Bir Siyasal Aktivist ve Teorisyen Olarak M. Sultan Galiyev Mehmet Zafer Demir – 2004(2013) Unutmayalım ki, SSCB’nin çözülüşünde Stalin politikacılığının da küçümsenemez bir etkisi vardır. Bir ufak ajan belirtisini bile ağır bir tasfiyeyle karşılamıştı. Daha sonra oportünistler ve birçok ne idüğü belirsizler kendilerini gizlediler. Stalin’in ölümünde partiyi de ülkeyi de bugünkü duruma sokmanın içine ittiler. Bunun temelini attılar. Bizim yöntemler böyle olamazdı. Savaşmak isteyen örgüt içinde sonuna kadar savaşsın. Savaşma özgürlüğünü tanıyalım. Ali Fırat, Nasıl Yaşamalı?, 198-9 Page 1 of 20
Giriş: Mir Said Sultan Ali Oğlu (Sultan Galiyev ismini Ruslar vermiştir)1; Bolşevik Devrimi ve sonraki süreçte ‘Bolşevik hiyerarşide’ Müslüman asıllı bir Tatar komünist olarak hızlı yükselişi ve aynı şekilde hızlı düşüşü ve 1929’dan sonra esrarengiz bir şekilde ortadan kayboluşuyla bir siyasal aktivist olarak dikkat çeker. Devrimden sonraki yaklaşık 20 yıl bir gerilim odağı olan ‘milli’ probleme yaklaşımı, bu süreçte şekillenen Milli Komünizm (National Communism) ideolojisinin önde gelen temsilcilerinden olması ve anti-emperyalist karakterli kısa ve uzun vadeli çıkarımları da onu eleştirel-tarihsel araştırmalara konu etmeye değer kılar. Manidardır ki, Galiyev –aynen Ermeni soykırımının olduğu gibi – Türkiye’de cesur tarih araştırmalarının kapsamı dışında kalmıştır. 1990’dan sonra yapılan iki yüksek lisans çalışması da siyaset bilimi mezunları tarafından yapılmış2, 1997-8 yıllarında Tataristan Devlet Arşiv İdaresi’nde yayına hazırlanan 1000 sayfalık Galiyev külliyatını satın alıp şu an itibariyle iki kitap yayınlayan Halit Kakınç da siyaset bilimcidir. Bunun dışında Galiyev, ilk defa Kemal Tahir olmak üzere Aclan Sayılgan, Yalçın Küçük, Mehmet Bedri Gültekin, Attila İlhan gibi ‘Milliyetçi Sol’ diyebileceğimiz çizginin açıklarında da boy vermiştir.3 Bu çalışma tabi ki son sözü söyleme iddiasında değildir ancak Galiyev’in ve teorilerinin şimdiye kadar ki ilgi, A. Benningsen, ‘Sultan Galiyev-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ve Sömürge Devrimi’, Türkiye Günlüğü, 71, 2002 2 Erol Kaymak, Sultan Galiyev ve Sömürgeler Enternasyoneli, İrfan Yayınları, 2000, Hakan Reyhan, ‘Sultan Galiyev’in Siyasal Düşüncesi’, 2002 (Yayınlanmamış Y.L Tezi) 3 Aclan Sayılgan, SSCB ve Sultan Galiyev, 1967, Yalçın Küçük, Türkiye Üzerine Tezler 1908-1998, Tekin Yayınları, 1992, Mehmet Bedri Gültekin, Sultan Galiyev Eleştirisi, Kaynak Yayınları, 1999, Attila İlhan, Sultan Galiyef Avrasya'da Dolaşan Hayalet, Bilgi Yayınevi, 2000 1
Page 2 of 20
dikkat ve ehemmiyetten çok daha fazlasını hak ettiğini ortaya koyma noktasında iddialıdır.
Siyasal Aktivist Olarak Galiyev: Galiyev, Başkurdistan’ın Sterlitamak bölgesindeki Şipayevo köyünde 1892 yılında doğdu. Rusça öğretmeni olan babası Haydar Gali, annesi konumunu kaybetmiş bir Tatar mirzasının (soylu) kızı olan Aynel Hayat’tır. Haydar Gali’nin görevi dolayısıyla aile Başkurdistan’ın onlarca köyünde dolaşmış, Mir Said 11 yaşındayken tekrar onun doğduğu köye dönmüştür. Çocukluğu yokluk ve sıkıntılar içerisinde geçmiştir. ‘Oyun oynadığımız zamanlarda bana saldırıyorlar ve ‘karabudun’ olduğumu yüzüme vuruyorlardı. Üstüne üstlük fiziksel yetersizliklerimi de (testislerimden bir tanesi doğuştan içeride kalmıştı) alay konusu ediyorlardı. Ayrıca ben iyi giyinemiyordum. İç çamaşırım yoktu sadece şalvarım ve çıplak bedenimde bir tek gömleğim vardı.’ 1907 yılında Kazan Öğretmenlik Okulu’na yazıldı. ‘Benim delikanlılık çağım öğretmenlik seminaryumunda geçmiştir. Okumam iyiydi. Sınıfta hep birinci idim. Verilen dersler arasında edebiyat, fen ve psikolojiyi seviyordum. 16 yaşına geldiğimde gerçek bir ateist olmuştum. 15 yaşından itibaren edebi faaliyetlerle uğraşmaya başladım. Tolstoy’un nasihat içerikli iki hikayesini daha birinci sınıf öğrencisiyken Tatarca’ya çevirdim.’ 1911 yılında bu okulu birincilikle bitirdi. 1913 yazına kadar köy öğretmenliği yaptı. 1915 yılında Bakü’ye gidene kadar çeşitli gazetelerde Rusça ve Tatarca yazılarını yayınlattı. Gazeteciliğe Bakü’de de devam etti ve sonradan siyasal hayatı boyunca yazacağı ve editörlüğünü yapacağı Jizn Natsionalnostey dergisinde bir çok yazısı yayınlandı. 1917 Şubat Devrimi’nden Page 3 of 20
sonra Petrograd’a taşındı. Ekim Devrimi’nde ise Kazan’da idi. Bu arada kendi ifadesiyle ‘devrimci’ faaliyetlerine de başladı. 1913 yılında diğer bir kaç öğretmenle beraber; monarşik rejimin yerine demokratik cumhuriyet rejiminin getirilmesi, ağalara ait toprağın köylüye verilmesi, fabrikaların işçilere devredilmesi ve bölgelerin kendi mukadderatlarını belirleyebilmeleri ilkelerinden hareketle ‘Enternasyonalist Sosyalistlerin Savaşçı Tatar Örgütünü’ kurmuştur. Kazan’da Bolşevikler’e katılmasıyla devrimci örgütlenmedeki kariyeri de başlamış oldu. Bundan sonra belli başlı şu görevlerde bulundu:
1- 1917 Ekim Devrimi sırasında Kazan İl Askeri İhtilal Karargah üyesi. 2- Müslüman işlerinden sorumlu Kazan il komiseri. (1918 Şubat, Nisan, 345678-
Haziran, Ağustos ayları) 12 Eylül 1918’den 18 Mayıs 1920’ye bakanlığın fesh edilişine kadar İç Rusya Müslümanları Komiseri. (MUSKOM) 12 Eylül 1920’den Kasım 1920’ye kurul fesh edilinceye kadar Savunma Bakanlığı’na bağlı Merkez Müslüman Askeri Kurul başkanı. Glavpur (Baş Siyasi İdare) Doğu Dairesi başkanı. (Kasım 1020 – Ocak 1921) Tatar Cumhuriyeti temsilcisi. Kırım temsilcisi. (1921 Mart-Ağustos) Doğu Halkları Komünist Teşkilatları Merkez Bürosu üyesi ve daha sonra da başkanı. (Kasım 1918’den 1921’e kadar.4
Görüldüğü üzere Galiyev, 1917 Ekim Devrimi ile birlikte Bolşevik örgütlenmede bir çok kilit görevde bulunmuştur. Onun siyasal kariyerindeki en verimli, hareket alanı alabildiğine geniş olan dönem 1919 yılıdır. Buraya kadarki biyografik bilgiler Galiyev’in ‘Ben Kimim?’ adlı otobiyografisinden alındı. Halit Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 38-173. 4
Page 4 of 20
‘Bu olaylar sırasında ben öyle bir merkez haline gelmiştim ki, Sovyet hakimiyetinin mukadderatı benim enerjime, sadakatime ve dürüstlüğüme bağlıydı. Bunlardan birincisi 1919 yılında Başkurtların Sovyet hakimiyeti tarafına geçmelerinin sağlanması; diğeri (Kolçak ordusunun Kazan’a saldırıları sırasında) Kazan’da ve 2. Orduda yaptığım çalışmalardır.’5 1918 yılında yakın arkadaşı ve yoldaşı Molla Nur Vahidov’un (1885-1918) Kazan’ı ele geçiren Çek lejyonerler tarafından öldürülmesi paradoksal bir kırılma noktasıdır. Şöyle ki; Vahidov’un ölümü Galiyev’i Bolşevik örgüt hiyerarşisinde yalnız bırakırken, 1919 yılındaki hızlı yükselişine de yol açmıştır. Bu paradoksal durumu daha sonra Stalin’in 1921 yılında ilk sinyallerini verdiği ve 1923 yılında resmen başlattığı milli komünistlerin tasfiye sürecinde Galiyev’in hareket alanının daralması ve onun tamamen savunmasız kalması takip etmiştir. Galiyev’in siyasal kariyerinin düşüş trendine geçmesi Rusya Komünist Partisi’nin 10. Kongresi’nin hemen sonrası olan 1921 ilkbaharına denk gelmektedir. Bu kongre ile merkezi otoritenin otoriter politikalarına karşı ortaya koyulan milli refleksler, milliyetçi sapma olarak nitelendirilmiş ve ilk resmi saldırılar başlamıştır. Kongre’nin sonuç bildirisinde şöyle deniyordu: ‘Geçmişin hayaletlerinden hala kurtulamamış olan yerel komünistler, ulusal özerkliğin önemini abartmaktadırlar. Emekçi sınıfın çıkarlarını göz ardı etmekte ve bunları yanlış yere ulusal çıkarlarla karıştırmaktadırlar. İlkleri ikincilerden ayırt etmeyi bilmedikleri gibi parti çalışmalarını da sadece emekçi kitlelere yöneltememektedirler. Doğu’da kimi zaman Panislamizm ve Pantürkizm
5
Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 38-173 Page 5 of 20
biçimlerine bürünen demokratik burjuva milliyetçiliğinin ortaya çıkmasını da bu durum açıklamaktadır’6 Bundan sonra hareket alanı iyice daraltılan Galiyev, Rusya Komünist Partisi’nin 1725 Nisan 1923 tarihleri arasında toplanan XII. Kongresi’ne basit bir delege olarak katıldı. Kısa bir süre sonra da bizzat Stalin’in kişisel emriyle Moskova’da tutuklandı.7 Galiyev’in ikinci kez tutuklanacağı 1928 Kasımına kadar olan süreç hakkındaki veriler çelişkilidir. Ancak genel olarak bir değerlendirme yapmak gerekirse; bu dönem onun partiye geri dönüş çabaları ve yoğun teorik çalışmalarıyla geçmiştir. Bununla birlikte kesin olan bir şey var ki o da bu dönemin karakterinin trajik olduğudur. Galiyev, 1926 yılında çocuklarının hastalanması üzerine yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: ‘Çocuklar için doktor çağırma olanağım yoktu. Muhtarov yoldaş doktor göndereceğini vaat etti. Biz bu ‘doktoru’ tam üç gün bekledik ama kimsenin geleceği yoktu…Aynı günlerde parasal yardım için başvurduğum yoldaşlardan hiçbirinde bile her nasılsa üç ruble dahi bulunamadı…’8 Benningsen bir makalesinde,9 1920’nin sonlarında Galiyev’in Zeki Velidi (Togan), Dursun Hocayev ve Baydursunov ile beraber Moskova’da İttihat ve Terakki adında gizli bir örgüt kurduğunu, bu örgütün temel hedeflerinin de Sovyet sistemindeki önemli mevkilere Türk unsurları getirmek, eğitim enstitülerini devam ettirmek ve milliyetçi anti-Sovyet organizasyonlarla özellikle de Basmacılar ile gizli işbirliği A. Benningsen, C. L. Quelquejay, Sultan Galiyev Üçüncü Dünyacı Devriminin Babası, 140 a.g.e., 152 8 Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 403 9 A. Benningsen, ‘Sultan Galiyev-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ve Sömürge Devrimi’, Türkiye Günlüğü, 71, 2002 6 7
Page 6 of 20
yapmak olduğunu, Sovyet basınını referans göstermek suretiyle iddia eder. Kanaatimce bu, Galiyev’in tasfiyesini kolaylaştırmak ve/veya hızlandırmak için hazırlanmış bir devlet komplosudur. Zaten Zeki Velidi sonradan bu iddiayı yalanlamış ve Galiyev ile aralarında kendisi Rusya’dan ayrıldıktan sonra hiçbir temasının olmadığını söylemiştir.10 Galiyev’in siyasal kariyerinin ana hatlarından sonra onun kariyerini etkileyen dinamiklerden bahsetmek gerekirse; Bolşeviklerin nihai olarak Velikorus (Büyük Rus) fikriyle güdülendiklerini ve milli isteklere müsamaha göstermelerinin de kısa vadeli pragmatik tavırlar olduğu anlaşılabilir. Rusya’daki iç savaşta Bolşeviklerin ‘Beyaz’ tehlikesine karşı Galiyev’e açtıkları hareket alanı bu tehlike ortadan kalkmaya yüz tuttuğunda daraltılmıştır. Stalin, Lenin’e yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: ’22 Eylül 1922… İç savaşın geçen dört yılı içinde, biz devrimi yayma amacıyla milletler konusunda Moskova’nın liberal tutumunu sergilemek zorunda olduğumuz dönemde komünistler içinde kendi irademiz dışında gerçek ve azimli sosyalbağımsızlıkların ortaya çıkmasını sağlamışız… Biz kalıpların, yasaların, anayasanın göz ardı edilemeyeceği ayrı ayrı bölgelerdeki genç komünist kuşağın ‘bağımsızlık oyununu’ bir oyun gibi kabullenmeyi reddettikleri, bağımsızlık vaadini ısrarlı bir şekilde ‘altın söz’ gibi algıladıkları ve ayrıca bizden bağımsız cumhuriyetlerin anayasalarını harfiyen uygulamamızı ısrarla talep ettikleri bir gelişim aşamasında yaşıyoruz.’11 Galiyev ise, Bolşeviklerin merkezi stratejileriyle kendisinin uyuşmazlığını görüşlerinin evrim süreci ile birlikte şöyle özetliyordu: 10
11
Zeki Velidi Togan, Hatıralar. Zikreden Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 97-100 R. Muhammetdinov, ‘Bolşevizm, ‘Milli’ Komünizm ve M. Sultan Galiyev Fenomeni’, Türkler, XVIII., 843-853 Page 7 of 20
‘Burada belirtmek gerekiyor ki devrimdeki milli sorunla Ekim Devrimi’nden sonra da karşılaştım. Ekim Devrimi’ne ben bizzat milli değil sosyal, sınıfsal düzeyde katıldım. Bu sorunla yakından temas etmeden önce ise kendimi üniterci olarak görüyordum ve ülke özerkliğinden daha çok milli kültürel özerklik taraftarıydım. Ancak hayat bana aksini ispatladı.’12 Galiyev’in 1928 Kasımında ikinci kez tutuklanmasından sonrası tam anlamıyla muallaktadır. Bu dönemde onun nerede olduğu üstünde bile araştırmacılar uzlaşabilmiş değildir. Bu süreci Solovki toplama kampında geçirdiğinden; Gürcistan’da, Moskova’da olduğuna kadar değişik iddialar ileri sürülmüştür. Özellikle soğuk savaş dönemindeki birincil kaynaklara ulaşma zorluğundan dolayı bu ara spekülasyonlar ve tahmin yürütmelerle kapatılmaya çalışılmış, Galiyev’in bu dönemi hakkında mitik tasavvurlar yapılmıştır. Demir perdenin kalkmasının ardından göreceli olarak arşiv materyallerine ulaşılmıştır. Genel hakim kanaate göre 1940 veya 1941 yılında ortadan kaldırılmıştır.
Teorisyen olarak Galiyev: Galiyev’in teorilerinin analizi tam anlamıyla bir problematiktir. Bunun nelerden neşet ettiği konusunda bir kaç husus ileri sürebilirim: 1- Yukarıda genel hatlarını verdiğim siyasal kariyeri boyunca pratikte vuku bulan hızlı değişim ve dönüşümler, dengelerin değişebilirliği, bir siyasal aktivist olarak ‘reelin’ şartlarını itina ile kontrol etme mecburiyeti, zaman zaman merkezi otorite ile yerel talepler arasında sıkışmışlığı gibi nedenlerden dolayı teorileri üzerindeki gereken konsantrasyonu yakalayamamış gibi 12
a.g.m.
Page 8 of 20
görünmektedir. Bu da, 1923’teki tasfiyesine kadar olan dönemde oluşturduğu teorilerinin ideal manada özenli olamadığı gibi bir izlenim yaratmaktadır. 2- 1923’ten sonraki dönemde yine yukarıda bahsettiğim gibi hayat şartlarının zorluğu, GPU’nun (KGB) sıkı takibi sonucu oluşan baskılardan dolayı sağlıklı düşünebilme imkanının pekte olduğu söylenemez. 3- Sıkıntılı bir çocukluk ve gençlik dönemi, 1917 Ekim Devrimi öncesi Çarlık politikalarının baskıcı havası, 1917 Şubat Devrimi ile Ekim Devrimi arası ve sonrası süre giden iç savaş ve kaotik ortam da teorilerine vakfetmesi gereken motivasyon ve konsantrasyonu üzerinde negatif etki yapmış olmalıdır. Bununla beraber, Galiyev’in teorilerinin genel bir analizini yapmak gerekecekse; ben onun İslam, Milliyetçilik ve Komünizm ile ilişkileri ve bunların izdüşümleri üzerinde durmak istiyorum. Galiyev’in genelde din, özelde ise İslam ile ilişkisi belki de en kolay irdelenebilecek olanıdır. Fakat dikkat çeken şu ki, Galiyev’in realpolitik olarak bir İslam perspektifine sahip olduğu su götürmez.13 Aynı şekilde onun İslam’ı tanıdığı da inkar edilemez. ‘Sultan Galiyev’in din karşıtı propaganda üzerine yazdığı makalenin kapsamı onun yenilikçi (Cedidist) Müslüman ilahiyatçılarının fikirlerine yaptığı referansların Rusya’daki ulemanın oldukça uzmanlaştıkları teolojik tartışmalardan bazılarına dair ilk elden bilgilere dayandığını ileri sürmeyi mümkün kılmaktadır.’14
13 14
Bu saptamayı Prof. Azmi Özcan’a borçluyum. A. A. Rorlich, ‘Mirsaid Sultan Galiyev ve Milli Komünizm’, Türkler, XVIII., 837-42 Page 9 of 20
Aynı makaleye,15 ‘Bize göre tüm dinler aynıdır. Bu düzeyde sorun açıktır ve hiçbir tahlil gerektirmez’ ifadeleriyle başlamış, İslam’ın uzmanca ve rasyonel bir tarifini ve o zamanki durumunu yorumlamış, din karşıtı propagandanın Türk bölgelerinin sosyo-ekonomik şartları gözetilerek yapılması gerektiğini vurgulamıştır. Galiyev’in İslam’a realpolitik hatta pragmatik yaklaşımı yukarıda bahsettiğim 1913’te Ufa’da kurduğu ‘Enternasyonel Sosyalistlerin Savaşçı Tatar Örgütü’nün ajitasyon faaliyetlerinde yaptığı çağrılardan birinde dikkat çeker: ‘Kuran’ın yanlış baskısı ile ilgili olarak Müslümanlar arasında kopan gürültü ile alakalı sonradan iki çağrı daha yayınladım. (Ki biz bu durumu propaganda malzemesi yapmak ve fanatik Müslümanların itibarını kazanmak için kullanmak istemiştik)’16 ‘Toplumum henüz ulusal devlet aşamasına ulaşamadı. Kurumsal olarak yalnızca camilerde bir araya gelebiliyorlar. Onları toplu halde karşımda bulup propaganda yapabileceğim yegane mekanları elimizle kapatamayız.’17 Galiyev’in milliyetçiliğine gelince, şu genel hükme eleştirel bir perspektifle yaklaşarak başlamanın faydalı olacağı kanaatindeyim: ‘Müslüman milli komünizmi üç ideolojinin karma ve sentez haline getirilme çabasıdır: geçici ‘biçimini değiştirebilen’, fakat hiçbir zaman ebedi doğru unsuru değişmeyen İslam dini; her zaman biçim program ve öz değiştiren fakat hiçbir zaman nihai emeli değişmeyen geçici bir ideoloji olan milliyetçilik, ve elit ve kitleleri
Sultan Galiyev, ‘Müslümanlar arasında din-karşıtı propagandanın yöntemleri’, A. Benningsen, S.E. Wimbush, Sultan Galiyev ve Sovyetler Birliği’nde Milli Komünizm, 172-87 16 Galiyev, ‘Ben Kimim?’, Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 130 17 Halit Kakınç, Sultangaliyev ve Milli Komünizm, 202 15
Page 10 of 20
seferber etme gücü değil de genel olarak toplumsal emelleri Müslüman milli komünistlerine fazlalık olarak görülen Marksizm.’18 Bu arada belirtmem gerekir ki, Galiyev’in milliyetçiliği çokça tartışılan ve üzerinde pekte uzlaşma sağlanamayan bir konudur ve özellikle benim bir çok yerde referans gösterdiğim Benningsen mercek altına alınmalıdır. Benningsen’in (1913-1988) babası ‘Beyazların’ safında ‘Kızıllara’ karşı savaşmış ve 1919 yılında ailesiyle birlikte Rusya’yı terketmiştir. Benningsen’in çalışmalarında anti-Bolşevik saplantının izleri görünen köydür ve kılavuz istemez. Üstelik Benningsen’in çalışmalarının bazıları CIA’in yan kuruluşu olan Rand Corporation tarafından desteklenmiş ve Benningsen çalışmalarının hepsini soğuk savaş döneminde kaleme almıştır. Binaenaleyh, yukarıda zikrettiğim saiklerle beraber soğuk savaş dönemi kutuplaşmasının pratikte bir anti-Sovyet saplantısı olarak Benningsen’in çalışmalarına yansımayacağını varsaymak haddinden fazla bir iyimserlik olacağı kanaatindeyim. Tekrar Benningsen-Wimbush alıntısına dönecek olursam, milliyetçilik ile ilgili ‘her zaman biçim, program ve öz değiştiren geçici bir ideolojidir’ hükmüne katılmamak elde değilken; ‘nihai emelinin değişmeyeceği’ yargısı fazla zorlanmış bir hüküm gibi görünmektedir. Bu anlamda, Galiyev’in ‘milli’ kaygılarından söz etmek mümkün iken onun milliyetçiliğinden söz etmek abesle iştigal olacaktır. Bu durum, onun Ekim Devrimi’nden sonraki Tatar-Başkurt meselesi19 tartışmalarında görülecektir. Galiyev Maruzat ’ında şöyle der:
18 19
Benningsen-Wimbush, 149 Bu konuda bkz. Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 333-77 Page 11 of 20
‘...Çünkü biz komünistleriz ve burjuvazi üzerinde kendi diktatörlük hakkımızdan vazgeçmeyiz; dolayısıyla kurmakta olduğumuz cumhuriyette egemenliğin burjuvazinin eline geçmesine hiçbir şekilde imkan veremeyiz, olay açıktır.’20 Galiyev’in milliyetçiliğine ilişkin son bir örnek vermek gerekirse: ‘Tatar milleti Tatar milli devleti konusunu gündeme getirdiğinde, ben, o zaman Tatar aşırı milliyetçi çabalarını kesinlikle reddettim. Zira devrimin çıkarları bunu gerektirmekteydi. Gerektiğinde de elime silah alarak kendi milletime karşı çıktım.’21 Galiyev’in Marksizm’ine gelince, bunun ortodoks Marksizm’den uzak olduğu aşikardır. Komintern’in (III. Enternasyonal) önerdiği Avrupa proleteryası ile Asya köylülüğü arasındaki bir ittifakın yerine Galiyev ve takipçileri eldeki yarı-proleter halk ve köylüler ile devrimci milli burjuvazi ve ilerici din adamlarıyla bir ittifak kurulmasını öneriyordu. Onun Marksizm’in ‘otoritesi’ ile alakalı görüşlerinden bir örnek verdiğimde konu netleşecektir: ‘Bizim tarihsel materyalizm taraftarlarına bağlılığımız; onların (Bolşevik Rus milliyetçilerinin mzd) beyan ettikleri, keza diyalektik materyalizmin Rus ve Avrupa tekelcileri tarafından her türlü fikri nesneyi kutsal bir şeymiş gibi tartışmasız olarak kabul etmemizi de kesinlikle gerektirmez.’22 Görüldüğü üzere, Galiyev Marksizm’i dogmatik bir kült halinde algılamıyordu ve kendi özgün şartlari gereğince yorum getirme serbestisini uhdesinde tutuyordu. Onun Komintern’in proleterya tanımında ayrıldığı noktada şu sözleri dikkat çekicidir: a.g.e., 333-77 R. Muhammetdinov, ‘Bolşevizm, ‘Milli’ Komünizm ve M. Sultan Galiyev Fenomeni’, Türkler, XVIII., 843-853 22 Sultan Galiyev, ‘Asya ve Avrupa halklarının sosyo-politik, ekonomik ve kültürel gelişmelerinin esaslarına ilişkin bazı görüşmelerimiz’, Halit Kakınç, Sultangaliyev ve Milli Komünizm, 239-58 20
21
Page 12 of 20
‘Tüm sömürgeleştirlmiş halklar proleter halklardır ve Müslüman toplumların hemen hemen tüm sınıfları geçmişte sömürgeciler tarafından ezildiklerine göre tümü de proleter olarak adlandırılabilirler (...) Müslüman halklar proleter halklardır. Ekonomik bakış açısından örneğin İngiliz ve Fransız proleteryaları ile Afgan veya Rus proleteryaları arasında muazzam bir fark mevcuttur. Bu nedenle de Müslüman ülkelerdeki ulusal hareketin sosyalist bir devrim karakterinde olduğu söylenebilir.’23 Bununla birlikte, Galiyev ortodoks Marksizm’den kaçınırken Marksizm’i tamamen terketmedi. Bu konuda Alimcan İbrahimov ve yandaşlarıyla giriştiği ünlü polemiğinde; onların ‘Kültürü dil belirler’ tezine karşılık, ‘Kültürü ekonomi belirler. Dil ise ekonomik alt yapının sadece bir üst kurumudur’ tezini savundu. Teorisyen olarak Galiyev alt başlığı onun ‘Turan Devleti’ projesinden bahsetmeden eksik kalacaktır. Turan Devleti, Rusya’da devrimin başarısızlığa uğraması durumunda devreye sokulacaktı. Galiyev Turan projesini şöyle gerekçelendiriyor: ‘Ben Rusya’da sosyalist devrimin ortadan kaldırılması açısından iki alternatif görüyordum: Birincisi; Komünist Partisi ve Sovyet hakimiyeti, iç ve dış platformlarda bazı zorunlu tavizler vererek zaman içinde devlet kapitalizmi ve burjuva demokrasisi rayları üzerine oturacaktı. İkincisi, Sovyet hakimiyetinin dünya burjuvazisi ile silahlı askeri çatışması sonucu devrim bozguna uğratılacaktı...Uluslararası irticanın Çin ve Hindistan üzerinden Sovyet hakimiyetine yönelik muhtemel ve beklenmekte olan saldırısına karşı güçlü ve sağlam bir tampon devlet olacak Sovyet Türk Cumhuriyetleri Federasyonu kurulmalı ve bu oluşum Ukrayna ile eşit şartlarda birliğe alınmalıdır...’24
23
24
A. Benningsen, C. L. Quelquejay, Sultan Galiyev Üçüncü Dünyacı Devriminin Babası, 145 Galiyev’in 1929’daki ifadelerinden. Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 218-30 Page 13 of 20
Görüldüğü üzere Turan Devleti yine ‘sosyalist’ bir yapı ve anlayış içerisinde bir savunma mekanizması olarak düşünülmüştür. Turan Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin planlanan sınırları şöyleydi: 1- Başkurdistan, Tataristan, Çuvaşistan’ı; Mari ve Votyak eyaletlerini içine alan Ural-İdil Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Federasyonu 2- Güney Kafkasya’nın tüm milli cumhuriyetlerini, Kuzey Kafkasya milli eyaletlerini; Dağıstan’ı, Kalmık ve Kuban Karadeniz eyaletlerini kapsayan Umum Kafkas Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti 3- Bağımsız birim olarak Kazakistan 4- Federasyon’un eşit haklara sahip üyeleri olarak; Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ı içine alan Orta Asya veya Öz Turan Cumhuriyeti.25 Bir savunma manevrası olarak Turan Devleti belki potansiyel olarak – her ne kadar Galiyev, bunun SSCB’nin ulusları coğrafi olarak dizayn etme politikalarına uyumluluğuna vurgu yapıyor olsa da – alternatif bir yapılanmaydı; ama tabi ki – tıpkı Türkiye’deki faşist Turancıların demir perdenin kalkmasının ardından heveslenip daha sonra da hevesleri kursaklarında kaldığı gibi – sadece potansiyel olarak. Galiyev’in ‘Doğu’ ve/ya ‘Sömürge’ anahtar kavramlarıyla oluşturulacak bir teorik alan söz konusu olduğundaki yaklaşımları, onun teorilerinin tümü düşünüldüğünde tarihsel olarak ileriye doğru en isabetli öngörüleridir. Ona göre ‘Doğu’ sorunu bir program meselesi olmayıp bir taktik meselesi, aktüel tartışmalara sığmayacak kadar vüsatli ve bir kaç yılın değil belki de yüzyılların meselesidir. Rusya’daki sosyal devrim dünya sosyal devriminin başlangıcıdır. Macaristan Sovyet Cumhuriyeti ve Alman Spartaküs hezimetleri de göz önüne alındığında Doğu’nun katılımı 25
Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 260-1 Page 14 of 20
olmaksızın bir dünya sosyal devrimi gerçekleştirilemez. Kaldı ki, Avrupa proleteryası iktidarı ele geçirse bile değişen bir şey olmayacaktır çünkü Avrupa devletleri sömürgelerden gelecek ranta muhtaçtır. Bu durumda değişen bir şey olmayacaktır; olsa bile bu daha kötüye doğru bir değişim olacaktır. Avrupa proleteryası burjuvazinin karına ortaktır ve potansiyel olarak her an uzlaşma eğilimindedir. Batı Avrupa kültürünün oluşum tarihine onların sömürge mülkleri katkıda bulunmuştur. 42 katlı, 50 katlı gökdelenlerin kurulabilmesi için milyonlarca Amerikalı Kızılderili’nin ve Afrikalı siyahların mahvolması gerekmiştir. Doğu, tüm Müslüman halkları dünya emperyalizmine karşı birleştirme amacını güden Panislamist akımlar sürecini yaşamış ve yaşamaktadır. Dolayısıyla bu enerjinin devrimselleştirilmesiyle dünya emperyalizmi mahvolacaktır.26 Galiyev’in ‘Doğu’ sorununa bakışını ve onun ‘Sömürgeler Enternasyoneli’ projesini ana hatlarıyla ele aldıktan sonra aslında bu bağlamda Galiyev’in katılmasına izin verilmeyen Eylül 1920 Bakü Doğu Halkları Kurultayı ve Türkiye eksenli bir bölüm açılabilirdi ancak bu konuyu başka müstakil bir çalışmaya bırakıyorum. Hem Galiyev’in merkezi Sovyet otoriteleriyle ayrıldığı noktaları örneklemek için hem de Afganistan ve Türkiye merkezli bir analizini yukarıda başka müstakil bir çalışmaya bıraktığım konuya da şöyle bir değinmek adına Galiyev’i dinleyelim: ‘Diğer taraftan biz, bu yaklaşımlarda sömürge ülkelerin kapitalizmi atlayarak sosyalizme geçmesine dair Lenin’in teorisinin yanlış uygulandığını görmekteydik. Zira bizce Lenin konuyla ilgili olarak, yukarıda açıkladığım üzere, proleterya devriminin en azından iki veya üç Batılı kapitalist ülkede başarıyla tamamlanmasını ön şart olarak görmektedir. (Yakın bir gelecekte Japonya ve Amerika’da devrim Sultan Galiyev, ‘Toplumsal Devrim ve Doğu’, Benningsen – Wimbush, 156-63, Sultan Galiyev, ‘Doğu meselesine dair Maruzat’, Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 317-29 26
Page 15 of 20
olasılığı bizce yoktu, çünkü bu ülkelerde kapitalizm günümüzdeki aşamada objektif olarak görece ileri bir faktör olup, genç bir kapitalizm olması itibariyle ‘yükseliştedir’ ve yıkılması zordur.) Ayrıca bu ülkelerde organize ve mücadelelerde denenmiş proleter partileri de bulunmamaktadır…Biz Türkiye ve Afganistan’da (özellikle bu sonuncuda) görülen aşırı modernizme de belli bir ölçüde endişeyle yaklaşmaktaydık. Bu durumu önemli ölçüde aydın hayallerinin bir ifadesi ve köylü kesimlerden kopuk, tarihsel şartları dikkate almayan çağdaş milli aydınların idealizmi olarak değerlendirmekteydik. Ben bu konuda bir kademeliliğin olması gerektiğine inanıyordum. Düşünüyordum ki feodalizmin değişimi sonuçta tek bir hükümdarın
(her ne kadar otoriter olursa olsun) emriyle değil söz konusu ülkede feodalizmin yerine geçecek olan yeni sosyal formasyonun temellerini atacak olan ekonomik gelişme şartlarının değiştirilmesiyle mümkün olabilecektir. Çünkü bize göre hem Türkiye’de hem de Afganistan’daki modernizm vurgunluğu27 olumsuz sonuçlar verebilir.’28
Sonuç: Kapitalizm, Marksizm, Sosyalizm, Komünizm, İslam ve Milliyetçilik gibi kavramlar üzerine bir hayli zamandan beri dogmatik kült algılamalardan en pejoratif fanatizmler mihmandarlığında konuşuldu konuşuluyor. Önlerine getirilen ‘post’, ‘neo’, ‘ılımlı’, ‘fundamentalist’, ‘radikal’ vb. gibi eklerle tekrar tekrar zihinlerde yer ediyorlar. Sultan Galiyev de geçtiğimiz yüzyılın başlarından neredeyse ortalarına kadar bir siyasal aktivist ve teorisyen olarak bu kavramlar üzerine düşündü ve onların bazıları için siyaset meydanında aynen Ukraynalı Skrypnik, Gürcü Bütün italik vurgular bana ait. (mzd) Sultan Galiyev, ‘Sağcılar grubunun amaç ve hedefleri sömürgeler ve milletler meselesi’, Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, 279-80 27 28
Page 16 of 20
Maharedze, Mdivani ve diğerleri gibi kelle koltukta mücadele etti. Hem de sonradan soğuk savaş dönemi diye bilinecek olan sürecin kilometre taşlarından olan 1917 Ekim Devrimi’nin tam ortasında ve sonrasında. Çok sonraları 1980’lerin sonunda ve 90’ların başında gerçekleşecek olan SSCB’nin parçalanmasını ‘Sovyet Rusya geçici bir olaydır’ diyerek öngörüyordu. Onun ‘Milli Komünizminin’ realpolitik İslam versiyonu aynen diğer Milli Komünistler gibi Stalin’in ünitarist politikalarının hışmına uğrarken, ‘Sömürgeler Enternasyoneli’ projesi yine Stalin’in ‘Tek Ülkede Sosyalizm’ yolunu tutmasıyla ütopya olarak kaldı. Bununla beraber, Galiyev, Moskova’da 1921’de kurulmuş olan Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nin önde gelen hocalarından biriyken yaptığı çalışmalarla burada eğitim gören Endonezyalı Tan Malaka, Japon Sen Katayama ve Vietnamlı Ho Şi Minh’e fikirlerini aktardı. Hatta daha sonraları, Cezayirli Ben Bella ve Boumedienne, Mısırlı Cemal Abdünnasır, Libyalı Kaddafi gibi Arap Sosyalistlerine de ilham kaynağı oldu. Galiyev, 1919’da şöyle diyordu: ‘...Yaşlı dünya çok fazla yıpranmıştı. İnildeyerek çöküyor. Tüm yeryüzü bir yenilenme, tümüyle yeni bir harmoniye muhtaç...’29 Bugünkü konjonktürün daha iyimser olduğunu kimse iddia edemez. Galiyev’in Rusya’da devrimin ‘devlet kapitalizmi’ halini alması endişesi –ki aynen öyle olmuştur—ve dünya burjuvazisinin ‘Doğu’yu –üstelik asırlardır sömürülen ‘Doğu’ya rağmen—sömürüsünün devamı korkusunun bugün krizleri gayet yakından müşahede edilen ‘Amerikan emperyalist sömürgeciliğinden’ daha iyimser bir durum olduğunu da kimse iddia edemez. Aynı şekilde, Galiyev’in Rusya’daki devrimin içten çökertilip yönetimi altındaki halkları demir yumrukla ezmesine neden olan Avrupamerkezci şovenizmin Rus usülünün, kapitalizmin batı bloğu arasındaki uzlaşmanın yarattığı ‘statüko’ durumuyla; Galiyev’in ‘Doğu’ ve 29
Sultan Galiyev, ‘Toplumsal Devrim ve Doğu’, Benningsen – Wimbush, 156-63 Page 17 of 20
‘Sömürgeler Enternasyoneli’ projelerinin nesnesi ‘güney’ halklarının bugünkü durumunun da iyimserlikle değerlendirilebileceğini de kimse iddia edemez.
Page 18 of 20
Kaynakça: A. A. Rorlich, ‘Mirsaid Sultan Galiyev ve Milli Komünizm’, Türkler, XVIII A. Benningsen, ‘Sultan Galiyev-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ve Sömürge Devrimi’, Türkiye Günlüğü, 71, 2002 A. Benningsen, C. L. Quelquejay, Sultan Galiyev Üçüncü Dünyacı Devriminin Babası, Sosyalist Yayınları, 1995 A. Benningsen, C. L. Quelquejay, ‘Merkezi İslam Ülkelerinde Komünizm’, Cambridge İslam Tarihi, II A. Benningsen, C. L. Quelquejay, Stepte Ezan Sesleri, İrfan Yayınları, 1992 A. Benningsen, S.E. Wimbush, Sultan Galiyev ve Sovyetler Birliği’nde Milli Komünizm, Anahtar Yayınları, 1995 Aclan Sayılgan, SSCB ve Sultan Galiyev, 1967 Attila İlhan, Sultan Galiyef Avrasya'da Dolaşan Hayalet, Bilgi Yayınevi, 2000 Erol Kaymak, Sultan Galiyev ve Sömürgeler Enternasyoneli, İrfan Yayınları, 2000, Hakan Reyhan, ‘Sultan Galiyev’in Siyasal Düşüncesi’, 2002 (Yayınlanmamış Y.L Tezi) Halit Kakınç, Destansı Kuramcı Sultan Galiyev, Bulut Yayınları, 2004 Halit Kakınç, Sultangaliyev ve Milli Komünizm, Bulut Yayınları, Tarihsiz. Masayuki Yamauchi, Sultan Galiyev, İslam Dünyası ve Rusya, Bağlam Yayınları, 1998 Mehmet Bedri Gültekin, Sultan Galiyev Eleştirisi, Kaynak Yayınları, 1999 Oğuz Şaban Duman, Doğu batı Meselesi ve Sultan Galiyev, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayınları, 1999 Page 19 of 20
R. Muhammetdinov, ‘Bolşevizm, ‘Milli’ Komünizm ve M. Sultan Galiyev Fenomeni’, Türkler, XVIII. Yalçın Küçük, Türkiye Üzerine Tezler 1908-1998, Tekin Yayınları, 1992
Page 20 of 20