23
Neo-liberal sald›r›lar›n anayasas›... 24
GATS ve e¤itim alan›nda sald›r› GATS genel olarak devlet taraf›ndan verilen kamu hizmetlerinin özel sektöre devrini düzenleyen bir anlaflma olarak tan›mlanabilir. GATT ile belirlenen mal ticareti görece basit bir biçimde düzenlenebilirken, GATS ile belirlenen hizmet ticareti oldukça karmafl›k bir biçimde düzenlenmektedir. Bunun nedeni, GATS’›n oldukça genifl bir biçimde içine ald›¤› hizmet türlerinin biçimi, içeri¤i ve gerektirdi¤i kapsaml› yasal ve fiziksel altyap› uygulamalar›d›r. GATS’›n kapsam› yaln›zca bir hizmetin yerine getirilmesi ile s›n›rl› de¤ildir. Bu hizmetin yerine getirilebilmesi için gerekli olan tüm ürünlerin üretimi de GATS’›n kapsam› içerisindedir. GATS ile uluslararas› sermayenin ya¤mas›na aç›lacak olan hizmet alanlar› flöyle s›ralanabilir: Telekom, posta hizmetleri, görsel ve iflitsel iletiflim hizmetleri de dahil olmak üzere iletiflim; inflaat ve ba¤lant›l› mühendislik hizmetleri; e¤itim; enerji, su iletim sistemleri ve at›k su iflleme; tüm çevresel hizmetler; finansal, mali ve bankac›l›k hizmetleri; sosyal hizmetleri de kapsayacak flekilde sa¤l›k ve ba¤lant›l› hizmetler; turizm, seyahat ve bu iki sektörle ba¤lant›l› tüm hizmet ve ürünlerin üretimi; kültürel ve sportif hizmetler; kara, hava, deniz ve tüm di¤er ulafl›m hizmetleri ve di¤er hizmet alanlar›.
genel hatlar› ile ele al›nacak. Türkiye’deki özellefltirme uygulamalar›na son y›llarda büyük bir h›z verildi. Özellefltirmeler en kârl› hizmet alanlar›nda gerçekleflti. Son y›llarda iletiflim, ulafl›m, enerji üretimi ve da¤›t›m› gibi, temel önemde stratejik hizmet alanlar› özellefltirildi. Yerel yönetimler yasas›ndan kamu ihaleleri yasas›na, belediyelerin sundu¤u altyap› hizmetlerine iliflkin yasal düzenlemelere bakt›¤›m›zda; bu de¤iflikliklerin GATS’a uyum yasalar› çerçevesinde gerçekleflti¤ini görüyoruz. Küçük bir örnek verecek olursak; Ankara ve ‹stanbul’da Sular ‹daresi, Su ve Kanalizasyon ‹daresi’ne dönüfltürüldü. Böylelikle bu kurumlar, belediyelerden ba¤›ms›z özerk kurumlara dönüfltürülerek özellefltirmelerin önü aç›l›yor. Yine su konusunda verilebilecek bir di¤er örnek Antalya’d›r; Antalya’da su hizmetini verme yetkisi bir Frans›z su tekeli olan Lyonnaise des Eaux adl› flirkete verilmifltir. Projeye 100 milyon dolar kredi sa¤layan DB, ihalenin uluslararas› olmas› flart›n› koflmufltur. Örnekler art›r›labilir. Ancak bir genelleme yapabilmek için bunlar yeterlidir. Dahas› e¤itim sorununu ele ald›¤›m›zda, daha fazla ve oldukça somut örnekler verebilece¤iz. Burada verilen örnekler üzerinden rahatl›kla denebilir ki; Türkiye alt›na imza att›¤› GATS’›n gereklerini fazlas›yla yerine getirmifltir ve getirmeye kararl› bir biçimde devam etmektedir.
GATS ve e¤itim GATS ve Türkiye Anlaflman›n imzac›lar›ndan olan Türkiye’de de hizmet sektörünü düzenleyen kanunlarda bir dizi de¤ifliklik gerçekleflti. Burada konumuz esas olarak e¤itim oldu¤u için, di¤er alanlardaki de¤ifliklikler
GATS çerçevesinde tam bir ya¤maya aç›lan/aç›lacak olan e¤itim “sektörü”, anlaflman›n en önemli parçalar›ndan biri. Dünya e¤itim “sektörü” y›ll›k 2 trilyon dolarl›k bir pazar durumunda. 50 milyon ö¤retmen, 1 milyar ö¤renci, yüzbinlerce e¤itim kurumuyla e¤itim “sektörü”, burjuvazi için oldukça ifltah kabart›c› bir kâr alan›. Dünya toplam ticareti üzerinden dolafl›ma giren tutar›n ‘97 rakamlar›yla 5.47 trilyon dolar oldu¤u düflünülürse, e¤itim üzerinden dolafl›ma giren 2 trilyon dolar›n çekicili¤i kendili¤inden anlafl›l›r. E¤itimin piyasaya aç›lmas›/ticarilefltirilmesi asl›nda GATS öncesinde var olan bir e¤ilim. Bunun ürünü olarak daha GATS öncesinde birçok ülkede e¤itim belli düzeylerde özel giriflime aç›lm›flt›r. Özellikle ilk ve orta e¤itimde bu geliflme daha h›zl› yaflanm›fl, irili ufakl› bir y›¤›n özel okul aç›lm›flt›r. Türkiye’de de bu geliflme böyle
yaflanm›fl, özel ilk ve ortaö¤retim kurumlar› mantar gibi ülkenin her yan›na da¤›lm›flt›r. Bu durum elbette GATS’›n e¤itimin özellefltirilmesindeki belirleyicili¤ini ortadan kald›rm›yor. GATS özellefltirme süreçlerine belirgin bir h›z kazand›rmakla kalm›yor, daha önce ulusal sermayeye aç›lan alanlar› uluslararas› tekellere de aç›yor. Özellikle ‘95 sonras›nda emperyalist ülkelerde de dahil olmak üzere dünyan›n her yan›nda yeni yasalar ve uygulamalarla h›z kazand›r›lan e¤itimin ticarilefltirilmesi sürecini daha yak›ndan ele ald›¤›m›zda görece¤iz ki, GATS oldukça h›zl› ve yayg›n bir uygulama alan› haline gelmifl durumda. GATS sürecini bafllatan DTÖ belgelerinde e¤itim bir kamu hizmeti olarak de¤il, pazar olarak tan›mlan›yor. Ayn› belgelerde e¤itim “pazar›” befl kategoriye ayr›l›yor: ‹lkö¤retim, ortaö¤retim, üniversite, yetiflkin e¤itimi ve di¤er e¤itim. ‹lk ve ortaö¤retim kurumlar›n›n özellefltirilmesi, yüksek ö¤retimin özellefltirilmesine göre görece daha zor. Ve e¤itim ticareti aç›s›ndan en kârl› ve verimli alan yüksek ö¤retim alan›. ‘95 y›l›nda yüksek ö¤renim “ticareti”nin 27 milyar dolar oldu¤u tahmin ediliyor. ‘90’lar›n bafl›nda kendi ülkesi d›fl›nda e¤itim gören ö¤renci say›s› ise 1.5 milyon civar›nda. Günümüzde rakam en az birkaç kat artm›fl olmal›. Yüksek ö¤retimin uluslararas› piyasalara aç›lmas› önündeki bafll›ca sorunlar, ö¤rencilerin ve ö¤retmenlerin ülke d›fl›na ç›kmas› ve e¤itim hizmetini alacaklar› ülkelere girmesi s›ras›nda yaflanan sorunlard›r. Milyonlarca ö¤retmen ve ö¤renci için pasaport ve vize almak, gümrük s›n›rlar›na tak›lmak temel sorunlar. Ancak bu sorunlar için de çözümler bulunmufl. Uzaktan e¤itim, sanal üniversite kampüsleri, teknolojinin yard›m› ile bulunabilen çözümler aras›nda. E¤itimde kullan›lan teknolojiler aras›nda audiokonferanslar, videokonferanslar, bilgisayarlar için yeni programlar, CD-ROM’lar ve elbette internet var. Özellikle internet arac›l›¤›yla kurulan sanal üniversiteler etkili bir çözüm gibi duruyor. Yeni yeni
geliflen bu uygulamaya örnek verecek olursak: Kaliforniya Los Angeles &Uum Üniversitesi internet arac›l›¤›yla açm›fl oldu¤u sanal ders say›s›n› 50’ye yükseltirken, bu derslere 44 Amerikan eyaleti ve 8 ülkeden ö¤renciler devam ediyor. ‘97 rakamlar›yla Amerikan kolej ve üniversitelerinin %55’i 25 uzaktan ö¤retimi uyguluyor. Bu sanal üniversitelere girifl yapan ö¤renci say›s› 1 milyonun üzerinde, 2000 sonras›nda bu rakam›n 3 kat›na ç›kmas› bekleniyordu. Bu sektör öylesine geliflmifl ki, ünlü bir magazin dergisi olan Forbes’te “siber-üniversiteler” aras›nda yap›lan bir karfl›laflt›rmada en iyi 20 “siber-üniversite” seçilmifl ve bu üniversitelerin isimleri yay›nlanm›fl. Bir baflka örnek ise tamamen sanal bir kampüs olan Western Governers Üniversitesi. Bu üniversite ‹BM, AT&T, Cisco ve Microsoft gibi tekellerin deste¤i ile kurulmufl. Üniversitedeki dersler baflka baz› üniversitelerdeki ö¤retim görevlileri taraf›ndan haz›rlan›yor ve internet arac›l›¤›yla ö¤rencilere sunuluyor. Bu sanal üniversite ö¤rencileri ile internet d›fl›nda bir ba¤lant› kurmuyor. Ö¤retmenleri devre d›fl› b›rakan bu e¤itim tarz› daha fazla kâr amac›yla yayg›nlaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. UNESCO’un yapt›¤› bir araflt›rmaya göre, uzaktan e¤itim veren ülkeler aras›nda ilk s›ray› ABD al›yor. Fransa, Almanya ve ‹ngiltere ise ABD’nin ard›ndan gelen ülkeler. ABD ekonomisi içinde e¤itim “ihracat›” önemli bir yer tutuyor. 1996’da 7 milyar dolar olan e¤itim ihracat›, di¤er ihracat kalemleri aras›nda beflinci s›rada yer al›yor.
26
Üniversite-sermaye iflbirli¤i üzerine Üniversite ve sermaye iflbirli¤i, en az burjuvazi kadar biz iflçi ve emekçi çocuklar›, devrimci ve ilerici gençler, hatta iflçi ve emekçiler taraf›ndan önemsenmesi gereken temel önemde bir konu. Yaln›zca e¤itimin ticarilefltirilmesi yönünden de¤il, fakat ideolojik-siyasal bir sald›r› olarak da üniversite-sermaye iflbirli¤ini ele almak, bu sald›r›y› karfl›lamak zorunday›z. Bu iflbirli¤ini teorik arka plan› ile ele ald›¤›m›zda görülecektir ki, uzun bir süredir yaflad›¤› bunal›m› yine bizlere fatura etmek isteyen burjuvazinin kapsaml› bir sald›r› program›yla karfl› karfl›yay›z.
Üniversiteler: Düzenin yeniden üretim merkezleri Üniversite ilk kuruldu¤u ça¤dan itibaren temel bir iflleve sahip oldu. Bu ifllev verili düzenin sürekli bir biçimde yeniden üretilmesini sa¤lamakt›. Kilise bünyesinde, keflifllerin ve kilise görevlilerinin yetifltirilmesini sa¤lamak için verilen e¤itimle bafllayan süreç, sonras›nda lonca yap›s›yla birlikte giderek de¤iflti. Bilgiye sahip olmak için biraraya gelen ö¤renciler ile bilginin yayg›nlaflt›r›lmas›n› savunan hocalar›n birlikte örgütlendikleri lonca yap›s› içinde üniversite kavram› ve onun ifllevi de¤iflime u¤rad›. Ortaça¤’da kilisenin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için ifle koyulan üniversite, art›k kapitalizmin ihtiyaçlar›na göre flekillenmeye bafllad›. ‹deolojinin yeniden üretim alanlar›ndan biri olan üniversite, bu ifllevinden kaynakl› siyasal iktidar için vazgeçilmez bir role sahiptir. Frans›z devrimiyle iktidar› alan burjuvazinin temel taleplerinden biri genel e¤itim hakk›yd›. Kuflkusuz bu burjuva düzene hizmet edecek bireyler yetifltirmeyi hedefliyordu. Günümüzde de üniversiteler ayn› ifllevi yerine getiriyorlar. Bunun yan› s›ra, özellikle kapitalizmin krizinin derinleflmesiyle birlikte, bir bütün olarak e¤itim sistemi kapitalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden örgütleniyor. Bu yeniden örgütlenme, özellikle son y›llarda daha ileri bir düzeyde
gerçeklefltirilmeye baflland›. Kapitalizmin ‘70’lerde bafllayan ve giderek derinleflen krizine paralel olarak neo-liberal sald›r›lar dünya ölçüsünde yayg›nlaflt›, ‘89 çöküflü sonras›nda ise yepyeni bir boyut kazand›. “Sosyal devlet” anlay›fl› terkedildi. Baflta e¤itim ve sa¤l›k olmak üzere topluma sunulan tüm hizmetlerin kapitalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden örgütlenmesi süreci böylece bafllad›. Neo-liberal düflünceye uygun olarak, e¤itim herkes için temel bir hak ve “kamusal” bir alan olmaktan ç›kt›, “yar›-kamusal bir hizmet”e (K.Gürüz) dönüfltü. Böylelikle e¤itim piyasaya sürülen bir meta haline getirildi. Piyasa için üretilen her meta gibi e¤itim de piyasan›n koflullar›n göre yeniden düzenlenmeye baflland›. Böylece e¤itimin paral› hale getirilmesi, ticarileflmesi ve kârl› bir alan oldu¤u oranda bizzat burjuvazi taraf›ndan sunulan bir “hizmet”e dönüflmesi mümkün hale geldi. Sermayenin, farkl› sektörlerle birlikte e¤itime yapt›¤› yat›r›m›n geri dönüfl –kârl›l›k- oranlar›na bakt›¤›m›zda, “e¤itim sektörü”nün ne kadar kârl› bir yat›r›m alan› oldu¤u ortaya ç›k›yor.
Üniversitenin yeni rolü Neo-liberalizmin e¤itim politikas›nda yüksek ö¤retimin daha özel bir yeri var. Öncesinde bilgi üretilmesi ve bu bilginin yayg›nlaflt›r›lmas› rolü üzerinden tan›mlanan üniversite, bu yeni süreçle birlikte art›k üretim süreçlerine do¤rudan kat›l›yor. Bu kat›l›m üniversite ile sermaye iflbirli¤i olarak ortaya ç›k›yor. Üniversitede bilgi üretimi sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda örgütleniyor. Burjuvazi için yaflamsal önemde oldu¤u söylenen üniversite-sermaye iflbirli¤inin dayand›r›ld›¤› temel argümanlar flunlard›r: ‹lk argüman, sanayiye yönelik teknolojik geliflmenin ekonomik rekabet gücünü artt›raca¤›d›r. Dünyan›n yaflad›¤› de¤iflim ve geliflim süreci bilgiyi (siz teknoloji olarak okuyun) daha önemli bir noktaya tafl›yor. Üretim süreçlerindeki emekyo¤un tarzdan bilgi-yo¤un tarza geçifl süreci, bir sanayi girdisi olarak bilgiyi yaflamsal bir öneme kavuflturuyor. Bilgiye sahip olan›n rekabet gücü di¤erlerine oranla daha da gelifliyor. Böylelikle bilgi giderek ticari bir kavrama dönüflüyor. Bu temel belirlemelerin ›fl›¤›nda burjuvazi üretim süreçlerine araflt›rma-gelifltirme (Ar-Ge) kurumlar›n› ekledi. ‹lk olarak kendi iflletmesi bünyesinde oluflturdu¤u Ar-Ge kurumlar› bir dizi olumsuzluk tafl›yordu. Bunlardan ilki Ar-Ge’nin riskli bir yat›r›m alan› olmas›, araflt›rmalar›n uzun sürmesiydi. Buna ra¤men yap›lan araflt›rmalar bir sonuca ulaflmadan son bulabilir, dahas› ortaya ç›kan sonuç sermayenin bir ifline yaramayabilirdi. Kald› ki Ar-Ge çal›flmalar› oldukça pahal› bir yat›r›m alan›yd›. Ayn› zamanda bu kurumlarda çal›flt›r›lacak personelin bulunmas› ve bu personelin ücretlerinin karfl›lanmas› onun için apayr› bir yüktü. Yan› s›ra labarotuvar ve gerekli teknik donan›mlar›n sa¤lanmas› da ciddi bir yat›r›m gerektiriyordu. Yaratt›¤› tüm bu sorunlar nedeniyle sanayi kurumlar› bünyesinde oluflturulan Ar-Ge bölümleri sermayenin istedi¤i sonuçlar› vermedi. Bunun üzerine birçok olana¤a sahip olan üniversitelerden yard›m almak, onun kaynaklar›ndan
faydalanmak yönünde bir e¤ilim olufltu. Türkiye’de 1983’ten sonra özel sektör, kamu ve üniversiteler üzerinden Ar-Ge için ayr›lan personel say›s› ve yap›lan Ar-Ge çal›flmalar›na bakt›¤›m›zda görece¤iz ki, üniversiteler her iki aç›dan da özel ya da kamu sektörünün çok daha ilerisindedir. Personel ve yap›lan Ar-Ge çal›flmalar› bak›m›ndan özel ya da kamu sektörü, üniversite kadar geliflmifl de¤ildir. Tüm dünyada Türkiye’dekine benzer bir tablo söz konusudur. ‹flte bu nedenlerle üniversiteler burjuvazinin yukar›daki sorunlar›na çözüm olabilecek yegâne kurumlar oldular. 1970’lerle beraber emperyalist ülkelerde Ar-Ge çal›flmalar› büyük oranda üniversitelere kayd›r›lmaya baflland›. Üniversiteler de sermayenin yard›m talebine tamamen olumlu yan›t verdiler. Bu durum özellikle Amerika’da böyle oldu. Böylelikle üniversite-sermaye iflbirli¤i sürecine yeni boyutlar kazand›r›lm›fl oldu.
Türkiye’de üniversite-sermaye iflbirli¤i Ülkemizde bu iflbirli¤ini teorize etme ve uygulama çabas› içinde olan bafll›ca kurumlar ise YÖK, TÜB‹TAK ve TÜS‹AD’t›r. TÜB‹TAK daha çok bu iflbirli¤ini meflrulaflt›rma çabas› içinde olurken, YÖK üniversite-sermaye iflbirli¤inin önündeki yasal ve fiili engelleri ortadan kald›rmak ve bu iflbirli¤ini en üst düzeyde gerçeklefltirmek, TÜS‹AD ise her iki ifli birden gerçeklefltirmek çabas› içindedir. TÜB‹TAK bu süreçte üniversitenin üzerine düflen rolü aç›k bir biçimde flöyle ifade ediyor: “E¤er, toplumun bilim ve teknoloji yetene¤ini yükseltmek... bir toplumsal varolufl sorunu haline gelmiflse ve bu sorunun çözümü için üniversitenin yetenek ve birikimine gereksinim duyulmuflsa, modern üniversite ve ça¤›m›z bilim adam›, toplumsal sorumlulu¤unun bir gere¤i olarak, elbette, bu isteme yan›t verecektir.” (TÜB‹TAK, Türkiye Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤inin Gelifltirilmesi-Alt Komisyonu Raporu 1994). TÜB‹TAK yukardaki söylemiyle toplumun ç›karlar›n› bir avuç kapitalistin ç›karlar›na eflitleyerek, buradan üniversiteye yeni bir rol biçiyor. 1990’da TÜB‹TAK taraf›ndan gerçeklefltirilen 1. BilimTeknoloji fiuras›’nda kapsaml› de¤erlendirmelere konu edilen üniversite-sermaye iflbirli¤inin fikri temelleri at›ld›: “Üniversitelerde gerçeklefltirilen araflt›rmalar›n %90’›n› oluflturan ve lisansüstü e¤itimin bir parças› olarak yap›lan çal›flmalar, salt akademik derece amac›na ba¤l› olmaktan ç›kar›lmal› ve büyük ölçüde sanayi iflbirli¤inin ihtiyaçlar›na yöneltilmelidir.” (TÜB‹TAK 1. Bilim-Teknoloji fiuras›’ndan aktaran Metin Özu¤urlu/ÜniversiteSanayi ‹flbirli¤i tart›flma metinleri, AÜSBF). Yine 1. Bilim ve Teknoloji fiuras›’nda, TÜB‹TAK üniversite-sermaye iflbirli¤i konusunda devletin h›zland›r›c› ve düzenleyici bir rol üstlenmesi gerekti¤ini ifade
ederken, devletin bu konuda yapmas› gerekenleri flöyle s›ralad›: “- Üniversitelerdeki ö¤retim üyelerinin sanayiye, sanayideki uzmanlar›n üniversitelere rahatl›kla geçebilmeleri sa¤lanmal›d›r. - Üniversitelerin müfredat programlar›nda sanayinin ihtiyaçlar›na cevap verecek de¤ifliklikler yap›lmal›d›r. - Bilim ve teknoloji öncelikleri, sektör baz›nda belirlenmelidir. - Üniversiteler endüstriye iflletme ve tasarruf projeleri ile yard›m etmelidir. - Üniversitelerde bulunan araflt›rma uygulama merkezlerinin sanayi ile birlikte yürütülmesi gerekir. Bu merkezlerin yetkili yürütme kurullar›nda sanayiciler de yer almal›d›r ve finansman›na kat›lmal›d›r. Sanayiciler cirolar›n›n örne¤in %0.1’ini bu merkezlere verebilir. Bu durumda finansman sorunu çözülece¤inden ve neyin araflt›r›laca¤› konusunda sanayiciler de söz sahibi olaca¤›ndan uygulamaya dönük araflt›rmalar yapma flans› artacakt›r. - Üniversitelerin endüstriye kaliteli eleman yetifltirmesi hususunda en önemli problem ö¤retim üyesi s›k›nt›s›d›r.” (TÜB‹TAK, 1990) TÜB‹TAK’a göre üniversitenin sermaye ile olan iflbirli¤i onun “akademik özerkli¤inden” bir fley kaybettirmeyecek, bir flartla: “Sanayici, bilimcilerin ba¤›ms›z entelektüel faaliyetlerine kaba müdahalelerde bulunmamal›d›r” (agy). TÜB‹TAK akademik özerkli¤i ve özgür bilimsel e¤itimi baz› akademisyenlerin “ba¤›ms›z entelektüel çal›flmalar›na” indirgemekle kalm›yor, ayn› zamanda kapitalistlerin bilim adamlar›n›n çal›flmalar›na müdahalelerini “kaba” bir biçimde yapmad›klar› müddetçe bir sorunun yaflanmayaca¤›n› düflünüyor. Sermayenin hizmetkarl›¤›na kendini adam›fl bir grup “bilim adam›”ndan baflka türlü bir yaklafl›m da beklenemezdi zaten.
27
Bölümler ve üniversiteler aras› eflitsizlikler!
28
Ticari e¤itim ve üniversiteler Neo-liberal politikalar ve üniversiteler aras› iflbölümü YÖK’ün bafl›na 1995’te getirilen Kemal Gürüz’ün y›ld›z› 1994 y›l›nda haz›rlad›¤› bir raporla (“Türkiye’de Yüksek Ö¤retim, Bilim ve Teknoloji”) parlad›. “Yazarlara göre ça¤dafl üniversite ‘modern iflletmecilik teknikleri ile yönetilen bir kurum’ (s.146) olarak düflünülmelidir ve ‘pazar ekonomisine’, ‘arz ve talep koflullar›na’ uymak zorundad›r. Yetifltirilecek ö¤renci tipi aç›s›ndan ise ‘bilgi toplumu ve küreselleflme sürecinin gerektirdi¤i insan gücü profili’ gündemdedir (s.29).” (Toplumsal geliflme ve üniversiteler, Taner Timur, s.544). Önceki YÖK baflkan› Kemal Gürüz taraf›ndan 1994’te TÜS‹AD ad›na haz›rlanan raporda, raporun yazar› Türkiye’deki üniversiteleri baz› gruplara ay›r›yor. Bu gruplardan ilki az say›da elit üniversiteden olufluyor. Bu üniversitelerin temel ifllevi lisansüstü e¤itim vermek ve üniversite-sanayi iflbirli¤ini üst düzeyde gerçeklefltirmektir. Bugün e¤itimin ticarilefltirilmesinin en etkin biçimde görüldü¤ü üniversiteler bu kapsama girmektedir. ODTÜ, ‹TÜ, Bo¤aziçi, YTÜ vb. üniversitelerin oluflturdu¤u bu gruptakiler için üniversite-sermaye iflbirli¤i tekno-kentler arac›l›¤›yla bugünden bafllam›fl durumda. Seçkin üniversitelerde kurulan Teknokent projeleriyle amaçlanan, “ileri teknoloji kullanan/üreten flirketlerin oluflumunu ve büyümesini desteklemek, teknoloji geliflimini sa¤lamak, bu yönde çal›flma yapan flirketlere Ar-Ge çal›flmalar›n› yürütebilecekleri ortam ve destek sa¤lamak, üniversitesanayi iflbirli¤ini en üst düzeye
ç›karmak, üniversitedeki araflt›rmalar›n ekonomik de¤ere dönüfltürülmesini sa¤lamak, ülkenin ekonomik ve teknolojik düzeyini yükseltmeye ve böylece ülkenin uluslararas› rekabet gücünü art›rmaya katk›da bulunmak”t›r. (ODTÜ Teknokent internet sitesinden...) Elit üniversiteler aç›s›ndan ÜS‹ ile hedeflenen, ulusal ölçekte sermayenin teknolojik kendini yenileme gücünü (innovasyon) gelifltirmektir. Bu gruba giren üniversiteler aç›s›ndan bir di¤er önemli yan ise üniversitelerin özellefltirilme sürecinin h›zl› ad›mlarla ilerlemesidir. ODTÜ, ‹TÜ ve Bogaziçi üniversitelerinde paral› bölümler (SUNNY programlar›) aç›ld› ve bu bölümler iki y›ld›r ö¤renci almaktad›r. fiu an için salt birkaç bölümle s›n›rl› olan ve ö¤renci de¤iflim program› kapsam›nda bafllat›lan bu özel bölümlerin önümüzdeki y›llarda yayg›nlaflaca¤›ndan kuflku duyulmamal›d›r. Ayr›ca ‹TÜ, ODTÜ, Bo¤aziçi ve Hacettepe gibi “nitelikli” kamu üniversitelerinin “kendi” gelifltirme vak›flar›na devredilerek özellefltirilmeleri hedeflenmektedir. Çeflitli sermaye çevrelerinin kat›l›m›yla kurulan bu vak›flar daha flimdiden yurtlar, yemekhaneler, kültür-sanat birimleri vb alanlar› kendi bünyelerine katm›fl bulunmaktad›r. ‹kinci grupta ise kitlesel e¤itim yapan üniversiteler bulunmaktad›r. Bu gruptaki üniversiteler sanayiye nitelikli iflgücü (mühendis, mimar, iflletmeci vb.) üretmekle görevlidir. Elit üniversiteler d›fl›nda kalan metropol üniversiteleri bu gruptaki üniversiteleri oluflturmaktad›r. Sanayide nitelikli iflgücüne talebin sürekli azalmas› ve meslek liseleri ve MYO arac›l›¤› ile bu yönlü ihtiyaçlar›n karfl›lan›yor olmas› nedeniyle ve de kamusal alanda yaflan›lan genifl çapl› tasfiye sald›r›s› ile beraber; bu üniversitelerden mezun olanlar› bekleyen potansiyel iflsizliktir. Bu gruptaki üniversiteler içerisinde özellikle Ankara Üniversitesi devlet bürokrasisine eleman yetifltirmektedir. ‹kinci gruba giren üniversiteler aç›s›ndan hedeflerden bir di¤eri ise sermaye aç›s›ndan önemli bölümlerin özellefltirilmesinin önünün aç›lmas› için üniversitelerin küçük parçalara ayr›lmas›d›r. Ankara, ‹stanbul üniversiteleri gibi “klasik” üniversitelerin parçalanarak t›p ve hukuk fakültelerinin üniversiteden ba¤›ms›z birer “iflletme” haline dönüfltürülmesi biçiminde yap›lacakt›r. Üçüncü grupta de¤erlendirilen üniversiteler ise “taflra üniversiteleri” dir. Bu üniversiteler ise yine sanayinin kalifiye iflgücü ihtiyac›n› meslek liseleri ve meslek yüksek
okullar› ile birlikte sa¤lamaktad›rlar. Neredeyse her taflra üniversitelerinde yayg›n olarak bulunan MYO bu yönelimin bir sonucudur. Bunun yan›nda s›n›rl› bir biçimde olsa da ÜS‹’ne dair ad›mlar taflra üniversitelerinde de at›lmaktad›r. Bu ad›mlarla amaçlanan bölgesel KOB‹’lerin teknolojik geliflmesine katk›da bulunmak olarak tan›mlanmas›na karfl›l›k, henüz bu yönlü ad›mlar emekleme aflamas›ndad›r. Taflra üniversiteleri için, fen-edebiyat, iktisadi ve idari bilimler ve bölgenin özelliklerine göre veterinerlik, ziraat, e¤itim fakültelerinden biri ve çok say›da yüksek okul biçiminde yeniden yap›land›r›larak güçlü rektörlük ve alt›nda bölümler biçiminde örgütlenerek ve ço¤unlu¤u yeni kurulan bu üniversitelerin görünüflte kamu kurumu olsalar da bir anlamda parça parça yöresel sermayenin denetimine verilmesi hedeflenmektedir. K. Gürüz’ün yapt›¤› bu grupland›rma YÖK’ün yüksek ö¤retim stratejisi olarak ifadelendirilebilir. Bu arada belirtilmesi gereken bir baflka önemli olgu ise, bu grupland›rma içerisinde yer alan her üniversitenin ticari birer kurulufl olarak de¤erlendiriliyor olmas›d›r. Dolay›s›yla verilen bu ticari hizmet için kullan›c›lardan (ö¤rencilerden) bir fiyat talep ediliyor. Bu fiyatland›rmada da bahsi geçen grupland›rma esas al›nacak. Do¤al olarak elit üniversitelerin fiyatlar› çok yüksekken, taflra üniversiteleri makul bir fiyat karfl›l›¤›nda hizmet sunacakt›r.
Anglo-Amerikan e¤itim modeli ve bölümler aras› eflitsizlikler Anglo-Amerikan e¤itim anlay›fl›n›n özünü oluflturan temel yaklafl›m “bilim” ve “teknolojinin” efl anlaml› kullan›larak bilim ve teknolojiyi özdefllefltiren savd›r. Neoliberal iktisad›n temel yaklafl›mlar›ndan birisi olan bu sav› oluflturan teorik gerekçeler flu flekilde s›ralanabilir: “Reel üretim sürecinin, gerek ürün baz›nda gerekse de üretim ve ifl organizasyonlar› baz›nda giderek artan teknolojik muhtevas›, teknolojiyi ve onunla ayr›lmaz bir bütün olan bilimi, do¤rudan bir üretici güç (üretim faktörü) haline getirmifltir. “Bilim adam› (dolay›s› ile üniversite) kendi subjektif niyeti ne olursa olsun, objektif olarak, reel üretim sürecinde en önemli unsurlardan birisi haline gelirken, kendi iradesi d›fl›nda o sürece do¤rudan ba¤›ml› hale de gelmifltir. “Üniversite için yaflamsal olan teknolojidir, teknoloji için aç›l›md›r.” . “ Modern ça¤›m›z›n bilim adam›, toplumsal sorumlulu¤unun bir gere¤i olarak bu isteme kuflkusuz yan›t verecektir .” (ÜS‹ gelifltirilmesi ve uygulama modelinin ortaya konulmas› alt komisyonu raporu) Bu de¤erlendirmenin sonuçlar›na teknokent projeleri üzerinden k›saca bakal›m. TÜB‹TAK’›n yapt›¤› de¤erlendirmede
teknolojiyle bilimin efl anlaml› kullan›m›n›n sermaye aç›s›ndan ne kadar hayati oldu¤u tüm aç›kl›¤› ile görülmüfl olacakt›r: “Üniversite-sanayi iflbirli¤i, sanayie yönelik uygulamal› araflt›rma ortak projeleri ile bafllat›labilir. Bu projelerin yönetimleri sanayiciye b›rak›lacakt›r. Üniversiteye ayr›lan 29 araflt›rma deste¤inin bir k›sm›, bu tip projelerde kullan›lmak üzere, projenin sanayici orta¤› arac›l›¤› ile üniversiteye verilebilir. “Sanayimizin gündemindeki konular, yüksek lisans, doktora ve doktora sonras› araflt›rma konular› aras›nda yer alabilmelidir. Güdümlü araflt›rmalar›n süre ve sonuç bak›m›ndan denetiminde sanayicinin yer almas›, profesyonel bilim ve teknoloji yönetimini bafllatacakt›r. “Üniversite elemanlar› ve sanayiden uzmanlar, birbirlerinin programlar›nda kolayca yer al›p çal›flabilmelidir.” (Türkiye’de Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i: Bugünkü Durum, Gelece¤e Yönelik Görüfl ve Düflünceler, TÜB‹TAK) ‘Seçkin’ ö¤retim hedefi, araflt›rmay› e¤itimden kopartan ve günümüzde K›ta Avrupas›n› da etkisine alan AngloAmerikan üniversite anlay›fl›n›n bir ifadesidir. “AngloAmerikan dünyas›nda üniversiteler, art›k, büyük oranda uygulamal› do¤a bilimlerinin ve daha küçük oranda uygulamal› ‘sosyal bilimler’in tahakkümünde, pazar ekonomisine hizmet eden kurumlar” haline gelmifltir. Bu yönelimin do¤al sonucu ise sermayenin ihtiyaçlar›na göre araflt›rma ve “bilimsel” çal›flma yapan bir kurumda, sosyal bölümlerin kendi anlamlar›n› yitirecekleridir. Bugün sosyal bölümlerin piyasan›n talebine göre flekillenen bir e¤itim süreci içerisinde hiçbir anlam› kalmamaktad›r. Teknik bilimler h›zla prestij kazan›rken, sermaye aç›s›ndan ani bir kazanç alan› oluflturmayan felsefe, sosyoloji vb. bölümler anlamlar›n› yitirmektedirler. Birçok üniversitede kapat›lma sorunu ile karfl› karfl›ya kalan sosyal bölümlerin olmas›n›n, bu bölümlerden mezun olanlar›n iflsizlik sorunu ile bo¤uflmalar›n›n gerisindeki temel neden e¤itim sistemindeki bu yap›sal dönüflümlerdir.
15
S ö z l e fl m e l i ö r e t m e n l i k . . .
16
Kölelik mi? E¤itimcilik mi? Uluslararas› düzlemde küresel kapitalizmin yeni sömürü politikas› olarak gündeme gelen neo-liberal politikalar Türkiye’de de h›zla yaflama geçiriliyor. Neo-liberal politikalar›n anayasas› olan GATS ile, milyonlarca emekçi, uzun y›llar difle difl verdikleri mücadelelerle kazand›klar› ve kamusal hizmet çerçevesinde kullanabildikleri tüm haklar›ndan mahrum b›rak›l›yor. Önce ifl yasas›yla iflçi s›n›f›n›n tüm tarihsel kazan›mlar›n› bir anda t›rpanlamay› hedefleyen sermaye düzeni, flimdi de Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile kamusal hizmet alan›n› tasfiye ederek, Türkiye iflçi ve emekçilerinin tüm tarihsel kazan›mlar›n›, GATS hükümlerine uygun bir biçimde geri almak istiyor. Kamusal hizmet alanlar›n› bir bir satarak, yer yer ticari uygulamalarla birer dükkan haline çevirerek kamusal hizmeti piyasaya aç›p bir rant alan› haline getirmeyi ve emekçilerin s›rt›ndan patronlar›n ceplerine daha fazla kâr aktarmay› hedefliyor. ‹flte bu sald›r›lar›n Türkiye’deki temel uygulamalar›ndan biri olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu, kamusal hizmetlerin ticarilefltirilmesi ve bu hizmetlerin piyasa koflullar›na uydurulmas› aç›s›ndan yayg›n bir sald›r›y› ifade ediyor. Bu kanunun kapsad›¤› temel sald›r› alanlar›ndan biri de Personel Rejimi Reformu’dur. Personel Rejimi Reformu’nu befl bafll›k alt›nda incelemek mümkün. Bunlar, sözleflmeli personel, toplam kalite yönetimi (TKY), esneklik, performansa dayal› ücretlendirme ve norm kadro uygulamalar›d›r. Tüm bu uygulama alanlar›, kamusal hizmet alanlar›nda ifl güvencesini ortadan kald›rmak, emekçileri yaln›zlaflt›rmak, güvencesizlefltirmek, iflsizlik tehdidiyle kölece çal›flma koflullar›na mahkum etmek için düzenlenmifl olup, kamusal hizmeti piyasan›n ac›mas›z koflullar›na adapte edebilmek için h›zla yaflama geçirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Personel Rejimi Reformu’nun bu befl bafll›¤›n›n birbiriyle organik olarak ba¤l› olmas›n› göz önünde tutarak, son zamanlarda özellikle e¤itim emekçilerini ve e¤itim fakülteleri ö¤rencilerini ilgilendiren sözleflmeli ö¤retmenlik atamalar›na dair bir bak›fl aç›s› ortaya koymay› ve bu çerçevede neler yap›lmas› gerekti¤ini tart›flmay› amaçl›yoruz.
Binlerce e¤itim emekçisi sermayenin ücretli köleleri haline getiriliyor! Personel Rejimi Reformu’nun temel ilkesi, “devlette asli ve sürekli görevler belirlenmesi ve bu görevleri yürütenlerin d›fl›ndakilerin ‹fl Yasas›’na göre çal›flt›r›lmas›”d›r. Bu anlamda, kamu emekçilerinin istihdam flekilleri, tam ve k›smi zamanl› çal›flan sözleflmeli personel ve geçici personel biçiminde yeniden düzenlenmektedir. Yönetici tak›m› ve emniyet güçleri haricinde tüm kamu emekçilerini bu istihdam biçimine tabi k›lan reform, bu yönüyle yüzbinlerce kamu emekçisini ifl güvencesiz çal›flmaya, sosyal güvenlikten yoksunlu¤a, iflsizli¤e ve yoksullaflmaya mahkum ediyor. Kamu emekçilerinin çok önemli bir kesimini oluflturan e¤itim emekçilerinin statülerinin ‹fl Yasas›’na tabi k›l›nmas›, binlerce
e¤itim emekçisini bu yasan›n hükümlerine ba¤layarak ö¤retmenli¤i kölelik koflullar›na mahkum etmektedir. Her fleyi patronlar yarar›na düzenleyen ‹fl Yasas›, “ifl” tan›m›n› da bütünüyle de¤ifltirmekte, tüm çal›flma koflullar›n› esnek biçimlere göre düzenlemektedir. Sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas› da, sermayenin bu hedefleri çerçevesinde düflünülmelidir. Bu anlamda, sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas›n›n en kritik aya¤›, süreklilik, sistem ve düzen isteyen bir meslek olarak ö¤retmenli¤in piyasa koflullar›na uydurulmas› için bütün temel özelliklerinden vazgeçilmesini gerektirmesidir. Bundan böyle hiçbir ö¤retmen, iflsizlik, yoksullaflma, güvencesiz çal›flma ve sosyal güvenlik hakk›ndan, sa¤l›k, ulafl›m vb. haklar›ndan mahrum b›rak›lma tehdidi olmaks›z›n çal›flamayacak. Bu ise, ö¤retmenlik mesle¤ini darbeleyen, e¤itim emekçilerini verimsizlefltiren ve s›radan ücretli köleler statüsüne sokan bir sald›r› anlam›na gelmektedir. Zira, bu sald›r›, reform tasla¤›nda aç›kça flöyle ifade edilmektedir: “Bulundu¤u kurumda veya baflka kamu kurumlar›nda bu kanuna göre aral›ks›z 10 y›l süreyle sözleflmeli personel olarak istihdam edilmifl olanlar›n, bu kanunda ve sözleflmelerinde gösterilen görev, yetki ve sorumluluklar› ihmal etmedikleri sürece sözleflmeleri yenilenir.” Performansa dayal› ücretlendirme ile, toplam kalite yönetimi ile, norm kadro yönetmelikleri ile, çal›flma koflullar›, ücretleri, gelecekleri amirlerinin iki duda¤› aras›na b›rak›lan e¤itim emekçileri, böylece koflulsuz bir itaâte, kifliliksizleflmeye sürükleniyorlar. Haks›zl›¤a karfl› seslerini ç›karmalar› böylesine engellenen e¤itim emekçilerine sendikalaflman›n hiçbir koflulda reva görülmeyece¤i ise çok aç›k. Sendikal örgütlenmenin önündeki “Mezun oldu¤umuz günden bu yana atanmay› tüm yollar kapat›l›yor, e¤itim emekçilerinin örgütlenmesinin bekleyen bizler, flu zamana kadar atanaca¤›z diye bizden önüne geçilmifl olunuyor. Görünürde sendikal haklar›n istenen herfleyi yapt›k: 40 kredilik ‹ngilizce sertifikas›, tan›nm›fl olmas›na karfl›n, sendikal çal›flma içerisinde bulunan pedagojik formasyon vs... Peki ne oldu? Cebimizden emekçilerin sözleflme yenileme sürecinde sendikal paralar ç›kt› ve biz atanamad›k. Mezun ve sertifikal›, faaliyetlerinin nas›l bir tehdit olarak kullan›laca¤› çok aç›k bir gerçektir. formasyonlu iflsizler olduk. Öte yandan, sosyal güvenlik haklar›n›n da Biz üniversiteden "k›sm› zamanl› geçici dil ö¤reticisi" t›rpanlanmas›yla, binlerce emekçi giderek “Bireysel Emeklilik olarak mezun olmad›k. Böyle bir tan›mlaman›n gerçekli¤i Sistem”ine mahkum edilecek, emekçilerin gelece¤ini k›s›tl› da yok, hak ihlali var. Çünkü bu uygulama e¤itimde olsa güvence alt›na alan tüm olanaklar t›rpanlanm›fl olacakt›r. süreklilik ve eflitlik ilkesine ayk›r›d›r. ‹flsizlik tehdidiyle de birleflti¤inde, emekçileri nas›l bir Bakanl›k 20 bin kadrodan önce 2006-1 atama ifllemine geleceksizli¤in bekledi¤i aç›kça ortaya ç›k›yor. bafllamadan önce sözleflmeliler kadroya geçiriliyor, Tüm bu sistem, emekçilerin güvencesiz çal›flma koflullar›na mahkum olmalar›na sebep olurken, ayn› zamanda öncelik hakk› veriliyor diye demeçler veriliyor ve hep e¤itim alan›nda sonu belirsiz bir ticarileflme sürecinin de ayn› sonuç; kand›r›l›yoruz. önünü aç›yor. Ücretli eme¤in bu derece pervas›z bir biçimde Ve tarih 01.02.06 itibariyle elektronik baflvuru piyasaya sunulmas›, e¤itim alan›nda ticarileflmenin baflka bir k›lavuzunda alan›m›z›n ç›kmad›¤›n› gördük. Bilgi yans›mas› olarak göze çarp›yor.
“Biz üniversiteden ‘k›sm› zamanl› geçici dil ö¤reticisi’ olarak mezun olmad›k”!..
Komünist eğitim öğrencileri
Sözleflmeli ö¤retmenleri bekleyen bafll›ca sorunlar * ‹fl güvencesi yok, sözleflmeler 1 y›l ile s›n›rl›. * Sözleflme feshinde objektif ve somut kriterler yok. *Kadrolu memur al›m›nda sözleflmelilere öncelik tan›nm›yor. * Baflka bir kurum veya ile nakle olanak tan›nm›yor. (efl durumu dahil) * Y›lda 30 günden fazla hastal›k izni kullan›lam›yor, 30 günün üstündeki hastal›k izinlerinde yar› ücret ödeniyor. * Mesai kavram› "ifl bitimi" olarak tarif ediliyor. *Ayn› ifli yapanlar aras›nda dahi ücret adaletsizli¤i var. *Ayn› ö¤renim durumuna sahip olmas›na ve ayn› ifli yapmas›na karfl›n farkl› haklar ve ücrete sahip çeflitli kadrolar oluflmakta. Örnek: normal ö¤retmen, vekil ö¤retmen, sözleflmeli ö¤retmen (K›smi Zamanl› Geçici Ö¤retici), asker ö¤retmen...
ifllemden ald›¤›m›z bilgilere göre bizlerin 4. öncelikte oldu¤umuz söylendi. Bu yaflananlardan gördü¤ümüz, anlad›¤›m›z MEB gibi resmi bir kuruluflun emeklerimizi göz ard› etti¤i ve bizi ciddiye almad›¤›d›r. Bize sundu¤u tek fley formalite olarak baflvuru imkan›d›r. Çal›flmalar›na bafllad›¤›m›z sadece Almanca, Frans›zca ö¤retmenlerine de¤il mezun olduktan sonra bu zorluklar› yaflayacak olan e¤itim fakültesi ö¤retmen adaylar›na, atanamayan tüm branfllardaki ö¤retmenlere ve önümüzdeki dönem e¤itimle ilgili ç›kan yasalarla baflka türlü zorluklar yaflayacak olan kadrolu e¤itimcilere ve e¤itimin tüm unsurlar›na, gelin bu mücadeleyi hep birlikte örelim. E¤er bizler sahip ç›kmazsak bu sorunlara, hepimizi daha zor günler bekleyecek. Ama biz sesimizi ç›kar›rsak, bir ad›m atarsak, birileri pervas›zca davran›p bizleri görmezden gelerek davranamayacakt›r.”
(F ransızca bölümünden mezun olup Ordu'da sözleflmeli ö¤retmenlik yapan Nihat Aydın adl› e¤itim emekçisi ile “eğitim güncel”in yapt›¤› röportaj›n bir bölümüdür...)
17
Dan›fltay sözleflmeli öğretmenlik genelgesinin yürütmesini durdurdu... 18
Sözleflmeli çal›flma devam ediyor!
Dan›fltay 12. Dairesi, Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n "K›smi zamanl› geçici ö¤reticilik" konulu genelgesinin iptali ve yürürlü¤ünün durdurulmas›na karar verdi. Karar›n gerekçesinde, ö¤retmenlik mesle¤ine nas›l bafllanaca¤›n›n yasalarda bulundu¤una ve ö¤retmenli¤in bir kariyer mesle¤i oldu¤una iflaret edilerek, ö¤retmenli¤in, Devlet Memurlar› Yasas›’na göre asli ve sürekli görevlerden oldu¤u belirtildi. Gerekçede, özellik gerektiren kurslar için ö¤retici s›fat›yla ö¤retmenlerin görevlendirilebilece¤i, ancak genelgenin bu kapsam›n d›fl›na ç›kt›¤› vurguland›. MEB’in "bir ö¤retim y›l›nda 10 ay› geçmemek üzere k›smi zamanl› geçici ö¤retici çal›flt›r›labilmesine" iliflkin karar›n›n ard›ndan, Milli E¤itim Bakanl›¤› 1 Eylül 2005’te dava konusu genelgeyi yay›nlam›flt›. 2005-2006 ö¤retim y›l›nda bu kapsamda 20 bin ö¤retici çal›flt›r›lmas› öngörülüyordu.
Sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas› gerçekten durdu mu? Sözleflmeli ö¤retmen al›m› 1999 y›l›ndan bu yana yayg›n olarak yürürlükte olan bir uygulamad›r. Zira bu uygulaman›n arka plan›na bak›ld›¤›nda, s›n›rlar› e¤itim emekçilerini aflmakta, neo-liberal uyum politikalar› çerçevesinde sistemin yaflad›¤› bütünsel dönüflümlerden kaynaklanmaktad›r. Bugün sistem kamu hizmetleri alan›n› bir bütün olarak tasfiye etmek için büyük bir u¤rafl vermektedir. Kamusal alan›n tasfiyesi sürecinin zorunlu sonucu ise sözleflmeli ö¤retmenlik dayatmas›n›n kendisidir. Sermaye, ihtiyaç duydu¤u personeli kadrolu olarak almamakta, do¤an bofllu¤u “sözleflmeli personelle” doldurmaya çal›flmaktad›r. Sorunun bir di¤er yan› ise sözleflmeli personel al›m›n›n çeflitli biçimlerde geçmiflten beri devam eden bir uygulama olmas›d›r. Merkezi atamalara dair genelge yay›nlanmadan önce de sözleflmeli personel al›m› ‹lçe Milli E¤itim Müdürlükleri taraf›ndan devam etmekteydi, bugün de bu uygulamada bir de¤ifliklik yaflanmad›. Öte yandan sözleflmelerin yine önemli bir k›sm› do¤rudan okullarla yap›lmakta ve sözleflmeli personelin ücretleri Okul Aile Birli¤i vb. üzerinden velilere ödetilmektedir. Halihaz›rda devam eden bu uygulamada da öze iliflkin bir
de¤ifliklik bulunmamaktad›r. Milli E¤itim Bakanl›¤› rakamlar›na göre Türkiye’de ö¤retmen a盤› 165 bindir. Bakanl›k, kalan bofl kadrolara ö¤retmen atamak yerine ifl güvencesiz ve düflük ücretli çal›flacak sözleflmeli ö¤retmen almay› tercih etmektedir. Bu merkezi atama yoluyla da olsa, yerel ölçekte de olsa, okul düzeyinde de olsa temel bir yönelimdir ve bu yönelimde sermaye ad›na bir de¤ifliklik bulunmamaktad›r. Sermaye devleti bu a盤› kölelik koflullar› ile çal›flan ö¤retmenlerle doldurmak istemektedir. Sözleflmeli personel al›m›n›n temel amac› da budur.
Sözleflmeli ö¤retmenli¤e hay›r, haklar›m›z için mücadeleye! E¤itim ö¤rencileri olarak haklar›m›z için mücadele etmek ve örgütlenmek d›fl›nda bir yolumuz bulunmuyor. Sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas› kamunun bir bütün olarak tasfiyesi sald›r›s›n›n önemli bir halkas›d›r. Bu uygulama tüm h›z›yla ve yasal bir dayanak oluflturmadan devam ederken, e¤itim ö¤rencileri beklemeyi de¤il mücadele etmeyi seçmelidir. Sermaye devleti y›llard›r bizim sessizli¤imizden güç almaktad›r. Bugün bu sesizli¤i bozma zaman›d›r.
Taleplerimiz: * GATS’tan ç›k›ls›n! * E¤itimin ticarilefltirilmesine ve kamunun tasfiyesine son verilsin! * Sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamalar› tüm sonuçlar› ile geri çekilsin! * Tüm ö¤retmenlere kadro verilsin! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! Komünist e¤itim ö¤rencileri
Eğitim öğrencileri ve sözleşmeli öğretmenlik...
vs.) en genifl bileflene ulaflabilmek gibi bir sorumlulu¤umuz da var. Kitle çal›flmas› deneyimlerimizin birikti¤i bu dönemde, bu birikimi daha ileri bir düzeye ç›karabilmenin etkin yol ve yöntemlerini bulmak durumunday›z. Örne¤in e¤itim fakültelerinde akademisyenlerin kampanyaya etkin deste¤inin nas›l örgütlenebilece¤i, ortaya ç›kan dinami¤in ne tür eylem süreçleri içinde gelifltirilece¤i gibi bafll›klar kitle çal›flmas›n›n etkin birer parças› olarak ayr›nt›lar›yla planlanmal›d›r. Bu iddian›n kendisi, bir yan›yla da gençlik kurultay›n› güçlendirecek yerel esnek örgütlülükler deneyimlerini yaratma potansiyeli anlam›nda da önemli bir ad›m› temsil ediyor. Merkezi ve yerel tüm olanaklar› de¤erlendirmek, kimi zaman etkin yerel çal›flmalar ve örgütlülükler oluflturmak, kimi zaman bu örgütlülüklerin kendilerini merkezi bir platforma tafl›yarak taçland›rman›n araçlar›n› yaratmak, bu alanda yaratmaya haz›rland›¤›m›z deneyimin temel köfle tafllar›n› oluflturuyor. E¤itim fakültelerinde yaratmay› hedefledi¤imiz bu toplam deneyimi, bu mücadelede esas olarak aktif olmas› gereken e¤itim emekçilerine bir mücadele deneyimi örne¤i olarak sunulmas›n›n da ayr› bir de¤eri var. Mütevazi de olsa deneyimlerimizi yayman›n imkanlar›n› arayaca¤›z. Ancak bu süreçte E¤itim Sen’in icazetçi çizgisiyle uzlaflan, sendikan›n yer yer çal›flman›n politik çizgisini paralize etmesine sebep olan ve genelde de sözde kalan örgütlülük modellerine tak›lmadan, ö¤rencilerin gücüne güvenen etkin bir kitle çal›flmas› ve örgütlenmesi çizgisi izleyece¤iz. Gençlik hareketinin sorunlar›n›n afl›lmas› konusunda ciddi bir deneyim yaratabilece¤imiz bu politik gündeme etkin bir flekilde yüklenelim.
E¤itim fakülteleri iflsiz yetifltirmeye devam ediyor! E¤itim emekçilerine yöneltilen sözleflmeli ö¤retmenlik sald›r›s›, e¤itim fakülteleri ö¤rencilerini de birebir tehdit etmektedir. E¤itim fakültelerinde okuyan binlerce ö¤renciye, bu uygulamayla, geleceksizlik ve emek piyasas›na bir meta gibi sürülme tehlikesi dayat›l›yor. E¤itim ö¤rencilerine dayat›lan geleceksizlik, onlar› dayan›flmadan, e¤itimin nitelik kazanmas› için verdikleri mücadeleden, ö¤retmenlik mesle¤inin kendine has noktalar›n›, olmazsa olmaz yönlerini yaflatmaktan ve nesillere aktarma bilincinden al›koymaktad›r. Bu yan›yla e¤itim fakülteleri art›k ö¤retmen yetifltiren kurumlar olmaktan ç›k›p, meslek edindirme kurslar› niteli¤inde s›radan ücretli emekçiler yetifltiren kurumlar haline dönüflmektedir. Bu nitelikleriyle e¤itim ö¤rencilerinin gelecek kayg›lar›na yan›t veremeyen e¤itim fakülteleri tablosu, e¤itim ö¤rencilerini bireysel kurtulufla itiyor. KPSS kurslar›yla, ücretli meslek içi formasyon kurslar›yla ve daha nice uygulamayla e¤itim fakülteleri de birer ticarethaneye dönüflüyor. Tüm bu say›lanlar, sözleflmeli ö¤retmenlik sald›r›s›na karfl› e¤itim fakültelerinde örülecek çal›flmalara yol gösteriyor.
E¤itim ö¤rencileri sözleflmeli köleli¤e mahkum olmayacak! Sözleflmeli ö¤retmenlik sald›r›s›, özellikle 2005-2006 e¤itim döneminde gerçekleflen atamalarla daha yak›c› bir biçim alm›fl bulunuyor. Sömestr döneminde yeni atamalarla ilerleyen süreç, sermaye iktidar› cephesinden ad›m ad›m derinlefltirilecek gibi görünüyor. E¤itim emekçilerinin en kitlesel örgütlenmesi olan E¤itim Sen ise, bu süreci tam bir sessizlikle geçirdi. E¤itim Sen’in sürece tek müdahalesi, 10 ay olarak düzenlenen sözleflmelerin 12 aya ç›kart›lmas› oldu. Bu “hak al›c›” mücadelenin bir sonucu olsa gerek, MEB de sözleflmelerin 12 aya ç›kar›lmas› ile ilgili Maliye Bakanl›¤› ile görüflüldü¤ünü duyurdu. E¤itim Sen’in düfltü¤ü bu geri nokta, sürecin üniversiteler cephesinden örgütlenmesinin güncel önemini ortaya koyuyor. E¤itim fakültelerinde, sunulan argümanlar çerçevesinde etkin bir çal›flma bafllat›lmal›d›r. Sözleflmeli ö¤retmenlik süreci ile ilgili olarak ö¤renciler ayr›nt›l› bir bilgilendirme sürecine tâbi tutulmal›d›r. Sözleflmeli personel uygulamas›n›n daha derin bir ticarileflme sürecinin bir halkas› oldu¤u gerçe¤i göz önünde tutulursa, bu bilgilendirme Kamu Yönetimi Temel Kanunu/Personel Rejimi Reformu’ndan GATS’a dek birçok alana uzanan genifl bir çerçevede ele al›nmal›d›r. Sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas›n›n, bugün gelecek kayg›s› tafl›yan e¤itim ö¤rencileri aç›s›ndan bir kurtulufl yolu olarak görülebilmesinin gerisinde bu uygulamaya dair derin bir bilgisizlik oldu¤u gerçe¤i düflünüldü¤ünde, salt bu bilgilendirme çal›flmas› dahi e¤itim ö¤rencileri aras›nda ciddi bir etki yaratabilecektir. Çal›flman›n ilerleyen süreçlerinde, bu konuya duyarl› tüm ö¤rencileri harekete geçirebilecek esnek örgütlenmelerle, çeflitli kitle çal›flmas› araçlar›yla (paneller, imza kampanyalar›,
Komünist e¤itim ö¤rencileri
19
Sözleşmeli öğretmenliğe son verilmeli ...
Kadrolu çal›flma benimsenmelidir! 20
Milli E¤itim Bakanl›¤› rakamlar›na göre Türkiye’de ö¤retmen a盤› 165 bindir. Bakanl›k, kalan bofl kadrolara ö¤retmen atamak yerine ifl güvencesiz ve düflük ücretli çal›flacak sözleflmeli ö¤retmen almay› tercih etmifltir. Dan›fltay’›n, ö¤retmenli¤in 657 Say›l› Devlet Memurlar› Yasas›'na göre asli ve sürekli görevlerden oldu¤unu belirterek, Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas›n›n yasal olmad›¤› yönündeki karar› yerindedir. Ancak bu karar kamuoyuna yans›d›¤› s›rada, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen “ek ödeme kanun tasar›s›nda” “Milli E¤itim Bakanl›¤›'nda norm kadro sonucu ortaya ç›kan ö¤retmen ihtiyac›n›n kadrolu ö¤retmen istihdam›yla kapat›lamamas› durumunda, ö¤retmenlerin sözleflmeli olarak istihdam edilmesi” düzenlenmifltir. Bu düzenlemenin Dan›fltay karar› ile efl zamanl› olarak yap›lmas› anlaml›d›r ve düzenleme, Hükümetin sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas›ndaki ›srar›n›n bir kan›t› niteli¤indedir. E¤itimin düzenli ve sürekli bir kamu hizmeti olmas› gerekti¤inden hareketle verilen, geçici ve ifl güvencesiz çal›flmay› esas alan sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas›, bugün tüm dünyada benimsenen “ucuz iflgücü” uygulamas›n›n e¤itimdeki yans›mas› olarak karfl›m›za ç›km›flt›r. Dan›fltay’›n karar› ile Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n, sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas›n› kurumsal hale getirme çabalar› büyük yara alm›flt›r. MEB, bütçenin yetersizli¤i bahane ederek t›pk› kâr-zarar hesab› yapar gibi “1.5 milyara mâl edilen bir ö¤retmeni 600 milyona mal ederek” tasarruf yapt›¤›n› sanm›fl ancak yan›lm›flt›r. E¤itimin vazgeçilmez unsuru ö¤retmendir ve e¤itimin niteli¤i, ö¤retmenin niteli¤i ile do¤ru orant›l›d›r. Ö¤retmenlik mesle¤i düzenlilik ve süreklilik gerektirir. Sözleflmeli ö¤retmenlerin mevcut çal›flma koflullar› ile ö¤rencilere faydal› olabilmesi mümkün de¤ildir. Bu nedenle bütün ö¤retmenler kadrolu ve ifl güvencesine sahip olarak çal›flt›r›lmak zorundad›r. Dan›fltay’›n bu karar›n›n ard›ndan bugün Türkiye’nin dört bir yan›nda fedakârca çal›flan tüm sözleflmeli ve ücretli ö¤retmenler kadroya al›nmal› ve sadece e¤itimde de¤il, kamu hizmetlerinin hiçbir alan›nda “sözleflmeli istihdam” yap›lmamal›d›r.
Alaaddin D‹NÇER E¤itim Sen Genel Baflkan›
Kamu Yönetimi Temel Kanunu ve piyasalaflan e¤itim sistemi Önce çarp›c› bir örnekle toplam kalite yönetiminin (TKY) emekçiler için ne ifade etti¤ini genel olarak görelim. TKY’nin en yayg›n olarak uyguland›¤› ülke olan Japonya’da iflçiler günde yaklafl›k 18 saat çal›flarak, bedenlerini ve beyinlerini fabrikadaki verimlilik art›fl› çal›flmalar›na adam›fllard›r. ‹flçiler hastal›k izinlerini, y›ll›k izinlerinin büyük bir k›sm›n› kullanmayarak iflyeri performans göstergelerini etkileme yoluna gitmektedirler. Özellikle Japonya’daki uygulamalarda, TKY’de ifl yo¤unlaflmas›n›n çal›flanlar üzerindeki etkileri ürkütücü boyutlara ulaflm›flt›r. Örne¤in otomobil fabrikalar›nda presleme aflamas› ABD’de 6 saatte gerçekleflirken, bu Toyota fabrikalar›nda 1 saat 12 dakikaya indirilmifltir (Petrol-‹fl Y›ll›¤› ‘95-96). Emek verimlili¤inin bu art›fl›na ra¤men Japonya’da ücretler ve sendikalaflma oranlar›nda önemli düflüfller yaflanm›flt›r. Bu uygulaman›n sonucu, Japonya’da karashi denilen ani ölümlerin (kalp ve di¤er rahats›zl›klar sebepli) artmas› olmufltur. Bu nedenle 4152 ölüm olay› hakk›nda dava aç›lm›flt›r. Japon iflçilerinin %54,1’inin en çok kayg›land›¤›n›z fley ne sorusuna yan›t› “sa¤l›¤›m” olmaktad›r. Peki TYK ülkemizde e¤itim emekçileri cephesinden ne gibi uygulamalar do¤uruyor? E¤itim-Sen ‹stanbul 6 No’lu fiube baflkan› Özgür Müftüo¤lu’nun aç›klamalar› bu soruyu cevapland›r›yor: “ * Ö¤retmenlerin çal›flmas› esneklefltirilerek ucuzlat›l›yor. Stajyer ö¤retmen uygulamas› bunun ilk ad›m›d›r. Bugün 400-500 milyon lira alan bir s›n›f ö¤retmeninin yapaca¤› ifli, d›flar›da 150-200 milyona yapmaya haz›r milyonlarca insan var. Böylece ö¤retmenlerin birbirleriyle rekabeti sa¤lan›yor. ‹fl güvencesi ortadan kalk›yor. * Art›k 3 y›ll›k sözleflmeler olacak. Bu sözleflmeli sistem içinde çal›fl›rken, performans›n›z di¤er ö¤retmen arkadafllar›n›zdan daha düflük olursa iflten ç›kar›lacaks›n›z. ‹fl arkadafllar›n›zla da rekabet etmeniz gerekecek. * Ö¤retmenler yaz tatilinde iflten ç›kart›l›p dönem bafl›nda yeniden ifle al›nacak. Burada k›dem tazminat› da kalkacak. Bu, geçen y›l baz› özel okullarda uyguland›.” Yürütülen tak›m çal›flmalar›nda bireysel performans gözetilerek, emekçiler kendi içlerinde rekabete sevk ediliyor. ‹ç denetim ad› alt›nda ve herkesin baflar›s›n›n di¤er ifl arkadafllar›yla girdi¤i yar›fl içinde belirlenen bu sistemde ispiyonculuk teflvik ediliyor. Bu ve benzeri uygulamalar emekçiler aras›ndaki örgütlenme, dayan›flma zeminini ortadan kald›rmay› hedefliyor. E¤itimde kaynak yetersizli¤i döne döne vurgulan›yor. Bu vurgu, geçti¤imiz y›llarda bu soruna çözüm arayan rektörlerin biraraya gelip ç›kard›klar› yeni YÖK yasa tasar›s› düflünüldü¤ünde çok anlaml› bir yere oturuyor. “ * Ayn› dönemde devlet okullar›nda anlat›lan “ do¤algaz paras›n› bile ödeyemiyoruz” hikayesi ve ard›ndan gelen s›cak su kesintileri, so¤ukta geçirdi¤imiz k›fl dönemleri ve paralelinde vak›f üniversitelerine ayr›lan bütçeler, çeflitli yard›mlar düflünüldü¤ünde bütün bu sonuçlar çok net bir yere oturuyor. Temel bir hak ve hayati bir gereksinim olan e¤itimin para karfl›l›¤› sat›lan bir mal haline getirilmesi, okullar›m›z›n sermayenin ç›kar› için araflt›rma-gelifltirme merkezleri yap›lma sald›r›s›d›r.” E¤itim alan›na yönelik sald›r›n›n bir tamamlayan› olarak TKY, bir burjuva iflletme mant›¤›na dayan›r. Ö¤rencinin paras› olan bir müflteri olarak görüldü¤ü bu sistem e¤itim emekçilerini amans›z bir rekabet ve yabanc›laflmaya sevk edecektir. “Verimlilik”, “fayda” gibi söylemler e¤itime yaln›zca burjuvazinin kâr h›rs› olarak yans›yacakt›r.
* Bir e¤itim emekçisi konuya iliflkin aktard›¤› flu veriler son derece çarp›c›: MEB’in “Türkiye’de bir ö¤rencinin kamuya maliyeti y›ll›k 2 milyard›r” gibi bir aç›klamas› var. MEB’in y›ll›k bütçesi tüm masraflar dahil 7,5 katrilyon. MEB’e ba¤l› toplam 16,1 milyon ö¤renci var. Basit bir matematik ve kifli bafl›na yaklafl›k 500 milyon masraf! Bakan›n hesab›n›n do¤ru ç›kmas› için MEB’in y›ll›k bütçesi 30 katrilyonu aflmal›.
Kaynaklar: - E¤itim Sen TKY Çal›flma Grubu’nun yay›nlad›¤› “E¤itimde Toplam Kalite Projesinin ‹ç Yüzü” adl› dosya - Kaoru Ishikawa, Toplam Kalite Kontrolü, KalDer Yay. - Mina Özevren, “Toplam Kalite Yönetimi Temel Kavramlar ve Uygulamalar›” - KESK’in e¤itim dizisi yay›nlar›n›n 10. say›s›: “Kamuda Esnek Çal›flt›rma ve Toplam Kalite Yönetimi”
21
Kdz. Ereğli’de bir mücadele mevzisi 22
‘Ere¤li E¤itim Ö¤rencileri’ çal›flmas› Kapitalizmin 1970’li y›llarda girdi¤i kriz ve bunal›mlar zaman içinde derinleflti.Yasanan kriz ve bunal›mlar›n sonucunda neo-liberal politikalara h›z verildi. 89 y›l›nda Sovyetler Birli¤i’nin çökmesi ile sald›r›lar yeni bir boyut kazand›. 'Sosyal devlet' ad›na e¤itim, sa¤l›k gibi topluma sunulan hizmetler, neo-liberal politikalar ekseninde kâra dayal› bir faaliyet alan›na dönüfltürüldü. E¤itim de bir meta haline getirilerek piyasa koflullar›na uygun bir flekilde düzenlendi. Özellefltirme sald›r›lar› son y›llarda farkl› bir çok alanda h›z kazand›. Ulafl›m, iletisim, enerji, belediye hizmetleri, stratejik kurulufllar birbiri ard›na özellefltirildi. Tüm bu özellefltirmeler GATS’a uyum yasalar› çerçesinde hayata geçirildi. GATS, devlet taraf›ndan verilen kamu hizmetlerinin özel sektöre devrini düzenleyen bir anlaflma olarak tan›mlanabilir. E¤itimde GATS’a uygun bir biçimde özellefltirilmekte, kârl› bir rant alan› olarak ticarilefltirilmektedir. E¤itimdeki ticarileflme olgusundan emekçi kökenli tüm ö¤renciler dolays›z bir flekilde etkilenmektedir. Ticarileflen e¤itimle beraber emekçi çoçuklar›n›n e¤itim hakk› ellerinden al›nmaktad›r. E¤itim fakültelerinde okuyan biz e¤itim ö¤rencileri de bu sald›r›lar›n hepsini yaflamaktay›z. Bu y›l›n bafl›nda MEB’in ö¤retmen a盤›n› sözleflmeli ö¤retmenlik uygulamas› ile gidermeye çal›flmas› e¤itim ö¤rencileri aç›s›ndan sald›r›n›n kapsam›n› ortaya koymaktad›r. MEB’in aç›klad›¤› rakamlara göre 165 bin ö¤retmen a盤› bulunmaktad›r. Bu aç›k sözleflmeli ö¤retmenler yoluyla giderilmeye çal›fl›l›yor. Bu y›l›n bafl›nda 20 bin kifli sözleflmeli ö¤retmen olarak atand›. Sözleflmeli ö¤retmenler kamu emekçisi olarak görülmemekte, ifl güvencesinden yoksun b›rak›lmaktad›rlar. Kadrolu ö¤retmenler ile ayn› ifli yap›yor olmalar›na ra¤men ayn› ücreti alamamaktad›rlar. Ö¤retmenler e¤itimci de¤il bir süreli¤ine kiralanm›fl olarak görülmektedir. Sözleflmeli ö¤retmenlik ile e¤itim ö¤rencisinin gelece¤i elinden al›nmakta, paral› e¤itim
uygulamalar›n›n bir kayna¤› olmalar› öngörülmektedir. Sözleflmeli ö¤retmenlik ile kamunun tam anlam›yla tasfiyesi öngörülmekte, ticari e¤itim uygulamalar› katmerlefltirilmektedir. Bu sald›r›lar›n bu kadar rahat yap›labilmesinin gerisinde ö¤rencilerin sessiz kalmas› yatmaktad›r. Fakat e¤itim ö¤rencilerinin bu sald›r›lara daha fazla sessiz kalma flans› bulunmamaktad›r. Sald›r›lara karfl› mücadele etmek d›fl›nda bir yol yoktur. Bizler de Kdz. Ere¤li E¤itim Fakültesi’nde okuyan ö¤renciler olarak tercihimizi mücadeleden yana yap›yoruz. Geçti¤imiz dönem sonlar›nda ilk say›s›n› ç›kartt›¤›m›z Gün›fl›¤›na Merdiven’de "...gün›fl›¤›na ulaflmak mümkün. Bizi sürekli geceye mahkum edenlere inat geceyi ayd›nlatabilmek gerekiyor..... Gün›fl›¤›na merdiven dayad›k. T›rman›yoruz!" demifltik. ‹lk say›m›z› üniversitemizdeki yüzlerce ö¤renciye ulaflt›rd›k. "Gün›fl›¤›na uzanan merdivende ad›m ad›m ilerliyoruz." Bu dönem bafl›nda gerçeklefltirdi¤imiz iki toplant›da e¤itim ö¤rencilerinin ve fakültemizin sorunlar›n› tart›flt›k. Gerçeklefltirdi¤imiz toplant›larda sald›r›lar konusunda bilgisiz olan ö¤rencilerin ayd›nlat›lmas› gerekti¤i ve sald›r›lara karfl› mücadele yolunu tutmalar› için kurumsal bir örgütlülü¤e ihtiyaç oldu¤u sonucuna vard›k. Bu örgütlülük sayesinde Kdz. Ere¤li’deki ö¤rencilere daha güçlü seslenebilece¤imizi düflünüyoruz. Yap›lan toplant›lar›n sonucu olarak Ere¤li E¤itim Ö¤rencileri çal›flmas› oluflturuldu. Gün›fl›¤›na Merdiven’in fakültemizde da¤›t›m›n› etkin bir flekilde yaparak, ö¤rencilere Ere¤li E¤itim Ö¤rencileri’ni anlatt›k. Bafl›ndan sonuna kadar içinde yer ald›¤›m›z alternatif Newroz kutlamalar›n›n örgütleyicisi olduk. fiimdi ise 22 Nisan’da gerçeklefltirece¤imiz pikni¤in çal›flmalar›na bafllam›fl bulunuyoruz. 22 Nisan’da gerçeklefltirece¤imiz piknikle Ere¤li E¤itim Ö¤rencileri, gün›fl›¤›na uzanan merdivenleri daha kararl› ad›mlarla t›rmanacak.
Kdz. Ere¤li E¤itim Ö¤rencileri
GATS, AB uyum yasalar› ve “yetkin” mühendislik Yetkin Mühendislik’i öne sürenler “üstün nitelikli ve güvenilir mühendislik hizmetlerinin sunulmas›n› ve bu hizmetlerle ilgili yanl›fl uygulamalar›n önlenmesini” amaçlad›klar›n› söylüyorlar. Bu ulvi görev için de üniversitelerde verilen mühendislik e¤itimine dair ne varsa hepsinin göz ard› edilmesini sal›k veriyorlar. Mühendislik mesle¤ine verilen bu göz yaflart›c› öneme ra¤men, depremde çöken binalar›n sorumlusunun bilgisiz ve yetkisiz mühendisler de¤il de burjuvazinin gözü dönmüfl rant h›rs› oldu¤u gerçe¤i bilinçli bir flekilde göz ard› ediliyor. Bu çerçevede ‹MO (‹nflaat Mühendisleri Odas›) taraf›ndan bir yasa tasla¤› haz›rland›. Bu tasla¤›n genel ilkeleri daha önceki taslaklarla birebir örtüflüyor ve Yetkin Mühendislik de yasalaflt›¤› oranda bu çerçevede olacakt›r. Ayr›ca taslak TMMOB’un düflürüldü¤ü durumu anlatmak aç›s›ndan da oldukça anlaml›. ‹MO taraf›ndan haz›rlanan taslakta yasa ile “… tüm ülkede kifliler ve toplum yarar› ile ça¤dafl tekniklere ve etik ilkelerine uygun, üstün nitelikli ve güvenilir mühendislik hizmetlerinin sunulmas›n› ve bu hizmetlerle ilgili yanl›fl uygulamalar›n önlenmesini sa¤lamak üzere oluflturulan Yetkin Mühendislik düzeninin ve bu düzenin iflleyifl esaslar›n›n tan›mlanmas›n›” amaçland›¤› söyleniyor. “Üstün nitelik neye denk düfler?” sorusu muhtemelen havada kalacakt›r. Ancak etik konusunda mühendisleri temsil eden TMMOB’un buldu¤u çözüm gerçekte oda yönetiminin düfltü¤ü acizli¤in resmi. Ortada çürüyen bir düzenin, çürüyen e¤itim sisteminin yaratt›¤› mühendisler var ve bir yasa ile deyim yerindeyse hizaya gelecekler. Yasan›n yürürlü¤e girdi¤i flartlarda olacaklar› önceden söyleyelim; yine herkes eskisi gibi çal›flacak, proje yapacak, flantiye veya fabrikay› yönetecek ve bir “Yetkin Mühendis a¤abey” formalite icab› gerekli belgeleri imzalayacakt›r. Böylece yönetmelik bir flekilde uygulanacakt›r. ‹flleyifl ayn› olacak, iflletenler ayn› olacak, ama sihirli yetkinlik de¤ne¤i etikle ilgili tüm sorunlar› çözecek, mühendisleri üstün niteliklerle kuflatacak ve güvenilir hale getirecektir. “Yetkin” inflaat mühendisi olabilmek için s›ralanan koflullardan en dikkat çekeni flöyle: “… uzmanl›k alanlar›nda, en az befl y›l süreyle, Yetkin Mühendis belgesine sahip mühendisler denetiminde gerçeklefltirilmifl proje ve uygulama deneyimi sahibi olmak ve bu hizmetleri belgelemek.” Yani yasa ile yeni mezun mühendislere belli bir süre yetkinlik belgesi olan mühendislerin yan›nda çal›flma zorunlulu¤u getiriliyor. Yetkin mühendislik ve mimarl›k yeni mezunlar› ucuz emek gücüne
dönüfltürürken, üniversite e¤itimi sonras›nda mesleki yeterlik için belirli bir süre usta/ç›rak tarz›nda bir e¤itim süreci dayat›l›yor. Böylece bu süre içinde hiçbir imza yetkisi bulunmayan “yetkisiz mühendis” üzerinden aç›k bir sömürü alan› oluflacak. Bu noktada yan›nda çal›flaca¤› yetkin mühendisimizin de çöken binalardan birinin projesine imza atm›fl veya h›zl› trene onay vermifl olmas› da göz ard› edilemeyecek bir ihtimal. ‹MO taraf›ndan yasay› savunmak üzere haz›rlanan broflürde de belirtildi¤i gibi, ‹ngiltere’de buna benzer bir yasa inflaat sektöründe uygulanmakta, fakat çal›flma süresi iki y›lla s›n›rl› tutulmaktad›r. Bu befl y›ll›k süreçte özellikle yeni mezun mühendisler, mühendis olarak de¤il de bir nevi stajyer olarak projelere imza yetkisi olmadan çal›flacaklar. Böylece potansiyel bir ucuz iflgücü kayna¤› olarak emeklerinin bu süre içerisinde sömürülmesi yolu aç›lacak. Madalyonun öbür yüzünde ise Yetkin Mühendislerin genç meslektafllar›n› kendi iflyerlerinde istihdam ederek 5 y›l süreyle e¤itip yetifltirmelerinin Türkiye koflullar›nda neredeyse imkâns›z oldu¤u gerçe¤i var. Serbest çal›flan eski mühendislerin büyük mühendislik firmalar› karfl›s›nda kendilerini zor geçindirebildikleri ortamda bir de ücretli eleman çal›flt›rmalar› düflünülemez. Ücret vermeden bordroda gösterdiklerini varsaysak bile, vergi stopaj› ve sigorta prim ödemeleri büyük bir maddi külfet olacakt›r. Böylece tuhaf bir durum ortaya ç›kacak, mühendis olabilmek için muhtemelen üste para vermek durumunda kal›nacak. Yetkin Mühendislik yasas›n›n öncülü “uzman mühendislik” (daha sonradan uzman mühendislik kavram› tüm metinlerde yetkin mühendislik ile de¤ifltirildi) yasas›n›n uygulamaya geçmesiyle uzmanl›k belgesi gerektiren çal›flma alanlar›nda bu aynen yaflanm›flt›r ve halen yaflanmaktad›r. ‹MO’nun tasla¤›nda Yetkin Mühendislik s›nav›na dair düflündürücü maddeler de bulunuyor. Tasla¤›n s›nav› düzenleyen maddesinde “Yetkin Mühendislik s›nav›, birincisi yaz›l›, ikincisi sözlü olmak üzere iki aflamadan oluflur… Yaz›l› s›navlarda, ayr›nt›l› bilgi sahibi olmay› gerektiren türden de¤il, temel ilke ve kavramlar›n özümsenmifl olup olmad›¤›n› ve aday›n mühendislik problemlerine genel yaklafl›m›n› belirlemeye yönelik sorular sorulur.” deniliyor. Yetkinli¤i s›namak üzere yap›lan bir s›nav›n tamamen genel bilgi ölçece¤ini söylemek tam bir mant›ks›zl›k örne¤i. Odalar›n iflin en can al›c› bölümü olan s›nav›n içeri¤i konusundaki özensiz tutumu samimiyetlerini aç›kça sorgulan›r hale getiriyor.
23
Ancak ayn› özensiz tutum s›nav kurulunun yetkileri konusunda gösterilmiyor: “… aday›n bilgi düzeyi ile etik anlay›fl› ve meslek sorumlulu¤u duygusuna iliflkin izlenimler k›sa notlarla belirtilir ” maddesi ile s›nav› yapan kurula genifl bir yetki alan› tan›n›yor. D›fl bask›lar› karfl› ise “Kurul üyeleri ise bu sevimsiz giriflimlere gö¤üs germeye haz›rl›kl›d›r ” gibisinden iddial› bir yan›t haz›rlam›fllar bile. Baflka bir madde ise insan› dehflete düflürecek nitelikte; “Aday, baflvuru harc›n›n befl kat› tutar›nda itiraz harc› 24 yat›rd›ktan sonra, Yetkin Mühendislik Kurulu’na baflvurarak s›nav sonucuna itiraz edebilir. ‹tiraz baflvurusunu de¤erlendiren Yetkin Mühendislik Kurulu, gerekli görürse, aday›n sözlü s›nav›n› de¤iflik bir jüri oluflturarak yenileyebilir. Yetkin Mühendislik Kurulu’nun itirazla ilgili karar› kesindir. ‹tiraz hakl› görülürse, itiraz harc› baflvuru sahibine geri verilir. Aksi durumda, itiraz harc› geri ödenmez ve aday iki y›l boyunca yeniden s›nava girme baflvurusu yapamaz.” Bu ifade faflist bir zihniyetin ürünü. Meslek odalar›n›n bu noktadaki görevi mühendisleri meslekleri çerçevesinde geliflimini sa¤lamak, disipline etmektir, imtihan etmek de¤ildir. Odalar›n verdi¤i kurslar veya düzenledikleri seminerler bu aç›dan de¤erlendirilmelidir. Kimse bilmedi¤i ifli yapamaz ve kimse de bilmeyene iflini emanet etmez. Birçok ayr›nt›y› içeren yasa tuhaft›r ki kamu sektörünü es geçmektedir. Yeni mezun bir mühendisin kamu sektöründeki statüsü üzerine tek kelime bile edilmemektedir. Yasadan ç›kan sonuç; hiçbir yeni mezunun memur olamayacak, böylece Türkiye’nin halen en büyük iflvereni konumundaki kamu sektörünün kap›lar› yeni mühendislere kapat›larak zaten kronikleflen iflsizlik artacakt›r. Yetkinlik belgesi olmayan mühendisler için mühendis olabilmenin tek adresini özel sektör olarak belirleyen yasa, çizdi¤i çerçeve ile yönelimi aç›kça ortaya koymaktad›r. Odalar›n “ön s›ra protokolünden” hiç kimse ç›k›p “Biz bu yasay› sermayenin ihtiyac› çerçevesinde haz›rlad›k.” diyecek kadar cesur davranmasa da niyet sat›r aralar›na ustaca gizleniyor.
Y etk in M üh en disl ik i le ilg ili b izim de b ir sözü müz va r:
öngörülen baz› de¤ifliklikler sermayenin bilindik tarz›yla parça parça uygulanmaya bafllam›flt›. Kökten bir dönüflüm yerine tercih edilen bu yol kendini tüketmeye bafllay›nca yasa raftan tekrar al›n›p önümüze sunuluyor. Yasa iki yönlü de¤iflime yol açacak. Birinci aya¤›nda akreditasyon bahanesiyle özellikle çok uluslu sermaye çevrelerinin e¤itim müfredatlar›na müdahalesinin önü aç›lacak ve üniversite e¤itiminin hiçlefltirilmesi ile oluflacak bofllu¤un do¤al olarak d›flar›dan al›nacak e¤itim üzerinden kapat›lmas› yoluna gidecek. Sonuç olarak tüm bunlar e¤itimde sürdürülen özellefltirme politikas›na yeni bir halka eklemifl olacak. ‹kinci aya¤›nda ise; mühendislikmimarl›k alan›nda yaflanacak dönüflümle mimar ve mühendisler aras›nda kastlaflma bafllayacak, bu yeni mezunlar üzerinden aç›k bir sömürü alan› olufltururken, di¤er yandan ise mühendislik-mimarl›k sektörü “üstün yetenekli” Avrupal› mimar-mühendislere b›rak›lacak. Yasan›n kapsam›n›n geniflli¤i ölçüsünde sahip oldu¤u büyük rant potansiyeli, birçok kurumun ifltah›n› kabart›yor. Yasaya talip birçok çevre farkl› kayg›lar gütse de, masada paylafl›lan bizim gelece¤imizse bizim de söyleyecek bir sözümüz var: “Kime sordunuz?” Mühendisli¤in baz› hizmetlerinde, bilgi ve deneyim eksikli¤inden dolay› yanl›fl uygulamalar›n oldu¤u bir gerçektir. Bu tür yetersizliklerden kaynaklanan uygulamalar›n önüne geçmek için bir hizmetin, iflin ehli taraf›ndan yap›lmas›n› savunmak en ak›lc› ve mant›kl› yoldur. Buradan yola ç›karak tart›flmay› yapmak “Yetkin mühendislik” savunucular›n›n en temel sald›r› flekli olan “yoksa uzmanl›¤a-yetkinli¤e-yetkilili¤e vs. hay›r m› diyorsunuz?” sorusuna da önden verilmifl bir yan›t
Kime sordunuz? Yetkin (Profesyonel, Sertifikal›) Mühendislik, son günlerde sessizce ancak yo¤un olarak tart›fl›l›r oldu. Kimse ne oldu¤u konusunda net bir bilgiye sahip de¤ilken TMMOB ‹nflaat Mühendisleri Odas› taraf›ndan haz›rlanan bir taslak “yetkin mühendisli¤in” kapsam›n› aç›kça ortaya ç›kard›. Tasar› bugünkü haliyle aç›kt›r ki yasalaflt›r›lamaz, ancak mühendislik-mimarl›k e¤itiminin ve esas olarak mühendisli¤in ve mimarl›¤›n ne kapsamda yeniden düzenlenmek istedi¤ini aç›kça ortaya koymas› aç›s›ndan oldukça anlaml›. Yeni mezunlara dönük yeni düzenlemeler içerecek olan yasa, daha önceden de gündeme getirilmesine ra¤men bir anda yükselen “homurtular” eflli¤inde ç›k›fl› ertelenmiflti. Ancak yasan›n getirmesi
olacakt›r. Burada as›l tart›flma konusu sorunu üreten fleyin kökenine inmeden üstten üretilen çözümlerdir. Asl›nda herkes mühendislik-mimarl›k alan›ndaki eksikliklerin e¤itim sistemiyle ilgili oldu¤unun fark›nda, ancak gerçekleri gizlemek aç›kça ifllerine geliyor. Böylece demagojik tart›flmalar yapmak zorunda kal›yorlar. Tart›fl›lmas› gereken, her mühendis ve mimar›n yeterli bilgi ve deneyimi edinece¤i sa¤l›kl› süreçlerinin nas›l yarat›lmas› gerekti¤i olmal›d›r. Bu anlamda da uzmanl›k, mesleki yeterlik konusunda; mühendislik mimarl›k e¤itiminin niteli¤i kendili¤inden merkeze oturmaktad›r. Toplumsal ihtiyaçlara göre kurgulanmayan, bilimsellikten uzak, mevcut piyasa sistemine eleman sa¤layan, üretime yönelik uygulamalardan kopuk olan mevcut eflitsiz e¤itim sistemi sömürü düzeninin bir parças› olarak sorunlar›n ana kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Teori ve uygulamay› bütünsellefltirecek içerikte, bilimsel, eflit, paras›z bir e¤itim, nitelikli mimarl›k mühendislik hizmetinin üretilmesini de sa¤layacakt›r. Belirli bir alandaki, yeterlilik ve yetkinlik de, mühendislik e¤itiminin bafllang›c›ndan itibaren ele al›nmas› gereken bir süreç olmal›d›r. Hal böyleyken birileri ç›k›p gönül rahatl›¤›yla bu yasay› savunabiliyor. Hem de alabildi¤ine ateflli bir flekilde. Yasan›n uygulamaya geçmesi ile birlikte halen piyasada belirli yer edinmifl zaten ayr›cal›kl› olanlar›n flu anki konumlar›, belge sahibi olacaklar› için güçlenecek, böylece tekelleflme ortaya ç›kacakt›r. Yarat›lan bu kastlaflma belgesiz olanlar› do¤al olarak iflsizli¤e iterken, di¤er taraftan iflsizli¤in artarak sürdü¤ü mühendislik-mimarl›k alan›nda ifl bulma flans›n› ço¤unlukla asgari ücret alt› koflullarda elde etmifl ve yetkin olmak isteyen yeni mezunlar, usta ç›rak iliflkisi içinde adeta her koflula mahkûm çal›flma sistemi içinde kölelefltirilecektir. Böylece her türlü sömürüye aç›k, elinden tüm haklar› al›nm›fl, itaatkâr yeni bir mühendis-mimar grubu ortaya ç›kacakt›r. Di¤er bir durum ise; belgeli bir mühendis yan›nda ifl bulanlar›n, yetkili olmak için ayn› uzmanl›k alan›nda geçirmesi gereken süreyi tamamlamalar› iflin süresi ve kapitalizmin kriz koflullar›nda zor olaca¤› gibi, iflsiz ve sermayesiz kalan mühendis ve mimarlar›n yetkinli¤in geçerli olaca¤› piyasa koflullar›nda yetkili olmayarak ifl bulma flanslar› ise hiç kalmayacakt›r. Böylece piyasadan güçsüz ve yetkisiz olanlar elenecek, meydan büyük tekellerin olacakt›r. Bu, AB ve GATS süreci ile birlikte emperyalizmin hizmetine sunulan, piyasalaflt›r›lan alanlara mühendislik-mimarl›k alan›n› da ekleyecek ve ifl bulma olana¤› büyük oranda zorlaflacakt›r. “Sektörel yönetimler ve genel sistem taraf›ndan tesis edilmifl olan çeflitli tan›nma sistemlerinin idaresi hantal ve karmafl›k oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Bu münasebetle, özellikle yeterliliklerin otomatik tan›nmas› amac›yla asgari e¤itim koflullar›nda eflgüdüm sa¤land›¤› yerlerde, bilimsel ve teknik geliflmeleri hesaba katarak idarenin basitlefltirilmesine ve direktifin güncellefltirilmesine gereksinim vard›r. Bu amaçla mesleki yeterliliklerin tan›nmas› için tek bir komite kurulmal›d›r.” (Mesleki yeterliliklerin tan›nmas›nda Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi için öneri metninden). Tart›flma mesleki
yeterlilik üzerinden bafllam›flt›. Birçok meslek alan›na dair yap›lmas› taahhüt edilenlerden mimarl›k ve mühendisli¤in pay›na düflen de “Yetkinlik” oldu. Ayn› metinde mimarl›kla ilgili olarak da flöyle deniyor: “Üye Devletin yetkili otoritesine, mimari alanda yapm›fl oldu¤u ifllerin 25 kalitesiyle seçkin bir yer edinmifl Üye Devlet vatandafllar›na bu unvan› verme yetkisi veren bu yasa gere¤ince bu unvan› kullanmaya yetki verilen Üye Devlet vatandafllar› bir mimar›n, mimar s›fat›yla, faaliyetlerini sürdürmek için gerekli görülen flartlar› sa¤lam›fl say›lacakt›r. ‹lgili kimsenin mimari yeterlilikleri ev sahibi Üye Devlet taraf›ndan verilen sertifika ile do¤rulanacakt›r.” Sorunu tart›fl›rken bu yasan›n en önemli savunucusu konumundaki TMMOB hakk›nda birkaç söz söylemeden geçmemek gerekiyor. AB ile entegrasyon, GATS ve DTÖ ile yap›lan anlaflmalar› temel alarak, neo-liberal dönüflüm sürecinde mühendislik ve mimarl›k alanlar›nda TMMOB’a da rol biçildi. TMMOB, zamanla belge veren ve uyumluluk düzenlemelerini yapan bir akreditasyon kuruluflu haline indirgenmek isteniyor. Bu flekilde TMMOB’un ba¤›ml›l›¤› artt›r›lmaya ve giderek toplumsal sorunlara uzak ve ilgisiz bir meslek örgütü haline getirilmeye çal›fl›l›yor. Mühendislik ve mimarl›k e¤itiminin ve hizmetlerinin kapitalist iliflkiler çerçevesinde “uyumlaflt›r›lmas›” anlam›na gelen uzmanl›k-yetkinlikyetkililik vs. düzenlemeleri ile, TMMOB ve ba¤l› odalar, rant sistemi mekanizmalar›n›n bir parças› haline getirilecek, bilimsel ve toplumsal alana müdahale etmekten uzak, sisteme entegre olmufl, para karfl›l›¤› belge veren kurulufllara dönüfleceklerdir. Kendi deyimleriyle, ç›kmas› engellenemeyecek bu yasaya karfl› “bari biz yapal›m” diye yola ç›kan TMMOB beyleri, hem oturduklar› koltuklar› sa¤lama alma hem de yaflad›klar› ayr›cal›kl› hayat› sürdürme çabas›ndalar. Eskinin devrimcileri, dünün demokratlar› ve bugünün liberalleri art›k üstlerinde a¤›rl›k yapan “emekten ve özgürlükten yana olmak” gömle¤ini ç›kararak tüm güçleriyle rant kap›lar›na dayanm›fl durumdalar. Bu çerçevede özellikle muhalif odalar sindirilmeye, odalar›n ö¤renci komisyonlar› sudan gerekçelerle ya da¤›t›lamaya ya da bürokrasi içinde ifllevsizlefltirilmeye baflland›. Siyasetin bu eski kurtlar› girdikleri bu yeni yolda “yetkin mühendislik için s›n›rs›z özgürlük ve dayan›flma” diyerek sessiz ve derinden hedeflerine do¤ru yol al›yorlar. Baflta da söylemifltik söyleyecek bir sözümüz var diye. T›pk› Fransa örne¤inde görüldü¤ü gibi, ö¤renciler kendilerine biçilen bu kefeni y›rtabilirler. Kimliksizlefltirilen ve apolitize edilen 12 Eylül gençli¤inin y›llar y›l› kafas›na kaz›nan bireysel kurtulufl yollar› da bu yasayla beraber tamamen kapanacakt›r. Ö¤rencileri çok derinden etkileyecek yasa, ayn› zamanda AB ve GATS anlaflmas›n› da anlatabilmek için iyi bir zemin yaratacakt›r. Bu noktada TMMOB içinde muhalif kimli¤ini korumay› baflarm›fl isimler ve gruplarla iletiflim kurabilmek önemli bir yer tutuyor. Bu yasa san›ld›¤› kadar kolay geçmeyecek, daha biz ne ilk sözümüzü ne de son sözümüzü söyledik...
Dr . T im u r A kç al› . . . 26
süreci içinde bakt›lar ki Türkiye’de ABET için yap›lan çal›flmalar müzakereler çerçevesinde çok fazla olumlu sonuç vermeyecek, bu anlamda pek çok üniversite bu yeni program için manevralar yapmaya bafllad› ve kendini yeniden yap›land›rmak üzere komisyonlar›nda yenilikler yapt›lar. Ve bu arada SÜRKEM ad›nda sürdürülebilir e¤itim merkezi kuruldu üniversitelerde, bu konular oralarda tart›fl›ld›. ABET’in akredite olmufl üniversitelere getirebilece¤i yenilik flu olacak: gerçek anlamda kaliteli üretim yapabilecek mühendisler yetifltirmek, yani 3 y›l içindeki teknolojik geliflmeleri ö¤renmifl, üniversite sanayi iflbirli¤i çerçevesinde en yeni makineleri kullanabilecek durumda olmak ve piyasan›n sizi istihdam edecek bir yap›y› muhafaza etmesi. Bu anlamda sizleri gelecek 10 y›l içinde ciddi anlamda zorluklar bekliyor, çünkü çok say›da mühendis mezun ediyoruz, hala da yeni okullar aç›l›yor, sizlerin kendi aran›zda bir tak›m yar›fllara da girmesi isteniyor. Hepinizin istihdam edilme flans› yok flu süreç içinde. Böyle bakt›¤›m›zda da, geldi¤imiz son noktada 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren diplomalar›n›zda mühendis unvan› yazm›yor. “Lisans e¤itimini tamamlam›flt›r” yaz›yor. Bundan sonra imza atma yetkiniz de tart›flmal›. Piyasan›n istedi¤i anlamda uzman mühendis yani çok spesifik alanlarda çal›flm›fl uzman mühendis talebi olacakt›r. Sizin unvan›n›z olmad›¤› için o uzmanl›¤›n›z› mutlaka kan›tlaman›z gerekiyor. Bunu için de sertifika programlar› bir tak›m kurslar hayata geçirilmeye baflland›.
“Bu nd an so nr a i mz a atma y e t k i n i z d e t a r t › fl m a l › ”
1980 y›l›ndan sonra YÖK’ün kurulmas›yla beraber üniversitelerde h›zl› bir de¤iflim rüzgâr› esmeye bafllad›. Ve 2000’li y›llarda, son 7 y›lda özellikle üniversitedeki mühendislik e¤itimi standartlar› konusunda baz› ciddi ad›mlar at›ld›. Bunlar ço¤unlukla e¤itim eleman› ve ö¤rencinin haberi olmadan, bir kamuoyu yarat›lmadan yönetimler taraf›ndan hayata geçirilmeye baflland›. Bunlardan ilk büyük ad›m ABET ad›ndaki bir kuruluflun Türkiye’de mühendislik alan›nda akredite vermesiyle bafll›yor. ABET bir flirket, merkezi Amerika’da olan bir flirket, Türkiye’de mühendislik programlar›nda akredite vermek üzere bir flube açm›fl olan bir flirket. Buradaki denetçiler dönem dönem üniversiteleri ziyaret ederek kendilerini tan›t›yorlar ve akredite olmak için kriterleri gösteriyorlar. Akredite olmak flu demek: Üniversitedeki yap›sal mekanlar›n, binalar›n, oturdu¤unuz s›ralar›n “modern” e¤itim ve ö¤retimde kullanabilece¤iniz ergonomisi olan s›n›f içi diyaloglarda iyi anlayabilece¤iniz, panoramas› iyi, içinde perdesi projektörü olan bunun gibi standartlar› içeren bir dizi çal›flma. Ö¤retimin içeri¤i konusundaki akredite içerikleri ABET sisteminde daha arka planda kal›yor. Burada da Amerika Birleflik Devletlerinde teknik üniversitelerde uygulanan programlar öneriliyor ABET taraf›ndan. ABD’de toplamda 50 ders al›n›yor 4 y›ll›k ders program› içerisinde. ‹stanbul Teknik Üniversitesi bunu 17 mühendislik program›nda baflard›. Y›ld›z Teknik üniversitesinde de 50’ye hala inilemedi. Bunun ard›ndan yap›sal de¤iflikliklere gidilerek kaynak sorunu afl›ld›¤›nda akredite olabilecekler. Bu 7 y›ll›k süreçte ABET’in iste¤i do¤rultusunda baz› dersler kald›r›ld›, baz› dersler yüksek lisansa aktar›ld›. ABET denilen bu olay dünyadaki neo-liberal politikalar›n üretim mekanizmalar› içerisine sokaca¤›, istihdam etmeye çal›flaca¤› mühendisleri hayata haz›rlamak için bir dizi de¤iflimi öngörüyor. Bu akreditasyon olay› da tümüyle bununla ilgili. Ancak Avrupa bu ABET’in a¤›rl›kl› olarak Türkiye gibi geliflmekte olan ülkelerde a¤›rl›kl› talep bulmas› yüzünden yeni bir program ç›kard›. Euroc bu derslerin içeriklerine daha çok de¤inen bir program. De¤iflimden çok derslerin niteli¤i ve üretim iliflkileri için sermayenin talep etti¤i yeni, modern, mant›ksal olarak kendini yenileyebilen ve üç y›lda bir yenilenen bir teknolojiden söz edildi¤i dikkate al›n›rsa, esnek bir yap›y› da beraberinde getiriyor. Bu AB
Fuat Ercan…
“Yetkin mühendisli¤in en can al›c› noktas› iflsizliktir”
Bakt›¤›n›zda Avrupa’da da, Amerika’da da, Türkiye’de de iki tane alan üzerine muazzam politikalar üretildi¤ini görüyoruz: birisi istihdam politikalar› di¤eri üniversitelerdeki e¤itim politikalar›. Peki, neden büyüklerimiz, karar verenlerimiz bu iki alanda çaba içinde? Uluslararas› piyasan›n bu kadar h›zl› rekabet halinde oldu¤u bir dönemde Avrupa Komisyonu’nun ileri sürdü¤ü flu: “Avrupa Birli¤inin uluslararas› piyasada ayakta kalmas›n›n önünde tek engel e¤itim sisteminin piyasan›n istedi¤i emek gücünü sa¤layamamas›d›r!” Bu ifade iki tane fleyi gündeme getiriyor. Birincisi daha önce tan›mlanan e¤itim tan›m›n›n farkl›laflmas›, ikincisi de e¤itimi tan›mlarken çizilen s›n›rlar›n d›fl›na ç›k›lmas›. Bu sürecin içinde olan bireylerin karfl›s›nda birbiriyle iliflkili 4 tane etken var. - Avrupa’da da Türkiye’de de sermaye, kamu harcamalar›n›n k›s›lmas›n› istiyor. - Sermayeler nitelikli eleman talep ediyor. - Kapitalizmin en büyük açmaz› iflsizlik. - Yaflam boyu e¤itim. Yetkin mühendisli¤in en can al›c› noktas› iflsizliktir. Bir taraftan üniversitelerden muazzam say›da ö¤renci a盤a ç›k›yor, siz sermaye sahibi olsan›z ne yapard›n›z?
Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri “Yetkin Mühendislik Yasa Tasarısı”na karşı bir araya geldi...
Bu yasay› durdurabiliriz!
Yetkin Mühendislik Yasa Tasar›s› ile mühendislik ve mimarl›k ö¤rencileri bugünden gelece¤i düflünmek durumunda kald›. Bireysel kurtulufl umutlar›n› dahi karartan bu yasa ile yeni mezun mühendis-mimarlar›n ve flu an ö¤renim görenlerin “bir ev, bir araba, güzel bir aile” üzerine kurulmufl tüm hayalleri sars›lacak. Üniversiteden mezun olmak için “herfleyden” uzak durmas› ö¤ütlenmifl, üniversiteli solcular hakk›nda önceden uyar›lm›fl ve “siyaset” kelimesinden öcü gibi korkmas› ö¤retilen üniversite ö¤rencileri dün kar›flmad›klar› siyasetin asl›nda hayatlar› oldu¤unu bu tasar› ile anlamaya bafllad›lar. Gençli¤in bilinen gelecek(sizlik) sorunu, gençlik hareketinin de temel sorunu durumunda. Bilindi¤i üzere tasar›, yeni mezun bir mühendismimar›n imza yetkisinin elinden al›nmas›n›, onun vas›fs›z olarak 5 y›l çal›flmas›n› öngörüyor. Ayr›ca kamuda çal›flmas› da engelleniyor. Dört y›ll›k e¤itimi yok sayan ve yeni mezunlara staj zorunlulu¤u getiren tasar› ile diplomalarda yazan “mühendistir” ibaresi de ç›kart›l›yor. Böylece bu ünvan› verecek bir kurum ihtiyac› ortaya ç›k›yor. fiu an için YÖK, TMMOB, Sanayi Bakanl›¤› gibi kurumlar buna talip. Bu tasar› ile bafllayan tart›flmalarda AB emperyalizminin bizim gelece¤imiz üzerinde oynad›¤› oyunu teflhir etmek imkan› do¤acakt›r. Ayr›ca bize kefen biçenin TMMOB’un bürokratik kast› oldu¤unu ve örgütlülü¤ümüze sahip ç›kmak gerekti¤ini de gelece¤in mühendis-mimarlar›na anlatabilece¤iz. Sermayenin sald›r›lar›na karfl› mühendislerin haklar›n› koruyacak ve “insanl›k için bilim” fliar›n› yükseltecek bir örgütlülük ihtiyac›n›n bu biçimiyle daha da yak›c› bir sorun haline gelece¤i aç›kt›r. Tasar›dan henüz s›n›rl› say›da ö¤renci haberdar. Daha çok duyarl› ö¤renciler aras›nda kulaktan kula¤a yay›lan haberlerle -ki bu bilgiler büyük oranda eksik ve yanl›flö¤renilen tasar›, bu biçimde bile büyük bir tepki yaratm›fl durumda. Dolay›s›yla, ö¤rencilerin duydu¤u tepkinin örgütlenmesi ve sorunun do¤ru bir flekilde de¤erlendirilmesi aç›k bir ihtiyaç. ‹flte tüm bunlardan yola ç›karak bizler “Toplumcu Mühendislik-Mimarl›k Ö¤rencileri” ad› ile “Yetkin Mühendislik Yasa Tasar›s›”n› temel alan bir çal›flma bafllatt›k. S›n›rl› say›da insanla bafllad›¤›m›z çal›flmada, öncelikli olarak ö¤rencilerin bu tasar›dan haberdar olmas›n› sa¤lamak istiyoruz. Bu çerçevede ilk elden anket çal›flmas› ve tasar›y› en genel hatlar›yla anlatan duvar gazeteleri haz›rlad›k. Hafta bafl›nda bafllad›¤›m›z çal›flma ö¤rencilerin tasar› hakk›nda hemen hemen hiçbir fley bilmedi¤ini ortaya ç›kart›rken,
konufltu¤umuz herkesin yetkin olmaya hiç gönüllü olmad›¤›n› gördük. Bugün tüm alanlarda oldu¤u gibi mühendislik alan›nda da derin bir yozlaflma hakimdir. Bu en bafl›ndan üniversitelerde verilen gerici ve ezberci tarzdan beslenmekte ve YÖK ile kimliksizlefltirilen ö¤renci kitlesinden kaynakl› bir sorundur. Hayata geçirilen uygulamalarla e¤itim hakk› bir avuç flansl› az›nl›¤›n yararlanabilece¤i bir hizmete dönüfltürülmek isteniyor. “Yetkin mühendislik” de bunun sadece bir aya¤›d›r. Ancak bu salt e¤itime de¤il tüm topluma yöneltilmifl bir sald›r›d›r. Mühendis ve mimarlar çal›flma alanlar› gere¤i insan için üretirler, en az›ndan öyle olmas› gerekir. Ancak deprem örne¤inde görüldü¤ü gibi, mühendislerin haraç-mezat sat›fla sundu¤u imza yetkileri sorunun hiç de e¤itimsizlik de¤il bafll› bafl›na bir meslek eti¤i sorunu oldu¤unu gösterdi. Sorun ilkokul ça¤lar›ndan bafllayan ve ÖSS ile devam eden gerici-ezberci ve son y›llarda ›srarla dillendirilen rekabetçi e¤itim sistemiyle iliflkilidir. Sorunu besleyen ve sürekli üreten fley e¤itim sistemidir. Bu noktada herfleyin dönüp dolafl›p yine ö¤renciye fatura edilmesi bafll› bafl›na bir adaletsizlik oldu¤u gibi ayn› zamanda bir pervas›zl›k örne¤idir. Bu kadar pervas›zca sald›ran sermayeye karfl› örgütlü durufl tek seçenektir. Bizi biraraya getiren de bu gerçektir. Bugün için daha fazla olmam›z›n önünde hiçbir engel yoktur. Üniversitelerde okuyan tüm mühendislik ve mimarl›k ö¤rencilerini ve genç mühendisleri kesen bir sald›r› ile karfl› karfl›yay›z. Üniversiteler ö¤renci ve ö¤retmenden ibaret bir kuruma dönüfltü¤ü ölçüde, ö¤renci kitlesi de giderek asosyalleflmekte, hem kendine hem de yaflad›¤› dünyaya yabanc›laflmaktad›r. Yaflad›¤› bu yabanc›laflmay› aflabilmesi, kendine çizdi¤i ve ilerde yaflamay› düflündü¤ü hayat›n asl›nda olmad›¤›n›, “gelecek” denilen fleyin iradesi d›fl›nda parayla al›n›p sat›lan bir fley oldu¤unu anlad›¤›nda mümkün olacakt›r. Bu gündem üzerinden ö¤rencilerin tepkilerini örgütlemek, “sermaye için de¤il toplum için bilim” demek için yola ç›k›yoruz. Henüz yolun bafl›nda olsak da mühendislik ve mimarl›k ö¤rencileri aras›nda bir taraf oluflturabilmek için kendimize “toplumcu” ad›n› verdik. Emekten, özgürlükten ve insanl›ktan yana herkesi bizlerle ayn› tarafta olmaya ça¤›r›yoruz. Biz bu yasay› durdurabiliriz t›pk› bizden öncekilerin YÖK yasas›n› durdu¤u gibi...
YTÜ Toplumcu Mühendislik ve Mimarl›k Ö¤rencileri
27
Fen-Edebiyat öğrencileri formasyon hakkını kazanmakta kararlı... 28
Formasyon hakk›m›z engellenemez! Üniversiteler bugün iflsizlik ve geleceksizlikten baflka bir fley üretmemektedirler. Üniversitelerde ve genel olarak sistemin bütününde yaflanan neo-liberal dönüflüm gençli¤i iflsizli¤e ve geleceksizli¤e sürüklemektedir. Bugün üniversitelerdeki sosyal bölümler bir bütün olarak ifllevsizleflmekte ve ço¤u bölüm gereksizleflerek kapanma sorunu ile karfl› karfl›ya kalmaktad›r. Öte yandan neo-liberal sald›r›lar›n sonucunda kamu hizmet alanlar› bir bütün olarak tasfiye edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bugün e¤itim, sa¤l›k gibi alanlarda önemli bir aç›k olmas›na ra¤men, bu alanlara dönük atamalar ihtiyac› karfl›lamaktan oldukça uzakt›r. Sermaye devleti böylesine önemli bir bofllu¤u “sözleflmeli personel” ile doldurmaya çal›flmakta, bu ise çok yo¤un emek sömürüsü, örgütsüzlefltirme sald›r›s›, sosyal haklar›n gasp› ve düflük ücret anlam›na gelmektedir. Fen edebiyat fakülteleri t›pk› e¤itim fakülteleri gibi edebiyat, felsefe, matematik, fizik vb. alanlarda uzmanlar yetifltirmek için kurulmufllard›r. Burada e¤itim gören gençlerin kendi alanlar›nda ö¤retici olmalar›n›n engellenmesi, sermaye aç›s›ndan hiçbir hakl› gerekçeye dayand›r›lamaz. Öyle ki; bugün önemli ölçüde ö¤retmen a盤› bulundu¤u böylesi bir dönemde devletin “ö¤retici olamazs›n” demesinin akla uygun bir yan› bulunmamaktad›r. Geçmiflte tüm fen ve edebiyat ö¤rencilerinin koflulsuz bir biçimde sahip olduklar› ö¤retici olma haklar› bugün yine koflulsuzca ellerinden al›nm›flt›r. Bizler bugün kendi haklar›m›za sahip ç›kmak için tafl›n alt›na elimizi koymak zorunday›z.
Formasyon hakt›r, rant kap›s› de¤il! Geçti¤imiz dönemlerde koflulsuz bir biçimde kald›r›lm›fl formasyon hakk›m›z bundan dört y›l önce, yine fen ve edebiyat
fakültelerinin mücadelesi sonunda k›smi ve bundan da ötesi paral› bir biçimde fen-edebiyat ö¤rencilerinin karfl›s›na ç›kart›lm›flt›r. Tümüyle ticari bir kurum gibi iflletilen üniversiteler, bu hakk›m›z üzerinden bir rant kap›s› olarak iflletilmek istenmektedir. Bugün üniversitelerde verilen tezsiz yüksek lisans e¤itimi iki y›l süreyle yo¤un bir e¤itim masraf› oluflturman›n ötesinde do¤rudan parayla sat›l›yor olmas› nedeniyle de temel bir rant alan›na dönüfltürülmüfltür. Fen-edebiyat ö¤rencileri bunun nedenini sorgulamal›d›r? Geçmiflte 4 y›ll›k e¤itim döneminde al›nan formasyon dersleri ö¤retmen olabilmek için yeterli iken bugün neden birçok bölüm için yüzlerce dolarla bu hakk›m›z› sat›n almak zorunda b›rak›lmaktay›z? E¤itim sisteminin her yan› kokuflmakta, e¤itimin niteli¤i her geçen gün düflmekteyken, her okulda bofl geçen ve yüzlerce ö¤rencinin ayn› s›n›fta gördü¤ü dersler orta yerde duruyorken bizim “ö¤retici” olamamam›z›n nedeni ne olabilir? Aç›k ki arz ve talep iliflkisine göre e¤itim sistemini belirlemeye çal›flan sermaye, formasyon hakk›m›z› kendi ç›kar› için bir rant kap›s›na dönüfltürmeye çal›flmaktad›r.
S›navs›z ve koflulsuz formasyon hakk›! Sözde bir biçimde tan›nan formasyon hakk›n›n bir di¤er yan› ise çeflitli koflullara ba¤l› olmas›d›r. Örne¤in yüzlerce ö¤rencinin bulundu¤u felsefe, sosyoloji, edebiyat, tarih vb. bölümlerden sadece yüz ö¤renci tezsiz yüksek lisans e¤itimi alabilmektedir. Bu uygulama yüzlerce ö¤renciyi daha bafltan formasyon alma sürecinin d›fl›na itmektedir. Öte yandan tezsiz yüksek lisans e¤itiminin sonucunda sertifika alabilmek için “akademik bir heyet karfl›s›nda” sözlü
Formasyon hakk›m›zd›r, sat›lamaz! Formasyon hakk› için mücadelenin ilk ad›m› at›ld›. ‹stanbul Üniversitesi Fen Edebiyat kampüsünda yaklafl›k 20 kiflinin kat›ld›¤› bir toplant› örgütleyerek, formasyon sorununu ve bu hakk›m›z› koflulsuz olarak alabilmek için yapmam›z gerekenleri tart›flt›k. Çeflitli bölümlerden arkadafllar›m›z›n kat›ld›¤› toplant›da, fakültelerde formasyon hakk› için kampanya çal›flmas›n› yürütecek komisyonlar oluflturulmas› kararlaflt›r›ld›. Bunun d›fl›nda ise yine yo¤un bir propaganda faaliyeti ile tüm Edebiyat Fakültesi’ne formasyon sorununun kapsam›n› anlatmak için öncelikle bir broflür haz›rlanmas› kararlaflt›r›ld›. Toplant› öncesinde Fen-Edebiyat Fakültesi’nde yaklafl›k 200 adet anket yap›lm›flt›. Bu anketlerin yayg›nlaflt›r›larak devam ettirilmesi ve afifl ve bildiri çal›flmalar›n›n süreklilefltirilmesi planland›. Bu hafta at›lan bu mütevazi ad›m önümüzdeki süreçte daha yayg›n bir çal›flman›n bafllang›c› olacakt›r. Bizler fenedebiyat fakültelerinde paras›z ve koflulsuz formasyon hakk›n› kazan›ncaya kadar mücadelemizi sürdürmekte kararl›y›z.
‹Ü Fen Edebiyat ö¤rencileri
mülakata kat›lmak ve baflar›l› olmak gerekmektedir. 4 y›ll›k e¤itim süreci içerisinde gerekli e¤itimi “verememek”, iki y›ll›k tezsiz yüksek lisans e¤itiminde bir gerekli formasyonu sa¤layamamak e¤itim sisteminin sorunu olabilir ancak. Zira keyfi bir jüri sistemi ile formasyon da¤›tmak daha bafltan e¤itim sisteminin niteli¤ini ortaya koymaktad›r. Evet, bugün e¤itimin niteli¤i gün geçtikçe gerilemektedir. Ancak bunun sorumlusu ö¤renciler de¤il, e¤itim sürecini bir iflletme mant›¤› ile tan›mlayan sistemin kendisidir. Ve bize dayat›lan koflullar yine bu iflletme mant›¤›n›n do¤al sonuçlar› olan “rant ve kâr alan› sa¤lamak” d›fl›nda bir gerekçeye dayanmamaktad›r. Tüm bu süreci geçen s›n›rl› ö¤renciyi bekleyen ise “sözleflmeli ö¤retmenlik” ad› alt›nda güvencesiz çal›flmadan baflka bir fley de¤ildir. 6 y›ll›k e¤itim sürecinin sonunda asgari ücretle, hiçbir sosyal hakk› olmadan çal›flma koflullar› dayat›lmaktad›r. Son on y›l içerisinde kadrolu olarak göreve bafllayanlar›n say›s›na bakt›¤›m›z zaman trajikomik bir tablo
Taleplerimiz: * GATS’dan ç›k›ls›n ve ticari e¤itime hay›r! Bugün Fen-Edebiyat fakültelerinin karfl› karfl›ya bulundu¤u formasyon sorununun temel nedeni GATS vb. sözleflmelerle emperyalistlere verilen taahhütler çerçevesinde e¤itim alan›nda yaflanan neo-liberal dönüflümlerdir. GATS hizmet alan›n›n sermayeye aç›lmas›n› öngören bir anayasa olarak tan›mlanabilir. Bu sözleflmelerin bir taraf› olan Türkiye y›llard›r e¤itim vb. hizmet alanlar›n› sermayenin tam denetimine açmaya çal›flmakta, bu çerçevede de sosyal bölümler kapanma sorunu ile karfl› karfl›ya b›rak›lmaktad›r. Ticarileflen e¤itim içerisinde sosyal bölümlere duyulan ihtiyaç günden güne azalmakta, a¤›rl›kl› olarak teknik bölümler öne ç›kmaktad›r.
* Kamunun tasfiyesine hay›r! Formasyon sorununun di¤er bir temel yan›n› kamunun tasfiyesi oluflturmaktad›r. E¤itim ve sa¤l›k gibi alanlar› da içine alacak bir biçimde kamu tasfiye edilmektedir. KYTK ve personel rejimi gibi yasalarla kamusal alan yeniden tan›mlanmakta ve bu çerçevede de kamu personelli¤i ortadan kald›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Kamu alan›nda yaflan›lan tasfiye iki yönlü yaflanmaktad›r. Birincisi iflletmelerin do¤rudan sermaye denetimine verilmesi ile yani özellefltirilmesi ile, öte yandan ise kadrolu eleman al›m›n›n durdurulmas› ile.
* Formasyon hakk›m›z engellenemez! Fen-edebiyat ö¤rencileri bulunduklar› fakültelere a¤›rl›kl› olarak e¤itimci olmak hedefi ile girmifllerdir. Hiçbir neden ve koflul gösterme ihtiyac› dahi duymadan ve bu kadar ö¤retmen a盤› orta yerde duruyorken “e¤itimci” olma hakk›n›n fenedebiyat ö¤rencilerinin elinden al›nmas›n›n sermayenin kâr h›rs› ve yo¤un emek sömürüsü ihtiyac› d›fl›nda bir nedeni bulunmamaktad›r. Formasyon tüm fen ve edebiyat ö¤rencilerinin hakk›d›r ve tan›nmak zorundad›r.
* 4 y›ll›k e¤itim sürecine formasyon e¤itimi konulsun! Formasyon e¤itiminin “tezsiz yüksek lisans” ad› alt›nda 4 y›ll›k lisans e¤itimi sonras›nda ek 1.5 y›ll›k bir e¤itim dönemi
karfl›m›za ç›kmaktad›r. MEB’in verilerine göre 80 bin, E¤itimSen’in verilerine göre ise en az 250 bin ö¤retmen a盤› bulunuyorken birçok bölüm için yap›lan atamalar›n say›s› onlarla ifade edilmekte, bu say› ise günden güne gerilemektedir.
Fen-edebiyat ö¤rencileri haklar›n› mücadele ile kazanacakt›r! Fen-edebiyat ö¤rencilerinin mücadele d›fl›nda bir ç›kar yolu bulunmamaktad›r. Aç›k ki bu mücadele “formasyon hakk›” üzerinden yürütülmelidir. Çünkü sermayenin neo-liberal sald›r›lar› bizi iflsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karfl› karfl›ya b›rakmaktad›r. Ancak mücadele ederek ve örgütlenerek kendi gelece¤imize sahip ç›kabilir, bu fütursuz sald›r›y› püskürtebiliriz.
içerisinde veriliyor olmas› hiçbir mant›kl› ve hakl› gerekçeye dayand›r›lamaz. Çok rahat bir biçimde ve geçmiflte oldu¤u gibi 4 y›ll›k lisans e¤itimi sürecinde fen-edebiyat ö¤rencilerinin formasyon bilgisini tamamlamas› sa¤lanabilir. Zira lisans e¤itimi sürecindeki boflluklar düflünüldü¤ünde, bunun lisans e¤itimi sonras›nda veriliyor olmas›n›n arkas›ndaki neden e¤itim sistemini çürüten “tüccar zihniyettir”.
* Formasyon hakk›m›zd›r, parayla sat›lamaz! Formasyon e¤itiminin tezsiz yüksek lisans ad›yla ve ücretli olarak verilmesi e¤itim sisteminin her ad›m›nda karfl›m›za ç›kan paral›laflt›rma sald›r›s›n›n önemli bir görüntüsüdür. Bugün fen-edebiyat fakültesi ö¤rencileri yo¤un bir biçimde formasyon talep etmektedir. Sermaye ise bu talebi ücrete ba¤layarak kendi yöntemleri ile “çözüm” oluflturmaktad›r. Bu çözümün kendisi de anayasadaki “e¤itim paras›zd›r” ibaresi kadar i¤reti ve ikiyüzlüdür.
* Herkese s›navs›z ve koflulsuz formasyon hakk›! Birçok üniversitede formasyon çeflitli koflullara ba¤lanarak, s›n›rl› say›da ö¤renciye ve s›navla verilmektedir. Bu koflullar›n hepsi kald›r›lmal›d›r. Yüzlerce ö¤rencinin bulundu¤u fenedebiyat fakültelerinde s›n›rl› kontenjan uygulamas› koflulsuz bir biçimde kald›r›lmal›d›r. Formasyon e¤itimi sonras›nda uygulanan “keyfi” s›nav yönetmeli¤i durdurulmal›d›r. Formasyon alabilmek için istenilen koflullar kald›r›lmal›d›r.
* Sözleflmeli ö¤retmenli¤e hay›r! Formasyon e¤itimi alan s›n›rl› say›daki ö¤renci bu 1.5 y›l› tamamlad›ktan sonra sözleflmeli çal›flmak zorunda kalmaktad›r. Zira yeterli kadro aç›lmamas› ve aç›lan kadrolarda ”e¤itim ö¤rencilerine” öncelik tan›nmas› fenedebiyat ö¤rencilerini bu uzun ve maliyetli formasyon süreci sonras›nda ucuz iflgücü haline getirmektedir.
* Herkese ifl güvencesi! Tüm üniversitelerde okuyan gençler okullar›n›n bitimi sonras›nda ifl bulma sorunu ile karfl› karfl›ya kalmaktad›r. Zira üniversite e¤itimi iflsizli¤i sadece 4 y›l ileriye atmak d›fl›nda bir anlam tafl›mamaktad›r. Her üniversite ö¤rencisi için ifl olana¤› oluflturulmal›d›r. ‹flsizlik bir zorunluluk de¤il, sermaye politikalar›n›n bir sonucudur.
Komünist Fen Edebiyat Ö¤rencileri
29
Özerk-demokratik üniversite talebi üzerine... Ò E ? i t i m : P r o l e t a r y a n ı n d e v r i m c i i k t i d a r ıÜniversiteli gençlik hareketinin özneleri “Özerk, demokratik slogan›n› her dönem hareketin temel sloganlar›ndan a l t ı n d a e ? i t i m , e m e k “ i l e r i ı z g r l e ? t i r m eüniversite!” ye, biri olarak öne sürmüfl, tasarlad›¤› üniversite modelini bu özlü s osyal izmin in?as ına et kin bi “imde slogan ile ifade etmifllerdi. Bu gerçek, slogan›n herkes y ınelt meye v e sın ıfları n orta dan k a l d ı r ı l m a s ı n a h i z m e t e d e r . M a t e r y a l i s t taraf›ndan ayn› biçimde alg›land›¤› ya da do¤ru gerekçelendirildi¤i, dahas› temel stratejik hedeflerle do¤ru d nya gır ? ne, k om niz min il ke ve anlam›n gelmez kuflkusuz (sözkonusu ‘stratejik d e ? e r l e r i n e d a y a l ı , b i l i m s e l , d e m o k r a t i kiliflkilendirildi¤i ve hedefler’in do¤ru olup olmad›¤› da ayr› bir konu). Bu bize l aik b ir e?i tim p olitik ası iz lenir . slogan›n ve sloganda kristalleflmifl düflüncelerin ve politik E?i tim h er d z eyde parası zdır. T m anlam›n ne denli önemli oldu¤unu göstermektedir. e ?itim ara“ ve ge re“ler i kamu fonl arında n Üniversite s›n›flar üstü bir kurum de¤ildir. Toplumsal k ar?ıl anır. sistemlerden, üretim biçimlerinden ya da s›n›flardan ba¤›ms›z 17 ya?ın a kad a r zor unlu g enel ve ele al›nabilecek, kendine ait ve durgun, statik bir tan›m› yoktur. p olite knik e ?itim . E?it im re tici “alı?m a ile Üniversite; mevcut üretim iliflkilerinin ve egemen toplumsal b irle? tirili r. s›n›f›n emrinde, onun belirli ihtiyaçlar›n› karfl›layan bir ‡ o c u k l a r ı o k u l h a y a t ı n a h a z ı r l a y ı c ı bkurumdur. ir Üniversite; biçim ve temel özellikleri aç›s›ndan k u r u m l a r ? e b e k e s i ( k r e ? l e r , “ o c u k b a k ı m henüz v e yeni yeni oluflturuldu¤u feodal dönem ile art›k modern bir e ?itim yuval arı v b.) ol u?turu lur. kurum haline geldi¤i ve her anlamda geliflti¤i, dolay›s›yla da T m i ? “ i l e r i n , k e n t v e k ı r e m e k “ i l e r ifeodal n i n dönemden farkl› birçok yeni ifllev kazand›¤› kapitalist y a r a r l a n a b i l e c e ? i y a y g ı n b i r o k u l d ı ? ı dönemde oldu¤u gibi, kendinden önceki dönemlerden bütünüyle e ?itim ?ı?ret im ku rumlar ı ?ebe kesi farkl› bir biçime, içeri¤e ve iflleve sahip olaca¤› sosyalist ( k t p h a n e l e r , h a l k e v l e r i , o k u m a o d a l a rdönemde ı, de bu tan›ma uygun bir kurum olacakt›r. Kapitalizmin üniversiteleri biçimsel anlamda özerk bir e mek“i nive rsite leri, meslek okul ları, l a r sahip olabilirler. “Biçimsel olarak” derken bundan ne k u r s l a r , k o n f e r a n s l a r , t i y a t r o v e s i n e m ayap›ya anlad›¤›m›z› ortaya koyal›m. Bir kapitalist devlette kamu v b.) ı rg tle nir.Ó üniversiteleri devletin do¤rudan denetimi alt›ndad›r. Bu denetim, (TK ?P pr ogramı ndan. ..)
örne¤in Türkiye’de oldu¤u gibi YÖK gibi bir kurum arac›l›¤› ile ya da üniversiteler aras›nda koordinasyonu sa¤layan baflka herhangi bir kurum veya örgütlenme ile sa¤lanabilir. Farkl› ülkeler bu soruna, farkl› çözümler üretmifl olabilirler. Ancak devletin üniversiteler üzerindeki denetimi bir biçimde sa¤lan›r. Burjuvazinin üniversiteyi denetleyebilmesi, dahas› kullanabilmesi için illa devlet taraf›ndan bu amaca uygun bir ayg›t yarat›lmas› gerekmez. Üniversite ile sanayi aras›ndaki iflbirli¤i ya da iflbölümü, denetimin baflka bir biçimidir. Kald› ki üniversitelerin bafl›na getirilen rektörler de burjuvazinin “uflaklar s›n›f›”n›n mensuplar›ndan baflka bir fley de¤ildirler. Böylelikle üniversite çeflitli biçimlerde kapitalist sisteme ba¤lan›r. ‹flte biçimsel bir özerklik, üniversitenin kapitalist sistemle varolan kaba ba¤lar›n› koparmak anlam›na gelir. Örne¤in üniversitenin bafl›nda bir bask› ve yönlendirme arac› olan bir tak›m kurumlar -YÖK gibi- ortadan kald›r›l›r. Üniversitenin yönetiminden burjuva s›n›fa aç›kça hizmet edenler uzaklaflt›r›l›r. Üniversite mali aç›dan yaln›zca devletten ald›¤› kaynaklarla
35
ayakta durur. Üniversite mali kaynaklar›n› kullanabilmekte belli bir ba¤›ms›zl›¤a sahip olur. Sermayenin üniversite üzerindeki do¤rudan mali denetimini sa¤layan yard›mlar ya da benzeri uygulamalar ortadan kald›r›l›r vb. Tüm bunlara ra¤men üniversite hala gerçek anlamda ‘özerk’ de¤ildir. Ortada yaln›zca biçimsel bir özerklik vard›r. T›pk› burjuvazinin anayasal eflitlik anlay›fl› gibi bu özerklik de asl›nda görüntüdedir, dolay›s›yla sahtedir. Üniversitenin, burjuva s›n›f›ndan ve onun temel bask› ayg›t› olan devletten tam özerkli¤i, onun her alanda ve her anlamda kapitalizmden ar›nd›r›lmas›yla mümkün. Bizim “özerk üniversite”den anlad›¤›m›z budur. U¤runa mücadele edilmesi gereken talep budur. Özerklik talebini biçimsel anlamda öne sürdü¤ümüzde ve buna oldu¤undan farkl› anlamlar yükledi¤imizde, ciddi teorik ve politik yan›lg›lara sürüklenmek kaç›n›lmaz olur. Üniversitenin kapitalizmden tam özerkli¤i teorik olarak mümkünse de, bu pratik olarak gerçeklefltirilemez bir fleydir. K›smen gerçeklefltirilse de asla süreklilik kazanamayacakt›r. Üniversitenin burjuvaziden tam özerkli¤i talebi, di¤er demokratik talepler gibi kapitalizm koflullar›nda teorik olarak gerçekleflmesi mümkün, fakat pratik olarak neredeyse olanaks›zd›r. Bir ölçüde gerçekleflse bile bu ancak güdük ve e¤reti bir biçimde, dahas› ancak geçici bir süre için olanakl›d›r. Bu nedenle de önemli olan, t›pk› di¤er demokratik talepler de oldu¤u gibi, üniversitenin tam özerkli¤i u¤runa verilecek mücadeledir. Bu mücadelenin kendisi üniversiteli gençli¤e siyasal iktidar›n karakterini ve devletin s›n›fsal niteli¤ini aç›k bir biçimde gösterecek, ö¤renci gençli¤in kurulu sermaye düzeninden kopuflunu ve yeni bir toplumsal düzen aray›fl›n› h›zland›racak, burjuvaziya karfl› devrimci iktidar mücadelesi içindeki iflçi s›n›f›n›n yan›nda yer almas›n› kolaylaflt›racakt›r.
Demokratik üniversite; ö¤rencilerin, ö¤retim görevlilerinin ve tüm üniversite çal›flanlar›n›n yönetimindeki üniversiteyi anlat›r. Üniversite, bu üç bileflenin bir araya geldi¤i bir organizasyon taraf›ndan yönetilmelidir. Bugün ‘reform’ ad› alt›nda yap›lmaya çal›fl›lan de¤iflimler, görüntüyü kurtarmaktan bile uzakt›r. Rektörlerin seçimle göreve gelmesi üniversiteyi daha demokratik yapmayacak, rektörün ö¤retim görevlileri üzerinde daha s›k› bir denetim kurmas› sonucunu do¤uracakt›r. Ö¤renci Temsilcileri Konseyi ad› ile bir araya getirilen ö¤renci örgütlenmeleri, bir, herhangi bir yetkiye sahip olmak bir yana, söz hakk›na bile sahip de¤ildirler; iki, bu örgütlere temsilci olarak girmek türlü koflullar ile s›n›rland›r›lm›flt›r, böylece demokrat ö¤rencilerin buralara girip çal›flmalar› fiilen engellenmifltir. Demokratik üniversite, üniversitenin tüm bileflenleri için tam bir örgütlenme özgürlü¤ü tan›mak zorundad›r. Bu örgütlenme özgürlü¤ü yaln›zca sendikal örgütleri de¤il, politik örgütleri de kapsamal›d›r. Ayr›ca üniversitelerde politik çal›flma yürütmenin önündeki bütün engeller kald›r›lmal›d›r. Özerk üniversite talebinin aksine, demokratik üniversite talebi sosyalist bir düzende uygulanmas› gereken temel bir taleptir. Yani üniversite, yukar›da söz etti¤imiz bileflenler taraf›ndan yönetilmeli, bir özerklikten bahsedilecekse bu özerklik bu yönetim arac›l›¤› ile sa¤lanmal›d›r. Sosyalizmde üretim ve zenginlik toplumun elinde ve hizmetinde olaca¤›, böylece üniversitelerin mülkiyet tekeline elinde tutan bir avuç asalak yerine toplumun ezici ço¤unlu¤unun ç›karlar›na hizmet etmesinin genel koflullar› yarat›laca¤› için, tarihte ilk kez olarak gerçekten demokratik bir kurum olabilecektir.
T i ca ri eği timin so nuçl arı…
E ¤ i t i m i n m e t a l a fl m a s › v e p a r a l › l a fl t › r › l m a s › E¤itim hizmetlerinin bir bütün olarak piyasa koflullar›na ba¤lanmas› ve piyasa taraf›ndan belirlenmesi sürecini ticari e¤itim süreci olarak tan›mlayabiliriz. Bu süreç dünyada ‘70’lerde bafllam›flt›. Ülkemizde ise özellikle üniversitelerde 12 Eylül darbesi ard›ndan kurulan YÖK ile ad›mlar› at›lm›flt›r. O zamana kadar kamusal bir hizmet olarak tan›mlanan e¤itim alan›n› yar› kamusal bir alan olarak tan›mlanarak bu sürecin ideolojik arka plan› oluflturulmaya çal›fl›lm›flt›r. Kemal Gürüz ‘94’te TÜS‹AD için haz›rlad›¤› raporda “yar› kamusal” e¤itimi tan›mlamakta ve flöyle devam etmektedir: “E¤itim yar› kamusal bir hizmet-mal oldu¤una göre bu hizmetten yararlananlar hizmetin karfl›l›¤›n› ödemek zorundad›r… Yüksek ö¤retimin yaratt›¤› katma de¤erin önemli bir k›sm›n›n, bu e¤itimi gören kiflilere döndü¤ü art›k tart›flma götürmeyen konular haline gelmifltir. Ve bu nedenden dolay› hiçbir ülke yüksek ö¤retimin en pahal› fleklini ücretsiz olarak her isteyene sunamayaca¤› giderek daha iyi anlafl›lmaktad›r.” Kendisi de neo-liberal bir iktisatç› olan G. Aktan ise tam bir ars›zl›kla flunlar› söylemektedir: “Her alanda oldu¤u gibi e¤itimde de rekabetçi bir piyasa oluflturulmas› kaç›n›lmazd›r. E¤itimin art›k bir mal oldu¤u, piyasada al›n›p sat›labilecek bir mal oldu¤u kabul edilmelidir.” Ülkemizde e¤itim sisteminde yaflan›lan ticari dönüflümler üzerine u¤raflan üç kurum belirli bir iflbölümü ve koordinasyon halinde sürecin ilerlemesini sa¤lamaktad›rlar. Bu kurumlar YÖK, TÜS‹AD ve TÜB‹TAK’t›r. TÜB‹TAK daha çok bu iflbirli¤ini meflrulaflt›rma çabas› içinde olurken, YÖK üniversite-sermaye iflbirli¤inin önündeki yasal ve fiili engelleri ortadan kald›rmak ve bu iflbirli¤ini en üst düzeyde gerçeklefltirmek, TÜS‹AD ise her iki ifli birden gerçeklefltirmek çabas› içindedir. Ticarileflen e¤itimin ilk sonucu e¤itimin kalitesinde yaflan›lan gözle görülür düflüfltür. Bunda temel etken e¤itim hizmetlerinin piyasaya aç›lmas› ile beraber devletin sistematik bir biçimde e¤itime ay›rd›¤› pay› azaltmas›d›r. E¤itimin piyasalaflma sürecinde devletin rolü e¤itim hizmetinin özellefltirmesinin önünü açmak olmaktad›r. Bu süreçte devlet ile sermaye aras›nda stratejik iflbirli¤i bulunmaktad›r. Devlet üniversitelerin özellefltirilmesinin önündeki yasal engelleri kald›rarak ve özellefltirilme sürecinde öncelikli olan “elit” üniversitelere teknolojilerini gelifltirecek kaynaklar aktararak, sermaye kurulufllar› taraf›ndan bu üniversitelere dönük ilgiyi artt›rmaktad›r. E¤itime ayr›lan s›n›rl› bütçenin aslan pay›n› da özel üniversiteler almaktad›r. Toplumsal eflitsizlik derinleflti¤i içindir ki özel üniversiteler, neredeyse ÖSS’ye girmek birçok özel
üniversiteye kay›t olmak için yeterli oldu¤u halde, kontenjanlar›n› dolduramamaktad›rlar. Bu noktada devlet bu üniversitelerin finansman yükünü karfl›lamak için seferber olmaktad›r. Neo-liberal politikalar›n yaratt›¤› eflitsizli¤in bir di¤er sonucu ise yüksek ö¤retimden yararlananlar›n giderek üst s›n›flara mensup gençler olmas›d›r. E¤itim hizmetlerinin ve e¤itim sürecinin bir meta haline getirilmesi ve yar› kamusal bir hizmet alan› olarak tan›mlanmas› ile alt s›n›flar›n çocuklar›n›n yüksek e¤itime kat›l›m oran› azalmaktad›r. Özel üniversitelerin yayg›nlaflmas› ve yüksek ö¤retimde yaflanan ticarileflme süreci alt s›n›flar›n gençli¤inin yüksek ö¤renime devam edebilmesinin imkânlar›n› olabildi¤ine s›n›rlamaktad›r. GATS’›n imzac›lar›ndan olan Türkiye’de e¤itimin ticarilefltirilmesi sürecine oldukça h›zl› bir biçimde girildi. Türkiye’de e¤itim sisteminin her düzeyinde özellefltirme oldukça yayg›n bir biçimde uygulan›yor. ‹lk ve orta dereceli özel okullar uzun bir süre önce kuruldu. Bu okullara sunulan devlet deste¤i her geçen gün artt›. Son olarak, yaflanan krizle beraber, yo¤un bir talep sorunu yaflayan bu okullar›n yard›m›na devlet kofltu. Yak›n dönemde ç›kard›¤› bir yasa ile bu okullar için vergi ödemelerini kald›rd›. ‘90’lar›n bafl›nda vak›f ad› alt›nda özel üniversite kurma hakk› tan›nd›. ‹lk kurulan özel üniversitelerden olan Bilkent’in kurucusu, ayn› zamanda YÖK eski baflkan› ‹. Do¤ramac› idi. Ard›ndan irili ufakl› bir y›¤›n özel üniversite kuruldu. Bu üniversitelere devletin yo¤un bir maddi katk›s› oldu. Ücretsiz arsa tahsisleri (Sabanc› ve Koç üniversitelerinde oldu¤u gibi), y›ll›k bütçenin %50’lik bölümünün karfl›lanmas›, vergi ödemelerinde kolayl›klar ya da vergi indirimleri, sunulan bafll›ca kolayl›klar. Bütçeden vak›f üniversitelerine ayr›lan pay, devlet üniversitelerine ayr›lan paydan daha fazla. Bugün üniversiteler üzerine tart›fl›lan yasal dönüflümlerin temel amac›; serbest bir piyasa olmak zorunda olan e¤itim piyasas›n›n adil yasalara sahip olmas›n› sa¤lamakt›r. Bir yanda ücretsiz (ödenen harçlar› ücret olarak alg›lam›yorlar) bir e¤itim hizmeti veren devlet, öte yanda krizle bo¤uflan ve büyük bir talep sorunu yaflayan özel üniversiteler! Büyük dengesizliklere sahip bu piyasan›n dengelenmesi gerekiyordu. Bunun tek yolu devlet üniversitelerini ücretli hale getirmek. Böylelikle piyasada tam bir eflitlik sa¤lanm›fl olacak! Bu sürecin di¤er bir yan›n› ise bir flirket gibi iflleyen üniversiteler oluflturmaktad›r. Genellikle mali özerklik ve demokratik iflleyifl yaygaralar› ile ortaya konulan bu yaklafl›m K. Gürüz’ün yal›n anlat›mlar›ndan yararlan›larak flu flekilde özetlenebilir: “Üniversiteler aynen bir ticari flirketin sahip oldu¤u para harcama serbestliklerine sahip olmal›d›r. ‹kincisi, yüksek ö¤retim mutlaka ö¤renim ücretine tabi olmal›d›r.” Son derece aç›k bir dille ifade
37
edilen bu gerçek bugün üniversitelerin piyasalaflma sürecinin özlü bir anlat›m›d›r. Ticari e¤itim sürecinin yarataca¤› sonuçlar› özetleyecek olursak; üniversitelerin özellefltirilmesini sa¤lamak, ö¤renim ücretlerini yüksek düzeylere ç›kararak, alt s›n›flar için e¤itim alma flans›n› ortadan kald›rmak, ö¤renci ve ö¤retim görevlilerinin akademik-demokratik haklar›n› t›rpanlamak, e¤itimi sermayenin ihtiyaçlar›na göre belirlemek.
“Paral› e¤itime hay›r” ya da biz ne istiyoruz! Burjuvazi ç›kar ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda üniversitelerimizi kendi “arka bahçesi” haline getirmeye çal›flmaktad›r. Bu çok yönlü sald›r›ya verilecek yan›t ayn› kapsamda olmak zorundad›r. Ancak flunu aç›kl›kla ifade etmek gerekir ki, bugün bahsetti¤imiz bu sorunlar tek bafl›na yüksek ö¤renim gençli¤ini de¤il tüm iflçi ve emekçileri ilgilendirmektedir, çözümü de ancak bu temelde mümkündür. Yüksek ö¤renim gençli¤i iflçi s›n›f›n›n deste¤ine ihtiyaç duymaktad›r, zira sald›r›lar›n püskürtülmesi ancak birleflik mücadele ile mümkün olacakt›r. Bizler üniversitelerdeki iflçi ve emekçi çocuklar› olarak; Neo-liberal e¤itim politikalar›na tüm sonuçlar› ile beraber son verilmesini istiyoruz. Üniversitelerin sermaye için teknoloji de¤il iflçi ve emekçiler için bilim üretmesi gerekmektedir. Bu nedenle de emperyalist kurumlara, GATS vb.’ne sözleflmelerle verilen taahhütlerin koflulsuz iptal edilmesini istiyoruz. Üniversitelere iflçi ve emekçi çocuklar›n›n giriflini engelleyen tün paral› e¤itim uygulamalar›na son verilmesini ve e¤itim hizmetlerinin herkese her düzeyde paras›z hale getirilmesini istiyoruz. Paral› e¤itim sald›r›s› ticarileflen e¤itim süreci bütünlü¤ü içerisinde kavrand›¤› ölçüde bu sald›r› karfl›s›nda baflar›l› bir mücadele yürütülebilir. Zira bugün üniversitelerde yaflan›lan kaba anlam› ile bir paral›laflma süreci de¤il, bunun ötesinde ve çok daha kapsaml› ve çok yönlü bir ticarileflme sürecidir. Bu sürecin ideolojik arka plan›na, uluslararas› dayanaklar›na ve çok yönlü sonuçlar›na karfl› mücadele bu aç›dan önem tafl›maktad›r.
E¤itim ve bilimsel e¤itim üzerine... Bireyin belli bir toplumsal kimlik kazanabilmesi için gerekli olan teknik, düflünsel, ahlaksal vb. birçok yönüyle ihtiyac› olan birikimi sa¤lad›¤› eylem genelinde e¤itim olarak adland›r›labilinir. Fakat bu tan›m birçok noktay› aç›kta b›rakmaktad›r. Bu aç›kl›k hayat›n prati¤inde ve toplumsal belirleyenlerin denetimi alt›nda flekillenmektedir. Örne¤in, toplumda proleter ya da burjuva kökenli iki farkl› bireyi ele alal›m. Birisinin e¤itimi 50 kiflilik s›n›flardan meslek liselerine geçiflken, di¤erinin özel kolejlerden yurtd›fl›nda paral› okullara uzanan bir süreçtir. “E¤itim; bireyin çevresini alg›lama, anlama ve denetlemeye yönelik olarak tek bafl›na ya da bir grup içinde sürdürdü¤ü zihinsel çabad›r… E¤itim; tarihin çeflitli aflamalar›nda, toplumsal örgütlenifl ve üretim faaliyetine ba¤l› olarak, çok çeflitli biçimlerde ortaya ç›km›flt›r.” (1) E¤itimin yaflad›¤› bu de¤iflimin temelinde, de¤iflen toplumsal iliflkiler ve onlar›n ortaya koydu¤u de¤iflen ihtiyaçlar bulunmaktad›r. ‹nsanl›k bugün içinde yaflad›¤› medeniyeti bilimsel üretim arac›l›¤›yla sa¤lam›flt›r. ‹nsan› farkl› k›lan etraf›n› anlama ve de¤ifltirme yetisi, insanlaflma sürecinin temel etmenlerinden birisidir. Ne var ki, güncel planda bilim nedir, bilimsel üretim neyi ifade eder, bilimsel e¤itim nas›l gerçeklefltirilir vb. sorular› e¤itim kavram›n›n tarihsel süreci ile ele almak gerekir. Bu yaz›da yap›lmaya çal›fl›lan da budur: e¤itimin en genel çerçevesi ile tarihsel sürecini ortaya koymak ve bunun ›fl›¤›nda bilimsel e¤itimi ele almak. Bilimsel e¤itim talebi bugün e¤itim siteminin -gerek müfredat gerekse de yöntem olarak- ma¤duru olan gençlik kitlesinin s›kça dillendirdi¤i ortak bir talep. Bununla birlikte tarihin farkl› dönemlerinde s›kça da kullan›lm›fl bir söylem. Söz konusu talebin farkl› dönemlerde dillendirilmesinin arkas›nda yatan sebep ise, toplumsal bir ürün olarak bilim, bir ihtiyaç olarak e¤itim, bir talep olarak bilimsel e¤itim ve bunu gerçeklefltirmesi beklenen e¤itim kurumlar›n›n de¤iflen toplumsal süreçlerle birlikte yaflad›klar› de¤iflimdir. Ö¤retimi yap›lan konunun hayat›n prati¤inde karfl›l›¤›n› bulamamas›, ö¤renciler için bu durumun yaratt›¤› yabanc›laflt›r›c› etki, e¤itimin mevcut toplumsal iktidar ayg›tlar›n› ve bireyin nesneleflmesini ola¤anlaflt›r›c› içerik ve uygulamalar›, kiflisel ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri göz önünde bulundurmayan tek tip müfredat, sorunun belli bafll› yans›malar›n› oluflturuyor. Ne var ki konu bu bafll›klar› da aflan bir içeri¤e sahip olmas›n›n yan› s›ra temelinde üretim iliflkilerinin geliflimi ile birlikte de¤iflen toplumsal yap›lanma ve ihtiyaçlar› bar›nd›r›yor. Tarih boyunca toplum yaflam›n› belirleyen bu somut iliflkiler, yani üretim iliflkileri, toplumsal altyap›, de¤iflime u¤rad›kça söz konusu bafll›klar da de¤iflim yaflad›.
E¤itimin bilimsel karakterinin tarihsel evrimi E¤itim anlay›fl› ve uygulamalar›n›n yaflanan tarihsel süreçle birlikte de¤iflti¤ini daha önce belirtmifltik. Ortaça¤ bu konuda s›kça bahsedilen tipik bir örnektir. Antik dönemin tersine Ortaça¤’da her fley tart›flmaya kapal›d›r. Çünkü Ortaça¤ kilise, kral, soylular gibi bir tak›m otoriteler ile karakterize olmufl bir dönemdir. Ortaça¤ toplumunda bireye düflen yegane görev bu otoritelere kay›ts›z flarts›z itaat etmektir. Bu insan›n tüm iradesini, özel planda ise de¤ifltirme iradesini ortadan kald›ran bir durumdur. De¤ifltirme, sorgulama iradesini kaybeden insano¤lu için bilimsel alanda yap›labilecek tek fley mevcut bilgilerin yeni nesillere aktar›m› olabilir. Ortaça¤ e¤itim sisteminde yaflanan tam da budur. Bundan daha önemli bir ifllevi de feodal dogmalar›n desteklenmesini sa¤layacak argümanlar gelifltirmekti. Antik Yunan’dan kalan müfredat küçük de¤iflikliklerle kendini devam ettirebilmifl ama tüm bir ö¤retim içinde teoloji öne ç›km›flt›r. Di¤er bilimler de teolojinin ekseninde flekillendirilmifltir. Bu dönemde kurumsal bir içerik tafl›yan e¤itim sistemi üniversitelerin ilk örneklerini do¤urmufltur. Do¤u’da medrese benzeri kurumlar bu ifllevi görürken üniversite denilen kurum ilk olarak Avrupa'da feodal toplumun ba¤r›nda imtiyazl› bir kurum olarak do¤mufl ve feodal topluma özgü lonca özellikleri göstererek geliflimini sürdürmüfltür. Bu kurumsallaflmaya ra¤men flunu vurgulamak gerek ki, mevcut toplumun ideolojik hegamonyas›n› sürdürmeyi amaç edinen bu dogmatik e¤itim yaln›zca s›n›rl› say›daki soylulara sunulan bir olanakt›. Ortaça¤’›n karanl›¤›n›n ard›ndan insanl›¤›n Rönesans ile yaflad›¤› ayd›nl›k, yüzy›llarca karanl›klar içinde bekleyen bilimler için de yeniden do¤uflu ifade ediyordu. Büyük usta Engels, Rönesans dönemini, bilimsel bak›fl› ve eflsiz diliyle flöyle ifade ediyor “Bu, 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda yükselmeye bafllam›fl bir ça¤d›r. Krall›k, kentli burjuvalar›n da deste¤iyle, feodal soylulu¤un gücünü k›rm›fl, temelde ulusçulu¤a dayanan, içinde modern Avrupa uluslar›n›n ve modern burjuva toplumunun geliflmeye bafllad›¤› büyük monarflileri kurmufltur. Henüz kentlilerle
soylular birbirleriyle savafl›rken, Alman Köylü Savafl›, sahneye, yaln›zca isyan halindeki köylüyü de¤il, ama onlar›n ard›ndan, ellerinde k›z›l bayraklar, dillerinde mallar›n ortak sahipli¤i iste¤i olan modern prolertaryan›n ilk örneklerini ç›kararak, bir kahin gibi gelecekteki s›n›f savafl›n› iflaret etmifltir. Bizans’›n düflüflünden kalan el yazmalar› ve Roma örenlerinden ç›kar›lan heykeller, flafl›rm›fl Bat›ya eski Yunan’›n yepyeni bir dünyas›n› açt›; bu dünyan›n parlak biçimleri önünde, ortaça¤›n hayaletleri silinip gitmiflti; ‹talya’da klasik antikitenin yans›mas›n› and›ran ve bir daha ulafl›lamam›fl olan, hayal edilemiyecek bir sanat do¤du.”(4) Bu dönemde uzun süren Ortaça¤ karanl›¤›n›n di¤er ucundaki döneme olan merak adeta bir geçmifle özenme olarak yans›yan klasik ak›m› güçlendirdi. Sanatta bunun güzel örnekleri görülürken, bilimsel alanda sorgulay›c›, araflt›rmac› yöntem geçmiflin bilgi birikimi üzerinden tekrar güçlü bir flekilde uygulanmaya kondu. Bu dönemde e¤itim için öne ç›kan temel talepler, halk için e¤itim, laik e¤itim, eflit e¤itim vb. olmufltur. E¤itim sistemi ve kurumlar›n›n temelinden de¤iflti¤i bu dönemde verilen büyük toplumsal mücadelelerin bir parças› olarak bu talepler kazan›labilmifltir. Burjuva toplumun kuruldu¤u bu süreçte burjuvazi laik, bilimsel bir dünya görüflünün savunucusu olmufltur. Ortaça¤’dan farkl› bir flekilde üretim iliflkileri din ve soyluluk üzerine kurulu feodal ba¤larla de¤il, modern bilim ve tekni¤in flekillendirdi¤i üretim flartlar› ve üretim araçlar›n›n özel mülkiyetinin sa¤lad›¤› aç›k sömürü ile var olmaktayd›. Burjuva toplum bir yandan üretim araçlar›nda daha ileri bir düzey ve daha fazla teknik, di¤er yandan bu geliflimin ihtiyaç haline getirdi¤i daha e¤itimli bireyler beklemekteydi. Ve s›n›f çeliflkilerinin daha da netleflti¤i ve sertleflti¤i böylesi bir s›n›fl› toplum aflamas›nda kendi ideolojik hegamonyas›n› sürekli yeniden üretecek ve tüm topluma yayacak olanaklar beklemekteydi. Tüm bunlarla birlikte burjuva e¤itim anlay›fl› flekillendi. Burjuvazi, iktidar› ele geçirdi¤i ve tarihsel olarak h›zla gericileflti¤i dönemle birlikte Ortaça¤ karanl›¤› karfl›s›nda savundu¤u tüm ilerici kavramlar› ezip geçti. E¤itimi tarikatlar›n eline salan, Hindistan’da bilimsel e¤itim ad› alt›nda logaritma cetvelini ezberletti¤i gençlere en sinsi yöntemlerle emperyalist kültürü afl›layan, b›rak›n›z yaps›nc›lar›n sat›n ald›¤› e¤itim kurumlar›n›n kap›lar›n› emekçi çocuklar›na kapatan, bir zamanlar›n laik ve bilimsel e¤itimini savunan burjuvazi oldu. Tüm toplumun s›n›f savafl›m› içindeki s›n›flar›n konumlar› ile flekillendi¤i dünyam›zda, e¤itimin de bu derece üretim iliflkileri ve s›n›fsal çeliflkilerle içiçe geçmesi elbette do¤ald›r.
S. K›z›l›rmak (1) E¤itim Üzerine, ‹zzettin Önder (20 Nisan 1999) (2) Nas›l Bir ‹nsan? Nas›l Bir E¤itim?, Nesrin Kale, Ütopya Yay›nlar›, s. 145 (3) age., s.142 (4) Seçme Yap›tlar-Karl Marx, Friedrich Engels, Sol Yay›nlar›, s. 51
39
Anadilde e¤itim talebi üzerine Ulus, dört temel özelli¤in birli¤i temelinde tarihsel olarak * ** oluflmufl istikrarl› bir insan toplulu¤udur. Bu dört temel özellik; B ug n K rt ge n“ l i? in i n ha k toprak birli¤i, ekonomik yaflant› birli¤i ve ulusal k ı r ı n t ı l a r ı n a i h t i y a c ı y o k . A n a d idil l dbirli¤i, e kültür birli¤inde kendini aç›kça gösteren ruhsal flekillenme e ? it im he r u lu su n e n t em el birli¤idir. Bu dört özellikten biri olan dil birli¤i, hiç flüphe yok h a kk ıd ı r. A n ad il d e e? i ti m i st em i ni n ki ulus olman›n en temel dayanaklar›ndan biridir. k ıy o d al ar ı na , s e“ me l i de r s ve Her anadil anlaml› bir iflaretler/kodlar sistemidir. Her K rt “e ku rs is te m in e i nd ir g en me s i anadilin ses, gramer ve anlam kazand›rma özellikleri di¤er d em ok r at ik is te m le ri n i “i n in dillerinkinden farkl›d›r. Ve anadil sadece bir bildiriflim arac› b o ? a l t ı l m a s ı , b u n d a n d a ı t e K r t de¤il, insan›n tüm zihinsel yeteneklerini uyand›r›p gelifltiren; u lu s un un a? a? ı la nm a sı dı r . En kendi geliflmifllik düzeyinde onlar› belirleyen, bu anlamda insan› te m el d e mo kr a ti k h ak v e insan yapan, ona kimlik kazand›ran bir araçt›r. i st em l er in bu ? e ki ld e Anadilin kullan›m›n› tarihsel olarak inceledi¤imizde; g d k l e ? t i r i l d i ? i b i r s r e “ t e b i zinsanlar›n e küçük gruplar halinde yaflad›klar› dönemlerden beri d ? e n , d e v r i m c i s ı n ı f p a r t i s i n i nanadillerini kulland›klar›n›, di¤er dil ve kültürlerle do¤al u l u s a l s o r u n a i l i ? k i n d e v r i m c i etkileflim içinde de¤ifltiklerini, ancak s›n›fl› toplumlar›n ve egemenlik iliflkilerinin ortaya ç›k›fl›yla anadil ve kültürler p ro gr a m ve “ı z m “ iz g is i bask›lar olufltu¤unu, egemen ulusun kendi dil ve e k s e n i n d e , a n a d i l d e e ? i t i m t a l e b i nüzerinde i kültürünü kölelefltirdi¤i uluslara ve az›nl›klara dayatt›¤›n› t ut ar l ı ve ka ra r lı b i r bi “ im de görürüz. s av u nm ak t ır . * ** Türkiye’de anadilde e¤itim sorunu Türk burjuvazisi de bu gerçekli¤in kendi co¤rafyas›na tafl›y›c›s› oldu. Üzerinde yaflad›¤›m›z topraklar ne yaz›k ki bir kültürler mezarl›¤› durumundad›r. Türk burjuvazisi kendi d›fl›nda hiçbir ulusu tan›mam›fl, inkar ve imha politikas›n› ulusal soruna yaklafl›m›n›n merkezine koymufltur. Türkiye Cumhuriyeti, iki uluslu ve çok say›da az›nl›k milliyeti bar›nd›ran bir devlettir. Ancak bu devlette resmen yaln›zca Türk ulusu, onun dili ve kültürü tan›nm›fl ve egemen k›l›nm›flt›r. Tüm ötekiler ise reddedilmifl, sistematik bask› ve asimilasyon politikalar›yla yok edilmeye çal›fl›lm›flt›r. Burjuva devlet Kürt ulusunun varl›¤›n› hiçbir zaman kabul etmemifl, y›llarca Kürtler’i ‘da¤ Türkleri’ olarak tan›mlayabilmifltir. Kürdistan ve Kürt ulusal kimli¤ini akla getirebilecek tüm söylem, kurum ve çabalara azg›nca sald›rm›flt›r. Ulusal kimli¤ine sahip ç›kan Kürtler’in kimliksizlefltirilmesi ve kifliliksizlefltirilmesi için her türlü yol denenmifltir. Kaba fliddetin yetmedi¤i yerde e¤itim terörü devreye sokulmufltur. Anadilin bir kimli¤i biçimleyen en önemli unsur olmas›ndan dolay›d›r ki, ifle buradan bafllanm›flt›r. Kürt ulusunun dili ve kültürü üstünde bask› kurmaya çok özel bir önem verilmifltir. Uzun y›llar “Vatandafl Türkçe Konufl!” kampanyalar› ile aile içinde dahi Kürtçe konuflulmas› yasaklanm›flt›r. Kürdistan’da özel bir asimilasyon yuvas› olarak,
bölge yat›l› okullar› uygulamas› devreye sokulmufltur. Bu flekilde Kürt çocuklara Türkçe ö¤retilmesi, kendi anadillerinin unutturulmas› hedeflenmifltir. Özel bir yasayla Kürtçe köy ve m›nt›ka isimleri de¤ifltirilmifltir. Ailelerin çocuklar›na Kürtçe isim vermeleri dahi yasaklanm›flt›r. X, Q, W harflerinin kullan›ld›¤› gerekçesiyle birçok mitingin yap›lmas› engellenmifl, birçok yay›n kapat›lm›flt›r. Anayasan›n 42. maddesi ile de bu politikalar› tamamlay›c› nitelikte bir hukuk oluflturulmufl, anadilde e¤itim hakk› görmezden gelinmifltir: “Türkçe’den baflka hiçbir dil, e¤itim ve ö¤retim kurumlar›nda, Türk vatandafllar›na anadilleri olarak okutulamaz ve ö¤retilemez.” Anadilde e¤itim hakk›n›n gasp edilmesi insan›n kiflilik ve düflünce gelifliminin engellenmesi, dil ve kültürünün katledilmesi anlam›na gelir. Çocuklar dördüncü yafllar›n›n sonuna do¤ru anadillerinin tüm temel özelliklerini kazanm›fl olurlar. 6-7 yafllar›nda okula bafllayan çocuklar›n kelime hazineleri 2000-2500 aras›nda hesaplan›r. Türkçe bilmeyen çocuklar›n anadilleriyle e¤itim yapamamalar› düflünülürse, anadilleriyle e¤itim yapan ve yapamayanlar aradaki eflitsizlik ve onlar›n gelifliminin nas›l olaca¤› son derece aç›kt›r. Çocuklar aç›s›ndan yabanc› dil ö¤rendikten sonra da sorun bitmemektedir. Çocuk uzunca bir süre yabanc› dilde okumakta ve yazmakta, ama düflünme eylemini anadiliyle gerçeklefltirmeye devam etmektedir. Yani okudu¤unu önce anadiline çevirmekte, anadiliyle düflünmekte, belli sonuçlara varmakta, daha sonra yeni bir çeviri eylemi daha gerçeklefltirerek düflüncesini söz konusu yabanc› dilde d›flar›ya vurmaktad›r. Tabii ki tüm bu süreç ö¤renmeyi güçlefltirmektedir. Dil ve düflünce aras›ndaki bu s›k› paralelli¤e vurulan ket kiflisel ve düflünsel geliflimi etkiledi¤i gibi, psikolojik ve toplumsal rahats›zl›klar›n ortaya ç›kmas›na da neden olmaktad›r. Çünkü insanlar, anadilleriyle düflünür ve üretirler. Rüyalar›n› dahi anadilleriyle görürler. Anadilini kullanamayan insan duygular›n› ifade etmekte zorlan›r ve yaln›zlafl›r. Bu s›ralad›¤›m›z gerçekler burjuva pedagoglar›nca bile kabul edilmesine ra¤men ›rkç›, floven e¤itim politikas›, e¤itim alan›ndaki tüm yeni reform palavralar›na ra¤men sistematik bir flekilde sürdürülmektedir. Bir halk›n kendi diliyle kültür ve sanat üretmesi, gelecek nesillere anlaml› bir miras b›rakmas›, kendi dili ile e¤itimö¤retime ve bilimsel faaliyetlere kat›lmas› yasaklanm›flt›r. Kürt dili ve kültürü çok eski tarihlere
dayanmas›na ra¤men, devletin izledi¤i politikalar sonucu büyük yaralar alm›fl, yeni ürünlerin ortaya ç›kmas› engellendi¤i gibi geçmifle ait yaz›l› eserler ile tarihi belgelerin bir ço¤u yok edilmifltir. Oysa dünya üzerinde konuflulan her dil, insanl›k tarihinin ve kültürünün yaflayan bir örne¤idir. Diller, dinamik ve uzun bir sürecin sonucunda flekillendikleri için, toplumlar›n tarihsel ve kültürel geliflim sürecinin adeta bir aynas›d›r. Dolay›s›yla Kürtçe’nin yasaklanmas› ve kültürel gelifliminin engellenmesi, yaratt›¤› de¤erlerin tahrifat› tüm insanl›¤a karfl› ifllenmifl bir suçtur.
Anadilde e¤itim hakk›n› bütün gücümüzle savunmal›y›z! Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’nin mevcut deneyimi ›fl›¤›nda, proletarya devriminin anadilde e¤itim sorununa ve bu ba¤lamda ulusal soruna nas›l bir çözüm önerdi¤ini somutlam›fl bulunuyoruz. Biz anadilde e¤itim hakk› talebini “Tüm dillerin hak eflitli¤i. Zorunlu devlet dilinin kald›r›lmas›. Herkese kendi anadilinde e¤itim hakk›.” kapsam›nda ele al›yoruz. Çözüm her iki ulustan iflçi ve emekçilerin birleflik devrimci mücadelesindedir. Özgürlü¤ü elde etmenin, anadilde e¤itim hakk›n› ve di¤er temel demokratik haklar› elde etmenin baflka bir yolu yoktur. Bugün Kürt liberal çizgisi yüzünü emperyalistlere ve sermaye iktidar›na dönmüfltür. Beklentileri onlar›n tan›yaca¤› hak k›r›nt›lar›yla s›n›rl›d›r. Oysa günümüz dünyas›ndaki her türlü gericili¤in, bask›n›n, köleli¤in ve eflitsizli¤in kayna¤›nda emperyalist kapitalist sistem gerçe¤i vard›r. Ve her zaman ve her yerde demokratik hak ve özgürlükler, iflçi s›n›f›n›n, emekçilerin ve tüm ezilenlerin mücadelesine ba¤l› olarak elde edilebilmifltir. Bugün Kürt gençli¤inin hak k›r›nt›lar›na ihtiyac› yok. Anadilde e¤itim her ulusun en temel hakk›d›r. Anadilde e¤itim isteminin köy odalar›na, seçmeli ders ve Kürtçe kurs istemine indirgenmesi demokratik istemlerin içinin boflalt›lmas›, bundan da öte Kürt ulusunun afla¤›lanmas›d›r. En temel demokratik hak ve istemlerin bu flekilde güdüklefltirildi¤i bir süreçte bize düflen, devrimci s›n›f partisinin ulusal soruna iliflkin devrimci program ve çözüm çizgisi ekseninde, anadilde e¤itim talebini tutarl› ve kararl› bir biçimde savunmakt›r.
41
Özgür e¤itim sosyalizmde! Sa na y i de vr i mi i l e bi r l i k t e b i l i m se r ma ye b i r i k i m i n i k o fl u l l a y a n e n t e m e l d a y a n a k l a r d a n b i r i h a l i n e g e l m i fl t i r. G e l i fl e n k a p i t a l i z m i n f e o d a l ü re t i m b i çi m i n i n t a s fi y e si n de y as l an d› ¤ › bi l i m s e l ü re t i m i n i n d ol a ys › z so nu c u o l an t ek n ol o j i i n s a n l › ¤ › n g e l i fl i m i i ç i n d e ¤ i l y a l n › z c a ü r e t k e n l i k l e i l g i l e n e n b i r g e l i fl i m i z l e m i fl t i r. B i l i m , ç ü r ü y e n k a p i t a l i z m i l e b i r l i k t e g e r i c i l e fl e n b ur j u va zi n i n e l i nd e ve “ da ha ç ok k âr ” he d ef i y le y o l u n u k a y b e t m e y e b a fl l a m › fl t › r. B u n u n d o ¤ a l s on uc u ol a r ak e¤ i t i m s ür e ci , k ap i t al i z mi n i d eo l oj i ü r et i m i v e b u i de ol o j i yl e ge n ç i n sa n la r › z e h i r l e m e s ü r e c i h a l i n e g e l m i fl t i r. K a p i t a l i z m i n e ¤i t i m i n ay a kl a r› n a ba ¤l a d› ¤ › bu p ra ng a do ¤a l b i r s o n u ç o l a r a k k a r fl › m › z a ç › k › y o r. T ü m b i l i m s e l g er ç ek l er i n ka pi t a l i zm i n y ok o l may a mah k um b i r d üz en o l du ¤u nu k an › t l ad › ¤› b i r o r t amd a , s i st e m i n va r l› ¤ › n› s ü rd ür e bi l m e s i i ç i n ön c el i k l e ö z g ü r l ü ¤ e g e m v u r m a s › g e r e k i y o r. Ö n ce l i kl e k ap i t al i s t dü ze nd e ya sa l a r› n b i r e y i n i ç i n e i fl l e m e s i g e r e k i r. B ö y l e c e ö z g ü r l ü k d en i l en v e s ür e kl i i s t en en f a ka t hi ç u l a fl › l a m a y a n fl e y t a n › m l a n m › fl o l u r. Ö z g ü r l ü k , k i fl i y e i n a n m a s › ö ¤ r e t i l e n y a s a l a r › n ç i z d i ¤ i s › n › r l a r d › r. Ö ¤ r e t i l e n i d e a l l e r b i r e y i e l e g e ç i r m e y e b a fl l a r. B ö y l e c e m ü l k s a h i b i o l m a k , “ ok u yu p b i r ye r l er e ge l me k” ü ze r i nd en k ur g ul a na n g e l ec ek p l an l ar › aç › k bi r ö zg ür l ü k t a n › m › o l u r. ‹ fl t e e ¤ i t i m k a p i t a l i z m d e e s a s o l a r a k b u i fl l e v i y e r i n e g e t i r i r. “ B i l g i n e d i r v e n e i fl e y a r a r ? ” s o r u s u e ¤ i t i m s ü r e c i n i n t a n › m l a n m a s › n d a t e m e l o l u fl t u r u r. E ¤i t i m s ür e ci n de s un ul a n “ b i l gi y e” t e pk i l er s an ay i d ev r i mi nd en g ün ümü z e b üy ü k
de¤iflimlere u¤rad›: Ayd›nlanma döneminde sunulan bilgi için “do¤ru mu?” diye sorulurdu. Sanayi devrimi ile birlikte “ne ifle yarar?” diye sorulur oldu. Sonra bilginin ticarileflme sürecinde bu “sat›labilir mi?” oldu. Al›n›p sat›labilen her fley ilk önce kârl› olmak zorunlulu¤u tafl›r. Kâr›n olmad›¤› yerde al›fl-verifl olmaz. Bu temel yasa e¤itimdeki bozulmaya iflaret eder. Kâr için verilen bilgi veya kårl› olmas› gereken bilgi… Var›n kapitalizmin e¤itime biçti¤i özgürlü¤ü düflünün! Kiflisel hak ve özgürlüklerin süreklendi t›rpanland›¤›, yaflam›n para ile ölçüldü¤ü bir dünyada e¤itim de kuflkusuz bundan pay›n› alacakt›r. ‹deoloji üretim merkezleri haline gelen okullar kapitalizmin kurdu¤u yalan imparatorlu¤unun kendini üretti¤i yerlerdir. Buralarda çatlak ses ç›kar›lmas›na izin verilmez. Ellerimizdeki soruflturmalar, üniversitelerimizin içindeki polisler bunun en somut kan›tlar›d›r. Ayr›ca ticarileflen e¤itimle okullar, e¤itime biçilen yeni misyonla beraber köklü bir de¤iflim süreci içine girmifltir. Art›k salt e¤itimin genel hedefleri de¤il, e¤itimin kendisi ve do¤al olarak bilim de burjuvazinin diflleri aras›nda sindirilmeyi beklemektedir. Son y›llarda haz›rlanan yasa taslaklar›na ve geçen tart›flmalara bakt›¤›m›zda, üniversite-sanayi iflbirli¤i bafll›¤› alt›nda topland›¤›n› görüyoruz. Süslü sözlerle ak›llar› buland›rmaya yönelik argümanlar sunuluyor. Ancak süslü sözlerin arkas›nda son y›llarda etkisini sa¤l›k ve e¤itim “sektör”lerinde hissettiren neo-liberal uygulamalar kendini gösteriyor. Kapitalizmin yap›sal krizini hafifletmeye, bu kriz sonucu kendi çözümsüz sorunlar›n› bir süre ertelemeye yönelik bu uygulamalar›n üniversitelere düflen pay› da e¤itimin ticarileflmesi oluyor. “Sanayi ile iflbirli¤i” ad› alt›nda üniversiteler kapitalizmin elinde her anlamda akademik özgürlü¤ü yok edilmifl YÖK üniversiteleridir. Ticarileflen e¤itim gerçe¤ini bir kenara koyarsak, e¤itim toplumun ihtiyaçlar›na göre de¤il, sermayenin ihtiyaçlar›na göre flekillenecektir. Örne¤in; zaten ö¤rencilere iflsizlik ve geleceksizlik vadeden ve hiçbir maddi kaynak aktar›lmayan sosyal bölümler bu çark›n parças› olmad›klar› için birer ikifler kapat›lacakt›r. Yan› s›ra bilim kendi gerçekli¤iyle çeliflen amaçlara hizmet eder hale gelecektir. Üniversiteler savafl sanayine –ki bu kapitalizmin en gözde ve en çok kâr eden sektörüdür- hizmet etmeye bafllayacak, yeri geldi¤inde kitle imha silahlar›n›n üretildi¤i merkezler oluflturulacakt›r. T›pk› bugün ABD’nin elindeki silahlar›n bir bölümünün kendi üniversitelerinden ç›kt›¤› gibi. ‹nsanl›k tarih boyunca keflifler ve bulufllarla ilerlemifltir. Ateflin bulundu¤u günden bu yana bilimin kendisi tarihin ilerlemesinin esas gücü olmufltur. Bugün bilim kapitalizmin zincirleri alt›nda gericili¤e karfl› silahs›z kalm›flt›r. Özgür bir bilim üretimi ve e¤itim ancak, kapitalizmin s›n›rlar›n›n y›k›lmas›yla, sosyalist bir toplumsal düzenin kurulmas›yla mümkün olacakt›r.