Fizikist Nisan 2013

Page 1

Fizikist Sayı 23

1


2

Fizikist Say覺 23


Fizikist ® Bilim ve Teknoloji Dergisi

EDİTÖRDEN

Tüm Hakları Saklıdır.

Merhaba, Uzun bir aradan sonra tekrar siz bilimseverler ile beraberiz. Dergimiz yayınına bir süre ara verdi. Bu süreçte sizlerden yoğun bir şekilde derginin neden çıkmadığı hakkında birtakım sorular geldi. Biz

Emre Altın

de elimizden geldiğince sorularınızı yanıtlamaya çalıştık.

editor@fizikist.com

Uzun süren bu ayrılığın sonunda sizlere yine dopdolu içerikler

Müberra Altın

hazırladık. Bu ay kapak konusu olarak “Yeni Kritik Teknoloji Devrimi” adlı konuyu hazırladık. Onun hemen sonrasında ise “Bir Fizikçinin Yol Hikayesi“ yer almakta.

fizikist@fizikist.com

Cüneyt Karaer

Hiç düşündünüz mü? Yıldızlar birbirine daha yakın olsalardı hayat nasıl olurdu? Bu sorunun cevabı birazdan soluksuz okuyacağınız sayfalarımızda gizli.

ckaraer@fizikist.com

Aslan Ahmet Haykır ahaykir@fizikist.com

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi’nin düzenlediği 3. Fizik Çalıştayı’nda Fizikist Ekibi olarak yerimizi almıştık. Fiziğe ilgi duy-

Hülya Vardarlı

anlar, profesörler ve birçok görevdeki yaklaşık 700 kişilik kalabalık

hvardarli@fizikist.com

oradaydı. Çalıştayın sonunda da Fizikist Ekibi’ne teşekkürlerini sundular. Çalıştayın sonunda bizleri unutmayanlara da buradan teşekkür edelim.

Mahmut Yüceyurt myuceyurt@fizikist.com

Ve geçen ay Prof. Dr. Şeysuvar Zebitay ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Bu güzel sohbetin ayrıntıları da ilerleyen sayfalarımızda. Röportajımızda sorduğumuz soruları samimiyetle cevaplayan ve bizleri kırmayan Şeysuvar Zebitay’a ekip olarak teşekkür ediyoruz. Dergimizin son sayfalarına yaklaşırken bazı meklek grupları hakkında da bilgi edineceksiniz.

Konuk Yazarlar

Bekir Berk Bakar Oğuzcan Gürsoy

Bu ayki kişisel gelişim konumuz, hayatımızdaki çoğu alışkanlığımızı değiştirmemizi sağlayan bir kişiliği ele alacağız. O kişi herkesin

Mustafa Gül

yakından tanıdığı bir isim. “Steve Jobs”. Yeni sayımızı soluksuz okumanız dileğiyle herkese keyifli okumalar diliyorum. Bizi takip etmeyi bırakmayan, web sitemize ve dergimize göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ediyorum.

Prof Dr. Şehsuvar Zebitay’a Teşekkürler.

Emre ALTIN

© 2013

Fizikist Sayı 23

3


İÇİNDEKİLER

28

08 Kritik Teknoloji 05 Yeni Devrimi

10

22 İnşaat Mühendisliği Enerjisiyle 24 Güneş Çalışan Arabalar

Fizikçi’nin Yol 10 Bir Hikayesi

Ekibi 3. Fizik 16 Fizikist Çalıştayı’nda

28 Nükleer Tıp

Birbirlerine 12 Yıldızlar Daha Yakın Olsalardı

Dr. Şeysuvar 18 Prof. Zebitay Röportajı

30 Scara Robotlar

Okuma Gerçek Higgs Bozonu Gelecekte Fizyoterapist Kimdir? 15 Düşünce 20 33 Oldu Ne İşimize Yarayacak?

21 Dalgalar ve Fizik 4

Fizikist Sayı 23

Gelişim 34 Kişisel Steve Jobs


KAPAK KONUSU

Elektrik konusunda iletken ve yalıtkan kavramları önemli-

Topoloji sözcüğünün tanımına bakacak olursak, kelime anlamı ola-

dir. İletken için atomun son yörüngesinde 1,2,3 elektron bulunduran

rak yüzey, uzay bilimi anlamına gelir. Topoloji sözcüğü bir topolojik

ve elektron vermeye meyilli metaller örnek verilebilir. Yalıtkan için

uzayı tanımlamak için inşa edilen ve belli koşulları sağlayan kü-

ise atomun son yörüngesinde 5,6,7 elektron bulunduran ve elektron

meler ailesi için de kullanılır. Yani topoloji, geometri yapmak için

almaya meyilli ametaller örnek verilebilir.

atılan ilk adımdır. İki topolojik uzayın denkliği, aralarında topolojiyi koruyan ve topolojik eşyapı ya da homeomorfizma denen sürekli

Son yörüngelerinde 4 elektron bulunduran yarı iletkenler doğa-

bir gönderimin varlığıyla ortaya çıkar. Kabaca, bu tür gönderimler

da ne iletken ne de yalıtkan özellik gösterir. Ancak yarı iletkenlerin

topolojik nesneleri yırtmadan ve koparmadan, eğip bükerek sürekli

laboratuvar şartlarında elektronlarla bombardıman edilerek süper

bir biçimde bir başka nesneye dönüştürür.

iletkenlere dönüştürülmüş olması elektronik devriminin başlamasına neden olmuştur. 2000’li yıllara kadar Silisyum ve Germanyum

Bir homeomorfizmaya örnek olarak, bir üçgenin (içi boş) bir çembe-

üzerine sayısız çalışmalar yapılmış ve elektronik hayatımızın nor-

re ya da bir çay bardağının, çay tabağına dönüşümü verilebilir. Bunu

mali haline gelmiştir.

geometrik olarak görmek çok kolaydır. Gerçekten çay bardağı ya da tabağından birinin kauçuktan yapıldığını düşünürsek, o cismi yırt-

Tabi ki yoğun madde fiziğinde araştırma ve geliştirme çalışmala-

madan, kesip koparmadan sadece çekip uzatarak ve eğip bükerek

rı devam etmiş ve bu bağlamda deneysel çalışmalar meyvelerini

diğer cisme dönüştürebileceğimizi görürüz. Benzer şekilde kulplu

vermiştir. Transistörlerin yapısından bildiğimiz s-tipi ve p-tipi ya-

bardak ve simidin birbirlerine aynı yöntemle dönüştürülebileceğini

rıiletkenlerin laboratuvar çalışmaları sırasında kritik bir bilgilere

de görebiliriz. Peki bu esnek yapılar bize ne sağlayacak?

ulaşılmıştır. Laboratuvarda üretilen iki ve üç boyutlu topolojik yalıtkanlar kozSüperiletkenler üzerine çalışmalar sonucu elde edilen bilgi biriki-

moloji ve yüksek enerji fiziğinde varlığı kuramsal olarak tespit edilen

mi bilim adamlarına yeni topolojik yapıların varlığını göstermiştir.

topolojik yapıların benzerlerinin katı hal fiziği laboratuvarlarında

2002 yılında deneysel olarak Sr2RuO4 olarak bilinen malzemede

gözlemleneceğine işaret etmektedir. Yani Kozmoz 50 metreka-

p-tipi süperiletkenlik görülmüş. Böylece 2000’li yılların başlarında

relik laboratuvara girecek. Bununla ilgili olarak 2000’li yılların

topolojik yalıtkan, topolojik iletken ve topolojik malzeme üretim ça-

başlarında öngörülen en önemli kuramsal sonuçların başında Ma-

lışmaları hız kazanmıştır. Bu aynı zamanda yeni bir kritik teknoloji

jorana fermiyonlarının Sr2RuO4 p-tipi süperiletkenlerde görülmesi

devriminin de başlangıcıydı…

gerektiği gelmektedir.

Fizikist Sayı 23

5


KAPAK KONUSU

Relativistik kuvantum mekaniğinde Majorana fermiyonu sıfır kütleli olup, kendi kendinin antiparçacığıdır. Relativistik alan ku-

ramında nötrino’ların Majorana fermiyonu olup olmadıkları hala araştırılmakta olup, bunu anlayabilecek deneysel altyapıyı oluşturmak çin, AB, Hindistan gibi yerlerde bütçesi uluslararası konsorsiyumlarla oluşturulan yer yüzeyinin 1.5 km altında büyük laboratuvarlar inşa edilmektedir. Bu laboratuvarların kurulması fizikte kuramsal olarak bilinen bilgilerin deneysel olarak ta gözlenmesine olanak tanıyacak. Bilim-sanayi işbirliği çerçevesinde bunu ticari boyuta dönüştürerek ürün elde etmek, pazar yaratıp satmak gibi boyutlar ise yüksek teknoloji şirketlerinin devraldığı aşamalardır. Topolojik malzeme fiziği birçok ülke tarafından Ar-Ge çalışmalarında malzeme üretiminde ilk sırayı almıştır. Örneğin; 2010 yılında, ABD’deki askeri araştırmaların en büyük destekçisi olan DARPA, topolojik malzemeleri yeni kritik spintronik teknolojiler listesine ekledi. Dünyada birçok devlet kuruluşu bu konuda yapılmakta, olan araştırmaları benzer şekilde en kritik araştırma alanları içine almışlardır ve işin temel matematik ve kuramsal fizik boyutundan malzeme bilimlerindeki uygulamalarına kadar çok geniş bir bölgede yapılacak olan araştırmalara destek vermektedirler. 6

Fizikist Sayı 23


Dirac ve Majorana tarafından 1900’lü yılların başlarında öngörülmüş olmalarına rağmen relativistik bölgede henüz deneysel olarak varlıkları kanıtlanamamıştır” Bunun sonucu olarak, birkaç yıl içerisinde sıfır gürültü şampiyonu, düşük güçte çalışabilen uzun ömürlü topolojik transistörler, topolojik kuvantum kapasitörler, topolojik algılayıcılar (sensörler) üniversite laboratuvarlarında üretilmiştir. Laboratuvarlarda, topolojik malzemeler kullanılarak nanoteller üretmek için yoğun çabalar sarfedilmektedir. Bununla beraber, fotonik band aralığı topolojik olabilecek olan malzemeler üzerine de yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde bu dalganın büyüyerek, topolojik bilgisayar çiplerini ve dolayısıyla tüm topolojik elektronik ve dijital sistemlerini, topolojik fiber kabloları ve yüksek duyarlılıklı optik topolojik polarizatörleri ürettiğini göreceğiz.

Fizikist Sayı 23

7


KAPAK KONUSU

Türkiye bu kritik devrimde yer almalıdır. Grafen araştırmaları 2004’lü yıllarda arttığı zaman beraberinde Dirac fiziği katı hal laboratuvarına girmişti.

Şekil 1: Aharonov-Bohm fazının ölçülmünde kullanılan

Şekil 2: Elektron yükünün topolojik yüzeydeki yansısı

mikroçip interferometre

bir manyetik monopol yaratır.

Grafen’in henüz tam olarak kontrol edilemeyen üretim süreci, onun elektronik ve spintronik teknolojisinde liderliğini sağlayamadı. Topolojik yalıtkanlar ise oda sıcaklığındaki laboratuvarlarda üretilebilmekte ve teknolojide oluşturmakta oldukları tsunami hissedilmektedir. Böylesine geniş birikim kullanan kritik konuların ülkemizin araştırma kurumlarında hızlı bir şekilde başlatılabilmesi ve işbirliği içinde organize edilmesi, devletimizin öncelikli alanlar içine bu ve benzer konulardaki araştırmaları da eklemesiyle ve varolan araştırma proje desteklerinin dışında yeni destek mekanizmalarının hayata geçirilebilmesiyle mümkün olacaktır. Ülkemizde 2010 yılından bu yana büyük uluslararası enstitüler ve bilim akademileriyle ITAP arasında ortaklık antlaşmaları yaparak uluslararası zemin hazırlandı. Bu uluslararası ortaklar ve üniversitelerimizden dinamik araştırmacılar ve öğrencileriyle beraber 2012 yılı sonbaharında Topolojik Malzemeler Araştırma ve Eğitim Girişimi’ni kurmuştur.

Yazan ve derleyen: Müberra ALTIN Kaynakça: Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim üyesi Tuğrul Hakioğlu’nun seminer notları. Anahtar dergisi Ocak sayısı, http://itap-tthv.org,wikipedia

8

Fizikist Sayı 23


Fizikist Sayı 23

9


BİR FİZİKÇİ’NİN YOL HİKAYESİ Cüneyt Karaer / ckaraer@fizikist.com

10

Fizikist Sayı 23


BİR FİZİKÇİNİN YOL HİKAYESİ

Adem Bağcılar’a fizik öğretmeniyle gitmeyi kararlaştır-

mıştı. Okuldan çıkıp otobanda yol alırken sıcak araba uykusunu getirmiş ve bir süre sonra uykuya dalmıştı. Araba virajları dönerken Adem bir o tarafa bir bu tarafa savruluyor, rüyasında da fizikçinin

- 8. ile 5. sn arasında hızımız nedir?

x(8) − x(5) V: V: 8−5

eylemsizlik konusunu anlattığını görüyordu. Aniden uyandığında aracın oldukça süratli olduğunu fark etti. - Hocam hızımız nedir? Arabanın hız sayacı bozuk olduğu için bir süre duraksayan Cüneyt

V:

64-25 8−5

V:

x(7)-x(5) 7−5

49−25 :12 m / sn 7−5

V:

x(6)-x(5) 6−5

36−25 :11 m / sn 6−5

V:

x(5.5)-x(5) 5.5−5

30.25−25 :10.5 m / sn 5.5−5

hoca dikiz aynasından Adem’e baktı. Sonrasında da saatine bakarak: - Adem yarım saattir yoldayız ve 45 km yol gittik. Yani hızımız 90 km/h kadar. Adem bir süre suskun kaldı. Hızımız hiçte 90 km/h gibi değildi. Bir 10 dakika geçmişti ki.

39 :13 m / sn 3

Adem meselenin nereye varacağını tahmin etmişti. Zamanlar birbirine yaklaştıkça sayı değeri gittikçe 10’a yaklaşmakta idi.

- Hocam tamam da şu anki hızımız nedir?

Ve cevabın da 10 olması gerekiyordu. Ama hala sorusuna yanıt

- 10 dakika içinde 20 km yol aldık hızımız ortalama 120 km/h.

alamamıştı. Zaman tam 5. Sn de payda 5 - 5 olursa hız tanımsız

- Tamam da hocam şu an hızımız nedir?

oluyordu. Bakalım Cüneyt hoca işin içinden nasıl çıkacak merak

- Adem daraltma beni aracın hız sayacı bozuk bende sana ‘hız : yol/

ediyordu. Yaklaşık değer cevabı onu tatmin etmeyecekti. Cüneyt

zaman’ formülüne göre cevap veriyorum.

hoca Adem’in dikiz aynasındaki cevap bekler edalı yüzünü gördü

adem gizemli gülüşüyle sordu.

ve; - Yukarıdaki denklemleri genelleştirelim ve şöyle yazalım.

- Şu an ki hızımız?

V:

Adem oltayı fizikçiye atmış bir fen lisesi öğrencisi edasıyla yavaş

x(5 + t 1 ) − x(5) (5 + t1)2 − 52 t 1 2 +10t 1 : : : t 1 +10 (5 + t 1 ) − 5 t1 t1

yavaş çekiyordu.

Yerine istediğin kadar - 0 yaz Adem, artık tanımsız yapamazsın.

- Adem şu an derken neyi kastediyorsun. Sıfırıncı saniyeyi mi?

Adem tabi ki bu 5. Sn deki anlık hız. Daha genel yazımı ise

x2-x1

X: şeklinde yerdeğiştiren bir araç için herhangi bir andaki anlık

Adem sayacın olmamasından faydalanarak V: t2-t1 formulünde sıfırıncı saniyede hızın tanımsız olacağını bildiğinden:

hız denklemi:

- Evet hocam sıfırıncı saniyede.

V:

- Hımm…

(t + t 1 ) − x(t ) (t + t1) 2 − t 2 : : 2t + t 1 (t + t 1 ) − t t1

Yani sıfır olduğunda X: iken v:2t anlık hıza sahip oluyor araç. Aniden frene bastı Cüneyt Hoca. Araç durdu. Adem gülüyordu ama

Adem kıs kıs gülerek ‘hocam yok bide : X: görürsek hız için 2 yi

arabadan atılmakta vardı işin ucunda. Sonra araç tekrar hızlanma-

başa alalım üssü bir azaltalım deyinde biraz gülelim.’ dedi. Cüneyt

ya başladı ve bir süre sonra hızımız tekrar 120 km/h e ulaştı.

hoca da ona;

- Adem aracımız şu an sabit ivmeli bir hareket yapıyoruz ve bu

“Aynen Adem öyle yapalım” deyince Adem küçük dilini yutacak gibi

yüzden konum grafiğimiz parabolik.

oldu gözlerini kocaman açarak. Ve Cüneyt hoca bir fizikçi edasıyla ‘eğim Adem eğim teğet nokta türev ve bir sürü anlaşılmaz şeyleri

Yani 1. Sn de 1 metre 2. Sn de 4 metre 3. Sn de 9 metre 4. Sn de

kendi kendine mırıldanarak sürdü aracını otobanda.

16 metre. 5. Sn de 25 metre gibi. Araç karlı bir günde, bazen sabit hızda bazen ivmeli hareket - Evet hocam zamanın karesi şeklinde ilerliyor. Fonksiyonunu söyleyeyim. X(t):t 2

ederek, bize göre kuzeye batıdan gelen araca göre ise kuzeybatı yönünde bağıl bir hareketle limit hıza ulaşmış serbest düşen karlar altında, virajlarda, merkezcil kuvvetin etkisiyle saçlarını genç bir

Adem zeki ve çalışkan bir öğrenciydi kısaca inek derlerdi ona.

kız gibi savrulan, sürtünme kuvvetinin etkisiyle hayata tutunan

Adem 5. sn de hızımız nedir?

kırmızı focus’yla yavaş yavaş kaybolup gitti…

V: x/t den 25/5 ten 5m/s

Cüneyt Karaer

- 8. sn de hızımız. - Hocam 64/8: 8m/s Fizikist Sayı 23

11


YILDIZLAR

Eğer Yıldızlar Birbirlerine Daha Yakın Olsalardı... “Öyleyse maddenin ardında başka bir şey olmalıdır, bir şekilde onu kontrol eden bir şey. Ve bu, denilebilir ki, bir Yaratıcının varlığının matematiksel kanıtıdır.”

12

Fizikist Sayı 23


Milattan sonra 1054 yılının 4 Temmuz gecesi, Çin İmparatorluğu’nun astronomları, gökyüzünde çok dikkat çekici bir olayın gerçekleştiğini gözlemlediler. Gökyüzündeki boğa burcunun yakınlarında, aniden çok parlak bir yıldız ortaya çıktı. Yıldız o kadar parlaktı ki, ışığı gündüzleri bile kolaylıkla fark edilebiliyor, gece ise neredeyse Ay’dan daha parlak görünüyordu. Çinli astronomların gördükleri ve kaydettikleri bu olay, evrendeki en ilginç astronomik oluşumlardan biriydi aslında. Bu bir “süpernova”ydı. Süpernova deyimi, astronomlar tarafından bir yıldızın patlayarak dağılmasını isimlendirmek için kullanılır. Dev bir yıldız, korkunç bir patlama ile kendisini yok eder ve içindeki madde de yine korkunç bir hızla dört bir yana dağılır. Bu patlama sırasında yayılan ışık, yıldızın normal ışımasından binlerce kat daha kuvvetlidir. Astronomlar süpernovaların evrenin oluşumunda çok önemli bir rol oynadığını düşünürler. Bu patlamalar, astronomların tahminine göre, maddenin evrende bir noktadan başka noktalara taşınması işine yarar. Patlama sonucunda dağılan yıldız artıklarının, evrenin başka köşelerinde birikerek yeniden yıldızlar ya da yıldız sistemleri oluşturduğu varsayılmaktadır. Bu varsayıma göre, Güneş, Güneş Sistemi içindeki gezegenler ve bu arada elbette bizim Dünyamız da, çok eski zamanlarda gerçekleşmiş bir süpernova patlamasının sonucunda oluşmuştur. Ancak işin ilginç yanı, ilk bakışta basit birer patlama gibi durabilecek olan süpernovaların, gerçekte çok hassas bazı dengeler üzerine kurulmuş olmalarıdır. Michael Denton, Nature’s Destiny (Doğanın Kaderi) adlı kitabında şöyle yazar: Süpernovalar ve aslında bütün yıldızlar arasındaki mesafeler çok kritik bir konudur. Galaksimizde yıldızların birbirlerine ortalama uzaklıkları 30 milyon mildir. Eğer bu mesafe biraz daha az olsaydı, gezegenlerin yörüngeleri istikrarsız hale gelirdi. Eğer biraz daha fazla olsaydı, bir süpernova tarafından dağıtılan madde o kadar dağınık hale gelecekti ki, bizimkine benzer gezegen sistemleri büyük olasılıkla asla oluşamayacaktı. Eğer evren yaşam için uygun bir mekân olacaksa, süpernova patlamaları çok belirli bir oranda gerçekleşmeli ve bu patlamalar ile diğer tüm yıldızlar arasındaki uzaklık, çok belirli bir uzaklık olmalıdır. Bu uzaklık, şu an zaten var olan uzaklıktır. Süpernovaların oranları ve yıldızların mesafeleri, aslında evrenin sahip olduğu büyük düzenin çok küçük iki ayrıntısıdır. Evreni biraz daha detaylı olarak incelediğimizde ise, karşılaştığımız düzen olağanüstüdür. Bunlardan bir tanesi de yıldızlar arasındaki mesafedir. Cygnus takımyıldızında bulunan, Dünyaya 2500 ışık yılı uzaklıktaki ve Cygnus Düğümü olarak bilinen bir süpernova kalıntısına ait süpernova yaklaşık 15 000 yıl önce patlamıştır. Bugün bile devam ede gelen patlamadan kalan şok dalgaları çevresindeki yıldızlararası ortamı hala itmektedir ve içindeki gazı ısıtıp X ışını yaymaya devam etmektedir Sonuç olarak bu muazzam düzen için bize düşen söz bu olsa gerek; evrendeki gök cisimlerinin dağılımı, insanın yaşamı için tam olması gereken yapıdadır. Dev boşluklar, amaçsız yere ortaya çıkmamışlardır; amaçlı bir yaratılışın sonucudurlar. Tunahan GÜL

Fizikist Sayı 23

13


HABER TURU Kafein beyinlerimizi aslında nasıl etkiliyor? Bazılarımızın güne onsuz başlayamadığı, bazılarımızın tehlikeli ve zararlı olarak gördüğü, zincir mağazaların her gün yüzlerce kişiyle dolup taşmasına neden olan ve tehlikeli bir popülerliğe ulaştığına inanılan kafeini ne kadar tanıyorsunuz?

Yeni enerji kaynağı: Bakteri üretimi ‘biyo-pil’

İngiltere ile ABD’nin ortaklaşa yürüttüğü bir araştırma, bakterilerin yakında mikHepimiz kafeini ve üzerimizde olan etkilerini genel olarak bilsek de, çok sevdiğimiz

roskobik ‘biyo-pil’ olarak işlev görebile-

kahve, çay ve enerji içeceklerini içtiğimizde daha dinç, enerjik ve dikkatli hale gelme-

ceğini ortaya koydu.

mizin dışında beynimizde gerçekten neler olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Sadece basit bir tetikleyici olmanın ötesinde farklı toleranslara sahip insanlarda farklı etkiler

Bakterilerin doğrudan elektrik akımını

yaratabilen kafeini ve beynimize olan etkilerini bu yazıda enine boyuna inceleyeceğiz.

kendilerinin mi ürettiği yoksa başka şe-

Kafein aslında enerjinizi artırmaz

kilde mi elde ettiği sorusu şimdiye kadar cevaplanamamıştı.

Beyninizde yer alan nöronlar uyanık olduğunuz her an çok yüksek bir hızda çalışırlar. Bu nöronların çalışması sırasında bir yan ürün olan adenozin meydana gelir. Fakat

Bu mekanizmanın bulunması ile bakte-

adenozin atık bir madde değildir ve sinir sistemimiz reseptörler aracılığıyla vücudu-

rilerin yerinde, sağlam bir enerji kaynağı

muzdaki adenozin seviyesini sürekli kontrol eder. Normal koşullarda beyin ve omurili-

olarak kullanılması olanakları gündeme

ğimizdeki adenozin miktarı belirli bir düzeyin üzerine çıktığında vücudumuz bize uyku

geldi.

ve dinlenme ihtiyacı içerisinde olduğu uyarısını verir. Yani kendimizi uykulu ve yorgun hissederiz. Vücudumuzda birbirlerinden farklı birkaç adenozin reseptörü bulunmakla

Araştırma ekibinin başkanı ve İngilte-

beraber, bunlar arasında kafeinin en fazla etkileşim içinde olduğu adenozin reseptörü

rede öğretim görevlisi Dr Tom Clarke,

A1’dir. Kafein tüm bitkilerde belirli miktarlarda bulunduğu gibi vücudumuzda da kafe-

yaptığı açıklamada, incelenen bakterinin

inin kimyasal türevleri bulunur.

göl ve denizlerdeki mineral seviyesine etkisinin bilindiğini, ancak bunu nasıl

Vücudumuzdaki bu miktarı dışarıdan takviye yoluyla kafein alarak normalden daha

gerçekleştirdiğinin anlaşılmadığını be-

yüksek seviyelere çektiğimizde ise (örneğin 226 gr’lık standart bir fincan içerisindeki

lirterek “bulmacanın son parçasını da

100mg kafein) kafein bileşikleri çok yetenekli birer adenozin dublörü gibi davranır. Bu

bulduk” dedi.

en başta sizi şaşırtabilir çünkü adenozinlerin reseptörlere bağlanarak bize uyku hissi ve enerji düşüklüğü uyarısı verdiğini söylemiştik. İşte kafeinin görevi tam da bura-

Shewanella oneidensis adlı bakterinin

da başlıyor. Vücudumuza girdiği anda hemen sistemimizdeki adenozin reseptörlerine

nehir ve denizlerde görüldüğünü ifa-

yönlenerek onlara bağlanıyorlar. Adenozin’e olan benzerlikleri nedeniyle de reseptör-

de eden Clarke, “Amazonlardan Baltık

ler tarafından gerçek zannedilerek hemen kabul ediliyorlar. Sonrasında bu reseptör-

Denizi’ne kadar her yerde bulunduğunu”

ler, kafeinin benzersiz yapısı ve kimyasal düzeni ile doldurulduktan sonra adenozinde

söyledi.

olduğu gibi aktif hale gelmiyor, tam tersine bir süreliğine (ortalama 2-3 saat) tepkisiz kalıyorlar.

14

Fizikist Sayı 23


Gezegen oluşumuna ait ilk doğrudan fotoğraf Gök bilimciler, bir dış gezegenin yıldızı etrafında

Düşünce okuma gerçek oldu Bilim insanları laboratuvar fareleri üzerine yaptıkları deneylerde düşünce okuma konusunda önemli bir adım attı. Beyinleri birbirlerine kablolarla bağlanan iki farenin, düşüncelerini aktararak bilgi iletmesi sağlandı.

oluşma sürecini gösteren ilk doğrudan fotoğrafı elde etmiş olabileceklerini belirtti.

Bilim tarihine ilk kez iki canlının düşüncelerini okuyarak birbirlerini anlaması Bilim insanları, neredeyse Jüpiter büyüklüğündeki

ve beraber hareket etmeleri sağlandı. Her ne kadar telepati olduğu söyle-

bir gaz devinin yıldızı etrafındaki oluşum sürecine

nemese de, fareler beyinleri arasında fiziksel bağlantı kurulması sayesinde

ait doğrudan fotoğrafı elde ettiklerine inanıyor. VLT

birbirlerinin düşüncesini okumayı başardı.

teleskopu tarafından elde edilen görüntüde, kalın bir kozmik gaz ve toz tabakasının ortasında silik bir

Newscientist’in haberine göre, ABD’nin Duke Üniversitesi’nde sinir bilimci

küre görülüyor.

Miguel Nicolelis ve ekibi tarafından yapılan deneyde, iki farenin beyni kablolarla birbirine bağlandı ve bilgi aktarımı yapıldı.

Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlanan araştırmada yer alan İsviçre’deki Zürih Federal

Scientific Reports dergisinde yayımlanan araştırmada elde edilen başarı, ge-

Teknoloji Enstitüsü’nden Sascha Quanz, “Bugüne

lecekte sinir sistemiyle kontrol edilecek protezlerin geliştirilmesinde büyük

kadar gezegenlerin oluşumu bilgisayar simülas-

bir atılım sağlayabilir. Bilim insanları ayrıca, bu alanda yaşanacak gelişimle,

yonları tarafından takip edilebiliyordu... Eğer yap-

bir gün beyinlerin bilgisayar ağları gibi bir araya getirebileceğini veya sinir-

tığımız keşif bir gezegenin oluşumuna aitse, ilk kez

sel faaliyetlerin elektronik sinyallere dönüştürülebileceğini ifade etti.

bir gezegenin oluşum sürecini ve çok erken safhadaki çevresel şartlarını gözlemleme şansı bulaca-

Yapılan bir diğer deneyde, farelerin beyinlerinin temas olmadan bilgi aktarıp

ğız” dedi.

aktaramayacağı gözlemlendi. Fareler bu sefer, burunlarını bir açıklığa sokmak ve bıyıklarını boşluğun genişliğini kontrol etmek için eğitildiler. Farelere,

Olası gezegen oluşumunun gözlemlendiği HD

geniş olan delikleri tespit ettiklerinde sağda duran bir tuşu, dar olanlar için

100546 yıldızı, Dünya’dan 335 ışık yılı ötede yer

solda duran bir tuşu dürtmeleri gerektiği öğretildi.

alıyor. Yıldız sisteminde daha önceden güneşine olan uzaklığı, Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığın altı katı olan bir gezegen daha keşfedilmişti.

Fizikist Sayı 23

15


İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ 3. FİZİK ÇALIŞTAYI

Fizikist Ekibi İstanbul Üniversitesi 3. Fizik Çalıştayı’ndaydı Bu yıl üçüncüsü düzenlenen İstanbul Üniversitesi Fizik Çalıştayı’nda

Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Emekli Öğ-

Fizikist ekibi de hazır bulundu.

retim Üyesi Prof.Dr. Ethem Derman “Kepler’den Kara Deliğe” isimli konferansında samimi anlatım tarzı ile katılımcıları hem Kepler ‘e

Türkiye’deki birçok üniversite öğrencisinin de katılımıyla gerçekle-

hem de kendisine hayran bıraktı.

şen çalıştay oldukça verimli geçti. Renkli kişilikleriyle fiziği katılımcılara anlatan çağrılı konuklar sayesinde katılımcılar bir yandan

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. İbrahim

bilgilenmenin keyfini yaşarken diğer yandan fiziğin önemini bir kez

Semiz “Higgs Parçacığı Ne İşimize Yarayacak ki Çocuğum?” isimli

daha kavradılar.

konferansı ülkemizde temel bilimi önemsemeyen kişilere ve fizik ne işimize yarayacak sorusuna cevap niteliğindeydi.

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Baki Akkuş’un açılış konuşmasıyla başlayan çalıştay Üniversitelerarası Kurul Baş-

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi

kanı Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu’nun “Fizik: Farkındalık” konferan-

SUNUM Direktörü Dr. Volkan Özgüz “Göremediğimiz Boyutların Gö-

sıyla devam etti.

rünür Uygulamaları – Nanoteknoloji ve Fizik” isimli konferansında akıcı anlatımıyla dikkat çekti.

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Aktaş “Fizikçilerin Araştırmaları ile Teknolojideki Sıçrama-

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim

lar” isimli konferansında günlük hayattan örneklerle fiziğin tekno-

Üyesi Prof.Dr. Kayhan Ülker “Simetri, Parçacık Fiziği ve Uygarlık”

lojiye büyük katkısını anlattı.

isimli konferansında fiziğin her yerde olduğu gibi sanatta da etkilerini görmenin mümkün olduğunu örneklerle açıkladı.

Bilkent Üniversitesi, Fizik Bölümü Öğretim üyesi ve ITAP Direktörü Tuğrul Hakioğlu katılımcılara “Topolojik Yalıtkanlar, Topolojik Süpe-

Fizikist ekibi olarak İstanbul Üniversitesi 3. Fizik Çalıştayı’nın hazır-

riletkenler ve Topolojik Malzemeler: Yeni Fizik ve Yeni bir Kritik Tek-

lanmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyor başarılarının artarak

nolojik Devrimin Başlangıcı” hakkında bir konuşma yaptı.

devam etmesini diliyoruz.

16

Fizikist Sayı 23


Fizikist Sayı 23

17


PROF. DR. ŞEHSUVAR ZEBİTAY RÖPORTAJI

Sizi tanıyabilir miyiz? Ben Şehsuvar Zebitay. 69,5 yaşındayım. Bu ders yılının sonunda da 70’i tamamlayacağım.

Mesleğiniz?

yorsanız merak edeceksiniz ve seveceksiniz. Bu aslında her meslek için böyledir sevgi olmadıkça başarı mümkün değildir.

Bu mesleği seçmeye nasıl karar verdiniz? Ben lisede fizik derslerinde hep pekiyi alırdım ama fizik benim için

Fizikçi. Öğretim üyesiyim demek daha doğru sanırım.

diğer derslerden farklı değildi Mezun olduğum yaz Einstein’ın bir

Okuduğunuz okullar?

kitap. O kitap benim bütün hayatımı değiştirdi. Öylesine hayran ol-

Babam askerdi bu yüzden okulun her seviyesini ayrı bir yerde okudum. Erzurum Narman‘da ilkokula başladım daha sonra Bodrum’da devam ettim sonra Kırklareli nin iki ayrı kazasında devam ettim. Orta okulu da kırklarelide okuduktan sonra İstanbula geldim Aslında yaz tatillerinde de İstanbula gelirdim. Ailem gezmeye devam etti ama ben bundan sonra hep İstanbulda kaldım. Pertevniyal lisesinde okudum. Sonra da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik bölümüne girdim yandal olarak matematik okudum.1962 senesinde girdim, 1966 senesinde mezun oldum. 100 kişilik konten-

kitabını okudum. Türkçeye çevrilmiş Rölativitenin ABC’si diye bir dum o kadar ilgimi çekti ki bende fiziğe karşı o kadar ilgi uyandırdı ki ben birden bire üç sene okuduğum fizik gözümde başka bir yere oturdu. Sadece eğik düzlem, ivme..vs. değilmiş ötesinde bambaşka şeyler var böyle şeyler insanı fiziğe karşı heveslendiriyor. Sonra Fizik bölümüne geldim. Çok sevmeme rağmen ilk sene bocaladım. Tabi farklı dersler de aldırırlardı. Bin kişilik amfide fkb dersleri alırdık ve bu beni hiç heyacanlandırmazdı. Ama ikinci sene özellikle Ahmet Yüksel Özemre’yi tanıdıktan sonra herşey değişti

janı olan bölümden sadece 3 kişi mezun olduk.

o zaman fiziğin ne olduğunu yavaş yavaş anladım. Ve iyi ki bura-

Be meslek için gerekli yetenekler nelerdir?

olmayı düşündüm. Bahriyeli asker havalı gelirdi, kızlar da çok ilgi

Tabi her meslek için bazı yeteneklerinin mevcut olması gerekir ancak fizikçilik için öncelikle merak olması gerekir. Kırlara çıktığında tepenin arkasında ne olduğunu merak etmelisin. Bunu herkes merak eder gider girmez o ayrı ama merak eder.Merak eden herkes fizikçi olabilir ama bunun yanında sevmek lazım. Fizikçi olmak isti-

18

Fizikist Sayı 23

ya gelmişim dedim... Babam askerdi ve liseye kadar ben de asker gösterirdi.Askeri okullar o seneye kadar sivil ve askeri liselerden yarı yarıya öğrenci alırdı. İlk defa o sene sivil liseden öğrenci almadı ve ben Heybeli adaya gidip kös kös geri döndüm. İyiki öyle olmuş ondan sonra hep buna dua ettim. Şükürler olsun iyi ki fizikçi olmuşum. Yine dünyaya gelsem yine fizikçi olurum.


Bu mesleğin zorlukları nelerdir? Fizikçileri teorik ve deneysel fizikçiler olarak ikiye ayırabiliriz. Deneysel fizikçilerin kendilerine göre zorlukları var. Laboratuvarlarda aletlerle çalıştıkları ve bu aletler de yurt dışından geldiği için tahsilat zorlar, alet gümrüklerde bekler, bozulur.

geliştirmek teorik fizik asıl görevidir. Yapılan birkaç teorik çalışmanın üzerine sonradan gelen arkadaşlar yeni çalışmlar yaparlar.

Sizi matematiksel fiziğe yönlendiren sebepler nelerdir? Bizim zamanımızda ikinci sınıfın sonunda teorik fizik ve genel fizik-

Heyecanla bir konuya başlayan fizikçiler alet gelmediğinden ta-

ten birini seçmek zorundaydık .Yüz kişilik sınıftan 5-6 kişi teorik fizik

mamlayamaz ve bir bakar ki yapmak istedikleri şey bir başka dergide

seçerdi. Beni yönlendiren şey tamamıyla hocamdır. Feza Gürsey ve

yayınlanmış ve iş bitmiş. Tai büyük bir hayal kırıklığı. İşte sevmekle

Fikret Kortel’den aldığım dersler etkili oldu. İlk kez lisans düzeyinde

alakalı . Bazen ölçüm aletlerinin başında günlerce sabahlamak ge-

açılan ve sadece benim aldığım rölativite teorisi dersi benim için

rekir. Sıkılmadan beklemek sevmekle mümkündür.

dönüm noktasıydı.

Teorik fizikçiler içinde başka bi zorluk var bizim zamanımızda bir

Türkiye’de fizik nerededir?

yayına ulaşmak çok zordu. Şimdi internet sayesinde bilgiye ulaşmak

Türkiye’de fizik hak ettiği yerde değil. Fizikçilere de hak ettiği de-

çok kolay. Biz bir bilgiye ulaşmak istediğimizde kendi kütüphane-

ğer verilmiyor. Devlet eliyle de fizik halka tanıtılmalı. Liselerde fizik

mizde yoksa yayının yazarına ulaşıp isterdik. Yayının bize ulaşması

eğitimi çok kısır kalıyor. Öğretmenlerin fiziği sevdirmesi gerekiyor.

en iyi ihtimalle bir ay sürerdi bu süre zarfında bir de bakardık ki

Öncelikle fizik nedir? Sorusu üzerinde durmalı ve bu öğrencilere

başkası çoktan yayımlamış. Şimdi böyle sıkıntılar yok. En iyi araş-

anlatılmalı.

tırma yapılan yerler araştırma merkezleri çünkü burada tek kaygın araştırma yapıp yayın yapmak. Üniversitelerde araştırma yarı zamanlıdır. Diğer zaman öğrencilere ayrılır bu da insanı motive eder. Araştırma sonucunu öğrenciyle paylaşmak ve gözlerindeki o ışıltıyı görmek paha biçilemez. Terorik fizikçilerin bir zorluğu da matematiksel hesap yapmaktır. Sabır gerektirir. Hesap yapmaktan yılmamak gerekir.

Örnek aldığınız fizikçiler kimlerdir? Öncelikle benim doktora hocam Ahmet Yüksel Özemre. Bana hem insanlık hem de bilim adamlığı konusunda rol model olmuş bir insandır. Benim dünya görüşümü değiştirmiş ve hayata bakış açımı geliştirmiştir. Ben onu her yönüyle örnek aldım. Prof. Dr. Fahir Yeniçay, sanırım 1928 lerde Fenerbahçe’nin hiç yenilmeden şampiyon olduğu sene onun sol açığıydı. Futbol oynayan bir insandı. Fahir Yeniçay birçok konuda Türkiye ‘de ilk olan bir insandı. İki kez rektör olmuş, fen fakültesinde dekanlık yapmış. Tabi fen fakültesindeki çok değerli hocaların hepsinin örnek aldığım yönleri oldu ama benim için idol Ahmet Yüksel Özemre idi.

Lisede yeterli fizik eğitiminin alınamaması sizin için zorluk oluşturuyor mu? Lisede sayısal ağırlıklı okuyan bir öğrencinin minimum 6 saatlik bir fizik eğitimi alması zorunlu bence. İki saatte fizik anlatılması imkansız. Liselerin bu durumuna çok üzülüyorum. Fiziğin kontenjanlarının dolmama sebebi buymuş demek ki. Lisede fizik bu kadar görülüyorsa bitmiş demektir. Fizik önemsenmiyor.katıldığım eğitim şuralarında şunu gördüm Eğitim fakültelerinden mezun fizik öğretmenleri nasıl ders anlatacaklarını biliyorlar fakat ne anlatacaklarını bilmiyorlar. Fen fakültesinden mezun olanlar ise ne anlatacaklarını biliyorlar, formasyon alarak nasıl anlatacaklarını da öğreniyorlar. Üniversite eğitimindeki bu aksaklık yüzünden bu insanlar fizik dersinin öneminin farkında değiller. Fizik aşkını aşılamak çok zordur. Fizik bölümünü kazanan öğrencilerde gördüğüm en büyük eksik matematik bilgisi. En basit türevi almakta dahi zorlanıyorlar. Lisede müfredatın yoğun olması ve ders saatlerinin az olması öğrencileri olumsuz yönde etkiliyor. Yine de lise öğrencileri fiziğe ilgi duyuyorsa bu bir mucize. Fizik

Çalıştığınız anabilim dalı hakkında bilgi verir misiniz?

heyecanlı bir derstir. Fizik kimya biyoloji üçlüsünde en tepededir. Mesela matematikte heyecan verir. Ama ayaklar fizikteki gibi yere basmaz. Oluşturduğunuz teoremin deneysel sonuçlarını düşünmez-

Matematiksel fizik ana bilim dalında 43 yıl 8 ay hizmet verdikten

siniz. Oysaki fizikte oluşturduğunuz teorinin ayakları yere basmalı.

sonra emekli oldum.son yirmi yılını da matematiksel fizik anabilim

Bu bakımdan fiziğin yanında matematik yarı yolda kalır.

dalı başkanı olarak geçirdim. Adı teorik fizikti ve sadece İstanbul üniversitesinde teorik fizik vardı. YÖK yasasından sonra adı matematiksel fizik oldu ve tüm üniversitelerde matematiksel fizik ana-

Röportaj: Bekir Berk Bakar, Oğuzcan Gürsoy, Mustafa Gül

bilim dalı açıldı. Matematiksel fizik fiziksel olaylarla ilgili model geliştirme üzerine bir anabilim dalı. Bilinen fiziki yasalarıyla çözülemeyen bir olayı açıklamak üzere bir model ve ona dayalı bir teori

Fizikist Sayı 23

19


HİGGS BOZONU

Higgs Bozonu Bir Parçacığa Nasıl Kütle Kazandırıyor? Öncelikle bu soruyu cevaplamadan önce ”Higgs Alanı” kavramını iyi bilmemiz gerekiyor. Higgs Bozonu oluşumu ve sonrasında maddeye kütle kazandırmaktadır. Higgs Bozonu oluşurken belirli bir alan içerisinde gerçekleşir. İşte biz bu alana ”Higgs Alanı” diyoruz. Basitçe anlatacak olursak; bir parçacık Higgs Alanı içerisinden geçerken alanla etkileşime giriyor ve Higgs Alanı dediğimiz alan birden ortadan kayboluyor ve alanın içerisinden geçen parçacık birden kütle kazanıyor. Bu ”kütle” sayesinde atomlar ve buna bağlı olarak ”madde” dediğimiz formlar oluşuyor. Çevremizde görmüş olduğumuz birçok şey ”madde” formundadır. Hatta bizler bile birer maddeyiz.Eğer gündemi takip eden arkadaşlarımız varsa ”Higgs Bozonu kesinlikle bulundu.” gibi söylemleri mutlaka görmüşlerdir. Aslında teorik olarak Higgs Bozonu hiçbir zaman %100 olarak bulunamaz.

Higgs Bozonu Neden %100 Bulunamıyor? Tam rakamıyla söyleyecek olursak Higgs’in varlığından yüzde 99.9999426697 oranında eminiz şu an için. Gelecekte CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndan gelecek ilave verilerle bu rakam daha da yükselebilir ama hiçbir zaman yüzde 100 olmayacak. Bunun sebebi klasik fizikte değil kuantum fiziğinde yatıyor. Kuantum mekaniğinin meşhur belirsizlik ilkesinin emirleri gereği atom altı parçacıkların konumunu ve hızını aynı anda bilemiyoruz. Bunu bilemediğimiz için de olasılık teorisinden ve bunun matematiğinden yararlanarak çok kuvvetli tahminler yapıyoruz. Mesela yüzde 99. 9999426697 oranında emin olmak şu anlama geliyor: CERN’deki deney 3 milyon kere tekrarlansa bu tekrarlarda ancak 1 kez Higgs’e benzeyen bir şey tesadüfen ortaya çıkabilir. Eğer bir şey yüz seferden 99. 9999426697 seferinde ortaya çıkıyorsa o Higgs Bozonu’dur.

Higgs Bozonu Gelecekte Ne İşimize Yarayacak? Evet Higgs Bozonu’nun varlığından çok büyük bir yüzdeyle eminiz. Eğer ileride Higgs Bozonu’nu çok iyi bir şekilde kullanabilirsek , kütlesi büyük olan bir maddenin kütlesini azaltabiliriz ve aynı şekilde kütlesi az olan bir maddenin kütlesini arttırabiliriz. Eğer bir maddenin kütlesi azaltırsak o maddenin hız açısından kapasitesini arttırmış oluruz. Bu da ışık hızına yetişmemiz için büyük bir fırsat. Ancak bilim insanları her ne kadar bu çalışmalara başlasa da şu an için elde kesin bir sonuç yok. Çünkü Higgs Bozonu’nu maddenin içerisinde küçülttüğümüz zaman atom hemen dağılıyor ve bozunmaya uğruyor. Her ne kadar bazıları Higgs Bozonu’nu şu an için gereksiz ve boşa yatırım olacak görse de aslında bu çok büyük yanlış. Elektron ilk bulunduğu zaman herkes ”elektron ne işe yarayacak?” demişti. Şimdi ise elektrik var. Higgs Bozonu’nu her ne kadar şu an verimli bir şekilde kullanamasak ta bizden sonraki kuşakların geleceğini değiştireceği kesin gözüyle bakılıyor.

Halil GÜLER

20

Fizikist Sayı 23


Dalgalar ve Fizik Tarih içerisinde insanlar su kenarlarında oturup,su birikintisine attıkları çakıl taşları sayesinde oluşturdukları dalga hareketini gözlemlemiştir. Birbirlerine seslenirken,yada hayvanları ses çıkarırken oluşan dalga hareketini işitmişlerdir. Güneşten gelen ve 7 rengin birleşmesi ile oluşan dalga hareketini gözlemlemişlerdir. İlk ateşin bulunması ile beraber, ateşin çıkardığı ışık ve kızılötesi dalga olan ısı hissedilmiştir. Dalga ifadesi fiziğin olmazsa olmazları haline gelmesi ise 19.yüzyıldan itibaren gerçekleşmiş olup,konu ile ilgili birçok bilginin çalışması olmuştur.Dalga ifadesinin ilk tespiti ise ses dalgaları ile olmuştur.Bir haykırma ile sesin bir engele çarpıp geri dönmesi,yani yansıma olayı sesin dalga hareketi olduğuna dair güzel bir örneği oluşturmuştur. Dalga ifadesi nedir? Ya da ne değildir?İ sterseniz öncelikli olarak bunu irdeleyelim… Bildiğiniz üzere madde adı verdiğimiz topluluğun tamamı atomlardan oluşmuştur, hakeza enerji de maddenin sadeleştirilmiş halidir. İşte dalga dediğimiz zaman, bu atom düzeneği üzerinde hareket eden enerji düzeneği aklımıza gelmektedir.Nasıl ki,su kenarında duran bir kişi bir taş attığı zaman su haleleri oluşmakta; işte oluşan bu su haleleri birbirine çarparak hareket eden dalga hareketidir. Yani iç içe geçmiş su hallerinin her birisi diğer su halesinin hareketinin etkisi sonucu oluşmuştur.Biz bu harekete ise dalga hareketi adını veriyoruz. Ses dediğimiz ve göremeyip kulaklarımız ile duyduğumuz dalga hareketi de,su dalgaları gibi birbiri içerisinde haleler oluşturan su dalgaları gibidir. Yani hareket için bir merkez ve bu merkezden yayılacak dalgaların hareket edeceği atom kütleleri, yani maddeye ihtiyaç duyulmaktadır. Düşünsenize,uzay denilen ve madde partiküllerinin çok az olduğu bir ortamda bağırdığınızı ve karşı tarafta sizi duymaya çalışan birilerinin olduğunu… Sizden çıkan dalga hareketinin ilerlemesi için yeterli madde bulunmadığı için sesiniz karşı tarafa gitmeyecek ve siz hayıflanacaksınız. Ama siz maddenin olduğu bir ortamda bağırdığınız zaman, mesela Dünya’da hava partikülleri arasında sesin ilerlediğini kulağınız ile fark edeceksinizdir. Hakeza bu dalga hareketini kuracağınız bir düzenek ile osiloskop ile de görebileceksiniz. Peki, tek dalga tipi bu mudur? Hayır, tek dalga tiplemesi ses olmayıp; geniş bir spektrumda yer alan ve adına elektromanyetik spektrum denilen kısımda da değişik dalga tiplemeleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ise radyo dalgaları, kızılötesi ışınlar grubunda yer almakta, arada görünen dalgalar; ötesinde mor ötesi adı verilen ve röntgen ışınları, kozmik ışınlar gibi ışınların içerisinde yer aldığı ışınlar da bulunmaktadır. Görünen ışınların dalga ya da tanecik olduğu konusu çok tartışılmış ve sonunda hem dalga ve hem de tanecik olduğu ifadesi kullanılmıştır. Yapılan deneyler,görünen ışınların yerine göre dalga ve yerine göre tanecik yapısı gösterdiğini ispatlamıştır. Görünen ışınlardan daha büyük dalga boyuna sahip dalgalara ise kızılötesi dalgalar adı verilmiş ve bu dalgaların içerisinde radyo dalgaları ile televizyon dalgalarının bulunduğu tespit edilmiştir. Görünen ışınlardan daha küçük dalga boyuna sahip olan dalgalara ise mor ötesi ışınlar adı verilmiş ve bu ışınların içerisinde röntgen ışınları ile kozmik ışınların bulunduğu tespit edilmiştir.

Eşrefcan TURAN

Fizikist Sayı 23

21


MÜHENDİSLİK

İnşaat Mühendisliği Basit bir tanımla inşaat mühendisliği; doğadaki büyük güç kay-

teknik veriler asla gözardı edilemez. Çünkü yaptığımız projeler

naklarını insanlığın refahı ve yararı için yönetme sanatıdır. Bugün

insan kullanımına ve yararına sunulmak için üretilmiştir. Can gü-

pek çok mühendislik programı vardır ama geçmişe gidildikçe bu

venliğinin birinci önceliğimiz olduğu bu projelerde teknik mükem-

mühendislik dallarının birleştiği görülür. O nedenle İnşaat Mühen-

mellik zorunludur. Saha çalışmalarında iş güvenliği birinci öncelik

disliğini başlangıçtaki mühendislik tarihinden ayırmak imkansızdır

olmalıdır. Eğer bir şantiyede şantiye şefiyseniz orda çalışan makina

çünkü temel mühendisliklerden biridir.

operatöründen tutunda büro ekibine kadar tüm çalışanların can güvenliğinden siz sorumlusunuzdur.

İnşaat Mühendisi her türlü ulaşım yapısını (yol,demiryolu,köprü,ha vaalanı), su yapısını (kanal, baraj, liman, su dağıtım şebekesi, pis su

Şantiye şefi olarak sizden beklenen projenin belirlenen zamanda,

arıtma yapıları), zemin yapısını (temel, istinad duvarı, tünel) ve barın-

belirlenen maliyette sorunsuz olarak teslim edilmesidir. Bu mesleği

mak, çalışmak, eğlenmek, kısacası yaşamak için gerekli olan yapıları

seçecek olanlara tavsiyemiz; mesleğinizi sevmeniz, iş hukukuna ve

(konut, işyeri, spor salonu, stadyum, konferans salonu) projelendiren

mühendislik etiğine bağlı kalarak doğayı insanların yararına olacak

ve projeyi uygulayan insandır. İnşaat Mühendisi bu yapıları yapar-

şekilde yönetmenizdir.

ken diğer mühendislik dallarındaki mühendislerle ve mimarlarla işbirliği yapar. Meslek temelini mühendislik temel disiplini olan sü-

Yüksek İnşaat Müh. Merve KILIÇ

rekli öğrenme ve kendini geliştirmeden alır.İyi bir İnşaat Mühendisi

İnşaat Müh. Kadir ÖZGÜNDÜZ

olmak için teknik gelişmeleri takip etmek gerekir. Mesleğimizde öğrenme süreci hiçbir zaman bitmez; yeni programlar,simülasyonlar,

22

Fizikist Sayı 23


Fizikist Sayı 23

23


GÜNEŞ ENERJİSİYLE ÇALIŞAN ARABALAR

Kendinizi benzin kullanmayan, sessiz ilerleyen ve ful konfor bir arabanın içinde düşünün. Üstelik gideceğiniz yere neredeyse

bedava gideceksiniz. Güneş arabalarının avantajları olduğu gibi tabi ki de dezavantajları bulunacaktır. Tabi ki bunları anlamak için bu arabaların genel çalışma prensiplerini bilmek gerekir. Bir güneş arabası temelde güneş pilleri, mppt devresi, akü grubu, motor sürücüsü ve elektrik motorundan oluşmaktadır. Güneş pilleri (bir diğer adı pv piller) elektrik üretir. Üretilen bu elektrik mppt devresi sayesinde düzenli hale getirilerek akülere depolanır. Daha sonra motor sürücüsü ve motor akülerdeki enerjiyi kullanır. Bir güneş arabasının temel çalışma prensibinde bu vardır. Bu noktadan sonra akla şu sorular gelebilir. Peki, bu arabalar ne kadar verimlidir? Normal arabaların yerini tutabilir mi? Toplu taşıma amaçlı kullanılabilir mi? Bu soruları çoğaltabilirsiniz. Fakat tüm bunların cevabı arabanızın verimi ile ilgilidir ve bir güneş arabasının verimi de güneş pillerinizin verimi ile doğru orantılıdır. Şimdi bu arabaların temel aksamlarını biraz yakından görelim.

Motor: Otomobilin hareket etmesini sağlayan bölümdür. Arabanızın motoru elektrik kullanan bir motor olmak olmalıdır. Çünkü enerjiniz elektrik şeklinde. Kullanılacak motorun göbek motor(hub motor) olacak olması çoğu problemi çözüyormuş gibi görünse de, eğer arabanızda birden fazla motor kullanıyorsanız sizi beklenmedik problemler karşılayabilir.

24

Fizikist Sayı 23


Motor düzenleyicisi: Motora ne kadar elektrik gideceğini ayarlar, enerji akışını düzenler. Motor sürücü devresinin amacı hız, pozisyon ya da moment kontrolü yapmaktır. Seçilen sürücü devresinin özellikleri seçeceğiniz elektrik motoruna göre değişmektedir. Motorunuzun faz durumu, ileri geri hareketi, hızlanma durumu, yokuş çıkış durumu gibi özellikleri ayarlamak gelişmiş sürücülerde mevcuttur.

Güneş pilleri: Güneş enerjisi, güneş hücresinin yapısına bağlı olarak % 5 ile % 20 arasında bir verimle elektrik enerjisine çevrilebilir. Güç çıkışını artırmak amacıyla çok sayıda güneş hücresi birbirine paralel ya da seri bağlanarak bir yüzey üzerine monte edilir, bu yapıya güneş hücresi modülü ya da fotovoltaik modül adı verilir. Güç talebine bağlı olarak modüller birbirlerine seri ya da paralel bağlanarak bir kaç Watt'tan MegaWatt'lara kadar sistemler oluşturulur. Bu aksam otomobilin üzerinde bulunan güneş panellerinden oluşur. Bir otomobilin üzerinde kaç tane panel olacağı aracın tasarımına göre değişir. Güneş arabasının enerji kaynağıdır. Güneş arabasının üstündeki güneş panelleri, güneşten gelen yaklaşık 1200 Wattlık enerjiyi toplar. Gelişen teknolojiyle birlikte daha pahalı sistemlerde bu enerji yaklaşık 2500 Watt civarında olmaktadır. Güneş panelleri, güneş arabasının en pahalı bileşenidir.

Mppt (Maximum point power tracker, Enerjiyi düzenleyen birim): Bu parça Güneş panellerinden gelen enerjiyi en üst düzeye ulaştırır. Aracın üzerindeki güneş panelleri çeşitli bölümlere ayrılmıştır ve her bölüm mppt'ye bağlıdır. Bu birim her biri farklı oranlarda elektrik üreten birimlerin verimliliğini en üst noktaya çıkarır. Bu birim olmasa, otomobil yalnızca güneşten o anda gelen verimsiz bir enerjiye mahkumdur.

Aküler: Aküler güneşten elde edilen enerjiyi depolamak için kullanılan ve elektrik enerjisini kimyasal enerji şekline dönüştüren cihazlardır. Bu cihazlar normal araba akülerinden biraz farklıdır. Kurşun-asit, Lityum-polimer, Lityum-iyon çeşitleri mevcuttur. Pek fazla bakım gerektirmezler. Burada elektrik depolanır. Bu piller olmasaydı güneş enerjili otomobillerin makul bir performans sergilemesinden söz edemezdik. Güneş enerjisiyle hareket eden bir otomobil, saatte ortalama olarak 70-120 km hıza ulaşabilir. Otomobil bu hızı, kullandığı pillerine borçludur. Araç, piller sayesinde ortalama hızını bulutlu havalarda, tünelde ya da yağmur altında koruyabilir. Oysa bu piller olmasaydı otomobillerin hızı saatte yalnızca 10-20 kilometre olabilirdi.

Gövde Tasarımı: Güneş enerjili otomobiller için bugüne dek birçok farklı tasarımı kullanıldı. Formula 1 yarışlarında yarışan otomobillerin aksine, güneş enerjisiyle çalışan otomobillerin yarışlarında belirlenmiş tek bir tasarım kullanılmıyor. Motoru soğutacak radyatör gibi parçaları olmadığı için normal otomobillere göre daha avantajlı oldukları bile söylenebilir. Güneş'ten olabildiğince yararlanmak için gövdeleri genellikle uzun ve geniş tasarlanır. Yere yakın ve düz olan yüzeyiyle, sürtünmeye ve havanın direncine karşı daha dayanıklıdır.

Fizikist Sayı 23

25


GÜNEŞ ENERJİSİYLE ÇALIŞAN ARABALAR

Şasi: Aracın şasisi her şeyin üzerine kurulduğu ve aracı bir arada tutan parçadır. Aracın gövdesiyle şasisinin bir olduğu yumurta tipli tasarımlar olduğu gibi farklı geliştirilmiş otomobiller de bulunuyor.

Malzeme: Otomobillerin yapılmasında olabildiğince hafif malzemeler tercih ediliyor. Teknolojinin de gelişmesiyle oldukça hafif malzemeler üretilir oldu. Bazı tasarımcılar otomobillerini fiberglas ya da karbon fiberden yaparken, kimileri de bambu, pirinçten yapılmış kağıt gibi malzemeler kullanıyor.

Tekerlekler: Güneş enerjisiyle çalışan otomobillerin tekerlekleri normal otomobillerinki gibi değil. Onlar gibi seri halde üretilip her yerde bulunmuyor. Bununla birlikte bunları yapan üreticiler var. Normal bir otomobilde bir tekerleğin dönüş direnci 11-13 kg/ton iken, bu oran güneş enerjisiyle çalışan otomobillerde 2,5 kg/ton a kadar düşüyor.

Frenler: Güneş enerjisiyle çalışan otomobillerde iki tür fren kullanılıyor. İlk tür; elektrikli fren... Elektrik motoru, gerektiği zaman güç keserek aracın yavaşlamasını sağlıyor. Bunun yanında tıpkı normal otomobillerdeki mekanik frenlerin benzerlerini görmek de mümkün. Ama Güneş enerjisiyle çalışan otomobillerin yavaşlamak için normal otomobillere göre daha az güce ihtiyacı olduğu için frenler daha küçük. Bunlardan başka bisiklet ve motosikletlerde kullanılan türden frenler de bu araçlarda kullanılabiliyor.

Özetle, güneş enerjisiyle çalışan arabaların çalışma prensibi şekildeki gibidir. Güneşten gelen fotonlar (ışık paketçikleri) güneş panelleri sayesinde elektrik enerjisine dönüştürülerek mppt sayesinde maksimum seviyede aküye depolanır. Aküden motor sürücüsünün belirlediği seviyede çekilen akım sayesinde motora tahrik gücü sağlanır ve hareket elde edilir.

Aslan Ahmet HAYKIR

Yıldız Teknik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Öğrencisi Kaynaklar http://www.dislokasyon.com http://www.forumdas.net http://aeskytu.net

26

Fizikist Sayı 23


Fizikist Sayı 23

27


NÜKLEER TIP

Radyasyon veya ışınım, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da aktarımıdır. "Radyoaktif maddelerin alfa, beta, gama gibi ışınları yayması"na veya "Uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren unsurların tamamı"na da radyasyon denir. Bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı, proton sayısına göre oldukça fazla ise; bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nötronlar alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere radyoaktif madde ("ışınımsal madde") denir. Her değişik atom parçalanmasında değişik türde radyasyon yayılır. Bazı atomlar çok yüksek enerjili ve tehlikeli, bazıları ise düşük enerjili ve bir engele çarpınca durabilen gamma ışınları yayabiliyor. Biz insanlar aklımızı kullanarak bu radyasyonu kendi amaçlarımız için kullanmayı öğrenmişiz. Nükleer tıp, canlılara verilen ışınetkin (radyoaktif) maddelerin yaydıkları ışınların özel yöntemler veya aygıtlarla dışarıdan sayımı (parıltı sayımı) ya da görüntü olarak izlenmesi ya da tanımlanması ile tanı konulmasını sağlayan tıp dalıdır.

28

Fizikist Sayı 23


Sintigrafi; eser düzeyde ışınetkin (radyoaktif) bir maddenin

Akciğer filmi: Genel sağlık taramaları veya verem tarama gibi du-

genellikle damardan verilmesinden sonra "Gamma kamera" denen

rumlarda ilkokul çocuklarına bile yapılıyor. Akciğer kanseri riski için

görüntüleme aygıtıyla işlev bilimsel bir durumun (organdaki kan-

röntgen ve tomografi isteniyor.

lanma vb. değişim) görüntülenmesi tekniği olup, kemik, kalp, beyin ve dinamik böbrek sintigrafisi gibi türleri bulunmaktadır. Kullanı-

Tomografiler: Her türlü organ kanseri riski için, organ bölgesinin

lan aygıtlar, radyoaktivite sayıcıları, Gamma kamera ya da Pozitron

tomografisi isteniyor.

Emisyon Tomogrofisi olarak adlandırılır. Görüntüleme için kullanılan bileşikler, radyonüklidler ya da radyonüklidler ile birleştirilen

Tüm vücut tarama tomografisi: Tüm vücudu taradığı için genel an-

farmasötiklerdir. Bu maddeler vücutta fizyolojik işlevsellikleri ile

lamda check-up için isteniyor. Bu işlem, radyasyonu en yüksek tıbbi

görüntü sağlarlar. Görüntü almak için kullanılan en basit aygı-

işlemdir.

ta "Gamma kamera" adı verilir. Bu cihazların daha gelişmiş türleri "SPECT" (Single Photon Emission Tomography) adını alır. En son

Yapılan tetkiklerden ne kadar radyasyon alınıyor; onun bilinmesi gere-

kullanıma giren Nükleer Tıp aygıtı PET/CT ya da PET/MR’ dır. Bu

kiyor. Uluslararası Atom Enerji Kurumu’nun (IAEA) verileri şöyle diyor:

sistemlerde amaçlanan işlev bilimsel görüntüleme ile anatomik görüntülemenin tek bir görüntüde birleştirilmesidir.

Göğüs röntgeni: 0,14 mSv Göğüs fotofloroskopisi: 0,65 mSv

Nükleer tıbbın sağaltımı (tedaviyi) ilgilendiren yanında

Göğüs floroskopisi: 1,1 mSv

vücuda ayrı yollarla verilen radyonüklidlerden yararlanılır. Burada

Kol, bacak röntgeni: 0,06 mSv

radyasyonun sağaltıcı ya da ağrı giderici özelliklerinden yararlanılır.

Bel omurga röntgeni: 1,8 mSv

Tiroid urları ve hipertiroidin tedavisi buna örnek gösterilebilir.

Göğüs omurga röntgeni: 1,4 mSv Boyun omurga röntgeni: 0,27 mSv

Türkiye'de birçok üniversite hastanesinde Nükleer Tıp

Kalça eklemi röntgeni: 0,83 mSv

Anabilim Dallarında, Sağlık Bakanlığı Hastanelerinde Nükleer Tıp

Kafa röntgeni: 0,1 mSv

Bölümleri`nde ve birçok özel nükleer tıp laboratuarında, nükleer tıp

Karın röntgeni: 0,55 mSv

incelemeleri yapılmaktadır. Vücuda damar yolu ile enjekte edilen

Üst sindirim sistemi röntgeni: 3,7 mSv

radyoaktif maddenin, radyasyon ölçüsü olarak herhangi bir zararı

Alt sindirim sistemi röntgeni: 6,4 mSv

bulunmamaktadır. Sintigrafik araştırmalarla radyolojik araştırmalar

Safra kesesi röntgeni: 2 mSv

arasındaki tek benzerlik, iki yöntemde de elde edilen görüntülerin

Mamografi: 0,5 mSv

bir filme aktarılmasından oluşmasıdır. Özünde, görüntüleme için

Bilgisayarlı tomografi: 8,6 mSv

kullanılan yöntem de, elde edilen görüntü de (sintigrafide fizyolojik,

Anjiyografi: 12 mSv

radyolojide anatomik oldukça ayrıdır.

Girişimsel cerrahi işlemler: 20 mSv Diş röntgeni: 0,03 mSv Kemik sintigrafisi: 4,5 mSv Kalp sintigrafisi: 8 mSv Akciğer perfüzyon sintigrafisi: 1,5 mSv Akciğer ventilasyon sintigrafisi: 1 mSv Böbrek sintigrafisi: 1,9 mSv Karaciğer-dalak sintigrafisi: 1,7 mSv Beyin sintigrafisi: 6 mSv

Bir sintigrafi görüntüsünde sağ gözde patolojik lezyon bulgusu

Gizem YILMAZ

Yoğunlukla uygulanan görüntüleme yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz: Mamografi: Meme kanseri riski için 40 yaşından sonra her sene tekrarlanması öneriliyor. Çift kontrastlı kolon grafisi: Kolon kanseri riski için beş yılda bir tekrarlanması öneriliyor.

Fizikist Sayı 23

29


ELEKTRO-MEKANİK

Scara Robotlar Bu yazı dizisinde elimden geldiğince sizlere gelişen teknolojinin gözbebeği olan robotlardan bahsetmeye çalışacağım. İlk olarak robotlar hakkında bir tanımlama yapalım. ROBOT NEDİR? NE DEĞİLDİR? Kime “Robot nedir?” sorusunu yöneltsek bilindik bir iki cümle söyleyebilirler. Alışılmışın dışına pek çıkmadan bir tanımlama yapalım: Robot; bir kullanıcı tarafından verilen komutlarla işlev gören ve ya önceden yazılmış bir program dahilinde hareket edebilen hatta bu programa dayanarak hareket şekline ve yönüne kendisi karar verebilen elektro-mekanik cihazdır. Yaptığımız bu tanıma dayanarak uzaktan kumanda edilen bir aracın (bilgisayar tarafından kontrol ediliyor olsa bile) robot olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü bir cihazın robot tanımına sahip olabilmesi için çevreyi algılamaya yarayan duyargaları (sensörleri) olmalı ve bu duyargalardan aldığı verileri işlemcilerinde okuyarak kullanıcıya geri bildirmesi ve ya bu okunan veriyi irdeleyip verilecek tepkiyi kendisinin seçmesi gerekir. Üretilen robotların büyük bir kısmı endüstriyel üretimde kullanılır. Özellikle de otomotiv endüstrisinde çok sayıda robot ve robot kol kullanılmaktadır.

30

Fizikist Sayı 23


Bu işçi robotları farklı özelliklerine göre sınıflandırmak mümkündür: kullanılan eksen takımına göre, tiplerine göre, kullanılan tahrik elemanın çeşidine göre vb. Tiplerine göre sınıflandırmada scara robotlar ilk sırada yer alırlar. SCARA (Selective Compliance Assembly Robotic Arm) robotlar önceden yazılan bir program dâhilinde verilen işi yerine getirebilen montajlı robot koludur. Scara robotlar 1970 den sonra Japanyo’da geliştirilmişlerdir. Günümüzde en yüksek hızda en iyi tekrarlama kabiliyetine sahip robot çeşididir. Bu hızının yanında yüksek hassasiyeti ve yaptığı işteki doğruluk oranının yüksekliği scara robotları seri üretimde vazgeçilmez yapmıştır. Hemen hemen tüm seri üretim yapan fabrikalarda kullanılırlar. Scara robotların bir çok çeşidi tasarlanmıştır. Temiz oda ve montajda damlamaya dayanıklı türler gibi özel sürümler scaraların gıda endüstrisi gibi hijyen gerektiren alanlarda bile kullanılmasını sağlamıştır.

Scara Robotların Yapısı Dikey bir eksen üzerinde dönebilen 2 ve ya 3 kol bölümünden oluşurlar. Her scara robotta bir ana eksen vardır. Bu ana eksen robotun en temel hareketini yapmasını sağlar. Diğer yönler için farklı eksenler eklenir. Genelde montaj robotlarında iki ve ya daha üzeri eksen kullanılır. Yandaki scara robot modelinde ana eksen 1 numaralı eksendir. 2 numaralı eksen sadece dikey hareket yapan eksendir. Dikey eksen hareketleri hareket eksenleri içinde aşağı doğru yapılan en çabuk ve düzgün harekettir. 3 numaralı eksen robot kolun erişebileceği uzaklığı ayarlar. 4 numaralı eksen ise dönen kol bileğin hareketini sağlayan eksendir.

Yukarıda standart bir scara robotun çalışma alanına ait çizdiği hacim varılmıştır.

Scara Robotların Belirgin Özellikleri Scara robotların programlamaları sanıldığı kadar kompleks değildir. Yazılan program sürekli olarak kendini tekrar ettiğinden dolayı programcının programı yazarken pek zorlandığı söylenemez. Programda bir hata çıktığı taktirde hatanın ayıklanıp onarılması kısa bir sürede sağlanabilir.

Fizikist Sayı 23

31


SCARA ROBOTLAR Robot yapım, onarım, bakım, açısından oldukça düşük maliyete sahiptir. Zaten günümüzde scara robot kullanımı pek lüks olarak görülmemektedir. Scara çok tercih edilmesinin şüphesiz bir numaralı gerekçesi yüksek hız, yüksek doğruluk ve arttırılmış yük kapasitesi özellikleridir. Eksenlerinin her biri sadece kendi görevini yaptığından bir karmaşaya neden olmadan hızlı üretim sağlanır. Yapılan işte mükemmele yakın doğruluk payı vardır. Yük kapasitesi 0,5 kg dan 50 kg a kadar geniş bir seçenek alanı sunar.

> Tasarımının basitliği sayesinde çok fazla bakım gerektirmez. > Kol uzunluğu 120 mm den 1200 mm ye kadar ayarlanabilir. > Tepe üstü, yere ve ya duvara monte edilmiş halde çalışabilirler. Scaraların Kullanım Alanları Scara robotlar teknolojinin girdiği her alanda kullanılır diyebiliriz. Elektronik devre elemanlarının baskı devre plaketi üzerine monte edilmesinde, bilgisayar disk sürücülerinin montajında, otomobil seri üretimlerinde montaj, boya gibi işlerde kullanılırlar. Scara robotların çalışmasını çok basit bir örnekle somutlaştıralım: Elektronik devre elemanının montesi sırasında tutucu robot kol kullanılır. Kolla tutulan parça bakır plaket üzerinde belirlenen yere yerleştirilir. Bu işlem bilgisayar tarafından kontrol edildiğinden hata meydana gelmez. İnsan gücüne ihtiyaç duymadan daha az bir sürede seri üretim sağlanmış olur.

Scara robotlar; dizme, yerleştirme, taşıma, paketleme, delme, silikonlama, kesme, yapıştırma, kalite kontrol, ölçüm, yükleme-boşaltma gibi birçok üretim sürecinde kullanılırlar. Bu işçi robotların fabrikalara girmesiyle insan gücüne daha doğrusu insan bilek gücüne ihtiyaç azalmıştır diyebiliriz. Ne de olsa bu robotları yapanda insanın küçümsenemeyecek olan araştırma-geliştirme, yenisini yapma, yükseltme gücüdür. Yani insan tasarladığı makinalarla yaptığı işlerde, bilek gücüyle yaptığından daha kısa sürede daha yüksek kaliteyi yakalamıştır. Kim bilir belki teknoloji geliştikçe bu scara robotlar kullanımdan kalkıp yerlerini daha çalışkan, daha tasarruflu ve daha zeki robotlara bırakabilirler. Bakalım insanoğ-

Örnek bir scara robot

lu daha neler başaracak…

Mahmut YÜCEYURT Kocaeli Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği

32

Fizikist Sayı 23


MESLEK GRUPLARI

Fizyoterapist

Fizyoterapist, hastalık durumları dışında, kişilerin fiziksel

Bir fizyoterapist adayı olarak söylemeliyim ki; bölüm gerçekten zor.

aktivitelerini düzenlemek ve hareket kabiliyetlerini arttırmak için

Öğretmenlerimizin de söylediği gibi ‘ okuması kazanmasından daha

mesleği ile ilgili ölçüm ve testleri yaparak gerekli tedavi yollarını

zor’. Eğer gerçekten fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünü okumak

planlayan ve uygulayan sağlık meslek grubudur.

istiyorsanız kütüphaneyi, anatomi atlasını, kalın anatomi ve fizyoloji kitaplarını, kadavraları da göz önünde bulundurmalısınız. Ama bir

İşin rehabilitasyon boyutuna baktığımız zaman ise rehabilitasyon;

yönden de o beyaz önlüğü giydiğiniz zaman her şeyi yapabileceği-

fizyolojik veya anatomik yetersizliği ve çevreye uyum zorluğu olan

nize inanıyorsunuz.

kişinin fiziksel, psikolojik, sosyal ve mesleki potansiyelini en üst düzeye çıkarmaktır. Yani kişinin kalıcı veya geçici yetersizliklerinin

Hele ki annenizin o önlüğü dünyadaki en önemli şeymiş gibi ütü-

belirlenip tedavi edilmesi, psikososyal ve mesleki yönden de des-

lendiğin gördüğünüz zaman tüm zorlukları unutuyorsunuz.Gelecek-

teklenerek günlük yaşamda bağımsız duruma gelmesini sağlayan

le ilgili hayal kurmaya başlıyorsunuz.

uzun bir süreçtir. Bir düşün küçük bir çocuğun yürüyebilmesine yardımcı oluyorsunuz. Bir fizyoterapist bu süreçte kişinin eklem hareket açıklıklarının ko-

İnsanlar size belli umutlar bağlıyor ve sizde onları gerçekleştirmek

runması ve arttırılmasından, kas ve kas tonusunun düzenlenmesin-

için çalışıyor, çabalıyor ve kendinizi sürekli yenileyerek çözüm yol-

den, motor kontrol becerilerinin artırılmasından, denge transverinin

ları arıyorsunuz. Ben bölümümü isteyerek seçmiştim ama işin içine

kontrolunden sorumludur.

girince daha ayrı bir tutkuyla okuyorum ve bir an önce okulu bitirip hastalarımla tanışmak istiyorum. Umarım ilerde sizleri de meslek-

Fizyoterapistler 4 yıllık fakülte yada yüksek okul mezunu kişilerdir.

taşım olarak görürüm.

2 yıllık meslek yüksek okul mezunu kişiler fizyoterapi teknikeridirler ve tedavi uygulayamazlar.

Zeynep BOZDAĞ

Uzun zaman fizyoterapistlerin mesleki nicelikleri yasalarda belirtil-

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON

memiş ve sorun yaşanmıştır. Ama artık fizyoterapistlerin sayısı git-

BÖLÜMÜ ÖGRENCİSİ

tikçe artmakta ve yasalar da daha belirgin konumdadır.

Fizikist Sayı 23

33


KİŞİSEL GELİŞİM

‘Dünyayı değiştirebileceklerini düşünecek kadar çılgın olan insanlar, bunu yapan insanlardır.’

-Apple’ın farklı düşün reklamı, 1997

34

Fizikist Sayı 23


‘Bir şeyin olması gerektiğine karar vermişse, olmasını sağlar.’ diyor bir dostu Steve Jobs için. Ve o, yaşamlarımızı değiştirecek cihazlar yaratmaya karar verdi. Başaramasaydı deli denip geçilecekti, başardı ve bugün 21.yüzyılın en büyük delisi olarak anıyoruz onu. En büyük korkusu sıradan olmaktı Jobs’ın,sınırlara pek aldırış etmedi ve sonunda yenilikçiliğin ve uygulanabilir hayal gücünün mutlak ikonu haline geldi. Jobs’ın şöyle tuhaf bir yeteneği var: İhtiyacımız oldugunu bilmediğimiz cihazlar üretiyor ve sonra birden onlarsız yaşayamaz hale geliyoruz diye yazdı bir köşe yazarı onun için. O ve Apple Teknoloji Sokağı’yla Güzel Sanatlar Sokağı’nın kesiştiği yerde durdu. Ben teknoloji üretmenin sezgi ve yaratıcılık gerektiğini, sanatsal üretiminse gerçek disiplin gerektirdiğini anlayan az sayıda kişiden biriyim diyordu, geri kalan çoğunluk bu cümlenin tam tersine inanırken. Ürünlerine neredeyse aşk ile bağlandığımız bu adamın kendisi için aynı şeyi söyleyebilmek kolay değil. Kırıcı hatta merhametsizdi kimi zaman, dünyaya siyah ve beyaz olarak bakıyor, karşısına çıkan ürünleri muhteşem ya da berbat insanları ise dahi ya da andaval olarak tanımlıyordu. Mükemmelliyetçiliği çevresindeki insanları çileden çıkarıp umutsuzluğa sürükleyebiliyordu. Ama kişiliği ve yarattığı ürünler birbirleriyle bağlantılıydı. Steve gerçek bir kontrol delisiydi.Ürünlerinin kusursuz olmasını istiyordu. Bunuda tüm dünyaya yaptığı ürünlerle ispatladı tek korkusu sıradan olmaktı ve bu korkusunu yenerek aramızdan ayrıldı. Söylediği gibi Dünya gerçekten Apple ile daha güzel. Her zaman istekleri doğrultusunda hareket ediyor yeri geldiğinde ise aşırı duygu patlaması yaşayabiliyordu.Kısacası zıtlıklar adamıydı.

Ömer GÖKÇEOĞLU

Fizikist Sayı 23

35


36

Fizikist Say覺 23


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.