Cahit Uçuk _ Bir İmparatorluk Çökerken İÇİNDEKİLER Önsöz • 7 Başlarken »11 Halep'e Yolculuk • 19 Hadiye ile Vehbi • 22 Enis Paşa'nm Vefatı • 57 Selanik'e Dönüş • 76 Çömlekçi Çiftliği'ni Ziyaret «102 Aile Büyüyor »114 Değişimin Habercisi Günler »149 İstanbul'da Yeni Hayat • 174 Beşiktaş'taki Ahşap Ev • 200 Madam Mektebi • 219 Tuzbaba Yokuşu'ndaki Yıllar • 227 Umut Balıkesir'de • 285 Fatih Yangını • 318 İstanbul İşgal Altında • 322 Anadolu'ya Kaçış • 351 Unutuluşun Acısı »381 Son Toprağa Doğru • 426 Yorgun Yıllar »476 Fotoğraflar • 483 Önsöz Sevgili okurlarıma birkaç sözüm var... Bu kitap bir roman ya da bir belgesel değildir. Sadece benim yaşadıklarımın, belleğimde nakışlanmış anılandır. Ve yaşamım boyunca bütün sevdiklerimden dinlediklerimdir. Romancı kalemimden belki biraz duygusalca yazılışıdır. Belirtilen tarihlerde yanılmalarım olabilir. Nedeni, hemen hemen hepsinin -bazı belgeler dışındaçocukluğumda merakla, heyecanla dinlediklerimden oluşmasıdır. Üstelik o günleri yaşayan sevdiklerimin hiçbiri artık hayatta değiller ki. Bazı konuları onlara sorma imkânı ne yazık ki yok... Ailemin geçmişine meraklı, duygusal bir çocuktum. Geçmişimizi, köklerimizi, soyumuzu sopumuzu öğrenmek isterdim. Ailemden süzüle süzüle bana neler geldiğinin merakı içindeydim. Ve sorardım. Onlar; annem babam, amcam, dadım ve daha sonları büyükannem, bana gerçekleri en düz ve en kesin çizgileriyle anlatırlarken, hayalim çalışmaya başlardı. Anlatılanları, pek azı kalmış sandık eşyalarıyla, evimizin kullanılan eşyalarıyla birleştirmeye başlardım. Yayvan ağızlı porselen kahve fincanı, annemin belki de satmaya kıyamadığı bir takısı, anlatılan geçmişin içinden bana seslenirdi. Annemin, -kenarları belki de altındı bilmiyorum- pırıl pırıl sarmaşık yapraklarıyla çevrili ayna tabanlı iki bardağı, yine kristal ve altın yaldızla yol yol süslü gelinlik sürahisi, ilk alındığı zamanlar son derece zarif ve kıymetli bir takım imiş. Bugün vitrinimde duran bu 110 yıllık sürahi takımının değeri bence ölçüsüzdür ama yaşam uzunluğuyla gerçek bir antika olmuştur. O zamanlardan bu zamanlara kalan buna benzer büyüklü küçüklü eşyalar, başımın içinde masal masal yaşayan anılarım, yaşadıkları devrin gerçek, fakat konuşmayan şahitleridir. Eğer benim, birisi küçük erkek kardeşimin kızı Ayşe Üçok, diğeri kız kardeşimin kızı Zeynep Ağva, çocukluğumda dinlediklerimi ve yaşadıklarımı hep merak etmeseler ve her dinlediklerinde,