Fazilet Dergisi-Sayı2

Page 1

fazilet

“Faziletli nesiller yetiştirir...”

Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi Özel İstanbul Fen Lisesi Aylık Kültür ve Sanat e-Dergisi Nisan 2013 Sayı:2

Özel İstanbul Fen Lisesi TÜBİTAK Temel Fizik Dalında Asya Bölge 1. si Oldu

TÜBİTAK

Çanakkale Zaferi’nin 98. Yılında Sefer Ekşi Kültür ve Sanat Ödülleri Sahiplerine Verildi


Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi - Özel İstanbul Fen Lisesi Aylık Kültür ve Sanat e-Dergisi

2

fazilet Nisan 2013 Sayı: 2

İlim ve Fazilet Vakfı Eğitim Kurumları Başkan ve Kurucu Temsilcisi Mahmut EKŞİ Genel Müdür Veli ŞİRİN Sahibi Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi ve Özel İstanbul Fen Lisesi Adına Hasan ÜNALDI Sorumlu Yönetmen Tahir YÜKSEL Yayın Kurulu Hasan ÜNALDI - Müdür Tahir YÜKSEL – Edebiyat Öğretmeni Bilal Murat ÖZPOLAT – Edebiyat Öğretmeni Hamideddin İÇLİ – Edebiyat Öğretmeni Gizem AKAY – Edebiyat Öğretmeni A.Talha BOYALIK – Din Kültürü Öğretmeni M. Şeref GÜNAYDIN – Coğrafya Öğretmeni Hasan ATAY – Tarih Öğretmeni Murat ÖZSOY – Felsefe Öğretmeni Betül YEREBAKAN – Rehberlik Öğretmeni İlayda KOÇ – Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi Öğrenci Temsilcisi Sevde ÖZELLİ – Özel İstanbul Fen Lisesi Öğrenci Temsilcisi Grafik - Tasarım Gülşah ATALAY İletişim www.ilimfaziletvakfi.org.tr e-posta: faziletdergisi@gmail.com


fazilet

BU SAYIDA YIL 1 / SAYI 2 / NİSAN 2013

Yayınlarımız .....................................................................................................................................................

4

Okulumuzu Tanıyalım / Hasan ÜNALDI .......................................................................................................

5

Okulumuzu Tanıyalım / Abdullah YAZICI ....................................................................................................

6

Başarılı Öğrencilerimiz ...................................................................................................................................

7

Üsküdar / Buğra TOPÇU - Sinan KALYONCU ..............................................................................................

8

Ayrılık Çeşmesi - Hezarfen Ahmet Çelebi / Zübeyde ORHAN ......................................................................

9

Sefer EKŞİ Kültür ve Sanat Ödülleri ............................................................................................................... 10 Şiir ve Öyküler .................................................................................................................................................. 11 Özel İstanbul Fen Lisesi Tübitak Temel Fizik Dalında Asya Bölge 1.si Oldu ................................................. 12 Yüreğim Rumeli’de Kaldı .................................................................................................................................. 14 Balkan Göçleri .................................................................................................................................................. 15 Değerler Eğitimi / Vatan Sevgisi ...................................................................................................................... 16 Değerlerimiz / İslam Ahlakı ............................................................................................................................. 17 Şiir ve Öyküler .................................................................................................................................................. 18 Bir (Öykü) ......................................................................................................................................................... 19 2012-2013 Öğretim Yılı - 2. Sömestride Okunacak Kitaplar ........................................................................... 20 “Diriliş” / Uygulamalı Tarih Dersi ................................................................................................................... 23

3


.

YAYINLARIMIZ

YENI

BİR HİLAL UĞRUNA (Öyküler) “(...) Fazilet Eiğitim Kurumları olarak, Çanakkale Destanı adlı inceleme kitabımızdan sonra, Sefer Ekşi adına Çanakkale Savaşı konulu öykü yarışması düzenledik. Yarışmaya değişik yerlerden, değişik mesleklerden katılımcıların gönderdiği yüzlerce öykü katıldı. Bu kitapta yer alan öyküler, yarışmaya katılanların küçük bir bölümü. Kitaptaki öyküleri okurken kimi zaman gözlerinizin yaşardığını, kimi zaman içinizin acıdığını hissedeceksiniz. Çünkü bu öykülerde anlatılanlara yabancı değilsiniz: Her ailenin geçmişinde, bu kitapta anlatılanların benzerini yaşayan bir ya da birkaç vatan evladı çıkmıştır. O kahramanları şükranla yadediyor, Fazilet Eğitim Kurumları olarak en temel görevimizin milli kültürümüzü yaşatmak olduğunun bilincini taşıyoruz.” Mahmut EKŞİ

4

İlim ve Fazilet Vakfı Başkanı Fazilet Eğitim Kurumları Kurucu Temsilcisi


Okulumuzu Tanıyalım

Hasan Ünaldı ÖZEL ÜSKÜDAR BAĞLARBAŞI ANADOLU LİSESİ MÜDÜRÜ

Osmaniye’de doğdu (1959). İlk, orta, lise öğre-

nimini Osmaniye’de tamamladı. Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Meslek Yüksek Okulu’na girdi (1976). Öğretmenlik sevdası ağır bastığı için bir yıl sonra Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü’ne girdi (1977). Bu okuldan Türkçe Öğretmeni olarak mezun oldu (1980). Adapazarı’nda öğretmenliğe başladı (1982). Bu ilimizde beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Kahramanmaraş’a tayini çıktı (1987). Kahramanmaraş’ta devlet okulundaki görevinden istifa ederek Kahramanmaraş Özel Doğu Akdeniz Koleji’nde öğretmenliğe başladı (1990).

Bu okulda iki

yıl çalıştıktan sonra İstanbul’a yelken açıp İlim ve Fazilet Vakfı Okullarında Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı (1992).

Özel İstanbul Fen Lisesi’nin kuruluşundan

itibaren (1993) 10 yıl süreyle Müdür Yardımcılığı ve Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği yaptı. 2003 Yılı Ağustos ayında Özel İstanbul Fen Lisesi Müdürlüğü’ne atandı.

Halen bu görevi sürdürmekte olan Hasan

ÜNALDI, evli ve iki çocuk babasıdır.

5


Okulumuzu Tanıyalım

Abdullah YAZICI İlim ve Fazilet Vakfı Eski Başkanı

Trabzon’un Of ilçesi, Uğurlu

Kasabası’nda 1931 yılında dünyaya gelen Abdullah Yazıcı, İlköğrenimini Uğurlu İlkokulu’nda yapmıştır.

Daha sonra aynı yerde bu-

lunan medreseye intisab ederek Büyük Alim Muhterem Mehmet Rüştü Aşıkkutlu Hocaefendi’nin Rahle-i Tedrisinde 13 yıl süreyle İslami ilimler tahsil ederek 1951 yılında mezun olmuştur. 1954 yılında askerlik hizmetini yaptıktan sonra İstanbul’a yerleşerek tahsiline devam etmiştir. İstanbul’un tanınmış büyük alimlerinden çeşitli branşlarda dersler almış, İslami ilimlerde ihtisas yapmış ve çeşitli dini görevlerde bulunmuştur. 1958 yılında Üsküdar Müftü Yardımcılığı, 1962 yılında ise Üsküdar Müftüsü olarak 15 yıl süre ile görev yapmıştır. Ayrıca 10 yıl süreyle İstanbul Merkez Vaizliği görevini yürüten Abdullah Yazıcı, 1983 yılında kendi isteği ile emekli olmuştur. Eğitim ve öğretime büyük önem veren Abdullah Yazıcı bu düşünceden hareketle 1972 yılında eğitim amaçlı İlim ve Fazilet Vakfı’nı kurmuştur. Bu vakfın kurucu temsilciliğinde çeşitli tarihlerde ‘Özel Fazilet Eğitim Kurumları’nı açmıştır. Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanlığı ve Eğitim Kurumları kurucu temsilciliğini yürüten

6

Abdullah Yazıcı 28.09.2002 tarihinde vefat etmiştir.


. . ÖZEL ÜSKÜDAR BAgLARBAsI ANADOLU LISESI . VE . . . ÖZEL ISTANBUL FEN LISESI’NDE ÖDÜL HEYECANI Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi ve Özel İstanbul Fen Lisesi tarafından, öğrencilerine derslerindeki başarısı, okul içindeki ve dışındaki erdemli davranışları, ödevlerini zamanında ve özenli hazırlamaları ve arkadaşları, öğretmenleri ile diğer insanlarla olan ilişkileri göz önünde tutularak, düzenlenen törenle faziletli öğrencilere ödüller verildi. Düzenlenen ödül töreninde; ÖZEL İSTANBUL FEN LİSESİ’NDEN Ali Osman Ketenci (9-B) 9. sınıflar birincisi, Adem Atma (10-B) 10. sınıflar birincisi, Tarık Dinçer (11-A) 11. sınıflar birincisi, Ahmet Naim Namlı -12 sınıflar birincisi ve deneme sınavı birincisi, Dilber Kaya (11-B) derslerde gösterdiği atılım için, Meryemnur Ekşi (11-A) derslerde gösterdiği atılım için, Melih Balçın ( 9-A) derslerde gösterdiği atılım için, İsa Melik Avcı (9-A) derslerde gösterdiği atılım için;

ÖZEL ÜSKÜDAR BAĞLARBAŞI ANADOLU LİSESİ’NDEN . İkra Ercanlı (9-B) 9. sınıflar birincisi, . Ezginur Avcı (10-A) 10. sınıflar birincisi, . İlayda Koç (11-A) 11. sınıflar birincisi, . Rümeysa Elöz (12-A) 12. sınıflar birincisi, . Mesude Gülnar (12-B) deneme sınavı birincisi, . Zeynep Büşra Karakış (9-A) düzenli ödev yaptığı için, . Şerifhan Sırt (9-B) derslerde gösterdiği atılım için, . Zübeyde Orhan (10-C) ödevlerini düzenli yaptığı için, . İbrahim İskit (11-B) derslerde gösterdiği atılım için, ödüle layık görülmüştür.

7


ÜSKÜDAR Ü

sküdar, İstanbul’un Anadolu Yakası’nın bir ilçesidir. Üsküdar İlçesi, kuzeyde Beykoz, kuzeydoğuda Ümraniye, doğuda Ataşehir, güneyde Kadıköy ilçeleri ve batıda İstanbul Boğazıyla çevrilidir. İlçenin nüfusu, 2012 genel nüfus sayımında yaklaşık 535.916 kişi olarak tespit edilmiştir. 33 mahalleden oluşmakta olup, köy yerleşimi yoktur. 1926 yılına kadar il statüsünde olan Üsküdar aynı yıl yapılan yasal düzenlemeyle ilçe statüsüne getirilip İstanbul’a bağlanmıştır. 1930’da Kadıköy ve Beykoz, 1987’de Ümraniye’nin

Üsküdar’dan ayrılarak ilçe olmaları, 2008’de de Örnek, Esatpaşa ve Fetih mahallelerinin Ataşehir ilçesine bağlanmasıyla bugünkü sınırlarına ulaşmıştır. İlçe toprakları İstanbul Boğazı kıyılarının güneydoğusunda kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu toprakların genel eğimi doğu kesimde, Kocaeli Yarımadası’nın iç bölümlerine, güney kesimde Marmara Denizi kıyısına, batı kesimde ise İstanbul Boğazı kıyısına doğrudur. Orta kesimde kabaca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bir sırt yer alır. Bu sırt güney kesimdeki Büyük Çamlıca Tepesi’nde 268 m yüksekliğe erişir. Büyük Çamlıca Tepesi, Üsküdar İlçesi’nin en yüksek noktasıdır. Öbür önemli yükselti 227 m.’lik Küçük Çamlıca Tepesi’dir. Üsküdar İlçesi’nde başlıca akarsu, Küçüksu Deresi’nin başlangıç kollarıdır. Beylerbeyi’nden denize dökülen İstavroz deresi Kısıklı eteklerinden çıkarak akar ancak son yıllarda bu derenin üstü bir çok yerde kapatılmıştır. İstanbul İli’nde koruların azımsanmayacak kadar yer kapladığı ilçelerden biri de Üsküdar’dır. İstanbul Boğazı’na 8 olan sahil uzunluğu 12 km.’dir.

Buğra Topçu – Sinan Kalyoncu Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi / 10 -C

Mihrimah Camii (İskele Camii)

Mihrimah Camii, veya İskele Camii, İstanbul’un Üsküdarİlçesi’nde meydanda bulunan Mimar Sinan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan kızı Mihrimah Sultan için yaptığı camidir. Sinan’ın erken dönem eserlerindendir. Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’ne doğru Nisan ve Mayıs aylarında Bayezid yangın kulesinden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan bakıldığında; sabah gündoğumunda İskele Camii’nin iki minaresi arasından güneşin doğuşu ve akşam gün batımında ise ayın doğuşu izlenebilmektedir.

Kız Kulesi

Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır. Üsküdar’ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir.

Eski Valide Camii

Eski Valide Camii ve Külliyesi (müftülük kayıtlarına göre Atik Valide Camii) İstanbul’un Üsküdar ilçesinde II. Selim’in eşi, III. Murat’ın ise annesi Afife Nur-Bânû Valide Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış olan camii ve külliyedir. Yapılış tarihi 1583’tür. Külliye, cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, kervansaray, hamam, darülkurra, darüşşifa’dan oluşur. Caminin kubbesi altı dayanak üstündedir. İki yanından ikişer yarım kubbeyle çevrelenmiştir. Mihrab tarafındaki çiniler, İznik çinilerinin en güzel örneklerindendir.


Kadıköy’de Ayrılıklara Tanık Bir Çeşme: AYRILIK ÇEŞMESİ Zübeyde Orhan Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi /10-C

Kadıköy’ün İbrahim Ağa Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin tarihi pek bilinmese de Bizans’a kadar dayandığına dair veriler vardır. Bu çeşmeye ayrılık adını veren olay ilginçtir. Osmanlı zamanında Anadolu’ya sefere çıkacak olan ordu bu çeşmenin başına gelir ve çeşmenin etrafında kamp kurar. Bu kamp üç gün sürer ve Padişah’ın gelmesiyle ordu buradan harekete geçer. İşte bu üç gün burada bir hüzün vardır. Askerlerin anaları, babaları, kardeşleri, eşleri, nişanlıları, sevdikleri buraya gelir ve belki son görüşüm edasıyla vedalaşılır, helalleşilir. İyi dilekler dilenir ve Allah’a emanet edilir. İşte bu çeşme tanık olur bu hüzünlü anlara... Arkada kalanların iki gözü iki çeşmesi olur akar suları. Ayrılık Çeşmesi Bizans askerlerinin de seferden önceki son durağı olmuş, onların da ayrılıklarına tanıklık etmiştir. Bizans’ta başlayan bu “ayrılık” çeşmenin kaderi olmuş ve yıllar yılı ayrılıklara, aşklara, sevgilere tanıklık etmiştir. 2011 yılı itibariyle restorasyonu sürmektedir. Çeşmenin bilinen diğer adları ise Ahmet Ağa Çeşmesi ve Söğütlü Çeşme’dir.

Hezarfen Ahmet Celebi .

Hazerfen Ahmet Çelebi, (d. 1609 - ö. 1640) kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insandır, 17. yüzyılda Osmanlı’da yaşamış Türk bilginidir. 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında, “Bin Fenli” anlamına gelen Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. (Hezar, Farsça 1000 sayısını nitelemektedir.) İlk uçma denemelerinde, 10. yüzyıl Türk alimlerinden İsmail Cevheri’den ilham almıştır. Cevheri’nin bulgularını iyice inceleyen ve öğrenen Çelebi, kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı’nda deneyler yapmıştır. Ayrıca, Leonardo Da Vinci’nin uçma konusundaki çalışmalarında kendinden çok önce bu konuda deneyler yapan İsmail Cevheri’den ilham aldığı sanılmaktadır. 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak İstanbul Boğazı’nı geçip 3000 m. ötede Üsküdar’da Doğancılar’a inen Hezarfen Ahmet Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer kişilerden birisidir. Bu uçuş hakkındaki belgeler şimdiye kadar sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sindeki ifadesinden ibarettir.

9


SEFER EKŞİ KÜLTÜR VE SANAT ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU İlim ve Fazilet Vakfı Eğitim Kurumları’nın düzenlediği Sefer Ekşi Kültür ve Sanat Ödülleri Çanakkale Savaşları konulu öykü yarışması sonuçlandı. 127 eserin katıldığı yarışmada 22 eser finale kaldı; ilk 10’a girenlere ödülleri 18 Mart 2013 günü yapılan törenle verildi. Törende ayrıca Çanakkale’de şehit düşen askerlerin ve zaferin anısına konuşmalar yapıldı ve öğrenciler tarafından hazırlanan sahne gösterileri sergilendi.

İ

lim ve Fazilet Vakfı Eğitim Kurumları’nın düzenlediği Sefer Ekşi Kültür ve Sanat Ödülleri Çanakkale Savaşları konulu öykü yarışmasına Türkiye’nin değişik yerlerinden ve Yurt dışından 127 eser katılmıştır. Seçici Kurul’un belirlediği kurallar çerçevesinde ve isteği doğrultusunda eserlerin tamamı, Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi ve Özel İstanbul Fen Lisesi edebiyat öğretmenlerince ön elemeye tabi tutulmuş, ön eleme sonucu 22 eser finale kalmıştır.

Prof. Dr. Azmi Bilgin, Öğr. Gör. Nurettin Albayrak, Edebiyatçı Yazar Bestami Yazgan, Edebiyatçı Yazar Yusuf Dursun ve E. Öğr. Gör. Edebiyatçı Yazar Tahir Yüksel, finale kalan eserleri “konu özgünlüğü, kurgulama becerisi, Türk dilini kullanma becerisi ve yazım kurallarına uygunluk” açısından inceleyip 100 üzerinden puan vermişlerdir. 5 Seçici Kurul üyesinin verdiği puanların aritmetik ortalaması ile dereceye giren eserler belirlenmiştir. Dereceye giren eserlerden birinciye 2.500, ikinciye 1.500, üçüncüye 1.000, iki adet mansiyon sahibine 500’er lira, 6., 7., 8., 9. Ve 10. Ya “Jüri Özel Ödülü” verilmesi karalaştırılmıştır.

10

Ayrıca yarışmaya katılan ve yapılan değerlendirmede ilk 22 içine giren öyküler, “BİR HİLÂL UĞRUNA” adlı kitapta yayınlanmıştır. Kitap, ödül törenin yapıldığı 18 Mart 2013 Pazartesi günü okuyucuya tanıtılmıştır. Ödüller, 18 Mart 2013 Pazartesi günü saat 14.30’da Fazilet Eğitim Kurumları’nın Üsküdar’daki yerleşkesinde düzenlenentörenle sahiplerine verilmiştir.Dereceye giren eserler şöyle sıralanmıştır: Birinci: “Mey’in Sızısı” /Ercan Yalçın/Arnavutköy - İst İkinci: “Aydınlık”/ Gülşah Atalay /Gaziosmanpaşa-İst Üçüncü: “Vidalar, Tornavidalar”/ Hayati Ateş/ Manisa Mansiyon: “Zehra” / Mesude Gülnar / Üsküdar-İst Mansiyon: “Geçilmeyen Kale / Yunus Eşmeli / İstanbul Jüri Özel Öd. : “Çanakkale’de Zaman” / Sedanur Daşdan / Üsküdar-İst Jüri Özel Öd. : “Mahşer” / Emin Topkaraoğlu / Beykoz-İst Jüri Özel Öd.: “Halıdaki Tüfek” / Firidun Qurbansoy / Azerbaycan Jüri Özel Öd.: “Martılar” / Ahmet Naim Namlı / Üsküdar-İst Jüri Özel Öd: “Mehmet Çavuş” / Sedef Yılmazer / Pendik-İst


Savaş Değil, Desta

n Çanakkale

ÇANAKKALE

et 15 met… Kızıl Mehm eh M ıl ız Çanakkale’de kay bettik onları K le iy m kadaşlarının deyi inden ötürü Kızıl ar ng , re et m ın eh ın M ar çl sa e ’ ehmet Anaların büyük, dev evlatları faharencisiydi. Kızıl M Abdullah Bey’in şi sı ba ba e d ü’ yaşında bir lise öğ ön in nbul’da bir Ne şehitler verdik Okuldan sonra Em a bu işi bırakıp İsta yl sı Mehmet derlerdi. yı la do şı ya t ka Fa ı. rd pa Anaların büyük, dev evlatları nesinde çıraklık ya kale ak an Ç ri tle le ev D tı. f eczane açmış m ederken İtila Küçüğüyle, büyüğüyle Cihan Harbi deva da lın yı 15 19 i. yd te ek rm Kadın, erkek demeden anından lı’ya karşı savaş ve Abdullah Bey dükk en Boğazı’nda Osman zd yü Bu a ti. an iş ilm asker dükk Ailelerini bırakmışlardı Seferberlik ilan ed di. Bir gün bir grup ir er nd gö diler e te m is i ze al in m es bi lm ge tıb i in kl iç yapması Leylalarını, Ayşelerini ve daha birçok cepheye süre cephede doktorluk ’in kişiyi ey B h la ul i. bd ld A ği k iyi de gelere k pe u m ru E n du sev ık dik ğl ler i evlatlarını ’in sa fakat Abdullah Bey ı: ıld at et m eh M Bu arada im var, dedi. Şehit olmuşlardı - Ben giderim, bilg n, dedi. sı az m ra ya e iş Babası: r bi a Eceli tatmışlardı çüksün. Hem orad - Hayır, sen çok kü Hilal uğruna, özgürlük uğruna ler. ğlıkçı yaparız, dedi Askerler: sa e ey ph un ce on r, t va ka i fa is şmayacaktı İliklerine kadar doldukları - Madem ki bilg olmuştu. Belki sava ti. iş ek lm rç ri ge ti ği ge di e ’y te le is ka Mehmet’in i ile Çanak Telaşı, korkuyu, endişeyi met büyük bir gem eh M tı. ak nin yakınlarında ac he ol ı ep ıs C . du or liy bi da bir katk yula Linç edip atmışlardı Kimi ama top sesleri du yaralı asker vardı. ce er zl yü Cepheye uzaktılar de de in pmuş kol ve e kurulmuş, iç Ey büyük atalar, şehitler, evlatlar lardı. Kimisi ise ko or çadırdan bir hastan iy kl be ü et m üm öl eh M ca ız de ln ün ya ön de Ruhunuza hamd olsun . Bu manzara askerler bir köşe du. sizce çırpınıyordu or re iy ça em de kl in be iç ı nı ac rı la kat bu kada bacaklarıy İçiniz rahat olsun. değildi geldiğine fa an şm Pi . tu uş m ol şoke Yunus Emre İnal Melih Balçın Öz el İstanbu l Fen Lis esi / 9-A Lisesi / 9-A Özel İstanbul Fen

KI ZK UL ES İ

ÇANAKKALE

K I NA L I

KUZUL

AR

B i r av u ç topr a k i ç in, B i n , l Ç e yim ocuklarını yolladı analar cep rc e e v l at Şu an da Kı zk ule si’n de heye f e d a o l mu Ana lar ın e ka lem . ş. Bir eli md e ka ğıt , diğ eri nd k ı na l ı ku A naların gözü yollarda kaldı gün a. z ler ks ce u yo ne l Allah içi ar ı, Dö kü yo ru m içi mi ne va r n ş eh it o N am ı, us lar l için lık m , vat çığ an u len için ge ş savaştılar günlerce Ma rtı lar ın uz ak tan sı. lga da niz de A Ç ar pış ı r ran naların gözü yollarda kaldı gün Yü zü me vu ken Al la lerce h Allah s H e r k esleri, e K ale s s ip e r e gibi yiğitler yığılıyordu yere , yim t de m si’n iş göğüsl Şu an da Kı zk ule Ana lar ın eri, k ı na l ı ku Komutanların yardımına geldi peygam zu lar ı, Za ma n ge çm ek bil mi yo r. ber meleklerle Allah içi n ş eh it o Anaların gözü yollarda kaldı günler Gü ne ş bir tür lü do ğm uy or. l mu ş . ce Yıl dız lar ı izl iyo ru m, To p l a , t ü Lehimize bitirdik savaşı aslanlar gib fek le değ i On lar ı din liy or um . i l y ü rek l En çok i e, Ebediyen 18 Mart’ta yaşatacağız siz man güc i! ü y l e , A . na lar ın k Şu an da Kı zk ule si’n de yim ı na l ı ku z u lar ı, A ş, bo k l ço l n a gü h bu l bu i an ç İst i n ş eh it o l mu ş . Yunus Kasap Se ns iz he r şey an lam sız . Öz el İstanbul Fen Lisesi / 9-A Ne fes ala mı yo ru m, Ahmet H r. yo şlı va ya bız a l u k Uy a na r, Ka lbi m du ru yo Ö z e l İs t nı koğ lu a n bu l Fe n L isesi / 9-B Ko çbıyı koğlu Hakan ad olu Lis esi / 11-B Öz el Üskü dar Bağlarb aşı An

11


ÖZEL İSTANBUL FEN LİSESİ

Danışman Öğretmen

Hazırlayan Öğrenciler

Necdet YAVUZ

Tarık DİNÇER Usame ÖZ

TÜBİTAK Özel İstanbul Fen Lisesi TÜBİTAK Temel Fizik Dalında Asya Bölge 1. si Oldu Einstein de Haas yöntemi ile ferromanyetik numunelerin g faktörlerinin bulunuşu

12


13


YÜREĞİM RUMELİ’DE KALDI Tanıkların Anlatımıyla 100. Yılında Balkan Savaşları ve Göçlerin Acı Tarihi 1912 Balkan Savaşları’nın ardından Anavatan’a göç eden Rumeli göçmenleri göç sırasında yaşadıktan travmayı uzun süre üzerlerinden atamamış, ilk nesil tamamen bu acı hatıralar ile yaşamıştır. Sonraki nesiller ise AnaHazırlayanlar vatan’a tamamen uyum sağlamış, içlerinden başaBilal EREN / 10-B Hüseyin GEBECİK / 10-B rılı iş ve devlet adamları çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu MustaProje Danışmanı fa Kemal Atatürk ve birçok Ziynet BİLGİLİ yakın silah ve politika arkadaşı Rumeli kökenlidir. Rumeli’den yapılan göç sırasında yaşanan hazin durumlar bugün de ikinci ve üçüncü nesilde hala canlı tutulmakta, nesilden nesile aktarılmaktadır. Balkan Savaşları sırasında ve hemen sonrasında Balkanlar’da 600 bin civa-

. ul Fen Lisesi Özel Istanb jesi Pro Sözlü Tarih

“Yüreğim Rumeli’de Kaldı” Sözlü Tarih Çalışması Kaynak Kişiler Balkan Savaşları ve akabinde yaşanan süreçle ilgili Sözlü Tarih çalışmamızda yararlanılacak kişilerin tespiti için öncelikle yakın çevremizde bulunan Balkan muhacirlerinin görüşlerine başvurduk. İstanbul’da faaliyetini sürdüren Rumeli ve Balkan Dernekleri Federasyonu da değerli anlatımlarıyla projeye katkı sağlayacak kişilerin tespiti konusunda bizlere çok yardımcı oldu. Bu çalışmanın ortaya çıkması için söyleşi yapılan kişiler aşağıda belirtilmiştir. 1. Remzi Şengül: Arnavut kökenli. Yurt Reklamcılık ve Baskı Tic. Limited Şirketi Genel Müdürü ve Esenler Rumeliler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Kurucu Üyesi. 2. Osman Bölükbaşı: Makedonya kökenli. Esenler Rumelililer Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi 3. Süheyl Çobanoğlu: Baba tarafı Bulgaristan-Plevne, anne tarafı Arnavutluk-İşkodra’dan. Emekli Albay ve Rumeli Balkan Federasyonu ikinci başkanı.

rında Müslüman katledilmiş, 1 milyon civarmda Müslüman ise Anadolu’ya göç etmiştir. Geride kalan Müslüman nüfus yaklaşık 850 bin civarındadır. Rumeli’den yapılan büyük bölümü Balkan Savaşlan sırasmda yaşanan göçlerin tanıkları artık aramızda yoklar. Bu göç sırasında yaşanan acı hatıralar artık ikinci ve üçüncü neslin hatıralarında yaşıyor. Bu çalışma işte bu hatıralara odaklanıyor. Görüşülen kişilerin aile belleklerinden yola çıkılarak Balkan Savaşları’yla başlayan ve fasdalarla yakın döneme kadar devam eden göçlerin yol açtığı acdan tanıkların anlatımlarıyla gözler önüne seriyor.

14

4. Melek Tabak: Bulgaristan kökenli. RUBASAM-Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde genel sekreter. 5. Birol Yılmazlar: Bulgaristan-Dimetoka kökenli. RUBASAM- Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi 6. Ufuk Süslü: Boşnak kökenli. İgman Dergisi Editörü ve Adana Boşnak Türkleri Kültür Derneği Başkan Yardımcısı. 7. Celal Akgüzel: Makedonya kökenli. Emekli tornacı 8. Necati Akgüzel: Makedonya-Manastır kökenli. BBC Türkçe Dergisi editörü 9. Kemal Akgüzel: Arnavut kökenli. Kasap 10. Emel Balackhi Alef: Bulgaristan kökenli ve orada yaşıyor. Emekli anaokulu öğretmeni.


Balkan Göçleri Sonuç ve Değerlendirme Ülkemizde son yıllarda sözlü tarihle ilgili önemli Balkanlardaki kültürel ve tarihi mirasımız edigelişmeler olmaktadır. Tarih genellikle yazı, doküman, lerek bir bilinç ve gelecek inşa edebilmemiz mümkün arşiv, belge kayıtlarına dayalı olarak icra edilen bir alan değildir. Balkan topraklarının her karışı Türk tarihi ve kültürünün izleriyle doludur. Bu nedenle halen Balkan ülkelerinde yaşayan Müslümanlarla ilişkilerimizin önemi büyüktür. Balkan Savaşları’nın 100. yılı dolayısıyla gerçekleştirdiğimiz bu proje Türkiye’de yaşayan Balkan muhacirleriyle doğrudan ilişki kurmamızı ve ilk ağızdan onların sorunlarım dinlememizi sağladı. Balkanlar’daki derin köklerimizin ortaya çıkarılması ve hali hazırdaki tarihi ve kültürel bağlarımızın sürdürülebilmesi için bu araştırma son derece önemli veriler sunmuştur.

olarak algılanmıştır. Bu sebeple uzun yıllar ülkemizde sözlü tarihe pek itibar edilmemiştir. Bununla birlikte sözlü tarihin önemi her geçen gün artmaktadır. Artık sözlü tarih, tarihi araştırmalarda önemli bir yöntem olarak kabul görmeye başlamıştır.

Başta bizi bu araştırmaya teşvik eden TÜBİTAK olmak üzere; Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Başkanı Özcan Pehlivanoğlu’na; araştırmamız boyunca

Bu çalışma Balkan Savaşlarıyla başlayan ve etkileri günümüze kadar devam eden acılarla dolu sürecin tanıklıklarla ortaya konulmasına önemli katkılar sunmuştur. Halen İstanbul’da aile kökleri Balkanlar’a dayanan önemli bir nüfus bulunmaktadır. İstanbul’da yaşayan Balkan/Rumeli kökenli muhacirler bir şekilde terk edilmek zorunda kalınan topraklarla bağlarını koparmamaya çalışırken burada da kültürlerini yaşatmaya devam etmektedirler. Bu amaçla onlarca sivil toplum örgütü çatısı altında faaliyet göstermektedirler. Balkan coğrafyası geçmişte olduğu gibi günümüzde de bizim için büyük anlamlar ihtiva etmektedir.

anlattıklarıyla projeye katkı sağlayan tüm Balkan muhacirlerine teşekkür ederiz.

15


Değerler Eğitimi

Vatan Sevgisi Vatan; Bir kimsenin doğup büyüdüğü; bir milletin hakim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak bütününe vatan denilmektedir. Vatan sevgisiyse Üzerinde doğup büyüdüğü ve hayatını geçirdiği bu topraklar için gerektiğinde hayatını feda edebilme, tüm sosyal ve ekonomik haklarından feragat edebilme duygusunu vatan sevgisi olarak tanımlayabiliriz. Vatan sevgisi, en asil, en yüce sevgilerden biridir. Gerektiğinde vatan için savaşmakta vatan sevgisinin bir tezahürüdür. Bizler vatan uğrunda kanlarıyla destanlar yazan, şehitler ve gazilerle dolu bir milletin çocuklarıyız. Ecdadımızın bu vatan topraklarını bizlere nasıl emanet ettiğinin bilinci içerisindeyiz. Vatan, uğrunda her fedakarlığı göstereceğimiz en değerli varlığımızdır. Türk Milleti’nin vatanına olan sevgisi ve bağlılığı tarihsel bir gerçektir ve milletimizi diğer milletler arasında üstün kılan en asil özelliklerden birisidir. Bununla birlikte her Türk, milletinin menfaatlerini kendi menfaatlerinden, milletinin geleceğini kendi geleceğinden üstün tutan bir anlayışa, derin bir millet sevgisine sahiptir. Türklerin, diğer tüm milletlere örnek olması gereken vatan ve millet sevgisi, bize şanlı tarihimizin en önemli miraslarından birisidir. Vatan ve millet sevgisi, çok asil sevgilerdir ve Türk Milleti için kutsal değerlerdir.

ON BEŞ YILI KARŞILARKEN Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı, Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı. Topraklaşan ellerde birer meşale yansın. Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın. Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden, Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden, Canlansın ışık selleri olsun da o damla Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla. Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden, Sarsıldı demirler evet azmin demirinden. Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli: Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli, Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş, Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş. Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir, Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir. Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse; Sen asrını üstünde izin varsa benimse; Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Mithat Cemal KUNTAY

16


Değerlerlerimiz Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimize göre Kur’an ahlakı ıle ahlaklanmış bir müslümanın başlıca üzellikleri şunlardır: 1 - Allah’ın birliğine ve O’ndan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Allah’tan getirdiği şeylerin hepsine kesin ve tereddütsüz bir şekilde inanır ve dili ile bunları ikrar eder, söyler. 2 - Allah’ın emreylediği ve Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in de gösterdiği şekil üzere namazını kılar, orucunu tutar, zenginse malının zekatını verir, zenginse hac görevini yerine getirir. 3 - Yetimlere, yoksullara, muhtaçlara, yakınlarına, yolda kalmışlara malıyla, canıyla gücü yettiği kadar seve seve yardımda bulunur. 4 - Tehlikeli durumlarda asla sarsılmaz, gevşeklik göstermez, Allah’ a itimad eder. 5 - Felaketleri metanetle karşılar, bunları başarıyla atlatabilmek için bütün gücünü sarfeder ve nihayet çaresizliğe karşı sabır ve tahammül gösterir. Allah’tan ümidini kesmez. 6 - Ana ve babaya itaat eder, onların kalplerini kıracak en ufak söz ve işlerde bulunmaz. ‘7 - Verdiği sözü mutlaka yerine getirir. Her ne suretle olursa olsun, emanete hıyanet etmez. 8 - Üzerine aldığı her türlü vazifeyi en iyi şekilde yapmaya çalışır. 9 - Müslüman dünyanın en temiz insanıdır. Bedenini, üstünü, başını, oturup kalktığı yeri, yiyeceğini, giyeceğini, evini barkını, caddesini, sokağını tertemiz tutar; kafasını kötü fikirlerden, kalbini fena huylardan, dilini çirkin ve kaba sözlerden temizler. Cismen ve ruhen temizliği ile herkese örnek olmaya çalışır. 10 - Allah’ın ve Peygamberin emirlerine itaat eder ve ahlaki vazifelerini eksiksiz olarak yapar. 11 -. insanlar arasında fesat çıkarmaz, insanları birbirine düşürecek sözlerden ve işlerden sakınır. 12 - Kimsenin ayıplarını, gizli hallerini araştırmaz ve ortaya dökmez. Nefsini içkiden, kumardan, uzak ve pak tutar. Bilmediği bir şey hakkında hüküm vermez. Başkalarına karşı kibirlenmez, büyüklük taslamaz.

13 - Kötülüğün, hayasızlığın her türlüsünden, gizlisinden, açığından, büyüğünden küçüğünden sakınır. Halkın iyiliğine çalışır. 14 - Özü sözüne, sözü özüne uygun ve dosdoğru olur. Her nerede olursa olsun, kendi aleyhine bile olsa, hak ve adaletten ayrılmaz. 15 - Düşmanlarına karşı da adaleti, insafı

İslam Ahlakı elden bırakmaz, onların düşmanlıkları dolayısıyla adaleti çiğnemez. 16 - Yalan söylemez, yalan yere yemin etmez, yalancı şahitlik yapmaz. Haksızlığa karşı nefret duyar. 17 - Alçak ve süfli arzulara uyarak doğru yoldan sapmaz, kötülerle düşüp kalkmaz. 18 - İsraftan ve cimrilikten sakınır. Ne eliyle, ne de diliyle hiçkimseyi incitmez. 19 - Komşularını çok sayar ve onları hiçbir surette gücendirmez. 20 - Varlık zamanında da, darlık zamanında da başkalarına elinden geldiği kadar yardımda bulunur. 21 - Öfkelerini yenerek kusur ve kabahatleri affeder, intikam sevdasına düşmez. 22 - Bir kötülük işlemek ister veya bir haksızlık yapacak olursa, hemen Allah’ı hatırlayarak O’ndan af ve mağfiret diler, yaptığına pişman olur. 23 - Her iyi işe arka çıkar, maddi ve manevi yardımda bulunur. İnsanlara iyiliği tavsiye eder, fenalığa ve zulme asla yardımcı olmaz. Kötüleri korumaz ve herkesi kötülükten çevirmeye çalışır. 24 - Dargınları barıştırmak için çalışmayı vazife bilir, kin gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalı insan olmaya özen gösterir. 25 - Kim söylerse söylesin hakkı kabul eder, ilim ve hüneri, hikmet ve hakikati nerede bulursa alır ve bunda taassup göstermez. 26 - Müslüman tembel değildir. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışır. Her iki vazifesini de eksiksiz yapar. 27 - Allah yolunda, millet ve memleket uğrunda elinden gelen fedakarlıktan, yerine göre canını feda etmekten çekinmez.

28 - Yapacağı bir işin enini, boyunu düşünmeden hatıra gelir gelmez yapmaya kalkışmaz, ibadetinde acele ederek eksik bırakmaz, hayırlı işlerde geriye kalmayıp daima ileri koşar. 29 - Müslümanların derdini kendine dert edinir ve onların iyiliğine çalışır. Hastalarını arayıp sorar, sıkıntılarını gidermeye özen gösterir, cenazelerine gider, kendisinden büyük olanları, hele ihtiyarları sayar, küçüklere acır ve her canlıya karşı şefkatli olur, azamet ve kibir göstermez. 30 - Bütün müminleri kardeş bilir ve başkalarının hayatlarını, haklarını kendisininki gibi muhterem tutar. 31 - Kimse ile alay etmez. Başkalarına kötü lakap takmaz. Dilini gıybetten, iftira etmekten, yalan söylemekten ve her türlü kaba ve çirkin sözlerden muhafaza eder. 32 - Herkesle hoş geçinir, dargınları barıştırmaya çalışır, üç günden fazla dargın durmaz. 33 - Bütün varlık alemine sevgi ile bağlanır. Sevdiklerini Allah için (karşılık beklemeksizin) sever, sevmediklerini de Allah için sevmez. 34 - İşlerinde tereddütlü ve evhamlı olmaz, bir işin olması için elinden gelen bütün gayreti, çabayı, çalışmayı gösterdikten sonra Allah’ a tevekkül eder. 35 - Allah ve Peygamber sevgisini her şeyden üstün tutar. Allah sevgisi ve korkusu onun bütün vücudunu kaplar. 36 - Her ne surette olursa olsun, şüpheli şeylerden sakınır. 37 - Bir Müslüman için en büyük gaye, hakiki bir Müslüman olmaya çalışmak, İslam’ı en güzel şekilde yaşamak ve yaşatmak ve bu surette bütün insanlara örnek olmaktır. Bu huylarla gidiş; Allah’ın emri, Peygamberin yoludur. Müslüman bu yolun yolcusudur. Nezih ve pak bir yaşayışla dünya hayatını faydalı bir insan olarak tamamlar. İmanla, kalp huzuru ile Allah’a kavuşur. O’nun tükenmez ve sonsuz nimetlerine ulaşır.

Ahmed Hamdi AKSEKİ Diyanet İşleri Eski Başkanı (İslam Dini adlı eserinden)

17


NEHİR YOLU

Bİ Z TÜ RK ’Ü Z Mer m ile r, tü fe kl er, şa ra pn ell er

de dü ny am o ka da r tiğ i ye re di m . Be lk i siş ke in hr ne i İk gü ze lka ra rd ı ki , çe vr em de ki rı, ıla ılt cıv rın şla ge lm işt im . Ku çe kl er in lik ler i gö re m ed im . Çi lge i iy le bi rı ıla ılt şır su yu n ke nd iko ku su nd a bu lu rd um yha r Bi . na ba m iy or du ar tık se sim i, m i, bö ce kl er di nl er di lır. kı yı ar ğl da i ık rş ka kı rs am uğ um da çim en ler e he r do ku nd kyı rı va du r he Ö nü m e ge len du m . o kö tü en er jim i un ut ur ir çb hi di şim n, be en ey m ak ist hi ss ed iŞi m di öy le tu ha f şe yl er ı şç va sa r bi ış gü cü ka lm am r, ne de yo ru m ki , be ni ne ku şla rğe de en ın an ny Dü . gi bi yi m ili r. bö ce kl er iy i hi ss et tir eb m sa ol p hi sa e li m üc ev he rin bu Ye te rin ce ka ra rd ığ ım ğu zlu su ut m bu ki de m bi le içi yü rü ak şa m da ev im e do ğr u shi , um uğ yd at am ad ım . Du k de dü m . Ar tık he r şe y ço yi n şe r he üm üğ rd gö , m se tti ği se ns iz ği şm işt i. Ye ni bi r gü ne ı ın ad n Be . dı ıy ne de ni ol m al ba na . an m ak ço k do ku nu rd u uy ko ya m ad ım . et tir en Be n ar tık be ni iy i hi ss bu im iğ ld ge m şa He r ak ım . ler de n m ah ru m ka lac ağ ek ec tir et ss hi i iy ni be e ne hi rd Ya se n? ; am a bi r şe y ol ur du m ut la ka ed em ebe n bu m ut lu lu ğu hi ss

As ırl ık çın ar ı yı km ak ist er le r Gö ğs ün ü ge rm iş ça vu şla r, er le r Bi z Tü rk’ü z ön de eğ ilm ey iz Ne yi ği tle r ca n ve rd i

He r bi ri m ak am -ı şü he da ya er di Dü şm an le şle rin i to pr ağ a se rd i Bi z Tü rk’ü z ön de eğ ilm ey iz .

A li G ök ta ş

HÜZÜN

mü d d e t i o ğ lu u z u n lk e b Özge Akgül ir sa p a sa ğ ra n a k a rş ı b h so a b n a te S k B g e ç ti kl İstanbul Fen Lisesi/ 9ze d i. Ş im d i b a Ö n d ım . B u ir a il y b u le e le g n ü m z ü la h iç in a y rı b ir d e n se v in ç le g ü n ü n b e n im im in g ö z - tı ğ ı p e n c e re le m e k Ab a b il ir d i. B e k lk a k ö n e m i v a rd ı. n e k y k o rk u lu re si y o k tu . te n b a şk a ç a le ri n i il k k e z g ö rm ü şt ü m . üzünÇanakkale Askeri c a ğ ın ı h iç la o e He r n e fe si n i N n e . rk u ri rd e o v de e m iy tü lü b ir şe k il k im se k e st ir Çanakkale geçilir mi sandın im b de a ı n Adına binlerce destan yazılan rı a şl in n e m d ib in n a n e b A n n e m in y a Topuna tüfeğine mi kandın a v a şı n Yıllar sonra bir bir anılan a rd ı. A n n e ru y o rd u m . S tu o g ö rs e ç o k k ız i Mehmedi mi yenilir mi sandın n ll e şe Toprağına taşına yazılan d e n dü a r sü re c e ğ i b d a k e n m in g ö z le ri n e Çanakkale mi şehit n a il e m iz ş, d ü ny a la ra Çanakkale mi şehit ğ il d i. S a v a şı e d te k d a m la y a e iz im Şehit mi Çanakkale iç şa i sa v a sı k ın tı Şehit mi Çanakkale y a şa tt ığ ı b u b e d e ld i. Ab im n n e m k e n e le r b t, a rm u şt u . B iz i tu o y o ll a d ık , e v e i iç e ç m e z d i. Al bayrakla koşan asker g e ti rd ik Adım adım koşan asker u , k im se b il e rd o y li b u n u a k lı n a e i, d im e Ölüm emrini alan asker b in A y . u Düşmanını yenen asker Annem p a rç a la n ıy o rd i ıiç ığ e st ç a ik y Yaralı düşmanı saran asker g e ti rd u m u tl a Vatanını seven asker se si n i a k lı n a - b ü y ü k b ir a ç ın u n n a o y S , . u u Çanakkale mi şehit d y rd o yo Çanakkale mi şehit n a k a fa sı n ı k b ir tu h a f o lu re , d a h a k o ç Şehit mi Çanakkale r şe y in sk e Şehit mi Çanakkale g e ld im v e h e sö y le d i. B u ta te k o ğ lu a . ti iş m it g ı a şa l o la c a ğ ın ö n e m li si sa v ydü. g ü z e e tm e ü c ü z ü Bu destan anlatılmaz yaşanır k o ç h a tl a tm a y a y g e ç ra i Tüm dünyaya örnek asker n e b O n u n iç in k re le in si iç ı y n rı şe a Bu şehitler unutulmaz anılır G ö z y a şl ama her Komutanıyla yürek asker z a n - m iş ti u a n u ğ u lt Koca Seyit Bismillah der kaldırır o Vatan millet diyen asker o e sk im iş k , d e ğ il d i. u rd o ıy k a b a Çanakkale mi şehit Çanakkale mi şehit d ı. B ir u m u tl l ü g k Şehit mi Çanakkale Özge A Şehit mi Çanakkale i/ 9-B

18

l Fen Lis Özel İstanbu

es

Ramazan Bilgin Çelik


BİR Hemen yanıbaşındaki Ermeni mezarlığından olsa gerek, buraya Mezarlık deniliyordu. Eskiden yemek yediği, okuluna giderken etrafı seyrettiği, sevgilisiyle gezerken el ele tutuştuğu, arkadaşlarıyla şakalaştığı bu mekanın artık bu ünvanla anılması ne kadar ironikti… Belki on, belki on beşinci kez kullandığı, fazlasıyla kurumuş kan ve toprak barındıran deri parçasını sol kolundaki açık yaraya bastırıyordu. Kolunun verdiği acı damarlarına adrenalin gitmesine neden oluyor, onu ayakta tutuyordu. Belki de ayakta tutan içindeki yaşama arzusuydu; buydu kalbini hızla attıran… Belki de bu olanların hiçbirinin olmamış olmasını diliyordu. Vicdanı böyle düşünmesi gerektiğini söylüyordu ona. Eğer insanlığını kaybetmemiş olsaydı böyle düşünürdü. Şimdi ise onu ayakta tutan bastırılmış sadistik duygularını dışa vurmanın rahatlığıydı. Nefretti bir sonraki adımını atmasını sağlayan. Kindi gücünü veren ona. Ancak inançlı biriydi. Bunlara rağmen inancını kaybetmemişti. Tüm bunların bir test olduğunu düşünerek kendini avutuyordu. Ona göre Tanrının ilginç bir deneme anlayışı vardı. Tüm bu düşünceler arasından sıyrılırken kulaklarının arkasından ensesine kadar bir ürperti hissetti. Altıncı hissi ve tahmin kuvveti iyiydi. Tüm bunlar ve biraz şans onu bu kadar süre hayatta tutmuştu. Havadan kar taneleri ile karışık kül parçaları düşüyordu. Bu müthiş görüntü onu kendinden alıyordu. Turuncu gökyüzüne baktı. İçinden bu manzarayı övmek, ona şiirler yazmak geçiyordu. Nasıl olduysa bir an için merhamet ve sevgi hissetti yüreğinde. Bunlar uzun zamandır ayrı kaldığı duygulardı. Bu duygu selinin bozulması çok zaman almadı. Ürperti yine geldi. Dinlenmek için oturduğu kırık banktan kalktı ve sıkı adımlarla uzun yokuştan aşağı inmeye başladı. Yolda gördüğü

çiğnenmiş, yanmış cesetler, deforme olmuş insan parçaları, artık körelmiş olan korku hissine etki etmiyordu. Kullandığı deri parçasını yaranın üstünden çekti. Onu ürperten yara değil, yaradan çıkan kan kokusuydu. Onları üstüne çekecek olursa bu son günü olurdu. Deri parçasını çantaya katlayıp koydu. Çantadan hızla ufak bir nalburda birkaç araç gereçle yaptığı, kendi deyimiyle civciv olan silahını çıkardı. El yapımı olmasına rağmen gayet tesirliydi. Şans eseri karşılaştığı bir grup yağmacıya karşı denemişti bunu. Silahın sessiz olması ve mermilerinin de basit yapılabilmesi bir diğer avantajıydı. Tek dolumda altı mermi alıyordu. Revolver tarzı yapısıyla hızlı doldurulabilen tam bir şaheserdi. Çantayı hızla sırtına geri atıp kemerinden, bir kasap dükkanında bulduğu bıçağını çıkardı. Şimdi hemen önündeki markete girmeye hazırdı. Marketin tamamen yağmalandığından adı gibi emindi ancak böyle marketlerin kilitli depoları olduğunu da biliyordu. Biraz şanslıysa, deterjan reyonunda bulacağı şişeler ve sıvı deterjanla çantasındaki alüminyum folyoyu kullanarak ev tipi patlayıcı yapabilir, kasayı açarak yeterli erzağa kavuşabilirdi. Bu ses yaratıkları çekecekti. Onlar gidene kadar depoda kalabilir ve beş gün kadar orada bekleyebilirdi. Bu süre zarfında gücünü toplar ve yeteri kadar mermi üretebilir, hatta zekasını biraz kullanırsa dikkat dağıtıcı bombalar da yapabilirdi. Hava kararmaya başlıyordu, seyirciler yuvalarından çıkmadan önce etrafta bir sığınak bulmalıydı. Silahlarını hazır tutuyordu her ihtimale karşın. Markete yarın hava aydınlıkken girmeyi düşündü. Böylece dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı da korunmuş olurdu. Ancak markette kaç yaratık olduğunu da hesaplamalıydı. Bunun için marketin karşısındaki binanın terası uygundu; hem

saldırıya uzaktı, hem de marketi görebiliyordu. Yangın merdiveninin kilidini çantasındaki demir makasıyla kırarak açtı. Kilidin zincirini dikkatlice geri bağlayarak merdivenleri ağır ağır çıkmaya başladı, bıçağını silahın altına alarak sessiz adımlarla üç yüz elli kadar basamak çıktı. Şimdi çatıdaydı. Kar ve kül tanelerinin altında kalmış gri renkli çatıda. Rüzgarın esiş yönünden olsa gerek, çatıdan binaya girişteki kulübenin yanı kuruydu. Çantasını buraya bıraktı ve dürbününü alarak çatının köşesinde nöbete başladı. Gece uzun sürecekti. Sabahın ilk ışıklarında toplam yedi yaratık saymıştı ve yaklaşık üç saattir giren veya çıkan hiçbir şey yoktu. Sabah saatini seçmişti çünkü turuncu gökyüzündeki kızıl güneşler canlarını yakıyordu. Dikkatlerini dağıtan bir şey olmadıkça dışarı çıkmalarının çok zor olduğunu edindiği deneyimlerden biliyordu. Güneşlerin en tepeye yerleştiği kendi tahminince öğle vaktine doğru çantasını hızla bıraktığı yerden aldı. Bıçağını ve silahını hazır hale getirdi. Temkinli adımlarla yangın merdiveninden geri inmeye başladı. Kırmış olduğu zinciri ve kilidi çantasına geri attı. Bu parçaların ileride işine yarayacağını iyi biliyordu. Temkinli adımlarla yolun karşı tarafına geçti. Marketin kepenkleri karşısında duruyordu. Kırık camdan, yaratıkların içeriye girdiği yoldan girdi. Şimdi bıçağını kafa hizasına kaldırmıştı. Meraklı gözlerin onu izlediğini biliyor, ancak hepsinin tek tek saldıracağını bildiğinden ürpermiyordu. Bunu kesinlikle şerefli savaşmak için yapmıyorlardı. (Devamı gelecek sayıda)

Erdem BALLI Özel İstanbul Fen Lisesi / 10-A

19


Özel Üsküdar Bağlarbaşı Anadolu Lisesi Özel İstanbul Fen Lisesi 2012 – 2013 Öğretim Yılı 2. Döneminde Öğrencilerimizin Okuyacağı Kitaplar Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Romanın kahramanı on beşine basmıştır. Yedi yaşından beri dizindeki yaradan acı çekmektedir. Muayene için 9. Hariciye Koğuşu’na gider, kemik veremine tutulduğunu, ayağının kesilmesi gerektiğini öğrenir. Ancak sakin yaşarsa, iyi beslenirse ağır ağır iyileşecektir. Oysa, bir annesi vardır, o çok yoksuldur. Akrabaları olan Paşa’dan yardım isterler. Paşa hastayı Erenköy’deki evine alır. Delikanlı burada Paşa’nın on dokuz yaşındaki güzel kızı Nüzhet’e aşık olur. Kız da kendisini sever. Fakat kız zengin bir doktorla evlendirilecektir. Delikanlı buna çok üzülür. Bunalım geçirir. Bu yüzden ayağı daha da kötüleşir. Evden kaçarak hastaneye yatar. Doktorlar büyük çaba göstererek onu sakatlıktan kurtarırlar. Ayağı kesilmeden ameliyatla iyileşen delikanlı hastaneden çıkar. Ama sevdiği kızın bir gün sonra sözü geçen doktorla evlendiğini duyar. Sözde Kızlar Mebrure, Kurtuluş Savaşı’nda Yunanlıların babasını esir almasıyla babasından ayrı düşer ve babasını aramak için İstanbul’daki akrabalarının yanına gelir. Akrabalarının terbiyesizce yaşam sürmesi Mebrure’yi oldukça rahatsız etse de Mebrure babasını bulana kadar onların yanında kalmaya mecburdur. Evde ise Behiç’in artık sabrı kalmaz ve Mebrure’ye evlenme teklif eder. Mebrure’ye o kadar güzel vaatlerde bulunur ki Mebrure daha fazla karşı koyamaz ve evlenme teklifini kabul eder fakat kısa zamanda Behiç’in kirli iç yüzünü öğrenerek ayrılır. Bu arada uzun süren bekleyişten sonra Mebrure’nin babası Anadolu’da bir yerde bulunur. Mebrure Anadolu’ya gider ve mutlu olurlar. Fatih Harbiye Neriman lise yıllarında tanıştığı ve yedi yıldır görüştüğü dostu Şinasi’den gittikçe uzaklaşmaya baslar. Artık o Şinasi’nin ve çevresindekilerin tanıdığı Neriman değildir. Doğu medeniyeti ve ona ait her şeyden nefret etmekte, buna karşılık Batı medeniyeti ve ona ait her şeye sevgi duymaktadır. Bir süre sonra gittiği yolun yanlış olduğunu, mutlu olmak için sadece paranın ve medeniyetin yeterli olmadığını, iç huzurun da gerektiğini anlar. Şinasi ile de en kısa zamanda evlenmeyi kabul eder. Artık Neriman, babası Faiz Bey ve Şinasi mutsuz geçen günlerin ardından nihayet huzurlu günlerine dönmüşlerdir.

20

Peyami SAFA ((d. 1899, İstanbul - ö. 15 Haziran 1961) İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu (1931) Nazım Hikmet’e ithaf etmiştir. Bu roman hariç, 1922-1939 yılları arasında yazdığı Mahşer (1924), Şimşek (1928), Fatih-Harbiye (1931) ve Biz İnsanlar (1939) adlı romanlarında Doğu-Batı sorunsalını karakterlerde somutlaştırarak işlemiştir. Safa, bu romanlarında, ruh hallerini çözümlemede, kurguda, dilinin kıvraklığında, anlatım tekniklerindeki denemelerde başarılı bulunurken romanlarında düşünceyi öne çıkarması dolayısıyla eleştiriler almıştır. II. Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistlere yakınlaşmasıyla dikkat çeken Safa’nın gerçekçi roman çizgisi Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ile mistisizme yönelmiştir. İlk uzun hikâyesi Gençliğimiz’i 1922 yılında neşreden Peyami Safa, para kazanmak amacıyla yazdığı kitaplarında, annesi Server Bedia Hanım’ın adından uyarladığı Server Bedi müstear adını kullanmış, bu takma adla yüzlerce eser vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumbaya adlı romanı olmuştur. Peyami Safa, Türk kültür yaşamında yayımlandığı yıllarda hayli etkili olmuş Hafta (dergi), Kültür Haftası (1936, 21 sayı) ve Türk Düşüncesi (19531960, 63 sayı) dergilerini çıkarmıştır. Asıl ününü romancı olarak yapan Peyami Safa, bazı uzun öyküleri ile de dikkati çekmiş, yazar Batılı kaynakların bir “Zalim” olarak tanıttıkları hun hükümdarı Attila’nın intibaını düzeltmek amacıyla aynı adda bir de tarihsel roman yazmıştır. 1960’lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs’tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum’da yedek subaylığını yapmakta olan oğlu Merve’nin ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra İstanbul’da vefat etmiştir.


Çalıkuşu İstanbullu bir subayın kızı olan Feride, küçük yaşta anne ve babasını kaybeder. Teyzesinin korumasıyla “Notre Dame de Sion” Fransız yatılı okulunda okur. Yaramazlıkları yüzünden arkadaşları, okulda, ona “Çalıkuşu” adını takarlar. Bu arada teyzesinin yakışıklı oğlu Kâmran ile birbirlerini severler ve nişanlanırlar. Feride, düğün günü Kamran’ın kendisini aldattığını öğrenir, her şeyi yüzüstü bırakıp kaçar. Feride, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapar. Oldukça idealisttir. Güzelliği başına belâ olur. Bu sırada tanıştığı yaşlı bir doktor olan Hayrullah Bey, Feride’yi kızı gibi korur. Hayrullah Bey’in ölümünden sora, vasiyeti gereği Feride ailesinin yanına döner ve Kamran’la evlenirler. Zetindağı Falih Rıfkı Atay bu kitabında Osmanlı saltanatının son günlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk günlerine kadarki bir zaman dilimi anlatılmaktadır. Yazar bir görev sebebiyle Cemal Paşa’ın karargahına yani Zeytindağı’na gitmiştir. Burada yaşamış olduğu olayları ve anılarını bulunduğu tarihin önemli olaylarını da içine alacak şekilde anlatmıştır. I. Dünya Savaşı başladığında Falih Rıfkı Atay yedek subay olarak orduya alınır ve Cemal Paşa’nın karargahına tayin olur. Cemal Paşa ile ilk ilişkileri de burada gelişir. Kitabın ilk bölümlerinde hasanİttihat ve Terakki Cemiyeti’nden söz edilmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde Cemal Paşa, Talat Paşa ve Enver Paşa en önemli simalardır.

Reşat Nuri Güntekin ( d. 1889- ö. 1956) İstanbul’da doğmuş, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ ni bitirmiştir. Bursa’ da başladığı öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etmiş, Milli Eğitim müfettişi, Çanakkale milletvekili, Paris Kültür Ateşesi olmuştur. Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) olan Reşat Nuri, tiyatro eleştirisi ve araştırmaları yayınlanırken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, Nedim Dergisi, Büyük Mecmua) yazmıştır. Çalıkuşu’ nun Vakit Gazetesi’nde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazanmıştır.

Osmancık Roman, Osman Beğ’ in yaşadıklarından, gördüklerinden bahsederek kurgulanmıştır. Dünyaya sımsıkı bağlı olan bir insan, dünyada garip bir yolcu haline gelecektir. Cîhan devletini kuran irâde, şuûr ve karakter, romanın ana konusudur. Buna göre Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osmancık çocukluğunda ve gençliğinde ele avuca sığmaz biridir fakat Edebali ile tanışmalarından sonra yaşamı bambaşka bir yönde gelişir. İlerleyen bölümlerde Edebali’nin kızı Malhun Hatun’la evlenerek civardaki Türk boylarını birleştirir. Oğlu Orhan dünyaya gelir. Bu sırada Osman Gazi Bursa’nın alınışını beklemektedir. Zafer haberini aldıktan sonra vefat eder. Kitapta genel olarak Osmancık’ın, Osman Gazi olarak tarih sahnesine çıkışı ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşu anlatılmaktadır. Bu eser, daha sonra tv’de ‘Kuruluş’ adıyla dizi film olarak da yayınlanmıştır.

Tarık Buğra (d. 1918 – ö. 1994) Gazeteciliğe 1947’de Akşehir’de babası Erzurumlu Mehmet Nâzım Bey’le birlikte Nasreddin Hoca Gazetesi’ni çıkararak başlamıştır. 1951’den sonra Milliyet, Vatan, Yenigün, Yeni İstanbul gazeteleri ile haftalık Yol Dergisi’nde yazmış, bu gazete ve dergilerin bazılarında yazı işleri müdürlüğü yapmıştır. Tercüman Gazetesi’ndeki köşe yazarlığından 1976’da ayrılıp zamanını bütünüyle edebiyata vermiştir. Devlet Tiyatroları’nda Edebi Kurul üyeliği yapmıştır. Tarık Buğra, realizmin Türk romancılığındaki en usta yazarlarından birisidir. Ona göre roman, hatta sanat “kâinatı ve insanları bir mizaca göre yeniden yaratmaktır.” Bu açıdan bakılınca Tarık Buğra, bir tahlil ustası olarak göze çarpar.

Falih Rıfkı Atay (d. 1894 - ö. 1971) 1911’de “Tecelli” Dergisi’nde ilk

şiirleri, Servet-i Fünun Dergisi’nde ilk denemeleri yayınlanmıştır. 1913’te Tanin Gazetesi’nin başyazarı olmuş, İstanbul mektupları, röportajlar, köşe yazıları yazmıştır. Bahriye ve Dahiliye kalemlerinde çalışmış, 1.Dünya Savaşı’nda yedeksubay olarak Suriye’de bulunmuş, Cemal Paşa’nın özel kaleminde görev yapmıştır. 1922’den sonra Bolu ve Ankara milletvekili olmuştur. Atatürk’e yakın kişiler arasında yer almıştır. 1952’de “Dünya” gazetesini kurmuş ve ölümüne dek başyazılar ve röportajlar yazmıştır.

21


İki Dirhem Bir Çekirdek Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kılmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler... Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimlerdir. Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların muhataba daha etkili biçimde yansıtıldığı bir gerçektir.

İskender Pala (d. 1958 - ) Uşak doğumlu, edebiyat profesörü. “Divan Şiirini Sevdiren Adam” olarak da tanınan İskender Pala, Türkiye Yazarlar Birliği Dil Ödülü’nü (1989), AKDTYK Türk Dil Kurumu Ödülü’nü (1990), Türkiye Yazarlar Birliği İnceleme Ödülü’nü (1996) aldı. Hemşehrileri tarafından “Uşak Halk Kahramanı” seçildi. Türk Patent Enstitüsü tarafından marka ödülüne layık görüldü ve adı tescillendi.

Yeraltından Notlar Dostoyevski, “Yeraltından Notlar” da insanın iç dünyasından dışarıya gözlemlemeyi yazar. Bireysel ve ruhsal dünyadaki gelişmeleri ve değişmeleri dış şartlar göz önüne alınmadan sadece birey gerçeğinden yola çıkarak çözmeye çalışır. Dostoyevski’yi anlamak için anahtar bir eser olan “Yeraltından Notlar”a aslında insanın kendi içindeki yolculuğu da denilebilir.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (d. 1821 - ö. 1881) Sadece Rus değil dünya edebiyatının da temel isimlerinden biridir. Yazdığı romanların neredeyse hepsi klasikler arasına girmiş olan bu ünlü yazar, insan iç dünyasını çok iyi yorumlandığı psikolojik yönü ağır eserleriyle dikkat çeker. Rus toplumunu en ince ayrıntısına kadar incelerken evrensel bir bakış açısı getiren Dostoyevski, dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olmuştur.

Elveda Gülsarı Cengiz Aytmatov Roman, değişen hayat karşısında (d. 1928 - ö. 2008) ilerleyen yaşlarında, bu değişim de ken- Yaşayan en büyük Kırgız yazar olan di emeği de olmasına rağmen bocalaAytmatov, Moskova Üniversitesi Edebiyat yan, değişim adı altında değerlerin sö- Fakültesi’ni bitirdi. Doğduğu toprakların küp atıldığını geç de olsa fark eden bir insanlarını, onların geleneklerini ve yaşam adamın yaşadıklarını anlatır. Aytmatov biçimlerini, sevinçlerini ve acılarını, gerçekbu eserinde Kırgız köylüsünün dertle- çi bir dille ve evrensel boyutlarda anlattığı rini duyurmaya çalışmış, onlardan hep roman ve öyküleriyle kısa zamanda tanındı. daha fazlasını isteyen, ama teşekkürü 1963’te Lenin Edebiyat Ödülü’nü kazanan çok gören totaliter zihniyete gönderAytmatov’un yapıtları çeşitli dillere çevrildi meler yapmıştır. ve ona uluslararası ün kazandırdı.

Hacı Murat Hacı Murat, Kafkas Halklarının efsane önderlerinden Şeyh Şamil’in en kıdemli ve yetenekli savaşçılarından birisidir. Roman Hacı Murat’ın Şeyh Şamil ile arasının açılması sonucu çaresiz kalarak Ruslar’a sığınmasını, tutsaklık, ihanet ve iktidar sarmalında her koşulda onurluca ayakta kalabilmeyi anlatır. Tolstoy bir taraftan ölümüne direnen bir kahraman olarak Hacı Murat’ı anlatırken diğer taraftan da okuru, Kafkas Halklarının yaşam biçimiyle, düşünce ve duygu dünyasıyla da tanıştırır.

22

Lev Nikolayeviç Tolstoy ( d. 1828 - ö. 1910 ) Rus edebiyatının önde gelen yazarlarından Lev Tolstoy, fikri yönü kadar edebi gücüyle de kendisini kabul ettirmiştir. Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy’un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını gerçekten büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof bir eğitimci olarak da ün kazanmıştır.


“DİRİLİŞ” FAZİLET EĞİTİM KURUMLARI Uygulamalı Tarih Dersi ÇANAKKALE GEZİSİ Tarih: 3 Mayıs 2013 Cuma Katılacak Sınıflar: Fen Lisesi 9. Sınıflar Anadolu Lisesi 9. Sınıflar Katılım Zorunludur. 23


24


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.