HABEREXEN AYLIK HABER DERGİSİ
YIL: 3
Ballıca Kampüsü’nden yeni bir üniversite doğabilir 2012’de bir hayli “yol” alacağız
ŞUBAT 2012
SAYI: 28
R
FİYATI: 9 TL
ne ak lik r Pe eci d
M Sa edik na al yi
E Se nerj kt i ör ü
a ily b Mo törü Sek
Samsun
Samsun’un 12’nci adamları
Kalkınmanın küresel formülü:
KÜMELENME Sayı 28 / Şubat 2012
Al Habe manak 2 0 rexe n’le ü 11 crets iz 1
2
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
3
4
Sayı 28 / Şubat 2012
Kümelenmek de ne! HABEREXEN AYLIK HABER DERGİSİ
YIL: 3
ŞUBAT 2012
SAYI: 28
R
FİYATI: 9 TL
Ballıca Kampüsü’nden yeni bir üniversite doğabilir
Samsun
2012’de bir hayli “yol” alacağız
Samsun’un 12’nci adamları
Çalakalem değil derinlemesine dosyalar sunmalı okuyucuya. İşte o dosyalardan birini okuyacaksınız, bu ay.
Kalkınmanın küresel formülü:
KÜMELENME
Gazetecilik, sadece güncel gelişmeler, polemiklerle okunan dosyalara imza atmak değil. Yarının önemli adımlarını da kamuoyu ile paylaşarak, gelişmeleri hızlandıracak altyapıyı oluşturmaktır, aynı zamanda. Bilgiyi zamanında hedef kitlesine taşımayan gazeteciliğin günü kurtarmak dışında kime ne faydası olabilir?
Al Habe manak 20 rexe n’le üc 11 retsiz
Samsun, kümelenmede hızlı adımlar atmayı başarmalı. Halk arasında benzer işleri yapanların yan yana durması gibi algılanan kümelenme gerçekte öyle değil. Sayı 28 / Şubat 2012
w w w.hab erexen . com AYLIK HABER D ERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi
Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ
Ahmet AK HABER MERKEZİ
Mustafa BİLİK
1
Bu işin sivil toplum tarafında öncülüğünü yapanlardan Makine Mühendisleri Odası Başkanı Kadir Gürkan, çok iyi bir tanım ortaya koyuyor: “Oto lastik satıcısının, oto lastik tamircisinin, rot balans tamircisinin, hurda oto lastik toplayıcısının, kauçuk geri dönüşüm tesisinin ve oto lastik üreticisinin bir araya gelerek ortak amaç doğrultusunda aynı hedef ve strateji çerçevesinde hareket etmeleridir.” Kümelenme sağlandığında aynı sektördeki herkes güçleniyor. 2011 yılı Ocak ayında valilik, İl Özel İdaresi ve Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nca (OKA); kümelenilebilecek veya kümelenilmesi gereken sahaları saptamak için ‘şehir ekonomisine yön veren sektörlerin rekabet durumu’ analiz edilmiş, bunlardan altısı öne çıkmıştı. Balıkçılık ve su ürünleri sektörü 100 üzerinden 54 puanla ilk sıradaydı. Onu 50’yle Medikal Cihaz ve Aletler, 42’yle sağlık hizmetleri, 39’la ana metal sanayi, 37’yle lojistik ve 32’yle kanatlı hayvan sektörü izliyordu. Bunların dışında enerji sektöründe de kümelenme yolda. Aradan tam 1 yıl geçti ve Dergi HABEREXEN şehrin gelişimini sağlayacak kümelenmeyi kapağına taşıdı. Hem kümelenmenin ne olduğunu hem de Samsun’a kazandıracaklarına ışık tutmaya çalıştı arkadaşlarımız.
HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM REZERVASYON
Emre GÜNDEM Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI
AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM
Serdar ILGIN
www.serdarilgin.com.tr
BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96
Çünkü, iletişimin her gün sürpriz denilecek yeni bir gelişme yaşadığı bugünün Dünyası’nda artık hiçbir bilgi gizli değil. Öyle ise küresel ve çoğu devletlerce desteklenen sermayeler karşısında güçlü olmanın, dik durabilmenin belki de tek yolu “kümelenme”.
YÖNETİM YERİ ADRESİ
Bugüne kadar bildiklerimizin yetersizliğini kabul etmeyle başlayıp, el ele verip sektör sektör büyümeliyiz, güçlenmeliyiz.
YAYIN TÜRÜ
Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN
Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.
Sayı 28 / Şubat 2012
basın meslek ilkelerine uymaya söz
5
HABEREXEN
14
R
Sayı 28 / Şubat 2012
dos y al ar
16
5 EDİTÖR 8 AKILDA KALANLAR 10 KÖŞE YAZISI-BEKİR REŞİTOĞLU 12 KÖŞE YAZISI- HÜSEYİN AKAN 14 2012’DE BİR HAYLİ “YOL” ALACAĞIZ 16 BALLICA KAMPÜSÜNDEN YENİ BİR ÜNİVERSİTE DOĞABİLİR
24 26
20 ATAKUM REZİDANS’TAN ALAN DA MEMNUN, SATAN DA 24 BÜTÜNLEŞEN ETKİN VE SAYGIN TÜRKİYE 26 KEDER YOK ÇÜNKÜ KEYDER VAR 30 DÜNYAYI DÜNYA GÖZÜYLE GÖREBİLMEK İÇİN
30
34 KALKINMANIN KÜRESEL FORMÜLÜ: KÜMELENME
34
50 SAMSUN MEDYASI TÜRKİYE’DE İLK BEŞE GİRER AMA 54 SAMSUN’UN 12’Cİ ADAMLARI 58 SİNEMA
54
6
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
7
Akılda Kalanlar Havaalanında yolcu sayısı yüzde 20 arttı 2011 yılında Samsun-Çarşamba Havaalanı’ndan gelen-giden yolcu sayısı toplam 1 milyon 150 bin 158 olurken, gelengiden uçak sefer sayısı ise 10 bin 623’e yükseldi. İç ve dış hatlar olarak, 2010 yılı toplam yolcu sayısı 957 bin 391 ve gelen-giden uçak sayısı ise 9 bin 317 iken, 2011 yılında ise yolcu sayısı toplam 1 milyon 150 bin 158 olup, gelen-giden uçak sefer sayısı ise 10 bin 623’tür. Toplam yolcu sayısında bir önceki yıla göre 196 bin 285, uçak sayısında ise bin 306 artış gerçekleşti. Buna göre yolcu sayısında toplamda yüzde 20 oranında artış ve uçak sefer sayısında da yüzde 14 oranında artış sağlandı.
Samsun’da davalar tek celsede sonuçlanacak Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı olarak ilin daha da huzurlu ve güvenli olması için çeşitli projeler ürettiklerini belirten Başsavcı Ali Yeldan, “Uyuşturucu, cinsel saldırı, yağma ve hırsızlık suçlarındaki davaların aylarca hatta senelerce sürmemesi için çalışma başlattık. Senelerdir bitmeyen davalar artık tek celsede sonuçlanacak. 2012 yılı çok farklı olacak” dedi.
“İstesek de istemesek de dolmuşlar kalkacak” Bakan Kılıç 5 stadyum için protokolleri imzaladı Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2012 yılında yapımına başlanacak 5 stadyumun için protokol imzaladı. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı girişimleriyle TOKİ tarafından Diyarbakır, Sakarya, Samsun, Adana ve Kocaeli illerine yapılacak yeni stadyumların protokolleri imzalandı.
8
Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kenan Şara, dünyanın gelişmiş hiçbir yerinde minibüs sistemi olmadığını belirterek, yasalar gereği dolmuşların 6 ay sonra kalkacağını söyledi. Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kenan Şara, dünyanın gelişmiş hiçbir yerinde minibüs sistemi olmadığını belirterek, “Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de 2007 yılında çıkarılan Avrupa Birliği uyum yasası gereği Türkiye’deki ulaşım engellilere uygun olması gerekiyor. Minibüslerimiz engellilerin yolculuk yapabileceği statüde değil. Ulaşım Master Planı’nda da bu konu var. İlk olarak Atakum’dan başladık sonra tüm Samsun’a yayacağız. Dolmuşçularımıza şirketleşin ve otobüs sistemine geçin şeklinde öneri sunduk. Ancak değişime karşı bir direniş gördük. Biz sabırla dolmuşçu esnafımızın şirketleşmesini bekliyoruz aksi halde o gürezgahlara otobüsü, belediye olarak biz koyarız ve dolmuş esnafının yolcularını da çekeriz.” Diye konuştu. Sayı 28 / Şubat 2012
Teknopark inşaatı başlıyor
OMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fehmi Yazıcı, Teknopark binasının ihalesinin yapıldığını ve yakın zamanda inşaatına başlanacağını açıkladı.
“Samsun’dan ayrılmak, evimden ayrılmak gibi” Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Aksaray Müdürlüğü’ne tayin olan Saffet Çalışkan, “28 yıldır çalıştığım Samsun’dan ayrılmak, evimden ayrılmak gibi geliyor” dedi. Çalışkan’ın yerine Samsun SGK İl Müdürü olarak Selami Göz geldi. Saffet Çalışkan’a teşekkür ederek plaket vererek görevi teslim alan Göz, Çalışkan’ın kendisinden daha fazla Samsunlu olduğunu söyleyerek, “Memleketimize uzun yıllardır çok değerli hizmetleri oldu. Bu vesile ile ilimize yapmış hizmetlerden dolayı çok teşekkür ediyorum. Kültürü farklı 3 kurumun birleşmesiyle kurulan SGK’nın yeniden yapılanmasında önemli rol oynadı. Öyle bir dönemde işin altına girer miydim girmez miydim bilmiyorum. Samsun büyük bir il ve yapılanma hemen hemen tamamlanmış. Biz de Saffet beyden devraldığımız görevi ileriye götürebilirsek ne mutlu bize.” ifadelerini kullandı.
Yeni MEM Müdürü Cora göreve başladı Samsun İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atanan Çankaya Tapu Kadastro Anadolu Meslek Lisesi Müdürü Dr. Mustafa Cora görevine başladı. Samsun Milletvekilleri, bir buçuk aydır vekalaten yürütülen Samsun İl Milli Eğitim Müdürlüğüne atanan Çankaya Tapu Kadastro Anadolu Meslek Lisesi Müdürü Dr. Mustafa Cora’yı cep telefonlarına gelen kısa mesajdan öğrendi.
Barış Bulvarı Atakum’un çevre yolu olacak Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Atakum ilçesinde açma çalışmaları devam eden Barış Bulvarı’nın Atakum’un çevre yolu gibi olacağını, ayrıca ilçenin güneye doğru gelişmesine katkı sağlayacağını söyledi.
Petkoviç gitti, Bakkal geldi Samsunspor’da ligde alınan kötü sonuçların faturası teknik direktör Vladimir Petkovic’e kesildi. Karadeniz ekibi, Petkovic’in sözleşmesini feshetti. Samsunspor, Vladimir Petkovic’ten boşalan Teknik Direktörlük koltuğuna Mesut Bakkal’ı getirdi. Spor Toto Süper Lig’de mücadele eden Samsunspor’da teknik direktör arayışını sonlandıran yönetim, Mesut Bakkal ile anlaştı.
Samsun’da kan kaybeden iller arasına girdi Adrese dayalı nüfus sayımına göre Samsun’un nüfusu 2010 yılında 1 milyon 252 bin 693 kişi iken 2011 yılında 1 milyon 251 bin 729 kişi oldu. Samsun’un nüfusu 2010 yılında 1 milyon 252 bin 693 kişi iken 2011 yılında 1 milyon 251 bin 729 kişi oldu.Samsun’da 617 bin 701 erkek yaşarken kadınların sayısı ise 634 bin 028 oldu.Samsun’da il ve ilçe merkezlerinde 827 bin 796 kişi ikamet ederken, nüfusun geri kalan 423 bin 933 kişilik kısmı belde ve köylerde yaşamakta.
Sayı 28 / Şubat 2012
9
Köşe Yazısı
Bekir Reşitoğlu
Hayattaki rolümüz bitmeden...
S
orumluluk ‘albenili’ değil kuşkusuz. Ama ‘sorumsuzluyuz’ hepimiz. Allah bizi yeryüzüne ‘bozgunluğa bulaşalım’ diye göndermedi elbette. Aksine ne kadar da mesuliyet yüklendiğimizi anlatıyor, Kur’an-ı Kerim. Hz. Muhammed (sas) de, en fazla bu duygunun ağırlığıyla kıvranıyor ömrü boyunca. Ümmetinin selameti uğruna çırpınıyor adeta. Çocuğumuz ne alemlerde? Komşularımızın hepsi de tok mu? Etrafımızda hal hatır sorulmasını bekleyen hastalar var mıdır acaba? Yoksullar nasıl geçiniyorlardır ki? Babasının imkânları elvermeyince kardeşi okusun diye eğitim hakkından feragat edenlerden haberdar mısınız? Bin bir güçlükle yetiştirdiğiniz evlatlarınız elden ayaktan çekildiğinizde size huzurevini adres gösterirlerse ne yapabilirsiniz ki? Bosna-Hersek’te eşini ya da babasını öldüren azıtmış Sırpların zulüm ve tecavüzüne uğrayan kadınların intihar fetvası ararken neler hissettiğini düşündünüz mü? Yoksa “Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?” şarkısını mı söylemektesiniz mü-
10
temadiyen? Somali’dekiler gibi açlık sınavından geçseydik, iftar ve sahur sofralarının anlamı bambaşkalaşırdı. ‘İletişim teknolojisiyle dünya küçük bir köy haline geldi’ diyenler yalan söylüyor. Her gün gözlerimiz göre göre, tonlarca yemek ve ekmeği niye çöpe atmaktayız o halde? Sadakayı ve hayrı dilencilere fırlattığımız birkaç lira sanmaktayız? Deprem sonrası oluşan tsunamiyle Japonya’ya yürüyen suyun haykırdığı mesajları algılayamıyoruz? Kıyametin küçük bir simülasyonuydu o. İşte bu özelliğimiz sebebiyle, İstanbul’a yağmadıkça üşütmez kar bizi. Kanserleşmiş gönüllerde çiçek açmıyor bu yüzden. Ancak her daim sil baştan mümkün. Hem kalbi, hem de fiili dualarla kurtulabiliriz şeytanın cenderesinden. ‘Dünyaya bir daha gelmeyeceğiz ya’ yanılgısındakilere söylemeliyiz ki; geçici ömre bağlanmanın neresi akılcılıktır? Sonsuzu şekillendiren hayatı boşa harcamanın faturasını hangi zenginlik ödeyebilir? Geçenlerde yüzü, eli ve ayağı başkalarına nakledilen rahmetli nerede şimdi? Şöyle de sorabilirim: Gövdemizden aşağını kaybetsek, benliğimizin, mevcudiyetimizin, kısaca
şahsımızın yarısı uçtu mu diyeceğiz? Aslımız ruhtur. Nefsimiz ta kendimizdir. Anamızın karnına gönderildiğimiz yere gideceğiz muhakkak. Öyleyse hesap niçin şaşar ki? Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta niye hala oyunda oynaştayız? Zevk mi, hoş mu, güzel mi, dolu dolu hayat sürmek mi, yaşadığının iliklere dek fark edilmesi mi? Peki pişmanlık, keşkeler, yeniden doğarsamlar, dünyaya erkek ya da kadın gelseydimler, bir fırsat istemeler, anlaşılamadığını dile getirmeler, yalnızlıklar ve karamsarlıkları nereye koyacağız? Kader, iradeyi bağlamaz. Bunu ileri sürmek, Yaratıcı’yı tanımamaktır. Doğru yolda gayret sar ederek ve dualarla bir bir hedeflerimize ulaşabiliriz. Özgürlüğü ölümsüzlükte arayanlar, zannederler ki, böylelikle hesaptan kaçacağız. Oysa her yanımızda, duyularımızda ve yaratılmışların tümünde sınırlar vardır. Biz o çizgilerin dahilinde top koşturan birer aktörüz. Sahnedeki yönetmeni inkâr etmeyenler, oyundaki kuralları benimseyenler, ölüm sonrasında topu taca atarlar her nedense. Hayattaki rolümüz bittiğinde gerçek hayat başlayacak. İşte o gün hepimiz öğreneceğiz sorumluluğun ilahi tarifini… Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
11
Köşe Yazısı
Hüseyin Akan Yüksek Öğretimin Yakın Geleceğine Dair
Ü
lkemizin nüfus artış hızı düşüyor. Dolayısıyla giderek yaşlı nüfus oranımız artacak, genç nüfus oranı da tersine azalacak. Lise ve dengi okullardan mezun öğrenci sayısı önümüzdeki 10 yılda 550-600 bin arasında değişecek; 600 bini aşmayacağı öngörülüyor. Üniversitelerdeki yıllık kontenjan sayısı ise, bu sayının epey üstünde. Üniversitelere başvuru sayısının yüksekliği daha çok önceki yıllardan kalan birikim ve okuduğu bölümü değiştirmek isteyen öğrencilerden kaynaklanıyor. Artık, ne olursa olsun gençlerimizi bir üniversiteye yerleştirmek kaygısı veya arzusu önemini kaybetti. Artık, öğrenciler mezun olduklarında iş bu-
12
labilecekleri veya sevdikleri bölümleri tercih ediyorlar. Sadece bilim yapmak için bölüm seçenlerin oranı çok düşük. Öğrenci seçme sınavı, yakın bir gelecekte Üniversite ve bölüm seçme sınavı işlevini kazanacak. Dolayısıyla, bundan sonra Üniversiteler bazı bölümlerine öğrenci bulmakta zorlanacaklardır. Bunu fazla zararsız atlatmanın yollarından birisi talep azlığı olan bölümlerin kontenjanlarının ülke çapında makul düzeylere çekilmesidir. Ülkemizin ihtiyacı olan ama talep az olan bu bölümler, öğrencilere verilecek burslarla desteklenmelidir. Diğer çareler ise, öğrenciyi celbedecek sosyal imkanların geliştirilmesi, eğitim kalitesinin arttırılması ve öğrencileri sahaya hazırlayacak uygulama ve staj imkanlarının oluşturulması ve
arttırılmasıdır. Öte yandan, klasik gelenekselleşmiş bölümler yerine veya onların yanında, günün ihtiyaç ve taleplerine cevap verecek yeni bölümlerin açılmasıdır. Eğitim modeli ve güncel bölümler için sahadaki sanayici, iş dünyası ve diğer uygulamacılarla müşavere edilmeli, işbirlikleri oluşturulmalıdır. Bir diğer alanımız, yabancı uyruklu öğrencileri ülkemizdeki Üniversitelere çekmemizdir. Bunun için, tanıtımlar, başvuruların elektronik ortamdan yapılması sağlanmalı, kolaylaştırılmalı ve halen ülkemizde, şehrimizde okuyan yabancı uyruklu öğrencilerin sorunlarıyla yakından ilgilenilmelidir. Bunlar, yabancı uyruklu öğrencilerin ülkemizdeki üniversiteleri daha çok tercih etmelerini sağlayacaktır. Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
13
Araştırma
2012’de bir hayli
‘yol’
alacağız! Faaliyet alanı 6 ili kapsayan Samsun merkezli Karayolları 7’inci Bölge Müdürlüğü yetkililerine göre çevre yolunun Canik ilçesi geçişine viyadük inşası mecburi: “Doğu Çevre yolunda Mert Irmağı ile Tekkeköy arasındaki kesimde arazinin olumsuzlukları nedeniyle tünel ve viyadük gibi özel yapılar zorunlu olacaktır.”
B
u haliyle bile Türkiye’nin kara ulaşımındaki en rahat vilayetlerinden Samsun; 2012 projeleriyle daha da avantajlı konuma gelecek. Karayolları 7’inci Bölge Müdürlüğü, şehirde. Hizmet sahası 6 ili kapsıyor. Kuzey-güney yönünde Ordu – Topçam – Mesudiye – Koyulhisar – Sivas; Ünye – Niksar – Tokat – Sivas; Sinop – Boyabat – Kargı
14
– Osmancık – Çorum – Yozgat yolları bölgedeki akışkanlığa tavan yaptıracak. Sinop – İstanbul ve Samsun – Ankara otoyollarıyla medeniyet çıtası zirve noktalara erişecek. Bölge müdürlüğünün bu yılki planlarını masaya yatırıyoruz sizler için. Öncelikli konu çevre yolları. Bilhassa da geçeceği Canik ilçesine düşünülen viyadük. İlk zikredildiğinde epeyce tartışılmıştı, hatırlarsanız. 7’inci Bölge’ye göre bir
mecburiyetle karşı karşıyayız. Fakat bunun dayandığı gerekçelerin kaynağı net değil. ‘Acaba siyasi mülahazalar mı rol oynuyor?’ sorusu zamanla cevabını bulacak. “Doğu Çevre yolunda Mert Irmağı ile Tekkeköy arasındaki kesimin arazinin olumsuzlukları nedeniyle tünel ve viyadük gibi özel yapılar zorunlu olacaktır. Projenin netleşmesi ile yerleri tespit edilecektir.” diyorlar, bölgenin yol yetkilileri. Sayı 28 / Şubat 2012
Asarcık ayrımıyla Belediyeevleri arasında 4 adet hemzemin (sinyalize) kavşak var. Müthiş ticari hareketliliğe sahip bu hattaki trafik tabiatıyla çok yoğun. Yeni açılan alışveriş merkezlerinin doğurduğu yükle sıkışıklık azami seviyeye vardı. Yol kesiti artık ihtiyacı karşılayamıyor. Sürücü ve yaya güvenliğini de riske sokuyor öte yandan. Viyadükle çözümü işaret ediyor manzara. Tamamlandığında transit seyir üstten akarak kesintisizleşecek. Şehir içindeyse mevcut yola devam. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 4 Kasım 2011 tarihli ihalesinde belirlenen yüklenici firmayla sözleşme imzalanmıştı. Viyadüklü güzergahın uzunluğu 1800 metre. 60 metre genişliğindeki koridorun 33 metrelik kısmı kullanılacak. İki yol için ayrı ayrı ayaklar oluşturulmayacak. Platform tek ayağa oturtulacak. Kirazlık’taki toplayıcı yollar, 2 köprülü kavşak ve Havaalanı köprülü kavşağı da ihale paketine dahil. Proje bedeli 157 milyon lira. İlaveten Samsun-Ordu karayolunun Tekkeköy bölümündeki Petrol Ofisi, Örnek Sanayi ve Havaalanı kavşaklarında sevi-
ye farkı oluşturulacak. Organize Sanayi girişindeki üst kavşaktaki gibi. İş 700 günde bitirilecek. Ankara yolundan ayrılıp Gelemen’e inecek ikinci bir çevre yolu projesinden de söz ediliyor. Fakat iki tünel öngörülen yolun güzergahı kesinleşmedi. Planda 16 kilometrelik Batı çevre yolu projesi de görülüyor. Polis Okulu civarında Bafra yoluyla birleşiyor. Bu yıl sonuna dek neticelendirilerek onaya sunulması bekleniyor. Sinop istikametindeki yolun inşası da 4 kesimde sürüyor. Bu işlerden Ondokuz Mayıs Üniversitesi-Polis Okulu arasındaki yan yol hariç, Samsun – Bafra bölünmüş yolu tamam. Ondokuzmayıs – Yakakent arasındaki bölünmüş yol da, 900 metrelik bölüm ile Alaçam farklı seviyeli kavşağı dışında hazır. Hesaplar tutarsa 2012 sonu Gerze’ye varılacak. Özetle 151 kilometrelik yolun 118 kilometresi bitti. . Samsun – Sinop mesafesi 160 kilometre. Ancak kat ediş 3–3,5 saati buluyor. Bölünmüş yolda mutlu sona ulaşıldığında mesafe 9 kilometre
kısalacak ve 110 kilometrelik hızla 1,5 saatte alınabilecek. Görüntüsüyle şoförleri hem ürküten hem de düşündüren ‘Kaymakam Kayalıkları’ mevkii ile Kanlıçay virajları da devreden çıkıyor. Yol buralarda sahile indiriliyor. Yakakent – Gerze yolunda 2 çift tünel, 5 viyadük ve 2 köprü inşa ediliyor. Toplam uzunluk tünellerde 1913, viyadüklerdeyse 2020 metre. Kuzey TETEK diye de bilinen ‘GeredeTosya-Amasya-Erzincan’ güzergahlı Türkiye Transit Karayolu’nun 333 kilometresi 7 Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluğunda. Nihayete ermek üzere. Kamulaştırma sorunları yüzünden 14,4 kilometresine dokunulamadı sadece. Bu yıl biteceği söylenen yolun hatırı sayılır bölümü ‘Bitümlü Sıcak Karışım’ ile kaplı. Toptepe – Ladik – Taşova yoluyla da Kuzey TETEK’e eklemlenecek, Samsun. Geçen yıl ihale edilen Ladik – Taşova kesiminde iş makineleri çalışıyor. 43 kilometrelik yolun eni 12 metre. Destek mevkii ile Taşova arasındaki 12 kilometresi tırmanma şeritli olacak.
Türkiye’nin kara ulaşımındaki en rahat vilayetlerinden Samsun, 2012 projeleriyle daha da avantajlı konuma gelecek. 2012 plan ve projelerini masaya yatırdık.
Sayı 28 / Şubat 2012
15
Eğitim
OMÜ Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Samsun’u uçuracak!
Ballıca Kampüsü’nden
yeni bir üniversite doğabilir OMÜ Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi kurucu Dekanı Prof. Dr. Erdem Koç, niçin böyle bir oluşuma gidildiğine “Fakültemizde verilecek çağdaş eğitim ve yerleşke altyapımızın sağlayacağı destek ile havacılık sektöründeki mühendislik uygulamalarında geleceğin mühendislerini yetiştirmek istiyoruz. Bu sektörde bulunan kalifiye mühendis ve teknik personel eksikliğini gidermek ve Samsun ilimizi bu sektöre ait hem bilimsel hem de uygulamalı çalışmaların yürütüldüğü bir merkez haline getirmeyi amaçlıyoruz.” ifadeleriyle açıklık getiriyor. YÖK, bölümlerin öğrenci alabilmesini üç öğretim üyesinin atanmışlığı şartına bağlıyor. 2012-2013 sezonunda meteoroloji dalında eğitimin başlatılmasına uğraşılıyor. 5 yıl içinde her üç bölümde toplam 450-500 civarında öğrencinin ders göreceğini belirtiyor Prof. Koç ve devam ediyor:“Bizim planlamamız ikişer yıl ara ile diğer bölümleri de faaliyete geçirmek.” 16
Sayı 28 / Şubat 2012
Prof. Dr. Koç, “Bizim kampüs alanımız içerisinde apronları ve pisti ile kendi hava alanımız olacak. Yeni kurulan bir üniversite için çok önemli bu.” diyor.
S
amsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin (OMÜ) en ilginç bölümlerinden biri, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi. Hep merak edilen ama hayatın meşgaleleri içinde maalesef unutulan bir konu uzay. İletişim teknolojisinin ana unsuru uydulara ev sahipliği yapıyor bu uçsuz bucaksız boşluk. Aslında boşluk değil; gök cisimlerinin özgürce yüzdüğü bir deniz orası. Prof. Dr. Erdem Koç, fakültenin kurucu dekanı. Aralık 2010’da atanmıştı bu göreve. Aynı zamanda Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölüm’ünün de başkanı. Uçak, Uzay ve Meteoroloji mühendisleri yetiştirilecek burada. Çağdaş, icatçı, tasarlama gücüne sahip, yeniliklere açık, insan merkezli düşünebilen, sosyal bağları gelişmiş, her çapta bilimsel çalışmayı sırtlanabilecek gençler eğitimden geçirilecek. Uçak, helikopter ve uydu türü araçların uygulamalarına kafa yoracak öğrencileri. Hangi amaçlarla yola çıkıldığını ve neyin hedeflendiğini konuştuk Prof. Koç ile. -Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi kurma fikri nasıl doğdu? Bir üniversite bünyesinde yeni bir fakül-
Sayı 28 / Şubat 2012
te kurulmasının çok çeşitli nedenleri vardır. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi siyasi kazanımlar düşünülerek veya sadece OMÜ’nün genişlemesi amacıyla kurulmamıştır. 9’uncu Kalınma Planı, TÜBİTAK Vizyon 2023 Projesi ve Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) kararları çerçevesinde, Ulusal Savunma Sanayi ve Uzay Teknolojisi konuları öncelikle desteklenmesi uygun görülen alanlar olduğundan ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin gelişmiş teknik konularda eğitim-öğretim ve araştırma yapan birim ve bölümlerinin varlığı yeni fakülte ve yüksekokulların kuruluş çalışmalarına hız verilmiş olduğundan böyle bir fakülte kuruluşu öncelik kazanmıştır. Ayrıca 19 Mayıs ilçesinde TEKEL tütün depolarının üniversitemize tahsisi aynı alanda 250 dönümlük arazinin de yeni kampüs alanı olarak kullanılabilir durumda olması, bu fakültenin kurulmasını hızlandırmıştır. Aynı kampüste daha önceden Sivil Havacılık Yüksekokulu’nun da faaliyete geçmiş olması, bölgenin havacılık ve uzay teknolojisi konularında bir merkez olabileceği düşüncesi hakim olduğundan kuruluş gerçekleştirilmiştir. Ayrıca burada bulunan bir sivil
havaalanının İl Özel İdaresi tarafından genişletilmesi ve iyileştirilmesi oldukça büyük avantaj kazandırmıştır fakültemizin kuruluşuna. Üniversitemizin başvurusu ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın teklifi üzerine 28.03.1983 tarih ve 2809 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun ek 30’uncu maddesine göre Bakanlar Kurulu’nca 01.02.2010 tarihinde Fakültemizin kurulması kararlaştırılmıştır. Karar (2010/103) 26.02.2010 tarih ve 27505 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Üniversitemizin 09.12.2010 tarihli Senato kararıyla da Fakültemizin Ballıca yerleşkesinde faaliyet göstermesine karar verilmiştir. Fakülte akademik ve idari yapılanması devam etmekte olup, fakülte bünyesinde Uçak Mühendisliği, Uzay Mühendisliği ve Meteoroloji Mühendisliği bölümlerinin açılması Yükseköğretim Kurulu’nun 07.03.2011 tarih ve B.30.0.EÖB-101.03.01-1454 sayılı oluruyla uygun görülmüştür. -Niçin kuruldu bu fakülte? Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi adı üzerinde havacılık ve uzay teknolojileri ile ilgili birimleri içerisine alan bir eğitim kurumudur.
17
Eğitim
Fakültemiz bünyesinde faaliyet gösterecek Uçak, Uzay ve Meteoroloji Mühendisliği bölümlerinde öğrencilerimize, değişen ve gelişen ekonomi ile iş gücü piyasasının gerekleri doğrultusunda, bireylerin istihdam becerilerini ve rekabet güçlerini arttıran bir eğitim sunmayı amaçlıyoruz. -Bu fakülteden başka hangi üniversitelerde var? Fakültemizin bir benzeri Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi adı altında İstanbul Teknik Üniversitesinde mevcuttur. Belirtilen fakültede fakültemizde olduğu gibi Uçak, Uzay ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümleri vardır. Ayrıca ODTÜ Mühendislik Fakültesi bünyesinde Uçak ve Uzay Mühendisliği Bölümü faaliyet göstermektedir. Bunun yanı sıra özel üniversitelerde henüz öğrenci alınmaması ile birlikte yeni yeni havacılık ve uzay bilimleri adı altında fakülteler kurulmaya başlandı. Ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kendi bünyesinde havaalanları yok. Bizim kampüs alanımız içerisinde apronları ve pisti ile kendi hava alanımız olacak. Yeni kurulan bir üniversite için çok önemli bu. -Fakülteye ne zaman öğrenci alınmaya başlanacak?
18
Bir bölümün öğrenci alabilmesi için, Yükseköğretim kurulu(YÖK) tarafından belirlenen şarta göre asgari üç öğretim üyesine sahip olması gerekmekte. İlk hedefi, Uçak, Uzay ve Meteoroloji Mühendisliği bölümlerinin akademik kadrolarının tamamlayabilmek. Meteoroloji Mühendisliği Bölümü kadrosuna bir yardımcı doçent atandı. En kısa sürede iki öğretim üyesi daha görevlendirilecek. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında 30 veya 50 öğrenci ile eğitim-öğretime başlanabileceği düşünülmektedir. Meteoroloji Mühendisliği Bölümünden sonra da sırasıyla Uçak ve Uzay Mühendisliği Bölümlerine öğrenci alımı sağlanabilecektir. Akademik eleman temini açısından daha rahat hareket edebiliriz düşüncesi ile önce Meteoroloji Mühendisliği bölümünü faaliyete geçirmeyi planladık. Çünkü Türkiye’de sadece Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi adı altında İstanbul Teknik Üniversitesi’nin var olması eleman temini açısından zorluk yaşanacağını gösterdi. Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’ne 50 öğrenci alınarak daha sonraki yıllarda diğer iki bölüme ikişer yıl arayla 50’şer öğrenci alımı planlanmaktadır. 5 yıl içinde her üç bölümde toplam 450-500 civarında öğrenci eğitime devam edebilecektir. Bizim planlamamız ikişer
yıl ara ile diğer bölümleri de faaliyete geçirmek. Ancak bütün bunlar gerekli akademik personelin temini ve YÖK’ün kararlarına bağlı. -Ballıca Kampüsü gerekli özelliklere haiz mi, kafi gelecek mi? Ballıca Kampüsü 19 Mayıs ilçesi sınırları içinde olup Samsun’a 20 km, Bafra ilçesine de 15 km uzaklıktadır. Özelleştirme sonrası üniversitemize tahsis edilen yaklaşık 600 dönümlük alan fakülte ve yüksekokul eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerinde kullanılmak üzere hizmet binası ve laboratuar blokları inşasına uygun durumdadır. Mevcut alanda her biri 1000 m2 kapalı alanlı 63 adet hangar ile her biri 5000 m2 kapalı alanlı 3 adet büyük hangar mevcuttur. Bu hangarlardan bazılarının uygun düzenleme ve tadilat ile farklı amaçlar için kullanılabilecek laboratuar bloklarına dönüştürülmesi çalışmaları planlanmaktadır. Kampüs alanı ile deniz arasında mevcut sivil havaalanında İl Özel İdaresi tarafından yenileme ve uzatma çalışmaları (pist uzunluğu yaklaşık 1500 m) devam etmektedir. Yine yerleşke içinde Türk Hava Kurumu’na belli büyüklükte arsa tahsisi yapılmış olup eğitim ve kurs amaçlı havacılık faaliyetleri yürütülebilecektir. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Sayı 28 / Şubat 2012
de kampüsümüze taşınacaktır. İnşası sürüyor. Bu haziranda tamamlanabilir. Meteoroloji Mühendisliği Bölümü için laboratuar altyapısı şeklinde değerlendirilebilecektir. Kampüs içerisinde toplam kapalı alanı 14.000 m2 olan beş katlı fakülte binası temeli atılarak inşaatına başlanmış olup 18 ay içerisinde tamamlanması düşünülmektedir. Ayrıca kampüste Kredi ve Yurtlar Kurumu GeneMüdürlüğü’ne tahsis edilmiş bir alan da mevcut olup öğrenci yurt yapımı en kısa sürede başlatılacaktır. Benim düşüncem bu büyük alanda var olan fakültemizin gelecekte bir teknik üniversiteye dönüşebileceği yönündedir. OMÜ’ nün kurduğu geliştirdiği tıpkı Sinop, Ordu Amasya illerinde olduğu gibi bağımsız bir üniversiteye dönüşebilir. Mesela İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bunun örnekleri var. Bünyesine birkaç tane daha teknik fakültenin katılımı ile ayrı bir üniversite olabilir. Sadece bir mühendislik fakültesinin bünyesinde bir biri ile alakasız on tane teknik bölümü geliştirmek yerine bağımsız fakülteler şeklinde teşkilatlanarak üniversite oluşturulabilir. Böylece makine fakültesi, elektrik elektronik, inşaat fakültesi, haberleşme fakültesi gibi fakülteler oluşturularak yeni bir üniversite çatısı oluşturulabilir. Bu fiziki alan bir üniversite için oldukça uygun bir alan. -Size göre öğrenciler bu fakülteyi neden tercih etmeliler? Yeni fakülte binamız, sivil havacılık pistimiz ile inşa edilecek olan öğrenci yurtlarımız ve sosyal tesislerimiz sayesinde fakültemize gelecek olan öğrencilerimize ayrıcalıklı bir kampüs ortamı sunmayı hedefliyoruz. Bölümlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulacak laboratuarlarımız ve güçlendirilmiş altyapı imkânlarımız sayesinde öğrencilerimiz hem eğitim hem de sosyal ihtiyaçlarını aynı yerleşkede içinde sağlayabileceklerdir. Ayrıca fakültemizin hem Samsun hem de Bafra’ya yakın olması öğrencilerimiz için farklı sosyal ve kültürel imkânlar sağlamaktadır. -Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi mezunları kolaylıkla iş bulabilecekler mi? Fakültemizin mezunları çok geniş bir iş Sayı 28 / Şubat 2012
Tıpkı Sinop ve Amasya’daki örneklerinde görüldüğü gibi; 19 Mayıs ilçesindeki Ballıca Kampüsü’ne konuşlanan Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nin de ileride bağımsız bir üniversiteye dönüşebileceğini söylüyor Prof. Koç. Tahsis edilen arazi bu yapılanmaya son derece müsait çünkü. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü de kampüse taşınacak bu yıl sonuna doğru. 5 katlı fakülte binasının inşası sürüyor. Kampüste öğrenci yurdu da bulunacak. sahasına sahip olacaklardır. Meteoroloji Mühendisliği lisans programından mezun olan öğrencilerimiz, araştırma kurumları (TUBİTAK, vb) Türk Hava Yolları, Türk Havacılık Sanayi, kamu kuruluşları (belediyeler, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, vb), Türk Silahlı Kuvvetleri, enerji ile ilişkili özel sektör kuruluşları, özel televizyon kanalları ve afet yönetim merkezlerinde çalışma imkânlarına sahiptirler. Uçak Mühendisliği lisans programını tamamlayan öğrencilerimiz ise, araştırma kurumları (TUBİTAK, vb), makine imalat sektörü, savunma sanayi, uçak ve hava araçları sanayi, malzeme geliştirme ve üretim sektörü, Türk Hava Yolları, Türk Havacılık Sanayi, hava ikmal bakım merkezleri, ticari hava yolu şirketleri, uçak bakım şirketleri, otomotiv sanayi, enerji sektörü, endüstriyel kuruluşlar, kamu kuruluşları(belediyeler, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü vb.), Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. gibi sektörlerde çalışabileceklerdir. Uzay mühendisliği mezunlarımız da, araştırma kurumları (TUBİTAK, vb), ma-
kine imalat sektörü, savunma sanayi, uçak ve hava araçları sanayi, Türk Hava Yolları, Türk Havacılık Sanayi, hava ikmal bakım merkezleri, ticari hava yolu şirketleri, kamu kuruluşları (belediyeler, bakanlıklar, Savunma Sanayi Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü vb), havacılık ve uzay ar-ge kurumları, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. gibi belli başlı kurumlarda iş bulma olanakları vardır. - Havacılık ve Uzay Mühendisliği Fakültesi’nde pratiğe dönük çok sayıda ofis ve ekipmana ihtiyaç duyulacak sanırım… Mekanik titreşim ve yapısal dinamik; uzay sistemleri tasarım ve test; kontrol sistemleri ve otomasyon; uçuş test; akış simülasyon; aerodinamik ve akışkanlar mekaniği; uçak-gövdekanat tasarım; meteoroloji aletleri ve gözlem usulleri; kirlilik ve uzaktan algılama laboratuarları kurulacak bünyemizde. Bunların ciddi bir mali külfet oluşturacağı ortadadır. Ancak, üniversitemiz, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi kurumlar bu tür altyapı ihtiyaçları için önerilen projeler vasıtasıyla maddi destek sağlamaktadırlar. İlgili kurumlara sunulacak olan bilimsel araştırma ve altyapı destek projeleri sayesinde kurulacak laboratuarlar için maddi destek sağlanması hedeflenmektedir. Ancak şu aşamadaki önceliğimiz bölümlerimiz için akademik personel ihtiyacının karşılanmasıdır. Sonrasında bahsedilen alt yapı ihtiyaçları( laboratuar, vb) üniversitemizin desteği ve sunulacak proje teklifleri ile temin edilecektir. Zenginleştireceğimiz altyapı ve bölümlerimizde hazırlanacak öğretim planları ile ülkemizin ekonomik ve bilimsel gelişimine katkıda bulunacak, ulusal ve uluslar arası düzeyde bilimsel çalışmalar yapabilecek, gelişime açık, sosyal nitelikleri kuvvetli ve mesleklerinde önde gelen, rekabet gücü yüksek uçak, uzay ve meteoroloji mühendisleri yetiştirmeyi hedefliyoruz. Kampüste verilecek eğitimin sadece teoride kalmaması, pratik uygulamalar ve gerek ulusal gerekse uluslararası projeler yardımıyla bilgi ve tecrübe paylaşımını yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Ballıca Kampüsü’nde ortaya konacak tüm bu gayretler neticesinde Samsun ilinin bir havacılık üssü olmasını hedefliyoruz.
19
Emlak
Atakum Rezidans’dan alan da memnun satan da Atakum Rezidans’taki konutları sahiplerine bir yıl önce teslim eden Tokatlıoğlu İnşaat ve Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Tokatlıoğlu, teslim ettikleri dairelerdeki kalitenin gösterdikleri numuneleri aştığını belirtiyor: “Projelerimize duyulan yoğun ilgi dolayısıyla 2’nci projemiz cumbalı evler ve 3’üncü projemiz yaşam evlerini satışa çıkardık.”
Y
üksek kalite inşa edilen Atakum Rezidans’taki konforlu konutların sahipleri, müteahhit firma Tokatlıoğlu’nun bir hayli erken teslimiyle yaşadıkları mutluluk; bir yılda gerçekleşen yüzde 60’lık değer artışıyla ikiye katlandı. Ekonomik sürdürülebilirlik de diğer özellikleriyle ahenk içinde bu yapıda. Açık - kapalı havuzları, çocuk oyun alanları, eğlenceli ve keyifli Sport Cafe’si, lez-
20
zetiyle şehre yeni bir tat getiren Pizza Tomato’suyla adeta küçük bir kent havasında, modern yaşam alanı. Tokatlıoğlu İnşaat ve Mimarlık’ın Samsun’daki ilk projesinden ev alanlar küçük birikimlerin büyük yatırıma dönüştüğünü bizzat şahitler. Rezidansın temeli 2010 yılı Temmuz ayında atılmıştı. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Tokatlıoğlu, teslim ettikleri dairelerdeki kalitenin
gösterdikleri numuneleri aştığını söylüyor. Atakum Rezidans 1’i teslimin sözleşmeden bir yıl önce yapıldığına dikkatleri çekerek, “Bize gelen her müşteri hem kazançlı hem de zengin donatılara sahip keyifli bir yaşam alanı almış oluyorlar. Projelerimize duyulan yoğun ilgi dolayısıyla 2’nci projemiz cumbalı evler ve 3’üncü projemiz yaşam evlerini satışa çıkardık. Tüm halkımıza bu yoğun ilgi-lerine çok teşekkür ediyorum.” diyor. Sayı 28 / Şubat 2012
EVLER KENDİ KENDİNİ ÖDÜYOR…
Ercan Duran (Öğretmen): Atakum Rezidans’ın ilk müşterilerindenim. Buraya gelmeden önce birçok yeri gezdim. Satış ofisine gelip burada örnek daireleri ve tanıtım filmini izledikten sonra satış danışmanı ile görüşerek firmanın daha önceki yaptığı işlerden ve her şeyiyle profesyonel bir çalışma olduğunu görüp güven duyarak ev almaya karar verdim. Evlerin 3 yıl içinde teslim edilmesinin çok uzun bir süreç olarak düşünüyordum. Ama karlı gördüğüm için bu yeni konsept dairelerden almak istedim. Tokatlıoğlu İnşaatın evleri 12 ay önce teslim sürprizi bizim ne kadar doğru bir yatırım yaptığımızın göstergesi. Evi yatırım amaçlı almıştım. Bu bağlamda 15 ay
gibi bir sürede evin yüzde 60 prim yaptığını ve değer artışının daha da devam edeceğini düşünüyorum. Ayrıca kira getirisi rezidans dairesi olması nedeniyle yüksek. Ev kendi kendini
ödüyor. Atakum Rezidans, işletmeleri sayesinde hareketli, her türlü ihtiyacın karşılandığı keyifli bir yaşam merkezi.
KLİNİK SERMAYEM ŞİMDİDEN HAZIR…
Rezidans’ı ailemle birlikte hem yatırım hem de okul süresince burada kalmak için aldık. 5 yıl boyunca yurda vereceğimiz parayla ev sahibi olmanın
büyük keyfini yaşıyoruz. Yurttan farklı olarak ailem Samsun’a geldiğinde de konaklamak için başka bir yere gerek kalmadı. Onları konforlu bir şekilde evimde ağırlıyorum. Atakum Rezidans, çok karlı bir yatırım. Okul bittiğinde burayı sattığımda klinik açmak için hazır bir sermayeye sahip olacağım için çok mutluyum. Ayrıca işletmelerin olması her türlü ihtiyacı karşılıyor. Sport Cafe ve Pizza Tomato’nun halka açık olması da arkadaşlarımın da buraya rahatlıkla gelebilmesine imkan sağlıyor. Ocak ayı sonunda Üniversite’ye saat başı ücretsiz servisin olması benim gibi burada kalan öğrenciler için büyük bir avantaj. Tokatlıoğlu İnşaat büyük güven duyduğumu ifade etmek istiyorum.
GÜVENDİK VE KAZANDIK…
donanımlı bir rezidans yapıyor. Atakum Rezidans yaşam kalitesini yükseltiyor. Diğer sitelerden farklı bir yapıya sahip. Samsun’da da ev almak deyince
ilk akla gelen firma Tokatlıoğlu İnşaat ve Mimarlık. Kurumsal yapıya sahip. Müşteri memnuniyetinin ön planda tutuyor. Güvendik ve kazandık.
Öykü Doyran (OMÜ Veterinerlik Fakültesi 2. Sınıf Öğrencisi): Atakum
Elif – Erkan Türkmenoğlu (Maliye emeklisi- Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı): Atakum Rezidans’ı yatırım amaçlı aldık. İlk önce 3+1 ev düşündük. Sonra iyice bir değerlendirme yaptık. Hem daha ucuza ev alıp hem de daha yüksek kira değerinde olan 1+1 ev almanın daha karlı olacağını düşündük. Şu anda evimiz 12 ay erken teslim edildi ve yüzde 60’a varan oranlarda prim yaptı. Ne kadar karlı bir yatırım yaptığımızı Tokatlıoğlu, bir kez daha bize gösterdi. Evlerin içinde kullanılan malzemelerin kalitesi ve konforu hayal ettiğimizden daha güzel yapıldığını görmek bizleri çok mutlu etti. Atakum Rezidans’ta hem yetişkinler hem de çocuklar için ayrı ayrı yaşam alanlarının düşünülmesi de ayrı bir detay. Bu düşünce burayı tam Sayı 28 / Şubat 2012
21
Fotoğraf
FOKUS Derneği’nin katkıları ile… Fotoğraflar Mustafa Bülbül
Fotoğraf çekmek, her gün yanından geçtiğiniz, kimi zaman üzerine bastığınız bir detayda alemlerin mikro versiyonunun yaratıldığını anlamak ve hayretler içinde kalmaktır. Bir noktaya 56 bin göz sığdırılmasının bilimteknikle izahının mümkün olmadığını düşünerek “Bu mükemmel tasarım
22
harikalarının yaratılışı amaçsız değil.” demektir. Kız böceğinden bahsediyorum. Makrocuları peşinden koşturan, dere kenarlarında yaşayan, bu zarif ve ürkek canlıyı görmeyenimiz yoktur belki de. Bazı yörelerde helikopter böceği de derler. Yeşil, siyah mavi, renkleri ile adeta güneşin türküsünü söylerler gün
ışıdığında. İki gözden her birinde 28 bin gözcük. Retinaya düşen görüntüyü algılayan binlerce sinir ve bu sinirlere gelen sinyalleri değerlendiren bir ana merkez. Siz bu minik mucizenin fotoğrafını çekerken, tüm bunları yakından keşfetmenin mutluluğunu yaşarsınız. Sayı 28 / Şubat 2012
Yılkılar özgürlüklerinin tadını doyasıya çıkaran atlardır. Onların barınakları geniş ormanlıklar ve kırlardır. Fokus fotoğraf ve kültür sanat derneğinin düzenlemiş olduğu gezimizin rotası Samsun’un Ladik ilçesiydi. Haftalık işlerin ve sıkıntıların tümünün unutulduğu anlar yaşıyoruz. Yaratılmış
muhteşem evreni izliyor, tasarım harikası canlıların ve doğanın hayret veren halini tekrar tekrar idrak ediyoruz. Ladik gölü istikametinde ilerlediğimiz esnada yılkı atlarını görüyoruz. Arabadan nasıl indiğimizi bile anlamadan hızlı ve heyecanlı adımlarla peşlerinden gidiyoruz. Yerde kar var.
Bata çıka ilerliyoruz. Ayağımıza dolan kar üşütüyor ama çekilen zahmete değeceği düşüncesi unutturuyor her şeyi. Nihayet dönüp poz verircesine bakıyorlar. Deklanşöre basıyoruz. Heyecanımız kareyi makinenin lcd ekranında görünce katlanarak artıyor.
Sabahın erken saatlerinde uyanır tüm çiçekler. Her bir çiğ tanesi eşsiz güzelliklere açılan kapılardır. Görebilene aşk olsun der adeta. Arkasında duran güzelliği binlere dönüştürür ve yeniden yansıtarak izleyenleri hayretlere düşürür. Her bir damlada arka planın ters şekli ile görüntüsü mevcuttur. Aynı mucizeyi fotoğraf makinesi ve lens gibi herhangi bir donanıma ihtiyaç duymaksızın gözlerimizle de müşahede etme imkânına sahibiz. Yapmamız gereken tek şey eğilip bir kere daha bakmak yaratanın eşsiz sanatına. Sayı 28 / Şubat 2012
23
İş Dünyası
1990’da kurulan MÜSİAD’ın en temel hedefi:
Bütünleşen, etkin ve saygın Türkiye 5 Mayıs 1990’da sivil toplum dünyasının ekonomi kulvarında yerini alan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD), Türkiye genelinde 33 şubesi var bugün. 46 ülkede 106 irtibat noktasına sahip. Üye sayısı 3 bin 300’ü aştı. Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 15’i, ihracatın ise 17 milyar doları onların elleriyle gerçekleşiyor. Yılda ortalama 5 milyar dolara yakın yatırıma imza atan 15 bin işletmeyi temsil ediyor. Oluşturduğu çatının sağlamlığı, ISO 9001:2000 Kalite Belgesi’yle tescilli.
MÜSİAD’ın, vazgeçilemez anlayışı “Bütün insanlığın çözümüne olmayan çözümler bizim çözümümüz olamaz.” cümlesiyle ifade ediliyor.
24
Sayı 28 / Şubat 2012
K
endini “Kişilerin ve kurumların, ülkemizin ve toplumumuzun, bölgemizin ve dünyanın sosyal ve kültürel, siyasal ve ekonomik, bilimsel ve teknolojik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla oluşturulan bir ‘gelişimdiyalog ve güç birliği’ platformu.” diye tanımlayan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), 5 Mayıs 1990 tarihinde yerini aldı sivil toplum dünyasının ekonomi kulvarında. İstanbul merkezli kuruluş, üye işadamlarını ise şöyle niteliyor: “Hakkın ve hukukun, adaletin ve eşitliğin, barışın ve güvenin, refahın ve mutluluğun sağlandığı; tarihe ve topluma mal olmuş mahalli ve evrensel değerlerin korunduğu, gözetildiği; kendi içinde bütün, bölgesinde etkin, dünyada saygın bir Türkiye için yola çıkan hassasiyet sahibi” MÜSİAD’da hizmet şuuru her daim ön planda. Üyeler ayın yarısını iç ve dıştaki görüşmeleri tahsis ediyor. Bunca zahmetin altından gönüllülük duygusuyla kalkılıyor. Kişisel menfaatler ikincilleşiyor. Gidilen coğrafyalarda hep müspet havayla ve canı gönülden misafir ediliyor dernek üyeleri. Türk iş dünyasına, müteşebbislerine ve insanına teveccüh gösteriliyor. Misyonunu belirleyen ilk unsur başta evrensel değerler. Milletin geçmişi, kültürü ve kimliğine azami saygı da esas. Bağımsızlığı ulusal ve uluslararası düzeyde koruyarak gelişmek de en temel çıkış noktalarından biri. Ülkenin iktisadi istikrarını sürdürmesine, demokrasinin ilerlemesine, serbest rekabetin devamına ve güçlü devletler ligine yükselmeye odaklanılıyor. Genel vizyonu “sivil toplum kuruluşu” ama özeldeyse “sanayici ve işadamları derneği”. Türkiye genelinde 33 şubesi var bugün. 46 ülkede 106 irtibat noktasına sahip. Üye sayısı 3 bin 300’ü aştı. Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 15’i, ihracatın ise 17 milyar doları onların elleriyle gerçekleşiyor. Yılda ortalama 5 milyar dolara yakın yatırıma imza atan 15 bin işletmeyi temsil ediyor. Oluşturduğu çatının sağlamlığı, ISO 9001:2000 Kalite Belgesi’yle tescilli.
REFORMLAR DEVAM ETMELİ
Mehmet Köse’nin başkanlık görevini Sayı 28 / Şubat 2012
Erkan Malkoç’a devrettiği Samsun Şubesi’nin geçtiğimiz haftalardaki 17’inci Olağan Genel Kurulu’nda hazır bulunan MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan konuşmasında Türk ekonomisindeki hızlı yükselişe dikkatleri çekiyordu: “Bu yükselme istikrar sayesinde oluyor. Her zaman dediğimiz gibi istikrar olursa, yatırım olur.Dünya ekonomik kriz içinde boğuşurken, bizler bunu avantaja çevirmeliyiz. Bunun için de ileriye dönük düşünceler olmalıyız. Bakın bugün üretilen bir telefonu 3-4 yıl kullanabilirsiniz, fakat bir özellik ekleyip yine piyasaya sürüyorlar. Sizler de bunu başarabilmelisiniz.” Eğitim, kamu yönetimi ve yargıdaki reformların bilhassa sürmesi gerekiyordu ona göre: “İşsizlikle ilgili yapısal sorunların ortadan kaldırılması adına, her zaman üzerine basarak belirttiğimiz gibi, mesleki eğitim reformunun hızlandırılarak uygulanması şarttır. Katsayı eşitsizliği de ortadan kaldırılmışken, mesleki ve teknik eğitimin özendirilmesi önem az etmektedir. Kamu yönetimi yani bürokraside sıkıntılar devam ediyor. Yatırımları ülkemize çekme yönünde tüm bürokratik engellerin kaldırılması sonuca yönelik en temel çözüm olacaktır. Yargı konusunda yapılan reformlar da var, fakat yeterli değil bunların da devam etmesi gerektiği kanaatindeyiz”.
MALKOÇ: İSTİKRAR VE DEMOKRASİ GÜÇLENMELİ… 1994 sonunda filizlenen ve 1995 başında Samsunlulara merhaba diyen şubenin yeni başkanı Erkan Malkoç ise, MÜSİAD’ın bağımsız kimliğiyle ülkedeki ekonomik istikrarın ve demokratik adımların güçlenmesini misyon edindiğini belirtiyordu. Türkiye’nin bölgesinde lider ve dünyada etkin bir rol üstlenmesini desteklediklerini de vurgulayarak; öncelikle üyelerinin kişisel, kurumsal, sektörel, kültürel ve toplumsal gelişimlerini sağlamayı amaçladıklarını dile getiriyordu. İnsan unsurunu, iş ve işleyiş sistemlerini,
piyasayı ve değer ölçülerini daha ilerleterek ülke kalkınmasına ivme kazandırmayı hedeflediklerini de söylüyordu. Yerel ve küresel pazarlardaki rekabet gücü de sözlerinin önemli bir parçasını oluşturuyordu: “Sürdürülebilir büyümenin sağlanması ve istihdam kapasitesinin arttırılmasına yönelik teknolojik ilerlemeyle yeni yatırımların gerçekleşmesine katkıda bulunmak istiyoruz. Yatırımcı, üretici ve proje sahibini bir araya getirip küresel pazarda etkili olacak faaliyetlerin gerçekleşmesine öncülük etmek temel hedeflerimiz arasında bulunuyor.” MÜSİAD Türkiye’den Litvanya’ya giden ilk Türk İş Adamları Derneği olma ünvanını taşıyor. ‘Litvanya fatihleri’ denebilecek ekip içerisinde bir önceki başkan Mehmet Köse de yer almıştı. 2010’un 25-28 Şubatında. Evsahibi Sanayiciler Konfederasyonu’yla ‘Türkiye-Litvanya Ticaret Odası’ fikri protokole taşınıyor. Adım, Nisan 2011’de Wiking projesi meyvesini veriyor. Proje için hükümetler nezdinde girişimlerde bulunan dernek, Litvanya Demir Yolları ile işbirliği anlaşması parafe ediyor. Odesa ile Karadeniz kıyılarımızın arası demiryoluyla 56 saatte kat edilebiliyor. Karadeniz limanları; Beyaz Rusya, Belarus, Litvanya ve Ukrayna’nın 7 yıl evvel faaliyete soktukları Wiking Tren Yolu Ulaştırma ve Taşımacılık Projesi’nin merkezi haline geliyor. Bizden de hedef pazarlara varılacak tabiatıyla. İstanbul, Samsun ve Trabzon, Baltık ülkelerin gözde şehirleri şimdi. Ancak Trabzon’da raylı sistem yok. İstanbul’un ise trafiği ürkütüyor. Samsun her türlü ulaşım avantajıyla en parlak partner adayı. Durum 19 Mayıs Şehri’nin lojistik cazibesini daha da artırıyor. MÜSİAD’ın 2011 yılı Ekim ayı içerisinde Macaristan’ın Budapeşte şehrindeki ticaret odası ziyareti de büyük önem arz ediyor. Büyükelçimiz Hasan Kemal Gür’ün de eşlik ettiği programda Köse de heyetteydi. Temas sağlan 46’ıncı ülkede karşılıklı iyi niyet anlaşmalarına imza konuluyor; 106’ıncı yurt dışı irtibat noktası hayatiyet kazanıyordu. 23 Macar işadamı da bir ay sonra İstanbul’a gelmişti. Henüz bakir bir ülkeydi Avrupa’nın orta yerindeki bu ülke. Nispeten maliyetler de düşüktü burada. Osmanlı’dan kalan Türk kültürü izleri de iyi değerlendirilebilirdi. Türbeler, şehit mezarları ve diğer tarihi eserler ayaktaydı.
25
Sivil İnsiyatif
Eğitim gönüllülerinden destanvari faaliyetler…
Keder yok çünkü Keyder var KEYDER Başkanı Ömer Kabaş, “İnsan odaklı çalışıyor iseniz tüm insanlar hedef kitlenizdir. Biz gerek eğitime gerekse hayata sadece maddi perspektiften bakan insanlar değiliz. Aynı şekilde öğrencilerimizde de sadece akademik başarıyı hedeflemiyoruz. Onun kadar önemli olan manevi değerleri vermemiz gerektiğine inanıyoruz. Bizi biz yapan milli ve manevi değerleri onlara aşılamak gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle bizim bakışımız sadece öğrenciye yönelik değil. Velilere de yönelik.” diye konuşuyor. ‘Gönüllü bir dershane’ nitelemesinin misyonları ve sergiledikleri çabayı tam manasıyla yansıtamayacağını da kaydediyor Kabaş.
26
Sayı 28 / Şubat 2012
Neler yok ki KEYDER’in icraatları arasında… Ücretsiz LGS ve KPSS kursları, okullar arası yarışmalar, gezi-piknik programları, ihtiyaç sahibi öğrenciler yararına kermesler, yine onlara yönelik kırtasiye ve giyecek yardımları…
E
ğitim, bir gönül işi. Kişiler mesleklerine gönülden bağlıysalar, içlerindeki ateşle toplumu ısıtmalarından kimse alı koyamıyor onları. Tıpkı 2003 yılının 27 Martında, Karadeniz Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni (KEYDER) kuran 7 emekli öğretmen gibi. Bugün 718 görevdeşleri üye derneğe. KEYDER’in birincil amacı eğitimcilerin mesleki, kültürel ve sosyal yönlerden gelişimlerine katkıda bulunmak; kaynaşmalarını sağlamak. Kendilerinin yanı sıra, öğrenciler ile araştırmacılara maddi destek temin etmek de esas gayeleri arasında. Laboratuar ve bilgisayar gibi teknik alt yapıya dair hizmet sunumuna da azami önem veriliyor. Sosyal, kültürel ve sportif yarışmalar düzenleyerek, yeni nesile sosyal ve bireysel takviye de vazife biliniyor adeta. Neler yok ki icraatları arasında… Ücretsiz LGS ve KPSS kursları, gezi-piknik
Sayı 28 / Şubat 2012
programları, ihtiyaç sahibi öğrenciler yararına kermes, yine onlara yönelik kırtasiye ve giyecek yardımları… Şehir halkı ve yöneticileri ilk günden beri büyük ilgi gösteriyor derneğin faaliyetlerine. Sevgiyle yaklaşıyor ortaya konulan çalışmalara. Olayın bir ucundan da tutuyorlar ayrıca. KEYDER’inki profesyonel manada dershanecilik değil ama performanslarının hakkını teslim etmek gerekiyor. Dershanedeki eğitim ve ortamı aratmıyorlar çocuklara. Ciddi bir emek ve zaman tahsisi söz konusu. Başvuran öğrenciler genel de orta ve düşük seviyede. Başarı seviyesi yükseklerin sayısı bir hayli az. Kapısı herkese açık. Buna rağmen branşlarında tecrübeli eğitimcilerin azim ve üst düzey eforlarıyla zirveye çıkmaları için uğraşılıyor. 2006’dan beri birçok öğrencisi SBS’de başararak gözde Fen ve Anadolu liselerine gidiyor, bu
özverili
antrenmanların
sayesinde.
KEYDER’in başında tarih öğretmeni Ömer Kabaş var şu anda. İl Özel İdare Ar- Ge Daire Başkanlığı’nda Türk Dünyası Koordinatörlüğü görevini de yürütüyor başkan. Mevcudiyetlerinin tabelada kalmadığını vurgulayan Kabaş, bir felsefe doğrultusunda hayatın içerisinde yer aldıklarını belirtiyor. İftihar duydukları etkinliklerini ise şöyle anlatıyor: “ Derneğimiz sürekli canlı ve mutlaka faaliyet içerisinde. Örneğin hafta sonları sınıflarımızın hepsinde öğretmenlerimiz öğrencilerimiz ile etüt ve ders yapmaktalar. SBS sınıflarımız, 4 ve 5. Sınıflar için kurslarımız sürüyor. Hafta içi de her salonumuzda yine mutlaka bir faaliyet vardır. Zümre ve toplantılarımız devam etmekte. Buralardaki istişare ve fikir alışverişleri herkes için faydalı oluyor. Bu durum öğrencilerimize olumlu yansımakta.”
27
Sivil İnsiyatif İNSAN ODAKLILIK… ‘İnsan odaklı çalışıyor iseniz tüm insanlar hedef kitlenizdir.’ diyen Kabaş, şöyle sürdürüyor sözlerini: “Biz gerek eğitime gerekse hayata sadece maddi perspektiften bakan insanlar değiliz. Aynı şekilde öğrencilerimizde de sadece akademik başarıyı hedeflemiyoruz. Onun kadar önemli olan manevi değerleri vermemiz gerektiğine inanıyoruz. Bizi biz yapan milli ve manevi değerleri onlara aşılamak gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle bizim bakışımız sadece öğrenciye yönelik değil. Velilere de yönelik. Ben öğrencinin olduğu kadar velilerimizin de buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk dışarıda aldığı eğitim kadar aslında aile içerisinde ve evde de alıyor. Babası ve annesi nasılsa çocuk da onun kopyası oluyor. Dolayısı ile eğitimcilerin veliye de bir şekilde ulaşması gerekmekte. Adı seminer olur, adı çay olur, piknik olur fark etmez. Sonuçta amaç insan kazanmaya yönelik. KEYDER insandan yola çıkarak, insanların gönlünü kazanmayı hedefleyen gönüllere girmeyi amaçlayan bir dernek. Bunun için önce insanı sevmeli sonra da kendinizi sevdirmelisiniz.” Dünyadaki bozukluklar ancak ‘insan kazanarak’ giderilebilir Kabaş’a göre: “Dolayısı ile öğrenciyi de kazanmak gerekiyor ki annesine babasına
milletine vatanına hayırlı bireyler yetiştirebilesiniz. Biz eğitim faaliyetlerimizi sadece öğrencilerimize yönelik değil öğretmenlerimizin kendini geliştirmesine yönelik de sürdürüyoruz. Öğrenciyi kazanacak sonuçta öğretmenler. Eğer öğretmene öğrenciyi kazanma hedefini veremezseniz, öğretmen sınıfa girdiğinde bu amacı taşımıyorsa bu sınıf burada da olur her hangi bir yerde de fark kalmaz. O zaman yaptığınız işin bir anlamı olmaz. Yaptığımız etkinlikler motivasyon programları aslında öğretmenlerimize bu amacı aşılamak hedefi ile gerçekleştirilmekte.”
DERSHANEDEN DE ÖTE… ‘Gönüllü bir dershane’ nitelemesinin misyonları ve sergiledikleri çabayı tam manasıyla yansıtamayacağını da kaydediyor Kabaş: “Biz dez avantajlı mahallelerden okuma arzusunda olan ama dershaneye yada başka bir kursa gidemeyen 6’dan 8’inci sınıfa kadarki öğrenciler ile ilgileniyoruz. Ancak, dershane eğitimi, akademik eğitim bizim resmimizdeki küçük bir bölüm. Bu açıdan bakılırsa resmin tamamını görmek mümkün olmaz. Fakat yine bu küçük resim olmadan dahi resim eksik kalır. Resmin küçük bir parçasına bakarak o resmin ne ifade ettiğini anlayamayacağımız gibi o küçük parçada olmadan resmin genelinin ne ifade
ettiğini anlamamız mümkün olmaz.” “Taşındığımız binayı tamamen sınıflar oluşturacak biçimde dizayn ettik. Çocukların sosyal alanlarını kafeteryaları buna göre düzenledik. Sınıflarımızda, okuma salonlarımızda öğretmenlerimiz SBS’de hangi dersler varsa öğrencilerimize dersler veriyorlar. Ancak dediğimiz gibi insanı kazanmak felsefesi ile milli eğitimdeki rehberlik metodu gibi her sınıfımızın bir rehberlik öğretmeni var ve bire bir öğrencilerimiz ile diyaloglar sağlanıyor. Bu motomod ve denetlediğimiz bir metot değil. Tamamen öğretmen öğrenciye nasıl ulaşabiliyorsa metodunu kendi belirliyor. Mangal, çay, piknik birçok şekilde. Bu tamamen gönüllü bir hizmet. Tüm verdiğimiz rehberlik hizmetleri ve SBS dersleri öğrencilerimiz için ücretsiz. İsteyen veliler bağışta bulunuyor. Biz sponsorluk ile gelir sağlamaya çalışıyoruz. Doküman giderleri için verebilecek velilerimiz küçük ücretler ödüyorlar. Bu şekilde devam ediyoruz. Ancak 2004 yılında halk eğitim merkezi ile yapmış olduğumuz ve bize kurs açma imkanı tanıyan bir protokolle ilk defa bu yıl halk eğitim tarafından ders ücretleri ödenerek öğretmenlerimize ücret verdik. Daha önceleri gönüllü olarak yürütülen bu hizmet karşılığında öğretmenlerimize küçük hediyeler veriyorduk.” bilgilerini de aktarıyor KEYDER Başkanı. Sadece fiziki imkansızlıklar kısıtlıyor derneği. Bu sebeple dileseler de, kontenjanı artıramıyorlar maalesef. Halihazırda 30’ar kişilik 3 sınıfta dönüyor işler. Önümüzdeki yıllarda problem sona erecek yalnız. İlkadım Belediyesi’yle imzalanan protokol gereği geniş imkanlara sahip üç katlı Yaşar Doğu Kültür Merkezi kullanılabilecek ileride. Çorbadaki tuzun bir bölümü Kimse Yok Mu? Derneği’nden. Canik Belediyesi ile de benzer görüşmeler sürüyor. Canik Kültür Merkezi de mekan olabilir bu kutlu faaliyetlere. Gelecek planlarına Tekkeköy ilçesi de dahil. KEYDER; Bafra, Çarşamba, Terme, Vezirköprü ve Asarcık ’ta şubeleriyle de halkla yakın temas içinde.
28
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
29
Sağlık
Çoğu göz hastalığı, bilhassa da yetişkinlerde sinsice ilerliyor…
Dünyayı, dünya gözüyle görebilmek için Çocuklarda zamanında tespit edilmeyen göz kayması, göz tembelliği, şaşılık gibi hastalıklar hayat boyu az görmeye; derslerde, spor aktivitelerinde ve daha pek çok alanda başarısızlığa yol açabiliyor. Göz tembelliğine sık rastlanıyor. Çok da konuşuluyor. Ama çok az biliniyor. “Göz tembelliği zamanında tanı konduğunda tedavisi en kolay hastalıklardan biridir.” diyor, Prof. Dr. N. Dilek Erkan. Çocuklardaki görme noksanlığının temel sebeplerindenmiş. 100 çocuğun 2 ya da 3’ünde görülmekteymiş. Erken çocukluk yaşlarında tedavi edilmezse, kalıcı hale gelebiliyormuş. Sonraki yaşlarda da iyileştirilemiyormuş artık.
G
öz gördü, gönül sevdi deriz. Gözden ıraklar, gönülden de ırak kalırmış. Hayattaki bazı gerçekler gözümüze batar ama yine de göremeyiz onları. Kimi zaman göz gezdiririz kitaplarda. Bazılarını gözümüze kestiririz. Kem gözlerin nazarları değer diye inanırız. Çok önemli bu organımızın öznesine yerleştiği o kadar fazla deyim ve atasözümüz vardır ki… Fakat ne yazık ki, gözümüzü gözümüz gibi koruyamamaktayız. Sağlığın kıymeti kaybedilince anlaşılır. Hele gözlerdeki bozukluk yaşamı kökünden etkiler. Kalp gözü de bir hayli mühim ama son nefese dek dünyayı, dünya gözüyle görebilmek en güzeli. Dünyagöz ihtisas hastaneler grubu Samsun’da da hizmet veriyor 12 Eylül 2011’den bu yana. Şehir ve bölge halkından 7 bin 537’si ilk üç ayda kapısını çaldı zincirin ildeki şubesinin. Çoğu genel muayene için gitmişti Dünyagöz’e. 479 poliklinikle şaşılık ikinci sıradaydı. Hastanenin hekimlerinden Prof. Dr. N. Dilek Erkan ile sık rastlanan göz hastalıklarını söyleştik.
30
Sayı 28 / Şubat 2012
-En fazla hangi göz hastalıklarıyla karşılaşıyorsunuz? Bu soruyu üç aşamada değerlendirmek gerekir. Çocuk hastalıklarında genel olarak karşılaşılan en önemli sorunlar gözlük kusurları yani kırma kusuru dediğimiz refraksiyon, miyop, hipermetrop ve astigmat sorunları, göz tembelliği ve şaşılık problemidir.Genç erişkin yaş grubu hastalarımızdan genellikle lazer ile gözlükten kurtulma ihtiyacı üzerine başvurular almaktayız. Erişkin yaş grubu da katarakt ve yaşa bağlı sarı nokta hastalığı ile diyabetik göz problemlerinden şikâyet etmekte. -Şaşılık bir hastalık mıdır ve tedavisi mümkün müdür? Şaşılık kesinlikle tedavi edilebilir bir hastalıktır. Özellikle erken yaşta belirlenmesi çok önemlidir. Erken yaşta belirlenen şaşılıklardan bir kısmı sadece gözlük ile ameliyatsız olarak tedavi edilebilir. Fakat doğuştan şaşılıkların bir kısmı gözlükle düzelmez ve bunların cerrahi müdahaleler ile tedavi edilmesi gerekir. Biz önce şaşılığın gözlükle düzelip düzelmediğine bakar gözlük ile düzelmiyorsa ameliyata başvurabiliriz. Şaşılık aynı zamanda çok önemli bir göz tembelliği sebebidir. Hatta göz tembelliği şaşılığa neden olurken şaşılık da göz tembelliğine neden olabilir. Birbirini besleyen bu iki hastalığın birlikte ele alınması gerekmekte. Şaşılık zor bir ameliyat değil. Ancak genel anestezi altında yapılabilmekte. Hayatın ilk üç ve altı ayı içerisinde aile şaşılıktan şüpheleniyorsa mutlaka bunun düzeltilmesi için yapılabilecek bir şeyler vardır. En azından şaşılık nedeni ile tembelleşme riski taşıyan gözü çalıştırmak amacı ile bazı uygulamalar yapabiliriz. -Çocuk yaş grubu hastalarında karşılaşılan bir başka problemin görme kusurları olduğunu söylediniz. Gözlük bozukluğunun ilerlemesini durduruyor mu? Bu soruya her hasta için farklı cevap vermek gerekir. Bizim için gözlük kullanımının önemi numarasının ilerlemesi veya gerilemesi değildir. Bizim için önemli olan hastanın göz-lük kullanımı ile görmesinin yüzde 100’e çıkartılmasıdır. Bunun hangi numara ile olacağı önemli değil. Mühim olanı görmektir ve göz tembelliğinin ortaya Sayı 28 / Şubat 2012
çıkmamasıdır. Çocuklarda zamanında tespit edilerek tedavi edilmeyen göz bozuklukları, göz kayması, göz tembelliği, şaşılık gibi hastalıklar onların hayat boyu az görmesine, derslerinde, spor aktivitelerinde ve hayatlarının birçok alanında başarısız olmasına sebep olabilir.Bu gibi hastalıkların teşhis ve tedavisinde geç kalmayın, çocuğunuzun geleceğini karartmayın! Hiç bir şikâyetolmasa da bebeklerde 6’ıncı ay, çocuklarda 3 yaş ilk göz muayenesi için idealdir.0–16 yaş grubundaki çocukların göz sağlığı korumak için doğduktan hemen sonra, 6 aylıkken,3 yaşındayken, okula başlamadan önce ve okul süresince her yıl periyodik göz muayeneleri yapılmalıdır. -Göz tembelliği ciddi bir rahatsızlığa benziyor… Göz tembelliği, toplumda sık rastlanan, çok konuşulan, fakat az bilinen bir konudur. Göz tembelliği zamanında tanı konduğunda tedavisi en kolay hastalıklardan biridir. Beyindeki görme merkezinin görevi her iki gözden gelen sinir iletilerini yorumlayarak kişinin görmesini sağlamaktır. Bu merkezin gelişimi doğumdan önce başlar ve 10 yaşlarına kadar devam eder. Bu yaşa kadar herhangi bir gözden sağlıklı iletiler alamayan merkez, o gözden gelen bulanık görüntüyü görmezden gelir ve diğer gözden gelen net görüntüyü tercih eder. Diğer bir deyişle, tembel göz tamamen normal olup, görevini tam olarak yerine getirebilse dahi beyin diğer gözden gelen görüntüyü tercih etmekte, tembel gözden gelen sinirsel uyarıları dikkate almamaktadır. Bu şekilde, kişi iki gözünü kullanamasa da, cisimlerin net görüntülerini elde etmiş olur. Göz tembelliği bir gözün beyindeki görme merkezine net görüntü sunamadığı her durumda meydana gelebilir. Göz tembelliğinin en sık nedenlerinden biri şaşılık, diğer deyişle göz kaymasıdır. İçe veya dışa kayan bir gözde cisimlerin görüntüsü gözün sinir tabakasının doğru bölgesine düşmeyeceğinden bulanık olacaktır. Bir gözün ileri derecede hipermetrop, miyop ya da astigmat olması da göz tembelliğinin sık nedenleri arasındadır. Doğuştan katarakt ve göz kapağı düşüklüğü de göz tembelliğine neden olabilir. Göz tembelliği çocuklarda rastlanan görme azlığının en sık nedenidir. Bu bozukluk her 100 çocuğun 2 ya da 3’ünde görülür. Erken çocukluk
yaşlarında tedavi edilmediği takdirde göz tembelliği kalıcı hale gelir ve sonraki yaşlarda tedavisi hiçbir şekilde mümkün olmaz. Tedavisi ancak erken yaşlarda mümkündür. 10 yaşından sonra uygulanan tedavilerin başarılı olması ise hemen hemen hiç mümkün değildir. Göz tembelliği tedavisinin temel mantığı çocuğun az gören gözünü daha çok kullanmasını sağlamaktır. Bunun için ilk yapılacak şey o gözde az görmeye neden olan bozukluğu düzeltmektir. Yani ka-yan bir gözün kayması düzeltilmeli, göz bozukluğu olan göze gözlük başlanmalıdır. Daha sonra, çocuğun tembel gözünü daha çok kullanmasını sağlamak için iyi gören gözden gelen görüntüler geçici olarak bozulur. Göz tembelliğine sebep olan durumların bir an önce ortadan kaldırılması ve görme sinirinin uyarılmaya başlanması gerekir. -Katarakt hastalığı hakkında yeterince bilinçli miyiz size göre?
Katarakt ilerleyen yaşlarda özellikle 50’li yaşlardan sonra gözün saydamlığını kaybetmesidir. İlaç veya gözlükle tedavisi mümkün olmayan Katarakt, doğuştan da olabilir ancak en sık yaşa bağlı olarak ortaya çıkar. Oluşmuş bir kataraktın tek tedavisi ameliyattır. Hastalık boyunca kişinin sosyal yaşantısını rahatsız edecek derecede hem uzak hem de yakın görüş azalır.Ameliyat şeffaflığını kaybetmiş olan göz merceğinin alınarak yerine yeni bir göz merceğinin yerleştirilmesi sistemine dayanmaktadır.Katarakt ameliyatlarında kullanılan teknoloji, göz içine konulan merceğin kalitesi, ameliyatın başarısını ve en önemlisi görme kalitesini belirler.Tüm hastaların sorgulaması gereken en önemli konu gözlerin içine konulan merceklerin kalitesidir. En değerli organımız olan gözümüzü, kalıcı görme hasarına kadar gidebilen sonuçlardan sakınmamız gerekmektedir.Ayrıca günümüzde zararlı ışınlar olan ultraviyole ışınları da katarakt oluşumuna etki ederek katarakt oluşma yaşını erkene çekmekte.
31
Sağlık ÇOCUK YAŞLARDA S.O.S VEREN BELİRTİLER… -Makula Dejenerasyonu yani sarı nokta hastalığı da pek bilinmiyor… Görme merkezinde (makula) yaş ilerledikçe ortaya çıkan bir hastalıktır. 65 yaş ve üzerindeki hastalarda görme kaybının en başta gelen nedenidir. Yaşlı nüfusundaki artış göz önüne alındığında bu hastalığın önemi de artmaktadır. Hastalığın görülme oranı 65 yaşın üzerinde %3 iken, 75 yaşı geçenlerde %15’lere varmaktadır. Ayrıca yaş ilerledikçe iki gözde birden görülme sıklığı artar.Büyük oranda yaşlılık hastalığı olarak bilinen sarı nokta hastalığı az da olsa şeker hastalığına, sigara kullanımına, retinanın damar tıkanıklığına ve kalıtıma bağlı olarak da ortaya çıkmaktadır. Yaşa-bağlı olan 55 yaşından sonra, kalıtsal olan sarı nokta hastalığı ise her yaşta görülebilir. -Korunmak için nelere gösterilmeli o zaman?
özen
Hastalık ilk etapta ciddi belirtiler vermeyebilir. Bu sebeple periyodik muayeneler hastalığın teşhisinde çok önemlidir. Hastalığın ilk etapta rastlanan belirtileri şöyle sıralanabilir: Görme kaybı. Cisimleri, çizgileri eğri veya kırık görme. Göz önünde karartılar. Görme kalitesinde bozulma ve renk görmede bozukluklar…Hastalığın en önemli risk etkenleri yaş, kalıtım ve sigara kullanımıdır. İlk iki etkeni ortadan kaldırmak mümkün değildir. Fakat diğer risk etkenleri kontrol edilebilir. Hipertansiyonu varsa regüle edilebilir. Sigara içiyorsa sigarayı bırakması gerekir. Güneş için filtreli güneş gözlüğü takması gerekir. Beslenmede ise Akdeniz diyeti önerilir. Tereyağı, kırmızı et ve kolesterol içeren yiyeceklerden uzak durulması önerilir. -Diyabet, diğer adıyla şeker hastalığıyla ilgili göz hastalıkları çok riskli mi? Diyabetik göz hastalığı, bu hastalığa yakalanan kişilerde görülebilecek bir grup göz rahatsızlığını ifade etmektedir. Bu rahatsızlıkların tümü ciddi görme kaybı ve hatta körlüğe neden olabilmektedir.İleri safhalarda göz tansiyonu artmaya da yol açabilir.
32
-Göz tansiyonu halkın anlayacağı dille nedir?
Göz tansiyonu göz içi basıncının normalin üstüne çıkmasıdır. Glokomun (göz tansiyonu hastalığı) sinsi bir hatalık olarak nitelendirilmesinin en önemli sebebi; kendini görme kaybının başladığı ilerlemiş safhalarında fark ettirmesindendir. Bu hastalık her yaş grubunda görülebildiği gibi yeni doğmuş bebeklerde de olabilmektedir. Göz tansiyonu yani Glokomun sinsi bir hastalık olarak nitelendirilmesinin bir başka nedeni ; kendini görme kaybının başladığı ilerlemiş safhalarında fark ettirmesindendir. Bu hastalık her yaş grubunda görülebildiği gibi yeni doğmuş bebeklerde de olabilmektedir.Glokom gözde ilk başlarda yavaş ve kendini hissettirmeden başlar, sonraları hızlı seyreder ve görme sinirlerinde onarılması mümkün olmayan görme kaybına yol açacak kalıcı tahribatlara neden olur. Glokomun erken teşhis edilmesi ve hiç zaman kaybetmeden tedavisine başlanması, görmenin korunabilmesi için çok büyük önem taşımaktadır. Erken tedavi edilmediği takdirde sonucu kalıcı görme kaybıyla sonuçlanır.Glokom gibi kendini ancak ilerlemiş safhalarda hissettiren ve gözdeki tahribatı yüksek olan hastalıklardan korunmak için veya tedavisine gecikmeden başlanabilmesi için yılda 1 kez düzenli muayene gerekmektedir.Dünyagöz Hastaneleri olarak hastanemize muayene olmak için gelen hastaların şikâyeti her ne olursa olsun öncelikle ve mutlaka göz tansiyonu ölçülür. Bu sayede daha önce fark edilmemiş olan glokom Dünyagöz Hastaneleri’nde mutlaka tespit edilir. Bu ve benzeri sinsi göz hastalıklarının tespiti içinde mutlaka her sağlam insanın periyodik göz muayenelerinden geçmesi gerekmekte.
Çocukta şu belirtiler varsa vakit kaybetmeden pediatrik göz hastalıkları uzmanına gidilmelidir. • Bir gözü kısma ya da kapatma. • Siyah görünmesi gereken göz bebeğinde beyaz yada puslu renk. • Cisimleri sürekli gözüne yakın tutma. • Başını bir yana eğerek bakma. • Gözlerini sık sık ovuşturma. • Bir veya iki gözün içe veya dışa kayması. • Prematüre doğum. • Ailede göz tembelliği teşhisi. • Ailede göz bozukluğu. • Gözlerde kayma. • Gözlerinde birinde veya ikisinde sulanma.
GÖZ TEMBELLİĞİNİN SEBEPLERİ • Şaşılık • Anizometropi (İki göz arasında bir numaradan fazla fark ya da her bir gözde ayrı ayrı yüksek astigmat, miyop veya hipermetrop olması) • Diğer göz hastalıkları (Kornea, iris, lens ve vitreus gibi gözün kırıcı ortamlarının kesiflik veya anormal pozisyonda olmaları ile ilgili hastalıklar. En sık görülen tipi de kataraktlardır. Ayrıca göz kapağı düşüklükleri de (Ptoz) görme eksenini kapayarak göz tembelliğini oluşturur.
SARI NOKTA HASTALIĞINI ARTIRAN FAKTÖRLER… • • • • • • • • • •
Kalıtım, Güneşin ultraviyole etkisi, Vitamin eksikliği, Aşırı kilo alımı, Damar sertliği, Sigara, Küçük tansiyondaki yükseklik, Kalp büyümesi, Şişmanlık, Açık renkli gözler…
Sayı 28 / Şubat 2012
Şubat 2009’daKuruluş Mustafa Acar tarafından kuruldu 2009-Şubat Hizmet:Orta Doğu ülkelerine Lübnan, Ürdün, Irak, Libya, Mısır,Cezayir,Almanya,Çek Cumhriyetine ihracat yapılmaktadır. Vizyon: Bölgemizdeki üretilen ürünlerin dünya pazarlarındaki hak ettiği değeri bulmasını sağlamak,bu pazarlarda yerimizi almak dünya pazarına ihracat yapılmasında öncü olmak. Bu sayede tüketilen ürünlerin samsunda daha çok üretim yapılmasın ve istihdam sağlanması Hedef:ihracatta gıda pastasından büyük pay sağlamak... Gıda Sektörümüzün Dünyadaki Durumu Gıda Sanayi,iki trilyon doları aşan yıllık satışlarıyla dünya imalatının en önemli kolu olma özelliği hedeflerimiz arasında.
Sayı 28 / Şubat 2012
33
Kapak
MEDİKÜM’le başlayan hareket hızla diğer sektörlere yayılıyor…
Kalkınmanın küresel formülü:
Kümelenme Teknolojideki muazzam keşiflerin başta iletişim her sektörü etkilediği günümüzde dünya herkesin herkesi tanıdığı küçük bir köy adeta. Bilgi saklamak imkânsız. Kim kimin neyi nasıl ve hangi koşullarda ürettiğinin farkında. Rekabet hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Ama fırsat eşitliğini de teminat altına alıyor bu tablo. Türkiye’nin bir şehrinde imal edilen mal, yeryüzünün en uzak köşesine satılabiliyor. Ya da tersi. İnternet üzerinden istenilen ürün adrese getirtilebiliyor. Aynı işkolundaki tamamlayıcı şirketlerin bir arada toplanarak güç ve elbirliği yapmalarından başka çare yok, bu çarkın döngüsünde kaybolmamak için. 34
Sayı 28 / Şubat 2012
B
ölgesel bazlı sektörel örgütlenme modellerinin günümüzün ekonomik şartlarında en öne çıkan ve denenen türüdür kümelenme. Hemen başta belirtmeliyiz ki, şirketlerin yan yana dizilmesi, yani sadece ‘fiziki birliktelik’ anlamı taşımıyor bu model. Fonksiyonel ve etkileşimle büyüyen organizma mantığı içeriyor felsefesi. 1990’lı yıllardan beri pek çok ülkede benimsenen resmi kalkınma yaklaşımıdır. Aynı bölge, iş kolu ve değer zincirinde faaliyet gösterir üyeleri. Birbiriyle hem işbirliği hem de rekabet içindedirler. Aralarında ticari ilişki vardır. Kümeye onları destekleyici kurumlar da dâhildir. Geleneksel anlayıştan tamamen farklıdır. İktisadi karar ve planlamalar bundaki gibi bütün ülkeyi kapsayacak Sayı 28 / Şubat 2012
şekilde tek merkezden yönetilmez. Az gelişmiş yerlere destek sağlayarak refahı dengeleme öngörüsü yoktur fikri alt yapısında. Bir noktanın açığını, diğerininkiyle kapatma politikası küreselleşmenin doğurduğu yeni neticeler karşısında yetersizleşmiştir çünkü. Salt devlet yardımına dayanan projelerle istenen verime ulaşılamamasının sebeplerinden biri de, iyi niyetlerin kimi köşe dönücülerince suiistimale uğratılmasıdır. Teşvik alanlarının daraltılması da engelleyememiştir bu kötü niyetleri. Üstelik şehirlerarasında çıkar çatışmaları doğurmuştur. Rekabet ortamına erişilmiştir ama faydadan ziyade yıpratıcı zarara yol açmıştır bu. Yardımlar bölgeleri pasifleştirmiştir öte yandan. Girişimcilik baskılanmıştır. Müteşebbisler rağbet etmiştir ancak nitelik ve derinlik zenginleşmemiştir.
Globalleşme, teknolojik ataklar ve yeni üretim süreçleriyle yeni rotalara kavuşmuştur, iktisadi, sınaî ve ticari çıkış arayışları. Rekabetçi bölgeler küresel ekonomide birer ana oyuncudur artık. Yarıştan azami düzeyde kopan bölgelerin desteklenmesiyle sınırlanmıştır kamudan fon aktarımı. Ülkenin her parçası için oralara orijinal çerçeveler çizilmiştir. Kümelenmenin temelinde sektörel rekabetçilik gücünün artırılması yatmaktadır. ‘Verimlilik’ ve ‘inovasyon’ kavramları uluslararası yarıştaki iki ana ilkedir. İstisnaları her zaman hariç tutmak kaydıyla; bu ilkelere riayet etmeyenlerin rekabet rüzgârının estiği mücadelede başarıyı yakalayamayacakları üzse de beklenen sondur. Adı geçen kavramlar işlem maliyetlerini düşürmektedir öte yandan.
35
Kapak
Makine Mühendisleri Odası (MMO) Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan, “Kümelenmek aynı işi yapan firmaların yan yana tesislerde iş yapması demek değil. Kuyumcular çarşısı, ayakkabıcılar çarşısı birer kümelenme örneği değildir.” diyor. ‘Peki nedir o zaman?’ sorusunu ise şöyle cevaplıyor: “Oto lastik satıcısının, oto lastik tamircisinin, rot balans tamircisinin, hurda oto lastik toplayıcısının, kauçuk geri dönüşüm tesisinin ve oto lastik üreticisinin bir araya gelerek ortak amaç doğrultusunda aynı hedef ve strateji çerçevesinde hareket etmeleridir.” Şunu da vurguluyor bu arada: Fiziki birliktelik yetmiyor ama şart.
Kümelenme ilkin medikal aletler sektörünün girişimiyle yer etmeye başladı Samsun’un gündeminde. Ardından mobilyada da kendini gösterdi. Şimdilerde ise iki sektörde daha kök salıyor: Enerji ve perakendecilik. Makine Mühendisleri Odası’nın (MMO) şehirdeki şubesi akımın öncü kuruluşlarından. Kümelenme olgusunu ABD’li yazar ve fütürist (gelecekçi) Alvin Toffler kitaplarından öğrendiğini söylüyor odanın başkanı Kadir Gürkan. Kitaplar, ‘yenidünya düzeni’, ‘küreselleşmede küçük ve orta ölçekli işletmelerin modelleri’ konularını irdeliyor. Olgunun Türkiye’de yanlış algılanabilme riskine vurgu yapıyor Gürkan: “Kümelenmek aynı işi yapan firmaların yan yana tesislerde iş yapması demek değil.
36
Kuyumcular çarşısı, ayakkabıcılar çarşısı birer kümelenme örneği değildir. Kümelenmede bir araya gelinmesinin ana sebepleri şunlardır: Amaç, hedef, hedefe giderken izlenecek yol ve bu yolda birlikte hareket edecek işletmelerin bir araya gelerek ticari veya üretim faaliyetlerini devam ettirmesi.” Bir örnekle konuyu şöyle müşahhaslaştırıyor: “Kümelenme dendiğinde 6 tane oto lastik satıcısının yan yana gelmesi değildir. Oto lastik satıcısının, oto lastik tamircisinin, rot balans tamircisinin, hurda oto lastik toplayıcısının, kauçuk geri dönüşüm tesisinin ve oto lastik üreticisinin bir araya gelerek ortak amaç doğrultusunda
aynı hedef ve strateji çerçevesinde bir arada hareket etmeleridir kümelenme. Ancak bütün bunlara rağmen fiziki olarak bir arada bulunmak kümelenme için gereklilik de arz etmekte.” Uluslararası çapta rekabet avantajına sahip 19 Mayıs Şehri’nde; Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye Odalar Borsalar Birliği’yle (TOBB) dirsek teması halinde kümelenme çalışmaları yürütülüyor. Medikal alet ve cihazda başarıyla pratiğe geçen örnekte çok net izliyoruz bunu. Zannedileceğinin aksine yalnızca sektördeki imalatçıların bu şehirde yoğunlaşması sürüklemiyor; küresel rekabet koşulları ve büyüme fırsatları da etkiliyor olayı. Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
37
Kapak
Kümelenecek 6 sektör Uluslararası çapta rekabet öncelikleriyle donatılı 19 Mayıs Şehri’nde; Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye Odalar Borsalar Birliği’yle (TOBB) dirsek teması halinde kümelenme çalışmaları yürütülüyor. Medikal alet ve cihazda başarıyla pratiğe geçen örnekte çok net izliyoruz bunu. Zannedileceğinin aksine yalnızca sektördeki imalatçıların bu şehirde yoğunlaşması sürüklemiyor; küresel rekabet koşulları ve büyüme fırsatları da etkiliyor olayı.
2011 yılı Ocak ayında valilik, İl Özel İdaresi ve Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nca (OKA); kümelenilebilecek veya kümelenilmesi gereken sahaları saptamak için ‘şehir ekonomisine yön veren sektörlerin rekabet durumu’ analiz edilmiş, bunlardan altısı öne çıkmıştı. Balıkçılık ve su ürünleri sektörü 100 üzerinden 54 puanla ilk
38
sıradaydı. Onu 50’yle Medikal Cihaz ve Aletler, 42’yle sağlık hizmetleri, 39’la ana metal sanayi, 37’yle lojistik ve 32’yle kanatlı hayvan sektörü izliyordu. Gürkan, balıkçılık ve su ürünlerinin kümelenme potansiyelindeki birinciliğini devlet destekleriyle sektörün karlılaşmasına bağlıyor: “Devlet destekleri bir kenara bırakıldığında Me-
dikal Cihaz ve Aletler sektörü; hem rekabet edebilirliği hem de büyüyebilme imkânıyla birinci sıraya oturacaktır. Devlet destekleri sektörlerin rekabet edebilirliğini ve karlarını yükseltiyor. Bizim sürekli dile getirdiğimiz ve arzu ettiğimiz de, benzer destek ve özendirici teşviklerin medikal sanayiye de yansıtılmasıdır.” Sayı 28 / Şubat 2012
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün şehrin milletvekili Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın girişimleriyle, ildeki medikal üreticileri ve bu sektördeki derinliği yerinde gördüğünü; devlet, üniversite ve özel hastanelerde yerli tıbbi cihaz ve cerrahi el aletlerinin kullanılması için düğmeye basıldığını da ifade ediyor Gürkan: “Kamunun ihtiyacı olan medikal ürünler Türk sanayicilerin elinde yoksa bunların, ya yabancı sermaye yatırımı çekerek ya da yerli-yabancı ortaklığı kurarak ofset yöntemleriyle Türkiye’de üretilmesi için teknoloji transferi yapılmasını sağlayacaklarını kaydetti sayın bakan. Samsun’dan ayrıldıktan sonra da katıldığı her imalat sanayisiyle ilgili toplantılardaki açıklamalarında tıbbi cihazları örnek göstermeye başladı. Sektör desteklenmediği halde bu seviyelere gelebilirken bir de devlet desteği ile neler olabileceğini düşünün. Bunu vurguluyoruz. Bu firmaların önü açıldığında, cari açığı azaltacağını, istihdam kaynağı oluşturacağını ve ülke teknolojisinin gelişimine ciddi katkılar vereceğini düşünüyoruz.” Hakkında 28 Aralık 2011’de Ankara’da da çalıştay gerçekleştirilen tıbbi cihazlar sek-
Sayı 28 / Şubat 2012
törünün önemi her platformda dile getiriliyor. Balıkçılıkta çalıştay destekli potansiyeline rağmen ne yazık ki kümelenmeye dair herhangi bir hareket gözlenmezken; ikinci sıradaki Medikal cihaz ve aletleriyle, listede kendilerine yer dahi bulamayan mobilyacılık, perakende gıda ve son enerji sektörlerinde hızlı adımlar atılmakta. Bu çelişkiyi dikkatlerine sunduğumuz Gürkan’a göre, kümelenmeye yönelen sektörlerdeki rekabet ve büyüyebilme imkânları sorgulanmalı. Valilik, İl Özel İdaresi, OKA ve Samsun Medikal Kümelenme Derneği’nin (MEDİKÜM) müştereken götürdüğü projeyle; tıbbi aletteki durum analiz edilirken, ön görüler ve beklentiler değerlendiriliyor. İş sıkı tutularak; yol haritasını çizecek yüklenici de belirlendi, geçtiğimiz günlerdeki ihaleyle. Kervan yolda düzülmeyecek; problem ve mecburiyetlerin mevzuunun uzmanlarınca irdelediği raporun kılavuzluğunda hareket edilecek böylece.
LOJİSTİK MASTER PLANI HAZIR
Kümeleşme potansiyeli puanlamasının 5’inci sıradaki lojistik sektörü de ciddi gayretler içinde. Yol alış hızı medikal aletçileri geçti. Zira evvelinde fikir birliğine varmışlardı zaten. Yol haritaları da, sahanın sözü dinlenir uzmanların Atila Yıldıztekin’in imzasını taşıyor. “Samsun Lojistik Mastır Planı” hazır. İl, doğal yapısı itibariyle bu alandaki kümelenmenin tüm özelliklerine sahip. Hinterlandı geniş, merkezi bir konumda. Sağı solu ve aşağı yukarısıyla birbirine eşit mesafeye konuşlanmış. Türkiye’nin ortasına inen ulaşım hattının başında. Limanıysa, Karadeniz Bölgesi’nin en büyüğü ve tek demiryolu bağlantılısı. Gelişmeye de pek müsait. Karayolu açısından Anadolu’nun Karadeniz’e açılan kapısı. Bölgelerin kesiştiği kavşakta. Havadan kargo da mümkün. Çarşamba Havaalanı gayet kafi. Donanımlarını artırmak çok kolay. Türkiye’nin deniz, demir, kara ve hava yoluyla ulaşılabilen üç vilayetinden biri Samsun. -‘İlerlemesiyle imalat ve hizmet sektörlerine de kan pompalayacak’- lojistik kümelenmedeki küresel rekabet ve büyüme alt yapısını da bünyesinde barındırıyor. Lojistik köy kurma çalışmaları devam ediyor.
39
Kapak uluslar arası tanıtım, marka bilincinin oluşması, satış sonrası hizmetlerin birlikte tedarik edilmesi gibi birçok konusu vardır kümelenmenin.”
MMO Başkanı Kadir Gürkan kümelenirken ‘yer tahsisi’ ve ‘bir araya toplanma’ ana detaylarına bilhassa kilitlenilmesi gerektiğini ancak bunun yetmeyeceğini söylüyor: “Bugün kabul etsek de etmesek de dünya küresel bir köy haline gelmiş durumda. Bu küresel köyde rekabet tek gerçek halini almış durumda. Bu rekabetçi ortamda işletme ve firmaları güçlendirmek belirli bir strateji uygulanması ile olur. Yer tahsisi ve fiziki alt yapı bu yol haritasının üzerindeki duraklardan bir tanesi sadece. Burada nitelikli personel, hammaddeye, ara maddeye daha ucuz ulaşım, daha düşük maliyetlerde lojistik hizmetleri, kolektif ortak satış,
40
Peki, o zaman Samsun’daki münazaralar niye hep ‘yer tahsisi’ üzerine? Soruyu, şöyle cevaplıyor Gürkan: “Samsun’da Medikal Alet Üretimi kümelenmesi ile birlikte sürekli bir yer problemi gündeme geldiği için biz kümelenme denince yer tahsisini algılamaya başladık.” Türkiye’de bunun çok güzel örnekleri olduğunu da ekliyor ardından: “Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) gibi. Bu dernek adı konmamış fakat özünde kümelenmeyi tam olarak yaşayan bir yapıya sahip. Türk otomotiv yan sanayinin tek ve en yetkin temsilcisi konumunda. Otomotiv yan sanayinin üretiminin yüzde 65’ini ve ihracatının da yüzde 70’ini temsil etmekte. Üyelerinin 58’i değişen oranlarda yabancı sermaye ortaklığı ile üretim yapmakta. Avrupa Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği’nin (CLEPA) de üyesi. Yurt içi ve yurt dışı kurumlarca, otomotiv yan sanayii mamul alımlarında referans kurum niteliğini taşımakta. İleri düzeyde imalat kabiliyetlerinden prototip üretimi, test imkanları, CNC ve konvansiyonel makinelerle imalat, ürün geliştirme, yabancı ve yerli firmalarla ortak Ar-Ge çalışmaları gibi
faaliyetlerde bulunmaktalar. Otomotiv parça sanayicilerinin faaliyet gösterdiği tek İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’ni kurmuşlar. Ortak tedarik zincirleri, ortak satış sistemi oluşturmuşlar, ortak nitelikli personel yetiştirme çalışmaları yapmışlar. Kümelenme budur.” diyor.
ENERJİ SEKTÖRÜ DE KÜMELENİYOR Enerji sektöründeki kümelenmeyi Yelken Kulübü’ndeki 15 Kasım 2011 tarihli buluşmalarında masaya yatıran Samsun’daki “Mekanik Tesisat Proje ve Taahhüt ile Enerji Verimliliği” firmaları, 10 gün sonra toplandıkları Makine Mühendisleri Odası binasında da ön hazırlığı konuşmuşlardı. Kural bilinmeyen kurtlar sofrasında küresel işletmeler devletlerince kollanırken, Türk şirketleri yalnızdı. Tuzağa ilk önce –küçük ve orta ölçektekileri, bakkalları ve marketleriyle- yerli perakende sektörü düşmüştü. Bunlara şahit olundukça sektörlerindeki aktörlerin devreye sokulabilecek tedbirleri kurguladığını kaydediyor MMO Başkanı Gürkan: “Tıbbi aletler sektöründen kümelenmeyi öğrenmiştik. Buradan aldığımız bilgi ve deneyimi oda üyelerimize aktarma ihtiyacı da duyuyorduk. Sonunda kümelenmeyi Samsun’da Mekanik Tesisat Proje ve Taahhüt ile Enerji Verimliliği
Sayı 28 / Şubat 2012
konusunda faaliyet gösteren firmalara da taşımak istedik. Kentimizde 82 mühendislik bürosu bu işle meşgul. Kalorifer, soğutma, doğalgaz, temiz su, pis su tesisatı, yalıtım ve yangın tesisatı vs işleri üstleniyorlar. Projelendirme ve uygulama yapmaktalar. İçimizde farklı alanlarda çalışan meslektaşlarımız olmasına karşın bu sektörü seçme nedenimiz, sayılarının 82’yi bulması ve aynı hedefe doğru yol almalarıydı. Bölgemizde inşa edilen büyük yapılarda doğrudan işin içine dâhil olacak değer üretemediklerini; tedarikçi veya taşeron boyutunda kaldıklarını gördük.” Önce kendi aralarında çalışıp tartıştıklarını belirterek, “Ardından Valimiz Hüseyin Aksoy başkanlığında Yelken Kulüpte Enerji ve Enerji Verimliliği toplantısı gerçekleştirdik. O toplantıda da Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye Odalar Borsalar Birliği ile yürütülmekte olan Türkiye genelindeki kümelenme çalışmalarının şehir ayağında görevli Aslı Moral hanım bir sunum yaptı. Sektörümüzdeki genç arkadaşlarımız da buna pozitif bir tepki ile yaklaştı. Kümelenme alt yapı çalışmalarımız sürüyor.” diyor. Sayı 28 / Şubat 2012
GENİŞ KATILIMLI ÇALIŞMALAR BU AY “Asıl olan bu çalışmalarla üyelerimizi bu rekabete hazırlamak. Biz üyelerimizi bu kuralsız ve acımasız oyuna ne kadar iyi hazırlayabilirsek o kadar mutlu oluruz. Yani süpermarketler gelmeden önce kendi marketlerimizi oluşturabilmek adına bunu yapıyoruz.” diye konuşan Gürkan, maksatlarındaki ayrıntıları şöyle sıralıyor: “Bu ortak bir şirket oluşturacaklar demek değil. Hedef ortaya koyacaklar. Samsun’da şu anda çok ciddi firmaların alış veriş merkezi inşaatları devam ediyor. Bunların özeline girdiğimizde proje yüklenicisinin ve taahhüt yüklenicisinin Samsunlu firmalar olmadığını görüyoruz. Oysaki bizim firmalarımız bunları yapabilecek düzeydeler. O zaman ne eksikleri var? Bu işleri yapamıyorlar? Birlikte hareket edebilme kendilerini doğru yerlerde doğru şekilde tanıtabilme ve referanslarını oluşturabilme eksikleri var. İşte büyük bir ihtimalle bu tarz projelerde birlikte hareket edebilecek yapıyı kurmalarını sağlamayı istiyoruz. Samsun değil Türkiye değil; kuzeyimizdeki ülkelerde bu yapının hizmet edeceği mühendislik
müşavirlik işlerinde ortak teklif verebilecek, ortak iş alabilecek ve ortak paylaştıkları işi bitirebilecek yapının oluştuğunu düşünün. Bu gerçekleşirse, kümelenme amacına ulaşmış demektir. Bunun devamında da güç birliği yapmak, güç ağı oluşturmak ve konutlardaki işlerden endüstriyel işlere yönelmeyi sağlamak, referanslarını oluşturmak, daha iyi mühendislik ve müşavirlik hizmeti verebilir bir düzeye getirmek amacındayız.” Canı gönülden de inanıyor, mutlu sona ulaşacaklarına: “Çünkü 82 firmamızdan önemlice bir miktarı genç arkadaşlarımızdan oluşmakta. Onlar daha iyi görüyorlar. Şu anda bir hazırlık komisyonu kuruldu ve ‘Enerji Sektörü’ kümelenmesi için alt yapı çalışmalarını sürdürüyoruz. Şubat ayı içerisinde de geniş katılımlı çalışmalar başlayacak. Ortak bir amaç belirlenecek.” Kümelenme, Mekanik Tesisat Proje ve Taahhüt şirketleri içinde yer aldığı için ‘Enerji Sektörü’ ismiyle zikrediliyor. Asıl ad tercih edildiğinde kamuoyunun konuya dilenen seviyede yakınlaşamayacağından endişe ediliyor.
41
Kapak
42
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
43
Kapak duyuluyor. Bende ve diğerlerinde üçer beşer tane var. Biz 50 CNC tezgâhına sahip büyük bir işletme kurabiliriz. Böylece daha düşük maliyetli, kaliteli ve ucuz mamul ortaya koyabiliriz de. Bu da ulusal ve uluslararası pazarlarda bize fiyat, kalite ve zamanında teslimat açısından avantajlar sağlar. Pazarlama ağının büyümesiyle herkes memnun olur. Dünyada bugün alıcı sadece kaliteli mamulü en ucuz fiyata ve en kısa zamanda almak ister. Bu üçünü küme mantığı ile çok daha az yorularak sağlamak mümkün olur. Ancak böylece küresel sermayeler karşısında rekabet şansı bulabilirsiniz.”
YARININ POTANSİYELİ BUGÜNDEN GÖRÜLMELİ
Kümeleşmeye dönük bilinçlendirme ve destek hamlelerine gecikildiğini belirten MEDİKÜM Başkanı Ahmet Aydemir, “Bugünün kapasitesini değil, yarının potansiyelini değerlendirebilmeliyiz. Bu potansiyel ve kümelenme ile yurt dışından yabancı sermaye ve ortağın nasıl Samsun’a getirilebileceği düşünülmeli. Çekim merkezi olunursa benzer işi yapanlar da gelmek isteyeceklerdir. Geleceğe projeksiyon yapılmalı.” diyor.
KÜMELENMEDE GEÇ Mİ KALINDI? Kat ettikleri mesafeyi konuştuğumuz Samsun Medikal Sanayi Kümelenme Derneği (MEDİKÜM) Başkanı Ahmet Aydemir, gayet net belirtiyor ki; bu modele dönük bilinçlendirme ve destek hamlelerine gecikildi. Şimdiye kadarkilerin kendiliğinden serpildiğini ifade ediyor. Tezini, Denizli’deki tekstil, Bursa’daki otomotiv ve Samsun’daki medikal sanayiiyle misallendiriyor. Küme fikri henüz dillendirilmeden şehirdeki tıbbı alet ve cihaz üreten şirketlerin üretim ve tedarik işbirliğine gittiklerini söylüyor; aynı zamanda Aysam Ortopedi Tıbbi Aletler AŞ’de yönetim kurulu başkanlığı görevini de yürüten Aydemir. Birbirlerinin taşeronluğunu da yapmışlar hatta.
44
Geçmişteki kaynaşma kümelenme derneği ile taçlanmış. Samsun, tıbbı aletler imalatında dünya üçüncüsü. 18 Şubat 2011’de 48 üyeli MEDİKÜM’ün kurulmasıyla adından fazlaca söz ettiriyor. Global güce erişmenin birinci şartı, küçük sermayelerin tek amaçta birleşmesi. Bu hayat bulursa, kilometreler süratle alınıyor. Bu noktalara münferit çırpınmalarla varılabilmesinin hayali bile ihtimal dışı. Tespitlerini, “Günümüzde artık küçük sermayelerin büyük çaptaki küresel sermayeler karşısında var olmaları pek mümkün gözükmüyor. Bakkal dükkânı tabiri ortadan kalkmakta. Süpermarket kültürü çoktan yerleşti. Bazı noktalarda birleşmeyi sağlarsak ‘süpermarket oluruz’ ve ayakta kalabiliriz.” ifadeleriyle açan Aydemir, sözü sektörlerine getiriyor: “Medikal alet üretiminde CNC tezgâhlara ihtiyaç
Medikal alet üretimi emek yoğun bir iş. Çağa uygun teknoloji alt yapısıyla desteğe muhtaç. Samsun’daki imalat köklü, mazisi 30–35 yıl. Aydemir bunun, Türkiye’deki işletmelerin bölgeye çekilmesiyle anlamlaşacağını savunuyor: “İçine yabancı sermaye de katılmalı. Bu da ancak medikal organize sanayi sitesiyle mümkün. Bugünün kapasitesini değil, yarının potansiyelini değerlendirebilmeliyiz. Bu potansiyel ve kümelenme ile yurt dışından yabancı sermaye ve ortağın nasıl Samsun’a getirilebileceği düşünülmeli. Çekim merkezi olunursa benzer işi yapanlar da gelmek isteyeceklerdir. Geleceğe projeksiyon yapılmalı. Hükümet ve Türkiye’deki diğer medikal alet üreticileri kümemizin farkında. Yerelde de valiliğimizin, bakanımızın ve milletvekillerimizin bu noktaya gelmemizdeki desteklerini göz ardı edemeyiz.” Görsel algıdaki inandırıcılığı da dikkatlere sunuyor: “Birilerinin çıtayı sürekli yukarıda taşıması gerek. Bu da ancak görsel algı ile olur. İnsanımız okumayı sevmez. Söylenenlere inanmaz ama bir örneği karşısına sunduğunuz ve bunu gördüğünde inanır. Bizi gören insanlarda bizi örnek alarak harekete geçecektir.” Samsun’un mevcut halinden rahatsızlığını da gizlemiyor bu arada: “Enternasyonal fuarı artık yok. Geçmişte yatırımcı kaçırılmış. Eskiden Samsun sadece ülkemizde değil ülke dışında da tanınırdı. Sayı 28 / Şubat 2012
Bütün bunları artık geri kazanmak için bu şehrin bir şeyler yapması lazım. Kümelenme bunları geri kazanmak açısından çok önemli. Yatırımcılar kösteklenmemeli, desteklenmeli. Elinde makine alacak kadar sermayesi olan yatırımcıya yer gösterildiğinde, memnun olacaktır. Şehir kazanacaktır bundan. İstihdam artacaktır. Yoksa üretim çok zahmetlidir. Parası olanlar başka işlerle de hayatını devam ettirebilirler. Üretim gibi meşakkatli işe gönül verenlere arka çıkılmalı. Bunlar hem şehrin hem de devletin üzerinden yük almaktadır.” Prensipte anlaşılmış; MEDİKÜM üyelerinin ortaklığıyla iki şirket kuruluyor. KOSGEB’in “iş birliği güç birliği” desteğinden de yararlanılacak. TÜBİTAK’tan OKA’ya kredi desteği temin ediliyor. Medikal aletçilerin birliktelik zemini, kümelenme gayretindeki mobilyacılar ve metal sanayicileri de kapsıyor. Örneğin mobilya sektörüne hastane yatakları ve dolapları; metal sanayiine de paslanmaz çelikten malzemeler üretebilir. Kümelenme, Ar-Ge ve inovasyonu da motive ediyor. Etkileşim ve fikir alışverişiyle gelişiyor ürünler. “Günümüzde en zor olanı üretim. Üretici de inovasyondan kazanmakta. Geliştirdiği ürünü de hangi ülkeye ne kadara satabiliyorsa ona satmakta ki devamlılığını sağlayabilsin. Çünkü artık işletmelerin 50 bin çalışanı olanları var. Bizde Samsun’da böyle işletmelerin olmasını arzu ediyoruz. Olsun ki biz ne geliştirip satabiliriz? Dünyaya ne pazarlayabiliriz? Diye düşünülsün. Bu işletmelerde binlerce insan çalışsın. Devamlılığı olsun. Dünyada artık bu şirketler ayakta durmakta. Siz kafanızı kaldırıp ileriye bakarsanız ileriyi görürsünüz. Onun yerine kafanızı eğip ayaklarınızın ucuna bakarsanız ancak gördüğünüz kadar yol alırsınız.” diye konuşuyor Aydemir. MEDİKÜM, yurt dışından gelenler rahatça ulaşabilsinler diye, Medikal Organize Sanayi Bölgesi’nin havaalanına yakın bir yere inşa edilmesini istiyor. Alanın da yarının potansiyeline göre ayrılmasını.
MOBİLYACILAR DA ARAYIŞTA Mobilyacı-Marangoz ve Döşemeciler Esnaf ve Sanatkârları Odası’na 1500 işletme kayıtlı Samsun’un merkezinde. 500 civarında da kayıtsız var. Bir Sayı 28 / Şubat 2012
o kadarı da Ticaret ve Sanayi Odası’na ibralı veya merdiven altı. Mobilyacıların üçte ikisi KOBİ. İlçelerdekilerle toplamda 3000-3500’ü buluyor sayıları. Vilayettekiler ülke çapında değil. Küçük sermayeleriyle yağlarında kavrulmayı yeğlemekteler. Bu vaziyetten gelişme beklenemez. Mobilya İhracatçıları Derneği (MOBİD) makûs talihi tersine çevirme hedefiyle yola koyulmuş. Bölgedeki pazarın aslan payı Kayseri menşeli ulusal markalara ve İnegöllü firmalara kaptırılmış. Şehirdeki mobilyacılar kurtuluşu Rusya, Gürcistan ve Türki cumhuriyetler ve Orta Avrupa ülkelerindeki yeni pazarlarda görüyor. MOBİD, birlikte hareket etme ve aidiyet duygularının yeşermesini amaçlıyor. Ortaklık kavramını ateşleyecek müspet örnekler sergileme niyetinde. 15 üyeyle ihracatçı şirket oluşumu, sırf olabiliri göstermek için. Üye miktarının 20’ye yükselmesi rotadaki isabeti ispatlıyor. Bu sektördeki kümelenmenin yolu buradan geçiyor. İl
Özel İdaresi Ar-Ge biriminin önerisiyle doğuyor dernek. Muhtemel hibelere götürecek teknik destek de idareden. Dernek Başkanı Ali Akman 1978’den beri sektörde. “Kümelenme şart.” diyor. Bunun da, Mobilya Organize Sanayi Bölgesi’yle taçlandırılmasını hayal ediyor: “Sektördeki firmalar bu günü düşünüyor ve ona göre hareket ediyor. ‘Ben satıyorum ya gerisi önemli değil.’ anlayışı ile bu iş yürümez. Firma böylece belki kendisi yakın vadede avantajlı olabilir. Ama sektör daralacağı pazar git gide ufalacağı ve büyük sermayelerin daha fazla KOBİ’lerin gırtlağına basacağı; uzun vadede düşünüldüğünde aslında bu anlayışın kendi topuğuna sıkmak olduğu görülmekte. Bizden sonraki meslektaşlarımıza başı dik alnı açık gelişmişliği yakalamış sorunlardan uzak bir meslek ve sektör mirası bırakmak zorundayız. Onlara sorunlar yumağı bırakan mesleğin eskileri olmak istemiyoruz.”
1978’den beri mobilyacılıkla uğraşan MOBİD Başkanı Ali Akman, şart niyetiyle nazar ettiği kümelenme gayretlerinin sektörlerine ait organize sanayi bölgesiyle taçlandırılabilmesini arzuladıklarını söylüyor: “Sektördeki firmalar bu günü düşünüyor ve ona göre hareket ediyor. ‘Ben satıyorum ya gerisi önemli değil.’ anlayışı ile bu iş yürümez.”
45
Kapak
ORTAK ÇALIŞMA KÜLTÜRÜ İnegöl’ü geçebilecek potansiyele sahiplikten dem vuran Akman, öncelerinin açılmasını ortak çalışma kültürü sağlanmasına endeksliyor: “Samsun’da herkes bireysel hareket ediyor. Biz ne zaman ki bu bireysellikten kurtuluruz; o zaman Samsun, mobilyada Türkiye’nin ilk beşin içinde daima var olur. İnsanımız diyaloga açık. Müspet örnekler görmek istiyor sadece. Derneğimizi kurduğumuz 15 kişiyle örnek olacak bir yapılanma içerisine girdik. Daha büyük organizasyonlar bizi sıkıntıya sokabilirdi. Organizasyonunun altından kalkamasaydık, kaş yaparken göz çıkartabilirdik. İki kişinin bir araya gelip ortaklık yapamadığı bir kentte 15 kişiyi bir araya getirmek yeterince zor iken, daha büyük sayılar bizi başarısız kılabilirdi. Fakat geçen sürede sayımız 20’ye ulaştı.” MOBİD, Ticaret ve Sanayi Odası’nın da omuz atmasıyla, derneğe kayıtlı firmaların tanıtımlarına yönelik ortak katalog hazırlamakta. Şehirdeki büyük inşaatların ahşap işleri dışarıdan geliyor. KOSGEB hibeleriyle ilk etapta çok ortaklı bir mobilya fabrikası ve markası ortaya çıkarmayı hedefliyor dernek. Peşinden de mobilya organize sanayi içerisinde bir arada toplanabilmeyi. Biliyorlar ki, Ar-Ge bu işin vazgeçilmezlerinden.
PERAKENDE DE İLK ADIM SAMMAR’LA Vilayetteki perakende sektörü de küresel sermayelere karşı durabilme gayretinde şimdi. İlk adım ise Samsun Grup Marketçilik AŞ (SAMMAR) 6 yerel marketin güçlerini birleştirmesiyle teşekkül etti. Zincir marketlerle mücadelenin altın kuralı: Kar, satılırken değil alınırken gözetilmeli. Ucuza kapatan kazanıyor. Karadeniz Perakendeciler Derneği (PERDER) Başkanı Bayram Akyüz, küresel sermayenin sektörlerini derinden etkilediğini söylüyor: “Küresel sermayeli market zincirleri ülkemize gelmeye başladığında bizler
46
henüz bakkal statüsünde işletmelerdik. Onlar daha geniş yelpazeli ürünleri daha geniş alanlarda daha ucuza satmaya başladığında vatandaşta tercihini onlardan yana kullanmaya başladı. Bu durum karşısında bizlerde organize perakendeye geçme ihtiyacı hissetmeye başladık. En basiti bizim kestiğimiz fişlerde sadece tek bir ibare temel gıda maddesi yazmakta idi ve güvene dayalı bir alışverişti. Onların kestiği fişlerde ise hangi ürüne ne kadar para ödendiği yazmakta idi. Müşteri neyi ne kadara aldığını görmeye başlayınca bunu bizden de istedi. Dolayısı ile bizde de çağa ayak uydurma gereği hâsıl oldu ve ne-
ticede kötü komşu bizleri de ev sahibi yapmaya başladı.” Global yapıların konuşlandığı yerdeki ekonomik gidişatla kesinlikle ilgilenmediğini, yalnızca karına konsantre olduğunu anlatıyor: “Küresel sermayeli market zincirleri yurt dışından getirdiği veya İstanbul gibi sanayi kentlerinden aldığı mamulleri raflarına koyarak kazandığı parayı da bölgede tutmadan doğrudan yurt dışına veya İstanbul’a naklediyor. Oysa bizim bölgemizde de üretim yapan istihdam sağlayan üreticilerimiz var. Bu üreticiler bizim büyümemiz ve şubelerimizi
Global sermayenin sektörlerini derinden etkilediğini anlatan Karadeniz Perakendeciler Derneği (PERDER) Başkanı Bayram Akyüz, “Üreticiyi küresel sermayeli marketlerin eline bıraktığınızda şehrinizden bir markanın çıkması üretimin devam etmesi mümkün değil.” diye konuşuyor. Kulaklara küpe şu beylik söz de ona ait: “Çok uluslu firmalar, güzel fiyatlarla mağazalarımıza talip; fakat biz torunlarımıza ‘bu sektörü niye onlara peşkeş çektiniz’ dedirtmek istemiyoruz.”
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
47
Kapak çoğaltmamız konusunda açıkçası baskı yaptılar. Çünkü ürettikleri ürünü pazarlamakta müşteriye ulaştırmakta büyük zorluklar yaşadılar. Her şey üretimden geçmekte. Şehirler üretim yapabildiği ölçüde gelişebilmektedir. Üretim de pazarlamaya ve müşteriye satabilmeye bağlıdır. Üreticiyi küresel sermayeli marketlerin eline bıraktığınızda şehrinizden bir markanın çıkması üretimin devam etmesi mümkün değil. Bu noktada SAMMAR da toptancı zincirler karşısında şehrin üreticisinin, toptancısının ve perakendecisinin sigortası rolünü üstlenmekte.”
tam hakim günümüzde. Mutlaka üreticinin de tedarikçinin de satıcının da birleşerek büyük sermayeli işletmelere dönüşmeleri gerekmekte. Biz bunu yapmaya başladık. Umarız ki örnek olur. Bugün gıda toptancıları organize sanayide ki tedarikçiler de aynı mamulü üreten üreticiler de birleşerek küresel sermayeler karşısında rekabet edebilir düzeye gelirler. Bu amaç doğrultusunda bir güç birliği yaparlarsa bizde bunun içinde yer alırız.”
KOSGEB’in ‘iş birliği güç birliği’ hibelerinin ehemmiyetine işaret ediyor: “Özellikle gelişen ekonomik dünya içersinde küçük işletmelerin kaybolduğu, rekabet edemediği bir or-
Kümeleşmenin kilometretaşlarını için de şunları anlatıyor Akyüz: “Ben geçmişte Acem Tekkesi’nde bir toplantı düzenleyerek üreticileri, tedarikçileri ve perakendecileri bir
YEREL GIDA ÜRETİCİLERİ DE KAZANACAK…
araya getirdim. Bu toplantıda Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız da yer aldı. Birlikte sorunlarımızı masaya yatırdık. Bazı noktalarda ise önümüz tıkandı ve bize görev de verildi bu oluşumun olgunlaştırılması için. Neydi önümüzü tıkayan bu problemler. Örneğin Samsun’da 5 tane bakliyat paketleyicisi firma var. Biz perakendeciler olarak yerel ürünleri raflarımıza koyacağız diyoruz ama bu beş bakliyat firmasının ortalama 20 tane çeşidi ve 60’a yakında gramaj seçeneği olduğu düşünülürse ortaya devasa bir ürün yelpazesi çıkıyor. Bunlara raflarınızda yer verebilecek bir alan sağlamanız mümkün değil. Biz ne amaçla bir araya geliyoruz? Samsun’daki üretimleri markalaştırarak raflarımızda satmak için. Ama bu yerel mamullerden hangisini raflarınıza koyacaksınız? Bizim istediğimiz ve çözüm olacak şey ise bütün bu üreticilerin ortaklığı ve birleşimi ile Samsun’a özgü bir markanın oluşturulması. Tedarikçisinden perakendecisine bu markanın desteklenmesi ile müşteriye sunulması. Yani üreticiden tedarikçisine ve perakendecisine bu marka etrafında aynı amaç doğrultusunda birleşilmesi.” Şehrin tarımsal üretimini hesaba katıyor geleceği öngörürken: “Ham madde üreticisi de bu zincirin içine dahil edilebilir. Bir gıda kümelenmesi tarladan, üretime, üretimden tedarikçiye, tedarikçiden perakendeciye küresel rekabet karşısında fırsat eşitliği sunulabilir. Biz bunun ilk adımını SAMMAR ile attığımızı düşünüyoruz. Çünkü bu oluşum etrafında toplanan 6 firma olarak bizler burada ortak iş yaparken aynı zamanda da birbirimizin rakibiyiz. Biz bir araya gelmeyi başardık.” SAMMAR, yerel üreticilerin mahsullerini bedelsiz koyuyor raflara. Yereldeki tüm markalar teşhir ediliyor reyonlarında. Bir nevi er meydanı oluşuyor. Kaliteyi ucuza mal edenin malı çok satıyor. Akyüz’den kulaklara küpe beylik bir sözle bitirelim dosyamızı: “Çok uluslu firmalar, güzel fiyatlarla mağazalarımıza talip; fakat biz torunlarımıza ‘bu sektörü niye onlara peşkeş çektiniz’ dedirtmek istemiyoruz.”
48
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
49
Medya
Basın İlan Kurumu yerel basının yükünü almaya devam ediyor
Samsun medyası Türkiye’de ilk beşe girer ama BİK Samsun Şube Müdürü Bayraktar, “ Yerel basın olmazsa bir ilçe veya belde belediyesi yaptığı çalışmaları kamuoyuna nasıl aktarabilir? Ulusal basın buradaki yerel çalışmaları ve olayları haber yapmaz. Yerel basının bir başka önemi de kentin geleneklerini sonraki nesillere aktarmasıdır. Bu gelenekleri ulusal basın ne kadar gündemine taşır?” sözleriyle önemini vurguladığı şehirdeki medya topluluğunun; teknik donanım, kalem kalitesi ve görsellik açısından Türkiye’de ilk beşe girebileceğini belirtiyor. Ancak hemen akabinde büyük bir yaraya parmak basıyor: “Fakat Samsun’da maalesef sıkıntı bu nüfuzun kullanılamaması.” 50
Sayı 28 / Şubat 2012
Basın İlan Kurumu’nun (BİK) resmi ilan için koyduğu personel sayısı ve tiraj bareminin hikmeti ilerleyen yıllarda daha net tescil edilecek. Demokrasinin ‘kılcal damarlara kadar inebilmesi’ ile ‘medyanın yapısı ve icraatı’ arasında doğrudan ilişki söz konusu. Yerel medya güçlenip aktifleşmeden, şehirlerin yerinden yönetilmesi de sıkıntılı olabiliyor. BİK Samsun Şube Müdürü Mustafa Bayraktar: “Bir yıl sonra herkes iyi ki basın ilan kurumu şehrimize geldi diyecek. Biz düzenleyici, denetleyici, destekleyici bir fonksiyon icra ediyoruz. Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz.” diyordu, Haberexen’in 2011 Şubat sayısında. Müdürlük 11 Ekim 2010’da faaliyete geçmişti. Şehirdeki basın yayın kuruluşlarının reklam ve muhasebe sorumlularını davet ederek; kurum yapısı ve mevzuatlar hakkında bilgilendirmişti Bayraktar. Valilik basın büroları resmi ilan tahsisini 5 kadro, 250 tiraj ve 8 sayfa şartına kodlarken; BİK ise 4’ü muhabir, 1’i sayfa sekreteri, 1’i editör, 1’i yazı işleri müdürü toplamda 7 kişi istiyordu. Satış adedi de 500’ü bulmalıydı. Sayfa adedinde değişiklik yoktu. Yalnız tirajın yüzde 30’u abone olabilecekti. Gerisi bayiden satılmalıydı. İldeki mahalli gazetelere bir yıl süre tanınmıştı. Basın İlan Kurumu’nun personeli, görev yapacak fikir işçilerini ön planda tuttuğunu vurguluyor Mustafa Bayraktar. Resmi ilanlardan alacakları pay yüzdesini artırmak adına kendilerine çeki düzen verme yarışına girmişlerdi gazeteler. İstihdamı çoğalttıkça pay da katlanıyordu. Satış miktarı da önemliydi tabi ki. Salt sayfa takviyesi yok hükmündeydi. Kadrosu zengin ve çok satanlar diğerlerine nazaran daha çok kazanacaktı.
,
“BİK; resmi, ihale ve aracılık ilanlarını dağıtıyor. Aracılık ilanı belediye ve benzeri kurumlarca verilen bayram tebrikleri türü ilanları kapsıyor. Bunda tarifeyi gazeteler belirliyor. Kurum veya kişi gazeteyi belirleme hakkına sahip. Diğer ilanlarda bu haklar söz konusu değil. Basın İlan Kurumu ayrıca dağıtımını gerçekleştirdiği ilanların tahsilâtına bakmaksızın gazetelere ayda iki defa kasasından ödeme yapıyor. Zaten basın kuruluşları da BİK’e icmal varakalarını her ay teslim etmekle yükümlüler. Bu sayede tiraj ve okunurluk oranı gün gibi ortaya konuyor. Tiraj raporları da aylık periyotla kurumumuzun web sitesinde yayınlanıyor. Bu sayede kimin ne kadar pay aldığı da Sayı 28 / Şubat 2012
şeffaf biçimde görülebildiğinden kimsenin bir itirazı yok bu dağılımlarda. Şu anda Samsun’daki uygulama hem gazeteler hem gazeteciler açısından son derece sağlıklı adaletli ve elverişli.” diyor Bayraktar.
“Dünya ülkeleri arasında yerel basının önemini geç fark eden bir ülkeyiz. Daha yeni yeni olsa da bu önemi kavramış olmamızla birlikte yakın gelecekte yerel basın ulusal basından çok daha yukarılarda yer alacak.” diye konuşan Bayraktar, ‘intibak için bir yıl süre tanıdıkları kriterleri’ ildeki gazetelerin reklam ve muhasebe sorumlularına anlatmıştı.
GAZETECİLERE FAİZSİZ KREDİ DESTEĞİ… Başka fonksiyonlar icra ettiklerini de hatırlatıyor bu arada: “Biz şu an kurumumuza başvuran gazeteci arkadaşlarımıza da kredi ödemesi yapmaktayız. Birçok arkadaşımız da bu kredi için başvuruda bulunuyor. Fikir işçilerine 4 bin 200 lira bir yıl ya da iki yıllık geri ödeme planları ile faizsiz kredi vermekteyiz. Fikir işçisi olan ve bir kefil bulan arkadaşlarımız krediyi çalıştığı kurum sahiplenmek kaydı ile bizden kredi alabiliyorlar. Biz kuruma ödeyeceğimiz ilan ücretlerinde ke-sinti yaparken; kurum da kredi alan çalışanına vereceği maaştan kesiyor. “ ‘Gazete ve gazetecilere kılavuzluk’ misyonlarından da söz ediyor Bayraktar: “Basın İlan Kurumu’nun gazeteler ve gazeteciler üzerinde inanılmaz bir desteği ve etkinliği var. Emin olun Türkiye’deki gazetelerin yüzde 90’ı BİK olmadan kapısına kilit vurur. Kimin gazetesinde kaç kişi emek sarf ediyor, kimin gazetesi çok satıyor ise bunun karşılığı da çok olmalı. Bir gazetede 7 kişi diğerinde 21 kişi çalışıyor ise bu iki gazetenin arasında bir fark bulunmalı. 7 ile 21 kişi çalıştırmanın ekonomik yükümlülüğü aynı olmadığı gibi geliri de aynı olmaz. Kurumumuz çalışan ve çalıştırana inanılmaz faydalar sağlıyor.” 11 Ekim 2011 tarihinde bir yıllık intibak süresi dolduğunda, İstanbul’dan gelen ekip vilayetteki basın yayın kuruluşlarının tümünü mercekten geçiriyor. Yeni gelir dağılımı bu rapora göre düzenleniyor. İlan veren kamu kurum ve kuruluşlarının da uygulamadan memnuniyet duyduğunu söylüyor Bayraktar: “ Basın İlan Kurumu’ndan gazeteciler, gazeteler ve kurumlar son derece memnun bizler de onların memnuniyeti için çalışıyoruz. Biz bu ligin dışına kimsenin çıkmasını istemiyoruz. Yeni bir gazetenin resmi ilan alabilmesi, yani bu ligin içine girebilmesi için iki yıl zaman geçmesi gerekiyor. Lig içerisindekiler kalsın, çalışılsın rekabet olsun. Şu anki dağıtım sistemi de son derece adaletli. Her şey çok güzel ve herkes hakkına razı.”
51
Medya
YEREL MEDYANIN ÖNEMİ GEÇ FARK EDİLDİ… ‘Devlet ve halkın buluştuğu ilk nokta’ diye nitelediği yerel medyanın önemini şöyle dile getiriyor BİK Samsun Müdürü Bayraktar: “ Yerel basın olmazsa bir ilçe veya belde belediyesi yaptığı çalışmaları kamuoyuna nasıl aktarabilir? Ulusal basın buradaki yerel çalışmaları ve olayları haber yapmaz. Yerel basının bir başka önemi de kentin geleneklerini sonraki nesillere aktarmasıdır. Bu gelenekleri ulusal basın ne kadar gündemine taşır? Fakat yerel basın bunlara sürekli yayınında yer vererek nesiller arasında aktarımını sağlar. O nedenle yerel basın çok önemlidir. Dünya da yerel basının önemini geç fark eden bir ülkeyiz. Daha yeni yeni olsa da bu önemi kavramış olmamızla birlikte yakın
52
gelecekte yerel basın ulusal basından çok daha yukarılarda yer alacak. Öyle de olması lazım. Mesela bugün her hangi bir şehirdeki ulusal gazetelerin satış rakamları ile yerel gazetelerin satış rakamlarını karşılaştırın. Bakalım arada fark var mı? Varsa bu fark yerel basın lehine mi yoksa değil mi? Ortaya çıkacaktır.” 19 Mayıs Şehri’ndeki medyayı; teknik donanım, muhabir ve yazar kalitesiyle görsellik açısından Türkiye’nin ilk beşinde gören Bayraktar, “Fakat Samsun’da maalesef sıkıntı bu nüfuzun kullanılamaması. Yani samsun’da bir gazeteyi elinize aldığınızda ulusal gazetelerden bir farkı yok. Yazar dili açısından bir fark yok. Muhabirinin yaptığı haber açısından bir fark yok. Yerel bir muhabirin çektiği bir fotoğraf uluslararası ajansların fotoğrafları
kadar başarılı. Ama Samsun basını hak ettiği yerde mi? Değil. Samsun basınının çok daha etkili olması gerekir ki bu da birlikten doğar. Samsun’da aslında herkes birbirini tanıyor ve birbiri ile içli dışlı. Dolayısı ile bu birliktelik sanıldığı kadar çok uzak değil. Biz Samsun basınının çok daha etkili olmasını arzu ediyor ve bunun için çalışıyoruz.” diye konuşuyor Basın İlan Kurumu, yerel basının güçlenmesi amacıyla projeler de üretmekte. Hazır Rusya’yla vizesiz dönem başlamışken, 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti’ne Moskova Gazeteciler Cemiyeti ile irtibat teklifini getirdi örneğin. Cemiyetten henüz bir adım gözlenemedi. Oysa, gerçekleşme ihtimali yüksek bir teklifti bu. Novorossiyskili gazetecilerle de dostluk köprüsü tesis edilebilir ayrıca. Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
53
Spor
Futbol taraftar yoksa bir hiçtir…
Samsun’un 12’nci adamları Futbol, aidiyet hissinin zirveye çıktığı eşsiz bir spor dalıdır. Coşkulu seyirci kitlesiyse ise bu şölenin olmazsa olmazıdır. Biliyor musunuz, yalnızca dönem dönem yakaladığı olağanüstü başarılar ve yetiştirdiği çok değerli oyuncularla değil; taraftar grupları ve onları yönlendiren amigolarıyla da meşhurdur Samsunspor. Ama Mehmet Yılmaz’ın takımı anlattığı kitapta da vurguladığı üzere, camia büyüklüğünün farkında değildir. Çünkü yazılı kültür anlayışı gelişmemiştir hiç. Bu da gelenekselleşip kök salmayı engellemektedir.
1
2’inci adam’ diyorlar ona futbol literatüründe. Belki de kimi zaman sahadakilerden daha fazla efor sarf edip terliyor; oyunun sonucunu etkiliyor. Takımıyla sözleşmesi gönülden ve ömürlük. Çoğununki mezara kadar. Tuttuğu renklere bağlığıyla, aidiyet hissinin zirvesindedir. Kaybettiklerinde yalnızca göz pınarları değil, içlerindeki yağlar erir. Yağmur, çamur, kar ya da
54
fırtına ırgalamaz yüreğindeki sevgiyi. Kendini görür her atılan pas, şut ve gollerde. Bir türlü süper lige kök salamasa da Samsunspor, Türk futbolunun tartışmasız en doğurgan ve renkli ekiplerindendir. Taraftarı ise bambaşkadır, benzemez hiç diğerlerininkine. Ancak çok tuhaftır ki, bu özelliği pek görünür değildir. Mehmet Yılmaz’ın, “Samsunspor Kırmızı Beyaz Siyah” adlı kitabında vurguladığı iki tespiti aktarmanın tam
da sırası: “Birincisi Samsunspor’un düşündüğünden çok daha derinlikli ve çok daha büyük bir camia olduğu; ikincisi ise bu camiada insanların hep konuştuklarını ana hemen hiçbir şey yazmadıkları.” Araştırması sırasında Fotospor’un eski sayılarındaki ‘Lazigolar, Atakanlar ve Lakalar’ denen taraftar gruplarına ait fotoğrafları gördüğünde adeta şoka uğrar Yılmaz. 1966’lardan söz ediyoruz… Sayı 28 / Şubat 2012
LAZİGO YILMAZ YILLARI… Batılı anlamda tribüncülük – amigo, pankart, grup ismi, tezahürat, deplasman - sanılanın aksine İstanbul değil Anadolu kökenlidir. Eskişehirspor’un amigosu Orhan (Erpek) bilinen isimdir. Yılmaz Çolpan da etkilidir o dönem. Ama adı pek duyulmamıştır her nedense. Nam- ı diğer Lazigo Yılmaz, tribün tarihimizin en önemli figürlerindendir oysa. 1966’da kurduğu Lazigolar ve Lakalar Türkiye’nin ilk pankartlı grupları ya da gruplarındandır. Orhan’ın ‘Amigolar’ grubundan sonra söylenmekte. Öyle bir coşku vardır ki, Giresun’dan Amigo Adnan transfer edilir. Yılmaz’ın adına yapışan ‘Lazigo’ sifatı, ‘ amigo’ kelimesini Karadenizlilik manasındaki ‘Laz’ ibaresi altında harmanlamasıyla doğuyor. Seçkin gruplardan ‘Atakanlar’ ile alt tabakanın sesi ‘Lakalar’ da onunla irtibatlıdır. Laka bir kunduracılık tabiridir. İkinci amigo transferi Hakkı Tomaç’ın 1990’ların başındaki yöneticiliğinde gerçekleşir. Sakaryaspor’un ‘Amigo Tombik’i para karşılığında şehre getirilir. Maçlardan önce sahaya inerek stattakilere üçlü çektirir.
Sayı 28 / Şubat 2012
55
Spor
TARAFTARLIĞIN DİĞER ADI: ŞİRİNLER Samsun’daki en etkin taraftar gruplarından Şirinler’in tribün lideri Burak Güleç nam-ı diğer Çiço, “ Şirinler daima tribünlere ilkleri getiren öncü bir taraftar grubu olmuştur. Her yaptığı hareket Türkiye genelinde ses getirmiş köklü bir grup. İlk internet sitesini kuran taraftar grubu Şirinlerdir. İlk polar ve grup adına ilk atkı şirinler tarafından ortaya konmuştur. Yine ilk defa şirinler Samsunspor maçlarını internet üzerinde kurduğu bir radyodan canlı yayınlamıştır” diye konuşuyor. Samsun’da tribün denince akla düşen ilk sözcüktür Şirinler. Bu adı taşıyan grup bugün de fonksiyonel ve aktiftir. Çekirdek kadrodaki Göker Göksel, grubun doğuş hikâyesini şöyle anlatıyor kitapta: “Hiç unutmam Receple (Recep Koç, Payta) otururken Hürriyet Gazetesi okuyordum. Onun Kelebek ekinde çizgi film olan Şirinlerden bahsediyordu. Dedim “ Recep gel biz bir grup kuralım, adı da ‘şirinler’ olsun. Tabi biz Samsunsporlulara şiriniz. Rakiplere pek değil. Önce espri babında çıktı bu. Arkadaşım da kumaşçı idi. Hemen beyaz bir bez kestirdi. Şirinler yazdırdık üzerine. Ertesi hafta içeride Zonguldak ile oynadığımız maçta pankartımızı ilk defa astık.” 2001 yılında yeniden alevlenir grup. Grubu konuştuğumuz, Tribün Lideri Burak Güleç nam-ı diğer Çiço, “ Şirinler daima tribünlere ilkleri getiren öncü bir taraftar grubu olmuştur. Her yaptığı hareket Türkiye genelinde ses getirmiş köklü bir grup. İlk internet sitesini kuran taraftar grubu Şirinlerdir. İlk polar ve grup adına ilk atkı şirinler tarafından ortaya konmuştur. Yine ilk defa şirinler Samsunspor maçlarını internet üzerinde kurduğu bir radyodan canlı yayınlamıştır. Şirinler grubu olarak bizler güncel olaylara karşı en fazla tepki koyan grup olarak bilinmekteyiz. Toplumumuzu ilgilendiren milli manevi duygularımıza yönelik girişilen her türlü olayın karşısında tepkimizi vermekteyiz.” diyor.
56
Sayı 28 / Şubat 2012
ONLAR DESTEKLİYOR, BİZ COŞTURUYORUZ…
HIRÇINLAR
Tribündeki yerleri, Belediye evleri yönündeki kale arkasıdır. Katiyen değişmez. Tek başına doldurur burayı. Bu haliyle şehirdeki en büyük taraftar grubudur. Karşı kalenin arkasında da diğer gruplar oturur. 6 yıldır maçlarda sırtı sahaya yüzü gruba bakıyor Çiço’nun. Bu yüzden önemli pozisyon ve golleri televizyondan izleyebiliyor. Ona göre taraftardan öteler: “Onlar maça gelerek takımımızı desteklerken bizler bağırarak tezahüratlarla takımı coşturarak destek veriyoruz. Her deplasmana giderken yaptığımız fedakarlıklar ile o yolda çektiğimiz eziyetler ile soğukta karda kışta yağmurda yaşadıklarımız ile takımımıza destek veriyoruz. Şirinler olarak bizi birbirimize bağlayan da bu yaşadıklarımız oluyor. Biz tribüne 1500 kişi giriyoruz. İnsanlar kale arkası bileti alarak yanımıza bizlerin arasına geliyor. Maçta bizlerle birlikte hareket ediyorlar. Bu atmosfer çok ayrı bir duygu bunu yaşamak da çok ayrı bir güzellik.” Takım mağlupsa resmen yıkılıyorlar. Hele bir de uzak deplasmanların birindeyse bu üzüntü çileye dönüşüyor: “Takımımızı deplasmanda destekleyebilmek için kendi imkanlarımız ile otobüs tutuyoruz. Belediyelerden veya çeşitli kuruluşlardan ve kişilerden mazot alıyor kendi aramızda da otobüsün parasını denkleştiriyor bin kilometre uzağa kar kış yağmur çamur demeden deplasmana gidiyoruz. Giderken müthiş bir heyecan oluyor. Kendi aramızda sürekli kadroyu rakip takımı değerlendirerek kritikler yapıyoruz. Puan hesaplamaları yapıyoruz. Soğukta yağmurda sesimiz kısılıncaya, boğazımız patlayıncaya ve enerjimiz tükeninceye dek tezahürat yapmayı sürdürüyoruz maç esnasında. Fakat maç kaybedildiğinde geriye dönerken o yol hiç bitmiyor. Bir de düşünüyorsunuz herkes sıcak evinde yuvasında yatağında yatarken siz 12-13 saat otobüs koltuklarının üzerinde perişansınız. Sabah uyumadan işinize gitmek zorundasınız. Bütün bu fedakarlıklar karşısında futbolcular uçakla gelip uçakla gidiyor siz otobüs koltuklarında uyurken onlar otelde kalıyor. Ama futbolcu sahaya çıktığında top oynamadığında, mücadele etmediğinde maç kaybedildiğinde ruhen de çıldırma noktasına geliyorsunuz. Yine de o deplasmana giden 100 kişiye sorun 95 tanesi ‘Ben bir daha deplasmana falan gitmem. Bu son olsun.’ diyor. Ama sonraki deplasmanda bir bakıyorsunuz ki onlar sizden önce otobüsün başına gelmiş. Çok farklı bir duygu bu yani” Şirinler dernek masraflarını sezon boyunca 8-9 türde çıkartılan atkı, bere ve polarların satış gelirleriyle karşılıyor. Şu ana kadar 24 çeşit atkı üretilmiş. Takımınkini maddi kazanç unsuru yapmak istemediklerinden, hepsinde de sadece grubun logosu var. Sayı 28 / Şubat 2012
Geçmişin etkin gruplarından Hırçınlar eski günlerini aratsalar da 2003’ten beri yeniden faaller. Gurubun önderi Nuri Seven, “Samsunsporlu olmak sadece bir takım tutmak değildir. Aynı zamanda bu şehrin değerlerine sahip çıkmaktır.” diyor.
Yılmaz Çolpan’ın Almanya’daki işçilik serüveniyle Lazigolar dağılır. Büyük bir kayıptır bu Samsunspor tribünleri için. Geleneksizliğin, şahıs endeksliliğin neticesidir bu savruluş. Mahalle kültürü rüzgârıyla Söğütlübahçeli Çılgınlar ile isim değişikliğine rağmen Şirinler kökleşiyor. Bir zamanların hızlı ve ateşli grubu Mekansızlar’la beraber Çılgınlar’ın kale arkasındaki yerleri de boş bugün maalesef. Bir de Kırmızı Şimşekler var idi. Ellialtılar semti civarındaki esnafın yoğunlaştığı bir gruptu. Her deplasmana giderlerdi. Bionikler Grubu da boy göstermişti aynı yıllarda. Kavaklılar’ grubu da arz-ı endam etmişti. Statlarda pankartı asılan gruplardan biri de Hırçınlar idi. 2003’te tekrar faalleştiler fakat çok arıyorlar eski günlerini. Şirinler grubunun muhasebe işlerini de yürüten Nuri Seven’in önderliğindeler
şimdi. 1985 yılında Galatasaray deplasmanında gol atan Tanju sevinirken, arkasında Hırçınlar yazılı pankart vardır. “ Biz taraftar gruplarının tek ortak amacı Samsunluluk bilinci ve Samsunspor sevdasını gelecek nesillere aşılayabilmek. Bu manada benim ulaşabileceğim gençlere diğer taraftar grupları ulaşamaz. Onların ulaşabildiğine ben ulaşamam. Bu şehirde bizden sonra bayrağı devredebileceğimiz bir neslin yetişmesi için her grup çalışıyor. Biz de onlardan bir tanesiyiz ve köklerimiz oldukça derin. Bizim diğer gruplardan farkımız tıpkı Şirinler gibi belli bir mahalleye semte değil de genele hitap etmemiz.” Seven şu veciz ifadeyi de ekliyor sözlerine: “Samsunsporlu olmak sadece bir takım tutmak değildir. Aynı zamanda bu şehrin değerlerine sahip çıkmaktır.”
57
Spor ŞEHZADELER Şiddet, küfür, alkole hayır görüşündekilerin çatıları altında toplandığını belirten Şehzadeler Taraftarlar Derneği Başkanı Hikmet Şimşek’ten anlamlı bir çıkış: “Bugün her gencin gönlünde bir İstanbul takımı o veya bu şekilde yatıyor. Oysa biz bunu kırma derdindeyiz. Bu gençlere sorulduğunda sadece ‘Samsunsporluyum’ diyebilsinler istiyoruz.” evvel, deplasmana götürdükleri çocukların ailelerine verecekleri hesabı düşündüklerini belirtiyor Şimşek.
Canik ilçesindeki Şehzadeler grubu ise henüz yeni. Ayrıca da bölgesel tandanslı. Samsunspor Şehzadeler Taraftarlar Derneği Başkanı Hikmet Şimşek şiddet, küfür, alkole hayır görüşündekilerin çatıları altında toplandığını söylüyor. Unvanları da tuğralı amblemleri de Osmanlı’dan.
Dernek binasında yaklaşık 150 kitaplı kütüphane ve satranç masaları var. Gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutabilmeyi de amaçlıyor grup. Varoşların yoğunlaştığı ilçede sosyal sorumluluk da üsteniyor böylelikle. Savundukları ilkeleri benimsemeye meyilli herkesi içlerine kabul ediyorlar. Her şeyden
Şehzadeler grubunun da kendilerine özgü atkıları, afişleri ve bayrakları var. Ücret karşılığı satmaları mümkün değil. Çünkü asgari ücret ile geçinen çok çocuklu aileler yaşamakta oralarda. Canik Belediye Başkanı Osman Genç’ten büyük destek gördüklerini saklamıyorlar. Bilet paraları başta yöneticiler aralarında topladıkları paralarla karşılanıyormuş. Bu detay taraftar gruplarının hayatiyetini gözler önüne seriyor. Şimşek’in söylediği şu söz de son derece önemli Samsunluluk bilinci adına: “Bugün her gencin gönlünde bir İstanbul takımı o veya bu şekilde yatıyor. Oysa biz bunu kırma derdindeyiz. Bu gençlere sorulduğunda sadece ‘Samsunsporluyum’ diyebilsinler istiyoruz.” Samsun’daki Kos-Kos ve Forza Şimşekler lakaplı küçük gruplar da faaliyet gösteriyor.
ŞİRİN ANA
Taraftar dendiğinde Şirin anayı unutmak ne mümkün! Tribünlerdeki emsalsiz figürlerden biridir o. Her gün tesislere gider ve idmanı izlerdi. Bir gün tesislerin hemen yanındaki tren yolundan geçerken lokomotifi fark edememişti. Makinistler de görememişti onu.
58
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
59
Sinema
Fetih 1453 Tür : Savaş filmi , Epik Gösterim Tarihi : 17 Şubat 2012 Süre: 165 dk Yapım yılı : 2010 Yönetmen : Faruk Aksoy Seslendirme : İbrahim Çelikkol, Devrim Evin, Dilek Serbest Filmin konusu: : Babası II. Murat’ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet’in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu’nun son toprağı olan Konstantinapolis’i Osmanlı Devleti’ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir. Osmanlı Devleti’ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet’in 1451 yılında henüz İstanbul’u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihikahramanlık projesi olma iddiasında.
Hayalet Sürücü 2: İntikam Ateşi Tür : Fantastik , Gerilim Gösterim Tarihi : : 17 Şubat 2012 Yönetmen : Mark Neveldine, Brian Taylor Süre: 105 dk Yapım yılı : 2012 Oyuncular : Nicolas Cage, Idris Elba, Violante Placido Filmin konusu: Filmin Konusu: Nicolas Cage’in tekrar Johnny Blaze/Hayalet Sürücü rolünde yeniden beyazperdede seyredeceğimiz devam filminde bu sefer Blaze’in Doğu Avrupa’da, kendisini insan formuna sokmaya çalışan şeytan ile mücadele ediyor. Çekimleri ülkemizde Kapadokya ve Pamukkale’nin yanı sıra Romanya’nın Transilvanya bölgesi, Sibiu, Bükreş ve Gorj kentlerinde gerçekleştirilen yapımın 75 milyon dolara mal olduğu tahmin ediliyor. Columbia Pictures yapımcılığında kotarılan filmin yönetmenliğini ise daha önce Crank ve Gamer filmlerinde de beraber çalışmış olan Mark Neveldine ve Brian Taylor birlikte üstleniyor.
Senden Bana Kalan Tür : Dramatik komedi Gösterim Tarihi : 24 Şubat 2012 Yönetmen : Alexander Payne Süre: 115 dk Yapım yılı : 2011 Oyuncular : George Clooney, Amara Miller, Patricia Hastie Filmin konusu: Hawaii’li zengin toprak sahibi Matt King (Clooney), eşi Elizabeth ciddi bir tekne kazası geçirip, yaşam ünitesine girdikten sonra tüm hayatını yeniden gözden geçirmeye karar verir. İki genç kız babası olan Matt, kızlarını alıp Kauai’ya bir tatile götürür. Geçmişini ve geleceğini yeniden değerlendiren Matt, ailesinden kalan büyük mal varlığını satma kararı alır...
60
Sayı 28 / Şubat 2012
Sayı 28 / Şubat 2012
61
62
Sayı 28 / Şubat 2012