HABEREXEN
R
12
Sayı 16 / Şubat 2011
dos y al ar 6
EDİTÖR
8
AKILDA KALANLAR
16
10 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 12 SEÇİM YARIŞI SAMSUN’DA ÇETİN GEÇECEK 16 GENÇLER RAHAT VE MASA BAŞI İŞ PEŞİNDE
20 24
20 TÜRK BALIKÇILIĞININ KALBİ SAMSUN’DA ATIYOR 24 OMÜ’DEKİ UZAY TİYATROSUNA GİDİYORUZ KOMŞULAR 30 SAMSUN’DA TOPRAĞA YATIRIM YAPAN KAZANACAK 34 SAMSUN’DA BASIN İLANI RÜZGARI
54
38 OTO YEDEK PARÇADA SAMSUN GERÇEĞİ 50 BADEMCİĞİNİZE DİKKAT EDİN; KALP VE BÖBREĞİNİZ SAĞLIKLI KALSIN 54 BASKETBOLCU CEYDA KOZLUCA; HEDEFİMİZ İLK BEŞ 58 SİNEMA
38 4
Sayı 16 / Şubat 2011
5
Editör
Otomotivde devlerin tedarikçisiyiz Kasım 2009’dan bugüne hep gündem konusu bile yapılmayan ama aslında destan yazanlara döndük yüzümüzü. Samsun, gelişimine katkı verenleri onurlandırdıkça büyümeye ruhunu da katmış olacak. Yoksa yavanlıktan kurtulamayacak. Öyle bir saha var ki, hem şehir halkının gurur kaynağı, hem de ekonomiye hayat soluklatıyor. Otomotiv yedek parçası imalatından söz ediyoruz. Öyle ki; İran ve Mısır gibi ülkelerde, firmalarımız isimleriyle bilinip aranıyor. Mercedes Otomarsan’ın; Bursa’ daki Renault, Fıat ve Tofaş’ın üretim bandlarına mal veriyorlar. Dünyanın 120 ülkesine mamül gönderiyorlar. Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’de bulunan yedek parça satıcılarının raflarında yer işgal etmek; takdir ve beğeni toplamak bir kararlılığın semeresi.
w w w.hab erexen . com AYLIK HABER D ERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi
Mustafa ÇAKIR Ahmet AK SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ HABER MERKEZİ
Mustafa BİLİK Enes ŞAHİN HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com
Dergi HABEREXEN, Şubat sayısında otomotiv sektörünün devlerine üretim yapan Samsunlulara döndü yüzünü. Onları dinledi. Yaşadıkları zorluklara rağmen hala Samsun için üretim dirençlerine hayran kalacaksınız. Hikayelerini okuyacak ve yaptıklarıyla siz de gurur duyacaksınız. Hepsini bu sayıda toplamak imkansız kadar zordu. Burada olmayıp da başarılarıyla adını Dünya’da konuşturanlar da var elbet.
Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com
Oto fabrikaları Bursa, Kocaeli ve Sakarya gibi Marmara vilayetleriyle; Aksaray, Konya havzasında odaklanmışken, Samsun’un yedek parçada öne çıkması ilginç bir durum. Üstelik şehirdeki üretim 1965’lerden bu yana sürüyor.
AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY
Olayın özü şöyle ifade edilebilir: Çalışma arzusuyla dolu müteşebbislere planlı programlı bir iş önerilmeyince; onlar da önlerinde buldukları mesleği benimseyerek, düzgün çalışmışlar. Böylece şehirde otomotiv yedek parçası sahasında markalar doğmuş. Onları bu şehirde kalmaya iten bir fayda unsuru da söz konusu değil öte yandan. “Doğdukları ve alıştıkları şehri terk etmeyi düşünmüyorlar.” hepsi bu. Her birinin başarı hikayesi diğerininkine hiç de benzemiyor. Sorunlar da yaşanıyor tabi ki. Her şeye rağmen Samsun’dan vazgeçme niyetinde değiller.
REKLAM REZERVASYON
HUKUK DANIŞMANLARI
TASARIM
Serdar ILGIN BASIM YERİ
Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETİM YERİ ADRESİ
Sektördeki müteşebbislerin bir bölümü, otomobilin yüzde 25 ila 30’unu tamamen sıfırdan Samsun’da imal etmeye imkan sağlayacak potansiyelin varlığından emin.
Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN
Şehirdeki yedek parça sektöründe 60 kadar firma faaliyet gösteriyor. Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) 2010 yılı verilerine göre 15 milyon dolar tutarında ihracat gerçekleştirmişler.
YAYIN TÜRÜ
Habere yolculuğumuz yeni dosyalarla sürecek.
Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.
6
www.fmd.com.tr
basın meslek ilkelerine uymaya söz
Sayı 16 / Şubat 2011
Akılda kalanlar Samsun’un lojistik planı hazır Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkan Vekili Servet Keskinsoy, başından sonuna neyle karşılayacaklarını bilerek bu göreve geldiklerini, Samsun’un Lojistik Master Planı’nın hazır olduğunu söylüyor. Lojistik merkez kurulumu için ciddi çalışmalar yürütüldüğünü, bunda da başarı sağlandığı ifade ediyor ayrıca: “Uluslararası düzeyde toplantılar
yapıldı. OKA kaynağıyla master planı hazırlanması çalışmaları tamamlandı. Bir planımız var artık. Lojistik Master Planımız hazır. Bilim adamları her yönüyle detaylı bir şekilde araştırma yaptı. 50 yıl sonrasında TIR giriş ve çıkışları bile tespit edildi. Önemli bir çalışma. Artık ortak kararlar anılarak tek ses çıkması için önemli bir veri oldu”
KASİAD Kuzey Irak’tan mutlu döndü
Vezirköprü’de hayvan gübresinden elektrik Samsun’un Vezirköprü ilçesinde, Belediye ve Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) işbirliği ile biyogaz tesisi kuruluyor. İlçedeki 80 ahırdan her gün elde edilecek 90 ton hayvan atığından söz konusu tesiste elektrik enerjisi üretilecek.
Kaymakam Perçi’nin, en acı günü
Karadeniz Sanayici ve İşadamları Derneği (KASİAD) üyeleri, Kuzey Irak gezisini tamamlayarak Samsun’a döndü. KASİAD Başkanı Abdurrahman Hacıkerimoğlu, 4 günlük iş gezisinin çok verimliği geçtiğini kaydediyor: “Türk işadamları için Kuzey Irak pastasından istifade etmek isteyenler için ortam çok müsait.”
Kızı Zehranur’un 1’inci yaş günü dolayısıyla Ordu’nun Çaybaşı ilçesinde oturan ailesini Samsun’a davet eden Ladik Kaymakamı Kadir Perçi, hayatının en acı gününü yaşadı. Yaş günü için yola çıkan aile, Samsun’un Terme ilçesinde trafik kazası geçirdi. Kazada Ladik Kaymakam Perçi’nin annesi, babası ve kardeşi vefat etti.
22 yıllık acımız ama hala tap taze! Bank Asya 1’inci Lig’de şampiyonluğa oynayan Samsunspor, 1989 yılında meydana gelen elim trafik kazasında kaybettiği futbolcu, teknik direktör ve kulüp çalışanlarını andı. 1989 yılında dönemin Süper Ligi’nde mücadele ederken Malatyaspor deplasmanı için yola çıkan kulüp otobüsü Havza’da trafik kazası geçirmişti. Kazada Teknik Direktör Nuri Asan, futbolculardan Muzaffer Bodaloğlu, Mete Adanır, Tomiç ile şoför Asım Özkan hayatını kaybetmişti. 22 yıl önce yaşanan olayın ardından bugün Bank Asya 1. Lig’de şampiyonluk mücadelesi veren Kırmızı-Beyaz-Siyahlı takım, kazada hayatını kaybeden futbolcu, teknik adam ve kulüp çalışanlarını unutmadı.
8
Sayı 16 / Şubat 2011
Önce okudular, sonra hediye ettiler
Samsun-Kavkas trenferi hattı, yük bekliyor
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışını hatırlatan kitap okuma kampanyasında, vatandaşlara okuma alışkanlığı kazandırılması için 19 ayrı noktada bin 919 kitap dağıtıldı. İlkadım İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge birimi, “Türkiye Okuyor Kampanyası”na katkıda bulunmak amacıyla “Okumak İlkadım’dır” projesi hayata geçirdi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Kurtuluş Mücadelesi başlatmak için ‘ilk adımı’ atmasını ‘okumak için ilkadım’ olarak özdeşleştirilen kampanyaya Cumhuriyet Meydanı’nda start verildi.
Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in geçen yılki Türkiye ziyaretinde imzaladığı Samsun-Kavkaz Tren-Feri anlaşmasıyla başlayan Uluslararası Demiryolu Feribot Ulaşımı (Tren-Feri) seferleri, ithalatçı ve ihracatçıların ilgisini bekliyor. Tren-feri hattıyla gerçekleşecek ihracat ve ithalatın ülkelerin ekonomilerine katkı sağlayabilmesi ve seferlerin düzenli ve ran-tabl yapılabilmesi için; bu güzergahtan yük sevkiyatı gerektiği ifade ediliyor.
Samsun ekonomisini yönlendirecek 6 sektör
Her Okula Bir Samsunspor Kitabı
İl Özel İdaresi’nce yürütülen Samsun Ekonomisine Yön Veren Sektörlerin Rekabet Analizi projesinin sonuç raporu açıklandı. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (OKA) Doğrudan Faaliyet Desteği Programı kapsamında finanse edilerek Samsun Ekonomisine Yön Veren Sektörlerin Rekabet Analizi projesi tamamlandı. Aylar süren çalışma neti-cesinde kentte kümelenen sektör içerisinde ekonomiye yön verebilecek 6 sektör belirlendi. Rapora göre balıkçılık ve su ürünleri sektörü 100 üzerinden 54 puanla ilk sırada yer aldı. Bunu 50 puanla Medikal Cihaz ve Aletler, 42 puanla sağlık hizmetleri, 39 puanla ana metal sanayi, 37 puanla lojistik ve 32 puanla kanatlı hayvan sektörü izledi. “Her Okula Bir Samsunspor Kitabı” kampanyası çerçevesinde Samsunlu eğitimci-yazar Mehmet Yılmaz’ın yazdığı “Kırmızı, Beyaz, Siyah Samsunspor” isimli kitaptan 200 tane alan Ticaret ve Sanayi Odası, orta öğretim kurumlarının kütüphanelerine verilmek üzere kitapları İl Milli Eğitim Müdürü Hülya Ertürk Koç’a teslim etti.
Sayı 16 / Şubat 2011
9
Köşe yazısı
Bekir Reşitoğlu Ey gidi Karadeniz, dökül atalet uykusundakilerin
yüzlerine
H
10
erkes bir yerlerden başlamalı artık. Siyasetçi de, sanayici de, gazeteci de, eğitimci de, bürokrat da, sporcu da, ziraatçı da, esnaf da, sağlıkçı da, tüccar da, kısaca herkes. Şu haziran seçim sürecinde kendisiyle yüzleşmeli. Varsa, lütfen maske ya da maskelerini bir daha hiç takmamak kaydıyla çıkarmalı yüzünden. Gömmeli sandığına.
gücüne güvenemiyorsan, güvenenlere terk et meydanları.
Kendisini ikiyüzlülüğe itebilecek bütün sebepleri ortadan kaldırmalı. Yine buna meylettirecek ilişki ağlarıyla alışkanlıklarını sonlandırmalı. Düşündüğünü söylemekten çekinmemeli. Ancak bunu yapabildiğimizde aşabileceğiz engelleri; inanın.
Ondokuzmayıs Üniversitesi’ndeki uzay gözlemevindeki çabalara şapka çıkartmalıyız. Detayları ilgili dosyada. Büyük bir beğeniyle okuyacaksınız. İlk fırsatta gözlemevinde soluklanacaksınız.
Derginin bu ayki sayısında okuyacaksınız Samsun’daki otomotiv yedek parçası imalatçılarının sıra dışı hikayelerini ve başarı serüvenlerini. Adlarını dünya devleri arasına yazdırmalarını. Eminim ki çok azımız tanıyor bu kahramanları. İşte aylardır aradığımız ruhun asıl nüveleri onlar.
Öncelikle beş para etmeyen seçim gazetesi rezaletine dur diyelim. Haberin kutsallığını ve meslek onurunu birkaç bin liraya satmayalım. Gazeteciliğimizi sergileyelim, reklam ve ilan seyri normal haliyle akıp gitsin.
Samsunspor’un şampiyonluğunu istemeyen var mı? Umarım sonraki sayıda da zirvedeki yerimizden uzaklaşmadığımızın sevinciyle yazarız. Süper Lig’e ne de yaraşır kırmızıbeyaz-siyahlı renkler… Asansör takım hüviyetini bir daha kabullenmeyecek başarılara imza atarız inşallah.
Siyasiler de çamur at izi kalsın acizliğinden kurtulmalı bir an önce. Sen projelerini anlat arkadaş! Bu milletin idraki evrende meşhur. Görmüyor musun Aygaz reklamlarını! İfade
Samsun’daki arsa ve konut satış hareketliliğini hayret ve merakla irdeleyeceksiniz derginin satır aralarında. Yeni şehirler kurulduğunu öğreneceksiniz. Ardından da bu
şehirde yaprak kımıldamıyor arkadaş demeyeceksiniz. Asıl kımıldamayan ve hantallaşan bizleriz. Mübadil kardeşlerimizin faaliyetlerindeki samimiyet, meyvelerini güzel etkinliklerle veriyor her yıl. Alaçam’daki müze şehrin havasına çok olumlu yansıyacak gibi. Demografik hakikate dokunmadan, oralı olunamaz. Aynı zamanda idare edilemez orası. Dokulara temas etmeliyiz. O yüzler veya kalplerde örgülenen acılara empatiyle yaklaşmalıyız. Ey gidi Karadeniz. Bahtın açık biliyorum. Tahtını kahpelere emanet etme olur mu hiç! Hırçınlaş hep böylelerinin teşebbüslerinde. Dökül atalet uykusundakilerin yüzlerine. O hamsilere de söyle, bizi sevmeseler de terk etmesinler kara sularımızı. İçimizdeki densizleri çok sanıp bizi onlarsız yapayalnız bırakmasınlar. Özel sağlık kuruluşlarının sayın patronları; şu cümlem de sizlere: SGK değil muhatabınız, biziz. Biz size yeteriz, yeter ki siz bizimle yetinmesini bilin. Yok etmeyin bizleri. Asıl biz değil, sizin yok olacağını unutmayın. Sağlıcakla ve mutlu kalın efendim. Sayı 16 / Şubat 2011
1952’den bugüne...
kırtasiye
bilgisayar
ofis
ev’de ofis’de okul’da bilgisayar’da önce aka’ya Daha Güvenli... Daha Ucuz... Daha Bol Çeşit... İstiklal Cad. İstiklal İşhanı No: 20 İlkadım / SAMSUN akakirtasiye@akakirtasiye.com.tr www.akakirtasiye.com.tr
0 362 431 06 71 Sayı 14 / Aralık 2010
11
Siyaset
Seçim yarısı Samsun’da çetin geçecek AK Parti İl Başkanı Adem Güney ile CHP İl Başkanı Hüseyin Değerli görevlerinden ayrılarak, şehirlerini TBMM’de temsil edebilme iradesini ortaya koydu. Şimdi top, genel merkezlerde.
S
amsun’da 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren seçim yılına girileceğini ve siyaset atmosferinde tansiyonun yükseleceğini söyleyen, aynı zamanda da, “Bizim partimiz içerisinde 2011 yılı genel seçimlerinin 12 Haziran 2011 tarihinde yapılması yönünde belirginlikler oluştu.” diyen, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın kaydettikleri, çok geçmeden gerçekleşti. Yeni yılın ilk günlerini yaşarken siyaset ısınmaya başladı. İlkin Cumhuriyet Halk Patisi (CHP) İl Başkanı Hüseyin Değerli’nin görevinden istifa ederek milletvekili aday adaylığını açıklayacağı söylentisi dolaştı kulaktan kulağa. Hemen ardından Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İl Başkanı Adem Güney’in milletvekili aday adaylığı gündeme oturdu. Sonuç merakla beklendi.
12
Parti yönetiminde görev alan kişilerin Milletvekili aday adaylığı için istifalarını verebilecekleri son tarih CHP’de 10 Ocak, AK Parti’deyse 15 Ocak idi. Oysa Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) bu tarih 31 Aralık 2010 günü saat 17.30’da sona eriyordu. Yani Bakan Atalay seçim atmosferi için 2011 yılından bahsederken; MHP sessiz ve derinden giderek, yıl bitmeden yola koyulmuştu bile. Haber yayına hazırlanırken, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), seçim takvimimi belirlememişti. Adaylığını koyacak memurların istifa süreci netleşmemişti dolayısıyla. Adem Güney, 60’ın üzerinde il başkanının milletvekili aday adaylığı için genel merkeze başvurduğunu dile getirmişti. Hepsinin talebine olumlu bakılması, şüphesiz seçimde partileri adına zafiyet, kargaşa ve sıkıntı
oluşturabilirdi. Ancak Samsun’da böylesine negatif hava esmeyeceğini umuyordu Güney. 15 Ocak günü, 1,5 yıldır sürdürdüğü il bakanlığı görevini bıraktığını duyurdu. Yerine vekaleten İl Yönetim Kurulu üyesi ve İl Teşkilat Başkanı Hüseyin Altınova görevlendirildi. İl başkanı konusunda parti, tek bir isimde uzlaşamadı. Dergimiz yayına hazırlanırken il başkanlığı için Vekil İl Başkanı Hüseyin Altınova, aday sayısının dörde indirilebildiğini duyurmuştu en son. Aday adaylığını ilan etmeden günler önce, “AK Parti kültüründe disiplin ve teşkilatçılık esastır. Bu nedenle parSayı 16 / Şubat 2011
Görevdeki il başkanlarının sahaya aday sıfatıyla inmesinin, AK Parti ve CHP’de yarışı hangi yönde şekillendireceği merak konusu.
timizin ve milletimizin menfaati ne gerektiriyor ise onu yaparız. Genel başkanımızda bizim nerede görev yapmamızın partimiz ve milletimiz için daha menfaati bulursa orada görevimizi yaparız.” diye konuşan Güney, yeni il başkanının Samsun’da kurulu bir düzene oturacağı için pek sıkıntı çekmeyeceğine inandığını belirtiyordu. Bayrak yarışından söz eden Güney’e göre, teşkilatında işler aksamadan devam edecekti. Samsun İl Başkanlığı’nın aday isimleri Osman Çetinkaya, Erdoğan Tok ve Mustafa Acar, Hüseyin dereli AK Parti Genel Merkezi’nde mülakata alınacak. Sayı 16 / Şubat 2011
Ardından kararlaştırılan kişi kamuoyuyla paylaşılacak. Üç partili de ticaretle uğraşıyor. CHP Samsun İl Başkanı Hüseyin Değerli, il başkanlığı görevinden istifa ederek, partisinden milletvekili aday adaylığına adını yazdırdığını 10 Ocak günü bildirdi. Aday belirlemesinde ön seçim ve merkez yoklamalarının
olabileceğini belirten Değerli; “Genel merkeze göndereceğim istifa dilekçem, milletvekilliğine aday olmaya hazırlık istifası oluyor. Şu da bilinmelidir ki, biz milletvekili adayı olalım veya olmayalım, milletimiz için çıktığımız bu yoldaki tüm çabalarımız devam edecektir.” demişti. Bu açıklamadan bir gün önce 10 yıllık sonrası ilk kez CHP Genişletilmiş İl Danışma Kurulu toplantısı gerçekleşti. CHP Samsun il ve ilçe örgütlerinin eski ve yeni yöneticileri, belediye başkanları ve partililer 10 yıl sonra ilk kez düzenlenen Genişletilmiş İl Danışma Kurulu toplantısında bir araya geldi.
13
Siyaset AK PARTİ SAMSUN TEŞKİLATI MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYLARI
ESKİ VE YENİLER HEP BİRARADA Toplantıya CHP Samsun Milletvekilleri Haluk Koç ve Suat Binici’nin yanı sıra eski il ve ilçe başkanları, CHP örgütlerinin yöneticileri, belediye başkanları, kadın ve gençlik kolları üyeleri ile çok sayıda partili katıldı. Genel seçimlere giderken, milletvekili adaylarının belirlenmesinde izlenecek yöntemle ilgili partililerin görüşlerinin alınması ve genel seçim çalışmalarına yönelik stratejilerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen toplantıda Değerli, “CHP’nin yeni yapılanmasını şu veya bu şekilde eleştirerek, yeni bir muhalefet, yeni bir hizip yaratarak engellememeliyiz. Bu yeni yapıyı bütün gücümüzle sahiplenerek, uyum ve birlik beraberlik içinde çalışmalıyız. Bugün bu saatte asla ve asla tartışmaya yer yok. Bu çok açık ve net” dedi. Değerli’nin bu sözleri, salondaki partililerden de büyük alkış aldı. CHP’deki genel başkan ve merkez yönetim kurulu değişikliğinin ardından yeni bir yapılanmaya gidildiğine de işaret eden Hüseyin Değerli, istifasını açıkladı ve önseçim istedi. CHP’lilerden her alanda davranış-
14
larına dikkat etmelerini ve partiyi küçük düşürecek hareketlerden kaçınmalarını da isteyen Değerli, özeleştiri de yaparak, Samsun’da referandum sonuçlarının kendilerini tatmin etmediğini, daha hızlı çalışmalara ihtiyaç olduğunu gördüklerini söyledi. 10 yıldır ilk kez düzenlenen bu toplantının milletvekili adaylarının belirleneceği tarih öncesine düşmesinin tesadüf olduğunu da ifade eden Değerli, “Milletvekili belirleme usulunün demokratik ve partimizi canlandıracak doğru usuller olması halinde, milletvekili adayı olmayı da düşünüyorum” demişti. Değerli’nin yerine İl Başkanlığı görevini vekaleten Naci Altuncu yürütüyor. Boşalan diğer il yönetimi kadrolarına kimlerin getirileceği genel merkezin iradesiyle şekillenecek. Teşkilattan aday adaylığını duyuracaklara 31 Aralık’a dek süre tanınmıştı. MHP İl Başkanı Abdullah Karapıçak istifaların ardından şöyle konuşmuştu: “Bu süre içinde Samsun teşkilatlarından üç arkadaşımız milletvekili aday adayı olabilmek için görevlerinden istifa etti. Recep Güleroğlu, Ahmet Yardım ve Burhan Bahadır’a adaylık sürecinde başarılar diliyorum”
İl Başkanı Av. Âdem Güney; İl Başkan Yardımcıları Muhammet Uğur Hacıkerimoğlu, Ömer Okutan, Sabahattin Özdemir ve Mine Rabia Uzunerbilgin. İl Yönetim Kurulu Üyeleri Hülya Korkut, Sevcan Altınova, Saniye Tontuş, Hatice Yavuz. İl Disiplin Kurulu Üyesi Çakır Öztürk Ürer. Ladik İlçe Kadın Kolları Başkanı Nurhan Yapıcı Özel. Çarşamba İlçe Başkan Yardımcısı Muharrem Gündoğdu. İlkadım İlçe Başkan Yardımcısı Emine Karacuha Yılmaz. Elbette bu istifalar içerisinde en çok Adem Güney’inki konuşuldu. Güney, Türkiye genelinde AK Parti Genel Merkezi’ne 60’ın üzerinde il başkanının milletvekilliği aday adaylığı için başvurduğunu, kendisinin de genel merkezin takdirini beklediğini ifade etmişti, istifasından 5 gün önce.
CHP SAMSUN TEŞKİLATI MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYLARI CHP İl Başkanı Av. Hüseyin Değerli, İl Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Atalay, Fırat Anarat,Yalçın Korkmaz, Osman Zümrüt ve Cengiz Sezgin. Bafra İlçe Başkanı Şevki Yılmaz. Alaçam İlçe Başkanı Derya Aykaç. Atakum İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Neşe Kangüleç.
MHP SAMSUN TEŞKİLATI MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYLARI MHP İlkadım İlçe Başkanı Av. Recep Güleroğlu, Tekkeköy İlçe Başkanı Diş Dr. Ahmet Yardım ve Atakum İlçe Yönetim Kurulu üyesi Dr. Burhan Bahadır. Parti yönetiminde görev alan kişilerin milletvekili aday adaylığı için süre 31 Aralık 2010 günü saat 17.30’da sona erdi. MHP 2010 yılı bitmeden çoktan yola koyulmuştu. Derginin basım aşamasında değişmezse, Güleroğlu’nun yerine Köksal Şimşek, Yardım’ın yerine de Ayhan Cengiz vekâleten bakıyordu.
Sayı 16 / Şubat 2011
İş dünyası
İşkur Samsun İl Müdürü Tahsin Bayar:
Gençler rahat ve masa bası is pesinde
T
ürkiye İş Kurumu (İşkur), ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına, istihdamın korunup, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardım etmek ve işsizlik sigortası işlemlerini yürütmekle sorumlu kamu kuruluşu. İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapıyor. İşgücünü yurt içinde ve yurt dışında uygun görüldükleri işlere yerleştiriyor. Çeşitli işler için uygun işgücü bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık ediyor. İstihdamında güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal çerçevede çalıştırmak zorunda oldukları işgücünün istihdamlarına katkı sağlıyor. Özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getiriyor. İşverenlerin yurt dışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesi ile tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığına izin verilmesi ve kaldırılmasına ilişkin işlemleri yürütüyor.
16
Avrupa Birliği (AB) ve uluslararası kuruluşların işgücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin kararları izliyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin taraf olduğu Kurumun görev alanına giren ikili ve çok taraflı anlaşma, sözleşme ve tavsiye kararlarını uyguluyor. İşsizlikle mücadelenin en önemli araçlarından birinin de mesleki eğitim olduğuna dikkat çeken Türkiye İş Kurumu Samsun İl Müdürü Tahsin Bayar, “Toplumlarda sadece ekonomik değil sosyal yaralar da açarak, küresel kriz haline gelen işsizlikle mücadele için İŞKUR; istihdamın artırılması ve işgücü piyasasının nitelikli işgücü ihtiyacının karşılanması amacıyla, Aktif İşgücü Programları çerçevesinde çeşitli kurslar düzenlemekte.” diyor. İşkur İl Müdürlüğü İşgücü Yetiştirme, Staj (İşbaşı Eğitimi) Programları, Toplum Yararına Çalışma Projeleri ve Girişimcilik Programları başlıklarında sertifikalı kurslar düzenliyor. Sayı 16 / Şubat 2011
1. İşgücü Yetiştirme Kursları: Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim ve öğretim kurumları, üniversiteler, öğretim kurumları, Özel sektör işyerleri, eğitim veya rehabilitasyon amacıyla kurulmuş firmalar, eğitim için gerekli mekan ve donanıma sahip dernek, vakıf, işçi, işveren, esnaf ve meslek kuruluşları, meslek birlikleri ve benzeri kurum ve kuruluşlar, kamu kurum ve kuruluşları, döner sermayeli kuruluşlar, özel kanunla kurulan banka ve kuruluşlar ile bunlara bağlı işyerleri ile işbirliği yaparak ve hizmet satın alarak işgücü yetiştirme kursları düzenlenmekte. İşgücü yetiştirme kurslarında hizmet alımları; ihale yöntemi ve doğrudan temin yoluyla sağlanıyor. Bireysel gönderme ve işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. İşgücü yetiştirme kursları istihdam garantili de düzenleniyor. İşgücü yetiştirme kurslarına katılanlara, her bir fiili gün için 15 lira kursiyer cep harçlığı ödeniyor. Eğitim süresince iş kazası ve meslek hastalığı sigorta primleri ödeniyor.
2. Girişimcilik Eğitimleri İçeriği ve eğitimi düzenleyecek yüklenicisi Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ile mutabakata varılması ile belirlenen girişimcilik eğitimleri kuruma kayıtlı işsizlere yönelik, kendi işlerini kurmalarına yardım amacıyla düzenleniyor. Girişimcilik programına katılanlara da, eğitimlere katıldıkları her bir fiili gün için kursiyer cep harçlığı verilerek, eğitim süresince iş kazası ve meslek hastalığı sigorta primleri ödenmekte.
3. Staj Programları Kurumca; en az lise, (lise dengi ve üstü) düzeyindeki eğitim kurumlarından mezun, kuruma kayıtlı işsizlerin öğrenci haricindekilerinden mesleki yeterliklerini geliştirebilecekleri staj programları organize ediliyor. Programlar en az 10 çalışanlı işyerlerinde düzenlenir. Kamu kurum/kuruluşlarında staj programları uygulanmaz. Stajyerler; staj yapacakları işyerlerini, mezun oluSayı 16 / Şubat 2011
Türkiye İş Kurumu Samsun İl Müdürlüğü; İşgücü Yetiştirme, Staj (İşbaşı Eğitimi) Programları, Toplum Yararına Çalışma Projeleri ve Girişimcilik Programları başlıklarıyla sertifikalı kurslar düzenliyor. İşgücü yetiştirme kurslarına katılanlara, günde 15 lira harçlık veriliyor. Eğitim süresince iş kazası ve meslek hastalığı sigorta primleri ödeniyor.
nan ya da ilgi duyulan alandaki işyerleri arasından, staj eğitimini tamamlayacak niteliğe sahiplik şartı ile kendileri belirler. İl/Şube Müdürlüklerince ilan edilen işyerleri de Kurum’dan stajyer talebinde bulunabiliyor. Programa katılan stajyerlere, staj programına katıldıkları her bir fiili gün için cep harçlığı verilerek ve eğitim süresince iş kazası ve meslek hastalığı sigorta primleri ödenmekte.
4. Toplum Yararına Çalışma Programları (TYÇP) TYÇP, işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde işsizlerin kısa süreli istihdam ve eğitimini amaçlayan, doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesini sağlayan programlardır. Bu faaliyetler, genellikle ekonomik kriz, özelleştirme, ekonomik yapılanma, doğal afetler ve işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde Kuruma kayıtlı işsizlerin, çalışma yaşamından uzun süre ayrı kalarak maddi sıkıntıya düşmelerini önlemek, çalışma alışkanlık ve disiplinlerini yitirmemelerini, kısa süreli istihdam ve eğitimlerini sağlamak için yürütülmekteler. TYÇP’ ler, çevre temizliği, kamusal altyapının yenilenmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi okullarda çevre düzenlemesi, bakım onarım ve temizlik işleri yapılması, restorasyon, kültürel mirasın korunması, ağaçlandırma, park düzenlemeleri, vadi ıslahı, erozyon engelleme çalışmaları konularında düzenlenebilmekte. Katılımcılara TYÇP süresince cari asgari ücret üzerinden çalışma süresine göre hesap edilecek ücret ödenmekte ve sosyal güvenlik ve genel sağlık sigorta primleri ödenmekte. Türkiye İş Kurumu Samsun İl Müdürü Tahsin Bayar, bütün bu çalışmalarına rağmen yeni neslin masa başı rahat iş istediğini belirtiyor: “Yeni nesil masa başında bilgisayarlı rahat iş istiyor. Bu nedenle düzenlediğimiz mesleki eğitim kurslarına katılım oranlarında giderek düşüş yaşamaktayız. Samsun’da işsizlik oranları da çok abartılacak kadar değil. Bir çok sanayicimizde eleman arıyor. Fakat iş beğenmeme hat safhada. Samsun’da işsizlik oranı 7,3. İşgücüne katılım oranı yüzde 55,6 ve istih-
17
İş dünyası
Samsun’da işsizlik oranı yüzde 7, 3. İşgücüne katılım oranı yüzde 55, 6 ve istihdam oranıysa yüzde 51,6.
dam oranı yüzde 51,6. Bu rakamların önemli bir kısmını iş beğenmediği için çalışmayanlar oluşturuyor.” İstihdam oranlarının artması, nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması ve yetişmiş iş gücünün ekonomiye katılması amacı ile sürekli mesleki eğitim kursu düzenleyerek faaliyetlerini sürdürdüklerini ifade eden Bayar, 2009 yılı içerisinde 120 İşgücü Uyum Kursu organize ettiklerini, kursa 2655 kişi katıldığını kursiyerlerden 637’sinin iş sahibi olduğunu ve bunun için 4.052.948 TL bütçe kullanıldığını ifade ediyor. Ayrıca aynı yıl içerisinde düzenlenen 28 Staj Programına 71 kişi katılarak 25’i istihdam edilmiş, 154.722 TL bütçe harcanmış. 37 Toplum Yararına Çalışma Projesinde 1176 kişi yer alarak 1176 iş sağlanmış bunun içinde 4.477.707 TL bütçe kullanılmış. Böylece 2009 yılı içerisinde 185 programa 3902 kişi katılarak bunların
18
Böylece toplamda 176 programa 4 bin 282 kişi katıldığı; bunların 2 bin 376’sına istihdam sağlandığı görülüyor. Harcanan meblağ 8.281.135 lira.
1838’i istihdam edilmiş ve 8.685.378 TL bütçe harcanmış. 2010 yılına bakıldığında ise 120 İşgücü Uyum Kursuna 3347 kişi katılarak 2040 tanesi istihdam edilmiş durumda. Bunun için harcanan bütçe 5.937.022 TL Aynı yıl içerisinde düzenlenen 41 Staj Programına 136 kişi katılarak 32’si istihdam edilmiş, 296.418 lira bütçe harcanmış. 8 Toplum Yararına Çalışma Projesi’nde 604 kişi yer alarak 604’üne iş sağlanmış. Bunun için de 1.972.009 lira bütçe kullanılmış. 2010 yılında ayrıca 7 tane Girişimcilik Projesi düzenlenmiş. 195 kişinin katıldığı bu kurs için 75.688 lira harcanmış.
Bütün bu rakamsal verilerin en dikkat çekicisi işsizliğin yoğunlaştığı dönemlerde işsizlerin kısa süreli istihdam ve eğitimini amaçlayan, doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesini sağlayan Toplum Yararına Çalışma Programlarına katılımların gözle görülür oranda düşmesi. Türkiye İş Kurumu Samsun İl Müdürü Tahsin Bayar’ın da dikkat çektiği gibi bakım onarım ve temizlik işlerinden oluşan TYÇP’lere ilgi giderek azalmakta. Bayar, son olarak kurslara katılma şartlarını da hatırlatıyor: “Kurslarımız düzenlenirken tüm kamu kurum kuruluşları ile birlikte şirketler ve özel eğitim merkezleri ile işbirliği sağlanmakta. Kurslarımıza katılım için öncelikle 18 yaşını doldurmak ve kuruma kayıtlı işsiz olmak gerekmektedir.” Sayı 16 / Şubat 2011
Ekonomi
Türk balıkçılıgının kalbi Samsun’da atıyor Türkiye’nin ilk ruhsatlı balık hali Samsun’da faaliyet gösteriyor. Esnafının güvenilirliği, bağlantıları ve ticari zekâları sayesinde İstanbul’daki halle sadece 19 Mayıs Şehri’ndeki hal, rekabet edebiliyor. Şehirdekiyle beraber, civar limanlara çıkarılan balık mahsulü de buradan Anadolu’ya pazarlanıyor.
Samsun Balık Hali’nde geçtiğimiz Kasım ayında 1 milyon 752 bin 900 kilo hamsi satılmış.
20
Sayı 16 / Şubat 2011
Ülke balık rezervinin yüzde 70’ten fazlası Karadeniz’de.
Normal şartlarda günde 3-5 ton balık satılırken, hamsinin bollaştığı dönemde miktar 20 tona varıyor.
Ü
lkemizde özellikle kıyı kesimlerinde yaşayanların, bilhassa da Karadenizlilerin, yılda kişi başına 8 kilogramlık ülke ortalamasından daha fazla balık tükettiği gözleniyor. Oran kuzeyde 25 kilograma yükseliyor. Yediğimiz balığın yüzde 70’i hamsi. Hemen kıyas amacıyla dünyadan birkaç istatistikî veri: Avrupa genelinde 25-30 kiloda seyreden balık tüketimi, Japonya’da 30 kiloyu bir miktar aşıyor. Ne kadar üzücü ki, henüz hamsi için Karadeniz’de başta hamsi, balığın geleceğine dair bir veri çalışmasından söz edemiyoruz. Avcılığın sürdürülebilirliği adına, mevcut stokların ne kadarının muhafazası gerektiğinden habersiziz. Karadeniz’de en fazla hamsi 200 kilometrelik ‘Kanlıçay ile Terme’ hattında yakalanıyor. 5 yıllık istatistiklere göre hamsi 20 Kasım ile 10 Aralık tarihleri arasında bu bölgede yoğunlaşıyor. 20 Aralık itibariyle Rize yönünde ilerliyor. Ardından kuzeyimizdeki komşu ülkelerin açıklarına doğru süzülüyor. Sayı 16 / Şubat 2011
Sezon süresini, deniz suyunun ısısı ve av baskısı belirliyor. Su soğuk kaldıkça karasularımızdan ayrılmıyor hamsi. Bir de huzurluysa. Av baskısı olgusu burada devreye giriyor işte. Baskı hissettiğinde pılını pırtısını toplayıp kaçıyor adeta. Hamsi bu sezon erken boy gösterdiği sularımızdan erken ayrıldı. Kasım başında bolca avlanmış, kilosu 1 liraya inmişti. Şu sıralar Türk karasularında hiç avlanamıyor neredeyse. Son yıllarda hiç bu denli mevsimsiz elveda dediği pek görülmemişti oysa. Deniz suyu soğukken ve sularımız yeterince plankton doluyken kaçışın tek açıklaması var; bilinçsiz avlanma. Bu hakikat yüzünden, Gürcistan’dan hamsi ithal ediyoruz birkaç yıldır. İhtiyaç limitinin fevkindeki avlanmalar balığın sadece pazar fiyatını düşürmekle kalmıyor, neslini de riske sokuyor. Samsun Büyükşehir Belediyesi Balık Hali’ne zaman zaman aynı anda 50-60 kamyon hamsi intikalindeki korkunçluğu düşünebiliyor musunuz? Balık ya kasası üç liraya satışa çıkarılıyor ya da çöp niyetine tabiata hediye edili-
yor. Çünkü yakalanmış hamsinin besin ve ekonomik değerini kaybetmeden saklanabilmesi için standartlara uygun tesislerin konuşlandırılması şart. Ucuza satmak da çözüm değil yani. Geliri azalan tekne sahibinin sezonu ölü geçiyor. En nihayetinde avcı, esnaf ve balık nesli kaybediyor. Saklama teknolojinin devreye girmesi ve rantabl koşulların teminiyle sorun kökten hal yoluna konabilir. Artık denizlerde kofanaya rastlanmıyor. Barbun, mezgit ve hamsi ufaldı. Vatandaşın sofrasını balık yemekleri nadiren şenlendiriyor. Eskilerin anlattığı 30-40 santimlik mezgitler hayal gibi. Daha 20 yıl geçmiş üzerinden… Boyları 10 santimimi ancak buluyor şimdi. 25 cm iken bugün barbun diyerek aldığımız balığa tekir denirmiş o zamanlar. Türkiye’nin talebiyle, hamsi Gürcistan için de önemli bir deniz ürünü artık. Ülkenin kazanç kalemlerinden. Hamsiyi bizden başka hiçbir millet taze tüketmiyor. Avrupa’da çocukların sevebileceği çerezler halinde piyasaya sunuluyor örneğin. Taze yeme kültürümüz, arz-talep dengesinin tutturulamamasının ana sebeplerinden biri ayrıca. Bir de balıkçılarımız,
21
Ekonomi den biri ayrıca. Bir de balıkçılarımız, “Hamsi nasıl olsa uzaklaşacak. Ne kadar yakalarsak karımıza.” öngörüsüzlüğüyle davranınca bu durum kaçınılmazlaşıyor. İthal etmezsek Gürcüler hamsiyi önemsemez ve yakalamaz beklentisi de boş. Balık yağı ve unu fabrikaları mantar gibi çoğalıyor. Hamsinin ufağına Çaça deniyor. Yağ ve un imal ediliyor bunlardan daha ziyade. Bu tarz faydalanma, boy standardını göz ardı eden balıkçıların sığındıkları bir mazeret sadece. Böylece döviz kaybını engellediklerini söylüyorlar. 2007’de inşaatına başlanan ve 2008’de işletmeye açılan Samsun Büyükşehir Belediyesi Balık Hali’nin inşasında yaklaşık 3,5 milyon lira harcanıyor. Avrupa Birliği (AB) kriterlerine uygun halde 52’şer metrekarelik 15 soğuk hava deposu var. Hamsi buralarda muhafaza edilebiliyor pekâlâ. Ama bu defa da, kasalamadaki standart dışılık işleri karıştırıyor. Su ürünlerinde teknolojinin teknede başlayarak sofralara değin kesintisizleşmemesinin ehemmiyeti çok iyi kavranıyor bu örnekte. Balıklar hale niçin getiriliyor sizce? Müşterisiyle buluşturulmak amacıyla diyenler çoğunlukta tabi ki. Gerçek cevap bu değil hakikatinde. Daha tekneden karaya çıkmadan satılıyor çoğu. O halde! O haldesi, denetim ve kontrol mekanizmasının fonksiyonelleştirilmesi. Örneğin bu sezon çinekop avı yasaktı. Halde adı okunmazken, balıkçı tezgâhlarında yerini aldı, sofralarımızda tadına baktık. Tekne karaya yanaşır yanaşmaz satılıyor da ondan. Su Ürünleri Kanunu ihlale uğruyor açıkça. 24’üncü maddesi, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın yayımladığı toptancı halleri yönetmeliğine işaret ediyor. Toptan satışların tamamı hallerde gerçekleşmek mecburiyetinde. Büyükşehir Belediyesi Balık Hali’nin en büyük avantajı, komisyoncularının pazarlama mahareti. Bu yüzden Sinop, hatta Trabzon’dan çıkartılan balıklar önce Samsun’a uğruyor. Öyle ki, Konya’dan Gaziantep’e sevkiyat, 19 Mayıs Şehri’nden yapılıyor. Ürünün yalnızca yüzde 25’i şehirde
22
tüketilirken, kalanı Anadolu’ya gönderiliyor. İstanbul Balık Hali ise ancak metropol halkının ihtiyacını yanıtlıyor. Başka şehirlere mal sevkiyatına gerek kalmıyor. Samsun Büyükşehir Belediyesi Balık Hali Müdürü Metin Özbaskıcı’ya göre ise çözüm; işlenmiş deniz ürünlerinin hazır gıda sektöründeki payının artmasında gizli. Günümüzde çalışan bayanlar temizlemesi, kızartması, yağlı bulaşıkları eve sinen kokusuyla uğraşmak istemiyor balığın. Isıtılarak yenilecek hale dönüşerek hazır gıdalar raflarında yaygınlaşsa, arz talep dengesi de rayına oturabilir muhtemelen. İşlenerek saklanabilir. Başta hamsi 12 ay sofrada bulunabilir. İki üç ayda tonlarcası yakalanıp bir bölümü heba olmaz. Geliştirilebilecek pazarlama teknikleri ile para kazanılabilecek bir sektör bu. Bölgede su ürünleri sektörünün gelişgeliştirilmesine çabaladıklarını anlatıyor Özbaskıcı: “Balık halinin projelendirilmesi 2003 yılında başladı. Halin şehrin neresinde yapılacağı üzerinde uzun çalışmalarımız oldu. Bütün bu çalışmalar neticesinde iki nokta tespit ettik. İlk olarak Canik balıkçı barınağının hemen yanında yeni bir dolgu alanı oluşturarak 8 dönüm üzerinde balık halini inşa etmeyi düşündük. Fakat şu an bulunduğumuz alan hemen meyve sebze halinin yanında olması ve iki “En ucuz ve en sağlıklı balık Samsun’dan gelir.” görüşü, Anadolu’daki sağlamlığını koruyor.
halin otopark sorununun tek kalemde daha az maliyetle bertaraf edilmesi ve otopark hariç burada 23 dönüm arazi olması tercihimizi buraya yönlendirdi. Burada 40 metrekarelik irtibat büroları komisyoncu büroları var. Kapalı alanı 4 bin metrekare, toplam 28 bin metrekare. 400 metrekarelik alanda da kahvehane ve berber gibi sosyal tesisler var. Şimdiye dek kullanmaya gerek duyulmayan günlük 10 ton buz üretme 20 ton muhafaza etme kapasitesine sahip bir ünitesi var. 320 metrekare ürün paketleme ve işleme ünitesi var. Burada günlük 1000 kasa ürün işlenebiliyor. Gelecekte balıkçılığın sağlıklı olan plastik kasalarda yapılacağı öngörülerek günde 10 bin kasanın yıkanarak dezenfekte edilebileceği bir ünite mevcut. Ayrıca birde atık depolama tesisi mevcut. Samsun balık hali transit satışa ev sahipliği yapan bir yer. Çünkü Samsun içine yapılan satış cirosu çok düşük. Gelen ürün hemen şehir dışına gönderiliyor buradan. Balık halinin bu alanda bulunması sadece 30 dakika zaman kaybına neden olurken, geniş ve rahat hareket edilebilir yapısı ile satıcı ve alıcı rahat rahat sıkıntı çekmeden ticaret imkânı sunuyor.” Büyükşehir Balık Hali projesinde Tarım Bakanlığı ve AB’den destek temin edilmiş. Hal, Avrupalı uzmanların üzerinde ısrarla durduğu ‘soğuk zincirin muhafazası konusunda’ kusursuza yakın. Balığın denizden sofraya uzanan seyrü seferinde bir aksilik yaşanmıyor yani. Özbaskıcı; başlangıçta hiçbir belediyenin bir hal için 3,5 milyon sarf etmeyi aklından bile geçirmediğini, ancak Samsun’dakini görünce fikir değiştirdiğini belirtiyor: “Burası Türkiye’de tek ruhsatlı balık hali. Diğer hiçbir balık halinin ruhsatı yok. İstanbul dahi geçici ruhsatla işlevini sürdürüyor. Buraya Samsun Limanı’ndan gelen ürün miktarı sadece %10’luk dilimi oluşturuyor. Geri kalan ürün çevre illerden gelmekte.” Normal şartlarda 7 kişilik kadrosuyla hizmet veren Samsun Balık Hali’ne, av mevsiminde trafik yoğunlaştığında personel kaydırılarak ekip 20 kişiye ulaşıyor. Personel ve hal esnafı düzenli kurstan da geçiriliyor. Sayı 16 / Şubat 2011
Sayı 16 / Şubat 2011
23
Bilim
OMÜ’deki uzay tiyatrosuna gidiyoruz komsular Günümüzde birçoğumuz şehir hayatının etkisiyle gökyüzünden büyük ölçüde koptuk. Artık pek azımız ara sıra da olsa başımızı kaldırıp bulutlara yöneliyoruz. Genel hal buyken, gökyüzünü izleyebilmek adına özel gün düzenleyen ev hanımları da var şehrimizde. Bu olay ÖMÜ’de 7 metre kubbeli gözlemevinin yanındaki 30 kişilik planetaryumunda gerçekleşiyor. Salonun tam merkezinde görüntüyü sağlayan bir projektör mevcut.
Projenin en başından sonuna kadar yer alan Ali Aslantürk, şu an fizik bölümünde yüksek lisans yapmakta ve OMÜ Planetaryum (Uzay tiyatrosunun)sorumlusu.
24
Sayı 16 / Şubat 2011
Aslantürk, “OMÜ planetaryumu üniversite bünyesindekilerde bir ilk. Gözlemevi ve planetaryumun yan yana olduğu tek yer OMÜ’ dür.” diyor.
G
ök bilimi, yeryüzündeki en eski ilimlerden. Arkeolojik bulgular ilk çağlarda bile insanların bu bilimden haberdarlığını ispat ediyor. Neolitik çağda ekinoksların periyodik karakteri, mevsimlerle ilişkisi ve bazı takımyıldızları bilmekteydi. Modern gök bilimi gelişimini, özellikle antik çağdaki ve onları izleyen matematikçilere ve Ortaçağ’ın sonunda keşfedilmiş gözlem aletlerine borçlu. Günümüzde artık gökyüzüne bakmayı unuttuk. Belki de artık zamanı, takvimi gökyüzüne göre belirlememize gerek kalmadığındandır bu. Belki de şehir hayatının etkisiyle gökyüzünden büyük ölçüde kopuk hale geldiğimizden. Artık pek azımız ara sıra da olsa başımızı kaldırıp bulutlara yöneliyoruz. Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) bünyesinde 2006 yılında faaliyete başlayan gözlemevi ve ardından devreye giren Planetaryum, gökyüzünün ve uzayın sonsuz sırları arasında yolculuk etme imkânı sunuyor bizlere. Hem de oturduğumuz yerden. OMÜ Gözlemevi, Prof. Dr. Hüseyin Sayı 16 / Şubat 2011
Kalkan’ın danışmanlığında ve Astronomi Kulübü üyelerinin 3 yıl süren amatör çalışmalarıyla projelendiriliyor. Ülkenin önemli astronomları Prof. Dr. Zeki Aslan, Prof. Dr. Dursun Koçer, Prof. Dr. Osman Demircan ve Doç. Dr. Berahitdin Albayrak’ın da katıldığı bir törenle 1 Haziran 2006’da hizmete açılıyor. Halen Türkiye’deki 6 üniversite gözlemevinden biri. Yükseklik ve atmosfer koşullarının namüsaitliğine rağmen Samsun ve çevresindeki bulunan tek faal gözlemevi. Açılışından bu yana, Güneş Sistemi’nin bazı üyeleri ve bilinen yıldızlar gözlenmiş. Önemli gök olaylarında şenlikler organize ediliyor. Bir taraftan bilimsel araştırmalara veri sağlamak amacıyla alt yapı çalışmaları yürütülen gözlemevi; diğer taraftan da üniversite öğrencilerinin ilgili derslerinde işledikleri konulara laboratuar işlevini üstlenmekte. Astronomi konusunda aydınlanmak isteyenlere kapıları daima açık. Gözlemevi sayısının azlığının sebeplerinden biri de, bina ve kubbe inşasıyla; ekipman teminin yüksek maliyet gerektirmesi. ÖMÜ’dekinin hikayesi de
ilginç aslında. Projeye öncülük eden Prof. Dr. Hüseyin Kalkan’ın sayesinde önce bir teleskop alınıyor. Teleskopun ardından bir gözlem evi ihtiyacı doğuyor kendiliğinden. Amatör gözlemevinin; tasarımı ve binasının yapımı tamamen Ondokuz Mayıs Üniversitesi bünyesinde proje ediliyor. Kubbesi ve hareket sistemi Prof. Dr. Hüseyin Kalkan ve Astronomi Kulübü Üyeleri’nce tasarlanıyor. Ali Aslantürk, çevredeki çok fazla kavram yanılgısına dikkatleri çekiyor. Evrene dair hatalı bilgilerle doldurulduğumuzu belirterek, UFO’cuların, astrologların kol gezdiği bir dönemde gözlemevinin öneminin daha da arttığını söylüyor. Temel bilimsel verilere, doğru bilgilere ulaşma, onlara göre yöneliş belirleme zamanı şimdi. Gözlemevinin teleskopu alındığında Türkiye’deki birkaç taneden biridir. 36 cm çaplı bir aynaya sahip. Gözlemevinin kubbesi daha da ilginç. Kubbenin maliyeti, teleskopun 3-4 katıdır. Türkiye’de inşa edilemiyordur üstelik. Konunun meraklıları kendi aralarında para toplar. Prof. Dr. Hüseyin Kalkan ile Aslantürk başkanlığındaki Astrono-
25
Bilim mi Kulübü üyeleri sıvar. Elde edilen 8 bin liraya Samsun sanayisinde kubbe ürettirilir. Öyle ki yabancı firmaların söylediği fiyatın onda birine mal edilince, OMÜ gözlemevi kubbesinin benzerinin inşası için art arda teklifler gelir üniversite yönetimine. Bu tekliflere Prof. Dr. Hüseyin Kalkan ve Aslantürk olumlu cevap verir. Türkiye’de gözlemevi sayısının artmasına ve astronomi ilmine öncülük edilmesi, hakikaten örnek bir davranıştır. Yoksa elde edilen birkaç yüz liralık gelirin manevi tatminin yanında esamisi dahi okunmaz. Çağ üniversitesinin Planetaryum ve gözlemevi, İstanbul Darüşşafaka koleji, ön ayak olunan örneklerin başında geliyor. Aslantürk, OMÜ’deki Teknopark’ta bu kubbelerin üretimi söz konusu olabildiğinde, üniversite için de ciddi bir gelir kaynağı oluşabileceğini vurguluyor öte yandan. OMÜ gözlemevinde yüksek lisans seviyesinde bilimsel araştırmaların yanı sıra, vatandaşlara da zaman zaman teleskop ile gözlem fırsatı tanınıyor. Gözlemevinin yanına
26
2008’de kurulan planetaryumla daha aktif hizmet sunuluyor halka. Her okul düzeyinden öğrenciler, sosyal gruplar, ev hanımları, sivil toplum örgütü üyeleri gezi organizasyonlarıyla buraya gelerek, gökyüzünün ve uzayın sonsuz sırları arasında yolculuk edebiliyor. Planetaryum dilimize en yakın karşılığıyla “gezegen evi” diye çevrilebiliyor. Bu biraz bilimseli. “Yıldız evi”, “gökyüzü tiyatrosu”, “yıldız tiyatrosu” ya da “uzay tiyatrosu” gibi hizmetle örtüşen popüler isimlendirmeler de yaygın. Planetaryumların, gökcisimlerini ve onların uzaydaki hareketlerini seyirci topluluğuna izletmek için tasarlandığı düşünüldüğünde, “uzay tiyatrosu” biraz daha anlamlı duruyor. Aslantürk buradaki hizmetle bilime ilgiyi artırmayı ve evrene tanıklığı amaçladıklarını dile getiriyor: “Buraya gelen öğrenciler buradan ayrıldıktan sonra okullarında Astronomi Kulübü kuruyorlar. Halkın çok çeşitli katmanlarından ziyaretçilerimiz oluyor. Örneğin, aynı sitede oturan ev hanımları toplanıp geldiler. İçlerinde çok dikkatli gözlem
yapan ve bu konuya çok meraklı olanlar çıktı. Bizim planetaryumumuzun salonu 30 kişilik ve 7 metre bir kubbeye sahip. Salonumuzun tam merkezinde görüntüyü veren bir projektörümüz var. Bu sayede kubbe içerisinde gökyüzü ve uzay görüntüsünün tam yansımasını sağlıyoruz. Kubbe küresel bir sinema perdesi görevi görüyor. OMÜ planetaryumu üniversite bünyesinde yapılan ilk planetaryumudur. Bir ilki daha barındırır; Gözlemevi ve planetaryumun yan yana olduğu tek yer OMÜ’ dür.” OMÜ Sosyal tesis işletmesine bağlanan planetaryumu ziyaret etmenin bedeli ise öğrenci için 2 lira, yetişkinler için. Gözlemevi ile gökyüzünün derinliklerini incelemek ise ücretsiz. Fakat gözlemevinden gözlem her istenildiğinde inde zaman mümkün olmuyor. Hava şartlarının uygun vaktin gece olması gerekli. Ayrıca gözlemevine ad ve iletişim bilgilerinin bırakılması gerekiyor. Gökyüzü denildiğinde akla ufo ve astroloji falı geliyor. Aslantürk, çocukluğundan beri gökyüzünü in-
Sayı 16 / Şubat 2011
celemesine karşın varsa da ufoya hiç denk gelmemiş. Gökyüzüne astroloji için değil bilim için bakılmalı diyenlerden: “UFO görmek algı ile alakalı bir durum. İnsanlar gördükleri şeylere algı mekanizmaları çerçevesinde inanırlar. UFO tanımlanamayan gök cisimi demek. Dolayısı ile insanlar gökyüzünde gördükleri şeyi hayal gücü ile bu tanımlamaya varmaktalar. Uzaylı var mı? Dersek. Biz uzaylıyız. Başka var mı? Dersek henüz keşfetmiş olduğumuz ve gözlemlediğimiz yok.” İnsanoğlunun yaratıldığı günden beri,
gökyüzünü gözlemlediğini anlatıyor Aslantürk: “Hurafelerle dolu gökyüzü incelendikçe bilinmezlikten kurtulup yeni bir öğrenme laboratuarı haline geliyor. NASA’nın bunun için harcadığı para dünyada başka hiçbir şey için harcanmamıştır. Uzaya bir mekik göndermek dünyanın en pahalı işidir. Öte yandan bir dürbünle bile gökyüzünü inceleyebilirisiniz. Başka hiçbir bilim dalı bu geniş aralığa sahip değildir. Fizik kimya matematik gibi bilim dallarının hepsini de bünyesinde barındırır. Geçmişte birkaç yıl sonrasını görmeye kehanet denirdi. Fakat günümüz
teknolojisi ile bilimsel öngörülerimizi ortaya koymaya başladık. Örneğin, bizim güneşimizin 4 buçuk milyar yıl sonra yok olacağını dolayısı ile tüm güneş sisteminin yok olacağını bugün bilimsel gerçeklere dayanarak söyleyebiliyoruz. Bizim bugün yaptığımız bir ormanın içinde yaprak ve ağaçları inceleyerek ağacın nasıl bir şey olduğunu nasıl büyüdüğünü anlamaya çalışmak.” Planetaryum açıldığından bu yana 30 bin kişiyi ağırlamış. Özellikle son iki yıldır ziyaretçi sayısı artıyor. Gelen memnun ayrılıyor.
GÖKBİLİMİNE GENEL BAKIŞ… Gökbilim (gök bilimi, astronomi), kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile gök cisimlerini açıklamaya çalışmak üzere gözleyen bilim dalıdır. Gökbiliminin; sınırlı ve özel alanlı gök mekaniği ile karıştırılmaması gerekir. Açık bir deyişle gökbilim; yörüngesel cisimleri ve dünya atmosferinin dışında gerçekleşen, yıldızlar, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, kutup ışıkları, galaksiler (gökadalar) ve kozmik mikrodalga arka plan ışıması gibi gözlemlenebilir tüm olay ve olguları inceler. Evrendeki her çeşit
Sayı 16 / Şubat 2011
maddenin dağılımını, hareketini, kimyasal bileşimini, evrimini, fiziksel özelliklerini ve birbirleriyle etkileşimlerini inceler. Astronomi terimi eski Yunancadaki astron ve nomos sözcüklerinden türetilmiş. «Yıldızların yasası» anlamına gelir. Asteroitlerin ve kuyruklu yıldızların keşfindeki katkıları gözönüne alınırsa, gökbilim amatörlerin de halen etkin bir rol oynayabildikleri nadir bilim dallarından biridir. Gök bilimi yeryüzündeki en eski bilimlerdendir. Arkeolojik bulgu-
lar en eski çağlarda bile insanların gök biliminin konuları hakkında bilgileri olduğunu ortaya koyuyor. Neolitik çağda insanlar ekinoksların periyodik karakterini, mevsimlerle ilişkisini ve bazı takımyıldızları bilmekteydiler. Modern gök bilimi gelişimini, özellikle antik çağdaki ve onları izleyen matematikçilere ve Ortaçağ’ın sonunda keşfedilmiş gözlem aletlerine borçludur. Başlangıçta ayrılmaz bir ikili sayılan ve paralel ilerleyen astroloji ve gök bilimi zamanla yollarını birbirlerinden ayırmak zorunda kalmışlardır.
27
Bilim Antik Çağ’da gök biliminin gelişimindeki önemli hususlar: • Gökbilim önceleri yalnızca, çıplak gözle görülen gök cisimlerinin gözlemi ve hareketleri hakkındaki öngörülerden oluşuyordu. Eski zamanlarda gözlemler çıplak gözle yapılıyorsa da o zamanlar günümüzdeki gibi sanayi ve ışık kirliğinin bulunmayışı insanlara büyük bir avantaj sağlıyordu. Bu yüzden antik çağda yapılan gözlemlerin
günümüzde yapılması neredeyse olanaksız derecesinde zordur. • Eski insanların dairesel tarzda dikmiş oldukları 6.500 yıllık megalitlerin gökbilimsel gözlem amacıyla kullanıldıkları sanılmaktadır. • Eski çağlarda gökbilimde ilerlemiş uygarlıklardan bazıları, Çin, Hint, Sümer, Kalde, Mısır, Toltek, Zapotek
ve Maya uygarlıklarıdır. • Mayalar ise teleskopları olmadıkları halde Venüs’ün evrelerini ve tutulmalarını tam olarak saptayabilmişlerdi. • Antik Yunanlar’ın gök bilimine yaptıkları en önemli katkı, yıldızları kadir derecelerine göre sınıflandırmaya çalışmış olmalarıdır.
ORTAÇAĞ’DA GÖK BİLİMİ
Matematikçi ve gökbilimci. • Ali Kuşçu (1403 - 1474) Türk gökbilimci, matematikçi ve dilbilimci Gök bilimin gelişmesinde devlet adamlarının kişisel girişimleri de önemli bir yer tutuyor. Selçuklular döneminde yaşayan Kırşehir emiri Caca Bey burada kendi adıyla kurduğu medresede gök bilimin gelişmesine imkân sağlayacak ortamı oluşturuyor.
gelişmelerden biri, tayf ölçümü de denilen spektroskopinin (maddelerin ışıkla olan etkileşimlerini anlamaya çalışma, maddelerin soğurduğu ve yaydığı ışığı, yani elektromanyetik dalgaları saptayarak maddenin yapısı hakkında sonuçlara varma tekniği) yani yıldız ışığının elektromanyetik spektral analizine başlanmış olmasıdır. • Diğer yıldızların ışıklarının analizi, bu yıldızların ışığının temelde Güneş’in ışığından farksız olduğunu, fakat yıldızlar arasında sıcaklık, kütle ve boyut bakımından son derece büyük farklılıklar bulunduğunu göstermiştir. • Galaksimizin varlığının diğerlerinden farklılığı 20’inci yüzyılın başında kanıtlanabilmiştir. • Ardından Hubble yasası ile evrenin genişlemediği, galaksilerin birbirlerinden uzaklaştıkları saptanmıştır. • Kozmolojik termik ışıma (fosil ışıması) ve kimyasal elementler ve izotoplarının maddeden ayrılmasını açıklayan farklı nükleosentez teorileriyle büyük ölçüde gökbilim ve fiziğe dayalı “Büyük Patlama” kuramı yoluyla kozmoloji, özellikle de 20’inci Yüzyılda, büyük gelişmeler göstermiştir. • Radyoteleskopların, radyoastronominin ve modern bildirişim araçlarının ortaya çıkması, 20’inci yüzyılın bu alandaki son gelişmelerindendir. Bunlar sayesinde, elektromanyetik dalgalarla uzayı aşan parçacıkların spektroskopik analizi yapılabilmiş ve böylece uzak gök cisimleri üzerinde yeni deney türleri mümkünleşmiştir.
Ortaçağ’da gökbilim bilgilerinin İslam bilginlerince geliştirildiği ve bu bilgilerin sonradan Batı’ya aktarıldığı görülür. Bu bilimi geliştiren İslam bilginlerinden başlıcaları şöyle sıralanabilir: • Fergani (805-880), Gök cisimlerinin hareketleri üzerine yazılar yazdı, ekliptiğin eğikliğini hesaplamasını sağladığı gözlemlerde bulundu. • Kindi (801–873), filozof ve ansiklopedici bilgin, gökbilim üzerine 16 eser yazdı. • Battani (855–923), gökbilimci ve matematikçi • Hasib El-Mısri (850–930), Mısırlı matematikçi •Harezmi (780-850): Türkistanlı matematikçi. • Ebubekir Er-Razi (864–930), İranlı bilgin • Farabi (872–950) büyük filozof ve bilgin. • Khujandi 10. yüzyılın sonunda Tahran yakınında bir gözlemevi inşa etti. • Ömer Hayyam (1048–1131), cetveller hazırladı, takvimi geliştirdi. • Ibn El-Haytham (965–1039), matematikçi ve fizikçi. • Biruni, (973–1048), matematikçi, gökbilimci ve ansiklopedici. • Tusi (1201–1274), filozof, matematikçi, gökbilimci ve ilahiyatçı; trigonometrinin kurucularından biri olarak kabul edilir. • Gıyaseddin Cemşid (1380–1429), (Özbekistan) • Uluğ Bey (1393 - 1449) Timur İmparatorluğu’nun 4. hükümdarı.
28
RÖNESANSTA GÖK BİLİM • Kopernik Güneş merkezli güneş sistemi modelini fikir olarak ortaya attı. • Koperniğin fikri Galile ve Kepler tarafından savunuldu, geliştirildi ve düzeltildi. • Kepler Güneş’in çevresindeki gezegenlerin hareketini belirleyen bir yasalar sistemi olduğunu düşünen ilk kişi oldu. • Çekimi hareket yasalarıyla Newton tanımladı. Böylece gezegenlerin hareketine makul bir açıklama getiren ilk kişidir. Aynı zamanda yansıtıcı teleskobu icat etti.
GÜNÜMÜZDE GÖKBİLİM Gökbilim 19’uncu ve özellikle 20’inci yüzyılda baş döndürücü bir hızla ilerlemiştir. Yakın zamanlardaki keşif ve gelişmelerle ilgili şunlar söylenebilir: • Teleskopların geliştirilmişliğinin yanı sıra, diğer bilim dallarındaki ilerlemelerin de gök bilimine yardımıyla, evrenin gizleri bir bir açığa çıkıyor. Gökbilimdeki en önemli
Sayı 16 / Şubat 2011
Sayı 16 / Şubat 2011
29
Emlak
İstatiklere göre Samsun’un en gözde bölgesi Atakum…
Samsun’da topraga yatıran kazanacak Tüm Emlakçılar Odası Başkanı Mevlüt Oral’a göre ‘toprak sahipliği’ Samsun’daki eki en iyi yatırım aracı özelliğini koruyor: “Bugün Samsun’da imarı dahi geçmemiş olsa da yatırım yapmak için en iyi yöntem toprak sahibi olmak. Oturmak için daire alınabilir. Fakat gerçekten kar edecek bir yatırım arayanlar için altından daha değerli olan topraktır doğru araç.”
A 30
takum ve İlkadım ilçelerinde gerçek kişiler arasındaki birebir tapu satışlarındaki günlük or-
talama 40 ila 60 arasında değişiyor. Canik’teyse sayı 10 ya da 20’lerde seyrediyor. Tapu ve Kadastro X. Bölge Müdürlüğü’ndeki 2010 yılı her çeşit tapu
işlemi göz önünde bulundurulduğunda; İlkadım ilçesi 19,511 işlemle birinci, Atakum 17,631 işlemle ikinci, Canik ise 8, 600 işlemle üçüncü.
Sayı 16 / Şubat 2011
Fotoğraf Emre Bostanoğlu
İlkadım işlem ve tapu alım satımı bakımından birinciliği elde etse de, büyükşehir emlak piyasasında yatırımcısına en çok Atakum kar ettiriyor. Çünkü özellikle son yıllarda artan bir ivmeyle, şehir merkezindeki nüfus, daha geniş ve planlı alanlara sahip, trafikten ve şehir gürültüsünden uzak turizm bölgesi Atakum’a göç ediyor. Üstelik Atakum’un sahilden uzak üst bölgelerini eskiden kimse tercih etmez iken birkaç yıldır buralarda bile boş arazi bulabilmek gittikçe zorlaşıyor. Atakum’un herhangi bir yerindeki emlak yatırımı 5 ile 10 yılda değerini 5’e katlıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu ve İl Emniyet Müdürlüğü Hizmet binalarının ilçeye taşınmasıyla göç daha da hızlanacağa benziyor. Fiyatlar bu gelişmenin duyulmasıyla dahi anormalleşti. Özel hastanelerin konuşlanması ilçeyi zaten bir hayli canlandırmıştı. Ama rağbetteki hız, ilçe statüsünün kazanılmasıyla arttı. Kamu kurumları belde halkının yanı başına gelmişti. Resmi işlemler için şehir merkezine gitmekten kurtulmuştu insanlar. Bu ilçe dışındaki vatandaşları da cezp etti. Otopark sorunsuz, trafik sıkıntısı yaşanmayan, geniş ve ferah yaşam alanlarıyla dolu, sahili, temiz havası ve bol yeşiliyle öne çıkıyordu Atakum. Alış veriş merkezleri de ilçeyi tercih ediyordu, bu özelliklerini dikkate alarak. Sayı 16 / Şubat 2011
Eskiden varoş kabul edilen alanlar günümüzde en çok rağbeti görürken, geçmişin cazip semtlerinden kaçış sürüyor. Samsun’da en çok tapu alım satımı Atakum ve İlkadım ilçelerinde gerçekleşirken Canik’teki hareketlilik buraların çok çok gerilerinde kalıyor. Atakum, yatırımcısına kazandırmada birinci sırada yer alıyor.
Raylı sistemin payı unutulmamalı elbette. Dergi Haberexen ve www. Haberexen.com adlı internet sitesi, raylı sistemdeki başarının Atakum bölgesindeki emlak fiyatlarını en üst düzeylere çıkartacağını yazmıştı, işin uzmanlarından aldığı bilgiler ışığında. Anlattığımız tüm öngörüler doğru çıktı ve raylı sistem duraklarına yakın evler raylı sistemin alt ve üst bölümünün arasında ki geçit ve üst geçitlere yakın gayrimenkuller tavan yaptı. Elbette artık yatırım için biraz geç kalınmışa benziyor. Zira para ile arsa almak pek mümkün değil bu ilçede artık. İlkadım ilçesine ilgide de bir duraksama görülmüyor, Tapu ve Kadastro X. Bölge Müdürlüğü verilerinde. Çiftlik diye tabir edilen İstiklal Caddesi ve bahçeli nizam binalarla süslü 56’lar eski prestijlerini kaybetmişle bir miktar. Kırsal göçle oluşan Çarşamba mahallesinin ortasına dikilen Duru Şehir sitesi fitili ateşleyince, bölge havuzlu, lokantalı, marketli ve özel güvenlikli siteler cennetine dönüşmüş vaziyette. Varoş diye tabir edilen bir mahalle, bugünün gayrimenkul yatırımında şehrin en gözde semtlerinden biri görünümünde. Ayrıca bölgedeki kiralar da, mahallenin ödeyebileceği sınırın üstünü zorluyor şimdiden. Burada yeri, toprağı veya müstakil evi olanlar cazip teklifleriyle müttehitleri kapılarında görebilirler pek yakında. Ayrıca, Romatem hastanesinin de kurulmasyla, Mert ırmağı yakınlarındaki Çay mahallesi de müteahhitlerce lüks siteleri kurmak için kapatılmış durumda. Burada bir müteahhidin bin adet tapu topladığı söyleniyor. Ayrıca yine Atasam hastanesinin kurulduğu ve bir zamanlar dağ başı kabul edilen Derebahçe mahallesinde de çok yakın bir gelecekte lüks siteler arzı endam edecek. Bu bölge ayrıca çevre yoluna yakınlık avantajı ile en gözde yatırım alanlarından biri. Sadece bu bölgelerin haricinde de kentsel dönüşüm yaşanıyor elbette. Büyükşehir Belediyesi’nce açılan ikinci bulvar yolu da bir milat niteliği taşıyor emlak piyasası için. İkinci bulvar yolunun geçmesi sebebiyle evleri yıkılanlar
31
Emlak Kapak mento kullanılmış diye ev fiyatları çok artmaz. İç dizayn da ne kadar iyi olursa olsun ufak farklar yaratabilir en fazla. Asıl belirleyici unsur emlağın olduğu yerdir. Arazidir, topraktır. Yeri merkezi ise pahalı değilse bariz ölçüde daha düşüktür. Bu nedenle toprak. Ayrıca bugün ıssız gibi gözükebilen yerler gelecekte değerli olacaktır. Örneğin Atakum geçmişte Balaç köylülerinin ucuza sattığı bedavaya verdiği bölgeler idi. Geçmişte Atakum köydü. Bugün ise Samsun’un en değerli alanı.”
Emlakçılar Odası Başkanı Mevlüt Oral
üzülseler de, eskiden bir arkadayken şimdi kendilerini tam da yol kenarında bulanlar başlarına bir anda talih kuşu kondu sanki. Ayrıca yine bu bölgede devam eden kentsel dönüşüm çalışmaları rakamların artış göstermesinde istikrar sağlıyor. Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kurulduğu Kıran Mahallesi (Eski Havaalanı Bölgesi) civarında da, para ile arazi almak imkansızlaştı. Müteahhitlerle kat karşılığı anlaşma yolu açık yalnızca. Arsa değerleri astronomik boyutta çoğaldığı için. Canik ilçesinde bugün itibariyle tapular fazla el değiştirmese de, beldenin gelecekte bir yıldız misali parlayacağı günler hiç de uzak görünmüyor aslında. Özellikle Baumax’ın gelmesi, Medicana hastanesinin burada kurulması ve cezaevinin kaldırılmasına yönelik projeler de Canik’teki değişimin önemli işaretleri, okuyabilene. Başarı Üniversitesi’nin ardından özel bir kolejin açılması eğitim kenti imajını perçinliyor Canik’in. Gelecekte belki de Samsun’un en değerli toprağı özelliğini elde edecek. Karadeniz Bölgesi’nin en büyük şehrindeki bu gelişmeler Tüm Emlakçılar Meslek Odası Başkanı Mevlüt Oral’a göre sanal. Oral, bütün bunların istihdam ve gelir kapılarının arttığı
32
anlamına gelmediğini; sanayi ve ticaret alanında büyümeye işaret etmediğini ileri sürüyor: “Bu gelişmeler sokaktaki vatandaşa yansımıyor. Sanayi ve ticaret geliştiği için bu büyümeler yaşanmıyor. Herkes elindeki avucundakini gayrimenkule yatırmayı tercih ettiği için oluyor. Bu aslında dar gelirliye zarar veriyor. Çünkü gelişen ve değişen kentliliğe ayak uyduracak gelire sahip olamayan insanlar yeni varoş mahallelerin oluşmasını sağlıyor. Bu insanlar köylerinden göç ediyor, iş bulamıyor kira ödeyemiyor ne yapacak? Öte yandan hasbel kader toprak sahibi olan dar gelirliler ise şimdi bu yatırımlarının karşılığını bol bol almakta. Samsun genline bakıldığında önemli bir miktar hali vakti yerinde vatandaşın topraktan ettiği kazanç ile bu duruma geldiği görülür.” Oral’a göre ‘toprak sahipliği’ şehirdeki en iyi yatırım aracı özelliğini koruyor: “Bugün Samsun’da imarı dahi geçmemiş olsa da yatırım yapmak için en iyi yöntem toprak sahibi olmak. Oturmak için daire alınabilir. Fakat gerçekten kar edecek bir yatırım arayanlar için altından daha değerli olan topraktır doğru araç. Bunu söylememizdeki neden şu; Samsun’un her yerinde kullanılan çimento, kum demir aynı dolayısı ile maliyet aynı. Emlak fiyatları belirlenirken bunun pek önemiz olmaz. Çok iyi demir çi-
Mevlüt Oral’ın dikkat çektiği başka çarpıcı bir nokta ise; emlak değerleri arttıkça komşuluk değerlerinin düşmesi: “Eskiden sokak ve mahalle kültürü vardı insanlarımızda. Bu günümüzde varoş bölgelerde sürdürülmekte elbette. Fakat Atakum bölgesinde bu artık kalmadı. İnsanlar aynı apartmanda oturup birbirini tanımıyor. Sitelerde ise normal hayattan izole edilerek sürdürülen bir yaşam var. Oradaki zenginler fakirden bir haber, fakirler oradaki zenginlerden bir haberler. Aslında yaşadıkları alanlar arasında görünmeyen bir hattın dışında sadece yol ve site duvarları var. Bu arada 10 metre mesafe olsa dahi aslında çok daha büyük mesafeler giriyor araya bu izole yaşam nedeni ile.” Geçmişte 56’lar bölgesindeki bahçeli nizam yapılar 40-50 senelik geçmişleri yüzünden artık gözden düşüyor. Burada oturmanın getirdiği elitlik imajı ve prestij kayboluyor yavaş yavaş. Bu imaj Atakum’a taşınıyor. Geniş cadde ve sokakları ile otoparklı bahçeli binalarıyla değişmez bir yıldız. Ticari amaçlı dükkan yatırımında Çiftlik, Mecidiye, Gazi ve Fatih Sultan Mehmet caddeleri en değerli özelliğini koruyor. Ayrıca önemli bir gelişim de AtakumBaruthane mevkiinde yapılan üst geçit ile Çatalarmut mahallesi, Barış Bulvarı, Otogar ve Eğitim Araştırma Hastanesi’ne giden yolların buluştuğu Sülünlü kavşak diye tabir edilen alanın birleştirilmesi ile oluşan hat üzerinde devasa bloklar yükseliyor. Burada gelecekte oluşabilecek trafik aksaklıkları için Büyükşehir Belediyesi Sülünlü kavşak diye tabir edilen noktaya üst geçit çalışmalarını da başlattı. Sayı 16 / Şubat 2011
Sayı 16 / Şubat 2011
33
Medya
Samsun’da basın ilan rüzgarı ! Basın İlan Kurumu (BİK) Samsun Şube Müdürü Mustafa Bayraktar, “Haber kutsal, Yorum hürdür. Haberin kutsallığına ve yorumun özgürlüğüne kimse müdahale etmemeli ve dokunmamalıdır.” diyor.
Basın İlan Kurumu Samsun Şube Müdürü Mustafa Bayraktar: “Bir yıl sonra herkes iyi ki basın ilan kurumu şehrimize geldi diyecek.”
34
Sayı 16 / Şubat 2011
Kamu tüzel kişiliğine haiz ve özel bütçeli Basın İlan kurumu, 49 yıldan beri faaliyetine devam ediyor.
1
960 öncesi, resmi ilan dağıtımı ve yayını konusunda hükümetlerle gazeteler sık sık karşı karşıya geliyordu. Keyfi uygulamalar sonucu ‘Besleme Basın’ diye nitelenen gazeteler doğmuştu. Basın özgürlüğünün ortadan kalktığı iddiaları ayyuka çıkmıştı. 27 Mayıs darbesinden sonra bu konu gündeme getirildi. 2 Ocak 1961 tarih ve 195 Sayılı Kanun ile de Basın İlan Kurumu (BİK) oluşturularak, konuya çeki düzen kazandırıldı. Kurum, resmî ilânlarla, kamuya ait reklâmların, vasıfları genel kurul tarafından tespit edilen mevkutelerde, fikir ve içtihat farkı aranmaksızın yayınlanmasına aracılık ediyor. Şubesi bulunmayan yerlerdeyse bu görev valiliklerin basın ve halkla ilişkiler büroları eliyle yürütülüyor. 49 yıllık geçmişine rağmen BİK, şimdiye kadar hep içine kapanık ve sessiz bir görünümü benimsiyor. Ta ki kurumun başına Mehmet Atalay atanana dek. Atalay genel müdürlük koltuğuna oturur oturmaz kapandı kapanacak gözüyle bakılan şubelerin sayısını 12’den 25’e yükseltiyor. Samsun Şubesi 11 Ekim 2010 tarihinde faaliyete geçiyor. Bazı eksikSayı 16 / Şubat 2011
liklerle burada da karşılaşılmış başta. Şehirdeki basın yayın kuruluşlarının reklam ve muhasebe sorumluları davet edilerek kurum yapısı ve mevzuatlar hakkında bilgilendirilmiş. Valilik basın büroları resmi ilan alınabilmesi için 5 kadro 250 tiraj 8 sayfa basılma şartı ararken; BİK 7 kadro (4 muhabir, 1 sayfa sekreteri, 1 editör, 1 yazı işleri müdürü) 1000 tiraj ve 8 sayfa basılma şartı ön görüyor. Tirajın ancak yüzde 30’u abone olabilecek. Gerisinin bayiden satışı esas. Samsun’da ki yerel basın kuruluşlarına bu niteliklere kavuşmaları için bir yıl süre tanınmış. BİK; resmi, ihale ve aracılık ilanlarını dağıtıyor. Aracılık ilanı belediye ve benzeri kurumlarca verilen bayram tebrikrikleri türü ilanları kapsıyor. Bunda tarifeyi gazeteler belirliyor. Kurum veya kişi gazeteyi belirleme hakkına sahip. Diğer ilanlarda bu halklar söz konusu değil. Basın ilan kurumu ayrıca dağıtımını gerçekleştirdiği ilanların tahsilatına bakmaksızın gazetelere ayda iki defa kasasından ödeme yapıyor. Gazetelerin sayfa sayısı kadrosu ve tirajı ilanlarda doğrudan belirleyici. Zaten basın kuruluşları da BİK’e icmal
varakalarını her ay teslim etmekle yükümlüler. Bu sayede tiraj ve okunurluk oranı gün gibi ortaya konuyor. Tiraj raporları da aylık periyotla Basın İlan Kurumu’nun resmi web sitesinde yayınlanıyor. “Biz düzenleyici, denetleyici, destekleyici bir fonksiyon icra ediyoruz. Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz.” diyen Basın İlan Kurumu (BİK) Samsun Şube Müdürü Mustafa Bayraktar, ilanlar için uygulanan ücret tarifesinin bakanlar kurulunca düzenlendiğini hatırlatıyor. Bayraktar, başkasını belgesiz, belgesiz ve küçük düşürücü ifadelerle zor durumda bırakan basın kuruluşlarının haksızlığın tescili halinde resmi ilanlardan mahrum bırakılacağını söylüyor: “Basın Ahlak Yasası kapsamında, hiç kimse bir başkasını belgesiz, bilgisiz, elinde evrakı olmadan kamuoyu önünde küçük düşüremez, rencide edemez, aşağılayamaz. Eğer böyle bir şey varsa, kişi hem hukuki mahkeme yollarını kullanabilir, hem de Basın İlan Kurumu aracılığıyla hakkını arayabilir.” Kuruma yapılan şikayetleri yönetim
35
Medya değerlendiriyormuş: “Değerlendirdikten sonra hem şikayet edeni hem de şikayet merci olan kurumu davet eder, ve görüşlerini alır. Hatta yönetim bu konuda uzman dahi üniversitelerden davet edip görüşlerini alabilir. Eğer eleştirilenler, karalayanlar kişiyi toplumda küçük düşürenlerin haksız olduğu kanaatine varılırsa, yönetim kendi inisiyatifin de olmak üzere iki aya kadar resmi ilandan men kararı verebilir. Bu konuda Çok ciddi yaptırımlarda var. Tabi bizim bütün gayemiz amacımız yerel basını kalkındırmak ama aynı zaman bilgilendirmek, toplumu, kamuoyunu bir şekildi bir noktaya taşımak.” Muhabirlikten editörlüğe yazı işleri müdürlüğünden bölge müdürlüğüne kadar mesleğin her kademesinde çalışan Mustafa Bayraktar, ”Biz daha başka sıkıntıların önüne geçmek için gazetelerin gazetecilik yapmak isteyen, eli kalem tutan, fotoğraf çekebilen, bu işin uzmanı insanlar çalıştırmalarını istiyoruz. Göstermelik kadroyu şişirip, haber yapamayan, üretemeyen, fikir işçisi olmayan insanları asgari kadrodan göstermesinler, bunu istiyoruz. Bunun içinde gazeteleri sürekli olarak inceleyeceğiz. Basın kuruluşlarına bu tür durumların düzeltilmesi için bir yıl süre verdik fakat bu bir yıl süre sonuna kadar kullanılacak diye bir kaide yok. Biz işi baştan sıkı tutuyoruz.” diye konuşuyor. Haber kutsal, Yorum hürdür. Sözlerini, “Gazeteci gazetecilik yapacak biz bunu takip edeceğiz. Herkes kendine çeki düzen verecek. Biz herkesin ayağına giderek muhabirden gazete patronuna herkese faydalı olmak adına çalışacağız. Biz aşırı derecede hassasiyet ve hoşgörü gösteriyoruz. Bunu kimse suiistimal etmesin. Aksi takdirde bu kurumun ve mevzuatın vereceği çok ağır cevaplarda vardır.” diye sürdüren Bayraktar’dan, şu özlü ifadeleri yinelemeden edemiyor: “Haber kutsal, Yorum hürdür. Haberin kutsallığına ve yorumun özgürlüğüne kimse müdahale etmemeli ve dokunmamalıdır.” Bayraktar’ın, okuma alışkanlığının geliştirilmesi adına ilginç bir çağrısı
36
da var: “Sigara alma gazete al”. Ayrıca bir orijinal tespiti: “Türkiye’nin en büyük sorunu –ma- eki. OkumaYazma-Araştırma-inceleme… Oysa sor, oku, yaz ve araştır. Bunları yapmalı. İnsan hayatından keşkeleri ve ma’-ları atmadıktan sonra başarılı olamaz.” Peygamber efendimizden bu yana söylene gelen çok önemli beyanlara da değiniyor Bayraktar: “Peygamberimiz meseleyi o kadar güzel özetlemiş ki, ‘Okumak kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır’ demiş. ‘Her kötülük bilgisizlikten doğar’ diyen H.G. Wells, ‘Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir’ diyen Kuon-Tzu ne kadar haklı öyle değil mi? Arnavut asıllı Osmanlı yazar Şemsettin Sami, ‘İnsanlığa başlıca borcumuz: Bıkmaksızın okumak, üşenmeksizin okumaktır’ Maalesef çokça övündüğümüz genç nüfusumuza rağmen az okuyan hatta okuma alışkanlığı olmayan bir toplumuz. Bunun önüne geçmek için hem maliyet yönünden düşük hem de içerik ve farklılıklarıyla gazetelerin ilköğretim düzeyine inmesi gerekir. Hatta bazı manşetler çocukların okuma-yazma öğrenmesi için değerlendirilebilir. Bu sayede hem okuma-yazma öğrenir hem de manşetin içeriğiyle ilgili soran, sorgulayan ve minik yaşta öğrenen öğrenciler olur”. “Türkiye’nin en büyük sorunları nedir?” diye sorulsa herhalde ilk on içinde “Okumamayı” göremezsiniz diyerek okumama alışkanlığının yüksekliğine dikkat çeken Mustafa Bayraktar, okuma alışkanlığının ilköğretimde elde edilmesi gerektiğini ifade ediyor: “Oysa en büyük sorun okumamaktır. ‘En son hangi kitabı satın aldınız ya da okudunuz?’ sorusu-
na kaç kişi yakın tarihli cevap verebilir? Gelişmiş ülkeleri örnek olarak verenlerin gazete okuma alışkanlıklarıyla ilgili ciddi yaklaşımları yok. Japonya’da 68 milyon gazete satışı var. Ve nüfusu 128 milyon civarında. Norveç’te 4,5 milyon insan yaşarken gazete tirajları 3,5 milyon olarak dikkat çekiyor. Oysa 71 milyonluk ülkemizde gazete tirajları 5 milyonu dahi bulmuyor. Türkiye’de 2008 yılında günlük net satış 5 milyon 106 bin iken 2009’da ise bu rakam 4 milyon 782 bine düşmüş. Dünya Gazeteler Birliği’nin açıklamalarına göre en çok satan 20 gazete içinde 9 gazete ile Japonya başı çekiyor. Bırakın kitap okuma alışkanlığını daha düşük maliyetli gazete okuma alışkanlığında da hangi noktada olduğumuzu bu rakamlar somut olarak ortaya koymuyor mu? Biz de bu nedenle okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması hatta ilköğretim düzeyine inmesi gerektiğini düşünerek ‘Sigara alma gazete al’ sloganıyla yola çıktık”. Son yıllarda Finlandiya’da gözlemlenen ilköğretim başarısına dikkati çekiyor: “İlköğretim çağında çocuklar en az 2 yabancı dil öğrenmiş oluyor ve okuma alışkanlığı en üst düzeyde sağlanıyor. Ülkemizdeki durumu anlatmaya gerek var mı? Bu nedenle maliyeti düşük gazete okuma alışkanlığının geliştirilmesi için ciddi adımlar atılmalı. 1 paket sigaranın ortalama 5-6 lira olduğu düşünüldüğünde bu parayla neler yapılabileceği şu örnekle daha net göreceğiz. 5-6 lira ile 10 tane ulusal düzeyli gazete alınabilir. Ya da 10 tane yerel (Samsun’da yerel yayın yapan 11 gazetenin toplam maliyeti 3,5 TL’dir.) Ayrıca Samsun’da ilçelerin tamamı dâhil 118 lise, 848 ortaöğretim olmak üzere toplam 966 okul var. 3 tane ulusal gazete alınabilir. Yerelde milli eğitim yetkilileri inisiyatif alarak özel okulları da kapsayacak şekilde ‘Sigara alma gazete al’ sloganıyla velilere çağrı yapabilir. Ve okullarda oluşturulacak olan gazete köşelerinde çocukların ilköğretimde gazeteyle tanışması sağlanabilir. Sadece okullarda değil kahvehane, lokanta, turizm işletmeleri, toplu taşıma araçları, açık hava toplantı yerleri bu slogan altında çalışma yapabilir.” Sayı 16 / Şubat 2011
çalışıyoruz.” 10 Ocak çalışan gazeteciler gününe atıfta bulunarak şu mesajı da iletiyor öte yandan: “Biz gazetelerde 4 muhabir istiyoruz 4 yazı işleri müdürü değil. 10 Ocak çalışan gazeteciler günü Biz gazetecilerin çalışmasını istiyor ve gazeteciliğin özgür ortam içerisinde güçlenmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Çok daha güçlü medya arayışındayız.”
BİK ÖNCESİ NASILDI? Serbest Uygulama Dönemi 1931 yılına kadar devlet, ilanlarını özel sektör gibi hiçbir kayıt ve şarta bağlı kalmadan seçtiği gazetelerde yayınlatırdı. Bunu ya doğrudan doğruya yapar veya bir takım simsarlara yaptırır, pazarlık eder, gerekirse eksiltme suretiyle en düşük fiyatı veren gazetelerde yayın işi gerçekleşirdi. Mustafa Bayraktar, şunları da söylüyor: “Büyükşehir Belediyesi statüsünde olan bir ilde yaklaşık 750 okul olduğu düşünülürse, her okul hem yerel hem de ulusal gazeteleri okullarda oluşturacakları gazete okuma köşelerinde öğrencilerine sunsa bunun maliyeti aylık olarak 150 TL’dir. Yani sigara içen bir velinin aylık sigara masrafıdır. Oysa bir aylık sigara masrafıyla hem yüzlerce öğrencinin gazete okuma alışkanlığı geliştirilecek, kötü alışkanlıkların (sigara, içki, esrar, eroin) onları sürükleyeceği olumsuz noktaları çok daha iyi algılamaları sağlanacak, bilgili, donanımlı, soran, sorgulayan genç nesil oluşmasına katkı sağlanacak hem de gazete alışkanlığı ilköğretime indiği için gazeteler çok daha dikkatli haber, yazı, yorum yapmak zorunda kalacak ve hepsinden önemlisi bunun olması için yetkili noktalarda olanların ciddi adım atmasıdır. Unutulmaması gerekir ki baş ne kadar iyi olursa olsun ayaklar yürümedikçe bir adım ileri gidemez. İşte bu nedenle ‘Sigara alma gazete al’ diyoruz. Bu benim projem olabilir ya da bu konuda başkalarının projeleri de olabilir ama önemli olan okuma alışkanlığının toplumda yer edebilmesi için herkesin buna sahip çıkması gerekli. Aksi takdirde toplum içerisinde oluşan olumsuzluklar karşısında şikayet etmeye hakkımız olmaz. Eşek ölür kalır semeri, Sayı 16 / Şubat 2011
insan ölür kalır semeri. Eser üreten insanın eli öpülür. Herkes sorumluluk alırsa her iş kolay olur. Baş çok iyi durumda olabilir ama ayaklar kötü durumda ise baş bir yere gidemez. Biz ayakları hareket ettireceğiz. Basında sorumluluk çok önemli. Okuma alışkanlığı geliştirilsin derken gazeteler üçüncü sayfalarına da dikkat etmeli. Biz kimsenin gazeteciliğine ya da haber anlayışına müdahale edemeyiz. Fakat şunu söylüyoruz. Topluma fayda sağlayacak haberlerin gazetelerde çok yer alması, fayda sağlamayacak kötü örnek teşkil edecek haberlere de yer verilmemesi gerek. Kendi değerlerimize değer vermiyor, üstelik onların değerini düşürecek şeyleri yapıyoruz. Bu ülke bizim gidecek başka yerimiz yok. Bu ülkenin kalkınması için el birliği içerisinde olmalıyız. Bu herkesin boynunun borcu.” Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan dağıtmanın ötesinde başka fonksiyonlar icra ettiğini de kaydediyor Bayraktar: “Mesela, 2010 yılının Eylül ayı içerisinde Türkiye genelinde yaklaşık 4 bin 120 gazeteciye 11 milyon 500 bin lira borç para verildi. 77 gazeteciye 100 bin lira muhtaçlık yardımı yapıldı. Hayatını kaybeden 12 gazetecinin varisine 36 bin 500 lira yardım yapıldı. Basının her türlü ihtiyacını gidermeye
Maarif Cemiyeti Dönemi 1931 yılında Maarif Cemiyeti, gelirlerini artırmak amacıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’de yayınlatılacak resmi ilanların ‘aracılık hakkını’ aldı. Bu gaye ile kurduğu ‘Özel Şirket’ 1943 yılı başlarına kadar hizmet verdi. Bu şirketin aracılık ettiği ilanlar, özellikle ‘bedeli hazineden ödenen’ ilanlardı. Basın Birliği Dönemi 1943 yılında çıkarılan bir kararname ile resmi ilanların aracılık hakkı ‘Basın Birliği’ne verildi. Birlik, birçok gazete ile işbirliği yaparak yeni bir şirket kurdu. Resmi ilanların kapsamı da genişletildi. Resmi ilanlar şirketi 27 Kasım 1957 tarihli kararname ile Resmi İlanlar Şirketi’ne yeni haklar tanındı. Bu hakların en önemlisi bütün ün ilan ve reklamların gazete ve dergilere ancak bu şirket aracılığı ile yayınlatılacağı esası getirildi.
37
Kapak
Çoğu siyasetçi bile haberdar değil bu ilginç hikayeden
Oto yedek parçada Samsun gerçegi Samsun’un bir oto yedek parça merkezi oldugunu biliyor muydunuz ? Samsun’da otomotiv yedek parçası üreten 60 civarında firma 2010’da 15 milyon dolarlık ihracata imza atıyor. Şehirden gerçekleşen 275 milyon dolarlık dış satımın yüzde 5,5’ine denk geliyor bu tutar. 2009’daki oto parçası ihracatı 20 milyon dolar. 304 milyon dolarlık genel dış satımın yüzde 6,5’u bu. Sektör temsilcileri bir otomobilin yüzde 25 ya da 30’luk bölümünü şehirdeki imkanlarla sıfırdan imal edebildiklerini söylüyor. FİAT, bazı modellerinde parça ihtiyacının yüzde 33’ünü içerden karşılıyormuş. Samsun’daki imalat kauçuk, lastik, plastik ve yardımcı metal üzerine. 38
Sayı 16 / Şubat 2011
T
ürkiye’de sektörel gelişimler kendiliğinden ve şartlar elverdiğince oluşuyor. Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) 1960’lı yılından bu yana çabalarını hepten yok sayılamaz ama bir hakikat bu. Turgut Özal’ın başbakanlığı dönemindeki hamlelerle serpilen ihracat hareketi bugün, rekorları zorluyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki endüstriyel ataklar, mecburen devletin gücüyle sergilenmişti. Bu ülkede aslında müteşebbis ruh eksikliğinden ziyade; program, vizyon, hedef ve motivasyon eksikliği söz konusu. Plansızlığın olumsuz sonuçlarının bilhassa Samsun’da kendini hissettirdiğini söyleyebiliriz rahatlıkla. Çarşamba ve Bafra gibi ülkenin en verimli iki ovasına konuşlanan şehirde tarım ürünlerinin işlenmesine yönelik sanayi kuruluşları, geçmişte hiç akla gelmemiş. Düşünülenler de çeşitli sebeplerle rafa kaldırılmış. Günümüzde ise bu nitelikteki tesis sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor maalesef. Ancak öyle bir saha var ki, hem şehir halkının gurur kaynağı, hem de ekonomiye hayat soluklatıyor. Otomotiv yedek parçası imalatından söz ediyoruz. Öyle ki; İran ve Mısır gibi ülkelerde, firmalarımız isimleriyle bilinip aranıyor. Mercedes Otomarsan’ın; Bursa’ daki Renault, Fıat ve Tofaş’ın üretim bandlarına mal veriyorlar. Dünyanın 120 ülkesine mamül gönderiyorlar. Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) bulunan yedek parça satıcılarının raflarında yer işgal etmek; takdir ve beğeni toplamak bir kararlılığın semeresi elbette. 19 Mayıs Şehri’nin belki de çok az farkına varılan başarısı şimdilerde biraz sekteye uğrasa da, her kabuk değiştirmeye hazır koca bir sektör kimliğiyle biraz ilgi bekliyor sessizce. Sendelerken düşüp tamamen güç kaybetmemek adına yeni çıkış yolları da hazır bir bakıma. Oto fabrikaları Bursa, Kocaeli ve Sakarya gibi Marmara vilayetleriyle; Aksaray daha Konya havzasında odaklanmışken, Samsun’un yedek parçada öne çıkması ilginç bir durum. Üstelik şehirdeki üretim 1965’lerden bu yana sürmekte. Olayın özü şöyle ifade edilebilir: Çalışma arzusuyla dolu Sayı 16 / Şubat 2011
müteşebbislere planlı programlı bir iş önerilmeyince; onlar da önlerinde buldukları mesleği benimseyerek, düzgün çalışmışlar. Böylece şehirde otomotiv yedek parçası sahasında markalar doğmuş. Vulkollan isimli amortisör parçası dünyada iki yerde üretiliyor. Biri Samsun; diğeri de, Almanya’da bir fabrika. BAYER lisanslı parçayı 1979’dan beri Türkiye’de yalnızca bir firma üretiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kullanılan tankların marş motorları ve jeneratörleri ile daha pek çok elektrik aksamlar Samsun’daki fabrikalarda yapılıyor. 120 ülkeye ağır vasıta yedek parçası satmak hiç de kolay değil. Avrupa’da dolaşan TIR ve dorselerde kullanılan yedek parçalarda marka olarak aranılan ürünlerin üretildiği fabrika Samsun’da. Başta ABD, Avrupa’da ayrıca İran ve Mısır gibi ülkelerdeki araçlarda özellikle Türk malı yedek parça tercihi sağlayan fabrika Samsun’da. Halen daha dolaylı yollardan dünyaca tanınan ünlü ve büyük otomobil fabrikalarının bantlarında boy gösteriyor bu şehrin yedek parçaları. Onları bu şehirde kalmaya iten bir fayda unsuru da söz konusu değil öte yandan. “Doğdukları ve alıştıkları şehri terk etmeyi düşünmüyorlar.”, hepsi bu. Bir de temiz havası cezp ediyor Samsun’un. Her birinin başarı hikayesi diğerininkine hiç de benzemiyor. Sorunlar da yaşanıyor tabi ki. Her şeye rağmen Samsun’dan vazgeçme niyetinde değiller. Son yıllarda tablonun rengi pembeden daha depresif renklere kayıyor. Otomotivle yollarını ayırmış kimileri. Başka sektörlere yönelmişler. Örneğin geçmişte otomobiller için kauçuk malzeme üreten çok sayıda firma, bugün inşaat makinelerine aynı hizmeti sunuyor. 10 yıl öncesine değin, oto filtresi dahi imal ediliyormuş. Sektördeki müteşebbislerin bir bölümü, otomobilin yüzde 25 ila 30’unu tamamen sıfırdan Samsun’da imal etmeye imkan sağlayacak potansiyelin varlığından emin. Fıat’ın Türkiye’de ürettiği bazı modellerinde kullandığı parçaların % 67’sini yurt dışından getirdiği düşünülürse neyi kast ettiğimiz daha net ortaya çıkmakta. Karadeniz’in bu çok önemli şehrindeki yedek parça imalatı otomo-
bilin kauçuk, lastik, plastik ve yardımcı metal kısımlarını kapsıyor. Şehirdeki yedek parça sektöründe 60 kadar firma faaliyet gösteriyor. Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) 2010 yılı verilerine göre 15 milyon dolar tutarında ihracat gerçekleştirmişler. Bu rakam vilayetin toplam 275 milyon dolarlık dış satımının yüzde 5,5’i. 2009 yılı ihracat dataları daha parlak. Tüm sektörlerde 304 milyon, otomotiv yedek parçasındaysa 20 milyon dolara ulaşılmış. Yüzde 6,5 oranı yakalanmış. 2009 yılında en çok otomotiv yedek parçası ihracatını Sampa yapmış. Ürettiği treyler ve dorseler yedek parçası 120 ülkeye satılıyor. STSO verileriyle, Sampa 11 milyon dolarla şehrin 6’ıncı büyük ihracatçısı. Firma bünyesindeki şirketlerden ETP 4,5 milyon dolarla 13, Sampa oto ise 1,5 milyon dolarla 28’inci sırada. Diğer oto yedek parçacıları şöyle sıralanıyor: Oto Binbirçeşit 1 milyon 100 bin dolar; Samsun Segman Sanayi 1 milyon dolar; Engizli oto cam 500 bin dolar; Elaskom 300 bin dolar; FKK Güney Oto 300 bin dolar. 2010 yılına oto yedek parça ihracatına baktığımızdaysa şu sayısal değerlerle karşılaşıyoruz: Sampa grubuna ait ETP 7 milyon dolar; Oto Binbirçeşit 2 milyon dolar; Samsun Segman Sanayi 1,2 milyon dolar; Elaskom 717 bin d olar ve FKK Güney Oto 600 bin dolar. Sektörü bir haber doğrusu çok heyecanlandırmıştı. Bu bir dönüm noktası olabilirdi. Fransız otomotiv devlerinden Peugeot-Citroen Grubu, yeni fabrika yatırımı için Türkiye ihtimalini de yakından inceliyordu. Rusya ve Orta Asya pazarına girmeyi hedefleyen Fransız grubun Samsun’u tercih edebileceği söyleniyordu. Dönemin Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı olan Oğuz Satıcı müjdelemişti bilgiyi. Grup, 300 milyon Euro yatırımla iki üretim tesisi kurmayı planlıyordu. Hedef pazar Rusya’ya yakınlığı ve liman avantajı Samsun’u öne çıkarıyordu. Bu açıklamanın ardından şehirde tam bir bayram havası yaşandı. Herkes umut dolmuştu. Dönemin Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Ömer Burhanoğlu, Peugeot’nun Türkiye’de fabrika kurma planı konusunda, “Yetkililer bizimle görüşmeye, detaylı analizlere girmeye
39
Kapak başladı. Biz bu işin peşini bırakmıyoruz. Bu yatırımı Türkiye’ye çekeceğiz.” demişti. Peugeot ‘ un yatırım fikrine dair yine dönemin TAYSAD Başkanı Burhanoğlu ise, “Türkiye Peugeot’ un yatırım yapmayı planladığı 2 ülkeden biri konumuna geldi. Yetkililer bizimle görüşmeye, detaylı analizlere girmeye başladı. Biz bu işin peşini bırakmıyoruz. Onlara, yan sanayi olarak her türlü imkânı sağlayacağımızı söylüyoruz. Bu yatırımı Türkiye’ye çekeceğiz. Daha önce kaçırdığımız Hyundai yatırımına benzemeyecek. Hem yan sanayi olarak hem de hükümet nezdinde bunu ülkemize çekmeyi çok arzuluyoruz.” diye konuşmuştu. Çarşamba Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Kefeli de, söz konusu fabrikanın kurulacağı arazinin hazır olduğunu belirterek, Peugeot’un yetkililerini şehre davet etmişti. Yusuf Kefeli, arazi bilgilerini ve temin edecekleri desteği birer mektupla hem Fransız oto devine, hem de Türkiye Tanıtım ve Yatırım Destek Ajansı’na bildirdiğini açıklamıştı o süreçte. Şehrin gelişimine çabalayan her kurum ve bireyin son yatırım fırsatının kaçırılmaması için aralarında koordine kurması gerektiğini söylüyordu Kefeli: “ Peugeot gibi uluslararası bir markaya yatırım imkanı sunabilmek, bizleri son derece sevindirecektir. İlçemizi tercih etmeleri durumunda tüm gücümüzle gereken her türlü desteği vereceğiz.” Fakat tüm bu beklenti ve açıklamalar havada kaldı aradan geçen yaklaşık 3 yıla yakın zaman zarfına rağmen Peugeot’ un değil Samsun’a Türkiye’ye yatırımı bir daha hiç gündeme gelmedi. Şehir kırılası ve mutlaka kırılacak makus talihine geri dönerken; hevesleri kursaklarında kalan otomotiv yedek parçası imalatçıları da kaderlerine küsmeyerek her zamanki vakarlarıyla kendi yağlarıyla kavrulmayı sürdürdüler. Dergi Haberexen Samsun’daki otomotiv yedek parça üretimini sizler için araştırdı.
40
FKK Güney Oto Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ufuk Altuncu
Bizi siyasetçilerin bilmemesi anormal bir durum Samsun’da ilk otomobil yedek parçası üretimi, Karadeniz fıkralarına konu olacak cinsten bir rastlantı ile başlamış. İşe kara lastik imalatıyla başlayan FKK Güney Oto, bugün dünya otomotiv sektörünün yakından tanıdığı yedek parça markası.-FKK Güney Oto, elastomerlerden mamuller üreten ve beş kıtada birçok ülkeye mal satan uluslararası bir grup. Samsun’da otomotiv yedek parça üretimi FKK Güney Oto ile başlıyor. FKK Güney Oto, Türkiye’de sektöründe ilk kalite belgesi alan ve ihracat gerçekleştiren şirket. Ayrıca bulunduğu bölgede en gelişmiş laboratuara sahip. Pazar araştırmasına göre, FKK sektöründe ülke pazarının lideri. Yurtdışı pazarlarında ise tanınan marka. Bayer firması ile 1979 yılında imzaladığı anlaşma gereği, Vulkollan mamüllerinin Türkiye’de lisanslı tek yetkili üreticisi sıfatına da sahip. Firmanın kuruluş hikayesi de çok ilgi çekici.
1957 yılında Tayip Altuncu ve Ahmet Avni Altuncu isimli iki kardeşler ilk sekiz yıl lastik ayakkabı imal eder. Kara lastik üretimini dayılarının fabrikasında çalışarak öğrenen Tayip ve Ahmet Avni Altuncu kardeşler, 1965’li yıllarda bir tesadüf eseri ilk otomobil parçasını imal etmişler. O yıllarda Alman menşeli FEKA marka minibüsler varmış Türkiye’de. O devirde yedek parça sıkıntısı çekilen bu araçların sahipleri çözümü sanayisi sitesinde ararlar imiş. Bir gün bu araçlardan bir tanesine kauçuk yedek parça lazım olur. Şehirde en iyi kara lastiği üretenlerden bu parçayı temin edebileceğini düşünen araç sahibi ‘O da lastik bu da lastik’ mantığı ile
FKK’nın kapısını çalar. Tayip ve Ahmet Avni Altuncu kardeşler bu müşteriyi eli boş çevirmek istemezler. O yıllarda Samsun’da faaliyet gösteren silah ustalarına parça için kalıp hazırlatırlar. Böylece bu kalıp marifeti ile FKK Samsun’da ilk otomobil yedek parçası imal edilir. Bu tecrübe Altuncu kardeşlerdeki müteşebbis zekâyı derhal harekete geçirir. Otomobil sektöründeki kauçuk parça gereksinimine eğilirler. FEKA gibi Ford ya da Mercedes marka bir araç için de bu tür parçaya ihtiyaç duyulabilir pekala. Mercedes Benz’inin henüz Mercedes Otomarsan olduğu 1974 senesine gelindiğinde 302 model otobüslerin
Sayı 16 / Şubat 2011
üretim bandına orijinal mal vermeye başlamıştır FKK Güney Oto. Mercedes literatürüne girerler. 1980’li yılların başında İran’daki Mercedes firmasının da orijinal parça tercihi FKK Güney Oto olur. 309 model minibüsler Samsun’da üretilen parçalar ile yollara çıkar. 1986 yılında Türk Otomobil Fabrikası A.Ş (TOFAŞ)’ de FKK Güney Oto ile çalışmaya başlar. Kuş serisi otomobillerde Samsun’da üretilen yedek parçalar ile uçup gitmektedir. Bütün bu parçalar hep anti vibrasyon sistemlerinde kullanılan kauçuk ürünler olmuş elbette. Günümüzde firma Aksaray ilinde üretilen Mercedes kamyonlarının kabin bağlantı takozunu üretim bandına temin etmekte. Fiat’ ta ise Fiorino, Doblo, Albea ve Linea sahipleri FKK Güney Oto’nun ürettiği yedek parçaları taşıyan araçlara binmekteler. Temiz havası, Samsun’un otomotiv parça üreticilerine sunduğu tek avantaj. Oto yedek parçacıları buna rağmen Marmara havzasına
Sayı 16 / Şubat 2011
taşınmıyor. Peki neden? FKK Güney Oto Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ufuk Altuncu, kalış sebeplerini şöyle açıklıyor: “ Biz burada başladık. TOFAŞ piyasada yok iken biz piyasada vardık. Burada kurulduk, burada büyüdük, burada geliştik. Yöremizde böyle bir endüstri oturtma gayreti içerisindeyiz. Yöremizde böyle hizmet etmek istiyoruz.” Ardından kinayeli ifadelerle mükâfatını gördüklerini de söylüyor. Ancak, bu öyle bir mükâfat ki, firmayı birkaç defa yok oluş eşiğine taşımış. Halen daha geçmişin borçlarını ödüyorlar. Ekonomik iniş çıkışlar ve krizlerde iç piyasaya çalışan bu firmaya ağır yaralanmış. Hatta Çin’in sektöre vuruğu güncel darbele bile devede kulak büyüklüğündeymiş. Fakat FKK’nın mevcudiyeti şehre çok katkılar sağlamış. 1974 yılında FKK Güney Oto fabrikası kurulurken şu anki organize sanayi, örnek sanayi ve 19 Mayıs sanayi sitelerinin arazileri tarlaymış. FKK Güney Oto bölünerek çoğalma yöntemi ile adeta şehrin sanayi
kimliğini tek başına oluşturmuş. Sanayi alanında sadece kente değil ülkeye de birçok ilkeleri getirmiş. Firmanın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Ahmet Avni Altuncu’dan oğlu Ufuk Altuncu devralmış. Ağabey Tayip Altuncu’nun çocukları ise yine Samsun’da bulunan dev bir yedek parça üreticisi firmaya ortak olmayı tercih etmişler. FKK Güney Oto tam bir okul olmuş sanayi kültürü için. Burada alınan eğitim, bilgi, pazarimalat- müşteri hizmeti anlayışı Samsun’da hem yedek parça üretimi alanında hem de diğer sanayi dallarında birkaç büyük firma meydana getirmiş. Kentte tanınan birçok önemli firmanın yöneticileri FKK tezgahından geçmişler. FKK Güney Oto’nun kalıp ustalarından bazıları da fabrika sahipliğine terfi etmiş sonraları. Önceden markaların ürettiği araçlarda çeşit az sayı çok imiş. Yani Renault 12, TOFAŞ Murat 124 - 131 modelleri yıllarca firmalarının değişmeden büyük cirolar elde ettirmiş. Günümüzde ise firmaların ürettiği model
41
Kapak
Ufuk Altuncu,“Bugün Türkiye’de tıbbi alet üretiminin ardından kauçukta da Samsun bir marka konumunda. Kentte bu konuda ciddi bir bilgi birikimi var. Tıbbi cihaz üretimin ardından siyasilerinde destek vermesi ile kauçuk sanayinde de ciddi bir üs merkezi olabiliriz.” diyor.
çeşitliliği artarken model başına satış rakamları düşüyor. Bu da kalıbın ana sermayeyi oluşturduğu yedek parça üretiminde her şeyi daha fazla zorlaştırmakta. Fakat son dönemde otomobil sektöründe satışların yükselmesi yüz güldürmüş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ufuk Altuncu 1957 yılından beridir ‘Taşıma suyla değirmen dönmez’ atasözünün aksine iş gördüklerini anlatıyor: “ Kauçuk, dünyanın bir ucundan geliyor. Karbon siyahımız yine yurt dışından geliyor. Ürettiğimiz ürünlerin %99’u yine Samsun dışına satılıyor. Bir amortisör firması bizden Vulkollan parçası alarak orijinal amortisör üretimi yapıyor. Daha sonra bu amortisörler isteyen büyük otomobil fabrikalarının üretim bandına giriyor. Mercedes, BMC ve Fiat’ın direk üretim bantlarına mal veriyoruz. Geçmişte çok daha fazla firmaya parça sağlıyorduk. Diğer firmalara mal verememe nedenimiz çok tutucu olmalarından kaynaklanıyor. Örneğin
42
Renault’a Fransız bir ortağınız yok ise eğer mal vermeniz çok güç.”
TIBBİ ARAÇ GİBİ KAUÇUKTA DA ZİRVEYE OYNAYABİLİRİZ… FKK Güney Oto Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ufuk Altuncu’ya göre, siyasiler seçim bölgelerindeki bu tür üreticilerden bihaber: “Bizim gibi üreticileri halkın bilmemesi normal, fakat siyasetçilerin bilmemesi anormal bir durum. Çünkü siyasetçi bulunduğu yörenin ekonomisi ile bire bir ilgilenmek mecburiyetindedir. Fakat onların bizi bilmemesinden dolayı yaşadığımız bir zorluk da yok zaten. Elimizden geldiğince kendi yağımızla kavruluyoruz. Bugün Türkiye’de tıbbi alet üretiminin ardından kauçukta da Samsun bir marka konumunda. Kentte bu konuda ciddi bir bilgi birikimi var. Tıbbi cihaz üretimin ardından siyasilerinde destek vermesi ile kauçuk sanayinde de ciddi bir üs merkezi olabiliriz.”
Gelişmeler ve değişmeler doğrultusunda ülke ekonomisine giderek artan oranda katkıda bulunmak için yaptıkları çalışmalar ile birlikte geleceğe büyük bir ümitle bakan Altuncu, 2012 yılında FKK Güney Oto’nun eski günlerindeki gibi yeniden parlayacağını kaydediyor: “Samsun siyasetçisi, ticaret odası ve sanayicileri ile güç birliği oluşturarak bir otomobil firmasını buraya yatırıma ikna edebilirler ise ki geçmişte bir Peugeot ve Citröen grubunun yatırımı gündeme gelmişti fakat daha sonrasında gerçekleşmedi. Samsun’da bir otomobilin yüzde 25 ila 30’unu sıfırdan yapabilecek potansiyel mevcut. Buraya kurulacak bir otomobil fabrikası kenti şahlandıracak bir lokomotif olacaktır. Samsun Türkiye’nin Karadeniz coğrafyasına açılan kapısı. Etrafımız tamamen bakir pazarlardan oluşmakta. Eğer Samsun büyük oynayacaksa, büyük düşünmek lazım. Bu büyük oyunun teknik alt yapısı da hazır ve nazır bekliyor.” .
Sayı 16 / Şubat 2011
SAMPA, otomotiv yedek parça ihracında Samsun lideri
120 ülkeye ürün satıyor, hedef Amerika SAMPA kentte otomotiv yedek parça üretiminde en çok istihdamı sağlayan kuruluş. 120 ülkeye ürün satan firma yüzde 45 ile en çok Avrupa’dan talep görüyor. Çin’e de mal satmayı başarmış. SAMPA, 1994 yılında üç ailenin ortaklığıyla büyük hedeflere ulaşmak amacıyla kuruluyor. Başlarda otomotiv sektöründe ağır vasıta yedek parçalarının alım satım ve yurt dışına ihracatı ile otomotiv sektörüne girmiş sonrasında bu alanda üretime başlamış. Mercedes, Man, Volvo, Daf, İveco, Renault, Scania gibi devlerin tüm yan sanayi yedek parça ihtiyacına gerek imalat, gerekse al sat ile cevap verebiliyor. SAMPA’ nın uzmanlık alanı Avrupa menşeli TIR ve dorseler için süspansiyon ve kauçuk metal bağlantılı anti vibrasyon parçalarının yan sanayi üretimi. BMC firmasına üretim bandına mal verilirken; Avrupalı TIR üreticilerine orijinal parça satan firmalara mamul de sağlanmakta. Firmanın toplam üretiminin sadece Sayı 16 / Şubat 2011
yüzde 20’si yurt içinde kalıyor. Gerisi ABD ve Kanada hariç, Afrika’dan Latin Amerika’ ya kadar dünyanın 120 ülkesine ihraç ediliyor. Yurt dışı toplam satışın yüzde 45’i Avrupa’ya. Firma Çin’ e de ürün gönderiyor. SAMPA Yönetim Kurulu Üyesi ve Yüksek Kimya Mühendisi Hüsnü Çep, firma hakkında şu bilgileri veriyor; “ Firmamız 1994 yılından 2005 yılına kadar kalıp tasarımı ve üretimi yaparak belirlediği fason firmalara bu kalıplar ile parça üretimi yaptırırken bu esnada yavaş yavaş kendi üretim sistemini de kurmaya başladı. Ardından plastik enjeksiyon teknolojisini kullanarak kauçuk bazlı anti vibrasyon parçaları üretti. Daha sonra ağır vasıta araçlarında ki ürün portföyü genişletilerek ticarete devam edildi.” SAMPA, hammadde halindeki kauçuk
ve metal malzemesini işleyerek bunu ağır vasıtalar ve dorseleri için yedek parçaya dönüştürüyor. Ürün geliştirme bölümü de yeni çıkan araç modellerinde ki yeni parçaları tespit ederek bunların üretimi için teknik bilgileri oluşturuyor. Çep’in verdiği bilgilere göre günümüzde sadece Avrupa’da dolaşım halinde olan 10 milyon TIR var. Avrupa’da araç değiştirme süresi çok kısa. Sıfır kilometre vasıtalar 2 sene sonra elden çıkarılıyor. Eski TIR’lar doğu bloğu ülkelerine gidiyor. Son durakları Afrika. Çep; Avrupa’nın yanı sıra tüm dünya üreticilerinin karşısında tir tir titrediği Çin’e de mal satmalarının sırrını şöyle anlatıyor: “Bunun sırrının doğru teknolojiler ile işimiz bilerek yapmamız olduğunu söyleyebiliriz.
43
Kapak
Firma ağır vasıta yedek parça üretiminden vazgeçmeyi düşünmüyor. Hedefi ise Amerikan piyasası. Çünkü ABD neredeyse dünyanın geri kalanı kadar büyüklükte bir pazara sahip bu alanda.
Çin’e daha çok mal satmak hedefimiz var. Çünkü refah düzeyi sürekli artan bir ülke olarak 10 sene sonra o da tüketici konumuna gelecek. Şu an Çinlilerde lüks tüketime doğru bir gidişat var. Daha çok kazanıp daha çok harcamaya başladılar. Büyük bir üretici olan ülkede büyük de bir nakliyat söz konusu. Ağır vasıtada daha önce Hindistan ve kendi ürettikleri aracı tercih ederlerken bugün Scania gibi daha kaliteli araçları tercih etmeye başladılar. Zamanla bu araçların kaliteli yedek parçalarına da ihtiyaç duyacaklar. Çin’de üretileni değil, dışarıda daha kaliteli olarak üretileni almak zorunda kalacaklar. Ayrıca, ürünlerimiz her zor şarta gayet uygun. Çünkü orijinal parça baz alınarak aynı kalitede bire bir olarak imalat yapıyor. Neticede bu araçları üreten fabrikalarda Avrupa için ayrı Afrika için ayrı Çin için ayrı üretim yapmıyor. Parçalarımız hem Avrupa’da verimli hem Afrika gibi zor şartlarda. Onu marka yapan özellikte bu.” Fabrika Samsun Organize Sanayi Bölgesi’nde. 25 bin metre karelik bir alanda kurulu. 20 bin metre karesi kapalı. 400 kişi çalışıyor. 6500 çeşit mal üretiliyor. 15 bin çeşit ürünün ticareti
44
yapılıyor. SAMPA firmasının Samsun’da konuşlanmasının sebebi, otomotiv yedek parça üretimi için alt yapı müsaitliğinden kaynaklanmıyor. Sahipleri Samsunlu. Çep bu konuda şunları söylüyor: “Firmanın Samsun’da olmasının en önemli nedeni SAMPA nın ilk olarak Samsun’da kurulması. Ayrıca İstanbul’a oranla Samsun’ da ki işçilikler çok çok daha düşük maliyetli. Biz Samsun insanına daha çok inandık ve güvendik onlarla kemikleştik. Burada ki çalışanlarımız bizim yaptıklarımıza daha çok inanıyorlar. Bu noktaya onlarla gelindi. İstanbul’ da insanlar çok çabuk başka firmalara gidebiliyorlar. Oysa bizim buradaki tüm çalışanlarımız hep kendi bünyemizde yetişen insanlar. Dezavantaj olarak nakliye problemimiz var ve pazara uzak kalıyoruz. Fakat günümüz iletişim imkanları ile bunları aşabiliyoruz.” Firma ağır vasıta yedek parça üretiminden vaz geçmeyi düşünmüyor. Hedefi ise Amerikan piyasası. Çünkü ABD neredeyse dünyanın geri kalanı kadar büyüklükte bir pazara sahip bu alanda. Alım gücüde çok yüksek ve daha çok çeşitli araçlar mevcut.
2005 yılında kendilerine koydukları hedef bir dünya markası haline gelebilmek. Bunu gerçekleştirdiklerini düşünüyorlar. Dünyada birçok pazarda SAMPA adıyla satış yerlerini açmayı planlıyorlar. Çep; “Türkiye’de yaşanan krizler sanayicileri daima ihracata yönlendirmiştir. 2001 yılında yaşanan krizden firmamız hiç etkilenmedi. Hatta karlı bile çıktı. Yurt içinde büyük bir pazar var ve piyasa artık daha stabil idi bunu değerlendirmek istedik. Bu nedenle yurt içine de yönelmeye başladık.” diyor. Bu önemli sanayi kuruluşlarının Samsun’da da bilinmemesine ilişkin Çep şöyle bir açılama getiriyor: “ Firmamızı bağlamadan kendi fikrimdir, Samsun küçük bir kent olduğu için ön planda olmamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu insanlara itici gelebiliyor. O nedenle biz sadece kendi işimizle ilgilenmek istiyoruz. Biz buralara kimseden yardım almadan gelmeyi başardık. Aslında bunun ihtiyacını şiddetle duyuyoruz. Belki bu bizim eksik bir yönümüz. Sosyal bir tarafımızın eksik kalmasından mı? Yoksa kendi işimize tam manası ile fokus olmaktan mıdır bilmiyorum.” Sayı 16 / Şubat 2011
Sayı 16 / Şubat 2011
45
Kapak
Fransız oto devi gelmeyince ters köseye yattı İsmail Tokdemir kalıp hanesini kurarken Peugeot Citroen Grubu’nun Samsun’da yatırım yapacağı haberleri duyulur. Bu gelişme ve artacak potansiyeli dikkate alır. Fransız oto devi haberleri gerçekleşmeyince ihtiyacın fevkinde makineler kalır elinde. eden firmalara ulaştığından, dolayısıyla sıfır kilometre araçların üzerinde de yer almakta.
Toksan Otomotiv ve Kalıp Ticaret’in sahibi İsmail Tokdemir, torna atölyesi işletirken başlar otomobil yedek parça sektörü ile haşır neşir olmaya. 1984 yıllarında torna atölyesinde fren balatalarının üzerindeki metal kısımlara yönelik hizmet verirken ‘Acaba bu metal kısımları kendim üretebilir miyim?’ sorusu kafasını kurcalar. O zamanlar daha hareketlidir sektör. Çünkü o günün kamyonları henüz dingilsiz ve az tonajlıdır. Sıfır kilometre kamyon dingilleri sanayide yapılmaktadır. İsmail Tokdemir, işte bu dingillerin fren balatalarını üretir ilkin. Fabrikaların dingilli ve ağır tonajlı kam-
46
yon imalatına geçmesiyle sanayide işler kesata uğrar. Bir de modern otomotiv sanayi, büyük araçlar içinkiler dahil, fren sisteminde kampanadan diske meyleder. Durum, Tokdemir’in aleyhinedir ilk görünüşte. Disk fren sisteminde balata tükenince sacı ile birlikte atıldığını fark eder. Sac sirkülâsyonunu kaçırılmayacak bir fırsattır. Derhal balatacı firmalara uygun sac hazırlayacak sistemi düzenler. Sektöre girerken kendi kalıp hanesini de kurar. Geniş kapsamlı kalıp hane; hem kentin kalıp, hem de fren balataları için gerekli sac ihtiyacını karşılamaktadır. Toksan’ın ürünleri otomobil fabrikalarının üretim bantlarında şimdilerde. Balata temin
Elbette balata üreten fabrikaların tamamı İstanbul, İzmit ve Bursa’da. İsmail Tokdemir, ‘O halde siz neden buradasınız?’ sorusunu şöyle cevaplıyor: “ Memleketimiz dedik kaldık. Ben aslında birkaç kere niyetlendim ama nasip olmadı. Burada hizmet vermeye devam ediyoruz. Bir şeyler yapmak, bir şeyler üretmek zorunda idik. Bu sektöre girerek bir daldan tuttuk. Samsun’da planlı programlı bir sektöre yönelim yoktu. Aslında ülkenin tamamında bu yoktu. Sanayi planlamaları daha yeni yeni telaffuz ediliyor. Her ne kadar zorluklar olsa da burada üretmeye devam edeceğiz. Samsun, halen daha geçmişinden gelen şanı sayesinde dışarıda farklı ve büyük bir kent olarak algılanıyor. Eskiden burada çeşitli alanlarda büyük fabrikalar faaliyette imiş. Samsun Türkiye’de ilk 7 ilin arasında idi. Şimdilerde ise 30’lu sıralara gerilemiş durumda. Sanayisi ise git gide bitiyor. Bunun en iyi göstergesi de sadece bir tane organize sanayisinin bulunması. ” Toksan Otomotiv ve Kalıp Ticaret’in kalıp hanesi kurulurken Peugeot Citroen Grubu’nun Samsun’a yatırımı yapacağı gündeme oturur. Gelişmeyi dikkate alan Tokdemir, imalathanesindeki kapasiteyi yüksek tutar: “Elimdeki makinelerde Samsun’un iş kapasitesinin üzerinde kalıyor. Dolayısı ile koca koca makineler boşta yatıyor. Oysa bu yatırım Samsun’a gelmiş olsa idi kent sanayisi birden bire şu an olduğunun iki katına çıkardı. ” diyor. Sayı 16 / Şubat 2011
1974 ambargosunda dogdu halen ABD’ye mal satıyor Dündar Elektromekanik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. (DÜ.EL.SAN) otomotiv sanayinin yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki tanklara da elektromekanik parça üretiyor.
Hidromek, Samsung, Hyundaı gibi iş makineleri ve ağır vasıtaların yanı sıra tüm araç markaları için elektromekanik yan sanayi yedek parça üretiminde faaliyet göstermekte.
Sektöre 1976 yılında giren firma, Samsun’da küçük bir atölyede hizmet verirken, şimdi Organize Sanayi Bölgesi’nde 3000 metre kare kapalı alanda üretim yapıyo. Otomotiv, iş ve inşaat makinelerinde ana grup çerçevesinde alternatör ve marş motoru imal eden firma Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki tanklara da, jeneratör ve elektromekanik parça üretiyor.
DÜ.EL.SAN’ın kuruluş hikayesi de diğer firmalar gibi tesadüfü ve ilgi çekici. Amerika 1974 senesinde Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan dolayı Türkiye’ye ambargo koymuş. Necati Dündar için fırsata dönüşen bu olay DÜ.EL.SAN’ın temelini atmış. DÜ.EL.SAN, ABD’ye yıllarca ürün satarak vermiş bu ambargonun cevabını.
500 çeşidin üzerinde mamul üreten DÜ. EL. SAN; Türkiye geneline hizmet sunmakla birlikte, Rusya, İran, İngiltere, Almanya, Suriye, ABD, İtalya, Güney Afrika, Cezayir, Tunus, Mısır, Ukrayna ve Romanya’ya mal satıyor. Pazarlama ve satış merkezi olarak Ankara’da hizmet veren şirket üretimlerini Samsun’da gerçekleştiriyor. Firma Caterpıller, Komatsu, Hıtachı, Kawasakı, JCB, Mitsubishi, Volvo, Mercedes, DAF, Scanıa,
Dündar Elektromekanik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Necati Dündar, firmasının kuruluş hikâyesini şöyle anlatıyor; “ Oto elektrik tamirhanesinden bu günlere gelişimiz planlı programlı bir şey değildi. Tam aksine Türkiye’de ki birçok firma gibi hasbel kader deyip giriştik. Oto elektrik tamirciliği bizim ailemizden gelen bir meslekti. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtından dolayı Amerika Türkiye’ye ambargo koyunca, yedek parça sıkıntıları başlamıştı ülkede. Biz-
de yenisini bulmakta zorlandığımız bu parçaları defalarca tamir ettiğimizden sistemlerini tam olarak ezbere bilir hale geldik. Daha sonra yedek parçayı yurt dışından bulamıyorsak kendimiz yapalım mantığı ile harekete geçtik. Bugün dünyanın tanıdığı ve bildiği bir oto elektromekanik üreticilerinden bir tanesi olduk. Yıllarca da bize kota koyan Amerika’ya ürün sattık. Halen daha oraya fason olarak üretim yapıyoruz.” DÜ. EL. SAN üretim stratejisi gereği orijinal parçaların kullanımı esnasında ne gibi arızalar meydana getirdiğini, zayıf yönlerini tespit ediyor. Bu sayede kendi ürettikleri yan sanayi yedek parçalarda bu arızların olmaması için parçanın zayıf kalan bölümlerinde değişiklilere gidiyor. Çünkü Alman’a ve Amerikalıya göre yeterli olan Türkiye şartlarında yetersiz kalabiliyormuş. Şu an Avrupa ve Amerika’ya giden ürünler fason olarak imal edilse de Rusya, Yunanistan, İran ve Afrika ülkeleri özellikle DÜ. EL. SAN ürünlerini tanımakta ve tercih etmekte imişler. Hatta İran’da DÜ. EL. SAN ürünlerinin
Firma sadece otomotiv yedek parçası değil, tank ve zırhlı araçlarda bulunan elektromekanik parçaların yedeğini de üretiyor.
Sayı 16 / Şubat 2011
47
Kapak korsanları bulunmaktaymış. Necati Dündar da, Samsun’da oturmaktan dolayı sıkıntı yaşamadıklarını dile getiriyor: “Günümüz şartlarında Kocaeli’nde olmak ile Samsun’ da olmak arasında bir fark kalmadı. Hatta İstanbul Avrupa yakasında bulunan bir iş adamı Kocaeli’nde ki fabrikasına gidene kadar bizim müşterimiz Yunanistan dan Samsun’a gelebiliyor.” Firma sadece otomotiv yedek parçası değil, tank ve zırhlı araçlarda bulunan elektromekanik parçaların yedeğini üretiyor. DÜ. EL. SAN ürünlerine dünyayı tehdit eden Çin büyük darbe vurmuş. Bir çok yurt dışı bağlantısını zayıflatmış müşterilerini kaptırmış. Fakat bu Necati Dündar’ı yıldırmamış. O nasıl Amerika sayesinde bu işe girdiyse Çin sayesinde de kendine yeni çıkış yolları bularak yeni markalar oluşturmuş. DÜ. EL. SAN hızla gelişen lojistik sektörünün farkına varark günümüzde çok sayıda dalda ihtiyaç duyulan ve Türkçesi kuyruk kaldırma olan Tail Lift sistemlerini Samsun’da Dündar Tail Lift yani DLP olarak üretmeye başlamış. Amerika krizinden doğan DÜ. EL. SAN nasıl marka olmuş ise Çin krizinden doğan DLP’de Türkiye’de tanınan bir marka haline gelmiş. Dündar Elektromekanik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. sahipsizlikten gördüğü darbeyi hiçbir şeyden görmemiş. Yönetim Kurulu Başkanı Necati Dündar, siyasilerin Samsunlu üreticilere sahip çıkması gerektiğini belirterek bir anısını şöyle aktarıyor; “ Bugün Devlet Demiryollarının Eskişehir’de bulunan lokomotif fabrikasında olan ihalelere giriyoruz. İhaleler tam olarak bizim yaptığımız işler üzerine. Fakat bu ihaleleri daima yurt dışından ihalelere giren firmalara kaptırıyoruz. Oysa bunları ülkemize kazandırabilsek güzel olmaz mı? Her yıl milyonlarca dolarlık ihale veriliyor. Bu parayı Samsun’a aktarabilsek kötü mü olur. Fakat siyasilerimiz sadece oy için dolaşıyor. Yoksa bölgesinde ki sanayicinin durumu nedir? Ona bakmıyor.”
48
Yerli üretim küçümseniyor Avrupa kalitesinin üzerinde ve daha ucuza otomotiv test ekipmanları imal eden Serp Outo Genel Müdürü Hakan Kahvecioğlu, Samsun’da üretim yaptığı için müşterisinin gözünde yeteri kadar güven sağlayamadığını söylüyor.
Serp Outo Genell Müd ürü Hakan Kahvecioğlu, Avrupa’dan daha kaliteli ve üçte bir fiyatına üretim yapsa da Türk insanında hastalık derecesinde yabancı marka hayranlığı oluştuğunu belirtiyor. Oysa İsveç, Belçika, Slovenya ve daha birçok Avrupa ülkesi Samsun’da üretilen test ekipmanlarını ithal ediyor. Çok önemli bir gerçeği ortaya koyan Kahvecioğlu, İnsanımızın yerliye güvenmediğini hele hele otomotiv test ekipmanlarının İstanbul ve Bursa dışında bir ilde bulunması hatta üretilmesinin müşterileri daha da caydırdığını kaydediyor. Otomotiv sektöründe hiç adı duyulmamış Samsun’da otomotiv test ekipmanları üretip satmak,deveye hendek atlatmaktan daha zor ona göre. Teknik anlamda hiçbir sıkıntı yok. Fakat ticari boyutta tıkanılıyor. “ Fındık almaya niyetli bir kişinin aklına
önce Ordu gelir. Kimsenin aklına Isparta gelmez.” Diyor Hakan Kahvecioğlu ve Samsun’da otomotiv sektöründe üretim yapıyor olmanın zorluklarını şöyle anlatıyor; “Asıl önemlisi Türk insanı Türk malına güvenmiyor. Samsun malı olunca durum daha da güçleşiyor. Türkiye’nin herhangi bir noktasında ki ihtiyaç sahibi alıcı İstanbul’ daki ithalatçıları biliyor. Oraya giderek bu ithalatçıları gezerek makineleri görme imkanı buluyor. Türkiye’ nin her yerinden de İstanbul’a havayolu ulaşımı kolaydır. Fakat Samsun’a gelmek aynı kolaylıkta değildir. Diyarbakır’dan Samsun’a gelmek yerine İstanbul’a gitmek daha kolaydır. İstanbul’da onlarca makine arasında seçim yapmak varken bir tane için Samsun’a gelmek olmuyor.Elbette Samsun’unda kattığı avantajlar var. Örneğin Samsun’da değil de Ordu’da olsa idik işimiz daha zordu. Samsun lojistik açıdan avantajlı en azından.”
Sayı 16 / Şubat 2011
Gelecege yön verecek sektörler aranıyor Makine Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan, Türkiye’de yerel ve ulusal sanayi politikaları bulunmadığı için, plana bağlı değil, müteşebbislere endeksli gelişim kaydedildiğini belirtiyor. Makine Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan, geçtiğimiz günlerde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2011 – 2014 yılları için Sanayi Strateji Belgesi yayınladığını, ayrıca yerelde valiliğin “Sektörel Rekabet Edebilirlik Analizi” üzerine çalıştığını; kentin geleceğine yön verebilecek sektörleri aradığını belirtiyor. Gürkan, tüm bu çalışmaların üretime yönelik politikaların oluşumunda rol oynayacağını dile getiriyor. Şube Başkanı Kadir Gürkan, mevcut sanayi konuşlanmışlığını sil baştan tartışmanın anlamsızlığına işaret ederek, geleceğe yönelmeyi öneriyor: “Otomotiv sektörüne baktığımızda Marmara havzasında ciddi bir kümelenme merkezi oluştuğunu görüyoruz. Öte yandan Konya, Aksaray ve Nevşehir bölgesinde bir kümelenme çalışması var. Marmara havzası birinci dereceden deprem bölgesinde olmasına karşın koca bir ülke tüm birikimini buraya aktarıyor. Bütün bunlar kendiliğinden gelişmiş ve artık var olanı kabul etmek zorundayız. Ancak bundan sonra
Sayı 16 / Şubat 2011
planlamalar yapılırken ülkenin geneli göz ününde bulundurulabilir. Türkiye sadece Marmara’dan ibaret değil. Her bölgesinde yapılabilecek işler var. Fakat Samsun’da her şeyden önce büyük yatırımlar için alt yapısı hazırlanmış arazilerimiz yok. Ulaşımı olan, enerji hatları hazır, alt yapısı hazırlanmış arazilerimiz ne kent merkezinde nede ilçelerimizde yok. Biz ‘Gelene uygun bir şey uydururuz’ mantığı ile hareket ediyoruz halen daha. Bir plan program yoksa, şehrin neresinde hangi sektörlere yoğunlaşacağınıza karar vermemiş iseniz, hangi alanlarda tarım hangi alanlarda üretim yapmaya karar vermemiş iseniz teknik anlamda ne kadar alt yapınız güçlü olursa olsun hasbel kader yolunuza devam edebilirsiniz, önünüzü göremezsiniz. Kentte otomotiv yedek parça üretimi yapan sanayicimizin durumu da budur.” Marmara ve İç Anadolu bölgelerindeki kümelenmenin Samsunlu otomotiv yedek parça üreticileri için çok büyük bir dezavantaj oluşturduğunun altını çizen Gürkan, “Oralarda daha organize olmuş, daha ciddi alt yapılara sahip,
daha nitelikli iş gücüne ulaşabilen rakipleri var şehrimizdeki üreticilerimizin. Ayrıca nihai ürün olan otomobil üzerinde yer bulmuş tedarikçi olmuşlar. Güncel yeniliklere o yörelere göre daha geç ulaşmaktalar. Samsun’da bir şekilde otomotiv yedek parçası üreten bu sektör oluşmuş. Küreselleşmeyi iyi okuduğumuzda korkunç bir rekabetin var olduğunu ve bu rekabet içerisinde kentimizin üreticisinin işinin zor olduğunu görmekteyiz. Birde işin içine giren Çin’in girdiği düşünüldüğünde durum daha da vahimleşiyor.” diye konuşuyor. Samsun’da tarım ürünlerine dayalı sanayi sektöründe ve tıbbi el aletleri konusundaki ciddi yoğunlaşmaya da dikkatleri çekiyor: “Samsun’da ki tarım ürünlerine dayalı üretim yapan fabrikalar ciddi bir kümelenme sağlamış ve Türkiye’nin ilk 500 firması arasına girmeyi başarmış durumdalar. Hakeza yine tıbbi cihaz üretimi çok bakir bir alan. Samsun’da 2000 civarında mobilya üreticisi olduğunu ilgili meslek odasının yetkilileri söylüyor. O sektörde de kümelenme merkezleri belli ve onlar arasında Samsun yok. Ancak, medikal mobilya üreterek kendi sektörlerinde ilerleyebilecek mobilya üreticileri bu fırsatın farkında değiller. Bugün hastabaşı ünitesi, hastane mobilyası üreten kaç üretici var? Yine otomotiv yedek parça üreticileri de bu alana yakın bir teknolojiye sahipler. Medikal sektöründe 500 bin çeşit ürün var ve Türkiye’de ürünlerin çok azı üretiliyor. Samsun’da iş elbiseleri üreten çok sayıda firma var. Fakat hiç biri amelyathane önlüğü üretmiyor. Üretse medikal sektörünün içinde yer alacak. Samsun artık karar vermeli ne yapacağına, ne üreteceğine, nereye ve nasıl koşacağına karar vermeli. Eğer hedefe doğru koşarsanız varabilirsiniz.”
49
Sağlık
Bademciginize dikkat edin; kalp ve böbreginiz saglıklı kalsın Bademcikler ve geniz eti dokuları lenfoid hücreleri adı verilen savunma maddelerinin yapılmasını sağlıyor.
50
Kulak Burun Boğaz Uzmanı Çelik, bademciğin vücudumuza ömrümüzün sadece ilk dört yılında gerekli olduğunu söylüyor. Sık tekrarlayan iltihaplı bademcik hastalıkları eğer her defasında bilinçsizce antibiyotik tüketiliyorsa risk oluşturuyor. Halk arasında doğru diye dolaşan çoğu bilginin eksik ve yanlışlığına dikkati çekiyor Dr. Çelik. Sayı 16 / Şubat 2011
B
ademcikler erken çocukluk çağında, ağız boşluğundan vücuda giren yabancı maddeleri topluyor; ayrıca vücutta savunma maddelerinin imalini sağlıyor. Bademciklerin bu fonksiyonu yaş ilerledikçe hızla azalır. Boğazın yukarı kısımlarında birçok yerde bademcikle aynı yapıda dokular bulunur. Halk arasında bilinenin aksine bademciklerin ameliyatla çıkarılması bağışıklık sistemini olumsuz etkilemiyor. Ameliyatları Kulak Burun Boğaz uzmanları gerçekleştiriyor. Önce ilaç tedavisine başvuruluyor. Fayda görülmediğinde cerrahi işlem tatbik ediliyor. Bademcik büyümesinin tedavisinde yeni kullanılmaya başlanan “doku küçültücü” yöntemler var. Ancak uzun dönem sonuçları yani başarı oranı için beklenmesi gerekiyor. Sık tekrarlayan bademcik iltihapları her defasında antibiyotikle tedavi ediliyor. Hastalık 3-4 haftada bir enjekte edilen penisilin iğneleri ile kontrol altında tutulabilir. Antibiyotiğin bu sıklıkta tatbiki, elbette negatif etkilere sebep olabiliyor. Bu yüzden kesin ve kalıcı çözüm ameliyat. Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. A. Hüseyin Çelik ile halkın bademcik hakkında doğru zannettiği ancak yanlış bilgi ve kanıları konuştuk. Dr. Çelik, Dergi Haberexen okurları için çok küçük bir organ olan fakat kalbi ve böbreği dahi olumsuz etkileyebilen bademcik konusunda hayati bilgiler aktardı.
BADEMCİK VÜCUDA İLK 4 YIL GEREKLİ Bademciği, “Esasında doku tarzında bir organdır. Bir karaciğer, böbrek veya kalp gibi değildir. Vücudun savunma sisteminin bir parçası olan lenfoid dokuların yoğunlaşması ile meydana gelmiş bir oluşum olmasına karşın tıbben bir organ olarak kabul edilmektedir.” diye tanımlıyor KBB Uzmanı Op. Dr. A. Hüseyin Çelik. Bağışıklık sisteminin bir parçası olduğunu belirtiyor aynı zamanda: “Toplumdaki yanlış algıda tam bu noktada başlıyor. Bademciklerimiz Sayı 16 / Şubat 2011
Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. A. Hüseyin Çelik ile halkın bademcik hakkında doğru zannettiği ancak yanlış bilgi ve kanıları konuştuk.
vücudun bağışıklık sisteminde 4 yaşına kadar bilinen fonksiyonları var. Vücudu hem mikroplara karşı korumak açısından hem de vücudu daha sonra ki bağışıklık sisteminin gelişimi açısından olumlu yönde etkilemekte. Ancak, şu anki tıbbi bilgi dağarcığı çerçevesinde bademciğin 4 yaşından sonra bilinen hiçbir fonksiyonu yok. Bu nedenle bademciği alınmış insanın normal bir insandan hiçbir farkı kalmamakta. Sadece bademciği alınan bazı hastalar farenjit (Basit boğaz enfeksiyonu) dediğimiz hadise de sıklık yaşarlar.” Elbette KBB Uzmanı Op. Dr. A. Hüseyin Çelik’in sözleri birçok bilimsel çalışma yapılmasının ardından tıbben varılan neticeler. Bademcikler alındıktan sonra hastalıklar üzerinde artış yaşanıp yaşanmadığına dair hemen hemen bütün hastalık çeşitleri denenerek elde edilmiş bu bilgiler. Çelik’e göre bazı hastalarda bademcik alınmasından sonra Farenjit (Basit boğaz enfeksiyonu) artışından da endişe etmeye gerek yok. Çünkü bademcikler alınmadığı takdirde bu ataklar bademcik enfeksiyonu olarak zaten karşımıza çıkabilecekti. Dahası zaten bademcik iltihabı farenjide göre daha ağır seyreden bir hastalık.
SIK İLTİHAPLANAN BADEMCİKLER Çelik, sıklıkla yinelenen bademcik iltihaplanmasının çocukken öğrencilik hayatına; yetişkinlikteyse iş gücüne darbe vurduğunun altını çiziyor: “Bademcikleri çok sık iltihaplanan çocuklar okullarından yetişkinlerde işlerinden geri kalmaktalar. Bizlerde çocuklarda daha hassas olduğumuz için ameliyat gerektiren kriterler konusunda daha katı davranmaktayız. Objektif kriterler elimizde var olduğunda aileleri ameliyat konusunda daha rahat cesaretlendirebiliyoruz. Elbette ameliyatı işaret eden bu objektif veriler elimizde olmadığı müddetçe de ameliyat demiyoruz. Bademciklerin 4 yaşına kadar vücudu hem mikroplara karşı korumak açısından hem de vücudu daha sonra ki bağışıklık sisteminin gelişimi açısından olumlu yönde etkilemesine karşın bazen bu yaşın altında ki çocukları dahi ameliyat ediyoruz. Eğer bademcik
51
Sağlık ameliyatını gerektiren kesin, kati ve objektif veriler varsa. Bağışıklık sistemi belki o zaman zayıf kalıyor olabilir fakat bunu iyi tartmak lazım. Aksi takdirde çocuğun yaşamsal fonksiyonlarında ve genel sağlık durumunda meydana gelebilecek olumsuzlukları göze almaktansa bağışıklık sisteminin biraz zayıf kalması daha evla olabilir. Çok yaşlılarda bademcik ameliyatı yapmayı çok uygun bulmuyoruz. Bir defa hasta için zor olmakta. Zaten kesinliği olmamakla birlikte 40’lı yaşlardan itibaren bademcik rahatsızlığı yaşayan hasta sayısı oldukça azalıyor.”
çsiz ilaç sarfiyatı söz konusu. Sağlık Bakanlığı da yüksek antibiyotik maliyetleri karşısında çeşitli önlemler peşinde. Bademcik ameliyatlarının ardından iyileşme sürecinde çocuklar daha şanslı ve onlar yetişkinlere göre daha çabuk, daha ağrısız ve kolay iyileşebiliyorlar. Fakat basit gibi gözüken bademcik ameliyatları da neticede anestezinin de yapıldığı bir ameliyat ve kendine göre riskler de taşıyor. Komplikasyonlara bağlı ölümcül vakalar çok düşük oranda yaşansa da hiç yok değil. Burada da şanssız olanlar çocuklar ve yetişkinlere göre hayatlarını kaybetme oranları daha yüksek. Elbette bu oranlardan bahsederken yinede çok çok düşük seviyelerden söz ettiğimiz unutulmamalı.
BADEMCİK VE KALP - BÖBREK SAĞLIĞI İLİŞKİSİ Bademcikler küçük ama sık iltihaplanıyor ise antibiyotik ve penisilin iğneleri ile kontrol altına alınabiliyor. Fakat yine de sorunun kesin çözümü operasyon. Aksi takdirde başa geleceklere dair uyarıyor Dr. Çelik: “Kişinin bademcikleri ameliyat edilmesini gerektirecek kriterleri taşıyor fakat hasta ameliyat olmak istemiyor ise iğne tedavisi uygulayabiliriz. Fakat 20 yaşından sonra bademcikler nadiren de olsa kalbi ve böbreği vurabilir. Bademcik ameliyatı çoğu zaman acilen olunması gereken bir operasyon değildir. Fakat sık tekrarlayan bademcik iltihabı akut eklem romatizması, ‘akut glomerülonefrit’ diye adlandırılan böbrek problemleri ve kalp kapak bozukluklarına neden olabilmekte. Çok basit olarak algılanan bademcik bizim hayati organlarımızı doğrudan etkileyebilen bir özellikte. Halk arasında ki bir başka doğru bilinen yanlışta bu noktada ortaya çıkıyor. Bademciği alınan insanlarda böbrek rahatsızlıklarının ortaya çıktığı algısı var. Halbuki bunun tam tersi bir durum söz konusu. Bademcik konusunda halkımız arasında çok fazla bir bilgi kirliliği var. Bu nedenle insanlarımız kulaktan dolma bilgiler ile değil işin uzmanlarına hekimlere danışarak hareket etmeliler.”
ANTİBİYOTİK DÜŞMANLAŞABİLİR…. Sık tekrarlayan bademcik iltihabı söz ko-
52
DONDURMA EFSANESİ…
nusu olduğunda bizleri bekleyen diğer bir tehlike de her hastalandığımızda antibiyotik tüketilmesi. Çünkü bademcik enfeksiyonu antibiyotiksiz iyileşmiyor. Unutulmamalı ki; doğru endikasyonla yeterli doz ve sürede kullanılmayan antibiyotikler faydadan çok zarar vermekte. Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) başvuran yeni geliştirilmiş antibiyotik türü yok. Şu an bir ilaç için başvurulsa onay 10 yıl sürüyor. Bu açıdan bakıldığında önümüzdeki 10 yıllık süreçte yeni bir antibiyotik ile tanışamayacağız. Elimizdeki antibiyotiklere karşı bağışıklık kazanan çok kuvvetli mikroplar var. Eğer bu mikroplar birde yeni kombinasyonlar ile değişime uğrarlar ise yakın gelecekte enfeksiyonlara bağlı ölümler görebileceğiz. Antibiyotikleri yerinde, akılcı ve gereğinde kullanmalıyız. Oysa Çelik’in tespitleri aksi yönde. Leblebi gibi içiyoruz bu hapları. Boğaz ağrılarında, bademcik enfeksiyonlarında kendisine gelen hastalar, ilaç kullanıp kullanmadığını sorduğunda “Evde antibiyotik vardı. Ona başladım.” diyormuş. İltihaplı bademcik vakıalarında bilin-
Acaba bademciklerle soğuk yiyecek dondurma arasında nasıl bir ilişki söz konusu ? arasında. Serin havalarda buz gibi dondurma tüketebilir miyiz? Çelik, bu konuya şöyle açıklık getiriyor: “Dondurmanın bademcik ameliyatından sonra mutlaka yenilmesini tavsiye ediyoruz. Fakat bademcikleri şişen veya boğaz ağrısı çekmeye başlayan çocuklara dondurma yedirilmesi son derece sakıncalı. Bunu yapan aileler ile karşılaşıyoruz, çünkü soğuk ağrı üzerinde geçici olarak bir ağrı azalmasına sebep olsa da neticeleri daha ağırdır. Soğuğun enfeksiyonlar üzerinde şöyle olumsuz bir etkisi var; Vücudumuzda salgısal İmmün Globulin A (sIgA) denilen bir enzim vardır ve virüslerin mukozaya tutunmasını engeller. Genel olarak soğuk mukozalardaki sIgA salınımını azaltır. Dolayısı ile virüs mukozaya daha kolay tutunabilir. Soğuğun daha sık hastalıklara sebep olmasının bilimsel açıklaması da budur. Ameliyat sonrası ise kanama riskini azaltması sebebi ile soğuk yiyecekler ve başta sade tanesiz dondurma önerilmekte. Ayrıca ameliyat sonrası taneli gıdaları yiyemeyecek olan hasta sadece sıvı gıdalar ile beslenebilecek. Dondurma kalori düzeyi ile ve içinde süt gibi besleyici olan unsurları da barındırması ile ameliyat sonrası dönemde iyi bir tercih olmakta. Sayı 16 / Şubat 2011
Çocukta burun solunumu bozukluğu veya horlama varsa genellikle bademcik ve geniz eti birlikte alınıyor.
BADEMCİKLE ALAKALI PRATİK BİLGİLER Bademciklerin alınması şu durumlarda gerekli; • Tekrarlayan bademcik iltihapları • Uykuda solunum durması • Solunum yada yutma güçlüğüne neden olan aşırı bademcik büyümesi • Çocuklarda yılda 3-5 kereden daha fazla, erişkinlerde yılda 1’den fazla tekrarlayan bademcik iltihapları • Nefes/ ağız kokusu, boyun lenf bezlerinin şişmesi gibi belirtiler veren müzmin bademcik iltihapları • Kalp romatizması, kalp kapakçığı iltihabı veya böbrek iltihabı olan kişilerde görülen müzmin bademcik iltihapları • Bademcik apsesi, kötü huylu bademcik tümörü şüphesi
veya nefes alma / yutma zorluğu nedeniyle önerilmişse ameliyatın yapılmaması aşağıdaki problemlere neden olabilir: • Uykuda nefes kesilmesine bağlı kalp ve akciğer yetmezlikleri • Kalp ritmi bozuklukları, yüksek tansiyon (çocuklarda bile görülebilir) • Uykuda ani ölüm • Büyüme ve gelişme geriliği (Bademciklerin aşırı büyük olmasına bağlı solunum ve yutma güçlüğünün çocuklarda büyüme ve gelişmeyi engellediği düşünülmesine rağmen bu konuda yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır. Ancak büyümüş olan bademcikler alındıktan sonra çocukların çoğunluğunda büyüme ve gelişmenin hızlandığı da bir gerçektir.)
Bademcik Ameliyatı yapılmaması durumunda neler olabilir:
• Devamlı ağız solunumuna bağlı yüz ve çene kemiklerinde şekil bozuklukları
Eğer ameliyat bademciklerin aşırı büyük olmasına bağlı uykuda nefes kesilmesi (uyku apnesi hastalığı)
Eğer ameliyat sık tekrarlayan veya müzmin bademcik iltihabı nedeniyle önerilmişse ameliyatın yapılmaması
Sayı 16 / Şubat 2011
aşağıdaki problemlere neden olabilir: • İleride kalp yetmezliğine neden olabilecek kalp romatizması (akut romatizmal ateş), kalp kapakçığı iltihabı • İleride böbrek yetmezliğine neden olabilecek böbrek iltihabı (glomerülonefrit) • Vücutta devamlı bir iltihap odağı varlığına bağlı çeşitli müzmin hastalıklar • Vücutta devamlı bir iltihap odağı varlığına bağlı devamlı yorgunluk, halsizlik Eğer ameliyat bademcik apsesi nedeniyle önerilmişse ameliyatın yapılmaması aşağıdaki problemlere neden olabilir: • Apsenin yayılmasına bağlı solunum güçlüğü • Apsenin derin boyun boşluklarına ve göğüs boşluğuna yayılması sonucu ölümcül enfeksiyonlar • Kan zehirlenmesi (septisemi)
53
Spor
SBK’nın yeni transferi yıldız basketbolcu Ceyda Kozluca:
Hedefimiz ilk bes Samsun Basketbol Kulubü’nün (SBK) yeni transferi Ceyda Kozluca, ekibine sezon sonu için biçtiği hedefi ilk 5. O aynı zamanda bir Franszca dil uzmanı.
S
amsun Basketbol Kulübü’nün (SBK) Galatasaray Medical Park’tan transferi, ayrıca Türkiye Kadınlar Basketbol 1.Ligi’nde (TKBL) geçen yılın sayı kraliçesi Ceyda Koz-luca, yeni takıma ve Samsun’a hemen uyum sağladı. Yıldız forvet oyuncu, basketbol dışında Fransızca öğretmenliği lisansına da sahip. Spordaki başarının eğitimden geçtiğini, ailesinin kendisine büyük destek çıktığını belirtiyor. Takımına sezon sonu hedefi için ilk 5’i öngörüyor. Türkiye’de bayan basketbolunun son yıllarda iyiye doğru gittiği fikrinde. Kozluca’yla yaptığımız söyleşinin ana pasajları… Hemdi kendi ağzından.
BASKETİ ABİMDEN ÖĞRENDİM Ağabeyim Cüneyt Kozluca 2. ligde basketbolcuydu. Henüz çocukken ailem
54
ile maçlarına gidiyorduk. Basketbola başlamam için Ağabeyim elimden tutup beni spor okuluna götürdü.10 yaşında Kocaelispor’un altyapısında basket hayatıma başladım. Bu kulüpte genç takıma kadar yükseldim. Ailemden basketbol için çok destek gördüm. Okul basketbol arasında verdiğim kararlara ailem hep saygı duydu.
EĞİTİMİMİ AKSATMADIM Marmara Üniversitesi Fransızca Öğretmenliği’ni bitirdim. Okuduğum branş zordu. Ayrıca yan dal olarak İngilizce Öğretmenliği de okudum. Eğitimim için Basketbolu ikinci planda tutmak zorunda kaldığım seneler oldu. Okul hayatım boyunca basketbol ile okul arasında hep tercih yapmak zorunda kaldım. Okul basketboldan daha ağır bastı. Akyazıspor’da oynarken her sabah İzmit’ten okulum için
İstanbul’a gidiyordum. Okul çıkışında İstanbul’dan Adapazarı’nda oynadığım Akyazıspor’un idmanına gidip akşam ise tekrar İzmit’teki evime dönüyordum. Bu benim için çok yorucu oluyordu. Okul ile basketbolu zor da olsa birlikte sürdürdüm. basketbolcu olmak isteyen gençlere tavsiyem, eğitimlerini aksatmasınlar. Spor ile eğitim birlikte yürütülebiliyor. Kocaelispor’da oynarken A Milli Takım Antrenörü Ceyhun Yıldızoğlu beni A Milli takıma düşündüğünü söyledi. Bu benim için çok önemliydi. Yaz ayında devamlı antrenman çalıştım. Kendimi milli takıma hazırladım. Aday kadroya çağrıldım ve milli takımda kalmayı başardım. Sonuçta A Milli Takım’da oynamak çok gurur verici bir olay. Her sporcunun hayalleri arasında milli takımda oynamak kesinlikle vardır. Ulusal takımda oynamam benim için Hüseyin KALPAR Sayı 16 / Şubat 2011
Ceyda Kozluca, milli takımda oynamaktan büyük gurur duyduğunu belirtiyor.
Sayı 16 / Şubat 2011
55
Spor
OYNADIĞI KULÜPLER Kocaelispor, Migrosspor, Beşiktaş, Erdemir Ereğli Akyazıspor, Kocaeli B.Belediyespor Galatasaray Medical Park
çok büyük bir tecrübe oldu. Ayrıca geçen sezon Türkiye Bayanlar Basketbol 1.Ligi’nde Türk oyuncular arasında sayı kraliçesi seçildim. Hem milli takıma çağrılmam hem de sayı kraliçesi seçilmem şahsım adına çok gurur verici bir olay. Türkiye’de bayan basketbolu eskilere göre çok gelişti. Yabancı oyuncu sayısı arttı. Fenerbahçe ve Galatasaray EURO LİG, Beşiktaş ise FİBA CUP oynuyor. Bu nedenle Türkiye’de bayan basketbol çok aşama kaydetti. Altyapılar iyi durumda artık herkes bilinçlendi. Altyapı antrenörleri özellikle seçiliyor. Hepsi çok kaliteli. İyi oyuncular yetişiyor. Bunun başarısını milli takımlarda da görüyoruz. Samsun’daki alt yapılarda basketbol bilinci yerleşmiş durumda. Fakat alt yapıya yatırım yapılmalı. Alt yapıdan oyuncular yetişirse yabancı oyunculara gerek kalmaz.
HEDEFİMİZ İLK 5 Samsun’a gelmemdeki en büyük etken Migrosspor’da dört yıl antrenörüm olan Caner Yıllar’ın SBK’yı
56
çalıştırması ve SBK’nın ligde hedeflerinin olması. Caner Yıllar ile birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Hocamın isteklerini iyi biliyorum. Bende bu isteğe cevap verebileceğimi düşündüğümden Samsun Basketbol Kulübünü tercih ettim. Galatasaray’da mutluydum fakat çok fazla dakika alamıyordum. EURO LİG’de azda olsa forma şansı buldum. SBK’ya transfer olmadan önce başka takımlardan da transfer teklifi aldım. Tercihimi samsun’dan yana kullandım. Galatasaray’da ilk devre itibariyle fazla dakika alamadığım için iyi istatistik oluşturamadım. SBK’ya sezon sonunda iyi istatistik yapmak için geldim. Sezon sonunda hedefimiz TKBL’de ilk 5 içinde olabilmek. Samsun’a geldiğimde ligde 8 sıradaydık. Mersin maçıyla 7.sıraya yükseldik. İlk yarı itibariyle ilk 7’ye kalarak Türkiye kupasına katılmaya hak kazandık. Takıma uyum sağladığımı düşünüyorum. Samsun’da ilk defa Mersin maçında forma giydim.ilk maçım olması nedeniyle çok heyecanlandım. Tribünler doluydu. Genç yaşlı herkes bizi izlemeye gelmişti. Taraftar Takımı coşturan harekete geçiren bir unsur. Bu nedenle benim içinde büyük önem
taşıyor. SBK’nın en büyük sorunlarından birisi takıma ait salonun olmaması. Türkiye’de genellikle bu durum böyle. Her kulübün kendisine ait içinde fitness center olan salonu olması gerekiyor. Çünkü bu işi profesyonel yaptığımızdan bir orda bir burada çalışmak zor oluyor. Fitness çalışmamızı Canik Belediyesi’nin Fitness Salonu’nda, idmanları ise Yaşar Doğu Spor Salonu’nda yapıyoruz. Çalışmalarımızı tek bir salonda yapmamız biz oyuncular adına daha iyi olacağını düşünüyorum. SBK’ya transfer olmadan önce Takımda Deniz, Nazlı ve Gülşah’ı tanıyordum . Yabancı oyuncular hakkında da bilgim vardı. Takım arkadaşlarımla antrenman dışında da birlikteyiz.. Akşamları hep birlikte çiftlikte yürüyüş yapıyoruz. Atakum sahiline giyoruz. Evde toplanıp yemekler yapıyoruz. Ev arkadaşım SBK’nın Kaptanı Gülşah Akaya. Evimde basketbol maçlarını takip etmeyi çok seviyorum. Samsun çok güzel bir şehir. Burada olmaktan son derece mutluyum. Sayı 16 / Şubat 2011
Say覺 14 / Aral覺k 2010
57
Sinema Ayin Tür : Çocuk / Korku / Gerilim Gösterim Tarihi : 11 Şubat 2011 Yönetmen : Mikael Håfström Senaryo : Michael Petroni , Matt Baglio (Kitap) Yapım : 2011, ABD Oyuncular : Ciarán Hinds (Peder Xavier) , Anthony Hopkins (Peder Lucas Trevant) , Colin O Donoghue (Michael Kovak) , Alice Braga (Angeline) , Toby Jones (Peder Matthew) , Rutger Hauer (Istvan Kovak) Filmin konusu: Gerçek olaylardan esinlenen film, çok tartışılan şeytan çıkarma uygulaması ve kendi inancı hakkında şüphe duymasına rağmen şeytan çıkarma ayinlerini incelemesi için Vatikan’a gönderilen ilahiyat fakültesi öğrencisi Michael Kovak’ın (Colin O’Donoghue) öyküsünü anlatıyor. Şüpheciliğini bir zırh gibi kuşanan Michael, ele geçirilme vakalarının ardında iblisleri değil, psikiyatrik öğeleri aramaları konusunda üstlerine meydan okur. Ancak alışılmışın dışında yöntemler uygulaması ve yaptığı binlerce şeytan çıkarma ayini ile tanınan Peder Lucas’ın (Anthony Hopkins) yanına gönderildiğinde, Michael’ın zırhı çatlamaya başlar. Peder Lucas’ın bile becerilerinin yetersiz kaldığı bir vakayla karıştığında, açıklayamadığı veya denetleyemediği bir olaya ve inandığı her şeyi sorgulamasına neden olacak kadar şiddetli ve korkutucu bir kötülüğe tanık olur.
127 Saat Tür : Dram Gösterim Tarihi : 18 Şubat 2011 Yönetmen : Danny Boyle Senaryo : Danny Boyle , Simon Beaufoy , Aron Ralston Yapım : 2010, ABD / İngiltere , 93 dk. Oyuncular : James Franco (Aron Ralston) , Kate Mara , Lizzy Caplan (Sonja) , Amber Tamblyn , Clémence Poésy Filmin konusu: Başrolünde Altın Küre sahibi oyuncu James Franco’nun yer aldığı film, dağcı Aron Ralston’ın büyük bir kaya parçasının arasında 5 gün boyunca kaldığı süreci anlattığı “Between a Rock and a Hard Place” kitabından uyarlandı.
Mahsumiyet Tür : Müzikal / Komedi / Aksiyon Gösterim Tarihi : 24 Aralık 2010 Yönetmen : Nathan Greno Byron Howard Senaryo : Jacob Grimm , Wilhelm Grimm Yapım : 2010, ABD Oyuncular: Mandy Moore (Rapunzel) , Zachary Levi (Flynn Rider) , Donna Murphy (Madame Gothel) Filmin konusu: Krallığın en çok aranan –ve en etkileyici- eşkıyası Flynn Rider (seslendiren Zachary Levi) gizemli bir kulede saklanırken, o kulede yaşayan güzel ve cesur, 20 metre uzunluğunda altın sarısı saçları olan Rapunzel (seslendiren Mandy Moore) tarafından esir alınır. Yıllardır hapsedildiği kuleden çıkma yolları arayan Flynn’i esir alan meraklı kız, yakışıklı hırsızla bir anlaşma yapar ve alışılmadık ikili, süper-polis bir atın, aşırı korumacı bir bukalemunun ve sevimsiz bar haydutlarının da olduğu aksiyon dolu bir maceraya yelken açar...
58
Sayı 16 / Şubat 2011