ÝÇÝNDEKÝLER
Ekim Gençliði’nden Yeni birsayýmýzla daha tüm okurlarýýza ve yoldaþlara merhaba, Bu yýl da üniversiteler yoðun ve zorlu baský koþullarýyla açýldý. Neoliberal saldýrý politikarýný hayata geçirebimek için canhýraþ bir biçimde çalýþan burjuvazi, saldýrýlarýn baský ve sindirme politikalarý ayaðýný da ihmal etmedi. Yeni TMY ve diðer faþist yasalarla tolumsal muhalefete ve devrimcilere dönük saldýrýlarýn ardý arkasý kesilmiyor. Kürdisan’dan her gün farklý bir provokasyon ya da saldýrý haberi geliyor. Keza ESP ve Atýlým’a dönük saldýrýyý bu minvalde de düþünebilmek gerekiyor. Saldýrýlarýn üniversiteler ayaðýnda ise yaz boyunca devam eden soruþturmalar ve neticesindeki uzaklaþtýrma ve atýlmalar duruyor. Ülke genelinde yüzü aþkýn öðrenci bu saldýrýlara maruz kalmýþ durumda. Bu yoðunlaþtýrýlmýþ saldýrý sürecinden çýkabilmenin yolu, kitlelerin politizasyonundan geçmektedir. Birleþik, kitlesel, derimci bir gençlik hareketi yaratabilme yolunda atýlabilecek adýmlara Ýstanbul çalýþmamýzdan anlamlý bir örnek gelmiþtir. Ýstanbul kampanyasýnýn üreteceði deneyimler gençlik çalýþmamýz açýsýndan takip edilmesi gereken bir yerde durmaktadýr. Yeni mücadele yýlýnda tüm yoldaþlarýmýza baþarýlar diliyoruz. Bir sonraki sayýmýzda görüþmek umuduyla...
6 Kasým'da alanlardayýz! sayfa: 5
Tarihsel geliþimi içerisinde YÖK sayfa: 7
Bataklýða giden bataklýða gömülür! sayfa: 22-24
Orta sayfa Güncel soruþturma saldýrýsý ve gençliðin görevleri sayfa: 30-33
Atýlým ve ESP yalnýz deðildir! sayfa: 43-44
Nükleer enerji! sayfa: 47-48
www.kizilbayrak.net günlük yayýnda...
Ekim G ençliði Sosyalist Gen lik Dergisi Sayý: 97 - EKÝM 2006 Fiyatý: 1 YTL. (KDV dahil) Sahibi ve Sorumlu Y. Ýþl. Md.: Gülcan CEYRAN EKÝNCÝ EKSEN Basým Yayýn Ltd. Þti.
Yönetim Adresi: Eksen Yayýncýlýk Molla Þeref Mah. Turgut Özal Cd. (Millet Cd.) 50/10 Fatih/Ýstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52 Fax: (0212) 534 95 90
E-mail: ekim_gencligi@yahoo.com Yayýn türü: Yaygýn - Süreli
EKSEN Y ayýncýlýk B ürolarý Üsküdar Cad. Pýnar Ýþhaný No: 5, Kat: 4, Daire: 52 Tel: 0 (216) 353 35 82 Kartal/ÝSTANBUL Cumhuriyet mah. Tennur Sok. Cumhuriyet Ýþhaný Kat:3/5 Tel-Fax:0 (352) 232 66 71 KAYSERÝ
Cemal Gürsel Cd. Shell Karþýsý Vakýf Ýþhaný Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91 Necatibey cd. Gözlükçü Ýþaný No:26/24 Kýzýlay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
CM YK
Sönmez Ýþ Sarayý Kat 3 No 220 Heykel / Bursa Tel: 0 (224) 220 84 92 853. Sok. Bilen Ýþhaný No: 27/710 Konak/ÝZMÝR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23
Saadetdere Mah. Fýrýn Sok. No: 37/25 (Depo duraðý) Esenyurt/ÝSTANBUL Baský: Özdemir Matbaacýlýk Daðýtým: Yaysat
Tica arileþ þen eðitim m kitlesel bir gençlik müca adelesi maya alýyor!
Olanaklarý güce dönüþtürelim! Gençlik mücadelesinde bir kýpýrdanma mý var? Bu soruya verilecek her aceleci yanýt, harekete dair iyimser beklentiler yaratmak, güncel plandaki görevlerin üzerini örtmek dýþýnda bir rol oynamayacaktýr. Ancak yine de son bir iki yýllýk gençlik mücadelesinin tablosu ile karþýlaþtýrdýðýmýzda, çeþitli deðiþkenleri tanýmlamak faydalý olacaktýr. Yakýn dönemde gençlik mücadelesinde özellikle 13 Mart sonrasýnda- süreklileþmiþ bir eylemsel daralma söz konusu idi. Ancak yeni dönem eylemleri -özellikle yerel planda ortaya çýkan eylemler- bu tablonun deðiþmeye baþladýðýnýn iþaretlerini vermektedir. Okullarýn açýldýðý dönemde kayýt paralarý vb.'ne iliþkin eylemler, eylem dinamizmi oldukça geri olan birçok üniversitede anlamlý denilebilecek çýkýþlar olmuþtur. Bu eylemlerin ne kadar sürekli kýlýnabileceði ise devrimci öncü müdahalenin yönüne baðlýdýr. Ancak doðru ve sonuç alýcý bir müdahale gençliðin kitlesel mücadelesinin önünü açacaktýr. Yeni dönemin tüm verileri bu tabloyu açýklýðý ile ortaya koymaktadýr.
Gençlik mücadelesinde bir kýpýrdanma mý var? Son dönemde gençliðin sorunlarý geçmiþ dönemlerle kýyaslanamaz bir biçimde derinleþmiþtir. Son 5 yýl içerisinde özellikle AB uyum yasalarý çerçevesinde çýkartýlan yasalar eðitim sistemini bir bütün olarak piyasaya baðlamýþ, geniþ gençlik yýðýnlarýnýn gelecek umutlarýnýn son kýrýntýlarýný da yok etmiþtir. Ancak tek baþýna yok olan gençliðin sistem içi umutlarý deðildir. Sermaye geniþ gençlik yýðýnlarýnýn ihtiyaçlarýný dönemsel olarak dahi karþýlayabilme olanaðýndan yoksun olduðu için, saldýrýlarýný görülmemiþ biçimde yoðunlaþtýracaktýr. Soruþturma terörünün kapsamý ve yaygýnlýðýný, kitlesel bir gençlik mücadelesinin geliþimini engellemek için sermayenin bir yýldýrma operasyonu olarak tanýmlamak yerinde olacaktýr. Soruna iliþkin elbette birçok neden sýralanabilir; ancak sermaye ortaya koyduðu saldýrýlarýn sonuçlarýný bilmekte, buna uygun bir hazýrlýk yapmakta, kitlesel bir gençlik muhalefeti büyümeden, sorunun önünü almak istemektedir. Bu açýdan soruþturma terörü hem oldukça bilinçli bir tercihin, hem de gençlik karþýsýndaki umutsuzluðun bir göstergesi olarak deðerlendirilmelidir. Gençlik açýsýndan ise, umutsuzluk ve beklentisizlik devrimci bir önderlik müdahalesi ile aþýlamadýðý koþullarda, yozlaþma ve yýkýma yol açar. Sermayenin umut dolu bir gençliðe ihtiyacý yoktur. Onun sorunu umutlarýný yitirmiþ bir gençliðin geleceðe dair beklentilerini tümüyle yok etmektir. Bunda saðlayacaðý baþarý eðitim sisteminde hedeflediði dönüþümlerin de güvencesi olacaktýr. Tekrar sorumuza dönelim. Gençlik mücadelesinde bir
kýpýrdanma mý var? Olgularý nesnel olanaklarý ölçüsünde deðerlendirdiðimizde, bu soruya hiç duraksamadan "evet" yanýtýný verebiliriz. Bu yanýt hiç de bugün ortaya çýkan sýnýrlý eylem ve etkinliklerin görüntüleri üzerinden deðil, sürecin siyasal plandaki deðerlendirmesinin bir sonucu olacaktýr. Kaldý ki bugünün tablosunda bizi iyimser kýlan geliþmeler mevcuttur. Özellikle yerel planda yaþanan geliþmelerin ilk sonuçlarý, bu iyimser deðerlendirme ve beklentilerimizi olumlamaktadýr. Sermayenin son dönem elinde tek silah olarak baský ve terör kalmýþtýr. Baský ve terörün arkasýnda ise derin bir korku ve umutsuzluk. Bugün sermayenin tek umudu, bu tablonun devrim lehine deðiþtirilemiyor, ortaya çýkan olanaklarýn kitlesel bir mücadelenin etkin birer aracýna dönüþtürülemiyor olmasýdýr. Öyleyse, sermayenin son umudunu kýrmak için umut ve inançla yeni döneme baþlamalýyýz.
Kitle mücadelesinin diyalektik geliþimi Kitle mücadelesinde geliþim þablonlarý oluþturmak elbette ki devrimci güçlerin iþi deðildir. Zira gençlik mücadelesi yerel veya genel, akademik veya politik herhangi bir gündemin etkisi ile geliþip serpilebilir. Bu yaklaþým, devrimci gençlik mücadelesinin politik ve akademik sorunlarý bütünlüklü ele almasý ve gençlik mücadelesini politikleþtirmeyi hedef olarak tanýmlamasýnýn temel nedenidir ayný zamanda. Bugün gençlik mücadelesi öncelikle yerel planda kendine çýkýþ olanaklarý aramaktadýr. Kayýt paralarýna, ders ve müfredat sorununa iliþkin yapýlan eylemler, yemekhane ve kantin özelleþtirmelerine karþý çalýþmalar ilk sonuçlarýný yerellerde çeþitli eylem ve etkinliklerle ortaya koymaktadýr. Bu olumlu veya olumsuz bir durumun deðil, güncel plandaki ilk olanaklarýn ifadesidir, kendi adýmýza ise müdahalemizin yönünü tanýmlamaktadýr. Kitle mücadelesinin bir diðer önemli baþlýðý ise mücadelenin gündemleridir. Gençliðe dönük saldýrýlarýn düðüm noktasýný ticarileþen eðitim oluþturmaktadýr. Geçmiþ
3
4
dönem deðerlendirmelerimizde ifade ettiðimiz gibi, bu hiç de tek baþýna akademik sorunlara iliþkin genel bir tanýmlama deðildir. Zira çürüyen eðitim sisteminin çürüyen sistemin dolaysýz bir sonucu olduðu gerçeði bu sorunu hýzla politikleþtirmiþtir. Bugün ticari eðitim sorunu bir dizi gündemle dolaysýz bir biçimde birbirine baðlýdýr ve sistemin yaþadýðý neo-liberal iktisadi dönüþümün üniversitelerdeki yansýmasýdýr. Bu durum iki yönlü olarak gençlik mücadelesi için önemli olanaklar sunuyor. Birincisi, yerellerde ortaya çýkan kayýt paralarý, yemekhane özelleþtirmeleri, neredeyse tüm alanlarý kesen mesleki yeterlilik saldýrýsý gibi baþlýklar ticari eðitim sorununa dolaysýz olarak baðlanmýþtýr. Dolayýsýyla en küçük yerel sorun dahi hýzla politik muhtevaya kavuþarak merkezi kitlesel bir gençlik mücadelesinin olanaðýna dönüþmektedir. Ýkincisi, ticarileþen eðitimin ülkedeki ve dünyadaki saldýrýlarla kurduðu dolaysýz baðdýr. Bu, kamunun tasfiyesi, savaþ ve iþgal vb. gündemlerin eðitim sisteminin genel sorunlarý ile bütünleþmesinin olanaklarýný arttýrmaktadýr. Bugün savaþa deðil eðitime bütçe güncel bir slogan haline gelmektedir. Gençlik mücadelesinin güncel tablosunda ortaya çýkan ilk sýnýrlý sonuçlar bu deðerlendirme ile birleþtirildiðinde, kitle mücadelesinde güncel ve hýzlý bir geliþmenin hiç de olanaksýz olmadýðý görülecektir. Ancak bugün ihtiyaç duyulan, bu tabloya yanýt oluþturacak birleþik bir mücadeledir. Bundan yoksunluk koþullarýnda, geliþme olanaklarýnýn heba olmasý ihtimali güncel bir sorun olarak karþýmýzdadýr. Geçmiþte yaþanan olumsuz süreçlerden gereken dersler hýzla çýkarýlmalý ve sermayenin saldýrýlarýna karþý güçlü bir barikat örülmelidir.
Bilinç, örgüt ve eylem diyalektiði: Yeni dönemde özgürleþmek için eyleme! Kitle mücadelesinin geliþmesinin en önemli aracý gelecek umuduna kavuþabilmek, bu temelde özgürleþebilmektir. Bugün sermaye bizim özgürlük alanlarýmýzý daraltarak mutlak güç ve karþý konulmasý imkânsýz bir kuvvet imajý çizmektedir. Sýradan öðrenci eylemlerine yapýlan saldýrýlarla sermaye bu imajýný her adýmda güçlendirme derdindedir. Oysa bu duyulan korkunun dýþavurumudur. Gençliðin özgürlük yönünde atacaðý her adým onun korkularýný derinleþtirecektir. Eylem özgürleþmenin ilk adýmýdýr. En güçlü propaganda aracýndan bin kat daha güçlü bir bilinç öðesidir. Gençliðin hak arama ve alma bilincinin ilk göstergesidir. Yakýn dönem gençlik mücadelesinin temel sorunlarýndan birisi de gençliðin eylemsel bilincini geliþtirmek, bu temelde gençlik mücadelesini özgürleþtirmek alanýndadýr. Ya eylemlerin kitle mücadelesi ile baðý yeterince kurulamamýþ, ya da gerekli zamanlarda eylemler yeterince etkili araçlar olarak kullanýlamamýþtýr. Bugün kitle mücadelesi her düzeyde açýk kitle eylemlerine ihtiyaç duymaktadýr. Sonuç alýcý bir mücadelenin hareket noktasý burasý olmak zorundadýr. Kitle mücadelesi bilinç, örgüt ve eylem diyalektik iliþkisi içerisinde geliþir. Eðer bu öðeler arasýnda birbirini geliþtirici bir iliþki kurulamazsa, sürecin geliþiminin nesnel olanaklarý ne olursa olsun, mücadele zaafa uðrayacaktýr. Yeni dönem gençlik mücadelesi, düzeyi ne olursa olsun, eylemler üzerinden güçlenecek ve etkinleþecektir. Eylemi hedef almayan bir faaliyetin gençlik mücadelesinin
ihtiyaçlarýna yanýt verebilme þansý bulunmamaktadýr. Ancak bilinç, eylem ve örgüt iliþkisi birbirini dolaysýz olarak güçlendirmek durumundadýr. Týpký eylemin özgürleþtirici bir öðe olduðu gerçeðine özel olarak vurgu yaptýðýmýz gibi, her düzeyde örgütlenmeye ve kitle çalýþmasýna özel bir önem verilmelidir. Örgüt geliþen bir mücadele sürecinin hem aracý, hem de sonucudur. Örgüt ancak eylemi hedef alan bir kitle mücadelesi sürecinde etkin bir araca dönüþtürülebilir. Ve gerisin geri bu mücadeleyi büyütebilir. Yeni dönemde yerel ve genel sorunlara yönelik mücadelede yukarýda iþaret ettiðimiz diyalektik iliþki gözetilmeli, eylemli bir mücadele hattý hedeflenmelidir.
6 Kasým'ý kitlesel bir gençlik mücadelesinin kaldýracýna dönüþtürelim! Tüm bu tartýþmalar ýþýðýnda 6 Kasým nereye oturmaktadýr? Bu soruya verilecek yanýt mücadelenin güncel sorunlarý üzerinden olacaktýr. Bu açýdan 6 Kasým'ý öncelikle gündemler planýnda ele almakta fayda var. Bu yýlýn 6 Kasým eylemini ticari eðitime ve sonuçlarýna, öte yandan da emperyalist iþgal ve iþgal ortaklýðýna karþý bir mücadele sürecine dönüþtürmeliyiz. Ancak bu tek baþýna 6 Kasým'ýn gündemlerini belirlemek anlamýna gelmiyor. Zira bundan daha önemlisi, 6 Kasým sürecini bütünsel bir dönemin etkin bir parçasý haline dönüþtürmektir. Ancak bu baþarýlabildiði koþullarda 6 Kasým doðru bir zemine oturabilir. Öte yandan, önümüzdeki sürecin eylem dinamizmi ve örgütsel plandaki sonuçlarý açýsýndan da 6 Kasým bir ara aþama ve kaldýraç olabilmelidir. 6 Kasým gençliðin örgütlenme sorunundaki kýsýr tabloyu aþmak için önemli bir imkândýr. 6 Kasým eylemleri ileri gençlik güçlerinin yaygýn olarak ilgi gösterdiði eylemlerdir. Bir dizi nedenden kaynaklý olarak bu ilgide (ki rejimin YÖK rötuþlarýnýn da bunda önemli bir payý var) son yýllarda belirli bir gerileme olmasýna karþýn, halen YÖK sorunu ve dolayýsýyla 6 Kasým geniþ gençlik kitleleri için özel önemini korumakta ve soruna ilgi sürmektedir. Önümüzdeki 6 Kasým bu imkânýn güçlü bir yerel kitle çalýþmasý ve yerel esnek kitle örgütlenmeleri ile deðerlendirilmeye çalýþýlacaðý bir süreç olmalýdýr. Birleþik bir mücadele, hedefli bir kitle faaliyeti, eylemsel çýkýþlar… Bu baþlýklar yeni dönem gençlik mücadelesinin yeþereceði zeminin politik çerçevesine iþaret etmektedir. Tüm gücümüzle bu olanaklarý güce dönüþtürelim.
Em mperya alist iþga ale ve tica arileþ þen eðitim me karþ þý
6 Kasým'da alanlardayýz! Gençlik hareketinin öznelerinin gençlik hareketine dönük sorumluluk bilinçlerinin sýnandýðý bir dönemden geçmekteyiz. Hareketin geçmiþ yýllardan yeni döneme miras býraktýðý sorunlarý bir yanda, sermaye iktidarýnýn bu tablodan güç alarak derinleþtirdiði saldýrýlarý diðer yanda. Derinleþen sorunlar karþýsýnda hareketin bugünkü gerileyen düzeyine baktýðýmýzda ortaya çýkan çeliþki, devrimci önderlik sorununun ne denli yakýcý olduðu ve öznel yetersizliklerin üzerine gidilmeksizin bugünkü tabloda bir deðiþiklik yaratmanýn imkânsýzlýðý gerçeklerinin altýný bir kez daha çiziyor. Gençlik hareketinin artýk kýsýr tartýþmalardan, dar grupçu yaklaþýmlardan sýyrýlmaya, atalet tablosunu kýrabilecek yol ve yöntemlerin birleþik bir tarzda tartýþýldýðý ve pratiðe geçirilmeye çalýþýldýðý bir sürecin örülmesine ihtiyacý var. Bu çerçevede 2006 6 Kasým'ý gençlik hareketine sonuç alýcý bir müdahale yapýlmasýnýn bir ilk imkâný olarak ele alýnmalý ve bu doðrultuda 6 Kasým eylemini de içine alan bir tarzda kitle inisiyatifini açýða çýkartýcý bir sürecin örülmesine vesile olmalýdýr.
Geçen yýllarýn deneyimi ýþýðýnda 6 Kasým... Son birkaç yýldýr 6 Kasým süreçlerine damgasýný vuran yer, tarih, pankart, imza vb. tartýþmalar hareketin bugün karþý karþýya kaldýðý sorunlarýn kaynaðý deðil elbette, ancak içinden çýkamadýðý kýsýrdöngünün önemli bir nedenidir. 6 Kasým'ý tek bir eylemden, tek bir günden ibaret algýlamanýn bir sonucu olan bu tartýþmalarýn harekete neler kattýðýný neler götürdüðünü tartýþmak yerine bugün gelinen noktaya bakmanýn yeterli olduðu açýktýr. Özellikle 2005 6 Kasým tartýþmalarýnýn fiiliyatta ortaya çýkarttýðý tablo son yýllarýn en dar ve güçsüz 6 Kasým eylemlerine iþaret etmektedir. Bu sene 6 Kasým'ý daha doðru bir zeminde ele alabilmek için geçen seneyi kýsaca hatýrlamak gerekiyor. 2005 yýlý 6 Kasým eylemleri bir dizi bölünmeye sahne olmuþtu. En can alýcý örneðinin yaþandýðý Ankara'da geçen sene dört ayrý 6 Kasým eylemi örgütlenmiþti. Eylemlerin bölünme sebeplerine dönüp bakýldýðýnda ise maalesef eylem biçimlerinin ötesinde bir tartýþmaya rastlamak mümkün olmamýþtý. Tartýþmalarýn kilitlendiði nokta eylem biçimleri ve eylem alaný olunca, hâlihazýrda 6 Kasým'ýn gençlik hareketi açýsýndan asýl önem taþýyan yaný yine es geçilmiþ ve neredeyse bütün yerellerde oldukça zayýf bir ön çalýþma örülmüþtü. Genç komünistlerin yer, tarih, imza gibi tartýþmalarýn tali olduðu vurgusunu ýsrarla yapmalarýna karþýlýk bu vurgunun güçlü bir karþýlýk üretmemesi ve alanlarda bu konuda yeterli düzeyde pratik çaba harcanmamýþ olmasý, bir bütün olarak 2005 6
Kasým'ýnýn hareket açýsýndan kaybedilmesine yol açmýþtýr. Özetle, son yýllarýn 6 Kasýmlar'ý hareketin ihtiyaçlarýndan kopuk bir biçimde, dar grupçu kaygýlarla ele alýnmýþ ve bunun faturasý doðal olarak gençlik hareketine çýkmýþtýr. Eðer öznesi olduðumuz gençlik hareketi için, 6 Kasým'ý bir manivela olarak kullanmak kaygýsýný taþýyorsak, geçmiþ yýllarýn deneyimleri ýþýðýnda artýk kýsýr tartýþmalarý bir kenara býrakýp, 6 Kasým'ý bir süreç olarak algýlayarak, gençlik hareketinin ve doðal olarak 6 Kasým'ýn gündemlerini, bu gündemlerin alanlara taþýnmasýnýn yol ve yöntemlerini tartýþmaya baþlamalýyýz.
6 Kasým'ý önceli ve sonralý bir süreç olarak örgütlemek zorunluluðu... 6 Kasým'ý gençlik hareketi açýsýndan asgari düzeyde de olsa bir imkana dönüþtürebilmenin tek koþulu, onu bir takvim günü olmaktan çýkartarak, öncesi ve sonrasýyla ele alabilmektir. 6 Kasým'ý bir süreç olarak algýlamak derken kastedilen budur. Hiçbir tartýþmaya takýlmaksýzýn, 6 Kasým eyleminin gündemlerinin, ön çalýþmasýnýn nasýl güçleneceðinin tartýþýlmasý gerekmektedir. 6 Kasým çalýþmalarý süresince kitle tabanýnýn geniþletilmesi için harcanacak her çabanýn gençlik hareketinin içinde bulunduðu týkanýklýðý aþmak için harcandýðýnýn hýzla kavranmasý gerekmektedir. Yoksa bu tartýþmalardan baðýmsýz örgütlenen 6 Kasým eylemleri hangi bileþenle ve hangi tarzla örgütlenirse örgütlensin, 6 Kasým'ý bir takvim olarak algýlamanýn ötesinde bir anlam taþýmayýp, sürecin yaratabileceði imkânlarý baþtan kaybetmek anlamýna gelecektir. Bu çerçevede ele alýndýðýnda, geçtiðimiz senelerin 6 Kasýmlar'ýný aþan bir 6 Kasým eylemi örgütleyebilmenin temel koþulu, bu sene eylemin yeri ve biçimi merkezli tartýþmalardan kaçýnarak "nasýl bir ön hazýrlýk süreci?" sorusuna yanýt aranmasý ve bu soru merkezinde tartýþýlmasýdýr. Israrla vurgulama gereði duyuyoruz; 2006 6 Kasým'ýnda suni bölünmelerin aþýlmasý hareketin öznelerinin ortak bir sorumluluðudur.
5
6 Kasým'ý kitle inisiyatifini açýða çýkartmanýn aracýna dönüþtürmek…
6
6 Kasým'ýn gündemleri ve ele alýnýþlarýna dair… Yeni dönem gençlik hareketinin öne çýkan gündemleri doðallýðýnda 6 Kasým eylemlerinin ve ön çalýþma sürecinin de gündemlerini oluþturmaktadýr. Öncelikle 6 Kasým YÖK'ün kuruluþ tarihi olmasý vesilesiyle doðal olarak YÖK'ün güçlü bir teþhirine konu edilmek zorundadýr. Bu çerçevede sermaye iktidarý cephesinden eðitimin ticarileþtirilmesi yönlü atýlan adýmlar ve üniversitelerde artan baský koþullarý, soruþturmalar YÖK baþlýðýný yeter düzeyde güncel alt baþlýklara kavuþturmaktadýr. YÖK'ün kurulduðu günden bu yana iki ana misyonu olarak ifade edebileceðimiz bu baþlýklar güncel görünümlerine özel olarak vurgu yapýlarak ele alýnabilmelidir. Özellikle üniversitelerde hýzlanan özelleþtirme, piyasalaþma süreci, öðrencilerin müþterileþtirilmesi yerel görünümleri ile ele alýnabilmeli, iþsizlik ve geleceksizlik vurgusu yine ayný biçimde iþlenmelidir. 6 Kasým'da öne çýkartýlmasý gereken diðer bir gündemse, Ortadoðu'da yaþanan iþgal sürecidir. 6 Kasým süreci emperyalist haydutluða ve bunun Türkiye'deki somut görünümü olan asker göndermeye karþý gençlik cephesinden oluþturulmuþ güçlü bir anti-emperyalist odaðýn yaratýlmasýna vesile olabilmelidir. Bu iki gündem ele alýnýrken özellikle gündemler arasýndaki açýk baðýn altý ýsrarla çizilmek zorundadýr. 6 Kasým süreci olarak ifade ettiðimiz ne tek baþýna 6 Kasým eyleminin örgütlendiði gündür, ne de 6 Kasým eylemine dek üniversitelerde geçen süredir. 6 Kasým öncesi ve sonrasýyla bir süreci ifade eder. Sýraladýðýmýz gündemlerin kapsamý ve birazdan ayrýntýlandýracaðýmýz yöntem tartýþmasý dikkate alýndýðýnda görülecektir ki, 6 Kasým süreci esasta gençlik hareketinin bir dönemini ifade eder. Ýþte tam da böyle olduðu için söz konusu gündemler irili ufaklý ama geçici hareketlilikler yakalamak yahut kitlesel bir 6 Kasým eylemi örgütlemek sýnýrýnda ele alýnarak iþlenmemeli, aksine bir dönem boyunca sürecek olan bir mücadelenin ihtiyacý olan sürekliliðin zeminini yaratabilecek bir biçimde ele alýnabilmelidir.
6 Kasým'ýn gençlik hareketi açýsýndan elle tutulur sonuçlar býrakabilmesinin koþulu yukarýda tanýmladýðýmýz gündemlerin kitle inisiyatifini açýða çýkartýlacaðý bir tarzda çalýþmaya konu edilebilmesidir. Bugün siyasal gençlik gruplarýnca ortak bir biçimde ifade edilen "kitle baðlarýndan kopukluk" sorunu ancak böyle bir çalýþma tarzýyla ortadan kaldýrýlabilir. Birkaç senedir üzerinde hemen ortaklaþýlan bu tespitin artýk sözde kalmamasý gerekmektedir. Her yerelde gençlik hareketinin yaþadýðý daralmayý aþmanýn bu biricik koþulunu hayata geçirebilmenin birleþik çabasý harcanmalýdýr. Burada soyut bir tanýmlama yapmadýðýmýz açýktýr. 6 Kasým artýk siyasal gençlik gruplarý açýsýndan bir eylem birlikteliði olmaktan çýkartýlmalý ve hýzla kitlelerle bütünleþmeyi hedefleyen bir ortak çalýþma sürecinin yaratýlmasýna kilitlenilmelidir. Bunun yol ve yöntemi elbette yerelden yerele deðiþecektir. Ancak atýlan adýmlarýn örgütsel biçimlere kavuþturularak, gençlik hareketinin örgütsüz tablosuna yanýt üretilmeye çalýþýlmasý bugün elzem bir ihtiyaçtýr. Özetle, bu sene 6 Kasým eylemleri güçlü kitle çalýþmalarýna dayandýrýlmalýdýr. Kitle çalýþmasý zenginleþtirilip yaygýnlaþtýrýlmalý, böylece darlýktan sýyrýlabilmeli ve gençlik hareketinin ihtiyaçlarý doðrultusunda kitlenin de 6 Kasým'ýn örgütlenmesine katký sunabileceði bir tarz üzerinde ýsrar edilmelidir. Yoksa kitle inisiyatifinden kopuk bir biçimde örgütlenmiþ bir 6 Kasým eylemi olduðumuz yerde saymak anlamýna gelecektir. Kitle çalýþmasýný bir takým eylemsel süreçlerle birleþtirebilmenin önemi üzerine daha önce defalarca vurgu yapmýþtýk. 6 Kasým imkan olan her yerelde eylem ve etkinliklere konu edilebilmeli, bütün üniversitelere 6 Kasým gündeminin etkin bir biçimde taþýnabilmesinin yol ve yöntemleri üzerinde düþünülmelidir. Bu vurgularýn her biri 6 Kasým süreci ile sýnýrlý vurgular olmayýp, esasta gençlik hareketinin dönemsel ihtiyaçlarýný tanýmlamaktadýr.
Birleþik, kitlesel ve devrimci bir 6 Kasým için ileri! Gençlik sorunu gün geçtikçe derinleþmektedir. Geleceksizlik sorunu artýk dün olduðundan daha yakýcý bir sorundur. Artan saldýrýlarýn karþýsýna gençlik birleþik bir güç olarak çýkamadýkça, saldýrýlarýn dönemsel olarak önü kesilse bile, püskürtüldüklerini ifade etmek güçleþmektedir. Bugün hareketin ihtiyacý birleþik bir biçimde örgütlenmiþ, kitlesel temellere dayanan devrimci bir sürecin örülebilmesidir. Genç komünistler böylesi bir süreci örebilmek için gereken bütün enerjiyi harcayacaklardýr.
'80'lerden günüm müze...
Tarihsel geliþimi içerisinde YÖK YÖK deðerlendirilirken hep onun baskýcý ve faþizan uygulamalarý öne çýkarýlýr. Ancak bu bakýþ tek yanlý ve yanýltýcýdýr. YÖK birçok farklý iþlevi yerine getiren, bu açýdan burjuvazinin deðiþen ihtiyaçlarý çerçevesinde kendisini yenileyen "çok iþlevli" bir kurumdur. Gerçekten de 1981'de kurulan YÖK'ün ilk ve esas çabasý üniversitelerde siyasi iktidar için sorun yaratan ne varsa, hepsini zor yolu ile yok etmek, üniversiteleri her türlü muhalif sesten arýndýrmak idi. YÖK, bu amacýný gerçekleþtirebilmek için, gerek öðretim üyeleri, gerekse öðrenciler arasýnda tam bir kýyým gerçekleþtirdi. Genelkurmay'ýn belirlediði binlerce öðrenci okullarýndan atýldý ya da askeri cuntanýn iþkencehanelerinden geçirildi. Bir daha benzer sorunlar yaþamamak için üniversiteler üzerindeki baský rejimi süreklileþtirildi. Disiplin yönetmelikleri ile öðrenciler ve öðretim görevlileri hiçbir gerekçe gösterilmeden ve büyük bir keyfiyetle cezalandýrýldý. "Kamu görevinden uzaklaþtýrma cezasý verilecek uygulamalar: Amirine, maiyetindekilere, iþ arkadaþlarýna, öðrencilere fiili tecavüzde bulunmak (TECAVÜZ FÝÝLÝ NASIL OLACAK?), siyasi ve ideolojik eylemlerden arananlarý görev mahalinde saklamak (KATÝLLERÝ, IRZ DÜÞMANLARINI, SAHTEKARLARI GÝZLEYEBÝLÝRSÝNÝZ!) (...) Aylýktan kesme cezasý verilecek uygulamalar: Ýkamet ettiði ilin hudutlarýný izinsiz terketmek (HAFTA SONU PÝKÝNÝÐE GÝDÝP DE YANLIÞLIKLA ÝL SINIRLARINI AÞARSANIZ CEZALANDIRLIRSINIZ!); duyurularý, programlarý ve benzerlerini koparmak, yýrtmak, deðiþtirmek, karalamak veya kirletmek (DUYURULARI ÝZÝN ALMADAN DEÐÝÞTÝREMEZSÝNÝZ!)" (Sina Akþin; Radikal'den aktaran T. Demirer, S. Özbudun). Öðrenciler için uygulanan disiplin yönetmeliði ise daha vahimdi. Son yýllarda trajikomik örneklerine sýk sýk rastladýðýmýz soruþturma terörü, her türlü yorumlanabilen ve üniversite yönetiminin herkese disiplin cezasý verebilmesini saðlayabilecek esneklikte hazýrlanmýþ disiplin yönetmeliklerine dayanmakta. Örneðin bu ülkenin üniversitelerinde "çimleri ezdikleri", "çatýya çýktýklarý", "yasadýþý müzik aletleri (!) taþýdýklarý" (bu yaratýcý liste daha da uzatýlabilir...) gerekçesiyle disiplin cezasý alan öðrenciler eðitim görüyorlar. YÖK'ü ve uyguladýðý aðýr baský koþullarýný meþrulaþtýrabilmek için '80 öncesi devrimci yükseliþ gerekçe gösterildi. Bu gerekçelerin klasik bir örneðini buraya almanýn yararlý olacaðýný düþünüyoruz: "Ýç ve dýþ kaynaklý siyasi örgütlerce planlanan, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüðünü parçalama ve rejimi yýkma hedefi güden bu ideolojik faaliyetler, üniversite gençliðini de kullanmak suretiyle yüksek öðretim kurumlarýný anarþinin yuvalandýðý merkezler haline getirmeye çalýþmýþtýr. (...) Büyük boyutlara ulaþan olaylar sonucu birkaç yýl içinde bu kurumlar, gençlerin huzur ve güven içinde milletimizin geleceði için hazýrlanacaklarý yerler olmaktan çýkarak, sadece devlet düþmanlarýnýn iþine yarayacak, can güvenliðini tehdit edici çatýþma yuvalarý haline dönüþmüþtür..." (Türkiye'de Yükseköðretim) YÖK tam anlamýyla bir faþist zor aygýtý gibi çalýþtý. Ancak
yukarýda da ifade ettiðimiz gibi, burjuvazi için YÖK, basit bir baský aracýndan çok daha fazlasýný ifade ediyordu. Giderek geliþen (daha fazla paranýn döndüðü ve daha fazla öðrencinin kabul edildiði) yüksek öðretim, Türkiye burjuvazisi için iþtah kabartýcý bir pastaydý. Kaldý ki, kapitalizmin yeni ihtiyaçlarýnýn ifadesi olan "býrakýn yapsýnlar"cý yeni liberal anlayýþ, tüm dünyada eðitimi ve diðer tüm kamusal alanlarý serbest piyasa koþullarýna açarak, kendilerince rekabet eþitliðini yaratmak için harekete geçmiþti. Burjuvazinin bu yeni anlayýþýný bütün yönleri ile destekleyen birinin yönetimindeki YÖK'ün hükmettiði üniversiteler 1980'den bu yana neoliberalizmin saldýrýlarý ile karþý karþýya. Ýþte YÖK ve onun 22 yýllýk "mücadele"sini bu yanýyla da kavramak, tutarlý ve sonuç alýcý bir mücadele için son derece elzemdir.
YÖK'ün yapýsý ve icraatlarý Ýcraatlarýna geçmeden önce biraz YÖK'ün yapýsýndan söz etmek gerek. Bugün YÖK Genel Kurulu'nun 15'i devlet tarafýndan atanmak üzere 22 üyesi bulunmaktadýr. Genel Kurul dýþýnda bir de 7 kiþiden oluþan bir Yürütme Kurulu vardýr. Ne Genel Kurul, ne de Yürütme Kurulu esaslý bir iþlev taþýmaktadýr. YÖK'te tüm Yetki Yürütme kurulu içerisinden dört yýl görev yapmak üzere Cumhurbaþkaný tarafýndan seçilen baþkanda toplanmaktadýr. Uzunca bir süre görevde kalmýþ YÖK baþkaný Ý. Doðramacý'nýn ilk icraatlarýndan biri, üniversiteleri sakýncalý öðretim üyelerinden temizlemek oldu. Türkiye üniversitelerinde gelmiþ geçmiþ en büyük tasfiye hareketi olan 1402 no'lu yasa ile, 1500 kadar öðretim üyesi "sakýncalý" görüldüðü için üniversiteden uzaklaþtýrýlmýþ ya da bu büyük tasfiye hareketini protesto için istifa etmiþtir. Ayný dönemde üniversiteler büyük bir öðretim üyesi sorunu yaþýyorlardý. Yaþanan sýkýntýyý ifade edecek birkaç örnek vermek gerekirse; "...1975'te kurulan Ýnönü Üniversitesi'nde 1980 yýlýna kadar sadece bir öðretim üyesi vardý. Bu öðretim üyesi de orada geçici olarak görevlendirilmiþ olan rektördü. Söz konusu dönemde bu üniversitedeki dersler, kentte bulanan bürokratlar ve konuk öðretim üyeleri tarafýndan verilmeye çalýþýlmýþtý." "Cumhuriyet, Erciyes, Fýrat, Ýnönü, Ondokuz Mayýs, Selçuk üniversiteleri ile Akdeniz, Trakya ve 100. Yýl üniversitelerini oluþturan birimlerde toplam öðretim üyesi ise sadece 85'ti." (Türkiye'de Yükseköðretim 1923-1998, MEB Yayýnlarý). Bu rakamlar hem o dönem yüksek öðretimin durumunu izah ediyor, hem de tasfiye edilen 1500 öðretim üyesinin Türkiye üniversiteleri için ne ifade ettiðini ortaya koyuyor. 1985 yýlýnda ilk vakýf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi kuruldu. Bilkent'i, ayný zamanda YÖK baþkaný olan Ý. Doðramacý kurdu. Böylelikle Türkiye'nin ilk özel üniversitesi kurulmuþ, hem de devlet üniversitelerinin, deyim yerindeyse anasýný aðlatan biri; YÖK baþkaný tarafýndan kurulmuþ oldu. Bilkent'in ardýndan yýðýnla kurulan bu özel üniversiteler
7
8
"vakýf" kýlýfýnda kuruluyor, güya kâr amaçlý kuruluþ niteliði taþýmýyorlardý. Ancak bu büyük yalaný bugün, bir yýl için on binlerce dolar isteyen ayný "vakýf" üniversiteleri bozmaktadýrlar. Kurulan bu özel üniversitelerin giderlerinin %50'ye yakýn kýsmý devlet tarafýndan katký olarak verilmektedir. 22 özel üniversiteye devletin aktardýðý para, sayýlarý 53'e ulaþan devlet üniversitelerine yapýlan yardýmdan daha fazladýr. Devlet üniversiteleri, özellikle de taþra üniversiteleri büyük bir kaynak sýkýntýsý yaþarken özel üniversitelere vergi indirimi, bedava arazi ve türlü kolaylýklar saðlanmaktadýr. Þimdiye kadarki birçok hükümet programýnda özel üniversitelerin kurulabilmesi için yasal düzenlemeler yapýlmasý yer almýþ, ancak bu plan hayata geçirilememiþtir. YÖK'ün ve TÜSÝAD'ýn hazýrladýðý raporlarda da bu öneri sýk sýk dile getirilmiþ, hatta YÖK'ün '96 tarihli bir raporunda yurtdýþýndaki prestijli üniversitelerin Türkiye'de üniversite açabilmeleri için yasal olanak ve maddi teþvikler yapýlmasý önerilmiþtir: "Tanýnmýþ yabancý üniversitelerin ülkemizde þube açmalarýna iliþkin yasal düzenlemeler yapýlmadýðý takdirde, bu alanda özel radyo ve televizyonlar konusunda karþýlaþýlan durumun doðmasý muhtemeldir. Zira uzaktan öðretim teknolojileri hýzla yaygýnlaþmaktadýr." (Türk Yüksek Öðretimi'nin bugünkü sorunlarý ve çözüm önerileri, Mart 1996-YÖK) YÖK'ün baþýna 1995'te getirilen Kemal Gürüz'ün yýldýzý 1994 yýlýnda hazýrladýðý bir raporla ("Türkiye'de Yüksek Öðretim, Bilim ve Teknoloji") parladý. TÜSÝAD için hazýrlanan rapora ruhunu veren yaklaþým yine neoliberalizmdi. Raporda sunulan öneriler Türk Yüksek Öðretimi için gerçekten "radikal" önerilerdi: "Yazarlara göre çaðdaþ üniversite 'modern iþletmecilik teknikleri ile yönetilen bir kurum' (s.146) olarak düþünülmelidir ve 'pazar ekonomisine', 'arz ve talep koþullarýna' uymak zorundadýr. Yetiþtirilecek öðrenci tipi açýsýndan ise 'bilgi toplumu ve küreselleþme sürecinin gerektirdiði insan gücü profili' gündemdedir (s.29)." (Toplumsal Geliþme ve Üniversiteler, Taner Timur, s.544). Gürüz baþkanlýðýndaki YÖK, üniversiteleri '94'teki raporun öngördüðü biçimde birer iþletmeye dönüþtürmek için çalýþmalarýný yoðunlaþtýrdý. '96 yýlýnda bu sefer YÖK adýna hazýrladýklarý raporda Gürüz ve ekibi üniversitelerin en önemli sorunu olan kaynak sorununu çözebilmenin üç yolu olduðunu savundu. Ýlk öneri, yüksek öðretimin, ihtiyaçlarý olana burs verilmesi kaydýyla, paralý hale getirilmesiydi. Bu yaklaþým uzunca bir süreden beri hazýrlanan bir takým yasa tasarýlarýnda yer aldý. Son yýllarda yapýlan "yüksek öðrenim reformu" tartýþmalarýnda da hep bu argüman; ihtiyacý olan herkese burs saðlamak, gündeme getirildi, savunuldu. Bu kadar saçma bir savununun toplumda meþru görülebileceðini düþünmek, Gürüz'lerin ve yeni liberal rektörlerin en aptalca hayalleri olsa gerek. Bu aptal argümaný destekleyen temel savunu ise sözüm ona eþitlikçi bir anlayýþa dayanýyor. Gürüz'ler "Eðitimi neden tüm toplumdan alýnan vergilerle finanse edelim ki? Býrakalým parasý olanlar eðitimin finansmanýna daha fazla yardýmcý olsunlar" diyor. Bir neoliberal için bu ne yaman eþitlikçilik! Kapitalist sömürü düzeninin çeliþkilerini kullanarak neoliberal saldýrýlarý meþrulaþtýrma çabalarý yeni deðil. Toplumsal eþitliði ya da adaleti yasalar ve vergi ödemeleri üzerinden kuran bu anlayýþ, yarattýðý yanýlsama ile üretim iliþkilerindeki eþitsizliðin ya da adaletsizliðin, dahasý çýplak artý-deðer sömürüsünün üzerini örtebileceðini düþünüyor.
Eðer bu "düzen içinde" eþitlikçi bir anlayýþtan söz edilecekse, neden bu eþitlik daha zenginden daha fazla, daha yoksuldan daha az vergi alýnarak saðlanamasýn? Böylelikle eðitimin ya da diðer kamusal hizmetlerin parasýz olmasý ne onlarýn yoksullar tarafýndan finanse edilmesi anlamýna gelecek, ne de buradan kaynaklanan bir adaletsizliðe yol açacaktýr. Burs meselesine gelince, burjuvazinin hayýrseverliði dillere destandýr. Daha yeni, Afrika kýtasýndaki "aç" ülkelerin borçlarýnýn bir kýsmýný silmeye bile yanaþmadýlar mý? Yoksa dört-beþ "ileri" ülkenin köpek mamasý harcamalarý ile açlýktan ölen milyonlarca çocuðun yaþamýnýn kurtarýlabileceðini mi söylüyorsunuz? Hayýr, eli açýk burjuvalarýmýza haksýzlýk etmeyin, daha geçenlerde kolunu makineye kaptýran bir çocuk iþçinin -kaçak çalýþtýrýldýðý için- bizzat patronun þefkatli kollarý arasýnda özel bir polikliniðe götürüldüðünü de mi duymadýnýz? Gürüz'ler kimi kandýrýyor, burjuvazinin yoksul öðrencilere "karþýlýksýz" burs verebileceðini kim iddia edebilir? Onlarýn karþýlýksýz burslarý, ilk baþarýsýzlýðýnýzda ya da onun hakimiyetine ilk karþý çýkýþýnýzda kesilir. Öðrenciler için burs zincirsiz pranga demektir. Bugün özel üniversitelerde öðrenim gören "burslu öðrenciler"in durumu ne demek istediðimizi kolaylýkla anlatacaktýr. Yaný baþýnýzda "parasýyla deðil mi, bu dersten geçireceksin" diyenler, size "burslu" olduðunuzu öðrendiklerinde küstahça davrananlar... Gürüz ve diðerlerinin eþitlik anlayýþý gerçekten göz kamaþtýrýcý! Ýkinci öneri; denetim þartý ile özel ve yabancý üniversitelerin kurulmasýna izin verilmesi. Üçüncü ve son öneri ise; üniversitelerin kaynak yaratmalarýnýn teþvik edilmesi, yani üniversitenin birer iþletme gibi yatýrým yapabilmesi, elindeki kaynaklarý nemalandýrabilmesi (faizlendirebilmesi). Görüldüðü gibi bu üç öneri de üniversitelerin kapýlarýný emekçi çocuklarýnýn suratlarýna kapatacak, üniversiteleri sermayenin arka bahçesi, birer ucuz (ucuz olmasýnýn nedeni toplum tarafýndan finanse edilmeleri) AR-GE kurumuna dönüþtürecek. YÖK ve çeþitli üniversite çevreleri, rektörler ve bazý öðretim üyeleri, üniversite ve sermayenin iþbirliðini kutsal bir ittifak gibi sunmaya çabalýyorlar. Yeni "giriþimci üniversitenin" olmazsa olmazý haline gelen üniversitesermaye iþbirliðinin gerçekleþtiði alanlar olan teknokent ya da teknoparklar, giderek "her üniversiteye lazým" kurumlaþmalar haline geliyorlar.
YÖK'ü tarihin çöp kutusuna yollamak için! YÖK, Türkiye burjuvazisinin çýkarlarýnýn zorunlu bir sonucu olarak ortaya çýkmýþtýr. Çeþitli dönemlerde YÖK adý ve iþlevi deðiþebilir; ancak temel amacý olan burjuvaziye hizmet etmek, onun deðiþmez özelliði olarak kalacaktýr. Bugünkü "reform" çabalarýna bakarken kýlavuzumuz bu yaklaþým olmalýdýr. Ne YÖK, ne YEK ne de baþka herhangi bir "koordinasyon kurulu" bizim sorunlarýmýzý çözüme ulaþtýrabilir. Üniversitelerin yalnýzca devletten deðil, burjuvaziden de özerk hale gelmeleri, parasýz, bilimsel ve demokratik bir eðitim için çürümüþ kapitalist düzenin aynasý olan YÖK'ü yok etmek gerekiyor. Ancak sinekleri yok etmek için bataklýðý kurutmanýn þart olduðunu; iþçi sýnýfý ve emekçi kesimlerin çýkarlarý, yani insanlýðýn gerçek çýkarlarý için bilim üretebilmenin tek yolunun bir toplumsal devrim olduðunu aklýmýzdan hiç çýkarmadan!
Serm maye düzeninin emri :
"Silindirle geç, yerden kazý, elinde kalanlara istediðin þekli ver!" 12 Eylül - YÖK baðlantýsý
Toplumsal hareketliliði, neoliberal ekonominin Türkiye'ye yansýmalarýný incelerken 12 Eylül'ü bir milat olarak ele alýrýz. Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda dönüþümün noktasýnýn tarihidir. 12 Eylül darbesi, yükselen devrimci dalganýn bastýrýlmasý ve sermayenin içinde bulunduðu krizi hafifletmek için saldýrý paketlerinin uygulanabilir kýlmasý hedefleriyle gerçekleþtirilmiþtir. Düzen karþýsýndaki dinamik unsurlarýn baþýnda gelen öðrenci gençliði sindirmek ve üniversitelerde eðitimi ticarileþtirmek için 12 Eylül'ün üniversite alanýnda kurumsallaþmasý olarak 6 Kasým 1981'de YÖK kurulmuþtur.
YÖK'ün özgeçmiþi YÖK'ün geçmiþi aslýnda 12 Mart darbesine dayanmaktadýr. Darbeden sonra ilk olarak 7 Temmuz 1973'te Yüksek Öðrenim Reformu adý altýnda YÖK mekanizmasý karþýmýza çýkmaktadýr. O dönemde de paralý eðitim uygulamalarý ve üniversite yönetiminin tamamýnýn iktidarýn denetimi altýna girmesi ana hedeflerdir. 3 Aralýk 1975'te üniversitelerin 1750 sayýlý yasanýn iptali için Anayasa Mahkemesi'ne baþvuruda bulunmasýyla yasa iptal edilmiþtir. '80 darbesinin ardýndan, yeniden ve daha kapsamlý kurgulanarak YÖK kurulmuþtur. 6 Kasým 1981'de Yüksek Öðrenim Kanunu yürürlüðe girmiþtir. Postal sesleriyle eðitim sisteminin orta yerine yerleþen YÖK, üniversitelerde sermayenin sözcüsü olmuþtur. Neoliberal ekonominin üniversitelerdeki dönüþümlerini her dönem çýkardýðý yasalarla uygulamýþtýr. Ve bu uygulamalarýn önünde yükselebilecek muhalefeti sindirebilmek için baskýcý uygulamalarýyla, yönetmelikleriyle, disiplin cezalarýyla karþýmýza dikilmiþtir.
YÖK ve bugüne taþýdýklarý Düzen 12 Eylül'le, toplumu örgütsüzleþtirmeyi, toplumsal bakýþ açýsýný kaybetmiþ, kendi kurtuluþunu çözüm olarak gören insanlar yetiþtirmeyi hedeflemiþtir. Her alanda olduðu gibi üniversitelerde de bu anlayýþýn hakim hale getirilmesi için çalýþýlmýþtýr. Eðitim sistemine getirilen yeni uygulamalarla arkadaþlarýyla rekabet, "en baþarýlý" olma bakýþý, derslerle sýnýrlý yaþam dayatýlmaktadýr. Baský o gün postal sesleriydi, uzanan silahlarýn namlularýydý. Bugün ise sokaktaki mobesalar, okullardaki kameralar, kimlik kontrolleri, turnike sistemleridir. Her an izlenmek, an be an takip edilmek bizlere güvenlik olarak sunulmaktadýr. Bizler baskýnýn bu þekil deðiþtirilmiþ halini kanýksamaktayýz. Bunun kolayca benimsendirilmesi için televizyonlarda da BBG evleri kurulup baþkalarýnýn yaþamlarý bizlere izlettirilmektedir. Böylelikle bizlere bir eðlence olarak sunulan izleme "þansý"nýn, bizleri izlemeleri için de "baþka"larýna verilmesi bizleri rahatsýz etmemektedir. Sindirilmiþ, susturulmuþ, kanýksamýþ, tek düzeleþmiþ bir toplumla karþý karþýyayýz. Bunun bir yansýmasý olarak da bencilleþmiþ, yalnýzlaþmýþ, yozlaþmýþ, gerçeklikten uzaklaþmýþ bir gençlik ortaya çýkmaktadýr. Okullarýmýza dönüp baktýðýmýzda uygulanan paralý eðitim ve özelleþtirme saldýrýlarýna karþý, Ortadoðu'yu yýllardýr kana bulayan emperyalist savaþa karþý, tüm sosyal haklarýnýn ellerinden alýnmasýna karþý derin bir sessizliðe gömülmüþ öðrencilerle karþýlaþmaktayýz. Bu sessizliði yýrtmaya çalýþan ilerici, devrimci öðrenciler de uzaklaþtýrma, okuldan atýlmalarla teslim alýnmaya çalýþýlmaktadýr. 12 Eylül'ün tablosuna baktýðýmýzda, 1 milyona varan gözaltýyla, 6 bin idam cezasý istemiyle, 30 bin insanýn "sakýncalý" olduðu gerekçesiyle iþten atýlmasýyla, 388 bin kiþiye pasaport verilmemesiyle, 23 bin 667 derneðin faaliyetinin durdurulmasýyla, 3 bin 854 öðretmen, 120 üniversite öðretim görevlisinin, 47 hakimin iþine son verilmesiyle, 7 bin 233 devlet görevlisinin sürgün edilmesiyle, 400 gazetecinin saldýrýya uðramasýyla, 937 filmin sakýncalý bulunmasýyla, 927 yayýnýn yasaklanmasýyla, 17 yaþýnda Erdal Eren'in asýlmasýyla yaratýlmak istenen korku toplumudur. Toplumsal muhalefetin üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül darbesi, getirdiði yeni kültürle gençliði þekillendirmeye çalýþmaktadýr. O yýllarda doðanlar bugün bu kültürü ete kemiðe büründürmektedir. Ama bu yozlaþmayý kýrmak, bizleri ticarethaneye dönen okullarda müþterileþtiremeyeceklerini, F tipi üniversitelerde aynýlaþtýramayacaklarýný, düþünmemizi engelleyemeyeceklerini, kýþla tipi üniversitelerde baskýlarla, soruþturmalarla mücadelemizi durduramayacaklarýný göstermek bizim ellerimizde.
Z. Ýnanç
9
Ýs ta nbul Ek i m G ençli ði ' nd en k a m pa nya : G ençli k emperyalist iþgale ve ticari eðitime geçit vermeyecek! 10
Ortadoðu'da iþgalci, okulda müþteri olmayacaðýz! Gençlik hareketinin soruþturma terörü ile kýskaç altýna alýnmaya çalýþýldýðý bir dönemde, üniversiteler ve liseler cephesinden yaygýn ve çok yönlü bir kampanyanýn hazýrlýklarýna þimdiden baþlamýþ bulunuyoruz. Sermaye devletinin çok yönlü saldýrýlarý ile karþý karþýya bulunan geniþ gençlik yýðýnlarý bugün bu saldýrýlar karþýsýnda hemen hemen örgütsüz bulunmaktadýr. Bu örgütsüzlük tablosunun dolaysýz yansýmasý ise hareketsizlik ve politikaya belirgin bir uzaklýk olarak kendini göstermektedir. Bugün gençliðin karþýlaþtýðý saldýrýlar karþýsýndaki belirgin güçsüzlüðünün gerisinde bu iki temel zaaf bulunmaktadýr. Buna karþýlýk ise geniþ gençlik yýðýnlarýný politikleþtirmenin ve kitlesel temelde bir gençlik hareketi oluþturmanýn nesnel olanaklarý geçmiþ dönemlerle kýyaslanamaz ölçüde artmýþtýr. Gençlik sorunu bu çerçevede günden güne derinleþmekte, geniþ gençlik kesimlerinin hoþnutsuzluklarý artmaktadýr. Nesnel durum ve olanaklar ile öznel yetersizlikler arasýndaki bu çeliþki, bugünün gençlik hareketinin temel sorunu olarak tanýmlanabilir. Kitlesel bir devrimci gençlik mücadelesinin adýmlarýný bugünden atma çabasý açýk ki bu sorunun üzerine sabýr, inat ve ýsrar ile gitmekle mümkün olacaktýr. Büyük enerjiler ancak büyük iþler için bir araya gelir. Bugünkü durumumuzun en somut ifadesi ve ihtiyacý budur. Gençliðe yönelik çok kapsamlý saldýrýlarýn yaþandýðý, bunu karþýlayabilecek bir hareketin yaratýlmasý zorunluluðunun en yakýcý biçimde hissedildiði ve devrimci bir önderliðin þart olduðu bir dönemdeyiz. Doðaldýr ki böylesi bir dönemde gençlik hareketine devrimci önderlik sorunu bir takým tespitlerin, deðerlendirmelerin ötesinde, bu tespit ve deðerlendirmelerin ýþýðýnda güçlü pratik adýmlar atmayý gerektirmektedir. Kampanyamýz en yalýn ifadesi ile bu sorumluluðun gereklerini yerine getirmeyi hedefleyecektir.
Kitlesel bir devrimci gençlik mücadelesinin adýmlarýný bugünden atma çabasý açýk ki bu sorunun üzerine sabýr, inat ve ýsrar ile gitmekle mümkün olacaktýr. Büyük enerjiler ancak büyük iþler için bir araya gelir. Bugünkü durumumuzun en somut ifadesi ve ihtiyacý budur.
Gençlik geleceðini sermayeye teslim etmeyecektir! Yapýsal bir kriz içinde debelenen sermaye düzeni, içine düþtüðü bu zor durumdan çýkmak ve krizinin faturasýný emekçilere ödetmek için kesintisiz ve acýmasýz bir saldýrý ve yýkým programý uyguluyor. Ýþçi ve emekçilerin yaþam koþullarýný alabildiðine kötüleþtiren bu saldýrýlarýn sivri ucu ise biz gençliði hedef alýyor. Bir yandan eðitimin her aþamasýnda süren özelleþtirme-ticarileþtirme giriþimleri ve diðer yandan da gençliðin "ihraç ürünü" olarak emperyalist savaþ cephelerine sürülmesi söz konusudur. Yapýlmaya çalýþýlan
açýktýr: Parasý olanlarý okullara, parasý olmayanlarý ise ABD jandarmasý olarak dünya halklarýnýn üzerine göndermek istiyorlar.
Gençlik bu oyunu bozmak zorundadýr! Ortadoðu'da devam eden iþgal ve savaþ süreci, öte yandan ise çýkarýlan tezkere, sermaye devletinin emperyalist siyonist saldýrganlýðýn paralý askeri haline geldiðinin en özlü ifadesidir. Tezkere öncesinde kapalý kapýlar ardýnda pazarlýklar yapýlmýþ ve ülkemiz gençliðinin kaný bir kez daha bu pazarlýklarýn ana malzemesi olarak kullanýlmýþtýr. Her þeyin piyasalaþtýðý bir sistemde elbette en deðerli "ihraç malzemeleri"nden birisidir gençliðin kaný. Ýçeride ise eðitim bir meta haline getirilmekte ve eðitim hizmetleri sermayenin tahakkümü altýnda pazarlanmaktadýr. Bu sürecin ilk yansýmalarý ise paralý eðitim uygulamalarý, yanýsýra gençliði bekleyen iþsizlik ve geleceksizlik sorunudur. Her þeyi metalaþtýran ve piyasa iliþkileri içerisinde tanýmlayan sermaye sýnýfý için iki durumda da hedef deðiþmemektedir. Satýlan nesnenin yaþam mý, yoksa gelecek mi olduðunun asalak sermaye sýnýfý için esasa iliþkin bir önemi yoktur. Sermaye devleti ve onun uygulayýcýlarý bir yandan Ortadoðu'da emperyalist siyonist cephenin paralý askerliðine soyunmuþken, öte yandan da üniversitelerde derin bir iktisadi ve siyasal saldýrý dalgasý ardarda devam etmektedir. Bugün "Ortadoðu'da iþgalci, okulda müþteri olmayacaðýz!" þiarý iþte bu somut ve dolaysýz iliþkiyi göstermektedir.
Kampanya süreci boyunca liseler ve üniversitelerde, öte yandan ise kent merkezleri ve emekçi semtlerinde kitle çalýþmasý araçlarýnda olabildiðine yaratýcý ve inisiyatifli olabilmek, çalýþmamýzý etkili ve görsel kitle çalýþmasý araçlarý ile bütünleþtirebilmek durumundayýz. Bunu baþarýlabildiðimiz ölçüde daðýtacaðýmýz onbinlerce bildirinin ve toplayacaðýmýz onbinlerce imzanýn etkili sonuçlar oluþturmasýný bekleyebiliriz. Onbinlerce gencin mücadele soluðu olacaðýz! Ýstanbul'da soruþturma saldýrýsýnýn bugün geldiði düzey, gençlik hareketine soluk borusu olabilecek bir takým adýmlarýn güçlü bir biçimde atýlmasýný her zaman olduðundan daha çok gerekli ve zorunlu bir hale getirmiþtir. Zira saldýrýlarýn arka planýný açýk bir biçimde gençlik hareketinin bugün yaþadýðý, daðýnýk ve parçalý tablo oluþturmaktadýr. Genel gençlik kitlesinin apolitizasyonunun hararetle tartýþýldýðý bir dönemde, gelinen nokta bu apolitizasyonu kýracak güçlerin esasta sorunun bir parçasýna dönüþmeleri olmuþtur. Bu açýdan öncelikle müdahale edilmesi gereken burasýdýr, temel önemdeki ve vahim boyutlardaki bu zaaf ve zayýflýktýr. Þu günlerde Ýstanbul'da bir kampanya örme hazýrlýðý içerisindeyiz. Harekete dönük sorumluluðumuzun doðal sonucu olarak gördüðümüz bu kampanyayý, önümüzdeki dönem gençlik hareketinin temel gündemleri olarak belirlediðimiz ve aralarýndaki ayrýlmaz iliþkiyi tanýmladýðýmýz emperyalist iþgal ve ticarileþen eðitim gündemleri üzerinden örmek ve geniþ gençlik kesimlerini bugün saldýrýlarla cisimleþen bu çok yönlü kuþatmadan çýkartýp harekete geçirmek somut hedefleriyle hareket ediyoruz. Kampanya dönemleri politik bir yoðunlaþma ve kitleleri kuþatma dönemleridir. Bugünkü gibi gençlik mücadelesinin politik açýdan ciddi bir darlýk yaþadýðý koþullarda bu politik kuþatmanýn önemi bir kat daha artmaktadýr. Bu ise güçlü bir kitle çalýþmasý ve propaganda sürecini zorunlu kýlmaktadýr. Geniþ gençlik kesimlerinin karþýsýna her alanda çýkmalý ve onlarý emperyalist iþgale ve ticari eðitime karþý mücadeleye çaðýrmalýyýz. Bu açýdan kampanya çalýþmamýzýn öncelikli yanýný yoðun bir politik kitle çalýþmasý ve propaganda faaliyeti oluþturacaktýr. Üniversitelerde, þehir merkezlerinde ve emekçi semtlerinde gençliðin mücadele soluðu olarak yoðun bir kitle çalýþmasý öreceðiz. Bu alanlarda onbinlerce genci çeþitli kitle çalýþmasý ve propaganda araçlarý ile emperyalist iþgale ve ticari eðitime karþý, kýsacasý kendi gelecekleri için mücadeleye çaðýracaðýz. Kampanya süreci boyunca liseler ve üniversitelerde, öte yandan ise kent merkezleri ve emekçi semtlerinde kitle
çalýþmasý araçlarýnda olabildiðine yaratýcý ve inisiyatifli olabilmek, çalýþmamýzý etkili ve görsel kitle çalýþmasý araçlarý ile bütünleþtirebilmek durumundayýz. Bunu baþarýlabildiðimiz ölçüde daðýtacaðýmýz onbinlerce bildirinin ve toplayacaðýmýz onbinlerce imzanýn etkili sonuçlar oluþturmasýný bekleyebiliriz. Kampanya çalýþmamýz þehir merkezlerinde açacaðýmýz imza stantlarý ile baþlayacaktýr. Yine bu baþlangýç süreci bildirilerle, afiþlerle, kampanya gazeteleri ile, anketler ve duvar gazeteleri ile geniþ kesimleri "Ortadoðu'da iþgalci, okulda müþteri olmamaya" çaðýracaðýmýz bir dönem olacaktýr. Liselerin açýlmýþ olmasý, üniversitelerin de yakýn zamanda açýlacak olmasýnýn doðal sonucu olarak kampanyamýzýn baþlangýç süreci beraberinde çok yönlü kuþatmanýn ilk somut adýmlarýnýn da atýldýðý bir dönem olacaktýr. Çalýþmamýz þehir merkezinde imza stantlarý açarken, diðer araçlar merkezi olarak yaygýn bir biçimde kullanýlýrken, yerellerde de kampanya ile bütünlüklü olarak kampanya gündemleri özgün biçim ve araçlarla iþlenmeye baþlanacaktýr.
Yerel kampanyalar ve mesleki mücadele gündemleri Kampanya süreci çerçevesinde önümüzde elbette emperyalist iþgal ve ticari eðitim gündemlerinin güçlü bir propagandasýný yapmak, ama bundan daha önemli bir hedef olarak, gençlik kesimlerini bu mücadele gündemleri ekseninde harekete geçirmek görevi duruyor. Bugün söz konusu gündemlerin gerek üniversiteler, gerek bölümler arasý iþbölümünden kaynaklý olarak, üniversiteden üniversiteye, fakülteden fakülteye farklý ve yakýcý görünümleri ortaya çýkýyor. Ýþte eðitimi ticarileþtirme saldýrýsýnýn bu yerellerde somutlaþan görünümlerinin karþýsýnda söz söylemeyen, bu gündemleri güçlü bir kitle çalýþmasýna konu etmeyen bir kampanya, bizim adýmýza propaganda sýnýrýný aþamamýþ ve bugünün gençlik hareketinin ihtiyaçlarý ile birlikte düþünüldüðünde, baþarýsýz olmuþ bir kampanya sayýlacaktýr. Buradan bakýþla bir kez daha vurgulama gereði duyuyoruz; kampanya çalýþmasýnýn bir diðer önemli yanýný, yerel kampanya çalýþmalarý ve mücadele gündemleri oluþturmaktadýr. Bugün bu üç temel baþlýk ve çerçeve üzerinden yürütülecek olan ticari eðitim karþýtý çalýþma açýk ki yerellerde ve hatta fakültelerde kendi özgün baþlýklarý ile iþlenmek zorundadýr. Ticari eðitim sürecinin bu özgün sonuçlarýný hesaba katmak, ticari eðitime karþý geniþ gençlik yýðýnlarýný mücadeleye çekmenin de baþlýca halkasýný oluþturmaktadýr. Ancak bu baþarýlabildiði koþullarda ticari eðitim karþýtý mücadelede istenilen sonuçlar elde edilebilecektir. Yerellerde ticari eðitim saldýrýsýnýn ortaya çýkardýðý tüm güncel sorunlar, kampanya çalýþmamýzýn doðal gündemleri olarak deðerlendirilmelidir. Kampanyanýn baþarýsýnýn sýnýrlarýný belirleyen asli yan burasý olacaktýr. Güncel olarak ÝÜ'de yemekhane ve kantin özelleþtirmeleri, YTÜ'de soruþturma saldýrýsý, mesleki yetkinlik saldýrýsý, iþsizlik ve geleceksizlik sorunu gibi baþlýklar kampanya sürecinin doðal birer parçasý haline gelmelidir. Bu açýdan yerellerde olabildiðine inisiyatifli ve yaratýcý olabilmeliyiz. Yine liselerde ÖSS sistemi, katký paylarý, baskýcý ve gerici eðitim sistemi yeni dönem kampanyasý içerisinde sürekli bir biçimde iþlenebilmelidir.
11
Kampanyanýn örgütlenme hedefleri
12
Bugün gençlik hareketinin örgütsüzlük sorununun onu bir kýsýr döngü içerisine soktuðunu ifade ediyorsak, öncelikle bu sorunun üzerine giden bir takým pratik yaklaþýmlar içerisine girmekten daha doðal bir yönelim olamaz. Gençlik hareketi örgütsüz ve bu yüzden saldýrýya açýk bir haldedir. Gençlik hareketi örgütsüz ve bu yüzden saldýrýlar karþýsýnda güçlü bir karþý koyuþ örgütleyememektedir.
Gençliðin örgütlenme sorununun çözümünde, gençlik kitlelerinin kendilerini ifade edebilecekleri, bünyesinde yer alarak özneleþebilecekleri, hak ve talepleri uðruna mücadelede edilgen sýnýrlarý aþacaklarý örgütsel alternatifler ortaya çýkarabilmek büyük önem taþýmaktadýr. Bunun yolu ise gençliðin öne çýkan gündemlerini güçlü bir biçimde iþlemek ve bu gündemlerin iþlenmesi sürecine katýlabilecekleri örgütsel alanlarý yaratmaktan geçmektedir. Kampanya çalýþmasý çerçevesinde, bu ihtiyacýn karþýlanmasýnýn somut yolu, ticari eðitim ve emperyalist iþgal karþýsýnda duyarlý olan gençlik kesimlerini ticari eðitim ve iþgal karþýtý komitelerde birleþtirmek, çalýþmalarýn pratik ayaðýný bu komiteler merkezli örgütlemek ve tartýþmaktýr. Bu komiteler, ticari eðitime ve iþgale karþý verilecek olan mücadelenin baþýndan sonuna örgütlü bir biçimde yürütülmesinin temel araçlarý olacaktýr, olabilmelidir. Araç olduklarýný belirttiðimiz yerde, bu komitelerin sözkonusu gündemlerin iþlenmesinin mutlak biçimi ya da deðiþmez adresi olmadýðý da açýktýr. Ancak bugünkü örgütsüzlük tablosu içerisinde, emperyalist iþgale ve ticarileþen eðitime karþý elini taþýnýn altýna koyma niyetinde olan herkese açýk bir biçimde ele alýnmasý gereken örgütsel biçimlerdir bunlar. Önüne temel hedef olarak, tanýmlanan gündemler çerçevesinde mücadele örgütlemeyi, bunu günden güne daha geniþ kesimlere yayarak güçlendirmeyi koyabilen örgtüsel biçimler... Bu isim altýnda bir komiteleþmeye gitmek, bugünkü gençlik hareketinin diðer bir temel önemde ihtiyacý olan birleþik mücadele zemininden kopmak deðil, tersine bu zeminin kendisini güçlendirmek anlamý taþýmaktadýr bizim için. Çalýþma alanlarýndan, ticari eðitim ve iþgal karþýtý komiteler dýþýnda, çeþitli gündemler etrafýnda oluþturulabilecek bir takým baþka örgütlenmeler söz konusu olabilir. Öte yandan geçen seneden ilk adýmlarý atýlmýþ olan mesleki örgütlenmeler de var. Yapýlmasý gereken bunlarýn da sahiplenilmesi ve güçlendirilmesidir. Bu örgütlenmeleri ortaya çýkaran sorunlarýn ticari eðitimle baðýný güçlü bir tarzda kurulabilmek, kampanya çalýþmasýnýn hedefleri açýsýndan önemli bir yerde durmaktadýr. Örneðin Ý.Ü'de yemekhanenin özelleþtirilmesi gündemine karþý "Özelleþtirme karþýtý platform" gibi bir örgütsel þekilleniþe gidildiði taktirde, yapýlmasý gereken, bu örgütlenmenin güçlenmesi ve kitle inisiyatifini öne çýkartacak bir biçimde iþleyebilmesi ihtiyaçlarýna yanýt veren bir yaklaþým içerisinde olmaktýr. Mesleki örgütlenmeler cephesinden de yaklaþým farksýz olmalýdýr. Mesleki örgütlenmeler, halihazýrda uzun erimli ve soluklu bir çalýþma alanýný ve gündemlerini ifade eder. Kampanya süresince bu çalýþmalarýn kendi kurumsallaþmalarýný güçlendirebilmesi yönlü adýmlar atýlmalý. Ve bu çerçevede, kimi zaman sýnýrlý bir gençlik kesimini ilgilendiriyormuþ gibi görünen gündemlerin, esasta nasýl bir bütünün parçasý olduðunun ortaya konulmasýna önem verilmelidir. Bugün gençlik hareketinin örgütsüzlük sorununun onu bir kýsýr döngü içerisine soktuðunu ifade ediyorsak, öncelikle bu sorunun üzerine giden bir takým pratik yaklaþýmlar içerisine girmekten daha doðal bir yönelim olamaz. Gençlik hareketi
örgütsüz ve bu yüzden saldýrýya açýk bir haldedir. Gençlik hareketi örgütsüz ve bu yüzden saldýrýlar karþýsýnda güçlü bir karþý koyuþ örgütleyememektedir. O zaman bu iki önermenin ortak keseninin üzerine gitmek, gençlik hareketinin öznelerinin en temel sorunu olmak zorunda. Sonuç olarak bizler kampanyanýn her adýmýnda kalýcý veya geçici, genel gündemlerle yahut yerel gündemlerle baðlantýlý, ama her koþulda iþlevli ve amaca uygun örgütlenmeler oluþturmak zorundayýz. Kampanya kendi baþarýsýný tartýþacaðý zaman, bu alanda elde edilen / edilmeyen somut sonuçlarýn belirleyici bir önem taþýyacaðýný bilmek gerekir.
Eylem ve etkinliklerle bütünlenen bir kampanya süreci Geçtiðimiz senelerde kampanya süreçlerine iliþkin yaptýðýmýz deðerlendirmelerde bu süreçlerin nasýl bütünlüklü bir yaklaþýmla ele alýnmasý gerektiðini vurgulamýþtýk. Geçtiðimiz senenin bir takým deneyimleri bu noktada ýsrarla benzer hatalarýn, doðal bir takým zorlanmalarýn da ürünü olarak yaþandýðýný göstermekteydi. Öncelikle bir kampanya sürecinin kendisinin belirli gündemler etrafýnda yoðunlaþmýþ bir kitle çalýþmasý süreci olduðunu belirtmek gerekir. Elbette bugünün ihtiyaçlarý yaygýn bir propaganda ve ajitasyonu ihtiyaç olmaktan çýkartmýyor, ancak bunu yeterli görme lüksünü de gençlik hareketindeki hiçbir özneye bahþetmiyor. Bugün yapýlmasý gereken, öncelikle iddialý, sabýrlý, yaygýn bir kitle çalýþmasý yürütmektir. Fakat kendi baþýna bu yetmez. Bunu, bu çalýþmalarýn somut sonuçlarýnýn görülebileceði ve bunlarýn güvencelenebileceði örgütsel formlara kavuþturmakla da birleþtirebilmek gerekir. Ve en önemlisi de, kampanya sürecinde oluþacak etki ve politizasyonu somut eylemsel süreçlerle birleþtirmeyi baþarabilmek, bunu hissedilir bir hareketlilik halinde örgütleyebilmektir. Burada üç ayak tanýmlýyor, ancak bunlar arasýnda bir aþama tanýmlamasýndan özenle kaçýnýyoruz. Bir kampanya süreci bu üç ayaðýn üçünü birden, ayný anda örgütleyebilme inisiyatif ve yeteneðini taþýmak sorumluluðunu bizlere,
Karþý koyuþumuzu engellemek ya da zayýflatmak amaç ve hedefiyle karþýmýza çýkartýlan bütün engellemeleri aþacaðýz. Ýster soruþturmalar, ister satýrlý saldýrýlar… Özerk-ddemokratik üniversite mücadelemizin önüne çýkartýlan bütün engelleri bir bir yýkacaðýz.
çalýþmasýnýn dönem dönem öne çýkan merkezi bir takým baþlýklarý olacaðýný ve hatta eþ zamanlý olarak farklý yerellerde farklý gündemlerin öne çýkartýlacaðýndan söz ediyoruz. Bu noktada yaygýn yürütülen propaganda faaliyetlerini, ihtiyaç oldukça bir takým propaganda eylemleriyle destekleyebilmek, önemli bir yerde durmaktadýr. Bu tartýþmalar ýþýðýnda kampanyanýn ilk somut adýmlarý olarak tanýmlayabileceðimiz soruþturma karþýtý süreç üzerinde önemle durabilmek gerekiyor. YTÜ ve ÝÜ'de geçtiðimiz dönem boyunca yaygýn olarak açýlan soruþturmalar karþýsýnda ortaya çýkan atýlma, uzaklaþtýrma saldýrýlarý karþýsýnda örülecek mücadele, eðitimin ticarileþtirilmesi genel baþlýðý altýnda önemli bir alt baþlýðý ifade etmektedir. Þimdi yapýlmasý gereken bu gündemin henüz sýcaklýðýný bu ölçüde koruduðu günlerde soruþturma karþýtlýðýný güçlü bir propagandaya konu edebilmektir. Bu süreç eylemli bir hatla ve güçlü bir kitle çalýþmasýyla birleþtirilebilmek zorundadýr.
Gençlik bu ablukayý daðýtacak! kampanya örgütleyicilerinin omuzlarýna yüklemekte. Bu çerçevede kampanya süreci boyunca çeþitli gündemler merkezli açýk kitle eylemlerini zorlamak, bu eylemlerin örgütlenmesini önemle saðlamaya çalýþmak gerekiyor. Bugün gençlik hareketinin daralmýþlýðýna bakýldýðýnda bu konuda karamsarlýða kapýlmak mümkün. Fakat bu iddialý ve güvenli bir devrimci yaklaþýmýn ifadesi deðildir, olamaz. Mevcut tablo umut kýrmak yerine, devrimci misyon duygumuzu ve baþarma inanç ve azmimizi kamçýlamalýdýr. Geçtiðimiz senelerde ÝÜ'de yaz okulunun paralýlaþtýrýlmasýna yahut yemekhanelerin özelleþtirilmesine karþý örülen eylemsel süreçler, YTÜ'de ulaþým ve yemekhane sorunu karþýsýnda ortaya çýkan dinamik eylemsel süreç, gençlik hareketinin hiç de tanýmladýðýmýz imkanlardan yoksun olmadýðýný somut olarak gösteriyor. Gençlik hareketinin nesnel imkanlarý ile öznel yetersizlikleri arasýndaki derin mesafenin yarattýðý ruh hali ve bunun uzantýsý yaklaþýmlar bizden tümüyle uzak olmak durumundadýr. Biz komünistler bu imkanlarý bütün kapsamýyla görmeli ve bundan, öznel yetersizliklerin üzerine daha etkin ve kararlý bir biçimde gitmek devrimci sonucunu çýkarmalýyýz. Açýk kitle eylemleri hareketin tabanýný geniþletebilmek için önemlidir, bu çerçevede temel önemde bir ihtiyaçtýr. Bunun yanýsýra, kampanya süreci içerisinde öne çýkan gündemlerin etkili eylemsel süreçlere konu edilebilmesi de önemlidir. Burada açýk kitle eylemleri elbette özellikle zorlanmasý gereken bir biçimdir. Ancak süreçler farklý eylem biçimleriyle de desteklenmeli ve bütünleþtirilebilmelidir. Örneðin güncel bir konu olarak soruþturma gündemi karþýsýnda açýk kitle eylemlerini zorlamak, örgütlemeye çalýþmak elbette önceliklidir. Ancak bu eylemlere zemin yaratabilmesini de gözeterek, soruþturma saldýrýsýnýn teþhirini yapabilmek, bu saldýrýlarý gündemleþtirebilmek için farklý bir takým biçimler de zorlanmalýdýr. Elbette tanýmladýðýmýz eylemsel süreç örme ihtiyacýnýn bir parçasý olarak, bu süreçte açýk kitle eylemlerinin, bir takým farklý eylemsel biçimlerin her birinin yanýna propagandist eylemleri eklemenin de kendini bir ihtiyaç olarak dayattýðýný görebilmek gerekiyor. Yaygýn ve güçlü bir propaganda çalýþmasý yapmaktan söz ediyoruz. Bu propaganda
Gençlik kesimleri bugün emperyalist-kapitalist sistemin aðýr bir kuþatmasý ile karþý karþýya. Dýþta emperyalistler, içte onlarýn sadýk uþaklarý saldýrýlarý pervasýzlaþtýrýrken, sýrtlarýný gençlik kesimlerinin bugün içinde bulunduðu atalet tablosuna dayamakta, bundan güç almaktadýrlar. Ancak gençlik bu ablukayý daðýtacak güce ve dinamizme sahiptir. Ve eninde sonunda emperyalistlerin ve uþaklarýnýn planlarýný bozacak olan da budur! Yeni dönemin bu ilk günlerinde deklare ettiðimiz kampanya çalýþmamýz, bizler açýsýndan yoðun ve uzun soluklu bir çalýþma temposuna dayanýklý olma sorumluluðunu yüklemektedir. Önümüzdeki dönemde bizler tam da büyük iþler yapacak olmanýn heyecanýnýn yarattýðý enerjiyle her yerde olacaðýz! Emperyalist-siyonist haydutlar cephesinin attýðý her bombanýn karþýsýnda biz olacaðýz! Türkiye'deki uþak takýmý açýsýndan pürüzsüz ilerliyormuþ gibi görünen bu iþbirliði sürecine kendi cephemizden verilmesi gereken yanýtý biz vereceðiz! ABD-Ýsrail askeri olmayacaðýmýzý her alanda biz haykýracaðýz! Üniversitelerde ortaya konulan özelleþtirme çabalarýnýn her birinin karþýsýnda biz olacaðýz! Yemekhanesinden mediko sosyaline, kantininden kütüphanesine kadar üniversitelerin bir bütün olarak bizim olduðunu, onun her bir parçasýný sahiplenerek anlatacaðýz! Saðlýk, barýnma, ulaþým, eðitim haklarýmýzýn paralýlaþtýrýlarak elimizden alýnmasýnýn karþýsýnda var gücümüzle mücadele edeceðiz! Üniversitenin asli bir bileþeni olmanýn verdiði bilinçle söz, yetki ve karar hakkýmýza sahip çýkacaðýz. Gýyabýmýzda yapýlan planlar, bizi geleceksizleþtirmeyi hedef alan saldýrýlarýn karþýsýnda, hem üniversitemize hem de geleceðimize sahip çýkacaðýz! Karþý koyuþumuzu engellemek ya da zayýflatmak amaç ve hedefiyle karþýmýza çýkartýlan bütün engellemeleri aþacaðýz. Ýster soruþturmalar, ister satýrlý saldýrýlar… Özerk-demokratik üniversite mücadelemizin önüne çýkartýlan bütün engelleri bir bir yýkacaðýz. Bizler geleceðimize sahip çýkacaðýz ve bu ablukayý daðýtana kadar her yerde olacaðýz!
Ýstanbul Ekim Gençliði
13
Çukurova Üniversitesi resmi açýlýþta gözaltý terörü...
"Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleþecek!" 14
Çukurova Üniversitesi resmi açýlýþý 4 Ekim Çarþamba günü Mithat Özhan Amfisi’nde gerçekleþtirildi. Bu yýlda geçen yýllarda olduðu gibi, yüzlerce çevik kuvvet, onlarca sivil polis ve ÖGB yoðun güvenlik önlemleri aldý. Okulda tören süresi içerisinde kýþla yönetimi uygulandý. ÇÜ Rektörü, Adana Valisi ve YÖK stratejistlerinden Ýlhan Tekeli’nin de katýldýðý üniversitenin resmi açýlýþ törenlerine, bu yýl yine üniversite öðrencileri alýnmadý. Çukurova Üniversitesi’nin gerçek sahipleri olan öðrencilerin alýnmadýðý bir “açýlýþ töreniyle” 2006-2007 akademik yýlý baþlatýldý. Günler öncesinden hazýrlýklarý yapýlan resmi açýlýþ töreni öncesi, okuldaki siyasetlere Ekim Gençliði olarak resmi açýlýþ törenlerini protesto etme önerimizi götürdük. Törenden bir gün önce gerçekleþen toplantýda, ortak bir pankartla bir eylem gerçekleþtirme önerimiz kabul edilmedi. Ortak bir eylem gerçekleþtirmenin zemininin ortadan kalkmasýyla birlikte, Ekim Gençliði olarak törenin yapýlacaðý amfide bir eylem gerçekleþtirme kadarý aldýk. 4 Ekim Günü anfinin etrafý çevik kuvvet, sivil polis ve ÖGB’ler tarafýndan kuþatýlmýþtý. Öðrencilerin okula isim kontrolü yapýlarak alýnmasý, rektörlüðün öðrencilerden ne kadar korktuðunun bir göstergesiydi. Sabah amfiye girmeye çalýþan arkadaþýmýz Yiðit Demirel, listede adý olmadýðý ve içeriye sadece görevli öðrencilerin alýnacaðý içeri alýnmadý. Bunun üzerine çevredeki öðrencilere “biz üniversite öðrencisiyiz ve siz bizi üniversitenin açýlýþýna almayacaðýnýzý söylüyorsunuz. Bu üniversitenin gerçek sahipleri olarak içeriye girmek en doðal hakkýmýzýdýr” diyen arkadaþýmýz etraftaki Hacettepe Üniversitesi'nde cezalar... sivil polisler tarafýndan yaka paça gözaltýna alýndý. Gözaltý saldýrýsýný da “Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleþecek”, “YÖK, polis medya bu abluka daðýtýlacak” sloganlarýyla karþýlayan arkadaþýmýz, Balcalý Karakolu’na götürülmüþtür. Tören sýrasýnda içeriye girmeyi baþarabilen Öðrenci Kolektifi’nden bir arkadaþýmýz da yanýna oturan bir polis tarafýndan tehdit edilmiþ ve “yerinden kaktýðýn anda sana müdahale etmek 5 Mayýs günü "Ortadoðu ve Türkiye" üst baþlýðýyla düzenlenen ve zorunda kalacaðým, aðzýný kapatacaðým” sermaye iktidarýnýn faþist temsilcisi Rauf Denktaþ'ýn konuþmacý olarak denilmiþtir. katýldýðý konferansta; salonda konuþmak isteyen ve salonun dýþýnda Arkadaþýmýzýn gözaltýna aldýðýný öðrendiðimiz bulunan devrimci, demokrat, yurtsever öðrencilere özel güvenlik ve anda çevredeki güçleri konu hakkýnda jandarma coplarla, kurþunlarla azgýnca saldýrmýþtý ve saldýrý sonucunda bilgilendirerek saat 13.00’te R1 kantini önünde bir bir arkadaþýmýzýn bacaðý, bir arkadaþýn kolu kýrýlmýþ ve 10’a yakýn eylem gerçekleþtirdik. “Soruþturmalar, gözaltýlar, arkadaþýmýz yaralanmýþtý. Bu saldýrýnýn bizzat ortaðý olmakla baskýlar bizi yýldýramaz!”, “Gözaltý serbest yetinmeyen rektörlük, saldýrýdan 15 gün sonra 25 öðrenciye soruþturma býrakýlsýn!”, “Üniversiteler bizimdir bizimle açmýþ ve soruþturmalar sonunda toplam 10 yýl 4 aylýk uzaklaþtýrma ve özgürleþecek!” sloganlarýný attýðýmýz eylemde; bir atýlma cezasý vermiþtir. rektörlüðün açýlýþ törenine öðrencileri almamasýný Rektörlüðün estirdiði soruþturma ve ceza terörünü devrimci, ve içeriyse girmeye çalýþan arkadaþýmýzý polislerin demokrat, yurtsever öðrenciler olarak 21 Temmuz günü Yüksel gözaltýna alýnmasýný teþhir eden konuþmalar Caddesi'nde gerçekleþtirdiðimiz eylemle protesto ettik. "Cezalar geri yaptýk. çekilsin!" pankartýnýn açýldýðý ve 60 kiþinin katýldýðý basýn Arkadaþýmýzýn oraya ticari eðitime, sözleþmeli açýklamasýnda þunlar söylendi: öðretmenliðe, yemekhane zamanlarýna, Lübnan’a "…Yaþanan soruþturma terörü ve uzaklaþtýrma cezalarý sadece asker gönderilmesine hayýr demek için gittiðini ve Hacettepe Üniversitesi ile sýnýrlý deðildir. Bugün birçok üniversitede bu gözaltýna alýndýðýný, gözaltý saldýrýsýný protesto saldýrýlar gerçekleþtirilmekte ve devrimci-demokrat-yurtsever güçler ettiðimizi ve arkadaþýmýzýn derhal serbest kampüslerden uzaklaþtýrýlmaya çalýþýlmaktadýr. Bölgemizin ve ülkemizin býrakýlmasý gerektiðini belirterek sloganlarla kaynadýðý þu günlerde bu saldýrýlarýn neden yapýldýðý apaçýk ortadadýr. eylemimizi bitirdik. Ülkemizde ve dünyada yaþanacak olaylara tepki verecek olan aydýn Gözaltýndaki arkadaþýmýz öðleden sonra gençlik sindirilmeye, baský altýna alýnmaya ve susturulmaya götürüldüðü adli týptan serbest býrakýldý. Bu saldýrý çalýþýlmaktadýr… ve üniversite öðrencilerinin törene alýnmamasý, "Devrimci-demokrat- yurtsever öðrencileri yürüttükleri mücadeleden, üniversite yönetiminin gerçek misyonunu bizlere ne jandarmanýn ve rektörlüðün birlikte gerçekleþtirdiði saldýrýlar, ne gösteriyor. Tören sýrasýnda okulda polisler cirit soruþturmalar, ne atýlma ve uzaklaþtýrma cezalarý, ne yeni YÖK atýyor ve bunu da üniversiteyi, üniversite yönetmelikleri, ne de tutuklamalar vazgeçirecektir. Bütün öðrenci öðrencilerinden korumak adý altýnda yapýyorlar. Bundan önce söyledik yine söylüyoruz: Baskýlarýnýz arkadaþlarýmýzý ve bilim insanlarýný bu haklý mücadeleyi birlikte omuzlamaya çaðýrýyoruz." bizleri yýldýramayacak. Üniversitenin gerçek "Soruþturmalar, tutuklamalar, baskýlar bizi yýldýramaz!", "Eþit, sahipleri bizleriz. Er ya da geç sermayeyi ve parasýz, bilimsel, anadilde eðitim!", "Yaþasýn devrimci dayanýþma!", sermayenin temsilcilerini üniversitemizden "Berxwedan jiyane!" sloganlarýnýn atýlmasýyla birlikte basýn açýklamasý kovacaðýz. sona erdi.
Baskýlar bizi yýldýramaz!
Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliði
Beytepe Ekim Gençliði
Ýsta anbul Üniversitesi'nde soruþ þturm ma bila ançosu
Baskýlar devrimci gençliði yýldýramayacaktýr! Ýstanbul Üniversitesi rektörü göreve geldiði ilk günde üniversitede siyaseti bitireceðini söylüyordu. Siyaseti bitirmesi gerekiyordu, çünkü üniversiteyi parça parça satacaktý. Siyaseti bitirmesi gerekiyordu, çünkü rektörlüðüne getirildiði üniversite düzene adam yetiþtirecekti. Siyaseti bitirmesi gerekiyordu, çünkü farklý sesler, düþünceler, muhalif öðrenciler görevlerini hakkýyla yerine getirmesine engel olacaktý. Yaz okullarýnýn paralý hale getirilmesinin ardýndan üniversiteden yükselen muhalefet atýlan bu ilk adýmýn boþa düþmesini saðlamýþtý. Siyaseti bitirmeye ant içmiþ rektör daha planlý ve sistematik bir yöntemle Ýstanbul Üniversitesi'ndeki dönüþümlere zemin hazýrladý. Geçtiðimiz dönem baþýnda tüm üniversiteye kameralar yerleþtirildi. Ardýndan üniversitenin kapýlarýný özel þirketlere pazarladý. Ardýndan yemekhaneleri özelleþtirme yolunda sýký adýmlar attý. Tüm bunlarý hayata geçirirken öðrencilerin dizginlerini elinden býrakmamak niyetindeydi rektör. Nitekim dönem boyunca bir yandan görevlerini yerine getirirken bir yandan da hizmet ettiði sýnýfýn ona yüklediði misyon gereði üniversitede haklý taleplerini dile getiren ve mücadele eden öðrencileri bir dizi saldýrýnýn hedefi haline getirdi. Kalemler kýrýldý ve cezalar kesildi. Yemekhanenin özelleþtirilmesini mi protesto ediyorsun, soruþturuluyorsun. Eþit, parasýz, bilimsel bir eðitim istediðini söyleyen bir afiþ mi astýn, soruþturuluyorsun. Savaþa karþý olduðunu anlatan bir slogan mý çýnlýyor amfilerde, koridorlarda, soruþturuluyorsun. Üretmek, paylaþmak için bir araya mý geliyorsun, soruþturuluyorsun… Ýstanbul Üniversitesi rektörlüðü üniversite disiplin kurulunun 18 Mayýs 2006 tarihinde aldýðý kararla 11 öðrenciye okuldan atma cezasý verdi. Verilen bu cezanýn gerekçesi ise yemekhanelerin özelleþtirilmesini protesto etmek ve rektöre hakaret içeren sloganlar atmak. Bu gerekçelerin yaný sýra afiþ asmak, siyasi içerikli video izlemek, üniversite içerisine öðrenci olmayan kiþiler sokmak, güvenlik görevlilerine hakaret etmek, eylem
yapmak vb. gerekçeler de eklenebilir. Atýlan 11 öðrenci dýþýnda bu ve benzer gerekçelerle 40 öðrenciye de bir yarýyýl ile dört yarýyýl arasýnda deðiþen uzaklaþtýrma cezasý verildi. Dönem boyunca özelleþtirme saldýrýlarýna karþý mücadele eden öðrencilere 800'den fazla soruþturma açýldý. Rektörün sopasý yalnýzca öðrencilerin kafasýna deðil ayný zamanda akademisyenlerin ve yemekhane iþçilerinin kafasýna da inmiþtir. Ýki Eðitim Sen üyesi öðretim görevlisine 3 yýl kademe yükselmeme cezasý verilmiþ, birçok öðretim görevlisi hakkýnda soruþturma baþlatýlmýþtýr. 108 iþçiye de baþta belirttiðimiz gerekçelerle soruþturma açýlmýþ, bazý iþçiler iþten çýkartýlmýþtýr. Soruþturmalar hâlâ devam etmektedir. Tüm hukuksuzluðuna raðmen Ýstanbul Üniversitesi rektörlüðü cezalarý sahiplenmektedir. Ýstanbul Üniversitesi bir yýlý geride býraktý, yeni bir yýla giriyor. Üniversiteden atýlan ve uzaklaþtýrýlan öðrencileriyle, koridorlarda "savaþa hayýr" diye yankýlanan sloganlarýyla, duvardaki afiþleri ile yeni bir döneme giriyor. Týpký geçmiþte olduðu gibi mücadele ile, kavga ile yeni bir yýla giriyor. Atýlmalar, uzaklaþtýrmalar, soruþturmalar bu mücadelenin önünü kesemeyecek.
15
Gençlik geleceði için mücadele ediyor!
Ticari eðitime geçit yok! 16
DEÜ: Öðrenci harçlarýna hayýr! Paralý eðitime son verilsin! Dokuz Eylül Üniversitesi'nde rektörlüðün "kimlik kartý bedeli" adý altýnda haraç istemesine tepki gösteren öðrenciler, yürüttükleri mücadeleyi kazandýlar. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüðü, kayýt yenileme döneminde harç ücretinin yaný sýra 60 milyon öðrenci kimlik kartý bedeli istedi. Öðrencilerin bu paralarý ödememesi üzerine fakülte dekaný Prof. Dr. Þeref Ertaþ, fakülteye astýðý ilanda þu ifadelere yer verdi; "Ülkemizi bölmeye çalýþanlara bir fýrsat yaratmayacak þekilde deðerlendireceðinize inanýyorum." Rektör, kimlik parasýný ödemek istemeyen öðrencileri hedef gösterdi. Öðrencilerin yasal olmayan bu paralarý ödemeyeceklerini söylemesi üzerine rektörlük geri adým attý. Daha önce de, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eðitim Fakültesi'nde okuyan Mesut Averberk, geçen yýl kayýt yenileme döneminde 60 milyon alýnmasý üzerine, Ýdari Mahkeme'ye baþvurmuþ ve bu parayý faiziyle birlikte almýþtý.
Ankara Üniversitesi: Kayýt soygununa ilginç kýlýf Ankara Üniversitesi'nin bu yýl ki (25 Eylül) açýlýþ törenlerinde Öðrenci Kolektifi üyesi öðrencilerinin, Rektör Nusret Aras'ýn konuþmasý esnasýnda gerçekleþtirdikleri kayýt parasý protestosuna iliþkin yaptýðý açýklama burjuva yalan ve ikiyüzlülüðünün yeni bir örneðiydi. Nusret Aras yaptýðý açýklamada "Kayýt parasý diye bir þey kesinlikle söz konusu deðil. Sanýyorum, o öðrencilerimizin kastettiði þey, Sosyal Etkinliklere Katýlým Payý. Ama bu zorunlu deðil, isteyen verir, isteyen vermez. Nitekim bu yýl 45 bin öðrencimizden 11 bin'i bu parayý vermedi." dedi. Ancak gerek Ankara Üniversitesi'nde gerekse diðer üniversitelerde kayýt ve hazýrlýk harçlarý hiçbir yasal çerçeve dahi bulmaya çalýþýlmadan toplanýyor. 34 bin öðrenci (öðrencilerin %75'i) hiçbir zorunlu yaný olmayan "Sosyal Etkinliklere Katýlým Payýný" vermektedir. Meselenin diðer ilginç yaný ise kullanýlan gerekçenin kendisidir. Üniversiteye giren öðrenciler henüz katýlmadýklarý sosyal etkinliklere dair "Sosyal Etkinliklere Katýlým Payý" adý altýnda para ödüyor. Ticari eðitime dair bize de söyleyecek çok bir þey kalmýyor bu durum karþýsýnda.
Niðde Üniversitesi: Kredi sayýsýnýn düþürülmesine hayýr! Niðde Üniversite'sinde bir dönemde alýnabilecek kredi sayýsýnýn rektörlük tarafýndan düþürülmesinin ardýndan, yaklaþýk bir yýldýr imza kampanyasý, toplu dilekçeler ve açýlan davalarla hak mücadelesini sürdüren üniversite öðrencileri 27 Eylül günü Rektörlük bahçesinde bir eylem düzenledi. 80 öðrencinin katýldýðý eylemde öðrenci temsilcileri taleplerini rektöre ilettiler ancak olumsuz yanýt aldýlar. Polisin
sindirme çalýþmalarýna raðmen öðrenciler fakültelerde ve Niðde sokaklarýnda bildiri daðýttýlar.
Öðrencilere parasýz ulaþým hakký! Ulaþým Koordinasyon Merkezi (UKOME), Ýstanbul'da 2006-2007 eðitim-öðretim yýlýnda uygulanacak servis ücretlerine yüzde 25 zam yaptý. Buna göre, 3 kilometreye kadar olan servis ücreti 86 YTL'den 100 YTL'ye çýkarken, 23-25 kilometre arasý servis ücreti de 200 YTL'den 230 YTL'ye çýktý. Okul servisi ücretlerine zam yapýlmasý, eðitimin piyasalaþtýrýlmasýnýn bir adýmý niteliðindedir.
Uludað Üniversitesi: Ulaþým zammýna geçit vermeyeceðiz! Uludað Üniversitesi öðrencilerinin ulaþým zammýna karþý Eylül’ün son haftasý baþlattýklarý eylem süreci devam ediyor. Öðrenciler ulaþým zammýný protesto etmek için hergün üniversite içindeki postanenin yanýndan kütüphaneye kadar tek sýra halinde ellerinde Bu-Kart'larla (toplu ulaþým kartý) yürüyorlar. Ýlk baþladýðýnda 20 kiþi geçen eylemler, 4 Ekim günü 300 kiþilik bir katýlýmla gerçekleþti. Üniversiteliler yürüyüþlerini zamlar geri çekilene kadar sürdürmeye kararlý. Üniversite içinde ve kentte yanký uyandýran bu sürekli eylem tarzý zamlarýn geri çekilmesi noktasýnda basýnç oluþturuyor. Öðrenciler eyleme katýlmak isteyen arkadaþlarýný her gün saat 12:30' da postanenin yanýndaki Atatürk heykelinin önüne bekleyeceklerini açýkladýlar.
Uludað Üniversitesi / Ekim Gençliði
Cumhuriyet Üniversitesi öðrencilerinden dayanýþma örneði Cumhuriyet Üniversitesi'nde 6 Kasým basýn açýklamasý ile ilgili açýlan soruþturmalar sonucu 20 öðrenci bir hafta ile bir dönem arasýnda deðiþen cezalar almýþtýr. Bu senenin baþýndan itibaren dikkat çekici bir biçimde üniversitedeki her türlü etkinlik soruþturma konusu olmaktadýr. Senenin baþýndan beri soruþturulan öðrenci sayýsý 50'yi geçmiþtir. Soruþturmalarla ilgili yaptýðýmýz toplantýlar sonucunda üniversitede soruþturma karþýtý bir kampanya örgütleme kararý aldýk. Bu kampanyanýn bir parçasýný, öðrenci dayanýþmasýný göstermek ve idare mahkemesine açýlacak davalarýn masraflarýný karþýlamak için düzenlenecek bir konser oluþturuyordu. Ýki hafta boyunca üniversitede konserin duyurusu yapýldý. Cevdet Baðca'nýn katýlýmý ile 9 Nisan'da Belediye Kültür Salonu'nda düzenlenen etkinliðe 240 kiþi katýldý. "Bir türkünün mýsralarýndan tanýþanlar damla damla birikerek bir ýrmak yataðýnda buluþtular." Gecemiz tam bir dayanýþma havasý içinde coþku ile yapýldý. Davalarýmýzý açtýk, sonuç ne olursa olsun "Ferman rektörün üniversiteler bizimdir" demeye ve mücadele etmeye devam edeceðiz.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öðrencileri
"Þirketler istiyor,, üniversite boyac cý,, kozmetikç çi yetiþ þtiriyor!"
Kocaeli Ü niversitesi A Þ! Milliyet gazetesinde çýkan bir haber, üniversitesermaye iþbirliðinin geldiði düzeyin en yalýn örneklerinden biri. Türkiye'deki büyük sermaye kuruluþlarýndan Doðan Medya'nýn bir ürünü olan Milliyet tarafýndan alkýþlanan haberin öznesi ise Kocaeli Üniversitesi. Kocaeli Üniversitesi, bulunduðu bölgedeki özel þirketlerle karþýlýklý protokoller imzalayarak, bu protokollerde belirlenen karþýlýklý þartlar ve tanýmlanan ihtiyaçlar çerçevesinde yeni bölümler açtýðýný açýkladý. Kocaeli Üniversitesi'nin protokol imzaladýðý þirketler arasýnda Marshall, Marks&Spencer, LC Waikiki, Dupont Türkiye, Ford Otosan ve Real Hipermarketler gibi büyük sermaye gruplarý bulunuyor. Protokollerin içeriði yukarýda da belirttiðimiz gibi karþýlýklý ihtiyaçlarýn karþýlanmasý üzerine kurulu. Þirketler ihtiyaç duyduklarý bölümleri tanýmlýyor. Üniversite ise bu bölümleri açmak için ihtiyaç duyduðu tutarý söylüyor. Sonuç itibariyle þirketler üniversiteye kaynak saðlýyor, üniversite de þirketlerden aldýðý kaynaðý, karþýlýðýnda bu þirketlere ucuz iþgücü "yetiþtirerek" geri veriyor. Rektör yardýmcýsý Prof. Dr. Yunus Kishalý özel þirketlerle Kocaeli Üniversitesi arasýnda kurulmuþ olan bu "yardýmlaþma" iliþkisini þöyle gerekçelendiriyor: " … Bazý firmalar da bölümün yapýlmasýna yardýmcý oluyorlar. Örneðin Marshall bunlardan birisi. Onlarýn sayesinde boya teknolojisi bölümü açtýk. Ve mezunlarýmýz orada önce staj ile baþlýyorlar, gerekirse de kalýyorlar." Eðitim alanýnda yaþanan dönüþümün çarpýcý bir örneði Kocaeli Üniversitesi. Ancak tek örnek deðil. Daha önce ODTÜ'den ÝTÜ'ye bir dizi üniversitenin sermaye kuruluþlarýyla bir dizi projeye imza attýðý bilinmektedir. Eðitimde yaþanan neoliberal dönüþümün doðrudan sonuçlarýndan birini oluþturan üniversite-sermaye iþbirliði üniversiteler arasý iþbölümü çerçevesinde farklý ihtiyaçlarý karþýlamaktadýr. Neoliberal dönüþümler çerçevesinde özellikle meslek yüksek okullarýna düþen rol, tam da sermaye kuruluþlarýnýn ucuz iþgücü ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasýdýr. YÖK tarafýndan Temmuz ayýnda yayýnlanan Strateji Raporu içerisinde iþlevi ve misyonu açýklýkla tanýmlanmýþ olan Meslek Yüksek Okullarý ise, piyasalaþmanýn en aðýr sonuçlarýný yaþayan okullar. Söz konusu raporda MYO'lar için, "yerel iþ ve istihdam piyasalarýna gömülü (embedded) hale gelmesini gerçekleþtirmek" deniliyordu. Arz talep dengeleri üzerine kurulan basit bir denklem anlamýna gelen bu ibare aslýnda
kapitalizmin evrensel yasalarýný bir kez daha yineliyor. Artýk iþ yüzsüzlük boyutunda ticari eðitimi savunmayý da geçiyor, uygulamaya dek varýyor. “Bizi de alýn” diye baðýran üniversite rektörleri týpký bir pazarcý edasýyla çýðýrtkanlýk yaparken, tezgâha sebze-meyve yerine bizleri dizmekte hiçbir sakýnca görmüyor. Nasýl bir zihniyet öðrencinin iradesini bu denli yok sayabilmektedir? Mezunlara geleceði önceden belirlenmiþ bir kurumda staj yapma "olanaðý" saðlanýrken, kimin fikri alýnmaktadýr? Bakalým öðrenci istiyor mu? Ancak istemese bile üniversite yönetimi onu çoktan satmýþ. Bu arada staj için ellerini ovuþturarak mezun bekleyen þirketlerin yaptýklarý yardýmýn acýsýný fazlasýyla çýkartmak isteyeceklerini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Paralý eðitim uygulamalarý yanýnda yeni kavramlar da eðitim hayatýna sokuluyor. Üniversite-sanayi iþbirliði bu baþlýklardan sadece biri. Bu yüzden artýk paralý eðitim lafý sorunu tanýmlamakta yetersiz kalýyor. Eðitim artýk bir piyasa haline dönüþüyor, týpký GATS'da denildiði gibi. Eðitim artýk ticarileþiyor, o yüzden alýp satmak gerekiyor. Sermayeye paraya dönüþtürebilir bir eðitim sunmak gerekiyor. Bunun için dahiyane yollar bulmak ise akademik personele düþüyor. Cübbeli pazarlamacýlar gerçekten Kocaeli Üniversitesi’nde takdire þayan bir iþ baþarmýþlar. Her yerinden para akan bu yolu bulan akademisyen grubunu kutlamak gerekiyor. Biz helva hazýrladýk, eðitimin cenazesinden sonra daðýtacaðýz. Bundan böyle hiç kimse Kocaeli Üniversitesi'nden eðitim beklemesin, zira üniversite çoktan þirket haline gelmiþ bulunuyor.
17
ÝMO'nun yönetm meliði ve AB yasa ala arý sava aþ ila anýdýr... 18
Yetkin mühendislik cephesi açýldý
Geçtiðimiz dönem kapsamlý bir þekilde deðerlendirdiðimiz "Yetkin Mühendislik" uygulamasý konusunda ilk somut adým Ýnþaat Mühendisleri Odasý (ÝMO) tarafýndan geçtiðimiz günlerde atýldý. ÝMO'nun "Yetkin Mühendislik" yönetmeliði 10 Eylül Pazar günü Resmi Gazete’de yayýnlanarak uygulamaya konuldu. Yönetmelik esasý yönünden incelediðimiz taslaktan hiçbir fark içermiyor. Taslak uygulamaya geçmeden önce TMMOB içinde yaþanan tartýþmalar ve ÝMO'nun birlikten baðýmsýz hareket etmesi ile yaþanan bir takým sorunlar Genel Kurul sonrasýna ertelenmiþti. Zaten sorunlar da öze deðil daha çok biçime iliþkindi, zira birliðin özellikle güçlü odalarý hala yetkin mühendislik konusunda tavizsiz bir tutum izlemeye devam ediyor. Tüm bunlara ek olarak "Mesleki Yeterlilik" ve "Yabancýlarýn Çalýþma Ýzinleri Hakkýnda Kanun"da yapýlan yeni düzenlemeler ile özellikle genç mühendislere ve mühendislik öðrencilerine dönük topyekün saldýrýlar gündemimize girmiþ oluyor. Ve ÝMO'nun yönetmeliði bu saldýrýlarýn en somut biçimi olarak üniversite gençliðini savaþa çaðýrýyor. Bu yönetmelik sadece bir baþlangýç, baþýmýza örülen çorabýn boyutlarýný anlatan bir vesika ve bir savaþ ilanýdýr. Bundan sonra herkes bu davete cevap vermek, savaþýn gereklerini yerine getirmek ve sonuçlarýna katlanmak zorundadýr. ÝMO eliyle hazýrlanan taslaðý inceleyen deðerlendirmede TMMOB için "sermayenin tetikçiliðini" yaptýðýný söylemiþtik. Sözlerimiz ÝMO'nun yönetmelik konusundaki ýsrarý ve bunun hediyesi olarak kendi çapýnda kazandýðý zafer ile bir kez daha doðrulanmýþ oldu. Bu yönetmelik þimdilik mühendisleri direk
vurmuyor, zira "yetkin" sýfatýnýn nakde çevrilmesi ancak "mesleki yeterlilik" adý altýnda AB tarafýndan dayatýlan yasalarýn hayat bulmasýyla mümkün olacak. Tüm bu yasalar bir bütün halinde mühendislik alanýnýn neo-liberal politikalara uygun olarak yeniden düzenlenmesini öngörürken, bu kapsamlý saldýrý temel olarak "mesleki yeterlilik" kurumlarý ve "yabancýlarýn çalýþmasýný" düzenleyen yasada yapýlan deðiþiklikler olarak karþýmýza çýkýyor. Ancak bir teselli ikramiyesi olarak, bu yasalarla yetkin mühendislik bir zorunluluk olmayacak (TMMOB Ýnþaat Mühendisleri Odasý Yetkin Mühendislik Yönetmeliði, Madde 4e). Ancak bunun çocuk kandýrmaktan bir farký yok, zira yetkin olmayanlar piyasadan silinecek. Daha önce madde madde incelediðimiz taslak bir miktar týraþlanmýþ olarak yönetmelik haline getirildi. Yönetmelik yetkin mühendisliði en genel hatlarýyla þöyle düzenliyor: Staj zorunluluðu: Bu Yönetmeliðin 5 inci maddesinde belirtilen uzmanlýk alanlarýnda, en az beþ yýl süreyle, yetkin mühendis belgesine sahip mühendisler gözetiminde gerçekleþtirilmiþ mühendislik deneyimi sahibi olmak ve bu hizmetleri belgelemek. (Madde 6d) Bu süre yüksek lisans ve doktorada düþürülürken (y.lisans için 4 doktora için 3 yýl) ÝMO bürokratlarý biraz insaflý davranmýþ oluyor. Sýnav ve Sýnav Kurullarý: Yüklü bir meblað ödeyerek (Nisan-Mayýs 2006 döneminde bu ücret 250 YTL idi ) sýnava baþvururken yanýnýzda referans mektuplarýnýz, yukarýda söylenen belgelenen hizmetlerin belgeleri mutlaka olmalý. Bürokratlar burada biz kez daha insafa geliyor ve taslakta bulunan sözlü sýnavý kapsam dýþýna alýyorlar. Sýnavýn kapsamý ve hedefleri daha önceki taslakla ayný biçimi taþýyor. Ýtiraz konusunda da bir takým deðiþiklikler yapýlýyor. Daha önceden hem parasý alýnan hem de 2 yýl süreyle sýnava girmesi engellenen ve itiraz etme "yüzsüzlüðünde" bulunan haksýz aday, bu sefer sadece parasýna el konularak cezalandýrýlýyor. Yetkinlik alanlarý: ÝMO tarafýndan belirlenen yetkin mühendislik uzmanlýk alanlarýnýn her biri için staj ve sýnav zorunluluðu süreçleri ayrý ayrý iþletiliyor. Yani pratikte sadece tek bir uzmanlýk alanýnýn bir mühendis için yeterli olduðu oda tarafýndan ilan edilmiþ oluyor. Elbette kamu sektörü yönetmelikte tasarýda olduðu gibi yine es geçilerek, iþsizliðin dibini görmemiz için her þey ayarlanmýþ oluyor. Yetkin mühendislik belgesi geçerliliðinin sürdürülmesi koþullarý: Genel hatlarýyla yetkin kalabilmenin þartý yetkin olduðunuzu sürekli (üç yýllýk periyotlarla Madde 15 ve tüm fýkralarý) belgelemekten geçiyor. Buna ek olarak sürekli olarak "yetkin mühendislik" aidatýnýn ödenmesi, "üç yýl boyunca, yetkin mühendislik belgesini kullanarak yaptýðý bütün iþleri, tarih sýrasýyla belirten ve her sayfasý yetkin mühendis tarafýndan imzalanmýþ ve mühürlenmiþ olan listeyi üç yýllýk dönem sonunda Yetkin Mühendislik Kuruluna vermiþ olmak (c fýkrasý)", suç iþlememiþ olmak (madde 6 a ve b fýkralarýnda
belirtilen suçlar), seminer, konferans gibi eðitimlere en az 40 saat katýlmýþ olmak gerektiði belirtiliyor. Tüm bu þartlarý yerine getirirseniz, dosyanýzý inceleyen Yetkin Mühendislik Kurulu'nun onayýný almanýz gerekiyor. Bugüne kadar yetkin mühendislik ile ilgili söylediðimiz her þey yavaþ yavaþ hayat bulmaya baþlýyor. Bu büyük pazar ve bunun rantý için kapýþan kurumlarýn arasýna TMMOB ve ona baðlý büyük odalarýn girmesi ile TMMOB üzerine yaptýðýmýz tüm eleþtiriler kendini doðrulamýþtýr. Ancak þu gerçeði bir kez daha söylemek gerekiyor; TMMOB mühendislerin haklarýný korumakla yükümlüdür, kendi "þirket" çýkarlarýný deðil. Yapýlan tüm eleþtiriler beklediðimiz TMMOB'u görmek içindir. Bunun yolu ise örgütümüze sahip çýkmaktan geçmektedir. Genel Kurul boyunca öðrenciler tarafýndan gerçekleþtirilen protestolar tüm daðýnýklýðýna ve eksiklerine raðmen ciddi bir etki oluþturmuþtur. Yapýlmasý gereken tabanýn basýncýný arttýrmak, örgütün demokratik iþleyiþini saðlamaktýr. Bu yönetmelik iptal edilmeli ve TMMOB'a baðlý herhangi bir odanýn bu tarz bir yönetmelik hazýrlýðý varsa bundan vazgeçilmelidir. Bunu baþaracak olan ise yasanýn esas muhatabý olan öðrencilerin hem TMMOB içinde hem de dýþarýda vereceði mücadele olacaktýr. Yetkin mühendislik uygulamasý, arka planýndaki AB yasalarýnýn ihtiyaçlarý üzerinden ortaya çýkarýlmýþtý. Her ne kadar çok eskiden beridir tartýþýldýðý söylense de uygulamayý soldan omuzlayan oda beyleri geliþtirdikleri "bu zaten çýkacak, bari biz yapalým, hem baþkasýna býrakmayalým hem de istediðimiz gibi olsun" þeklindeki savunmalarý ile yetkinlik kavramýnýn yeni bir þey olduðu gerçeðini üstü kapalý bir þekilde kabul etmiþ oldular. Oda yöneticileri yetkinliðin ve bunun denetlenmesinin her türlü siyasi müdahaleye açýk kurumlarýn eline geçmesinin engellenmesi gerektiðini savunuyorlar. Yani devlet eliyle kurulacak bir takým kurumlar yerine her iki yýlda bir yapýlan seçimlerle iþ baþýna gelen, bu iþin muhataplarýný, yani mühendisleri, mimarlarý ve þehir plancýlarýný temsil eden bir kurumun yapmasýný istiyorlardý. Ýþin rant paylaþýmýný bir kenara koyalým ve iyi niyetli bir þekilde TMMOB'un bu sürece daha aktif olarak katýlmak istediðine inanalým. Bu noktada yetkinlik üzerinden dönen tartýþmalarda neden mühendislik eðitimi üzerine tek bir söz söylenmemektedir? Madem mühendisler güvenilemez, TMMOB neden tüm mühendisler üzerinde yaptýrým sahibi olmayý daha etkin bir þekilde talep etmemektedir? AB direktifleri doðrultusunda yapýlan bir takým düzenlemelere karþý çýkan TMMOB tüm bunlarý yaparken neden bu yasalarýn özüne dair hiçbir söz söylemez de sadece kendi alanýný daraltan uygulamalarýna karþý çýkar? Son olarak bir yandan "mesleki yeterlilik" kurumuna þiddetle karþý çýkan birlik, öte yanda kendine baðlý bir odanýn çýkarttýðý mesleki yeterliliði düzenleyen yönetmeliðe ses çýkartmaz?
AB direktifleri ve mühendisliðin talaný Meclise giden Mesleki Yeterlilik Kurumu Yasa Tasarýsý mühendis ve mimarlarý ayaða kaldýrmýþtý. Yasa tasarýsý eðer aynen kabul edilseydi, mühendis, mimar ve þehir plancýlarý Mesleki Yeterlilik Kurumu'ndan (MYK) sertifika almadan, yani yetkin olmadan mesleklerini icra edemeyeceklerdi. Amacýn "ulusal ve uluslararasý meslek standartlarýný temel alarak, teknik ve meslekî alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarýný belirlemek; denetim, ölçme ve deðerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandýrmaya iliþkin faaliyetleri yürütmek için gerekli ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve iþletmek üzere Meslekî Yeterlilik Kurumu’nun kurulmasý, çalýþma usûl ve esaslarýnýn
Bu yönetmelik iptal edilmeli ve TMMOB'a baðlý herhangi bir odanýn bu tarz bir yönetmelik hazýrlýðý varsa bundan vazgeçilmelidir. Bunu baþaracak olan ise yasanýn esas muhatabý olan öðrencilerin hem TMMOB içinde hem de dýþarýda vereceði mücadele olacaktýr. belirlenmesi ile ulusal yeterlilik çerçevesiyle ilgili hususlarýn düzenlenmesini saðlamak" olarak tanýmlanan tasarýda "tabiplik, diþ hekimliði, hemþirelik, ebelik, eczacýlýk, veterinerlik, mühendislik ve mimarlýk meslekleri ile en az lisans düzeyinde öðrenimi gerektiren ve mesleðe giriþ þartlarý kanunla düzenlenmiþ olan meslekler" dýþta tutuldu ve tasarý bu þekliyle yasalaþtý. Tasarý TMMOB cephesinden þiddetle eleþtirilirken, yine yasanýn mantýðýna iliþkin tek bir söz edilmedi. TMMOB tasarýya girmesi için koyduðu þu katkýyla amacýný açýkça ortaya koymaktadýr: "TMMOB ve baðlý odalarý mesleki tedrisat çalýþmalarýný 'Meslek Ýçi Eðitim ve Belgelendirme Yönetmeliði' kapsamýnda sürdürmektedir. Tasarýnýn amacýyla da örtüþen bu yönetmeliðin amacý 'ülke ve toplum yararlarý doðrultusunda meslek alanlarý ile ilgili denetim yapýlmasý, yetkili üyelerin tanýmlanmasý, üyelerin mesleki ve bilimsel çalýþmalarýna, yaptýklarý iþlere ve tamamlayýcý eðitimlerine dayanan uzmanlýklarýnýn Odalarca belirlenmesi, belgelendirilmesidir." Kýsacasý, birlik cephesinden ortaya koyulan tepki ne yazýk ki yetkin mühendisliði kaptýrmama mücadelesidir, zira yasada MYK Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'nýn ilgili kurumu olarak tanýmlanmaktadýr. Þimdilik birlik parlamenter demokrasinin kulislerinde yasadan mühendisleri, mimarlarý ve þehir plancýlarýný çýkartmayý baþardý. Ancak AB rüzgarýnýn GSS gibi yasalarýn yelkenlerini nasýl doldurduðunu hatýrlarsak, bundan sonrasýný tahmin etmek zor olmayacaktýr. "2001 yýlýnýn Mayýs ayýnda mesleki tanýnma hakkýndaki 2001/19/EC sayýlý direktifin kabulü sýrasýnda, Avrupa Parlamentosu Konseyi ve Komisyonu; 'mesleki yeterliliklerin karþýlýklý tanýnmasý alanýnda uygulanabilen yasal metinlerin, herkes tarafýndan kolaylýkla ulaþýlabilen, birleþtirilmiþ adaptasyonlarýnýn bulunmasý önemlidir' þeklinde bir mutabakata varmýþlardýr" þeklinde bir giriþ ile baþlayan "Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi için Öneri" baþlýklý metinde yasa ile yapýlmak istenen açýkça ortaya konulmaktadýr. Ayný metnin 17. maddesinde yer alan ifadelerden ve EK-IV'de kategorize edilen meslek gruplarýna bakýldýðýnda, yasanýn tüm mühendisleri kapsayacaðýný ve inþaat mühendisleri tarafýndan hazýrlanan tasarýnýn gökten inmediðini görmek mümkün olacaktýr. Uzun uzadýya bunun kapsamýný incelemeye gerek yok, zira giriþ bölümünde tanýmlanan serbest dolaþým,
19
20
"Bana veriilen mühendiisliik unvanýna daiima layýk olmaya,, onun bana saððladýððý yetkii ve yüklediiði sorumluluððu bilerek,, hangii þartlar altýnda olursa olsun onlarý ancak iyiiye kullanmaya,, yurduma ve insanlýðða yararlý olmaya,, kendiimii ve mesleððimii maddii ve manevii alanlarda yükseltmeye çalýþacaððýma namusum üzeriine yemiin ederiim". akreditasyon gibi ibareler sorunun kapsamýný yeterince ortaya koymaktadýr. Yetkin mühendislik ile tüm piyasa büyük yabancý mühendislik þirketlerinin emrine sunulacak, yeni mezunlar en az beþ yýl köle olarak çalýþmak zorunda kalacak, bundan sonra ise iþsizlik tehlikesi ile karþý karþýya kalacak. Bunlarý daha önce de söylüyorduk, deðiþen tek þey bu konuda son günlerde atýlan somut adýmlardýr. GATS anlaþmasýnda hizmet sektörünün sýnýflandýrýldýðý 11 temel kategoriden biri de "Ýnþaat ve baðlantýlý mühendislik hizmetleri"dir. Eðitim ve saðlýk alanýnda sýk sýk karþýmýza çýkan bu anlaþma çerçevesinde gündeme gelen, MYK ile yapýlmak istenen sermayenin ihtiyaçlarýna uygun personeli saðlamanýn yaný sýra piyasada rekabeti körükleyerek ucuz iþgücü yaratmaktýr. Mesleki yeterlilik üzerine dönen tartýþmalara ek olarak gündemi meþgul eden "Yabancýlarýn Çalýþma Ýzinleri Hakkýnda Kanunda" yapýlmak istenen deðiþiklikler de tüm bunlarý bütünler niteliktedir. Yasada yapýlmak istenen deðiþikliklerle, daha önce TMMOB tarafýndan YÖK'ten denklik belgesi alýnarak çalýþmasýna izin verilen yabancý mühendisler, hiçbir denetime tabi olmadan ve basit bir izinle TC sýnýrlarý içinde çalýþma hakký elde edecekler. Bu tasarýnýn 14. maddesinde; "Avrupa Birliðine üye ülkelerden veya Bakanlar Kurulunca belirlenecek diðer ülkelerden gelecek yabancý mimar ve mühendislerin çalýþma izinlerinin verilmesinde, diploma ve ilgili meslek odasýna kayýtlý olduðuna dair belgenin ibrazý halinde, 27/1/1954 tarihli ve 6235 sayýlý Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði Kanunu'nun 34. ve 35. maddeleri ile 17/6/1938 tarihli ve 3458 sayýlý Mühendislik ve Mimarlýk Hakkýnda Kanunun 1. ve 7. maddeleri uygulanmaz" denilmektedir. Bu tasarý ile birlikte, bundan böyle bizler eðitim aldýðýmýz kendi ülkemiz sýnýrlarýnda çalýþmak için yeterliliðimizi kanýtlamak durumunda kalýrken, yabancý mühendisler için hiçbir engel kalmayacak. Burada kaba bir yabancý düþmanlýðýnýn ötesinde bir karþý çýkýþ ortaya konulmalýdýr. Ortadaki sorun kendi vatandaþýný korumanýn ötesinde anlamlar taþýmaktadýr. Bu deðiþikliklerle Türkiye emperyalist tekellerin ucuz iþ gücü yataðý haline getirilmek istenmektedir. Hiçbir denetime tabi olmadan gelecek mühendisler ücretleri iyice aþaðý çekecek, buna ek olarak uluslararasý tekeller üretimlerini bu topraklarda yapacaklardýr. Zira bundan böyle teknolojilerini taþýyacak teknik elemanlar hiçbir denetime tabi
olmadan çalýþma hakký elde edecektir. Büyük mühendislik þirketleri rahatlýkla girip çýkabildiði oranda, bizlerin yetkin olmak dýþýnda hiçbir þansýmýz kalmayacak. Mühendislik unvanýmýzý zaten yakýn zamanda diplomalarýmýzda yapýlan deðiþikliklerle kaybetmiþtik. Bu kayýp bundan sonra mühendislik hizmetlerinin girdiði her alanda daha da yakýcý bir sorun olacaktýr.
Tüm bunlar ticari eðitimin bir parçasýdýr
Üniversitelerin eðitemediði insanlarý kim alýp eðitebilir? Bunun cevabý tabii ki paradýr. Yani paraný odaya, bakanlýða veya açýlmasý muhtemel dershanelere ver, seni eðitsin. Eðitmese bile seni elindeki kýlýçla mühendis ilan etsin. Böyle bir kýlýç var da, neden 4 yýllýk mühendislik eðitimi sýrasýnda kullanýlmýyor veya TMMOB illa bir þeyi denetlemek istiyorsa neden eðitimi denetlemeye talip olmuyor? Cevabý yine para ve ticaret olacaktýr. Amaç üniversite eðitimini hiçleþtirmek, açýk olduðu öne sürülen kýsmý özelleþtirmeler ile kapatmaktýr. Ýþin içine giren AB ve GATS ortamý buram buram neo-liberal politikalar kokmaktayken, söylenecek her þey eðitimdeki ticarileþmeye iþaret edecektir. Zira saldýrýlarýn bir bütün halinde yoðunlaþtýðý andan itibaren hýzla hayata geçirilen faþist yasalar ve üniversitelerde artan soruþturma dalgasý, önden yol düzlemek isteyen sermayenin niyetini göstermektedir. MYK'yý oluþturan üyelerin geldikleri yerlere bakarsak, eðitimciler 6 üyeyle dikkat çekmektedir. Millî Eðitim Bakanlýðý’ndan üç üye, üniversitelerin çalýþma ekonomisi, iþletme ve meslekî eðitim ile ilgili alanlarýndan Yükseköðretim Kurulu tarafýndan belirlenecek üç öðretim üyesi. (Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu, MADDE6) Bugün yapýlmasý gereken geleceðimize sahip çýktýðýmýzý herkese göstermektir. Baþta da söylemiþtik, bu bir savaþ ilanýdýr. Saldýrýlarýn odaðý konumundaki AB yasalarý emperyalizmin niyetlerini açýkça ortaya koymaktadýr. Daha önceden demokrasi paketleriyle gündeme gelen AB düzenlemelerinin yaldýzý dökülmüþ durumda. Mýzrak artýk çuvala sýðmýyor. Geçen seneden beri özellikle TMMOB'a yönelttiðimiz eleþtirilere karþýn, bizim asýl düþmanýmýz emperyalizm ile ona uþaklýkta sýnýr tanýmayan Türk burjuvazisi ve onun hükümetleridir. TMMOB tüm bunlarýn ortasýnda kalmak durumunda býrakýlmýþ bir kurum olarak karþýmýza çýkmaktadýr. TMMOB eðer emekten ve demokrasiden yana bir örgütlülük olarak kalmak istiyorsa, tüm bu yasalara ve onlarýn her türlü sonucuna karþý koþulsuz olarak cepheden tavýr almak zorundadýr. Daha kaliteli ve nitelikli bir eðitim ve üniversitelerde mühendislik eðitiminin düzenlenmesinde TMMOB'un müdahil olmasý talepleri yükseltilmeli, birlik YÖK gibi sermayenin saldýrý kurumlarýyla iþbirliðinden vazgeçmelidir. Yetkin mühendislik sadece sayýsý yüzbine yaklaþan yeni mezunlarý ve mühendislik öðrencilerini kesen bir sorun deðildir. Bu mesleði icra edenler toplumsal sorumluluklara sahiptir ve mühendislik hizmetlerinin denetlenmesi baðýmsýz kurumlarca yapýlmalýdýr. Bu savaþ daveti kabulümüzdür. Geçen seneden beri yetkin mühendisliðe karþý sürdürdüðümüz mücadeleyi bugün daha güçlü bir þekilde yapmalýyýz. Gençliði geleceksizliðe mahkum eden herþeye ve herkese karþý duracaðýz. Yetkin deðil Toplumcu Mimarlar-Mühendisler olacaðýz!
"Bana verilen mühendislik unvanýna daima layýk olmaya, onun bana saðladýðý yetki ve yüklediði sorumluluðu bilerek, hangi þartlar altýnda olursa olsun onlarý ancak iyiye kullanmaya, yurduma ve insanlýða yararlý olmaya, kendimi ve mesleðimi maddi ve manevi alanlarda yükseltmeye çalýþacaðýma namusum üzerine yemin ederim". ÝMO'nun internet sitesinde yetkin mühendislik yönetmeliðinin Resmi Gazete’de yayýnlanarak yürürlüðe girdiðini söyleyen haberin hemen üstündeki mühendis yemini
Toplumcu Mimarlýk-Mühendislik Öðrencileri
TMMOB 14 Ekim'de Ankara'da! TMMOB bir açýklama yaparak, ülke varlýklarýnýn özel sermaye istismarýndan kurtarýlmasý, bütün çalýþanlara grevli-toplu sözleþmeli sendikalaþma hakkýnýn tanýnmasý, kadýna yönelik þiddet ve cinsiyet ayrýmcýlýðýnýn önlenmesi, kýyý ve orman yaðmasýna karþý çýkmak için 14 Ekim'de Ankara'da miting düzenleyeceðini duyurdu. TMMOB yönetimi, kapitalizmin ve emperyalizmin askeri olan ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden baðýmsýz, "Bir Baþka Dünya, Bir Baþka Türkiye, Bir Baþka Yaþam Mümkün" sloganýyla tüm mühendis, mimar ve þehir plancýlarýný 14 Ekim'de Ankara'ya çaðýrdý. TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný Mehmet Soðancý'nýn basýn açýklamasý þöyle: "Bu ülkenin mühendisleri, mimarlarý, þehir plancýlarý 14 Ekim 2006'da Ankara'da, TMMOB mitinginde buluþuyor. Ülkemizin tüm varlýklarý özel sermaye istismarýndan kurtarýlarak, toplumsal gönencimizin arttýrýlmasýna yönelik ulusal, bölgesel ve kentsel düzeyde planlý ve kamusal bir ekonomi politikasý esas alýnarak, kamusal kaynaklara dayalý ve istihdamý arttýrýcý sanayileþme ve kalkýnma hedefine yönelik, özelleþtirmelerin durdurulmasý, özelleþtirilen halka ait varlýklarýn kamulaþtýrýlmasý ve kamu kuruluþlarýnýn yeniden güçlendirilmesi için, Son yýllarda özellikle dýþa baðýmlýlýðýn arttýðý enerji sektöründe, nükleer enerji santralleri ve benzer maceralardan vazgeçilmesi ve ulusal kaynaklara dayalý, planlý bir politika izlenmesi için, Hizmet Ticareti Genel Anlaþmasý ile neredeyse bütün geleneksel kamu hizmeti alanlarýnýn piyasalaþtýrýlarak yabancý sermayenin istilasýna açýlmasýna karþý çýkmak için, Eðitimde öðrencileri müþteri olarak gören zihniyetin egemen olmasýný saðlamaya yönelik giriþimlere ve eðitim hizmetlerini bütünüyle bir pazar haline getirme çalýþmalarýna karþý durmak için, Bütün çalýþanlara grevli, toplu sözleþmeli sendikalaþma hakkýnýn tanýnmasý için, Tutuklu ve hükümlülerin tecridine dayalý hücre (F) tipi cezaevi uygulamalarýna son verilmesi, cezaevlerinde insani yaþam koþullarýnýn hâkim kýlýnmasý için, (...) Ülkemizdeki ve dünyadaki emek güçleriyle dayanýþma içinde, baðýmsýzlýkçý, eþitlik ve özgürlükçü bir Türkiye ve Dünya için, 14 Ekim 2006 günü Ankara'da buluþuyoruz! Kapitalizmin ve emperyalizmin askeri, ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden baðýmsýz, "Bir Baþka Dünya, Bir Baþka Türkiye, Bir Baþka Yaþam Mümkündür.
Mehmet Soðancý TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný
21
Serm maye iktida arý stra atejjik kara arla arla a sonunu hýzla andýrýyor... 22
Bataklýða giden bataklýða gömülür! AKP hükümeti Lübnan'a asker gönderme kararý alarak günlerdir süren tartýþmalara nihayet bir nokta koydu. Nihayet diyoruz zira, sermaye iktidarý adýna net biçimde ortaya konan eðilimlere raðmen yaþanan bir gecikme var. Dolayýsýyla, geliþmeleri yakýndan izleyen gözler için bu kararýnýn sürpriz bir yaný yok. Ýsrail'in Lübnan iþgalinin daha ilk günlerinde, henüz BM müdahalesinin tartýþmaya açýlmadýðý bir aþamada, Dýþiþleri Bakaný Gül, Türkiye burjuvazisinin Lübnan'da rol üstlenmek isteðini açýkça ifade etmiþ, emperyalist efendilerinden görev talep etmiþ, bu amaçla bir dizi ziyaret gerçekleþtirmiþti. Öte yandan bu ayný süreçte ordu cephesi ABD ile sýký bir pazarlýk yapýyor, Lübnan'a asker gönderme karþýlýðýnda ABD'yi PKK'ye karþý ortak bir operasyona ikna etmeye çalýþýyordu. Ýþte yaþanan gecikmenin nedeni, bu pazarlýklarýn uzamasýdýr. Göründüðü kadarýyla, ABD'nin PKK'ye karþý yürütülecek ortak operasyonlarý (bir dizi açýlýmdan oluþan PKK'yi tasfiye operasyonunu) yönetmek üzere bir emekli generali koordinatör sýfatýyla göreve atamasýyla birlikte, yürütülen pazarlýklarda asgari bir anlaþma zemini yakalanmýþ oldu. Asgari diyoruz, zira iþbirlikçi sermaye iktidarýnýn ABD'den istediði ve beklediði tam olarak karþýlanmýþ deðil henüz. Bu geliþmenin hemen ardýndan hükümet sözcüsü bakan Çiçek'in, "kale arkasýndan maç izlemek olmaz" diyerek asker gönderme kararýný açýklamasý, sermaye iktidarýnýn bu kadarýna razý olduðunu gösteriyor.
Aralarýnda tek fark, uþaklýkta yarýþmalarýdýr! Alýnan kararýn ne anlama geldiði konusuna geçmeden önce bir noktanýn altýný bir kez daha çizmek istiyoruz. Lübnan'a asker göndermek yalnýzca AKP'ye ait bir karar deðil. Bunu hâlâ orduya raðmen alýnmýþ bir AKP kararý olarak göstermeye çalýþan bir takým çevrelerin amacý, orduyu, sermayenin bu "güzide" kurumunu tepkilere hedef olmaktan, yýpranmaktan kurtarmaktýr. Elbette bu kaygý boþuna deðil, çünkü söz konusu olan açýk biçimde emperyalist ve siyonist haydutlar adýna savaþ taþeronluðu görevidir. Bu yüzdendir ki Orgeneral Büyükanýt, "Biz askeriz, oraya gönderileniz, git denilirse gideriz" diyerek bir taraftan kendi sorumluluklarýný gizleme ihtiyacý
duymakta, fakat diðer taraftan asker gönderme kararýna karþý olmadýklarýný da peþinen ifade etmektedir. 1 Mart tezkeresi öncesinde, sorumluluðu alma konusunda yaþanan sorunun bir kazaya yol açtýðý, sermaye iktidarýný zora soktuðu biliniyor. Bu yüzden kamuoyuna dönük göstermelik açýklamalar, açýklamalarda kullanýlan ince üslup ne olursa olsun, gerek ordu gerekse AKP hükümeti yeni bir kazaya mahal vermemek konusunda bu kez kararlýdýr. 1 Mart tezkeresinden bu yana ABD tarafýndan büsbütün gözden çýkarýlmak, "delikten aþaðý süpürülmek" tehlikesini yaþayan AKP için böyle bir karar, kendisini yeniden efendisine kanýtlamak için bir fýrsatýdýr da. Yaklaþan seçimlerde ABD'nin desteðini yeniden almasý, altýna imza attýðý bir takým anlaþmalar doðrultusunda somut adýmlar atýp atmayacaðýna baðlýdýr. Öte yandan uþaklýk yolunda orduyla geliþtireceði uyumlu bir çalýþma tablosu, ayný zamanda sürmekte olan gerginliklerin de bir anlamda geri planda kalmasý demektir. Bu yüzden AKP'nin, ayaðýna gelen bu fýrsatý tepmeye, önüne konulan görevleri ortada býrakmaya niyeti yok. Kitleler nezdinde yaþayacaðý yýpranmayý göze alarak 5 Eylül'de meclis gündemine getireceði kararý çýkarmak, uþaklýk çizgisini daha da derinleþtirmekten baþka bir seçeneði de yok.
Kapsamlý bir savaþýn provasý olarak Lübnan'a asker göndermenin anlamý! Lübnan'a asker gönderme tutumuyla ortaya konulan politik tercih, AKP'yi ve hükümeti aþan, tüm kurum ve temsilcileriyle sermaye devletini ve düzenini baðlayan ortak bir karar olduðu kadar, yeni döneme iliþkin temel önemde bir politik açýlýmýn da ifadesidir. Ýran ve Suriye'ye dönük savaþ hazýrlýklarýnýn bir provasý olduðu ölçüde, Lübnan'a asker göndermek, emperyalistlerin emrinde söz konusu ülkelere de asker göndermenin bir ilk adýmýdýr. Lübnan'da barýþý tesis etmek iddiasýyla hazýrlanan BM'nin 1701 sayýlý kararý, esas olarak Hizbullah'ýn silahsýzlandýrýlmasýna dayandýðý için buraya gönderilecek askerlerin kaçýnýlmaz gibi görünen çatýþmalara girmemesi söz konusu dahi olamaz. Dahasý, Hizbullah'ýn Ýran-Suriye baðlantýlarýnýn kesilmesi karar altýna alýndýðý ölçüde, buraya asker gönderen ülkelerin, yarýn Hizbullah'a destek verdikleri gerekçesi öne sürülerek Ýran ve Suriye'ye dönük bir saldýrýda yer almasý için de þimdiden potansiyel bir zemin yaratýlmýþ olmaktadýr. Ýþbirlikçi sermaye iktidarý, aldýðý bu kararla, ABD adýna tüm bu görevlere talip olduðunu göstermiþ bulunmaktadýr. Onu, bu kararý almaya iten ise, gerçekte bir tercihten çok, kölece baðýmlýlýðýn, çýkarlarýný emperyalizm kucaðýnda geliþtirmenin yarattýðý bir seçeneksizliktir.
Önümüzdeki dönemin politik ekseni: Ýçeride ve dýþarýda savaþ! Ordu, ABD'ye uþaklýk seçeneðinde ifadesini bulan alternatifsiz politikanýn hem mimarý hem de temel dayanaðý olduðunu son açýlýmlarla bir kez daha göstermiþ bulunmaktadýr. Devir-teslim töreninde Genelkurmay Baþkaný sýfatýyla son kez konuþan Hilmi Özkök, en temel hatlarýyla bu politik açýlýmý özetle þöyle ifade etti: "Bölgedeki stratejik konumumuzu kaybediyoruz. Bölgedeki geliþmeler nedeniyle ulusal güvenliðimiz giderek artan bir tehdit altýndadýr. Son dönmelerde dýþ politikadaki açýlýmlarýmýz (ülke dýþýna asker göndermek kastediliyor...) tamamýyla ulusal güvenliðimizi saðlamak ve ulusal çýkarlarýmýzý korumak amaçlýdýr. Ülke olarak önümüzdeki dönemde önemli kararlar almamýz muhtemeldir." Özkök'ün ardýndan sözü alan yeni Genelkurmay Baþkaný Büyükanýt ise, içerideki tehditlere ("bölücülük" ve "irtica") ve bu tehditlere karþý mücadelenin önemine aðýrlýk veren bir konuþma yaparak, önümüzdeki dönemde sermaye
23
iktidarýnýn izleyeceði politik açýlýmý tamamlamýþ oldu. Büyükanýt'ýn konuþmasýnda dikkat çekici olan þey yalnýzca üslubunun sertliði deðil, ayný zamanda insan haklarý savunucularýndan demokratik kurum ve kuruluþlara kadar bütün ilerici toplumsal muhalefetin "þer odaklarý" arasýnda sayýlmasý, hedef tahtasýna konulmasýdýr. Politik ekseni içeride ve dýþarýda savaþý týrmandýrmak üzerine kurulan bu sert konuþmalardan ortaya çýkan sonuç son derece açýktýr: "Ulusal güvenlik ve ulusal çýkarlarý korumak", "küresel terör tehditiyle mücadele", "bölgede barýþýn tesis edilmesi" vb. gerekçelerle, ABD hizmetinde emperyalist savaþ bataklýðýna asker sürülecektir. Gerekirse, bölgesel bir güç olarak öne çýkan ve Türkiye'nin stratejik konumunu zayýflatan Ýran'a karþý, savaþ da dahil olmak üzere her türlü "uluslararasý" yaptýrýmda yer alýnacaktýr. Kýsacasý, "Ülke olarak önümüzdeki dönemde önemli kararlar almamýz muhtemeldir" sözüyle, bir savaþ müjdesi verilmektedir. Dikkat çekici olan, Genelkurmay adýna konuþan Özkök'ün bölgedeki savaþ bataklýðýna giden yolun önünü düzlemek için kullandýðý gerekçelerin, Bush çetesinin öne sürdüðü savaþ gerekçeleriyle sözcüklerine kadar týpatýp ayný olmasýdýr. Bu ayný þey, iç politikada gericiliðin týrmandýrýlmasý için kullanýlan gerekçeler, alýnan kararlar için de geçerlidir. TMY üzerinden yapýlan tartýþmalarda ABD ve Ýngiltere'nin referans verilmesi boþuna deðil. Sermaye iktidarý bu açýdan da, çýkarlarýný ve politikalarýný emperyalist politikalarla uyumlulaþtýrmaktadýr.
Emperyalistlerin hizmetinde ve savaþ bataklýðýnda çýkarlarýný koruma savaþý Irak saldýrýsýnda topraklarýný, üslerini ve limanlarýný ABD'ye açarak bir savaþ üssü görevi üstlenen, fakat buna raðmen aþaðýlanmaktan kurtulamayan Türkiye, emperyalizme hizmette vites büyüterek yol almaya çalýþýyor. Gelinen yerde ara bir tutum almasý, yalnýzca üslerini ve limanlarýný emperyalizmin hizmetine sunmasý, ABD adýna diplomasi yürütmesi gibi görevler artýk ABD için yeterli görülmemekte, temelli bir sorun olarak
Türkiye'nin önüne konulmaktadýr. Türkiye'den istenen, "ortak vizyon" belgesinde olduðu gibi, altýna imza attýðý anlaþmalarýn tüm yükümlülüklerini ama özellikle de askeri bakýmdan uþaklýk rolünün gereklerini pazarlýksýz ve eksiksiz olarak yerine getirmesidir. Türk burjuvasizi, 24 Lübnan'a asker gönderme kararýyla, emperyalist savaþta daha ileri bir rol oynamak konusundaki beklentileri karþýlama yolunda net bir karar almýþ, bir ilk adýmý atmýþ bulunuyor. Yukarda da ifade ettiðimiz gibi, bunu kaçýnýlmaz olarak daha ileri adýmlar izleyecektir. Elbette, AB emperyalizminin de pay kapmak kaygýsýyla artýk bu barbarca savaþýn ucundan kýyýsýndan yer almaya baþlamasý gibi kimi olgular, Kürt sorununun kendisine daha pahalýya fatura edilmesi gibi riskler, bu kararda ve yönelimde etkili olmaktadýr. Fakat yine de asýl nedeni, katalizör etkisi yapan bu ve benzeri olgularýn ötesinde, yýllara dayalý, çok yönlü baðýmlýlýk iliþkisinde ve ABD'nin bölge politikalarý sonucunda önü açýlan kaosta herkesin kendi çýkarlarýna uygun bir rol ve konum edinmesi gerçeðinde aramak gerekir. Artýk hiçbir þeyin eskisi gibi olmayacaðý bir bölgede ve dünyada iþbirlikçi sermaye iktidarý, geleneksel statüleri korumayý baþaramayacaðýnýn farkýndadýr. Düne kadar bu geleneksel statülere dayalý politikalar (Kürt sorunu, bölge ülkeleriyle iliþkiler, emperyalizmin bölge politikalarýyla iliþkileniþ tarzý vs.) delik deþik olmuþ, yeni dengeler oluþmaya baþlamýþtýr. Böyle bir durumda sermaye iktidarý kendisini daha net tercihler yapmak ve yaptýðý net tercihlerin tüm gereklerini tam olarak yerine getirmek konusundaki zorlanmayý aþmak zorunda hissetmektedir. Örneðin hedef tahtasýna çakýlan Ýran ve Suriye'ye karþý, Irak
iþgali deneyiminin ýþýðýnda daha net bir tutum almak zorundadýr. Ya ABD'den ya da komþularýndan yana bir tavýr alacaktýr. Tarafsýz kalmasý, ara bir tutum takýnmasý imkaný bulunmuyor. Ya da geçici bir takým imkanlarý deðerlendirmek kaygýsýyla yürütülen politikalarýn kalýcý sonuçlar üretmeyeceðini görmek zorundadýr. Bu çerçevede örneðin, Ýran'ýn PKK'ye saldýrarak Türkiye'yi kendi yanýna çekme taktiðinden fayda saðlayabilir; ama bunun da bir sýnýrý olduðunu bilmek, sýrf bu nedenle Ýran'la ittifak yapmayacaðýný, yaparsa aðýr bir faturayla yüzyüze kalacaðýný görmek zorundadýr. Ya da Suriye ile iliþkilerin eski tarzda sürdürülmesiyle saðlanan ekonomik çýkarlarýn bir sýnýrý olduðunu anlamak zorundadýr... Yani, ABD'nin bir koz olarak kullanmasýna da yol açan Kürt sorununun vardýðý uluslararasý boyutlara uygun bir strateji belirlemek, buna uygun politikalar oluþturmak zorundadýr. Nitekim, son dönemlerde parça parça da olsa, bu yeni dengeleri hesaba katan bir takým adýmlar atýlmaktaydý. (Örneðin, Amerikan emperyalizminin hizmetinde Irak iþgaline katýlmamasýnýn bir hata olduðu ifade edilmiþ, bir "savaþ gerekçesi" sayýlacaðý ilan edilen Kürt devleti oluþumunu bir realite olarak kabul etmek zorunda kalmýþtý. Ýran'a dönük uluslararasý abluka daraltýldýkça, içerde Ýran'a dönük hasmane duygularý körükleyen bir odak yaratýlýyor vb.)
Emperyalist savaþ ve saldýrýlar iþçi ve emekçileri birleþmeye ve savaþmaya zorluyor! Þimdi, artýk tüm bu adýmlar stratejik bir bütünlük içinde ifadesini buluyor, buna uygun bir politika oluþturuluyor. Bu politika özetle, ABD'nin zorlamasýyla kaçýnýlmaz olarak yayýlacak olan bölgesel savaþta ABD'nin yanýnda, hizmetinde yer alarak, kendi çýkarlarýný korumaya bakmak, savaþ bataklýðýndan beslenmektir. Dört yýllýk savaþ sürecinden sermaye iktidarýnýn çýkardýðý sonuç ve bu sonuca dayalý olarak belirlediði politikanýn özü özeti budur. AKP'siyle, ordusuyla, medyasýyla sermayenin tüm temsilcileri bu politikanýn etrafýnda kenetleniyorlar. Zira bu politika, hepsinin çýkarlarýnýn emperyalizme uþaklýkta uzlaþtýðý bir çýkar yol olarak daha bir belirginlik kazanýyor. Artýk tüm dünya emekçileri nezdinde teþhir olmuþ, baþarýsýz kalmýþ emperyalist haydutlarýn uþaklarýndan devþirdiði yeni askerleri savaþ bataklýðýna sürmesi, onu bataklýktan kurtarmayacaktýr. Aksine bu yeni arayýþlarýyla onlar bataklýðý kendi elleriyle büyütmekte, bataklýða saplanacak yeni kurbanlar yaratmaktadýrlar. Onlar barbarca saldýrýlarýyla iþçi ve emekçilerin, bölge halklarýnýn öfke ve nefretini her geçen gün büyütmekte, onlara direnmek ve savaþmaktan baþka bir seçenek, bir þans býrakmamaktadýrlar. Örneklerine tarihte pek çok kez tanýk olduðumuz gibi, bir kez ayaða kalkmýþ iþçi ve emekçiler ordusu, bu þansý asla boþa harcamadýlar. Hiç kuþkusuz bu kez de öyle olacaktýr. Yeter ki bir kez ayaða kalkmayý baþarsýnlar! (kizilbayrak.net’ten alýnmýþtýr...)
Em mperya alizm m özgürlük deðil, her zaman egem menlik peþ þindedir...
Uzanan eller emperyalistlerinse, barýþ yoktur!
"Amerikan askerleri artýk savaþan bir güç deðiller; misyoner oldular. Artýk sadece düþmanlarýný öldürmüyorlar, þeytanlarý yok ediyorlar... Amerika Birleþik Devletleri'nin artýk Tanrý'ya yakarmaya ihtiyacý yok; kendisi Tanrý; ve dýþarý aydýnlýðý yaymaya gidenler bunu göksel bir mekan adýna yapýyorlar. Bayrak, Ýncil kadar kutsal oldu; ulusun adý, Tanrý'nýn adý kadar mübarek; Baþkanlýk, papazlýða dönüþüyor... " (George Monbiot, Guardian Weekly ,7-13 Aðustos, 2003) Kapitalizmin insanlýk tarihi sahnesine çýkýþýyla baþlayan yeni çeliþkiler, çatýþmalar ve sömürü dönemi, sistemin tekelcileþip emperyalizmle hayat bulmasýyla yeni bir evreye girdi. Yine bu dönem tarih sahnesine çýkan kýzýl renkli oyuncular bu süreci her ne kadar bir süre dengeleseler de, oyunun ilk perdesini "kötü adam" önde kapatmýþ oldu. Kimileri her ne kadar oyunun ve "tarihin sonu"nun geldiðini söyleseler de oyun hiç bitmedi, kaldýðý yerden devam ediyor. Emperyalizm günümüze kadar süregelen bu oyun içerisinde tarihsel gericiliðini derinleþtirerek varlýðýný sürdürüyor. Uzun bir süredir öncülüðünü ABD'de bulan dünya emperyalist sistemi geride kalan koca süreç içerisinde tüm aktörleriyle birlikte, insanlýðý iki kez yýkýma götüren paylaþým savaþlarýný, bunlarýn yanýnda onlarca gerici bölgesel savaþý, büyük bunalýmlarý ve yýkýmlarý tarihin sayfalarýna kaydettirmiþ durumda. Emperyalizm yaþadýðý çeliþkilerle ortaya çýkan savaþlarýn yanýnda sistemin bekasý için her zaman zora ve baskýya, iþgallere ve katliamlara baþvuruyor. Tüm bunlar düþmanlarý öldürmek için deðil þeytanlarý yok etmek için yapýlýyor. Çoðu zaman açýktan ve pervasýzca yapýlan iþgallere kýlýflar uyduruluyor. Ýþgaller emperyalizmden ve
emperyalist çýkarlardan bir nevi arýndýrýlarak, uluslararasý güçlere, barýþ güçlerine havale ediliyor. Ve artýk söz konusu olan dünya barýþýdýr, bölge halklarýnýn çýkarlarýdýr! Þimdilerde Lübnan'da, öncesinde de Kore'de, Somali'de, Ruanda'da, Balkanlar’da ve birçok yerde olduðu gibi...
Milletler Cemiyeti’nden Birleþmiþ Milletler’e: Pax Britanica'dan Pax Americana'ya... Emperyalizmin bugünkü efendisi ABD. Ancak bu yarýþta önceleri zirvede olan "dünyanýn atölyesi" Ýngiltere'ydi. Kapitalizmin tekelci aþamaya varmasýyla birlikte ulusal çitler sermaye için yýkýldý. Tüm bunlarla beraber tekeller arasý rekabet kýzýþtý, giderek artan sistem içi çeliþkiler çatýþmalara evrildi. Bu durum emperyalistler arasý bir paylaþým savaþýný kaçýnýlmaz hale getirip ilk dünya savaþýný insanoðluna yaþattý. Ýngiltere, ABD, Fransa gibi bu ilk paylaþým savaþýnýn galipleri elde ettikleri "zaferi" koruyup mevcut statükoyu saðlamlaþtýrmak, ele geçirdikleri ve geçirmeyi düþündükleri ülkelerdeki sömürülerini meþrulaþtýrmak niyetindeydiler. ABD tarafýndan önerilen Milletler Cemiyeti bu ihtiyaçlara yanýt vermesi amacýyla oluþturulmuþtu. Ve yine resmi biçimde ifade edilen Mandacýlýk politikalarý gereði "sömürge ülkelerin belirli geliþmiþliðe eriþene kadar himaye altýnda tutulmalarý", bu sürecin en yalýn örneðiydi. (Bu politika daha sonralarý BM'de Veyaset Meclisi adý altýnda resmi biçimde yürütülmüþtür.) Ancak bu zaman diliminde politik aðýrlýk Ýngiltere ve Fransa'da yoðunlaþtýðýndan, "Yeni Amerikan Yüzyýlý"nýn baþlamasý hep bir gecikme yaþamaktaydý. Bu
25
nedenle ABD fiilen bu birliktelikten çekilebildi. Artan yeni çeliþkiler ve yaþanan geliþmeler emperyalistler cephesinden yeni bir paylaþým savaþýný dayattý. Yükselen Alman emperyalizmi tekrar faþizmi kullanarak, dünya pazarýnýn yeniden paylaþýmý süreci için 26 harekete geçti. Tarihin ilk sosyalist devleti SSCB de emperyalistlerin dayattýðý savaþýn içine Alman faþizminin saldýrýlarý sonucu girmek zorunda kaldý. Milletler Cemiyeti için artýk sonun baþlangýcý yaþanýyordu. Yaþanan bu süreç Ýngiliz emperyalizminin kamp liderliðini ABD'ye býrakmasýyla son buldu. Sömürgeler yeniden paylaþýldý, tüm taþlar yeniden düzenlendi. Birleþmiþ Milletler de bu sürecin içinden doðdu. Bu sürecin hemen ardýndan yapýlan görüþmelerle Birleþmiþ Milletlerin çerçevesi hazýrlandý. ABD, Ýngiltere, SSCB çerçevenin oluþturulmasýnda baskýn rol oynadýlar. 1945 yýlýnda 51 ülkenin katýlýmýyla BM kuruldu. SSCB'nin BM'nin kuruluþunda ve sonrasýnda yer almasýnýn gerisinde, sosyalist kampý emperyalist saldýrganlýklara karþý koruma kaygýsý vardý. Ancak bu, özellikle 1950'ler sonrasý yaþanan bürokratik yozlaþma sürecinde, SSCB'nin emperyalist kapitalist sistemle uzlaþmasýna yol açan adýmlara da zemin oluþturdu. Sovyetler Birliði ve Doðu Avrupa ülkeleri elbette BM'yi dengeleyen bir rol oynamýþlardýr. Ancak yine de BM, son tahlilde, emperyalizmin kendi amaçlarý için kullandýðý bir kurum olmuþtur. '89 çöküþünden sonra ise, geçmiþtekinden çok daha rahat hareket etme imkanýna kavuþmuþtur. Emperyalist ülkeler BM'yi her zaman kendi çýkarlarýný korumanýn bir aracý haline getirmiþlerdir. Ve bunlarý çoðu kez barýþý saðlama ve barýþý sürdürme adý altýnda "barýþ güçleri"yle yapmýþlardýr. BM kuruluþunda "tüm ülkeler için adalet ve güvenliði, ekonomik kalkýnma ve sosyal eþitliði saðlamayý amaç edinmek"ten bahsetmekte, barýþ güçleri için de "saldýrganlara karþý askeri birlikler kullanarak önlemler almak" ifadelerini kullanmaktadýr. Ancak BM barýþý korumak bir yana, saldýrganlarýn her daim safýnda bulunmaktadýr, bundan sonra da bulunacaktýr.
Kore'den Somali'ye, Ruanda'dan Balkanlar’a... BM'nin barýþý tesis etmek için el uzattýðý ilk yer Kore olmuþtur. II. Dünya Savaþý ile birlikte Japonya'nýn iþgaline uðrayan Kore'deki savaþa Sovyetler Birliði'ninde katýlmasýyla birlikte Japonya yenilgiye uðratýlmýþtýr. Kore'deki devrimci yükseliþin önünün kesilmesi emperyalistler için acil ihtiyaçlardan biri halini almýþtýr. BM o dönem, 1950 yýlýnda apar topar toplanarak Kore'ye müdahale kararý alýr. Karar Sovyetler Birliði'nin BM'yi toplantýlarýna katýlmayarak protesto ettiði dönemde alýnmýþtýr. BM'nin uluslararasý gücü Kore'yi iþgal ederek Güney kýsým ayrý bir ülke konumuna getirilir. Bu uluslararasý gücün içerisinde Türkiye'den gönderilen "23 sentlik askerler" de bulunmaktadýr. Türkiyeli iþbirlikçiler de emperyalist efendilerinin gözüne girmek pahasýna
onlarca iþçi-emekçi çocuðunu cepheye sürmüþ, emperyalizmin çýkarlarý uðruna yüzlerce insanýn ölmesine ve binlercesinin de sakat kalmasýna yol açmýþlardýr. Mükafat olarak da Türkiye'ye NATO üyeliði verilmiþtir. BM'nin "sahipsiz býrakmadýðý" halklardan birini de Somali halký oluþturmaktadýr. Emperyalistler açlýk, kýtlýk ve kitlesel ölümlerin yaþandýðý ve iç savaþlarýn süregeldiði Somali'ye yýllarca en ufak bir yardýmda dahi bulunmadýlar. Ta ki ülkede yaþanan "istikrar kaybý" ile beraber sömürü kaynaðý olan doðal zenginliklerin, madenlerin kontrolünün kaybý riskiyle karþýlaþýldý, emperyalistler için Somali gündeme yakýcý bir þekilde girmiþ bulundu. 1993 yýlýnda UNUSOM adý altýnda BM barýþ gücü Somali'ye gönderildi. Yardým ve teçhizat götüreceðini söyleyen BM, daha fazla kargaþa ve bunun yanýnda iþkence götürdü Somali halkýna. UNUSOM'da yer alan Ýtalyan ve Kanada askerlerinin Somalililer’e tecavüz ve iþkence yaptýklarýnýn belgelerle kanýtlanmasý; Belçika askerlerinin bir gösteride 60 Somalili’yi katletmesi, ABD'nin yaðdýrdýðý bombalarla yüzlerce insanýn daha ölmesi sonucu geliþen olaylarda kontrol saðlanamayýnca, BM ülkeyi terketmek zorunda kaldý. Türkiyeli iþbirlikçiler de yine bu iþgal sýrasýnda BM'ye asker vererek yardýmda bulundular. Emperyalistler ülkeyi fiili olarak terkettiler ama Somali hala emperyalist egemenlik altýnda yaþamaya çalýþýyor. BM'nin içerisinde yer aldýðý süreçlerden bir diðeri Ruanda da yaþandý. Ruanda'da 1994 yýlýnda yaþananlar,
ortaya çýkýyor. Yakýn zamanda Lübnan'a gidecek BM gücüne dahil olmaktan Somali, Afganistan'a asker göndermeye kadar birçok örnek sayýlabilir. Bunlar sadece askeri güçlere katýlýmla da sýnýrlý deðil. BM adýna gözlemcilik yapmaktan BM'de 27 emperyalistlerin çýkarlarý doðrultusunda oy kullanmaya kadar... Tunus, Cezayir ve Guatelama gibi örneklerde emperyalizmin çýkarlarý dýþýnda hareket edemeyen baðýmlý bir ülkenin portresidir karþýmýza çýkan. Tunus'un baðýmsýzlýðý BM'nin gündemine alýndýðýnda, Türkiye bunun "Fransa'nýn iç iþlerine girdiðini" öne sürerek BM'de görüþülmemesini istemiþtir. 1955 yýlýnda Cezayir'in baðýmsýzlýðý konusunun BM Genel Kurulu gündemine alýnmamasý için oy kullanmýþtýr. Daha sonra ise Cezayir halkýnýn ulusal baðýmsýzlýðý için yapýlan oylamada çekimser kalmýþtýr. Guatemala'da yaþanan insan haklarý ihlalleri ve "bunun için duyulan kaygý"yý ifade etmesi düþünülen karar tasarýsýna iliþkin ret oyu kullanmýþtýr.
Emperyalizm kurumlarýyla birlikte tarihin çöplüðüne gömülecektir! tarihin gördüðü en büyük katliamlardan biri oldu. Emperyalistlerin çýkarlarý uðruna körükledikleri ýrkçýlýk politikasý yüzbinlerce insanýn ölümüne neden oldu. Ruandalýlar’ýn etnik kimlikleri, sömürgeyi elde tutabilmenin, halklarý birbirine kýrdýrarak hegomanyayý sürdürebilmenin dayanaðý oldu. Azýnlýktaki Tutsiler ve çoðunluktaki Hutular’ýn yaþadýðý Ruanda'da, etnik kökenler üzerinden yürütülen politika gereði Tutsiler’e en iyi olanaklar sunulup yönetici bir elit yaratýlýrken, çoðunluktaki Hutular’ýn payýna daha fazla kötü muamale ve kölelik düþtü. Sonuçta 6 Nisan '94'de Hutu kökenli devlet baþkanýnýn uçaðýnýn düþürülmesi fitili ateþlemiþ oldu. "Uygar dünya" birkaç saat içinde insanlarýn birbirini kesmeye baþlamasýna þahit oldu. Hutular 100 gün içinde 300 bini çocuk, 800 bine yakýn insaný katletti. "Uygar dünya"nýn efendileri ise kendi yarattýklarý tabloyu seyrettiler. BM barýþ gücü, askerlerinin ölmesini bahane ederek Ruanda'yý terk etti. Ruanda halklarýný sömürü ve yýkým ise hala terk etmedi. Emperyalizmin yol açtýðý iþgal, katliam ve yýkýmlar bunlarla sýnýrlý deðil. Bunlarýn içerisinde BM'nin adýnýn geçtikleri de... Emperyalizmin bilinen "böl, parçala, yönet" politikasýyla halklarý birbirine kýrdýrýp kaosa sürüklediði Balkanlar’da yaþananlar, Kongo'da konuþlanan barýþ gücü askerlerinin yerli kýzlara tecavüz etmeleri, Birinci Körfez Savaþý’nda Irak'a uygulanan ambargo, Ýkinci Körfez Savaþý'nýn silah denetçileri vb., BM'nin sorumluluðunda yaþananlara diðer örnekler... Konuya Türkiyeli iþbirlikçiler açýsýndan baktýðýmýzda da , emperyalizme kölece baðýmlýlýk BM süreçlerinde de
"Emperyalizm çürüyen ve asalak kapitalizmdir. Emperyalist tekeller, azami karýn gerektirdiði her durumda teknik geliþmeyi sýnýrlayarak ya da yýkýcý alanlarda kullanarak, üretici güçlerin özgürce geliþmesini engellerler. Bilim ve teknikteki muazzam geliþmelere raðmen, sermaye tekeli, bunun sonuçlarýnýn insanlýðýn büyük çoðunluðu yararýna kullanýlmasýna engeldir. Açlýk, hastalýk ve bakýmsýzlýktan yüzmilyonlarca insanýn periþan olmasý ve kitlesel ölümler, sistemdeki aþýrý çürümenin trajik yansýmalarýdýr..."( TKÝP Programý, Emperyalizm ve Dünya Devrim Süreci, I. Bölüm/21.madde) Emperyalist sistemin doðasý gereði biriktirdiði sorunlar ve keskinleþtirdiði çeliþkiler geçmiþte olduðu gibi bundan sonra da önemli geliþmelere neden olacaktýr. Eþitsiz geliþme sonucu ortaya çýkan çeliþkiler emperyalistler arasý paylaþým savaþlarýna yol açmýþtýr. Ancak tekeller arasý rekabet ve sistemin barýndýrdýðý sorunlar emperyalistler arasý çatýþmalara yol açsa da, emperyalistler, sistemin devamlýlýðýný ve ortak çýkarlarýný zora sokacak geliþmelerde ve halklarýn direniþi karþýsýnda her zaman ortak hareket edebilmekte, bu sistemin bekasý için ittifaklar yapabilmektedirler. Emperyalistler birinci paylaþým savaþýndan günümüze bu ittifaklara barýþ gücü ve uluslararasý güç maskeleri takabilmiþlerdir. Bunun karþýsýna dünya iþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýnýn ittifaký ile çýkmak tarihsel bir zorunluluktur. Ama hiçbir maskenin altýna saklanmadan, emperyalizme ve tüm kurumlarýna karþý insanlýðýn vereceði son ve zorunlu savaþ için!
K. Tunç
28
Diyarbakýr katliamýný protesto eylemlerinden...
15 Eylül Diyarbakýr: Katliamý protesto edenlere polis saldýrdý… Diyarbakýr'da gerçekleþen ve 11 kiþinin ölümüne neden olan bombalý saldýrýnýn ardýndan patlamanýn olduðu yere gelerek 15 Eylül günü karanfil býrakan DTP'lilerin anmasý sýrasýnda, Ofis semtine doðru yürümek isteyen gruba polis izin vermedi. Yeniden olay yerine doðru yürüyen grup polis aracýna taþ attý ve aracý tekmeledi. Polisin saldýrýsý üzerine ara sokaklara taþýnan çatýþma bir süre daha devam etti. Ayrýca Mardinkapý, Melikahmet, Kuruçeþme ve Emek Caddesi'nde de toplanarak yürüyüþ yapmak isteyen gruplara polis saldýrdý. Ara sokaklara çekilen gruplar eylemlerine burada devam ettiler.
Diyarbakýr ve Silvan'da kepenk kapatma... Diyarbakýr'daki saldýrýlarý protesto amacýyla þehir merkezi ve ilçelerde 14-16 Eylül tarihleri arasýnda üç gün süren kepenk kapatma eylemi yapýldý. Bombalama olayýný lanetlediklerini belirten esnaflar, saldýrý olayýnýn bir an önce aydýnlatýlmasýný istediler. Diyarbakýr Büyükþehir Belediyesi ve ilçe belediyeler de hizmet binalarýna ve belediyenin hizmet araçlarýna siyahbeyaz bez astý. Belediyeler tarafýndan yapýlan açýklamada, olayý kýnamak ve protesto etmek amacýyla hizmet binalarýna, hizmet araçlarýna siyah-beyaz bez asýldýðýný ve çalýþanlarýn da yakalarýna siyah-beyaz kurdele taktýklarýný belirttiler. Silvan'da ise bir günlük kepenk kapatma eylemi yapýldý.
16 Eylül Van: Yürüyüþe polis engeli… Van'da, Diyarbakýr'da meydana gelen patlamayý protesto amacýyla yapýlmak istenen yürüyüþe polis "yasal olmadýðý" gerekçesiyle izin vermedi. Yüzlerce kiþi "Diyarbakýr katliamýný kýnýyoruz! Herþeye raðmen barýþ!" pankartý ve "Kadýnlar ve çocuklar önce hedef gösterildi sonra katledildi!", "Sayýn Baþbakan TÝT kimdir!", "Aþiti Bombe kýrýn!", "Özel Harp JÝTEM þimdi de TÝT!" yazýlý dövizlerle Çarþý Merkezi'ne doðru yürümek istedi. Kolluk
güçleri tarafýndan önü kesilen kitle Sanat Sokaðý'nda yapýlmasý planlanan açýklamayý polis barikatýnýn olduðu yerde, Garaj önünde yaptý. DTP Van Ýl Baþkaný Ýbrahim Sunkur yaptýðý açýklamada, "Bu eylemin ABD Koordinatörü'nün Ankara'da olduðu, DTP Genel Baþkaný Ahmet Türk'ün ateþkes çaðrýsýný deklare ettiði bir sýrada yapýlmasý tesadüfi deðildir. Türk ve Kürt aydýnlarý, sanatçýlarý, akademisyen ve siyasetçilerinin oluþturduðu sivil barýþ inisiyatifinin yaptýklarý barýþ çaðrýsýnýn yanký bulduðu bir dönemde ve 12 Eylül tarihine de denk getirilerek Diyarbakýr gibi çok anlamlý bir kentte gerçekleþtirilmesinin tesadüf olarak yorumlanmasý yanlýþýn ötesinde suçu ve suçluyu korumak anlamýna gelir kanýsýndayýz" dedi. Faillerin bulunmasý için hükümete çaðrýda bulunan Sunkur, polisle yapýlan görüþmelere raðmen yürüyüþe izin verilmemesini de kýnadý.
16 Eylül Ardahan: Diyarbakýr saldýrýsý protesto edildi... Diyarbakýr saldýrýsý Ardahan'da DTP binasýnda kitlesel bir basýn açýklamasý ile protesto edildi. Toplantýda konuþan DTP Ardahan Ýl Baþkaný Ömer Yýlmaz, saldýrýnýn Türk ve Kürt halklarýný karþý karþýya getirme amaçlý olduðunu belirterek "Savaþýn kaný ile beslenmek isteyen güçlerin provokasyonlarýný boþa çýkarmak, barýþý ýsrarla en çok istemek olacaktýr" dedi. Saldýrýyý kýnadýklarýný anlatan Yýlmaz, hükümete katliamýn sorumlularýný bulma çaðrýsý yaptý. Açýklamanýn ardýndan DTP binasýna siyah bez bayrak asýldý.
16 Eylül Mersin: Diyarbakýr saldýrýsý "sessiz yürüyüþ"le protesto edildi… Demokratik Toplum Partisi saldýrýyý Mersin'de gerçekleþtirdiði "sessiz yürüyüþ"le protesto etti. DTP binasýnda toplanan kitle öðlen saatlerinde aþaðý indi. Yasý ve barýþý temsil eden siyah-beyaz kurdelelerin yakalara takýldýðý eylemde "Savaþa hayýr, barýþ hemen þimdi!", "Yeter artýk dökülen gözyaþlarý!" ve "Savaþa hayýr!" yazýlý dövizler taþýdý. DTP binasýna yakýn bir noktadan gerçekleþen yürüyüþ Büyükþehir Belediyesi önünde sona erdi. Kitle daha sonra toplu halde ÝHD'nin paneline katýlmak üzere Metropol Ýþ Merkezi'ne yürüdü.
16 Eylül Diyarbakýr: Binler saldýrýyý protesto etti… Saldýrýyý protesto etmek amacýyla biraraya gelen binler sessiz protesto yürüyüþü gerçekleþtirdi. Yürüyüþ sonrasý yaklaþýk 3 bin kiþi sloganlarla Hatboyu Caddesi'nden Polis Okulu'na doðru yürüyüþe geçti. Kitlenin bir kýsmý ise Ofis semtine doðru yürüyüþ gerçekleþtirdi. Kitle yürüyüþ sýrasýnda "Katil devlet!", "Býji Serok Apo!", "Katil Erdoðan!", "Kürdistan faþizme mezar olacak!" sloganlarý attý.
Kürt halký katlia amla arýn hesa abýný sora aca aktýr!
Kontrgerilla devlet katletmeye devam ediyor!
16 Eylül Adana: "Diyarbakýr halký yalnýz deðildir!"
Saldýrý Adana'da da protesto edildi. DTP'nin düzenlediði eylem Çakmak Caddesi'nden Ýnönü Parký'na yürüyüþle baþladý. Slogan atýlmadan yapýlan yürüyüþte, "Yaþasýn halklarýn kardeþliði!", "Barýþý vuran TÝT kahrolsun!", "Diyarbakýr halký yalnýz deðildir!", "Kahrolsun TÝT, JÝTEM, kontgerilla!", "Katiller bulunsun, hesap sorulsun!" yazýlý dövizler ve siyah bayraklar taþýndý. Ýnönü Parký'na gelindiðinde açýklama yapan DTP Adana Ýl Baþkaný Kerem Uður, 12 Eylül darbesinin yýldönümünde gerçekleþtirilen saldýrýnýn adresinin belli olduðunu ifade etti. Yetkililerin adresi belli olan bu failleri bulup cezalandýrmasý gerektiðini söyledi. Saldýrýnýn kýnandýðý eylem, barýþ mücadelesi ve yürüyüþünün engellenemeyeceðinin vurgulanmasýyla sona erdi. Yaklaþýk 40 kiþinin katýldýðý eyleme ÝHD, ESP, SDP, ÇHKM, EMEP, ÖDP, YDÝ Çaðrý, TUHAYDER, AKSM de destek verdi.
12 Eylül Salý günü saat 21.15'te Koþuyolu Parký'nda patlayan ve 8'i çocuk 10 kiþinin ölümüne yol açan bombalý saldýrýnýn ardýndan suyu bulandýrmak için herþey yapýldý. Zaten, saldýrýyla amaçlanan da buydu. Kürdistan'da suyu bulanýk tutmaktan yarar saðlayan kimse, sivil halkýn katliyle sonuçlanan bombalamayý da onlarýn yapmýþ olacaðý genel kabul gören bir tezdir. Bu kez de durum budur. Bombalar patlamýþ, 8'i çocuk olmak üzere 10 sivil ölmüþ, halk galeyana gelmiþ, polis olaðanüstü yetkilerle donatýlýp halkýn üzerine salýnmýþtýr. Yani yangýna birkaç bidon daha benzin dökülmüþtür. Aþaðýlýk katliamý, en az olay kadar aþaðýlýk bir oluþum, kendilerine Türk Ýntikam Tugayý adýný veren bir kontra örgüt, internet sitelerinde sahiplendi. Fakat polise göre bu bir kandýrmaca. Site olaydan 6 gün önce kurulmuþtur, sitedeki üstlenme ile ilgili haber ilk olarak bir Kürt haber ajansýndan duyurulmuþtur, üstelik henüz fotoðraf konmadan fotoðraftan bahsedilmiþtir... Dolayýsýyla, saldýrý PKK'nin iþidir ama sivil halka yönelik olduðundan üstlenememekte, baþkalarýna yýkýlmaya çalýþýlmaktadýr, vb... Emniyetin bütün çabasý bu yönde olmuþtur. Ancak, gerek savcýlýktan aldýðý sýnýrsýz arama yetkisiyle, gerekse bu yetkiyi kullanma tarzýyla, emniyetin aþaðýlýk katliam saldýrýsýndan nasýl yararlandýðý bir kez daha görüldü. Diyarbakýr Salý gününden itibaren polis ablukasý altýna alýndý. Ýstedikleri her eve pervasýzca daldýlar, istedikleri herkesi yaka paça götürüp keyiflerince sorguya çektiler. Protestocu çocuklarýn üzerine gaz bombalarýyla saldýrdýlar, kent sokaklarýnda sabahtan akþama kadar süren sürek avlarý düzenlediler. Yani Diyarbakýr halký bombalama ile terörize edilemedi ama ardýndan yaþadýðý 4 gün boyunca polis tarafýndan terörize edildi. 3 gün süren yas boyunca 3 gün kapalý kalan kepenkleriyle, protesto gösterileri kapsamýnda yakýlan lastik ateþlerinin kesif dumanlarýyla, panzer sesleri, sis bombalarý, taþ atan çocuklarýyla Diyarbakýr'dan yansýyan, bir kez daha bir Filistin tablosuydu. Amerika'nýn Ortadoðu halklarýna karþý giriþtiði kirli savaþta piyonluða heveslenenler, içeride, Kürt halkýna karþý yürüttükleri kirli savaþý kýzýþtýrarak tamamlýyorlar hazýrlýklarýný. Eylem madem ki PKK'nin iþidir, o zaman bunu bir an önce açýða çýkarmak devletin iþine gelmez mi? Zira failleri bulunmadýðý sürece, her faili meçhul olay gibi bu da devletin üzerine kalacaktýr. Fakat TÝT ve PKK üzerine açýklamalara bakýlýrsa, devlet, olayýn faillerini bulup çýkarmaya hiç niyetli deðildir. Failleri açýk adresini vererek cinayeti sahiplenenler arasýnda deðil, maðdurlarýn yaþadýðý Diyarbakýr'da, özellikle de katledildikleri Baðlar semtinde aradýðý sürece bulamayacaðý ortadadýr. Üstelik valilik kanalýyla, Dicle Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi'nde ortopedi ve genel cerrahi kliniklerinde yatan yaralýlar Emine Yetiþecek, Haydar Kaplan, Mahide Çetinkaya ve Barýþ Demir'le basýnýn görüþmemesi konusunda hastane yetkilileri uyarýldýðýna göre, kamuoyunun öðrenmesini istemedikleri bir þeyler var demektir. Fakat olay öylesine açýk ki, birilerinin bir þeyler anlatmasýna bile ihtiyaç bulunmuyor. Kürdistan'daki pek çok saldýrý ve suikast gibi, Diyarbakýr'da yaþanan son katliam saldýrýsý da kontrgerilla damgasýný taþýyor. Bombayý koyan el kime ait olursa olsun, patlamanýn yarattýðý sonuçlar itibarýyla, eylem bir kontrgerilla eylemidir. Partilerinden belediye baþkanlarýna kadar konuyla ilgili konuþan herkesin ifadeleri de gösteriyor ki, Kürt halký da bunu böyle görüp, böyle kabul etmektedir. Dolayýsýyla, bu kontra eylem bu kez amacýna ulaþamamýþtýr.
29
Her geçen gün derinleþen soruþturma saldýrýsýný hukuksal sýnýrlarda ele almak ve çözümü bu zeminde aramak düþülecek en büyük hata olacaktýr. Zira bugünkü saldýrý dalgasý ülkedeki iktisadi ve siyasal saldýrýlarýn üniversitelerdeki bir izdüþümünden ibarettir, ancak böyle tanýmlandýðý ve karþýt mücadele bu zeminde ele alýndýðý ölçüde baþarýlý olacaktýr. Bu açýdan soruþturma terörünün arka planýna bakýldýðýnda, kapsamlý bir iktisadi ve siyasi saldýrý dalgasý olduðunu görmek çok da zor olmayacaktýr.
Üniversitelerde soruþ þturm ma terörü sürüyor
Güncel soruþturma sa Sermaye devletinin artýk periyodik bir hal alan ve bir dizi üniversite açýsýndan ise neredeyse süreklileþen soruþturma saldýrýsý artarak devam ediyor. Ülkenin dört bir yanýnda polis-idare iþbirliði içerisinde planlanan bu saldýrý; üniversitelerin özgür düþünceye, bilimsel tartýþmaya ve gençliðin geleceðine sahip çýkmasýna ne kadar yabancý bir kurum olduðunu, YÖK sistemi parçalanmadan üniversitelerde demokratikleþme doðrultusunda tek bir adým atýlamayacaðýný bir kez daha gözler önüne sermiþtir. Bugün eðitim alanýnda tam bir kýþla düzeni hüküm sürmektedir. Üniversiteler dýþýnda sürdürülen ve tüm ilerici devrimci güçleri hedef alan Genelkurmay merkezli "cadý avý", üniversitelerde soruþturma terörü olarak karþýmýza çýkýyor. Sadece son bir yýl içerisinde onlarca ilerici devrimci öðrenci okuldan atýldý ve yüzlerce öðrenci uzaklaþtýrma cezalarýna çarptýrýldý. Ancak her soruþturma dalgasýnda sermaye ve uþaklarý karþýmýza yeni yöntemlerle çýkmaktadýr. Bugün öne çýkan ilerici devrimci potansiyeli boðmaktýr. Neredeyse bir yýldýr, ilerici devrimci öðrenciler attýklarý her adýmda kendilerini soruþturma kurullarýnýn karþýsýnda bulmaktadýrlar. ÝÜ'de sadece bir dönemde 60 öðrenciye açýlan 800 soruþturma, bu kurullarýn nasýl bir yoðunlaþmýþ saldýrý içerisinde olduðunu açýklýkla göstermektedir. Soruþturma saldýrýsýnýn burjuva hukukunun sýnýrlarýný dahi hiçe saydýðý bilinmektedir. Soruþturma tarihlerinden ve cezalardan haberdar olmayan öðrencilere, üniversitelerden yýllar önce mezun olmuþ öðrencilere verilen cezalar bu hukuksuzluðun en açýk göstergeleridir. Karþýmýzda DGM gibi iþleyen soruþturma kurullarý ve cübbelerinin içerisinden polis armalarý görünen öðretim görevlisi kýlýklý haydutlar bulunmaktadýr. Ve bu soruþturmanýn yürütücüleri tüm benliðini sermayeye satmýþ, devrimci siyasal faaliyetten derin bir korku duyan aþaðýlýk uþaklar takýmýndan baþka bir þey deðillerdir.
Soruþturma terörünün ekonomi politiði Her geçen gün derinleþen soruþturma saldýrýsýný hukuksal sýnýrlarda ele almak ve çözümü bu zeminde aramak düþülecek en büyük hata olacaktýr. Zira bugünkü saldýrý dalgasý ülkedeki iktisadi ve siyasal saldýrýlarýn üniversitelerdeki bir izdüþümünden ibarettir, ancak böyle tanýmlandýðý ve karþýt mücadele bu zeminde ele alýndýðý ölçüde baþarýlý olacaktýr. Bu açýdan soruþturma terörünün arka planýna bakýldýðýnda, kapsamlý bir iktisadi ve siyasi saldýrý dalgasý olduðunu görmek çok da zor olmayacaktýr. Ülkede derinleþerek süren devlet terörü, tüm ilerici ve devrimci çevreleri içine katan bir geniþlikte ve yaygýnlýkta devam etmektedir. Türk sermaye devleti on yýllardýr sürekli yetkinleþen bir zor ve baský aygýtýdýr. Kuruluþ döneminden bu yana, sermayenin bekasý için her türlü zorbalýðý uygulamaktan çekinmeyen bir terör aygýtý olarak kendisini sürekli tahkim etmiþtir. Ýktisadi olarak sürekli yapýsal krizlerle boðuþan, iþgalci kimliðini henüz kuruluþ yýllarýnda oluþturan bir sistemin, zora ve baskýya dayanmak dýþýnda bir yaþam þansý bulunmamaktadýr. AB hayalleri ile gözleri kamaþan burjuva liberallerinin bir türlü göremediði iþte bu deðiþmez gerçektir. Tam da bu nedenle, ülkemizde tüm demokratik sorunlarýn çözümü devrim sorununa dolaysýz bir biçimde baðlanmýþ bulunmaktadýr. Zor dýþýnda bir çözüm yoluna sahip olmayan sermaye devletinin karþýsýna "zor"la çýkýlmadýðý koþullarda baþarý þansý yoktur. Zoru ancak zor bozabilir. Son dönem artarak devam eden sermaye saldýrganlýðý elbette tek baþýna üniversiteleri kesmemektedir. Bugün Ortadoðu'da geliþen savaþ süreci ve çýkarýlan tezkere, sermaye devleti açýsýndan Ortadoðu'da geliþen çatýþmalar içinde dolaysýz bir taþeronluk görevi aldýðýnýn göstergeleridir. Açýk ki, dýþarýda saldýrganlýðýn doðrudan askeri bir parçasý haline gelmek, içeride de saldýrganlýðý artýrmayý zorunlu kýlmaktadýr. Ortadoðu'da emperyalizmin çýkarlarý doðrultusunda üstleneceði taþeronluk rolü, sermaye devletini içeride daha da saldýrgan ve pervasýz hale getirecektir. Sürecin zaten bu yönde iþlediðini, sermaye devletinin son birkaç yýldýr, içeride terör ve saldýrganlýðý, faþist-þoven gericiliði týrmandýrarak, sürece hazýrlandýðýný biliyoruz. Bugün üniversite içinde ve dýþýnda ilerici ve devrimci güçlere karþý estirilen terör bu
or!
saldýrýsý ve gençliðin görevleri sürecin dýþýnda ele alýnamaz. Düzenin temel kurumlarýnrdan biri olarak üniversiteler, sermayenin deðiþen ihtiyaçlarý doðrultusunda yeniden yapýlandýrýlýp dönüþtürülmektedir. Neo-liberal bir saldýrý dalgasý olarak karþýmýza çýkan bu dönüþümün üniversite gençliðini ve elbette iþçi ve emekçileri kesen iki yaný özellikle öne çýkmaktadýr. Birincisi, üniversitelerin büyük kýsmýný kesen genel bir geleceksizlik ve iþsizlik sorunudur. Kapitalizm gençliði geleceksizliðe mahkum etmektedir. Bu sorun elbette neo liberal dönüþümlerle ortaya çýkmamýþtýr. Sermaye devleti kendi geleceksizliðinin bir sonucu olarak gençliðin gelecek özlemine her zaman saldýrmýþtýr. Hiçbir gelecek vaadedememesi, sistemin gençliðe düþmanca bakýþýnýn temel nedenidir. '80 darbesi ise, gençliðe ve emekçilere hiçbir gelecek vaadedemeyen düzenin, zoru daha aðýr ve sistematik bir biçimde uygulamak dýþýnda bir çözümü olmadýðýný göstermiþtir. YÖK bu sürecin bir ürünüdür. Üniversitelerde kurumsal bir baský ve terör mekanizmasý iþlevi gören YÖK, ayný zamanda üniversitelerdeki neo-liberal dönüþümün de asli uygulayýcýsý konumundadýr. Böyle bir bir kurumsal mekanizmaya duyulan ihtiyacýn gerisinde sermaye devletinin gençliðin gelecek sorunu karþýsýndaki çözümsüzlüðü durmakta, bu çözümsüzlük gün geçtikçe derinleþmektedir. Bugün uygulanan neo liberal dönüþümlerin üniversite gençliðini nasýl bir cendere altýna aldýðýnýn bilincinde olan sermaye, baský, terör ve zorbalýðý boyutlandýrarak, baþka bir çözüm yoluna sahip olmadýðýný ortaya koymaktadýr. Tam da bu nedenle soruþturma terörü gençliðin gelecek ve özgürlük özlemine karþý bir saldýrýdýr, bu alandaki derin çözümsüzlüðün bir ifadesidir. Ýkincisi, üniversitelerde gün geçtikçe boyutlanan iktisadi saldýrýlardýr. Bugün eðitim sistemi bir bütün olarak ticarileþtirilmektedir. Bu süreç üniversiteleri sermayenin arka bahçesi haline getirmekte (üniversite sermaye iþbirliði ve giriþimci üniversite gibi uygulamalarla), öte yandan ise eðitim giderlerini bir bütün olarak öðrencilerin üzerine yüklemektedir. Bu süreç iþçi ve emekçi çocuklarý açýsýndan üniversite sistemini dolaysýz bir sömürü alaný haline getirmekte, böylelikle emekçi gençliðin sermaye politikalarýna karþý potansiyel tepkisini koþullamaktadýr. Böylesine kapsamlý dönüþümlerin adým adým uygulandýðý bir ülkede, özellikle de bu ülke Türkiye gibi süreklileþmiþ siyasal ve iktisadi krizlerle boðuþan bir ülkeyse, geriye tek bir sermaye politikasý kalmaktadýr: Baský ve terör. Bugün yaygýnlaþan soruþturma saldýrýsýnýn arka planýna bu gerçekler ýþýðýnda bakmak, soruþturma karþýtý mücadelenin yönteminin belirlenmesinde de yol gösterici olacaktýr.
Soruþturma karþýtý mücadelenin yöntemsel çerçevesi Soruþturma saldýrýsýný siyasal ve iktisadi arka planýndan kopartýrsanýz, elinizde kuru bir demokratik söylem dýþýnda bir
þey kalmayacaktýr. Bu, ilerici ve devrimci çevrelerin açýkça gördüðü bir gerçektir elbette. Ancak bir gerçeðin görülmesi ile mücadeleyi bu gerçeðin oluþturduðu yöntemsel açýklýkla kurgulamak arasýnda bir fark vardýr ve ilerici devrimci güçler çoðunlukla bu alanda baþarýsýz kalmaktadýr. Soruþturma saldýrýsýnýn boyutlanmasý elbette sermayenin derinleþen ihtiyaçlarý, öte yandan da sýnýf ve gençlik hareketinin mevcut tablosu tarafýndan belirlenmektedir. Bunun anlamý þudur; sermayenin elinde hiçbir hukuksal çerçeveye ihtiyaç duymadan kullanabileceði bir silah vardýr ve karþý tarafýn güçsüzlüðü koþullarýnda bu silah fütursuzca kullanýlmaktadýr. Bugün soruþturma saldýrýsýnýn bu denli pervasýz yürütülmesini saðlayan gençlik mücadelesinin yaþadýðý güçsüzlüktür. Bu kadar parçalanmýþ ve kitlelerden yalýtýlmýþ bir gençlik mücadelesi karþýsýnda saldýrýlarýný kolaylýkla hayata geçirebileceði hesabýný yapmaktadýr. Ve bugünkü gibi sýnýf ve kitle mücadelesinin gençliðin devrimci mücadelesi açýsýndan çok fazla olanak tanýmadýðý bir süreçte, soruþturma saldýrýsýnýn yýkýcý sonuçlarýný sýnýrlamak elbette kolay olmayacaktýr. Ancak bu olanaksýz da deðildir. Gençlik mücadelesinin bu saldýrýyý püskürtmesi kitlesel ve devrimci bir gençlik mücadelesi ile olanaklýdýr. Bu alandaki zayýflýk sürdüðü koþullarda devrimci ilerici güçler sermayenin saldýrýlarýnýn açýk hedefidir. Öyleyse yapýlmasý gereken nedir? Soruþturma saldýrýsý gençliðin mücadele gündemlerini saptýrmak, geniþ kitlelerden yalýtýlmýþ gençlik mücadelesini derinleþtirmek için hayata geçiriliyorsa, öncelikli olan gençliðin güncel ihtiyaç ve mücadele talepleri ekseninde bir soruþturma karþýtý mücadele örmektir. Bu açýdan güncel planda ticarileþen eðitimden yalýtýlmýþ bir soruþturma karþýtlýðý, emperyalist savaþ ve saldýrganlýðý içerisine katmayan bir soruþturma karþýtý mücadele, daha ilk adýmýnda baþarýsýz ve etkisiz kalacaktýr. Öte yandan, sýnýrlý planda ortaya çýkan baþarýlar ise gençliðin temel mücadele gündemlerinin sapmasý açýsýndan sermaye devletinin hanesine yazýlmýþ bir baþarý olacaktýr. Soruþturma saldýrýsýnýn arka planýndaki iktisadi-siyasal gerçekleri siyasal mücadelenin bütününde iþleyemediðimiz koþullarda, soruþturma karþýtý mücadele sýnýrlarýnda yalnýz kalmak zorunlu bir sonuç olacaktýr. Oldukça elementer bir gerçek olarak bu sindirme ve baský operasyonunun psikolojik sonuçlarýný elbette geniþ gençlik kitleleri yaþamaktadýr. Ancak somut sonuçlar ilerici güçleri kesmektedir. Somut mücadele gündemleri ile birleþtirilemeyen bir soruþturma karþýtý mücadele devrimci ilerici güçleri yalnýzlaþtýracak ve geniþ gençlik yýðýnlarý üzerinde oluþan psikolojik sonuçlar derinleþecektir. Soruþturma karþýtý mücadelenin daha özgün bir yanýna da deðinmekte fayda var. Bu, son dönem neredeyse bütün soruþturmalarýn mahkemeden dönmüþ olmasý ile süreci hukuksal bir çerçeveye sýkýþtýran tutumdur. Okula dava açmak, hukuk komisyonlarý oluþturmak elbette yapýlmalýdýr. Ancak bunu öne çýkarmak, sürecin arka planýný anlamamak anlamýna gelecektir. Soruþturmalar sermayenin siyasal saldýrýsýdýr, karþýt mücadele de bu nedenle siyasal olmak zorundadýr.
31
Soruþturma saldýrýsýnýn aðýrlýklý hedefi ilerici devrimci güçlerden çok genel gençlik kitlesidir. Bu açýdan karþý karþýya bulunulan saldýrýnýn alanlarda yanýtlanmasý özel bir önem taþýmaktadýr. Bu gerçeðin üzeri güçler dengesi, geleceðin kitlesel ve devrimci gençlik muhalefeti gibi tartýþmalarla örtülemez. Zira saldýrý somut ve güncel olduðu ölçüde, ilerici gençlik güçleri tarafýndan bir yýlgýnlýða dönüþmemesinin temel koþulu, saldýrýnýn hýzlý bir karþýt tepki doðurmasý olmalýdýr. Zira ilerici devrimci güçleri yýldýrmayý hedefleyen saldýrý karþýsýnda alýnacak ilk tutum genel gençlik kitlesinin yaklaþýmlarýný da belirleyecektir. Saldýrý karþýsýnda geri çekilen bir mücadele geniþ kitlelere güven veremez.
32
Güncel soruþturma saldýrýsý ve görevler Bugün ülke çapýnda gün geçtikçe yaygýnlaþan soruþturma saldýrýsýnýn kapsamýný rektörlerin "üniversitede siyaseti bitireceðiz" sözleri yeterli açýklýkla ortaya koymaktadýr. Birer sermaye uþaðý olan üniversite yönetimlerinin kastettiði doðal olarak genel planda siyaset deðildir. Çünkü kendileri de bir siyasal bilinçle üniversitelerde hareket etmektedir. Bu açýdan, dönemsel sermaye siyasetine uyumlu bir gençlik oluþturmak, bu "bitirilen siyasetin" elbette dýþýndadýr. Öyleyse bitirilecek olan nedir? Üniversitelerdeki devrimci siyasal mücadelenin kendisidir. Egemen ideoloji açýsýndan temel sorunu oluþturan siyaset, devrimci siyasettir. Yani paralý eðitime ve geleceksizliðe karþý mücadele eden siyaset, gelecek ve özgürlük isteyen siyaset, emperyalist ve gerici savaþlara karþý çýkan siyaset, Kürt halkýnýn özgürlüðü için mücadele eden siyaset bugün üniversitelerden aforoz edilmek istenmektedir. Kendisi de en az sermaye devleti kadar deneyime sahip olan bu uþak takýmý elbette üniversitedeki devrimci siyasetin öyle kolay bitirilemeyeceðini bilmektedir. Yýldýz Teknik Üniversitesi geçtiðimiz yýlý soruþturma terörü ile kapamýþtý. Okulun Söylem bu açýdan temenni bildirmekten son günlerine denk gelen soruþturmalar hýzla sonuçlandýrýlarak bu senenin açýlýþý öte bir anlam ifade etmemektedir. cezalarla yapýldý. Ancak YTÜ öðrencilerinin bu saldýrýya eylemle yanýt verdiler. Hafta Sermayenin hizmetindeki bu uþaklar, baþýndan itibaren Yýldýz Beþiktaþ Kampusunun ana kapýsýnda oturma eylemi bugün istedikleri kadar baþlattýlar. Pazartesi günü YTÜ öðrencileri adýna bir basýn açýklamasý yapýldý. saldýrganlaþsýnlar. Bu onlarýn Okuldan atýlan Tuncay Karaca tarafýndan yapýlan açýklamada þunlar söylendi: geleceksizliðinin ve güçsüzlüðünün bir "12 Eylül askeri-faþist darbesinin üniversitelerdeki ayaðý YÖK ve onun disiplin göstergesinden ibarettir. Ve tarih yönetmelikleri eliyle üniversiteler kimliksizleþtirilip içerisindeki tüm öðeler tek kitaplarý bu alçaklarýn saldýrýlarýný deðil, tipleþtirilmek istenmektedir… Her dönem egemenlerin çeþitli ihtiyaçlarý geleceði ve özgürlüðü yaratan bizlerin doðrultusunda týrmandýrýlan soruþturma terörü geçtiðimiz dönem baþýndan itibaren mücadelesini yazacaktýr. Onlara kalan farklý bir boyuta ulaþmýþ, muhalif güçleri tümden yok etmeye dönük bir saldýrý halini ise kapitalizmin insanlarý nasýl almýþtýr. Soruþturmalar ve cezalar açýktýr ki öðrenci gençliði sindirmeye yönelik soysuzlaþtýrdýðýnýn üniversiteler atýlan en somut adýmlardan birini oluþturmaktadýr. … Bizler bugüne dek verdiðimiz üzerinden bir örneðinden ibaret mücadeleyi 12 Eylül faþist cuntasýnýn ve onun kanlý postallarýn üniversitelerdeki izi olacaktýr. YÖK'ün gölgesinde sürdürdük. Ve bundan sonra da mücadelemizi o kanlý postallarý Bugün öncelikli olan, bu tarihsel ve ve onlarýn sahiplerini tarihin çöplüðüne gömene dek, özgür, eþit ve sömürüsüz bir güncel bilinçle hareket etmektir. Bugüne dünya yaratana dek sürdüreceðiz!" kadar onlarca saldýrý ve katliama Eyleme okulun sivil polisleri ve ÖGB'ler tarafýndan gösterilen ilgi dikkat raðmen bu topraklarda devrim çekerken, oturma eylemi sýrasýnda "YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler mücadelesi bitirilememiþtir. bizimle özgürleþecek!", "Baskýlar bizi yýldýramaz!", "Ferman devletin, üniversiteler Üniversitelerde de saldýrý ve terör yine bizimdir!" sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan öðrenciler aðýzlarýný siyah ayný sonuçsuzlukla karþý karþýya bantlarla kapatarak okulun giriþ kapýsý önünde iki saat sürecek oturma eylemine kalacaktýr. baþladýlar. Bugün karþý karþýya bulunulan Kapýya asýlan "Baskýlar Bizi Yýldýramaz!/YTÜ Öðrencileri" pankartý altýnda soruþturma saldýrýsý öncelikli olarak baþlayan oturma eylemi devam ederken, okula giren öðrencilere "Kim bu kapýda gençliðin parçalý ve daðýnýk tablosunun oturanlar?" baþlýklý soruþturma terörünü anlatan bildiriler daðýtýldý. Ayrýca kapý dolaysýz bir sonucu olarak önünde yapýlan konuþmalarda YÖK ve üniversitedeki sermaye iþgali öðrencilere tanýmlanmalýdýr. Öyleyse gelecek için teþhir edildi ve YTÜ kapýlarýný "koruyan" Tepe Güvenlik þirketinin YÖK'ün kurucusu deðil, bugünkü güncel tablo üzerinden Ýhsan Doðramacý'nýn þirketi olduðunun altý çizildi. öncelikle atýlmasý gereken adým, birleþik Okula giren öðrenciler ve öðretim görevlileri kapýdaki tüm ablukaya raðmen bir mücadele hattý olmak zorundadýr. Bu eyleme ve bildiriye ilgi gösterdi. Yaklaþýk 30 kiþinin katýldýðý eylem, alkýþlar ve ertelenemez bir sorumluluktur, baþarý ve sloganlarla bitirilirken, öðrenciler “suç iþlemeye devam edeceðiz, yarýn da burada baþarýsýzlýðýn tayin edici halkasýdýr. olacaðýz” dediler. Öyleyse vakit kaybetmeksizin ortak bir Oturma eylemenin ikinci gününde üniversite içine YÖK, baský uygulamalarý ve siyasal süreç mutlaka örülmelidir. yemekhane zammý ile ilgili afiþler asýldý. Saat 12:00'da dýþarýda cezalarý nedeniyle Öte yandan, bugüne kadar ortak okula alýnmayan öðrenciler ve içerideki öðrenciler, ilk gün olduðu gibi iki saat süren mücadele genel eylemsel ortaklýklar oturma eylemi gerçekleþtirdiler. Oturma eylemi sýrasýnda Beyazýt ve Çav Bella olarak kaldý. Böyle bir pratiðin baþarý marþlarý söylendi ve bildiri daðýtýmý yapýldý. Eylem ilk gün olduðu gibi alkýþlar ve þansýnýn olmadýðýný belirtelim. sloganlarla bitirildi. Soruþturma saldýrýsýný püskürtecek olan Oturma eylemi boyunca öðrencilerin ellerinde tuttuklarý dövizlerde, "halklarýn kitlesel ve devrimci bir gençlik kardeþliði dediðim için, yetkin mühendisliðe hayýr dediðim için, paralý eðitime karþý mücadelesi ise, bu politik hedefe olduðum için, emperyalist iþgale karþý olduðum için okuldan atýldým" sloganlarý yer kilitlenmeyen bir mücadelenin baþarýlý alýyordu. Ekim Gençliði/YTÜ olmasý mümkün deðildir. Kilitlenilmesi
YTÜ'de oturma eylemi...
gereken hedef, gençliði politikleþtirmek, kitlesel ve devrimci bir gençlik mücadelesini geliþtirmektir. Önemli bir diðer nokta ise, örülecek siyasal mücadelenin gündemleri ve yöntemidir. Güncel planda baþarýlý bir soruþturma karþýtý mücadele, ancak ticari eðitime ve emperyalist saldýrganlýða karþý mücadele içerisinde hayat ve karþýlýk bulabilir. Bu iki gündemden koparttýðýnýz zaman, soruþturma karþýtý mücadelenin kitle tabanýný daraltmýþ, onun hayat damarlarýný kesmiþ olursunuz. Öyleyse yapýlmasý gereken, soruþturma karþýtý mücadeleyi bu temelde örgütlemek olmalýdýr. Politik bir gençlik kampanyasý elbette bu sürecin temel halkasýný oluþturmalýdýr. Ancak böyle bir kampanya ve siyasal çalýþma sürecinde yapýlan eylemler baþarýlý olabilir, soruþturma saldýrýsý püskürtülebilir. Bugün rektörlük afiþ asmaya mý soruþturma açýyor, ticari eðitime ve emperyalist saldýrganlýða karþý asýlan her afiþ, daðýtýlan her bildiri filli planda bu soruþturma saldýrýsýnýn karþýsýna çýkmak anlamýna gelmektedir. Eylem ve etkinlikler mi yasaklanýyor, Ýstanbul Üniversitesi baskýlarla açýldý... soruþturma saldýrýsýna gerekçe gösteriliyor? Öyleyse savaþ, iþgal ve iþgal ortaklýðýna karþý kitlesel eylemlerle, yemekhane zamlarý, ticari eðitim uygulamalarýna karþý eylemlerle bu saldýrýyý geri Ýstanbul'un tüm üniversiteleri yoðun baský ve terörle açýldý. Üniversitelerde açýlýþlar püskürtmeye kilitlenmek öncesinde yaz dönemi boyunca devam eden soruþturma terörü 3 Ekim günü açýlýþlarla zorundayýz. beraber okullar içerisinde ÖGB ve polis saldýrýlarý ile devam etti. Bugün kitlesel mücadele Saldýrýlarýn en yoðun yaþandýðý üniversitelerin baþýnda Ýstanbul Üniversitesi geliyor. gücü zayýf olsa da, gençlik Yaklaþýk 40 öðrencinin çeþitli uzaklaþtýrma cezalarýna çarptýrýldýðý, 11 öðrencinin atýldýðý ÝÜ'de mücadelesinin geliþtirilmesi faþist baský ve teröre eylemle yanýt verildi. geçmiþ dönemlerle kýyaslanamaz olanaklar Ýstanbul Üniversitesi: Baský ve terör boyutlanýyor! 2 Ekim günü ÝÜ Beyazýt Merkez binada sabah saatlerinde duvarlara afiþ asan öðrencilerin taþýmaktadýr. Bu olanaklarý güce dönüþtürmek, bugünün yanýna kýsa bir süre sonra gelen ÖGB'ler, afiþlerin indirilmesini, aksi takdirde zorla devrimci ilerici güçlerinin indirileceðini söylediler. Afiþleri indirmeyen öðrencilere saldýran ÖGB'ler afiþleri yýrtarak söktüler. Öðlen saatlerinde yeniden afiþ asan öðrencilere daha kalabalýk bir þekilde müdahale omuzlarýndaki en önemli sorumluluktur. Elbette eden ÖGB'ler öðrencileri tartaklayarak afiþleri yeniden söktüler. Benzer sahneler ayný sermaye devleti ve onlarýn saatlerde Edebiyat Fakültesi'nde de yaþandý. Kantinde asýlý olan afiþlerin sökülmesi yönünde cüppeli uþaklarý ile giriþilen bu uyarýda bulunan ÖGB'ler bunun yapýlmamasý üzerine öðrencilerin üzerine saldýrdý. Birçok öðrencinin yaralandýðý saldýrýda ÖGB'ler sandalyeleri de kullandýlar. Benzer bir saldýrý bu sefer mücadele kaba bir irade çatýþmasý deðildir, politik bir dekanýn katýlýmý ile Avcýlar Kampusü’nde yaþandý. Dekan kendisi gelerek afiþlere saldýrdý. Bunun öðrenciler tarafýndan engellenmesi üzerine ise ÖGB'ler yine sandalyeleri de kullanarak çatýþmadýr. Öyleyse devrimci iradenin gerektirdiði biçimde öðrencilerin ve afiþlerin üzerine saldýrdýlar. bu saldýrý dalgasý yanýtlanmak Atýlan öðrencilerden zincirleme eylemi: zorundadýr. Politik mücadelenin bugün ÝÜ açýlýþýnda Ekim Gençliði, ÖDP Gençliði ve Öðrenci Kolektifleri’nden okuldan atýlan öðrenciler kendilerini Fen Fakültesi giriþ kapýsýna zincirlediler. "Herkese parasýz eðitim hakký!", omuzlarýmýza yüklediði sorumluluk budur. " Cezalar geri alýnsýn!" sloganlarýnýn atýldýðý eylem ÖGB ve sivil polisler zincirleri sökünceye Üniversitelerde siyaseti kadar devam etti. 8 öðrencinin gözaltýna alýndýðý eylemde; önlükleri ile okul önüne gelip kendini zincirleyerek direnen öðrenciler, mücadelelerini sürdürmekte kararlý olduklarýný bir kez bitireceðini iddia edenlere sadece tarihten ders daha gösterdiler. almalarýný öneriyoruz. Biz ÝÜ yönetimi son iki yýldýr resmi açýlýþa öðrencileri almayarak, olasý protestolardan gelecek, özgürlük, eþitlik, kurtulacaðýný sanmaktaydý. Ancak kaçmalarýnýn faydasý olmayacak. Öðrenciler tüccarlar kardeþlik ideallerinin üniversitelerden defoluncaya kadar mücadelelerini sürdürecekler. günümüzdeki taþýyýcýlarýyýz. Bu ideallerin hayat bulacaðý Eðitim emekçileri ve öðrencilerden ortak açýklama: komünist toplum için Eðitim-Sen ve üniversite öðrencileri saat 12.30'da Beyazýt'ta bir basýn açýklamasý mücadele ediyoruz. Bu gerçekleþtirdi. Açýklamada Eðitim-Sen ve öðrenciler adýna iki ayrý metin okundu. Paralý eðitim idealler bizim deðil, insanlýðýn uygulamalarýnýn derhal son bulmasýný isteyen eðitim emekçileri ve öðrenciler, soruþturma idealleri olarak kaldýklarý terörüne karþý çýkarak soruþturmalarýn geri alýnmasýný istediler. Yaklaþýk 60 kiþinin katýldýðý sürece, devrimci mücadeleyi eylem sabah yaþanan gözaltýlarýn derhal serbest býrakýlmasý talebi ile son buldu. bitirme þanslarý olmayacaktýr. Onlarýn saldýrganlýðý bu ÝÜ önündeki eylemler sürüyor! idealler karþýsýndaki Yakýn döneme kadar Öðrenci Kolektifleri’nin sürdürdüðü çadýr açma eylemin, Ekim çözümsüzlükten ve Gençliði'nin de içinde bulunduðu bir bileþen tarafýndan önümüzdeki süreçte ortak bir biçimde güçsüzlükten kaynaklanýyor. Öyleyse titresinler, korksunlar sürdürülmesi kararlaþtýrýldý. Ýçerik ve biçim açýsýndan çeþitli deðiþiklikler yaþayan eylem ilk ve saldýrganlaþsýnlar. Ýnsanlýk gün yine ÝÜ Beyazýt giriþi önünde gerçekleþtirildi. Çadýr kurmaya çalýþan öðrencilere ÖGB'ler var oldukça, bizleri ve saldýrdý ve saldýrý geri püskürtüldü. Ardýndan öðrencilere polis saldýrdý, çadýr ve pankart polis ideallerimizi yok tarafýndan parçalandý. Öðrencilerin daðýtýlmasýndan sonra yaklaþýk 10 öðrenci tekrar giriþ edemeyecekler. kapýsý önüne oturarak, saldýrýlarý ve soruþturmalarý protesto için oturma eylemi gerçekleþtirdi.
Üniversiteleri tüccarlara teslim etmeyeceðiz!
Ýstanbul Üniversitesi/Ekim Gençliði
Ekim Gençliði
33
Ýsta anbul'da a birleþ þik bir gençlik müca adelesinin ta artýþ þmala arý baþla atýldý! 34
Politik odaklaþmanýn güncel anlamý ve yakýcý önemi Ýstanbul'da geçtiðimiz haftalarda baþlayan ve halen devam eden gençlik siyasetleri toplantýlarýnýn ortaya çýkardýðý sonuçlar yeni dönem gençlik mücadelesi açýsýndan umut verici niteliktedir. Ýlk iki toplantýya katýlan 10'un üzerinde siyasal örgütlenme, birleþik bir yeni dönem çalýþmasý oluþturmak hedefi ile tartýþmalarýný sürdürüyor. Geçmiþ dönemlerde çeþitli eylemler üzerinden bir araya gelmekte dahi zorlanan bir dizi siyasal örgütlenmenin ortak ve birleþik bir politik mücadele süreci hedefi ile tartýþýyor olmasý, bu dönem toplantýlarýnýn öne çýkan yanýdýr. Bugüne kadar tartýþmalar genellikle ya ayrýþmalarda ya da kýsýr tartýþmalara sürüklenilen dönemlerde kamuoyunun bilgisine sunulmuþtur. Oysa devrimci kamuoyu karþýsýnda yapýlacak tartýþmalar, birleþik mücadele olanaklarýnýn yittiðinde deðil, birleþik mücadelenin daha güçlü ve politik olabilmesine olanak saðlayan bir dönemde yapýlmalýdýr. Tam da bu nedenle, henüz tartýþmalarýn baþýnda ortaya çýkan ilk siyasal eðilimleri deðerlendirmek, tartýþmalarýn bundan sonraki seyri için anlamlý olacaktýr. Gençlik mücadelesinin yapýsal sorunlarýnýn aþýlmasý, birleþik ve kitlesel bir gençlik mücadelesi ihtiyacý bugün tüm yakýcýlýðý ile gençlik mücadelesinin öznelerinin omuzlarýnda durmaktadýr. Bu ertelenemez bir sorumluluktur. Sermaye çok yönlü bir biçimde biz gençliðe saldýrýyor. Onu bu ölçüde pervasýzlaþtýran bizlerin yetersizlikleri ve güçsüzlükleridir. Bu güçsüzlükleri aþmaya kilitlenmek bugün karþý karþýya bulunduðumuz saldýrýlarýn tek gerçek çözümüdür. Çözüm birleþik, kitlesel ve devrimci bir gençlik mücadelesindedir.
Geçmiþ dönemlerde çeþitli eylemler üzerinden bir araya gelmekte dahi zorlanan bir dizi siyasal örgütlenmenin ortak ve birleþik bir politik mücadele süreci hedefi ile tartýþýyor olmasý, bu dönem toplantýlarýnýn öne çýkan yanýdýr.
Nasýl birleþik bir mücadele? Bugün siyasal örgütlenmelerin neredeyse tümü birleþik bir mücadelenin önemine iþaret etmekte, yaþanýlan sorunlarýn çözümünü bu noktada tanýmlamaktadýr. Nesnel zorlamalarýn oluþturduðu bu sonuç elbette önemli ve anlamlýdýr. Ancak yine de güçlü bir arka plana, güçlü bir politik zemine dayanmadýðý koþullarda bunun güzel bir temenni olmanýn ötesinde bir anlamý olmayacaðýný söylemeliyiz. Öyleyse birleþik bir mücadele ihtiyacýný nasýl ele almak gerekiyor? Burada öncelikle iki olumsuz eðilimin mutlaka aþýlmasý gerekmektedir. Birincisi, ortak mücadeleyi salt eylemsel ortaklýklar olarak ele alan yaklaþýmdýr. Bu yaklaþýmýn sahipleri gençlik mücadelesinin öncelikli ihtiyaçlarýný gözden kaçýrmakta, güvensizliklerle yaklaþýmlarýný belirlemektedirler. Elbette pratik olarak alanlarda ortaya çýkan birliktelikler önemlidir. Ancak bunun kendi içerisinde amaçlaþtýrýlmamasý gerekir. Zira bugün gençlik hareketinin biriken sorunlarý
karþýsýnda kýsa ve dönemsel deðil, uzun erimli bir politik mücadele gereklidir. Ancak bu temelde biriken ve kökleþmiþ sorunlara ve sermayenin saldýrýlarýna yanýt verilebilir. Bu eðilim aslýnda devrimci önderlik misyonunu ve sorumluluðu yok saymakta ve kitle mücadelesi içerisinde kendiliðindenci bir çizgiye sürüklenmekten kurtulamamaktadýr. Politikanýn her aþamasýnda bir hedefi olmak durumundadýr. Hareket içerisinde birleþmek, birleþmenin olanaklarýný pratik süreçler içerisinde aramak, politika alanýndaki bu yalýn ancak temel gerçeði gözden kaçýrmayý meþrulaþtýramaz. Kitleleri politikleþtirmek, politik ve kitlesel bir gençlik mücadelesi geliþtirmek sistemli bir mücadeleyi zorunlu kýlar. Tartýþmamýz birleþik bir mücadele ise, bu birleþik mücadele de belli bir program ve hedefler bütünü içerisinde tanýmlanmak zorundadýr. Ötesi apolitizmdir. Ýkincisi, birleþik mücadeleyi pratik süreçlerden kopuk, masa baþýnda oluþturulmuþ bir biçimde ele alan yaklaþýmdýr. Siyasal güçlerin birleþik mücadelesi kendi içinde bir amaç deðil, fakat birleþik bir devrimci gençlik hareketi oluþturma çabasýnýn bir aracýdýr yalnýzca. Dolayýsýyla buna hizmet ettiði ölçüde bir anlam ve önem taþýr. Gençlik hareketi içindeki ilerici-devrimci birikimin manivelasýný oluþturacaðý birleþik bir gençlik hareketi yaratma sorunu hiçbir biçimde basitçe gençlik gruplarýnýn tepeden kotarýlacak güç ve eylem birliði sorununa indirgenemez. Sorunun böyle de bir boyutu elbette var. Fakat buna çözücü halka anlamý atfetmek, daha baþtan iþi çýkmaza saplamak, sorunu gruplar arasý öznel iliþkiler alanýna daraltmak demektir. Geçen öðrenim döneminin deneyimi bu konuda fazlasýyla öðreticidir ve üzerinde önemle durulmayý gerektirmektedir. Bu yaklaþým dolaysýz olarak siyasal güçlerin bir kýsmýný henüz sürecin baþýnda dýþarý itmekte, öte yandan ise pratik
karþýlýk oluþturamayan tartýþmalar olarak kalmaktadýr. Tartýþmalar masa baþýnda belirlendiði için, ortaya çýkan ürün örgüt ve politika alanýnda birer þablon olmanýn ötesine geçememektedir. Bugün gençlik mücadelesinin öncelikli sorunu siyasal gençlik gruplarýnýn bir dernek çatýsý altýnda mý, yoksa meclis veya cephe gibi açýlýmlarla mý ortak mücadele örgütleyeceði de deðildir. Kitle hareketi kendi örgütsel biçimlerini mücadele içerisinde oluþturacaktýr. Bu iki zýt görünen eðilim birleþik bir gençlik mücadelesinin iki temel handikabýný oluþturmaktadýr. Ve kitle mücadelesi karþýsýndaki edilgenliði ile ortak bir noktada buluþmaktadýr.
Politik odaklaþmanýn güncel anlamý ve yakýcý önemi Gençlik hareketinin biriken sorunlarý karþýsýnda sonuç alýcý bir mücadele öncelikle bu sorunlara çözüm oluþturmayý hedeflemelidir. Bu, ortak hareket etme çabasýný politik bir muhtevaya sokacaktýr. Bugünün ihtiyacý politik bir odaklaþmadýr. Geniþ gençlik kesimlerinin pratik bir taraflaþma yaþamasýný saðlayacak olan budur. Kitle mücadelesinin pratik ve örgütsel olarak oluþturacaðý her sonuç onun politik geliþme düzeyi ile dolaysýz olarak baðlýdýr. Öyleyse tüm ilerici güçler asýl soruna, gençlik hareketini politikleþtirmek sorununa kilitlenmek zorundadýr. Peki bu politik odaklaþma ne anlama gelmektedir? Açýk ki gençlik alanýnda bulunmak ve siyaset yapmak demek gençliðin gündemlerini iþlemek, bu gündemler etrafýnda bir gençlik muhalefeti örmek demektir. Denilebilir ki zaten her siyasal çevre iyi kötü olanaklarý ölçüsünde bunun için çaba harcamaktadýr. Elbette bu doðrudur, hatta zaman zaman tek bir siyasal çevrenin ortaya çýkardýðý sonuçlar ortaklaþa sonuçlarý aþabilmektedir. Ancak kýsa vadeli sonuçlar yanýltýcý olmamalýdýr. "Gençlik hareketi kendine bir çýkýþ hazýrlayacaksa eðer, bu ancak gençlik hareketinde yer tutan ilerici-devrimci güçlerin asgari bir iþbirliði temelinde mümkün olabilir. Politik müdahalede ve örgütlenmede bu türden bir birleþik davranýþýn saðlanamadýðý bir durumda ise, hareketin seyri bir kez daha büyük ölçüde kendiliðinden bir akýbetle yüzyüze kalýr ve hâlihazýrdaki gidiþ iyiye ve ileriye doðru olmadýðýna göre, geriye düþüþ kaçýnýlmaz bir akýbet haline gelir." Tam da bu noktada hedefli bir çalýþma, politik bir odaklaþma ve birleþik bir mücadele birbirinden kopartýlmadan ele alýnmak durumundadýr. Politik odaklaþma gençlik mücadelesi içindeki siyasal eðilimlerin ortak hareket ve mücadele çabasýný ifade etmektedir. Bu politik odaklaþma, ilerici güçlerin önemli bir kýsmýný içerisine almak durumundadýr. Bu baþarýlamadýðý koþullarda çalýþma ve mücadele daha ilk elden daralacaktýr. Bu politik odaklaþma, güçlü bir plan ve programa, pratik içerisinde kendini üreten bir kapsama ve gençliðin siyasal mücadele gündemleri ile kopmaz baðlara sahip olmalýdýr. Bu politik odaklaþma, geniþ gençlik yýðýnlarýný pratik politik mücadelenin içerisine katmak içindir. Bunu baþarabilmek için kitlesel bir gençlik mücadelesinin etkin bir aracý olmak zorundadýr.
Güncel tartýþmalar ýþýðýnda politik odaklaþmanýn gündemleri ve yöntemi Gençlik mücadelesinin temel sorunu politizasyon
sorunudur demiþtik. Öyleyse yaratýlmak zorunda olan politik odaklaþmanýn gündemleri gençlik mücadelesinin temel önemde baþlýklarý olacaktýr. Güncel planda toplantýlarda aðýrlýklý eðilim iþgale ve ticari eðitime karþý gençliði taraflaþtýrma olarak ortaya çýkmaktadýr. Gençlik mücadelesi öncelikli olarak geniþ gençlik kesimlerini ilgilendiren mücadele gündemleri üzerinden yükselecektir. Bu açýdan politik odaklaþmanýn temeli ilerici güçlerin yakýcý olarak karþýlaþtýðý sorunlar ve saldýrýlar (soruþturma saldýrýsý gibi) olamaz. Bu elbette güncel saldýrýlarý etkili bir mücadele hattý içinde karþýlamayý anlamsýzlaþtýrmýyor, ancak yetersizliðini gösteriyor. Bugün bu saldýrýlarýn arka planýna bakýldýðýnda kapsamlý bir iktisadi ve siyasal saldýrý dalgasý olduðunu görmek zor olmayacaktýr. Öyleyse yapýlmasý gereken, sonuçtan hareket etmek yerine asli yaný öne çýkartan uzun soluklu bir mücadele örmektir. Soruþturma saldýrýsýnýn boyutlanmasý elbette sermayenin derinleþen ihtiyaçlarý ve öte yandan da sýnýf ve gençlik hareketinin mevcut tablosu tarafýndan belirlenmektedir. Bunun anlamý þudur; sermayenin elinde hiçbir hukuksal çerçeveye ihtiyaç duymadan kullanabileceði bir silah vardýr, her sýkýþma anýnda ve karþý tarafýn her güçsüzlüðünde bu silah fütursuzca kullanýlmaktadýr. Öyleyse yapýlmasý gereken nedir? Soruþturma saldýrýsý gençliðin mücadele gündemlerini saptýrmak, geniþ kitlelerden yalýtýlmýþ gençlik mücadelesinin bu yalýtýlmýþlýðý derinleþtirmek için hayata geçiriliyorsa, öncelikli olan gençliðin güncel ihtiyaç ve mücadele talepleri ekseninde bir soruþturma karþýtý mücadele örmektir. Bu açýdan güncel planda ticarileþen eðitimden yalýtýlmýþ bir soruþturma karþýtlýðý, emperyalist savaþ ve saldýrganlýðý içerisine katmayan bir soruþturma karþýtý mücadele ilk adýmýnda baþarýsýz ve etkisiz kalacaktýr. Öte yandan, sýnýrlý planda ortaya çýkan baþarýlar ise gençliðin temel mücadele gündemlerinin sapmasý açýsýndan sermaye devletinin hanesine yazýlmýþ bir baþarý olacaktýr. Ýþte bu nedenlerden dolayý yeni dönemde kendini dayatan politik odaklaþma öncelikle bu gündemler ekseninde kurgulanmalýdýr. Bu eðilimin dýþýnda tanýmlayabileceðimiz yaklaþýma ise, süreci somut planda soruþturma baþlýðý ve gündemine sýkýþtýran yaklaþýmdýr. Burada iki soru sorabiliriz? Birincisi bu yaklaþýmýn sahipleri gençlik sorunun yakýcý bir biçimde dayattýðý birleþik mücadele olanaklarýný salt eylemsel bir birliktelik olarak mý anlamaktadýrlar? Eðer böyleyse, zaten ifade edilen soruþturma karþýtý çalýþmanýn da etkin bir sonuç oluþturabilme þansý bulunmamaktadýr. Zira soruþturma karþýtý mücadelenin baþarýsý kitlesel bir gençlik hareketi ile dolaysýz bir biçimde baðlýdýr. Ýkinci olarak ise, soruþturma gündemi dýþýndaki gençlik gündemlerine dair yaklaþým nedir? Bu baþlýklar bugünün gençlik mücadelesi açýsýndan bir anlam ifade etmemekte midir? Ya da soruþturmalara karþý birleþik, ancak ticari eðitime veya emperyalist iþgale karþý tek baþýna çalýþmalar mý hedeflenmektedir? Bu sorulara verilecek her "evet" yanýtý politik oportünizmin ve öte yandan da dar grupçu yaklaþýmlarýn ifadesi olacaktýr. Elbette soruþturma saldýrýsýna öncelikli olarak yanýt vermek özel bir önem taþýmaktadýr. Ancak bu hiçbir biçimde sorunu buna sýkýþtýrmak anlamýna gelmemektedir. Ve elbette, soruþturmalara karþý hýzlý ve birleþik bir tepki, hedefli ve soluklu bir politik kampanya süreci içerisinde de tanýmlanabilir, tanýmlanmak zorundadýr.
35
Ya birleþik bir mücadele, ya da grupçuluk; ya politik bir odaklaþma, ya da kendiliðindencilik!
36
Gençlik mücadelesi için öncelikli sorun, biriken sorunlar karþýsýnda politik bir konumlanýþ ve bu sorunlarý çözme iddiasýdýr. Bu açýdan ortaya çýkan tartýþmalarý olumlu olarak deðerlendirmek, bu tartýþmalarýn daha güçlü birtakým politik ve pratik sonuçlar oluþturmasýna çabalamak bugün tüm ilerici devrimci güçlerin asli sorumluluðudur. Siyasal gençlik gruplarý güncel saldýrý dalgasý ve biriken sorunlar karþýsýnda açýk bir tercihle karþý karþýya bulunmaktadýr. Ya grupsal çýkarlar ön planda tutularak ortak bir mücadele sürecinin tüm olanaklarý yitirilecektir ya da tekil eylem ve etkinliklerle sýnýrlý olmayan birleþik bir mücadelenin pratik ve politik adýmlarý hýzla atýlacaktýr. Ya politik planda gençliðin gündemleri etkin bir çalýþmaya konu edilecek, böylelikle kitlesel ve devrimci bir gençlik mücadelesinin olanaklarý yaratýlmaya çalýþýlacaktýr ya da kendiliðinden bir mücadele beklentisi içerisinde güncel olanaklar heba edilecektir. Taraflar ve yaklaþýmlar oldukça açýktýr. Yeni dönem gençlik mücadelesinde bu tartýþmalar çerçevesinde ortaya çýkan sonuçlar önümüzdeki yýlý bir bütün olarak belirleyecektir. Bununla beraber gençlik içerisindeki siyasal öznelerin gençlik sorununu çözme iddialarýnýn sýnanacaðý bir turnusol iþlevi görecektir.
Ýstanbul Ekim Gençliði
Öðrenci Kolektifi ile soruþturma saldýýrýýsýýna iliþkin konuþtuk:
"Bu süreç sokakta kazanýlacak. Mesut Parlak istifa edene kadar, soruþturmalar geri çekilene kadar…" Soruþturma saldýrýlarýnýn son günlerde yoðunlaþtýðýný görüyoruz. Bu saldýrýlarý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Ýki yýl önce Ýçiþleri Bakanlýðý genelgesi ile esasýnda bu saldýrýlarýn ilk sinyalleri veriliyordu. Baský araçlarýnýn daha etkin kullanýlacaðý, baský ortamýnýn artacaðý anlaþýlýyordu. Genelge'de yapýlan tanýmlamalar, üniversitelerdeki özgür düþünce ortamýný terörist ilan ediyor ve buna dair çözümler üretileceði belirtiliyordu. Bugün soruþturma saldýrýlarý ÝÜ'de daha yoðun yaþanýyor. Ancak Türkiye'nin diðer üniversitelerinde de bu sorun yaþanmakta. ÝÜ'de var olan gelenekten ve öðrenci muhalefetinin diðer üniversitelere oranla güçlülüðünden kaynaklý burada yoðunlaþýyor. Yine ÝÜ açýsýndan önemli bir nokta, bu saldýrýlarýn Mesut Parlak'ýn geliþi ile artmýþ olmasý. Mesut Parlak geldiði günden bu yana ticarileþme ile ilgili adýmlarý atmaya çalýþýyor. Soruþturmalar da bu adýmlarla eþgüdümlü yürüyor. Mesut Parlak'ýn geldiði dönemde attýðý ilk adým yaz okullarýný paralý hale getirmek oldu. Ve bunun karþýsýnda dikilen öðrenci muhalefetini gördü. Bu Mesut Parlak için de bir ilk örnek oldu. Üniversitede ticari eðitime dair adýmlarý atabilmek için öðrenci muhalefetini bastýrmak gerekiyordu, soruþturma saldýrýsý bu noktada devreye sokuldu. Soruþturma saldýrýsýnýn geçmiþe oranla daha yoðun yaþanmasýnýn ardýnda da açýk ki bu piyasalaþma sürecinin hýzlanmasý yatýyor. Rektörler, valilik ve Emniyet müdürlüðü geçtiðimiz günlerde "soruþturmalar sonucu verilen cezalarýn üniversitelerdeki terör olaylarý noktasýnda caydýrýcý olduðunu" açýkladýlar. Bugün soruþturmalar sadece solcu öðrencilerle üniversite yönetimi arasýna sýkýþmýþ gibi algýlanýyor. Diðer öðrencilerin sorunu deðilmiþ gibi. Diðer öðrenciler de tepkisiz, ama esasta onlarý da hedef alan bir saldýrý bu. Soruþturma saldýrýlarýnýn yarattýðý etki hakkýnda ne düþünüyorsunuz?
Bugün üniversitede tüm muhalif unsurlar uzaklaþtýrýlýyor. ÝÜ'de kaç öðrenci dýþarýda? Muhalefet kanallarý týkanýyor. Gençlik hareketi nicel planda ciddi bir biçimde etkileniyor. Ayrýca soruþturmadan etkilenmeyen öðrenciler açýsýndan da üniversite sorunlarýna tepki göstermeleri konusunda ciddi bir caydýrýcý etki yaratýyor. Soruþturma saldýrýsýna karþý yürütülecek mücadele politik ve pratik olarak nasýl olmalý? Öncelikle bu saldýrýlarý geri püskürtmek lazým. Bugün bu saldýrý yalnýz öðrencilere dönük deðil. Ýþçisinden, öðretim görevlilerine her kesimden muhalif unsurlarý kesiyor. Bu açýdan ortak bir mücadele hattý gerekiyor. Demokratik kitle örgütlerinden destek alýnabilmeli örneðin. Üniversite kapýsýnda çadýr açma eyleminde de olduðu gibi bunu doðal bir öðrenci tepkisi olarak örgütlemek gerekiyor. Eðitim hakkýnýn gaspý önplana çýkartýlarak bir taraflaþma yaratmak gerekiyor. Soruþturmalar bugün temel sorun olduðu için bunun önplana çýkartýlmasý þart. Ana vurgu soruþturmalarýn teþhiri olmalý ve mutlaka geri çektirilmeleri saðlanmalý. Üniversitelerin ticarileþtirilmesi, üniversite yönetimlerinin üniversite bileþenlerini dýþlamasý, eðitimin niteliksizleþmesi gibi sorunlar da soruþturmalardan ayrý bir þekilde iþlenmemeli. Çünkü bugün parasýz eðitim isteyen, özerk demokratik üniversite mücadelesi verenler soruþturma saldýrýsýna maruz kalýyor. Soruþturma saldýrýlarýnýn geri çekilmesine dönük her türlü eylem ve etkinliði yapmayý düþünüyoruz bu dönemde. Bu iþi sonuna kadar götüreceðiz. Bu süreç sokakta kazanýlacak. Mesut Parlak istifa edene kadar, soruþturmalar geri çekilene kadar... Özerk-demokratik üniversite ancak bu yolla kurulur. Bu sorun üniversite yönetimi ile solcu öðrenciler arasýnda bir sorun deðil. Üniversite içinde de bu yönlü taraflaþmayý yaratmak þart.
Ýstanbul Üniversitesi DPG ile soruþturmalara iliþkin konuþtuk:
"Devrimcilerin kitleleri harekete geçirici misyonlarýný oynamalarý gerekiyor" - Son süreçte soruþturma saldýrýlarýnýn arttýðý gözlemleniyor. Bu saldýrýnýn arka planýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? - Öncelikle bu saldýrýlarýn tek baþýna Ýstanbul Üniversitesi'ni kesmediðini görebilmek gerekiyor. Bugün çok çeþitli illerde benzer saldýrýlar yaþanýyor. Yine liselerde de disiplin yönetmelikleri uygulamalarý, okullardaki kameralar, okul önlerine polis konumlandýrýlmasý vb. biçimlerde ayný saldýrýyý görüyoruz. Yine Ýstanbul Üniversitesi'nde bugün yaþananýn da tek baþýna soruþturma saldýrýsý olmadýðýný görmek gerekiyor. Sorunun özü paralý eðitim uygulamalarýna hýz kazandýrmaktýr. Diðer bir deyiþle burjuvazi neoliberal politikalarýný derinleþtirme peþinde. Herþeyin daha fazla metalaþtýrýldýðý yerde buna karþý çýkacak toplumsal kesimleri de geri püstürtmek istiyor burjuvazi. Saldýrýlar; okul giriþ-çýkýþlarýnda yaþananlardan kameralara, faþist saldýrýlara kadar geniþ bir yelpazeyi kapsýyor. Ancak Ýstanbul Üniversitesi'nde yaþananlar özelinde konuþacak olursak bunun arka planýnda üniversitenin örgütlü kesimlerinin kitlelerden kopukluðunun ve üniversite içerisinde hareketliliðin ciddi bir duraðanlýk içerisinde olmasýnýn yattýðýný görüyoruz. Örneðin geçmiþte de soruþturma saldýrýlarýyla karþýlaþýlýyordu. Ancak hiç bu denli örgütlü kesimlere sýkýþmamýþtý. Çünkü hareketin bir kitle tabaný vardý. Bugünse kitle mücadelesi olabildiðine daralmýþ durumda. Örgütlü güçler kitlelerden olabildiðine kopuk. Bu durum soruþturma saldýrýsýný da salt örgütlü güçlere daralmýþ bir biçime sokuyor. - Soruþturma saldýrýlarýnýn etkilerini nasýl deðerlendiriyorsunuz? - Soruþturma saldýrýsýnýn geriye çözücü ve ileriye sýçratýcý olmak üzere iki yönlü etki yarattýðýný düþünüyoruz. Bu noktada bu saldýrýlarý ileriye çözücü bir biçimde ele almak devrimcilerin önlerine koyduklarý bir hedef olmak zorunda. Sonuç itibariyle devrimciler aktif rol oynamadýkça, kitleler de geri düþüyor. Devrimcilerin kitleleri harekete geçirici misyonlarýný oynamalarý gerekiyor. Soruþturma saldýrýsý, birleþik mücadele perspektifi ile ele alýndýðýnda olumlu ve anlamlý bir karþý koyuþ elde edilebilir. Saldýrýnýn topyekün bir saldýrý oluþu da zaten bu birleþik mücadelenin kendisini olumlu anlamda etkiliyor, zorunlu kýlýyor. Çanakkale Üniversitesi'nde geçmiþte yaþanan bir örnek bu açýdan anlamlý. Kenan Mak'ýn katledilmesi üzerine gerçekleþen kitlesel bir eylemin ardýndan ciddi bir soruþturma saldýrýsý baþlatýldý. Soruþturmalara karþý Çanakkale Üniversitesi öðrencilerinin birleþik bir mücadele hattý üzerindeki ýsrarý Kenan Mak'ýn katlinin protesto edilmesinde de açýða çýkan anti-faþist öfkeyi soruþturma karþýtý mücadeleye akýttý. Soruþturma karþýtý mücadele tek baþýna "soruþturmalar geri çekilsin" talebine sýkýþtýrýlmamýþtý. Bugün de böyle olabilmesi gerekiyor. O zaman öne çýkan gündem Kenan Mak'ýn katli üzerinden anti-faþist mücadele vurgusuydu. Bir diðeri ise birleþik mücadeledeki ýsrar ve onu ele alýþ biçimiydi. Süreç baþýndan beri aileler, soruþturma alan ve almayan öðrencilerce birlikte örüldü. O dönem deðiþik biçimlerde geliþtirilen eylemli süreç, açlýk grevleri sonucu Çanakkale Üniversitesi'nde yürütülen çalýþma deðiþik tipte kitle örgütlerinden, sendikalardan, aydýn ve sanatçýlardan destek görmüþtü. Doðal olarak bu saldýrýlarýn geriye çekici etkisinden de bahsedebilmek gerekiyor. Bu saldýrýlar sonuçta üniversitelerdeki devrimci faaliyeti hedef alýyor. Devrimcilerle kitlelerin buluþmasý engellenmek isteniyor. Devrimciler okullarýn dýþýna itiliyor. Bu saldýrý göðüslenemediðinde doðallýðýnda bunun kitleler üzerinde de doðrudan ya da dolaylý etkileri oluyor. Kitlelerin apolitikleþtirilmesi düzenin sistematik bir saldýrýsý. - Sizce soruþturma karþýtý mücadele politik ve pratik açýdan nasýl ele alýnmalý? - Öncelikle bu sürecin tek baþýna soruþturma karþýtlýðý ile çözülmeyeceðini görmek gerekiyor. "Biz soruþturma maðduruyuz" diye acýndýrarak da çözülmeyecek. Artýk kitle mücadelesinin bir takým kazanýmlarý önüne temel bir hedef olarak koyabilmesi ve buradan beslenmesi gerekiyor. Soruþturmalar tek baþýna bir gündem olarak ele alýnmamalý. Kitlelerin
bugün en yaþamsal ve zorunlu ihtiyaçlarý kapitalizmin neo-liberal politikalarýyla gasp ediliyor. Neoliberal saldýrýlar, baþta paralý eðitim olmak üzere eðitim ve çevreleyen tüm koþullarýn metalaþmasý demektir. Kitlelerin ve doðal olarak bizlerin ortak taleplerimizi soruþturma gündemi ile içiçe geçirebilmek zorunluluðu ile karþý karþýyayýz. Elbette faþist saldýrýlar, Ortadoðu'da yaþanan iþgal süreci de bu baðlamda ele alýnmalý. Birleþik mücadeleye yüklenmek zorundayýz. Birleþik mücadele ile anlatmak istediðimiz ise tek baþýna siyasetlerin birliði deðil. Bugün akademisyenler, aileler, üniversite çalýþanlarý bir bütün olmak zorunda. Örneðin Ý.Ü'de bugün atýlanlar yalnýzca öðrenciler deðil. Özelleþtirmeye karþý örülen mücadele sürecinde iþçiler de atýldý. Akademisyenler de soruþturmaya uðradý. Üniversite bileþenlerinin birleþik mücadelesini öremeden bu sorunu aþmamýz çok güç. Gençlik hareketinin bugün açýsýndan en önemli görevlerinden birini de bu birleþikliði yaratabilmek oluþturuyor. Soruþturmalar kendini dayatan bir gündem. Ancak bundan sonra tek baþýna ihtiyaçlar merkezli belirlemelerden kaçýnmak gerekiyor. Savunmacý bir yaklaþým deðil ama militan bir mücadele hattý içerisinde olmak zorundayýz. Devrimciler kitle mücadelesini militanlaþtýrabilme sorumluluðunun da taþýyýcýsý olmak zorundalar. "Soruþturmalar geri çekilsin" talebi tek baþýna ifade edildiðinde, soruþturma alan ve almayanlarý ayrýþtýrýyor. Geniþ kesimlerin talepleri merkezli bir çalýþmayla ilk elden kitlelerden kopukluk sorununun üzerine gitmek ve soruþturmalarýn karþýsýna soruþturma alan ve almayanlar topyekün çýkabilmek gerekiyor. Gözden asla kaçýrýlmamasý gereken nokta, soruþturmalar ve sonucundaki cezalar üniversitede politika yapmaktan, politik faaliyetin yürütücüsü olmaktan dolayý veriliyor. Bu durumda bu saldýrýlar da ancak politika yaparak püskürtülebilecektir. Sorunu gençlik hareketinin darlýðý, daðýnýklýðý, kitlelerden kopukluk olarak adlandýrýyorsak, çözümü de politika yapmak ve kitlelerle baðlarý bu temelde güçlendirebilmek olarak koymak zorundayýz. Daha da somutlayacak olursak, bugün ulaþým, barýnma, paralý eðitim, özelleþtirmeler gibi bir dizi gündem soruþturma gündemi ile iç içe iþlenir ve birleþik bir mücadele yaratýlýrsa çözüm üretilebilir. Bugün gençliðin kaderi ile iþçi sýnýfýnýnki dün olduðundan daha sýký baðlarla baðlý. Bugün eðitim fakülteleri öðrencilerinin karþýlaþtýklarý sözleþmeli öðretmenlik saldýrýsýnýn anlamý iþ güvencesi yoksunluðu, mühendislik öðrencileri yetkin mühendislik saldýrýsý ile benzer bir geleceksizlik sorunu ile karþý karþýya. Meslek liseleri ve MYO'lar üretim süreci ile paralel bir eðitim süreci içerisinde. Staj sömürüsü, ucuz emek sömürüsü, saðlýk güvencesi yoksunluðu hat safhada. Bütün bu örnekler iþçi-emekçi kesimlerle gençlik hareketinin birleþik mücadele yürütme mecburiyetini gözler önüne seriyor. Soruþturmalara karþý örülecek pratik mücadeleye iliþkin de bir takým vurgularýn altýný çizmek gerekiyor. Öncelikle üniversite dýþýnda kalan öðrenciler aktif hale gelmeli. Bir arada olmalýlar. Onlarýn dýþarýda yarattýklarý etki üniversite içerisine taþýnmalý. Karþýlýklý bir etkileþim sürecinin yaratýlmasýnýn çabasý harcanmalý. Üniversite içerisinde soruþturma karþýtý mücadele biraz önce gündemler planýnda çizdiðimiz politik arka planý ile beraber yürütülmeli. Soruþturma saldýrýsý sadece devrimcilerin meselesi olarak algýlanmamalý. Bu çerçevede biraz önce sýraladýðýmýz gündemler çerçevesinde yürütülen çalýþmalarýn olgunluðu ile de paralel olarak soruþturmalara karþý mücadelenin kendisini belirlemek tartýþmak için geniþ katýlýmlý kitle toplantýlarý almalýyýz. Artýk kitle çalýþmasýnda bir takým yeni araç ve yöntemler üretme sorunuyla karþý karþýyayýz. Kitlelerle beraber karar almayý öðrenmeliyiz. Bu anlamda örgütlülüklerimizde en geniþ kitlelerin katýlýmýný saðlayacak, kitlelerin bu örgütlülüklerde özne olmalarýna olanak verecek yöntemlere ihtiyacýmýz var. Mesele salt bir maðduriyet sorunu olmaktan çýkartýlmalý artýk. Sonuçta faþist diktatörlük soruþturma açýyor, satýrla saldýrýyor, yolda vuruyor, kurumlarý basýyor. Saldýrýlarýn biçimleri deðiþebilir ancak saldýrýlar karþýsýnda topyekün durmak, birleþik bir güç olarak dikilmek en temel çözücü halka olacaktýr.
37
DÝÝSK ve "Öðrenci Sendikasýý" üzerine…
38
Liberal "sol" partiye gençlik örgütlenmesi arayýþý! Sýnýfýn mücadele örgütleri olarak sendikalar, mücadelenin ihtiyaçlarýna ve emekçilerin çýkarlarýna yanýt veren bir mücadele hattý örmek sorumluluðu taþýmalýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn çýkarlarý toplumun ezilen ve sömürülen milyonlarýnýn çýkarlarý ile dolaysýz bir biçimde baðlanmýþtýr. Ýþte bu nedenle mücadeleci bir sendikanýn toplumun diðer katmanlarýnýn mücadelesine katýlmasý ve katký sunmasý elbette tümüyle doðru, tutarlý ve meþru bir adýmdýr. Böyle bakýldýðýnda, DÝSK'in genel kurul kararlarý doðrultusunda harekete geçtiði ve kurma aþamasýnda olduðu "öðrenci sendikasý"ný deðerlendirirken, ayrýntýlar ötesinde, hangi ölçütlerle hareket etmeliyiz? Bu soruya yanýt ararken, öncelikle DÝSK'in bir iþçi sendikasý olarak güncel konumunu tartýþmak aydýnlatýcý olacaktýr.
Sýnýf mücadelesi, gençlik mücadelesi… Peki DÝSK nerede! Güncel planda iþçi sýnýfýnýn ve geniþ öðrenci gençlik kitlelerinin karþý karþýya bulunduðu saldýrýlar ortak birçok payda taþýmaktadýr. Bu nedenle bu mücadelenin ortak hedef ve gündemler taþýmasý, sýnýf hareketinin politik planda gençlik mücadelesinin sorun ve ihtiyaçlarýna tepkisiz kalmamasý, gençlik mücadelesinin kitlesel bir karakter kazanmasý açýsýndan önemlidir. Bu açýdan gençlik mücadelesi politik ve devrimci bir sýnýf hareketine, bu hareketin pratik ve moral desteðine hiç olmadýðý kadar ihtiyaç duymaktadýr. Sýnýfýn iktisadi, siyasal ve örgütsel olarak yaþadýðý darlýk ve daðýnýklýk somut bir gerçektir. Bu gerçeði ayný somutluðu içinde gençlik alanýnda da görebiliriz. Bu açýdan iþçi sýnýfý ve öðrenci gençliðin mücadele gündemleri ortaklaþmaktadýr. Peki bu süreç içerisinde DÝSK nerede durmaktadýr? Kýsaca da olsa DÝSK'in durduðu yeri tanýmlamak, bir takým gerçekleri yerli yerine oturtmak için yararlý olacaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn örgütsüzlük sorunu bugün gençliðin örgütsüzlük sorununu ve hatta tüm toplumun parçalanmýþlýðýný belirleyen geniþlikte bir kapsama sahiptir. Peki DÝSK'in bu konudaki pratiði nedir? Ülkenin dört bir yanýnda yerellerde sendikalaþma hedefiyle direniþler örgütlenirken DÝSK bu örgütlenme arayýþýna nasýl bir mücadele hedefiyle yanýt vermeye çalýþmýþtýr? Sendikalaþma sürecinde iþten atýlan iþçilerin haklarýný savunmak için ortaya nasýl bir mücadeleci sendika örneði koymuþtur? Yakýn dönem Castleblair iþçilerinin karþý karþýya kaldýðý durum DÝSK'in durumunu da yalýn bir biçimde göstermiþtir. DÝSK'e baðlý Tekstil Sendikasý'na üye olduklarý ve toplu iþ sözleþmesinden (TÝS) doðan haklarýný talep ettikleri için iþten atýlan Castleblair
iþçilerinin direniþi karþýsýnda DÝSK direniþe destek vermediði gibi, direniþi karalamaya çalýþan açýklamalarda bulunmuþtur. Böylece, sermayenin iþçi sýnýfýný örgütsüzleþtirme ve köleleþtirme saldýrýsýnýn bir parçasý olan bu saldýrýda sermayenin çýkarlarýnýn dolaysýz savunuculuðunu yapmýþtýr. "Örgütlenemiyoruz, güç kaybediyoruz, iþçi hareketi geriye gidiyor, iþçiler sendikal örgütlenmeden geri duruyor" söylemleriyle timsah gözyaþlarý döken DÝSK, gerçekte diþe diþ mücadeleyi, haklarýný savunmayý ve sýnýf bilincini kendi varlýk zemini için tehlike olarak gören ve bunun için iþçinin mücadele azmini daðýtmayý hedefleyen bir anlayýþla hareket etmektedir. Bu durumu onlarca iþçi direniþinde ve sendikalaþma mücadelesinde DÝSK'in aldýðý tutumlar üzerinden kolaylýkla görebiliriz. Peki DÝSK iþçi sýnýfýna dönük siyasal ve iktisadi saldýrýlar karþýsýnda nasýl bir tutum almýþtýr? Milyonlarca iþçi ve emekçiyi esnek çalýþma koþullarýna mahkûm eden iþ yasasýný hazýrlayan "bilim komisyonu" içerisinde TÜSÝAD, TÜBÝTAK gibi sermaye kurumlarý ile birlikte DÝSK de bulunmaktaydý. Bu "bilimsel sonuçlarýn" sermayenin sömürüsünü ne kadar katmerli hale soktuðunu iþçi ve emekçiler yaþayarak görüyorlar. Ekonomik Sosyal Konseyi demokratikleþtirmek temel hedefi ile hareket eden bir sendikal yönetimin iþçi sýnýfýnýn karþý karþýya bulunduðu saldýrýlar karþýsýnda fiili ve meþru mücadeleyi savunmasý mümkün müdür? Peki iþçi sýnýfý sosyal güvenlik, saðlýk ve ücret gibi bir sendika için asli sorumluluk alanýna giren saldýrýlarla karþý karþýya iken DÝSK bürokratlarý ne ile uðraþmýþlardýr? Çeþitli aydýn ve akademisyenlerle yeni liberal bir sol parti arayýþýna girmiþler, AB tarafýndan bu liberal parti kurma çabalarýnýn fiili yürütücüsü olmuþlardýr. Bu süreç iþçi sýnýfýný köleleþtiren yeni yasalarýn bir bir çýkartýldýðý bir döneme denk gelmektedir. Bu saldýrýlar karþýsýnda da DÝSK'in esamesi okunmamaktadýr. Bu örneklendirmeleri Kürt halkýna karþý gerçekleþtirilen kirli savaþ sonrasýnda yapýlan þovenist açýklamalar vb. örneklerle geliþtirebiliriz. Ancak bu kadar yeterlidir. Evet, iþçi sýnýfý ve gençliðin mücadelesi onlarca sorun karþýsýnda oldukça sýnýrlý olanaklarla yürümektedir. Ancak DÝSK bugün hem iþçi sýnýfý mücadelesinin, hem de gençlik mücadelesinin dýþýndadýr. Baþa dönersek, mücadeleci bir sendika üzerine söylediðimiz "doðru ve meþru" tanýmlamasý konumuz DÝSK olunca o kadar da meþru olmuyor. Öyleyse söylenmeyenleri tanýmlamak, iþçi sýnýfýnýn örgütlenmesi ve fiili mücadelesi karþýsýnda sýnýf iþbirlikçisi tutum alanlarýn, gençlik içerisindeki örgütlenme sorununu ön plana çýkartmasýnýn gerisindeki tartýþýlmayan asli nedenleri tartýþmak yerinde olacaktýr.
"Liberal sol partiye" gençlik örgütlenmesi arayýþý mý? Geçtiðimiz günlerde yapýlan toplantýya gözlemci olarak katýldýðýmýz "öðrenci sendikasý"nýn örgütlenmesi yukarýdan aþaðýya baþlamýþ bulunuyor. Hatta bu toplantý içerisinde DÝSK bürokratlarýnýn illerde temsilcilik açma adýmlarýný bile tartýþmasý, konunun ne kadar hýzlý bir biçimde sonlandýrýlmaya çalýþýldýðýný gözler önüne sermektedir. Peki bu acele neden? Öðrenci sendikasý açýlýmý ile DÝSK'in adýmlarýný attýðý liberal sol parti tartýþmalarýnýn ardarda gelmesi hiç de rastlantý deðildir. Eðer güncel planda DÝSK'in gençliðin sorunlarýna karþý pratik ve sürükleyici -kapsamý ne olursa olsun- bir çabasý olsaydý elbette böyle bir tartýþma gereksiz olurdu. Ancak biz soruþturma saldýrýsý, özelleþtirmeler, katký paylarý ve öðrenci harçlarý, anadilde eðitim hakký, mesleki yeterlilik saldýrýsý, ÖSS eþitsizliði vb. üzerinden DÝSK'in pratik bir desteði veya mücadele programý ile karþýlaþabilmiþ deðiliz. Kamuoyuna gençlik mücadelesine destek verdiklerine dair açýklama yaparken bile zorlanan bir sendikanýn bugün "öðrenci sendikasý" giriþimini sorgulamak son derece doðaldýr. DÝSK bir yýlý aþkýn bir süredir çeþitli toplantýlar düzenleyerek, "sol" liberal bir parti oluþturmak için çaba harcamaktadýr. Kýsaca özetlemek gerekirse, DÝSK yönetiminin öncülüðünde baþlatýlan "solda yenilenme" süreci 14-15 Ekim Bolu/Abant toplantýsýyla birlikte baþladý. Toplantýya çaðrýlanlarýn kimliði, DÝSK yönetiminin kurulmasýný arzuladýðý "sol parti"nin ne menem bir þey olduðunu bütün açýklýðýyla ortaya koyuyordu. Toplantýda yapýlan konuþmalarda da ifade edildiði gibi, hedeflenen sýnýfýn ve emekçilerin çýkarlarýný savunacak bir yapýlanma deðil, tam da AB sermayesinin standartlarýnda bir düzen partisiydi. Giriþim, 10 Aralýk'ta Ýstanbul'da yapýlan toplantýyla kimliðini iyiden iyiye belli etti. Konfederasyon içinden ve dýþýndan gelen eleþtiriler üzerine DÝSK yönetimi bu konudaki "kolaylaþtýrýcý" misyonunun sona erdiðini ilan etti. Elbette bütün bunlar eleþtirileri boþa düþürmeyi amaçlýyordu. DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi ilerleyen süreçte de bu iþin baþýný çekmeye devam etti. Yakýn döneme kadar orta vadeli bir hedef olarak tanýmlanan parti, geçtiðimiz aylarda ortaya atýlan tartýþmalar sonucunda daha yakýn ve güncel bir hedef olarak tanýmlanmýþ ve partinin örgütlenme adýmlarý böylelikle atýlmýþ oldu. Bugün DÝSK iþçi sýnýfý içinde ve dýþýndaki etkisini bu hedefe kilitlemiþtir. Bugün ortaya atýlan "öðrenci sendikasý" tartýþmasýný, liberal parti giriþiminin gençlik ayaðýný oluþturma çabasý olarak tanýmlamak hiç de "aþýrý bir eleþtiri" veya "harcanan çabayý karalama" olarak tanýmlanamaz. Zira ortada bir çaba olduðunu söylemek yazýk ki olanaksýzdýr. Bugüne kadar gençlik mücadelesine hep mesafeli yaklaþmýþ olan DÝSK bürokratlarýnýn gençliðin mücadele sorunlarýný çözmek için böylesine bir adým tasarladýklarýný düþünmek safdillik olacaktýr.
Öznelerinden yoksun bir gençlik örgütlenmesi hayali Þimdi DÝSK tarafýndan yapýlan toplantýlarda tartýþýlan metne -öðrenci sendikasý üzerine- ve DÝSK 11. genel kurulda
alýnan kararlarýna -gençlik ve sendikal hareket- kýsaca deðinebiliriz. DÝSK elbette baðýmsýz bir sendikal örgütlenme olarak kararlar alma ve bu kararlar doðrultusunda hareket etme hakkýna sahiptir. Ancak gençlik alanýna dair yapýlan bir tartýþmada gençlik içerisindeki devrimci ilerici potansiyelin dýþlanmasý açýk bir siyasal tutumun ifadesi olabilir ancak. Bu açýdan DÝSK bir sendikal örgütlenme olarak deðil, bir siyasal parti olarak karþýmýzda durmaktadýr. Açýk ki bu siyasal partinin AB'ci, demokrasici, sosyal demokrat çizgisi ile devrimci ilerici gençlik mücadelesi siyasal olarak çeliþmektedir. Ýþte bu nedenle DÝSK kendi hakimiyetinde bir öðrenci sendikasý oluþturarak -metinlerindeki demokrasi tartýþmalarýna karþýlýk tümüyle anti demokratik bir biçimdesiyasal planda devrimci ilerici potansiyeli tecrit etmek istemektedir. Bu, metin ve tartýþmalarda, öte yandan da sürecin fiiliyattaki iþleyiþinde açýk bir biçimde görünmektedir. Henüz kurulma ve "tartýþýlma" aþamasýnda olan bir örgütlenme, yeterince cüretli olmasa da siyasal örgütlenmelerle tartýþarak iþe koyulmaktadýr. "Öðrenci Sendikasý Üzerine" baþlýklý metnin "Önümüzdeki zorluklar" kýsmýnda "öðrenci örgütlenmelerinin önemli bir kýsmýnýn, uzantýsý olduðu siyasal yapý dolayýmý ile soruna yaklaþýp, 'öðrenci sendikasý'ný kendine rakip görme olasýlýðý", oluþturulacak örgütlenmenin karþý karþýya bulunduðu dört "zorluk" arasýnda tanýmlanmýþtýr. Yine metnin "neden DÝSK çatýsý" baþlýklý bölümünün ikinci kýsmýnda "sendikalarýn diðer öðrenci örgütlenmelerini rakip olarak görmediði ve onlarýn fiilen yok olmalarýný öngörmediði takdirde, öðrenci sendikalarýnýn baþarýlý olma þansý yüksektir" denilmektedir. "Neden DÝSK çatýsý" baþlýklý bölümde henüz oluþmamýþ bir örgütlenmeyi bizimle karþýtlýk iliþkisine sokmasý ve baþarýsýný bu alanda baþvuracaðý doðru yönteme baðlamasý, "öðrenci sendikasý" giriþimcilerine DÝSK bürokratlarýndan miras bir yöntem olarak tanýmlanabilir. Geçerken belirtelim; herhangi bir örgütlenme ancak kitle mücadelesi ile kurduðu bað üzerinden kendi baþarýsýný tanýmlayabilir. Öðrenci sendikasýna devrimci ve ilerici güçleri tecrit ederek baþlamak elbette ki sürecin temel çeliþkisini oluþturmaktadýr. DÝSK'in sendika giriþimi henüz bir taban bulabilmiþ deðildir. Bunda bizim de katkýmýz olduðunu açýkça belirtmeliyiz. Zira DÝSK bürokratlarýnýn devrimci öðrencilerden duyduðu derin korku, meseleyi neredeyse bir illegal sendika biçimine sokmaktadýr. Yapýlan toplantýlarýn devrimci gençlik güçlerine duyurulmayacak bir biçimde örgütlenmesi de bundan dolayýdýr. Kuruluþ hazýrlýklarýný nasýl devam ettirirler bilemiyoruz. Bu sendikal oluþuma bu biçimi ile katýlan veya katýlacak siyasal gençlik gruplarý, oluþturulmak istenen liberal sol partiye gençlik içerisinde taban yaratmýþ olacaklardýr. Kitle örgütlenmeleri ancak kitle mücadelesi içerisinde yaratýlabilir. Bunun dýþýndaki her giriþimin ölü doðmak dýþýnda bir þansý yoktur. Bizleri aþýrý politik örgütlenmeler olarak suçlayan DÝSK bürokratlarýnýn "birey hukukuna dayalý bir örgüt" ve "baðýmsýz öðrencilerin insiyatifinde bir sendika" tartýþmalarý anlamsýzdýr. Zira bu örgütlenme, oluþma biçimi ile anti demokratik, örgütlenme tarzýyla kitle dýþý ve siyasal planda liberal bir tabela örgütlenmedir. DÝSK bürokratlarý bu iþe gençlik hareketi ve mücadelesi üzerine sýnýrlý bir araþtýrma ile girmiþ olsalardý, bu söylediklerimizin ne anlama geldiðini anlayabilirlerdi. Ama onlarýn derdi ne gençlik mücadelesi, ne de sorun ve ihtiyaçlarýdýr.
39
40
Avukatlýk sýnavýna karþý sesimizi yükseltelim! Avukatlýða dair sýnav uygulamasýnýn ilk kanunlaþtýðý 2001 yýlýnda stajyerler, öðrenciler ve avukatlar tarafýndan sýnav karþýtý bir kampanya baþlatýlmýþtý. Verilen ilk mücadele ile sýnav dört yýl boyunca ertelenmiþ, kýsmi de olsa bir kazaným elde edilmiþti. Ancak 23 Aralýk 2006'da avukatlýk sýnavýnýn yapýlacaðý, TBB (Türkiye Barolar Birliði) tarafýndan ilan edildi. Bizler, sýnava girecek ilk dönem maðdurlarý olarak mücadeleye kalýnan yerden devam ediyoruz. Avukatlýk sýnavýnýn gerekçesi olarak "kaliteyi yükseltmek" ve "daha iyi bir hukuk nosyonu kazandýrmak" gibi yaldýzlý ifadeler kullanýlsa da, iþin aslý bizce öyle deðil. Üniversitelerdeki eðitimin hali meydandayken, mesleki "kalite"yi yükseltmenin yolu olarak avukatlýk sýnavýnýn görülmesi, gerçekçi bir yaklaþým olamaz. Bu sýnav, eðitimde ve hukuksal alanýn kendisinde, piyasa mantýðýnýn egemen kýlýnmasýnýn araçlarýndan biridir. Saðlýk ve eðitim alanlarýnda piyasalaþtýrma uygulamalarý tam gaz devam ederken; adalet hizmetinin ve de avukatlýk mesleðinin bundan nasibini almayacaðýný düþünmek, ancak iyimserlik olur. Yaptýðýmýz tartýþmalarda sýnavýn, avukatlýk mesleðini yargýnýn unsurlarýndan biri olan baðýmsýz savunma anlayýþýndan uzaklaþtýrarak, avukatlýk piyasasýna dönüþtüreceðini, kurulacak þirketlerle tekelleþmelere neden olacaðýný ve avukatlar arasý bir hiyerarþi oluþturacaðýný belirttik. Serbest meslek olmakla birlikte, bir kamu hizmeti olarak tanýmlanan avukatlýk anlayýþýnýn yerini, tam anlamýyla rekabetçi bir anlayýþýn alacaðýný söylemenin yaný sýra, bu sýnavýn yeni bir pazar oluþturacaðýndan da söz ettik. Bu yeni pazar alanýnýn ise avukatlýk sýnavýna hazýrlýk dershaneleri olacaðýný söyledik. Bunun somut uygulamalarýný da görmeye baþladýk. Dokuz Eylül Üniversitesi, 975 YTL karþýlýðýnda öðretim görevlileri tarafýndan verilecek bir hazýrlýk kursu ilaný yayýnladý. Biz "sýnava hazýrlýk dershaneleri" demiþtik; ama yanýlmýþýz. Devlet üniversiteleri de bu piyasaya girmek için iddialýymýþ anlaþýlan. Sýnav uygulamasýyla vasýfsýz elemanlara dönüþtürülmek istenen hukuk mezunlarý þimdi soruyor: 1. 6 ayda bir yapýlacak olan avukatlýk sýnavýnda sýnavý kazanamayan veya stajý bittiði halde sýnava girmek için uzun süre beklemesi gereken "avukat adayýnýn" statüsü ne olacaktýr? Sýnava giriþ "hakkýnýn" 6 kez ile sýnýrlanmasý ve bu haklarýn stajýn bitiminden itibaren 4 yýl içinde kullanýlmak zorunda olmasý nedendir? 2. Hukuki bilgimiz fakültede zaten defalarca
deðerlendirilmiþ, mezun olmaya yeterli bulunmuþ iken bu sýnavla ölçülecek olan farklý bir þey midir? 3. Hukuk bilgisini olaylara uygulayabilme yeterliliðinin test tekniðiyle "deðerlendirilmesi" mümkün müdür? ÖSYM'nin optik okuyucusu bu bilgiyi ölçer mi? Biz sorduk, yine biz cevaplayalým: * Sýnavý kazanamayan "avukat adaylarý"nýn statüsü, vasýfsýz hukuk iþçiliði olacaktýr. * Yýllarca okuyup yüzlerce sýnavdan geçtikten sonra 101. sýnavla "kalitenin" artacaðýna ancak kuþlar inanýr. Meslekte nitelik artýþýný, stajyer avukatlarýn içinde bulunduðu ekonomik ve sosyal maðduriyete çözüm aramaksýzýn, yapýlacak bir sýnavla getirmeye çalýþmak, kolaycý ve fantastik bir tavýrdýr. * Hukuk sosyal bir bilimdir ve hukuki sorun, soyut kuralý somut olaya uygulayarak çözülür. Hukuk bilgisinin ve bilgiyi olaylara uygulayabilme yeterliliðinin ise test tekniði ile "deðerlendirilmesi" mümkün deðildir. Aksine test tekniði, hazýr kalýpçý ve ezberci anlayýþýn ürünü olarak, avukatlarý tektipleþtirmenin aracýdýr. * Avukat, mesleki bilgisini ve deneyimini toplumun faydasýna sunan; hukukun ve toplumun geliþimine hukuk uygulayýcýsý olarak katkýda bulunan kiþidir. Hukukçunun ne kadar iyi avukat olacaðý ÖSYM ve TBB tarafýndan ölçülebilir bir olgu deðildir. Bizler, mesleðe yeni atýlan stajyerler, genç avukatlar ve öðrenciler olarak, avukatlýk sýnavýnýn, zaten birçok sorunu bulunan avukatlýk mesleðine bir çözüm getirmeyeceðini düþünüyoruz. Bizim gibi düþünen herkesi mücadelemize ortak olmaya çaðýrýyoruz.
SINAVA KARÞI HUKUKÇULAR ÝNÝSÝYATÝFÝ avukatliksinavinahayir@yahoogroups.com
301'i deðiþ þtirm mek yetm mez!
Faþist yasalarýyla beraber sermaye düzenini yýkacaðýz! Son günlerde ifade özgürlüðü sorunu Elif Þafak davasý üzerinden önemli bir gündem konusu haline geldi. Türk Ceza Kanunu’nun (yenilenmiþ haliyle) 301. maddesi hakkýnda tartýþmalar, AB'nin de araya girmesiyle, devlet erkânýný zor durumda býraktý.
301. madde Son günlerde çokça tartýþýlan 301. maddenin ne dediðine bakmak gerekiyor. Zira Orhan Pamuk ve gazeteci Hrant Dink'e açýlan davalar üzerinden de tartýþýlan madde Türkiye'deki ifade özgürlüðünün önündeki tek engelmiþ gibi algýlanmaktadýr. Peki 301. madde ne diyor? 1. Türklüðü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aþaðýlayan kiþi, altý aydan üç yýla kadar, 2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargý organlarýný, askeri veya emniyet teþkilatýný alenen aþaðýlayan kiþi, altý aydan iki yýla kadar hapis cezasý ile cezalandýrýlýr. 3. Türklüðü aþaðýlamanýn yabancý bir ülkede bir Türk vatandaþý tarafýndan iþlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranýnda artýrýlýr. 4. Eleþtiri amacýyla yapýlan düþünce açýklamalarý suç oluþturmaz. Yasa maddesine iliþkin uzun tartýþmalara girmeyeceðiz. Burjuva hukuku sýnýrlarýnda dahi sorunlu olduðunu (neyin ne zaman eleþtiri, ne zaman hakaret sayýlacaðýnýn muðlak olmasý, bunun sonucu hakime tanýnan sýnýrsýz taktir yetkisi gibi) belirtmekle yetineceðiz. Bunun ötesinde, 301. madde, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi ideolojisinin dolaysýz ifadesi olmaktan öte bir anlam taþýmamaktadýr. Örneðin maddenin ilk fýkrasý "Türklüðün" aþaðýlanmasýndan söz ediyor. Maddedeki bu vurguyu eleþtirmek yeterli midir? Türkiye'nin kurulduðu günden bu yana farklý uluslarýn reddi üzerinden kendi ulusal yapýsýný ifade ettiði göz önüne alýndýðýnda, bu maddede deðiþiklik istemek, bir dizi siyasal sorunu bir hukuk sorununa indirgemek olacaktýr. Kaldý ki, 301 kaldýrýlsa dahi, yerine kullanýlabilecek 14 deðiþik madde bulunduðu açýklanmaktadýr. Dolayýsýyla, 301. maddenin içeriði ile ilgili yürütülecek her tartýþma sistemi bir bütün olarak tartýþmaya açmak durumundadýr.
Resmi ideoloji ve hukukun himayesi Cumhuriyetin kurulmasýyla beraber, farklý etnik kökene sahip insanlarýn bulunduðu bir toplumda Türklük kavramý önplana çýkarýlmýþ, tek ulusa dayalý resmi ideolojinin bekasýný saðlayabilmek amacýyla adýmlar atýlmýþtýr. Toplum Türklük adý altýnda homojenleþtirilmeye çalýþýlýrken, ortaya çýkan her türlü farklý görüþ dönemin baský aygýtlarýndan nasibini almýþtýr. 01.07.1926 tarihinde yürürlüðe giren 765 sayýlý Türk Ceza Kanunuyla da güvenceye alýnan ideoloji artýk "hukuku" da arkasýna almýþ, her türlü inkâr ve imha politikasý rahatlýkla hayata geçirilmiþtir. Burjuva hukuku kapitalist sistemin ihtiyaçlarýna göre dönemsel olarak baskýcý ya da görece demokratik olabilir. Ama burjuva hukuku her koþulda burjuva düzeninin güvencesidir. Önemli olan burjuva düzenin ihtiyaçlarýdýr. Gerektiðinde yasalar büyük bir rahatlýkla kaðýt üzerinde býrakýlýr, gerektiðinde de kaðýt üzerindekiler de ortadan kaldýrýlýr. 301. maddenin ya da bir takým gerici yasalarýn çekilmesi, burjuva düzenin demokratik, insan haklarýna saygýlý, ifade özgürlüðüne saygýlý olmasýný saðlamaz. Ýþler yasalarla deðil, filli uygulamalarla yürütülmektedir. Yargýsýz infazlarý, faili meçhulleri, gözaltýnda kayýplarý hatýrlatalým. Sorun 301 gibi bir maddenin çok ötesindedir, düzenin kendisindedir.
41
Muhalefeti dizginlemenin yollarý ve linç kültürü
Tarýk Ali
Burjuva hukukun dönemsel deðiþikliklerinin arka planýnda burjuva düzenin dönemsel ihtiyaçlarý olduðunu 42 tanýmladýktan sonra, geçmiþten beri süregelen uygulamalarýn bugün neden yasal düzenlemeye kavuþturulmasýna gerek duyulduðunu tartýþabiliriz. Yeni Terörle Mücadele Yasasýnýn da yürürlüðe girmesiyle hýzla artan baský, gözaltý ve tutuklama terörü, devletin her türlü muhalif sesi kaynaðýndan kesmeye çalýþtýðýný gösterdi. Genelkurmayýn gazetecilere karþý en çok suç duyurusunda bulunan kurumlardan biri olduðunun açýklanmasý, bu yasalardan kimin ne niçin faydalandýðýný gösteriyor. Þemdinli olaylarý, Diyarbakýr'da yaþananlar, Lübnan'a asker gönderme tezkeresinin onaylanmasý, 250.000 askerin Güneydoðu ve Irak sýnýrýna konuþlandýrýlmasý gibi yakýn dönemde gördüklerimiz, devletin gerektiðinde bire bir, gerektiðinde sivil faþist gruplarý kullanarak geliþen muhalefeti dizginleme yoluna gittiðinin göstergesidir. "Toplumun hassasiyeti" diyerek teþvik edilen linç kültürü ise muhalefeti ezmenin bir baþka kirli aracý olarak kullanýlmaktadýr. "Ýsrail'in askeri 60'dan fazla kurum ve çevrenin düzenlediði ve 5 ayrý salonda, 40'tan fazla olmayacaðýz" diyen öðrencilere semineri kapsayan Türkiye Sosyal Forumu 30 Eylül günü açýlýþ etkinliði ile yönelik linç giriþimi karþýsýnda baþladý. alýnan tutum dikkate deðerdir. Sabah 10:15-12:15 saatleri arasýnda yapýlan ilk oturumlarýn arkasýndan TSF Türkiye burjuvazisi bileþenleri Gülhane Parký'ndan Sultanahmet Meydaný'na bir yürüyüþ emperyalizmle pekiþtirdiði uþaklýk gerçekleþtirildi. Park çýkýþý ilk önce çevik kuvvet ekipleri tarafýndan barikat iliþkisi çerçevesinde muhalefetsiz bir kurularak kapatýldý. Ardýndan yapýlan pazarlýklar sonucu yürüyüþ baþladý. topluma büyük bir ihtiyaç Yürüyüþte baþta; "Baþka Bir Dünya, Baþka Bir Türkiye Mümkün/Türkiye duymaktadýr. Bu yüzden geçmiþin Sosyal Forumu" ardýndan sýrasýyla KESK, TMMOB, BAK ve Limter-Ýþ anti-demokratik fiili uygulamalarý pankartlarý yeraldý. Yürüyüþe etkin katýlýmlarýyla ve coþkularýyla katýlan bugün bir hukuksal forma kavuþmuþ, devrimci yapýlar önde ortak pankart, arkada HÖC, TAYAD, EHP, Ýþçi yasalara uygun hale gelmiþtir. Mücadelesi, Alýnteri, Odak, Kaldýraç, ESP, SGDF, SDP pankartlarý imzalý Örneðin dün de sokaklarda pankartlar taþýyarak sýralandýlar. gerçekleþtirilen infaz, artýk dur Ortadoðu'da süren emperyalist iþgal ve saldýrganlýðýn lanetlendiði, halklarýn emrine uymadýðý iddiasýyla "yasal" kardeþliði þiarlarýnýn öne çýktýðý sloganlar kitle tarafýndan sýkça atýldý. Yürüyüþ yollardan gerçekleþtirilecektir. Ya da kitlesinin Sultanahmet Meydaný'da toplanmasýyla beraber basýn açýklamasýna yarýn bu yasalar anti-demokratik ilan geçildi. Basýn metnini TMMOB Genel Baþkaný Mehmet Soðancý'nýn okuduðu edilerek kaldýrýlabilir, ama açýklamada, ABD emperyalizmi ile Ýsrail Siyonizmi'nin Ortadoðu üzerindeki gerektiðinde fiili uygulama olarak iþgal politikalarý ve bu politikalarýn halklarýn direniþi sayesinde emperyalistlere sürer. geri adým attýrmasýna ve içeride iþbirlikçi AKP hükümetinin Lübnan'a asker Burjuva hukuku burjuva göndererek bu iþgale Türkiye'yi ortak etmesine karþý mücadele çaðrýsý yapýldý. düzeninin süreçlerine paralel birçok Ardýndan, foruma konuk ve destek olmak amacýyla gelen yazar Tarýk Ali deðiþim gösterecektir. Ancak düzen konuþma yaparak Ortadoðu'da yaþanan iþgalden bahsetti. ABD'nin her yerde baský ve zor yöntemlerini asla terk yenilgi yaþadýðýný, bugün ABD'nin ve NATO'nun yaptýðýný BM'nin de yapmasý etmeyecektir. Ýþte bu yüzden bizim halinde yenilgiyle karþýlaþacaðýný söyleyerek Türkiye Sosyal Forumu'na destek sorunumuz burjuvazinin yasalarýný vereceðini söyledi. Tarýk Ali'nin konuþmasýndan sonra basýn açýklamasý rafa kaldýrmak deðil, düzenlerini bir "Kurtuluþ yok tek baþýna ya hep beraber ya hiçbirimiz!" sloganýyla sona erdi. bütün olarak çöpe atmaktýr. Yürüyüþe yaklaþýk bin kiþi katýldý.
Türkiye Sosya al Forum mu
"Baþka Bir Türkiye, Baþka Bir Avrupa, Baþka Bir Dünya Mümkün!"
K. Nelit
Ýstanbul Ekim Gençliði
Atýlým m ve ESP yalnýz deðildir!
Sýnýrsýz söz, basýn, gösteri ve örgütlenme özgürlüðü! bulunuyor. Eþ zamanlý olarak gerçekleþtirilen baskýnlara 14. Aðýr Ceza Mahkemesi'nin kararý gerekçe gösterildi. Ýstanbul polisi tarafýndan düzenlenen baskýnlarýn "MLKP operasyonu" çerçevesinde yapýldýðý iddia edildi.
Devlet terörüne karþý ülke çapýnda protestolar... Ýstanbul: "Söz, eylem, örgütlenme hakkýmýz engellenemez" Yeni "terörle mücadele yasasý" çýkalý beri ilerici-devrimci güçlere yönelik saldýrýlarýný týrmandýran sermaye devleti, buna son zamanlarda "örgüt operasyonu" adý altýnda yeni boyutlar kazandýrdý. Geçtiðimiz haftalarda "Gaye Operasyonu" adý altýnda MLKP'ye yönelik olarak sunulan toplu tutuklamalarýn ardýndan, bu kez ayný operasyonun uzantýsý olarak Atýlým-ESP çizgisindeki devrimci-demokrat kiþi ve kuruluþlara yönelik saldýrý gündeme getirildi. Gözaltýna alýnan 118 devrimciden 43'ü tutuklandý. 21 Eylül Perþembe günü ülke çapýnda baþlatýlan operasyonla hemen tüm Atýlým ve ESP bürolarý, Sosyalist Gençlik Derneði binalarý, Özgür Radyo, Limter-Ýþ, Atýlým'ýn basýldýðý matbaa ve bir dizi semtteki güzelleþtirme dernekleri ve kültür kuruluþlarý hedef alýndý. Baskýnlarda eþyalar yaðmalandý, çok sayýda bilgisayara, yayýna, kitaba, CD'ye, cep telefonuna, telefon defterine ve mektuba el konuldu. Yeni terörle mücadele yasasýnýn hükümleri gerekçe gösterilerek gözaltýna alýnanlar avukatlarýyla görüþtürülmedi. Ýstanbul'un dýþýnda Eskiþehir, Ankara, Ýzmir, Adana, Kayseri, Sivas, Antep, Mersin, Antalya, Muðla, Denizli, Ýskenderun, Ýzmit, Antakya, Diyarbakýr, Malatya, Manisa, Çanakkale, Rize/ Fýndýklý ve Hopa'da da büro ve evlere baskýnlar yapýldý. Ýstanbul'da basýlan kuruluþlar arasýnda Atýlým gazetesinin teknik iþlerinin yapýldýðý Güneþ Ajansý, tadilat halinde olan BEKSAV binasý, Gülsuyu Sanat ve Hayat Dergisi, Dayanýþma Gazetesi, Emekçi Kadýnlar Derneði (EKD), Mustafa Kemal Mahallesi Güzelleþtirme Derneði de
Ýstanbul'da gözaltýna alýnan 27 kiþi 25 Eylül günü Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesi'ne çýkarýldý. Öncesinde ESP ve diðer devrimci ve demokrat kurumlar tarafýndan Beþiktaþ Aðýr Ceza'nýn önünde bir basýn açýklamasý yapýlacaðý duyurulmuþtu. Kolluk güçlerinin burada basýn açýklamasý yapýlmasýna engel olmasý üzerine kitle Beþiktaþ Parký'nda basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. "Söz, örgütlenme, basýn özgürlüðü ve adalet istiyoruz, polis komplosu ile gözaltýna alýnanlar ve tutuklananlar serbest býrakýlsýn" ve "TMY terörüne son gözaltýlar serbest býrakýlsýn/DÝSK / Limter-Ýþ" þiarlý iki pankartýn açýldýðý eyleme 100 kiþi katýldý. Eylem boyunca sýk sýk "Toplumla Mücadele Yasasý geri çekilsin", "Söz, eylem, örgütlenme hakkýmýz engellenemez", "Yaþasýn devrimci dayanýþma", "Bu abluka daðýtýlacak", "Devlet terörüne son", "Gözaltýlar serbest býrakýlsýn", "Devrimci irade teslim alýnamaz", "Yaþasýn devrim ve sosyalizm" vb. sloganlarý coþkulu bir þekilde atýldý. Ýlk olarak polis tarafýndan basýlan tüm kurumlar adýna ortak bir basýn açýklamasý yapýldý. Ortak açýklamanýn ardýndan, Atýlým Gazetesi, Güneþ Ajans, Özgür Radyo, Dayanýþma Gazetesi, Tutuklu Gazetecilerle Dayanýþma Platformu, BEKSAV, Limter-Ýþ, SGDF, Tekstil-Sen, SDP, Partizan, SODAP, HÖC, HKM, EHP, TÖP, Devrimci Hareket, Alýnteri, BDSP, Haber-Sen adýna, devlet terörünü kýnayan çeþitli konuþmalar yapýldý. Grup Vardiya'nýn marþlarýnýn ardýndan kitle halaylar eþliðinde mahkeme sonuçlanana kadar parkta bekledi.
Ýstanbul Ekim Gençliði
43
Ýzmir: "Devlet terörüne karþý mücadeleye!"
44
23 Eylül günü gözaltý ve tutuklamalarý protesto etmek için ESP tarafýndan Konak Kemeraltý giriþinde bir eylem gerçekleþtirildi. Eyleme, aralarýnda BDSP'nin de bulunduðu birçok devrimci, demokrat kurum destek verdi. Devlet terörünün teþhir edildiði açýklamada "Baskýlar, gözaltýlar, tutuklamalar bizleri yýldýramaz!", "Komplolar sökmedi sökmeyecek!", "Yaþasýn devrimci dayanýþma!", "Devlet terörüne karþý mücadeleye! " sloganlarý atýldý. Eyleme yaklaþýk 60 kiþi katýldý.
Adana: "Gözaltýlar, tutuklamalar, baskýlar bizi yýldýramaz!" Sermaye devletinin Atýlým, ESP, SGD ve EKD baþta olmak üzere bazý kurumlara saldýrýsý bir basýn açýklamasýyla protesto edildi. 23 Eylül Cumartesi günü ÝHD Adana Þubesi önünde bir araya gelen kurumlar adýna yapýlan açýklamada; son dönemde estirilen terörle birlikte çýkarýlan TMY'nin aslýnda Toplumla Mücadele Yasasý olduðunun kanýtladýðý, devletin yaklaþýk 100 devrimciyi gözaltýna aldýðý, en basit savunma hakkýnýn hiçe sayýldýðý belirtildi. Basýn metninin okunmasýnýn ardýnda Adana EKD adýna yapýlan konuþmada, Þakirpaþa EKD'nin basýldýðý ve temsilcisinin de gözaltýna alýndýðý belirtilerek, EKD temsilcisinin derhal serbest býrakýlmasý istendi."Gözaltýlar, tutuklamalar, baskýlar bizi yýldýramaz!/ESP" pankartýnýn açýldýðý eyleme 40 kiþi katýldý. Eylemde; "Atýlým susmadý, susmayacak!", "Gözaltýlar serbest býrakýlsýn!", "Baskýlar bizi yýldýramaz!", "Söz, eylem, örgütlenme hakkýmýz engellenemez!" sloganlarý atýldý.
Antakya'da polis terörü ve gözaltýlar protesto edildi Geçtiðimiz günlerde Türkiye'nin birçok kentinde gerçekleþen polis terörünün bir benzeri Antakya'da yaþandý. ESP'li aileler 23 Eylül günü, gözaltý ve devlet terörünü protesto amacýyla Ulus Alaný'nda oturma eylemi gerçekleþtirdi. Bazý DKÖ temsilcilerinin yanýsýra BDSP, Alýnteri, Barikat ve Partizan'ýn da destek verdiði eyleme yaklaþýk 50 kiþi katýldý. 5 dakikalýk oturma eyleminin ardýndan basýn açýklamasý okundu. Eylem boyunca "Gözaltýlar, tutuklamalar baskýlar bizi yýldýramaz!", "Yaþasýn devrimci dayanýþma!", "Sosyalist basýn susturulamaz!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!" sloganlarý sýklýkla atýldý.
Kayseri: "Komplolarýnýz sökmeyecek!" Kayseri'de de ESP'ye yönelik gözaltýlar yaþandý. ESP ve
Atýlým bürosu ile evler basýlarak talan edildi. Baskýnlarda iki kiþi gözaltýna alýndý. Alýnanlar daha sonra serbest býrakýldý. 23 Eylül günü EMEP'in de destek verdiði basýn açýklamasýna 20 kiþi katýldý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan BDSP, ESP, ÝHD tarafýndan iki günlük açlýk grevi yapýldý.
Ankara EKD: "Baskýlar bizi yýldýramaz!" Ankara EKD baskýnlarý, gözaltý ve tutuklamalarý protesto etmek amacýyla Mamak'ta bir eylem gerçekleþtirdi. 23 Eylül günü saat 12:00'de Þirintepe Ýhtiyarlar Parký'nda toplanan EKD üyeleri sloganlarla yürüyüþe geçti. BDSP ve Kaldýraç'ýn da desteklediði eylem EKD önünde yapýlan basýn açýklamasýyla devam etti. Basýn açýklamasý sýrasýnda ana cadde bir süre trafiðe kesildi.
Diyarbakýr ve Malatya'da protestolar Malatya'da ESP, 23 Eylül günü merkez postane önünde basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. ESP bürosu önünde toplanan ESP'liler, "Bize gücünüz yetmez. Tutsaklara özgürlük/ESP" yazýlý pankart açarak postaneye yürüdüler. Yürüyüþte, "Bize gücünüz yetmeyecek", "Baskýlar bizi yýldýramaz", "Kahrolsun faþist diktatörlük", "Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek" sloganlarý atýldý. Partizan, DHP, Devrimci Hareket, EMEP'in destek verdiði eylemde basýn açýklamasýný ESP temsilcisi Ýbrahim Bozay okudu. 100'e yakýn kiþinin TMY terörüyle gözaltýna alýndýðýný kaydeden Bozay, "Devlet TMY ile ne yapmak istediðini pratik olarak ortaya koyuyor. Sýkýyönetim ve olaðanüstü hal dönemlerini aratmayacak bu uygulamalar emekçilerin sesini kýsmaya, hak arama mücadelesini engellemeye dönüktür. Bu keyfiliðin ve zorbalýðýn burada kalmayacaðý, bizimle sýnýrlý olmayacaðý çok açýk. Saldýrý herkesedir. Ýþçilere, köylülere, kadýn ve gençleredir. Kürt ve diðer ulusal topluluklardan halklarýmýzadýr" dedi
7. yýlýnda a Uluca anla ar katlia amý lanetlendi...
"Devrimci i rade t eslim a lýnamaz!" Ýstanbul
Ümit Altýntaþ'ýn kardeþi, devrimcileri katleden devletin kaybettiðini, asýl kazananýn devrimciler olduðunu vurguladý. Devrimcileri katlederek bitiremeyeceklerini, devrimci mücadelenin her geçen büyüyerek ve güçlenerek devam edeceðini dile getirdi. Devlete verilecek esas yanýtýn da mücadeleyi büyütmek olacaðýný ifade etti. "Çav Bella" ve "Bize Ölüm Yok" marþlarýnýn söylendiði anmanýn sonuna doðru söz alan bir ana da, "buradaki herkes tutsaklara sahip çýkmalý, sýranýn kendisine gelmesini beklememeli" diyerek herkesi mücadeleye çaðýrdý.
Ýstanbul Ekim Gençliði Ýzmir
Ýstanbul: “Ulucanlar þehitleri ölümsüzdür!” Faþist devlet 26 Eylül '99'da Ulucanlar Cezaevi'ne bir operasyon düzenleyerek on devrimci tutsaðý katletmiþ ve onlarcasýný sakat býrakmýþtý. Ulucanlar þehitleri Ýstanbul'da her yýl olduðu gibi bu yýl da TUYAB tarafýndan Ümit Altýntaþ'ýn mezarý baþýnda düzenlenen bir etkinlikle anýldý. Eylem saat 13:00'de kitlenin Karacaahmet Mezarlýðý'nda toplanmasý ile baþladý. "Ulucanlar þehitleri ölümsüzdür!/TUYAB" pankartýnýn arkasýnda toplanan ve þehitlerin resimlerini taþýyan 200 kiþi sloganlar eþliðinde mezarlýk giriþinden Ümit Altýntaþ'ýn mezarýna doðru yürüyüþe geçti. "Yaþasýn Ulucanlar direniþimiz!", "Devrim þehitleri ölümsüzdür!", "Katil devlet hesap verecek!", "Faþizmi döktüðü kanda boðacaðýz!", "Analarýn öfkesi katilleri boðacak!", "Yaþasýn devrimci dayanýþma!" sloganlarýnýn atýldýðý yürüyüþ boyunca tek tek þehitlerin isimleri sayýldý ve herbiri için "ölümsüzdür" þiarý haykýrýldý. Anma Ümit Altýntaþ'ýn mezarý baþýnda Ulucanlar þehitleri þahsýnda tüm devrim þehitleri için yapýlan dakikalýk saygý duruþu ile baþladý. Ardýndan TUYAB adýna bir konuþma yapýldý. Konuþmada zindanlarýn sýnýf mücadelesinin tarihi geliþimi içerisinde ezen ve ezilenler cephesinde çeþitli kurumsallaþmalarýn sonucu ortaya çýktýðý vurgulandý. Devletin bir baský aygýtý olarak kendini her açýdan tahkim ettiði söylendi. Bu noktada zindanlarýn devletin/sistemin bekasýný korumak ve kendi hegamonyasýný sürdürmek için yoðunlaþtýðý önemli alanlardan biri olduðu ve saldýrýlarýn aslýnda sadece tutsaklarý deðil tüm toplumu hedeflediði ifade edildi. Anma programý Ümit Altýntaþ'ýn kardeþinin yaptýðý konuþma ile devam etti. Konuþmanýn ana temasý devrimci mücadelenin devamlýlýðýný saðlamanýn önemi üzerineydi.
Ýzmir: "Ulucanlar katliamýný unutmadýk, unutturmayacaðýz!" Ulucanlar katiamý, 26 Eylül günü saat 13.00'da Ýzmir/Kemeraltý giriþinde yapýlan basýn açýklamasýyla lanetlendi. Alýnteri, BDSP, DHP, Devrimci Hareket, ESP, HÖC, ÝCÝ, Partizan, Kaldýraç, Kurtuluþ Partisi tarafýndan gerçekleþtirilen eylem, Buca, Diyarbakýr, Ulucanlar þehitleri þahsýnda devrim þehitleri için bir dakikalýk saygý duruþu ile baþladý. Saygý duruþunun ardýndan "Devrim þehitleri ölümsüzdür!", "Buca, Diyarbakýr, Ulucanlar þehitleri ölümsüzdür!", "Ýçeride dýþarýda hücreleri parçala!", "Tecrit kaldýrýlsýn, ölümler durdurulsun!" sloganlarý atýldý. Kemeraltý'ndan geçen insanlarýn yoðun ilgi gösterdiði basýn açýklamasý sloganlarla bitirildi. Anma etkinliðinde þehitlerin tek tek isimleri haykýrýlarak "Ölümsüzdür" sloganý atýldý.
Ýzmir Ekim Gençliði
45
46
Adana BDSP: "Devrimciler ölmez, devrim davasý yenilmez!" Ulucanlar'da katledilen On kýzýl karanfili anmak ve onlarýn býraktýðý direniþ bayraðýný daha da yükseltmek için 26 Eylül günü Þakirpaþa Ýþçi Kültür Evi'nde bir anma etkinliði düzenlendi. Ulucanlar katliamýnýn ön günlerini ve politik arka planýný anlatan konuþmada, zindanlarda özünde sýnýflar savaþýmýnýn devam ettiði vurgulandý. Sermaye devletinin öncüleri þahsýnda iþçi sýnýfý ve emekçileri teslim alma giriþimi olan Ulucanlar katliamýnýn bir kez daha devrimciler tarafýndan "eðilmektense kýrýlmayý tercih ederiz" þiarýyla karþýlandýðý ifade edildi. Ulucanlar'da þehit düþenlerin ardýndan yazýlan "Zafere ON yýldýz" þiiri okundu. Etkinlik Ulucanlar katliamýný anlatan belgeselin gösterilmesiyle sona erdi.
Adana Ekim Gençliði Ankara: "Ulucanlar þehitleri ölümsüzdür!"
Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan bir tutsak yakýný konuþma yaptý. Hep birlikte söylenen marþlarýn ardýndan On'larýn anýsý önünde saygý duruþuna geçildi. Yaklaþýk bir saat süren eylem cezaevi önüne karanfillerin býrakýlmasýyla sona erdi. Buradan anma etkinliði için Karþýyaka Mezarlýðý'na gidildi. Ýsmet Kavaklýoðlu, Mahir Emsalsiz, Önder Gençaslan'ýn mezarlarý baþýnda yapýlan anma devrim ve sosyalizm þehitleri için saygý duruþuyla baþladý. On'larýn kavga dolu yaþamlarý anlatýldý. Bir tutsak anasý, düzenin korktuðu için ördüðü duvarlarý parçalayan devrimci iradeye vurgu yaptý. Ananýn konuþmasýnýn ardýndan Adana Ulucanlar þehidi Ýsmet Kavaklýoðlu'nun sevdiði türkü olan "Gesi baðlarý" hep bir aðýzdan söylendi. "Kýzýl Karanfiller" ve "Enternasyonal" marþýnýn ardýndan þiirlerle devam eden anma etkinliði On'larýn uðruna tereddütsüz öldükleri devrim ve sosyalim mücadelesine baðlýlýk sözleriyle sona erdi. Anma etkinliklerinde " Ulucanlar þehitleri ölümsüzdür!", "Yaþasýn Ulucanlar direniþimiz!". "Bedel ödedik bedel ödeteceðiz!", "Katil devlet hesap verecek!","Yaþasýn devrimci dayanýþma!", "Devrim þehitleri ölümsüzdür!" sloganlarý ile On'larýn isimlerinin ardýndan haykýrýlan "Yaþýyor!" sloganý atýldý.
Ankara Ekim Gençliði Antakya'da Ulucanlar anmasý... 25 Ekim 2001'de Ýstanbul Emniyeti tarfýndan gözaltýnda katledilen Yunus Güzel'in mezarý baþýnda, Ulucanlar katliamýnýn yýldönümü nedeniyle, Antakya HÖC, BDSP, HKM, Alýnteri ve Partizan tarafýndan 28 Eylül günü bir anma gerçekleþtirildi. Anma, mezarlýða yakýn bir yol ayrýmýndan yürüyüþle baþladý. Sloganlar eþliðinde mezarlýða gelindi. Yunus Güzel'in mezarý baþýnda tüm devrim þehitleri anýsýna bir dakikalýk saygý duruþunda bulunuldu. Ardýndan ortak metin okundu. Söylenen marþlarýn ardýndan etkinlik sona erdi.
Ulucanlar katliamýnýn ve direniþinin 7. yýlýnda Ankara'da On'lar, Ulucanlar Cezaevi önünde ve Ýsmet Kavaklýoðlu, Önder Gençaslan, Mahir Emsalsiz'in mezarlarý baþýnda yapýlan etkinlik ve eylemlerle anýldýlar. Anma etkinlikleri Alýnteri, BDSP, DHP, Devrimci Hareket, EHP, ESP, HÖC, Kurtuluþ Partisi, Kaldýraç, Partizan tarafýndan gerçekleþtirildi. 26 Eylül günü saat 12.30'da biraraya gelen kitle Ulucanlar'da ölümsüzleþen On'larýn resimlerinin bulunduðu "Ulucanlar þehitleri ölümsüzdür! Unutmadýk, unutturmayacaðýz!" pankartýný açtý. Kortejlerin oluþturulmasýnýn ardýndan Ulucanlar'a doðru sloganlarla yürüyüþe geçildi. Ulucanlar Cezaevi önünde okunan basýn metninde; Ulucanlar katliamýný gerçekleþtirenlerin emperyalizmin emir ve çýkarlarý doðrultusunda hareket ettikleri; halka Ankara gözdaðý vermeyi ve devrimci mücadeleyi tasfiye etmeyi amaçladýklarý söylendi.
Antakya BDSP
Enerjji yönetim minde kýsa a yolda an çözüm m yala aný:
Nükleer enerji!
47
Kapitalizmin çarklarýnýn dönmesi için en önemli girdi enerjidir. Enerji bu nedenle yaþamsal bir olgu, medeniyetin ölçüsü olarak deðil de iktisadi bir gerçeklik olarak tanýmlanmaktadýr. Yani enerji, kapitalist piyasa koþullarýnda alýnýp satýlabilen, parasal deðer olarak ölçülen bir meta olarak görülmektedir. Ýþte bu noktada burjuvazinin imdadýna yetiþen nükleer enerji olmaktadýr. Bugün Türkiye'de de, nükleer enerjiye hiç ihtiyaç yokken, Sinop'ta kurulmak istenen nükleer santral, nükleer lobisinin daralan pazarlarýna yer açmak için uygulanmak istenen bir projedir. Bugün Türkiye'de "enerji sýkýntýsý" demagojisiyle birlikte öne sürülen bir diðer argüman da, "Türkiye'nin nükleer teknolojiye sahip olmasý" gerekliliðidir. Oysa, tüm mühendisliði ve teknik detaylarýný yurtdýþýndan almak durumunda kalacaðýmýz, uluslararasý tekellere baðýmlý olacaðýmýz bir proje ile teknoloji sahipliði mümkün deðildir. Ayrýca Türkiye nükleer santrallerde yakýt olarak kullanýlan zenginleþtirilmiþ uranyumu ya da doðal uranyumu karþýlayacak yeterli miktarda rezerve sahip deðildir. Türkiye atom enerjisi kurumu TAEK baþkaný Oktay Çakýroðlu'nun açýklamasýna göre, Türkiye'deki 9 bin tonluk uranyum rezervi 1500 MWe üretirken, hükümetin hedeflediði 5000 megavata ulaþmak için yaklaþýk 35 bin ton uranyuma ihtiyaç vardýr. Bu durumda Türkiye'nin uranyumu hangi nükleer santral lobisinden temin edeceði merak konusudur.
Enerji politikalarýnda emperyalizme baðýmlýlýk Nükleer santraller gerekçelendirilirken öne çýkartýlan, doðalgaz ve petrol açýsýndan enerjide dýþa baðýmlý kalmamaktýr. Oysa doðalgaz içerikli enerji politikalarý tamamen sermaye devletinin bilinçli siyasal tercihlerinin ürünüdür. Öncelikle doðalgazda talep tahminleri kasýtlý olarak abartýlmýþtýr. Türkiye bu tahminleri esas alarak, tüketebileceðinin çok üzerinde doðalgaz ithalatýný öngören alým sözleþmelerinin altýna imza atmýþtýr. Doðalgaz tüketiminin 1997 yýlýna göre, 2000 yýlýnda 2.11 kat, 2010 yýlýnda 5.79 kat, 2020 yýlýnda 8.72 kat artýþýnýn planlanmasýndaki en büyük etmen, elektrik enerjisi üretiminin çok yaygýn bir biçimde doðalgaza dayandýrýlmasýdýr. Dünyanýn diðer ülkelerinde doðal gaz kullanýmý elektrik enerjisi üretiminde bu denli yüksek bir önceliðe sahip deðildir. Rusya'da bu oran %14, dünyanýn 4. büyük doðalgaz ihracatçýsý olan Norveç'te sýfýrdýr. Norveç ürettiði elektrik enerjisinin %99.5 ini hidroelektrik santrallerden (HES) elde ederken, Türkiye'nin ürettiði elektrik enerjisinin %45'ini doðalgazdan üretmesi, enerji
politikalarýný emperyalistlerin çýkarlarýna göre belirlediðinin kanýtýdýr. Ýthal bir enerji kaynaðý olan doðalgazýn elektrik enerjisi üretimi içindeki payýnýn bu denli yükselmesi rasyonel deðildir. 2000'li yýllarla yapýlan doðalgaz anlaþmalarý sermaye devletinin acizliðinin göstergesidir. Türkiye ihtiyaç fazlasý doðalgaz için bile emperyalistlere ödeme yapmak durumunda kalmýþtýr. Alýnan gazýn tüketilmesi için doðalgaz çevrim santrallerinin yapýlmasý teþvik edilmiþ, bu da HES'lerin geri plana itilmesine neden olmuþtur. HES'ler sýkça devre dýþý býrakýlarak, yatýrýmlar çevrim santrallerine kaymýþtýr. Bu anlaþmalarýn bir diðer boyutu da tek yönlü olarak yaptýrým getirmesidir. Rusya'nýn doðalgaz saðlayamamasý durumunda herhangi bir problem yaþanmazken, Türkiye doðalgaz çevrim santrallerine gaz veremediði taktirde yüksek cezalar ödemek durumuyla karþý karþýyadýr. "Mavi akým" gibi doðalgaz anlaþmalarýnýn sermaye devleti açýsýndan kâr kapýsý olduðunu da gözden kaçýrmamak gerekir. Ýhale yolsuzluklarý, emperyalistkapitalist sistemin gerçekliðidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn görmezden gelinmesi
teorik olarak olasýdýr. Bu da 2,4 milyon ton taþ kömürü eþ deðeri bir enerjiye karþýlýk gelmektedir. Jeotermal enerji potansiyeli açýsýndan da dünyadaki zengin ülkeler arasýnda yer almaktayýz. Türkiye' de toplam 1000 civarýnda sýcak ve mineralli su kaynaðý ve jeotermal akýþkan çýkan kuyu noktasý vardýr. Bilinen jeotermal alanlarýmýzýn %95'i ýsýtmaya, %5'lik kýsmý da elektrik enerjisi üretmeye uygundur. Türkiye jeotermal enerjisi ile kýsa vadede 500 bin konutun ýsýtýlmasý saðlanabilir. Þu an jeotermal potansiyelimizin ancak %2'sini deðerlendirebilmiþ durumdayýz. Sadece Karadeniz'in turizm, balýkçýlýk ve kýyý tesisleri dýþýndaki kullanýma uygun 1/5'lik kýsmýndan yaklaþýk 18,5 milyar kWh/yýl dalga enerjisi elde edilebileceði hesaplanmýþtýr. Hidroelektriðin teorik kapasitesi 433.000 GW h/yýl, ekonomik kapasitesi 129.388 GWh/yýl iken, 2004 yýlýnda toplam 152.000 GWh elektrik enerjisi tüketildiði dikkate alýnýrsa, halihazýrda ekonomik HES kapasitemizin toplam tüketimimizin %85'ini karþýlayabileceði, teorik kapasitenin de 2004 yýlý toplam tüketimimizin 2.8 katý olduðu hesaplanmýþtýr. Tüm bu veriler orta yerde duruyorken, sermaye devleti, güvenilir, saðlýklý, doðal yaþamý ve insan hayatýný tehlikeye atmayan enerji kaynaklarýna yönelmektense emperyalizme tam uþaklýðý seçecektir.
Oysa Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarý açýsýndan yüksek potansiyele sahiptir. Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynaklarý kullanýmýnýn 48 %60'ý biyokütle (%47 odun %13 hayvan ve bitki atýklarý), % 29 hidrolik ve % 11'ini diðer yenilenebilirler (rüzgar, güneþ, jeotermal vb.) oluþturmaktadýr. Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan rüzgar ile ilgili potansiyel tespit çalýþmalarýnýn yalnýzca Batý Anadolu ayaðý tamamlanabilmiþtir. Sadece rüzgar gücünü kullanmak bile sorunlarýmýzý çözmeye yetiyor. Türkiye'nin yüzölçümü 77 481 500 hektar. Bunun %1'lik kýsmýnýn rüzgar enerjisi için uygun olduðunu varsayalým ve her 10 hektara 1 türbin kuralým. Böylece 77 481 adet rüzgar türbini monte edilebilir. Bugünkü teknolojik koþullarda ve rüzgar gücü göz önüne alýndýðýnda önümüzdeki 20 yýl türbin ortalamasý 1500 kw, teorik kapasite 116 000 MW olacaktýr. Bu deðer ise 60 adet 1500 MW'lýk nükleer santralin üretimine eþ olacaktýr. Basit bir bakkal hesabý bile gerçekleri ortaya dökmektedir. '98 yýlýnda ülkemizdeki potansiyel, o yýl kullanýlan elektriðin 2-3 katýydý. Sadece bu örnek bile gösteriyor ki, nükleer santral politik bir tercihtir. Ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarý mevcut ihtiyacýn çok üzerinde olmasýna raðmen, buna dönük bir yatýrým yapýlmamýþtýr ve yapýlmayacaktýr. Zira kapitalizm T. Ufuk mantýða deðil kâra dayanýr. Türkiye güneþ enerjisi yönünden de oldukça zengin bir ülkedir. Yýllýk ortalama toplam güneþlenme süresi 2.640 saat (günlük ortalama 7.2 saat) olup, ortalama ýþýným þiddeti 1.131 kWh/m²Son süreçte yaþanan geliþmeler "nükleer çalýþmalar" ve "nükleer silahlar" konusunu bir kez daha temel gündemlerden biri haline getirirken, Türkiyeli iþbirlikçiler de boþ durmuyorlar. yýl olduðu tespit edilmiþtir. Nükleer bahanesiyle baþlatýlacak olasý Ýran iþgalinin baþrollerinden birini oynamaya Türkiye, ýsýsal güneþ enerjisi hazýrlanan Amerikan uþaklarý tüm geliþmeleri emperyalist efendilerinin direktifleriyle izliyorlar üretimi açýsýndan Çin, ABD ve bu doðrultuda hamleler yapýyorlar. Ýran'ýn nükleer çalýþmalarý konusunda "kaygý" ve Japonya'dan sonra 4. duyduklarýný dile getiren sermaye devleti sözcüleri, son olarak Ýran'ýn BM Güvenlik sýrada yer almaktadýr. Ancak Konseyi'ne sevk edilmesini de oldukça olumlu bulduklarýný açýkladýlar. Geliþen sürece paralel elektrik enerjisi üretimine ve olarak, gündemden düþmeyen bir baþka madde de, Türkiye'nin kurmayý düþündüðü nükleer doðrudan klimalandýrmaya santraller. Geçen senenin baþlarýnda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný Hilmi Güler tarafýndan dile getirilen nükleer santral kurma hedefi geçtiðimiz haftalarda yine Güler tarafýndan ABD'ye yönelik bir çalýþma yoktur. yapýlan bir gezi sonrasýnda yinelendi. ABD ziyareti sonrasý yaptýðý açýklamalarda 3 adet 5 Ülkemizde biyokütleden (hayvansal atýk kaynaklý) 2,8- bin megavatlýk nükleer enerji tesisini 2014'e kadar kuracaklarýný söyleyen Güler, ABD'de nükleer enerji uzmanlarýyla birlikte Lake Anna nükleer santralini de gezdiðini belirtti. ABD'nin 3,9 milyar m³ biyogaz Global Nükleer Enerji Ortaklýðý (GNEO) projesi çeçevesinde ABD ile iþbirliðine gireceklerini üretilebileceði tespit belirterek, ABD'nin mevcut teknolojisinden yararlanmak ve tesisin inþaasýný özel sektöre edilmiþtir. Bu potansiyelin yaptýrmak istediklerini söyledi. Böylece dönen çark içerisinde "daha adaletli bir rant yýllýk elektrik enerjisi paylaþýmý" yapýlmak istendiði açýk! Yýllarý bulan bir devlet politikasý olan nükleer politikasý, enerji ihtiyacý çerçevesinde "teknik cinsinden deðeri 24,5 milyar bir zorunluluk" olarak sunuluyor. Oysa, kapitalist düzen koþullarýnda nükleer santraller ile kwh'dir. Ülkemizde toplam nükleer silahlarýn iki ayrý baþlýkta incelenmesi mümkün deðildir. Dünya üzerindeki tüm biyogaz miktarý 1,67 milyar nükleer santral reaktörleri askeri amaçlarla kullanýlmak üzere elde edilen "Plutonyum" m³/yýl'dýr. Bu potansiyelin üretimine göre dizayn edilmektedir. Türkiye burjuvazisi de her hükümet döneminde "büyük gerekli teknik çalýþmalarýn enerji açýðý ortaya çýkacak, bunu önlemek için nükleer santrallere ihtiyacýmýz var" þeklindeki yapýlmasý durumunda 2,2-3,3 devlet politikasýný yinelemektedir. Nükleer santrallere ve dolaysýz olarak nükleer silaha sahip milyar m³/yýl arasýnda olmasý olma hevesi Türkiye'nin "bölgesel güç olma" politikasýnýn da bir gereðidir.
"Ulusal çýkar" masalý "nükleer"de de hayat buluyor!
Anca ak iþçi sýnýfý emperya alist-k kapita alist cepheyi yara ara ak insa anlýðý sava aþýn vahþ þetinden kurta ara abilir!
Ekim Devrimi ve emperyalist savaþ… Kapitalizm yeni çaða da, týpký geçtiðimiz yüzyýlda olduðu gibi savaþlarla girdi. "Mutlak barýþ ve refah dönemi"ne girdiðimiz '90'lý yýllarýn baþýnda I. Körfez Savaþý patlak verdi. Oysa Sovyet Birliði daðýlmýþ ve duvar çökmüþtü. Ortada ne politik olarak tehdit oluþturabilecek bir odak ne de askeri olarak tehdit eden Varþova Paktý kalmýþtý. Yýllardýr dillendirilen þeytan yok olmuþtu. Buna raðmen Balkanlar, Afrika, Ortadoðu ve Kafkaslar hýzla bölgesel savaþlar ve iþgaller ile sarsýlmaya baþladý. Son döneme damgasýný vuran ABD ve takipçileri tarafýndan gerçekleþtirilen iþgaller oldu. Soðuk savaþýn doðal sonucu olarak gösterilen nükleer silahlanma, bu dönemin sonlanmasýna raðmen hýz kesmeden devam ediyor, hatta artýk günlük yaþamýmýzda kimyasal, biyolojik gibi nükleer kitle imha silahlarý daha çok dillendiriliyor. Tüm bunlar göstermektedir ki, savaþ kapitalizmin doðasýnda vardýr. Savaþý üreten, emperyalist-kapitalist sistemin kendisidir. "Feodalizme karþý mücadelede uluslarýn kurtarýcýsý durumunda olan kapitalizm, emperyalist evresinde, uluslara en büyük zulmü yapan güç haline dönüþtü. Önceleri ilerici olan kapitalizm gerici oldu; bu arada üretici güçleri öylesine geliþtirdi ki, insanlýk ya sosyalizme geçmek ya da sömürgeler, tekeller, ayrýcalýklar ve her tür ulusal baský aracýyla kapitalizmi yapay olarak korumaya çalýþan 'büyük' güçler arasýndaki silahlý mücadelelerde yýllar hatta on yýllar boyunca acý çekmek seçenekleriyle yüz yüze kaldý" (Sosyalizm ve Savaþ, Lenin). Geçtiðimiz yüzyýlýn son çeyreðinde görülen paylaþým kavgasý, ‘70'li yýllarda kapitalizmin içine girdiði ekonomik kriz ve son dönemin terör demagojisini baþlatan 11 Eylül süreci, kapitalizmin gelecekte izleyeceði yolu göstermektedir. Emperyalistlerin ortak düþmaný bertaraf etmesiyle birlikte özellikle Ortadoðu ve Afganistan kanlý bir satrancýn odaðý haline geldi. ABD'nin elindeki büyük askeri güç þimdilik bu savaþýn gidiþatýný belirlese de, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara reva görülen sefalet, acý ve yok oluþ deðiþmeyen sonuç olarak ortada durmaktadýr. Bu savaþý önleyebilecek tek güç ise iþçi sýnýfýdýr. Tarih bunu bize, I. Emperyalist Paylaþým
Savaþý sonunda yaþanan þanlý Ekim Devrimi ile ispatlamýþtýr. I. Dünya Savaþý, güç kaybetse de hala "Güneþin Batmadýðý Ýmparatorluk" sýfatýný elinde tutan Ýngiliz emperyalizmi ile bu yarýþa geç girse de hýzla bu yarýþýn bir parçasý olma yolunda ilerleyen Almanya arasýndaki çeliþkilerin bir ürünü olarak ortaya çýkmýþtý. Almanya hýzlý geliþmesine paralel olarak ihtiyaç duyduðu pazar ve hammadde ihtiyacýný karþýlamak, geliþmesine layýk bir emperyalist imparatorluk kurmak için çýktýðý bu yolculukta 10 milyon insanýn hayatýna mal olan bir yýkým yarattý. Avrupa baþtan aþaðý bu savaþtan etkilenmiþ, o güne kadar görülmemiþ bir yýkýma uðramýþtý. Galip devletler bile bu yýkým karþýsýnda ciddi bir güç kaybetmiþti. Almanya ise istediðini alamamýþ olsa da, yeni bir çýkýþ için hazýrlýklarýna baþlamýþtý. Savaþ sonrasý yýllar tüm Avrupa için sefaletin ve açlýðýn hüküm sürdüðü bir dönem oldu. Büyük Ekim Devrimi sayesinde büyük prestij kazanan sosyalizm ve buna karþý yükseltilen faþizm bundan sonrasýný belirleyen iki önemli eðilim oldu. Dünya tarihinin gördüðü en kanlý savaþ II. Emperyalist Paylaþým Savaþý, birincisinin yarým býraktýðý iþleri tamamlamak için baþlamýþtý. Bu savaþ da gösterdi ki, savaþýn
49
50
kaynaðý kapitalist sistemdir. I. Dünya Savaþý sömürgelerin ve finans-kapitalin hegamonya alanlarýnýn yeniden paylaþýlmaya çalýþýldýðý, emperyalist güçlerin politikayý silahla yapmak zorunda kaldýklarý bir yýkým savaþýydý. Evrensel bir nitelik kazanan sermaye nüfuz ettiði bölgelerde keskin çýkar çatýþmalarýna girmek zorunda kaldý. Lenin "Kapitalizmin En Yüksek Aþamasý: Emperyalizm" kitabýnda savaþla ilgili þöyle diyordu: "Bütün ülkelerin hükümetleri ve burjuva partileri tarafýndan on yýllardan bu yana hazýrlanan Avrupa savaþý baþladý. Silahlanmanýn artmasý, ileri ülkelerde kapitalizmin en yeni çaðýnda, emperyalist geliþme aþamasýnda pazarlar uðruna savaþýn þiddetlenmesi, en geri Avrupa monarþilerinin hanedanlýk çýkarlarý, kaçýnýlmaz olarak bu savaþa yol açacaktý ve açtý. Toprak ilhaklarý ve yabancý uluslarýn boyunduruk altýna alýnmasý, rakip ulusun yenilgiye uðratýlmasý, servetinin yaðmalanmasý, emekçi kitlelerin dikkatinin Rusya, Almanya, Ýngiltere ve öteki ülkelerdeki iç politik krizlerden saptýrýlmasý, iþçi sýnýfýnýn parçalanmasý, milliyetçilikle aptallaþtýrýlmasý ve onun öncüsünün, proletaryanýn devrimci hareketinin güçsüzleþtirilmesi amacýyla yok edilmesi -bugünkü savaþýn tek gerçek içeriði, önemi ve anlamý budur." Birinci dünya savaþýnýn doðu cephesini oluþturan Rusya, bu savaþý kendi iktisadi sýkýþmýþlýðýný aþmanýn bir vesilesi olarak görüyordu. Ýþgal etmek istediði Osmanlý topraklarý ticaret yapmasýnýn fiziksel koþullarýný oluþturacak, Balkanlar'da oluþturmak istediði milliyetçi-dinsel temellere yaslanan birlik ise politik olarak gücünü arttýracaktý. Tüm bunlara ek olarak Ýngiltere, Fransa gibi büyük emperyalist devletler savaþýn içine Rusya'yý da sokarak Almanlar’a karþý Çarlýðýn insan gücünden faydalanmak istiyorlardý ve Rusya'nýn açacaðý cepheye büyük önem veriyorlardý. Savaþa ilk katýlan ülkelerden biri Çarlýk Rusya'sý oldu. Ancak, zaten zor durumdaki Rus ordusu bu savaþý kaldýrabilecek güce sahip deðildi. Savaþ Rus Sosyal Demokratlarý için büyük bir sýnav niteliði taþýyordu. Yarattýðý muazzam olanaklara karþýn iþçi sýnýfý içinde yükseltilen bir þovenist dalga söz konusuydu. Lenin baþtan itibaren tüm taktiðini savaþý sýnýflar arasý bir savaþa çevirmek üzerine kurmuþtu. Almanlar’ýn savaþý kazanmasýndan ve Fransa'da demokrasi ve özgürlüðün yok edilmesinden kaygý duyan bir kiþiye Lenin þöyle yanýt veriyordu: "Varsýn yok olsun. Fransa tefecilerin ve irat
sahiplerinin geri cumhuriyetidir. Fransa'dan sanayileþme bakýmýndan üstün olan Almanya'nýn Fransa'yý iþgal etmesi zarar getirmez. Biz devrimciler için bu önemsizdir. Görevimiz emperyalist savaþý her yanda iç savaþa dönüþtürmektir." Ýhanet içindeki II. Enternasyonal'in tüm karþý propagandasýna, iþçi sýnýfýný zehirleyen þovenizme ve hatta kendi partisindeki muhalefete karþý Lenin bu taktik çizgide ýsrar etti. Ve bunu 1917 Nisan'ýnda tarihe Nisan Tezleri olarak geçen devrim programýnýn içinde parti üyelerinin ve iþçilerin karþýsýnda tekrar savundu. "Þubat-mart 1917 Rus devrimi, emperyalist savaþýn iç savaþ durumuna dönüþmesinin baþlangýcýný oluþturdu. Savaþýn durdurulmasýna doðru ilk adým, bu devrimle atýldý. Savaþýn durdurulmasýnýysa, yalnýzca ikinci adým-iktidarýn proletaryaya geçiþi- saðlayabilir. Bütün dünyada ‘cephenin yarýlmasý’nýn -sermaye çýkarlarý cephesinin yarýlmasýbaþlangýcý olacak bu adým ve proletarya ancak bu cepheyi yararak insanlýðý savaþýn korkunçluðundan kurtarabilir, ona sürekli bir barýþýn iyiliklerini, ancak böyle saðlayabilir." Artan bunalým ve yoksulluk cephedeki büyüyen sorunlarla bütünleþince, Þubat 1917'de patlak veren devrimle çarlýk rejimi devrildi. Yerine gelen geçici hükümet ise Lenin’in Nisan Tezleri'nde açýklayacaðý taktiðe þiddetle karþý çýkýyor ve savaþý "anavatanýn korunmasý" temelinde sürdürmeye çalýþýyordu. Ancak kitlelerin hala ortada duran barýþ talebinin karþýlanamamasý Temmuz ayýnda silahlý kitle gösterilerine yol açtý ve gösteri kanlý bir þekilde bastýrýldý. Bolþevik Parti yasadýþý ilan edildi. Ekim ayýna gelindiðinde Lenin’in deyimiyle "bunalým olgunlaþmýþtý". Ve 25 Ekim günü (miladi takvime göre 7 Kasým) Kýþlýk Saray basýldý. Ýþçi sýnýfý Paris'ten sonra ikinci kez iktidara geliyordu. Savaþý sonlandýrmak üzere Bolþevik Parti 15 Aralýk'ta Almanlarla bir ateþkes anlaþmasý imzaladý. Tüm gizli anlaþmalar açýklanýrken emperyalist anlaþmalarýn tümü iptal edildi. Barýþ anlaþmasý Aðustos 1918'de imzalanýrken barýþýn bedeli yeni Sovyet yönetimi için aðýr oldu. Ciddi bir toprak kaybý söz konusuydu. Lenin anlaþmayý "utanç verici" olarak nitelese de, dünya proletaryasýna verilen sözün yerine getirilmesi gerekiyordu: "Bu savaþý Sosyalist Devrim bitirir"! I. Dünya Savaþý sonlanmak üzereyken, emperyalizmin zayýf halkasý Rusya'da Bolþevikler, yýllarca zor þartlar altýnda sürdürdükleri bir illegal örgütlenme deneyimiyle, her dönemin kendi özgüllüðüne uygun düþen farklý mücadele yöntemlerini uygulama pratiðiyle öne çýkmýþtýr. 1905-1907 devriminin ateþi içinde piþen, saðlam, sýnýf içerisinde güçlü baðlar oluþturmuþ komünist partide somutlaþan tüm bu özellikler koskoca bir ülkeyi türlü zorluklarýn ortasýndan alýp dünya proletaryasýnýn umudu haline getirmiþtir. Her emperyalist savaþ büyük bir altüst oluþa iþaret eder, oluþan güç dengelerine göre çýkar iliþkilerini yeniden düzenler. Barýþ dönemlerini iþçi sýnýfýný sömürmek ve artý deðer üretmekle geçiren burjuvazi, iç siyasette buna uygun ideolojik kýlýflar kullanýr. Savaþ dönemleri ise, sömürünün üzerine iþçi sýnýfýndan kan talep edilen dönemlerdir. Kapitalizmin tüm vahþetini ortaya seren savaþ meydanlarýndan devrime uzanacak yolu Bolþevikler Ekim Devrimi ile çizdiler. Bundan sonra da savaþa son verecek olan biricik güç iþçi sýnýfýdýr.
S. Kurtuluþ
Dünyadan... Arjantin'de diktatörlüðün katlettiði öðrenciler anýldý 16 Eylül 1976'da, öðrenci otobüs biletlerine yapýlan zammý protesto kampanyasý örgütleyen Ortaöðrenim Öðrencileri Birliði (UES) üyesi 7 gencin devlet tarafýndan kaçýrýlmasý ve 6'sýnýn kaybedilmesi her yýl Arjantin genelinde lise ve üniversitelerde düzenlenen etkinliklerle anýlýyor. Kaybedilen Arjantinli öðrenciler, bu yýl da 16 Eylül gecesi ülke çapýnda düzenlenen eylem ve etkinliklerle anýldý. Çeþitli kentlerde yürüyüþler düzenlendi, anma toplantýlarý gerçekleþtirildi.
Filistin'de kayýt paralarýna karþý açlýk grevi Ramallah'ta ki Bir Zeit Üniversitesi'nde okuyan 150 kadar öðrenci, ekonomik kriz nedeniyle kayýt paralarýný ödeyemeyen 1700 öðrenci ile dayanýþma için açlýk grevine baþladýlar. Filistin ekonomisi baþta ambargo olmak üzere birçok sebepten dolayý ciddi bir kriz ile yüzyüze bulunuyor. Birçok iþyerinin kapanmasýnýn yanýsýra kamu sektöründe çalýþanlarýn büyük bir bölümü altý ayý aþkýn bir süredir ücretlerini alamýyorlar. Bunun sonucu olarak da birçok öðrenci okul ücretlerini ödeyecek koþullara sahip deðil. Perþembe sabahý rektörlük önünde oturma eylemi yapan öðrenciler, rektörlüðün, ücretlerin ekonomik kriz atlatýldýktan sonra ödenmesi talebini reddetmesini protesto etmek için açlýk grevine baþladýlar. Aralarýnda Öðrenci Konseyi Baþkaný Mohammad Al Qeiq ve birçok siyasi partinin gençlik kollarýnýn temsilcilerinin de bulunduðu protestocular, yaptýklarý açýklamada eylemlerinin talepleri kabul edilene ve ücret sorunu çözülene dek süreceðini belirttiler.
Nasrallah: "Bizi silahsýzlandýracak ordu dünyada yok" Beyrut'ta yüzbinlerce yandaþýna seslenen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, hareketin silahsýzlandýrýlmasý çaðrýlarýna meydan okudu ve ''Hizbullah'ý silahsýzlandýracak ordu dünyada yok'' dedi. Hasan Nasrallah'ýn savaþýn baþlamasýndan bu yana ilk kez kitle karþýsýna çýktýðý Hizbullah mitinginde, hareketin deyimiyle ''Ýsrail'e karþý zafer'' kutlanýyor. Ýsrail'le 35 gün süren savaþýn sonucunu ''ilahi zafer'' olarak niteledi. Hizbullah'ýn 20 binden fazla roketi bulunduðunu vurgulayan Nasrallah, hareketin silahsýzlandýrýlmasý baskýlarýna meydan okudu ve ''Bizi silahsýzlandýracak ordu dünyada yok'' dedi. Ehud Olmert Ýsrail'in Maariv gazetesine verdiði demeçte, "Nasrallah'ý medya aracýlýðýyla, ne yönde hareket edeceðimiz konusunda bilgilendirmem için sebep yok. Nasrallah zafer yürüyüþü düzenliyor, çünkü kaybetti" demiþti.
Þili'de eðitim emekçileri haklarý için yürüdü Þili'de eðitim sisteminde yaþanan sorunlarý protesto etmek amacýyla biraraya gelen binlerce öðrenci ve öðretmen "Halk
baþka bir eðitim istiyor!" þiarýyla çeþitli yerlerde yürüyüþler düzenledi. Eylemi saðlýk emekçileri, üniversite ve lise öðrencileri ile kamuda çalýþan iþçiler de destekledi. Santiago'da 7 bin kiþinin katýldýðý yürüyüþte çýkan çatýþmada çok sayýda kiþi gözaltýna alýndý. Valparaiso'daki yürüyüþe ise 3 bin kiþi katýldý. Çýkan olaylar sýrasýnda gözaltýna alýnan 3 öðrenci tutuklandý.
Yunanistan'da üniversite öðrencileri polisle çatýþtý Geçtiðimiz aylarda Yunanistan'da hareketlenen öðrenci gençlik; yüksek öðrenim kurumlarýnýn kamusal karakterinin korunmasý ve parasýz yüksek öðrenim hakký; eðitime bütçeden yüzde 5 pay ayrýlmasý; üniversitelere ayrýlan sübvansiyonlarýn her yýl yüzde 20 oranýnda artýrýlmasý; araþtýrma giderlerinin devlet bütçesinden karþýlanmasý; araçgereçlerin parasýz verilmesi, öðrencilerin barýnma sorununun çözülmesi; öðrencilerin toplu taþýma araçlarýndan ücretsiz yararlanmasý; özel okullar için verilen kredilerin iptali, özel okul açýlmasýnýn yasaklanmasý talepleriyle militan eylemler gerçekleþtirmiþlerdi. Gelinen aþamada eðitimle ilgili yeni yasa tasarýsýný ve öðretim üyelerinin ücretlerini protesto etmek amacýyla 18-22 Eylül tarihleri arasýnda ilköðretim okullarýnda ve üniversitelerde bir haftalýk grev kararý alýndý. Öðretim üyeleri, hükümetin geri adým atmamasý durumunda grevin süresiz uzayacaðýný ilan etti. Grevlerinin 3. gününde Atina'nýn Panepistimiou Caddesi'nde bulunan Atina Üniversitesi Rektörlüðü önünde saat 12.00'de toplanmaya baþlayan çok sayýda öðrenci ve öðretim üyesi saat 13.30'da meclis binasýna doðru yürüyüþe geçti. Meclis binasýnýn önüne gelen eylemciler hazýrladýklarý bildiriyi meclise sunmak istediler. Kolluk güçlerinin eylemcilerin meclis binasýna girmesine engel olmaya çalýþmasý üzerine çatýþma yaþandý. Polis, eylemcilere göz yaþartýcý bomba ve biber gazý ile saldýrdý. Saldýrý üzerine kitle tekrar Atina Üniversitesi Rektörlük binasýna doðru yürüyüþe geçti. Kolluk güçlerinin ablukasý altýnda gerçekleþen yürüyüþ sýrasýnda ortamýn tekrar gerilmesi üzerine göstericilerle polis arasýnda çatýþma çýktý, üç üniversite öðrencisi gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnan öðrencilerin serbest býrakýlmasýný isteyen öðretim üyeleriyle polis arasýndaki yaþanan gerginlik yeni bir çatýþmaya neden oldu. Geç saatlere kadar rektörlük binasý önünde bekleyen eylemciler, gözaltýna alýnan öðrencilerin serbest býrakýlmasý için toplantý düzenleme kararý aldýlar.
Chavez: "Bush bir þeytan" Hugo Chavez, ABD Baþkaný George Bush'u "þeytan" olarak nitelendirdi. Birleþmiþ Milletler'in yýllýk Genel Kurul toplantýlarýnda konuþan Hugo Chavez, Bush'un bir gün önceki konuþmasýna atfen, "Þeytan dün buraya gelerek sanki dünyanýn sahibiymiþ gibi konuþtu" dedi. Chavez ayrýca Bush'un konuþmasý sonrasý BM Genel
51
52
Kurul Salonu'nun hâlâ kükürt koktuðunu söyledi. Hugo Chavez konuþmasýnda ayrýca Birleþmiþ Milletler'de kapsamlý reform çaðrýsý yaptý. Venezuela lideri, örgütün Güvenlik Konseyi'nde hiçbir ülkenin veto hakký olmamasý gerektiðini, Genel Kurulu'nun da güçlendirilmesi gerektiðini belirterek BM'de kapsamlý reform çaðrýsý yaptý.
Macaristan'da hükümet karþýtý eylemler sürüyor Macaristan'da baþbakanýn istifasý talebiyle baþlayan gösteriler ikinci haftasýna girdi. Gösterilere katýlanlarýn sayýsý kimi günler onbinleri bulabiliyor. Baþbakan istifa etmeyeceðini açýklarken, göstericiler istifa gerçekleþmeden parlamentonun önünü terk etmeyeceklerini söylüyor. Televizyon binasýnýn iþgali ve polisle çatýþmalarýn da yaþandýðý gösterilerde çok sayýda yaralý ve gözaltýna alýnanlar olduðu bildiriliyor. Baþbakan Gyurcsany konuþmasýnda, "Yalan söyledik. Birbuçuk yýl sabahtan akþama kadar insanlara yalan söyledik. Dört yýl boyunca hiçbir þey yapmadýk! Ýnsanlarýn karþýsýna çýktýðýmýzda, 'dört yýl boyunca ne yaptýnýz' diye sorduklarýnda ne diyeceðiz?" diyor. Konuþmayý doðrulayan Gyurcsany, sözlerinin arkasýnda durarak, anlattýðý sorunlarýn, sadece kendi hükümet dönemini deðil, Macaristan'ýn son 8 yýlýný kapsadýðýný, dolayýsýyla önceki hükümetin de þimdikinden farklý bir þey yapmadýðýný savunuyor.
Tayland'da generaller 20. kez darbeyle yönetime el koydu ABD ordusuyla sýký iliþkiler içinde bulunan Taylandlý generaller askeri bir darbeyle yönetime el koydu. Darbe, Baþbakan Thaksin Shinawatra'nýn BM Genel Kurulu için New York'ta bulunduðu sýrada gerçekleþtirildi. Askeri cunta ilk adýmda meclisi ve senatoyu laðvetti; Anayasa Mahkemesi’ni askýya aldý; anayasayý yürürlükten kaldýrdý; sýkýyönetim ilan etti; bankalarý, okullarý, devlet dairelerini bir günlüðüne tatil etti; toplantý ve gösteri yasaðý getirdi; medyaya sansür koydu.
Paraguaylý köylüler reform istiyor Dünyanýn dördüncü büyük soya ihracatcýsý olan Paraguay'da, geniþ çaplý soya ekimi nedeniyle her yýl 90 bin küçük çiftçi topraklarýndan atýlýyor ve bunun sonucu olarak þehirlerde yaþayan iþsiz ve yoksul kitlelerin sayýsý giderek artýyor. En son, Duarte hükümetinin tarýmda reform için verdiði vaatleri yerine getirmemesini protesto eden 2 bin köylü 26 Eylül günü Asuncion'da eylem yaptý.
Ýsviçre'de ýrkçýlýk yasallaþtý! 24 Eylül'de halk oylamasýna sunulan yeni yabancýlar ve iltica yasasý onaylandý. Ýltica yasasý yüzde 67.8, yabancýlar yasasý ise yüzde 68 oyla kabul edildi. Bu oran birçok çevrede haklý olarak þaþkýnlýk yarattý. Çýkan sonuç nedeniyle Avrupa'nýn birçok ülkesinde, "Ýsviçre en sert yasalarla Avrupa'da yolu açtý" deðerlendirmesi yapýldý. Ýsviçre'deki geliþmelere sonuç üzerinden bakmak yanýltýcýdýr. Sonuç sadece Ýsviçre'deki ýrkçý potansiyelin fark edilmeyen yanýnýn açýða çýkmasýdýr. Þaþkýnlýk yaratan da, Ýsviçre gibi "demokratik, hümanist, insan haklarýnda hassas ve sosyal" bir ülkede ýrkçýlýðýn bu denli güçlenmesinin fark edilmemesidir. Ýsviçre'de irili ufaklý aktif olan bir dizi ýrkçýfaþist örgütlenme bulunmasýna raðmen gündelik yaþamda þiddet olaylarýna öteki ülkelerde olduðu gibi pek
rastlanmaktadýr. Bu bir yanýlsama yaratmýþ ve ýrkçý geliþme küçümsenmiþtir. Sonuç sadece þaþýrtýcý deðil, ayný zamanda ürkütücüdür de.
Filistinli milletvekillerinin tutsaklýðý sürecek... Ýsrail Askeri Mahkemesi, tutuklu bulunan 21 Hamas üyesi Filistinli milletvekilinin, mahkeme sonuçlanýncaya kadar serbest býrakýlmamasýna karar verdi. Ýsrail mahkemesi, daha önce yasa dýþý örgüt üyeliðiyle suçlanan 3'ü bakan 21 milletvekilinin seçilmiþ kiþiler olduðu gerekçesiyle kefaletle serbest býrakýlmasýný istemiþ, savcýlýk bu karara itiraz etmiþti. Askeri mahkeme, dünkü (25 Eylül) kararýnda, savcýlýðýn iddialarýný destekleyen kanýtlarý olduðu için, milletvekillerinin kefaletle salýverilmesi kararýndan vazgeçtiðini bildirdi. Ýsrail, bir askerinin kaçýrýlmasýnýn ardýndan 25 Haziran’da Filistin'e baþlattýðý saldýrýlar sýrasýnda tutsak aldýðý Filistinli milletvekillerini 10 yýla kadar hapis istemiyle yargýlýyor
Siyonist çapulcular yine iþbaþýnda! Siyonizmin yaðmacý/soyguncu çirkin yüzü, Filistin bankalarýyla döviz bürolarýnýn basýlýp soyulmasýyla bir kez daha kendini gösterdi. Geçtiðimiz günlerde Batý Þeria'daki çok sayýda kent ve kasabaya eþgüdümlü olarak baskýn düzenleyen iþgalci Ýsrail ordusu, milyonlarca dolarý gasp etti. Düzenlenen baskýnda Ýsrail polisiyle iç istihbarat örgütü Þin Bet'in çapulcularýný da yanýna alan siyonist ordu, dünyada eþi benzeri bulunmayan soyguncu bir güç olduðunu bir kez daha sergiledi.
5 bin ABD askeri firarda ABD yönetimi, Afganistan'da Taliban'a karþý savaþmak üzere NATO ülkelerinden ek asker talep ederken Irak Savaþý'ndan bu yana yaklaþýk 5 bin Amerikan askerinin firar ettiði açýklandý. Bu askerler arasýnda kiþisel problemleri dolayýsýyla firar edenler olduðu gibi savaþ karþýtý olduðu için kaçanlar da bulunuyor. ABD ordusunda yapýlan açýklamada, Irak iþgalinden bu yana 4 bin 653 askerin firar ettiði kaydedildi. Bu rakam neredeyse orduya kayýtlý askerlerin yüzde birine tekabül ediyor.
"1.2 milyon misket attýk" Lübnan'a saldýrýlar sýrasýnda Ýsrail'in füze birimi sorumlusu bir subay, Haaretz gazetesine, Lübnan kentlerine çok atýþlý bir roket sistemiyle 1.2 milyondan fazla misket bombasý attýklarýný, ilaveten 155 mm. toplardan, havadan da bilinmeyen sayýda misket bombasý yolladýklarýný söyledi. Subay, "Köyleri tamamýyla misket bombalarýyla doldurduk. Yaptýðýmýz çok korkunç ve anlamsýzdý" dedi. Topçular da, gazeteye, özellikle savaþýn son 10 gününde uluslararasý yasalarca yasaklanmýþ fosforlu mermi kullandýklarýný anlattý. Patlamamýþ misket bombalarý 14 Aðustos'taki ateþkesten beri 52 sivilin canýný aldý. Kýzýlhaç, uluslararasý hukukun, fosforun insanlara karþý kullanýlmasýný yasakladýðýna dikkat çekerken, Ýsrail ordusu kullanýlan tüm silahlarýn yasal olduðunu öne sürüyor.
Büyük devrim mci Che'nin anýsý önünde saygýyla a eðiliyoruz...
"Saatin çaðrýsýndan kaçamayýz!" "Tarihte devrimci düþünürlerin öðretileri ile, kurtuluþlarý için savaþým veren ezilen sýnýflar önderlerinin öðretileri baþýna birçok kez gelen þey bugün de Marks öðretisinin baþýna geliyor. Egemen sýnýflar, saðlýklarýnda büyük devrimcileri ardý arkasý gelmez kýyýcýlýklarla ödüllendirirler; öðretilerini, en vahþi düþmanlýk, en koyu kin, en taþkýn yalan ve karaçalma kampanyalarýyla karþýlarlar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsýz ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düþerse, azizleþtirilmeye, ezilen sýnýflarý 'teselli etmek' ve onlarý aldatmak için adlarýný bir hale ile süslemeye çalýþýrlar. Böylelikle, devrimci öðretileri içeriðinden yoksunlaþtýrýlýr, deðerden düþürülür ve devrimci keskinliði giderilir. Burjuvazi ve iþçi hareketinin oportünistleri, bugün iþte Marksizmi 'evcilleþtirme' biçimi üzerinde birleþiyorlar. Öðretinin devrimci yaný ve devrimci ruhu unutuluyor, siliniyor ve deðiþtiriliyor. Burjuvazi için kabul edilebilir ya da öyle görünen þeyler, ön plana çýkarýlýyor ve övülüyor." (Lenin, Devlet ve Devrim, s. 13-14, Bilim ve Sosyalizm Yayýnlarý) Burjuvazi tüm dünyanýn tanýdýðý ve milyonlarýn isyanýnýn son kýrk yýldýr simgesi olan Che'yi zararsýz bir simge veya eli kanlý bir katil olarak görmek ister. Ýster ki o hiç yaþamamýþ olsun, yaþasa bile onun safýnda yer alsýn, kokuþmuþluðunun içinde kaybolsun gitsin... Ama yýllardýr Binbaþý Ernesto elinde tüfeði savaþýyor. O her meydanda, her direniþte yerini alýyor ve her þeye inat haykýrýyor: "Gerçekçi ol imkânsýzý iste!" Ernesto Che Guevara 14 Haziran 1928 günü Arjantin Rosario'da doðdu. Politik eðilimleri itibarýyla da sola açýk bir aileden geliyordu. Henüz iki yaþýnda astýma yakalanan Ernesto ailesiyle önce Buenos Aires'e, daha sonra tedavisi için Cordoba'ya yerleþti. Dean Funes lisesinde Ýngilizce eðitim alýrken, annesinden de Fransýzca öðreniyordu. Daha sonra týp fakültesine yazýldý. Fakültedeki ilk yýllarýnda Arjantin'in kuzey ve batý bölgelerini baþtan baþa dolaþtý, buralardaki orman köylerinde cüzzam ve tropikal hastalýklar üzerinde çalýþmalar yaptý. Che son sýnýfa gelince, arkadaþý Alberto Granadas ile, ona Latin Amerika'nýn sömürülen köylülerini yakýndan tanýma fýrsatý veren bir motosiklet turuna çýktý. Che, 1953 yýlýnýn Mart ayýnda üniversiteyi bitirmiþ doktor olmuþtu. Venezuella'daki cüzzam kolonisinde çalýþmak üzere anlaþmýþtý. Buraya gitmek için çýktýðý yolculuðu sýrasýnda Peru'ya da uðradý. Orada yerliler hakkýnda daha önce yayýnlanmýþ bir incelemesi yüzünden tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hapisten çýktýktan sonra gittiði Ekvator'da Ricardo Rojo adýnda bir avukatla tanýþmasý hayatýnýn dönüm noktasý oldu. Che Ricardo Rojo ile birlikte Guetamala'ya gitti. Solcu Arbenz Hükümeti saðcý bir darbe ile devrilince Arjantin büyük elçiliðine sýðýnsa da ilk fýrsatta
ihtilalcilerin safýna katýldý. Faaliyetlerinden dolayý elçilik binasýndan çýkartýldý. Guetamala'da kalmasý tehlikeli bir durum alýnca Meksika'ya gitti. Guatemala'da birçok Kübalý sürgün ve Fidel Castro'nun kardeþi Raul ile karþýlaþtý. Meksika'ya geçtiðinde ise Fidel Castro ve arkadaþlarý ile tanýþarak Küba devrimcileri safýnda yer aldý. Daha sonra Granma gemisiyle Küba'ya hareket etti ve savaþýn sonuna kadar en ön safda yer aldý. Devrim sonrasýnda Binbaþý Ernesto Che Guevara Havana'nýn la Cabana Kalesi'nin komutanlýðýna getirildi.1959 yýlýnda Küba vatandaþý ilan edildi. 23 Þubat 1961'de Küba Devrim Hükümeti bir sanayi bakanlýðý kurarak Che'yi bunun baþýna getirdi. Ancak Playa Giran çatýþmasý sýrasýnda tekrar kale komutanlýðý görevine getirildi. Daha sonra Che'nin az geliþmiþ ülkelere yaptýðý seyahatlar, onun savaþçý yanýnýn tekrar canlanmasýna yol açtý. Artýk baþka Latin Amerika ülkelerine gidip halklarý örgütlemesi gerektiði kararýný vermiþti.1965 Eylül'ünde bilinmeyen ülkelere doðru yola çýktý. 3 Ekim 1965'de Fidel Castro, Che'nin ünlü veda mektubunu Küba Halký'na okudu. Ölüm Che'yi Bolivya'da Higueras yakýnlarýnda yakaladý. Barrientos'un askerleri O'nu 7 Ekim 1967 gecesi Hieguras yakýnlarýnda kýstýrdýlar ve tutsak aldýlar. Kimsenin karþýsýnda eðilmedi. 9 Ekim günü kurþuna dizilerek idam edildi. Che'nin kýsa hayatý birkaç satýrda böyleydi. Egemenlerin yüreðine korku salan bir insanýn 39 yýllýk bir hayata sýðdýrdýklarý bu kadar. Ancak Che'nin Vietnam halkýnýn direniþi selamlarken söyledikleri O'nu ezilen halklarýn Commandantesi yapan isyanýný özlü bir þekilde anlatýyor: "Saatin çaðrýsýndan kaçamayýz. Bunu, bize Vietnam
53
54
yiðitçe öðretisiyle, kesin zaferin elde edilmesi için verilen mücadelenin ve ölümün her günkü trajik öðretisiyle göstermektedir... "Eðer yeryüzünde kan borçlarýyla ve müthiþ trajedileriyle, her günkü yiðitlikleriyle, emperyalizme indirdiði bitmek tükenmek bilmez darbeleriyle, dünya halklarýnýn artan nefretlerinin saldýrýsý karþýsýnda emperyalizmin güçlerini paramparça etmek için bu darbelerin þiddetiyle iki, üç daha fazla Vietnam gün ýþýðýna çýksaydý, gelecek bize nasýl da aydýnlýk ve yakýn görünecekti! "... Yer kürenin küçük bir noktasýnda, çaðrýda bulunduðumuz görevi yerine getiren ve verebileceðimiz az þeyi, hayatýmýzý, fedakârlýðýmýzý kavganýn emrine sunan bize, kanýmýzýn suladýðý ve artýk bizim olan bir dünyada bu günlerden birinde son nefesimizi vermek düþerse, o zaman, eylemlerimizin etki alanýný iyi ölçüp biçtiðimiz ve kendimizi büyük proleter ordunun elemaný olmaktan daha fazla bir þey saymadýðýmýz, ama Küba Devrimi'nden ve onun büyük kumandanýnýn dünyanýn bu bölümüne karþý gösterdiði tutumdan çýkan büyük dersten gurur duyduðumuz bilinmelidir. 'Ýnsanlýðýn kaderi tehlikedeyse, bir insanýn ya da bir halkýn maruz kaldýðý tehlikeler ya da fedakârlýklar ne ifade eder ki. "Eylemlerimizin her biri emperyalizme karþý bir savaþ çaðrýsý ve insan soyunun en büyük düþmaný Kuzey Amerika Birleþik Devletleri'ne karþý halklara yapýlan bir yoklama çaðrýsýdýr. "Ölüm, nereden ve nasýl gelirse gelsin, silahlarýmýz elden ele geçecekse, savaþ sloganlarýmýz kulaktan kulaða yayýlacaksa ve baþkalarý savaþ ve zafer naralarýyla ve de makineli tüfek sesleriyle cenazelerimize aðýt yakacaksa, hoþ geldi, safa geldi."
Londra'da "Che Guevera: Devrimci ikon" sergisi...
Che'den Deniz'e, deðerlerimizi kirletemezsiniz! Londra'da bir sergi açýldý: "Che Guevara: Devrimci ikon"... Bilindiði üzere bugün Che siluetini taþýyan birçok ürün piyasada yer alýyor. Bardaktan dondurmaya, tiþörtten duvar saatine, kolyeden yüzüðe kadar onlarca üründe Che var. Sergi de bu geniþliðe ulaþmýþ bir "ikonun" tüm parçalarýný toplamak amacýný güdüyor. V&A (Victoria and Albert Museum) müzesi için ilgi çekici deðiþik bir çalýþma yapma isteði bu sergiyi oluþturmuþ. Tabii ki bu sergi dünyanýn birçok ülkesinde dikkat çekti. Sergi üzerinden onlarca tartýþma yürütüldü. Bu sergiyi eleþtirenler ve destekleyenler oldu. Bazýlarý bunun kaçýnýlmaz olduðunu savunuyordu. Çünkü Che "romantik, devrimci ve yakýþýklý" olarak tanýnýyordu. Ve bu onun markalaþmasýnýn önünü açýyordu. Bu zihniyet aslýnda Che'yi hiç devrimci olarak görmeyenlere aitti. Che onlar için genç bir gezgindi, arada yaptýklarý da sadece macera tutkusundandý. Bu söylenenlere yanýtý Che ölümüyle verdi. O hiç durmaksýzýn mücadelenin içinde yer almýþ bir devrimciydi. Öldürüldükten sonra bile CIA'in korkusuydu. Ölmüþ halde fotoðraflarýný yayýnlayarak, onun halklar üzerindeki etkisini kýrmak istemiþlerdi. Ama baþaramadýlar. Che, Avrupa'da gençlik ateþinde, Afrika'da ayaklanma ruhunda, Güney Amerika'da devrimci harekette ölü fotoðrafýyla deðil, bildiðimiz yýldýzlý bereli fotoðrafýyla yaþamaya devam etti. Aslýnda o fotoðrafýn hikayesi bile çok þey anlatýyor. O fotoðraf Alberto Korda tarafýndan bir cenaze töreninde çekilmiþtir. Fotoðraf Che'nin öfkesini taþýr. Hiç de yakýþýklýlýðý deðildir fotoðrafý unutulmaz kýlan, çelik sertliðinde bakýþlarýn ufka çevrili olmasýdýr. O bakanlýk görevini býrakarak diðer ülkelerdeki devrim mücadelelerine katký sunmak için yola çýkan enternasyonalist bir devrimciydi. Arkasýndan maceraperest olduðu yazýldý, yaptýklarý gençliðine baðlandý. Öyle olmadýðý içindir ki, halklarýn kalbinde umut olarak yaþadý ve yaþamaya devam edecek. Ve þimdi kapitalist patronlar yenemedikleri Che'nin resimlerini taþýyan parçalar satýyorlar. Evet dünyada bu kadar saygýnlýk kazanmýþ bir fotoðraf daha yoktur. Ve bir avuç asalak bunu kullanmaya çalýþýyor. Bizim deðerlerimizi kendi sefil çýkarlarý için kullanýyorlar. Bu onlar için normal, çünkü onlarýn deðerleri yoktur. Onlar kar hýrsýyla her þeyi sömürürler. Sergi de bunun bir yansýmasýdýr. Onlarca ürünün üzerinde Che silueti. Fotoðrafý çeken Alberto Korda ancak bir viski firmasýnýn resmi kullanmasýný engelleyebilmiþ. Kapitalistlerin deðerlerimizi böyle kullanmalarýna izin vermemeliyiz. Üzerlerinden ellerini çektirmek için deðerlerimizi büyütmeliyiz. Onlarýn emekçi kitleler tarafýndan sahiplenilmesini saðlamalýyýz. Bu olay sadece Che ile sýnýrlý deðildir. Bugün CHP Deniz Gezmiþ'i kendi cephesinde gösterebiliyor, 1 Mayýs bahar bayramý, 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü oluyor, vb... Çünkü düzen bizden korkuyor. Bizim deðerlerimizin ya içini boþaltarak ya da kendi için kullanarak bizden almak istiyor. Bugün Che onlarýn korkusu olmaktan çýkmadý. 8 Mart, 1 Mayýs, bunlarýn hepsi hâlâ onlarýn en büyük korkusu. Þimdi düzenle savaþýmýzýn en önemli halkasýný deðerlerimize sahip çýkmak oluþturuyor. Yüzlerce yýllýk tarihimizle yürüyoruz. Onlar bunu çok iyi biliyor. Korkularý buradan geliyor. Deðerlerimizi kirletme çabalarý buradan geliyor. Geçmiþimizi elimizden alarak bizi silahsýz býrakmak istiyorlar. Buna en anlamlý yanýtý, bu deðerlerimizi kitlelere mal ederek verebiliriz. Çünkü kitlelere mal olmuþ bir deðer ölümsüzdür. Buna en iyi örnek Deniz Gezmiþ'tir. Binlerce insanýn çocuðuna Deniz ismini koyarak onun yaþatýlacaðýný haykýrmýþtýr. Biz var olduðumuz sürece onlarýn deðerlerimize yönelik bu çabasý boþa düþecektir.
T. Kor
V for Vendetta a…
Kapitalizmin toplumu denetim ihtiyacý... Ýngiltere… Yakýn gelecek… 3. dünya savaþý sonrasý daðýlma tehlikesiyle karþý karþýya kalan ve savaþýn yaralarýný taþýyan Ýngiltere çareyi faþist bir yönetimi baþa geçirmekte bulur. Her þeyin tek partili faþist bir hükümetçe denetlendiði, halkýn kontrol altýnda tutulduðu, düþünmenin yasaklandýðý bir polis devletidir gerçekleþen... 21. yüzyýlýn baþýndayýz ve emperyalist-kapitalist sistemin dünya ölçeðinde yarattýðý savaþlar ve yýkýmlar düþünüldüðünde, bu filmin geleceðe dair kurmaca, ütopik görünen yönünün bir parça öngörü olarak algýlayabileceðimiz yanýna, filme çok detaylý verilmemiþ olsa da yaratýlan denetimin günümüz kapitalizmiyle aynýlaþtýðý noktalara deðinebiliriz.
Kapitalizmin toplumu denetim ihtiyacý Tanýmladýðýmýz bu gerçeklik, filmde geleceðin Ýngilteresi'nin tam bir denetim toplumu olarak kurgulanmasýna bir veri olmuþtur. Kapitalizmin mantýðý çerçevesinde denetime ihtiyacý vardý. Bu, gücüne paralel olarak artýp azalabilen bir ihtiyaçtýr. Kapitalistlerin fabrikalarda baþlattýðý bu denetim aðý bir süre sonra geniþleme ihtiyacý duydu. Çünkü artýk kapitalistler evlerin, okullarýn da sahibiydiler. Burjuvazinin egemenliðini korumak için, iktidar erki devlet mekanizmasýyla alt sýnýflarýn yaþamlarýna ve yaþam alanlarýna hâkim olmak zorunluluðu doðdu. Bu nedenle iþçiyi tüm gün fabrikada üretim baþýnda tutup, azami güçte çalýþmasýný saðlamaktan öte eðitim kurumlarýný kendi ideolojisini benimsetmeye çalýþtýðý kurumlara, hapishanelerini kendi yarattýðý sözde suçlularýn zorunlu çalýþtýrýlmasýyla diðer bir üretim alanýna (bugün Türkiye cezaevlerinin ABD destekli uygulamaya koymaya çalýþtýðý politikalardan biri de týpký ABD'de de olduðu gibi cezaevlerinde zorunlu çalýþtýrýlma programýdýr) dönüþtürdüðünü biliyoruz. Ancak bu kurumlarýnýn dýþýnda da kontrol devam ediyor. Televizyon programlarýný, reklâmlarýný, haberlerini toplumun nasýl düþünmesini istiyorsa ona göre hazýrlýyor ve sunuyor. Sanat da artýk sistemin tanýdýðý sýnýrlýlýkta üretilebiliyor. Artýk yaþamý þekillendiren düþünceler kontrol altýna alýnýyor.
Kapitalizmin yaratmaya çalýþtýðý korku toplumu Ýnsanoðlu doðaya karþý verdiði mücadelede emek harcayarak üretmeye baþladýðýndan bu yana, sosyal bir varlýk haline gelmiþ, toplumsallaþmýþtýr. Birlikte yaþama ihtiyacý duyar. Ancak kapitalist sistem yalnýz yan yana yaþayan bireyler yaratmýþtýr. Çevresine yabancýlaþmýþ ve güven duymayan birey, güven ihtiyacýný sistemden beklemektedir. Kapitalizm, toplumsal meþruiyetini saðlamak için bireyin yalnýzlýk korkusundan ve çaresizliðinden faydalanmaktadýr.
55
“Güvenliðin için kurumlara, sokaðýna kamera koydum” diyebilmektedir. Ya da filmde olduðu gibi V'ye sempati duyan halka medya üzerinden yalan yanlýþ felaket haberleri izleterek, “hükümetiniz olmazsa siz de bunlarý yaþarsýnýz, biz sizin güvenliðiniz, huzurunuz için çalýþýyor ve hayatýnýzý koruyoruz” diyebilmektedir. Ekonomik anlamda sisteme baðýmlý kýlýnan bireye “sesini çýkarýrsan elindekilerden de olursun” denmektedir. Bunu iþinden, okulundan atarak yaptýðý gibi hukuku ile, hapishanesi ile de yapabilmektedir. Toplumu daha iyi denetim altýna alabilmek için sosyolojik ve psikolojik araþtýrma yöntemlerine giderek daha fazla ihtiyaç duymaktadýr. Yoz sistem içinde, baský altýnda ve zorluklarla yaþamak zorunda kalmanýn kiþi üzerinde yarattýðý ruhsal bunalýmlar ve sorunlarý tahlil edip kiþileri tekrar sisteme entegre etmeye yarayacak çalýþmalar yapmaktadýr. (Türkiye'de son yýllarda akýl hastanelerini geçim sýkýntýsý nedeniyle ruhsal bozukluk yaþayan insanlar doldurmaktadýr)
Sistemden korkmayalým çünkü asýl o bizden korkuyor! Burjuvazinin tüm bu güvenlik uygulamalarýn ezilen sýnýf için deðil aslýnda kendi güvenliðini saðlamak içindir. Önce toplumsal muhalefetle, sonra da tüm toplumla mücadele yoluna gidiliyor. Ancak sýnýfsal çeliþkiler derinleþtikçe alt sýnýflarýn gücünü hangi kontrol mekanizmasýyla ya da güvenlik yöntemiyle yenebilecekleri meçhuldür. Zira, her geçen gün derinleþen sýnýfsal kutuplaþma olmasa bile, özgürlüklerin yok edildiði, düþünmenin yasaklandýðý gelecek Ýngilteresi’nde olduðu gibi insanlar plazma televizyonlu, lüks mobilya döþemeli, ýsý yalýtýmlý lüks apartman dairelerinin kendilerini özgür kýlmadýðýnýn farkýna varacaklardýr.
T.Serj
56
Sizin hayatýnýz kaç ekrana sýðdýrýlýyor?
Oturma düzenimiz onun konumlanýþýna göre belirleniyor, uyku saatlerimizi o ayarlýyor, o gün, ertesi gün ve her gün konuþacaðýmýz konular onun hakkýnda oluyor, reklâm aralarý ihtiyaç molalarýna dönüþüyor, öfkemiz bir cümlesine bakýyor, gözyaþýmýz tek bir karakterde somutlaþýyor, beðenilerimiz deðiþiyor, hayatlarýmýz yaþanmaz kýlýnýyor, soluðumuz kesiliyor, heyecanýmýz alevleniyor, merakýmýz içimizi kemiriyor, bildiklerimiz bilinmez oluyor, tüm kavramlar deðiþiyor, sen deðiþiyorsun, toplum deðiþiyor... Bir ilah gibi hayatlarýmýza bu denli hükmeden, evirip çevirip þekil veren þey televizyondan baþkasý deðil. Belki abartýlý bir anlatým olduðunu düþünüyorsun. Ben de "eksik bir anlatým" diye karþýlýk veriyorum ve devam ediyorum. Önce þu dokunulmaz olan kutsal ailemiz ezildi altýnda, siyah-beyazdan renkliye terfi ettik, hayatlarýmýz daha da bulanýklaþtý. Sabah kahvaltýlarýmýz, akþam yemeklerimiz, hafta sonu pikniklerimiz, kestane aromalý sohbetlerimiz birer birer yitip gitti. Herkes kendi dünyasýnda, kendine uygun bir karakter seçti. Ayný odanýn içinde kelimelerimizi esirgedik birbirimizden. Egemen sýnýf ve beraberindeki ideoloji en büyük silahýný doðrulttu evlerimizin içine. Artýk ne yoksulluk kaldý, ne gam, ne keder. Birileri güzel olaný bizim için yaþýyordu nasýl olsa ve birileri bizim yerimize karar veriyordu neyin doðru, kimin yanlýþ olduðuna. Sonra birileri bizim için konuþuyor, bizim için yarýþýyor, bizim için eðleniyordu. Bize ise, o pek rahatsýz koltuklarýmýzda, atýþtýrmalýk hayatlar kalýyordu.
*** Bu uzun giriþten sonra neye varmaya çalýþtýðým anlaþýlmýþtýr. Televizyonun akýllara zarar yükseliþi. Daha doðrusu kapitalizmin geliþmesi ile birlikte kimi ihtiyaçlarý karþýlamaya dönük çabasý. Bir araþtýrmaya göre Türkiye en çok televizyon izleyen toplumlar arasýnda yer alýyor. Bugün televizyon ekranýnda yaklaþýk 30 tane kanal bulunuyor bölgesel kanallarla birlikte. Þöyle biraz düþünüp bu durumu rakamlara vurduðumuz zaman, gerçeðin ne kadar can sýkýcý olduðunu ve sonuçlarýnýn ne kadar vahim olduðunu çýkartabiliriz. Onlarca dizi film, magazin programý, yanlý
haber bülteni, sabah programý, yarýþma... Bakýldýðý zaman bir taþla onlarca kuþ vurulmuþ oluyor. Haber bültenleri aracýlýðý ile olaylar çarpýtýlmaya ve kavramlar belli kalýplara sokulmaya -herhalde ilk akla gelecek olan terör ve terörist kelimeleri olacaktýr- baþlandý. Toplumun ne düþünmesi isteniyorsa o düþünceyi yeþertmek için birtakým fikirler empoze edildi. Hiçbir sorgulamaya mahal vermemek için cümlelerin sonuna belirgin noktalar konuldu. Yarýþma programlarý ile hem aptalca bir eðlence anlayýþý hem de köþe dönmeci bir zihniyet aþýlandý. Eve hapsedilen kadýn, günün belirli saatlerinde yayýnlanan programlar ile dedikoducu, çirkef bir yaratýk haline dönüþtürülmeye baþlandý. Çizgi filmler þiddetin çocuk yaþta içselleþtirilmesini güden ideolojik bir araç oldu. Eni sonu dizi filmler patladý ve asýl kýyamet bundan sonra koptu.
*** "AGB'nin reyting verilerine göre, prime time'da yayýnlanan yapýmlar arasýnda yerli diziler rakip tanýmýyor. Giþe rekorlarý kýran sinema filmleri ile yarýþtýrýlan yerli dizilerin reytingleri, sadece milli maçlarýn yayýnlandýðý gecelerde düþüyor. TV kanallarý ise, milli maçlarýn olduðu akþamlarda, dizilerin tekrarlarýný yayýnlayarak yeni bölümleri tehlikeye atmamayý tercih ediyorlar." ( Mustafa Sönmez sendika.org) Artýk ithal pembe diziler yerine daha ucuza mal olan ve kabul görmesi daha kolay olan yerli dizler meydanda cirit atmaya baþlýyor. Hem reklamcýlar kazanýyor, hem oyuncular, hem kanallar hem de kapitalizm. Kaybeden tabii ki hiç farkýna varmadan bir bütün olarak toplum oluyor. Bir kitle imha aracý olarak televizyon egemen sýnýfa göbekten baðýmlý olduðunu her hamlesiyle bizlere kanýtlamýþ oluyor. Þimdilerde en çok gözümüze polis dizileri takýlýyor. Bir an durup düþünüyoruz sayýlarý neden bu kadar çok diye. Biz mi öküzün altýnda buzaðý aramaya çok meraklýyýz, yoksa olaylarýn öküz ve tren paydasý altýnda karþýlanmasýndan mý endiþeliyiz? Belinde silah, elinde cop, yüzünde gaz maskesi her türlü hak arama mücadelesini kana bulayan bir emir komuta zincirinin halkalarýndan birinden bahsediyoruz. Toplum önünde temizlenme ve yaptýklarýný meþrulaþtýrma ihtiyacýna karþýlýk "fedakâr, cefakâr ve kahraman" polislerimiz tüm "vatan, millet, Sakarya" edebiyatý içinde, bizlerle ekranlarýmýzdaki yerini alýyor. Sonuç olarak tüm medya tarafýndan ki en büyük etkileri televizyon da somutlaþýyor, kuþatýlmýþ bir toplum var karþýmýzda. 7'sinden 70'ine herkes bir yerinden örseleniyor. Yani burjuvazi tüm iletiþim araçlarýný kendi çýkarlarý doðrultusunda kullanýyor. Böylece toplum üzerinde oluþturduðu düþünsel baský ile geleceðini saðlama alýyor. Bunun bir ayaðý ekonomik yaptýrýmlar olduðu gibi sosyal ve kültürel yaptýrýmlar oluyor. Bu durum ancak bir sýnýf olarak burjuvazinin iktidardan koparýlmasýyla deðiþebilir.
N. Asya
Bir-K Kar Gençliði "Enternasyonal Gençlik Buluþmasý"'na hazýrlanýyor! Yurtdýþýnda bir süredir perspektifimize uygun bir çalýþmayý nihayet hayata geçirmenin yoðun çabasý içerisindeyiz. Bu çalýþmanýn temel alanlarýndan biri de gençliktir. Yurtdýþýnda gençlik denince hemen akla gelen ise 'üçüncü kuþak'' olmaktadýr. Sözkonusu bu kuþak, Almanya, Fransa ya da baþka bir Avrupa ülkesinde doðup-büyüyen, tamamýyla olmasa bile, çok büyük ölçüde buranýn kültürüyle þekillenen ve yaþamýn hemen her alanýnda esas olarak yaþadýðý ülkelerin dilini konuþan gençlerden oluþmaktadýr. Gerçek þu ki, bu gençlerin ezici bir çoðunluðu için Türkiye, sadece tatile gidilen, anne ve babalarýnýn ülkesi, ya da akrabalarýnýn yaþadýðý bir ülke olmanýn dýþýnda pek bir anlam ifade etmemektedir. "Üçüncü kuþak'' bu gençler, dünyanýn en zengin ülkelerinde yaþamalarýna raðmen, tümü de emekçi olan aileleri gibi, günden güne yaþamlarýný biraz daha çekilmez hale getiren sorunlarla boðuþmaktadýr. Göçmen olmaktan kaynaklanan sorunlar, iþsizlik, meslek yeri bulamama, eðitimin ticarileþtirilmesi, kültürel yozlaþma ve geleceksizlik, bu sorunlarýn en temel olanlarýdýr. Bir göçmen ülkesi olan Almanya, Türkiyeliler'in dýþýnda, Ýtalyan, Rus, Ýspanyol, Polonyalý, Arjantinli, Yunanlý gibi birçok ulustan emekçilerin de yaþadýðý bir ülkedir. On milyonun üzerindeki bu göçmen kitlesinin ezici bir çoðunluðunu ise gençler oluþturmaktadýr. Yerli ve göçmen, hepsi de ayný sorunlarla yüzyüzedirler. Ayný sorunlarý yaþayan farklý uluslardan bu gençler, ne yazýk ki, enternasyonal bir mücadele ve bunun aracý olan örgütlenmelerden yoksundurlar. Var olan gençlik örgütleri ise çoðunlukla kapsayýcýlýktan uzak, marjinal örgütlenmelerdir. Göçmenlere ait olanlanlar da bundan farklý olmayýp, ulusalcý dar bir bakýþa mahkum durumdadýrlar. Bu arada gençlik hareketi de parçalýdýr. Dolayýsýyla bizim için, yerli-yabancý, doðulu-batýlý tüm uluslardan gençliðin ortak sorunlarý temelinde mücadele birliðinin koþullarýný yaratma çabasý içinde olmak, sadece bir tercih deðil kaçýnýlmaz bir zorunluluktur. Bir-Kar gençliði olarak, gelinen yerde, bu kaçýnýlmazlýðýn gereklerini yapmanýn tam zamanýdýr diyerek harekete geçmiþ bulunuyoruz. Amacýmýz yalnýzca Türkiyeli üçüncü kuþak gençliðe ulaþmak deðil, ayný zamanda onlarý ortak sorunlarý temelinde yerli ve göçmen diðer uluslardan gençlerle birleþik bir mücadele hedefiyle buluþturmaktýr. Bu amaçla 7 Ekim 2006 Cumartesi günü Almanya'nýn Essen kentinde, "Yeni bir dünya, yeni bir kültür için; enternasyonal gençlik buluþmasý!" þiarýyla bir etkinlik yapacaðýz. Etkinliðe iliþkin bilet, el ilaný ve afiþler basýlmýþ bulunuyor. Etkinliðin materyalleri sadece Almanca basýlmýþ olup, gecenin sunumu da Almanca yapýlacaktýr. Etkinliðin programý da Alman, Filipinli ve Türkiyeli gruplardan
oluþmakta, dolayýsýyla enternasyonal bir nitelik taþýmaktadýr. Enternasyonal Gençlik Buluþmasý'nýn materyalleri bütün bölgelere ulaþtýrýldý. Özellikle pilot bölgelerimiz, yerel gençlik toplantýlarýný yaparak çalýþmalarýný baþlatmýþ bulunuyorlar. Bununla da yetinmiyor, her vesileyle Alman ve Türkiyeli çeþitli gençlik gruplarýný ve tek tek gençleri, etkinliðimize davet ediyoruz. Oldukça heyecanlýyýz. Bu tür bir etkinlik bizim için bir ilk olacaktýr. Bu etkinlikle, baþta buradaki üçüncü kuþak Türkiyeli gençler olmak üzere, her ulustan gence sesleneceðiz. Ýþsizliðe, eðitimsizliðe, ýrkçýlýk ve yabancý düþmanlýðýna, emperyalist savaþa, kültürel yozlaþmaya ve geleceksizliðe karþý yerli ve göçmen her ulustan gençliðin birleþik-devrimci mücadelesini geliþtirmeye hizmet eden bu mütevazi çabamýzýn baþarýsý için yoðun bir emek harcayacaðýz. Yaþasýn enternasyonal dayanýþma! Gençlik gelecek, gelecek sosyalizmdir!
Bir-Kar Gençliði/Almanya 15 Eylül 2006
57
Emperyalizmin nükleer maskesi 58
Emperyalizm yine bir maskeli balo düzenledi. Hiçbir þeyden de kaçýnmamýþ konuklarý için. Masalarda tabak tabak özgürlük, yenmeyi bekliyor. Sýnýrsýz kan içiyorlar, kan bürüyor gözlerini. Onur konuðu nükleer, beyazlar içinde. Savaþý, vahþeti, ölümü anlatan o siyah suratýný maskelemek için beyazýn masumiyetine bürünmüþ. Emperyalizm ondan etkili bir konuþma yapmasýný istiyor. "Kandýr" diyor, "gülümse, masum görün! Acý ve zulme kapattýðýmýz maskeye inandýr onlarý." Nükleer çýkýyor kürsüye gülümseyerek ve diyor ki; "Ýnsan dostlarým! Ben söylendiði gibi zalim deðilim. Emperyalist savaþa hizmet etmem asla. Nükleer silahlarla nükleer santrallerin hiçbir baðlantýsý yoktur. Ben insanlýk için uðraþýrým çevre dostuyum…" Bu sözler emperyalizmin hoþuna gidiyor ve alkýþlýyor. Nükleer o kadar çok içmiþ ki baþý dönünce masum maskesini düþürüyor. Ýnsanlar dehþete kapýlýyor. Ölümü görüyorlar nükleerin siyah suratýnda. Maskesi düþen nükleer itiraf ediyor. Diyor ki; "Nükleer enerji santralleri, nükleer silah çalýþmalarýnýn bir sonucudur. 1945 yýlýnda Hiroþima'ya ve Nagazaki'ye atýlan atom bombasýndan da aslýnda ben sorumluyum. Nükleer santralleri oluþturan parçalarý üreten þirketler ayný zamanda nükleer silah üreten þirketlerdir. Nükleer santrallerin nükleer silaha dönüþümünü saðlayan madde plütonyum'dur. Benim ürettiðim plütonyum nükleer silah yapýmýnda kullanýlýr." Emperyalizm dehþete kapýlmýþtýr. Aralarýnda olan iliþkinin söylenmesinden korkmaktadýr. Nükleer itiraflarýna devam eder: Adana MYO'dan merhaba! "Ermenistan'da ki Metsamor nükleer santrali de benim. Ermenistan hükümeti santrali yalnýzca enerji üretmek için kullanmadý. Ayný zaman da nükleer silah konusunda da ciddi çalýþmalar yaptý. Çernobil faciasýnýn halen süren etkilerinden de ben sorumluyum. Doðu Karadeniz'de sakat ve ölü Burjuvazi ucuz iþgücü ihtiyacýný karþýlayabilmek, kendine kalifiye eleman doðan bebeklerden, kanserden, yetiþtirebilmek için meslek liselerine ihtiyaç duyar ve meslek liselerini de bu ihtiyacý ölümlerden ben sorumluyum." çerçevesinde þekillendirir. Meslek liselerinde okuyan öðrencilerin üniversite haklarý Ve emperyalizmin korktuðu tamamen ellerinden alýnýr, çünkü onlarýn okumasý deðil, sermayenin sömürü çarklarýnýn cümle gelir: arasýnda hemen yerlerini almalara gerekir. Bu anlamýyla iþçi ve emekçi çocuklarýna "Bunlarý bana kendi üniversite kapýlarýný tamamen kapatýlýr. çýkarlarý uðruna, kendi savaþý Meslek liselerine gösterilen sahte iki yýllýk üniversiteler de bu ihtiyaçlarýnýn bir uðruna, insanlýðý yok etmek için parçasýdýr. Hem meslek liselileri iki yýl daha eðitim sistemlerinin içerisinde tutmak emperyalizm yaptýrdý. Yeni çabasýndalar, hem de kendilerine yetiþtirecekleri kalifiye elemanlarýn niteliðini yükseltmek zalim planý ise beni Sinop'a istemektedirler. Ortada bir dizi teknik eleman olduðunda, bu sermayeye hem seçme, hem göndermek. Sinop Çernobil de çalýþanlarý iþ korkusuyla tehdit etme ve istediðinde nitelikli iþgücü bulabilme imkâný olmasýn! Suçlarýma bir tane saðlamaktadýr. Meslek liselerinde yaþanýlan sömürü bir doz fazlasýyla MYO'larda da daha eklemeyin. Býrakýn kan sürmekte ve öðrenciler karþýlýksýz çalýþtýrýlmaktadýr. içmeyi. Geleceðiniz için yok Günümüzde sistem liselere yozlaþtýrma saldýrýsýyla düþünmeyen bireyler yetiþtirmeyi edin beni. Yok edin amaçlýyor. Bu saldýrýyý kendilerine ucuz iþgücü saðlamak amaçlý kurduklarý meslek emperyalizmi." liselerinde daha yoðun uyguluyor ve MYO'larda sürdürüyor. Çünkü ne kadar az düþünen, ne kadar az sorgulayan bir gençlik yaratýlýrsa, onlarý rahatça sömürme imkâný bulacaklar. Bizler MYO'lara yönleltilmiþ saldýrýlara karþý artýk Adana MYO'dan da sesimizi (Karadeniz'de Martý yükselteceðiz. Sermayeye ucuz iþgücü olmayacak, geleceðimiz için mücedele edeceðiz. Olmak bülteninin Sistemin istediði bireyler olmayý reddedeceðiz. Devrimin ve sosyalizmin bayraðýný Adana MYO'da en yükseklerde dalgalandýracaðýz.
Kazanan biz olacaðýz!
Ekim 2006 sayýsýnda alýnmýþtýr...)
Adana MYO'dan Ekim Gençliði Okuru
* … E A C N E I R G A L U C L O Y
Bir kuþ pençesi deðil beyaz avucun üzerine konmuþ karaltý. Kömürleþmiþ derinin altýnda bir can saklý. Ve sonunda beyaz adamýn elinde açlýðýn pençesi kaldý! Docus Ýnzikuru annesinin kesilmiþ memesinin baþýnda bir dakika duraksadý. Baþý döndü. Yorgundu, þehir merkezi ile köyün arasý 12 km idi. Güvenli bir uyku için 12 km yol yürümüþtü akþam, uyandýktan sonra köye dönmek için 12 km… Açtý, dünya yeniden bölüþüldüðünden beri Afrika ne kadar açsa, o kadar açtý. Annesinin kesilmiþ memesinin baþýnda bir dakika duraksadý. Annesinin kan sýzan memelerini yadýrgamadý ama. 10 yýllýk yaþam tecrübesi ölümden korunmayý ama ölüme þaþýrmamayý öðretmiþti ona. Açlýðýyla barýþmýþ, yürüyüþlerine alýþmýþtý. Ya gece yolcusu olacaktý, ya kaçýrýlan 20 bin çocuktan biri... Buram buram kan kokan o köy meydanýnda daha fazla duramazdý. Karanlýk bastýrmadan yiyecek iki lokma ekmek bulmalý, uyku için yola koyulmalý… Kendine uzanacak yardým elini sorgusuz sualsiz kabul edecek yaþtaydý. O yaþa dek hep kara derililerden þiddet görmüþ olmanýn yanýlsamasýyla, alýþkýn olmadýðý saðlýklý bedenlerinden korksa da, beyaz adamlara güvenmeyi öðrenmiþti. Docus Ýnzikuru katilinin elini tuttuðu bu fotoðraf çekildiði anda belki de katiline derin bir minnet duyuyordu. Açlýðýnýn nedeninin o beyaz adamda saklý olduðunu o yaþta nereden bilebilirdi?
*Uganda’da yaþanan iç savaþ boyunca 20.000 çocuk ‘asker’ olarak yetiþtirilmek üzere kaçýrýldý. Kaçýrýlmamýþ olanlar ise her gece, daha güvenli olan þehir merkezlerine yürüyorlardý. Ýþte bu yüzden onlara ‘Gece Yolcularý’ deniyordu...