kitlesel temellerde bir devrimci gençlik hareketinin nesnel olanaklar› ile bugünkü durum aras›ndaki uçurumda ifadesini bulmaktad›r. Sermaye devletinin baflar›s› ise, sorunun her geçen gün derinleflmesine karfl›l›k, derinleflen sorunun devrimci kanallara akmas›n› engellemesinde ifadesini bulmaktad›r. Bu durum elbette gençli¤in nesnel durumunda farkl›laflan yanlar›n› görmezden gelmemiz anlam›na gelmemektedir. Ancak baflar›s›zl›¤›n as›l yan›n›n, yani harekete devrimci önderlik sorununun bilince ç›kart›lmas› aç›s›ndan bu tablo özel olarak önemlidir. Yeni bir mücadele dönemi öncesinde gençli¤in temel yönelimleri ve mücadele dinamiklerini tan›mlamak ve bu çerçevede gençlik hareketine devrimci önderlik sorumlulu¤unun gereklerini yerli yerine oturtmak özel bir önem tafl›maktad›r. Önümüzdeki süreçte komünist gençli¤in kilitlenece¤i noktay›, harekete devrimci önderlik sorumlulu¤u ve bunun pratik gerekleri oluflturacakt›r.

Ticarileflen e¤itim sistemine karfl› mücadelenin önemi Gençlik hareketinin politikleflmesinde mesafe almad›kça onu gelifltirmeyi baflaramay›z. Bu gerçek politik müdahalenin önemini ortaya koymaktad›r. Gençli¤in sorunlar›na yan›t verecek bir mücadele öncelikle gençli¤in sorunlar› ve mücadele dinamiklerini tespit etmeyi zorunlu k›lmaktad›r. Ne yaz›k ki gençlik içerisinde siyasal çal›flma yürüten öznelerin baflar›s›z kald›¤› alanlar›n bafl›nda buras› gelmektedir. Gençlik hareketi politik planda ciddi bir k›s›rl›k yafl›yor demifltik. Bunun gerisindeki temel etken, politik sürecin zorunlu k›ld›¤› görev ve sorumluluklar›n uza¤›nda bir gençlik mücadelesi prati¤idir. Gençli¤in ihtiyaçlar›n› ve mücadele gündemlerini tan›mlamakta yaflan›lan k›s›rl›k, hareketin yaflad›¤› k›s›rl›¤›n da belirleyici halkas›d›r. Bugün gençlik içerisindeki siyasal öznelerin büyük bir k›sm› gençli¤in sorunlar›ndan çok, dar siyasal çevresinin sorun ve ihtiyaçlar› ile ugraflmakta ve bu nedenle harekete politik planda ihtiyaç duydu¤u müdahaleleri gerçeklefltirmekte baflar›s›z kalmaktad›r. Gençlik yap›sal özellikleri ve yar› ayd›n kimli¤inden kaynakl› olarak politik ve akademik sorunlara çok yönlü bir ilgi duymaktad›r. E¤itim sisteminin sorunlar›ndan ülke ve dünyan›n sorunlar›na kadar bir dizi bafll›k gençli¤i do¤rudan etkilemekte ve çeflitli dönemlerde onu eylemli bir hareketlili¤in içerisine çekmektedir. Bu tekrarlanagelen tespit gençli¤in gündemlerini saptarken ço¤u zaman bir kolayc›l›¤›n gerekçesine dönüflebilmektedir. Bu ise, hareketin bugün yaflad›¤› k›s›r sürecin en önemli nedenlerinden birisidir. Hareketin kitle taban›nda yaflanan darl›k, öte yandan ise yaflad›¤› örgütsel da¤›n›kl›k gençli¤in genifl kesimlerinin sorunlar›n› iflleyen bir çal›flma ve mücadeleyi zorunlu k›lmaktad›r. Burada sorunu iki yönlü tan›mlamaktay›z. Birincisi, genifl gençlik kesimlerinin öncelikli sorunlar›n› ve gündemlerini ele alan bir çal›flma tarz›n›n


¤in devrimci büyütmek için!.. hareketin geliflmesinin belirleyici yan› oldu¤udur. ‹kincisi ise hareketin yaflad›¤› örgütsel darl›k ve da¤›n›kl›¤›n afl›lmas›nda temel halkay› bu gündemler belirleyecektir. Bu ilk nokta yeterince aç›k oldu¤u için ikinci noktay› k›saca tart›flal›m. Gençlik mücadelesi özellikle son dönem yerel ve kendili¤inden dinamikler aç›s›ndan oldukça daralm›fl bir durumdad›r. Buna karfl›n ileri güçler flahs›nda ülkenin ve dünyan›n sorunlar›na karfl› h›zl› eylemli tepkiler içerisine girebilmekte, zaman zaman bunlar› çeflitli örgütsel biçimlere dönüfltürebilmektedir. Geçti¤imiz y›llarda Ölüm Orucu Direnifli sürecinde kurulan ve binlerce ö¤renciyi eylemli bir sürecin parças› haline getiren platformlar, öte yandan savafl döneminde örülen yerel çal›flmalar ve platformlar bu tespiti somutlayan aç›k örneklerdir. Ancak bu durum bu mücadelenin ileri unsurlara s›k›flan bir mücadele oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmemektedir. Öte yandan, bu süreç içerisinde oluflan birtak›m örgütlülükler gençli¤in ileri güçleri flahs›nda bir toparlanma oluflturmas›na, hareketin eylem dinamizmini gelifltiren ve hareketi politiklefltiren etkilerine karfl›n genifl gençlik güçleri ile buluflabilecek bir mücadele program› ve örgütlenme süreci oluflturamam›flt›r. Bu sorun kitle çal›flmas›n›n s›n›rlar› ile aç›klanamaz. Gençli¤in genifl kesimlerinin yak›c› ve güncel sorunlar›ndan beslenmeyen ve politik planda bunlar› beslemeyen her çal›flma ayn› ak›betle karfl› karfl›ya kalmaya mahkumdur. Gençlik hareketini politiklefltirmek, e¤itim sisteminin sorunlar›ndan kopmak anlam›na gelmemektedir. Gençli¤i politiklefltirmek bir süreç ise, bu sürecin belirleyici halkas›n› e¤itim sisteminin sorunlar› oluflturmaktad›r. Bugün e¤itimin temel sorunlar› ve bunun genel tan›m› olarak ticari e¤itim, sistemin temel sorunlar› ve sald›r›lar› ile güçlü ba¤lar tafl›makta, bu akademik-demokratik mücadelenin h›zl› bir biçimde politikleflmesinin olanaklar›n› ortaya koymaktad›r. “Çürüyen e¤itim sistemi çürüyen düzenin aynas›d›r” fliar› bugün hiç olmad›¤› kadar aç›k ve güncel tespitin özlü bir ifadesi olarak tan›mlanmal›d›r. ‹flte tam da bu nedenle ticarileflen e¤itim sistemine karfl› bütünlüklü bir mücadele platformu oluflturmak bugünün gençlik hareketi için yak›c› bir sorundur. Gençlik ticarileflen e¤itimin çok yönlü sorunlar› ile karfl› karfl›yad›r. Birleflik ve devrimci bir gençlik hareketinin temel dinami¤ini bu gündemin gençlik içerisinde nas›l bir mücadele prati¤ine konu edildi¤i belirleyecektir. Bugüne kadar ticari e¤itime karfl› verilen mücadele temel bir k›s›rl›k tafl›m›fl ve gençli¤in genifl kesimlerinin bir mücadele gündemi haline dönüfltürülememifltir. Bunun nedeni ise ticarileflen e¤itim

sürecinin ortaya ç›kard›¤› sonuçlar›n yeterince kavranamamas›d›r. Ticari e¤itim üniversitelerin yap›s›nda önemli de¤iflikliklere yol açm›flt›r. Bunlar›n bafl›nda üniversitelerin neo-liberal süreç öncesinden farkl› bir konum ve misyon kazanmas› gelmektedir. Neo-liberal düflünceye uygun olarak, e¤itim herkes için temel bir hak ve “kamusal” bir alan olmaktan ç›kt›, “yar›-kamusal bir hizmet”e dönüfltü. Böylelikle e¤itim piyasaya sürülen bir meta haline getirildi. Piyasa için üretilen her meta gibi e¤itim de piyasan›n koflullar›n göre yeniden düzenlenmeye baflland›. Böylece e¤itimin paral› hale getirilmesi, ticarileflmesi ve kârl› bir alan oldu¤u oranda bizzat burjuvazi taraf›ndan sunulan bir “hizmet”e dönüflmesi mümkün hale geldi. Tüm bunlar bugün e¤itim sisteminde yaflanan neo-liberal dönüflümün özü ve özeti olarak tan›mlanabilir. Bugün e¤itim sisteminde çok yönlü ve bütünlüklü bir dönüflüm yaflanmas›na ve bu dönüflüm iktisadi ve ideolojik planda tüm e¤itim alan›n› kesen sonuçlar oluflturmas›na karfl›l›k, ticari e¤itim süreci üniversiteler ve bölümler düzleminde a¤›rl›k noktalar› aç›s›ndan farkl› sonuçlar yaratmaktad›r. Bu süreç özlü bir ifade ile üniversitelerin ve bölümlerin neo-liberal politikalar ekseninde yaflad›¤› dönüflümü ve yine bu temeldeki iflbölümünü anlatmaktad›r. Bu iflbölümünün öncelikli sonucu üniversitelerin burjuvazinin ihtiyaçlar› do¤rultusunda üç temel gruba ayr›lmas›d›r. Bu gruplardan ilki az say›da elit üniversiteden oluflmaktad›r. Bu üniversitelerin temel ifllevi lisansüstü e¤itim vermek ve üniversite-sanayi iflbirli¤ini üst düzeyde gerçeklefltirmektir. ‹kinci grupta ise kitlesel e¤itim yapan üniversiteler bulunmaktad›r. Bu gruptakiler sanayiye nitelikli iflgücü (mühendis, mimar, iflletmeci vb.) üretmekle görevlidir. Üçüncü grup ise “taflra üniversiteleri” dir. Bu üniversiteler de yine sanayinin kalifiye iflgücü ihtiyac›n› meslek liseleri ve meslek yüksek okullar› ile birlikte sa¤lamaktad›rlar. Neredeyse tüm taflra üniversitelerinde yayg›n olarak bulunan MYO’lar bu yönelimin bir sonucudur. Sürecin öteki bir sonucu bölümler aras›nda yaflanan farkl›laflmalard›r. Bugün ticari e¤itim sistemi içinde bilim ve teknoloji efl anlaml› olarak kullan›lmakta, bilimsel üretim teknolojik geliflmeyle s›n›rlanmaktad›r. ”Anglo-Amerikan dünyas›nda üniversiteler, art›k, büyük oranda uygulamal› do¤a bilimlerinin ve daha küçük oranda uygulamal› ‘sosyal bilimler’in tahakkümünde, pazar ekonomisine hizmet eden kurumlar” haline gelmifl bulunmaktad›r. Bu yönelimin do¤al sonucu, sermayenin ihtiyaçlar›na göre araflt›rma ve “bilimsel” çal›flma

31


32

yapan bir kurumda, sosyal bölümlerin anlamlar›n› yitirecekleridir. Bu farkl›l›klar› gözetmeyen bir çal›flman›n ticari e¤itim sürecine karfl› bütünlüklü bir mücadele hatt› örebilme flans› bulunmamaktad›r.

Yeni dönem kampanya çal›flmas›: Gündemler ve hedefler Gençlik yaflad›¤› sald›r›lar karfl›s›nda neredeyse tümüyle savunmas›z ve hareketsizdir. Bunun temel nedenlerinden birisi, gençli¤in ihtiyaçlar›na yan›t verecek bir politik müdahalenin örülememesi ve bu süreci çeflitli düzeylerde örgütlülüklerle bütünlefltirmekte yaflanan zorlanmalard›r. Bugün hareketin ve gençli¤in ihtiyaçlar›na yan›t veren bir politik süreç bu iki temel soruna bütünlüklü ve birbirini besleyen bir tarzda çözüm oluflturmaya kilitlenmek zorundad›r. Kampanya çal›flmas› boyunca ve ard›ndan gerçeklefltirilecek gençlik kurultay› ile gençlik hareketinin yaflad›¤› sorunlara çözüm oluflturmay› ve gençli¤in birleflik devrimci mücadelesinde anlaml› bir birikim sa¤lamay› hedefleyece¤iz. Bugün gençlik hareketi genifl kitlelerden uzak, dar ve s›n›rl› bir hareket durumundad›r. Kampanya çal›flmam›z boyunca

genifl gençlik kitleleri ile buluflmay›, onlar›n güncel talep ve ihtiyaçlar›n› gerçek birer mücadele gündemi haline dönüfltürmeyi hedefleyece¤iz. Gençli¤in temel sorunu olan politizasyon sorununa, politikleflmifl ve devrimci bir gençlik hareketi yaratma hedefiyle, çok yönlü bir siyasal çal›flma süreci içerisinde çözüm oluflturmaya çal›flaca¤›z. Öte yandan ise gençli¤in y›llard›r yaflad›¤› k›s›r döngünün temel nedenlerinden birisi olan örgütlenme sorununa karfl› gençli¤in ileri güçlerini somut talepler ve gündemler etraf›nda birlefltirmeyi, her düzeyde esnek birtak›m örgütsel araçlar oluflturmay› hedefleyece¤iz. Tüm bunlar gençlik hareketinin biriken sorunlar›d›r ve çözüm zemini gençlik içerisinde siyasal çal›flma yapan herhangi bir özneyi aflt›¤› gibi bizi de aflmaktad›r. Ancak sorunun çözümünün karmafl›k bir dizi nesnel ve öznel sürecin sonucu olaca¤› gerçe¤i, çözüme ulaflmak hedefiyle bugünden at›lmas› gereken ad›mlar›n önemini azaltmamaktad›r. Aksine, devrimci önderlik bu müdahaleleri çok yönlü olarak gerçeklefltirme çabas› olarak tan›mlanabilir. Üstte bahsetti¤imiz bafll›klar› kampanyan›n politik hedefleri ve gündemleri üzerinden açmaya çal›flal›m. Kampanya çal›flmam›z›n temel gündemini e¤itim sisteminin yap›sal sorunlar› ve bu çerçevede de “ticari e¤itim” oluflturacakt›r. Ticari e¤itim ideolojik ve iktisadi boyutlar› ile gençli¤in sürekli derinleflen temel sorunudur. Bu gündem genel planda üç yönüyle kampanya çal›flmam›z›n konusu olacakt›r. Birincisi; ticari e¤itimin önemli bafll›klar›ndan birincisi e¤itim hizmetlerinin paral›laflmas› ve olanakl› oldu¤u ölçüde özellefltirilmesidir. Bu sorun bugün iflçi ve emekçi kökenli gençlik güçlerinin en temel sorunlar›ndan biridir. Bu aç›dan komünist bir gençlik çal›flmas› bu duyarl›l›k alan›n› örgütlemeyi önüne temel hedef olarak koymak zorundad›r. Merkez ve çevre üniversitelerinin bütününde karfl›lafl›lan paral› e¤itim uygulamalar› kampanya çal›flmam›z boyunca en temel gündem bafll›klar›ndan birisi olacakt›r. Kampanya çal›flmam›z boyunca eflit ve paras›z e¤itim hakk› için yayg›n bir kitle çal›flmas› ve örgütlenmesi süreci oluflturmal›y›z. ‹kincisi; ticari e¤itimin gençli¤i iflsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karfl› karfl›ya b›rakmas›d›r. Bu sorun gelinen yerde yüksekö¤retim gençli¤ini de kesmektedir. Yüksek ö¤retim sonucunda genifl gençlik kesimlerinin karfl›s›na hangi sorunlar›n ç›karaca¤›n›, iflsizlik ve geleceksizlik sald›r›s›na karfl› örgütlü bir mücadele hatt›n›n zorunlulu¤unu genifl gençlik kesimlerine anlatabilmeliyiz. Üçüncüsü; ticari e¤itim sürecinin zorunlu bir sonucu olan üniversitelerdeki bask› koflullar›d›r. Soruflturma terörü, kamera sistemleri, turnikeler vb., anti demokratik ve bask›c› uygulamalar bu sald›r›lar›n güncel görünümleridir. Ancak sistemin bask›c› ve gerici uygulamalar› bu güncel sald›r›lar› aflan bir kapsama sahiptir. E¤itim müfredat›ndan üniversitelerdeki söz ve karar hakk›na kadar tüm e¤itim sistemi gerici ve anti-demokratik bir karakterdedir. Kampanya süresince bilimsel ve demokratik e¤itim ve özerk demokratik üniversite talebini hayk›raca¤›z. Tüm bu bafll›klar genel planda ticari e¤itim sorununu hangi yönlerden iflleyece¤imizi ortaya koymaktad›r. Ancak bu kadar› gençlik hareketinin bütünsel sorunlar›n›n propaganda edilmesini ifade etmektedir. Bunun ötesine ç›kabilen bir politik faaliyet bugün ticari e¤itimin sonucunda ortaya ç›kan daha özgün sonuçlar› merkeze koymak zorundad›r. Zira ticari e¤itim ‘80’lerin bafl›ndan bu yana ad›m ad›m uygulanan bir sermaye politikas›d›r ve çok yönlü sonuçlar› ile bugün karfl›m›zda durmaktad›r.


Yerel kampanyalar Kampanya çal›flmam›z boyunca ticari e¤itim sürecinin yerel sonuçlar›n›, bölgesel ve yerel plandaki özgün sald›r›lar› yerel kampanyalara konu edece¤iz. Bu, kampanya çal›flmam›z›n en önemli ve özgün yönünü ifade etmektedir. Zira ticari e¤itim çeflitli parçalarda özgün sonuçlar› ile devam eden bir süreçse e¤er, buna karfl› verilecek olan mücadele bu özgünlükleri ifllemek zorundad›r. Bu sald›r›lar› ve karfl›t mücadele hatt›n› birkaç yönden ele alal›m. Bunlar›n bafl›nda metropol üniversiteleri ve çevre üniversiteleri aras›ndaki farkl›l›klar gelmektedir. Metropollerde emekçi kökenli gençlik ticarileflen e¤itimin sonucu olarak sürekli azalmakta, az›msanmayacak bir ö¤renci kitlesi gerçek bir yoksullaflma süreci yaflamaktad›r. Elit bir üniversite olan ‹TÜ’de haz›rl›k ek harçlar›na karfl› verilen mücadelenin h›zl› eylemsel sonuçlar yaratmas›, YTÜ’de yemekhane zamlar›na karfl› verilen mücadelenin bu üniversitenin bir dönemini etkilemesi devrimci gençlik mücadelesi aç›s›ndan uyar›c› olmal›d›r. Öte yandan, metropoller gençli¤in yar› ayd›n potansiyelinin daha belirgin oldu¤u yerlerdir. Ticarileflen e¤itim bu üniversitelerde çok yönlü bir iktisadi ve ideolojik kuflatma oluflturmaktad›r. Buna karfl› geliflen duyarl›l›¤› örgütlemek özel olarak önem tafl›maktad›r. Geçti¤imiz y›llarda ODTÜ’de savafl karfl›t› sürecin baflar›s› bunu göstermektedir. Teknokentler, AB kulüpleri ve kariyer günleri gibi sermaye güdümlü faaliyetlere karfl› etkili bir politik mücadele hatt› örebilmek bu üniversitelerdeki mücadelede belirleyici noktalardan biridir. Taflra üniversitelerindeki sald›r›lar›n a¤›rl›k noktas› ise san›ld›¤› gibi e¤itimin paral›laflt›r›lmas› de¤idir. Bu üniversitelerdeki sald›r›lar daha çok geleceksizlik ve iflsizlik yönleri ile öne ç›kmaktad›r. Öte yandan, yine bu üniversitelerde gerici bask› koflullar› çok yönlü olarak yaflanmaktad›r. Bu nedenle taflra üniversitelerindeki a¤›r bask› koflullar›na, gerici ve anti bilimsel e¤itim sürecine karfl› verilecek mücadele önem tafl›maktad›r. Bir di¤er önemli bafll›k ise yayg›n olarak taflra üniversitelerinde bulunan meslek yüksek okullar›d›r (MYO). Bugün liseli gençlik çal›flmam›z aç›s›ndan meslek liselerinin tafl›d›¤› özgün önem, üniversite çal›flmam›z aç›s›ndan MYO’lar için tan›mlanmal›d›r. Bu okullar iflçi ve emekçi kökenli gençli¤in yayg›n olarak bulundu¤u yerlerdir, bunlar gelece¤in iflçileridir. Bu fakültelerin özgün sorunlar› (staj sömürüsü vb.) etkili bir flekilde ifllenmeli ve buralara dönük güçlü bir politik perspektif oluflturulabilmelidir. Bölümlerin özgün gündemlerine iliflkin çal›flman›n tafl›d›¤› öneme daha önce iflaret etmifltik. Bugün e¤itim fakültelerinde sözleflmeli ö¤retmenlik sald›r›s› özel olarak öne ç›kmakta ve bu bölümlerde okuyan gençlik güçlerinin tepkisini çekmektedir. Ancak y›llard›r e¤itimin özgün sorunlar›n› propaganda etmemize karfl›n bu alana dönük temel bir politik perspektif oluflturdu¤umuz söylenemez. Bu özgün a¤›rl›k noktalar› tek bafl›na e¤itim fakültelerini kesmemektedir. Örne¤in fen ve edebiyat fakültesi ö¤rencileri formasyon sorunu ile karfl› karfl›ya bulunmaktad›r. Bu sald›r› halen güncel bir sald›r› olarak fen edebiyat ö¤rencilerini iflsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karfl› karfl›ya b›rakmaktad›r. Bir di¤er örnek ise yetkin mühendislik sald›r›s› ve mühendislik ve mimarl›k ö¤rencilerinin durumudur. Bugün yeterince bilince ç›kmam›fl olan bu oldukça kapsaml› sald›r› mühendislik ve mimarl›k ö¤rencilerinin karfl›s›nda durmaktad›r. Nitekim binlerce mühendislik ö¤rencisinin kat›ld›¤› TMMOB genç kongresinde, TMMOB’un bu sald›r›daki iflbirlikçi tutumuna

karfl›l›k ö¤renci gençlik yetkin mühendislik sorununu bir sald›r› olarak tan›mlam›fl ve bu sald›r›ya hay›r demifltir. Yine bir örnek t›p ö¤rencileri ve karfl›laflt›¤› özgün sorunlard›r. Özellikle T›p Ö¤renci Kolu (TÖK) ilk kurulufl döneminde t›p ö¤rencilerinin özgün sorunlar›ndan yola ç›kan bir mücadele hatt› içerisinde anlaml› bir kitleyi bir araya getirebilmifltir. Sürecin bir di¤er önemli yan›n› yurt çal›flmas› oluflturmaktad›r. Bugün ö¤renci yurtlar› iflçi ve emekçi kökenli gençli¤in yayg›n olarak bulundu¤u alanlar olmas›na karfl›l›k, gençlik hareketinin ve komünist gençlik çal›flmas›n›n güçlü bir yönelim oluflturabildi¤i alanlar de¤ildir. Bu sorun kampanya çal›flmam›z vesilesiyle mutlaka afl›lmal›d›r. Bugün bir dizi ö¤renci yurdunda olabildi¤ine yak›c› sorunlar bulunmaktad›r. Bu sorunlar üzerinden yayg›n bir yurt çal›flmas› yürütmek hedeflenmelidir. Yurtlardaki yiyecek, ›s›nma gibi sorunlar mutlaka çal›flman›n konusu haline getirilmelidir. Öte yandan yurtlardaki sosyal olanaks›zl›klar, kad›n yurtlar›ndaki taciz ve bask› yine yurt çal›flmas›n›n somut gündemleri olabilmelidirler. “Ücretsiz ve nitelikli bar›nma hakk›” vb. taleplerle çal›flma örgütlenmelidir. Kampanyam›z boyunca bu tür özgün bafll›klar çerçevesinde gençli¤i politik olarak taraflaflt›rmay›, bu taraflaflmay› e¤itimin ve sistemin temel sorunlar› ile bütünlefltirerek birleflik ve devrimci bir gençlik hareketi yaratma mücadelesinde güçlü bir ad›m oluflturmay› hedeflemeliyiz.

Yerel örgütler, mesleki alan örgütlenmeleri ve kültürel örgütlenmeler Kampanya çal›flmam›z›n bir di¤er önemli boyutunu gençlik örgütlenmesi sorunu oluflturmaktad›r. Yak›n dönem de¤erlendirmelerimizde bu bofllu¤un gençlik hareketi aç›s›ndan yaratt›¤› sonuçlar› aç›k bir biçimde tan›mlam›flt›k. Bugün hala bu boflluk doldurulmay› beklemektedir. Gençlik çal›flmam›z genel planda örgüt sorununa dair güçlü de¤erlendirmeler ortaya koymas›na karfl›l›k, bu alanda gençli¤in güncel ihtiyaçlar›na paralel çözümler ve örnekler oluflturmakta zorlanma yafl›yoruz. Kampanya çal›flmam›z özellikle bu alanda etkili sonuçlar oluflturmaya kilitlenecektir. Öncelikle yerel kampanyalar (politik gündemler) ve örgütlenmeler iliflkisini ele almakta fayda var. Kampanya çal›flmam›z süresince ortaya koydu¤umuz her bafll›k hedefli bir örgütlenme çal›flmas› ile paralel bir biçimde düflünülecektir. Biz gençli¤in temel duyarl›l›klar›ndan hareket ederek onu politiklefltirmeyi ve örgütlemeyi hedefliyoruz. Bu çerçevede yerel planda ifllenecek gündemler ve kampanyalar mutlaka her ad›mda çeflitli örgütlenmelerle bütünlüklü bir biçimde ele al›nmak zorundad›r. Örne¤in bir alanda formasyon karfl›t› bir kampanya bafllataca¤›z. Bu kampanya yayg›n bir propaganda faaliyeti ile bafllayacakt›r. Zira bir örgütlenme oluflturmak, ele al›nan gündemin alanda ne kadar etki yaratt›¤› ile iliflkilidir. Formüle etti¤imiz temel fliar ve taleplerle en genifl kesimle karfl›laflmal› ve yayg›n bir duyarl›l›k oluflturulmaya çal›fl›lmal›d›r. Anketlerden imza kampanyalar›na, duvar sergilerinden afifllere, bildiri ve broflürlerden yerel yay›nlara kadar her araç bütünlüklü ve etkili bir biçimde kullan›lmal›d›r. ‹lk baflta insanlar›n çok da önemsemedi¤i bir gündem sistemli, hedefli ve iddial› bir kitle çal›flmas› ile gençli¤in gündemine sokulabilmektedir. Buna bir örnek olarak YÖK yasa tasar›s› karfl›t› kampanya süresinde iyi düflünülmüfl ve hedefi bir ajitasyonun tasar›y› o güne kadar gündem haline gelmeyen birçok yerde nas›l alan›n temel gündemi haline getirdi¤ini

33


34

hat›rlatal›m. Bu çal›flma sürecinin ortaya ç›kard›¤› duyarl›l›k örgüt ihtiyac›n› gündeme getirecektir. Zira örgüt politik mücadelede en önemli araçt›r. Ve kitlenin politikleflmesinin ve gündemi daha hedefli bir biçimde ifllememizin temel bir olana¤›d›r. Çal›flmam›z kal›c› veya geçici, bölgesel veya yerel, mesleki vb. mutlaka örgütsel birtak›m sonuçlar oluflturmaya kilitlenmek zorundad›r. Biz bu kampanya vesilesiyle onlarca alanda yerel örgütlülükler oluflturmay› hedeflemeliyiz. Bu örgüt biçimlerini somutlamak yerel örgütlerin sorumluluk alan›d›r ve örgütsel sonuçlar yaratmaya kilitlenmeyen her birim kendini kampanya süresince hedefsiz bir çal›flma yapm›fl saymal›d›r. Yeri gelmiflken ifade etmekte fayda var. Kampanya çal›flmas› boyunca mutlaka çeflitli eylemsel süreçleri örgütlemek zorunday›z. Zira bir politik faaliyet ve örgütlenme süreci eylemsel belli ç›k›fllarla bütünlefltirilemedi¤i koflullarda darlaflmaya ve hedefsizleflmeye mahkum olacakt›r. Bu yan özellikle önemlidir. Onlarca arac› ve örgütsel biçimi kullan›rsan›z kullan›n, eylemsel bir ç›k›fl aray›fl› bulamayan her çal›flma daralmaya makum olacakt›r. Çünkü eylem sorunun çözümünde kilit noktas›d›r. ‹nsanlara propagandan›n yaratt›¤› gücü göstermenin ve kendi gücünü görebilmesinin temel olana¤›d›r. Kampanya çal›flmam›z boyunca hedefleyece¤imiz bir di¤er alan ise mesleki ve kültürel örgütlenmeler olacakt›r. Bu örgütlenmelere örnek olarak TMMOB gençlik komisyonu, TÖK, ö¤renci topluluklar› ve kulüpleri verilebilir. Bugün bu örgütlenmelerin de içerisinde yer almak ve yap›labildi¤i ölçüde bu örgütlenmeler içinde politik bir taraflaflma yaratmak özel olarak önem tafl›maktad›r. Kampanya çal›flmam›z kapsam›nda (sözleflmeli ö¤retmenli¤e karfl› ‘e¤itim ö¤rencileri’ çal›flmas›, stajyer avukatl›¤a karfl› ‘hukuk ö¤rencileri’ çal›flmas›, formasyon sorununa karfl› ‘fen edebiyat ö¤rencileri’ çal›flmas› vb.) çeflitli mesleki örgütlenmeler oluflturmak mutlaka hedeflenmelidir. Kültürel örgütlenmeler için de durum farkl› de¤ilidir. Çeflitli kol ve kulüpler içinde yeralmak, bu kulüpleri politik aç›dan taraflaflt›rmaya çal›flmak gençlik hareketinin bugünkü tablosu aç›s›ndan özellikle önem tafl›maktad›r. Zira bu kulüpler bugün çok say›da ö¤rencinin bulundu¤u alanlard›r ve bu ö¤rencilerin büyük bir bölümü duyarl› ve ilerici unsurlard›r. Bunun somut örne¤i savafl dönemindeki ODTÜ Ö¤rencileri çal›flmas› olarak tan›mlanabilir. Onlarca topluluk ve kulübün bir araya gelerek

oluflturduklar› ODTÜ Ö¤rencileri yüzlerce ö¤renciyi 1 Mart eylemine ve 1 May›s’a tafl›yabilmifltir. Tüm bunlar›n yan›nda çeflitli düzeylerde çeper örgütlenmeler oluflturmak ve bu örgütlenmeleri yayg›nlaflt›rmaya kilitlenmek zorunday›z. Geçti¤imiz kampanya dönemi bu aç›dan anlaml› bir birikim sunmaktad›r. Bu örgütlenmelere örnek olarak e¤itim gruplar›, yay›n tart›flma topluluklar›, kültür-sanat çal›flmalar› veya düzenli periyotlarla örgütlenen etkinlikler ve tart›flmalar verilebilir. Bu araçlar çal›flman›n yayg›nlaflmas›n›n ve güçlenmesinin temel hareket noktalar› olarak tan›mlanmal› ve yeni dönem çal›flmam›z süresince etkili bir biçimde devreye sokulmal›d›r. Üstte bahsetti¤imiz çeper örgütlerden yoksun bir çal›flman›n geniflleme dinamikleri her dönem çeflitli s›n›rl›l›klar yaflayacakt›r. Geçti¤imiz 10. y›l kampanyas› döneminde bu çeper ve esnek örgütlenme biçimlerine dair anlaml› birtak›m deneyimler oluflturulmufl ve bu deneyimler gençlik yay›n›na aktar›lm›fllard›r. Burada k›saca de¤inmek gerekirse iki özgün deneyim özel olarak önemlidir. Birincisi “komiteleflme” çal›flmas›d›r. Bir kampanyan›n örgütlenme sürecinde çevremizdeki ileri unsurlarla oluflturulacak olan komiteler çal›flman›n ilk elden daha etkili ve güçlü bir bafllang›ç yapmas›n›n temel dayanaklar›n› oluflturmaktad›r. Bu komiteler, pratik ve baflarabildi¤i kadar›yla politik planda kampanyay› yönlendirecek temel araçlar olarak düflünülmeli ve esnekli¤i bu s›n›rlarda kurgulanmal›d›r. (Bu nokta özel olarak önemlidir, zira bir kampanya örgütleme komitesi ne gere¤inden esnek düflünülerek birçok kiflinin kat›lmas› ad›na planlama yapamayan ve ifllemeyen bir çal›flma organ› olmal›, ne de birimlerimize s›k›flmal›d›r) ‹kincisi ise, düzenli periyotlarla gerçeklefltirilen tart›flma toplant›lar› ve etkinliklerdir. Geçti¤imiz kampanya döneminde öne ç›kartt›¤›m›z ve baflar›l› sonuçlar oluflturmufl bulunan bu çal›flma tarz› mutlaka yeni dönem çal›flmam›z içinde de etkili bir biçimde kullan›labilmelidir. Zira yerellerde yap›lan bu düzenli etkinlikler çal›flman›n politik planda birkaç bafll›¤a s›k›flmas›n› engelleyecek bir iflleve sahiptir. Geçti¤imiz kampanya döneminde Kürt sorunundan Ekim Devrimi’ne, ticari e¤itimden genç komünistlerin misyonuna kadar bir dizi bafll›k bu tart›flma toplant›lar› içerisinde etkili bir biçimde ele al›nabilmifltir. Ancak belki bunun kadar önemli olan bir di¤er yan ise bu çal›flmalar›n etkinlikler olman›n ötesinde düzenlili¤i ve süreklili¤i sa¤lanabildi¤i ölçüde örgütsel bir form haline gelmesidir. Bir


alanda birçok insan›n kat›ld›¤› tart›flma toplant›lar› düzenlemek, film gösterimleri gerçeklefltirmek ve bunlar› kat›lan insanlarla planlamak bugünün gençlik hareketinin s›n›rlar› düflünüldü¤ünde anlaml› bir örgütsel mekanizma olarak tan›mlanmal›d›r. Yine dönemin bafl›ndan bu yana önümüze hedef olarak koydu¤umuz bir di¤er çal›flma ise yerel yay›n çal›flmas›d›r. Kampanya çal›flmas› vesilesiyle yerel yay›n faaliyetlerini daha sistemli ve hedefli bir hale sokmak, öte yandan ise yerel yay›n çal›flmas› bulunmayan alanlar›n kampanya vesilesi ile bu alanda somut birtak›m planlamalar ve ad›mlar oluflturabilmesi gerekmektedir. Geçmifl dönem çal›flmalar›nda yerel yay›nlar›n anlam› ve önemi üzerine yeterli bir aç›kl›¤a sahip oldu¤umuzu düflünmemekteyiz. Birçok çal›flma alan› yay›n faaliyetini tek yönlü (örgütsel bir araç) olarak kavramakta ve bu nedenle de çeflitli esnek örgütlenmeler oluflturulmas›nda yaflan›lan zorlanmalar›n sonucu olarak yerel yay›n çal›flmalar› rafa kald›r›labilmektedir. Yerel yay›n faaliyetleri alan aç›s›ndan bizim dar çevremizin ihtiyaçlar›ndan daha genifl bir kapsama sahiptir ve alanda kollektif bir ajitasyon ve örgütlenme arac› olarak çok yönlü bir öneme sahiptir. Bu nedenle imkanlar›m›za tak›lmadan yerel yay›n faaliyetlerine geçebilmek için somut birtak›m belirlemeler ve hedefler mutlaka oluflturulmal›d›r. Öte yandan ise bugün sosyal ve ideolojik plandaki yo¤un kuflatmaya karfl› bir alternatif alan yaratma flans›na bu etkinlikler ve toplant›lar vesilesiyle sahip olabiliriz. Bugün kampanya çal›flmam›z vesilesiyle bu örgütlere yönelmek, bu örgütler içerisinde kal›c› birtak›m mevziler oluflturmak ve öte yandan da bu örgütlenmeler içerisinde politik bir taraflaflma yaratmak sorunu ile karfl› karfl›ya bulunmaktay›z.

Gençlik Kurultay› ve 1 May›s çal›flmas› Bugün bafllam›fl olan kampanya çal›flmam›z kendi sonuçlar›n› merkezi bir gençlik kurultay›na tafl›yacakt›r. Gençlik Kurultay› çal›flmas› kampanya sürecinde yerellerde ortaya ç›kan sonuçlar› güçlendirmek ve öte yandan ise gençli¤in ve gençlik hareketinin sorunlar›n› tart›flmak aç›s›ndan çok yönlü bir önem tafl›maktad›r. Kurultay çal›flmas› kampanya çal›flmas› ile ortaya ç›kan politik ve örgütsel birikimin tahkim edilece¤i bir alan olacakt›r. Bu aç›dan kurultay yerellerde ortaya konulan çal›flmalar›n, kampanyalar›n ve örgütlenmelerin üzerinden yükselecek, bunlar›n sorunlar›n› ve ihtiyaçlar›n› gençlik hareketinin bütünsel sorunlar›na ba¤lamaya çal›flacakt›r. Kurultay› örgütleyecek olan as›l iradenin komünist gençlik çal›flmas› oldu¤u gerçe¤i kurultay›n bu misyonunu de¤ifltirmemekte, öte yandan ise bu baflar›lamad›¤› koflullarda kurultay›n ö¤renci gençlik mücadelesi aç›s›ndan çok da bir anlam› kalmayaca¤›n› geçerken belirtelim. Bu iki yön kurultay çal›flmam›z›n örgütlenme yöntemini aç›k bir biçimde ortaya koymaktad›r. Biz bu kurultayla gençli¤in yerellere s›k›flan mücadelesine ve öte yandan ise dar s›n›rlara s›k›flan gündemlerine bütünsel bir çerçeve çizmeyi hedeflemekteyiz. Bu aç›dan kurultay gerek gençlik hareketinin ve gerekse de gençlik sorununun genifl bir ilerici ö¤renci kitlesi içerisinde tart›fl›lmas› aç›s›ndan önemli bir araç olacakt›r. Kurultay ve kampanya süreci hareketin sorunlar›n›n tart›fl›lmas›n›n ötesinde bu sorunlara kendi s›n›rlar›nda çözüm oluflturmay› hedefleyecektir. E¤er kurultay› ö¤renci gençlik mücadelesini gelifltiren bir araç olarak tan›ml›yorsak, kurultay süreci sonras›na bir mücadele hatt› çizmek zorundad›r. Bu mücadele hatt›n›n ne kadar genifl bir gençlik kesiminin iradesi ile ortaya ç›kaca¤› ise kurultay› örgütleme sürecinin kendisi

belirleyecektir. Bugünden tan›mlamak gerekirse; kurultay birçok yerelden gelen e¤itim ö¤rencilerinin sorunlar›n› tart›flabilmeli ve e¤itim ö¤rencilerinin önüne çeflitli hedefler koyabilmelidir. Öte yandan mühendislik ve mimarl›k ö¤rencilerinin mücadele gündemleri ve örgütlenme perspektifleri kurultay çal›flmas› vesilesiyle somut bir biçime büründürülebilmelidir. Yine bu süreç içerisinde elbette ki gençlik ülkenin ve dünyan›n temel sorunlar›na karfl› bir mücadele hatt› oluflturmaya çal›flacakt›r. Bu mücadele bugün için kurultay ve kampanya çal›flmam›z› aflan bir kapsama sahip olmas›na karfl›n, gençli¤in ve ülkenin temel sorunlar› ve bu sorunlara karfl› mücadele yöntemlerinin tart›fl›ld›¤› bir kürsü olabilmelidir, gençlik kurultay›. Bu iki yönlü olarak önemlidir, birincisi gençli¤in politikleflmesinde bu gündemler özel bir yer tutmaktad›r. ‹kincisi ise gençlik hareketinin ‹ran’daki geliflmelere ve devam eden emperyalist sald›rganl›¤a karfl› eylemli bir mücadele hatt› içerisine girmesi gereken bir dönemde bu gündemlerle yerel örgütlenmelerin ve çal›flmalar›n iliflkisini kurabilmenin bir arac› olarak tan›mlanmal›d›r, gençlik kurultay› çal›flmas›. Bir di¤er yan ise kurultay vesilesiyle gençlik içerisindeki örgütlü güçlerin hareketin ve mücadelenin sorunlar›n› daha etkin bir biçimde tart›flmas› hedeflenecektir. Bugünün gençlik mücadelesi tablosunda bunun ne kadar hayat bulaca¤›, siyasal gençlik gruplar›n›n kendi cephelerinden böylesi bir kurultay süreci ile ne kadar ba¤ kuracaklar›ndan ba¤›ms›z olarak bu mutlaka zorlanacak, kurultay›n siyasal gençlik gruplar›n›n hareketin sorunlar›n› tart›flt›¤› bir kürsüye dönüfltürülmesi sa¤lanmaya çal›fl›lacakt›r. Kurultay çal›flmas›n› önceleyen süreçte bir di¤er önemli gündemi 1 May›s çal›flmas› oluflturacakt›r. Yeni dönem bafllayacak olan yerel kampanyalar ve örgütlenme çal›flmalar› aç›s›ndan 1 May›s temel bir gündem olarak tan›mlanmal› ve bu çal›flmalar›n bütünü kendi özgün talepleri ile alanlara ç›kabilmelidirler. 1 May›s süreci yerel kampanyalar›n eylemsel bir hedefle bütünleflmesini aç›s›ndan oldukça önemli bir bafll›¤› ifade etmektedir. Ancak en az›ndan bunun kadar önemli olan bir di¤er yan ise çal›flmalar›n politik planda güçlenebilmesi ve yerel bafll›klar›n dar s›n›rlar›n› aflabilmesinin de önemli bir arac› olabilmelidir, 1 May›s çal›flmas›. 1 May›s çal›flmam›z kampanya çal›flmas› aç›s›ndan bir s›nanma olacakt›r. Hedeflerimize ne kadar ulaflt›¤›m›z, politik ve örgütsel planda yerel çal›flmalar›m›z›n nas›l sonuçlar oluflturdu¤u öte yandan ise, yerel çal›flmalar vesilesiyle alanlar›m›z› ne kadar politiklefltirebildi¤imizi 1 May›s çal›flmas› ve eylemi vesilesiyle bir kez daha görmüfl olaca¤›z.

Birleflik ve devrimci bir gençlik hareketi için ileri! Gençlik hareketinin yaflad›¤› sorunlara çözüm oluflturmak için çabalamak bugün devrimci önderlik sorununun dü¤üm noktas›n› oluflturmaktad›r. Bu aç›dan önümüzdeki süreç gençlik içerisinde dinamik bir politik faaliyetin örülece¤i bir süreç olabilmelidir. Bu baflar›labildi¤i, gençli¤in örgütlenme sorununda çeflitli mevziler elde edilebildi¤i koflullarda kazanan bir bütün olarak gençlik hareketi olacakt›r. Eldeki s›n›rl› olanaklara tak›lmadan, harekete devrimci önderlik sorumlulu¤unun gereklerini yerine getirmek için görev bafl›na.

Herfley birleflik ve devrimci bir gençlik hareketi için!

Ekim Gençli¤i

35


36

50. yılında ODTÜ’de hedefli ve iddialı bir çalısma!

Yeni bir dönemin bafllamas›yla yo¤un bir çal›flman›n içerine girdik. Geçen dönem gerçeklefltiremediklerimizi ve gerçeklefltirdiklerimizi do¤rusuyla yanl›fl›yla tart›flt›k ve yeni döneme dair bir çal›flma plan› oluflturduk.

uygulayabilmek hedeflerimiz aras›na girdi. Kantin ve yemekhanedeki çal›flma ise yurtlardaki kadar verimli geçmedi. ‹nsanlar›n sohbetlerini veya yemeklerini bölmemiz tepki toplamasa da sohbet etmek için yeterli ortam›n olufltu¤unu da söyleyemeyiz. Ancak da¤›tt›¤›m›z bildiriler ilgiyle okunuyor. Bu eksikli¤in arkas›nda ODTÜ’de sol hareketin yaflad›¤› daralma ve geri çekilmenin alanda yaratt›¤› politik boflluk var. Örne¤in daha önceki y›llarda ODTÜ’de kantinde veya yemekhanelerde birilerinin çal›flma yap›yor olmas› s›k rastlanan ve daha ola¤an karfl›lanan bir durumdu. Bu eksikli¤i kapatmak için öznel müdahale alan›m›z› geniflletmek hedefindeyiz. Yeni dönemin bafllamas›yla dergimizi 100’ü aflk›n insana ulaflt›rmay› baflard›k. Elbetteki bu say› yeterli de¤ildir, ancak birebir elden dergimizi ulaflt›rd›¤›m›z insan›n bu kadar çok olmas› ümit vericidir.

Yeni dönem Ekim Gençli¤i çal›flmas› ODTÜ’nün 50. y›l› Geçen dönem yay›n›m›z›n da¤›t›m›nda ve genel politik ajitasyonda yakalad›¤›m›z düzeyi daha da gelifltirerek döneme bafllad›k. Aral›ks›z bir flekilde ast›¤›m›z afifllerle hem dünya, hem ülke hem de okulun gündemlerini ifllemeye bafllad›k. Neredeyse hergün farkl› gündemlerle da¤›tt›¤›m›z bildirileri etkili bir flekilde kulland›k. “Ortado¤u’da emperyalist iflgale son!” fliar›yla yapt›¤›m›z çal›flma ö¤rencilerde genel bir etki yaratt›. Da¤›tt›¤›m›z bildirilerle bu çal›flmay› destekledik. ‹lk dönem gerçeklefltirmekte at›l kald›¤›m›z kantin, yemekhane ve yurt çal›flmalar›na yeni dönemle birlikte a¤›rl›k verdik. Özellikle yurtlar› gezerken ö¤rencilerin bize karfl› tav›rlar› çok olumluydu. ‹nsanlar›n bizleri tan›d›klar›n›, afifllerden, bildirilerden bizleri takip ettiklerini gördük. Dergimizi ve bizi merak ediyorlard›. Vaktimiz yetti¤ince sohbet ettik. Daha önce dergimizi alanlar›n olumlu elefltirilerine tan›k olduk. Hatta ilk gün elimizdeki derginin bitmesi yüzünden ancak 20 dakika yurdu gezebildik. Bir ö¤renci, odas›na girdi¤imizde elimizde dergiyi görünce, bizim bir fley dememize f›rsat vermeden telefon konuflmas›n› yar›da kesti ve dergi almak istedi¤ini söyledi. Birçok insanla tan›flarak onlarcas›na dergimizi ulaflt›rd›k. Ancak bu çal›flmay› bir ileri düzeye tafl›yarak yurtlarda çal›flma gruplar›, tart›flma ve okuma gruplar› oluflturabilmeliyiz. Önümüzdeki süreçte bunlar› da

ODTÜ’nün 50. y›l› olmas› nedeniyle rektörlü¤ün gerçeklefltirmek istedi¤i etkinlikler ve de¤ifltirmek istedi¤i ODTÜ imaj› çok kapsaml› bir sald›r› niteli¤indedir. “ODTÜ etkisi”, “kartopu etkisi” gibi söylemlerle, rektörlük kendi alg›s›ndaki ticarileflen ODTÜ’yü karakterize etmeye çal›fl›yor. ODTÜ Teknokent’in varl›¤›yla, sanayi ile iflbirli¤iyle, okulun parça parça sat›l›p kiralanmas›yla övünen rektörlük, üniversitenin kendi tabirleriyle “siyaset odakl›, (biraz ürküten) bir kurum imaj›n›” de¤ifltirmek derdindedir. Yeri geldi¤inde ODTÜ’nün muhalif ve mücadeleci kimli¤iyle övünenler, bu kimli¤in sadece bir an› olarak kalmas›n› istemektedirler. ODTÜ’nün gelece¤e dair planlamalar›n›, AB süreci, küreselleflme ve giriflimcilik üzerinden yapaca¤›n› söyleyen rektörlük tam anlam›yla sermayeyle ve emperyalist-kapitalist dünya düzeniyle tam bir entegrasyonu savunmaktad›r. Tüm bu sald›r›lara karfl› üniversitelerin sermayeye de¤il bizlere ait oldu¤unu net bir flekilde söyleyebilmeliyiz. Dahas› bunu bir çal›flmaya konu edebilmeli herkesi harekete geçirebilmeliyiz. Rektörlü¤ün 50. y›l oyununa gelmemeli, bu sald›r›s›na karfl› eflit, paras›z, bilimsel, anadilde e¤itimi, sermaye de¤il insanl›¤a bilimi savunmal›; ODTÜ’nün yaratt›¤› de¤erlere, Sinanlar’a, Taylanlar’a, Ertu¤ullar’a sahip ç›kmal›, onlar›n miras›na lay›k olabilmeliyiz.


Anlaml› bir oluflum: Saraylara Savafl, Kulübelere Bar›fl!

bir olanakt›r. Bu sorunu Türkiye’nin say›l› teknik üniversitesinden biri olan ODTÜ somutunda düflündü¤ümüzde, karfl›m›za yak›c› bir gündem olarak “yetkin mühendislik” sald›r›s› ç›k›yor. Bu konuda ODTÜ’de belli bir planlama ile mühendislik ö¤rencilerine seslenmek gerekti¤ini düflünüyoruz. Ne var ki ODTÜ’de hareketin bu zamana kadar yaflad›¤› zay›fl›klardan birisi de, genifl bir alana yay›lan ve okulun önemli bir k›sm›n› oluflturan mühendislik bölümlerine özel bir yönelimin olmamas›d›r. Bugüne dek genel olarak hareket farkl› gündemlerle birlikte okulun merkezi bölgelerinde yo¤unlaflm›fl bulunmakta. Bu olguyu da bahsetti¤imiz politik ihtiyaçla birlefltirerek, “yetkin mühendislik” konusunu çal›flma gündemi olarak belirledik ve buna iliflkin bir planlama yapt›k. Fakat di¤er gündemlerin de yo¤unlu¤u nedeniyle bu konudaki planlamam›z› hayata geçirmekte biraz gecikme yaflad›k. Enerjik bir çabayla bu gecikmeyi de gidererek planlamalar›m›z› hayata geçirece¤iz. Dönem bafllayal› henüz 2–3 hafta olmas›na ra¤men katetti¤imiz mesafe ümit vericidir. Gençlik hareketinin sorunlar›n›n ve açmazlar›n›n derinleflti¤i, devrimci önderlik bofllu¤unun hala sürmekte oldu¤u bir dönemden geçiyoruz. Tüm olanaklar› bir güce dönüfltürerek, devrimci önderlik bofllu¤unu doldurmal›y›z. Ve bunun için tüm enerjimizi gençli¤in devrimci hareketini büyütmek için harcamal›y›z. Gençlik gelecek gelecek sosyalizmdir!

Geçen dönemde eksik ve yer yer hatal› oldu¤umuz esnek oluflumlarda çal›flmalara bu dönem a¤›rl›k vermekteyiz. Bir fleyler yapmak isteyen duyarl› insanlar› harekete geçirebilecek, önüne koydu¤u gündemler üzerinden bir çal›flma birlikteli¤ine dayanan esnek örgütlülükleri oluflturmak ve bu konuda mevcut olanaklar› de¤erlendirmek konusunda daha dikkatli olaca¤›z. Bu perspektifle bu dönem Ortado¤u’da emperyalist savafl ve iflgali ana gündem olarak belirleyen bir çal›flman›n bafllamas›na katk›da bulunduk. ‹lk toplant›larda ne tarz bir çal›flma olmas› gerekti¤i üzerine bir dizi tart›flma gerçekleflti. Sonuç olarak emperyalist savafl vurgusunun yap›lmas› ve Türkiye’deki sermaye iktidar›n›n bu kirli savaflta emperyalistlerin saf›nda oldu¤unun vurgulanmas› gerekti¤i kararlaflt›r›ld›. “Savafla hay›r!” fliar›yla yürütülecek ve böylece salt burjuva hümanizmas› eksenine daralt›lacak bir çal›flman›n dönemin ihtiyaçlar›n› karfl›lamayaca¤› ortaya konuldu. Bu konuda daha önceki iflgal gündeminde yükselen hareketlili¤in b›rakt›¤› deneyimlerden ö¤renilmesi, ilkeli ve net bir tav›r üzerinde yükselen bir çal›flma yap›lmas› temel önemdedir. Bu ilkeler temelinde birçok insanla birlikte yürütülen çal›flmam›z, duvar gazeteleri, bildiriler ve afifllerle döneme bafllad›. “Saraylara Savafl, Kulübelere Bar›fl!” imzas›yla ODTÜ Ekim Gençli¤i bafllayan çal›flma, ilk etkinlik olarak Charlie Chaplin’in Büyük Diktatör filminin gösterimini önüne koydu. Yayg›n bir flekilde bafllayan bu çal›flma halihaz›rda yeni say›l›r. Önünde h›zla insanlara Geçti¤imiz dönemi kantinlerimizin keyfi bir flekilde kapat›lmas› sald›r›s›yla, soruflturmalarla ulaflmak ve kapatm›flt›k. Bu döneme de, bize yöneltilen sald›r›lar› bofla ç›kartma iradesiyle ve güçlü bir taraflaflt›rmak, çal›flma temposuyla bafll›yoruz. Bir yandan kantin çal›flmam›z› sürdürürken, di¤er yandan da tart›flmalar›n› ve prati¤ini Ortado¤u’ya emperyalist müdahale gündemini ele alarak yeni bir çal›flmaya bafll›yoruz. daha genifl bir bileflime maletmek hedefi var. En Kantin sürecinde yeni dönem k›sa zamanda ö¤renciler Geçti¤imiz dönem kantinlerimizi, aç›lan çarfl›n›n “kâr edememesi nedeniyle” kapatmak isteyen aras›nda bir etki rektörlük, aç›lan davalar sonucunda sald›r›lar›nda geri ad›m atmak zorunda kald›. Kantin yarataca¤›n› sahiplerinin açt›¤› davada yürütmeyi durdurma karar› ç›kt› ve kapat›lan kantinler yeniden aç›ld›. düflündü¤ümüz bu Ama bu karar üniversitemizdeki ö¤rencileri yan›ltmamal›d›r, çünkü rektörlük f›rsat›n› buldu¤u çal›flma ö¤rencileri bir zaman sald›r›lar›na devam etmekten geri durmayacakt›r. Çünkü rektörlük, ö¤rencilerin de¤il, araya getirerek sermayenin ç›karlar›n›n bekçisidir. politiklefltirmeyi, Ayr›ca sorun tek bafl›na beslenme ihtiyac›m›z›n karfl›lanmamas› de¤il, arkadafllar›m›zla sohbet mücadele içine katmay› edebilece¤imiz, çeflitli etkinlikler düzenleyebilece¤imiz sosyal yaflam alanlar›m›z›n olmamas›d›r. hedeflemektedir. Bu nedenle; ilk dönem sürdürdü¤ümüz kampanyam›za bu dönem de devam ediyoruz. 2 hafta sürecek ve çay oca¤›m›zla tüm fakültelere giderek güçlendirece¤imiz imza kampanyam›z› çeflitli Ticarileflen etkinliklerle besleyecek, 9 Mart’ta yapaca¤›m›z yürüyüflle imzalar›m›z› rektörlü¤e verecek, e¤itime karfl› hedefimize ulaflana kadar farkl› yöntemlerle, boykotlarla mücadelemizi sürdürece¤iz.

Beytepe’de yeni dönem...

gençlik gelece¤ini savunuyor!

E¤itimin bir çok alan›nda yürüyen ticarileflme sald›r›s› gençli¤in gelece¤ini gasp etmeye devam ediyor. Kitlesel bir gençlik hareketi gelifltirme çal›flma ve mücadelesinde bu sorun san›ld›¤›ndan da önemli

Suçsuz olmak anti-emperyalist mücadeleyle mümkündür! Irak’ta iflgal 3. y›l›na girerken ve ABD baflta olmak üzere tüm emperyalistlerin ‹ran’a “demokrasi” götürme haz›rl›klar› devam ederken bizler de genç komünistler olarak Beytepe’de tüm bu y›k›m ve iflgallere karfl› gençli¤i taraf olmaya ve “SUÇSUZ” olmaya ça¤›raca¤›m›z yeni bir çal›flma bafllatt›k. Bu ayn› zamanda yerel bir yay›n için de bir ad›m. Çal›flmaya bafllarken bildirilerimiz ve afifllerimizle emperyalizmi teflhir ederek ve yay›nlar›m›z› güçlü bir flekilde kullanarak çevremizdeki insanlar› harekete geçirmeye bafllad›k. Her gün farkl› fakültelere açt›¤›m›z standlarda Ortado¤u’da emperyalist iflgali ve sonuçlar›n› tart›flarak gençli¤i emperyalizm karfl›s›nda taraf olmaya ça¤›rd›k. Okulun ilk haftas› olmas›na ra¤men yaratt›¤›m›z etkiyle, çal›flmam›za yeni kat›lan dostlar›m›zla bu dönemi kazanmaya haz›rlan›yoruz.

Beytepe Ekim Gençli¤i

37


“Tarihin Sonu”, “Medeniyetler Çat›flmas›” vs… 38

Karikatürle provokasyon! Geçti¤imiz Eylül ay›nda Danimarka’da muhafazakar-sa¤ çizgisiyle tan›nan Jylllands-Posten adl› bir gazetede müslümanlar›n Peygamberi üzerine bir karikatür yay›nlanm›flt›. Geçti¤imiz günlerde ise, ayn› karikatür, “ifade özgürlü¤ü” ad›na ve Danimarka ile “dayan›flma ruhu” içinde ABD ve Avrupa’da gazete sayfalar›nda ve web sitelerinde tekrar yay›mland›. Karikatürlerde, ‹slâm peygamberi bafl›nda bomba fleklinde bir kavukla çizilmifl, böylece bir “terörist” olarak tan›t›lm›fl ve konuflma balonuna ise “Cennet, intihar komandolar›n›n ayaklar›n›n alt›ndad›r ” sözleri yaz›lm›flt›. Karikatürlere tepki olarak özellikle Ortado¤u ülkelerinde, ama daha genelde Türkiye de dahil bir çok ülkede eylemler yap›ld›. Yap›lan eylemler, burjuva medyan›n manfletlerine konu oldu, üzerine günlerce konufluldu. Yaflanan olaylar ço¤u burjuva kalemflörü taraf›ndan “medeniyetler çat›flmas›” olarak tan›mland› ve sunuldu. Eylemlerin ard›ndan, emperyalizme uflakl›kta s›n›r tan›mayan bir çok gerici ‹slâmi rejim, ABD ve Avrupa hükümetlerinin özür dilemelerini ve karikatürlerin sorumlular›n›n cezaland›r›lmalar›n› talep etti. Ancak Norveç hükümeti d›fl›nda hiçbir hükümet özür dilemedi, “ifade özgürlü¤ü” söyleminin arkas›na gizlendi. Bas›n özgürlü¤ü konusunda sicilleri binbir olumsuz örnekle dolu olan bu hükümetlerin neden flimdi özgürlükçü kesildikleri ve neden karikatürlerin flimdi bir kez daha yay›mland›¤› sorular› ise bofllukta kald›.

Provokasyon beklenen etkiyi gösterdi Emperyalistlerin yeni bir iflgale haz›rland›¤› bir dönemde, karikatürlerin tekrar yay›nlanmas›n›n tesadüf olmad›¤› aç›kt›r. Bu tam anlam›yla bir provokasyondur.

Aç›k ki emperyalistler yeni savafllara haz›rlan›rken halklar aras›nda düflmanl›k yaratmaya çal›flmaktad›r. Ortado¤u’da kendilerine karfl› büyüyen öfkeyi sapt›rmak, hakl› ve meflru mücadeleyi gözden düflürmek, Bat›l› emekçileri önyarg›larla donatmak istemektedirler. Ortado¤u’daki iflgal karfl›s›nda k›llar›n› bile k›p›rdatmayan, bu iflgale karfl› geliflen anti-emperyalist mücadeleye karfl› her türlü önlemi alan gerici ‹slâmi rejimler ise karikatür provokasyonu karfl›s›nda nedense pek bir “duyarl›” davrand›lar. Pefl pefle yapt›klar› aç›klamalarla ‹slâm dinine karfl› yap›lan sald›r›lara karfl› duracaklar›n› ifade ederek, sahte vaat ve nutuklarla oraya buraya tehdit savurdular. Her türlü hak arama mücadelesine azg›nca sald›ran bu rejimler karikatür provokasyonu üzerine yap›lan eylemlere oldukça nazik davrand›lar. Yap›lan eylemlerin bir ço¤unun dinci-gerici ak›mlarca örgütlendi¤i göz önüne al›n›rsa bunun nedeni oldukça aç›k. Amaç, iflçi ve emekçi kitleler içinde gerici-dinci ideolojiyi güçlendirerek, emperyalizme karfl› yükselen öfkeyi bu kanallara ak›tmakt›r. Günlerdir burjuva kalemflörleri taraf›ndan gündemde tutulan “medeniyetler çat›flmas›” tart›flmas› ise emperyalist sald›rganl›k ve savafl politikalar›na hizmet ediyor. Emperyalizme karfl› yükselen öfke, H›ristiyan-Müslüman, Do¤u-Bat›, “medeniyetler çat›flmas›” olarak sunulmaya çal›fl›l›yor. “Medeniyetler Çat›flmas›” tezi, “so¤uk savafl”›n bitiminden hemen sonra emperyalizmin ideolo¤u Huntington taraf›ndan ortaya at›ld›. Huntington; “Yeni


39

dünyada mücadelenin esas kayna¤› öncelikle ideolojik ve ekonomik olmayacak. Befleriyet aras›ndaki büyük bölünmeler ve hakim mücadele kayna¤› kültürel olacak. Milli devletler dünyadaki hadiselerin yine en güçlü aktörleri olacak fakat, global politikan›n as›l mücadeleleri farkl› medeniyetlere mensup grup ve milletler aras›nda meydana gelecek. Medeniyetlerin çat›flmas› global politikaya hakim olacak...” diyordu. Burjuvazi her dönem, kendi ideologlar›n› yetifltiriyor. Burjuva ideologlar›nca, s›n›f savafl›m› gerçe¤ini örtbas etmek için her dönem yeni “bilimsel” teoriler ortaya at›l›yor. “Tarihin Sonu”, “Medeniyetler Çat›flmas›”, bu teorilerden en çok bilinenleri. So¤uk Savafl öncesi dönemde “özgür dünyay›” tehdit eden “k›z›l tehlike” vard›, flimdi de “uygar” Bat› ile Bat›’n›n de¤erlerini tehdit eden “uygar olmayan” Do¤u. Köklerini gizlenmifl ›rkç›-sahte bilimden alan bu teori, özel olarak 11 Eylül sonras›nda tüm halklara karfl› savafl açan Amerikan emperyalizmi için bulunmaz bir nimet oldu. ‹flledi¤i tüm suçlar› kültürel çeliflkiler olarak sunmas›na olanak tan›d›. “Haçl› Seferini” bafllatan Amerikan emperyalizmi “uygar olmayan” Do¤u’ya, “uygar dünya”dan Bat› de¤erlerini, yani demokrasi ve özgürlük götürüyordu. Uygarl›¤›n, demokrasinin, özgürlü¤ün ne menem bir fley oldu¤unu Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de ve daha nice iflgal bölgesinde gördük. Asl›nda bu haliyle medeniyetleri bir ayr›ma tabi tutmak ve kendi kültürünü hepsinin üzerine koymak yeni bir yöntem de de¤il. Amerikan emperyalizminin kanl› tarihi boyunca bunun say›s›z örnekleri var. Meksika’dan Filipinler’e kadar her sald›r› ve iflgal, Anglo-Sakson ›rk›n›n dünyay› Tanr›’n›n buyru¤una uygun biçimde de¤ifltirmesi teziyle meflrulaflt›r›ld›, temellendirildi. Mevcut teori, ‹slâmi gerici rejimlerin de ifline gelmektedir, onlar da bat›n›n yükledi¤i misyonla “öteki”

kimli¤ine sar›lmakta böylece cephe gerisini toparlamakta, iflçi ve emekçileri kendi gerici özlemleri çerçevesinde seferber etmeye çal›flmaktad›rlar. Böylece emperyalistlerin ekme¤ine ya¤ sürmektedirler. Ama elbette ABD’yle aralar›ndaki iflbirli¤inin gerektirdi¤i önem oran›nda kendi ülkelerindeki eylemlere de sald›rmaktan geri durmuyorlar. fiu ana kadarki eylemlerde 50’yi aflk›n insan›n ölmesi bunun bir kan›t›. Yani ‹slâmi gericilik de bat›n›n “düflünce özgürlü¤ü”nü silah ve yumrukla desteklemekte. Emperyalistler kendilerini bu flekilde aklamaya çal›fl›rken, karikatür provokasyonu da en çok yine emperyalistlerin ifline yaram›flt›r. Yeni bir iflgale haz›rlan›rken, “uygar olmayan” Do¤u’ya karfl› savafl söylemi, kendi toplumlar› üzerinde bir nebze de olsa yank› bulmufltur. Ortado¤u halklar›nda emperyalizme karfl› öfke büyürken, burjuva bas›n› “Medeniyetler Çat›flmas›” söylemini ile gerçekleri tersyüz etmeye çal›flmaktad›r. Bu söylem ne yaz›k ki toplumda yank› da bulmaktad›r. Marx’›n flu uyar›s›n›n burada hat›rlanmas› gerekti¤i kan›s›nday›z: “Gündelik yaflamda herhangi bir tüccar, bir kimsenin oldu¤unu iddia etti¤i ile gerçekten oldu¤u aras›nda ayr›m yapmas›n› çok iyi bilir, ama bizim tarihimiz henüz bu basit bilgiye ulaflamam›flt›r. Bizim tarihimiz, her ça¤ için o ça¤›n kendisi hakk›nda söylediklerine ve besledi¤i kuruntulara hemen inan›r.” Emperyalistler yeni iflgallere haz›rlan›rken, bugün gerçekleri yüksek sesle ortaya koymak her zamankinden önemlidir. Ortadaki gerçek çeliflki, emperyalizm ile ezilen halklar aras›ndad›r. Emperyalizm yeni bir savafl haz›rl›¤›ndayken, halklar aras›nda düflmanl›k yaratmaya çal›fl›yor. Bu oyunu bozal›m. Gün her yer de “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i! ” fliar›n› yükseltmenin günüdür.


As›l siz, bezirganlar›n›z› ve savafl tacirlerinizi al›n, 40

DEFOLUN! Perde aç›l›r… Bir çiftçi can havliyle hayk›rmaktad›r: “Anam›z› a¤latt›n›z be! Aflk olsun size aflk olsun. Tar›m Bakan› Anayasa’y› ihlal ediyor. Yetmedi mi? Öldük, bittik Say›n Baflbakan›m. Hangi yüzle geldin buraya? ” Babacan Baflbakan, tüm babacanl›¤›yla çiftçiyi yan›na ça¤›r›r, belli ki derdini anlayacakt›r. Baflbakan: Böyle ba¤›r›lmaz ki, terbiyesizlik yapma. Çiftçi: Terbiyesizlik yapm›yorum. Lütfen bana hakaret etmeyin. Baflbakan: Artistlik yapma, edepsizlik yapma. Çiftçi: Artistlik yapm›yorum, ben sanatç› de¤ilim. Baflbakan: Sanatç›s›n, çok iyi sanatç›s›n. Çiftçi: Tar›m Bakan›m›z›n Anayasa’y› ihlal etti¤ini biliyor musunuz? Baflbakan: Lan bana Anayasa’y› ö¤retme. Terbiyesizlik yapma. Lan terbiyesizlik yapma. Çiftçi: Lan m›? Baflbakan: Evet. Çiftçi: Lan m›? Can›n sa¤ olsun. Baflbakan: fiu an çiftçiye ne verildi¤inin fark›nda m›s›n? Çiftçi: Ne zaman? Baflbakan: fiimdi. Çiftçi: Benim mahsulüm öldükten sonra m›? ‹ki senedir anam›z a¤l›yor. Baflbakan: Hadi anan› al da git buradan. Evet, dert dinlenmifl, derman olunmufltur. Çiftçi, teflekkürlerini sunmaktad›r oradan “nazikçe” uzaklaflt›r›l›rken… “Suya muhtaç olduk. Lan diye hitap etme, ay›p be!” Bu sahneyi bir yerlerden hat›rlar m›s›n›z? Belki bu sahnenin “Ne var ne yoksa babalar gibi satar›m!” ya da “fieyini fley etti¤imin fleyi!” konulu olanlar›na rastlam›fls›n›zd›r. Bu sahnelerin birbirinden fark› yok. Bir de bu sahnelerin aktörleri... Aile foto¤raflar›na giren hortumcular; yolsuzluk üstad› Unak›tanlar; özellefltirme talihlisi Sami Oferler ve mal beyan›n› aç›klayamayanlar... Bir de sahnemizin konuk oyuncular›: Ortado¤u’da yeni iflgal ve katliamlar›n› uygulamadan önce Türkiye, ‹srail, ABD üçgeninde pazarl›klar› yürüten FBI, CIA flefleri, gelmesi beklenen Rice... K›sacas› sermayenin bezirganlar› ve savafl tacirleri. Hepsi milyonlarca emekçiyi ac›mas›z bir sömürü çark›nda ö¤üten sistemin sahiplerinin, patronlar›n, uluslararas› tekellerin, k›sacas› sermaye düzeninin

ars›zl›¤›n›n, utanmazl›¤›n›n geldi¤i düzeyi ya da düzeysizli¤i yans›t›yor. ‹flçilerin, emekçilerin ceplerine göz dikmifl, art›k soya soya, sömüre sömüre ars›zlaflm›fl bir avuç asala¤›n, hayat›n› al›nteriyle kazanan milyonlar› afla¤›lamalar›na, hor görmelerine al›flt›k demeyin. Çünkü bunca haks›zl›k, sömürü, zulme maruz kal›rken üstüne bir de bu hakaretlere lay›k görülenler henüz son sözlerini söylemediler. ‹flte, Adana, Malatya, Karadeniz, Ege TEKEL fabrikalar›nda “Ölürüz de fabrikam›z› satt›rmay›z!” diyen iflçiler. ‹flte, öfkesini gün be gün biriktiren, Çukurova’da pamuk, Ege’de zeytin, Karadeniz’de çay ve f›nd›¤a al›nterini katarak sofram›za tafl›yan çiftçiler. ‹flte, sözleflmeli köleli¤e, hak gasplar›na karfl› polis barikatlar›na yüklene yüklene alanlara akan kamu emekçileri. ‹flte, ticari e¤itime karfl›, gelece¤ini mücadeleyle kazanacak olan gençlik. Ve iflte Ortado¤u’da emperyalistlerin ve iflbirlikçilerinin hesaplar›n› direniflin harl› atefli ile bo¤an halklar. Onlar, kelimelerini toparl›yor, cümlelerini kuruyorlar. Son sözlerini gür bir flekilde hep bir a¤›zdan hayk›rmaya haz›rlan›yorlar. Siz de bu türküye kat›l›n. Son dizemiz “As›l siz, bezirganlar›n›z› ve savafl tacirlerinizi al›n ve DEFOLUN!” olacak. Ve bu hayk›r›flla y›k›lacak sermayenin sahnesi, bitecek kapitalizm trajedisi. Ve perde kapan›r...

Ankara Ekim Gençli¤i’nin olay›n yafland›¤› günlerde da¤›tt›¤› bildiridir...


Anka sesleniyor uzaklardan...

“Durma öyle! Sonu

41

yok boyun bükmenin! Soka¤a ç›k ve özgürlük ateflini yak!” Çok eski zamanlarda Zervan isimli bir tanr›n›n iki o¤lu olur. Biri “Hürmüz”dür, bereket ve ›fl›k saçand›; di¤eri ise “Ahriman”d›r, kötülük ve felaket yaratan. F›rat ve Dicle’nin yaflam buldu¤u topraklarda, Mezopotamya’da Hürmüz insanl›¤›n birli¤inin gelifltiricisidir, Ahriman onun düflman›d›r... Hürmüz Mezopotamya topraklar›na temsil etmesi için Zerdüflt’ü gönderir. Ahriman y›llarca savafl›r suçsuzlarla, yaflam› zehir eder Zerdüflt’ün soyuna, gökten atefller ya¤d›r›r, f›rt›nalar kopar›r ve en sonunda içindeki nefreti ve kötülük zehrini zalim Dehaq’›n beynine ak›t›r ve onu bir bela olarak salar Med halk›n›n üzerine. Türlü düzenbazl›klarla Kral Cemflit devrilir ve yerine Dehaq gelir. Dehaq’›n tek bildi¤i vahflettir, katliamd›r. Ahriman aflç› ve hizmetçi k›l›¤›nda Dehaq’a saray›nda hizmet etmeye bafllar. Dehaq ondan memn›ndur ve bir iste¤i olursa yerine getirece¤ini söyler. Ahriman bunu f›rsat bilerek onu iki omzundan öpmek istedi¤ini söyler ve Dehaq buna izin verir. Dehaq’›n omuzlar›n›n öpülen yerlerinde iki y›lan belirir birden. Dehaq y›lanlar› hemen kestirir ama kestikçe yeniden ç›karlar ve korkunç ac›lar verirler. Ülkedeki hiçbir hekim bu duruma bir çare bulamaz. Ahriman bu kez de Dehaq’›n saray›na doktor olarak gelir. Bu ac›lar›n dinmesi için y›lanlar›n her gün iki genç insan beyni ile beslenmeleri gerekti¤ini söyler. Amaçlanan insanl›¤› yok etmektir... Elbette bu bir efsanedir, ama zulme karfl› dirençtir, özgürlük yolunda yak›lan bir atefltir ve bir balyozdur Dehaq’›n ve tüm zorbalar›n kafalar›na indirilen. Dehaq, adamlar›na emir verir, her gün iki genç saraya getirilir, bafllar› kesilir ve beyinleri y›lanlara yedirilir. Binlerce gencin ölümü halk› büyük bir dehflete ve korkuya sürüklerken, insanlar aras›nda büyük tepkiler oluflur. Bir zaman sonra, Dehaq’›n saray›na aflç›l›k için al›nan iki kifli, Armail ve Karmail her gün getirilen iki genci saklarlar ve onlar›n yerine iki koyun beynini Dehaq’a götürürler. Ölümden kurtulan gençler da¤lara s›¤›n›rlar ve bu ölümden kaç›fl yaklafl›k 30 y›l boyunca sürer, bir gün Kawa ad›nda bir demircinin en küçük ve son çocu¤una s›ra gelinceye de¤in. Daha önce 17 o¤lu gerçeklefltirilen katliamlar süresince öldürülen Demirci Kawa çaresizdir. 20 Mart’› 21’ine ba¤layan gece boyunca demir oca¤›n›n bafl›ndad›r Kawa,

düflünür sabaha kadar... Demir oca¤›nda atefller körüklenir o gece, demirler erir. Kawa tutuflan demirlere flekil verir, demiri dövdü¤ü çekicin sesi ac› bir ezgidir sanki. 21 Mart sabah› Kawa, zulmün ve kötülü¤ün saray›na gitmeye karar verir ve o¤lunu kendi elleriyle Dehaq’a teslim edece¤ini söyler. Ç›kar zalimin karfl›s›na ve indirir örsünü Dehaq’›n beynine. Düfler Dehaq’›n ölü bedeni ayaklar›n›n dibine, t›pk› insanl›¤›n tüm katillerinin, zorbalar›n›n ayaklar› alt›na alaca¤› gibi. Özgürlü¤e yak›lan bu atefle, halk ve da¤lara s›¤›nan gençler yakt›klar› devasa atefllerle karfl›l›k verirler. Hep birlikte saraya yürüyerek isyan› bafllat›rlar. Ve baflar›ya ulafl›rlar zorbal›¤› alt ederek... Demir oca¤›nda giydi¤i, demir tozlar›ndan rengarenk görünümde olan sar›-k›r›m›z-yeflil önlü¤ünü isyan›n bayra¤›, oca¤›ndaki atefli ise özgürlü¤ün ve zaferin meflalesi yapar Kawa... Tarih M.Ö. 21 Mart 612’dir. Kürt halk›n› oluflturacak gençler da¤lardan inerler. Kawa oca¤›n›n bafl›nda hayata flekil veriyordur art›k; toprak, çiçekler, a¤açlar z›lg›t çeker. Zaferin ilk günüdür, yeni bir gündür, Newroz’dur... Newroz uzun soluklu bir kafa tutufltur! Öyle ki Kürt halk› binlerce y›l onu yaflatm›fl, bir yeralt› nehri gibi bugüne kadar ak›tmas›n› bilmifl, yeni de¤erlerle büyüterek yar›na ak›tma gücünde ve karar›nda oldu¤unu kan›tlam›flt›r. 20. yüzy›l›n son çeyre¤inde devrimci bir ideolojinin, ulusal


kurtulufl hareketi ve ça¤dafl Kawa ile birleflmesiyle birlikte Newroz’un tafl›d›¤› anlam zenginleflmifltir. Geleneksel Newroz’la Kürtler bir ulus olarak varolufllar›n› gerçeklefltirmifl, tarih içindeki yerlerini alm›fllard›r. Ça¤dafl Newroz ile kendilerini yok etmek isteyen “ça¤dafl” Dehaqlar’a karfl› devrimci bir varolufl savafl› vermifllerdir. 42 Newroz’u devrimcilefltiren Mazlum Do¤an’d›. 21 Mart 1982’de bedenini tutuflturdu Diyarbak›r zindan›nda, faflizmin zulmüne karfl›. Ama Mazlum yaln›z de¤ildi bu kavgada. Ronahi, Zekiye, Berivan, Rahflan, Sema Yüce ve nice devrimci vard› bu k›v›lc›m› atefle döndüren. Mazlum’un atefliyle devrime yürüyen, 14 Temmuz’u, 15 A¤ustos’u ve serh›ldanlar›n› yaratan Kürt halk› vard› sömürgecili¤in karfl›s›nda. Özlenen atefl yak›lm›flt› sonunda Elden ele bütün dünyaya tafl›nm›flt› K›v›lc›m dans›yd› gözlerdeki sevinç Kavga da¤larda bilinci kuflanm›fl Zindanlarda dirence sar›lm›flt›... Kürt halk›n›n eflitlik ve özgürlük istemi, Dehaq’lar›n kald›¤› yerden devam eden burjuvazinin faflist devleti taraf›ndan y›llarca vahfletle yan›tlanm›fl, katliamlarla yok edilmek istenmifltir. Ve bugün de artarak devam etmektedir bu zulüm. Kürt ulusunun dili, kültürü, kimli¤i, ulusal varl›¤› yok say›lmakta, en küçük bir talep bile faflist devletin terörüyle karfl›lanmaktad›r. Sömürgecili¤e karfl› bir baflkald›r› ve zafere olan güvenin hayk›r›ld›¤› gün olan Newroz da bu terörden nasibini almakta, içi boflalt›lmaya, “5 bin y›ll›k Türk bayram›” soytar›l›¤›yla asimile edilmeye, “Nevruz”laflt›rmaya çal›fl›lmaktad›r. Ve Newroz’da sokaklarda direnifl ateflleri yakan Kürtlere azg›nca sald›r›lmaktad›r. Kürt ulusuna karfl› imha ve inkar politikas›yla görülmemifl bir zulüm uygulayan, az›nl›klar› ve mezhepleri bask› alt›nda tutan, Türkiye iflçi s›n›f›na ve emekçilere en a¤›r sömürü koflullar›n› dayatan, hak ve özgürlükleri yok eden, devrimcileri katliamlardan geçiren güç, burjuvazinin bask› ayg›t› olan faflist devlettir. Uluslar›n özgür, halklar›n kardefl oldu¤u, eflitsizli¤in,

sömürünün, s›n›flar›n olmad›¤› komünist toplumu kurma yolundaki ilk görevimiz; kavgayla örülen, kanla tarihe kaz›nan miras›m›za sahip ç›karak sömürgeci burjuvazinin faflist diktatörlü¤ünü y›kmakt›r. Bu kavgada, her ulustan iflçi ve emekçilerin komünistlerin yükseltti¤i k›z›l bayra¤›n alt›nda birleflmesinden baflka bir yol yoktur. Kürt halk›n›n tarihi de kan›tlam›flt›r ki; eflitlik ve özgürlü¤e, sömürgecilerle ve emperyalistlerle iliflkiler gelifltirerek, onlar›n ç›karlar›yla birleflerek var›lamayacakt›r. Devrimci birikim ve güçlere dayanmayan, emperyalizmin karfl›s›nda devrimci bir durufl sergilemeyen bir mücadele, yenilgi ve ihanetle yüz yüze kalmaya mahkumdur. Kürt halk›n›n devrimci mücadeleyi yükseltmekten baflka seçene¤i yoktur. Ça¤dafl Kawa Mazlumlar’›n duruflu ve eylemi bunun en somut kan›t›d›r. Newroz bunun en büyük kan›t›d›r. Newroz devrimcidir, direnifl ve zaferdir. Newroz salt iflgalciye, istilac›ya, sömürgeciye karfl› direnifl de¤il, ayn› zamanda ihanete, teslimiyete karfl› da net ve kesin bir tutumdur. Bu ihanet girdab›nda bo¤ulmadan fiahs›m›zda davam›z son bulmadan Ve geriye dönüfller ço¤almadan Can›m›zla bu ihanet çark›na dur demeliyiz Onur bayraklar›n› gö¤sümüze dikmeliyiz Kawa’n›n örsüne koyup davam›z› Yüreklerimizi körüklenen atefllere sürüklemeliyiz * Demirci Kawa’n›n çekicine sar›l›p, Newroz atefliyle büyüyen isyan› kuflanaca¤›z. Mücadele miras›m›zdan güç alarak sömürü ve zulüm düzenini y›kaca¤›z ve yaratt›¤›m›z de¤erlere sahip ç›karak gelece¤imizi kuraca¤›z. Gün bugündür, “Kaf Da¤›”n›n ard›ndan seslenen Anka’n›n ça¤r›s›na uymak için! Newroz alanlar›nda birer özgürlük meflalesi olmak için! Biji Newroz! Cejna Newroz piroz be!

O. Baran * Adnan Yücel, Ateflin ve Güneflin Çocuklar›

Bir Demirci Kawa betimlemesi...


Kurtlar Vadisi Irak! Sermaye devletinin y›llard›r hayata geçirmek istedi¤i ve yavafl yavafl ördü¤ü bir projeydi bu. Önce “Küçük a¤a” dizileriyle at›ld› bu projenin ilk ad›m›. Ard›ndan mafya dizileri, Deli Yürek, Kurtlar Vadisi... Ve sonunda beklenen an geldi: “Kurtlar Vadisi Irak”... Film daha gösterime girmeden tart›flmalar› bafllam›flt› bile. Bu arada dizinin bölümleri tekrar yay›nlanmaya bafllad› ki, faflist güruhtan yakalanan nab›z atmaya devam etsin. Söz konusu film gösterime girdi ve adeta yaflanan gerçekmifl gibi burjuva medyada çok genifl bir yer ald›. Özellikle filmde en çok göze çarpan sahnelerden biri olan çuval meselesi çok tart›fl›ld›. Belki de en çok be¤enilen k›sm›yd› filmin. Neydi bu çuval meselesi? 4 Temmuz 2003’te Güney Kürdistan’da neden bulunduklar› belli olmayan Türk devletinin subaylar› ABD askerleri taraf›ndan afla¤›lanarak gözalt›na al›nm›flt›. Uflakl›¤› tescilli Türk devleti ABD’nin bu tavr› karfl›s›nda hiçbir fley yapamad›. Yapmas› da imkans›zd› zaten. Efendilerine uflakl›kta s›n›r tan›mayan sermaye devletinin bu olay karfl›s›nda yaflad›¤› hayal k›r›kl›¤›n› hep birlikte izledik. Bu olay burjuva medyada günlerce tart›fl›lsa, zaman zaman “sert tepkilere” neden olsa da, yaln›zca göz boyamadan ibaretti. Burun sürtmeyi amaçlayan bu afla¤›lay›c› tutum

tam da uflaklara yak›fl›r bir tarzda sineye çekildi. Tam da bu nedenle, milli katil Polat Alemdar gibi bir kahraman yarat›ld› ve ABD’den öc al›nm›fl oldu. Daha önce efendilerinin kafalar›na geçirdi¤i çuvala cevap veremeyen sermaye devleti, flimdi sanal alemde bunu gerçeklefltirerek faflistlerin ve kiral›k katillerinin gururunu okflam›fl oldu. Sermaye devleti Kurtlar Vadisi ile derin devleti toplum nezdinde meflrulaflt›rmaya çal›fl›yor. Eli kanl› katillerini birer vatansever gibi gösteriyor. Bu, devletin tetikçilerinin rahatça dolaflmas›n›, hatta yan›na yenilerinin eklenmesini ve devletin kirli örgütlenmelerinin temize ç›kar›lmas›n› sa¤layacak bilinçli bir politikad›r. Devlet ›rkç› propagandalar›n› rahatça yapabilmektedir. Gün geçtikçe bu tür dizi ve filmlerin ço¤almas›, fiu Ç›lg›n Türkler gibi kitaplar›n özendirilmekten öte baz› üniversitelerde okunmas› zorunlu kitaplar haline getirilmesi, tüm bu çabalar›n neye hizmet etti¤inin aç›k bir göstergesidir.

Önder Babat’› unutmad›k, unutturmayaca¤›z! Önder Babat öldürülmesinin 3. y›l›nda eylem ve etkinliklerle an›ld›. 3 Mart günü Önder Babat’›n öldü¤ü saat ve yerde (‹mam Adnan Sokak, saat: 18.45) 100 kiflinin kat›ld›¤› bir eylem gerçeklefltirildi. Sayg› durufluyla bafllayan eylemde Önder’in katledilmesi lanetlendi. Okunan bas›n metninde, bugüne kadar Önder’in katledilmesinin ayd›nlat›lmas› ad›na hiçbir çaba gösterilmedi¤i gibi, delillerin bilinçli olarak resmi kurumlarca çarp›t›ld›¤›na dikkat çekildi. 4 Mart günü ise Taksim, Yeni Melek de Önder Babat an›s›na bir gece düzenlendi. Geceye kat›l›m oldukça geniflti. Önder Babat’›n foto¤raflar›ndan oluflan sinevizyon gösterisi, fliir ve müzik dinletisinin oldu¤u programda, çok say›da konuflma yap›ld›.

‹stanbul Ekim Gençli¤i

43


44

Hayat›n oldu¤u her yerde savaflmak isteyenlere…* Tüm vücudundaki yorgunluk gözlerinde toplanm›flt› sanki. O kocaman, dünyay› içine s›¤d›ran iri gözler, küçülüp ufac›k kalm›flt›. Onu evine yaklaflt›ran yol küçücük kalan gözlerinde büyümüfl de büyümüfltü. Acaba kaç ad›m daha atmas› gerekiyordu? Ya akflam yeme¤inde ne yapsayd›? Temiz tabak, kafl›k var m›yd›? Peki, çocuklar ödevlerini yapm›fllar m›yd›? Sonra birdenbire o çok sevdi¤i dizinin nerede bitti¤ini hat›rlamaya çal›flt›. Ne de çok soru iflareti vard› kafas›nda böyle. Ne de çok hayat›n içindeydi. Elleri, bak›fllar›, yüzündeki çizgiler ne de çok iflçiydi. Ama ne de çok yorgundu. Tüm bu say›klamalar içinde ufac›k bir ses böldü yorgun düflüncelerini. Önce sesiyle, sonra biçimsiz elleriyle hayat›na sokulmaya çal›flan, bir anda kendini tasfiye edip sar› bir saman ka¤›da dönüflen, içindeki kelimelerle yeniden biçimlenen, kendi yafllar›ndaki k›z›n elinden söküp ald› yorgun düflüncelerini. Katlay›p yoluna devam etti. Sonra seslerin bir de¤il çok oldu¤unu fark etti. - Emekçi kad›nlar, tüm bu sömürü dünyas›n›n karfl›s›na kararl›l›kla dikilelim! Taleplerimizle, kad›n-erkek omuz omuza verdi¤imiz mücadelemizle alanlar› doldural›m! Ve yoluna devam etti, servisine bindi, o çok sevdi¤i pencere kenar›na oturdu. Heyecanla hayat› seyre koyulacakt›, gözü katlay›p elinde tuttu¤u sar› saman ka¤›da tak›ld›… - Yoldafl? Yoldafl? Dald›n, nereye bak›yorsun? Tüm yorgunlu¤u gözlerinde birikmiflti. - Bütün bildirileri da¤›tt›k, gidiyoruz...

*** Günümüz toplumunda kad›n›n yaflay›fl›na, onun dünyas›na, düflünüflüne bir parça dokunmaya çal›flsak ard›m›za tak›lan kelimeler gerçekli¤ini s›n›fl› toplum yap›s›nda somutlaflt›rmal›d›r. Ama galiba bu gerçekli¤i kavramak pek kolay olmuyor. Belki de, daha do¤ru bir bak›fl aç›s›yla gerçeklik egemen güçlerin elinde oyuncak oluyor. K›r ya da kent emekçisini, kad›n sorununu tekrar tekrar üretenin, fl›p›nifli iktidar iliflkilerine veyahut farkl› flekillerde karfl›m›za ç›kan toplumsal iflleyifle ba¤lamas›, bir yönüyle içsellefltirilmesi için u¤rafl›lan geri bilincin vars›ll›¤›nda tam da alt›n› çizmek istedi¤imiz gerçeklik kavram›yla pek ba¤daflm›yor. ‹flte tam bu noktada ifl kendisini ilerici veya devrimci olarak tan›mlayan insanlar›n kad›n sorununda, do¤ru bir teorik bak›fl aç›s›na sahip olmas›nda, pratik içinde ve söylemde bu kavray›fl›n ete kemi¤e büründürülmesinde yat›yor. Oysa flimdilerde

karfl›m›za çokça ç›kan ve kimilerinin dillerinde pelesenk olan söylem, kad›n›n ezilmesindeki tek gerçekli¤in erkek cinsinin gücü ve bask›s› olmas›d›r. Hâlbuki sürekli vurgulanmas› gereken kad›n sorununun tarihin her döneminde – iki cinsin eflit oldu¤u ve fakat kad›n›n do¤urgan kimli¤i sebebiyle kutsal say›ld›¤› anaerkil toplum hariç- kendini tekrar üretti¤i ve bu sorunun birkaç reformla üstünün örtülemeyece¤i, kad›n›n da toplumsal iflleyiflin bir parças› oldu¤udur. Yani, parçalar›n birlikteli¤inden oluflan bütün ve bütünün ard›ndaki olgusal gerçek: özel mülkiyet. fiu haliyle kaynak özel mülkiyete dayan›yorsa elbette çözümü de bu olguyu ortadan kald›rmakla mümkün olabilir. Bu yönüyle s›n›flarüstü bir durum olmayan kad›n sorunu da tüm di¤er sorunlar gibi s›n›fsal bir mücadeleyi ve nihayetinde bir devrimi elzem k›l›yor. Bu yönüyle de, devrimin mimar› olacak iflçi s›n›f› ve konunun özelinde emekçi kad›n›n ellerinde flekillenmesi gerekiyor. ‹flte tam da bu noktada tarih mücadelesini sosyalizm mücadelesine dönüfltüren emekçi kad›nlar› müjdeliyor. Onlardan biri de

* “Hayat›n oldu¤u her yerde savaflmak istiyorum”, Clar a Zetkin


yaklafl›k 5 y›l önce aram›zdan ayr›lan tütün iflçisi, sosyalist, anne, kad›n Zehra Kosova.

Kimdi Zehra Kosova? Zehra Kosova 1910 y›l›nda Kavala’da do¤du. Alt› kiflilik bir ailenin üçüncü çocu¤uydu. Annesi ev kad›n›yd›. A¤abeyi, ablas›, halas›n›n o¤lu tütün iflçisiydi. Babas› da bir dönem tütün iflçili¤i yapm›flt›. Kosova ailesi, Lozan sonras› mübadelede Türkiye’ye göç etti ve Tokat’a yerleflti. Kosova, okumas› gerekirken, çocuk yaflta ifle bafllad›. Tüm bu yaflad›klar› onu hayat› sorgulamaya itmiflti. “…fiehirde eme¤iyle çal›flanlar›n çocuklar› elbette ki okuyam›yorlard›. Hele ›rgatlar›n çocuklar›... Eve koflarak giderken hep bunlar› düflündüm. Kafama bir fleyler tak›lmaya bafllam›flt›. Ben niye okula gidemiyordum, niye hep çal›flmak zorundayd›m? Bu memlekette yanl›fl giden bir fleyler vard›, ama ne oldu¤unu pek bilmiyordum.” 1932 senesinde babas›n›n ölümüyle ailenin tüm yükü Kosova’n›n üstüne kal›r. “Hayat kendini baflka bir biçimde göstermeye bafllam›flt›, zorluklar, geçim s›k›nt›s› vb. hayat›m›z›n bir parças› haline gelmeye bafllad›. Haftal›¤›m› ald›¤›m gibi bir kuruflunu bile harcamadan anneme verirdim.” Zaman ilerledikçe Zehra Kosova hayat›, gözlemlerini, yaflad›klar›n› okudu¤u kitaplar ›fl›¤›nda daha iyi kavrar. Bundan sonra mücadele onun yaflam›nda aktif hala gelir. Toplant›lara kat›l›r, tütün iflçileri aras›nda örgütlenme çal›flmalar› yapar. Ayr›ca gizli olarak sendikal örgütlenme çabalar›n› da sürdürür. Bununla birlikte Kosova art›k bir TKP’lidir ve parti içinde önemli görevler üstlenir. Zehra Kosova 1934 y›l›nda TKP taraf›ndan e¤itim için Rusya’ya gönderilir. 8 Mart 1935 Dünya Emekçi Kad›nlar Günü evlenir ve 1937 y›l›nda Rusya’dan Türkiye’ye döner, mücadelesine kald›¤› yerden devam eder. “Cemiyetler Kanununun de¤iflmesinden sonra 1946’da Ortaköy’de tütüncüler biraraya gelerek, ‹stanbul Tütüncüler Sendikas›’n› kurdular. Bu sendika çok az yaflad› ama yaflad›¤› süre içinde bütün tütün iflçilerinin sahip ç›kt›¤› bir kurulufl oldu. Yetkililer, polis yasal bir biçimde kurulmufl olan bu sendikay› da¤›tmak için elinden geleni yapt›. Hiç unutmuyorum, sendikay› kuran arkadafllar› Ortaköy’den Sirkeci Emniyet Müdürlü¤ü’ne kadar urganla ba¤lay›p, yürüterek götürdüler. Aralar›nda Seher Kerpiç adl› bir de kad›n iflçi vard›.” Devam eden y›llarda tutuklan›r, hapse girer, iflkence görür, iflsiz kal›r. Ama hiçbir zaman inanc›n› ve kararl›l›¤›n› yitirmez. “Ben iflçiyim, elimin eme¤iyle bu ana kadar çal›flt›m, mücadele ettim ve yaflayabildim. Sosyalizm için kavga verdi¤im, aç kald›¤›m, susuz kald›¤›m, iflkence gördü¤üm y›llar benim için en de¤erli y›llard›. O beni bo¤mak için üstüme gelen dalgalarla bo¤uflmak, onlar› altetmek, gelece¤e, sömürünün olmad›¤› bir dünyaya inanmak beni ayakta tutan tek nedendi belki de.” Zehra Kosova, 18 A¤ustos 2001 y›l›nda hayata gözlerini kapar. Ama gerideki mücadele dolu y›llar›, cümleleri, onurlu ve umutlu yaflam› bugün nicelerine ›fl›k tutuyor. Gerek yaz›n›n bafl›ndaki amatör kurgu içinde gerekse hayat›n gerçekli¤inde kad›nlar özgürlükleri için, bu kokuflmufl izbe sisteme karfl› kararl›l›kla mücadele ediyorlar. Eflit ifle, eflit ücret talebini yükseltenlerden, 8 Martlar’da alanlar› doldurup “Yaflas›n Dünya Emekçi Kad›nlar Günü!” slogan›n› dillendirenlerden, “Ya barbarl›k içinde çöküfl, ya sosyalizm!” fliar›n› tarihe kaz›yanlardan, “Tekel onurumuzdur, kapatt›rmayaca¤›z!” diyenlere kadar her yerde vard›lar, varlar, varolacaklar…

N. Asya

KADINLARIMIZ Toprak öyle bitip tükenmez, /da¤lar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile eriflemeyecekti. Ka¤n›lar yürüyordu yekpare meflaleden tekerlekleriyle Ve onlar ay›n alt›nda dönen ilk tekerlekti. Ay›n alt›nda öküzler baflka ve çok küçük bir dünyadan gelmifller gibi ufac›k k›sac›kt›lar ve p›r›lt›lar vard› hasta k›r›k boynuzlar›nda ve ayaklar› alt›ndan akan toprak, toprak, ve toprakt›. Gece ayd›nl›k ve s›cak ve ka¤n›larda tahta yataklar›nda oyu mavi humbaralar ç›r›lç›plakt›. Ve kad›nlar birbirlerinden gizleyerek bak›yorlard› ay›n alt›nda geçmifl kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kad›nlar bizim kad›nlar›m›z: korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anam›z, avrad›m›z, yarimiz ve sanki hiç yaflanmam›fl gibi ölen ve sofram›zdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve da¤lara kaç›r›p u¤runda hapis yatt›¤›m›z ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koflulan ve a¤›llarda ›fl›lt›s›nda yere sapl› b›çaklar›n oynak, a¤›r kalçalar› ve zilleriyle bizim olan kad›nlar, bizim kad›nlar›m›z flimdi ay›n alt›nda ka¤n›lar›n ve hartuçlar›n peflinde harman yerine kehriban bafll› sap çeker gibi ayn› yürek ferahl›¤›, ayn› yorgun al›flkanl›k içindeydiler. Ve onbefllik flaraplenin çeli¤inde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ay›n alt›nda ka¤n›lar yürüyordu Akflehir üzerinden Afyon`a do¤ru.

NAZIM H‹KMET

45


46

Ad› yüzy›llar boyunca yaflayacak, yap›t› da! Hayata yön veren, u¤runa kanlar dökülen para nedir kimse bilmiyordu. Birileri neden günde 18 saat çal›flt›¤› halde aç yatar da birileri alt›ndan kadehlerde flarap içer? Herkes sorular› cevap vermek yerine çözüm ararken Karl Marx çözümün cevaplar›n içinde oldu¤unu söyledi ve onlar› arad›. Çözümü de¤il belki ama çözecek yöntemi b›rakt› arkas›nda. Bir yüzy›l boyunca insanl›k onun b›rakt›klar›n›n k›lavuzlu¤unda eflitsizli¤e ve zulme karfl› savaflt›. Ve bir gün onun için öldü dediler. Kimse inanmad›, çünkü hayat hala ak›yor, hala “herkes” gece aç yatarken “baz›lar›” s›n›rs›z bir zenginlik içinde yafl›yor. ‹nsanl›¤›n kurtulufl umutlar›n›n ilk denemesinin baflar›s›zl›¤›ndan güç alanlar dizginlerinden boflalm›fl bir flekilde insanl›¤›n tüm de¤erlerine sald›r›yor ve iflte bu yüzden, hayalet egemenlerin dizlerini titreterek hala dolafl›yor. fiimdi de ars›z bir utanmazl›kla diyorlar ki “Komünizm t›pk› faflizm gibi insanl›k suçudur”. Neyse ki kimsenin onlar›n insanl›k anlay›fl›na s›¤maya çal›flmak gibi derdi yok... Korkular› yersiz de¤il elbette, yasaklamaya çal›flmalar› anlams›z de¤il... “?Çünkü Marx, her fleyden önce bir devrimciydi. Kapitalist toplum ile onun yaratm›fl bulundu¤u devlet kurumlar›n›n y›k›lmas›na flu ya da bu biçimde katk›da bulunmak, kendi öz durumunun ve gereksinmelerinin bilincini, kendi kurtulufl koflullar›n›n bilincini kendisine ilk onun vermifl bulundu¤u modern proletaryan›n kurtulufluna yard›mda bulunmak, onun gerçek yönelimi iflte buydu. Savafl›m onun en sevdi¤i aland›. Ender görülür bir tutku, bir direngenlik ve bir baflar› ile savaflt› o.” (F.Engels Marx’›n mezar› bafl›ndaki konuflmas›ndan). Onun düflüncesi hakl›n›n haks›za karfl› savafl ça¤r›s›d›r ve en önemli silah›d›r. ?Yaln›zca Marx’›n felsefi materyalizmi, proletaryaya, bugüne kadar bütün ezilenlerin içine düflüp ruhsuzlaflt›klar› manevi esaretten ç›k›fl yolunu göstermifltir. Yaln›zca Marx’›n ekonomi teorisi, proletaryan›n kapitalizmin genel sistemi içindeki durumunu dile getirmifltir.? (Lenin, Toplu Eserler, Cilt 19, sayfa:28). Karl Marx, 1818 May›s’›nda Almanya’da do¤du. Hukuk ö¤renimi gördü. ‹çinde yaflad›¤› düzeni sorgulayarak kapitalizmin çözümledi ve bilimsel devrimci elefltirisiyle kapitalizmin alternatifini ortaya koymaya yöneldi. Bulundu¤u ülkelerden sürgün edildi. Sürgünler, yoksulluklar ve pratik mücadeleler içinde say›s›z teorik eser verdi. Bitmek tükenmek bilmeyen bir çal›flma azmi vard›. Yaflad›¤› onca s›k›nt›ya ra¤men, yoksullu¤un ac›s› içinde çocuklar›n› kaybetmesine ra¤men bilimsel çal›flmalar›na hiç ara vermedi. Marx bu enerjisini flöyle aç›kl›yordu: ?E¤er hayatta insan soyu için her fleyden daha çok çal›flabilece¤imiz bir tutumu benimsemiflsek belimizi bükebilecek hiçbir güç olamaz...? 1847’de Komünist Birli¤i’nin, 1864’te 1. Enternasyonal’in kurulmas›na önderlik etti. 1848’de Komünist Manifesto’yu yay›nlad›. Öldükten sonra çal›flmalar›na büyük dostu ve yoldafl› Engels devam etti. 14 Mart 1883’te Londra’da hayata gözlerini yumdu. Daha önce son sözünü soranlara “Son söz yaflarken söyledikleri anlams›z olanlar içindir” demiflti. O sözünü yaflarken söyledi ve

hiç son sözü olmad› ve olmayacak da… “ Ad› yüzy›llar boyunca yaflayacak, yap›t› da!”

“Marx gösterdi bize en derin yasalar›n› tarihin, Proletaryay› bafla getirecek. Hay›r, Marx’›n kitaplar› mürekkep ve ka¤›t de¤ildir yaln›z, kasvetli rakamlarla dolu tozlu yaz›lar de¤il. Onun kitaplar› düzene koydu da¤›lm›fl ordusunu eme¤in. Ve ileriyi gösterdi ona güçle dolu, inançla.”

Mayakovski

S. Kurtulufl “ Ne o? Alt›n m›? Sapsar›, p›r›l p›r›l, de¤erli alt›n m›? Hay›r, tanr›lar, Açgözlü al›¤›n biri de¤ilim ben. Kökler, ey duru gözyüzü! Karay› ak; çirkini güzel; haks›z› hakl›; alça¤› soylu; Yafll›y› genç; korka¤› yi¤it yapmaya yeter bunun bu kadar›. Ah, tanr›lar neden bu? Neden bu, ey tanr›lar! Rahiplerinize, uflaklar›n›za yüz çevirtir bu sizden, Bafl›n›n alt›ndaki yast›¤› çeker dipdiri bir insan›n; Bu sar› köle, dinler kurar, sonra y›kar; ‹leçliyi kutsar; cüzzaml›y› tapt›r›r; h›rs›z› al›p Üne, özgüye bo¤ar, yanyana oturtur ulu kiflilerle; Budur iflte yeniden evlendiren k›rk y›ll›k dulu; Kapanmaz yaras›yla en umutsuz hastay› Merhemler, kokularla bir Nisan gününe çeviren de bu. Git, körolas› maden parças›, insanl›¤›n orta mal›, sen, Uluslar› birbirine düflüren”

Atinal› Timon, Shakespeare.


Filistin halk› direnifli seçti! Filistin’de Yaser Arafat’›n ölümünden sonra bafllayan seçim süreci, 25 Ocak’ta yap›lan parlamento seçimleriyle son buldu. HAMAS, büyük bir ço¤unlu¤un oyunu alarak parlamentoda 74 sandalye kazand›. El Fetih ise 45 sandalyede kald›. HAMAS’›n seçimlerden böyle bir sonuçla ç›kmas›n›n gerisinde örgüte verilen dinci-gerici destek de¤il, HAMAS’›n izledi¤i direniflçi çizgi vard›r. Zaten örgütün geliflmesi ve verilen deste¤in artmas›, FKÖ içindeki direniflçi sol örgütlerin zay›flamas›ndan dolay›d›r. HAMAS’›n taban›ndaki direniflçi kimlik örgütün yönetimine de yans›m›fl, bafllang›çtaki ‹srail denetiminden uzaklaflarak daha da militanlaflm›flt›r. Filistin halk› bundan dolay› HAMAS flahs›nda direnifli seçmifltir. Gelinen yerde ortaya ç›kan teslimiyetçi uzlaflmac› çizgisi, iktidardaki yozlaflma, git gide artan yolsuzluklar, El Fetih’in Filistin halk› gözündeki yerine gölge düflürmüfltür. El Fetih’in ald›¤› yard›mlar›n yolsuzluklara konu olmas›, El Fetih yöneticilerinin halka yabanc›laflmas› HAMAS’›n seçimlerden baflar›yla ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Buna karfl›l›k HAMAS’›n gelen yard›mlar› Filistin halk›n›n yarar›na kullanmas›, okul, hastane, aflevi vb. yapmas› ve halk›n istemlerini karfl›layan politikalar izlemesi, örgütün kitleler içindeki yerini daha da sa¤lamlaflt›rm›flt›r. Kuflkusuz HAMAS’›n seçimden böyle bir HAMAS, M›s›r’da bulunan Müslüman Kardefller örgütünün Filistin kanad› sonuçla ç›kmas› Siyonist ‹srail’i ve arkas›ndaki emperyalist blo¤u fazlas›yla rahats›z etti. Bugün olarak 1987’de kuruldu. Filistin halk›n›n, ‹srail’e karfl› bafllatm›fl oldu¤u ‹ntifada döneminde ortaya ç›kan HAMAS, bu dönemde Filistin halk›n› yönlendiren yürütülen kampanyan›n gerisinde de bu var. El bafll›ca güçlerden biri olarak k›sa sürede konumunu güçlendirdi. Örgütün lideri Fetih’in teslimiyetçi-uzlaflmac› konumu Ahmet Yasin mülteci kamplar›nda büyümüfl ve üniversitede radikal ‹slâm sayesinde emperyalist güçlerin ve Siyonist benimsemiflti. Yabanc› devletlerden ve ‹slâmi örgütlerden gelen ekonomik ‹srail’in istedi¤i tarzda ilerleyen süreç zora yard›mlar› daha çok halk›n günlük ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için kulland›. girmifl gözükmektedir. HAMAS yöneticilerinin Bafl›ndan beri direnifl çizgisini benimseyen HAMAS’›n hedefi Ürdün nehrinden direniflte ›srar edecekleri, ‹srail’in eski Akdeniz’e kadar uzanan bölgede ba¤›ms›z, ‹slâmi yönetime dayanan bir Filistin s›n›rlar›na dönene kadar silahl› mücadelenin devleti kurmak. sürece¤i gibi söylemler emperyalist-Siyonist Örgüt, 1988 y›l›nda ‹srail’e karfl› cihat ilan etti. Bu y›llarda ‹srail hedeflerine güçleri fazlas›yla rahats›z etmektedir. dönük bir çok sald›r› gerçeklefltiren HAMAS, 1991 y›l›nda örgütün askeri kanad› Dikkate de¤er bir di¤er nokta, HAMAS’›n olan ‹zzettin Kassam Tugaylar›’n› kurdu. Askeri kanad›n kurulmas›yla eylemlerini oylar›n› ço¤unlukla genç nüfustan almas›d›r. artt›rd›. 1997 y›l›na kadar, intihar sald›r›s› ve bomba yüklü araçlar fleklinde Barikat önlerinde, tanklar›n karfl›s›nda büyüyen yapt›¤› eylemlerde daha çok ‹srail iflgali alt›nda bulunan yerleflim bölgelerindeki çocuklar, yani bugünün gençli¤i, direnifle oy sivil halk hedef al›nd›. 1998 y›l›nda yap›lan Filistin-‹srail bar›fl görüflmeleri vermifltir. Bu da aç›k olarak göstermektedir ki, s›ras›nda yapt›¤› eylemler sonucu bar›fl giriflimine darbe vurmakla suçlanarak Filistin halk›n›n bu en dinamik kesimi yo¤un bir bask›ya maruz kald›. 2000 y›l›nda ‹kinci ‹ntifada’n›n bafllamas›yla özgürlü¤ün ancak direniflle kazan›laca¤›n›n eylemlerini Bat› fieria’ya tafl›yan HAMAS, eylemlerini de artt›rd›. ‹ntihar eylemleri bilincindedir. Elbette bu dinamizmin hangi kanallara akaca¤› da önemlidir. Direniflin zaferle nedeniyle ‹srail taraf›ndan hedef tahtas›na konuldu. Örgütün askeri kanat lideri Salah fiehade’nin ‹srail taraf›ndan öldürülmesi ile ateflkese gitmeyi düflünen sonuçlanmas› Filistin direniflinin devrimci bir HAMAS, silah› tekrar eline ald›. HAMAS lideri Ahmet Yasin 2003 y›l›nda önderli¤i ortaya ç›karmas›na ba¤l›d›r. Zira, HAMAS türünden dinci-gerici bir ideolojiyi temel Gazze’de düzenlenen bir hava sald›r›s›nda öldürüldü. Bunun üzerine örgütün bafl›na Abdülaziz Rantissi geçti. Ama aradan bir ay bile geçmeden o da bir alan güçlerin, tam da bundan kaynakl› sa¤lam suikast sonucu öldü. Bu sald›r›lara misilleme olarak birçok yerde intihar bir anti-emperyalist duruflu olamaz. eylemleri gerçeklefltirildi. Filistin’in ‹ntifada çocuklar› hala en ön Yaser Arafat’›n ölümünün ard›ndan bafllayan seçim sürecinde, yerel saflarda mücadele ediyorlar ve etmeye devam seçimlere girerek birçok yerde güçlü bir destek buldu. 25 Ocak 2006’da yap›lan edecek. Filistin halk› direnifl gelene¤ini seçimlerde 132 sandalyeli mecliste 74 sandalye kazanarak seçimlerden galip sürdürerek emperyalist ve Siyonist güçlere ç›kt›. eninde sonunda gereken yan›t› verecektir.

HAMAS

(‹slami Direnifl Hareketi)

47


48

Meslek/alan temelli öğrenci örgütlenmeleri üzerine Meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmeleri, son dönemde ö¤renci hareketinin tart›flma bafll›klar›ndan biri haline geldi. Asl›nda geçmiflte de ciddi deneyimlerin yarat›ld›¤› bu konuya iliflkin tart›flmalar›n güncel plandaki zemini belli s›k›nt›lar› da içinde bar›nd›r›yor. Bafltan belirtilmesinde yarar olan bir baflka husus ise, bu tür örgütlenmelerin ya da örgütlenme zeminlerinin hiçbir biçimde gözard› edilemeyece¤i, bilakis enerjimizi yo¤unlaflt›rmam›z gereken alanlardan biri oldu¤udur. Bunu gerektiren fazlas›yla etken mevcut. Biz bafll›ca üç tanesinin üzerinde duraca¤›z. ‹lki hiç kuflkusuz gelecek sorunudur. Gelece¤i -ya da bugünkü koflullarda geleceksizli¤i- ortak olanlar›n yan yana gelmesi ve mücadeleyi derinlefltiren örgütlenme ihtiyac›, meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmelerinin nesnel temelini veriyor. ‹kinci nokta ise akademik çürümenin de etkisiyle bölümlerinde ö¤rencilerin alana dönük ilgilerini tatmin etmeyen, dahas› düzenin do¤as› gere¤i hangi bölüm olursa olsun tümüyle ticari bir mant›¤›n yerleflmesiyle ö¤rencilerin alanlar› konusundaki idealleri ile çeliflen yap›ya karfl› bizzat ö¤renci temelli durufltur. Üçüncüsü ise ö¤rencilik sonras› yaflamlar›nda içinde yer alacaklar› örgütlülük zemini ile ö¤rencilerin erken bir süreçte tan›flmalar›n› sa¤lamakt›r.

Meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmelerinin zemini Gençli¤in ciddi bir gelecek(sizlik) sorunu oldu¤u biliniyor. Dahas› bu gelecek sorunu ö¤renci gençlik hareketinin bugün için en temel gündemidir. Ancak gelecek sorunu tek bafl›na al›nd›¤›nda ileri unsurlar için bile genel ve soyut kalabilmektedir. Ötesinde genifl kesimler için gelecek sorununu somutlamak, sadece propagandif bir çerçevede de¤il, pratikte de b›rakmadan sorun ekseninde derinleflen bir çal›flma örgütlemek, alanlara inmeyi ve sorunu buralardan ele almay› gerektiriyor. Ö¤renci gençli¤in düzene karfl› mücadelesini flekillendiren bir istemler bütünü ortaya koyulabilir, ancak bu istemleri ayr›nt›land›rmak, en önemlisi bunlar› birer örgütlenme zemini haline çevirmek için bile bu gereklidir. Yine geleceksizli¤in bu derece keskin biçimde yafland›¤› bir süreçte sorun ö¤renciler aras›nda bir rekabet alan› haline de getirilmektedir. Çünkü düzen gelecek kayg›s›n› sürekli bireysellefltirmektedir. Yüzbinlerce ö¤renci KPSS gibi s›navlara haz›rlanmaktad›r.

Dahas› bu gelecek sorunu ö¤renci gençlik hareketinin bugün için en temel gündemidir. Ancak gelecek sorunu tek bafl›na al›nd›¤›nda ileri unsurlar için bile genel ve soyut kalabilmektedir. Ötesinde genifl kesimler için gelecek sorununu somutlamak, sadece propagandif bir çerçevede de¤il, pratikte de b›rakmadan sorun ekseninde derinleflen bir çal›flma örgütlemek, alanlara inmeyi ve sorunu buralardan ele almay› gerektiriyor. Devrimcilerin en ay›rdedici yan› ise tüm sorunlar› toplumsal temelde ele almalar› ve çözümlerini bu çerçevede ortaya koymalar›d›r. Bunun lafta kalmamas›n›n yolu her fleyden önce birbirlerini rakip, hatta düflman olarak gören ayn› bölüm/fakülte ö¤rencilerinin yan yana getirilmesini ve kendi toplumsallaflma noktalar› olan meslekleri, alanlar› üzerinden bir durufl kazanmalar›n› sa¤lamaktan geçmektedir. Bunu yapabilmek için meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmeleri gere¤ince kullan›labilmeli, yayg›nlaflt›r›lmal› ve devrimci bir temelde ilerletilebilmelidir. Demek ki meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmeleri geleceksizli¤e karfl› mücadelenin güçlü araçlar›ndand›r. Bu alanda örgütlenmenin di¤er zemini ve bu tür örgütlülükleri güçlendiren temel bir nokta da, alana dönük ilginin resmi akademi taraf›ndan karfl›lanmamas›d›r. Türkiye’de üniversitenin güncel planda bir sermaye kurumu olarak dönüfltürüldü¤ü bir süreçten geçiyoruz. Buna karfl› aç›k ve net bir programla mücadele etmekle birlikte bu mücadele içinde alternatiflerin var edilmesi bir ihtiyaçt›r. Resmi ve kokuflmufl akademinin karfl›layamad›¤› ihtiyaçlar ancak ö¤rencilerin kendi emek ve istekleriyle giderilebilir. Örne¤in iktisat bölümlerinde yap›lan ifl, flirketlerin kârlar›n›n nas›l maksimize edilece¤ini ö¤retmekse, bu bölümdeki ö¤renciler toplumsal bir iktisad›n olanakl›l›¤›n› tart›flmak, toplumun ihtiyaçlar› temelinde ekonomi biliminin ortaya koydu¤u evrensel teorileri incelemek için bir araya gelmelidirler. Ayn› fley di¤er bölümler için de geçerlidir. Ö¤renciler kendi dallar›n› toplumsal ihtiyaçlar ve insanl›¤›n mutlulu¤u temelinde ele alabilmeli, kendilerini de bu temelde dönüfltürebilmelidir. Bu çaba dar akademik bir çaba olmayacaksa ya da bununla


s›n›rl› kalmayacaksa da meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmeleri ile ayn› zeminde varolabilmelidir, bir mücadele platformu ekseninde ortaya konulmal›d›r. Son bir nokta da ö¤rencilerin okullar›ndan mezun olduktan sonra flu ya da bu meslek alan›nda örgütlü, toplumsal sorunlara duyarl›, mücadeleyi yaflam›n do¤al bir parças› olarak gören bir bilinç kazanmalar› ihtiyac›d›r. Bizler gelece¤in emekçilerinin düzen karfl›t› bir tutumla iflçi s›n›f›n›n yan›nda konumlanmalar› için bugün yaratt›¤›m›z mevzileri gerekti¤i gibi de¤erlendirmeliyiz. ‹flte bu nedenle gençlik içinde bölümlerde, fakültelerde verilecek sosyal e¤itimin bir parças› olabilmeli ve buralarda mesleki bilgiyi, e¤ilimi ve ilgileri baflka bir temelde evriltmeyi baflarabilmeliyiz.

alana s›k›flm›fl durumda. Yukar›da belirtti¤imiz gibi bu, düzenin gelecek sorununa bireysel çözüm platformunun gençlik içinde karfl›l›k bulmas›d›r. Halbuki üniversite mesleki bilgilerden çok bir bilim kurumu olarak evrensel bilgi üretiminden sorumludur ve buna ek olarak ifli meslek vermek de¤il, bilim adam› ve ayd›n yetifltirmektir. Bir üniversite ö¤rencisi için belli bilgileri ezberlemek ve meslek için ehil oldu¤unu kan›tlamak temel kayg› olmamal›d›r. Bilakis üniversite ö¤rencisi kendi alan›ndan bafllayarak, tüm dünyaya dönük bir ilgiye, meraka ve kayg›lara sahip olmal›d›r. Düzenin kokuflmufl e¤itim sistemi ise ö¤rencinin ilgi alan›n› olabildi¤ince darlaflt›rmak üzerine kuruludur. Ders sistemi ve müfredatlar› buna uygun flekillendirilir. Ders d›fl›nda ise, her tür tüketici faaliyete yer oldu¤u halde, insani geliflimi için ö¤rencilere neredeyse hiçbir olanak sunulmaz. Yürütülecek çal›flmalar›n tasnifi Mevcut yüksek ö¤renim kurumlar›n›n durumunun vahameti bizi bir mücadele program› oluflturmaya ve Meslek/alan temelli ö¤renci örgütlenmelerinin de¤ifltirmek için kavga vermeye ça¤›r›yor. Ancak bunun varl›klar›n›n nesnel zemini yukar›da bahsedildi¤i gibi yan› s›ra bizler, bu darlaflt›r›c› çerçeveyi ve burjuva oldukça güçlü noktalara dayanmaktad›r. Ancak bir ideolojisi ile oluflan cendereyi k›rmakla yükümlüyüz. örgütlenmenin kal›c› ve ifllevli bir biçimde var edilmesini Yukar›da iktisat örne¤ini verdik. Benzer biçimde her sa¤layan fley, tek bafl›na bu zeminin gücü de¤il, alanda “insanl›k için bilim” parolas›na uygun yürütülecek çal›flmalar›n do¤ru bir perspektifle çal›flmalar yap›lmal›d›r. Sadece bunlar de¤il, ele al›nmas›, temposu ve süreklili¤idir. Yine de tek insani geliflimi sa¤layan ortak alanlar olarak Sendikalar›n güncel tablosu alan›n bafl›na ekonomik sanatsal, düflünsel ve sosyal çal›flmalar ihtiyaçlar›na yan›t vermeyen bir eksen üzerinden ciddi bir ihtiyaçt›r. Bunlar için kurulu örgütlülüklerin ak›betlerine dair yeterince yürütülecek bir topluluklar olmas› da durumu veri sunuyor. Dolay›s›yla bizi de¤ifltirmez. Bu topluluklarla beraber ilgilendiren as›l nokta bu çal›flman›n yeterince ön söyledi¤imiz türden çal›flmalar örgütlülüklerin hangi çal›flmalarla var aç›c› olmad›¤›n› belirterek, örgütlenmelidir. Ço¤u zaman edilebilecekleri sorusudur. bölüm/fakülte ö¤rencilerini topluluklar›n resmi bürokratik Bunun ilk alan› gelecek kayg›s› birlefltiren ek araçlar›n s›n›rlara tak›ld›¤› düflünülürse resmi çerçevesinde ortaya konacak mesleki varl›¤›na ihtiyaç oldu¤unu baflvurularda bulunmay› bir tarafa itip bir mücadeledir. Bu iflin ekonomik ekleyelim. Alana dönük fiili biçimde topluluk oluflturmak, mücadele yan›d›r. Tek bafl›na bir fley çal›flma yapmak tercih edilmesi ifade etmese de genifl y›¤›nlar›n akademik kayg›lar›n gereken de bir tarzd›r. düzene karfl› kendi bulunduklar› alternatif bir temelde Bir di¤er çal›flma bafll›¤› ise alanlarda mücadeleye karfl›lanmas› tart›flt›¤›m›z yukar›da iki noktan›n birlefltiricisi ve kat›labilmelerinin anahtar› say›lmal›d›r. örgütlenmelerin pekifltiricisi olarak iflin örgütsel yan›n› ‹flin bu yönü eksik b›rak›ld›¤›nda, alana güçlenecekleri noktay› gelifltirmek, ortaya ç›kan dinami¤i ileri dönük akademik çaban›n bir ifle oluflturuyor. bir bilinçle kuflatmak ve eylemlilik içine yaramayaca¤›, giderek buralar› ayd›n sokmakt›r. Meslek/alan temelli ö¤renci kulüpleri haline getirece¤i aflikard›r. örgütlenmeleri her koflulda politik konumlar Dolay›s›yla diplomal› iflsizlik baflta olmak üzere belirleyebilmeli ve toplumsal sorunlarda da taraf ö¤rencilerin e¤itimini ald›klar› konuda kendilerini olabilmelidir. Örne¤in Ortado¤u’da süren iflgale karfl› bir bekleyen gelece¤e dair beklenti ve talepleri, alan fley söylemekten çekinecek ya da karfl› duracaksa, yapt›¤› örgütlülüklerinin ilk gündemidir. tüm çal›flmalar bir yana bu örgütlülük ileri bir noktada Yine de tek bafl›na ekonomik bir eksen üzerinden tan›mlanamaz. ‹lerici olman›n ölçütü politik durufltad›r. yürütülecek bir çal›flman›n yeterince ön aç›c› olmad›¤›n› Elbette bu tür örgütlenmelerin ay›rdedici yan› bu alanda belirterek, bölüm/fakülte ö¤rencilerini birlefltiren ek sözünü söylerken kendi alan›ndan güç alabilmesi ve gerisin araçlar›n varl›¤›na ihtiyaç oldu¤unu ekleyelim. Alana geriye bu alan› güçlendirebilmesidir. Mesela söz konusu dönük akademik kayg›lar›n alternatif bir temelde olan savafl oldu¤unda, bir iletiflim fakültesi ö¤renci karfl›lanmas› tart›flt›¤›m›z örgütlenmelerin güçlenecekleri örgütlenmesinin ilifltirilmifl gazetecilere ve medya ile noktay› oluflturuyor. Üniversitenin bir meslek kursu sinema sektörünün tutumlar›na dair bir fley söylemesi olmad›¤›n›, aksine bir sosyalleflme alan› oldu¤unu önceliklidir. Yine toplam çal›flmay› savafl karfl›t›, antisöylüyoruz. Oysa bugün üniversiteler önemli ölçüde bu

49


50

çal›fl›yor. Bunun bir sonucu olarak politika zemininden kapitalist sinema örnekleri ile güçlendirmek, haber alma hakk›na yönelik bir bak›fl ortaya koymak vb. gerekir. Güzel yal›t›lm›fl meslek temelli örgütlenmeler temel çal›flma alan› haline geliyor bu gruplar için. Bunlar›n bu alana s›k›flan sanatlarda kurulu bir örgütlenme için bu baflkad›r, tarih tarzlar›n›n ikinci bir nedeni ise gençlik hareketinin bölümünde kurulu bir örgütlenme için baflka. As›l önemli t›kan›kl›¤›n›n yorumlanma biçimi ve bu konuda politika olan birincisi bu örgütlenmeleri politikadan soyutlayarak üretme tarz›d›r. Gençlik hareketinin t›kan›kl›¤› aflmak için ele almamak, ikincisi politik gündemlerin alanlara yer yer tek reçete halinde sunulan mesleki örgütlenmeler, derinleflti¤inde k›s›rlaflmad›¤›n› aksine üretken bir tarzda apolitizm ve durgunluklar›yla hareketten kaç›fl alanlar› ifllenebilece¤ini görmektir. Tüm bu farkl›, zenginlefltirici haline geliyor. Bu konuda çarp›c› bir yaklafl›m ve çal›flmalar› kesen örnek, TÖK’ün birkaç y›l önce onca ortak nokta ise politikan›n Bu, örgütlenmeleri gündemi bir yana b›rakarak bir ay› aflk›n yönü, iddias› ve ortaya “pre-sendikalist örgütlenmeler” bir süre boyunca 6 Kas›m’a kat›lmay› ç›kard›¤› eylemliliktir. olarak tan›mlayan bak›fl›n tart›flmas›d›r. Sorun bu tart›flman›n ürünüdür. Kendisini sendikalizm bafll›¤› de¤il, kat›lmamay› savunanlar›n Baz› noktalarda zemininde konumland›r›nca oradaki bir politik grup olmas›d›r. Yine de¤inmeler buralar›n politikadan uzak ve genel gençlik çal›flmas›ndan beklenti kurullarda kullan›labilecek yedek güçler Bir ilk yaz› oldu¤u ölçüde de bunun “ön” k›sm› olur tabii. rezervi olarak görülmesinin bir baflka buraya kadar söylediklerimiz Bu örgütlenmelerin bir yan› nedeni, kitlelerin geri zemininde ister istemez genel kald›. Daha sendikal görevleridir, böyle uzlaflma aray›fl›d›r. Düzen karfl›t› bir güçlü tart›flmalar›n oldu¤u için de üç kolla programa ve ilerici bir mücadele yap›labilmesi içinse bu tür s›n›rlanamaz, en önemlisi meslek zeminine sahip olunmad›¤›nda bu da örgütlenmelerin pratik bir kolayl›kla kendine uygun kanallarda, yüksek okullar› olmak üzere tak›m sonuçlar elde etmesi üstelik güçlü bir demagoji eflli¤inde gerekiyor. Benzer deneyimler di¤er alanlar görmezden yap›labiliyor. KPSS ortalamalar›n›n ö¤renci hareketinin güçlü gelinmez. düflük oldu¤u yerlerde e¤itim oldu¤u dönemlerde yarat›lm›fl fakültelerinde bu sorunu ifllerken ODTÜ olsa da, bugün bir bütün olarak E¤itim’de KPSS’ye dair hiçbir fley söylemeden, sadece alana karfl› bir yabanc›l›k söz konusu. Daha önemlisi flu ders programlar›n›n saat düzenini gündemlefltiren, sonra da haliyle belli örnekler d›fl›nda yeterli pratik yüklenmeden de buradaki ÖTK’n›n önemini bize anlatmaya çal›flan bir söz etmek mümkün de¤il. Dolay›s›yla biz de bir tan›m reformist çevrenin gençlik hareketinin geliflimine katk›da yapmakla ifle bafllad›k. Ancak genel perspektifimiz bulunmas› elbette mümkün de¤ildir. üzerinden söyleyece¤imiz birkaç nokta daha var. Peki alan temelli örgütlenmeleri reformizme b›rakacak Bugün hangi alanlarda bu tür örgütlenmeler söz konusudur? Görüldü¤ü kadar›yla hiçbir alanda oturmufl bir m›y›z? Hay›r, ö¤renci hareketinin hücrelerini teflkil eden bölüm ve fakülteleri teslim ederek hareketi ilerletmek, örgütlülükten bahsetmek mümkün de¤il. Belli yerel devrimci ve kitlesel bir hareket örgütlemek imkans›z çal›flmalar olsa da bunlar yetkin örnekler sunmuyor. Fakat oldu¤u için hay›r. Kitleleri en yak›c› ihtiyaçlar›ndan konuya iliflkin tart›flma ve çabalar özellikle üç alanda kucaklamaks›z›n mesafe al›namayaca¤› için hay›r. Yine toplan›yor: T›p, mühendislik ve e¤itim. Bunun ilk nedeni kitleleri ancak bulunduklar› yerlerde gelifltirebilece¤imiz, konuya dair tart›flma yürüten ve a¤›rl›¤›n› reformistlerin devrimcilefltirebilece¤imiz ve mücadelenin temeli haline oluflturdu¤u gruplar›n hareket içinde de etki bulan tek getirebilece¤imiz için hay›r. yanl›l›klar› ve dar kayg›lar›d›r. Kendini sendika ve meslek Buna dönük harcanacak çaba elbette kitlelerin örgütlenmelerinin yönetimini –hangi yolla olursa olsunihtiyaçlar›n› gözetmelidir, ama her fleyden önce kendi zaptetmeye göre kurgulayan reformist partilerin gençli¤i gücüne güvenmeli, kendi politikas› ve örgütlülü¤ünden güç için de elbette temel olan budur, bu amaca gençlikten alarak ilerlemelidir. Dolay›s›yla bizim için bu tür do¤ru kan tafl›makt›r. TMMOB Genç çal›flmas›n›n belli örgütlenmeler oluflturman›n meflrulu¤u bak›fl›m›zdad›r. süreçleri bu konuda kötü bir deneyimdir. Benzer biçimde T›p Ö¤rencileri Kolu’nun ilk kurultay›nda dar çekiflmelerle Yoksa iflin bafl›nda buna kitlenin ne kadar yan›t verdi¤ine, dahas› meslek odalar›, sendikalar›n deste¤ine bakarak sönümlenmesi bir baflka kötü örnek. Bu sorunu üreten mesafe almak mümkün de¤ildir. Bir süredir bizde de etken reformizmin ö¤renci hareketi içindeki varl›¤› ve tart›flma konusu yap›lan bir konu var. E¤itim fakültesi etkisidir. Mesleki ö¤renci örgütlenmelerine iliflkin ö¤rencileri için E¤itim Sen’in fahri üyelik olana¤› sunaca¤› tart›flmay› da daha çok bu güçler sürükledi¤i ölçüde, yayg›n bir söylenti. Fakat E¤itim Sen’in bu konuda resmi bunlar›n bak›fl›na ve etkisine dair birkaç fley söylemek bir aç›klamas› yok, dahas› 6-7 y›ld›r bu tür tart›flmalar gerekiyor yaflan›yor. Bu tart›flma kimseyi bir ad›m öteye tafl›maz. Biz Reformist hareket gençlik içinde devrimci bir dinamik E¤itim Sen’i de¤il, e¤itim ö¤rencilerini örgütlemek örgütlemekle ilgilenmiyor, fakat var olan ileri unsurlar› niyetindeyiz. Bu alanda bir geliflme yaratabildi¤imiz kendi amaçlar›n›n bir parças› olarak de¤erlendirmeye


ölçüde fahri üyelik konusu tali bir noktad›r. Yine benzer biçimde yukar›da sözünü etti¤imiz bir mesele bölümlerde kurulu topluluklard›r. E¤er bu topluluklar ileri bir temelde çal›flabiliyorlarsa elbette bunlar›n yürütülecek faaliyetin bir alan› olmalar› gerekir. Ancak bu koflulda bile sadece bir alan›, bütünün bir parças› olarak ele al›nmal›d›rlar. Yaln›z bu topluluklar birçok yerde oldu¤u gibi bölüm baflkanl›¤›n›n, akademik mafyalar›n denetiminden ç›kam›yor, bürokratik engelleri aflam›yorsa bunlara endeksli bir çal›flma daha bafltan ölü do¤mufl demektir. Böyle durumlarda resmi baflvuru süreçleri ile oyalanmaks›z›n topluluk kurulmal›, çal›flma yürütülmelidir. Oran›n meflrulu¤unun güvencesi yürütece¤i çal›flmalardad›r. Üniversiteler bizimdir, diyenlerin bunun hakk›n› verecekleri alan buras›d›r. Üniversiteler bizimse topluluk çal›flmas› yapmak için herhangi bir yere baflvurmak da gerekmez, okulun imkanlar›n›n sunulmas› için dilekçe vermek de beklenmez. Biz bu imkanlar›n gerçek sahipleri olarak bunlar› kullan›r›z. Kitleye güven verecek olan çal›flma tarz› da budur. Yoksa topluluk kurmak, yönetim seçmek, sonra da hiçbir hükmü olmayan üye kay›tlar› yapmak çal›flma yap›lmayan yerde bir fley ifade etmez. Demek ki bizim örgütlenmemizin meflruluk temeli kendindedir. Bunu okul idarelerinin, meslek örgütlenmesi ve sendikalar›n, ö¤rencilerin geri kayg›lar›n›n dar s›n›rlar›nda aramadan ifle giriflmek gerekiyor. ‹htiyaçlar› do¤ru saptayan, ›srarl› bir çal›flma tek gerçek ölçüdür. Bir baflka hayati sorun da bu tip örgütlenmelerin hangi alanlarda kurulaca¤› sorusudur. Bu alan örgütlenmelerini yukar›da sayd›¤›m›z üç kolla s›n›rlamak reformistlerin tarz› ve bak›fl›d›r. Bu, örgütlenmeleri “pre-sendikalist örgütlenmeler” olarak tan›mlayan bak›fl›n ürünüdür. Kendisini sendikalizm zemininde konumland›r›nca gençlik çal›flmas›ndan beklenti de bunun “ön” k›sm› olur tabii. Bu örgütlenmelerin bir yan› sendikal görevleridir, böyle oldu¤u için de üç kolla s›n›rlanamaz, en önemlisi meslek yüksek okullar› olmak üzere di¤er alanlar görmezden gelinmez. ‹flin bu yan› hayati bir önem tafl›yor. Üç temel çal›flma bafll›¤›yla bu örgütlenmeler tüm bölümler için kurgulanabilmelidir. Bu, bir, sendikal ya da akademik s›n›rlara s›k›flmalar›na karfl› bir güvencedir; iki ö¤renci hareketinden koparak mesleki konumlara s›k›flmalar›na karfl› tercih edilmesi gereken bir tarzd›r. ‹lk noktay› daha önce açm›flt›k. ‹kincisi, bugünkü örneklerden ele

al›rsak, e¤itim ya da t›p ö¤rencilerinin örgütlenme ve mücadele etmeleri ö¤renci hareketinin bir dinami¤i olabilmelidir. Bunu buradan ç›karan bir bak›fla karfl› ö¤renci hareketinin bütününde bu tür deneyimler yaratabilmek ve bunlar› birlefltiren bir politik ekseni kurgulayabilmek can al›c› bir öneme sahiptir. Yine yerel süreçlerin merkezileflmesine dair bugün yap›lan tart›flmalar var. Elbette bu önemlidir, yerelleri aflan bir mücadele ve alan›n bütününü kesen sald›r›lara karfl› (örne¤in sözleflmeli ö¤retmenlik) merkezi ortak ve tok bir tutum alabilmek gerekir. Fakat yerel çal›flman›n üstünden atlayarak masa bafl›nda kurgulanan bir merkezileflmenin de bir hükmü yoktur. Güncel sorun yerellerde ad›m atmak, pratikte mesafe alabilmektir. Yukar›da verdi¤imiz TÖK’ün merkezileflememe örne¤i bu konuda oldukça aç›klay›c›d›r.

Kitleleri alanlar›nda kazanmak için alan çal›flmalar›na yüklenelim Yer yer ayr›nt› gibi görünen tart›flmalara girdik. Fakat bu tart›flmalar gereksiz de¤ildir. Bafllang›ç için bir bak›fl aç›s› sunma ihtiyac›na yan›t vermeye çal›flmaktad›r. Konunun kilitlendi¤i nokta ise meflruiyet sorunudur. Bugün ö¤renci hareketinin kilitlendi¤i yerde bu tür örgütlenmeler do¤ru bir bak›fl ve yaklafl›mla anahtar ifllevi görebilirler. Elbette gençlik hareketinin yaflad›¤› sorun alanlarda çal›flma yürütülmemesine indirgenemez, fakat birçok soruna yatakl›k eden kitle örgütlenmelerinin zay›fl›¤› ve politik güçlerin kitlelerden yal›t›kl›¤› bu alanda k›smi çözüm noktalar› bulabilir. Dolay›s›yla bugün meslek/alan örgütlenmeleri için harcanacak çaba hayati bir önem tafl›maktad›r. Ayn› zamanda kurultay öncesi deneyim oluflturmak istedi¤imiz bir bafll›kt›r bu. Önümüzdeki dönem boyunca bu alana iliflkin her tür giriflimi, tart›flmay›, deneyimi fazlas›yla önemsiyoruz. Tüm yerel çal›flma alanlar›m›z›n sadece pratik giriflimlere h›z vermelerini de¤il burada ortaya ç›kan sonuçlar› ve konunun ayr›nt›lar›n› yay›nda tart›flmalar›n› bekliyoruz. Güncel görev ise konuya iliflkin her tür imkan› pratik süreçler için seferber edebilmek, olanakl› olan her yerde bu tür örgütlenmelerin temellerini atmakt›r. Eksikliklere, olanaks›zl›klara tak›lmayan, pratikte kendi önünü açan, meflrulu¤unu çal›flmas›nda bulan alan örgütlenmeleri ve deneyimler yaratmal›y›z.

51


52

Parti gençli¤in kavgas›n›n ›fl›¤›d›r! Devrim ve sosyalizmin Türkiye’deki öncü müfrezesi olan partimizin ›fl›¤›yla ayd›nlan›yor, onun politikalar›yla güçleniyor, ondan ald›¤›m›z güven ve motivasyonla mücadelede ilerliyoruz. “U¤runa tereddütsüzce ölünebilecek bir dava”n›n flehitleri olan Habip, Ümit ve Hatice yoldafllar›n açt›¤› yolda yürüyoruz, ayn› onlar gibi tereddütsüzce ölmeyi göze alarak... Ölümü ilk kucaklayanlar›m›z onlar olmufllard›. “Onursuzca yaflamaktansa onurlar› için ölmeyi” tercih etmifllerdi. Parti’nin özü ve özetiydiler. Biz de, üç flehit yoldafl›m›z›n flahs›nda Parti’ye bak›yor, gelece¤in ayd›nl›k yüzünü görüyoruz. S›n›rs›z, s›n›fs›z, sömürüsüz bir dünyaya olan inanc›m›zla ç›kt›k yola. Ortaya ç›k›fl›m›zda bir avuçken, bugün bir parti olmay› baflard›k. fiimdi hepimiz bu yap›n›n tu¤lalar›y›z. Gittikçe yükseliyoruz, yükselmek zorunday›z. Çünkü biz “da¤lar›n doruklar›n› de¤il, gö¤ü fethetmek için” ç›kt›k yola. Düflmana karfl› verdi¤imiz mücadelede s›k›nt›l› dönemler yaflad›k. Gün oldu darbe yedik. Ama y›k›lmad›k, düflmedik. “Devirmeyen darbe güçlendirir” dedik ve kopmaz ba¤larla ba¤land›k kavgaya. Öncesinde iç düflmana karfl› savaflt›k. Saflar›m›zdaki tasfiye rüzgarlar›na ra¤men dimdik durmas›n› bildik. Yoldafllar›m›z, Parti’ye olan inanç ve güvenleriyle onu yaflatt›lar ve bugüne getirdiler. Bundan sonra Parti bayra¤›n› göklerde dalgaland›rmak bize düflüyor. Bunu lay›¤›yla yerine getirece¤iz. Yoldafllar›m›z›n teslim etti¤i yerden devam edece¤iz bayra¤›m›z› yükseltmeye. Tasfiyecilik döneminde, “yeni Ekimler’in bayra¤›n› dalgaland›rd›klar›n›” iddia eden tasfiyeciler için, “... onlar›n ellerinde tuttuklar› tasfiyecilik bayra¤›d›r” diyordu Habip yoldafl. Asl›nda bu sözleriyle bize, Parti’ye inanmay› ve güvenmeyi ö¤retiyordu. Ö¤retisini baflar›yla sonuçland›rmas›n› bildi. fiimdi Habip Gül’ün genç yoldafllar›, onun flahs›nda ve onun izinde daha s›k› ba¤lan›yorlar Parti’ye. Bir yönden Habip yoldafla cevap da vermifl oluyoruz bu tutumumuzla: Yoldafl, senden ald›¤›m›z güç ile daha da yükseltiyoruz mücadele bayra¤›n› Parti saflar›nda!

“Geceyle batmayan günefl” ayd›nlat›yor yolumuzu Gençlik saflar›ndan ç›kan, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle herkesi flafl›rtan, kiflili¤i ve örgütsel kimli¤iyle her zaman bize örnek olan, kendi ç›karlar›n› s›n›f›n ç›karlar›yla bütünlefltirebilmifl Ümit yoldafla bir kez daha sesleniyoruz: Yoldafl, “bizden sonra gelenler bizi aflmal›” diyordun, genç komünistler de bu bilinçle çal›fl›yor, senin gösterdi¤in hedef do¤rultusunda gelifliyor, sa¤lam ad›mlarla ilerliyor.

Bir yaz›nda program›m›z›n büyüklü¤ünü anlat›yordun bize. ‹flkencede düflman›n söyledi¤i her fley program›m›za çarp›p parçalan›yordu. “Yine biz kazand›k!” diyordun. Sen, Habip ve Hatice yoldafllar varken hep biz kazan›yorduk. Sizi ölümsüzlü¤e u¤urlad›ktan sonra da hep biz kazand›k. Hala biz kazan›yoruz. Düflman bizi y›ld›rmak için u¤rafladursun, biz kavgaya, yeni bir dünyaya, yeni bir kültüre olan tüm inanc›m›zla, özellikle de sizden ald›¤›m›z örgütsel ve moral birikimle, giderek yükseltiyoruz sesimizi. Her cümleyi sizinle kuruyoruz. Sosyalizm özlemimizi sizinle dillendiriyoruz. Sizin verdi¤iniz güçle kopar›yoruz kapitalizm ile olan ba¤lar›m›z›. Sizin yakt›¤›n›z ateflle s›n›yoruz mücadele inanc›m›z›. Sizde Parti’yi, Parti’de devrim ve sosyalizmi buluyoruz. Bazen yolumuzu ayd›nlatan ›fl›k oluyorsunuz, bazen yüre¤imizi ›s›tan atefl. Bazen de tüm gücümüzle düflmana vurdu¤umuz s›ms›k› yumruklar›m›z oluyorsunuz. Her seferinde bizi ayakta tutuyorsunuz. Bizi kopmaz ba¤larla ba¤l›yorsunuz devrime, sosyalizme... Yanyana gelebilecek en güzel dört harfi kaz›yoruz beynimize. Nereye baksak bu dört harfi görüyoruz. Gelece¤imize onun gösterdi¤i do¤rultuda yön veriyoruz. Fabrikalarda, okullarda hep onun sesini yank›l›yoruz. Onu kalbimizin derinliklerinde sakl›yor, orada koruyoruz düflmandan. Bu sayede, mecbur kald›¤›m›z zaman kendimizi küllerimizden yaratabiliyoruz. Tüm yüre¤imizi ona ad›yoruz ›srar ve inançla. Devrime giden biricik yolu onda buluyoruz. Hayat›m›z›n her alan›nda komünist iflçi partisinin genç neferleri olarak davran›yor, onunla bütünleflebilme görev ve sorumlulu¤uyla yafl›yoruz. Habip, Ümit ve Hatice yoldafllara bir kez daha söz veriyoruz: Partiyi kazand›k, partiyle kazanaca¤›z! Gençlik Parti’ye, devrime, sosyalizme!

D. Aksu


Yurtlar ve sorunlar... Gelece¤imizi belirleyen ve üç saatlik zaman dilimden ibaret olan ÖSS’den baflar›yla aln›n›n ak›yla ç›kt›n. Belki istedi¤in bir bölüm ve okulda okuyamayacaks›n ama olsun yine de milyonlarca ö¤renciden s›nav› kazanan flansl›lardan birisin. Kazand›¤›n okul yaflad›¤›n flehirden farkl› yerde olunca okulu kazanma sevinci yerine belirsizliklere b›rakt›. Çünkü farkl› bir ortam, yabanc› insanlar bir de gidece¤in flehirde kalaca¤›n yerin yoksa vay haline. Fakat devlet büyüklerimiz bizim üzülmemize gönülleri raz› olmad›¤›ndan(!) hemen her flehirde devlete ba¤l› yurtlar tahsis etmifller. Burada da çok flansl› olman laz›m. Çünkü yurtlara bafl vuran binlerce ö¤renci aras›ndan seçileceksin. Bütün kriterlere uyup yurda girdi¤inde “hofl geldin” yaz›s›yla karfl›lafl›rs›n. Bu yaz›da ö¤rencinin bar›nma sorunu, yemek sorunu en üst düzeyde halledilmeye çal›fl›ld›¤›, personelden güleryüzlü hizmet al›naca¤›, herhangi bir sorun oldu¤unda birlikte çözülece¤i, ve en önemlisi, her fleyin “sevgi” çerçevesinde yap›ld›¤› anlat›l›yor. Bu yaz›n›n bir abart›dan ibaret oldu¤unu görmek için yurtta birkaç saat kalmak bile yeterli olabilir. Bar›nmak için senden ilk önce depozito paras› (küçük bir cezada geri ödenmiyor) ve ayr›ca üç ayda bir ödenecek bar›nma ücretinin ilk üç ayl›k tutar› istenir. Bunlar› daha bafltan kay›t s›ras›nda peflinen ödemen gerekir. Seni en az alt› kiflilik olan, ranza ve dolaplarla oluflan, hapishaneyi and›ran odaya b›rak›p giderler. Sen içinde bulundu¤un ortama anlam veremeden yata¤›n üzerine oturup düflüncelere dalars›n. Üst s›n›flarda okuyan oda arkadafllar›n sane teselli etmeye çal›fl›rlar. Sen de; bu yalanc›lar kim? Ben neredeyim? diye kendine sorular sorarak geçmifle dönmek istersin. ‹çinden bir of çekerek iç s›k›nt›n› yenmeye, çevrendeki insanlarla çekingen bir tutumla tan›flmaya çal›fl›rs›n. Onlar ise yurt ve okul hakk›nda sana bilgi vermeye çal›fl›rlar. Onlar bahsettikçe sen belirsiz olan gelece¤inden daha çok korkars›n. Kendine biraz geldi¤inde ac›kt›¤›n› hissedersin. Böylece yurdun kantiniyle de tan›flm›fl olursun. Kantinde az yemek çeflitleri aras›nda bir fleyler seçersin ve ücretini ödemek için kasaya gitti¤inde, bu kadarc›k fleye ödedi¤in büyük tutar› görerek yeni flaflk›nl›klar yaflars›n. Çevrendeki insan kalabal›¤› içinde kendini yaln›z hissedersin. Bu yabanc› insanlar s›radanl›¤a ve do¤ru gitmeyen birçok fleye karfl› büyük bir duyars›zl›k içinde, okul

ile yurt aras›nda s›k›fl›p kalm›fllard›r. Bu insanlar sana ö¤üt vermeye çal›fl›rlar. Çünkü yurtta kalmaya bafllad›klar› andan itibaren hep korkutuldular. Küçük bir itiraz dahil “ceza al›rs›n, siciline ifller, hayat boyu ifl bulamazs›n” gibisinden ö¤renciler için hayati önem tafl›yan sebepler sunarak tehdit ediyorlar. Böylelikle yurtta kalan ö¤rencileri kendi kabuklar›na çekilmeye zorluyor, sorunlara karfl› duyars›z hale getiriyorlar. Sen ise bu gidiflattan rahats›zl›k duymaya bafll›yorsun. Tuvalet ve banyolar›n yetersiz olmas›, hatta baz›lar›n›n hep ar›zal› olmas›, s›cak sular›n günde yaln›zca iki-üç saat akmas›, bu zaman diliminde olabildi¤ince kuyruklar›n oluflmas›, tüm bunlar ve temizlikten hiç nasibini almam›fl bu yeni mekan seni düflündürmeden edemiyor: “Acaba devletin tepesindekilerden buradakilere kadar yöneticilerimiz bizi gelece¤in umudu gençler olarak m› görüyorlar, yoksa ceplerini fliflirecek birer müflteri olarak m›? Tabii ki birer müflteri olarak görüyorlar. Har(a)ç paras›, okulun di¤er giderleri yurdun ayl›k ücreti, yemek için harcamalar, tüm bunlara baban›n ald›¤› asgari ücretten daha fazlas›n› harcad›¤›n› görüyorsun. Üstelik bunlar›n içinde senin kültürel, sportif faaliyetlerin hiç yok. Sorunlara karfl› duyarl›l›¤›n seni hareketlendiriyor ve insanlara bizim ücretsiz bar›nma hakk›m›z›n oldu¤unu, olmas› gerekti¤ini aç›klamaya çal›fl›yorsun. Bu hakk› bize elbette durduk yerde vermeyeceklerdir. Ancak biz bir olup örgütlü mücadele verirsek bunlar› kopar›p alabiliriz, diyerek mücadele bayra¤›n› yükseltiyorsun. Yaflas›n ör gütlü mücadelemiz!

A. Nefle

53


Gençli¤in yozlaflt›r›lmas› karfl›s›nda 54

Kültür ve sanat çal›flmalar›n›n yeri Bizler, gençlik olarak kapitalist dünyada burjuvazinin hakim kültürü alt›nday›z. Ve bugün bu kültürün insanl›¤› ileriye tafl›mak gibi bir hedefi yoktur. Kendisini de içine alan bir yozlaflma içerisindedir. Dayatma bir kültürün gölgesinde kalm›fl gençli¤in bugün ya yarat›lan özentiyle burjuva kültürü benimsedi¤ini görüyoruz ya da kültür bocalamas› yaflay›p umutsuzlu¤a düflerek yaflam›nda arabeski yaratt›¤›n›. Gene de birço¤unun bugünkü dejenerasyonun tam göbe¤inde bir yaflam flekillendirmifl olsa da bundan hoflnut olmad›¤›n› da görebilmekteyiz, çünkü yaflamlar›nda olumsuz yans›malar› bafl göstermifl durumda. Bafll›ca örneklerden biri; arkadafll›k iliflkilerinde kendini göstermekte bu da kifliyi yaln›zlaflmaya itmekte. Ya da kendi yaflad›¤› sorunlarla ve içinde bulundu¤u toplumsal olaylarla ba¤›n› kopart›p yabanc›laflmay› tetiklemekte. “Umutsuzluk umudun s›n›r›d›r”, umutsuzlu¤a düflmenin çözüm olmad›¤›n›, ve umutlar›m›z›n s›n›rlar›n›n genifllemesi için de mücadele etmek gerekti¤ini anlatmal›y›z. Devrimci hareketin zay›f bir durumda olmas›ndan ötürü kendi kültürümüzü yaratmakta da zorlanmaktay›z. Ama kültür ve sanat çal›flmalar›m›z mücadelemizin önemli mevzilerindendir. Yeni bir dünyan›n yeni kültürünü bugünden mücadele alanlar›m›zda filizlendirmek için çabalamal›y›z.

Üniversitelerde örülecek kültür ve sanat çal›flmalar› Üniversitelerde kültür, sanat çal›flmas›n›n yürütülece¤i alanlar›n bir aya¤› kültür-sanat kulüpleridir. Buralardaki çal›flmalara kat›larak, çal›flmalar›n yönlendiricisi olabilmeliyiz. Kültür-sanat alanlar›nda belli tart›flma ortamlar› yaratarak veya kulüpte yap›lan ifller üzerine fikirler sunularak oralarda taraflaflman›n önünü açabilmeliyiz. Kültür-sanat kulüplerine kat›lan ö¤rencilerin aras›ndan önemli bir k›sm›n›n kat›lma sebebi bugünün koflullar›nda gençli¤in kendini ifade edebilece¤i, bir fleyler söyleyebilece¤i alanlar olmas›ndand›r. Ve bugün bu kulüplerin ço¤u “buras› sanat kulübü biz burada sadece sanat yapar›z” cümlesinin arkas›na s›¤›narak hiçbir fley üretilmeyen alanlara çevrilmifltir. Biz buralara müdahale edip üretken ve ilerici alanlara çevirmeliyiz. Tabii baz› kampüslerde kulüp faaliyetleri durmufl durumda olabiliyor, yönetim var olan kulüpleri kapatmaya çal›flt›¤› için yeni bir kulüp açma çabas› ya bofla düflebiliyor ya da çok zaman kaybettiren bir fleye dönüflebiliyor. Var olan kulüpler ve topluluklarda dönüflüm yaratmak oradan gençli¤i kazanabilmek hedeflerimiz aras›nda olmal›d›r mutlaka. Ama bu imkanlar›n olmad›¤› veya bizi zora sokan koflullara dönüfltü¤ü yerlerde de kendi imkanlar›m›zla bu tarz çal›flmalar› kendimiz bafllatmal›y›z. Kültür-sanat komisyonu-grubu-kolu gibi daha genel bir bafll›ktan veya fliir-tiyatro-müzik atölye, grup fleklinde özel bir dal üzerinden birimler oluflturulabiliriz. Bunu yerelin koflullar›na, çal›flmay› götürecek bileflenin yönelimlerine göre flekillendiririz.

Bu çal›flmalar›, ideolojimizi bir kenara b›rakarak yapt›¤›m›z çal›flmalar olarak görmedi¤imiz aç›k, bu noktada bu gruplar belli gündemler üzerinden söz söyleyebilmelidir. Gündemin kültürel olarak gençli¤i nas›l etkiledi¤i ya da sanat›n bu noktadaki tavr›n›n ne olmas› gerekti¤ini tart›flmal›, tart›flt›rmal›d›r. Veya direk söz söyleyebilen mekanizmalar olabilmelidir. ‹nsanlarla buluflacak kendi araçlar›n› yaratmal›d›r; düzenli pano haz›rlamak, masa açmak, bülten ç›karmak vs... Bu di¤er bir yan›yla da çal›flmada bulunan ileri insanlar›n kendi sözlerini söyleyebildikleri, çal›flmay› sahiplendikleri noktalardan birini oluflturmaktad›r. Bülten ç›karma süreci do¤ru örüldü¤ünde çal›flmadaki kifliler için ilerletici bir araç olabilmekte, çünkü herkes bir fleyler yazma çabas› içine girmekte ve ilk baflta yazmakta çok zorlananlar belli bir süre sonra yaz› yazmakta yol kat etmektedirler. Ayr›ca gelen yaz›lar içerisinden seçim ortak kararla yap›ld›¤›ndan yaz›lar, içerikleri üzerinden bafllayan tart›flmalar anlaml› tart›flmalar yaratabilmektedir. Ve ç›kan bültenin toplu sat›fl›n›n yap›lmas› da insanlar›n bu noktada da çal›flmay› sahiplenerek insanlara ulaflt›r›lmas› ve ilgili insanlar›n ça¤r›lmas›yla ifllevli bir araca çevrilebilmektedir. Biz gençli¤in, yaflam›n gerçekli¤ini kaybetti¤i üniversitelerimizde alternatif bir alan yaratm›fl oluyoruz ve burada alternatif bir çal›flma tarz› ortaya koyuyoruz. Özgürlükçü, paylafl›mc›, kolektif üreten bir tarz yarat›yoruz. Çal›flman›n içinde olan insanlar birlikte üretme noktas›nda kendilerini bir bütünün parças› olarak görmeye bafll›yorlar ve çal›flman›n sorumlulu¤unu üstleniyorlar. Bu alanlarda bugünün kültürüne ve sanat›na karfl› bir cephe olufltururken ayn› zamanda olmas› gereken sanat› ve kültürü de tart›flt›rarak politik bak›fl aç›m›z› insanlara aktarm›fl oluyoruz. Ve kültürsanat çal›flmalar›na örgütsel planda bakt›¤›m›zda daha ileri düzeye gelen ve sisteme karfl› mücadeleyi daha ileri bir noktadan omuzlayacak insanlarla, gerek tan›flma gerekse de bu çal›flmalar sonucunda bu bilince vard›rman›n önemli bir alan›d›r.

Kurflunkalem: Bir tu¤la tafl›d›r yap›y› yükselten Kurflunkalem kültür-edebiyat grubu çal›flmas›na yaklafl›k iki senedir devam ediyor. Bu y›l›n de¤erlendirmesini yaparsak; dönemsel olarak bileflenine göre aksamalar yaflad›. Çizgisinin, içeri¤inin geriye düfltü¤ü zamanlar oldu. Bunu yaflamam›z›n en önemli etmeni, çal›flmadaki arkadafllar›m›z›n bu çal›flmay› bizim politik çal›flmam›zdan ba¤›ms›z bir alan olarak görmeleri ve insanlar›n yanl›fl anlay›p ürkmemeleri anlay›fl›yla çal›flman›n darlaflt›r›lmas›d›r. Örne¤in ilk bafllarda düzenli aç›lan masa aç›lmamaya baflland› ve bu insanlar›n iliflki kurduklar›, sohbet ettikleri alan ortadan kalm›fl oldu ve insanlar toplamda birbirlerini ancak toplant›dan toplant›ya görmeye bafllad›lar. Yeni bir araya gelmifl ve grup bilincinin daha yeni oturaca¤› bir topluluk için olumsuzluk yaratmaya bafllad›. Belli bir süre haftada bir toplant›


ve fanzin ç›karmaktan ibaret bir çal›flmaya s›k›flm›flt›. Ve ç›kan fanzinler de bir içerikten ve bak›fltan yoksunlaflmaya bafllam›flt›. Bu durumda yap›lacak en do¤ru müdahale çal›flmay› darlaflt›ran bu bak›fl›n mahkum edilmesiydi. Yeni ve do¤ru yönelimi belirleyebilmek için bir toplant› yapt›k. Toplant›da bulunan herkes Kurflunkalem çal›flmas›n›n kendisine ne ifade etti¤ini aktard›. Sonras›nda bu çal›flman›n kampüs aç›s›ndan ne ifade etti¤ini tart›flt›k. Bu toplant›n›n ard›ndan çal›flmada ilerleme gözlemlendi. Bu toplant› sonras›nda biraz daha özenli ve içerik olarak da derli toplu, bütünlüklü diyebilece¤imiz bir fanzin ç›kt›. Ve fakülteleri dolafl›p elden sat›fl›n› yapt›k. ‹ki ayr› fakültede her hafta düzenli masa açt›k. Masay› hem fanzinlerin arflivinden hem de baflka kütürsanat dergileri ve kitaplardan oluflturduk. Kitaplar›n konmas› do¤al›nda insanlar›n belli süreli¤ine kitap ald›¤› kütüphane ifllevi görmeye bafllad›. Dönemin sonunda, s›navlardan önceki iki hafta, Kurflunkalem kendi kampanyas›n› gerçeklefltirdi. Bu kampanya süresince, öncelikle kampüsün bugünkü durumunu betimleyen, Kurflunkalem’i tan›tan ve kampüste yapmak istediklerimizi anlatan bir broflür haz›rlad›k. Kampüste da¤›t›m›n› yapt›k, Kurflunkalem’i merak eden birçok kifliyle sohbet etme f›rsat› bulduk. “Yabanc›laflmaya ve yaln›zlaflmaya karfl› üretiyoruz”

fliarl› afifllerimizi ç›kard›k. Afifllerin kullan›m›yla birlikte masan›n aç›ld›¤› yerlere yabanc›laflma ve yaln›zlaflmay› anlatan yaz›lardan oluflan ve de tükettiren toplum yap›s›n› anlatan pano haz›rlad›k. Kurflunkalem’in kendisini tan›tmas›n› sa¤layan ve bugünkü yozlaflt›rman›n karfl›s›nda bir söz söyleyen bu propagandist kampanya yeni dönemki çal›flmalar için önemli bir zemin haz›rlad›. Kurflunkalem çal›flanlar›n› da motive etti. Yeni dönemde ayn› fliar üzerinden kitleyi de katabilece¤imiz flekilde bir kampanya örmeyi hedefliyoruz. Film gösterimi, fliir dinletileri gibi etkinlikleri daha düzenli hale getirmeye çal›flaca¤›z. Genel bir kapsama sahip çal›flmayla bafllayan kültür-sanat grubu, bileflendeki insanlar›n farkl› dallara e¤ilim göstermeleri ve bu alanlarda inisiyatifleri olabilmelerinin sonucunda komisyon oluflturmaya çal›flaca¤›z, bunun sonucunda insanlar hakim olduklar› nokta üzerinden sorumluluk ald›klar›nda daha üretken olacaklar›ndan çal›flman›n kurumsallaflmas›n› kolaylaflt›racakt›r. Önümüzdeki belli gündemler üzerinden etkinlikler yapmay› amaçlamaktay›z. Ve gençli¤in kültür-sanat cephesinden gündemlerini, taleplerini alanlara tafl›may› ve sesini duyurmay› hedeflemekteyiz.

Kurflun bir kalemdir bizi bize anlatan... Avc›lar’dan Ekim Gençli¤i okurlar›

Militan sat›fl deneyiminden...

Ankara Ekim Gençli¤i olarak yaklafl›k 1.5 y›l önce bafllatm›fl oldu¤umuz militan sat›fl faaliyetimizi art›k süreklilefltirmifl bulunuyoruz. Daha öncesinde belirli gündemler üzerinden yapt›¤›m›z militan sat›fl faaliyetimiz yeni bir boyuta ulaflm›fl durumda. Gençlik yay›n›m›z›n son dönemde gerek içerik, gerekse görsel olarak ulaflm›fl oldu¤u düzeyin yan› s›ra bizleri kitlelerle buluflturan önemli bir araç oldu¤u su götürmez bir gerçek. Yay›n›m›z sosyalist bir gençlik dergisi. Ve bizler proleter sosyalizminin genç solu¤unu kitlelerle paylaflmak sorumlulu¤u ile yüz yüzeyiz. Öncelikle neden militan sat›fl yapt›¤›m›z› anlatal›m. Bizler gerek okullar›m›zda, gerekse semt çal›flmas› süresinde yay›n›m›z› insanlara ulaflt›rmak için fazlas›yla çaba gösteriyoruz. Sokaktan geçen insanlara “Ekim Gençli¤i okumak ister misiniz?” diye sorman›n bizim için ne anlama geldi¤inden bahsedelim. Militan sat›fl faaliyetinin bizler için yerel sat›fllarda, e¤er varsa, yaflanan eksiklikleri aflmak ya da yerel sat›fllara destek olarak yap›lmas›n›n amaçlanmas› olarak de¤il, yerel yay›n sat›fl›n› artt›ran bir ifllevinin oldu¤unu düflünüyoruz. Bunun d›fl›nda insanlara ulaflma konusunda bizler için çok önemli bir araçt›r. Binlerce insana yay›n›m›z› tan›tmak, ad›n› duymalar›n› sa¤lamak ve meflru bir mevzi yaratmak açs›ndan militan sat›fl son derece ifllevsel bir araç. Burjuvazinin bütün araçlar›yla bilinçleri buland›rd›¤› dönemde onlara kendi alternatifimizi duyurmufl ve bu alternatif üzerinden birçok gündemi insanlarla tart›flma olana¤› yakalam›fl oluyoruz. Ankara’da en yo¤un insan trafi¤inin oldu¤u caddelerden biri olan Yüksel Caddesi’nde yaklafl›k 2 saat boyunca binlerce insan›n geçti¤ini düflünürsek, bizler böylesi bir kitleye komünistlerin düflüncelerini, olaylar hakk›nda düflündüklerini anlatma ve onlara sosyalizmin sesini duyurma f›rsat›n› yakal›yoruz. Örne¤in Ocak ay› boyunca haftan›n 3 günü yapt›¤›m›z militan sat›fl sonucunda 150 kadar dergiyi insanlara ulaflt›rm›fl olduk. Zorlu hava koflullar›nda, yo¤un kar ya¤›fl› alt›nda bile ›srarla sürdürdü¤ümüz faaliyetimiz, birçok kesimde övgüyle bahsedilen bir konu oldu. Üstelik bu ›srar›m›z üzerinden de bir çok insanla iliflki kurma f›rsat›n› yakalam›fl olduk. Böylesi yürütülen bir etkinlik bizler için ayn› zamanda önemli bir e¤itim alan›. Yoldafllar›m›z belirli konularda yaflad›klar› zorluklar› art›k yaflam›yorlar. ‹lk bafllarda kitleye sesli ajitasyon yapmak sadece s›n›rl› say›da yoldafl üzerinden yürürken; ilerleyen zamanda bu bizler için bir sorun olmaktan ç›km›flt›r. Art›k birçok yoldafl›m›z, zaman zaman yaflanan aksakl›klar d›fl›nda, sesli ajitasyon konusunda yetkinleflmifltir. Militan sat›fl›n birçok olumlu yan›na ra¤men ele al›nmas› gereken eksik yönleri de var. Ço¤u zaman dergimizi alan insanlarla daha sonras›nda iliflki kurmak konusunda eksik kal›yoruz. Oysa biliyoruz ki o insanlar; burjuvazinin yaratt›¤› bütün gösterifle ra¤men, par›lt›l› dükkanlar aras›ndan geçerken sosyalist bir gençlik yay›n›n› almay› tercih ederek s›radan insanlar olmad›klar›n› göstermifl oluyorlar. Dolay›s›yla bizlerin de okurlar›m›za bu bilinçle yaklaflmas› gerekiyor. Bugün h›zla reformizmin etkisi alt›na girenlerin s›kça dile getirdi¤i fley, sesli ajitasyonla dergi sat›fllar›n›n, afifl ve bildiri kullan›m›n›n faydas›z oldu¤udur. Ama deneyimlerimiz bize gösteriyor ki do¤ru bir flekilde, do¤ru politik çizgiyle yürütülen hiçbir faaliyet faydas›z de¤ildir, amac›na ulafl›r. Bizlere düflen sadece politik çizgimizi kitlelere ulaflt›rmada ›srarl› ve sab›rl› olmak.

Ankara Ekim Gençli¤i

55


Uçsuz bucaks›z bir hayal denizi 56

V‹CTOR JARA Yoksul bir köyde, yoksul bir ailenin çocu¤u olarak hayata merhaba der Victor JARA. fiili’nin yi¤it ozan›, bir çok sanatç› gibi sefaletin içinde yaflayarak k›sa zamanda gerçekleri görür. Babas› okuma yazmas› olmayan bir çoband›r. Annesi dü¤ünlerde, törenlerde gitar çalar. Victor JARA okuma yazmay› ve müzi¤in büyüsünü “cantador” olan annesinden ö¤renir. fiili, bizim ülkemizden uzak bir yerde olsa bile yaflam tarzlar› bize benzer. Bizdeki halk ozanlar›na karfl›l›k gelen “cantador”lar vard›r. Yoksulluk, sefalet, sömürü orada da kol gezer. ‹flte Victor JARA’n›n annesi bir cantadordur. “Annem çalarken o tahta kutudan çıkan ezgiler içime i lerdi. Anımsıyorum, o çalarken oldu um yerde ta kesilir, kendimden geçerdim. Sonra en güzel zevklerimden biri de gitara dokunmak, yava yava ok amaktı. Ne hayaller kurardım o zamanlar… Uçsuz bucaksız bir hayal denizine dalar giderdim…” 15 yafl›nda annesini kaybeder. Böylelikle ailesi da¤›l›r, Jara okulu b›rakmak zorunda kal›r. Kilise okuluna gitmeye karar verir. Onu buna iten annesinin ölümünden sonra içine düfltü¤ü yaln›zl›kt›r. Kendisi o günleri flu sözlerle anlat›r, “Evet, papaz olmak istiyordum. Aslında dü ünecek olursam, beni oraya iten yalnızlıktı. Kendime ba ka de erler, ba ka sevgiler, sözün kısası bu bo lu u dolduracak ba ka olgular arıyordum.” Müzik bilgisinin temellerini burada ald›. Papaz olmak, kendini yaln›zl›¤a sürüklemek ona göre de¤ildi. D›flar›daki gelece¤e, umutla akan dünyaya olan özlemi sebebiyle kiliseden ayr›ld›. Çeflitli ifllerde çal›flt› ve fiili Üniversitesi korosuna girdi. Burada “Yeni fiark›” ak›m›n›n kurucusu olan Violet Parrla ile tan›flt›. Bu ak›m k›sa sürede sömürüye karfl› bir sembol haline geldi. Jara’n›n flark›lar› art›k her yerdeydi. Fabrikada iflçi grevinde, okulda ö¤renci eylemlerinde direnifl flark›lar›n› söyleniyordu. Ona göre bunun nedeni ne gitar›n güzel ses ç›karmas›yd› ne de kendisinin güzel flark›

SÖMÜRÜ MERKEZ‹ FABR‹KALAR VE STAJ Meslek liseliler olarak bizlere okullarda geçen 3 y›l›n sonunda e¤itim ad›na hiçbir fley verilmiyor. Bunun yan›nda 3. s›n›fa geldi¤imizde, y›l›n bafl›ndan itibaren bafllayan stajlarda da fabrikalardaki emek sömürüsüyle karfl›lafl›yoruz. Staj yapt›¤›m›z fabrikalarda en angarya ifllerde, ya hiç para almadan ya da asgari ücretin %30'unu alarak çal›flmaktay›z. Baz› yerlerde bu emek sömürüsü okullarda da kendini gösteriyor. Staj yapacak yer bulamad›¤›m›z zaman bizleri okul temizleyicileri olarak görevlendirerek zorunlu çal›flt›r›yorlar. Bunlar›n yan›nda ö¤rendi¤imiz bir tak›m fleyler de oluyor. Mesela hayat›n ne oldu¤unu görüyoruz. Bu sistemin sömürmeden yaflayamayaca¤›n› fark ediyoruz. Ayr›ca bu sömürücü s›n›f› y›kacak tek gücün iflçi s›n›f› oldu¤unu anl›yoruz. 70 milyon insan içinde çok az bir k›sm› di¤erlerini sömürerek yafl›yor. ‹flçi ve emekçilerin örgütsüz olmalar› bu sistemi flimdilik ayakta tutuyor. Derslerde bilimsel, teknolojik imkanlardan yararlan›lmas› gerekirken, bizler, tam tersine gerici, bask›c›, floven bir e¤itimden geçiriliyoruz. Meslek liselerinde e¤itim gören ö¤rencilerin bir di¤er

söylemesiydi. “Namuslu gitarın sesi efkatli bir güvercin gibi uçar, gitarın teli kutsal su gibi” diye ifade ediyordu. Jara’n›n flark›lar› dünyadaki sömürüye maruz kalan milyarlarca insan›n ac›s›n› anlat›yordu. Ayr›ca Jara flark›lar›nda, sömürüye karfl› direnifli de anlat›yordu. O 1970 y›l›ndaki seçimlerde Unitad Popular ve Salvador Allende’yi destekledi. 11 Eylül darbesinde Sandiago Üniversitesi’nde gözalt›na al›nd› ve binlerce kifli ile birlikte Sandiago Stadyumu’na getirildi. Darbenin ac›s›n› yüre¤ine gömerek gitar›n› eline ald›. fiark›lar›n› coflkuyla söyleyen Jara bir flark› yazd› ve çevresindekiler her sat›r›n› ezberlediler. fiili Stadyumu ad›n› alan flark› flu sözlerle bitiyordu. Kara bir arkı oldu dilimden dökülenler yansıtayım dedi imde bu deh eti! Deh etti ya adı ım, ölümüm deh et. Ezgileri oldular bu arkının imdi sonsuzlu a karı an sessizlik ve çı lıklarda nice, nice onlar. Hiç görmemi tim bu gördü ümü, hissetmemi tim böylesine yürekten tomurcu un do aca ı anı... Daha sonra “Venceremos” u söylemeye bafllad›. Titrek sesi kendinden emin, düflmana ne koflulda olursa olsun boyun e¤meyece¤ini söylüyordu. Askerlerin silahlar›, tanklar›, tüfekleri vard›. Jara’n›n yüre¤inden korktular ve gitara dokunan parmaklar› kestiler. Bunu gören stadyumdaki insanlar ölecekleri bildikleri halde aya¤a kalkarak hep birlikte “Venceremos” u söylediler. "Venceremos venceremos Kıralım zincirlerimizi Venceremos venceremos Zulme ve yoksullu a paydos!” Umudun hayk›r›fl›n› ve coflkuyu gören askerler korkak ve aciz ellerine ald›klar› silahlarla Jara’y› delik deflik ettiler. O gün, Jara’n›n ölümsüz yüre¤i birilerine yol gösterici olurken birilerine korku sald›.

Karadeniz’de Mart› Olmak’ın Mart sayısından... sorunu da AOBP. Ne kadar baflar›l› olursak olal›m üniversiteye girme hakk›m›z elimizden al›n›yor. Burada oluflan tepkileri s›navs›z üniversite hakk›yla boflaltmak isteyen sermaye devleti böylece meslek liseleri üzerindeki boyunduru¤unu art›r›yor. Sonuç olarak ald›¤›m›z e¤itimde bir de¤ifliklik yok. Çünkü iki y›ll›k meslek yüksek okullar›nda verilen e¤itimin kalitesizli¤i gözler önündedir. Ben bir ALGP'li olarak bu sömürücü sisteme karfl› alternatifin mücadele oldu¤unu bildi¤im için buraday›m, gelin sorunlar›m›z›n çözümü için birlikte yürüyelim sosyalizme do¤ru. Meslek liseliler kurultaya! Çözüm devrimde, kurtulufl sosyalizmde!

Bir ALGP'li (Asi Güney’in ilk sayısından alınmı tır)


Örgütlenelim, düflünelim, sorgulayal›m! Merhaba, Geçti¤imiz günlerde Amerikan askerlerinin Irakl› esirlere yapt›¤› iflkenceleri gazetelerde okudum. Yan masada bir grup gencin de ayn› gazeteyi okuduklar›n› farkettim. Ancak onlarla aram›zda bir fark vard›. Onlar ayn› haberi de¤il de, yan sayfadaki magazin haberini okuyorlard›. Bu olay günümüz gençli¤inin ne kadar duyars›zlaflt›r›ld›¤›n›n, toplumsal sorunlara ilgisizlefltirildi¤inin, düflünmeyen, sorgulamayan bireylerin ne halde olduklar›n›n göstergesidir. Gençlerin ço¤u gelecek umudu olmadan amaçs›zca yafl›yorlar. Dünyan›n bir batakl›k haline getirildi¤inin fark›nda dahi de¤iller. Kendileri gibi amaçs›zlaflmayan, bofl

bir yaflam istemeyen, batakl›¤› görüp onu kurutmaya çal›flan insanlar onlar›n tabiriyle “kafay› yemifl”! Sermaye iktidar› toplumu düflünmeyen insanlar y›¤›n› haline getirmeye çal›fl›yor. Amaçlar› da insanlar›n beyinlerini uyuflturmak. Dünyay› TV’lerde gösterilen sahte par›lt›larla dolu bir cennet gibi göstermeye çal›fl›yorlar. Özellikle gençler mafya, sigara, alkol, uyuflturucu vb. al›flkanl›klara, medyan›n da deste¤iyle ilgi duyuyorlar. Uyuflturucu okul önlerinde normal bir fleymifl gibi sat›l›yor. Bu durumun engellenebilmesi insanlar›n bilinçlenmesiyle mümkündür. ‹nsanlar bunun fark›nda de¤iller, fark›nda olanlar da ne yapacaklar›n› bilmiyorlar. Biz, emekçilere yol gösterebilmek, onlara birlikte hareket etmenin önemini anlatabilmek için ‹zmir Buca’da Çaml›kule Kültür Sanat ve Dayan›flma Derne¤i açt›k. Bu derne¤in insanlar›n hayat›na olumlu bir yön verebilece¤ini düflünüyorum. En baflta gençlere özendikleri çürümüfl burjuva kültürün asl›nda nas›l bir batakl›k oldu¤unu anlatacak. ‹nsanlar›n gerek evde, gerek çal›flma yaflam›nda, gerekse de toplumsal hayat›n her alan›nda yaflad›¤› sorunlar›n üzerine e¤ilecek. K›sacas› tam bir kültür, sanat ve dayan›flma evi olacak. Böyle bir çal›flma içinde yeralmaktan, ufak da olsa katk›da bulunmaktan çok mutluyum. Aç›l›fltaki insanlar›n coflkusu, gözlerindeki inanç bizim do¤ru yolda oldu¤umuzun bir göstergesidir. Ben do¤ru yolda oldu¤umu düflünüyorum. Tüm insanlar› da bu yola davet ediyorum. Çünkü insanl›¤›n kurtuluflu, o batakl›¤›n kurutulmas› bu yoldan geçer.

Ege Üniversitesi’nden bir Ekim Gençli¤i okuru

Bahar› yakalayabilmek… Nedir yaflad›¤›m›z hayat› bize anlaml› k›lan? Tek bir soru de¤ifltirebiliyor asl›nda insan›n yaflam›n›, benim yaflam›m› de¤ifltirdi¤i gibi… Her sabah uyand›¤›nda kim fark ediyor gökyüzünün mavili¤ini ya da bahar›n geldi¤ini? Düflüncelerde geçim s›k›nt›s›, ödenemeyen okul masraflar›, asl›nda bizim hiç istemedi¤imiz fakat baflkalar› taraf›ndan bizim için çizilmifl, sonu uçuruma varan bir yol. Bunlar tüm gerçekli¤iyle karfl›m›zda dururken, kim inan›r ki her gün TV’lerde alay eder gibi bizimle asl›nda kötü giden hiçbir fley yokmufl gibi anlatt›klar› pembe masallara, ya da kredi kartlar›na hapsettikleri limitlerini de kendi belirledikleri özgürlük yalanlar›na… Yaflad›¤›m›z hayat› bize anlaml› k›lan›n ne oldu¤una karar vermeden önce nedir yaflamak onun cevab›n› vermek laz›m öncelikle. Ben bunun cevab›n› art›k çok net bir biçimde verebiliyorum. Yaflamak, her gününü yeniden örgütlemektir… Ve hayat›n tüm olumsuz gidiflat›na dur diyebilmektir masaya vurulan say›s›z yumruklar aras›nda, k›saca güneflten bir damla olabilmektir yaflamak… Ve biliyorum art›k yaflamak buysa e¤er yaflam› anlaml› k›lacak tek fley vard›r yap›lmas› gereken… Benim ça¤r›m insana yak›fl›r bir dünyada yaflamak isteyen herkese: Bahar› yakalayabilmek için sosyalizm bayra¤› alt›nda Ekim Gençli¤i saflar›nda birleflmeye!

Ankara’dan bir genç komünist

57


58

e l e d a c ü › M r a l p u t k me

“Daha ölmedi çocuklar...

Ölmeyecek”

Merhaba, “Pay›na yaflamak düfltüyse e¤er, Atla at›na isteksiz bacaklar›n› umursama Umursama yang›na koflan yüre¤ini Daha ölmedi çocuklar ve çiçekler Bütün kufllar unutmad› ötüfllerini...” “Daha ölmedi çocuklar...” dizesi dudaklar›mda ikinci kez hayat buluyor, masama yöneliyorum. Ve günler öncesine gidiyorum... Bu dizeler beni aylard›r süren ön çal›flmas›na tan›k oldu¤um Çaml›kule Kültür-Sanat ve Dayan›flma Derne¤i’nin aç›l›fl etkinli¤ine götürüyor. Aç›l›fl etkinli¤ine gelen mesajlar›n, tiyatro oyununun, fliir ve müzi¤in, halaylar›n birlik ve beraberli¤i perçinledi¤ini gördüm. ‹nsanlardaki coflkuyu ve samimiyeti umutla seyrettim. Ancak ben derne¤in aç›l›fl›n›n birkaç gün öncesine; mahalle insanlar›n›n davet edildi¤i, evlerin kap›lar›n›n tek tek çal›nd›¤› sürece gitmek istiyorum... Kap›y› çal›yoruz. Ço¤unlukla çocuklar aç›yor kap›y›. Onlar› gelece¤in gençleri olarak selamlad›ktan sonra “Annen veya baban evde mi, onlarla görüflebilir miyiz?” diye soruyoruz. Ça¤›r›yorlar kim varsa... “Büyükler” ç›k›yor karfl›m›z›. Amac›m›z› anlat›yoruz, etkinli¤imize ça¤›r›yoruz.. Ve sadece büyüklerin dünyas›nda olan ve küçüklerin hiç anlam veremedi¤i hüzün ve serzenifl dolu cümlelerle karfl›lafl›yoruz: “Pazar günü mü? Ama ben pazar günleri de çal›fl›yorum!” “Bilmem ki eflim ne der?” “Tabii ki biz de çal›flmalar›n bir parças› olmak isteriz, ama zaman›m›z yok...” Bu cümleler flafl›rtm›yor bizi. ‹nsan›n insana köle yap›ld›¤› sömürücü sistemde bu cümlelerin as›l kayna¤›n›n kapitalizm oldu¤unu biliyoruz. Ya küçükler... Kap›y› açanlar ya da kap› aç›ld›ktan sonra kap›ya hücum edenler... Biz fliir, tiyatro, müzik dedikçe gözleri ›fl›l ›fl›l parlayanlar... “Anne gidelim ne olur!” “Anne benim param var” diyenler... “Tiyatroyu biliyor musun sen?” “Evet okulda gördüm. Hani flöyle flöyle hareket ediyorlar.” (Ellerini kollar›n› oynat›p gülümsüyor.) Kap›y› çal›yoruz, 7-8 yafllar›nda küçük bir arkadafl ç›k›yor karfl›m›za. Ad›n› konufltukça ö¤reniyoruz... Ali’nin anne ve babas› evde yok. “Mahallemizde yeni bir dernek aç›ld› biliyor musun?” “Biliyorum, Çaml›kule Kültür-Sanat ve Dayan›flma Derne¤i” diyor. Bafl›n› okfluyoruz Ali’nin. Yüzümüzde bir tebessüm olufluyor. Ali beni flafl›rt›yor; aç›l›fl etkinli¤inde bir de fliir okuyor. fiaflk›nl›¤›m Ali fliirini okudu¤unda “umut budur iflte” diye düflünürken geçiyor. Masama yönelirken “Daha ölmedi çocuklar... Ölmeyecek” diye tekrarlan›yor sözcükler dudaklar›mda, beynimde, yüre¤imde... ‹nan›yorum ki Çaml›kule emekçi halk› Ali’nin okudu¤u fliirdeki umudu ve inanc› kuflanarak Çaml›kule Kültür-Sanat ve Dayan›flma Derne¤i arac›l›¤› ile yoksullu¤a, yozlaflmaya, yabanc›laflt›rmaya ve geleceksizli¤e meydan okuyacak.

Ege Üniversitesi’nden bir Ekim Gençli¤i okuru


En son ne zaman bakt›n›z ac›ya, en son ne zaman dokundunuz? Bilir misiniz ac›lar 59 nerede birikir? Nas›l korkar bir çift göz? Tecavüzü, bir insan›n bir sahibi olmas›n›, ölümü özlemeyi, yok edilmeyi anlayabilir misiniz? Soyunuzun suçlu say›lmas›na katlan›r m›s›n›z? Süngüyle, iflkence aras›nda seçim yapt›n›z m›? Yollar ve yok olufl hangi tarih tart›flmas›n›n konusu say›l›r? Foto¤raf Türkiye’den... Tan›mazs›n›z onu. Ad› kay›t alt›ndad›r gerçi, ama tan›man›za gerek yoktur. O yok edilen soyundan arta kalan ve kelimenin tam anlam›yla arta kalan bir Ermeni kad›n›. Yollara sürülen ve yok edilmeleri icap etti¤i buyurulanlardan. Onu kurtaran Türk ailesinde köle. Evin efendisi iflkence ile tecavüz etmifl ve

Ac›ya bakmak...

kurtuldu¤unda hamileymifl. Sonras›n› bilmiyoruz. Bilmek gerekmiyor da. Ac› y›ld›rabilir mi t›marhane radyolar›n›… fiimdi tarihçiler tart›fls›n, siyaset sussun deniyor da. Gerçekten bu tarih tart›fl›labilir mi? Onun ac›lar› orada dururken tarih tart›flmas› nedir? Kardefller, Bak›n ac›ya, dokunun, onu yaral› aln›ndan öpün ve deyin kardeflli¤inizi: Bir memleketteniz biz. Sana çektirenlerden biz de çekeriz. O ac›larla soyumuz da birdir Elousa. Ve silinmese de sana yap›lanlar, torunlar›n s›n›r›n kalkt›¤›n› görecekler, sana tecavüz edilen evde toplan›p birlikte iki dilden türkü söyleyecekler. Çekilen ac›lara verilmifl sözümüz olsun bu...



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.