NAZIM KAVRAMI İnsanlık genel olarak iki çeşit yazılı anlatım yolu kullanır.Bunlar nazım ve nesir olarak adlandırılır.Bu iki anlatım biçimi arasında basit ama temel bir ayrım vardır.Nesirde sözcükler sözdizimi kuralları(özne,tümleç,yüklem) ölçü kabul edilerek sıralanırken, nazımda bu sıralanış ahenge; yani ölçü ve uyağa göredir.Bunun yanında nesir cümlelerden oluşurken, nazımın dizelerden oluşması bu iki anlatım yolunun bir başka temel farkı olarak karşımıza çıkar. Nazım sözcüğü “dizmek” demektir.Nazım biçimiyle yazılmış eserlere manzum eser adı verilir.Nazım biçimiyle şiir yazılabileceği gibi öykü,tiyatro,roman vb. türler de yazılabilir.
ŞİİR KAVRAMI Nazım anlatım yoluyla yazılmış sanat değeri taşıyan eserlere şiir adı verilir.Her şiir nazımdır fakat her nazım şiir değildir.Bir manzum esere şiir diyebilmemiz için onun sanat değeri taşıması, duygu ve anlam yoğunluğu bulundurması,bir parola şeklinde dil ve gönüllere yerleşip kalıcı olması gerekir.Şiir insan duygu ve düşüncelerinin nazımla ifade edilmiş en güzel örneği olarak da tarif edilir.
ŞİİR İNCELEMESİ Bir şiirin edebi anlamda incelenmesi için belirli bir plan takip etmek ve şiiri oluşturan unsurları bilmek gerekir.Böylelikle şiir hakkında sağlıklı bir yargıya varmak mümkün olur.Bir şiir dört ana bölümde incelenir: A) ŞİİRİN YAZARI VE DÖNEMİNİN İNCELENMESİ B) ŞİİRİN BİÇİM ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ C) ŞİİRİN İÇERİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ D) ŞİİR HAKKINDA DEĞERLENDİRME YAPILARAK GENEL BİR YARGIYA ULAŞILMASI
A) ŞİİRİN YAZARI VE DÖNEMİNİN İNCELENMESİ Bir şiiri incelemeye başlarken onun yazıldığı dönem ve yazarı hakkında bilgi sahibi olmak hem biçim hem de içerik incelemesinden sağlıklı sonuç alabilmek için şarttır.Türk edebiyatının tarihi gelişimi içinde şairler çeşitli şekil ve anlam açıları geliştirmişler ve bu açılar farklılıklar göstermiştir.İnceleyeceğimiz şiirin hangi döneme ait olduğunu bilmeden uyak düzeni hakkında sağlıklı bir yargıya ulaşmamız zordur.Ölçüsü ya da nazım birimi konusunda yanılgıya düşme ihtimalimiz oluşur.Yine inceleyeceğimiz şiirin şairi ve bu şairin sanat ve dünya görüşü hakkında bilgi sahibi olmadan şiirin içerik unsurlarını belirlememiz,bu içerik unsurlarının yansıttığı kavramları açıklamamız neredeyse imkansız gibidir.Tanrıyı kasteden bir şairin sevgilisini ya da vatanını kastettiğini sanabilir,kullandığı mazmunlardan çok farklı anlamlar çıkarabiliriz.Özetle şiirin yazarı ve döneminin incelenmesi şiir incelemesinin ilk ve vazgeçilmez bölümüdür.
B)ŞİİRİN BİÇİM İNCELEMESİ)
ÖZELLİKLERİNİN
İNCELENMESİ
(ŞEKİL
Bir şiirin biçim unsurlarının bulunarak değerlendirilmesine şekil incelemesi adı verilir.Şekil incelemesini yapabilmek için şiirin şekil unsurlarının bilinmesi gerekir.
1
ŞİİRİN ŞEKİL UNSURLARI 1.NAZIM BİRİMİ 2.ÖLÇÜSÜ 3.UYAK VE REDİF ÖZELLİKLERİ 4.NAZIM BİÇİMİ VE TÜRÜ
1.NAZIM BİRİMİ Nazım şekillerinde ölçü olarak kullanılan parçaya nazım birimi denir.Halk edebiyatında “dörtlük” divan edebiyatında “beyit , bend, mısra” Batı etkisindeki Türk edebiyatında “mısra” nazım birimi olarak kabul edilmektedir.Nazım birimi için nazmı oluşturan bölüm ya da bölümlerden her biri şeklinde bir tanım yapmak mümkündür. MISRA Şiirdeki en küçük nazım birimi mısra’dır.Mısra,çift kanatlı bir kapının tek kanadı anlamına gelen Arapça bir sözcüktür.Terim anlamı ise , “Ölçülü ve anlamlı bir satırlık nazım parçası” dır.Türkçede mısra karşılığı olarak “dize” kelimesi de kullanılmaktadır. Bir şiire bağlı olmayan ve başlı başına bir anlamı olan mısralara bağımsız mısra anlamına gelen “mısra-ı azade” denir.Bir şiire bağlı olsun veya olmasın özdeyişe yaklaşan, güzel bir anlam taşıyan, ölçüsü sağlam olan ve kolay hatırlanan mısralara ise seçkin mısra anlamına gelen “mısra-ı berceste” denir.Divan şairleri orta halli bir gazel yazmaktansa mısra-ı berceste yazmayı tercih ederlerdi. BEYİT Aynı ölçüyle yazılmış ve anlamca bağlı olan iki mısralık nazım birimine “beyit” denir.Genellikle divan şiirinde kullanılır.Sözlük anlamı “ev” olan beyit,şiirde anlamın iki mısrada tamamlanması ile ilgili olarak kullanılır.Bu açıdan bakıldığında beyit aynı zamanda bir düşünce birimidir.Divan şiirinde her beyit farklı bir düşünce taşır.Beyit kendi başına bir güzelliktir.Şiirin anlam dünyası beyitle başlar ve beyitle biter. Taşıdıkları özelliklere veya şiirdeki yerlerine göre beyitler çeşitli isimler alır: Fert:Divan edebiyatında başka beyitlere bağlı olmayan ve özdeyiş değeri taşıyan beyitlere verilen isimdir.Uyak düzeni aa olabileceği gibi ab şeklinde de olabilir. Matla:Divan edebiyatında gazelin ilk beytine verilen isimdir. “doğuş yeri” anlamına gelmektedir.Uyaklanışı aa şeklindedir. Makta:Divan edebiyatında gazelin son beytine verilen isimdir.Uyaklanışı xa şeklindedir. Taçbeyit: Kasidede şairin adının geçtiği beyte verilen isimdir. Şahbeyit: Bir şiirin en güzel beytine verilen isimdir.Kasidenin en güzel beytine “beyt-ül kasid” , gazelin en güzel beytine “beyt-ül gazel” adı verilir. Mahlas Beyti:Gazellerde şairin adının geçtiği beyte verilen isimdir.Halk edebiyatında bu beyte “mühür beyti” denir.(Mahlas şairlerin kullandıkları takma isimlerdir.Eski yazıda özel isimlerde büyük harf kullanılmadığı için şairler mahlaslarıyla cinas yapmışlardır.) DÖRTLÜK Uyak düzeni farklılıklar gösterebilen dört mısralık nazım birimine “dörtlük” adı verilir.Dörtlük milli nazım birimimizdir.Halkımızın en güzel edebi verimleri dörtlüklerle oluşturulmuş duygu ve düşünce dünyamız dörtlüklerle hayat bulmuştur.Genellikle halk edebiyatı nazım birimi olarak kullanılan dörtlük, Türk edebiyatının ilk dönemlerinden bugüne kadar varlığını sürdürmektedir.
2.ÖLÇÜ(VEZİN) Bir nazımda mısraların birbirine uygun kalıplarına ölçü adı verilir.Ölçü hecelerin sayılarının ya da uzunluk ve kısalıklarının düzenli biçimde sıralanması temeline dayanır ve ahenk unsuru olarak kullanılır.Türk edebiyatında tarih boyunca iki çeşit ölçü kullanılmıştır.
2
HECE ÖLÇÜSÜ VE ÖZELLİKLERİ Hece ölçüsü hecelerin sayılarını temel alan bir ölçüdür.Milli ölçümüzdür.Bir diğer adı da parmak hesabıdır.Türk dilinin ilk dönemlerinden bu yana kullandığı doğal ölçüsüdür.Nazımla söylenen bütün halk verimlerinde, eldeki ilk örneklerden bugünkü halk şiirine kadar hep bu ölçü kullanılmıştır.Aruz ölçüsünün edebiyatımıza girişiyle aydın kesim arasında itibar kaybeden hece ölçüsü divan şairleri tarafından pek kullanılmamıştır.Tanzimat edebiyatıyla yeniden değer kazanan hece ölçüsü Mehmet Emin Yurdakul,Ziya Gökalp ve Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın elinde yeşermiş,Cumhuriyet döneminde Beş Hececiler olarak bilinen Halit fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek,Faruk Nafiz Çamlıbel,Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon’la hak ettiği yere gelmiştir. ÖZELLİKLERİ
•
Hece ölçüsü hecelerin sayısına göre kurulmuş bir ölçüdür.Nazmın birinci dizesinde kaç hece varsa diğer dizelerinde de aynı sayıda hece bulunur. • Hece ölçeğinde dizeler genelde iki ya da daha çok parçaya bölünür.Dizelerin bu bölünme yerlerine durak denir. • Hece ölçüsünde sözcükler ortalarından kesilemez; yani duraklar sözcüklerin sonuna rastlar. • Hece sayısı az olan ölçülerde dizeler ya hiç bölünmez ya da ikiye bölünür.Hece sayısı çok olan ölçülerde dizeler ikiye,üçe ya da dörde bölünebilir. • İkiye bölünen ölçülerde hece sayısı çiftse dize tam ortadan bölünür.Hece sayısı tekse dize büyük bölüm başta küçük bölüm sonda olur. • Üçe ve dörde bölünen ölçülerde hece sayısı eşit bölümler oluşturulur.Hece sayısı bu bölmeye elverişli değilse ilk iki ya da üç bölüm eşit olur,küçük bölüm sonda kalır. (4+4+3) (4+4+4+3) • Deyimler,atasözleri ve bilmeceler de hece ölçüsüyle söylenebilir. • Bazı nazımlarda hiç durak kullanılmaz buna duraksız hece ölçüsü denir.(Özgür duraklı hece ölçüsü) Bu tarz Tanzimat döneminde oluşturulmuş ve günümüze kadar bazı şairler tarafından kullanılmıştır. ARUZ ÖLÇÜSÜ VE ÖZELLİKLERİ Klasik Türk Şiiri’nde genelde kullanılan ölçü olan aruz ölçüsü hecelerdeki seslerin uzunluk ve kısalığına dayanan bir kalıplar bütünüdür.Edebiyatımıza Arap Edebiyatı’ndan giren bu ölçü çeşidi şairlerimiz tarafından uzun yıllar kullanılmıştır. ARUZ ÖLÇÜSÜNDE HECELER A)Açık(Kısa) Hece: Aruz ölçüsünde ünlüden oluşan ya da ünlüyle biten hecelere açık hece denir.Açık heceler (.) nokta ile gösterilir. a, e,ı,i (Bir ünlüden oluşan açık hece.) ba,ta,ma,be (Ünlüyle biten açık hece.) B)Kapalı(Uzun) Hece: Aruz ölçüsünde ünsüzle biten bütün heceler kapalı hece sayılır.Kapalı heceler (-) çizgi ile gösterilir.Mısra sonlarındaki açık heceler kapalı hece olarak değerlendirilir. al,alt,ben,kırk(kapalı hece) Özellikleri a) â ve bâ gibi uzun ünlüyle biten heceler kapalı hece sayılır ve (-) çizgi ile gösterilir. b) âb gibi uzun bir ünlü ile bir ünsüzden oluşan hecelerle “yâr, bâb” gibi iki ünsüz arasına girmiş bir uzun ünlüden oluşan heceler ve sonu çift ünsüzle biten heceler bir buçuk hece sayılarak ( - . ) çizgi nokta işareti ile gösterilir.(İçinde uzun ünlü bulunduran hecelerden sonunda “ n” ünsüzü bulunduranlar “ân, cân” sadece kapalı hece sayılır ve ( -) çizgi ile gösterilir. 3
â …..( -) bâ….( -) âb….( - . ) yâr…( - . ) ân…..( - ) kân…( - ) redd..( - . ) c)Aruz kalıpları kelimeyi ortadan bölebilir. ARUZDA HECELERİ DENKLEŞTİRME YOLLARI Aruz ölçüsünde mısraların kalıplara uydurulabilmesi için çeşitli yollar kullanılmaktadır. ULAMA (Vasl) Ölçüye uydurmak amacıyla,kapalı heceyi açmak için kelimenin sonundaki ünsüzü sonraki kelimenin başındaki ünlüye bağlamaktır. “ Bir gon ce /gül ol san da / se nin gül şe / nin ol sam (Nedim) - - . - - - . . - . - - Bir gon ce / gü lol san da / se nin gül şe / ni nol sam. - - . . - - . . - - . . mef û lü me fâ î lü me fâ î lü fe û lün İMALE Ölçü gereği açık(kısa) heceyi kapalı (uzun) okumaktır.Böyle durumlarda uzun okunması gereken açık hecenin altına çizgi çekilir.İmale aruz kusuru sayılır. bü yüt tü . - ( _. )(imale ZİHAF Ölçü gereği uzun hecenin kısaltılmasıdır.Böyle durumlarda kısa okunması gereken uzun hecenin altına nokta konur.Zihaf aruz kusuru sayılır. MED Bir hecenin bir kapalı + bir açık hece değerinde okunmasıdır. serv -. ARUZ ÖLÇÜSÜNDE Fa’ _ Fa’lün
BAŞLICA KALIPLAR Mef’ûlü _ _ .
_ _
Mef’ûlün _ _ _
Fâilâtü _ . _
Mefâilün . _ . _
Fâilâtün _ . _ _
Mefâîlü . _ _ .
Fâilün _ . _
Mefâîlün . _ _ _
Feilâtün . . _ _
Mütefâilün . . _ . _
4
Feilün . . _
Müfteilün _ . . _
Feûlün . _ _
Müstef’ilün _ _ . _
Feûl . _
Mütef’ilâtün _ _ . _ _
3.UYAK VE REDİF REDİF(ARDIL) Hem halk edebiyatında hem de divan edebiyatında çokça kullanılan bir ahenk unsuru olan redif mısra sonlarında uyakların ardından gelen ek ve sözcüklere verilen addır.Sözlük anlamı “arkadan gelen” dir.Redifte aynen tekrarlanan ek ya da sözcüklerin anlam ve görev bakımından da aynı olması temel kuraldır. Mısra sonundaki tekrarlanan eklere ek redif , sözcüklere ise sözcük redif adı verilir. Halk edebiyatında redif “dönerayak” adını alır. NOT1: Türkçede eklerin çok şekilli olduğu ve sözcüklere ünlü uyumlarına uygun eklendiği unutulmamalı, redif bulurken bir ekin değişik şekilleri de aynı kabul edilmelidir. Gâh eserim yel / ler gibi Gâh tozarım yol / lar gibi Gâh akarım sel / ler gibi Gel gör beni aşk neyledi O gül-endâm bir al şala bür / ünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sür / ünsün yürüsün NOT2: Redif mısranın sonunda bulunur ve uyaktan sonra gelir.Uyaktan önce gelen ek ve sözcükler redif sayılmaz.Aşağıdaki dizelerde -im ekleri redif, -z sesleri ise yarım uyak görevindedir.Mısraların içinde bulunan ( büküldü, sen ve hey) sözcükleri redif ya da uyak değildir. Bel büküldü sen gelmedin hey kızım Kol büküldü sen çalmadın hey sazım NOT3: Redif genel olarak uyaktan sonra gelen ek ya da sözcüktür.Bu nedenle uyak olmadan redif olmayacağı şeklinde bir genel yargı oluşturulmuştur ki bu yargı yanlıştır.Nazım geleneğimiz içindeki bazı eserlerde ahengin uyak olmadan sadece redifle sağlandığı da görülür.Aşağıdaki örneklerde de görüldüğü gibi bir nazımda uyak olmadan da redif olabilir. Yüce dağlar duman / olmaz Çeşmim yaşı revan / olmaz Değme kişiye kul / olmaz Ben gönlümü bimez miyim? Saklarım gözümde güzelliğini Her ne yana baksam / sen varsın orda Kalbimde gizlerim muhabbetini Koymam yabancıyı / sen varsın orda.(AŞIK VEYSEL) Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor, Durup köşebaşında deliksiz dinle / sem, Sana kullanılmamış bir gök getir / sem. (ATTİLA İLHAN)
5
UYAK(KAFİYE) Bir nazımda (varsa) redifler çıkarıldıktan sonra kalan ses benzerliklerine uyak(kafiye) denir.Halk edebiyatında uyak’a “ayak” adı verilir.Uyak en az iki dizede görülen ses benzerliğidir.Benzer seslerin uyaklı sayılabilmesi için bunların görev ve anlam bakımından farklı olmaları gerekir.Türk nazmı tarih boyunca iki temel uyak anlayışı benimsemiştir.Bunlardan birincisine “Göz Kafiyesi” ikincisine de “Kulak Kafiyesi” adı verilir.Bu uyak anlayışları temelden farklılık gösteren uyak anlayışlarıdır.Elimizdeki nazım ürünlerinin bir kısmı “Göz Kafiyesi’ne bir kısmı da “Kulak Kafiyesi”ne göre yazılmıştır. Bu fark uyak ve redif incelemelerinde karışıklığa yol açmakta, inceleme yapanlar bütün şiirler için günümüz uyak anlayışının ölçütlerini kullanarak yanılgıya düşmektedir. GÖZ KAFİYESİ Divan ve Tanzimat edebiyatının tamamında Servet-i Fünun döneminde ise Muallim Naci ve arkadaşları tarafından kullanılan uyak anlayışıdır.Bu anlayışa göre iki sözcüğün uyaklı sayılması için seslerinin değil,Arap alfabesindeki yazılışlarının aynı olması gerekir.Arap alfabesinde a,e,i,u,ü ünlüleri tek bir harfle yazıldığı için bu seslerin hepsi aynı uyak kabul edilirken, aynı sesi karşıladığı halde farklı biçimlerde yazılan ünsüzler (h üç çeşit, t iki çeşit, s üç çeşit, z dört çeşit) birbiriyle uyaklı sayılmazdı. Yani, eyvah ile sabah; zâbit ile sâbit; abes ile heves; beyaz ile yaz; abes ile muktebes sözcüklerinin son sesleri Arap alfabesinde birbirinin aynı olmadığı için bu sözcükler birbiriyle uyaklı sayılmazdı.Bununla birlikte haber ile zarar, kadar ile kader,akreb ile Rab gibi sözcüklerin ünlüleri aynı sesi karşılamadığı halde aynı harfle yazıldığı için bu sözcükler tam uyaklı sayırdı. Sonuç olarak “Göz kafiyesi” yle yazılmış bir nazmın uyak ve rediflerinin bulunabilmesi için bu nazmın Arap alfabesiyle yazılmış metnine bakmak , Arap alfabesiyle ilgili bilgi sahibi değilsek bir Osmanlıca-Türkçe sözlükten yararlanmak gerekir.Şimdiki uyak anlayışını temel alarak yapılacak bir incelemenin yanlış sonuçlar vermesi kaçınılmazdır ki günümüzde bu hata çok sık yapılmaktadır KULAK KAFİYESİ İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı ve Türk Halk edebiyatının bütün kollarında kullanılagelen bu uyak anlayışı Servet-i Fünun döneminde aydın kesim arasında da kabul görmüş ve Servet-i Fünun topluluğunun oluşmasını sağlamıştır.Bu dönemin önemli sanatçılarından Recaizade Mahmut Ekrem genç bir şarin yazdığı şiirlerle ilgili yazısında abes ve muktebes sözcüklerinin son sesleri farklı olmasına rağmen uyaklı kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.Bu görüş aynı dönem şairlerinden Muallim Naci tarafından şiddetle eleştirilmiş ve edebiyatımıza “Zemzeme-Demdeme” kavgası olarak geçecek bir edebi gruplaşma ortaya çıkmıştır.Recaizade Mahmut Ekrem ve taraftarları Servet-i Fünun dergisinde toplanıp bir cephe oluştururken, Muallim Naci ve taraftarları Malumat isimli dergide saf tutmuşlardır.Kafiyenin göz için mi yoksa kulak için mi olması gerektiği sorusuna cevap arayan bu edebi tartışma Recaizade Mahmut Ekrem ve taraftarlarının savunduğu düşüncenin kabul görmesiyle noktalanmıştır. Sonuç olarak İslamiyet Öncesi Türk Türk edebiyatında ve Türk Halk edebiyatının bütün kollarında kullanılagelen “Kulak kafiyesi” Servet-i Fünun, Fecr-i Ati,Milli Edebiyat ve Milli Mücadele dönemleri edebiyatlarında da kullanılan ve Latin alfabesine geçişle birlikte yerini günümüz uyak anlayışına bırakan bir uyak anlayışı olarak edebiyat birikimimiz içindeki yerini almıştır. Kulak kafiyesi anlayışı sözcüklerdeki seslerin yakınlığını temel alan bir görüştür.Bu görüşle birlikte sözcük sonlarındaki harflerin yazılışlarının aynı olması kuralı ortadan kaldırılmış,kulağa gelen seslerin aynı ya da yakın olması yeterli görülmüştür.Latin alfabesinde söylenip de yazılmayan, yazılıp da okunmayan ses olmadığı için bu uyak anlayışı son dönem uyak anlayışında da kullanılmaya devam edilmiştir.
6
NOT 1: Latin alfabesinde sonları (ğ) ile biten sözcüklerin söylenişiyle yazılışı arasında farklılık vardır.Bu harf yazıda gösterildiği halde konuşmada söylenmez ve kendisinden önceki ünlüyü uzatır.Bu nedenle son dönem uyak anlayışıyla Kulak Kafiyesi anlayışı arasında bir farklılık oluşur.Kulak Kafiyesi anlayışı bu şekildeki sözcükler arasında tam uyak olduğunu öngörürken, günümüz uyak anlayışı bunları uyak saymaz. Duvara bir titiz örümcek gibi İnce dertlerimle işledim bir ağ. Ruhum gün doğunca sinecek gibi, ağ, â : tam uyak(Kulak Kafiyesi) Şimdiden ediyor hayata vedâ Yeşil pencerenden bir gül at bana Işıklarla dolsun kalbimin içi Geldim işte mevsim gibi kapına i , iğ : tam uyak (Kulak Kafiyesi) Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ. NOT2: Kulak Kafiyesi anlayışında çıkakları yakın olan sessiz harfleri bulunduran sözcükler birbirleriyle uyaklı kabul edilir.(c-ç , ç-ş ,s-ş ,l-r ,g-ğ , ğ-y ,d- t , z-s ) Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem. GÜNÜMÜZ UYAK ANLAYIŞI Latin alfabesine geçişten sonra kullanılmaya başlanan uyak anlayışıdır.Bu uyak anlayışı yazıda gösterilen seslerin aynı olması esasına dayanır. Latin alfabesinde söylenip de yazılmayan, yazılıp da okunmayan ses olmadığı için bu uyak anlayışıyla birlikte Göz ve Kulak Kafiyesi tartışması sona ermiştir.Bu uyak anlayışı için hem göze hem kulağa uygun bir uyak anlayışı demek yerinde olacaktır.
UYAK ÇEŞİTLERİ A) SES BENZERLİKLERİNE GÖRE UYAK ÇEŞİTLERİ 1.YARIM UYAK Dize sonlarında bir ses benzerliğine dayanan uyak çeşididir.Günümüz uyak anlayışında bu tek sesin ünlü ya da ünsüz olması önemli değildir. Hörü kızlar sürmelemiş gözünü İlin aşiretin çeksin nazını - z : yarım uyak Kaldır perçemini görem yüzünü Nakleder yadını gelen geçene Bir hayalde uyur Bursa her gece
- e : yarım uyak
Güzelsin ya, ne olursan ol, girdin hikayeme Ancak sen güzellikte gül yaraşır pencereme.
–e : yarım uyak
NOT1: Göz Kafiyesi anlayışının yarım uyağa bakışı farklıdır. Bu anlayışta sadece aynı harfle yazılan sessiz sesler yarım uyak kabul edilir.Göz Kafiyesiyle yazılmış şiirlerin incelenmesinde bu özellik dikkate alınmalıdır. NOT2: Kulak Kafiyesi anlayışının da yarım uyağa bakışı farklıdır.Bu anlayışta ise yine sadece sessiz sesler yarım uyak kabul edilirken bu sessiz seslerin kulağa yakın gelmesi yeterlidir. (c-ç , ç-ş ,s-ş ,l-r ,g-ğ , ğ-y ,d- t , z-s ) 2. TAM UYAK Dize sonlarında iki ses benzerliğine dayanan uyak çeşididir.Dize sonlarındaki uzun ünlüler de çift ses kabul edildiği için tek başlarına dahi olsalar tam uyak kabul edilir.
7
Dedem koynunda yattıkça benimsin, ey güzel toprak! Neler yapmış bu millet,en yakın tarihe bir sor bak.
–ak : tam uyak
Benim gibi pek çok kula aşinâ Neler gördü yarattıklarında Hudâ -â : tam uyak NOT1:Göz için uyak anlayışında uzun olmasa dahi a ve u sesleri sözcük sonlarında tek başlarına olduklarında da tam uyak kabul edilirdi. Göz Kafiyesiyle yazılmış şiirlerin incelenmesinde bu özellik dikkate alınmalıdır. 3.ZENGİN UYAK Dize sonlarında ikiden fazla ses benzerliğine dayanan uyak çeşididir.Yanında bir ünsüz bulunan uzun ünlüler de zengin uyak kabul edilir. Bin bahçeli beldemizi yad ellere bıraktık Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık. Bilmem ki adını onun kim saklar Besbelli üşütür soğuk topraklar.
– tık : zengin uyak
– aklar : zengin uyak
Bazen oldu ana bazen yâr Bazen oldu ruhuma didâr - âr : zengin uyak 4.TUNÇ UYAK Bir zengin uyak türüdür.Dize sonlarında en az üç sesten oluşan uyaklı bir sözcüğün diğer bir sözcüğün içinde bulunma durumudur. Gönlümün en ince yerinden tutar Bir Türk yiğidinin çaldığı tar. tar : tunç uyak NOT: 1991 ÖYS’de tunç uyak çeşidine örnek olabilecek bir kullanım zengin uyak olarak kabul edilmiştir.Bu nedenle karşımıza çıkacak soruların şıklarında tunç uyak yoksa zengin uyak şıkkı işaretlenmelidir. Aşağıdaki dizelerin hangisinde zengin kafiye kullanılmıştır? A) Ağaçlar kökünden kopacak gibi Bir türlü dinmiyor başlayan tipi B) Çınla ey coşkun deniz, kayıklarda çınla Sor bütün kumsalları o dolaşık saçınla C) Kandır yağan üstümüze geceden Yağmurlu karanlık bir düşünceden D) Dağlar, omuz omuza yaslanan dağlar Sular kararınca paslanan dağlar E) Kervan yürür peşi sıra düşemem Yıldız akar uçsam da yetişemem (ÖYS 1991) ( Doğru Cevap : B) 5.CİNASLI UYAK Anlamları ayrı yazılış ve okunuşları aynı en az iki sözcükle yapılan uyak çeşididir.Tecnis adı da verilen bu uyak çeşidi özellikle halk edebiyatında rağbet görmüştür. Güle naz Bülbül eyler güle naz Girdim bir dost bağına Ağlayan çok gülen az. Kısmetindir gezdiren yer yer seni Arşa çıksan âkıbet yer yer seni
8
ASONANS: Şiirin içinde bir ahenk oluşturmak amacıyla dize içlerinde ünlülerle uyak yapılmasıdır. ALİTERASYON : Şiirin içinde bir ahenk oluşturmak amacıyla dize içlerinde aynı ünsüzlerin tekrarlanmasıdır. SECİ : Düz yazıda kullanılan uyaktır.Divan edebiyatının “süslü nesir” örneklerinde görülür. B) DİZİLİŞLERİNE GÖRE UYAK ÇEŞİTLERİ Uyaklı sözcükler dizilişlerine göre dört grupta toplanır. 1. DÜZ UYAK Mesnevi tarzı uyak adı da verilen bu uyak çeşidinde beyit ya da dörtlükteki bütün dizelerin uyaklı olması esastır. ------a --------a -------a ------a --------a -------a ------b --------a -------a ------b --------b -------a 2. ÇAPRAZ UYAK Bir dörtlüğün birinci dizesiyle üçüncü dizesinin, ikinci dizesiyle dördüncü dizesinin kendi arasında uyaklanmasıyla oluşur. Ömrün gecesinde sûkun aydınlık --------a Boşanan bir seldi avuçlarından --------b Bir masal meyvası gibi paylaştık --------a Mehtabı kırılmış dal uçlarından --------b 3. SARMAL UYAK Bir dörtlüğün birinci dizesiyle dördüncü dizesinin, ikinci dizesiyle üçüncü dizesinin kendi arasında uyaklanmasıyla oluşur. Uzak yerlerden selam getirsem sana Ellerini ellerime bir an uzatsan Ve sevdanın vehmine sessizce kıysan Gönlünü gönlümün koysan yanına
--------a --------b --------b --------a
4. MANİ TİPİ UYAK Bir dörtlüğün birinci, ikinci ve dördüncü dizelerinin kendi aralarında uyaklanmasıyla oluşur. Bizim göle ördek gelmez kaz gelir --------a Evvel bahar gelir sonra yaz gelir --------a Acımam çektiğim hasretliklere --------b Korkarım ki zalim ölüm tez gelir --------a 5. ÖRÜŞÜK UYAK Uyak düzeni aba / bcb / cdc / e şeklindedir.İtalyan edebiyatında kullanılan bu uyak çeşidi edebiyatımızda Servet-i Fünun döneminde kullanılmamıştır.
4. NAZIM BİÇİMİ VE NAZIM TÜRÜ Bir nazmın biçim özelliklerine göre adlandırılmasına nazım biçimi, konusuna göre adlandırılmansa nazım türü denir.Nazım biçim ve türlerini dört dönemde incelemek gerekir.
9
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATINDA NAZIM BİÇİM VE TÜRLERİ
NAZIM BİÇİMLERİ Koşuk
NAZIM TÜRLERİ Sagu Destan KOŞUK: İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatında karşımıza çıkan bu nazım biçimi “Sığır” adı verilen törenlerde söylenen lirik şiirlerdir.Yiğitlik,aşk,doğa gibi konuları işleyen bu şiirlerin nazım birimi dörtlüktür.Hece ölçüsünün 4+3=7’li kalıbıyla söylenen koşuklar aaab/ cccb/ dddb şeklinde uyaklanır . Sözlü edebiyat ürünü olan koşuklar İslamiyet sonrasında koşma adını almıştır. SAGU: İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatında “Yuğ” adı verilen cenaze törenlerinde söylenen ağıtlardır.Koşuk nazım biçimiyle söylenen sagular halk edebiyatında “ağıt” adını almıştır.Bu türün divan edebiyatında konu bakımından benzeri “mersiye” adını alır. DESTAN: Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet hayalinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş koşma biçimli uzun manzum hikâyeleridir.Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı; Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde bulundurur.Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır.Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihî önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinir.Destanlarda olağanüstü olaylar ve olağanüstü özellikte kahramanlar vardır. Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleridir. Ağızdan ağza dolaşmak suretiyle oluşmuştur. Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmez. Kahramanlar lider ve kurtarıcı rolündedir.Destanlar doğal ve yapma destanlar olmak üzere ikiye ayrılır. İlk Türk Destanları Altay-Yakut: Yaradılış Destanı Sakalar Dönemi: Alp Er Tunga Destanı, Şu Destanı Hun Dönemi: Oğuz Kağan Destanı,Siyenpi Destanı Göktürk Dönemi: Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı Uygur Dönemi: Türeyiş Destanı, Göç Destanı NOT:Manas Destanı Karahanlılar döneminde oluşmaya başladığı için Geçiş Döneminde ele alınmıştır. DOĞAL DESTANLAR Eski çağlarda oluşmuş anonim destanlardır.Bu destanlar daha sonra yazıya geçirilmiştir. Türk Edebiyatındaki Doğal Destanlar Bozkurt Destanı Ergenekon Destanı Göç Destanı Türeyiş Destanı Oğuz Kağan Destanı Alp Er Tunga Destanı Şu Destanı
10
Manas Destanı Köroğlu Destanı Satuk Buğra Han Destanı Cengizname Battal Gazi Destanı Danişmendname Saltukname Dünya Edebiyatındaki Doğal destanlar Yunanlılar: İlyada ve Odysseia Finliler: Kalavela İranlılar: Şehnâme Hintliler: Ramayana , Mahabbarata Sümerler: Gılgamış Ruslar: İgor Latin: Eneid (Verjilius) Fransızlar:Chanson de Roland İngilizler: Robin Hood Almanlar: Niebelüngen Japonlar: Şinto YAPMA DESTANLAR Yakın devirlerde ozanlar tarafından destan özelliklerine göre kaleme alınmış edebi eserlerdir. Türk Edebiyatındaki Yapma Destanlar Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca) Sakarya Meydan Savaşı(Ceyhun Atıf Kansu) Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa) Dünya Edebiyatındaki Yapma Destanlar İtalya:Kurtarılmış Kudüs(Torguato Tasso) , Çılgın Orlando (Ariosto,XV.yy.) İngiltere:kaybolmuş Cennet(Milton,XVII.yy.) NOT: İslamiyet öncesi nazım biçim ve türleri anonimdir.Sav nesir örneği kabul edilmiştir.
TÜRK HALK EDEBİYATI NAZIM BİÇİM VE TÜRLERİ ANONİM TÜRK HALK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ VE TÜRLERİ
NAZIM BİÇİMLERİ Mani Türkü
NAZIM TÜRLERİ Ağıt Alkış Kargış Ninni MANİ:Yedili hece ölçüsüyle söylenen dört mısralık bağımsız şiirlerdir.Mısra sayısının arttığı da görülür.(aaba) şeklinde uyaklanır.Düz,ayaklı(kesik) ve yedekli mani olmak üzere üç şekli vardır.Manilerde genellikle ilk iki dize ile son iki dize arasında anlam bağı yoktur.Asıl söylenmek istenen son iki dizede söylenir.
11
Mani Çeşitleri Düz Mani: Dört dizelik manilerdir.Uyaklanışları aaxa şeklindedir. Dağlar kış görmüş gibi Bağlar kuş görmüş gibi Bir buldum bir yitirdim Oldum düş görmüş gibi Ayaklı(Kesik) Mani: Uyaklanışı aaxa şeklindedir.Bazen dize sayısı dörtten fazla olur.İlk dizesinin yarım olması nedeniyle bu adı almıştır. Bağ bana Bahçe sana bağ bana Değme zincir kâr etmez Zülfün teli bağ bana Yedekli Mani:Düz maninin sonuna iki dize daha eklenmesiyle oluşan altı dizeli manilerdir.Uyaklanışları aabaca şeklindedir. İlkbahara yaz derler Şirin söze naz derler Kime derdim söylesem Bu dert sana az derler Kendin ettin kendine Bu dert sana az derler NOT: Düz , kesik ve yedekli manilerin bazılarında cinaslı uyak görülür.Bu tür manilere “Cinaslı Mani” denir. TÜRKÜ: Kendine ait bir ezgiyle söylenen Türk halk edebiyatı nazım biçimidir.Türki (Türk’e özgü) sözcüğünün halk ağzında değişmesiyle bugünkü şeklini almıştır.Türküler halkın yaşadığı ve hissettiği her şeyi konu alır.Türkünün asıl bölümüne “bent” tekrarlanan bölümlerine de “kavuştak” adı verilir.Bentler iki, üç ya da dört dizeden oluşabilir. Kavuştuklardaki dize sayısı ise 1 ile 3 arasında değişir. Bentlerdeki dizeler kendi arasında uyaklıdır.(aaa bb ccc bb …) Kavuştak ve bent sayısı değişebilir. Hece ölçüsünün 7,8 ya da 11’li kalıpları kullanılır. Türküler ezgilerine göre “kayabaşı, bozlak” gibi isimlerle adlandırılır. Bülbül ne yatarsın Çukurova’da Eşin şahin kapmış kendin yuvada Kendim gurbet elde gönül sılada Ötme garip bülbül gönül şen değil …………………………………. Bülbül ne yatarsın bahar erişti Kırmızı gül koncasına kavuştu Sılada sevdiğim aklıma düştü Ötme garip bülbül gönül şen değil NİNNİ: Çocuk emzirilip kundaklandıktan sonra salıncakta,kucakta veya beşikte sallanıp uyutulmaya çalışılırken söylenen ezgidir.Çocuğun ağlamasının durması ya da uyumasıyla ninni sona erer.Ninniler genelde tek dörtlükten oluşur.Ninnilerde hece ölçüsü kullanılır.Uyaklanışı aaxa şeklindedir.Ninnilerde anlam değil ezgi önemlidir.
12
AĞIT: Koşma biçimiyle söylenen şiirlerdir.Ölen bir kişinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek için söylenir.Bu tür şiirlere İslamiyet öncesi Türk halk edebiyatında “sagu” divan edebiyatında “mersiye” adı verilir. ALKIŞ: Bir kişinin iyiliğini dileyen ve ona duyulan beğeniyi dile getiren kalıplaşmış şiirlerdir.Genellikle dua biçimlidir. KARGIŞ: Kötü olduğu düşünülen kişileri eleştirmek için söylenen şiirlerdir.Genellikle beddua şeklindedir. NOT: Masal,bilmece,tekerleme ve atasözü nesir örneği kabul edilmiştir. AŞIK TARZI TÜRK HALK EDEBİYATI NAZIM BİÇİM VE TÜRLERİ
NAZIM BİÇİMLERİ Koşma Semai Varsağı Destan Türkü
NAZIM TÜRLERİ Güzelleme Koçaklama Taşlama Ağıt Muamma Nasihat KOŞMA:Türk edebiyatının nazım biçimleri arasında en çok sevilen ve kullanılan biçimdir.Saz eşliğinde söylenir ve dörtlüklerle oluşturulur.Hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla söylenir.Aşk ayrılık tabiat gibi konuları işleyen lirik şiirlerdir.Dörtlük sayısı genelde 3 ile 5 arasında değişir.Uyak düzeni abab cccb dddb ya da xbxb cccb dddb şeklindedir.Bazen de xbzb cccb şeklinde uyaklandığı görülür.Koşma türü koşuk türünün devamı sayılır.Divan edebiyatındaki gazelin halk edebiyatındaki karşılığı kabul edilir.Konusuna göre güzelleme,koçaklama,taşlama, ağıt adlarını alır.Koşmaların son dörtlüğünde ozanın takma adı kullanılır.Bu takma ada “tapşırma” denir. KOŞMA Sabahtan uğradım ben bir fidana Dedim mahmur musun dedi yok yok Ak elleri boğum boğum kınalı Dedim bayram mıdır dedi yok yok ……………………………………. Dedim Erzum nendir dedi ilimdir Dedim gider misin dedi yolumdur Dedim Emrah nendir dedi kulumdur Dedim satar mısın söyledi yok yok (Erzurumlu Emrah, XIX.yy.) SEMAİ:Sevgi,doğa ve güzellik konularının işlendiği 8’li hece ölçüsüyle ve özel bir ezgiyle söylenen şiirlerdir.Semainin dörtlük sayısı ve uyaklanışı koşmayla aynıdır. VARSAĞI:Güney Anadolu’ da yaşayan “Varsak” boyu arasında özel bir ezgiyle söylenen nazım biçimidir.Ölçü, nazım birimi, konu ve dörtlük sayısı bakımından semaiyle aynıdır.Ezgisi ve ilk dörtlüğünde söylenen “Bre hey” gibi seslenişlerle semaiden ayrılır.Varsağı (Varsaklara özgü) biçiminin en güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir. DESTAN:Halk şiirinde en uzun nazım biçimidir.Dörtlüklerle söylenir.Uyaklanışı koşmayla aynıdır.Bazı destanlarda dörtlük sayısının 100’ü aştığı görülür.Genellikle hece ölçüsünün 11’li kalıbı kullanılır.Bu nazım biçimini Anonim halk edebiyatındaki destanla karıştırmamak gerekir.Destan da semai ve varsağı gibi kendine özgü bir ezgiyle ve saz eşliğinde söylenir.Edebiyatımızda Genç Osman Destanı ve Köroğlu Destanı ünlüdür.
13
TÜRKÜ: Edebiyatımızda türküler genellikle anonimdir.Ancak günümüzdeki bazı türkülerin şairi bellidir.Özellikleri Anonim Türk halk edebiyatındaki türküyle aynıdır.Bazı türküler içindeki sözlerle anılır: Eminem,Turnam… GÜZELLEME: Sevilen herhangi bir varlığın güzelliklerini övmek için söylenmiş nazım türüdür.Koşma, semai ya da türkü biçimlerinden biriyle söylenir. KOÇAKLAMA: Yiğitlik , savaş, vuruşma konularını işleyen nazım türüdür. Genellikle koşma biçimiyle söylenir.Koçaklama terimi koçak(yiğit) sözcüğünden türemiştir.Koçaklama türünün en başarılı ozanları Köroğlu(XVI:yy.) ve Dadaloğlu (XIX.yy.) dur. TAŞLAMA: Kişilerin ve toplumsal olayların kötü yönlerini yeren nazım türüdür.genellikle koşma biçimiyle söylenir.Bu konuda yazılmış şiirlere divan edebiyatında “hicviye” denmektedir. AĞIT: Anonim Türk halk edebiyatındakiyle aynı özellikleri gösterir.Söyleyeni belli olanları olduğu için bu bölüme de alınmıştır. MUAMMA: Manzum bilmecelerdir.Koşma biçimiyle söylenir.Bazı aşıklar muammalarını kahve duvarlarına asarlar. NASİHAT: Öğüt vermek ,yol göstermek için söylenmiş şiirlerdir.Koşma biçiminde söylenen bu şiirler atasözleriyle örülüdür.
TEKKE EDEBİYATI NAZIM BİÇİM VE TÜRLERİ
NAZIM BİÇİMLERİ Koşma Semai
NAZIM TÜRLERİ İlahi Şathiye Devriye Nutuk Deme Nefes Ayın Hikmet Tapuğ Durak NOT:Tekke edebiyatındaki nazım türleri ya koşma ya da semai biçiminde oluşturulur.Bu nazım biçimleri daha önce anlatıldığı için tekke edebiyatı bölümünde sadece nazım türleri verilmiştir. İLAHİ: Allah’ı övmek,ona yalvarmak için söylenen şiirlerdir.Özel bir ezgiyle söylenir.Biçim özellikleri koşmanınkilerle aynıdır.İlahi herhangi bir tarikatın izini taşımayan dini şiirlerin genel adıdır.İlahiler tarikatlara göre çeşitli isimler alır: Ayin: Mevlevilerin ilahiye verdikleri isimdir. Deme: Alevilerin ilahiye verdikleri isimdir. Nefes: Bektaşilerin ilahiye verdikleri isimdir. Tapuğ: Gülşenilerin ilahiye verdikleri isimdir. Durak: Halvetilerin ilahiye verdikleri isimdir.
14
ŞATHİYE: Tanrı ve dinle ilgili ciddi konuları alaycı bir üslupla ve iğneleyici bir tavırla işleyen şiirlerdir.Şathiye genellikle Bektaşi ve Alevi ozanlarının söylediği bir türdür.Bu şiirler ham sofuların ölçüsüz din anlayışlarını yermek için söylenmiş olup tasavvuf felsefesindeki “insanla Tanrı arasındaki ilişkinin sevgiye dayalı olması” düşüncesini temel alır. DEVRİYE: Tasavvuf felsefesine göre evrendeki her şey Tanrı’dan gelmiştir ve ona dönecektir.Bu felsefeyi işleyen nazım türüne devriye denir. NUTUK: Tarikata yeni katılanlara tarikat kurallarını öğretmek amacıyla söylenmiş didaktik şiirlerdir. HİKMET:Ahmet Yesevi’nin tasavvufi fikirlerini anlattığı hece ölçüsüyle söylenen dörtlüklerdir. DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİM VE TÜRLERİ NAZIM BİÇİMLERİ
NAZIM TÜRLERİ
BEYİTLERLE KURULANLAR Gazel Kaside Mesnevi Müstezat (Gazel) Kıt’â
DÖRLÜKLERLE KURULANLAR Rubai Tuyuğ Musammat Murabba(Musammat) Şarkı (Musammat) Muhammes(Musammat) Terkib-i Bent Terci-i Bent KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ
Tevhit Münacaat Nâ’t Mersiye Methiye Hicviye Fahriye Miraciye Tehzil
BEYİTLERLE GAZEL Arap edebiyatından gelme bir nazım biçimidir.En az beş en çok on beş beyitten oluşur . Aruzun uzun kalıplarıyla yazılır. Uyaklanışı aa / ba / ca / da … şeklindedir.Aşk ,kadın, şarap gibi konuları ele alan gazelin dini konuları da işlediği görülür. Gazellerde beyitler konu bakımından bağımsızdır.Bu tür gazellere “ yek avaz gazel” denir.Beyitleri arasında konu birliği olan gazellere “yek ahenk gazel” adı verilir. Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri),son beytine makta(kesme yeri),en güzel beytine beyt-ül gazel,şairin mahlasının geçtiği beyte mahlas beyti (taç beyit)denir. Halk edebiyatındaki koşma biçiminin divan edebiyatındaki karşılığı olan gazelin ustaları arasında Fuzuli , Baki ve Nedim sayılabilir. Gazeller şekil bakımından üç grupta incelenir: Düz Gazel: Özellikleri yukarıda verilen gazelin adıdır. Müstezat Gazel: Uzun ve kısa dizelerin art arda sıralanmasıyla oluşturulan gazel biçimidir. Kısa dizelere “ziyade” adı verilir. Ziyadeler anlamca üstteki dizeye bağlanır.Müstezatlarda ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun ve iki kısa dizeden oluşan birleşik dört dize bir beyit sayılır. Seyrek kullanılan bir nazım biçimidir.Uzun dizeler düz gazel gibi uyaklanır.Kısa dizeler ise ya kendi aralarında ya da uzun dizelerle uyaklanır.
15
1. Bülbül yetişir bağrımı hun etti figaanın Zabt eyle dehânın Hançer gibi deldi yüreğim tığ-i zebânın Te’sir-i lisânın 2. Ah eylemeye baladı âyâ bu ne hâlet N’olsun bu hararet Bilmem yine bir derdi mi var bülbül-i cânın Ol mürg-i nihânın (İzzet Molla, XIX. Yy.) Musammat Gazel: Dizelerin ortalarında da her beytin birinci dizesinin son sözcüğüne uygun uyak konmuş gazel biçimidir.Musammat gazelde yalnız birinci beytin ortası uyaksız olur.Bu gazeller beyitleri ortadan bölündüğünde musammata benzediği için musammat gazel adıyla anılır. KASİDE Divan edebiyatında din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.Beyit sayısı 33 – 99 arasında değişir.Aruz ölçüsünün uzun kalıplarıyla yazılır.Uyaklanışı gazel gibidir.İlk ve son beyti gazeldeki gibi matla ve makta adını alır.Kasideler ya nesip bölümlerine ya da rediflerine göre adlandırılır. Tam bir kasidede şu bölümler yer alır: Nesip:Giriş niteliği gösteren bu bölümde genelde tasvir yapılır.Kasideler çoğu kez bu bölüme göre adlandırılır.Kasideler nesip bölümünde işlenen konulara göre isimler alır.Örneğin nesip bölümünde baharın işlendiği kasidelere “bahariye” adı verilir. Girizgâh:Nesip bölümünden methiye bölümüne geçişi sağlayan beyit ya da beyitlerdir.Genellikle tek beyitten oluşur. Methiye:Kasidenin asıl ve en uzun bölümüdür.Kaside kime yazılmışsa bu bölümde o kişi abartıyla övülür. Tegazzül:Kasidenin arasına girmiş,onunla aynı ölçü ve uyakta olan gazeldir.Şair bu bölümü yazarak gazel dalında da ne kadar usta olduğunu göstermeyi amaçlar. Fahriye:Şairin kendini övdüğü bölümdür. Dua:Kasidenin son bölümüdür.Şair övdüğü kişi ve onun yakınları için dua eder. Kasideler konularına göre şu adları alır: Tevhit:Tanrı’nın varlığını ve birliğini anlatan kasidelerdir. Münacat:Tanrı’ya yakarış amacıyla yazılan kasidelerdir. Na’t:Hazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılan kasidelerdir. Methiye:Devlet ileri gelenlerinin övüldüğü kasidelerdir. Cülusiye:Padişahın tahta çıkışını tebrik etmek amacıyla yazılan kasidelerdir. Hicviye:Birini eleştirmek ve alaya almak amacıyla yazılan kasidelerdir. MESNEVİ İslam edebiyatına Fars’ların(İran) kattığı bir nazım biçimidir.Beyit sayısı sınırsızdır. Uyaklanışı aa / bb / cc … şeklindedir.Sözlük anlamı “ikili” dir.Divan edebiyatında hikaye ve romanın yerini tutar. Bu eserlerde uzun aşk hikayeleri ya da dini ahlaki konular işlenir. Divan edebiyatında beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşan esere “hamse” bu eseri oluşturan şaire “hamse sahibi” denir.İlk hamse sahibi Çağatay edebiyatının temsilcisi olan Ali Şir Nevai’dir. Türk edebiyatında mesnevi biçimiyle yazılan ilk eser Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig adlı eseridir.Mevlana’nın Mesnevi’si,Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u, Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk’ı edebiyatımızdaki diğer önemli mesnevi örnekleridir.
16
KIT’A Genellikle iki beyitten oluşan nazım biçimidir.Aruzun her kalıbıyla yazılabilir.Uyaklanışı xa /xa ya da aa/ xa şeklindedir.Öğüt vermek,bir düşünceyi açıklamak,nükte yapmak, yergide bulunmak kıt’a nın yazılış amaçları arasında sayılabilir. Kıt’a matla beyiti olmayan gazele benzer.Beyit sayısı ikiden fazla olan kıt’alara “kıt’a-ı kebire” denir. DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ RUBAİ İslam edebiyatına Fars’ların kattığı bir nazım biçimidir.Dört dizeden oluşan bir nazım biçimidir.Uyaklanışı aaxa şeklindedir.Özel aruz kalıplarıyla yazılır.Genellikle felsefi düşüncelerin açıklanmasında kullanılır.Rubaiye “dü beyt ya da cihar mısra” adı da verilir. Rubai biçiminin İran edebiyatındaki en önemli temsilcisi Ömer Hayyam’dır.Türk edebiyatında ise Azmi-zâde Hâleti (XVII.yy.), Nabi, Yahya Kemal ve Arif Nihat Asya önemli rubai şairleri olarak sayılabilir. TUYUĞ (TUYUG) Divan edebiyatına Türk’ler tarafından kazandırılmış bir nazım biçimidir.Maninin aruza uyarlanmış şeklidir.Tek bir dörtlükten oluşur.Uyaklanışı rubai gibidir.(aaxa) Tuyuğlarda felsefi konuların yanında aşk da işlenir.Aruz ölçüsünün fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılır.Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Kadı Burhanettin’dir. MUSAMMAT Divan edebiyatında mısra sayısı dörtle on arasında değişen bentlerle kurulmuş nazım biçimlerine verilen genel addır.Musammatlar her konuda yazılır.Musammatlarda aruz ölçüsünün uzun kalıpları kullanılır.Musammatlar mısra sayıları ve uyaklanışlarına göre murabba ve muhammes olarak ikiye ayrılır. 1.MURABBA Dört dizelik bentlerden oluşan musammatlara murabba denir.Dörtlük sayısı 3-9 arasında değişir.Daha çok felsefi konuları işler.Uyaklanışı aaaa /bbba / ccca şeklindedir.Murabbalar terbi ve şarkı olarak ikiye ayrılır. a) TERBİ : Başka bir şairin yazdığı gazelin her beytine ikişer dize eklenmesiyle oluşturulur.Eklenen dizeler ölçü ve uyak bakımından ana dizelere uyar.Gazelin murabbaya dönüştürülmüşüdür. Uyaklanışı murabba gibidir. b) ŞARKI : Murabbadan doğmuş bir nazım biçimidir.Halk edebiyatındaki türkünün etkisiyle oluştuğu düşünülür.En az üç en çok beş bentten oluşur.Bentlerin sonunda tekrarlanan dizelere nakarat denir.Uyaklanışı aaaa / bbba /ccca veya abab/ cccb / dddb şeklindedir. Şarkı biçiminin gelişmesi Lale devrinde olmuştur.Bu devrin eğlence anlayışının şarkıya ihtiyaç duyduğu kesindir.En önemli temsilcisi Nedim’dir. 2. MUHAMMES Beşer dizelik bentlerle kurulan musammatlara verilen isimdir.Muhammesler en az dört en çok yedi bentten oluşur.Muhammesler oluşturulma biçimlerine göre tahmis, taştir ve tardiye olmak üzere üçe ayrılır. a) Tahmis(Beşleme): Bir gazelin her beytinin üstüne beytin birinci dizesiyle uyaklı üçer dize eklenmesiyle oluşur.Böylelikle gazel muhammese dönüşür. Uyaklanışı aaaaa / bbbba / cccca şeklindedir.
17
b) Taştir : Bir gazelin her beytinin iki dizesi arasına beytin birinci dizesiyle uyaklı üçer dize eklenmesiyle oluşur. Böylelikle gazel muhammese dönüşür.Uyaklanışı tahmis gibidir. c) Tardiye : Muhammesin özel bir biçimidir. Bu biçimdeki muhammeslerde her bentin sonundaki dizeler kendi aralarında uyaklanır.Aruzun kısa kalıplarıyla yazılır. Uyaklanışı aaaab / ccccb / ddddb şeklindedir. NOT: Muhammeslerin altılı olanlarına “ müseddes” , yedili olanlarına “müsebba”, sekizli olanlarına “müsemman” onlu olanlarına “muaşşer” adı verilir. TERKİB-İ BENT Beyit sayısı 5 ile 10 arasında değişen an az beş en çok on bentten oluşmuş nazım biçimidir.Bentlerin arasında “vasıta beyiti” adı verilen bir beyit bulunur.Hane adı verilen asıl bent bölümleri aa / aa / aa / aa /… şeklinde uyaklanırken vasıta beyiti kendi içinde ve her seferinde farklı olmak üzere bir uyakla uyaklanır.Bu nazım biçiminde bentlerin içindeki beyit sayısı eşittir.Terkib-i Bentler şairlerinin adlarıyla anılır.Mersiye ve hicviye türündeki şiirler genellikle terkib-i bent biçiminde yazılır. Uyaklanışı aa aa aa aa aa aa bb / cc cc cc cc cc dd/ … şeklindedir. TERCİ-İ BENT Her açıdan terkib-i bente benzer.Farkı vasıta beyitlerinin tekrarlanmasıdır.Uyaklanışı aa aa aa aa aa bb / cc cc cc cc bb/ … şeklindedir. DİVAN EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ Tevhit:Tanrı’nın varlığını ve birliğini anlatan şiirlerdir.Genellikle kaside bazen de gazel biçiminde yazılır. Münacat:Tanrı’ya yakarış amacıyla yazılan şiirlerdir. Genellikle kaside bazen de gazel biçiminde yazılır. Na’t:Hazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.Genellikle kaside biçiminde yazılır.Bu konuda Fuzuli’nin “Su Kasidesi” ünlüdür. Mersiye:Ölen kişinin ardından duyulan üzüntüyü dile getiren şiirlerdir.Genelde terkib-i bent ve terci-i bent şeklinde yazılır.Bu türde Baki’nin “Kanuni Mersiyesi” ünlüdür. Methiye:Devlet ileri gelenlerinin övüldüğü şiirlerdir.Genellikle kaside biçiminde yazılır. Bu konudaki en önemli isin Nefi’dir. Cülusiye:Padişahın tahta çıkışını tebrik etmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Hicviye:Birini eleştirmek ve alaya almak amacıyla yazılan şiirlerdir.
YENİ NAZIM BİÇİMLERİ Tanzimat dönemi Türk edebiyatının Batı’ya yönelme dönemidir.Bu dönemin ilk kuşağı olan Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa eski nazım biçimlerini kullanırken , ikinci kuşak sanatçısı A.Hamit Tarhan ve Edebiyat-ı Cedideciler (T. Fikret ve C. Şahabettin) Batı kökenli nazım biçimlerini kullanmaya başlamışlardır.Bu şekilde edebiyatımıza giren nazım biçimlerine “Yeni Nazım Biçimleri” adını veriyoruz.Yeni nazım biçimleri iki ana grupta incelenir. A) KLASİK NAZIM BİÇİMLERİ Bunlar Batı edebiyatında geleneklere bağlı olarak oluşturulan nazım biçimleridir.Batı uygarlığına bağlı bütün uluslarca ortaklaşa kullanıldıkları için bu adı almışlardır.
18
1.İKİLİ Bu nazım biçimi Divan edebiyatındaki mesnevinin Batı edebiyatındaki karşılığıdır. Mesnevide cümle ve anlam beyit sonunda bittiği halde bunda beyitten beyite geçebilir. aa / bb /cc şeklinde uyaklanır. 2. TERZA RİMA İlk kez İtalyan şairi Dante’nin (XIV.yy) İlahi Komedya’sında kullanılarak yaygınlaşan bu nazım biçimi bizde İkinci Meşrutiyet’ten sonra kullanılmaya başlanmışsa da(Tevfik Fikret) pek tutulmamıştır. Bu nazım biçimi üçlüklere dayanır.Üçlük sayısı konuya göre değişebilir.Şiir tek mısra ile biter. aba – bcb – cdc – e seklinde (örüşük uyak) uyaklanır. Bu kadar uzak mıydı Git git bitmiyor yol Görünmüyor dağın ardı Oysa bilmem kaç yıl Bu yollarda yürünmüş Şimdi sanki bir masal Bu dilsiz dağ ve taş Nerde saklar kuşları Hangi gizle sarmaş dolaş Anlamak zor susuşları 3.DÖRTLÜ Dörder dizelik bentlerden oluşan bir nazım biçimidir.Sarmal ve çapraz uyaklı olmak üzere iki çeşidi vardır.(abab, cdcd , efef) ( abba , cddc , effe) Bu biçim ilk kez A.Hamit Tarhan tarafından Duhter-i Hindu adlı oyunda kullanılmıştır. Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer, Sonra bu kış, bu bahçe , bu nur. 4. SONE Bu nazım biçimi Avrupa’da ilk kez İtalyan şairi Petrarca (Petrark XIV.yy.) tarafından kullanılmış,daha sonra Fransız edebiyatına geçmiş ve böylece klasik bir nazım biçimi olmuştur. Sone dört bölüme ayrılmış on dört mısradan oluşur.İlk iki bölüm dörder üçüncü ve dördüncü bölüm ise üçer mısradan oluşur.Uyak örgüsü abba , abba , ccd , ede şeklindedir. Fransız sonesinin son üçlüğü eed şeklinde uyaklanır.Batıda sadece aşk konulu şiirlerde kullanılan bu nazım biçimi için bizde konu sınırlaması yoktur.Türk edebiyatına Edebiyat-ı Cedide şairleri tarafından kazandırılmış bir nazım biçimidir. Şu vakitsiz giden yaz, erken inen akşamla, Kapanmış pancurlara dayayarak başını Dinle solgun bahçenin kalbe anlattığını, Ağacın yaprak yaprak, havuzun damla damla. ……………………………………………….
19
Çardak altları bitti,bitti üzümün tadı, Artık ihtiyar çamlar,selviler saltanatı İşte bir kere daha harap oldu bahçeler. Ürperen vücudunu yavaşça koluma ver. Gözlerinde okunan bütün hüznü eylülün, Karanlıktan, geceden, ölümden korkan gönlün. (Z. Osman Saba) 5. BALAD Bentlerden oluşan bir nazım biçimidir.Üç uzun ve bir kısa olmak üzere dört bentten oluşur. Bentlerdeki dize sayısı değişebilir ;ancak ilk bentte kaç dize varsa diğer uzun bentlerdeki dize sayısı da aynı olur.Masal ve efsane nitelikli konuları anlatan bir nazım biçimidir.Türk edebiyatında balad biçimi kullanılmamıştır.Yahya Kemal’in Mehlika Sultan şiiri konu bakımından balad özelliği gösterir. B) BAĞIMSIZ NAZIM BİÇİMLERİ Edebiyatımızda geleneksel nazım biçimlerine benzemeyen nazım biçimleri de kullanılmıştır.Bunların kimisi eşit sayıda dizelerin bir araya gelmesiyle oluşurken, kimisi dize sayıları eşit olmayan bentlerden , kimisi de kısa ve uzun ölçülü dizelerin bir araya gelmesinden oluşmuştur.Bu nazım biçimleri üç ana grupta incelenebilir. 1. DÜZENLİ NAZIM BİÇİMLERİ Geleneksel nazım biçimlerine bağlı olmamakla birlikte kendine özgü bir düzeni olan nazım biçimleridir.Bunlar ya eşit sayılardaki dizelerden kurulmuş bentlerden ya da dize sayıları farklı bentlerin art arda sıralanmasından oluşur.Bunlar bentlerdeki dize sayılarına göre üçlü, dörtlü , beşli , altılı gibi isimler alır.Bu nazım biçimlerinde değişebilen ancak kendi içinde düzenli bir uyak dizilişi görülür. 2. DÜZENSİZ NAZIM BİÇİMLERİ Çeşitli sayıda dizeden oluşan bentlerin herhangi bir kurala bağlı olmaksızın ozanın isteğine göre sıralanmasından doğan biçimlerdir.Bunların uyak örgüsü de herhangi bir kurala bağlı değildir.Nazım kimi zaman bentlere dahi bölünmeyip bir bütün halinde yazılır. 3. ÖZGÜR MÜSTEZAT Klasik nazım biçimlerinden ve tek ölçünün sıradanlığından kurtulup yeni biçimler ve ahenkler yaratmak için oluşturulan bu biçim Divan edebiyatındaki müstezat biçiminin gelişmesiyle oluşmamış Batı’dan alınmıştır.Ölçülerin uzun ve kısa kalıplarıyla yazılmış dizelerin bir arada kullanılmasıyla oluşur.Divan edebiyatındaki müstezatta tek bir aruz kalıbı kullanılırken özgür müstezatta hem hece hem de aruzun çeşitli kalıpları kullanılmış ve herhangi bir uyak düzenine bağlı kalınmamıştır. Özgür Müstezat biçimi edebiyatımızda daha çok Edebiyat-ı Cedide ve Fecr-i Ati ozanları tarafından kullanılmış ve yerini özgür nazım(serbest şiir) adını alan yeni bir şiir biçimine bırakmıştır. C) ÖZGÜR NAZIM(SERBEST NAZIM) Ölçüsüz nazma verilen isimdir.Bu nazım biçimi Türk edebiyatına gerçek anlamda 1920’li yıllarda Nazım Hikmet’in şiirleriyle girmiş, Garipçiler adıyla anılan Oktay Rıfat,Melih Cevdet ve Orhan Veli’yle yerini sağlamlaştırmıştır. Türk edebiyatı nazım geleneğini tamamen yıktığı için önceleri eleştiriyle karşılanan bu nazım biçimi daha sonraları kabul görmüş ve günümüzde oldukça yaygınlaşmıştır. Özgür Nazım’ın temel özelliği ölçüsüz olmasıdır.Uyak kullanılmaması ve birimlere ayrılmaması bu nazmın çok görülse de temel özelliği değildir. Yani bir nazımda uyak ve birim bulunması onun özgür nazım olmadığını göstermez.Ölçüsüz oluşu Özgür Nazım’ı Özgür Müstezattan ayıran en önemli özelliğidir.Özgür Nazım’da ölçü olmadığı için durak da yoktur.
20
Bu nedenle şair durak ihtiyacı hissettiği zaman dizeyi kırar ve aşağıya geçer.Özgür nazımda dizeler bölümsüz sıralanabileceği gibi şairin istediği biçim ve yazılış düzeninde bölümlere de ayrılabilir.Özgür nazımda ahenk aliterasyon ve asonanslarla sağlanır. EKMEK VE YILDIZLAR Ekmek dizimde Yıldızlar ta uzakta Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak Öyle dalmışım ki sormayın Bazen şaşırıp ekmek yerine Yıldız yiyorum OKTAY RIFAT
ŞİİR TÜRLERİ 1.LİRİK ŞİİR Duyguların coşkun bir biçimde anlatıldığı şiir türüdür.Lirik şiir düşünceden çok duyguya hitap eder.Başlangıçta konusu aşk olan lirik şiir günümüzde pek çok konuda yazılmaktadır. Lirik şiir Eski Yunan edebiyatının ortaya koyduğu bir şiir türüdür.Yunan edebiyatında Pindaros, Fransız edebiyatında Lamartine ve Hugo önemli lirik şairler olarak karşımıza çıkar.Türk edebiyatında ise Fuzuli, Baki, Nedim,Yunus Emre,Karacaoğlan, Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve Rıza Tevfik Bölükbaşı lirik şairlerin önemlileri olarak sayılabilir.
2. DİDAKTİK ŞİİR Bir düşünceyi,bir duyguyu aşılamak;bilgi verip yol göstermek amacıyla yazılan şiirlerdir.Bu şiir türünün yaratıcısı Yunanlı şair Hesiodos’tur. Kutadgu Bilig ve Atabet’ül Hakayık Türk edebiyatının ilk ve önemli didaktik manzum eserleri olarak karşımıza çıkar.Türk edebiyatının tanınmış didaktik şairleri arasında Nabi, Ziya Paşa,Mehmet Akif, Tevfik Fikret sayılabilir.
3. PASTORAL ŞİİR Çoban ve kır hayatını anlatan şiirlerdir.Pastoral şiirin “idil” ve “eglog” olmak üzere iki çeşidi vardır.İdilde şair kendi ağzından kır tasvirleri yapar.Eglogda ise iki çoban çeşitli konularda karşılıklı olarak konuşturulur. Pastoral şiir edebiyatımıza Abdülhak Hamit’in “Sahra” isimli eseriyle girer.Faruk Nafiz Çamlıbel ve Kemalettin Kamu bu türün diğer önemli temsilcileridir.
4. EPİK ŞİİR Kahramanlık ve yiğitlik konularını işleyen şiirlerdir.Epik şiirde olağanüstü olay ve kahramanlar dikkat çeker.Epik şiire “destansı şiir” adı da verilir.Halk edebiyatındaki varsağı, destan ve koçaklamaların büyük bölümü epik şiir özelliği gösterir.Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç Şehitler Destanı bir başka örnek olarak karşımıza çıkar.
5. DRAMATİK ŞİİR İnsanların tutku,özlem,korku ve kaygılarını gerçeğe uygun biçimde ortaya koyan şiir türüdür.Bu şiir türü sahnelenmek için yazılır.Şiir şeklinde yazılmış tiyatro eserleri dramatik şiir sayılır. NO1T:Trajedi,komedi ve dram konusunda ayrıntılı bilgi tiyatro bölümünde verilmiştir. NOT2: Bazı kaynaklarda “Satirik Şiir” adıyla bir şiir türünden söz edilmektedir.Bu şiir biçimi didaktik şiir türünün örneğidir.
21