2017 - 03 Sayı: 17 www.isifed.org.tr
Sanayi 4.0'dan yapây zekaya
DIJITALLEŞMENIN YENI SÜRECI
DOSYA
İstanbul sanayisinin başkenti ESENYURT büyümeye devam ediyor
ASAF SAVAŞ AKAT: Türkiye ekonomisinin risk ve fırsatları
İSİFED yönetimi İSPANYA pazarını keşfe gitti
YENİ NESİL ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
İstanbul, Bursa ve Kocaeli’nin buluşma noktasında Yerli, Yenilikçi ve Yeşil Üretimin yeni üssü kuruluyor! İstanbul - İzmir Otoyol gişesinin hemen çıkışında meslek okullarından tıp merkezine; tır parkından spor merkezi ve antreposuna kadar tüm sosyal donatılarıyla birlikte inşa edilecek olan bu çevreci OSB’de sınırlı sayıda satışa sunulan parsellerde siz de yerinizi alıp maliyetine ve uzun vadeli ödeme planlarıyla 2021’de fabrika inşaatınıza başlayın. yalovaimesosb.org +(90) 216 540 66 77 +(90) 216 365 00 51
22 28 24
16 aralık 6 Haber turu 10 Sanayi elektriğinde tarife dönemi Nisan’da bitiyor
12 İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan: “Sanayisiz İstanbul, İstanbulsuz sanayi olmaz!” 14 Asaf Savaş Akat, Türkiye ekonomisi 2017-riskler ve fırsatları yazdı 16 Kapak: Sanayi 4.0 oldu mu size yapay
zeka?
22 İşadamları şirket maliyetlerini doğru yönetmeyi öğrendi
24 İstanbul Sanayici ve İş Adamları
34 Aydınlık gazetesi yazarı Mustafa
47 Türkiye’nin cari işlemler hesabı, eylül
36 Haber turu
48 TCMB Beklenti Anketi sonuçları açıklandı
Pamukoğlu, KOBİ’lere verilecek destekleri anlattı
38 Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Emin Armağan Şakar: “Elektrik elektronik sektörü ihracatının yüzde 60’ı AB’ye…” 40 Lila Kağıt gözünü ilk 100’e dikti 40 Her 100 Alman’dan 10’unu Türk
54 Esenyurt Üniversitesi ESİDER’i ağırladı
42 İTO Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi ‘al
55 Vatandaşın dert babası Esenyurt Kaymakamı Ekrem İnci bölgeye değer katan hizmetlerini anlattı
hazırgiyim sektörü giydiriyor
fikrini gel, fikrin iş yapsın’ dedi
43 Türk çifte ait uzay uçağından başarılı
28 Beylikdüzü Sanayici ve İşadamları
44 Selçuk Onur lisanslı depoların önemi ve
30 Burak Pehlivan yazdı; TUİD komşu Ukrayna ile iş yapacaklara nasıl rehberlik ediyor?
46 Türkiye Triko Sanayicileri Derneği
2 www.isifed.org.tr • Sayı:16
50 Dosya: İstanbul Sanayisi’nin başkenti Esenyurt ‘büyüklüğünü’ koruyor 52 Esenyurt Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkanı Fevzi Torolsan’la söyleşi; ESİDER İspanya’da yeni ticari ortaklar arıyor
Dernekleri Federasyonu (İSİFED) üyeleri İspanya pazarını keşfe gitti Derneği (BEYSİAD)’nden haber var
ayında 4 milyar 527 milyon Dolar açık verdi
deneme uçuşu
‘yeşil’ lojistiği anlattı
Başkanı Mustafa Balkuv’un yorumuyla tekstil sektörü ve ihracatında son durum
58 Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun anlatımıyla büyük bir köyden modern bir kente dönüşen Esenyurt… 60 Esenyurt emniyeti bağımlıları iş gücüne katıyor 61 Sanayiciler ve teknoloji üretenler yeni güç birliğine hazırlanıyor
44
50
58
66
72
86
62 Soyyiğit Group ihracatta iki kez İSO 500 dedi
77 “Türkiye’de Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi” tamamlandı
64 Kurtsan, hayvancılık sektöründe
78 Sigorta sektörünün usta kalemi Can
93 Sürdürülebilir bir dünya için dört gün
66 İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sudi Apak sanayicilerle işbirliklerini anlattı
Kantar; “KOBİ’ler neden sigorta yapmalı?” konusunu irdeliyor
80 Perakende yazarı Cengiz Çambel, “Türk
perakendecileri yurt dışını sevdi” dedi
Summit) İstanbul’da
69 BM İklim Zirvesi’nde dünyanın bugünü
81 TÜRKONFED, UN Women ve UNDP,
teknoloji geliştirerek dünyada ilk 15’e girdi
ve geleceğini etkileyen kararlar alındı
70 SAN-DER’den Polis Yıldızı’na tam destek 71 Tekstilciler kendine özel bakanlık istiyor 72 Özçelik Hidrolik’in genç patronu
sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde kadının rolünü tartıştı
84 Oğuz Hızarcı yazısıyla KOBİ’leri dijital dönüşüme hazırlıyor
92 Refik Anadol’un Çatalhöyük’ün kazı tarihini yeniden yorumladığı eseri ANAMED’de 94 Dünya Helal Zirvesi (World Halal 95 Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Abdullah Akbulut yeni patent kanununu getirilerini anlatıyor
96 “Üretimi, yatırımı, refahı paylaşmayı” temeline alan yeni finansal model: ‘insani finans’
86 TÜSİAD Silikon Vadisi’ndeydi
Barışcan Özata’dan aile şirketini devralacaklara tavsiyeler
87 Almanya ve Fransa’nın kanaat
74 KDV’de İngiltere modelinde yüzde 0 KDV oranı ve istisna uygulamasının Türkiye KDV modeli ile karşılaştırılması
88 Önder Canözer otomotiv alanındaki
76 Robotik otomasyonda entegratör seçimi üretim verimini etkiliyor
90 Avukat Deniz Aktaş, iş mahkemeleri kanununu yorumladı
önderlerinden Türkiye-AB ilişkileri için çağrı yeni teknolojileri, hibrid ve elektrikli araçlara vergi teşviğini yazdı
94 www.isifed.org.tr • Sayı:16
3
BAŞKAN’DAN
Endustri 4.0 Görüyor, duyuyor fakat dokunamıyoruz...
YIL: 2017 SAYI: 17 Yayın Türü: Süreli yerel dergi Yayın aralığı: 3 aylık İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İstanbul Sanayici ve İş Adamları Dernekleri Federasyonu (İSİFED) Adına Genel Başkan Muammer Ömeroğlu Yayın Kurulu Başkanı Muammer ÖMEROĞLU Yayın Kurulu Adnan ŞAHİN, Ekrem ÖZEN, Fevzi TOROLSAN, İrfan DOYRAN, Levent EREN, Mehmet KOCASAKAL, Mehmet KURTÖZ, Mehmet YASUBUĞA, Memduh UZ, Metin YILMAZ, Nuri ASLAN, Tamer SAKA Hukuk Danışmanı Av. İbrahim DURNA İSİFED Genel Müdürü Nazan BİLİZ info@isifed.org.tr Yönetim Yeri Adnan Kahveci Mah. Yavuz Sultan Selim Bulvarı Çalışlar Cad. Midpoint Residence 2/38 Beykent-Beylikdüzü/İstanbul Tel: 0(212) 876 78 78, Faks: 0(212) 876 78 78 www.isifed.org.tr, info@isifed.org.tr
YAPIM PEN MEDYA YAYINCILIK REKLAM ORGANİZASYON VE TANITIM HİZMETLERİ Genel Yayın Koordinatörü Şenay YURTSEVER GÜNEŞ senay@penmedya.com Proje Direktörü Celal Demirel / celal@penmedya.com Genel Yayın Yönetmeni İlknur AKGÜL ARDIÇ / ilknur@penmedya.com Görsel Yönetmen Erat Gökhan Kul / gokhan@penmedya.com Adres Gürsel Mah. Özoğul Cad. No: 3/A Kağıthane / İstanbul Tel: 0(212) 536 77 77, Faks: 0(212) 221 10 55 info@penmedya.com, www.penmedya.com Basım yeri YEDİZ MATBAACILIK ETİKET SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 1 NE 1-2-6 Topkapı-İst. Tel: 0(212) 544 56 12 İSİFED’in ücretsiz yayınıdır. • Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. • Yazı ve haberler kaynak gösterilerek kullanılabilir.
4 www.isifed.org.tr • Sayı:16
Son günlerde Endüstri 4.0 ile yatar, dijital dönüşüm ile kalkar olduk. Birkaç yıl öncesine kadar çoğumuzun fütürist kehanetler olarak gördüğü kavramlar, günümüzde ofis ve fabrikalarımızın vazgeçilmezi haline gelmeye başladı bile... Teknolojinin endüstride bir devrim yaratma girişimi olarak nitelendirilen 4.0, otoriteler tarafından dördüncü nesil sanayi devrimi olarak da kabul ediliyor. Endüstri ve bilişim teknolojilerini bir araya getirerek, akıllı üretim ekonomisini doğurmayı vaat eden 4.0, insanlığın geleceğinde de yeni bir çağın kapılarını açmaya hazırlanıyor. Temelinde hız ve verimlilik olan Endüstri 4.0, düşük üretim kayıpları, yüksek üretim miktarı, anlık ve doğru şekilde üretilen verilerle, nesnelerin interneti kullanılarak, işletmenin her bölümünde kararların daha hızlı bir şekilde alınmasına olanak tanıyor. Peki sanayiciler olarak bizler, böylesi bir hızın ve değişimin neresindeyiz? Aslında durumumuz tam olarak şöyle: Endüstri 4.0’ı görüyor, duyuyor fakat dokunamıyoruz... Birçoğumuz, 4. Sanayi Devrimi’nin yaratacağı yeni ekonomiyi, sadece büyük ölçekli şirketlerde yaşanan dönüşümden ibaret olarak görüyoruz. Bu belki de bizim için en büyük ve son hata olacak... Küçük ve orta ölçekli işletmelerin de (KOBİ) yeni ekonomiye ayak uydurmaktan başka çaresi bulunmuyor. KOBİ’lerin varlıklarını sürdürebilmesi için; artık markalaşma, ihracat, kârlılık gibi hedeflerinin yanına, dijital dönüşüm ve akıllı teknolojileri de eklemekten başka çaresi yok. Fakat yaklaşan büyük dönüşümde ülke sanayimizin yükünü taşıyan KOBİ’ler ise büyük oranda şaşkın ve ne yapacağını bilemez halde. Bu noktada kamu otoritesinin ortak aklı devreye sokarak bir takım çözümler üretmesi gerekiyor. Bulunacak çözümde teknik üniversitelere ise büyük görevler düşüyor. İşletmelerin ihtiyaç duyacağı yüksek donanımlı laboratuar ve araştırma merkezi ihtiyacında, donanımları artırılmış üniversitelerin çok önemli bir rol üstleneceğine inanıyorum. Yeni nesil üniversitelerin sanayi ile birlikte yürüteceği ortak projeler, aynı zamanda bilgi ve tecrübenin paylaşılması ve daha geniş bir kesime yayılması açısından önem arz ediyor. Değerli sanayiciler, Geleceğin ekonomisinde var olabilmek için bizim de elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Çünkü bu kez de kaçırırsak, sadece varlıklarımızı değil, hayallerimizi de kaybedeceğiz... Unutmayalım ki, üzerinde yaşadığımız bu topraklara çok şey borçluyuz. Çocuklarımıza ve ülkemizin geleceğine sanayisini geliştirmiş ve tamamlayabilmiş bir zemin bırakmalıyız. Güçlü bir Türkiye güçlü sanayiden başka hiçbir şeyle oluşturulamaz... Sevgi ve dostlukla kalın. Muammer Ömeroğlu İstanbul Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (İSİFED) Genel Başkanı
www.isifed.org.tr
HABER AJANSI TİM BAŞKANI BÜYÜKEKŞI’DEN ÜRETICILER VE IHRACATÇILARA ÇAĞRI: TASARIMA PARA HARCAMAYI ÖĞRENIN Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) organize ettiği Türkiye Tasarım Haftası kapsamında düzenlenen Design Turkey 2017 Endüstriyel Tasarım Yarışması Ödül Töreninde konuşan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Biz üreticileri ve ihracatçıları tasarıma yönlendirmek istiyoruz. Bu konuda çalışmalar yapsınlar istiyoruz. Tasarıma para harcamayı, taklitten tasarıma geçmeyi öğrensinler” dedi.
SÜRDÜRÜLEBILIRLIKTE DÜNYANIN EN GÜÇLÜ 10 KADININDAN BIRI TÜRKIYE’DEN SEÇILDI! 2014 yılından bu yana düzenlenen ve daha önce Hillary Clinton’ın da aralarında olduğu pek çok tanınmış isime verilen, ‘Sürdürülebilirlik alanında Lider Kadınlar Ödülü’ (WSLA), bu yıl Dr. Duygu Erten’e verildi! KOBİ’LER IÇIN DÜNYA GIBI FIRSATLAR VAR Facebook, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Dünya Bankası, KOBİ’lerin duyarlılıklarını, faaliyetlerini ve sorunlarını anlamak adına yaptıkları Future of Business (İş Dünyasının Geleceği) anketinin sonuçlarını açıkladı. Anket, online araçların KOBİ’lerin uluslararası ticaret yaparak büyümesinde önemli rol oynadığını ortaya koyuyor. TÜRKIYE, EY YENILENEBILIR ENERJI ÜLKE ÇEKICILIĞI ENDEKSI’NDE 16. SIRAYA YÜKSELDI Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY’nin Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi’nde Türkiye, geçtiğimiz yıla göre 3 basamak birden yükselerek 16. sırada yer aldı.
“KOBİ’LERIN TL ILE BORÇLANMASI TAKIM TEZGAHLARI SEKTÖRÜNÜ KRIZE SÜRÜKLER” Döviz girdisi olmayan şirketlerin, döviz kredisi kullanmaması ile ilgili yapılan çalışma, yaklaşık 7 milyar Dolar büyüklüğe sahip leasing sektöründe büyük kaygı yarattı. Takım Tezgâhları Sanayici ve İşadamları Derneği (TİAD) Başkanı Hakan Aydoğdu, “Takım tezgâhları sektöründe yer alan birçok firma KOBİ düzeyinde. Böyle bir karar, sektördeki iş hacmini neredeyse yarı yarıya azaltır. Yapılan çalışmada takım tezgâhları sektörünün dışarıda tutulmasının hem sektöre hem de ekonomiye faydalı olacağını düşünüyoruz. Döviz kredisi sınırlamasından muaf tutulmalıyız” dedi. TEKNOLOJI ŞIRKETINE DÖNÜŞMEYI HEDEFLEYEN BEDAŞ’A BAKANLIK’TAN ‘AR-GE MERKEZI’ ONAYI Elektrik dağıtım hizmetinde sektörün öncülerinden olan BEDAŞ, yaptığı yatırımlarla bir teknoloji şirketine dönüşmeye başlarken Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan ‘Ar-Ge Merkezi’ olmak üzere onay aldı. BEDAŞ, bünyesinde bulunan 18 kişilik ekiple yaklaşık 30 milyon TL’lik 17 Ar-Ge projesini yürütüyor. ŞIRKETLER VERILERINI HER YIL IKIYE KATLIYOR Hızla artan veri miktarı nedeniyle işletmelerin bulut bilişim ihtiyacı artıyor. Arizona Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, dünya çapındaki şirketlerin sahip oldukları tüm veri miktarı her yıl ikiye katlanıyor. Bununla birlikte, BT harcamalarındaki artış yıllık ortalama yüzde 5 ile sınırlı kalırken her yıl dünya çapında üretilen veri miktarının yüzde 40 artması bekleniyor.
ÇIN, TÜRK FIRMALARINI 8 TRILYON DOLARLIK PAZARA DAVET ETTI İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Çin Ülke Günü toplantısında “İkili ticarette Çin lehine 9 milyar Dolarlık fazlalık var. Çin’in dünyadaki 100 milyar Doları aşan doğrudan yabancı yatırımlarındaki payımız yetersiz. İki ülke iş insanlarının katkılarıyla ticaret daha dengeli olacak, 2018 Çin-Türkiye Turizm Yılı ile daha güçlü bir yakınlaşma sağlanacak” dedi. 6 www.isifed.org.tr
Sayı:17
HABER AJANSI
10 AYLIK ÇELIK IHRACATINDA YÜZDE 24,7 ARTIŞ Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre 2017 yılı Ocak-Ekim döneminde sektör miktar bazında yüzde 7,6 artışla 14,6 milyon ton, değer bazında yüzde 24,7 artışla 9,2 milyar Dolarlık ihracata imza attı. OTOMOTIV IHRACATI EKIM AYINDA 2,6 MILYAR DOLAR OLDU Otomotiv sektörü bu yılki ihracat hedefi olan 27 milyar Dolara doğru ilerliyor. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre Türk otomotiv sektörü ihracatı ekimde bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 19 artışla 2,6 milyar Dolar olurken, Ocak-Ekim dönemi 10 aylık ihracat da yüzde 21 artışla 23,4 milyar Dolara yükseldi. DÜNYA MUTFAKLARINA ÜÇ KAT LEZZET KATTIK Zeytinyağı sektörü ihracatını üçe katladı. İhracatta Atılım Yılı olarak kabul edilen ve Türkiye›nin ihracatta rekorlar kırdığı sektörleri arasında zeytinyağı sektörü de yer aldı. Zeytinyağı üreticileri ihracatını üçe katlayarak 55 milyon Dolardan 174 milyon Dolara çıkardı. Böylece Türk zeytinyağı, dünya genelinde 100’den fazla ülkenin mutfağına lezzet kattı. 2020’DE IŞ GÖRÜŞMELERINI ROBOTLAR YAPACAK Teknolojinin hızı ve dijitalleşen dünya iş hayatındaki süreçleri dönüştürüyor. İşletmelerin insan kaynakları birimleri değişimin parçası oluyor. KPMG 2017 İK Dönüşüm Araştırması’na göre alanındaki lider şirketler İK süreçlerinde robotik teknolojilere yatırım yapıyor. KPMG Türkiye İK Direktörü Emre Çavuşoğulları’na göre 2020’de işe alım ve işe uyum süreçlerinde robotlar çok daha aktif rol oynayacak.
TEKNOKENTLERDE ‘PATENT’ ÇIKMAZI Bakanlar Kurulu kararı ile teknokentlerde faaliyet gösteren şirketlerin, gayri maddi hakların satışından elde ettiği gelirin kurumlar vergisinden istisna olması için ‘patent’ şartı getirildi. Patent alma süresinin 2-3 yılı bulduğu Türkiye’de mükelleflerin ciddi finansman yükü ile karşılaşacağı belirtiliyor. KPMG Türkiye Vergi Şirket Ortağı Emrah Akın kazanç istisnasının, patentin alınması yerine patent başvurusuna bağlanması halinde teknoloji şirketlerinin rahat nefes alacağını kaydetti. BINLERCE MÜKELLEF E-ARŞIV FATURA’YA GEÇIYOR e-Arşiv Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu kesinleşti. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), e-Arşiv Fatura uygulaması ile ilgili taslak bir tebliğ yayımladı. Tebliğe göre, internet üzerinden satış yapan ve cirosu 1- 5 milyon TL arasında olan mükelleflerin, e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu olmadan e-Arşiv Fatura uygulamasına geçmeleri zorunlu olacak. İnternet üzerinden satış yapan, cirosu da 5 milyon TL ve üzerinde olan mükellefler ise e-Fatura ile birlikte e-Arşiv Fatura uygulamasına zorunlu olarak geçmeye devam edecek. E-TICARETE 2,5 MILYON YENI MÜŞTERI... TÜİK’in araştırmasına göre, internet üzerinden alışveriş edenlerin oranı yüzde 24,9’a yükseldi. 15 milyona yükselen sanal alışveriş müşterilerinin 8,7 milyonunu erkekler, 6,3 milyonunu da kadınlar oluşturuyor. PORSIYONLAR KÜÇÜLDÜ, ESNEK AMBALAJ YAYGINLAŞTI Dünya esnek ambalaja yöneldi. Porsiyonların küçülmesi ve aç bitir özellikli ürünlere ilginin artması esnek ambalaj sektörüne yaradı. Yılda ortalama yüzde 5 büyüyen ve 85 milyar Dolarlık bir değere ulaşan dünya esnek ambalaj sektörünün 2020 yılında 100 milyar Dolarlık bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Türkiye ise 10 milyar Liralık pazar büyüklüğü ile dünya trendini yakından izliyor.
SÜRÜCÜSÜZ ARAÇ TEKNOLOJISI OTOMOBIL SIGORTACILIĞINI VURACAK KPMG’nin hazırladığı “Otonom araçlar dünyasında otomobil sigortaları” başlıklı rapor, araç sigortalarının geleceğine dikkat çekiyor. Rapora göre sürücüsüz araç teknolojisi, otomobil sigortacılığını tehdit ediyor. Raporda, sürücüsüz araçlarla kaza riskinin en aza ineceği bu nedenle 2050 yılına kadar otomobil sigortacılığının yüzde 71 oranında küçüleceği belirtiliyor. Bu daralmanın rakamsal karşılığı 137 milyar Dolar olarak hesaplanıyor. www.isifed.org.tr
Sayı:17
7
HABER AJANSI
KOMATSU’DAN SÜRÜCÜSÜZ YÜK KAMYONU Türkiye’de distribütörlüğünü Temsa İş Makinaları’nın yürüttüğü Komatsu, operatörsüz olarak fonksiyon gösteren, her iki yöne eşit hızda gidebilen ve daha fazla yük kapasitesi bulunan otonom taşıma sistemlerinin dünya genelinde satışa sunulacağını duyurdu. Böylece otomobil sektöründe gündemde olan sürücüsüz araç teknolojisi, iş makineleri sektörüne de Otonom Taşıma Sistemi (AHS) adını verdiği teknoloji sayesinde, şoför kabini bulunmayan bu yük kamyonları her iki yönde de eşit hızda gidebiliyor, kabin alanı daha fazla yük taşımak için kullanılıyor.
TOBB VE TİSK’DEN ORTAK TALEP: “ASGARI ÜCRETE DESTEK DEVAM ETMELI” Asgari ücrete son iki senede yapılan yaklaşık yüzde 48’lik zammın ardından devlet desteği ile sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı sağlayan işverenler, istihdam teşviklerinin devam etmesini talep ediyor. Ortak bir açıklama yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, asgari ücrete yapılacak 2018 yılı zammının yanı sıra devlet desteğinin sona ermesinin işletmelerin rekabet gücünü negatif etkileyeceğine dikkat çekti. BAKAN FATMA BETÜL SAYAN KAYA MÜJDEYI VERDI Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, “İşverenlerin, kadın çalışanların çocukları için kreş ücreti yardımı vermeleri halinde, 300 liraya kadar, belli bir sınıra kadar olan kısmının gelir vergisinden istisnasına yönelik bir hazırlığımız bulunuyor. Bunu da bir müjde olarak ifade etmek istiyorum” dedi.
TÜRKIYE’NIN ILK YERLI VE MILLI HABERLEŞME UYDUSU TÜRKSAT 6A’NIN YAPIMINA BAŞLANDI TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Orkun Hasekioğlu, ilk yerli haberleşme uydusu Türksat 6A’nın çalışmalarına ilişkin, “Projenin 2014’te onaylanan bütçesi 546 milyon Lira idi. 6A’nın 2020 yılının Aralık ayında fırlatmaya hazır hale gelmesi planlanıyor. Türksat 6A uydusu için toplam tamamlanma seviyemiz yüzdemiz 41 gibi bir aşamada. Türksat 6A’nın 2020 yılının aralık ayında fırlatmaya hazır hale gelmesi planlanıyor” açıklamasında bulundu. 8 www.isifed.org.tr
Sayı:17
ENERJİ
Ceren Özdal - Enexion Genel Müdürü
SANAYI ELEKTRIĞINDE TARIFE DÖNEMİ
Nisan’da bitiyor
SANAYICILERE YENI DÖNEMDE ZARAR ETMEMELERI IÇIN BEŞ TAVSIYE
E
PDK, 1 Nisan 2018’den itibaren artık sanayi tarifesinin açıklanmayacağını ve tavan fiyatın kalkacağını duyurdu. Sanayicilerin serbest tedarikçilerle çalışması gerekeceği bu yeni dönemde, en iyi fiyatla anlaşma yapmak ve riskleri yönetmek büyük önem taşıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 1 Nisan 2018’de uygulamaya girmesi öngörülen Kaynak Tedarik Tarifesinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ Taslağı’nı paylaştı. Bu yeni düzenleme ile sanayi tarifesi ve tavan fiyat uygulaması ortadan kalkıyor. Yüksek tüketimli ve düşük tüketimli tüketici gruplarının oluşturulacağı bu yeni tebliğle birlikte sanayiciler serbest piyasada oluşan birim fiyatlar üzerinden pazarlık yaparak elektrik satın alacak.
10 www.isifed.org.tr
Sayı:17
SANAYICI ‘ELEKTRIK ÇARPMASINA’ KARŞI ÖNLEMINI ALMALI
Yeni düzenlemeyle birlikte sanayicileri çok sıkı bir pazarlık dönemi bekliyor diyen Enexion Enerji Danışmanlık Genel Müdürü ve Enerji Uzmanı Ceren Özdal sözlerine şöyle devam etti: “Elektrik sanayicinin maliyetleri arasındaki en önemli kalemi oluşturuyor. Bu nedenle yeni düzenlemenin devreye girmesiyle birlikte en uygun tedarikçiyle çalışmak ve sözleşme süresinin ve şartlarının en uygun şekilde planlanması büyük önem taşıyor. Aksi takdirde sanayiciler büyük zarara uğrayabilir.” Özdal, yeni dönemde sanayicilerin, büyük ticarethanelerin ve alışveriş merkezlerinin dahil olacağı ‘yüksek tüketimli tüketiciler’ grubuna giren yani yıllık tüketimi 1 milyon kWh üzerinde olan tesislerin büyük bir çoğunluğunun serbest piyasadan alım yapma konusunda tecrübeli olduğunu belirtti. Bu yeni dönemde özellikle düşük tüketimli sanayi firmalarının adaptasyonunun çok hızlı olması gerektiğini belirten Özdal, aksi takdirde büyük zararlar kapıda bekleyebilir uyarısında bulundu.
ENERJI TEDARIKINDE YENI DÖNEME ALIŞMAK IÇIN BEŞ TAVSIYE
Enerji piyasasındaki bu yeni dönemde doğru stratejilerle enerji maliyetlerinin sürdürülebilir yöntemlerle azaltılabileceğini ve kârlılığın da düzenli artırımının mümkün olabileceğini belirten Özdal, sanayi firmalarının zarara uğramaması için beş kritik tavsiyede bulundu: 1. Enerji ihtiyacının doğru analizi enerji piyasalarından en rekabetçi şekilde enerjinin tedarik edilmesi için büyük önem taşıyor. Bu nedenle bu sürece öncelikle doğru bir analizle başlanması gerekiyor. 2. Piyasada birçok enerji tedarikçisi bulunuyor, güvenilir enerji tedarikçilerinin tercih edilmesi sanayicilerin risklerini düşürecek. 3. Sürdürülebilir en uygun birim fiyatlarla anlaşma yapılmalı. 4. Enerji tedarik sözleşmeleri uzman kişiler tarafından detaylı incelenmesi gereken sözleşmelerdir. İleride oluşabilecek ek maliyetlerin neler olduğunun belirlenerek bunların güvenli sözleşmeler ile güvence altına alınması riskleri yönetmek açısından son derece kritik bir konu. 5. Sözleşmenin süresi iyi hesaplanarak belirlenmeli. Sözleşmenin süresi hesaplanırken birim fiyatın gelecek öngörüsünün de hesaba katılması gerekiyor.
SANAYIDEN
SANAYISIZ İSTANBUL,
İstanbul’suz sanayi olmaz Erdal Bahçıvan
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
İ
stanbul Sanayi Odası, Türkiye’nin en köklü ve en büyük sanayi odası olarak sanayicimizin ve üreticimizin daha nitelikli, küresel rekabet şartlarına uyumlu ve katma değeri yüksek bir üretim yapması için var gücüyle çabalıyor. Biliyoruz ki Türkiye’nin gelişmiş ve kalkınmış bir ülke olmasının en önemli koşullarından biri de dünyanın önde gelen bir sanayi ülkesi olmasından geçiyor. Sanayi sektörümüzün merkezinde yer aldığı yeni bir başarı hikayesi yazmak için elimizde yeteri kadar potansiyel var; bunu hareket geçirmek ise bizim elimizde.
12 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Türkiye’nin kalkınmasında öncü role sahip olan Türk sanayisinin kalbi hiç şüphesiz İstanbul’da atıyor. İstanbul’un Türkiye sanayisindeki özel konumu rakamlarla da gayet net bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sanayi sektöründe İstanbul, diğer illerimize göre çok daha gelişmiş durumda. İSO Üyeleri Türkiye sanayi üretiminin yaklaşık üçte birini gerçekleştiriyor. Türkiye’nin sanayi ihracatının yaklaşık yarısını yapan İstanbul sanayisi, ödenen vergilerin de yaklaşık yüzde 40’ını sağlıyor. Böylesine kritik öneme sahip ve tüm dünyanın gıpta ile baktığı bir sanayi merkezi olan İstanbul’un bu konumunu daha da güçlendirmesi ve sahip olduğu özelliklerin geliştirilerek Türkiye ekonomisine daha güçlü şekilde hizmet etmesi, ülke olarak öncelikli hedeflerimiz arasında yer almalıdır.
“Endüstri 4.0 ile sanayinin niteliği köklü değişime uğramaya başladı”
“Sanayi İstanbul dışına kaydırılırsa gücümüzü törpüleriz” Küreselleşme çağında sanayi sektörünün dünyadaki konumuna bakarsak; bugün olduğu gibi gelecekte de sanayileşmiş ülkelerin daha avantajlı olacağını görürüz. 2008 yılında yaşanan küresel finans krizinde üretim gücü zayıf olan ülkeler oldukça büyük yaralar alırken üretim gücü yüksek sanayileşmiş ülkeler bu krizden daha az etkilendiler. Reel üretime dayanmayan, salt finansal büyümeye odaklı modellerin toplumları refaha kavuşturamadığı böylelikle görülmüş oldu. Öte yandan son dönemde ortaya çıkan Endüstri 4.0 kavramı ile birlikte sanayinin de niteliği köklü değişime uğramaya başladı. Geçtiğimiz on yıllarda büyük sanayi tesislerini başta Çin olmak üzere farklı bölgelere kaydıran batılı sanayileşmiş ülkeler, Endüstri 4.0 ile sahip oldukları yüksek teknolojiyi üretim avantajına çevirerek üretim tesislerini tekrar kendi topraklarına çekme uğraşı içerisindeler.
Dünyadaki koşullar böyle olmasına karşın Türkiye’de sanayi sektörü belli bir dönem boyunca hak ettiği ilgiyi ve desteği göremedi. Bu anlayışın son birkaç yıldır yine sanayi lehine dönmüş olmasını memnuniyetle karşılıyor ve benzer yaklaşımın İstanbul sanayisi özelinde de gösterilmesini istiyoruz. Son dönemde sanayinin ve üretim tesislerinin İstanbul’un dışına kaydırılmasının gerektiğine yönelik bir söylem var. İstanbul’un sahip olduğu altyapı ve lojistik imkanlarının üretim gücümüz ile ayrılması, Türkiye’nin sanayi devi olma yolunda kendi gücümüzü törpülememiz anlamına gelecektir. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey, sanayinin tedarikçi yapısının değişip yüksek katma değerli bir sanayiye dönüşmesidir. Bu dönüşüm süreci İstanbul olmadan başarılamaz. Bu dönüşümün temel unsurları olan üniversite, istihdam gücü, nitelikli insan kaynağı ve pazar İstanbul’da yer alıyor. Türkiye sanayisinin yarısı İstanbul’da iken, İstanbul dışına çıkarılması gerçekçi, uygulanabilir ve ülkemize fayda sağlayacak bir hedef değildir. Bu yüzden her platformda “Sanayisiz İstanbul, İstanbulsuz sanayi olmaz” söylemimizi yineliyoruz.
“İstanbul’un sanayici niteliğini geliştirebilmesi iyileştirmeler yapılmalı” Bu yaklaşım çerçevesinde 2015 yılında İstanbul Sanayi Strateji Belgesi’ni açıkladık. Belge ile sanayiyi İstanbul’un dışına taşımanın Türkiye’nin üretim ekosistemine katkı sağlamadığını ortaya koyduk. Türkiye’nin büyüme hedeflerinin sanayiyi İstanbul’dan dışlayarak gerçekleşmesi mümkün değildir. Biz sanayinin İstanbul’un
marka değerine, turizmine ve finans değerine gölge düşürecek bir yapıda olmasını istemiyoruz. Bizim istediğimiz sanayimizin yüksek teknoloji üreten ve katma değerli ürünlerin üretildiği bir yapıya dönüşmesi. Zaten İstanbul’un ihracatında katma değeri yüksek teknolojik ürünler belli bir noktaya geldi. Bu ivmenin devam ettirilmesi için sanayiyi İstanbul dışına çıkarmak değil, mevcut sanayiyi daha üretken hale getirmeye çalışmalıyız. İstanbul’un sanayici niteliğini geliştirebilmesi için bir takım iyileştirmelerin yapılması şart. Her şeyden önce İstanbul’da yerleşik olmayan, tabiri caizse göçebe olmak zorunda bırakılan bir sanayinin var olduğunu görüyoruz. Oysa sanayinin yerleşik bir düzende olması, geleceğini daha iyi planlaması açısından fevkalade önem taşıyor. İstanbul bir sanayi şehri kimliğini koruyabilecek, güçlü sanayi ekosistemine sahip bir şehirdir. Sanayinin başkenti İstanbul, sahip olduğu nitelikli insan gücüyle, sayısı 50’ye yaklaşan üniversiteleriyle, Türkiye’de en çok Ar-Ge merkezinin bulunduğu şehir olma özelliğiyle, daha nitelikli bir sanayiye sahip olmak için somut avantajlara sahiptir.
“Sanayicinin gayrimenkul tapusuna sahip olmaması gerekiyor” Daha nitelikli bir İstanbul’a ve daha nitelikli bir sanayiye hepimiz ihtiyaç duyuyoruz. Bu çerçevede, kentin ihtiyaçları ile sanayinin ihtiyaçları arasındaki denge gözetilerek İstanbul’da sanayi yeniden ele alınmalıdır. İstanbul şehrinin gelişmesi sonucunda sanayisinin her 10-15 yılda bir taşınmak
zorunda kalması ciddi bir kaynak israfı olduğu kadar sanayici açısından bir enerji kaybı anlamını taşıyor. Sanayicimiz kendi işini rekabetçi dünya şartlarında geliştirmeye çalışmak yerine taşınma operasyonu ve kaygısı ile meşgul oluyor. İstanbul sanayicisinin bu göçebe durumu alınacak önlemler ve yapılacak planlama ile çözülmelidir. Bunun yanında İstanbul’un sürekli büyümesi ve gelişmesinin bir sonucu olarak sanayicinin yüksek arsa ve gayrimenkul sorunları ile meşgul olması da engellenmelidir. Bunun için İstanbul Sanayi Odası olarak önerdiğimiz “Sanayi emlak” modeli konusunda Hükümetimizin somut şekilde adımlar atmaya başlaması oldukça anlamlıdır. Bize göre sanayicinin gayrimenkul tapusuna sahip olmaması gerekiyor. Uzun yıllara yayılmış bir kiralama mekanizması ile sanayicimizin arsa konusunda rahatlatılması Türk sanayisine büyük katkı sağlayacaktır. Böyle bir mekanizma ile hem üreticilerimiz konsantrasyonunu rant gelirine değil üretime yoğunlaştıracak hem de fabrikaların taşınması için gösterilen maliyet, efor ve dikkat kaybı önlenecektir. Bu noktada Esenyurt’un gösterdiği gelişmeye de not düşmek gerekiyor. Esenyurt son yıllarda giderek artan bir sanayi kitlesine ev sahipliği yapmaya başladı. İlçenin sanayisinin İstanbul’un geneline göre daha düzenli ve daha planlı yerleştiğini gözlemliyoruz. Bu bağlamda Esenyurtlu sanayicileri ve iş insanlarını gösterdikleri gayretten ve ürettikleri değerden dolayı tebrik ediyorum. Birlikte çalışarak ve doğru modeller ortaya koyarak Türk ekonomisini dünyanın önde gelen ekonomileri arasına ulaştırmak hayal değil. www.isifed.org.tr
Sayı:17
13
EKONOMİST
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2017
Riskler ve Fırsatlar
Asaf Savaş Akat
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Hızlı büyüme sürdürülebilir mi?
2017 için büyüme beklentileri kötümserdi. Yılbaşında, yerli ve yabancı kuruluşlar milli gelirde artışın % 3’ün altında kalacağını öngörüyordu. Halbuki, 2017’nin ilk yarısında ekonomi % 5’in üzerinde büyüdü. Üçüncü çeyrek daha açıklanmadı ama % 7’yi aşması şaşırtmaz. Dolayısı ile yıllık büyüme % 6’ya yakın gerçekleşecektir. Tahminlerin iki katı civarındadır. Bu olumlu performansın gerisinde ne yatıyor? İki etken öne çıkıyor. Biri, maliye politikasının gevşetilmesidir. Geçen yılın Orta Vadeli Programı ekonomideki yavaşlama ile mücadele amacı ile Hükümetin kamu harcamalarını arttıracağına işaret etmişti. Diğeri, özel kesim kredi hacmindeki hızlı artıştır. Hükümetin kredilere verdiği garantiler özellikle küçük işletmeleri çok destekledi. İkisi beraberce iç talebi canlandırarak ekonomik aktivitenin hızlanmasını sağladı. Buna karşılık, iç taleple hızlı büyüme diğer iki önemli göstergede bozulma işaretlerini devreye soktu: enflasyon yükseldi ve dış açık büyüdü. Enflasyonla başlayalım. Yılbaşında döviz kurunda yaşanan yukarı yönlü hareket fiyatlar üzerinde ciddi bir maliyet baskısı oluşturmuştu. Ekonomi yönetimi, bunun iç talepte canlanmanın ılımlı kalması ile dengelenmesini hedeflemişti. İç talebin güçlü artışı planları bozdu. Enflasyonda % 10’un üzerinde katılaşma eğilimleri sonbaharda iyice belirginlik kazandı. Özellikle hizmet fiyatlarında ve çekirdek enflasyonda görülen sert yükselişin ithal girdi maliyetleri ile açıklanamayacağı çok açıktır. Ayrıca, enflasyonda son dönemde görülen artışta gıda fiyatlarının katkısı da yoktur. Tersine, son aylarda gıda fiyatları enflasyondan daha yavaş artmış, yani enflasyonu aşağı çekmiştir. Grafik 2003 yılından bu yana toplam enflasyonu gıda enflasyonu ile karşılaştırıyor. Gıda fiyatlarındaki yüksek dalgalanma net görülüyor; genel eğilim de yukarı yönlüdür. Ancak son iki yılda gıda fiyat artışları toplam enflasyonun altında kalıyor. Son dört ayın sert düşüşü de çok belirgindir. Gıda/TÜFE
120 115 110 105 100 95
90 Oca.03 Eyl.04 May.06 Oca.08 Eyl.09 May.11 Oca.13 Eyl.14 May.16 Gıda/TÜFE
Trend
Dış açığa dönelim. Yılbaşında iki olumlu beklenti vardı. TL’deki değer kaybı ve AB ekonomisinde canlanma ihracatı, Rusya pazarının yeniden açılması turizm gelirlerini 14 www.isifed.org.tr
Sayı:17
olumlu etkileyecekti. İkisi de gerçekleşti. Bu durumda dış açığın yatay seyretmesi, altın dışı dış açığın ise daralması öngörülüyordu. Yılın ilk yarısında beklenti gerçekleşti. Ancak, canlı iç talebin yarattığı ithalat patlaması ile ikinci yarıda bu hesap da bozuldu. Önceki dönemde 30 milyar doların altına a gerileyen dış açık tekrar 40 milyar doların üzerine yöneldi. Dış açığın tarihi rekor kırdığı Ekim 2011’den bu yana altın-dışı cari işlemler açığının (çizgi) ve net enerji ithalatının (çubuk) seyri grafikte gösteriliyor. 2016’da görülen artış turizm gelirlerinin çökmesini yansıtıyor. Bu yıl turizm gelirlerinde ve ihracatta artışa rağmen Eylül’de görülen sert bozulma Ekim’den itibaren daha da güçlenecektir. 80
Milyar $
Cari işlem açığı (yıllık)
70 60 50 40 30 20 Eki.11Mar.12Ağu.12Oca.13Haz.13Kas.13 Nis.14 Eyl.14 Şub.15Tem.15Ara.15May.16Eki.16Mar.17Ağu.17 Enerji
Altın-dışı
Sonbaharla birlikte iktisatçıların ve finans piyasalarının büyümenin sürdürülebilirliği konusunda şüphelerini seslendirmeleri bu gelişmelerin doğal sonucudur. Enflasyonda ve dış dengede iyice belirginleşen bozulma eğilimleri, mevcut iktisat politikalarının sağladığı konjonktürün sınırlarına ulaşıldığı anlamına geliyor. Bu gibi durumlarda, hükümetin iktisat politikalarında nasıl bir değişikliğe gidebileceğinin kestirilmesi/ bilinmesi çok önemlidir. Belirsizlik durumu özellikle finans piyasalarını tedirgin eder. Piyasalarda istikrarın yerini oynaklık ve dalgalanmalar alır. Son dönemde döviz kuru ve faizlerde yaşanan hareketliliği bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Döviz kuru ve imalat sanayi
Türkiye’de ekonomi deyince vatandaşın aklına öncelikle döviz kuru gelir. Bir profesyonel iktisatçıya rastlayınca daima aynı soruyu sorar: “Hocam, döviz ne olacak?” Aslında bir anlama vatandaş haklıdır. Döviz kuru gerçekten bir ekonomideki en önemli fiyattır. Sadece dış dengeyi değil, aynı zamanda ekonomide imalat sanayinin ağırlığını da belirler. Asya ülkelerinin ekonomik mucizelerini büyük ölçüde döviz kurlarını rekabetçi düzeyde saptamaları (ve bunda ısrar etmeleri) sayesinde gerçekleştirdikleri bugün genel kabul görmektedir. Türkiye’nin ise, özellikle yakın geçmişte, TL’yi aşırı değerli hale getiren yanlış para politikası uygulamaları sonucunda sanayi kesiminin yaşadığı sıkıntılar
iyi bilinmektedir. Lafı dolaştırmaya hiç gerek yok. TL’nin değer kaybı, hem kısa hem uzun dönemde zenginleşmenin ana itici gücü olan imalat sanayi sektörü lehine sonuçlar yaratır. Konuyu açmak için, imalat sanayi firmalarını dış ticaretle ilişkileri açısından üç ayrı grup halinde ele alacağım. İlk grup ihracatçılar yani yarattığı katma değerinin bir bölümünü ihraç eden firmalar. Döviz kurunun yükselmesi bunların döviz cinsinden maliyetlerini düşürerek rekabet gücünü ve karlılığını arttırır. Bunlar için TL’nin değer kaybetmesi tereddütsüz çok faydalıdır. Ancak, yararın derecesi firma büyüklüğüne ve pazarın yapısına göre değişebilir. Örneğin büyük alıcıya mal satan küçük firma, kazancının bir bölümünü alıcı ile paylaşmak zorunda kalabilir. O durumda bile, fiyat avantajı ile ihracat miktar artışı olanağı vardır. İkinci grup ihracatı düşük ya da olmayan ancak iç pazarda ithalat rekabeti yoğun firmalardır. TL’nin değer kaybı bunlara da yabancı rakipleri karşısında maliyet ve fiyat avantajları sağlar. İçeride pazar paylarını yükseltme, hatta ihracata başlama-var olan ihracatlarını geliştirme olanağı verir. Ancak, sık sık kurun yukarı hareketi ile iç pazarın canlığı arasında ters yönde ilişki oluşur. Bu durumda kurdan kazançları pazar daralmasının kayıplarını telafi edemeyebilir. Üçüncü grup iç pazar için üretim yapan fakat ithalat rekabeti olmayan firmalardır. Bunlar kurun yükselmesi durumunda bir yandan ithal girdi maliyet artışları, diğer yandan kur etkisi ile pazarın daralması sonucu iki taraflı kayıpla karşılaşırlar. Öte yandan, ithalat rekabeti olmadığı için fiyat saptamada daha rahat davranabilmenin getirdiği bir kolaylığı da sahiptirler. Türkiye’nin 1980’lerde dışa açılması ve 1995’den bu yana AB ile Gümrük Birliğine gitmesi ilk iki grubun imalat sanayinin ana gövdesini oluşturmasını sağlamıştır. O nedenle, TL’nin reel olarak değer kaybetmesi genelde imalat sanayinde aktivitenin güçlenmesine yol açmaktadır. Grafikte imalat sanayi üretim endeksinin (takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış – MA) 2011 sonrası seyri izleniyor. Önümüzdeki dönemde de imalat sanayinin diğer sektörlere kıyasla daha iyi bir performans göstermesi gerçekçi bir beklenti olacaktır. 140
İmalat Sanayi (MA)
135 130 125 120 115 110 105 Oca.11
Eki.11 Tem.12 Nis.13
Oca.14
İmalat (MA)
Eki.14 Tem.15 Nis.16 Trend
Oca.17
YAPAY ZEKA
SANAYI 4.0
OLDU MU SIZE YAPAY ZEKA?
ARTIFICAL INTELLIGENCE’LAŞTIRABILDIKLERIMIZDEN MISINIZ?
Türkiye henüz Sanayi 4.0 kavramına alışmaya çalışırken, Sanayi 4.0 şekil değiştirerek, ağırlıkla AI (Artificial IntelligenceYapay Zeka) destekli bir sürece doğru evrilmeye başladı. Sanayiyi de aşarak gündelik hayatımızın içine, evimize kadar girdi. AI, artık dijitalleşme sürecinin günümüzdeki yeni biçimi… 16 www.isifed.org.tr
Sayı:17
YAPAY ZEKA
Y
aşamımızı, çalışma şeklimizi ve birbirimizle ilişkilerimizi temelden değiştirecek bir teknolojik devrimin eşiğinde duruyoruz. Dünya bundan 5-6 yıl kadar evvel Endüstri 4.0 ile yeni bir akıllı üretim çağına girdi. Dördüncü Endüstriyel Devrim ya da 4. Sanayi Devrimi, birçok çağdaş otomasyon sistemi, veri alışverişleri ve üretim teknolojilerini içeriyor. Bu devrim nesnelerin interneti, internetin hizmetleri ve siber-fiziksel sistemlerden oluşan bir değerler bütünü olarak tanımlanıyor. Aynı zamanda bu yapı akıllı fabrika sisteminin oluşmasında büyük rol oynuyor. 4. Sanayi Devrimi, üretim ortamında her verinin toplanmasına ve iyi bir şekilde izlenip analiz edilmesine olanak sağlayacağı için daha verimli iş modelleri ortaya çıkartıyor.
Enerji sektörü yapay zekânın kullanıldığı alanlardan biri.
OTOMOTIVCILER DAHA DA “AKILLANDI”
Türkiye henüz Sanayi 4.0 kavramını anlamaya çalışırken, dünyada AI (Artificial Intelligence-Yapay Zeka) sürecine girildi. Konuyla ilgili danıştığımız İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sudi Apak, yapay zekânın sanayide özellikle sürekli üretim hatlarında kullanıldığını söylüyor. Hatayı sıfıra indirdiği, işçilik maliyetlerini ucuzlattığı için tercih edilen bu teknolojiyi Türkiye’de en fazla otomotiv firmaları tercih ediyor. Yapay zekâ, sanayinin içinde de ileri giderek ambalajlama, hizmet sektörü, operatörlük gibi alanlarda da kullanılmaya başlandı. Üretim tesislerindeki dev elektrik panoları bu sayede küçülmüş durumda. Yapay zekâ ilk önceleri hızla, Japonya’da otomotiv sanayinde boy gösterdi. Hatırlarsanız Japon otomotiv firması Honda’nın robotu Asimo ülkemize de gelerek epey ilgi görmüştü. Otomotivden diğer alanlara yayılırken, Artificial Intelligence’ın robotlara uygulaması gerçekleştirildi.
YAPAY ZEKA UYGULAMALARI UCUZLADI
Prof. Dr. Sudi Apak, “Birçok sanayi dalında uygulanması, yapay zeka teknolojilerinin Türkiye’deki üniversitelerde mühendislik ve işletme programlarına girmesine vesile oldu. Biz de Esenyurt Üniversitesi’nde bunu belli alanda yapmaya çalışıyoruz. Bazı mühendislik fakültelerinde yazılım programları yapılıyor. Türkiye’de otomotiv sanayinde başarılı sonuçlar alındı, üretim sayısı arttı, maliyetler aşağıya düştü, hata oranları azaldı, mühendislik hizmetleri daha kaliteli hale geldi. Kalite kontroller de daha
uyumlu oldu. Bunun diğer sektörlerde uygulanması yine bir takım kolaylıklar sağlıyor. Üstelik fiyatları da çok ucuzladı. Bugün bir uygulamayla robotlar taşlama yapıyor, takım tezgâhlarında çalışıyor; maliyeti de artık 35-40 bin Avro gibi düşük fiyatlarda oluyor” diyor.
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sudi Apak, ileriki yıllarda muhasebede de robota geçileceğini düşünüyor ve “insanlar çok basit işleri artık onlara verecek” diyor.
HATASIZ KUL OLMAZ, ROBOT OLUR
İnsanın hata yapma olasılığının yüksek olduğu ya da insanlar için tehlikeli birçok yerde artık robotlar devreye giriyor. Türkiye’de de bu teknolojinin çoğalması rekabet gücünü artırıcı etki ediyor. Makro alanda belki işsizliğe sebep oluyor ancak bu kez de ortaya yeni meslekler çıkıyor; robot bakımı, robotların istatistik değerlerinin ölçülmesi, analizlerinin yapılması gibi… Türk sanayisi bu uygulamalarla dünya ile rekabetçi bir hale geliyor. İstanbul Esenyurt
Muhasebeci robotlar… www.isifed.org.tr
Sayı:17
17
YAPAY ZEKA
Bilim İnsanı Warren Bennis 1990’ların başında söylediği gerçek mi oluyor? “Geleceğin fabrikasında iki canlı olacak: Bir köpek ve bir insan. İnsan’ın görevi köpeği beslemek, köpeğin görevi ise insanın kendi kendine çalışan makineleri karıştırmasını önlemek olacak.” Dünyanın ilk Yapay Zeka Devlet Bakanı, BAE’li Ömer Bin Sultan Al Olama, 27 yaşında…
Birleşik Arap Emirlikleri 2017 Ekim ayında AI (Artificial IntelligenceYapay Zeka) Bakanlığı kurdu
Hükümetler yapay zekanın (AI) potansiyelini ve önemini anlamaya başlıyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde hükümet, AI’ın sorumluluğunu bir bakana verdi. Bu bakanlık şimdilik türünün ilk örneği... BAE’nin ilk Yapay Zeka Devlet Bakanı 27 yaşındaki Ömer Bin Sultan Al Olama oldu. Olama, BAE’nin “gelecekteki becerileri, geleceğe yönelik bilimleri ve gelecekteki teknolojisini” takip etmede yeni bir safhayı temsil eden, üçü kadın altı yeni bakandan biri…
AL’IN SIZE JETGILLER…
BAE Başkan Yardımcısı ve Başbakan Shaikh Muhammed Bin Rashid Al Maktoum’un desteğiyle, teknoloji şirketleri AI etrafında iş modellerini merkeze koymaya başladılar bile. Dubai, 2030 yılına kadar sokaklarda robot polisler çalıştırmayı, ‘hyperloop’ projesi ile araçları gökyüzüne çıkarmayı, hatta Mars’a ulaşmayı planlıyor.
YAPAY ZEKA NEDIR?
Yapay zekâ, insan beyninin işleyişini akıllı bilgisayar programlarıyla modelleme ve modellenen bu programların akıllı makinelere aktarma bilimi ve mühendisliğidir. Bu kavram, geliştirilmiş bilgisayar zekâsı olarak da tanımlanabilir.
YAPAY ZEKÂNIN GEÇIRDIĞI EVRIMLER NELER?
Yapay zekâ evrimi dört aşamada özetleniyor; 1. aşama: insan gibi düşünmek, 2. aşama: rasyonel düşünmek, 3. aşama insan gibi hareket etmek, 4. aşama rasyonel hareket etmek.
YAPAY ZEKASIZ SANAYI DEVRIMI OLUR MU HIÇ?
Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Tevfik Bulut, Sanayi Gazetesindeki yazısında, “yapay zekâ olmadan 4. Sanayi Devrimi mümkün müdür?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Kesinlikle hayır, çünkü 4. Sanayi Devrimi’nin belkemiğini diğer bir deyişle üretim iklimini ve
Hyperloop seyahatle trafik gökyüzüne çıkacak, jet hızıyla olacak, ‘trafik sıkışıktı o yüzden işe geç kaldım’ bahaneleri tarihe karışacak… 18 www.isifed.org.tr
Sayı:17
KAPAK KONUSU YAPAY ZEKA ekosistemini yapay zekâ oluşturur. Zira bu devrime biz akıllı üretim çağı diyoruz aynı zamanda. Yapay zekâ olmadan makineler, sistemler birbiriyle uyumlu ve akıllı bir şekilde hareket edemez. Yapay zekâ bir OSB’nin altyapısı gibi firmalara 4. Sanayi Devrimi’nin alt yapısını, ortamını sağlayacaktır. Bu bağlamda, 4. Sanayi Devrimi ve bu devrimin bileşenleri yapay zekânın üzerine inşa edilecektir.”
BIRLEŞMIŞ MILLETLER ULUSLARARASI TELEKOMÜNIKASYON BIRLIĞI’NIN RAPORUNA GÖRE 2018 YILINA KADAR;
• Dünya genelinde 3 milyondan fazla çalışan robotik patronlar tarafından denetlenecek. • 2 milyon çalışanın çalışma ve sağlık durumunu takip etmek için giyilebilir teknolojilerle izlenmesi sağlanacak. • Veri bilimcilerin küresel veri talebi yüzde 50’den daha fazla artış gösterecek. • En hızlı büyüyen şirketlerin yüzde 45’i akıllı makinelerden daha az istihdam sağlayacak. • İş süreçlerinin yüzde 20’si makineler tarafından yönetilecek. • Örgütlerin yüzde 62’si yapay zekâ teknolojileri kullanmış olacak.
BOĞAZIÇI ÜNIVERSITESI ENDÜSTRI 4.0 PLATFORMU DANIŞMA KURULU KURULDU
Endüstri 4.0 teknolojilerini geliştirme ve topluma kazandırma hedefiyle kurulan Boğaziçi Üniversitesi Endüstri 4.0 Platformu, akademik bilgiyi reel sektörün deneyimiyle zenginleştirecek önemli bir adım atarak, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin yer aldığı Danışma Kurulu’nu hayata geçirdi. Kurulun ilk toplantısında konuşan Platform Başkanı Prof. Dr. Lale Akarun, kuruldan beklentilerini, “platform çalışmalarına yön vermek, ortak çalışma alanı ve yöntemleri geliştirilmesine destek vermek, çalışmaların stratejik yol haritasını uygunluğu konusunda geribildirimde bulunmak ve teknoloji geliştirme, ürünleştirme, pazar
Endüstri 4.0’ın yapısı.
yaratma çalışmalarının yürütülmesine katkıda bulunmak” şeklinde sıraladı. Akarun ayrıca, “Endüstri 4.0’a öncülük etmek için kamu, özel sektör, STK ve üniversiteler bir araya gelmeli”dedi.
AVRUPA BIRLIĞI ROBOTLARA ‘ELEKTRONIK INSAN’ KIMLIĞI VEREBILIR
BBC’nin haberine göre Avrupa Parlamentosu (AP) robotların insanlarla olan ilişkilerini kurallara bağlamayı hedefleyen tarihi bir karar tasarısını geçtiğimiz aylarda onayladı. Tasarıda, dünyanın, merkezinde robotların olduğu yeni bir endüstri devriminin eşiğinde olduğu vurgulanıyor. Robotlara “elektronik insan” kimliğiyle yasal statü verilmesi tartışmaya açılıyor. Robot tasarımcılarına, robotlara, gerekli hallerde kullanılmak üzere “kendini imha tuşu” eklenmesi önerisinde bulunuluyor. İnsan-robot ilişkilerinin bazı konularda halen soru işaretlerine neden olduğu belirtilerek, özellikle olası sistem hatalarında ya da hack’lenme durumlarında “insan güvenliği” konusunun nasıl çözüleceğinin bilinmediği kaydediliyor.
Boğaziçi Üniversitesi Endüstri 4.0 Platformu Danışma Kurulu 20 www.isifed.org.tr
Sayı:17
ENDÜSTRI 1.0’DAN 4.0’A DOĞRU
Mekanik Üretim Tesislerinin Uygulanması (18. Yüzyıl) • 1712 Buhar Makinesinin İcadı Elektrik ve İş Bölümüne Dayalı Seri Üretime Geçilmesi • (19. Yüzyıl) 1840 Telgraf ve 1880 Telefon İcatları • 1920 Taylorizm (Bilimsel yönetim) Üretim Süreçlerinin Otomasyonu (20. Yüzyıl) • 1971 İlk mikro bilgisayar (Altair 8800) • 1976 Apple I (S. Jobs ve S. Wozniak) Otonom Makineler ve Sanal Ortamlar (21. Yüzyıl) • 1988 AutoIDLab. (MIT) • 2000 Nesnelerin İnterneti • 2010 Hücresel Taşıma Sistemi • 2020 Otonom Etkileşim ve Sanallaştırma
ROBOTLARIN DA HAKLARI VAR! Dünyada robot haklarını savunanlar yok zannetmeyin! Global resmi örgütler dışında, bireyler de robotların haklarının geç olmadan, baştan belirlenmesinden yana. Türkiye’de örgütlenen Dünya Robot Hakları Örgütü, Facebook sayfalarındaki profilinde şu ifadeleri paylaşıyor: “Dünya üzerindeki bütün savaşlar insanların özgürlük ve hak arayışından dolayı olmuştur. Gelecekte robotların da bilinçlenerek hak arayışı savaşlarına başvurmadan haklarını belirlemek, tanımlamak, gelecekte korkulan robot savaşlarının önüne geçmenin tek yoludur. #direnrobot”
İSİFED HABER
İşadamları şirket maliyetlerini doğru yönetmeyi öğrendi
İsifed üyeleri, “Aile şirketlerinde finansal kurumsallaşma” eğitimi için 12 eylül salı günü hilton garden ınn beylikdüzü otel’de bir araya geldi. Yoğun katılımın olduğu eğitimde, gsü iibf işletme bölümü öğretim üyesi prof. Dr. Rüstem hacırüstemoğlu, mali doğru yönetimi başlığı altında, iş adamlarına doğru bildikleri yanlışları ve şirketlerini nasıl daha verimli hale getirebileceklerini anlattı…
22 www.isifed.org.tr
Sayı:17
A
kademisyenliğinin yanı sıra firmalara mali işlerini doğru yönetmeleri konusunda akıl hocalığı yapan Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu, “Aile Şirketlerinde Finansal Kurumsallaşma” programı çerçevesinde, İSİFED üyelerine altın öğütler verdi. Hacırüstemoğlu’nun “ölçemediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz!” tavsiyesiyle başlayan programın eğitim alanları, “mali işler, vergi, muhasebe, maliyet muhasebesi, finansal tablo okuma, uluslar arası finansal tablo raporlama gibi konularda Türkiye’de ve dünyada ne tarz uygulamalar var, işletme hayatına nasıl bakılıyor, yeni görüşler neler” hususlarını kapsıyordu. Aile şirketlerinde finansal kurumsallaşma için “mali doğru yönetimi nasıl yapılır”ın cevabının arandığı etkinlikte Prof. Dr. Hacırüstemoğlu, aile şirketi kavramını şöyle tanımladı: “Şirkette aileden üyeler de profesyoneller de varsa o zaman aile şirketi ancak aile var profesyoneller yoksa o, patron şirketi. Peki bu şirketlerde finansal kurumsallaşma nasıl olacak?” İşte cevapları…
Doğru ölçümleme yapmalı
Doğru ölçümleme, işletme içerisinde miktar ve tutar hareketlerini izleme sitemi kurma esasına dayanıyor. Bunun için öncelikle bir hesap tasarımına ihtiyaç bulunuyor. Aile ve şirket harcamalarının birbirine girift halde olması sebebiyle, her ikisinin de şirket sahipleri tarafından ayrı izlenmesi gerekiyor. Şirketteki aile bireylerinin nasıl yer alacağı kurgusu önemli ki buna “aile anayasası” deniyor. İkinci kuşağa işi teslim edecek durumdaki işletmeler kurumsallaşamadığı taktirde, mevcut Türkiye örneğindeki gibi üçüncü kuşağa geçebilenlerin sayısı yüzde 10’u geçmiyor. Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu’na göre Avrupa’da sekizinci kuşağa devredilmiş şirketlerin varlığına rağmen Türkiye’nin bu konuda geri kalmasının sebepleri; aile anayasası ve kurumsallaşmanın olmaması, şirkette profesyonel yetiştirme eksikliği ve sermaye birikiminin yapılamamasından kaynaklanıyor. Peki bunun için önemli bir diğer işlem olan hisse devrinin nasıl yapılması gerekiyor?
Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu: “Aile şirketlerinin en büyük sorunları; sermaye biriktirememek ve profesyonel çıkartamamak” Şirketlerde hisse devri en doğru nasıl yapılır?
Burada, şirkette finansal dizayn nasıl yapılacak ve kâr dağıtımı nasıl olacak konusu devreye giriyor. Kâr payı dağıtımı kurallarının mutlaka konması gerekiyor. Şirkette sizden sonra gelin, damat, torunlar vb. hangi durumda bir fonksiyon alacak? Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu’na göre herkesin yönetim kurulunda olması gibi bir durum söz konusu olamıyor. Kâr payı dağıtımında ise kasadan kim ne alıyor sorusu gündeme geliyor. Finansal dizayn yönteminde şu üç göstergenin iyi olması gerekiyor: ‘nakit akımı’, ‘gelir-gider-kâr-zarar’ ve ‘varlık –borçbilanço’… Doğru nakit yönetimi yapılmadığı taktirde kâr yapan şirketler de batabiliyor. Bu yüzden bu üç göstergenin de uyum içinde birbirini tamamlaması şart koşuluyor. Tüm bunların içinde dışarıdan bakanların finansal itibar için şirketlerde kıstas aldığı konu ise ‘bilanço’ oluyor.
Envanter şart!
Envantersiz hiçbir işletmenin yaşama şansı bulunmuyor. Özellikle üreticiler için ‘fabrika, hammade, işçilik ve üretim giderleri’ gibi izlenmesi gereken giderler bulunuyor. Bir de faaliyet giderleri söz konusu ki buna, varsa Ar-Ge ya da Ür-Ge, pazarlama-satış-dağıtım, genel yönetim ve finansman dahil oluyor. Finansmanda da TL borçlanılıyorsa faizi, döviz borçlanılıyorsa hem faizi hem kur farkı giderini kapsıyor.
Üretim giderleri ve faaliyet giderleri arasındaki farka bakılınca, üretim giderleri, üretilen malın maliyetine girerken, mal satılırsa gelir tablosuna zarar olarak işleniyor, satılmazsa varlık, stok olarak sayılıyor. Faaliyet giderleri ise şirketin malı satıp satmamasına bakmazsızın doğrudan zarardan sayılıyor. Tüm giderlerin “doğru tasarlanması” gerekiyor. Sonrasında devreye hasılat giriyor. Hasılatla karşılaşınca da yapı şu formüle bürünüyor: brüt satışlar+gelirsatıştan iade/indirim= net satış-satışın maliyeti=brüt kâr-faaliyet giderleri=faaliyet kârı. Diğer etmenlerden de sonra kalırsa geriye kâr oluyor.
Kârın bölüşenleri neler?
Tüm sektörlere aynı tavsiyelerde bulunan GSÜ İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu, ticari işletmelerde kârın bölüşenlerini şöyle sıralıyor: Devlet vergisi, yedek para ve kalan kâr… İşletme profesyonellerinin ayrıca hesabını yaptığı beş adet kâr bulunuyor: brüt kâr, faaliyet kârı, olağan kâr, dönem kârı ve dönem net kârı… En küçük pasta olan dönem net kârı işletme sahibine kalıyor. Katma değerli ürün, çalışan ve müşteri kısmı korunursa, konan sermayenin maksimum verimi alınıyor.
Türk ticaret yasası şirketlere bütçe yapma zorunluluğu ve denetim görme yükümlülüğünü getirdi Şirketlerin mutlaka bir bütçe kurgusuna sahip olması gerekiyor. 2018 yılında her ay, “ne, ne kadar, kaça ve nasıl satılacak, nasıl satış geliri elde edilecek ve bu geliri elde ederken nasıl bir pazarlama-satışdağıtım harcaması yapılacak, ürün kaça üretilecek?”, hepsinin bilinmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu’ndan finansal kurumsallaşma ipuçları • Şirketlerde kimse vazgeçilmez değildir. Bunun için profesyonel ölçümleme ve kurgu yapmalısınız. • Doğru insan kaynakları yöneticisi bulun, çünkü devir insan kaynağı devri. Çalışanların verimli çalışmasını isteyin. • İş verenler verim elde etmek için aile üyesi olsun ya da olmasın, çalışanların konfor alanını bozmalı. • Aile şirketlerinde yapılması gerekenler: Aile anayasası, doğru hesap tasarımı, iş süreçlerinin yazılması, bu süreçler üzerine anahtar performans göstergelerinin konulması, iç denetim yapılması. • Girişimci yatırımcıların tek görevi var, o da nakdi yönetmek. • Verilen vadelere ve parayı zamanında almaya dikkat etmeli. Katma değer yaratmayan müşteriden, ilişkiler eski ve köklü dahi olsa uzak durmalı! • Siparişe göre üretim, buna göre satın alma, minimum hammadde ve mamul stoku yapmalısınız. Satıldığında elinizde hiçbir şey kalmamalı ve mutlaka miktarsal denetim gerçekleştirmelisiniz. www.isifed.org.tr
Sayı:17
23
İSİFED HABER
İSİFED ÜYELERI
İspanya
pazarını keşfetti İSİFED heyeti İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan El Hamra Sarayı ve bahçesini hayranlıkla gezdi. 24 www.isifed.org.tr
Sayı:17
İSİFED HABER
İSİFED üyeleri İspanya gezisinde birbirlerini daha yakından tanıma ve ülkenin kültürel varlıklarını keşfetme imkânı buldu.
ICEX, misyonu İspanyol şirketlerinin uluslararasılaşmasını teşvik etmek olan ulusal bir kamu kuruluşu. İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu ve ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan, ICEX temaslarından son derece memnun ayrıldı.
İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu, T.C. Madrid Büyükelçiliği Müsteşarı Selin Özaydın’a Federasyon adına teşekkür plaketi sundu.
İSİFED’in 15-18 Kasım 2017 tarihleri arasında düzenlediği İspanya ticari seyahati ESİDER, BEYSİAD, SANDER yönetim kurulu ve üyelerinin katılımıyla gerçekleşti. Madrid, Granada, Cordoba, Sevilla ve Malaga’ya düzenlenen organizasyon kapsamında iş adamları İspanya’nın yatırım olanakları, pazar bilgileri ve tüketici alışkanlıklarını araştırdı.
İ
stanbul Sanayici ve İş Adamları Dernekleri Federasyonu (İSİFED) üyeleri Madrid, Granada, Cordoba, Sevilla ve Malaga’ya ticari bir heyetle gezi düzenledi. Ev sahipliğini İSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ömeroğlu’nun yaptığı organizasyona, İSİFED Yönetim Kurulu Üyesi ve ESİDER Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Torolsan, İSİFED Yönetim Kurulu Üyesi ve SANDER Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kocasakal, İSİFED Yönetim Kurulu Üyesi ve BEYSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Şahin, İSİFED Yönetim Kurulu Üyesi ve BEYSİAD Yönetim Kurulu Üyesi İrfan Doyran, BEYSİAD Üyesi Fehmi Denizli, İSİFED Yönetim Kurulu Üyesi ve Beylikdüzü Sanayici ve İş Adamları Derneği (BEYSİAD) Üyesi Memduh Uz,
ESİDER Yönetim Kurulu Üyesi Turan İşcan, ESİDER Yönetim Kurulu Üyesi Barış Özata, ESİDER Yönetim Kurulu Üyesi Temel Soyyiğit, ESİDER Üyesi Sedat Çelik ve ESİDER Üyesi Özkan Piyade, ESİDER Üyesi Av. Ali Yüksel, ESİDER Üyesi Hakan Şenyüz katıldı. İSİFED’in düzenlediği organizasyonun amacı, İspanya’da resmi kurumlarla görüşerek ticareti karşılıklı geliştirmek, Türkiye’nin katma değerli ihracatını artırmak ve istihdam ihtiyacına zamanında yanıt vererek işsizliğe çözüm üretmek oldu. İSİFED yönetim kurulu üyeleri ve dernek yöneticilerinin yanı sıra diğer üyelerin yoğun ilgi gösterdiği gezi kapsamında ülkelerin iş yapma yöntemleri, tüketici alışkanlıkları, yatırımlar için verilen teşvikler ve alternatif üretim biçimleri araştırıldı. Organizasyonun ilk günü İSİFED ticari
heyeti, Türkiye Madrid Büyükelçiliği ve Ticaret Ataşeliği’ni ziyaret ederek yatırım ve teşvikler hakkında bilgi aldı, ardından CohalSa Ambalaj Makineleri üretim tesisini gezdi. İkinci gün heyetin rotası B2B görüşmeleri için İspanya Resmi Türk Ticaret ve Sanayi Odası ve İspanya ekonomik veriler toplantısı için ICEX-İnvest in Spain (İspanya Ekonomi ve Sanayi Rekabetçilik Bakanlığı kurumu) oldu. Üçüncü günü kültürel gezilere ayırarak Granada Endülüs ve El-Hamra Sarayı’nı keşfeden İSİFED heyeti, dördüncü gün Türkiye’ye döndü. ‘’B2B görüşmelerinde işbirliğimizi daha ilerilere taşıyacağız” İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu organizasyonla ilgili yaptığı yorumda; “İSİFED heyeti olarak İspanya’yı tanımak, işbirlikleri yapmak ve yatırım olanaklarını araştırmak için İspanya’daydık. İSİFED www.isifed.org.tr
Sayı:17
25
İSİFED HABER
Türk-İspanyol Resmi Sanayi Ticaret Odası Başkanı Esther Gonzáles, İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu’ndan iyi niyet ve teşekkür plaketi aldı.
İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu, Türk-İspanyol Resmi Sanayi Ticaret Odası Başkanı Esther Gonzáles, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Yasemen Korukcu, T.C. Madrid Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Fatma Kayhan ve ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan bir arada. 26 www.isifed.org.tr
Sayı:17
sekiz dernekten oluşan bin 200 üyeye sahip bir federasyon. Her sektörden üyemiz olduğu için ticari heyetimiz de farklı sektörlerdeki üyelerden oluşuyordu. Sadece geziye katılan değil, tüm üyelerimiz adına karşılıklı ticareti geliştirmek için kendimizi tanıttık. İstanbul firmalarıyla iş yapmak isteyen iş adamlarımıza her türlü desteğe açığız. Bizim için önemli olan iki ülke arasındaki ticarete katkı sağlamak ve bunu daha ileriye taşıyabilmek. Üyelerimize nasıl katkı sağlayacağımızı belirlemek üzere ikili görüşmeleri ve ziyaretleri yenilemek ve geliştirmek hepimizin görevi olmalı.” “Dinamik çözümler üretiyoruz” İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu değişen pazar dinamiklerini yakından araştırdıklarını, bu nedenle de karşılıklı ticaret ve yatırımlarda bu dinamiklere önem verdiklerini söyledi. Ömeroğlu, “Kendi ticaret anlayışımızla pazarın ihtiyaçlarını karşılarken, o ülkenin tüketici alışkanlıklarından pazarın genel dinamiklerine kadar her ayrıntıyı dikkate alıyoruz. Böylece üretim ve pazarlama modellerimizi bu veriler doğrultusunda şekillendirerek dinamik çözümler
İSİFED HABER
İSİFED İspanya ticari heyeti Las Ventas Arenası’ndaydı.
üretiyoruz. Başta Türk sanayicisi beraberinde İSİFED heyeti olarak karşılıklı kazanımlarımızın daha bilimsel verilerle devam edeceğine inanıyor ve bu bağlamda atılması gereken her adımı atacağımızı söylemek istiyorum” vurgusunu yaptı. Geziye eşler de katıldı İSİFED önderliğinde, ESİDER,BEYSİAD ve SANDER üyelerinin yoğun katılım ve desteğiyle düzenlenen gezide Türk sivil toplum kuruluşları önderleri ve sanayicilerinin temel amacı ülkeler arası ticareti geliştirirken Türkiye ekonomisine değer katacak nitelikteki ihracatın artırılmasına katkı sağlayabilme oldu. İSİFED önderliğinde düzenlenen
organizasyona iş adamları eşleriyle katıldı. İSİFED, 2018 ticari rotasını belirledi Yoğun bir tempoda gerçekleşen İspanya ticari gezisine katılan İSİFED üyeleri, ticari bağlantılar kurmalarının yanı sıra kendi aralarındaki iletişimi de sağlamlaştırmanın memnuniyeti ile ülkeden ayrıldı. 2018 için ticari rotasını “Ukrayna, Rusya ve Mısır” olarak belirleyen İSİFED, gerekli programlar için şimdiden hazırlıklara başladı. İstanbul Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Muammer Ömeroğlu, “Düzenlediğimiz ticari seyahatlerin hem katılımcılarımız hem de ülkemiz ekonomisi için hayırlı olmasını temenni ediyorum” dileğinde bulundu.
ICEX Finans ve Yatırımcı İlişkileri Direktörü Jesús Rubiera Fernández, İSİFED heyetine kurulabilecek ticari bağlantılar hakkında görüşlerini sundu. www.isifed.org.tr
Sayı:17
27
BEYSİAD HABER
BEYSİAD gelecek planlarını konuştu Beylikdüzü Sanayici ve İşadamları Derneği üyeleri, 24 Ekim’de Kaptan-ı Derya Restaurant’daki kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Açılış konuşmasını BEYSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Aslan’ın yaptığı ve Beylikdüzü İlçe Kaymakamı Mehmet Okur’un da katıldığı toplantıda, derneğin bugüne kadar yaptığı çalışmalar değerlendirilirken, ileriye yönelik çalışmaların neler olabileceği ve faaliyet planları, üyelerin görüş ve önerileriyle değerlendirildi. Katılımcılar şu isimlerden oluştu: BEYSİAD Kurucu Başkanı Mehmet Sandal, Yüksek İstişare Komisyon Üyeleri Memduh Uz, (Uzay Makine) Hüseyin Öztürk, (Rapsodi Çorap) Altaş Ambarlı Liman Tesisleri Yönetim Kurulu Başkanı Altan Köseoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Adnan Şahin, (Şahin Metal) Dinçer Mumcu, (Mumcular İnşaat) Barış Uz, (Uzay Makine) Ersin Şahin (Şahin
Metal) İlyas Yılmaz, (Yılmaz İnşaat) Gökhan Dolu, (Dolu Oyuncak) İskender Duriç, (Kaptan-ı Derya Restaurant) Yılmaz Doğan, (Onur Hipermarketleri) Tebplast Plastik Kalıp San. A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Teber, BEYSİAD Üyeleri Kemal Küçükyılmaz, (Oypar Balata) Gürsel İlgüz, (Maya Restaurant) İsmail Narmanlı, (Turna Mimarlık) Ender Tanış (Beyazsayfa Yemek Hizm.) Ertuğrul Uzak, (Hilton Garden Inn Beylikdüzü) Emine Engin, (Hgl Gümrük Müşavirliği) Erhan Bayladı, (Enmak Makina) GoldMaster Yönetim Kurulu Başkanı Z. Cenk Bora, Mehmet Ağrikli, (Ağteks Örme ve Tekstil) Yeşim Bahar, (Bahar Transport) Hayrettin Peksoy, (Nadiroğlu İnşaat), Tevfik Güner, (Delta Nakliyat) Yaşar Karaaslan (Akıllı Enerjiler) ve Tamer Özdemir (Onka Yapı.)
Beylikdüzü’ne anahtar teslim okul Beylikdüzü Sanayici ve İşadamları Derneği-BEYSİAD üyelerinden, Lider Holding’in kurucusu merhum Cevat Güleç adına ailesi tarafından bağışlanan arsa üzerine inşa edilen Cevat Güleç Ortaokulu’nun açılışı, 24 Kasım Öğretmenler gününde gerçekleşti. Okul açılışını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı törene bürokratlar da katılım sağladı. Beylikdüzü Belediyesi tarafından dokuz ayda tamamlanan okul, Belediye’nin eğitim yatırımları arasına eklendi ve ilçeye kazandırılmış oldu. Cevat Güleç’in oğlu, BEYSİAD üyesi Serkan Güleç, “böyle hayırlı bir işin içinde olmaktan onur duyduk. İyi ki Cevat Güleç’in evlatlarıyız” dedi. Yakuplu Cevat Güleç Ortaokulu’nun bölgedeki okul sorununu rahatlatması bekleniyor. 28 www.isifed.org.tr
Sayı:17
BEYSİAD HABER
Üniversiteliler duayen işadamlarıyla bir araya geldi
B
eylikdüzü Sanayici ve İşadamları Derneği (BEYSİAD) ve İstanbul Aydın Üniversitesi işbirliğiyle, dernek üyesi sanayici ve iş adamları, 19 Ekim Perşembe günü üniversite öğrencileriyle buluştu. İş adamları sektörel kazanımları ve başarı öykülerini İstanbul Aydın Üniversitesi Florya kampüsünde, “Duayenler Anlatıyor“ başlıklı panelle gençlere aktardı. Öğrencilerin
yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte “duayen” sıfatıyla Altek Döküm Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Denizli, Uzay Makina Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Uz ve ADM İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Uygur konuşmacı olarak yer aldı. BEYSİAD Kurucu Başkanı Mehmet Sandal, BEYSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri İskender Duriç, Adnan Şahin, Saffet Uygur, Barış Uz, Yılmaz Doğan, Ersin Şahin, Vehbi Orakçı ve Asım Övün’ün de katıldığı etkinlikte, ilk sözü alan,
İSO 500 başarısı sahibi Altek Döküm’ün Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Denizli, yurtdışından aldıkları ikinci el makinelerle başlayan firma öykülerini, teknolojiyi nasıl öğrendiklerini, şirketin yurtdışındaki ilk ihalesini Filipinler’de, tüm dünyadan önemli rakipleri geride bırakarak ve 3 bin 500 tonluk siparişle nasıl aldığını anlattı. Denizli gençlere, “Yapamıyorum dememeli, inançlı olup sürekli ideallerimiz için çalışmaya devam etmeliyiz” dedi.
Çıraklıktan okumaya “Uz”anan öykü
Uzay Makina Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Uz panelde, kendi başına kurduğu Uzay Makina’nın hikayesini paylaştı. Kişisel azmiyle gençlerde iz barakan Uz, ürettikleri ürünlerle Türkiye’nin ithalattan kurtulmasında pay sahibi olduklarını belirterek, kariyer basamaklarını zorlu çıkış yıllarını şöyle aktardı: “Sivas’ın zorlu iklim koşullarında her gün 10 kilometre giderek ortaokulu bitirdim. O zaman Sivas’ta lise olmadığı için tek başıma, 14 yaşındayken İstanbul’a geldim. Fabrikada bir yıl çıraklık yaptım. İş yeri sahibi beni Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi’ne gönderdi ve burs verdi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okudum. 1970 yılında, 20 yaşındayken üç kardeşimle ilk firmamızı, 76 yılında da Uzay Makina’yı kurduk. Ürettiğimiz tarzda ürünlerin 95’i eskiden ithal edilirken bugün çok özel 5’lik makinalarımız ithal ediliyor. Bizim ve bizim gibi makinaları üreten firmalar sayesinde de ülkemiz bu ithalattan kurtulmuş oldu.”
“Bir gün bile stajımı aksatmadım”
“Duayenler Anlatıyor“ panelinde İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencilerine tavsiyelerde bulunan son isim olan ADM İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Uygur, stajın sektöre girişteki önemine vurgu yaparak, “Öğrenim dönemim boyunca her yıl staj yaptım. Dört yıl boyunca stajımı bir gün bile aksatmadım. Okulu bitirip mesleğe girdiğimde memurlar şaşırmıştı ‘genç memur nasıl bu işi yapar’ diye. Stajımı bir gün aksatmadan, sadece bir staj defteri doldurmayla sınırlandırmadan yapacağım işin tüm faaliyetlerini görerek ve uygulayarak meslekte çok başarılı oldum.” ifadelerini kullandı. www.isifed.org.tr
Sayı:16
29
İHRACAT ROTASI
KOMŞU UKRAYNA ILE IŞ YAPACAKLARA
TUİD rehberlik ediyor Burak Pehlivan
U
Uluslararası Türk Ukrayna İşadamları Derneği (TUİD) Yönetim Kurulu Başkanı
luslararası Türk Ukrayna İşadamları Derneği (TUİD) 2004 yılında Kiev’de bir grup Türk işadamı tarafından Türkiye Cumhuriyeti Kiev Büyükelçiliği’nin himayesinde kurulmuş bir işadamı derneği; Türkiye-Ukrayna arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da artması, derinleşmesi için çalışan bir işadamı organizasyonudur. Bu amaca yönelik olarak Ukrayna’nın bilinirliği ve imajının Türkiye’de, Türkiye’ninkinin ise Ukrayna’da güçlenmesi için çalışma yürütüyor, her yıl çok sayıda forum, yuvarlak masa toplantısı, konferans düzenleyerek iki ülkenin işadamları ve iş dünyasının
30 www.isifed.org.tr
Sayı:17
temsilcilerini bir araya getiriyoruz. Bu çalışmaların en çarpıcılarından biri 2016 yılı Haziran ayında Türkiye’nin sanayi merkezi Kocaeli’de düzenlenen ve iki ülke arasındaki ilk sanayi forum olma özelliğine sahip Türkiye-Ukrayna Sanayi Forumu oldu. Foruma 60’ın üzerinde Ukraynalı işadamı katılırken, dönemin Ukrayna Türkiye Büyükelçisinin ifadesiyle, ‘iki ülke ilişkilerinin 25 yıllık tarihinde ilk kez tek seferde bu kadar kalabalık bir Ukrayna işadamı heyeti Türkiye’yi ziyaret etti’. Dört gün süren forumda Türkiye’nin Ukrayna’nın hızla büyüme ve kalkınma sürecinde bir model olarak katkıda bulunabileceği, organize sanayi bölgeleri, teknoparklar, serbest ticaret bölgeleri ve kamu-özel sektör işbirliği (PPP) projeleri işadamları ve bürokratlardan oluşan Ukrayna heyetine pratik uygulamalar olarak gösterildi. T.C. Sanayi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı’ndan ayrı ayrı uzmanlar, katılımcılara bu konularla ilgili yasa, yönetmelik ve uygulamalara dönük sunumlar gerçekleştirdiler.
Ukrayna’nın yatırımcılara tanıtılması çalışmaları yaygın şekilde sürüyor
TUID, 2014 sonrası, Ukrayna’nın eşsiz yatırım fırsatları sunduğunun bilinciyle hareket ederek, yalnız 2016 yılı içerisinde Türkiye’nin yedi farklı şehrinde Ukrayna ile ilgili 10 adet konferans, yuvarlak masa toplantısı ve forum gibi etkinlikler düzenleyerek yeni Ukrayna’nın Türk işadamları ve yatırımcılar tarafından doğru bir biçimde tanınması ve özellikle hafif sanayi üretimi, tarım, IT ve enerji gibi sektörlerde Türkiye’den Ukrayna’ya yatırım çekilebilmesi için roadshow‘lar düzenledi. Ukrayna’daki değişim ve gelişimin daha iyi anlaşılabilmesi, ülkenin Türk kamuoyun etkin bir biçimde tanıtılabilmesi için ayrıca Türkiye’den ulusal televizyon kanalları ve gazetelerden program yapımcıları, gazeteciler, Ukrayna’ya periyodik olarak davet edilerek, Ukrayna’nın ekonomisi, yatırım ve ticaret fırsatları, turizm ve kültür potansiyeli gibi alanlar üzerine program ve haber yapılması sağlandı. TUİD’in web sitesi www.tuid.org.ua yalnız bir işadamı derneği web sitesi değildir. Ukrayna
hakkında güncel olarak verdiği haberlerlerle ülke hakkında en yaygın Türkçe haber kaynağı haline gelmiştir. Sosyal medyada sahip olduğu 30 binin üzerindeki takipçiyle dünya üzerindeki Türk İşadamları Dernekleri arasında ise en çok takipçiye sahip dernek sitesi olmuştur.
Ukrayna Türk iş dünyası TUİD’e üye oluyor
Ukrayna’da 600’dan fazla Türk firması faaliyette bulunmaktadır. Toplam yatırım miktarı 2,5 milyar Doları bulurken, Türk müteahhitler ise bugüne kadar ülkede 6 milyar Dolar civarında taahhüt gerçekleştirmişlerdir. Türk iş dünyasının diğer başka ülkelerde genel olarak gördüğümüz yapılanmalarından farklı olarak Ukrayna’daki faaliyetleri yalnızca tekstil, inşaat, turizm, gıda gibi geleneksel sektörlerle sınırlı değildir. Telekomünikasyon, IT, ağaç işleme, sağlık, ilaç, plastik, perakende, makine gibi hemen hemen her sektörde Türk sermayesi Ukrayna ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca çokuluslu Coca Cola, BAT, Reckitt Benkiser, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, (EBRD) BASF, Hilton, Intercontinental, Colgate, P&G, Henkel, Beiersdorf gibi firmalar Türk yöneticiler tarafından yönetilmiş ya da yönetilmektedirler. Uluslararası Türk Ukrayna İşadamları Derneği 200’ün üzerinde üyeye sahiptir ve ülkedeki Türk sermayesinin yaklaşık yüzde 90’ı dernek bünyesinde temsil edilmektedir. Dernek üyeleri arasında Eczacıbaşı, Arkas Holding, bayrak taşıyıcı havayolu şirketimiz Türk Havayolları, Ukrayna’daki en büyük Türk
bankası Credit Europe, mobil cep telefonu operatörü Lifecell, Onur İnşaat, Dalgakıran, Nobel İlaç, Colin’s, Evyap gibi Türkiye’nin önde gelen kurum ve şirketlerinin yanı sıra uluslararası grupların ülkedeki Türk yöneticilerinin de birçoğu bulunmaktadır. Bununla birlikte sektör ve büyük küçük firma ayrımı yapılmadan kapsayıcı biçimde ülkedeki Türk firmaları ve Türkiye ile iş yapan Ukrayna firmaları dernek üyeliğine kabul edilmiştir.
Ukrayna iş dünyası ile ilişkiler…
Ülkede yabancı sermayeli kuruluşlar arasındaki iletişimin gelişmesi, ilişkilerin güçlenmesi, işadamı ve expatların birbirlerini daha yakın tanıması amacıyla, TUİD ve diğer ülke işadamı dernekleri arasında işbirliği zemini oluşturulmuştur. Ukrayna içersinde ACC, (American Chamber of Commerce) Alman-İtalyan-Polonya-Çin işadamı dernekleriyle, Uluslararası Ticaret Odası, (ICC) Britanya Ukrayna Ticaret Odası, (BUCC) Ukrayna Sanayi ve Ticaret Odası (TPPU) gibi kurumlarla ortak organizasyonlara imza atılmıştır, atılmaktadır. EBA (European
Business Association) ve UNDP (United Nations Development Programme)’nin ortak organizasyonu ile Kiev’de bir iş forumu gerçekleştirilirken, EBRD, OECD, Ukrayna Business Ombudsman Konseyi gibi kuruluşlarla işbirliği yapılmaktadır. Ukrayna’yı ziyaret eden, Türkiye’deki Sanayi ve Ticaret Odaları’nın heyetleri, farklı sektörlerin dernekleri, TİM delegasyonları, TÜRKONFED gibi konfederasyonlar, programlarına TUİD genel merkezi ziyaretlerini mutlaka eklemektedirler. Burada Ukrayna’daki yatırım ve ticaret imkânlarıyla ilgili potansiyel Türk yatırımcılara ve işadamlarına Ukrayna ekonomisi hakkında ayrıntılı sunumlar yapılmaktadır. TUİD, TÜRKONFED’in ilk uluslararası federasyonu olan TÜRKONFED International’ın fikri projesinin oluşmasına öncülük etmiş ve federasyonun kuruluşunda kurucu üye olarak yer almıştır. Uluslararası Türk Ukrayna İşadamları Derneği yaptığı faaliyetlerden sonucunda yalnız Orta ve Doğu Avrupa’da değil, genel olarak yurtdışındaki en başarılı Türk işadamları derneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu başarı kuşkusuz sebepsiz değildir. Ukrayna demokratik, özgür ve istikbal vaat eden bir Avrupa ülkesidir. Türkiye ile mükemmel ekonomik ve siyasi ilişkilere sahip dost ve komşu bir ülkedir. Bu nedenlerden dolayı Türk işadamları bu ülkeye güvenle yatırım yapmış ülkede güçlü bir Türk iş dünyası oluşmuştur. Aynı şekilde çokuluslu firmalarda çalışan üst düzey Türk profesyoneller de Ukrayna’da saydığımız nedenlerden dolayı ülkede severek çalışmakta ve Ukrayna Türk iş dünyasına büyük katkıda bulunmaktadırlar. www.isifed.org.tr
Sayı:17
31
GÜNDEM
Bu sene iklim müzakerelerinde ileriye doğru iki önemli adım atıldı: “kömürden çıkış” ve “ortalama sıcaklıktaki artışı endüstri öncesi düzeylerin 2 derece üstünün çok aşağısında tutmak ve sıcaklık artışını endüstri öncesi düzeylerin 1,5 derece üstüyle sınırlamak”…
İklim Zirvesi’nde bugünü ve geleceği etkileyen kararlar konuşuldu Dünya liderlerini bir araya getiren Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi, Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleşti. Bugünü ve geleceği etkileyen kararların alındığı zirve öncesinde sivil toplum kuruluşlarının (STK) iklim adaletine dikkat çekmek için düzenlediği iklim eylemi, birbirinden renkli gösterilere sahne oldu.
İ
klim Zirvesi olarak bilinen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 23. Taraflar Konferansı, 6-17 Kasım tarihleri arasında Almanya›nın Bonn kentinde düzenlendi. Toplantıya katılmak üzere Bonn’da bulunan TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler
Almanya’nın Bonn kentinde 7 Kasım
Bölüm Başkanı Özgül Erdemli Mutlu, 2017’de düzenlenen COP 23 Birleşmiş “İklim Zirvesi 4 Kasım’da geniş Milletler İklimöncesi, Değişikliği Konferansı’nda katılımlı bir iklim eylemi gerçekleştirildi. Suriye delegasyonu, Paris iklim anlaşmasını imzalamayı kabul etti. Dünyanın farklı yerlerinden gelen binlerce 32 www.isifed.org.tr
Sayı:16
kişi farklı dillerde hep bir ağızdan ‘fosil yakıtlara hayır’ mesajı verdi. 6 Kasım’da başlayan İklim Zirvesi tüm dünyanın gündeminde önemli bir yer tutuyor. Sivil toplum ile kamu diyaloğu açısından fırsatlar sunan zirve sırasında Türkiye’den gelen sivil toplum temsilcileri bir taraftan müzakereleri izlerken diğer taraftan yan etkinlikler düzenliyor ve Türkiye heyetine yönelik temaslarda bulunuyor. Bu kapsamda TEMA Vakfı’nın da sekretaryasını yürüttüğü ve 12 STK’nın oluşturduğu İklim Ağı olarak 8 Kasım ve 16 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz panellerde, karar alıcıları fosil yakıtlardan vazgeçerek iklim değişikliğine karşı harekete geçmeye çağırdık” dedi. İKLIM DEĞIŞIKLIĞININ ÇEVRE HAKKI BOYUTU VAR İklim Zirvesi boyunca devletler, tüm canlıların bugününü ve geleceğini etkileyen kararlar aldılar. Bu nedenle zirveye katılan sivil toplum temsilcileri, iklim değişikliği ile ilgili acil atılması gereken adımlara, özellikle en büyük
karbon salımına neden olan kömürlü enerji politikalarından vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çektiler. İklim değişikliğinin çevre hakkı boyutu da sivil toplum temsilcilerinin dikkat çektiği bir diğer nokta olarak öne çıktı. Çevre hakkı açısından bakıldığında iklim değişikliği, insanların sağlıklı çevrede yaşama haklarını ellerinden alıyor ve iklim adaletsizliğine neden oluyor. Dünya genelinde iklim değişikliğine en az katkısı olan toplumlar, bu durumdan en fazla etkilenen kesimi oluşturuyor. KENTLERIN IKLIM DEĞIŞIKLIĞINE UYUMDAKI ÖNEMI TARTIŞILDI İklim Zirvesi kapsamında İklim Ağı tarafından 8 Kasım’da “Devlet Dışı Aktörlerin Paris Sonrası Dönemdeki Artan Rolü: İklim Değişikliğinin Sebebi ve Çözümü Olarak Kentler” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Panelde kentlerin iklim değişikliğine uyum ve azaltım konusundaki rolleri irdelendi. Ayrıca panelde iklim değişikliği etki ve risklerinin yoğunlaştığı kentsel alanların uyum konusundaki önemi tartışıldı.
KOBİ’CE
KOBİ’lere verilecek destekler
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) 2018 yılında da KOBİ’lere destek vermeye devam edecek. Daralan ve sıkışan piyasaları rahatlatmak için 1,5 milyar Lirası hibe olmak üzere 1,7 milyar Lira destek verecek. KOBİ DESTEKLERİ
Mustafa Pamukoğlu KOBİ NEDİR?
Cirosu 40 milyon TL’den ve çalıştırdığı kişi sayısı 250’den az olan işletmeler KOBİ sayılır. KOBİ’ler aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır.
Mikro işletme: On kişiden az yıllık çalışan
istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri bir milyon Türk lirasını aşmayan işletmeler.
Küçük işletme: Elli kişiden az yıllık çalışan
istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri sekiz milyon Türk lirasını aşmayan işletmeler.
Orta büyüklükteki işletme: İki yüz elli
kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri kırk milyon Türk lirasını aşmayan işletmeler. Bu tanımlama 2012’de yapıldığından rakamların revize edilmesi gerektiği 40 milyon Lira ciro tutarının enflasyon karşısında artırılması gerektiği söyleniyor. AB’inde bu rakam 40 bin Avro.
2018 yılı Bütçesinde KOSGEB’e destek vermesi için 1,7 milyar TL ödenek ayrılmış durumda. Bunun 700 milyon TL’si kredi faiz desteği olmak üzere toplam geri ödemesiz destek tutarı 1,5 milyar TL olacak. 200 milyon TL’de geri ödemeli desteklerden oluşuyor. Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı (Teknoyatırım) çerçevesinde 2018’de orta ve ileri teknoloji üreten KOBİ’lere yatırımları için destek verilecek . Bu desteklerle KOBİ’ler yüksek katma değerli ürünlere yöneltilmek isteniyor. İthalatı yüksek ürünleri Türkiye’de üretmek ve dolayısıyla cari açığı azaltmak için Stratejik Ürün Destek Programı da yürürlüğe giriyor. Bu desteklerle KOBİ’lerin büyük işletmelerle ortak hareket edebilme yeteneğinin sağlanması isteniyor.
Destekler şu başlıklardan oluşuyor: • • • • • • • • • •
KOBİ’LERİN ÖNEMİ
Esnaf ve sanatkarların çoğunluğunu oluşturan KOBİ’ler çalışan sayısı bakımından toplam işletmelerin yüzde 99.8’ini, istihdamın yüzde 73.5’ini, katma değerin yüzde 53.5’ini,yatırımların yüzde 55’ini ve ihracatın yüzde 55.1’ini meydana getiriyor. Ancak KOBİ’ler küreselleşmeden kaynaklanan yüksek rekabete ayak uyduramıyor. Yeterli sermaye birikimine sahip değil. 34 www.isifed.org.tr
Sayı:17
•
Girişimcilik Destek Programı Genel Destek Programı İş Birliği Güç Birliği Destek Programı KOBİ Proje Destek Programı KOBİGEL-KOBİ Gelişim Destek Programı Ar-Ge, İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Programı KOBİ TEKNOYATIRIM-KOBİ Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı Gelişen İşletmeler Piyasası KOBİ Destek Programı Uluslararası Kuluçka Merkezi ve Hızlandırıcı Destek Programı TEKNOPAZAR-Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama Destek Programı Kredi Faiz Desteği
YERLİ VE MİLLİ ÜRÜN
Stratejik Ürün Destek Programı kapsamında yerli ve milli ürünler desteklenecek. İthal ettiği ürünü üreten KOBİ bu destekten yararlanacak. KOSGEB cari açığa neden olan ürünleri listelemiş bir durumda. Bu ürünlerin Türkiye’de üretilmesi için bu destekler veriliyor. Her bir KOBİ için bu destek tutarı 5 milyon TL. Eğer ürün özel bir ürünse bu 10 milyon TL’ye kadar çıkabilecek.
Üretmeden olmaz
KOBİ’ler ekonomimizin can damarları. Üretimi artırmak için KOBİ’lerin kaynak yönünden desteklenmesi gerekiyor. Cari açığı azaltmanın yolu stratejik ürünleri Türk markası olarak üretmek. Ancak bunun için özel sektörün yatırım yapması da şart. Öte yandan üretirken pazarlamayı da ihmal etmemek gerektiği ayrı bir tartışma konusu.
Desteklerin ekonomiye katkısı
Desteklerin kaynağı bütçe. Bütçe kaynaklarının başında vergiler geliyor. Bütçe giderlerinin vergiler ve diğer gelirlerle finanse edilemeyen kısmı (bütçe açığı) borçlanma ile karşılanıyor. Bu nedenle bütçede borçlanmaya veya vergi artışlarına neden olacak bu desteklerin iyi kullanılması ve ekonomiye katkı sağlayacak şekilde dağıtılması şart. Verilen destekler verimli ve yerinde kullanılmadığı takdirde ekonomimize ciddi bir yük oluşturacağı da açık.
HABER AJANSI
GYİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İlkay Demirdağ
İşverenler de AİLE İÇİ şİddete duyarlı olmalı Kadına yönelik şiddet, kadınların iş hayatını da etkiliyor. Şiddet gördüğünü saklayan ve bu nedenle iş performansı düşen kadınlar, bir süre sonra işverenler tarafından işten çıkarılıyor. Bunun sonucunda da kadınlar ekonominin dışına itiliyor. GYİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İlkay Demirdağ, “Şiddete uğrayan kadınlar işsiz kalınca daha korunmasız hale geliyor. Şirketlerin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Aile içi şiddet sadece toplumsal bir sorun değildir, aynı zamanda ciddi bir ekonomik kayıp yaratan bir iş ve işyeri sorunudur” dedi.
Orkİnos avlanma kotasında
zafer Türklerİn oldu
Akdeniz’de Orkinos avlanma kotası yüzde 40 arttı ihracat hedefi katlandı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri ile Türk su ürünleri sektörü temsilcilerinin yoğun çabası sonuç verdi. Fas’ta yapılan ve Akdeniz’de Orkinos avlanma kotasının artırılacağı ICCAT toplantısında Türk balıkçılarının 2018 yılı için avlanma kotası yüzde 40 artırılarak bin 414 tona çıkarıldı. Balıkçılar, kotaların ardından 2018 orkinos ihracat hedefini 100 milyon dolardan 130 milyon dolara çıkardı. Türkiye’ye ayrıca 2019 yılı için bin 824 ton, 2020 yılı için ise 2 bin 240 ton avlanma kotası verildi. Tüm ülkeler için 2018 kotası kesinleşirken, Bazı AB ülkelerinin ileriye yönelik genel dağılım oranına karşı çıkması üzerine 2019 ve 2020 kotaları, 5-7 Mart 2018 tarihlerinde Madrid’de yapılacak ara oturumda resmiyet kazanacak. Türkiye hem 2019 hem de 2020 kotaları konusunda geri adım atmayacak.
Mİnyatür robotlar Dr. Morgaine Gaye
Yenİ trend sİyah gıdalar olacak Sert kabuklu yemiş, kuru meyve, sebze ve kuru yemiş sektörünü buluşturan NFV EXCO, ikinci gününde Besin Fütüroloğu Dr. Morgaine Gaye’ı ağırladı. Öngörüleriyle atıştırmalık sektörüne ve dünyanın en önde gelen çok uluslu şirketlerine yol gösteren Morgaine Gaye; “Bugün tükettiğimiz gıda ürünleri önümüzdeki yıldan itibaren şekil ve renk değiştirecek. Tüketiciler artık hem göze hem midesine hitap eden ürünleri tüketmek istiyor. Üretimde de tüketimde de trendler değişecek. Siyah renkli dondurma, susam, pirinç, ekmek gibi ürünler yeni trend olacak. 10 yıl içinde bugün adını duymadığımız meyveler popüler olacak. Pestil modada kullanılacak. Gıda atıkları modaya kazandırılacak” dedi. 36 www.isifed.org.tr
Sayı:17
çİftlİklerdekİ tarım İlacı kullanımını azaltabİLİr Minyatür robotların çiftliklerde, tarımsal üretimde kullanılmalarının, üretimde kimyasal kullanımını ve gıda zayiatını azaltacağı, Birleşik Krallıktaki tarımsal işgücü kıtlığı gibi sorunları hafifleteceği ifade ediliyor. Çiftçi robotların, laboratuvar ortamında geliştirilmiş oldukları belirtiliyor ve mevcut durumda Birleşik Krallıkta ticari olarak satılmadıkları ifade ediliyor. Söz konusu robotların, en iyi ihtimalle, üç yıl içinde piyasada satışa çıkarılabileceği; fakat bunun için bile özel sektörde büyük miktarda yatırım ve yüksek düzeyde girişimcilik faaliyetlerinin yapılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Mevcut durumda tarım ilaçlarının tarlada yetiştirilen tüm ürünlere, püskürtme yöntemiyle sıkıldığı ve tarım ilaçlarının ihtiyacı olmayan bitkilere de püskürtüldüğü belirtiliyor. Kaynak: Guardian
SEKTÖRDEN
Emin Armağan Şakar
Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçılar Birliği (TET) Yönetim Kurulu Üyesi
ELEKTRIK ELEKTRONIK SEKTÖRÜ IHRACATININ
Yüzde 60’ı AB’ye
Ü
TET en fazla ihracatı gerçekleştiren birlik oldu
lkemiz ekonomisine yarattığı katma değer göz önünde bulundurulduğunda ihracatımızdaki önemi her geçen gün daha da ön plana çıkan “elektrik elektronik” sektörü, geçtiğimiz yıl yaşadığımız olumsuzluklara rağmen, üretim odaklı başarılı performansını devam ettiren ve ihracat hacmini artıran bir sektör oldu. 2016 yılında sektörümüzün ihracatı, 10,2 milyar Dolar, 2017 yılı üçüncü çeyrek sonu itibarıyla da 7,5 milyar Dolar olarak gerçekleşti. Elektrik üretim dağıtım ekipmanları ile birlikte Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçılar Birliğimiz üzerinden dört ana ürün grubunda takip ettiğimiz ihracat rakamlarını 2016 yılına kıyasla değerlendirdiğimizde; 2017 Eylül ayı sonu itibarıyla beyaz eşya yüzde 2,8 artışla 2,4 milyar Dolar tüketici elektroniği yüzde 3,6 artışla 2,07 milyar Dolar, kablolar yüzde 10 artışla 1,26 milyar Dolar ve son olarak elektrik üretim dağıtım ekipmanları ürün grubumuz yüzde 5 azalışla 1,8 milyar Dolar oldu. Toplamda miktarda yüzde 3,4, değerde yüzde 2 artışla 7,5 milyar Dolar olarak gerçekleşen bu ihracat rakamları çerçevesinde, 2017 yılının son aylarında
38 www.isifed.org.tr
Sayı:17
geçtiğimiz yıla göre ihracatımızın, hem miktar hem de değer olarak yükseliş trendinde olduğunu söyleyebiliyoruz. Sektörümüzün en güçlü olduğu pazarlar yakın coğrafyamızda yer alıyor, tüm sektör ihracatımızın yüzde 60’a yakını Avrupa Birliği’ne gerçekleştiriyoruz. Bununla birlikte elektrik üretim dağıtımda en güçlü pazarımız ise AB ile birlikte Orta Doğu. Geçtiğimiz yıl en çok ihracatı Suudi Arabistan, Almanya, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptık, bu yıl, bu ülkelere ilave olarak Irak ve İran’a ihracatımızı önemli ölçüde artırdık.
Sektör ihracatımızın yükselişine katkı sağlamak amacıyla 2011 yılından beri düzenlenen ticaret heyetlerimizle mevcut pazarlarımızın yanı sıra alternatif pazarlara yönelik faaliyetlerimizi sürdürüyor, Birliğimiz üyesi firmalarımızın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu heyetlerle onları farklı pazarlarla buluşturarak potansiyel müşterileriyle bir araya getiriyoruz. Hedef coğrafyalarımız olan Güney Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya ülkeleri kapsamında Ekonomi Bakanlığımızla birlikte, sadece bu yıl içerisinde, 10’dan fazla ülkeye ticaret heyeti gerçekleştirdik ve yıl sonuna kadar beş ülkeye daha, heyet gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ayrıca 2013 yılı sonundan itibaren hizmet sektörlerinin de iştigal sahamıza dahil edilmesiyle Elektrik Elektronik ve Hizmet ihracatçıları Birliği (TET) olarak ülkemizde en fazla ihracatı gerçekleştiren Birlik konumuna geldik. Bu çerçevede sektörel ayrım gözetmeksizin gerçekleştirdiğimiz heyetler, sanayi ve girişimci buluşmaları olan Ar-Ge proje pazarlarımız ve ihracata katkı sağlayacağını düşündüğümüz sektörel stratejilerin ortaya konmasına yönelik faaliyetlerimizle ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasında tüm gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz.
HAVACILIK Sierra Nevada Corporation’ın Dream Chaser® Uzay Uçağı, başarılı deneme uçuşuyla uzay yolculuğuna bir adım daha yaklaştı.
TÜRK ÇIFTE AIT UZAY UÇAĞINDAN
başarılı deneme uçuşu Dünyanın tek ticari uzay uçağı olan Dream Chaser, başarılı deneme uçuşuyla NASA’nın 2020’de planladığı uzay istasyonu yolculuğu için önemli bir aşamayı tamamlamış oldu. Uzay alanında dünyanın en yenilikçi 10 şirketinden biri olarak kabul edilen Sierra Nevada Corporation’a (SNC) ait Dream Chaser, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev yapan astronotlara bilimsel deneyler ve malzemeler taşıyacak.
S
PARKS, Nevada /14 Kasım 2017; Sierra Nevada Corporation’a (SNC) ait Dream Chaser uzay uçağı atmosferik serbest uçuş denemesini başarıyla gerçekleştirdi ve uzay yolculuğu operasyonu için önemli bir adım atmış oldu. Gerçek ölçekli Dream Chaser test uçağı, bir helikopterle kaldırılıp 3 bin 810 metreden (12 bin 500 ft) serbest bırakıldı ve California’daki Edwards Hava Kuvvetleri Üssü’ne otonom iniş gerçekleştirdi. Amerika’nın ilk uzay mekiği de ilk uçuş testini Edwards Hava Kuvvetleri Üssü’nde tamamlamıştı. Uzay programı için önemli bir kilometre taşı olan bu denemeyle, uçuşun kritik son yaklaşma ve iniş aşamasında Dream Chaser’ın performansı kontrol edildi ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan başarılı bir dönüş modeli oluşturuldu. Dream Chaser’ın 2020 gibi yakın bir tarihte, NASA’nın sözleşmesi kapsamında en az altı uçuş yapmak üzere uzay istasyonuna gitmesi planlanıyor. Dream
Chaser bu kapsamda Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev yapan astronotlara, çok kritik olan bilimsel deneyler ve gerekli malzemeleri ulaştırmadan sorumlu olacak. SNC’nin sahibi ve CEO’su Fatih Özmen, “Dream Chaser ekibinin sürekli mükemmel başarı sergilemesinden büyük gurur duyuyorum. Geleceği temsil eden bu
uzay uçağı, insanların uzayla etkileşimini değiştirme kabiliyetine sahip. SNC’nin özel ekibinin ve test sonuçlarının başarısı beni çok mutlu etti” dedi. SNC’nin uzay uçağı, Uluslararası Uzay İstasyonu’na gidip gelebilecek ve kapsüllerden farklı olarak her ticari havaalanına inebilecek dünyadaki tek uzay aracıdır. Ayrıca SNC, son dönemde NASA’dan iki yeni proje daha kazandı. Bu projeler, Ay’a ve Mars’a derin uzay yolculuğu yapabilmeye imkan verecek. Bu inovatif teknolojiler ve Dream Chaser, gelecek nesil uzay teknolojisini şekillendirecek önemli gelişmeler arasında sayılıyor. Fatih ve Eren Özmen ayrıca TRJet ve bölgesel yerli uçak projesi ile Türkiye’nin uzun zamandır hayalini kurduğu kendi yolcu uçağını tasarlama hedefini gerçekleştirmek için çalışıyor. Özmenler, 2015 yılında SSİK kararıyla Türkiye’nin Bölgesel Uçak Projesi kapsamında bölgesel jet uçağı üretmek üzere TRJet’i kurdu. www.isifed.org.tr
Sayı:17
39
PERAKENDE HABER
Lila Kağıt gözünü ilk 100’e dikti
G
eçmişi 100 yıla dayanan Lila Kağıt, 2016 yılında ilk 500 ihracatçı şirket arasına girdikten sonra hedef büyütüp, gözünü 2023 yılında ilk 100’e dikti. Sofia-Maylo-BerrakNua Professional markalarıyla tuvalet kağıdı, kağıt havlu, kağıt peçete ve kağıt mendil pazarında yer alan Lila Kağıt, 150 bin ton kapasiteyle Türkiye, Doğu Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslar ve Afrika bölgelerinde tek kampüs içindeki
en büyük kağıt üretim tesisine sahip. 2017 yılında aldığı birleşme kararıyla Marmara Pamuklu Mensucat ve Lila Kağıt’ı tek çatı altında toplayan grup, tüm faaliyetlerine Lila Kağıt olarak devam ediyor. Bu yıl üretim kapasitesini yüzde 200 artıran şirket ithalattan fazla ihracat gerçekleştiren sektördeki tek firma olarak 63 ülkeye, 100 milyon Doların üzerinde ihracat yaptı ve toplamda 300 milyon Dolar ciro hedefine ulaştı. Lila Kağıt’ın yeni hedefi, otomasyonu yüksek bir depo yatırımı yapmak…
Lila Kağıt Genel Müdürü Alp Öğücü
Her 100 Alman’dan 10’unu Türk hazırgiyim sektörü giydiriyor
T
ürk Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörü’nün, Almanya’nın Avrupa’daki en büyük tedarikçisi olduğunu ve yüzde 10 pazar payına sahip olduğunu belirten Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Kızılgüneşler, dünya genelinde ise Çin ve Bangladeş’in ardından üçüncü sırada yer aldıklarını, Almanya pazarına yoğunlaşarak birinci sıraya çıkmak istediklerini kaydetti. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Tanıtım Komitesi Başkanı Elvan Ünlütürk de Avrupa’nın en büyük iplik, ev tekstili ve kumaş üretim kapasitesinin
40 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Türkiye’de olduğu söylerken, “Türkiye, dünyanın 3. büyük çorap, 6. büyük dokuma kumaşı, 5. büyük örme kumaş ve en büyük 4. havlu tedarikçisi. Dokuma halı üretiminde de dünya lideri ve 60 binden fazla giyim ve tekstil şirketi, 1 milyondan fazla kişiyi istihdam ediyor. Güçlü ve yaygın ulaşım ağına, hızlı moda için iyi düzenlenmiş iş modeline sahibiz. Ülkemizin, kendi koleksiyonlarını hazırlayabilen tasarım ofisleri olan ihracatçı firmaları sayesinde dört hafta içinde Avrupa’nın siparişlerini teslim edecek kapasitesi var. Otuz bir farklı şehirde 46 üniversitede moda tasarım ve 13 tekstil mühendisliği bölümü ile nitelikli iş gücünü barındıran bir endüstriyiz” dedi.
EKO-POLİTİK
Turan İşcan
İşcan Makine Yönetim Kurulu BaşkanıESİDER Yönetim Kurulu Üyesi
T
yeni pencere
ürkiye gibi hemen her gün şartların, konjonktürün ve siyasetin şok ve çarpıcı etkisine maruz kalınabileceği bir ülkede yaşamak; ticaret kurumları için ne zor! Düşünsenize; Sabah uyanıyorsunuz, şartlar değişmiş ve dün artık tarih olmuş. Öğlen biraz dalıyorsunuz, gözünüzü açınca kur değişmiş, erimişsiniz. Üstelik bütün bunlar tüm öngörülebilir iktisat kuramlarının dışında gelişmiş. Ben daralan iç pazarı; kronik global kriz sonrası tedbirleri; dünyanın kabuk değişimini, ağırlık merkezlerinin sektörel ve mali kaymasını geçtim. Sadece jeopolitik konjonktüre ve stabil siyasi döngüye odaklandım. Artık Türkiye’de hükümet eden ve ona alternatif politikaların başarısı, serencamı ve gelinen nokta itibarıyla durumu ortada. Güvenmek, arkamızı dağ gibi devletimize dayamak istesek de iyi niyetimiz karşılıksız kalıyor. Karşımızda maalesef iş dünyasının gerçeklerine eskisi gibi eğilmeyen, ‘idare’ makamına geçmiş, kendi sarmal ve komün doğrularıyla cedelleşen bir yapı
42 www.isifed.org.tr
Sayı:17
buluyoruz. Otoritede, artık eski empatiyi göremiyoruz. ‘Aynı geminin içinde biz bir ekibiz’ zihniyeti ve istişare yerine yeni, sübjektif doğrular oluşmuş durumda, ‘geminin kaptanı biziz, biz ne dersek o olur’ demeye getiriliyor. Görünen köy olarak bunu anlıyoruz. Fırtına kopunca da maalesef ekip olunmuyor. Eski defterler karışıyor. İyi günde ekipsen, omuz omuzaysan, ancak o ekip kötü günde de senin yanındadır. Dünya ve Türkiye jeopolitik-konjonktürü geçmek zorunda bırakıldığımıza göre; ticari kurumlar, bugünü ve geleceği için strateji geliştirmek zorunda. Artık büyük, küçük tüm ticari işletmeler, hala ayılmadı ise bir an önce durmalı, düşünmeli ve sağlığı için tedbirleri uygulamaya koymalıdır. Bütün karpuzlar tek koltukta fırtınalı bir gemide sallanırken, acil bir çıkış yolu bulmalıyız. Türk iş dünyası süratle reel sektörden, sanayiden kaçıyor. Rakamsal verilere değil, kimliğe ve hacme bakınız. Ağır sanayi, fabrika kuran fabrikalar yerine, yeni trend; arsa rantı-kat irtifası oldu. Zaten sanayi için ara eleman
politikasından da vazgeçildi; endüstri meslek liseleri yerini başka bir anlayışla değiştirdi. Sanayinin ara eleman için bastırdığı meslek lisesi talepleri ve idealleri artık dillenmiyor. O zaman çözüm önerim; 1) Yalnız sanayicilikten, üretmekten ve reel sektörden anlayanlar olarak; jeopolitikten ve konjonktürden etkilenip; içe kapanan değil, aksine dışa açılan bir yapıya bürünmeliyiz. 2) Yalnız Türkiye’de değil, seçtiğimiz başka bir üs ülkede de yoğunlaşan bir strateji içinde olmalıyız. 3) Yılmadan, bıkmadan siyasi otoriteye, milli sanayi ve sorunlarını anlatmaktan vazgeçmemeliyiz. Bu konuda sanayiciler ve işadamları birliklerini ve derneklerini çalıştırmalı ve dertlerimize ‘devlet baba’dan çareler aramaktan geri durmamalıyız. Ayrıca sık sık düzenleyeceğimiz toplantılarla birlik ve beraberlik vurgusunu, ihracat heyecanını tekrar tekrar yinelemeliyiz. 4) Unutulmamalıdır ki biz bu vatanın taşın altına elini koymuş, bilinçli sahiplerinden biriyiz. Geminin su almasına asla razı olamayız.
LOJİPORT
LİSANSLI DEPOLARIN ÖNEMİ VE
“Yeşil” lojistik İnsanlığın, hayatın her aşamasında olduğu gibi lojistik işinde de dünyayı daha yaşanılabilir kılma zorunluluğu bulunuyor. Bunun için de, hepimizin dünyaya gelecek nesillere bırakılacak bir miras gözüyle bakması gerekiyor. Selçuk Onur
D
selcuk@lojiport.com
eğerli İSİFED WORLD okuyucuları, Türkiye’nin 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin gerçekleşmesi sağlam bir lojistik altyapı kurulmadan mümkün değildir. Bu yalın gerçeğe inanan dergimizin yayın kurulu da, işadamlarımızın direkt irtibatlı olduğu lojistik sektöründeki gelişmelerin de duyurulmasını istedi. O nedenle, bundan sonraki sayılarda da sizinle buluşabilmek umuduyla MERHABA diyerek yazılarıma başlıyorum. Ülkemizde her yıl 2 milyar 100 milyon ekmek, 18 milyon 200 bin ton sebze ve meyvenin israf edildiğini biliyor muydunuz? Bunların ekonomiye kazandırıldığını bir düşünün! Ya da bu miktarın Afrika’nın açlıkla imtihan edilen yoksullara ulaştırıldığını… Lisanslı depoculuk, israfın önlenmesi ve değerlerimizin fire vermeden ekonomiye katılması için olmazsa olmaz bir uygulamadır. Ama sanırım biz bunu üreticilerimize anlatamadık. Örneğin, fındıkta lisanslı depo için Ünye ve Düzce pilot bölge seçilerek uygulama başlatılmıştı. Ünye’de 25 bin ton, Düzce’de 10 bin tonluk kapasite olmasına karşın, Düzce’de 900, Ünye’de ise yalnızca 35 ton fındık toplanabildi. Bu tür marjinal kararların arkasında sağlam durmak gerekir. Devlet, doğru bularak destekleyeceğini ifade ettiği böyle girişimleri gerçekten teşvik etmelidir. Çünkü, alışılmışı yok etmek zordur ve birileri mevcut düzenin değişmesini çıkarlarına halel geleceği endişesiyle istemez.
44 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Sebze ve meyvenin dörtte biri tüketilemeden kaybediliyor Meyve ve sebzelerde toplama sırasında yüzde 4-12, taşıma sırasında yüzde 2-8, pazara hazırlık evresinde yüzde 5-15, depolamada da yüzde 3-10 civarında israf yaşanıyormuş. Bunların tamamının çözümü lojistik aşamaları doğru kullanmaktan geçiyor.
Lisanslı depo ve soğuk zincir teşviki geliyor Geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in çağrısıyla Gıda Komitesi acil olarak toplantıya çağrıldı. Gıda Komitesi’nde son dönemdeki lisanslı depo sayısındaki artışın olumlu bulunduğu kaydedilerek, tarımsal ürünlerin taşınması için lojistik ve soğuk zincir alanında verilecek desteklerin hızlı şekilde
LOJİPORT
netleştirilmesi kararı alındı. Bu amaçla lojistik destekler için verilecek teşviklerin bütçesi hesaplanacak. İşte vizyon budur. Siyasi görüşlerini benimsersiniz ya da benimsemezsiniz ama ülkenin ayağa kalkması için atılan her adımı saygıyla karşılamalıyız.
Eğitim ve teşvik adımları aynı anda atılmalı Ürünü daha tarladayken doğru hasat etmesi gerektiği çiftçiye; ürünü çiftçiden satın alan aracının onu korumak için doğru lojistik yöntemlerle depolara; depodan markete taşınırken soğuk zincirin bozulmamasının ne kadar önemli olduğu taşıyana; marketten ürünü satın alan tüketicinin de soğuk ile donuk ayrımını yaparak doğru tüketim yöntemlerini kullanması gerektiği iyi anlatılmalıdır. İsrafın önüne geçilmesi ancak böyle mümkün olur.
Artık büyük firmalar, açtıkları lojistik ihalelerinde çalışacakları firmaları seçmek için ihale şartnamelerine çevreyle ilgili şartlar da koymaya başladılar. Lojistiğin olmazsa olmazı taşıma araçları her geçen gün “daha yeşil bir dünya” için emisyon salınımını minimuma indirme çalışmaları yapıyor ve sürekli yenileyerek sürdürüyor. Buradaki keramet, aslında yaptırımların bir sonucudur. Çünkü, Avrupalı diyor ki: “Euro normlarına uymayan aracı ülkeme sokmam” yurtdışına çalışan lojistik kuruluşları da, ister istemez daha fazla ödemek zorunda kalsalar dahi bu yükümlülükleri kayıtsız şartsız yerine getirerek, araç alımlarını daha pahalı olmasına karşın, bu yönde yapıyor.
Türkiye’nin çocuklarına mirası da “yeşil” olmalı
Avrupalı, karayollarından geçme şartını Euro 6 araçlara kadar yükseltiyor, şartlara uymayan gemileri imanlarına sokmuyor ama bizim karayollarımızda Euro normlarına haiz olmayan eski Demirperde ülke araçları cirit atabiliyor. Ya da 40 yaşındaki Rus gemileri hala Karadeniz’de ticaret yapabiliyor. Olması gereken, dünyaya tam anlamıyla küresel olarak bakabilmektir. Böyle olduğunda, kuralları sınırlarla çizmek yerine, global kurallarla belirleyeceğiz. Bu da bize çocuklarımıza bırakacağımız daha “yeşil” bir dünya olarak geri dönecek. Saygılarımla.
“Yeşil lojistik”te biz de Avrupalı kadar seçici olmalıyız Bir de, dünyanın geleceği için çok önemli sayılması gereken “Yeşil lojistik” kavramı var. İnsanlığın, hayatın her aşamasında olduğu gibi lojistik işinde de dünyayı daha yaşanılabilir kılma zorunluluğu bulunuyor. Bunun için de, hepimizin dünyaya gelecek nesillere bırakılacak bir miras gözüyle bakması gerekiyor.
www.isifed.org.tr
Sayı:17
45
SEKTÖRDEN
TEKSTIL SEKTÖRÜ VE IHRACATINDA Mustafa Balkuv
Ç
Türkiye Triko Sanayicileri Derneği TRİSAD Başkanı
eşitli nedenlerden ülkemiz zor zamanlardan geçiyor. Komşularımızda uzun zamandır devam eden çatışma ve savaş ortamı, AB ve ABD ile yaşadığımız siyasi gerilimler ve daha fazlası önemli sorunlarımız olarak görünüyor. Yaşadığımız tüm bu olumsuz gelişmeler sonucunda ne yazık ki hazır giyimde önemli ölçüde kan kaybettik. 1980’lerden beri dünyanın en büyük 10 ihracatçısı arasında yer alan Türkiye’nin ihracatı son 10 yılda dünya ortalamasının sadece yarısı kadar büyüdü ve dünya hazır giyim ihracatından aldığımız pay yüzde 4,2 den yüzde 3,3’e düştü. İhracatçılarımızın hızlı teslim ve tasarım kabiliyetleri, Avrupalı alıcıların Türkiye’yi farklı bir yere konumlandırmasına yardımcı olmasına rağmen, en büyük ihracat pazarımız olan AB’de payımız küçüldü. Son 10 yılda dünya hazır giyim ihracatından aldığımız pay sabit kalsaydı, 2015’te yılık ihracatımız 15 milyar Dolar yerine yaklaşık 20 milyar Dolar olacaktı ve sektörde çok daha fazla istihdam yaratacaktı.
Yabancı markaların yerli fason üreticilerine yurt dışında devlet desteği yok Dünya hazır giyim ihracatı son 10
46 www.isifed.org.tr
Sayı:17
son durum yılda ortalama yıllık bazda yüzde 5,1 büyürken, Türkiye ihracatı aynı dönemde sadece yüzde 2,6 büyümüştür. (Örme ürünlerindeki büyüme, örülmemiş ürünlerden daha hızı olmuştur.) Dünya ihracat pazarlarında sıralamada ilk üç sırada Çin, Bangladeş ve Vietnam’ın ticaret fazlası bakımından en önde geldiği düşünülürse ve geçmişten günümüze birikim ve kazanımları da hesaplanırsa, kaybettiklerimizi kazanmak adına her şey yapılmalıdır. Ancak, yabancı markalar için yurtiçinde fason olarak üretilen ürünlerin reklam, tanıtım pazarlama ve kira giderleri, yurt dışında ofis ve showroom açılmak istendiğinde, devlet destek vermemektedir. Bu durumda ülke ekonomisine ve istihdama büyük fayda sağlayan sektörün rekabetçi gücünü koruyabilmesi için desteklenmeye ihtiyacı vardır. Bilhassa entegre tesisleri bulunan firmaların fason üretim yaparak ihracat gerçekleştirdikleri ülkelerde kendi tasarım ve koleksiyonlarını sergileyerek aktif pazarlama faaliyetinde bulunmaları gerekmektedir. Özellikle son yıllarda ülkemize hemen hemen hiçbir yabancı alıcı gelmediği düşünüldüğünde bu ihtiyaç son derece anlamlı hale gelmiştir. Bu firmaların sınırlı olmayıp, yeni pazarlar ve müşteriler için ihracat yapmadıkları ülkelerde de kendi ofis ve showroomlarını oluşturarak reklam tanıtım faaliyetleri yapmalarına imkân sağlanmalıdır.
Bu gereklilikten yola çıkarak, ihracatta devlet destekleri konusunda bazı tebliğ ve tebliğin uygulama yönetmeliğinde revizeler yapılması, imalatçı-ihracatçı firmalarımızın devletimizin gücünü arkalarında hissetmelerine ve bu moralle daha fazla pazarlama faaliyetinde bulunmasına, bunun sonucunda da daha fazla katkı sağlayarak önemli değer yaratmasına vesile olacaktır. Sanayicilerimizin elinde bulundurdukları kaynaklar ve bilgi birikimi gerçekten bölge ülkelerde bulunmayan hazinedir. Bu hazinenin farkında olunması ve doğru değerlendirilmesi hem sanayicimize, hem ülkemize fayda getirecektir. Her yıl ülkemizde büyük markalar için üretilen milyonlarca ürünün üzerindeki etiketlerde ‘Made in Turkey’ ibaresi olması, ülkemizin imajına da büyük fayda sağlamaktadır. Turquality firma olmanın yolu buradan geçmektedir.
MUSTAFA BALKUV KİMDİR?
1952 yılında İstanbul’da doğdu. Lİse eğitiminden sonra, 1949 yılında faaliyetine başlamış olan Balkuv Triko’nun ikinci kuşak olarak başına geçti, halen bu görevini sürdürüyor. Biri doktor, biri işletmeci iki kız çocuğu babası ve üç torun sahibi. Türkiye Triko Sanayicileri Derneği başkanı, Moda ve Hazır Giyim Federasyonu kurucu yönetim kurulu üyesi, İstanbul Ticaret Odası meclis üyesi, TİM genel kurul üyesi, TOBB genel kurul üyesi, TRİSAD Tekstil Teknolojileri Meslek Lisesi sektör temsilcisi ve başkanlığı görevlerini halen yürütüyor.
FİNANS
Cari işlemler açığı
Kasım’da açıklandı Türkiye’nin cari işlemler hesabı, eylül ayında 4 milyar 527 milyon Dolar açık verdi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre, cari işlemler açığı, eylülde bir önceki yılın aynı ayına kıyasla 2 milyar 934 milyon Dolar artarak 4 milyar 527 milyon Dolar düzeyinde gerçekleşti. Böylece 12 aylık cari işlemler açığı 39 milyar 267 milyon Dolar oldu.
T
ürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Eylül 2017 dönemine ilişkin ödemeler dengesi verileri açıklandı. Buna göre, cari işlemler açığı eylülde bir önceki yılın aynı ayına kıyasla 2 milyar 934 milyon Dolar artarak 4 milyar 527 milyon Dolar düzeyinde gerçekleşti. Bunun sonucunda, 12 aylık cari işlemler açığı 39 milyar 267 milyon Dolar oldu. Söz konusu gelişmede, ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığının bir önceki yılın aynı ayına göre 3 milyar 406 milyon Dolar artarak 6 milyar 666 milyon Dolara ve birincil gelir dengesi açığının 171 milyon Dolar yükselerek 1 milyar 73 milyon Dolara ulaşması etkili oldu. Hizmetler dengesi altında
seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler, bir önceki yılın aynı ayına göre 661 milyon Dolar artarak 2 milyar 686 milyon Dolara yükseldi. Birincil gelir dengesi kalemi altında yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar, eylülde bir önceki yılın aynı ayına göre 150 milyon Dolar artarak 990 milyon Dolar oldu. Aynı dönemde, İkincil Gelir Dengesi kalemi kaynaklı girişler 50 milyon Dolar artarak 198 milyon Dolara ulaştı. AA Finans Cari İşlemler Açığı Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler, eylülde cari işlemler açığının 3,9 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşeceği tahmininde bulunmuştu. Öte yandan, ağustos ayı cari açık verisi 1 milyar 237 milyon Dolardan 975 milyon Dolara revize edildi. www.isifed.org.tr
Sayı:17
47
FİNANS HABER
TCMB Beklenti Anketi sonuçları açıklandı Katılımcıların 2017 yılsonu döviz kuru (ABD Doları / TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 3,72 TL iken bu anket döneminde 3,86 TL’ye yükseldi. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 3,88 TL ve 4,08 TL olarak gerçekleşti.
K
atılımcıların cari yılsonu TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,89 iken bu anket döneminde yüzde 10,68’e yükseldi. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 8,52 iken bu anket döneminde yüzde 8,65 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde Yıllık Enflasyon Beklentileri 7,98 ve yüzde 8,25 olarak gerçekleşti. Katılımcıların cari yılsonu TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,89 ENFLASYON BEKLENTILERI iken bu anket döneminde yüzde 10,68’e Aylık Enflasyon Beklentileri yükselmiştir. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi 2017 yılı Kasım ayı için tüketici bir önceki anket döneminde yüzde 8,52 enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki iken bu anket döneminde yüzde 8,65 anket döneminde yüzde 0,60 iken bu olmuştur. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise anket döneminde yüzde 0,75 olmuştur. aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde Aralık ayı TÜFE beklentisi aynı anket 7,98 ve yüzde 8,25 olarak gerçekleşmiştir. dönemlerinde sırasıyla yüzde 0,51 ve yüzde 0,43 olmuştur. 2018 yılı Ocak ayı 12 AY VE 24 AY TÜFE beklentisi ise yüzde 1,27 olarak SONRASI ENFLASYON gerçekleşmiştir (Grafik 1 ve 2).
BEKLENTILERININ DAĞILIMLARI 12 Ay Sonrası Enflasyon Beklentileri
2017 yılı Kasım ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 17,2 olasılıkla yüzde 8,00-8,49 aralığında, yüzde 27,7 olasılıkla yüzde 8,50-8,99 aralığında, yüzde 24,1 olasılıkla ise yüzde 9,00-9,49 aralığında artış göstereceği öngörülmektedir (Grafik 4).(1) Aynı anket döneminde nokta tahminlere(2) göre ise katılımcıların yüzde 22,1’inin 12 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentilerinin yüzde 8,00-8,49 aralığında, yüzde 42,7’sinin beklentilerinin yüzde 8,50-8,99 aralığında, yüzde 14,7’sinin beklentilerinin ise yüzde 9,00-9,49 aralığında olduğu gözlenmektedir. (Grafik 5). 48 www.isifed.org.tr
Sayı:17
24 Ay Sonrası Enflasyon Beklentileri
2017 yılı Kasım ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 20,4 olasılıkla yüzde 7,50-7,99 aralığında, yüzde 25,9 olasılıkla yüzde 8,00-8,49 aralığında, yüzde 20,3 olasılıkla ise yüzde 8,50-8,99 aralığında artış göstereceği öngörülmektedir (Grafik 6).(1) Aynı anket döneminde nokta tahminlere göre (2) 24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 24,6’sının beklentilerinin yüzde 7,50-7,99 aralığında, yüzde 29,2’sinin beklentilerinin yüzde 8,00-8,49 aralığında, yüzde 20,0’sinin beklentilerinin ise yüzde 8,50-8,99 aralığında olduğu gözlenmektedir (Grafik 7).
Cari İşlemler Dengesi Beklentileri
2017 yılı cari işlemler açığı beklentisi, bir önceki anket döneminde 38,0 milyar ABD Doları iken, bu anket döneminde 39,1 milyar ABD Doları olmuştur. 2018 yılı car işlemler açığı beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 40,1 milyar ABD Doları ve 40,5 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir (Grafik 13 ve 14).
GSYH Büyüme Beklentileri
GSYH 2017 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 5,2 iken bu anket döneminde yüzde 5,5’e yükselmiştir. 2018 yılı büyüme beklentisi ise aynı anket dönemlerinde yüzde 4,3 ve yüzde 4,2 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 15 ve 16).
Döviz Kuru Beklentileri
Katılımcıların 2017 yılsonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 3,72TL iken bu anket döneminde 3,86TL’ye yükselmiştir. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 3,88 TL ve 4,08 TL olarak gerçekleşmiştir (Grafik 12).
www.isifed.org.tr
Sayı:17
49
DOSYA ESENYURT
Esenyurt İstanbul sanayisi’nin başkenti
“büyüklüğünü” koruyor
İstanbul sanayisinin üretim üssü olarak nitelenen İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt, iş dünyası için cazibesini katlayarak artırıyor. Yıllık 10 milyar Dolarlık ihracatıyla Türk ekonomisine katma değer sağlayan Esenyurt, gümrük, havalimanı, üçüncü köprüye yakınlığı gibi avantajlarıyla, İstanbullu sanayicilerin yüzde 28’ine de ev sahipliği yapıyor.
4 www.isifed.org.tr
Sayı:17
H
er yıl 60 bin kişi kadar göç alan Esenyurt, yüksek istihdam oranıyla tüm ilçeleri geride bırakıyor. Seksenli yılların ortasında sanayileşmeye başlayan ilçe, geçtiğimiz yıllarda yaklaşık 10 kat büyüyerek, İstanbul sanayisinin kalbine oturdu ve adeta başkenti oldu. Sanayi beldesi olması, büyük depolama ve üretim alanları avantajı, bölgenin cazibesini artıran etkenlerden. Hızlı konutlaşması sayesinde yoğun göç alması, sanayicilerin eleman bulma potansiyeline de önemli destek! Yaklaşık 800 bin nüfusa sahip olan Esenyurt, başta tekstil sektörü olmak üzere gıda, otomotiv, antrepo, ayakkabı, metal, kimya ve inşaat sanayisine ev sahipliği yaparak ‘ekonomi ve ihracatın kalbinin attığı yer’ olma niteliğini önemli ölçüde koruyor.
YEREL YÖNETIMLER-ÖZEL SEKTÖR IŞBIRLIĞI ESENYURT’A GÜÇ KATIYOR
Başta kaymakamlık, belediye ve emniyet teşkilatı olmak üzere idari kurumlar, Esenyurt’ta sanayicinin en büyük desteği. Türkiye’de örneğine az rastlanan, parmakla gösterilecek bir işbirliği sergileyen yerel yönetimler ve özel sektör, eğitim, istihdam, turizm, sağlık, spor gibi alanlarda yerel halk başta olmak üzere tüm İstanbul’a değer katıyor. Esenyurtlu işadamlarının bir araya gelerek kurdukları Esenyurt Sanayici ve İş Adamları Derneği (ESİDER) de üretimin, bölgenin refahı ve sağlıklı gelişmesi için ne denli önemli olduğunu her fırsatta anlatarak ve farklı projeler hayata geçiriyor; bölgenin gelişimi ve kalkınması için elini taşın altına koyuyor.
ESENYURT’UN GELIŞMIŞ VARLIKLARI
Garanti Koza tenis turnuvası vesilesiyle 60 adet tenis kortu yapıldı ve buralarda milli takıma sporcular yetişiyor. Biri İstanbulspor’a tahsis edilen iki tane stada sahip. Termal otelleri “sıcak su turizmi” ile şehir içinde sağlıklı keyif sunuyor. Belediyenin yaptığı kaplıca tesisleri dahil, yörenin kaynakları ‘en fazla minerala sahip yer altı suyu’ olma özelliği taşıyor. Esenyurt’ta halen beş adet termal otelin inşaatı devam ediyor. • 800 bin nüfusluk bir ilçe olsa da kozmopolitlikten uzak, herkesin birbirini tanıdığı bir yer olma özelliği taşıyor. Ayrıca İstanbul’da, Bakırköy’den sonra bağımlılar rehabilitasyon merkezinin olduğu tek ilçe Esenyurt. www.isifed.org.tr
Sayı:17
5
DOSYA SÖYLEŞİ / DERNEK’TEN
ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan
İŞADAMLARI YURT DIŞI PAZARLARINI GENİŞLETİYOR
ESİDER İSPANYA’DA
YENİ TICARI ORTAKLAR ARIYOR
İstanbul Sanayi Odası verilerine göre, İstanbul’da faaliyet gösteren kayıtlı 14 bin firmadan 3 bine yakını Esenyurt ve çevresinden. Türkiye’nin sanayisi, ihracatı ve yarattığı değerin yüzde 40 kadarı İstanbul’da gerçekleşirken, bunun da yüzde 10-12 civarındaki dörtte birlik kısmını Esenyurt ve çevresi yapıyor.
Y
urtiçi pazarının yanı sıra ihracatı da büyütmeyi hedefleyen Esenyurt Sanayi ve İş Adamları Derneği-ESİDER, İSİFED ile işbirliği içinde, Kasım ortasında İspanya’ya ticari bir seyahat düzenledi. Seyahat öncesi ESİDER Başkanı Ahmet Fevzi Torolsan’la 2017 yılını ve yeni yıl hedeflerini konuştuk…
komşularımızdan hem de senelerdir NATO ve başka platformlarda birlikte çalıştığımız ülkelerden farklı fikirler ortaya çıkmaya başladı. Bu da ister istemez ekonomi, ticaret ve sanayicileri etkiledi. Üretim, sanayi ve ticaret için yarınını görebilmek önemlidir. Dolayısıyla 2017 senesi 2016’ya oranla, siyasi olmasa da genel anlamda bir darbe vurdu ekonomiye.
2017 yılını sanayi dünyası açısından değerlendirir misiniz?
ESİDER ve üyeleri açısından 2017 nasıl geçti?
2017 yılında farklı olaylar üst üste geldi. Türkiye’de 2015’in etkisi devam ederken ve rehabilitasyon süreci gerekirken, bu sefer de uluslararası etkenlere maruz kaldık. Hem yakın 52 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Esenyurt bölgesi sanayicileri açısından aşağı yukarı Türkiye ile aynı seyretti ekonomik gidişat. ESİDER olarak bizler firmalarımızın imkânlarını ve pazarlarını geliştirebilmek, aktüel ortaya çıkan sorunlarda onlara bir ışık yakabilmek için
yurtdışına ticari seyahatler düzenlemeye, belli konularda seminer ve konferanslar vermeye devam ettik. Bu şekilde üyelerimize katkıda bulunduk.
Yani üyelerinize yeni pazarlar açıyorsunuz
Evet bunu çok önemsiyoruz. Üretmekten ziyade satabilmek, hatta piyasalarda malınızı gerçek değerinde pazarlamak çok önemli. Eskiden ürünü bulabilmek, üretebilmek için hammadde ve teknoloji elde etmek çok zordu. Çok şükür onları aştık. Şimdiki problemimiz gerçekten dünya piyasalarında sunabilecek kalitedeki ürünlerimizi, piyasalara değerinde satabilmek. Esenyurt’ta Türkiye’miz gibi iş dünyasının yüzde 80’inden fazlası KOBİ’lerden oluşuyor.
KOBİ dediğimiz firmalar da genelde ilk jenerasyon işyeri sahibi işin başındadır, çok yoğundur, dış ticaret, pazarlama gibi ayrı departmanları yoktur. Şirketle ilgili tüm problemlerle tek başına ilgilenmek zorunda kalınca genelde masa başında gömülüp kalıyoruz. Düzenlediğimiz iki-üç günlük ticari yurt dışı seyahatler işadamlarının hem dinlenmelerine hem de kendi büyükelçimiz, ataşemizle beraber o ülkenin ticaret ve sanayi odası, bakanlığı, üst düzey yetkilileriyle tanışmalarına vesile oluyor. Orada yerel bir Türk sanayi derneği varsa ziyaret edip bir nevi ticari kapı açmış oluyoruz başka ülkelere. Örneğin Romanya, Fas’ta yapılabilecek birçok şey olduğunu keşfettik gezilerimizle.
Bu ziyaretler ürün geliştirme, inovasyon gibi alanlarda firmalara fayda ediyor mu?
Her sektör için olmasa da genel anlamda tabii ki böyle bir şey var. Bazen sizin için çok basit ve kolay yaptığınız bir şeyin orada olmadığını, bilinmediğini ya da ihtiyaç olduğunu da görebiliyorsunuz. Yurtdışında iş yapabilmenin firmanıza o kadar uzak olmadığını fark ediyorsunuz. Büyük bir motivasyon oluyor bu durum iş adamlarına.
Hiç ticari ilişkiler geliştiren üyeleriniz oldu mu?
Tabii kesinlikle. Yurtdışında bazen numuneler bırakıyorlar, oradan gelenler, yazışmalar oluyor. Diğer taraftan sadece iş ilişkileri kurmak isteyenler katılmıyor bu gezilere. 15-20 farklı sektörden, kendi alanlarını iyi bilen arkadaşımızı seçiyoruz ve bunlar ilaç, sağlık, ambalaj, tekstil gibi sektörleri yurt dışı için yorumluyorlar. Biz de yazılarını dergimiz ve internet sitemizde yayınlıyoruz. Bunları okuyarak bize dönen firmalara aracı olup kontaklar kuruyoruz.
Dernekler ve federasyon üzerinden daha kolay yürüyor bu işler değil mi?
Tabii ki. Bizi tanıdıkları için bizim üzerimizden oraya başvurmaları çok daha kolay oluyor. Bir köprü oluşturuyoruz aslında. Gittiğimiz ülkelerin seçimi de çok önemli. Mesela Almanya’ya gitmiyoruz çünkü orayla zaten ilişkilerimiz güçlü. Başta yakın ülkeleri tercih ettik, Bulgaristan, Romanya, Balkanlar çok önemliydi; Kosova, Gürcistan da öyle. Ama mesela Fas’a da gittik çünkü Fas Türkiye için çok önemli bir ticaret noktası. Afrika’nın batı kapısı ve Batı Afrika ekonomik olarak biz Türk sanayicilerinin bilmediği kadar önemli bir yer.
ESİDER’in 2018 hedefleri neler?
Bizim bölgesel bir dernek olarak temel hedefimiz sanayiciye hayatı kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmak.
ESİDER üyeleri Romanya ticari heyet gezisinde.
Fevzi Torolsan: “Sanayiyi tek başına düşünmemek lazım, biz devletimizin sanayisiyiz.” KOBİ’lerin çeşitli seminerler ve bilgilendirmelerle zihnini açmak, ticari seyahatlere devam etmek. İ. Esenyurt Üniversitesi ile işbirliğimiz söz konusu. 2018’de ayrıca büyük bir fuar yapmak istiyoruz, tabi ki çatı federasyonumuz İSİFED ile birlikte… Kaymakamlık, Belediye ve ESİDER olarak güçlü bir işbirliğimiz var. Belediye başkanımız çok doğru yaklaşıyor, Esenyurt’un üretimine ülkenin üretimi gözüyle bakıyor. Bu konuda Esenyurt Kaymakamı Ekrem İnci Bey de çok özel bir insan. Bugün savaşlar fiziksel gibi görünse de asıl savaş ekonomide var. Herkes birbiriyle savaşıyor, Çin ABD ile ABD Rusya’yla, AB içindeki ülkeler birbirleriyle. Bu savaşta bizim milli bir bütünlük içinde kendi sanayimize, toprağımıza ve çevremize sahip çıkmamız lazım.
Esenyurt’ta atık ve çevresel etki yönetimi için neler yapılıyor iş yerleri bazında?
Ben tekstil sektörünü temsilen başından beri işin içindeyim. Bilhassa bizim sektörde sular renkli aktığı için atıkların kirlilik boyutu, fazla olmasa bile dikkat çekiyor. Esenyurt’taki kuruluşlar yeni olması sebebiyle İstanbul, hatta Türkiye’nin başka bölgelerine oranla mücahiz durumda. İSKİ ve Çevre Bakanlığı’nın gaz emisyonu denetlemeleri gayet yoğun. Çevre konusunda 90’lı yılların başından beri ülkemiz çok yol kat etti. Sanayicimiz bunun önemini anladığı gibi bu konuyu yöneten ve kontrol eden devletimizin unsurları da konuyu iyi öğrenmiş durumda. Sanayiciler yıllarca çevreyi kirleten kişiler olarak görüldü ancak bu istediği bir durum değildi. Şimdi zaten enerjide doğalgaz gibi daha az zararlı enerji türleri kullanılıyor.
Bölgenizde yabancı (özellikle Suriyeli) istihdamında artış var mı?
Var tabi. Son dönemde Esenyurt’a yerleşen zengin/fakir bir çok Suriyeli var. Bunların bir kısmı gayrimenkul satın alıp iş de kurdular bölgede. Resmi olmayan duyumlarımıza göre 100 binin üzerinde, hatta 200 binlere varan yabancı yerleşimci var Esenyurt’ta.
Bilim ve Sanayi Bakanlığı’ndan Eylül ayında, sanayide ithalatı azaltmak için ithal edilen 1000 ürünü yapması için 1000 KOBİ’ye büyük teşvikler verileceği açıklandı. Nasıl değerlendirirsiniz bu açıklamayı?
Genel anlamda hem açıklamayı hem de bakış açısını son derece olumlu değerlendiriyoruz. Sanayiyi içselleştirmekten, “biz sanayi ülkesiyiz”i gerçekten yaşamak ve söyleyebilmekten bahsediyoruz. Bin KOBİ’ye yerli üretim için teşvik nasıl uygulanacak nasıl sonuçlar verecek bizim için bu önemli. Ülkemizin bugün aşağı yukarı 200 milyar Dolar ithalatı, 150 milyar Dolar ihracatı var. Dolayısıyla biz her yıl 50 milyar Dolar dışarıya borçlanıyoruz. Bu rakam 10 senede 500 milyar Dolar eder. Bunun kesinlikle azalması ve pozitife dönmesi lazım. Yoksa özgür bir millet olma özelliğimizi kaybederiz.
“Dışa borçlanmayı azaltmada tasarruf akla gelen ilk tedbirdir ve bunu enerji giderleri başta olmak üzere, en iyi sanayi alanında yapabilirsiniz.”
www.isifed.org.tr
Sayı:17
53
DOSYA ESİDER HABER
ESENYURT ÜNIVERSITESI
ESİDER’i ağırladı
ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan ve Başkan Yardımcısı-İSİFED Başkanı Muammer Ömeroğlu, Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sudi Apak ve Mütevelli Heyeti Başkanı Orhan Özyurt ile üniversite işbirliğinde yürütülecek faaliyetleri görüşmek üzere bir araya geldi.
Y
apılan toplantıda uzun yıllarının sanayide geçtiğini ve kendisi için ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sudi Apak ve Orhan Özyurt, ESİDER’in çalışmalarını yakından takip ettiklerini ve destekçisi olduklarını ifade ettiler. ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan, sanayi ve üniversitenin ayrılmaması gerektiğinin altını çizdiği toplantı ile ilgili yaptığı değerlendirmede, ‘’Esenyurt İstanbul’un bir kenar bölgesi değil milyona giden nüfusu, içerdiği iş ve üretim kapasitesi ile artık kendi başına bir şehir haline gelmiştir ve hızla gelişmektedir. Bizler bu yönü ile Esenyurt’un imkânlarının gelişmesine, marka değerinin artmasına katkı sağlamanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. 54 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Çalışmalarımızı son yıllarda bölgemizde mevcut yakın ve hızlı kaynakları tanımaya, oluşturmaya, geliştirmeye yoğunlaştırıyoruz. Bu amaçla ilçemizde hemen yanı başımızda bulunan İstanbul Esenyurt Üniversitesi ile işbirliği yapıyoruz. Bölgemizde sanayi ve bilgi üretiminin daha başından entegre olarak gelişmesini sağlamak, ihtiyaçlarımıza uygun eğitimi ve elemanı birlikte şekillendirebileceğimiz, firmalarımız ile ilgili eğitimleri en kurumsal şekli ile sağlayabileceğimiz, üretim ve teknoloji geliştirme konularında partnerimiz haline getirebileceğimiz bir işbirliği ortamı için kollarımızı sıvadık. Yapılacak çalışmaların Esenyurt ve ülkemiz ekonomisi için hayırlı olmasını temenni ediyorum’’ dedi.
DOSYA SÖYLEŞİ
Esenyurt Kaymakamı Ekrem İnci
ESENYURT’UN DERT BABASI
Vatandaş kapısında kuyruk ESENYURT KAYMAKAMI EKREM İNCI’NIN MAKAMINA YAKLAŞINCA ŞAŞIRMAMAK MÜMKÜN DEĞIL ÇÜNKÜ VATANDAŞLAR KAPISINDA KUYRUKTA BEKLIYOR, HER BIRI FARKLI DERTTEKI INSANLARIN, ODASINA BIRI GIRIP BIRI ÇIKIYOR. ZIRA İNCI, HERKESIN DERDINI TEK TEK DINLEYEREK BIZZAT ILGILENIYOR.
E
krem İnci’ye koskoca Esenyurt yetmiyor, çevre ilçelerin vatandaşları da kapısını çalıyor. Eğitim ve istihdam, kadınların sorunları Esenyurt Kaymakamı’nın öncelikli ve hassas hizmet konuları. Belediye, ilçe emniyet müdürlüğü, yerel STK’lar, sanayici ve iş adamlarıyla kaymakamlığın birlikte yakaladığı örnek uyum, İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’un gelişiminin önemli kaynağı olmuş. Hizmet süresinin dolmasına son bir yıl kala, 20 olan muhtarlık sayısını 43’e çıkartan Esenyurt Kaymakamı Ekrem İnci’ye merak edilenleri sorduk…
Esenyurt’u kaymakamlığınız açısından nasıl tanımlarsınız?
Esenyurt geçen yılki adrese dayalı nüfus kayıt sistemi rakamlarına göre 795 bin 10 kişi ile şu anda İstanbul’un 39 ilçesi arasında en büyük, Türkiye’nin altıncı en büyük ilçesi. Nüfusumuz her yıl 50-60 bin civarında artıyor. İstanbul sanayisinin yüzde 28’ini oluşturan, Esenyurt-Kıraç-Hadımköy bölgesindeki 100 bin civarındaki büyük ölçekli fabrikanın da istihdamla bu artışa etkisi var. Yüzde 13-14 ile Türkiye’de rekor bir artış bu. Benim göreve başladığım 2013’ten beri durum böyle. İstihdam, ucuz konut üretiminin etkisiyle ve kiraların diğer ilçelere göre uygun olması sebebiyle Esenyurt’a
ilgi çok. İnsanların hem çalışıp hem de İstanbul’daki trafik problemine yakalanmadan evine gidebileceği yerlerden biri Esenyurt.
Konuta bağlı iş yerlerinde artış var o zaman Esenyurt’ta?
Tabi, kesinlikle. Esenyurt’ta ticaretin döndüğü belli bir merkez yok. Yedisekiz tane insanların bütün ihtiyaçlarını giderdiği AVM var. Sanayi vatandaşın her türlü ihtiyacını giderebileceği için kendisine yakın çeşitli merkezler oluşturmuş durumda. Bu durum bölgede yoğunlaşmayı önlüyor. Nüfusa bağlı işletmeler de tabi artıyor; arztalep meselesi bu. www.isifed.org.tr
Sayı:17
55
DOSYA SÖYLEŞİ
var. SAN-DER bir endüstri meslek lisesi yapıyor. Alt yapılı kalifiye ara elemana ihtiyacı var bölgenin, sanayide şu an bunun sıkıntısı çekiliyor. Türkiye’nin problemi aslında bu. İmam Hatip ve Anadolu liselerinin yanı sıra meslek liseleri de olmalı, TEOG konuşulurken bunu da göz önünde bulundurmalı.
Bölgede eğitimi çok fazla önemsiyor, “okumayan çocuk kalmasın!” diyorsunuz. Peki kadınların istihdamı için neler yapıyorsunuz?
Sosyal Yardımlaşma Vakfımızda İŞKUR’un bürosu bulunuyor. İŞKUR girişlerini biz yapıyoruz. Kaymakamlığımıza gelen 40 yaşın altında isteyen herkesi oraya kayıt ettiriyoruz. Ekonomik yardım yaptıklarımız da var ama İŞKUR kaydını şart koşuyoruz. Bir de Esenyurt Belediyesi İstihdam Merkezi (ESBİM) var. İşsiz olanlar oraya da başvurabiliyor. Hangi tür kurs talebi olursa Halk Eğitim Merkezinde eğitimler veriyoruz mesleğe yönelik. Zannediyorum şimdiye kadar 3 binden fazla kadını işe yerleştirdik. Belediye’ye zabıta yaptığımız kadın çalışan bile var. ESİDER ve bölgedeki iş adamlarına, muhtarlıklara ya da açılan birçok özel hastaneye
Sanayi ve sanayiciler açısından bölgeyi değerlendirir misiniz?
Esenyurt sanayi ile iç içe geçmiş durumda. Yıllar evvel sanayi bölgesi ilan edilmiş bir yer. Doğuş Grubu’nun merkezi, Mercedes-Benz fabrikası, insansız hava araçlarının üretimi, en önemli çikolata fabrikaları, Abdi İbrahim gibi ilaç sektörünün çoğu, Gezer, Vakko, LC Waikiki, Defacto hep burada. Adidas’ın ürünleri burada üretiliyor ve sportif markaların da aşağı yukarı hepsi Esenyurt’u tercih ediyor. Sırf Mercedes fabrikasında 5 bin kişi, Pelit Pastanesi’nde 4 bin kişi çalışıyor. Çin’in hızlı tren transformatörleri burada üretilip ihraç ediliyor. Her şeyi Çin yapıyor diyoruz ama bizim bölgemiz tam tersine Çin’e ihracatı çevirmiş durumda.
“İstanbul’un 350-400 bin çalışanı Esenyurt’ta” Çalışan göçünün etkisinden bahsetmek mümkün o zaman nüfusun hızlı artışında.
Tabi. Buna bağlı olarak 150 bin öğrenci 56 www.isifed.org.tr
Sayı:17
DOSYA SÖYLEŞİ
yönlendirdiklerimiz de oluyor. Her kaymakam girmez bu işe. Neticede burası istihdam bürosu değil ancak bana her gelene yardımcı olmaya çalışıyorum. İçlerinde Suriyeliler de var.
Sanayicilerin Esenyurt’u tercih etmelerinin sebepleri neler?
Esenyurt zamanında yeni yerleşim yeriyken bir sanayi bölgesi olarak gösterilmiş, konutlar daha sonra çoğalmış. Bölgenin stratejik bir özelliği Ambarlı Limanına yakınlığı. Gümrükleme avantajı var. Ayrıca büyük depoların, antrepoların çoğu burada.
ESİDER başta olmak üzere kaymakamlığınızın sanayicilerle ortak ne gibi çalışmaları var bölgede?
ESİDER, SAN-DER gibi derneklerle sürekli toplantılarla bir araya geliyoruz. Bazı fabrikaları şahsen ziyaret ediyorum. SAN-DER’le birlikte sanat okulu yapıyoruz. ESİDER’le istihdam ile ilgili bir çalışma yaptık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nu getirip bir program gerçekleştirdik. Her bölge iş adamlarıyla kalkınır. Özel sektör ne kadar özgür ve demokrat olursa o kadar topluma faydası olur. Teşvikler de çok fazla. İş adamlarımız son derece dinamik ve reel işler yapıyorlar.
Esenyurt Kaymakamı Ekrem İnci: “Esenyurt’un hizmet odaklı kamu kurumlarında kimse çalışmaktan dedikoduya fırsat bulamıyor.” Görev sürenizin dolmasına bir yıl kaldı. Sıra dışı kaymakam profilinizle neler kattınız dört yıl içerisinde ilçeye?
yerlere geziler düzenledik. Bunlar okula devam etmeyen çocuklardı. Böylece okullarına da devam etmeye başladılar. Aynı projenin Doğu ve Güneydoğu illerinde de uygulanması önerisini İç İşleri Bakanlığına sunduk, şu an sonucunu bekliyoruz. Hatta Avrupa Birliği projesi olmasını gündeme getirdik. Sadece bizim tespit edip kontrolümüzde olan 800 öğrenci var çeşitli sebeplerle mağdur olmuş. Esenyurt’ta Sosyal Yardımlaşma Vakfı ve Sosyal Hizmet Müdürlüğü son dört yılda bizim dönemimizde açıldı. Bize gelen, hangi ilçeden olursa olsun, her vatandaşın sorununa çare buluyoruz.
Bundan sonra neler olacak Esenyurt’ta?
Kanal İstanbul projesi olursa Küçükçekmece gölünden geçecek. İki hattan metro ulaşımına sahip olacak. Arnavutköy’de yapılan üçüncü havalimanı 15 dakikalık mesafede. Daha fazla insanı Esenyurt’ta yaşamaya teşvik edecek gelişmeler bunlar. Hareketli, sistemli, konut üretiminin fazla olduğu, kamu kurum ve kuruluşlarının uyum içinde çalıştığı bir yer olmaya devam edecek burası. Biz ilçe olarak 250 milyar Doları geçtik şu anda ihracat rakamında. İthalatı ihracatla karşılama oranımız arttı. (bu rakam ilçe olarak mı bakılacak) Ülkemiz çok iyi yerlere geldi, devlet henüz 19 yaşında ve bizim öncelikli yapmamız gereken toplumsal barışı sağlamak.
Esenyurt İlçe Emniyeti ve yerel STK’larla birlikte yürüttüğümüz önemli bir proje var; “Polis Yıldızı”. Sportif etkinlik ve eğitimle ilgili bizzat benim yaptığım ayrı bir proje daha var. İsmi önceleri “Taş Atan Çocuklar Projesi” idi. Kobani olaylarını biz de Esenyurt sınırlarında epey ağır yaşadık. Çok fazla olay çıktı. Olaylara katılan öğrencileri ve okullarını tespit ettik, psikologlarla rehber öğretmenlerin nezaretinde onları haftada iki gün düzenli yüzmeye gönderdik, çeşitli kurumları ziyaret ettirdik. Milli duygularını güçlendirecek
www.isifed.org.tr
Sayı:17
57
DOSYA SÖYLEŞİ
Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, 10 mahalleden 43 mahallelik dev bir ilçeye dönüşümün sırrını anlattı…
ESENYURT’UN BÜYÜK BIR KÖYDEN
modern bir kente dönüşüm hikâyesi
Yakın bir zamanda açılacak City Center isimli dev hizmet binasıyla Esenyurt’un belediye, kaymakamlık, emniyet, tapu, vergi dairesi ve nüfus dairesi bir araya toplanıyor. Son yıllardaki yoğun konut arzıyla hızlanan talebi karşılamakta zorlanan, konut talebinde Ankara-Çankaya’yı geçen ilçenin tapu dairesi ve diğer kamu hizmet birimleri yeni yerinde daha efektif bir hizmet sunacak. Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu ile kendi hizmet döneminin başlangıcı olan 2004’ten sonra alt yapı sorunları çözüme kavuşan ve hızla modern biçimde kentleşen ilçeyi konuştuk. İstanbul’ un en hızlı gelişen ve büyüyen ilçelerinden biri Esenyurt. Devir aldığınız Esenyurt’u ve şimdiki durumunu sizden öğrenebilir miyiz? Esenyurt 2004 yılında eski parayla 20 trilyon bütçeye, 220 bin nüfusa sahip İstanbul’un göbeğinde, hizmetten yoksun kalmış büyük bir köyü andırıyordu. Tek bir sağlık ocağı ile 220 bin kişiye hizmet edemeyen bir yer halindeydi. Kırk üç mahalleden oluşan Esenyurt şimdi 830 bin nüfusa sahip. 2004 yılında göreve geldiğimizde belde olan Esenyurt’un nüfusu 220 bin kişiydi 10 mahallesi vardı; şu anda 43 mahallesi bulunuyor. Biz, göreve geldiğimiz günden beri Esenyurt’un refahı ve huzuru için 58 www.isifed.org.tr
Sayı:17
çalıştık ve geleceğe yönelik çalışmalar yaptık. Ülkemizde kapalı pazar ve otopark sistemini hayata geçiren ilk ilçe biz olduk. Bizim sadece bir yıl sonrasını değil beş yıllık planlarımız doğrultusunda hareket ederek eğitimde, sağlıkta, sporda, sosyal ve kültürel alanda yaptığımız projelerle Esenyurt, İstanbul ve Türkiye’de örnek ilçe haline geldi.
Projelerinizden bahseder misiniz?
2004 öncesi çamur ve susuzluktan dolayı ilçe halkı büyük zorluklar çekiyordu. Bu sebeple bir kentte olması gereken temel ihtiyaçları acil olarak çözdük. Daha sonra vatandaşımızı dinledik ve onların isteği, talebi ve sorunları ne varsa bu yönde çalışmalarımıza başladık.
Göreve geldiğimiz günden itibaren önceliğimiz sağlık ve eğitim oldu. Türkiye’de ilk defa bir ilçe belediyesinin kendi bütçesi ile 330 yataklı Devlet Hastanesi, 30 yataklı Kızılay Hastanesi ve her mahalleye Aile Sağlığı Merkezi yaptırıldı. 2004’ten önce 19 okul vardı bizimle birlikte bir vakıf üniversitesi ve ilk-orta-lise olmak üzere 83 okul kazandırıldı Esenyurt’a.
Esenyurt’u ekonomisi ve ekonomik değerleri açısından değerlendirebilir misiniz? 2004 yılında önce bankaların bile gelmediği bir ilçe düşünün, şu an ise İstanbul’un en büyük bütçesine sahip bir belediye, aynı zamanda hem Türkiye içerisinden hem de ülke dışarısından
DOSYA SÖYLEŞİ yatırımcının güvenle bakıp parasını yatırdığı bir ilçe durumuna geldik. Tapu olarak en fazla işlem hacminin olduğu ilçe artık Esenyurt. Esenyurt’u İstanbul ve Türkiye’nin cazibe merkezi yapmak için çalıştık. Eskiden 20 milyon bütçesi varken şimdi 1 milyarın üzerinde bütçeye sahip oldu ilçe. Artık yatırımcıların ve yatırımların merkeziyiz. Ulaşım açısından E-5 ve TEM arasında olması, tarihi yarımadaya, havaalanı ve gümrük sahalarına yakınlığıyla sanayi, ticaret ve depolamada da önemli bir merkez burası. İhalesi yapılan metro ile birlikte iki yıl içerisinde İstanbul’daki metro ağına bağlanacak ayrıca. Hastaneler, üniversiteler, oteller, okullar, dört adet AVM, iki oto AVM, hepsi Esenyurt’ta. Kentin yüzde 80’i kentsel dönüşümü yerinde tamamladı, 20 bin civarında bina yıkıldı. 2004-2017 yılları arasında 28 bin 515 ruhsat verildi. 230 bin 343 konut, 14 bin 664 ticari, bin 453 adet sanayi (fabrika-depolama) tesisi üretildi. Yılda 50 binin üzerinde inşaat sektöründe çalışan vatandaşımız var. Toplam 10 yılda GSMH’ya üretilen pay 20 milyar Dolar dolayında.
Bölge sanayicisi ve iş adamları ile yaptığınız ortak çalışmalarınız var mı?
Bölge sanayicilerimizle birçok çalışmamız oluyor ama bunların en güzeli Esenyurt Belediyesi İstihdam Merkezi (ESBİM). Bu merkezimizle beraber vatandaşlarımıza iş imkânı, sanayicilere ve firmalara da işçi imkânı bularak, işçi ve işvereni buluşturuyoruz. Bölgemiz sanayi açısından İstanbul’un GSMH’sına yüzde 25, Türkiye’ninkine yüzde 4 katkı sunuyor. Önemli sanayi kuruluşları Esenyurt’tadır.
Esenyurt’un doğal termal kaynaklarının son derece değerli olduğunu, 2016 yılında ‘’Esenyurt’ un kaplıcalar diyarı olacak’’ beyanınızı biliyoruz. Gelinen noktayı ve kaplıca turizmi açısından doğal kaynaklarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz, Esenyurtlular bu kaynaklardan istifade edebiliyor mu?
İlçemiz sınırları içerisinde yer alan termal suyumuz ülkemizde yer alan termal sulardan 10 kat daha iyi değere sahip. Avrupa’da değer olarak ilk beşte yer alan suyumuz artık İstanbulluların ve Türkiye’nin tercih edilen en iyi termal suyu. 2016 yılı itibariyle belediyemiz bünyesinde iki termal tesisimizi vatandaşlarımızın kullanımına açtık. Birçok otel işletmesi de bölgemizde yatırım yapıyor. Bu projelerle beraber Esenyurt tam anlamıyla kaplıcalar diyarı olacak. Artık vatandaşlarımız yüzlerce kilometre uzağa gitmiyor ve
Necmi Kadıoğlu
evlerinin yakınında olan tesislerden yararlanmaktadır.
Esenyurt yoğun göç alan, İstanbul’un da en büyük ilçesi. Bu kadar hızlı nüfuslaşan bir ilçede belediyecilik faaliyetlerinde nelere yoğunlaşmak durumunda kalıyorsunuz? Esenyurt İstanbul’un en fazla nüfusuna sahip olan ilçesi. Bununla beraber halen devam eden bir nüfus akışı var. İstanbul’un en yüksek göç alan ilçesi durumunda. Bizim aldığımız göç sadece Anadolu’dan değil. İstanbul’un merkezi ilçelerinden, depreme dayanıklı, modern konut ve istihdam imkânları sebebiyle de yoğun şekilde tercih ediliyor. Bundan dolayı ayrı bir güç ve proje sarf etmek zorunda kalıyoruz. Her alanda projelerimizi yapmaya devam ediyoruz. Esenyurt Belediyesi tarafından yapımı devam eden ve proje aşamasında olan 130 yeni projenin içinde okullar, camiler, spor tesisleri, il derneklerine kültür evleri, park, bahçe ve yeşil alan, kapalı pazar ve otoparklar, mahalle kreşleri, alt yapı ve ulaşım, aile sağlığı merkezleri bulunuyor.
Sizin spora çok önem verdiğinizi öğrendik, belediyenin sportif ve kültürel faaliyetleri nelerdir?
Esenyurt’ta sporun ve sporcunun her zaman yanında oluyoruz. Yapmış olduğumuz tesislerle 86 bin lisanslı sporcuya ulaşarak bu konuda rekor kırıyoruz. UEFA kriterlerine uygun, Ziraat Türkiye Kupası ve TFF 2. Lig maçlarının oynandığı stadyumlarımız mevcut. Ayrıca her mahallemizde belediyemize ait kapalı spor merkezi yer alıyor.
Esenyurt’a benzerlerinden fark katan City Center projesinden bahsedilir misiniz? City Center projesi tüm kamu binalarını içende barındırmasıyla öne çıkan bir proje oldu. Kaymakamlık, Belediye, Emniyet Müdürlüğü, Millî Eğitim Müdürlüğü, Nüfus Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Üniversitesi ve alışveriş merkezi ile vatandaşımızın işlemlerini kolayca yapabileceği ve hızlı hizmet alabileceği bir yerleşke haline geldi. Bu hizmet alanı vatandaşımızın tüm kamu hizmetlerini bir noktadan alabileceği bir konsept oldu.
Bize “rakamlarla Esenyurt”u tanımlar mısınız? Rakamlarla Esenyurt’u incelemek istersek 830 bin nüfusa sahip, belediye bütçesi 1 milyar TL olan İstanbul’un 3 milyon 8 bin metrekare ile en fazla yeşil alanına sahip, kentsel dönüşümünü kendi içerisinde yüzde 80 tamamlayan, okullarında 150 bin ilkokul ve lise öğrencisi olan, belediye spor okullarında 86 bin resmi lisanslı sporcusu olan, her mahallesinde sağlık ve spor yatırımlarının olduğu, Anadolu’da birçok ilden daha büyük bir ilçe diyebiliriz.
www.isifed.org.tr
Sayı:17
59
DOSYA SÖYLEŞİ
ESENYURT EMNIYETI
bağımlıları iş gücüne katıyor Esenyurt’un yeni ilçe emniyet müdürü ve ekibi için bağımlıların topluma kazandırılması öncelikli iş. İzmir’den henüz 2017 başında Esenyurt’ta atanan Dr. Hakan Becel, 2015 Temmuz’undan sonra kendine boşluk bulan ve yükselen madde bağımlılığının çaresini, “Polis Yıldızı” adlı projeyle, tamamen çözüm üzerine odaklamış.
E
senyurt İlçe Emniyet Müdürü Dr. Hakan Becel henüz 2017 yılının başında İzmir-Çeşme’den İstanbul’a atanmasına karşın bölgenin yararına hızla projeler hayata geçirmiş. Genç ve dinamik emniyet müdürü ile ekibi, İstanbul’un en büyük ilçesi olan Esenyurt’ta asayişi sağlamakla kalmıyor, bölge halkının huzur ve refahı için kalıcı çözümlere imza atıyor. Bu işlerden birisi de “Polis Yıldızı” projesi. Esenyurt İlçe Emniyet Müdürü Dr. Hakan Becel, projeyi ve bölge için planlarını anlattı…
Esenyurt’ta atanalı bir yılınız dolmadan önemli projelere imza attınız. Bölgeyi asayiş açısından değerlendirir misiniz?
Esenyurt’un temel problemi algısı. Öncelikle bu problemin ortadan kaldırılması lazım. Bölgedeki var olan sorunlar kırk yıllık ve bir anda çözülmeleri mümkün değil. Bir problemle karşılaştığınızda “burası Esenyurt, bağımlısı da olur her şeyi olur diyor” insanlar. Sadece yörede değil dışında da yapılması gerekenler var. Kırk yıllık sorunlar kartopu gibi büyüyerek günümüze gelmiş. Esenyurt’ta kayıtlı 40 bin Suriyeli nüfusumuz var. Onların içinde çok iyi ayakkabı ustası, motor ustası, farklı sektörlerde çalışan kalifiye insanlar var. Sanayicilerin ve sanayici derneklerinin bu kesimi iyi değerlendirmesi lazım. Mutlaka iş gücüne katılmaları gerekiyor ki insanları topluma entegre etmek ve hızlı adaptasyon için bu çok önemli. Tıpkı zamanında Almanya’ya giden Türk işçileri gibi… Sadece STK’lar, özel teşebbüsler değil, kamu kurum ve kuruluşları bu konuda hep birlikte hareket ederek onları iş gücüne katmamız gerek. İnsanları tehlikeli olmaktan uzaklaştırmak için yerleşik sisteme geçirmeniz lazım. İş vereceksiniz, düzenli bir yaşama geçmesini sağlayacaksanız. 60 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Esenyurt İlçe Emniyet Müdürü Dr. Hakan Becel
“İnsanlar kaybedebilecekleri bir şey olmadığı zaman tehlikelidir. Ona kaybedebileceği şeyler sunmalısınız.” Esenyurt İlçe Emniyet Müdürü olarak yeni projeleriniz neler?
Ben buraya ilk geldiğimde en büyük sıkıntı madde bağımlılığıyla ilgiliydi. Bilhassa 15 Temmuz’dan sonra emniyet birimlerinin ağırlıklı olarak teröre odaklanmasıyla suç odakları boşluğu doldurmuş ve madde suçları artmış. Çok ciddi yakalamalar yaptık ancak bu çözüm değil. Emniyet sadece yakalıyor ama işin bir de talep boyutu var. Bizi talep boyutunda bir şeyler yapalım diye düşündük. Bu nedenle de başta ismini “Deniz Yıldızı” koyduğumuz, narkotik ve bağımlılarla ilgili, Esenyurt Kaymakamlığı başkanlığında “Polis Yıldızı” projesini başlattık. Esenyurt Belediyesi, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, STK’lar, Rehabilitasyon Merkezi, SAN-DER ve Esenyurt Esnaf Odası paydaşlarımız arasında yer alıyor.
Polis Yıldızı projesini biraz açar mısınız? Bölgeye faydası ne olacak?
Bağımlılar için açılmış bir rehabilitasyon merkezimiz var. Narkotikte, sokakta
bağımlı kimi bulursak tespit ediyoruz. “Polis Yıldızı” projesinin adımlarından biri olan Sosyal Hayata İstihdam projesiyle rehabilitasyon merkezine gelen bağımlı ile önce mülakatlar yapılıyor. Merkeze yatırılacak mı ayakta mı tedavi edilecek, sevk mi edilecek karar veriliyor. Rehabilitasyon sürecinden sonra, madde bağımlılığından tamamen kurtulduğu uzmanlar tarafından onaylanan kişiler, üçüncü adım olarak istihdam ediliyorlar. Bu insanlar neticede bir yerde çalışacaklar. Proje üç ayaktan oluşuyor ki üçüncü ayakta iş imkanı için STK’ların devrede olması gerekiyor. Geçen bir madde bağımlısı ile görüştük ve çok iyi bir motor ustası olduğunu öğrendik. Tedaviye cevap verirse ve Esenyurt Belediyesi’nin Yeni Başlangıçlar Merkezi iyileştiğine kanaat getirirse ona iş imkanı sağlanacak. Polis Yıldızı çok genç, henüz iki aylık bir proje. Şu an tedavi ettirdiğimiz beş kadar bağımlı var. Bir kızımız vardı Gül, her gün takibini yaptığımız ve benim bizzat ilgilendiğim. Geçen hırsızlıktan göz altına alındı, bu da bir rehabilitasyon çünkü onu için. Çıkınca yine takibini bizzat yapacağım çünkü onu bırakırsak Gül kaybolup gidecek.
Kadınlarla ilgili hangi çalışmalarınız var?
Biz emniyet olarak diyalogumuzu her kesimle geliştirmeye çalışıyoruz. Kadın polislerimiz gün yapar gibi kadınlarla buluşuyor, onların dertlerini bizzat kendilerinden dinliyor. Eşi işe gittiği için mahalleyi, evi, çocuğu, her şeyi bilen kadınlar oluyor. Bizi de onlardan öğreniyoruz. Zamanında kadınları değil erkekleri çok dinlemişiz, aslında her şeyi bilen kadınlar.
Esenyurt’ta ABD modeli gibi kamu görevi cezaları uygulanıyor. Hükümet konağını temizleyen, farklı hizmetlerle görevlendirilen hükümlü ve bağımlılar cezasını çekerken topluma da faydalı oluyor.
DOSYA HABER
“Devlet ilk defa bir teknopark üzerinde bu kadar farklılaşıyor” yorumu yapılan ziyarette, ESİDER heyeti ve Bilişim Vadisi yönetimi bir arada.
ESİDER YÖNETIMI BILIŞIM VADISI’NDEYDI
Sanayiciler ve teknoloji üretenler yeni güç birliğine hazırlanıyor ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan yönetimindeki ESİDER heyeti, Esenyurt bölgesi sanayisinin iş üretim kapasitesine yeni imkân ve kolaylıklar sağlamak için yaptığı çalışmalar çerçevesinde, Bilişim Vadisi’ni ziyaret etti.
T
emelleri Mayıs 2015’te Gebze’de atılan ve “Türkiye’nin inovasyon ve teknoloji tabanlı büyümedeki yeni merkezi” olmayı misyon edinen Bilişim Vadisi, tamamlanma aşamasına geldi. Yeni oluşumu tebrik ve ziyarete giden Esenyurt Sanayici ve İşadamları Derneği yönetimi, Bilişim Vadisi Genel Müdürü Muhammet Fatih Özsoy ve İş Geliştirme Uzmanı Yavuz Selim Yaşar ile bir araya geldi. Gerçekleşen 12 Eylül tarihli toplantıda heyet, projede gelinen son durum hakkında bilgi aldı. Özsoy, girişimcilerin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak son teknolojiler ile donatılan vadide, modern ofislerde yerlerini almaya başlayacak firmalara devlet tarafından vergi muafiyeti ve kira desteği avantajları sağlanacağına
www.isifed.org.tr
Sayı:17
değinirken, özellikle genç girişimciler ve yerli işletmelerin ilgisini arzuladıklarını belirtti. Tamamlandığında 5 bin firmaya ev sahipliği yapması, 100 bin kişiye de istihdam sağlaması beklenen Bilişim Vadisi’nin Türkiye’de çok önemli kazanımlar sağlayacağına inandığını ifade eden ESİDER Başkanı Fevzi Torolsan, derneğin yerli sanayi ve ülke ekonomisinin gelişimi için yapılacak her türlü çalışmanın destekçisi olduğunu ekledi. “Ülkemiz başkalarının yaptıklarını onlar kadar iyi yapmaya çalışarak artık gelişme hedefinin üzerine çıkmış durumda. Bu doğal süreç Japonya’da da yaşandı. Japonya bunu aşarak gerçekten teknoloji, bilgi üretir hale geldi. Biz de Türkiye olarak bilgi üretme aşamasındayız ve Bilişim Vadisi bunun kaynağı olacak” diyen Torolsan sözlerini,
“Senelerdir üniversite-sanayi işbirliğini başaramadık. Burası o anlamda bilginin başarıyla üretilebileceği yer olacak diye düşünüyorum” şeklinde sürdürdü. Bilişim Vadisi’nde yer alacak firmalar, Ar-Ge yaptıkları taktirde gelir vergisiyle oluşan kurum vergisi zorunluluğundan, yazılım projelerinde ise faturada, KDV’den de muaf tutulacak. Ar-Ge bölümünde çalışanların sigortasının yüzde 50’si devlet tarafından ödenirken, Vadi’de yapılan, örneğin 100 TL’lik yatırımın 40 TL’sini yatırımcı geri alacak. Şirketler Bilişim Vadi’sinde, merkez binasıyla birlikte ya da sadece şube veya Ar-Ge departmanı ile yer alabilecek. Bilişim Vadisi yönetimi bu noktada, söz konusu muafiyetin firmalara değil projelere verildiği yönünde uyarıda bulunuyor. Proje hakkında daha fazla bilgi bilisimvadisi.co adresinden alınabiliyor. www.isifed.org.tr
Sayı:16
61
DOSYA GIDA HABER
Soyyiğit Group Genel Müdürü Temel Soyyiğit.
SOYYIĞIT GROUP
İhracatta iki kez İSO 500 dedi
Trabzon’da 1960’yıllarda başlayan marka öyküsünü bugün 120’den fazla ülkeye yaptığı ihracatla zenginleştiren Soyyiğit Group, Afrika’ya karidesli bulyon dahi satarak Ar-Ge ve inovasyon konularında fark yaratmanın önemini Türk iş dünyasına gösterdi. 2015 yılında Türkiye’deki İlk 500 Sanayi Kuruluşu arasında 460’ıncı sırada yer alan Grup, 2016’daki zorlu ekonomik koşullara rağmen 50 sıra birden yükselerek, bu kez ihracatta 410’uncu sıraya yerleşti.
G
ıda sektöründe yarım asrı aşkın süredir bitkisel sıvıyağ, hammadde, toz gıda ve sıvı pastacılık alanlarında faaliyet gösteren Soyyiğit Group, Tekirdağ Hayrabolu’daki Aysan yağ fabrikasını satın alarak başlayan sanayicilik sürecini Kent Boringer markasını da yayına katarak toz gıda ve sıvı pastacılık üretimi ile güçlendirdi. Edirne’deki ikinci yağ fabrikasını 2015 yılında bünyesine katan Group, ürünlerini hem iç hem de dünya piyasalarındaki 120’den fazla ülkeye sunuyor. Edirne’deki yağlı tohum kırma tesisini yabancı bir şirketten satın alan Soyyiğit, birçok yabancı yatırımcı Türkiye’de yatırım yaparken, geleneği tersine çevirerek ilk defa yabancı bir yatırımcıdan tesis satın alan Türk şirketi olma özelliğini taşıyor. Ar-Ge ve inovasyona son derece önem veren
62 www.isifed.org.tr
Sayı:17
ve cirosunun yüzde 2’sini İstanbul’daki fabrikasında yapılan Ar-Ge çalışmalarına ayıran Soyyiğit Group, Ür-Ge’sini de burada yapıyor.
Mutfaktan tanıtım
Ürünlerini yakından tanıtmak için akademik bir mutfağa da sahip olan Grup, burada bayi ve distribütörlerini ağırlayarak farklı ürün demoları ve tanıtımlar gerçekleştiriyor. Bu anlamda meslek okullarında da destekte bulunan, sıvı yağ sektöründe Aysan ve Kıvılcım markalarıyla Türkiye’de ilk on, Kent Boringer ile toz gıda ve sıvı pastacılıkta ilk beş firma arasında yer alan Soyyiğit Group’un Genel Müdürü Temel Soyyiğit, orta vadeli hedeflerini açıklıyor. “Halen yarısını kullandığımız ve Edirne 100 dönümlük arazide yer alan büyük tesislerimizde bir rafineri ve paketleme
tesisi kurmak ve yem fabrikası projemiz var.” diyen Temel Soyyiğit, ihracatın kendileri ve sanayiciler için önemini ise şöyle aktarıyor: “Türkiye’de sanayiciler üretiminin bir kısmını ihracata ayırmalı çünkü ihracat, sanayicinin emniyet sübabı. Ülkemizin siyasi olarak etkilendiği, ilişkilerimizin sıkıntılı olduğu ülkeler var. Biz de bunlardan etkileniyoruz ama farklı ve çok ülkeyle çalıştığımız için bu sıkıntıyı diğer ihracatçılar kadar hissetmiyoruz. Kâr marjlarının fazla olmadığı bir sektördeyiz. Özellikle yağ sektörü bu konuda en düşüklerden. Döviz kurlarının artması ürün ve hammadde maliyetlerimizi etkiliyor. Sanayicinin işi Türkiye’de çok kolay değil. Özsermayeniz güçlü değilse, kalıplaşmış bir geçmişiniz yoksa sanayicilik gerçekten zor. Sanayicilik bana göre ülkede kutsal bir meslek ve ne üretilirse üretilsin sanayicinin değerini bilmemiz lazım.”
DOSYA TARIM
Kurstan Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kurt
Bu sevimli inek Kurtsan’ın kaşıma ürünleri sayesinde rahatlıyor.
KURTSAN KENDI SEKTÖRÜNDE
DÜNYADA ILK 15’E GIRDI
Hayvancılık sektöründeki teknolojik gelişmeler inanılmaz boyutlara geldi. Bir tasma ile daha sütü sağılmadan kısa sürede hayvanların hastalıkları, rahatsızlıkları, gebelikleri, stresli olup olmadıkları gibi etkenler test ediliyor ve aksi durum varsa sütü alınmıyor. Üstelik bunu bir Türk firması, Kurtsan, kendi geliştirdiği akıllı tasmalarla yapıyor.
H
ayvanların günlük geviş getirme oranlarını raporlayan akıllı tasma ile süt verimliliğinin yüzde 15 artırabileceğini söyleyen Kurtsan Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kurt, “Bir inek hastalanmak üzereyse, akıllı tasma bunu önceden tespit ederek çiftlik sahibine bilgi veriyor. Böylelikle önleyici tedbirler alınabiliyor, erken tedavi imkânı oluşarak, hayvanların daha uzun ve daha kaliteli bir hayat sürmesi sağlanıyor” diyor. Türkiye hayvancılık ve hayvancılık ürünleri sanayi 2016’da Hindistan, Pakistan, 2017’de Güney Amerika ağırlıklı çalışırken, şimdilerde Arap ülkeleriyle ilişki geliştiriyor. Temelleri 1983 yılına ve otomotive dayanan Kurtsan’ın kurucusu Mehmet-Ahmet Kurt kardeşler yaptıkları pazar araştırmasında tarım ve hayvancılık
64 www.isifed.org.tr
Sayı:17
sektöründeki mekanizasyon açığını fark ederek, işlerini bu alanda çiftçiler için yerli üretime geçmeye dönüştürmüşler. Böylece Kurtsan, 1985 yılında süt sağım makineleri ile tanışmış. Gelişimi hayvancılık sektörü ile paralel olarak ilerlerken, Türkiye’deki sürü yapısına uygun olan mobil sağım makinelerinin imalatına geçmişler. 1994 yılı, Kurtsan’ın Fransa’ya ihracat yaparak dünyayı keşfetmeye başlamasına tanıklık ediyor. Yurt dışıyla olan bağı gittikçe güçleniyor, farklı ülkelerde hayvancıkla ilgili değişik tekniklerden feyz alarak bu bilgileri, rekabetçi fiyatlara sahip ürünlere dönüştürmek için kullanıyorlar. Kurtsan’ın ihracat yaptığı 72 ülkedeki başarısında, ihracat departmanında çalışan 46 kişinin de payı var. Firmanın ağırlıklı iş kolu süt sağım sistemleri. Her yıl sekize yakın uluslar arası fuarda boy gösteren Kurtsan, 32 bin
metrekarelik kapalı alanda üretim yaparken, ahır ekipmanları, beslenme, çiftlik planlaması, gübre yönetimi, inek takip sistemi, sağım, sağım takip sistemleri, hayvan konfor ekipmanları, süt soğutma tankları, sürü yönetim sistemi ve farklı diğer hizmetleri sayesinde “her gün 72 ülkede 500 binden fazla insan güne Kurtsan ile başlıyor” diyor.
Kurtsan Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kurt, Türkiye’de özellikle zenginlerin tercih ettiği eşek sütü üreten çiftliklerin artışına dikkat çekiyor.
r, ı d l ı ' Y ' . . . z ''20 u r o y i r i t ş i t e Y r e l ü c ü r ü S i İy
DOSYA SÖYLEŞİ
İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sudi Apak
İSTANBUL ESENYURT ÜNIVERSITESI
İŞ GÜCÜNÜ DE EĞITIYOR
Rektör Prof. Dr. Sudi Apak önderliğinde 2013 yılından beri faaliyet gösteren İstanbul Esenyurt Üniversitesi, bilimsel çalışmalara ağırlık vererek Türkiye’de en çok “science citation” çıkartan eğitim kurumlarından biri olma vasfını taşıyor. Bölgedeki iş gücüne de farklı projelerle değer katan okul, bu işi sadece eğitimle değil, sanayicilere teknoloji geliştirerek de yapıyor.
İ
stanbul’un önemli sanayi bölgesi Esenyurt’a eğitim, bilim, teknoloji ve inovasyon desteği sağlayan Esenyurt Üniversitesi’nin akademik başarılarında söz sahibi rektörü Prof. Dr. Sudi Apak, iş dünyası ile çalışmalarını anlattı…
İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nin sanayi işbirliklerine bakış açısı ve ortak projeleri neler?
İşletme ve mühendislik fakültelerimizin sanayicilerle ortak projeleri var. İşletme programlarımızda da işletmeci ya da mühendislik-işletme mastırı yapmış olan kişilere işletme tezli eğitim veya uzaktan eğitim ile iş güvenliği-sağlığı gibi çeşitli dallarda 66 www.isifed.org.tr
Sayı:17
yüksek lisans programları veriyoruz. İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nde özellikle sanayinin de işin içinde olduğu kolları tercih ediyoruz çünkü Esenyurt Türkiye’nin önemli bir sanayi bölgesi. Mühim olan ihtiyacımızın olduğu kişileri yetiştirmek ve onları bir şeklide sanayiye entegre edip, uygulamalı olarak günceli yakalamak, ilgili teknolojik gelişmeleri takip edecek şekilde gerek öğrenci gerek sanayideki kişilere yardımcı olmak.
Bölgenizdeki ESİDER gibi derneklerle yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Esenyurt Sanayici ve İşadamları Derneği ile özellikle kısa süreli, mühendislerin belli bir konuda eğitilmesi üzerine seminer programımız var. Demin bahsettiğim
dallarda da yüksek lisans programları yürütüyoruz. Bunun dışında makine mühendisleri odası gibi pek çok meslek birliği ile ortak projelerimiz var. Bölgedeki sendikalar, meslek örgütleri, odalar, dernekler, işverenler, çalışanlar, hepsiyle birlikte işler yapıp yetişmelerine de destek oluyoruz. Sadece eğitim vermek değil, eğitimi uygulamaya yönelik yapabilmek önemli.
Üniversitenizin bilimsel faaliyetleri nelerdir? Ar-Ge, robotik konularındaki çalışmalarınız ve iş dünyasının bu konulara talepleri neler?
İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nin iş dünyasıyla çalışmaları ve eğitim projeleri var ve hocalarımızın bu tarz çalışmaları
DOSYA SÖYLEŞİ ayrıca yayınlanıyor. Avrupa Birliği, TÜBİTAK ve San-Tez’le de çalışmalarımız oldukça iyi seviyede. Rektör yardımcımız Prof. Dr. Hasan Uslu ve benim yaptığımız science citation çalışmalar 100’ün üzerinde ki tıp hariç şu an bu kadar çalışma çıkartan bir üniversite yok bildiğim kadarıyla. İlk sıradayız. Bu kadar çok yayını ancak uygulamanız fazla olursa yapabilirsiniz
Ticari kurumlar size Ar-Ge ya da farklı konularda başvurunca prosedürünüz ne oluyor?
Önemli olan yaptığınız işin teknolojik olarak ne kadar uygulanabilir olduğu. Teknoloji o dalda nereye gidiyor, siz bunun neresindesiniz ona bakmak lazım. Biz üniversitemizde çağdaş eğitim kurumlarında olan teknoloji seviyesini yukarı taşımayı amaçlıyoruz. Bunun bir diğer uygulaması da patent almak ya da girişimcilikle ilgili tarafı tabana yaymaktır. Bunları yaptıktan sonra, bir işletme açacaksanız kaynak bulmak çok önemli; hangi iş için hangi kaynağı hangi şartlarda ve nereden bulacaksınız? Benim bu konuda rehber olabilecek, Girişimcilik ve Sermaye Tedarik Yöntemleri adlı bir kitabım var; orada nereden hangi destek alınır hepsi yer alıyor.
GIRIŞIMCILIK VE SERMAYE TEDARIK YÖNTEMLERI
PAPATYA YAYINCILIK YAZARLAR: Kamer H. Taşcıyan, Sudi Apak, Muzaffer Aksoy Kitapta girişimciliğin tanımı, türleri, tarihi, dünyada ve Türkiye’deki önemli girişimlerden başlayıp “girişimci nasıl olunur, ekonomik yararları ve sosyal sorumlulukları nelerdir, girişimcilikte vizyon, misyon, stratejiler nasıl belirlenmelidir?” gibi konular inceleniyor. Özellikle yeni girişimde bulunacak veya girişimlerini geliştirecek kişiler için daha güncel, pratikte işlerine yarayacak konulara değiniliyor. Girişimci olmanız için hangi kişisel özelliklere sahip olmanız gerekir, ülkemizde ve dünyada fon, yani sermaye kaynakları nelerdir, nasıl ulaşılır, girişimci ilk olarak en çok ihtiyacı olduğu, ortağı, sermaye sağlayacak kişi olan “melek yatırımcı”lara nasıl ulaşabilir ve küçük girişimci için en önemli kaynağın merkezi olan KOSGEB nasıl çalışır, hepsine kitapta yer veriliyor.
“Türkiye’de KOBİ’ler yurt dışındaki gibi değil. Örneğin Almanya’da bakıyorsunuz bir şirket sadece arabanın vites kutusunun içindeki bir parçayı beş nesildir yapıyor. Teknoloji üretiyor, bir çok işi yapabiliyor. Türkiye’deki KOBİ’lerin ise bir kısmı ya araba ya TV tamircisi. Sanayiye bakıyorsunuz üretim yok!” Teknoparkların önemi nedir iş dünyasında?
Türkiye’nin kalkınmasının üretimle
desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada sürdürülebilirlik çok önemli. Türkiye’de patent sayısı geçen yıl bin adetti; Almanya’nın aldığı patent sayısı ise yılda 50 bin adedi buluyor. Çin, ABD’de de aynı şekilde. Malezya’da teknoparklar pek çok büyük firmaya üretim yapıyor, bunların bir kısmı üretim bir kısmı yazılım. Türkiye’de de üniversitelerde teknoparklar yapılıyor, buralarda yeni teknolojiler, yazılımlar geliştiriliyor. Fakat daha ürüne yansımadı bu çalışmalar. Türk yatırımcılar buralarda üretim yaparsa ürünlerini tüm dünyaya yayma şansına sahip aslında.
Ürüne yansımama kısmını biraz açar mısınız?
Türk şirketleri yabancı şirketlerle ortam yatırımlar yaparak bu ürünleri yaratabilirler. Vestel gibi firmalar yeni teknolojiler satabiliyor. Esas olay fabrika www.isifed.org.tr
Sayı:17
67
DOSYA SÖYLEŞİ
“Türkiye’de işsizlik arz-talebi karşılarsa yüzde 5 azalır.”
yapan makineleri üretebilmek, teknolojileri fabrikalarda uygulamak. Bunu Japonlar çok iyi başarıyor. Yurt dışında, örneğin tekstil alanında yatırımcı Türkiye’ye girmeye çekiniyor çünkü teknoloji üretimimizin sınırlı olduğunu düşünüyor. İleri teknoloji ürünü Türkiye’de yapılamıyor!
Nerede tıkandı sizce olay?
90’lı yılların sonuna doğru tekstil sektöründe muazzam bir gelişme vardı, sonra yatırımlar durdu. Bir teknolojinin gelmesi, malın yapılıp piyasada satılması iyi iş yapması demek değildir! Türkiye’de bu karıştırılıyor. Her şey teknoloji de değil elbet. Önemli olan tüketicinin alım gücü olması ve yüksek teknolojiye cevap veren bir ihtiyacın bulunması. Gizlilik prensibi de esas olmalı. Firma patent alıyor, ardından hemen malını piyasada görüyor. Türkiye’de kanunlar var ama takip edilmeli. Fransa, İsviçre, İtalya dünyada en fazla marka çıkaran ülkeler. Tüketici malları üzerine odaklı üretim yapılıyor buralarda. Yurt içi ve dışında sanayinin yaptığı üretimin tercih edilmesi için marka değeri olması lazım.
Sudi Apak: “Türkiye’de sermaye kıt; o yüzden melek yatırımcılık tabana yayılamıyor. Halbuki yeni fikirlerin sürdürülebilir şekilde desteklenmesi lazım. Borsada tahvil ve hisse senetlerinin iyi bir şekilde gitmesi lazım. Yatırımcı onu göremiyor. Borsada 350 civarında şirketimiz var ve yıllardır böyle; yetersiz bu rakam. Üstelik ilk 100’e giren firmalar borsa hareketinin yüzde 98’ini oluşturuyor; 250 tanesi de sadece yüzde 2’sini.” İstanbul Esenyurt Üniversitesi gençleri mesleğe nasıl hazırlıyor?
Bizde kariyer planlama çok önemli. Kendi ayaklarının üzerinde durabilecekleri bir eğitim veriyoruz gençlere. ‘Melek yatırımcılardan nasıl faydalanırım, nereden yatırım yaparım’ çok önemli. Bunu yapamazsanız, işte şimdiki 68 www.isifed.org.tr
Sayı:17
gibi genç işsizlik Türkiye’de yüzde 28 oranına yükselir. Sektörleri bilen insanlar yetiştirmemiz lazım. Sadece ana dil değil, global iş yapabilmeleri için İngilizceyi onlara çok iyi öğretmeliyiz. Hepimiz el birliğiyle Türkiye’yi geliştirmek için çalışmalıyız.
SAN-DER HABER
POLİS YILDIZI PROJESİNDE SON DURUM Görüşülen toplam bağımlı sayısı
215
Ev/Aile görüşmesi
110
Telefon görüşmesi
428
Değerlendirilen Bağımlı Şahıs İhbar Sayısı
281
Tedavi Sürecine Başlayan ve Takibi Yapılan Bağımlı Sayısı
41
SAN-DER’DEN
Polis Yıldızı’na tam destek
İstanbul 3. Bölge Sanayici ve İş Adamları Derneği, (SAN-DER) sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında Esenyurt Emniyet Müdürlüğünce başlatılan “Polis Yıldızı” projesine destek veriyor. Projenin diğer paydaşları Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi AMATEM ve ÇEMATEM birimi, Esenyurt Yeni Başlangıçlar Gençlik Merkezi, İSİFED, ESİDER ve Esenyurtlular Platformu…
S 70 www.isifed.org.tr
AN-DER yönetiminden konuyla ilgili yapılan açıklamada; “Günümüz Türkiye’sinin ve özellikle geleceğimizin garantisi olan gençlerimizin en büyük problemlerinden biri olan bağımlıktan kurtarılması,
Sayı:17
yeniden topluma ve iş hayatına kazandırılması noktasında bizler de sanayiciler olarak elimizi taşın altına koymamız gerektiğini düşündük. Bu doğrultuda; ‘Polis Yıldızı’ projesinin son halkasında tam destek olma sözü verdik. Bu projeye ve işbirliğine herkesin destek olması, hatta bu projenin Türkiye’de yaygınlaştırılmasıyla ilgili çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyoruz.” denildi. Esenyurt İlçe Emniyet Müdürü Dr. Hakan Becel tarafından henüz birkaç ay önce başlatılan ve uyuşturucu ile etkin mücadele etmek amacıyla alışılmış yöntemlerin dışına çıkarak, yeni stratejiler geliştirmeyi amaçlayan Polis Yıldızı projesi, “tespit, tedavi ve topluma kazandırma” olarak üç aşamalı yürütülüyor. Bağımlıların tespiti, tedavi planının çizilmesi, bağımlı kişi ile sürekli irtibat halinde olarak onlara ‘yalnız değilsin, yanındayız’ mesajı verilmesi, 6 aylık tedavi sürecinden sonra sıra, sosyal paydaşların desteğine geliyor. Tüm bu evreleri başarı ile atlatan ve maddeden uzak kalan ‘eski’ bağımlılar, proje paydaşı sivil toplum kuruluşları olan SAN-DER, ESİDER, İSİFED ve Esenyurtlular Platformu tarafından uygun iş pozisyonları ile buluşturularak topluma kazandırılmaları sağlanıyor.
SAN-DER SEKTÖRDEN
TEKSTILCI KENDINE ÖZEL
Deniz Kaya
İpek Yıkama Tekstil
S
AN-DER olarak misyonumuzu bir adım daha ileri götürme düşüncesi ile fikir geliştirme amaçlı içinde bulunduğum Tekstil sektörüne ilişkin sorunları ve kendimce çözüm önerilerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülke olarak sırasıyla Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Bursa, Denizli, Malatya, Uşak, Tekirdağ, İstanbul, Adana ana şirketler olmak üzere Adıyaman, Konya, İzmir, Bolu, Sinop ve birkaç şehir olmak üzere tekstilden geçimini sağlayan 15 şehrimiz vardır. Bu şehirlerde çalışan insan sayısı yaklaşık 12 milyon civarındadır. Tahmini olarak Türkiye’de tekstilden geçimini sağlayan 20 milyon kişidir. Ülkemizin bana göre en önemli temel dinamiği “tekstil ve tekstil yan kuruluşları”dır.
“Tekstil Bakanlığı” istiyoruz, çünkü dünyayı biz giydiriyoruz! Öncelikli olarak sektörümüzde ciddi oranda vizyon ve strateji eksikliği vardır. Sektörümüzde birçok işletme gelecekte çalışmalarını hangi yöne çevireceği konusunda kararsızdır. Bu durum, tekstil sektörünü gelecekte sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Strateji belirleme konusunda işletmelere devletin yardımı ve katkısı gereklidir. Sektör olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz nokta budur. Doğru vizyon ve stratejiler geliştirilerek, sektöre yön verilmeli, sektörün kullanacağı teknolojiler ve bu teknolojilerin kullanım yerleri belirlenmelidir. Çin, Hindistan, Bangladeş ve diğer Uzak Doğu ülkeleri tekstilinin aşırı, acımasız ve haksız rekabeti
Bakanlık istiyor çok önemli bir sorundur. Özellikle temel ve standart tekstil ürünlerinde bu ülkeler ile rekabet etmek mümkün değildir. Yurt dışındaki rakiplere göre, enerji, doğalgaz, işçilik, vergi, sigorta gibi temel girdiler belimizi bükmektedir ve bu rakamlar Avrupa ülkelerine göre ülkemizde oldukça yüksektir. Sanayici ve işadamları ile Hükümet arasında sağlıklı ve düzenli bir bilgi akışı yoktur. Bu nedenle, gerekli önlemler zamanında alınamamaktadır.
Yabancı tasarımcıların ülkemize gelmesi teşvik edilmeli Tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün en önemli sorunlarından birisi de kayıt dışılıktır. Kayıt dışı çalışan tekstil işletmeleri, rekabet ortamının bozulmasına, makine parkının bilinmemesine, istihdam bilgilerinin yetersizliğine neden olmaktadır. Yetersiz bilgiler, geleceğe ilişkin doğru tahminler yapılmasına imkân vermemektedir. Ülkemizde işsizlik çok ciddi boyutlarda olmasına karşın, tekstil sektöründe nitelikli eleman, ara eleman hatta ve hatta yetiştirilmek üzere aranan eleman yetersizliği söz konusudur. Sektörün sorunu, tasarım yapamamak, marka olamamak ve moda yaratamamaktır. Sektördeki firmalar arasında dayanışma yoktur, aynı müşterileri karşısında anlamsız bir rekabet söz konusudur. Tekstilde Ar-Ge yatırımları yeterince yapılmamakta, yapılan Ar-Ge yatırımları için yeterli kaynak ve destek verilmemektedir. Yabancı
yatırımlar yeterince teşvik edilmemekte ve yatırım iklimi sağlanmamaktadır. Bu nedenle yabancı yatırımcılar ülkemize gelmemektedir. Aynı şekilde yabancı tasarımcıların ülkemize gelmesi teşvik edilmemekte ve onlar için gerekli çalışma ortamı sağlanamamaktadır.
Çözüm önerileri:
• Öncelikle, sağlıklı bir sektör envanteri çıkarılmalı ve sorunlar masaya yatırılmalıdır. • Tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü için kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlenmeli, vizyon oluşturulmalı ve dünyadaki gelişmelere göre, izlenecek stratejiler tespit edilmeli; hedef ve stratejiler tüm işletme sahip ve yöneticilerine anlatılmalıdır. • Tekstil şirketleri bir araya gelerek sorunlarına ortak çözümler arayabilmeli, sektörel kümeler oluşturulmalı; Ar-Ge, eğitim ve benzeri çalışmaları birlikte yapabilmelidir. • Tekstil sektörünün kayıt altına alınması için vergi oranları düşürülmeli, denetimler yoğunlaştırılmalı, tüm harcamalar gider olarak yazılabilmelidir. Kapsamlı bir vergi reformu yapılmalıdır. • SSK primleri, sanayi bölgelerindeki stopaj vergileri, yüksek işyeri kiraları gibi işçilik maliyetleri üzerindeki yükler azaltılmalıdır. • Fiyatı, devlet tarafından belirlenen sanayide kullanılan doğalgaz, elektrik gibi enerji giderleri dünya fiyatları seviyesine çekilmelidir. • Teşvik yasası en az üç yıl süre ile bütün sektörler ve yöreler için uygulanmalıdır. Böylece birçok kişinin işini kaybetmesi önlenmiş olacaktır. Saygılarımla, www.isifed.org.tr
Sayı:17
71
İNSAN KAYNAKLARI Barışcan Özata kimdir?
26 Nisan 1991 doğumlu. Karabük Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden 2015’te mezun oldu. Bir dönem Erasmus’la Portekiz’de aynı eğitimi aldı. İş Sağlığı ve Güvenliği alanında yüksek lisans yapıyor. Koyu Fenerli, futbol ve tenis oynamayı, balıkçılığı seviyor.
İKINCI JENERASYON IŞ BAŞINDA
Genç patrondan altın öğütler Türkiye’de şirketlerin yüzde 95’i aile işletmesi iken bunların ancak yüzde 30’u ikinci nesle geçebiliyor. Yeni nesil, şirket yönetirken mantığını ve içgüdülerini daha fazla kullanıyor, iş ilişkilerinde duygusallığa yer vermiyor ve terminlerine sadık kalıyor. Aile şirketlerini temsilen sohbet ettiğimiz Özçelik Hidrolik’in genç patronu Barışcan Özata, babası Bahattin Özata’nın kurduğu şirketin başına geçtiği 2015 yılından beri onun arkadaşlarıyla iş yapıyor, birlikte vakit geçiriyor, ESİDER’in de en genç üyesi olma özelliğini taşıyor.
A
ile şirketleri Türkiye’de ve tüm dünyada ekonominin en önemli oyuncuları. Forbes’in milyarderler listesinin yüzde 40’tan fazlası aile şirketinden oluşurken, dünyanın en zengin ilk on şirketinin yedisi, aile şirketi sahibi. Bu konuda Almanya 11’inci nesil ile tüm dünyada başı çekiyor, Türkiye’de ise en eski şirket yönetimi ancak üçüncü nesle dayanıyor. Esenyurt Sanayici ve İşadamları Derneği’nin en genç üyesi ve Özçelik Hidrolik ve Pnomatik’in 26 yaşındaki patronu Barışcan Özata, ikinci nesil olarak şu an babasının kurduğu şirketi yönetiyor. Özata, küçüklüğünden beri kariyerini babasının işine göre şekillendirmiş ancak ailede yaşanan talihsiz bir gelişmeyle, 2015’te apar topar şirketin başına geçmek durumunda kalmış. Devamını ve genç neslin gözünden
72 www.isifed.org.tr
Sayı:17
aile şirketlerini yönetmenin pratiğini, şirketi devraldığından beri cirosunu iki katına çıkaran Barışcan Özata’dan dinledik.
Firmanızdan ve yapılanmanızdan bahseder misiniz?
Özçelik Hidrolik ve Pnomatik’i 1995 yılında babam tek başına kurdu. 2002 yılında kurduğumuz Barışsan Makine adlı bir firmamız daha var. Babam yanında çalışan Bülent Kılınç ile farklı bir firma açmaya karar veriyor ve bu sefer birlikte Barışsan Makine’yi kuruyorlar. Özçelik’te hidrolik, pnomatik işleri yapılırken torna, freze ve kaynak işleri de Barışsan’da gerçekleşiyor. Annem Keriman Özata şu an şirkette muhasebe-finans işlerini yürütüyor, ben ise yönetimdeyim.
Ne zaman merak sardınız babanızın işine?
Çocukken babam arada sırada beni de iş yerine götürürdü. O zamandan hevesliydim bu işe. Bana kaynak
yaptırdıklarında, torna tezgâhının nasıl çalıştığını gösterdiklerinde ilkokula gitmiyordum. Babam hep “bir şeye sahip olmak istiyorsan önce hak etmen lazım” diye öğütlerdi. Onun sayesinde istediğimi kazanmak için emek vermeyi öğrendim.
Eğitim dalınızı da babanızın işine göre seçtiniz o zaman.
Evet, liseyi Hüseyin Yıldız Anadolu Lisesinde okudum. Çocukluğumdan beri babamın işini devralacağımı konuşurduk. Mekanik ve makineye merakım da vardı. Makine mühendisliğini seçtim, 2015 yazında okulumu bitirdim ve İstanbul’a geldim.
Bu arada beklemediğiniz talihsiz bir olayla direkt işin başına geçmek durumunda kalmışsınız. Okulu bitirdikten sonra hedefim askerliğimi yapıp işe öyle başlamaktı ki bunu babam da uygun görmüştü. Sonra nedense bir dönem daha bekle
götür” dediler. Acı bir deneyim yaşadım ama bu sürecin bana ve kişiliğime katkısı çok oldu…
dedi. Bir ay sonra da vefat etti. Ben askerden dönüp bir-iki sene kadar dışarıda çalışmayı ve tecrübe etmeyi planlıyordum. Kendimi aslında “robotik” konusunda geliştirmek istiyordum. Kazandığım tecrübeyi babamın işinde, kendi atölyemde üretim yapmak için kullanacaktım. Hiç birisi olmadı. 2015 yılından beri bilfiil aile şirketimiz Özçelik Hidrolik ve Pnomatik’in başındayım.
Genç jenerasyon açısından baktığınızda yaşıtlarınız kolay adapte oluyor mu sizce aile şirketlerine?
“Babamın vefatıyla bütün yük bir anda omzuma bindi ama kaldıramayacağım kadar değil!” Plansız, beklenmedik bir şekilde gelişen bu süreçte nasıl ayakta durdunuz?
Babam hep beni öncesinde hazırlamıştı işe. Vefatından üç yıl önce, 2012’de Esenyurt Evren Oto Sanayi Sitesi’nin başkanı olmuştu. O diğer işlerle ilgilenmeye başladığında ben de Özçelik’i devralmıştım. Üniversitedeyken işe gidip geliyordum zaten. Sıfırdan başlamadım yani şirkette. Çözemediğim konularda müdahale ediyordu sadece. Babamın vefatıyla bütün yük bir anda omzuma bindi ama kaldıramayacağım kadar değil!
Zorlandığınız konular neler oldu peki?
Sadece şunun ikilemine düştüm: “babam olsaydı ne kadar verirdi?” ya da “bunu nasıl çözerdi?” İlk bir yıl sıkıntı yaşadım ama sonrasında çözdüm. Babam ayrıca çok fazla parçaya bölünüyordu. Silivri ve Kosova’da da iş yeri açmıştı, vefatından önce kapattı ancak sonrasındaki süreç ile ben epey uğraşmak durumunda kaldım. Evren Oto Sanayi Sitesi’ndeki ilk iş yeri de atıl durumdaydı. Orayı düzenleyip yeni bir yere dönüştürdüm. Sırf aynı sanayi içinde bile üçe bölündüm. Hepsini toparlamaya çalışıyorum şimdi.
Babanızdan daha iyi olduğunuz konular var mı sizce?
Hiç o açıdan düşünmemiştim. Belki modernleşme ve kurumsallaşma olabilir.
“Çalışanlara patron gibi davranmıyorum, birlikte çalışıp kazandığımızı, bir ekip olduğumuzu empoze ediyorum.” Jenerasyon çatışması yaşadınız mı işle ilgili?
Babamla küçüklüğümden beri hiçbir çatışmamız olmadı. İşin işleyişi ile ilgili sıkıntılarımız oldu sadece. O, eski piyasadan yetiştiği için işleri de o şekilde yürüteme çalışıyordu, ben olaya daha teknoloji açısından bakıyordum. Babamın vefatından sonra açtığım yere bilgisayarlı bir stok sistemi kurdum. Görselliğe de daha fazla önem veren ben oldum.
Babanız size en çok ne kattı?
Bıraktığı işi ve diğerlerini hariç tutuyorum, bana bıraktığı en büyük iki miras var: biri sonradan anladım ki benmişim, kişiliğime, okumaya teşvik ederek kişisel gelişimime yatırım yapmış; ikincisi ise çevre, isim ve itibar… Babamı kaybettikten sonra mal almak için piyasaya çıktığımda Bahattin Özata’nın oğlu olduğumu öğrenenler; “burada ne görüyorsan hepsi senindir, istediğini al
ESİDER yönetimiyle de bunu hep konuşuyoruz, eski nesil çocuklarını kendi iş yerlerine entegre edemiyor. Aile şirketlerinde büyükler çocukların işi devralmasını isterken bir noktayı kaçırıyor; bir işi kurmak, yürütmek, büyütmek çok uzun bir süreç ve bu işte ilk vidayı sıkan da işi kuran da kendisi. Üniversiteyi bitiren yeni nesil işin başına geçsin diye bekliyorlar ama onların hiç birisi bu safhalarda, kendisi gibi yer almamış oluyor. İşleyişi ve sıkıntıların nasıl çözüldüğünü bilmeyen genç jenerasyon ister istemez korkuyor ve iş yerinde “babalarının” tabiri ile boş boş dolanıyor. Aslında gerçekte ne yapacaklarını bilemiyorlar. Benim avantajım ise atölyede yetişmek oldu.
Sizin tavsiyeniz nedir?
Kendi işlerini devralmasını istiyorlarsa küçüklüğünden itibaren çocuklarını işe adapte etsin, boş zamanlarında yanlarında götürsünler. Genç nesil da sabretsin, mezun olup babalarının şirketinde işe başlayınca egolarını bir kenara bırakıp gerekirse yer süpürmekten gocunmasın. Çırağı olmadıkları işin ustası da olamazlar çünkü.
Çok kısa bir süre oldu siz aile şirketinizin başına geçeli. Bu kısa sürede neler öğrendiniz? Şirketiniz için neler başardınız? Bundan sonraki hedefiniz nedir?
İki yıldır piyasada işler gerçekten kötü ancak ben fazla bastırdığım, koşturduğum için belki, çok fazla yeni müşterim oldu. Şans mı önüme bir yol mu açıldı bilemiyorum? Şirket ciromuz da iki katına çıktı. Şu an makinelere revizyon ve tamirat yapıyoruz ancak ben üretime de geçmeyi planlıyorum. Tasarladığım bir şeyi üretmek istiyorum. On yıl sonra 36 yaşında olacağım ve hedefim için koyduğum tarih bu.
Türkiye’deki aile şirketleri neleri hedefliyor?
PwC’nin Mart 2017’de yayınladığı son Küresel Aile Şirketleri Araştırması sonuçları, zorlu ekonomik koşullar ve artan değişim hızına rağmen Türk aile şirketlerinin dirençli bir şekilde başarıya odaklandıklarını gösteriyor. Araştırmada Türk aile şirketleri ile ilgili öne çıkan bazı sonuçlar şöyle: • Türkiye’deki aile şirketlerinin yüzde 71’inin satışları geçtiğimiz yıl artarken yüzde 89’u, önümüzdeki dönemde yavaş da olsa büyüme öngörüyor. • Türkiye’de yüzde 10 ve üzerinde büyümeyi bekleyen aile şirketlerinin yüzde 85’i
büyümeyi desteklemek için önce özsermayesinden yararlanacak. • Uluslararası satışlar şu anda Türkiye’deki aile şirketlerinin cirolarının yüzde 36’sını oluşturuyor ve beş yıl içinde yüzde 44’e çıkması bekleniyor.
• Önümüzdeki 12 ay içinde Türkiye’deki aile şirketlerinin gündemindeki en önemli konu piyasa koşulları (açık ara en önemli konu) ve döviz kurları olacak. • Şirketin uzun vadede geleceğini garanti altına alma/sürdürülebilir olma
Türkiye’deki (ve küresel) katılımcıların ana hedefi. • Türk aile şirketlerinin yüzde 54’ü henüz halefiyet planlarını yapmış değil. Halefiyet planlarını yaptıklarını belirtenlerin ise sadece yüzde 4’ü, belgelenmiş, güvenilir ve
ilgili kişiler ile paylaşılmış bir halefiyet planına sahip. • Türkiye’deki aile şirketlerinin sahiplerinin yarısından fazlası şirket mülkiyetini (yönetimini değil) bir sonraki nesle aktarmayı planlıyor.
www.isifed.org.tr
Sayı:17
73
VERGİ UZMANI
KDV’DE İNGILTERE MODELINDE %0 KDV ORANI VE ISTISNA UYGULAMASININ
Sedat Taşdemir
EY Türkiye Vergi Bölümü Ortağı
D
ünyada işlem vergileri içinde önemli bir yere sahip bulunan KDV, ülkelerin iktisadi ve ticari durumlarına göre farklılık göstermektedir. KDV’yi uzun yıllardır başarı ile uygulayan ülkelerden biri olan İngiltere, zaman içinde ticari hayatın gereklerine uygun bir şekilde KDV Kanunu’nu geliştirmektedir. KDV’de İngiltere modeli olarak adlandırılan bu sistemde KDV uygulamaları basit ve mükellef odaklı bir yaklaşıma sahip bulunmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle KDV’de İngiltere modelinin, KDV Kanunu ve uygulamalarını geliştirmeye çalışan ülkeler için iyi bir örnek olarak alınabileceği kanaati oluşmaktadır. KDV’de İngiltere modeli incelendiğinde, sistemin genel yapısının basit ve uygulanabilir olması nedeniyle, istisna kapsamındaki işlemlerin de kolay
74 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Ülkemiz KDV modeli ile karşılaştırılması anlaşılabilir ve uygulanabilir olduğu görülmektedir. Bu anlamda, istisnaların bazı alanlarda uygulama alanı bulduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında, gündelik yaşama yönelik olarak çeşitli işlemlerin ise istisna olmamakla birlikte yüzde 0 KDV’ye tabi olduğu görülmektedir. Bu model genel itibarıyla; mükellefiyet çeşitleri, KDV oranları, istisnalar, beyanname zamanları ve elektronik endüstrisine sağlanan kolaylıklar gibi birçok konuda mükellef odaklı bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Modelde temel anlayış, işlemlerde oluşan KDV’nin mükellefler üzerinde kalmaması ve hızlı bir şekilde nihai tüketiciye yansıtılmasıdır. Bunların yanında, günlük ticari hayatın devamı ve geliştirilmesinin teşvik edilmesi maksadıyla da bazı işlemler KDV’nden istisna tutulmakta veya yüzde 0 oranlı olarak KDV’ye tabi bulunmaktadır. İngiltere KDV modelinin başarılı
uygulamalarının, ülkemiz KDV mevzuatı açısından örnek olarak alınmasının ve ilgili mevzuatımızın İngiltere KDV modeline benzer hale getirilmesinin muhtemel etki ve sonuçlarına ait değerlendirmelerimize belirli sanayiler itibarıyla aşağıda yer verilmektedir.
GIDA SANAYI
KDV’de İngiltere modelinde, gıda sanayinin teşvik edildiği ve birçok alanda desteklendiği görülmektedir. İngiltere’de gıda maddeleri için uygulanan temel KDV oranı yüzde 0’dır. Böylece, gıda harcamaları için tüketiciler üzerinde herhangi bir KDV yükü oluşmamaktadır. Diğer tarafta, tüketimi desteklenmeyen, örneğin; şekerleme, cips ve alkollü içecekler gibi ürünlerin teslimi yüzde 20 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır. Bizdeki KDV modelinde ise gıda maddeleri genel itibarıyla, yüzde 1 veya yüzde 8 oranında KDV’ye tabidir.
VERGİ UZMANI
İngiltere’deki uygulamanın ülkemiz KDV modelinde örnek alınması halinde, tüketimi desteklenen gıda ürünleri için KDV istisnası uygulanabilir ya da KDV oranı yüzde 0 olarak tespit edilebilir. Böylece, bu ürünler için nihai tüketici fiyatlarının azalabileceği ve fiyat esnekliğine bağlı olarak bu ürünlere olan talebin artacağı, üretim ve tüketim dengesinin daha iyi olacağı beklenebilecektir.
belirli şartlar çerçevesinde, ulaşım hizmetleri için KDV ödememektedirler. Bizdeki KDV modelinde ise ulaşım hizmetleri genel itibarıyla yüzde 18 oranında KDV’ye tabidir. Söz konusu ulaşım hizmetleri için uygulanan KDV oranının yüzde 0’a indirilmesi ile toplu taşımanın daha cazip hale getirilmesi, özellikle büyük şehirlerde trafik sorunun azaltılması açısından önem arz etmektedir.
SAĞLIK SANAYI
GIYIM SANAYI
İngiltere modelinde sağlık sanayine yönelik ürün ve hizmetlerin yer aldığı sağlık sanayi de desteklenen sanayilerden biridir. Bu sistemde, ilaç teslimleri yüzde 0 oranında KDV ‘ye tabi tutulmakta ve sağlıkla ilgili tedavi ile diğer çeşitli sağlık hizmetleri KDV’den istisna tutulmaktadır. Bu sayede, sağlık hizmetleri ve ilaç teslimleri üzerindeki KDV yükünün minimize edildiği görülmektedir. Ülkemizde de bu konuda benzer uygulamalar bulunmakla birlikte, ilaç teslimleri ile tedavi ve diğer çeşitli sağlık hizmetleri genel olarak %8 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır. İngiltere modelindeki sağlık sanayi ile ilgili uygulamaların ülkemizde de uygulanması halinde, ilaç teslimleri ve sağlık hizmetleri için tüketici üzerindeki KDV yükünün minimize edilmesi sağlanabilecektir. Böyle bir uygulama ile sağlık ürünleri ve hizmetlerinin tüketici nezdindeki maliyetlerin azalması ile bu alana olan tüketici ve yatırımcı taleplerin artması beklenebilmektedir. İnsan sağlığı ve sosyal hizmetler açısından da sağlık maliyetlerinin azaltılması ve yatırımlarının arttırılması ile ülkemizin geleceğine olumlu katkıda bulunması sağlanabilecektir.
İngiltere modelinde, giyim sanayinde yer alan ürünlerin teslimleri genel anlamda yüzde 20 oranında KDV’ye tabi bulunmakla birlikte, bebek ve çocuk giysileri ile iş güvenliğinde kullanılan, örneğin, koruyucu bot ve kasklar gibi belirli bazı ürünler için KDV oranı yüzde 0 olarak uygulanmaktadır. Bilindiği üzere, bizdeki vergi sisteminde de aile ve çocuklarla ilgili, örneğin gelir vergisi uygulamaları gibi bazı vergisel teşvikler bulunmaktadır. Ancak, özellikle çocuklu ailelerin bütçelerinde önemli bir yer tutan çocuk giyim harcamaları yüzde 8 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır. Söz konusu harcamalardaki KDV yükünün İngiltere modeli örneğindeki gibi sıfıra indirilmesi ile çocuklu ailelerin bütçelerinin daha fazla desteklenmesine katkıda bulunulabilecektir.
Bunun yanında, iş güvenliğini sağlamak için gerekli olan malzeme ve ekipmanlardaki KDV yükünün de sıfıra indirilmesi sayesinde, bu malzeme ve ekipmanların ulaşılabilirliğinin artırılarak iş güvenliği konusunda olumlu bir etki yapması beklenebilecektir.
KDV’NIN INDIRILEBILIR VEYA IADE ALINABILIR OLMAMASININ TÜKETICI ÜZERINDE ETKILERI
KDV’de İngiltere modelinde genel uygulama olarak, yüzde 0 oranına tabi işlemler ile indirim hakkı doğuran istisnalar kapsamındaki işlemlere ilişkin olarak yüklenilen KDV için indirim ve iade hakkı tanınmaktadır. Bunun yanında, indirim hakkı doğurmayan istisnalarla ilgili işlemler için yüklenilen KDV’nin indirimi ya da iadesi mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda, söz konusu yüklenilen KDV bir maliyet veya gider unsuru olarak tüketiciye yansıtılmaktadır. Bizdeki KDV modelinde de benzer bir sistem bulunmakta; buna göre, tam istisna kapsamındaki işlemler için yüklenilen KDV’nin indirimine ve iadesine imkân tanınmaktadır. Ancak, kısmi istisna kapsamındaki işlemler için yüklenilen KDV indirime ya da iadeye konu edilememekte; maliyet veya gider unsuru olarak kaydedilmektedir. Bu çerçevede, nihai tüketici üzerindeki KDV yükünün, söz konusu işlemler için getirilen yüzde 0 KDV
ULAŞIM SANAYI
İngiltere modelinde, günlük hayatımızın en önemli unsurlarından biri olan ulaşım hizmetlerinin de yüzde 0 KDV oranı uygulanmak suretiyle teşvik edildiği görülmektedir. Bu kapsamda tüketiciler, www.isifed.org.tr
Sayı:17
75
OTOMASYON
Ahmet Sevük
ROBOTIK OTOMASYONDA ENTEGRATÖR SEÇIMI
ÜRETIM VERIMINI ETKILIYOR
E
czacıbaşı-Lincoln Electric Askaynak’ın iştiraki olan Askaynak Automation tasarımdan üretime kadar bütün aşamalarda robotik otomasyon çözümleriyle fark yaratarak, üretimde verimlilik, hız ve kaliteyi artırırken maliyetleri de azaltıyor. Robotik otomasyon destekli sistemlerin güvenli bir çalışma ortamı sunduğunu belirten Eczacıbaşı-Lincoln Electric Askaynak Genel Müdürü Ahmet Sevük, bu sayede daha kontrollü, tutarlı ve endişesiz şekilde, daha zor parçaların üretiminin mümkün olduğuna dikkat çekti. Robotik sistemlerin avantajlarından faydalanmak için en doğru entegratörü seçmek gerektiğini söyleyen Sevük, “Robotik otomasyon gibi önemli bir yatırım kararı veren kurumların, önceliklerini belirleyerek, bu alanda uzmanlığını kanıtlamış şirketlerle çalışması kritik başarı faktörü olarak karşımıza çıkıyor” dedi. Eczacıbaşı-Lincoln Electric Askaynak’ın iştiraki olan Askaynak Automation, robotik otomasyon sistemlerinden verim alabilmek için entegretör seçiminin önemine vurgu yaparak, bu alanda yatırım yapmak isteyen şirketlere önemli tavsiyelerde bulundu. Eczacıbaşı-Lincoln Electric Askaynak Genel Müdürü Ahmet Sevük yaptığı açıklamada, robotik otomasyon sistemlerinin verimli, güvenli, hızlı ve her seferinde yüksek kalitede üretime imkan verdiğini ve üretimde insandan kaynaklı hata payını ortadan kaldırarak, maliyet ve zaman tasarrufu sağladığını aktardı. Robotik üretim sistemlerinin çağın üretim teknolojisinden faydalanmak isteyenler için büyük avantajlar sunduğunu ifade eden Sevük, bu sistemlerden en yüksek verimi almak
76 www.isifed.org.tr
Sayı:17
için doğru entegratör seçiminin kritik başarı faktörü olduğunu söyledi. “BAZI TEMEL ANALIZLERLE DOĞRU ÇÖZÜME ULAŞILABILIR” Üreticilerin makina parçalarını üretmek ya da bir sonraki robotik otomasyon sistemini kurmak için alanında uzman bir entegratöre ihtiyaç duyacağını hatırlatan Sevük, yine de bazı temel analizlerle bu konuda doğru çözüme ulaşılabileceğini aktardı. Projenin, endüstrinin veya şirketin temel faktörleri için öncelikler belirlenerek satıcıları derecelendirmenin etkin bir değerlendirme yöntemi olduğunu ifade eden Sevük, bu sayede daha kolay karar verilebileceğine dikkat çekti. Kurum kültürü, kalite belgeleri, ürünlerin teknolojisiyle inovatif özellikleri ve şirket itibarının entegratör seçiminde önemli olduğunu ifade eden Sevük, çok fazla entegratörün olduğu robotik otomasyon pazarında robot yatırımı yapmış veya yapacak sanayii kuruluşlarının doğru entegratörü seçerken dikkat etmeleri gereken noktaları ise şöyle sıraladı;
İHTIYAÇLARINIZI KARŞILAYABILME YETERLILIĞINE SAHIPLER MI? Bir tedarikçiyi değerlendirirken, kabiliyetlerinin, konumlarının, ölçeklerinin sizin boyutunuza ve ilgili ihtiyaçlarınıza uyup uymadığından emin olun. Çok büyük veya çok küçük bir entegratör seçimi, sizi özen, esneklik veya projenizin gerektirebileceği herhangi bir acil destekhizmet açısından, en ön sıraya veya en arka sıraya koymalarına neden olacaktır. ESNEKLIK ÖNEMLIDIR Özellikle robot entegrasyonu sektöründe, ihtiyaç duyduğunuz anda, her firma gerekli beceriye ve yeteneğe sahip değildir. Projenin yapım aşamasında robot entegratörünün tüm riskleri azaltmayı ve ilave mekanik tasarımcılar veya mühendislere ihtiyaç duyduklarında projenizi desteklemek üzere yetenekli kişilerin ve kaynakların teminini nasıl planladığını öğrenmeniz yerinde olacaktır.
OTOMASYON ENTEGRATÖRÜNÜZÜ TANIYIN Sofistike makine aksamını yapılandırmak gerçekte karmaşık bir iş. Güvendiğiniz, para yatırdığınız entegratörü ve ekibini tanımalı, yüz yüze toplantılar gerçekleştirmelisiniz.
TEDARIK ZINCIRI PROJENIN BAŞARISINDA TEMEL UNSURDUR Ekipman teslimi, garanti, eğitim, yedek parçalar, fiyatlandırma ve indirimlerin tümünün bir fiyatı vardır. Entegratörünüzün nihai müşterileri için en iyi değeri sağlaması için endüstri tedarik zincirinin iyi olması gerekir.
ŞIRKETIN MALI DURUMU KONTROL EDIN Tedarikçinizin mali durumunu anlamak kritik önem taşıyor. Sadece finansal olarak güçlü olan bir şirketle çalışmak mantıklı olacaktır. Bu yönetim olgunluğunu ve şirket sürdürülebilirliğini gösterir.
ENDÜSTRI 4.0’A HAZIR MISINIZ? Yeni bir sanayi dönemine giriyoruz. Veri, izlenebilirlik, esneklik, verimlilik ve otonomluk önemli değerler haline geliyor. Endüstri 4.0 vizyonu olan entegratörlerde bu farklılıkları görebilmeniz mümkün olur.
ENERJİ
“Türkiye’de Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi” tamamlandı
Proje, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) ile işbirliği içinde yürütüldü. Küresel Çevre Fonu’nun (GEF) desteklediği projenin diğer paydaşları ise Küçük Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ile Türk Standartları Enstitüsü (TSE) oldu.
E
nerji verimliliği önlemleri alarak ve enerji verimli teknolojiler kullanarak etkin bir enerji yönetimi oluşturulması için sanayi kuruluşlarını teşvik etmeyi, böylece sanayide enerji verimliliğini artırmayı hedefleyen projede: - OSB’lere ekipman desteği ve enerji verimliliği eğitimleri, - Eğiticilerin eğitimi, - Enerji yönetimi sistemi kurulmasına dair eğitimler, - Enerji etüt kılavuzları, basılı ve görsel enerji verimliliği eğitim materyalleri, sektörel rehber kılavuzları ve raporların hazırlanması, - Örnek detaylı enerji etütlerinin yapılması, - Enerji verimliliği portalının güncellenmesi, - Enerji Yönetim Sistemlerinin yaygınlaştırılması faaliyetleri gerçekleştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, UNDP ve UNIDO uzmanlarının gerçekleştirdiği proje faaliyetlerinde yabancı eğitmenlerle de uluslararası tecrübe ve örneklerin aktarılması sağlanmış oldu. Enerji verimliliği danışmanlık şirketlerinin, OSB’lerin ve sanayi kuruluşların aktif paydaş olduğu projede sanayide enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik altyapı ve kapasite artışı sağlandı. Gerçekleşen 485 sanayide enerji verimliliği uygulaması sayesinde
yıllık 111.722 TEP (ton petrol eşdeğeri) enerji tasarrufu sağlanmış oldu. Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, UNIDO Program Direktörü Marco Matteini, UNDP Ülke Direktörü Claudio Tomasi, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Dr. Oğuz Can proje kapsamında başarılı enerji verimliliği faaliyetleri yürüten öncü sanayi kuruluşlarına, ayrıca programı başarıyla tamamlayan danışmanlara ve mühendislere sertifikalarını verdi. Sertifika alan firmalar şunlar oldu: Arçelik A.Ş., Zorlu Tekstil, İGSAŞ İstanbul Gübre San., Esan Eczacıbaşı, Kaleseramik, ISUZU, Mercedes Benz, Kardemir, PETKİM, Ege Çelik, Orta Anadolu Tekstil, Sanko Holding Süper Film, Akdaş Döküm, Ateş Çelik, Befesa Silverment, Bursa Çimento, İzmir Demir Çelik, Kartal Halı, Özen Mensucat, Serdar Plastik, Toyo Mürekkep, Yıldız Entegre, Zahit Alüminyum. Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez; Türkiye toplam nihai enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 32’sinin gerçekleştiği sanayi sektörünü, enerji verimliliği açısından önemli ilerlemelerin kat edildiği, ancak hâlâ pek çok iyileştirmenin yapılabileceği bir alan olarak tanımladı. OSB’ler test ve ölçüm ekipmanları ile desteklendi OSB’lerde enerji yönetim birimlerinin
kapasitesini güçlendirmek amacıyla 11 farklı şehirdeki OSB’ye eğitimler verildi. Bu eğitimler, proje kapsamında tahsis edilen infrared kamera, infrared termometre, ultrasonik sıvı ölçer, enerji analizörü, çok fonksiyonlu HVAC cihazı, baca gazı analizörü, ultrasonik sızıntı dedektörü, takometre, iletkenlik ölçer gibi test ve ölçüm cihazlarıyla desteklendi. Ayrıca ölçüm cihazlarının kullanımı ile ilgili filmler hazırlanarak bilgiye daha fazla kişinin erişimi sağlanmış oldu. Bundan sonraki süreçte OSB’lerin enerji yönetim birimlerinde görevli personeli tarafından bu ekipmanlar kullanılacak, ölçüm verileri değerlendirilecek, çıkan sonuçlara göre enerji verimliliği, enerji yönetim sistemi gibi konularda alınması gereken tedbirler belirlenecek. Sanayi işletmelerinde Enerji Yönetim Sisteminin yaygınlaştırılması sağlandı Her biri 9 ay süren iki faz şeklinde 60 endüstriyel tesiste ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi kuruluşu gerçekleştirildi. Sanayi işletmelerinde enerji yönetim sisteminin yaygınlaştırılması, böylece tesis düzeyinde enerjiye bütüncül bir anlayışla yaklaşılması, enerjinin daha yakından izlenmesi ve enerji verimliliğinin her aşamada iyileştirilmesi açısından büyük önem taşıyor. www.isifed.org.tr
Sayı:17
77
HAYATIMIZ SİGORTALI
KOBİ’LER NEDEN
sigorta yaptırsın ki? Her geçen gün işyerlerinde kazalar yaşanabiliyor. Hatta ne yazık ki bazı işçilerimiz hayatlarını kaybedebiliyor. Yangında hayatını kaybeden işçilerin sosyal güvencelerinin olup olmadığını bilmiyorum. Fakat ferdi kaza sigortalarının olmadığı bir gerçek.
78 78 www.isifed.org.tr www.isifed.org.tr Sayı:16 • Sayı:17
Can Kantar
can@sigortamedia.com
İşte tam da sigorta yaptırması gereken kesim KOBİ’ler. Neden mi derseniz, Allah korusun olası kayıpları yerine koyma güçleri az. Klasik bir sözü sigortaya uyarlayabiliriz, “Hiçbir KOBİ sigorta yaptırmayacak kadar zengin değildir”. Evet bir holding işletiyorsanız bir başka iş kolunuzda şirketinizden mali destek alabilirsiniz ve üretimine devam edebilirsiniz. Ama kıt kanaat işini devam ettirmeye çalışan bir KOBİ’nin olası bir felaketten sonra belini doğrultması zor. Belki ekonomik koşulların zorluğunu öne sürerek sigorta yaptırmak istenmeyebilir. Bence bunların hepsi birer bahanedir derim. Çünkü olası felaketlerin yaşanmama garantisi yok. Benim işyerime su basmaz, benim iş yerim yanmaz ya da bana birşey olmaz diyen kişilere de olan oluyor. Hele hele iklim değişiklikleri her türlü olmazları mümkün kılıyor. Apartmanların 10’uncu katında oturan biri fiyatta avantaj sağlamak için cam kırılması teminatı almamışsa, son yaşanan dolu hasarını cebinden ödemek zorunda kalmıştır muhtemelen. Ya da apartman boşluklarının çatıları kısımlarında ki camların bir dolu yağışı neticesinde kırılacağını kim tahmin edebilirdi ki. Şimdi diyeceksiniz ‘bizim sigortaya verecek paramız yok’ bende size o zaman bu tür hasarları cebinizden ödemeye hazırlıklı olun. Cebinizde paranız yoksa üretimin durmasından doğacak finansal kayıplara hazırlıklı olun. Özetle sigortadan tasarruf olmaz, olmamalı. Sigorta ülkemizde ne yazık ki sadece trafik sigortası, kasko ve biraz da sağlık sigortası olarak tanınıyor. Bu yazdığım
sigorta poliçeleri, çok kişiye ulaşan yaygın sigortalar. DASK, trafik gibi zorunlu sigortaları mecburen yaptırıyoruz. Ama bizim için gerçekten ihtiyaç olabilecek ve mağduriyetimizi önleyecek birçok sigorta ürünü de var. Fakat bizim bunlardan haberimiz yok. Sigorta ürünleri konusunda ne yazık ki yanlış bir algı var. Sigorta PAHALI olarak biliniyor. Evet gerçekten bazı sigorta ürünleri pahalı olabilir. Pahalı dediğim yani bazı geliri kısıtlı olan bireyler için diyorum. Bütçe kısıtlıysa tabii ki sigortaya ayrılacak kısmı da az oluyor. Sigortaladığımız değere bir şey olduğunda tekrar o değeri oluşturmakta zorlanacaksak mutlaka sigorta yaptırmalıyız. Mesela borç harç, aile yardımı ile bir ev döşediniz diyelim. Bu evin mutlaka yıllık 100-200 TL’ye yangın, su basması veya hırsızlığa karşı sigortalanması gerekir.
Değer oluştuysa sigorta şart
Gelelim ekonominin can damarı küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ). KOBİ’lerin günümüzdeki sorunlarını biliyorum. Konjonktürel ekonomik sorunlar KOBİ’lere sıkıntılı günler geçirtiyor. ‘Bu sıkıntılar içerisinde bir de sigortaya ayıracak paramız yok’ dediğinizi duyar gibiyim. Ama işte sigorta tam sizin için, tam da içinde bulunduğunuz durum için gerekli. Çünkü bu kadar sıkıntı yaşarken bir de üzerine Allah korusun iş yerinizde yaşanabilecek bir kaza, yangın veya bir başka felaket ile çok daha zor günler yaşayabilirsiniz. Önce iyi bir sigorta danışmanı bulmalısınız. KOBİ’lerin ihtiyaçlarına göre şirketlerin paket poliçeleri var ve üstelik hiç tahmin edilemeyecek kadar uygun fiyatlara. İş durması, makine kırılması, kâr kaybı gibi birçok mağduriyeti sigorta yaptırarak kendinizden uzak tutabilirsiniz. Geçtiğimiz yıl yaşanan uzun süreli elektrik kesilmelerinde özellikle organize sanayi bölgelerinde birçok KOBİ’nin zararı sigortadan karşılandı. Bu nedenle sigorta asıl, geliri düşük olan, değerlerini tekrar yerine koymakta zorlanacak kesim için gerekli. Bu unutulmamalı.
HAYATIMIZ SİGORTALI
İşyerinizde çalışanlarınızın ferdi kaza sigortası var mı?
Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu var. O da iş yerinizde çalışma güvenliğine ne kadar önem verseniz de bazen görünmez kazalar yaşanabiliyor. İhmalden kaynaklanan kazaların sayısı son yıllarda fazlaca artış gösterdi. Sigorta sisteminde çalışanlarınızı çok küçük primlerle oluşabilecek kazalara karşı güvence oluşturacak sigorta ürünleri mevcut. Geçtiğimiz günlerde özellikle şantiyelerde yaşanan yangınlar bize riski tekrar hatırlattı. Ferdi kaza sigortası aslında tam da bu noktada aranan bir sigorta ürünü. Her geçen gün işyerlerinde kazalar yaşanabiliyor ve hatta ne yazık ki bazıları da işçilerimiz hayatlarını kaybedebiliyor. Burada işverenin sorumluluğu nedeniyle zor durumda kaldığını hepimiz tahmin edebiliriz. Yangında hayatını kaybeden işçilerin sosyal güvencelerinin olup olmadığını bilmiyorum. Fakat ferdi kaza sigortalarının olmadığı bir gerçek.
Ferdi kaza sigortası olsaydı ne olurdu?
İşveren çalışanına ferdi kaza sigortası yaptırmış olsaydı. İşyerinizde veya iş yeri dışında oluşabilecek, beklenmedik kazalar nedeniyle hastane masrafları Allah korusun vefat ve sakat kalma durumunda daha önce belirlenmiş tazminat tutarı kadar bir tazminat almak söz konusu olabilecekti. Yıllık 30 TL-100 TL arasında pirim seçilebilir ve sigorta yaptırılabilir. Tazminat miktarları daha da sınırlandırıldığında 5-6 TL’lerden başlayan bir ferdi kaza sigortası da yaptırılabilir. Ferdi kaza sigortasına bir tepkimiz var. Çünkü bu ürün ya tele-marketing usulü yapılıyor, ya da bankaların kredi kartlarından yapılıyor. Ben ferdi kaza sigortası yaptırmak istiyorum diye bir sigorta aracısına gideni pek yoktur belki. Ama ferdi kaza sigortası birçok derde deva bir sigorta ürünü. Yaşamımız o kadar riskli hale geldi ki, her an hepimizin başına bir şey gelebilir. İsmi üstünde “Kaza”, yani beklenmedik bir durumda karşımıza çıkan bir durumda sigorta güvencesi devreye giriyor. Üstelik ferdi kaza sigortası en ucuz primle satın alabileceğiniz bir sigortadır. Riski düşünecek olursanız, ödenen primlerin ödenebilir tutarlarda olacağına kanaat getirebilirsiniz. Ama şunu da biliyorum ki KOBİ’lerin mali durumları ortada ve herkese küçük gelebilecek primler KOBİ’ler için yekun teşkil edebilir. Tekrar etmemde fayda var. Sigortaya ayıracağınız küçük bir bütçe ile hem kendinizi, hem işletmenizi hem de çalışanlarınızı çeşitli risklere karşı güvence altına almış olabilirsiniz. www.isifed.org.tr • Sayı:17
79
RETAIL TÜRKİYE
Türkiye’deki markaların çatı örgütü olan Birleşik Markalar Derneği (BMD)’de, yurt dışına açılan perakendecilere destek veriyor.
TÜRK PERAKENDECİLERİ
Yurt dışını sevdi Cengiz Çambel
cengiz@retailturkiye.com
T
www.retailturkiye.com
ürk perakende markaları, dünyada başlattığı mağazalaşma hareketini hızlandırdı. Hazır giyimden tekstile, gıdadan kozmetiğe, mobilyadan zücaciyeye pek çok markanın mağaza sayısı hızla çoğalıyor. Türkiye’de çılgınca yükselen AVM kiralarından bıkıp usanan perakende markaları, teşviklerin sağladığı imkanlarla da yurtdışında büyüyorlar, güçleniyorlar. Yurt dışına seyahate giden, önemli cadde ve AVM’leri gezen Türk vatandaşları da, kendi öz markalarımızı görünce tabiiki mutlulukları da artıyor. Türkiye’deki markaların çatı örgütü olan Birleşik
80 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Markalar Derneği (BMD)’de, yurt dışına açılan perakendecilere destek veriyor. Yatırım imkanları hakkında marka yöneticilerinde gerekli bilgileri sunuyor. Ekonomi Bakanlığı’da Turquality kapsamı çerçevesinde perakende markalarımıza çeşitli teşvikler veriyor. Böyle giderse daha çok Türk markasını yurtdışında göreceğiz. BMD rakamlarına göre 110 ülkede 2500’e yakın perakende mağazamız bulunuyor. Bu rakamlar, 2016 yılı verileri. 2017 yılı sonuna kadar 500 yeni mağaza daha açılacağı müjdesi veriliyor. Simit Sarayı, LCWaikiki, Flormar ve Colin’s gibi markalar, yurtdışında büyük başarılara imza atıyorlar. Artık Avrupa ülkelerinde her köşe başında Simit Sarayı’nı görmek mümkün. Penti, Koton, Orka, Mavi’de geride kalmıyor. Türk bayrağını Dünya’ya taşıyorlar. Bu markaların çoğu, cirolarının büyük bir kısmını yurtdışı satışlarından karşılıyorlar. İç Pazar daraldıkça, dış pazarda güçleniyorlar. Sektörün çok önemli oyuncusu olan LCWaikiki, bu yıl içinde Çin ve Malezya’ya giriş yapacak. Önümüzdeki dönem içinde Asya, Ortadoğu ve
Afrika’da büyümeyi hedefliyoruz, mevcut ülkelerde de derinleşmeye devam edecek. LCWaikiki’nin yurtdışı mağazalarının ciro oranı Türkiye’deki mağazalarının cirosunun yaklaşık yarısı kadar bu da toplamın 1/3’üne denk geliyor. İşte yurtdışı pazarlarının en güzel örneği. Yurtdışı pazarlarına yeni girmeyi hedefleyenler de var. Dufy, Güney Afrika’yı kendine pilot ülke belirlemiş. Tavuk Dünyası da Gagawa markasıyla ilk 3 restorantını Rusya’da açtı. Tekstil mağazaları haricinde ev tekstili ve gıda perakendecileri de yeni pazarlar arayışında. English Home, Bulgaristan pazarında. BİM, Fas ve Mısır pazarında büyürken İran pazarı içinde araştırmalar yapıyor. Pazar araştırma şirketi Cushman&Wakefield Yönetici Ortağı Toğrul Gönden da İran, Fas, Cezayir, Romanya, Rusya ve Ukrayna’ya yatırım için cazip pazarlar gözüyle bakıyor. Bu ülkeden marka çıkar mı? diyenlere, işte en somut örneklerini yukarıda sıraladık. Daha çok markanın, Türk bayrağını yurtdışında dalgalandırmasını istiyoruz.
TURKONFED HABER
SÜRDÜRÜLEBILIR KALKINMA HEDEFLERINDE
Kadının rolü tartışıldı
TÜRKONFED, UN Women ve UNDP işbirliği ile düzenlenen ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde Kadının Rolü Zirvesi’ İstanbul’da gerçekleştirildi.
T
ÜRKONFED tarafından Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle düzenlenen ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde Kadının Rolü Zirvesi’, dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda üst düzey yöneticiyi İstanbul’da buluşturdu. Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın katılımıyla gerçekleştirilen zirvede, kadınların hayatın her alanında güçlenmesinin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesinin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemi mercek altına alındı. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu,
TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Irena Vojackova Sollorano ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Empower Women Avrupa ve Orta Asya Bölge Koordinatörü Meral Güzel’in açılış konuşmaları ile başlayan zirvede, kadınların hayatın her alanında güçlenmesine ilişkin çözüm önerileri, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma vizyonuyla ele alındı.
Kadooğlu: “Kadın eli değmezse, sürdürülebilir kalkınma mümkün değil”
Ülkelerin rekabetçiliğinin, ekonominin yanı sıra sosyo-kültürel hayatta yarattığı zihinsel dönüşümü, sürdürülebilir kalkınma için nasıl etkin kullandığıyla da ölçüldüğünü belirten TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu; “Kadının ekonomik hayata aktif katılması, ülkelerin refah seviyesini artırırken, kalkınmanın da en önemli göstergesi olarak kabul ediliyor. 2018-2020 Orta Vadeli Program’da, istihdam oranının OVP dönemi boyunca yüzde 49,5’e ulaşması hedefleniyor. Yani 29 milyon olan istihdam edilen kişi sayısı, 2020’de 31 milyon 369 bin kişiye ulaşacak. Dünyadaki işgücünün yüzde 40’ını kadınların oluşturduğu biliniyor. 2025’e kadar toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması halinde dünya ekonomisine 12 trilyon Dolarlık bir katkının ortaya www.isifed.org.tr
Sayı:17
81
TURKONFED HABER katılımı önündeki önemli bir engel. Bu sorunu çözmek için, ‘Çocuk Bakım Hizmetleri ve Kreş Yardımı’ SGK kapsamına alınabilir. Birçok gelişmiş ekonomide bu konu SGK kapsamındadır. Fransa’da kadın çalışıyorsa ve çocuğu da kreşe gidiyorsa, tax credit adı altında çalışan kadının çocuğunun kreş harcamasının yüzde 50’si karşılanmaktadır. Eğer çalışan kadının çocuğu evde bakılıyorsa evdeki bakıcının ücretinin yüzde 30’u devlet tarafından verilmektedir. Ülkemizde de çalışan ve çocuğu olan kadının, devlete ödeyeceği vergi yükünden düşülerek oluşturulacak bir fonla kreş katkısı oluşturulabilir. Büyük sanayi siteleri ve belli sayıda personel çalıştıran özel sektör şirketlerine de kreş açma şartı koyulabilir.” diye konuştu.
TÜRKONFED IDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık
çıkacağı düşünüldüğünde, ülkemizin sürdürülebilir kalkınmayı sağlaması için elindeki potansiyeli harekete geçirmesinin gerekliliği çok net bir şekilde görünüyor. İşgücü açısından, kadın-erkek uçurumundan kaynaklanan ekonomik kaybımız Gayri Safi Milli Hasılamızın yüzde 25’ine denk geliyor. IMF’nin geçtiğimiz yıllarda yayımladığı araştırmaya göre; ‘kadın elinin değmediği ülkelerde ekonomik kayıp yüzde 30’lara’ kadar çıkıyor. Avrupa’da kadın istihdamı yüzde 40’ın altında olan tek ülke Türkiye. Yani kadın eli değmezse refah da huzur da kalkınma da pek mümkün değil.” dedi.
“Her iki kadından biri kayıt dışı çalışıyor”
Kayıt dışı istihdam ve bu kayıt dışılık içinde kadınların durumunun da iyi irdelenmesi gerektiğini anlatan Kadooğlu şöyle devam etti: “Ülkemizde kadınların kayıt dışı çalışma oranları erkeklere göre daha yüksek bir seviyede bulunuyor. TÜİK 2016 verilerine göre çalışan her iki kadından biri kayıt dışı görünüyor. Kadınlar, kayıtlı çalışmaları halinde aldıkları aylık ve yardımların kesilmesi endişesi yaşadığı için sosyal güvenlik şemsiyesi altına tam olarak alınamıyor. 2012’de sosyal yardımlara yönelik düzenleme ile bu endişe ortadan kaldırılsa da uygulama farklı işliyor. Gelir vergisi uygulamasında cinsiyete duyarlılık geliştirilmesi önemli bir kazanım olacaktır. Sosyal sigorta prim ve istihdam teşviklerinin birbirinden farklı koşullara sahip olması ile mevzuatın karmaşıklığı, prim teşviklerinden yararlanmayı zorlaştırmaktadır. Prim teşviklerinin, işgücü maliyetinin ve kayıt dışı istihdamın yüksek olduğu sektörlere daha yüksek miktarda verilmesi kayıt dışı istihdamı azaltacaktır.”
Açık: “Çocuk bakım hizmetleri SGK kapsamına alınabilir” TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın Komisyonu’nun bugüne kadar iki ayrı İş Dünyasında Kadın Raporu yayınladığını, üçüncü raporu da yılsonunda kamuoyu ile paylaşacaklarını ifade eden TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, “2015 yılı itibariyle ülkemizde 1 milyon 112 bin kadın bakım zorunlulukları nedeniyle işgücüne katılamıyor. Kreş hizmet ücretlerinin yüksekliği ve kreş hizmetlerinin kalitesi, kadınların işgücüne 82 www.isifed.org.tr
Sayı:17
“Bakım sigortasının kurulması ve etkin bir şekilde uygulanması şart” Türkiye’de yaşlı ve engelli bakım ücretinden yararlanan çoğunluğu gerekli eğitimi almamış 485 bin kişi bulunduğunu belirten Açık şunları söyledi: “Bakım Sigortası oluşturularak evde yaşlı, engelli ve çocuk bakım hizmeti sunumu, bu alanda eğitim almış SGK’lı kişiler aracılığıyla yapılabilir. Nitelikli bakım elemanı ihtiyacı çok yüksek olan Türkiye’de, bakım sigortasının kurulması ve etkin bir şekilde uygulanması halinde, kısa dönemde söz konusu hizmetlerde çalışacak ilave 500 bin kadın, uzun dönemde ise yaşlanan nüfus ile birlikte 1 milyon kadın için ilave istihdam sağlanabilir. İşgücü piyasasından uzaklaşan kadınlar da geri dönebilir.”
Sollorano: “BM cinsiyet eşitsizliğini küresel bir sorun olarak görüyor” Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin, tüm dünya vatandaşları için 2030 Kalkınma Gündemi’nin en temel parçası olduğunu anlatan Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Irena Vojackova Sollorano, “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, cinsiyet eşitsizliğinin küresel bir sorun olduğu farkındalığıyla, kadınlara ve kızlara karşı ayrımcılık ve eşitsizliklerin üzerine gidilmesine büyük önem vermektedir. Hem bir insan hakları meselesi hem de kalkınmayı tetikleyici bir etken olarak cinsiyet eşitliğini, kadınların ve kızların güçlenmesini temel alan 17 hedef, cinsiyet eşitliğine ulaşılabilmesi için çok boyutlu bir tutum izlemektedir. Bu hedeflerin hepsinde cinsiyet
TURKONFED HABER
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu
eşitliğinin sağlanması için alınan somut önlemlerin yanı sıra toplumsal normlar ve davranışlar ile cinsiyet kalıpları gibi kadınların eğitim ve iş hayatına katılımını sınırlayan, kadın ve erkeklerin cinsiyet rollerini aşmalarına engel olan sebeplere de eğilmemiz gerekiyor. Hükümetler, sivil toplum ve özel sektörün sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı toplumları teşvik etmek konusunda beraber çalışması büyük önem taşıyor.” dedi.
Güzel: “özel sektör kadınların ekonomik hayatta güçlenmesini desteklemeli” Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadınların güçlenmesinin “sürdürülebilir ve kapsayıcı
kalkınmanın” başlıca gereği olduğunu vurgulayan Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Empower Women Avrupa ve Orta Asya Bölge Koordinatörü Meral Güzel ise “2030 gündeminde toplumsal cinsiyet eşitliği iki yönlü ele alınmaktadır. Birincisi toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını ve kadınların güçlenmesini vurgulayan beşinci hedef ile kadınlara ve kız çocuklarına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıdır. Beşinci hedefin dışındaki diğer on altı hedefe ulaşmak için de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması bir ön koşuldur. Kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesinin ‘çarpan etkisi’ yarattığı, ekonomik büyümeyi ve hayatın her alanında gelişmeyi hızlandırdığı defalarca kanıtlanmıştır. Bu hedefleri ancak başarılı ve kararlı işbirlikleri ile gerçekleştirebiliriz.” dedi. Dünya istihdamının büyük bölümünü sağlayan özel sektörün kadının ekonomik güçlenmesi için çok önemli bir paydaş olduğunu vurgulayan Güzel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadın iş sahiplerinin yeni pazarlara girmesi için daha fazla fırsat yaratmak amacıyla, kadınlara ait işletmelerin karşılaştığı engelleri ve zorlukları anlamak için ‘Kadından Satın Al Platformu’ oluşturuldu. Bu platform tarafından, kurumsal şirketlere toplumsal cinsiyete duyarlı olmaları ve kadınlara ait işletmelere kurumsal kaynak sağlanmasına satın alma yoluyla yardımcı olmaları adına pratik araçlar ve teknikleri içeren bir rehber hazırlandı. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmede çok önemli bir rol oynayan özel sektör; kadınların ekonomik hayatta güçlenmesini desteklemek için kapsayıcı işe alım ve terfi politikaları uygulayabilir, kadın iş gücünü geliştirebilir ve tedarik/satın alma harcamalarını kadınlara ait işletmelere tahsis ederek yapabilir. Özel sektör tüm bunları yaparken kazançlı çıkar.” www.isifed.org.tr
Sayı:17
83
MARKABAZ
KOBİ’LER
Dijital dönüşüme hazır mı? Peki dijital dönüşüm nedir? Ve neleri kapsar?
Oğuz Hızarcı
E
oguzhizarci@gmail.com Kreacity
ndüstri 4.0 olarak tanımlanan yeni ekonomi, büyük işletmeler arasında bir dijital dönüşüm rekabeti başlatsa da bu dönüşüm sadece büyük firmaları etkilemiyor. Varlığını sürdürmek isteyen KOBİ’lerin de yeni ekonomiye uyum sağlaması gerekiyor. Dijital dönüşüm, henüz KOBİ’ler tarafından hak ettiği ilgiyi görmese de müşterilerin markalardan talepleri artmaya devam ettikçe KOBİ’lerin buna kayıtsız kalamayacakları bir gerçek. Yetişmiş insan gücünün ve konuyla ilgili bilgi birikiminin az olması; bundan dolayı da yeni teknolojilerin karmaşık gelmesi KOBİ’lerin önündeki en büyük engel…
84 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Dijital çağda markalaşma; şeffaflık, özgünlük, içerik yaratma, bağlılık ve müşteri ihtiyacına uygunluk üzerine kuruludur. Dijital markalaşma, dijital kanallar aracılığıyla işletmeyle etkileşime giren hedef kitle üzerinde, firma kimliğini, görünürlüğünü ve güvenilirliğini geliştirir. Bu, dijital dünyada markanın varlığını yaratmak ve hikayesini oluşturmak için gereklidir. Klasik marka oluşturma ve temel marka değeri gelişim stratejileri hala geçerliliğini korusa da, online içerik ve deneyimler yoluyla marka değerinin yeni formlarını yaratmak gerekiyor. Her markanın kendine özgü bir kimlik ve karakteri bulunduğunu, kendini konumlandırdığı değerleri de müşteri kitlesiyle etkin iletişimde bulunarak sürekli paylaşması ve bunları geliştirmesi gerektiğini hatırlatalım.
“Dijital markalaşma, tüketiciler ile teslim edilen ürün veya hizmet arasında bağlantı kurmayı amaçlar”
“Dijital dönüşüm, henüz KOBİ’ler tarafından hak ettiği ilgiyi görmese de müşterilerin markalardan talepleri artmaya devam ettikçe KOBİ’lerin buna kayıtsız kalamayacakları bir gerçek.”
Sanayi Devrimi ve Üretim Çağı Seri imalat endüstrisi devlerini yarattı.
Lojistik Çağı Global bağlantılar ve ulaşım sistemleri sayesinde dağıtım kanalları anahtar haline geldi.
Bilişim Çağı PC’lerle ağ toplumunun ve devamında online tedarik zincirlerinin ortaya çıkması.
Müşteri Çağı Beklentisi yükselmiş ve güçlenmiş alıcılar, markaları müşteri odaklı hizmet sunmaya zorluyor.
Dijital markalaşma, tüketiciler ile teslim edilen ürün veya hizmet arasında bağlantı kurmayı amaçlar ve dört önemli aşamadan oluşur: • Dijital bir marka öyküsü oluşturma, • Dijital medya ve pazarlamada yaratıcılık, • Tüketici verilerine ve alışkanlıklarına dayalı olarak dijital kanal seçimi ve içerik paylaşımı, • Dijital ilişkiler oluşturma. Bu aşamaları hayata geçirerek marka bilincini geliştirebilir ve böylece hedef kitlenize farklı bir deneyimi yaşatmayı başarabilirsiniz. Siz dijital dünyada farklılaşmak için neler yapıyorsunuz? Dijital dönüşüme adım atmış rakipler karşısında zorlanan, hala geleneksel kanallarla satış ve pazarlama yapmaya çalışan, mevcut müşterilerini elde tutmakta zorlanan ve Y kuşağının beklenti ve ihtiyaçlarına hitap edemeyen firmaların, kendilerine destek ve çözümler sunacak dijital dönüşüm profesyonellerine ihtiyacı var. Yazar Hakkında: Oğuz Hızarcı, Kreacity’de dijital marka danışmanı ve yöneticidir.
Gelecekteki müşterileriniz onlar olacak. Onlar dijital doğdular www.isifed.org.tr
Sayı:17
85
TÜSİAD HABER
TÜSİAD Silikon Vadisi’ndeydi
T
ÜSİAD Yönetim Kurulu ve üyeleri, Silikon Vadisi Ağı’nın açılışı vesilesiyle 23-24 Ekim tarihlerinde San Francisco bölgesine bir ziyaret gerçekleştirdi. TÜSİAD Silikon Vadisi Ağı üyesi olan girişimci, yönetici, mühendis, bilim insanı ve yatırımcıların geniş katılımıyla girişimcilik ekosisteminin önde gelen merkezlerinden Galvanize’da bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğin açılışını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi Esin Güral Argat ve TÜSİAD Silikon Vadisi
86 www.isifed.org.tr
Sayı:17
Ağı Dönem Başkanı Ayşegül İldeniz yaptı. Foundation Capital Kurucu Ortağı Warren Weiss ve Silver Spring Networks CEO’su Michael Bell’in katıldığı panelde ise Silikon Vadisi’nde girişimciliğin dinamikleri ele alındı. Bilecik açılış konuşmasında Silikon Vadisi’ndeki çalışmaların dönüştürücü gücüne; Türkiye ve Vadi ekosistemi arasındaki ilişkinin güçlendirilmesinin önemine işaret etti. Bilecik, “Türk iş dünyası olarak bu bölgede varlık göstermeyi, buradaki olağanüstü birikimden yararlanmayı, TÜSİAD’ın dijital ekonomi, Sanayi 4.0 ve girişimcilik
alanlarındaki çalışmalarına katkı sağlamayı ve karşılıklı yatırım imkanlarını geliştirmeyi hedefliyoruz” dedi. Yapılan temaslarda TÜSİAD Silikon Vadisi Ağı’nın etkili işleyişine yönelik çalışma prensiplerinin yanı sıra Türkiye’nin inovasyon ve girişimcilik ekosistemine katma değer sağlayacak öneriler tartışıldı. TÜSİAD heyeti, program kapsamında Dünya Ekonomik Forumu Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezi’nin yanı sıra Silikon Vadisi bölgesinde yerleşik teknoloji ve risk sermayesi şirketlerinin yöneticileriyle de bir araya geldi.
TÜSİAD HABER
“Mevcut durumun iyileştirilmesi ancak tüm aktörlerin çaba ve kararlılığıyla sağlanabilir”
Almanya ve Fransa’nın Kanaat Önderlerinden
Türkiye-AB İlişkileri için Çağrı
T
ÜSİAD’ın Türkiye’nin AB üyelik sürecinin desteklenmesi amacıyla Fransa ve Almanya’da kurulmasına öncülük ettiği düşünce kuruluşları Paris Bosphorus Enstitüsü (Institut du Bosphore) ve Berlin Bosphorus Girişimi (Turkey: Culture of Change Initiative) İstanbul’da düzenlediği toplantılarla ikili ilişkileri ve Avrupa Birliği’nin geleceğini ele aldı. 2013 yılında Berlin’de kurulan Berlin Bosphorus Girişimi’nin Danışma Kurulu toplantısı 18 Ekim Çarşamba günü, 2009 yılında Paris’te kurulan Paris Bosphorus Enstitüsü’nün 8. Senelik İstanbul Semineri ise 18-19 Ekim günlerinde Almanya, Fransa ve Türkiye’den üst düzey siyaset, ekonomi ve kültür politika yapıcılar ve kanaat önderlerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Berlin Bosphorus Girişimi Danışma Kurulu Eş Başkanları Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Mercator Vakfı Direktörü Michael Schwarz tarafından başkanlığı yürütülen toplantıda Türkiye-Almanya ilişkilerinde son dönem gelişmeleri, TÜSİAD’ın
oluşturmakta olduğu Türkiye-Almanya ilişkilerinde stratejik yol haritası ve sivil toplum diyalogunun önemi vurgulandı. Bilim Kurulu eş başkanlıkları Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi N. Ümit Boyner ve Fransa 2030 İnovasyon Komisyonu Başkanı Anne Lauvergeon tarafından yürütülen Paris Bosphorus Enstitüsü 8. İstanbul Seminerinde küreselleşmenin etkileri, Brexit süreciyle birlikte Avrupa’da popülist hareketlerin yükselişi, göç krizi, daha güçlü ve etkin bir AB için gelecek senaryolarının yanı sıra Türkiye - AB ve Türkiye - Fransa ilişkilerinin ekonomi ve kültür boyutlarına ağırlık verilerek derinleştirilmesine yönelik konular etraflıca ele alındı. İki gün süresince gerçekleştirilen toplantıların ortak çıktılarının özeti şu oldu: “Küresel rekabet ve güvenlik ortamı daha güçlü bir Avrupa’yı gerekli kılıyor. AB’nin kurumsal reformu çok çemberli bir yapıya doğru ilerliyor. Başta daha derin ve iyi yönetilebilen ekonomik ve parasal birlik yönünde AB’nin yeniden yapılandırılması
kaçınılmazdır. AB’nin ve dünyanın değişimi dikkate alındığında demokrasi, mevzuat uyumu, Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi ve sosyal ilerleme yönünde Avrupa ile uyumu başarabilen Türkiye, hem Avrupa Birliği, hem Türkiye hem de bölge ülkeleri açısından önemli bir başarı olacaktır. Türkiye değerler ve karşılıklı çıkarlar gereği Batı dünyasında yer almalıdır. Küreselleşmenin yarattığı güçlükler ve bölgesel krizler, Avrupa ve transatlantik değerlerle uyumlu ve öngörülebilir politikalar uygulayan bir Türkiye’yi gerektirmektedir. Türkiye-AB ilişkileri dönemsel veya bir alış-veriş ilişkisi değildir. Bugün, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin seviyesi endişe verici düzeydedir ve bu ortamda karşılıklı diyaloga hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır. Her iki taraftan kaynaklanan nedenlerle bu sürecin tıkanmasının ve reformların bir bölümünde geriye gidişin olumsuz etkilerini hem Türkiye hem AB yaşamaktadır. Mevcut durumun iyileştirilmesi ancak tüm aktörlerin çaba ve kararlılığıyla sağlanabilir.” www.isifed.org.tr
Sayı:17
87
OTOMOTİV
OTOMOTIVIN ANAHTARI TEKNOLOJIDE
Önder Canözer
onder.canozer@carmedya.com Car Medya
Otonom Sürüş kısaca özetlemek gerekirse, sürücüsü, direksiyonu ve pedalları olmayan araçlarla yakın bir gelecekte yol alabiliyor olmak, yani kendi kendini yöneten, tehlikeleri algılayan ve rotayı belirleyen araç teknolojisi diyebiliriz. 88 www.isifed.org.tr
Sayı:17
D
ünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olan otomotiv, bu öneminin getirdiği rekabetin büyüklüğüyle her zaman markalar arasında bir savaş alanı olmaya devam ediyor. Bu rekabet teknolojinin yıllar içerisinde gelişmesi ile değişime ayak uyduramayan bazı markaları geçmişte bırakıyor, her şeye rağmen ayakta kalmaya çalışanları ise daha güçlü markalar satın alarak otomotiv gruplarının çatısını giderek genişletiyor. Sonuç olarak yıllar içerisinde artık gerek maliyetleri düşürmek, gerekse de daha güçlü rekabet edebilmek amacıyla ortaya çok sayıda markanın az sayıda büyük grubun bünyesinde buluştuğu yeni bir denklem çıkıyor. Tabi maliyetler konusunda değinmişken, özellikle günümüz otomotiv sektöründe artık sadece fabrika açmak ve üretim yapmanın yeterli olmadığını, en
büyük yatırımın ise Ar-Ge merkezleri için yapıldığının altını çizmekte yarar var. Peki neden üretim veya fabrika yatırımından daha büyük bir pay Ar-Ge merkezlerine aktarılıyor? Bunun en büyük nedeni otomotiv sektörünün artık sadece yedek parça, motor, şasi, şanzıman üreten geleneksel bir sektör olmamalı. Çünkü pazara işi otomobil üretmek olmayan yeni oyuncular girmeye başladı. Bugün Tesla, Google ve Apple dediğimizde aklımıza ilk gelen şüphesiz internet ve akıllı cihazlar ile bilgisayar olacaktır. Ancak bu markalar artık otomobil markalarının bugün olmasa bile gelecekte en büyük rakipleri olmaya aday. Sektörün gelişiminde önemli katkı sağlayan bir dizi yenilik ve teknolojiyle kendi araçlarını geliştiren ve prototipleri denemeye başlayan Silikon Vadisi’nin ünlü teknoloji şirketleri, beraberinde ortaya yepyeni bir kavram attı; Otonom Sürüş...
OTOMOTİV
KENDI KENDINE GÜVENLE GIDEN OTOMOBILLER YOLDA Otonom Sürüş kısaca özetlemek gerekirse, sürücüsü, direksiyonu ve pedalları olmayan araçlarla yakın bir gelecekte yol alabiliyor olmak, yani kendi kendini yöneten, tehlikeleri algılayan ve rotayı belirleyen araç teknolojisi diyebiliriz. İşte bu yeni teknoloji yanında bu yapının olmazsa olmazı mobiliteyi getiriyor ki mobilite artık araçların birbirleriyle ve dünya ile iletişim halinde olmaları, araç içerisindekilerin de dış dünya ile her an bağlantıya sahip olmalarını getiren bir dizi akıllı çözüme ihtiyaç duyuyor. Teknoloji şirketlerinin rekabette elini güçlendiren diğer en önemli unsur ise alternatif ve çevreci yakıt arayışlarının arttığı bu dönemde elektrik enerjisinin önem kazanması ve geleceğin tüm otomobillerinde geleneksel motor yerine lityum-iyon piller ile bir elektrik motorunun yer almasının hedeflenmesi. İşte bu üç ayrı noktada yakın bir gelecekte sektörde gücün teknolojiye sahip olanın eline geçeceğini göstermesi bakımından önemli. Tabi bu geçiş sürecinde Tesla’nın bugün 600 kilometre menzile ulaşan elektrikli araçlar üretebiliyor olması da önemli bir aşamanın daha geçildiğini gösteriyor. Hızlı şarj, sürücüsüz araçlar için yasal zemin ve uygun yol şartları oluşana kadar daha düşük yakıt tüketimi için geleneksel otomobili elektrikle buluşturan hibrid (melez) çözümler, şu an en çok ili gören teknoloji.
HIBRID VE ELEKTRIKLI ARAÇLARA VERGI TEŞVIĞI Benzin ve elektrik motorun birlikte kullanıldığı bu teknoloji uzun zamandır geliştiriliyordu ve en büyük ivmeyi ise geçtiğimiz yıl kazandı. Bugüne kadar dünyada ilgi gören hibrid otomobiller, son yasal düzenlemeyle nihayet bu tür çevreci araçlara getirilen teşvik ve vergi avantajıyla birlikte ülkemizde de öne çıkmaya başladı. Yasal düzenleme tabi sadece hibrid ve elektrikli araçları değil aynı zamanda Ar-Ge teşviğini de kapsayan birçok düzenleme içeriyor ki bence geç kalınmış ama çok doğru bir adım. Bu adımın devamının gelmesi halinde, gelişen dünya otomotiv sektöründe yerli otomobillerle yerini almak isteyen Türkiye, geleneksel anlayış yerine teknolojiyi yerleştirdiğinde ve eğer teknoloji devlerini de yatırım ve işbirliği için ülkemize çekebilirse o zaman yakın bir gelecekte otomotiv sektörünün kalbi haline gelebilir. Saygılarımla...
www.isifed.org.tr
Sayı:17
89
HUKUK
Avukat Deniz Aktaş
2
İş mahkemeleri kanunu üzerine
5.10.2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu iş yargılamasında çok önemli değişiklikle getirmektedir. Bu kanun ile getirilen en önemli değişiklik, arabuluculuk uygulamasının işçi-işveren uyuşmazlıklarında dava şartı olarak kabul edilmesidir. Bu yazımızda, öncelikle, dava şartı olarak arabuluculuk uygulamasına değineceğiz, akabinde ise yine 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun getirdiği yenilik ve değişikliklere bir göz atacağız.
DAVA ŞARTI OLARAK ARABULUCULUK
İş Yargılamasındaki arabuluculuk uygulaması Kanun’un 3. Maddesi ile tanzim edilmiş olup, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması 90 www.isifed.org.tr
Sayı:17
gereken davalar ve istisnaları şu şekilde sayılmıştır. İş Mahkemeleri Kanunu’nun arabuluculuğa ilişkin düzenlemeleri 1.1.2018 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olup, bu tarih itibariyle,“Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. İş kazası veya meslek hastalıklarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile rücu davalarında arabulucuya başvuru şartı aranmaz. Görüleceği üzere, işçi tarafından açılacak işe iade davaları ile işçilik alacakları talepli davalar ile iş mahkemelerindeki iş yükü açısından ihmal edilebilir düzeyde de olsa, işveren tarafından işçiye karşı ikame edilecek alacak davalarında, iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklı tazminat davaları ile rücu davaları hariç olmak üzere dava açacak olan tarafın öncelikle uyuşmazlığı arabulucu marifeti
ile çözmek üzere, arabuluculuk bürosuna başvurması gerekmektedir. İşbu başvuru sonrası, süreç şöyle işlemektedir:
A- GENEL OLARAK IŞ MAHKEMELERI KANUNUNDA ARABULUCULUK 1- Davacı taraf, yetkili arabuluculuk bürosuna başvurur, arabuluculuk bürosu tarafından, yargı çevresinde sicile kayıtlı bir arabulucu tayin edilerek, dosya arabulucuya tevdii edilir, tarafların üzerinde anlaştıkları bir arabulucu var ise arabuluculuk bürosu tarafından bu arabulucu görevlendirilir. 2- Arabuluculuk bürosuna başvuran tarafça, kendisine ait iletişim bilgileriyle, varsa karşı tarafın iletişim bilgileri de arabuluculuk bürosuna teslim edilir, arabuluculuk bürosu, karşı tarafın iletişim bilgilerini de re-sen araştırmaya yetkilidir. Bu hususta tüm kurum ve kuruluşlar arabuluculuk bürosunun talep etmiş olduğu bilgileri vermekle yükümlüdür. 3- Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde
arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir. 4- Dosya kendisine tevdii edilen arabulucu, tarafları her türlü iletişim aracını kullanarak ilk toplantıya davet eder, burada arabulucu tarafından yapılacak davet, Tebligat Kanunu hükümleri ile sınırlı değildir, telefon, mail, faks vesair her türlü iletişim aracı ile bu davetiye yapılabilir, arabulucu bu halde, tarafları ilk toplantıya davet ettiğine ilişkin belgeleri dosya içerisine teşvik eder. 5- Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hâllerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhâl arabuluculuk bürosuna bildirir. 6- Taraflardan birisinin geçerli bir mazeret bildirmeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi halinde, toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf, yargılama sonucunda kısmen yahut tamamen haklı çıksa dahi, yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulur, ayrıca, davayı kısmen yahut tamamen kazanmış olsa dahi lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması nedeni ile arabuluculuk faaliyetine son verilmesi halinde, devamında açılacak davada, tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerine bırakılır. 7- Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir. 8- Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
açması şeklindeki ifade, bir ay içerisinde arabulucuya başvurmak zorundadır şeklinde değiştirilmiştir, uyuşmazlığın arabuluculuk faaliyeti esnasında çözülememiş olması halinde, son tutanağın düzenlenmesini müteakip, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilecektir. Arabuluculuk yoluna başvurmaksızın işe iade davası açılmış olması halinde, dava şartı yokluğundan başkaca hiçbir işlem yapılmaksızın ve dava dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmeksizin dava usulden reddedilecektir, bu halde, davacı işçi, usulden ret kararının kendisine tebliğini müteakip iki hafta içinde arabulucuya başvurabilir. İşe iade talebi ile arabuluculuk müessesesine başvurulması ve uyuşmazlığın arabuluculuk aşamasında çözümü halinde, tutanakta, işçinin işe başlatılacağı tarih, işe başlatılması veya başlatılmaması halinde ödenecek tazminatların parasal tutarları da son tutanakta tespit edilir, aksi halde taraflar anlaşamamış sayılır ve tutanak buna göre tanzim edilir. İş Mahkemeleri Kanunu’nda zorunlu arabuluculuk uygulamasına ilişkin düzenlemeler bu şekilde olup, bu düzenleme ile fiilen iş yargılamasına hakim olan, işçi lehine yorum ve işverene nazaran zayıf olan işçinin korunması ilkeleri en azından arabuluculuk aşamasında terk edilmekte ve taraflar pazarlık masasının iki tarafına eşit birer unsur olarak oturmaktadırlar, bu halde her iki tarafta, kendi donelerini masaya sunmakta ve arabuluculuk faaliyeti esnasında yapılan bu görüşmeler tamamen gizli olup, yargılama esnasında kesinlikle kullanılamamaktadır. Bu hali ile arabuluculuk, çekişmeyi değil uzlaşmayı yöntem olarak benimsemekte ve uyuşmazlığın yargı yoluna nazaran çok daha çabuk çözülmesini sağlamaktadır.
İŞ MAHKEMELERİ KANUNUNDA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ
İş Mahkemeleri Kanunu Madde 15 ile 4857 Sayılı İş Kanunu’na zamanaşımı ile ilgili şu düzenleme getirilmiştir. “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. A) Kıdem tazminatı. B) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. C) Kötü niyet tazminatı. D) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” Bu düzenleme ile iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklı tazminat talepleri hariç olmak üzere bütün işçilik alacakları yönünden zamanaşımı süresi 5 yıl olarak düzenlenmiştir.
TEMYİZ EDİLEMEYEN KARARLAR:
İş Mahkemeleri Kanunu gereği aşağıda belirtilen davalarda temyiz kanun yolu kapalıdır. 1- Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereği temyiz sınırının altında kalan kararlar. 2- İşe iade davaları. 3- İşveren tarafından işçiye verilen disiplin cezalarının iptaline ilişkin davalar. 4- Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’ndan kaynaklanan davalar.
SONUÇ OLARAK
İş Mahkemeleri Kanunu’na ruhunu veren temel düzenleme iş yargılamasında, arabuluculuk uygulamasının istisnai durumlar hariç kural haline getirilmesi olmuştur, işbu düzenleme ile işveren-işçi uyuşmazlıkları, düzenlemenin istismarına mahal verilmez ise çekişmeden uzak, uzlaşı ile ve her şeyden önemlisi çok daha çabuk çözülebilecektir.
B- İŞE IADE DAVALARINDA ARABULUCULUK
İşe iade davalarında arabuluculuk uygulaması 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 20. Maddesi değiştirilmek ve 21. Maddesine ek düzenlemeler yapılmak suretiyle arabuluculuk uygulamasına uygun hale getirilmiştir. Buna göre, 4857 Sayılı Kanun’un eski 20. Maddesine göre, iş akdi feshedilen işçinin fesih bildirimi kendisine ulaşmasını müteakip bir ay içinde işe iade talebi ile dava www.isifed.org.tr
Sayı:17
91
KÜLTÜR-SANAT
REFIK ANADOL’UN ÇATALHÖYÜK’ÜN KAZI TARIHINI YENIDEN YORUMLADIĞI ESERI ANAMED’DE
K
oç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin (ANAMED) “Bir Kazı Hikâyesi: Çatalhöyük” sergisinin süresi, sanatçı Refik Anadol’un sergi kapsamında ürettiği medya enstalasyonunun dahil edilmesiyle 14 Ocak tarihine kadar uzatıldı. Anadol, Çatalhöyük’te 25 yıl boyunca yürütülen bilimsel araştırmalarda kaydedilen 250 bin buluntuya ait 2,8 milyon girdiyi yapay zekâ algoritmalarını da kullanarak hazırladığı veri heykelinde görselleştirdi. Refik Anadol, Çatalhöyük’ün kazı arşivindeki 1000’in üzerindeki veri setlerinin tamamını kullanarak, onları şiirsel bir görsel deneyime dönüştürüyor. Eser, 25 yıl boyunca yürütülen bilimsel araştırmanın kaydedilen tüm bilgileri ve milyonlarca başka girdiden oluşan Çatalhöyük arşivini görselleştirirken; yapay zekâ algoritmaları kullanılarak hazırlanan, Türkiye’deki ilk kültürel miras çalışması olma özelliği taşıyor. Arkeolojik bağlamda bu boyuttaki bir veri kaynağı ilk defa sanatsal çerçevede değerlendiriliyor.
92 www.isifed.org.tr
Sayı:17
SÜRDÜRÜLEBILIRLIK
Filmler dünyayı değiştirir mi bilinmez, ama onları izleyenler değiştirebilir.
Sürdürülebilir bir dünya için dört gün Sürdürülebilir bir yaşam hayalini paylaşanların bir araya geldiği platform olan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF) 10. yaşını kutladığı 2017’de 22-26 Kasım tarihlerinde 10 şehirde eş zamanlı gerçekleşecek.
K
sürdürülebilirliğinin kastedildiği, bunun neden önemli olduğunun net ve doğru şekilde tarif ederek gündeme taşımak. İkincisi ise gezegenin döngülerine daha uyumlu yaşam biçimleri için dönüşüme katkı verebilecek birey ve toplulukları kolektif harekete davet etmek, onların gücünü kendilerine hatırlatmak.
üresel sorunları ve bu sorunlara yerel çözümler üretenlerin ilham verici hikâyelerini anlatan kısa ve uzun metraj belgesellerden oluşan SYFF 2017 seçkisinde bu sene İran, Kanada, Hollanda, ABD, Fransa, Hindistan, İspanya ve İngiltere’den filmler yer alacak. Festivali ve amaçlarını Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi adına Tuna Özçuhadar, Pınar Öncel ve Gamze Selçuk’tan dinledik…
Festivaldeki filmlerden bahseder misiniz?
Bu yıl 10. yaşını kutlayan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivalini kısaca tanıtabilir misiniz?
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF) modernite ile başkalaşan ve tüm doğal referanslarını kaybeden insanın ve toplumun, yeni değer setleri ile ekosisteme uyumlu bir medeniyet kurabileceği düşüncesi ile ve ilham vermek amacıyla ortaya çıktı. Kendimiz, birbirimiz ve gezegenimiz ile ilişkilerimizi bütüncül olarak gözden geçirebileceğimiz, tüm bağlarımızı onarabileceğimiz yeni bir dünya algısının oluşmakta olduğunu belgeseller aracılığıyla yayıyor. Yıllar içerisinde yüzlerce kişinin ve kurumun desteğiyle gelişen festival bu sene 10. yaşını kutluyor. Festivali, yaratmak istediğimiz etkiye odaklanarak, farkındalık artırmanın ötesine geçerek izleyenleri
harekete geçmeye teşvik eden bir buluşma olarak tasarladık. Kültürel dönüşüme katkı vermek amacıyla her sene yüzlerce film arasından derlediğimiz film seçkisi ile SYFF bizim için bir araç.
Festivalin hedefleri nelerdir?
Festivalin iki temel amacı var. İlki; herkes tarafından farklı şekillerde anlaşılan ve kullanılan sürdürülebilirlik kavramının derin ve çok katmanlı boyutlarına ışık tutmak, kelime anlamının ötesinde neyin
Festival filmlerinde bütüncül bakış açısı içeren; bir sorunun bir boyutuna odaklanmak yerine ilişkileri göz önüne alarak sistemik ve bütüncül yaklaşabilen, yaratıcı çözümler barındıran ve hikâye anlatım teknikleri ile bilgi aktarımının ötesine geçerek kalbe/duygulara hitap eden belgeselleri seçiyoruz. Ayrıca konu ve coğrafi açıdan çeşitlilik içermesine ve Türkiye gündemiyle ilişkilendirilebilecek içerikteki yapımları tercih ediyoruz. Seçkide her sene dünyanın farklı bölgelerinden adil ticaret, atık, döngüsel ekonomi, iklim değişikliği, kooperatifler ve sosyal girişimciler, gıda, tarım, su, enerji, tasarım vb birçok konuda yaklaşık 25 film yer alıyor.
Festival, özel sektörden destek bulabiliyor mu?
Evet buluyor. Özel sektörün haricinde sivil toplum kurumlarından, çeşitli fonlardan ve kitlesel fonlama platformlarından kaynak sağlanıyor. www.isifed.org.tr
Sayı:17
93
GIDA
World Halal Summit
Dünya Helâl Zirvesi İstanbul’da Bu yıl üçüncüsü, Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenecek ve WHS Istanbul ve Helal Expo Fuarı İslam İşbirliği Teşkilatı’nın desteklediği en önemli organizasyonlardan biri olan World Halal Summit İstanbul (Dünya Helal Zirvesi İstanbul) ve 5.OIC HELAL EXPO FUARI, Discover Events ve OIC ortaklığı ile 23-25 Kasım 2017 tarihleri arasında, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde tüm dünyadan helal sektör duayenlerini ve üreticileri buluşturacak.
H
elal Gıda, İslami Finans, Helal Turizm, İslami Tekstil, Helal Tıp, Helal Kimya ve Ecza konularında 57’si OIC üyesi ülke olmak üzere 80’i aşkın ülkeden, üst düzey konuşmacının katılacağı fuar ile eş zamanlı gerçekleşen World Halal Summit Istanbul 2017 ile uluslararası boyutta ses getirecek bir proje olacak. 5.OIC Helal Expo Fuarına Katar, Suudi Arabistan, Malezya, Endonezya, başta olmak üzere 57 farklı İslam ülkesinden katılım bekleniyor.
Dünyada Helal Pazarı 860 milyar Doların üzerinde
Gıdadan giyime, ilaçtan turizme, geniş bir sektörü barındıran helal pazarının dünyadaki büyüklüğünün sadece helal gıdada 860 milyar Dolar, genel olarak 3 trilyon Doların üzerinde olduğunu
belirten Discover Events Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Ete, 2 milyar Müslüman’ın yaşadığı dünyada, hacmin önümüzdeki 10 yılda 2 trilyonu bulmasının beklendiğini ekliyor. Türkiye’de ortalama 15 milyar Dolara yaklaşan helal gıda pazarı, her yıl yüzde 100 büyüyor. Yunus Ete, iç pazarın bu yıl yaklaşık 30 milyar Doları bulacağını, ihracat tarafında ise hızlı büyüme yaşandığının altını çiziyor.
Helalinden doğal
Helal gıda tüm dünyada sadece Müslümanların değil doğal beslenmek isteyenlerin de tercihi oluyor. İngiliz kökenli pazar araştırma analistlerinin önümüzdeki dört yıl boyunca küresel helal gıda pazarının istikrarlı bir şekilde büyüyeceğini ve sadece Birleşik Krallık’ta 2021 yılına kadar yılda yüzde 16’ya yakın bir büyüme oranı öngörüldüğünü söylüyor.
Helal gıdada beyaz ve kırmızı et ürünleri şimdilik önde Helal pazarı sadece Müslümanların elinde değil
Pazarın aktörleri Endonezya, Malezya, ABD ve Arap Körfez ülkeleri. Sağlık ve hijyen konusunda giderek artan endişeler tüketicilerin tüketim kalıplarını etkilerken, 94 www.isifed.org.tr
Sayı:17
helal gıdaların sağlık ve hijyen faydaları, gayri Müslümanlar arasında kabul seviyesini ve helal gıdalara olan talebi artırıyor. Buna ek olarak, gıda kalitesinin standardı, helal onaylı gıdaların hijyen ve temizlik garantisi vermesi, helal etiketinin gıdaların hijyenik bir tarzda üretildiğini ve temiz tüketilebileceğini garanti etmesi gıda pazarındaki payının güçlenmesine vesile oluyor.
BÜYÜTEÇ
Cumhur Abdullah Akbulut
Patent kanunu neler getirdi? Kamuoyunda “Patent Kanunu” olarak bilinen Sınai Mülkiyet Kanunu 10.01.2017 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanmış ve yürürlüğe girmişti. Peki, Patent Kanunu neler getirdi? Kanunla ilgili açıklama yapan Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Abdullah Akbulut, kanunun teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin hızla gerçekleşmesine katkı sağlayacağını söyledi ve kanunla ilgili bilgi verdi.
A
dres Patent Genel Müdürü Cumhur Abdullah Akbulut, şunları söyledi: “Sınai Mülkiyet Kanunuyla, marka, patent, tasarım, faydalı model, geleneksel ürün ile coğrafi işaret adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlanması amaçlanıyor. Tescilli markaların piyasada daha etkin kullanımını sağlamak ve kullanılması düşünülmeyen mal ve hizmetler için marka tescil talebinde bulunulmasının önüne geçmek amacıyla yayıma itiraz eden taraftan kullanıma ilişkin bilgi ve belgeler sunulmasının talep edilmesini
sağlayan düzenleme getirilmesiyle, markaların kullanımının özendirilmesi hedefleniyor. AB ile aynı zamanda, yedi yıl sonra yürürlüğe girmek üzere, markalara idari iptal getiriliyor, marka tescil süreçleri kısaltılıyor. Önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı muvafakatnamenin Türk Patent ve Marka Kurumuna sunulması halinde, başvurunun reddedilemeyeceğine ilişkin düzenleme getiriliyor.” 2023 HEDEFİ: BİR MİLYON PATENT Adres Patent’in 2023 hedefinin bir milyon patent olduğunu hatırlatan Cumhur Akbulut, “Bu hedefimize daha güçlü adımlarla ilerliyoruz. Çıkan kanunla birlikte hedefimize 2023 öncesi ulaşıp, yeni bir hedef koyma ihtiyacımız doğacak. Çünkü patent konusu, Türkiye’nin kalkınması açısından son derece önemli” ifadelerini kullandı. ÜÇ YIL HAPİS CEZASI Hapis ve adli para cezaları konusunda da bilgi veren Akbulut, “Taklit mal üreten ya da hizmet sunan, satan, ithal ya
da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden ya da depolayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Marka koruması olduğunu belirten işareti, mal ya da ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıranlara da yine bir yıldan üç yıla kadar hapis, beş bin güne kadar da adli para cezası verilecek. Yetkisi olmadığı halde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans ya da rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunanlara da iki yıldan dört yıla kadar hapis, beş bin güne kadar da adli para cezası öngörülüyor” dedi. GÜÇLÜ EKONOMİ İÇİN PATENT SAYISI ARTMALI Patentin öncelikli öneminin buluş sahiplerine verdiği tekel hakkıyla sanayinin ve teknolojinin önünü açması olduğunu belirten Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Abdullah Akbulut tarımın, sanayinin, teknolojinin gelişmesi, Türkiye’nin ilerlemesi, ekonominin güçlenmesi ve Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması için patent sayısının artması gerektiğini ifade etti. www.isifed.org.tr
Sayı:17
95