2
BİTLİS’İM
BİTLİS’İM
3
4
Sahibi Nostalji Kültür Sanat Organizasyon Adına Cihan ÇELİKKOL Genel Yayın Yönetmeni Maşallah ÇAYIR Araştırmacılar/Yazarlar Prof. Dr. Ahmet Ruhi MERMUT Doç. Dr. Mehmet DEMİRTAŞ Abdülmenaf KOCAKAPLAN Ahmet ALPTEKİN Kerem KOÇYİĞİT Müfit YÜKSEL Serdar DURER Yayın Kurulu Bülent GÖNENÇ Cihan ÇELİKKOL Sırrı ÇINAR Vedat YENİÇERİ Sanat Danışmanı Murat ŞAŞMAZ Direktör Semih KUMAŞ Fotoğraflar Üzeyir ALÇELİK Ferhat İNANOĞLU Samet ADIYAMAN Grafik Tasarım Gülşah ŞENEL
Yönetim Adresi Mareşal Fevzi Çakmak Cad. 1.Sok. No:4 K:4 D:24 Şirinevler / İSTANBUL Tel: 0212 639 33 13 - 14 Gsm: 0532 555 06 59 Abone Reklam Ferit NAMLI Sosyal Medya / Web Master Emrah KENDİLCİ www.bitlisimdergisi.com info@bitlisimdergisi.com Dergimizde yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Gönderilen yazılar yayımlansın veya yayımlanmasın iade edilmez. Yazılarda yayım kurumunca gerekli düzenleme ve değişiklikler yapılabilir. Yayımlanan yazıların tamamı veya bir bölümü Bitlis’im Dergisi kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. ©BİTLİS’İM dergisi 2012 tüm hakları saklıdır.
Editörden Değerlerimizle bir birimize bağlı olduğumuz bu zamanlarda yeni bir Bitlis’im sayısıyla sizlerleyiz. Bizi biz yapan yalnız fikirlerimiz ve inançlarımız değil, aynı zamanda paylaştığımız tarih, kültür, gelenek ve adetlerimizle ortak bir paydayı paylaşıyor olmamızdır. Sizlerden aldığımız destekle her sayıda bir adım daha ileriye vardıkça bu mutluluğu ve gururu bir sonraki sayıya aktarmak ilk amacımız haline geliyor. Kaliteli bir hizmetle hem memleketimizin değerlerini vurguluyor hem de ortaya çıkan güzellikleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Sizlerinde aynı güzellikleri paylaşmaya hazır olduğunuza tüm içtenliğimizle inanıyoruz. Dergimize olan ilginin her geçen gün arttığının farkındayız. Bu ay bize gönderilen yazılardan yayınlayamadıklarımız yayınladıklarımızı katladı neredeyse. Böylece azmimiz bir kez daha yenilendi, heyecanımızın dinamikliği arttı. Bu sayımızı fikrimiz ve inancımızla sizlere sunarken yeni sayılar için daha heyecanlı olduğumuzu sizlerden saklayamayız. Elinizdeki yeni sayımızı Bitlis’in eğitim sürecine ayırdık. Üniversitesinden, yatılı okullarına, son yapılan yüksek okul sınavlarından, ilkokullarda yaşanan gelişmelere dek tüm konuları sizlere ulaştırma çabasında olduk. Bitlis’in eğitim hayatında özellikle son yıllarda gözle görülür değişikliklerin yaşanması bizleri mutlu ettiği gibi ilgilerin bu yöne doğru kaymasına da neden oldu. İş Adamlarımızın ve bir çok değerli kuruluşların
bu alanda seferberlik ilan etmesi meyvelerini Bitlis halkına sunmak üzere. Özellikle Hayırsever İş adamı Ahmet Eren’in bölge eğitimi üzerinde önemle durması güzel gelişmelerin yaşanmasında büyük katkıda bulundu. Aynı zamanda bu gelişmelerin ortak paydalarından olan Bitlis veya Bitlis dışındaki vakıf ve kuruluşların ekledikleri de yok sayılamaz. Eğitim derneklerinin bu konu üzerinde hassasiyetle yürüttükleri çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Yine bu alanda bayrağı taşıyan ve Ahmet Eren başkanlığındaki BETAV (Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı)’nın gösterdikleri ayrıcalıklı çalışmalar takdire şayan hareketler olduğu kuşkusuz. Bu sayımızı önemli ve güncel konulara ayırdığımızı ve faydalı konularla karşınızda olduğumu düşünüyoruz. Bundan sonra hazırlayacağımız yeni sayımızla çıtamızı daha da çok yükseltme hedefinde olduğumuzu bildirmekten mutluluk duyuyorum. Yeni heyecanlarımızı sizlerle tekrar paylaşmak üzere Esen kalın… Maşallah ÇAYIR
NOT: Dergimizin Mayıs 2012 tarihli ikinci sayısında 17. sayfadaki yazıda harf eksiklinden kaynaklanan bir hata yapılmıştır. Yine aynı sayının 55. sayfasında yayınlanan “Değerlerimiz” yazısında saygı değer Hayırsever İş Adamımız Ahmet Eren biyografisinde kelime hatası yapılmıştır. Bu doğrultuda hem konuya muhatap olan İş Adamı Ahmet Eren’den hem de değerli okuyucularımızdan özür diliyoruz.
İçindekiler 9
22 Geçmişteki Van Gölü
16
BETAV
"Vakıf Hakkında"
20
Bitlis Eren Üniversitesi
22
Yaptırılan Okullar
36
Okula Başlarken
48
Değerlerimiz
51
İz Bırakanlar "Hakkı UZAR"
54
"Doç.Dr.Mehmet DEMİRTAŞ Kaleminden"
İdris Köşkü mü? Piyer Loti Tepesi mi? 12
"Üniversiteyi Tanıyalım"
"Hayırseverler Tarafından Yaptırılanlar"
"Orhan ALDANMAZ'ın Kaleminden"
"Tanıyalım"
70
84 Dernekler Üzerine
56
Memleket Özlemi
"Süreyya ŞERBETÇİ ÖRNEK'in Kaleminden"
60
Bitlis'te Ticaret
62
Milli Eğitimin Kara Tahtası
70
Van Gölü'nün Seması
84
Denizci Heykeli
90
Bigiad 3.Dönem Başkanlık
96
"Elif MİRMAHMUTOĞLU'nun Kaleminden"
"Ziya PEKER'in Kaleminden"
"Sırrı ÇINAR'"
"Süphan Dağı Kamil OĞUZ Kaleminden "
"Hey Tatvan Grubu"
"Başkanlık Seçimi Yapıldı"
Van Gölü'nün Seması; Süphan Dağı 84
8
BİTLİS’İM
BİTLİS’İM
9
Dergimiz Gündem Yarattı
10
BİTLİS’İM
Bitlis’im Dergisi’nden Gündem Oluşturan Haber;
İdris-i Bitlisi Maşallah ÇAYIR
masallahcyr@yahoo.com
A
ylık, kültür, sanat ve edebiyat dergisi olarak hazırlanan; önceliği Bitlis'in değerlerini gün yüzüne çıkarmak ve ilin tanıtımında bulunmayı amaçlayan Bitlisim Dergisi basın alanında hızla büyü devam ediyor. Yayın hayatına kısa süre önce başlayan Bitlisim Dergisi basın alanındaki iddialı çıkışlarına bir yenisini ekledi. Henüz ikinci sayısında tüm ülkenin gündemini belirleyen bir habere daha imza attı. Kapak haberi olarak okuyucularına sunduğu "İdris-i Bitlisi Köşkü Neden Pierre Loti?" Başlığı altındaki yazı ülke gündeminde bir anda en çok konuşulan konuların başında geldi. Prof. Dr. Abdulkadir Özcan imzalı İdris-i Bitlisi haberi ülke medyadasın da büyük yankı buldu. Yazısının başında İslam Düşünürü İdris-i Bitlisi hakkında kısa bilgiler veren Prof. Dr. Özcan ardından bugün Pierre Loti tepesi olarak bilinen Haliç manzaralı alanın Osmanlı zamanında İdris-i Bitlisi Köşkü olarak adlandırıldığını yazdı. Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in konuyu meclis gündemine getirmesi ve tepenin isminin değiştirilmesinde ısrar etmesi ise söz konusu haberin önemini daha da arttırdı. Bu durum ulusal ve yerel gazetelerde, internet medyasında ayrıca ulusal ve yerel televizyon kanallarında günlerce ana haber konusu olmayı başarabildi. Birçok ulusal gazetenin de manşet haberi olarak öne sürdüğü haberler titizlikle işlendi. Akşam gazetesinin manşetten verdiği haberin konusu şöyleydi. "Ak Parti Bitlis Milletvekili Kiler, İstanbul'da bulunan Pierre Loti Tepesi'ne İdris-i Bitlisi' isminin verilmesi önerisinin ardından başlayan tartışmalar devam ederken, Bitlis Belediye Başkanlığı ise kentin en hâkim bölgesinde bulunan Şerifbey Tepesi isminin İdris-i Bitlisi Tepesi' olarak değiştirmek için çalışma başlattı." Cumhuriyet gazetesi de aynı haberi şöyle değerlendirdi. "Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in Eyüp'teki Pierre Loti Tepesi'nin adının İdris-i Bitlisi adıyla değiştirilmesi için öneride bulundu." Hürriyet gazetesinin ise geniş yer vererek okuyucularına aktardığı haber şöyleydi. "Ak Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, İstanbul'da Pierre Loti Tepesi'nin isminin değiştirilmesi talebiyle ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Pierre Loti isminden rahatsız olmadıklarını belirten Kiler, "Masumane, Bitlis'li vatandaş olarak geçmişte gasp edilmiş, çalınmış bir hakkı geri alma konusunda girişimde bulunduk. Tarihçilerimizden buranın 1934'e kadar İdris-i Bitlisi Tepesi olarak geçtiğini öğrenince bu anlamda rahatsız olduk. Osmanlı'ya çok büyük katkıları olan bir devlet adamının isminin değiştirilmesinden rahatsız olduk. Başka isim olsaydı da bu girişimde bulunacaktık. Kanun teklifi vermeyeceğiz. Kararı İstanbul Büyükşehir Belediyesi verecek. Bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Eyüp Belediyesi'ne başvuru yapacağız. Bitlisli olarak İdris-i Bitlisi isminin değiştirilmesi kanımıza dokundu" diye konuştu. Ulusal kanallarda ana haber bültenlerinde aktarılan İdris-i Bitlisi haberleri CNN Türk'te "İstanbul'un gözde mekânlarından olan ve 1934 yılından sonra Pierre Loti olarak değiştirilen İdris Tepesi adının iadesi için AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler girişimlerde bulundu. Bu konudaki çalışmalar sürerken, Bitlis Belediyesi Bitlis'in en hâkim bölgesinde bulunan Şerifbey Tepesi adını 'İdris'i Bitlis Tepesi' olarak değiştirmek için çalışma başlattı. Bitlis Belediye Başkanı Fehmi Alaydın Şerif Tepesi'nde çalışmaların başlatıldığını belirterek, kafeterya ve parkın tamamlanmasından sonra adının İdris'i Bitlisi olarak değiştirileceğini söyledi." Şeklinde izleyicilerine duyurdu. İdris-i Bitlisi haberi internet medyasında da büyük yankı buldu. Geniş çaplı ve derinlemesine işlenen haber Beyaz Gazete adlı internet sitesinde "Pierre Loti Tepesi'nin adı değişecek mi" başlığıyla verdiği haberin devamında şunları iletti. Ak Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, İstanbul 'da Pierre Loti Tepesi'nin isminin değiştirilmesi talebiyle ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Pierre Loti isminden rahatsız olmadıklarını belirten Kiler, "Masumane, Bitlis 'li vatandaş olarak geçmişte gasp edilmiş, çalınmış bir hakkı geri alma konusunda girişimde bulunduk. Tarihçilerimizden buranın 1934 'e kadar İdris-i Bitlisi Tepesi olarak geçtiğini öğrenince bu anlamda rahatsız olduk. Osmanlı 'ya çok büyük katkıları olan bir devlet adamının isminin değiştirilmesinden rahatsız olduk. Başka isim olsaydı da bu girişimde bulunacaktık. Kanun teklifi vermeyeceğiz. Kararı İstanbul Büyükşehir Belediyesi verecek. Bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Eyüp Belediyesi'ne başvuru yapacağız. Bitlisli olarak İdris-i Bitlisi isminin değiştirilmesi kanımıza dokundu" diye konuştu." Haberler.com ise sitesinde haberi aktarırken Bitlis Belediye Başkanının hazırlıklarına da yer verdi. "AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler tarafından bir süre önce gündeme getirilen İstanbul'un gözde mekânlarından Pierre Loti Tepesi'nin adının "İdris-i Bitlisi" olarak değiştirilmesi tartışmaları sürerken, Bitlis Belediye Başkanı Fehmi Alaydın, kentin en hâkim tepesi olan Şerifbey Tepesi'ne, "İdris-i Bitlisi" adını vereceklerini açıkladı." Son Dakika.com haber sitesinde "Vahit Kiler, İdris-i Bitlisi İsminin Peşini Bırakmıyor... başlığı altında haber servis edildi. Devamında, "Pierre Loti Tepesi'nin adının İdris-i Bitlisi olarak değiştirilmesi ısrarını sürdüren AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, işe İdris'i Bitlisi'nin mezarını ziyaret ederek başladı. Kiler, 'Harap durumdaki mezarı onaracağız' dedi... Dergimizin ortaya çıkardığı bu haberden sonra bir dizi değişikler yaşandı. İdris-i Bitlisi'nin mezarı yapılan bu haberlerden sonra nihayet onarıma alındı ve çevre düzenlemesi yapıldı. Geçmişte önemli bir İslam Düşünürü ve Osmanlı siyaset adamı olan Bitlisi bu yaşananlardan sonra hak ettiği saygınlığa da bir nevi kavuşmak üzere... Biz bu denli önemli bir değerimizi gündeme getirip, tekrar hatırlattığımız için Bitlisim Dergisi olarak gururluyuz. İdris-i Bitlisi haberiyle ülke medyasında kendisine yer edinen Bitlisim Dergisi kaliteli basın hayatına devam ediyor. Bölge halkından aldığı destekle yayınlarını sürdürüp ve tanıtımlarına devam edecek.
BİTLİS’İM
11
12
BİTLİS’İM
İdris Köşkü mü ? Piyer Loti Tepesi mi? Prof.Dr.Abdülkadir ÖZCAN
İ
stanbul'un fethinden hemen sonra sur dışında Fatih Sultan Mehmed'in Haliç'in kuzeyinde yaptırdığı Ebû Eyyûbe'l-Ensârî Türbesi ile camii ve külliyesi burada büyük bir kazanın ortaya çıkmasında birinci derecede etkili olmuştur. Mihmandar-ı Nebevî Hazreti Halid bin Zeyd el-Ensârî'nin türbesi civarı devlet ricali ve yüksek rütbeli bürokratların yanı sıra özellikle ilmiye kökenli şahsiyetlerin de tercihen gömülmek istedikleri bir mekân olmuştur. Türbe civarında başlayan mezarlık tepeye doğru hızla genişlemiş ve yeni adlar altında adeta bir mezarlık semti ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de XV ve XVI. yüzyıllarda yaşamış olan İdris-i Bitlisî'nın adına izafetle anılan İdris Köşkü semtidir. Bitlis kökenli bir aileye mensup olan İdris, babası Hüsameddin-i Bitlisî gibi Akkoyunlu sarayında bir süre münşilik yapmış; Şah İsmail'in bu devlete son vermesinden sonra onun davetine icabet etmeyip Osmanlı padişahı Sultan II. Bayezid'in çağrısı üzerine İstanbul'a gelmiştir. Onun emriyle Farsça genel bir
Osmanlı tarihi yazan İdris-i Bitlisî, Yavuz Sultan Selim'in kısa saltanatı döneminde (1512-1520) İran ve Mısır seferlerine katılmış; başta Diyarbakır ve Mardin olmak üzere pek çok yerleşim biriminin ve aşiret merkezinin savaşsız olarak Osmanlı Devleti'ne katılmasını sağlamıştır. Aşiretlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde dolaşarak halkı Devlet-i Aliyye'ye ısındıran, hizmetleri sırasında kullanmak üzere kendisine Sultan Selim'in tuğralı boş kâğıtları verilen İdris-i Bitlisî, Mısır'ın ilhakından sonra kurulan Diyarbakır merkezli Arap ve Acem Kazaskerliği'nin de ilk ve tek temsilcisi olmuştur. Zira kısa süre sonra bu müessese kaldırılmıştır. Son yıllarını İstanbul'da telifatla geçiren İdris-i Bitlisî Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatının ilk yılı içersinde vefat etmiş ve Eyüp Mezarlığı sırtlarında zevcesi Zeynep Hatun'un yaptırdığı mescit civarında defnedilmiştir. Bitlisî'nin defninden sonra İdris Köşkü adıyla anılan bu mekân daha sonra özellikle ilmiye mensubu kişilerin defin için tercih ettikleri yer haline gelmiştir.
BİTLİS’İM
13
14
BİTLİS’İM
Konuyla ilgili olarak Mecdî Mehmed Efendi'nin Şakayık-ı Numaniye Tercümesi ve müteselsil zeyillerinde çok sayıda örnek yer almaktadır. Ezcümle, İdris-i Bitlisî'nin bizzat kendi biyografisinin verildiği bendin sonunda; "Ebû Eyyûbi Ensârî'de İdris Köşkü dedikleri yerde defn olunup, ol mahal onlara intimâ (nispet) ile meşhur oldu" denilmektedir (s. 328). Bu isimlendirme kısa sürede o kadar benimsenmiştir ki, daha önce vefat eden kişilerin kabir yerlerini tarif için dahi kullanılmıştır. Mesela 1496 yılında vefat eden Şeyhülislâm Alâaddin-i Arabî'nin mezarının İdris Köşkü Yolu üzerinde olduğu ifade edilmiştir (aynı eser, s. 176). Nev'î zâde Atâî Şakayık-ı Numaniye Tercümesi Zeyli'nde, İdris-i Bitlisî'nin oğlu Defterdar Ebülfazl Mehmed Efendi'den söz ederken, "Molla İdris Arap ve Acem kazaskeri olduktan sonra İstanbul'a gelüp evâil-i devlet-i Süleyman Hânî'de fevt oldu. Kasaba-i Ebî Eyyûb zâhirinde püşte (tepe) üzere medfundur. Mevzi-i mezbûr İdris Köşkü demekle maruftur" der (s. 188). Burada müellif Atâî açıkça bu tepenin İdris Köşkü olarak anıldığından söz etmektedir.
Nev'îzâde Atâî'nin eserine zeyil yazan Şeyhî Mehmed Efendi'nin verdiği bilgiye göre, Sultan II. Mustafa devri alimlerinden Süleymaniye Darülhadisi müderrisi Rodosîzâde Mehmed Efendi (ö. 1701) Eyüp Sultan Mezarlığı'nda İdris Köşkü denilen yerde defnedilmiştir (Vekayiü'l-fudalâ, I, 178). Şakayık-ı Numaniye'ye son zeyil yazan Fındıklılı İsmet Efendi Tekmiletü'ş-Şakaik adlı eserinde İstanbul kadısı, hattat ve şair Pirî Mehmed Efendi (ö. 1736)'nin Hazreti Halid civarında İdris Köşkü yakınına Şeyhülislâm Alâaddin Efendi kabri civarına defnedildiğini belirtir (s. 111112). Keza Şeyhülislâm imamı, hattat ve kadı Salih Efendi (ö. 1753) Hazreti Halid civarında Kaşgarî Tekkesi ilerisinde İdris Köşkü diye meşhur olan yüksek mevkide defn olunmuştur (s. 235). Balıkçı Dede diye bilinen Kadirî Şeyhi Derviş Mehmed Efendi (ö. 173334) Eyüp hududunda İdris Köşkü denilen yüksek ve deryaya nazır yerde defnedilmiştir (s. 385). Aynı şekilde Şeyh Osman Efendi (ö. 1736) ise literatüre İdris Köşkü Şeyhi olarak girmiş, keza Kaşgarî Tekkesi de zaman zaman İdris Köşkü Tekkesi adıyla anılmıştır (s. 451).
BİTLİS’İM
Bu veriler ışığında İdris-i Bitlisî'nin defninden itibaren bu tepenin İdris Köşkü olarak anıldığı görülmektedir. Daha sonraki asırlarda bu mekânın "İdris Köşkü diye meşhur yüksek mevki"; "Eyüp hududunda İdris Köşkü denilen yüksek denize nazır yer" ifadeleriyle daha net olarak tasvir edildiği dikkati çekmektedir. Sonuç olarak, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında İstanbul'da bulunan Fransız edebiyatçısı Piyer Loti'nin zaman zaman Eyüp sırtlarındaki İdris Köşkü'nde bulunan kahvehaneye gittiği malumdur. Bu edip oraya gitti diye, asırların yadigârı İdris Köşkü'nün Piyer Loti Tepesi diye isimlendirilmesinin büyük bir hata olduğu kanaatindeyiz. İdris Köşkü veya İdris Köşkü Tepesi'nde bulunan bu kahvenin Piyer Loti Kahvesi olarak kalabileceği, ama tepenin İdris Köşkü veya İdris-i Bitlisî Tepesi olarak kalmasının en uygun olacağı düşüncesindeyiz. Kaldı ki, bu zatın Sultanahmet'te Divan Yolu'nda bir caddeye, bir otele adının verildiği de hesaba katılarak yüzyıllardır kullanılan eski isme dönülmesi bir bakıma hakkın da teslimi demek olacaktır. Yavuz Sultan Selim döneminde
15
devlete çok büyük hizmetlerde bulunan bu önemli şahsiyetin genç nesiller tarafından tanınması ise tarih bilincinin oluşması bakımından işin bir başka yönüdür. Kaynaklar: Mecdî Mehmed Efendi, Hadâiku'l-Şakaik (eşŞek'iku'n-Nu`mâniyye tercümesi), Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri serisi içinde (neşre hazırlayan: Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989, I, 176, 328; Nev'îzâde Atâî, Hadâiku'l-Hakaik (Hadâiku'ş-Şakaik Zeyli), Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri serisi içinde (neşre hazırlayan: Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989, II, 188; Şeyhî Mehmed Efendi, Vekayiü'l-fudalâ (Hadâiku'lHakaik Zeyli), Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri serisi içinde (neşre hazırlayan: Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989, IV, 178; Fındıklılı İsmet Efendi, Tekmiletü'ş-Şakaik fî Hakk-ı Ehli'lHakaik (Vekayiü'l-fudalâ Zeyli) Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri serisi içinde (neşre hazırlayan: Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989, V, 111, 235, 385, 451.
16
BİTLİS’İM
Geçmişte Van Gölü’nün Adı
Tatvan Denizi’ydi Doç.Dr.Mehmet DEMİRTAŞ demirtasm@gmail.com
V
an Gölü tarihin her döneminde özellikle ulaşım ve ticaret bakımından büyük öneme haiz olmuş ve bu bölgede hâkimiyet tesis etmiş olan devletlere veya beyliklere ayrıcalıklı bir konum sağlamıştır. Bunun en önemli sebebi gölün doğu-batı, kuzey-güney arasında deniz yolu ulaşımını sağlamış olmasıdır. Bu durumun farkında olan her güç gölü tam olarak kontrol etmek için deniz ulaşım araçları tesis etmiş, bu yolla göldeki hâkimiyetini pekiştirmeye gayret etmiştir. Osmanlı hâkimiyeti döneminde de Van Gölü önemini muhafaza etmiştir. Bunun yanı sıra Van bölgesinde çeşitli sebeplerle meydana gelen kıtlıklarda Van Gölü üzerinden söz konusu bölgeye Diyarbakır, Bitlis taraflarından zahire ulaştırılmıştır. Van ve çevresinin kereste ihtiyacı da yine Bitlis ormanlarından sağlanan malzeme ile giderilirken Van Gölü'nde çalışan ulaşım araçları kullanılmıştır. Osmanlı Devleti özellikle İran seferlerinde gölden önemli oranda istifade etmiştir. Bu maksatla Van Gölü üzerinde faaliyet gösteren çeşitli deniz araçları inşa etme gereği duymuştur. Tatvan Denizi tanımlaması da böylesi bir ihtiyacın temini için yapılan çalışmalar vesilesiyle ortaya çıkmıştır. Tarihte Van Gölü İçin Kullanılan İsimler: Tatvan Denizi dışında Van Gölü için tarihte kullanılan çeşitli isimler hakkında bilgi vermekte fayda vardır. Böylece yazının maksadının, gölün adının tartışmaya açılması olmadığını ortaya koymuş olacağız. Buna göre Van Gölü için ilk çağlardan bu yana kullanılan isimler ve dönemleri şöyledir: Yüksek Deniz, Batı Yüksek Denizi: Asur Kralı I.Tiglatpleser Kitabesi (M.Ö.1112) Nayri Denizi: Asur Kralı II.Tiglatpleser Kitabesi (M.Ö.965-933)
BİTLİS’İM
17
18
BİTLİS’İM
V
an Gölü tarihin her döneminde özellikle ulaşım ve ticaret bakımından büyük öneme haiz olmuş ve bu bölgede hâkimiyet tesis etmiş olan devletlere veya beyliklere ayrıcalıklı bir konum sağlamıştır. Bunun en önemli sebebi gölün doğu-batı, kuzey-güney arasında deniz yolu ulaşımını sağlamış olmasıdır. Bu durumun farkında olan her güç gölü tam olarak kontrol etmek için deniz ulaşım araçları tesis etmiş, bu yolla göldeki hâkimiyetini pekiştirmeye gayret etmiştir. Osmanlı hâkimiyeti döneminde de Van Gölü önemini muhafaza etmiştir. Bunun yanı sıra Van bölgesinde çeşitli sebeplerle meydana gelen kıtlıklarda Van Gölü üzerinden söz konusu bölgeye Diyarbakır, Bitlis taraflarından zahire ulaştırılmıştır. Van ve çevresinin kereste ihtiyacı da yine Bitlis ormanlarından sağlanan malzeme ile giderilirken Van Gölü'nde çalışan ulaşım araçları kullanılmıştır. Osmanlı Devleti özellikle İran seferlerinde gölden önemli oranda istifade etmiştir. Bu maksatla Van Gölü üzerinde faaliyet gösteren çeşitli deniz araçları inşa etme gereği duymuştur. Tatvan Denizi tanımlaması da böylesi bir ihtiyacın temini için yapılan çalışmalar vesilesiyle ortaya çıkmıştır. Tarihte Van Gölü İçin Kullanılan İsimler: Tatvan Denizi dışında Van Gölü için tarihte kullanılan çeşitli isimler hakkında bilgi vermekte fayda vardır. Böylece yazının maksadının, gölün adının tartışmaya açılması olmadığını ortaya koymuş olacağız. Buna göre Van Gölü için ilk çağlardan bu yana kullanılan isimler ve dönemleri şöyledir: Yüksek Deniz, Batı Yüksek Denizi: Asur Kralı I.Tiglatpleser Kitabesi (M.Ö.1112) Nayri Denizi: Asur Kralı II.Tiglatpleser Kitabesi (M.Ö.965933) Nayri Yüksek Denizi: Asur Kralı II.Salamansar Kitabesi-II (M.Ö.1028) Batı Denizi: Samsiraman Bitanın Zamua Denizi: II.Asur Nasiralp (Asur Nasir-Apli
(M.Ö.883-859) Dalgalı Deniz: Asur Kralı II.Sargon (M.Ö.722-705 Arsen Gölü: Yunan coğrafyacısı Strabon (M.Ö.65) Tosbit Gölü: Dünyanın düz olduğunu savunan Yunan Coğrafyacısı ve Astronumu Batlamyus-Ptolemaius (M.S.108-168) Biznurik Rehduni Gölü, Vaspuragan Denizi: Ermeni Tarihçileri Küçük Deniz: Asur Tarihçisi Khrononeli Mouses Ahlat Gölü: Nüzhet-ül Kulub (H.M.Kazvini) Ejir Gölü: Ravzattüsafa Ahlat Deryası: Ahsan üt Tevarih Deryaçe: Şerefname-Şerefhan Erciş Gölü: Marifet ül Büldan Tatvan Deniz: Tezkiretü'l Bünyan Derya-yı Tatvan: Tezkiretü'l Bünyan Van Denizi: Künh ül Ahbar Van Deryası: Evliya Çelebi. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti'nin doğuya hâkim olma süreci I.Selim (Yavuz) döneminde başlamıştır. Bu süreç özellikle I.Süleyman (Kanunî) döneminde daha da yoğun bir şekilde işlemiştir. Kanunî Süleyman Irak ve İran üzerine çeşitli seferler yapmıştır. Kara ordusunun görev aldığı bu seferlerde deniz gücünden de, daha çok keşif maksadıyla istifade edilmiştir. Bu çerçevede Irak seferine de katılmış olan Mimar Sinan'a Van Gölü'nde işletilmek üzere gemilerin inşası görevi verilmiş, Mimar Sinan bu görev kapsamında üç adet kadırga yapmıştır. Bu tür faaliyetler Van Gölü'nü, dolayısıyla Tatvan'ı çok önemli bir liman durumuna getirmiştir. Bazı kaynaklarda Van Gölü'nün adının Tatvan Denizi olarak geçmesi Tatvan'ın suyolu taşımacılığı ve ticaretindeki önemine işaret ettiği gibi Van Gölü'nün de fonksiyonlarını ortaya koymaktadır. XVI.yüzyıl ortalarından itibaren İran ile çeşitli savaşlar yapıldığı ve bu ülkeye birçok seferler düzenlendiği bilinmektedir. Bu yazının konusunu meydana getiren
BİTLİS’İM
Tatvan Denizi tanımlaması da işte bu esnada yapılan yazışmalarda, dolayısıyla kaynaklarda yer almaktadır. Söz konusu kaynaklardan biri Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi Yazmaları No:4911'de kayıtlıdır. Süleymaniye Kütüphanesi, bilindiği gibi sıradan bir kütüphane olmayıp bir arşiv hüviyetindedir. Buradan istifade etmenin çeşitli usulleri bulunmakta olup, döküman temini de izne bağlıdır. Yine bu mekândan kopya almak fotokopi yoluyla değil, mikrofilm almak şeklindedir. Kaynağımız bir el yazması eserdir. Bu çalışmayı yaptığımız dönemde Süleymaniye Kütüphanesinde önce bir katalog taraması yapılmış ve esere ulaşılmıştır. Bu esnada bazı kaynaklarda ise Van Gölü'nün adı Tatvan Gölü şeklinde geçtiği de görülmüştür. Ancak asıl kaynağımız, Tezkiretü'l Bünyan isimli eserdir. Sâî Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan bu eserde aynı zamanda Kanuni'nin Irakeyn seferi esnasında orduda görevli bulunan Mimar Sinan'ın kadırga inşasına dair ayrıntılar da yer almaktadır. Söz konusu eserde Van Gölü'nün adı Tatvan Denizi ve Derya-yı Tatvan olarak geçmektedir. Mimar Sinan'ın yakın dostu ve arkadaşı olan Mustafa Çelebi, Sinan'ın hatıraları mahiyetindeki eserinde kadırga inşasını Sinan'ın ağzından vermektedir. Buna göre, Kanunî Sultan Süleyman'ın Acem diyarına sefere karar vermesi üzerine vezir Lütfi Paşa, Van Kalesi yakınlarındaki Tatvan Denizi adıyla bilinen denizin öbür kenarındaki kızılbaşların durumunu öğrenmek istemiş ve bunun üzerine kendisine gemiler inşa etmesi emrini vermişti. Kendisi ve arkadaşları, şartlar elverişli olmamasına rağmen kısa süre içinde üç kadırga yapmışlar, bunlar için yelken, demir ve kürekler temin etmişler, kadırgaları top ve tüfeklerle donatmışlardı. Lütfi Paşa'nın emri üzerine kaptanlığı kendisinin üstlenerek sefere çıktıklarını ve bir süre sonra kızılbaş askerlerinin durumunu öğrenerek paşaya bildirdiklerini söyleyen Mimar Sinan, bunun üzerine paşanın kendisini taltif ettiğini ilave etmektedir. Eserde konu ile ilgili bilgiler, varak 3b ve 4a'da yer almaktadır. Buna göre bu iki varakın transkrib edilmiş hali şu şekildedir.
19
Saadetlü Sultan Süleyman Han ale'l rahmet ve'l rahman Diyar-ı Aceme sefer eyleyüp Van Kalesi tarafında Tatvan Denizi namı ile ma'ruf derya kenarında Kızılbaş-ı Evbâşa hüküm mukarrer olunca vezir Lütfi Paşa hazretleri Deryayı Tatvan üzerinde gemiler olup deryanın öte yakasında Kızılbaş askerlerinin ahvâlinden haber etmek murad-ı şerifleri olmağın bu hakiri davet idüp gemiler binasına mukayyed ol diyü tezkire ile sipariş buyurdular. İnayet-i Allah ü Teâlâ ol mahalde nefer üzerine esbab-ı müsâade değil iken yoldaşlarım ile mukayyed olup az zamanda üç kadırga bina idüp, tamam yelken ve demirlerini ve küreklerini tedarik idüp top ve tüfek ve esbab-ı cenk mehtiya itdügün mezkûr paşa hazretleri kapudanlığı yine sen eyle diyü emr idüp ber-mûcib-i emr-i murad-ı şerifleri muktezasınca yoldaşlarımla revan olup muradlarınca Kızılbaş asakirinin ahvâlin vukuf hâsıl idüp kemâl-i mertebe sefa eyleyüp bu hakirni iltifatlarıyla mümtâz eylediler. Tarihin her döneminde Van Gölü için çok çeşitli isimler kullanılmıştır. Bunlardan biri de Tatvan Denizi'dir. Yine Derya-yı Tatvan isminin de kullanılanlardan biri olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sebebi Tatvan'ın söz konusu dönemde önemli bir liman kenti olmasının yanı sıra bir iskeleye de sahip olmasıdır. Yine ilk çağlardan itibaren deniz yolu gerek insanların ulaşımı, gerekse ticari faaliyetlerde kara yoluna göre daha yaygın olarak kullanılmıştır. Tatvan'ın sahip olduğu konum kentte ticari faaliyetlerin ve ulaşımın canlı olmasını sağlamıştır. Bunun bir sonucu olarak Tatvan'ın Van Gölü ile olan irtibatı da oldukça yoğun olmuştur. Bu da göle Tatvan adının verilmesini gerekli kılan en önemli unsurdur. Ancak dönemlere göre bu irtibatta, dolayısıyla Tatvan'ın önemi konusunda bir gevşeklik meydana geldiği anlaşılmaktadır. Göle değişik dönemlerde başka isimlerin verilmiş olması da bunu göstermektedir. Kesin olan şey ise Tatvan'ın XVI. yüzyılda oldukça önemli bir fonksiyona sahip olduğudur ki, bu dönemde Van Gölü kentin ismiyle anılmıştır.
20
BİTLİS’İM
Bitlis Eğitim ve Tanıtım Vakfı (Betav)
Genel Kurul Toplantısı Gerçekleşti
B
ETAV Genel kurul toplantısı 19 Mayıs 2012'de, Bitlisli iş adamı Necmettin Bitlisli'nin çiftliğinde yapıldı. Toplantının ardından yapılan seçim sonucunda Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren yeniden BETAV Başkanlığa getirilirken, merkez yürütme kurulu üye seçimleri de gerçekleştirildi. Yönetim Kurulu
BİTLİS’İM
C
umhuriyet'in kuruluşundan bugüne yaklaşık 86 yıl geçti. Bir çok medeniyetin ve kültürün merkezi olan Bitlis, Türkiye Cumhuriyeti'nin geri kalmış illerinden biri olmaktan kurtulamadı. Yaşanan göçlerle şehir, bir türlü eski canlılığını bulamadı. Okumaya ve yazmaya büyük merakı olan Bitlisliler, halk arasından tarihte olduğu gibi bu gün de pek çok aydın yetiştirmiştir. Eğitime bu kadar yatkın olan Bitlisli gençlerin karşılaştığı sorunların başında maddi imkansızlıklar geliyor. Pek çok zeki ve başarılı öğrenci maddi imkansızlıklardan dolayı yüksek öğrenimden mahrum kalıyor fırsat eşitliğinden yararlanamıyorlardı. Bu durumu gören Bitlisli işadamları bürokratlar, aydınlar bir araya gelerek tamamen eğitim ve tanıtma amacıyla bir Vakıf kurmaya 1987 yılında karar verdiler. Vakfımız, Yurt dışı ve yurt içinde prestij kazanmış ve Devlet katında takdir edilmiş bir yapıya sahiptir. Kuruluşundan beri siyasete uzak durmayı başarmıştır ve yagena amacı eğitim olmuştur. Yurt içinde ve yurt dışında yaşayıp, bizimle irtibat kuracak olanlara şimdiden teşekkür ederiz.
M
adde 3: Vakfın Amaçları; a)Lise ve Dengi okullardan mezun olup, öncelikle tıp ile teknik dallarda öğrenim yapan üniversite ve yüksek okullara kaydını yaptıran, ancak öğrenim yapma olanağından maddi yönden yoksun bulunan öğrencilerle hangi eğitim düzeyinde olursa olsun Vakıf Yönetim Kurulunun yardıma layık gördüğü öğrencilerin her türlü eğitim öğretim ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olmak, b)Okul, yurt, lojman, eğitim, spor ve sağlık tesisleri yapmak, üniversite ve yüksek öğretim kurumlarının oluşturulması ve kurulması için girişimlerde bulunmak suretiyle Türk Milli eğitimine katkıda bulunmak, kurulmuş, kurulacak ve yapılacak bu eğitim tesislerinden en az % 10 kapasitesinin yetenekli ancak maddi imkândan yoksun öğrencilere sağlık tesislerinde ise hizmetlerin ve yatak kapasitesinin en az % 10'unun maddi imkânı olmayan hastalara tahsisini sağlamak, c)Ülke düzeyinde karşılıklı yardımlaşma ve sosyal yardımlaşmayı sağlamak amacı ile toplantı, konferans, sergi, fuar ve seminerler düzenlemek sureti ile Atatürk İlkelerine bağlı milli ve manevi değerlere saygılı bir toplum oluşturulmasına yardımcı olmak, d)Tarihi ve kültürel zenginliklerimizin ülke içinde ve dışında tanıtımı için gerekli tedbirli almak, bunların korunması ve saklı olanlarının ortaya çıkarılarak istifadeyi sunulması konusunda devlete yardımcı olmak, e) Tarımsal ürünlerin üretiminin geliştirilmesi, işlenmesi ve değerlendirilmesi konularında çalışmalar yapmak ve kalkınma planı ile yıllık programlar doğrultusunda gerekli yatırımlarda bulunmak, f)Doğal kaynaklarımızı Vakfın yararına üretime dönüştürülmesini sağlayacak yatırımlar yapmak ve bunların çalıştırılmasını sağlamak veya tesislerin işletilmesini açık ilanlı ihalelerle kiraya vermek ya da bu türdeki tesislere iştirak etmek,
g)El sanatlarımızın geliştirilmesi ve el sanatları ürünlerinin tanıtımı, pazarlanması için gerekli tedbirleri almak, ğ)Ülkemizin karakteristik özelliklerinin tanıtılmasını, turizm yatırımlarının yapılmasını ve teşvikini temin etmektir. h)Kamu kurum ve kuruluşları, bankalar ve özel teşebbüslerle iş birliği yapmak, tesisler kurmak, kurulmuş tesislere ortak olmak, bunları işletmek, Amaçlarının gerçekleştirilmesine yardımcı olacak ekonomik, ticari ve sanayi tesisleri kurmak, işletmektir. Vakıf; kanunlar ve vakıf senedi hükümleri dairesinde yasaların verdiği bütün haklardan faydalanma ve bunları kullanma yetkisine sahiptir. Kuruluş amacına uygun tüm hakları ve mal varlıklarını kazanabilir. Yargı organları önünde davacı, davalı ve müdahil olabilir. Vakıf amaçlarının gerçekleştirilmesi için; Her türlü akit ve tasarruflarda bulunabilir; bu amaçla taşınır ve taşınmaz malları ayni ve fikri hakların, vasiyet ve hibe yolu ile temellük etmeye, inşa ve satın alma, geri alma suretiyle temellük ve tasarrufa, kiralamaya, kiraya vermeye, almaya, kat mülkiyeti, kat irtifakı kurmaya, gelirlerini tahsil ve vakıf amaçları için sarfa ve kullanmaya yetkilidir. Vakıf gerçek ve tüzel kişiler tarafından amacına, yasalara ve senet hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla yapılacak tahsisleri, bağışları kabul ve yönetebilir. Lehine tesis edilecek ipotekleri kabul edebilir. Sürekli gelir kaynağı sağlayabilmek için müstakil veya kat karşılığı inşaat yapabilir veya yaptırabilir. Ekonomik girişimlerde bulunabilir, işletmeler, ortaklıklar, tesisler kurabilir, mevcut ve bilahare çıkacak yasaların hükümlerine uygun olarak, gerek yalnız başına gerekse eğitim amaçlı vakıflarla ortaklaşa Bitlis'te ve Türkiye dâhilinde özel okullar ve üniversiteler kurabilir. Yetkili makamların izni ile bilimsel, kültürel ve sosyal yardım amacıyla, kurulmuş ve kurulacak fonlardan yardımları, bağışları ve hizmetleri kabul edebilir ve yönetebilir. Kuruluş amacına uygun diğer vakıflar ile uluslar arası kurum ve kuruluşlarla yasal izinler dâhilinde iş birliği yapabilir. Taşınmaz mal alım ve satımlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izni alınır. Vakfın mal ve varlıkları ile gelirleri 903 sayılı yasa ile yasaklanan amaçlara sarf edilmez.
21
22
BİTLİS’İM
Bitlis Eren Üniversitesi E
ğitim öğretim hayatına 2007 yılında başlayan Bitlis Eren Üniversitesinin çekirdeği daha önce Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı yüksekokullar ve meslek yüksekokulları oluşturmuştur. Üniversitede öğrenim Bitlis merkez, Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz'daki kampüslerde yürütülmektedir. Bitlis uluslar arası ticaret yolu üzerinde bulunan, tabiatı ve otantik kültürü ile eşsiz bir tarih yerleşim merkezidir. Üniversite Bitlis Sağlık Yüksekokulu, Bitlis MYO, Bitlis Sağlık Hizmetleri MYO, Tatvan MYO, Hizan MYO, Ahlat MYO, Adilcevaz Meslek Yüksekokulları ile eğitim öğretime devam etmektedir. Bitlis Eren Üniversitesindeki fen bilimleri laboratuarları ve yüksek başarım gerektiren akademik ve endüstriyel uygulamalar için yazılım ve donanım tasarlanması ve geliştirilmesi üzerine araştırmalar yapmak amacıyla kurulan, özellikle paralel ve küme bilgisayarlar için uygulamaya yönelik algoritma tasarımı alanında faaliyet gösteren yüksek başarım hesaplama sistemi ile Türkiye'deki üniversiteler arasında üst sıralarda yer almaktadır. Bitlis Eren Üniversitesi Fen Edebiyat, İktisadi İdari Bilimler ve Mühendislik Fakülteleri yeni yapılan
modern kampüs alanında eğitim vermekte; yüksek okullar ve meslek yüksek okulları Bitlis'in Tatvan, Ahlat, Adilcevaz ilçelerindeki kampüslerde eğitime devam etmektedir. Bitlis kampüsündeki derslikler, laboratuarlar, yurtlar, spor salonları, İngilizce salonları öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek teknoloji ile donatılmıştır. Yerleşke depreme dayanıklı binalar, Güvenlik sistemli risksiz kampüs alanları, tabiatla iç içe yurt ve okul binaları, Ahlat gibi Türkiye'nin tarihi açıdan en görkemli yerlerine yakınlık, Van gölü, nemrut krater gölü, Adilcevaz ve çevresine yakınlık, Başta kayak olmak üzere kış sporları ve yüzme, kano, yelken gibi su sporları için elverişli altyapı. Üniversiteler arası işbirliği; Bitlis Eren Üniversitesi Erasmus ve Farabi öğrenci değişim programları kapsamında diğer üniversiteler ile yapılan işbirliği protokolleri ile öğrencilerine yurt içinde ve yurtdışında farklı üniversitelerde akademik deneyim fırsatı sunar. Misyonumuz; Bitlis Eren Üniversitesi evrensel değerleri ülkesinin değerleriyle bütünleştiren adil, güvenilir ve hoşgörü temelinde gönül birliği, sevgi, saygı esasına dayalı, akademik özgürlüğü sağlanmış
BİTLİS’İM
bir ortamda; bilim, teknoloji ve sanatın; özgün, çağdaş ve üstün niteliklerini bireylere kazandırmayı, eğitim, araştırma ve hizmet alanlarında sağlanan üretimi; bölgenin ve ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak şekilde bilim ve eğitim hizmeti sunmayı ilke edinmiştir. Üniversitemizin misyonu, vizyonu ve bu kapsamdaki stratejilerinin temelinde aşağıdaki değerler yer almaktadır. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, bilimsellik, adalet, akademik özgürlük, sorumluluk alma ve hesap verme anlayışı. Yenilikçilik, katılımcılık, liyakat, hoşgörü, kurum aidiyeti, toplam kalite bilinci, toplum yararı gözetme, çevreye saygı ve sosyal sorumluluk bilinici, evrensel etiğe uyumluluk. Bitlis Öğrenci Yurdu; Yurt Müdürlüğü 2001 yılında hizmete başlamış olup toplam 576 kız ve erkek kapasitelidir. Bitlis Eren Üniversitesine bağlı yüksekokul ve meslek yüksekokullarında öğrenim gören öğrenciler için; barınma, beslenme, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerde hizmet vermektedir. Ayrıca yeni yerleşkede 500 kişi kapasiteli modern, 3 yataklı suit odalı yeni bir yurt inşaatı başlayacak olup 2011-2012 eğitim öğretim yılında hizmete girecektir. Tatvan Öğrenci Yurdu; Bitlis Eren Üniversitesi Tatvan Meslek Yüksek Okulunun 8 normal eğitim, 4 ikinci öğretim olmak üzere toplam 12 değişik bölümlerinde mesleki yüksek öğrenimlerini yapan öğrencilerine; barınma, beslenme, temizlik hizmetlerini vermek, ayrıca öğrencilerin boş zamanlarını da değerlendirmeleri için sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmalarını sağlamak amacıyla, kale mahallesi süphan dinlenme tesisleri karşısında 192 yatak kapasitesiyle erkek öğrenci, kültür mahallesi devlet hastanesi karşısında bulunan 136 yatak kapasiteli kız öğrenci yurdu olmak üzere toplam 328 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir. Ahlat Öğrenci Yurdu; Yurt müdürlüğü 15 kasın 1997 tarihinden beri hizmet vermektedir. Bitlis eren Üniversitesine bağlı ahlat Meslek Yüksekokulu'nda
23
öğrenim gören öğrenciler için barınma, beslenme, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerde hizmet vermektedir. Üniversitemizin yerleşke inşaatına 2009 yılında başlanmış olup, bir yıl içerisinde bazı fakülte binaları tamamlanacaktır. Fakülte binalarının yapımıyla birlikte yeni fakültelerin kurulması için çalışmalar devam etmektedir. Kurulması öngörülen diğer fakülteler; tıp fakültesi, eğitim fakültesi, eğitim fakültesi, eczacılık fakültesi ve hukuk fakültesidir. Yerleşke planı bu öngörüye göre şekillendirilmiştir. Yerleşkemizde üniversite - sanayi işbirliği çerçevesinde ilimiz ve bölgemize hitap edecek teknopark kurulması çalışmaları başlatılmıştır. Tarih ve edebiyat gibi sosyal bilimler ağırlıklı alanların yanında jeoloji, tarımhayvancılık ve turizm işletmeciliği alanlarında da ilimiz ve bölgemizde büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi için üniversitemizde farklı amaçlara hizmet eden araştırma merkezleri kurulup faaliyete geçirilecektir. Yerleşkemizde inşaat faaliyetleri hızla devam ederken bir yandan da ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştır. Bu bağlamda Bitlis Eren Üniversitesi kuruluşunu "BİR BİLİM VE TEKNOLOJİ MERKEZİ" olma temeline oturtmuş olup her geçen yıl güçlenerek gelişecek ve Türkiye'nin aydınlık yarınlarına yaratma mücadelesinde ışık olmaya devam edecektir. FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ Biyoloji Bölümü; Fen bilimleri içinde ayrıcalıklı bir yere sahip bulunan biyoloji bilimi, son yıllarda önem kazanan ve temeli biyolojiye dayanan çevre sorunları, biyoteknoloji gibi alanlarda araştırmalar yaparak, toplumu ilgilendiren sorunların çözümüne katkı sağlamaktır. Ayrıca; ülkemizin biyolojik zenginliğinin farkına varan doğal yaşamı önemseyen ve koruma amacını hedefleyen bireyler yetiştirmektir. Bilim ve teknoloji dünyasındaki gelişmeleri ve eğilimleri izleyerek, temel ve teorik nitelikli çalışmalar yanında, ülke sorunlarına katkı sağlayacaktır. Ülke gelişimine hizmet eden, uluslar arası düzeyde eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri yürüten bir bölüm olmak ana hedefi oluşturacaktır.
24
BİTLİS’İM
FİZİK BÖLÜMÜ Öğrencilerin potansiyellerini geliştirmek, bilimsel araştırma geliştirmeye yönlendirilmek ve en iyi eğitim düzeyinin kazandırılması ile geleceğin fizikçileri yetiştirmektir. Fizik alanında bilimsel bilginin alınması ve araştırılması hem kendi değeri hem de zihinsel ve entelektüel tatmin açısından önemlidir. Çağın gerektirdiği bilgi, deneyim ve alt yapı ile donatılmış olan eğitim-öğretim kadrosunun rehberliğinde, eğitimöğretim ve araştırma programlarımızı teknolojik ve bilimsel gelişmelerle güncelleştirmenin yanı sıra meslek bilgilerini özümsemiş, sorunlara çözümler üretebilen, etik kurallara ve toplumsal değerlere önem veren seçkin ve tam donanımlı fizikçiler yetiştirmektir.
Modern teknolojik imkanlarla donatılan kimya bölümü, modern bir kimyacının ihtiyacını karşılamaya yönelik ekipmanlarla donatılarak, bilgi ve becerisini etkin kullanabilme özelliğine sahip bireyler yetiştirmektir. Araştırma ve eğitim alanlarındaki birikimleriyle eğitim ve sanayi kuruluşlarında görev alabilirler.
MATEMATİK BÖLÜMÜ Analiz, cebir, lojik, geometri, topoloji ve uygulamalı matematik dallarında temel matematik bilgileri ile donatılmış, analiz yapabilme gücüne sahip, matematik modelleme yapabilen ve bilgisayar kullanabilen mezunlar veren bir bölüm olmayı amaçlamaktadır.
düzeyde okutulmaktadır. Mezunlarımız, ilgi duydukları bir dalda yüksek lisans ve doktora yapma, öğretmen olma, dershanelerde, arşivlerde ve diğer kurumlarda çalışabilme imkanına sahiptirler.
KİMYA BÖLÜMÜ Bölümümüzün amacı modern teknolojik imkanlarla, bilimsel gelişmeleri teknolojiye, üretime dönüştüren, ulusal ve uluslar arası düzeyde araştırmalar yapan, ülke gelişimine katkıda bulunan, kendine özgürce ifade edebilen, etkin bilgi ve beceriye kimyacılar yetiştirmektir.
TARİH BÖLÜMÜ Bölümümüz, tarihi olguları araştıran, bulguları objektif bir şekilde nakleden, meraklı, hür düşünebilen bireyler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bölümümüzde bazı dersler teorik anlatımın yanında dia, arşiv belgesi, harita ve yeni yayın gibi yardımcı malzeme ile de desteklenmektedir. Osmanlıca yazı dili, küçük grupları halindeki öğrencilere, hem matbu hem de çeşitli türdeki arşiv belgelerinin anlayabilecek
TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI BÖLÜMÜ Bölümün amaçları Türk Dili ve Edebiyatı'nın tarihi dönemlerini ve çağdaş yönelimlerini öğretip; edebiyatı iyi bilen, dili güzel kullanan, şair ve yazlarların eserlerinin okuyan, gelişigüzel konuşmaktan ve çalakalem yazmaktan kaçınan, saha ile ilgili yayınları ve gelişmeleri takip eden öğrenciler yetiştirmektir. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün uluslararası bir Türkoloji merkezi haline gelmesi, dünyada bu alanda çalışanlarla iletişimi artırması, öğretim üyeleri ve öğrencilerin değişim
BİTLİS’İM
programları için kuruma ve kendilerine faydalı olacak şekilde yer alması ve Türk Dili ve Edebiyatı'nı bilimsel biçimde öğrencilere öğretmek, yüksek lisans ve doktora öğrencileri yetiştirmek, öğrenciler arasında yetenekli olanları şiir, hikaye, roman vb. denemelere yöneltmektir. İSTATİSTİK BÖLÜMÜ Toplumsal, ekonomik, kültürel, bilimsel, oldu ve olaylarla ilgili bilgileri derleyen, derlemiş olduğu bilgileri istatistik teknikleri kullanarak yorumlayan ve sayısal olarak ifade eden, diğer birimlere katkı sağlayan, pek çok konu hakkında bilgi toplayacağını belirleyerek konuyla ilgili plan yapan, istenen bilgiyi almayı sağlayacak soru listesi hazırlayan, soru listesinin uygulanacağı grubun niteliklerini ve sayısını belirleyen, uygulayacak kişileri eğiten, toplanan bilgilerin uygun yöntemlerle bilgisayara yükleyen, bilgileri sınıflandıran, aralarındaki ilişkiyi belirleyen, küçük bir gruptan elde edilen bilgilerin daha geniş gruplarda ne derece geçerli olduğu konusunda tahminlerde bulunan ve testler üreterek, bilgileri tablolara işleyerek etkili bir biçimde sunum için grafikler hazırlayan bir bilim dalıdır.
MERKEZİ LABORATUAR Merkezi Laboratuar yapı planının "Bilim Eli Modeli"nde inşa edilmesi düşünülmektedir. Her bir parmağın temel laboratuarların birini temsil edeceği yapılar, cihazların birbiri ile etkileşimini engellemek amacı ile tek katlı ve gelişmelere bağlı olarak eklenebilir modüler bir tarzda düşünülmüştür. Parmakları birleştiren yapı kısmında; Merkezi Laboratuar Yönetimi, Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı (BAP) ve Enstitü Müdürlükleri yer alacaktır. BİYOLOJİ LABORATUARI Biyoloji laboratuarında; botanik, zooloji, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji, parazitoloji ve immunoloji birimleri bulunacaktır. Burada gıda, yem, su, sağlık, çevre, toksiloji vs. alanlarda araştırma ve analizler yapılacaktır.
SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ Sosyoloji bölümü öğrencilerine; genel kültür ve alan bilgisi yanında çeşitli toplumsal olguları tanıma ve analiz etme yeteneği kazandırma hedeflenmektedir. Öğrenciler öğretim süreci sonunda saha araştırması yapma ve bunları bilgisayar ortamında, istatistiksel değerlendirmelere tabi tutma becerilerini geliştirmiş olurlar. Bölümden mezun olan öğrenciler kamu ve özel sektörde çalışma imkanı bulabilmektedirler. Öğrenciler medyada, araştırma şirketlerinde e diğer çalışma alanlarında kendi performansları çerçevesinde çalışabilmektedirler. BATI DİLLERİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ Bu bölümüm amacı; Batı dilleri ve Edebiyatı alanlarında değişik dil ve kültürler hakkında gerekli bilgi ve donanımları kazandırmaktır. Dersler çağın gereklerine uygun olarak görsel ve işitsel araç gereçlerle donanımlı ortamlarda verilecektir. Bu bölümden mezun olan öğrencilerimiz; çevirmen, dil okutmanı, araştırma görevlisi olarak çalışabilmekte, devlet okullarında veya özel okullarda öğretmenlik yapabilmektedirler. Bununla birlikte turizm alanında istihdam imkanı bulabildikleri gibi özel sektör veya kamu kuruluşlarında dış ticaret uzmanı, reklamcılık sektörü, bankacılık sektörü, kitle iletişim araçları sektörlerinde, dışişleri bakanlığında ve birçok kamı ve özel kuruluşta iş bulabilmektedirler.
KİMYA LABORATUARI Kimya laboratuarında; fizikokimya, analitik kimya, organik kimya, anorganik kimya, biyokimya, kalıntı ve petrokimya laboratuarları yer alacaktır. Burada gıda, su, yem, biyokimya, kömür, akaryakıt, çevre, toprak, enerji vs. alanlarda araştırma ve analizler yapılacaktır. FİZİK LABORATUARI Fizik laboratuarında; nükleer, medikal fizik, yarı iletken, elektromanyetik, ortik, fiziksel ölçüm birimleri bulunacaktır. Burada nükleer enerji, malzeme, çevre, sağlık vs. alanlarda araştırma ve analizler yapılacaktır.
25
26
BİTLİS’İM
MÜHENDİSLİK LABORATUARI Mühendislik laboratuarı; inşaat, makine ve elektrikelektronik birimlerini kapsayacak şekilde olacaktır. İnşaat birimi içerisinde; yapı ve yapı malzemeleri, hidrolik zemin vs alanlarda araştırma ve testler yapılacaktır. Makine birimi içerisinde; katı ve akışkanlar mekaniği, termodinamik, enerji, malzeme, metalografik muayene emisyon vs alanlarda araştırma ve testler yapılacaktır. Elektrik-elektronik birimi içerisinde, bilgisayarlı kontrol, elektrik tesisleri, elektrik makineleri, enerji vs alanlarda araştırma, ölçüm ve testler yapılacaktır. BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ LABORATUARI Bilişim Teknolojileri laboratuarında; yazılım ve donanım birimleri bulunacaktır. Yazılım biriminde; programlara, web tasarım, ağ sistemleri yönetimi, bilgisayar destekli tasarım ve analiz paket yazılımları,
muhasebe programları ve kurumsal kaynak planlaması (ERP) bulunacaktır. Donanım biriminde; mikroişlemci, ağ sistemleri, yüksek başarımlı bilgi işlem birimleri bulunacaktır. MÜHENDİSLİK MİMARLIK FAKÜLTESİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Makine Mühendisliği Bölümünde; öğrencilerin, malzeme bilgisi, tasarım, bilgisayar destekli tasarım ve imalat, çizim teknikleri, imalat yöntemleri, kontrol sistemleri, hidrolik makineleri ısı iletimi, akışkanlar mekaniği ile ilgili bilgileri edinmesi ve kişisel yaratıcılık, girişimcilik, yeni teknolojileri izleme ve geliştirme yetenekleri kazanmış mühendislerin yetiştirilmesi hedeflenmektedir.
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ İnşaat mühendisliği bölümünde; öğrencilere yapıların proje, yapım ve denetilmesiyle ilgili bilgi birikimlerinin kazandırılması ve mühendislik problemlerini çözmede ve tasarım yapmada etkin olarak kullanma yetisine sahip, çevreye, topluma ve etik değerlere karşı sorumluluklarının bütünüyle farkında olan çağdaş mühendisler yetiştirilmesi hedeflenmektedir. BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde; öğrencilerin bilgisayar sistemlerinin yapısı, geliştirilmesi ve bu sistemlerin etkin kullanım yöntemleri konularında eğitim ve araştırmalar yapmaları ve bu konularda, çağdaş teorik ve pratik bilgilerle donatılarak ekonomiyi yönlendirebilme kabiliyetine sahip bilgisayar mühendislerinin yetiştirilmesi hedeflenmektedir.
ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Çevre Mühendisliği Bölümünde; sağlıklı ve kaliteli insan yaşamı için çevresel koşulların iyileştirilmesi yönünde temel bilim ve mühendislik esaslarını uygulayabilecek, hava ve su kirliliği, su ve atık su arıtımı, katı atık ve çevre yönetimi, çevre kirliliğinin izlenmesi konularında seviyeli bilgi ve becerilerle donanmış mühendislerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir. ELEKTRİK-ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünde; toplumsal kalkınmaya yönelik bilimsel ve teknolojik katkıları sağlayabilecek girişimci, kişilik olarak gelişmiş, donanımlı ve araştırmaya açık, dünyada var olan kuram, uygulama, düşünce, görüş ve teknikleri değerlendirebilen ve yeni teknolojik gelişmeleri takip edebilen mühendislerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
BİTLİS’İM
GIDA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Gıda mühendisliği bölümünde; gıda sektörü içinde yer alan et, meyve-sebze, hububat, yağ, şekerli ürünler, mama, hazır ve diyet gıda ürünleri endüstrisinde, gıda ürünleri ve proses kontrol ile gıda güvenliği konusunda gerekli bilgi ve becerilerle donatılmış mühendislilerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
departmanlarında meslek elemanları ve yönetici olarak çalışma imkanına sahiptirler. Bağımsiz iş kurabilme nitelikleri kazanan bölüm mezunlarının serbest muhasebeci ve mali müşavir olarak da çalışmaları mümkündür. İşletme bölümünde lisans üstü öğrenim yapmak isteyen öğrenciler bu dallarda uzmanlaşabilirler.
ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Endüstri Mühendisliği Bölümünde; bilgi, insan, para, makine, malzeme gibi kıt kaynakların ürünleştiren sistemlerin tasarımında, gelişimine, iyileştirilmesine, işitilmesine yönelik süreçlerde görev alan, kaliteden ödün vermeden verimlilik artışını sağlayabilecek, bilgi teknolojilerini etkin kullanabilen analitik düşünebilen, üretim planlama, kalite kontrol, pazarlama, insan kaynakları ve iş güvenliği konularında hizmet verebilecek mühendislerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ Kamu yönetimi bölümü, kamu bürokrasisine yönetici ve personel yetiştirmek; siyaset, yönetim, hukuk ve çevre konularında sistematik bilgi kazandırmak amacıyla öğretim yapmaktadır. Mezunlar için başta kaymakamlık ve idare hakimliği olmak üzere, kamu bürokrasisinin çeşitli kademelerinde geniş istihdam imkanları mevcuttur. Bölüm mezunlarının aldıkları eğitim, özel sektörde de çalışmaya elverişlidir.
TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Tekstil Mühendisliği Bölümünde; tekstil makine ve proseslerini verimlilik, maliyet, kalite ve çevre konularını dikkate alarak çalıştırabilen ve tekstil ürünlerini tasarlayabilmek için gerekli kurumsal ve pratik bilgileri kazanmış, sürekli gelişimi esas alan eğitim sistemi ile çağın gereksinimlerine uygun nitelikte mühendislerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir. MİMARLIK BÖLÜMÜ Mimarlık Bölümünde; hayal gücünü çalıştıran, yeni buluşlar getirebilen, tasarımda liderliği sağlama yeteneği kazanmış, günümüz kent ve mimarlık konularını sorgulayan, eleştirel düşünebilen, tartışabilen, mimarlığı anlama ve yorumlama bilgi ve becerilerini geliştirmiş mimarların yetiştirilmesi hedeflenmiştir. İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ İKTİSAT BÖLÜMÜ İktisat, mal ve hizmetlerin üretimi, mübadelesi e tüketimi araştıran bilimdir. İktisat bölümünün başlıca amacı, mezunlarına iktisat teorisi ve politikasında sağlam bir temel sağlamak, teorik problemlerin çözümü için matematik ve istatistik tekniklerinin nasıl kullandığını öğretmektir. Bölüm mezunları kamu kesimindeki kurumlarda, bankacılık ve finans kurumlarında, işletmelerde geniş istihdam olanaklarına sahiptir. İŞLETME BÖLÜMÜ İşletme bölümü, kamu ve özel sektöre yönetici ve eleman yetiştirmek amacıyla öğretim yapan bir bölümdür. Bu bölümde öğrenciler, temel işletmecilik yanında insan kaynakları yönetimi, üretim pazarlama ve sayısal yöntemler alanlarında yoğunlaşabilmektedirler. Bölüm mezunları, kamu ve özel sektör kuruluşlarında müfettişli, hesap uzmanlığı, kontrolörlük gibi görevler yanında işletmelerin çeşitli
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ Uluslar arası ilişkiler bölümü günümüz uluslar arası sisteminin genel yapısını, sistemin aktörlerini ve bu aktörler arasındaki ilişkileri inceler. Uluslar arası ilişkiler aynı zaman hukuk, iktisat, siyaset, sosyoloji ve tarih gibi sosyal bilimlerin diğer dalları ile de uluslar arası sisteme olan etkileri oranında sıkı ilişki içindedir. Bu bölüm mezunları hem kamu sektöründe hem de özel sektörde iş imkanına sahiptirler. Mezunlar, başta dışişleri bakanlığı olmak üzere içişleri bakanlığı, maliye ve gümrük bakanlığı, hazine ve dış ticaret müsteşarlığı gibi devlet bürokrasisinin üst kademelerinde görev yapabilmektedirler. Yine aynı şekilde uluslar arası iktisadi ve ticari konularında da yetişen öğrenciler özel sektörün her kolunda iş imkanına sahiptirler.
27
28
BİTLİS’İM
FEN VE SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİTLİS EREN ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Bitlis Eren Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, 2008 yılında Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü'ne bağlı olarak kurulmuştur. Enstitünün organları; Enstitü Müdürü, Enstitü Kurulu ve Enstitü Yönetim Kuruludur. Enstitü Müdürünün başkanlığını yaptığı Enstitü Kurulu ile Enstitü Müdür Yardımcıları ile Ana Bilim Dalları başkanlarından oluşmakta ve üst akademik organ olarak Yükseköğretim Kanunu ile fakülte kurullarına verilmiş olan görevleri enstitü bakımından yerine getirmektedir. Enstitümüzde modern eğitimin tüm imkanları kullanarak, öğrencilerimize ulusal ve uluslar arası alanda diğer üniversitelerle rekabet edecek seviyede eğitim vermeye çalışacaktır.
KANIK TURİZM VE OTEL İŞLETMECİLİĞİ YÜKSEKOKULU YİYEEK İÇECEK İŞLETMECİLİĞİ BÖLÜMÜ Bu bölümün amacı, otellerin ve turizmle ilgili sektörün mutfaklarını idare edebilecek, gerekli malzemenin alımını yapabilecek elemanlar yetiştirmektir. Yiyecek ve içecek işletmeciliği meslek elemanı, genellikle büro ortamında veya kapalı mekanlarda (mutfak, bulaşıkhane, depolama yerleri, restoran ve otellerinde servis ve bar kısımları) çalışır. Zaman zaman açık alanda da çalışabilirler. Yiyecek ve içecek işletmeciliği programını bitiren kişilerin çalışma alanları oldukça geniş sayılabilir. Turizm bölgeleri ve büyük şehirler ağırlıklı olmak üzere otel, restoran, pastane, yemek fabrikası, bar, fastfood, catering (ikram hizmetleri), konaklama tesisleri vb. gibi yiyecek-içecek üretimi ve tüketimiyle ilgili işyerlerinde çalışabilirler. SEYAHAT İŞLETMECİLİĞİ BÖLÜMÜ Seyahat işletmeciliği programının amacı, turistlere hizmet sunan, tesislerin ve seyahat hizmetlerinin yönetimi alanında çalışacak elemanları yetiştirmektir. Mezunlar, seyahat acentelerinde, turizm bürolarında görev alabildikleri gibi kendileri alanları ile ilgili işyeri açabilirler. Seyahat işletmeciliği bölümünü bitirenler "Seyahat İşletmecisi" unvanını almaya hak kazanırlar. Seyahat işletmecisi turistlerin ulaşım, konaklama, gezi ve alışveriş ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan seyahat işletmelerinde "Tur Operatörü veya Rehber" olarak çalışabilirler ve turistlerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlar. Çalışma alanları; bu programdan mezun olanlar seyahat acentelerinde, turizm bürolarında görev alabildikleri gibi kendileri alanları ile ilgili işyeri açabilirler.
BİTLİS EREN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 yılında Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü'ne bağlı olarak kurulmuştur. Enstitünün lisansüstü eğitim, öğretim ve disiplin yönetmeliği hazırlanarak senatonun onayına sunulmuştur. Lisansüstü programlarda, bilimsel çalışmayı geliştirmek, bölümlerin gelişmesi için nitelikli eleman yetiştirmek, bilimsel çalışmalara hız kazandırmak, gelişen teknolojiye ayak uydurmak, öğretimde yöntem arayışları gibi çağdaş problemlerin önüne geçebilmek enstitünün temel hedefleri arasındadır.
TURİST REHBERLİĞİ BÖLÜMÜ Bu bölümün amacı, ülkemizdeki tabiat ve kültür varlıkları hakkında yerli ve yabancı turistlere bilgi verecek turist rehberlerini yetiştirmektir. Turist rehberleri, turist bölgelerde turizm bürolarına bağlı olarak çalışabilirler ya da Turizm Bakanlığına bağlı kurumlarda görev alabilirler. Turizm rehberliği programına girmek isteyen kişilerin, normalin üstünde bir akademik yeteneğe özellikle akıcı bir dille konuşabilme yeteneğini, güçlü bir belleğe ve ikna gücüne sahip, seyahat etmekten hoşlanan kimseler olmaları beklenir. Turist rehberliği bölümünü bitirenlere "Turist Rehberi" unvanı verilmektedir. Turist rehberleri, turistik bölgelerdeki turizm bürolarında ya da müzelerde görev alırlar; yerli ve yabancı turistlere ülkemizin kültür varlıklarını ve tabiatını tanıtırlar. Turist rehberleri, ören terlerinin, müze, saray gibi kültür varlıklarının bulunduğu yerleri gezdirir ve buraların tarihi geçmişi ve halihazır özellikleri hakkında açıklamalar yapar. Turist rehberleri, turistik bölgelerde
BİTLİS’İM
turizm bürolarına bağlı olarak çalışabilirler ya da turizm ve tanıtma bakanlığına bağlı kurumlarda görev alabilirler. KONAKLAMA İŞLETMECİLİĞİ BÖLÜMÜ Konaklama İşletmeciliği Bölümü, turizm üzerine lisans eğitimi veren diğer tüm üniversiteler gibi iyi donanımlı elemanlar yetiştirmek amacında olup, turizm endüstrisinin konaklama sektörüne odaklı eğitim vermesi bakımında spesifik bir hedefe yönelmektedir. Konaklama işletmeciliği bölümünün amacı; konaklama sektörünün ihtiyaç duyduğu, temel işletmecilik bilgileriyle donanmış; sektörün yapısına ve işleyişine vakıf; yönetim bilgi-becerisine ve etik yapıya sahip; iki yabancı dil bilen; iletişim, yaratıcılık ve bilgi sentezleme yetenekleri gelişmiş; bilgi teknolojilerini kullanabilen; teorik ve pratik
bilgiye sahip orta ve üst düzey yönetici adayları yetiştirmektir. Konaklama alanında hizmet veren her türlü sektörlerde çalışabilirler. Turizm sektöründe büyük ilerleme çabasında olan ülkemizde; konaklama işletmeciliği bölümü mezunlarına çok büyük oranda ihtiyaç duyulmaktadır. BİTLİS SAĞLIK YÜKSEKOKULU HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ Ülkemizdeki genel sağlık politikasına paralel olarak, sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu iyi yetişmiş, alanına egemen, sürekli gelişen tıp bilimine ayak uydurabilecek insan gücünü oluşturmak amacıyla hemşireler yetiştirir. Lisans düzeyinde eğitim-öğretim faaliyetleri yapan bölüm, birey, aile ve toplum sağlığının korunması, hasta bakımının planlanması,
hekim tarafından saptanan tedavinin uygulanmasıyla ilgili eğitim verilmektedir. Bu programdan mezun olan öğrenciler Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastane, sağlık ocağı, sağlık evi gibi kurumlarda, üniversite hastanelerinde ve özel sektörde iş bulma olanağına sahiptirler. BESLENME VE DİYETİK BÖLÜMÜ Bu programda mesleki ve bilimsel alanda yeterli ve yetkin, beslenme ve diyet alanlarında hizmet verecek sağlık personeli ve eğitimciler yetiştirmek, beslenme ve diyetik hizmetini toplum yararına sunmak hedeflenmektedir. Beslenme ve diyetik programının amacı, beslenme ve besinlerle ilgili bilimsel ilkelerin, sağlığın korunması ve hastalıkların iyileştirilmesi çalışmalarının uygulanması alanında çalışacak insan gücünü yetiştirmek ve bu alanda
araştırma yapmaktır. Diyetisyenlik ülkemizde yeni gelişen bir meslek dalıdır. Bu nedenle iyi yetişmiş bir diyetisyenin iş bulma sorunu olmayabilir. FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON BÖLÜMÜ Bu program ile mesleki ve bilimsel alanda yeterli ve yetkin fizyoterapi rehabilitasyonun değişik alanlarında hizmet verecek sağlık personeli ve eğitimciler yetiştirmek fizyoterapi rehabilitasyon hizmetini ve teknolojiyi toplum yararına sunmak amaçlanmaktadır.
29
30
BİTLİS’İM
EBELİK BÖLÜMÜ Ülkemizdeki genel sağlık politikasına paralel olarak, sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu iyi yetişmiş, alanına egemen, sürekli gelişen tıp bilimine ayak uydurabilecek insan gücünü oluşturmak, sağlık hizmeti alanında yenilikçi, yaratıcı ve öncü elemanlar yetiştirmek, mesleki ve bilimsel alanda yeterli ve yetkin, gebelik, doğum ve çocuk sağlığı alanlarında hizmet verecek sağlık personeli ve eğitimciler yetiştirmek, ebelik hizmetini toplum yararına sunma amaçlanmaktadır. BİTLİS SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU RADYOLOJİ BÖLÜMÜ Radyoloji programının amacı hekim tarafından X ışınlarının gerek hastalığın tanısı gerekse tedavisinde kullanılması için yürütülen çalışmalarda ihtiyaç duyulan yardımcı eleman yetiştirmektir. Hastanelerin radyoloji laboratuarında ve bağlı birimlerde görev alırlar. Radyoloji programını bitirenlere radyoloji teknikeri unvanı verilir. Hastanede hastaların hekim tarafından belirlenen şekilde filmlerini çeker, ışın tedavisi gören hastaların cihazlarını hazırlar ve uygular. Bu bölümlerden mezun olan öğrenciler bilimsel ve eleştirisel düşünebilen insan ve sağlık sorunlarına duyarlı, mesleki etik standartlarını benimseyen, öğrenme bilinci ile dolu, çözümler üretebilen, ekip çalışmasına inanan biyopsikososyal kapsamda sağlık hizmeti verebilen sağlık elemanları olma özelliğini taşımaktadır. ANESTEZİ BÖLÜMÜ Anestezi programının amacı ameliyatlarda anestezi (Hastayı Uyutma) işlerinde hekime yardımcı olacak sağlık elemanı yetiştirmektir. Anestezi programını bitiren bir kimseye Anestezi Teknikeri unvanı verilir. Anestezi teknikeri her türlü ameliyatlarda hastasını uyutulması için gerekli tıbbi yöntemleri, hekimin yönergeleri doğrultusunda uygular. Sağlık teknikerleri devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde veya özel kişilere ait hastanelerde çalışabilirler. Bu alanda yetişmiş elemanlara ülkemizde büyük ihtiyaç olduğundan mezunların hemen iş bulmaları mümkündür.
ÇOCUK GELİŞİMİ BÖLÜMÜ Çocuk gelişimi, bakımı ve rehberliği konularında hizmet verebilecek ara insan gücünü yetiştirmek programın en önemli özelliğidir. Çocuk gelişimi programında mezun olan öğrenciler 0 -18 yaş gurubundaki bebeklik, okulöncesi ve gençlik çağlarındaki çocukların tüm gelişim düzeylerini belirleme ve izleme, gelişim düzeylerine uygun destekleyici eğitim programları hazırlama, eğitsel çevre düzenlemesi yapma, program uygulama ve denetleme, programın çocuğa ailelere çocuk gelişimi ve eğitim alanında hizmet veren kişilere kurum kuruluşlarla alanla ilgili danışmanlık verme ve işbirliği yapma, toplumu bu konularda bilinçlendirme ve çocuk-aile ile ilgili disiplinlere koordinasyon kurarak çalışma formasyonu ile donatılmış olarak mezun olmaktadırlar. BİTLİS MESLEK YÜKSEKOKULU MUHASEBE VE VERGİ UYGULAMALARI PROGRAMI Program piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak Muhasebe ve Bilgisayar bilgilerine sahip ara eleman yetiştirmeyi amaçlamakta olup, mezun olan öğrencilerimizin önemli bir bölümü başta bulundukları yerlerde ve özellikle bölgemizde işletmelerin muhasebe bölümleri ile kamu kurum bu kuruluşlarının muhasebe servisinde sorumluluk üstlenebilmekte ve/veya yasal şartları sağladıktan sonra kendi adına iş yeri açık çalışabilecek niteliklere sahip olabilmektedir. Mezunlara önlisasns diploması ve meslek elemanı unvanı verilmektedir. Ayrıca başarılı öğrenciler iktisadi ve idari bilimler fakültesinin iktisat, işletme gibi bölümlerine dikey geçiş yapıp fakülte mezunu olabilmektedirler. İŞLETME YÖNETİMİ PROGRAMI İşletme yönetimi programının amacı; kamu ve özel sektörde faaliyet gösteren işletmelerin ihtiyaç duyduğu çağdaş yönetim becerilerini benimsemiş, yenilikçi, araştırıcı niteliklere sahip ara elemanlar yetiştirmek ve rekabetçi, çözüm üreten, mesleki bilgi becerileri ile donanmış, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanan girişimcileri ve orta düzey yöneticileri birçok sektöre kazandırmaktır. İşletme programından mezun olan öğrencilerin çalışma alanları çok geniş olmakla birlikte; başta yönetim olmak üzere işletmelerin muhaseve, finansman, üretim, pazarlama, insan kaynakları ve halkla ilişkiler bölümlerinde istihdam edilebilirler. Ayrıca ÖSYM tarafından yapılan Dikey geçiş Sınavında başarılı olan öğrenciler Bankacılık, Finans, İşletme, İktisat gibi lisans programlarına geçiş yapabilirler. İNŞAAT TEKNOLOJİSİ PROGRAMI Planlı ve sağlıklı bir yapılaşma günümüzün şehircilik anlayışına egemen bir hale gelmiştir. Buna ülkemizin konut alanındaki ihtiyaçları da eklendiğinde iyi yetişmiş İnşaat Mühendislerinin ve İnşaat
BİTLİS’İM Teknikerlerinin varlığı giderek önem kanmaktadır. Yöremizin deprem kuşağında yer alan bir yöre olması da bu konunun öncelikli bir mesele haline gelmesini zorunlu kılmaktadır. Programın amacı inşaat sektöründe ihtiyaç duyulan, sorumluluk ve yetkileri bir yönetmelikle belirlenmiş olan ara elemanı yetiştirmektir. İki yıllık programdan mezun olan inşaat teknikerleri yönetmelikle belirlenmiş sınırlamalar ölçüsünde her türlü inşaatın tamiratını yapmaya, fenni mesuliyeti mühendis ve mimarlarda yüklenilmiş her türlü inşaatta kontrol ve şantiye mühendis yardımcılığı yapmaya yetkilidirler. Başarılı öğrenciler mühendislik, mimarlık fakülteleri inşaat, mimarlık ve yapı bölümlerine diker geçi yapabilmektedirler. MAKİNE PROGRAMI Makine programında iki yıl süreli ön lisans eğitimi verilmektedir. Bu programdan mezun olan öğrenciler "Makine Teknikeri" unvanı almaktadır. Bu programda öğrencilere, sanayide mühendis ile teknisyen arasındaki rolü yürütecek şekilde ısı mekanik sistemlerinin tasarım, ekonomik dizaynı, projelendirilmesi, fabrikasyonu, CNC sistemi ve makinelerin çalıştırılması gibi teorik ve uygulamalı eğitimler verilmektedir. Başarılı öğrenciler mühendislik ve teknik eğitim fakültelerine makine, metal, tesisat ve talaşlı üretim gibi bölümlerine dikey geçiş yapabilmektedirler. OTOMOTİV TEKNOLOJİSİ PROGRAMI Otomotiv teknikerleri, ana ve yan sanayi otomotiv fabrikalarının hemen hemen tüm kademelerinde tekniker karşılığı sayılabilecek unvan ve sorumluluklarda görev alabilmektedirler. Üretim ve montaj hatlarında, üretim çalışmalarında etkin rol oynadıkları, mühendis, planlamacı ve yöneticilerle işçiler arasında iletişim ve irtibatı sağladıkları, kalite çemberlerinde ekip lideri olarak görev aldıkları, eğitim çalışmalarında alt kademelerdeki personel eğitimlerinde eğitmen olarak sorumluluk alabilmektedirler. Otomotiv teknolojisi programında mezun olanlar özel ve kamu sektör kuruluşlarında çalışabilmektedirler. Otomotiv sektörünün üretim kadar önem arz eden bir başka bir kısmı ise satış sonrası hizmet birimleri olarak adlandırabileceğimiz servisler ve satış noktaları ve eğitim merkezleridir. Otomotiv teknikerlerinin bu birimlerde aldıkları sorumluluk üretim sisteminin seri üretimden yalın üretime geçmesi ve müşteri odaklı kalite, satış prensiplerinin hayat bulması sonucu daha da artmıştır. Bu birimlerde gurup liderliği servis yöneticiliği, satış gurup liderliği, yedek parça, servis atölyesi yöneticiliğinden, personel eğitimlerine kadar birçok alanda sorumluluk ve görev almaktadırlar. TATVAN MESLEK YÜKSEKOKULU BİLGİSAYAR TEKNOLOJİSİ VE PROGRAMLAMA BÖLÜMÜ Bu programımız 1990 yılında eğitim-öğretim faaliyetlerine başlamıştır. Yüksekokulumuzun bilgisayar programcılığı bölümü özellikle güncel yazılımlar
başta olmak üzere hardware ve software dalında hizmet vermekte ve teknik eleman yetiştirilmektedir. Yüksekokulumuzda bilgisayar programcılığı açıldıktan sonra özellikle halka açık Bilgisayar Kursları ve öğretim elemanlarımızın çabalarıyla günümüzde ticari ve resmi kuruluşlarda multimedya ve internet destekli bilgisayar donanımı daha yaygın bir hale gelmiş bulunmaktadır. Okulumuzun bilgisayar bölümünden mezun olanlar yöremizde ve ülkenin birçok yerinde yazılım ve donanım firmalarında iş bulmakta resmi kurumlarda hizmet vermektedirler. Bu programa olan ilginin bir sonucu olarak daha sonra ikinci öğretimli programımız da açılmıştır. ELEKTRİK BÖLÜMÜ Bu programda; hammadeden mamul madde üretim teknolojileri, tüm prosesler, ambalajlama, depolama teknikleri, dağıtım, gıda analizleri, gıda kalite kontrolü, alternatif gıda maddeleri üretim teknikleri ile toplumun arzu ettiği gıda maddelerinin sağlıklı ve ekonomik şartlarda üretim yöntemleri gibi konularda eğitimöğretim verilmektedir. Türk gıda Codex'i ile, ülkemizde gıda ve ambalaj üreten tüm işletmelerin, gıda hizmeti veren tüm işyerlerinin gıda konusunda eğitim görmüş bir gıda mühendisi ve gıda teknikeri sorumlu yönetici olarak çalıştırma zorunluluğu getirilmiştir. Bu son yasal düzenlemelerle gıda alanında faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşlarda gıda mühendisi veya gıda teknikeri bulundurma zorunluluğu mezunlarımızın iş bulma imkanını arttırmıştır. HARİTA KADASTRO BÖLÜMÜ Stratejik planlama, coğrafi şartlara göre düzenleme, tanıma, yerleşim alanı ve şehircilik alt yapı çalışmaları günümüzde gelişme ve ilerlemenin en büyük göstergeleri ve gereğidir. Kişiler ve kurumlar arasında ihtilaf ve hukuki uyuşmazlıkların çözümü sosyal düzenlemeler arasında yer almaktadır. Yine imar ve inşaata estetik bir yaklaşım uzmanlık gerekmektedir. Yüksekokulumuzun harita kadastro programı çok az üniversitede yer alan bir bölümdür. Bu anlamda büyük bir açığı kapatma iddiasındadır. Mezunlarımız, özellikle bölgemizin ve ülkemizin çeşitli yerlerinde kendi alanlarında hizmet vermekte ve önemli bir açığı kapatmaktadırlar.
31
32
BİTLİS’İM
İNŞAAT BÖLÜMÜ Planlı ve sağlıklı bir yapılaşma günümüzün şehircilik anlayışına egemen bir hale gelmiştir. Buna ülkemizin konut alanındaki ihtiyaçları da eklendiğinde iyi yetişmiş inşaat mühendislerinin ve inşaat teknikerlerinin varlığı giderek önem kazanmaktadır. Yöremizin deprem kuşağında yer alan bir yöre olması da bu konunun öznelikli bir melse haline gelmesini zorunlu kılmaktadır. Yüksekokulumuzun inşaat programında mezun olanlar bu bilinçler yetiştirilmektedirler. Mezunlarımız, gerek köy hizmetleri, karayolları, bayındırlık müdürlükleri gibi kamu kurum ve kuruluşlarında ve gerekse özel sektörde iş bulabilmektedirler. MUHASEBE BÖLÜMÜ Ara eleman yetiştirmeyi amaçlayan bu iki yıllık programımızdan mezun olan öğrencilerimizin önemli bir bölümü başta bulundukları yerlerde ve özellikle bölgemizde işletmelerin işletmecilik yönetimi ve muhasebe finansmanı alanlarında önemli bir açığı kapatmaktadır. İşsizliğin yüksek oranda seyrettiği ülkemizde, bu iki bölümden mezun olan öğrencilerimizin önemli bir bölümü iş bulabilmektedirler. Bu iki yıllık program mezunları başta il defterdarlıkları ve ilçe vergi dairelerinde istihdam edilerek bu alandaki eleman açığını gidermekte ve verimin artmasında katkıda bulunmaktadırlar. LABORATUAR BÖLÜMÜ Bu programımızda genel laboratuar alanında eğitim öğretim vermekte, mezunlarımız öncelikle hastaneler olmak üzere kimya, gıda vb. laboratuarlarda da çalışabilmektedirler. Bu programda okuyan öğrencilerimiz her eğitim-öğretim yılının ikinci yarısında uygulamalarını ilçemizdeki hastanelerin laboratuarlarında ve 6. Zırhlı tugay komutanlığına ait gıda laboratuarlarında yapmaktadırlar. Bu yolla, ilgili kurumlarda kendilerini geliştirmekte ve pratik yapmaktadırlar. AHLAT MESLEK YÜKSEKOKULU BİLGİSAYAR PROGRAMCILIĞI PROGRAMI Bilgisayar programcılığı, bilgi teknolojileri konusunda endüstri ihtiyacı olan ara eleman yetiştirmeyi amaçlar. Böyle bir programla endüstrinin ihtiyaç duyduğu donanım ve yazılım projelerinde çalışabilecek, gerektiğinde araştırma-geliştirme yapabilecek kişilerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Programda başlıca, donanım, sistem ve bilgisayar ağları ve yazılım mühendisliği konularına önem verilmiştir. Bu programdan mezun olan kişiler, endüstrinin ihtiyacı olan bilgi teknolojileri konusunda donanım ve yazılım geliştirecek özelliklerle donanmış olarak ülkemiz işgücüne katkıda bulunacaklardır. Ülkemizde bilişim sektöründe uzman kişi sayısının az olması ve bunlara yardımcı olmak üzere ara eleman bulmada da sıkıntının yaşanması üzere başka alanlarda kişilerin bilişim sektörüne girerek rahatlıkla iş bulmaları bunu gösteriyor fakat uluslar arası projelerin yetersizliği alanlarında eğitilmiş kişilere mutlaka ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
BÜRO YÖNETİMİ VE SEKRETERLİK PROGRAMI Büro yönetimi programının amacı kamu sektöründe veya özel sektörde üst düzey yöneticilere sekreter yetiştirmektir. Son yıllarda artan büro sayısına paralel olarak ara eleman ihtiyacı da artış göstermiştir. İhtiyacın karşılanması amacıyla açılmış bulunan programın ikili öğretiminin de talepler doğrultusunda açılma zarureti hasıl olmuştur. Program kamu ve özel sektörde üst düzey yöneticilere sekreter yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Büro yönetimi ve sekreterlik eğitimi bölümünün amacı, hızlı değişen ve gelişen iş dünyasının gereksinimlerini karşılayabilecek bilgi ve becerilerle donatılmış, en az bir yabancı dil bilen, bilgisayar kullanımında uzman, büro yönetimi ilkelerini ve yöntemlerini profesyonelce kullanabilen, iyi insan ilişkileri kurabilen, yazıları on parmakla ve bakmadan, süratle yazabilen, her türlü büro teknolojisini kullanabilen, modern protokol bilgilerine sahip, yüksek düzeyde büro elemanları, büro yöneticileri ve yönetici asistanları yetiştirmektir. Büro yönetimi ve sekreterlik eğitimi bölümü programında yer alan dersler kapsamında ve ders dışında yoğun olarak bilgisayar kullanımı teşvik edilmektedir. Böylece öğrencinin iş yaşamına, bilgisayar kullanımı konusunda deneyim sahibi olarak başlaması hedeflenmektedir. MUHASEBE VE VERGİ UYGULAMALARI PROGRAMI Bu bölümün amacı; kurumsal bilginin yanı sıra uygulamalı eğitim-öğretim yaparak öğrencilerin becerilerinin geliştirmelerini sağlamaktır. Bu amaçla 1.ve 2. Yarıyılda temel ekonomik ve kültürel bilgiler, 3. Ve 4. Yarıyıllarda mesleki beceriler artırarak uygulamalı derslere ağırlık verilmektedir. Ayrıca öğrenciler haftada bir gün işletmelere uygulamalı çalışmalarda bulunmaktadırlar. Muhasebe mesleğinin uygulamasında, gelişen teknolojilere paralel olarak, bilgisayarın yoğun kullanımı sağlanarak öğrenim gören öğrencilerin sahip olması gereken bilgi, beceriler verilmektedir. Sermaye piyasayı aracı kurumları, bölümleri, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik faaliyet alanları gibi bölümler bankacılık e sigortacılık eğitiminin öncelikli hedef çalışma alanlarını oluşturmaktadır. AĞIRLAMA HİZMETLERİ PROGRAMI Turizm ve otelcilik sektörünce özellikle 1980'li yıllardan itibaren hem arz hem talep hızla artmıştır. Bu artışın gelecekte süreceği de bir gerçektir. Gözle görülür bir hızla çoğalan turistik tesisler ve bu alandaki hizmet kuruluşları artık, yakın çevreden sağladıkları istihdamın yerine nitelikli ve sektöre uygun eğitim almış insan gücüne gereksinim duymaktadır. Ağırlama hizmetleri programımızın amacı, mesleki bilgi ve deneyimlere hakim, konu ile ilgili otomasyon programlarına vakıf, çok iyi derede yabancı dil bilgisine sahip, gelişmeleri yakından takip edebilen, sürekli gelişmelere açık, iş ahlakının bilincinde gençleri yetiştirip, sektörün nitelikli insan gücünü karşılayabilmektir.
BİTLİS’İM
OTOMOTİV TEKNOLOJİSİ PROGRAMI Motorlu araçların yapımı alanında çalışacak ara insan gücü yetiştirmek ve servislerde çalışmak satış sonrası tekniker yetiştirmektir. Tekniker, çalışma alanındaki görevi itibariyle üst düzey yönetici ve/ veya mühendis ile usta/kalifiye işçi ve teknisyen arasında bulunan teknisyenden daha fazla teorik bilgiye mühendisten daha fazla uygulama becerisine sahip bir ara teknik elemanıdır. Bu vasıflardaki bir eleman bazı küçük veya orta büyüklükteki işletmelerde liderlik ve yöneticilik rolünü üstlenebilir. HİZAN MESLEK YÜKSEKOKULU ARICILIK PROGRAMI Arıcılık programının amacı; bal ve diğer arı ürünlerinin üretilmesi, muhafazası, pazarlanması ve teknolojisinde çalışacak ara insan gücünü yetiştirmektir. Arıcılık teknikleri, orman, tarım ve köy işleri bakanlıklarına bağlı zirai araştırma enstitülerinin arıcılık istasyonlarında, çiftçi eğitim şubelerinde görev alabilecekleri gibi özel sektöre bağlı arı yetiştirme birimlerinde çalışabilirler veya kendileri arıcılık yapabilirler. Arıcılık programında mezun olanlara "arıcılık teknikeri" unvanı verilir. Arıcılık teknikeri ziraat mühendisinsin gözetim ve denetimi altında arıların bakımı, ırklarının geliştirilmesi, bal, balmumu, polen ve arısütü ürünlerinin üretilmesi ve pazarlanması gibi işleri planlar ve yürütür. BÜYÜK VE KÜÇÜKBAŞ HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİ PROGRAMI Büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği programının amacı, büyük ve küçükbaş hayvanların beslenmesi ve üretilmesi alanında çalışacak teknik insan gücünü yetiştirmektir. Hayvan yetiştiriciliği teknikleri, kamu sektöründe veya özel sektöre ait çiftliklerde ve mandıralarda çalışabilirler veya kendileri özel hayvan çiftliği kurabilirler. Veteriner hekimin olmadığı yerde, hayvan sağlığı konusunda özellikle koruyucu hekimlik alanında çalışabilirler. Tarım il müdürlükleri, belediyeler, mezbahalar, el-ballık kurumu, tarım işletmeleri genel müdürlüğü bünyesindeki kuruluşlarda, özel hayvan kliniklerinde ve danışmanlık kurumlarında çalışabilirler. BANKACILIK VE SİGORTACILIK PROGRAMI Bankacılık ve sigortacılık programının amacı, bankaların çeşitli bölümlerinde çalışacak ara insan gücünü yetiştirmektir. Bankacılık bölümünden mezun olanlar, devlet veya özel sektöre ait bankalarda memur olarak görev yapabilirler. Mezunlar kamu sektöründe ve özel sektörde müşteri temsilcisi, gibi unvanlarla görev alırlar ve bankaların çeşitli işlemlerini yürütürler bankacılık ve sigortacılık programını bitirenlere ön lisans diploması verilir. Mezunlar kamu sektöründe ve özel sektörde müşteri temsilcisi olarak çeşitli görevlerde çalışırlar ve bankaların çeşitli işlemlerini yürütürler. Bankaların merkez departmanlarında ve şubelerinde istihdam edilebilir.
LOJİSTİK PROGRAMI Lojistik; sektör olarak fiyat, kalite ve teknoloji gibi çıktıların geliştirilmesini ve uygulamaların uyumlu, bütünleşik ve yüksek performanslı olmalarını sağlar; sektör uygulamalarında çok yönlü gelişme hedefleri için temel oluşturur; uyumlu strateji, haberleşme liderliği ve iş süreci yönetimini geliştirir; müşteri/tedarikçi yoğunlaşmasını sağlar ve sanayinin vizyonunu ve araştırmasını en iyi uygulamalar içinde birleştirir. ADİLCEVAZ MESLEK YÜKSEKOKULU BİLGİSAYAR PROGRAMCILIĞI PROGRAMI Bilgisayar programcılığı, bilgi teknolojileri konusunda endüstri ihtiyacı olan ara eleman yetiştirmeyi amaçlar. Böyle bir programla endüstrinin ihtiyaç duyduğu donanım ve yazılım projelerinde çalışabilecek, gerektiğinde araştırma-geliştirme yapabilecek kişilerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Programda başlıca, donanım, sistem ve bilgisayar ağları ve yazılım mühendisliği konularına önem verilmiştir. Bu programdan mezun olan kişiler, endüstrinin ihtiyacı olan bilgi teknolojileri konusunda donanım ve yazılım geliştirecek özelliklerle donanmış olarak ülkemiz işgücüne katkıda bulunacaklardır. Ülkemizde bilişim sektöründe uzman kişi sayısının az olması ve bunlara yardımcı olmak üzere ara eleman bulmada da sıkıntının yaşanması üzere başka alanlarda kişilerin bilişim sektörüne girerek rahatlıkla iş bulmaları bunu gösteriyor fakat uluslar arası projelerin yetersizliği alanlarında eğitilmiş kişilere mutlaka ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. BÜRO YÖNETİMİ VE SEKRETERLİK PROGRAMI Büro yönetimi programının amacı kamu sektöründe veya özel sektörde üst düzey yöneticilere sekreter yetiştirmektir. Son yıllarda artan büro sayısına paralel olarak ara eleman ihtiyacı da artış göstermiştir. İhtiyacın karşılanması amacıyla açılmış bulunan programın ikili öğretiminin de talepler doğrultusunda açılma zarureti hasıl olmuştur. Program kamu ve özel sektörde üst düzey yöneticilere sekreter yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Büro yönetimi ve sekreterlik eğitimi bölümünün amacı, hızlı değişen ve gelişen iş dünyasının gereksinimlerini karşılayabilecek bilgi ve becerilerle donatılmış, en az bir yabancı dil bilen, bilgisayar kullanımında uzman, büro yönetimi ilkelerini ve yöntemlerini profesyonelce kullanabilen, iyi insan ilişkileri kurabilen, yazıları on parmakla ve bakmadan, süratle yazabilen, her türlü büro teknolojisini kullanabilen, modern protokol bilgilerine sahip, yüksek düzeyde büro elemanları, büro yöneticileri ve yönetici asistanları yetiştirmektir. Büro yönetimi ve sekreterlik eğitimi bölümü programında yer alan dersler kapsamında ve ders dışında yoğun olarak bilgisayar kullanımı teşvik edilmektedir. Böylece öğrencinin iş yaşamına, bilgisayar kullanımı konusunda deneyim sahibi olarak başlaması hedeflenmektedir.
33
34
BİTLİS’İM
MUHASEBE VE VERGİ UYGULAMALARI PROGRAMI Bu bölümün amacı; kurumsal bilginin yanı sıra uygulamalı eğitim-öğretim yaparak öğrencilerin becerilerinin geliştirmelerini sağlamaktır. Bu amaçla 1.ve 2. Yarıyılda temel ekonomik ve kültürel bilgiler, 3. Ve 4. Yarıyıllarda mesleki beceriler artırarak uygulamalı derslere ağırlık verilmektedir. Ayrıca öğrenciler haftada bir gün işletmelere uygulamalı çalışmalarda bulunmaktadırlar. Muhasebe mesleğinin uygulamasında, gelişen teknolojilere paralel olarak, bilgisayarın yoğun kullanımı sağlanarak öğrenim gören öğrencilerin sahip olması gereken bilgi, beceriler verilmektedir. Sermaye piyasayı aracı kurumları, bölümleri, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik faaliyet alanları gibi bölümler bankacılık e sigortacılık eğitiminin öncelikli hedef çalışma alanlarını oluşturmaktadır.
yaklaşımlar ve beceriler geliştirerek öğrencilerin kendi potansiyellerine ve okulun olanaklarına daha verimli bir şekilde ulaşmalarında onlar yardımcı olmak üzere rektör yardımcısının koordinatörlüğünde çalışmalar başlatılmıştır.
İŞLETME YÖNETİMİ PROGRAMI İşletme yönetimi programının amacı; kamu ve özel sektörde faaliyet gösteren işletmelerin ihtiyaç duyduğu çağdaş yönetim becerilerini benimsemiş, yenilikçi, araştırıcı niteliklere sahip ara elemanlar yetiştirmek ve rekabetçi, çözüm üreten, mesleki bilgi becerileri ile donanmış, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanan girişimcileri ve orta düzey yöneticileri birçok sektöre kazandırmaktır. İşletme programından mezun olan öğrencilerin çalışma alanları çok geniş olmakla birlikte; başta yönetim olmak üzere işletmelerin muhaseve, finansman, üretim, pazarlama, insan kaynakları ve halkla ilişkiler bölümlerinde istihdam edilebilirler. Ayrıca ÖSYM tarafından yapılan Dikey geçiş Sınavında başarılı olan öğrenciler Bankacılık, Finans, İşletme, İktisat gibi lisans programlarına geçiş yapabilirler.
YAKLAŞIMLAR VE YÖNTEMLER *Dinleyip paylaşarak *Gerçekçi hedefler seçerek *Örnek uygulamaları araştırarak *Şahıs, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak *Uygulanabilecek çözümler üreterek *Engelsiz Bitlis Eren Üniversitesi ortamını yaşatmak
AĞIRLAMA HİZMETLERİ PROGRAMI Turizm ve otelcilik sektörünce özellikle 1980'li yıllardan itibaren hem arz hem talep hızla artmıştır. Bu artışın gelecekte süreceği de bir gerçektir. Gözle görülür bir hızla çoğalan turistik tesisler ve bu alandaki hizmet kuruluşları artık, yakın çevreden sağladıkları istihdamın yerine nitelikli ve sektöre uygun eğitim almış insan gücüne gereksinim duymaktadır. Ağırlama hizmetleri programımızın amacı, mesleki bilgi ve deneyimlere hakim, konu ile ilgili otomasyon programlarına vakıf, çok iyi derede yabancı dil bilgisine sahip, gelişmeleri yakından takip edebilen, sürekli gelişmelere açık, iş ahlakının bilincinde gençleri yetiştirip, sektörün nitelikli insan gücünü karşılayabilmektir. ENGELSİZ BİTLİS EREN PROJESİ Bitlis Eren Üniversitesi tüm engelli öğrencilerle (her türlü engel grubuna açık) ilgilenecek bir koordinatörlük kurmuş ve Bitlis Eren Üniversitesi'nde okuyan engelli öğrencilerle ilgileneni onlar için daha uygun
HEDEFLERİMİZ *Tüm öğrencilere Bitlis Eren Üniversitesi'nde başarılı ve aktif olabilme imkanı sunabilmek için, yöntemler geliştirmek. *Farklı gereksinimi olan kişilere kendileri için henüz uygun olmayan ortamlarda başarılı olabilmeleri için, "beceri ve yaklaşım geliştirme" imkanı hazırlamak. *Bitlis Eren Üniversitesi'nin kampüsündeki fiziksel engelleri azaltmak. *Akademik personeli ile işbirliği yaparak örnek uygulamalar geliştirmek.
AKILLI SINIF Görsel ve işitsel elektronik teknolojilerinin kullanılarak, bir sınıfın özel olarak tasarlanmasıyla, derslerin daha anlaşılabilir ve verimli hale getirilmesi bu sayede eğitim kalitesinin arttırılması amaçlanmaktadır. Bu yapının ağ destekli ve internet tabanlı eğitim uygulamaları ile birleşmesiyle teknolojiyi farklı noktalar arasında ve kendi içinde her türlü kullanılabilen mekanlar oluşturulmuştur ki; bu mekanlar "akıllı Sınıf" olarak isimlendirilmektedir. Akıllı sınıflar, lokal eğitim birimi olmanın dışında, video konferans sistemleri sayesinde ülke içinde veya ülke dışında bu yapıya sahip başka eğitim kurumlarına interaktif olarak ulaşabilmektedir. Eğitim kurumu bu sayede her türlü bilgi alış verişini maksimum verimlilikte yapabilmektedir. KULLANIM AMAÇLARI *Katılımcıların bazılarının farklı mekanlarda olduğu seminer ve jürileri yapmak. *Öğrenci sayısının çok olduğu çok gruplu derslerin bazı gruplarını akıllı sınıf yapmak.s *Diğer üniversitelerle işbirliği amaçlı ders, seminer, toplantı vb. etkinlikleri yürütmek. *Akıllı sınıfın sunduğu olanakların kullanılmasını gerektiren diğer uygulamalar. *Eğitim ders sırasında kullanabileceği araçlar SOSYAL AKTİVİTELER Konferanslar, seminerler, geziler, spor müsabakaları, müzik ve şiir dinletileri, konserler, kariyer haftası ve mezuniyet töreni.
BİTLİS’İM
35
36
BİTLİS’İM
Hayırseverler Tarafından Yapılan Okullar TATVAN EĞRİTAŞ KÖYÜ İLKÖĞRETİM OKULU Hayırsever: Zeki PEKER Yer: Bitlis Tatvan Derslik: 4 Yapım Yılı: 2007
BİTLİS NURULLAH EREN ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ Hayırsever: Eren Holding / Ahmet EREN Yer: Bitlis Merkez Derslik:16 Kapasite: 480 Yapım Yılı: 2004
BİTLİS’İM
37
TATVAN İLKÖĞRETİM OKULU EK 12 DERSLİK YAPIMI (FATİH MAH.) Hayırsever: AHMET MÜCTEBA ALBAYRAK Yer: Bitlis Tatvan Derslik:12 Kapasite: 360 Yapım Yılı: 2005
TATVAN KOYUNPINAR İLKÖĞRETİM OKULU 4 DERSLİK YAPIMI Hayırsever: Hüsamettin PEKER Yer: Bitlis Tatvan Derslik: 4 Yapım Yılı: 2005
38
BİTLİS’İM
AHLAT SADULLAH GENCER ANADOLU LİSESİ Hayırsever: Sadullah GENCER Yer: Bitlis Ahlat Derslik:16 Kapasite: 480 Yapım Yılı: 2006
TATVAN SADULLAH GENCER TEKNİK VE ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ Hayırsever: Sadullah GENCER Yer: Bitlis Tatvan Derslik: 16 Kapasite: 480 Yapım Yılı: 2007
BİTLİS’İM
39
BİTLİS NURULLAH EREN 60 ÖĞRENCİLİK KIZ YURDU Hayırsever: Eren Holding Yer: Bitlis Merkez Kapasite: 60 Yapım Yılı: 2007
HİZAN KADİR HAS ANADOLU LİSESİ Hayırsever: Kadir HAS Yer: Bitlis Hizan Derslik: 18 Kapasite: 540 Yapım Yılı: 2007
40
BİTLİS’İM
TOBB KAPALI SPOR SALONU Hayırsever: TOBB Yer: Bitlis Merkez Yapım Yılı: 2007
HİKMET KİLER FEN LİSESİ Hayırsever: Hikmet KİLER Yer: Bitlis Merkez Derslik: 16 Kapasite: 540 Yapım Yılı: 2008
BİTLİS’İM
41
CEMİL ÖZGÜR TEKNİK VE ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ Hayırsever: Cemil ÖZGÜR Yer: Bitlis Merkez Derslik: 16 Kapasite: 480 Yapım Yılı: 2008
TAVAN AHMET MÜCTEBA ALBAYRAK 12 DERSLİKLİ İLKÖĞRETİM OKULU Hayırsever: Ahmet Mücteba ALBAYRAK Yer: Bitlis Tatvan Derslik: 12 Kapasite: 360 Yapım Yılı: 2008
42
BİTLİS’İM
AYŞE ÖZYEĞİN KIZ ÖĞRENCİ YURDU Hayırsever: Ayşe ÖZYEĞİN VAKFI Yer: Bitlis Merkez Kapasite: 214 Yapım Yılı: 2008
YUNUS ENSARİ İLKÖĞRETİM OKULU (ÇOK AMAÇLI SALON) Hayırsever: Yunus ENSARİ Yer: Bitlis Ahlat Kapasite: 176 Yapım Yılı: 2008
BİTLİS’İM
43
MİLLİ PİYANGO İLKÖĞRETİM OKULU Hayırsever: Milli PİYANGO Yer: Bitlis Merkez Derslik: 24 Kapasite: 480 Yapım Yılı: 2009
MNG KARGO İLKÖĞRETİM OKULU Hayırsever: MNG Kargo Yer: Bitlis Merkez Derslik: 8 Kapasite: 180 Yapım Yılı: 2009
44
BİTLİS’İM
TATVAN EĞRİTAŞ KÖYÜ TOP MEZRASI Hayırsever: Mesut PEKER Yer: Bitlis Tatvan Derslik: 2 Yapım Yılı: 2009
AHLAT KALE İLKÖĞRETİM OKULU Hayırsever: Vilayetler Birliği Yer: Bitlis Ahlat Derslik: 12 Kapasite: 360 Yapım Yılı: 2009
BİTLİS’İM
45
TOKİ ANAOKULU Hayırsever: Vilayetler Birliği Yer: Bitlis Merkez Derslik: 4 Kapasite: 100 Yapım Yılı: 2010
NECİBE GENCER KIZ MESLEK LİSESİ Hayırsever: Nezir GENCER Yer: Bitlis Merkez Derslik: 16 Kapasite: 480 Yapım Yılı: 2010
46
BİTLİS’İM
TATVAN BOLALAN KOYU İLKÖĞRETİM OKULU Hayırsever: Hüsnü ÖZYEĞİN VAKFI Yer: Bitlis Tatvan Derslik: 8 Yapım Yılı: 2011
BİTLİS’İM
47
48
BİTLİS’İM
Okula
Başlarken Orhan ALDANMAZ Tarih Öğretmeni, Bitlis / 1957
K
üçük Ahmet, o sabah yine yarı uykulu ve her zamanki gibi ürkek uyanmıştı. Daha doğrusu annesi tarafından uyandırılmıştı o tatlı uykusundan. Okula gitmesi gerekiyordu. Çünkü annesi öyle istiyordu. Oysa Ahmet henüz çok küçüktü, daha beş buçuk yaşındaydı. Sınıf arkadaşları yedi yaşına gelmiş, Ahmet'e göre büyüklerdi. Ahmet, birkaç gündür gittiği okulunu sevememiş, ürkmüştü, kalem tutmayı bilmiyordu, yazı yazmayı beceremiyordu. Bu nedenle de okula gitmek istemiyordu. Ama annesi çok kararlıydı, yavrusu o yıl okula başlamalıydı. Nedim öğretmen Ahmet'in annesini ikna edememiş, çaresiz küçük Ahmet'i okula kabul etmişti. Kabul etmişti etmesine ama gel gör ki Ahmet fişteki yazıları yazamayınca O'nu azarlıyor, kızıyordu. Bu da yetmiyormuş gibi kolundan tutup eve gönderiyordu. "Şimdi git, seneye gelirsin" diyordu. Ama her defasında annesi tekrar okula geri getiriyordu. Ahmet, okulda öğretmeni, evde annesi arasında kalmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu. Günler böyle geçiyordu. Bir gün yine Nedim öğretmen, fişteki "okul açıldı" yazısını yazamadığı için çantasını eline verdiği Ahmet'i evine göndermişti. Ahmet, 1.ve 2. sınıfların aynı barakada, tek öğretmen ile ders yaptığı okulundan çıktı, arkadaşlarının alaylı bakışları ve gülüşlerine aldırış etmeden evine doğru yürümeye başladı.
BİTLİS’İM
49
50
BİTLİS’İM Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu, hava soğuktu, kendisini evde nelerin beklediğini de çok iyi biliyordu. Eve gidip gitmeme konusunda kararsızlık yaşıyordu. Yağan yağmura aldırış etmeden bir süre yürüdü yürüdü. Sonra yolu üzerinde bulunan dereye geldi. Dere yağan yağmur nedeniyle çok coşmuştu. Bir süre dereyi seyretti. Yorgundu, üşümüştü, titriyordu, eve gitmemeye karar verdi. Derenin üzerindeki köprüye oturdu, ayaklarını dereye sarkıttı. Yaptığı iş çok tehlikeliydi, kayıp dereye düşerse kurtuluş şansının olmayacağını biliyordu. Ama aldırış etmedi, en azından evdeki ve okuldaki baskıdan kurtulmuş olacağını düşünüyordu. Yağmur temposunu artırmış, tepeden tırnağa sırılsıklam olmuştu, şimdi daha çok üşüyor ve titriyordu. Kendisini dereden coşkuyla akan suya öylesine kaptırmıştı ki, zamanın ne kadar çabuk geçtiğini fark edememişti. Neden sonra omzuna dokunan bir el ile irkildi. Bu el, babasının bibisi Ayşe Bibi'nin eliydi. Ayşe Bibi mahallenin en yaşlı ve otoriter kadınıydı. Herkesin çok sevdiği, saydığı ve biraz da ürktüğü Ayşe Bibi, Ahmet'i oturduğu yerden kaldırdı. Cebinden çıkardığı mendiliyle yüzünü gözünü kuruladı, yağmurdan ıslanan naylon poşetten oluşan çantasını yerden kaldırdı. Kucağına aldığı Ahmet'e, usul usul burada ne yaptığını sormaya başladı. Ahmet yaşadıklarını ağlayarak anlattıkça, Ayşe Bibi'nin yüzünün ifadesi daha da değişiyordu. Öfkeden adeta çıldırmıştı. Hem anneyi, hem de öğretmeni cezalandırmak istiyordu. Ahmet, Ayşe Bibi'sinin yanaklarından öptü, kucağından indi ve elini tuttu. Birlikte eve doğru yola koyuldular. Artık Ahmet, kendisini güvende hissediyordu. Ayşe Bibi bir güvenceydi. Bibi'nin elini sıkı sıkı tutmuştu. Eve vardıklarında annesinden azar yemeyecekti,
Ayşe Bibi vardı çünkü. Eve yaklaşılmıştı, Ayşe Bibi'nin adımları daha da hızlanmış, öfkesi daha da artmıştı. "Gelin gelin" diye sesleniyordu Ahmet'in annesine. Ahmet, annesini düşündü bir an, Ayşe Bibi ona zarar mı verecekti? "Canım annem" diye geçirdi içinden. Ayşe Bibi'ye her şeyi anlattığına pişmanlık duydu. Ama ok yaydan çıkmıştı. Anne kapıda göründü, Ayşe Bibi'yi saygıyla selamladı. Elini öpmek istedi ama o çok sevdiği gelinine elini öptürmedi. Ahmet'i annesine doğru itti "Bu sabiden ne istersin, sende vicdan yok mu, Allahtan korkmaz mısın, sen nasıl bir annesin?" diye azarladı gelinini. Ahmet, annesinin içine düştüğü duruma sebep olduğu için çok üzüldü. Ayşe Bibi'ye döndü, "Bibi ne olursun anneme kızma, onun suçu yok" dedi titrek ve ürkek sesiyle. Bibi Ahmet'in ıslak saçlarını okşadı, yanaklarından öptü. "Peki yavrum" dedi yumuşak bir ses tonuyla. Sonra Ahmet'in annesine döndü, "Haydi gelin değiştir şu çocuğun kıyafetini, yak sobayı, hasta düşmesin" dedi. "Merak etme sen Bibi" dedi gelin, hemen Ahmet'in ıslak kıyafetini aceleyle çıkardı, yeni kıyafetler giydirdi. Sobanın yanına açtığı yatağa yatırdı, yanağından öptüğü yavrusunu. Sobanın üzerinde kaynayan çaydanlıktan çay koydu Ayşe Bibi'ye ve kendisine. Onlar çaylarını yudumlarken, Ayşe Bibi gelinine Ahmet ile ilgili öğütler veriyordu. Ahmet, ne kadar uyumuş bilmiyordu, annesinin Ayşe Bibi'yi uğurlarken, ona "Ahmet'i bu yıl okula göndermeyeceğime söz veriyorum" diyen sesiyle uyandı. Sevinçle "Yaşasın" diyerek, huzur içinde bir "Oh" çekti. Yatağına gömüldü, yorganını kafasına çekip, yeniden uyumak isterken, annesinin "Haydi kalk hazırlan, okula gidiyoruz" diyen, son derece kararlı ve inatçı sesiyle irkildi.
AKADEMİSYEN
Değerlerimiz
BİTLİS’İM
51
Prof. Ahmet Ruhi MERMUT Bitlis'te doğdu ve Ankara Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünü 1964 yılında bitirdi. Aynı yıl kendi bölümünde Asistan oldu. 1968 yılında doktor, 1974 yılında doçent ve 1979 yılında da Profesörlüğe yükseltildi. Doktorasını Türk-Hollanda anlaşması çerçevesinde Konya da dört yaz arazi çalışmaları yaparak tamamladı. 1968-71 yılları arasında Hollanda'nın Wageningen kentinde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 1974 yılında askeri hizmetini tamamladı. 1979-81 yılları arasında Kanada Saskatchewan Üniversitesi Toprak Bölümünde misafir profesör ve araştırıcı olarak görev yaptı. 1982 yılında Kanada'ya göç ederek Saskatchewan Üniversitesinde göreve başladı. 22 yıllık bir çalışmadan sonra Şubat 2004 yılında yurda dönerek Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünde öğretim üyesi oldu. 2002 yılında Dünya Toprak Bilimi Kurumu Konsey üyesi ve birinci bölüm başkanı seçildi ve bu görevi 2006 yılına tamamladı aynı göreve 2010 yılına kadar I bolum başkanı olarak tekrar seçildi. Çalışma alanında dünyanın sayılı bilim adamları arasında yer aldı. Kanada da bulunduğu 22 yılı aşkın süre içinde hükümetin gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlar çerçevesinde Dünya Doğal Kaynaklarının, doğa dengesini de göz önüne alarak, yararlı biçimde kullanması üzerinde engin deneyimler elde etti ve bu deneyimlerini ülkesi için kullanmak üzere yurduna döndü. Güney Doğu Anadolu Projesini ve bölgede çalışmayı kendine ideal bir hizmet olarak görmektedir. 2004-2007 yılları arasında Güney Kore Toprak Bilimleri Cemiyetine onur üyesi seçildi. 2002-2004 yıllarında Kanada Toprak Bilimleri Cemiyeti Başkanı oldu. 1999 yılında Kanada Toprak Bilimileri Cemiyeti Fellow Ödülünü aldı. 2004 yılında Soil Science Society of America Fellow ödülü aldı. 2005 yılında American Society of Agronomy Fellow ödülü aldı. 2005 yılında Soil Science Society of America Uluslararası Toprak Bilimi Ödülünü aldı. 2005 yılında TÜBİTAK Temel Bilimler ödülünü aldı. 2012'de Dünya Toprak Bilimi Kurumunun Onur Üyesi alarak seçilmesi, 150 den fazla uluslararası dergilerde bilimsel yayın yaptı. 19 Kitap ve birçok kitapta bölümleri bulunmaktadır. Kızıl Çin, Hindistan, Brezilya, İran ve Etiyopia'da dersler verdi, araştırmalar yaptı ve çoğu gelişmekte olan ülkelerden olmak üzere 25 den fazla sayıda bilim adamı yetiştirdi. Uzunca yıllar yurt dışında yaşadım İlk yurt dışına çıkışım öğrenci iken Almanya ya oldu. İki ülke arasındaki farkı görünce çok üzülmüştüm. Doktora yapma yıllarında Hollanda ya gitme fırsatı elde ettim ve bu ülkede üç yıl kaldım. Bilime olan derin sevgimi bu ülkeye borçluyum. Orada kaldığım süre içinde İngilizce, Almanca ve Felemenkçe öğrendim. Türkiye'ye dönüğümde bilimsel çalışmalara ve bilim adamına verilen değerin ne olduğunu anlamıştım. İngilizce konuşan bir batı ülkesine gidip istediğim düzeyde bir bilimsel erk ve yeteneğe ulaşmak istiyordum. Hollanda da bulunduğum sırada hocalarımdan gördüğüm teşvik ve yeteneklerimin farkında oluşum, doğa olaylarını bilimsel olarak anlamak isteği beni yeni bir maceraya itekliyordu. 1977 yılında bu fırsatı İspanya da katıldığım bir toplantıda yakaladım. Orada Kanadalı ve Amerikan bilim adamları ile karşılaştım. Bana yapılan teklifler hayatımın dönüm noktasıydı. Kanada Saskatchewan Üniversitesi ile anlaşarak ailece oraya göç ettim. Ancak bir Kanadalı gözüyle ülkemi ve kültürünü daima izledim. Zaman zaman ziyaret ederek potansiyelini batılı bilim adamı olarak değerlendirmeye çalıştım. Kanada dış yardım fonlarından yararlanarak Güney Amerika, Afrika ve Asya da yaptığım çalışmalarda gözüm hep ülkemin üzerindeydi. Türkiye ile ilgili her olumlu gördüğüm şey bana büyük gurur veriyordu. Türkiye ile ilgili her konu dikkatimi çekti ve olumlu her şeyden büyük gurur duydum. Ülkemi ve milletimi daima kalbimde taşıdım ve gördüğüm ülkelerle karşılaştırdığımda tarım alanında ülkemizin sahip olduğu büyük potansiyelin farkına vardım. Böylece dünyada ne denli öneme sahip kilit bir ülke olduğumuz bilincine eriştim. Yurda yeniden dönüş hikâyem Beni Ibni Sina'nın hayatı çok etkiledi. Doğunun böylesine muhteşem bir kişiyi yetiştirmesi bizim için çok anlamlı olması gerekir. Çalışmalarımda bana daima büyük cesaret verdi. Artık batıda bilim alanında belli bir noktaya geldiğimi anlayınca, öğrendiklerimin ülkemde bir yansıması olmalıydı. Daha önce 1974 yılında çalıştığım Şanlıurfa ve çevresinde sulu tarıma ağırlık vererek Harran Üniversitesine büyük bir heyecanla döndüm. Yapılacak çok iş var. Bu işlerin başında şimdilik herkesi bilinçlendirmek gelmektedir. Harran Üniversitesinde TEKNOKENT kurulması ve GAP bölgesinde Uluslar arası bir Sulu Tarım Araştırma ve Eğitim Merkezi kurma meyvesini vermek yolunda. Son beş yıldır üzerinde çalıştığım Türkiye'nin tarımsal Gücü ve Geleceği adlı kitabım MUSİAD tarafından basıldı, şu anda benim için en önemli görev bu kitapta söylediklerimizi hayata geçirmek.
İŞ ADAMI
52
BİTLİS’İM M.Şefik KANIK M. Şerif KANIK evli ve 3 çocuk babasıdır. Aslen Kafkasya Çerkez kökenlidir, eşi'de Çerkez'dir. Bitlis ili Ahlat ilçesi Otluyazı köyünde 20/11/1951 tarihinde dünyaya gelmiştir, Annesi KAMİLE Hanım, Babası Din görevlisi RIZA Hoca dır. Rıza Hoca Ahlat'ta uzun yıllar İmam Hatip ve Vaaz olarak görev yapmıştır. İlkokulu Ahlat Ergezen İlkokulunda, Ortaokulu ve Liseyi Ahlat Selçuklu Lisesinde tamamlamış, Ailevi ve Ekonomik koşullardan dolayı öğrenimine Yüksek okul bazında devam edememiştir. 1986 yılında Babası Rıza Hoca'yı kaybedince, Annesinin ve yedi kardeşinin geçim sorumluluğunu üstlenmiş, bu amaç ile da İstanbul'a göç etmiştir. İstanbul serüveni İMTAS Sigorta da Muhasebe elemanı olarak başlamış, İMTAS sigortadan Kazlıçeşme'de bulunan Deri fabrikalarına geçmiş. Deri fabrikaların da çalışırken, bir yandan da küçük çaplı serbest girişimciliklerde de bulunmaya devam etmiştir. Kapalı çarşı, Çarşı kapı, Mercan'da tezgâhtarlıktan başlayarak, mağazalara çeşitli konsinye Deri ürünleri pazarlarken, hem ailesinin geçimini sağlamış, hem de Ticari anlamda kendisini geliştirmiştir. Bu arada kardeşlerinin eğitimini ihmal etmemiş, onların eğitimlerine devam etmeleri için destek olmuştur. Kardeşleri Alpaslan Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra, onları da İstanbul'a getirmiş, Yüksek Öğretmen Okuluna devam ettirmiştir. 1976 yılında çalıştığı Deri fabrikalarının sahiplerince İzmit'te açılan Fabrikaya, Fabrika Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilmiş ve Patronlarının desteği ile hem kendi işi, hem de fabrikanın işlerini yapmaya devam etmiştir. BP Madeni yağlarının Gölcük bayiliğini alarak fiilen yürütmekte olduğu Ticaret hayatına resmi olarak adım atmıştır. Madeni yağlar bayiliğinin yanında Oto Yedek parçaları satmayı planlamış, bu doğrultuda Annesini ve kardeşlerini de İzmit'te getirmiş onlar ile birlikte ticarete atılmıştır. İzmit'te yerleştikten sonra; 1983 yılında Ticaret'ten Sanayiciliğe geçiş yapmış, Plastik üzerine faaliyet gösteren İLKA AMB. GIDA SAN. TİC. LTD. ŞTİ.'ni kurmuş, bu atılım ile beraber Aile; Lastik, Petrokimya, Tarım ve Eğitim gibi birçok sektörde girişimciliğini sürdürmüş ve KANIK GRUP çatısı altında büyümüştür. Şuan KANIK GRUP bünyesinde bulunan İLKA Plastik Ambalaj Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.- ÖZKA Lastik, A.Ş. - IRC Otomotiv A.Ş. " KANIKLAR Tarım Ürünleri ve Özel Kocaeli Eğitim Kampusu A.Ş. olarak KOCAELİ'nde, GAM Firması ile de ALMANYA'da faaliyetlerini sürdürmektedir. Şirket bünyesinde yaklaşık 850 kişi istihdam edilmektedir. Şirketler den ÖZKA LASTİK VE KAUÇUK A.Ş. Türkiye'nin 5. Lastik fabrikasıdır. 2012 - 2013 Yıllarında Türkiye'nin ilk 500 büyük kuruluşu arasına girmeye aday olan KANIK GRUP; Yeni yatırım projelerine Çankırı Çerkeş ilçesi Organize Sanayi bölgesinde 600 dönümlük arazi üzerinde projelendirme çalışmalarını sürdürdüğü 3 yeni fabrika ile devam edecektir. KANIK GRUP'un bundan sonraki yerleşim alanı ÇANKIRI ili ÇERKEŞ ilçesi olacaktır. KANIK GRUP'un Eğitim faaliyetleri ile ilgili olarak; Koceli'nin ilk ve en eski özel okulu olan KOCELİ EĞİTİM KAMPÜSÜ, Kurumun Ekonomik sıkıntıya düşmesi sonucu, dönemin Kocaeli Valisi Kemal NEHRAZOĞLU tarafından kuruma sahip çıkılması önerilmiş ve kurum KANIK GRUP bünyesine katılmıştır. Yeniköy'deki arsanın çevresindeki alanları da satın alarak 17.000 m2 kapalı alanlı çok lüks bir eğitim kampusu haline getirmiştir. Kurum 1200 Öğrenci, 85 Öğretmen ile Eğitim Öğretimde belli bir çizgiye gelmiş, İngilizce Eğitim öğretimde, Sportif alanlarda Bölge birincilikleri ve Türkiye birincilikleri kazanılmıştır. Depremden sonra öğrenci kaybı olmasından dolayı yeni bir proje ile Eğitim Kampusu Fakülte ve Üniversite yapılmak üzere BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ile anlaşma imzalanmış ancak şartları yerine getiremeyen Bahçeşehir Üniversitesi ile Protokol karşılıklı olarak fes edilmiştir. Eğitim Kampusunun mülkiyeti KANIK GRUP'ta olup, ERKUL KOLEJİ aracılığıyla eğitim faaliyetlerini devam etmektedir. Grubun, Eğitim alanındaki bir çok faaliyetlere zaman zaman destek verme, burslu öğrenciler okutma, Okul yaptırma gibi sosyal sorumlulukları olup, bunlara devam etmektedir. Ahlat Kültür Turizm Tanıtma ve Yardımlaşma Derneği aracılığı ile, ayrıca firmanın bulunduğu Kocaeli bölgesinde fakir ve başarılı öğrencilere Eğitim bursu verilmektedir. Ayrıca VAN 100. YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ'NE bağlı olan, daha sonra EREN ÜNİVERSİTESİ'NE bağlanan AHLAT KANIK TURİZM VE MESLEK YÜKSEK OKULU yapımı 2012 yılı AĞUSTOS ayına kadar bitirilmesi KANIK GRUP tarafından taahhüt edilmiş ve yapımına devam edilmektedir. VAN 100. YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ tarafından Grubun bu desteği büyük bir memnuniyet ile karşılanmış YÖK'e ve Bakanlar Kuruluna müracaat edilerek Grubun soyadı olan "KANIK" kullanılarak KANIK TURİZM MESLEK YÜKSEK OKULU olarak tescillenmiştir. M. Şeri KANIK, KOSBAŞ (Kocaeli Serbest Bölgesi Kurucu ve İşletici A.Ş.) Yönetim Kurulu Başkanıdır. Aynı zamanda 5 dönemdir Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak çalışmalarına aktif olarak devam etmektedir.
TARİHİ ŞAHSİYET
BİTLİS’İM
53
MUŞTAK BABA Müştak Baba (Müştak-i Bitlisi), 1759 (H. 1172) tarihinde Bitlis'te doğmuştur. Asıl adı Muhammed Mustafa'dır. Müştak Baba'nın kullandığı mühürde "Muhammed Mustafa Müştak-ı Didar" yazılıdır. Babası Molla İbrahim, anneleri ise Güneş Hatundur. Annelerinin nesebi, Gavs-ı Azam Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretlerine dayanmaktadır. Müştak Baba on yaşındayken babasını kaybetmiş, onu dedesi Hacı Süleyman Hoca büyütmüştür. İlk mektepten sonra 12 yaşında dedesi tarafından Medreseye bırakılmıştır. Ancak bu yaştayken Mustafa Medreseden kaçarak sık sık saza, söze, musikiye ve şiire meyletmiştir. Medreseden kaçtığını duyan dedesi Süleyman Hoca onu cezalandırma yoluna gitmiştir. Dedesi, torununu beklediğinden farklı bir boyutta bulmuştur. Onun büyük bir ilim sahibi, tasavvuf ehli birisi olmasını beklerken o çalgıya, söze, şiire yönelmiştir. Dedesi 15 yaşından itibaren torununun, belki daha fazla saygı göstereceği bir Mürşit yanında yetişebileceğini tahmin ederek, Hersan Mahallesi'nde oturan, Bitlisin Güneşi, Şems-i Bitlisi'nin yanına vermeye karar vermiştir. Şems-i Bitlisi aynı zamanda müştak babanın amcasıdır. Bir müddet amcasının yanında ders alan Müştak Baba, amcasının tavsiyesi üzerine 20 yaşından itibaren, Hacı Hasan Şirvani Hoca'nın yanına verilmiştir. Bu zatın yanında kaç yıl kaldığı bilinmemektedir. Hacı Hasan Şirvani'den icazet (diploma) almıştır. Daha sonra Mürşitlik makamına oturarak irşada başlamıştır. Müştak Baba, Hacı Hasan Şirvani'den sadece tasavvuf dersi almamıştır. Bir musiki hayranı olan hocasından musiki alanında da dersler almıştır. Musikinin bütün inceliklerine vakıf olan Müştak Baba, musikinin ruh hastalarını tedavi etmede bir vasıta olduğuna kesinlikle inanmıştır. Müziğin; ruhun gıdası olduğunu yıllar önce Müştak Baba söylemiştir. Bu durumu bir şiirinde şöyle dile getirmektedir: Ehl-i şikem idrâk edemez musiki ilmin, Pakize-eda, cana safâ, ruha gıdadır. Âvâz-ı bülend ile demiş Hazreti Lokman, Hikmetle teğanni maraz-ı aşka devadır. Musikide oldukça yol alan Müştak Baba ud çalmakta şöhret kazanmıştır. Hatta bu sahada operaya benzeyen ve Bitlis'i tanıtan tarihi ve edebi bir Salname (Yıllık) yazmıştır. Yazdığı bu eseri Üryan Baba'ya itham etmek istemiştir. Yazdığı bu eserle, Üryan Baba'nın huzuruna varır. Kısa bir sohbetten sonra Üryan Baba: "Ey Mustafa! Senin koynunda bir cevahir vardır." Deyince, Müştak Baba yazmış olduğu kitabını takdim eder. Seyyid Üryan Baba, bu eseri evirip çevirdikten sonra bu iltifata lâyık olmadığını, ancak esere isim verebileceğini söylemiştir. Sonunda esere Asar-ul Müştâk fi Eser-il (Esrar-ul) Uşşak ismini vermiştir. Esere verilen bu isim, aynı zamanda Şeyh Mustafa'ya da mahlas olmuştur. Bu hadiseden sonra Mustafa ismi unutulup Müştak mahlası ile anılmıştır. Esere isim veren Üryan Baba'nın ismindeki Baba kelimesi de alınarak şeyh Mustafa'ya Müştak Baba denilmiştir. Esere de kısaca Asar adı verilir. Belli bir çağa gelen Müştak Baba Bitlis'te evlenmiştir. Bu evlilikten biri erkek, ikisi kız olmak üzere üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Kızlarından birisi Tafte Hanedanından Ahmet Bey'le, diğeri de Ahmet Muhlis Paşa ile evlenmiştir. Oğlu Edhem Baba ise Müştak Babanın ölümünden sonra da onun ismini yad eden, ona layık olan bir evlat olmuştur. İlim, terbiye ve irfan yönüyle mükemmel olan bu insanın şahsiyeti de o derece mükemmeldir. Hiçbir zaman nefsine yenik düşmemiştir. Kimseye üstünlük taslamadığı gibi, gurur ve kibirden kendisini soyutlamasını bilmiştir. Sultan II. Mahmud'un en gözde nedimlerinden birisi olmasına rağmen bu makamını asla kötüye kullanmamıştır. Gerek engin kültürü, gerek şiirdeki dehası, gerek musikideki icra yeteneği ve gerekse düşünceleriyle çevresinden daima takdir toplamış, Şeyh-ül Mütehayyirin lakabıyla anılmıştır. Müştak Baba, 1832 yılında İstanbul'dan ayrılarak Bitlis'e dönmüştür. Dönüş esnasında yol güzergahında olduğundan, Muş'a uğrar. Birkaç günlüğüne orada kalır ve orada katledilir. Birçok Eser Yazan Müştak Baba'nın En Önemli Eserleri Şunlardır: 1 - Âsârü'l Müştak Esrarü'l-Uşşak. (Asar) (Biyografidir) 2 - Divan-ı Müştak Baba. 3 - Mektubat-ı Kimya-yı Müştak. 4 - Baharname. (Farsça divan) 5 - Mişkâtü'l-Müştak Mir'atü-l Uşşak. Ankara'nın başkent olacağını 140 yıl önceden söyler Başlı başına bir eser olan Müştak Baba'nın divanı çok ilginç bilgiler vermektedir. Ankara'nın Başkent olacağını 140 yıl önce Müştak Baba müjdelemiş ve divanında da zikretmiştir.
54
BİTLİS’İM
İz Bırakanlar
Hakkı UZAR Halil UZAR
0
3.03.1952 yılında, Bitlis'te dünyaya geldi. Zenderlioğlu aşiretinden kalabalık bir ailenin karayağız, şirin bir çocuğuydu. İlkokulu Kurtuluş İlkokulu'nda okuyup, ortaokul ve liseyi Bitlis Lisesi'nde tamamlamıştır. Lise yıllarında halkının ezilmişliği ve yoksulluğu o günkü bir çok genç gibi onunda zihninde fırtınalar koparıyordu. Lise eğitimini tamamladıktan sonra, yüksek tahsil yapmak, meslek sahibi olmak, kazanacağı bilgi ve birikimleri, hem ailesi hem memleketi ve halkı için harcamak istiyordu. Bu düşüncelerle girdiği üniversite sınavlarında başarıyı yakalamış, Vatan Mimarlık Mühendislik Yüksek Okulu'nu kazanarak, eğitimine başlamak üzere İstanbul'a gelmiştir. Geldiği İstanbul'da K.M.Paşa'da bulunan Bitlis Öğrenci Yurdu'na yerleşmiş, burada kalmaya başlamıştır. O günün şartları içerisinde Bitlis'ten okumaya gelmiş bir çok öğrenci de bu yurtta kalmaktaydı. Hakkı Uzar, bir taraftan bütün bu öğrencilerle yakın ilişkide olup onların sorunlarıyla ilgilenmekte, bir taraftan da siyasi konularda çalışmalar yapmaktaydı.Bitlis öğrenci yurdunun İl Özel İdaresi'nce yönetimine el konulması üzerine bu konuda verilen mücadelenin öncüsü olmuş, başlattığı açlık grevleriyle ve bazı eylemlerle idarenin bu konudaki ısrarından ve yurdun yönetiminin öğrencilerde kalmasında büyük pay sahibi olmuştur. D.D.K.O. (Devrimci Doğu Kültür Ocakları ) ' nın kapatılmasından sonra yerine kurulan D.D.K.D ( Devrimci Demokratik Kültür Derneği ) ' nin kuruluş çalışmaları ve faaliyetlerinde çok büyük rol oynamıştır. Ayrıca; gerek okuduğu üniversitede, gerekse diğer fakültelerde bir çok etkinliklere katılmış, diğer bir
çok devrimci kuruluşlarla yardımlaşmış, onların da mücadelesinde ön saflarda yer almıştır. Ön saflarda verdiği bu mücadele, gayet tabidir ki O'nun bir çok güçler tarafından çok çabuk tanınmasına ve zamanla hedef haline gelmesine sebep olmuştur. Defalarca göz altına alınmış, tehdit edilmiş, işkence görmüş ancak O halkının ve mücadele ettiği davanın büyüklüğüne inanmış biri olarak asla geri adım atmamıştır. Bu arada öğrenciliğinin yanı sıra, Esenler Belediyesi'nde de çalışmaya başlamış burada da devrimci ve sendikal mücadeleyi sürdürmüştür. İşçi haklarının savunulması ve bu nedenle yapılan bir çok grevlerde de önemli rol oynamıştır. O'nun cesur, yürekli ve mert çalışmaları ne yazık ki, O'nu hedef olmaktan kurtaramamıştır. Organizesini yaptığı "Bitlis Gecesi Etkinlikleri"nin sabahında, 10 Ağustos 1977 tarihinde, saat 07:30 sularında, çalıştığı ; Esenler Belediyesi'nin merdivenlerinde pusuya düşürülmüş, kalleşçe arkadan vurularak şehit edilmiştir. Katilleri ne yazık ki bulunamamış veya bulunmak istenilmemiştir. Katledilen Hakkı Uzar'ın cenazesi, binlerce devrimcinin katılımıyla yapılan cenaze törenin ardından ailesi ve arkadaşları tarafından Bitlis'e götürülmüş ve burada da görülmemiş bir törenle defnedilmiştir. Hakkı Uzar, yiğit, mert ve cesur mücadelesiyle Bitlis Halkı'nın gönlünde yer etmiş ve yıllardır anılmaktadır. Bundan sonrada bu cesur yürek anılmaya devam edecektir.
BİTLİS’İM
?
Gazete Haberleri
55
56
BİTLİS’İM
Dernekler Üzerine Elif MİRMAHMUTOĞLU
İ
İkinci kez kapağı altında sizinle buluşmaktan duyduğum sevincin altını çizerek başlamak isterim bu yazıma. İlk yazımda yaptığım minik girizgâhtan sonra hemşerilik ve aidiyet duygusu üzerine fikirlerimi paylaşacağım elimden geldiğince, dilimin döndüğünce. Neticede, bizler naçizane kullarız; meramımızı kendimizce ifade etmeye çabalayan. O vakit direkt konuya girelim derim, biraz hemşeri derneklerimizden konuşalım. Yaşadığın toprakta yaşattığın topraklar çok mühim bir meseledir. İşte göçle yoğrulmuş yoğun göç almış kentlerde hemşeri dernekleri yaşadığın topraklarda başka toprakları da yaşatmak için bir çatı işlevini yerine getirir. Hemşeri derneklerinin "Göçü" iliklerine kadar hissederek bundan beslenen ve bir şekilde yaşamakta olduğu toprakla "ateşkes" imzalamış nesiller için farklı anlamları vardır. Öte yandan düne dair yaşanmışlığı ve geldiği kentte hatırası daha fazla olan orta yaşlı nesiller için daha da farklı anlamlar taşır hemşeri dernekleri. Düşünün ki özlemek "iz bırakmakla" ilgilidir. Sizde en çok iz bırakan insanları özlersiniz, en çok güldüğünüz insanları, sizi en çok üzen ve en çok sevindiren aşkları özlersiniz, şehirler de böyledir işte. Aşk acıyla eşdeğerdir.
Özlemde bu değerlerin en yüce duygusudur. Şehirlerde insanlar gibidir. Ne kadar çok hatıran varsa o kadar özlersin o kenti. Bir frekans uyumu gereklidir önce sonrasında ise yaşanmışlık. Ne kadar çok tanırsan o kadar özlersin... İşte kuşaklar arası değer farklılıkları ya da çatışmaları bu şekillerde vücud bulur. Örneğin, ömrünün yarısını Bitlis'te geçiren bir insan ile orayı hiç görmemiş ya da sadece birkaç kez ziyaret amaçlı gitmiş bir insanın özlemleri farklıdır. O özlemlerin renkleri farklıdır, o özlemleri yorumlama biçimleri farklıdır. Yani FARK çoktur saymakla bitmez. Ama tek ortak duygu vardır özlem. Son kertede geçen yazımda da belirttiğim üzere OTKÖK meselesi "(Bknz: MAYIS 2012- DERGİSİ). İşte böyle bir açılımdan sonra hemşeri derneklerini değerlendirmeyi uygun buluyorum ben. Hemşeri dernekler, ortak geçmişleri olan insanları buluşturur, aidiyet duygularının gelişmesi için aktiviteler ve faaliyetler düzenler, hiç olmadı geçmişi konuşmak için bir okey masası ve demli çay kıvamında bir sohbet masası hazırdır hemşeri derneklerinin salonlarında" Duvarlarında memleket fotoğrafları vardır. Birde kayıtlı cep telefonunuza gelen özel gün mesajları.
BİTLİS’İM
57
Niyeyse ama dernekler hep orta yaş guruplarının ya da emeklilerin sıkça uğradığı mekânların başında yer alır. Ben bunu insanların olgunlaştıkça toprakla ilişkilerinin çok daha fazla güçlendiği argümanından hareket ederek söylüyorum. İnsan olgunlaştıkça ya da tecrübe kazandıkça yalnızlaşır ve dünü daha çok özlemeye başlar. Belki de bu gecikmişliğin ya da aslında hiç "son" olarak nitelendiremeyeceğimiz "ölüme" yakınlaşmanın bir sonucudur. Çocukluğunu daha bir özler, daha bir sarılır eski arkadaşlarına, daha çok bakar fotoğraf albümlerine ve toprağını hemşerilerini daha bir özlemle anar, onlarla buluşmaya çabalar. İşte hemşeri derneklerine böyle bir özellik te ekleyebilecek kadar detaylı düşünen, çalışan bir HAVVA KIZIYIM bende. Tüm dernekleri kısıtlı imkanlarla yaptıkları çalışmaları, çalışma hayatlarından özveri göstererek dernek yönetiminde yer alanları, hepsini takdirle karşılıyorum. Öte yandan bu çalışmaların ya da aktivitelerin sosyal içerikli çalışmalara bakış açısının biraz daha geniş
perspektifte olması gerektiğine inanıyorum. Sivil toplum örgütleri toplumsal hareketin motorunu oluşturur bizim ülkemizde her ne kadar örgütçülük ya da "gönüllülük" bilinci geç gelişse de umudumu koruyorum ben yine. Lakin umut değil mi fakirin ekmeği? Yani hemşeri dernekleri düzenledikleri piknikler, özel geceler, kermesler ya da kadınlar için düzenlenen matineler gibi eylemlerin dışında da başka aktivitelere imza atabilmeli... Gençleri daha da bi kucaklamalı derim ben. Göçün ikinci nesillerine memleket bilincini yaşatırken, hali hazırda yaşadığı toprakla yoğurmalı, kentin yetiştirdiği özel isimlerle gençleri buluşturmalı, iş hayatının inceliklerini anlatmalı onlara ya da göç sonucu yaşadıkları travmaları anlatmalı paylaşmalı onlarla... Ve
58
BİTLİS’İM kadınlar sadece memleket yemeklerini anlatmak gibi basit rollerde olmamalı. Örneğin "GLORİK"in ermeni kökenli bir yemek olduğunu da söylemeli. Bitlis mutfak kültürüne nasıl yerleştiğini de anlatmalı. Olay, sadece 2 kilo bulgur, bir kilo kızıl yağsız kıyma olayı değil... Olay, yerelden evrensele kültürünü kucaklamakta. İşte bu kucaklayış içinde kadınları, gençleri de barındırmalı. Aktif üniversite öğrencileri için felsefe ve tarihin konuşulduğu teoriden öte pratiğe dayalı etkinlikler de olmalı. Düşünün ki BİTLİS'in BETAV diye bir vakfı var. Ki özel güzel işlere imza atan bir kurum. Düşünün ki İstanbul'da Ankara'da Bursa'da Antalya'da binlerce Bitlis kökenli aile var. Örneğin; Antalya'da yaşayan 13 bine yakın Bitlis kökenli aile olduğunu biliyorum; biraz eksiği ya da fazlası olabilir. Neticede İstatistik Enstitüsü'nden almadım rakamları. Ama lafı da
uzatmadan derneklerin eylem planlarına yönelik bir diriliş ve farklı bakış ihtiyacının olduğunu görüyorum bu zaruri bir yenilenme hareketi de olmalı bence. Bu bir öneridir naçizane, pek tabi öneriler beyin fırtınaları ile geliştirilir ve çoğaltılabilir. Ve ben biliyorum ki glorik, ayran aşı, ciğer taplaması gibi özel yemeklerin yer aldığı bir mutfaktan yolu geçen herkesin fikirlerinde de yemeklerindeki gibi zenginlik mevcuttur. Son olarak Antalya'da aktif olan Bitlisliler Derneği'nin düzenlediği piknikte el ele halaylar çekerek diğer kentlerin piknik guruplarını kendine hayran bırakan Bitlisli hemşerilerin güzel bir etkinliğe imza attıklarını söyleyelim... Önce sağlık sonra sevgi ve muhabbetle. Görüşmek ümidiyle...
BİTLİS’İM
59
Ercan TAN
60
BİTLİS’İM
Memleket Özlemi Süreyya ŞERBETÇİ ÖRNEK
B
itlisim okurlarına Amerika'nın Pittsburgh şehrinden selamlar! Bir Bitlisli olarak üç yıldır kızımın yanına gelip ziyaret ediyorum. Bu süreçte gördüklerimi ve yaşadıklarımı siz sevgili hemşerilerimle paylaşmak istedim. İlk geldiğim sene çok yadırgamış ve ürkmüştüm; farklı bir ülke, farklı diller ve de irklar, tabii ki alışkın olmadığım bir ortam. Fakat bu kadar büyük bir kültür sentezi tabii ki özgürlükle gerçekleşebiliyor. Buradaki azınlıklar bazı sorunlara rağmen kendi dillerini özgürce konuşabiliyor ve kültürlerini yaşayabiliyorlar ki ben de kaldığım sürede bu farklı kültürlerle tanıştım, öğrendim ve hatta oldukça sevdim bile. Her ne kadar yurt dışına çıkmadan önce Amerikalılar'ı ve Avrupalılar'ı soğuk millet olarak düşünmüş olsam da, burada tanıştığım insanlar, edindiğim dostlar bunun ne kadar yanlış bir varsayım olduğunu gösterdi bana. Atalarımızın da dediği gibi beş parmağın beşi bir değil ve burada da tıpkı ülkemde olduğu gibi her çeşit insan bulunmakta ki hayata tat katan da bu farklıklıklar zaten. Pittsburgh'a ilk gelişimde edindiğim yabancı arkadaşlarla diğer seferlerde de görüştük; hem onlar beni misafir olarak evlerine çağırdı, hem de ben onları kendi evimde ağırladım. Yabancı misafirlerime yöresel yemeklerimizden yaparak Bitlis mutfağıyla tanıştırdım ve yemeklerimizin insana verdiği o zevki paylaşmış
oldum. Hatta bugün Ukraynalı komşularım ve Amerikalı misafirlerime kendi yöresel yemeklerimizden bir menü hazırladım: has dolması, et taplaması ve aşure. Bir Bitlisli olarak yıllarca İstanbul'daki arkadaşlarımla da paylaştım kültürümüzü ve yemeklerimizi. Fakat bunu dünyanın öbür ucuna getirebilmek ve paylaşmak bambaşka bir mutluluk veriyor insana. Tabii malzemeleri bulmak zor oluyor, o yüzden bazı malzemeleri gelirken getiriyorum fakat buna rağmen insan yapmak ve paylaşmak istediği zaman elbet bir yol buluyor. Valla şimdiden et taplaması hayranları oldukça arttı ve yakında özel siparişler de almaya başlarım diye düşünüyorum. Sanki yazımın tümü yemek üzerine oldu gibi ama hepimizin bildiği üzere yöresel yemekler kültürün vazgeçilmez parçalarından biri ve yemek insanları bir araya getirmekte çok büyük güce sahip. Benim de size önerim elinizden geldikçe ve elinize geçen her fırsatta kültürümüzü, adet, gelenek ve göreneklerimizi etrafınızdakilerle paylaşın. Benim kültürümüzü Pittsburgh'da paylaşma yolum şimdilik yöresel yemeklerimiz ve misafirperverliğimiz aracılığıyla oldu ama kim bilir bundan sonraki adım ne olacak. O kadar köklü bir tarihimiz var ki bize paylaşabileceğimiz ve paylaşmamız gereken o kadar çok kültürel zenginlik bırakmış, biz de bunu gittiğimiz her yere sevgiyle ve gururla taşıyalım derim ben, sevgili Bitlisim okurları.
BİTLİS’İM
61
62
BİTLİS’İM
Bitlis’te
Ticaret Ziya PEKER
T
icaret dediğimiz zaman ilk aklımıza gelen kazançtır. Evet doğru. Bununla birlikte neler kazanılacağını neler kayıp edileceğini çok iyi bilmek lazım. İyi bir ivme kazanmak için öncelikle doğru olmak lazım, eğer yaptığımız alışverişlerde niyet doğru ise başlamadan %50 kazançla işe başlıyoruz demektir. Niyet doğru değil ise, %50 eksiyle ticarete başlamış oluyoruz. Kendimize rehber edineceğimiz Bitlis'in güzide iş adamları olmalı, onların takip ettiği ticari kuralı çok iyi
uygulamalıyız. Bitlisli iş adamlarımızın dışarıdaki başarıları, sağlamlıkları, dürüstlük ve deneyimleri en iyi ve en sağlam işlerle kıyaslanmaktadır. Bunlarla gurur duymalıyız. İster büyük ticaret yapalım ister küçük ticaret, o iş adamlarımızı örnek almalıyız. Onların izlediği doğru yoldan gitmeliyiz. Ticarette yaptığımız hataların bize zarar verdiği kadar memleketimize, aynı iş dalındaki
BİTLİS’İM
arkadaşlarımıza, iş adamlarımızın imajına zarar verdiğimizin bilinciyle ticaret yapmamız lazım. Bunu bir örnekle tamamlayayım. İlimiz dışında bize bir Bitlisli iş adamımızı sordukları zaman, eğer o iş adamımız sağlam ticaret yapmışsa kedimize yakın ederiz, hatta "akrabam" deriz. Ama sağlam ticaret yapmamış ise, edebildiğimiz kadar kendimizden uzak ederiz, hatta tanıyorsak bile "tanımıyoruz" deriz. Bu örnekten yola çıkarak, Bitlisli tüccar dışarıda çok iyi bir itibara sahiptir. Buna göre ticaret yapmalıyız, en doğru şekli ile. Bitlis ili ve ilçelerinde imalata yönelik bir iş yapılmıyor. İstihdama dayalı üretim projeleri
63
desteklenmeli ve hayata geçirilmeli. İmalat yapacak iş adımlarını ilimize gelmeleri için onları kamu ve STKilar düzeyinde davet etmeliyiz, gelen iş adamlarına buraları çok iyi tanıtmalıyız. İnsanlara sıcak para vererek tarım, hayvancılık ve bu dallarla ilgili yapılması gereken gelişmeleri engellemiş oluruz. Çalışmak üretmek varken insanlar çalışmamaya başlıyor. İlimize yapılacak en büyük iyilik, bölge insanımızın birbirine yardımcı olmaları hususunda bilgilendirilmeleridir. Konu memleket meselesi olunca bütün menfaatleri bir kenara bırakıp ilerlemek lazım. Çalışanı, üreteni onure edici davranışlarda bulunmak lazım.
64
BİTLİS’İM
Şiir Köşesi Gözlerim
Dert ile kaynayan ummana karşı Derinden derine dalar gözlerim. İçimden koparıp, sel gibi yaşı Kanayan bağrıma salar gözlerim. Bir zaman atiye zevkle bakardı. Gözümden yaş değil neşe akardı. Bilmem ki bugüne sebep ne vardı. Aheste aheste solar gözlerim. İnan yaktın beni, var git sen de yan. Dilerim ben gibi dert ile kıvran. Kalbinde nedamet duyduğun zaman Yazık ki toprakla dolar gözlerim. Hüsamettin BİLGEN Ekim 1973 İstanbul
Bana Seni Gerek
Umudun çiçeği açsa içimde Varsın aklar bitiversin saçımda, Bu dünyada dostluklara açım da, El uzatıp, sevgi sunan kalmadı. Onca varlık varken hala yoksuluz, Sevgiyi bilmeyen çok aciz kuluz, Çiçek açıp, meyve sunmayan dalız. Varlığa çok deyip, kanan kalmadı. Oysa zengin olmak gönül işidir, İçi çiçek açar, güzel dışıdır. Malını çok gören ehil kişidir, Ne yazık bunları gören kalmadı. Kurban olam bir lokmayla doyana, Kulak verip yoksulları duyana, Malını üleşip, vara kıyana. Söyleyecek fazla sözüm kalmadı. İnsanı dost bilmek, sevgiyi bölmek, Gözü açık tutup, gerçeği görmek, Açık yüreklere sorgusuz girmek, Mümkün değil, seven yürek kalmadı. Dokunsa dost eller benim elime, Ezber olsa dost şarkısı dilime Yanar içim insanlığın haline, "Bana seni gerek", diyen kalmadı. Gevher ALADAĞ
Yalnız Geceler
Güneş batınca başlar bende hüzün, Anlatması zor bunu hecelerin. Gece saklanan yüzüdür gündüzün, Bense yalnız çocuğu gecelerin. Ne bir ses, ne bir fısıltı, ne de yar, Kâbus gibi çöker birden sağırlık. Gözlerimin kaybettiği bir şey var, Düşmüş kapaklarındaki ağırlık. Başımın altında duran taş mı ne? Nedir çektiklerim yeter sizlerden. Mızraklar saplanır sanki beynime, Suret çizilir tavanda izlerden. Küçük penceremde bekler sabahı, Pınarı kurumuş yorgun gözlerim. Söyleyin, beni tutan kimin ahı, Gecelerle karıştı gündüzlerim. Vakte meydan okuyan saatlerin, Kafamda balyoz gibi tik takları. Kahreder beni yalnız gecelerin, Uykusuz, boş ve soğuk yatakları. Ahmet ALPTEKİN
BİTLİS’İM
Yakışıyor Sana Bitlis'im
Bir zamanlar Osmanlı'nın canlı, şanlı gözdesi, Dünyaya nam salmış alim, bilginlerin beldesi, Yankılanıyor bütün dünyada Bitlis'in sesi, Yakışıyor sana Bitlis'im, alkışlar, tebrikler. Yedi bin yıllık geçmişinle gurur duyuyorsun, Buram buram ilim, kültür ve tarih kokuyorsun, Akıl ve kalbe ilmik ilmik ilim dokuyorsun, Yakışıyor sana Bitlis'im, yaydığın ilimler. Kıskandı seni düşmanlar, dimdik ayakta iken. Gömülmek istendi toprağa, tarihin ile sen. Eşelense, sanki fışkıracak eski caziben. Yakışıyor sana Bitlis'im, bıraktığın izler. Geçmişin ilim irfanla dolu, nurlu ve aydın. Halkınla zalim ve zorbalara boyun eğmedin. Yaktırıldın, yıktırıldın fakat teslim olmadın. Yakışıyor sana Bitlis'im, bıraktığın izler.
65
Gök / Yüzün
Bildiğim tüm kentlerin ıssız sokaklarını, kaldırımlarına gömdüm. Yıldızlar düşüyordu ellerime, avuçlarım terliyordu. Yakışıyordu yıldızlar gülümseyişine Alıp koynuma, öksüz bırakmaya kıyamadım gamzelerini Tekrar astım gök/yüzüne. Gözlerimin iz düşümünde, Yaşadığın kentin sokak adlarını değiştirdim. İki elimdeki parmakların oy birliği ile... Zimmetime geçirdim kalbini eylül günlerinde. Sokağa çıkma yasağı vardı, aldırmıyordu güvercinler, Aldırmıyordu mevsim, sana dokunan gözlerime Ben... Aldırmıyordum, yüreğime saplanan mermiye...
Bir sigara içimi kadar yakındı gecenin ışıkları. İçimde taşıyordum canımın içini. Mümkün değil sendeki hayata, yaşama doymak. Sahibine verilecek bir emanet gibi tenime sarmıştım Bir kurşuna vurulan düşlerimi. Çok güzeldir senin ile dört mevsimi yaşamak. Her mevsim ilim, ilkbaharda güzel koku yaymak. Pırıl pırıl yanıyordu gök/yüzün. Ben susuyordum...! Yakışıyor sana Bitlis'im, yetişen çiçekler. Gözüm yola, ben aşka düşüyordum... Taylan BİLDİRİCİ Fışkırıyor her yanından soğuk, temiz pınarlar. Kaynaklık ediyor bunlara yüksek, sakin dağlar. Besliyor bunları kışın yağan metrelerce kar. Yakışıyor sana Bitlis'im, tarihi çeşmeler Bazen kışlar senin ile geçer zorlu ve çetin. Geçmişin ve geleceğin sağlam, temelin metin. Nice kültür ve medeniyetlere hizmet ettin. Yakışıyor sana Bitlis'im, yaydığın kültürler. Görünümün yaz, kış ayrı sergiliyor letafet. Kışın az da olsa, yaşama veriyorsa külfet. Diğer üç mevsimde insanda peyda eder ülfet. Yakışıyor sana Bitlis'im, yaydığın ülfetler. İlim ve irfan kokar, Bitlis'in toprağı, taşı. Eyüp der; güzeldir ilkbaharı, yazı, güzü, kışı. Havası mest eder, şifalıdır suyu ve aşı. Yakışıyor sana Bitlis'im, yaydığın şifalar. Eyüp İLAN
66
BİTLİS’İM
Tatvan Doğu Anadolu Fuarı ve Kültür Sanat Festivali Tarihçesi T
atvan Doğu Anadolu Fuarı 1968 yılında şehir merkezinde doğu sanayi sergisi adı altında açılmış,1971 yılında Tatvan Doğu Anadolu Fuarı adını alarak aynı yıl,şu anda bulunduğu yerdeki sabit tesislerine kavuşmuştur.2009'da Tatvan Doğu Anadolu Fuarı ve Kültür Sanat Festivali olarak isim değişikliği yapıldı. Fuarımız ,Doğu ve Güney Doğu Anadolu Fuarı olma ile 30 Haziran - 20 Temmuz tarihleri arasında tarım, hayvancılık,sanayi,turizm ve değişik sosyal ve kültürel etkinliklerle 20 gün boyunca on binlerce kişinin ziyaret ettiği ilçemizin ve bölgemizin tanıtımına büyük katkısı olan bir organizasyonudur.85.000 m2 üzerinde kurulu bulunan fuarda resmi ve özel kuruluşların faaliyetleri için 45 dükkan bulunmaktadır. Fuar etkinliklerin içerisinde Nemruz gezisi,tekne turları ve çocuklar için uçurma şenlikleri düzenlenmektedir.
BİTLİS’İM
67
68
BİTLİS’İM
Boyacı Çocuk Cihan ÇELİKKOL
B
u kent Eski kuşatmalardan kalma Günleri yaşayarak aldatır kendini" dedi.İsmini bilmediğim bir yolcu. Karşı masada oturmuş onu dinliyordum. Bu kentin uğrak caddesinde, her akşam kimliği bilinmeyen birileri aynı tekerlemeyi tekrarladı. Birileri bu kentin gülen ışıklarına bakıp aldatırdı kendini. Asıl karanlığın, sokak lambalarının ışığıyla başladığını bilmeden , esiri oldukları ışıklara kapılıp, yüzlerini ve yüreklerini kentin öteki asıl bilinmeyen yüzüne dönüp giderlerdi. Bir geceliğine birlikte geçirebilecekleri bir kadındı artık bu kent. Geçerken yüzlerine dokunması gereken görüntülerden ibaretti. Görüntüler sevmez. Yolcunun sevebilmesi için görüntülerden başka şeylere ihtiyaç vardır.
"Bu kent susarsa Mühürlü kapılar ardına gizlenmiş. "Yalnızlıklar büyüyerek çoğalır" dediğinde, ismini bilmediğim yolcunun ayakkabılarını boyayan çocuk. Yolcunun yüzünde şaşkınlık, çocuğun mavi gözlerinde ise, biraz hüzün, biraz burukluk, biraz özlem vardı. Bilinçli tasarlanmış bir şiir değildi söyledikleri. Kentin özetiydi. Yürekten ayrı düşen, basit bir söze karşı, yüreğe dayalı söylenen gizdi. Bir sırrın ipuçlarıydı. Biraz süphan, biraz nemrud birazda dideban anlatılmak istenmişti yolcuya. Yolcu bir soru işaretiydi. Ona göre her kent, içinde yanıtı olmayan bir seyirlikti. Kendi yüzündeki şaşkınlığı bile hala anlamayacak kadar uçarıydı. Bir çocuğun dudakları arasında dökülen şiir gibi sözleri önemsemeyecek kadar
BİTLİS’İM
yabancıydı kendine. Halbuki çocuk, yaşanmış onca acıya katlanmış bir kentin gizini veriyordu yolcunun eline. Kirlenmemiş sözcüklerle anlatmıştı kenti. Yolcu inanmıştı. Her kent, sözcüklerden arınmış alfabelere inanırdı. Bir tedbirdi. Kendi yarattıkları sözcüklerin Tanrısal gücüne inanmayan anlatıcılara karşı bir tedbir. Anlatıcılar, peşlerine taktıkları meraklı insanlara gösterirlerdi. Oysa, " Görmek her şey demek değildir" derdi bilgeler. Görmek, inanmak, değildi. Görmek, zamanı geldiğinde anımsanması gereken sıradanlıktı. Boyacı çocuk görmekten öte bir şeyler söylüyordu. Yaşadığı kente inanıyordu. Yolcu ise anımsamak istiyordu. Bildiği sözcüklerin dışına çıkabilseydi "Bilmem kaçıncı yüzyılın, kaçıncı devrinde burada şöyle savaşlar ve acılar yaşanmış" denmesine kalmadan, göğsünde onca yara izini taşıyan kentin hikayesini öğrenebilirdi. Ve belki de,
69
anımsamalardan da kurtulabilirdi "Suskunluk ne aradığını bilmeyen yolcuların kutsal muhabbetidir" Yolcu suskunluğu geçmişti. Kendini kendi içinde aramıyordu. Kendinden kaçıyordu. Anımsamak kaçmaktı. Hiç görmediğim ama düşlerinde her gün gördüğüm kente gitmeden önce uyarılmıştım. Çocukların yalan arındırılmış sözlerine dikkat etmem söylenmişti. Ve ben inanmamıştım. Daha sonraları bunu yaşayarak öğrendim. O kentin mağrur yalnızlığını paylaşmak, çocuklara inanmaktan geçtiğini" Bir gün sizinde yolunuz bu kente düşerse, çocuklara inanın. Çünkü her çocuk yaşadığı kentin dilini konuşur. "her kent; kendi tarihinin mağdurudur." Bu mağduriyetin sözcüleri çocuklardır. Onları üzmeyin. Onlar zaten yeterince üzgündürler. Onlar, hüzünlü kentin, hüzün taşıyıcısıdırlar.
70
BİTLİS’İM
Milli Eğitimin Kara Tahtası Sırrı ÇINAR / www.sirricinar.com
K
eşke diye bir yazıya başlamak doğru ve anlaşılır değil ancak bu yazıya keşke diyerek başlıyorum. Keşke eğitimöğretim konusunda üzerinde sorumluluk ve yetki sahibi olanlar, siyasi ve bürokratik ünvanlarını gasp edenler, etkili olabilme makamlarını işgal edenler bizler kadar kaygılı olsalardı" Keşke, düzeltme, yönetme, en iyiye ulaşma gayretinde, çalışma azminde, öğrenme açlığında ve kendi kendilerini ölçme cesaretinde olsalardı" Keşke, kendi yetersizliklerinin bu milletin geleceğini yok eden en temel neden olduğunu birbirlerine söyleyebilselerdi" Keşke, içinde bulunduğumuz yüzlerce problemimizin asıl nedeninin kendileri veya kendilerinden önce o makamları işgal edenler olduğunu anlayabilselerdi... Keşke, içlerinde insan sevgisi, o yoksa millet sevgisi, o da yoksa en azından utanma duygusu taşısalardı... Keşke, bana bu yazıyı yazdırmasalardı. Keşke, yazılan kitapları, dergileri, gazeteleri okusalardı ve üzerlerine alsalardı. Keşke...Keşke...
BİTLİS’İM
Bu keşke ilenmesini uzatabiliriz ama neye yarayacak ki... Bu yazıyı da diğer yazılanlar gibi yine bu kıymetli zevattan kimse okumayacak, okursa anlamayacak veya oralı olmayacak. Biz bize yazacağız, okuyacağız ama tarihe not düşme görevimizi yerine getirip, bu ülkenin çözümsüz gibi duran problemlerini çözebilme yetisine sahip vatandaşları olduğunu göstereceğiz. Bu büyük iddianın arkasında durduğumu bu güne kadar eğitim konusunda yazdıklarımı okuyanlar bilecek ve bir defa daha hak vereceklerdir. Ülkemiz coğrafi ve nüfus olarak büyük bir ülkedir, doğrudur. Ülkemizin ekonomik kaynakları sınırlıdır, bu da doğrudur. Ama bu doğrular millet olarak tarih sahnesinde ve diğer ülkeler arasında yer edinmemizi engelleyecek kadar belirleyici bir güce sahip midir? Toplumun açlık, sefalet ve geri kalmışlık çıkmazına sürüklenmesi, sosyal dengelerini kuramayan, üretemeyen, sorgulamayan ve hakkını koruyamayan zavallılık girdabına mahkum edilmesi için yeterli bir neden midir? Tabii ki bu soruların cevabı "hayır"dır. Yazan ve düşünenlerin kalemi kurudu, dillerinde tüy bitti ama yetmiş yıldır bir türlü anlaşılmadı. 1939'dan 2006'ya kadar on yedi sefer Milli Eğitim şurası toplanmıştır. 1939 yılında yapılan şurada Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel şöyle demiştir. "Muhterem arkadaşlar, kanaatimce bütün Maarif Teşkilatı tam ve mükemmel bir uzviyet alabilmek için her uzvunun birbiriyle a l a k a l ı , birbiriyle
münasebetli bir surette işlemesi lazımdır. Ortaokul öğretmenleri, ilkokuldan gelen çocukların zayıf olduklarını söylüyorlar. Lise muallimleri aynı şikâyetleri, ortaokula yükletiyorlar. Üniversite ve yüksek mektepler ise liseden gelen çocuklarımız şu ve bu noktalardaki kuvvetsizliğinde ısrar ediyorlar. İlkokula giren çocuğun içinde yaşadığı dar muhitle başlayan bu şikâyet dairesi, burada kapanmış gibi görünür. Fakat aldanmamalıdır. Çünkü üniversitenin ve yüksek mektebin verdiği mezundan da hayat şikâyet ediyor ve devre, bu şikâyetin ancak umumi hayat ve geniş muhite dayanmasıyla kapanıyor. Mevcut öğretim bünyesini nasıl kurmalıyız ki her parçası birbirinden haberli olarak işleyebilsin. " Öğrencilerin kifayetsizliğini dillendiren Hasan Ali Yücel daha o gün müthiş tespitini yapıyor. "Üniversite mezunlarından da hayat şikâyet ediyo" diyor. Bir türlü bitmeyen şikayet hala devam ediyor. Şurada alınan kararlar ise şunlardır: 1. Üç sınıflı köy okulları beş sınıfa çıkarılmıştır. 2. Okullarda derslerin öğleden önceye alınması ve öğle sonralarının ortaokullarda isteğe bağlı, liselerde mecburi olarak öğretmenlerin yönetiminde serbest ve ortak faaliyetlere ayrılması konusunda yapılan öneriler kabul edilmiştir. 3. Ortaöğretim kurumlarının il ihtiyacına göre bir planı hazırlanmıştır. 4.Erkek teknik, kız teknik ve ticaret öğretim kurumlarının yönetmelikleri ve öğretim programları incelenip karara bağlanmıştır.
71
72
BİTLİS’İM
Şûraya getirilen konularda en önemlisi okul ders kitaplarıyla ilgili olmuş ve tek tip kitap (devlet kitabı) sistemine gidilmesi teklif ve kabul edilmiştir. 5. Yüksekokul ve fakülteler Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlanmıştır Bundan 70 yıl önce tespiti yapılan ve bireyin gelişimini tamamlaması için alınan karar da okul sonrası serbest ve ortak faaliyetler düşünülmüştür. Bugün sadece okuldershane arasında mekik dokuyan taze beyinlerin heba edilmesine zemin hazırlayanların vicdanları da mı sızlamaz? 1953 yılında yapılan şurada ise Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri şöyle demiştir. "Herkesçe bilinen şu hakikatleri burada bir kere daha tekrar etmeyi faydalı buluyorum: Önümüzdeki yirmi, yirmi beş yıl memleketimiz için ehemmiyetli ve pek hayatî bir devredir. Yeni Türk nesillerini ilmî usullerle ve asrın ihtiyacına uygun şekilde yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Bu zarureti gerçekleştirmek için herhangi bir tılsımdan medet umacak vaziyette değiliz. Milletimiz, gayeye varabilmemizin teminini millî eğitim teşkilatımızdan beklemektedir. Çocuklarımızı, yaptıklarını bilerek yapan, millî ideale bağlı, ruhları ve şahsiyetleri üstün birer insan olarak yetiştireceğiz. Çocuklarımız, sonsuz bir çalışma ihtirası taşımalı, başarının zevkini duymalı, tembel ve tufeyli yaşamaktan nefret etmeli, organizasyon kabiliyetlerini geliştirmeli, iyi ahlaklı, yapıcı ve yaratıcı vatandaşlar olmalıdırlar. Talim ve Terbiye usullerimizde ne kadar kuvvetlenirsek, bu üstün ideale o derece yaklaşmış olacağız." İlköğretim teşkilatının mecburi ve ihtiyarî olmak üzere iki kısma ayrılması uygun görülmüştür. Mecburi olanlar ilkokullarla yetiştirici ve tamamlayıcı sınıflar, özel eğitim ve öğretime muhtaç çocuklar için açılacak okullar olacaktır. Okul öncesi eğitim ve öğretim teşkilatıyla tamamlayıcı kurslar, ihtiyarî müesseseler mahiyetinde kurulacaktır. Dönemin bakanının hedefe koyduğu yirmi, yirmi beş yıl hiç gelmeyecektir. Hatta bu konuşmada temas edilen hususların gerçekleşmesini arzuyla beklemekteyiz. Şûrada Alınan Kararlar ise şöyledir: 1- İlkokul programının amaç ve ilkeleriyle içeriği arasında ahenk sağlanması 2- Toplu öğretim anlayışının ikinci devrede de hâkim olması 3- Aylık ve yıllık saatlerin kullanılmasında esneklik sağlanması 4- Programların yaygınlaştırılmadan önce denenerek geliştirilmesi karara bağlanmıştır. Yine şuraya katılanlar kendilerinden emin olmadıkları için yenilikleri deneyerek öğrenme zafiyetine düşmüşlerdir. 1957 Yılında yapılan şurada Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr.Ahmet Özal'dır ve şöyle konuşmuştur.
"Mesleki ve teknik öğretimin dünya yüzündeki ehemmiyetine sayın şûra üyeleri her cephesi ile vakıftırlar; bu konunun, asrın yeni vasıta ve metotlarından faydalanan memleketimizin ekonomik ve endüstriyel hayatıyla ne kadar sıkı bir şekilde alakalı olduğunu da takdir etmektedirler. İkinci mevzuumuz olan halk eğitimi, bilhassa VI. Şûra'nın izhar ettiği arzu üzerine, bütünü ile ilk defa olarak, huzurumuza getirilmektedir. Bu eğitimin, ümmilikle mücadeleden başka, iyi yaşama, vatandaşlık ve sağlık bilgileri verme, halkı aydınlatma, mesleklere hazırlama, verimi artırma ve umumiyetle mesleklerde ilerlemeyi sağlama gibi hedefleri olması da tabiidir. Esasen eğitimin gayesi, ferdi sosyal hayata hazırlamak, seviyeli, moral hayata kavuşturmaktır. Bu da onu bir meslek sahibi kılmak suretiyle tahakkuk safhasına girer. " Bu şuranın en önemli hatta tek karar maddesi "Sanat enstitülerinin bazı bölümlerine kız öğrenci alınmasıdır. Kız öğrencilerin nasıl yetiştirilmesi konusunda ise yıllardır dilimizden hiç düşmeyen anlamını kavrayamadığımız maddeler de mevcuttur. "Millî birliğin kuvvetlendirilmesi, toplum kalkınması, hizmet ülküsünün geliştirilmesi, ahlâk terbiyesi, tarih ve tabiat sevgisi". Bir eğitim sistemi düşünün ki ahlaksız, milli birlik yoksunu olarak öğrenci yetiştirmeyi hedef edinsin. Tabii ki ahlaklı, milli birlik amaçlı bireyler yetişecektir. Şurada karar alınması mı gerekir? 1962'ye gelindiğinde Askeri vesayetin yaşandığı bir dönemde şura yapılmış ve Milli Eğitim Bakanı Hilmi İncesulu'dur. Konuşmasında; Ortaokullarımız muhtelif gayeli olmalıdır. Ortaokul mezunları liseye, teknik okullara, meslek okullarına girebilmeli ve bu okullardaki öğrenim için önceden ortaokullarda mutlaka hazırlanabilmiş olmalıdırlar. Mesleki ve teknik okullarda liselere girişte öğrencinin ilkokuldan itibaren göstermiş olduğu alâka ve kabiliyet dikkate alınmalıdır. Üstün istidatlı öğrenciler için bir İlim Lisesi ve bir de aşağıda kuruluş sebeplerini, ayrıca zikredebileceğimiz bir Deneme Sanat Enstitüsü kurulmalı ve öğrenciler başarı gösterdikleri müddetçe bu okullarda kalmalıdırlar, gösteremeyenler öteki okullara nakledilirler. Herhâlde mevcut liselerimizi randımanlı bir hâle getirmeden, yeni lise açmamalıyız. Bu şurada diğer şuralarda rastlamadığımız daha ayrıntılı ve uzun kararlar alınmıştır. Şu anda uygulamada olan birçok yönetmeliğin hazırlanması kararı bu şurada verilmiştir. Mesela Kız Enstitülerinin "ortaokula dayalı ve genç kızlarımıza iyi ev kadınlığı ve vatandaşlık nitelikleriyle birlikte verimli bir üretken olarak hayatlarını kazanabilmelerini mümkün kılacak bilgi ve becerileri kazandıran üç yıllık bir meslek okulu hâline getirilmesi uygun görülmüştür. O günkü milli eğitim sevdalıları kızlarımıza 'iyi ev kadınlığı' öğretmeyi karara bağlamışlar. İyi ev kadınlığının da ne olduğunu yazmamışlar dolayısıyla neyi kastettiklerini bilmiyoruz.
BİTLİS’İM Ayrıca erkekler için de şu kararlar alınmış. a) Yapıcı ve yaratıcı bir muhakeme yetenekliğine sahip, müteşebbis, işini ve mesleğini seven ve bununla iftihar edip iş ahlâkını benimseyen, mesleği ile ilgili makine, alet ve malzemeleri iyi kullanarak iş yapabilme bilgi ve becerilerini kazanmış, insan münasebetlerine ve iş idaresine vakıf, görev ve sorumluluk duygusu gelişmiş elemanlar yetiştirmek b) Bu elemanları, endüstri, bayındırlık ve diğer iş alanlarının ihtiyacı olan çeşitli sanat dallarında beceriler isteyen işlere kolaylıkla uyabilecek hâle getirmek c) Ayrıca bu okullara devam eden üstün kabiliyetli gençleri branşları ile ilgili yüksek öğrenime hazırlamak... 1962 yılında alınmış bu kararlarda da yapıcı ve yaratıcı, muhakeme yeteneğine sahip bireyler yetiştirme amaçları bir türlü gerçekleşmeyecektir. Olsun daha sonraki şuralarda tekrar ederler. Ama o zamanlar meslek liselilerin üniversiteye gitmelerinin önünü kapatma düşünceleri yok. Bu şurada öğretmenler için "Bütün bu tekliflerde açık olarak belirdiği üzere öğretmenlik mesleğini cazip kılacak tedbirler acilen alınmadığı takdirde öğretmen yetiştirmek için yapılan büyük yatırımlar ve sarf edilen büyük gayretler arzu edilen neticeye bizi ulaştıramayacaktır" denmiştir. Yani 47 yıldır amacına ulaşmayan bir karar alınmıştır. O günkü eğitim sevdalıları öğretmenlerin seviyesi olarak da... Meslek hayatına atıldığı zaman genel kültür ve bilgi yönünden en az lise seviyesinde olması... diyerek lise seviyesine razı olmuşlardır. Konulan hedefler büyük olmasına rağmen o hedeflere ulaşacak yolların bilinmemesi veya gayret gösterilmemesi de dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. Lise eğitimi üst eğitim olarak algılanıp, gelecek nesillerin yetiştirilmesinde yeterli görülebilmiştir. Öğretmen yetiştirme konusu her şuranın ana maddelerinden biri olmaya devam edecektir. Bir türlü bulunamayan bu yöntemi ne zaman bulacaklar? 1962 yılına kadar yapılan şuraların en çok ve en ayrıntılı kararlarının alındığı bu şurada yeni bir milli eğitim kurma amacını taşıdığını görüyoruz. 1960 Askeri yönetiminin kendisine biçtiği önemli rollerden biridir Milli eğitim... Öğretmen yetiştiren okullarda ilköğretime dayalı okulların 7, orta öğretime dayalı olanlarda da 4 yıla çıkarılması için çalışmaların kararı bu şurada alınmıştır. 1970 yılında yapılan şurada ise Milli Eğitim Bakanı olarak Prof.Dr. Orhan Oğuz şöyle demiştir. "Öğrenicilere bilgi yükleme, bir nevi ansiklopedimiz ile onları ezbere sevk etme yerine; onlara öğrenme, inceleme yollarını gösteren, bilimsel düşünme ve araştırma yeteneğini kazandıran bir esası getirmek istiyoruz. Bu suretle herkes, kabiliyetine göre yükseköğretim dalına, iş hayatına veya hem yükseköğretime hem de hayata hazırlanma durumunda olacaktır. Her öğrenci için dikey ve yatay geçiş imkânları tahsis edilmiştir. Ortaöğretimin ikinci kademesinin ilk yılı yöneltme işlemine tahsis edilmiştir. Bu yöneltme zorlayıcı ve gücendirici değil, yol gösterici ve özendirici esaslara bağlanmaktadır. Yöneltme sınıfından sonra öğrenciler, ilgi, istidat ve kabiliyetlerine göre edebiyat, fen, iş, meslek kolları
73
teknisyen liselerine ve öğretmen liselerine ayrılacaklardır. Bütün ders programlarının ve kitapların yeniden hazırlanması, öğretim metotlarının ve kitapların yeniden hazırlanması, öğretim metotlarının ve araçlarının modernleşmesi, okul yapıları ve tesislerinin eğitsel esaslara göre geliştirilmesi, öğretmen yetiştirme, geliştirme istihdam esaslarının gözden geçirilmesi zorunludur. " Bu şurada da alınan kararlar 1962 yılında alınan kararların devamı niteliğinde olup yine askeri vesayetin ağırlığının hissedildiği ve bugünün yöneticilerini yetiştiren sistemi getirmeyi amaçlamıştır. Yani bugünün insanı 1962 ve 1970 yılında yapılan şura sonuçlarına göre şekillenmişlerdir. 1981 yılına gelindiğinde yine bir askeri yönetim ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam'dır. Hasan Sağlam fazla konuşmaya gerek duymamış olacak ki kayda değer bir şey söylememiştir. Amacını "Türk millî eğitimini yüceltecek yeni bir sistem bütünlüğünü yaratmak" diye özetlemiştir. Alınan kararlarda ise ağırlıklı olarak okul öncesi eğitimi gördüğümüz bu şurada uygulansaydı bugün daha az problemimiz olurdu dedirtecek kararlar alınmıştır. Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde yaşanan ve ülkemizi sarmalayan terörün önemli bir dayanağını yok edecek şu karar alınmıştır. "Okul öncesi eğitimi ana sınıfının kırsal ve gecekondu yörelerinde, Türkçe eğitimine ağırlık verilecek şekilde öncelikle yaygınlaştırılması". Ayrıca "Temel eğitimin yaygınlaştırılmasında başta finansman olmak üzere tüm kaynakların en etkili bir biçimde harekete geçirilmesi" kararı da uygulamaya konulmamıştır. Bu şuranın önemli bir maddesi de temel eğitimin 8 yıla çıkarılmasıdır ki ancak 1998 yılında gerçekleşecektir. 2012 yılında ise zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılıp ve kesintili olarak uygulanması yasallaşmıştır. Kesintili eğitim biçimiyle ve hedefleriyle 1952 ile 1957 şura kararlarının benzeri olarak karşımıza çıkmıştır. Kaybedilen 60 yıl, heba edilen nesiller ise siyasilerin ihtiras ve ideolojilerine kurban edilmiştir. Bundan sonrasının garantisi de maalesef yoktur. 1981 yılında yapılan şura kararları yeterli bulunmamış olacak ki 1982 yılında bir şura daha yapılır. Bu şurada diğer şuralarda olmayan önemli farklılık göze çarpıyor. Geçmişle hesaplaşma veya geçmişte kötü çalışmalar yapılmış, gereken önem verilmemiş gibi suçlamalar yer almıştır. Mesela; "Öğretmen yetiştiren kurumlara nitelikli öğretim personeli yetiştirilmesi konusunda sistemli bir politika izlenmemiş; planlı dönemlerde de bu konuda beklenen düzeyde başarı sağlanamamıştır". Tamamı öğretmenlerin nitelikleri üzerine kurulu bir çalışma yapılmış, eğitim-öğretimin en temel gücü olan öğretmenlerin yetişmesi ve çalışması konularında nihayet akılları başlarına gelmiştir. Kararlar arasında "Eğitim sistemimizin her kademesinde yetersiz öğretmenlik belgesine sahip veya hiçbir belgesi olmayan kişiler öğretmen olarak çalıştırılmaktadır. Özellikle öğretmen yetiştiren kurumlarda bu tür kişilerin öğretmen olarak
74
BİTLİS’İM
istihdam edilmesi, yetişecek öğretmenlerin niteliğini önemli bir biçimde etkilemektedir. Eğitim sistemimizin her kademesinde ücretli öğretmenler çalıştırılmaktadır. Öğretmen yetiştiren kurumlardaki ücretli öğretmenlerin oranları da dikkati çekecek kadar fazladır (% 28. 4). Oysa bilimsel araştırmalar, yalnızca ders saatinde derse girip çıkan öğretmenlerin, öğrencilerin bütün gelişmesiyle ilgilenemediklerini ortaya koymaktadır" olmasına rağmen 27 yıl sonra aynı şekilde ücretli öğretmenlerin çalıştırıldığını biliyoruz. Nitelik bakımından ise seviye hala toplumun en cahil kesimi öğretmenlerdir sözünü yalanlamıyor. 1988 Yılına gelindiğinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel'dir. Önceki şuralara inat Hasan Celal Güzel uzun bir konuşma yapar. Konuşmasında önemli olan bölüm şöyledir."Türk Millî Eğitiminde sistemden başlamak üzere ciddi bir reform ihtiyacı vardır. Gerçi, bu reform kelimesi, birçok sosyal kurumlarda, müesseselerde yıllardan beri söylenegelmiştir; ama, 21. yüzyılın eşiğinde Türk eğitim sistemini mutlaka değiştirme ihtiyacı içerisindeyiz. Bütün bu eserleri ellerine teslim edeceğimiz gençliğimizi, en iyi şekilde yetiştirmek zorundayız. 21. yüzyılın başında dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında iddialı olmak istiyorsak, önemli bir role sahip olmak istiyorsak, mutlaka Millî Eğitimimize daha fazla önem vermek zorundayız." Israrla reformdan söz etmiştir. 24 yıl sonra hala beklenen reform bir türlü gerçekleşmemiştir.
Çok ilginçtir ki çok önemli kararların alındığı ama tam hayatiyet bulamadığı bu şurada ilk şuradan beri tekrarlanan bu madde de eklenmiştir. "Bütün ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin ilgi, istidat ve kabiliyetlerine göre yönlendirilmelerini ve karşılaştıkları problemlerin çözümünde yardımcı olacak ve böylece öğrencilerin daha başarılı olmalarını kolaylaştıracak bir ortamın sağlanması için rehberlik faaliyetlerinin etkinleştirilerek yaygınlaştırılması; bu çerçevede öğrencilerin beden ve ruh sağlıkları ile eğitim durumlarını takip edecek bir sistemin geliştirilmesi." 1939'dan 1988'e kadar aynı maddenin tekrarlanıp durulması aslında Milli Eğitimde çalışmaların gösterişe yönelik olduğunu işlevsel olmadığını, siyasi iradeyle bürokrasinin uyum içinde olmadığını ve yetersiz ellerde olduğunu açıkça göstermektedir. Yine bu şurada bir önceki şuranın tespit ettiği çok önemli bir eksikliğe yeniden hayatiyet kazandırılması görülmektedir. "Anaokulu ve ana sınıfı öğretmeni ihtiyacının yükseköğretim tarafından karşılanması mümkün oluncaya kadar, mevcut öğretmenlerin yanına "öğretmen yardımcısı" veya "eğitici" verilmesi konusunda, gerekli çalışmaların yapılması; lise ve dengi okul mezunlarının, kendilerine verilecek pedagojik formasyondan sonra bu amaçla istihdam edilmeleri' öğretmen niteliği açısından zavallılık seviyesine düştüğümüzün ve toplantı salonlarından, kağıt üzerinden Milli Eğitim Bakanlığı koridorlarına ulaşmayan ve uygulanmayan yasak savma kararına şahit oluyoruz. Yine bu şurada
BİTLİS’İM
yabancı dille ilgili alınan ama hayata geçirilmeyen önemli bir madde vardır. "Yabancı dil eğitiminde; fırsat eşitliğini zedelemede mevcut sınırla imkânların istekli ve yetenekli öğrencilere götürülmesi için, genel ortaokullar ile genel ve mesleki liselerde, 1988-1989 öğretim yılından itibaren "Basamaklı Kurs Sistemi"ne geçilmesi." Sonuçta ilköğretimden başlayan ama öğrenilmeyen bir yabancı dil serüvenimiz devam etmektedir. Özel okullara gönderilen öğrencilerin çoğunun yabancı dil için gittikleri gerçeği önümüzde durmaktadır. Son şura da 2006 yılında yapılmıştır. Oldukça fazla ayrıntıya girilen ve bir "göz boyama" şurası niteliği taşıyan şurada nerdeyse okullara hangi kapıdan girileceğine kadar ayrıntılara dalması dikkate değerdir. Avrupa Birliği temel ölçülerden biri olduğu için yine kâğıt üzerine yazarak ve toplantı salonlarında konuşarak rahatlamış, bütün problemleri halletmiş bir duyguyla mutlu, rahat ve görevlerini yerine getirmiş insan rehavetiyle Milli Eğitimimizi yönetmeye devam etmekteler. Atalarımız ölçü koyma konusunda ne güzel demişler "Halep oradaysa arşın da burada" diye "Arşını elimize alıp ölçsek Milli Eğitimimizin boyunu, yaptıklarını, başarılarını" Neyi buluruz;
*Dershaneye mahkum edilmiş öğrencileri, dershane parasını denkleştiremeye çalışan aileleri, strese boğulmuş aile fertlerini, *6,7,8. sınıflarda yapılan SBS sınavlarını, 1günde SBS sınavının sadece 8. sınıfta yapılacağının açıklanmasını, *Binbir zahmet ve emekle girilen yüksek puanlı liselerin en önemli özelliğinin üniversite sınavında ortaöğretim başarı puanı (OÖBP) getiriyor olmasını unutup, o emekleri boşa çıkaran ve OÖBP uygulamasını kaldırdık denmesini, *Aldığı parayla ay sonunu getiremeyen öğretmeni, *Mesleğe girdiği günden sonra tek bir kitap okumamış öğretmenleri, *Pedagoji, çocuk psikolojisi bilmeyen öğretmenleri, *Ailelerin yardımıyla okuluna doğal gaz, su, personel alan okul idarecilerini, *Düşünmesini, öğrenmesini bilmeyen, muhakeme yapamayan, dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkesini dahi bilmeyen öğrencileri, *Kendi çocuğunu özel okula göndererek diğerleri için hiçbir emek sarf etmeyen siyasileri, bürokratları, *Oğlunu özel okula gönderen Milli Eğitim Bakanlarını buluruz. Arşını Milli Eğitim Bakanlığının her kademesinde görevli bürokrata uzattığımızda ise gözleri kör, kulakları sağır, vicdanları kara vaziyette yaptıklarını
75
76
BİTLİS’İM
mevzuata uydurma gayreti içinde bir üst göreve nasıl gelirim düşüncesi içinde her türlü normal dışı eyleme açık çay kahve içenlere ulaşırız. Çok merak ediyorum, Milli Eğitimin başına oturtulan bakanlar göreve başlamadan önce eğitim-öğretimle ilgili tek bir sayfa yazı okumuşlar mı? Çok merak ediyorum; Çocuğunun veli toplantısına katılmışlar mı? Okul idarecileri ve öğretmenlerle "sadece veli" sıfatıyla hiç konuşmuşlar mı? En azından kendi çocuğunun kitaplarını, işlenen konuları incelemişler mi? Kendi çocuğundan okulunda olan olayları, öğretmenleri dinlemişler mi? Tahmin edebiliyorum bu soruların cevabını ama isterim ki bu sorulara muhatap olanlar cevaplarını icraatlarıyla versinler. Çözüm mü? Her şeyden önce Milli Eğitimin kaygı taşıyan samimi insanlar tarafından ve oturdukları makam odalarının, yönetmelik ve kanunların dışında eğitimin gerçeklerini bilenlerce, yani alanda olanları gerçek haliyle bilenlerce yönetilmesidir. "Ben yaptım oldu, mekanik bir algı ve yazılan yönetmeliklerle eğitimin düzenlenmeyeceğini bilenlerin görev almasıyla çözüm üretilmeye başlanır. Sonrası? Bilgi kolay bulunur"
Biliyorum ki, tevhid-i tedrisat kanunuyla bugüne kadar yığılan sorunlar yine bu sistemin yetiştirdiği beyinler tarafından çözülemeyecektir. Aksini iddia edenlere bu yazıyı baştan bir daha okumalarını tavsiye ederim. Her yönetici ve siyasetçi en iyisini yaptığını iddia edebilir ama sonuçları ortadadır. Yeni iddia sahiplerine kolayca inanmak nasıl mümkün olabilir? Keşke bana bu yazıyı yazdırmasalardı... Keşke...
BİTLİS’İM
77
78
BİTLİS’İM
Doğuyorum
Korosu B
itlis'in Güroymak ilçesinde İlçe Kaymakamlığı'nın desteği ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Halk Eğitim Müdürlüğü tarafından gönüllü 4 müzik öğretmeninin çalışmaları ile 2010 yılında Doğuyorum Korosu'nun ilk adımları atıldı. Doğuyorum Korosu çalışmalarına ilçede bulunan 4 ortaöğretim ve 16 ilköğretim okullarını gezip çok zor geçen bir eleme sürecinin ardından yetenekli 50 öğrenci seçimi ile başladı. Daha sonra hafta sonları gerek öğretmenlerin gerekse öğrencilerin gayretli ve istekli çalışmaları ile müzik eğitimine başlandı. Öğrencilere öncelikli olarak temel müzik eğitimi ve sanat eğitimleri verildi. 2010 yılında üç aylık yoğun bir çalışma temposundan sonra ilk konserini genç polis adaylarının ayakta alkışladığı Bitlis Polis Meslek Yüksekokulu'nda verdi. Ardından Güroymak ilçemizde konser veren
Doğuyorum Korosu konserlerine devam etti. İkinci tur konserlerine geleneksel olarak yapılan Güroymak Bahar Şenlikleri ile başladı. Ardından Bitlis'te yapılan Mesleki ve Teknik Eğitim Fuarı'nın açılışında sahne aldı. 2010 yılını 4 konser ile kapatan Doğuyorum Korosu; 2011 yılında repertuarında dünya dillerinden esintiler katarak çok daha geniş kitleye hitap etmeyi amaçladı. 2011 yılında 11 farklı dilde şarkılar seslendiren Doğuyorum Korosu Bitlis ve Muş illerinde çeşitli konserler vermiştir. 2012 yılında Kalkınma Bakanlığı'nın Sosyal Destek (SODES) Projeleri kapsamında desteklenen Doğuyorum Korosu çalışmalarına hızlı bir şekilde başladı. Repertuarını ve repertuarındaki dilleri değiştiren koro hedefini yükselterek 15 farklı dilde şarkı söylemeyi amaçladı. 2012 konserlerine Güroymak ilçesinde başlayan koro Bitlis Milletvekili Vahit KİLER'in
BİTLİS’İM
79
80
BİTLİS’İM
organizesi ile, Ankara Resim Heykel ve Sanat Müzesi'nde TBMM Başkanı Çemil ÇİÇEK, Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY ve birçok davetlinin katıldığı TRT Anadoludan da canlı yayınlanan bir konser verdi. İzleyicilerden yoğun beğeni toplayan Doğuyorum Korosu TRT1'de yayınlanan Kutlu Doğum Programı'na katıldı. Bitlis Milletvekilleri Vahit KİLER ve Vedat DEMİRÖZ'ün desteği ile Zeytinburnu Belediyesi bünyesi altında 26 Mayıs 2012 tarihinde Zeytinburnu Kültür Merkezi'nde konser veren Doğuyorum Korosu, ardından Türkiye'nin en büyük binası olan Sapphire Plaza'da konser vererek İstanbulluların beğenisini kazandı. Doğuyorum Korosu'nun amacı; öğrencilerimizin müzik yolu ile özgüvenlerini geliştirerek onlara kendilerini ifade edebilme fırsatını tanımak, öğrencilerimizde müzik sevgisini uyandırmak, sevgi kardeşlik duyguları içinde öğrencilerimizin hayal dünyasında müzik imgesini geliştirmek, ritim duygusunu, kulak duyarlılığını keskinleştirmek, ilçemizde kısıtlı olan sosyal etkinlikleri zenginleştirmek ve öğrencilerin bu proje sayesinde seslerini duyurabilmektir. Doğuyorum Korosu özel Amacı; ilçemizde ve ilimizde sanatsal faaliyetlere verilecek destekler sonucunda açılmasını istediğimiz sanat ve gençlik merkezleri ile öğrencilerimizin yetenekleri doğrultusunda iyi bir gelecek edinmelerini sağlayacak etkiyi yaratmaktır. Doğuyorum Korosu'nun hedefi; sponsorlar bularak ülkemizin farklı bölgelerinde konserler verdikten sonra yurtdışında konserler vererek bölgemizi ve ülkemizi tanıtacak etkinliklerin içerisinde yer almaktır. Doğuyorum Korosu birçok yerel ve ulusal dilde şarkılar söylemektedir. Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Lazca, Arapça,
Hintçe, İngilizce, İtalyanca, Tanzanyaca, İspanyolca, Farsça, Mekedonca, Azerice, Yunanca, Romence, Boşnakça ve Berberice dillerinde şarkılar seslendiren Doğuyorum Korosu dünya dili tadında konserler vermeyi hedeflemektedir. Doğuyorum Korosu uygun koşullar sağlanması durumunda konserlerini vermeye devam edecektir.Bu anlamda destekler bekleyen Doğuyorum Korosu ilimizi ve bölgemizi farklı etkinlikler ile tanıtmayı amaç edinmiştir.
D
oğu Anadolu'muzun medeniyetler şehri Bitlis'imiz yine bir ilke imza attı. Bilindiği gibi ilim ve irfanda Bitlis'imizi Türkiye'ye, Türkiye'yi de Dünyaya tanıtan zatları yetiştirmekle nam salan bir ilimizdir Bitlis'imiz. Bir de, Norşin'imiz var ki, Nur ile şenlenen bir ilçemizdir. İşte bu ilçemizden bahsetmek istiyorum. İlçemiz, Kaymakamıyla, Öğretmenleriyle ve asıl aktörler olan Öğrencileriyle takdire şayan bir projeye imza attılar. O öğrenciler ki, her biri kilometrelerce mesafeden karla, fırtınayla, çamur ve çukurlarla boğuşa boğuşa okullarına geliyorlardı. İşte bu öğrenciler, herkesi şaşırtan hummalı bir çalışmayla 15 farklı dilde türküleri ezberleyerek bir koro oluşturdular. Amaçları, dünyadaki bütün dillerin meşruiyetini insanlığa haykırarak, hiçbir ana dilin yasaklanmaması gerektiğini ve bu dillerle güzel mesajların verilebileceğini ispatlamaktı. Böylece; insanlar, bu dünya üzerinde yaşamlarını sürdürürken, başkalarının hürriyet çizgisini ihlal etmemeleri gerektiğini de bilmelidirler. Biz de diyoruz ki, bu çocuklarımızın arzulamış olduğu; kanın, gözyaşının, acının ve zulmün esamesinin okunmadığı, huzur, barış ve kardeşliğin egemen olduğu bir dünyanın tesisi umuduyla...
BİTLİS’İM
81
82
BİTLİS’İM
Çatlak Su Kovası H
indistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine uzanan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun yalnızca yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum 2 yıl boyunca hergün bu şekilde devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum." "Neden utanıyorsun?" diye sormuş sucu. Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun." Sucu şöyle demiş:
"Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum." Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu da kovaya: "Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı." demiş. Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Tanrı'nın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.
BİTLİS’İM
83
84
BİTLİS’İM
Van Gölü’nün Seması:
Süphan Dağı Kamil OĞUZ / kamiloguz@hotmail.com
S
aklı coğrafyanın gizemli zirvesine çıkıp tarifsiz heyecanla tanışmak için Adilcevaz'a varmanız gerekiyor. Mavi ile yeşilin bitmez tükenmez aşkının yaşandığı Adilcevaz'ın semasına çıkıp, Van Gölü'ne bir de Süphan'dan bakınca, insana "Süphan Allah" dedirtiyor. Cenabı Hakk'ın mahlûkatı ve eserleri karşısında duyulan hayret ve şaşmanın adıdır; Süphan Allah. Süphan ise, eksikliklerden uzak olarak tanımlanır. Süphan Dağı ismini heybetinden, muazzam duruşundan ve zirvesinden yaz-kış eksik olmayan, beyaz kar tacından almış olsa gerek ki bu ismi almış ve görenlere "Süphan Allah" dedirtiyor. Dağlar yüksekliğiyle veya yaşanmışlıklarıyla anlatılır, övülür. Süphan Dağı biraz farklı. O ülkemizin en büyük dağlarından biri olarak isminden söz ettirmiş olsa da, duruşu, konumu ve güzelliğiyle bir başka dağ özelliği taşır. Süphan'da ki bu güzelliktir ki kilometrelerce öteden insanları kendine çeker, yamacından zirvesine adeta dört mevsimi yaşatır.
İçinizde tarifsiz bir his oluşur Süphan'a çıkarken. Bir mabede girer gibi, Nur Dağı'na çıkar gibi, duaya durur gibi, anlamlandıramadığınız bir heyecan yerleşir bedeninize. Saklı Coğrafyanın Gizemli Zirvesi Saklı coğrafyanın gizemli zirvesine çıkıp tarifsiz heyecanla tanışmak için Adilcevaz'a varmanız gerekiyor. Mavi ile yeşilin bitmez tükenmez aşkının yaşandığı Adilcevaz'ın semasına çıkıp, bütün varlığı öldürüp yeniden diriltmeye kadir olan sonsuz bir ilahi gücün karşısında içten içe "fe suphanallah" diyerek derin bir tefekkür ufkuna doğru yelken açmak için Adilcevaz'a varmanız gerekiyor. Bizde öyle yapıyoruz. Van havalimanına indikten sonra, önce Van'ın meşhur kahvaltı sofralarından Sütçü Kenan'ın mekânında enfes bir kahvaltı yapıyoruz, istikametimizin Adilcevaz olduğunu öğrenince Adilcevazlı olduğumuzu bilmeden burada yapılan "Ceviz Tatlısı"nı ikram ediyor. Yeşil Cevizin damağımızda bıraktığı lezzetin membasına doğru yol alıyoruz.
BİTLİS’İM
Doğu Anadolu'da Van Gölü'nün kuzeyinde olan Süphan Dağı, Erciş, Patnos ve Adilcevaz'ın kesiştiği noktada beyaz şapkasıyla selamlıyor bizi, Erciş'ten Adilcevaz'a yol alırken bir an bile yalnız bırakmıyor. Süphan'la Kucaklaşmak Adilcevaz'da yaşamımın 20 yılını geçirip de Süphan'a çıkmamanın derin pişmanlığıyla ilçeye ilk adımımı atar atmaz arkadaşlarımla anlaşıp Haziran ayının sıcak bir gününde tırmanmaya karar veriyoruz. Seher vakti yollara düşüp doğu rotasından, Aydınlar'dan başlıyoruz Süphan'la kucaklaşmaya. Yeşilin tüm tonlarını çevresinde barındıran Süphan Dağı yormuyor misafirlerini. Tırmanış için en uygun zamanların Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları olduğunu söylüyor arkadaşım Üzeyir. Tırmandıkça gökyüzüne doğru yükseliyoruz, yükseldikçe Van Gölü ile Adilcevaz'ın yani mavi ile yeşilin muhteşem ahengini görüyoruz. Yaz aylarında içerisinden çıkmadığımız Van Gölü'ne tepeden bakıyoruz, Sütey Yaylası'nda binbir renkli bitkilerin ahenkle dansını izliyoruz.
85
Yükselmeye devam ediyoruz, yükseldikçe yaz mevsiminden sonbahara giriş yapıyoruz. Biraz üşür gibi olup çantamızdaki kazakları giyiniyoruz. Adımlarımız gittikçe yavaşlıyor, zirveden eriyerek akıp gelen suların şırıltısı adeta yürüyüşümüze melodik bir hava katıyor. 2500 metre yükseklikteki Şekerpınar Yaylası'nda mola verdiğimizde arkamızdaki manzaranın güzelliğiyle mest oluyoruz. Arkadaşımız Zafer'in ağzından "Adeta bir tablo ya" diye dökülüyor şaşkınlığı, Mithat ise asıl bizi şaşkına çevirecek manzaraya zirveye çıkınca ulaşacağımızı söylüyor. Termosumuzdaki sıcak suyla kimimiz çay, kimimiz üçü bir arada yapıp içiyoruz ve tırmanmaya devam ediyoruz. Dört Mevsimi Birden Yaşamak Tırmandıkça üşüyoruz, üşüdükçe giyiniyoruz, giyindikçe yürümemiz de güçleşiyor. Sönmüş bir volkan olan Süphan Dağı, Anadolu'nun 3. yüksek doruğu olarak kayıtlara geçmiş. Yaz mevsimiyle başladığımız tırmanışımızda doruğa yaklaştıkça kışla karşılaşmış oluyoruz. Bir buzul örtü ile kaplı olan zirvede artık karın tertemiz beyazlığına ulaşıyoruz.
86
BİTLİS’İM
Zirvedeki krater gölleriyle adeta büyüleniyoruz. Artık kış mevsimindeyiz dediğimiz sırada doluya tutuluyoruz, müthiş bir doluyla bizi karşılayan Süphan gizemini koruyabilmek için adeta bizi doluyla korkutuyor. Çantamdaki küçük şemsiyemle korunmaya çalıştığım bilye büyüklüğündeki dolular, şemsiyemi parçalarken korunmak için volkanik taşların oyuklarına sığınıyoruz. Bir an içimi bir korku sarıyor, doluyla birlikte zirveyi saran kara bulutlar adeta karanlık bir geceye dönüştürüyor ortamı, tecrübeli arkadaşlarım Üzeyir ve Mithat bulutların hareketine bakarak birazdan havanın düzeleceğini ama uzaktan gelen bulutların hiç te iyi niyetli olmadıklarını dile getirerek daha uzun kalamayacağımızı söylüyor. Bir süre sonra zirveyi terk eden bulutlarla birlikte Süphan'ın muhteşem zirvesini biz de terk etmeye başlıyoruz. Dönüş yolunda manzara daha da muhteşem, beyaz halıda yürürken Ağrı Dağı'nı
görüyoruz, uzaklarda başını bulutların arasından çıkartmış adeta selam veriyor bize, Türkiye'nin en yüksek dağına en yüksek üçüncü dağı olan Süphan'dan bizde selam veriyoruz. Bembeyaz dondurma gibi karlara uzanıp fotoğraf çektirirken boşalan termosuma kar doldurup eve götürmek aklıma geliyor. Bir de Süphan'ın hatırası olarak volkanik ilginç şekilli taşlarından topluyorum yol boyunca, 10 saatlik bir serüvenle dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum adeta... Yeni Misafirlerini Bekliyor Süphan dağına tırmanmak için genellikle doğu ya da güney yamacı tercih ediliyor. Tırmanış sırasında Van Gölü her an birbirinden değişik ve güzel görüntüler sunuyor. Doruk tırmanışına doğu rotasında Aydınlar, güney rotasında ise Harmantepe (Norşuncuk) Köyü'nden başlanıyor. Doğu rotasında Aydınlar'a 6-7 km uzaklıkta bulunan 2500 metre yükseklikteki
BİTLİS’İM
Şekerpınar'ı ya da Süphan Yaylası'nda kamp kuruluyor. Kamp yerinden doruğa tırmanış ve dönüş, 8-10 saatlik bir zaman alıyor. Tırmanış için Adilcevaz İlçe Jandarma Karakolu'ndan önceden izin almak gerekiyor. En yüksek zirvesi 4058 metre yükseklikteki Sandıktepe'dir Süphan'ın. Zirve kesiminde 1 kilometre çapında bir son püskürme lav tümseği ve bu tümseğin tepesindeki düzlükte genişçe küçük buzul gölleri bulunuyor. Doruğu geniş bir buzul örtü kaplamış. Dağın çevresindeki volkanik düzlüklerde verimli topraklarda tarım yapılıyor. Aygır Gölü ve Köyü de Süphan'a ev sahipliği yapan eşsiz mekanlardan biri, Süphan'ın yamacındaki Sütey Yaylası florası bakımından dünyanın sayılı bitki örtüsüne sahip yaylası olarak kayıtlara geçmiş. Şimdilerde bir dağ evinin yapımının planlandığı Süphan'a biz veda ederken o sizleri yani yeni misafirlerini bekliyor.
87
88
BİTLİS’İM
Varol AVCI
R
ivayet odur ki, İskender İran seferine çıkarken başında O'na çok acı veren bir boynuzu varmış. İskender'in yolu bir gün Bitlis Deresi'ne düşünce, başındaki sızının dinmesi için mendilini Bitlis Deresi'ne batırıp başına sürmüş. Suyun geldiği yöne doğru yürüdükçe başındaki sızının azaldığını fark etmiş. Suyun ikiye ayrıldığını görünce öncelikle Rabat Deresi'ne doğru ilerlemiş. Fakat başındaki sızının şiddetlendiğini fark edince geri dönmüş. Bu kez Hüsrev Paşa Çayı ile Maruf Suyu'nu takip ederek yürümeye başlamış. Yürüdükçe suyu hem içmiş hem de mendilini ıslatıp ıslatıp başına sürmüş. Bu şekilde ilerlerken bir de bakmış ki başındaki sızı geçmeye başlıyor, çadırını kurup geceyi orada geçirmiş. Sabah uyandığında da kendisine hayatı zindan eden boynuzun artık olmadığını görmüş. İskender'in konakladığı bu yer "İskender Bulakları" olarak anılır olmuş. İskender boynuzundan ve tabii acısından kurtulunca, yemyeşil Bitlis'in güzelliklerinin farkına varmış; Bitlis'i çok sevmiş. Komutanlarından Leys'i yanına çağırıp kendisi seferden dönene kadar bir kale yapmasını emretmiş. "Ben seferden dönene dek sen buraya öyle bir kale yap ki, bütün kuvvetim bu kaleyi fethetmeme yetmeye..."demiş.
Komutan Leys mimarlar ve alimlerle uzun uzun müzakereler yapmış ve sonunda İskender'in emrettiği gibi bir kale yaptırmış. Gözcüler İskender'in ordusuyla yaklaşmakta olduğunu fark edince, askerler kaleyi müdafaaya hazırlanmışlar. Kaleyi almak isteyen İskender'e Leys karşı koymuş. Nice kaleler zapt eden, nice ordular dağıtan İskender'in ordusu bu kalede en ufak bir delik bile açamamış. Bu durum karşısında İskender çok öfkelenmiş ve sonunda zekasını kullanarak gaddarca bir plan yapıp uygulamış. Kale iki çayın birleştiği yerdeymiş. Bu suyun ilerisinde önüne bir bent yapılırsa, büyük bir göl haline gelen su birikintisi yavaş yavaş kaleyi içine alır ve kaledekiler boğulmaktansa teslim olmayı tercih ederler diye düşünmüş. Alemdar Köprüsü mevkiinde bir bent yaptırmış. Fakat bent suyun tazyikine dayanamayıp ve yıkılmış.
BİTLİS’İM
Kalenin etrafını kuşatan İskender içeride kalan askerleri açlık ve susuzlukla tehdit etmiş, ablukayı uzun süre devam ettirdiği takdirde askerlerin teslim olacaklarını düşünmüş. Ancak kuşatma tahmin ettiğinden daha uzun sürdüğü halde, Leys'in askerlerinin açlık ve susuzluk çekmedikleri gibi içerideki neşe ve sevincin artmakta olduğunu da fark edince öfkesi daha da büyümüş. Leys, İskender'i çok yakından tanıdığı için O'nun ne gibi planlar uygulayabileceğini biliyormuş. Bu yüzden kaleyi yaptırırken İskender'in uygulayabileceği tüm planlara göre hazırlamış her şeyi. İskender'in açlık, susuzluk, su baskını gibi tüm tehditlerine karşı gizli bir geçit yaptırmış. Bu geçitle 5 km uzaklıkta ki Hacılar Çayırı'na çıkacaklarmış.
İskender kaleyi alamayacağını anlayınca, geri çekilip yoluna devam etmeye karar vermiş. Fakat Leys, gizli geçitten geçerek askerleri ile birlikte Hacılar Çayırı'nda İskender'i karşılmış. Büyük bir hürmetle eğilip İskender'i selamlamış ve kalenin anahtarlarını İskender'e teslim etmiş. İskender'in şaşırdığını gören Leys "Sizin emrinizi harfiyen yerine getirmek için böyle davrandım" diyerek özür dilemiş. İskender de bu büyüklük karşısında duygulanıp, Leys'in omuzunu okşayarak "Hay Bet Leys" demiş ve kalenin komutasını mükafat olarak Leys'e vermiş. O günden sonra da bu yörenin adı "Bet Leys" olmuş. Günümüze kadar değişe değişe sonunda "Bitlis" olarak anılır olmuş.
89
90
BİTLİS’İM
Denizci
Heykeli Canan AYDIN / Tatvan Platformu
B
iz Tatvanlılar için geçmişten bir şeylerden söz etmek gerektiğinde ilk akıl'a takılan ve belki de en başta gelen adeta Tatvan'ın sembolü olarak düşünülen "Denizci Heykeli"dir. Bu konuda geçmişte Tatvan Belediyesi'nin yapmış olduğu peyzaj çalışması sonucu yerinden sökülen, söküm öncesi ve sonrası kısmen parçalanan "Denizci Heykeli" birçoğumuzda bir fotoğraf anısı, yanında oturulup içilen bir tadımlık çay lezzeti, teypten yükselen bir müzik dinlencesi gibi hoş ve güzel anılar bırakmıştı. Heykelin Yeniden Yapılması Konusu Heykelin yeniden yapılması konusunda herkesin kafasında küçük te olsa bir düşünce olmakla birlikte bir araya gelip sonuçlandırma şansı hiçbir zaman oluşmamıştı. Ne zaman ki internet ortamında büyük çoğunluğunu Tatvanlıların oluşturduğu "HEY TATVAN" adlı bir arkadaşlık gurubu oluştu o zaman bu konu gündeme getirildi ve gurup üyelerinin fikir ve düşüncelerinin alınması ile Denizci Heykeli'nin yeniden yaptırılması görüşü büyük bir çoğunlukla ekseriyet kazandı.
Geriye Dönüşü Olmayan Yol Gurupta böyle bir olumlu havanın ortaya çıkmasıyla artık geriye dönüşü olmayan bir yola girildiği görüldü. Zaman bu düşünceyi hayata geçirme zamanıydı ve yapılacak tek şey kalmıştı; Tatvan halkına bu heykeli yaptırmak. Bu da oldukça kolay oldu, çünkü Tatvanlılara bu konudan söz edildiği zaman adeta insanların gözünün
BİTLİS’İM
içi gülüyordu ve her şey kendiliğinden oluşmaya başladı. Tatvanlılar Türkiye'de bir ilki gerçekleştirecek ve "Denizci Heykeli"ni yapacaklardı. Heykelin Yapımına Başlanması Heykel için Tatvanlı Heykeltıraş Şiyar EPÖZDEMİR Tatvan'a davet edilerek görüşmeler yapıldı. Eski heykel parçaları üzeninde gerekli ölçümleri alan ve fotoğraflayan heykeltıraş Diyarbakır'daki atölyesinde heykelin yapımına başladı. Heykelin 2012 Haziran ayının ilk haftasında biteceği düşünülmektedir. Eski Heykeldeki Sır… Heykelin eski parçaları üzerinde yapılan incelemede "Cevdet SEVİL" ismine rastlanmış ve araştırmalar sonucunda bu ismin Eski Denizci heykelini yapan heykeltıraşa ait olduğu ortaya çıkmıştı.
Heykeltıraş 1950 yılında Tatvan'da bulunduğu bir sırada kimden ve ne amaçla geldiği bilinmeyen bir teklifle bu heykeli yapmış ve arkasında bir sürü giz bırakarak Tatvanvdan ayrılmıştı, ama yıllar sonra bile olsa bu durumun ortaya çıkması yani heykeltıraşın bilinmesi biz "HEY TATVAN" gurubunu büyük bir sevinç kaynağına bürümüş ve en azından yıllar sonra bile olsa meçhul heykeltıraşa gerekli olan saygı payesini sunmamıza imkân tanımıştı. Havuz Yapımı İşi Tatvan Belediye Başkanlığı ile yapılan görüşmelerde Başkanlık Heykelin konulacağı bölgenin tespit edilmesi
hususunda bizleri serbest bıraktı. Biz de heykelin aynı parkta ve eski heykel yerine yakın bir yerde İşletme Sahil Parkı'nın her tarafından özellikle göl bölgesinden görülebilecek bir yer tespiti yaptık ve yine Tatvan Belediyesi'nin katkılarıyla heykelin konulacağı havuzun yapılması çalışmalarını başlattık. Hedefimiz; heykelin ve havuzun Haziran ayı içinde bitirilerek 30 Haziran 2012 tarihinde, yani fuarın açıldığı gün açılışını yapmaktır. Bu amaçla her türlü gayret ve çalışmamızı bu tarihe göre odaklamış durumdayız. Heykel Bittiğinde Heykelimiz bittiği ve açılışı yapıldığı zaman heykelin bulunduğu İşletme Sahil Parkı'nda ve heykelin yanı başındaki bir sandalyede oturarak içeceğimiz bir bardak çay inanın tüm yorgunluğumuzu alacak ve belki de bizleri yine yıllar öncesine götürecektir. Bu heykelin yapılması ile birçok şeyin başlangıcını da yapmış olabiliriz. Neden o güzelim eski Tatvan güzelliklerine, dostluklarına, arkadaşlıklarına kavuşmayalım? En azından bu amaçla bu birliktelikle birçok şeyi başarabiliriz düşüncesindeyiz. Her şey Tatvan için diyoruz. Tatvan ve Tatvan insanı bizler için çok değerlidir. Bu amaçla emeği geçen ve geçecek olan herkese şimdiden sonsuz teşekkürleri bir borç biliriz. Saygılarımızla..! HEY TATVAN GURUBU
91
92
BİTLİS’İM
Ahlat
İslam Kültür Merkezi Ahmet ALPTEKİN
Ş
ehirler de insanlar gibi çeşitli misyonlar yüklenir ve yüklendikleri misyonu uzun süre devam ettirirler. Hele bazı şehirler var ki misyon sahibi bazı insanlarla bütünleşir onların isim ve özellikleri ile anılırlar. Kaşgar denildiğinde, Kaşgarlı Mahmut; Konya denildiğinde, Mevlana'nın akla gelmesi gibi. Bu durumun tam tersi de olabilir. Mevlana denildiğinde, Konya'nın; Kaşgarlı Mahmut denildiğinde, Kaşgar'ın akla gelmesi gibi.
Orta Çağda büyük bir ilim merkezi olan Belh, Buhara ve Ahlat, bu özelliklerini günümüzde devam ettiremeyen şehirlerdendirler. Belh, bugünkü Afganistan'da sıradan bir şehirdir. Hatta büyük bir kısmı Moğol saldırılarında yıkılmış harabe halindedir.
Bir şehir, kültür sanat merkeziyken, başka bir şehir ekonominin kalbi olabilir. Tarihte yüklendiği misyonu uzun süre devam ettirip günümüze kadar getiren şehirler olduğu gibi, taşıdığı misyonu günümüzde kaybeden şehirler de mevcuttur.
Ahlat ise 300 bine varan nüfusunu savaş, deprem ve yangın gibi felaketlerden dolayı devrin önemli yerleşim merkezlerinden olan Şam, Halep, Bağdat ve Kahire'ye kaptırmış, Musul ve Kerkük'e göndermiştir.
Buhara bugünkü Özbekistan'da yer almaktadır. Geçmişin izlerini taşısa da eski ihtişamından çok şey kaybetmiştir.
BİTLİS’İM
Orta Asya'dan Anadolu'ya yönelen Türkmen göçlerinin ilk durağı olması hasebiyle zaman zaman nüfusu artmış veya azalmıştır. Ahlat, yöneticilerinin bilim adamı ve sanatkârları himaye etmelerinden dolayı bir çok bilim adamı, tacir ve sanatkâr için de cazibe merkezi olmuştur. Devrin üç önemli ilim merkezinden biri olan diğer iki çağdaşıyla beraber "Kubbet-ül İslam" unvanını almış, bir çok bilim adamı ve sanatkâr yetiştirmiştir. Ahlat, günümüzde yaklaşık 30 bin nüfusu barındıran küçük bir yerleşim yeridir ama coğrafi konumu, doğal güzellikleri ve bünyesinde taşıyıp günümüze kadar getirebildiği tarihi eserleriyle önemli şehirlerimizden biridir. Ahlat'taki tarihi eserler, Anadolu coğrafyasına sahipliğimizin bin yıllık şahitleridir. Tapu senedimizdir. Orta Asya'daki kültürün Anadolu'daki uzantısı ve yaşayan örnekleridir. Bu eserler, devrin sosyal ve ekonomik yaşantısı hakkında bilgi veren önemli belgelerdir. Sadece, Orhun Abidelerinin Anadolu'daki uzantıları olan Ahlat Mezar Taşlarındaki bilgilerden yola çıkarak devrin siyasi,
ekonomik ve bilimsel konumu hakkında bilgi sahibi olunabileceği gibi yetişen sanat ve bilim adamlarının sayısı ve özelliklerine de ulaşmak mümkündür. Ahlat'ta yetişen ve başka şehirlere göç eden sanat ve bilim adamlarının, Ahlati mahlasını kullanmaları sayesinde gittikleri yerlerde de alanlarında öncü olduklarını görmekteyiz. Ahlat, belki orta çağdaki ihtişamına yeniden kavuşamaz, eski nüfusuna ve nufuzuna ulaşamaz ama o devrin şahitliğini devam ettirebilir. "Türkiye'nin Tapu Senedi" olma özelliğini koruyabilir. "Kubbet- ül İslam" olan Ahlat'ın toprağı bereketlidir. Bugün de bu topraklardan feyz alan büyük bilim adamı ve sanatkârlar yetişebilir. Yeniden büyük bir kültür şehri olabilir. Bunun için, Bitlis Eren Üniversitesi'ne bağlı yüksek okul ve fakültelerin sayısı artırılmalı, en önemlisi Ahlat'a büyük bir İslam Kültür Merkezi kurulmalıdır. Selçuklu mimarisini günümüz mimarisi ile harmanlayan bir İslam Külliyesinin Ahlat'a çok yakışacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?
93
94
BİTLİS’İM
BİTLİS’İM
95
96
BİTLİS’İM
Bigiad 3.Dönem Başkanlık Seçimi 1
2 Mayıs 2012'de 3.'sü düzenlenen BİGİAD (Bitlis Genç İş Adamları Derneği) olağan genel kurul toplantısında Erol ERSAN tekrar başkan seçildi.
Başkan Erol ERSAN'ın; "BİGİAD Bitlis'in sesi olmayı ve genç girişimcilerin gücüne güç katmayı kendine misyon edinmiş bir dernektir. Yapılan pek çok özverili çalışma sayesinde şehrimizin potansiyelini ortaya çıkarma fırsatı elde ettik. Bu bağlamda derneğimiz ticari ve sınai alanda ülkemizin birçok bölgesinin gelişmesine katkı sağlayan üyeleriyle birlikte Bitlis'i en geniş manada temsil etmeyi başardı. Elbette amacımız; BİGİAD ailesini daha da genişleterek, BİGİAD'ın faaliyetlerinin ülkemizde ve tüm dünyada mümkün olabildiğince birçok bölgeye ulaşmasını ve bunlardan geniş çevrelerin yararlanmasını sağlamaktır. Bugün BİGİAD, sadece bir kurumsal kimliğin değil, çok daha önemlisi büyük bir ailenin adı, bir vizyonun, geleceği gören bir bakış açısının ve samimiyetin ifadesidir. Bu başarı hepimize aittir. BİGİAD üyesi arkadaşlarım, taşıdıkları işadamı kimliklerinin ötesinde toplumsal sorumluluklarıyla, kişilikleriyle ve başarılarıyla da iş çevrelerine örnek olmaktadırlar. Başarı ancak istikrarla taçlandırılırsa gerçek anlamına kavuşur. Bu anlamda BİGİAD, istikrarlı bir biçimde büyüyecek, hedeflerini geliştirecek ve Türkiye'nin gençleri, Türkiye'nin geleceğine yön vermeye devam edecektir" diyerek tamamladığı konuşmasının ardından eski yöneticilere teşekkür plaketi verildi.
BİTLİS’İM
97
98
BİTLİS’İM
Abonelik Formu Tarih:....../........./.................... Adı .............................................................................................. Soyadı .............................................................................................. Adres .............................................................................................. .............................................................................................. Posta Kodu ................................ Şehir ............................................... Telefon ................................ E-posta ............................................... Faks ................................ Gsm ................................ Aboneliğin Başlangıç Tarihi ....................................................................... Abone ve Kargo Ücreti KDV dahil ....TL dir.
Nasıl Ödemek İstersiniz? Nakit ödemek istiyorum Hesabına yatırmak istiyorum. (Ptt Şirinevler Şubesi. Hesap No: 09612924) Kredi kartı ile ödemek istiyorum Visa
Master - Euro Card
Kredi Kartı No
Güvenlik No
Son Kullanma Tarihi.........../............ (Ay/Yıl) Diğer BİTLİS’İM Dergisi Yazışma Adresi: Mareşal Fevzi Çakmak Cad. 1.Sok.No:4 K:4 D:24 Şirinevler /İSTANBUL Tel: 0212 639 33 13 - 14 Bu formu doldurarak yukarıdaki adrese gönderdiğinizde abonelik işleminiz yapılmış olacaktır.
BİTLİS’İM
99
100 BİTLİS’İM