misyonumuz 9taþ Aylýk Gençlik ve Yaþam Dergisi
Yýl:1 Sayý:1 Eylül 2008 KDV dahil fiyatý:4 YTL Ýmtiyaz Sahibi Ayþenur Ýkiz Yazý Ýþleri Müdürü Ayþenur Ýkiz Yayýn Kurulu Elif Eyþan Yýlmaz Merve Zümre Mihrican Keskin Nihal Þen Yazý Ýþleri Elif Eyþan Yýlmaz Merve Zümre Mihrican Keskin Nihal Þen Ümit Altýndere Görsel Yönetmen A.R.Z Ýrtibat:e.eysan@gmail.com
Adres:Ankara Cad.60/5 Caðaloðlu-Ýstanbul Tel:0212-5133580
Bismihû Kimse dokuz taþ için özel bir anlam aramasýn .Çocukluðumuzda kaldýrýmlara oturup inþaatlardan bulduðumuz kiremitlerle taþlara çizdiðimiz, bazen yendiðimiz bazen yenildiðimiz ilk oyun.Bir sonraki hamleyi düþündüðümüz,adýmlarýmýzý hesapladýðýmýz ,planlar yaptýðýmýz,taþ kaybetsek de umudumuzu kaybetmediðimiz oyun.Ýlk zeka oyunu.Strateji yaptýran,hayatýmýzý þekillendiren adým…Bu kadar da deðil üstelik çok daha fazlasý.Hesaplý,sorumlu,biraz öfkeli,çokça heyecanlý,muzip,gerektiði kadar gerçek ve son hamleye kadar azimli adýmlar. Ýç içe geçmiþ 3 kare; ÝLÝM,ÝMAN VE ÝNSAN …Bizce oyunda. Çift adýmlarla gidilir Türk kültüründe olduðu gibi. Kumalak da denir bu oyuna daha çok koyun ,keçi çobanlarý oynamýþtýr çünkü.Türk ,barýþ zamaný da zekasýný diri tutmak zorundadýr hatta kendini geliþtirmelidir bir sonraki zor duruma karþýn. Kýsaca bir mankala(hareket etme)oyunudur. En doðru harekettir ,güç oyunu demiþlerdir Sivas yöresinde .Güç gösterisidir ve var olma mücadelesidir. B i z n e d e n d o ku z t a þ d e d i k ? Z e k ay ý , v a r olmayý,kültürü,stratejiyi,umudu simgeleyen oyun ayný zamanda çocukluðumuzun vazgeçilmezlerindendir.Yani bizim için hep çocuksu kalmýþ bir tarafý, enerjiyi anlatýrken diðer taraftan milli deðerleri anlatýr .Ýçimizdeki çocuðun ,benliðimizdeki Müslüman Türkün daim olmasý dileðiyle Dokuz Taþ…
9taþ
3
içindekiler
90larýn Bþýnda Çocuk Olmak Vahdettin Dosyasý Dursun Gürlek’ie Röportaj Sanat Ve Din Kaçýþ O Kaçýþ Orta SAyfa Haberleri Esra Elönü ile Röportaj Sâmiha Ayverdi’den Ýstanbul Bakkal Þair: Erol Özyiðit
9taþ
4
.................................................................6 ..................................................................8 .................................................................12 ..................................................................14 .................................................................15 ................................................................16 ...............................................................18 .................................................................20 ................................................................22
Moda Olmadan Düþünce Zabýtalarý Zeynep Çilek ve Tezhip Kitaplar Sinemalar Safranbolu Evleri Phil Borgesve Fotoðraf
..........................................................................23 .........................................................................24 ..........................................................................25 .........................................................................26 ........................................................................27 ........................................................................28 .......................................................................30
9taþ 5
90larýn Baþýnda Çocuk
Olmak
9taĂž 7
Dosya: VAHDETTÝN
Hazýrlayan:Ayþenur ikiz
"Facialara ve olaylara kalkan olamadý isem de ,paratoner vazifesi gördüm.Bütün musibetleri üzerime çektim,kendimi feda ederek vataný kurtarmaya çalýþtým."
"Facialara ve olaylara kalkan olamadý isem de
malum olmadýðýndan bu makamý bekleyiþte
,paratoner vazifesi gördüm.Bütün musibetleri
deðildim.Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti,bu aðýr
üzerime çektim,kendimi feda ederek vataný
vazifeyi deruhde eyledim.Þaþmýþ bir haldeyim ,bana
kurtarmaya çalýþtým."
dua ediniz."dedi tahta ilk çýktýðý günlerde . Belki bu denli karamsarlýðý onu acý sonuna sürükledi belki
Bazýlarýna göre Vahdettin haindi…Bazýlarýna göre
farkýnda olduðu gerçeklere müdahale edememesi
deðil…Bazen bazý insanlar yükseltilir bazýlarý yok
… "Dünyada üç mel'un vardýr.Bunlar bir
edilir.O yükseltilmedi, yok edilmedi ama hak ettiðini
sacayaðýdýr.Biri bizim hemþire ,biri zevci Ferid,biri
de alamadý.Osmanlý
oðlu Sami" buna raðmen
devletinin son padiþahý 6.
hükümeti kurma iþini
Mehmet Sultan Vahidüddin
Damat Ferit'e vermiþti.
…Cayýr cayýr yanan bir
Yýl 1918…1.dünya savaþý
milletin baþýydý…8. çocuktu
bizim aleyhimizde
…Aðabeylerinin tek tek
seyretmekte ve Vahdettin
baþýna gelenlerin tanýðý
tahta. Vatan lokma lokma
,hapislerde ,suikastlarda,
didiklenip,kapanýn elinde
sürgünlerde kaybedilen
kalmakta.Tek ümid
canlarýn þahidiydi .O da
Mondros Mütakeresi
hissetti her an ölümü. Çünkü
…Ümit ama omuzlarýmýzý
buydu padiþahlýðýn sonu . O
çökerten ,umutsuzluðun
da bilmeliydi ama küçüktü.
annesi olan ümid.Ve 16
Gizlice aldýðý medrese eðitimi
Mart 1920 ,Ýstanbul resmen
iyi bir Ýslam hukukçusu
iþgal altýnda. Ordusu
olmasýný saðladý. Aðabeyi V.
yok,parasý yok,aslan gibi
Murat iyi piyona çalar ,torunlarýna besteler yapardý.
kükreme dönemleri çok geride …Bir þey, tek bir þey
O da bu yönde geliþtirdi kendini. Musikiye aþýk,
vataný kurtarabilir (geriye ne kaldýysa)Anadolu'dan
bestekar oldu. Hazýrlanmadý hükümdarlýða "Ben bu
baþlayan direniþ.Vehbi Vakkasoðlu Mareþal Fevzi
makam için hazýrlanmadým.Çocukluðumdan beri
Çakmak'ýn aðzýndan Vahdettin'le bir cuma
vücutça rahatsýz olduðumdan layýkýyla tahsil
selamlýðýnda Anadolu isyaný ve bu isyaný kimin
edemedim.Yaþým kemale erdi,dünyada bir emelim
kumanda edeceði üzerine konuþtuklarýný ,bu
kalmadý.Biraderle hangimizin erken gideceðimiz
konuþmalar sonunda Almanya yolculuðunda
9 taþ
9
içinde ,her türlü tehlikeyi göze alarak canýný diþine takmýþ bulunuyordu." Cemal Kutay ve Ýsmet Bozdað da bu ifadeleri teyit ediyorlar.Cemal Kutay diyor ki "Elbette hain deðildi.Dünyanýn en namuslu adamlarýnda biriydi.Ölürken yastýðýnýn altýnda parasýzlýktan alamadýðý ilaçlarýnýn reçetesi çýktý.Tarýk
Vahdettin ile Atatürk'ün iþbirliði yaptýðý.Sâmiha Ayverdi þöyle bahseder:"….Anlaþma gereðince ,istila kuvvetlerine karþý Ýstanbul ve Anadolu, iki hasým rolünde olacaktýr.Bunun sebebine gelince Anadolu'un ayaklanmasýnda þiddetle kuþkulanan Ýngiltere ,þayet Ýstanbul hükümeti Anadolu harekatýna karþý koymayacak olursa;milli mücadele harekatýný sade Yunanlýlara býrakmayýp,kendi askerleri ve kendi silahlarýyla daðýtacaðýný söyleyerek padiþahý tazyiz etmeye baþlamýþtý……Padiþah Ýngilizlere "Siz kenarda durun,milletimi tedibe muktedirim"diyor.Eðer padiþah ve Ýstanbul hükümeti bu oyunu büyük ciddiyet ve teatral bir kudretle oynamamýþ olsalardý;müttefiklerin doðrudan doðruya Anadolu harekatýna müdahalesi,milli mücadele ve milli zafer için ezici bir netice olabileceði gün gibi aþikardý." "Bu anlaþma gereði Kuva'yý Milliye'ye silah çeker görünen Ýstanbul,hakikatte tam bir iman,heyecan ve el birliði ile mühimmat ve silah depolarýný boþaltýp,karadan denizden Anadolu'ya sevketmenin hummalý faaliyetleri
Mümtaz Göztepe 'den böyle duyduk.Atatürk'ün Samsun'a çýkarken ihtiyaç duyacaðý teçhizat dýþýnda para yardýmýnda da bulunmuþtu Vahdettin.Yine Cemal Kutay "Vahdettin 25 bin altýn verdi.O zaman bu parayla Ýstanbul'un onda biri satýn alýnýrdý.Ben bunu Demokrat Parti milletvekili olan hukukçu Celal Fuat Türkgeldi'nin babasý mabeyn baþkatibi olan Ali Fuat Türkgeldi'den dinledim."Ýsmet Bozdað ise Atatürk'e 40 bin altýn deðerinde para verildiðini Abdülhamit'in kýzý Þadiye Sultan'dan dinlediðini belirtir.Miktarda anlaþamasalardý para verildiðinin de mutabýklardýr.Murat Bardakçý da bu parayý doðrular ve Ýngilizlerin iþgali altýndaki hazineden böyle bir para çekilemeyeceðine dikkat çekerek sultanýn bu parayý kendi mülkü olan harasýný ve atlarýný satarak temin ettiðini söyler.Kýz kulesinden kalkan o gemi de görevli askerlerin tümü Ýngilizlerin onayýndan geçmiþti,her þey onlarýn kontrolünde gözüküyordu. Atatürk'ün gizli görevinin açýða çýkmasýný engelleyecek bir isim, ilk yardýmcý hariç herþeyi biliyorlardý:Miralay Refet Bele. Vahdettin'in destek verdiði Anadolu isyaný ülkenin üstüne az da olsa güneþ ýþýklarýnýn gelmesini saðlamýþtý.Sevr imzalanmamýþ Ýngilizler direnen halk karþýsýnda günden günden azalan iþgal güçlerinin farkýndaydýlar.Koskoca, üstünde güneþin batmadýðý bir ülke, ordusu dahi olmayan bir millet tarafýndan yenilgiye uðratýlamazdý.Aleyhlerine geliþen bu durum muhakkak kontrollerinde bitmeliydi ve Vahdettin üzerinde farklý baskýlar kurmaya baþladýlar.Amcasý Abdülaziz'in bilekleri
kesilerek öldürülmesi, abisi V. Murat'ýn sürekli öldürülme endiþesi altýndaki durumu ve geliþen olaylar Vahdettin'i vatanýnda öldürülme endiþesine sevk ediyordu.Üstelik Ankara Hükümeti saltanatý kaldýrmýþ ,(artýk eski sultan) Vahdettin de 6. Madde ye uyarak bundan sonraki imzalarýný Halife’i Müslimin Mehmet Vahdettin olarak atmýþtý. Yeni bir devir baþlamýþtýr. Bu ikircikli durum Lozan da kullanýlmak istenmiþ ama Vahdettin buna izin vermeyerek Ankara Hükümeti'nin kararlarýný desteklemiþtir. Yine de el altýndan yardým yaptýðý bu hükümetle arasý açýlmaktadýr. Gönderdiði askerler geri çevrilmiþ ve o bu duruma çok kýrýlmýþtýr. Vahdettin'de bir hükümdarýn sertliðinden ziyade bir sanatkarýn hassasiyeti vardý. Bu kýrgýnlýk onu ülkesi için yapabileceði en iyi seçenek olarak gördüðü, terk-i vatan kararýna sevk edecektir.Nitekim,Yýldýz Parkýndaki Malta Köþkü'nde hayatýnýn en uzun gecesini yaþar belki de. Ailesini alýp,Ýngiliz gemisiyle Malta'da baþlayacak olan sürgün hayatýna yol alýr.Ve bu durum Atatürk'ün o dönemde gazetelere yansýyan "Vahdettin'in kaçacaðýný günler öncesinde biliyordum."açýklamasý …Atatürk saraydaki geliþmelerden gün be gün haberdar,neler oluyor,biliyordur.Ýngiliz belgelerine bu durum aynen yansýmýþtýr.Fakat nasýl ,kimden biliyordu ? Casus mu vardý, ya da dertleþtiði biri mi? Aslýnda o yaptýklarýna inanan ve anlaþýlmayý bekleyen bir padiþah. Öncelikle ,Ankara Hükümeti'nden ve destek verdiðini bilenlerden hakkýnda birkaç iyi söz beklimiþ.Þöyle diyor:"Ben milletimin ateþli külü üzerine oturdum.Taht-ý saltanatýn kuþ tüyü minderleri üzerine oturup,gömülmedim…Bunlardan kimseye bahsolunmuyor millete malumat verilmiyor." Vatanýndan ayrý kalmaya ,ordan oraya savrulmaya,kýzýnýn, Osmanlý prensesinin parasýzlýk yüzünden hizmetçilik yapmasýna yorgun bedeni daha fazla dayanamadý.1926 da San Remo (Ýtalya) vefat etti.Giderken yanýnda sadece sultanlýk tahsilatý olan 50 bini vardý .Dürüsttü, gitmeden bir gün önce hazine-i hassa reisi Refik Bey'i çaðýrýp sayým yaptýracak,baba yadigarý parmaðýndaki yüzüðü býrakacak kadar ya da kasaba ve manava olan borcundan dolayý 15 gün naaþý kaldýrýlamayacak kadar.Yine Murat Bardakçý'nýn aksettirdiðine göre vefat ettiðinde Gazi Adana'da idi.Roma Büyükelçiliði ölüm haberini verdiðinde ve Gazi "Ýsteseydi demiþtir,"Topkapý Sarayý'nýn bütün
cevahirini götürüp öyle bir ordu kurup dönerdi ki…Ama yapmadý." Evet yapmadý. Hatta 3 mart 1924 de çýkarýlan kanun ile 114 aile ferdi Türkiye'den sürüldü.1950 yýlýnda kadýnlar,1974 de erkeklere giriþ hakký tanýndý, hanedanýn sürgünü 52 yýl sürdü. Yeni devlet zor kuruldu, temel harcý uzun yýllar kurumadý. Necip Fazýl'ýn Vahdettin için "Vatan haini deðil, büyük vatan dostuydu." demesi sakýncalý görünüp Kenan Evren tarafýndan bir buçuk yýl hapis yatmasýna karar verildi 70'li yýllarda. Yýllarca üstü kapatýlmaya çalýþýlan, redd-i miras edilen Osmanlý gün geldi siyaset malzemesi oldu.Ecevit kendini uzaktan Vahdettin ile akraba çýkartýp "hain deðildi" dedi Süleyman Demirel ona cevaplar verdi. Haftalarca köþe yazarlarý bunu tartýþtý.Ama tarihçiler, konunun asýl sahipleri, fazla bir þey demedi .Çünkü onlar ideolojik fikirleri ne olursa olsun,vatana ihanet edilip edilmediðinin farkýndaydýlar. Ailesinin ve akrabalarýnýn son çabalarýyla Suriye Cumhurbaþkaný Ahmed Nami Bey'in desteðiyle Þam Süleymaniye (Selimiye)Camii haziresine defnedildi.
9 taþ 11
Fransýzca, Ýngilizce gibi Osmanlýca da baþlý baþýna bir dil mi? Yoksa daha çok alfabe aðýrlýklý bir kültür mü? Osmanlý Türkçesi elbette bir kültür lisanýdýr. Mesela ben, mükemmel derecede Fransýzca bilirsem, Fransýz edebiyatýný, kültürünü, tarihini, sosyolojisini çok iyi bilebilirim ve doðrusu merak da ederim. Bu kültürü, bütün incelikleriyle öðrenmeyi hakikaten arzu ederim. Ama þu da bir gerçek ki; Osmanlý edebiyatý, tarihi, kültürü yani kýsacasý Türk edebiyatý, kültürü, tarihi; bizim kültürümüz, esas kültürümüz olmasý bakýmýndan hem daha öncelikli hem de daha zengin malzemeye sahip.Yani mükemmel Fransýzca bilmek suretiyle, Fransýz kültürünü nasýl bilmek istersen, ondan on misli daha fazla istekle Osmanlý kültürünü öðrenmek istemelisin. Bunun için de yegane þart mükemmel Osmanlýca bilgisi. Þunu da söyleyeyim; Osmanlýca sözü galat-ý meþhurdur. Ne demek galat-ý meþhur? Yerleþmiþ, herkesin kabul ettiði yanlýþ. Bunun doðrusu Osmanlý Türkçesidir. Osmanlý Türkçesi, Fransýzca, Ýngilizce, Arapça gibi yabancý bir lisan deðildir. Bizim kendi dilimizdir. Fakat o kadar uzaklaþtýk ki; sanki yabancý bir lisanmýþ gibi algýlanýyor. Dediðim gibi, Osmanlý medeniyetini olanca güzellikleriyle öðrenmemiz için, Osmanlý Türkçesi öðrenmeye þiddetle ihtiyacýmýz var. 1800 yýllarda býrakýn aydýn olmayý bir insanýn katip olmadýðý sürece doðru okuyup yazamayacaðý üzerine bir tartýþma var. Özellikle sesli harflerden tasarruf edilmesi bizim gibi 8 tane sesli harfi olan dil için ciddi sorun oluyor. Biz okuyup yazarken harflerin okunuþlarýný nasýl ayýrt edeceðiz? Mesela, kef ve lam harflerini yan yana getirelim. Ayný kelimeyi 4-5 farklý þekilde kel, kül, gel gibi okuyabiliriz. Peki, bunlarý birbirinden ayýrýp, doðru olaný nasýl seçeceðiz? O kelimenin siyakýna ve sibakýna yani önündeki ve arkasýnda kelimeye bakmamýz gerekiyor. Osmanlýca kelimeler yazýldýðý gibi okunmuyor. Diðer lisanlarda da öyle deðil mi? Türkçeden daha doðrusu Latin harflerinden farký bu. Fakat bu Osmanlý Türkçesini öðrenmemek için bir mazeret deðil. Bazý Türkologlar Latin harflerinin bizi tembelleþtirdiðini, Osmanlý Türkçesinin yazýmdaki ve okumadaki farklýlýðýn bir nevi beyin jimnastiði olduðunu kabul ediyorlar… Katýlýyorum. Zihni sürekli canlý tutuyor ve hazýrlýyor. Bizi araþtýrmaya, öðrenmeye sevk ediyor. Bu bakýmdan faydalý, kolaycýlýk iyi bir þey deðil yani. Þunu kabul edelim; Türk olmadýðý halde, Osmanlý Türkçesi bizden daha iyi bilen Japonlar, Almanlar, Ruslar var. Hatta zaman zaman onlardan yardým istiyoruz, bazý belgelere ulaþmak için. Özellikle bundan 15-20 sene önce buna þiddetle ihtiyaç vardý. Bu adamlar Türk olmadýklarý halde mükemmel derecede Osmanlý Türkçesi öðrendiklerine göre öðrenebilirlermiþ. Bizler diðer lojili ilim alanlarýný bilmemize raðmen Türkoloji'yi bilmiyoruz bu durum nasýl aþýlabilir? Ýþte böyle sevdirilir. Sevmek için bilmek gerekiyor, bilmeden sevgi olmaz. Hiç tanýmadýðýnýz bir insaný sevebilir misiniz? Önce tanýyacaksýnýz sonra seveceksiniz, öncelikli olan tanýmak. Ayrýca bütün kötülüklerin kaynaðý cehalet. Ýlimde de Türkoloji'de de tarihte de içine düþtüðümüz bunalýmýn yegane sebebi; derin bir geçmiþe sahip olan Türkiyat dediðimiz þeyi bilmemektir. Dünyanýn en eski milletlerinden biriyiz. Geniþ imparatorluklar kurmuþuz, nereye gitmiþsek bir kültür götürmüþüz, kalem ve kýlýcý birlikte kullanmýþýz fakat attýðýmýz imzayý tekrar atacak seviyeye gelemiyoruz. Demek ki; ilimden cehalete düþmüþüz. Cehaleti yenmemiz gerekiyor. Türkiye'nin meselesi ne ekonomidir, ne siyasettir, ne þudur ne budur; Türkiye'nin sorunu ilimdir, maariftir yani. Son zamanlarda herkes trendlerin peþinde mesela en çok reklamý olup trend haline gelen kitaplar… Siz bir kitabý çok reklam yaptýðý, bahsedildiði, sattýðý için okuyorsanýz kanaatimce ayaklarý yere saðlam basan, karakterli bir okuyucu deðilsiniz. Bu rüzgar önündeki saman çöpüne benzer. Rüzgar ne kadar þiddetli ise o kadar uzaða sürüklenir. Halbuki kendini bulmuþ, seviyesini ispatlamýþ bir okuyucu olsa durum farklý olur. Benim kanaatimce çok satan kitap, kaliteli kitap anlamýna gelmez. Onun için ben o türlü kitaplarý çok okumuyorum. Yanlýþ anlaþýlmasýn, tüm çok satanlar kalitesizdir demiyorum, kaliteli olup çok satanlar da vardýr elbet. Ama çok satmak ölçüt deðil.
Bilim, kültür ve sanatta çokluk deðil kalite önemlidir. Elli altmýþ kiþiyi bir þoför götürür ama burada önemli olan þofördür. Þair de sanatçý da kültür adamý da þoför gibidir, makinist gibidir. Bu bir kiþidir ama kaliteli adamdýr, azlýktaki çokluðu sevmek lazým. Tarihten uzaklaþmak ne tür yozlaþmaya neden olur? Bana bir arkadaþým dedi ki; "hocam Safahat çok güzel ama anlamýyorum, dili çok aðýr." Ben de samimiyetine güvenerek "Safahat aðýr deðil, sen hafifsin." Dedim. Bu tür eserlerde, seviyeye inilmez, çýkýlýr. Safahat'ý rahat okumak için Osmanlýca, tarih, edebiyat bilecek; hadis, fýkýh, kelamdan anlayacaksýn. Demek ki kültürel alt yapýya ihtiyaç var. Sadece Safahat deðil, Mesnevi gibi büyük eserlerde de bu söz konusu. Son dönemlerde bir de sadeleþtirme altýnda kitaplarý deforme ediyorlar bence. Siz ne düþünüyorsunuz? Bu çalýþmalar için mutlak anlamda iyi veya kötü denilemez. Yerine, zamana ve ihtiyaca göre deðiþir ama günümüzde sadeleþtirmenin adý maalesef ki eseri katletmek. Refik Halit Karay'ýn kendi kaleminin zevkini sadeleþtirilmiþ þekli vermez. Her þey esas Türkçe olan Osmanlýcayý öðrenmemize dayanýyor, çünkü onda Arapça, Farsça, Latince var. Bütün bunlarý bilmek, zengin bir daðarcýða sahip olmayý gerektirir. Biz kelimelerle düþünürüz, kelimelerle söyleriz, kelimelerle hayal kurarýz ve kelimelerle hayatýmýzý düzene sokarýz. Kelime, yemek gibi, tabii gýdalar gibidir. Ne kadar çok kelime varsa o kadar rahat konuþuruz ve kültür dilinde çýkýlacak seyahatte o kadar rahatlarýz. Hayret ediyorum, edebiyatla ilgili olan gençler bile lügatten çok uzak bir hayat yasýyor. Bu kadar yýldýr bu iþin içindeyim sözlüksüz yapamýyorum. Hocamýz Cemil Meriç "Kâmus namustur." demiþtir o sözlüðe çok önem verirdi, sözlük açýp kapatmayý alýþkanlýk haline getirmedikçe olmaz. Hayatýmýzý devam ettirmek için bir dile en azýndan hakim olmak gerekiyor. Peki dilimizi hakkýyla öðrenmek için Osmanlý Türkçesini en hýzlý ve kalýcý nasýl öðrenebiliriz? Evvela merak etmek lazým. O zaman öðrenmemek diye bir þey olmaz. Öðrenmek; hocaya göre, ders verilen mekana ve zamana göre deðiþir. Þöyle ifade etmek gerekirse karnýmýz aç, bir lokantaya gittiniz çeþit çeþit yemekler var ama belli ki siz bir yemeði seviyor ve istiyorsunuz. Öðrenmek için önce isteyecek, sonra hocayý bulacak, rahleyi tedrisine oturacaksýnýz. Rahleyi tedris çok önemli. Kitaptan kendi kendine öðrenebilirsin ama illa ki bir hocanýn dizinin dibine oturacaksýn. Çünkü bizde ilim iletiþimdir, karþýlýklý konuþmak, bakýþmaktýr. Tabi her hoca da iyi ders vermez. Hepimiz lise, üniversite okuduk, bir çok hocamýz oldu. Mesela bir tarih hocam vardý ,tarihi sevdirdi. Israrla sevdirdi diyorum çünkü tarihi olaylarý anlatýrken yaþýyormuþ gibi heyecanla anlatýrdý. Osmanlýca'yý böyle bilen anlatan hocayý dinlemek gerekir. Bazý yanlýþlar var mesela tarihi bir bütün olarak deðil de parça olarak anlatýyorlar. Savaþlar var, olaylar var ama olaylarýn arasýndaki insanlarý bilmiyoruz. Belki ilerde bizim için de böyle olacak… Demek ki malzemeyi iyi kullanan ustalar ,aþçýbaþý yok.Savaþlar var hükümdarlar var ama o hükümdarlarý bilmiyoruz ,tanýmýyoruz. Bir siyasi birde kültürel tarih var. Kültürel tarihi bilmiyoruz. Fatih Sultan Mehmet çok önemli bir padiþah. Ama o bir insan ve onu insan olarak tanýmýyoruz. O da arkadaþlarýyla sohbet ediyordu, þakalaþýyordu, seviniyordu, üzülüyordu, fýkra anlatýyordu, çocukluk yýllarýnda resimler çizmiþti. Ýstanbul'da Bizanslýlarýn bizden önce býraktýðý eserleri var, onlarý da bilmek gerekir. Bence hem tarihi hem Osmanlýca'yý sevdirmenin yolu bu iþi yapan kimsenin önce kendinin sevmesi.Seven sevdirir, etrafý aydýnlatmak için kendin yanacaksýn önce. "Hamdým, piþtim ,yandým. " Bundan sonra yapmak istedikleriniz nelerdir?Küllük hakkýnda birþeyler yazmayý düþünüyor musunuz? Aslýnda bir deðil iki tane küllük vardýr.Ýlki Bayezid Camii’nin yanýndaki 40’lý-50’li yýllarda ve ikincisi Marmara kýraathanesi olan benim de yetiþtiðim 70’li yýllardaki.O mekanlar birer akademiydi.Çünkü dönemin yazarrlarý ve akademisyenleri oralarda sohbetletler eder,gençlerde bu sohbetleri dinleme fýrsatý yakalardý.Yetiþtiðim dönem hakkýndan bir eser vermek istiyorum.Yazarlarýn,þairlerin,sanatçýlarýn yaþadýklarý yerlerle ilgili de bir çalýþma yapmak istiyorum.Allah nasip sürece kültür tarihine hizmet edebilecek eserlerde ve çalýþmalarda bulunmak gayesindeyim.
9 taþ 13
1-Bütün eski medeniyetler kültürlerini anlatýrlar. Yunanlýlar olimpiyatlarýyla, Çinliler yeþim taþýyla… Yeþim taþý Çin için kültürel açýdan oldukça önemli bir öðe. M.Ö 3000 yýllarýnda yeþim taþý kraliyet cevheri olarak tanýnýr ve iyi þans getireceðine inanýlýrmýþ. Yýl 2008 ve Pekin olimpiyatlarýnda madalya yerine yeþim taþý verildi. Çin kendi kültürünü bu þekilde öne çýkardý dünyanýn gözü önünde. Keþke bir yeþim taþý da bizim ülkemize gelseydi…
2-Avrupa Nükleer Araþtýrma Merkezi (CERN), yüzyýlýn deneyi olarak tanýmlanan büyük patlama için 10 Eylül'de önemli bir adým atacak ve "Atomaltý parçacýk çalýþtýrma cihazý"ný çalýþtýracak.Bu deneyin evrenin oluþmasýndaki sýrlarý büyük ölçüde açýða kavuþturmasý bekleniyor.Son araþtýrma sonuçlarýna göre 2009 un sonlarýnda mini kara delikler görme ihtimali oluþacak. Ancak büyük patlama için henüz erken. 10 eylüldeki deneyde büyük bir adým atýlarak, protonlarýn dönüþü gözlenebilecek. Bu çalýþmalar Kasým ayýnýn ortalarýnda bitecek ve gelecek yýl da asýl amaç olan protonlarýn çarpýþtýrýlmasý deneyi gerçekleþtirilecek. Deney sonuçlarý 2009 yýlýnýn yaz aylarýnda baþta fizik camiasý olmak üzere, kamuoyuna aktarýlacak.
3- Osmanlý Devletinde Peygamber'e ve Ehl-i beyte verilen deðeri bu ramazanda Topkapý Sarayý Müzesi ve Türkkad-Ýstanbul Þubesi'nin ortaklaþa düzenledikleri bir sergiyle bir kez daha göreceðiz. 27 aðustos- 24 Kasým 2008 tarihleri arasýnda ziyaret edilebileceðimiz sergide, daha önce hiç sergilenmemiþ 12 eseri g ö r m e þ a n s ý m ý z v a r. Ü s t e l i k b u e s e r l e r d e n 9 ' u Hz.Muhammed(s.a.v), Hz.Fatýma, Hz.Ali ve Hz.Hüseyin(r.a)'e ait özel eþyalardan oluþuyor. Ramazan ayýnýn hepimize hayýr,birlik, yepyeni umutlar, heyecanlar ve yeniden ehl-i beyt aþký getirmesi ümidiyle…
4-"Git ve uyu" Bu 8 yaþýndaki bir çocuða annesinin söylediði sýradan bir cümle deðil. Ýsveçli Profesör Torbjörn Åkerstedt gençlere söylüyor bunu. Profesör Akerstedt günde 6,5 saatten az uyuyan gençlerin 2,5 kat daha fazla aðýr hastalýk riskini taþýdýklarýný öne sürüyor. Zaten uykusuzluðun konsantrasyon bozukluðu baþta olmak üzere birçok soruna yol açtýðý bilinen bir gerçek. Yani artýk, uyku serbest:
5- Büyük ilim adamlarý tarafýndan, binbir emek verilerek hazýrlanýp, geleceðe miras býrakýlan eserlerin kaybolmasý gerçekten üzücü bir durum. Hacý Bektaþi Veli'nin de böyle iki eseri vardý iþte. Ta ki Yard. Doç. Dr. Hüseyin Özcan bu eserlerin izine rastlayana dek. Özcan, Londra'daki British Museum Library'de bu güne kadar nerede olduðu bilinmeyen, "Kýrk Hadis" ve "Fatiha Tefsiri"nin orijinal metinlerini buldu. 2009 yýlýný UNESCO tarafýndan Hacý Bektaþi Veli yýlý seçilmesi de ayrýca bir önem kazanmýþ oldu böylece. Hacý Bektaþi Veli'nin söylediði gibi "Ýlimden gitmeyen yolun sonu karanlýktýr" Umuyoruz ki; kayýp olan diðer ilmi eserler de bulunur ve bu yolda fener olmaya devam ederler.
9 taþ 15
1905 yýl 1921 yýlýnda Þehzâdebaþý özel ders ýnda Süleymâniynda ,Ýstanbul ‘d ile ,87 y lerle devam etti. e Nümûne Mek a dünyaya gelen tebini bit Sâmiha A etmiþ ,hoýllýk ömründe (2 Ana dili kadar iy ir 2 Mart 1 casýnýn ýþ i bildiði F dikten sonra ta yverdi, 9 ýðýnda gö h 9 ra zlemlerin 3) dünyayý ve nsýzca ve Osmasiline m n i kaleme almýþtýr. illetini çok iyi anlýca aliz
ine.Kimine mýþtýr eserler fî düþüncele vu el Türkçesi sýz m av as em r.T ük di m le ci, anne,alp eren l almýþtýr.Eser rü,milli bilin Engin kültü bir türk akýncýsý ,vatanvardýr” prensibinden yotanýmlar. göre yaman “Herkes yoktur ,Allah l,fikirle,kitapla.” Diye yoðrulmuþ ve lindeyiz ,süngüyle deði “Biz cihat ha
SÂMÝHA AYV
Ve þöyle der baþka bir yerde;
lerim ýnýn kültürü daki ced “Kendi aydýnýyla ,kendi kültürüyle insan aydýn olabilir ,baþkas rak altýn kla imaný ayý p o ,t r a ýk tiniz a in milli þahsiye opr rih ç sizi ezer,öldürür.Milli þahsiyetinizin teþekkülüne mani olur,siz ýnç ümm .Zaten t rþýma ta …Ýþte ka uþ vataným çýkarilim diðerþnde kýl için ayýr “ ,n teþekkül edecek ki yürüyüþ yapabilsin.” dolaþ olm evvel bir elinde mamýþ.Biz nedenti olmaya h 1400 yýli birbirinden ayýr Nebi’nin ümme bu ikisin d kýldýðýmýzda o yek vücu
VERDÝ
rmaþ manla sa m çýkar,i ümkün mü? ýrmak m gösteren Nebi ol i metine yhalde imanla ilm rýrýz?O anýrýz,vesselam.” hak kaz
“Tarih sarfetmimize ait ço amaçla iyoruz.”Ýbrak az þey biliy yiyecek yazýlmýþtýr.Fhim Efendi Koruz ve bilm elmasýn daðýtýldýðýn arketmeden onaðý,Mesih ek içinde çab düþüþü tam buðda ý,þekerin nasý 1.Dünya Sa paþa imamý a ve dah yle Osmanlýny ekmeði alm l da lüx tüke vaþýnýn tarihve diðerleri da kar a nicelerini ö ýn yýkýlýþýna aya anca yetttim maddesi ini ,karneyle bu tanýklýk iðini,ko olduðu konuþuþýlaþýrsýnýz ,çaðrenirsiniz iste nu, b ettið nak Bozum rsunuz Ýstan resizlikle de Mmeseniz de inizi,Rus savahalkýnýn sefaleir b ç u þý a u ’n e b l si d a G hPaþa a ,anýla harcam ný,göçmen te eceleri’ olduk d Ým r n leri deðildir a kýsaca geç ýnýzý yad ede de,gelenekle amýnda,Ýstanasanýz da. Aþk insanla onunki.Her miþinizle tan rsiniz Hey G rimizi görürsübul sokaklarýy la id r ýþ d la n ýr a is i üz B kika Gü tan ,do Ümme ti olmabula.Bu yansý sý yaþanmýst kunur ,hissenler Hey,Ne Ýdað dersiniz ýr,mim k yolun malard ik N e arý .Ku da an 30’u aþkýn einsanlara na ru bilgiler k ser ver miþtir þetmiþtir Nebisin in
Nostaljia
e erle erini
Elbette Ýs ,yazara il tanbul pek çok verdirm ham kaynaðý olm þaire Ayverdi' iþtir.Ancak hiçbir uþ,eserler sokaðýylanin eserlerindeki i Sâmiha hiyle yan ,konaðýyla,yaþamgibi yer alma i dünüyle ve bü ýyla,tari Ýstanbuld mýþtýr.Onunki ötünüyle raðmen ur ki"Merzifonluyle bir Ýstanbull Necip Demirel'e olmasýna 'u aþk deuyum dedirten v ben Boðaziçinrecesine sevdire e Ýstanbul güzelim,e de Tarih isimli n Bülent B debî eseridir" d er Yavuz akiler.
kten iz e,Köleli Türkiy i yazdýran.B a d ýn ýs in þ r r le a r K k ese an yonerli … gibi acý vat ona Misanlý Asýrlarý etmektir am ý k þ a tan Osm lmayý öðr n ve va ihinde o Bu imaiðe,Türk Tarbiye ümmet il e d N n . e lý f k E e o þan nlatara gençler i,cedlerini a in is sevg
9 taþ 21
Düþünce Zabýtalarý "Hiçbir düþünce tarafýmýzdan kontrol edilmeden içeri giremez" -Tamam oðlum Ergen, tam yerine kondu oynatayým deme… -Paþam çok güzel oldu valla, böyle bir þey yapmakla ne iyi ettiniz, yoksa çökertecekler bu adamýn beynini. Birilerinin bunlarý denetim altýnda tutmasý gerekiyordu.. -Tamam.Hadi oðlum, daðýtma düþüncelerimi sýrada bekleyenler var, evet ilk sýradan alalým: -Evet siz, düþüncenizin adý: -"Baþörtüsüne özgürlük" -Ne! Sen yasaklý bir düþüncesin, nerden sýzdýn buraya, virüsler var, altýya dört mahkemesini kurun oðlum Ergen! -Ne demek kurulmuyor oðlum? Bir eksik üyemiz var ne demek? Ne yapacaðýz? Anlaþmayý mý deneyeyim, iyi fikir… -Bak bacým benim de büyük büyük babaannem örtülüymüþ. Sende onun yaþýna gelince örtünürsün(Allah'tan zamane gençliði erken ölüyor).Þimdi söz verirsen; kakül keseceðine, baþýnýn dörtte birini acýk býrakacaðýna, çenenin altýndan fiyonk atacaðýna seni içeri alýrým. Ne diyorsun ? Hayýr mý? Bak akýllý birine benziyorsun. -Yav baþýma bela mýsýn? Ne! zaten akl ettiðin için mi örtünüyorsun? Daha sýrada bekleyenler var. Peki sen istedin, seni yedinci damar on birinci boðuma, düþünce suçlularý mahkemesine sevk ediyorum. Son söz oranýn. -Evet siz kimsiniz? - "düþünen gençlik istiyoruz" -Allah Allah, bak sen, ekmeðimizle mi oynayacaksýnýz len? Siz düþünürseniz bu dizileri kim seyredecek, kim alýþveriþ merkezlerini ihya edecek, moda dergilerini kim alacak? Hiç düþündün mü bunlarý, kapitalist abilerinizle aramazý mý bozacaksýnýz ? Zaten zar zor geçiniyoruz. Ret edildi. Yav çok yoruldum ne zor iþmiþ bu ,Evet! siz sýrada ki… -"Popüler kültüre hayýr!" ne dedin? Yahu siz beni öldürecek misiniz? Az öncede düþünen gençlik geldi. - O senin dava kardeþin mi? Demek öyle, iyi o zaman hadi caným sen dava kardeþini çok bekletme, sana da güle güle.. Çok acýktým yav, McDonalds'tan bana iki tane hamburger söyleyin.. -Olmaz mý? Kim o olmaz diyen ukala? Sen mi? Senin daha sýran gelmedi, görmüyor musun senden önce " Ýsrail'e hayýr !" var sýraný bekle.. -Sen sýraný ona mý veriyorsun? Nasýl olsa ayný tarafýz diyorsun. Amerika, Ýsrail'in uþaðýdýr zaten diyorsun. Bak bak tarih de okuyorsun , politikayý da yakýndan takip ediyorsun. Çok kuvvetli delilerin var demek… Ýyi caným, oðlum Ergen, sen de bizim sus(turulmuþ)urluklara nasýl konduðumuzdan bahset kardeþlere. Belki fikirlerini deðiþtirirler. -Peki paþam; aslýnda o suikastý. -Hop hop ergen oðlum ne yapýyorsun yanlýþ yer konduruyorsun.Hem dur bakalým !soralým arkadaþlara belki vaz geçtiler, evet son kararýnýz nedir ? Yola devam demek …Hop hop elele tutuþmak yok! Ne, birlikte girmek istiyorsunuz demek.. Siz adamýn beynini (bizi) mi çökerteceksiniz? Hadi caným size de yol göründü, düþünce zabýtalarý tutun þunlarý atýn. - Kendiniz gidebilir misiniz? Peki þuradan beþinci boðumdan gir, ikinci kýlýfýndan saða dön, kulak boþluðundan atla. Bak nöronlara çarpýp da sisteme zarar vereyim deme, kolay kurulmadý bunlar.Ergen takip et arkadaþlarý, gerekli yerde kondurursun.. -Peki paþam.. Bir tane adam akýllý düþünce gelmedi. Biz de olmasak istila edecekler bu beyni, çökertecekler adamcaðýzý.Gecenler de bir virüsten etkilenip Mevlana okumaya baþladý.Mevlana meta olarak ,içki sofralarýnda ,lokantalarda döndürülüyor.Oysa ki onun dönmesi Allah aþkýndanmýþ. Biz bilmiyoruz sanki...Neyse sýrada ki.. -"sorgula, sýkça soru sor" -Aferin len sonunda birini içeri alacaðýz. Söyle bakým, kimi, neyi sorgulayacaksýn? Bak iyi yaparsan bu iþi seni yardýmcý diye alýrým. Söyle bakým simdi: - Kimi? Benim gibileri mi sorgulayacaksýn? Kimmiyiz biz? Ne iþimiz mi var burada? Dahasý da mý var, niye bu dünyaya gönderildiðini, görevini mi sorgulayacaksýn? Muhafýzlar koþun yakalayýn.. -Kaçýyor efendim, bana ne? Yakalayýn! -Efendim! Ne var, alarm efendim! Ne alarm mý? Ne oldu yine. -Efendim burada gizli bir örgüt olduðumuzu tespit etmiþler. -Nasýl ya, nasýl olur.. -Efendim bazý düþünce suçlusu virüsler sýzmayý basarmýþ. -Hadi ya..Adamýmýz uyandý desene. -Evet efendim.. -Hadi toparlan sök þu tabelayý! Bittik oðlum, bittik… Saltanatýmýz yýkýldý, baþka beyinler bulmalýyýz
Havanýn nemi ile buharlaþsak da gittiðimiz kapýnýn ardýnda yaþayacaðýmýz mutlu dakikalarýn hayali ile adýmlarýmýzý daha heyecanlý atmaya baþladýk.Çalýþmalarý fotoðraflayacak arkadaþým Nihale birlikte tessip sanatýný konuþmak için Zeynep Çilek Hocamýzýn yanýna gittik.Çatý katýnda bulduk onu,kendi dünyasýnda…Sorularý sormaya baþlamýþken bir taraftan da bir sanata ömür adanýr mý diye düþünmeye baþladým.Heyecanlý mýsýn sende benim gibi o zaman hadi dalalým sorulara ve verilen cevaplara… Nedir tessip sanatý? Farsça bir kelime,altýn süsleme sanatýdýr.Altýnla uðraþýrsýnýz.Yazýlan yazýyý yapýþtýrmak için muhallebi yaparsýnýz,sanat uzun yýllar kalýcýlýðýný korusun diye aharlý kaðýt üzerine çalýþýrýz.Aharlý kaðýt ise þap ve yumurta ile yapýlýr.Böcekler yemesin diye… Sanat yaþamýnýza nasýl baþladýnýz? Sanat babamdan,annemden kalan bir ezgiydi,onlar söyledi bende söylemeyi denedim.Lisede Ayten Tiryaki hocamdan ders almaya baþladým..Caným hocam onun emeðini unutamam.Lise 2 deyken baþörtüsü sorunu gelince,baþörtümü vermek istemeyince okulumu elimden aldýlar.Alsýnlar dedim bende tessip sanatýna verdim kendimi.Dertlendim.Derdimi törpülediðim,her þeyde hayýr vardýr diye bakabildiðim,dünya sýkýntýsýný arkama alýp yazýlanlarla birlikte her þeyin Allah'ý hatýrlattýðýný düþünerek 6 ay gibi bir sürede gecemi gündüzüme katarak bir öðrencinin 2 yýlda alabileceði yolu aldým.Sergiye 3 eser çýkarttým ve bu biraz imkansýz bir þeydi… Nasýl eserlerdi onlar? Eserlerden çok eserleri inceleyen kiþi beni çok mutlu etmiþti.Osman Nuri Toptaþ hocam geldi bütün eserleri inceledi benim eserime bakarken gözlüðünü çýkartýp inceledi ve o an her þeye deðerdi.Evet eserimi aldý ama orada eserime biçilen maddi deðer deðildi beni mutlu eden…Bu sanatý daha da ilerletmeme neden olan Hocamýn gözlüklerini çýkartýp Hocamýn eserimi incelemesiydi. Sanatýnýzý býrakmayý düþündüðünüz oldu mu? Tessip sanatýný bir zaman sonra býrakmayý düþündüm ben…Nedeni ise teþvik eden biri yoktu etrafýmda..Ali Hüsrevoðlu Hocamýn eserlerimin fotokopileri ile yanýna gittim.Hat mý çalýþsam diye sordum hocama…Ama ikisi aðýr olabileceðini birinde kendimi ilerletmem gerektiðini söyledi ve bana hat vereceðini benimde süslememi istedi.Bu mutluluk vericiydi tam anlamýyla sanata teþfikti.Allah razý olsun hocamdan. Eleþtiriler aldýnýz mý? Sanatta eleþtiri yapýlýr ve düzgün eleþtiriler insaný doðruya yönlendirir.Eleþtiri yaptýðýný düþünüp aslýnda saldýrý yapanlarda yok deðil.Ali Hocamýn eserlerime baktýðýnda renk tonlarýnda çizgimi aþtýðýmda beni uyarmasý beni doðru yola yönlendirdiðine inanýyorum. Bu sanatla sabretmeyi de öðrendiniz mi? Sanat mý sabrý öðretti bana yoksa sabýr mý sanatý öðretti bu birbiri içinde saklý…Ama her ikisi de…Yaptýðým bir çalýþmanýn heyecaný bazen beni uyutmadýðý da oluyor ama yavaþ çalýþmam gerektiðini bilsem de yinede bitirmeden uyuyamadýðým çok oldu.Sevmekle alakalý her þey… Ne zamana kadar bu sanat devam edecek? Sonuna kadar…Hayallerim var…Bir cami süsleme diðeri ise yurt dýþýnda sergi… Bu sanata ilgi nasýl? Devlet bütçe ayýrmalý ve teþvik olmalý…Yurt dýþýndan gelenler daha fazla ilgi gösteriyorlar.Ýçeriðini anlatsak dinlemiyorlar bazen renk uyumunun etkilediðini söyleyenler oluyor.Her þey sevmekle baþlar arkadaþlar ve derdiniz olmalý… Koltuða uygun sanat olur mu? Bunun sipariþini veren çok müþteri oldu.Bir eser isteyen ve sonunda koltuðuna uymadýðý için almaktan vazgeçenler oldu.Böyle sanat olmaz.Ben döþemeci deðilim ki…Bu ilk önce sanata yapýlan saygýsýzlýktýr.
9 taþ Þen25 Mihrican Keskin& Nihal
köþe
AYETLER'LE SANAT Anladým iþi, sanat Allah'ý aramakmýþ Marifet bu, gerisi çelik çomakmýþ. NFK
Kuran'ý kerim, her konuda olduðu gibi sanat anlayýþýnda da bize engin ufuklar açmýþtýr. Özellikle bunu dekorasyon ve mimari üzerinden ele alýrsak birçok detay ve örnek çýkar karþýmýza. Tur Suresi(4,5)'nde "Ma'mur eve ve yükseltilmiþ tavana" yemin edilir. Yüksek tavanlý yerler kiþiye ferahlýk, rahatlýk hissi verir ve estetik açýdan da görkemlidir.Ayrýca Zuhruf Suresi(33,35)'nde "…evlerine gümüþten tavanlar ve üzerine çýkýp yükselecekleri merdivenler yapardýk. Evlerine kapýlar ve üzerinde yaslanýp-dayanacaklarý koltuklar, ve (daha nice) çekicisüsler (de verirdik). Bütün bunlar, yalnýzca dünya hayatýnýn metaýdýr. Ahiret ise, Rabbinin Katýnda muttakiler içindir." Buyurularak gümüþten tavana dikkat çekilmiþ ve bu çekici bir süs olarak belirtilmiþtir. "Yüksek sütunlar sahibi Ýrem'e, ki ülkeler içinde onun bir benzeri yaratýlmýþ deðildi."(Fecr Suresi 7,8) Yüksek sütunlar görkemli bir mimari için önemli olan unsurlardandýr. Ad kavmine ait Ýrem þehri benzeri yaratýlmamýþ bir þehir olarak tasvir edilmiþ ve yüksek sütünlarýn güzelliði de belirtilmiþtir. "Özenle iþlenmiþ mücevher tahtlar üzerindedirler."(Vakýa Suresi 15) Cenneti anlatan ayetlerin bir çoðunda oturma yeri olarak tahtlardan bahsedilmiþtir. Tahtlar hem ihtiþamý, güzelliði hem de rahatlýðý bakýmýndan tarih boyunca padiþahlar, krallar tarafýndan da tercih edilmiþtir. Bu konuyla ilgili Tur Suresi 20. ayette de "Özenle dizilmiþ tahtlar üzerine yaslanmýþlardýr" buyurulmaktadýr. Rahman Suresi 76. ayette "Yeþil yastýklara ve çarpýcý güzellikteki döþeklere yaslanýrlar." Buyurularak yeþil renk öne çýkarýlmýþtýr. Yeþil; insana huzur veren, doðallýðý ve temizliði yansýtan bir renktir. "Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var. Þu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Alabildiðine yemyeþildirler." (Rahman Suresi, 62-64) Bugün bilim adamlarý tarafýndan da kabul edilen bu gerçek, Kuran'da, müminlerin cennette kavuþacaklarý nimetlerin içinde sayýlmýþtýr. "Ancak Rablerinden korkup-sakýnanlar ise, onlara yüksek köþkler vardýr, onlarýn üstünde de yüksek köþkler bina edilmiþtir. Onlarýn altýnda ýrmaklar akmaktadýr. (Bu), Allah'ýn va'didir. Allah va'dinden dönmez. "(Zümer Suresi, 20) Birçok ayette altýndan ýrmaklar akan köþkler cennet nimetleri arasýnda sayýlýr. Dünya hayatýnda da en güzel yerler ýrmak, göl gibi güzelliklerin bulunduðu yerlerdir. Velhasýl; Allah güzeldir, güzeli sever.
Elif Eyþan Yýlmaz 9 taþ 14
deneme
KAÇIÞ O KAÇIÞ Dedemden hatýrlarým, duvardan itina ile aldýðý Kur'an ýle köþesine çekilir, kahve renkli çerçeveli gözlükleri ile aðýr aðýr sessizce Kur'an'ý okurdu. Ben sessizce gider, iliþirdim yanýna. Yazýlarý anlamlandýrmaya çalýþýr, baþarýlý olamazdým. Elime alýp dalmak istesem yazýlanlara ama dedem alýr elimden, duvarda ki en yüksek çiviye asar, uzaktan bakardým Kur'an'a… "Bu nasýl kitap ki böyle itina ile korunuyor anne?" diye sorsam, baþ parmaðýný dudaðýna götürür, sessiz olmamý söylerdi bana...Yaramazlýk yapmamam gerektiðini yineleyip, Kur'an a dokunursam yanabileceðimi hatýrlatmasýný ve odada beni yalnýz býrakýp gitmesini hatýrlarým çocukluðumda… Çivide asýlý duran iþlemeli örtü içinde ki Kur'an'a bakýp önemli insanlarýn eline alabileceði bir kitap sanýrdým, ben de önemli bir insan olunca elime alýrým diye kaçardým odadan… Kaçýþ o kaçýþ… Okumak zor gelir insana. Az þey mi? Kalýn bir kitaba vaktinle beraber gözlerini, zihnini, varlýðýný býrakmak…Kitap nereye götürürse, götürdüðü yerlerde her aný yaþar gibi okumak…Eline verilen ne varsa tüketmek ve tükettiðin yerde çoðalabilmek zevkini yaþatandýr kitap…Kitabý kendi kefene koyup yol alsan inanýrsýn ki kitap sana yeter…Ekmek gibi, su gibi oluverir…Zamanýný bekleyen kitaplar varmýþ. Kendi kendini okuturmuþ, elimize yavaþça alýþtýrýrmýþ sýcaklýðýný, sayfalarýndaki kokusu ile buluþturup…Ýstersen býrak, tabii býrakabilirsen… Elime al(a)madýðým, kokusunu duyamadýðým bir kitaptý Kur'an…Kalýndý, zaman bir türlü ona yetmezdi ve sonra da okuyabilirim diye düþünürdüm…Hatta "Neden kalýn Kur'an" diye düþündüðüm olurdu…"Neden bu kadar kalýn bir kitabý okumamýzý gerek görmüþ Alemlerin Sahibi" dediðim bile olurdu… Kur'an, küçüklüðümde duvardaki çiviye asýlmýþ, ulaþýlmaz durumdayken okuyamazdým. Büyüdüðüm zaman da öncelikli kitaplarý koydum sýraya…Olmadý yapamadým, okuyamadým bir türlü… En son duyduðum cümlenin tesiri ile aldým elime… "Kur'an okumanýn zamaný olmaz!" Çok heyecanlandýrdý beni… Baþucu kitabýmýz olmalý ve döne döne okunmalýymýþ…Kur'an'ý elime aldýðýmda kalbinin attýðýný, çok uzaklardan geldiðini ve mutsuz olduðunu düþündüm…Neden geç aðýrladým ki hayatýmda… Okumadýkça ilahi kelamý, hayatýmý neden zorlaþtýrýp çýkýlmaz bir hale soktum ki? Zamaný olmayan, zamansýz bir zamaný olan kitaptýr Kur'an…Her daim nefes alan, hayatýmýzý biçimlendiren, doðru ve yanlýþý gözlerimiz önüne koyan, yinelemelerle kalýnlaþan, kalýnlaþtýkça hayatýn kalbinin atýþ seslerini duyuran kitaptýr Kur'an…Neden bu uzaklýk? Biz bir vadide o baþka bir vadide olmak için yaratýlmamýþ ki Kur'an… Hz.Kur'an!!! Gel, sil baþtan okuyup da senin yönünle yaþayayým hayatý…Yüreðimde yerin var… Mihrican KESKÝN
9 taþ 15
Bakkalýn içinde bir þair, þairin içinde bir þiir… Þirinevler'de bir bakkal, içinde ekmek, yumurta ve çaydan çok daha fazlasý var. Bakkalýk yapan Erol Özyiðit, ayný zamanda bir þair 'Acemi Irmak' isimli þiir kitabýyla 2006 Cemal Süreya Þiir Ödülünün sahibi. Erol Özyiðitle, söyleþimizi yapacaðýmýz yere doðru giderken belediyenin kazdýðý çukurlar gözüme çarptý. Orhan Veli'yi böyle bir çukura düþmesi sonucu kaybetmiþtik ve þimdi biz genç kuþaðýn yeni þairiyle o çukurlarýn üzerinden atlayarak içinde çalýþanlarýndan baþka kimsenin olmadýðý Þirinevlerin tek kitapçýsý 'Zerdali'ye gittik ve bol þiirli bir söyleþi yaptýk… Geçiminizi bakkalýk yaparak kazanýyorsunuz yani þiirden yeterince kazanamýyorsunuz, oysa ki bu ülkenin insanlarý duygusaldýr ve yaþamlarýnýn belli dönemlerinde aþýk olduklarý insanlar için bir þeyler karalamýþlardýr. Demek ki þiir seviliyor, peki þairler neden ek iþ yapmak durumunda kalýyorlar? Bu galiba þimdiye kadar bana sorulan en zor soru oldu. Ülkemizde sadece þiir deðil düz yazýya bulaþan insanlarýn hepsinin yaptýðý ek iþ mutlaka oluyor. Bununda sebebi sanýyorum ülkemizdeki
buluþturmak istedim. Avcýlardan Þirinevlere kadar gidip tek tek posta kutularýna 'Mavi Liman' býraktým. Bunlarý alan okuyucular sonra bana mektupla ulaþtýlar ve yapmak istediklerim olmaya baþladý, insanlar mektup yazmaya baþladýlar yeniden. "Oðlum bu sayfalar niye boþ kalmýþ?" Aileniz size destek oldu mu? Ne düþünüyorlar bu durumunuzla ilgili? Bana þiir sevdiren bir ailem var, bir de þiir yazma diyen bir ailem var. Çünkü babam Enver Gökçe'nin en yakýn arkadaþlarýndan birisi onun nasýl yoksulluk çektiðini görmüþ bu baðlamda benim þiir yazmamý istemediler. Ýþin baþka bir tarafý daha var. Babam Nazým Hikmet, Enver Gökçe gibi þairleri seviyordu. Bense onlardan farklý þiir yazýyorum, hatta bir keresinde 'oðlum bu sayfalar niye boþ kalmýþ? dedi'. Ama ödülü alamaya beraber gittikten sonra bu düþünceleri deðiþti þimdi
Erol özyiðit okuma oranýnýn düþük olmasý ve maalesef kitaplarýn korsan basýlmasý. Umarým bu durum uzun sürmez ve þairler sadece þiir yazar. "Þiir eþittir hayat olmalý" Þirinevler'de gibi toplumun farklý kesimlerinden insanlarýn buluþtuðu bir yerde esnaflýk yapýyorsunuz, bunun þiirinize bir katkýsý oluyor mu? Tabi ki oluyor. Zaten bu olmazsa þiir olmaz bence. Þiir eþittir hayat olmalý. Burada zaman zaman karþýma þiir gibi insanlar çýkýyor, þiir gibi anlar yaþýyorum. Þiirinizi böyle besleyebilirsiniz ancak, bunun dýþýna çýktýðýnýzda þiir makineleþmiþ oluyor, makineleþen þeyse belli bir zaman sonra deðerini yitiriyor. 'Mavi Liman' adlý bir þiir mektubunuz varmýþ ve bazý semtlere gidip tanýmadýðýnýz insanlarýn posta kutularýna býrakýyormuþsunuz, bunu yapmaktaki amacýnýz nedir? 'Mavi Liman' iki buçuk yýldýr çýkarttýðým bir 'þiir mektubu'. Bunu yapmamýn birinci nedeni, insanlar artýk mektup almýyorlar posta kutularýndan mektuplaþma bitmiþ durumda. Ýkinci nedense; ülkemizde þiir ne yazýk ki çok az okunuyor. Ben þiirleri mektup formatýnda yazarak þiirle mektubu
nerdeyse o diyecek, 'biraz daha boþ yer býrak'. Cemal Süreya ödülünün sahibi oldunuz, ödülden sonra hayatýnýzda neler deðiþti? En önemli deðiþiklik, önceden kitaplarýmý vermek istediðim kitapevleri artýk kendileri kitaplarýmý satmak ister hale geldiler. Mektuplar çok fazla gelmeye baþladý, beni duyan insanlar geldiler, sohbetler ettik. Ama ben okuduðum þairlerden þunu öðrendim 'hiçbir zaman þair oldum demeyeceksin'. Bu ödülün diðer sevindirici yaný ise, verdiðim emeklerin ve yaptýðým çalýþmalarýn sonucunu almak oldu. Artýk kendime diyorum 'evet sen doðru yoldasýn ülkemizde az þiir okunsa da sen yazmaktan vazgeçme'. Bu ödül sizin için büyük bir adým, bundan sonra neler yapmayý planlýyorsunuz? Tabi ki yine þiirle yatacaðýz, þiirle kalkacaðýz. Uykuda bile þiir düþüneceðiz çünkü þiirin okulu yok, þiirin okulu; þiir kitaplarý. Ama diðer okullardan tek farký bu okuldan mezun olmayacaðýz. Bir de benim en büyük düþüm bir 'þiir evi' açmak. Geniþ bir þiir arþivim var ve bunu kullanmak istiyorum. Ümit Altýndere
MODA OLMADAN Bu yazýyý okuduðunuzda beni muhalefet parti liderine benzetebilirsiniz. Oysa ki 'benim hiç partim olmadý, anne' havasýna bürünmemem için bir sebep yok: Ayrýca sýrf muhalefet yapmak için muhalif olanlardan da deðilim: O zaman ben kimim? Kazaðým eteðime, eteðim ayakkabýma, ayakkabým çantama, çantam tokama, tokam yüzüðüme diye uzayýp giden bir uyum listesinin uyumsuz bir ferdiyim … Kime göre uymak zaten? Giyim kuþam özgürlükse, sonuna kadar özgür olmalý insan. Ama ne hikmetse tam tersi oluyor ve moda denilen garip bir el tarafýndan sýnýrlarý belirlenen özgürlüðümüzün ,kýsýtlandýðýnýn bile farkýna varamýyoruz. Bir gün otobüsün en arka koltuðuna oturun (bence gözlem þansýnýn en fazla olduðu yer) hatta elinize de moda dergisi alýn sonra bir dergi sayfasýna bir de otobüstekilere bakýn. Aradaki yedi farký bulmak hayli zamanýnýzý alacaktýr(!) Bayanlardaki genel profil ;vitrinlerdeki renklerin hakim olduðu bir tiþört, altýna 'Ben rahatým' imajýný vurgulayan bir pantolon veya etek, bunlara uygun bir ayakkabý ve tam tekmil aksesuarlar... Baylarda da durum çok farklý deðil aslýnda. Rahat olduðu için deðil de herkes giydiði için tercih edilen bir bez ayakkabý, alelade giyilmiþ olduðunu, düþmek üzere oluþundan anladýðýmýz bir pantolon, 'Renklerde sýnýr tanýmýyorum' havasýna bürünmüþ tiþört…Efendim , bu saydýðým gruplara dahil olanlar moda ikonasý, böyle takýlmayanlar ise moda kokanasý oluyorlar: Bu durumda ben ismi çok hoþ olmasa da kokanalara dahil olmayý tercih ediyorum, kendim olmayý yani. Birilerinin 'Þu giyilecek, giy' dediðini deðil, kriterlerime uyduðunu düþündüðümü, beðendiðimi, rahat ettiðimi tercih etmekten bahsediyorum. Moda dayatmasý ,herkesi bir kalýba hatta tek kalýba sokma isteðinden baþka bir þey deðil. Ne giyim konusunda yönlendirilmeye, ne de bir kalýba sokulmaya ihtiyacýmýz var. Herkes kendi hassasiyetlerini ve zevklerini önceleyerek giyim tarzýný belirleyebilir. Olur ya moda olan bir þey çok hoþumuza gider, bize hitap eder, o zaman ne yapýyoruz? Alýyoruz, modasý geçtikten sonra kullanýyoruz: Siz karar verin þimdi. Moda ikonasý mý, kokanasý mý olacaksýnýz?Acele edin, kokanalýk da moda olmadan… Elif Eyþan Yýlmaz
Esra Elönü Odasý karmaþýktý…Özür diliyordu ama ben karýþýklýk görmedim ki orada…Tamamen kendini anlatan bir odasý vardý.Dünyadan sýkýlýnca odasýnda teneffüse çýkan Feride'yi çaðýrýp onunla sohbete dalan ve Feride'nin anlatamadýklarýna ses olan duvara yaslanmýþ gitarý ile arada oyalanan ama derdini bu odada yazan sonrada çýkýp hiçbir þey olmamýþ gibi susan…ESRA ELÖNÜ… Kimdir, nedir,necidir, doðum yeri neresidir gibi kütük bilgilerine dalmadan anlatalým dedik.Marmara Fm Genel Yayýn Yönetmeni Esra Elönü ile müziði konuþtuk.Ama Feride'yi geçemedik ona da selam verip baþladýk yolculuða…Demir alýnsýn yolculuða vira.. 1-Esra Feride'nin ablasý tanýmlamasý doðru mudur? Herkes bu konuyu farklý açýlardan soruyor. Ama bu soru, çok daha güzel bir soru. Ablasý diyemem, ama kendisi de diyemem. Ýçselleþtirecek kadar yakýnýmda tutmak istemem. Feride benim için bambaþka bir fotoðraftýr. Yergi, hiciv dilini kullanmak için sahnemde oluþturduðum bir baþ yapýt deðil. Feride'yi basitleþtiremem. Bir hikayesi olan Feride, benden büyük ve deðerlidir. Bence "O" benim ablam. Aramýzda zihinsel olarak çok içselleþtirecek yakýnlýk yok. "O" düþünsel olarak bambaþka bir vadi, onun bambaþka bir kumaþý var bende. Söylenmemiþi söylemek için iyi bir dil rafý oluþturduðumu düþünüyorum. Zihinsel olarak oluþturduðumuz kahramanlarýn hiçbir zaman yeri yoktur. Feride'yi yazmak benim teneffüse çýkmýþ halimdir. 2-Dünyanýn gýcýrtýsý sizi bunalttýðýnda Feride'ye mi kaçýyorsunuz? Kaçýþ olarak deðerlendirilemez aslýnda. Sevdiðim bir bahçe, çok da fazla kalmak istemediðim bir bahçe. Çok da fazla kalýndýðý zaman, yazarýn kahraman üzerinde oluþturmak istediði etkiyi azaltan bir þeydir. Kaçýþ olabilir mi, olabilir. Ama bir koþuda olabilir.
9 taþ 22
Nereye gittiðini bildiðimiz sembolik bir karamanýn size geldiðini düþünmek gibi bir imge dünyasý da kurabiliriz. 3-Ömrünün sonuna kadar Feride'yi yazmak ister misin? Feride'nin bende etkisi bitmeyecektir. Sudan yað süzmek gibi olacak benim için. Ama bu sonsuza kadar Feride'yi yazmam manasýna ya da o heyecanda olduðum manasýna gelmeyecektir. Zamanýmý Feride'ye, Feride'yi mi zamana geçiririm? Bu önemli bir konu. Ben tabi ki bu dengede götürebildiðim sürece Feride'yi yazmaya devam ederim. Ama bunu tadýnda býrakmanýn en güzel yolu da Feride'yi baþkalaþtýrmaktýr. Feride'yi biraz dinlendirmektir. Anlatamadýðým için yazýyorum, sonsuza kadar yazarsam feride için çok farklý þeyler düþünüyorum. 4-Feride bir dert sonucu mu ortaya çýktý? Toplumda gördüðüm þeyler dert ise; ki bana göre derttir. Feride'nin de bu problemler sonucu dertlenmesi normaldir. Feride'nin tepkileri var. Feride tepkiler sonucu oluþmuþ bir kahramandýr. Her genç Feride'yi farklý bir yere oturtur. Her insanýn üzerindeki derde göre bir Feride kahramaný oluþuyor. Feride bir dert sonucu ortaya çýkmýþ bir tepki en masum, en eli ayaðý düzgün tepkisel bir kahramandýr. Feride bir kenarda dursun ve müziðe geçelim… 5-Müzik Esra'ya göre nedir? Müzik;Ruhun baþka bir yerinde zihinsel bir solunum yolu, kulaða hoþ gelen bir oksijen dünyasý… Ruhu arýndýran, damýtan en önemlisi ikinci ebeveyn gibi bir þey…Birde þu var ki müzik yazdýrýr, hatýrlatýr… Feride fragmanlarýnýn o kadar çok sevilmesinin bir nedeni de onunla birlikte verilen müziklerdir. Müzik daraltma ve dayatma deðildir. Müzik benim için üçüncü bir Feride'dir.
6-Müziði bir dünyaya benzetirsek ilk nereyi dinlemek istersiniz? Ýran'ý dinlemek isterim, Beyrut'u dinlemek isterim. Onlarda ki müzik anlayýþý, doðaçlama imkaný veren muhteþem gýrtlak yapýlarýdýr beni yazdýran, düþündüren… Eðer müzik nedir diye sorulacaksa onlara sorulmalýdýr. Ben Vardiya Safi'den Cennet'i dinledikten sonra her iyi olan iþe baþlayabilirim. 7-Kulaða hoþ gelen her þey dinlenmeli midir? Kulaða hoþ gelen her þey… Sheaskper'ýn çok hoþuma giden bir sözü vardýr. "Sivri kelimeler aptal kulaklarda körelir." Siz müziði alýr süzersiniz ve içinizde tekrar edersiniz. Müziðin de bir fotoðrafý vardýr. Müzik güzel diye her þeyi dinlemem kabul edemem. O zaman popüler kültürü de kabul etmem gerekir. Aptal kulak olmak istemem.
hoþuma giden eser ''Yine bu yýl adý sensiz''… 11-Enstrüman çalýyor musunuz? Biraz gitar var. Çalýyorum diyemem kendi halime… Daha ne olsun…Biz odasýnýn kapýsýný kapatýrken ''O'' hayata Feride'nin kapýsýný açýyordu.. Röportaj: Mihrican Keskin Fotoðraf: Nihal Þen
8-Biraz da tasavvufa girelim. Tasavvuf sizce amacý ile doðru yönde ilerliyor mu? Tasavvuf müziðinin bir amacý var. Ruh aðacýnýn dibinde söylenmesi gerekir.Baþka bir alanda söylerken bütün anlamýný yitirir. Tasavvuf müziði özel ortamlarda dinlenen bir þey haline geldi. Dini bir havaya bürünmek için ortaya getiriliyor. Popüler bir þey deðildir tasavvuf.. Ýslamcý kesimin müzikler içerisinde dinlenirken bir þeyin eksik olduðunu görüyoruz. O da müzikteki kalitesizlik. Müziðin kalitesi için ayrý bir eðitimin olmasý gerekiyor. Anonim eserlerle tasavvuf müziðini götürüyoruz hala... Bence günümüz zamanýn tasavvufi boyutu ile yeni eserler ortaya konmalý. Aranje olayý tasavvuf müziðinde teknoloji boyutu girince irkiliyoruz. 9-Kendinize ait besteleriniz var mý? Kendime ait evet bestelerim var tabii. mý?
10-Kendinizle özdeþleþtirdiðiniz bir eser var Kime ait olmadýðýný bilemesem de, söylerken
9 taþ 23
Homeros'un ünlü destaný Ýlyada'nýn bir mýsrasýnda bahsettiði gibi 'Safran rengine bürünmüþ þafak vaktiydi' Karabük'ün Safranbolu ilçesine indiðimizde. Sabahýn mahmurluðu daha üzerindeydi. Ilýk esen rüzgar hoþ geldiniz diyordu.Meydanýn tam karþýsýnda börek ve çay kokusu eþliðinde sizi kahvaltýya davet eden ve mimarisi ile Safranbolu'nun yaþam biçimini, kültürünü, size sunan mütevazi ama heybetli yapýya kahvaltýmýzý yapmak için gýrdýk.Burada gece merdiven basamaklarýnýn ýþýk almasý için koyulan ahþap kafes gözden kaçmýyor. Arkadaþlar kahvaltýlarýný ede dursunlar, ben size biraz da adýný ilçeye veren,Kral Süleyman'ýn aþk þiirlerinden oluþan eserin de bahsettiði " ... Hint sümbüllü ve safranla, güzel kokulu kamýþ ve tarçýnla…Her türlü baharatla…" seçme baharatlar arasýna koyduðu safrandan bahsetmek istiyorum. Safran,bence güzel bir kýz çocuðu ismi
olur.Gramýnýn 12-13 YTL olduðunu öðrenen birinin düðünlerde altýn yerine bir torba safran takmaya karar verdiðini okumuþtum. Öyle bir gram dediðime bakmayýn bir gram için 150-200 tane çiçeðin ,güneþ doðmadan( güneþe duyarlý) toplanmasý gerekiyor. Yarým kilo safran elde edebilmek için ise yaklaþýk 75-80 bin çiçek toplamak gerekmekte.Bu kadar da deðil safran kendi aðýrlýðýnýn 100.000 katý kadar sývýyý sarýya boyayabilmektedir.Safran, halýcýlýkta ipliðe sarý rengi verendir ve kozmetik, gýda, ilaç endüstri gibi bir çok alanda kullanýlmaktadýr.Ancak bütün bu mezýyetlere sahýp olan safran ulkemýz de yeterý kadar ýlgý gormemektedýr. Bugun safranboluda cok az aýle tarafýndan 15 donunmluk býr arazý de uretýlmektedýr. Caylarýmýzdan son yudumu alarak ve býsmýllah dýyerek kapýdan cýktýk. Safranbolu uyanmýs meydan dýger turýstlerle tam býr mahser yerýne donmustu. Safranbolu, Ozellýkle UNESCO'nun kultur mirasýna gýrmesýye dunyaca unlemýstý. Býz kalabalýga karýsmadan Arnavut týpý kaldýrýmlardan yuruyerek
tepede olan 'hukumet konagý' ýle gezýmýze basladýk. Bu konak 1904 yýlýnda yapýlmýþ, iki katlý görkemli bir taþ yapý. 1976 yýlýnda býr yangýn gecýrmýs, Kültür ve Turizm Bakanlýðýnca Kültür Merkezi ve Müze olarak kullanýlmak üzere restorasyon yapýlmýstý. Bulunduðu yer Safranbolu'da Kale olarak bilinmektedir. oradan padýsah III.Selimin yaptýrdýgý 'saat kulesýne' cýktýk. Daha sonra 'hýdýrlýk tepesý', 'Yemenciler arastasý' ki burasý 'koprulu Mehmet pasa camýsýne býtýsýk 48 ahsap dukkandan olusan ve 'yemený' denýlen ayakabýnýn yapýldýgý eský lonca carþýsýndadýr. Bu arada carsýnýn ýcýnde 'antýk husnu' adýnda býr antýkacý dukaný bulunmaktadýr, meraklýlarýnýn muhakkak gezmesý lazým. Icýnde neler yok ký körüklü ve refleks makýneler, eský plaklar, fotograflar ve hala ýhtýsamýný koruyan gramofonlar, ýcerýsý tam býr zaman tunelý. Safranbolu'nun Dar ve dolamaclý sokaklarý týpký býr hýkaye gýbý uzayýp gýdýyor. Her sokakta yesýle daýr býrsyler bulmak mumkun, kýmý zaman asma, kýmý zaman yesil agaclar, kýmý zaman evlerýn dýs duvarlarýný saran sarmasýklar…býr bakmýssýnýz býr sarmasýgýn kolu yanda ký evde uzamýs gýtmekte,evler býrbýrne cok yakýn durmasýna ragmen býrbýrýnden tas duvarlarla ayrýlmýslar. Evlerýn yapýmýnda genellýkle tas, kerpýc ahsap, alaturka kremýt kullnýlmakta. Duvarda ký cýkýntýlar evýn
dýs cephe pencerelerýnýn dýk ve uzun olmasýný saglamakla beraber bunlarýn kýmýsýn de ashap pencere ustune 'musabbak' denýlen kafesler bulunmakta. Evler genellýkle uc katlý olup býrýncý kat eger tas kaplýysa buraya 'taslýk' adý verýlýyor. Dýgerlerýne gore daha basýk olan ýkýncý katta ýse bazen yatak odasý olarak kullanýlan mutfak vardýr ve asýl hayat bu kattadýr. kýsýn bu katýn ýsýnmasý daha kolaydýr. Tavanlarý yuksek olan uçünçü kat ýse ýhtýsamýn zýrvede oldugu kattýr. Safranbolu evlerý buyuk aýle dedýgýmýz yapýya gore ýmar edýlmýstýr . bu yuzden son kattaký odalar býr cekýrdek aýleyý barýndýracak ozellýklere sahýptýr. her odada ahsap dolaplarýn ýcerýsýnde bugunun dus kabýnlerýne benzer gusulhaneler mevcuttur. Bunlarla býrlýkte Safranbolu da 2000'ne yakýn geleneksel turk mýmarýsýnýn býr kýsmýnýn restrasyonu býtmýs býr kýsmýnýn ýse hala devam etmektedýr. Býr kýs gunu sýcak býr cayýn ýcýnýzý ýsýttýgý kadar sýcak ve ýcten Safranbolu ýnsanlarý, ucsuz bucaksýz gokyuzu ve yesýllýkler sýzý baska alemlere goturmekte ve Herkesýme hýtap eden konaklama, gezý ucretlerý safranboluyu gezý lýstenýze eklemenýze yetecektýr. Merve Zumre
Kitaplar... Yusuf Ýle Züleyha (Kalbin üzerinde titreyen hüzün) Timaþ ,2008 "Mülk gibi söz de, ne senin ne benim. Cümle gibi aþk da ne senin ne benim." "Aþkýn deforme edildiðine inanmýyorum,desem fazla iyimser mi görünürüm acaba? Fakat bu konuda iyimserim.Aþk ise ,deforme olmaz ,deforme zannedilen þey bir taný eksikliðin iþaretidir.Aþkýn , güzelliðin ve iyiliðin kaynaðý tek ve mutlaktýr çünkü.Kalp bunu taþýr ve yansýtýr.Aþk deðil kalptir deforme olan.Bu yüzden kalbin aynasýnýn parlatýlmasýný ve cilalanmasý gerekir ki, kalp aldýðý ýþýðý iyi yansýtsýn.Fakat diðer yandan kalp sezer ve özler .Ne olduðunu bile bilmediðini .Çünkü ezelde verdiði sözü fark etmese de hatýrlamak ister. Öyleyse kalbin onarýlmasý gerek.Geleneksel aþk hikayelerine günümüz insanýnýn ilgi göstermesi hasara uðramýþ kalplerdeki arayýþýn görüntüsü.Ki hasar bireysel hasar olmaktan ziyade kollektif bir hasar . Çaðýn yaralý ruhu.Ama uzak bir hatýra var.Kalp arýyor."diyor bir mülâkatýnda Yusuf ile Züleyha hakkýnda.Kitabýn geçtiðimiz günlerde Timaþ tarafýndan özel baskýsý yapýldý.
Kubbealtý Misalli Büyük Türkçe Sözlük Kubbealtý,ilk yayýn tarihi 2005 "Sözlükler, dil öðrenimi ve öðretiminde, dilin doðru kullanýlmasýnda yararlanýlan baþlýca kaynaklardýr." XIII. yüzyýldan XXI. yüzyýla kadar farklý devirlerdeki yazýlý ve sözlü dil örneklerini kapsayan 3 ciltlik bu temel baþvuru eseri, Türk dilinin bir dökümü, bir nevi envanteridir. Bu sözlük, sâdece yaþayan Türkçemizi deðil târihî seyri içinde Türk dilinin kazanmýþ olduðu zenginlikleri de gözler önüne sermek, Türk çocuklarýna geçmiþleriyle bað kurmalarýnda ve milletlerin târihlerinde daha dün demek olan 100-150 senelik metinleri okuyup anlayabilmelerinde yardýmcý olmak amacýyla hazýrlanmýþtýr. Bu sözlükte, devirlerini tamamlayýp unutulmakta olan ve büyük bir gayretle dilimizden atýlmak istenen kelimelere, yaþayan Türkçe kelimelere yeni türetilenlere yer verilmiþtir.
Ey Ýnsan (Kur'Âný -Kerim çalýþmalarý 1 Yâsin þerhi) Nefes Yayýnlarý,2008-Ýstanbul "Kitap Yâ'Sin Sûresi'nin Peygamber varisi olan kâmil insanlarýn tevsirleri ve Kur'ân Kerim 'i anlamak için ilim tahsil edenlerin yorumlarýndan yararlanarak Yâ'Sin Sûresi'nin iç manalarýnýn tefekkür edilmesi payesini gütmektedir.Bu çalýþma okuyucuyu Kur'ân 'ýn engin derinliðine ve zevkine yönelterek ayet'in iç manasý üzerinde düþünmeye sevketmek pâyesindedir.Ýman ve idrak ediyorum ki Kur'ân-ý Kerim'in her kelimesi bir mana olup ,insaný maddi hayat sýkýntýlarýndan manevi derinliklere sürükleyecebilecek güçtedir.Dileriz ki,bu çalýþma beþere insan olduðunu hatýrlatýr ve dünyaya gelmenin zevkini yaþatýr."diyor kitabýn derleyeni Cemâlnur Sargut .Kitap ismini de Yâ'Sin Ey insan'dan alýyor.
9 taþ 26
Filmler... Mirrors Tür : Korku / Gerilim Gösterim Tarihi : 22 Aðustos 2008 Yönetmen : Alexandre Aja Senaryo : Alexandre Aja , Grégory Levasseur Görüntü Yönetmeni : Maxime Alexandre Müzik : Javier Navarrete Yapým : 2008, ABD , 110 dk. Oyuncular Frank Mayers (James Benton) , Kiefer Sutherland (Ben Carson) , Matt Neufeld (James Benton) , Paula Patton (Amy Carson) , Cameron Boyce (Michael Carson) , Amy Smart (Angela Carson) , Jason Flemyng (Larry Byrne) Eski bir polis olan Ben Carson, birkaç yýl önce yangýnda kül olan ve personeli ölen bir maðazada gece bekçiliði yapmaktadýr. Yangýndan sadece geriye birkaç ayna kalmýþtýr. Halen maðazada bulunan bu aynalar, kendisi ile temasa geçemeye baþladýktan sonra Carson, ailesini korumak için aynalara gizlenmiþ kötü ruhla mücadele etmeye baþlar. Birçok ülkede yasaklanan Yüksek Tansiyon filmi ile dikkatleri üzerine çekmiþ Alexandre Aja'nýn yönettiði Aynalar, son dönemlerde popüler olan uzak doðu korku filmlerinin yeniden çevrimlerinden biri. Güney Kore yapýmý Geoul sokeuro(Into the Mirror)'nun yeniden çevrimi olan filmin baþrolünde 24 ile adýndan söz ettiren Kiefer Sutherland var.
Garfield Tür : Animasyon Gösterim Tarihi : 29 Aðustos 2008 Yönetmen : Mark A.Z. Dippé , Kyung Ho Lee Senaryo : Jim Davis Yapým : 2008, ABD / Güney Kore Seslendirenler : Frank Welker (Garfield)
Garfield, bir çok kez birincilik kazandýðý ve çizgi roman dünyasýnýn en önemli yarýþmasý olan Komedi Festivali'ne bu sene de katýlacaktýr. Fakat bu sefer tek baþýnadýr. Çünkü sevgilisi Arlene, Garfield'ý býrakýr, hem de çizgi roman dünyasýna yeni girmesine raðmen herkesi kendine hayran býrakan yakýþýklý kedi Romane için. Arlene ve Romane'nin sergiledikleri tango gösterisinden sonra yardýma ihtiyacý olduðunu anlayan Garfield, eski þanlý günlerine dönüþ için sadýk dostu Odie'yi de yanýna alarak efsanevi ''komik su''yu bulmak için yollara düþer.
Dünyanýn Merkezine Yolculuk Gösterim Tarihi : 18 Temmuz 2008 Yönetmen : Eric Brevig Senaryo : Michael D. Weiss , Jennifer Flackett , Jules Verne (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Chuck Shuman Müzik : Andrew Lockington Yapým : 2008, ABD , 92 dk. Oyuncular Brendan Fraser (Trevor Anderson) , Josh Hutcherson (Sean Anderson) , Anita Briem (Hannah Ásgeirsson) Maceraperest bir bilim adamý olan Trevor ve yeðeni Sean araþtýrma yapmak için Ýzlanda'ya giderler. Burada onlara rehberlik eden Hannah ile birlikte daða týrmanýrken derin bir çukura düþen kahramanlarýmýz kendilerini gizli güzellikler ve tehlikelerle dolu bambaþka bir dünyada bulurlar. Jules Verne'in Dünyanýn Merkezine Yolculuk kitabýndan uyarlanan film, Nasa teknolojisi ile üretilen Dijital 3D tekniði kullanýlarak, canlý oyuncular ile çekilmiþ animasyon olmayan ilk film olma özelliðini taþýyor.
Nihal Þen
PHIL BORGES Diþçilik kariyerini 45 yaþýnda býrakarak, full-time fotoðrafçý olmaya karar vermiþ. 27 senedir fotoðrafçýlýk yapýyor. Kendini yerel kabilelerin tanýtýlmasýna adamýþ. Geliþen dünyada yerel kabilelerin karþý karþýya olduklarý sorunlarý gündeme taþýmak, çalýþmalarýnýn odak noktasýný oluþturuyor. Kendisi çalýþmalarýný þöyle özetliyor: " Ýzleyicilerin bu insanlarý birer birey olarak görmelerini, isimlerini ve biraz da tarihlerini bilmelerini istiyorum; onlarý sadece uzak bazý etnik gruplarýn veya kabilelerin isimsiz unsurlarý olarak izlemerini deðil". Borges'in bütün çalýþmalarý siyah-beyaz portrelerden oluþuyor. Bu fotoðraflarý içeren kitaplarý yayýnlanmýþ ve dört dile çevrilmiþ durumda. Çeþitli ödülleri bulunan fotoðrafçýnýn eserleri, dünya çapýnda birçok müze ve galerilerde sergilenmekte.