Ekoyapı Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi - Sayı 22

Page 1

EYLÜL-EKİM 2014

YIL 5 - SAYI 22 / 10 TL

Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi

FUL

SÜRDÜRÜLEBILIR

&OFISLER ÇEVRE DOSTU

BORAN EKINCI

"Doğanın kendi ürünü olan bitki, en sevdiğim yapı malzemesi"

MARCEL WANDERS Tasarım Sırlarını Anlatıyor

Yarının Evlerinin İnşa Standartı

MINERGIE©

JEODLER’IN EZIK MIRA KUB SI BEL ER




6

26

34

76

108

130 114

6

İÇİNDEKİLER

2

Eylül + Ekim 2014

26

HABERİNİZ VAR MI? TOP 10 Ülkemizde de kutlanan ‘Dünya Yeşil Binalar Haftası’ nedeniyle bu sayımızda TOP 10 bölümümüzde küçük bir değişiklik yaptık. Yeşil Ofis projelerini ele aldığımız dosyamızla bağlantılı olarak dünyadan örnekler vermek yerine sürdürülebilir özellikleri ile dikkat çeken Türkiye’nin son dönem yeşil ofis projelerine yer verdik.

34

76

DOSYA SÜRDÜRÜLEBİLİR & ÇEVRE DOSTU OFİSLER

MİMARİ BAKIŞ MİMARLAR VE VAZGEÇEMEDİKLERİ MALZEMELER -Abdullah Burnaz -Ali İşeri -Boran Ekinci -Yelin Evcen - Gönül Arda -Serter Karataban

108

MİNİ PORTFÖY BORAN EKİNCİ TÜRKİYE’DE YEŞİL BİNAYA YATIRIM YAPAN İNŞAAT FİRMALARI

EKODİZAYN MARCEL WANDERS Tasarım Sirlarını Anlatıyor...

114 124


124

148

154 178

162

184

192

Reklam İndeksi 148 RÖPORTAJ

DR. REHA AKÇAKAYA ŞİŞECAM TOPLULUĞU DÜZCAM GRUBU BAŞKANI

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ÖNE ÇIKARTMAK!

162

154

ÜLKE

SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN SAMIMI BIR UYGULAYICISI: İSVİÇRE

MALZEME / YÖNTEM/ UYGULAMA FULLER’IN MIRASI JEODEZIK KUBBELER

192

ÜRÜNLER

184

HOMTEKS ÖN KAPAK İÇİ VE KARŞISI NURUS 5 EKOBORD 7 BTM 9 HONEYWELL 11 AKÇANSA 13 AKG GAZBETON 15 PONCEBLOC 17 PULVER INSERT DIGITALSTROM 19 ORKA BANYO 21 EAE AYDINLATMA 23 KİLSAN 33 FORBO FLOORING SYSTEM 39 SCHNEIDER ELECTRIC 45 ERSA MOBİLYA 51 KLASSİS 65 FORM GROUP 75 TRIO PARKE 89 ISICAM KONFOR 95 PETEK BANYO 101 EFESUS STONE 107 RHEINZINK 113 TEPE İNŞAAT 123 INTERFACE 125 MARMOLEUM 137 PLD COMUNITY EVENT 153 SWISS AIR 173 2.YEŞİL ŞEHİRLER ZİRVESİ 195 YEŞİL KATALOG 2014 ARKA KAPAK İÇİ DÖRKEN SİSTEM ARKA KAPAK

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

3

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ ISSN NO 2146 - 9636

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Neşe Jones PROJE YÖNETİCİSİ Nur Çubuk EDİTÖRLER Alican Kozoğlu Esra Kirpi SATIŞ DESTEK Kübra Avinal REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk

4

KAPAK GÖRSELİ Interface Human NatureTM serisi BU SAYIDA KATKIDA BULUNANLAR Can Görkem Halıcıoğlu (Fotoğraf) Duygu Erten (Makale) Ezgi Beyazıt (İlüstrasyon) Steven Alan Richard Jones (Yurtdışı Temsilcisi) Şebnem Gemalmaz (Makale) * Katkıda bulunanlar isme göre alfabetik olarak sıralanmıştır.

TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL Tel: 0216 2912520 Faks: 0216 2911799 www.ekoyapidergisi.org BASKI Teknik Basım Tanıtım Matbaacılık San. Tic. A. Ş. Keyap Tic. Mrk. Bostancı Yolu Cad. F1 Blok No: 93 Y. Dudullu Ümraniye - İstanbul Tel: (0 216) 508 20 20 Faks: (0216) 508 20 45 www.teknikbasim.com Sertifika No: 24871 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

“Mimari, ışıkta oluşan şekillerin doğru ve mükemmel öğrenildiği bir oyundur” Le Corbusier

editör’den

YAYINCI GİZMO İletişim Hizmetleri Adına İmtiyaz Sahibi Sevda Yayla

Tatiller, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yeni hükümetin kurulması derken duraklayan iş dünyası ve inşaat sektörü Eylül ayıyla birlikte hareketlenmeye başladı. Hareketlenen iş dünyasını sürüdürülebilir kılmaksa çalışan sağlığını ve iş güvenliğini arttırmakla doğru orantılı. Bu sayımızda ele aldığımız Sürdürülebilir Ofisler, çevre bilincine sahip olmalarının ötesinde çalışan sağlığı ve iş kalitesini de doğrudan etkiliyor. Tüm bu unsurların son derece önemli olduğu konusunda bir tartışmaya gerek olmamasına rağmen tüm işletmelerin sürdürülebilir ofislerin faydalı olduğuna ikna olmaları biraz daha zaman alabilir. O gün gelene dek; sürdürülebilir ofis sahipleri ve çalışanları hem azalan faturalarının hem de artan iş kalitesinin tadını çıkarıyor olacaklar. Eylül ve Ekim ayları; iş dünyası için önemli aylar olmalarının yanı sıra inşaat sektörü için de özellikle ayrı bir önem taşımakta. Bildiğiniz gibi Eylül ayında ülkemizde de kutlanan ‘Dünya Yeşil Binalar Haftası’ nedeniyle sektörümüzde bir çok etkinlikler düzenlendi. Ayrıca bu yıl her iki yılda bir Ekim ayında Almanya’da düzenlenen Orgatec Ofis Mobilyaları Fuarı kapsamında organik çalışma alanlarından ofislerde kuşak farklılıklarına ve çalışan sağlığından, iş kalitesini arttırmaya yönelik günümüz temaları işlenmekte. Tüm bunlar doğrultusunda biz de bu sayımızda TOP 10 bölümümüzde küçük bir değişiklik yaptık ve sürdürülebilir özellikleri ile dikkat çeken Türkiye’nin son dönem yeşil ofis projelerine yer verdik. Çevre dostu, çalışan sağlığı ve iç mekan kalitesi gibi sürdürülebilir özellikleri ile dikkat çeken ofisleri sizler için derledik. “Yek pare yaşam alanlarını oluşturmanın bir opsiyonu biçimsiz, dikdörtgen yapılar iken bir diğer ise alabildiğine estetik bir yay çizerek, destek sütunlarına ihtiyaç duymayan kubbe oluşumlar.” Malzeme / Yöntem / Uygulama bölümüzde; Amerikalı mimar Richard Buckminster Fuller tarafından tanıtılan ve bugün özellikle kurumsal mekanlara özgün form kazandıran jeodezik kubbeleri hem materyal kullanımı konusunda bilinçli bir tutum sergilenmesi hem de fütüristik yapıları ile yarının şehrine dair ipuçları taşıyor olması sebebiyle sizlerle paylaştık. ‘İlla sertifika almak gerekli değil tabi ki. Sertifika almadan da bir ev yapıyorsunuz ve tamamen çevre dostu olabiliyor.’ diyor Boran Ekinci Mimari Bakış köşemizde... Ülkemizin önde gelen mimar ve içmimarlarıyla yaptığımız röportajlarımızda bu ay; Abdullah Burnaz, Serter Karataban, Ali İşeri ve Yelin Evcen - Gönül Ardal’a malzemeleri ve iç mekan kalitesine katkı sağlayan malzeme seçimlerindeki kriterlerini sorduk... Bu sayımızla birlikte ülkelerin sürdürülebilirlik politikalarına yer vermeye başlıyoruz ve ilk ülkemiz İsviçre... Sürdürülebilirliğin samimi bir uygulayıcısı olan İsviçre’nin sürdürülebilir kalkınma konusunda yapmayı planladığı pek çok yeniliği görmek, elinin yeşil politikalar konusunda ne kadar güçlü olduğunu öğrenmek için dosyamızı takip etmenizi öneririz. Keyifli okumalar dileriz...

Eylül + Ekim 2014



haberiniz var mı?

Kendi Çatlaklarını Tamir Eden Biyo-Beton... Özel bir bakteri, dünyada en yaygın yapı malzemesi olan betonu iyileştirmek için kullanılabilir mi? Hollanda’daki Delft Teknik Üniversitesi’nden araştırmacılar önümüzdeki iki üç yıl içinde mevcut olabilecek ‘kendi kendini iyileştiren biyo-beton’ geliştirdiler.

6

Beton, en popüler yapı malzemesi olmakla birlikte çatlamaya eğilimli bir malzeme... Beton yapılarda çatlakların tamiri ise önemli ama zaman alan ve pahalı bir iş. Delft Üniversitesi bilim adamları beton yapıların kendi kendini iyileştirme kapasitesini bakteri kullanılarak nasıl geliştirebileceklerini ve bu bakterilerin gelişmesi için ne gibi şartların gerekli olduğunu araştırdılar. Mikrobiyolog Henk Jonkers ve Beton Teknolojisti Eric Schlangen’ın beton onarım maliyetlerini azaltmaya yardımcı olmak için geliştirdikleri biyo-beton; Bacillus cins bakteri sporlarının su ile aktive olan besin maddeleri ile karışımından oluşuyor. Böylece beton karışımına kalsit çökelmesi bakteriler gömülerek kendini iyileştirme kapasitesine sahip betona sahip olunabiliyor. Yapılan laboratuvar testlerinde 0.5mm genişliğindeki çatlaklarda başarılı olduklarını Eylül + Ekim 2014

açıklayan Dr Jonkers, biyo-betonun açık testlerinin hala devam ettiğini ve takipte olduklarını belirtiyor. Teoride; betonda mikro çatlaklar meydana geldiğinde yağmur suyu betonun içine sızacak ve bakterileri aktive ederek kireçtaşı ile çatlakları dolduracak. Delft Teknik Üniversitesi Raporu Teoride; bakteriyel beton özellikle çelik takviyeli betonarmede önemli tasarruf sağlayacaktır. Ayrıca bu, beton yapıların tasarımında dayanıklılık sorunlarının yeni ve daha ekonomik bir şekilde ele alınabileceği anlamında da gelecektir. Bununla birlikte konut binalarındaki çatlakların geleneksel tamirine karşı da şimdilik ekonomik açıdan en cazip çözüm gibi görünmektedir. Şuanda araştırmamız; bakteri için en iyi koşulları oluşturarak mümkün olduğu kadar kalsit üretmeye ve bakteri için gerekli olacak gıda dağılımını optimize etmeye odaklamış

durumda. Buna ek olarak da bakteriyel betonun kendi kendini iyileştirme yeteneğini gözlemliyor, sülfat saldırılardan ve sıcaklık dalgalanmalarından doğabilecek çeşitli bozulma mekanizmalarının nasıl olacağını araştırıyoruz. Delft Teknik Üniversitesi’nin Malzemeler Merkezi’nde devam eden ‘Kendi Kendini İyileştiren Malzemeler Araştırma Programı’nın bir parçası olan Kendini İyileştiren Beton Projesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Güney Dakota Maden Okulu işbirliğiyle yürütülmektedir.



haberiniz var mı?

Solidworks 2015 Kullanıcılarının Talepleriyle Şekillendi Dünyanın en büyük 3DEXPERIENCE yazılım şirketlerinden biri olan Dassault Systèmes, 3D tasarım yazılımı uygulamaları portföyünün en son sürümü olan Solidworks 2015’i tanıttı. Yapılan yenilikler ile kullanıcıların bulut bazlı özelliklere erişimi sağlanırken, üretkenlik artırılacak, üretim süreçleri kısaltılacak ve işletme masrafları kısılabilecek.

Solidworks 2015 ile kullanıcılar, günlük üretkenliği geliştirmek, iş süreçlerini optimum hale getirmek, işletim maliyetlerini azaltmak ve çok sayıda tasarım zorluğunun üstesinden gelmek için daha geniş bir tercih yelpazesi elde edecek.

8

Solidworks 2015 sadece tüm kullanıcı tabanının talep ettiği anahtar nitelikteki geliştirmeleri değil, aynı zamanda çok çeşitli sektörler ve pazarlar için de çözümler sağlıyor. Örneğin Solidworks kullanıcıları yapı makineleri, inşaat altyapısı ve makine tasarımlarını her zamankinden çok daha iyi bir şekilde analiz edebilecekler. Solidworks 2015’e dahil edilen özellikler

ile 3D modellerin otomatik olarak düzleştirilmesi malzeme ve imalat sorunlarının tespit edilmesine yardımcı oluyor. Bu özellik bilhassa döşeme ve gemi inşaat sektörlerinde çalışanlar için kullanışlı alternatifler sunuyor. Parçalar, tertibatlar ve yüzeyler için asimetrik bantlar oluşturma becerisi yüksek teknoloji, sağlık ve tüketim sektörlerindeki kullanıcılara, daha ergonomik ve şık tasarım modelleri oluşturabilmeleri için daha fazla esneklik sağlıyor. Yapı makineleri ve otomatik makaralı zincir içeren makine araçlarının doğru olarak geliştirilmesini, çalışma ve kullanılabilirlik güvencesi veriyor.

Victorinox Swiss Army 130 yaşında 130 Zorlu Test Bugüne kadar sağlamlık ve fonksiyonelliğin markası olarak tanınan Victorinox, 130’uncu yılı için hazırladığı INOX modeli ile 130 zorlu testi başarıyla geçti. INOX’un tabi tutulduğu testlerin arasında standart ürün testinin yanı sıra betona atma, yüksekten düşürme, aşırı soğuk ve aşırı sıcağa maruz bırakma ve hatta üzerinden 64 tonluk tankla geçme gibi testlerden geçti. Saat aynı zamanda kum fırtınasına ve çamaşır makinesi içinde 2 saate karşı da dayanıklı. Kasası masif çelikten yapılan saat, üstün bir güce sahip koruyucu bir zırh oluşturan metalle işlenmiş durumda. Alışılmadık vibrasyon, darbe ve ısı değişimlerine karşı dayanıklı olması için tasarlanan bu ürün, geleneksel saat standartlarının ötesinde üretilmiş. Sürdürülebilirlik algısının önemli basamaklarından olan dayanıklılık, söz konusu İsviçreli saat üreticileri olduğunda üretim halkasının ilk hedefi. Tüm çalışma alanlarında ısı yalıtımı için gerekli önlemleri, Eylül + Ekim 2014

ortalama yüzde 92 oranıyla almış bir marka olan Victorinox, aynı zamanda ısı elde etme amacıyla asla ham petrol tüketmeyeceğinin de garantisini vermiş bir firma. Ürün tasarımlarında tamamen doğa dostu ve geri dönüştürülebilir materyaller kullanma sözüyle birlikte; saat, çakı ve bıçak dizaynlarında asla ağır metal

kullanmayacağını da taahhüt ediyor. Ürün paketleri konusunda ise, 1993 yılından bu yana üyesi olduğu Grüner Schild-Yeşil Kalkan programının kurallarına uyan Victorinox’un paketlerde kullandığı blister ambalajı geri dönüştürülebilir. Kutulama alanında kullandığı kağıtların yüzde 90’ı ise geri dönüştürülmüş kaynaklardan sağlanıyor.



haberiniz var mı?

Toshiba Group’tan Lifenology Hayatın Gereksinim Duyduğu Teknoloji “Human Smart Community”, Toshiba’nın güvende, rahat ve sağlam temeller üzerine oturmuş bir toplumun yaratılmasında kendi payına düşen görevi yapmayı planladığı, yeni ürünleri içinde barındıran bir kavram. “Lifenology; hayatın gereksinim duyduğu teknoloji” sloganıyla sunulan yeni ürünler Toshiba Group’un içine girdiği yeni bir dönemi de müjdeliyor.

10

Markanın geçtiğimiz günlerde “Enerji” ve “Bulut ve Depolama Sistemleri”ne ek olarak çalışma prensiplerine eklediği “Sağlık Bakımı”nı eklediğini de unutmamak gerek. Bu yeni odak ve iş portföyü ile insan sağlını merkeze alan bir süreç hedefleniyor.

4K televizyonlarının prototiplerini IFA 2014 Fuarı’nda sergiledi. Akıllı ev sistemlerinin önemli parçaları haline gelen akıllı televizyonlar arasına katılmayı planlayan model, markanın Lifenology ile hedeflediği değerlerin vücut bulmuş hali.

Tek tip teknoloji ya da ürün üzerine odaklanmak yerine sahip olduğu farklı alan tecrübelerini bir araya getiren Toshiba, akıllı ev projelerine ve insan ile çevre dostu politikalara uygun ürünler ile yeni bir değer yaratmaya kararlı.

Pazara sunulan öncü Ultra HD modellerin ilk üreticilerden biri olan Toshiba’nın yeni serisi, daha gelişmiş MediaGuideReplay özelliği, CEVO Picture ve HEVC desteği gibi en yeni Toshiba inovasyonlarını ve teknolojilerini içerecek.

Eylül ayının başında Berlin’de gerçekleştirilen IFA fuarında tanıtılan ürünler, Toshiba’nın yeni amacına adanmışlığını da gözler önüne seren nitelikte.

Full HD’den dört kat daha yüksek çözünürlüğe ve olağanüstü detaylara sahip ekranlarıyla yeni modeller seçkin ve ince bir tasarımla sunulacak.

Toshiba, taşınabilirlik için tasarlanan ve günümüzün kullanıcılarının gereksinim duyduğu esnekliğe sahip iki yeni 29.5 cm (11.6”) ekranlı Satellite notebook’un piyasaya sürüleceğini duyurdu. Toshiba’nın ilk dönüştürülebilir 29.5 cm (11.6”) ekranlı cihazı Satellite L10W-B, tek bir cihazda içeriklerin farklı şekilde kullanılabileceği beş farklı moda sahip. Satellite CL10-B tek bir seyahat-dostu notebook taşıyarak bulut üzerindeki dosyalara erişebilme ve kaydedilme özgürlüğü sunuyor. Öğrenciler için ilk notebook olarak kullanılmak veya uygun fiyatlara eşlikçi bir cihaz edinmek isteyenler için ideal yeni Satellite modelleri tüm mobil yaşam biçimlerine uyum sağlıyor. Toshiba, ürünün 2015 yılında piyasaya sunulmasından önce yeni U serisi Ultra HD

Eylül + Ekim 2014



haberiniz var mı?

Gönye Proje Tasarım’a İki Ödül Birden Gönye Proje Tasarım, İtalya’da Düzenlenen A’ Design Award & Competition’da iki ödül birden kazandı. Özellikle büyük çaplı projelerin iç mimari tasarımında uzmanlaşmış olan Gönye Proje Tasarım, İtalya’da düzenlenen A’ Design Award & Competition’da Karden İnşaat’a ait “Symbol İstanbul Satış Ofisi” ve Sur Yapı’nın Exen İstanbul projesi için tasarladıkları “Loft Daire” çalışmasıyla iki ödüle layık görüldü. Büyük çaplı projelerin iç mimari tasarımında uzmanlaşmış olan Gönye Proje Tasarım, İtalya’da katıldığı A’ Design Award & Competition proje yarışmasından çifte ödülle döndü. Gönye Proje Tasarım, ilk ödülünü “İç Mekan ve Sergi Tasarımı” kategorisinde aldı. Firma, Karden İnşaat’a ait “Symbol İstanbul Satış Ofisi” projesiyle “A’ Design Silver Award” ödülünü kazandı. Firma, aynı kategoride bir ödüle daha layık görüldü. Sur Yapı’nın Exen İstanbul projesi için tasarladıkları “Loft Daire”, Gönye Proje Tasarım’a “A’ Design Award” ödülünü getirdi.

12

Gönye Proje Tasarım’ın ortakları Yelin Evcen ve Gönül Ardal, İtalya’da 9 Ağustos’ta düzenlenen gala gecesinde ödüllerini organizasyon komitesi başkanının elinden aldı. Her yıl dağıtılan A’ Design ödülleri, en iyi tasarım konseptleri ve tasarım odaklı ürünlere veriliyor. Bu yarışmaya dünyanın dört bir yanından tasarım ofisleri katılıyor.

Serel Seramik Ürünlerine A’ Design Awards’tan 5 Ödül SEREL İtalya’da düzenlenen prestijli tasarım yarışması A’Design Award’da, Yapı Kategorisi’ne 5 ödülle damgasını vurdu. SEREL Tasarım Ekibi, fonksiyonel ve yenilikçi yaklaşımlarla sunduğu tasarım değeri yüksek ürünleriyle uluslararası platformda bir başarıya daha imza attı. Dünya çapındaki en prestijli tasarım yarışmaları arasında yer alan en iyi tasarımları, tasarım konseptlerini, ürünlerini ve hizmetlerini ödüllendiren, dünyanın en büyük ve prestijli yarışması A’ Design Award’a, 2013-2014 dönemi ödülleri için 100 ayrı kategoride, 5676 proje katıldı ve 758 proje ödüle layık görüldü. Özgün tasarımlara gelen uluslararası ödüllerin töreni 09 Ağustos 2014 Cumartesi akşamı İtalya’nın Como Kentinde bulunan Villa Gallia’da gerçekleştirilecek törenle ödüllerini alacak olan SEREL, yarışmada; SEREL Wave lavabo Gold Ödül (A’ Design Gold Award), Purity Klozet Silver Ödül (A’ Design Silver Award), SEREL PURITY Bronze Ödül (A’ Design Bronze Award), 4Life Çift Hazneli Lavabo Bronze Ödül (A’ Design Bronze Award), 4life Klozet ise A’Design (A’Design Award) ödülüne layık görüldü. Yenilikçi ve estetik yaklaşımlarla sunduğu tasarım değeri yüksek ürünler Gold Ödülle taçlanan SEREL Wave lavabo, yalın çizgileri ile göz doldururken kaliteli duruşu ve fonksiyonel çözümler sunuyor. SEREL Wave, hazne formuyla mevcut çift hazneli lavabo algısını değiştirirken, yetişkin ve çocukların kullanımını estetikle birleştirerek bir arada sağlıyor. Eylül + Ekim 2014


13


haberiniz var mı?

BTM’den Renovasyon Projeleri İçin Güvenli Su Yalıtımı Renova UNO ve DUE renovasyon projeleri için geliştirilmiş, tek tarafı veya çift tarafı kendinden yapışkanlı, özel polimer bitümlü, polyester taşıyıcılı 3 mm kalınlıkta bir örtü.

14

Özellikle yangın riski olan tarihi yapıların çatı yalıtımında, şaloma alevi kullanılmaksızın kendinden yapışkanlı olması sayesinde güvenli bir şekilde uygulanabilme özelliğine sahip Renova UNO ve Due; teras, çatı ve temellerde ilk kat ve/veya ikinci kat olarak, su yalıtımı amacı ile kullanılıyor. Uygulama yapılacak yüzeyin kuru ve temiz olması, yağ, pas, silikon ve kirden arındırılmış olması gerekiyor. Ayrıca yüzeydeki derin çatlaklar ve pürüzler bitümlü tamir mastiği ile doldurulmalı ya da düzeltilmeli. 10 °C’e altındaki sıcaklıklarda bant ve uygulanacak yüzeyin uygulama esnasında sıcak hava ekipmanı ile ısıtılması gerekiyor. Uygulama esnasında alt yüzeydeki silikonlu film sıyrılır ve ürün hazırlanmış yüzeye

Eylül + Ekim 2014

direk uygulanır. Uygulama sonrasında tüm yüzeylere özellikle bindirme ve ek yerlerine silikon rulo ile basınç uygulayarak, hava kabarcığı kalmayacak şekilde tam yapışma sağlanmalı. Ürünün 5-25 °C sıcaklıkta, kuru ve üstü kapalı mekanlarda, dik olarak depolanması gerekiyor. Direk gün ışığından, soğuk havaya, suya, dona ve ağır hava şartlarına karşı korunmalı. Üretim tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde kullanılması öneriliyor.

BTM, Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından İzmir Mimarlık Merkezi’nde “Serbest Çalışan Mimarlar Çalıştayı”na desteğini esirgemedi. Serbest çalışan mimar üyelerin katılımıyla gerçekleşen çalıştayda; mimarlık hizmetlerinde karşılaşılan problemler ve bunlara çözümler arandı. Oda yönetiminin, üyeleriyle birlikte çalıştığı bu etkinlik verimli sonuçlar verdi. Çalıştay, önümüzdeki günlerin çalışma hedeflerini ortaya çıkardı. Çalıştay yürütücüsü Prof. Dr. Murat Günaydın, ortak akılla ortaya çıkan verileri pareto analizi ile değerlendirdi. Daha sonra Mimarlar Odası Üyeleri iş hayatlarına önemli katkı sağlayacak, “İş Geliştirmede Yenilikçi Yaklaşım: Enneagram” eğitimine katıldılar. Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Topal; çalıştaya katılan Prof. Dr. Murat Günaydın’a ve üyelere teşekkürlerini iletirken, BTM firması ile gerçekleşen işbirliğinin devamını diledi.



haberiniz var mı?

Ersa, Dünya Devi Haworth’la Anlaştı Mobilya sektörüne 1958’den beri özel tasarımlarıyla yön veren Ersa Mobilya, merkezi ABD olan ve organik çalışma alanları, ergonomik oturma grupları, tasarım, üretim ve bilgi birikiminde dünya devi Haworth’un Türkiye’deki tek yetkili temsilcisi oldu. 1958’den bu yana mobilya sektörüne özel ve ödüllü tasarımlarıyla yön veren Ersa Mobilya Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Ata, Haworth’un 6 binden fazla çalışanıyla 120’den fazla ülkede temsil edilen global ofis mobilya markası olduğunun altını çiziyor.

16

Ersa Mobilya ile HAWORTH işbirliğinin Türk ofis mobilya sektörü için oldukça önemli olduğunu vurgulayan Ata, “Ülkemizdeki büyük ölçekli firmalar ile özellikle yabancı yatırımlar, mobilya/dekorasyon arayışlarında dünyaca ünlü firmaların da ürünlerini görmek; mobilya arayışlarında sektörde söz sahibi, hizmet konusunda uzmanlaşmış firmalarla işbirliği yapmak istiyorlar. Biz de Haworth’un Türkiye’deki tek temsilcisi olarak firmamız adına büyük bir adım atmış olduk. Bu işbirliği Ersa Mobilya vizyonunun gelişimine katkı sağlarken, ülkemiz ofis mobilyası sektörü için de önemli gelişmelerin yaşanmasına önderlik edecek” dedi.

İSKİD’den Nefes Alan Binalar Konferansı İSKİD, Mimari Tasarımda İklimlendirme Konferansı ile tasarımda iklimlendirme ile ilgili sorunları masaya yatırıyor. 22 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek konferans yüzlerce mimar ve sektör temsilcisini buluşturacak. Konferansın gündemi ise insanların konforunu ve sağlığını doğrudan etkileyen doğru iklimlendirme sistemleri konusu olacak. İklimlendirme - Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (İSKİD) İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenlenecek ‘Mimari Tasarımda İklimlendirme Konferansı’nın ilkini 22 Ekim tarihinde İstanbul Yapı Endüstri Merkezi’nde gerçekleştiriyor.

Eylül + Ekim 2014

Ana amacı binaların konforunu doğrudan etkileyen iklimlendirme ve havalandırma sistemlerinin en uygun kullanımını irdelemek olan ‘Mimari Tasarımda İklimlendirme Konferansı’ ile ayrıca; yapılar henüz mimari proje konsept tasarımı aşamasında iken mimarların, mekanik tasarımcılarla bir araya gelmesini sağlamak ve böylece nefes alan binalar yaratmak da hedefleniyor.



haberiniz var mı?

Form Maslak Merkez Ofis Yeşil Ofis diploması kazandı 1965 yılından beri İklimlendirme ve yenilenebilir enerji sektöründe faaliyet gösteren Form Şirketler Grubu, Türkiye’de sektörünün ilk Green Office-Yeşil Ofis diploması alan firması oldu. OFİS İÇERİSİNDEKİ GEREKSİZ AYDINLATMALAR DEVRE DIŞI BIRAKILARAK GREEN OFFICE DENETİMLERİ YAPILDI. BİR YILIN SONUNDA ELEKTRİK TÜKETİMİNDE YÜZDE 15 ORANINDA TASARRUF ELDE EDİLDİ.

18 18

Küresel iklim değişikliği ile mücadele kapsamında, çalışma ortamında tasarruf mekanizması oluşturarak bir çevre yönetim sistemi oluşturması, Form Maslak Merkez Ofis’e WWF-Türkiye’nin Green Office-Yeşil Ofis diplomasını kazandırdı. Program kapsamında çevre üzerindeki negatif etkileri en aza indirmeye odaklanan Form, Ocak 2013’de Maslak Merkez Ofis’te çalışanların oluşturduğu sekiz kişilik Green Office ekibiyle çevre dostu tercihler yaparak başlattığı sürecin sonucunda bir yıllık süreçte su, elektrik, kağıt tasarrufu ve atık yönetimi konularında önemli çalışmalar gerçekleştirdi.

çalışmalar kapsamında Maslak Merkez Ofis’te ortak alanlardaki aydınlatmalarda ışık sensörü ve tasarruflu ampul kullanımına başlandı. Ofis içerisindeki gereksiz aydınlatmalar devre dışı bırakılarak Green Office denetimleri yapıldı. Bir yılın sonunda elektrik tüketiminde yüzde 15 oranında tasarruf elde edildi.

Form Şirketler Grubu, iyileştirme alanı olarak ilk yılında elektrik, su, kağıt tüketimi ve atık yönetimi konularını öncelik olarak belirledi.

Green Office programı kapsamında Evciler Kimya ile elektronik atıkların dönüştürülmesi ile ilgili yapılan toplamda 275 kg’lık evcil atık geri dönüşüme verildi. Kağıt tasarrufuna yönelik olarak, tek yüzü kullanılmış kağıtlar bir araya getirilip diğer yüzlerinin de kullanılması için müsvedde defterler oluşturuldu. Bu defterlerin çalışanlara dağıtılması sonucunda bir yıl içerisinde kağıt tüketiminde yüzde 32’lik bir düşüş sağlandı.

Elektrik tüketimi alanındaki çalışmaları kapsamında kullandığı elektriği, yenilenebilir enerji kaynaklarından temin etmeye önem vererek enerjinin küresel iklim değişikliğine etkisini azaltmaya çalıştı ve ofis içerisinde enerji tasarrufu sağlamaya odaklandı. Bu

Su tasarrufunun da göz önünde bulundurulduğu süreçte tüm tuvaletlerde kullanılan rezervuarlar, pisuarlar ve musluklar, Vitra Aquasmart tasarruflu ürünlerinden seçildi ve normal ürünlere göre yüzde 30 ila 40 civarında su tasarrufu

Eylül + Ekim 2014

sağlandı. Yüzde 20-30 oranlarında az enerji tüketmek ve soğutma yükünü azaltmak için tüm aydınlatmalar LED ışık olarak değiştirildi. Gün ışığından daha fazla yararlanmak ve hava kaçaklarını önleyip ısı kayıplarını azalmak için tüm dış cephe cam ve kasaları yenilenerek 75 mm kalınlığında, 6 odacıklı, çift camlı ve dış reflektörlü ürünler tercih edildi. Bina merkezi sistemi zorunlu olduğu için fancoil sistemi korundu ancak saat 18:00’den sonra merkezi sistem kapatıldığından ve geçiş mevsimlerinde kapalı tutulduğundan tüm kat 3 borulu Mitsubishi Heavy Industries Vrf sistemi ile desteklendi. Kat enerji yükünün yüzde 40 gibi çok yüksek bir kısmını oluşturan IT odası kliması yüksek verimli Mitsubishi Heavy Industries Inverter Split Klima ile yenilendi.


Düs¸ ünüp tas¸ ınan bir akıllı ev sistemi: digitalSTROM

www.digitalstrom.com ·

Atas¸ ehir Brandium | Istanbul R4-41 | +90 216 706 15 40 | info.tr@digitalstrom.com


haberiniz var mı?

Engelsiz projeler için çözüm ortağı Türkiye’de yaklaşık 8,5 milyon engelli bulunuyor. Bu insanlar nüfusun yüzde 12’sini oluşturuyor. Ancak ne yazık ki gerçekleştirilen birçok inşaat projesi ve yapılan planlamalar onlar düşünülmeden hayata geçiyor. Ülkemizde asansör sektörünün lider ve öncü kuruluşlarından Kleemann, ürettiği engelli asansörleri ile engellilerin binalarda yaşadıkları sorunlara çözüm oluyor. Kleemann VertiPlat Hidrolik Platform Asansörleri, özellikle tekerlekli sandalye kullanan engelli insanlara büyük kolaylık sağlıyor. Uygulanacak binaya kuyu ve benzeri herhangi bir inşaat çalışması gerektirmeden montajı yapılabilen ürün, 7 metreye kadar dikey taşıma gerçekleştirirken Avrupa Birliği standartlarında yüksek güvenlik de sağlıyor. Kleemann FreeStair Merdiven Platfromu Asansörler ise yine tekerlekli sandalye kullanan engelli kişilerin, binaların her katına emniyetli ve konforlu şekilde ulaşabilmeleri için tasarlanmış. Özellikle kamusal binalar ve asansör uygulaması yapılamayacak yapılarda hem iç hem de dış mekanlarda kullanılabiliyor.

20

Kentlerde Yeşile Ayıracak Yer Kaldı mı?

4. Uluslararası Yeşil Çatı Kongresi 20-21 Nisan 2015’te İstanbul’da...

“Kentlerde yeşile ayıracak yer kaldı mı?” Bu soru kent yoğunlaşmasının yarattığı sorunlarla mücadele eden bina uzmanları tarafından tüm dünyada sıkça sorulur hale geldi. Başarılı çözümler ve yeşil çatı teknolojisindeki en yeni gelişmelerin tartışılacağı ‘4. Uluslararası Yeşil Çatı Kongresi’ 20-21 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da düzenleniyor. Kentsel dönüşümün ana gündem maddesi olduğu 14 milyonluk metropol İstanbul’da, yeşil çatılar “Doğayı çatılarda keşfedin” temasıyla tartışılacak. Uluslararası Yeşil Çatı Derneği (IGRA) tarafından düzenlenen kongre, farklı kotlardaki 72.000 metrekarelik yeşil alanlarıyla tüm dünyanın dikkatini çeken Zorlu Center içinde yer alan Raffles Otel’de gerçekleşecek. Eylül + Ekim 2014

Alanlarında ünlü, ulusal ve uluslararası konuşmacıların yer alacağı zengin bir içeriğe sahip kongrede, dünyanın dört bir yanından profesyonel katılımcılar ortak bir platformda buluşacak. www.greenroofworld.com adresinden e-bültenimize abone olarak bu önemli kongreyle ilgili güncel haberleri düzenli olarak alabilirsiniz. Doğayı çatıda keşfetmek için sizleri de 4. Uluslararası Yeşil Çatı Kongresine bekliyoruz!



haberiniz var mı?

Kentsel Dönüşüm Sürecinde Bina Yenileme Konferansı Bina yenilemelerinde yalıtım, kabuk sistem, yangın güvenliği ve mimari arasındaki bağlantı ve komplike yapım süreçlerinde kullanılacak malzemelerin stratejik öneminin İstanbul özelinde ve Türkiye genelinde masaya yatırıldığı “Kentsel Dönüşüm Sürecinde Bina Yenileme” konferansında, birbirinden değerli panelistlerle renkli sahneler yaşandı. RIBA Londra 2014 Ödülü’ne layık görülen mimar Jamie Fobert, İki Design Group Kurucu Ortağı Murat Kader, İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Yapı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihal Arıoğlu tecrübeleri ve yorumları ile dikkat çeken paylaşımlarda bulundular. AKG Gazbeton ve Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu-BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Levent Akgerman, “Kentsel Dönüşüm süreçleri sosyal ve kültürel açıdan ele alınarak değerlendirilmeye başlanmalı ve tüm bunların ardından malzeme seçimini konuşmaya başlamalıyız. Yapı malzemesinde doğru seçim için ise projelere değer katan, projelerin ömrünü uzatan, projelere verimlilik ve ekonomi sağlayan ürünler kullanılmalı” sözleriyle AKG Gazbeton markası ve ürünlerinin kentsel dönüşüm sürecindeki önemine dikkat çekti.

22

Yeşil İş Sürdürülebilir İş Ödülleri ve Sürdürülebilir İş Lideri Ödülleri Sahiplerini Buldu Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından verilen ödüllerde sürdürülebilir iş modelleri ile başarı kazanmış kurumlar ve sosyal, ekonomik ve çevre konularındaki tehditlere karşı ciddi adımlar atan liderler Türkiye’de ilk kez ödüllendirildi. Yılın Sürdürülebilir İş Lideri Ödülü Borsa İstanbul YK Başkanı ve Genel Müdür Başkanı Dr. M. İbrahim Turhan’a verildi. Ödül sürecinde kurumlar karbon ve enerji yönetimi, su yönetimi, sosyal etki, sürdürülebilirlik iletişim ve işbirliği olmak üzere beş ödül kategorisinde ödül kazandılar. Jürinin finale kalan 27 iş modeli arasından yaptığı seçimde soysal etki kategorisinde coğrafi işaretli ürünler ile Metro Market, iş birliği kategorisinde sürdürülebilir çay tarımı ile Vodafone Türkiye, karbon enerji yönetimi kategorisinde atık bertaraf ve biyogaz üretim tesisi ile Sütaş, sürdürülebilirlik iletişimi kategorisinde sürdürülebilir yaşam planı ile Unilever Türkiye, su yönetimi kategorisinde su minimizasyonu ve geri kazanımıyla Coca Cola İçecek İzmir Fabrikası ödül aldı. Eylül + Ekim 2014

AKG Gazbeton’un 2013 yılı içinde pazara sunduğu yeni nesil ısı yalıtım plağı Minepor’un ise bina yenileme ve yalıtım için kusursuz çözüm sunan bir ürün olduğunun da altını çizen Akgerman; “Yatırımlarımızı yaparken sektörün ihtiyacı olan alanlara eğiliyor, paydaşımızın talep ve beklentilerine kulak veriyoruz” dedi.



haberiniz var mı?

Spine Tower; Oyak Beton tarafından Türkiye’de ilk defa üretilen Elastic® C 80/95C sınıfı SCC Yüksek Performanslı beton ile yapıldı.

24

Avrupa Yakası’nın en önemli arterlerinden Büyükdere Caddesi’nin hemen yanında yer alan Spine Tower, çevre yolu ve FSM köprüsü girişine 3 km uzaklıkta, metro istasyonlarına komşu, alışveriş merkezine ve donanımlı hastaneye yürüyüş mesafesinde.

Amerika’daki Trump World Tower, Çin’deki Central Plaza, Tayvan’daki Taipei 101, Bahreyn’deki Burj Al Khalifa gibi dünyanın en yüksek ve en dayanıklı yapılarında kullanılan “Yüksek Dayanımlı C80 Beton” Türkiye’de ilk kez Spine Tower’ da kullanıldı.

Toplam 138.000 m2 kapalı alana sahip Spine Tower 47 kattan oluşuyor. Ek olarak 9 bodrum katı bulunuyor.

Spine Tower 2014 Ocak ayında tamamlandı. Proje, İstanbul’un deprem gerçeği göz önünde bulundurularak tasarlandı. C80/95 sınıfı SCC yüksek performanslı beton kullanmasının yanı sıra düşey taşıyıcı elemanlardaki ø32 çapındaki donatıların montajında 30 bin adet manşon kullanılarak depreme karşı yüksek güvence sağlandı.

Arsanın iş ve konut merkezinde bulunması ve her yöne sahip olduğu kesintisiz manzara, emlak değerini artırmanın yanı sıra eşsiz bir nitelik sağlıyor.22.006,50 m2 arsa alanına sahip projede 11.884 m2’lik bölüm yeşil alan olarak terk edilmiş. 191m yüksekliğinde Spine Tower ower Maslak projesi, Oyak Beton tarafından Türkiye’de ilk defa üretilen Elastic® C 80/95C sınıfı SCC Yüksek Performanslı beton ile yapıldı. Eylül + Ekim 2014

Ayrıca, rüzgâr test değerleri konusunda uzman Prof. Ruscheweyh tarafından Spine Tower’a özel rüzgâr optimizasyonu tasarlanarak rüzgâr tüneli testleri gerçekleştirildi. Her katta yer alan açılır kanatlar ile binaya taze hava sağlandı. Binada Otis marka, 1-14 katlar arası 6 adet

‘Low Rise Zone’, 15-28 katlar arası 6 adet High Rise Zone’ hizmeti veren toplam 12 ofis asansörü ile Rezidans katlarına hizmet veren 2 asansör, 1 servis asansörü, her kata hizmet veren 1 yük asansörü bulunmaktadır. Toplamda 8350 KVA elektrik sağlayabilen 5 adet 1670 KVA jeneratör kullanılmıştır. Günden güne gelişen, kalabalıklaşan ve sanayileşen günümüz şehirlerinde artan kimyasal çevre koşullarına dayanıklılık açısından da yüksek dayanımlı beton teknolojisi yapı ömrünü uzatmada büyük avantaj sağlıyor. Özellikle döşeme-kolon ve döşeme-perde bağlantı noktalarında yük transferi için kullanılan yüksek dayanımlı beton depreme dayanıklılığı artırıyor. Yüksek nitelikli ve Kendiliğinden yerleşen C 80/95 sınıfı betonun yük taşıma kapasitesinin yanı sıra geçirimsizlik ve dayanıklılığı da normal betona göre daha üstün.


C 80/95 ELASTİK® BETONUNUN TEKNİK ÖZELLİKLERİ Tanımı Minimum C 80/95 basınç dayanımına sahip, ürün özelliklerini değiştirmeden yatay ve dikeyde uzun mesafelere pompalanabilen, transfer yapılabilen, vibratör gerektirmeyen durabil ve sürdürülebilir performansa sahip, özel seçilmiş hammaddelerle üretilmiş kendiliğinden yerleşen bir betondur. Kullanım Alanları: Yüksek katlı ofis ve konut yapıları, yatay ve dikey de uzun mesafelere döküm gerektiren yapılarda, yüksek dayanım ve kalıcılık gerektiren yapılarda, erken dayanım ve kalıp alma süresi istenen yapılarda, çevresel etkilere karşı uzun dayanıklılık istenen yapılarda. Ürün Teknik Özellikleri: Minimum bağlayıcı miktarı: 400 kg/m3 Maksimum su/çimento oranı: 0,30 En büyük agrega dane çapı: 12,5 mm Klorür sınıfı: Cl 0,20 Toz ( 0,125 mm altı malzeme ): 350 – 600 kg/m3 Hamur ( Toz + su + hava ): 300 – 380 lt/m3 İri agrega oranı: 270 – 360 lt/m3 Hacimce su/toz: 0.85.1.10

Taze beton Teknik Özellikleri: Slump- Flow: Başlangıç; 70 ± 5 cm minimum 2 saat sonra; 70 ±5 cm - pompa ucu 70 ± 5 cm Hava içeriği: % 0,8 – 1,0 Birim ağırlık: 2420±24 T50 süresi: 4,0 sn L- box: 0,80 V funnel: 8 sn Sertleşmiş Beton Teknik Özellikleri: Basınç Dayanımı ( 15X30 silindir numune ): 88- 102 mpa Yarmada çekme dayanımı: 6,6 mpa Elastisite modülü ( Ec ): 32,9 Gpa Sertleşmiş beton birim ağırlığı: 2420 ±24 Beton karışımında kullanılan agregalar doğal kum Kermerburgaz Akpınar bölgesinden, Yıkanmış kırma kum ve agrega Oyak Beton Cendere agrega ocağından tedarik edilmiştir. Laboratuvar ve endüstriyel çalışmalar 2 aşamada gerçekleşmiştir. İlk aşamada laboratuvar çalışmaları yapılmış, ikinci aşamada çalışmalar, endüstriyel ölçeğe

taşınmış ve yerindeki betonda ısı gelişimi etkisine farklı bir çimento tipinin etkileri de incelenmiştir. SONUÇ OLARAK Yüksek dayanımlı C 80/95 ELASTİC Kendiliğinden yerleşen ve sıkışan beton; malzeme seçimi, üretim,taşıma ve yerleştirme işlemi açısından teknik şartname ve standartlarda da belirtildiği üzere özel tasarım, transfer ve kalıp işciliği ve beton bakımına ihtiyaç duymaktadır. Laboratuvar şartlarında C 80 sınıfından daha yüksek beton mukavemetlerini elde edebilmek mümkün olmakla birlikte, bu tip betonlarla inşa edilmiş binaların yüksek kalite ve dürabiliteye sahip olduğunu iddia etmek, kesintisiz aynı kalitede üretilebilmesi, pompalanabilmesi ve kalıba dökülen betonunda aynı performansları göstermesi ile mümkün olabilmektedir. Bu tip özel ve ilk uygulanan betonların üretimi, dökümü ve kullanılması ile firma ve ülke başarısının tescillenmesi ve toplam kalitenin yükselmesi açısından önem arzetmektedir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

25


10

TOP 10

SEÇİLMİŞ ÖRNEK

Ülkemizde de kutlanan ‘Dünya Yeşil Binalar Haftası’ nedeniyle bu sayımızda TOP 10 bölümümüzde küçük bir değişiklik yaptık. Yeşil Ofis projelerini ele aldığımız dosyamızla bağlantılı olarak dünyadan örnekler vermek yerine sürdürülebilir özellikleri ile dikkat çeken Türkiye’nin son dönem yeşil ofis projelerine yer verdik.

BİR YAPININ EN ÜST SEVIYEDEKI YEŞIL BINA SERTIFIKALARINA HAK KAZANACAK ŞEKILDE RENOVE EDILMESI, ERKE OFİS BİNASI

26

Proje, Çamlıca/Kısıklı’da bulunan 400 m2 inşaat alanına sahip 4 katlı bir yapının çağdaş bir mimarlık anlayışı ile farkındalık yaratacak ve aynı zamanda en üst seviyedeki yeşil bina sertifikalarına hak kazanacak bir şekilde renove edilmesidir. En öncelikli mimari yaklaşım, yeşil bina kriterleri için de büyük önem taşıyan, mevcut yapıların mümkün olan maksimum oranda korunabilmesi prensibi olmuş. Bundan yola çıkaraktan ana tasarım kriteri, mevcut yapıda yalnızca sağlıklaştırma için ihtiyaç duyulan müdahaleleri yaparak bu yapıya monolit bir kabuk giydirmek suretiyle çağdaş ve radikal bir mimari kütle elde etmek olmuş. Bina kütlesi dışında kalan dinlenme ve otopark alanlarının üstüne yeşil çatı uygulaması yapılmış, yine bu yeşil çatı içinde Eylül + Ekim 2014

bulunan ışıklık ile bodrum katta en karanlık noktalara günışığını taşımak mümkün olmuş. Kullanılan malzemelerin en belirleyicisi cephe ve çatıda devamlılık gösteren çinko kaplama olmuş. Yeşil bina kriterlerinde önemli bir yer tutan çatı tasarımı konusunda projede, ana kütlede bulunan beşik çatının yüzde 60’lık kısmında elektrik üreten PV paneller, yüzde 10’luk kısmında günışığını almamıza imkan veren çatı pencereleri kullanılmış, çatının yalnızca yüzde 30’luk bölümünde kaplama malzemesi olarak çinko kullanılmıştır. Buna ek olarak, bina girişi olarak kullanılan cam tüp ve güney cephesindeki beyaz mesh, mimari konsept ve pasif strateji çözümlerinin bir arada uygulanmasına yönelik tasarımda yer almıştır. Malzeme seçimlerinde, hem yeşil bina

kriterlerine hem de mimari konsepte en uygun tercihler yapılmış ve uygulanmıştır. Bu seçimlerin doğru tasarım kriterleri ile en üst düzeyde verimli olması sağlanmış ve binanın gerek enerji tasarrufu gerekse kullanıcı konforu olarak üst seviyede olması hedeflenmiş. Sonuç olarak bu proje ile, çevremizdeki sayısız sağlıksız, verimsiz ve tartışmalı yapılaşmanın bir örneğinin, çağdaş, radikal ve en ileri yeşil bina kriterlerini sağlayabilecek bir tasarım ile yeni bir kimlik kazanması sağlanmış.q


SAHİPLEX’DE ÖNCELIK! ÇALIŞAN KONFORU Sahibinden.com’un 2012 yılı Ağustos ayında taşındığı ve Sahiplex adı verilen bina, mimarlık ofisi Erginoğlu & Çalışlar tarafından tasarlanmış. Bina 2 kattan oluşuyor, sağladığı konfor ve sosyal olanaklarıyla da çalışan dostu olma özelliği taşıyor. Yeni ofisin lokasyonunu tüm çalışanlarının oturdukları yerleri dijital bir harita üzerinde işaretleyerek belirleyen sahibinden.com, bu uygulamayla çalışanların ulaşım sorunlarını da en aza indirgemeyi hedeflemiş. Ofis tasarlanırken, çalışanlar için aynı zamanda bir yaşam alanı da inşa edilerek, seçilen mobilyalardan, duvar renklerine, aydınlatmadan en küçük aksesuarlara kadar en ince detaylara önem verilmiş. Çalışanların kendi aralarındaki iletişimlerini güçlendirmek için sosyal alanlar yaratmaya özen gösterilmiş. Sonuç olarak çalışanların, günlerinin büyük bir bölümünü keyifle geçirebilecekleri, kendilerini evlerindeki gibi huzurlu hissedecekleri bir çalışma ve yaşama alanı ortaya çıkmış.

27

Çalışanları rahat hissettirmek ve yaratıcılıklarını artırmak için pek çok özel alanın oluşturulduğu yeni ofisi 250 m’lik bir tartan pist çevreliyor. Gün içerisinde çalışanların yürüyüş ya da koşu yapabildiği pistte, zaman zaman “ginger”larla tur atanlara da rastlanıyor. Yoğun iş temposu arasında zihinlerini tazelemek ve rahatlamak isteyenler Play Station odalarında oyun oynayarak stres atabiliyor. Akıllı ofis uygulamalarına da özen gösterilen binada, tüm aydınlatma sistemi otomasyon ile kontrol ediliyor. Ofiste kullanılan aydınlatma renk tonu insan gözünü en az yoran ve gün ışığına en yakın ton olarak belirlendi. Sistem günün belirli saatlerinde verilen komutlarla otomatik olarak açılıyor ve kapanıyor. Sistem sensörler sayesinde dışarıda gün ışığı şiddetini algılayarak içeride en uygun ışık şiddetini dimlenebilen armatürler sayesinde ayarlıyor. Fancoiller de gün içerisinde en uygun sıcaklık derecesine set edilerek sıcaklık otomatik olarak ayarlanıyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

DOĞAL ÜRÜNLERIN VERDIĞI ETKI VE SAKINLIK UĞUR ÇADIRCI İNŞAAT SATIŞ VE YÖNETIM OFISI Proje Yeri: Şanlıurfa Proje Tipi: Mağaza / Showroom İşveren: Uğur Çadırcı İnşaat İç Mekan Projesi: Baba Mimarlık Proje Başlangıç Yılı: 2012 Proje Bitiş Yılı: 2013

28

Baba Mimarlık tasarım ekibi tarafından Mart 2012’de başlatılan çalışmalar, Nisan 2013’te tamamlanarak nihai kullanıcı ile buluştu. Uğur Çadırcı İnşaat Satış ve Yönetim Ofisi, kendi bölgesinde adından oldukça söz ettiren bir yapı hayali ve heyecanı ile ortaya çıkıyor. Önerilen proje, işveren, çalışan ve Baba Mimarlık tasarım ekibinin bölgenin klasik yapısından bir adım sıyrılan ama kesinlikle kopmayan, yenilikçi ve dinamik bir çalışma ortamı ortaya çıkarmak istemesi ile şekilleniyor. Bu sebeplede şu anki zaman diliminde en modern malzemelerin bir araya gelmesi ile proje hayata geçiriliyor. Dış cephede özgün mimari anlayışın, modernlikle uyumu gözetilmiş. Dış cephe, bina girişi ve iç mekan zemini aynı dilde tüm projeye yayılıyor. Ferah ve kontrol edilebilir cam bölücüler ile oluşturulan mekanlar, şirketin şeffaf yüzünü simgeliyor. İç dekorasyonda seçimler fonksiyonel ve estetik ürünlerinin bir araya gelmesi ile oluşturulmuş. Hobi alanlarında doğal ürünlerin verdiği etki ve sakinlik çalışanların sosyalleşmesinde ve rahatlamasında büyük rol oynamış.q

Eylül + Ekim 2014


LEED GOLD SERTİFİKASI ADAYI GARANTI BANKASI BÖLGE YÖNETIM MERKEZ BINASI

29

Özer+Tulgan Mimarlık tarafından sürdürülebilirlik esaslarına uygun olarak tasarlan Garanti Bankası Bölge Yönetim Merkez Binası’nın inşaat çalışmalarına başlandı. Ankara, Kızılay’da yer alan ve 5,520 m2 toplam inşaat alanına sahip olan 15 katlı ticari tesis, zemin seviyesi üzerinde 8 kat, zemin seviyesi altında ise 7 kattan oluşuyor. Projenin zemin seviyesi altında kalan kısmında 40 araç kapasiteli 5 katlı bir otopark, bir teknik kat ve bir banka şubesi yer alıyor. Zemin seviyesinden itibaren ilk 2 kat Garanti Bankası şubesine tahsis edilirken, sonraki 5 kat ofis alanı olarak planlanmış. Garanti Bankası Bölge Yönetim Merkezi Binası’nın mimarisinde, iç içe geçerek kenetlenen bir dizi bağlantı birimi, cepheyi hareketlendiren çeşitli bitimlerle sokaktan bakıldığında ilgi çeken bir bina formu oluşturmuş. Pürüzsüz mat duvarlarla kontrast oluşturan geniş camlar ofis çalışanları için açık hava terasları yaratmak üzere geriye çekilmiş. Çift cephe sisteminin kullanıldığı güney ve doğu bölümlerinde, kışın binanın ısıtma sitemini destekleyen tampon bölgeye yer verilmiş. Yaz aylarında tampon bölgedeki sıcak havanın, hareketli cam panjur yardımıyla

tahliye edilmesi sayesinde, iç mekanlarda çalışanlar için daha keyifli bir çalışma atmosferi tasarlanmış. Bu tampon bölge ayrıca sokaktan gelen seslerin yalıtımına da yardımcı olmuş. LEED Gold Sertifikası’na Aday Proje… LEED Gold sertifikasını hedefleyen Garanti Bankası Bölge Yönetim Merkezi Binası’nda sürdürülebilirlik unsurlarını daha da desteklemek için ısı pompaları, yağmur suyu toplama ve depolama sistemleri, yeşil çatı ve binanın dış aydınlatması için elektrik sağlayan fotovoltaik paneller kullanılacak. İç aydınlatmanın ise ışık seviyesini ölçen ve gerekli parlaklık şartlarına ulaşmak için LED lambalarını aktive eden hassas ışık sensörleriyle kontrol edilmesi planlanmış. Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri’nde “Highly Commended” ödülü alma başarısını gösteren Garanti Bankası Bölge Yönetim Merkezi Binası, 1-4 Ekim 2014 tarihlerinde Singapur’da düzenlenecek olan Dünya Mimarlık Festivali’nde (WAF) “Ofis Projeleri” kategorisinde finalde yarışacak.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

TÜRKIYE’NIN ILK YÜKSEK KATLI LEED PLATIN SERTIFIKASI RÖNESANS TOWER’IN Rönesans Tower Türkiye’nin ilk yüksek katlı LEED Platin sertifikası alan binası oldu. Rönesans Tower’da yenilenebilir enerjiden malzeme kullanımına, konfor şartlarından su tasarrufuna kadar birçok sürdürülebilirlik stratejisi göz önünde bulundurularak tasarım ve uygulamalar gerçekleştirildi. Proje alternatifli bir toplu taşıma ağına sahip ve insanın günlük ihtiyaçlarını karşılayabileceği gelişmiş bir çevrede konumlanmakta. Proje sahasında tasarım aşamasında insanların rekratif ihtiyaçalarını karşılamak amacı ile peyzaj ve açık alanlar tasarlanmış. Tasarlanan peyzajda ise yerel bitkiler seçilmiş ve yağmur suyu kullanılıyor. Böylece peyzajda yüzde 100 su tasarrufu sağlanmış oluyor. Bina içerisinde ise su tasarrufunda seçilen vitrifiyeler sayesinde yüzde 45 oranı yakalanmış. ASHRAE’nin

30

Proje Sahibi: Rönesans Gayrimenkul Projenin Yeri: Ataşehir, İstanbul Kapalı Alanı: 85.000 m2 Sertifika Tipi: LEED NC Platinum Sertifika Danışmanı: ERKE tavsiye ettiği döşeme altı ısıtma-soğutma sistemi, enerji verimli elektromekanik sistemler ve yüksek performanslı cephe tasarlanarak kullanıcı konfor şartlarından taviz vermeden binada ASHRAE’ye göre yüzde 26’lık enerji maliyetinde tasarruf gerçekleştirilmiş. Şantiyeden kaynaklanacak çevre kirliliğini minimuma indirmek için gerekli olan çalışmalar, yapılara ve sahaya iletilmiş.

Yine inşaat sırasında çıkan atıklarda ise yüzde 82 oranında geri dönüşüm oranı yakalanmış. Bina malzeme kullanımında düşük VOC değeri, malzeme hammadde kaynakları gibi sürdürülebilir kriterlere dikkat edilerek daha çevreci malzemeler tercih edilmiş.q

DOĞAYI OFISLERE DAVET EDEN YAKLAŞIMLAR ALBARAKA TÜRK GENEL MÜDÜRLÜK BİNASI Ümraniye’de inşa edilen, iç mimari tasarımını Mimarlar-Workshop’un yaptığı Albaraka Türkiye Merkez Binası, ülke ekonomisinin canlı yapısını yansıtan eğrisel formu ve iç mekandaki özgün çözümleriyle kullanıcılarına farklı mekansal deneyimler kazandıran bir yapı. Tasarımda öncelikli kararlarında finans sektörünün hayata bakışındaki netliği ile maddi dünyayı yumuşatmaya ve

zenginleştirmeye dönük, doğayı iç mekanlara davet eden yaklaşımlar geliştirmek fikri etkili olmuş. AlbakaraTürk Genel Müdürlük Binası giriş lobisi ve yönetim katları için geliştirilen iç mimari ve dekorasyon projesi, bina kabuğunun iç mekanda sağladığı mekansal etkiler uzantısında, ofis programının modernize edildiği tasarım ilkeleri

çerçevesinde geliştirilmiş. Öneride banka-ofis programının standart formlarından ve bunun yarattığı tekdüzelik, kapalılık gibi mekansal etkilerden uzaklaşmak amacıyla iç bahçeler oluşturulan projede malzeme seçimlerinden aydınlatma elemanlarına ve mobilyalara kadar eğrisel formlar kullanılmış. Projede, yeşille bütünleşen şeffaf toplantı salonları ile bir bahçeye serpiştirilmiş hissini veren ahşap çalışma üniteleri göze çarpıyor. Tüm yapıya görsel olarak estetik değer katan ve kullanıcıları için nefes alma alanları sağlayan iç bahçeler ise ofis programının teknolojik ve mekansal olarak günümüz değişen ihtiyaçlarına yanıt verebilen, bildik kütlesel iç mekan çözümlerinden farklı olanaklara sahip olarak yorumlanmış. Katlardaki şeffaf toplantı odaları ve ahşap çalışma birimleri bir hol ya da koridor doğrultusunda sıralanmak yerine tekil birer hacim olarak ele alınmış, binanın eğri formunu takip ederek ikinci bir “iç hacim” oluşturan bahçelerin arasına yerleştirilmiş, zeminden ve tavandan kopartılarak “boş”luğun içinde adeta yüzen birimlere dönüştürülmüş.q

Eylül + Ekim 2014

İç Mimari Proje: Mehpare Evrenol İşveren-Mal sahibi: Albaraka Türk İnşaat Alanı: 2.240 m2


LEED CORE & SHELL GOLD SERTIFIKALI TORUN TOWER Denizbank’ın genel müdürlük binası olarak kullanacağı, Torunlar tarafından inşa edilen Torun Tower, LEED Core & Shell Gold sertifikasını almaya hak kazandı. Binada tasarım aşamasından inşaat bitimine kadarki tüm LEED süreci ERKE danışmanlığında gerçekleşti. Binanın bulunduğu lokasyon ile alternatifli ulaşım olanakları sağlanırken, otoparkların yer altında konumlandırılması ile ısı adası etkisi azaltılmış oldu. Bina içerisinde seçilen armatürler sayesinde baz binaya göre toplamda yüzde 49 oranında bir tasarruf sağlanmış. Bina peyzajında ise yerel ve adaptasyonlu bitkilerle yapılan tasarım sayesinde yüzde 50 oranında bir su tasarrufu elde edilmiş.

Enerji verimli elektromekanik sistemler ve yüksek performanslı cephe sistemi ile enerji maliyetinde ASHRAE’ye göre yüzde 28 tasarruf sağlanırken havalandırma sisteminde ASHRAE standartlarına göre yüzde 30 artırılmış taze hava stratejisi uygulanarak konfor şartlarında iyileştirilme yakalanmış.

Proje Sahibi: Torunlar Gayrimenkul Projenin Yeri: Gayrettepe, İstanbul Kapalı Alanı: 93.000 m2 Sertifika Tipi: LEED CS Gold

Proje inşaatı sırasında uygulanan atık yönetimi ile yüzde 80 oranında şantiye atığı çöpe gitmekten kurtulmuş. Kullanılan malzemelerde ise yüzde 30 oranında yerel malzeme ve yine yüzde 30 oranında geri dönüştürülmüş malzeme kullanılmış. Torun Tower binasının LEED Core & Shell Gold sertifikasını almasının yanı sıra, Denizbank için LEED’in yeni versiyonu olan v4 Commercial Interior Gold sertifikasını alacak ilk bina olma hedefi bulunmaktadır.q

LEED GOLD SERTIFIKALI DANONE HAYAT BÜYÜKHANLI PLAZA OFİSİ

Proje Sahibi: DANONE HAYAT Projenin Yeri: Ataşehir, İstanbul Kapalı Alanı: 1000 m2 Sertifika Tipi: LEED CI Gold

Danone Hayat’ın Büyükhanlı Plaza’daki ofisi ERKE danışmanlığında LEED Commercial Interiors Gold sertifikası almaya hak kazandı. Danone çalışanlarına ait otopark alanında bisiklet park yerleri ve soyunma/duş olanağı sağlanmış. Doğal günışığının tüm yaşam alanlarına girebilmesi için gerekli görülen mahallerde yarı saydam bölücüler kullanılarak iç mekanda yüzde 80 oranı yakalanmış. İç mekanda kullanılan malzemelerde ise düşük emisyonlu malzemeler tercih edilmiş böylece VOC (uçucu organik bileşen) kaynaklı insan sağlığına verilecek zararın önüne geçilmiş.

Danone Hayat Ofisi’nde yeni alınan elektrikli cihazların yüzde 100’ü ENERGYSTAR uyumlu, enerji verimli cihazlardan seçilmiş. Aydınlatma armatürlerinde ASHRAE’ye göre yüzde 15 enerji tasarrufu sağlanmış. Açık ofislere ve toplantı odalarına karbondioksit sensörleri yerleştirilerek iç mekan hava kalitesi kontrolü sağlanmış. Bütün bu uygulamaların ardından ise işletmeden kaynaklanabilecek aksaklıkların önüne geçmek için Danone çalışanlara özel olarak uygulanmış yeşil bina stratejileri hakkında bilgi verildi.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

LEED BD+C: CORE AND SHELL V3 SERTIFIKA ADAYI TARLABAŞI 360 OFİS Kentsel dönüşüm projesi kapsamında GAP İnşaat tarafından inşa edilen Tarlabaşı 360 projesi, 30 bin metrekarelik alan üzerine 7 katlı ofis bloğu olarak tasarlandı. Beyoğlu’nda ilk LEED Sertifikasına aday gösterilen projenin mimari tasarımı ise SKM Projescts tarafından yapıldı. 54 adet ofisin bulunduğu Tarlabaşı 360 Ofis projesi LEED BD+C: Core and Shell v3 sertifika adayı... Tarlabaşı 360 projesinin yapım amacı; eski yapıların yenilenerek, bölgenin turizm ve ekonomisi açısından gelişimini sağlamak... 32

Tarihi yapıların dokularını koruyarak, çağdaş yaşam alanları hazırlamak amacıyla tasarlanan proje, tarihi dokularda 21.yy’ın teknolojisini yansıtmayı hedefliyor. Tasarımların buna göre gerçekleştiği Tarlabaşı 360 projesinde, yaşam alanlarında sağlık ön planda tutuldu. Tarlabaşı bölgesinde yaşanan park sorunu ve yeşil alan problemleri ortadan kaldırılabilecek şekilde her konutun altına otopark ve yeşil alan için yerler ayrıldı. Özel güvenlik önlemlerinin alınacağı projede son sistem inşaat teknolojileri

kullanılarak kent içi yaşam kalitesi artırıldı. Beyoğlu Belediyesi ve Çalık Gayrimenkul işbirliğinde gerçekleştirilen Tarlabaşı 360 projesi, Avrupa’nın gayrimenkul alanındaki en prestijli ödüllerinden biri olan “International Property Awards - Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri”nde Avrupa’nın 6 önemli projesi arasından “Kentsel Yenileme” kategorisinde birincilik ödülü kazandı.q

LEED PLATİN SERTİFİKALI MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ BİNASI Avcı Architects tarafından tasarlanan Ankara’daki Türkiye Müteahhitler Birliği Merkez Binası, uzun bir değerlendirme sürecinin ardından, LEED BD+C: New Construction kategorisinde, LEED Platinum Sertifikası’nı resmi olarak almaya hak kazandı. TMB Binası’nın bulunduğu yerle olan ilişkisi ve kaynak kullanımı konularında aldığı yüksek puanlar ile tasarımda yenilikçilik kategorisinde aldığı puanlar Platinum Sertifikası’na hak kazanmasında etkili oldu.

Projede, tasarım çalışmaları kapsamında tüm disiplinlerin mimar tarafından koordine edilmiş. Yapının en dikkat çeken özelliklerinden biri olan termal labirent sistemi Ankara’nın tipik iklim özelliği olan gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farkını kullanarak önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlıyor. Binanın cephesinde kullanılan ve paslanmaz çelik malzemeden üretilen mesh (ağ) sistemi, güneşe açık yüzeylerde aşırı ısınmayı önlüyor ve binanın aldığı gün ışığını optimize ediyor. Mekanik sistemler:

Binada kütlesel ısıtma ve soğutma sağlayan betonarme döşeme içi borular, bina iklimlendirmesinde enerji tasarrufu sağlayan “chilled-beam” (soğuk kiriş) sistemi, su tasarrufu sağlayan vitrifiye elemanları, sıcak su sağlanmasında kullanılan güneş kolektörleri, bahçe sulamasında ve tuvaletlerde kullanılmak üzere yağmur suyunun toplanması gibi ekolojik sistemler yer alıyor. Yapının enerji ihtiyacının yaklaşık %5’i bina çatısına yerleştirilecek fotovoltaik panellerle karşılanıyor. Binada yer alan enerji tasarruflu LED aydınlatmalar, binanın fiziksel durumunu kontrol altında tutan otomasyon sistemi, gün ışığına ve harekete duyarlı aydınlatma seviye otomasyonu ve gökyüzünde ışık kirliliğini azaltan dış aydınlatma tasarımı binanın önemli ekolojik unsurlarını oluşturuyor. Peyzaj tasarımında az su tüketen endemik bitkiler tercih edilerek bütünsel bir yaklaşım elde ediliyor. Sulama gerektirmeyen bitkilerin kullanılacağı yeşil çatı sistemi su tasarrufu sağlarken yaz aylarında binanın ısınma gereksinimini azaltarak enerji tasarrufuna da katkıda bulunuyor.q

Eylül + Ekim 2014



SÜRDÜRÜLEBİLİR &

Çevre/Çalışan Dostu Ofisler Ekonomik, çevresel ve sosyal perspektif açısından pozitif ölçüleri beraberinde getiren sürdürülebilir algı bugün inşaat sektörünce yaygın biçimde kabul edildiği bir konumda. Anahtar nokta ekonomik mevzular gibi gözükse de sürdürülebilir çalışmalar uzun vadede kullanıcıların tatmin olma seviyelerini artırdığı gibi beraberinde bir yaratıcılık da getiriyor. Elbette iş bazlı binalardan; dolayısıyla ofislerden bahsediyoruz. Bu sayımızda A’dan Z’ye ele aldığımız sürdürülebilir ofisler, çevre bilincine sahip olmalarının ötesinde çalışan sağlığı ve iş kalitesini de doğrudan etkiliyor. Tüm bu unsurların son derece önemli olduğu konusunda bir tartışmaya gerek olmamasına rağmen tüm işletmelerin sürdürülebilir ofislerin çok daha faydalı olduğuna ikna olmaları biraz daha zaman alabilir. O gün gelene dek; sürdürülebilir ofis sahipleri ve çalışanları hem azalan faturalarının hem de artan yaratıcılığın tadını çıkarıyor olacaklar. Başta karbon salınımının azalmasını ve enerji tasarrufunu hedefleyen sürdürülebilir ofis projeleri aynı zamanda mekan tasarrufu, elde olanın akıllı tüketimi, geri dönüşüm ve alternatif çözüm konularında önemli bir potansiyel, yeşil bir gelecek vadediyor.



DOSYA

DR. DUYGU ERTEN P.E. LEED Faculty

36

YEŞİL OFİS BİNALARI STANDART HALİNE GELECEK... YEŞIL OFIS BINALARI, STANDART OFIS BINALARINDAN FARKLIDIR. YEŞIL OFIS BINALARI KAVRAMI ILE; BINAYA BÜTÜNCÜL BAKIŞ AÇISI ILE YAKLAŞAN, TÜM PARAMETRELERIN EN IYI PROJEYI ORTAYA ÇIKARACAK ŞEKILDE TASARLANDIĞI VE BINANIN PERFORMANSININ ÖNE ÇIKARILDIĞI OFISLERDEN SÖZ EDIYORUZ. İstanbul 2013 yılında, ofis pazarı kiralama işlem hacminin rekor seviyeye ulaştığı bir yıl geçirdi. A sınıfı ofis talebinin hala tam karşılanamadığını düşünürsek sürdürülebilir - yeşil ofisler için önümüzde hala iyi günler olduğu söylenebilir. Çünkü tüm dünyada vizyoner yatırımcılar artık sürdürülebilirlik kriterlerini göz ardı etmiyor ve operasyon maliyetlerinin düşük, iç hava kalitesinin yüksek olduğu ofislerin çok daha hızlı kiralanıp satılacağı öngörüsü ile hareket ediyorlar. Eylül + Ekim 2014

Yeşil ofis binaları, standart ofis binalarından farklıdır. Yeşil Ofis Binaları kavramı ile; binaya bütüncül bakış açısı ile yaklaşan, tüm parametrelerin en iyi projeyi ortaya çıkaracak şekilde tasarlandığı ve binanın performansının öne çıkarıldığı ofislerden söz ediyoruz. Bu noktada başarının sırrı ise bütünleşik tasarımın öyküsü…Ekip çalışmasının sonucu… Tüm proje müelliflerinin işveren ve maliyetlerden sorumlu profesyöneller ile


YEŞİL OFİS YAPMAKTA AMACIMIZ BİNALARIN SU VE ENERJİ KULLANMALARINI EN AZA İNDİRMEK, MALZEME VE KAYNAKLARIN KORUNMASINI SAĞLAMAK…

37

birlikte çalışması. Hep gündeme getirilen ön yatırım maliyeti ise ekiplerin tecrübesi arttıkça azalacak ve sonunda kendini sıfırlayacak… Yeni ve daha evvel denenmemiş teknolojileri kullanmak ve ekiplerin birlikte daha yoğun çalışmasını gerektiren saatlerin maliyete yansıması kaçınılmaz bir sonuçsa da bunların geri dönüşü hesaplandığında kazanan bina sahibi olmakta… Yeşil ofis yapmakta amacımız binaların su ve enerji kullanmalarını en aza indirmek malzeme ve kaynakların korunmasını sağlamak… Johnson Diversey’in ana binaları senede 100 000$, Kaliforniya Eğitim Departmanı Binaları senede 400 000$ kar ediyor yeşil oldukları için. Var olan ofislerin iyileştirilmesi ise benzer faydalar sağlıyor bina sahibine. Var olan bina iyileştirmelerinin en iyi örneği, Tayvan’daki Taipei 101 binası.. Bu bina yapıldıktan 5 yıl sonra LEED+EBOM sertifikasına başvurarak iyileştirilmiş ve senelik milyonlarca dolar tasarruf sağlanmış. Ankara’da, LEED+EBOM alarak iyileştirme yapan GAMA Holding binasıda operasyon maliyetlerini önemli ölçüde düşürdü. Bütün iyileştirme yapan

binalar ve yeni yapılanlar sürdürülebilirliği ölçmek için yeşil bina sertifikalarıyla taçlandırmayı tercih edip binalarının pazarda ki değerini yükseltiyorlar. RönasansBiz Küçükyalı ve RönasansBiz Mecidiyeköy binaları ise LEED+GOLD sertifikaları alarak rekor hızda kiralanmışlardır. Yeşil ofisleri kiralama taleplerinin genellikle uluslararası şirketlerden geldiğinin de altını çizmek gerekir. Akametre araştırma şirketinin ortaya koyduğu bulgular çalışanları düşünen ve bu nedenle toplantı salonları, spor salonu, dinlenme alanları, açık ve kapalı otoparkları olan A sınıfı ofislere talebin yükseldiği. KOBI’lerin artması ofis projelerinin ofis ve residans konseptli projelere kayacağını gösteriyor. Neredeyse mix-use konseptinde bu projeler içlerine alışveriş merkezlerini de aldıklarında birer mahalle olabiliyorlar. Bunun en güzel örneği Levent’de Kanyon Ofis Binası ve AVM’nin oluşturduğu bir yaşam alanı…. Ofislerde enerji verimliliğinin öneminin anlaşılması 1992’de ABD Çevre Koruma Ajansı’nın Energy Star adlı programı ile başladı. Bu program öncelikle ürünlerin 40

farklı kategoride enerji verimliliğini ölçüyor ve değerliyordu. 1998’de ürünlerden ofis binalarının da enerji verimliliğini ölçecek şekilde uyarlandı. Bir ofisin Energy Star sertifikası alması için ABD’de ki tüm binaların en iyilerinden olup en üst %25’e girecek. ABD’de Energy Star verifikasyonu yapan bir yetkin mühendis olarak bu tür bir çalışmanın ofis binaları için yeşil bina sertifikasyonlarından daha ivedi yayılmasını diliyorum. Binalarda enerji verimliliğine son 20 yılda Energy Star kadar katkı sağlayan bir sertifika olmadığı söylenebilir. Bugün ABD’de 20 binin üzerinde ofis binası Energy Star etiketlidir. Los Angeles, Washington, Chicago, New York ve Atlanta ofis binalarıda “Energy Star” alan illerin başında geliyor. “Energy Star” sertifikalı ofis binaları avaraj olarak %35 daha az enerji kullanıyorlar ve %35 daha az sera gazı çıkarıyorlar. Ancak “Energy Star” 15 yıl evvel ABD’de kullanılmak üzere oluşturulmuş bir sertifika programı olup benchmarking verileri gizli tutulmaktadır. Bu nedenle yeni bir enerji sertifikası çalışması yapmanın zamanı gelmiştir. 1993 yılında ABD Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) adındaki sivil toplum örgütü kuruldu E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

DR. DUYGU ERTEN P.E. LEED Faculty

38

EMLAK GELİŞTİRİCİLERİ, GAYRİMENKUL YATIRIMCILARI VE SEKTÖRÜN DİĞER OYUNCULARI; YEŞİL BİNALARI DESTEKLEYİP TERCİH ETMENİN YÜZLERCE SEBEBİNİ SIRALIYORLAR. AMA EN ÖNEMLİSİ KISA BİR SÜREDE YEŞİL EMLAK GELİŞTİRME VE YEŞİL OFİS BİNALARININ STANDART OLACAĞININ MÜJDESİNİ VERİYORLAR.

Eylül + Ekim 2014

ve bu örgüt, ofis binalarında Energy Star’ı daha üst seviyelere taşıyacak çözüm olarak yeşil bina sertifikası oluşturmaya karar verdiler. Bunun üzerine sektörün en eski yeşil bina sertifikası BREEAM sertifikası alt yapı olarak kullanılarak LEED sertifikası oluşturuldu. 1993’den beri LEED, USGBC’nin 15.000’i aşan üye şirketleri tarafından ortak akılla şekillenerek ve yapı sektörünün tüm müelliflerinden geri bildirimler alarak Versiyon 4’e getirildi. LEED’in yalnızca ABD’de değil aynı zamanda dünyadaki ofis binalarında en yaygın kullanılan sertifika sistemi olduğu söylenebilir. Bugün Türkiye’de yeni inşaat kategorisinde yeşil bina sertifikası almış olan ofislerin hemen hepsi LEED sertifikalı. Varolan ofis binaları için ise LEED+EBOM sertifikası kadar BREEAM-In-Use sertifikası da talepte. Varolan ofis binaları için LEED ve BREEAM’in yaklaşımları oldukça farklı. Her iki sertifikaya da bina operasyonel olduktan 2 yıl sonra başvuru yapılabiliyor. Ofislerin zaman içinde monitör edilmesi, gerek aidatlar gerekse iç hava kalitesi ve termal konforun kontrolü için akılcı bir yaklaşım. Ayrıca bina yönetimi içinde bu sertifikasyon sisteminin gerekliliklerinin yerine getirilmesi ve binaların ölçülebilir, izlenebilir parametrelerinin kontrol altında tutulması

karbon salımınının sürekli düşürülmesine yönelik revizyonlar için gerekli. Yeni ofis binaları ve varolan ofis binalarının yanısıra, eğer binanın bir bölümünü kiralamış bir işveren olarak yeşil ofislerde çalışmak isterseniz, LEED Commercial Interiors (LEEDCI) sertifikasına başvurabilirsiniz. Şu sıralar yürüttüğümüz Vodafone ve Deloitte ofisleri çalışanlarına kaliteli ortamlar hazırlamak için yapılan renovasyonları LEED sertifikası kriterlerine göre yapıyorlar. Hatta Rönasans Küçükyalı’da bina LEED Gold sertifikalı olmasına rağmen kiracılar BOSCH başta olmak üzere LEED Commercial Interiors sertifikasına başvuruyor. Ofis iç mekanlarında halı, boya , vernik, tutkal, mobilyalar gibi ürünlerin uçuşan organik bileşen değerleri ve çıkardıkları emisyonların standartları kontrol ediliyor. Emlak geliştiricileri, gayrimenkul yatırımcıları ve sektörün diğer oyuncuları yeşil binaları destekleyip tercih etmenin yüzlerce sebebini sıralıyorlar. Ama en önemlisi kısa bir sürede yeşil emlak geliştirme ve yeşil ofis binalarının standart olacağının müjdeliyorlar.q


Detaylı bilgi için www.forbo-flooring.com adresinden web sitemizi ziyaret edebilir veya

info.flooring.tr@forbo.com adresinden bize ulaşabilirsiniz

agencepulsi.com

SINIRSIZ YARATICILIK


DOSYA

ŞEBNEM GEMALMAZ ARUP İSTANBUL, AYDINLATMA TASARIMI

OFİSLERDE

ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE İNSAN SAĞLIĞI

CEPHE TASARIMI, HAVALANDIRMA SISTEMLERI ILE AYDINLATMA TASARIMI BIREBIR BAĞLANTILI KONULAR. ENERJI TASARRUFUNDAN BAHSEDERKEN TÜM BU SISTEMLERIN BIRBIRLERI IÇIN YARATACAĞI FAYDALARI DEĞERLENDIRMEK GEREKIYOR. MAKSIMUM GÜN IŞIĞI SAĞLAYAN BIR CEPHE TASARIMI, HAVALANDIRMA MALIYETINI AZALTACAK BIR AYDINLATMA SISTEMI, TÜM BUNLARI DÜZENLEYEN BIR OTOMASYON KURGUSUNUN OLUŞTURULMASI BIR GEREKLILIK.

40

Eylül + Ekim 2014


ŞEBNEM GEMALMAZ Arup İstanbul Aydınlatma tasarım biriminin yürütücülüğünü üstlenen Şebnem Gemalmaz’ın uzmanlığı kentsel aydınlatma stratejileri ve aydınlatma ile marka/kimlik geliştirme üzerine. Kent Planlama kökenli tasarımcı, ilk yüksek lisans çalışmasını kentsel tasarım ve aydınlatma üzerine İstanbul’da tamamlamış. Aydınlatma tasarımına olan tutkusu ile İsveç’te mimari aydınlatma tasarımı üzerine ikinci yüksek lisans çalışmasını bitirdikten sonra Stockholm Belediyesi için aydınlatma master planı öncesi kentin gece imajını üzerine projeler geliştirmiş. 2010 yılında İstanbul’a döndükten sonra birçok ulusal ve uluslararası projenin aydınlatma tasarım çalışmalarını yürüten tasarımcı, 2013 yılında Arup Amsterdam Ofisi’ne katılmış. Nisan 2014 itibari ile Arup İstanbul aydınlatma tasarım bölümünde çalışmalarını sürdürmektedir.

41

Sürdürülebilirlik son yılların gözde kavramlarından biri. Aydınlatma tasarımcısı olarak sizin açınızdan konunun nasıl değendirildiğini öğrenebilir miyiz? Ş.G: Aydınlatma çoğu zaman lüks olarak görünse de aslında bir gereklilik. Tam da bu nedenle aydınlatma tasarımı ve tasarımcısı önemli kavramlar. Mekanların artık sadece gece veya sadece gündüz kullanımları ile sınırlandırılmadıklarından bahsediyoruz. . Bir çoğumuz aynı mekanda günü ve geceyi deneyimliyoruz. Alışveriş merkezleri tüm gece açık, parklar ve kamusal mekanlar geceleri konser ve diğer etkinliklere ev sahipliği yapıyor, çalışma saatlerimiz gittikce esnekleşiyor ve çalışmak için kullandığımız mekanlar çeşitleniyor. Artık sabah 9’dan akşam 6’ya kadar çalışan ofisleri bulmak zor. Bu değişime hem daha sağlıklı hem de çevreye daha duyarlı bir şekilde cevap verebilmek ise aydınlatma tasarımcısının görevi. Burada da sadece aydınlatmaya yönelik çözümler değil, proje dahilindeki diğer tüm disiplinler ile bütüncül bir sistem oluşturulması önemli bir yaklaşım. Özellikle cephe tasarımı, havalandırma sistemleri ile aydınlatma tasarımı birebir

bağlantılı konular. Enerji tasarrufundan bahsederken tüm bu sistemlerin birbirleri için yaratacağı faydaları değerlendirmek gerekiyor. Maksimum gün ışığı sağlayan bir cephe tasarımı, havalandırma maliyetini azaltacak bir aydınlatma sistemi, tüm bunları düzenleyen bir otomasyon kurgusunun oluşturulması bir gereklilik. Ancak bu şekilde maksimum gün ışığı kullanımı sağlanırken, elektrik sarfiyatını minimumda tutan, etkin enerji kullanımı sağlayan bütünleşik sistemler geliştirilebilir. Enerji açısından baktığımızda böyle. Bir de çevreye verilen zararı en aza indirgemek gerekli elbette. Ekosistemlere zarar vermemek için, doğru ışık rengi ve sıcaklık seçiminden doğru armatür aksesuarlarının seçimine ve konumlandırılmasına kadar geniş bir çerçevede detaylara dikkat etmek gerekiyor. Yeşil binalar ve özellikle yeşil sertifikalı binalar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bunların aydınlatma tasarımı ile ilişkisi nedir? LEED ve BREEAM sertifikası almak üzere tasarlanan birçok projenin aydınlatma E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

ŞEBNEM GEMALMAZ ARUP İSTANBUL, AYDINLATMA TASARIMI

prensiplerini hatırlatıyor. Örneğin, seçilen armatürlerin cut-off açılarına dikkat edilmesi gerekiyor, böylelikle ışık kirliliğini minimuma indirmek hedefleniyor. Ofislerde gün ışığı sensörlerinin kullanımı ile yapay ve doğal ışık kullanımı dengelenirken, enerji tasarrufu yaratılabiliyor. Uygun aksesuar, lens ve reflector seçimleri ve daha az enerji harcayan armatürler ile istenen aydınlık sağlanabiliyor. Sağlıklı ofis aydınlatması dediğimizde ne anlamalıyız? Alışılagelmiş floresan ışık kaynaklı aydınlatmadan LED kaynaklı aydınlatmalara geçiş oldukça hızlı. Bizler bunu enerji verimliliği açısından olumlu buluyoruz. Durumu bizler için değerlendirir misiniz?

42

Sağlıklı ofis aydınlatması öncelikle kullanıcıyı önemsemeli. Günün en az 8 saatini aynı mekanda geçiren kullanıcılar düşünülürse, aydınlatma tasarımı dinamik olmalı. İç mekanlar ve dış mekan arasında ilişki kurmalı, ortam aydınlığını optimum düzeyde tutarken aynı zamanda değişen koşullara ayak uydurabilecek alternatif çözümler sunmalı. Kullanıcıya kontrol edebilme özgürlüğü vermelidir. Birçok araştırma manuel kontrol edilebilen aydınlatma çözümlerinin enerji tasarrufu açısından pozitif etkileri olduğundan bahsetmektedir.

OFİSLERDE GÜN IŞIĞI SENSÖRLERİNİN KULLANIMI İLE YAPAY VE DOĞAL IŞIK KULLANIMI DENGELENİRKEN, ENERJİ TASARRUFU YARATILABİLİYOR.

Eylül + Ekim 2014

tasarım sürecinde yer aldım. En son Arup Amsterdam bünyesinde özel bir ofis binasının peyzajı ve cephesi için böyle bir çalışmam oldu. Tüm cephe ve peyzaj tasarımını yarı yarıya az enerji harcayarak tamamladık ve BREEAM için artı kredi sağlamış olduk. Aydınlatma tasarımı, bu sertifikalama çalışmalarının çok küçük bir parçası fakat ben konuyu bizler açısından olumlu buluyorum. Sertifikalar kimi zaman gözden kaçan fakat aslında olması istenen tasarım

LED ışık kaynaklarına geldiğimizde, benim açımdan kontrol kolaylığı sağladığı ve yeniliğe açık bir mecra yarattıkları için ilgi çekiciler. Yoksa sadece eski tip ışık kaynaklı armatürlerin LED ışık kaynakları ile değiştirilmesi ile enerji verimliliği sağlandığı veya esnek çözümler sunulabildiğini düşünmüyorum. Konu çok daha kapsamlı ele alınmalı. İyi aydınlatma tasarımı dediğimizde ne anlamamız gerekiyor? Soru sormanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Mekan, hangi fonksiyon ve kullanıcı için, ne için, ne kadar süre ile, nasıl


İYİ AYDINLATMA, MEKANI, FONKSİYONU VE KULLANICIYI TANIMLAYABİLEN MEKANSAL BİR ÇÖZÜMLEMEDİR. VE BUNU TEKNİK VE ESTETİK VERİLERİ BİRARAYA GETİREREK YAPAR. BU YÜZDEN ÇOK KATMANLI BİR BAKIŞ AÇISI GEREKTİRİR.

tasarlanacak? Tüm bu sorulara verilecek cevaplar, projenin detaylarını oluşturuyor. Aydınlatmanın insanlar üzerindeki etkisinin sadece fiziksel olmadığını biliyoruz. Işığın insanlar üzerindeki etkisini 3 kategoride toplamak mümkün olabilir: Duygusal, Biyolojik ve Görsel. İyi aydınlatma, tüm bunları birarada değerlendiren aynı zamanda mekanı, fonksiyonu ve kullanıcıyı tanımlayabilen mekansal bir çözümlemedir. Ve bunu teknik ve estetik verileri biraraya getirerek yapar. Bu yüzden çok katmanlı bir bakış açısı gerektirir. Sağlık ve aydınlatma arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz? Işığın görsel etkileri, aydınlatma ile ilgili rehber ve uluslararası standartlarda tanımlanıyor. Duygusal etkileri ise biz aydınlatma tasarımcıları ve mimarların oldukça iyi bildiği konular arasında. Fakat daha önce de bahsettiğim gibi, son zamanlarda aydınlatmanın biyolojik etkileri konuşmaya başladığımız konular arasına girdi. Farkında değiliz belki ama uyanma ve uyku saatlerimiz, puslu havalarda çok daha yorgun ve uykulu, güneşli havalarda ise canlı hissetmemiz ışığın üzerimizde yarattığı etkiler ile doğrudan bağlantılı. Melatonin hormonu, sirkadyan ritm dediğimiz biyolojik ritmimizin temel düzenleyicisidir. Vardiyalı çalışan işçileri düşünün. Gece vardiyasında çalışanların günışığından mahrum olduklarını biliyoruz. Bu durum


DOSYA

ŞEBNEM GEMALMAZ ARUP İSTANBUL, AYDINLATMA TASARIMI

44

IŞIĞIN GÖRSEL ETKİLERİ, AYDINLATMA İLE İLGİLİ REHBER VE ULUSLARARASI STANDARTLARDA TANIMLANIYOR. DUYGUSAL ETKİLERİ İSE BİZ AYDINLATMA TASARIMCILARI VE MİMARLARIN OLDUKÇA İYİ BİLDİĞİ KONULAR ARASINDA.

Eylül + Ekim 2014

zamanla bünyelerinde melatonin artışına neden olarak, yorgunluk ve uykusuzluk hali doğuracaktır. Bu durum, medikal olarak test edilmiş özel ışık kaynakları kullanımı ile tersine çevrilerek, işverimliliği artırılabilir. Aynı zamanda çalışanların çok daha sağlıklı bir ortamda çalışabilmeleri sağlanmış olur. Okullarda da durum aynı. Çalışma alanlarında uygun ışık sıcaklığı ve uygun armatür kullanımları ile hem konforlu ortamlar yaratılabilir hem de öğrencilerin çok daha aktif bir şekilde derse katılımları sağlanabilir. Sizin çalışmalarınız hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz? Bir televizyon kanalının ana yönetim binası ile ilgili bir projeyi çok yeni tamamladık. Yapının gün-ışığı kullanımı ile yapay aydınlatma kullanımını bir arada değerlendiren bir sistem geliştirdik. Örneğin, yapının içinde yer alan iç-bahçelerde canlı bitkiler kullanıldı ve bu bitkilerin gün ışığından en yüksek düzeyde faydalanması için özel çalışmalar yapıldı. Aydınlatma tasarımı dediğimizde, genellikle yapay aydınlatma anlaşılsa da aslında gün ışığı

ile aydınlatma tasarımı çok kapsamlı ve önemli bir konu. Süreçte Arup’un İstanbul –Berlin-Amsterdam aydınlatma tasarım ekipleri ile yine Istanbul ve Milano’daki cephe danışmanları ile birlikte bir proje geliştirildi. Doğal aydınlatmanın mekana etkisi tanımlandıktan sonra, özellikle ofis alanlarında gün ışığı sensörleri ile gerekli olan zamanlarda yapay aydınlatma kullanılması sağlandı. Arup, 75 bağımsız aydınlatma tasarımcısı ile belki de dünyadaki en büyük aydınlatma tasarım ofislerinden biri. Projelerin ihtiyaçlarına göre, uzmanlıkları doğrultusunda profesyoneller biraraya getirilerek proje ekipleri kuruluyor. Bahsettiğim gibi ofis projesi 4 ayrı Arup ofisinin dahil olduğu bir çalışma idi. İstanbul ofisi bu sıralarda Aşgabat Olimpiyat Kompleksi ve İzmir’de bir alışveriş merkezi için yoğun bir tempoda çalışıyor fakat; aynı zamanda özellikle Amsterdam (Avrupa’daki aydınlatma birimlerinden sorumlu ana ofis) ofisi ile doğrudan bağlantılı olduğundan birçok uluslararası projenin tasarımında da yer alıyor.q



DOSYA

YALÇIN ATA ERSA MOBİLYA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

46

ORGANİK ÇALIŞMA ALANLARI İLE

DAHA YARATICI VE ÜRETKEN OFİSLER

BUGÜNE KADARKI TASARIM STRATEJIMIZ ÖNCELLIKLE PIYASA KOŞULLARI IÇINDE VAROLAN KOŞULLARI TAMAMLAYABILECEK, ERSA’NIN KENDI DILIYLE TASARIMLAR YARATMAKTI. BUNUNLA ILGILI OLARAK KENDI PORTFOYÜMÜZDE OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ VE INSANLARIN IHTIYACININ OLDUĞUNA INANDIĞIMIZ ÜRÜNLER KONUSUNDA BELLI TASARIMCILARLA BRIFLER HAZIRLAYIP ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTIRDIK. ŞUAN O KOLEKSIYONLAR BELLI BIR TAMAMLANMA AŞAMASINA GELDI. BUNDAN SONRAKI SÜREÇTE HEM YENI KÜLTÜRLER YARATMAK HEM DE DAHA ILERIYE DÖNÜK TASARIMLAR OLUŞTURMAK HEDEFINDEYIZ. Eylül + Ekim 2014


ÜLKEMİZDE BİRÇOK KELİMENİN ALTI BOŞALTILIYOR; SÜRDÜRÜLEBİLİR VE TASARIM BU KELİMELERDEN BİRKAÇI. BAZI KELİMELERİ O KADAR ÇOK KULLANMAYA BAŞLIYORUZ Kİ SONRA GERÇEKTEN NE ANLAMA GELDİĞİNİ UNUTUYORUZ.

Ülkemizde birçok kelimenin altı boşaltılıyor; sürdürülebilir ve tasarım bu kelimelerden birkaçı. Bazı kelimeleri o kadar çok kullanmaya başlıyoruz ki sonra gerçekten ne anlama geldiğini unutuyoruz. Sürdürülebilirliğin içinde insanlar sadece işin yeşil olduğu, geri dönüştürülebilir olduğunu düşünüyorken biz; bu sürecin aslında ürünün üretim sürecinden satış ve servis sürecine dahil olduğunun farkında olarak bu konuda dışarıdan destek alalım istedik. Bu konu ile ilgili Erdem Akan bize öncü oldu. Kendi grupları olan Boğaç Şimşir ve Almanya’dan bir mühendislik firması olan P.I. International firması ile bir sürdürülebilir proje gerçekleştirilebilir diye görüşmeler yaptık ve bu sürecin sonunda şöyle bir duruma geldik; aslında var olan bir ürünün tasarımı değerlendirilebilir, daha sürdürülebilir nasıl olabilir? Bir de yeni bir ürün grubunun tasarlanıp nasıl sürdürülebilir anlamda bir sürece geçirilebileceğinin analizlerini yaptık. Projemiz aslında iki aşamalı; bu aşamalardan birincisi aslında çok zorlu bir süreç çünkü araştırmalar gösteriyor ki bir ürünün sürdürülebilir olmasını sağlayabilmek tasarım sürecinin yüzde 70’lik kısmını kapsıyor. Ürünü tasarladıktan sonra tekrardan bunu sürdürülebilir ve verimli hale getirmek kısmında sizin yapabileceğiniz

değişiklikler sadece yüzde 30’luk kısmını kapsayabiliyor. O yüzden birinci projemiz aslında önemli bir proje ama ikinci projemiz daha farklı bir süreç.Ürünlerin sertifikasyon süreçleri önemli bir nokta olduğu için biz adım adım ilerlemek istedik. ISO 14000 standardının içinde 14021,14024 ve 14025 gibi süreçler var. 14024 ürün bazında bir sertifikalandırmayken, 14021 kendinizin deklare ettiği bir süreç olarak kendi eko etiketinizi oluşturduğunuz süreç, en önemlisi ve özeli ise 14025. Bu aşama; artık dışarıdan bir kontrol ile birlikte kendinizin de bu konuyla alakalı çalışmalarınızın belli bir noktaya geldiğinin ve ürünlerin bu noktada bir deklerasyona dönüştüğünün izlenmesi aşaması. Bizim şuanda başladığımız süreç 14021 süreci. Biz kendi sürdürülebilirlik politikamız olarak yaklaşık beş senelik bir süre içerisinde ürünlerimizin birçoğunu 14025 sürecine çevirmek istiyoruz. Bugüne kadarki tasarım stratejimiz öncellikle piyasa koşulları içinde varolan koşulları tamamlayabilecek, Ersa’nın kendi diliyle tasarımlar yaratmaktı. Bununla ilgili olarak kendi portfoyümüzde olmadığını düşündüğümüz ve insanların ihtiyacının olduğuna inandığımız ürünler konusunda belli tasarımcılarla brifler hazırlayıp çalışmalar gerçekleştirdik. Şuan o koleksiyonlar belli bir tamamlanma aşamasına geldi. Bundan sonraki süreçte hem yeni kültürler yaratmak hem de daha ileriye dönük tasarımlar oluşturmak hedefindeyiz. Türk ofis mobilya sektörü için oldukça önemli adımlar atıyorsunuz.

Yalçın Ata, ERSA Mobilya Genel Müdür Yardımcısı

Çevre ve insan sağlığıyla dost hammadde ve aksesuarlar kullanarak; ergonomik, sıhhi, kullanıcıyı daha az yoran ve geri dönüşümü mümkün mobilyalar tasarlıyorsunuz. Sürdürülebilirlik yaklaşımızdan ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz?

47 47

Bu adımlardan biri de Haworth ile yaptığınız iş birliği. İşbirliğinizden biraz bahsedebilir misiniz? Bizim son dönemdeki gelişmelerimizden bir tanesi de uluslararası mobilya devlerinden biri olan Haworth ile yaptığımız anlaşma. Bu anlaşmanın içinde de Türkiye’de uluslararası firmaların mobilyaları konusunda çalışmalar yapıyoruz. Ülkemizdeki büyük ölçekli firmalar ile özellikle yabancı yatırımlar, mobilya/ dekorasyon arayışlarında dünyaca ünlü firmaların da ürünlerini görmek; mobilya arayışlarında sektörde söz sahibi, hizmet konusunda uzmanlaşmış firmalarla işbirliği yapmak istiyorlar. Biz de Haworth’ın Türkiye’deki tek temsilcisi olarak firmamız adına büyük bir adım atmış olduk. Bu işbirliği Ersa Mobilya vizyonunun gelişimine katkı sağlarken, ülkemiz ofis mobilyası sektörü için de önemli gelişmelerin yaşanmasına önderlik edecek. Çalışma koltukları, üst düzey yönetici mobilyaları, konferans ve toplantı masaları, depolama E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

YALÇIN ATA ERSA MOBİLYA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

elemanları, açık ofis bölme sistemleri, bekleme alanları gibi ofis mobilyası ile ilgili çok geniş ürün yelpazesine sahip Haworth ile işbirliğimiz sayesinde aslında sektördeki lider konumumuzu pekiştirmiş bulunuyoruz. Haworth’la birlikte ilk etapta Avrupa’nın en büyük yazılım şirketi konumundaki SAP İstanbul İnovasyon Merkezi ve Acıbadem Üniversitesi projelerini hayata geçirdik. Haworth ile yaptığımız bir de program var; Edition. Bir firmanın iç mimari dekorasyonuyla birlikte kaç kişinin hangi verimlilikle nasıl çalışacağına ve çalışma senaryolarına göre bir yerleşim gerçekleştiriyoruz. Ne kadar toplantı yapılacak, kaç kişinin çalışması gerekiyor, dinlenme alanı olacak mı, herhangi bir şekilde yemek kısmı olacak mı, toplantılar ne şekilde, nasıl yürütülecek, buraya gelen firmaların misafirleri nasıl ağırlanacak vs. bunların her birini değerlendirip onlara iç mimari dekorasyon çözümleri de sunuyoruz. Bunların önemli kısımlar olduğunu düşünüyoruz; çünkü sürdürülebilirlik içerisinde bu noktalar da çok önemli.

48

Organik çalışma alanlarının stratejilerini biraz daha açabilir miyiz ?

ÖZELLİKLE ÇALIŞAN İNSANLARIN ERGONOMİLERİYLE İLGİLİ OLARAK OTURDUKLARI SANDALYENİN ONLARIN YAŞAM KALİTELERİNE VE ÇALIŞMA KALİTELERİNE KATTIĞI DEĞER ÇOK ÖNEMLİ.

Sadece mekanın özelliklerine bakıp buraları oda halinde bölelim, burada muhasebe departmanı, burada planlama departmanı, burada satış departmanı olsun diye ayırıp mekana bağlı kalarak çalışma düzeni yapmaktansa insanların birbirlerine ve fonksiyonlarına bağlı iletişimlerine ve nasıl sosyalleşebileceklerine göre tasarım yapılmalı çünkü bunların hepsi verimli çalışma sürecine bağlı. Organik derken insanların sadece masa başında oturup günlük işlerini yapmalarından bahsetmiyoruz. Bu insanların şirkete katmadeğer sağlayacak fikirler üretmesini de sağlamaktan bahsediyoruz. Bence organik çalışmanın en değerli, en kıymetli noktalarından biri de çalışanlara fikir üretme inisiyatifi sağlayabilmesi. Onların daha farklı düşünüp, ilham alıp uzmanlaşma alanlarıyla alakalı yeni fikirler üretebilmelerini sağlayabilme çalışmaları. Bunu yaparken özellikle tasarımlarda dikkat ettiğiniz faktörler neler?

Eylül + Ekim 2014


GEÇMİŞTE MODA OLAN VE NEREDEYSE HER KAMU KURUMU, ÜNİVERSİTE VE BANKALARDA KULLANILAN METAL DOLAPLARI ÖZEL TASARIMLA BİRLEŞTIREREK YENİ BİR FORM KAZANDIRDIK. EĞİTİM KURUMLARI VE YURTLAR TARAFINDA ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR.

Çok faktör var; estetik, ergonomi, fonksiyon, renk... Bunların hepsi çok önemli. Firmanın kendi içerisindeki renk kullanımları da insanların modunu değerlendirmesi için çok önemli. Bence bu dört nokta sosyalleşme ve organik çalışma için çok önemli unsurlar. Bir şirketin içerisindeki sürdürülebilirlik süreci sadece firmanın işi ne kadar karlı yaptığı ile alakalı değil aynı zamanda işi ne kadar uzun süreçte ve verimli yaptığıyla da alakalı.

artırabilecek ve onların şirket içerisinde nasıl faaliyetler sunduklarını belirtecek ürünler yaratmaya çalışıyoruz. Buna göre oluşturduğumuz en önemli kriterlerden bir tanesi insanların uzun saatler çalışırken sahip olmaları gereken ergonomi. Özellikle çalışan insanların ergonomileriyle ilgili olarak oturdukları sandalyenin onların yaşam kalitelerine ve çalışma kalitelerine kattığı değer.

Bu sayımızın dosya konusu “Yeşil Ofisler”. Ofis mobilyalarının içmekan kalitesine katkısı ve Ofis mobilyalarında sürdürülebilir tercihler üzerine görüşlerinizi alabilir miyiz? Özellikle iç mekan kalitesine katkı dendiğinde Ersa ürünlerinin değerlerinden bahseder misiniz ?

Yapılan araştırmalarda insanların uzun saatler boyunca doğru bel ayarında ve fonksiyonel bir çalışma koltuğunda oturmalarıyla bu şartları sağlamayan bir koltuk ayarında oturmalarının arasında ciddi sağlık problemleriyle karşılaşılıyor. Omurga yapınız bozuluyor, sürekli doktora gidiyorsunuz, rapor alıyorsunuz, fıtık oluyorsunuz bununla ilgili ameliyat oluyorsunuz vs.

Sertifika süreçlerinin içinde birçok kriter var. Bunların içerisinde motivasyon alanlarından havalandırmaya, aydınlatmadan iç mimarinin içerisindeki yerleşimlere kadar her şey çok önemli Bizim tarafımızdan en önemli şey; kullanılan hammadde ve bunun geri dönüştürülebilirlik süreçleri. Kullandığınız kumaşın hem akustik olması, hem geri dönüştürülebiliyor olması önemli. Eğer metal parça kullanıyorsanız onun üzerindeki boyanın çevreye olan duyarlılığı çok önemli. Sonuçta bunların her birini değerlendirmemiz gerekiyor. Bunların yanında da organik çalışma alanlarında insanların motivasyonlarını

Aslına bakarsanız sağlıkla ve iş verimliliğiyle birebir alakalı. Bunu çok önemsememiz gerekiyor çünkü günün en az sekiz saati o koltuğun üzerinde geçiyor ve bu bizim sadece çalışma hayatımızı değil tüm hayatımızı etkiliyor. Şunu da eklemek isterim ki çalışma sistemi aslında sadece oturmak değil. İnsanların gün içerisinde kan dolaşımlarını artırmak için hareketlenmeleri de gerekiyor. Bulunduğumuz mekanlar içinde farklı alanları kullanmamız esnek çalışmanın en önemli kriterlerinden bir tanesi.

Metal Dolaplardan Wall Dolaba... Firmamız 1958 yılında Metin Bey tarafından kuruldu, bu dönem biraz farklıydı, daha zanaat anlamında küçük atölyeler içerisinde, talebe göre üretilen mobilyalar sözkonusuydu. Gün geçtikçe şirketin kendi içinde büyümesiyle müşteri portföyümüz de genişledi. Kamu tarafında daha çok dosyalama ve soyunma anlamında kullanılan bu dolapları biz aslında özel sektörde de hem estetik anlamda hem de yeni fonksiyonlar katarak, daha renkli çalışmalar yaparak belli bir aşamaya getirmek istedik. Aykut Erol tasarımı ürünümüzün adı Wall. Aykut Bey ile konuştuğumuz ilk andan itibaren proje böyle başladı. 1958 dosya dolabından esinlenen Wall’a farklı fonksiyonlar ekledik ve dolabın tanımını değiştirdik. Yan yana gelebilen ünitelerle devamlılık sağlayarak aslında hem soyunma dolabı hem de bölücü özellik eklenmiş oldu. Geçmişte moda olan ve neredeyse her kamu kurumu, üniversite ve bankalarda kullanılan metal dolapları özel tasarımla birleştirerek yeni bir form kazandırdık. Eğitim kurumları ve yurtlar tarafında çalışmalarımız devam ediyor. Spor alanlarında kullanıldığı gibi şirketlerin içinde ayırıcı pano olarak da kullanılıyor. Herhangi bir duvar alçıpan kullanılmadan kendinize ait bir akustik özellikte duvar yaratmış oluyorsunuz. Metal dolaplar 60’lı yıllarda haki renkli iken, 70 ve 80’li yıllarda kahve ve bej renklere dönüştü. Sonraki yıllarda da gri tercih edilmeye başladı. Tasarımla birleştirdiğimiz metal dolaplar, artık cıvıl cıvıl renklerle üretiliyor. Farklı amaçlarla bellirli alanları kullanabilir miyiz diye düşündük. Böylece hedef kitlesi de genişledi; üniversiteler, eğitim kurumları, ofis alanları, spor salonları.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

49 49


DOSYA

YALÇIN ATA ERSA MOBİLYA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

BOX IN A BOX IDEA’NIN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ İÇERİK ÜRETİMİNDE GENÇLERDEN DE DESTEK ALINIYOR OLMASI. HERHANGİ BİR TİCARİ KAYGI OLMADAN SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ OLARAK GERÇEKLEŞTİRİYORUZ.

50

Eskiye baktığımız zaman bir kapalı dönem vardı, ofislerin oda oda şeklinde olduğu ve hiyerarşinin çok daha fazla olduğu bir dönem, sonrasında açık ofis sistemleri geldi. Projelerde özellikle açık ofis sistemi şuanda Türkiye’de de çok popüler fakat belli bir metrekarede ve yüksek tavanlarda açık ofis sistemlerini biraraya getirdiğiniz zaman ciddi bir akustik sorunu ortaya çıkıyor. İnsanlar konsantre olamıyor ya da özel görüşmelerini gerçekleştiremiyor. Biz bunlar için özel odalar oluşturulup, akustik panellerle birlikte sesleri algılayabilecekleri şekilde ürünler gerçekleştirdik. Dinlenme alanlarında da daha renkli, daha sakin, insanları motive edebilecek tarzda alanlar oluşturduk. Bence sürdürülebilirliğin altında yatan anafikir; şirketlerin karlı ve sürdürülebilir büyümesini yaparken aynı zamanda çalışanların verimli çalışmasını sağlayabilmek. Bunun için de bulunduğunuz ofisin iç mimarisi çok önemli bir noktaya taşınıyor. Yeni teknolojilerle birlikte tamamen mobil bir hale gelmişken insanların esnek çalışma saatlerini sağlayabilecek bir ofis sistemi yaratmak bizim en büyük hedefimiz. O yüzden son dönemde çalıştığımız bütün projeler bu çizgide. Ersa Greenline’dan ve Box In A Box Idea’da biraz bahsedebilir misiniz? ‘Box In A Box Idea’ ise bir iç mimari proje olarak gerçekleştirildi ve Yalın Tan & Jeyan Ülkü ekibi tarafından tasarlandı. Eylül + Ekim 2014

Yaratıcı, dikkat çekici ve dinamik bir mekan oluştururken aynı zamanda müşterinin orada olduğu süreçte keyifli bir zaman geçirmesini hedefledik. Ersa’nın geçmişten gelen zanaati ile birlikte entelektüel ve kültürel yapısını birleştiren bir iletişim projesi haline çevirdik. Şuanda Box In A Box Idea, bulunduğumuz iç mimari projeden çok daha farklı bir noktaya geldi. Genç tasarımcıların veya yaratıcı işler içinde bulunan kişilerin, profesyonellerin, öğrencilerin, sanatsal çalışmaların, entelektüel anlamdaki birçok projenin sunumunu sağlıyor. Bununla

birlikte başta dijital platformumuz vardı dergiye dönüştü, şuanda videolarla daha farklı bir sunum haline dönüşüyor. Bununla ilgili gelecekte projelerimiz mevcut, altyapı çalışmaları devam ediyor. Box In A Box Idea’nın en önemli özelliği içerik üretiminde gençlerden de destek alınıyor olması. Herhangi bir ticari kaygı olmadan sosyal sorumluluk projesi olarak gerçekleştiriyoruz. Box In A Box Idea, Ersa’nın altında, yanında, onunla birlikte giden ve Ersa’nın entelektüel ve kültürel bir projesi... Bu şekilde gelişiyor ve gelişmeye de devam edecek. q


Comforto 62 Onun net, temiz tasarımı bütün çalışma ortamlarına ve ofislere kolayca entegre olmasını sağlar. Its straight, clean design makes it a chair for all work settings and it integrates easily into any office environment.

ersamobilya.com


DOSYA

MURAT GÜNEY INTERFACE TÜRKİYE MÜDÜRÜ

52

INTERFACE 2020 MİSYONU:

DÜNYANIN EN ÇEVRECİ FİRMASI OLMAK! ‘MISSION ZERO’ ADINI VERDIĞIMIZ BIR VIZYONU ORTAYA KOYDUK. 2020 YILI ITIBARIYLE DE SIFIR KARBON AYAK IZIYLE ÜRETIM YAPAN ÜRÜNLERINI GELIŞTIREN BIR FIRMA OLARAK DÜNYANIN EN ÇEVRECI EN SÜRDÜRÜLEBILIR FIRMASI OLMAK GIBI BIR MISYONUMUZ VAR. Mission Zero hedefi doğrultusunda sürdürülebilirliği temelinde tutan global bir karo halı üreticisi olan INTERFACE’in kurum kültüründe sürdürülebilirliğin konumundan biraz bahseder misiniz? Bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir? Interface Amerika merkezli bir karo halı firması, aslında karo halı mucidi bir firma. Yaklaşık 50 yıllık geçmişe sahip, bu süreç içerisinde sürdürülebilirlik 20 yıl önce Interface’de öne çıkarılmış ve Eylül + Ekim 2014

masaya konulmuş bir konu. 20 yıllık bu sürdürülebilirlik yolculuğunda önemli adımlar atıp hem sektörüne hem de başka endüstriyel sektörlere liderlik yapmış bir firma. Biz 20 sene içerisinde sürdürülebilirlik noktasında nereye geldik derseniz; Mission Zero adını verdiğimiz bir vizyonu ortaya koyduk. 2020 yılı itibariyle de sıfır karbon ayak iziyle üretim yapan ürünlerini geliştiren bir firma olarak dünyanın en çevreci en sürdürülebilir firması olmak gibi bir misyonumuz var.


yeni ürünlerin temelinde ormandan, denizden, insan hayatından, şehirleşmiş yaşam alanından esintiler gibi bazı yaşam vurguları var.

Murat Güney, INTERFACE Türkiye Müdürü

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK BİZİM ŞİRKETİMİZİN DAMARLARINDA YAŞAYAN BİR UNSUR VE ŞİRKET KÜLTÜRÜNE YERLEŞMİŞ BİR ÖĞE.

Mission Zero sıfır karbon ayak izinden geliyor. Buna biz bir dağ gibi bakıyoruz, yüksek bir dağ ve o dağı biz yavaş yavaş tırmanıyoruz, emin ve etkili adımlar atarak ilerliyoruz. Daha yolumuz var ve süre azaldı, 2020’ye az kaldı; ama o noktaya gitmekte çok büyük adımlar attık, çok önemli prosesleri hayata geçirdik. Dolayısıyla az zamanımız kalmış olmasına rağmen çok büyük bir istek ve heyecanla 2020’de sıfır karbon ayak izi hedefimize gitmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda neler yapılıyor? Hollanda’daki fabrikamızda toplam karbon salınımı yüzde 90 oranında azaltıldı, tüm proses sürdürülebilir bir yapıya getirildi, çevresel atık çıkmıyor artık fabrikamızdan ve tamamen kapalı döngü sistemiyle üretim yapılıyor. Avrupa’daki üretim tesislerimizde yaptığımız yenilik, Avrupa Birliği Komisyonları’nda örnek gösterilebilen bir endüstriyel hareket olarak ortaya kondu. Birçok endüstride ve bir çok firmada sürdürülebilirlikle beraber karın kaybolacağı

gibi bir bakış açısı olmasına rağmen Interface bunun tam tersini ispatlamış oldu. Hem sürdürülebilir olup hem ticari anlamda şirketi daha üst seviyeye taşımak mümkün. Sürdürülebilirlik bizim şirketimizin damarlarında yaşayan bir unsur ve şirket kültürüne yerleşmiş bir öğe. İnovasyon ve tasarım çok önemli, bu çalışmaları yaparken nereden feyz alıyorsunuz? Bizim tasarımlarımızın temelinde birkaç tane önemli öğe var. Bunların başında biyofilik dizaynlar geliyor. Doğanın ürün tasarımlarımıza taşınması noktası... Böylelikle hem doğanın ispatlanmış doğrularını endüstriyel hayata geçiriyoruz hem de bunun getirdiği bir çok avantajdan faydalanıyoruz. Uygulama esnasında firenin azalmasından tasarımın çok daha rahat yapılmasına hatta yaşanılan alanın doğaya daha yakın olmasına kadar birçok faydasını görüyoruz. Genellikle tasarımlarımızın temelinde doğanın, dolayısıyla çevrenin etkisi görülüyor. Son dönemde çıkardığımız

Dizaynın yanı sıra ürün geliştirme noktasında farklı teknolojileri de deniyoruz. Bildiğiniz üzere karo halıda kullanılan iplik naylon, petrol türevi bir malzeme. Dolayısıyla petrol bağımlılığını azaltacak birçok AR-GE çalışması yapıyoruz. Son dönemde geliştirdiğimiz bir ürün var; Fotosfera, Hindistan’da yetişen hint keneviri otunun tohumlarından ekstrakte edilen yağ ile iplik üretiliyor ve tamamen petrol bağımlılığını yok ediyor. Bu bitki her yerde yetiştirilebilen, çok az su ihtiyacı gerektiren dolayısıyla kullanımının çevreye negatif bir etkisi olmayan bir bitki. Bu anlamda tam olarak bu sürdürülebilir ürün geliştirme yaklaşımına uyan bir yapı. Çoğunlukla ürünlerimizin ipliği yüzde 100 geri dönüştürülmüş iplikten yapılıyor. Burada da çeşitli kaynakları kullanıyoruz. En önemli kaynaklardan biri de kendi üretim prosesimiz. Özellikle Avrupa’da ve Amerika’da kullanılmış halıların toplanması gibi bir sistem var. Tüketiciler de buna sıcak baktıkları, çevresel algıları çok yüksek olduğu için herkes bu konuda taşın altına elini koyuyor. Geri iade edilen halıların ipliğinin ve tabanının ayrıştırılarak tekrar üretim prosesinde kullanılmasına ilişkin özel bir üretim hattı geliştirmiş durumda Interface. Interface’in global tecrübesi ve bilgi birikimiyle Türkiye pazarındaki yeri ve yaptığı çalışmalar nelerdir? Interface 25 yıldır Türkiye pazarında var olan, ürünleriyle pazarda hep yer edinmiş önemli bir marka. Türkiye’ye baktığımızda özellikle karo halının ofis segmentinde limitli kaldığını görüyoruz; ama faydaları, tasarımsal ve çevresel etkisi itibariyle düşünüldüğünde karo halının kullanım alanının çok daha geniş olduğunu görüyoruz. Dünyada ve Avrupa’da, özellikle Amerika’da bu anlamda yapılan çalışmaları ve Interface vizyonunu Türkiye’ye de yansıtmak amacıyla Türkiye’de yatırım yapıp bir ofis ve showroom oluşturdu. Bir insan kaynağı yatırımı yapıldı. Yılbaşı itibariyle de vizyonumuz içerisinde bizimle beraber bu bayrağı taşıyabilecek yeni bir partnerimiz oluştu; Klassis Halı. Onlarla beraber Türkiyede’ki operasyonlarımızı yönetiyoruz. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

53 53


yapıyoruz. Burada bizim için önemli oyuncuların başında tasarımcılar ve mimarlar geliyor; çünkü her şey oradan başlıyor. Buna çok inanıyoruz. Mimarlar hem ürünün tasarımsal boyutunu hem de faydalarını gördükleri noktada projelerinde rahatlıkla kullanabiliyorlar. Bildiğimiz kadarıyla Interface Amerika Yeşil Binalar Derneği’nin üyesi. USGBC ile bağlantılı yaptığınız çalışmalar var mı? Interface’in sertifika süreçlerine katkılarından bahsedebilir misiniz? Amerika pazarı bu anlamda çok gelişmiş bir pazar. Dünyaya liderlik, önderlik yapan bir pazar. Interface de sürdürülebilir noktasında lider firmalardan biri olarak Amerika’da bu anlamda çok önemli çalışmalar yapıyor. Yeşil Binalar Derneği’nin üyesi, yönetim kurulunda bir temsilcisi var. Interface’in tabi ki LEED sertifikası konusunda da çok önemli çalışmaları var; ama bununla sınırlı kalmıyoruz. Biz dünyanın bütün noktalarında satış ve pazarlama yapan bir firmayız. 6 noktada üretim yapıyoruz. Bu anlamda diğer bölgelerde, diğer kıtalarda da ihtiyaç duyulan sertifikalara haiz bir yapımız var.

54

GENELLİKLE TASARIMLARIMIZIN TEMELİNDE DOĞANIN, DOLAYISIYLA ÇEVRENİN ETKİSİ GÖRÜLÜYOR.

Eylül + Ekim 2014

Ofis pazarına baktığımızda bu pazarda Interface’in lider olarak konumlandığını görüyoruz. Fakat bizim için bu yeterli değil. Çünkü Türkiye pazarı çok büyük bir pazar ve farklı segmentlere de ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz açıkçası. Bu anlamda bütün deneyimimizi, bilgi birikimimizi, tecrübemizi ve özellikle dünyanın farklı ülkelerinden gelen deneyimlerimizi Türkiye pazarıyla da paylaşmak, yeni bir sayfa açmak için çalışıyoruz. Özellikle oteller, eğitim sektörü, hastaneler ve aslında toplu olarak bütün ticari alanlarda yer alan karo halı, çok iyi bir çözüm olarak dünyada kullanılıyor. Özellikle oteller grubuna baktığımızda tasarım ve çevresel etkisinin yanı sıra getirdiği çok fazla fonksiyonel etkileri de var. Bu noktada tabi ki pazarın bazı alışkanlıkları var ama bu alışkanlıkları değiştirmek adına da çalışmalar

LEED, BREAM, DGNB gibi birçok sistemin içerisindeyiz. Bu anlamda aslında Interface’in bir önderliği daha var karo halı açısından konuşacak olursak; biz ürün şeffaflığına çok inanıyoruz. Bu konuda da endüstriyelde sınıfı belirleyici aktiviteler yaptık. Her bir ürünümüzün hayat döngü eğrileri kayıt altında tutuluyor, dolayısıyla isteyen olduğunda hammadde tedarik noktasından uygulama noktasına ve hatta hayatının son noktasına kadarki bütün karbon ve çevresel etkileri belgelendiriliyor. Bunlar tabii LEED, BREAM gibi sertifikalarda çok önemli belgeler. Biz bu tip projeleri hem ürün kalitemizle hem de arkasından gelen bu destekle aslında rahatlatan bir firmayız diyebilirim. “Yeşil Bina”, “İç Mekan Kalitesi” ve “Akustik” günümüzde sıkça konuştuğumuz konular. Bu sayımızın dosya konusu olan sürdürülebilir ofis tasarımları ile bağlantılı olarak Interface ürünlerinin iç mekan kalitesine katkısı ve akustik özelliklerinden bahsedebilir misiniz?


Interface’in çok önem verdiği bir konu bu. Ofis mekanlarında iç kalitenin dolayısıyla yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Sizin de dediğiniz gibi bunun başında iç hava kalitesinin yüksekliği ve akustik önce geliyor; ama biz bununla sınırlı kalmıyoruz. Interface yaptığı araştırmalarda işe girenler açısından ofis tasarımının ve ofis çalışma şartlarının öneminin ilk 3 içerisinde olduğunu belirledi. Eğer çalışanlara iyi bir çalışma mekanı, iyi tasarlanmış, eğlenceli, enerjik ve aktif bir çalışma alanı sunabiliyorsanız çalışanların tercihinde önemli bir yer alabiliyorsunuz. Bu anlamda karo halının ofis dizaynında kullanılmasının önemli olduğunu söyleyebiliriz. Interface’in yine yaptığı geniş açık alan çalışmalarında uygulanan bölgesel tasarımlarla ofisin havasının tamamen değişebildiği dolayısıyla çalışan memnuniyetinin ve performansının arttığı ölçülebilmiş. Bunun yanı sıra çalışanlar genellikle daha ferah ve daha özgür hissedebilmek için geniş alanları tercih ediyorlar bu da açık ofis konseptini gündeme getiriyor. Ancak bu noktada da akustik gibi bir problem ortaya çıkıyor. Interface’in iki tane önemli akustik iyileştirici uygulama önerisi var. Bir tanesi üründen bağımsız bir zemin uygulaması, bir tanesi de ürüne entegre edilmiş özel bir taban sistemiyle yine zeminde kullanılan ürünler arasında en iyi akustik performansı sağlayabilecek bir ürün. Böylece ses ve gürültüyü kaynağında çözmüş oluyoruz. Hem geniş alanlar sunmuş hem de akustik çözüm sunarak çalışanları memnun etmiş oluyoruz. Tabi temiz hava da önemli, özellikle kalabalık ortamlar için... Ofislerde temiz havanın sağlanması açısından halı en önemli ürünlerden bir tanesi ve Interface’in tasarımları ve ürün kalitesi bu şartları kolaylıkla sağlayabiliyor.

Dolayısıyla hem tasarım hem sürdürülebilirlik noktasında sağladığımız faydaları müşterilerimiz aslında görüyorlar. Bunların ötesinde müşterilerimize sağladığımız servisler de var. Cool Carpet adını verdiğimiz bir hizmetimiz var ki Interface ürünü kullanmaya karar veren bir son tüketici veya kurumsal müşterimiz adına o projede kullanılan Interface halısının tüm çevresel etkilerini sıfırlayacak bir sürdürülebilirlik projesine onlar adına imza atıyoruz. Dolayısıyla o projede kullandıkları Interface karo halılarının çevresel etkisi sıfırlanmış oluyor. Özellikle yeşil ofis projelerine inanılmaz katkı sağlıyor. Bunun yanı sıra yine Interface’in geliştirdiği bir yapıştırma sistemi var. Geleneksel olarak tüm dünyada karo halılar zemine tutkalla yapıştırılır ancak tutkal çok uçucu, organik madde

içeren kimyasal bir malzeme. Dolayısıyla biz bunu sıfırlayacak, hiçbir kimyasala gerek bırakmayacak bir şekilde 7.5cmx7.5cm bir sticker geliştirdik. Zemine yapışmayan, sadece halıya yapışan dolayısıyla her hangi bir kimyasal kullanmadan hiçbir organik uçucu madde salınımı olmadan ve çok da pratik olarak hem uygulanabilen hem de uygulama sonrası kaldırılabilen, zemine zarar vermeyen bir yapıştırma sistemi geliştirdik. Bu da çok çevreci bir yaklaşımla özellikle Avrupa’da çok rağbet gören bir uygulama sistemi. Türkiye’de de bazı projelerimizde uyguluyoruz. Biz sadece üründe ya da üretim noktasında çevreci değiliz. Sonrasında, uygulama noktasında da çevreci olabilecek tüm adımları atmak için hem ar-ge çalışmaları hem de tasarım çalışmaları yapıyoruz.q

NET EFFECT Filipin’lerde 600 adadan oluşan Davao bölgesinde balıkçılıkla geçinen ama artık çok yoksullaşmış bir bölge var. Interface öncülüğünde Londra merkezli bir zooloji kurumu ve iplik üreticisi bir firmayla beraber halkı orada organize edip, yerel bir fon kurup, atılmış balık ağlarının denizlerden ve kumsallardan temizlenmesi, tekrar istiflenip iplik üreticisi Aquafil’e gönderilmesi tekrar işlenip sıfır iplik, geri dönüştürülmüş iplik olarak Interface tarafından kullanılması sağlandı. Dolayısıyla denizi ve sahilleri temizlemiş olduk. Orada yaşayan halk bir miktar para kazanmış

oldu ve bununla okullarını, dispanserlerini ve hastanelerini renove ettiler. Biz de bu bağlamda, bütün her şey denizden geldiği için, denizden esinlenerek tasarlanan yepyeni bir seri oluşturduk adını Net Effect koyduk. Bunun arkasında teknoloji ve tecrübenin yanı sıra bu işe duyulan bir adanmışlık duygusu da var. Biraz da arkasında sosyal sorumluluk projesi olan, denizin esintisini iç mekanlara taşıdığımız yeni bir ürün gamı.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

55


DOSYA

GÜRAN GÖKYAY NURUS GENEL MÜDÜRÜ

56

TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİYLE

OFİS MOBİLYASI İHTİYAÇLARI DA DEĞİŞTİ ÇEVRECI BIR YAKLAŞIMA SAHIP OLMAK IÇIN ÜRÜNÜN DAYANIKLI OLMASI, UZUN ÖMÜRLÜ OLMASI, SONRASINDA ISE BIR ATIK OLUŞTURMAMASI GEREK. YA DA ÜRÜNÜN GERI DÖNÜŞTÜRÜLEBILIR OLMASI VE BUNUN PLANLANDIĞI BIR YAPIYA SAHIP OLMASI. AYRICA DEVLETIN DE BUNA DESTEK VERIYOR OLMASI GEREKIYOR. Nurus, çok köklü bir marka. Bununla birlikte kendini yenilemekten de çekinmiyor. Bugünlerde neler olup bitiyor Nurus bünyesinde? Biliyorsunuz, geçen sene Nurus’un bütün üretim yapısını yeniledik. Sıfır bir fabrikaya geçtik. Bu tabi Türkiye ekonomisinin de büyümesi ve ülkenin artık global bir üretici, global bir yapı olmasına bağlı bir durum. Burada işinizin içerisinde ekolojiye ne kadar önem verdiğiniz, yurtdışına bir Eylül + Ekim 2014

ihracat yapacağınız zaman tesis ve geri dönüşüm alanında neler yaptığınız, karbon ayak izinizin, ürünlerinizin geri dönüşünün ve karbon emisyonunuzun neler olduğu önemli hale geliyor. Bizler Nurus’u bölgesel bir güç yapmaya kararlıyız. Zaten bununla ilgili senelerdir çaba sarf ediyoruz. Sahip olduğumuz uluslararası tasarım ödülleri bir reklam değil, senelere yayılmış 20 yıllık stratejimizin parçaları.


Peki markanızın başarısının sırrı nedir? Öncelikle ürün tarafında farklı bir bakış açısını yakalamanız ve farklılıkları ortaya çıkarmanız çok önemli. Avrupa, özellikle yeşil duyarlılığında çok önde gidiyor. Atık yönetiminizden, götürdüğünüz koltuğun kolisinin ne şekilde çıkartılıp atık üretimine nasıl dahil edildiği dahi önemli. Çünkü müşteri bunu sorguluyor. Nurus’un yeni tesis yapısına baktığınız zaman Türkiye’deki en modern tesis olduğunu görüyorsunuz. Örneğin tesisimiz yapı itibari ile bütün kimyasal arıtmaların ve geri dönüşümün maksimize edildiği; buna ek olarak içerideki ısı yapısını koruma, gün ışığından faydalanma gibi bütün özelliklerin dahil edildiği ve ısı yalıtımının tamamen akıllı hale getirildiği bir durumda. Üretim mantığının içerisinde ise ürün mühendisliğini yeniden çalışarak ürün optimizasyonlarını ve verimlilik yapısını tekrar ortaya çıkardık. Bu çok önemli bir çalışmaydı. Yeni bir takım ürünler geliştirildi, ürünün taşınma hacimleri düşürüldü. Dolayısıyla bir aracın taşıma kapasitesi artırılarak, şehirlerarası trafikteki etkimiz minimize edildi. Bir ürünün minimum özelliklere sahip olması tek başına o ürünün çevre duyarlılığına sahip olduğu anlamına mı geliyor? Hayır. Çevreci bir yaklaşıma sahip olmak için ürünün dayanıklı ve uzun ömürlü olması, sonrasında ise bir atık oluşturmaması gerek. Ya da ürünün geri dönüştürülebilir olması ve bunun planlandığı bir yapıya sahip olması... Ayrıca devletin de buna destek veriyor olması gerekiyor. Şirketler artık şunu kontrol eder hale gelmiş durumdalar; eskiden masa ebadınız 160 ile 180 cm arasındaydı. Bir

yönetici odası aşağı yukarı 16 ile 25 metre kare arasındaydı. Bina optimizasyonuna ise çok bakılmıyordu. Her çalışana ait bir masa vardı. Halbuki bugün baktığınızda İngiltere’de binayla alakalı bir verimlilik çalışması yapılıyor ve bu çalışmada binada var olan insan miktarı ve bu insan miktarına göre binanın yüzde 65-70 arasındaki doluluk oranları kıstas alınarak hesaplama yapılıyor. Buna göre de gerçekten bina içinde sürekli var olacak insanlar ve var olmayacak insanlar göz önünde bulunduruluyor ya da uydu ofisler kurularak trafikten zaman kazanılması, trafikte olan insan miktarının azaltılması hedefleniyor. Yeni teknolojiler kullanarak belli istasyonlarda insanların toplanıp bir takım işleri yapabilmeleri ya da 180 cm olan masa yapısının yeni bilgisayar ebatlarına oranla 140 cm’e düşürülmesi sağlanıyor.

Söylediğiniz gibi, özellikle ofis alanlarında mekan tasarrufu yapmak son derece önemli. Bu da çok fonksiyonlu ürünler ile mümkün. Fakat çok fonksiyonluluk her zaman estetik güzellik anlamına gelmiyor. Aradaki dengeyi nasıl koruyorsunuz? Çok fonksiyonluluk… Şöyle söyleyeyim; aslında Nurus, yalın bir tasarım diline sahip. Stilleme yok. Stilleme olmayan ürünlerimiz, uzun ömürlü ve birbirleri ile iletişim halinde. Bu aslında iyi bir tasarımın sonucu. Olay şuraya geliyor; eskiden çok işlev yüklemeye çalıştığınız ürünlerde yeni teknoloji ile birçok şeyi düşünüyorsunuz. Kablosuz ağ teknolojisi öncesinde bir masaya dört kablo iletilirken, şimdi tek kablo yetiyor. Teknolojilerin gelişmesi ve insanların mobiliteye gelebilmeleri ile beraber aidiyet duygusu masalardan ortak

Güran Gökyay, NURUS Genel Müdürü

YENİ TEKNOLOJİLER KULLANARAK BELLİ İSTASYONLARDA İNSANLARIN TOPLANIP BİR TAKIM İŞLERİ YAPABİLMELERI YA DA 180 CM OLAN MASA YAPISININ YENİ BİLGİSAYAR EBATLARINA ORANLA 140 CM’E DÜŞÜRÜLMESİ SAĞLANIYOR.

57 57

alanlara doğru kayıyor. “Çalışma ortamı sizin bir araya geldiğiniz ortamdır” diyorsunuz. Sosyalleşme, kurumla beraber bir araya gelme ve farklı jenerasyonlardaki ekiplerin kaynaşması için buluşma noktaları ve farklı çalışma disiplinlerinin önemi artıyor. Nurus, Avrupa pazarının etkin oyuncularından biri olmaya hazırlanıyor. Bize bu süreci anlatabilir misiniz? Nurus 1997’den itibaren yurt dışında markasıyla satış yapma hedefinde olan bir şirket. Burada tasarım tabi çok itici bir güç ama tek güç değil. Çünkü yaptığınız işin çevresinde bu işin satış ekipmanlarını düzgün ortaya çıkarmak. Pazarlardaki fiyat politikalarını ve rakipleri takip etmek, yurtdışında bir Türk markası algı yapısını yönetmek gerek. Bu sene Almanya, Münih’te 800 metre karelik bir showroom, bir merkez açıyoruz. Bu, sadece satış yapacağımız bir mekan değil. Almanya içerisindeki bayileşme yapısının ilk adımı. Avrupa’nın en büyük pazarı Almanya. Nitelikli ürünlerin olduğu, bu ürünlerin sorgulandığı bir pazar. Aynı zamanda bir üretim pazarı. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

58

TURQUALITY BENCE TÜRKİYE’DE DEVLETİN YAPTIĞI EN İYİ ÇALIŞMALARDAN BİR TANESİ. ÇÜNKÜ ÜLKENİN MARKA DEĞERİ YURTDIŞINDA VAR OLDUĞU MARKALARIYLA BİRLİKTE ARTIYOR.

Fransa, ofis mobilyası açısından bir üretim pazarı değil mesela. Yapıyı yine optimize etmek gerekiyor. Büyük bir proje, bir satış yapıyorsanız üretimi direkt Türkiye’den Almanya’ya transfer edebilirsiniz. Bizim bunun haricinde ikinci bir hattımız var. Ekolojiyi dünya ölçeğinde aldığımız bir yapıyla baktığımız zaman İtalya’da bir montaj hattı kurduk. Çünkü biz aslında birçok ofis koltuğumuzun yarı mamul üretimini İtalya ve Almanya’da yapıyoruz. Almanya’da ürettiğimiz malı İtalya’ya indiriyoruz. Türkiye ve İtalya arasında kurduğumuz hat ile dört gün içinde mal tesisimiz içerisine ulaşıyor. Türkiye’deki üretim kısmını bitirdikten sonra, malı Türkiye’ye getirmeden İtalya’da birleştirip üst Avrupa pazarına transfer ediyoruz. Böylelikle bir karbon salınımı da yapmıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Bernhardt Design ile bir partnerlik anlaşması imzaladınız. Onları seçmenizin özel bir sebebi var mıydı? Bu aslında Amerikalı firmaların daha öncesinde bir takım Avrupalı üreticilerle yaptıkları benzer bir anlaşma. Malın sadece İtalya’dan alınıp, Amerika’ya transfer edilip oradan da bir dağıtıma başlaması çok akıllı bir iş değil. Bu tamamen ne

Eylül + Ekim 2014

ölçek hedeflediğinize bakıyor. Eğer siz üç beş tane ürün getireceğim diyorsanız malı ithal ediyorsunuz. Üretmek, ölçek dahilinde değilse malı ayrı bir kaynakta ürettirebilirsiniz ya da var olan birinden satın alırsınız. Bernhardt, Avrupa tasarım dilinde olan ancak Amerika’da yerleşik, Amerikalı mimari grupların beğendiği, birçok grubun projelerinde kullanmak istediği bir marka. Bernhardt’ın bir diğer özelliği ise Amerika dışında çok büyük bir ihracatı olmaması. Yine az önce belirttiğim gibi her pazarın kendi iş yapma süreleri var ve Bernhardt’ın ürettiği ürünün Avrupa’ya ya da Orta Doğu’ya sadece transfer suretiyle getirilmesi yani projeye gelmesi çok da kolay bir süreç değil. Mobilya, seyahati bir miktar seviyor sadece. İşbirliğimiz içinde doğru bulduğumuz, bu pazarlarda çalışabileceğini gördüğümüz, Amerikalı ve İngiliz grupların projelerine koydukları ürünleri buradan üretip Orta Doğu’ya ve Rusya’ya ve o bölgeye sevk edebilmeyi ve o bölgelerin süratlerine göre 6-8 haftalık sürelerde malı intikal ettirmeyi planlıyoruz. Dolayısıyla zaman kazanıyoruz... Nurus, Turquality markalarından biri. Bize Turquality’den de bahsedebilir misiniz? Turquality bence Türkiye’de devletin yaptığı en iyi çalışmalardan bir tanesi. Çünkü


TÜRKİYE’DE PROJELERE BAKTIĞINIZDA KULLANILAN HALININ BELLİ ÖZELLİKLERE SAHİP OLMASI BEKLENİRKEN; KOLTUĞUN ÜSTÜNDEKİ VÜCUTLA BİREBİR TEMAS EDEN MALZEMEYLE İLGİLİ BİR TANIM YOK.

ülkenin marka değeri yurtdışında var olduğu markalarıyla birlikte artıyor. Bugün baktığınız zaman uluslararası alanda bir sürü İtalyan, Fransız ve Alman markası var. Türkiye’nin yaptığı ihracattaki katma değer ancak markalaşma ile doğru bir noktaya gelecek. Aksi taktirde biz başkaları için üretici noktada kalacağız. Bu tekstilde yaşandı; başka sektörlerde bunu yaşamaya gerek yok. Bize ciddi bir motivasyon veriyor Turquality.

59 59

Ofis mobilyaları dışında, eğitim alanlarına uygun ürünler de tasarlıyor markanız. Mimariden dekorasyona doğru çalışılmış bir eğitim alanının eğitim kalitesini artırdığını düşünüyor musunuz? Kesinlikle artırdığını düşünüyorum. Sonuçta şuna bakıyorsunuz; birincisi doğru bir eğitim alanında kullandığınız malzeme tanımını ve dayanıklılığını çok iyi yapmalısınız. Bir eğitim alanı ofise göre çok daha yoğun ve ağır kullanılan bir yapı. Sağlık yapıları ve havaalanları da öyle. Toplumun beraber kullandığı yapılar da öyle. Bugün bir seminer salonu ya da toplantı salonu yapıyorsunuz. Kullandığınız kumaş hava almıyor, sizi doğal olarak bir vantilasyona sokmuyor ise siz salonu daha çok soğutmak zorunda kalıyorsunuz ve karbon salınımı yapıyorsunuz. Ya da kullandığınız malzeme kokuyu absorbe ediyor ve bir süre sonra mekan, oturulamaz bir hale geliyor. Örneğin Türkiye’de projelere baktığınızda kullanılan halının belli özelliklere sahip olması beklenirken; koltuğun üstündeki vücutla birebir temas eden malzemeyle ilgili bir tanım yok.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

Alan Mimarlık

RENAISSANCE PRAVDA BUSINESS CENTER

RUSYA’NIN ILK LEED SERTIFIKALI TICARI OFIS PROJESI

60

BINANIN ADI RUSYA’NIN ESKI ‘PRAVDA’ GAZETESINDEN GELIYOR. 1934’TE INŞA EDILEN BINA 1990’LARA KADAR FAALIYETINI SÜRDÜRDÜKTEN SONRA DEPO OLARAK KULLANILMAYA BAŞLANIYOR. 2009 YILINDA ISE RENAISSANCE DEVELOPMENT TARAFINDAN HAYATA GERI DÖNDÜRÜLMEK AMAÇLI DEVRALINIP, 29.000 M2 KAPALI ALANA SAHIP OLAN A SINIFI OFIS, PRAVDA BINASININ TARIHI CEPHESI DE KORUNARAK TASARLANIYOR.

Eylül + Ekim 2014


Yatırımcı: Renaissance Development Müteahhit: Renaissance Construction Kullanıcı Sayısı: 1100 Toplam Alan: 29.200 m2 Isıtılır / Soğutulur Alan: 27.700 m2 İşletmeye Giriş Tarihi: Temmuz 2013 LEED Sertifikasyon: LEED Gold, Eylül 2013 LEED Danışmanı: ALAN Mimarlık ve Proje Yönetimi, Mimta EkoYapı Yaklaşık 5600 m2 bir parsele oturan bina, 2 katı bodrum olmak üzere toplamda 10 katlı. Farklı boyutlarda kiralanabilir ofislerinin dışında binada işletme ofisleri, spor salonu ve yeme içme yerleri bulunmakta. Oldukça yoğun bir bölgede konumladığından dolayı hem gün ışığı mümkün olduğunda binada kullanabilmek adına hem de komşu binaların gün ışığını kesmemek için tasarlanan iç avlular sayesinde her katta farklı bir mimari plan ortaya çıkıyor. Tekrardan gün ışığının maksimumda kullanılması adına cephede %60 oranında cam kullanılıp yeni eklenen en üst katta ise kuzeye bakan eğimli geniş ışıklık yüzeyleri ekleniyor ve bu sebepten ötürü oluşabilecek ısı kaybını önlemek amacıyla ise iç avlulara bakan cephelerde sokaklara bakan cephelere göre daha küçük alanlarda pencere kullanılıyor. Yüksek performanslı cam oranına sahip cephelerde konvektörler ile ısı kaybının en alt seviyeye indirgenmesi amaçlanıyor. Ofis alanlarında bina kullanıcı konforu, mekanik sistemden ayrı olarak açılabilir pencereler sayesinde doğal havalandırma ile destekleniyor.

Binanın cephesinde de yüksek performanslı çift cam olan low-e 18mm argon boşluklu cam kullanılmakta. Pravda İş Merkezi’nde kendi bina özelliklerinde standart bir binaya göre enerji tüketiminde %35 azalma sağlanmıştır. St.Petersburg’un sert iklim şartlarında binanın enerji tüketiminin en aza indirgenmesi için hem binanın tasarım aşamasında hem de LEED sertifikasyonu sırasındaki yapılan enerji modellemesinde çeşitli çözümler üretildi. Binanın ısıtma enerjisinin yerel şebekeye bağlı olması enerji verimliliği ve karbon salınımında azalma sağlıyor olsa da özellikle klima santralleri, sirkülasyon pompaları ve otomasyon sisteminde alınan enerji verimliliği önlemleri, yüksek verimliliğe sahip ekipman seçimi ile birlikte enerji

verimliliği desteklenmiştir. Binada kurulan enerji takip sistemi ile bu hedefin yakalanıp yakalanmadığının teyit edilmesi ve daha yüksek enerji verimliliği için alınacak farklı önlemlerin belirlenmesi mümkün olacak. Binada kullanılan yüksek performanslı cam ve cephelerde bulunan konvektörlerin yanı sıra, soğutma için de kullanılan VRF sistemleri çatıda yer alan dış ünitelere kiracıların yerleşimlerine göre iç üniteler bağlaması esnekliğini, enerji verimli bir çözüm yoluyla sağlıyor ve ihtiyaç duyulan bölgelerde ısı pompalı ısıtma yapılmasını mümkün kılıyor. Hava soğutmalı VRF sistemleri, yüksek COP ve değişken akışkan debisi özelliği ile ana giriş lobisi de dahil olmak üzere binanın soğutma ihtiyacı olan birçok mekanında yüksek enerji verimliliği sağlıyor. Taze hava ise binada sadece ısıtma serpantilerine sahip ısı geri kazanım tamburlu yüzde 100 taze havalı klima santralleri ile sağlanıyor. Bina çalışanlarının konforunu en iyi sağlayabilecek mekanik sistemler seçilirken Amerikan ASHRAE ve Rus SNIP standartları göz önünde bulundurdu. Katlarda bulunan teraslarda ve zemin kotunda sınırlı alanlarda olsa bile yeşil alanlar oluşturulmuştur. Peyzajda kullanılan bitkiler seçilirken yerel ve bulunduğu iklim koşullarına adapte olabilen bitkiler seçilmiştir, bu sayede herhangi bir sulama altyapısı kurulmasına gerek kalmamıştır. Bina içerisinde ise düşük su tüketimine sahip armatür ve vitrifyelerin kullanımıyla referans binaya göre % 40 su tüketiminde azalma sağlanmıştır. Binanın otoparkının bodrum katlarında olması ile de ısı adası etkisinin engellenmesine katkı sağlamıştır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

61


DOSYA

Swanke Hayden Mimarlık

GOOGLE İSTANBUL OFİSİ

TEMEL KRITER ÇALIŞIRKEN EĞLENMEK!

62

YEŞIL BINA KAPSAMINDA INSAN SAĞLIĞINA ZARAR VERMEYECEK VOC ORANINA SAHIP MALZEMELERDEN SEÇILDI. ÇALIŞAN SAĞLIĞINA VE MUTLULUĞUNA ÖNEM VEREN GOOGLE, TÜRKIYE OFISINDE STEELCASE OFIS MOBILYALARINI TERCIH ETTIĞI PROJEDE; ELEKTRIKLI YÜKSEKLIK AYARLI ACTIVA LIFT 2 MASALAR, FLEXBOX DOLAPLAR, ÜSTÜ MINDERLI UNIVERSAL PEDESTAL KESONLAR VE THINK ÇALIŞMA KOLTUKLARI KULLANILDI.

Eylül+ Ekim 2014


İç Mekan Projesi: Swanke Hayden Connell Architects Proje Yeri: İstanbul, Şişli Proje Tipi: Ofis İşveren: Google Elektrik Projesi: ERK Proje Mühendislik Mekanik Projesi: Pasifik Mühendislik Aydınlatma Projesi: Optimum Proje Proje Yöneticisi: IMS Proje Yönetimi ve Danışmanlık Yeşil Bina Danışması: Altensis Toplam İnşaat Alanı: 805 m2

GOOGLE İSTANBUL ÇALIŞANLARI TALEPLERİNİ YARATICI, VERİMLİ,ESNEK VE ÇAĞDAŞ BİR OFİS ORTAMI OLARAK BELİRLEMİŞ. ÇALIŞIRKEN EĞLENMEK İSE TEMEL KRİTERLERİ... 63

Google tarafından talep edilen tasarım yaklaşımı; Türk yaşam tarzını karakterize edip yenilikçi ve dinamik bir şekilde çalışma ortamı yaratmak. Google İstanbul çalışanları taleplerini yaratıcı, verimli,esnek ve çağdaş bir ofis ortamı olarak belirlemiş. Çalışırken eğlenmek ise temel kriterleri... Tekfen Tower Levent binasına yerleşen Google’ın İstanbul ofisi, binanın mimari tasarımını yapmış olan SHCA tarafından tasarlanmış. SHCA’nın tasarım yaklaşımı geleneksel bir ofis binasında, benzersiz bir ofis ortamı yaratmak olmuş. Tüm mekanlar Google’in gereksinimlerine uyarlanmış ve büyük bir özenle fonksiyonel alanlar oluşturulmuş. Google İstanbul’un yeni ofisi gelecekteki büyümelere de adapte olacak esneklikte. SHCA’nın ana binanın da tasarımcısı olması ve binanın teknik özelliklerine hakim olması tasarımda yeni fırsatlar ortaya koymuş. Çevresel açıdan sürdürülebilir ilkelere dayalı, çalışanlarına daha sağlıklı ve optimal bir iş E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

Swanke Hayden Mimarlık

GOOGLE İSTANBUL OFİSİ

ortamı tasarımı ile Altensis danışmanlığında LEED sertifikası alan ofis, Türkiye’de az sayıda bulunan LEED Commercial Interior (Ticari İç Mekanlar) sertifikalı ofisler arasında Gold (Altın) sertifikalı olma ayrıcalığını elde etti. Tasarım, planlama ve uygulama süreci 8 ayda tamamlanan Google İstanbul ofisinde uluslararası EPA (Environmental Protection Agency) standartlarına göre %37 oranında su tasarrufu sağlanırken aydınlatma yükünün %80’den fazlasında da günışığı sensörleri kullanılarak günışığından yararlanıldı. Elektrikli cihazların %94’ünde ENERGYSTAR uyumlu verimli cihazların tercih edildiği ofisin uygulamasında kullanılan tüm boya, kaplama, yapıştırıcı ve dolgular Yeşil Bina kapsamında insan sağlığına zarar vermeyecek VOC oranına sahip malzemelerden seçildi. Çalışan sağlığına ve mutluluğuna önem veren Google, Türkiye ofisinde Steelcase ofis mobilyalarını tercih ettiği projede; elektrikli yükseklik ayarlı Activa Lift 2 masalar, Flexbox dolaplar, üstü minderli Universal Pedestal kesonlar ve Think çalışma koltukları kullanıldı.q

64

Projede Tercih Edilen Steelcase Ofis Mobilyaları Steelcase, 1912 yılında Michigan’da kurulmuş ve sektöründe dünya lideri olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Metal endüstrisiyle başlayıp ofis mobilyası ve teknolojilerine uzanan bir ürün gamı sunan Steelcase, üretimde çevreye karşı duyarlı olmaya özen göstermektedir. Ofis yaratma konusundaki uzmanlığı ile her şirketin çalışma ortamına uygun ofis çözümleri sağlamaktadır. Sürdürülebilirlik kavramına son derece önem veren Steelcase’in bu alanda birçok sertifikası da bulunuyor. Steelcase, gerek tasarımlarıyla gerek sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarıyla sayısız ödüle layık görülmüş ve sektörde hızını kesmeden ilerlemektedir.

Eylül+ Ekim 2014


KLASIS REKLAM


DOSYA

GOOGLE İSTANBUL OFISINDE

STEELCASE TERCIH EDILDI.

66

THINK KOLTUK

GERI DÖNÜŞÜMLÜ MALZEMELERDEN ÜRETILEN THINK KOLTUK, ÇEVRE VE INSAN SAĞLIĞI KRITERLERINE UYGUNDUR. SÜRDÜRÜLEBILIRLIK STANDARTLARINA GÖRE ÜRETILEN THINK’IN EPD SERTIFIKASI DA BULUNUYOR.

THINK KOLTUK, DÜNYANIN EN ÖNEMLİ TASARIM ÖDÜLLERİNDEN ALMANYA RED DOT TASARIM ÖDÜLÜNE LAYIK GÖRÜLMÜŞTÜR.

Eylül+ Ekim 2014

Çalışanlarına rahat bir çalışma ortamı sağlayan Google’ın İstanbul ofisinde Steelcase’in Think koltukları tercih edildi. Ağırlık ve oturma pozisyonlarına göre ayarlanabilen Think, yüksek konforlu olarak üretilmiştir. Koltuk, vücut ağırlığıyla orantılı olarak düzgün oturma desteği sağlıyor ve kullanıcıya göre sırt itiş gücünü otomatik ayarlayabiliyor. Geri dönüşümlü malzemelerden üretilen Think koltuk, çevre ve insan sağlığı kriterlerine uygundur. Sürdürülebilirlik standartlarına uygun olarak üretilen Think’in EPD sertifikası da bulunuyor.

Think koltuk, dünyanın en önemli tasarım ödüllerinden Almanya Red Dot tasarım ödülüne layık görülmüştür. Geleneksel bir ofis binasında, benzersiz bir ofis ortamı yaratmak yaklaşımıyla tasarlanan Google ofisinde, çalışanların kişisel eşyalarını koyabilecekleri Flexbox dolaplar seçildi. Tüm ortamlar için yüksek esneklik sağlayan modüler depolama sistemi, tek tek ya da takım olarak da kullanılabiliyor. İstenilen herhangi bir konfigürasyonda montelenebiliyor. Patentli bağlantı aparatı, dolapları istenilen şekilde birbirine kilitlemek veya kilitlerini açmayı sağlıyor. 40 x 40 cm


FLEXBOX DOLAPLAR ve 40 x 80 cm boylarında 2 modeli olan Flexbox, Almanya Red Dot tasarım ödülüne sahiptir. Google tarafından esnetilen standart çalışma stil ve koşullarına uygun olarak Activa Lift 2 masalar kullanıldı. Elektronik düğmeler yardımıyla kullanıcıya oturarak ve ayakta durarak çalışma olanağı sağlayabiliyor. İstenilen her pozisyona göre yüksekliği ayarlanabiliyor. Erişimi kolay kontrol paneli ile düğmelere kolayca ulaşılabiliyor. Kablolama kanalı ile kablolar, düzenli şekilde toplanıp estetik bir görünüm oluşturuyor. Proje kapsamında uygulanan diğer ürün ise Universal Stroge Pedestal’dır. Kesonların tekerlekli olması hareket kolaylığı sağlıyor. Üstü minder kaplı olduğundan dolayı 2. Koltuk olma özelliğine sahip kesonlar, kulpsuz özgün tasarımıyla da estetik bir görünüm oluşturuyor. Bu özelliklerinin yanı sıra merkezi kilit sistemi bulunuyor. Merkezi kilit sistemi, en üst çekmece kilitlendiğinde otomatik olarak hepsinin kitlenmesini sağlıyor. Aynı zamanda en üst çekmece açık durumda olduğunda diğer çekmecelerin açılmasını da engelliyor. q

67

ACTIVA LIFT 2 UNIVERSAL STROGE PEDESTAL

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

Michael Rayner, Cox Rayner Architects & Planners

SUNCORP METWAY

ÇALIŞANLARININ GEREKSINIMLERİNE

CEVAP VERECEK BIR OFIS

SUNCORP METWAY ILE MIMARLAR MICHAEL VE COX RAYNER ARASINDA KURULAN BAŞARILI IŞ BIRLIĞI SONUCUNDA, 14 KATLI BINA DAHILINDE GÜÇLÜ VE DIKEY BIR ILETIŞIM AĞI YAKALANMIŞ. TEMIZ ILETIŞIMIN KURUMSAL BINALAR AÇISINDAN SON DERECE ÖNEMLI OLDUĞU GERÇEĞI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMUŞ.

68

Mimar: Michael Rayner, Cox Rayner Architects & Planners İç mimar: Wei Shun Lee Proje: Suncorp Metway Döşemelik malzeme: Forbo Flooring Marmoleum Real, Bulletin Board ve DeskTop Eleganza Eylül + Ekim 2014


AÇIK ÇALIŞMA ALANINI UZUN VADEDE DOĞACAK İHTİYAÇLAR AÇISINDAN DESTEKLEMEK İÇİN HER KATTA, TAKIM ÇALIŞMA MERKEZLERİNİN YAKINLARINDA “SESSİZ ODA” ADI VERİLEN ALANLAR OLUŞTURULMUŞ.

Katları içeriden birbirine bağlayan merdiven aynı zamanda dikey, görsel ve fiziksel ulaşımı artıracak şekilde geniş tutulmuş. Aynı zamanda, gelişmiş teknoloji ürünleriyle döşenmiş toplantı odaları her katta yer alıyor ve deyim yerindeyse bir takım alanı şeklinde hizmet veriyorlar. Ses ya da video bazlı toplantı yapılmasına olanak sağlayan odalar da yine her katta yer alıyor. Açık çalışma alanını uzun vadede doğacak ihtiyaçlar açısından desteklemek için her katta, takım çalışma merkezlerinin yakınlarında “sessiz oda” adı verilen alanlar oluşturulmuş. Bireysel toplantılar ya da yoğun konsantrasyon ile yapılacak çalışmalar sırasında kullanılacak şekilde tasarlanmış. Çalışmanın sonucunda ortaya çıkan proje esnek, ödüllendirici ve fonksiyonel bir iş alanı. Suncorp Metway’in çalışanlarının iş hayatlarında duydukları gereksinimlere cevap verecek bir ofis.

69

Suncorp Metway’in firma olarak mimari ekipten istediği şeylerden biri kendi çalışma etikleriyle de örtüşecek biçimde sürdürülebilir materyalleri tasarım sürecine, yeni ofis alanına dâhil etmeleri. Forbo’nun ürün gamı, böylelikle projeye dahil olmuş. Forbo Flooring’in hem çevresel farkındalığa sahip bir marka olması hem de 2013 yılının Mart ayında inşasına başlanan ve sadece 6 ay sonra fonksiyonel olarak çalışmaya başlayan depo alanıyla LEED Gold Sertifikası’nı almış olması mimarlar açısından tercih yaptıkları noktada belirleyici olmuş.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

FX Fowle

RÖNESANSBİZ KÜÇÜKYALI

KAMPUS ÖLÇEĞİNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

BİR OFİS KAMPÜSÜ MODELİ PROJEDE BIRÇOK YEŞIL BINA STRATEJISI UYGULANMIŞTIR VE BIR REHBER HAZIRLANARAK KIRACILARIN DA YEŞIL OFIS STRATEJILERI UYGULAMASI TEŞVIK EDILMEKTEDIR. GENIŞ PENCERELER ILE BINADA DOĞAL IŞIK KULLANIMI ARTIRILMIŞ, YAPAY IŞIK ISE TAMAMEN LED ÜRÜNLERDEN SAĞLANMIŞTIR. İÇ ORTAM KALITESINI ARTTIRILMASI AMACIYLA DOĞAL IŞIK ILE BERABER BIREYSEL TERMAL KONTROL OLANAĞI VE ZEHIRLI IÇERIK BARINDIRMAYAN BOYA VE YAPIŞTIRICILAR KULLANILMIŞTIR. BU SAYEDE ÇALIŞANLARIN KONFORU VE SAĞLIĞI SAĞLANMIŞTIR.

70

Dr. Duygu Erten, LEED Faculty, USGBC Yönetim Kurulu Üyesi, Eren Baştanoğlu LEED AP BD+C

Lokasyon: Küçükyalı, Maltepe, İstanbul Planlanan proje: Ofis projesi Konsept tasarım: FX Fowle Sürdürülebilirlik Danışmanı: TURKECO Kiralanabilir Alan: 46.000 m2 Brüt Ofis Alanı: 750 - 2.200 m2 / Kat Kapasitesi Sertifika: LEED Gold Sertifikası Adayı

Eylül+ Ekim 2014

İstanbul Küçükyalı’da bulunan RönesansBiz Ofis Kampüsü projesi ilerici bir bakış açısı ile yeşil kampüs olarak tasarlanmıştır. İnşaatı devam eden ve Kasım ayında LEED-GOLD sertifikası alma hedefiyle yapılan kampüs binaları üç bloktan oluşmaktadır ve toplam 46,000 m2 kiralanabilir alana sahiptir. Proje sürdürülebilir yerleşke ve kampüs çalışmalarıyla öne çıkan TURKECO’nun danışmanlığında yürümektedir. Projenin geliştirileceği arsanın E-5 Karayolu’na cephesi bulunmaktadır, ayrıca yapımı süren Kadıköy-Kartal metro hattı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından planlanan ve proje aşamasında olan Maltepe-Küçükyalı Transfer Merkezi’ne yakın konumdadır. Konumu itibariyle yüksek erişilebilirliğe sahip olan arsanın yakın çevresinde bir çok konut ve işyeri bulunmaktadır. Maltepe ilçesi özellikle 1999 depreminden sonra konut yapılaşmasının

ve nüfusun hızla arttığı bir bölge olmuştur. Yapımı süren Marmaray’ın Maltepe ilçesine ulaşmasının bu bölgeyi çekim alanı haline getirmesi beklenmektedir. Verimlilik esasına dayalı tasarım ve mimari anlayışla geliştirilen proje, her kattan deniz manzarası gören konumu, iç bahçeleri ve çevre düzenlemesiyle zengin bir peyzaj değerine sahiptir. Bir kampüs yerleşkesi içinde 3 ofis binası için kampüs başvurusu yapılmıştır. Kampüs başvuruları, LEED-NC yeni inşaat, varolan binalar (EBOM) ve İç mimari iyileştirmeleri (ID+C) olarak yapılabilmekte ve sertifikasyon sisteminin farklı binalar için tek elden yönetilmesini sağlamaktadır. Bu da daha tasarruflu, hızlı ve basitleştirilmiş bir süreç yönetimine yardım etmektedir. LEED Kampüs başvurusu yapmak isteyenler bunu LEED 2009 ve LEED v4 için yapabilirler. Kampüs sınırları içindeki tüm binalar aynı


işverene veya geliştiriciye veya bina yönetim firmasına ait olmak zorundalar. Tüm binalar LEED’in minimum gerekliliklerini başvurulan sertifika çeşidi için sağlamak zorunda….Ancak sertifikasyon alındıktan sonra binaların ayrı ayrı bağımsız metreler aracılığıyla enerji ve su verilerini ortaya koymaları gerekiyor. Projede birçok yeşil bina stratejisi uygulanmıştır ve bir rehber hazırlanarak kiracıların da yeşil ofis stratejileri uygulaması teşvik edilmektedir. Geniş pencereler ile binada doğal ışık kullanımı artırılmış, yapay ışık ise tamamen LED ürünlerden sağlanmıştır. İç ortam kalitesini arttırılması amacıyla doğal ışık ile beraber bireysel termal kontrol olanağı ve zehirli içerik barındırmayan boya ve yapıştırıcılar kullanılmıştır. Bu sayede çalışanların konforu ve sağlığı sağlanmıştır. Yüksek verimli HVAC sistemleri ve yapı kabuğu elemanları ile bina enerji verimliliği en yüksek seviyeye çıkartılmıştır. Binalarda %35-40 enerji verimliliği sağlanmıştır. Projede kullanılan elektrik yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Ayrıca farklı enerji tüketimleri ölçülerek kiracıların kendi alanlarında enerji verimliliği sağlamaları teşvik edilmektedir.

71

Kampüste yeşil alan miktarı arttırılarak iklime özgü ve az su tüketen bitkiler ile peyzaj yapılmıştır. Ayrıca az su tüketen vitrifiye seçimleri ile su verimliliği sağlanmıştır. Bu sayede kampüste %50’ye yakın su verimliliği sağlanmıştır. Projenin inşaatı esnasında çevre kirliliği minimuma indirgenmiştir. Sahadan dışarıya şantiye kirliliğinin çıkması engellenmiştir. Ayrıca ambalaj, metal, plastik, kağıt gibi inşaat atıkları ayrıştırılarak geri dönüşüm tesislerine iletilmiştir. Proje yeşil özelliklerinden dolayı kiralayacak firmaların gözdesi olmuş ve uluslararası firmalar tarafından talep görmüştür. İstanbul Maltepe İlçesi’nde toplam 35.521 m2 arsa üzerinde geliştirilen bu proje 46500 m2 brüt kiralanabilir alana sahip olup, ofislerin 13500 m2’lik kısmı Bosch Türkiye’ye kiralanmıştır. İlgili işlem son 5 yılda Türkiye’de yapılmış en büyük ön kiralamadır. q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA

TeamFores

DRD FILO KIRALAMA MERKEZ OFISI

LEED GOLD SERTİFİKASI ADAYI

YENI NESIL AKILLI OFIS TASARIMI

72

TEAMFORES’IN, FILO KIRALAMA MARKASI DRD IÇIN KAĞITHANE’DE TASARLADIĞI MERKEZ OFIS, FIRMANIN “EN ÇOK ÇALIŞILMAK İSTENEN ŞIRKETLER LISTESI”NDE HIZLA ÜST SIRALARA ÇIKMASINI SAĞLADI. SÜRDÜRÜLEBILIR, ÇAĞDAŞ VE AKILLI OFIS SISTEMIYLE TASARLANAN DRD FILO KIRALAMA MERKEZ OFISININ HAREKETLI, ESNEK VE POZITIF ÇALIŞMA ANLAYIŞI SUNAN IÇ MIMARISI, PERSONELIN MOTIVASYONUNU VE ŞIRKETIN VERIMLILIĞINI DE ARTIRDI.

Eylül + Ekim 2014


TeamFores’in, filo kiralama markası DRD için Kağıthane’de tasarladığı merkez ofis, firmanın “En Çok Çalışılmak İstenen Şirketler Listesi”nde hızla üst sıralara çıkmasını sağladı. Sürdürülebilir, çağdaş ve akıllı ofis sistemiyle tasarlanan DRD Filo Kiralama merkez ofisinin hareketli, esnek ve pozitif çalışma anlayışı sunan iç mimarisi, personelin motivasyonunu ve şirketin verimliliğini de artırdı. DRD Filo Kiralama şirketinin mevcut merkez ofisleri artık büyümeyi kaldıramadığından, Kağıthane’de yer alan 2.500m2’lik yeni ofislerine taşınma planları 2013 yılı başında başlamış. Tasarım ve ArGe çalışmaları yaklaşık 8 ay süren, uygulaması ise 4-5 ay gibi kısa bir sürede tamamlanan ofisi oluşturan her metrekare TeamFores tarafından tek tek ve özenle tasarlanmış. Çalışma masalarından toplantı oturmalarına, yazıcı ünitelerinden hareketli kesonlara, çöp ayrıştırma birimlerinden dosya depolama sistemlerine kadar her birim bu proje için özel olarak tasarlanarak hayata geçirilmiş. Daha çok sosyal alan, daha yüksek motivasyon… Projeyi özel kılan ve akıllı yapan en önemli faktör, daha az alanda çalışma alanlarını çözümleyip, sosyal alanlara daha fazla yer sunma imkanı vermesi, bunu yaparken de çalışan motivasyonunu üst seviyede tutarak, verimliliği arttırması olmuş. Ofisin günümüz çalışanının değişen

çalışma alışkanlıklarına akılcı ve sade çözümler sunan tasarımında mekanların çok fonksiyonlu olarak kullanılabilmesi, bu ölçekte bir proje için ihtiyaç duyulan alanı azaltmış, farklı fonksiyonlara da yer açabilmeye imkan vermiş. Sosyal donatıların kurgulanmasındaki başarı, aynı ofiste çalışan fakat birbirini tanımayan insanların kaynaşarak, doğru bir etkileşim sayesinde verimliliğini arttırmasında da açıkça kendini belli etmiş. Sosyal hayata katkının başka bir parçası da tüm dinleri kucaklayıcı birer meditasyon alanı olarak düşünülen dua odaları olmuş. Enerji tasarrufu ve sürdürülebilirlik… Teknolojiden de üst düzeyde faydalanılan DRD Filo Kiralama merkez ofisinde kullanılan otomasyon sistemleri sayesinde mekanik koşullar ve aydınlatma kişi sayısı ve kullanım senaryosuna göre çalışması ve gereksiz enerji tüketiminin önüne geçilmesi sağlanmış.

Enerjinin dengeli kullanımı, gereksiz cihazları çalıştırmanın önüne geçtiğinden mekana akustik konfor olarak da yansımış. Böylece zaten jeotermal enerji ile iklimlendirilen bir binada bulunan ofis tasarımında, enerji sürdürülebilirliği de desteklenmiş. Özgür ve hareketli çalışma anlayışı… Eğitsellik ve sosyal sorumluluk yönü de göz ardı edilmeden tasarlanan mobilyalar, kullanıcıyı mekana ya da masaya bağlı olmaktan kurtarıp, özgür ve tümel mekanı sahiplenici bir ofis ortamı yaratmış. Mobilyaların kullanımının kişiyi hareket etmeye yönelttiği ofiste, böylece durağan ve rutin bir çalışma ortamının önüne geçilmek istenmiş. Çalışma masalarından toplantı oturmalarına, yazıcı ünitelerinden hareketli kesonlara, çöp ayrıştırma birimlerinden dosya depolama sistemlerine varıncaya kadar her şey bu proje için özel olarak tasarlanmış ve hayata geçirilmiş. Ünlü tasarımcılardan mobilyalar, sanat galerisi gibi mekanlar… TeamFores önderliğinde, Türkiye’nin önemli sanatçı ve tasarımcılarının da projeye yadsınamaz katkıları olmuş. Türkiye’nin en önemli ressamlarının her mekan için özenle seçilmiş eserleri, ofisin geneline adeta bir sanat galerisi niteliği kazandırırken, TeamFores’e ait tasarımların yanı sıra Aziz Sarıyer, Derin Sarıyer ve Tanju Özelgin gibi ünlü tasarımcıların ürünleri ve mobilya çözümleri de mekanlara değer katan diğer unsurlar olmuş. Sonuçta, başka bir ofise benzemeye çalışmadan, eklektik yapılanmadan uzak, tüm çalışanların tüm ofisi sahiplendiği bir mekan ortaya çıkmış.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

73 73


DOSYA

Avcıarchitects

DENGE OFIS REZIDANS KULESI

DENGE OFİS REZİDANS KULESİ

ZARİF VE SÜRDÜRÜLEBİLİR

FARKLI YÖNLENIMLERE FARKLI CEPHE HAREKETLERI VE MALZEMELERIYLE DE CEVAP VERILEREK HEM DAHA ZARIF BIR KÜTLE ETKISI DESTEKLENIRKEN, HEM DE ÇEVRESEL ETKILER DIKKATE ALINIP SÜRDÜRÜLEBILIRLIK VE VERIMLI ENERJI KULLANIMI ÖN PLANDA TUTULMUŞ. Bağcılar Ofis Rezidans Kulesi, Basın Ekspres Yolu üzerinde yer alan ve ofis, konut ve çarşı fonksiyonlarını barındıran 92,602 m2 brüt inşaat alanına sahip bir proje. Mevcut dokunun en belirleyici özelliğinin Basın Ekspres yolu boyunca akan Ayamama Deresi olduğu söylenebilir. Ayamama Deresi ve yapı adaları arasında kalan yeşil alanın tasarıma katılması, ve taşkın alanındaki su öğeleriyle de zenginleşecek nitelikli bir peyzaj alanı olarak kentle bütünleşmesi hedeflenmiş.

74

Zemin katlarda podyum ve üzerinde yükselen bir kuleden oluşan tipik tasarım anlayışına karşılık projede hedeflenen; gelecekte, metronun da gelmesi ve yeni iş merkezleri ile nitelikli bir ana yaya aksı olacak olan Taş Ocağı Caddesi’ni, korunaklı bir kentsel meydan şeklinde düzenlenmiş giriş alanıyla davet eden, ve merkezinde oluşturduğu sokak dokusu ile yayaları Ayamama Deresi peyzaj alanı ile bağlayan geçirgen bir yapı oluşturmak. Aynı geçirgenliği komşu parsellerle arasında da sağlayan proje bu sayede sürekli yaşayan, davetkar kamusal alanlar oluşturur. Bu sokakların etrafında da az katlı, kent ölçeğinde binalar konumlandırılmış. Sokakları oluşturan az katlı bloklarda ofis ve home ofisler yer alıyor. Bu sayede belirli bir saatten sonra terk edilen güvenliksiz bir yerleşim yerine, her daim yaşayan, aktif, canlı bir mahalle dokusu oluşturulmuş ve sosyal sürdürülebilirlik kriterleri göz önünde tutulmuş. Farklı yönlenimlere farklı cephe hareketleri ve malzemeleriyle de cevap verilerek hem daha zarif bir kütle etkisi desteklenirken, hem de çevresel etkiler dikkate alınıp sürdürülebilirlik ve verimli enerji kullanımı ön planda tutulmuş. Kuzey cephelerde daha dolu, taş kaplama yüzeyler, güney cephelerde ise cam cepheler önünde ahşap güneş kırıcılar ile katmanlanan cephe, güneş enerjisinden kaynaklı ısı kazanımını en verimli şekilde kullanmak hedeflenmiş. Güney cephelerde yer alan kat bahçeleri de doğal ısıtma ve havalandırma sağlarken, cephede bir hareketlilik ve çeşitlilik oluştururarak yeşilin bina boyunca tırmanmasını sağlamış.q Eylül+ Ekim 2014




İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt Fotoğraf Sanatçısı: Can Görkem Halıcıoğlu *Mimar röportajları isme göre alfabetik sıralanmıştır.


ABDULLAH BURNAZ

78

Eyl端l + Ekim 2014


ABDULLAH BURNAZ DESING

Mobilya tasarımı ile iç mimari arasında kalın bir çizgi var. MIMARIDE ŞU ANDA HER YERDE GÖRDÜĞÜMÜZ CAM BINALAR VE GIYDIRME CEPHELER ÇOK FAZLA ÖNE ÇIKIYOR; FAKAT TAZE HAVA DÜNYANIN EN ÖNEMLI ŞEYI. İÇERIDE INSAN SAĞLIĞINI ETKILEYICI SISTEMLER, ÖZELLIKLE DE KLIMA, SOĞUTMA VE ISITMA IÇIN OLMAK ZORUNDA; FAKAT ŞARTLANDIRILMIŞ HAVA HIÇBIR ZAMAN DIŞARIDAN ALDIĞINIZ YÜZDE YÜZ TAZE HAVA GIRDISI GIBI OLMUYOR. O DEBILERI SAĞLAYAMIYORSUNUZ. Yakın zaman projeleriniz ve yaptığınız son dönem çalışmalarınız hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? 2011’den bu yana biraz daha halkın, nihai tüketicinin ve toplumun fark edebileceği iç mimari projelerde bulunduk. Bunların arasında alışveriş merkezleri, alışveriş merkezlerinin içinde özel ve farklı konseptli yeme-içme alanları ile fitness salonları var. Jatomi grubunun dünyadaki ofis tasarımcısı olduk. Ayrıca, İngiltere’den One Rebel grubunun ofis tasarımcısı olduk. New York, Polonya ve Çekoslovakya’da projeler yaptık. Sadece metrekareler büyürken insan fonksiyonu, estetik ve sağlığı kapsayan iç mimari prensiplerimiz hep aynı kaldı. Rezidans ve ofis projelerimiz de tabi devam ediyor. Rezidans olarak şuan Ersa Grubu’nun İkitelli tarafında büyük, kompleks bir otel-rezidans projesi üzerinde çalışıyoruz. Bunun haricinde butik dediğimiz penthouse tarzı özellikli daireleri yapmayı tercih ediyorum. Çünkü özellikli daireleri yapmak zaman alıyor ve o zamanın karşılığında da onlarla uğraşmak istiyorum. Bütün tasarımlarla kendim uğraştığımdan biraz

daha seçici davranıyorum. Devam eden projelerim arasında Spine Tower’ın ikinci katında 1600 m2 bir ofis, bir de 42’nci katında 900 m2 bir penthouse var. İç mimarı tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz? Tasarım kriterleri derken elbette olmazsa olmazlarımız var; fonksiyon ve estetiği bir arada tutmak, malzemeyi mekanın ve nihai tüketicinin şartlarına göre seçmek gibi... Müşteriye ve yaptığımız mekanları kullanacak insan topluluğuna göre bir form almayı tercih ediyorum. Mesela şuanda Bilkent’te üniversite öğrencilerine yönelik özellikli bir yeme-içme alanı yapıyoruz, ismi Station. Baktığınızda 1800-1900’lerdeki Haydarpaşa Garı ya da Milano’daki çok büyük bir garın içi hissiyatını veriyor. Rezidans projelerimize baktığımızda da insanlara daha farklı heyecanlar verebilecek daireler tasarlamaya çalışıyoruz. Malzeme seçimlerinizde özel bir tercihiniz var mı? Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri?

79


ABDULLAH BURNAZ

İntegral Ofis

Genelde doğal malzeme kullanmayı tercih ediyorum. Bunların arasında doğal taş, mermer, ahşap en sevdiğim malzemeler. Bu aralar biraz demire ve konstrüksiyon yapılara ağırlık veriyorum. Demirin sertliği ile iç mimari tasarımlar yapmak mümkün. Bütün mekanlarda bunları kullanmak istiyorum. Çünkü çok kolay ve rahat bir malzeme, yaptığımız tasarımlara da uyuyor. Aslına baktığınızda saydığım malzemelerin hepsi zamansız malzemeler. Bir duvarı laminant yerine doğal malzemeyle kaplamayı tercih ediyorum. Bazen bunlar bütçeyle de renklerle de sınırlı olabiliyor ama doğalı kullanmayı tercih ediyorum. Özellikle sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için iç mekan kalitesi çok önemli. Bu anlamda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz, dikkat ettiğiniz unsurlar neler? Öncellikle aydınlatma ile başlayabilirim; aydınlatmayı, rengini, olması gereken senaryoları kendim tasarlıyorum. Aydınlatma konusu sağlık açısından çok önemli bir konu çünkü doğru tasarlanmayan bir aydınlatma bir süre sonra baş ağrısı yapıyor. Başını ağrıtan bir aydınlatma derecesi ya da sıkılıp mümkün olduğu kadar çabuk terk etmek istenilecek bir aydınlatma ortamı yaratmamamız gerekiyor.

80 80

Bilkent

BIZIM “NE KADAR GÜZEL” DEDIĞIMIZ BIR MEKAN ASLINDA IÇINDE ÇOK FAZLA UYUMSUZLUK OLMAYAN BIR MEKAN YA DA TAM TERSI ASLINDA ÇOK FAZLA UYUMSUZLUK OLAN BIR MEKAN... HER IKI TÜRLÜ DE BUNU TASARLAYABILIYORSUNUZ; AMA UYUMSUZLUKTA DA BIR UYUM YAKALAMANIZ LAZIM.

Diğer malzemelere geldiğimizde ise özellikle toplu alanlarda, düşme, çarpma ve çocukların güvenliği gibi konuları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bütün malzemeleri seçerken ve detaylarını çizerken de bunları düşünerek tasarlamamız lazım. Yine sağlıkla ilgili olarak akustik önemli bir konu ve malzemeleri ona göre düşünmemiz gerekiyor. Enerji tasarrufuna değinecek olursak; bugün 8 watt bir spottan 50 watt gücü alabiliyorsunuz. Bunlar hem enerji tasarruflu hem de daha uzun ömürlü ve nihai tüketicinin de ekonomik olarak uygun gördüğü paketler. Su tasarrufuna yönelik ise; toplu mekanlarda sensörlü bataryalar kullanmayı tercih ediyorum. Mobilya tasarımlarını kendiniz mi yapıyorsunuz?

Eylül + Ekim 2014


Belli bir yere kadar... Hareketli mobilyaya çok girmek istemiyorum ama sadece projenin tarzına uyacak olan mobilyayı kendim tasarlıyorum. Çünkü mobilya işi ayrı bir iş. Mimari ile iç mimari arasındaki sert çizgi kadar, mobilya tasarımı ile iç mimari arasında da sert bir çizgi var. Kendi adıma konuşacak olursam; o benim işim değil. Bu konuda yurtiçinde ve yurtdışında çok başarılı ve çok profesyonel tasarımcılar var. Projemin tarzına hangisi uyuyorsa onu seçip mekanın içine koymayı tercih ediyorum ama elbette kumaş rengi ve detaylar hep benim seçimimle yapılan işler. Onların kartelalarında kendime ya da kendi mekanıma uyanı seçip koymayı tercih ediyorum, tasarıma çok girmek istemiyorum. Benim işim değil o, biz iç mimar olarak bir mekanı yaratıp sunmalıyız daha sonra imalatını yapmalıyız. Biz mobilya tasarımı yapamayız, mimarlık da yapamayız, biz iç mimarız...

Spine Tower

81 81

Duvarlar hayatımızda çok önemli yüzeyler fakat iç mimarlar herhangi bir şey yapmazlarsa genelde boş bırakılırlar. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz? Ben iç mimar olarak bir yeri tasarlarken zaten üçüncü boyutuyla birlikte tasarlıyorum. Çünkü üçüncü boyut bize ilk öğretilen şeydi ve bir mekanın üç boyutunda duvarı da, zemini de, tavanı da her şey dahil olarak düşünmeniz lazım. Bir duvarın eskizini çizerken o duvarda tablonun nasıl oturması gerektiği ya da o duvarın üstündeki kaplamadan tutun kaplamanın boyutlarının nasıl değişmesi gerektiğini, aradaki derzlerin kaç cm’de bir olması gerektiğini tasarlamanız gerek. Bazen bir boşluk da iç mimarinin içindeki belirli kontrastlarla, dolu ve boşlarla, onun içindeki renk dengeleriyle tasarımımızı tamamlayabiliyor. Aslında zeminde de aynı şey geçerli. Bir zemini tasarlarken kullanacağınız taşın ya da parkenin hem nasıl döşeneceği hem de boyutu sizin mekana vermek istediğiniz havayla, tasarımınızla, yaratmak istediğiniz atmosfer ile ilgili. İnsan beyninin en çok algıladığı şey uyum; uyumsuz bir yerde rahatsız oluyorsunuz zaten. Uyum dediğiniz zaman da aydınlatması, ölçülendirmesi, boyutlar, malzeme… Hepsi giriyor içine,

Spine Tower

AYDINLATMA KONUSU SAĞLIK AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLI BIR KONU ÇÜNKÜ DOĞRU TASARLANMAYAN BIR AYDINLATMA BIR SÜRE SONRA BAŞ AĞRISI YAPIYOR.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Ersa Otel hepsi bir bütün. Bizim “Ne kadar güzel” dediğimiz bir mekan aslında içinde çok fazla uyumsuzluk olmayan bir mekan ya da tam tersi aslında çok fazla uyumsuzluk olan bir mekan... Her iki türlü de bunu tasarlayabiliyorsunuz ama uyumsuzlukta da bir uyum yakalamanız lazım. Hepsine bir bütün olarak bakmak lazım çünkü tasarım bir bütündür.

82 82

İYI BIR IÇ MIMARI TASARIM, MÜŞTERIYE ÇOK IYI CEVAP VEREBILEN TASARIMDIR.

Duvar kağıtlarında teknoloji çok önemli bir hale geldi. İstediğiniz malzemenin, rengin ve desenin üç boyutlu, iki boyutlu formu, her türlü detayı var artık. Benim bütün duvar kağıdı üreticilerine söylediğim şu; lütfen benim ofisime elinizdeki en iyi ürün gamınızın kartelalarını koyun, çünkü bizim artık çok fazla gezmeye vaktimiz yok. Elimizin altında olup yeni ürünleri bize tanıttıkları zaman bir yeri tasarlarken “Bu çok şık bir şey” deyip o malzemeden, o kağıttan yola çıkabiliyoruz. Bir çiçekten, masadan, bardaktan bile tasarım yaparken yola çıkabiliyoruz kaldı ki duvar kağıdı ve bu tip malzemeler sonsuz skalaları olduğu için onlardan yola çıkmamız çok daha kolay oluyor ve beni çok mutlu eden bir şey; duvar kağıdı gerçekten artık sınırsız oldu. Her türlü hale getirip istediğiniz şekilde form verebiliyorsunuz. Bu sayımızda ofisler konusunu mercek altına alıyoruz. İç mekan denildiğinde insan sağlığı çok önemli ve yeni nesil ofisler sizce nasıl olmalı ve nasıl tasarlanmalı?

Eylül + Ekim 2014

Bu konuda günlerce konuşulabilir. Mimaride şu anda her yerde gördüğümüz cam binalar ve giydirme cepheler çok fazla öne çıkıyor; fakat taze hava dünyanın en önemli şeyi. İçeride insan sağlığını etkileyici sistemler, özellikle de klima soğutma ve ısıtma için olmak zorunda fakat şartlandırılmış hava hiçbir zaman dışarıdan aldığınız yüzde yüz taze hava girdisi gibi olmuyor. O debileri sağlayamıyorsunuz. Ofislerde mümkün olduğu kadar her odada, her bölümde açılabilir bir cam olması şart. İçeriye girdiğimizde anti alerjik ve sesi yutan malzemeler kullanılmalı, insanların konforuna göre aydınlatma sorunları çözülmeli. Ofiste çok fazla zaman geçirdiğimiz için tasarımı yaparken sağlığa da çok önem vermek, süreçte sağlığı da göz önünde bulundurmamız lazım. Sağlık, estetik ve fonksiyona göre de zaten bütün malzemeler kendi içinde belirleniyor. Benim en sevdiğim ve tercih ettiğim açık ofis aslında ama bunu da herkes tercih etmiyor. Yine bu durum da fonksiyonlara göre değişiyor. Örneğin reklamla ya da mimarlıkla ilgili bir açık ofis yapabilirsiniz ama bazı sektörlerde de kimsenin kimseyi duymaması gerekiyor. Biz de bu fonksiyonlara, kriterlere göre tasarım yapmak zorundayız. Bir iç mimar olarak “Hayır böyle olacak” deme gibi bir şansımız yok. İyi bir iç mimari tasarım, müşteriye çok iyi cevap verebilen tasarımdır. q



ALİ İŞERİ

84 84

Eylül + Ekim 2014


Bana, sıcaklık ahşabı, rahatlık ise kumaşı çağrıştırıyor... SÜRDÜRÜLEBILIR MIMARLIK KAVRAM OLARAK HEP MIMARLIĞIN ILGI ALANI OLMUŞTUR; ANCAK ÜLKEMIZDE HENÜZ; IÇININ FAZLA DOLDURULMAMIŞ BIR KAVRAM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. BU KAVRAMIN MIMARLIKLA BERABER DILE GETIRILEBILIYOR OLMASI ÖNEMLI. SÜRDÜRÜLEBILIR MIMARLIKTA KAYNAK, ENERJI, MALZEME VE SU TASARRUFU ÇOK ÖNEMLI VE BENCE BÜTÜN BUNLARI DA ETKILEYEN YAPI ALANI.

A MİMARLIK

A Mimarlık olarak yaptığınız çalışmalardan ve projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? A Mimarlık olarak 17 yıldır sektörde hizmet veriyoruz ve bu hizmet kapsamında; proje dizaynından uygulama projelerine ve sonrasında da proje yönetimiyle birlikte projenin uygulamasına varan süreci takip ediyoruz. Yaptığımız işlerin uygulamasını, mimarisini, iç mimarisini tasarlayıp, malzeme seçimlerini yapıp, şartnamelerini hazırlayıp, uygulamalarını da yüzde 90 oranında kendimiz yapıyoruz. Ağırlıklı yurtiçi olmakla beraber yurtdışı projelerimiz de var; ama çoğunlukla ofis ve konut projeleri ile hastane ve spor salonu projeleri yapıyoruz. Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Mimaride ekolojik boyutun günümüzdeki karşılığı bence çevre duyarlı malzemelerle uzun süre kullanımı ve var olmayı sağlamak. Yapacağımız ve ortaya koyacağımız eserde, mobilyada ya da yapıda; sağlamlık, fonksiyonellik, uzun ömürlülük gibi konuların ortak noktasının malzeme, malzemenin gerçekliği

ve sürdürülebilirliği olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sürdürülebilirlik en başta tasarımcı, mimar ve müşteri arasındaki zor süreçlerden bir tanesi. Sürdürülebilirliğin olmazsa olmazları beğeni ve maddiyat bu konuda karşı karşıya geliyor ve sürekli çarpışıyor. Bunların ortak noktada buluşmasını sağlamaksa teknik kişilere, dizayncılara, mimarlara düşüyor. Özünde bu bir bilinç meselesi. İsteyip istememek arzusu, algı konusuysa daha kolay aşılabilir bir kavram diye düşünüyorum. Sürdürülebilirlik ve ekolojik boyut, çok fazla somut bir kavram gibi gözükmese de bence somut bir kavram ve önemli olan istemek. Sürdürülebilir mimarlık kavram olarak hep mimarlığın ilgi alanı olmuştur; ancak ülkemizde henüz, içinin fazla doldurulmamış bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın mimarlıkla beraber dile getirilebiliyor olması önemli. Sürdürülebilir mimarlıkta kaynak, enerji, malzeme ve su tasarrufu çok önemli ve bence bütün bunları da etkileyen yapı alanı. Gerçekten ihtiyacı karşılayacak, ihtiyaca destek verecek doğru yapı alanlarının belirlenmesi gerek. Ülkemizde tüm konut dışı yapılar ve ortak alanlar yaklaşık yapı stoğumuzun yüzde 30-40’larını oluşturuyor. Bu konut yapıları dışında kalan yapılar gerek devlet gerekse özel sektör eliyle yapıldığında biraz daha şanslı çünkü belli teknik şartnamelere uygun olması gerekiyor, daha E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

85


ALİ İŞERİ

86

MIMARIN ESTETIK KAYGISI, MEKAN TASARIMI ÜZERINE DÜŞÜNCELERI BAZI MALZEMELERI ELEYIP, BAZI MALZEMELERI YENIDEN GÜNDEME GETIRIYOR.

kontrollü ve bir nebze daha organize ekipler tarafından yapılıyor. İşin içinde her disiplin bulunuyor; mimari, iç mimari, peyzaj, elektrik, mekanik ve bu yüzden daha şanslı yapılar olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunların dışında kalan ve dediğim gibi yapı stoğunun çoğunluğunu oluşturan ve daha çok tekil inşaatlar olarak yapılan, çevremizde de özellikle bu kentsel dönüşüm sürecinde gördüğümüz yapılar, bu kavramlardan daha uzak ve açıkçası beni daha çok düşündüren yapılar. Çünkü burada iş müteahhitin; bilgisine, görgüsüne, yere, konuma, orada hedeflediği bütçesine ve bir parça da vicdanına bağlı. Özellikle bizim çevremizde yapılan bu tip yapılarda kar marjı çok yüksek olmasına rağmen bu malzemelerden uzak durulmasının sebebinin bu konulardaki bilgisizlik olduğu düşünüyorum. Özetle ekolojik ve sürdürülebilir yapı kavramlarının büyük ölçekli büyük yapılarda daha karşılık bulduğunu söyleyebilirim. Buradan çevre duyarlı yapı malzemelerinin çok tanınmadığı ya da tanıtılamadığı anlamını çıkarabilir miyiz? Evet, bu konuda genel olarak bir eksiklik var bence. Üreticilerin kullanıcıya ulaşma ve ikna etme konusunda çok ciddi bir sıkıntısı var ya da kime ulaşacaklarını bilmiyorlar diye düşüyorum. Piyasanın büyüklüğü sebebiyle malzemenin kime hitap etmesi, kime ulaşması gerektiği konularında

Eylül + Ekim 2014

eksik kalıyorlar. Yeni çıkan malzemelerin diğer bir talihsizliği hem tasarım ekibinin hem uygulayıcı ekibin zamanla yarışmaları. Özellikle büyük projelerde; maalesef dizayncının da, uygulayıcının da, projelendirenin de buna yeterince vakit ayıramaması bu sorunu beraberinde getiriyor. Dolayısıyla özellikle piyasaya ilk çıkan malzemeler biraz talihsiz oluyor. Bizlerin de dönüp kendimize bakmamız gerekiyor bu konuda. Ne kadar araştırmacıyız ya da ne kadar bunlara vakit ayırıyoruz diye... Yaklaşık 100 yıldır varolan pvc denen bir malzeme kullanıyoruz, bu neredeyse artık kaçınılmaz oldu. Bazı hastanelerde, spor salonlarında neredeyse teknik şartnamelerin içine girmiş durumda ve çok da alternatifi olmayan, geri dönüşümü neredeyse imkansız olan böyle bir malzemeyi kaçınılmaz olarak yer döşemesinde, duvarda, kaplamada, elektrik mekanik alt yapısında kullanıyoruz. Yani bu mesleği yapan tasarımcının da bilgisi ve deneyimi önemli diye düşünüyorum. Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce neden bu malzemelere yakın duruyorsunuz? Bu konu dipsiz bir kuyu diye düşünüyorum. Her proje, her tasarım kendi malzemesini beraberinde getiriyor. Yapılacak iş konusu derinlemesine analiz edildiğinde belirleniyor diye düşünüyorum. Mimarın estetik kaygısı,


mekan tasarımı üzerine düşünceleri bazı malzemeleri eleyip, bazı malzemeleri yeniden gündeme getiriyor. Malzeme seçim sürecinde en azından hep ilk kriterimiz doğal madde demenin çok samimi olacağını düşünmüyorum; ama proje ve tasarım uygun olduğu sürece kesinlikle oyumuz doğal malzemeden yana. Fakat dediğim gibi olmazsa olmazımız bu demenin çok samimi olacağını düşünmüyorum. En azından kendi adıma. Biz gerçekçilik, duygu ve istekleri dokunabilir ve kullanılabilir hale sokuyoruz, bu anlamda da kullandığımız her malzemenin bir duygu karşılığı olduğunu düşünüyorum. Her tasarımcı için bu değişir; ama benim için sıcaklık ahşabı çağrıştırıyor, rahatlık kumaşı çağrıştırıyor. Dolayısıyla sanırım sorunuzun cevabı benim için ahşap. Diğer tarafıtan bakarsak ahşap benim için; üretim safhasından geri dönüşümüne kadar olan süreçteki masumiyeti, gömün enerjisinin metal, plastik ve pek çok metal türevi ürünlere göre çok daha düşük olması, istenilen tüzük yönetmeliklerinin ön gördüğü şekilde kesildiğinde kontrol kolay işlenilebilirliği ve her türlü tasarıma uygun olması açısından sevdiğimiz malzemelerin başında geliyor.

87 87

Bu sayımızda Sürdürülebilir Ofisler konusunu mercek altına alıyoruz. Ofis tasarımlarında iç mekan kalitesinin önemi ve çalışan sağlığı açısından malzeme seçiminin önemi hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz? Bu yıl içerisinde yeni bir ofis binası tasarladık ve yaklaşık bir yıl kadar süren bir süreçte projelendirip teslim ettiğimiz bu bina Türkiye’nin en büyük ağaç ve yan ürünleri üretici firmalarından birine ait. Özellikle cephenin tamamını doğal ahşapla kaplamak istedik; ama yaklaşık 6000 m2 bir alan kaplanacaktı doğal ahşapla ve bunu komple ahşapla kapladığımızda maliyeti, dayanıklılığı, temin süresi, bakım kolaylığı dolayısıyla kullanım maliyetlerini masaya yatırdığımızda bu kadar sektörle iç içe olan bir yerde bile dış cepheyi komple doğal ahşap yapmaktan vazgeçtik. Özellikle çevremizde gördüğümüz bazı binalara da baktık, doğal ahşap kaplamalarıyla yapılan binaların zaman içerisindeki deformasyonunu E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ALİ İŞERİ

görünce de vazgeçtik. Ancak bu arzumuzu daha sonra iç mekanda daha çok vurguladık. Tabir-i caiz ise projeyi, ağaç gibi davranan ürünlere hiç yaklaşmayarak tamamını doğal malzemelerle sadece ahşapla, taşla hatta peyzaj danışmanımızın da yardımıyla doğal bitkilerle tamamladık.

88

PROJEYI, AĞAÇ GIBI DAVRANAN ÜRÜNLERE HIÇ YAKLAŞMAYARAK TAMAMINI DOĞAL MALZEMELERLE SADECE AHŞAPLA, TAŞLA HATTA PEYZAJ DANIŞMANIMIZIN DA YARDIMIYLA DOĞAL BITKILERLE TAMAMLADIK.

Yıldız Entegre Genel Müdürlük Binası Yıldız Entegre, yeni yönetim binası olarak tasarlanan Kartepe’deki Genel Müdürlük Binası’na 2013 yılında taşındı. Firmanın vizyoner üst yönetimi yeni ofislerinin personel verimliliğini en üst seviyeye taşıyacak ve orta vadede büyüme hedeflerini karşılayabilecek, çağdaş bir anlayışla tasarlanmasını istiyordu. Tasarım çalışmaları 6 ay süren ve uygulaması 1 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanan Yıldız Entegre Yönetim Ofisi’nin tasarımı A Mimarlık’a ait. Projede oluşturan tüm mekanlar ve mobilyaların çoğu A Mimarlık tarafından tek tek ve özenle tasarlanmış. Yönetici odalarının konseptinden mobilya tasarımlarına, bina girişinin yansıttığı firma kimliğinden malzeme seçimlerine, Yıldız Entegre’nin ürettiği ürünlerin sergileneceği galeriden, doğru sunum tekniklerine kadar özenle tasarlanarak hayata geçirilmiş. 2013 yılında taşınılan bina, modern mimarisi ve Yıldız Entegre’nin yaptığı işi doğrudan anlatan cephe

Eylül + Ekim 2014

tasarımıyla ön plana çıkıyor. A Mimarlık tarafından tasarlanan 6000 metrekare büyüklüğündeki bina beş kattan oluşuyor. İnsan hayatının vazgeçilmezi olan ahşap, mekanın dış cephesinde ana fikir olarak gelişmiş, uygulanmış ve iç mekan tasarımında vazgeçilmez bir malzeme olarak kullanılmış. Ofisler çalışanların birbirleri ile iletişimini sağlamak amacıyla açık ofis olarak planlanmış. Çalışanların sağlığı ve konforu için; duvar ve zemin kaplamalarından tavana hatta oturma ünitelerine kadar tüm malzemelerin en iyi ve doğal olanlarının tercih edildiği projede aynı zamanda açık ofis içinde yer alan ortak alanlar tasarlandı. Günümüz akıllı ofis sitemlerinden olan otomasyon binanın genelinde kullanılarak, aydınlatma ve ısıtma-soğutma sistemleri daha verimli ve konforlu hale getirildi. Ayrıca bina içerisinde yer alan 6 büyük toplantı odasının her birine kendine has bir karakter ve tasarım oluşturularak tüm malzemeleri de bu karakterlere göre özenle seçilerek uygulandı.

İç mekanda, özellikle kullandığımız malzemelerde önceden sadece yapı fiziğine önem veriyorduk ve akustikle ışık doğruysa sıkıntı yoktur mantığıyla hareket ediyorduk. Bu mantığı 8-10 senedir aştığımızı düşünüyorum. Bu anlamda ülkenin de çok yol kat ettiğini söyleyebilirim. Artık yerdeki halılar, parkeler olsun boya olsun her birinin teknik dökümanlarından insan sağlığına zararı olup olmadığını daha kolay sorgulayabiliyoruz. Aydınlatmada sağlanması gereken doğru ışıkla ilgili, her projemizde mutlaka bir danışmanla çalışıyoruz. Kullandığımız duvar kaplaması, insanların birebir temas edecekleri masa, sandalyeler, bunlara ofis olarak maksimum dikkat gösterdiğimizi düşünüyorum. Ofis tasarımları sadece dört duvar olmaktan çıktı. Artık firmaların kurumsal kimliğini yansıtan en büyük etken oldu ofis tasarımları. Tüm bunları anlatabilmek için de kaliteli bir tasarımla doğal malzemeler kullanarak fonksiyonelliği ön planda tutmak gerekiyor.q

Sonuç olarak sürdürülebilir, çağdaş ve akıllı ofis sistemleri ile tasarlanan Yıldız Entegre Genel Müdürlük Binası iç mimari projesi; personelin motivasyonunu sağlayıp, firmanın yaptığı işten ipuçları verecek konseptler ve malzemelerle tasarlanarak hayata geçirildi.


TRIO


BORAN EKİNCİ

90

Eylül + Ekim 2014


BORAN EKİNCİ MİMARLIK

Doğanın kendi ürünü olan bitki,en sevdiğim yapı malzemesi...

ASLINDA EN ÇOK HANGI MALZEME DIYINCE AKLIMA NE GELIYOR BILIYOR MUSUNUZ? BITKI GELIYOR. PROJELERIMIN GITTIKÇE DAHA DA BÜYÜK BIR PARÇASI AÇIK ALANLAR, DIŞ ALANLAR, YEŞILLIK; EN ÇOK AĞAÇ KULLANMAYI BITKI KULLANMAYI VE ONLARLA ILIŞKIYE GEÇMEYI SEVIYORUM. DOĞANIN KENDI ÜRÜNÜ YAPI MALZEMESI OLARAK EN ÇOK SEVDIĞIM MALZEME O. DOĞAL OLMAYAN BINALARDAN ÇOK HOŞLANMIYORUM. Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Ülkemizde son yıllarda gündeme gelmeye başlayan bu konular daha biz mesleğe başladığımız yıllarda Avrupa’da yaygın olan konulardı. Önemi olan fakat her daim hayatın gerekleri, ekonomik şartlar, ülkenin kültürü, yapısı, üretim şekli veya sorunların öneminden dolayı bu konu hala bizim ülkemizde belki 2. sırada bile diyemeyeceğim 3.-4.-5. sıralarda... Ancak son zamanlarda bu konu yaygınlaştıkça ‘bizim projemiz sürdürülebilir’ demek istiyor işverenler, yatırımcılar, gayrimenkul firmaları... Dolayısıyla sertifika alabilmek için daha projenin başında uzman firmalarla anlaşılması gerekliliğine ikna olmuş olmalarından biz de memnun oluyoruz ve böylece tasarım süreci buna göre başlıyor. Ama şunu eklemeliyim ki; tam anlamıyla sürdürülebilirlik derecesi çok yüksek bir yapı elde etmek değil hedef, iyi bir noktaya getirmek,

yapabileceğimizin en iyisini yapmak. Bu noktaya gelinmiş olması bile iyi bir durum çünkü sertifika programları sayesinde inşaatçılar, yatırımcılar, mimarlar, mühendisler yani yapı üretim sektöründeki kişiler tarafından öğrenilerek ve her daim geliştirilerek daha da iyisini yapmamıza olanak sağlayacak. Bu konu Türkiye’de gittikçe yaygınlaşıyor ve umarız ki daha çok yaygınlaşır. Kentsel dönüşümle birlikte bu süreçte bir hızlanma olacak mı sizce? Mutlaka. Bir kere her yeni proje demek bunun yaygınlaşması için bir fırsat demek. Yeni projelerin bir çoğunda yatırım firmaları artık bu konudan haberdar olduğu için bir çok binada bu konu gündeme gelecektir, incelenecektir ve bir takım önlemler alınacaktır. Buna göre bir gelişme kaydedileceği garanti, ama ne denli bir gelişme olacak onu zaman gösterecek diyebiliriz. Peki çevre dostu bir bina üretmek için mutlaka sertifika almak gerekli mi? E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

91


BORAN EKİNCİ

Şişecam Otocam Tesisi

92

Şişecam AR-GE Merkezi

İLLA SERTIFIKA ALMAK GEREKLI DEĞIL TABI KI. SERTIFIKA ALMADAN DA BIR EV YAPIYORSUNUZ VE TAMAMEN ÇEVRE DOSTU OLABILIYOR.

Şişecam Polatlı Tesisi

İlla sertifika almak gerekli değil tabi ki. Sertifika almadan da bir ev yapıyorsunuz ve tamamen çevre dostu olabiliyor. Bizim yıllar önce yapmış olduğumuz, tamamen kendine yetebilir, doğaya hiç zarar vermeyen projelerimiz de var. Mesela bir göl evi yapmıştık, yaklaşık 10 yıl önce, doğal tabiata dokunmadan ayaklar üzerinde duran bir binaydı. Yere birkaç noktadan değiyor, evden göle bir boru gidiyor ve oradan kendi suyunu çekiyor, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisiyle ısıtıyor, elektriğini sağlıyor sonra atık sular arıtılıyor ve göle tekrar temiz su olarak veriliyor. Tamamen ekolojik bir projeydi ve o sene Wallpaper’a Türkiye’den giden tek proje olmuştu. Gerçekten çok zevkli bir projeydi... Günümüzde çevre duyarlı yapı malzemeleri artık çağdaş teknolojilerle

Eylül + Ekim 2014

üretiliyor. Türkiye’de bu malzemelerin kabulü konusunda ne düşünüyorsunuz? Yatırımcıdan çevre duyarlı malzemeye karşı ne kadar ilgi var? Bizim direkt birebir böyle bir deneyimimiz ve mücadelemiz olmadı. Bence ikna edilebilir. Özellikle bazı yatırımcılar bu konuya önem veriyor ve daha sıcak bakıyorlar ama birçoğu da pek önem vermiyor gibi duruyor. Neden peki? Doğal malzeme kullanmak daha doğruyken neden daha az eğilim var? Burada tamamen insan faktörü devreye giriyor, bizde hala çok oturmuş bir sistem değil yapı üretmek. Çok hareketli ve gelişmekte olan bir sektör ancak ‘yapı


üretme kültürü’ diye bakarsanız aslında bu kültürümüz çok gerilerde. Bunu da şehre, etrafınıza bakarsanız anlıyorsunuz zaten... Dolayısıyla insanların çok farklı kriterleri var. Bu kriterlerden en önemlisi ekonomi, çevre duyarlı ve doğal malzeme daha pahalıysa direkt vazgeçebiliyorlar. Bazıları da görünüşünü beğenmiyor, böyle kişisel şeyler de olabiliyor. Sizin mimar olarak kullanmayı en çok sevdiğiniz doğal yapı malzemesi ya da malzemeleri neler? Tam o şekilde söylemeyeyim; çünkü malzemelerin hemen hemen hepsini severim, kötü olarak değerlendirmem. İşlem görmüş malzemelerde hoşuma gitmeyenler vardır; ama normal olarak her malzeme yerinde çok güzel olabilir. Ahşap mı, çelik mi, cam mı, beton mu, tuğla mı, harç mı, plastik veya bir takım kompozit malzemeler mi? bence tamamı uygun kullanıldığı zaman iyi. Aslında en çok hangi malzeme diyince aklıma ne geliyor biliyor musunuz? Bitki geliyor. Projelerimin gittikçe daha da büyük bir parçası açık alanlar, dış alanlar, yeşillik; en çok ağaç kullanmayı bitki kullanmayı ve onlarla ilişkiye geçmeyi seviyorum. Doğanın kendi ürünü yapı malzemesi olarak en çok sevdiğim malzeme o. Doğal olmayan binalardan çok hoşlanmıyorum. Zaten en temel malzemeler cam, ahşap, çelik, beton...

Şişli Belediye Binası 93

ODTÜ AR-GE Binası

Bina kabuğunun özelliklerinin binanın iklimlendirmesi açısından da çok önemli olduğunu biliyoruz. Cephe tasarımlarınıza yönelik görüşlerinizi almak isteriz... Buna iki açıdan bakalım. Birincisi yenilikçi ikincisi de klasikçi. Hayatı, toplumu, yapıları daha ilerilere götürmek için en ufak detayına kadar irdelemek gerekir. Yenilikçi yaklaşımımızın aslında temel özeti bu kadar. Yaptığımız bir takım binalarda Şişecam Ar-Ge binası, Şişli Belediye binası gibi projelerde yeni detaylar var; ama bunlar yenilikçi mi diye bakarsak aslında çok klasik kullanımlar. Kullanabileceğinin en sade şekliyle kullanılmış neredeyse bir mühendislik gibi... Güneş kırıcı sistemlerse çok çeşitli ve çok eğlenceli bir iş... O malzemeyle yap, bu malzemeyle yap, açılanını yap, katlanırını E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


BORAN EKİNCİ ASLINDA TASARLADIĞIMIZ HER ŞEYI SEVIYORUZ; FAKAT GÜN GEÇTIKÇE BEN SADELEŞMEYE BAŞLADIM, LÜZUMSUZ HIÇBIR ŞEYIN OLMAMASINDAN YANAYIM.

Kendiniz için bir yapı tasarlamanızı istesek bu yapı nasıl olurdu? Cephesi, mimarisi, formu..

94

Akhisar Evi yap, deliklisini yap, düzünü yap, sertini yap, paslısını yap... sürekli bir değişiklik ve binaya çok rahat espiri verebiliyor. Zevkli bir iş oluyor ve sürdürülebilirliğe, sertifika almaya da katkı sağlıyor. Hem gölge kontrolü hem de enerji tasarrufu sağlıyor. Daha önce ODTÜ binasında dikey güneş kırıcılar yapmıştık şimdi de Şişecam Ar-Ge binasında yaptık. Bir de mesela Şişli Belediyesi’nde uyguladığımız akıllı sistem; düğmeye basıyorsun, açıyorsun, kapıyorsun, karartıyorsun, tamamen full kontrol çift cepheli bir sistem. Matematik olarak mimarı demeyeyim bir mühendislik işi, o bir sistem ve bu sistemi biz de oluşturmuş oluyoruz. Cephelerde uyguladığınız çözümlerden ve kriterlerinizden bahsedebilir misiniz? Önceden bilmemek benim için en güzel kriterlerden biri çünkü her problem geldiğinde o yeni bir heyecanı ifade ediyor. Belirli sınıflandırma yapmam lazım mesela bir cephe vardır ki sağır olmak ister, bir cephe Eylül + Ekim 2014

vardır ki sessiz olmak ister, bir cephe vardır ki ıslak olmak ister veya bir cephe vardır ki oraya bakan adamın olmak ister o da çok bireysel bir şeydir. Beyoğlu’nda yaptığımız bir binada ilk defa cephede desen çalışması yaptık ki ben desen çalışmazdım. O binanın Beyoğlu’nda olmasından dolayı çok bireysel o binaya mahsus bir şeydi. Sanki renkli bir pantolon giydirmişsin adamın birine gibi.. özel bir kişi. Beyoğlu’nda o şahsına münhasır tipler, yapılar, yaşamlar hep bir arada duruyorlar, barışıklar. Dolayısyla o da orada kendi kişiliğiyle ön plana çıkan ama diğerleriyle el ele bir bina. Gidince hemen orayı farkediyorsunuz bina antika bir bina değil modern, yeni bir yapı. Aykırı da hissetmiyorsunuz, bir dokunun içinde yeni bir bina, buraya da bu bina olur mu demiyorsunuz. Hemen oraya ait oldu. Taşlarda oymalar, bir tarafında çinkolar, bir tarafında paslı demirler, bir tarafında son teknoloji güneş kırıcı sistemleri... ama bina sokakta ötekiyle yan yana gayet sakin bir şekilde duruyor.

Aslında tasarladığımız her şeyi seviyoruz; fakat gün geçtikçe ben sadeleşmeye başladım, lüzumsuz hiçbir şeyin olmamasından yanayım. Ben evimde duvara tablo asamam, sanata değer vermediğimden değil. Filmlerde Japon evleri vardır bomboş, kağıttan bomboş bir yerde adam oturur mobilya da yok gibi, şimdi gittikçe o sadelik daha çok hoşuma gidiyor. Tam Japon evi gibi değil ama hemen bahçeye açılmak isterim, benim derdim ağaçlarla, belkide bu şehirde yaşaya yaşaya çok uzak kaldığımız için bu konuyu abartmış olup elli bin türünü çalıştım bunun. Genelde bunu sonradan fark ediyorum ya avlu ya bir kat bahçesi koyuyorum ya da çatısına ağaçları dikiyorum. Kendi evim dediğim zaman evin içinde olmaktan ziyade dışarıda algıladığım şey beni heyecanlandırıyor. İlk aklıma gelen bir ağacın altında hışırtılarla uyuklamak eline kitabını almak gibi bir şey geliyor. Doğallık sadelik sakinlik olsun. Akhisar’da bir bina yaptık iki sene önce, zeytin bahçelerinde, doğada bir yerde... Odaların hepsi bahçeye açılıyor, önde havuzu var, gölge alanları, çatıya inip çıkan ağaçlar... Büyük çamlar var, saçak gölge düşsün diye ve de bahçe o kadar. Ev dediğin budur bence. Orada da kapalı alan 300m2, evin saçağı 600, evin iki misli büyüklüğünde bir çatısı var. Çok kolay ve keyifli bir yaşantı, abartılı hiçbir şey yok; ama özensiz hiçbir şey de yok.q


Türkiye’nin ilk metalüks projesi Quasar, Trakya Cam’ın ısıcamkonfor T ürünüyle konforu lüks ile birleştiriyor. ®

95

Proje Mimar Yatırımcı Cam Tercihi

: Quasar İstanbul : Emre Arolat Mimarlık : Viatrans A.Ş. – Meydanbey Ortak Girişimi : TRC Coolplus 62/44 T

Türkiye’nin ilk metalüks projesi Quasar, İstanbul’a, Trakya Cam’ın şeffaflığıyla gün ışığından ödün vermeyen ürünü TRC Coolplus 62/44 T ile bakıyor. Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri’nde (International Property Awards) “Dünyanın En İyi Rezidansı” dalında dünya birincisi olan Quasar karma projesinde, Trakya Cam’ın ısı ve güneş kontrol özelliklerini bir arada sunan TRC Coolplus 62/44 T ürünü kullanılıyor.

Metalüks proje, yakıt ve soğutma giderlerinden tasarruf ettiren TRC Coolplus 62/44 T ürünü ile aynı zamanda ülke ekonomisine de kazanç sağlıyor. Avrupa’da toplam 10 proje ödülü kazanan ve Dubai’deki Cityspace Fuarı’nda “En İyi Ticari ve Karma Kullanımlı Proje” dalında büyük ödüle layık görülen ödül rekortmeni Quasar, temperlenebilme özelliği sayesinde TRC Coolplus 62/44 T camı ile emniyet ihtiyacına da çözüm sunuyor.

www.isicam.com.tr | 444 9 872 / TrakyaCamSanayii / TrakyaCamSan


Soldan Sağa: İç Mimar Gönül Ardal, Mimar Yelin Evcen

AND -AKMAN YELİN EVCEN GÖNÜL ARDAL

96

Eylül + Ekim 2014


Malzemeyi ‘hissetmek’ çok önemli GÖNYE TASARIM

MALZEMEYI HISSETMEK ÇOK ÖNEMLI. BIZ AHŞABI KULLANIRKEN AHŞABIN CILASI VURULDUĞUNDA NASIL OLACAĞINI ÇOK ÖNEMSIYORUZ. BAZEN ÖYLE BIR DOLGU ATIYORLAR KI; O AHŞABIN BÜTÜN ÖZELLIĞINI KAYBETMIŞ OLUYORSUNUZ. O DOKUYU HISSETMEK ISTIYORUZ. ÖNEMLI KONULARDAN BIR TANESI BU, MERMERDE DE AYNI ŞEKILDE. Öncelikle Gönye Tasarımı biraz tanıyabilir miyiz? Gönye bize açıları çağrıştırıyor, tasarımlarınızda açıların etkisi ve önemi nedir? Mimar Yelin Evcen: Gönye Tasarım öncelikli olarak markalı konut projelerinin iç mimari projelendirmesinde çalışan bir firma. Markalı konut projelerinin yanı sıra ofis projelerimiz de var. Bu bireysel bir ofis projesi de olabiliyor ofis binalarının ortak alanları da. Onun dışında ofislerin çalışma alanlarını da tasarlıyoruz. Gönye Proje Tasarım olarak dört buçuk yıldır bu alanda faaliyet gösteren bir firmayız. Gönül Ardal ile ortaklığımız ise on yılı aşkın bir geçmişi var. İç Mimar Gönül Ardal: Gönye ismi hem mimari araç olarak kullandığımız gönyeden hem de Gönül ve Yelin’in birleşiminden gelen bir isim. Her ne kadar şu anda bilgisayarlarda çizim yapılıyor olsa da biz tasarım sürecinde klasik yöntemlerle çalışmaya özen gösteriyoruz ve bu süreçte gönyeyi de bir alet olarak çokça kullanıyoruz. Y.E: Tasarım yaparken kullanabileceğimiz birçok çizgi var ve bunları 90 derecede buluşturmak durumunda değiliz. Eğrisel çizgiler kullanırken farklı açılarda da buluşturabiliyoruz. Amacımız açıları daha fonksiyonel alanlar yaratmak için kullanmak. Aslında bu anlamda gönyenin kullanımı bizim için önemli.

Gönye klasik bir alet ve günümüzde teknoloji çağı içerisinde çok yeri olan bir alet değil. Bizi biraz daha geleneksele götürmüş oluyor. Biz de gelenekseli tasarımımızın içinde her zaman bir noktada tutmaya özen gösterdiğimizden, gönye tasarım anlayışımızı tam karşılayan bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Gönye’nin çizgisini sorsam size nasıl anlatırsınız? Tasarım kriterlerinizi belirlerken açılar dışında neler ön planda? G.A: Gönye’nin modern bir çizgisi var. Bizim için en önemli şey malzeme seçimleridir. Doğal malzemeleri kullandığımız gibi aynı mekanda farklı malzemeleri de bir arada kullanıyoruz. Bunlardan en önemlileri doğal taş, ahşap ve tekstil tabanlı duvar kağıtları. Modern tarzda tasarımın yanında bu malzemelerin farklılıkları da farklı dokular oluşturuyor tasarımlarımızda... Bunun dışında daha eklektik tarzda yaptığımız tasarımlarımız da var. Bunlar da tasarımını yaptığımız mekana ve yerine göre değişiyor. Y.E: Biz çizgi olarak modern çizgileri tercih edip malzeme olarak da daha geleneksel malzemelere gitmeyi tercih ediyoruz. Modern çizgileri, günümüzde yeni çıkmış teknolojik malzemeler yerine daha alışılmış pirinç gibi ahşap ve mermer

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

97


YELİN EVCEN - GÖNÜL ARDAL

G.A: Daire tasarımlarında önemsediğimiz kriterlerden biri de kat yüksekliğini mümkün olduğunca azamide tutabilmek. Tabii ki bir ısıtma-soğutma-havalandırma sistemi olduğunda belli bir yüksekliğe kadar tavanları düşürmek durumundasınız. Bir iç mimari tasarımında mümkün olduğunca yüksek tavanları korumak amaçlı çok özenli bir çalışma yapıyoruz. Y.E: Bunların aslında planlanmadığı birçok proje oluyor. Sonrasında mekanikten ne kalırsa asma tavanlar o şekilde kapatılıp proje bitiriliyor ve sürpriz yüksekliklerle karşılaşılıyor. Fakat biz bunu baştan öngörmeye çalışıyoruz. Mekanikçinin inisiyatifine bırakmak yerine baştan mekanikçiyle beraber çalışıyoruz. çünkü o tavan istediğiniz yüksekliğe gelmediği zaman ya da menfezler istediğiniz yerlerde olmadığı zaman, mekana güzel bir dekorasyon yapabilmeniz de mümkün değil. Dolayısıyla işin görünmeyen, tavanların arkasında kalan kısmı da bizim işimizin çok önemli bir parçası.

98

gibi malzemelerle bir arayan getirip o şekilde tasarım yapmaktan hoşlanıyoruz. G.A: Desen de tasarım kriterlerimizde önemsediğimiz bir konu. Desen tasarımlarımızı kendimiz yapıyoruz. Mekanda kullandığımız bir dokunun üzerindeki desen tasarımı hangi malzemeyle daha güzel kullanılacaksa onu tercih ediyoruz. Pirinçle, lakeyle ya da ahşapla yeri geldiğinde demirle ya da demirin üzerini boyayarak... Desen de bizim için farklı bir tasarım unsuru. Y.E: Özellikle tünel kalıp binalarda odaların sınırları belli, banyoların sınırları belli, onların içerisinde ufak tefek oynamalar yapabiliyoruz. Ama özel tasarım binalarda istediğiniz yerden odayı bölüyorsunuz, açık yapıyorsunuz, oradan banyoya geçiyorsunuz ve böylece farklı alanlar yaratabiliyorsunuz. İç mimari tasarım aşamalarından bahsedebilir misiniz? Örnek daire tasarımı projenin hangi aşamasında başlıyor ve kendinizi tasarım sürecine nasıl hazırlıyorsunuz? Eylül + Ekim 2014

Y.E: İşin dışarıdan görünen kısmı sadece yüzeysel. Renkler, dokular gibi... Ama orada fonksiyonelliğin aksamaması lazım. Şimdi kule binalarda daire tiplerinin çözümlerini yapıyoruz. Firmalar, mimari projeyi çok kısa sürede istediği için daire içleri genelde çok çözülmemiş şekilde geliyor bize ve biz o daire tiplerini çözüyoruz istenilene göre. 1+1 dairelerin bir alt katı 2+1’e dönüşüyor ve onun bir alt katında 3+1’e dönüşüyor. Bunların arasında hem kendi içlerindeki çözümleri sağlarken hem de birbiri ile ilişkiyi kat bazında çözmeniz gerekiyor. Bunun statik anlamda da mekanik anlamda da olması gerekiyor. sadece o mekanın içindeki küçük detaylara değil; yanında ne var, etrafında ne var, oradan şaft geliyor, biraz büyürse üst katta ne olur gibi detayları da düşünmemiz gerekiyor. Bu detayları tabii ki tek başımıza düşünmüyoruz. Anlaştığımız projelerde koordinasyon toplantılarına katılarak, elektrik ve mekanik gruplarıyla bir araya gelerek bu detayları da düşünüp çözüyoruz. Aynı zamanda iç mimari biraz mimarinin de görevini içine alarak yürüyor aslında.

G.A: Tasarım sürecinde ise biz bu konuyu ikiye ayırıyoruz. İlki, inşaat firmasının örnek dairenin anahtarını verirken teslim ettiği kısım. Bu nelerden oluşuyor derseniz; mutfak, banyo, antre, vestiyerlerin tasarımları, varsa tavandaki tüm malzemelerin seçimleri ve tasarımları diye sıralayabiliriz. Diğeri de o örnek daireyi gezerken müşterinin o evi aldığında kendisini nasıl hissettiğini gösterecek şekilde biraz daha “yaşayan” bir tasarım. örnek daire tasarımlarımızın daha en başında bir konsept belirliyoruz. örneğin, burada iki çocuklu bir aile yaşıyor, çocukların yaşını, ilgi alanlarını belirliyoruz, ebeveynler nelerden hoşlanıyor onları belirliyoruz ve o dairenin yaşanılır bir daire olmasını önemsiyoruz. Tasarımlarımızı yaparken de buna özen gösteriyoruz. Özellikle sürdürülebilir bir yaşam için İç Mekan Kalitesi çok önemli. Günümüzde insan sağlığına ve çevreye duyarlı malzemelere artık ülkemizde de ulaşmak mümkün. Bunların projelerde kabulü konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? G.A: Bizim için başlangıç olarak önemsediğimiz konu aydınlatma.


Aydınlatmalarda kullanılan armatür seçenekleri, ışık çok önemli, seçimlerimizde buna dikkat ediyoruz. Y.E: Vitrifiye ve armatürler yani su tasarrufu bir diğer önemli konu. Biz genelde seçimlerimizi alternatifli yapıyoruz. Müşteriye hiçbir zaman şu model veya şu ürün diye dayatmıyoruz. Sonuçta bu, kişisel bir ürün değil. Genel beğeniye hitap ediyor ve belli bir bütçe var. Önerdiğiniz her şeyden yüzlerce alınıyor. Dolayısıyla o noktada alternatif vermiş oluyoruz. Alternatifleri seçerken de bütün bu özellikleri birbirinin gerçek anlamda alternatifi olabilecek firmalardan kullanıyoruz. Bir firmanın eğer ki sürdürülebilirlik çerçevesinde her hangi bir iddiası yoksa, su tüketimi fazlaysa onu bir diğerine alternatif olarak sunmuyoruz. Böylece birbirinin yanında haksız yere fiyatları yüksek kalmış olmuyor. ikinci önemsediğimiz konu bu. üçüncüsü de kaplama malzemeleri. Kaplama malzemelerinde laminant tercih ediliyor çoğu projede. Doğal malzemeler tabii ki her zaman tercihimiz ama her projenin bütçesi buna uygun olmuyor. Onda da işverenleri kullanılacak laminantın daha kaliteli ve istediğimiz özelliklere uygun olması konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. G.A: Aslında LEED sertifikası almak isteyen projelere göre biraz daha değişiyor bizim çalışma sistemimiz. Eğer LEED sertifikasına başvurulacaksa oradaki malzeme seçimleri çok daha farklı oluyor. Danışmanla çalışıyoruz ve o zaman seçimler çok daha kolay oluyor bizim için. Peki ıslak hacimlerin malzeme seçiminde dikkat ettiğiniz unsurlar neler? Y.E: Genelde ıslak hacim tasarımlarını biz yapmıyoruz ama yine biz malzemelerini, renk uyumlarını, kulp detaylarını, ayna ile tezgahın nasıl birleşeceğini aynayla duvar kağıdının birlikte nasıl duracağını komple tasarlayarak yapıyoruz. O yüzden biraz daha standardın dışında bir banyo çıkmış oluyor. Dolayısıyla o mekana bir etkisi olacak, o mekanı bütünleştirecek, mutfaktan da esintiler taşıyacak, vestiyer detayının da oraya taşındığı tasarımlar yapıyoruz. G.A: Orada bir estetik kaygımız var. Banyo

deyip geçilmiyor, banyo çok önemli bir mekan. Bir daire içerisinde tüm kullanıcıların sürekli kullandığı bir mekan olduğu için hem aydınlatması hem de kullandığımız malzemeler çok önemli. Estetik bir banyo yapmak istiyorsunuz; ama o banyoyu tasarlarken tüm kozmetik ürünlerin ve havlularını koyulabileceği dolap çözümlerini de düşünmek durumunda kalıyorsunuz. O yüzden hem estetik hem de fonksiyonel olmasına özen gösteriyoruz banyo tasarımlarının. Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce neden bu malzemelere yakın duruyorsunuz? G.A: Doğal malzemeler kesinlikle. Biz özellikle mermeri çok seviyoruz. Kullandığımız onlarca mermer seçeneği var ve bunları sürekli güncellemek istiyoruz. Her bir mermer farklı zamanda farklı sonuçlar veriyor size. Her proje aşamasında mutlaka onların numunelerini görüyoruz. Y.E: Aynı zamanda ahşap da bizim vazgeçemediğimiz bir malzeme. her ne kadar dokulu suni malzemeler yapılsa da ahşap görünümlü seramikler çok gerçekçi, laminantlar 3 boyutlu fakat ellediğinizde hiçbir şey hissetmiyorsunuz,

99 99

BANYO DEYIP GEÇILMIYOR, BANYO ÇOK ÖNEMLI BIR MEKAN. BIR DAIRE IÇERISINDE TÜM KULLANICILARIN SÜREKLI KULLANDIĞI BIR MEKAN OLDUĞU IÇIN HEM AYDINLATMASI HEM DE KULLANDIĞIMIZ MALZEMELER ÇOK ÖNEMLI.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


YELİN EVCEN - GÖNÜL ARDAL

mağazalar olurdu mağazaların içerisinde de satış ofisleri olurdu. şu an tamamen farklı. Mimarisini de çok önemsiyorlar, iç mimarisini de... son zamanlarda yapılan satış ofisleri o kadar önemli ki proje bittiğinde kalıcı satış ofisleri yapılıyor. Sonrasında yönetim ofisi veya sosyal alan gibi başka bir fonksiyona dönüştürülüyor. ahşabın sıcaklığını hissettirmiyorlar. Dokunduğunuzda soğuk malzemeler bunlar. Biz doğal ahşabı çok seviyoruz.

100

SATIŞ OFISLERINDE ÖZELLIKLE ENGELLILER IÇIN BIR ASANSÖR KONULMASINI BIZ TEŞVIK EDIYORUZ YA DA TUVALETLERIN KULLANIMINDA ENGELLILERIN DE RAHAT KULLANABILECEĞI TASARIMLAR YAPIYORUZ.

G.A: Malzemeyi hissetmek çok önemli aslında. Biz ahşabı kullanırken mümkün olduğunca ahşabın cilası vurulduğunda nasıl olacağını çok önemsiyoruz. Mutlaka onların numunelerini teyit edip bizden onay almalarını istiyoruz; çünkü bazen öyle bir dolgu atıyorlar ki o ahşabın bütün özelliğini kaybetmiş oluyorsunuz. O yüzden onu bile görüp o dokuyu hissetmek istiyoruz. önemli konulardan bir tanesi bu. Mermerde de aynısı geçerli. Y.E: Ahşap kaplamada da su bazlı cilayı tercih ediyoruz çoğunlukla. su bazlı cila ne kadar doğal olursa olsun normal cilalara göre çok daha doğal duruyor ve cilasızmış etkisi veriyor. Ellediğinizde gerçekten ahşabı hissediyorsunuz. Ahşabın da gerçek rengini yansıtıyor, üzerine sarı bir renk geçmemiş oluyor. Dolayısıyla bizim su bazlı cilalı ahşaplarımız vazgeçemediğimiz malzemelerimizden. Ofis ve Satış Ofisi tasarımlarınızda dünden bu güne ne gibi değişikliler oldu? Özellikle insan sağlığı açısından uyguladığınız ve tasarımlarınızda dikkat ettiğiniz unsurlar nelerdir? G.A: Bundan on yıl öncesini düşündüğümüzde değil satış ofisi, örnek daire bile yapılmıyordu. Çok az firma satış ofisi ve satış ofisi içerisinde örnek daire yapıyordu. şu anda çok daha farklı, satış ofisleri inşaat firmasının ön yüzünü oluşturuyor. Eskiden binaların içerisinde

Eylül + Ekim 2014

Y.E: İlk yapılan satış ofislerinin amacı tamamen satıştı ve satış ofisleri bir masa bir sandalye koyularak bitirilirdi ama şimdi çok farklı. satış ofisleri ne kadar farklıysa, ne kadar iyi çözülmüşse, ne kadar tasarıma önem verilmişse orada malzemeler ne kadar iyi bir araya getirilmişse insanlar buradan iyi bir ev aldıklarını, iyi bir projeyle işbirliği yaptıklarını hissediyorlar. Dolayısıyla firmalar artık bunun farkına varıp ön yüzlerini daha iyi sergilemeye başladılar. Böyle olmasının bir sebebi de rekabet. Fark yaratmak için bir şeyler yapılmaya başlandı ve satış ofisleri hem çok gösterişli hem çok teknolojik, birçok amaca hizmet ediyor. G.A: Satış ofislerinde özellikle engelliler için bir asansör konulmasını biz teşvik ediyoruz veya tuvaletlerin kullanımında engellilerin de rahat kullanabileceği tasarımlar yapıyoruz. Bu aynı zamanda tüm projeler içerisindeki ortak alanlarda da geçerli. Sosyal alanlarda mutlaka engellilerin rahat kullanabileceği alanlar tasarlamaya özen gösteriyoruz. Y.E: Bu aynı zamanda o proje sahibi firmanın bakış açısını da göstermiş oluyor. zaten yollarımız çok müsait değil engellilerin dışarıya çıkması için ama oraya gelindiğinde illa engelli olması gerekmiyor. rahat eğilip kalkamayan bir yaşlı olabilir, evde engelli bir yakını olan olabilir. Geldiklerinde bu gibi detaylar onların dikkatini çekiyor ve değer verildiğini hissediyorlar, bu da çok önemli. önemli ama atlanan, söylemediğimiz takdirde yapılmayan bir konu ve bunun yapılması gerektiğini biz özellikle vurguluyoruz.q


101 101


SERTER KARATABAN

102

Eyl端l + Ekim 2014


‘Doğalmış gibi durup’

doğal olmayan malzemeyi sevmiyorum... SÜRDÜRÜLEBILIRLIK; MALZEMELERIN ÇOK UZAK MESAFELERE GITMEMESI, LOJISTIK MALIYETLERIN, BAKIM VE ONARIM GIBI GIDERLERIN ARTMASI YA DA KARŞILANAMAYACAK DURUMA GELMESI SEBEBIYLE YEREL ÇÖZÜMLER ÜRETILMESI ASLINDA. BU YEREL ÇÖZÜMLERIN; AKILCI, UZUN SÜRELI ÜRETILMESI SONUCUNDA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK, KAVRAM OLARAK DILIMIZE YERLEŞMEYE BAŞLADI.

TEAMFORES

Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Sürdürülebilirliği kavram olarak geçen yüzyılın sonlarına doğru duymaya başlasak da; Anadolu’da, geleneksel dünyadaki konut tipolojilerinde ya da yerleşkelerde sürdürülebilirlik kavramı hep vardı. Bu konuyu inceleyen bilim adamları sürdürülebilirliğin bir şeyin zamansal anlamda devam etmesinden ziyade kolay, yerel ve dayanıklı malzemelerin kullanılmasını da kapsadığını söyleyip, bunları metrik bir takım sınırlar içerisine yerleştirmişler. Sürdürülebilirlik; malzemelerin çok uzak mesafelere gitmemesi, lojistik maliyetlerin, bakım ve onarım gibi giderlerin artması ya da karşılanamayacak duruma gelmesi sebebiyle yerel çözümler üretilmesi aslında. Bu yerel çözümlerin akılcı, uzun süreli üretilmesi sonucunda sürdürülebilirlik, kavram olarak dilimize yerleşmeye başladı. Araştırmalarımda rastlamıştım -yanlış hatırlamıyorsamsürdürülebilirlik terimi 1400-1500’lü yıllarda mimaride kullanılıyormuş. Ama Türkiye’de daha yeni yeni bilinen bir kavram sürdürülebilirlik. Biz özellikle iç mimari projelerde bunu bir sosyal sorumluluk görevi gibi üstümüze aldığımız

103

için daha çok işliyoruz. Fakat mimari projelerde bunu söylemek ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyorum. Bizim mimari projelerimizden bazıları yoğun olarak bu konuyla paralel yürüyor. Genelde doğal olan malzemeyi kullanmaya özen gösteriyoruz. Bir bakıma; sürdürülebilirliğin parçası olan projeler üretiyoruz diyebilirim. Çevre duyarlı yapı malzemeleri artık çağdaş teknolojilerle üretiliyor. Bunların piyasa kabulü konusunda ve Türkiye’deki durumu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Öncelikle Türkiye’de yapı sektörü çok dik bir şekilde büyüyor. Yapı malzemelerinin de inşaat ve yapı sektörüne paralel gittiğini söyleyebilirim. Fakat Türkiye’de çevre duyarlı çalışmaya özen gösteren ya da özen gösterdiğini beyan eden firmaların çoğu yabancı firmalardı ve distribütör bayii ağıyla satışlarını devam ettirdiler. Sonrasında, bildiğim ve duyduğum kadarıyla Türkiye’de de üretilen yabancı lisanslı ya da yerli lisanslı, ar-ge çalışmaları bitirilmiş malzemelerle, yapı malzemeleri üretilmeye başlandı. Ama Türk insanının malzeme kullanımından bahsedecek olursak biz her zaman mevzuatlarla hareket etmeyi seviyoruz. Bizi biraz zorlamak E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SERTER KARATABAN

Altıntaş Apartmanı

104

İLK KEZ BIR LEED DANIŞMANIYLA ÇALIŞMAYI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE ELIMIZDEKI PROJEYI BITIRMIŞTIK. ASLINDA PLANLAMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE LEED DANIŞMANIYLA ÇALIŞMAK GEREKTIĞINI BILMIYORDUK.

MALKAF SISTEMI Malkaf, etimolojik açıdan Farsça kökenli bir kelime. Bugün İngilizler tarafından çok kullanılan bir sistem olduğu için “windcatcher” diye adlandırılıyor. Bildiğim kadarıyla Türkçe’de rüzgar yakalayıcı diye bir kavram yok. Sistem, özellikle çöl ikliminde gündüz çok sıcak olan havayı çeşitli mekanların içerisine hapsedip akşamları da soğuk havanın içeri girmesini önleyecek bir yalıtım bölgesi yaratarak kuruluyor. Havayı içeride dolaşıma rutubeti ve nemi engelliyor. Bize Denizli’de kentsel dönüşümden dolayı 3 katlı bir bina projesi geldi ve mal sahipleri kendileri oturmak istedikleri için de ticari bir yanı yoktu. Binayı malkaf sistemin prototip bir örneği şeklinde tasarladık. Simülasyonlarını yaptık. Tasarımda çok yalın bir yalıtım olmasına rağmen proje belediyeden

Eylül + Ekim 2014

çok zorlanarak geçirdik. Aslında görsel olarak bitişik nizamdı; ama ahşap dokusu içinde boşluklar vardı. Arayı 120-130 santimlik bir kopartmayla zaten bir koridor haline getirmiş, binayı gerçekten hem statik anlamda güvenli hem de rüzgarı ve güneşi kontrol altına alan bir duruma taşımıştık. Ama bunu anlatmak çok uzun zaman aldı. Proje şu an inşaat halinde, yapılıyor. Mal sahibimiz meteoroloji mühendisi, konuya oldukça vakıf ve çok dirayetli bir şekilde projenin arkasında durdu. Başka türlü çok zor olurdu. “Altı ay geçti arkadaşlar, boş verin” de diyebilirdi. İnatla projenin üstüne gittik ve başlattık projeyi. Seneye de hayata geçecek. Küçük bir bina ama bizim için önemliydi; çünkü onu yapamasaydık her tarafı klimalarla soğutmaya çalışacaktık. Bu şekilde ilerlemeyi tercih etsek projenin neresi ekolojik bir yaklaşıma sahip olacaktı?

lazım. Her ne kadar mimari sektörün entellektüelinin biraz daha arttığı, araştırma geliştirmenin ya da çevre duyarlılığının daha fazla olduğu bir meslek grubu olduğunu söyleyebilsek de müşteri talepleri, maddi kısıtlılıklar veya kaynakların yetersizliği gibi çeşitli sebeplerden bu malzemelerin kullanılması zorlaşıyor. İlk kez bir LEED danışmanıyla çalışmayı düşündüğümüzde elimizdeki projeyi bitirmiştik. Aslında planlamaya başlamadan önce LEED danışmanıyla çalışmak gerektiğini bilmiyorduk. Çünkü bu paralel yürümesi gereken bir süreç. Artık öyle yapmıyoruz. Müşterileri de buna paralel eğitmek lazım. Türkiye’de biliyorsunuz enerji ve sürdürülebilirlik kavramları Avrupa Birliği müktesebatıyla bir takım mevzuatlara bağlandı. O mevzuatlar zar zor kural haline geldi ve işletilmeye denetletilmeye çalışılıyor. Oysa dünyada birçok mimar bu işi, herhangi bir mevzuat dikta ettiği için değil, canı gönülden yapıyor. Çünkü dünyadaki kaynaklar çok sınırlı ama insan sayısı sürekli artıyor. İleride bu kaynaklar yeterli olmayacak... Biz konuyu incelemeye başlayınca teknolojik olarak her şeyin yapılabileceğini gördük; ama teknoloji beraberinde başka yan etkileri ya da dezavantajları da getiriyor.


Mimari ve iç mimaride kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce neden bu malzemelere yakın duruyorsunuz? Doğal taş işleme tesislerinin uygunluğu ve iyiliği sebebiyle son yıllarda yaptığımız binalarda doğal taşı ve mermeri çok kullandık. Kompozit gibi malzemeleri, doğalmış gibi durup da doğal olmadığını bildiğimiz malzemeleri oldum olası sevmedim, kullanmadım. Bizim kafa yapımıza uyan müşterilerimiz de oldu. Beton brütse brüt, çeliği oksitlenmiş korten çeliği, camı cam halinde bıraktık. Alüminyumu yeni yeni elektrostatik boya yapmaya başladık; ama genelde onu da eloksallı doğal haliyle kullanmayı tercih ediyorum. Doğal taşı da artık büyük ebatlarda rahat işliyoruz. Montaj teknikleri de çok geliştiği için daha sık kullanmaya başladık. Balmumcu’dan Ortaköy’e inen yolda bir bina yaptık, bina 7 katlı ve çok cepheli bir bina diyebilirim. Her cephesinin taşları ayrı ebatlandı. Taşlar Kayseri’den Afyon’a gitti. Orada tek tek ebatlı kesildi, işaretlendi ve geri geldi. Taşın doğal halini kullanmayı sevdiğim için de üzerinde basit bir kumlama ve sıfır efekt kullandık. Bu sayımızda sürdürülebilir ofisler konusunu mercek altına alıyoruz. Tasarımda sürdürülebilir yaklaşımlarınız ve sürdürülebilir malzemeler üzerine görüşlerinizi alabilir miyiz? Bundan on sene öncesine kadar ülkemizde ofis dizaynı şu anda olduğu kadar önemli değildi. Dünya, ofis içi konforun bir miktar farkına varmıştı. Ofis tasarımının verimliliğe, yaratıcılığa bunun da sonucu olarak o ofisin kuruluş amacına hizmet edecek olan ticaretin doğasına katkıda bulunduğunu Amerikalılar, İngilizler biliyordu. En

Bener Hukuk Bürosu azından 1970’lerde fark etmeye Göktürk1960’lar U4 Konut Bloğu başlamışlardı. Türkiye’de bu 2005-2010’dan sonra biraz fark edilmeye başladı diyebilirim. Özellikle yabancı firmaların çoğalması ve yabancı yönetici sayısının Türkiye’de artması bunu hızlandırdı diye düşünüyorum. Ofis tasarımı yaparken dikkate alınması gereken birçok girdi var. Bizim için o girdilerin en önemlileri; mekanın boyutları, doğal ışık alıp almadığı, iyi havalandırılıp havalandırılamadığı gibi doğal girdiler. Bunlar yoksa da tabi ki çözüm üretiyoruz, iyi çözümler üstelik ama öncelikle doğal olarak mekanı havalandırıp iyi bir şekilde gün ışığını içeri alabiliyorsak bu şekilde çalışmayı tercih ediyoruz. Doğal ışığın olduğu bölümleri genellikle birkaç kişinin çalışabileceği alanlar olarak tasarlamaktansa ofisin kamusal alanı olarak nitelendireceğimiz, şirket içi faaliyetlerin grup halinde yapabilecekleri mekanlar olarak kurguluyoruz. Çalışma alanlarında daha çok homojen hareket etmeyi seviyoruz, aydınlatmasından havalandırmasına kadar bu sistemi kurmaya çalışıyoruz.

105

OFIS TASARIMI YAPARKEN DIKKATE ALINMASI GEREKEN BIRÇOK GIRDI VAR. BIZIM IÇIN O GIRDILERIN EN ÖNEMLILERI; MEKANIN BOYUTLARI, DOĞAL IŞIK ALIP ALMADIĞI, IYI HAVALANDIRILIP HAVALANDIRILAMADIĞI GIBI DOĞAL GIRDILER.

Sürdürülebilir ofisler için önemli konulardan biri de çöp ayrıştırma. Bildiğim kadarıyla bu ilk Amerika’da ve Japonya’da başladı. Artık E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SERTER KARATABAN

yıkıyor. Sonra o kolaylaştırdığı hayatı devam ettirirken bir yandan da yıkıcı olmadan yeniden yapılandırma yoluna gidiyor.

DRD Filo Kiralama Merkez Ofisi 106

TEKNOLOJI ÖYLE BIR IVMEYLE HAREKET EDIYOR KI HAYATI BIR YANDAN KOLAYLAŞTIRIRKEN VAR OLAN DÜZENI YIKIYOR. SONRA O KOLAYLAŞTIRDIĞI HAYATI DEVAM ETTIRIRKEN BIR YANDAN DA YIKICI OLMADAN YENIDEN YAPILANDIRMA YOLUNA GIDIYOR.

evlerde bile tekil, her şeyin iç içe atıldığı çöp kutularını bulmak mümkün değil. Biz de artık her ofise kendi mekanına özel tasarlanmış ayrıştırma üniteleri koyuyoruz. Ben mobilya tasarımına meraklı bir adam olduğum için hem de bünyemizde endüstriyel tasarımcı arkadaşlarımız olduğundan büyük çaplı ve zaman sıkıntısı olmayan projelerde sadece o firmaya özel üretim yapıyoruz. Mobilyalarını, mobilya ayaklarını, aydınlatma armatürlerini, kanepelerini, çöp kutularını, ayrıştırma ünitelerini vs. her şeyi tasarlıyoruz. Bu da projeyi bütünsel olarak ele almamızı sağlıyor. Fazlasıyla işin içine giriyoruz, projenin içinde yaşıyoruz. Böyle projeler gerçekten başarılı oluyor. Son yıllarda gündeme gelen akıllı kent ve akıllı bina gibi kavramlara yayınımızda düzenli olarak yer vermekteyiz. Sizden akıllı binalar ile ilgili genel bir değerlendirme alabilir miyiz? Şimdi teknolojinin aklına güvenerek binalar yapmaya başladık. Bunun negatif yansıması olarak da çevreye verdiğimiz zararı zaten hep beraber görüyoruz. Teknoloji öyle bir ivmeyle hareket ediyor ki hayatı bir yandan kolaylaştırırken var olan düzeni

Eylül + Ekim 2014

Mimaride de geriye dönüşleri teknolojinin de yardımıyla kullanmaya başlayacağız. Binalar, kentler daha akıllı olacak; ama daha az zarar verir şekilde akıllı olacak. Tasarımın akıllı olması gerçeğini de mimarlar yeni anlamaya başladı. Malkaf bu yüzden önemli bir örnek. Farsçadan gelen bir kelime, aslında bir nevi rüzgar tüneli, kelimenin anlatmak istediği. Hava tabi ki bu kadar sıcak değildi o zamanlar. Küresel ısınmadan bahsetmiyorduk; ama yine de çöl her zaman sıcaktı ve insanlar klima denen şeyin farkında değildi. Ama yine de ısınmanın ve soğumanın, bunların yan etkilerinden korunmanın yöntemini bulmuşlardı. Biz şimdi onlara geri dönmeye başladık. İnceleyebilecek materyal çok, dünya bu konunun üzerine fazlasıyla gidiyor. O yüzden de şanslıyız aslına bakarsanız. Özellikle Türk konut tipi ya da geleneksel Anadolu mimarisi her yöresiyle buna örnek teşkil eder. Rüzgarı nerden alır nereye veririm, evimi nasıl soğutur, nasıl ısıtırım, ısıyı nasıl içeride muhafaza ederim, soğuğu nasıl dışarıda tutarım ya da tam tersi, sıcak bölgelerde hangi yapı malzemeleri doğru malzemelerdir... Bunları denemiş, bulmuş ve bunları kullanmış, uygun planlar ve tipoloji geliştirmişler. Son olarak hayal gücünüzü biraz zorlasak ve bir yapı tasarlamanızı istesek, ortaya nasıl bir yapı çıkar ve hangi malzemeyle nasıl bir formda olurdu? Sanırım bu yapı en basit, en kolay bulunan malzemelerle, en rasyonel formda, hiçbir abartısı, süsü olmayan bir yapı olurdu. Lükse, gereksiz ayrıntılara boğulmayan ama var olan her detayı da en ince ayrıntısına kadar çözümlenmiş, kolay inşa edilen bir yapı sanırım her mimarın hayalidir. Formuna takılmaksızın, mümkün olan en kompakt binayı yapmaya gayret edeceğime eminim. Ne bir eksik, ne bir fazla…q



108

BORAN EKİNCİ

MİNİ PORTFÖY

1963 yılında Diyarbakır’da doğdu. 1987 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 1988 - 1990 yılları arasında Dalokay-Ekinci Mimarlık Ltd. Şirketi’nde mimarlık çalışmalarını sürdürdü. 1991 yılında Ankara’da Boran Ekinci Mimarlık Bürosunu kuran Ekinci, 1994 yılından itibaren İstanbul’da Boran Ekinci Mimarlık Ltd. Şirketi’nde çalışmalarını sürdürmektedir. ODTÜ Teknokent AR-GE Binası, Şişecam AR-GE Binası (Sinan Erbuğ ile), Şişli Belediye Binası (Hakan Dalokay ile), Fethiye Ece Marina, Belkıs Apartmanı gibi bilinen birçok projede imzası bulunan Ekinci, aynı zamanda; ODTÜ Ar-Ge Binası Proje Yarışması’nda 1.lik Ödülü, ODTÜ Ar-Ge Binası ile THBB 2004 Onur

Eylül + Ekim 2014

Ödülü, Fethiye Marina ile IX. Ulusal Mimarlık Ödülleri Yapı Dalı -Yaşam çevresi Başarı Ödülü, Fethiye Marina ile Mies Van der Rohe Ödülü Adaylığı, Mecidiyeköy Konut Bloğu ile X. Ulusal Mimarlık Ödülleri 2006 Yapı Dalı Başarı Ödülü, İzmir Büyükşehir Belediyesi Opera Binası Mimari Proje Yarışması (Hakan Dalokay ile) 8.mansiyon ödülü,Kızılağaç Evleri ile XIII. Ulusal Mimarlık Ödülleri Proje Dalı Ödüllerinin de sahibidir. Profesyonel meslek hayatının yanında; Türkiye genelindeki bir çok etkinlikte ve üniversitelerde, konferans, sempozyum, seminer ve workshoplarda yer almış, bir çok yarışmada da juri üyeliği yapmıştır. Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi,Yıldız Teknik Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümlerinde mimari proje dersi vermiştir.


PROJELERİNDEN ÖRNEKLER

Mimar: Boran Ekinci – Hakan Dalokay Mimari Tasarım: BORAN EKİNCİ MİMARLIK LTD. ŞTİ. - HAKAN DALOKAY MİMARLIK Ekip: Yeliz Tekin Çimen ,Deniz Okten,Evren Öztürk,Sasan Sahafi, Handenur Yazıcı Engin,Emre Yiğit İşveren: Şişli Belediyesi Yer : Şişli - İstanbul Proje tipi : Hizmet Binası Proje tasarım tarihi : 2010 İnşaat bitiş tarihi : 2014

ŞİŞLİ BELEDİYE BİNASI Yapı lineer bir ana strüktür ile bu strüktürü çevreleyen bir yeşil kabuğun ilişkisi içinde ortaya çıkar. Yeşil kabuk, kırılan yüzeyleri ve yapının çevresi ile bağlantılarını görsel ve fonksiyonel açıdan güçlendirir; yapı çevresinde hareketli bir dolaşım sistemi oluşturur. Kabuğun kırılarak farklı kotları birbirine bağlayan yüzeyleri sayesinde, yapının zemin üzerindeki –toplam 12 metre yüksekliğindeki- ilk 2 katı topografyanın bir parçası haline gelir. Böylece belediye yapısının giriş bölümü ile halkın kullanımına açık alanları görsel olarak üst katlardan ayrılırken; yapı olduğundan alçak görünür ve zerafet kazanır. 4’er metre yüksekliğindeki üst katlarda ise yapı strüktürü sürekli bir gölgeleme sistemi ile çevrelenir. Sistemi oluşturan, eksenlerinde hareket eden paneller sayesinde yapıda hem maksimum enerji tasarrufu sağlanır; hem de cephelere hareketlilik, kütleye hafiflik kazandırılır. Yapının önemli bir avantajı plan kurgusunun sadeliğidir. Alt katlarda tercih edilen L plan ile üst katlarda tercih edilen 2 yandan çekirdekli lineer plan, oldukça karmaşık bir işlev programına sahip olan yapıya algı ve kullanım netliği/ rahatlığı sağlar.

109

Yapının iç mekanlarında galerili ve köprülü bir dolaşım sistemi tercih edilmiştir. Ana dolaşım hattı yan akslarında yer yer boşaltılarak galeriler oluşturulmuştur. Her katta devam eden bu galeriler sistemi sayesinde katlar arası iletişimin yanı sıra dolaşım alanlarında iç mekan deneyiminde ferahlık sağlanması amaçlanmıştır.

MECİDİYEKÖY KONUT BLOĞU Yapının arsa üzerindeki konumu, boyutları ve güneye bakan zengin cephesi, tüm yaşam ve yatak birimlerinin en iyi ışığı almasına olanak sağlamakta ve manzaradan faydalanmaktadır.Strüktürel sistem ve daire planlarının mantığı, çok çeşitliliğe ve istenilen sayıda daire tipi seçeneğine olanak tanırken, bu özellik pazarlama konusunda çok büyük fayda sağlayacaktır. Binanın hafif geri çekilen güney cephesinde güneş ve ışık kontrolü yapılırken bu elemanlarla cephe hareket kazanmış ve zenginleşmiştir.

Mimarlar: BORAN EKİNCİ HAKAN DALOKAY Mimari Tasarım: BORAN EKİNCİ MİMARLIK LTD.ŞTİ. DALOKAY MİMARLIK Yardımcı Mimarlar: NESİME ÖNEL İşveren: ÇARMIKLI İNŞAAT SAN. TİC. LTD. Tasarım Tarihi: 2005

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MİNİ PORTFÖY

YALIKAVAK EVİ Mimar: Boran Ekinci Mimari Tasarım: BORAN EKİNCİ MİMARLIK LTD. ŞTİ. Yardımcı Mimarlar: Haluk Kuvvetli, Yeliz Tekin Çimen İç Mimari: Merve Kösematoğlu Interiors Yüklenici Firma: Oktay inşaat Turizm A.Ş. Yer: Yalıkavak / Bodrum Proje tipi: Konut Proje tasarım tarihi: 2006 İnşaat bitiş tarihi: 2008 İnşaat alanı: 540 m2 Fotoğraf: Sinan Akyurtlaklı

Bodrum Yalıkavak’ta bulunan yapı, yaklaşık 400 m2’lik bir konuttan ve 80m2’lik yardımcı evinden oluşmaktadır. Parçalı bir plan şemasına sahip olan yapının yatma ve yaşama birimleri iki ayrı kol olarak giriş bölümünde birbirine bağlanmaktadır. Yapının ana tasarım kriterini topoğrafyası oluşturmuştur. Çok eğimli bir alanda bulunan yapı mevcut araziye uyumlu ve manzaraya hakim olacak şekilde tasarlanmıştır. Alanda yapılan teraslamalarla yapının bir bölümü topoğrafyaya gömülerek yeşil bir çatı örtüsü oluşturulmuştur. Yapı tasarımında, malzeme kullanımında, kütlelerin ve yapı bileşenlerinin biraya gelişlerinde, farklılaşmalar, tekrarlar arasındaki ilişkiler özgürce kurulmuştur.

110

Bu projenin turizm imarında olması bize yerleşime alışılagelmişin dışında bir yaklaşımda bulunabilme şansı sağladı. Bodrum’da yaygın olan yan yana, üst üste dizilen ve bütün bir araziyi yapı silsilesiyle dolduran yerleşim düzeni, izin verilen yapı yoğunluğuyla birlikte ele alınınca ve bütün kent böyle olunca korkutucu olmaya başlıyor. Bu projede aynı yoğunluğu fazlası ile sağlayabildiğimiz halde neredeyse hiç yapı gözükmüyor. Ve tüm evler koca koca bahçelere ve alabildiğince manzaraya, denize açılıyor. Bu çalışmayı yapabildiğimiz için çok memnunuz.

Mimar: Boran Ekinci Mimari Tasarım: Boran Ekinci Mimarlık Ltd.Şti Ekip: Deniz Mallı, Mert Özcan Yüklenici Firma: Peska Turizm Yatırım A.Ş Yer : Bodrum Proje tipi : Konut Proje tasarım tarihi : 2010 İnşaat alanı: 11.784 m2 3D Görselleştirme: Artı Eksi Sıfır Mimarlık Eylül + Ekim 2014

KIZILAGAÇ EVLERİ


Mimari Tasarım: BORAN EKİNCİ MİMARLIK LTD. ŞTİ. Proje : BORAN EKİNCİ Yardımcı Mimarlar: ELA ARDIÇOĞLU, NİLAY ARSLAN, MUHARREM ÇAĞLAN İşveren: CELAL ECE Tasarım Tarihi: 2003 İnşaat Tarihi: 2003

ECE MARİNA FETHİYE

111

DUBAI MU010 OFİS BİNASI Dubai bazı projeleri üretebilmek için bir fırsat adeta. Burada artistik, kalite, lüks veya prestij için normalde alışık olmadığımız bütçeler ayrılabiliyor. Bu proje bize ilk geldiğinde yapılaşma sınırları ürkütücü derecede moral bozucu idi. Ayrıca binanın art deco stilinde yapılması gerektiği gibi bizlerin hemen arkamızı dönüp gitmemiz gereken bir durum vardı. Burada yapı sınırlarının içinde bir geometrik bütünlüğe gidebilen bir planlama ve yapı sınırlarından bağımsız bir dış kabuk örtüsü kullanarak , heykelimsi , soğana benzer bir geometrik yapıya gittik. Arsanın bir tarafının park, diğer üç tarafının yol olması bu yaklaşımı destekledi. Ortada duran tek bir şey gibi.Ayrıca oluşturulan teraslar mekan zenginliğine katkıda bulundu. Bu teraslarında bir gölge kabukla sarmalaması daha çok biçimsel olduğu halde iklime ve teras açık alan sınırlandırmalarına uyum ve fayda sağladı. O imar durumlarından bu yapıya gelinmesi ise büyük sürpriz. Mimar: Boran Ekinci- Hakan Dalokay Mimari Tasarım: BORAN EKİNCİ MİMARLIK LTD. ŞTİ. Yardımcı Mimarlar: Deniz Okten, Can Tanyeli,Hülya Nur Genç Görseller: Murat Çetin- artıeksi sıfır mimarlık Yüklenici Firma: Premiere Group Yer: Dubai Proje Tipi :Ofis Binası Proje Tasarım Tarihi: 2008 İnşaat Alanı: 13.435 m2

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MİNİ PORTFÖY

Mimar: Boran Ekinci Mimari Tasarım: Boran Ekinci Mimarlık Ltd.Şti Ekip: Yeliz Tekin Çimen Yüklenici Firma:Doğa Gayrimenkul Yer: İstanbul Proje Tipi: Konut Proje Tasarım Tarihi: 2013 İnşaat Alanı: 24.000 m2+Bodrum Katlar 3D Görselleştirme: Artı Eksi Sıfır Mimarlık

İSTİNYE KONUTLARI Sarıyer İstinye’de 18.000 m2 bir alanda konumlanan bodrum katlar hariç yaklaşık 24.000 m2 lik inşaat alanına sahiptir. Arsanın boğaz manzarasına hakim konumu ile yaklaşık 40 m’ye varan eğimli yapısı ve projenin boğaz silüetine olan etkisi tasarımın en belirleyici kriterlerini oluşturmuştur.

112

Eğimden faydalanarak oluşturulan teraslamalar ile blok mantığından oluşan alışılagelmiş boğaz yapılaşmasının dışına çıkılmıştır. Çevre yerleşmelerde bulunan projelerle aynı yoğunluğa sahip olmasına karşın boğazdan bakıldığında yapı kitlesi ve yoğunluğu hiçbir şekilde hissedilmemekte, tamamen bahçelerden oluşan terasların oluşturduğu yeşil bir doku algılanmaktadır. Proje bu yönüyle boğazda yapılaşmaya alternatif bir örnek teşkil etmektedir. Konutlar, boğaza doğru sırasıyla otopark-müştemilat, araç-yaya yolu, arka avlu,

yatak odaları, bahçe-köprü-galeri, ara avlu, yaşama ve yaşama ile ilişkilenen teras bahçe olmak üzere her biri ayrı bir blok üzerinde konumlanan 4 ayrı zondan ve bu zonlar arası geçişten oluşan, tek katlı bir tip daire modülü üzerinden kurgulanmıştır. Proje, bu modülün yatayda sıra ev mantığında yan yana dizilmesi, düşeyde ise çatı alanlarının bahçe olarak kullanıma olanak sağlayacak şekilde kaydırılarak teraslama yapılmasıyla oluşturulmuştur. Bina girişlerinde kurgulanan avlular, zonlar arasında oluşturulan bahçe alanları ve galerilerle birlikte açık ve kapalı köprü geçişler ile tüm mekanların ışık ve hava ihtiyaçları karşılanmış, keyifli ve dinamik yaşam alanları tariflenmiştir. Tasarlanan bu kesit ve ince uzun plan kurgusu ile hiçbir şekilde önü yapılarla kesintiye uğratılmayan konutların neredeyse tamamına manzara ve bahçeler verilmiştir. Ağaç yetiştirilebilen bahçeler, jakuzi ve barbekü kullanımları ile zenginleştirilirken bahçeler arasında tasarlanan yeşil duvarlarla konutlar arasındaki mahremiyet sağlanmıştır.

ODTÜ AR-GE BİNASI Bu yapının, ODTÜ Teknokent için tarifleyici konumda bulunması batı kapısı yönünden algısı, görsel etkisi ve akılda kalıcılığı önemli bir tasarım kriteri oluşturmuştur. Yalın dörtgenbiçim ve cephe sistemiyle gece-gündüz ışık ve hava şartlarına göre değişen cephe etkisi oluşturulmuştur. Yapı merkezi hem iç ve dış dolaşımı hem de yapıdaki farklı işlevleri bir araya getirme özelliğine sahiptir. Yapım kolaylığı, düşük maliyet, iç dış mekan bütünlüğü, gün ışığı-mekan derinliği ilişkileri önemli tasarım kriterlerindendir.

Mimarlar: BORAN EKİNCİ Mimari Tasarım: BORAN EKİNCİ MİMARLIK LTD. ŞTİ. Yardımcı Mimarlar: UFUK BULUTTEKİN, NİLAY ARSLAN, ELA ARDIÇOĞLU, MUHARREM ÇAĞLAR Yüklenici: EBİ İNŞAAT İşveren: ODTÜ GELİŞTİRME VAKFI Tasarım Tarihi: 2003 İnşaat Tarihi: 2004

Eylül + Ekim 2014


Ulaştırma Müzesi, Glasgow, Birleşik Krallık; Zaha Hadid Mimarlık

TİTANYUMLU ÇİNKO ÇATI VE CEPHE KAPLAMALARI Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEINZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Tamamı sızdırmazlık garantisi sunan sistem alternatiflerine sahip olan RHEINZINK, 3 farklı yüzey alternatifi ile çinkonun benzersiz doğal estetiğini sektörün kullanımına sunmaktadır: prePATINA bright rolled,

prePATINA blue-grey ve prePATINA graphite-grey. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz - paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINK-Titanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir.

RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Bağdat Cad. No: 124 · 34726 Fenerbahçe – İstanbul · Türkiye · Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr

www.rheinzink.com.tr

RZ _ 4689-4C-TR

RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır.


Arup Istanbul Aydınlatma tasarım biriminin yürütücülüğünü üstlenen Şebnem Gemalmaz’ın uzmanlığı kentsel aydınlatma stratejileri ve aydınlatma ile marka/kimlik geliştirme üzerine. Kent Planlama kökenli tasarımcı ilk yüksek lisans çalışmasını kentsel tasarım ve aydınlatma üzerine Istanbul’da tamamlıyor. Aydınlatma tasarımına olan tutkusu ile İsveç’te mimari aydınlatma tasarımı üzerine ikinci yüksek lisans çalışmasını tamamladıktan sonra Stockholm Belediyesi için aydınlatma master planı öncesi kentin gece imajını üzerine projeler geliştiriyor. 2 Arup Istanbul Aydınlatma tasarım biriminin yürütücülüğünü üstlenen Şebnem Gemalmaz’ın uzmanlığı kentsel aydınlatma stratejileri ve aydınlatma ile marka/kimlik geliştirme üzerine. Kent Planlama kökenli tasarımcı ilk yüksek lisans çalışmasını kentsel tasarım ve aydınlatma üzerine Istanbul’da tamamlıyor. Aydınlatma tasarımına olan tutkusu ile İsveç’te mimari aydınlatma tasarımı üzerine ikinci yüksek lisans çalışmasını tamamladıktan sonra Stockholm Belediyesi için aydınlatma master planı öncesi kentin gece imajını üzerine projeler geliştiriyor.


TÜRKİYE’DE

YEŞİL

BİNAYA YATIRIM

YAPAN

İNŞAAT

FİRMALARI

Sebepleri, Beklentileri, Anatajları, Dezavantajları, Finansal teşvikler...


SOYAK HOLDİNG

TAM BİR KENT, İSTANBUL APARTMANI İNŞA ETMEK İSTEDİK VE BAŞARDIK DA. ANA ÖNCELİĞİMİZ BUYDU. SOYAK SOHO’NUN KONUMLANDIĞI ZİNCİRLİKUYU ASLINDA İNANILMAZ BİR AKTİVİTE MERKEZİ. DOLAYISIYLA TERCİH ÖZGÜRLÜĞÜ VAR.

bünyesinde barındırıyor. Yani Soho’nun her iki anlamını da projeye mal edebiliriz. Bu anlamda her şey örtüştü diyebiliriz. Soyak Soho Projesi’nin öne çıkan özellikleri nelerdir? Projenin ilk üç özelliğini sıralamanızı istesek bunlar neler olurdu?

116

Soyak Holding CEO’su, Emre Çamlıbel Soyak Holding’i çok daireli, orta gruba hitap eden konut projeleri ile tanıyoruz aslında, Soho projesi 77 daireli butik bir proje ve üst gelir grubuna hitap ediyor. Projenin çıkış noktası neydi, şehrin merkezinde bir soyak imzası algısı yaratan Soho nasıl hayata geçti? Bu röportajdan kısa bir süre önce LEED Gold Sertifikası kazanan Soyak Soho’yu inşa etmekteki ana amacımız şehrin kültürel ve sosyal etkinliklerinin çok olduğu bir çevrede bunlardan faydalanabilme kolaylığı yanında özel yaşamda sakinlik getirecek bir proje oluşturmaktı. Tam bir kent, İstanbul apartmanı inşa etmek istedik ve başardık da. Ana önceliğimiz buydu. Soyak Soho’nun konumlandığı Zincirlikuyu aslında inanılmaz bir aktivite merkezi. Dolayısıyla tercih özgürlüğü var. Bir de insanların evlerine girdikleri zaman yaşamlarını kimseden ve çevreden rahatsızlık duymadan sürdürmelerini istedik. Yani dışarıda yaşayan insanları yapımıza sokup 77 ünitelik sakin yaşamı dejenere etmek istemedik. Yürüme yoluyla çevredeki spor merkezlerine ya da alış veriş merkezlerine çok kolaylıkla Eylül + Ekim 2014

ulaşılabilecek. Bu düşüncelerle hayata geçti Soyak Soho’da spor merkezi, alışveriş merkezi, havuz, spa gibi fasiliteler yok. Çünkü şehrin göbeğinde… Bunun yanı sıra metroya yakın ve projenin içindeki yürüyüş yoluyla da alışveriş merkezlerine yürümek mümkün. Canınız isterse Zorlu Center’a, canınız isterse Metro istasyonuna , Kanyon’a, Beyoğlu’na... Sadece bir kaç dakika... Kalabalık sizin yaşadığınız yere gelmiyor, siz istediğiniz kalabalığa gidiyorsunuz. Soho ismi, Soyak Holding kısaltması çağrışımı yapsada bir hikayesi olduğunu biliyoruz. Soho isminin çıkış noktasını bize biraz anlatabilir misiniz? Sizin de belirttiğiniz gibi SOHO, Soyak Holding’in kısaltması. Ancak okuyucuların ve sizlerin de düşündüğü manadaki SOHO ile örtüştü diyebiliriz. Londra’nın merkezinde yer alan Soho; tiyatroları, lokantaları ve kulüpleri ile ünlü; New York City’de Manhattan Adası’nın güneybatısında yer alan SOHO ise sanat galerileri, lokantalrı ve mağazaları ile ünlü. Bizim Soyak SOHO’nun yer aldığı Zincirlikuyu’da bu özellikleri

Miamrımız Mutlu Çilingiroğlu, Soyak Soho’yu tasarlarken, şehir merkezinde konforu yaşamımıza en pratik ve zevkli şekilde nasıl sunabiliriz sorusundan hareket etti. O yüzden abartılı büyüklüklerden ziyade sözünü ettiğimiz konfor kelimesindeki tüm değerleri buraya aktarmaya çalıştık. Soyak Soho’nun en can alıcı özelliğinin bu olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede açarsak şunları söyleyebilirim: Çevresi ve emniyetli bir yapı olması da can alıcı diğer özellikler arasında sayılabilir. Sakinleri, şehrin kültürel ve sosyal etkinliklerinin çok fazla olduğu bir çevrede istedikleri gibi bunlardan yararlanacaklar, sonra sakin ve huzurlu yaşam alanlarına dönecekler. Hem evlerine hem de çevredeki fasilitelere kolay ulaşacaklar. Güvenli bir binada yaşamak da başka bir avantaj. İçinde sunulan konfor ve pratiklik en önemli unsurlardan biri olacak. İç tasarımı Tanju Özergin tarafından yapılan dairelerde müşterilere 4 farklı iç dekorasyon sunulması da bir diğer avantaj. Günümüzün en önemli sorunlarından biri ulaşım. Bu açıdan bakıldığında ise Zincirlikuyu hem özel hem de kamu araçlarıyla çok kolay ulaşılabilen bir nokta. Ana akslara da çok yakın. Dolayısıyla şehrin yakın çevresindeki sosyal ve kültürel hizmetlere kolaylıkla ulaşabilecekler. Benim aklıma gelen 3 özellik mütevazı, kentli ve huzurlu.


‘LEED GOLD’ SERTIFIKALI SOYAK SOHO Yeşil bina olarak tasarlanan Soyak Soho, USGBC (US Green Building Council-ABD Yeşil Binalar Konseyi) tarafından verilen LEED (Leadership in Energy and Efficiency DesignEnerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) sertifikasını Gold seviyesinde almaya hak kazandı. Gayrettepe’de yer alan rezidans daireler ve ofisten oluşan karma proje Soyak Soho’nun inşa ve tasarım aşamalarında çevreyi ve doğal yaşamı korumak, enerji ve su tasarrufu sağlamak için pek çok uygulamaya yer verildi.

Council)’nin gümüş üyesi de olan Soyak Holdig’in CEO’su Dr. M. Emre Çamlıbel “Soyak olarak, geliştirdiğimiz konut projelerinde de sosyal, çevresel ve toplumsal sorumlulukla hareket ediyoruz. Birçok projede, sulama sistemlerinden ısınma ve aydınlatmaya uzanan geniş yelpazede enerji verimliliği ve tasarrufunu hedef alarak; çevre dostu uygulamalarla, daire sahiplerinin ev ekonomisine katkı sağlıyor ve doğal yaşamı korumayı sürdürüyoruz. Zincirlikuyu’daki Soyak Soho Projemiz de bunlardan biri.

Sürdürülebilir yaşam yaklaşımı çerçevesinde projelerini oluşturan ve çevre dostu yeşil binalar tasarlayan Soyak’ın, Soyak Soho projesi LEED Gold sertifikasına sahip oldu. 1998 yılından bu yana yeşil binalara sertifika veren Amerika Birleşik Devletleri Yeşil Binalar Konseyi USGBC (US Green Building

Soyak olarak, 2006 yılında Sürdürülebilir Yaşam Raporu ile başlayan sürdürülebilirlik ve yeşil bina yolculuğumuz bizi bugün sektörde en çok yeşil bina üreten firma konumuna getirmiştir. 21. yüzyılın şehirlerinde yeşil binaların önemi daha da artacak. Ve 21.yüzyılda yapılacak olan

117

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE PROJELERİNİ OLUŞTURAN VE ÇEVRE DOSTU YEŞİL BİNALAR TASARLAYAN SOYAK’IN, SOYAK SOHO PROJESİ LEED GOLD SERTİFİKASINA SAHİP OLDU.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


118

bina yatırımlarının geleceğimiz için daha sürdürülebilir olacağına inanıyoruz. Ancak buradaki kritik başarı faktörü, yeşil dönüşüm için toplumsal farkındalıktır. Çünkü yeşil dönüşüm sadece teknik ve çevreci bir mesele değildir. Aynı zamanda topyekün bir davranış değişikliğidir” dedi. Toplam 9 adet yeşil proje ile Türkiye’de en çok yeşil proje geliştiren gayrimenkul firması olan Soyak’ın inşa ettiği LEED sertifika adayı binalar arasında aşağıdaki projeler yer alıyor: · Soyak Kristal Kule – LEED CS Silver · Soyak Soho – LEED NC Gold · Soyak Optimus First – LEED NC Gold · Soyak Optimus Gold – LEED NC Gold · Soyak Optimus Master Site – LEED NC Gold · Soyak Siesta Blue – LEED NC Silver · Soyak Siesta Oxygen – LEED NC Silver Soyak’ın LEED ve Bream sertifikasına sahip binaları ise Soyak Holding Merkez Bina (LEED EBOM Silver) ve henüz başvuru aşamasında olan Erkut Soyak Anadolu Lisesi (BREEAM In-Use).

Eylül + Ekim 2014

SOYAK SOHO HAKKINDA 77 rezidans daire ve 4.040 m2’lik ofisten oluşan Soyak Soho’da, tüm rezidans ve ‘concierge’ hizmetleri sunuluyor. 7 katlı butik projenin rezidans kısmı, büyüklükleri 65 m2 ile 252 m2 arasında değişen 1+1, 2+1, 1+1 dubleks ve 3+1 dubleks rezidans dairelerden meydana geliyor. Bünyesinde alışveriş merkezi, spa, spor salonu ve güzellik merkezine yer vermek yerine merkezi noktalara 1-2 dakikalık mesafede bulunan konumuyla proje, bu imkanlara istenen her an ulaşma kolaylığı sunmaktadır. Soyak Soho Ofis, toplam 4.040 m2 brüt alana ve 1.635 m2 sadece ofis kullanımına ait modern peyzajlı bir bahçeye sahiptir. Tamamen müstakil girişi ve müstakil tapusu olan, bir bütün olarak kullanılabilmesinin yanı sıra, bölünerek de kiraya verilebilme özelliği olan Soho Ofis 3 kattan oluşmaktadır. EN YEŞIL BINA: SOYAK SOHO Emlak Oscar’ı olarak nitelendirilen ‘Türkiye’nin En Başarılı Emlak Yatırımları 2012’de Yeşil Bina Kategorisi’nde birinciliğe layık görülen Soyak Soho’nun inşa ve tasarım aşamaları sırasında çevreyi ve doğal yaşamı

EMLAK OSCAR’I OLARAK NİTELENDİRİLEN ‘TÜRKİYE’NİN EN BAŞARILI EMLAK YATIRIMLARI 2012’DE YEŞİL BİNA KATEGORİSİ’NDE BIRINCILIĞE LAYIK GÖRÜLEN SOYAK SOHO’NUN İNŞA VE TASARIM AŞAMALARI SIRASINDA ÇEVREYİ VE DOĞAL YAŞAMI KORUMAK, ENERJİ VE SU TASARRUFU SAĞLAMAK İÇİN PEK ÇOK UYGULAMAYA YER VERİLDİ.


119

korumak, enerji ve su tasarrufu sağlamak için pek çok uygulamaya yer verildi. •Bina arazisinde, inşaat esnasında ve sonrasında doğal yaşamın korunmasına azami ölçüde dikkat edilmektedir. Bitkilendirme çalışmaları esnasında, İstanbul’un yerel iklimine uyumlu bitkiler seçilerek, su tüketiminin ve kimyasal gübre kullanımının en aza indirgenmesi hedeflenmektedir. •Yapılaşmanın altyapıya ve özelikle yağmur suyu şebekesine getireceği yükün en aza indirgenmesi için sert zeminlerin oranı düşük tutulmuş, mümkün olduğunca geçirgen yüzeyler kullanılarak projelendirilmiştir. •Binalarda çeşitli noktalarda bisiklet park yerleri belirlenerek, alternatif ulaşım yöntemleri desteklenmektedir. Elektrikli ve düşük emisyonlu araçlara ayrılacak özel park yerleri, diğerlerine oranla çevreye daha az zararlı bu araçların kullanılmasını teşvik etmeye yönelik olarak planlanmıştır. İlave olarak, otoparklarda elektrikli araç şarj istasyonları yer almaktadır.

•Bina kapsamında kullanılacak su armatürleri ve vitrifiyelerde konfor ve estetik kadar, su verimliliği özelliği de aranarak seçilmiş olup bu seçimlerde EPA (Environmental Protection Agency) standartları göz önünde bulundurulmuştur. Bu sayede bina kullanıcılarının aylık su masraflarının azaltılması öngörülmektedir. •Binada enerji harcayan sistemler, LEED tarafından belirtilen commissioining prosedürlerine uygun olarak denetlenecek şekilde tasarlanmıştır. Gerek montaj, gerek kullanım esnasında hedeflenen performans kriterlerine uygun olarak çalışmaları denetlenecektir.

yeterli alanlar ayrılmış olup sadece inşaat ve teslim değil yaşam sırasında da atık ayrıştırılması devam etmektedir. •Binada inşaat esnasında iç mekanlarda kullanılan yapı kimyasalları, (boya, astar, macun v.s.) içeriğindeki VOC ( uçucu organik zararlı bileşik) oranları uluslar arası standartlara uygun olarak tercih edilmiştir. Bu sayede, binaların tesliminden sonra yaşayanların ve çalışanların sağlığı ve konforuna azami önem verilmiştir.q

•Proje kapsamında soğutma sistemlerinde çevre dostu soğutucu akışkanlar tercih edilmiştir. •İnşaat esnasında oluşan atıkların geri dönüşümü ile ilgili kapsamlı bir atık yönetim planı hazırlanmış olup, inşaat sırasındaki atıklar ayrıştırılarak toplanmıştır. •Bina kullanımında oluşacak geri dönüştürülebilir atıkların toplanması için

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TEPE İNŞAAT

US GREEN BUILDING COUNCIL (USGBC) VERİLERİNE GÖRE TÜRKİYE, 2013 YILINDA LEED SERTİFİKALI PROJELER AÇISINDAN DÜNYADA İLK 10 ÜLKE ARASINDA.

kadar devam eden uzun bir süreç. Biz de bu süreçte temel kriter olan çevre dostu malzemelerin kullanılması ile doğal yaşamın korunmasına azami ölçüde dikkat ediyoruz. Çevre dostu binalar tasarlanırken çevreye duyarlı malzemelerin kullanılmasına, çevre düzenlemesinde doğal peyzaj yaratılmasına, su verimliliği sağlayan armatürler kullanılmasına ve aydınlatma sisteminde enerji tasarrufuna dikkat ediliyor. Narlife’ta her adım bu bilinçle atılıyor. Hedefimiz, tüm sakinlerimize keyifli ve huzurlu bir yaşamın yanında, sağlıklı bir gelecek de sunmak.

120

Satış ve Pazarlama Müdürü, Berna Erkartal

Ülkemizde son yıllarda daha fazla gündemde olan Yeşil Bina üretimi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Türkiye’de yeşil binalar konusunda yapılan çalışmalar son yıllarda giderek daha fazla oranda gündeme gelmeye başladı. Bu alanda ülkemizdeki gayrimenkul sektöründe çevreci ve pozitif bir farkındalık olduğunu söyleyebiliriz. US Green Building Council (USGBC) verilerine göre Türkiye, 2013 yılında LEED sertifikalı projeler açısından dünyada ilk 10 ülke arasında. Ülkemizdeki bu yaklaşımın devam etmesi ve mevcut çabaların artmasıyla bu sıranın yükseleceğini düşünüyorum. Yeşil Bina yatırımı yapan bir kurum olarak LEED ve BREEAM sertifika sistemlerinin ülkemizde uygulanması hakkında yorumlarınız nelerdir? Yerel bir sertifika sistemine ihtiyacımız var mı? LEED ve BREEAM sertifika sistemleri Amerikan ve İngiliz kaynaklı olsalar da uluslararası kriterler göz önüne alındığında ulusal sertifikası olmayan ülkelerin en çok Eylül + Ekim 2014

tercih ettiği sertifikaların başında geliyor. Yerel bir sertifika sistemi ile binalarımız hem daha yeşil ve çevreci hem de yerel kaynakları daha iyi kullanabilir düzeye gelecektir diye düşünüyorum. Bununla ilgili çalışmalar, gerekli kurum ve kuruluşlar tarafından sürdürülmekte olduğunu biliyor ve çalışmaları yakından takip ediyoruz. LEED Sertifikalı projelere yatırım kararı alırken çıkış noktanız, öngörüleriniz, beklentileriniz nelerdi? Tepe İnşaat, yurtiçi ve yurtdışında hayata geçirmekte olduğu tüm projelerde kalite ve müşteri memnuniyetini bir arada sunuyor. Bu önemli misyonla mimarideki uzmanlığımızı marka değeri ve inşaat kalitesi ile birleştirerek yüksek standartlarda konut projeleri üretmeye devam ediyoruz. Bu hedef ve bilinçle yola çıktığımız Narlife’da da yaklaşımımız, sakinlerimize doğa ve deniz ile iç içe bir yaşam sunarken, aynı zamanda geleceğimizi de korumak üzerine kuruldu. LEED Çevre dostu değerlendirme sistemi, binaların tasarım sürecinden tamamlanışına

Ülkemizde yeşil binalara yatırım yapmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? Yeşil binalar, bilindiği üzere temelde enerji ve su verimliliği sağlayarak doğanın korunmasını yardımcı olmak fikriyle doğuyor. Bugün dünyadaki enerji tüketiminin yüzde 40 binalar tarafından yapılıyor. Amaç hem enerjiyi daha az harcamak hem de enerji üretimini sağlamak. Bu çevreci misyonun yanında bir de bina sakinlerinin sağlığı ve konforu söz konusu. İç mekanlardaki hava kalitesi, doğal yapıya uygun aydınlatmalar, sıcaklığın ve nemin düzenli olarak kontrol edilmesi, etkin atık yönetimi gibi uygulamalar, insan sağlığını doğrudan etkiliyor. Bu yapılarıyla yeşil binalar, doğanın ve insanların sürdürülebilir bir dengeyi korumasına yardımcı oluyorlar. ÜlkemizdeYeşil Bina sertifikasına sahip proje yatırımı konusunda finansal teşvikler var mı? Var ise yeterli mi? Teşvikler henüz istenilen düzeyde maalesef ki değil. Ulusal sertifikamızın tam anlamıyla sisteme dahil olmasıyla birlikte finansal teşviklerin de bu yönde artmasını umut etmekteyiz.q


ÇEVRE DOSTU NARLIFE • Otopark kapasitesinin %3’u kadar (29 araç için) elektrikli araç şarj istasyonu yerleri tespit edilerek alt yapısı oluşturuldu. • Otoparklar yeraltına alınarak, çatı ve teraslarda açık renkli kaplama malzemeleri ve yeşil çatılar tasarlanarak ısı adası etkisinin oluşması minimuma indirildi. • Düşük su tüketimli batarya ve rezervuar kullanılarak LEED’in tanımladığı su tüketimlerine oranla %38 su tasarrufu sağlandı. • Peyzaj sulamasında toplanan yağmur suyunun kullanılması ve az su isteyen yerel & adapte olmuş bitkiler ile peyzajda su verimliliği sağlanması hedeflendi. • Işık kirliliğinin azaltılması adına gökyüzüne ışık kaçırmayan verimli dış aydınlatma armatürleri seçilerek yapılacak olan fotometrik plan ile arazi dışına taşan ışık miktarları Uluslararası standartlarda izin verilen limitlerin altında tutulması hedeflendi. Ünlü mimar Nevzat Sayın imzasını taşıyan Narlife, renk uzmanları ile oluşturulan özel konsept dış mimarisi ve çevre dostu misyonuyla, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından geliştirilmiş “Yeşil Bina Değerlendirme Sistemi” olarak bilinen LEED Altın Sertifikası’na da aday. LEED Çevre Dostu Değerlendirme Sistemi’nde altın adaylığı olan projenin, tasarım ve inşaat aşamasında LEED kriterlerine uyum sağlaması ve yapılaşmanın çevreye verdiği olumsuz etkilerin önlenmesi hedefleniyor.

korunmasını garanti altına alma çabalarını yaygınlaştırdı. Tüm bu yaygınlaşmalar bina bazında yapısal oluşumların dahi, yaşam döngüsü çerçevesinde ele alınmasının ve üretim-işletim süreçlerinin bu çerçevede düzenlenmesinin sorunların çözüm sürecine sağlayacağı katkı hakkında bir farkındalık yaratması açısından önem kazandı.”

Tepe İnşaat Satış ve Pazarlama Müdürü Berna Erkartal, dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın başı çektiği pek çok ekolojik sorunun takip ettiği günümüzde, bu olumsuzluklarda yapı sektörünün büyük oranda rol oynadığının farkına varılması gerektiğini ifade ediyor: “Ekolojik sürdürülebilirlik kavramını, yeşil bina oluşumlarını, değerlendirme kriterleri ile resmi bir prosedür dahilinde çevrenin

• Proje kapsamında bina sakinlerinin %15’i için bisiklet park yerleri ayrıldı.

LEED Sistemi kapsamında, NARLIFE projesinde uygulanması öngörülen çözümlerden birkaçı şunlardır:

DÜŞÜK SU TÜKETİMLİ BATARYA VE REZERVUAR KULLANILARAK LEED’İN TANIMLADIĞI SU TÜKETİMLERİNE ORANLA %38 SU TASARRUFU SAĞLANDI.

• Narlife yanında yer alan park alanı da düzenlenerek arazinin %55’inin doğal ve adapte olmuş bitkiler kullanılarak yeşil alan olması sağlandı, yürüyüş yolları ile birlikte arazi içerisinde %76 oranında açık alan oluşturuldu.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

121


KULLANICI ALANLARINDA GÜN IŞIĞI SIMÜLASYONU YAPILARAK TOPLAM DEVAMLI KULLANILAN MEKANLARIN %96’SINDA YETERLİ GÜN IŞIĞI ALINABİLDİĞİ RAPORLANMIŞTIR.

C

• Bina içerisinde bina kullanıcılarının da aktif olarak kullanabilecekleri geri dönüşüm kutuları yerleştirilerek atık alanına giden çöp miktarının minimize edilmesi hedeflendi.

122

• İzolasyon kalınlıkları, enerji verimli aydınlatma armatürleri, verimli mekanik cihazlar ve hareket sensörleri ile LEED’in tanımladığı baz binaya oranla %23 enerji tasarrufu sağlandı. Enerji tüketiminin belirlenebilmesi için gelişmiş modelleme programları ile bina verileri modellemeye yansıtıldı. ( Bu oran standart bir binaya göre çok daha yüksek olacaktır.) • Binada kullanılan İnşaat malzemelerinin toplam bütçesinin minimum %30’unun yerel ve geri dönüştürülmüş içerik kriterlerini sağlaması hedeflenmektedir. (İnşaat tamamlanana kadar malzeme tedarikçilerinden beyan yazısı alınmaya devam edecektir.) • Kullanıcı alanlarında gün ışığı simülasyonu yapılarak toplam devamlı kullanılan mekanların %96’sında yeterli gün ışığı alınabildiği raporlanmıştır. • Kullanıcı alanlarının %99’u oturduğu yerden göz hizasında manzaradan faydalanabilmektedir.q

Eylül + Ekim 2014

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



EKO DIZ AYN 124

Eyl端l + Ekim 2014


REKLAM ALANINIZ


EKO DİZAYN

126

Eylül + Ekim 2014


MARCEL WANDERS Tasarım Sırlarını Anlatıyor...

127

TÜRKIYE’NIN EN BÜYÜK ÜÇÜNCÜ YATIRIMCISI İSVIÇRE ILE KURDUĞU ILIŞKIYI TAÇLANDIRACAK QUASAR İSTANBUL’U, TASARIMCISI MARCEL WANDERS ILE KONUŞTUK. WANDERS, PROJE IÇIN YAPTIĞI ÇALIŞMALARI VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN KENDI ÇALIŞMALARINDAKI YERINI ANLATIYOR.

Quasar İstanbul, her geçen gün daha da belirginleşen çehresi ile hayatımıza girmeye hazırlanıyor. Viatrans A.Ş. ile Meydanbey İnşaat’ın ortak girişimiyle hayata geçen Quasar İstanbul, aslında bir projeler bütünü. Bünyesinde dünyaca ünlü 5 yıldızlı otel ve rezidans zincirlerinden Fairmont Hotels’i Türkiye’ye getiren Quasar İstanbul’a; The Quasar Residences, Fairmont Quasar Istanbul, Fairmont Residences Quasar Istanbul, Fairmont Offices Quasar Istanbul da dahil. Toplam 23 bin 700 metrekare arazi üzerine inşa edilen Quasar İstanbul projesi kapsamında renovasyonu da yapılan Tarihi Likör Fabrikası, bir kültür merkezine dönüştürülecek. Uluslararası lüks anlayışının kültür, sanat ve moda ile harmanlandığı Liquer Kültür, Sanat ve E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


128

Moda Merkezi projenin İstanbul’un günlük hayatına dahil ettiği yeniliklerden biri olacak. “Yüzde 100 İsviçre sermayeli, Türk bayraklı…” sloganıyla tanıtımı yapılan Quasar İstanbul, İsviçre hükümeti tarafından olmasa da özel bir İsviçre fonu olan Viatrans tarafından finanse ediliyor. Meta-lüks proje İsviçre’nin bütün özelliklerini ve uzmanlıklarını yansıtan bir ayna niteliğinde. Yenilikçi, avangard ve yaratıcı; İsviçre’nin sahip olduğu tüm özellikleri taşıyor. Bu sebeple, Quasar İstanbul’un İsviçre ekolünün İstanbul’daki simgesi olacağını söylemek hiç de yanlış olmaz. İsviçreli yatırımcının Türkiye’ye duyduğu güvenin de bir örneği olan proje, ezber bozmaya hazır. Quasar İstanbul’un Türk ve İsviçreli yanlarının yanı sıra, kültürel açıdan bir başka dinamiğin de etkisinde olduğunun altını çizmek gerek; Marcel Wanders. Hollandalı tasarımcı, Quasar İstanbul da dahil yaptığı bütün çalışmalara Flaman Eylül + Ekim 2014

kültüründen bir parça katıyor. Geniş bir yelpazeye yayılmış ürünleri ve projeleri ile çağdaşları arasında özel bir yere sahip olan Wanders’ın, Quasar İstanbul’un iç mekan tasarımları altında imzası bulunuyor. Wanders, meta-lüks proje ve tasarım prensibi ile alakalı sorularımızı yanıtladı. Quasar İstanbul şehrin sadece çehresini değil aynı zamanda iş hayatının işleyişini de değiştirecek bir proje. Bu meta-lüks proje sizin için ne ifade ediyor? The Quasar Residences, doğu ve batının dinamik kaynaşmasının zirvesinde yer alan bir şehirde hem tasarım hem de tarihle açıklanan bir yapıya sahip. Rezidanslar, Mecidiyeköy’de yer alan ve Türkiye’nin en göze çarpan binalarından, Fransız mimar Robert Mallet Stevens imzalı tarihi Likör Fabrikası’nın alanı üstüne inşa ediliyor. Fabrika, projeye dahil edildiği gibi; ülkenin

BIR ŞEHRIN EN IYI YANI ORADA YAŞAYAN INSANLARDIR VE EĞER YÜKSEK DANSITELI BIR REZIDANSIN TASARIMIYLA ILGILENIYORSANIZ ÇEVREDEKI INSANLARLA BIR BAĞ YAKALAMAK SON DERECE ÖNEMLIDIR.


tarihi mimari kültürüne uygun biçimde eşsiz, beyaz ve modern bir sanat merkezine dönüştürülerek restore ediliyor. Mimari alanın öncülerine yapılan bu saygı duruşu niteliğindeki hareketi son derece güçlü, son derece önemli buluyorum. Geçmiş, benim yaptığım her işte, her tasarımımda kendine bir yer bulur. Bu restorasyon çalışması ise bana doğu ile batının ayrıldıkları ve birleştikleri noktalar konusunda ciddi bir bilgi verip, tasarım sürecini zengin ve ilgi çekici kıldı. Quasar İstanbul projesi için yaptığınız çalışmanın arkasında nasıl bir felsefe yer alıyor?

GEÇMIŞ, BENIM YAPTIĞIM HER IŞTE, HER TASARIMIMDA KENDINE BIR YER BULUR. BU RESTORASYON ÇALIŞMASI ISE BANA DOĞU ILE BATININ AYRILDIKLARI VE BIRLEŞTIKLERI NOKTALAR KONUSUNDA CIDDI BIR BILGI VERIP, TASARIM SÜRECINI ZENGIN VE ILGI ÇEKICI KILDI.

Bir şehrin en iyi yanı orada yaşayan insanlardır ve eğer yüksek dansiteli bir rezidansın tasarımıyla ilgileniyorsanız çevredeki insanlarla bir bağ yakalamak son derece önemlidir. Bu sebeple projenin iç mimari kısmı partiler, piknikler ve resmi olmayan davetler için kullanılabilecek geniş dış mekan alanlarına sahip. Ayrıca binanın genel sirkülasyon sistemi sizi komşularınızla iletişim kurma konusunda teşvik ediyor. Daireler aydınlık ve havadar; içeri ile dışarıyı birbirinden ayıran sınırlar ise silik tutulmuş vaziyette. Böylelikle her ne kadar büyük, enternasyonal bir şehirde yaşıyorsanız da eviniz otantik bir hisse sahip; yerel yaşayış ile iç içe olduğunuzu hissettiriyor.

129

Tasarımda farklı daire tipleri yer alıyor. Bu farklı stillerden bahseder misiniz? Daireler, söylediğim gibi, geniş ve aydınlıklar. Birbirinden farklı estetik dillerle farklı yaşam tarzlarına hitap eden büyüleyici, neşeli ve sürprizlerle dolu dekorasyonlara sahipler. Üç farklı tip daire yer alıyor projede; Natural, Cultural ve Cosmopolitan. Natural stil, taş ve ahşap gibi organik materyallere ev sahipliği yapan, aydınlık ve rahat bir tasarım. İsminden de anlaşılacağı gibi doğal bir dünya ile bağ kuruyor. Yün halılar, yumuşak yüzeyli duvarlar ve yoğun kullanılan yeşilin tonları dekorasyona samimi bir hava katıyor. Bu stil özellikle meşgul bir şehir içinde yaşasa bile doğal dünyaya temas etmeyi seven insanlar için tasarlandı. Cultural stil, çağdaş Balkan tarzının eklektik bir yansıması. Zengin renkler ve dekoratif E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


katmanlar mekana kontrastı yoğun, canlı bir hava katıyor. Banyo tasarımında kullanılan özel yapım tasarım yerel üretim fayanslar Türkiye tarihinden izler taşırken hamam imajı yaratıyor. Üçüncü stil olan Cosmopolitan ise büyük, enternasyonal şehir hayatını sevenler için tasarlandı. Cilalı ve yansıma gücü yüksek zeminler ile kesilmiş ayna parçalarının sıklıkla kullanıldığı iç dekorasyon sofistike bir şehirlilik duygusu veriyor.

130

1700’den fazla proje ile hem iç mimari alanında hem ürün tasarımı hem de sanat yönetimi alanlarında eser veren bir isimsiniz. İlhamınızın kaynağı nedir?

İNSANLAR ILHAMIN DIŞARIDAN GELDIĞINI DÜŞÜNÜYORLAR; BEN BUNA KATILMIYORUM. İLHAM IÇTEN GELIR. BIR ŞEY YAPMA ISTEĞINI, HAYATINIZIN BIR ANLAMI OLDUĞUNU KANITLAMA ISTEĞINI KAVRAR. YANAN BIR ATEŞ GIBI UYANMANIZI, HAYAL ETMENIZI, ARAŞTIRMANIZI VE DÜŞÜNMENIZI SAĞLAR. KENDINIZE SORDUĞUNUZ BÜYÜK SORULARDIR ILHAMINIZ.

İnsanlar ilhamın dışarıdan geldiğini düşünüyorlar; ben buna katılmıyorum. İlham içten gelir. Bir şey yapma isteğini, hayatınızın bir anlamı olduğunu kanıtlama isteğini kavrar. Yanan bir ateş gibi uyanmanızı, hayal etmenizi, araştırmanızı ve düşünmenizi sağlar. Kendinize sorduğunuz büyük sorulardır ilhamınız. Beni bir sandalyeye zincirleyip gözlerimi bağlasanız da ilham bulmama engel olamazsınız. Zira ilhama ulaşma aracım zihnimdeki hedeflerim ve onları gerçekleştirme isteğimdir. Sürdürülebilirlik, çağdaş tasarımın anahtar noktalarından biri bugün. Sizin tasarımlarınızda bu kavram kendisine nasıl yer buluyor? Pek çok tasarımcı ve tüketici genel anlamda “yeni” tarafından cezbediliyor. Fakat benim gördüğüm kadarıyla hiçbir şey “yeni” kadar hızlı eskimiyor. Bu sebeple çok çok önceden tasarımlarımın geçmişe duyduğum saygıyı içermesi gerektiğine karar verdim. The Quasar Residences geçmiş ve bugün

Eylül + Ekim 2014


131

SÜRDÜRÜLEBILIRLIK, BENIM ANLADIĞIM KADARIYLA, TASARIMDA YÜKSEK BIR STANDART HALINI ALIYOR. ZAMANSIZ, HER ZAMAN SAHIP OLMAK ISTENECEK YÜKSEK KALITELI ÜRÜNLER TASARLAMAK, EŞYALARIN GÖZDEN DÜŞÜP ATILMASINA DA ENGEL OLACAKTIR.

arasında doğan birlikteliğin, sahiplerinin ve sakinlerinin seveceği, anlamlı bulacağı evler yaratmaya muktedir olduğunu gösteren bir proje. Mekanların pek çoğunda Türk geleneğinin etkisini görmek mümkün. Söylediğim gibi, Balkan mozaiklerine, katmanlarına ve renklerine de yer verdik. Lobi, Türkiye’ye özgü sema eden derviş figürü üstüne kurulu. Batılı bir tasarımcı olduğumdan, bu yerel tatlar benim için sürprizlerle dolu. Haliyle hassasiyetlerin birbirine karışması durumu da ortaya çıktı. Sürdürülebilirlik, benim anladığım kadarıyla, tasarımda yüksek bir standart halini alıyor. Zamansız, her zaman sahip olmak istenecek yüksek kaliteli ürünler tasarlamak, eşyaların gözden düşüp atılmasına da engel olacaktır.

Karbon fiber gittikçe popüler bir konuma geliyor tasarım açısından. Siz de geçtiğimiz günlerde “Carboon Balloon Chair” adlı bir tasarımınızı tanıttınız. Tasarımın ağırlığı sadece 800 gram. Neden karbon fiber kullanmayı tercih ettiğinizi anlatır mısınız? Carbon Balloon gibi bir tasarım bir yandan son derece dayanıklı iken diğer yandan çok az materyale ihtiyaç duyuyor ve çok daha az atık üretiyor. Karbon aynı zamanda estetik bir materyal, zamansız. Bu sandalye asla eskimeyecek ve 100 yıl sonra da bugünkü gibi gözükecek. Bu, bence sürdürülebilirliğin bir biçimidir. Materyal olarak karbon fiberi seçmemin sebebi ise insanların duygusal açıdan bağ kuracağı ve uzun yıllar boyunca kullanabileceği tasarımlara imza atmak istemem.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

INTERFACE’IN “HUMAN NATURETM” KOLEKSİYONU GÜZEL DÜŞÜNCELERİ HAREKETE GEÇİRİYOR

132

HUMAN NATURE, INSANIN ÖZÜNDE DOĞAYLA OLAN BAĞLANTISINDAN YOLA ÇIKARAK, ORMAN ZEMINLERI, ÇIMENLI ALANLAR VE ÇAKILLARLA DÖŞENMIŞ BAHÇE YOLLARI GIBI EN TEMEL YÜZEY KAPLAMALARINDA BULUNAN GÖRSEL VE DOKUNSAL YAPILARDAN ILHAMINI ALIYOR.

Eylül + Ekim 2014

Global karo halı üreticisi Interface, uzun senelerdir birlikte çalıştığı ve sürdürülebilir tasarım uygulamalarında dünya lideri olan David Oakey tarafından tasarlanan en son koleksiyonu Human Nature™’ı piyasaya sürdü. Dünya genelinde satışa sunulan koleksiyonun temeli; ışıkla, renkle, dokuyla ve detaylarla hisleri uyaran alanlar tasarlamanın insanın yaratıcı ruhunu ateşleyeceği düşüncesine dayanıyor. Bu koleksiyon, markanın güzel düşünceler uyandıran zarif alanların küratorluğunu yapmasına temel hazırlıyor. Human Nature, insanın özünde doğayla olan bağlantısından yola çıkarak, orman zeminleri, çimenli alanlar ve çakıllarla döşenmiş bahçe yolları gibi en temel yüzey kaplamalarında bulunan görsel ve dokunsal yapılardan ilhamını alıyor.

Interface’in kreatif direktör yöneticisi Chip DeGrace, “Doğal dünyayı daha çok tanıdıkça tasarıma olan yaklaşımımızda değişiklikler yapmak için daha çok ilham alıyoruz” diyor ve ekliyor, “Bu koleksiyon hem akla hem de güzelliğe hitap ediyor ve Tabiat Ana’nın Interface’in yarattıklarından, mimarların ve dekoratörlerin yaratabildiklerinden ve bu kreasyonların işyerlerinde nasıl güzel düşünceler uyandırabileceğinden hem etkileneceğini hem de bunlarla gurur duyacağını düşünüyoruz.” Doğal dünyada, her şeyde olduğu gibi dönüşümler çeşitlidir. Human Nature 50cm x 50cm kare yer karosu ile pürüzsüz bir şekilde eşleşen ve yaratıcı zemin tasarımları yaratıp tasarım çeşitliliğine katkıda bulunan, beş adet 25cm x 1m ebatında Skinny Planks karo halı modelini ön plana çıkarıyor. Planks serisi, dökülmüş çakıllardan yeni biçilmiş çimenlere


kadar bir çok değişik doku çeşitleri sunuyor. Bu çeşitlilik farklı çalışma alanlarının tasvirlenmesine olanak sağlıyor. Human Nature planks, ahşap döşemelerde, sesi absorbe ederek ve akustiği iyileştirerek önemli avantajlar sunuyor. Daha rahat ve verimli iş ortamları yaratılmasına yardımcı oluyor. Yüzde 100 geri dönüşümlü malzemelerden elde edilen naylon iplik kullanılarak üretilen bu koleksiyon, yirmi yıl kadar önce şirketin çevre üzerindeki etkilerini gözden geçirmeye başladığı zamana göre ortalama yüzde 39 daha fazla enerji tasarruflu ve yüzde 83 daha az su tüketen tesisler olmayı başarmış, 4 kıtada yer alan 6 Interface fabrikasında üretilecek. Aynı zamanda bu imalat tesisleri, enerjilerinin ortalama yüzde 35’i için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanıyor. Human Nature Koleksiyonu Human Nature karo halıları, sizlere yollara döşenmiş çakıllardan, yeni biçilmiş çimenlere kadar bir çok değişik dünyevi doku hissini uyandıran ürünler sunar ve aynı zamanda sert zemin görevini gören eskimiş ahşap ve cilalanmış taş gibi yüzeyleri taklit eden

133

yüzeylere yumuşak bir geçiş sağlar. Skinny planks formatı kendi özellikleri dolayısıyla çeşitliliği destekler. Bir karodan diğerine yumuşak bir geçiş sağlayarak doğrusal uygulamalarda pürüzsüz bir geniş tezgahta dokunmuş hissi yaratır. Human Nature’in beş çeşit plank stillerinin her biri özgün olup, oldukça farklı dokulara ve tutumlara sahiptirler. HN820™ en basit olanıdır ve daha fazla dokulu diğer ürünler için nötr bir zemin hazırlar. Ona benzer bir ürün olan HN810™ ise daha fazla hacime ve boyuta sahiptir. Her iki ürün de bir çok tonda sunulmuş olup, eskitilmiş ahşap ya da eski görünümlü kireçtaşlarını çağrıştıran hafif yıpranmış bir görüntüye sahiptir. HN840™’ı kendine özgü cilalı ve çakıllı bir görünüşe ve dokuya sahiptir. HN850™ ise diğer üç Human Nature kardeş ürünün arasında adeta bir köprü görevi gören çakıllı , gelişi güzel ve hafif yıpranmış görünümlü bir üründür. Son olarak, pütürlü bir yüzeye sahip HN830™, çimen görüntüsünü turuncu, kırmızı , sarı, mavi ve yeşilden oluşan bir renk demeti içerisinde bütün tonlarıyla mekanların her köşesine getirmenizi sağlar. q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

134

HOMTEKS’IN YENI SEZONUNDA “DOĞAYA DÖNÜŞ” GÖZE ÇARPIYOR. Kumaş ve duvar kaplaması üzerine dünyanın en iyi markalarının ürünlerini en iyi servisle müşterilerine ulaştırmak amacıyla 1986’dan beri faaliyet gösteren Homteks, her geçen gün trendsetter markaları bünyesine katarak, çalışmalarına devam ediyor. Homteks’in Yeni Sezonunda “Doğaya Dönüş” Göze Çarpıyor. Homteks kumaşta dünyanın en iyi markaları olan Rubelli, Bises Novita, Lisio (İtalya), Zimmer & Rohde, Etamine, Hodsoll Mc Kenzie, Ardecora (Almanya), Warner Fabrics (İngiltere), Casamance, Camengo (Fransa), Designersguild, Royal Collection, Christian Lacroix, William Yeoward, Jasper Conran (İngiltere), Ralph Lauren (Amerika) firmalarının Türkiye distribütörüdür. Duvar kaplamalarında ise yine dünyanın en iyi firmaları olan Omexco (Belçika), Arte (Belçika), Casamance ve Camengo (Fransa), Designersguild, Royal Collection, Christian Lacroix (İngiltere), ve Ralph Lauren (Amerika) firmalarının Türkiye distribütörüdür.

Eylül + Ekim 2014


HEYECAN VERİCİ ZITLIKLARIN ESTETİK ETKİLEŞİMİ ZIMMER + ROHDE Zimmer + Rohde Sonbahar Koleksiyonu, farklı kontrastlıkların etkilerini geniş bir yelpazede yeniden tanımlıyor. Heyecan verici zıtlıkların estetik etkileşimini ahenkle tamamlayan koleksiyon rahat, doğal ve zarif... Koleksiyonda yer alan Porto ve Platino; canlılığı, şıklığı ve doğal görünümü ile cezbedici çeşitliliğini zarif kumaşların büyüleyici desenleriyle buluşturuyor. Zarif jakarlı kumaşların ipeksi saten yüzeyindeki kabarık desenleriyse mükemmelliği simgeliyor. Portobello ise gösterişli ipek zemini üzerindeki klasik süslemelerini gümüş, lila ve aqua renkleriyle modern bir dokunuşla sergiliyor. Modern klasiği yeniden yorumlayan Zimmer + Rohde Koleksiyonları, koordine renkleri ve kombine tasarımlarıyla heyecan verici, gizemli ve etkileyici mekanlar tasarlamanıza yardımcı oluyor.

TASARIMLARIYLA ‘ZAMANSIZ BİR ZERAFET’ SUNAN CASAMANCE

135

Casamance sizi, güzel şeylere zaman ayırma lüksünü yaşayabileceğiniz bir arınmaya davet ediyor. Çiçeklerin canlılığı ve etkileyiciliği ile Métamorphose ve Effervescence yeni bir organik deneyim sunuyor. Yalın modernliği hayata geçiren bu tasarımlar, eski tekniklerin yeniden yorumlanmasıyla yaratıcılığı tetikliyor. Parıltılı tafta hışırtısı, modernize edilmiş danteller ve zamanla eskiyen mozaikler... Özgün ve eşsiz duyguları yaşatan tasarımlarıyla Casamance, zamansız bir zerafet sunuyor... Métamorphose Koleksiyonu ‘Çiçekler ve Duygular’ üzerine kurgulanan Métamorphose Koleksiyonu’nun ana teması ‘Doğaya Bir Övgü’. Çiçeklerin yaşam döngüsüne duyulan saygı üzerine kurgulanan koleksiyon, doğadan aldığı ilhamla bahçelerin çiçeklenme zamanını ağaç kabuğu ve yansımaların zengin dokusuyla vurguluyor. Mutluluk duygusunu coşkulu bir dille sunan bu tasarım, çiçeklerin yoğun renklerini canlılık ve heyacanla ifade ederek bir nakış gibi işliyor pürüzsüz dokusuna... Effervescence Koleksiyonu Duvar kağıdı koleksiyonu Métamorphose’un transfer tasarımlarından ilham alan Effervescence Koleksiyonu, hikayenin başka bir parçasına işaret ediyor. Métamorphose’un ‘doğaya bir övgü’ temasından yola çıkan Effervescence Koleksiyonu, derin metalik renkler ile çarpıcı renklerin çeşitli ton ve katmanlarını yalın dokularla işliyor... Métamorphose’un ‘çiçekler ve duygular’ üzerine tasarlanan kurgusunun saten üzerine elle boyanarak coşkulu bir dille anlatımı ise Effervescence’i daha güçlü ve etkili kılıyor...q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

136

FORBO FLOORING’DEN YENİ NESİL MARMOLEUM

Artık Türkiye’de! Üretiminin tamamına yakınını başta İngiltere, Fransa ve Hollanda olmak üzere, Orta Avrupa’daki 12 farklı tesisinde en ileri teknolojileri kullanarak EN standartlarında yapan Forbo Flooring ; Marmoleum koleksiyonunu bugünün ve yarının yapılarında iç mekanları tamamlamak ve güzelleştirmek için yeniden oluşturdu.

Eylül + Ekim 2014

Forbo Flooring’in yeni nesil ürünü Marmoleum; çok yönlülük, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık ilkelerini benimseyerek modern ve çağdaş mimariyi hayata getiren ekolojik ve ekonomik değerleri birleştiriyor. Yüksek performanslı ‘Topshield2’ yüzey koruması, çift katmanlı ‘UV’ koruması ile yüzey dayanımını artırarak, malzeminin yaşam ömrü maliyetini minimuma indiriyor. Topshield2 sayesinde renklerin netliğini ve canlılığını korumasını sağlayan Marmoleum, esnek zemin kaplamaları arasında en sürdürülebilir çözümü sunuyor.

Doğal kaynakları en verimli şekilde kullanan Forbo Flooring Marmoleum Koleksiyonu %97 çevreye duyarlı doğal hammaddelerden üretiliyor. Marmoleum koleksiyonu; keten tohumu yağı, reçine, odun talaşı, kireç taşı ve tamamen doğal pigmentlerden oluşan ve plastikleştirici içermeyen homojen yapısıyla doğal olarak bakteriyostatik özelliğe sahiptir ve bu yönüyle insan sağlığına en uyumlu iç mekan zemin kaplamasıdır. Marmoleum’un içerdiği doğal hammaddelerin %72’si 10 yıl içinde kendini yenileyebilmektedir. Marmoleum, içerdiği %43 geri dönüşümlü malzemeler sayesinde yeni hammadde ihtiyacını azalttığı gibi malzeme ömrü sonunda doğada tamamiyle çözülebiliyor. Zemine uygulandığı andan itibaren performansını göreceğiniz Marmoleum, zamanla daha da güçlenerek dayanıklılığını artırıyor. Topshield2’nin doğal anti-bakteriyel özelliği sayesinde daha az temizlikle daha hijyenik mekanlara sahip olabilirsiniz. Malzeme yapısı gereği anti-bakteriyel olan Marmoleum, sahip olduğu Topshield2 yüzey koruması sayesinde minimum temizlik ve kimyasal kullanımı ile hijyenik mekanlar için en uygun zemin çözümüdür. q


The Organic Resilient

Detaylı bilgi için www.forbo-flooring.com adresinden web sitemizi ziyaret edebilir veya info.flooring.tr@forbo.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.


Advertorial

EKO DİZAYN

138

METAL DOLABIN TANIMINI DEĞİŞTİREN TASARIM; WALL

Eylül + Ekim 2014

Dünyadaki değişimin mobilya sektörüne de yansıdığını ifade eden ERSA, geçmişte moda olan ve neredeyse her kamu kurumlarında, bankalarda, üniversitelerde, ofislerde ve spor merkezlerinde bulunan ve kişisel eşyalarımızı güvenle sakladığımız metal dolapları yeniden tanımlıyor. Aykut Erol’un tasarladığı ‘Wall’ metal dolap yan yana gelebilen ünitelerle devamlılık sağlarken hem soyunma dolabı hem de bölme duvar olabiliyor. Wall dolabının en önemli özelliği; klasik bir soyunma dolabının daha farklı nasıl tanımlanabileceğini ve bir soyunma dolabına farklı ve yeni fonksiyonların nasıl

eklenebileceğini gösteriyor olması. Wall aslında bir depolama ünitesi fakat akustik anlamda bir bölme duvara dönüşebiliyor ve aynı zamanda kendi içinde bir kutucuk haline gelebiliyor. Çoğumuzun özellikle üniversite ve yurt yaşamında özel yeri olan metal dolapları 3. kuşakla birlikte hem ergonomi hem de bol renk seçenekleriyle baştan aşağı yenileyen ERSA, tasarımla birleştirilen Wall metal dolapları ayrıca cıvıl cıvıl renklerle üretiyor. Kırmızının, sarının, mavinin tonlarında, gençlerin ergonomi anlayışına uygun olarak da üretilen dolaplar üniversitelilerin de yaşamını renklendirecek, hayatını kolaylaştıracak.


ERSA GREEN LINE, DOĞAYLA DOST AKSESUARLAR ÜRETİYOR BIG BINDER Ofislerin dev yardımcısı Big Binder, yanı başınızda bulunan büyük bir klasörden çok daha fazlası…Ofisteki bir çok malzemeyi içine sığdırabileceğiniz bir hacme sahip olan Big Binder, tamamen geri dönüştürülebilir malzeme ile üretilmiştir. Kitaplarınızı, dergilerinizi hatta çantanızı bile rahatlıkla sığdırabileceğiniz Big Binder, sayesinde ofis ortamındaki fazlalıklardan kurtulmanıza sağlayarak sizlere geniş çalışma alanları yaratır. CORNER TABLE Ofis hayatını küçük detaylarla hareketlendirmek isteyenlerin tercihi olan Corner Table, çalışma alanında gereksiz yer kaplamaz. Mekanları küçük ancak hayalleri büyük kişiler için tasarlanan Corner Table, yükseklik ayarı ile her boyda masa, dolap ve diğer köşeli ofis ürünleri ile eşsiz uyum sağlar. Ergonomik tasarımı ve modern çizgileriyle kullanıldığı mekanlarda fark yaratan Corner Table, birçok farklı renkte üretilerek sıkıcı ofisleri canlandırır.

BIG BINDER

STATION Bir kütüphane ile elbise dolabının buluşmasıyla ortaya çıkan Station, iş ortamında sizin en büyük yardımcınız olacak. Gündelik hayatın rahatlığını iş yerinde de yaşamanız için üretilen Station, uzun bir toplantı sonrasında kolaylıkla kıyafet değişikliği yapabilmeniz için alan yaratır. Özellikle ofis ortamında kıyafetlerinizin kırışmadan özenli bir şekilde muhafaza edilmesine olanak sağlayan Station, ofisinizde alan kazanmanın sürdürülebilir yoludur. FLOWER POT Flower Pot sayesinde ofisler canlanarak, sımsıcak mekanlar haline gelecek. Yoğun tempolu iş hayatında çalışanların oksijen kaynağı olan Flower Pot, görsel algınıza da hitap ederek mutluluk hissi uyandırır. Özel tasarımı sayesinde fazla yer kaplamayan ve bulunduğunuz mekanları canlandıran Flower Pot, çiçeklerinizin estetik bir şekilde durmasını sağlar. q

139

CORNER TABLE

FLOWER POT

STATION

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

SAVONA: AVANGARDE ÇIZGILERIN MODERN YORUMU Avangarde mobilya anlayışının hakim olduğu, klasik mobilyanın sadeleştirilmiş en güzel hali olan Savona modeli aynalı üst modül ve cam tezgah üzeri seramik lavabolu alt modül olarak tasarlanmış. Gövde masif ağaç üzeri lake, kapaklar ise 3D Mdf üzeri lake olarak çalışılmış. Adını tarihi Savona kentinden alan bu modelin Beyaz- Altın ve Siyah- Altın renk seçenekleri var.

SYDNEY: MODERN TASARIMIN TEMSILCISI

140

Ahşabın sıcak havası, lakenin karşı konulamaz çekiciliği Sydney modelinde bir araya geldi. Bu model seramik lavabolu alt modülden, Aynalı üst modülden ve boy dolabından oluşuyor. Etajerinin ayna yanına uygulanarak çalışılması modele hareket katmış. Gövde Doğal ahşap kaplama Mdf üzeri lake, kapaklar ise Mdf üzeri lake. Siyah- Zeytin, Siyah -A. Ceviz renk seçenekleri var...

BERGAMO: BEKLENTILERIN ÖTESI İki temel malzeme olan ahşap ve lakenin bir arada kullanıldığı Bergamo modeli ile banyonuz evinizin en şık ve kullanışlı mekanı olmaya aday. Gövde Mdf üzeri doğal ahşap kaplama ve lake, kapaklar ise Mdf üzeri lake çalışılarak özelleştirilmiş. Bu uyumlu birlikteliğin Siyah- Zeytin, Siyah- A.ceviz renk alternatifleri var.

Eylül + Ekim 2014


OREGON: HER YILDIZIN BIR HIKAYESI VARDIR Oregon, detayların bir araya gelmesi ile ortaya çıkan farklı bir tasarım. Gövde doğal ahşap kaplama Mdf üzeri lake, Kapaklar Mdf üzeri lake. Alt modülde tezgah üzeri çanak lavabo tercih edildi. Üst modülde ayna ve raf kullanıldı. Beyaz- Zeytin, Beyaz Amerikan ceviz renklerinden birini tercih edebilirsiniz.

LAGUNA: ŞIK VE SADE

141

Laguna modeli, evinizin modern havasıyla uyum sağlayacak ve banyonuzu bir o kadar şık gösterecek. Alt modül seramik lavabolu tezgahtan, üst modül ise led aydınlatmanın kullanıldığı çift kapaklı aynadan oluşuyor. Gövde Mdf üzeri lake. Cappucino, Beyaz, Antrasit renklerinden birini siz de banyonuz için seçebilirsiniz.

LONDRA’DA KÜÇÜK BIR ODA

LUPİ : HAYATINIZI KOLAYLAŞTIRIN Banyo dekorasyonunun en önemli parçası olan banyo mobilyaları modern ve kullanışlı olmalı. Alt modülünde yekpare seramik tezgah ve gizli kulp kullanılması yukarıda tanıma çok uygun. Üst modülde ise led aydınlatmalı ayna uygulandı. Beyaz, Antrasit, Cappucino renk seçenekleri var.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

142

TRIO PARQUET’DEN; “ALTIN PARKELER”… Uzun yıllardır; parke konusunda oldukça başarılı projelere imza atan; sıra dışı ve kaliteli ürünleriyle yüzlerce evde fark yaratan Trio Parquet, Cemiltopuzlu’nun yanı sıra Levent’te açtığı yeni showroomu ile Avrupa yakasıyla da buluştu. Tüm ürünlerini bir arada ve en iyi şekilde sergileme alanı olan bu göz alıcı mekanda, firmanın bünyesine yeni kattığı markalar da var… Trio Parquet Levent mağazasında görebileceğiniz en yeni ve eşsiz koleksiyonlara sahip markalardan biri ise CADORIN ve “110% made in Italy” sloganıyla üretilen ve uluslararası olarak tescil edilen “altın parkeler” yani “GOLD PLANKS” ... Titizlikle seçilmiş ağaç türlerinden oluşan geniş ebatlı, plank lamine parkeler üzerine; altın yaprakları profesyonel bir el işçiliği ile uygulanır. Parkeye harikulade, büyülü efektler veren bu değerli metal, ağacın doğal yapısı ve dokusu ile mükemmel bir uyum içerisindedir.

Eylül + Ekim 2014


“GOLD PLANKS” ortama yaydığı ışıltı ile tamamen kişiye özel, ayrıcalıklı, eşi görülmemiş bir atmosfer yaratır… Uluslararası patent sahibi olan bu koleksiyon; 24 kt gerçek altınla üretilerek, değerli kullanıcılarına 24kt orijinal altın sertifikası ile teslim edilir. Trio Parquet; “lamine parkede farklı ebatlar, sıra dışı tasarımlar …” Trio Parquet’nin en iddialı markalarından İspanyol “STP”, parkede açtığı yeni çağı her geçen gün geliştirdiği yeni ürünleriyle daha da göz alıcı hale getiriyor… Kare, dikdörtgen, altıgen gibi tüm şekiller; 3x3cm mozaik parkeden 30x90cm veya 120x120cm karo parkeye tüm ebatlar; asimetrik tasarımlar ve deriden ahşaba ürün yelpazesindeki tüm materyaller birbirleriyle kombine edilerek olağanüstü tasarımlar yaratılabiliyor. Zeminin yanı sıra duvara da uygulanabilen tasarım harikası bu ürünlerin en büyük tamamlayıcı desteği ise sahip olduğu ileri teknoloji…

143 Son 5 yıldır, sektörün en gözde ve en ilgi çekici ürünleri arasında yer alan “STP” Lamine Parkeleri’ni Trio Parquet mağazalarında mutlaka görmelisiniz. STP’nin ürün yelpazesi; sıra dışı ebatlar ve materyalleri içeren; Wood+, WoodDeco, Wood+Design, Chevron, Wood Mosaic, WoodLeather, WoodOutdoor ve Palace gibi ilgi çekici koleksiyonlardan oluşmaktadır. Ayrıca laminat parkede de kalite ve farklılık isteyenler için WoodPeak serisi; ve tüm bu ürün gruplarının içine yerleştirilebildiği WoodUp “yükseltilmiş döşeme” sistemleri vardır. LOCKSTP; STP’nin ürettiği en yaratıcı tutkalsız döşeme sistemidir. Mükemmel bir şekilde tasarlanan, dairesel iç kilit sistemi sayesinde, yapıştırıcı kullanmaksızın eşsiz bir stabilite ve dayanıklılık sağlanır. Patenti STP’ye ait olan bu kilit sistemi, malzemenin duvara olan uygulamalarında da yardımcı aparatlarla birlikte sorunsuzca kullanılır. Lamine, Masif Parke, Marküteri ve Parke Uygulama Malzemeleri alanında; ayrıca Unikolegno, , Tilo, Berti, Intasa, Volunta, Vermeister gibi markaların da Türkiye distribütörlüğünü yürüten Trio Parquet; tüm bu ürünlerin tanıtım ve satışının yanı sıra; satış öncesi ve sonrası teknik hizmetler, uygulama ve bakım hizmetlerini de profesyonel ekiplerce gerçekleştiriliyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

DOĞAL TAŞ VE DOĞAL ŞIKLIK; EFESUS STONE

144

REISOĞLU MERMER’IN EFESUS STONE MARKASIYLA SEKTÖRE SUNDUĞU ÜRÜNLERI YURTIÇI VE YURTDIŞI INŞAAT DÜNYASININ, MIMARLARIN VE TASARIMCILARIN ISTEK VE IHTIYAÇLARINA ETKIN BIR ŞEKILDE CEVAP VERIYOR.

Eylül + Ekim 2014


DÜNYA ÇAPINDA DOĞAL TAŞ PAZARLARINDA ARANILAN BIR MARKA OLAN EFESUS STONE, KENDI BÜNYESINDE BULUNAN PROJE VE TASARIM BÖLÜMÜYLE DE DOĞAL TAŞTA MODA VE TRENDLERE ÖNCÜLÜK EDEN BIR ÇIZGI ILE KUSURSUZ PROJELERE IMZA ATIYOR Türkiye´nin önde gelen doğal taş firmalarından Reisoğlu Mermer, 1943 yılından beri traverten, mermer, bej mermer, andezit, oniks, limra, bazalt ürünlerinin imalatını, ihracatını ve pazarlamasını yapıyor. Üretim kapasitesi 80.000 m³ olan 3 fabrikasından yılda 1.250.000 m² ürün elde ediliyor. İnşaat ve peyzaj firmalarından toptancı ve perakendecilere kadar dünya çapında dağıtım yapan Reisoğlu Mermer’in ürün gamında doğal taştan blok, plaka, fayans, mozaik, cnc, waterjet ürünleri yer almakta. Reisoğlu Mermer’in Efesus Stone markasıyla sektöre sunduğu ürünleri yurtiçi ve yurt dışı inşaat dünyasının, mimarların ve tasarımcıların istek ve ihtiyaçlarına etkin bir şekilde cevap veriyor.

145

Dünya çapında doğal taş pazarlarında aranılan bir marka olan Efesus Stone, kendi bünyesinde bulunan proje ve tasarım bölümüyle de doğal taşta moda ve trendlere öncülük eden bir çizgi ile kusursuz projelere imza atıyor. Doğal taş koleksiyonuyla doğal şıklığı iç ve dış mekân tasarımlarına taşıyan Efesus Stone, işlenebilir, dayanıklı, koruyuculu ve yalıtımlı birbirinden şık doğal taş tasarımlarıyla her zevke özel seçenekler sunuyor. Mimari projelerin vazgeçilmezi haline gelen Efesus Stone, 4500’ün üzerinde ürün seçeneği ile mimari ve inşaat projelerinin aranan çözüm ortaklarından biri olmayı başarmış. Yüzde 85 yurtdışı ağırlıklı çalışan firmanın sağlamış olduğu doğal taş grupları; traverten, mermer, bej mermer, limestone, andezilt, onyx ve bazalt. Etiler ve Kadıköy mağazalarında müşterilerinin beğenisine sundukları plaka, tezgah, basamak, mozaik, lavabo, duvar dekorasyonu vb. doğal taş ürünlerini iç ve dış mekanlarınıza taşıyarak yenilikçi bir ruhla kusursuz proje ve tasarımlara imza atıyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


EKO DİZAYN

GAGGENAU’DAN MIMARLARA TASARIM ÖZGÜRLÜĞÜ, MUTFAKLARA DA HUZURLU SESSIZLIK... Lüks mutfak aletlerinde “Farkın adı” Gaggenau, 200 Serisi Vario gömme aspiratör modelleri VL 040 ve VL 041 ile mutfak havalandırma alanındaki uzun yıllara dayanan tecrübesini bir kez daha kanıtlıyor. Gaggenau Vario gömme aspiratörler, yemek kokusunu, nem ve dumanlarını yukarı doğru değil de, daha etkili ve sessiz bir yöntem olan tezgâh içine çekme yöntemiyle gideriyor. Havalandırmaya oldukça etkili bir çözüm olan bu uygulamayla, buhar ve kokular doğrudan etkili olarak aşağıya doğru emiliyor. Gaggenau Vario gömme aspiratörlerin önemli avantajı, motor bölümü dışarıda olduğu için mutfaklara huzurlu bir sessizlik getirmesi. Bu özellik aynı zamanda mimarlara da tasarım özgürlüğü sunarak, ocak sistemlerini pencere önlerine konumlandırmaya olanak sağlıyor. Gaggenau Vario gömme aspiratörler, tıpkı bir split klima gibi ayrı bir emme motoruna sahip. Bu emme motoru, mutfağın dış cephesine yerleştiriliyor. Dış cephedeki motor çalıştırıldığında tezgâh üzerindeki koku ve dumanları alıp direkt dışarıya yönlendiriyor. Böylece yenilikçi mutfak ve daire tasarımlarının gerektirdiği yenilikçi havalandırma sistemi çözümleri alanında fark yaratıyor. Ortada yemek buharı, kokusu ve nem ya da küçük yağ partiküllerinden eser bile kalmıyor.q

146

Gaggenau & 24Kitchen İşbirliği Tom’s Kitchen Restoranları’nın kurucusu, dünyaca ünlü Michelin yıldızlı İngiliz Şef Tom Aikens, İstanbul’a geldi. Tom Aikens, dünyada lüks mutfak aletleri sektörünün en önemli markası Gaggenau ve dünyanın en büyük uluslararası TV kuruluşu Fox International Channels tarafından yayınlanan Türkiye’nin 24 saat yayın yapan ilk yemek kanalı 24Kitchen arasında geliştirilen işbirliği ile bir televizyon programı hazırlayıp sunacak. Tom Aikens yeni TV programında izleyicilerini, Türkiye’de yepyeni keşifler eşliğinde eğlenceli yemek maceralarına çıkaracak.

Eylül + Ekim 2014


THEA’DAN ANAHTAR VE PRIZ SERISI NEVA Neva serisinin tasarımları, dünyaca ünlü Türk tasarımcı Mirzat Koç’un imzasını taşıyor. Elektrik anahtarı ve prizlere yüksek teknolojiyi estetikle yorumlayarak yansıtan Thea, Neva Serisi ile yaşam alanlarına başka bir ışık taşıyor. LED aydınlatmayı elektrik anahtarı tasarımlarına taşıyan Thea’nın Neva serisinde elektrik anahtarları üzerinde yer alan mavi renkli, soft ve dekoratif LED’ler, mekânları göz zevkine uygun şekilde renklendirirken karanlıkta anahtarın yerini bulmanızı da kolaylaştırıyor. Thea Neva Line ‘Line Efekti’ ile sunduğu tasarım sayesinde yaşam alanlarına sıra dışı bir hareket katan ve bu sayede ışığı çizgilerle yeniden yorumlayan Thea Neva Line, dinamizmin ruhunu taşıyan mekânlardan hoşlananlar için bronz, gümüş ve siyah renk alternatiflerini sunuyor. Thea Neva Line, farklı detaylarla mekânlarda büyük farklar yaratmayı başarıyor. Thea Neva Line’ın krom parlaklığı taşıyan tasarımları, ışıltıdan hoşlananlara beklentilerinden çok daha fazlasını sunuyor.

147

Thea Neva Satinox Işığın formu ve ruhu Thea Neva Satinox ile yenileniyor. Genlerinde hayatın dinamizmini taşıyan Neva, inox efekti ile kullanıldığı her mekâna yenilik ve kişilik katıyor. Sade tasarımı ve teknolojik görünümü ile evlere ve ofislere hem zarafeti hem de geleceği taşıyor. Model, dekorasyonda farklı beğeniler için bronz, gümüş ve siyah renk seçenekleriyle 6 farklı kombinasyon sunuyor. Thea Neva Torus Thea Neva Torus, evleri teknolojinin sıcak yüzüyle tanıştırıyor. Su bazlı çok özel bir toz boya kullanılarak üretilen Thea Neva Torus, ışığın sıcaklığını dokusuyla hissettirmeyi başarıyor. Thea Neva Wooden Dekorasyonda doğallıktan hoşlananlar için ahşap olmazsa olmazlar arasındadır. Thea Neva Wooden, bu etkiden faydalanıyor. Model venge, bambu ve akçaağaç seçenekleriyle kullanıcıyı özgür bırakıyor. Thea Neva Opak Thea Neva Opak ile ışık sade bir şekilde yorumlanıyor. Karmaşadan uzak bir yapıya sahip olan modelin renk alternatifleri beyaz ve krem rengi.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DR. REHA AKÇAKAYA

SEKTÖRDEN

ŞİŞECAM TOPLULUĞU DÜZCAM GRUBU BAŞKANI

148

Elimizde sihirli değnek olsa ve tüm konutların camlarını Isıcam ile değiştirsek, her yıl için 2,5 milyar dolar tasarruf edebiliriz... “ÜLKEMIZDE ENERJININ YAKLAŞIK % 70’I ITHAL EDILMEKTEDIR. HIZLA ARTAN TÜKETIM, ENERJI KAYNAKLA-

RININ VERIMLI KULLANILMASINI ZORUNLU KILMAKTADIR. ÜLKEMIZDE ENERJI TÜKETIMININ YAKLAŞIK %30’U BINALARDA GERÇEKLEŞMEKTEDIR. BINALARDA ISI KAYIPLARININ YAKLAŞIK % 30’U YALITIMSIZ PENCERELERDEN KAYNAKLANMAKTADIR. PENCERELERDEKI CAM ALANLARINI, PENCERENIN % 80-85’INI OLUŞTURDUĞU DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE, CAMLA YALITIMIN ÖNEMI ORTAYA ÇIKMAKTADIR.

Eylül + Ekim 2014


TRAKYA CAM OLARAK ENERJİ VERİMLİLİĞI KONUSUNDA TOPLUMSAL BİLİNÇ VE FARKINDALIK YARATMAK İÇİN DE ÇALIŞIYORUZ. BU DOĞRULTUDA CAM İLE SAĞLANAN ENERJİ TASARRUFU KONUSUNDA TOPLUMDAKİ BİLİNCİ ARTIRMAK AMACIYLA GEÇEN YILSONUNDA ‘ISICAM TASARRUF AKADEMİSI’Nİ KURDUK.

Sürdürülebilirlik kavramı son yıllarda dünyada ve ülkemizde çok tartışılıyor. Trakya Cam olarak kurum kültüründe sürdürülebilirliğin yeri ve önemi nedir? Küresel ısınma gerçeği ile birlikte, enerji tasarrufu ve çevre bilinci dünya gündemindeki öncelikli konular arasına girmiş, daha az enerji tüketerek temiz bir çevrede yaşamak artık hepimiz için vazgeçilmez bir hedef olmuştur. Artan enerji tüketimi sonucunda oluşan atıklar, çevre kirliliğinin yanı sıra iklim değişikliğini de beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam Topluluğu’nun düzcam alanındaki faaliyetlerini yürüten Trakya Cam çevre dostu, sürdürülebilir, enerji tasarrufu sağlayan ürünler geliştirerek pazara sunmayı ilke edinmiş ve bu doğrultuda sürekli çalışmaktadır. Ülkemizde enerjinin yaklaşık % 70’i ithal edilmektedir. Hızla artan tüketim, enerji kaynaklarının verimli kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde enerji tüketiminin yaklaşık %30’u binalarda gerçekleşmektedir. Binalarda ısı kayıplarının yaklaşık % 30’u yalıtımsız pencerelerden kaynaklanmaktadır. Pencerelerdeki cam alanlarını, pencerenin % 80-85’ini oluşturduğu düşünüldüğünde, camla yalıtımın önemi ortaya çıkmaktadır. Maalesef Türkiye’de halen mevcut konutların

yaklaşık yarısında tek cam kullandığını biliyoruz. Elimizde sihirli bir değnek olsa ve tüm konutların camlarını Trakya Cam’ın son teknoloji etkin enerji tasarrufu sağlayan yüksek performanslı ürünleri Isıcam Sinerji veya Isıcam Konfor ile değiştirsek, elde edilecek enerji tasarrufu her yıl için 2,5 milyar dolara ulaşacaktır. Bir başka deyişle tek cam veya standart çift cam kullanımı nedeni ile meydana gelen enerji kaybının bu parasal büyüklüğüyle her yıl 900 okul, 300 hastane, 550 yurt veya 75 bin konut yapılabilir. Ayrıca söz konusu enerji kaybı nedeniyle oluşan CO2 salınımını filtrelemek için 27,5 milyon ağaca ihtiyaç duyulmaktadır. Bireysel olarak baktığımızda ise tek camlı konutunu Isıcam Sinerji veya Isıcam Konfor ile değiştiren her bir birey 2 meşe ağacı, standart çift camlarını değiştiren her bir birey ise 1 meşe ağacı kadar çevreye katkı sağlıyor. Trakya Cam olarak enerji tasarrufu konusunda sadece sunduğumuz ileri teknolojili ürünlerle değil, aynı zamanda bu konuda toplumsal bilinç ve farkındalık yaratmak için de çalışıyoruz. Bu doğrultuda cam ile sağlanan enerji tasarrufu konusunda toplumdaki bilinci artırmak amacıyla geçen yılsonunda ‘Isıcam Tasarruf Akademisi’ni kurduk. Cam ile sağlanan enerji tasarrufu bilincinin toplumun her kesimine yerleşmesi için hem nihai tüketicilere, hem de yarının

DR. REHA AKÇAKAYA ŞİŞECAM TOPLULUĞU DÜZCAM GRUBU BAŞKANI

tüketicisi olacak çocuklara aktarılacak bilginin büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Bu kapsamda Türkiye’nin farklı illerinde bulunan alışveriş merkezlerinde gerçekleştirdiğimiz “Isıcam Konfor Tasarruf Akademisi” temalı etkinliklerle çocuklara, eğlendirirken öğreten aktivitelerle çevrenin korunması ve temiz bir dünya için mevcut enerjinin verimli kullanılmasının önemini anlatıyoruz. Bir anlamda Trakya Cam Akademisi ile “enerji avcıları” yetiştiriyoruz. Böylece enerjisinin büyük bir bölümünü ithal etmek zorunda olan olan ülkemizde bireysel tasarrufun nasıl toplumsal kazanca dönüştürülebileceğini hem çocuklara hem de ebeveynlere anlatmayı amaçlıyoruz.

149

‘Isıcam’ markasının çalışmaları bununla da sınırlı olmayıp, yeni bina konut ve ticari bina projelerinde enerji tasarrufu sağlayan ürünlerin kullanımının artmasına yönelik kamu ve özel sektör ilgililerine eğitim ve bilgilendirme çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Ayrıca sektör profesyonellerine teknik destek verilerek proje bazında cam çözüm önerileri sunularak bilgilendirme çalışmaları sürdürülmektedir. Diğer yandan “Kamu - Özel Elele Enerji Verimliliğine” projesi kapsamında Türkiye’deki tüm kamu hastanelerine örnek teşkil edecek olan Trabzon Ahievren E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖRDEN

‘Isıcam’, 40 yıllık dostluğu ile yaşadığımız mekânlara konforu sağlayarak yaşam kalitemizi yükseltiyor. İlk yıllarda sadece Trakya Cam’ın Çayırova Tesisi’nde üretimini yaptığımız ‘Isıcam’, bugün Trakya Cam tarafından sürekli olarak denetlenen 56 ilde 163 Isıcam Yetkili Üreticisi tarafından üretiliyor. Son 40 yılda 130 milyon metrekare ‘Isıcam’ üretimi gerçekleştirdik. Artan taleple birlikte son 10 yılda üretim potansiyelimizi de 3 kat artırdık. ‘Isıcam’ markamızla çevre dostu, sürdürülebilir, enerji tasarrufu sağlayan ürünler sunmaya devam ediyoruz. Bugün Isıcam ailesine katılan yeni ürünlerle artık standart çift camlara göre yaklaşık 4 kat daha iyi ısı yalıtımı sağlayan ürünleri pazara sunmaktayız. Ülkemizde 1974’ten beri ‘Isıcam’ın kullanımı ve 1995 yılında pazara sunduğumuz ‘Isıcam Sinerji’ ve ‘Isıcam Konfor’un sağladığı daha iyi yalıtım sayesinde ısıtma ve soğutmadan oluşan enerji giderlerinde bugüne kadar toplamda 9 milyar dolarlık tasarruf sağlandı.

150

BAŞTA YEŞİL BİNA SERTİFİKALARI OLMAK ÜZERE GELİŞEN MİMARİ TRENDLER, CAM CEPHELİ BİNALARDA DAHA ETKİN ENERJİ TASARRUFU SAĞLAYAN YÜKSEK PERFORMANSLI VE MAKSİMUM GÜN IŞIĞI SAĞLAYABİLEN ŞEFFAF CAM TALEPLERİNİ DE BERABERİNDE GETİRMEKTEDİR.

Eylül + Ekim 2014

Hastanesi’nin mevcut camlarını ‘Isıcam Konfor’ ile yenileyerek, iyileştirme çalışmalarına destek olduk. Bunlara ek olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan aldığımız destekle pencerelerden kaynaklanan ısı kayıplarına yönelik bilinci artırmaya ve özellikle ısı yalıtımlı camla tasarrufa vurgu yapan bir kamu spotu hazırladık. Yapılarda ısı yalıtımı ve enerji verimliliğinden bahsedildiğinde Isıcam gündeme geliyor. 40. yılını kutlayan Isıcam markasından ve Isıcam’ın Türkiye ekonomisine yönelik katkılarından kısaca bahsedebilir misiniz? Kuruluşundan itibaren enerji tasarrufu ve enerjinin verimli kullanılmasını ilke edinen Trakya Cam, 1974 yılında tek cama göre % 50 daha fazla ısı yalıtımı sağlayan çift cam markası ‘Isıcam’ı pazara sundu. Böylece bundan tam 40 yıl önce Isıcam sayesinde Türkiye çift cam ile tanıştı. Bu sürede 10 milyon hane ve işyerinde Isıcam ürünleri kullanıldı. ‘Isıcam’ markası 40 yıl içinde pazarda büyük bir ivme kazanarak jenerik bir markaya dönüştü.

Sektörünüz son 10 yılda hızla büyüdü ve özellikle ülkemizde de son yıllarda yeşil bina sertifikasına (LEED ve BREEAM gibi) sahip yapıların sayısının hızla artmasıyla bu hız devam edecek. Kurum olarak sertifika sistemleri hakkındaki değerlendirmenizi alabilir miyiz? Trakya Cam olarak yeşil binalar için sunduğunuz çözümler nelerdir? Başta yeşil bina sertifikaları olmak üzere gelişen mimari trendler, cam cepheli binalarda daha etkin enerji tasarrufu sağlayan yüksek performanslı ve maksimum gün ışığı sağlayabilen şeffaf cam taleplerini de beraberinde getirmektedir. Enerji tasarrufu ve çevrenin korunmasına sürekli geliştirme ve inovasyon projeleriyle hizmet etmeyi amaçlayan Trakya Cam, bu talebin karşılanabilmesi için yaptığı yoğun Ar-Ge faaliyetleri sonucunda ‘Isıcam Konfor T’ ürünü geliştirdi. ‘Isıcam Konfor T’ şeffaf kaplaması sayesinde gün ışığı girişini engellemeden; Yazın güneş ısısı girişini kontrol ederek soğutma yüklerinizi azalmakta, Kışın da standart çift cama göre 2 kat daha iyi ısı kontrolü sağlamaktadır.


KURULUŞUNDAN İTİBAREN ENERJİ TASARRUFU VE ENERJİNİN VERİMLİ KULLANILMASINI İLKE EDİNEN TRAKYA CAM, 1974 YILINDA TEK CAMA GÖRE %50 DAHA FAZLA ISI YALITIMI SAĞLAYAN ÇİFT CAM MARKASI ‘ISICAM’I PAZARA SUNDU. BÖYLECE BUNDAN TAM 40 YIL ÖNCE ISICAM SAYESİNDE TÜRKİYE ÇİFT CAM İLE TANIŞTI. Ayrıca yaşanılan mekanlarda temperlenebilme özelliği ile emniyet ihtiyacını karşılamaktadır. ‘Isıcam Konfor 62/44 T’, yüksek ışık geçirgenliği talep edilen projelerde gün ışığından maksimum faydalanılmasını sağlarken, güneş ısısı girişini standart çift cama göre % 40 sınırlayarak yazın soğutma yüklerini azalmaktadır. ‘Isıcam Konfor 50/33 T’ ise optimum ışık geçirgenliği ve düşük güneş ısısı girişi talep edilen LEED ve BREEAM gibi yeşil bina sertifikalı projelere çözüm sunmaktadır. Rezidans, ticari binalar ve kış bahçelerinde tercih edilen ‘Isıcam Konfor T’, kullanıcılara yıl boyunca konforlu yaşam alanları sunarken, ısıtma ve soğutma giderlerinden tasarruf sağlamaktadır. Bu özelliklere ek olarak CO2 emisyonunu azaltarak, çevreye ve doğaya saygılı çevre dostu binalar yaratılmasına olanak vermektedir. Konut dışında, otel, alışveriş merkezi ve ofis gibi soğutma ihtiyacınının ön plana çıktığı ticari bina projelerinde daha etkin güneş kontrolü için harmandan renkli ya da reflektif güneş kontrol camları kullanılmaktadır. Bu binaların cephesi için güneş kontrol camı seçiminde öncelikle ihtiyaca uygun ışık ve güneş ısısı geçirgenliği ile ısı geçirgenlik katsayısı dikkate alınmalıdır. Cam harmanının bünyesine eklenen katkı maddeleri ile elde edilen renk, camın güneş kontrol yeteneğinin artmasını sağlamaktadır. Trakya Cam tarafından üretilen harmandan renkli camlar “TRC Helio” markası ile pazara sunulmaktadır.

Her ihtiyaca uygun çözümler sunabilen Trakya Cam’ın reflektif özellikteki güneş kontrol camlarının markası ise ‘TRC Tentesol’ ve ‘TRC Tentesol T’dir. Güneş kontrolünün yanı sıra etkin ısı yalıtımına da ihtiyaç duyulduğunda, bünyesinde ‘TRC Tentesol’ ve ‘TRC Tentesol T’ serisi reflektif güneş kontrol camı ile Low-E kaplamalı cam bulunduran özel Isıcam üniteleri tercih edilmektedir. Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında hazırlanan “TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları Standardı” 2013 yılında revize edilerek binalarda pencere camı olarak ısı kontrol kaplamalı camların kullanımı hedeflenmişti. Ancak alınan standart halen yürürlüğe konulmadığı için ısı kontrol kaplamalı camların kullanımı zorunlu hale getirilemedi. Özellikle enerji verimli camların kullanımının yaygınlaşması için ne gibi çözümler üretilmeli? Türk cam sanayinin en önemli girdilerinden olan enerjideki yüksek maliyetler nedeniyle yerli cam sanayi haksız ve eşit olmayan koşullarda rekabet etmek zorunda kalmaktadır. Artan enerji maliyetleri ile üretim maliyetlerinin daha da yükseldiği günümüzde enerjiye yönelik vergilerin düşürülmesi, enerji girdilerine özel fiyat tarifelerinin uygulanması şeklinde önlemler sektörün rekabet gücünü artıracaktır. Ülkemizde enerji tasarrufu sağlayan ürünlerin kullanımı Enerji Verimliliği Kanunu ve Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği ile zorunlu hale gelmiştir. Yönetmelik yeni binalarda Enerji Kimlik Belgesi’ni zorunlu

kılarken, mevcut binalarda 2017 yılına kadar süre tanımaktadır. Söz konusu kanun ve yönetmeliklerin hayata geçirebilmesi için Yapı Denetim Kanunu kapsamındaki denetimlerin en etkin şekilde uygulanması gerekmektedir. Binalarda enerji tasarrufu sağlayan ürünlerin kullanımının yaygınlaşması için kanun ve yönetmeliklere ek olarak teşvik sistemlerinin oluşturulması, kentsel dönüşüm projelerinde bu ürünlerin standart olarak kullanılmasının sağlanması, enerji verimliliği sağlayan ürünlerin KDV oranlarının indirilmesi de önem taşımaktadır. Binalarda Isı Yalıtım Standardı T 825’in revizyonunda, üyesi olduğumuz STK’lar aracılığıyla aktif rol alınarak, enerjinin verimli kullanılmasında önemli yeri olan pencerelerdeki ısı yalıtım değerinin (Upencere değeri) 2,4 W/m²K’den 1,8 W/ m²K’ye düşürülmesine katkı sağlanmıştır. 18.12.2013 tarihinde revize edilen TS 825 Standardı’nda yapılan son değişiklikler, yürürlükteki standarda göre binalardaki ısı kayıplarını %20 oranında azaltmaktadır. Ancak revize edilmiş standart halen yürürlüğe girmemiş olup ilgili standardın yürürlüğe alınmaması ve standardın eski halinin zorunlu olarak uygulanmaya devam etmesi nedeniyle yeni binalarda ısı kayıpları dolayısıyla da yüksek enerji faturasının ülkemizdeki cari açığa olumsuz etkisi devam edecektir. Halbuki ülkemizdeki tüm mevcut konutların camları revize edilen TS 825 standardına göre yapılmış olsaydı her yıl 2,5 milyar dolar tasarruf sağlama imkanı olurdu. Bu durum E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

151


SEKTÖRDEN

BİNALARDA DAHA FAZLA ENERJIİ TASARRUFU SAĞLAYAN ÇEVRE DOSTU ISICAM ÜRÜNLERİYLE MAKSİMUM DÜZEYDE ISI YALITIMI VE GÜNEŞ KONTROLÜ YAPILMASI MÜMKÜN OLMAKTADIR.

katkı sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Yapılarda Isıcam kullanılması ne gibi avantajlar sağlar? Isıcam’ın diğer çift katlı camlardan farkı nedir?

152

dikkate alındığında revize edilen TS 825 standardının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesi büyük önem taşımaktadır. Ülke olarak önümüzde bir kentsel dönüşüm süreci gerçeği var. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni üretilecek yapı stokunda ‘Isıcam Konfor’ ve ‘Isıcam Sinerji’nin kullanılması enerji tasarrufu adına ne boyutta bir katkı sağlar? Günümüzde artık standart çift cam ile ısı yalıtımında arzu edilen seviyelere ulaşılamamaktadır. Trakya Cam bunun da ötesine geçmek, camla daha etkin ısı yalıtımı ve dolayısıyla daha fazla enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, standart camın şeffaflığına sahip olan Low-E kaplamalı camlar ile üretilen yüksek performanslı yalıtım camları Isıcam Sinerji ve ‘Isıcam Konfor’u geliştirmiştir. ‘Isıcam Sinerji’ bünyesindeki Low-E kaplamalı cam sayesinde ‘Isıcam’a göre ısı kayıplarını %50 azaltarak yakıt masraflarından tasarruf sağlamaktadır. Dört mevsimi bir arada Eylül + Ekim 2014

yaşayan Türkiye’de birçok bölgemizde hem kış hem de yaz koşulları geçerli olmaktadır. Bu ihtiyaca yönelik olan ‘Isıcam Konfor’ ise ‘Isıcam Sinerji’nin ısı yalıtım özelliğine ek olarak, yazın güneş ısısı girişini %40 azaltarak, klima masraflarından tasarruf sağlamaktadır. Ayrıca Trakya Cam’ın geliştirdiği yeni ürünleri üçlü Isıcam üniteleri ‘Isıcam Sinerji 3+’ ve Isıcam Konfor 3+’, standart çift camlara göre yaklaşık 4 kat, ‘Isıcam Sinerji’ ve ‘Isıcam Konfor’a göre ise yaklaşık 2 kat daha iyi ısı yalıtımı sağlamaktadır. ‘Isıcam Konfor 3+’ ayrıca güneş ısısı girişini standart çift camlara göre % 48 azaltmaktadır. Enerji verimliliği yüksek ürünler olan ‘Isıcam Sinerji’ ve ‘Isıcam Konfor’un kullanımı ile önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlanması mümkün olabilmektedir. Örneğin; Türkiye’de mevcut konutların camlarının tamamının ‘Isıcam Sinerji’ veya ‘Isıcam Konfor’a dönüşmesi durumunda yılda 2,5 milyar dolar enerji tasarrufu sağlanabilecektir. Dolayısıyla, kentsel dönüşüm sürecinde yapılacak olan yeni konutlarda ‘Isıcam Sinerji’ veya ‘Isıcam Konfor’ kullanılması hem ülke ekonomisine hem de çevrenin korunmasına

‘Isıcam’ markası Trakya Cam tarafından kaliteleri sürekli denetlenen Isıcam Yetkili Üreticileri tarafından müşterilere sunulmaktadır. Isıcam Yetkili Üreticileri Şirketimiz tarafından teknik altyapı, hizmet kalitesi ve pazardaki etkinlik durumları dikkate alınarak özenle seçilmektedir. ‘Isıcam’ üniteleri üretim hatalarına karşı 10 yıl süre ile Isıcam Yetkili Üretici’nin garantisi altındadır. ‘Isıcam’ markası her geçen gün büyüyen ve etki alanı genişleyen katma değerli yeni ürünleri sayesinde Türk insanının hayatına değer katmakta, bir yandan konforlu iç mekânlarda kullanıcıların gün ışığının keyfini sürerek etkin enerji tasarrufu yapmasını sağlarken, 40 yıllık dostluğu ile toplum olarak yaşam kalitemizi yükseltmeye devam etmektedir. Binalarda daha fazla enerji tasarrufu sağlayan çevre dostu Isıcam ürünleriyle maksimum düzeyde ısı yalıtımı ve güneş kontrolü yapılması mümkün olmaktadır. ‘Isıcam’ standart çift camlara kıyasla % 50 daha fazla ısı yalıtımı sağlamaktadır. ‘Isıcam’ın enerji tasarrufunda sağladığı fayda standart çift camlarla karşılaştırıldığında ‘Isıcam Sinerji’ ve ‘Isıcam Konfor’ ile 2 katına, ‘Isıcam Sinerji 3+’ ve ‘Isıcam Konfor 3+’ ile de yaklaşık 4 katına ulaşmaktadır...q


P L D

Conference YEM, Istanbul 17. October, 2014

COMMUNITY EVENT

ISTANBUL

A warm-up event for PLDC 2015 in Rome, Italy

www.istanbul.pld-c.com

Conference, manufacturers‘ exhibition, social event, round table discussions on practice-oriented issues.

Tapio Rosenius/E Speaking on: New technologies open doors to new creativity

Allan Ruberg/DK Speaking on: Urbanisation is shaping the future of lighting solutions

Nadine van Amersvoort/NL and Teun Vinken/NL Speaking on: Cultural heritage sites and new technologies – does this work?

Koert Vermeulen/B Speaking on: The big picture: working on complex projects

The panel discussion will address the following topics. » Scope of work (of a lighting designer) » Applying new technologies » The role of the industry » Social responsibility of lighting designers

Gold sponsor

Silver sponsor

Register now!

Bronze sponsors

To date


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

YEŞIL BINA DIYALOĞU’NU ILERLETMEK...

154

HAVALANDIRMA ALANINDA DÜNYA DEVI MARKALARA SAHIP UNITED TECHNOLOGIES (UTC) BÜNYESINDE FAALIYET GÖSTEREN, YAPI SISTEMLERININ ZIRVEDEKI MARKALARI CARRIER VE OTIS; SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KONUSUNDA DÜZENLEDIĞI KONFERANS SERISINE TÜRKIYE ILE DEVAM EDIYOR. DÜŞÜNCE LIDERLERI VE ULUSLARARASI YEŞIL BINA LIDERLERI ARASINDA BAĞLANTI KURULMASINI SAĞLAMAK AMACIYLA İSTANBUL’DA 150’NIN ÜZERINDE PROFESYONEL BIR ARAYA GELDI.

Eylül + Ekim 2014


Isıtma, iklimlendirme ve soğutma çözümlerinde faaliyet gösteren Carrier ile yürüyen merdiven ve yürüyen yol üreticisi Otis; ‘yeşil bina diyaloğu’nu ilerletmek amacıyla uluslararası sürdürebilir yapı uzmanlarını İstanbul’da bir araya getirdi. Alarko Carrier ve Otis Türkiye’nin sponsorluğunda Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından düzenlenen ‘Bina Sistemlerinde Sürdürülebilirlik’ konferansında yeşil bina sayısıyla dünyada ilk 10 ülke arasına giren Türkiye’de, sürdürülebilir yapılar için gerekli adımların atılması halinde, yeşil bina sayısının hızla artacağı vurgulandı. ABD Yeşil Bina Konseyi Enerji ve Çevresel Tasarım Liderliği (LEED) tarafından tescil edilerek onaylanan yeşil bina sayısı ile 8’nci sırada yer alan Türkiye’de; özellikle inşaat sektörünün hızla geliştiği bir dönemde düzenlenen konferansa, uluslararası platformda çevre dostu yeşil bina uzmanı olarak tanınan isimler katıldı. USGBC Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Duygu Erten ve UTC BIS Sürdürülebilirlik Direktörü John Mandyck ile bina sistemlerinde sürdürülebilirlik üzerine yaptığımız röportajları ilerleyen sayfalarımızda bulabilirsiniz. Hollanda Maastricht Üniversitesi’nde finans ve gayrimenkul alanında konferanslar veren Doç. Dr. Nils Kok, enerji verimliliği olan binalar için daha yüksek kira ücretleri alınmasını destekleyen yeni verilerle birlikte, ticaret ve ikamet amaçlı gayrimenkul segmentlerinde enerji verimliliğinin ve sürdürülebilirliğin katkılarını anlattığı konferansta inovatif yüksek katlı inşaat, otel tasarımı ve karmaşık projelerin master planlaması konusunda uzman olan Valentine A. Lehr ise inşaat trendlerinin, özellikle Türkiye’de tasarım ve sistem seçimini nasıl etkilediğine dair izlenimlerini paylaştı.q

155

ORGANİZASYON HAKKINDA AYRINTILI BİLGİ İÇİN Carrier ve Otis’in 2011 yılında başlattığı ve Brezilya, Çin, Hindistan, Kuveyt, Malezya, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Singapur, Taylan, Türkiye ve BAE’de verilen 22 konferansla, toplam 2 bin 500’ün üzerinde profesyonele ulaşıldı. Carrier ve Otis’in sürdürülebilirlik girişimleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için www.NaturalLeader.com adresini ziyaret edebilir veya twitter’dan @CarrierGreen, @OtisTurkiye takip edebilirsiniz.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

JOHN MANDYCK UTC BIS SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DİREKTÖRÜ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ÖNE ÇIKARTMAK! KENTLER GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE OLUŞUP GELIŞECEKLER, YA BURADA İSTANBUL’DA YA DA BAŞKA BIR YERDE. BEŞ YIL SONRA HEPSI FARKLI GÖZÜKECEK. BAZI YERLER ŞU AN BOMBOŞ IKEN BU BEŞ YILIN SONUNDA ŞEHIR MERKEZI OLACAKLAR. SORUMUZ ISE ŞU; BU DURUMU NASIL SÜRDÜRÜLEBILIR BIR ŞEKILDE GERÇEKLEŞTIRIRIZ?

156

İnşaat sektöründe, yakın zamanda çoğu ülkede görülmeyen hızlı bir gelişimin yaşandığı Türkiye’de, sürdürülebilir inşaat ve planlama konusu “Bina Sistemlerinde Sürdürülebilirlik” konferansında alanında uzman isimler tarafından masaya yatırıldı. UTC BIS Sürdürülebilirlik Direktörü John Mandyck konuşmasında “Türkiye, yeşil bina varlıklarını güçlendirme konusunu ciddiyetle ele alıyor ve bu kapsamda gerçekleştirilen çalışmalara çok önem veriyor. Bugün gerçekleştirdiğimiz toplantıların, önümüzdeki yıllar için alınan kararları şekillendirme ve ilerlemeleri destekleme konusunda, sektöre katkıda bulunacağına inanıyorum” dedi. Bize UTC İnşaat ve Endüstriyel Sistemleri’nden biraz bahsedebilir misiniz? Organizasyonumuz geçen yıl United Technologies dahilinde 29 milyon dolarlık bir ciroyla kuruldu. Temsil ettiğim organizasyon United Technologies’in neredeyse yarısını kaplıyor, kalanıysa havasahası sistemleriyle ilgileniyor. Biz dünyanın en büyük bina teknolojisi imalatçısıyız. Bunu OTIS ve CARRIER Havalandırma markalarımızla elde ettik, aynı zamanda yangın ve güvenlik firmamız olan, yeni adıyla Edwards Kidder, CHUBB ile beraber çalışıyoruz. Kuruculardan oluşmuş bir firmayız, örneğin Elisha Otis asansör frenini 1852’de bularak asansörleri kullanılabilir hale getirdi ve OTIS markamızın kurucusu. Firmamız Türkiye’yle çalışmaya 1893’te başladı. OTIS binalarda asansör olmasını sağlayan markadır.

Eylül + Ekim 2014


BUGÜN KENTLEŞMEYLE İLGİLİ YENİ BİR PERSPEKTİF EDİNDİM. SAPPHIRE TOWER’IN TEPESİNE ÇIKTIĞIMDA GÜZEL ŞEHRE BAKTIM VE İSTANBUL’UN NE KADAR KENTLEŞMİŞ OLDUĞUNU ANLADIM. GÜNÜMÜZDE SADECE BİR GÜNDE, 180 BİN KİŞİ ŞEHİRLERE TAŞINIYOR.

50 yıl sonra 1902’de Wallis Carrier modern havalandırmayı keşfederek daha sıcak iklimlerde şehirleşmeyi sağladı. Robert Edwards ise elektrikli zilleri keşfetti ve ilk çalışmalarından biri New York Borsası’ndaki ziller. Edwards zili adındaki bu ziller hala kullanılıyor. Walter Kidde ise yangın söndürücüler arasında ilk öne çıkan sistemi icat etti, duman ve yangın bastırma sistemlerinde de öncülük etti. Chubb Kardeşler denilen Charles ve Jeremiah Chubb ise Londra’da ilk algılayıcı kilidi icat ederek güvenlik endüstrilerinde başlıca isimlerden biri oldular. Bu algılayıcı kilit sisteminde eğer ki anahtar deliğine yanlış bir anahtar sokulursa, sokulan anahtar içeride kilitli kalıyor ve hem anahtarı tekrar çıkaramıyorsunuz hem de kilidi maymuncukla açamıyorsunuz. Biz tarihimizi sadece bu endüstrileri yarattığımız için değil, her geçen gün bu endüstrileri yeniliklerimizle geliştirmeyi sorumluluk edindiğimiz için kutluyoruz. Türkiye’de ALARKO Carrier ile çok gurur duyduğumuz bir geleneğimiz var. Havalandırma sistemleri üreten ALARKO Carrier 500’den fazla çalışanı olan bir üretim, dağıtım ve satış firması. 700 çalışanlı OTIS Türkiye’yle ise Türkiye pazarında yerimizin büyük olduğuna inanıyoruz. BM’nin Yeşil Bina kurulunun New York kısmında Sürdürülebilirlik Baş Yetkilisi seçildiniz. UTC İnşaat ve Endüstriyel Sistemleri’nde de kürsü başkanlığı

yapıyorsunuz. Bize United Technologies ile olan bağınızdan bahsedebilir misiniz? Evet, ben Yeşil Kent Kurulu’nun kürsü başkanı ve United Technologies’in sürdürülebilirlik baş yetkilisiyim. Görevim dünya üzerinde yeşil binalar oluşturmak. Bu, dört anahtar stratejimizle başarıyla tamamlayabildiğimiz basit bir görev. Bunlardan ilki partnerliklerimiz. Eğer ki bölgenin yerel marketini değiştirip geliştiren insanlarla beraber çalışmazsak orada yeşil binalar inşa edemeyiz. Bu yüzden Türkiye’nin Yeşil Bina Kurulu’nun asli üyelerinden biri olduğumuz için gurur duyuyoruz. Dünya üzerindeki yeşil kurullarla beraber çalışmak gibi bir geleneğimiz var. Carrier, 1993’te ilk kez gerçekleştirilen BM Yeşil Bina Kurulu’na katılan ilk firmalardan biri. Yani yeşil bina hareketini, ilk oluştuğu zaman bile yanında olduğumuz için anlayıp destekliyoruz. Şuan dünya üzerinde, Türkiye dahil olmak üzere, yüzü aşkın yeşil bina kurulu var, ve biz 4 kıtada bu kurulların asli üyesi olan tek firmayız. Bununla beraber bütün bu organizasyonlarla olan partnerliklerimizi çok ciddiye alıyoruz, onlara amaçlarına ulaşmada yardımcı oluyoruz. İkinci stratejimiz ise araştırma. Biz verilerin karar almada en önemli etken olduğunu biliyoruz ve daha iyi kararlar almak için daha iyi verilere ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Son yıllarda bu amaçla enerji tasarrufu ile ilgili bir çok araştırmaya sponsor olduk. Bu yılın ilerleyen aylarında da ticari

yeşil binaların sağlık ve üretim üzerindeki etkisini araştırmaya başlayacağız. Bizim bu araştırmalara olan bağlılığımızın sebebi şahsi çıkarlarımız değil; elde ettiğimiz sonuçları kullanıma açık olarak, herkesin daha iyi kararlar alması için kolayca ulaşılabilecek şekilde sunuyoruz. Kullandığımız üçüncü stratejiyse idman. İnşaat profesyonellerinin yeşil binalar inşa etmeleri için gerekli olan araçları ve idmanı sağlıyoruz. Buna en iyi örnek olarak dünyada LEED’i lisanslı olarak kullanan ilk firma olmamızı gösterebiliriz. LEED sertifikasını pazar alanında öğreten ilk firmayız. Türkiye 8’nci en çok LEED sertifikalı binaya sahip ülke. LEED Türkiye’de çok popüler. İnşaat sektörüne yeşil binaların ne olduğunu, LEED sertifikasının nasıl çalıştığını, LEED kullanarak nasıl iyi binalar elde edebileceklerini öğretiyoruz. İki yıl önce Carrier dünyanın en büyük LEED eğitim firmasıydı. Bunu yapan bir BM Yeşil Bina Kurulu ya da bir enstitü değildi, Carrier sertifikalı 30 LEED eğitmeniyle bu eğitimin öncüsüydü. Bütün başlıca çalıştığımız ülkelerde de bu eğitimin öneminin altını çiziyoruz. Sonuncu stratejimiz, benim bugün burada olma sebebim; eğitim. Bina sahiplerine yeşil binaların bütün getirilerini fark ettirmek istiyoruz. Bunu da “Sürdürülebilirliği Öne Çıkarma” derslerimiz ile sağlıyoruz. Bugün İstanbul’da ilk dersimizi vereceğimiz için çok heyecanlıyız. Bu dersle birlikte 12 ülkede 22’nci dersimizi vermiş olacağız. Toplamda E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

157


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

JOHN MANDYCK UTC BIS SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DİREKTÖRÜ

158

İSTANBUL’DAKİ BİRÇOK ASANSÖR BU TASARRUF SİSTEMİYLE ÇALIŞIYOR, AYNI ZAMANDA ALARKO CARRIER’IN YÜKSEK TASARRUFLU KLİMALARIYLA BÜYÜK BİNALARI DÜŞÜK ENERJİ KULLANIMIYLA SOĞUTABİLİYORUZ.

2500’den fazla profesyonele ulaşabiliyoruz. Türkiye’ye gelmenin zamanının geldiğini düşünüyoruz ve burada olduğumuz için çok mutluyuz. Ders serimizin amacı uluslararası uzmanlarla yerel uzmanlar arasında, inşa edilmiş çevremizi nasıl geliştirebileceğimizle ilgili bir konuşma ortamı başlatmak. Bu şekilde gittiğimiz her yerde yeşil binaları geliştirebileceğimizi düşünüyoruz. Normal binaların sürdürülebilirlikleriyle ilgili uluslararası perspektifin sizce nasıl bir strateji izlemesi gereklidir? Özellikle İstanbul’da? Bugün kentleşmeyle ilgili yeni bir perspektif edindim. Sapphire Tower’ın tepesine çıktığımda güzel şehre baktım ve İstanbul’un ne kadar kentleşmiş olduğunu anladım. Günümüzde sadece bir günde, 180 bin kişi şehirlere taşınıyor. Köyden kente göç ediyor. Kentleşme zamanımızın en büyük trendlerinden biri. Şehirlerimizin çalışma biçimini kentleşme, binaların kullanışlılığı ve binaya olan ihtiyaç belirliyor. Sürdürülebilirliği sağlayarak nasıl daha fazla kentleşebileceğimizi önemsiyoruz. Yıl içinde şehre göç edecek 60 milyon kişiye nasıl ev sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Bütün dünyada bu yaşanıyor, özellikle Çin gibi ülkelerde. Önümüzdeki 15 yıl içerisinde 300 milyon kişi Çin’de çiftliklerinden şehirlere göç edecekler. Kentler gözümüzün

Eylül + Ekim 2014

önünde oluşup gelişecekler, ya burada İstanbul’da ya da başka bir yerde. Beş yıl sonra hepsi farklı gözükecek. Bazı yerler şu an bomboş iken bu beş yılın sonunda şehir merkezi olacaklar. Sorumuz ise şu; bu durumu nasıl sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştiririz? Günümüzde şehirler karbondioksit salınımımızın yüzde 75’ini oluşturuyor. Enerjimizin yüzde 60’ını onlar kullanıyor. Bu yüzden şehirlerimizi değiştirmemiz gerekiyor, bunu da sadece yeşil binalar sağlayabilir. Dünya üzerindeki enerji tüketimine bakarsak yüzde 28 ulaşım, yüzde 32 endüstri ve yüzde 40’ı ise binalar tarafından kullanılıyor. Bu yüzden en iyi enerji tasarruf potansiyeli binalardan geliyor. Bir binanın içerisine baktığımızda ise enerjinin yüzde 45’i ısıtma ve havalandırma sistemlerinde, asansörlerde ve soğutma sistemlerinde kullanılıyor. Bu ürünler benim firmam tarafından üretiliyor. Bizim ürettiklerimiz yüzünden bu enerji kullanılıyor, ama daha önemlisi biz günümüz teknolojisiyle bu enerji kullanım yükünü azaltabiliyor ve bina sahiplerine enerji tasarrufu ve düşük karbon salınımı gibi amaçlarında yardımcı olabiliyoruz. Bunun bir örneği OTIS asansör markamızda; asansörler yalnızca yukarı çıkarken enerji kullanırlar, aşağı inerken yerçekimi yardımıyla inerler. Bu iniş anında eğer ki var olan alçalma hareketini enerjiye çevirirsek asansör tekrar yukarı çıkarken bu enerjiyi kullanabilir. Yerçekimini kullanarak sağladığımız bu sistemle bir asansörün enerji tüketimini yüzde 70’e kadar azaltabiliyoruz. Şu an minimum enerji tasarrufunu yüzde 40’la geçen sistemlerimizle yarının kentlerine yardımcı oluyoruz. İstanbul’daki birçok asansör bu tasarruf sistemiyle çalışıyor, aynı zamanda ALARKO Carrier’in yüksek tasarruflu klimalarıyla büyük binaları düşük enerji kullanımıyla soğutabiliyoruz. “Sürdürülebilirliği Öne Çıkarma” ders serilerinizden biraz daha bahsedebilir misiniz? Bu derslere 2011’de başladık. 12 ülkede 22 ders verdik; Brezilya, Çin, Hindistan, Kuveyt, Malezya, Umman, Katar, Sudi Arabistan, Singapur, Tayland, Türkiye ve Birleşik


ENERJİ TASARRUFUMUZU YALNIZCA YÜZDE 30 ARTTIRMAYI BAŞARABİLİRSEK 432 MİLYAR DOLAR HEM KENDİ KENDİNİ ÖDEMEYE BAŞLAR HEM DE YILDA 65 MİLYAR DOLARLIK EKONOMİYE KATKI SAĞLAMIŞ OLURUZ.

Arap Emirlikleri. Bir süredir bütün dünyayı dolaşıp, liderlerle, üniversitelerle ve yeşil bina kurullarıyla konuşarak farkındalığı arttırmaya ve eğitim vermeye çalışıyoruz. Gittiğimiz her yerde çok heyecanlı oluyoruz çünkü bizi gören 2500 profesyonelin her biri yeni düşüncelerle yanımızdan ayrılıyorlar. Amerika’daki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşünceleriniz nedir? Sizce federal hükümet yeterince destek veriyor mu? Bana göre insanlar düzgün verilere bakmadan iyi kararlar veremez. Yani daha çok bilgiye ve veriye ihtiyacımız var. Binalarla ilgili verilerin herkesin ulaşabildiği yerlerde olması gerekir. Bence BM’in gelişebileceği alanlardan bir tanesi binaların etiketlenebilmesi. Biz binalara etiket koymuyoruz bu yüzden de bir binayı alırken yanındaki binadan enerji tasarrufu yönünden, ya da başka herhangi bir yönden, farkını anlayamıyoruz. Avrupa’da bu çok daha iyi yapılıyor, bir binanın enerji tasarruflu olduğunu hemen anlayabilirken bir yanındakinin olmadığını anlayabiliyorsunuz. BM’de Enerji Yıldızı etiketi ve LEED yeşil bina etiketiyle biraz anlayabilsek de yeterli değil. BM bu konuda gelişmeli. Son olarak, konferansta yaptığınız konuşmayı biraz daha açmanızı isteyeceğiz sizden. Bugün kentleşme ve kentleşmenin insanlık için anlamından bahsedeceğim. 1970’te

insanlığın üçte ikisi köy ya da çiftliklerde yaşıyorlardı. Günümüzdeyse yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. 2050’deyse 1970’tekinin tam tersi olacak ve insanların üçte ikisi şehirlerde yaşıyor olacak. Bizim bunun sonuçlarına hazır olmamız gerek çünkü şehirde yaşayan insanlar köyde yaşayanlardan 3 kat daha fazla enerji harcıyorlar. Daha sürdürülebilir bir şekilde kentleşmenin yollarını bulmalıyız. Benim de konuşmam bu kentleşme süreciyle ilgili olacak. BM’de yeşil binalarda yaptığımız gelişmeleri ve anket sonuçlarını gösteriyor olacağım. Geçen yıl yaptığımız bir araştırmanın sonucunda bir yıl içerisinde BM’de ne kadar

paranın enerjiye harcandığına baktık ve karşımıza çok büyük bir rakam çıktı. Bu rakam yılda 432 milyar dolarlık enerji harcadığımızı bize gösterdi. Bu rakamın büyük olduğunu biliyoruz ama neyle karşılaştırabileceğimizi bilemedik. Bu para bütün vergi gelirlerinin toplamını bile geçiyor ve binalarımızda harcanan enerji gideri özel sağlık sektörüne ve devlet sağlık sektörüne harcanan paradan daha fazla. Bunun sonuncunda fark ettiğimiz umut verici bir konu da var; enerji tasarrufumuzu yalnızca yüzde 30 arttırmayı başarabilirsek 432 milyar dolar hem kendi kendini ödemeye başlar hem de yılda 65 milyar dolarlık ekonomiye katkı sağlamış oluruz.q


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

DUYGU ERTEN ÇEDBİK YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“İNSAN, YERYÜZÜ, KARLILIK” ÜÇGENINDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

160

DUYGU ERTEN, BINA SISTEMLERINDE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KONFERANSINDA YAPTIĞI AÇILIŞ KONUŞMASINDA TÜRKIYE’DE YAPI SEKTÖRÜNÜN SÜRDÜRÜLEBILIR ILKELER IŞIĞINDA GELIŞMESINE KATKIDA BULUNMAYI HEDEFLEDIKLERINI DILE GETIRDI. ÇEDBİK YÖNETIM KURULU BAŞKANI “YEŞIL BINA HAREKETININ, SÜRDÜRÜLEBILIRLIK VE EĞITIME VERILEN ÖNEME DAYANAN KÖKLERINDEN YOLA ÇIKARAK, DAHA YEŞIL BIR GELECEK IÇIN DIYALOG BAŞLATILMASINI SAĞLAMAK AMACIYLA, BAKIŞ AÇILARIMIZI PAYLAŞMAYA DEVAM EDECEĞIZ” DIYE KONUŞTU.

Eylül + Ekim 2014


ŞU ANDA TÜRKİYE’DE 400’E YAKIN PROJE YEŞİL BİNA SERTİFİKALARI ALMAYA ÇALIŞIYOR, 80’NİN ÜZERİNDE PROJE SERTİFİKA ALMIŞ DURUMDA

Bina Sistemlerinde Sürdürülebilirlik konferansında yaptığınız açılış konuşmasında katılımcılara seminerin konusu sürdürülebilirlikle ilgili nasıl bir mesaj vermek istediniz? Sürdürülebilirliğin “İnsan, Yeryüzü, Karlılık” (People, Planet, Profit-PPP) üçgeninin dengesiyle mümkün olacağı ve maalesef Türkiye’de henüz bu dengeyi oturtamamış olmamızın getirdiği zorluklardan bahsettim. Ülkemizde Soma’da yaşanan kaza ve 301 madencimizin yaşamlarını yitirmiş olmasının yası bitmeden, İstanbul’da önceki gün inşaatta çalışan 10 işçinin hayatını kaybettiği asansör kazasını sektör olarak büyük bir üzüntü ile karşıladık. Soma’dan sonra ülke olarak büyük acı duyduğumuz bu elim inşaat kazasında yaşamını yitiren tüm işçilerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Üretimde sürekliliğin ve sürdürülebilirliğin ancak iş sağlığı ve güvenliği ile sağlanabileceğinin altını çizmek istiyorum. İnsan yaşamını ve sağlığını önceliğe alan, iş güvenliği konusunda yüksek bir sahiplenme birlikteliği kurularak, sürdürülebilirlik süreçlerinin oluşturulması bugün ülke açısından en öncelikli gündem maddemiz olmak zorunda. Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki İŞ Güvenliği standartlarını belirleyen ILO sözleşmesinin Türkiye’nin gündemine alması girişiminden ÇEDBİK mensupları olarak memnuniyet duyuyoruz. İnşaat sektörü 2014 yılının ilk yarısında 3.8 oranında büyüdü. Türkiye’nin 2014’ün ilk yarısında gerçekleşen harcamalarının tutarı 70 milyon 500 bin TL olarak hesaplandı. Bu kadar büyük bir pazarda yeşilin oranı hala çok düşük olsa da inşaat hacminden dolayı dünyada LEED sertifikası başvurularında ilk sıralamada 9’uncu ülkeyiz. Şu anda Türkiye’de 400’e yakın proje yeşil bina sertifikaları almaya çalışıyor, 80’nin üzerinde proje sertifika almış durumda. Ancak yukarıda belirttiğim üzere, işçi kazalarının olduğu binaların yeşil bina sertifikalarına

sahip olmasının bence hiçbir önemi yok çünkü bu PPP dengesinin en önemli ayağı olan insan konusunun eksik kalmış olduğu anlamına geliyor. United Technologies’den John Mandyck ile de USGBC Yönetim Kurulundan tanışıyorsunuz. Nedir yeşil okulların hikayesi? Geçtiğimiz sene Cape Town’da ÇEDBİK adına USGBC’nin başlattığı “Yeşil Okullar Koalisyonu”nun bir parçası olmamız için imza attım. Bu sene Detroit’de USGBC Yönetim Kurulu Toplantısı sonrasındaki akşam yemeğine John Mandyck de katıldı. USGBC Başkanı Rick Fedrizzi’ye yeşil okullar projesine bağış olarak 1 milyon TL’lik bir çek verdi. Bunu her sene yapacakları bağışın ilki olarak ilan etti. Açıkçası ÇEDBİK içinde üyelerimizin bu proje kapsamında bağış yapması birçok hayalimizin gerçekleşmesini sağlayacak. Hayalim en kısa zamanda yeşil okullar projesine United Technologies başta olmak üzere, üyelerimizin bağışlarıyla havuz bir fon oluşturulması ve profesyonel bir proje yöneticisi ile ÇEDBİK’in bu projesinin stratejisi ve alt yapısının oluşturması. Siz USGBC’nin Los Angeles Şubesi üzerinden neredeyse 15 yıldır üyesisiniz. 2014-2017 yılında TURKECO, uluslararası INTEL gibi firmalardan bile daha yüksek bir oyla USGBC Yönetim kuruluna seçildi. Türkiye’de ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanlığınızın yanında ABD’de bu kadar önemli bir sorumluluğu nasıl yönetiyorsunuz? Henüz 8 ay gibi bir üst üste gelme süreci var. USGBC dünyanın belki de en kurumsallaşmış sivil toplum kuruluşu. Onlardan çok şey öğreniyorum. USGBC’nin her yönetim kurulu toplantısı 3 tam gün sürüyor. 3 ayda bir gerçekleşen toplantılarda ajandaya tam konsantre oluyoruz. Aslında ÇEDBİK’de de benzer bir strateji gerekiyor. USGBC’de

161

öğrendiğim kurumsallığı edindiğim belgelerle ÇEDBİK’e taşıyorum. Her ne kadar ÇEDBİK Dünya Yeşil Binalar Konseyi çatısı altında kurulmuş bir konsey olsa da çoğu zaman örnek bir yeşil konsey aradığımızda her zaman USGBC’ye bakıyoruz. Bunun bir nedeni LEED gibi dünya yeşil sektörüne damgasını vuran sertifikaları olması ve ÇEDBİK’in 20’ye yakın üyesinin aynı zamanda USGBC üyesi olması. ÇEDBİK olarak bilgilendirme günlerinize devam edecek misiniz? Evet, “OTIS-CARRIER” semineriyle yaptığımız ortaklıklar gibi üyelerimizin sponsorluğunda sürdürülebilirliğe farklı açılardan bakarak devam edeceğiz. OTIS gibi dünyada enerji verimli ve tasarruflu binalar ve şehirler yaratan, şehirleri ve binaları daha güvenli yerler haline getirmeye çalışan firmaların önemi artıyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

Sürdürülebilirliğin Samimi Bir Uygulayıcısı

İSVİÇRE 162

İsviçre başta geçtiğimiz 10 yıllık süreç olmak üzere, çevreci politikalar konusundaki samimi tavrını kanıtlamış durumda. Ülkenin başarıyla çalışan geri dönüşüm sistemi sayesinde yıllık atıkların yüzde 47’sini geri dönüşümle üretime kazandırmak İsviçre’nin yeşil politikalar konusundaki adanmışlığının kanıtlarından sadece birisi. Geri dönüşümden trafiğe kadar, yalnızca bireysel seviyede değil aynı zamanda organizasyonlar ve kurumlar seviyesinde sürdürülen yeşil politikalar başarıyla çalışıyorlar. Tüketim sonrası ortaya çıkan bilinçsiz atıkların dönüştürülme garantisini vergi sistemiyle sağlayan İsviçre’de elektronik eşyalardan geri dönüşüm vergisi alınıyor. Yeni bir ürün almak isteyen ya da elindekiyle işi biten tüketici ürünü geri dönüştürmek için gereken işlemleri uyguladığında ise bu verginin iadesi yapılıyor. İsviçre’nin sürdürülebilir kalkınma konusunda yapmayı planladığı pek çok yeniliği görmek, elinin yeşil politikalar konusunda ne kadar güçlü olduğunu öğrenmek için sayfaları takip edin.

Eylül + Ekim 2014


İSVİÇRE; GERİ DÖNÜŞÜMDEN TRAFİĞE KADAR, YALNIZCA BİREYSEL SEVİYEDE DEĞİL AYNI ZAMANDA ORGANİZASYONLAR VE KURUMLAR SEVİYESİNDE DE SÜRDÜRÜLEN ÇEVRECİ POLİTİKALARI BAŞARIYLA UYGULUYOR.

163

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

MONIKA SCHMUTZ KIRGÖZ İSVİÇRE İSTANBUL BAŞKONSOLOSU

İsviçre Sürdürülebilirliğe Tamamen Adanmış Durumda

164

İSVİÇRE KONFEDERASYONU, GENİŞ ANLAMDA YEŞİL POLİTİKALARI EN ÇOK İÇSELLEŞTİREN VE UYGULAMAYA KOYAN ÜLKELERİN BAŞINDA YER ALIYOR. İSVİÇRE’NİN İSTANBUL BAŞKONSOLOSU BN. MONIKA SCHMUTZ KIRGÖZ İLE, ÜLKESİNİN YEŞİL VE SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİKALARININ AYRINTILARINI KONUŞTUK.

Eylül + Ekim 2014


1997 yılında İsviçre Federal Hükümeti, sürdürülebilir kalkınma ile alakalı stratejisinin yer aldığı ilk hareket planını yayınladı. O günden bu yana sonuncusu 2012-2015 Hareket Planı olmak üzere üç plan daha yayınlandı. Merak ediyorum; 1997’den bu yana neler değişti? İsviçre bugün daha ekolojik ve sürdürülebilir bir geleceğe doğru yol alıyor mu? Sırf 1997’de açıklanan plandan bu yana değil aynı zamanda 2002 ve 2008’de açıklanan planlar ile birlikte de çok yol kat ettik. Sürdürülebilir kalkınma için kilit nokta 1999’da revize ettiğimiz Federal Anayasa’nın çeşitli alanlarına bu stratejinin dahil edilmesiydi. Böylelikle sürdürülebilirliği İsviçre’nin temel önceliklerinden biri olarak kabul etmenin yanı sıra hem konfederasyona hem de kantonlara insani gelişim ve doğa arasında dengeleyici bir ilişki kurmaları konusunda bağlayıcı bir sorumluluk verildi. Bu, çevresel hedeflerin ölçülebilirliğini geliştirdiği gibi hâlihazırdaki çevresel performansın değerlendirmesi konusunda da daha güçlü bir algının oluşmasına öncülük etti. Sürdürülebilir kalkınma birbirleriyle yakın ilişki halinde olan üç hedefe - sosyal dayanışma, ekolojik sorumluluk ve ekonomik yeterlilik - kitlenecek şekilde tekrar formüle edildi. 2011 yılında ise daha önemli bir adım atıldı; “Enerji Stratejisi 2050” çerçevesinde İsviçre nükleer enerji kullanımını adım adım sonlandırmaya karar verdi. Çıkış stratejisinin son noktasında, İsviçre mevcut olan enerji yeterliliği potansiyelinden faydalanacağı gibi hidro-enerjiden ve yeni yenilenebilir enerji kaynaklarından da dengeli olarak yararlanacak. Bununla birlikte, strateji elektrik şebekesinin güçlendirilmesini ve sürdürülebilir enerji teknolojileri alanında yapılan ar-ge çalışmasının arttırılmasını da ön görüyor. Her şekil ve her alanda sürdürülebilirliğin artık İsviçre’nin niteliklerinden biri olduğunu söyleyebilir miyiz?

“ENERJİ STRATEJİSİ 2050” ÇERÇEVESİNDE İSVİÇRE NÜKLEER ENERJİ KULLANIMINI ADIM ADIM SONLANDIRMAYA KARAR VERDİ. ÇIKIŞ STRATEJİSİNİN SON NOKTASINDA, İSVİÇRE MEVCUT OLAN ENERJİ YETERLİLİĞİ POTANSİYELİNDEN FAYDALANACAĞI GİBİ HİDRO-ENERJİDEN VE YENİ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINDAN DA DENGELİ OLARAK YARARLANACAK.

Öncelikle İsviçre’nin Kolombiya ve Yale üniversiteleri tarafından yapılan Çevre Performans Endeksi’ne göre 184 ülke arasında birinci seçildiğini; Uluslararası Mercer Çalışması’nın yaşam kalitesi en yüksek şehirler üzerine yaptığı incelemesinde ilk 10 şehir arasında üç İsviçreli belediyenin yer aldığını, en büyük şehrimiz Zürih’in bu listeye ikinci sıradan girdiğini söylemek isterim. Bu gurur verici istatistiklerin yanı sıra, bence İsviçreli insanlar kendilerini sürdürülebilirliğin şampiyonları olarak görmekten hoşlanıyorlar çünkü sağlam bir geri dönüşüm programı ve atık yönetimi, katı egzoz salınım kriteri, dikkatlice hesaplanmış peyzaj planlaması ile bina izinleri için konulan sıkı şartlar

165

günlük yaşamın içine köklü olarak yerleşmiş durumda. İsviçre, bu sebeplerden ötürü temiz teknoloji ürünlerinin araştırılması, geliştirilmesi ve piyasası açısından dünyanın en önemli noktalarından biri. Fakat her ne kadar ülkemiz son 20 yılda büyük ilerleme kaydetmiş olsa da hala yapılacak çok şey var. Ekonomimizin geliştirilmiş enerji verimliği programı genel anlamda artan enerji tüketiminin gölgesinde kalıyor. Biyolojik çeşitlilik ve toprak büyük bir baskı altında. Bunlarla birlikte ekolojik ayak izimiz gösteriyor ki İsviçreliler uzun vadede sürdürülebilir kabul edilecek oranın üç katı çevresel servis ve kaynak tüketiyor.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MONIKA SCHMUTZ KIRGÖZ

ÜLKE / İSVİÇRE

1990

166

1995

Hareket Planı 2012-2015 dahilinde 10 başlık altında belirlenmiş hedefler var. Bunların çoğu küresel kaygılar, her ülke bu sıkıntılar üzerinde durmalı. Fakat pek azı bunu yapıyor. Yine de, sanırım sizin ülkeniz için bunların sadece konuşmadan, iyi niyetten ibaret söylemler olmadığını söyleyebiliriz. İsviçre gerçekten sürdürülebilirliğe ulaşacak adımlar atıyor, öyle değil mi? Planının tatbikatı gereği, hükümetimiz her anlamda 2012-2015 Hareket Planı’nın birbirinden ayrı düşünülen sözünü ettiğim üç ana hedef olan sosyal dayanışma, ekolojik sorumluluk ve ekonomik yeterliliği birleştiren çok disiplinli bir tutuma yönelmesini istiyor. Anahtar noktalar her ne kadar “çok aşamalı hedef oryantasyonu” mantığını takip edecek şekilde planlandılarsa da bunlar İsviçre’nin bahsi geçen stratejisinin sadece bir parçası. Konuyla alakalı konumunu ve yaklaşımını belirlemek adına, İsviçre sürdürülebilir gelişimin sosyal, ekonomik ve ekolojik basamaklarını inceleyecek bakanlıklararası bir platform oluşturdu. Sonuçta cevabım; evet. İsviçre bu konuya tamamen kendisini adamış durumda. İsviçre’nin hedeflerinden biri de yeşil ekonomi. Bu alandaki çalışma bugün hangi noktada? Hedefe yaklaşıyor musunuz? Yeşil ekonomiyi, ya da yeşil büyüme de diyebiliriz, biz kaynak ve enerji tüketimini önemli miktarda azaltan ürün ve servisler üretirken sosyal adaleti de göz önünde

Eylül + Ekim 2014

2000

2005

bulunduran bir sistem olarak algılıyoruz. Bu, geniş bir alanı kapsayan sürdürülebilir kalkınma stratejimizin parçalarından biri. İsviçre Hükümeti 2010 yılında bu konuyla alakalı şu anda pratiğe dökülen altı hareket alanı belirledi. Cleantech alanındaki çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz, bilgi teknolojileri alanındaki kaynak verimliliğimizi arttırıyoruz, aynı zamanda ürünlerimizin çevresel ayak izleri konusundaki bilinçliliği arttırıyoruz. Caydırıcı bir etki yaratmak adına vergi sistemimizi ekolojik değerlere uygun hale getiriyor, çevresel bilgilendirmeyi sağlık sistemimize entegre ediyoruz. Ayrıca sürekli olarak kaynaklarımızın verimliliğini ve uyumluluğunu arttırıyoruz. Yeşil ekonomiye geçiş birçok kuşak boyunca İsviçre’yi biçimlendirmeye devam edecek bir süreç. İstanbul’da inşasına devam eden, başarılı bir İsviçre kökenli proje var şu an; Quasar İstanbul. Sizce bu proje benzer İsviçreli projelere öncülük edecek mi? Geçtiğimiz günlerde Quasar projesinin bitişiğinde yer alan inşaat alanında yaşanan ve 10 işçinin hayatının kaybetmesine sebep olan elim kazayı duyduğumda hem şoka uğradım hem de çok üzüldüm. İşçilerin onurlu ve güvenli çalışma şartlarına saygı duymadan, bu şartları güçlendirmeden sürdürülebilirliğin mümkün olmadığına inanıyoruz. Bahsettiğim gibi, yeşil ekonomi sosyal adaletin de göz önünde bulundurulması gereken bir oluşum çünkü sürdürülebilir kalkınmanın merkezinde belirli temel çalışma şartlarına sahip insanlar yer alıyor.

2010

2012 - İsviçre, Küresel Rio 20+ Konferansı’na katılır

2012 - Dördüncü Ulusal Sürdürülebilir Kalkındırma Stratejisi hazırlanır

2008 - Üçüncü Ulusal Sürdürülebilir Kalkındırma Stratejisi hazırlanır

2005 - Departmanlar Arası Sürdürülebilir Kalkındırma Komitesi kurulur

2002 - İkinci Ulusal Sürdürülebilir Kalkındırma Stratejisi hazırlanır

2001 - Sürdürülebilir Kalkındırma Formu kurulur

1999 - Sürdürülebilir kalkındırma, yeni federal oluşuma ulusal bir politika olarak dahil edilir

1997 - İlk Ulusal Sürdürülebilir Kalkındırma Stratejisi hazırlanır

1993 - Departmanlar Arası Rio Komitesi kurulur

1992 - İsviçre, Birleşmiş Milletler’in Rio Çevre ve Kalkınma Beyanı’nı imzalar

İSVİÇRE İSTANBUL BAŞKONSOLOSU

2015

YEŞİL EKONOMİYİ, YA DA YEŞİL BÜYÜME DE DİYEBİLİRİZ, BİZ KAYNAK VE ENERJİ TÜKETİMİNİ ÖNEMLİ BİR MİKTARDA AZALTAN ÜRÜN VE SERVİSLER ÜRETİRKEN SOSYAL ADALETİ DE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURAN BİR SİSTEM OLARAK ALGILIYORUZ.


Sorunuzun cevabına gelirsem; İstanbul’a geldiğimden bu yana gözlemlediğime göre Türk inşaat pazarıyla alakalı olarak İsviçreli mimarlık şirketlerin farkındalığı artıyor. Benim üç yıl önce İstanbul’a gelişimden bu yana, mimari alanda iki önemli projeyi şahsen organize ettim. Hedef, Türk inşaat şirketlerini yeşil ve sürdürülebilir mimari konusunda hassaslaştırmaktı. Fakat unutmamak gerekir ki İsviçre sadece sürdürülebilir ya da yeşil mimari konusunda değil aynı zamanda estetik ve tasarım alanlarında da ön planda olan bir ülke. Mimari açıdan dünya yıldızı kabul edilen birkaç mimarımızın adını söyleyecek olsam Herzog&De Meuron, Peter Zumthor ve Mario Botta bu isimler arasında yer alır. Ayrıca sizin bu sayınızda altını çizeceğiniz gibi, Le Corbusier de İsviçreliydi! Minergie’den de bahsedelim isterim. Türkiye’de yapılan bir proje Minergie sertifikası alabilir mi? Bina alt yapısı, İsviçre’de sürdürülebilir enerji tüketimi açısından son derece önemli bir role sahip. Minergie, tam olarak bu noktada devreye giriyor. Minergie’ye sahip binalar sadece enerji tasarruflu değiller, aynı zamanda ikamet edenler için konforlu olmayı da hedefliyorlar. Sertifikaya hak kazanmak için karşılanması gereken kimi kriterler var elbette. Örneğin binanın hava yalıtımına sahip bir yapıyla birlikte enerji verimliliğiyle birlikte ısı devşirmesi sağlayan bir vantilasyon sistemine sahip olması gerekiyor. Her ne kadar farklı çözümler kullanmak mümkün olsa da, sertifikayı almak için nihai anlamda önemli olan aktüel enerji tüketimi. Bildiğim kadarıyla İsviçre dışında başka yedi Avrupa ülkesinde daha Minergie sertifikalı projeler var fakat Türkiye’de hiç yok. Bu sebeple, Türk ve İsviçreli mimarlar arasında kurulacak bir etkileşim iki tarafın da faydasına olabilir. Son olarak 2012-2015 Hareket Planı’na geri dönmek istiyorum. En ilgi çekici bulduğum nokta mekânsal gelişim ve ulaşım sistemleri ile alakalı madde. Plan, daha tutumlu bir mekân uygulamasına ulaşma hedefiyle nüfus başına düşen mesken alanını 400 m2 ile sınırlamayı hedefliyor. Bunun gerçekleştirilebileceğine inanıyor

167 musunuz? Zira bu maddenin hayata geçmesi hem insanları iç mekanı daha efektif biçimde kullanma konusunda motive edebilir hem de mimari ile birlikte doğa üzerinde bu kararın pozitif bir etkisi olacaktır. Öncelikle, üçte biri kamu sektöründen gelmek üzere yıllık 57 milyar İsviçre Frangı yatırım ile inşa endüstrisinin İsviçre için birincil öneme sahip olduğunu söylememe izin verin. Yine de, nüfus başına ve nüfus geneline düşen yaşam alanının arttırılması, göç sebebiyle, İsviçre’deki yerleşim alanlarının büyümesine sebep oldu. Peyzaj fragmantasyonu ve şehirleşmenin yayılması biyolojik çeşitliliği, doğal kaynakları ve yaşam kalitesini kötü olarak etkiledi. Bu negatif trendin etkisini kırmak için Federal Hükümet şehir planlaması ile alakalı mevzuatını revize etti; kantonlara ait inşa planlarına zorunlu bir mekânsal gelişim regülasyonu getirildi, pazar ekonomisi alan tasarrufuna teşvik edildi. Bir diğer önemli nokta ise “dağıtılmış yoğunlaşma” adı verilen, farklı büyüklerdeki inşa alanları arasında kurulan ağ sistemi oldu. Hükümetimiz, bu hedeflerin peşinden gidildikçe insani ve çevresel ihtiyaçların birbirine denk önemde ele alınacağına inanıyor.q

BİLDİĞİM KADARIYLA İSVİÇRE DIŞINDA BAŞKA YEDİ AVRUPA ÜLKESİNDE DAHA MINERGIE SERTİFİKALI PROJELER VAR FAKAT TÜRKİYE’DE HİÇ YOK. BU SEBEPLE, TÜRK VE İSVİÇRELİ MIMARLAR ARASINDA KURULACAK BİR ETKİLEŞİM İKİ TARAFIN DA FAYDASINA OLABİLİR.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

ÇOK DİSİPLİNLİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİKALAR

168

Eylül + Ekim 2014


FEDERAL KONSEY, SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMAYI SEKTÖREL BİR POLİÇEDEN ZİYADE TÜM ALANLARI İLGİLENDİREN ZORUNLU BİR BİLEŞEN OLARAK GÖRÜYOR. İSVİÇRE HÜKÜMETİ TARAFINDAN BELİRLENEN STRATEJİ ÜÇ HEDEF ÖLÇÜNÜN – EKONOMİK PERFORMANS, SOSYAL DAYANIŞMA VE ÇEVRESEL SORUMLULUK – HER DAİM EŞİT ÖNEME SAHİP KABUL EDİLİP, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKALARIYLA ALAKALI KARARLAR VERİLİRKEN BİRBİRLERİYLE EŞ ZAMANLI HAREKET EDİLMESİNİ ÖN GÖRÜYOR.

İsviçre, sürdürülebilir gelişim programını uzun vadeli ulusal politik hedef konumuna yükseltmiş durumda. Sürdürülebilir kalkınmadan, federal anayasanın önsözünde yer alan ve İsviçre Konfederasyonu’nun hedeflerini anlatan ikinci madde dâhil pek çok maddede bahsediliyor. İsviçre Federal Konseyi anayasada yer alan bu konuyla ilgili ödevleri yerine getirmek adına 1997’den bu yana, Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi ile alakalı hedeflerini düzenli olarak belirliyor. Strateji; kantonlar, şehirler ve belediyelerle iş birliği de dâhil olmak üzere sürdürülebilir kalkınmanın federal hükümetin çeşitli alanlarında anlaşılması ve uygulanması açısından bir çerçeve oluşturma niteliği taşıyor. 2012 ila 2015 dönemini kapsayan dördüncü strateji planı aynı zamanda federal konseyin sürdürülebilir kalkınmaya olan adanmışlığının altını çizerken şimdiye dek edindiği tecrübeleri de kapsıyor. Strateji, İsviçre’nin bu alandaki politikalarını 1992’den bugüne inceleyen bir rapor, mevcut hukuksal dönem için ölçeklerin de yer aldığı bir hareket planı ve efektif bir uygulama yapılmasını kolaylaştıracak paralel aktivitelerin bir seçkisinden oluşuyor.

2012-2015 Stratejisi, aynı zamanda Haziran 2012’de Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda alınan ve ‘yeşil ekonomi’ programlarını destekleyen kararlarına da yer veriyor. Federal konsey, sürdürülebilir kalkınmayı sektörel bir poliçeden ziyade tüm alanları ilgilendiren zorunlu bir bileşen olarak görüyor. İsviçre Hükümeti tarafından belirlenen strateji üç hedef ölçünün – ekonomik performans, sosyal dayanışma ve çevresel sorumluluk – her daim eşit öneme sahip kabul edilip, sürdürülebilirlik politikalarıyla alakalı kararlar verilirken birbirleriyle eş zamanlı hareket edilmesini ön görüyor. Hükümet, hedeflerin mümkün olan en etkili şekilde dengelendiğinden ve organize edildiğinden emin olmak, hedefler arasındaki sinerjiden maksimum sonuç elde etmekle yükümlü. Sürdürülebilir kalkınmaya daha güçlü bir yapısal temel kazandırmak amacı ile federal konsey dördüncü strateji belgesini yasama planlama programına dâhil etmiştir. Bundan sonra her dört yılda bir revize edilecek olan hareket planı, İsviçre Federal Meclisi tarafından da incelenecek.

169


ÜLKE / İSVİÇRE

dünya geneline oranla İsviçre’de iki kat hızlı yükseliyor. Bu durumun önüne geçilmediği sürece ise sıcak hava dalgaları, ağır yağmur ve kar yağışları, toprak kayması ve su baskını gibi doğal afetlerin yaşanma olasılıkları artıyor. Yeni CO2 yasası ile federal konsey 2020 yılı itibariyle karbon salınımını 1990’daki oranın yüzde 20 altına çekmeyi hedefliyor. Dahası, iklim değişikliğinin sağlık, biyolojik çeşitlilik, su seviyesi, tarım ve turizm alanlarına etkisini azaltma yönünde de çalışmalar yasa çerçevesinde zorunlu hale geliyor. Yasaya dâhil edilen risk yönetimi programının hedefi ise artan doğal afetlerin insanlara, binalara ve alt yapıya vereceği zararı önlemek. Enerji Dünyanın da, İsviçre’nin de fonksiyon kazanmak adına tükettiği enerjinin yüzde 80’i yenilenmesi mümkün olmayan kaynaklar tarafından sağlanıyor. İsviçre’de güneş, rüzgar, doğalgaz, organik yakıt ve jeotermal kaynaklardan elde edilen enerjinin toplama oranı, 2010 verilerine göre yüzde 1,4. Yenilenmesi mümkün olmayan enerji kaynaklarına odaklanmak aynı zamanda çevreye ve iklime önemli zararlar veriyor. Bu nedenle enerji tüketimi konusunda sürdürülebilir bir tutum takınmak, bugünün zorunluluklarından biri.

170

ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ YÖNÜNDEKİ ÇALIŞMALAR İLE, 2020’YE ULAŞILDIĞINDA YENİLENEBİLİR ENERJİNİN TOPLAM ENERJİ TÜKETİMİNİN YÜZDE 50’SİNE TEKABÜL ETMESİ HEDEFLENİYOR.

HAREKET PLANI 2012-2015

Enerji verimliliğinin geliştirilmesi, yenilenebilir enerjinin daha fazla kullanılması son derece önemli. Bu yöndeki çalışmalar 2020’ye ulaşıldığında yenilenebilir enerjinin toplam enerji tüketiminin yüzde 50’sine tekabül etmesini kendisine hedef belirleyen EnergieSchweiz aldı partnerlik programı tarafından yürütülüyor.

Federal hükümetin hedefinde sürdürülebilir kalkınma prensiplerini bütün sektörel poliçelere dahil etmek yer alıyor. Hareket planı, İsviçre Federal Konseyi’nin tedbir alınması gereken alanlarda neyin öncelikli olarak uygulanmasını istediğini gösteriyor.

Federal konseyin 2011’de nükleer enerji kaynaklarını kullanmayacağını açıkladığı kararların yer aldığı Enerji Stratejisi 2050, aynı zamanda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme konusunda da bir hareket programı belirliyor.

10 maddelik plan, sürdürülebilir kalkınmanın İsviçre’de zorlu olduğu alanları ve bu alanlarda neler yapılması gerektiğini düzenli bir hareket planı halinde ortaya koyuyor.

Mekan Gelişimi ve Ulaşım

İklim Değişimi ve Doğal Afetler İsviçre, iklim değişikliklerinden etkilenen ülkelerden biri. Öyle ki; sıcaklık ortalaması

Eylül + Ekim 2014

Mevcut haliyle İsviçre’de mekan gelişimi sürdürülebilir bir durumda değil. On yıllardır verimli üretim toprakları neredeyse her saniye 1 m2 oranıyla yok oluyor. Alplerin ortasında yer alan yeşil İsviçre manzarası şehirleşirken çatlaklara da ev sahipliği yapıyor. Bu durumun aynı zamanda biyolojik


MEKÂN PLANLAMA YASASI’NIN REVİZE EDİLİP SAĞLAM, MEKÂN TASARRUFU SAĞLAYAN BİR ŞEHİRSEL GELİŞME YAKALANMASI HEDEFLENİYOR.

çeşitlilik, doğal kaynaklar ve yaşam kalitesi üzerinde negatif bir etkiye sahip olduğunu söylemek gerek. Daha tutumlu bir mekân uygulamasına ulaşma hedefiyle federal hükümet kişi başına düşen mesken alanını 400 m2 ile sınırlamayı hedefliyor. Mekân Planlama Yasası’nın revize edilip sağlam, mekân tasarrufu sağlayan bir şehirsel gelişme yakalanması hedefleniyor. Böylelikle İsviçre’nin uzun vadede ekonomik, sosyal ve çevresel ihtiyaçlarına cevap verecek bir politika yaratılmak isteniyor. Araç kirliliğinin artmasına bir engel koymak isteyen federal hükümet toplu taşıma ağını güçlendirme konusunda da kararlı. Ayrıca motor bazlı olmayan araçların ulaşım için kullanılmasını da destekliyor. Trafiğin yarattığı çevre kirliliğini engelleme isteğini sadece bir iyi niyet, bir temenni seviyesinde tutmayan İsviçre, mobilite fiyatlandırmasının ülkenin ulaşım alt yapısı için finansal bir destek olması gerektiğine; böylelikle trafik dar boğazının aşılabileceğine inanıyor.

171

Ekonomi, Üretim ve Tüketim İsviçre, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı Rio+20’de belirlenen hedeflerden olan ‘yeşil ekonomi’ye geçişini gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bunu başarmak için ise İsviçre ekonomisinin üretimini arttırırken kaynak tüketimini azaltması gerekiyor. Ekonomik büyümeyi kaynak tüketiminden ayırmak ise sürdürülebilir bir tüketim politikası geliştirmeyi zorunlu kılıyor. İsviçre Federal Hükümeti, ekonomik ve çevre dostu ürünler alıp sağlık açısından tehlike teşkil etmeyen ve sosyal açıdan sorumluluk sahibi binalar inşa ettirerek ‘yeşil ekonomi’ye geçiş konusunda bir örnek oluşturuyor. Bununla birlikte hükümet; inşaat, bilgi ve iletişim teknolojileri, turizm, tarım ve sanayi alanlarını kapsayan ve ‘yeşil ekonomi’yi destekleyecek geniş bir program hazırlıyor.

Doğal Kaynak Kullanımı Orman, nehir ve su kenarları ile sayfiye alanları gibi el değmemiş doğal kaynaklar sağlıklı bir ekonomi ve sosyal büyümenin temel taşları arasında yer alır. Doğal kaynaklar enerji kaynağı sundukları gibi insan ve hayvanlar için besin niteliği taşıyan öğelere de ev sahipliği yapar, sera gazının yıkıcı etkisini ortadan kaldırırlar. Yine de bu kaynaklar şehirlerin plansız yayılması, aşırı kullanılan ziraat kimyasalları sebebiyle tehdit altındalar. İsviçre Federal Konseyi’nin hedefi Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ile sahip olunan biyolojik çeşitliliği korumak ve artmasını sağlamak. Ormancılık ile alakalı yayınladığı 2020 poliçesinde federal konsey, İsviçre

ormanlarının ekosistemini koruyacağını ve sürdürülebilir ormancılık politikalarını mümkün kılacağını taahhüt ediyor. Toplumsal Uyum, Demografi ve Göç Ancak uyum içinde ve adil bir biçimde yaşayan topluluklar sosyal, ekonomik ve kültürel alanlardaki gelişimlerini sürdürülebilir kılabilirler. Fakirlik, adil olmayan gelir dağılımı, devlet hizmetlerine erişim konusundaki eksiklik, göç korkusu ve bireysellik oranının artışı uyum içinde yaşayışı sorgulanabilir hale getiriyor. Eski sosyal sistemlere yük bindiren yaşlanmakta olan toplum aynı zamanda jenerasyonlar arasında bir birlik duygusu yakalamayı zorlaştırıyor. Göç sebebiyle ile yükselen nüfus artışı bugün İsviçre için bir mücadeleyi işaret ediyor. Hükümet, E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

172

bir uyum politikası ile mümkün mertebe bütün göçmenlerin huzurlu bir birlikte yaşama ortamında topluma sunulan bütün hizmetlerden faydalandırılmaya çalışıyor. Eski sosyal güvenlik sistemi ve çalışma politikaları ise güçlendirilip, jenerasyonlar arasında bağ yakalayıp demografik trendlere uyacak hale getiriliyor. Halk Sağlığı, Spor ve Fiziksel Egzersizler İsviçre halkı bugünlerde tarihinin en sağlıklı günlerini yaşasa da obezite ile alkol ve sigara tüketiminin sebep olduğu kronik hastalıklar yükselişe geçmiş durumda. Gelir dağılımındaki açılmakta olan farkın da kamusal sağlık üzerinde yıkıcı etkileri var. Pek çok insan çalışma hayatlarındaki stres gibi sebeplerden mental sıkıntılar yaşıyor. Bugüne dek sağlık politikalarında hastalıkları tedavi etmeye odaklanmış olsalar da gelecekte bu hastalıklara yakalanma oranını azaltan, sağlıklı hayat tarzları desteklenmeye başlayacak. İsviçre Federal Konseyi’nin 2009’da kabul ettiği ve bahsi geçen hastalıklara yakalanma oranlarının önüne geçmeyi hedefleyen çalışması, sürdürülebilir gelişmenin prensiplerinden biri olarak biçimlendirildi. Sağlıklı diyetler ve egzersiz, hastalıklara yakalanmayı önleme konusunda önemli adımlar olduğundan spor etkinliklerinin yapılacağı alanların oluşturulup korunması gerekiyor.

Eylül + Ekim 2014

Küresel Gelişim ve Çevresel Zorunluluklar Günümüzde dünya ekosisteminin yüzde 60’ı aşırı kullanılıyor. Enerjiye yönelik talep keskin bir çizgiyle yükseliyor ve iklim değişiminin hızını da göz önünde bulundurduğumuzda doğal yaşam üzerindeki bu büyük stresin ilerleyen yıllarda artmaya devam edeceğini söylemek yanlış olmaz. Bu, aynı zamanda küresel bir eşitsizlik ortamının meydana gelmesine de sebep oluyor. Her ne kadar aşırı yoksulluk içinde yaşayan nüfus oranı 1980ler’den bu yana azalmış olsa da bu çizginin altında hala 1 milyar insan yaşıyor. İsviçre, kendi payına düşen sorumlulukları yerine getirip, uluslararası dayanışma adına elinden geleni yapmaya hazır. Ülke, gerekli uluslararası kuruluşlarda yerini alıp küresel gelişme hedeflerinin sürdürülebilir bir kalkınma planı dâhilinde gerçekleşmesine yardımcı olacak. Maliye Politikaları Maliye politikası, şu anda mevcut masrafların ödenmesi yükünü gelecek kuşakların omzundan almakla yükümlü. Yaşlanmakta olan bir nüfus ise hükümete bir zorluk teşkil. Bu fikirle birlikte, finans politikaları sürdürülebilir ekonomik büyüme için elverişli ortam oluşturmakla görevli.

Federal hükümet test edilip onaylanmış yöntemleri ile halkın harcamalarını doğrudan etkileyip sürdürülebilir bir büyümeye uygun zemin hazırlamaya çalışıyor. İsviçre Federal Konseyi ileride çevresel değerler üzerinde pozitif etkisi olacak bir vergi sistemi oluşturmayı hedefliyor. 2000li yılların başında uygulanan borç frenlemesi kamusal sektör bütçesinin sıhhatini nasıl etkilediyse aynı tavra sahip bir sistem ile bugün hızla artan masraflar sebebiyle tehlikede olan sosyal güvenlik sistemini güvence altına alma yolları planlanıyor. Eğitim, Araştırma ve İnovasyon İsviçre Federal Konseyi okullarda, üniversitelerde ve araştırma sektöründe daha geniş bir sürdürülebilir kalkınma tanınırlığı yakalamayı hedefliyor. 2014 yılında hazırlanan eğitim sistemi çalışması bu yönde sorumluluk üstleniyor. Özellikle üniversite ve üniversite seviyesinde eğitim veren kuruluşların sürdürülebilir kalkınma konusunda verilecek eğitimi daha çok sahiplenmesi bekleniyor. Federal hükümet aynı zamanda resmi eğitim sistemi dışında yer alan eğitim kurumlarının sürdürülebilirlik kaygılarını, programlarına bu kaygılarla ilgili bilgiler koymalarını destekliyor.q



ÜLKE / İSVİÇRE

174

MARIO BOTTA

Hafıza İzleri Taşıyan Çalışma Tarzını Anlatıyor

İSVİÇRELİ MİMAR MARIO BOTTA, DÜNYANIN PEK ÇOK FARKLI BÖLGESİNDE YAPTIĞI ÇALIŞMALARI İLE, ULUSLARARASI MİMARİ CAMİASINDA TANINAN BİR İSİM. BOTTA’NIN SÜRDÜRÜLEBİLİR MEKAN TASARIMINA ALGI VE HAFIZAYI DAHİL EDEN PROJELERİ ÇEVRECİ POLİTİKALARA FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI DA KATIYOR.

Eylül + Ekim 2014


Proje Görseli: ©Enrico Cano Projelendirme Yılı: 2001 Yapım Yılı: 2004-2006 Konum: Turin, İtalya Müşteri: Turin Başpiskoposluğu, Kardinal Severino Poletto Proje Yönetimi: Studio O. Siniscalco, Turin Proje alanı: 10.000 m2 Kullanışlı alan: 26.300 m2

İsviçreli mimar Mario Botta, İsviçre ile ilgili bu dosyayı hazırlarken iletişim kurmamız gerektiğine inandığımız ilk isim olarak aklımıza geldi. Pek çok farklı hizmet alanında fonksiyonellikleri ile kendilerinden bahsettiren işlere imza atmış bir mimar olarak, hem ülkesinin mimari kültürünü hem de çağdaş politikaların mimariyi nasıl etkilediğini konuşmak için en doğru kişi olarak karşımıza çıktı. Mimari alanında İsviçre tarzı adlı, ulusal bir tarz olduğundan söz etmemiz mümkün müdür? İsviçre tarzı diye, İsviçre’ye özgü estetik bir akımdan söz etmemiz mümkün değil. Bence;

rafine, detaylara önem veren ve zamana dayanıklı İsviçreli bir bina kalitesinden söz etmeliyiz. Le Corbusier, Carlo Scarpa ve Louis Kahn’ın size mimari açıdan ilham verdiğini söylüyorsunuz. Acaba aralarından biri sizi diğerlerinden daha çok etkilemiş olabilir mi?

CARLO SCARPA’DAN VENEDİK ÜNİVERSİTESİ’NDE ÖĞRENCİYKEN DERS ALMIŞTIM. EN ACİZ MATERYALİ BİLE SON DERECE VERİMLİ KULLANMASI BENİ BÜYÜLEMİŞTİR.

175

Le Corbusier mimari tarihinin kendisini temsil ediyor; benim mimariye aşık olmamın sebebi de onun yaptığı çalışmalar. Carlo Scarpa’dan Venedik Üniversitesi’nde öğrenciyken ders almıştım. En aciz materyali bile son derece verimli kullanması beni büyülemiştir. Louis Kahn’ın sorunun kökenine inme konusundaki

Proje Görseli: ©Pino Musi Projelendirme Yılı: 2003 Yapım Yılı: 2004-2006 Konum: Arosa, İsviçre Müşteri: AG Grandhotel Tschuggen, Arosa Proje Partneri: Mimar Gian Fanzun Kullanışlı Alan: 5.300 m2 Materyaller: Dış cephe kaplaması için Duke White granit, tavanlar için ise Kanada isfendan ağacından elde edilen ahşap

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

Proje Görseli: ©Enrico Cano Projelendirme Yılı: 1994/2004 Yapım Yılı: 2004-2012 Konum: Treviso, İtalya Müşteri: Cassamarca Foundation Treviso Proje Yönetimi: Mühendis Piero Semenzato Proje Alanı: 70.000 m2 Kullanışlı Alan: 70.000 m2

176

Proje Görseli: ©Enrico Cano Projelendirme Yılı: 2004 Yapım Yılı: 2007/2009 Konum: Milano, İtalya Müşteri: Davide Campari S.p.A. Proje partneri: Mimar Giancarlo Marzorati Proje alanı: 22.000 m2 Kullanışlı alan: 10.200 m2

hassasiyeti ise beni olgunlaştırıp mimari konusundaki umutlarımı artırmıştır. Günün sonunda, bu üç başarılı ismin her biri beni, eğitimimi ve çalışmalarımı farklı yönlerle etkilemiştir. Yeni bir projeye başlama noktasında takip ettiğiniz spesifik bir rutininiz var mı? Evet, elbette. Proje alanının eleştirel okuması, yorumlanması yeni bir projeye başlamadan önce gerçekleştirilmesi gereken temel şartlardan biridir benim için. Kendi çalışmalarınız dışında, özellikle beğendiğiniz bir İsviçreli çalışma var mıdır? Lucerne’de yer alan Kapellbrücke’yi, ahşaptan yapılmış yaya köprüsünü çok beğendiğimi söyleyebilirim. Hem gerekli hem de şairane bir çalışma. 17’nci yüzyıla ait resimlere yer veren iç cephesi ile de tam bir sanat eseri. Ben bir de sizin Santo Volto Kilisesi projenizden bahsetmek istiyorum.

LUCERNE’DE YER ALAN KAPELLBRÜCKE’Yİ, AHŞAPTAN YAPILMIŞ YAYA KÖPRÜSÜNÜ ÇOK BEĞENDİĞİMİ SÖYLEYEBİLİRİM. HEM GEREKLİ HEM DE ŞAİRANE BİR ÇALIŞMA.

Santo Volto Kilisesi, şömine bacası ve kuleleri ile endüstriyel kültür fikrini koruyan bir yapı. FIAT’a ait çelik fabrikasının eski alanı üzerine inşa edilmiş durumda. Fakat aynı zamanda kendi zamanımızın hassasiyetlerini yansıtan bir kilise kendisi. Kilisenin yedi kulesinden içeriye giren ışık sayesinde ise başka bir enerji kaynağına ihtiyaç duymadan iç mekan aydınlatması sağlanmış oluyor. İşlerinizde hafızayı korumanın öneminin

Eylül + Ekim 2014


Proje Görseli: ©Enrico Cano Projelendirme Yılı: 2004 Yapım Yılı: 2012 Konum: Rigi Kaltbad, İsviçre Müşteri: Credit Suisse Anlagstiftung, Zürih Proje Yönetimi: MLG Generalunternehmung AG, Bern Proje Alanı: 2.400 m2

altını çiziyorsunuz sürekli. Bu algıyı projelerinize nasıl adapte ediyorsunuz? Mimari gibi çağdaş anlatım dilleri; örneğin Picasso’nun, Henry Moore’un ve Paul Klee’nin çalışmalarını düşünün, geçmiş zamanlara ait bir hafızadan izler taşır. En yeninin içinde bile arketiplere ve anılara referans veren, eskiye ait bir şeyler mutlaka vardır. İsviçre, çağdaş mimarinin önemli bir faktörü olan sürdürülebilirliği ülke olarak destekliyor. Siz, sürdürülebilirlik hakkında ne düşünüyorsunuz?

MİMARİ GİBİ ÇAĞDAŞ ANLATIM DİLLERİ; ÖRNEĞİN PICASSO’NUN, HENRY MOORE’UN VE PAUL KLEE’NİN ÇALIŞMALARINI DÜŞÜNÜN, GEÇMİŞ ZAMANLARA AİT BİR HAFIZADAN İZLER TAŞIR.

177

Sürdürülebilirlik projeler açısından sadece teknik bir eleman değil. İnsanların yaşadığı mekanlara nitel anlamda bir farkındalıkla yaklaşmalarını sağlıyor. Aynı zamanda bugün artık tasarım aşamasına geçilirken önem verilen ilk adımlardan da biri.q Proje Görseli: ©Enrico Cano Projelendirme Yılı: 2011/2012 Yapım Yılı: 2013 Konum: Zillertal, Avusturya Müşteri: Josef Brindlinger, Christa ve Georg KroellBrindlinger Proje partneri: Mimar Bernhard Stoehr Proje alanı: 600 m2

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

MINERGIE

©

Yarının Evlerinin İnşa Standartı

178

MINERGIE©, ENERJİ TASARRUFU YAPAN YENİ VE YENİLENMİŞ BİNALARA VERİLEN KALİTE SERTİFİKASI. İSVİÇRE KONFEDERASYONU, İSVİÇRE KANTONLARI VE LIECHTENSTEIN PRENSLİĞİ İLE BİRLİKTE TİCARET VE ENDÜSTRİ BAKANLIĞI TARAFINDAN DESTEKLENEN MINERGIE©, BASEL MERKEZLİ VE KAR AMACI GÜTMEYEN BİR OLUŞUM. ULUSAL VE ULUSLARARASI ALANDA LİSANSSIZ KULLANIMI KATI YÖNETMELİKLERLE ENGELLENEN SERTİFİKANIN STANDARTLARININ BAŞINDA ELEKTRİK VERİMLİLİĞİ, HAVA AKIMI SAĞLAYAN HERMETİK TASARIM VE YÜKSEK DERECELİ MİMARİ PROJELER YER ALIYOR.

Eylül + Ekim 2014


SERTİFİKANIN STANDARTLARINA UYGUN BİR BİNANIN İNŞASI NORMAL BİNAYA ORANLA YÜZDE 10 İLA 15 ORANINDA DAHA MASRAFLI. ANCAK BU ORANLAR YEŞİL VE GÜÇLÜ BİR YATIRIM YAPMAK İSTEYEN EMLAK SAHİPLERİNİN FİKİRLERİNİN DEĞİŞMESİNE SEBEP OLMUYOR.

İsviçre’de inşa sektörünün çevre üzerinde bir etkisi olmadığını söylemek yanlış olur. Ülkede tüketilen enerjinin üçte birinin evler ve evlerde kullanılan suyu ısıtmaya ayrıldığını düşünürsek, bu sektöre ait enerji tasarruf potansiyelinin çok yüksek olduğunu belirtmek gerek.

sistemler arasında göstermek mümkün. Sertifikanın standartlarına uygun bir binanın inşası normal binaya oranla yüzde 10 ila 15 oranında daha masraflı. Ancak bu oranlar yeşil ve güçlü bir yatırım yapmak isteyen emlak sahiplerinin fikirlerinin değişmesine sebep olmuyor.

Bir binanın Minergie© sertifikasına sahip olmasını, bu binanın konvansiyonel binalara göre enerji tüketimini yüzde 60’a dek azalttığı şeklinde yorumlayabiliriz. Sertifika için gerekli tek şart güçlendirilmiş bir yalıtım sistemi ile kış döneminde, etkili bir vantilasyon sistemiyle ise yaz döneminde enerji israfının önüne geçilmesi.

Minergie©’ye ait standartların 1998’de oluşmasından bu yana sadece İsviçre’de 15 bin bina Minergie© kalite belgesi ile ödüllendirildi. Uluslararası alanda hizmet veren Minergie© topluluğu, ısıtma normlarına uyan binaları sertifika ile taçlandırıyor.

Minergie herhangi bir teknik ya da materyal kullanımını, ön şart olarak sunmuyor. Bununla birlikte; mimarlara projelendirme ve ürün konusunda özgürlük tanımasının yanı sıra Minergie© pazarda kendi standartlarına uyan ürünlerin oluşmasını da sağladı. Söz konusu ısıtma olduğunda Minergie© yenilenebilir enerjiye uygun ısıtma sistemleri öneriyor. Isı pompası ya da şehirsel merkezi ısıtma sistemlerini Minergie©’nin genellikle önerdiği ©

Bugün İsviçre’de yapılan yeni binaların yüzde 13’ünün, yenilenen binaların ise yüzde 2’sinin sahip olduğu sertifikanın yeni binalar için yüzde 20, yenilenen binalar için ise yüzde 5 ila 10 arasında bir değere ulaşması hedefleniyor. İsviçre’de artan enerji tüketim ücretini de hesaba katarsak inovatif ve sürdürülebilir bina teknolojilerinin yolunun açık olduğunu gösteriyor. Minergie©’nin yeni binalar için istediği standartlar German KfW40, yenilenme için istediği standartlar ise KfW60’la uyumlu. q

179 ©Andy Ryan İsviçre’nin ABD Büyükelçiliği Aralık 2004 ila Eylül 2006 arasında projelendirilmesi ve inşası gerçekleşen bina, İsviçre’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne yolladığı elçisinin konutu olmasının yanı sıra ulusal mimari ve sanat öğelerini de bir araya getiriyor. Özel alan, çalışma bölgesi, resmi resepsiyon ve hizmet alanlarını kapsayan bir mikrokozm olan binayı bir arada tutan ise bütün ünitelerin ayrı ayrı ulaştıkları bahçe. 14 milyon dolara mal olan çalışmanın sonucunda ortaya çıkan Büyükelçilik, LEED sertifikası sahibi doğa dostu bir mimari örneği. Steven Holl Architects tarafından inşa edilen projeye daha önceki sayılarımızda yer vermiş, aynı yazı içerisinde Minergie©’den de bahsetmiştik. LEED sertifikasının yanı sıra, İsviçre Hükümeti tarafından istenen bir proje olması sebebiyle Minergie© standartları da taşıması gereken binanın enerji verimliliği, kullanıcı konforu açısından başarılı olmakla birlikte İsviçre’nin geleneksel inşa standartlarına uyan binalardan yüzde 60 daha az enerji tüketmesi gerekiyordu. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

CASA LOCARNO GREEN GOOD ÖDÜLÜ SAHİBİ

180

MAGGIORE GÖLÜ’NE HAKİM KONUMU CEZBEDİCİ BİR MİMARİYE SAHIP OLAN CASA LOCARNO 2011 YILININ GREEN GOOD ÖDÜLÜNÜN SAHİBİ. DESIGNYOUGO TARAFINDAN TASARLANAN PROJE, DÜŞÜK ENERJİ STANDARTLARINI BENİMSEMİŞ DURUMDA. ALIŞILAGELDİK ISITMA SİSTEMLERİ YERİNE ÇATIDA YER ALAN SOLAR IŞIN KOLLEKTÖRLERİ TABAN ALTI DÜŞÜK ENERJİLİ ISI SİSTEMİ KULLANILAN PROJEDE BAŞKA BİR ENERJİ HARCANMASINA İHTİYAÇ DUYULMADAN YILIN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNDE SICAK SUYA ULAŞMAK DA MÜMKÜN.

Eylül + Ekim 2014


Başlangıç Yılı: Kasım 2010 Tamamlanma Yılı: Haziran 2011 Mimar: Designyougo Mimarları ve Tasarımcıları Yerel Mimar: Sabrina PortesanCavalli, Locarno/İsviçre Solar Kolektör: Jenni Energietechnik AG, İsviçre Ana Müteahhit: Veragouth S.A., Bedano/İsviçre Alan: 178 m2

Casa Locarno’nun her katı, sahip olduğu panoramik manzarayı tamamen kullanacak şekilde tasarlanmış. Salon ve mutfak hem öğleden sonra hem de akşamüstü güneşinden faydalanırken, göl manzarasının görülebileceği batı terasına bağlanıyor. Giriş kapısının açıldığı nokta hem mutfağa, hem salona hem de yukarıya çıkan merdivenlere hakim bir noktaya sahip. Kiler, misafir odası ve banyo ise zemin katın arka tarafında konumlandırılmış. Üst kat ise dört yatak odası ve iki banyodan oluşuyor. Güneye bakan balkonda ise çatıya ulaşacak bir diğer merdivenin provizyonu yer alıyor. Sürdürülebilirlik Ev tamamen düşük enerjiyle çalışacak sistemlere uygun olarak tasarlanmış durumda. Ayrıca alışılageldik herhangi bir

ısıtma sistemi projeye dahil edilmemiş. Bunun yerine, çatıda yer alan solar ışın kollektörleri zemin altına döşenen ısıtma sisteminin çalışmasına yetecek enerjiyi topluyor. Aynı sistem, yılın büyük bir bölümünde sıcak suyun da temin edilmesine yardımcı oluyor. Soğuk ve bulutlu kış döneminde gerekli olan ek ısı, ısı yalıtımının dahil edildiği şömine ile sağlanıyor. Solar kolektörden elde edilen enerji, bodrum alanına konumlanmış 4000 litre hacme sahip bir su tankında korunuyor.

181

Prefabrikasyon İnşa alanına ulaşımın sınırlı olması sebebiyle önceden inşa edilen duvarlar ve tavanın alana ulaşımı helikopter aracılığı ile sağlanmış. Helikopterin yük limitine uygun olması sebebiyle çerçevelerin üretiminde kereste tercih edilmiş. Projenin hayata geçme sürecinde kullanılan prefabrikasyon sistemi, bilgisayar yardımlı uzaktan proje kontrolünü de mümkün kılmış. q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜLKE / İSVİÇRE

LE CORBUSIER’IN MIMARI MIRASI 182

MİMAR LOUIS LE VAU, BELLE ÎLE MARKISI NICOLAS FOUQUET İÇİN VAUX-LE-VICOMTE ŞATOSU’NU İNŞA ETTİĞİNDE MİMARİ AÇISINDAN BİR DEVİR AÇTI VE ÇALIŞMASI BAŞTA VERSAILLES SARAYI OLMAK ÜZERE BUGÜNÜN PEK ÇOK ÖNEMLİ TARİHİ YAPISINA İLHAM KAYNAĞI OLDU. LE CORBUSIER’İN 20’NCİ YÜZYIL ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN BUNDAN DAHA AZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK HAKSIZLIK OLUR. Eylül + Ekim 2014


EFSANEVİ MİMARIN FİKİRLERİNİN AYNI ZAMANDA SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN ŞEHİR PLANLAMACILIĞI VE MİMARİ KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİNİN BİÇİMLENMESİNDE DE ROL ALDIĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ.

183

1965 yılında vefat eden Le Corbusier, modern mimariye biçimini kazandıran isimlerin başında geliyor. Dahası, yaşamdan büyük tasarımları ile ilham kaynağı olmaya da hatırlanmaya da devam ediyor. Fransız asıllı İsviçreli mimar, uluslararası tanınırlığa sahip olmasını sağlayan çarpıcı çalışmaları ile bugünün şehir yaşayışını da bir ölçüde kendi başına şekillendirmiş durumda. Asıl adı Charles-Édouard Jeanneret-Gris olan mimar, 50 yıla yayılmış geniş bir kariyer bıraktı arkasında. Çalışmaları Avrupa, Amerika ve Hindistan’da görülebilecek olan Le Corbusier aynı zamanda Congès Internationalle d’Architecture Moderne – Uluslararası Modern Mimari Kongresi’nin de kurucu üyesiydi. Le Corbusier’in mimari teorileri Avrupa ve ABD’de sosyal konutlar üzerine çalışma yapan pek çok isim tarafından uygulandı. En az mimari alanında ilham verici olduğu kadar şehir planlamacılarının çalışma sistemlerini değiştiren Le Corbusier, binaların tasarımları söz konusu olduğunda yapılacak herhangi bir süs ya da tezyinatı eleştirirdi. Şehrin

içinde yer alan ama şehirli olmayan büyük, sade binaların ise sıkıcı ve şehirlilere dost bir yaklaşıma sahip olmadığını düşünürdü. Yıllar boyunca pek çok mimar Le Corbusier’in atölyesinde çalıştı ve çoğu kendi hesapları açısından da önemli isimler haline geldi. Bunlar arasında Le Corbusier’in fikirlerini kendi estetik teorilerine entegre eden ressam-mimar Nadir Afonso’yu, Lúcio Costa’nın Brasília şehri için yaptığı planlamayı ve Frantisek Lydie Gahura’nın Çek Cumhuriyeti’nde yer alan sanayi şehri Zlín’in tasarımını gösterebiliriz. Şehir planlamacıları özellikle Le Corbusier’in Hindistan’daki Chandigarh şehri için yaptığı tasarımlardan ilham alıyor. Efsanevi mimarın fikirlerinin aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin şehir planlamacılığı ve mimari konusundaki görüşlerinin biçimlenmesinde de rol aldığını söyleyebiliriz.

inanıyordu. Çalışmaları, daha iyi yaşam koşulları ve daha iyi bir toplum yaratma adına konut konseptlerini değiştirmeye karar vermesiyle start buldu. Le Corbusier’in işlerini etkilediği isimler arasında ABD’de Shadrach Woods; İspanya’da Francisco Javier Sáenz de Oiza; Brezilya’da Oscar Niemeyer; Meksika’da Mario Pani Darqui; Şili’de Roberto Matta; Arjantin’de Antoni Bonet i Castellana, Juan Kurchan, Jorge Ferrari Hardoy, Amancio Williams ve Clorindo Testa; Uruguay’da Justino Serralta Carlos Gómez Gavazzo; Kolombiya’da Germán Samper Gnecco, Rogelio Salmona ve Dicken Castro; Peru’da Abel Hurtado ve José Carlos Ortecho yer alıyor. q

Le Corbusier 20’nci yüzyılın başında endüstriyel şehirlerin yaşadığı sıkıntılardan oldukça etkilenmişti. Endüstri konut tekniklerinin kalabalığı, kirliliği ve gerekli mekan tasarrufunu kötü biçimde etkilediğine E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

FULLER’IN MIRASI

JEODEZIK KUBBELER İÇ MEKAN, DUVAR VE KAPILARLA BİRBİRİNDEN AYRILAN PARÇALARIN BİR BÜTÜNÜ OLSA DA YAPININ TÜMÜNÜ TAŞIYAN KOLONLAR ÇOĞU ZAMAN MEKAN TASARRUFUNU ZORUNLU HALE GETİRİYOR. BU TASARRUFLARIN HER ZAMAN ÇOK KEYİFLİ YAŞAM ALANLARINA GEBE OLMADIĞINI SÖYLEMEKTE DE FAYDA VAR.

184

Yek pare yaşam alanlarını oluşturmanın bir opsiyonu biçimsiz, dikdörtgen yapılar iken bir diğeri ise alabildiğine estetik bir yay çizerek, destek sütunlarına ihtiyaç duymayan kubbe oluşumlar. Amerikalı mimar Richard Buckminster Fuller tarafından tanıtılan ve bugün özellikle kurumsal mekanlara özgün form kazandıran jeodezik kubbeler hem materyal kullanımı konusunda bilinçli bir tutum sergilenmesini mümkün kılıyor hem de fütüristik yapıları ile yarının şehrine dair ipuçları taşıyor. 1895 ila 1983 yılları arasında yaşayan, bir yüzyılın sonunu ve bir diğerinin ilk adımlarını tecrübe eden Fuller, bugün neo-fütüristik çalışmaları ile hatırlanıyor. Mimarlığın yanı sıra bir sistem teorisyeni, tasarımcı, yazar ve mucit olarak da eser bırakmış olan Fuller, “Uzay mekiği Dünya” başta olmak üzere pek çok ekolojik ve mimari terimin de tanıtılmasına büyük katkıda bulunmuş. Ne teori ne de uygulama açısından jeodezik kubbelerin yaratıcısı olmasa da bu inşa formunun kendisiyle özdeşleştirilmesine sebep olan başarılı işlere imza atan Fuller, atipik mimarinin kurucu babaları arasında da gösteriliyor. Öyle ki; ölümünün ardından ortaya çıkan ve başlı başına kimya alanında da boyut atlatır bir nitelik taşıyan karbon moleküllerinin biçimleri, Amerikalı mimarın ardından “fullerene” olarak adlandırılıyor. Zira karbon atomu, dış görünüş itibariyle çok yüzeyli kubbeleri andırıyor.

Eylül + Ekim 2014

Amerikalı mimar Richard Buckminster Fuller

1950 ila 1960 yılları arasında çalışmalarında jeodezik kubbeleri kullanan ve geometri açısından en uygun yöntemi bulup kubbeler inşa etmek üzerine teoriler üreten Fuller, bugün karşı karşıya kaldığımız kaynak tükenişi konusuna da öncü bir bakış açısıyla el atmış, az materyal ile çok üretimin yapılabileceği yapılara yönelmiş. Böylelikle, jeodezik kubbelerin alternatif mimari açısından birer ikona dönüşeceği süreci de başlatmış.


ASM Uluslararası Merkez Binası

185

Renovasyon Mimarı: Dimit Mimarlık Özgün Mimar: Richard Buckminster Fuller & John Terence Kelly Müşteri: ASM Geliştirici: The Chesler Group Efektif Alan: 557,42 m2 Konum: Ohio, ABD

Amerikan Metalciler Birliği, ASM’nin 1959’da inşa ettirdiği merkez ofis John Terrence Kelly ve Richard Buckminster Fuller’ın çalışmalarından gelen bir kompleks olarak hizmet veriyor. 20’nci yüzyılın ortasının en başarılı iki mimarının altına imzasına attığı proje, geçtiğimiz yıllarda Dimit Mimarlık tarafından gerçekleştirilen bir renovasyon sürecine tabi tutuldu. 45 dönümlük bir arazi üzerine inşa edilen kompleks, Bauhaus’un kurucusu Walter Gropius’un altında yetişen Kelly tarafından

inşa edilmiş. Materials Park adlı geniş bir bahçeyi kapsayan kubbe ise Fuller’in baş yapıtları arasında kabul ediliyor. Kompleksin gözde parçası ise şüphesiz kubbe. Fuller, 31,4 metre yüksekliğe ve 83,5 metre çapa sahip kubbesi ile bütünsel, geniş bir yaşam alanı oluşturmuş. Jeodezik kubbenin tam merkezinde yer alan bina ile kurduğu ilişki ise görülmeye değer.

Jeodezik kubbe aslında birbirinden 76 cm uzaklıkta duran iki ayrı kubbeden oluşuyor. İnşasında toplamda 65 bin parça kullanılan kubbe, 21 km alüminyumdan oluşuyor. Kubbeyi meydana getiren beşgenleri oluşturmakta kullanılan boru ve parçaların toplam ağırlığı ise 80 ton. Fuller’in dehası, toprağın 73 metre derinine inen 5 ayak dışında kubbeyi desteklemek için herhangi bir sütuna ihtiyaç duymaması ile ortaya çıkıyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

Dome of Visions

186

Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen

Tejlgaard&Jepsen Mimarlık 2012’den bu yana birlikte üretim yapan bir ikili olan Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen, atipik mimari projelere imza atıyor. Kopenhag, Danimarka’da yer alan ofisleri bir mimarlık ofisinden ziyade bir atölye biçiminde işleyen Tejlgaard ve Jepsen, yeşil mimari ve doğa dostu olma konusundaki radikal fikirleriyle de tanınıyor. Uzayda kolonileşme için programlanan projelerdeki kısıtlı kaynak yönetiminin aynısının Dünya’da da uygulanması gerektiğine inanan mimarlar, başta inşa sektörü olmak üzere yerkürenin kaynaklarının insanlığın tarih sahnesine çıkmasından bu Eylül + Ekim 2014

yana geçen ve göreceyle kısacık olan sürede nasıl da devasa bir azalmayla karşılaştığına da dikkat çekiyor. Bir araya gelmelerinin üzerinden sadece iki yıl geçmiş olsa da üç başarılı kubbe bazlı yapı ile rüştlerini ispatlayan Tejlgaard ve Jepsen, başta Danimarka mimarisi olmak üzere Kara Avrupası’nda egemen olmaya oynayan çağdaş ve çevreci akımın başarılı temsilcileri. Her iki mimar da, Fuller’in kendilerine ilham verme ve öncü olma konusunda oynadığı rolü açık yüreklilikle dile getiriyor.


Mimar: Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen, Tejlgaard&Jepsen Mimarlık Efektif Alan: 36,4 m2 Yükseklik: 10500 mm Konum: Kopenhag, Danimarka

Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen, mimari açıdan jeodezik planlamalarla çalışmayı sadece sevmiyor; bu atipik yapıların hem inşa hem de ardından gelen kullanım süreci açısından büyük fırsatlara gebe olduğuna inanıyorlar. Dome of Visions için Danimarka’nın önemli girişimcilerinden NCC ile birlikte çalışan ikili, bu birlikteliğin sağladığı bütün artıları akılcı bir biçimde kullanmış. Bu işbirliği inşa sürecinin en önemli etmenleri olan materyal ve metotlar açısından geniş bir yelpaze sunarken, kubbenin altındaki iklimin kontrolünü devam eden bir sürece yayıp, ısı geçişlerini kontrol etmeyi mümkün kılmış.

187

Kubbenin inşasında yer alan kimi etkenlerden özellikle bahsetmek gerekiyor. Projede kullanılan polikarbonat sac parçalar bilgisayar sayımlı yönetimle kesilip, standart polikarbonat kesimi sırasında ortaya çıkan malzeme kaybını önlenmiş. Bu yöntem, projeyi yalıtım konusunda da başarılı bir sonuca götürmüş. Balık pulları gibi üst üste bindirilen sac parçalar herhangi bir kimyevi izolasyon maddesi kullanımına gerek bırakmadan kubbeyi yağmur ve rüzgara karşı dirençli kılıyor. Dış cephenin kendi kendine yeten sistemi ise, yapının doğa dostu özelliklerinden sadece bir diğeri. Kullanım süresinin sonunda üreticisi tarafından geri alınan ve bir başka alanda kullanılmak üzere geri dönüşüme dâhil edilen camlar, ortalama ısıcamdan daha güçlü bir ısı yalıtımına sahip. Kubbenin içinde yer alan iki katlı ev ise, farklı kullanım olanakları barındırıyor. İlk katında bir stüdyo alanı bulunurken konferans salonuna, terasa ve bahçeye ulaşım ikinci kattan sağlanıyor. Jeodezik kubbe iki farklı ısıtma sistemine sahip. Bunlardan biri tuğla ve kilden yapılmış, taşınabilir olan ve yakıt olarak gübre kullanan fırın. Diğer ısıtma sistemi ise aynı zamanda bir mobilya olarak da kullanılan ve yakıt olarak sıvı gaz tüketen yatay bir şömine. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

Roskilde Dome 2012

188

Eylül + Ekim 2014


Mimar: Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen Müşteri: Roskilde Müzik Festivali Mühendis: Henrik Almegaard Efektif Alan: 299 m2 Yükseklik: 7614 mm Konum: Roskilde, Danimarka

Roskilde Müzik Festivali, asıl hedefi olan müziğin yanı sıra alternatif yaşam alanları, çevresel duyarlılık ve alternatif mimariyi desteklemek gibi farkındalıklara da sahip. Tejlgaard&Jepsen’in küre bazlı mimari tasarımı, bu sebeplerden ötürü müzik festivali için biçilmiş kaftan. İlk kez 2011 yılında, henüz mimari çift bir araya gelmemişken, sadece Kristoffer Tejlgaard tarafından hazırlanan proje, 2012 yılında daha geniş bir ölçeğe sahip olacak biçimde yenilenmiş. Her biri iki kişi tarafından taşınabilecek, birbirinden ayrı modüllerin bir araya gelmesiyle inşa edilen kubbe, kolayca birleştirilebilen bir yapıya sahip. Tamamıyla kontraplak kullanılarak üretilen yapı, önce üç boyutlu biçimde projelendirildikten sonra bilgisayar sayımlı yönetimle kesim yapan bir makine aracılığıyla işlenen kıvrımlı ahşap parçalarla bir araya getirilmiş. Kontraplağın elastikiyeti paneller arasındaki geçişi kolaylaştırırken, daha az esnek olan bir başka materyalin kullanılması durumunda yaşanacak olan kümesel karışıklıktan da kaçınılmış. Pencere çukurlarına dikey olarak yerleştirilen sundurmalar ile ışık açısından transparan bir yapı meydana getirilirken aynı zamanda kubbe içinde yakalanan mikroklimal alanın kuruluğu da garanti altına alınmış. Küresel kubbe yapı, yapının tabanından tepe noktasına kadar uzanan ve büyük çemberlerden oluşan bir ağdan meydana geliyor. Geometri açısından karbon 240 molekülü ile aynı olan kubbede toplam 240 panel yer alıyor.

189


MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

The Meeting People Dome

190

Mimar: Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen, Tejlgaard&Jepsen Mimarlık Müşteri: BL – Public Housing Mühendis: Henrik Almegaard Efektif Alan: 212 m2 Konum: Bornholm, Danimarka

BL’nin organize ettiği ve iskân politikalarının tartışılacağı etkinlikler sırasında kullanılmak üzere Kristoffer Tejlgaard ve Benny Jepsen tarafından tasarlanan, Henrik Almegaard’ın mühendisliğinde hayata geçirilen proje, mekan olarak kullanış amacının ciddiyetine uygun biçimde inşa edilmiş. Sıradan bir çadır temelli binanın gerekli ciddiyeti karşılamayacağını düşünen BL tarafından son derece beğenilen ve 2014 yılı itibariyle kalıcı bir form kazandırılarak bundan

Eylül + Ekim 2014


sonra sürekli olarak kullanılacak olan kubbe bazlı yapı, atipik unsurları ile katılımcıların ve politikacıların ilgisini çekiyor. Böylelikle yapılan etkinliklere katılım oranı da artırılmış oluyor. İnşasında metal düğümlerle birbirine tutturulmuş kerestelerden oluşan bir şebeke sistemi kullanılan kubbenin iskeleti bir çadır gibi örtülmeye ve ev duvarı gibi daha katı sistemlere de destek olabilecek biçimde tasarlanmış. Kubbenin sütunlara ihtiyaç duymadan yükseltilmiş olması iç mekan tasarımında ciddi bir rahatlık sağlıyor. Cephenin değişime uygun olması hava boşluklarının ve pencerelerin konumları açısından özgürlük sağlıyor. 3 boyut teknolojisi sayesinde oluşturulan projede, lazer uygulanarak yapılan kesimlerle en küçük detaylarda bile başarılı bir kusursuzluk yakalamış durumda.

191 191

Şebeke sisteminin hassaslığı açısından son derece titiz bir biçimde kurulması gereken ağ, bir ayakkabı gibi keresteler arasına yerleştirilen çelik düğümlerle ayakta duruyor. Ayrıca cephenin yapımında, eski karton kutuların geri dönüşümden geçtikten sonra sıkıştırılması ile elde edilmiş çevre dostu bir materyal kullanılıyor. Aynı şekilde kubbenin yarı saydam yapısı aydınlatma konusunda tasarruf sağlarken enerji israfının da önüne geçilmiş oluyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÇEVRE DUYARLI YAPI MALZEMELERİ

Ekobord, çevre dostu ürünleriyle dikkat çekiyor

192 192

Vefa’nın yeni markası yeni nesil fibercement levhalar üreten Ekobord, sunduğu çevreci ve geniş kullanım alanına sahip ürünleri ile sektörde yerini aldı. Bilecik’teki fabrikasında insan ve doğaya dost, montajı kolay, yüksek mukavemete sahip ve estetik fibercement yeni nesil levhalar üreten Ekobord, üretimlerinde en son teknolojiyi kullanıyor. Ekobord üretim tesisinde ürünler ile ilgili bütün teknik ve fiziksel özelliklerin testlerinin yapılabileceği bir laboratuvar da kurulmuş. Fibercement levha üretim hattına eklenen kesme hattı sayesinde standart üretim ebatlarının yanında özel ebatlı ürünler de üretilebiliyor. Eylül + Ekim 2014

Dış cephelerden iç mekanlara kadar geniş bir kullanım alanına sahip olan lif takviyeli yeni nesil Ekobord fibercement levhaların avantajları ise şöyle sıralanabilir: - İnsan ve çevre dostu doğal malzemeler kullanılır. - Herhangi bir yangında çevreye zararlı bir gaz emisyonu yaymaz. - Uzun ömürlüdür. Sudan ve haşerelerden etkilenmez, çürümez ve özel bakım gerektirmez. - A1 sınıfı yanmaz yapı malzemesi olup yangının sönmesine yardım eder. - Soğuğa, kimyasal maddelere, atmosfer koşullarına, ultraviyole ışınlarına ve

hayvansal atıklara karşı dayanıklıdır. - Yüksek ses ve ısı yalıtımı sağlar. - Montaj ve kullanım kolaylığı sunar. - Hafiftir, kolay ebatlanır, astar boyalı sunulan ürünleri ile zaman kazandırır, nakliyesi kolaydır. - İnce sıva işçiliğine gerek olmadığından zaman ve işçilik maliyetinden tasarruf sağlar. -Estetik ve onlarca desen seçeneği ile binalara sıcak bir görünüm verir. q


Sağladığı ısıl direnç ve uygulama kolaylığı ile inşaat projelerinin tercihi PONCEBLOC Arkas’ın yapı sektöründeki iştiraki PonceBloc, doğal, hafif ve çevreci oluşu, üstün ısı ve ses yalıtım performansı, depreme dayanıklılığı ve uzun yapı ömrü ile prestijli projeler tarafından tercih ediliyor. PonceBloc ürünleri gerek hafifliği, gerek ısı ve ses yalıtımı avantajları ile okul, otel, konut, hastane, alışveriş merkezi, öğrenci yurtları, fabrika, ofis gibi farklı tip projelerde yarattığı konforlu mekanlarla Türkiye’de faaliyetlerine başladıkları günden bu yana tercih ediliyor. PonceBloc duvar malzemesi olarak kullanılmasının yanı sıra asmolen şekliyle de döşemeler için hem hafif hem de yanmaz bir alternatif. Yoğunluğu 300 kg/m3 olan ponzadan örülmüş hafif yapı elemanı PonceBloc’u tercih eden uzman mimarların ortak görüşüne göre; daha önceki detay çözümleri ile, proje üzerinde yer alan 25cm kalınlığındaki duvar malzemesi yerine PonceBloc kullanılarak sadece 20cm hatta 19cm kalınlığında bloklarla aynı ısı ve ses yalıtım değerlerine sahip duvarlar oluşturabiliyor. PonceBloc ile örülen duvarlar ile, binanın üzerindeki ağırlığı yaklaşık %23 mertebelerinde azaltmak mümkün. Ayrıca doğru detay çözümleri ile tasarlanan projelerde, PonceBloc ile ses yalıtım performansı da kullanıcılarına büyük avantaj sağlıyor.

193

Bir diğer önemli özelliği de; malzemenin ölçüleri sebebiyle inşaat sahasında duvar ustaları tarafından rahat ve hızlı çalışabiliyorlar. Hem günlük ördükleri duvar miktarı artıyor hem de inanılmaz bir kolaylıkla, rahatlıkla sekiz tane malzemeyi bir araya getirip bir metrekare duvar oluşturabiliyorlar. Gerek inşaat sahipleri, gerek duvar örme ustalarına avantaj sağlayan malzeme sayesinde duvar örme süreleri kısalıyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÇEVRE DUYARLI YAPI MALZEMELERİ

‘Isıcam Konfor T’ ile projelerde Yeşil Bina Sertifikası almak artık daha kolay…

Konfor T’ şeffaf kaplaması sayesinde gün ışığı girişini engellemeden; * Yazın güneş ısısı girişini kontrol ederek soğutma yüklerinizi azalmakta, * Kışın da standart çift cama göre 2 kat daha iyi ısı kontrolü sağlamaktadır. * Yaşanılan mekânlarda temperlenebilme özelliği ile emniyet ihtiyacını karşılamakta.

194 194

Binalarda ısı kaybının en fazla olduğu duvar, çatı gibi yapı elemanları içinde pencere alanları da yaklaşık %30’luk bir paya sahip. Bu nedenle mimarlar, bu tür proje tasarımlarında kullandıkları camların etkin enerji tasarrufu ve maksimum doğal ışık sağlayan aynı zamanda emniyet, güvenlik, gürültü kontrolü gibi fonksiyonları bir arada sağlayabilen özelliklerde olmasına önem vermekte ve bu özellikleri bir arada sağlayabilen camları tercih etmekte. Bu anlamda bina tasarımlarında cam sadece iç mekân ile dış mekânı ayıran bir yapı malzemesi olmaktan çıkmış, bugün geldiği noktada etkin enerji tasarrufu (ısı yalıtımı + güneş kontrolü), maksimum doğal ışık, emniyet ve güvenlik, gürültü kontrolü gibi çok önemli fonksiyonları bir Eylül + Ekim 2014

arada sağlayabilen ve yapılarda kullanım alanları gün geçtikçe artan en önemli yapı malzemelerinden biri oldu. Trakya Cam bu gelişmeler ve beklentiler paralelinde ürün portföyünü hızla genişletmeyi; enerji tasarrufu ve çevrenin korunmasına sadece üretim teknolojileriyle değil, geliştirdiği ürünlerle de hizmet etmeyi amaçlayarak bu kapsamda; ısı ve güneş kontrol özelliğiyle enerji tasarrufu sağlayan aynı zamanda temperlenebilme özelliğine sahip yüksek performanslı kaplamalı camların Ar Ge faaliyetlerine hız veriyor. Trakya Cam’ın yeni ürünü temperlenebilir ‘TRC Coolplus T’ ısı ve güneş kontrol kaplamalı camı kullanılarak üretilen ‘Isıcam

‘Isıcam Konfor T’ sağladığı farklı performans alternatifleri ile tasarımcıların farklı ihtiyaçlarına çözüm sunabilmekte. ‘Isıcam Konfor 62/44 T’; yüksek ışık geçirgenliği talep edilen projelerde gün ışığından maksimum faydalanılmasını sağlarken, güneş ısısı girişini standart çift cama göre %40 sınırlayarak yazın soğutma yüklerini azaltmakta. ‘Isıcam Konfor 50/33 T’ ise; optimum ışık geçirgenliği ve düşük güneş ısısı girişi talep edilen projelere çözüm sunmakta. ‘Isıcam Konfor T’ etkin enerji tasarrufu ile projelere LEED ve BREEAM gibi yeşil bina sertifikası almak daha da kolaylaşmakta. Rezidans, ticari binalar ve kış bahçelerinde tercih edilen Isıcam Konfor T, kullanıcılara yıl boyunca konforlu yaşam alanları sunarken, ısıtma ve soğutma giderlerinden tasarruf sağlamakta. Bu özelliklere ek olarak CO2 emisyonunu azaltarak, çevreye ve doğaya saygılı çevre dostu binalar yaratılmasına olanak vermekte.q



EYLÜL-EKİM 2014

YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN TAKİPÇİSİ OLUN YIL 5 - SAYI 22 / 10 TL

Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ABONE BİLGİLERİ FU

MARCEL WANDERS Tasarım Sırlarını Anlatıyor

Yarının Evlerinin İnşa Standartı

MINERGIE©

JEOLDLER’IN EZIK MIRA KUB SI BEL ER

SÜRDÜRÜLEBILIR

ÇEVRE DOSTU &OFISLER

BORAN EKINCI

"Doğanın kendi ürünü olan bitki, en sevdiğim yapı malzemesi"

ABONELİK KOŞULLARI P EKOYAPI Yeşil Yapı ve Yerleşimler Dergisi iki ayda bir olmak üzere yılda 6 sayı yayınlanır. P Abonelik bedeli nakit olarak veya aşağıda belirtilen hesap numaralarına ödenir. P Dergileriniz adresinize mesai saatleri içerisinde kargo ile imza karşılığı teslim edilir. P Dergi abonelik ücreti yıllık (6 sayı) bedeli KDV ve kargo dahil 60 TL dir. P Abone formu ve ödeme dekontu 0216 291 17 99 numaralı faksa yada abone@ekoyapidergisi.org adresine mail ile ulaştırıldığındaabonelik işlemi tamamlanmış olur.

HESAP BİLGİLERİ GİZMO İLETİŞİM HESABI İŞ BANKASI NAUTILUS AVM ŞUBESİ (1209) HESAP IBAN TR15 0006 4000 0011 2090 154381

İLETİŞİM BİLGİLERİ Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 D:2 34704 Göztepe / İSTANBUL Tel: 0216 291 25 20 (pbx) Faks: 0216 291 17 99

* Dergi Abonelerimiz herhangi bir sebeple aboneliklerine son vermek istediklerinde 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu’nun 11/A maddesinde tanımlanan koşullar geçerlidir.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.