3
Selam olsun...
Selâm olsun bizden güzel dünyaya, Selâm olsun sonsuz güneşe, aya, Dönmeyen gemiler olduk açıktan, Adımızı soran, arayan var mı? Tanpınar bu şiiriyle 7 asır sonra, Yunus Emre’nin “Biz dünyadan gider olduk / Kalanlara selâm olsun” dizelerini bizlere yeniden anımsatır. “Bursa’da Zaman” şiiri ve “Beş Şehir” kitabındaki Bursa bölümüne bir saygı duruşu olarak Tanpınar’ın selâmına selâm vermeye ölümünün 40. yıl dönümünde 2002’de Osmangazi Belediye Başkanı Hilmi Şensoy’u ikna ederek adına ödül töreni düzenlenmesine vesile olarak başladık. Sağlığında hak ettiği değeri görmemiş olmasını “sükût suikastı” olarak yorumlayan Tanpınar’ın korkusunun kaynağı ölüm değil, ölümünden sonra unutulmaktır. Bu nedenle ustası Yahya Kemal Beyatlı’nın sessiz gemi şiirine atıfta bulunarak
“Dönmeyen gemiler olduk açıktan / Adımızı soran arayan var mı” diye seslenir. Bursa’nın 1326’da fethiyle başlayan kuruluş çağının havasını, Evliya Çelebi’nin diliyle “Ruhaniyetli Şehir” kimliğini hiçbir olumsuzluk yok edemedi. Fetret devrinin sıkıntıları, 1855 depreminin ardından çıkan yangının bütün şehri alevleriyle süpürmesi ve Yunan işgali başta olmak üzere yaşanan her felaket sonrası Zümrüdü Anka misali küllerinden yeniden doğmayı başarmış bir şehir Bursa. Osmanlı Çınarının Bursa’da yeşermesine vesile olan, dünyaya 6 asır hükmeden bir imparatorluğa adını veren Osmangazi, Tanpınar ile aynı kaderi paylaşır. Hak ettikleri ilgiyi göremediği için “Sükût Suikastı”na uğramış gibi. Bu iddiamın ispatı nedir diye soranlara cevabımız; Osmangazi’nin babası Ertuğrulgazi için devlet töreni var, babaannesi Hayme Ana için devlet töreni var, devleti kuran, adını veren Osmangazi için bir devlet töreni ne yazık ki yok. Bu eksikliğin Osmanlı çınarının yeşerdiği Bursa’nın fethinin 700. yıl dönümü olan 2026’ya kadar giderilmesi amacıyla çıktığımız yolda en büyük destek Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Aktaş, Başbakan Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu, TBMM başkanımız İsmail Kahraman ve Bursa milletvekilimiz Emine Yavuz Gözgeç’ten geldi.
1258 doğumlu olan atamız Osmangazi’yi doğumunun 760. yılında inşallah devlet töreniyle buluşturacağız... Ahmet Hamdi Tanpınar, 8 Mart 1941’de yayınladığı Beş Şehir kitabının ilk başlangıç bölümünde “Bursa ışığı olduğu gibi yine dört yanda çınlıyor, su sesleri ledünni bir rüya gibi etrafı dolduruyor ve yıkılmış imparatorluğun dört yanından gelmiş muhacir çocukları bu ışığın altında ve bu su sesleri içinde tıpkı kuruluş asrının çocukları gibi oynuyorlar” diyor. 55 yıl önce 1962’de kaybettiğimiz Ahmet Hamdi Tanpınar’a sesleniyor ve diyoruz ki “Bursa’nın fethinin 700. yılı 2026’ya 9 kala Osmanlı Çınarının gölgesinde çağlayan Tuna, Fırat, Dicle ve Nil nehirlerinin suladığı topraklardan, ata topraklarına dönen muhacir çocukları büyüdü. Onların omuzlarında Bursa küllerinden yeniden doğdu.” Evliya Çelebi’den Osmangazi’ye Bursa üzerine tüm vasiyetlerin teker teker yerine geliyor. Rahat uyu büyük üstat; arayanın da var soranın da.
Sosyolog
Mutlu ÇINAR
2026
Kent Kültürü Gazetesi Yıl: 2 Sayı: 18 Ocak 2018 Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şehirleri, Başkentler, Çalıkuşları, Bacıbey Kent Kültürü Derneği İktisadi Teşekkülü adına Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Sosyolog Mutlu ÇINAR sosyologmutlucinar@gmail.com Gsm: 0532 163 8762 www.bacibey.com
Yönetim Kurulu ve Yayın Kurulu
Kadriye SARIBIYIK
Yunus AYDIN
Kent Kültürü Derneği Denetleme Kurulu Başkanı
Uludağ OSB Başkanı
Selda TEKMAN
Mutlu ÇINAR
Kamil GÖRAL
Türk Metal Sendikası Sosyolog Bursa Kent Konseyi Y.K. Üyesi Bursa Şubeleri Kadın Kolları Kent Kültürü Derneği Başkanı İnşaat Mühendisi Başkanı
Arzu KUTLUCAN
Faruk ÖZCAN
Ali TOMBAŞ
Kent Kültürü Derneği
Genel Sekreter
TOMBAŞ GRUP Yönetim Kurulu Başkanı
Y.K. Üyesi
Dernek Merkezi: Altınova Mahallesi, Buttim İş Merkezi E Blok Kat: 5 No: 1564 Osmangazi / BURSA E-posta: kentkulturudernegi@gmail.com Grafik Tasarım: Serkan BEYOĞLU Baskı: HAT MATBAASI Ulubatlı Hasan Bulvarı No.66 Osmangazi / Bursa
ÖNSÖZ
Ahmet Kutsi Tecer, Tanpınar’ın ölümünden 2 yıl sonra 24 Ocak 1964’te Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısında “Onun Şiirleri sanatının en arı çiçekleridir. Aslâ solmayan çiçekler. Bu çiçeklerin ıtrını duydukça, Tanpınar’ı anacağız. Onu ne zaman hatırlasak, uzaklardan, ötelerden hemen selâmı gelir.”
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
4
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
5
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
Eşsiz doğal güzellikleriyle, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen özgün mirasıyla, farklı kültürlerin zenginlikleriyle yoğrulan, sanayinin, tarımın, turizmin bütün imkanlarıyla Türkiye’nin önde gelen şehirlerinden biri olan Bursa, binlerce yıllık şehircilik birikimiyle örneklik ve öncülüğünü sürdürmektedir. Şehirler, haklarında yazılan kitaplarla ölümsüzleşir. Medeniyetlerin beşiği olan bu şehir, Osmanlı’yı kuran şehir olması hasebiyle söyleyecek çok sözü olan bir şehirdir. Yüzlerce âlim, tarihin akışını değiştiren şehir olan Bursa’da yetişti. Bu şehir, tarihin önemli bir bölümünde ilim ve kültür merkezi görevi üstlendi ve o tarihlerden beri bu sorumluluğunu devam ettirmektedir. Bugün birçok şair yazar ve araştırmacı Bursa hakkındaki çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Bursa, sadece bu şehirden yetişenler tarafından değil, Bursa’lı olmayan ancak bir şekilde Bursa ile yolu kesişenler tarafından da övüldü, değer verildi. Kimi Bursa’ya değer kattı, kimi Bursa ile değerli hale geldi. 2018 Bursa Ajandası, klasik bir ajanda olmanın ötesinde titizlikle hazırlanan içeriğiyle, bu şehre hizmet edenlerden, bu şehirle ilgili söyleyecek sözü olanlara kadar birçok değeri bir araya getiriyor ve önemli hatırlatmalarda bulunuyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyor, bu vesileyle 2018 yılının huzur, mutluluk ve başarılarla dolu bir yıl olmasını diliyorum. Alinur AKTAŞ
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
6
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
Bir Şey Değişir, Her Şey Değişir.
“Soyca sopca ümmetçe özlenen baharlar vardır. Ve onlarında müjdecisi badem ağaçları vardır. Hava dönebilir, don vurabilir ama müjde şaşmaz, duyanlara bilenlere kazandırır.” inancıyla 2018’in özlemle beklediğimiz baharların müjdecisi olmasını temenni ediyoruz. Bursa ve Türkiye için üreten, isdimdam oluşturan, gerçekleştirdiği ihracat ve Türkiye’nin ilk 500 listesinde yer alan firmalarıyla örnek bir OSB olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Uludağ Organize Sanayi Bölgesi olarak yeşillendirme çalışmalarımız, çevreye saygılı ve sorumluluğunun bilinciyle hareket ederek yarınlara daha yeşil ve yaşanabilir bir Bursa bırakmak arzusuyla 2018 yılında da çalışmalarımız hız kesmeyecek. Organize Sanayi Bölgemiz çatısı altında müteşebbis heyetimiz, yönetim kurulumuz ve çalışanlarımızla birlikte sorumluluklarımızın bilinciyle çalışıyoruz. Organize Sanayi Bölgelerinin çevre bilinci, istihdam, ihracat, yatırım kadar kentlilik bilincinin oluşması için katkı koyması inancıyla elinizdeki “Bursa Işığı’na Işık Katanlar” 2018 Ajandası’nı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bursa’da Zaman şiirini kaleme alışının 77. yılı münasebetiyle sizlerle buluşturmak istedik... Yunus AYDIN
Uludağ Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı
7
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
Bursa Işığı’na Işık Katanlar
Sağlığında hak ettiği değeri görmemiş olmasını “sükût suikastı” olarak yorumlayan Tanpınar’ın korkusunun kaynağı ölüm değil, ölümünden sonra unutulmaktır. Bu nedenle ustası Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” şiirine atıfta bulunarak “Dönmeyen gemiler olduk açıktan/Adımızı soran arayan var mı” diye seslenir. Ahmet Hamdi Tanpınar 77 yıl önce, 8 Mart 1941’de yayınladığı “Beş Şehir” kitabının ilk başlangıç bölümünde “Bursa ışığı olduğu gibi yine dört yanda çınlıyor, su sesleri ledünni bir rüya gibi etrafı dolduruyor ve yıkılmış imparatorluğun dört yanından gelmiş muhacir çocukları bu ışığın altında ve bu su sesleri içinde tıpkı kuruluş asrının çocukları gibi oynuyorlar” diyor. Bursa ışığına ışık katan gazetecisinden milletvekiline, belediye başkanından esnafına, sanyicisinden fahri konsolosuna, sivil toplum kuruluşu başkanlarından sporcusuna varana kadar kim varsa kendi çapımızda unutulmamaları ve adlarını arayanın da soranın da olacağını göstermek adına özgün tarzı ile 2018 Bursa Ajandasını hazırladık. Bursa Işığı’na ışık katanlar sükût suikastı’na uğramasın, mümkünse sağlığında hak ettiği değeri görsün, vefat edenler rahmetle anılsın ve bu anlayış her yıl hazırlanan ajandalarda gelenekselleşsin diye böyle bir çalışmayı başlattık... Ahmet Kutsi Tecer, Tanpınar’ın ölümünün ardından kaleme aldığı köşe yazısında; “Onun Şiirleri sanatının en arı çiçekleridir. Asla solmayan çiçekler. Bu çiçeklerin ıtrını duydukça Tanpınar’ı anacağız. Onu ne zaman hatırlasak, uzaklardan, ötelerden hemen selâmı gelir: Selâm olsun bizden güzel dünyaya Selâm olsun sonsuz güneşe, aya Dönmeyen gemiler olduk açıktan, Adımızı soran, arayan var mı? Tanpınar bu şiiriyle, 7 asır sonra Yunus Emre’nin; “Biz dünyadan gider olduk / Kalanlara selâm olsun” dizelerini bizlere yeniden anımsatır. “Bursa’da Zaman” şiiri ve “Beş Şehir” kitabındaki Bursa bölümüne bir saygı duruşu olarak Tanpınar’ın ve onun ifadesiyle “Bursa Işığı”na ışık katanların selâmına selâm vermek istedik… Bursa 1326’da fethiyle başlayan kuruluş çağının havasını, Evliya Çelebi’nin diliyle “ruhaniyetli şehir” kimliğini hiçbir zaman kaybetmedi. Fetret Devri’nin sıkıntıları, 1855 depreminin ardından çıkan yangının bütün şehri alevleriyle süpürmesi ve Yunan işgali başta olmak üzere yaşanan her felaket sonrası, Zümrüdü Anka misali küllerinden yeniden doğmayı başarmış bir şehir Bursa... Osmanlı Çınarının gölgesinde Tuna, Fırat, Dicle ve Nil Nehirlerinin suladığı topraklardan, ata topraklarına dönen muhacir çocukları büyüdü. Onların omuzlarında Bursa küllerinden yeniden doğdu. Onların kattığı ışık ile “Bursa ışığı olduğu gibi yine dört yanda çınlıyor, su sesleri ledünni bir rüya gibi etrafı dolduruyor ve yıkılmış imparatorluğun dört yanından gelmiş muhacir çocuklarının ardından Cumhuriyetin çocukları bu ışığın altında ve bu su sesleri içinde tıpkı kuruluş asrının çocukları gibi oynamayı sürdürüyor…”
Sosyolog Mutlu ÇINAR
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şehirleri, Başkentler, Çalıkuşları, Bacıbey Kent Kültürü Derneği Başkanı
Uludağ OSB’den kişiselleştirilmiş ajanda: Bursa bu defterde Kent Kültürü Derneği Başkanı Mutlu Çınar yıllardır özel projeler üretir. Bunlar arasında, her yıl yeniliklerle sürdürdüğü Bursa Ajandası da var. Ancak… Bu yıl Uludağ Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Yunus Aydın’la birlikte daha özel bir ajanda hazırlamışlar. “Bursa’nın Işığına Işık Tutanlar sloganıyla hazırlanan 2018 ajandasında milletvekili ve bakanların aralarında bunduğu Bursa’nın tanınmış siyasetçileri yanı sıra belediye başkanları da var. Gazeteciler, STÖ başkanları ve kanaat önderlerinin de yer aldıkları ajandada, doğum günümüzde kendi fotoğrafımızı görmek sürpriz oldu.
Ahmet Emin YILMAZ Olay Gazetesi
8
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
BURSA IŞIĞI’NA IŞIK KATANLAR GAZETE HABERLERİ
Namık GÖZ Bursa Hakimiyet Gazetesi
Erdoğan, Bursa’daki hangi siyasetçiyle aynı gün doğdu ‘Bursa ışığı olduğu gibi yine dört bir yanda çınlıyor, su sesleri ledünni bir rüya gibi etrafı dolduruyor ve yıkılmış imparatorluğun dört yanından gelmiş muhacir çocukları bu ışığın altında ve bu su sesleri içinde tıpkı kuruluş asrının çocukları gibi oynuyorlar’ Bu sözler, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 77 yıl önce 8 Mart 1941’de yayınladığı ‘Beş Şehir’ kitabının başlangıç bölümünde yer alıyor. Aynı yıl, artık hafızalarımıza kazınan Bursa’da Zaman şiirini de yayınlıyor Tanpınar... Bacıbey Kent Kültürü Derneği ve Uludağ Organize Sanayi Bölgesi, bu güzel şiirin 77’nci yıl anısına ‘Bursa ışığına ışık katanlar’ ajandası hazırlamış. Ajanda, bilinenin aksine 24 Ocak’ta başlıyor. Çünkü 24 Ocak 1962 Tanpınar’ı kaybettiğimiz tarih. Sayfaları ise Bursa’nın yetiştirdiği bugün aramızda olmayanların da yer aldığı Bursa’nın ışığına ışık katanlara ayrılmış. Bacıbey Kent Kültürü Derneği Başkanı Sosyolog Mutlu Çınar tarafından hazırlanan ve milletvekillerinden belediye başkanlarına, gazetecilerden tarihsel kişiliklere kadar doğum günleri de yer verilmiş. Ajandanın 26 Şubat tarihli sayfasına geldiğinizde ilginç bir tesadüfle karşılaşıyorsunuz. 26 Şubat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğum günü. Aynı gün Başbakan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu da dünyaya gelmiş. Tabii aralarında 18 yıl farkını da unutmamak lazım.
Bursa’nın ışığına ışık katanlar bu ajandada Bacıbey Kent Kültür Derneği tarafından hazırlanan ve Uludağ Organize Sanayi Bölgesi tarafından basılan ‘Bursa’nın Işığına Işık Katanlar’ ajandası, Bursa’ya değer katanları bir araya getirdi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Bursa’da Zaman’ şiirinin 77’nci yıl dönümü münasebetiyle basılan ajandayla Bursa’ya değer katanlar bir araya getirildi. 26 dönemde seçilen bütün milletvekillerine ajandada yer verilirken, doğum günleri de o tarihli sayfada yerini aldı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın vefat tarihi olan 24 Ocak’tan başlatılan ajandada, ayrıca Bursaspor’un kuruluş tarihi gibi önemli yıl dönümleri de bulunuyor. AK Parti’den MHP’ye, Bursa’nın ilk kadın milletvekilinden cumhurbaşkanlarına kadar her şeyin bulunduğu ajandadan sadece bin adet basıldı. Bacıbey Kent Kültür Derneği tarafından hazırlanan, Uludağ Organize Sanayi Bölgesi tarafından basılan ajanda yaklaşık 500 kişiye gönderildi. Geri kalan kısmı ise kurum ve kuruluşlara dağıtıldı.
Nuri YAVUZ YeniDönem Gazetesi
Bursa’da bilgiye değer veren nadir isimlerden olan Çınar, yine değerli bir çalışmaya imza attı. Uludağ OSB iş birliğinde Mutlu Çınar, Tanpınar’ın ‘Bursa’da Zaman’ şiirini yazışının 77’nci yılı anısına ‘Bursa Işığı’na Işık Katanlar’ temalı bir 2018 Bursa ajandası hazırladı. Tanpınar’ın vefat günü olan 24 Ocak ile başlayan ajandada, Bursa adına değerli bir bellek oluşturulmuş. Ajandada Bursa denince akla gelen isimlerin doğum ve ölüm günleri titizlikle derlenmiş. Ayrıca ajandada yer alan Tanpınar şiirleri, beni şimdiden şair Tanpınar’ı yeniden okumaya sevk etti diyebilirim… ‘Kent Savunması’na vurgu yapan biri olarak ben, kentlilik bilinci kapsamında gösterdiği duyarlılık adına Mutlu Çınar’a teşekkürü bir borç biliyorum… Aynı zamanda Uludağ OSB’yi de kültür alanında gösterdiği sorumluluktan dolayı tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum…
Uludağ OSB ve Bacıbeyleri’nden özgün çalışma... Sosyolog dostumuz Mutlu Çınar, özgün çalışmalarıyla dikkat çekiyor. O çalışmalardan birini de bu sene gerçekleştirmiş. O çalışmanın adı... Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiirinin 77. yılı anısına “Bursa Işığı’na Işık Katanlar” adıyla 2018 yılı ajandası... Ajandanın başlangıç tarihi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölüm tarihiyle başlıyor her sayfasında Bursa kamuoyunun yakından tanıdığı simaların doğum ve ölüm tarihlerine göre ajandanın içine serpiştirilmiş. Ajandanın içeriğini Mutlu Çınar hazırlarken sponsorluğunu ise “Yunus Aydın’ın başkanlığını yaptığı Uludağ OSB ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şehirleri Başkentler, Çalıkuşları Bacıbey Kent Kültürleri Derneği” üstlenmiş. Biz de emeği geçenleri tebrik ediyoruz.
İlhami YILDIZ Bursa Hakimiyet Gazetesi
9
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
Keçeci Fuat Paşa Osmanlı Sadrazamı
Keçeci Fuat Paşa’nın “Osmanlı tarihinin dibacesi yandı!” diye ağladığı, 28 Şubat 1855 depremi sonrası çıkan yangının Sarayiçi ve bütün Bursa’yı alevleriyle süpürmesi, beş asırlık tarihinin yığdığı hazineleri kül etmesi; 1326’da Bursa’nın fethiyle başlayan kuruluş çağının havasını, Evliya Çelebi’nin diliyle “ruhaniyetli şehir” kimliğini yok edemedi. Bursa yaşanan her felaket ve ihmal sonrası Zümrüdü Anka misali küllerinden yeniden doğmayı başarmış bir şehir. Ahmet Hamdi Tanpınar, 1946’da yayınladığı Beş Şehir kitabında “Bursa ışığı olduğu gibi yine dört yanda çınlıyor, su sesleri ledünni bir rüya gibi etrafı dolduruyor ve yıkılmış imparatorluğun dört yanından gelmiş muhacir çocukları bu ışığın altında ve bu su sesleri içinde tıpkı kuruluş asrının çocukları gibi oynuyorlar” diyor. 55 yıl önce 24 Ocak 1962’de kaybettiğimiz Ahmet Hamdi Tanpınar üstat, Bursa’nın fethinin 700. yılı 2026’ya 8 kala Osmanlı Çınarının gölgesinde çağlayan Tuna, Fırat, Dicle ve Nil nehirlerinin suladığı topraklardan, ata topraklarına dönen muhacir çocukları büyüdü. Onların omuzlarında Bursa küllerinden yeniden doğdu.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
Beş Şehir kitabının Bursa’da Zaman bölümünün yayınlanışının 77. yılında ‘Canım Evliya bir gün senin ruhunu şad ettirmek istersek’ diye başlayan vasiyetini
21. yüzyılın Evliya Çelebi’lerini biraraya getirerek yerine getiriyoruz.
Marco Polo ve İbn Batuta ile birlikte Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”si dünyanın en önemli üç seyahatnamesinden birisidir. Evliya Çelebi doğduğu şehir İstanbul dışına ilk seyahatini 27 Nisan 1640’da Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti Bursa’ya gerçekleştirdi.
378. yılında
21. Yüzyılın Evliya Çelebileri Büyük Seyyah’ın gezisine başladığı ilk şehir olan
Bursa’da buluşuyor...
19 Kasım 2002’de 58. Hükümette yer alışından bugüne duble yollar, tüneller, demiryolları, havaalanları, limanlar ve hızlı tren projeleriyle, Türkiye’ye mührünü vuran,
21. Yüzyılın Evliya Çelebileri’nin
daha hızlı ve daha rahat keşfe çıkabilmesini sağlayan, Cumhuriyet tarihinin efsane Ulaştırma Bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı
Binali Yıldırım’a
şükranlarımızı sunuyoruz...
Siyasette çalışmaya, hizmete karşılık gelen ödülün adı;
SANDIKTAN ÇIKMAK
Yerel yönetimlerde başarının tesadüf olmadığının ispatı, seçmenin rıza ve teveccühünü aralıksız olarak en az 3 dönem kazanmak, (Yerel yönetimlerde aralıksız 3 dönem ve üzeri sandıktan çıkma başarısı gösterilmesi Kırkpınar’da Başpehlivanların kemerin sürekli sahibi olmasıyla aynı anlama geliyor.)
Bu nedenle onlar
SANDIKLARIN BAŞPEHLİVANI olarak anılmayı hakediyorlar. 27 Mart 1994 Yerel Seçimlerinden Bugüne
25. Yılda
Türkiye Seçim Sandıklarının Başpehlivanı
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın izinde Yerel yönetimlerde Sandıkların Başpehlivanları Çırak, Kalfa ve Usta üçlemesinde ‘Şed’ kuşanma merasimiyle
BULUŞUYOR...
Türkiye Seçim Sandıklarının Başpehlivanı
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın izinde Yerel yönetimlerde
SANDIKLARIN BAŞPEHLİVANLARI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARI
Alinur AKTAŞ
İbrahim KARAOSMANOĞLU
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir AKYÜREK
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeki TOÇOĞLU
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
Yusuf Ziya YILMAZ
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı
MİLLETVEKİLLİĞİ İLE BİRLİKTE SANDIKTAN ÇIKAN
BELEDİYE BAŞKANLARI
Mustafa TUNA
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Mehmet SEKMEN
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı
Fatma ŞAHİN
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
Fehmi Hüsrev KUTLU Adıyaman Belediye Başkanı
Mustafa DÜNDAR
Osmangazi Belediye Başkanı
İL BELEDİYE BAŞKANLARI
Selim YAĞCI
Bilecik Belediye Başkanı
Alaaddin YILMAZ Bolu Belediye Başkanı
İrfan DİNÇ
Çankırı Belediye Başkanı
Hasan ÜNVER
Nevşehir Belediye Başkanı
Türkiye Seçim Sandıklarının Başpehlivanı
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın izinde Yerel yönetimlerde
SANDIKLARIN BAŞPEHLİVANLARI İLÇE BELEDİYE BAŞKANLARI (100 binin üzerinde seçmen sayısı olan) 1- 2- 3- 4- 5- 6- 7- 8- 9-
Akhisar Belediye Başkanı Salih HIZLI (3 dönem) Altındağ Belediye Başkanı Veysel TİRYAKİ
Arnavutköy Belediye Başkanı Ahmet Haşimi BALTACI Bahçelievler Belediye Başkanı Osman DEVELİOĞLU Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin GÜRKAN
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah DEMİRCAN Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin DÜNDAR Darıca Belediye Başkanı Şükrü KARABACAK Fatih Belediye Başkanı Mustafa DEMİR
10- Gölcük Belediye Başkanı Mehmet ELLİBEŞ
11- Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel KARAMAN 12- Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı KILIÇ
13- Karatay Belediye Başkanı Mehmet HANÇERLİ 14- Ümraniye Belediye Başkanı Hasan CAN
15- Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat AYDIN (4. Dönem) İLÇE BELEDİYE BAŞKANLARI (50 bin - 99 bin arası seçmen sayısı olan) 1- 2- 3- 4- 5- 6- 7- 8- 9-
Akçaabat Belediye Başkanı Şefik TÜRKMEN (5. Dönem) Başiskele Belediye Başkanı Hüseyin AYAZ Canik Belediye Başkanı Osman GENÇ
Fatsa Belediye Başkanı Hüseyin ANLAYAN (Ordu) Gönen Belediye Başkanı Hüseyin YAKAR
Nizip Belediye Başkanı Hacı Fevzi AKDOĞAN Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk ÇETİN
Reyhanlı Belediye Başkanı Hüseyin ŞANVERDİ (Hatay) Soma Belediye Başkanı Hasan ERGENE
BÜYÜKŞEHİR SINIRINDA KALAN (15 bin - 50 bin arası seçmeni olan ilçeler) 1- 2- 3- 4- 5- 6- 7- 8- 9-
Akkuş Belediye Başkanı İsa DEMİRCİ
Akyurt Belediye Başkanı Gültekin AYANTAŞ Arsin Belediye Başkanı Erdem ŞEN
Bala Belediye Başkanı İbrahim GÜRBÜZ
Çermik Belediye Başkanı Mehmet AKDAĞ (Diyarbakır) Demre Belediye Başkanı Süleyman TOPÇU Foça Belediye Başkanı Gökhan DEMİRAĞ Havza Belediye Başkanı Murat İKİZ
Honaz Belediye Başkanı Turgut DEVECİOĞLU (Denizli)
10- İspir Belediye Başkanı Osman ÇAKIR
11- İvrindi Belediye Başkanı Recai BAYTAR
12- Karamürsel Belediye Başkanı İsmail YILDIRIM (Kocaeli) 13- Kaş Belediye Başkanı Halil KOCAER
14- Kazan Belediye Başkanı Lokman ERTÜRK 15- Kestel Belediye Başkanı Yener ACAR
16- Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin ÇETİNKAYA (4. Dönem) 17- Kuyucak Belediye Başkanı Metin ERTÜRK (5.dönem) 18- Oltu Belediye Başkanı İbrahim ZİYREK
19- Orhaneli Belediye Başkanı İrfan TATLIOĞLU (Bursa) 20- Payas Belediye Başkanı Bekir ALTAN
21- Saruhanlı Belediye Başkanı Hüseyin YARALI (Manisa)
22- Seydikemer Belediye Başkanı Yakup OTGÖZ (Muğla) 23- Şile Belediye Başkanı Can TABAKOĞLU
24- Türkoğlu Belediye Başkanı Osman OKUMUŞ (Kahramanmaraş) 25- Yomra Belediye Başkanı İbrahim SAĞIROĞLU
26- Çamlıdere Belediye Başkanı Hazım Caner CAN 27- Elmadağ Belediye Başkanı Gazi ŞAHİN
28- Narman Belediye Başkanı Yücel Ahmet İŞLEYEN 29- Musabeyli Belediye Başkanı Ayhan YILMAZ
30- Karkamış Belediye Başkanı Nuh KOCAASLAN
15
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
ANADOLU TÜRK TARİHİNİ DEĞİŞTİREN KADIN
BACIBEY HAYME ANA
16 2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
“Soyca sopca ümmetce özlenen baharlar vardır. Ve onlarında müjdecisi badem ağaçları vardır. Hava dönebilir, don vurabilir ama müjde şaşmaz, duyanlara bilenlere kazandırır.”
Bir Şey Değişir, Her Şey Değişir. Kelebek etkisi teorisinin gerçekliğini tarihin derinliklerinde; “Bir mıhın bir nal, bir nalın bir at, bir atın bir öncü, bir öncünün bir savaş, bir savaşın bir vatan kurtarabileceği yaklaşımını” hayattan bir parça olarak görmek istersek sadece 1230 Yassıçemen savaşına bakmak yeterli… Kayı Obası’nın Beyanası’nın “Kubbetül İslâm olarak anılan Ahlat’ı, Moğolların Berh ve Buhara’ya yaptığı gibi yağmalattıran Müslüman bile olsa, benim gözümde dinsiz Cengizhan’dan farksızdır. Onun için İslam sancağını taşıyan diğer Müslüman Türk ordusuna taraf olmak boynumuzun borcudur.” sözleri Anadolu Türk tarihi ebediyen değiştirdi… Anadolu Türk tarihinin dönüm noktası olduğunu fark etmediğimiz bir zafer; Yassıçemen… Türkiye Selçuklularının Ulu Sultanı, Kadir Gecesi sabaha kadar “Ey yol gösteren Allah’ım. Şu mübarek ramazan ayında Müslüman’ın Müslüman’a kılıç çekerek savaşmasını hiç arzulamadığımı sen bilirsin. Sen bu sıkıntılı durumdan kurtulmamıza vesile ol. Karşı karşıya gelen bu iki Müslüman ordu içinde senin yolunda giden, inancı doğru olan benim ordumdur. Ey doğru dinin yardımcısı! Başarı ve padişahlık sana lâyıktır. Bu pak canla vücudu sen süsledin. Yoksa bir avuç toprak neye yarar? Felek Senin fermanına uyar. Senin fermanına uyana ne mutlu. Pak olan, yardım eden ve yol gösteren sensin. Her iki dünyada da sığınağım sensin. Biliyorsun ki, her işimde Senden başkasından yardım istemem. Bu mührü ve tacı Senin sayende buldum. Daha önce ne hazinem, ne kılıcım, ne de ordum vardı. Benim yalvarıp yakarışımı görüyorsun. Bu savaş alanına başı dik olarak geldim. Bundan sonra Senin yardımına ihtiyacım var” diye dua etti. Yüzünü secdeye vurdu… Türkiye Selçuklularının Ulu Sultanı 10 yıl önce Malatya’da zindanda gördüğü rüyanın sabahında hiç ümit etmediği bir anda hükümdar oluşunu anımsatan bir benzerlikte Yassıçemen’de zafer kazandı… Ulu Sultan Malatya’da Güzerprit kalesinde tutsakken namazgahta sabah namazını kılmış, oturmuş dualar okuyor ve dışarıya bakıyordu. Tepenin üzerinden hızla gelmekte
olan bir süvari kafilesi görünce o gece gördüğü rüyayı hatırladı. “Latif ve nuranî bir yaşlı adam. Kâfirler içinde bir Müslüman gibi Utangaç, edepli ve vakarlı, meleğin ruhu gibi saf tasvirine uyan bir adam ayağındaki bağı çözdü. Sultanı kollarının arasına alarak kucakladı ve Ömer Muhammed Suhreverdî’nin sevgisi her zaman Padişah Alaaddin Keykubad iledir”... Sultan, her ne kadar böyle iyi bir rüya görmüş ve nurlu kalbinde onun yorumunu yapsa da kaleye hızla yaklaşmakta olan süvari grubunu görmesi büyük bir korkuya kapılmasına neden oldu. Kendi kendine, “Şüphesiz bunlar benim kellemi almak için acele ediyorlar. Dün geceki rüya da boş bir hayalden ibarettir. Ters dönmüş talihimi rüya görmekle nasıl düzeltebilirim” diye düşündü. Kale komutanına “Bu gelenleri biraz eğle de gusül abdestimi tazeleyeyim. Sonra hayata veda edip ömre ayrılık türküsü söyleyeyim. Sonra onlar gelip işimi bitirsinler” dedi… Melikü’l- ümera Seyfedin Ayaba, kale komutanı ile birlikte Sultan’ın tutuklu bulunduğu odaya gittiler. Önce kale komutanı içeri girerek Sultan’a başsağlığı diledi. Melikü’lümera Seyfedin Ayaba “Siz Cihan Padişahımızın ömrü uzun olsun. Emir ve yasaklarınızın etkisi binlerce yıl sürsün. Kardeşinizin ruhu, bu toprak dünyadan kalkarak feleklerin zirvesine uçtu. Aden cennetlerine
Hayme Ana Türbesi
giderek Kevser suyuna kavuştu. Ülke ve saltanat size bağlılık, kulluk yolunu seçti.” dedi. Kalbi yerinden oynamış ve canı ağzına gelmiş olan Melik, bu sözü duyunca rahatladı... Türkiye Selçuklularının Ulu Sultanının Ters dönmüş talihi tutsak olduğu kalede gördüğü rüya ile düzelmişti. Onun kaderinin dönüm noktalarında Hazreti Yusuf misali rüyalar yol gösterici oldu. Şairlerin “O kalenin yolunda kartal uçamaz. Oranın ormanında güneş yolunu kaybeder. Eğer deniz tarafından oraya yol ararsan, on çayı geçmen gerekir. On çayın her biri Nil gibi dalgalı ve masmavi renkte. Onların dalgası karşısında fil aciz kalır.” dediği Alanya’yı fethettiği gece gördüğü rüya zaferin müjdecisi olmuştu. Yassıçemen’de mübarek ramazan ayında hiç istemediği halde Hazermşah ordusuyla savaşacakları günün gecesi kadir gecesine denk gelmiş, Türkiye Selçuklularının Ulu Sultanı sabaha kadar dua etmiş, sabah ezanı ile birlikte ordusunun başına geçmişti. Bu nedenle ona yol gösteren bir rüya görmemişti… Yassıçemen’de 10 Ağustos 1230 da su kaynaklarını ele geçiren Hazermşahlılar, Selçukluların öncü kuvvetlerini yenmiş savaşta hâkimiyet’ini kurmuştu. Tamda
17
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
her şey bitti derken, savaşa Kayı Alp’lerinin müdahil olmasıyla Allah devlet sahasını ulu Sultanın önüne açtı. Onun üzerine öyle rahmet nuru saçıldı ki, felek açıkça fetih ayetini okudu. Zafer Türkiye Selçuklularının oldu… Ulu Sultanın zihninde cevabını aradığı tek bir konu vardı. Devletiyle o güne kadar ilişkisi olmayan, Harzemşahlılar İmparatorluğu’nun bayrağı altında, Cengizhan ordularına karşı omuz omuza savaşlar vermiş ‘Kayı Obası’ askerlerinin kendi ordusuna taraf oluşlarının nedenini ve bu kararı veren bey’i merak ediyordu. Bu savaş alanına başı dik olarak gelen sultanın başı dik olarak ayrılmasına vesile olan kayı Alplerinin beyi’ini saltanat çadırına çağırttı. Ulu Sultan minnetini gösteren iltifatlarda bulunduktan sonra cevabını aradığı soruyu Kayı Obası Beyi Ertuğrul’a sordu. Ertuğrul Bey “Sultanım savaşanların kim olduğunu anladıktan sonra cenge katılıp katılmamayı aramızda
tartıştık. Alplerimin büyük çoğunluğu sancaklarını önceden tanıdığımız Harzemşahlılara taraf olunması gerektiğini savunurken obamızın Bey Anası, anam; “Kubbetül İslâm olarak anılan Ahlat’ı, Moğolların Berh ve Buhara’ya yaptığı gibi yağmalattıran Müslüman bile olsa, benim gözümde dinsiz Cengizhan’dan farksızdır. Onun için İslam sancağını taşıyan diğer Müslüman Türk ordusuna taraf olmak boynumuzun borcudur.” dedi. Bu sözün üzerine hiç kimse yorum yapmadı ve biz savaşa katıldık… Ulu sultan Saltanat çadırına Kayıların Bey Anasını çağırttı… Sultan Alaeddin Keykubad; Malatya da tutuklu iken rüyasında gördüğü ‘Latif ve nuranî yüzlü, kâfirler içinde bir Müslüman gibi Utangaç, edepli ve vakarlı, meleğin ruhu gibi saf olan yaşlı adam’ Şeyhlerin şeyhi, seçkin ve sıradan kimselerin kutbu, hakk’ın dili, milletin ve dinin direği, Müslümanların Rehberi Ömer B.Muhammed El-Suhreverdi’yi Abbasi Halifesinin gönderdiği saltanat emanetlerini getiren elçi olarak karşısında gördüğü andaki hislerin benzerini bu yaşlı Türkmen
Ertuğrul Gazi Türbesi
kadınının karşısında hissediyordu… Alâaddin Keykubat’ın ağzından çıkan ilk sözler;
“Yassı Çemen’de gök kubbenin Selçuklunun üzerine yıkılmasını önleyen, saltanat çadırımız, Haymemiz sen oldun. Şeyh Kirmani’nin kızı Fatma Bacı’nın kurulması için iznimizi istediği Anadolu Bacıları, seninle daha da güçlü olacak. Anadolu, seninle Bacıbey nasıl olurmuş görecek” oldu. Anadolu’da oluşturmayı istediği teşekkülün eksik olan kadın kahramanı ve onun sadık obasının beyi Ertuğrul ile karşı karşıya olmak sultanı heyecanlandırdı. Türkiye Selçuklularının Ulu Sultanı, oluşturmayı istediği yeni teşekkülde olması gerektiğine inandıklarını kimseye söz bırakmadan anlatmaya başladı:
18 2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
“Atamız Selçuk Bey’in Aral gölünün doğusundaki Cend şehrini merkez kabul ederek devleti kuruşu ile benzerlik gösteren, Büyük dedesi Süleymanşah’ın İznik’i merkez kabul ederek gözlerden uzak ama bir o kadar da kervan yollarına yakınlığı ile gelişmelerden en hızlı şekilde haberdar olunan sratejik avantajla devleti nasıl kurduğunu uzun uzun anlattıktan sonra yüzünü sıkıntıyla buruşturarak Büyük sultan; Alparslan ve Dedem Süleyman Şah, Peygamberimizin İstanbul’un fethi müjdesine nail olmak yerine doğuya yönelmeselerdi Haçlılar, bu topraklara adım bile atamazlardı. Sultan Kılıçarslan Kayın pederi Çakabey ile mücadeleye girmek yerine İstanbul’u almayı düşünseydi sonuç aynı olurdu. Ben, babam tahttan indikten sonra bu kutlu şehre bir fatih olarak değil ama sürgün olarak babam ve ağabeyimle birlikte gittim. Babamın ikinci kez tahta çıkması söz konusu olunca dedem Süleymanşah’ın ilk başkenti İznik’te, ağabeyimle birlikte rehin tutuldum. Allah’ın izniyle kaçarak kurtuldum”... Geçen yıl Konya’da misafir ettiğim Muhyiddin İbn-i Arabi ile “Eş-Şeceretü’n-Numaniyye Fi’d Devleti’l Osmaniyye” isimli eseri üzerine uzun uzun konuştuk. Engin bilgilerini bizimle paylaştığı için teşekkürümüzü sunmak üzere hediye ettiğimiz köşkü, bir dilenciye hediye edecek kadar maddiyatla işi olmayan bu adamcağızın bu kitabından dolayı idam edilmesini isteyenler oldu. Oysa bu kitabında gaipten haber verilmiyor, Haçlılar ve Moğollar nedeniyle ateş çemberine dönen İslam topraklarına yeniden huzurun geleceğinin müjdesini almak beni mutlu etti. İslam aleminin; soyca, sopça, ümmetçe özlediği baharın geleceği müjdesini almak beni mutlu ederken, bu müjdenin yaşanacağı devletin benim devletim olmama ihtimali beni üzdü.
Her şeye rağmen bize düşen geçmişte yapılan hatalara düşmemek. Sultanlar gerçekleştirdikleri evliliklerle dönemsel olarak ülkelerine barışı getirirken; bu evliliklerden doğan şehzadelerin tahta çıkması mücadelesinde yeni odakların oluşması, devlete zarar veriyor. Bu nedenle şehzadelerin tek gönül ve göbek bağı, devletiyle olmalı… Gulam Ordusu inancını yaşarken, İslam’ı yaşama usul farklarının da siyasi oyuncağa dönüşmesin diye denge kuramayan sultan rahat uyku uyuyamaz… Anadolu’nun yeniden imarı için ‘Şeyh Kirmani’ öncülüğünde fütüvvet teşkilatını ben destekledim. Sadece erkeklerin değil kadınların da bu yapılanmadaki yerini almaları için ‘Şeyh Kirmani’nin kızı Fatma Bacı öncülüğünde Baciyan-ı Rum teşkilatını kurdurdum. Ama görürüm ki; fütüvvet teşkilatıyla gönül ve göbek bağı kurulması olmaz ise olmaz… Anadolu Selçuklularına ikinci baharını yaşatan ulu sultan “Benimle Konya sarayına gelin; gözüm, kulağım ve kılıcım olun.” diyerek sözlerini bitirdi. Sultanın anlattıklarını can kulağı ile dinleyen Kayıların Beyanası, bilge Türkmen kadını, kocasının Fırat’ta boğulması sonrası 70 bin çadırlık oymaktan 400 çadırlık obaya düşüşlerinin hikayesini anlattı. Konya sarayına davet edilmekten duydukları onuru anlattıktan sonra, Konya sarayında eriyip yok olma endişesini dile getirdi ve sultan kayı obasına yurtluk verirse, hizmetinde olmaktan gurur duyacaklarını anlattı. Sultan, beklediği cevabı alamamış olmanın burukluğunu yaşasa da yurtluk olarak Ankara Karacadağ’ı Kayı Obasına verdi… *** Kayı Obası Yeni yurtluğu Karacadağ’a doğru giderken Kırşehir yakınlarında çoğunluğu
silah kuşanmış kadınlardan oluşan Anadolu Bacıları, Kayı Boyu’nu karşılamış; bu karşılamada Şeyh Kirmani’nin kızı Fatma Bacı, Kayı obasının Bey Anasını “HAYME ANAM, Hoş geldin!” diyerek karşıladı. Kayıların Beyanası, “HAYME Kadın” diye hitap edilmesine bir anlam veremedi.
Fatma Bacı Kayıların Beyanası’nı çadırına misafir etti. Kayıların Beyanası meraklı gözlerle Fatma Bacı’ya bakıyordu. Fatma Bacı söze başladı: “Buralarda herkes seni konuşur. sen olmasan bugün bu topraklar Celalettin Hazermşah’ın toprakları olurdu. Sultanımızın sana saygısı o kadar büyük ki saltanat çadırında bir bey gibi kabul gördün. Sultanımızın sana “Yassı Çemen’de gök kubbenin Selçuklunun üzerine yıkılmasını önleyen, saltanat çadırımız, Haymemiz sen oldun.” sözlerini hepimiz biliriz. Bu nedenle sen, sadece sultanımızın değil bizim de Haymemizsin. Sen Kayı’nın Bey Anası’sın. Bizim Hayme Anamızsın. ‘Bey kızı, bey eşi ve bey anası’ olarak çağrılmaktan, doğduğunda kulağına okunan ezan ile birlikte söylenen adını unutmuş olan bu Türkmen kadını, Yassıçemen’de Türkiye Selçuklularının ulu sultanı Alaeddtin Keykubat lehine duruş gösterirken; Anadolu Türk tarihini değiştiriyor. Kelimenin tam anlamıyla, Dede Korkut masallarının kahramanlarının ismini hak etmeleri misali, adını hak ediyordu… Kayı obasının beyanası Hayme Ana, Ulu sultanın çadırda anlattığı ama tam olarak anlayamadığı fakat sorma cesareti de gösteremediği pek çok konunun detayını, Fatma Bacı’dan öğrendi. Fatma Bacı, okuma yazma bilen Şeyh Kirmani’nin sohbet halkasına katılabilen tek
19
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
kadın olarak devlet yönetimi ve tarih hakkında çok şey biliyordu. Anadolu tarihinin en etkili iki kadını, adeta ömre sığan bilgi ve birikimlerini bu çadır sohbetinde birbirlerine aktarırken; Türk tarihinin aslında en uzun ömürlü ve en etkili devletinin temellerini atıyordu… BİR CİHAN DEVLETİNE CANSUYU VEREN HAYME ANA “Türk kadınları için en ÖZEL simgedir.”
Bilek gücünün, kılıç gücünün hakim olduğu bir konjoktürde duruş gösteren Haymeana; Türk’ün kaderini değiştiren Osmanlı Devleti’nin bilinmeyen kurucusudur. Onun öncü karakterinden yoksun bir Türk tarihinin son 7 asrını yeniden yazmak gerekirdi. Hayme Ana, Türkiye Cumhuriyeti’nin son çeyrek asırlık dönemine kadın üzerinden yapılan tartışmalara son noktayı koyabilmenin vesilesidir. Hayme Ana, hem modern kadınımızı hem de geleneksel kültürel kadınımızı kucaklayan önemli bir karakterdir, Bacıbey’dir. Bugünkü anlamda, kadın girişimcilerin 8 asır önceki adı ile Bacıyan-ı Rum örgütünün kurucularındandır. Annedir; geleneksel kültürü simgeleyen tüm kadınlarımızı temsil eder.
Kadına şiddetin 3. sayfa haberlerinden eksik olmadığı, kadının laik-antilaik tartışmalarına vasıta edildiği günümüzde; hem modern anlamda yönetime ortak olan kadınlarımıza, hem de kültürel değerlerle yaşayan kadınlarımıza 8 asır önceden ışık tutup tüm toplumu kucaklayabilmenin anahtarını öğütlerinde bulduğumuz BACIBEY HAYME ANA ile Bursayı ve Türkiyeyi yeniden tanıştırmak istiyoruz. HAYME ANA duruş göstererek tarihi değiştirdi. Osmanlının adı bilinmeyen kurucusu oldu. BACIBEY Hayme Ananın
“Bu topraklar bizim son durağımız olsun hayali; bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak bizim gerçeğimiz. Bizim geçeğimiz çocuklarımızın rüyası olmasın diye bir kere daha onun öğütlerine ihtiyaç duyuyoruz.” “Kayı’nın ve diğer bütün boyların oğullarını Ertuğrul’umla bir tutarım. Onların hepsini soyumuz için Hakk’ın Kutsal birer emaneti bilirim. Boyundan - soyundan olsun olmasın insanlara adil davran. Adaletten ayrılma ki, insanların birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda, obanda herkes gezsin.” anlayışı bugün Türkiye›nin ihtiyaç duyduğu birlikteliğin bizce anahtarının ta kendisidir.
“İngilizler için kraliçe Elizabet, Fransızlar için Jandack, Ruslar için Katerina ne ise; bizim için O olması gereken unutulmuş bir gerçek tarih yapıcısıdır Hayme Ana…
Yassıçemen Savaşı’ndan 788 yıl sonra BACIBEY Hayme Ananın, “bu topraklar bizim son durağımız olsun” vasiyetine sımsıkı sarılarak onun hayalini Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçeğe dönüştürmüş bir neslin torunları olarak; bizim gerçeğimizin çocuklarımızın rüyasına dönüşmemesi için çalışıyoruz. *** Anadolu topraklarında dünyanın ilk lider ve öncü kadınları örgütüne Anadolu Bacıları anlamına gelen “Bacıyan-ı Rum” teşkilâtı denirdi. Anadolu Bacıları’nın lideri olan kadın da ‘Bacıbey’ diye anılırdı. Anadolu Bacıları ekonomik ve sosyal hayatta hep üretimin içerisinde yer alıp öncelikle nakış, keçe, çadır, kilim ve halı dokumacılığı ile ipek ve pamuk ipliği üretiminde etkin rol üstlendi. Dönemin en önemli sosyalleşme vasıtası olan çamaşırhane işletmeciliğinde tekel durumundaydılar. Anadolu Bacıları kimsesiz kız çocuklarına sahip çıkardı. Bu çocukları eğitir, evlenmelerinden iş sahibi olmalarına kadar onların yanında olurlardı. Bacıbeyler ‘sosyal devlet anlayışının’ 8 asır önceki adı oldular. Anadolu Bacıları örgütünün 8 asır önce bu topraklarda varlığı, pek çok Avrupalı bilim insanını hayretlere düşüren bir realiteydi. Anadolu Selçukluları devrinde ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Türkmen kadınların mensup oldukları bir teşkilâtın varlığına modern Türkiye’de ilk kez Ordinaryüs Prof. Dr. Fuat Köprülü değindi. Köprülü, Âşık Paşazâde’nin “Bâciyân-ı Rûm” olarak kaleme
20 2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
aldığı sistemin başka kaynaklarla da varlığını ispatlayarak oryantalist araştırmacı Franz Taeschner’ın; Türkler’e, nedense bir türlü yakıştıramadığı bu özgün yapıyı gün yüzüne çıkarttı. Alman Araştırmacı Franz Taeschener, o çağlarda Türk kadınının böyle bir teşkilat kuracak kadar bilinçlendiğine akıl erdirememişti… Faslı gezgin İbn-i Batuta ise Anadolu Bacıları’nın çalışmalarına tanıklık eden önemli isimlerin başında gelir. İbn-i Batuta; Moğol istilası karşısında Anadolu Bacıları’nın şehirlerin savunması için giriştikleri mücadeleyi nakleder. Süryani tarihçi Ebu’l-Ferec Gregory’nin de Anadolu Bacıları’na değinmesi, tarihi tutarlılık açısından önemlidir. Mevlânâ Celaleddin-i Rumî de Mesnevi’sinde, kadınlardan (Anadolu Bacılarından) söz eder. Osmanlı Devleti’nde ilk tarih yazarı Âşık Paşazâde de Anadolu’da kurulan (Bacıyan-ı Rum) Anadolu Kadınlar Birliği’nden bahseden en önemli isim olur. Anadolu Bacıları, dünyada kurulan ilk kadın teşkilatı olması bakımından gurur kaynağımız. BACILARIN SLOGANI… Dünya gündemi için de özel bir konu olan Anadolu Bacıları’nın az bilinmesinin nedeni; Anadolu’daki isyanlar ve 1243’ te gerçekleşen Kösedağ Savaşı’nda pek çoğunun kılıçtan geçirilmesi, liderleri Fatma Bacı ve arkadaşlarının siyasi pazarlık değerleri nedeniyle esir olarak Tebriz’e götürülmesi, teşkilatı yok olmanın eşiğine getirdi. Siyasi karmaşanın getirdiği otorite boşluğu, Anadolu Selçıklu Devleti’nin iç çekişmelerinin tarih yazıcılarının üzerindeki baskılarının şiddeti ve yönlendirici siyasi yaklaşımlar da eklenince; Anadolu Bacıları’nın dünya tarihine geçmesi gereken çalışmaları ne yazık ki ‘yok’ kabul edildi. Anadolu Bacılarının sloganı “İşine, aşına, eşine sahip ol” idi
Hayme Ana Bacıbey Ödüllerinin simgesi Zübeyde Hanım yüzlü Hayme Ana heykeli...
İşine hakim ol; yapabildiğinin en iyisini yap ki işlerin aranır olsun. Aşına hakim ol; har vurup harman savurma ki sıkıntıya düşmeyesin. Eşine hakim ol; gözü dışarıda kalmasın. Anadolu Bacıları’nın çalışmalarının ideallerini ete kemiğe dönüştüren, dünyanın en büyük ve en uzun ömürlü Türk devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek kurucusu, Bacıbey Hayme Ana’dır… Anadolu Bacıları’nın ve esnaf teşkilatlarının kurucusu olarak Kırşehir’de meftun bulunan Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı kabul edilse de; Anadolu Bacıları felsefesini devlet yönetim tarzına dönüştüren tartışmasız en önemli isim Hayme Ana’dır.
Yassıçemen Savaşı’nın sonucunu değiştirmesidir. O gün Hayme Ana duruş göstermese, Anadolu’da mutlaka bir Türk devleti kurulurdu ama bu dünyaya nizam veren Osmanlı Devleti olmazdı. Türkiye’nin son çeyrek asırlık dönemine kadınların üzerinden yürüyen laik-anti laik tartışması damga vurdu. Hayme Ana, ayakları üzerinde duran ‘modern’ ve geleneksel değerleri içerisinde yaşamayı tercih eden ‘geleneksel’ kadını özünde, tek bir karakterde kucaklayan çok önemli aktör… Anadolu, Kurtuluş Savaşı’nı verirken donarak ölen Şerife Bacı’da da, Halide Edip’te de, Hayme Ana’dan izler buluruz.
Aslında Osmanlı Devleti’nin bilinmeyen kurucusudur.
Aslında “Bu topraklar bizim son durağımız olsun” diyen Hayme Ana’nın hayali Türkiye Cumhuriyeti ile bizim gerçeğimiz oldu. Bizim gerçeğimiz çocuklarımızın rüyası olmasın diye; O’nun felsefesine ve vasiyetine bir kez daha ihtiyaç duyuyoruz şüphesiz… Ne diyor bakın:
Hayme Ana’nın hayatı, Cengiz Han tehlikesinden dolayı göç yollarında geçti. Onu herhangi bir Türk annesinden ayıran özellik; bundan 8 asır önce bilek ve kılıç gücüne ihtiyaç duyulan bir dünyada Fırat’ta boğulan kocası Gündüz Alp Bey’in vasiyetine uyarak Anadolu yürüyüşüne devam etmesi ve
“Kayı’nın ve diğer bütün boyların oğullarını Ertuğrul’umla bir tutarım. Onların hepsini soyumuz için Hakk’ın kutsal birer emaneti bilirim. Boyundan, soyundan olsun, olmasın insanlara adil davran. Adaletten ayrılma ki, insanların birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda, obanda herkes gezsin…”
Hayme Ana, Ertuğrul Gazi’nin annesi, Osman Gazi’nin babaannesidir.
21
2026 Kent Kültürü Gazetesi Ocak 2018
Zübeyde Hanım’ın da Hayme Ana’yla kader birliği var. Her iki kadın da genç yaşta eşlerini yitirdi, her ikisinin yetiştirdiği oğullar, Türk dünyasının kaderini değiştirdi. Bu nedenle Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım da Cumhuriyet’in Bacıbey’idir. Anadolu’da Bacıbeyler faaliyetleriyle kentlerinin kültürüne değer katarken; aynı dönem Avrupa’sı kadınlarına “engizisyon mahkemelerinde cadı avı” düzenliyordu… Bacıbey kurumu, sahip çıkamadığımız bir miras olarak karşımızda duruyor. Atatürk, Anadolu’nun Bacıbeyleri’ne sadece seçme-seçilme hakkını vermedi. Onları 8 Şubat 1935’te milletvekili olarak TBMM’de fiilen yönetime de ortak etti. Bugün siyasetin Bacıbeyleri, TBMM’de 22 dönemdir yer alıyor. Hayme Ana’nın adını kazanışının 788. Osmangazi Han’ın doğumunun 760. yılı kutlu olsun.
Osmangazi Hanı’nın doğumunun 760. yılı ile birlikte Devlet Töreni ile anılması için, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç, Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Ahmet Bayhan, İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Eşref Yiğit ve Bacıbey Kent Kültürü Derneği Başkanı Mutlu Çınar ziyarette bulundu.
Gözlerden uzak ama bir o kadar da kervan yollarına yakınlığı ile gelişmelerden en hızlı şekilde haberdar olunan sratejik avantajlarıyla Söğüt ve Domaniç’in, Karacadağ’ın ardından yurt edinilmesinden, 1258 yılının kış aylarında Hülagu, ordusunun Bağdat’ı işgal ettiği ve Abbasi Halifeliğine son verdiği haberinin ardından, baharda 70 yaşındaki Ertuğrul Bey’in bir oğlu dünyaya gelip Abbasi Halifeliği’nin son bulduğu bu dönemde Sultan Alaaddin Keykubat’ın Yassıçemen’de saltanat çadırında anlattığı İslam çoğrafyasına 4 halife dönemindeki huzuru getireceği müjdelenen, Muhyiddin İbn-i Arabi ile “Eş-Şeceretü’n-Numaniyye Fi’d Devleti’l Osmaniyye” isimli eseri ve Halife Osman’a atfen doğan çocuğa Osman isminin verilmesine, Hükümdar ailesinin dış müdahalelere kapalı olması adına harem
müessesesinin kurulmasından, Osmanlılarda Yeniçeri Ordusunun üzerinde baskılar yaşanmaması için bu ocak mensupları Bektaşi tekkesine bağlanmasına, Fütüvvet teşkilatı ile gönül ve göbek bağı kurmanın gerekliliği noktasında Torunu Osman’ın ağaç ustası bir ahi olarak yetişmesini sağlayarak gönül, Ahi şeyhi Edebali’nın Küçük kızı Bala Hatun’la evlenmesinin sağlanmasına kadar devletin temelinin inşasında Hayme Ana, Ertuğrul Bey ve Ulu Sultan Alaeddin Keykubat’ın Yassıçemen’de Anadolu’daki yeni teşekkül projesi sohbetinin izleri var…
* Sosyolog Mutlu Çınar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şehirleri, Başkentler, Çalıkuşları, Bacıbey Kent Kültürü Derneği Başkanı *TBMM Başkanımız İsmail Kahraman’ın Kültür Bakanlığı döneminde önsözünü yazdığı 1. baskısı 1996 da yapılan İBN BİBİ’nin SELÇUK NAME eseri Ulu Sultan Alaeddin Keykubat’ın yassıçemen savaşı öncesi ruh halini bizlere aktaran en önemli ve yegane kaynak eserdir.