Hasan fehmi divanı

Page 1

HASAN FEHMİ TEZDOĞAN

0


HASAN FEHMİ TEZDOĞAN HZ DİVANI

1


Hasan Fehmi TEZDOĞAN 1885/1951 HAYATI VE ŞAHSİYETİ 1885 yılında Yugoslavya’nın İştip iline bağlı Muşansa köyünde dünyaya gelmiştir. Babası, Mahmutağalar namıyla bilinen sülanenin reisi Mahmut Efendi, annesi ise Nefise hanımdır. Osmanlılar’ın Avrupa’yı fethi sırasında, 2. Kosova Meydan Savaşından sonra o yöreler tümüyle Türklerin eline geçmişti. Elde edilen bu bölgeleri koruyabilmek için Türkleştirmek gerekiyordu. Bu nedenle, Anadolu’dan Rumeli’ye Türk aileler getiriliyor ve gerekli görülen yerlere yerleştiriliyorlardı. İşte bu işlem gereği, Hasan Fehmi Hazretlerinin sülalesi de o zaman Bursa’nın Tomat nahiyesinden alınmış Rumeli’ye getirilmiş ve İştip civarına yerleştirilmişti. Yerleştirilen ailenin reisi Kadir Dede, hâlihazırda var olan Muşansa köyünü kurmuştur. Kadir Dede’nin Bursa’dan geldiği kendi kabir taşında yazılıdır. Kadir Dede’nin dört oğlu olmuştur. Bunlar; Halil, Arslan, Mehmet ve İbrahim Efendilerdir. Bu dört kardeşten Halil Dede’nin de dört oğlu olmuştur. Bunlar da, Zeynel, Talip, Nasuh ve Eyüp Efendilerdir. Hasan Fehmi Efendinin dedesi olan Talip Efendinin ise iki oğlu dünyaya gelmiştir, Mahmut ve Şahin Efendiler. Hasan Fehmi Efendinin birçok divanında Talibi mahlasını kullanması dedesi Talip Efendiye izafeten olması ihtimal dâhilindedir. Mahmut Efendinin de dört oğlu olmuştur, Halil, Ali Osman, İbrahim ve Hasan Fehmi Efendiler. Sülale hayatı bu şekilde tespit edilen Hasan Fahmi Efendinin ilk tahsilini Tikveş’e bağlı Nigotin’de yaptığını görmekteyiz. Öğretmeni Hacı Şeyho namıyla maruf Hacı Mustafa Efendiydi. Hasan Fehmi Efendi bu zattan aynı zamanda zahir ilmini de tahsil etmiştir.

2


Hacı Şeyho batın ilmine vakıf bir zat olmasına rağmen, delikanlı bir çağda olan Hasan Fehmi’ye oradaki tahsilinin sonunda, “Sen artık batın ilmini de almayı hakettin ama ben senin sadece zahiri hocanım” demiş ve ilm-i tevhidi almak için onu başka bir Mürşidi Kamile salık vermiştir. Hali vakti yerine olan babası Mahmut Efendi bu kez genç Hasan Fehmi’yi daha yüksek tahsil için İştip medresesine yollar. Buradaki hocası Hacı Mustafa Efendinin salık verdiği Hacı Ali Rahmi Efendidir. Ali Rahmi Efendi aynı zamanda hem zahir hem de batın ilimlerine vakıftır. Zahir ilminin tedrisi sırasında lüzum gördüğü istidatlı talebelerine batın ilmini de öğretmektedir. Bu talebelerden birisi de Hasan Fehmi Efendidir. Gerekli zahir ilmini öğrenen ve batını ilmin mertebelerini de yaşayıp zevk eden Hasan Fehmi’ye, kısa bir zaman sonra genç yaşta, 22 yaşında batıni ilmi öğretme ve bu vazifeyi yürütme görevi olan Hilafet, Mürşidi Hacı Ali Rahmi Efendi tarafından verilmiştir. Bu hususta divanında şöyle der; Mürşidim Ali Rahmi bildirdi beni bana Ol irşadı manevi bildirdi beni bana Ali Rahmi Efendinin mürşidinin H. Salih Rıfat Efendi ve onun da Mürşidinin Hz Pir Muhammed Nur’ul Arabi olduğunu aşağıdaki divanında açıkça belirtmektedir. Nakşibendi’nin salikleriyiz Rıfat Melami havzeleriyiz Seyyit Ali’nin dervişleriyiz Nur Muhammedin bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Bu divanlarda hilafet silsilesi açıklanmakta ve kendisinin Hz Pir’den sonra üçüncü görevli olduğu görülmektedir.

3


Melamet neşesiyle yanan bir aileden gelen Hasan Fehmi Efendi, Mürşidi H. Ali Rahmi Efendi Hilafet verince, bu yönde kısa zamanda temayüz etmiş, ilmi, irfanı ve genç dinamizmiyle etrafına âşıkları ve temiz gönüllüleri toplamıştır. Kendi köyü Muşansa’da olduğu gibi, yakın köy ve kasabalarda da ünü duyulmuş, salikleri tevhit zevkiyle erdirmeye gayret etmiştir. Kendisini bu yola adamış, resmi göreve hiç yönelmemiştir. Bilineceği üzere Hasan Fehmi Efendinin yaşadığı yıllar, Osmanlı devletinin çöküş, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yılları idi. Dedeleri Osmanlının parlak devirlerinde gelmişler, yeni yurtlar kurmuşlar, ömürlerini bu güzel düzende geçirmişlerdi. Hasan Fehmi Hazretleri ise çöküş yıllarında doğduğundan, bunun doğurduğu acı sebepler neticesi, dedelerinin doğum yerine, anayurda göçüp beraberinde melameti de getirmiş, Ege’yi, Anadolu’yu hakikat nuruyla bezemiştir. Melamet, hür düşünceyi savunduğundan Cumhur’un fikrinin geçerliliğini kabul eder. Hasan Fehmi Efendi de Cumhuriyet aşığıdır. O, bu hususta şöyle haykırmaktadır, Bu gün oldu Cumhuriyet Kalmadı harice minnet Oturdu tahtına millet Yaşasın Pir melamiyyun Muhammed Nur Ve Devri inkılaba su-i fikrimiz yoktur bizim Medeniyet aşığıyız, Cumhuriyet yâriyiz… Hasan Fehmi Efendinin anayurda gelişi Balkan harbinin olduğu yıllardır. Yerleşim bölgesi olarak Ege’yi seçer ve İzmir Tireye yerleşir. Edinilen bilgilere göre, mürşidi H. Ali Rahmi Efendi de anayurda göçtükten sonra bir müddet Tire’de oturmuş sonra Turgutlu’ya gitmiş ve orada Hakk’ın rahmetine kavuşarak defnedilmiştir 4


Balkan Harbi sona erer ama bu sefer birinci Dünya Savaşı başlar. Savaş yılları askerlik görevini “Bölük Emini” olarak yapar ve bu nedenle Serez’e kadar gider. Savaşta Osmanlı Devleti yenilmiştir. Bundan yaralanan düşman devletler Anadolu’yu işgale kalkarlar. Yunanlılar İzmir’e çıkar. Hasan Fehmi Efendi Muşansa’ya çocuklarının yanına döner. Orada 10 yıl kadar kaldıktan sonra tekrar Anadolu’ya bu sefer çocukları ve yakınlarıyla temelli döner. İzmir Menemen’e yerleşir. Anayurdumuz da düşmandan temizlenmiştir. Menemen’de zahirecilik, bakkallık ve tütüncülük yapar. Bu işler nüfusu kalabalık olan Hasan Fehmi Efendinin ailesine yarar sağlamayınca 1939 yılında İzmir’de Darağacı semtine göçer. On iki yıl burada yaşamını temin eden ve sevenlerini Aşk-ı İlahi ile bezeyen Hasan Fehmi Efendi, Hakk’ın “İrci (dön)” emrine uyarak rahmet-i Rahmana kavuşur. Yıl, 1951 dir. Zahir kabri İzmir Altındağ’da Kokluca Mezarlığında S:19’dadır. Ruhu şad olsun. Mezar taşında divanındaki ilk ilahinin şu son mısraları yazılıdır, Mahfedip Fehmi’yi mahzı zat eyle Bekada baki kıl izzü can eyle Cemalin keşfedip dilküşad eyle Hiçrile Berzah’ta beni durdurma… Kendisinin tespit edilebilmiş iki eseri vardır. Birisi Hasan Fehmi Divanı diğeri de Melami Efendileri için yazdığı Tarifname’dir. Cenabı Allah, şefaatlerinden ayırmasın. Bilidirdiği Melamet irfaniyetine layık olma gayretimizi daim eylesin. Aşk u niyazlarımla

5


HASAN FEHMİ TEZDOĞAN HZ DİVANI

6


* Ya Rabbi beni ağyare saldırma Bu’d firkatin narına yandırma Mutad et kalbimi zikrinle daim Uyandır nevmi gaflete daldırma Özümü özünde olduğun bildir Sözümü sözünden olduğun bildir Emrazı a’veri gözümden kaldır Biri bir göreyim iki sandırma Sehabı cehlimi kaldır aradan Nuri irfan ziya salsın her yandan Göreyim cemalin ben, ben olmadan Gözümü serabı zılle kaydırma Badı seharı aşkını kalbimde Estir erisin ol şirki hafiye Şemsi hakikatin tığını saldır Açılsın marifet gülün soldurma Hadisi kutsinde kim buyurdun sen Sevdiğin kuluna hep verirsin sen Gözünden görmeye göz olursun sen Bu zümre kullarda beni ayırma Vaslına muhabbet nimettir bana Birliğe ulaşmak izzettir bana Hicabı cenneti set çekme bana Huri gılman ile beni kandırma Mahvedip Fehmi’yi mahzı zat eyle Bekada baki kıl izzü can eyle Cemalin keşfedip dilküşad eyle Hiçrile Berzah’ta beni durdurma 7


Ağyar: Yabancılar, Hak sevgisinde uzaklaştıran her şey Bu’d: Uzaklık Fırkat: Ayrılık Mutad: Alışılagelmiş Nevmi Gaflet: Gaflet uykusu, Hakikatten uzak tutan hal Bad-ı Seharı Aşk: Aşkın seher rüzgârı Şirk-i hafi: Gizli şirk, Hakk’a karşı işlenen gizli ortak koşma Şems-i Hakikat: Hakikat güneşi Emraz-ı A’ver: Şaşılık hastalığı Sehab-ı Cehl: Bilgisizlik bulutu Serabı Zıll: Gölgenin serabı, Gölgede serap gibidir, vücudu yoktur Hicap: Perde Mahz-ı Zat: Yalnız zat, Zat-ı İlahinin ta kendisi İzzü cah: Yüce ve ulu Dilküşat: Gönlü mutlu Hicr: Ayrılık

8


* Ey Zahit gel zühtünü ko aşka eyle iktida Göresin hep ehli aşk olmuşlar halka mukteda Cümle kervandır bu âlem ehli aşktır rehnüma Gel karib ol kaçma zinhar sen kalırsın bineva Çünkü “Yuhibbüne” geldi ol gani Hak’tan bize Nidelim gayrı muhabbet çün değil emri hüda Etme rağbet perhize sen gel beru ey hoşimend Niceler perhizle bunda oldular Haktan cüda Ruzu şeb taat ibadet eylemez vaslı lika Aşk ile yoldaş olanlar buldular derde deva Ara bul Mürşid-i Kamil çünkü oldur Haknüma Hep erenler füyuzat oldu ol yüzden hida Talibi’yle sohbet eyle her sözüne tut sima Sehbayı aşkın şarabın içirir her dem sana

9


Mukteda: Önder, herkesin kendisine uyduğu zat Rehnüma: Yol gösteren Karib: Yakın Bineva: Yiyeceksiz, fakir Yuhibbüne: Seviyorlar. Maide suresi 54 Hoşimend: İyi yaradılışlı Cüda: Ayrı, uzak Ruzu şeb: Gündüz ve gece Vaslı lika: Hakk’a kavuşma Haknüma: Hakk’ı öğreten Füyuzat: Feyizler, zevkler Hida: Doğruyu bulma Sima: Kulak verme Sehbayı Aşk: Aşk şarabı

10


* Yanıp yakıldım ateş-i aşka Kül olup savruldum harman-ı aşka Aşıka cennet aşkıdır anın Meftun olmuş yürür gülzar-ı aşka Zahidin zühtü cennettir ona Onun için varamaz meydan-ı aşka Hakk’a varılmaz ucub kibrile Yandır onları suzan-ı aşka Mağrur olma sen arifim diye Sohbetten kaçma gel irfan-ı aşka Kır sen taptığın nefsin putların Kalbi selim ol gel berdar-ı aşka Kalayla Fehmi ahlak kabını Onu mesken eyle sultan-ı aşka

11


Meftun: büyülenmişçesine tutkun Suzan: Ateş, yakan Berdar: Darağacı Zahit: Kaba sofu Mağrur: Gururlu

12


* Yine yaz oldu gönül, açtı bahar eşcar bana Açtı evrak libasıyla göründü ol dost bana Öyle bir güzlere düştüm ki zevki cinan bana Harir atlasla donanmış hem, bakar ol dost bana Nasibim ruzu ezeldendir, göründü ol bana Anın için her nazar gamze eder ol yar bana Cümle âlemden Müberra’dır görünen yar bana Sarayı şehr-i hakikatte görünür ol bana Sofular vasf-ı cemalinden sual eder bana Edemem tarif kemalin, mahiyet olmaz bana Görmüş olsa sofu ol yüzü, nedir evrat ona? Unuturdu taat evrat, can verirdi ol ona Gel götürem seni ol yâre ki mahremdir bana Talibi’nin derdine düş, sözleri burhan sana

13


Eşcar: Ağaçlar Evrak libası: Yaprak elbisesi, yeşil renkli giyişi Zevk-i cinan: Cennetlerin tadı Harir atlas: İpek atlas Ruzu ezel: Ezel günü Müberra: Aklanmış, temiz Evrat: Virdler, tarikat erbabının okuduğu dualar

14


* Herkesin bir sevdası var biri mal olmaz bana Aşığım ol bimisale misal olmaz yar bana Bilmezem nedir kusurum, küstü cananım benim Rahat olmaz dertli gönül gülmeyince yar bana İçmez isem gamze-i nazından onun Kevser’i Bağı cennette olursam görünür zindan bana Kısmeti, ruzu ezelde kullara bahş eyledin Kimseye dost olmayan bir talihi verdin bana Mahzeninde olmayan bir yokluğu verdin neden Ol hazine-i gınaden mi gelir yokluk bana Bilir iken cümle varlık hep senin, muhtaç benim Acizü naçar olursam niçin gelir gam bana Yokluğu varlık bilirsen izzetin ol’dur senin Fehmi bildinse bu remzi dü cihan bostan sana

15


Hazine-i gına: Zenginlik hazinesi Gamze-i naz: Sitemli bakış Ruzu ezel: Önceliksiz Acizü naçar: Güçsüz çaresiz İzzet: Yücelik

16


* Mürşidim Ali Rahmi bildirdi beni bana Ol irşadı manevi bildirdi beni bana Aşktır bana bidayet yokluk oldu nihayet Erdi Hak’tan inayet bildirdi beni bana Sermayemdir yokluğum Hak varlığıdır karım Gönlümdeki mihmanım bildirdi beni bana Terk edince varlığım gitti gönül darlığım Zevk ile irfanlığım bildirdi beni bana Oldum tevhide davet hemen ettim icabet Ol sıtk ile şehadet bildirdi beni bana Neylem ben bu dünyayı hem istemem ukbayı Buldu gönül mevlayı bildirdi beni bana Fehmi buldu vahdeti ol dost ile halveti Nur Muhammed himmeti bildirdi beni bana

17


Bidayet: Başlangıç Mihman: Konuk, misafir İcabet: Uyma, katılma Ukba: Ahiret Vahdet: Birlik Halvet: Sevgiliyle baş başa olma hali Himmet: Manevi yardım

18


* Doğdu ol şemsi hakikat, saldı âleme ziya Feyzine mazhar olanlar buldular hayyülbeka Teşnedil olana sundu, ilmi ledün kevserin Doğdu hikmet kalplerinde, buldular zevki feza Merhaba ya Mustafa, ey Nur-i âlem merhaba Merhaba ya Kurretelayni habib-i esfiya Kenz-i rahman’dır vücudun, sırr-ı hikmet sendedir İlmu irfan bize bahşetti dilin ey Dilküşa Sen Habibullah olupsun sevmeyen kimdir seni! Can feda etmiş yolunda yürür nice bin keda Ruhu pakine varır, günde nice yüz bin sala Sensin ol mürşidi âlem, sendedir derde deva Baş açık yalın ayak, kapında mücrim bendeyim Kıl şefaat Fehmi’ye, ol günde ki ruz-i ceza

19


Şems-i Hakikat: Hakikat güneşi Hayyülbeka: Ölümsüzlük Teşnedil: Gönülden isteyen İlm-i Ledun: Hak katındaki bilgiler Zevk-i Feza: Bol zevk Kurretelayn: Gözbebeği Habib-i Esfiya: Dostların sevgilisi Kenz-i Rahman: Allah’ın rahmet hazinesi Dilküşa: Gönül açan sevgili Keda: Köle Ruh-i Pak: Temiz ruh Mücrim bende: Suçlu kul Ruz-i ceza: Kıyamet günü

20


* Bak şu Hakkın hikmetine nice dert verdi bana Çün ezelden dertli idim yine dert verdi bana Aradım buldum tabibi sıdk ile uydum ona İçirdi sehpayı cami ol imiş derman bana Nice bir derttir acaip müptela oldum ona Geldiğince hatırıma hiç rahat vermez bana Yine tuttu eski derdim ne olur bu hal bana Kaynayıp taştı içerden mevc urur derya bana Böyle bir derde giriftar olmamış hiç kimse de Debreşir eski yâreler dert olur derman bana Öyle bir maşuka âşık olmuşum hiç misli yok Görmeyince hub cemalin dü cihan zindan bana Neylerim evrat kuyudat var iken ol yar bana Görmezem nücum ziyasın çün doğar envar bana Öyle bir çeşmi siyaha mail oldum ben bugün Her nazarda çeşmi dil ara hayat verir bana Niceler geldi ve geçti ol yüze kör oldular Talibi gördüm dese de hiç kanar olmaz bana

21


Sehbayı cam: İçki, şarap kadehi Mevc: Dalga Giriftar: Tutsak, esir Hub: Güzel Evrat: Virtler, dua ve niyazlar Kuyudat: Kayıtlar, bağlılıklar Nücum: Yıldızlar Envar: Nurlar Çeşmi Siyah: Karagöz, kara gözlü Mail: Âşık Çeşmi dilara: Sevgilinin gözü

22


* Ezelden bu aşka oldum müptela Bana ihsan etti ol gani Mevla Onulmaz derdime eylerim deva Bana ihsan etti ol gani Mevla Aşk oluptur benim yolumda burak Yokuşu düz eder geceyi işrak Yakın eder her ne var ise uzak Bana ihsan etti ol gani Mevla Hak’ka âşık olana denildi âşık Hakikat aşına aşk olur kaşık Büyüğe döşektir, küçüğe beşik Bana ihsan etti ol gani Mevla Aşk ile Tevhit’te görenler staj Uyanır onların kalbinde sıraç Olur, onlar akran içinde sertaç Bana ihsan etti ol gani Mevla Aşk oldu Fehmi’ nin yolunda rehber Onunla Hızır’a eyledi sefer Ondan etti ilmi ledünnü ezber Bana ihsan etti ol gani Mevla

23


Burak: Cennet bineği İşrak: Parlak, ışıklı Sıraç: Şamdan, ışık Sertaç: Çok saygı değer kimse, baştacı

24


* Dervişler daim çekerler cefa Hak için başa gelir her bela Aşkın ile yar eyledin bane Oldu bu gönlüm ona müptela Nice divane olmasın gönül Göründü ey dost zülüfün bana Can ile başım feda uğruna Yeter bir görsem, cemalin bana Aşk deryasının filkine bindim Gark olsa cihan bir seyran bana Nadan ne bilsin aşkın halinden Ona da ihsan eylesin Hüda Şarabı hüsnün layezalinden Sundu bir kadeh ol saki bana Görünce hüsnün her yüzden Fehmi Sevdayı aşkın yerleşti cana.

25


Zülüf: Sevgilinin saçı Filk: Kayık Nadan: Bilgisiz Şarabı Hüsn: Güzellik Şarabı Layezal: Bitmeyen

26


* Ey dilara, bağı lütfun verdi neşe canıma Tal’atı nurun hayat bahşeyledi dil haneme Ruyi hüsnündür görünen sevmemek imkân mı var Her bakışta zevki tezyit eyledi irfanıma Bir cemali nice yüz bin şekle nakkaş eyledin Cümle nakkaş içre bir yüz görünür didarıma Vuslatı maşuk yanında zevki cennet kandedir Bağı cinan, huri gılman hiç görünmez aynıma Leşkeri aşk uğrayıp her varlığım etti harap Hubbi Haktan gayrı bir şey gelmez artık kalbime Nispeti vücut mahvoldu, siretim buldu beka Ol beka ilinde ben hamd eylerim Subhanıma İhtiyacındır bilinmek Fehmi’ yi var eyledin Ta ezelden bu hitabı söyledin kulağıma

27


Dilara: Gönül alan sevgili Tal’atı nur: Aydınlık yüz Dilhane: Gönül evi Ruyi hüsn: Güzel yüz Zevki tezyit: Bol bol zevk Nakkaş: Süs yapan Didar: Göz Vuslatı maşuk: Sevgiliye kavuşma Bağı cinan: Cennet bahçeleri Ayn: Göz Leşkeri aşk: Aşk ordusu Hubbi Hak: Hak sevgisi Nispeti vücut: Şahsın kendisine bağladığı varlıklar Siret: İç yüz Beka: Ölümsüzlük Subhan: Allah

28


* Derman arama derdine derdin yeter derman sana Fakr ile eyle iftihar zillet yeter devlet sana Zevkine uydur kulluğu Haktan ata bil yokluğu Mahveyle sen ağyarlığı hep görüne dildar sana Dünya ile ukbayı bırak var ol kuru sevdayı bırak Ol beni zakir, dedi Hak işte yeter canan sana Dinle güzel mürşit sözün aç gözlerin hem gör yüzün Uydur izine hep izin şeyhin yeter burhan sana Aşkı yar et, yoldaş yeter kalbi zikrin haldaş yeter Kıl tefekkür sırdaş yeter ihsan eder irfan sana Aşk ile olsun pazarın ko nefsin hep arzuların Ver gıdasın murgı ruhun ondan doğar enver sana Aşk ile sen ol arkadaş nefsinle et daim savaş Kıl tarumar nefs askerin olsun emin yollar sana Bin sen ol aşk burağına azmeyle dost iklimine Kurban olursan uğruna yakın olur uzak sana Allah der isen her nefes kalbin olur beyt-i akdes Onda huzur et kıl namaz ehven olur miraç sana Nedersin sen mülkü fena eyle talep azmi beka Ondadır ol vaslı lika didar olur ihsan sana Fehmi sen çıkma kesrete halvet edip düş vahdete Eriş ol ulu hazrete vuslat yeter seyran sana

29


Fakr: Yoksulluk, varlıktan soyunma Zillet: Aşağılık Ata: İhsan, hediye Ağyar: Hak’tan başka olanlar Dildar: Sevgili Zakir: Zikreden Burhan: Dayanak Murgı: Ruhun kuşu, gönül Envar: Işıklar, nurlar Tarumar: Yerle bir olma Burak: Cennet bineği Azmetmek: Yönelmek, istemek Beyt-i Akdes: Temiz ev, Kudüs’deki Mescid-i Aksa Ehven: En uygun, en kolay Vaslı lika: Buluşup kavuşma Didar: Yüz, görünme

30


* Bey’atı Hakk’ı Muhammet’ten kılanlar, Merhaba! Buldunuz iman-ı kâmil cümle yaran, Merhaba! Varis-i nebidir ol Nur Muhammed esfiya Gün gibi doğdu bu âlem yüzüne saldı ziya Oldu imam ehli aşka verdi müezzin sala Kıldılar dört farz namazı okudu “Kad efleha” Geçtiler zevki fenadan buldular zevki beka Kıldılar vahdette namaz, ettiler miraç Hakk’a Sidrei Münteha olmaz aşığa durak makam Geçtiler Kavseyn’e onlar etti canı feda Ol yüzü bedri münir ahzeyledi şemsten ziya Cümle erbab-ı ulumun kalbine verdi cila Cilvei maşuka sabretmek gerektir aşıka Bir cefası içre Fehmi’ye gelir yüz bin sefa

31


Bey’atı Hak: Hakk’a teslim olma Varis-i Nebi: Hz Peygamberin mirasçısı, vekili Esfiya: Tertemiz olan kişiler “Kad efleha”: Muhakkak kurtuldu. Mü’minun suresi 1 Sidrei Münteha: Varlığın sınır noktası Kavseyn: İki yay. İlmi tevhitte varılan bir makamın ifadesi Bedri münir: Parlak ay Ahzeyledi: Aldı Erbab-ı ulum: Bilginler

32


* Geldi Muhittin hakikat âlem içre ağniya Kapısında padişahlar oldular kul ve keda İlmi ağzından Resul’ün aldı ol alicenap Eyledi ihsan ona ol fahri âlem Mustafa Rüşt-i âlem oldu asrında bilenler bildiler İstidadı tam olanlar eylediler iktida Ol güruh-i akl olan sofular onu bilmedi Ona zındıktır demekle düştüler hep mehlika Bahr-i ahdardır makamı Hızr’a yoldaştır o Pir Nevmi gafletten uyandırdı nice yüz bin Musa Ab-u hayat membaıdır kendisi haydır müdam Etti ihya dini ilmiyle yeniden ol sima Bahr-i ilmine kayık salmak bana mümkün değil Eyle himmet Fehmi’ye yolundayım çün bir defa

33


Muhittin: Muhittin İbn Arabi Hz Ağniya: Zenginler, çok zengin Keda: Köle Alicenap: Ulu Kişi Fahri âlem: Cihanın övünç kaynağı İstidadı tam: Olgun kabiliyet İktida: Uyma, bağlanma Güruh-i Akl: Alıkcılar, her şeyi akılla çözmeye çalışanlar Zındık: Din emirleri dışına çıkan Mahlika: Helak, yok olunan yer Bahr-i Ahdar: Yeşil deniz Nevmi Gaflet: Hak’tan uzaklaştıran uyku Ab-u Hayat membaı: Dirilik veren suyun pınarı Hay müdam: Devamlı canlı Ihya: Diriltme Sima: Değerli kişi Bahr-i ilm: Bilgiler denizi

34


* Nahnü akrabü hitabetti Cenabı Kibriya Fehmi’de gör bu rumuzdan ibret al ey bivefa Kurbi nevafille erdi hep bu sırdan esfiya Gördüler Hak ile Hakk’ı cümle eshabı safa Abdi zahir ol şuhud et Hakk’ı batından müdam Ol vücudu vahidin emrinde et ahde vefa Kalbi safvetle yanaş mürşide bezli himmet al Kenzi mahfiden olur zahir gani irfan sana “Festekim kema ümirte” dedi çün Kur’anda Hak Telkine eyle riayet kâmile et iktida Nehri cari ol sülükunda yüzün ummana tut Sil süpür siva kazuratın canın bulsun lika Şer-i esas üzre kur Tevhit sarayın yüce kıl Çık otur tahtı dildara nazar et her yana Hak yolunda ol mücahid bula gönlün inşirah Bin maarif refrefine edeğör azmi beka Talibi söyler dilinde Hak ile biiştibah İşitir kulağı Hak’tan her kelamı mutlaka

35


Nahnü akrabü: Biz daha yakınız. Kaf suresi 16 Kurbi nevafil: Nafile ibadetlerle Hakk’a yakınlık Esfiya: Tertemiz olanlar Ashabı safa: Arınmış arkadaşlar Abdi zahir: Görünen kul Müdam: Devamlı Vüvudu vahid: Bir varlık Kalbi safvet: Temiz, duru gönül Bezli Himmet: Manevi yardım saçmak Kenzi mahfi: Gizli hazine Festekim kema ümirte: Emrolunduğun gibi doğru ol. Hüd 112 İktida: Uyma bağlanma Nehri cari: Durmadan akan ırmak Siva kazuratı: Hak’tan ayıran kötü sıfatlar Lika: Buluşma Taht-ı dilara: Sevgilinin otağı İnşirah: Gönül açıklığı Maarif refrefi: Bilgiler bineği Azmi beka: Bekaya yöneliş Bi iştibah: Şüphesiz

36


* Bugün erdi bana imdat uyandı gönlüm oldu şad Dilerim Bari Mevla’dan vere her salik irşat Behey âşık şuurun ne, bu seyranda şuhudun ne? Çü vardın Kâbe Kavseyne o zevkten var mı bir müzdad? Müsemmasın cemi esma sana talim olundu bil Sen ol arifi billahsın sana insan denildi ad Senin mülkün timarında melekler oldular memur Ki sen mesnedi Âdemsin mülk içi hep sana münkad Celali perdesidir hep cemalin setreder daim Cehennem gör hicab oldu giremez cennete ifrad Bu varlık dağı ardında haber aldınsa Şirin’den O dağı delmeye ancak kişi kim olmalı Ferhat Zülüf-ü maşuku görmek kifayet etmez aşığa Yanar içi olur büryan ki vuslattır hemen maksat Bu aşk bir nar-ı muhriktir olunmaz arzuya teşbih Ki cennet arzusunda hem o zevke ermedi zühhad Okuyan dersi maşuku o bildi haleti aşkı Olur Fehmi gibi Mecnun eder Leyla’yı dilde yad

37


Şad: Sevinçli Bari Mevla: Ulu yaratan Kabe Kavseyn: Yayın iki uç aralığı. Necm suresi 9 Müzdad: Daha fazla, artık Müsemma: Ad verilen zat, vücut Timar: Bağ bahçe bakımı Mesnedi Âdem: İnsanın dayanağı Münkad: Boyun eğmiş Setreder: Örter Hicab: Örtü İfrad: Teklik iddia eden, ben diyen Zülüf-ü Maşuk: Sevgilinin saçındaki lüle Kifayet etmez: Yetmez Büryan: Yanık dağlanmış Nar-ı Muhrik: Yakan ateş Zühhad: Zahitler Yad: Anma

38


* Firkatin narına yandım Ya Rasulallah medet Vuslatın aşkıyla doldum Ya Rasulallah medet Nice takat getirir ol Can senin methin duyar Yandı gönlüm külhan oldu Ya Rasulallah medet Ruz u şeb ağlar dururum Çağırırım el'aman Bab-ı lütfundan kerem kıl Ya Rasulallah medet Dert senin derman senindir Yoluna bunca keda Onun için can verirler Ya Rasulallah medet "Men raani" sırrına Vakıf oluptur aşıkan Cümlenin muradı sensin Ya Rasulallah medet Nefsimin kesret-i cürmünden Yüzüm daim siyah Gün begün artmakta isyan Ya Rasulallah medet Bin hayâ ile kapında Talibi şefkat umar Eyle ihsan kıl şefaat Ya Rasulallah medet 39


Külhan: Ateşin yandığı yer Ruz u şeb: Gündüz ve gece Bab-ı lütf: İkram kapısı Kerem: İkram etme Keda: Köle Kesret-i cürm: Suç çokluğu

40


* Gel ey âşık-ı biçare cihanda gezme avare Var iken derdine çare ara bul onu bir yerde Çün dersin aşıkım ben de kani Hak sevdası sende Duran huzurda bir merde eder mi boş yere secde? Sakın sen kendini hardan şefaat umma gel körden Atar aşağı bir yerden geçer ömrün o boş yerde Ara bir Mürşid-i Kamil olasın ilmine nail Bilişin cümle et zail erersin zevke her yerde Seni iğfal eden cahil O, Hak'tan kendisi gafil Bu sözler hep sana vafir tutarsan pendimi sen de Arama Hakk'ı sen nerde çu mevcuttur o her yerde Arada sen iken perde Allah'ın nerde, sen nerde? Bu sözler hep seni irşad oku gönlünü eyle şad Gidersin bir gün ansızın Fehmi bulunmaz ol yerde

41


Merde: Mert adam Har: Diken Zail etmek: Gidermek İğfal: Kandırma Gafil: Hak’tan uzak ve habersiz olan Vafir: Kâfi, yeter Pend: Öğüt Şad: Sevinçli

42


* Behey arzu-yu dildare Hakk'a yalvar seherlerde İçip hamra-yı peymane Hakk'a yalvar seherlerde Behey Leyla'ya divane değildir böyle merdane Yanıp aşka ol pervane Hakk'a yalvar seherlerde Seherde "Selsebil" iç sen ikincide "Rahik" iç sen Üçüncüde "Tesnim" iç sen Hakk'a yalvar seherlerde Seherin vaktidir bu hem seherin sohbetidir hem Seherin zevkidir bu hem Hakk'a yalvar seherlerde Seherde uykudan kalk sen Salat-i Subh-u kıl hem sen Ki "Fail Hak olur" bil hem Hakk'a yalvar seherlerde Seherde terket eşgali yanıp dert ile et ahı Çü gördün zülf-i Leyla'yı Hakk'a yalvar seherlerde Gel ey derd-i biçare sakın aldanma ağyare Konuş benimle ey yar'e Hakk'a yalvar seherlerde Nice evliyalar geldi seherin subh'unu kıldı Bize remzin beyan etti Hakk'a yalvar seherlerde Gel ey sen Talibi daim Huzur-ı Hakk'a dur daim Olasın dost ile kaim Hakk'a yalvar seherlerde

43


Arzu-yu dildare: Sevgiliyi arzulayan Hamra-yı peymane: Kırmızı şarap bardağı Selsebil: Cennette bir ırmak Rahik: Bal özü, berrak kokulu şarap Tesnim: Cennet ırmaklarından birisi Salat-ı subh: Sabah namazı Eşgal: İşler, meşgaleler Remiz: Sembol

44


* Gir Kamil gönlüne cennet dilersen "Fedhuli" buyurdu Kur'an içinde Ol Hüma pervaz'ın sayesinde dur Nail-i refah bul irfan içinde "Men raani" çün buyurdu ol Rasul Gör ne cevher var bu sadef içinde Oku ezber "İlm-i Ledün" dersini Hikmet tulu etsin vicdan içinde Hakikat mürşide eyle intisab Bulasın dermanı derdin içinde Mürşide bende ol Hakk'ı seversen "Fettebiuni" dedi Kur'an içinde "Seb'a'i mesan" dersidir Tevhid Fatiha okundu Mushaf içinde Sözlerime kulak tutan âşıklar Arif olur onlar akran içinde Fehmi sana ilm-i "Hikmet" vehbidir Berkurur irfan gönlün içinde

45


Fedhuli: Gir. Nefs-i mutmainneye sahip olana emirdir. Fecir suresi 29 Hüma pervaz: Yüksekten uçan. Mürşid-i Kamil Naili refah: Saadete ulaşan Tulü etmek: Doğmak İntisab: Bağlanma Fettebiüni: Bana uyunuz. Ali imran suresi 31 Seb’ai mesan: Yedi yüce söz Vehbi: Doğuş. Hak tarafından karşılıksız verilen Berkurmak: Şimşek çakmak, parlamak

46


* Sabah namazına hazır olanlar Onlardır ef'ali Hakk'a verenler "Fail Hak'tır" diye huzur ederler Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde Öğle namazını kılan müminler Her sıfatı Hakk'a nispet ederler Her nazar Mevsuf'u şuhud ederler Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde İkindi namazın cemaatle kıl Vücut vücudullah, gayrı yoktur bil Cümle âlem fani, Hak'tır baki bil Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde Akşam namazını imamla kılan Onlardır Allah'ı hem zahir gören Hak söyler "Ene'l-Hak" kulun dilinden Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde Yatsı namazında eyle sen huzur Muhammed yüzünden Hak zahir olur Hak batın ile halk zahir olur Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde

47


Salat-ı Vitir-i kılan muhakkak Evvel, ahir, zahir, batın olur Hak Kalmaz şirkin, abid, ma'bud olur Hak Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde Teheccüd namazı farz değil sana Yetim malıdır yakar baştan başa Teberrüken kılar, Fehmi yok haşa Yalvar kul Allah'a seher vaktinde Yalvar kul Allah'a beher vaktinde

48


* Gel ey kardeş sen de gafletten uyan Mümin olan durmaz zindan içinde Yakıp varlık dağın şöyle mert ol kim Gerdanı kan eyle irfan içinde Benlik ile Hakk'a tuğyan eyleme "La tüşriku" dedi Kur'an içinde Mevla'yı ararsan zahirde ara Göresin Anka'yı ol Kaf içinde Balıklar ummanı arayıp gider Nice görsün kendin umman içinde Hakikat güneşi doğmuş üstüne Nice görsün şemsi, sehab içinde Gel ey Fehmi sen de Hakk'ı fehmeyle Gör ne cevherler var vicdan içinde

49


Tuğyan: Haddi aşma La tüşrikü: Ortak koşmayınız. Nisa suresi 36 Umman: Büyük deniz Sehab: Bulut Fehmeyle: Anla

50


* Sen bir âşıksın maşukun nerde? Haber almışsın uzak bir yerde Sil gözünü gör mabudun nerde Abid olur mu Mabud'a perde Şirk sekri sende tuğyan eylemiş Yol bulamazsın zevk-i Tevhid'e Soyun dal sen de bahr-i muhite Cevher bulunmaz her bir nehirde Bülbül zevk almaz altın kafeste Nice durursun sen bu zulmette Uçur şad eyle murg-i ruhunu Seyran eylesin enfüs afakta Âşık olanlar irfan buldular Zevke erdiler aklın ardında Mecnun olmadan Leyla bulunmaz Akıl kalır mı dar-ı mahbupta Mürüvvet ettin beni bu derde Her kim koyduysa olsun cennette Mecnun'a bir şey sual olunmaz Yazmadı kalem levh-i mahfuzda Cemal-i yâre bakarken Fehmi Tevhid hançerini duymadı canda

51


Sekr: Sarhoşluk hali Tuğyan: Azma Murg-i ruh: Gönül kuşu Dar-ı mahbup: Sevgilinin yurdu Mürüvvet: İyiye yöneltme, iyilik Levhi mahfuz: Allah’ın takdir ettiği konuların yazılı olduğu levha

52


* Ey gönül tefekkür eyle Esrar-ı Hakk'ı fehmeyle Ol beyt-i kalbe ver cila her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Zikrullah nefsin öldürür hem seni sana bildirir İrfanla seni doldurur her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Esrar-ı Tevhid'i bilmek eyledi davet Muhammed Çünkü eyledin icabet her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Gir sen irfanı cennete gark ol sefa'yı izzete Ermek dilersen devlete her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Sivadan kalbin eyle pak tecelli etsin hubb'i Hak Sücud-i kalb odur mutlak her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Tevhid et Hakk’ı Hak ile Efal, sıfat u zat ile Gir ol vücud-i vahide her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Mahvet vücudun kıl fena Fenayı tamda bul beka Yetmez mi sana bu safa her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Uyandır kalbin arif ol Salat-ı hamse dâhil ol Huzur-ı Hakk'a kaim ol her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle Fehmi'nin sözün yad eyle sırrına ermek cehdeyle Ol dil canı şad eyle her nefes zikrullah eyle Kalb ile fikrullah eyle 53


Esrar-ı Hak: Hakk’ı bildiren sırlar, zevkler İcabet: Davete gelme İrfanı cennet: Zevkle yaşanılan cennet Safayı izzet: Ululuğun sefası Siva: Hak’tan başka olanlar. Dünya Sücudu kalp: İdrak secdesi Vücud-u vahit: Bir vücut Salat-ı hams: Beş vakir namaz Yad: Anma Ceht: Gayret

54


* Gezme avare bakma ağyare Bul derde çare aşk ateşinde Bakma sol sağa olma sen karga Ver zevk dimağa aşk ateşinde Bil işin fendin bilesin kendin Gör ol Hu bendin aşk ateşinde Bakma uzağa düşme tuzağa Dal gülşen bağa aşk ateşinde Sanma sen gayrı Hak senden ayrı Bul bu esrarı aşk ateşinde Âşıksan candan korkma sen nardan Yan çık evhamdan aşk ateşinde İstersen yarı kaldır hicabı Seyret cananı aşk ateşinde Oku akaid, anla fevaid Bul sen hakayık aşk ateşinde Fehmi kıy cana gir bu meydana Yan ol pervane aşk ateşinde

55


Fend: Hile, çözüm yolu Hu bendi: Hu’ya erme zevkinin yeri Gülşen: Gül bahçesi Hicap: Örtü, perde Akait: İnançlar Fevait: Faydalar Hakayık: Gerçekler, özler

56


* Hak buyurdu "Fezküruni" Emre taat etsene Gafil olma her nefeste Hakk'a zakir olsana Çün buyurdu Hak Teâla Sem'-i kalbi açsana "Kad fetenna kavmeke" de Sen rumuzu bilsene "Lillahi'l-emru cemia" Kelamın fehmetsene Geç ikilik nispetinden Fail Allah bilsene Çünkü mevsuf Hak oluptur Böyle nazar etsene Hem "Semi'ul basir" Ol'dür "Ayne'l-yakin" görsene Çün vücudun Hakk'a mazhar Zatına mahvolsana Yok edip kendi vücudun "Küntü kenz" i bulsana "Küllü men aleyha fanin" Sırrın agâh olsana Baktığınca şeş cihette Vech-i Hakk'ı görsene Talibi sırr-ı hüviyyet Menbaından içsene Bir zaman çıkıp bekaya Hakk'ı zahir görsene 57


Fezkürüni: Beni anınız. Bakara suresi 152 Taat: Boyun eğme Sem’i kalb: Gönül kulağı Kad fetenna kavmeke: Biz kavmini imtihan ettik. Taha suresi 31 Rumuz: Hikmetler Lillahil emru cemia: İşlerin tümü Allah’ındır. Ra’d suresi 31 Mazhar: Görüntü yeri Küntü Kenz: Gizli bir hazine idim Küllü men aleyha fanin: Dünya üzerindeki her varlık yok olucudur. Rahman 26 Agah: Bilen Şes cihet: Altı yön Vech-i Hak: Hakkın yüzü

58


* Ey üftade, gönlünden de La İlahe İllallah Berkeylesin dilinden de La İlahe İllallah Delet-i eman budur Kamil-i iman budur Cenneti açan budur de La İlahe İllallah La İlahe İllallah lafzını Tevhid sanma Evrad, esmada kalma de La İlahe İllallah Bu lafzı suret durur içi hikmet doludur Dosta vuslat buldurur de La İlahe İllallah Manası ab-ı hayat içenler görmez memat Münkir Nekir'e cevap de La İlahe İllallah Cennete asan çıkar âlem-i ervaha uçar Kabrine rahmet saçar de La İlahe İllalllah Yakın eder uzağı atar yoldan tuzağı Siler hesap mizanı de La İlahe İllallah Budur mümine Burak kuş gibi geçer sırat Nar-ı nirandan berat de La İlahe İllallah Cehl-i süfyanın kaçar irfanın kanat açar Dost iklimine uçar de La İlahe İllallah Fehmi'ye haldaş budur yolunda yoldaş budur Dilinde dildaş budur de La İlahe İllallah

59


Üftade: Düşkün, âşık Berkeylemek: Çakma, taşma Devleti eman: Korku olmayan ülke Lafz-ı suret: Yalnız dış yüz Memat: Ölüm Münkir Nekir: Kabirde sual soran melekler Asan: Kolay Âlem-i ervah: Ruhlar âlemi Nar-ı niran: Cehennem ateşi Berat: Kurtuluş belgesi Dildaş: Gönül arkadaşı, sevgili

60


* Seherde meskanede Her nefes derim Allah Bu beyt-i dilhanede Her nefes derim Allah Dünyada yok pazarım Ukbaya yok nazarım Dilde daim ezkarım Her nefes derim Allah Havfederler cahiller Mahzun olur zahidler Lahavf olur âşıklar Her nefes derim Allah Allah derim hep candan Sensin benden zikreden Bildim gayrı yok Senden Her nefes derim Allah Gitti cehl-i dalalet Geldi nur-i hidayet Erdi Hak'tan inayet De La İlahe İllallah Hu derim Ya Hak derim Ya Hayyel kayyum derim Ev edna'nın bahrında Her nefes derim Allah Yandım aşkın narına Yok oldum dost varına Fehmi'yim dildarıma Her nefes derim Allah 61


Seher: Tan vakti Beyti dilhane: Gönül Nazar: Bakma, bakış Havfetme: Korkma Lahavf: Korkusuz Cehl-i delalet: Sapıklığın verdiği bilgisizlik Ev edna: Daha yakın

62


* Zikrederim dost seni Derim Allah Allah İçtim "Tesnim" kevseri Derim Allah Allah Ey Hudavend-i cihan Anılırsın bimekan Senden sana her zaman Derim Allah Allah Ne göktesin ne yerde Ne mürdesin ne zinde Sen mevcutsun her yerde Derim Allah Allah Ne şarktasın ne garptasın Ne sağda ne soldasın Bilir iken bendesin Derim Allah Allah Aşkın ile dolmuşum Yanıp büryan olmuşum İlelebed beyhuşum Derim Allah Allah Aşk ile pazarım var Bimisal bir yarim var Her nazar ihsanı var Derim Allah Allah Ey Kerim ü Zü'l-Fettah Zikrin Fehmi'ye miftah Etti gönlümü iftah Derim Allah Allah 63


Tesnim kevseri: Cennet suyu Hüdavend: Sahip Mürde-zinde: Ölü-diri Şark-garb: Doğu-batı Beyhuş: Kendinden geçen Zülfettah: Bolbol açan, veren Miftah: Anahtar İftah: Açma, fethetme

64


* Ey Gönül, sen aşkı yar et Bin ol burağa seyran et Akl-ı Cibril'in burhan et De La İlahe İllallah Hicr-i kesretten uzlet et Fakr-i fenada sohbet et Bahr-ı vahdet'e vuslat et De La İlahe İllallah Bu faniye bak, al ibret Seraptır ancak şuhud et Beka-yı zatı vatan et De La İlahe İllallah Yoksun yokluğuna sabret Varlığın Hak'tandır şükret Hak'la Hakk'ı hem fikret De La İlahe İllallah Allah de her nefes zikret Oynasın kalb-i basiret Murg-ı ruhun alsın lezzet De La İlahe İllallah Tefekkür eyle bir saat Bir saatin olsun bin saat Budur ol makbul ibadet De La İlahe İllallah Fehmi fehminde sen sabret Kulsun Rabbine taat et Fakr-i devletine fahret De La İlahe İllallah 65


Akl-ı Cibril: Cebrail mesafesindeki akıl Burhan: Delil, dayanak Hicri kesret: Kalabalıktan doğan ayrılık Uzlet: Çekinme, kaçınma Bahri vahdet: Birlik denizi Şuhut: Bakıp görerek düşünme Bakayı zat: Zatın ölümsüzlüğü Murgi ruh: Gönül kuşu Fehm: Anlamak Fakri devlet: Yoklukta alınan yücelik Fahret: Övün

66


* Gelin derviş olalım İlm-i irfan bulalım Zikre meşgul olalım De La İlahe İllallah Emreder Kur'an'da Hak "Fezküruni" dedi bak Oku ondan bir sebak De La İlahe İllallah Zikredenler mest olur Allah ile dost olur Her murada rast olur De La İlahe İllallah Bülbül olan zar olur Yanar içi nar olur Sonunda gülzar olur De La İlahe İllallah Güle bülbül olalım Bülbüle gül olalım Doğru yolu bulalım De La İlahe İllallah Lafz-ı Tevhid nedelim Taklidi terkedelim Sırr-ı Tevhid bilelim De La İlahe İllallah Nakşibendi şöhretin Melami'dir siretin Talibi'nin zimmetin De La İlahe İllallah 67


Fezkürüni: Beni zikredin. Bakara suresi 152 Sebak: Ders Zar: İnleme Lafzı tevhid: Tevhidin dış yüzü Sırrı tevhid: Tevhidin iç yüzü Siret: İçyüz

68


* Gelin Tevhid edelim La İlahe İllallah Hakk'a doğru gidelim La İlahe İllallah Dertlerimiz dermanı tenlerimizin canı Canlarımız cananı La İlahe İllallah Hakk'a doğru gidelim Hak'la Hakk'ı bulalım Hak yolunda ölelim La İlahe İllallah Nar-ı aşka dalalım yanalım kül olalım Bahr-ı vahdet bulalım La İlahe İllallah Sular gibi akalım kuşlar gibi uçalım Dost ile buluşalım La İlahe İllallah Sular gibi çağı çak dolaşalım dağ u dağ Bulalım umman-ı Hak La İlahe İllallah İçelim meyhaneden olalım divaneden Çıkalım bu haneden La İlahe İllallah Tacu tahttan geçelim keçe külah nedelim Nurdan hırka giyelim La İlahe İllallah Karga, bülbül halinden anlamaz hiç razından Talibi'nin sözünden La İlahe İllallah

69


Çağı çak: Suyun akarken çıkarttığı ses Umman-ı Hak: Hak deryası Hırka: Edep, erkan, hal Raz: Sır

70


* Ey kardeş gel de Allah zikredin dedi Allah Her nefeste de Allah budur makbul indallah Zikrin olsun hubbullah fikrin olsun fikrullah Hubbun olsun hubbullah hiç kalmasın gayrullah Aşkın olsun aşkullah zevkin olsun zevkullah Seyrin olsun seyrullah çünkü oldun ehlullah Allah de avaz eyle ten kafesi çak eyle Can kuşun azad eyle vuslat etsin ilallah Kalb evini pak eyle ravza-i rıdvan eyle Hur ile gılman eyle zevke er sen Abdullah Mademki ben bende yok sen senlikle sende yok Hak'tan gayrı nesne yok her görünen vechullah Aç gözün ibretle bak görünen değil mi Hak Fehmi'nin sözü mutlak zahirim dedi Allah

71


İndallah: Allah katı Hubb: Sevgi Gayrullah: Allah’ın sevgisinden gayrı olanlar Avaz: Haykırma Çak: Parçalamak Ravza-i Rıdvan: Güzel yer Abdullah: Allah’ın kulu Vechullah: Hakk’ın yüzü

72


* Ey şeyda'yı Hak de Allah Allah Ver kalbe berrak de Allah Allah Leyl ü neharda her bir zamanda Cümle mekânda de Allah Allah Zakir ol Hakk'a fikretme başka Arif ol Hakk'a de Allah Allah Hu dolu camdan iç dost elinden Aksın dilinden de Allah Allah Bülbül ol seste çağır kafeste Her bir nefeste de Allah Allah Fiilin et zail Hak olsun fail Gör Hakk'ı zahir de Allah Allah Ol Fehmi zakir kalb olsun tahir Konsun misafir de Allah Allah

73


Şeydayı Hak: Hak için haykıran Berrak: Duruluk Leylü nehar: Gece ve gündüz Zail: Yok olan Tahir: Tertemiz

74


* Bu âlem mebdei sensin Evvelsin Ya Rasulallah Nübüvvet hatemi sensin Ahirsin Ya Rasulallah Cem'i kurb-i feraizde Batınsın Hak olur zahir Nevafil kurb-i hazrette Zahirsin Ya Rasulallah Senin esrar-ı miracın Fenafillah olan bildi Bekabillah bulan erdi o zevke Ya Rasulallah Makam-ı "Kabe kavseyn"e Nebiler hep ayak bastı "Ev edna" sırrına sadr-ı Eminsin Ya Rasulallah Sen ol şahı kevneynsin kamu kullar sana muhtac "Samed" ismine mazharsın Şerif'sin Ya Rasulallah Makamı-ı Mahmud'un sırrın sana bahşeyledi Allah Reis-i enbiya sensin İmamsın Ya Rasulallah Sen ol bahr-ı hakayıktan çıkan bir dürr-i yektasın Sarraflar kıymetin takdir edemez Ya Rasulallah Ol bahr-ı ilmin emvacı Yedi kat göklerin açtı Ol sahra-yı "ama"nın Anka'sısın Ya Rasulallah Sen ol mahbub-ı Hazret'sin sen'i vasfedemez Fehmi Sen ol mahzen-i hikmetsin hakim'sin Ya Rasulallah

75


Mebde: Başlangıç Nübüvvet hatemi: Peygamberliğin sonuncusu Cemi kurbi feraiz: Farz ibadetlerle Hakk’a yaklaşma Nevafil kurbi hazret: Nafile ibadetlerle Hakk’a yaklaşma Kabe kavseyn: İki yayın uç uzaklığı. Necim suresi 9 Ev edna: Daha yakın. İlmi tevhidin son makanı Sadrı emin: Güvenli kişi Şahı kevneyn: İki cihan önderi Samed: Hiçbir şeye muhtaç olmayan Mazhar: Görüntü yeri, zuhur eden yer Şefi’: Şefaat ve af sahibi Bahşeyledi: Karşılıksız verdi Reisi enbiya: Peygamberlerin önderi Bahrı Hakayık: Gerçekler denizi Dürrü yekta: Eşsiz, tek inci Bahri ilmin emvacı: İlim denizinin dalgaları Sahrayı aman: Güvenlik veren bölge Mahbubu hazret: Hakk’ın sevgilisi Vasfedemez: Anlatamaz Mahzeni hikmet: Hikmetlerin gizlendiği yer

76


* Gönül Tur-i Sina'sından tecelli etti çün Allah Erişti "saika"salik hemen oldu fenafillah Fenafillah bulan salik olur nefsine hem faik Bulur bir sermedi varlık görür hep "Semme vechullah" O "küntü kenz-i mahfi"den hemen zahir olur bir nur Ona vahdet vücud derler olur zahir cemalullah O vahdet-i vücud dersin oku İnsan-ı Kâmilden Ona "Ümmü'l-kitab" derler okunur onda ilmullah O "Seb'a-i mesan" dürrü O kenz-i mahfiye kondu O bir "Beyt-i emin"dir kim durur hem onda sırrullah O mirat-ı Muhammed'dir görünmez masiva onda O bir nur-u mücelladır odur mazhar-ı zatullah Ara bir Mürşid-i dana seni hem eylesin agâh Hem ihsan eylesin her gâh bulursun tez visalullah Odur sırr-ı "Nefahtü" hem nefholdu Âdem’e ol dem Buyurdu "Edeler secde" Melekler Ademe'e Allah Ara bul Âdem’i nerde tenezzül eyle et secde Geçip kibrinden et tövbe suçun afveylesin Allah Odur ab-ı hayat bahri içenler oldular naci Bulup hayyü'l-ebed baki beka ender bekabillah Gel ey Fehmi ara bir yar seni Allah'a etsin yar Musa ol etme sen hiç ar ki Hızr'a göndere Allah

77


Turisina: Tur dağı. Hz Musa’nın Hak’la konuştuğu dağ, varlık. Saika: Ölüm, yıldırım Faik: Üstün Sermedi: Ebedi tükenmez Semme vechullah: Allah’ın yüzü oradadır Küntü kenzen mahfiyya: Ben gizli bir hazine idim. Hadisi kutsi Ümmül kitap: Kitabın anası. Fatiha suresi. Mürşid-i Kamil Seb’ai mesan dürrü: Yedi eşsiz inci Kenzi mahfi: Gizli hazine Beyti emin: Güvenilir yurt, gönül Mirat: Ayna Masiva: Hak’tan gayrı olanlar Nuru mücella: Parlayan ışık Mazhar-ı Zatullah: Hakk’ın zatının görüldüğü yer Dana: Bilgin Ahah: Haberdar, bilgili Gâh: Zaman Visalullah: Allah’a kavuşma Sırr-ı nefahtü: “Üfledim” sözünün sırrı Nefholdu: Üflendi Naci: Kurtulan Hayyülebed baki: Ölümsüz Beka ender bekabillah: Allah’ta var olduktan sonra varoluş

78


* Bir aceb sırra eriştim eyvallah Buna esrar-ı aşk derler eyvallah Bunu âlim avam bilmez eyvallah Buna ilm-i irfan derler eyvallah Buna sırr-ı Kur'an derler eyvallah Bunu ehl-i hicap bilmez eyvallah Bunu ehl-i sevap bilmez eyvallah Bunu Hızr u İlyas bilir eyvallah Buna vasl-ı beka derler eyvallah Buna sırr-ı Mustafa derler eyvallah Bunu al-i aba bildi eyvallah Buna "Seb'a-'l-mesan"dendi eyvallah Buna ilm-i Huda derler eyvallah Buna sırr-ı Kur'an derler eyvallah Bu bir kenz-i ahfadır kim eyvallah Bu bir mülk-i bekadır kim eyvallah Bu bir fazl-ı Huda'dır kim eyvallah Buna ihsan-ı Hak derler eyvallah Buna dad-ı Hak derler eyvallah Bu bir ahd-ü vefadır kim eyvallah Buna ilm-i felah derler eyvallah Buna feyz ü necat derler eyvallah Bu bir sırr-ı safadır kim eyvallah Bu Fehmi'ye atadır kim eyvallah 79


Acep: Tuhaf Ehli hicap: Gerçeğe örtülü kimseler Ali aba: Ehl-i Beyt Seb’al mesan: Yedi kat Kenz-i ahfa: Çok gizli hazine Fadl-ı hüda: Hakk’ın ihsanı İdadı Hak: Hak vergisi İlm-i felah: Kurtuluş ilmi Feyz-i necat: Kurtuluşun verdiği zevk Ata: Hediye

80


* Geldi dile dildarım Dedim Elhamdülillah Gördü gözüm didarım Dedim Elhamdülillah Seni sanırdım ayrı Benden uzak bir tanrı Bildim değilsin gayrı Dedim Elhamdülillah Erdi ilmim birliğe Yer kalmadı benliğe Doldu gönlüm senliğe Dedim Elhamdülillah Sen bu halkı var ettin Zatına burhan ettin Âdem’i mirat ettin Dedim Elhamdülillah Tendir bu cana beden Candır canana beden Sensin sultan hükmeden Dedim Elhamdülillah Sen zahir hem nihansın Ariflere ayansın Bildim bende mihmansın Dedim Elhamdülillah Kenz-i mahfi'den bir ses Etti Fehmi'ye nefes Her zamanda yek nefes Dedim Elhamdülillah 81


Dildar: Sevgili Didar: Gülyüz Burhan: Delil, dayanak Nihan: Gizli Ayan: Açık seçik Mihman: Konuk Yek nefes: Tek soluk

82


* Takdir-i Huda sebtetti ceza Olunur kaza hükmü ezeli Ezeli Süfyan hep oldu beyan Etmedi iman oldu şeytan Şol ki Semud'dur mezhebi yoktur Fesadı çoktur etti tuğyanı Şol ki Belkıs'tır imanı hastır Gör nice bildi ol Süleyman'ı Talibi zevkte mülk-i vahdette Bu can kafeste etti seyranı

83


Takdiri hüda: Takdiri ilahi Sebdetti: Gerektirdi Hükmü ezeli: Ezelde yazılan hüküm Ezel: Evveli olmayan başlangıç Semud: Peygamber Hz Salih’e başkaldıran milleti Tuğyan: Haddi aşma. Azma Belkıs: Hz Süleyman’a inanan ve eşi olan Sebe Kraliçesi Has: Katıksız Mülk-ü vahdet: Birlik sarayı

84


* Nefret etme karga bülbül halinden Yan gülün narına bülbüller gibi Mest olmuştur onlar gül cemaline Mestane ol sen de bülbüller gibi Ol şeyda bülbüle sen ta'neyleme Ah ile zarından bizar eyleme Ol bir sırra ermiş inkâr eyleme Yan gülün narına bülbüller gibi Mestane ol sen de bülbüller gibi Bülbüller geçtiler senin meskenden Durulmaz ol yerde kokmuş laşeden Koksana sen de bir gül menekşeden Yan gülün narına bülbüller gibi Mestane ol sen de bülbüller gibi Hiç güller yanından sen geçmez misin? Güllerin kokusun sen hissetmez misin? Bu kokmuş laşeden vazgeçmez misin? Yan gülün narına bülbüller gibi Mestane ol sen de bülbüller gibi Seherlerde Fehmi uyuyup yatma Gafiller narına kendini atma Huzur et, abid ol Hak ile Hakk'a Yan gülün narına bülbüller gibi Mestane ol sen de bülbüller gibi

85


Şeyda: Şakıyan, öten Ta’n: Hakaret Zar: İnleme Bizar: Bıkma, usanma Mesken: Yurt Laşe: Kokuşmuş, pislik, leş Abid: Kul

86


* Medet senden medet mürşidim Ali Dermanım Muhammed, tabibim Ali Hitab-ı ezelde ikrarım Ali Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Muhammed Mustafa âlem serveri Ebubekir, Ömer, Osman yareni Hakikat sırrında Ali mahremi Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Ol Hasan Hüseyin Ali evladı Şehit olup uğruna verdiler canı Gönülden sevenler buldu necatı Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Muhammed, mahzen-i sırr-ı İlahi Ali gevherlerin sakisi, veli Bize ihsan etti, ab-ı kevseri Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Muhammed ruhuna hezaran sala Sıdk ile diyenler buldular felah Talibi kuluna buldur sen necat Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali

87


Server: Önder Yaren: Dostlar Mihman: Konuk Necat: Kurtuluş Mehzeni sırr-ı ilahi: İlahi sırların hazinesi Gevher: Cevher, can Hezaran: Binlerce Felah: Kurtuluş

88


* Nevm-i gaflette olanlar, mürde mareler gibi Kördür onun gönlü gözü, çeşm-i a'malar gibi Almadı onlar nasihat, her murattan bineva Kalb-i mahtum bitefekkür. ayn-ı mevtalar gibi Ta ezelden bu harabe, niceler dayf oldular Buldular fena nihayet, dud-i semalar gibi Duydu âşıklar kulağı, dost visalinden haber Zar u giryan oldular hep, dildar şeydalar gibi Arif olan buldu irfan, canına can eyledi Lem'an etti nuru Tevhid, Dürrü yektalar gibi Dost cemalin görmeye, can attılar pervane veş Kül edip savurdular ol, varlığı harman gibi İhtiyarı mevt edenler, buldular vasl u lika Daldılar ol bahr-i zata, Mevc-i deryalar gibi Açtılar kanat bekaya, ettiler azm-i visal Sır olup âlem gözünden, Murg-ı ankalar gibi Yumdular dünyaya gözün, masivadan bihaber Tuttular vahdette mesken, Ferd ü yektalar gibi Hubb-i fillahtır muhabbet, dillerinde gayrı yok Açmış irfan yüzlerinde, Gül-i ranalar gibi Fehmi mahremdir hakikat, bahrının gavvasıdır Libas-ı Şer'i büründü, giydi dibalar gibi

89


Nevmi gaflet: Hak’tan uzak tutan bilgisizlik uykusu Mürde mare: Ölü, hasta kişiler Çeşmi ama: Gözü kör Bineva: Nasipsiz Kalbi mahtum: Gönlü kapalı Bitefekkür: Düşüncesiz Dayf: Misafir Düdi sema: Gök kuşu Zarı giryan: İnleyip ağlayan Dildar şeyda: Şakıyan sevgili Lem’an: Parıltı Veş: Gibi İhtiyari mevt: İsteyerek ölüm Vaslı lika: Buluşma Bahrı zat: Varlık denizi Mevci derya: Denizin dalgası Azmi visal: Kavuşma isteği Murgı anka: Kaf dağında yaşayan kuşun adı Ferdü yekta: Eşsiz kişi Hubbu fillah: Allah sevgisi Rana: Güzel Gavvas: Dalgıç Libası Şer’: Şeriat elbisesi Dida: İpekli kumaş

90


* Geldi bir nur maşrikiden, tulu-i afitab gibi Ref edip zulmet-i cehli, etti münevver bizi Edelim Elhamdülillah, şahımız alicenap Evveli hüznile gamdı, şimdi hal etti bizi Kal’e geldi cümle ihvan, ettiler söz iftinan Hem’i fakat buldu emraz, etti hoş vücut bizi Bir şeceri aşı etmiş, idi aglat istiab Geldi Kâmil himmetiyle, etti has rumman bizi "Ve nefahtü fihi min ruhi", bu sırdır bilsene Çünkü bunda la'net oldu, etmeyen ikrar bizi Ehl-i suret cennetinden, biz feragat eyledik Hem kelamı Hak'tan aldık, ruh-i has etti bizi Kazaeynin kamileyninden, olundum bir vekil Bilmedi eşrar bu emri, pürziya etti bizi Pirimiz kutb-i cihan, himmetidir şüphe yok Bahr-ı ilmin cür'asından, etti mestane bizi Ehl-i aklın cennetini, Talibi emre harap Bu nidayı güş edenler, su-i zan etti bizi

91


Maşrik: Doğu Tulu-i afitab: Güneşin doğuşu Ref etme: Kaldırma Zulmet-i cehl: Cehalet karanlığı Alicenap: Yüce Hal etme: Coşkunluk, cezbe Kal: Söz, dil İftinan: Türlü türlü söz söyleme Hem’i fakat: Lakin olduğu gibi Emraz: Hastalık Şecer: Ağaç Aglat istiab: Yanlışlar kaplamış Has rumman: Katıksız nar meyvesi "Ve nefahtü fihi min ruhi": Ona kendi ruhumdan üfledim. Feragat: Hakkından vazgeçme Ruhu has: Arı gönül Kazaeyn- Kamileyn: Kaza-kader. Pir Eşrar: Kötü olan kişiler Pürziya: Baştan başa ışıklı Kutbu cihan: Cihanın önderi Bahr-ı ilmin cür'ası: İlim denizinin kadehi Nidayı güş: Çağrıyı duyma Sui zan: Kötü olarak anlama

92


* Muhammed birliğe edince sala Ali Zülfikar saldı dört yana Ol güruha dâhil buldular felah Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Hakikat şehrinde durduk namaza Âşıklar kıblesi "Semme vechullah" Dört tekbirle cümle uyduk imama Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Muhammed'e Kur'an indirdi Allah "La taknetü" dedi "Min rahmetillah" Biz mahrum olmayız şahımız Ali Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Ehl-i beyt'i kasteyledi ol Mervan Susuzluktan şehid oldular sıbyan Âşıklar ciğerin kıldılar büryan Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Ol Yezid Muaviye etti hıyanet Ederiz canına binlerce la'net Şehit oldu imamlar koptu kıyamet Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Hasan'la Hüseyin ciğerpareler Âşıklar kalbinde açtı yareler Tabipler bu derde bulmaz çareler Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanımdır Ali Ali'nin şöhreti denildi Haydar Ma'rifet kılıcı ismi Zülfikar Bu esrarda Fehmi eyledi ihbar Medet Ya Muhammed şahımdır Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali 93


Güruh: Cemaat, zümre Mihman: Konuk "La taknetü min rahmetillah": Allah’ın rahmetinde ümidinizi kesmeyin. Zümer 53 Penah: Sığınınlan yer, kişi Sıbyan: Çocuklar, bebekler Haydar: Aslan İhbar: Haber verme

94


* Ali'dir Muhammed yolunda yoldaş "Ledünni ilmi"nin sırrında sırdaş "Ev edna" bahrının seyrinde kardeş Canımın içinde cananım Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Ali'ye Hak dedi Haydar-ı Kerrar Ona mensup oldu dildar Zülfikar Muhammed gönlünde yer tuttu ol yar Canımın içinde cananım Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Ali'nin sırrına akıllar ermez Eren dahi olsa meydana vermez Âlem Haydar olsa kör olan görmez Canımın içinde cananım Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Ali'dir tarikat yolunda rehber Hakikat burcunda eyledi siper Ona ilka oldu nutk-i Peygamber Canımın içinde cananım Ali Her den gönlümdeki mihmanım Ali Âdem var olmadan Muhammed ile Birlikte idiler sırr-ı müphemde İkisi bir geldi veçhi-i Âdem’de Canımın içinde cananım Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali

95


Zuhur edip geldi Şah-ı enbiya Ona hem dem oldu Ali Mürteza Ali şahtır, Muhammed’dir şehinşah Canımın içinde cananım Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali Fehmi ol şahın yolunda kurban Ondandır elimde bulunan ferman Dertli olan canlar buldular derman Canımın içinde cananım Ali Her dem gönlümdeki mihmanım Ali

96


* Gönül şehri sarayında Gözüm gördü dilarayı Nice inkâr edem zahit Ki gördüm ben o bedrayı Benim ol âşık-ı berdar Benim ol arif-i esrar Benim ol vasıl-ı didar Eden seyran o dergâhı Benim ilm-i şuhudumdan Hep oldu aciz âlimler Onun çün kaldılar mahcup Görünmez derler Allah'ı Gerek âlim gerek zahid Ki bilmez nefsini tahkik Onun imanı hep taklid Eder inkâr "ev edna"yı Buna seyr ü süluk eden Okur derslerini her dem Gönül levhinde arifler Eder ezber "Evedna"yı Bu mümkinat seraptır hep Vücudu Hak ile kaim Meratiple olur zahir Muhittir cümle eşyayı Gel ey Fehmi vücudundan Eser bırakma varlıktan Fena ender fena ol kim Sivasız gör müsemmayı 97


Dilara: Sevgili Bedir: Dolunay Berdar: As覺lan Arif-i esrar: Gizlilikleri bilen M羹mkinat: Sonradan var olan varl覺klar

98


* Aşkın meyinden, bir kadeh içtim Serhoş göründüm, ağyara karşı Mir'atı ef'al, gösterdi sun'un Nakkaşın gördüm, gergefe karşı Necm ü kamerdir, şemsin sıfatı Durdular kıyam, zatına karşı Bülbüle gelse, baharın zevki Nice sabreder, ol güle karşı Olsa muhabbet, vasl-ı mahbuptan Cennet kurulur, aşığa karşı Şems-i hakikat, doğmuş görünse Muhabbet olmaz, esmaya karşı Pervane duymaz, zevk-i vuslatı Yandı kül oldu, cemale karşı Vuslat-ı yarla, halvet olanlar Bakmaz hiç gözü, ağyara karşı Zeliha'ya sor, halet-i aşkı Oldu divane, Yusuf'a karşı Ehl-i aşkı sen, sanma serseri Muhabbeti var, Allah'a karşı Fehmi âşıksan, ma'şuk'un tanı Doldur kadehi, ol yara karşı

99


Mir'atı ef'al: Fiillerin aynası Sun: İş, yapıt, sanat Nakkaş: Nakşeden Gergef: Üzerinde nakış yapılan alet Necm ü kamer: Yıldız ve ay

100


* Ela ey âşık-ı mahbup diyem sana ki icmali Kamu bir noktadır cümle bu âlemde nihan etti Onun veçh-i cemalini celali ihticab etti Ki bu sırdan sıfat esma ki zatını hicap etti Hakikat bir şecerdir kim ne maşriki ne mağribi Onun zıll-ı hayalinden sıfatını beyan etti Bu ekvan bir fener misli içinde zattır şem'i Ziyası fi'line benzer bu âlemden cila etti Behey âşık nedir aşkın bana bildir nedir fikrin? Bu manadan haber bilsen nice esrar beyan etti Edenler zar u efganı bulurlar gül ü gülzarı Çün oldular bülbülün canı onun çün can feda etti Bu Talibi talep kıldı maarif kenzini buldu Hakayık remzini bildi bilen remzi imam etti

101


Ela: Ey İcmali: Özetle Nihan: Gizli İhticab: Perdeleme, örtme Şecer: Ağaç Maşrik, mağrib: Doğu, batı Zılli hayal: Hayalin verdiği gölge Ekvan: Âlem, evren Şem’: Mum, fitil Maarif kenzi: İç bilgiler hazinesi Hakayık remzi: Gerçeklerin sembolü

102


* Ölmeden evvel ölüp Kabre giren anlar bizi Haşrolup haşrolmadan Mahşer gören anlar bizi Murg-ı Anka ismine Bülbül olanlar anlamaz Mavera-yı Kaf olup Anka olan anlar bizi İlm u irfan mahzeni Hak'tan gelir sanma kitap Cümle ilm u irfana Mahzen olan anlar bizi Biz o zerreyiz muhit Şemse karıştı varımız Ol hakikat şemsine İlhak olan anlar bizi Derya-yı ab-ı hayattan İçmişiz ermez memat Umman-ı ab-ı hayattan Gavvas olan anlar bizi Söylenen bir kuşdilidir Bilmeğe irfan gerek Tevhidi murg-ı zebandan Ders alan anlar bizi Fehmi'yi siretle görmek Kimseye olmaz nasip Bihuruf u lafz u savt Sohbet bilen anlar bizi 103


Haşr: Kıyamette toplanma Mahşer: Kıyamette toplanma yeri Murg-ı Anka: Anka kuşu Mavera-yı Kaf: Kaf dağının arkası Mahzen: Hazine Muhit: Kaplayan İlhak olan: Katılan Derya-yı ab-ı hayat: Dirilik suyunun denizi Memat: Ölüm Gavvas: Dalgıç Murg-ı zeban: Dil kuşu Bihuruf u lafz u savt: Sessiz harfsiz

104


* Gel ey âşık-ı Hakkani, ki gördün kendini fani Odur Allah Hüvel'l-Baki, odur ol Vacib-i Mutlak "Ene'l-Hak"sırrına er bak, ki sanma sen olupsun Hak Velakin sensin ol mazhar, ki Hak der senden "Ene'l-Hak" Ki sen bir mazhar-ı tamsın, olur kuvvende Hak zahir Ki sen ol abd-i batınsın, olursun Hak'ta müstağrak Bu yerdir âlem-i Berzah, dahi hem âlem-i ervah Bu yerdir ruhların kabri, ki nurla defnolundun bak O kabr-i vahdete düşmek, varıp bir ile birleşmek Visal-i dosta erişmek, ne güzeldir ne güzel bak O yerden açılıp perde, görürsün yerini nerde Bulursun cennetü'l-irfan, bakarsın gördüğün hep Hak Bu yerdir şehr-i hakikat, bu yerde zahir olur Hak Gören Hak'tır görünen Hak, muhittir ol bila ıtlak İlahi varlığınla hep, zuhur et bende ol zahir Kamu zerratımızla hem, bizi et zatına ilhak Gel ey Fehmi sen ol agâh, bu yerdir sırr-ı "Feeynema" Nere dönsen hemen Allah, o yüzden hali yer yok bak

105


Âşık-ı Hakkani: Hakkı seven Mustağrak: Garkolmuş, kaybolmuş Âlem-i berzah: Dünya ile ahiretin arasındaki âlem Âlem-i ervah: Ruhlar âlemi Kabri vahdet: Birlik yurdu Visal: Kavuşma Muhit: Kaplayan, saran Bila ıtlak: Şüphesiz Zerrat: Zerreler, azalar İlhak: Katma Agâh: Haberdar Hali: Boş

106


* Rah-ı aşka salik olmak Takdir-i ihsan gerek Derd-i Hakk'a sabır olmak Vüs'at-ı vicdan gerek Kahrı lütfu bir bilenler Buldular feyz ü necat Hayrı şerri Hakk'a nispet Alima irfan gerek Mahz-ı Tevhid'i bulamaz Olmayınca bir delil Ol hakikat şehrine Varmağa irfan gerek Dil verilmez her görünen Zındığa etme iman Ders-i Tevhi'i okumak Kamile ferman gerek Zühd ü takva ile bulunmaz Zevk-i Tevhid mahzeni Kenz-i bipayanı bulmak Uğruna kurban gerek Adeta evrad ve esma Oldu vuslata muhal Vuslat-ı dost uğruna Candan geçip berdar gerek Sıyt ve şöhrette kalanlar Bulmadı Fehmi reşad Aşıkın ma'şuk yolunda Yer ile yeksan gerek 107


Rah-ı aşk: Aşk yolu Takdiri ihsan: Güzel bir kader Vüs'at-ı vicdan: Geniş yürekli Alima: Âlimce, bilerek Mahz-ı Tevhit: Tevhidin özü Mahzen: Hazine Kenz-i bipayan: Sonsuz hazine Vuslata muhal: Vuslata engel Berdar: Asılmak Sıyt: İyi ün Reşad: İlerleme, zevk Yeksan: Bir olma, yok olma

108


* Ey gönül uslanmaz mısın? Uçarsın yorulmaz mısın? Hiç bir dala konmaz mısın? Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül Senin vatanın nerede? Mekân tutmazsın bir yerde Nasıl girdin sen bu derde? Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül Senin aslın neslin var mı? Bu yerde mahremin var mı? Senin derdin bilen var mı? Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül Yardan ayrıldın yastasın Gurbet ilde kafestesin Yanar için hasrettesin Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül Yârini gördüğün var mı? Divanda durduğun var mı? O sırdan haberin var mı? Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül

109


Bu yerde bir garipsin sen Görünür ki âşıksın sen Kişi bağrı yanıksın sen Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül Fehmi etme zar u giryan Bulunmaz derdine derman Yeter sana bu dert derman Dertli gönül deli gönül Düştün dilden dile gönül

110


* Canımı terk eyleyip canana geldim Ya Resul Derdimi sende bulup dermana geldim Ya Resul Nur-ı veçhinden zuhur edip eser bad-ı saba Misk-i anberle dolup reyhana geldim Ya Resul Gece gündüz zar ederdim bir kere görsem deyu Leyla'nın Mecnun'uyum didara geldim Ya Resul Ta ezelden cur'ayı nuş ettirip verdin bana Devredip ol aşk ile devrane geldim Ya Resul Çün ezel bezminde gördüm yüzünü ey dost senin Ol nazar etvariyle ikrara geldim Ya Resul Nar'ı firkat yaktı canı seyredip geldim sana Kalmadı ad ile sanım sen şaha geldim Ya Resul Talibi kulun kapında olmuşum naçar garip Fahri tammın izzetin ihsana geldim Ya Resul

111


Badı saba: Sabah rüzgârı Miski anber: Güzel koku Reyhan: Koku saçma Cur'ayı nuş ettirme: Kadeh içirme Ezel bezmi: İlk meclis, ilk zaman Etvar: Tavırlar, davranışlar İzzet: Yücelik

112


* Hasrete veda etti ol hüsnü hilkat ehli hal Âlem-i ervaha uçtu dünyada görmek muhal Evlad-ı Gavs Muhammed Nur'dur onun şöhreti İsmi Hakkı idi Hakk'a eyledi azm-i visal Sır olup âlem gözünden rıhlet etti vahdete Zikr u fikr ile müzevvak asla etti insilal Nur Muhammed'den okumuş idi ilm-i Lahut'u Kamil-i zaman idi ol ilmi hilmi bimisal Kenz-i irfan idi gönlü memlu-i hikmet idi Akıtırdı dil ve lebinden daim ab-ı zülal Her sözü ab-ı hayat can bahşederdi aşığa Kibir kin yok idi herkesle ederdi hasbihal Hızır idi kim görenin artar idi rif'atı Sıdk ile teslim olanlara verir idi neval Nefhasından hay olup vecde gelirdi mürde dil Feyz alırdı sohbetinden ehl-i dil al-i rical İhtiyari mevt ile daim ederdi iftihar Hubb-i dünya yok idi hiç söylemezdi kıyl u kal Âlim idi arif idi abid idi ol hümam Lem'an ederdi yüzünden Ahmedi hüsn-ü hisal Çünkü geçti dünyadan ol ehl-i fazl-ı zü'l-kemal Bağrımız yaktı firaki gönlümüz oldu melal Çok müteessir olduk ama nedelim hükmü kader İltimas yok imtiyaz yok kimseye vermez mahal Fehmi ol murg-ı humanın mevtini kıldı beyan Hem bin üç yüz altmış beş hicriydi tarihine sal

113


Hüsnü hilkat: İyi yaradılışlı Âlem-i ervah: Ruhlar âlemi Muhal: İmkânsız Rıhlet: Gitme Müzevvak: Nakış yapan, nakkaş İnsilal: Bir yere toplanma İlm-i Lahut: İlahi ilim, tevhit ilmi Hilmi bimisal: Eşsiz tevazu Memlü: Dolu Leb: Dudak Abı zülal: Saf, tatlı su Rif’at: Derece, yükseklik Neval: Bağış Mürde dil: Ölü gönül Ehl-i dil al-i rical: Gönül sahibi yüceler Humam: Himmetli Lem’an: Parıltı Ahmedi hüsn-ü hisal: Hz Peygamberin iyi huyları Ehli fadl: Fazilet sahibi Zü’l-kemal: Olgun Firak: Ayrılık Melal: Sıkıntılı Hükmü kader: Kaderin cilvesi Mahal: Yer Murgu huma: Devlet kuşu Sal: Yıl

114


* Ne aceptir zikrine tenbel terahi sevmezem Can ve dil zikrine mağruk olanı ben severim Kalbi mat hem dili rabt olanları hiç sevmezem Feth-i kalb-i dilküşa olanları çok severim Züht ile dembeste olmuş sofuları sevmezem Meydan-ı tevhid içinde demgüzarı severim Bağlanıp suretle hem gümrah olanı sevmezem Ahsen-i takvim sıfatla var olanı severim Efkâr-ı dünya ile dil hastayı hiç sevmezem Daima mesrur olup dilşad olanı severim Şol ki kargadır misali ehl-i aklı sevmezem Daima bülbül gibi zar, ehl-i aşkı severim Ucb u kibr ile bürünmüş dilazarı sevmezem Meslek-i Tevhid'de derviş dilşikarı severim Şol ki garazla ibadet eyleyeni sevmezem Bigaraz olup cemale yar olanı severim Dünya ve ukba için bülbül olanı sevmezem Vech-i Baki'ye yanıp pervaneyi ben severim Dili ikrar kalbi inkâr müslümanı sevmezem Ahdin ifa edip sadık olanı severim Talibi der mesleğinde reyb edeni sevmezem Baş ve can feda edip lareyb olanı severim

115


Terahi: Gevşek Mağruk: Batmış Mat: Donuk Rabt: Bağlı Feth-i kalb-i dilküşa: Gönlü açık sevgili Dembeste: Susmuş Demgüzar: Yaşayan Gümrah: Azgın, yoldan sapan Dilhasta: Gönlü hasta Mesrur, dilşad: Sevinçli, gönlü hoş Ucb u kibr: Kendini beğenme Dilazar: Gönül inciten Dilşikar: Gönül avcısı Garaz: Maksat, art niyet Ahdi ifa: Sözü yerine getirme Reyb: Manevi şüphe Lareyb: Şüpheye düşmeme

116


* Her zaman bülbül gibi efgan edeni severim Açılıp güller gibi handan olanı severim Misl-i behime olup bidert olanı sevmezem Mübtela-yı biilaç dertlileri çok severim İzzü cah ile kürşad mağrurları ben sevmezem Fakr ile fahreyleyip izet bulanı severim Tac ile hırka giyip suret düzeni sevmezem Tacı nurani olup beka bulanı severim Ruz u şeb esma ile şaşkın olanı sevmezem Ol müsemmadan haberi var olanı severim Dört duvar içinde halvet eyleyeni sevmezem Dost ile cilvette halvet eyleyeni severim Talibi der ki kafeste papağanı sevmezem Cism-i Kaf'tan içeri Anka olanı severim

117


Handan: Sevinçli, güleç Misl-i behime: Hayvan gibi Mübtela-yı bilaç: İlacı olmayan derde tutulan İzzü cah: Ululuk, büyüklük Küşad: Neşeli Fahr eyleme: Övünme İzzet: Yücelik Ruz u şeb: Gündüz ve gece Cilvet: Kaynaşma, coşma

118


* Gönlümün kararı yoktur, her saat bir haldeyim Bazı firkat bazı hasret, bazı mihnet içreyim Bazı mahrum bazı mağmum, bazı mahkûm olurum Bazı gurbet bazı vuslat, bazı cennet içreyim Bazı gafil bazı cahil, bazı âlim olurum Bazı ifrat bazı tefrit, bazı evsat içreyim Bazı şakir bazı zakir, bazı mezkûr olurum Bazı kesret bazı vahdet, bazı halvet olurum Bazı fakir bazı bahil, bazı sehi olurum Bazı zengin bazı şadan, bazı hayran olurum Bazı zahid bazı zındık, bazı sünni olurum Bazı arif bazı ma'ruf, bazı irfan olurum Bazı menfur bazı mergub, bazı âşık olurum Bazı giryan bazı uryan, bazı seyran olurum Bazı inkâr bazı ikrar, bazı şekte olurum Bazı havfsız bazı gamsız, bazı müzeyya olurum Fehmi'nin halleri çoktur, binde birin demedim Bazı gökte bazı yerde, bazı perde içreyim

119


Mağmum: Üzgün İfrat, tefrit: İleri gitme, geri kalma Evsat: Orta yer Şakir: Şükreden Zakir, mezkûr: Zikreden, zikredilen Bahil: Cimri Sehi: Cömert Şadan: Sevinçli Ma’ruf: Bilinen. Hak Menfur, mergub: İstenmeyen, istenen Giryan: Gözü yaşlı Şek: Şüphe Havf: Korku Müzeyya: Kaybolmuş

120


* Mest ü medhuş olmuşum Ben âşık-ı biçareyim Dertliyim derdim içinde Arzuyu dermaneyim Dün ü gün asker-i aşkı Davet ettim haneme Yağma oldu hep imaret Şimdi ben uryaneyim Aşığım aşka giriftar Yanarım her subh u şam Terk edip mal ü melali Bir acep viraneyim Ta ezelden döndü kaldı Üstüme bu aşk benim Yıktı varlık şehrini Baştanbaşa viraneyim Ma'şuk'un gamze-i çeşminden Dokundu bir kabes Yaktı kül etti vücudum Sanki bir peravaneyim Yana yana aşk oduyla Külli pürnur olmuşum Cism-i sadeften içeri Gizli bir dürdaneyim Cümle âlem halkı bunda Bilmediler sırrımı Talibi aklın verasında Gezip seyraneyim 121


Mest ü medhuş: Kendinden geçmiş Arzuyu dermane: Derman arzulayan Asker-i aşk: Aşk ordusu. Zikir İmaret: Varlıklar Giriftar: Düşkün, girgin Subh u şam: Sabah ve akşam Melal: Sıkıntı Gamze-i çeşm: Göz kırpması Kabes: Ateş parçası Külli pürnur: Baştanbaşa nurla dolu Sadef: Sedef Dürdane: İnci tanesi Vera: Terk etmek

122


* Ben aşkın narına pervane geldim İsmail'im canı kurbana geldim Leyla'nın zülüfü göründü bana Mecnun'um ben bunda divane geldim Yakup gibi ağlar iken Ken'an'da Yusuf'un didarın görmeğe geldim Musa olup bir dem asayı alıp Emriyle Firavn'un cengine geldim Şol Zülkarneyn gibi âlem gezerken Menba-i mağribin gölüne geldim Bir gece Muhammed ile mi'racta Ev edna bahrını seyrana geldim Kenz-i mahfi idim ilm-i ezelde Talibi'yim tende mihmane geldim

123


Zülüf: Saç lülesi Didar: Gül yüz Dem: An Cenk: Savaş Menba-i mağrib: Batıda olan pınar Mihman: Konuk

124


* Derviş olan Hakk'ı bulur dediler Gel gönül gel biz de derviş olalım Dervişlik yolunda kurban olalım Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül biz de Hakk'ı bulalım "Men raani fekad raalhak" demiş Muhammed'i gören Hakk'ı görürmüş Dervişlikten maksat bu esrar imiş Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül biz de Hakk'ı bulalım Meslek-i Resul'e biz de uyalım Ehl-i sünnet ve'l-cemaat olalım Muhabbet bahrından hisse kapalım Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül gel biz de Hakk'ı bulalım Bu aşk dedikleri bahr-ı ummandır İçinde cevheri, zevk-i vicdandır Bu benlik davası aşka perdedir Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül gel biz de Hakk'ı bulalım Bu tevhit muhabbetine doyulmaz Muhabbetten kaçan insan sayılmaz Mürşitsiz kimseye İslam denilmez Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül gel biz de Hakk'ı bulalım Muhabbet ne imiş nadan ne bilir İnsanlık remzini hayvan ne bilir Anadan kör doğan gündüz ne bilir Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül gel biz de Hakk'ı bulalım Talibi'yim bunda söylerim diraz Gelsin o fasıklar etsin itiraz Bu meclise dâhil olamaz kallaş Gel gönül gel biz de derviş olalım Gel gönül gel biz de Hakk'ı bulalım 125


Men raani fekad raalhak: Beni gören Hakk’ı görür. Hadis Meslek-i Resul: Hz. Resulullah’ın gittiği yol Nadan: Bilgisiz Remz: Sembol, rumuz Diraz: uzun

126


* Yoktan geldim dünyaya Bir beş on gün seyrana Seyran nedir bilmedim Gafil bulunup kaldım Tanrı birdir anladım Hak Muhammed belledim Gayba iman eyledim Taklit eyleyip kaldım Dünyayı attım arkaya Gönül verdim ukbaya Cennet için duaya Elim kaldırıp kaldım Cennetteki huriler Hep bakire dururlar Bir gün bana verirler Gönül eyleyip kaldım Cennet zevki pek hoştur Surette kalan boştur Sırete yol bulmadım Dağlar dolaşıp kaldım Cennet bugün göktedir Zevki yüksek yerdedir Ben karanlık bir yerde Yolu şaşırıp kaldım Âşık oldum cennete Ermedim ol devlete Fehmi gibi üftade Kuru sevdada kaldım 127


Üftade: Düşkün Gafil: Hakikatlerden habersiz Gayba: Gizli olan bilinmeyen Suret: Görülen dış yüzü Sıret: Görülmeyen asıl yüzü

128


* Uluhiyyette ehad Sensin Allah'ım benim Senin şanındır samed Sensin Allah'ım benim Dünyayı var etmeden Âdem’i halketmeden Ruhlar "Beli" demeden Sensin Allah'ım benim Ben bir cüz-i akdemim Ruhundan üflenmeyim Güneşten bir zerreyim Sensin Allah'ım benim Ben katreydim yol aştım Akıp nehre ulaştım Çağlayıp bahre düştüm Sensin Allah'ım benim Fehmi'de sen âlimsin Her umurda hâkimsin Sen duyar sen görürsün Sensin Allah'ım benim

129


Cüz-i akdem: Eski parça, önemli parça Katre: Damla Umur: İş, yer

130


* Kuruldu ol bezm-i ezel İkrarın verenler gelsin Açıldı gülşen-i vahdet Ol gülü derenler gelsin Okundu birliğe ezan Huzurda duranlar gelsin Olundu farza ikamet İmama uyanlar gelsin Şarab-ı aşkı içenler Mest olup meydana gelsin Şem-i tevhide can atan Yanmağa pervane gelsin İlm-i esrarı bilenler Mekteb-i irfana gelsin Muhabbet bahrına dalan Dergâhı seyrana gelsin Dost için cana kıyanlar Meclis-i kübraya gelsin Kevser-i Ali'den içen Fehmi'den peymane gelsin

131


Bezm-i ezel: İlk meclis İkamet: Ayağa kalkma. Farz namazı kılmadan yapılan dini işlem. Şem’i tevhit: Tevhit nuru Meclis-i kübra: Büyük meclis. Ahirette bir arada bulunulacak yer ve zaman. Kevser-i Ali: Yüce değerli cennet suyu Peymane: Kadeh

132


* Aldır beni aldır beni Dost yoluna döndür beni Bak yüzüme güldür beni Aşığın olayım senin Yandır beni yandır beni Pervaneye döndür beni Senlik ile doldur beni Hayranın olayım senin Al beni benlik kalmasın Senden gayrı var kalmasın Perde hicap hiç olmasın Seyranın olayım senin Âşık oldum çün ben sana Hub cemalin göster bana Bir kez bakam senden sana İrfanın olayım senin Gurbete çıktım çağında Düştüm kesret pazarında Bülbül gibi dost bağında Figanın olayım senin Aşkını verdin sen bana Yandım yakıldım ben sana Gece gündüz hep bir bana Seyranın olayım senin Talibi oldum ruyuna Yandım yakıldım uğruna Şefkat eyle ben kuluna Kurbanın olayım senin 133


Hicap: Örtü Figan: İnleme Ruy: Yüz Şefkat: Acıma

134


* Bu aklın maverasından ki nurdan bir saray gördüm İki âlemde misli yok ki dünya ile ukbadan Nazar ettim ona, gördüm dışında mana-yı hikmet İçinde türlü ni'met var gelir daim müheyyadan Onun âşıkları Nakşi okurlar ders-i Ma'şuk'u İçerler came-i aşkı şarab-ı layezaliden Onun ismi Hakikat'tır ki masivadan ol paktır Ona giren lamuhaftır ne kim ula ve uhradan Onun zerrin libasından giyer uşşakları her an Göremez haşa a'malar müberradır bu esmadan Çün esmada kalan kimse ne bilsin ol müsemmadan Bakar gözü görür suret haber bilmez muammadan Bu bir sahra-yı vahdettir ona herkes ayak basmaz Sanır sen ey Fehmi bilir herkes bu ahfadan

135


Mavera: Ard, arka Müheyya: Hazır Came-i Aşk: Aşk kadehi Şarab-ı layezal: Tükenmeyen aşk Masiva: Haktan başka olanlar Lamuhaf: Korkusuz Ula-uhra: İlk-son, dünya-ahiret Zerrin libas: Altın giysi Müberra: Uzak, temiz Muamma: Kendisi meydanda olup da çözülemeyen Sahrayı vahdet: vahdet çölü Ahfa: Çok gizli

136


* Hayvanlığı terk etmeden İnsanlık arzularsın Rüşt-ü Hakk'a ermeden Mevla'yı arzularsın Taklidi terk etmeden Hem tahkike ermeden Sırr-ı Kur'an bilmeden İrfanlık arzularsın Sermayesiz bezirgân Karı olmaz bir zaman Ne sergin var ne dükkân Zenginlik arzularsın Kuyuya atılmadan Kervana katılmadan Kul olup satılmadan Sultanlık arzularsın Talibi evrad ile Bir keçe külah ile Hemen bir hırka ile Hilafet arzularsın

137


Rüşt-ü Hak: Hakk’ı anlama derecesi Tahkik: Bir şeyin hakikatini araştırma Bezirgân: Tüccar Evrad: Virdler, dualar

138


* Hoş geldin ey ilminin irfanı sensin hoş geldin Hoş geldin ey ruhumun efrahı sensin hoş geldin Gece gündüz senin için zar ile giryan idim Hoş geldin ey mısırımın sultanı sensin hoş geldin Bunda gelmezden mukaddem talib-i cemal idim Kimse bilmezdi halimi ah ile figan idim Mesti medhuş olmuş idim valehu haran idim Hoş geldin ey canımın canını sensin hoş geldin Bunda gelmekten murat çün kim bize ihsanındır Baktığınca yüzümüze lütf ile ikramındır Bizdeki zevk u sefalar ilm ile irfanındır Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin Gelmeseydin bizlere sen, fark olunmazdı iman Bir gelişte gör ki nice âlem oldu Şaduman İstikbale çıktı nice hep cemil ü Cavidan Hoş geldin ey ilminin sultanı sensin hoş geldin Talibi sensiz cihanı neylesin ey padişah Ayırmam gözümü senden sensin bize rehnüma Kıl şefaat marifetle eyle bizi pür ziya Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin

139


Efrah: Sevinç Zarı giryan: İnleme, ağlama Mukaddem: Önce Talib-i cemal: Gül yüzü görmek dileyen Ahü giryan: İnleme Mesti medhuş: Tam anlamıyla hayran Valehü: Şaşkın Şadüman: Neşeli, sevinçli İstikbal: Karşılama Cemil ü Cavidan: Ölümsüz güzel Rehnüma: Yol gösteren Pür ziya: Baştan başa ışıklı

140


* Eya ey abid-i Rahman, ediptir Hak bize ilan Kalanlar şirk-i hafide, bulamaz derdine derman Bu şirk iki kısımdır hem, biri şirk-i celidir bil Biri şirk-i hafidir hem, bunu bilmedi cahilan Odur şirk-i celi bil kim, ederler saneme secde Bu âlem maverasında, nedir bilmezler ol suphan Gel ol şirk-i hafiden kim hem, biraz sırlar edem ifşa İşitip olalar irşat, okuyan cümle salikan İkidir şirk-i hafi hem, biri ameldedir bil kim Biri itikadında hem, buna şahit durur Kur'an Amelde şirk odur bil kim, edersin gayre muhabbet Uyarsın nefs hevasına, olursun nefse abidan Gece gündüz budur fikri ki doğmuş kalbine zikri Tasavvur etti kalbinde, oyunbaz halleri her an Onlar Hakk'ın "Mudıllun", esmasına mazhar olmuşlar Ol esma onların Rabb'i, ederler secde gafilan Onlardır nefse arif, değildir, Rabb'ini bilmez Onlar ol "Şerrü'd-devab"tır ki etti nefsleri tuğyan İkinci şirk budur bil kim, mu'tekidin itikadında Bu şirkin a'zamıdır kim, bunu bilmedi zahiran Eder secde kuru yerde, ki bilmez Rabbini nerde Olur kendi Hakk'a perde, budur sahib-i kamısan Olur abid Hakk'ın gayrı ki kendi gayrı Hak gayrı Onlar "zenb-i vücud"dur hem, erişmez onlara gufran İlahi nice edelim, sana tesbih u takdisler Ki biz fani zülaliz hem, göründük cümlemiz bir can Alan sensin veren sensin, gören ve görünen sensin İşiten söyleyen sensin, yine sensin o mahmudan Bu Fehmi'nin haceti senden, bana bildir ki ben bilmem Bilen ve bilinen sensin, senindir ilm ile irfan 141


Eya: Uyan Şirk-i hafi: Gizli şirk Şirk-i celi: Açık şirk Sanem: Put Mavera: Arka Mudıllün: Sapıklar Şerri devab: Kötü yaradılışlar Tuğyan: Azma Mutekid: İnanan Azam: En büyük Zahiran: Dışa bağlılar Sahib-i kamısan: Gömlek giyen. Örtülü Zenbi vücut: Varlıkları suç Gufran: Bağışlama Mahmudan: Övülen Hacet: İstek

142


* Ey Gani Mevla ey hikmeti Yezdan Âlemi bir "kün" den icad eyledin Dünyanın fenasını bildirdin bize Ukbayı kullara abad eyledin İkiye ayırdın halk-ı cihanı Kâfir biri ehl-i iman eyledin Kâfiri narınla eyledin inzar Mümüni cennetle ibşar eyledin Asi'ye adlinle gösterdin azab Mutiye lütfunla ihsan eyledin Münkiri inkârda eyledin tuğyan Mümini ikrarda sebat eyledin Âlemi varlığına kıldın alamet İnsanı zatına mir'at eyledin Zahidin zühdünü âlimin ilmin Arifin irfanın izhar eyledin Esma ef'al evsafındır görünen Kendini kendine ağyar eyledin Nadana evsafın eyledin hicab Aşığı zülfüne berdar eyledin Cahildir ol gören kendini gayrı Arifin gönlünde mihman eyledin Zülfünün her telinde bağlı bir Mecnun Her birin bir yolda ısar eyledin Tedbiri kullara eyledin tavsif Takdiri fevkinde ikdam eyledin Ne yapar kulların elinde ne var? Pençesin kabzinde ikbaz eyledin İlahi şükründen acizdir Fehmi Kendini izhara mazhar eyledin

143


Hikmeti Yezdan: Hikmet sahibi Allah Abad: Yurt İnzar: Korkutma İbşar: Muştulama Muti: İtaat eden Tuğyan: Azma Evsaf: Vasıflar Hicap: Örtü Zülf: Saç lülesi Berdar: Asılma Tavsif: Tavsiye İkdam eyleme: Başa getirme İkbaz eyleme: Sıkıca tutma İzhar: Görünme Mazhar: Görüntü yeri

144


* Her nefeste Hakk'ı zakir olmayan Dedi hak Kur'an'da ona "Gafilan" Soyunup bahr-ı fenaya dalmayan Cahilandır cahilandır cahilan "Fakru fahri" devletine yol bulan Arifandır arifandır arifan "Selsebil tesnim rahık"ten mestolan Muhibbandır muhibbandır muhibban Ol beka iklimine azmeyleyen Bu fenaya uğradı her salikan Vuslat-ı Ma'şuk ola değil asan Canı kurban eyledi hep aşıkan İrfan-ı cennete nail olmağa Sevdiğin infak eyledi salikan Ol cemal-i pakine bülbül olan Meskeni olur onun bağı cinan Yandı Fehmi şems-i zatın narına Yakmaz artık o cehennem bigüman

145


Bahrı fena: Yokluk denizi Selsebil tesnim rahik: Can veren hayat suyu Muhibban: Sevgililer Azmeyleme: Yönelip isteme Salikan: Tarikata giren canlar Asan: Kolay İnfak: Karşılıksız verme Bağı cinan: Cennet bağları Şems-i zat: Varlık güneşi Bigüman: Şüphesiz

146


* İlahi feth-i bab eyle künuzu ilm-i hikmetten Muhabbet kıl derununda mücella eylesin irfan Nidem ben gayrı muhabbet çu Sen'sin maksad-ı aksa Mukaddes mahbubum Sen'sin bu gözler hüsnüne hayran O bir göz ki sana baktı nice gayre bakar bilmem O nur ki nur-u vahiddir görür Sen'le Sen'i her an Kani bir dil Sen'i ansın kani bir han Sen'i bulsun Kani bir göz Sen'i görsün gören de Sen'sin ey canan Hüdaya hangi dillerle Sen'i zikreylesin kullar? Sen'inle nutkeder diller Sen'inle görür ol aynan Evvel ahir ve batınsın kamu esmada zahirsin Münezzehsin bilinmekten nice bilsin Sen'i ifnan İlahi cud-i fazlından kerem kıl bizlere vuslat Cemalinle müşerref kıl olalım sahib-i heyman Tecelli-i cemalinle münevver eyle kıl mağfur Ki ben yokta zuhur et sen çu Sen'sin cümleye sultan Sen'indir zir u bala Senindir hem vemafiha Ki Sen'den gayrı yok asla muhitsin arşı Ya Rahman Rahim'sin şüphe yok asla Habib'in oldu müsemma Onunla cümle arifler buluptur suret-i insan İlahi hacetim Sen'den bu Fehmi'ye nazar kıl Sen Elimden tut de Ya abdı ki Sen'sin lutfu çok mennan

147


Fethi bab: Kapıyı açma Künuzu ilm-i hikmet: Hikmet ilminin hazineleri Derun: İç Mücella: Parlak, aydınlık Maksad-ı aksa: En büyük gaye Mukaddes mahbub: Değerli sevgili Nur-u vahid: Tek nur Kani: Hani, hangi Aynan: İki göz Münezzeh: Arı, uzak İfnan: Yok olanlar, kullar Cud-i fazl: Fazilet cömertliği Sahibi heyman: Yüce, ulu Münevver: Nurlu, aydınlık Mağfur: Bağışlanmış Zir u bala: Yer ve gök Vemafiha: Yerle gök arasındakiler Muhit: Kaplamış Mennan: Bol bol veren

148


* Gönül Allah'ı yadeyle müsemmasın şuhud eyle Ol dilşikarı seyreyle bu mir'at-ı müreyyadan Nidersin ol gözü çünkü biri iki görür daim O görmez mahbubun yüzün yüzündeki mücelladan Kişi mahbubunu görse nikabsız onu seyretse Tanır ol onu her yerde nice yüz bin musaffadan Kime ref-i hicab oldu gözü mahbubunu gördü Ona sor mahbubun vasfın ki sorma gözü âmâdan Ki ma'şuk ismine âşık olan bilmedi ma'şukun Yüzün gören odur âşık sen aşkı sor o şeydadan Hezaran mevcin içinde görünmez tal'at-ı derya O bahrı seyreden gözler payın aldı "Ev edna"dan Bu dağ-ı Kaf-ı enfüste görenler murg-ı Anka'yı Geçerler mavera-yı Kaf olan sevda-yı Anka'dan O bahr-ı ab-ı hayattan içenler oldular hep hay Ki Hızr'a oldular hem dem beka buldular ifnadan Yine ol cilve-i mahbup muhatap oldu karşımda Mukavves kaşların oku yaralar açtı bağrımdan Bilirim ma'şukum daim benimledir değil gayrı Niçin eder gönül zarı uzak değil visalinden Bu aşk zincirini Fehmi ezelden taktı boynuna Şikâyet eylemez asla ki razı oldu halinden

149


Dilşikar: Sevgili Mir'at-ı müreyya: Görünen, gösteren ayna Ref-i hicab: Örtünün kalkması Hezaran mevc: Binlerce dalga Tal'at-ı derya: Denizin tatlılığı Dağ-ı Kaf-ı enfüs: İç âlemin Kafdağı Murg-ı Anka'yı: Anka Kuşu Mavera-yı Kaf: Kaf dağının ardı Mukavves: Yay gibi

150


* Bir yüze verdim gönül her dem ona divane ben Yakarım sinemi onun aşkına pervane ben Geç bu sevdadan dediler salma kavgaya başın Ben geçerim sevda geçmez uğradım emraza ben Dost belasıdır başıma geldi nice bin bela Her bela geldikçe hamd ederim ol Subhan'a ben Bir acep sevdaya düştüm ona çare bulamadım Çünkü mahbup bendedir düştüm neden sevdaya ben Yok vücudum çün bilinmez aşk odu nem yandırır Bulmadı derdime deva söyledim Lokman'a ben Mahv-ı mahz oldum görünmez varlığımdan bir eser Çekseler dare bu cismi girmezem hiç havfe ben Ölmüşüm ölmezden evvel erdi canım vahdete Ol beka-yı gülşen-i vahdetteyim yek dane ben Gir bizim bahçeye gör bülbülleri efgan eder Cümle bülbüller içinde şeyda gör bir tane ben Mavera-yı akıl içinde sohbet ettim dost ile Fehmi dediler bana çün vakıfım esrara ben

151


Sine: Göğüs Emraz: Hastalık Od: Ateş Mahv-ı mahz: Tam ölü Havf: Korku Beka-yı gülşen-i vahdet: Ölümsüz birlik bahçesi

152


* Senin ismin biri Ahmed çü geldin âleme rahmet Sadakatle sana biat eden dönmez misakından Hayat bahşeyledin nice ölüler eyledin ihya Dirileri fenafillah uyandırdın niyamından Senin ol bahr-ı ilminden bilenler bildi bir zerre İçenler içti bir katre şarab-ı has zülalinden Vücud-ı kabr-i kuddusü ziyaret edene müjde Şefaatin olur vacip işittiler lisanından Hitab-ı bezmi ezelde görenler gördüler yüzün Ol şemsten bedr olanlar geçerler hep masivasından O kabr-i manevi içre vücudun görseler zühhad Atardı şem'a pervane gibi canın ferahından O kabri bildiler Fehmi cihanda ancak arifler Şefaat buldular onlar kim o sultanla likasından

153


Misak: And İhya: Diriltme Fenafillah: Allah’ta yok olma Niyam: Uyku Katre: Damla Has zülal: Katıksız şarap Vücud-ı kabr-i kuddus: Değerli vücut kabri Vacip: Gerekli Bedr: Ay, Parlaklık Zühhad: Kendilerini yalnız ibadete verenler Lika: Buluşma

154


* Salik rah-ı Hakk'a merdane gelsin Yansın nar-ı âşka, pervane gelsin O varlık şehrine aşk askerini Yağmaya saldır ki virane gelsin Gönül kalesinde Tevhid topunu Kur düşmana karşı uslana gelsin Sadakat tablini çaldır şehrinde Hidayet askeri seyrana gelsin İsrafil surunu can kulağına Nefheyle uyansın cevlane gelsin Gönül sarayını eyle münevver Hazret-i Süleyman mihmane gelsin Fehmi rah-ı aşkı etti aşikâr Salik olan canları irfane gelsin

155


Rah-ı Hak: Hak yolu Sadakat tabli: Sadakat çalgısı Nefheyle: Üfür Cevlan: Hareket Mihman: Misafir

156


* Surette dört terkibim sırette hem beştenim Ol vücud-u cevherim Hakk'a etti inkılab Hakk'ın sureti olan hem odur sıret bana Vücudum bulmaz fena suretimdir bir serap Ben var oldum varlıktan nefh oldum zat-ı Hak'tan Zikr-i "Ene'l-Hak" bana ondan oldu istilap Mademki kul Hak olmaz, kul Hakk'ın gayrı olmaz Kul çün ayn-ı Hak olmaz kimdir kul kimdir Çalap? Kulun varlığı Hak'tır kul esmadan elyaktır Cismin hiç hükmü yoktur döner suda bir dolap Hak faildir hem muhtar kulda yoktur ihtiyar Onun için ehl-i Hak etmedi hiç ittirap Fehmi Hakk'ı arif ol hem kadere bağlı ol İhtiyarın terkeyle işleme günah sevap

157


Terkip: Bir araya geliş, özellik Vücud-u cevherim: Öz varlık İnkılap: Dönüşme İstilap: Buluşma Elyak: Daha layık Muhtar: Serbest seçim kuvveti olan İhtiyar: Seçme yeteneği, isteyerek İttirap: Sağa sola yalpa

158


* Zümre-i ehl-i melamet dersi Hak'tan aldılar Zevklerine yok nihayet çünkü Hay'dan aldılar Reyn-i kalbi ettiler pak darb-ı zikr u fikrile Kıylu kalden geçtiler hep hubb-i fillah aldılar Nefsi hiçe saydılar kim "Fail Allah" bildiler Gamze-i cilve-i Mahbub'tan atalar aldılar Her sıfatı Mevsuf-u mutlaka nisbet ettiler Ol cemal-i şems-i enverden tenevvür aldılar Çün vücud-u Hakk'a mazhar zatına mahvoldular Havf-ı mevtten kurtulup hay layezali aldılar Bir Âdem şehrine nispet varlığı selbettiler Kaf Âdem’de cismi yok bir şekl-i Anka aldılar Talibi Fahr-i risalet fakrı tercih ettiler Fakr ile fahreyleyenler yokluğa var aldılar

159


Reyn-i kalb: Gönül kiri Kıylu kalden: Dedi kodu Hubb-i fillah: Allah sevgisi Gamze-i cilve-i Mahbub: Sevgilinin nazlı göz kırpması Atalar: Hediyeler Mevsuf-u mutlak: Mutlak sıfatlanan Şems-i enver: Işık saçan güneş Tennevür: Nurlanma, ışık Vücud-u Hakk'a mazhar: Hakk’ın varlığının göründüğü yer Havf-ı mevt: Ölüm korkusu Hay layezali: Bitmeyen dirilik Âdem şehrine nispet: Yokluk ülkesine bağlanarak Selbetmek: Kaldırmak

160


* Her ne ki görür gözün bil veçh-i Rahman onda var Her ne işitse kılağın sırr-ı Subhan onda var Baktığınca her bir eşyada bir esma görünür Her bir esmada şüphesiz bir müsemma onda var Bu huruf-u halka bakma cümlesi bir noktadır Her ne harfi ki okursan nokta-i Ba onda var Arifin her bir kelamı tuhfedir âşıklara Tut kulağın her sözüne ilm-i irfan onda var Kahr-ı lütfu sen ata bil ol sana Hak'tan hida Hayr-ı şerri hoş gör ancak sırr-ı hikmet onda var Zahidin zühdün kerih görme şükret haline Ol sana ibretnümadır hükm-i takdir onda var Lafz u surette kalanlar bulmadı fevz ü felah "Mutlu kable"den haberdar olmadı, şirk onda var İlmi evraktan alanlar Hakk'ı arif olmadı Vuslat-ı canan dilersen tevhidi irfanda var Şer-i pak-i Ahmed'e eyle riayet tut penah Armağan-ı mi'rac oldur Hak rızası onda var Ol salat-ı hamseye sen ol müdavim zevk ile Bir sadeftir ol kim ancak dürr-i yekta onda var Sordular Fehmi'ye sen derviş misin vergil haber Bilmezem derviş nedir ben ilmimiz Kur'an'da var

161


Huruf-u halk: Yaratılanlar, çokluk Tuhfe: Hediye Ata: İhsan Hida: Hidayet Kerih: Çirkin İbretnüma: Ders veren Hükm-i takdir: Hakk’ın kaderde yazdığı hüküm Fevz ü felah: Kurtuluş Evrak: Kâğıtlar, kitaplar Penah: Nasihat Salat-ı hamse: Beş vakit namaz Müdavim: Kesintisiz uygulayan

162


* Edelim Hakk'a hamdiyet Vücuda geldi hürriyet Böyle bir gün gördü millet Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur Yeni meclis meb'us oldu Bütün âlem memnun oldu Eşkıyalar nabut oldu Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur Niceler kastına vardı Çare yoktur ilan oldu Bunu ihvan ayan gördü Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur Bize Pir eyledi himmet Kalmadı ucb ile zillet Kamu işler Hakk'a nispet Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur Bugün oldu cumhuriyet Kalmadı harice minnet Oturdu tahtına millet Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur Oldu bir bayram inde'n-nas İttihad-ı mecmuu'n-nas Yeni elbiseler libas Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur Kelam-ı Talibi billah Bizde ihda etti Mevla Bunu bilmezdi şeyh u şah Yaşasın Pir Melamiyyun Muhammed Nur

163


Hamdiyet: Şükür Nabut: Yok Kast: Kötü niyet İhvan: Kardeşler Ucb: Kendini beğenme İnde'n-nas: Millete İttihad-ı mecmuu'n-nas: Milletin tümünün birliği İlbas: Giymek İhda: Hediye Şeyh u şah: İleri görüşlüler

164


* Şer-i pak-i Ahmedi'de İlm-i ledün gizlidir Bir sedeftir ol kim anda dürr-i yekta gizlidir Aşığın dün ü gün fikri mahbubun zikreylemek Gönlünün her köşesinde hubb-u Mevla gizlidir Ehl-i istidlale sun'un varlığına bir delil Arifin her gördüğünde bir görünen gizlidir Hep celalin perdesidir oldu zahide nikap Gördü âşıklar celalinde cemalin gizlidir Vaslına azmeyleyen pervaneye yanmak nedir Aşığa nar-ı suzanda bağ-ı canan gizlidir Hüsnüne meftun olan mecnunları kimler bilir? "Evliyadır taht-ı kubabda" o canlar gizlidir Hüsnünün mefhumu âlem, metni insandır hemen Künh-i zatı hem sıfat-ı Rahman anda gizlidir Mevc-i zatındır vücudum katresi bunca sıfat Katrenin her zerresinde bahr-ı umman gizlidir Mazhar-ı tam oldu insan mir'at-ı numay-ı Hak Beyt-i Hak'tır kalbi anın anda Allah gizlidir Tal'atın ihsan buyurdun Fehmi'ye her zerreden Bir şuhudi zevktir ol akl u hayalden gizlidir

165


Hubb-u Mevla: Hak sevgisi Ehl-i istidlal: Hakk’ın varlığını delille ispatlayanlar Sun’: Sanat, kâinat Nikap: Örtü Nar-ı suzan: Kızgın ateş Taht-ı kubab: Kubbelerin altı, yeryüzü Mevc-i zat: Zatın dalgası Katre: Damla Mazhar-ı tam: Noksansız görünüm yeri, İnsan-ı Kamil Mir'at-ı numay-ı Hak: Hakk’ı gösteren ayna Tal'at: Doğuş, tatlı yüz

166


* Bülbül gibi efgan edip esmada kalan Onlardaki esmayı müsemmadan haberim var Her şam u seher mescitlerde boyun eğen Zahitlere cennet-i aladan haberim var Fakr u fena ile mahvolup serden geçen Dervişlere mülk-i bekadan haberim var Pervana gibi aşkın narına can atan Âşık’lara vasl-ı likadan haberim var Dünya ve ukba hülyasından geçip bidar olan Talibi'ye sor lamekan ilinden haberim var

167


Ser: Baş Vaslı lika: Kavuşup buluşma Bidar: Uyanık, gönül gözü açık olan Lamekân: Mekânsız

168


* Her kime açılsa hicap Hep gördüğü didar olur Gözüne set olmaz serap Hep gördüğü didar olur Dünya ve ukbadan geçer Vahdet ile kanat açar Şer ve sevabından geçer Hep gördüğü didar olur Söyler kelam bakar sana Görmez gözü hiç masiva Vermiş gönül Hak'tan yana Hep gördüğü didar olur Ol sırra ermiş mutlaka Kalbi secde etmiş Hakk'a Seyranı var Kaf'tan Kaf'a Hep gördüğü didar olur Görmez hiç ol nar-ı azap Geçmeyecek köprü sırat Dünyada çün vermiş hesap Hep gördüğü didar olur Bunlardır Hakk'ın kulları Taktire bağlı işleri Kur'an okur hep dilleri Hep gördüğü didar olur Fehmi'ye ol haldaş olur Yolunda ol can baş olur Sırrına ol sırdaş olur Hep gördüğü didar olur 169


Hicap: Örtü Sed: Engel Şer ve sevap: Kötülük ve iyilik Masiva: Hak’tan başka olan şeyler Kaftan kafa: Bir uçtan diğer bir uca Haldaş: Halden anlayan

170


* Uyan bu nevm-i gafletten ey can Sivaya muhabbet dünya dediler Her kulun ameli ecri sonunda Verilir adına ukba dediler Sonu ecr-i hasen olsa bir işin Onu işlemeye sevap dediler Sonunda seyyie olan bir işe Onun da ismine günah dediler Meyvesiz bahçeyi eyleme imar Çektiğin zahmete heba dediler İbadet kozunun kabın kırmadan Ona da bir kuru dava dediler Emraz-ı gaflet-i senden ref'etmek Mürşidin telkini deva dediler Katresin sen, uzak olma bahirden Bu'd-ı fırkat nar-ı cehennem dediler Arif ol seyreyle cemal-i yari İlm u irfan zevkin cennet dediler Nokta-yı vahdeti şuhud eylemek Birliğe yetmeğe vuslat dediler Pekçe sarıl Fehmi "hablü-l metin"e Çünkü sana bugün İmam dediler

171


Nevm-i gaflet: Gaflet uykusu Seyyie: Kötülük, kötü iş Koz: Ceviz Emraz-ı gaflet: Gaflet hastalığı Ref'etmek: Gidermek Bu'd: Varlık Hablü-l metin: Kur’an

172


* Yüzüm tuttum sana ya Hazreti Pir Bu can kurban sana ya Hazreti Pir Visalin gülüne divaneyim ben Hu deyip gezerim ya Hazreti Pir Cemalin nuruna pervaneyim ben Yakarım sinemi ya Hazreti Pir Yanarım aşkınla nar-ı suzanda Şikâyet eylemem ya Hazreti Pir "İzheb" emrinden sen geldin da'vete Şanındır şefaat ya Hazreti pir Gezerim âlemde canım yok tende Sensin bu cisme can ya Hazreti Pir Vasfını işittim çün arş istiva İlmin muhit oldu ya Hazreti Pir Senin medhinden ben aciz bendeyim Vasfın kal'e gelmez ya Hazreti Pir Budur Talibi'nin daim niyazı Ayırma kapından ya Hazreti Pir

173


Visal: Kavuşma Nar-ı suzan: Yakıcı ateş İzheb: Git Medh: Övme Vasıf: Özellik Kal: Söz Niyaz: Yalvarma

174


* Nevnihal gülzarımız var Zevk-i canan bizdedir Cismi berrak yüzü revnak Huri gılman bizdedir Ravza-i rıdvan ve gurfe Kasr u çardak hücreler Evrak-ı yakut zeberced Huld-i eşcar bizdedir Ab-ı kevser hem leben Cümle asel ırmakları Selsebil rahık-i tesnim Huld-i enhar bizdedir Zevk-i in'am ile perverde Olan vildanları Şabb-ı emred haddi lale Huld-i enhar bizdedir Gülşen-i cennette cevlan Eyleyen pertev cemal Dili bülbül yüzü pürnur Dilgüzarlar bizdedir Dili hamuş aklı beyhuş Eyleyen hub dilşikar Hak cemal ile müşerref Bezm-i safa bizdedir Ölmeden Fehmi bu zevke Nail oldu sanmayın "Mutu kable en temutu" Mevt-i ihfa bizdedir 175


Nevnihal gülzar: Taze filizli gül bahçesi Gurfe: Oda Kasr: Saray Evrak-ı yakut zeberced: Kıymetli kâğıtlar Huld-i eşcar: Ölümsüz ağaçlar Ab-ı kevser, leben: Kevser suyu, süt Asel: Bal Selsebil rahık-i tesnim: Güzel hayat suları Huld-i enhar: Ölümsüzlük veren ırmaklar Zevk-i in'am: İhsan edilen zevk Perverde: Beslenmiş Vildan: Çocuklar Şabb-ı emred: Tüyü bitmemiş genç Haddi lale: Lale yanaklı Nevcivan: Delikanlı Cevlan: Gezen, oynayan Pertev cemal: Nurlu yüz Pürnur: Nurla dolu Dilgüzar: Sevgili Hamuş, beyhuş: Susmuş, baygın Bezm-i safa: Sevinç âlemi Nail olma: Kavuşma Mevt-i ihfa: Gizli ölüm

176


* Kesret-i âlem senin hep birliğin andırır Sun'i asarın senin ol ululuğun andırır Birliğe yol bulmayanlar doğmuş a'malar gibi Bastığı yeri göremez sağa sola saldırır Köstebektir Hak cemalin görmeyen ehl-i hicap Duysa tesir ol güneşten kendin yere daldırır Vech-i paki şeş cihetten her nazar seyreyleyen "Kenz-i layefna"yı buldu kalbin irfan doldurur Halk-ı âlem içre Fehmi'yi gördü görenler bir keda Bir hakikat mülke maliktir nihayet yokdurur

177


Kesreti âlem: Dünyadaki kalabalık Sun'i asar: Eserlerin var edilmesi A’ma: Kör Ehli hicap: Gözleri perdeli olanlar Şeş cihet: Altı yön Nazar: Bakış Kenz-i layefna: Tükenmeyen hazine Keda: Köle Malik: Sahip

178


* Abdest alan su ile onun dışı pak olur Kalbi zikir olursa onun içi pak olur Bir odanın içinde bir süpürge olmazsa Ona giren bir kişi bir daha girmez olur Bir bardağın üstüne yaldız cila verseler Necis olsa içinde suyu içilmez olur Pis sarayın içinde reis-i cumhur oturmaz Sultan sarayı denen içi dışı pak olur Tefekürrle Tanrı'yı bir saat zikreylesen Yetmiş sene ibadet etmeden efdal olur Cehri kavlile değil Tanrı'yı zikreylemek Mü'minin kalbinde ol bihuruf devran olur Fehmi zikr-i Hakk'ı sen sanma öyle bulunur Ol bir pirden mü'minin kalbine ilka olur

179


Pak: Temiz Necis: Pislik Efdal: Daha iyi Cehri kavl: Bağırarak Bihuruf devran: Sessiz dönüş İlka olmak: Verilmek, konmak

180


* Nuş ettim badeyi pirim elinden Lezzetin misali Kevser’de meğer Aşkının şarabı mestan eyledi Onun beyhuşluğu Tahur’da meğer Gönülden okudum aşk kitabını Anladım Fıkıh'ın her sevabını Okudum çün İlmin yedi babını Böyle bir ikrarım veririm meğer Besmele Şerif'e beda eyledim Yedi ayetini ezber eyledim Ehl-i süluk için ayan eyledim Himmeti mürşidin rahıdır meğer Yedi ayet bunda ispat olundu Üçü batın dördü zahir denildi Muhammed Ali'den tasdik olundu Tarik-i müstakim rahıdır meğer Selase Besmele taksim olundu Er-Rahimü İlme'l-Yakın bilindi Er-Rahmanü Ayne'l-Yakın göründü Bismillahi Hakka'l-Yakın'dır meğer Münafık bu söze La deyip geçer Cevahir sözümü kara pul eder Furuhat eylese mangıra satar Onun aldangıcı unsuran meğer Ehl-i akıl bunda idrak eylemez Men aref’ten dersi almayan bilmez Talibi bu sözü kendinden demez Lisan-ı Hak ile söyledi meğer

181


Nuş etmek: İçmek Bade: İçki Mestan: Kendinden geçmiş Beyhuş: Baygın Tahur: Tertemiz içki Bab: Bölüm İkrar: Söz verme Beda eyleme: Başlama Rah: Yol Tarik-i müstakim: Doğru yol Selase: Üç La: Hayır, yok Cevahir: Kıymetli, cevher Furuhat eyleme: Pazarlık, satma Mangır: Değersiz para Unsuran: Madde

182


* Bulmak istersen felah Rabb'ine kul olmak yeter İnsan-ı tahkik bulmağa sıdk ile bir ikrar yeter Her kim âşık olsa güle bülbül gibi düşer dibe Baktıkça bülbül ol güle ol zevk ona cennet yeter Âşık olan tezgâh kurmaz ukba için bez dokumaz Hiç bir şeye vermez gönül matlup ona maşuk yeter İlm-i fıkıh ettin ezber almadın hiç Hak'tan haber Eyle bu eşyaya nazar oku sana Kur'an yeter Bu görünen mefhuma bak metn-i insandır bir kitap Ol kitabı her kim okur ol ders ona irfan yeter Duysa sofu Hak'tan haber evradını hep terk eder Zühd ü hevasından geçer ol aşk ona evrad yeter Bilmek istersen kuşdilin gir kalbine Hak mürşidin Ol dili ta'lim etmeğe Ferdi bugün muallim yeter

183


Felah: Kurtuluş Matlup: İstenilen, talip olunan Mefhum: Anlaşılan. Âlem Evrat: Dualar, virtler

184


* Ey hocam benim sualim çoktur Aradım müşkilim halleden yoktur İşittim seni âlim dediler Âlemde nam ile şöhretin vardır Namazda kıyam huzur-u Hak ise Muhit ve muhatab var mı bir kimse Kimedir huzurun görmedin ise Huzursuz namazın encamı yoktur Ahkâm-ı Şer'iyye cümlemize farz Elimizde asa başımızda taç Beş vakit namazdır mü'mine mi'rac Bu derde bir deva bulacak yoktur Ne rumuz Musa'nın Tur'i Sina'sı Yunus'un girdiği balık kursağı Hazreti İsa'nın göğe çıkması İdris'in cennette kalması nedir? Nedir Ashab-ı Kehf'in mağarası Zülkarneyn'in iki yakın manası Şark ile garba gitmenin esası Bu remzin hakikat hikmeti nedir? Lokman'a tabiplik eyledi ihsan Eyyub'e sabrile verildi derman Yusuf'u tenezzül eyledi Sultan Yakub'un kör olma hikmeti nedir? Süleyman kuşdilin bilirdi tamam Emrine musahhar idi hep cihan İbrahim'i yakmayan ol ateş heman Nuh kavmin garkeden ol Tufan nedir? Mademki mevcuttu Allah her yerde Muhammed niçin çıktı göklere İnsanın gözünden kalkarsa perde Tanrı görünmeyen bir taraf yoktur Fehmi'nin müşkili çoktur sayılmaz Bu sırrı meydana koyan bulunmaz Kur'an'da ol yedi mesan bilinmez Besmele üç isim manası nedir? 185


Muhit: Kaplayan Encam: Son, gaye Ahkâm-ı Şer'iyye: Dinimizin emirleri Rumuz, Remz: İşaret, sembol Tur'i Sina: Hz Musa’nın Hak’la konuştuğu dağ Ashab-ı Kehf: 300 sene mağarada uyuyan mağara arkadaşları Şark, garba: Doğu, batı Hikmet: İç sebep Musahhar: Emrine verilme, amade Garketme: Boğma Yedi mesan: Fatiha suresindeki yedi ayet

186


* Cümle âlem yok iken ol var olan Mevla nedir? Âdem’i halkeyledi ta'lim olan esma nedir? Her neye baksa gözün kim Hak yüzüdür gayrı yok Enfüs ü afak ve cümle görünen eşya nedir? "Ahsene't-takvimde çün halk etti insanı Hüda Kimi elsiz kimi gözsüz kimi dilsiz nedir Hakk'a arif olmak oldu dünyaya gelmek madem Kimi ikrar kimi inkâr kimisinde şek nedir? Hak buyurdu "Ben kulun a'malini helkeyledim" Kimi cennet ile tebşir kimine niran nedir? Cümle âlem bir pazarda vüs'atince aldı mal Sende fazla bende eksik ortada kavga nedir? Fehmi mahbup vasfını işittiler hep koştular Adın işitmekle yalnız bir kuru sevda nedir?

187


Talim olan: Öğretilen Şek: Şüphe A’mal: Ameller, işler Tebşir: Müjdeleme Niran: Ateş, cehennem Vüs’at: Kudret Mahbub vasfı: Sevgilinin özelliği

188


* Âşıklara aşkı Hak bahşeylemiş Vuslatın onlara ihsan eylemiş Âşık olan bunda gördü uhrayı "Mutu kable" sırrın mahrem eylemiş Neş'e vermez zevk-i cennet aşığa Ol cemal-i yâri seyran eylemiş Cennetü'l-berzah'tan çıkan bir kişi Cennetü'l-irfan'da evtan eylemiş Gülzar-ı Tevhid'e dâhil olanlar Hep sıfatın huri gılman eylemiş Hak cehennem vermez hiçbir kuluna Cahilin cehlini niran eylemiş Fehmi girmez zahitler cennetine Kendine irfanı cennet eylemiş

189


Bahşetme: Karşılıksız verme Uhra: Son, ahiret Evtan eyleme: Yurt edinme Niran: Ateş, cehennem

190


* Ey zahit gel zühdünü bırak sultan-ı aşka ulaş Nefsin askerini mağlup eyleyip Hakk'a ulaş Mescide varmak değil mi huri cennetten garaz Cennet-i irfana dâhil olmayan bulmadı aş Üç bölüktür muttakiler Hakk'a abid oldular Üçü üç türlü hevesle koydular secdeye baş Biri dünyada malı çok olsun eyledi dua Biri cennet arzusunda kendine verdi telaş Biri dünya ile ukba sevdasından geçtiler Hak rızasında ibadet eylediler bitelaş İki kısımdır Hakk'a arif olan hem ehl-i aşk Birisi kılmaz namaz Hak emrine eğmedi baş Arif olan emr-i Hakk'a eylemez asla hilaf Dinini ifa için Hak yolunda eyler savaş Birisi ehl-i namazdır emr-i Hakk' bildiler Hak rızasın buldular attırmadılar dine taş Fehmi onlar ikiyüzlü Zülfikar'ı çektiler Girdiler meydan-ı aşka kestiler binlerce baş

191


Garaz: Amaç Muttaki: Kulluk yapan Abid: İbadet eden, kul Hilaf: Karşı gelme İfa: Yerine getirme

192


* Dervişlik yolu pek hoştur, iki kanatlı bir kuştur Dâhil olmayanlar boştur, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş Dervişler gittiği yere, atar adım göre göre Hiç basmazlar çukur yere, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş Dervişin hırkası nurdur, zevk ile Hak huzurudur Pirimiz Muhammed Nur'dur, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş Dervişin hırkası üçtür, sakın sanma aba yündür Onu giyen has mü'mindir, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş Dervişler giyerler hırka, günden güne gelir farka Açar gözün bakar Hakk'a, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş Dervişin hırkası ulu, hep cepleri irfan dolu Onlardır cennetin gülü, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş Fehmi'ye bir nasip olsa, varıp dervişliği bulsa Büyüklerin kulu olsa, biz değiliz saçlı derviş Biz değiliz gafil derviş

193


İki kanatlı kuş: Aşk ve irfan, Mürit ve mürşit Gafil: Bilgisiz, sapık Saçlı derviş: Kendi nispet bilişleriyle bulunan

194


* Gel hocam boş yere eyleme salış Gördüğün seraptır fevkine danış Şol dolu bulutu gibi gürlersin Cehalet buzunu yağmura değiş Binip kürsüye va'zedersin halka Hep doğru söylersin anlarsın yanlış Yağmur ol yere in benlik göğünden Sel olup nehirle deryaya karış Güney ol güneşin tığından feyz al Yetişkin meyve ol kemale eriş Ki ilmin kemale ermek istersen Musa ol Yuşa'la sen Hızr'a kavuş Deldir kayığı hem katlet gulamı Harabede kenzin setrine çalış Enbiya rumuzun bilmek istersen Bir kâmil mürşidin eline yapış Fehmi'nin sözleri sana hediye Kabul et sırrına ermeye çalış

195


Serap: Gerçeği olmayan su birikintisi Fevk: Üst Va’zetme: Nasihat edip konuşma Yuşa: Musa peygamberi Hızır’a götüren peygamber Katlet gulamı: Çocuğu öldür Kenz: Hazine Setr: Örtme Enbiya rumuzu: Peygamberlerin gerçekleri

196


* İmam-ı kevneyn ol şefaat kanı Muhammed Mana yüzünden etti nida şah-ı velayet Uyandı çerağ kalbimizde kalmadı zulmet Fesalli ala seyyidina ali Muhammed Fesalli ala mürşidina şahı velayet İlmi medine ol Muhammed rehberi Ali Yoluna kurban ederiz canı dönmeyiz geri Eylemez ihsan olmaz isen sıdkile kulu Feselli ala seyyidina ali Muhammed Fesseli ala mürşidina şahı velayet Hamd ü senalar Rabbiye çün eyledi zuhur Pir Muhammed Nur sayesinde eyledik huzur İmanımız var kalbimizde kalmadı fütur Feselli ala seyyidina ali Muhammed Feselli ala mürşidina şahı velayet Hak nasip etti ol Rasul'ün gördük yüzünü Sürmeler çektik gözümüze izin tozunu Görür gözümüz ol toz ile mahbup yüzünü Feselli ala seyyidina ali Muhammed Feselli ala mürşidina şahı velayet Gel ey Fehmi sen de oku ilm-i esrarı Kâmili ikrar edenlerin kalmaz gümanı Pervaneye bak nice atar ateşe canı Feselli ala seyyidina ali Muhammed Fesalli ala mürşidina şahı velayet

197


İmamı kevneyn: İki cihan önderi Zulmet: Karanlık Feselli ala seyyidina ali Muhammed: Efendimiz Muhammed ve yakınlarına salat ve selam olmasını ihsan et Ya Rab. Fesseli ala mürşidina şahı velayet: Velilik önderi mürşidimize salat ve selam ihsan et Ya Rab. İlm-i medine: İlmin şehri Fütur: Şüphe, tereddüt

198


* Geçtim mülk-i fenadan Gönlüm Allah'a döndü İçtim ab-ı bekadan Gönlüm Allah'a döndü Kalbim sazı çalıyor Ruha neş'e veriyor Cümle aza Hak diyor Gönlüm Allah'a döndü Ben aşığım ezelden Ta "Elestü" bezminden Ol dem "Beli" dedim ben Gönlüm Allah'a döndü Terk ettim ben izzeti Buldu gönlüm zilleti Nidem gayrı devleti Gönlüm Allah'a döndü Ben bir sultan kuluyum İlm u irfan doluyum Bildim ki ben faniyim Gönlüm Allah'a döndü Oldum bir pire bende Etti beni perverde Kalktı aradan perdi Gönlüm Allah'a döndü Ben Fehmi'yim üftade Bunda geldim irfane Ko desinler divane Gönlüm Allah'a döndü 199


Mülkü fena: Dünya Abı beka: Ölümsüzlük suyu Elestü bezmi: Rabbimizin “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” sorusunu sorduğu an. Beli: Evet İzzet: Yücelik Zillet: Alçaklık Perverde: Eğitilmiş, büyütülmüş Üftade: Düşkün Divane: Deli

200


* Esti çün bad-ı saba Kalmadı gayrı heva Doğdu güneş maşrıktan Hiç dolanmaz gün oldu Gitti kış hiç kalmadı Nihayetsiz yaz oldu İlkbaharın bülbülü Gülün dalına kondu Yok olmadan var olmaz Var dahi yoktan olmaz Anladım çün ben beni Hep görünen Hak olmaz Gül kokanlar gül oldu Bülbüle didar oldu Kaf'tan Kaf'a hükmeden Mülke Süleyman oldu Sır idi zahir oldu Nur idi batın oldu Hep gönüller bir oldu Evvel ahir ol oldu Geçtim dünya deminden Hem ukbanın seyrinden "Len terani" yok bana Güle gül didar olmaz Dostu buldum tenhada Konuştum kana kana Talibi'den görünen Kendisi canan oldu 201


Badı saba: Sabah rüzgârı Gayrı heva: Başka bir arzu Maşrık: Doğu Len terani: Sen beni göremezsin

202


* Ağlama gönül ağlama Can u ciğerin dağlama Boş yere gönül bağlama, Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu Ara bul mürşidi kâmil Dinle sözüne ol kail Sakın bulunma sen gafil Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu Anla seni sen sen nesin Cahil değilsin hem nesin Kaldır o varlık perdesin Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu Mürşide uydur izini Kulak ver dinle sözünü Ayırma ondan gözünü Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu İç aşk şarabın mestan ol Yüzün yere sür yeksan ol Bul sırr-ı Tevhid irfan ol Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu Sen güle karşı bülbül ol Dal bahr-ı aşka mecnun ol Cemal-i yâre meftun ol Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu Fehmi gönülden kıl zarı Bülbül isen bul gülzarı Etme boşuna efganı Gel beru ey can gel beru İç dest-i Haydar'dan dolu 203


Dest-i Haydar: Yiğit kişinin eli. Haydar Hz Ali’nin bir sıfatı Kail: Kanıcı, tutucu Gafil: Anlayışsız Yeksan: Yerle bir Meftun: Tutkun

204


* Mekteb-i irfana erdi yolumuz Sümme dena fetedella okuruz Şer'-i paka var mıdır hilafımız Bir nazar et göresin erkânımız Yezkürunallahe’nin devranıyız Her nefeste zikrinin agâhıyız Zatının şem'ine hep pervaneyiz Fezküruni ayetin mazharıyız Şeş cihetten görünür dildarımız Bahr-ı ummandan çıkar dürdanemiz Nice keşfolur bizim esrarımız Kenz-i mahfiden doğar irfanımız Cümle esvat-ı huruf noktasıyız Mevc-i derya katreler ummanıyız Gökteki necm ü kamer envarıyız Şems-i sırda kevkebin ziyasıyız Fakru fahri devletinin fahriyiz Fahr-i tammın izzetin sultanıyız Cümle mevcud-i vücudun varıyız Talibi'yle yad olur elkabımız

205


Sümme dena fetedella: Sonra yakınlaştı ve indi. Necm 8 Hilaf: Karşı koyma Yezkürunallahe: Allah’ı anarlar. Ali İmran 191 Agâh: Bilen, haberdar olan Fezküruni: Beni anınız. Bakara 152 Mazhar: Görünen yer Şeş cihet: Altı yön Dürdane: İnci tanesi Esvat-ı huruf: Harflerin sesleri Mevc-i derya: Deniz dalgası Necm ü kamer: Yıldız ve ay Kevkeb: Yıldız Ziya: Işık Mevcud-u vücut: Var olan varlık Elkab: Unvan, lakap

206


* Çün bezm-i ezel açıldı bugün Ol dost ile bayram oldu bugün Âşıklara seyran oldu bugün Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Tesnim-i şarab mestanesiyiz Şem'ai muhit pervanesiyiz Esdaf-ı vücut dürdanesiyiz Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Sakı-yi şarap ol Haydar Ali Doldurdu bize cür'a-yı safı Eyledi ebet mestane bizi Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Nakşibendi’nin salikleriyiz Rif'at Melami havzeleriyiz Seyyid Ali'nin dervişleriyiz Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Ten Ya'kub'unun mahbuplarıyız Can Yusuf'unun âşıklarıyız Derde düşenin tabipleriyiz Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Ol kutb-u cihan eyledi ayan Fakriyle fena bildirdi beyan Tahsilde göründü cümle ayan Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz Aşk ile firak zevk ile sibak Bildirdi bize mecmu-yu kitap Talibi'ye çekmez dostu nikap Nur Muhammed'in bendeleriyiz Vahdet gülünün bülbülleriyiz 207


Tesnim-i şarap: Cennet şarabı Şem'ai muhit: Çepeçevre saran ışık Esdaf-ı vücut: Varlıklar Sakı-yi şarap: Şarap dağıtan, Mürşid-i Kamil Havze: Sınır, sınırın içindekiler Kutb-u cihan: Cihanın manevi hâkimi Firak: Ayrılık Sibak: Bağlantı, bağ Mecmu-yu kitap: Kitabın özü, hepsi Nikap: Örtü

208


* Ervahı âlemde saflar kuruldu Elestü hitabı nida olundu Onda ikrar eden bunda bilindi Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz Bülbüllere açtı ilkbahar gülü Âşıklara esti seherin yeli Kuruldu muhabbet kadehler dolu Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz İçmişiz doluyu olmuşuz sekran Fikrimizde yoktur cennet ve niran Dilimizde ancak sohbet-i Rahman Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz İçelim badeyi serhoş olunca Yakalım aşk odun suzan olunca Yanalım yanalım ta kül olunca Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz Gelin ey kardeşler sürelim demi Fırsat elde iken durmayın geri Bize fayda vermez zahidin yolu Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz Pir seyyidimiz ol Muhammed Nur-i Varis-i rasüldür Gavs'tır zuhuru Bize ta'lim etti sırr-ı Tevhidi Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz Gel ey Fehmi sen de Hakk'ı fikreyle Uyandır kalbini daim zikreyle Fenadan bekaya bir sefereyle Allah Allah daim Hu diyelim biz Allah Allah daim Hak diyelim biz 209


Ervahı âlem: Ruhlar âlemi Elestü: Ben rabbiniz değil miyim hitabı Nida: Haykırma Sekran: Serhoş Niran: Cehennem Bade: İçki, muhabbet Gavs: Cihanın manevi önderi

210


* Dersi Ahmet'ten aldı ol Nur Muhammed Pirimiz Ondan okuduk bu ilm-i Tevhid'i her birimiz Ol gül-i hamraya bülbül nice olmaz aşıkan Rayiha-yı rih-i Rahman onda aldı canımız Da'vet-i Rahman'ı duydu oldu gönül şadüman Ol huzur-ı Hak'ta verdik sıdkile ikrarımız Ders-i ilm-i Ledünn'ü Ahmet’ten aldık ol zaman Nokta-yı Ali'ye vardı ilmile irfanımız Şüphe ü şirk-i hafiden kurtulup bulduk eman Korkma Fehmi var iken ol Mustafa Sultanımız

211


Gülü hamra: Kırmızı gül Rayiha-yı rih-i Rahman: Rahman rüzgârının kokusu Şadüman: Sevinçli Şirk-i hafi: Gizli şirk Eman: Kurtuluş, emniyette olma

212


* Ariflerde ar olmaz Hiç bir şeyden kahrolmaz Kahrı lütfu bilmeyen Hiç bir dem rahat olmaz Hak diyen gafil olmaz Siler kalbin kir kalmaz Kişi nefsin bilmezse Ol Hakk'a arif olmaz Çağır Allah'ı seste Allah de her nefeste Can bülbülü kafeste Ötmeyince şad olmaz Severim seni candan Hiç çıkarmam gönlümden Sana inanmayanlar İman-ı kâmil olmaz Senden gayrı yok mabet Kıblem sensin her cihet Huzurum ile'l-ebet Senden gayrı yar olmaz Geldim vahdet ilinden Zevki gitmez gönlümden Ben bir garip bülbülüm Kimse bana yar olmaz Ben Fehmi'yim ar etmem Kuş gibi karar etmem Bu kafesten uçarım Hiç beni gören olmaz 213


Arif: Hakk’ı görerek tanıyan Ar: Utanma Mabet: İbadet edilen yer Cihet: Yön İle'l-ebet: Sonsuza kadar

214


* Ey merd-i kâmil Bulunma gafil Ol Hakk'a vasıl Aşk meydanında Ver kalbe cila Et nefsin imha Oldur Haknüma Aşk meydanında Et nefsle savaş İrfana ulaş Ver can ile baş Aşk meydanında Bul irfan kanın Göstersin yarın Yok eyle varın Aşk meydanında Bülbül ol güle Düş dilden dile Cevre sabreyle Aşk meydanında Arama izzet Çün buldun zillet Ol imiş devlet Aşk meydanında Fehmi et sohbet Gitsin cehalet İrfandır cennet Aşk meydanında 215


Cila: Arınma, parlaklık Haknüma: Hakk’ı, doğruyu gösteren Kan: Kaynak, hazine Cevr: Eziyet, baskı İzzet, zillet: Yücelik, alçaklık

216


* Dilruba vaktin seherinde doğar envar bana Senden artık gönlüm içre bir muhabbet yok bana Ta ezelden ben senin âşık-ı üryanınım Cilve-i gamzın okundan yara açtın sen bana Sen mürid-i mürşidansın verdiler bir ad bana Mahvolup suretle esma oldu Hak mihman bana Herkese kırk erbain verdiler doksan bana Hubb-i Hak'tan elli lira bir ceza çok az bana Vahdetin kesreti doğan üç gün eyledi devam Doğdu gün mağribten, oldu her cihet seyran bana Bahr-ı Ev ednaya saldık gemimiz tutmaz tufan Fehmi kadrin kim bildiyse etti Hak ihsan ona

217


Dilruba: Sevgili Envar: Zevkler Âşık-ı üryan: Sırıl sıklam Âşık Cilve-i gamz: Göz kırpmanın nazı Mürid-i mürşidan: Hak yolda gidenlerin mürşidi Hubb-i Hak: Hak sevgisi Mihman: Konuk Mağrib: Batı Cihet: Yön, taraf Seyran: Seyredilen yer

218


* Ey talib-i Hak Âşık ol âşık Ver kalbe ferah Âşık ol âşık Terk et hevayı Olma mürai Ol sen Melami Âşık ol âşık Arkanda yük var Kalbinde çirk var İlminde şirk var Âşık ol âşık Fehmi bu yerde Varlıktır perde Çare bu derde Âşık ol âşık

219


Talib-i Hak: Hakk’ı isteyen Ferah: Sevinç, huzur Heva: Nefsin arzusu Mürai: Gösteriş meraklısı, riyakâr Çirk: Kir, pislik

220


* Cümle sevda-yı hakiki aşk-ı şinas geldiler Bildiler bir gonca-yı hamra-yı gül şeydasıyız Devr-i inkılaba su-i fikrimiz yoktur bizim Medeniyet aşığıyız cumhuriyet yarıyız Suçumuz Tevhid'i ifşa eylemekle mahkûmuz Cümle yaranla beraber bir yüzün meftunuyuz Halk-ı âlem gördüler surette bizi bir keda Âlem-i vahdet içinde cümlenin sultanıyız Ol Muhammed Mustafa'nın ruhuna yüz bin sala Kapısında biz fakir ü aciz ü biçareyiz Meyhane-i Nur-ı Muhammed'den dolu peymaneden Sundu âşıklara Fehmi ta ebed mestaneyiz

221


Sevda-yı hakiki aşk-ı şinas: Gerçek aşka tutulanlar Gonca-yı hamra-yı gül şeydası: Kızıl gül goncasının bülbülü Su-i fikir: Kötü düşünce İfşa eyleme: Yayma, duyurma Keda: Köle Fakir ü aciz ü biçare: Çaresiz zavallı yoksul biri Peymane: Kadeh

222


* Kamil mürşit olanın sözleri Kur'an olur Nakıs mürşit olanın sözleri güman olur Uydun zındık sözüne mürşit dedin kendine Senden derviş olanlar bir kızıl şeytan olur Taklid ettin Tevhid'i girdin fasık rengine Sana yoldaş olanın meskeni niran olur Evrad ettin esmaya Tanrı dedin eşyaya Eşya bir masivadır gelir bir gün yok olur Esmada kalan kişi suretledir her işi Dünya ukba teşvişi kalbinde pazar olur Hak yoluna gidenler menhiyyattan kaçarlar Şarab-ı aşk içenler her dain sekran olur Fehmi şükret haline düştün güller bağına Ol gülistan içinde dost ile didar olur

223


Güman: Zan, şüphe Zındık: Azazil Fasık: Allah’ın emrinden çıkan, kötülük eden, fesatçı Niran: Cehennem Menhiyyat: Yasak edilmiş, İlahi emirle men'edilmiş olanlar Sekran: Serhoş

224


* Hamdülillah ilmile irfana erdim ben bugün Açılıp kalb-i basiret cana erdim ben bugün Nokta-yı vahdette mahvedip vücudu şöyle kim Zerreydim gün katreydim ummana erdim ben bugün Hep görünen nokta-yı vahdette zatın gölgesi Yeknazarla cümleden Rahman'a erdim ben bugün Ne aceptir zevk ile bana içimden söylenir Ruh-i Akdesle nüzul ilhama erdim ben bugün Bunda gelmekten mukaddem Talibi didar idim Vallahu hayran iken sen şaha erdim ben bugün

225


Kalb-i basiret: Kalp gözü, siret görüşü Ruh-i Akdes: Mübarek, kutsal ruh Nüzul: İnme

226


SÖZLÜK -AA’ma: Kör A’mal: Ameller, işler Abad: Yurt Abdi zahir: Görünen kul Abdullah: Allah’ın kulu Abı beka: Ölümsüzlük suyu Ab-ı kevser, leben: Kevser suyu, süt Abı zülal: Saf, tatlı su Abid: İbadet eden, kul Ab-u Hayat membaı: Dirilik veren suyun pınarı Acep: Tuhaf Acizü naçar: Güçsüz çaresiz Âdem şehrine nispet: Yokluk ülkesine bağlanarak Agâh: Haberdar Aglat istiab: Yanlışlar kaplamış Ağniya: Zenginler, çok zengin Ağyar: Yabancılar, Hak sevgisinde uzaklaştıran her şey Ahah: Haberdar, bilgili Ahdi ifa: Sözü yerine getirme Ahfa: Çok gizli Ahkâm-ı Şer'iyye: Dinimizin emirleri Ahmedi hüsn-ü hisal: Hz Peygamberin iyi huyları Ahü giryan: İnleme Ahzeyledi: Aldı Akait: İnançlar Akl-ı Cibril: Cebrail mesafesindeki akıl Âlem-i berzah: Dünya ile ahiretin arasındaki âlem Âlem-i ervah: Ruhlar âlemi Ali aba: Ehl-i Beyt Alicenap: Ulu Kişi Alima: Âlimce, bilerek Ar: Utanma Arif: Hakk’ı görerek tanıyan 227


Arif-i esrar: Gizlilikleri bilen Arzuyu dermane: Derman arzulayan Asan: Kolay Asel: Bal Ashab-ı Kehf: 300 sene mağarada uyuyan mağara arkadaşları Ashabı safa: Arınmış arkadaşlar Asker-i aşk: Aşk ordusu. Zikir Âşık-ı Hakkani: Hakkı seven Âşık-ı üryan: Sırıl sıklam Âşık Ata: İhsan, hediye Atalar: Hediyeler Avaz: Haykırma Ayan: Açık seçik Ayn: Göz Aynan: İki göz Azam: En büyük Azmeyleme: Yönelip isteme Azmi beka: Bekaya yöneliş Azmi visal: Kavuşma isteği -BBab: Bölüm Bab-ı lütf: İkram kapısı Bade: İçki, muhabbet Badı saba: Sabah rüzgârı Bad-ı Seharı Aşk: Aşkın seher rüzgârı Bağı cinan: Cennet bağları Bahil: Cimri Bahrı fena: Yokluk denizi Bahrı Hakayık: Gerçekler denizi Bahr-ı ilmin cür'ası: İlim denizinin kadehi Bahrı zat: Varlık denizi Bahr-i Ahdar: Yeşil deniz Bahr-i ilm: Bilgiler denizi Bahri ilmin emvacı: İlim denizinin dalgaları Bahri vahdet: Birlik denizi 228


Bahşetme: Karşılıksız verme Bahşeyledi: Karşılıksız verdi Bakayı zat: Zatın ölümsüzlüğü Bari Mevla: Ulu yaratan Beda eyleme: Başlama Bedir: Ay, Parlaklık Bedri münir: Parlak ay Beka ender bekabillah: Allah’ta var olduktan sonra varoluş Beka: Ölümsüzlük Beka-yı gülşen-i vahdet: Ölümsüz birlik bahçesi Beli: Evet Belkıs: Hz Süleyman’a inanan ve eşi olan Sebe Kraliçesi Berat: Kurtuluş belgesi Berdar: Darağacı Berkeylemek: Çakma, taşma Berkurmak: Şimşek çakmak, parlamak Berrak: Duruluk Bey’atı Hak: Hakk’a teslim olma Beyhuş: Kendinden geçen Beyt-i Akdes: Temiz ev, Kudüs’deki Mescid-i Aksa Beyti dilhane: Gönül Beyti emin: Güvenilir yurt, gönül Bezirgân: Tüccar Bezli Himmet: Manevi yardım saçmak Bezm-i ezel: İlk meclis Bezm-i safa: Sevinç âlemi Bi iştibah: Şüphesiz Bidar: Uyanık, gönül gözü açık olan Bidayet: Başlangıç Bigüman: Şüphesiz Bihuruf devran: Sessiz dönüş Bihuruf u lafz u savt: Sessiz harfsiz Bila ıtlak: Şüphesiz Bineva: Nasipsiz Bitefekkür: Düşüncesiz Bizar: Bıkma, usanma 229


Bu’d: Uzaklık, varlık Burak: Cennet bineği Burhan: Delil, dayanak Büryan: Yanık dağlanmış -CCame-i Aşk: Aşk kadehi Cehl-i delalet: Sapıklığın verdiği bilgisizlik Cehri kavl: Bağırarak Ceht: Gayret Cemi kurbi feraiz: Farz ibadetlerle Hakk’a yaklaşma Cemil ü Cavidan: Ölümsüz güzel Cenk: Savaş Cevahir: Kıymetli, cevher Cevlan: Gezen, oynayan Cevr: Eziyet, baskı Cihet: Yön Cila: Arınma, parlaklık Cilve-i gamz: Göz kırpmanın nazı Cilvet: Kaynaşma, coşma Cud-i fazl: Fazilet cömertliği Cur'ayı nuş ettirme: Kadeh içirme Cüda: Ayrı, uzak Cüz-i akdem: Eski parça, önemli parça -ÇÇak: Parçalamak Çeşmi ama: Gözü kör Çeşmi dilara: Sevgilinin gözü Çeşmi Siyah: Karagöz, kara gözlü Çirk: Kir, pislik -DDağ-ı Kaf-ı enfüs: İç âlemin Kafdağı Dana: Bilgin Dar-ı mahbup: Sevgilinin yurdu 230


Dayf: Misafir Dem: An Dembeste: Susmuş Demgüzar: Yaşayan Derun: İç Derya-yı ab-ı hayat: Dirilik suyunun denizi Dest-i Haydar: Yiğit kişinin eli. Haydar Hz Ali’nin bir sıfatı Devleti eman: Korku olmayan ülke Dida: İpekli kumaş Didar: Göz, güler yüz, görülme Dilara: Gönül alan sevgili Dilazar: Gönül inciten Dildar şeyda: Şakıyan sevgili Dildar: Sevgili Dildaş: Gönül arkadaşı, sevgili Dilgüzar: Sevgili Dilhane: Gönül evi Dilhasta: Gönlü hasta Dilküşa: Gönül açan sevgili Dilküşat: Gönlü mutlu Dilruba: Sevgili Dilşikar: Gönül avcısı, sevgili Diraz: uzun Divane: Deli Düdi sema: Gök kuşu Dürdane: İnci tanesi Dürrü yekta: Eşsiz, tek inci -EEfdal: Daha iyi Efrah: Sevinç Ehl-i dil al-i rical: Gönül sahibi yüceler Ehli fadl: Fazilet sahibi Ehli hicap: Gerçeğe örtülü kimseler Ehl-i istidlal: Hakk’ın varlığını delille ispatlayanlar Ehven: En uygun, en kolay 231


Ekvan: Âlem, evren Ela: Ey Elestü bezmi: Rabbimizin “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” sorusunu sorduğu an. Elkab: Unvan, lakap Elyak: Daha layık Eman: Kurtuluş, emniyette olma Emraz: Hastalık Emraz-ı A’ver: Şaşılık hastalığı Emraz-ı gaflet: Gaflet hastalığı Enbiya rumuzu: Peygamberlerin gerçekleri Encam: Son, gaye Envar: Işıklar, nurlar Erbab-ı ulum: Bilginler Ervahı âlem: Ruhlar âlemi Esdaf-ı vücut: Varlıklar Esfiya: Tertemiz olan kişiler Esrar-ı Hak: Hakk’ı bildiren sırlar, zevkler Esvat-ı huruf: Harflerin sesleri Eşcar: Ağaçlar Eşgal: İşler, meşgaleler Eşrar: Kötü olan kişiler Etvar: Tavırlar, davranışlar Ev edna: Daha yakın. İlmi tevhidin son makanı Evrad: Virdler, dualar Evrak libası: Yaprak elbisesi, yeşil renkli giyişi Evrak: Kâğıtlar, kitaplar Evrak-ı yakut zeberced: Kıymetli kâğıtlar Evrat: Dualar, virtler Evsat: Orta yer, vasıflar Evtan eyleme: Yurt edinme Eya: Uyan Ezel bezmi: İlk meclis, ilk zaman Ezel: Evveli olmayan başlangıç -F232


Fadl-ı hüda: Hakk’ın ihsanı Fahr eyleme: Övünme Fahret: Övün Fahri âlem: Cihanın övünç kaynağı Faik: Üstün Fakir ü aciz ü biçare: Çaresiz zavallı yoksul biri Fakr: Yoksulluk, varlıktan soyunma Fakri devlet: Yoklukta alınan yücelik Fasık: Allah’ın emrinden çıkan, kötülük eden, fesatçı Fedhuli: Gir. Nefs-i mutmainneye sahip olana emirdir. Fehm: Anlamak Fehmeyle: Anla Felah: Kurtuluş Fenafillah: Allah’ta yok olma Fend: Hile, çözüm yolu Feragat: Hakkından vazgeçme Ferah: Sevinç, huzur Ferdü yekta: Eşsiz kişi Feselli ala seyyidina ali Muhammed: Efendimiz Muhammed ve yakınlarına salat ve selam olmasını ihsan et Ya Rab. Fesseli ala mürşidina şahı velayet: Velilik önderi mürşidimize salat ve selam ihsan et Ya Rab. Festekim kema ümirte: Emrolunduğun gibi doğru ol. Hüd 112 Fethi bab: Kapıyı açma Feth-i kalb-i dilküşa: Gönlü açık sevgili Fettebiüni: Bana uyunuz. Ali imran suresi 31 Fevait: Faydalar Fevk: Üst Fevz ü felah: Kurtuluş Feyz-i necat: Kurtuluşun verdiği zevk Fezkürüni: Beni zikredin. Bakara suresi 152 Fırkat: Ayrılık Figan: İnleme Filk: Kayık Firak: Ayrılık Furuhat eyleme: Pazarlık, satma 233


Fütur: Şüphe, tereddüt Füyuzat: Feyizler, zevkler -GGafil: Hakikatlerden habersiz Gâh: Zaman Gamze-i cilve-i Mahbub: Sevgilinin nazlı göz kırpması Gamze-i çeşm: Göz kırpması Gamze-i naz: Sitemli bakış Garaz: Amaç Garketme: Boğma Gavs: Cihanın manevi önderi Gavvas: Dalgıç Gayba: Gizli olan bilinmeyen Gayrı heva: Başka bir arzu Gayrullah: Allah’ın sevgisinden gayrı olanlar Gergef: Üzerinde nakış yapılan alet Gevher: Cevher, can Giriftar: Tutsak, esir Giryan: Gözü yaşlı Gonca-yı hamra-yı gül şeydası: Kızıl gül goncasının bülbülü Gufran: Bağışlama Gurfe: Oda Gülşen: Gül bahçesi Gülü hamra: Kırmızı gül Güman: Zan, şüphe Gümrah: Azgın, yoldan sapan Güruh: Cemaat, zümre Güruh-i Akl: Alıkcılar, her şeyi akılla çözmeye çalışanlar -HHabib-i Esfiya: Dostların sevgilisi Hablü-l metin: Kur’an Hacet: İstek Haddi lale: Lale yanaklı Hakayık remzi: Gerçeklerin sembolü Hakayık: Gerçekler, özler 234


Haknüma: Hakk’ı öğreten Hal etme: Coşkunluk, cezbe Haldaş: Halden anlayan Hali: Boş Halvet: Sevgiliyle baş başa olma hali Hamdiyet: Şükür Hamra-yı peymane: Kırmızı şarap bardağı Hamuş, beyhuş: Susmuş, baygın Handan: Sevinçli, güleç Har: Diken Harir atlas: İpek atlas Has rumman: Katıksız nar meyvesi Has zülal: Katıksız şarap Has: Katıksız Haşr: Kıyamette toplanma Havf: Korku Havfetme: Korkma Havf-ı mevt: Ölüm korkusu Havze: Sınır, sınırın içindekiler Hay layezali: Bitmeyen dirilik Hay müdam: Devamlı canlı Haydar: Aslan Hayyülbeka: Ölümsüzlük Hayyülebed baki: Ölümsüz Hazine-i gına: Zenginlik hazinesi Hem’i fakat: Lakin olduğu gibi Heva: Nefsin arzusu Hezaran mevc: Binlerce dalga Hezaran: Binlerce Hırka: Edep, erkân, hal Hicab: Örtü Hicr: Ayrılık Hicri kesret: Kalabalıktan doğan ayrılık Hida: Doğruyu bulma Hikmet: İç sebep Hikmeti Yezdan: Hikmet sahibi Allah 235


Hilaf: Karşı gelme Hilmi bimisal: Eşsiz tevazu Himmet: Manevi yardım Hoşimend: İyi yaradılışlı Hu bendi: Hu’ya erme zevkinin yeri Hub: Güzel Hubb: Sevgi Hubb-i fillah: Allah sevgisi Hubbi Hak: Hak sevgisi Hubbu fillah: Allah sevgisi Hubb-u Mevla: Hak sevgisi Huld-i enhar: Ölümsüzlük veren ırmaklar Huld-i eşcar: Ölümsüz ağaçlar Humam: Himmetli Huruf-u halk: Yaratılanlar, çokluk Hüdavend: Sahip Hükm-i takdir: Hakk’ın kaderde yazdığı hüküm Hükmü ezeli: Ezelde yazılan hüküm Hükmü kader: Kaderin cilvesi Hüma pervaz: Yüksekten uçan, Mürşid-i Kamil Hüsnü hilkat: İyi yaradılışlı -İIhya: Diriltme İbretnüma: Ders veren İbşar: Muştulama İcabet: Davete gelme İcmali: Özetle İdadı Hak: Hak vergisi İfa: Yerine getirme İfnan: Yok olanlar, kullar İfrad: Teklik iddia eden, ben diyen İfrat, tefrit: İleri gitme, geri kalma İfşa eyleme: Yayma, duyurma İftah: Açma, fethetme İftinan: Türlü türlü söz söyleme 236


İğfal: Kandırma İhbar: Haber verme İhda: Hediye İhticab: Perdeleme, örtme İhtiyar: Seçme yeteneği, isteyerek İhtiyari mevt: İsteyerek ölüm İhvan: Kardeşler İhya: Diriltme İkamet: Ayağa kalkma. Farz namazı kılmadan yapılan dini işlem. İkbaz eyleme: Sıkıca tutma İkdam eyleme: Başa getirme İki kanatlı kuş: Aşk ve irfan, Mürit ve mürşit İkrar: Söz verme İktida: Uyma, bağlanma İlbas: Giymek İle'l-ebet: Sonsuza kadar İlhak olan: Katılan İlhak: Katma İlka olmak: Verilmek, konmak İlm-i felah: Kurtuluş ilmi İlm-i Lahut: İlahi ilim, tevhit ilmi İlm-i Ledun: Hak katındaki bilgiler İlm-i medine: İlmin şehri İmamı kevneyn: İki cihan önderi İmaret: Varlıklar İndallah: Allah katı İnde'n-nas: Millete İnfak: Karşılıksız verme İnkılap: Dönüşme İnsilal: Bir yere toplanma İnşirah: Gönül açıklığı İntisab: Bağlanma İnzar: Korkutma İrfanı cennet: Zevkle yaşanılan cennet İstidadı tam: Olgun kabiliyet İstikbal: Karşılama 237


İstilap: Buluşma İşrak: Parlak, ışıklı İttihad-ı mecmuu'n-nas: Milletin tümünün birliği İttirap: Sağa sola yalpa İzhar: Görünme İzheb: Git İzzet, zillet: Yücelik, alçaklık İzzet: Yücelik İzzü cah: Ululuk, büyüklük İzzü cah: Yüce ve ulu -KKabe Kavseyn: Yayın iki uç aralığı. Necm suresi 9 Kabes: Ateş parçası Kabri vahdet: Birlik yurdu Kad efleha: Muhakkak kurtuldu. Mü’minun suresi 1 Kad fetenna kavmeke: Biz kavmini imtihan ettik. Taha suresi 31 Kaftan kafa: Bir uçtan diğer bir uca Kail: Kanıcı, tutucu Kal: Söz, dil Kalb-i basiret: Kalp gözü, siret görüşü Kalbi mahtum: Gönlü kapalı Kalbi safvet: Temiz, duru gönül Kan: Kaynak, hazine Kani: Hani, hangi Karib: Yakın Kasr: Saray Kast: Kötü niyet Katlet gulamı: Çocuğu öldür Katre: Damla Kavseyn: İki yay. İlmi tevhitte varılan bir makamın ifadesi Kazaeyn- Kamileyn: Kaza-kader. Pir Keda: Köle Kenz: Hazine Kenz-i ahfa: Çok gizli hazine Kenz-i bipayan: Sonsuz hazine 238


Kenz-i layefna: Tükenmeyen hazine Kenzi mahfi: Gizli hazine Kenz-i Rahman: Allah’ın rahmet hazinesi Kerem: İkram etme Kerih: Çirkin Kesreti âlem: Dünyadaki kalabalık Kesret-i cürm: Suç çokluğu Kevkeb: Yıldız Kevser-i Ali: Yüce değerli cennet suyu Kıylu kalden: Dedi kodu Kifayet etmez: Yetmez Koz: Ceviz Kurbi nevafil: Nafile ibadetlerle Hakk’a yakınlık Kurretelayn: Gözbebeği Kutb-u cihan: Cihanın manevi hâkimi Kutbu cihan: Cihanın önderi Kuyudat: Kayıtlar, bağlılıklar Külhan: Ateşin yandığı yer Külli pürnur: Baştanbaşa nurla dolu Küllü men aleyha fanin: Dünya üzerindeki her varlık yok olucudur. Rahman 26 Küntü Kenz: Gizli bir hazine idim Küntü kenzen mahfiyya: Ben gizli bir hazine idim. Hadisi kutsi Künuzu ilm-i hikmet: Hikmet ilminin hazineleri Küşad: Neşeli -LLa taknetü min rahmetillah: Allah’ın rahmetinde ümidinizi kesmeyin. Zümer 53 La tüşrikü: Ortak koşmayınız. Nisa suresi 36 La: Hayır, yok Lafz-ı suret: Yalnız dış yüz Lafzı tevhid: Tevhidin dış yüzü Lahavf: Korkusuz Lamekân: Mekânsız Lamuhaf: Korkusuz 239


Lareyb: Şüpheye düşmeme Laşe: Kokuşmuş, pislik, leş Layezal: Bitmeyen Leb: Dudak Lem’an: Parıltı Len terani: Sen beni göremezsin Leşkeri aşk: Aşk ordusu Levhi mahfuz: Allah’ın takdir ettiği konuların yazılı olduğu levha Leylü nehar: Gece ve gündüz Libası Şer’: Şeriat elbisesi Lika: Buluşma Lillahil emru cemia: İşlerin tümü Allah’ındır. Ra’d suresi 31 -MMa’ruf: Bilinen. Hak Maarif kenzi: İç bilgiler hazinesi Maarif refrefi: Bilgiler bineği Mabet: İbadet edilen yer Mağfur: Bağışlanmış Mağmum: Üzgün Mağrib: Batı Mağruk: Batmış Mağrur: Gururlu Mahal: Yer Mahbub vasfı: Sevgilinin özelliği Mahbubu hazret: Hakk’ın sevgilisi Mahlika: Helak, yok olunan yer Mahmudan: Övülen Mahşer: Kıyamette toplanma yeri Mahv-ı mahz: Tam ölü Mahzen: Hazine Mahzeni hikmet: Hikmetlerin gizlendiği yer Mahz-ı Tevhit: Tevhidin özü Mahz-ı Zat: Yalnız zat, Zat-ı İlahinin ta kendisi Mail: Âşık 240


Maksad-ı aksa: En büyük gaye Malik: Sahip Mangır: Değersiz para Masiva: Hak’tan başka olan şeyler Maşrık: Doğu Maşrik, mağrib: Doğu, batı Maşrik: Doğu Mat: Donuk Matlup: İstenilen, talip olunan Mavera: Ard, arka Mavera-yı Kaf: Kaf dağının ardı Mazhar: Görünen yer Mazhar-ı tam: Noksansız görünüm yeri, İnsan-ı Kamil Mazhar-ı Zatullah: Hakk’ın zatının görüldüğü yer Mebde: Başlangıç Meclis-i kübra: Büyük meclis. Ahirette bir arada bulunulacak yer ve zaman. Mecmu-yu kitap: Kitabın özü, hepsi Medh: Övme Mefhum: Anlaşılan. Âlem Meftun: Büyülenmişçesine tutkun Mehzeni sırr-ı ilahi: İlahi sırların hazinesi Melal: Sıkıntı Memat: Ölüm Memlü: Dolu Men raani fekad raalhak: Beni gören Hakk’ı görür. Hadis Menba-i mağrib: Batıda olan pınar Menfur, mergub: İstenmeyen, istenen Menhiyyat: Yasak edilmiş, İlahi emirle men'edilmiş olanlar Mennan: Bol bol veren Merde: Mert adam Mesken: Yurt Meslek-i Resul: Hz. Resulullah’ın gittiği yol Mesnedi Âdem: İnsanın dayanağı Mesrur, dilşad: Sevinçli, gönlü hoş Mest ü medhuş: Kendinden geçmiş 241


Mestan: Kendinden geçmiş Mesti medhuş: Tam anlamıyla hayran Mevc: Dalga Mevc-i derya: Deniz dalgası Mevc-i zat: Zatın dalgası Mevcud-u vücut: Var olan varlık Mevsuf-u mutlak: Mutlak sıfatlanan Mevt-i ihfa: Gizli ölüm Miftah: Anahtar Mihman: Konuk Mirat: Ayna Mir'atı ef'al: Fiillerin aynası Mir'at-ı müreyya: Görünen, gösteren ayna Mir'at-ı numay-ı Hak: Hakk’ı gösteren ayna Misak: And Miski anber: Güzel koku Misl-i behime: Hayvan gibi Muamma: Kendisi meydanda olup da çözülemeyen Mudıllün: Sapıklar Muhal: İmkânsız Muhibban: Sevgililer Muhit: Kaplamış Muhittin: Muhittin İbn Arabi Hz Muhtar: Serbest seçim kuvveti olan Mukaddem: Önce Mukaddes mahbub: Değerli sevgili Mukavves: Yay gibi Mukteda: Önder, herkesin kendisine uyduğu zat Murg-ı Anka: Anka kuşu Murgı anka: Kaf dağında yaşayan kuşun adı Murg-ı zeban: Dil kuşu Murgı: Ruhun kuşu, gönül Murgi ruh: Gönül kuşu Murgu huma: Devlet kuşu Musahhar: Emrine verilme, amade Mustağrak: Garkolmuş, kaybolmuş 242


Mutad: Alışılagelmiş Mutekid: İnanan Muti: İtaat eden Muttaki: Kulluk yapan Müberra: Aklanmış, temiz Mübtela-yı bilaç: İlacı olmayan derde tutulan Mücella: Parlak, aydınlık Mücrim bende: Suçlu kul Müdam: Devamlı Müdavim: Kesintisiz uygulayan Müheyya: Hazır Mülkü fena: Dünya Mülk-ü vahdet: Birlik sarayı Mümkinat: Sonradan var olan varlıklar Münevver: Nurlu, aydınlık Münezzeh: Arı, uzak Münkad: Boyun eğmiş Münkir Nekir: Kabirde sual soran melekler Mürai: Gösteriş meraklısı, riyakâr Mürde dil: Ölü gönül Mürde mare: Ölü, hasta kişiler Mürde-zinde: Ölü-diri Mürid-i mürşidan: Hak yolda gidenlerin mürşidi Mürüvvet: İyiye yöneltme, iyilik Müsemma: Ad verilen zat, vücut Müzdad: Daha fazla, artık Müzevvak: Nakış yapan, nakkaş Müzeyya: Kaybolmuş -NNabut: Yok Naci: Kurtulan Nadan: Bilgisiz Nahnü akrabü: Biz daha yakınız. Kaf suresi 16 Nail olma: Kavuşma Naili refah: Saadete ulaşan 243


Nakkaş: Süs yapan Nar-ı Muhrik: Yakan ateş Nar-ı niran: Cehennem ateşi Nar-ı suzan: Kızgın ateş Nazar: Bakma, bakış Necat: Kurtuluş Necis: Pislik Necm ü kamer: Yıldız ve ay Nefheyle: Üfür Nefholdu: Üflendi Nehri cari: Durmadan akan ırmak Nevafil kurbi hazret: Nafile ibadetlerle Hakk’a yaklaşma Neval: Bağış Nevcivan: Delikanlı Nevm-i gaflet: Gaflet uykusu Nevnihal gülzar: Taze filizli gül bahçesi Nida: Haykırma Nidayı güş: Çağrıyı duyma Nihan: Gizli Nikap: Örtü Nikap: Örtü Niran: Ateş, cehennem Nispeti vücut: Şahsın kendisine bağladığı varlıklar Niyam: Uyku Niyaz: Yalvarma Nuru mücella: Parlayan ışık Nur-u vahid: Tek nur Nuş etmek: İçmek Nübüvvet hatemi: Peygamberliğin sonuncusu Nücum: Yıldızlar Nüzul: İnme -OOd: Ateş -P244


Pak: Temiz Penah: Nasihat, Sığınınlan yer, kişi Pend: Öğüt Pertev cemal: Nurlu yüz Perverde: Beslenmiş, Eğitilmiş, büyütülmüş Peymane: Kadeh Pür ziya: Baştan başa ışıklı Pürnur: Nurla dolu -RRabt: Bağlı Rah: Yol Rah-ı aşk: Aşk yolu Rah-ı Hak: Hak yolu Rahik: Bal özü, berrak kokulu şarap Rana: Güzel Ravza-i Rıdvan: Güzel yer Rayiha-yı rih-i Rahman: Rahman rüzgârının kokusu Raz: Sır Ref etme: Kaldırma, giderme Ref-i hicab: Örtünün kalkması Rehnüma: Yol gösteren Reisi enbiya: Peygamberlerin önderi Remz: Sembol, rumuz Reşad: İlerleme, zevk Reyb: Manevi şüphe Reyhan: Koku saçma Reyn-i kalb: Gönül kiri Rıhlet: Gitme Rif’at: Derece, yükseklik Ruh-i Akdes: Mübarek, kutsal ruh Ruh-i Pak: Temiz ruh Ruhu has: Arı gönül Rumuz, Remz: İşaret, sembol Rumuz: Hikmetler Ruy: Yüz 245


Ruyi hüsn: Güzel yüz Ruz u şeb: Gündüz ve gece Ruz-i ceza: Kıyamet günü Ruzu ezel: Önceliksiz Rüşt-ü Hak: Hakk’ı anlama derecesi -SSaçlı derviş: Kendi nispet bilişleriyle bulunan Sadakat tabli: Sadakat çalgısı Sadef: Sedef Sadrı emin: Güvenli kişi Safayı izzet: Ululuğun sefası Sahibi heyman: Yüce, ulu Sahib-i kamısan: Gömlek giyen. Örtülü Sahrayı aman: Güvenlik veren bölge Sahrayı vahdet: vahdet çölü Saika: Ölüm, yıldırım Sakı-yi şarap: Şarap dağıtan, Mürşid-i Kamil Sal: Yıl Salat-ı hams: Beş vakir namaz Salat-ı hamse: Beş vakit namaz Salat-ı subh: Sabah namazı Salikan: Tarikata giren canlar Samed: Hiçbir şeye muhtaç olmayan Sanem: Put Seb’ai mesan dürrü: Yedi eşsiz inci Seb’al mesan: Yedi kat Sebak: Ders Sebdetti: Gerektirdi Sed: Engel Sehab: Bulut Sehab-ı Cehl: Bilgisizlik bulutu Sehbayı Aşk: Aşk şarabı Sehbayı cam: İçki, şarap kadehi Seher: Tan vakti Sehi: Cömert 246


Sekr: Sarhoşluk hali Sekran: Serhoş Selase: Üç Selbetmek: Kaldırmak Selsebil rahık-i tesnim: Güzel hayat suları Selsebil tesnim rahik: Can veren hayat suyu Selsebil: Cennette bir ırmak Sem’i kalb: Gönül kulağı Semme vechullah: Allah’ın yüzü oradadır Semud: Peygamber Hz Salih’e başkaldıran milleti Ser: Baş Serabı Zıll: Gölgenin serabı, Gölgede serap gibidir, vücudu yoktur Serap: Gerçeği olmayan su birikintisi Sermedi: Ebedi tükenmez Sertaç: Çok saygı değer kimse, baştacı Server: Önder Setr: Örtme Setreder: Örter Sevda-yı hakiki aşk-ı şinas: Gerçek aşka tutulanlar Seyran: Seyredilen yer Seyyie: Kötülük, kötü iş Sıbyan: Çocuklar, bebekler Sıraç: Şamdan, ışık Sıret: Görülmeyen asıl yüzü Sırr-ı nefahtü: “Üfledim” sözünün sırrı Sırrı tevhid: Tevhidin iç yüzü Sıyt: İyi ün Sibak: Bağlantı, bağ Sidrei Münteha: Varlığın sınır noktası Sima: Değerli kişi, kulak verme Sine: Göğüs Siret: İç yüz Siva kazuratı: Hak’tan ayıran kötü sıfatlar Siva: Hak’tan başka olanlar. Dünya Subh u şam: Sabah ve akşam 247


Subhan: Allah Su-i fikir: Kötü düşünce Sui zan: Kötü olarak anlama Sun: İş, yapıt, sanat Sun'i asar: Eserlerin var edilmesi Suret: Görülen dış yüzü Suzan: Ateş, yakan Sücudu kalp: İdrak secdesi Sümme dena fetedella: Sonra yakınlaştı ve indi. Necm 8 -ŞŞabb-ı emred: Tüyü bitmemiş genç Şad: Sevinçli Şadan: Sevinçli Şadüman: Neşeli, sevinçli Şadüman: Sevinçli Şahı kevneyn: İki cihan önderi Şakir: Şükreden Şarabı Hüsn: Güzellik Şarabı Şarab-ı layezal: Tükenmeyen aşk Şark, garba: Doğu, batı Şecer: Ağaç Şefi’: Şefaat ve af sahibi Şefkat: Acıma Şek: Şüphe Şem’: Mum, fitil Şem’i tevhit: Tevhit nuru Şem'ai muhit: Çepeçevre saran ışık Şems-i enver: Işık saçan güneş Şems-i Hakikat: Hakikat güneşi Şems-i Hakikat: Hakikat güneşi Şems-i zat: Varlık güneşi Şer ve sevap: Kötülük ve iyilik Şerri devab: Kötü yaradılışlar Şeş cihet: Altı yön Şeyda: Şakıyan, öten 248


Şeydayı Hak: Hak için haykıran Şeyh u şah: İleri görüşlüler Şirk-i celi: Açık şirk Şirk-i hafi: Gizli şirk, Hakk’a karşı işlenen gizli ortak koşma Şuhut: Bakıp görerek düşünme -TTa’n: Hakaret Taat: Boyun eğme Tahir: Tertemiz Tahkik: Bir şeyin hakikatini araştırma Taht-ı dilara: Sevgilinin otağı Taht-ı kubab: Kubbelerin altı, yeryüzü Tahur: Tertemiz içki Takdiri hüda: Takdiri ilahi Takdiri ihsan: Güzel bir kader Tal’atı nur: Aydınlık yüz Tal'at: Doğuş, tatlı yüz Tal'at-ı derya: Denizin tatlılığı Talib-i cemal: Gül yüzü görmek dileyen Talib-i Hak: Hakk’ı isteyen Talim olan: Öğretilen Tarik-i müstakim: Doğru yol Tarumar: Yerle bir olma Tavsif: Tavsiye Tebşir: Müjdeleme Tennevür: Nurlanma, ışık Terahi: Gevşek Terkip: Bir araya geliş, özellik Tesnim kevseri: Cennet suyu Tesnim: Cennet ırmaklarından birisi Tesnim-i şarap: Cennet şarabı Teşnedil: Gönülden isteyen Timar: Bağ bahçe bakımı Tuğyan: Haddi aşma. Azma Tuhfe: Hediye 249


Tulu-i afitab: Güneşin doğuşu Tulü etmek: Doğmak Tur'i Sina: Hz Musa’nın Hak’la konuştuğu dağ, varlık -UUcb u kibr: Kendini beğenme Ucb: Kendini beğenme Uhra: Son, ahiret Ukba: Ahiret Ula-uhra: İlk-son, dünya-ahiret Umman: Büyük deniz Umman-ı Hak: Hak deryası Umur: İş, yer Unsuran: Madde Uzlet: Çekinme, kaçınma -ÜÜftade: Düşkün, âşık Ümmül kitap: Kitabın anası. Fatiha suresi. Mürşid-i Kamil -VVa’zetme: Nasihat edip konuşma Vacip: Gerekli Vafir: Kâfi, yeter Vahdet: Birlik Valehü: Şaşkın Varis-i Nebi: Hz Peygamberin mirasçısı, vekili Vasfedemez: Anlatamaz Vasıf: Özellik Vaslı lika: Hakk’a kavuşma Ve nefahtü fihi min ruhi: Ona kendi ruhumdan üfledim. Vech-i Hak: Hakkın yüzü Vechullah: Hakk’ın yüzü Vehbi: Doğuş. Hak tarafından karşılıksız verilen Vemafiha: Yerle gök arasındakiler Vera: Terk etmek 250


Veş: Gibi Vildan: Çocuklar Visal: Kavuşma Visalullah: Allah’a kavuşma Vuslata muhal: Vuslata engel Vuslatı maşuk: Sevgiliye kavuşma Vücud-ı kabr-i kuddus: Değerli vücut kabri Vücud-u cevherim: Öz varlık Vücud-u Hakk'a mazhar: Hakk’ın varlığının göründüğü yer Vücud-u vahit: Bir vücut Vüs’at: Kudret Vüs'at-ı vicdan: Geniş yürekli Vüvudu vahid: Bir varlık -YYâd: Anma Yaren: Dostlar Yedi mesan: Fatiha suresindeki yedi ayet Yek nefes: Tek soluk Yeksan: Bir olma, yok olma Yezkürunallahe: Allah’ı anarlar. Ali İmran 191 Yuhibbüne: Seviyorlar. Maide suresi 54 Yuşa: Musa peygamberi Hızır’a götüren peygamber -ZZahiran: Dışa bağlılar Zahit: Kaba sofu Zail etmek: Gidermek Zail: Yok olan Zakir, mezkûr: Zikreden, zikredilen Zakir: Zikreden Zar: İnleme Zarı giryan: İnleme, ağlama Zenbi vücut: Varlıkları suç Zerrat: Zerreler, azalar Zerrin libas: Altın giysi 251


Zevk-i cinan: Cennetlerin tadı Zevk-i Feza: Bol zevk Zevk-i in'am: İhsan edilen zevk Zevki tezyit: Bol bol zevk Zılli hayal: Hayalin verdiği gölge Zındık: Azazil Zillet: Aşağılık Zir u bala: Yer ve gök Ziya: Işık Zulmet: Karanlık Zulmet-i cehl: Cehalet karanlığı Zü’l-kemal: Olgun Zühhad: Kendilerini yalnız ibadete verenler Zülf: Saç lülesi Zülfettah: Bolbol açan, veren Zülüf-ü Maşuk: Sevgilinin saçındaki lüle

252


İÇİNDEKİLER Abdest alan su ile onun dışı pak olur-179 Ağlama gönül ağlama-203 Aldır beni aldır beni-133 Ali'dir Muhammed yolunda yoldaş-95 Ariflerde ar olmaz-213 Âşıklara aşkı Hak bahşeylemiş-189 Aşkın meyinden, bir kadeh içtim-99 Bak şu Hakkın hikmetine nice dert verdi bana-21 Behey arzu-yu dildare Hakk'a yalvar seherlerde-43 Ben aşkın narına pervane geldim-123 Bir aceb sırra eriştim eyvallah-79 Bir yüze verdim gönül her dem ona divane ben-151 Bu aklın maverasından ki nurdan bir saray gördüm-135 Bu âlem mebdei sensin Evvelsin Ya Rasulallah-75 Bugün erdi bana imdat uyandı gönlüm oldu şad-37 Bulmak istersen felah Rabb'ine kul olmak yeter-183 Bülbül gibi efgan edip esmada kalan-167 Canımı terk eyleyip canana geldim Ya Resul-111 Cümle âlem yok iken ol var olan Mevla nedir?-187 Cümle sevda-yı hakiki aşk-ı şinas geldiler-221 Çün bezm-i ezel açıldı bugün-207 Derman arama derdine derdin yeter derman sana-29 Dersi Ahmet'ten aldı ol Nur Muhammed Pirimiz-211 Derviş olan Hakk'ı bulur dediler-125 Dervişler daim çekerler cefa-25 Dervişlik yolu pek hoştur, iki kanatlı bir kuştur-193 Dilruba vaktin seherinde doğar envar bana-217 Doğdu ol şemsi hakikat, saldı âleme ziya-19 Edelim Hakk'a hamdiyet-163 Ela ey âşık-ı mahbup diyem sana ki icmali-101 Ervahı âlemde saflar kuruldu-209 Esti çün bad-ı saba-201 Ey dilara, bağı lütfun verdi neşe canıma-27 Ey Gani Mevla ey hikmeti Yezdan-143 253


Ey gönül tefekkür eyle Esrar-ı Hakk'ı fehmeyle-53 Ey gönül uslanmaz mısın?-109 Ey Gönül, sen aşkı yar et-65 Ey hocam benim sualim çoktur-185 Ey kardeş gel de Allah zikredin dedi Allah-71 Ey merd-i kâmil-215 Ey şeyda'yı Hak de Allah Allah-73 Ey talib-i Hak-219 Ey üftade, gönlünden de La İlahe İllallah-59 Ey zahit gel zühdünü bırak sultan-ı aşka ulaş-191 Ey Zahit gel zühtünü ko aşka eyle iktida-9 Eya ey abid-i Rahman, ediptir Hak bize ilan-141 Ezelden bu aşka oldum müptela-23 Firkatin narına yandım-39 Geçtim mülk-i fenadan-199 Gel ey âşık-ı biçare cihanda gezme avare-41 Gel ey âşık-ı Hakkani ki gördün kendini fani-105 Gel ey kardeş sen de gafletten uyan-49 Gel hocam boş yere eyleme salış-195 Geldi bir nur maşrikiden, tulu-i afitab gibi-91 Geldi dile dildarım-81 Geldi Muhittin hakikat âlem içre ağniya-33 Gelin derviş olalım-67 Gelin Tevhid edelim La İlahe İllallah-69 Gezme avare bakma ağyare-55 Gir Kamil gönlüne cennet dilersen-45 Gönlümün kararı yoktur, her saat bir haldeyim-119 Gönül Allah'ı yadeyle müsemmasın şuhud eyle-149 Gönül şehri sarayında-97 Gönül Tur-i Sina'sından tecelli etti çün Allah-77 Hak buyurdu "Fezküruni"-57 Hamdülillah ilmile irfana erdim ben bugün-225 Hasrete veda etti ol hüsnü hilkat ehli hal-113 HAYATI VE ŞAHSİYETİ-2 Hayvanlığı terk etmeden-137 Her kime açılsa hicap-169 254


Her ne ki görür gözün bil veçh-i Rahman onda var-161 Her nefeste Hakk'ı zakir olmayan-145 Her zaman bülbül gibi efgan edeni severim-117 Herkesin bir sevdası var biri mal olmaz bana-15 Hoş geldin ey ilminin irfanı sensin hoş geldin-139 İlahi feth-i bab eyle künuzu ilm-i hikmetten-147 İmam-ı kevneyn ol şefaat kanı Muhammed-197 Kamil mürşit olanın sözleri Kur'an olur-223 Kesret-i âlem senin hep birliğin andırır-177 Kuruldu ol bezm-i ezel-131 Medet senden medet mürşidim Ali-87 Mekteb-i irfana erdi yolumuz-205 Mest ü medhuş olmuşum-121 Muhammed birliğe edince sala-93 Mürşidim Ali Rahmi bildirdi beni bana-17 Nahnü akrabü hitabetti Cenabı Kibriya-35 Ne aceptir zikrine tenbel terahi sevmezem-115 Nefret etme karga bülbül halinden-85 Nevm-i gaflette olanlar, mürde mareler gibi-89 Nevnihal gülzarımız var-175 Nuş ettim badeyi pirim elinden-181 Ölmeden evvel ölüp-103 Rah-ı aşka salik olmak-107 Sabah namazına hazır olanlar-47 Salik rah-ı Hakk'a merdane gelsin-155 Seherde meskanede-61 Sen bir âşıksın maşukun nerde?-51 Senin ismin biri Ahmed çü geldin âleme rahmet-153 Surette dört terkibim sırette hem beştenim-157 Şer-i pak-i Ahmedi'de İlm-i ledün gizlidir-165 Takdir-i Huda sebtetti ceza-83 Uluhiyyette ehad-129 Uyan bu nevm-i gafletten ey can-171 Ya Rabbi beni ağyare saldırma-7 Yanıp yakıldım ateş-i aşka-11 Yine yaz oldu gönül, açtı bahar eşcar bana-13 255


Yoktan geldim dünyaya-127 Yüzüm tuttum sana ya Hazreti Pir-173 Zikrederim dost seni-63 Zümre-i ehl-i melamet dersi Hak'tan aldılar-159

256


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.