Aralık | December 2014 Sayı | Issue 41 Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy
Aralık - December 2014
KEMAH
Şehr-i Şirin demişler, ki çok yakışıyor Named as ‘Precious Town’, so suitable
Bilimin cevap aradığı sorular Questions that keep science busy
Renklerin de bir dili vardır
Colors speak to you
Kış boyu sımsıcak bir dokunuş
Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy
BATTANİYE A warm touch in winter BLANKET
2
ARALIK - DECEMBER 2014
Lütfi Elvan
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Minister of Transport, Maritime Affairs and Communication
Değerli vatandaşlarım;
Dear citizens;
Atatürk Havalimanı’nda, son yıllarda yaşanan yoğun hava trafiği sebebiyle yetersiz kalan uçak park yerleri ihtiyacını karşılayabilmek için bir süreden beri yürütülen ilave park sahası ve taksi yolu inşaatlarının büyük bir kısmı, kasım ayında tamamlandı. 26 uçaklık ilave park yerini hizmete açtık. İstanbul’un yoğun yolcu ve uçak trafiğini karşılamakta yetersiz kalan Atatürk Havalimanı’nda, hizmet kalitesi çıtasını yüksekte tutmaya devam edeceğiz. Üçüncü havalimanımızın inşa edilecek olması Atatürk Havalimanı’nın atıl kalacağı anlamına da kesinlikle gelmiyor. Yeni havalimanı devreye girinceye kadar buranın en iyi hizmeti vermesine gayret edilecek, gerekli yatırımlar sürecek. Biliyoruz ki, Doğu ile Batı’nın, Kuzey ile Güney’in transfer noktası konumunda olan İstanbul’a dev bir havalimanı gerekiyor. Tüm gelişmeler, tüm simülasyonlar, tüm teknik çalışmalar bunu gösteriyor. Bizim olmazsa olmazımız, İstanbul’da inşa edilecek üçüncü havalimanıdır. Küresel sivil havacılık sektöründe, yoğunluk batıdan yavaş yavaş doğuya kaymaya başladı. İstanbul hava trafik yoğunluğunun en fazla olduğu bir bölgede yer alıyor. İstanbul aynı zamanda uluslararası havayolu şirketleri tarafından da tercih edilen bir üs durumunda... Bizim bu olanaklardan yararlanıp, bu küresel talebe cevap verecek yatırımları yapmamız şarttı. İşte üçüncü havalimanını bu sebeple inşa ediyoruz. Üçüncü havalimanı, Türkiye’nin hem bölgesel, hem küresel bir güç olması açısından hem de havacılık sektörüne sağlayacağı katkı açısından stratejik öneme sahip bir yatırım. Ve en kısa sürede hizmete girmesi için canla başla çalışıyoruz. Dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyoruz ve bu havalimanını inşa ederken devletin kasasından bir kuruş para çıkmayacak. Ve her yıl 1 milyar avro, yani yaklaşık 3 milyar lira da devletin kasasına para girecek. Bu rakamlar, sadece havalimanının kendi bilançosuyla ilgili... Ama bunun kat be katı, başta turizm olmak üzere hemen her sektöre sağlayacağı milyarlarca liralık katma değer olacak. Üçüncü havalimanı sadece İstanbul’a değil, Türkiye ekonomisine çağ atlatacak ölçüde devasa bir proje... İstanbul’u küresel sivil havacılık merkezi yapmanın yegâne yolu…
The big part of the construction of an additional parking area and taxiway, which has been launched in order to meet Atatürk Airport’s aircraft parking area need that’s due to the recent busy air traffic, has been completed in November. We have taken into service the additional parking area for 26 airplanes. We are determined to maintain the service quality bar high at Atatürk Airport that falls to meet the passenger and air traffic needs of İstanbul. The construction of the third airport absolutely doesn’t mean that Atatürk Airport will become idle. It will be made sure that this airport continues to give the best service available until the new airport comes into operation. We are aware that İstanbul which is a transfer point between east, west, north and south - needs a huge airport. All developments, simulation and technical studies indicate this. The third airport to be built in İstanbul is of vital importance and essential to us. The business in the global civil aviation sector is gradually shifting, from west to east. İstanbul is located in an area that displays intense air traffic. İstanbul also serves as a base that is preferred by international airline companies... We got to make the investments that would ensure satisfaction of this global demand. And this is why we are building a third airport. The third airport is one strategically important investment for the contribution it will bring to the aviation sector and to the power of Turkey both in the region and in the world. We are working with might and main to take it into service as soon as possible. We are building the world’s largest airport without taking a dime from the state treasury. Not only that, the airport will derive 1 billion euros – about 3 billion liras – income for the treasury. These figures are related to the airport’s balance sheets. Tourism being in the first place, liras many times more than this added value will pour into almost all other sectors. This project is going to modernize not only İstanbul but also the national economy... This is the only way to make İstanbul the center of global civil aviation...
İyi uçuşlar dilerim…
Have a nice flight…
ARALIK - DECEMBER 2014
3
Orhan Birdal Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Executive Board Chairman
and General Manager
Değerli misafirlerimiz;
Dear guests;
Hedeflerimize ulaştıkça, önümüze daha da büyük hedefler koyarak yolumuza devam ediyoruz. Son 12 yıldır, bu bakış açısı DHMİ’nin tüm çalışanları için bir kılavuz oldu. Çıtayı daha da yükseltmek için, ülke ekonomisine, ülke havacılığına ve hatta dünya havacılığına daha çok katkıda bulunmanın nasıl mümkün olacağı üzerine tartışıyor, planlar yapıyor, hedefler koyuyor ve bu hedeflere ulaşıyoruz. Kasım ayı içerisinde, DHMİ İkinci Büyük Koordinasyon Toplantısı’nı gerçekleştirdik. Toplantımız baştan sona bir beyin fırtınası, bir fikir jimnastiği şeklindeydi. Kuruluşumuzun, önce 2015’e, sonra 2023’e, ondan sonra da 2071’e giden yolda daha emin adımlarla ilerlemesine bu toplantılar vesile olacak. Ortak akılla, çok daha büyük projeler geliştireceğiz. Şu anda DHMİ Genel Müdürlüğü, Türkiye ekonomisinin vazgeçilmezi olan bir kuruluş haline gelmiş bulunuyor. Bunun yanı sıra DHMİ, dünya havacılığının da en önemli kuruluşlarından birisi artık. Bugün dünyada DHMİ kadar havalimanı işletme yeteneğine sahip başka bir kuruluş yok. Dünyanın en fazla havalimanını yapan, bitiren, işleten kuruluşuyuz. Buna, 1 milyon kilometrekare gibi çok büyük bir hava sahasını yönetme görevimizi ve becerimizi de eklerseniz, kuruluşumuzun, ne kadar devasa bir kuruluş olduğu daha net biçimde anlaşılacaktır. Türkiye’de ve dünyada, bütün projelerimizi, ne yaptığımızı, ne yapacağımızı, yarın hangi adımı atacağımızı merakla bekleyen çok geniş bir kitle var. Bu, bize ayrıca bir sorumluluk yüklüyor. Sadece büyük işler başarmak değildir başarının kıstası; en iyisini, en kalitelisini, en rantabl olanını yapabilmek ve o tesislerde yüksek hizmet kalitesi sunabilmektir. Tüm çalışanlarımız biliyor ki, yaptığımız ve yapacağımız her iş, ülkemizin yurtdışında tanınması, dünyada tanınması bakımından olumlu ya da olumsuz katkı yapacak. Dedik ya, artık bir dünya markası olan DHMİ, 81 yıllık köklü geçmişi ve deneyimiyle dünyada özel bir konuma geldi. DHMİ Ailesi’nin 9 bin çalışanı, geceli gündüzlü bu amaç için çaba harcıyor. Gelişen, kalkınan Türkiye’nin, dünyada görünen yüzü olmanın sorumluluk bilinci ve onuruyla...
As we reach our goals, we move on and aim for greater ones. This perspective has served as a guideline to all employees of SAA since the last 12 years. We are discussing the ways to raise the bar even higher and to contribute to the national economy, the Turkish and global aviation. We are planning, setting goals and achieving them. In October, we organized the SAA Second Grand Coordination Meeting. This experience has been like a brain storm and exercise. These gatherings will lead to the firm progress of our institution, to 2015 first, then 2023 and finally 2071. We are going to develop greater projects with common sense. The General Directorate of SAA has become an essential institution for the Turkish economy. SAA has also become an essential part of the global aviation. Today, SAA stands as the number one institution with the best airport operating skills. We have built and operate the most number of airports in the world. Adding our duty to manage a 1 million square kilometers air field, one can comprehend the size of our institution. In Turkey and in the world there is a big crowd watching our actions and plans for future steps - which gives us a responsibility. The criteria of this success are not just about achieving big goals; it is actually about doing the best, the highest quality, the most profitable and maintaining the facilities’ service quality. All of our employees know that every thing we do and will do contributes to the recognition of our country in abroad - positive and negative. Like I mentioned, a global brand of our day, SAA has made for itself a special place in the world, thanks to the institution’s experience of 81 years. The 9 thousand members of the SAA family are working with might and main for this goal. With proud feelings and sense of responsibility for that we represent the visible side of Turkey to the world...
İyi uçuşlar dilerim…
Have a nice flight…
ARALIK - DECEMBER 2014
5
ARALIK - DECEMBER 2014 08 MERCEK / ZOOM
Sivil havacılıktan son haberler Latest news from civil aviation
20
20 SEYAHAT / TRAVEL
Buram buram tarih kokar Kemah A whiff of history in Kemah
36 ANADOLU TARİHİ/ ANATOLIAN HISTORY Urartular’ın eşsiz takı sanatı The amazing art of accessorizing in Uratians
44 BİLİM / SCIENCE
Bilim insanlarının cevabını aradığı sorular Questions that keep scientists busy
52 EKSTREM SPORLAR / EXTREME SPORTS Gökdelenlerden serbest düşüş: BASE jumping Free-fall from skyscrapers: BASE jumping
56 ANADOLU ZANAATI / ANATOLIAN CRAFT Sımsıcak bir dokunuş: Battaniye A warm touch: Blanket
64 PSİKOLOJİ / PSYCHOLOGY
Renkler kişiliğinizin aynasıdır Colors represent one’s character
68 YEMEK KÜLTÜRÜ / CULINARY CULTURE Etnik lezzetlere farklı bir yorum A different approach to ethnic tastes
74 SANAT / ART
Esra Bilo, renk ve formlarda mutluluğu arıyor ESRA BİLO “Renk ve formlarda mutluluğu arıyor”
80 KÜLTÜR-SANAT / CULTURE-ARTS Gezici Festival 20’nci yılında… Festival on Wheels turns 20…
86 DİŞ SAĞLIĞI / DENTAL HEALTH
Diş, diş eti ve dudak uyumu: Pembe estetik Harmony of teeth, gums and lips: Pink cosmetics
94 UÇUŞ REHBERİ / FLIGHT GUIDE Dış ve iç hat uçuşları International and domestic flights
98 BULMACA / PUZZLE 6
ARALIK - DECEMBER 2014
36 56
YÖNETİM / MANAGEMENT DHMİ Genel Müdürlüğü Personeli Yardımlaşma Vakfı
Emek 8. Cadde 75. Sokak No: 7/1 Emek - Ankara / TÜRKİYE DHMİ Personeli Yardımlaşma Vakfı Kuruluşu Meydan Reklam Adına Sahibi Onursal Başkan Honorary President and Owner on behalf of DHMI Personnel Assistance Foundation Orhan Birdal
52
44
Yayın Kurulu | Publishing Board Funda Ocak, Mehmet Ateş, Mehmet Karakan, Celal Özuğur, Cemal Köksal, K. Zafer Topuz, Ahmet Ergin, Mustafa Karpuzcu, Vahdet Nafiz Aksu, Ali Fuat Emre, Ayhan Öztekin
YAYIN / PUBLISHING FORA MEDYA İstanbul: Barbaros Bulvarı No: 143/1 Balmumcu-Beşiktaş 0212 213 98 80 Ankara: Tunalı Hilmi Caddesi No: 68/12 Çankaya 0312 430 51 00 Genel Koordinatör | General Coordinator Süleyman Karan suleyman@foramedya.com Yazı İşleri Müdürü | Chief Editor Doğan Uluyüz dogan@foramedya.com Editör | Editor Nezahat Solmaz Yiğit Sanat Yönetmeni | Art Director Ferhat Gedik İngilizce Bölüm Editörü | English Section Editor Ayşegül Kıratlı Reklam Departmanı Advertisement Department Rüştü Altıner rustu@foramedya.com
64 68
Pınar Güneş pinar@foramedya.com Murat Arslan murat@foramedya.com Reklam rezervasyon: 0212 213 98 80 Katkıda Bulunanlar | Contributors Berrak Güngör, Eren Cerciz, Elif İzgi Uluyüz, Ilgın Çelik, Lokman Karakaş, Sezai Özden Baskı | Printing Azim Matbaacılık Büyük Sanayi 1. Cad 99/33 İskitler - Ankara Tel: (0312) 342 03 72 Basım Yeri ve Tarihi Place and Date of Publication Ankara, Aralık - December 2014 Yayın Türü | Type of Publication Yerel, aylık, süreli Local, monthly, periodical ISSN 1306 - 6323 www.foramedya.com
ARALIK - DECEMBER 2014
7
??????? | ???????????
KARS HAVALİMANI YENİ TERMİNAL BİNASI HİZMETE GİRDİ Kars Havalimanı Yeni Terminal Binası’nın açılışı Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tarafından yapıldı. Başbakan Davutoğlu, açılışta yaptığı konuşmada, Kars’ın havalimanına ‘Harakani Havalimanı’ adının verilmesini uygun gördüklerini açıkladı. Davutoğlu, Kars Havalimanı Yeni Terminal Binası açılışındaki konuşmasında, dışişleri bakanı olarak son ziyaretini yaptığı Kars’a, başbakan olarak ilk ziyaretlerinden birini yapmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Kentte gösterilen misafirperverlik için teşekkür eden Davutoğlu, güzel hizmetleri Karslılar ile buluşturduklarını söyledi.
“KARS MERKEZİ BİR KONUMA SAHİP OLACAK” Bir şehrin mekanının aynı zamanda kaderini de şekillendirdiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, Kars’ın tarihi İpek Yolu üzerinde olduğunu ve birçok havzayı birleştiren özelliğinin bulunduğunu bildirdi. Kentin, Hazar Denizi ile Karadeniz’e uzaklığının hemen hemen aynı olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Akdeniz’e doğru giden yolların Kars üzerinden geçtiğini belirtti. Başbakan Davutoğlu, “Gerek Kafkasya’da tam bir istikrar sağlanırsa gerekse Ortadoğu’da bu sıkıntılar aşılırsa, ki aşılacak, Kars bütün bu havzalar arasında hak ettiği yeri kazanacak” diye konuştu. Bunun için geleceğe yönelik hazırlıkların yapılmasının gerektiğini ifade eden Davutoğlu, projelerin gerçekleşmesiyle, Kars’ın merkezi bir konuma sahip olacağını söyledi.
YOLCU KAPASİTESİ 3.5 KAT ARTTI Yeni terminal binasının modern yapısıyla dikkati çektiğini söyleyen Davutoğlu, havalimanının yeni terminal binasıyla 8
ARALIK - DECEMBER 2014
yolcu kapasitesinin 3.5 kat arttığını vurguladı. Davutoğlu, yeni havalimanının kentin turizmi açısından da önem taşıdığını da söyledi. “Değerli bakanlarımızla, milletvekillerimizle, valimizle sohbet ederken, ‘Kars’ın bu havalimanına bir isim verelim’ diye konuştuk. Harakani Hazretleri’nin isminin verilmesini uygun gördük” diyen Davutoğlu, Harakani Hazretleri’ni çok önemsediklerini söyledi. Karslılar’a da onun emanetini korumak konusunda önemli görevlerin düştüğünü dile getiren Davutoğlu, konuşmasını “Harakani Havalimanı hayırlı olsun” ifadeleriyle tamamladı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ise Kars’a beklenen yatırımları gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye’yi olduğu gibi Kars’ı da bölünmüş yollarla donattıklarını dile getiren Elvan, kentte ulaştırma ve iletişim konularında yapılan yatırımlara ilişkin bilgi verdi. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu projesiyle kentin ‘modern ipek demir yolu’nun merkez şehirlerinden biri olacağını dile getiren Bakan Elvan, yeni çift hatlı Kars-ErzurumErzincan Demiryolu projesinin de hazırlandığını belirtti. Yapılan yatırım ve düzenlemelerle Kars’ın havalimanındaki yolcu sayısını yedi, uçak trafiği sayısını üç kat artırdıklarını vurgulayan Bakan Elvan, kente modern iç ve dış hatlar terminalini hediye ettiklerini söyledi. Modern yapıdaki yeni terminal binasıyla havalimanının yolcu kapasitesinin 1 milyondan 3.5 milyona çıkarıldığını ifade eden Bakan Elvan, çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür etti.
KARS AIRPORT NEW TERMINAL BUILDING COMES INTO SERVICE Prime Minister Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu made the opening of Kars Airport New Terminal Building. Davutoğlu delivered a speech at the ceremony and explained that they found ‘Harakani Airport’ a suitable name for the airport. In his speech, Davutoğlu expressed his elation for having performed one of his first visits to Kars as prime minister. He thanked the town for the hospitality they showed and said that they brought good services to the people of Kars.
“KARS IS ADOPTING A CENTRAL POSITION” Highlighting the fact that the location of a city shapes its destiny, the Prime Minister then reminded that Kars was on the Silk Road and that it had features that combined many basins. Pointing out that the city was at almost same distance to the Black Sea and to the Caspian Sea, Davutoğlu noted that the roads that open to the Mediterranean passed from Kars.He added: “If - and when - a reliable stability is achieved in the Caucasian and in the Middle East, Kars will have its deserved place among other basins.” Noting the necessity to make preparations for the future, Davutoğlu expressed that Kars would become a center with the realization of these projects.
PASSENGER CAPACITY INCREASED 3.5 TIMES Highlighting the modern structure of the new terminal building, Davutoğlu said that the passenger capacity of the airport increased by 3.5 times with the completion of the new terminal building. Davutoğlu said that the new airport was of
great importance in the sense of urban tourism, too. “Just a while ago as I was having a conversation with our valuable ministers, governors and parliament representatives, we mentioned how suitable it would be to name the airport in Kars ‘Harakani’ after the respectable Harakani,” he said and showed his care for this character. Reminding the people of Kars their responsibility to protect his legacy, Davutoğlu ended his speech by saying: “I wish good luck with the Harakani Airport”.The Minister of Transport, Maritime Affairs and ommunications Lütfi Elvan said that they had completed the expected investments for Kars. Indicating that they equipped Kars - like Turkey - with divided roads, Elvan then talked about their investments in transportation and communication of the city. Mentioning that the city would become a central town of the ‘modern silk railroad’ with the Baku-Tbilisi-Kars Railroad project, Minister Elvan said that the project for the new doubleline Kars-Erzurum-Erzincan Railroad project was prepared as well.Minister Elvan said that the investments and arrangements made in Kars Airport increased the number of passengers by seven times and flight traffic by three times. He added that they gifted the modern domestic and international terminal to the town. Expressing that the passenger capacity was increased from 1 million to 3.5 million with the new terminal building, Minister Elvan thanked everyone who contributed to the works. ARALIK - DECEMBER 2014
9
mercek | zoom
AHL’DE 43 UÇAKLIK YENİ PARK YERİ HİZMETE GİRDİ Atatürk Havalimanı’nda, son yıllarda yaşanan yoğun hava trafiği sebebiyle yetersiz kalan uçak park yerleri ihtiyacını karşılayabilmek için, bir süreden beri yürütülen ilave park sahası ve taksi yolu inşaatları tamamlandı. Hava Kuvvetleri’nden alınan askeri alana inşa edilen 26 uçaklık ilave uçak park yeri sahası ve taksi yolunun açılışını Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan yaptı. Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal ile birlikte hizmete giren apron ve taksi yolunu gezen Bakan Elvan, “En büyük sıkıntılarımızdan biri olan park yeri problemini, apron problemini önemli ölçüde çözmüş olacağız. Burada 26 uçaklık ilave park yeri sağlandı. 17 ilave park yeriyle, toplam 43 uçaklık yeni park sahası kazanılmış olacak ve Atatürk Havalimanı’ndaki uçak park yeri sayısı toplamda 145’e yükselecek. Özellikle kış aylarında yaşanan ciddi sıkıntılar, gecikmeler ve sefer iptalleri artık yaşanmayacak” dedi.
“BÜYÜME KESİNTİSİZ SÜRECEK” Türkiye’de, havacılık sektörünün çift haneli rakamlarla büyüdüğüne dikkat çeken Bakan Elvan, son günlerde İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanıyla ilgili çalışmaların yavaş yürüdüğüyle ilgili iddiaların hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “Bu büyüme performansında devam edeceğiz. Tüm gelişmeler, tüm simülasyonlar tüm teknik çalışmalar bunu gösteriyor. Bizim olmazsa olmazımız üçüncü havalimanıdır. Mutlaka üçüncü havalimanını inşa etmek zorundayız. Üçüncü havalimanımızın inşa edilecek olması buraların atıl kalacağı anlamına kesinlikle gelmemelidir. Neden gelmemelidir, çünkü Türkiye artık hava trafik yoğunluğunun maksimum düzeyde bulunduğu bir bölgede
10
ARALIK - DECEMBER 2014
bulunuyor. Yoğunluk batıdan yavaş yavaş doğuya kaymaya başladı. İstanbul hava trafik yoğunluğunun en fazla olduğu bir bölgede yer alıyor. En kısa yoldan seyahat edebileceğiniz bir güzergah İstanbul. Uluslararası havayolu şirketleri tarafından da tercih edilen bir üs durumunda.”
“ÜÇÜNCÜ HAVALİMANIN YERİ DEĞİŞMEYECEK” Bakan Elvan üçüncü havalimanının yeri konusunda gündeme gelen eleştirileri de şöyle yanıtladı: “Gelelim havalimanın yerine… Orayı görenler gördü, sizler de görmüşsünüzdür. Bir bataklık konumunda... Onlarca çukur var, yıllarca orada kömür madenciliği yapıldı. Kimin sesi çıktı bugüne kadar, hanginiz tepki gösterdiniz? Yıllarca o bölge oyuldu, bataklık haline dönüştürüldü. Biz bu bataklığı gerçek anlamda bu ülkenin yararına sunacak bir projeyi hayata geçiriyoruz. Yaptığımız şey bu. Birçok yeri girilemeyecek durumda. Oralar düzene sokulacak ve bir anlamda hem İstanbul’un, hem Türkiyemiz’in hem de dünyanın hizmetine sunulacak bir havalimanı olacak.” Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan üçüncü havalimanı projesinin iptal edileceği, yeni bir ihaleye çıkılacağı veya yerinin değişeceği iddialarıyla ilgili olarak da, “Havalimanının yerinin değiştirilmesi kesinlikle söz konusu değil. Dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyorsunuz ve bu havalimanını inşa ederken devletin kasasından bir kuruş para harcamıyorsunuz. Ve her yıl 1 milyar avro, yaklaşık 3 milyar lira da devletin kasasına para koyuyorsunuz” dedi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan, yeni açılan park alanından yapılan ilk sefer öncesi THY’nin Cenevre uçağının yolcularıyla ayak üstü sohbet ederek iyi yolculuklar diledi.
PARKING AREA FOR 43 MORE AIRCRAFT IS AT SERVICE AT ATATÜRK AIRPORT The construction works for additional parking lots and taxiways, which had been out of capacity because of the busy traffic at Atatürk Airport, have been completed. The Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Lütfi Elvan opened the parking lot for 26 aircraft and taxiway that were built on the area taken in from the Air Forces. After touring the apron and the taxiway in company of State Airports Authority General Manager Orhan Birdal, the Minister said: “We will have taken a big step in resolving the parking space problem and apron issues this way. Here, there is space for 26 more aircraft. Considering the 17 additional parking spots, the number will reach 43 and sum up to 145 total parking spots within Atatürk Airport. Delays and cancelations that often occur in winter will be eliminated.”
“THE GROWTH IS SOLID” Highlighting the double-digit growth of the aviation sector in Turkey, the Minister made an explanation after being asked about the rather slow progress of the construction of the third airport: “We are maintaining our current growth performance. All advances, simulation works and technical studies point this out. The third airport is essential to us. We have to build this airport no matter what. And this shouldn’t mean that this area will be out of use. Because now Turkey is a part of the maximum air traffic zone. The business is reaching East from the West. İstanbul is in an area where
air traffic business is intense. It is the best route to take the shortest way to wherever your destination is. İstanbul has become a base preferred by international airline companies too.”
“THE THIRD AIRPORT’S LOCATION IS AFFIRMED” The Minister also answered the questions about the comments on the location of the third airport: “About the location of the airport... You must have seen the place; it is a swamp. There are dozens of coal mining pits. Until now, nobody said anything about this. Nobody reacted against this. For years, that place had been excavated and became a swamp. We are now offering this area for the benefit of our country. Most part of this area is unusable. We are going to bring order and build an airport that will offer services to İstanbul, our country and the world.” Regarding the comments about the cancelation of the project and a new tender or location, Elvan said: “Changing the already affirmed location of the third airport is absolutely out of question. We are building the world’s largest airport and we are doing this without even touching the state treasury. And we are adding a 1 billion euros – about 3 billion liras – to the treasury every year.” Just before the first flight taking off from the recently opened parking area, the Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Lütfi Elvan chatted with the passengers of Turkish Airlines’ Geneva flight and wished them a good journey. ARALIK - DECEMBER 2014
11
??????? ||??????????? mercek zoom
DHMİ GENEL MÜDÜRÜ ORHAN BİRDAL İKİ HAVALİMANINDA İNCELEME YAPTI
SAA GENERAL MANAGER ORHAN BİRDAL VISITED TWO AIRPORTS DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, Isparta Süleyman
Demirel ve Diyarbakır havalimanlarında incelemelerde bulundu. Devam eden inşaat ve diğer çalışmaları yerinde inceleyen Birdal, havalimanları müdürlerinden ve yüklenici firma yetkililerinden bilgi aldı. DHMİ Genel Müdürü’nün inceleme ve denetlemelerine Genel Müdür Yardımcısı Funda Ocak, İşletme Daire Başkanı İlyas Koç ve İnşaat Emlak Daire Başkan Yardımcısı Yılmaz Budunoğlu eşlik etti.
SAA General Manager Orhan Birdal visited Isparta Süleyman Demirel and Diyarbakır airports. Seeing the ongoing construction and other works on site, Birdal has received briefs from airport directors and contracting company representatives. Deputy General Manager Funda Ocak, Department Head İlyas Koç and Construction Real Estate Department Deputy Manager Yılmaz Budunoğlu accompanied Orhan Birdal.
BAKAN LÜTFİ ELVAN GAZETECİLERİ ZİYARET ETTİ MINISTER LÜTFİ ELVAN VISITS JOURNALISTS Atatürk Havalimanı’nda, Dış Hatlar Terminali’nde Havalimanı Muhabirleri Derneği’ni ziyaret eden Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Orhan Birdal, Türk Hava Yolları Genel Müdürü Temel Kotil ve TAV CEO’su Sani Şener eşlik etti. Ziyarette, Havalimanı Muhabirleri Derneği Başkanı Cemil Yıldız ve Başkan Yardımcı Celal Uçan ve deneyimli gazeteci Faik Kaptan ile sohbet eden Elvan, “Derneğinizi ilk defa ziyaret ediyorum. Bundan sonra da ziyaret etmeyi düşünüyorum” dedi. 12
ARALIK - DECEMBER 2014
At his visit to the Airport Reporters Association at Atatürk Airport International Terminal, the Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Lütfi Elvan was in company of State Airports Authority General Manager Orhan Birdal, President and CEO of Turkish Airlines Temel Kotil and TAV CEO Sani Şener. Elvan chatted with the Association Director Cemil Yıldız, his Deputy Celal Uçan and experienced journalist Faik Kaptan. He said: “This is my first visit to your institution and I hope there will be many more times.”
ARALIK - DECEMBER 2014
13
??????? ||??????????? mercek zoom
İKİNCİ KOORDİNASYON TOPLANTISI YAPILDI Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’nün 2014 yılı İkinci Koordinasyon Toplantısı, Esenboğa Havalimanı’nda yapıldı. Esenboğa Havalimanı Başmüdürlüğü’nün ev sahipliği yaptığı ve iki gün süren toplantıya, DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, genel müdür yardımcıları Mehmet Ateş, Mehmet Karakan ve Celal Özuğur ile DHMİ Genel Müdürlüğü daire başkanları, havalimanları başmüdür ve müdürleri katıldı. Toplantıda, genel müdürlüğün ve havalimanlarının 2014 yılı yatırımlarıyla faaliyetleri ele alındı.Toplantı bitiminde değerlendirmelerde bulunan DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, iki gün süren ve istişarelerin yapıldığı, sorunların masaya yatırıldığı toplantının oldukça verimli geçtiğini söyledi. “DHMİ DÜNYANIN EN ÖNEMLİ KURULUŞLARINDAN BİRİ” Orhan Birdal konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kuruluşumuzun bulunduğu konumdan daha yukarılara çıkarılması ve çıtayı daha da yükseltmek için, ülke ekonomisine, ülke havacılığına ve hatta dünya havacılığına daha çok katkıda bulunmanın nasıl mümkün olacağı bu toplantıda dile getirildi. İkinci koordinasyon toplantımız, buna imkân tanıyan bir beyin fırtınası, bir fikir cimnastiği şeklindeydi. Gerçekten güzel fikirler ortaya koydunuz, ihtiyaçlarınızı söylediniz, düşüncelerinizi belirttiniz. Kuruluşumuzun, önce 2015’e sonra da 2023’e ondan sonra da 2071’e giden yolda daha emin adımlarla ilerlemesine bu toplantılar vesile olacaktır. Şu anda bulunduğumuz yer itibarıyla, konum itibarıyla gerçekten DHMİ Genel Müdürlüğü Türkiye ekonomisinin vazgeçilmezi olan bir kuruluş haline gelmiştir. DHMİ Türkiye ekonomisinin vazgeçilmez kuruluşu olmasıyla birlikte dünya havacılığının da en önemli kuruluşlarından birisi haline gelmiş bulunuyor. Bugün dünyada, Devlet Hava Meydanları kadar havalimanı konusunda işletme yeteneğine sahip başka bir kuruluş yok. Yani dünyanın en fazla havalimanını yapan, bitiren, işleten kuruluşuyuz. Bir de bunun üzerine 1 milyon kilometrekare 14
ARALIK - DECEMBER 2014
gibi çok büyük bir hava sahasını yönetme görevimizi ve becerimizi de eklerseniz, kuruluşumuzun ne kadar devasa bir kuruluş olduğunu ancak o zaman değerlendirebilirsiniz.
“DÜNYA BİZİ TAKİP EDİYOR...” Toplantının ilk gününde de, bir nebze bahsettiğimiz gibi, biz belki içinde bulunduğumuz büyüklüğü tam anlamıyla algılamayabiliriz. Ama inanın; bizi, bütün projelerimizi, ne yaptığımızı, ne yapacağımızı, yarın hangi adımı atacağımızı merakla bekleyen o kadar geniş bir kitle var ki Türkiye’de ve dünyada... Bunun bilincinde olmamız lazım. Bu büyük projeleri gerçekleştirirken, bulunduğumuz havalimanındaki hizmetleri yerine getirirken biraz da bu perspektiften meseleye bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani konu sadece yönettiğimiz havalimanına bir tane uçağın inip inmemesi meselesi değil, orada şu kadar yolcuya hizmet verilip verilmemesi de değil sadece... Bunları yaparken kendimize biçtiğimiz rolü çok iyi belirlememiz lazım. Yani bilmemiz lazım ki yaptığımız ve yapacağımız her iş, ülkemizin yurtdışında tanınması, dünyada tanınması bakımından olumlu ya da olumsuz katkı yapacaktır. Bu bakımdan mesai arkadaşlarımızı, gerek doğrudan bize bağlı olarak çalışsınlar gerekse dolaylı olarak ücretlerini bizden almak suretiyle şirket elemanı olarak çalışsınlar fark etmez, ben ‘9 bin DHMİ Ailesi’ diyorum, aslında 4 bin 500 kişi daha ilave edersek 13 bin 500 kişilik bir DHMİ Ailesi’ne sahibiz. Hizmet satın aldığımız kişiler de bu ileriye gidişte payı olan insanlar... Bütün aile fertlerimizi el üstünde tutmak ve iyi motive etmek hepinizin görevi... Bu duygularla hepinizi, 2014 yılında ve daha önceki yıllarda gösterdiğiniz performans ve kuruluşumuzu getirdiğiniz noktadan dolayı tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum. 2015 yılının da gerek DHMİ Ailesi’ne, gerek ülkemize gerekse dünya havacılığına hayırlar getirmesini temenni ediyorum.”
THE SECOND COORDINATION MEETING The General Directorate of State Airports Authority’s Second Coordination Meeting for 2014 has taken place at Esenboğa Airport. Hosted by the General Directorate of Esenboğa Airport, the two-day meeting welcomed SAA General Manager Orhan Birdal, Deputy General Managers Mehmet Ateş, Mehmet Karakan and Celal Özuğur, SAA General Directorate department heads, airport general directors and directors. The meeting discussed the 2014 investments and activities of the General Directorate and the airports. SAA General Manager Orhan Birdal, who made a review at the end of the meeting, expressed that the gathering, which took two days and handled current issues, has been effective.
“SAA IS AMONG THE WORLD’S LEADING INSTITUTIONS” Orhan Birdal continued: “Through this meeting we have discussed the ways to better our institution’s current state and raise the bar, contribute to the national economy, national aviation and global aviation. The second coordination meeting has been a platform of brain storm and exchange of ideas that enable these. You have expressed your needs, put forth great ideas, talked about your thoughts. Hopefully, these gatherings will lead to the firm progress of our institution - to 2015 first, then 2023 and 2071. The General Directorate of SAA has become an essential part of the Turkish economy. State Airports Authority has also become an essential part of the global aviation. Today, SAA stands as the number one institution with the best skills to operate airports. In other words, we have built and operate the most number of airports. Adding that we have the duty and are capable of
managing over 1 million square meters of air field, one can comprehend the great size of our institution.
“THE WORLD IS WATCHING...” Like we mentioned on the first day of this meeting, we might not be able to feel the size as we are in it. But you should know that there is a huge crowd that curiously awaits our current actions, next moves, our projects... Both in Turkey and in the world. We must act accordingly. I believe that we should be able to see from this perspective as we carry out these grand projects and offer our services. In other words, it is not just about the number of flights or passengers that use an airport... We must define the role we take on as we are doing these. We need to know that every task we did or will complete is going to contribute to the better or worse image of our country in abroad. In this sense, I include into our family every employee, all direct or indirect workers, other company staff that work for us and get paid by us indirectly. I often refer to this as the ‘SAA family with 9 thousand members’, but in fact we can include 4 thousand 500 more to this and make it a family of 13 thousand 500 members. The parties we purchase services from have great share in our progress. It is the responsibility and duty of every one of us to praise and motivate all family members. I would like to congratulate and thank you all for the performance and efforts you made this year to improve our institution. I hope that the next year brings prosperity to SAA family, our country and the global aviation.” ARALIK - DECEMBER 2014
15
mercek | zoom
TOPLAM YOLCU SAYISI 144 MİLYONU GEÇTİ TOTAL NUMBER OF PASSENGERS EXCEEDS 144 MILLION DHMİ tarafından açıklanan 2014 Ekim ayı istatistiklerine göre; Türkiye geneli havalimanlarından ekim ayında hizmet alan yolcu sayısı 15 milyonu, 10 aylık dönemdeki toplam yolcu sayısı ise 144 milyonu geçti. Rakamlar; yolcu, uçak ve yük trafiğinde istikrarlı artışın devam ettiğini gösteriyor. UÇAK TRAFİĞİ YÜZDE 9.7 ARTTI…
2014 Ekim ayı itibarıyla, havalimanları toplam uçak trafiği bir önceki yılın ekim ayına göre, iç hatlarda yüzde 6.9 artışla 64 bin 295, dış hatlarda yüzde 4.1 artışla 56 bin 331 olmak üzere toplamda yüzde 5.6 artışla 120 bin 626 oldu. Karadeniz Bölgesi hava sahasındaki üstgeçiş (overflight) trafiğinin özellikle Moldova ve Ukrayna’da azalması, Bulgaristan, Romanya ve Türkiye üstgeçiş (overflight) trafiğinde artışa neden oldu. Türkiye hava sahasından ekim ayında yüzde 25.7 artışla 31 bin 176 üstgeçiş (overflight) trafiği gerçekleşti. Böylece 2014 Ekim ayında hizmet verilen uçak sayısı yüzde 9.1 artışla 151 bin 802’ye ulaştı.
YOLCU TRAFİĞİNDE ARTIŞ YÜZDE 9.4
Ekim 2014 itibarıyla, havalimanlarında (direkt transit dâhil) toplam 15 milyon 215 bin 940 yolcuya hizmet verildi ve toplam yolcu sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.6 arttı. Ekim ayında, iç hat yolcu sayısı yüzde 8.8 artışla 7 milyon 461 bin 523, dış hat yolcu sayısı yüzde 4.5 artışla 7 milyon 754 bin 417 oldu.
İSTANBUL’UN LİDERLİĞİ SÜRÜYOR
2014 Ekim ayında, Atatürk Havalimanı’nda, 5 milyon 200 bin 734 yolcuya hizmet verildi. Türkiye geneli havalimanları yolcu sayısının yüzde 48’i, İstanbul’da bulunan Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarından hizmet aldı.
YÜK TAŞIMACILIĞI YÜZDE 6.3 ARTTI…
Yük trafiği 2014 Ekim ayında, yüzde 6.3 oranında artışla 271.980 ton olarak gerçekleşti. 2014 Ekim sonu (10 aylık) gerçekleşmelerine göre; hizmet verilen toplam uçak trafiği (üstgeçişler dahil) yüzde 10.6 artışla 1 milyon 420 bin 915’e, toplam yolcu trafiği (direkt transit dâhil) yüzde 10.8 artışla 144 milyon 28 bin 880’a, yük (kargo, posta, bagaj) trafiği ise yüzde 10.8 artışla 2.462.507 tona ulaştı.
According to the 2014 October statistics as announced by SAA; the number of passengers that received services from all airports in Turkey has exceeded 15 million while this number reached over 144 million passengers in the 10-month period. The figures show that the steady growth in passenger, flight and cargo traffic continues. AIRCRAFT TRAFFIC INCREASED BY 9.7 PERCENT... The total number of flights that took place in all airports in 2014 October has increased by 6.9 percent - when compared to the same month of the last year - and reached 64 thousand 295 (domestic); and by 4.1 percent reaching 56 thousand 331 (international). The increase in total has been 5.6 percent with a 120 thousand 626 total number of flights. The decrease in overflights from Moldova and Ukraine has led an overflight increase from Bulgaria, Romania and Turkey. With an increase by 25.7 percent in October, the Turkish air field has hosted 31 thousand 176 overflights. And this brought the number of aircraft that received services in 2014 October up to 151 thousand 802 with an increase by 9.1 percent.
PASSENGER TRAFFIC INCREASE READS 9.4 PERCENT In October 2014, 15 million 215 thousand 940 passengers (including direct transit) used the airports of Turkey - 6.6 percent increase in total passenger number. The number of domestic passengers that used the airports in October has increased by 8.8 percent and reached 7 million 461 thousand and the number of international passengers has increased by 4.5 percent and reached 7 million 754 thousand 417.
İSTANBUL IS STILL THE LEADER Atatürk Airport welcomed 5 million 200 thousand 734 passengers in 2014 October. İstanbul’s Atatürk and Sabiha Gökçen airports hosted 48 percent of all passengers that used any airport in Turkey.
FREIGHT TRANSPORTATION INCREASED BY 6.3 PERCENT... Freight traffic has increased by 6.3 percent and reached 271 thousand 980 tons in 2014 October. According to 2014 October (10 month) reports, the number of aircraft that received services (including overflights) has risen by 10.6 percent and reached 1 million 420 thousand 915, the number of passengers (including direct transit) has increased by 10.8 percent and reached 144 million 28 thousand 880, and the weight of freight (cargo, mail, baggage) transported has reached 2 million 462 thousand 507 tons with an increase by 10.8 percent. 16
ARALIK - DECEMBER 2014
??????? ||??????????? mercek zoom
DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal: “BAŞARIMIZDA, HAVACILIK ELEKTRİĞİ TEKNİK ELEMANLARINI BÜYÜK ROLÜ VAR” SAA General Manager Orhan Birdal: “AVIONICS TECHNICIANS HAVE GREAT ROLE IN OUR SUCCESS” DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, Havacılık Elektriği Teknik Elemanları Günü için bir mesaj yayımladı. O mesajı okurlarımızla paylaşıyoruz: “DHMİ, şu anda bulunduğu konum itibarıyla, Türkiye ekonomisinin ve dünya havacılığının en önemli kuruluşlarından birisi haline gelmiş bulunuyor. Hepimizi gururlandıran bu başarı tablosunda, ‘havacılık elektriği teknik elemanlarımız’ın da büyük payı var. Genel Müdürlüğümüz’e bağlı havalimanlarında elektrik hizmetlerini hiçbir aksaklığa meydan vermeden yerine getiren havacılık elektriği teknik elemanları, hizmetlerimizin güvenli ve süratli bir şekilde yürümesi için gece-gündüz demeden gayret gösteriyorlar. Faaliyetlerimiz için gerekli olan her türlü cihazın kullanımında büyük önem taşıyan elektrik enerjisini, teknolojik ilerlemeler doğrultusunda; kaliteli, sürekli ve verimli yönetmenin yanında elektriğin üretimi, iletimi ve tüketimi safhalarında işletme, bakım ve arıza hallerinde 24 saat özverili bir şekilde görev yapıyorlar. Gücümüze güç katıyorlar. Kendilerine minnettarız. Bütün havacılık elektriği teknik elemanlarımızın bu anlamlı gününü kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. 18
ARALIK - DECEMBER 2014
SAA General Manager Orhan Birdal released a message regarding the Day of Aircraft Avionics Technicians. We are sharing the note with you, our readers. “SAA has become an essential institution for the Turkish economy and the global aviation. The aircraft avionics technicians have great share in this elating success. The avionics technicians, who are responsible for the flawless electric systems of our airports, are working with might and main to maintain our services in safety. In addition to the high quality, continuous and effective management of electric power - which is of vital importance for all devices we use for our activities - they are at service 24 hours in cases of operation, maintenance and failure. They give us power. We are thankful. I would like to take this occasion to congratulate this special day of our technicians, and wish further successes.”
ARALIK - DECEMBER 2014
19
seyahat | travel
20
ARALIK - DECEMBER 2014
KEMAH
Şehr-i Şirin A precious town
Yazı - By: Nezahat Solmaz Yiğit
Tarihi Yontma Taş Çağı’na kadar uzanan Kemah, Doğu Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarından biri... Munzur Dağları’nın eteklerinde kurulmuş olan bu ilçemiz, Anadolu tarihinin bir açıkhava müzesi sanki... Dating back to the Paleolithic Age, Kemah is one of the oldest settlements in East Anatolia... Established on the skirts of Mount Munzur, this town is like an open-air museum for the history of Anatolia...
ARALIK - DECEMBER 2014
21
seyahat | travel
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde yer alan Kemah, Fırat’ın ana kolu olan Karasu Irmağı’nın açmış olduğu boğazın (Kemah Boğazı) güney yamacında kurulmuş. Erzincan il merkezine 51 kilometre uzaklıkta bulunan ilçeden ülkenin doğu bölgesini batıya bağlayan demiryolu geçiyor. Erzincan il merkezine bağlı olan Kemah, batıya doğru karayoluyla Kemaliye İlçesi’nden sonra Malatya ve Sivas illerine bağlanıyor. İlçenin güney bölümünü, UNESCO’nun dünya doğal parklar listesine girmiş Munzur Dağları’nın kuzey eteklerini oluşturuyor. Kemah’ın deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1,100 metre... İlçenin hemen kenarından batıya doğru devam eden Karasu Irmağı, yörenin en önemli akarsuyu... İNSANLIK TARİHİNİN AYNASI Kemah’ta yerleşme tarihinin başlangıcını kesin olarak belirleyen herhangi bir kaynak bulunmuyor. Ancak yapılan tarihi araştırmalarda, Kemah’ında üzerinde yer aldığı bölgenin tarihinin Paleolitik Çağ’a gidebileceği ileri sürülüyor. Bunun yanında, bölgede ve Erzincan Ovası’nda yapılan kazılardaki arkeolojik bulgular, bölge tarihinin MÖ. 4.000-3.000 yıllarına dayandığını gösteriyor. Asurlular ve Hititler’e ait çivi yazılı kaynaklarda, Kemah, MÖ. 2.000’li yıllarda Doğu Anadolu’da kurulmakta olan küçük feodal beyliklerden biri olarak tarif ediliyor. MÖ. 15’inci yüzyılda Hitit kökenli kaynaklarda, Kemah’tan 'Kumaha' olarak bahsedilmiş ve Hititler’in Kemah Kalesi’ni ele geçirmek için seferler yaptığı anlatılıyor. Bizans dönemine kadar Kemah’ta Urartular,
22
ARALIK - DECEMBER 2014
Located on the Upper Euphrates Area in the East Anatolian Region, Kemah was established on the south shoulder of Kemah Strait, that is carved by Euphrates’ Karasu River. 51 kilometers from Erzincan city center, the town has the railroad that connects east parts of the country to the west. Erzincan’s Kemah connects to Kemaliye district by the west land route and then Malatya and Sivas cities. Northern skirts of Mount Munzur, which made it to UNESCO’s list of world’s natural parks, cover the south part of the town. Kemah is located 1 thousand 100 meters above sea level.
A REFLECTION OF THE HUMAN HISTORY There are no sources that can tell us about the exact date of first settlement in Kemah. Historical researches, however, imply that this area including Kemah may be dating back to the Paleolithic Age. Also, the archaeological findings discovered here and in the Erzincan Plain indicate that the history of this region may belong to 4000-3000 BC. Ancient tablets made by Assyrians and Hittites describe Kemah as one of the small feudal beylics established in the East Anatolia in 2000 BC. Again, Hittite sources from the 15th century BC talks about Kemah as Kumaha and about the Hittite expedition to seize the Fort of Kemah. These sources indicate that until the Byzantine period, Kemah was home to Urartian, Scythian, Cimmerician, Med, Persian, Parthian and Roman people. Following the breakup of the Roman Empire, Kemah became
ARALIK - DECEMBER 2014
23
??????? seyahat| |??????????? travel
Tarihi kadar doğası da müthiş Kemah’ın... İlçenin güney bölümünü, UNESCO’nun dünya doğal parklar listesine girmiş Munzur Dağları’nın kuzey etekleri oluşturuyor. Kemah is rich in natural beauties as in historical riches. The south part of the town, which is the north skirt of Mount Munzur, has made it to UNESCO’s list of world’s natural parks.
İskit, Kimmerler, Medler, Persler, Partlar ve Romalılar’ın yaşadığı kaynaklardan anlaşılıyor. Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra Kemah, M.S. 10’uncu yüzyıla kadar Arsak Devleti’nin önemli şehirlerinden biri olmuş. 'Ani' ismiyle anılan Kemah, aynı zamanda kutsal şehir özelliğine sahipmiş. Zamanla şehir 'Kamaçha Ani' adını almış. Kemah 379-678 yılları arasında kalan devrede Bizanslılar’ın egemenliğinde kalmış. İslamiyet’in doğuşundan bir müddet sonra, bölgeye Arap akınları başlamış. Kemah Türkler’in egemenliğine girinceye kadar, Araplar ve Bizanslılar arasında birkaç defa el değiştirmiş.
MENGÜCEK BEYLİĞİ'NİN PAYİTAHTI OSMANLI’NIN SANCAK ŞEHRİ Malazgirt Zaferi’nden kısa bir süre sonra Selçuklu Sultanı Alparslan, Orta ve Doğu Anadolu’nun çeşitli kesimlerine komutanlar gönderirken, Erzincan Kemah-Şarkikarahisar (Şebinkarahisar) çevresini Emir Mengücek Gazi’ye ikta ederek bu bölgenin fethedilmesini emretmiş. Bunun üzerine Kemah-Erzincan bölgesini fetheden Emir Ahmet Mengücek Gazi Mengücek 24
ARALIK - DECEMBER 2014
an important town for the State of Arsak until 10th century AD. Back then known as Ani, Kemah had a holy significance for this state. Its name turned into Kamaçha Ani over time. Kemah was under the reign of Byzantine between 379-678. Arab invasions started to flow in the region after the birth of Islam. Until taken by the Turks, Kemah passed from Byzantine to Arabs and vice versa.
THE CAPITAL OF MENGÜCEK BEYLIC, FLAG CITY OF THE OTTOMAN Short time after the Malazgirt Victory, Seljuk Sultan Alparslan sent out commanders to various parts of the Central and East Anatolia. He gave Erzincan KemahŞarkikarahisar (Şebinkarahisar) vicinities to Emir Mengücek Gazi and asked for the conquest of these areas. After completing this mission, Emir Mengücek Gazi established the Mengücek Beylic (1072-1114) and made Kemah the center since it had a protective and solid fort. The Fort of Kemah remained as a strategic military spot that was very preferable for the Turks like it was for others before. Kemah was a part of Mengücek Beylic until 1228 and became a part of the
Beyliği’ni kurarak (1072-1114) korunaklı ve sağlam bir kaleye sahip olması dolayısıyla Kemah’ı merkez yapmış. Dolayısıyla, Kemah Kalesi, Türk hakimiyetinden önce olduğu gibi Türkler’in Anadolu’ya gelmeleriyle birlikte yine çok tercih edilen stratejik askeri bir mevki özelliğinde kalmış. Mengücek Beyliği sınırları içerisinde 1228 yılına kadar kalmış olan Kemah, bu tarihten sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin himayesine girdi. Kösedağ Savaşı (1243) ile birlikte Moğol istilasına uğrayan Kemah bölgesi, 1335 yılına kadar Selçuklu himayesinde kaldı. Bu tarihten sonra, 16’ncı yüzyıl başlarına kadar Kemah, Eratna Beyliği, Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi Türkmen topluluklar arasında sık sık el değiştirdi. 1503 yılından itibaren ise Kemah ve çevresi Safeviler’in eline geçti. Osmanlı’nın yükselme döneminde, Yavuz Sultan Selim 1514 yılında Çaldıran Muharebesi’ni kazandı ve Doğu Anadolu Osmanlı hakimiyetine girdi. Aynı yıllarda, Kemah Kalesi’ni ele geçiren isyancı bir grup çevreyi tehdit etti. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim kuşatmaya bizzat katılıp, l5 Mayıs 1515 kaleyi fethederek Kemah’ı Osmanlı topraklarına kattı. Osmanlı himayesine girdikten sonra, Kemah, idari olarak sancak statüsüne getirildi.
Anatolian Seljuk Empire starting from this date. Invaded by the Mongolians during Kösedağ War (1243), Kemah remained with the Seljuk until 1335. Starting from this date until the beginning of the 16th century, Kemah was frequently passed among Turcoman societies such as Eratna Beylic, Karakoyun and Akkoyun. Safavids got hold of Kemah and its vicinities as of 1503. During the rising period of the Ottoman, Yavuz Sultan Selim won the Çaldıran War in 1514. In the same years, a group of rebels seized the Fort of Kemah and threatened the environment. In response, Yavuz Sultan Selim personally joined the battle and conquered the fort on 15 May 1515, taking Kemah under Ottoman reign. In the administrational sense, Kemah took the sanjak status – a subdivision of the town. ARALIK - DECEMBER 2014
25
??????? | |??????????? seyahat travel Ortaçağ Anadolusu’nun en Özgün Yapıları Yerleşme tarihi yaklaşık M.Ö. 2.000’li yıllara kadar dayanan Kemah'ta çok sayıda tarihi kültür eseri bulunuyor.
Dating back to 2000 BC, the town of Kemah has plenty historical culture structures.
Kemah Kalesi
The Fort of Kemah
İlçenin güneyinde bulunan Munzur Dağları ile kuzeyde Karadağ arasında dar bir vadi olan Kemah Boğazı içerisinde yer alır. Munzur Dağları’ndan gelen Tanasur Deresi kalenin doğusundan başlayarak kuzeydoğusu ve kuzeyini dolaşarak kalenin etrafında bir yay çizerek Karasu’ya ulaşır. Bu derenin oluşturduğu doğal yarık aynı zamanda kalenin sınırlarını da oluşturmaktadır. Kale üzerinde doğal yapı nedeniyle yüksekliğin azaldığı bölgelerde, güçlendirilmiş tarihi surlarla çevrilmiştir. Kalenin asıl ihtişamı bizzat kurulduğu tabii kütlenin niteliğinden kaynaklanmaktadır. Kale sahasında, kale kentini ikiye ayıran bir iç surun olduğu görülmektedir. Askeri bölge olarak tabir edilen kuzey bölümünde, çeşitli zamanlarda yapılmış kule, mazgal, ev, depo ve çarşı yerlerinin kalıntılarını görmek mümkündür. 16’ncı yüzyıla kadar geçen dönemde, Kemah Kalesi, Doğu Anadolu ve çevresinde hakimiyet kurmuş olan devlet ya da milletlerin adeta kavuşum noktasıdır. Doğal yapısının yüksekliği (50-100 metre), aynı zamanda kapladığı alanın büyüklüğü (21 hektar), ayrıca üzerindeki Eski Çağ ve Ortaçağ’a ait tarihi yapıları, surları, gizli dehliz ve geçitleriyle, dünyanın ve ülkemizin en eski ve en büyük kalesi olma özelliğini taşımaktadır.
It is located in Kemah Strait, which is a narrow valley between Mount Munzur and Karadağ. Taking its source from Mount Munzur, Tanasur Brook flows from the east of the fort, then northeast and north, reaching Karasu. The natural ditch formed by this brook serves as a border of the fort. Qualities of the natural mass under the fort makes it genuinely magnificent. Within the fort area there is an inner wall that divides the fort town into two. The northern side, which is defined as the military part, presents remains of a tower, loopholes, houses, storage places and market. Until the 16th century, the Fort of Kemah was the break-in point of the East Anatolian states and nations. It is one of the oldest and largest forts of our country and the world with the height of its natural structure (50-100 meters), the surface area it covers (21 hectares) and all the ancient structures, walls, hidden passages.
Melik Gazi Türbesi Orta Anadolu insanının manevi ziyaretgahı olan içinde 800 yıllık mumyalı cenazeliği bulunan Sultan Melik Türbesi, ilçenin 500 metre kadar kuzeyinde ve kayalık bir zemin üzerindedir. Melik Gazi Türbesi,Anadolu’nun en güzel mezar yapılarından biridir. Türbe sekizgen bir plan üzerine altlı-üstlü olarak inşa edilmiştir. Türbenin mumyalık kısmı dışta taş,içte tuğlayla örülmüştür. Alt cenazeliğe üst kapının altına gelen ikinci ve daha küçük kubbeli bir kapıdan girilir. Sekizgen planlı üst gövde içte ve dışta tuğlayla örülmüştür. Selçuklu türbelerinden cenazeliğiyle farklılık gösteren bu mezar anıtı, kapısındaki geometrik süslemelerle dikkati çeker. Kapıyı iki sütunca sınırlamıştır. Kapı kemerinin içinde kalan kısım geometrik geçmelerle doldurulmuş olup, lento üzerinde kufi bir kitabe bulunmaktadır. Kemer köşelerinde, çini tezyinat olarak firuze renkli çanaklar kullanılmıştır. Türbenin cenazelik kısmında, bozulmuş bir mumya bulunmaktadır. Kesin olarak hangi Mengücek beyine ait olduğu bilinmeyen bu mumyanın yanında üç ağaç sanduka içinde insan kemikleri bulunan ayrı mezarlık yer almaktadır. Her yıl binlerce kişinin ziyaret 26
The most authentic structures of the Medieval Age Anatolia
ARALIK - DECEMBER 2014
Melik Gazi Shrine This spiritual visiting place of the Central Anatolian people, the Sultan Melik Gazi Shrine has 800 years old mummifying burial. Located 500 meters from the district, it sits on rocky
ARALIK - DECEMBER 2014
27
??????? | |??????????? seyahat travel ettiği adaklar sunduğu,kurbanlar kestiği bu eşsiz mimari yapıda şüphesiz bir Türk büyüğü yatmaktadır.
Behramşah Türbesi Melik Gazi Türbesi’nin hemen yanında yer almaktadır. Melik Gazi Türbesi’nin zaviyesi olarak tanımlanmaktadır. Türbenin kitabesi yoktur. 1932 yılına kadar korunan kitabesinde ‘Behramşah oğlu Selçuk Şah’ adının geçtiği belirtilmektedir. Bazı kaynaklar ise bu türbenin 1225 yılında ölen Behramşah’a ait olduğunu ve türbenin de 1228’de yaptırıldığını belirtmektedir. Türbe dikdörtgen planlı ve iki bölmelidir. Giriş kapısı tam bir kare bölüme açılır, yapıda taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır. Türbenin üzeri çinko kubbeyle örtülüdür. Türbe içinde biri küçük, ikisi büyük üç taş mezar bulunmaktadır.
Sancaktar Türbesi Melik Gazi ve Behramşah türbelerinin yakınında yer almaktadır. Anadolu’yu Türkleştiren Alperenler’in sancağını taşıdığı için burada yatan ulu kişinin adından hareketle bu türbeye Sancaktar Türbesi adı verilmiş olabilir. Türbe tamamen harap bir durumdadır. Planından hareketle 12’nci yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Türbe dairevi bir kaide üzerine, sekiz köşeli bir üst yapıya sahiptir. Örtüsü tamamen yıkılmıştır. Bu örtü büyük bir ihtimalle içten kubbeli, dıştan piramidal bir yapıya sahiptir. Üst katta üç pencere bulunmaktadır. Cenazeliğe dairevi bir kapıdan girilmektedir. Türbenin, içte moloz taş, dışta kesme taş kullanılmıştır.
Gözcü Baba Türbesi İlçenin girişinde, Fırat’ın sol kenarında sarp ve dik kayalık bir zemin üzerinde yer almaktadır. Kemah Kalesi ile arasında Tanasur Deresi vardır. Eserin kitabesi yoktur. Plan özelliklerinden anlaşılacağı üzere 13’üncü yüzyılın sonlarında yapıldığı, Kemah Boğazı’ndan düşmanı gözetleyen bir Selçuklu askerinin veya din adamının burada yatmakta olduğu tahmin edilmektedir.
Gülabi Bey Cami İlçe merkezinde yer almaktadır. Gülabi Bey 15’inci yüzyılda, Doğu Anadolu’da egemen olan Türkmen Akkoyunlu Devleti’nin Erzincan ve çevresindeki emiri yani beyidir. Zamanında yapılan cami ve hamam Kemah ilçesinin en güzel tarihi eserleri arasında yer almaktadır. Cami girişinde yer alan kitabeden 1454 yılında Gülabi Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Caminin önemli bir özelliği de Selçuklu devri ile Osmanlı devri arasında
28
ARALIK - DECEMBER 2014
ground. This shrine is one of the prettiest grave structures of Anatolia. It was built in an octagonal plan. The mummifying part of the shrine was laid stone on the outside and brick inside. The lower burial chamber is accessible through a second and rather small door, that is below the upper door. Different than the shrines of Seljuk, this chamber stands out with the geometrical decorations on its gate. Two columns make the border of the gate. Interlocking geometrical shapes cover the inner part of the gate arch. The headpiece has cufic inscription and turquoise bowls on arch corners. The chamber even has a partly spoilt mummy inside. The name of the mummy is unknown. There are three wooden symbolic coffins next to this mummy, which hold human bones. No doubt that an ancestor of the Turks is buried in this chamber, which is visited by thousands of people every year – even by those who take vows and sacrifice.
Behramşah Shrine Located next to Melik Gazi Shrine, this one is known as the hermitage of Melik Gazi Shrine. The shrine doesn’t have an inscription. It is, however, stated that the inscription was protected until 1932 and it said ‘Selçuk Şah the son of Behramşah’. Some sources indicate that this shrine belonged to Behramşah, who died in 1225, and the shrine was built in 1228. The shrine has a rectangular plan and two sections. The entrance opens to a full square area. Stone and brick were used in the making. A zinc dome covers the roof of the shrine. There are three sepulchers – one small and two large – inside this place.
Sancaktar Shrine This shrine is also close to Melik Gazi and Behramşah shrines. It may be named Sancaktar with reference to the great person’s name who lies here – who guarded the flag (sancak) of the Alperen who Turkified Anatolia. The shrine is entirely run down. Looking at the plan, it can be said that it was built in the 12th century. The circular floor took an octagonal form in the upper parts. It revetment is completely destroyed. The revetment probably had an interior dome that looked like a pyramid from the outside. There were three windows in the upper part. The burial chamber was accessible through a circular door. The shrine had rubble stone inside and cut stone outside.
Gözcü Baba Shrine This shrine is located at the entrance of the town and on steep ground by the left side of the Euphrates. Tanasur Brook comes between the Fort of Kemah and this shrine. There is no inscription of this shrine either. According to the plan, it was built in the 13th century. It is predicted that a Seljuk soldier or religious functionary lies here, who previously watched for enemies that might come from Kemah Strait.
yapılmasıdır. Cami dikdörtgen planlıdır. Cami dıştan taşla yapılmış, içi ise ahşaptır. Camiye ahşap ayakların taşıdığı,yine ahşap bir örtüye sahip derin bir son cemaat yerinden girilir. Kapı değişik silmelerden oluşan anıtsal bir özellik taşır. Ana mekân üçerden olmak üzere dört sıra ahşap ayakla, kıbleye paralel olarak beşe bölünmüştür. Mahvil kısmı ise iki büyük ayak ve diğer küçük ayaklalar tarafından taşınır. Gülabi Bey Camii son yıllarda içteki ahşap işçiliği korunarak onarım görmüş günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.
Gülabi Bey Hamamı Gülabi Bey Camii’nin 10 metre batı yanında yer almaktadır. Kitabesi yoktur. Hamamım camiyle birlikte 15'inci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Çeşitli tarihlerde yapılan onarım sonucunda hamamım orijinal planı ve yapısı bozulmuştur. Hamama kuzey-batıdan girilir. Burası soğukluk ve soyunma bölümüdür. Buradan ana bölüme girilir, burada halvetler yer alır bu bölümün arkasında külhan vardır. Günümüzde kullanılmayan hamam 1977 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
Alaaddin Bey Çeşmesi Gülabi Bey Camii’nin 10 metre kuzeydoğusunda yer almaktadır. Tipik bir Osmanlı çeşmesidir. Düzgün kesme taştan yapılmıştır. Cephe yanlarda 30 cm. derinliğindeki iki ayak üzerine bindirilmiş bir kemerle tamamlanmıştır. Kemer boşluğu içinde iki dolap biçimli sathi niş ve kitabe yer alır. Çeşme tek lülelidir ve halen suyu akmaktadır. Çeşmenin kitabesinde, 1879 yılında Alaaddin Bey tarafından yaptırıldığı yazmaktadır.
Hacı Mehmet Bey Çeşmesi Eski Pazar Yeri diye anılan yerde bulunmaktadır. Tipik Osmanlı çeşmelerindendir. Kitabesinde, 1875 yılında Hacı Mehmet Bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Çeşme kesme taştan yapılmıştır. Tek lüleli ve kemerlidir.
Tugay Hatun Türbesi Gülabi Bey Camii’nin yakınında bir bahçe içinde yer almaktadır. Kitabesi günümüze kadar gelebilmiştir. Bu kitabede 1330 yılında İlhanlılar'dan Timurtaş Bey’in kardeşi Tugay Hatun’a ait olduğu yazılıdır. Bu kümbet zamanında Tugay Hatun’un yoksullara yiyecek dağıttığı imaretin içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Gülabi Bey Mosque Located in the town center, this mosque and bath are among the most beautiful historical structures of Kemah. Gülabi Bey was the chief commander of Erzincan and its vicinities for the Turcoman Akkoyunlu State, that reigned in East Anatolia in the 15th century. It is understood that the inscription at the mosque entrance was made upon order of Gülabi Bey in 1454. Another important feature of the mosque is that it was built in between Seljuk Empire and Ottoman Empire. The mosque has a rectangular plan. It was built stone on the outside and wooden inside. A deep narthex with wooden revetment allows visitors to enter the mosque. The gate has monumental character with the moulding work. The main space is divided into five sections, all parallel to the direction of Mecca. Gülabi Bey Mosque has been repaired in the recent years and is at service of Muslims.
Gülabi Bey Bath Located 10 meters west to the Gülabi Bey Mosque, this bath also doesn’t have an inscription. It is estimated that the bath and the mosque were made in the 15th century. The ARALIK - DECEMBER 2014
29
??????? | |??????????? seyahat travel Ali Baba Türbesi Gülabi Bey Camii’nin 200 metre kadar güneyinde Haydarhana Çeşmesi’nin karşısında evler arasında kuytu bir köşededir. Bir bölüm duvarlarının yıkılmasına rağmen yarım kubbeli olduğu bugüne kadar kalan kubbe parçasından anlaşılmaktadır. İçerisinde yatan şahsın ölümüne kadar evliyalığı anlaşılmayan bir ermiş kişi olduğu halk arasında anlatılan hikâyesinden öğrenmekteyiz.
Midilli Baba Türbesi Midilli Baab’nın, kim olduğu nereden geldiği bilinmemektedir. Şimdi ancak bir bölüm duvarı ve yarım kubbe tarzında olduğunun anlaşılacağı kubbe parçasından küçük bir taş kalmıştır. Eskiden çarşıya bakan bir giriş kapısı bulunmaktaymış oradan alt bölüme girilirmiş. Şimdi ne kapısı belli ne kubbesi dört tarafı yıkık ve harap türbe haline geleceği günü beklemektedir.
Mektepönü Mescidi (cami) Yapım tarihi tam belli değildir. 19’uncu yüzyıl sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Cami kare planlı ve iki katlıdır. Alt katı Kur’an Kursu olarak,üst katı cami olarak
30
ARALIK - DECEMBER 2014
original plan and structure of this bath was broken down due to the various repair works in time. The entrance on the northwest opens to the cold room and dressing section. Private rooms are accessible through the main section. The furnace is behind this section. Today inactive, the bath was registered in 1977 and has been under protection since then.
Alaaddin Bey Fountain This typical Ottoman fountain is located 10 meters northeast of Gülabi Bey Mosque. It was made of proper cut stone. The walls meet at an arch that sits on two 30-centimeter-deep columns. There are two surface niches and an inscription on the arch. The fountain has a single nozzle and it is still active. It says on the inscription that the fountain was built upon order of Alaaddin Bey in 1879.
Hacı Mehmet Bey Fountain It is located in the area known as ‘the old marketplace’. This typical Ottoman fountain was built upon request of Hacı Mehmet Bey in 1875. It was made from cut stone; has one nozzle and an arch.
ARALIK - DECEMBER 2014
31
??????? | |??????????? seyahat travel kullanılmaktadır. Cami yapım malzemesi taş ve horasandır. Duvar örgüsü ahşap hatıllarla kuvvetlendirilmiştir. Ahşap mahfil kısmı bazı onarımlar görmüş ahşap minber hale orijinallığını korumaktadır.
İskender Baba Türbesi İlçe merkezinde, doğu yönünde, Mektepönü Camii’nin 50 metre batı yanındadır. Türbe üstü kubbe biçiminde yapılmış büyük bölümü yıkık olduğundan, ne zaman yapıldığı ve içeride bulunan cenazelik bölümünde bulunan mezarın kime ait olduğu bilinmemektedir. Bazı silme mermer parçalardan hareketle Osmanlılar döneminde yapıldığını ve anlatılan efsanelerden dolayı da içeride mezarı bulunan İskender Baba’nın yörenin önemli tarikat şeyhlerinden biri olduğu tahmin edilmektedir.
Pörhenkbaşı Mescidi (cami) İlçe merkezinde, güneydoğu yönündedir. Yapılış tarihi bilinmemesine rağmen 19’uncu yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Mescit ahşap-kagir bir yapıdır. Dikdörtgen planlı olup, içte birçok bölümden oluşmaktadır. Girişten sonra sağda bir bölüm medrese olarak kullanılmıştır.
Aşağı Gedik Mescidi (cami) Osmanlı dönemi camilerinden olup kare planlı, iki katlıdır. Duvarları taş ve horasanla örülü, üstü ahşap çatıyla kaplıdır. Duvar örgüsü ahşap hatıllarla kuvvetlendirilmiştir. Cephelerde açılan pencerelerle ışıklandırılması sağlanmış ahşap bir minber hâlâ orjinallığını korumaktadır.
Taş Dibi Kilisesi İlçenin kuzeybatısında Fırat’ın öte kıyısında, küçük mağara semtindedir. Bölgede
32
ARALIK - DECEMBER 2014
Tugay Hatun Shrine This structure is located inside a garden near Gülabi Bey Mosque. Its inscription has made it to our day and tells us that it was made in 1330 and belonged to Tugay Hatun, sister of Timurtaş Bey. It is understood that the soup kitchen, where Tugay Hatun distributed food to the poor, was inside.
Ali Baba Shrine This shrine is situated in a hidden corner among houses across the Haydarana Fountain, which is about 200 meters south of Gülabi Bey Mosque. Although the walls are partly destroyed, it can be seen from the remaining parts that it had a semidome. According to the people of this neighborhood, the deceased buried inside was a holy person but nobody knew until he died.
Midilli Baba Shrine It is unknown who Midilli Baba is or where he came from. Today, the only remaining pieces are a wall and a small dome stone, which tells us that it had a semidome. There use to be an entrance that faced the market. The entrance also opened to the lower section. Today there is no door or dome. The place is completely destroyed.
Mektepönü Mosque Although unclear, it is thought that this structure was made in the 19th century. The mosque has a square plan and two floors. The lower floor is spared for Koran courses while the upper floor serves as the place of prayer. Brickdust and stone were used in the making. The revetment was reinforced with bonding timbers. The wooden gathering place was partly repaired and the pulpit still is original.
bulunan kiliselerin en eskisidir. Bu kilise Hıristiyanlığın ilk yayılma devrelerinde büyük bir kaya içine oyulmak suretiyle yapılmıştır. Kilise Ortaçağ’ın sonlarında yıkılmış ise de Ermeniler tarafından tamir edilmiştir. Kilisenin kubbesinin büyük bölümü yıkılmış duvarlar hâlâ ayaktadır. Kilisenin duvarında Melek-Meryem Ana ve İsa tasvirleri onca zamana rağmen bellidir. Karşıda bulunan Kemah Kalesi’nden gelip Fırat Nehri’nin altından geçerek bu kiliseye ulaşan gizli bir yolun bulunduğu halk arasında söylenmektedir.
Yücebelen Kalesi Kale, ilçenin 26 kilometrenin güneybatısında bulunan Yücebelen Köyü’nün 5 kilometre güneyinde yer almaktadır. Kalenin batısında Kalebaşı Deresi, doğusunda ise Tunceli-Ovacık’a açılan boğaz bulunmaktadır. Munzur Dağları’nın kuzey eteklerinde yer alan kale engebeli arazi içerisinde aniden yükselen büyük bir kaya kütlesinin üzerine yapılmıştır. Kaleye 45 taş basamakla çıkılmaktadır. Ayrıca kalede üç su sarnıcı bulunmaktadır. Bu sarnıçlardan büyük olanı 18 kaya basamaklıdır. Kale çevresinde yerleşmenin olduğunu gösteren mimari kalıntılar ve mezar kalıntılarına rastlanılmaktadır. Seramik verileri Demir Çağı ve Ortaçağ’a aittir.
Acemoğlu Köprüsü Kemah-Erzincan Karayolu’nun yaklaşık 20’nci kilometresinde Karasu Nehri üzerinde bulunmaktadır. Köprü Acemoğlu Boğazı denilen sarp ve dik kayalık zeminin Kemah tarafına yapılmıştır. Köprünün yapım yılı belli değildir. Köprü tek gözlü olup,sarımtırak kesme taştan inşa edilmiştir. Köprü üzerinde yapılan onarım ve genişletme çalışmaları asıl mimariyi bozmuştur.
Kömür Köy Kilisesi ve Su Sarnıçları İlçenin yaklaşık 5 kilometre kuzeyinde, Kemah-Refahiye Karayolu’na 1 kilometre uzaklıktadır. Kilise oldukça harap bir vaziyette bulunmaktadır. Kilise kalıntılarının alt katının bulunduğu yüzeyde bulunan seramiklerin, Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kilisenin çevresinde ek binaların kalıntıları mevcuttur.
İskender Baba Shrine Located 50 meters west of Mektepönü Mosque. As the larger part of the dome was destroyed, its date of construction is unknown along with the name of the person that lies here. However, looking at the moulded marble pieces, it can be said that it was made in the Ottoman period. Also, according to the legend, İskender Baba was one of the leading cult sheikhs of the region.
Pörhenkbaşı Mosque This mosque is located on the southeast of the town center. It is estimated that it was made in the 19th century and by masonry. The mosque has a rectangular plan and many different sections inside. The part on the right following the entrance was once used as madrasah.
Aşağı Gedik Mosque This Ottoman period mosque has a rectangular plan and two floors. Stone and brickdust were used in the making of its walls. The upper part is covered with wooden roof. Bonding timbers were used to reinforce the revetment. Illuminated by windows, the wooden pulpit still remains original.
Taş Dibi Church The church is located in Küçük Mağara neighborhood on the northwest of the town, across Euphrates. This is the oldest church in the area. It was carved into a huge rock during the first years of Christianity. The church was destroyed at the end of the Medieval Age and repaired by Armenians. While a big part of the dome is destroyed, the walls still stand. The depictions of angels, Mother Mary and Jesus are still visible on the walls, despite all the time that passed. According to the people, there is a hidden passage that travels from the Fort of Kemah, goes under Euphrates and reaches this church.
Yücebelen Castle The structure is located 5 kilometers south of Yücebelen Village, which is 26 kilometers southwest of the town. Kalebaşı Brook flows to the west of the castle and the strait that opens to Tunceli-Ovacık is to the east. The castle was built on an abruptly rising huge rock ARALIK - DECEMBER 2014
33
??????? | |??????????? seyahat travel in the rough land by the south skirts of Mount Munzur. 45 stone steps climb up to the castle. There are three water cisterns inside the castle. The larger one of these cisterns has 18 rock steps. There are architectural remains and grave ruins near the castle. The ceramic findings indicate the Iron Age and the Medieval Age.
Acemoğlu Bridge The bridge is located on the 20th kilometer of Kemah-Erzincan Highway, over Karasu River. It was built on the Kemah side of Acemoğlu Strait, which has quite steep ground. The date of construction of this bridge is unknown. It was made from yellowish cut stone. The repair and expansion works made spoilt the original architecture.
Kömür Köy Church and Water Cisterns These structures are located 5 kilometers north of the town, 1 kilometer from KemahRefahiye Highway. Today the church is in ruins and desolation. It is predicted that the ceramic pieces found in the lower floor of the church belonged to the Byzantine period. There are remains of the auxiliary structures around the church.
Sarıtaş Castle (Kemah /Çamlıyayla village) It is located on the north of the junction at the 23rd kilometer of Kemah-Refahiye Highway. The castle’s name was derived from the name of the neighborhood, Sarıtaş. None of the walls survived to our day because of diggings and natural conditions. There are many water benches that start off from the castle and climb down to the brook that flows under. The analysis of the stoneware found in the castle, which dates back to the Urartians, indicates the Early Bronze Age, Iron Age and the Medieval Age.
Doğan Köy (Tortan) Church Tortan Church is located in Doğan Village, whose ancient name was Tortan Yen. It was built in the 7th century and belonged to the Gregorian order and the king’s son that lived in Harput.
Sarıtaş Kalesi (Kemah /Çamlıyayla Köyü) Kemah-Refahiye Karayolu’nun 23’üncü kilometresinde bulunan yol ayrımının kuzeyinde yer almaktadır. Kalenin bulunduğu mevkii ‘Sarıtaş’ olarak adlandırıldığından, kalede aynı ismi almıştır. Kazılar ve doğa şartları nedeniyle kalenin hiçbir sur duvarı ayakta kalmamıştır. Kalede önünde akan çaya inen birçok su basamağı bulunmaktadır. Urartular dönemine ait olduğu tespit edilen kaleden toplanan keramik parçaların analizinden, İlk Tunç Çağı, Demir Çağ ve Ortaçağ’a ait olduğu görülmüştür.
Doğan Köy (Tortan) Kilisesi Tortan Kilisesi Kemah İlçesi eski adı 'Tortan Yen' olan Doğan Köyü’nde bulunmaktadır. M.S. 600 yıllarında Harput’ta yaşayan Gregoryen mezhebine ait kilise ve kral oğluna ait mezar... 34
ARALIK - DECEMBER 2014
ARALIK - DECEMBER 2014
35
??????? | tarihi Anadolu ??????????? | Anatolian history
Urartu takıları hayranlık uyandırıyor The amazing Urartian jewelleries Öylesine büyük bir beceri ve tasarım estetiğine sahip ki Urartu takıları, bundan yüzyıllarca önce, böylesine takılar üretenlere, özel bir saygı duyuyorsunuz. Rezan Has Müzesi Urartu Takıları Restorasyon ve Konservasyon Projesi sayesinde, bu takıları temizlenmiş ve onarılmış halde izlemek mümkün artık. Urartian adornments are so skillfully made and beautifully designed that one feels a different kind of respect for the people who made these centuries ago. Rezan Has Museum Urartian Jewelleries Restoration and Conservation Project allows us to see these adornments in clean and repaired state. Yazı - By: Süleyman Karan
36
ARALIK - DECEMBER 2014
ARALIK - DECEMBER 2014
37
??????? | tarihi Anadolu ??????????? | Anatolian history
Kemerler, pektoraller (göğüslükler), madalyonlar,
38
amuletler, boncuk kolyeler, boyun halkaları, süs iğneleri, fibulalar, bilezikler, yüzükler, küpeler, saç spiralleri… Rezan Has Müzesi’ndeki bu takıları görünce, Türk mücevher sanatının neden bu denli gelişkin olduğunu anlıyorsunuz. Rezan Has Müzesi Urartu Takıları Restorasyon ve Konservasyon Projesi sayesinde, Doğu Anadolu’nun eski halklarından Urartular’ın benzersiz takılarını yakında izlemek mümkün artık. Anadolu uygarlıklarının kendine özgü halklarından biri Urartular… Doğu Anadolu’da 250 yıl boyunca hüküm sürmüş bu halkın, en dikkat çeken özelliklerinden biri takı sanatına kazandırdıkları çarpıcı örnekler…
Belts, gorgets, medals, amulets, bead necklaces, neck rings, brooches, fibulas, bracelets, rings, earrings, hair spirals… Watching these adornments at Rezan Has Museum makes one understand why the Turkish art of jewellery is so advanced. Thanks to the Rezan Has Museum Urartian Jewelleries Restoration and Conservation Project, we can see these matchless jewelleries up close, made by the Urartians. Urartians are among the most authentic communities of Anatolian civilizations that reigned the region for 250 years… The art of making adornments must be the most interesting side of this civilization.
ZENGİN MADENLERLE BECERİ BULUŞUNCA…
BLENDING RICH MINES WITH SKILLS…
Urartu takı sanatının gelişmesindeki en önemli etkenlerin başında, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki zengin maden yataklarının varlığı ve bunların Urartu takı ustaları tarafından verimli bir şekilde kullanılmış olması yatar. Takıların, devlet kademesinde çalışan bürokratlar ve onların aileleri için merkezi atölyelerde üretildiği söylenebilir. Bazı takı tasarımlarının, Asur
An important factor in the development of Urartian art of jewellery must be the rich mineral beds in East Anatolia – and of course the effective use of these. It can be said that these jewelleries were made in central workshops for the bureaucrats and their families. The influence of Assyrian art can be observed in some designs. Moreover, the
ARALIK - DECEMBER 2014
ARALIK - DECEMBER 2014
39
??????? | tarihi Anadolu ??????????? | Anatolian history sanatından etkilendiği görülebiliyor. Ayrıca halk mezarlarında bulanan çok sayıda örnekten, bu takıları sadece üst sınfların değil, halkın da kullandığı tespit edilmiş. Anlaşılıyor ki, Urartu toplumunda takının, kadın ve erkekler tarafından, yöneticisinden çiftçisine bütün insanların arasında sevilerek kullanıldığı anlaşılıyor. Arkeolojik veriler ışığında, Urartu takı modasının; baş, boyun ve göğüs, el-kol ve ayak, bel ve giysi takıları olarak ayrıldığı gözleniyor.
many examples of these jewelleries found in public burials tell us that these adornments were not only for the upper class of the society. It is understood that, in the Urartian community men and women, farmers and administrators all enjoyed wearing these adornments. In the light of archaeological data, it is observed that these can be classified as head, neck and breast, hand-arm, feet, waist and clothing accessories.
Urartu takı sanatının gelişmesindeki en önemli etkenlerin başında, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki zengin maden yataklarının varlığı ve bunların Urartu takı ustaları tarafından verimli bir şekilde kullanılmış olması yatar. Takıların, devlet kademesinde çalışan bürokratlar ve onların aileleri için merkezi atölyelerde üretildiği söylenebilir. An important factor in the development of Urartian art of jewellery must be the rich mineral beds in East Anatolia – and of course the effective use of these. It can be said that these jewelleries were made in central workshops for the bureaucrats and their families.
40
ARALIK - DECEMBER 2014
VÜCUDUN HER BÖLGESİNE ÖZEL TAKILAR Baş kısmında kullanılan takılar; diadem, küpe, saç spiralleri ve süs iğneleri… Boyun ve göğüs takıları arasında ise; boyun halkaları, boncuk kolyeler, pektoraller, madalyonlar, amuletler, amulet mühürler, pendantlar sayılabilir. Bunlardan pektoral, madalyon, amulet mühürler, pendantlar kişinin hangi sınıftan olduğunu simgeliyor. El, kol ve ayak kısmında kullanılan takılardan bilezik bileğe, pazıbent kola, yüzük parmaklara ve halhal ayak bileklerine takılıyor.
Urartu takıları arasında, en dikkat çekici olanlar kemerler ve göğüslükler… Kemerler üzerindeki betimlemeler, Urartu mimarisi ve askeri düzenleri hakkında önemli bilgiler veriyor. Kale veya bina tasvirleri, dönemin kale girişleri ve kapıları, çok katlı cephe mimarlığı, mazgallar ve surları da bu kemerlerde görebiliyorsunuz. Belts and gorgets may be the most interesting pieces among Urartian adornments. The images on these belts give significant information about the Urartian architecture and military order. You can see the castle and building images, castle entrances and gates, multi-floor wall architecture, loopholes and castle walls.
ACCESSORIES FOR DIFFERENT PARTS OF THE BODY The accessories used in the head area include diadems, earrings, hair spirals and brooches. The neck and breast area accessories include neck rings, bead necklaces, gorgets, medals, amulets, amulet stamps and pendants. Among these pieces gorgets, medals, amulet stamps and pendants symbolized the social class of the person wearing the adornment. And the hand-arm and feet accessories include bracelets, armbands, rings and anklets. ARALIK - DECEMBER 2014
41
??????? | ???????????
42
KEMER MOTİFLERİNDE TARİHE YOLCULUK
JOURNEY TO THE PAST WITH BELT MOTIFS
Urartu takıları arasında, en dikkat çekici olanlar kemerler ve göğüslükler… Kemerler üzerindeki betimlemeler, Urartu mimarisi ve askeri düzenleri hakkında önemli bilgiler veriyor. Kale veya bina tasvirleri dönemin kale girişleri ve kapıları, çok katlı cephe mimarlığı, mazgallar ve surları, bu kemerlerde görebiliyorsunuz. Ayrıca Urartu ordusunun düzeni, kullanılan silahlar kemer betimlemelerinde yer alıyor. Ayrıca sosyal hayata ilişkin betimlemelere de rastlamak mümkün; muhtemelen kale dışında düzünlenen eğlence ve dinsel içerikli sosyal aktiviteler de kemerlere işlenmiş. Sıkça betimlenen bir konu da av sahneleri… Kimi kemerler ise yazıtlı... Bu kemerleri, krallar, daha çok savaş ve devlet kademesinde başarı göstermiş kişilere bir terfi rütbesi veya hediyesi olarak vermiş olabilirler. Urartuları’ın çivi yazılı kemerleri ise diğer uygarlıklarda pek görülmüyor. Kemerlerin üzerindeki yama ve perçinler ise pek çoğunun onarıldığını ortaya koyuyor. Fırsatınız olursa, mutlaka Rezan Has Müzesi’ne uğrayın ve bu özgün takıları yakından görün. Bazıları öylesine becerikli ustaların elinden çıkmış ve öylesine özgün tasarımlara sahip ki, bugün bile pek çok takı tasarımcısının imreneceği kadar estetik özelliklere sahip.
Belts and gorgets may be the most interesting pieces among Urartian adornments. The images on these belts give significant information about the Urartian architecture and military order. You can see the castle and building images, castle entrances and gates, multi-floor wall architecture, loopholes and castle walls. Even the weaponry they used was depicted on the belts. There are also figuration of social relations, activities outside the fort such as entertainment and religion. A frequently depicted scene is, for example, from hunting. And some belts have inscriptions on them. These pieces were probably gifted by kings to people who achieved successes in battles and governmental issues. The Urartians’ nail scripted belts are actually quite uncommon in other civilizations. The patches and rivets found on the belts indicate that these were also repaired. If you get a chance, do visit Rezan Has Museum and see these authentic accessories up close. Some of these are so skillfully made and beautifully designed that designers of our day might develop even envy.
ARALIK - DECEMBER 2014
ARALIK - DECEMBER 2014
43
??????? bilim | science | ???????????
Bilimin çözemediği gizemli sorular Mysterious questions that remain unresolved by science
Evrenin sırlarını çözdükçe, daha çok sırla karşılaşıyoruz. Teknoloji geliştikçe, uzayın derinliklerine daha çok dalıyor, atomaltı parçacıkların içine girebiliyoruz. Ama hâlâ çözülmemiş pek çok problem, cevabı verilmemiş pek çok soru var. İşte bilim insanlarının kafasını meşgul eden sorular... We encounter more and more mysteries as we crack the secrets of the universe. We dive deeper into the space with the advanced technologies and explore subatomic particles. Yet, there are many other unresolved problems and unanswered questions. Here are some questions that keep the scientists busy... Yazı - By: Berrak Güngör
44
ARALIK - DECEMBER 2014
Televizyondaki haberlerin bizlere anlattığı şeylere karşın; bilim insanları aslında iklimin olması gerektiğinden daha hızlı değişip değişmediğini (değişiyor) veya aşı olmanın çoğu çocuk için iyi bir seçenek olup olmadığını (iyi bir seçenek) tartışmıyorlar. Tabii ki, bu başlıkların detayına inildiğinde, tartışılabilecek noktalar vardır, fakat genel televizyon sunucusunun tasvir ettiği şekilde değil. Yine de bu demek değildir ki, bilim insanları evrenle ilgili her şeyi tam anlamıyla anladı. Fizikçi Brian Cox bir seferinde demişti ki: “Benim bilinmeyenle bir sorunum yok – zaten bilimin anlamı da bu. Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz milyarlarca yer var. Bu bilmeme hali beni çok heyecanlandırıyor; oralara gidip öğrenmek, bilmek istiyorum. Ve bilim de budur. Yani, bence, eğer bilinmeyenle ve bilmemekle ilgili bir sorununuz varsa, bilim insanı olmakta zorlanabilirsiniz... Ben herhangi bir cevaba ihtiyaç duymuyorum. Her şeyin bir cevabı veya açıklaması olmak zorunda değil. Benim isteğim, her zaman bulunacak cevaplar olması.”
Despite what cable news may tell you, scientists don’t really squabble over if evolution is real (it is) or if the climate is changing faster than can be explained by naturally-occurring phenomena (it is) or if vaccines are regarded as safe and recommended for most children (they are). Sure, there may be fine points within those categories that are debatable, but not to the extent that is commonly described by talking heads on TV. However, that’s not to say that scientists perfectly understand everything about the ways of the Universe. Physicist Brian Cox once said: “I'm comfortable with the unknown—that’s the point of science. There are places out there, billions of places out there, that we know nothing about. And the fact that we know nothing about them excites me, and I want to go out and find out about them. And that's what science is. So I think if you’re not comfortable with the unknown, then it’s difficult to be a scientist… I don’t need an answer. I don’t need answers to everything. I want to have answers to find.” ARALIK - DECEMBER 2014
45
??????? bilim | science | ???????????
Peki, bilim insanlarını meşgul eden en büyük gizemlerden bazıları neler acaba? İşte, birkaçı:
Neden anti-maddeden daha çok madde var? Güncel parçacık fiziği anlayışımıza göre, madde ve anti-madde eşit fakat karşıt iki şey. Bir araya geldiklerinde, birbirini yok ederek geriye hiçbir şey bırakmamaları bekleniyor; bu yok oluşların çoğu evrenin oluşumunun ilk zamanlarında olmuş olmalı. Yine de, milyarlarca galaksi, yıldız, gezegen ve diğer her şeye yetecek kadar madde kalmış.
Lityum nereye kayboldu? Evrenin oluşumunda, ısının aşırı yüksek olduğu zamanlarda, hidrojen-helyum-lityum izotopları bolca sentezlendi. Hidrojen ve helyum halen çokça bulunuyor ve evrendeki kütlenin neredeyse tamamını oluşturuyor. Fakat, olması gereken lityum-7’nin sadece üçte biri evrende mevcut. Bu duruma getirilebilecek birçok açıklama var. Bunlardan biri ‘axion’ olarak bilinen 'varsayımsal bozonları' işaret ederken, bir diğeri yıldız çekirdeklerinde sıkışıp kalmış olabileceğini söylüyor – ki bunu mevcut teleskop teknolojimizle gözlemleyemiyoruz. Yine de, evrendeki bu lityum eksikliğini açıklayabilecek favori bir teori henüz yok. 46
ARALIK - DECEMBER 2014
So what are some of the top mysteries keeping scientists busy? Here’s our top ten:
Why is there more matter than antimatter? According to our current understanding of particle physics, matter and antimatter are equal but opposite. When they meet, they should destroy one another and leave nothing left over, and most of those annihilations should have occurred early in the Universe. However, there was enough matter left over to make the billions and billions of galaxies, stars, planets, and everything else.
Where is all the lithium? Early in the Universe when temperatures were incredibly high, isotopes of hydrogen, helium, and lithium were synthesized in abundance. Hydrogen and helium are still incredibly abundant and make up nearly all of the mass in the Universe, though there is only about a third of the lithium-7 that we should see. There are a wide variety of explanations for why this might have happened, including some hypotheses involving hypothetical bosons known as axions, and others believe it is trapped in the core of stars, which our current telescopes and instruments can’t detect. However, there are currently
Neden uyuruz? İnsan vücudunun sirkadiyen (24 saatlik) bir döngüye göre düzenlendiğini, uyur ve uyanık saatlerimizin, buna göre ayarlandığını bilmemize rağmen; neden uyuduğumuzu bilmiyoruz. Uyku, vücudumuzun kendini yenilediği ve diğer tamir-bakım işlerini yaptığı zamandır ve ömrümüzün neredeyse üçte biri uyurken geçer. Diğer bazı organizmaların uykuya hiç ihtiyacı yok; bizim neden var? Bu konuda ortaya atılmış birkaç fikir var ama hiçbiri soruyu tam hakkıyla cevaplamıyor. Bazılarına göre, yırtıcılardan gizlenme becerisini geliştiren hayvanlar uyuyabilenler oluyor; uzun süre ayık kalması gereken diğer hayvanlar ise tam uyku moduna geçmeden başka şekillerde dinlenip yenileniyorlar. Sebebini henüz bulamamış olsak da, uykunun önemini ve beyin esnekliği gibi önemli şeyler üzerindeki etkisini anlamaya başladık.
Yerçekimi nasıl oluyor? Çoğumuz biliriz ki, Ay'ın yerçekimi gelgitlere sebep olur; dünyanın yerçekimi ayaklarımızın yere basmasını sağlar; güneşin çekimi ise gezegenimizi yörüngede tutmaya yarar. Fakat bunun ne kadarını gerçekten anlıyoruz? Bu çok güçlü kuvvet maddeden oluşmuştur ve nesne ne kadar büyükse diğer nesneleri çekme kuvveti de aynı oranda büyüktür. Bilim insanları, yerçekiminin nasıl davrandığını gayet iyi
no clear front running theories to explain this absence of lithium in the Universe.
Why do we sleep? While we do know that the human body is regulated by a circadian clock that keeps humans on a sleep/wake cycle, we don’t really know why. Sleep is the time when our bodies repair tissues and perform other maintenance activities, and we spend nearly a third of our lives snoozing. Some other organisms don’t need to sleep at all, so why do we? There are a few different ideas out there, but none seem to solidly answer the question. Some theorize that animals who are able to sleep have evolved the ability to hide from predators, while others who need to remain more alert are able to rest and regenerate in other ways without fully going to sleep. While scientists don’t quite know why we do it, they are starting to learn more about why it is important, and how sleep impacts important things like brain plasticity.
How does gravity work? We all know that gravity from the moon causes tides, Earth’s gravity holds us to the surface, and the sun’s gravity keeps our planet in orbit, but how much do we really understand it? This powerful force is generated from matter, and more massive objects therefore have a greater ability to attract other objects. While scientists do understand a great deal about how
ARALIK - DECEMBER 2014
47
??????? bilim | science | ???????????
anlamış olsalar da, bu kuvvetin varlık sebebi hakkında pek bir fikirleri yok. Neden bir atomun en büyük kısmı boşluktan ibaret? Atomları bir arada tutan kuvvet niçin yerçekiminden farklı? Yerçekimi aslında bir partikül mü? Mevcut fizik anlayışımızla, cevap veremeyeceğimiz bazı sorular var...
Herkes nerede? Gözlemlenebilir evrenin çapı 92 milyar ışıkyılıdır. Bu alan, milyarlarca galaksi, yıldız ve gezegenle doludur. Buna rağmen, yaşam belirtisi gösteren tek yer burası; Dünya... İstatiksel anlamda, evrendeki tek canlı gezegen olmamız ihtimali neredeyse imkânsız. Peki o zaman şimdiye kadar neden başka gezegenlilerle hiçbir bağlantı kuramadık? Buna ‘Fermi Paradoksu’ deniyor. Dünyadışı yaşamla neden hiç karşılaşamadığımızı açıklayan bir dizi önerme var. Bu konuyu günlerce tartışabiliriz: Acaba gönderdikleri işaretleri mi anlamıyoruz? Buradalardı da fark etmedik mi? Belki de konuşmak istemiyorlardır. Veya, isteseler de bizimle iletişim kuramıyorlar mı? Yoksa en 48
ARALIK - DECEMBER 2014
gravity acts, they aren’t really sure why it exists. Why are atoms mostly empty space? Why is the force that holds atoms together different from gravity? Is gravity actually a particle? These are answers that we really just can’t answer with our current understand of physics.
Where is everyone? The observable Universe is 92 billion light-years in diameter, filled with billions of galaxies with stars and planets, yet the only evidence of any life anywhere is right here on Earth. Statistically, the odds of us actually being the only living beings in the Universe are impossibly low, so why the hell haven’t we connected with anyone else yet? This is known as the Fermi Paradox, and there have been dozens of suggestions to explain why we haven’t encountered extraterrestrial life; some more plausible than others. We could probably talk about all of the different possibilities for days about whether or not we’re just missing signals, if they’ve actually been here and we didn’t know it, they can’t/don’t want to talk to us, or—the extremely unlikely scenario—if Earth is the only planet with life ever.
ARALIK - DECEMBER 2014
49
??????? | ???????????
beklenmedik senaryo, yani Dünya’nın üstünde yaşam olan tek gezegen olduğu mu gerçek?
Karanlık maddenin hammaddesi nedir? Evrendeki kütlenin yüzde 80’i karanlık maddeden oluşur. Hiç ışık yaymadığı için, karanlık madde aslında oldukça tuhaf bir şeydir. Yaklaşık 60 yıl önce ilk defa kuramlaştırılmış olmasına rağmen, varlığına ait doğrudan bir kanıt yok. Birçok bilim insanı, karanlık maddenin ‘zayıf etkileşimli büyük kütleli parçacık’tan oluştuğuna inanıyor. Karanlık maddenin diğer muhtemel bileşenleri 'axion', 'nötralino' ve 'fotino' olabilir.
Levha tektoniği nasıl çalışır? Şaşırtıcı gelebilir ama, kıtasal toprakların aslında hareket ettiği, diğer kıtaların düzenini değiştirdiği, depremlere ve volkanik patlamalara sebep olduğu ve hatta dağ oluşturduğunu öne süren teoriye verilen destek daha yeni yaygınlaştı. İlk olarak 1500’lü yıllarda doğru varsayılan fikre göre, bir zamanlar kıtalar birleşikti – ki dünya haritasına bakmış olan çoğu kişi için bu zaten bariz. 1960’lara kadar pek ilgi çekmeyen bu düşünce, deniz tabanı yayılması hipotezinin bilimsel gerçeklerle kanıtlanmasıyla beraber destek buldu. Deniz tabanı yayılması: Kayaların Dünya’nın kabuğuna çekilerek geri dönüştürülüp tekrar yüzeye, bu sefer magma halinde, dönmesi. Fakat bilim insanları bu hareketi neyin yönlendirdiğinden veya tektonik plaka sınırlarının nasıl oluştuğundan emin değiller.
Hayvanlar nasıl göç eder? Birçok hayvan ve böcek, mevsimsel ısı farklarından kaçmak, bu farkların getirdiği kaynak bulma zorluğunu aşmak veya eş 50
ARALIK - DECEMBER 2014
What is dark matter made of? About 80% of all mass in the Universe is made of dark matter. Dark matter is pretty peculiar stuff, as it doesn’t emit any light. Though it was first theorized about 60 years ago, there isn’t any direct evidence of its existence. Many scientists believe dark matter is comprised of weakly interacting massive particles (WIMPs), which could be up to 100 times more massive than a proton, but doesn’t readily interact with the baryonic matter our instruments were designed to detect. Other candidates for dark matter’s composition include axions, neutralinos, and photinos.
How do plate tectonics work? It might sound surprising, but the theory of continental plates moving around, rearranging continents and causing earthquakes, volcanic eruptions, and even forming mountains, has only received widespread support relatively recently. Though it was first postulated back around 1500 that the continents may have once fit together (it’s not really a stretch for anyone who has looked at a map), the idea didn’t gain a lot of traction until the 1960s when the hypothesis of sea-floor spreading, where rocks are pulled into the mantle of the Earth, recycled, and brought back to the surface as magma, was backed up by physical evidence. However, scientists aren’t entirely sure on what drives this movement or exactly how plate boundaries were created. There are many theories, but none of them completely address all aspects of this activity.
How do animals migrate? Many animals and insects migrate throughout the year in order to escape changing seasonal temperatures and the waning resources that come with it or to find mates. Some of these migrations can reach thousands of kilometers in one direction, so how do they
bulmak için yıl boyunca göç eder. Bazı göçler binlerce kilometre boyunca devam edebilir. O halde her yıl göç yollarını nasıl buluyorlar? Hayvanların bu amaç için kullandıkları çok çeşitli özellikleri vardır. Bu özellikleri nasıl kullandıklarını ise bilemiyoruz.
Kara enerji nedir? Bilimin en büyük gizemleri arasında kara enerji en anlaşılmaz olanı olmalı. Karanlık maddenin evrenin yüzde 80’ini kapladığını biliyoruz; varsayımsal bir enerji formu olarak kabul edilen kara enerjinin de yine evrendeki her şeyin yüzde 70’ini oluşturduğuna inanılıyor. Kara enerjinin, evrenin genişlemesinin sebebi olduğu da düşünülüyor, fakat bu enerjinin özellikleri halen fazla gizemli. Öncelikle onu neyin oluşturduğunu bulmalıyız. Kara enerji sabit bir şey midir; yoksa uzayın derinliklerinde dalgalanmalar halinde mi bulunuyor? Kara enerjinin yoğunluğu neden sıradan maddenin yoğunluğuyla eş? Kara enerji Einstein’ın yerçekimi teorisiyle uzlaşabilir mi; yoksa bu teoriyi yeniden değerlendirmek mi lazım?
find their way there and back again year after year? Different animals use different navigational tools, including some who are able to tap into the Earth’s magnetic field and use themselves like a compass. However, scientists still don’t know how this trait evolved or how untrained animals know exactly where to go season after season.
What is dark energy? Of all of the great mysteries of science, dark energy might be the most enigmatic of all. While dark matter makes up an estimated 80% of all mass, dark energy is a hypothetical form of energy believed to make up around 70% of all content in the Universe. Dark energy has been implicated as the cause for the expansion of the Universe, though there is still a considerable amount of mystery regarding its supposed properties. First and foremost, what is it even made of? Is dark energy constant, or are there fluctuations throughout the expanse of space? Why does dark energy’s density appear to match the density of regular matter? Can dark energy be reconciled with Einstein’s theory of gravity, or does the theory need to be reevaluated? ARALIK - DECEMBER 2014
51
??????? | ??????????? ekstrem sporlar | extreme sports
Hayatı yükseklerde arıyor Stars in his eyes Komandoluktan kalma paraşütle atlama tutkusunu, hayatını yükseklere taşıyarak devam ettiriyor Cengiz Koçak. Gökdelenlerden, kulelerden, köprülerden atlıyor. BASE jump denen bu tehlikeli spor, hayatının anlamı demek yerinde olur. Şimdi TRT’de yayımlanan bir belgeselle, bu sporu geniş kitlelere tanıtmayı hedefliyor. Cengiz Koçak is living his passion of parachuting, which originates from his commando years, by seeking life in the skies. He jumps from skyscrapers, towers and bridges. This dangerous sport, BASE jumping, is the meaning of his life. Nowadays he is aiming to promote this sport through a series of documentary films on TRT channel. Yazı - By: Nezahat Solmaz Yiğit
52
ARALIK - DECEMBER 2014
BASE jump, ‘building antenna span’ ve ‘earth’ kelimelerinin ilk harflerinden oluşuyor. Yani bina, anten, köprü ve uçurumlardan yapılan paraşüt atlayışı... Turkiye'deki yedi ‘base jumper'dan biri ama profesyonel olarak bu sporu yapan tek kişi... Cengiz Koçak, askeri okuldan mezun olduktan sonra 20 yıl hava indirme tugayı, komando tugayları ve en son NATO kolordusunda görev yapmış. Yine 20 yıl içinde ABD ve İngiltere’de askeri akademi bitirmiş, Bosna-Hersek ve Afganistan’da görev yapmış. Yani hep tehlikeyle yüz yüze yaşamış. Paraşüt deneyimi, mesleki bir yadigar onda... 14 yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri Paraşüt Takımı ve Türk Milli Takımı’nda yarışmış. Aynı zamanda hava indirme tugayında paraşüt eğitmenliği yapmış. Yaklaşık 5 bin skydive ve 200 base jump atlayışı var. Bunun yanı sıra yamaç paraşütüyle de uçuyor ve speedfly yapıyor.
“MADALYALARIM VAR AMA NEREDE OLDUKLARINI BİLMEM!” Pek çok ödül almış ama bunu pek önemsemiyor. “Madalyalarım var fakat doğrusunu söylemek gerekirse nerede olduklarını bile bilmiyorum! Profesyonel askerlik
BASE jumping is parachuting from a fixed structure. BASE is an acronym that stands for building, antenna, span and Earth – defining the jumping spots. There are seven BASE jumpers in Turkey, while only one of them is a professional. After finishing military school, Cengiz Koçak worked in the military for 20 years in parachute regiment, commando brigade and NATO corps. He completed military academic trainings in the USA and England in these 20 years; took on duties in BosniaHerzegovina and Afghanistan. In other words, he was face to face with danger all this time.He sees parachuting as an occupational souvenir. He competed as part of the Turkish Armed Forces’ Parachute Team and the Turkish National Team for 14 years. He trained others in the parachute brigade. Cengiz performed about 5 thousand skydives and 200 BASE jumps. He also enjoys paragliding and speedflying.
“I WON MEDALS BUT I DON’T EVEN KNOW WHERE I PUT THEM” He won many awards but he doesn’t really care about these. Cengiz Koçak says: “I won medals, but to tell you the truth, I don’t even know where I put them. During the parachute missions I was assigned to in my professional
ARALIK - DECEMBER 2014
53
??????? | ??????????? ekstrem sporlar | extreme sports
Profesyonel askerlik yaşamında aldığı hava indirme görevleri esnasında, 25.000 feet yükseklikten oksijen teçhizatı kullanmaksızın atlayarak halen kendisine ait olan Türkiye rekorunu kırdı. Bu rekor, Cengiz Koçak’ın hayatının tek kahramanı Patrick de Gayardon’dan sonra dünyada şu ana kadar yapılmış ikinci en yüksek irtifa atlayışı... During the parachute missions he was assigned to in his professional military time, he broke a record in Turkey, which he still holds: Jumping from 25 thousand feet with no oxygen equipment. The world record was achieved by his hero, Patrick de Gayardon.
yaşamımda aldığım hava indirme görevleri esnasında, 25.000 feet yükseklikten oksijen teçhizatı kullanmaksızın atlayarak halen bende olan Türkiye rekorunu kırdım. Bildiğim kadarıyla bu rekor, hayatımın tek kahramanı Patrick de Gayardon’dan sonra dünyada şu ana kadar yapılmış ikinci en yüksek irtifa atlayışıdır. Ama Patrick zaten gökyüzünün gördüğü en haylaz çocuktu ve yaptığı derece 41.650 feet gibi inanılmaz bir yükseklikti” diyor Cengiz Koçak. Geçen ay beş bölümlük yeni bir belgesele başlamışlar; adı ‘Dünyayı Geriye Sayanlar’... Bu belgesel sayesinde, bu sporlara ilginin artacağını düşünüyor. Ve hayatındaki temel motivasyonlardan biri Latince bir sözcüğe atıf yaparak özetliyor: Altiora peto... Yani ‘yüksek şeyler’ ve ekliyor “Gidecek çok yer, atlanacak çok obje var”.
54
military time, I broke a record in Turkey, which I still hold: Jumping from 25 thousand feet with no oxygen equipment. As far as I know, the world record was achieved by my one and only hero, Patrick de Gayardon. And mine was the second highest altitude jump. Well, Patrick was the mischievous boy of the skies and his record was unbelievable – 41 thousand 650 feet.” They started making a new five-episode documentary last month. The title is Counting Down the Earth. Cengiz thinks that this documentary will help increase interest in this sport. And he summarizes his basic motivation in life with a Latin expression: Altiora peto, meaning ‘I seek higher things’. He adds: “There are so many places to see and so many objects to jump from.”
“UÇAK KAMYONA ÇARPARSA!..”
“A PLANE CRASHES WITH A TRUCK...”
“Neredeyse her tür uçaktan ve tanımlanabilen ve tanımlanamayan her tür uçan cisimden atladığını söylüyor Koçak. “UFO’dan da atladım ama benim atladığım UFO, Slovakya’da bulunan ve tasarımı UFO olarak yapılmış 75
Cengiz says that he jumped from almost all types of aircraft and identified or unidentified vehicles. He says: “I jumped from an UFO too, but that was this really cute restaurant in Slovakia, that was built in the form of a UFO
ARALIK - DECEMBER 2014
metre yüksekliğinde çok sevimli bir restorandı!” diyor. Atlama şansı bulamadığı tek nesne, olabildiğince alçak uçmaya çalışırken bir kamyona çarpması sonucu hasar gören uçak... Bazen de iniş yaparken sakarlıklar yapmış. İşte Cengiz Koçak’ın ağzından bir örnek: “Bir keresinde doğada yalnız kalmak isteyen bir çiftin arabasının 5 metre yanına inerek çok rahatsız ettim. Benim için sakarlıkla dolu olduğu kadar onlar için de şanssız bir gündü”.
and hangs at 75 meters altitude.” The only object he missed out on jumping from is one aircraft which was damaged due to an accident with a truck as the pilot was trying to fly low. He also talks about his clumsiness when landing. Here is an example he mentioned: “Once I landed 5 meters away from a couple’s automobile, who were actually seeking some alone time in the nature. That must be a bit disturbing for them. It was awkward for all of us.” ARALIK - DECEMBER 2014
55
??????? | zanaatı Anadolu ??????????? | Anatolian craft
BLANKET BATTANİYE Zemheri soğuklar Best defense
bile işlemez against the coldest winter
Siirt ve Uşak’ın battaniyelerinden daha sıcak tutanını bulamazsınız dünyada... Yüzyıllardır zanaatçıların deneyiminden ve becerisinden süzülüp gelen bu dokuma türü, kara kışta en büyük dostu olmuştur Anadolu halklarının... You can’t find better warming blankets in the world than those produced in Siirt and Uşak... A sum of the centuries-old experience and skills of craftsmen, this type of weaving has always been a friend to the people of Anatolia in the dead of winter...
56
ARALIK - DECEMBER 2014
Anadolu’nun kara kışında, ayazın zirve yaptığı gece boyunca sizi sarıp sarmalar... Özellikle yünlü ve keçe battaniyeler, yüzyıllardır Anadolu halklarının içini ısıttı. Hâlâ da ısıtıyor, bir farkla ki, artık teknolojik gelişmeler sebebiyle battaniyeler çeşit çeşit... Battaniye üretiminde kullanılan ana hammaddeler; yün, pamuk, akrilik ve polyesterdir. Yün çeşitleri olarak kuzu, devetüyü, lama, kaşmir, angora türü yünlerle çok değişik battaniye üretimleri yapılır ve bu ürünler şal ve üst örtüsü olarak kullanılır. Tek, çift ve üç kat örgü teknikleriyle çok değişik battaniyeler elde etmek mümkün oluyor. Battaniyeler, uygulama ve dokuma türlerine göre değişik isimler alıyor. Başlıca üretim şekilleri; armürlü, jakarlı dokuma sistemi, raşel örgü sistemi, yuvarlak örgü sistemi ve non-woven keçe tipi... Battaniye üretimi desenli veya baskılı olabiliyor. ÜRETİM TEKNİĞİNE GÖRE ÇEŞİT ÇEŞİT ‘Dokuma battaniye’, armürlü ve jakarlı tezgahlarda, genelde ekose desenlerde tek kat, çift kat örgülü şekilde üretiliyor. ‘Skoç türü’ olarak bilinen battaniye, tek kat örgü sistemiyle ekose değerlendirme özelliğiyle canlı ve pastel renklerde üretiliyor; kendinden saçaklı ve overlok konfeksiyonu olarak biliniyor. ‘Polar battaniye’, yuvarlak örgü sistemiyle polyester
A blanket wraps you up during freezing cold nights in the dead of winter. Especially blankets with wool and felt have warmed the people of Anatolia for centuries. Still do, but with a difference that is the technologic advances making various types of blankets... Primary raw materials used in the making of a blanket include wool, cotton, acrylic and polyester. Wool types vary from lamb and camel’s hair to llama, cashmere, angora... These blankets are then used as body wrapper of various sizes. Different kinds of blankets can be made using different knitting techniques – such as single, double and triple layer. Blankets get different names by types of manufacturing and weaving. Main types of production include dobby weaving, jacquard weaving, raschel knitting, circular knitting and nonwoven felt type... Blankets can be patterned or with print.
ALL SORTS BY PRODUCTION TECHNIQUE Woven blankets are generally produced on dobby or jacquard loom with plaid pattern and in single or double layer knitting. Scotch type blankets are often single-layered, with fringe and vivid or pastel plaid pattern. Polar blankets are made from polyester fiber by circular knitting. This soft wrapper becomes more attractive with the printed patterns. Raschel type blankets are made of worsted yarn in two
Uşak’ta battaniye üretiminde, ilk sırada, dünyaca tanınmış yünlü battaniyeler geliyor. Kentte ayrıca, (özellikle Avrupalı ve Amerikalı müşterilerce daha çok tercih edilen) pamuklu battaniye, pamuk- akrilik battaniye, yüzde 100 akrilik battaniye veya polyester karışımı battaniyeler üretiliyor. As a significant feature of the local culture, the Siirt blanket is not only recognized in our country but also in the world... These blankets are among the most popular souvenirs preferred by tourists... Siirt is carrying out projects to improve production quality.
ARALIK - DECEMBER 2014
57
??????? | zanaatı Anadolu ??????????? | Anatolian craft
elyafından düz olarak üretilen, üzerine baskı da yapılarak cazip hale getirilen yumuşak bir ürün. ‘Raşel türü’, kamgarn iplikle yüzeyi karşılıklı iki kat tüylü olarak üretilip tüy iplikleri ortasından kesilerek ekru renkte örülüp, tüylü yüzüne baskı yapıldıktan sonra şardon işlemiyle diğer arka yüzüne tüy çekilerek üretilen battaniye türü. ‘Keçe non-woven battaniye’ ise, elyafın keçeleşme özelliğinden istifade edilerek iğneleme makinelerinde iğneleme teknikleriyle değişik yüzey görüntüleri verilebilen tür. 58
ARALIK - DECEMBER 2014
layers. This wooly material is then knitted in beige color, with feathers cut in middle and printed pattern. And finally the back side of the blanket is feathered by teasel raising. Non-woven felt blankets are manufactured by making use of fiber material’s felting character. Various surface designs can be made via needle techniques.
SİİRT BLANKET As a significant feature of the local culture, the Siirt blanket gained recognition once a dozen of this type of blanket was gifted to the prime ministers of the world that joined the NATO
ARALIK - DECEMBER 2014
59
??????? | zanaatı Anadolu ??????????? | Anatolian craft SİİRT BATTANİYESİ Yöresel kültürün en belirgin özelliklerinden biri olan Siirt battaniyesi, Türkiye’de gerçekleştirilen NATO Zirvesi’ne katılan üye ülkelerin başbakanlarına hediye olarak verilmesiyle de hafızalarda kalıcı bir yer edinmişti. Tiftik battaniye üretimiyle ünlü Siirt ilinde, battaniyeciliği geliştirme yönünde çalışmalar devam ediyor. Bu kapsamda, saf tiftikten üretilen battaniyenin kalitesini artırmak ve TSE standardını sağlamayı amaçlayan projede, 10 battaniyeci ustasının bir yıl süreyle sektöre yeni ustalar yetiştirmesi, battaniyenin tanıtımıyla ilgili olarak hazırlanmış broşürlerin il dışına gönderilmesi ve bir satış merkezi kurulması öngörüldü. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bu gelişmekte olan kentinde açılan satış merkezlerinde, valilikçe açılan ve bin 200 kişinin istihdam edildiği dokuz atölyede, bu ile göç etmiş ve maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarının ürettiği, ilin kendisine özgü ürünler (bakır ürünleri, bal, fıstık, heybe, seccade, dantel, bıttım sabunu ve çay) yanında yöre battaniyeleri sergileniyor.
Yöresel kültürün en belirgin özelliklerinden biri olan Siirt battaniyesi, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada ünlü... Ülkemizi ziyaret eden turistlerin en çok tercih ettiği hediyelik eşyalardan... Siirt’te üretimin ve ürün kalitesini artırılmasına yönelik projeler yapılıyor. Woolen blankets are the most common production of Uşak, while cotton blankets (especially preferred by European and American visitors), cotton-acrylic blankets, hundred percent acrylic blankets or polyester mix blankets are also available.
60
ARALIK - DECEMBER 2014
summit in Turkey. Famous for mohair blanket production, Turkey’s Siirt city continues to develop in blanket-making. Within the scope of these developments, it has been projected that 10 master blanket producers would train new blanket producers in one year. The project that aims to improve the quality of mohair wool and comply with the TSE (Turkish Standards Institute), involves sending out brochures about this type of blanket outside of the city and establishing a sales center.Opened by the governorate, the sales centers shelter nine workshops that employ one thousand 200 immigrants who suffer from poor living conditions. They manufacture local stuff such as copper products, honey, nuts, saddlebag, prayer rug, lace, bıttım soap and tea as well as blankets.
UŞAK BLANKET Dating back to centuries ago in weaving, Uşak is another remarkable city that produces blankets... World-famous carpets of Uşak, which were first made in homes during the Ottoman Empire, are now replaced by carpets, rugs and
UŞAK BATTANİYESİ Dokumacılık tarihi çok eskilere uzanan Uşak, battaniyede bir diğer önemli ilimiz konumunda... Osmanlı İmparatorluğu döneminde, evlerde dokunmaya başlanan dünyaca ünlü Uşak halıları, son yıllarda yerini modern tesislerde üretilen halı, kilim ve battaniye gibi ürünlere bıraktı. Halen Uşak’ta 60 civarında battaniye üretim tesisi faaliyet gösteriyor. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı, sezona göre değişiklik göstermek üzere 2 bin ila 4 bin arasındadır. Battaniye üretimi 1 milyon 650 bin adet/ay ve bu miktar Türkiye üretiminin yüzde 95’ine tekabül ediyor. Dünya üretiminin ise yüzde 5’i Uşak tarafından karşılanıyor. Uşak’ta, battaniye üretiminde ilk sırada, dünyaca tanınmış yünlü battaniyeler geliyor. İlde ayrıca, (özellikle Avrupalı ve Amerikalı müşterilerce daha çok tercih edilen) pamuklu battaniye, pamuk- akrilik battaniye, yüzde 100 akrilik battaniye veya (jakarlı ve tek renkli, kedi ve köpekler için olanlar dahil) polyester karışımı battaniyeler üretiliyor.
blankets produced in modern facilities. Currently there are about 60 blanket production facilities in Uşak. The number of employees of this sector change seasonally, 2 thousand to 4 thousand. These facilities produce 1 million 650 thousand blankets each month, which makes about 95 percent of Turkey’s production. Uşak covers 5 percent of the production in the world. Woolen blankets are the most common production of Uşak, while cotton blankets (especially preferred by European and American visitors), cotton-acrylic blankets, hundred percent acrylic blankets or polyester mix ARALIK - DECEMBER 2014
61
??????? | zanaatı Anadolu ??????????? | Anatolian craft
Mink (vizon) veya Kore battaniyesi olarak tanınan türdeki battaniyelerle polar battaniyelerin üretimi de Uşak’ta yapılıyor. Üreticiler bu türde Çin ile rekabetin zor olduğunu, çünkü Çin’in iplik fiyatına battaniye satabildiği ifade ediyorlar. Ancak, bu konuda önemli bir nokta, polar battaniyelerin, tüketici bilincinin geliştiği ülkelerde, sağlık açısından fazla elverişli olmadıkları için giderek daha az rağbet görmeye başladığı, örneğin dev mağazalar zincirinden WalMart ve Target’ın bu türde battaniyelerin satışına artık izin vermedikleri... 62
ARALIK - DECEMBER 2014
blankets (including jacquard and single color, for cats and dogs) are also available. Other types such as mink, polar and Korean blankets are also produced in Uşak. Manufacturers express the difficulty of competing with China, since the country can sell blankets for the price of the thread. However, an important point in this matter is that polar blankets are becoming less and less popular especially in developed countries because this type of blanket is not good for health. Giant chain markets like Wal-Mart and Target don’t sell this type of blankets anymore...
ARALIK - DECEMBER 2014
63
psikoloji | psychology
Yazı - By: Berrak Güngör
Renkler kişiliğin aynasıdır Colours are the mirror of the soul
Hemen hepimizin bir ya da birkaç favori rengi vardır. Ya evin badanasında tercih ederiz o rengi, ya giyim-kuşamımızda... Bazı renkler ruh halimizde ciddi olumlu ya da olumsuz etkiler bırakır. Zira her insanın karakteri doğrultusunda, renk tercihleri vardır. Renkler, bir anlamda kişilğimizin aynasıdır dersek, bu yanlış olmaz. Almost all of us have a favorite color. We prefer that color for the decorative shades of a house or on our clothing... Colors have positive and negative effects on our psychology, because we choose colors according to our mood and character. It wouldn’t be wrong to say that colors are the mirrors of the soul. Müziği var eden notalar ve alfabeyi oluşturan harfler gibi, renkler de bizim duygusal altyapımızı oluştururlar. ‘Mavi hissetmek’ veya ‘kırmızı görmek’ öylesine kullanılmış ifadeler değildir. Her rengin deneyimlere ve ilişkilere sinsice bağlandığı bir nokta vardır. Bunlardan bazılarının kendine has anlamları da yok değildir. Mesala; sarının herhangi bir tonu, bize rahmetli büyükannemizin mutfağını ya da çocukken sahip olduğumuz bir çift ayakkabıyı anımsatabilir. Ancak 64
ARALIK - DECEMBER 2014
Alongside the notes of the musical keyboard and the letters of the alphabet, colours provide the building blocks of our emotions. It is not for nothing that we say we are ‘feeling blue’ or ‘seeing red’. Each colour is subtly connected to a web of experiences and associations. Some of these are highly idiosyncratic: a particular yellow might remind us of a long-dead grandmother’s kitchen or a pair of boots we had as children. But others carry more universal meanings.
diğerleri daha çok evrensel anlamlar taşıyabilir. Etrafımızdaki renklerle olan bağlantımızı keşfetmeliyiz, çünkü renkler kim olduğumuzu anlamamızın ve kendimizi başkalarına ifade edebilmemizin en iyi yoludur.
SARI (UMUT) Sarı, kaygısızlığın ve özgüvenin rengidir. Bir koruyucu değildir ama aşağılanma ve umutsuzluğa karşı kalkan görevi görür. Dikkatinizi çekmeye çalışan ve her şeyin merkezindeki mutlu bir çocuk gibi... Alman şair, Johann Wolfgang von Goethe sarıyı, 'hayata karşı nazik ve umut dolu durabilmek' olarak tanımlıyordu. 20 tane sarı yelekten oluşan bir koleksiyonu vardı. Genellikle, o sarı yeleklerini, beyaz pantolonlarla kombin ederdi, çünkü beyazın sukünet eklediğinü düşünüyordu.
TURUNCU (ZİNDELİK) Turuncu kardeşi olan sarıya kıyasla daha güçlü, olgun ve tehditkardır. Size ürkütücü gelen her şeyde biraz turuncu bulabilirsiniz. Mesela, kavurucu güneşin içinde de turuncu olduğu gibi... Turuncu, insanlara aşırı enerji ve zindelik sunmasının yanı sıra dikkat eksikliğine sebebiyet verebilir. İşte bu yüzden evinizi, arabanızı veya dolabınızı baştan aşağıya turuncuyla donatmanız biraz riskli olabilir. Çünkü bu renk sizi, obsesifliğin ve aşırılığın sınırına sürükleyebilir. Bu yüzden dengeli bir hayat için turuncu rengini ne kadar ve nasıl kullanacağımızı bilmemiz gerekiyor.
AÇIK KIRMIZI (MACERA) Açık kırmızı, maceraperest, esprili ve hatta biraz kalpsiz bir renktir. Başkalarının düşüncelerini pek umursamaz. Başkalarının düşünceleri yüzünden endişelendiğimiz zamanlarda bu renk, bizi kuvvetlendirir. Sert değildir fakat bağımsızdır. Takip edilenden ziyade takipçi olmayı sevenlerin rengidir. Dünyanın üstesinden gelmek istiyorsanız eğer açık kırmızı, bayrağınız için doğru bir seçim olacaktır.
KOYU KIRMIZI (GÜÇ) Napolyon 1804’te kendini Fransa kralı olarak ilan ettiğinde kırmızı kadifeden yapılma bir pelerin giymekteydi. Bu renk kraliyetin, kardinallerin, gücün ve ihtişamın, seremonilerin
Exploring the associations we have around colours is a way to get to understand ourselves and, as importantly, gives us a way to tell others who we are.
YELLOW (HOPE) Yellow is carefree and confident. It’s not on the defensive. It acts as a shield against despair and feelings of humiliation. It’s eager for our attention, like a happy child delighted to be at the centre of things. At times, its energy can be oppressive, but like its most famous ambassador – the lemon – there are few things it won’t enhance. The German poet Johann Wolfgang von Goethe loved yellow, considering it to be the colour of a gently hopeful attitude to life. He owned a collection of twenty yellow waistcoats, which he always twinned with white trousers – for he loved a little serenity as well.
ORANGE (VITALITY) Orange is a little more mature, strong and threatening than its neighbour and sibling, yellow. It almost tips over into something frightening. There is much of it in the boiling interior of the sun. Yet in the correct dose, it seems like a concentration of an energy and vitality that too often we lack in our own minds and circumstances. To give over an entire room, car, flag or garment to this colour may be risky, as it can verge on extremity and obsession, and yet to deny the occasional wisdom of the colour seems wrong as well. We should know how to build in moments of what orange represents into a well-balanced life.
LIGHT RED (ADVENTURE) A bright, light red is adventurous, witty, even a touch heartless. It’s not too bothered by what others think. And that’s a tonic when, as is so often the case, we are excessively anxious about the opinions of other people. Light red is not harsh, just independent. It’s more interested in being followed than in being a follower. It’s the colour of your banner when you feel you can take on the world (or some part of it that matters to you).
DARK RED (POWER) When Napoleon crowned himself Emperor of France in 1804, he wore a splendid crimson velvet cloak. This is the colour
ARALIK - DECEMBER 2014
65
psikoloji | psychology ve festivallerin rengi... Koyu kırmızı otoriteye yakındır ve olgunluk fikrine yöneliktir. Koyu kırmızı kendinden emin ve iddialıdır ve kendi hatalarımızdan dolayı yalpaladığımızda, bizi daha istekli ve arzulu bir tutuma itmede faydalanılabilir. Herkesin ruhuna gömülmüş olan Napolyonumsu ruh haline hitap eder.
MOR (BELİRSİZLİK) Mor, bir çeşit maviye çalan kırmızıdır. Her ikisinden bir parça taşır, her ikisini de hatırlatır. Bu yüzden gizemlidir. Erken dönem Rönesans sanatçıları cennet ve yeryüzündeki merhamet işleriyle ilgilenen melekleri mor cüppelerle tasvir etmişlerdir. Bu renk, sanatçılarda bir yerlerde beklediğimiz, ancak ufukumuzda görünmeyen, tehditkar ya da tehlikeli olmayan uçsuz bucaksız bir ‘öte’nin fikrini uyandırır.
AÇIK MAVİ (BERRAKLIK) Açık mavi su götürmez bir şekilde açık bir gökyüzüdür – belki de kuzeyden ya da dağdan esen soğuk bir yelinde olduğu bir gökyüzü. Hareketli olmanın rengidir. Açık mavi korkusuz, neşeli ve bir kenara koyulan her şeyle yüzleşmeye hazırlığı gösterir. Gölgeler, kafa karışıklıkları, şüpheler, tekrar düşünmeler, hepsi açık mavi göründüğünde bir köşeye saklanır. Asla zalim değildir. Sadece rahatlatıcı iyi dileklerdir. Mantıksal ve nettir. Düz ve doğrudan ifadelere bayılır. Masanı düzenleme isteği uyandırır.
LACİVERT (DİSİPLİN) Bu renk, düzen ve disiplinin rengidir. Bize pes etmememiz gerektiğini ve direnmemiz için kaynak aramamızı söyler. Kararlı ve güvenilirdir. Koyu mavinin çakıl taşlarıyla ilgilenmez, büyük amaca giden anahtar göreve odaklanır. Bitişi her zaman gözünün önünde tutar. Sertten çok güçlüdür. Vahşiden çok cesurdur. Medenileşmiş ve yöneltilmiştir. Bizim koruyucu ve yardımsever yanımızdır. İyi ve gerçek bir babanın rengidir.
AÇIK YEŞİL (MANTIKLI OLMA) Açık yeşil, taze ve doğal bir mantıklılığa sahiptir. Kıskançlıktan çok minnettar olduğumuzda ortaya çıkar. Örneğin, kendimizi iyi hissetmek için insanları küçümsemediğimizde ya da etrafımızdaki her şey kötü gittiğinde, şikayet etmekten çok nasıl durumun düzeltilebileceğini düşündüğümüzde. Bu rengi, kendi hatalarımızdan dolayı başkalarını suçlamak yerine ya da kendi gücümüzden şüphe ettmemiz yerine bir şeyler yapma gücümüze odaklanmak için kullanabiliriz. 66
ARALIK - DECEMBER 2014
of thrones, of cardinals, of power and pomp, of ceremony and feasts. Dark red is sympathetic to authority and favours the idea of maturity. It is assertive and assured, and can function as a reminder of a more demanding, insistent attitude when, through misfortune or our own mistakes, we falter. It speaks to the fragment of a Napoleonic attitude buried in everyone’s soul.
VIOLET (AMBIGUITY) Violet is red that has almost been transformed into blue. It holds a little onto both, it remembers both, which makes it mysterious, ambiguous and suggestive. Early Renaissance artists liked to depict angels, busy on errands of mercy between heaven and earth, as wearing violet gowns. The colour evoked for them the idea of an infinite ‘beyond’ that was not threatening or dangerous, somewhere we could long for but which remained always just out of sight.
LIGHT BLUE (CLARITY) Light blue is inescapably the colour of a clear, morning sky – with a cool hint, perhaps, of the north or the mountainside. It’s a colour for being active. It’s undaunted, cheerful, ready to get on and face all the things you’ve been putting aside. Shadows, confusion, doubts and second thoughts go into hiding when light blue appears. It is never cruel, just filled with breezy goodwill. It is logical, clear. It admires the simple, straightforward statement. It wants you to tidy your desk.
DARK BLUE (DISCIPLINE) This is the colour of order and discipline. It tells us not to give up, to search for reserves of resilience. It is resolute, reliable. Dark blue doesn’t get sidetracked. It sticks to the key task, to the big point. It keeps the end in view. Strong rather than hard; courageous rather than fierce, it is civilised and directed. It is power on our side, protective and helpful. It is the colour of a good, true father.
LIGHT GREEN (SANITY) Light green has the fresh, natural feel of sanity. It is summoned when we are grateful rather than envious. When we don’t need to do down others to feel good about ourselves, and when we are more interested in finding out how things go well rather than complaining when they don’t turn out quite right. We can use this colour to help us focus on our power to do something – rather than blame others for our failings or doubt our strengths.
KOYU YEŞİL (GERÇEKÇİLİK)
DARK GREEN (REALISM)
Griye çalan tonlarıyla gerçekçiliği yansıtır. İsmindeki koyu kavramıyla, kimi zaman umutsuzluk gibi yanlış çağrışımlara neden olur, fakat aslında olgun ve gerçekçi bir umudu ifade eder. Bizi umutsuzluğa iten olay, durum veya şartların zorlu olduğunu ancak en kötü kısımların geçeceğini, sahip olduklarımızın yeterince iyi olduğunu, kaçınılmaz hayal kırıklıklarına ve ödün vermelere rağmen üstesinden gelip başa çıkabileceğimizi söyler. İşte bu, hayattaki –üzerine gitmekten vazgeçilmeyecek – sorunlardan kazandığımız o doğru bilgi, umuttur. Bu da bizi tekrar ağırbaşlılığa, sabra ve ölçülü olmaya götürür.
The soothing realms of deeper, greyer green are about realism. This word sometimes has unfortunate associations, as though it was the opposite of hope, but in fact, there’s such a thing as mature, realistic hope. This emotion tells us that things are tough, but that the worst will pass, that what we have may be good enough, that we will manage and cope despite inevitable frustrations and compromises. This is hope that has acquired a proper knowledge of the troubles of life – but hasn’t given up. It pulls us back to sobriety, to patience and moderation.
AÇIK KAHVERENGİ (Dinginlik)
LIGHT BROWN (MELLOWNESS)
Açık kahverengi aslında çok da fark edilmek istemeyen ve bizi geçmişe götüren bir renktir. Dinginliği ve sessizliği çağrıştırır. Bahsettiğimiz bu dinginliğin, uykuyla alakası yok. Sakinleşmek ve dış dünyaya kapanıp kendimizi dinlemek istediğimiz o anlarda açık kahve bizim dostumuzdur. Böylelikle, iç dünyamızın seslerine kulak verebilir ve onları duyabiliriz.
This is a colour that does not want to draw attention to itself. It is conscious of times past, and feels their wistful tug. It likes quiet. It is meditative and gentle. But it is not about putting us to sleep. Light brown is our friend when we want to calm down and avoid external stimulation, so that the quieter, smaller voices of the inner world – the half memories, the tentative associations, the delicate starting moments of a new thought – can be heard.
KOYU KAHVE (İTİBAR) İtibar, etki bırakmaya çalışmamaktır. Her kim olursan ol, kendinden ve sebeplerinden emin olmaktır. Koyu kahve, fonda tik tak sesi duyulan duvar saatinin önünde, eski bir maun masanın rengi olabilir. Zaman bol ve aceleye gerek yok. Koyu kahve ateşli bir renk değil, rahatlığın bir tonu veya yağmurlu bir günde toprağın rengidir. Göz kamaştırıcı değil, derinlemesine iyi ve güven vericidir. Sağlam ve güvenlidir.
SİYAH (OTORİTE) Modern dünyada, moda ve kültürün simgesi olan renktir siyah. Aldatıcı değildir ve güçlüdür, çünkü siyah yalnızca siyahtır. Felsefi düşüncelerle flört edermiş gibi bir hali vardır. Renklerin belki de en saf ve çocuksu olanıdır. Sakinliği hissedebilmek için siyaha ihtiyaç duyarız ve bazen siyahın içinde kayboluruz. Biraz sert görünmek istediğimizde, en cazip seçenektir. Siyah belirleyici ve her zaman incedir.
DARK BROWN (DIGNITY) Dignity means not having to try to impress. You are sure of yourself – of who you are, and what you stand for. It might be the colour of an old mahogany table, with a clock ticking quietly in the background. Time is slow and ample, there’s no rush, no haste. Dark brown is not a hectic colour – it’s the shade of comfort or dark soil on a wet day. Not glamorous, but deeply good and reassuring. It is solid and dependable.
BLACK (AUTHORITY) Black is the perennial colour of fashion and sophistication in the modern world. It is strong, without illusions. It flirts with cynicism. It is the least naive, the least childish of colours. We need black when we want to keep our cool; we’ve seen too much already to get carried away now. It is a reminder of the appeal of being a little bit harsh, a little bit demanding and decisive. Black is lean. ARALIK - DECEMBER 2014
67
??????? |kültürü mutfak ??????????? | culinary culture
“Unutulmuş lezzetleri tattırmak için varız” “We are here to remind the forgotten tastes” Yazı - By: Süleyman Karan
Mari Parsehyan, Jash isimli restoranda unutulmaya yüz tutan Ermeni yemeklerini beş yıldır sofralara getiriyor. Sadece İstanbul’un bilinen Ermeni yemeklerini değil, artık iyiden iyiye unutulmaya yüz tutmuş Doğu Anadolu’nun çeşit çeşit Ermeni lezzetlerini de... Mari Parsehyan has brought to tables the Armenian dishes that are sinking into oblivion, since five years. And not only İstanbul’s recognized Armenian dishes but also the ones from East Anatolia... İstanbul’da Cihangir’de iki katlı bir mekân Jash... Beş
68
yıldır ev ortamında misafirlerini ağırlıyor. Başta Ermeni mutfağı olmak üzere, İstanbul’un unutulmuş pek çok lezzetini sofralara taşıyor. Bu sebeple de müşterisi eksik olmuyor. Restoranın yöneticisi Mari Parsehyan’ı kah mutfakta, kah serviste, kah bir masada sohbette, kah şarkı söylerken görüyorsunuz. Zira bir mekânı mekân yapan sadece lezzet değil, aynı zamanda özen ve misafirperverlik... Bir de siz buna farklı sektörlerde edinilmiş hizmet deneyimini katın, o zaman başarının sırrı açıkça ortaya çıkıyor.
Jash is a two-storey venue in Cihangir, İstanbul, welcoming guests in a homey ambiance since five years... Jash cooks Armenian dishes and many other forgotten local tastes. It is almost always full of customers. You can see the manager of the restaurant, Mari Parsehyan, sometimes in the kitchen or serving tables, sometimes singing or chatting with guests at a table. Well, what makes the space a nice place is hospitality – other than delicious food. Adding her other experiences in various sectors, the key to Mari’s success is revealed.
Beş yıldır, isim yapmış, farklı bir tarz ortaya koymuş bir restoran yönetiyorsun... Bu kadar zorlu rekabetin olduğu bir sektörde, bunu nasıl başardın?
You have managed this renowned and stylish restaurant for five years... How do you handle the challenging competition in this area?
İş dünyasına çok erken yaşta adım attım. İş hayatına, yazın adada komşunun eczanesinde yamak olarak başladım. Çok hoşuma gitti. Yazlarımı öyle değerlendirdim. Sonra
I entered the world of business at a very early age. I started working at a neighbor’s pharmacy as assistant. I really enjoyed it. I spent many summers like that. Then I worked
ARALIK - DECEMBER 2014
Beyoğlu'nda Pamuk Bebe’de satış elamanı olarak çalıştım. Ardından evlilik, yaşamın zorluklarını sebebiyle yeniden işe dönüş... Bir güzellik salonu, yetmedi, kendi yaratacılığımla bir şeyler yapmak için uğraş verdim ve el sanatları kurslarına gittim. Öğrendiklerimi, çevremdeki dostlarıma aktardım. Bir süre sonra kurumsal bir firmada, doğrudan satış depatmanında görev aldım ve sahamda Türkiye üçüncülüğüne ulaştım. Eğitim sürecim çok uzun sürdü anlayacağınız üzere... Bu dönemde, eşimi kaybettim ve çocuklarımın geleceğini garantiye almak adına bu kez çabaladım. Çok farklı bir sahaya deri sektörüne girdim. Jash’ın patronu Dayk Miricanyan ile burada tanıştım. Ve onun projesini hayata geçirmek adına bu kez restoran işine adım attım. Bana nasıl davranılmasını istiyorsam, çalışanlarımı da rakip olarak görmedim ve hep
at Pamuk Bebe store in Beyoğlu as sales personnel. I got married after that and with the weight of the challenges of life I got back to working... I opened a beauty saloon, which didn’t suffice so I wanted to do something with my own creativity and I took a course for handcrafting. I told my friends about all the things I had learned. I started working at a corporate company’s direct sales department and I achieved the third rank in Turkey in my field. My education took very long, as you can see... I lost my husband in the meantime and from then on I worked for the future of my children. I entered the leather sector, which was quite odd. I met Dayk Miricanyan, the big boss of Jash, at this place. And I stepped into this restaurant business to realize his project. I treat my staff in the same way as I want to be treated. I never considered my staff as my competitors. ARALIK - DECEMBER 2014
69
??????? |kültürü mutfak ??????????? | culinary culture
70
destek verdim. Sağlam bir ekip ve severek yapılan işin yansıması başarı oluyor. Eskiden beri ailemde gördüklerimi Jash’ta devam ettiriyorum. Şöyle ki, evime gelen misafirleri ağırladığım gibi dostları ağırlıyorum. İş yapıyor gibi değilim... Sizin başarı olarak adlandırdığınız noktaya ulaştım mı? Bu soruya benim yanıt vermem mümkün değil tabii...
I always supported them. Success comes with a good team and business that is loved. Actually I have been maintaining whatever I learned in my family. I host the guests of Jash like I host the guests that come to my house. It isn’t even like I’m working. Have I reached the point which you name as ‘success’? Well, I can’t be the one to answer this question.
Ermenice ‘caş’, Türkçe ‘aş’ demekmiş... Siz bunu ‘Jash’ yapmışsınız... Yani Ermeni mutfağı sizin mekânda bir adım öne çıkıyor. Mekânın farklılaşmasına ne denli katkısı oldu bu tarzın?
The word ‘caş’ in Armenian means ‘aş’ in Turkish. You turned this into ‘Jash’... In other words, Armenian cuisine shines out. How has this manner contributed to the differentiation of this place?
Yola çıkarken, böyle bir mutfağa sahip başka bir mekânın olmaması bizi bir adım öne çıkardı. İsim konusuna gelince... Genellikle, restoran isimlerinde yabancı sözcükler tercih ediliyor. ‘Cash’ nakit para gibi algılanacaktı. Oysa biz bu işe,
The fact that there were no restaurants with the same concept helped greatly in shining out, actually. And about the name... Foreign names are often preferred for restaurant titles. Obviously, ‘Cash’ wouldn’t give the proper meaning
ARALIK - DECEMBER 2014
paradan çok eski ve etnik İstanbul lezzetlerini sunmak için girişmiştik. Bu sebeple adımız ‘Jash’ oldu.
because we set out for this business to re-introduce the forgotten tastes of old İstanbul. So we named it ‘Jash’.
Son 15 yıldır etnik mutfaklar öne çıkıyor ve tabii bu mönülere sahip mekânlar da... Ama çoğunda, yemeklere özen gösterildiğini söylemek pek de mümkün değil. Jash’ta durum nedir?
Ethnic menus have become popular in the last 15 years. But most of these places seem to be not showing the necessary care for the dishes. How is Jash doing in this sense?
Ermeni mutfağı zengin bir mutfak... Bu mutfakta büyüdüm ben. Yayamın yani anneannemin, annemin yaptıklarını yiyeyerek, öğrenerek, görerek ve uygulayarak... Kendi tariflerimi Mengenli ustamızla birlikte herkesin damak tadına uygun biçimde özenle sunuyoruz. Restoranımızın amacı tadılmamışı tattırmak. İyi bir damak zevki yaşatmak. Bundan ötürü, restoranımız olması gerektiği gibi yemekleriyle önde... Sadece etnik yemek mönümüzü değil, unutulmuş İstanbul lezzetlerini de sunuyoruz.
The Armenian cuisine is a rich one... I grew up with it; seeing, eating, learning and applying what my grandmother and mother did. We offer to our guests my recipes as cooked by our chef who is from Mengen. Our restaurant aims to offer what hasn’t been tasted and to create a good palatal experience. So, as it is supposed to be, our restaurant shines out with the food. We offer ethnic dishes in addition to forgotten tastes of İstanbul.
Ermeni mutfağı denince, bir Anadolu Ermeni mutfağı var bir de İstanbul Ermeni mutfağı... Genelde, hep ikincisinin örneklerini biliriz, ama söz gelimi Doğu Anadolu’dakiler pek bilinmez ya da unutulmuştur. Siz bu dengeyi kurabildiniz mi?
Regarding the Armenian cuisine, we can talk about the Anatolian Armenian cuisine and the İstanbul Armenian cuisine... We are generally familiar with the latter one but, for example, the ones from East Anatolia are rather unrecognized. Do you think you managed to set the balance in this sense?
Unutulmuş tatları da yeniden hatırlatmak amacında olduğumuz için, Ermeni mutfağına has lezzetler de mönüde yer alıyor. Doğu’ya has yemeklerimiz; keşkek, harisa, dalak
Since we want to remind the forgotten tastes, we included dishes from the Armenian cuisine. Our rather eastern dishes are keşkek, harisa, stuffed dalak, roasted meat... There are many other
“Ermeni mutfağı zengin bir mutfak... Bu mutfakta büyüdüm ben. Yayamın yani anneannemin, annemin yaptıklarını yiyeyerek, öğrenerek, görerek ve uygulayarak... Kendi tariflerimi Mengenli ustamızla birlikte herkesin damak tadına uygun biçimde özenle sunuyoruz.” “The Armenian cuisine is a rich one... I grew up with it; seeing, eating, learning and applying what my grandmother and mother did. We offer to our guests my recipes as cooked by our chef who is from Mengen.”
ARALIK - DECEMBER 2014
71
??????? |kültürü mutfak ??????????? | culinary culture dolması, çoban kavurma... Daha pek çok örnek var. Öte yandan İstanbul’a has Ermeni yemekleri daha ağırlıklı... Uskumru dolması, topik, fava, fasulye pilaki, tahinli fasulye piyazı, zeytinyağlı dolma, midye pilaki, beyin salatası ilk aklıma gelenler...
examples. On the other hand, Armenian dishes authentic to İstanbul are more common and bigger in number... Stuffed mackerel, topik, mashed feaves, bean salad, bean piyaz with tahini, stuffed vegetables with olive oil, mussels in olive oil, brain salad are the first ones coming to my mind...
Müşteri profiliniz nedir? Mönüyle paralel mi gidiyor? Yani Türkiyeli Ermeni vatandaşlarımız mı ağırlıkta?
How is the customer profile? Is it parallel with the menu? In other words, do Turkish Armenian citizens visit this restaurant most often?
Her kesimden lezzet düşkünlerini ağırlıyoruz. Özellikle çocukluğu İstanbul’da geçmiş ve bu tatlara aşina olan damaklara nostaljik bir yolculuk yaptırıyoruz. Yurtdışından çok fazla misafir ağırlıyoruz. İş dünyasından ağırlıklı olurken, sanatçılar, politikacılar, farklı lezzete ve yemeğe düşkün misafirlerimiz bizi tercih ediyor.
72
We welcome taste enthusiasts of all parts of the society. Especially those who had spent their childhood in İstanbul and are familiar with these tastes enjoy the nostalgic journey. We also welcome many foreign guests. People from the business world, artists, politicians and others who enjoy experiencing new tastes prefer our restaurant.
Masaya baktığımızda, Ermeni, Türk, Kürt ve başka etnik lezzetleri bir arada görüyoruz. Aslında bir çeşit Osmanlı mutfağı da denebilir mi sizin mönüye?
Looking at the table, we can see Armenian, Turkish, Kurdish and other ethnic dishes altogether. So, do you think that the menu you offer is a kind of Ottoman cuisine?
İstanbul mutfağı, zaten o dönemde bu topraklarda yaşamış insanların, kültürlerin mutfağı... Osmanlı döneminde de azınlıkların, saray mutfaklarında çalıştıklarını düşünecek olursak, evet böyle tanımlayabiliriz.
When we mention the ‘İstanbul cuisine’ we actually mean the cuisine of the people who lived here – which includes many ethnic groups. Considering that minorities worked in palace kitchens during the Ottoman period, yes we can approve that definition.
ARALIK - DECEMBER 2014
Farklı bir sektörden yeme-içme sektörüne geçmişsin, ama sanırım hep yemekle yakından ilgilenmişsin. Mesela elinde yüzlerce tarif var. Nereden bu ilgi? Yemek yapmayı çok seviyorum. Bu ilgim anneannemle büyümüş olmamdan kaynaklanıyor. Mutfağa çok hakim bir kadındı. Anneannemi yemek yaparken hep izlerdim. Evlenince, tabii iş başa düştü. Gördüklerimi ve öğrendiklerimi uyguladım. Biraz da kendi tarzımı oluşturdum. Yemek yapıp yedirmeyi ve sunmayı çok seviyordum. Şimdi de restoranımda aynı zevkle ve keyifle bunları uyguluyorum. Gözüm üzerlerinde, yemeği beğenip beğenmediklerini dikkatle izlerim. Eleştrilerini alıyorum, varsa bir eksik hemen tamamlıyorum.
Peki bu tarifleri herkesle paylaşmayı düşünmüyor musun? Bir kitap yazsan mesela... En büyük amacım bu, zira paylaşmayı severim. Hayat paylaştıkça güzel... Tariflerim çok birikti. İsterim tabii bu lezzetleri yemek yapmayı sevenlerle paylaşmayı... Unutulmuş ve eski tatları bir yemek kitabında toplamayı planlıyorum.
Bir saatten sonra müzik de başlıyor. Ermeni şarkılarıyla, ama bir bakıyorsun araya sürekli bir Türk sanat müziği giriyor. Ve sen de söylüyorsun... Ses de fena değil... İstanbul lezzetlerini müzikle sunuyoruz. Diğer mekânlardan farklı olarak, Jash’ın ruhuna akordiyon tınısının uygun olacağını düşündük. Yanılmamışız, pazar dışında her gece akordiyon eşliğinde misafirlerimizi ağırlıyoruz. Hayk Güzelkeçeciyan’ın güzel sesi ve geniş repertuvarı eşlik ediyor geceye. Benim de kanım kaynıyor, iyi bir enerji yakaladığımız zaman kendimi Hayk’ın yanında şarkı söylerken buluyorum.
You switched from a different sector to the food and beverage sector, but I guess you have always been interested in cooking. You have hundreds of recipes. Where does that come from? I love cooking. I grew up with my grandmother and I think that is the source of my interest in cooking. She had it too. I always watched her cook. Then when I got married and had to do what I had to do. I applied whatever I observed and learned. I added my style too. I always enjoyed cooking and serving food. And now I’m doing the same thing in this restaurant, with joy. I have my eyes on our guests; I carefully watch if they like the food or not. I also like hearing their comments. If there is something missing, I can add it immediately.
And how do you feel about sharing these recipes? Like in a book, for example... This is my biggest goal; I like sharing. Life becomes more enjoyable when you share. I have so many recipes. Of course I would love to share these with others. I am planning to compile these forgotten and old tastes in a book.
The music show begins after a certain hour. Armenian songs take the lead but then Turkish art music dives in, too. And you sing... Your voice is not bad at all... We offer these tastes in company of music. Different than the other places, we thought the accordion would suit the soul of Jash. We were right; the accordion show takes place every night except for sundays. Hayk Güzelkeçeciyan sings with his beautiful voice into the night. I become full of life and find myself singing by his side. ARALIK - DECEMBER 2014
73
???????| art sanat | ???????????
ESRA BİLO “Renk ve formlarda mutluluğu arıyor” “Seeking happiness in colors and forms”
Resimlerini görmezden gelemezsiniz! Zira öyle renk kombinasyonları var ki, sizi çekiyor. Soğuk ve sıcak renkleri, bir arada korkusuzca kullanıyor. Önce bir yadırgıyor, ardından formların çocuksuluğuyla birlikte uyumu fark ediyorsunuz. Esra Bilo, renk ve formlarıyla mutluluğun izini sürüyor resimlerinde... You can’t ignore her paintings. She prefers such color combinations that it pulls you in. She uses warm colors and cool colors together, with no fear. You might find a painting of her strange in the beginning but then you realize the childish harmony. Esra Bilo is seeking happiness in her art through colors and forms... Yazı - By: Süleyman Karan
Eserlerinde ilk göze çarpan renk kombinasyonları, biraz şaşırtıcı seçimler gibi geliyor öncelikle... Ardından, primitif, çocuksu formlar dikkatinizi çekiyor. Biraz daha tablonun önünde durduğunuzda, fark ediyosunuz ki, renk seçimleriyle bu formlar, çarpıcı bir kombinasyon ortaya çıkarmış. Esra Bilo, soyut resimler yapıyor, ancak bu soyutluk sizi içine çeken cinsten... ‘Mutluluk Resimleri’ adını verdiği son kişisel sergisindeki resimlerinde, ilk izlenimler bunlar oluyor. Daha önceki eserlerini gördüğünüzde, renk kullanımında bir değişim, sıcak ve soğuk renkleri bir arada daha fazla kullanmaya yöneldiği dikkat çekiyor. Bilo’ya, resim sanatına bakışını, eserlerini ve biraz da resim piyasasını sorduk. Resimlerindeki kadar renkli olmasa da söyleşi, bir ressamı tanımanız için yeterli sanırız! 74
ARALIK - DECEMBER 2014
The combination of colors attract the eye instantly, feels like a surprising choice in the beginning... Later on, the primitive and childish forms draw the attention. And if you spend more time in front of the painting you will see that these forms and color choices actually create a spectacular combination. Esra Bilo is painting abstract; but don’t hesitate, this is one attractive kind. These are the first impressions about her final solo exhibition, ‘Mutluluk Resimleri’ (Pictures of Happiness). Compared with the previous work she exhibited, it is obvious that she started to use warm and cool colors together more often. We asked Bilo about her perspective on art, her works and a bit about the painting market. Although not as colorful as her paintings, we think this interview introduces this artist to you well enough!
Eserlerinde ilk dikkat çeken renk kombinasyonları... Soğuk ve sıcak renkleri bir çerçeveye sığdırmak zor olmuyor mu?
Color combinations draw the attention in your work... Isn’t it challenging to fit warm and cool colors in the same frame?
Renkleri hayalimden yaratıp, düzenleyip bir araya getiriyorum. Tabii boyamakta olduğum yerde, hangi rengin kullanılması gerektiği benim hayalim ve birikimimde saklı. Kullanacağım renklerin birbiriyle armonisini yakalamaya çalışıyorum. Sıcak-soğuk renklerin oluşturacağı biçim katmanlarını ekspresif bir tutumla oluşturuyorum.
I visualize the colors in my mind and bring them together. Naturally, the parts of the painting I choose to use these colors is within my imagination and knowledge. I go for harmonizing the colors to one another. I take on an expressive attitude when creating layers of form and color.
Resimlerinde dikkat çeken bir özelliğin de soyutlamalarla çocuksu çizgilerin bir araya gelmesi... Bu bilinçli bir tercih mi? Bu tarzla nasıl bir mesaj vermek istiyorsun?
Another interesting feature of our paintings is the use of childish lines... Is this a conscious choice? What message do you want to convey through this style?
Kullandığım biçimler genel olarak bana özgü... Geometrik biçimlerin yanı sıra amorf biçimleri de çoğunlukla kullanıyorum. Renk ve biçimlerle, izleyenlere neşeli duygular yaşatmaya çalıştım. Zaten çağımızda, doğadaki görüntülerle yetinmeyip onlara yeni ve farklı anlamlar yüklemeye çalışıyoruz. Yıkıp yaparak ve tekrar bozarak…
The forms I use are generally special to me. In addition to geometrical shapes, I use amorphous forms too. I go for dynamizing the viewer using these colors and shapes. In our day, we are unsatisfied with the natural scenery and we are trying to attribute new and different meanings to it – by destroying and rebuilding and destroying again.
Yine resimlerindeki bazı formlar, primitif sanatı çağrıştırıyor. Bu da mı bir tercih?..
Some forms we see in your paintings are rather primitive. Is this a conscious choice as well?
Hayır, ben böyle bir tercih yapmadım. Çok renkli, cıvıl cıvıl resimlerdi yola çıkarken amacım. Her resimde yeni bir serüven yaşanıyor. Her tuvalde ayrı bir macera var. Doğal olarak resimlerim, 'maceraya açık' resimler diyebilirim.
No, this wasn’t my choice. My goal in the beginning was to make very colorful and cheerful paintings. I experience a different kind of adventure when making each work. So, I can say that my paintings are open to adventure.
Form sanki biraz ikinci planda kalıyor? Nedir bunun sebebi?..
Forms are a little bit in the background. Why is that?
Renge duyduğum özlem olabilir. Senelerce ocra’lı tonlarla, tuvalimi giderek karartarak çalıştım. Hatta bir önceki
The reason might be my longing for color. I worked with ochre for many years, my paintings became darker ARALIK - DECEMBER 2014
75
???????| art sanat | ???????????
dönemimde, ‘Karanlıkta’ isimli bir seri resim yaptım. Ve kahverengi astar üzerine oldukça az ve koyu renklerle çalıştım. Dolayısıyla renklere özlemim vardı. O nedenle form, rengin biraz gerisinde kalmış gibi gözükebilir.
Senin eserlerinle ilgili bir yorumda, “Esra Bilo kendi resmini yapıyor.Bu resim alabildiğine soyut olduğu kadar, aynı zamanda kendini çözümleyen ve özgün bir yapı dahilinde yeniye açık bir tutum sergileyen resimlerdir…” denmiş. Zaten ressam kendini yansıtır. Çözümlemeye gelince, ben daha çok yorumu izleyene bıraktığını düşündüm. Bu tür yorumlar, sence resimseverler için itici olmuyor mu? Çağımızda, genel olarak çağdaş resim yapılıyor. Ve uzun zamandır da resimseverler tarafından izleniyor. Belli bir 76
ARALIK - DECEMBER 2014
and darker. I even made a series of paintings with the title ‘Karanlıkta’ (In the Dark) in the previous period. I played with quite few and dark tones on brown undercoating. During that time I missed using colors. That is probably why the forms seem to be in the background.
I read a comment about your works and it said: “Esra Bilo depicts herself. Her painting is as abstract as it can get and yet resolves out and has an innovative attitude with authenticity.” Well, an artist pictures herself in her works anyway. And about resolving out, I rather thought you let the viewer interpret. Don’t you think that such comments are uninviting for painting-lovers? Contemporary painting is popular in this day and has been followed by painting-lovers since long time. I can see that there is an audience for it. There might be one or more
izleyici kitlesi olduğunu görüyorum. Benim tuvalimde çözümlemelerim sanatımın diliyle ilgili sorunlar olabilir ya da birçok şey... İzleyicinin yorumu ve gözlemleri farklı olabilir. Bu da zenginlik katar. Tabii ki yorumu izleyiciye bırakıyoruz çoğu zaman.
problems with my resolutions and the language of my art. The viewer might interpret or observe in another way – which would only enrich my work. Sure, we often let the viewer interpret.
İlk serginden bugüne nasıl bir değişim göstermişsin?.. Tekniğin nereden nereye geldi?
Considering your art, how would you review your progress and the changes since the beginning? How has your technique evolved?
Önceki serilerimde de amorf biçimler ve büyük renk lekeleri kullanıyordum. Bunlara akan boyalar, gölgeler, kabartılar ve küçük kıpırtılar eşlik ediyordu. Saydam ve akışkan fon üzerine pentürü olan lekelerle çalışıyordum.
I used amorphous shapes and huge color stains in my previous times as well. Paint running down, shadows, bulges and tiny motions accompanied these. I worked with transparent and fluid background with paintwork. These
“Geometrik biçimlerin yanı sıra amorf biçimleri de çoğunlukla kullanıyorum. Renk ve biçimlerle izleyenlere neşeli duygular yaşatmaya çalıştım. Zaten çağımızda doğadaki görüntülerle yetinmeyip onlara yeni ve farklı anlamlar yüklemeye çalışıyoruz.” “In addition to geometrical shapes, I use amorphous forms too. I go for dynamizing the viewer using these colors and shapes. In our day, we are unsatisfied with the natural scenery and we are trying to attribute new and different meanings to it.” ARALIK - DECEMBER 2014
77
???????| art sanat | ??????????? Yeni resimlerimde farklı olarak lekeler daha da büyüdü, belirginleşti ve canlı renkler işin içine girdi. En büyük fark, renklenmem diyebilirim.
stains are now bigger and more visible in my most recent works while I also added vivid colors. I guess the biggest difference is the use of these colors.
Her ressam diğer sanat dallarından da beslenir... Sen kendi eserlerine baktığında hangi sanatçıları görüyorsun?
Artists feed on other branches of art, too. Which artists do you see when you look at your works?
Ben üniversite çağlarımda Picasso hayranıydım. Bir de Cezanne’ın ölü doğaya can vermesi ve resmin içinde dolaşan
I was a fan of Picasso when I was a student. And I admired Cezanne for giving life to still-nature and for the light he used. A watercolor artist I used to work with would
“Ben üniversite çağlarımda Picasso hayranıydım. Bir de Cezanne’ın ölü doğaya can vermesi ve resmin içinde dolaşan ışığı hoşuma gidiyordu. Birlikte suluboya çalıştığım bir hocam, bana Cezanne gibi kompozisyonlar kurardı, ben de boyardım.” “I was a fan of Picasso when I was a student. And I admired Cezanne for giving life to still-nature and for the light he used. A watercolor artist I used to work with would draw compositions like Cezanne’s and I would color them.”
78
ARALIK - DECEMBER 2014
YEDİ KİŞİSEL SERGİ AÇTI / OPENED SEVEN SOLO EXHIBITIONS
1997 yılında Marmara Üniversitesi A.E.F. Resim Bölümü’nden mezun oldu. Prof. Dinçer Erimez Atölyesi’nde öğrenim gördü. İlk kişisel sergisini 2004 yılında Salih Zeki Kolat Kültür Merkezi’nde açtı. Üç ödül aldı. Çok sayıda karma ve grup sergisine katıldı. 2005 yılında Galeri-X’te açtığı ikinci kişisel sergisi için, metnini Ümit Gezgin’in yazdığı ilk katoloğu Art&Life sanat dergisi tarafından basıldı. Bugüne kadar yedi kişisel sergiye imza attı. Eserleri özel ve resmi koleksiyonlarda yer alıyor. Halen resim çalışmalarını, Suadiye’deki atölyesinde sürdürüyor. She graduated from Marmara University’s Department of Painting in 1997. She studied at Prof. Dinçer Erimez’s studio. Esra opened her first solo exhibition in 2004 at Salih Zeki Kolat Culture Center; received three awards. She took part in various karma and group exhibitions. Authored by Ümit Gezgin, the first catalog for her second solo exhibition at Galeri-X in 2005 was published by Art&Life magazine. She opened seven solo exhibitions until today. Her works are included in private and official collections. She continues painting at her studio in Suadiye.
ışığı hoşuma gidiyordu. Birlikte suluboya çalıştığım bir hocam bana, Cezanne gibi kompozisyonlar kurardı, ben de boyardım. O zamanlar hayranlık duyduğum sanatçılardı. Tabii günümüzde çağdaş resmin etkisi altındayım…
draw compositions like Cezanne’s and I would color them. Today, I am under the influence of contemporary painting...
Resim hem masraflı hem de yoğun emek gerektiren bir sanat... Emeğinin karşılığını aldığını düşünüyor musun?
Painting is both an expensive and tiring field of art... Are you satisfied with what you get in exchange? Both spiritually and materially...
Manevi açıdan tatmini çok büyük. Resim kanınıza girdiğinde onu bırakamıyorsunuz. Maddi tatmini manevi tatmini kadar yüksek değil.
The spiritual satisfaction is great. Once seduced by painting, you can never give it up. The material satisfaction is not as high as the spiritual satisfaction. ARALIK - DECEMBER 2014
79
??????? | ??????????? kültür-sanat | culture-art
Gezici Festival 20 yaşında Festival on Wheels turns 20
20’nci yılında, Gezici Festival yine dolu dolu bir programla, Ankara’dan yola çıkıyor. Ankara’nın ardından Eskişehir ve Sinop’ta sinemaseverlerle buluşacak festivale, amatörler kadar profesyoneller de ilgi gösteriyor.
Festival on Wheels takes off from Ankara again with a great program. The festival is meeting with the audience in Eskişehir and Sinop after Ankara. Professionals as well as amateurs show interest in the event.
80
ARALIK - DECEMBER 2014
Ankara Sinema Derneği’nin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 20’nci yılını kutlamaya hazırlanıyor. 28 Kasım - 8 Aralık 2014 tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak festival, her yıl olduğu gibi Ankara’dan yola çıkacak. 28 Kasım - 4 Aralık’ta başkentteki gösterimleri devam ederken, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin katkılarıyla, 3-7 Aralık tarihleri arasında Eskişehir’e konuk olacak. Gezici Festival yolculuğunu, son üç yıl kendisine coşkulu bir şekilde ev sahipliği yapan Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla, 5-8 Aralık’ta Sinop’ta tamamlayacak.
SİNEMA AŞKINA!.. Festivalin 20’nci yıl teması, ‘Sinema Aşkına!' 20 yıldır kent kent gezip, sinema sevdasını izleyicilerle paylaşan festivalde, bu yıl aynı tutkuyla sinema yapan yönetmenlere özel bir bölüm ayrıldı. ‘Sinema Aşkına!’, bu uğurda binlerce kilometre yol yapan, yurtiçi ve yurtdışında binlerce film gösteren Gezici Festival’in seyircisine 20’inci yılında bir doğum günü armağanı.
Organized by the Ankara Cinema Association with the support of the Ministry of Culture and Tourism of Turkey, Festival on Wheels is getting ready to celebrate its 20th anniversary. Planned to take place between 28 November-8 December 2014, the festival is setting off from Ankara, like in previous years. While screenings in the capital city will continue from 28 November to 4 December, the Anadolu University’s Department of Communication Sciences will be supporting the Eskişehir stop of the festival between 3-7 December. The last stop of Festival on Wheels will be in Sinop, from 5 to 8 December, with the support of the Culture and Tourism Association of Sinop that has appreciated the festival passionately since the last three years. FOR THE LOVE OF CINEMA! The 20th year theme of the festival is ‘For the Love of Cinema’. Traveling from one city to another since the last 20 years and sharing the love of cinema with the movie-lovers, the festival is giving special place to movie directors this year. ‘For the Love of Cinema’ is an anniversary gift to the ARALIK - DECEMBER 2014
81
??????? | ??????????? kültür-sanat | culture-art
Gezici Festival’in bu yılki özel bölümlerinden biri olan ‘Osmanlı’da Sinema’ ise Osmanlı topraklarında 1896’dan 1922’ye kadar farklı sinemacılar tarafından çekilen ve çeşitli arşivlerde bulunan filmleri gün yüzüne çıkarıyor. As a special part of this year’s Festival on Wheels, the ‘Cinema in the Ottoman Time’ reveals films that were shot on Ottoman lands from 1896 to 1922, by various filmmakers.
SADECE AMATÖRLER DEĞİL Tema çerçevesinde gösterilecek filmlerden, hayranlık duyduğu yönetmenin yerini almaya çalışan bir sinemaseverin hikâyesini anlatan ‘Yakın Plan’ (Nema-ye Nazdik) (Abbas Kiarostami, 1990, 98’), aşkın saplantıya ve yanlışlıklar komedisine nasıl dönüşebileceğini gözler önüne seriyor. Kiarostami’nin bu klasik yapıtını, kendi sinemasında göstermek isteyen yönetmen Nanni Moretti’nin kısa filmi ‘Yakın Plan’ın Galası’ (Ilgiornodellaprimadi Close Up) ise meslektaşına ve anaakım-dışı sinemaya bir saygı duruşu niteliğinde... Usta yönetmen Krzystof Kieslowski ‘Amatör’de (Amator, 1979), kamerasına giderek daha çok bağlanan ve dünyaya yalnızca vizörden baktığı için çevresindekileri yitiren bir diğer sinemasevere odaklanıyor. Söz konusu sinema olunca, yalnız amatörler değil profesyonel sinemacılar için de akan sular duruyor.
SİNEMA İÇİNDE SİNEMA... ‘Motör’ (Remake, Remix, Ripoff) (Cem Kaya, 2014), 60’lı ve 70’li yılların popüler Türk sinemasının tutkulu emektarlarını yakından tanımayı sağlıyor. Eleştirmen ve yönetmen 82
ARALIK - DECEMBER 2014
audience of the Festival on Wheels, which has covered thousands of kilometers of ground to present thousands of films to the movielovers in and out of the country.
NOT ONLY FOR AMATEURS Filmed by Abbas Kiarostami, the story of a young man who pretends to be the director admired by the girl he recently met, the Close-Up (Nema-ye Nazdik) will be displayed within the scope of the theme. Wanting to display this classic piece of Kiarostami in his cinema too, director Nanni Moretti’s short film the ‘Opening Day of Close-Up’ (Il Giorno Della Prima di Close Up), is an appreciation of the director and alternative film-making. In ‘Amateur’ (1979), the master director Krzysztof Kieslowski focuses on another amateur cinema-lover who feels more and more attached to his camera and thus depreciates his surroundings, because he is always just looking through the visor. When the world of cinema is in question, not only amateurs but also professionals are essentially regarded.
THE FILM IN A FILM... ‘Motör’ (Remake, Remix, Ripoff) (Cem Kaya, 2014) allows the audience to get familiar with the old and faithful enthusiasts
ARALIK - DECEMBER 2014
83
??????? | ??????????? kültür-sanat | culture-art Mark Cousins ise, kamerayı yetişkinlerin dünyasından çocuklarınkine taşıyor. ‘İlk Film’de (The First Movie, 2009), savaşla büyüyen çocukların sinemayla dönüşümünü perdeye yansıtıyor. Çektiği her filmle bir anlatım aracı olarak sinemanın sınırlarını zorlayan Jean-LucGodard, son filmi 'Dile Veda' (Adieu au Language, 2014) ile bu kez bizlere dijital ve üç boyutlu sinemanın, Hollywood’un ufkunun çok ötesinde, derin ve çok boyutlu bir anlatıya imkân sağlayabildiğini kanıtlıyor. 'Diktatör Olduğumda' (Quand Je Serai Dictateur) (Yaël André, 2014) ise sinemanın olanakları üzerine bir diğer güncel deneme. Film, bir zamanlar amatör sinemacıların gözdesi olan 'Süper 8' formatındaki görüntüler aracılığıyla kurguladığı hikâyesiyle sinemada gerçeklik ve kurmaca arasındaki ilişkiyi sorguluyor.
of the 60s and 70s Turkish cinema. Critic and director Mark Cousins turn the camera from the world of adults to the world of children. ‘The First Movie’ (2009) is about the transformation of children who grew up in war, through cinema. Jean-Luc Godard, who likes pushing the limits with every film he makes, this time in his latest film ‘Adieu au langage’ (Goodbye to Language) (2014) proves that the digital and three-dimensional cinema actually allows a deep and multi-dimensional expression that is far beyond Hollywood’s perspective. ‘Quand je serai dictateur’ (Yaël André, 2014) is another contemporary shot about the new possibilities in cinema. The movie questions the relation of reality and fiction with a story montaged in Super 8 format – that was the popular choice of amateur film-makers once.
MURATHAN MUNGAN’IN SEÇTİKLERİ
SELECTED BY MURATHAN MUNGAN
Gezici Festival’in klasikleşmiş ‘Dünya Sineması’, ‘Türkiye 2014’, ‘Kısa İyidir’ ve ‘Çocuk Filmleri’ bölümleri bu yıl da izleyicisiyle buluşacak. Festivalin klasikleşme yolunda ilerleyen bir diğer bölümü ise bu yıl Murathan Mungan’ın seçkileriyle programda yerini alacak. Daha önce Zeki
Traditional parts of the Festival on Wheels – World Cinema, Turkey 2014, Short is Good and Children’s Films – will meet the audience this year too. An additional part of the festival, which might become a tradition in the future, involves the selection of a significant character; this year it is Murathan
Gezici Festival’in klasikleşmiş ‘Dünya Sineması’, ‘Türkiye 2014’, ‘Kısa İyidir’ ve ‘Çocuk Filmleri’ bölümleri bu yıl da izleyicisiyle buluşacak. Festivalin klasikleşme yolunda ilerleyen bir diğer bölümü ise bu yıl Murathan Mungan’ın seçkileriyle programda yerini alacak. Traditional parts of the Festival on Wheels – World Cinema, Turkey 2014, Short is Good and Children’s Films – will meet the audience this year too. An additional part of the festival, which might become a tradition in the future, involves the selection of a significant character; this year it is Murathan Mungan. 84
ARALIK - DECEMBER 2014
Demirkubuz, Tuncel Kurtiz ve Barış Bıçakçı’nın seçtiği filmleri sinemaseverlerle buluşturan bölümün, bu yıl Murathan Mungan tarafından verilen adı ve belirlenen teması ise 'Gerçeğe Açılan Üç Kapı'. Mungan, 'Gerçeğe Açılan Üç Kapı'da sinema aracılığıyla gerçekle olan ilişkiyi sorguluyor: Fotoğrafta ne görmek istiyoruz? 'Blow Up' (Michelangelo Antonioni, 1966), Ne duymak istiyoruz? 'The Conversation' (Francis Ford Coppola, 1974) ya da hangi hikâyeye inanmak istiyoruz? 'Rashomon' (Akira Kurosawa, 1950).
OSMANLI DÖNEMİNDE SİNEMA Gezici Festival’in bu yılki özel bölümlerinden biri olan ‘Osmanlı’da Sinema’ ise Osmanlı topraklarında 1896’dan 1922’ye kadar farklı sinemacılar tarafından çekilen ve çeşitli arşivlerde bulunan filmleri gün yüzüne çıkarıyor. Bir zamanlar imparatorluğun parçası olan ülkeler tarafından genellikle göz ardı edilmiş bu filmler, Osmanlı’ya ve sinema tarihine farklı bir gözle bakmayı sağlıyor. Amsterdam’daki Eye Film Müzesi’nden Elif Röngen-Kaynakçı’nın derlediği filmler, turist rehberi niteliğindeki manzara görüntülerinden etnografik gözleme kadar çok farklı ve geniş bir yelpaze sunuyor.
BİR DE SERGİ VAR Bu yılki program kapsamında film ve videoları gösterilecek olan Canan Şenol, aynı zamanda sergisiyle de festivale konuk oluyor. Sanatçının Siyah Beyaz Galeri’de açılacak sergisi, Şenol’un Ankara’daki ilk sergisi olma özelliğini taşıyor. ‘Müzede Bir Gün’ bölümü ise Gezici Festival’in bu yılki sürprizlerinden. Jem Cohen imzalı ‘Ziyaret Saatleri’ ve son olarak bu yıl Venedik Film Festivali’nde ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülü alan sinemacı Frederick Wiseman’ın yönettiği, ilk gösterimi Cannes Film Festivali’nde yapılan National Gallery’nin gösterimleri, müzelerde gerçekleştirilecek. İlk yılından beri Gezici Festival’i yalnız bırakmayan ve her yıl festivale birbirinden özgün ve eğlenceli afişler sunan Behiç Ak, 20’nci yılda da hazırladığı afişle Gezici Festival’in parçası olacak. Festival duyuruları, program, filmler ve etkinlikler, Gezici Festival’in web sitesi, Facebook sayfasıve Twitter hesabından takip edebilir, fotoğraflar Flickr hesabından indirebilir, fragmanlar ise Vimeo hesabından izlenebilir.
Mungan. Zeki Demirkubuz, Tuncel Kurtiz and Barış Bıçakçı selected films for this part in the previous years. The title of this year, as given by Murathan Mungan, is ‘Three Doors to Reality’ that questions our relation of reality through cinema. What do we want to see in the picture? Blow-Up (Michelangelo Antonioni, 1966). What do we want to hear? The Conversation (Francis Ford Coppola, 1974). Or which story do we choose to believe? Rashomon (Akira Kurosawa, 1950).
CINEMA IN THE OTTOMAN PERIOD As a special part of this year’s Festival on Wheels, the ‘Cinema in the Ottoman Time’ reveals films that were shot on Ottoman lands from 1896 to 1922, by various film-makers. Once ignored by the countries that were parts of this empire, these films allow us to see the Ottoman and the history of cinema from a different point of view. Compiled by Elif Röngen Kaynakçı from the Eye Film Museum in Amsterdam, the films are composing of a quite wide range of shots, from touristic landscape views to ethnographic observation.
AND THE EXHIBITION Canan Şenol, whose films and videos will be shown within the scope of this year’s event, is also opening an exhibition. Taking place at Siyah Beyaz Gallery, this is going to be the artist’s first exhibition in Ankara. ‘A Day at the Museum’ is a surprise of this year’s Festival on Wheels. ‘Visiting Hours’ by Jem Cohen and the ‘National Gallery’ will be displayed in museums. National Gallery was directed by Frederick Wiseman who won a lifetime achievement award at the Venice Film Festival this year. Behiç Ak, who created fun and original posters for the festival every year, once again becomes a part of the festival with the poster he prepared for the 20th anniversary of Festival on Wheels.You can follow festival announcements the program, films and activities on the festival’s website, Facebook and Twitter accounts; check out photos on Flickr and watch videos on Vimeo. ARALIK - DECEMBER 2014
85
??????? diş sağlığı | ??????????? | dental healty
PEMBE ESTETİK Diş, diş eti ve dudak uyumu
PINK AESTHETICS
Teeth, gums and lips in harmony Yazı - By: Güzin Kırsaçlıoğlu
Diş etlerinin, dudak ve dişlerle uyumuna ‘pembe estetik’ diyoruz. Dudaklar, gülümseme esnasında yukarıya kalkar ve bu esnada diş etleri gözükür. Dudaklar yukarıya doğru kalktığında; ‘düşük’, ‘orta’ ve ‘yüksek’ gülme hatları oluştururlar. Bu hatlar, aynı zamanda, kişinin gülüşünü belirler. Bu gülüş ise yeni tanıştığınız birinin algısında, önemli bir unsurdur ve izlenimi belirler. We call the harmony of gums, lips and teeth the ‘pink aesthetics’. The lips are lifted up when we smile, revealing the teeth and the smiling lines - low, medium and high. These lines define the smile, which plays an important role in the perception of other people we come face to face with. 86
ARALIK - DECEMBER 2014
Birbirimizle iletişim kurduğumuzda, karşımızdaki kişi eşimiz, çocuğumuz ya da aile bireyimiz değilse, gözlerimizin temas ettiği süre sadece 3 saniye... 3 saniye sonra bakışlarımız karşıdaki bireyin gözlerinden, yavaş yavaş yüzün başka noktalarına kayar; en çok da ağza bakarız. Karşıdaki birey konuşurken, sürekli, konuştuğu konunun dışında onu analiz etmeye başlarız. Dişler, bu yüzden çok önemlidir. Beyaz renkleriyle yüzde geri plandayken, konuşma ve iletişim halinde ön plana çıkar. Dişlerin görünümü, dizilimi, karşıdaki bireye bizim hakkımızda, biz istemesek bile, ipuçları verir. Sivri görünümlü dişler bizi sert gösterirken, yıpranmış ve aşınmış dişler bizi yaşlı gösterir. Peki, gülümsememizde ve konuşmamızda dişlerimizin görünümü kadar onu çevreleyen diş etleri de etkin midir? Elbette etkindir. Bu diş etlerinin dudak ve dişlerle uyumuna ‘pembe estetik’ diyoruz. Dudaklar, gülümseme esnasında yukarıya kalkar ve bu esnada diş etleri gözükür. Dudaklar yukarıya doğru kalktığında; düşük, orta ve yüksek gülme hatları oluştururlar. ‘Düşük gülme hattı’ olan bireylerin dişleri gülümseme esnasında az gözüktüğü için diş etleri hiç gözükmez, ama ‘orta’ ve ‘yüksek’ gülme hatlarına sagip bireylerde diş etleri olduğu gibi gözükür ve görünümüyle gülümsemede etkin rol oynar.
When we communicate with other people face to face, our eyes keep in contact with each other for three seconds only - except for the times when we are talking with close relatives. After three seconds the eyes start looking at different parts of the face, the mouth area being in the first place. As the person speaks, we analyze their appearance other than the subject. Teeth are of vital importance in this sense. While normally in the dark inside the mouth, they star as we open our mouth and speak. The appearance and lining of the teeth give the other person clues about us, even when we don’t want them to. While sharp looking teeth make us look tough, worn and eroded teeth make us look old. And are the surrounding gums as effective as the teeth in creating an opinion about us as we speak? Of course they are. We call the harmony of gums, lips and teeth the ‘pink aesthetics. The lips are lifted up when we smile, revealing the teeth and the smiling lines - low, medium and high. People with low smiling lines show little teeth when smiling and no gums; people with medium and high smiling lines display almost all of gums, which plays an important role in the effect of our smile.
ARALIK - DECEMBER 2014
87
??????? diş sağlığı | ??????????? | dental healty
SAĞLIKLI DİŞ ETİ OLMAZSA OLMAZ
HEALTHY GUMS ARE ESSENTIAL
‘Pembe estetik’te en önemli konu, şüphesiz ki diş etlerinin sağlıklı bir görünüme sahip olmasıdır. Şayet diş etleri sağlıklı bir görünüme sahip değilse; kırmızı, kanamalı görünürken, diştaşı oluşumu nedeniyle dişlerin diplerinde mor, hatta siyah bir görünüm varsa, burada estetikten söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle, sağlıklı diş eti görünümü olmazsa olmazımızdır. Altı ayda bir yapılan diş eti kontrolleri bunun için gereklidir. Diş etleri ve dişler, bakım ister.
Pink aesthetics focuses on a healthy appearance of the gums. And if the gums look red or bloody and even purple or black by the edges of teeth because of tartar, then the mouth is far from looking nice. Healthy gums are essential in this sense. Teeth and gums need dentist’s check at least once in every six months.
SİMETRİK BİR DİZİLİM Dişlerin diş etleriyle birleşim noktaları her diş için belirli bir simetri gerektirir. Örneğin, ön iki dişimizin diş etiyle birleşim hattı birbirinden farklı ise bu görüntü mutlaka çapraşıklık, hatta eğrilik gibi algılanır. Bu nedenle dişlerin diş etiyle birleşim noktasındaki en tepe nokta (Zenith noktaları) simetrik olmalıdır. Diş etinin bazı dişlerde aşırı tombik olması da bir dişi kısa ya da uzun gösterir. Özellikle, ortodontik tedavi sonrasında (artık erişkinlerde de ortodontik tedavi popüler) diş etlerinin uzunluk ve kısalığındaki, hatta kalınlığındaki düzensizlikler istenmeyen görüntülere neden olur. Diş eti seviyesindeki düzensizlikler günümüzde gingivektomi (diş eti manikürü) ile daha güzel, ideal gülümsemeye kavuşulabilir.
DİŞ ETİ ÇEKİLMESİNE ÇÖZÜM Diş eti çekilmesi; özellikle hatalı diş fırçalaöa ve diş sıkma sonucu oluşan, köpek dişlerinin ve onun yanındaki azı dişlerinin diş etlerinin çekilmesi gülümseme esnasında can sıkıcı bir görünüm 88
ARALIK - DECEMBER 2014
SYMMETRICAL LINING The meeting points of teeth with gums require a specific symmetrical measure for each teeth. For example, if the meeting point of incisors are not aligned symmetrically, this would appear to others as if your teeth are distorted and uneven. This means that the tip (zenith level) of the meeting point must be symmetrical. Swollen parts of the gum might make it look like one of the teeth is shorter or longer than others. Appearance problems of gums - especially after orthodontic treatment which has become popular among adults might cause undesired consequences. In our day, we can eliminate these irregularities through gingivectomy (removal of gum tissue) and achieve a prettier smile.
SOLUTION TO GUN RECESSION Gum recession occurs with faulty brushing of the teeth and clenching of the teeth. Especially when the gum near canine teeth and molar teeth recedes, an unattractive smile occurs. Perioplastic surgery involves various methods developed for eliminating these problems in micro levels. The gums can regenerate, so it is possible to patch the recessed area using gum taken from another part of the mouth, retrieving the pink look. And sometimes gum tissues recess in the entire front part.
Patching with natural or artificial materials and the tunnel method are again available for this kind of problems. In case the gums are just starting to recess and the papilla between two teeth are disappearing, filling material with hyaluronic acid - that is the type used in lip filling operations - would help regain the papilla. This treatment can last up to six months.
PURPLE JUST DOESN’T SUIT THE MOUTH!
oluşturur. ‘Perioplastic surgery’ mikro düzeyde bu problemlerin giderilmesi için geliştirilmiş birçok yöntem içerir. Damak dokusu kendini yenileyen bir yapıya sahiptir. Bu nedenle, bu bölgeden alınan diş eti dokusu çekilmiş bölgeye taşınarak, o bölgede tekrar pembe görünüm elde edilir. Diş eti dokusu bazen olduğu gibi tüm ön bölgelerde çekilme gösterir. Bu bölgelerde yine damaktan, ya da suni materyaller, ‘tunnel’ operasyonuyla yerleştirilir. Diş etinin henüz çekilmeye başladığı ve iki diş arasında papillerin gerilediği durumda, tıpkı dudak dolgusunda kullanılan hyaluronik asit içerikli dolgu maddeleri diş eti papilinde kalınlaşma sağlar. Altı ay gibi uzun bir süre boyunca, bu dolgu maddeleri o bölgede kalır.
The appearance of purple teeth gums is another disturbing idea. Even if the gums are well in health, the melanin pigment (that is naturally found in the body) sometimes accumulates on the gum. This problem can be eliminated through alternative peeling methods. Another option is the laser treatment that has become popular. This method involves removing the upper layer to bring back the original pink color. Pigments might accumulate on these spots one more time but this situation can be resolved by applying a second laser removal operation. Again even if the gums are healthy, sometimes metal contents of the porcelain coating or the amalgam (metal filling) might cause some kind of allergic reaction and create this purple look, too. Peeling method is an effective treatment for this. Another popular area of pink aesthetics is the replacement of high smiling lines into low or medium smiling lines. High smiling lines occur because of lack of lip tissue and can be treated by surgical operation.
MOR RENK AĞIZA YAKIŞMAZ! Diş etlerinin görünümünde oldukça can sıkıcı bir görünüm de mor diş eti görünümüdür. Diş eti sağlıklı olmasına rağmen, melanin pigmenti (her vücutta doğal olarak vardır) diş etine öbekler halinde oturarak kötü bir görüntü oluşmasına neden olur. Bu mor görüntü, birçok peeling yöntemiyle uzaklaştırılabilir. Günümüzde en popüler tedavi yöntemi lazerle yapılan yöntemdir. Lazerle üst tabaka soyulup pigmentler o bölgeden uzaklaştırılır. Bazen pigmentler tekrar o bölgeye çöker, ama ikinci bir soymayla bu durum tamamen ortadan kaldırılır. Diş eti sağlıklıyken mor görüntü, bazen porselen kaplamanın diş kısmında porselenin içerdiği metale ya da amalgama (metal dolgu) karşı oluşabilir. Metalin diş etinde oluşturduğu bir çeşit alerjik tepki olan bu morartı da peeling teknikleriyle uzaklaştırılır. ‘Pembe estetik’te en popüler konulardan biri de yüksek gülme hattı olan bireylerde gülme hattının aşağıya taşınmasıdır. Dudak yetersizliği sonucu ortaya çıkan bu yüksek gülümseme hattı, yapılan cerrahi müdaheleyle aşağıya taşınarak hem yeterli dudak açıklığı elde edilir hem de diş etlerinin o kadar yoğun görünmesi engellenir. ARALIK - DECEMBER 2014
89
??????? || aesthetic estetik ???????????
Sosyal medya çağında görünüm her zamankinden daha önemli In the age of social media, looks are more important than ever Yazı - By: Dr. A. Özgür Koldaş
Sosyal medyanın bu denli yoğun yaşandığı günümüzde, güzel ve sağlıklı görünmek, estetikte, ‘selfie estetiği’ dediğimiz yeni bir yaklaşım ortaya çıkardı. Today, when the social media is experienced this intensely, looking pretty and healthy created a new approach in esthetics referred to as ‘selfie cosmetics’. 90
ARALIK - DECEMBER 2014
Görsel zenginlik açısından, saçların tarz olup olmaması ya da makyajınızın harika olmasına karşı göz altınızdaki koyu halkalar, yüz ovalinizin kaybolması ya da lekeli bir cilt sizi yaşlı görünmekten kurtaramayacaktır. Zarif bir şekilde yaşlanmayı veya kendini güzel hissetmeyi herkes hak eder. Bir gün herkes yaş alacaktır ama gelişen teknoloji sayesinde kişiler arasında farklılıkların yaratılması mümkündür. Bu teknolojiler sayesinde bazılarımız 30'larında yıpranmış görünürken, kimileri ise 50'li yaşlarda dahi dolgun yüz hatlarına sahip ve genç görünümlü olmaktadır.
In terms of visual richness, having stylish hair or a wonderful make up cannot save you from looking old if the oval shape of your face faded, if you have dark circles under your eyes or a blemished skin. Everyone deserved to age elegantly and feel beautiful. One day everyone will grow old but thanks to the developing technologies it is possible to create differences among people. Owing to those technologies, while some of us look worn in our thirties, some people look younger and have well rounded features even in their fifties.
YAŞLISI, GENCİ HERKES MÜKEMMELLİK İSTİYOR
YOUNG AND OLD ALIKE EVERYONE WANTS PERFECTION
Akıllı telefonlarla fotoğrafını çekme yani ‘selfie’ çılgınlığı gün geçtikçe ilerliyor. Fotojenik olmak, doğuştan gelen bir özellik olarak bilinirdi, ancak ‘selfie’ ile bu durumun ortadan kalktığını söyleyebilirim. Zira genci, yaşlısı herkes ‘selfie’ pozlarıyla yüzündeki küçük dijital kusurlara bile kayıtsız kalamıyorlar, hızlıca doktor kliniklerine gelerek “Acaba hangi yöntemle, yüzüme ne yaptırsam?” diye soruyorlar. Yorgun ve iddiasız bakıştan sıyrılıp fotojenik olabilmek, çevreye daha genç ve dinamik bakabilmek için botoks, dolgu, mezolifting ve leke tedavileri uygulamaktayız. Hatta hastalarımıza, ‘sosyal dünyada iz bırakmak ve kariyerinde ilerlemek ve isteyenlere, fotojenik bir ‘selfie’ için 10 dakikada, 10 yaş daha genç ve daha fotojenik görünüm’ iddiasıyla yola çıkıyoruz.
Taking photos with smart phones, in other words; ‘selfie’ madness grows with each passing day. Being photogenic was known as a natural quality, but I can say that with selfies this is no longer valid. Yet, while taking selfies, old and young alike; nobody could stay indifferent to the little digital flaws on their faces, they come to the clinics in a rush and ask “What should I get done and with which method?” We apply botox, fillings, mesolifting and spot treatments for getting out of the tired and simple looks and being photogenic, looking younger and more dynamic. Moreover, we set off claiming to our patients that ‘for those who want to make their mark on the social media and to advance in their careers, for a photogenic selfie, we give a 10 years younger and more photogenic look in 10 minutes.”
ARALIK - DECEMBER 2014
91
??????? || aesthetic estetik ??????????? 10 YEARS YOUNGER IN 10 MINUTES
10 DAKİKADA, 10 YAŞ DAHA GENÇ Bana en çok sorulan soruların başında, "Acaba medikal estetik uygulamalar olarak başka ne tür işlemler yapıyor ve bu işlemleri nasıl planlıyorsunuz?" geliyor. Estetik yaklaşımların çoğu sadece kırışıklıkların peşinde değildir. Yüz estetiğini bir bütün olarak değerlendiriyoruz. Kişinin kendine özgü anatomik özelliklerini, yüzün volüm kaybına göre uygulamalar belirliyoruz. Doğal bir simetri içinde kişisel özelliklerini ortaya çıkararak doğal ve güzel görünmesi için çalışıyoruz. Hastalarımızın hiçbir işlem yaptırmamış gibi görünmesini hedefliyoruz. Yeni teknolojiler sayesinde, cildin daha uzun süre genç ve sağlıklı kalmasını sağlıyoruz. Ben bu işleme hastayla kurduğum iyi iletişim sayesinde başlıyorum. Kişinin neler istediğini belirleyip, planlama yaparak doğru yöntemi belirliyorum. Yüzü yeniden orantılı olarak şekillendirebilmek amacıyla çökme var ise (volüm kaybı) dolgular yani hacimlendiriciler kullanıyorum. Hyalüronik asit içerikli dolgu maddeleri enjeksiyonuyla yüzün her bölgesinde, burun ve ellerde, cilde dolgunluk verebiliyorum.
HAREKETLİ KIRIŞIKLIKLARI ORTADAN KALDIRIYOR Yaşla birlikte belirginleşen ‘hareketli kırışıklıkları’ hafifletiyor ya da ortadan kaldırmak için botoks uygulaması yapıyoruz. Botoks doğru uygulandığı takdirde, yüz ifadesini değiştirmez, aksine doğal bir görünüm kazandırır. Sonuç tamamen hastanın ne istediği ve hekimin kullandığı teknikle ilgilidir. Botoks deneyimli kişilerce uygulandığında, güvenli bir yöntemdir. Kişide sarkmalar var ise mezolifting teknolojilerinden faydalanılabilir. Bu işlemlerle birlikte başta vitamin C ve retinol olmak üzere, hyalüronik asit ve birçok biyoaktif madde içeren dermokozmetik ürünleri ve güneş koruyucuların kullanılmasını öneririz. Sonuç olarak yaşlanmak, yaşlı görünmek anlamına gelmez. Bütün bu uygulamalar sonucunda harika bir görünüm kazanabilir, özgüveninizi artırabilir, yaşınızdan en az 10 yaş daha genç görünebilirsiniz. Medikal estetik uygulamaları doktorunuza danışarak bir yol haritası belirleyebilirsiniz. 92
ARALIK - DECEMBER 2014
The most frequent questions I get are about the kind of medical cosmetic operations and the way we plan these operations. Most cosmetic approaches are not only after getting wrinkles. We consider facial cosmetics as a whole. We determine the application according to the unique anatomical features of an individual and the loss of face volume. By revealing the personal characteristics in a natural symmetry, we try to make them look natural and pretty. We aim to make our patients look like they didn’t get anything done on their faces. Owing to new technologies we help keeping the skin young and healthy for a longer period of time. I start this process by means of the good communication I create with the patient. I determine the right method by planning and specifying what the patient wants. With the purpose of reshaping the face proportionally, if there is any collapse in the skin (loss of volume) I use fillings, in other words volumizers. With hyaluronic acid-based filler injections, I can give volume to every part of the face, nose and hands.
WIPES THE MOVING WRINKLES OUT We apply botox in order to lighten or get rid of the ‘moving wrinkles’ that come clear with age. If it is applied correctly, botox doesn’t change the facial expression; on the contrary it gives a natural look. The result is all about what the patient wants and the technique the physician uses. Botox is a safe method if it is applied by experienced people. If the problem is sagging, we can benefit from mesolifting technologies. Along with these applications, we recommend that the patient uses sunscreens and dermocosmetics including especially vitamin C and retinol, hyaluronic acids and many bioactive substances. After all, growing old doesn’t mean looking old. With these applications you can have a wonderful look, increase your confidence and look 10 years younger than your real age. You can select a roadmap by consulting your physician about the medical cosmetic applications.
ARALIK - DECEMBER 2014
93
??????? | ???????????
DEVLET HAVA MEYDANLARI İŞLETMESİ
TÜRKİYE HAVALİMANLARINDAN TÜRKİYE HAVALİMANLARINDAN HAVAALANLARIDAN YERLİ YERLİ HAVAYOLU HAVAYOLU TAŞIYICILARININ TARİFELİ TARİFELİ DIŞ DIŞ HAT HAT UÇUŞ NOKTALARI Kaynak : 2011 Yerli Havayolu Taşıyıcıları Kaynak: 20 Kasım 2012 tarihli SHGM kış tarifesi esas alınarak hazırlanmıştır.
Tarifeli TarifeliDış DışHat HatUçuş UçuşNoktaları Noktaları
Yaz Tarifesine Göre Hazırlanmıştır. ADANA ADANA ADANA DUSSELDORF LEFKOŞA-ERCAN LEFKOŞA-ERCAN FRANKFURT KÖLN LEFKOŞA MÜNİH STUTTGART ANKARA
ANKARA AMSTERDAM
AMSTERDAM BAĞDAT BAĞDAT BRÜKSEL BRÜKSEL DUSSELDORF DUSSELDORF ERBİL ANKARA ERBİL FRANKFURT FRANKFURT KÖLN AMSTERDAM KÖLN LEFKOŞA-ERCAN BAKÜ LEFKOŞA-ERCAN MOSKOVA-VNUKOVO BERLİN-SCHONEFELD MOSKOVA-VNUKOVO SOCHİ BRÜKSEL SOCHİ STUTTGART CİDDE STUTTGART DUSSELDORF TAHRAN TAHRAN FRANKFURT VİYANA VİYANA HAMBURG KOPENHAG KÖLN LEFKOŞA LINZ LONDRA-STANSTED MOSKOVA-DOMODEDOVO MÜNİH STOKHOLM STUTTGART TAHRAN VİYANA
ANTALYA ANTALYA ANTALYA AMSTERDAM
BASEL BASEL BAKÜ BERLİN-TEGEL BERLİN-TEGEL BASEL CENEVRE CENEVRE BERLİN-SCHONEFELD DRESDEN BERLİN-TEGELDRESDEN DUSSELDORF DUSSELDORF BREMEN FRANKFURT FRANKFURT CENEVRE GRAZ DORTMUND GRAZ HAMBURG DRESDEN HAMBURG KOPENHAG DUSSELDORF KOPENHAG KRASNODAR ERFURT KRASNODAR LEFKOŞA-ERCAN FRANKFURT LEFKOŞA-ERCAN LEIPZIG FRİEDRİCHSHAFEN LEIPZIG LINZ HAMBURG LINZ MOSKOVA-VNUKOVO KAZAN MOSKOVA-VNUKOVO MÜNİH KİŞİNEV MÜNİH NURNBERG KOPENHAG NURNBERG SALZBURG KÖLN SALZBURG STOKHOLM KRASNODAR STOKHOLM STUTTGART LEFKOŞA STUTTGART VİYANA LEIPZIG VİYANA ZÜRİH MANCHESTER ZÜRİH MOSKOVA-SHREMETYEVO MUNSTER MÜNİH NOVOSIBIRSK ESKİŞEHİR NURNBERG ESKİŞEHİR PADERBORN BRÜKSEL BRÜKSEL ROSTOK
GAZİANTEP GAZİANTEP
ST.PETERSBURG STOKHOLM LEFKOŞA-ERCAN STUTTGART LEFKOŞA-ERCAN UFA VİYANA YEKATERİNBURG LEFKOŞA-ERCAN ZÜRİH LEFKOŞA-ERCAN
HATAY HATAY
94
ARALIK - DECEMBER 2014
BODRUM AMSTERDAM BAKÜ LEFKOŞA LONDRA-GATWICK LONDRA-STANSTED
DALAMAN AMSTERDAM LEFKOŞA LONDRA-GATWICK
ELAZIĞ DUSSELDORF FRANKFURT
ESKİŞEHİR BRÜKSEL
GAZİANTEP FRANKFURT LEFKOŞA STUTTGART
HATAY LEFKOŞA
İSTANBUL ABU DHABİ ADİSABABA ALMATI AALBORG AALBORG AMMAN ABİDJAN ABİDJAN AMSTERDAM ABU DHABİ ABU DHABİ ASTANA ACCRA ACCRA AŞKABAT ADEN ADEN ATİNA ADİSABABA ADİSABABA BAĞDAT ALMATI ALMATI BAHREYN AMMAN BAKÜ AMMAN AMSTERDAM BANGKOK AMSTERDAM ASTANA BARSELONA ASTANA AŞKABAT BASEL AŞKABAT ATİNA BASRA ATİNA BAĞDAT BATUM BAĞDAT BAHREYN BELGRAD BAHREYN BAKÜ BERLİN-TEGEL BAKÜ BANGKOK BEYRUT BANGKOK BARSELONA BIRMINGHAM BARSELONA BASEL BİNGAZİ BASEL BASRA BİŞKEK BASRA BATUM BOLONYA BATUM BELGRAD BOMBAY BELGRAD BERLİN-SCHONEFELD BRÜKSEL BERLİN-SCHONEFELD BERLİN-TEGEL BUDAPEŞTE BERLİN-TEGEL BEYRUT BÜKREŞ BEYRUT BILLUND CENEVRE BIRMINGHAM BILLUND CENOVA BİLBAO BIRMINGHAM CEZAYİR BİNGAZİ BİLBAO CİDDE BİŞKEK BİNGAZİ DAKAR BOLONYA BİŞKEK DELHİ BOMBAY BOLONYA DNİPROPETROVSK BREMEN BOMBAY DOHA BRÜKSEL BREMEN DONETSK BRÜKSEL
İSTANBUL İSTANBUL
BUDAPEŞTE BUDAPEŞTE BUENOS DUBAİ AIRES BUENOS AIRES BÜKREŞ DUBLİN BÜKREŞ CAKARTA DUSSELDORF DUŞANBE CAKARTA CAPE TOWN ENTEBBE CAPE TOWN CENEVRE ERBİL CENEVRE CENOVA FRANKFURT CENOVA CEZAYİR GOTHENBURG CEZAYİR CİBUTİ GUANGZHOU CİBUTİ CİDDE HALEP CİDDE DAKAR HAMBURG DAKAR HANNOVER DAKKA DAKKA HARTUM DAMMAN DAMMAN HELSİNKİ DAR ES SALAAM DAR ES KONG SALAAM HONG DELHİ DELHİ ISLAMABAD DNEPROPETROVSK DNEPROPETROVSK İSKENDERİYE DOHA DOHA JOHANNESBURG DONETSK DONETSK KABİL DOULA KAHİRE DOULA DUBAİ KARACI DUBAİ DUBLİN KAZABLANKA DUBLİN DURTMUND KAZAN DURTMUND DUSSELDORF KIEV DUSSELDORF DUŞANBE KİŞİNEV DUŞANBE EDINBURG KOPENHAG EDINBURG ENTEBBE KÖLN ENTEBBE ERBİL KUVEYT ERBİL ERCAN LAGOS FRANKFURT ERCAN LEFKOŞA GENCE FRANKFURT LİZBON GOTHENBURG GENCE LJUBLJANA GUANGZHOU GOTHENBURG LONDRA-HEATHROW HAMBURG GUANGZHOU LOS ANGELES HANNOVER HAMBURG L’VIV HARTUM HANNOVER LYON HELSİNKİ HARTUM HELSİNKİ
HO CHI MINH CITY HO CHI MINH CITY HONG KONG HONG KONG MADRİD HURGADA HURGADA MALAGA ISLAMABAD ISLAMABAD İSKENDERİYE MANCHESTER İSKENDERİYE JOHANNESBURG MARAKESHJOHANNESBURG MEDİNE KABİL KABİL KAHİRE MEŞHED KAHİRE MİLANO KARACI KARACI KAZABLANKA MİNSK KAZABLANKA KAZAN MOSKOVA-SHREMETYEVO KAZAN KHARKIV MUSKAT KHARKIV MÜNİH KIEV KILIMANJARO NAIROBI KIEV KILIMANJARO KINSASA NAIROBI-DAR ES SALAAM-NAIROBI KINSASA NAPLES KİEV KİEV NECEF KİGALİ KİGALİ KİŞİNEV NECEF-BASRA KİŞİNEV NEWYORKKOPENHAG KOPENHAG KÖLN NİCE KÖLN KRASNODAR NURNBERG KRASNODAR ODESSA KUVEYT KUVEYT OMSK LAGOS LAGOS OSAKA LEFKOŞA-ERCAN LEFKOŞA-ERCAN OSLO LEIPZIG PARİS-CHARLES DE GAULLE LEIPZIG LIBREVILLE PEKİN LİZBON LIBREVILLE PODRORITSA LİZBON LJUBLJANA PRAG LJUBLJANA LONDRA-GATWICK PRİŞTİNE LONDRA-HEATHROW LONDRA-GATWICK RİGA LONDRA-STANSTED LONDRA-HEATHROW RİYAD LOS ANGELES LONDRA-STANSTED SANAA L’VIV LOS ANGELES ROMA LYON L’VIV ROSTOV MADRİD LYON SAO PAULO MALAGA MADRİD SARAYBOSNA MALE MALAGA SELANİK MANCHESTER MALE MARSİLYA MANCHESTER MASKAT MARSİLYA MASKAT
SEUL SİMFEREPOL SİNGAPUR SOÇİ SOFYA ST.PETERSBURG STOKHOLM STUTTGART SÜLEYMANİYE ŞAM ŞANGHAY ŞİKAGO ŞİRAZ TAHRAN TAŞKENT TEBRİZ TEL AVİV TİFLİS TİRAN TOKYO TORINO TORONTO TOULOUSE TRABLUS TUNUS DAKAR UFA ÜSKÜP VALENSİYA VARŞOVA VENEDİK VİYANA WASHINGTON YEKATERİNBURG ZAGREB ZÜRİH
MEDİNE MEDİNE MEŞHED MEŞHED MISURATA MISURATA MİLANO MİLANO MİLANO-BERGAMO MİLANO-BERGAMO MİNSK MİNSK MOGADISU MOGADISU MOMBASA MOMBASA MOSKOVA-VNUKOVO MOSKOVA-VNUKOVO MUSUL MUSUL MÜNİH MÜNİH NAHÇIVAN NAHÇIVAN NAIROBI NAIROBI NAPLES NAPLES NECEF NECEF NEWYORK NEWYORK NIAMEY NIAMEY NİCE NİCE NOUAKCHOTT NOUAKCHOTT NOVOSIBIRSK NOVOSIBIRSK NURNBERG NURNBERG ODESSA ODESSA OMSK OMSK OSAKA OSAKA OSLO OŞOSLO OŞ OUAGADOUGOU OUAGADOUGOU PARİS ORLY PARİS ORLY DE GAULLE PARİS-CHARLES PARİS-CHARLES DE GAULLE PEKİN PODRORITSA PEKİN PRAG PODRORITSA PRİŞTİNE PRAG RİGA PRİŞTİNE RİYAD RİGA ROMA RİYAD ROSTOV ROMA SAINT ETIENNE-BOUTHEON ROSTOV SANAA SAINT ETIENNE-BOUTHEON SANAA
İZMİR AMSTERDAM ATİNA BASEL BERLİN-SCHONEFELD BERLİN-TEGEL BREMEN DUSSELDORF FRANKFURT HAMBURG HANNOVER KÖLN LEFKOŞA LONDRA-STANSTED MUNSTER MÜNİH NURNBERG SOFYA STUTTGART ÜSKÜP VİYANA ZÜRİH
KAYSERİ AMSTERDAM DUSSELDORF FRANKFURT MÜNİH STUTTGART VİYANA
SAO PAULO SAO PAULO SARAYBOSNA KONYA SARAYBOSNA SEBHA AMSTERDAM SEBHA SELANİK KOPENHAG SELANİK SEUL SEUL EL SHEIKI SHARM SHARM EL SHEIKI SİMFEREPOL MALATYA SİMFEREPOL SİNGAPUR FRANKFURT SİNGAPUR SOCHİ SOCHİ SOÇİ SOÇİ SOFYA S.GÖKÇEN SOFYA ST.PETERSBURG ST.PETERSBURG ALMATI STOKHOLM STOKHOLM AMSTERDAM STUTTGART BAKÜ STUTTGART SÜLEYMANİYE BASEL SÜLEYMANİYE ŞANGHAY BERLİN-SCHONEFELD ŞANGHAY ŞİKAGO BERLİN-TEGEL ŞİKAGO ŞİRAZ BEYRUT ŞİRAZ TAHRAN BRÜKSEL TAHRAN TAİF BUDAPEŞTE TAİF TAŞKENT BÜKREŞ TAŞKENT TEBRİZ DAMMAN TELTEBRİZ AVİV DOHA TEL AVİV TİFLİS DORTMUND TİFLİS TİRAN DUSSELDORF TİRAN TOKYO FRANKFURT TOKYO TORINO HAMBURG TORINO TORONTO HANNOVER TORONTO TOULOUSE KHARKIV TOULOUSE TRABLUS-TRİPOLİ KOPENHAG TUNUS TRABLUS-TRİPOLİKÖLN UFATUNUS KRASNODAR ULAN UFABATUR LEFKOŞA ÜSKÜP ULAN BATUR LINZ VALENSİYA ÜSKÜP LONDRA-STANSTED VARŞOVA VALENSİYA MARSİLYA VENEDİK VARŞOVA MİLANO-BERGAMO VİYANA VENEDİK WASHINGTON VİYANA WASHINGTON
YANBU YANBU YEKATERİNBURG MOSKOVA-DOMODEDOVO YEKATERİNBURG YOUNDA MÜNİH YOUNDA ZAGREB NAHÇIVAN ZAGREB ZÜRİH NURNBERG ZÜRİH PARİS ORLY ROMA SAINT ETIENNE-BOUTHEON SOFYA AMSTERDAM AMSTERDAM STOKHOLM ATİNA ATİNA STUTTGART BASEL BASEL TAHRAN BERLİN-TEGEL BERLİN-TEGEL TİFLİS DURTMUND DURTMUND ÜSKÜP DUSSELDORF DUSSELDORF VİYANA ERCAN ZÜRİH ERCAN FRANKFURT ZWEIBZICKEN FRANKFURT HAMBURG HAMBURG HANNOVER HANNOVER KÖLN SAMSUN KÖLN LEFKOŞA-ERCAN LEFKOŞA-ERCAN LONDRA-STANSTED DUSSELDORF LONDRA-STANSTED MÜNİH FRANKFURT MÜNİH STUTTGART MÜNİH STUTTGART VİYANA STUTTGART VİYANA ZÜRİH ZÜRİH
İZMİR İZMİR
TRABZON DUSSELDORF KAYSERİ FRANKFURT KAYSERİ DUSSELDORF
LEFKOŞA DUSSELDORF STUTTGART
ARALIK - DECEMBER 2014
95
??????? | ???????????
96
ARALIK - DECEMBER 2014
ARALIK - DECEMBER 2014
97
bulmaca | puzzle
??????? | ???????????
100
ARALIK - DECEMBER 2014