HABEREXEN
R
AYLIK HABER DERGİSİ
YIL: 3
Seçim söylemleri şimdiden sıcak
AĞUSTOS 2012
FİYATI: 9 TL
SAYI: 34
Dünyanın hurdasına servet ödüyoruz
Sanayide gelecek 3D ile yazılacak
Samsunspor için fedakarlık yapma zamanı
Afetleri önleyemeyiz ama tedbir alabiliriz
SEL GİTTİ İZİ KALDI MI?
Sayı 34 / Ağustos 2012
1
MEDİCALPARK
2
Sayı 34 / Ağustos 2012
w w w.hab erexen . com AYLIK HABER D ERGİSİ
Alınacak yol çok! HABEREXEN
R
AYLIK HABER DERGİSİ
YIL: 3
Seçim söylemleri şimdiden sıcak
AĞUSTOS 2012
FİYATI: 9 TL
SAYI: 34
Dünyanın hurdasına servet ödüyoruz
Sanayide gelecek 3D ile yazılacak
Samsunspor için fedakarlık yapma zamanı
Samsun, 3 Temmuz gecesinden büyük kabusla uyandı. Şehrin doğusunda 14 can sel afetiyle aramızdan ayrıldı. Dramlar ve feryatlar yükselirken afet uzmanları da selin nedenlerini analiz ediyordu, o günlerde. Kurumların tepe yöneticilerinin karşılıklı kimi itham kimi net suçlamaları afetin manevi zararını daha çok artırıyordu.
Afetleri önleyemeyiz ama tedbir alabiliriz
SEL GİTTİ İZİ KALDI MI?
Samsun’da yaşanan selden ders çıkarmak ve yaraları sarmak yerine “suçlu” aramak şık değildi. Ve bu hesaplaşma nedeniyle medyanın gündemi de siyasi hesaplar oldu. Yani gerçek yine ıskalandı. Sayı 34 / Ağustos 2012
1
Hesap verenin olmadığı gibi soranın da mevcudiyetini tartışırken kamuoyu, HABEREXEN yayıncılık sorumluluğu gereği Samsun’un afetlere ne kadar hazır olduğunu masaya yatırdı. Siyasetçisinden bürokratına kadar hemen herkese gittik ve sorduk. Özel bir dosya hazırladık. Suçlamadan ve itham etmeden bundan sonra benzer afetlerin kayıplarını aza indirgemenin yollarını aradık. Afetin bile satranç oyununa dönüştürülmeye çalışması ne kadar yanlışsa muhtemel sonuçları tahmin edilen rutin dışı hadiselere bugünden tedbir almamak o kadar yanlış. Her işi çetrefilli hale getirmekten vazgeçmeliyiz. Sonuçta kim kazanırsa kazansın toplum, ihmal edilen tedbirlerin bedelini canıyla ödüyor. Her şey bir yana yarının bir felaketin 10 bininci periyot günü olmadığını nereden bilebiliriz ki… Sel gitti ama en azından izi kalsın. Alınacak onca tedbir var, alınacak yol da çok…
Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi
Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ
Ahmet AK
HABER MERKEZİ
Mustafa BİLİK
HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM VE SATIŞ MÜDÜRÜ
Serkan KULAKSIZ
REKLAM REZERVASYON Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI
AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM
Serdar ILGIN
BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETİM YERİ ADRESİ Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.
Sayı 34 / Ağustos 2012
www.serdarilgin.com.tr
basın meslek ilkelerine uymaya söz
3
HABEREXEN
R
10
Sayı 34 / Ağustos 2012
dos y al ar
14
3 EDİTÖR 6 AKILDA KALANLAR 8 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 10 SEÇİM SÖYLEMLERİ ŞİMDİDEN SICAK 14 DÜNYANIN HURDASINA SERVET ÖDÜYORUZ
18
18 BU YIL KEYFİMİZDEN FINDIK KIRABİLECEK MİYİZ?
20
20 İNSAN SAĞLIĞI RAKAMLARA İNDİRGENEMEZ 22 SANAYİDE GELECEK 3D İLE YAZILACAK 24 KÖŞE YAZISI - AYLİN TAT 26 SEL GİTTİ İZİ KALDI MI?
22
32
56 KÖŞE YAZISI - AYDIN DOĞDU 58 SAMSUNSPOR İÇİN FEDAKARLIK YAPMA ZAMANI 64 DAMAK TADI - MEHTAP YEŞİLBAŞ 68 SİNEMA
64
4
58
Sayı 34 / Ağustos 2012
EGESU
Sayı 34 / Ağustos 2012
5
Akılda Kalanlar Yine şehit, yine gözyaşı Piyade Teymen Nuri Akman ile Uzman Çavuş Muharrem Saygün, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca bölgesinde inişe geçtiği sırada düşen S-70 Skorsky tipi helikopterde şehit olmuştu. Araçtaki 3 asker daha aynı kaderi paylaşmıştı. Saygün, Havza’nın Eymür; Akman ise Vezirköprü’nün Kızılcakoru köyünde dua ve gözyaşlarıyla toprağa verildiler. Şehit çağırıyorsunuz diye, mezarlığa Türk bayrağı asan yeğenini uyarmıştı bir müddet önce Akman.
Novorossiysky’e gemi seferi Samsun-Rusya hattında 80 TIR, 120 otomobil ve 500 yolcu kapasiteli gemi sefere başlıyor. Vira-M Denizcilik sahibi Mehmet Yıldırım, karşı kıyısı ile ilişki kurmak için çabalar sarf edildiğini, buna katkı sağlamak amacıyla yük ve yolcu taşımacılığını aynı anda yapan bir gemiyi sefere koyacaklarını belirtti.
Teknopark yıl sonuna bitebilirmiş
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan, Kurupelit Kampüsü’nde inşası süren Teknopark’ta sahasında, yüklenici firma yöneticisi Servet Akgüner ve Erdal Şahin’den çalışmalar hakkında bilgi aldı. Öngörülenden hızlı ilerlediği bilgisi aktarıldı kendisine. Kabası birkaç aya kadar bitecekmiş. Ödenek sıkıntısı gerçekleşmemesi halinde yıl sonuna anahtarları teslim edilebilirmiş hatta. Teknopark, 4 bin 500 metrekare kapalı alana sahip ve içerisinde yaklaşık 40 firma barınacak.
İlk 1000 ihracatçıdan 7’si hemşehrimiz Samsun’dan 7 firma da, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) açıkladığı 2011’de en çok ihracat yapan ilk bin arasında. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Başkanı Salih Zeki Murzioğlu sonuçlardan gayet memnundu: “Özel sektörün omuzları üzerinde her geçen gün daha da güçlenerek yükselen Türkiye ekonomisine katkı sağlayan tüm müteşebbislerimizi kutluyorum.”
Emin Kar başkan, Samsunspor? Geçen sezon Bank Asya 1’i Lig’e düşen Kırmızı-Beyazlı ekibimiz Samsunspor, tarihinin en sahipsiz dönemlerinden birini yaşıyor. Olağanüstü kongrede eski futbolcularından Emin Kar başkan seçildi. Yıllar önceki kazada tekerlekli sandalyeye mahkum hale gelen kaptan Emin’in tek gayesi vardı, bu davranışıyla: Takımı, kayyumdan kurtarmak. Bakalım gemisini yüzdürebilecek mi?
6
Sayı 34 / Ağustos 2012
Kurupelit’e 5 yıldızlı üniversite yurdu Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin (OMÜ) Kurupelit Kampüsü’ne yaptırdığı bin öğrenci kapasiteli kız öğrenci yurdu 3’er ve tek kişilik odaları, banyo ve tuvaletleri ve sosyal alanlarıyla neredeyse 5 yıldızlı otel konforunu aratmıyor. 23 bin metrekareye konuşlanan tesis her türlü ihtiyacına cevap verebilecek çapta. 17 milyon 135 bin lira harcanan binanın odalarında internet, televizyon, buzdolabı ve 24 saat sıcak su var. 3 kişiliklerde lisans, tek kişiliklerdeyse yüksek lisans ve doktora öğrencileri kalacak.
Samsun’dan Rusya’ya doğal taş ihracı
Vali’den fuar ve kongre inşasına teftiş
Samsun Fuar ve Kongre Merkezi’nin temeli geçen yılın kasım ayında atılmıştı. Vali Hüseyin Aksoy, Tekkeköy’deki inşaatı yerinde inceledi. Merkez; vilayet, büyükşehir, ticaret ve sanayi odası, ticaret borsası ve üniversitenin işbirliğiyle yürüyor. Proje, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (OKA) güdümü kapsamındaydı. 7 milyon liralık kaynağı, Kalkınma Bakanlığı onaylamıştı.
Büyükşehir Belediyesi, Rusya’nın Novorossiysk şehrine kendi fabrikasında ürettiği doğal taşları ihraç edecek. Başkan Yusuf Ziya Yılmaz, “Yabancı bir ülkenin şehrine ihracat yapan ilk belediye olacağız” diyor. Müşteri kentin belediye başkanı, ziyaretleri sırasında Doğal Taş Elemanları Fabrikası’nı gezmiş ve bir hayli beğenmişti. Yılmaz, konuk başkanın, ülkelerinde bu tür işletmelerin pek bulunmadığını, mevcutlarının da şehirlerine çok uzakta kaldığını vurguladığını belirtiyor.
OMÜ’nün uçakları denetimde
İlk 500’de Samsun’dan 5 firma... Yeşilyurt Demir Çelik Endüstrileri ve Liman İşletmeleri LTD, Ulusoy Un Sanayi ve Ticaret A.Ş., Özyılmaz Fındık Ticaret Sanayi Ltd. Şti., Karaçuha Tarım Ürünleri İthalat, İhracat Sanayi VE Samsun Makine Sanayi A.Ş. İstanbul Sanayi Odası’nca (İSO) hazırlanan Türkiye’nin ilk 500 firması listesine girmeyi başardı. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sivil Havacılık Yüksekokulu adına alınan 2 adet Evektör Sport Star RTC eğitim uçağı, Çarşamba Havaalanı’nda Muayene Kabul Komisyonu’nun denetiminden geçiyor. Pozitif rapor oluştuğunda Ballıca Kampüsü’ndeki UZAYTEM bünyesinde kurulacak uçuş okulunda eğitim öğretim amacıyla hizmet verecek. Sayı 34 / Ağustos 2012
7
Köşe Yazısı
Bekir Reşitoğlu Şeytanın çekim senaryosu
H
er birinde 44 daire, 10 bloklu bir site. 440 aile ikamet ediyor. 4’er kişiden hesaplandığında 1760 nüfus. Orta halli bir Anadolu beldesi yani. Ancak herkes birbirinden habersiz. Kim hasta, kim düşkün, kim moralsiz, kimin yardıma ihtiyacı var, kim ne iş yapar, kim ne tür meziyetlere sahip, kim konuşacak birini arıyor, kim ilmini paylaşacak öğrenciler bekliyor, kim, kim, kim… Bayram geliyor, ses yok. 5 yıldızlı oteller cıvıl cıvıl. Ramazan da bile ziller pas içinde. Asansördeki yabancı ötekine. Bir merhabanın esirgendiği rastlaşmalar. Selam verene gergin bakışlar. Acaba niçin benimle iletişim kurdu şüphesi… Ne ağlayana kulak kesiliyor, ne de gülene. Tan ağarmadan evvel birkaç evin ışığı yanıyor sadece. Aksine geceleri ışıl ışıl bütün camlar. Acil bir olay vukuunda başkasına çocuk teslim etmek akıllardan bile geçemiyor. Varsa; tuz, şeker, limon, yumurta ya da merdiven ödünç istemek de ne ola ki! Ya da kimin haddine! Duvarlar birer Çin Seddi. 440 haneli büyükçe bir köy veya
8
beldeyi düşünün. Bir iki katlı, bahçeli evler. Bakkal, kasap, terzi, manav, berber, kıraathane vs hepsi yanı başınızda. Akşam oturmaları gırla. Yollarda hal hatır sorup, dertleşmeler. Düğün ve derneklerdeki destanımsı neşe. Aynı sofrayı çalakaşıklamalar. Cenaze evinin acısını azaltan kalabalıklar. Günlerce yemek taşımalar. Ekin ve hasat zamanı imeceler. Bugün sende, yarın öbürünün tarlasında koşuşturmacalar. Çoluk çocuğun oynayıp kaynaştığı sokaklar. İlkokul öğretmenlerinin aileden biri kabul edilmesi. Kur’an kurslarını iple çekmeler. Askere dualarla uğurlanmalar. Gurbet öncesi helalleşmeler. Yıllık izinler kullanılırken biriken hasretin bir potada eritilmesi. Güven her şeyden önemlisi güven. Doğru sözlülük. Yalancının mumunun yatsıya kadar yanabilmesi. Kinden arınmışlık. Hasedin dışlanmışlığı. Anlamsız rekabetlerin tutunamaması. Günümüzde köy tavuğu yiyemiyor insanlar. Çiftliklerde yetişenlere mecburlar. Hiç 10 dakikada pişebilir miydi eti? Saatlerce kaynardı. Bir tanesiyle bir aile doyardı. Çorbaya da katardık pilava
da üstelik. Misafire kesilmesi ikramdaki zirveydi. Yumurtası sapsarıydı. Enerji fışkırırdı adeta. Bir metrekare yerde dolanıp duruyorlar. Hazır yemle besleniyorlar. Kısa sürede boy atıyorlar. Sanki yapay bir canlıyı andırıyorlar. Hormonlanıyorlar. Genetikleriyle oynanıyor. İnsan metabolizmasını bozuyorlar. Daha pek çok benzer eleştiri dillendiriliyor çiftlik tavukları hakkında. Ucuzluğu dolayısıyla tüketiliyor maalesef. Şu soruyu mantık süzgeçlerinizi açarak okuyun lütfen: 10 bloklu sitedeki hayatın tavuk çiftliklerinden ne farkı var? Gayri tabiliğin bini bir kuruş. Ruhsuzluk diz boyu. Tıkılmışlık hissi. Hareket kabiliyetsizliği. Sorumsuzluk. İnsaniyetin bu denli yerlerde sürüneceği ve ucuzlayacağı söylenseydi Hz. Âdem kalır mıydı bu dünyada? Et ve kemikten ibaret mi sanmaktayız mevcudiyeti. Nefsimizin peşinde koştuğumuz da yalan bu anlamda. Nefis böylesine bir esarete evet der mi? Bir kandırılmışlık bizimkisi. Şeytanın çekim senaryosunu onaylamak ve itirazsız oynamak planlarını. Sayı 34 / Ağustos 2012
FEZA
Sayı 34 / Ağustos 2012
9
Siyaset
AK Parti, MHP ve CHP Samsun İl başkanları iddialı mesajlar veriyor...
Seçim söylemleri şimdiden sıcak
A 10
K Parti, MHP ve CHP’nin Samsun il başkanlarının üçünün hedefi de büyük. Çıtayı en zirveye taşıyacaklarına inanıyorlar. Aslında üçünde de orta şiddetli teşkilat sorunları yaşanmadı değil. O yüzden birlik ve beraberlik çağrılarıyla, kenetlenme mesajları da ortak dile getirdikleri temalar arasında yer alıyor.
Sayı 34 / Ağustos 2012
MHP: SİYASETÇİ DÜNÜNÜ İZAH EDEBİLMELİ… Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Samsun İl Başkanı Şaban Kılıç, siyasetçinin dününü izah edebilmesi gerektiğini vurguluyor: “Ki, sırtında geçmişi ile ilgili küfe taşımasın. Başını öne eğmeden yoluna devam edebilsin.” Partide il kongresi 12 Mayıs’ta gerçekleşmişti. Ancak mağlup aday Avukat Recep Güleroğlu’nun itirazları sonrası 11 Ağustos’ta tekrarlanacağı duyuruldu. O güne dek 12 Mayıs’ın kazananı Kılıç koltukta.
Fuat Köktaş (AK Parti İl Başkanı): “Biz bu makamları devralıyorsak, mutlaka kararlılık, ciddiyet ve çalışkanlık duygusu içersinde hareket edeceğiz ve partimizin buradaki oyunu yükseltmeye devam edeceğiz.” AK PARTİ: 17+1 HEDEFİNE ODAKLANDIK… AK Parti Samsun Teşkilatı’nda mühür Fuat Köktaş’ta. 24 Haziran’daki kongrede Osman Çetinkaya’dan devraldı il başkanlığını. Makam ve mevkilerde duygusallığa yer olmadığını belirtiyor yeni başkan: “Biz bu makamları devralıyorsak, mutlaka kararlılık, ciddiyet ve çalışkanlık duygusu içersinde hareket edeceğiz ve partimizin buradaki oyunu yükseltmeye devam edeceğiz.” Çetinkaya’nın dile getirdiği 17+1 hedefini aynen takip edeceklerini vurgulayıp çalışmalara ertesi gün başlayacaklarını söylemişti kongrede: “Biliyoruz ki 2004 yılı belediye seçimlerinde alınan AK Parti’li belediyelerin daha sonraki belediye seçimlerinde kaybedilmesinden sonra teşkilat mensubu arkadaşlarımızın hareket alanları daralmış, siyaset yapma kabiliyetleri azalmıştır. İnşallah buraları biz geriye alıp, arkadaşlarımızın hareket yapma alanlarını genişletip, siyaset yapma kabiliyetlerini arttıracağız diye düşünüyorum.” Siyasetin nasıl yapılacağını bildiğini de deklare ediyordu delegelere: “Bu tecrübelerimizi 2014 ve 2015’teki seçimlerde yansıtarak Samsun’da ustalık dönemine adım adıyoruz. Bu partiye çalışmalarıyla emek vermiş, gönlüyle katılmış, oyuyla destek vermiş tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.” Sayı 34 / Ağustos 2012
2007’den itibaren Türkiye’deki pek çok sorunun çözüme kavuştuğunu da anlatıyordu: “Adaylığımı açıkladığım dönemden itibaren ilçelere gittiğimde, köy yolu yapılması, hastanelerde yer ve tomografi cihazlarının olmadığı, ana hat ulaşımları ile ilgili sıkıntılar konuşulmuyor. İlçelerde istihdam ve işsizlik yerine iş ve aş konuşuluyor. Biz de devletimizin verdiği yerel yönetimler gücü ile ilçelerimize özellikli projeler üretmenin öncüsü olacağız. İlçelerdeki arkadaşlarımıza iş ve aş imkanı sağlamaya gayret göstereceğiz.”
“Samsun’da hangi partiden olursa olsun siyaset yapan herkesin kendisi açık şeffaf ve net olmalı.” derken, bu sözüyle kendini bağladığını da kaydediyor Kılıç: “Ben de yaptıklarım ve yapacaklarım her şey için açık şeffaf ve net olacağım. Sorulan her soruya cevabım doğru ve inandığım neyse o doğrultuda olacak.”
.
Ülkücülük, Kılıç’ın hayat tarzı. “Müslüman Türk demek haklının mazlumun yanında zalimin karşısında insanlıktan yana doğrudan yana olmak demektir. Velev ki rakibim haklı olsun. Hakkını teslim ederiz. Hakk’ın emrinde halkın hizmetindeyiz.” sözleri ona ait. Önümüzdeki yerel seçimde MHP’nin büyükşehir ve diğer ilçe belediyelerinin tamamını kazanmasını hedefliyor. Başaracaklarına inanıyor: “Bunun altına da her türlü imzamı atarım.” İktidar partisinin belirlediği kurallarla maça çıkacaklarını ama kazanacaklarını ileri sürüyor: “İster halı
Şaban Kılıç (MHP İl Başkanı): Siyasetçinin dününü izah edebilmesi gerektiğini vurguluyor: “Ki, sırtında geçmişi ile ilgili küfe taşımasın. Başını öne eğmeden yoluna devam edebilsin.” 11
Siyaset
“İster halı sahada ister toprak ister çim sahada. Onlar karşımıza hangi oyuncularını çıkarırlarsa çıkarsınlar fark etmez. Metotlarımızın doğru olduğuna, Yaptıklarımızın vatandaş tarafından doğru algılanacağına inanıyorum.”
Ülkenin cumhuriyet tarihindeki en büyük aşağılanmalara AK Parti iktidarı döneminde uğradığını da iddia ediyor başkan: “Askerimizin başına çuval geçirildi. Mavi Marmara adlı gemiyi İsrailliler taradı. Suriye milletlerarası sularda uçağımızı düşürdü. Türkiye
Mehmet Atalay (CHP İl Başkanı): “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu parti iktidara yakışan tek partidir. Ancak bu genel seçim öncesinde yerel seçimler var ki, iktidara giden yol kanaatimce bu seçimden geçmektedir.”
Ortadoğu’da şamar oğlanına döndü.” Kılıç’a göre savsata diye nitelediği açılımlarla 1000 yıllık Türk-Kürt halkları kardeşliğinin ayrıştırılmak istendiği ortada. İmralı’da Öcalan’la görüşüldüğünü, her gün şehit haberleri geldiğini ve gençlerin işsiz işsiz sokaklarda gezdiğini öne sürüyor: “Bu milleti yalan rüzgarı ile kandıranların gideceği gün gelmiştir artık.” Seçimlerde adaylarına güveniyor öte yandan: “Üniversite camiasını, entelektüel camiayı, bürokrasi camiasını ve ekonomi camiasını bilenler çok iyi farkındadırlar ki Samsun’da en iyi aday olacak insanlar MHP camiasının insanlarıdır. Yeter ki herkesin önünü açalım tıkamayalım. İnsanlar ortaya çıksın ve yarışsın yeter ki biz seçimleri alırız.” CHP: KÜSKÜNLÜKLERİ BİTİRECEĞİM… CHP İl’deyse 3 Haziran kongresinde Mehmet Atalay göğüslemişti ipi. “Bundan sonra ki dönemde partimizi daha ilerilere nasıl taşırız onu düşünmeliyiz.” anlayışıyla parti içindeki küskünleri bitireceğini vaat ediyordu: “Çünkü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu parti iktidara yakışan tek partidir. Ancak bu genel seçim öncesinde yerel seçimler var ki, iktidara giden yol kanaatimce bu seçimden geçmektedir. Biz de iktidara ait olan belediyeleri geri kazanarak genel seçim öncesi büyük bir başarı elde etmeyi düşünüyorum. Bu konuda partime ve partililerime güvenim tam.” Partililerden destek istiyor Atalay: “Hepinizi yerel seçimlere doğru giderken yönetime destek vermeye çağırıyorum. Biz sadece partinin görevlileriyiz, başka hiçbir şeyimiz yok. CHP taraftarlarının seçtiği, sizin adınıza görev yapacak görevlileriz. Yaptığımız bir parti görevinden başka bir şey değildir. Asıl destek vermesi gereken, partiyi başarıya götürecek olan, CHP’nin iktidarına yol açacak olan sizlersiniz.”
12
Sayı 34 / Ağustos 2012
Sayı 34 / Ağustos 2012
13
Ekonomi
Yaşlı otolar yeni bir teşvikle bir an önce hurdaya dönüşmeli…
Dünyanın hurdasına servet ödüyoruz Türkiye, hurda demir-çelikte dışarıya bağımlı. Öyle ki yılda ithalatına 9 milyar dolar veriyoruz. Oysa artık ömrünü tamamlamış 16 yaş üstü araçların bir teşvik paketiyle hurdaya çıkarılması gayet iyi bir çözüm. Demir çeliğin yanı sıra bakır, kurşun, alüminyum, plastik, kauçuk, cam ve elektronik aksamlar gibi maddeler ekonomiye kazandırılıyor eski otolardan. Samsun Hurdacılar Odası Başkanı Nazmi Kaçak, nihai çözümün demirin topraktan elde edilmesinde yattığını vurguluyor. 14
Sayı 34 / Ağustos 2012
T
ürkiye’deki 6 Hurdacılar Odası’ndan biri Samsun’da. Başkanlık koltuğunda Nazmi Kaçak oturuyor. Babası da hurdacıymış. Bu işi yapanlar 1967’de dernekleşmişler 19 Mayıs Şehri’nde. Bu da mesleğin ne denli kökleştiğini gösteriyor. Vilayette 30 kalemin işlenerek geri dönüştürülebildiğini belirtiyor Nazmi Kaçak: “Ben hurdacılığın yerli otomobil kalemi üzerine iş yaptığım için oradan örnek vereyim. Bir Tofaş arabası 3200 parçanın birleşiminden meydana geliyor. Bizde ise hammaddesine göre dağılımı 7-8 kalem oluyor. Plastiği, demiri, camı vs ayırıyoruz. Bizim işimiz bunları ayırarak geri dönüşüme kazandırmak. Eskiden bir otomobilin yüzde 70’ini geri dönüşüme kazandırabiliyorduk. Ve çıkma yedek parça olarak satardık. Ama gelinen noktada yedek parça sektörünün gelişmesi ve ucuzlaması sebebiyle eskiye rağbet kalmadı. Ama hasta olmayan adam eczacının doktorun kıymetini bilmeyebilir. Biz sektörümüz için; ‘müşterimizi Allah bize düşürmesin. Onu bizsiz de bırakmasın’ diyoruz.” Kaçak’a göre hurdacılık dünyadaki en geçerli 3’üncü meslek. Savını
Geri dönüşüm de artık sertifikalı bir iş. Kanuni düzenlemeler tamam. “Kağıt toplayanlardan diğer hurda sektörlerine kadar bu işi yapanlara sertifika zorunluluğu var. Sokakta gördüğümüz toplayıcılar gün sonunda elde ettikleri ürünleri lisanslı firmalara teslim ediyorlar.” diyor Kaçak. Lisans temini de öyle kolay değil. Samsun’da sadece bir firmada sahip buna. Çevre Bakanlığı’ndan en azından geçiş sürecinde zorluk derecesini düşürmesi bekleniyor
şöyle ispatlamaya çalışıyor: “Dünya’da gördüğünüz her şey hurdacıların elinden geçerek geri dönüşüme kazandırılacak potansiyel materyallerdir. Bunları geri dönüşüme kazandıracak sektör hurdacılıktır. Türkiye’de her yıl açıklanan vergi rekortmenleri baktığınızda her zaman ilk sıralarda hurdacılık sektörüne ve metale ilişkin olarak iş yapan firmaları görürsünüz. Türkiye’nin zengin firmaları arasındadırlar. ” LİSANS ŞARTLARI ÇOK AĞIR… Geri dönüşüm de artık sertifikalı bir işmiş. Kanuni düzenlemeler bitmiş. “Kağıt toplayanlardan diğer hurda sektörlerine kadar bu işi yapanlara sertifika zorunluluğu var. Sokakta gördüğümüz toplayıcılar gün sonunda elde ettikleri ürünleri lisanslı firmalara teslim ediyorlar.” diyor Kaçak. Kendi sertifikası yokmuş. Bu yüzden lisanslı firmalardan kazalı araç alıyor. Bir araç ancak lisanslı bir firmaca hurda hüviyetiyle alınırsa vergi yükünden kurtulup ve trafik sicil kaydından düşüyor. Lisans temini de öyle kolay değilmiş: “İşyerinizin de lisans alabilme kriterlerine uygun şekilde olması gerekiyor. İşyerinizde çevre mühendisi istihdam ediyor olmanız gerekli. Samsun’da sadece bir firmada bu lisans mevcut. Ancak arkadaşlarımızdan birkaç tanesi birleşerek lisans alacaklar. Bu işten
Türkiye’deki 6 Hurdacılar Odası’ndan biri Samsun’da. Başkanlık koltuğunda Nazmi Kaçak oturuyor. Babası da hurdacıymış. Bu işi yapanlar 1967’de dernekleşmişler 19 Mayıs Şehri’nde. Bu da mesleğin ne denli kökleştiğini gösteriyor.
Sayı 34 / Ağustos 2012
15
Ekonomi Bu işten kaçış yok. Bizler de ya ortaklaşa ya da kredi ile bu lisansı alacağız. Ancak, şu an lisans şartları çok ağır olduğu için Çevre Bakanlığı’ndan bu şartların biraz daha alt düzeye en azından geçiş süresince çekilmesini bekliyoruz. Bakanlık da bu yönde olumlu bir yaklaşım gösterdi.” Kaçak’ın bir de öngörüsü var. İnsanlar evlerindeki hurdaların alınması için meslektaşlarını arayacakmış. Hurdacılar bu iş karşılığında ücret talep edecekmiş üstelik:“ Şu an dahi evlerinde bu çeşit eşyası olanlar bizleri arayarak gelin alın diyenler dahi çıkıyor. Ancak bizler nakliye masrafını kurtarmayacağı gerekçesi ile zaman zaman gidip almıyoruz. Kağıt dahi çoğu zaman işçilik ve nakliye nedeni ile kurtarmıyor. Ancak belli bir tonaj birikimi olduğunda gidip alınıyor. Elbette geri dönüşüm maddi değil sosyal sorumluluk olarak düşünülmeli.” Oda 2007’de güzel bir çalışmaya imza atmış. Geri kazanım sektörünün gelişi temalı proje Avrupa Birliği (AB) destekli. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) destek çıkmış. Şehirdeki hurdacıların işlerini sürdürülebilirleştirmesine de kafa yorulmuş proje hazırlanırken. Piyasanın büyük potansiyelli ve gelişkin firmaların tekeline girme riskinin fotoğrafı çekilmiş. Küçük ve orta ölçeklilerin yok olmaması için tedbirler değerlendirilmiş. Samsun’dakilerin çoğu ufak ve aile işletmesi kimliğindedir çünkü. Bir kısmı da orta çaplıdır. Sektör statik de değil. Değişimlerin ve ilerlemelerin yakinen takibi şart. Samsun’da toplanan hurdalar ayrıştırılıp paketlenerek işlenecekleri başka illerdeki fabrikalara gönderiliyor. En yakın kağıt fabrikası Çorum’dadır örneğin. GERİ DÖNÜŞÜM EVLERDE BAŞLAMALI… Gelişmiş ülkelerde geri dönüşüm evlere uzanıyor. Cam, kağıt, metal ve diğerleri farklı poşetlerde biriktiriliyor. Türkiye’de ise algı hala sönük, yaygınlaşamadı. Sokak ve caddelerdeki geri dönüşüm kutuları dahi göz ardı ediliyor. Kimsenin rahatsızlık
16
duymayacağı özel dönüşüm noktaları saptanmalı. Hırsızlık, sektörün sırtında kara bir leke. Hırsızlar çaldıkları kablo türü metalleri hurdacılarda paraya çeviriyorlar da ondan. Cezaların caydıramamasından yakınıyor Kaçak: “Türkiye’de hırsızlık suçuna verilen cezalar ortada. Emniyet teşkilatımız bu konuda çok gayretli çalışmalar yürütse de yakaladıkları zanlılar bir süre sonra sokaklara geri dönüyor. Kablo hırsızlığı da birçok kurumu zor durumda bırakıyor. Bir telefon kablosunun maliyeti bu kuruma 10 lira ise bunu çalan hırsız bu kablodan elde ettiği metali hurdaya 1 kuruşa satıyor. Bunu alan arkadaşlarımız da maalesef var. Ancak hurdacılık bir maddenin son durağıdır. Bu nedenle hurdacılık sektöründe hırsızlık çok olabiliyor.” Çalışmayan bilgisayarın hurda fiyatı çok cüzidir. Ancak içinden çıkan metaller fazla para eder. Kablodaki bakırın hurdacıdaki fiyatı da her yerde aynıdır. Sitelere hırsızlık malları içinden çıkan bakırın hurda fiyatı sabittir. Her yerde aynıdır. Çalıntılar merdiven altlarındaki hurdacılarca kabul ediliyormuş. Sitedeki otokontrol sistemi suiistimali önlüyormuş. HURDA DEMİR ÇELİKTE DIŞA BAĞIMLIYIZ… Hurda demir-çelikte dışa bağımlıyız. Hem de hararetle. İthalatında dünya birincisiyiz. Yılda 9 milyar dolarımızı harcıyoruz bu kaleme. Bu faturanın kolayca azaltılabileceğini söylüyor Kaçak. Çözüm ömrünü tüketmiş 16 yaş üzeri araçların trafikten hurdaya transferinde. Buna dair bir teşvikle çelik endüstrisine 100 bin ton hurda tedarik edilebilir. Normal şartlardaki miktarsa 2 milyon ton civarında. Yıllık getirisi 1 milyar dolar. Enerjinin ardından en çok dövizi hurda demire ödediğimiz, cari açığı körüklediğimiz ortada. Otomobilden yalnızca demir dönüştürülmüyor tabi ki. Gerisini Kaçak anlatıyor: “Demir çeliğin yanı sıra bakır, kurşun, alüminyum, plastik, kauçuk, cam ve elektronik aksamlar gibi maddeler ekonomiye tekrar
kazandırılabiliyor. Bu malzemelerin geri dönüşümü tek başına yeterli değil. Türkiye’de çok sayıda demir çelik fabrikası olmasına karşın yeterli ham madde maalesef mevcut değil. Topraktan demir elde etmek yerine kolayı seçerek hurdayı işlemeyi tercih ediyoruz. Ancak bu kadar hurdamız yok ve ithalata yöneliyoruz. Yani buğday yetiştirmek yerine buğday ihraç edip bunu una dönüştürerek satmaya çalışıyoruz. Bu işin kolay yolu. Önemli olan buğdayı üretmek. Elbette bir yandan Çin’den hurda alırken diğer yandan da işleyip ihraç ediyoruz. İşin bu boyutu da var.” SAMSUN’DAKİ HURDACILIĞI ALUCRALILAR BAŞLATMIŞ… Samsun’da hurdacılığı, Giresun’un Alucra ilçesinden gelenler başlatıyor. Şuanda Anakent iş merkezinin bulunduğu yerde eskiden bir hal vardır. Alucralılar burada sepetçilik ve hamallıkla meşguldür. İnsanlar bazen iş karşılığında para yerine eski eşyalarını verirlermiş. Onlar da bunları satarlarmış. Gelir getirdiğini görünce el arabasıyla hurda toplamaya koyulmuşlar. İkinci el malları onarıp yeniden ticarete kazandırmışlar. Geçmişte yüzde 70’lik ağırlıkları söz konusuymuş sektörde. Bugün dengelenmiş biraz. 1968’de dönemin Belediye Başkanı Kemal Vehbi Gül, hurdacıları şehir dışına taşımaya karar verir. Bu amaçla inşa edilen yer 1974’de tamamlanır. Türkiye’nin ilk hurdacılar sitesidir burası. Halihazırda faaliyette. Kentsel dönüşüm kapsamında kamulaştırılarak TOKİ’ye devredildi. Tekkeköy ilçesindeki SAGİAD’a 1, şehir merkezineyse 13 kilometre mesafedeki 50 dönümlük yeni yere gidilecek yakın zamanda. 500’er metrekarelik 68 dükkânın tapuları sahiplerinde.
Sayı 34 / Ağustos 2012
Sayı 34 / Ağustos 2012
17
Tarım
Yalnızca rekolte odaklı yetiştiricilik bizi neye sürüklüyor?
Bu yıl keyfimizden fındık kırabilecek miyiz? Samsun Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Kadir Güven, “Bütün bir yılın emeğinin karşılığını alabilmek adına, ürünü topladıktan sonraki 5–10 günlük süre mutlaka iyi değerlendirilmelidir.” diyor. Fındığın acele etmeden yerden toplanmasını öneriyor: “Fındık yerden toplandığı zaman, ürün en az 2 randıman daha fazla olur ve çürük olmaz.” Öte yandan naylondan imallerin yerine organik jüt çuval kullanılmasını istiyor.
18
K
aradeniz Bölgesi’nin en temel geçim kaynaklarından fındıkta bu sene yüzler gülecek mi? Rekolte, söküm ve alternatif üründe ne gibi gelişmeler yaşanacak? Üretici yeterince bilinçli mi? Bu ve benzer soruların cevaplarını aradık dosyamızda. Sayı 34 / Ağustos 2012
Samsun Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kadir Güven çotanak sayım sonuçlarını açıkladı: 2012 yılı tahmini fındık rekoltesi 100 bin 539 ton. Miktar; Toprak Mahsulleri Ofisi, Fındık Araştırma Enstitüsü, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası ve Ziraat Odası temsilcilerinin katıldığı ve arazideki tarama çalışmalarının değerlendirildiği toplantıda belirlendi. Şehirde 80 bin 844 hektar alanda fındık yetiştiriliyor. “Samsunlu fındık üreticileri için hasat döneminin verimli bir şekilde tamamlanmasını diliyo-ruz” diyor Güven. Ürünün naylon çuvallara toplanması her yıl yüzde 2-3’lük kayba yol açıyor. Bu yüzden organik yapım jüt çuvalların tercih edilmesi gerektiğini belirtiliyor. Güven bu mühim ikazı şöyle gerekçelendiriyor: “Bölgemizde son yıllarda rastlanan, fındıktaki naylon çuval uygulaması problemi geçmiş yıllarda yoktu. Ancak daha sonraki yıllarda naylon çuval moda oldu. Naylon çuvala konulan fındıkların bekletildikten sonra mutlaka yüzde 2-3 oranında çürüme oluyor. Kurutma esnasında birazcık yağmur yağdığında üstüne naylon seriliyor ve bu naylon uygulaması da örtü altında ter yaparak üründe çürümelere yol açıyor.” Şu ifadeleri de çok hayati doğrusu: “Aslında aynı ürün belki yağmurun altında dursa daha iyi; zira kurutma sırasındaki işlemlere çok dikkat etmemiz gerekiyor. Diyebiliriz ki bütün bir yılın emeğinin karşılığını alabilmek adına, ürünü topladıktan sonraki 5–10 günlük süre mutlaka iyi değerlendirilmelidir.” Güven’den çürüme riskine ilişkin kritik bir hatırlatma daha: “Fındık üreticilerinin yapması gereken hasadı aceleye getirmemek ve mutlaka fındığı yerden toplamaya özen göstermek olmalıdır. Daldan fındık toplandığı zaman, ne kadar hızlı toplanırsa toplansın; toplayıcı örneğin 30 veya 25 kilo fındık toplar. Ama yerden topladığı zaman; 60-70 kilo fındık toplar, yani yerden toplamak her zaman avantajlıdır. Fındık yerden toplandığı zaman, ürün en az 2 randıman daha fazla olur ve çürük olmaz.” Unutulmamalı ki, dünya fındık üretim lideriyiz ama son yıllarda Gürcistan, Azerbaycan, Şili, Amerika ve İtalya ciddi atakta. Sayı 34 / Ağustos 2012
Fındıkta son verileri Çarşamba Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Kazım G. Yılmaz ile değerlendirdik. - Şu an fiyatlar hangi düzeyde, önceki yıllarla kıyaslayabilir misiniz? Geçen yıla göre bir hayli düşük tabi ki. Üretici açısından maliyetinde altında olduğu ifade ediliyor. - Rekolteye göre şu anki fındık fiyatı orantılı mı size göre? Geçen sezona bakarak düşük olduğu kesin. Bu yıl rekoltenin yüksek olması beklentisiyle daha da düşme endişesini taşımaktayız. - Fiyatlar üretici ve tüketici için makul mü? Üreticimiz için makul olmadığını, kilo maliyetinin 4,72.-TL/Kg. olduğunu bölgemizdeki Ziraat Odaları deklere ettiler. Tüketici içinse tabi ki düşük olması daha pozitif. Ama bizim fındığımız daha çok ihracata giden bir ürün. O yüzden Türkiye ekonomisinin stratejik ürünü. En önemli ihracat girdisini sağlayan fındık uzun soluklu projelerle ve politikalarla desteklenmeli. - Son sezon itibariyle arz talep dengesi pozitif mi? 2011 mahsulü ürünümüzün fiyatı yüksek olduğundan bir önceki yılda ihracatımız 265.678,0 ton iç fındığa karşılık 1.535.923.306 dolar; 2012 yılı ihracatımız da 196.688,2 ton iç fındığa karşılık 1.572.641.562 $ olarak gerçekleşmiştir. Bu da gösteriyor ki fındığın az olduğu senelerde talep fiyata olumlu yansıyor. - Sel felaketleri ve kuvvetli sağanak yağışların fındık rekoltesine nasıl yansır? Özellikle sebze üretimi yapan ve selin etkilediği bölgelerimizde hasarlar oldu.
Fındık açısından çok hasar olduğu bilgisi bize gelmedi. - Fındık söküm alanlarında ve alternatif ürünlerde ne gibi gelişmeler yaşanıyor? Amacına yönelik başarı sağlandığı kanısında değilim. Çarşamba ovasının daha güzel değerlendirilmesi gerektiğini de düşünenlerdenim. - Devlet teşvikleri ile fındık sökümü ne derece başarılı oldu? Beklenen gerçekleşmedi. Fındığını gerçekten sökme düşüncesi olan insanların bu teşvikten de yararlanıp söktüklerine inanıyorum.
Çarşamba Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Kazım G. Yılmaz; “Fındık söküm alanlarında ve alternatif ürünlerde ne gibi gelişmeler yaşanıyor?” sorusunu, “Amacına yönelik başarı sağlandığı kanısında değilim. Çarşamba ovasının daha güzel değerlendirilmesi gerektiğini de düşünenlerdenim.” diye cevaplıyor. Söküm teşvikleriyle umulanın gerçekleşmediğine söylüyor: “Fındığını gerçekten sökme düşüncesindekilerin bu teşvikten de yararlanıp söktüklerine inanıyorum.”
19
Sağlık
Sağlık kenti Samsun’da da doğru ve etkili hizmete odaklandıklarını söyleyen Dünyagöz Medikal Direktörü Dr. Akın Banaz:
İnsan sağlığı rakamlara indirgenemez Dünyagöz Hastanesi Medikal Direktörü Opr. Dr. Akın Banaz, “İstanbul’daki Dünyagöz Hastanesi’nde hangi hizmeti sunuyor isek Samsun’da da bunu yapmaya çalışıyoruz.” diyor. Şehre gelirken bölge merkezliği konumunu dikkate aldıklarını söylüyor: “Dünyagöz Hastanesi’nin amaçladığı da sağlık kenti Samsun’da doğru ve etkili sağlık hizmetini verebilmek.”
A
vrupa’ya da açılarak iddiasını daha ileri bir boyuta taşıyan Dünyagöz, bir dal üzerine yoğunlaşan Türkiye’nin ilk branş hastanesi. Gözle alakalı her türlü teşhis ve tıbbi işlem mümkün burada. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile de
20
anlaşmalı. Samsun’daki şubesinde de İstanbul ve diğer şehirlerdekilerle aynı kalite ve yetkinlikte hizmet veriliyor. Bıçaksız özel yöntemle refraktif cerrahi yani gözlükten kurtulma ameliyatları… Göz tansiyonu, diğer adıyla glakom; şeker (diyabet) hastalarında gelişen
göz rahatsızlıkların tedavileri… Katarakt operasyonları… Hastanenin Medikal Direktörü Opr. Dr. Akın Banaz, bunda mercek kalitesi ile işlem sırasındaki stabilizazson düzeyinin son derece önem arz ettiğini vurguluyor. “İstanbul’daki Dünyagöz Hastanesi’nde Sayı 34 / Ağustos 2012
hangi hizmeti sunuyor isek Samsun’da da bunu yapmaya çalışıyoruz.” diyen Banaz, bu şehri tercihlerindeki stratejiye dair şunları söylüyor: “Samsun Karadeniz Bölgesi’nin en önde gelen kenti. Buraya gelen hastalar sadece Samsun’dan değil diğer bölge illerinden de sağlık hizmeti almak için geliyorlar. Dünyagöz Hastanesi’nin amaçladığı da sağlık kenti Samsun’da doğru ve etkili sağlık hizmetini verebilmek.” Gözün tüm alt branşlarında deneyimli ve sahasında uzman hekimlerle çalıştıklarını özellikle vurguluyor. Teşhisin ehemmiyetine dikkatleri çeken Banaz, “Doğru teşhisi koyamazsanız gerekmeyen bir tedavi uygular ve gereken tedaviyi uygulayamazsınız. Bunun için uzmanlık son derece önemli.” diye konuşuyor. Sağlığın kıymetinin ancak kaybedildiğinde anlaşıldığını belirterek, çok kritik bir noktaya temas ediyor: “Sağlık günümüzde belki sıklık ile rakamlar ile ifade edilir bir hal aldı. Ancak bu doğru olan değil. İnsan sağlığı çok apayrı bir konu ve bunu rakamlara indirgeyemezsiniz.” Doğru hizmet sunulduğunda insanların mutlaka kapıyı çaldığının altını özenle çiziyor ayrıca. GÖZLÜKSÜZ HAYAT… Göz hastalıklarına bakışın giderek değiştiğini de ifade ediyor Banaz: “Örneğin kişi gözlük kullanıyor ve gözlerinin gözlük vasıtası ile sağlıklı olduğunu sanıyor. Bizler işitme cihazı kullanarak duyan bir kulağın sağlıklı olduğunu kabul edebilir miyiz? Fakat zaman içerisinde bu bakış açısının değiştiğini görüyoruz ve görmeye de devam edeceğiz. Bir insan gözlüğünü çıkardığı zaman normal hayatını sürdüremeyecek seviyede ise o hasta bir lazer cerrahi adayıdır. Bir vasıtaya ihtiyaç duymadan günlük hayatını sürdürebilmek dünyada artık eğilim gösterdiği bir konu göz sağlığında.”
Günümüzde giderek göz hastalıklarına bakışın değiştiği ifade ediyor Banaz: “Bir insan gözlüğünü çıkardığı zaman normal hayatını sürdüremeyecek seviyede ise o hasta bir lazer cerrahi adayıdır. Bir vasıtaya ihtiyaç duymadan günlük hayatını sürdürebilmek dünyada artık eğilim gösterdiği bir konu göz sağlığında.”
oluyor. Alın kaş ortası ve kazayağı kırışıklıkları için botoks tedavisi uygulanıyor. Kaşın aşağı düşmesi kişiye mutsuz bir ifade verebiliyor. Okuloplastik cerrahi ile kaşlar normal pozisyonuna kaldırılarak ifadenin düzeltilmesi amaçlanıyor. Göz kapağı üstündeki cildin aşağı düşmesi ise kirpikler üzerinde ağırlık yaparak uykulu ve yorgun bir ifade oluşturuyor. Ayrıca görme alanının üst yarısında sınırlanmaya yol açıyor. Üst kapaktaki sarkmış cildin alınması hem kişinin görünümünü gençleştiriyor hem de görme alanını genişletiyor. Üst kapağı kaldıran kasın zayıflaması ise kapak düşüklüğüne neden oluyor. Kapak düşüklüğü olan kişilerde simetri bozuluyor ve kişi görebilmek için kaşını kaldırmak zorunda kalıyor. Okuloplastik cerrahinin uygulandığı ameliyatlar ile bu sorunlar giderilebiliyor. - Göz çevresinde en sık görülen sorunlar nelerdir? Göz kapağında en sık görülen problem arpacık-şalazyon oluşumu. İlaç tedavisine cevap vermeyenlerde şalazyonlar iz kalmayacak şekilde boşaltılıyor. Sonraki en sık görülen problem ise gözyaşı kanal tıkanıklığına bağlı sulanma problemi. 1 yaşına gelen bebeklerde kanal tıkanıklığı masajla tedaviye cevap vermediğinde sondalama ile gözyaşı kanalı açılabiliyor. Yetişkinlerde ise kanal tıkanıklığı lazerle veya kanal ameliyatı ile açılabiliyor. Göz kapağı tümörleri daha az sıklıkla ancak önemli bir problem. Erken tanı ile kapakta şekil bozukluğu yaşanmadan tedavi edilebiliyor.
Banaz’ın uzmanlık alanı, okuloplasti. Göz ve göz çevresindeki estetik sorunlar ile ilgileniyor bu branş. Sarkmış göz torbalarının alınması, protez göz, botoks ve göz içi tümör ameliyatları bunlardan bazıları. Kendisine ihtisasına ilişkin sorular da yönelttik. - Gözdeki hangi sorunlara okuloplasti uygulanır? Göz etrafındaki estetik problemler arasında kırışıklık ve sarkmalar Sayı 34 / Ağustos 2012
21
Teknoloji
Sizin düşündüğünüzü başkası sizden önce üretebilir…
Sanayide gelecek 3D ile yazılacak Model ve prototip üretiminde hem hız, hem de kişisel özel tasarım imkanı sunan 3D teknolojisi, sanayileşme yarışında ben de varım diyen Samsun için sihirli bir fırsat aslında. Prof. Dr. Birol Elevli, “Yakın bir gelecekte bu teknolojinin yaygınlaşmasıyla çok ilginç ve ergonomik kolaylığı olan bir sürü ürünle karşılaşacağımız bir gerçektir. Özellikle Samsun gibi sanayileşme hamlesi içerisindeki şehirlerimizin sanayi işletmelerinde bu teknolojinin kullanımı hem çabukluk hem de maliyeti aşağı çekme bakımından büyük önem arz etmektedir.” diyor.
Prof. Dr. Birol Elevli
3
D teknolojilerine, bilhassa da yazıcılarına odaklanmalıyız hiç vakit kaybetmeden. Her türlü zemin ölçüleriyle ve lazer yardımıyla üç boyutlu tarayabiliyor 3D uygulamalarında. Nesnenin o haliyle tasarlananın prototipi renkli olarak önümüze konabiliyor. Böylece tasarım süreci müthiş hız, aynı zamanda da kalite kazanıyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Birol Elevli, “Yakın bir gelecekte bu teknolojinin yaygınlaşmasıyla çok ilginç ve ergonomik kolaylığı olan bir sürü ürünle karşılaşacağımız bir gerçektir. Özellikle Samsun gibi sanayileşme hamlesi içerisindeki şehirlerimizin sanayi işletmelerinde bu teknolojinin kullanımı hem çabukluk hem de maliyeti aşağı çekme bakımından büyük önem arz etmektedir.” cümleleriyle gelişmenin altını çiziyor.
22
Sayı 34 / Ağustos 2012
belirenler somuta indirgenebilecek kolayca. Uzay havacılığında faydalanılacak. E-İmalatın hedef piyasaları şöyle sıralanabilir: Otomotiv, mimari, tüketim malları, medikal ve alet kalıbı hazırlama… Model ve prototipler, şirketlerin ürünlerini daha çabuk piyasaya sürmelerine imkan tanıyor. Yavaş davranan rekabette yara alıyor haliyle. Hızlı modelleme, dolayısıyla 3D teknolojisi tüketim malları sektöründe bu yüzden azami önem taşıyor günümüzde. Belki de sizin fikri altı yapısını tamamladığınız ürünü, sonradan akıl etseler de başkaları sizden önce kullanıma arz edebilir. Kim bilir, konuşurken ağzınızdan kaçırmış da olabilirsiniz fikrinizi.
OMÜ’nün 3D teknolojisiyle yakinen ilgilendiğini öğreniyoruz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Gümüş’den. Üç boyutlu tarama cihazları zaten devreye sokmuşlar. Sıra buna uyumlu yazıcılardaymış: “Karadeniz Bölgesi’nde köklü bir eğitim kurumu olduğumuzdan dolayı bu teknolojiye ilgisiz kalmamız düşünülemez. Bir diğer önemli konu da 3D teknolojisi ile ilgili tasarım eğitimlerine çok büyük önem vermekteyiz. 3D tasarım-görselleştirme ve modelleme eğitimlerini ilgili bölümlerde profesyonel düzeyde vermek ve alt yapı eksikliklerini en kısa sürede gidermek istiyoruz” Her türlü fikrin ve projenin oluşturulan prototiplerle elle tutulabilir renkli, katı ve somut bir model haline dönüştüren bu teknolojiye uzak kalınmaması gerektiğini vurguluyor uzmanlar. Samsun’un konuya adapte ve atakla büyük avantajlar yakalayabileceğini de belirtiyorlar ayrıca.
Model ve prototipler şirketlere; ürünlerini daha çabuk piyasaya sürmelerinin yolunu açıyor. Yavaş davranan rekabette yara alıyor. Hızlı modelleme tüketim malları sektöründe azami önem taşıyor günümüzde. Belki de sizin fikri altı yapısını tamamladığınız ürünü, sonradan akıl etseler de başkaları sizden önce kullanıma arz edebilir. Kim bilir, konuşurken ağzınızdan kaçırmış da olabilirsiniz fikrinizi.
Lazer sinterlemeyle e-imalat, medikal cihaz imalatına şüphesiz göz alıcı değer katacaktır. Medikal cihazlar kompleks, pahada ağırdır. Müşterilerin ihtiyaçlarını tam gidermelidirler. E-imalat yalnızca kişisel tercih meselesi diye algılanmamalı. Özel aletlerin ve bileşenlerin tasarlanması, sanayinin bütün sektörlerinde üretim sürecinin genellikle en karmaşık unsurlarından biridir. Bu alanda özellikle kişiselleştirilmiş parçaların hızlı ve esnek bir biçimde imali şarttır. Geleneksel süreç maliyetli, zaman alıcı ve teknik açıdan çok komplekstir. Lazer sinterlemede entegre soğutma ve tavlama kanalları alete yerleştirilebilir. Bu yapım avantajı, aletlerin verimliliğinde ve enjeksiyon-kalıplı parçaların kalitesini artırır. Neticede maliyetler düşer.
Prof. Dr. Hasan Gümüş
Geleneksel seri imalatta kişiye özel üretim söz konusu değildi. Çünkü farklı tasarımlar öyle bir çırpıda vücuda erişemiyordu. Üstelik o günün teknik imkanları da elveremezdi buna. Hayali dahi güçtü yani. E-İmalat, neredeyse hayallerinin önüne konuşlandırabiliyor tasarımcıları. Diş implantları, mücevherat ve lambalardaki özel istekleri düşününün. Organik yapılarda sınırsız söz sahipliğinden söz edebiliriz. Ergonomik atraksiyonlar medikalde ufuk açacak. Aero-dinamikte de düşüncede Sayı 34 / Ağustos 2012
23
Köşe Yazısı
Aylin Tat Vicdan
K
ibritçi kızın hikâyesini hepimiz biliriz. Soğuk bir yılbaşı gecesi geçen hikâye aklıma geldiğinde hep ağlamak gelir içimden.
küçük kız için. Kibritçi kızın yanından geçen onlarca insan kendilerinin de onun yerinde olabileceğini hiç mi düşünmemişlerdi diye üzülürdüm küçücük yaşımda.
Kibrit satarak evine para götüren kibritçi kız o gün hiç kibrit satamadığı için evine gidemez. Lapa lapa yağan kar yeni yılı keyifle karşılayanlara inat ona acı verir. Zira üzerinde paltosu, ayağında ayakkabısı olmayan küçük kız çok üşümektedir. Bir kenarda elindeki kibrit kutusunu satmaya çalışırken, paltolarının yakalarını soğuktan korunmak için kaldıran onlarca insan küçük kızın yanından hızlı hızlı geçerler.
Merhametsizlik, vicdansızlık derler bunun adına.
Kibritleri satmaktan umudunu kesen küçük kız kibritleri tek tek yakarak ısınmaya çalışır. Yeni yıla merhaba diyenler sabah kalktıklarında küçük kızın cansız bedeniyle karşılaşırlar. Vicdanları sızlatan bir hikâyedir kısacası. Çocukken o hikâyenin içerisinde yaşayan insanların yerine koyar ağlardım
24
Vicdan, kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güçtür. Öylesine bir güçtür ki vicdan, iyi ve kötüyü, mazlumla zalimi ayırırız sayesinde. Dünyanın hangi ucuna giderseniz gidin vicdanınızda sizinle gelir, kurtulamazsınız ondan , tıpkı parmak izimiz gibi kodlanmıştır adeta bize. Başka insanların vicdan muhasebesini yapmak kolayımıza gelir, zor olan kendi vicdan muhasebemizi yapabilmektir. Bazen yok sayarız vicdanımızı ama
bir bakarız ki çocukken oynadığımız kör ebedeki ebe misali ‘’sobe ‘’ diye verir bize. Öylesine güçlü, öylesine vazgeçilemez bir duygudur yani vicdan. En çok ta yaşadıklarımızdan pişmanlık duyduğumuzda çalar kapımızı. Bilerek veya bilmeyerek bir kalp kırdığımda vicdanım sızım sızım sızlar. Hangi ilacı içersem içeyim geçmeyen ağrılar gibi hatamı telafi etmeden de geçmez sızısı. Bence, insan olmanın en erdemli kazanımlarındandır vicdan sahibi olmak. Vicdanınızın sesini dinliyorsanız eğer merhametli, sabırlı ve hoş görülü oluyorsunuz çünkü. Her köşede bizden yardım bekleyen bir kibritçi kız vardır unutmamak lazım. Ben derim ki ‘’ vicdanımızın sesine kulak vererek ramazan ayını değerlendirelim. Ruhlarımızın pişmanlıklarını ancak inanç temizler, inançta ancak vicdanla var olur. Vicdanınızı yüreğinizin en değerli köşesinde muhafaza etmeniz dileğiyle… Sayı 34 / Ağustos 2012
AFİLLİ
Sayı 34 / Ağustos 2012
25
Kapak
Afetleri önleyemeyiz ama tedbir alabiliriz
Sel gitti izi kaldı mı? Samsun ve ilçelerinde yaşanan sel afeti göz ardı edilemeyecek çapta bir ibret. Savunma mekanizmalarıyla sorunun mesullere etkisi savuşturulabilir ama tedbirler alınıp denetimler sıklaştırılmazsa daha başka can kayıpları kaçınılmaz. Bakan Erdoğan Bayraktar, TOKİ konutlarının bodrum katlarındaki acı ölümlerin faturasını 80 yıllık kanundaki metinlere yıkıyor bir anlamda. Kapıcı konutları mecburen zeminin altındaymış. Bakalım madde değişecek mi?
26
Sayı 34 / Ağustos 2012
Üzücü sel afetinden hangi dersler çıkarılmalı? Bundan böyle neler hayata geçirilmeli? Denetim sorumluluğu sivil toplum kuruluşları ve medyada.
0
2 Temmuz Pazartesi günü Çarşamba’yı vuran hortum işaretiydi belki de Türkiye’yi derinden sarsacak sel faciasının. Akçaltı, Uluköy, A.Dikencik, Y.Dikencik, Dikbıyık Merkez Mah, Dikbıyık Yukarı Güzelpınar köylerinde ev, işyeri, cami, ahır ve depo tipi binalar zarar görmüştü hortumdan. Bir gün sonrası Sinop Dikmen ve Samsun Canik’te sel felaketi meydana geldi. Meteorolojinin kayıtlarına göre o gece metrekareye 48 buçuk kilogram yağış düşmüştü. Afet merkezine ilk ihbar 23:04 suları ulaşıyor. Kısa bir süre sonra Yılanlı Dere, Adatepe, Gürgentepe, Muratlı, Kaşyayla’daki mahsur kalmalara müdahale ediliyor. 06:00’da şehrin Sayı 34 / Ağustos 2012
Trabzon yönüne çıkışındaki karayolunda 2’si çocuk, 1’i kadın 3 ceset bulunuyor. 17:20’deki bilanço 9 ölü, 2 kayıp, 21 yaralıdır. 4 Temmuz’da Alaçam’da da sel oluşuyor. Cuma günü ölü sayısı 11’e yükseliyor. 9 Temmuz Pazartesi günü ise Ayvacık, Salıpazarı ve Terme ilçelerinde su taşkınları yaşanıyor. 1 kişi ölüyör 2 kişi de yaralanıyor buralarda. 11 Temmuz’da da 14 yaşındaki Cansu Çakan’ın öldüğü belirleniyor. TOKİ EVLERİNDEN YÜKSELEN FERYATLAR… Haberlerin en acısı Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki TOKİ’nin yaptırdığı Kuzey Yıldızı konutlarının bodrum katlarındaydı. Kenan Yazıcı, oğulları
Mücahit ve Bedirhan; Hüseyin ve Abdullah Yılmaz isimle kardeşler binaya dolan suda boğulmuştu. Bütüner ailesi ise Samsun-Ordu karayolunda dolum tesisleri mevkisinde otomobilleri ile seyir halindeyken yakalanmıştı sele. Baba Murat Bütüner’in kullandığı araç sulara kapılmıştı. Eşi Emine ile çocuklaı Merkay ve Migranur hayatını kaybetmişti. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, selin etkilediği yerleri bizzat inceledi. TOKİ’nin dere yatağına ev inşa etmesi bir hayli eleştirildi sıcağı sıcağına.
27
Kapak
Yıl boyunca inecek tahmini yağışın yüzde 9’unun dört saatte toprakla buluşması irademiz dışındaki bir olay. Ancak Karadeniz Otoyolu’nun altındaki su menfezlerini geniş ve tıkanmayacak özellikte inşa etmek elimizdeydi. Öte yandan TOKİ evlerinin hemen yanı başında bulunduğu ırmak üzerindeki köprünün yüksekliğini de iyi ayarlayabilirdik. Öyle yapılsaydı selin getirdikleriyle bent haline dönüşmezdi köprü. Her şey bir yana yarının bir felaketin 10 bininci periyot günü olmadığını nereden bilebiliriz ki… Muhtemelen tsunaminin yıkıcılığından nasıl korunabileceğinin hesabı içindedir Japonlar.
BAKAN BAYRAKTAR: “BURASI KONUT ALANI” “Bir suçlu varsa bunun cezasını çekecektir” diyordu Bakan Bayraktar. TOKİ’nin suların bastığı mevkiinin konut alanı olduğunu söylüyordu. 2 bin 500 konut planlanmış oraya. Ve şöyle açıklık getirdiği eleştirilere: “Buradaki önceki binalar derenin kenarındaydı. Biz onları kaldırdık, dereden 40 metre
28
çekme mesafesinde bunları yaptık. ÇED raporu da burada. Burada zemin etüt raporu, ÇED raporu, imar planı hepsi alınmıştır. Burası yapıldıktan sonra Yılanlıdere vadisinde gece kondular var, onları da değiştireceğiz. Dere yatağında kaçak gece kondular var onları da değiştireceğiz. Fa-
kat burada şimdi gecekondulaşma, çarpık yapılaşma ve kaçak yapılaşma ortadan kaldırılmalıdır.” Devletin ve TOKİ’nin imar yanlışı bulunmadığını belirtiyordu: “Derenin ıslahı yönünden ve kaldırılması yönünde 850 yerde su baskını oldu. Biz burada incelemelerimize devam edeceğiz.” Sayı 34 / Ağustos 2012
KAPICI DAİRELERİ NİÇİN BODRUMDA? Bu konutlardaki kapıcı dairelerin bodrumdan zemine katına alınacağını da bildiriyordu bakan. Peki öncesinde neden böyle bir uygulama yoktu? Suçu mevzuata yıkıyordu Bayraktar: “Bugünkü imar kanunu 70-80 senelik. Bu kanuna göre kapıcı daireleri bodrum katlarında, yani bodrum derken 0 (sıfır) kodunun altında, pencereleri yukarıda olmak şartıyla yapılması gerekiyor. Ama bu dairelerde (Samsun TOKİ) 90 cm daha yukarıda yapılmış” Durumun gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyordu ayrıca: “Türkiye artık belli bir seviyeyle geldi, belli bir gelişme düzeyini yakaladı. Satışa sunulan dairelerdeki kapıcı, hizmetçi dairelerinin, diğer normal daireler nasıl yapılıyorsa öyle yapılması gerekir diye düşünüyoruz. Yasaları gözden geçireceğiz. Bunu sadece sel yönünden, afet yönünden değil değerlendirmeyin. Her yönden gözden geçirilmesi gereken bir husus.” DSİ’DE OKUYANI BOĞAN TEKNİK DETAYLAR! Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) de kamuoyunu bilgilendirdi olayın ardından. Ancak teknik tabir kaynıyordu ifadeler. Yıl boyunca inecek yağışın yüzde 9’u dört saatte toprakla buluşmuş örneğin. “Yılanlıdere vadisindeki rüsubat, taşkın ve çevre kirliliği sorunlarının olumsuz etkisini azaltmak için, Samsun Büyükşehir Belediyesi
Sayı 34 / Ağustos 2012
29
Kapak Çöp Döküm İstasyonu’nun membaında talvegden itibaren 50 metre yükseklikte, 2,77 hm3 normal depolama hacminde, 200 metre uzunluğunda ve 3 metre çapında derivasyon tüneli olan Yılanlıdere Sel Kapanı yapılmış ve 2008 yılında tamamlanarak hizmete alınmıştır.” cümleleri de bu açıklamadan. Neden işe yaramamış sorusunun cevabından ziyade, olayın cereyan ediş öyküsü anlatılıyor DSİ metninde. 3-5 GÜNAH KEÇİSİ BULMAK SORUNU ÇÖZER Mİ? Savcılık soruşturması nasıl sonuçlanır bilemeyiz. 1999 Marmara Depremi’nde bütün sorun Veli Göçer ve diğer birkaç müteahhide verilen üç-beş yıllık hapis cezasıyla soğurulmuştu hakikatlerden. Savunma mekanizmaları geliştirmek yerine aksayan yönleri tespit ve çözüm üretimi en akılcıl yol olsa gerek. Bir yetkili 5 bin yılda bir gerçekleşme ihtimalinden söz ediyordu. Şöyle karşılık verilebilir bu teze: Yarının bir felaketin 10 bininci periyot günü olmadığını iddia edebilir miyiz? Neticede en kötü senaryo hesaba katılmalı. TOKİ binalarındaki kaybın tek sebebi o insanların bodrum katında ikamet ettirilmeleri. Hem de hemen yakınında bir dere akarken. Oraya binalar dikilmeseydi daha fazla kişi ölebilirdi hesabının neye yarar ki? Dere yatağındaki evler yıkılıyor Samsun’da. Canik’in Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki Bal ve Şifahane sokaklarından başlandı işleme. Evlerini kaybedenler nereye yerleşecekler? Niçin ve nasıl baraka kondurabilmişlerdi oralara? Acaba şu anda yıllar sonra aynı manzaranın ortaya çıkacağı başka işgalleri de gerçekleşiyor mudur? Karadeniz kıyısından akan otoyolun karadan akan yağmur sularının rahatça akmasına mani teşkil etmesi koca bir problem. Nitekim her aşırı yağışta olumsuz tablo ve bilançolarla yüz yüze kalıyoruz. Rize’de de, Trabzon’da da, Giresun’da da, Ordu’da da ve en nihayetinde Samsun’da da. Lovelet alış veriş merkezinin balçıkla kaplanmasının birincil sebebi bu. Yolun altındaki menfezlerin tıkanarak suyun getirdikleriyle birlikte yeniden karaya hücum etmesi.
30
SAMSUN’DAKİ SELİN BİLANÇOSU Ölü
Yaralı
Kayıp
Kurtarılan
0
0
0
11
Canik
13
21
0
4
Ayvacık Salıpazarı Terme
1
2
0
95
Genel Toplam
14
23
0
110
Alaçam
Sayı 34 / Ağustos 2012
Sayı 34 / Ağustos 2012
31
Kapak
Samsun AFAD Müdürü Erkan Koparmal acil eylem planları çerçevesinde 7 gün 24 saat boyunca 160 personelle olası her tür afete karşı tetikle beklediklerini söylüyor. .
Samsun AFAD Müdürü Koparmal’ın açıklamalarından çıkan sonuç:
Bazen dünya standartları da çaresiz kalabiliyor Samsun Afet ve Acil Durum Müdürü Erkan Koparmal’dan Canik’te niçin çaresiz kalındığına teknik bir izah: “Meteoroloji’den dağıtılan bir fotoğrafta Canik İlçesini vuran sel sularını boşaltan yağmur bulutu görülüyor. Bu bulut tamamı ile Canik vadisinin üzerine yatmış ve tüm yağmuru buraya bırakmış. Enine değil, Canik’ten denize dikine yerleşmiş bu bulut. Enine yerleşse en azından bir kısmını İlkadım İlçesi’ne bir kısmı Tekkeköy’e dağılırdı.”
Bütün bu felaketlerin merkezinde an ve an bulunan İl Afet Ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğü idi. Samsun ve çevresindeki sel olaylarında gecesine gündüzüne katanların başında gelen isimlerdendi İl Afet Ve Acil Durum Müdürü Erkan Koparmal. Kendisiyle hem yaşanan sel afetini, hem de vilayetin başka hangi tabii tehlikelerle karşı karşıya kalabileceğini konuştuk.
32
Sayı 34 / Ağustos 2012
Önce yakın geçmişteki acı tecrübeyle başlayalım. Çarşamba’daki hortum ve Sinop Dikmen’deki su baskınlarında almışlar ilk acil yardım çağrısını. O andan itibaren Arama Kurtarma Birlik Müdürlüğü’nde kriz masası oluşturularak ekipler yola çıkartılıyor. İlgili kaymakamlarla sürekli irtibat hali sürüyor. Dikmen’de fazla hasar yoktur. Ancak ertesi akşam Samsun’da yoğun beklendiğini açıklamıştır meteoroloji. Tüm personel hazırdır olası bir afete. Acil telefon kodu 122’ye birinci mahsur kalma ihbarı 23.04 sırasında Canik ilçesinin Kaşyalla Köyü’nden ulaşır. 24.00’den itibaren Vali Hüseyin Aksoy da kriz masasındadır. İhbarla Canik’i basan selin arasında çok kısa bir süre bulunduğunu söylüyor Koparmal: “Bize ilk ihbarın geldiği andan itibaren ekiplerimiz sahaya indi. Ancak ilk ihbarla sel felaketinin arası çok az oldu. Bu esnada Vezirköprü İlçesi’nden de mahsur kalma ihbarı aldık. Biz ekiplerimizi buraya yönlendirmeden önce birlikte çalışmalar yürüttüğümüz Vezir Of adlı Off Road kulübünden bir doktor arkadaştan rica ettik. Gidip oraya bakabilmesi ve durumu bize bildirmesi için. Bu ihbar sahte çıktı ve biz gücümüzü bölmeden Canik’te çalışmalarımıza devam ettik. Türkiye’de henüz böyle diğer sivil
Sayı 34 / Ağustos 2012
Önceleri felaket sonrası çadır ve yemek dağıtım yeri gibi alan tahsisinin bir memurca belirlendiğini belirten Koparmal, “Biz AFAD olarak 7 kişilik bir mühendis ekibini ve bu ekibin içerisine Arama Kurtarma Birlik Müdürü Yusuf Aysu’yu da dahil ederek felaket sonrası kullanılacak alanlarda inceleme yaptırdık. Bu incelemelerde gördük ki daha önce seçilen alanların yüzde 70’i yanlış yer seçimi imiş. Yenisini belirleyip yerel yönetimler ile paylaştık.”
toplum örgütleri ile AFAD arasında protokol ve akreditasyon olmamasına karşın biz güzel ve faydalı çalışmalar yapıyoruz. Biz STK’ları hazır güç olarak görüyoruz. Bizler Belediyelere, itfaiye ekiplerine eğitim çalışmaları ve destek verebiliriz. Bu tür durumlarda hayat kurtarılmasında bu eğitimler ve destek inanılmaz önemli hale geliyor. Ancak Vezirköprü, Bafra ve Terme İlçeleri’nde bu öz veri ve arzuyu görürken diğerlerinden aynısını göremedik henüz.” Önlemlere ve tetik vaziyetine rağmen tabiatla mücadelede her daim başarı elde edilemediğini de vurgulayarak, “Yerleşim birimlerinde dere yataklarında alınan önlemler 500 yıllık maksimumum debi ve yağış hesap edilerek yapılırlar. Canik İlçesi’nde meydana gelen sel felaketinde ise yağış debisi 5000 yıla denk geliyor. Yani çok çok sıradışı bir durum yaşandı. Meteoroloji’den dağıtılan bir fotoğrafta Canik İlçesini vuran sel sularını boşaltan yağmur bulutu görülüyor. Bu bulut tamamı ile Canik vadisinin üzerine yatmış ve tüm yağmuru buraya bırakmış. Enine değil, Canik’ten denize dikine yerleşmiş bu bulut. Enine yerleşse en azından bir kısmını İlkadım İlçesi’ne bir kısmı Tekkeköy’e dağılırdı.” diye konuşuyor Koparmal.
33
Kapak
RİSK HARİTASINDA SAMSUN MODELİ… Afet öncesi, sırası ve sonrasını kapsayan üçayakta görev yaptıklarını belirten Samsun AFAD müdürü, şunları anlatıyor: “Bu nedenle AFAD kadrolarında değişik kollardan mühendisler eklendi. Biz muhtemel afetler konusunda da çalışmalar yapıyoruz. Ancak mesela bir deprem. Zamanı yok, nerden vuracağı belli değil. Sel konusunda da keza öyle ve DSİ bizden daha öncelikli. Ancak heyelan farklı. Heyelan tespitlerinde orada bulunan iskânları nakil yapma yetkimiz var. Afet öncesi çalışmalarda Türkiye’de en iyilerden bir tanesiyiz. Türkiye’de ilk kez bizim uyguladığımız bina envanteri çıkartılarak sanal harita üzerine uygulama metodu Samsun modeli adını aldı.”
Canik’te sel felaketine neden olan bulutun görüntüsü
19 Mayıs ilçesi pilot bölgesiymiş ve burada muhtemel heyelanın doğuracağı risk haritasını tüm detaylarıyla çıkarmışlar. Bütün binaları sayısallaştırılmış. Oturanlar saptanmış: “Böylece bu ilçemizde meydana gelebilecek bir afet durumunda hangi binada kimlerin yaşadığını kaç kişi olduklarını kışında bu binalarda kalıp kalmadıklarını binanın plan detaylarını her şeyi biliyoruz.” LADİK İÇİN DEPREM RİSK HARİTASI Şimdi de Ladik İlçesi’nde Kandilli Rasathanesi ile ortak çalışma yürüterek deprem afet risk haritası üzerine kafa yoruyorlarmış: “Ardından Richter ölçeğine göre 7 şiddetinde deprem senaryosu hazırlayacağız. Böylece deprem anında hangi binaların yıkılacağı belirlenecek. Burada en azından yerel yönetimlere riskli binalara kentsel dönüşüm uygulaması açısından yol gösterici olabileceğiz. Bizim bu riskli binaları yıkma ya da boşaltma yetkimiz heyelan alanında olduğu gibi değil. Sel için bunu yapabilir miyiz? Yetkimiz ve uzmanlık alanımız değil. Bu konu DSİ’nin.” BÜYÜK AFETLERDE YETERSİZ
34
KALINABİLİYOR… Dünya standartlarında arama kurtarma ekipmanlarına sahip olduklarını da dile getiriyor Koparmal: “Dünya’da kullanılan alet edevat ne ise bizlerde Samsun’da onu kullanıyoruz. Ama afetlerde büyüklüklerine bağlı olarak tüm ekipmanlar maalesef yetersiz kalabilir. Büyük afetlerde bu nedenle kurumlar iş birliği ve uyum içerisinde çalışmaya mecburdurlar. Afetlerde en iyi kurtarma ise insanları bilinçlendirmek ile olur. Kurtarmaya insan önce kendisinden başlar. Afet sonrasında ise organizasyon önemli. Örneğin daha önce
olası bir felaket sonrasında kurulacak çadır alanları, yemek dağıtım alanları vs. alanlar bir memur tarafından belirleniyormuş. Biz AFAD olarak 7 kişilik bir mühendis ekibini ve bu ekibin içerisine Arama Kurtarma Birlik Müdürü Mustafa Beyi de dahil ederek felaket sonrası kullanılacak alanlarda inceleme yaptırdık. Bu incelemelerde gördük ki daha önce seçilen alanların yüzde 70’i yanlış yer seçimi imiş. Daha sonrasında yeni alanlar belirleyerek koordinatlarını envantere kaydettik. Bu bilgileri de yerel yönetimler ile paylaştık.” Sayı 34 / Ağustos 2012
MOBİNDA
Sayı 34 / Ağustos 2012
35
Kapak
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz’a göre tabiat diyor ki:
Bana ait olanı benden alma, buraya yerleşme Yağışın, Yılanlıdere üzerinde 710 m3 / Sn debi oluşturduğunu ve sel kapanlarının maksimum 300 m3 / Sn hesaplandığını belirten Yılmaz, “Elbette yapılacak hiçbir şey yoktu. Yaşanan felaketin sebebi bu diyerek altına sığınmak için söylemiyorum. Ancak bir kere bu gerçeğin kabul edilmesi lazım. Mühendislikte afet debisi diye bir şeyi kabul ediyoruz.” diyor.
Yusuf Ziya Yılmaz: “Gerek Lovelet AVM’nin bulunduğu vadide gerekse Yılanlıdere vadisi’nde ve Atakum İlçesinde’ki derelerin tamamında mutlaka sel sularını tutacak barajlar, sel kapanları yapmamız lazım.”
36
Sayı 34 / Ağustos 2012
Sayı 34 / Ağustos 2012
37
Kapak Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın Canik’teki sel afetinden çıkardığı birinci ders ‘bilinçlilik’ katsayısının yükseltilmesi gerektiği: “Uygarlaşmak, kentleşmek şehirleşmek bir süreç bir evre. Bu süreçte topyekûn bilinçlenme gerekmektedir. Bilinç bu sürecin gerisinde kalırsa ödediğimiz bedel ağır olur.” Tabiat bize hadiselerle öğrettiğini söylüyor Başkan Yılmaz: “Bana ait olan yeri benden alma, buraya yerleşme.’ diyor. Bu alana girildiğinde tabiatın onu geri aldığını bu örnekler ile acı biçimde yaşıyoruz. Bunların hepsi bize birer ders.” Depremleri hatırlatarak, “Depreme dayanıklı mühendislik sonucu inşa edilen binalar yapsak sel yataklarına evler inşa etmesek yaşanan felaketleri daha kolay atlatamaz mıyız?” diye soruyor. SUÇLU YERİNE HATALAR ARANMALI Hataların teşhisi yerine suçlu aranmasına da karşı büyükşehir başkanı: “Topyekun bilinci geliştirelim. Sivil toplum örgütlerinin bilincini geliştirelim. Müteahhit ve bu sektörden hayatını kazanan insanların bilincini geliştirelim. Kentleri yöneten insanların üzerindeki menfaat gruplarının sel yatağına iskân izni
38
Ortaya attığı “Peki söz konusu mühendisliğin bu debi üzerinde gelebilecek felaketlere karşı bir opsiyonu yok mudur?” sorusunu “Bir opsiyonda vardı. Ama bu feyezan bunu da aştı ve sel kapanını yırttı.” diye cevaplayan Yılmaz; sel kapanının yırtılmasıyla adeta kovanın devrildiğini ama çöp deposunun suyu bir miktar tuttuğunu, aksi takdirde facianın boyutlarının büyüyebileceğine işaret ediyor.
isteyen insanların talebi ile ilgili olayın önünü alalım. Yapılması gereken budur.”. Afetin meydana gelişini, “Bu aşırı yağış ilçenin Canik dağlarında meydana geldi. Daha sonra oradan yamaçtan kopup gelen sel suları, Yılanlıdere vadisindeki DSİ’nin sel bendini zorladı ve hasara sebep oldu. Çöp deposunu dada aştı. O akşam DSİ yetkililerin ifadelerine göre 700 metreküp bölü saniyelik yağış oldu.” ifadeleriyle özetliyor Yılmaz. Böylesine büyük felaketi bu coğrafyada hiç görmediğini de ekliyor hemen ardından. Gülsan Sanayi Sitesi’nin iki taşkın settesi sayesinde yerle bir olmaktan kurtulduğunun altını çiziyor. Karşı kıyılardaki eş zamanlı afetlere dikkatleri çekiyor peşi sıra: “Benzer bir sel kuzeyimizindeki Novrozskys bölgesinde sel oldu ki, biz Novrozskys şehri ile kardeşiz. Telefonla öğrendik. Bu şehirde 3 ölü var. Ona 30 kilometre yakınındaki ilçede ise 120 ölü var.” Allah’tan bu tür afetlerden korumasını temenni eden başkan, canla başla seferberlik örneği sergileyenlere teşekkürlerini bildiriyor: “Bütün enerjisiyle çalışan belediyemiz çalışanları,
Sayı 34 / Ağustos 2012
raberinde ayrıca ağaçlar, çöpler, çamur geldi aşağıdaki menfezleri de tıkadı. Aşağıdaki sistemler gelen sel sularına tahammül edemedi.” Bir musibet bin nasihatten evladır sözünün gerekleri var başkana göre: “Gerek Lovelet AVM’nin bulunduğu vadide gerekse Yılanlıdere vadisi’nde ve Atakum İlçesinde’ki derelerin tamamında mutlaka sel sularını tutacak barajlar, sel kapanları yapmamız lazım.”
Yılmaz soruyor: “Depreme dayanıklı mühendislik sonucu inşa edilen binalar yapsak sel yataklarına evler inşa etmesek yaşanan felaketleri daha kolay atlatamaz mıyız?”
2007 yılında da Baruthane Deresi’yle taşınan suların Karadeniz Sahil Yolu’nu ulaşıma kapattığını da hatırlatıyor Başkan Yılmaz: “Biz günlerce o sel suları ile gelen çamuru karayolundan taşımaya çalıştık. Bu neden oldu çünkü Baruthane Deresi’nin üstünde bir sel kapanı yoktu. Karayolu’nun bulunduğu noktadaki menfezler feyezanla gelen ağaç köklerine müsait değil. Böyle bir menfezin kesiti çok çok büyük olmalıdır ki; bunu da ha deyince yapamazsınız. Sel kapanından çok daha masraflıdır. Bilim bunu yapmanın yerine sel kapanı yapılması gerektiğini söylüyor.” Yılmaz, bu tür dere yataklarının ıslahı gibi konular yasa ile DSİ’lerden Büyükşehir büyükşehir belediyelerine devredildiği bilgisini de kayda geçiyor fakat “Bakan Veysel Eroğlu, Cumhuriyet tarihinden bu yana yapılamamış bu düzenlemeleri belediyelere bırakılmayacağını söyleyerek destek olunması gerektiğini ifade etti.” izahatını da ilave ediyor sonrasında.
bize hoşgörü ile yardım eden halkımızı, insanlarımızı, gönüllülerimizi, anında bütün gücü ile birlikte hareket eden AFAD’ın unsurlarını, gönüllü unsurları, emniyet, jandarma, özel idare, DSİ ve Meteoroloji yetkililerine teşekkür ediyorum.” MÜHENDİSLİKTE AFET DEBİSİ KAVRAMI VAR… Yağışın, Yılanlıdere üzerinde 710 m3 / Sn debi oluşturduğunu ve sel kapanlarının maksimum 300 m3 / Sn hesaplandığını belirten Yılmaz, “Elbette yapılacak hiçbir şey yoktu. Yaşanan felaketin sebebi bu diyerek altına sığınmak için söylemiyorum. Ancak bir kere bu gerçeğin kabul edilmesi lazım. Mühendislikte afet debisi diye bir şeyi kabul ediyoruz.” diye konuşuyor. Ortaya attığı “Peki söz konusu mühendisliğin bu debi üzerinde gelebilecek felaketlere karşı bir opsiyonu Sayı 34 / Ağustos 2012
yok mudur?” sorusunu ise şöyle cevaplıyor: “Bir opsiyonda vardı. Ama bu feyezan bunu da aştı ve sel kapanını yırttı.” Sel kapanının yırtılmasıyla adeta kovanın devrildiğini ama çöp deposunun suyu bir miktar tuttuğunu, aksi takdirde facianın boyutlarının büyüyebileceğine de işaret ediyor: “Su burayı aşana değin büyük ölçüde zaman kazanıldı. Yılanlıdere üzerinde bulunan evlerdeki insanlar bu zamanın sunduğu fırsat ile kaçabildiler. Hem Yavuz Selim Mahallesi’nde hem de Gaziosmanpaşa Mahallesinde toplu ölümler böylece önlendi.” SEL SULARINI TUTACAK KAPANLAR YAPMALIYIZ… Sel kapanının planlanmasında Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile de istişare yapmışlar geçmişte. Aslında gerekenlerin yüzde 99’u icra edilmiş burada. Feyezanın kapanı yırtınca facia kaçınılmazlaşmış: “Sel be-
39
Kapak
Meseleye temelden giriyor Atakum Belediye Başkanı Metin Burma:
Kent yapmanın ana fikirleri yasayla belirlensin Atakum Belediye Başkanı Burma, 3194 sayılı İmar Kanunu’nu ‘yetersiz ve adaletsiz’ diye niteleyerek şunları söylüyor: “Kimsenin keyfine, tutumuna, meclis kararına kalmadan yasa ile belirlenecek bir takım kriterler konulsun. Kent yapmanın ana fikirleri yasayla belirlensin. Ancak,bu şekilde tarih boyunca uzanacak şehirler meydana getirmek mümkün olabilir.” 40
Sayı 34 / Ağustos 2012
Acı olaylar sonrası bazı söylemlerle halkın içinin rahatlatıldığını ancak zamanla sözlerin unutulduğunu belirtiyor Atakum Belediye Başkanı Metin Burma: “Şehit veriyoruz ardından şehitlerimizin kanlarının yerde kalmayacağı söyleniyor. Sel de vatandaşlarımız can veriyor, hesabının sorulacağı bu ihmallerin ders olduğu söyleniyor. Deprem oluyor yine aynısı kısacası ülkemizde acı veren olayların ardından halkı rahatlatmak adına sarf edilen sözler unutuluyor. Kimsenin ders çıkardığı, kalıcı çözümler için adım attığı yok.” Ölümle sonuçlanan seli çok yağışa bağlamayı da doğru bulmuyor Atakum’un başkanı. “En çok vatandaşımızı kaybettiğimiz TOKİ konutları hakkında TOKİ yetkilileri veya devletin çeşitli kurumları yanlış yaptık demeyecekler elbette.” ironisini kaydederek, “Bölgeyi eskiden beri bilirim. Daha önceden de oralarda su baskınları seller olurdu. TOKİ konutlarının bulunduğu yerde eskiden gecekondu binalarda kalan insanlar evlerinin 1. katından itibaren ikamet ederler bodrum katında eşyaları dahi bulunmazdı. İlk defa su basmıyor o bölgeyi ama biz daha önce can kaybı
yaşandığını duymadık görmedik.” diye konuşuyor.
Metin Burma: “İnsan sağlığı, can güvenliği ile ilgili sorunlar çok acil ve kısa süreli olarak ele alınıp çözülmesi lazımdır. Bir yağmur yağdığında bu dere nereden taşar, nereye gider diye bir senaryo yapmamız gerekiyor. Bu noktada yapmamız gereken bir sürü iş var. Baksların ağızlarını dereleri onarmamız gerekiyor.”
TOKİ KONUTLARI NEDEN 2 METRE AŞAĞIDA? Burma, TOKİ konutlarının konuşlandığı arazinin yeşil alan kalması uygunken imara açılmışlığını geçmiş konu kategorisinde değerlendiriyor ama köklü bir eleştiri yöneltiyor ardından: “Konut yapıldı madem neden kotu etrafından 2 metre aşağıda tutuldu. Çevresine göre Canik Kuzey Yıldızı TOKİ Konutları çevresinden 2 metre aşağıda. Siz gelecek bir yerde etrafa göre kotu aşağıda tutuyorsunuz. Bu da yetmedi oraya bodrum kat yaptınız. Bu da yetmedi orada kapıcı daireleri oluşturarak iskan verdiniz.” Bodrum katlara iskan izninin kaldırılması için 2 yıldır konuştuğunu, hatta büyükşehir belediyesinde buna ilişkin önergesi bulunduğunu dile getiren Burma, TOKİ’nin sorunu vahim hadise vesilesiyle gündeme taşımasını da yadırgıyor haliyle: “Bu bile büyük bir gelişmedir. Her felaketten sonra “önlem alacağız” lafları ediliyor, ama bunlar lafta kalıyor. O gün savuşturuluyor o kadar. Aşırı yağışlarda su nerden geliyor, nereye gidiyor diye plan yapmamız,
Sel felaketinden herkesin ders çıkarması gerektiğini belirten Burma, “Dere ıslahı konusunda acele edilmeli, gerekirse devletle ortak hareket etmeliyiz. “diyor.
Sayı 34 / Ağustos 2012
41
Kapak
Ankara Yolu
suyu bizim yönlendirmemiz gerekiyor. Aklın mantığın gereğini yerine getirirsek sudan selden korkmamıza gerek kalmaz. SASKİ ile oturup konuşmalıyız. Ben herkesle işbirliğine, birlikte çalışmaya, ortak proje üretmeye ve ona katkı vermeye hazırım. Ucuz politika yaparak kimseyi suçlamam, çözüm üretir, çözüm ararım. Sel sonrası gibi zamanlarda birbirimizi suçlamak yerine yaşadıklarımızdan ders alarak bir sonuç çıkarmalıyız. Yüzeysel suların kanalizasyona gitmesini de önlemeliyiz. Derelerin karayolu ile buluştuğu noktalardaki baksları da genişletmeli ve büyütmeliyiz.“ DERELER ACİLEN ISLAH EDİLMELİ… SASKİ’ye ilçe belediye başkanları, üniversiteden konu ile ilgili yetkili ve tek elemanlardan bir heyet kurmasını, ihtiyaç varsa devletin buna katkı sağlamasını öneriyor Burma: “İlimizde çok sayıda taşkın sınırında dere vardır. Bunların ıslahı yapılmamış veya yavaş yavaş yapılmaktadır. Derelerin çok acil olarak ıslah edilmesine ihtiyacımız vardır. Dereler DSİ tarafından ıslah edilmesi şartı ile büyükşehire verildi. Ama paran var mı ıslah edebilir misin diye soruldu mu? Yıllardır DSİ’nin ıslah edemediği dereler kısa zamanda büyükşehir tarafından nasıl edilecek?
42
O yüzden Devletin ıslah projeleri ile ilgili bir kredilendirme, bir katkı, bir çalışması olması gerekir. Devletin sel olduktan millet battıktan sonra yetişmesi gerekmiyor. Öncesinde var olmalı.” 3194 SAYILI İMAR KANANU YETERSİZ VE ADALETSİZ… Dere yataklarının imara açılması da başlı başına bir sorun hattı zatında. İmarlar maziye ait. Belediye inşaata müsaade etmeyince, vatandaşla yerel yönetim restleşiyor. “Bir sürü bina var bize niye izin vermiyorsunuz diyor?” sorusuna muhatap kaldıklarını ifade ediyor Burma. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun yetersiz ve adaletsiz ona göre. Çağdaş kent üretmeye elverişli değil. “Bunu ne aman anlayacağız?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor: “Kimsenin keyfine, tutumuna, meclis kararına kalmadan yasa ile belirlenecek bir takım kriterler konulsun. Kent yapmanın ana fikirleri yasayla belirlensin. Bu düzenleme ortaklık payları ile tarihin derinliklerine uzanacak şehirler meydana getirmek mümkün değildir.” “Kulağımız sürekli meteorolojide, yüreğimiz ağzımızda beklemek yerine, bizim su hareketlerimiz nasıldır,
nerelerde önlem alınması gerekir, dere ağızlarındaki durum nedir? diye bir senaryomuz var. O nedenle olabilecek herhangi bir sıkıntıya anında müdahale edecek ekiplerimiz sabahlara kadar kritik bölgelerde nöbetteler. Üzerinde bir yığın dere var. Bu dereler özellikle karayolunu geçerken, oradaki baksların darlığı nedeni ile sorun oluşturabiliyorlar.” diyen Burma, kentin bütün problemlerinin bir anda çözülemeyeceğinin farkında. Ama bir de ancaklı bölümü var madalyonun: “İnsan sağlığı, can güvenliği ile ilgili sorunlar çok acil ve kısa süreli olarak ele alınıp çözülmesi lazımdır. Bir yağmur yağdığında bu dere nereden taşar, nereye gider diye bir senaryo yapmamız gerekiyor. Bu noktada yapmamız gereken bir sürü iş var. Baksların ağızlarını dereleri onarmamız gerekiyor.” Başka bir soruna daha pencere açıyor başkan: “Kanalizasyon sisteminin geriye tepmesi, şişmesidir. Alçak mahallelerde rögar, bodrum, zemin katlardaki parsel bacalarından veya tuvaletlerden geri geliyor. Bunu önlememiz gerekiyor.” Semin katlara mesken yapılmaması konusunda bir çalışmaları olduğunu, önümüzdeki günlerde meclis gündemine geleceğine inandıklarını da sözlerine ekliyor. Sayı 34 / Ağustos 2012
Sayı 34 / Ağustos 2012
43
Kapak
İlçenin Belediye Başkanı Osman Genç
Canik’te yaşanan selden öte bir afet Canik Belediye Başkanı Genç’ten net ifadeler: “Şehrin hemen üst kesimindeki sel kapanı ve çöp istasyonunda yapılan yanlışlar tahribatı artırdı.” Sel en çok Yılanlıdere’nin aktığı Mezbahane bölgesinde zarara yol açıyor. Burada üstü kapatılarak yapılan 12 metre genişliğinde ve 3 metre yüksekliğindeki 130 metrelik kanal, üst noktalardan gelen ağaç, rusubat ve çöp atıklarıyla kısa sürede tıkanıyor. Böylece sel suyu yaklaşık 4-5 metrelik kabarışla yatağından çıkıyor. Canik’te can ve mal kaybına yol açan selin sebeplerini, oluş sırasını, sonuçlarını ve çözüm noktalarını ilçenin Belediye Başkanı Osman Genç’le masaya yatırdık. - Nasıl başlamıştı sel? Selin Başlangıç Noktası Yılanlıdere Sel Kapanı’dır. DSİ 7. Bölge Müdürlüğü tarafından Yılanlıdere Vadisi’ndeki taşkın ve çevre kirliliği sorunlarının olumsuz etkilerini azaltmak için Samsun Büyükşehir Belediyesi çöp döküm istas-yonunun üst tarafında 50 m. yükseklikte, 200 m. uzunlukta ve 3 m. çapında derivasyon tüneli olan “Yılanlıdere Sel Kapanı” yapılmıştır. İlçemizde yaşanan selden de öte bir afetti. Devlet Su İşleri ve Meteoroloji’nin verilerine göre son 500 yıl yinelemeli taşkın pik debisi saniyede 217 metreküptür. Ancak Canik’te yaşadığımız selde bu rakam saniyede 710 metreküpe ulaştı.
44
TEK GİRİŞLİ DERİVASYON TÜNELİ HEMEN TIKANDI… - Yılanlıdere Kapanı’nda neler oldu peki? Bütün bölgenin 20 civarındaki köyün suyu tek bir vadide (Yılanlıdere) toplandı. Hesaplanan debinin 2,37 katı olan 710m³/sn’lik debiyle suyun sel kapanına giriş yapması sonucu, depolanan suyun kret üzerinden aşması ile sel kapanının 10 m. yüksekliğinde ve 30 m. genişliğindeki bölümü tahrip olmuştur. Derivasyon tünelinin tek girişi olması sebebiyle hemen tıkanmıştır ve yeterli olmamıştır. Ayrıca sel kapanının ön yüzü eğimli şekilde yapılmış olduğundan yıkıcı etkisi bulunan ağaç,
çamur ve taşları tutamamıştır. Sel kapanını yırtarak aşan sular yaklaşık 8-9 metre yüksekliğinde beraberinde kopardığı kayalar, bendin yüzeyindeki gevşek taşlar ve ağaçlarla Yılanlıdere çöp istasyonunun bulunduğu bölgedeki hafriyat ve çöp dökümlerinden oluşan bendi de aşarak kent merkezine doğru ilerlemiştir. Burada çöp istasyonun altına Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan su kanalı çok yetersiz kalmıştır. Doğal dere yatağının kıvrılarak gitmesi suyun etkisinin kısmen de olsa yitirmesine sebep olmuştur. Şehir merkezine girdiği Gaziosmanpaşa Mahallesi 23. Sokağı ve Akman Caddesi’ni tamamen yıkarak bu bölgedeki evlere büyük zarar vermiştir. Sayı 34 / Ağustos 2012
- Sözlerinizden önleyici tedbirlerdebazı eksiklikler bulunduğu anlaşılıyor… Şehrin hemen üst kesimindeki sel kapanı ve çöp istasyonunda yapılan yanlışlar tahribatı artırdı. Selin en çok zarara yol açtığı Yılanlıdere’nin aktığı Mezbahane bölgesinde dere üzerine üstü kapatılarak yapılan 12 metre genişliğinde, 3 metre yüksekliğindeki 130 metrelik kanal, üst bölgelerden gelen ağaç, rusubat ve çöp atıkları ile kısa sürede tıkandı ve kanalın ağzının kapanmasına neden oldu. Kanalın kapanmasından dolayı da sel suyu yaklaşık 4-5 metre yüksekliğinde taşıp, yatağından çıkarak etrafına büyük zararlar verdi. Bir vatandaşımız burada sele kapılarak hayatını yitirmiştir. Kanalın tıkanması sonucunda sel suyunun etrafına büyük zararlar verdiği DSİ raporunda da belirtildi. Sayı 34 / Ağustos 2012
45
Kapak
Başkan Genç, “TOKİ bölgesinde imar planları ve ıslah projelerinde 15 metre genişliğinde düşünülen Yılanlıdere, çevre yolu ve mert ırmağı arasında dar yapıldığından özellikle TOKİ’ye büyük zarar vermiştir. Yılanlıdere’nin ıslah çalışması 15 metre gerçekleştirilmiş olsaydı, bugün yaşanan selin boyutu daha az olacaktı.” diye değerlendiriyor, TOKİ konutlarındaki bodrum katlarını suların işgal edişini. .
1640 YAPI HASAR GÖRDÜ!.. - Hasarın maddi boyutu nedir? Samsun Valiliği’nden alınan bilgiye göre, selde 451 konut, 1326 işyeri, 6 cami, 1 spor salonu, 1 okul, 1 ahır, 153 depo ve 1 köprü olmak üzere toplam 1640 yapı hasar gördü. - TOKİ, afette gündemin orta yerine oturdu. Siz bu iddialara ilişkin ne düşünüyorsunuz? Sel felaketinin etkilediği bir diğer bölge ise TOKİ konutlarının bulunduğu alandır. TOKİ bölgesinde imar planları ve ıslah projelerinde 15 metre genişliğinde düşünülen Yılanlıdere, çevre yolu ve mert ırmağı arasında dar yapıldığından özellikle TOKİ’ye büyük zarar vermiştir. Yılanlıdere’nin ıslah çalışması 15 me-
46
tre gerçekleştirilmiş olsaydı, bugün yaşanan selin boyutu daha az olacaktı. Yılanlıdere boyunca bulunan evler 1987 yılında hazırlanan imar planlarında da görüldüğü üzere yeşil alan ve dere ıslahı kapsamında kalmasına rağmen 25 yıldır yıkılmamıştır. Mert Irmağı’nın yatağının daraltıldığına dair bilgi-lerde yanlıştır. Islah planlarında 70 metre olarak öngörülen yatak aynen korunmuştur. Bir milim dahi daralma yoktur. - LOVELET de çok konuşuldu, hararetli tartışmalar esasında… Yine selden en çok etkilenen bölgelerden olan Lovelet ve çevresinde ise, felakete neden olan etken, ana içme suyu ishale hattı borusunun dere yatağının denize bağlantısını önemli ölçüde daraltması ve suyun denize
akışını kesmesidir. Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından gerçekleştirilen projenin burada uygulanmaması, selin yaşanmasına ve etrafına büyük zararlar vermesine neden olmuştur. Lovelet’in içinden geçmekte olan İncirli Deresi’nde gerçekleştirilen ıslah çalışması Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylandığı şekilde açık kanal şeklinde yapılmıştır. Ancak, bu derenin ıslahı SASKİ tarafından onaylandığı şekilde ve ölçülerde olmasına rağmen, Büyükşehir Belediyesi’ne ait ana içme suyu ishale hattı borusunun, dere yatağının denize bağlantısını önemli ölçüde daraltmasından ve suyun akışını kesmesinden dolayı denize ulaşamayan su taşkına sebep olmuştur. Sayı 34 / Ağustos 2012
Daha sonrasında TOKİ Kuzey Yıldızı Konutlarının bulunduğu alanı, Gazi Mahallesini, Hurdacılar alanını, eski ve yeni sanayi bölgelerini, Rönesans AVM’yi, stadyum ve çevresini etkisi altına alan taşkın, bu bölgede can kayıplarına sebep olmuştur. - Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nün sel uyarısı vardı, değil mi? O gece henüz yağmur bölgemizde etkili değilken, saat 22.30 sıralarında üst köylerden bize büyük bir selin geldiği haber verildi. İlçemize doğru sel geldiği haberini alır almaz vatandaşlarımızı gerek sirenlerle, gerek alanda gezerek uyardık. Orada sele maruz kalan birçok vatandaşımızı kepçelerle suyun içinden çıkardık.
Osman Genç: Yine selden en çok etkilenen bölgelerden olan Lovelet ve çevresinde ise, felakete neden olan etken, ana içme suyu ishale hattı borusunun dere yatağının denize bağlantısını önemli ölçüde daraltması ve suyun denize akışını kesmesidir.
LOVELET BU KENTİN BİR DEĞERİDİR… - Mevkiinin imara açılmasına dair neler söyleyeceksiniz? Burası 1997 yılında ilk imara açıldı. Daha sonra yapılan 2002 yılındaki imar planı çalışmalarında da ticaret alanı olarak belirlenmiştir.. Ama bu çalışmalar bizim dönemimizden önce yapılmıştır. Biz buraya yatırımcı çekerek Karadeniz’in en büyük alışveriş merkezini yaptırdık. Buradaki asıl sorun ticaret alanı olan yere yatırım yapılması değil, gerekli önlemlerin ilgili kurumlar tarafından alınmamasıdır. Lovelet’ten geçmekte olan derenin ıslahı, Büyükşehir Belediyesi’nin yazısındaki uyarılar dikkate alınarak projeye uygun yapılması, belediyemizce ilgili firmaya iletilmiş, ilgili firma tarafından da bu uyarılar dikkate alınarak gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak burada ki esas sorun, Büyükşehir Belediyesi’ne ait ana içme suyu ishale hattı borusunun dere yatağının denize bağlantısını önemli ölçüde daraltılmasından ve suyun akışını kesmesinden kaynaklanmıştır. Lovelet bölgesinde ana içme suyu ishale hattının biran önce Hocaoğlu (Petrolofisi Deresi) Deresi’nde ve diğer dere yataklarından olduğu gibi derenin tabanından ‘V’ şeklinde geçirilmesi ge-rekmektedir. Yatırımcılar bizim gözbebeğimizdir. Yatırımlarımızın ve yatırımcıların her zaman arkasındayız. Yatırımcının önüne çıkan herkes karşısında bizi bulur. Lovelet bu kentin bir değeri olmuştur. Samsun’un bu tür genç ufku açık yatırımcılara ihtiyacı var. Bir Lovelet, Metro, Baumaks, Medicana bu şehre kolay koSayı 34 / Ağustos 2012
lay gelmiyor. Kısa sürede kentimizin markası haline gelen bu yatırımların sonuna kadar arkasında duralım.
Yanlışları görmezden gelemeyiz. Her kurum kendi üzerine düşen görevi yapsın.
47
Kapak MASTER PLAN ŞART - Daha büyük felaketlerin yaşanmaması için sizce hangi tedbirler pratiğe geçirilmelidir? Ben 3 yıldır bu şehirde Master Plan şart diye çağrıda bulunuyorum. Eğer bu yapılmış olsaydı, bu tür felaketlerin de önüne geçilmiş olacaktı. Kentimizin geleceği ile ilgili değişen şartlara göre yeni baştan ezberlerimizi bozarak Samsun’u planlamalıyız. Selin ilk anından bugüne kadar gerek araç-gereç gerekse personel olarak Canik ilçemizde yaraların sarılması için destekte bulunan, afet bölgemize bizzat gelerek her konuda moral ve destek olan başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, bakanlarımıza, milletvekillerimize, kaymakamımıza, belediye başkanlarımıza ve çalışanlarına, kamu kurum ve kuruluşlarımıza, hayırsever işadamlarımıza, hayır derneklerimize, metanetlerini hiç kaybetmeyerek çalışmalarımızda bizlere yardımcı olan vatandaşlarımıza ve büyük bir özveri ile çalışan ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Yukarıda belirttiğimiz oluşumlar sonucunda ne yazık ki can kayıpları ve yüksek miktarda maddi zarara yol açan bir felaketle ilçemiz karşı karşıya kalmıştır. Bu felaketin yaralarının acilen sarılması, bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için ilgili tüm kurum ve kuruluşları Canik Belediyesi olarak acil önlemler almaya davet ediyoruz.
Genç iddiası: “Ben 3 yıldır bu şehirde Master Plan şart diye çağrıda bulunuyorum. Eğer bu yapılmış olsaydı, bu tür felaketlerin de önüne geçilmiş olacaktı.”
CANİK BAŞKANI GENÇ’TEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ… 1 - Büyükşehir belediyesine ait taş ocağının ivedilikle bu bölgeden kaldırılması gerekmektedir. 2 - Su bendinin olması gereken yer öncelikle yeniden belirlenmedir. Bent, taş dolgu yerine betonarme inşa edilmelidir.. 3 - Eskisi gibi afet sonrasında da selden çıkan hafriyat ve çöpler gene Yılanlıdere vadisine dökülmektedir. Artık bu alanın yeri mutlak suretle değiştirilmelidir. Burasının üzeri beton perde ile örtülerek olası bir taşkında burada depolanan malzemenin akışı önlenmelidir. 4 - Risk taşıyan alanlarda kurumlar
48
arası iletişim sağlanmalı ve acil önlemler alınmalıdır. Dere yataklarındaki binalar yıkılmalıdır. Bu bölgeler kentsel dönüşüm alanları ilan edilerek ıslah edilmelidir. 5 - Dere yatakları 2-4 metre arasında yükselmiştir. Acilen dere yataklarındaki ağaç, çöp ve taşlar temizlenmelidir. 6 - Lovelet AVM’nin bulunduğu alanda yer alan İncirli Deresi’nin önünü bir set gibi kapatan Samsun içme suyu boru hattı geçişi ile doğalgaz ana boru hattının dere yatağına inerek geçişlerinin sağlanması önem taşımaktadır.
7 - Planlama ve yerleşim sonrası arazi şartları doğrultusunda, su rejimi ve mevcut tesisler dikkate alınarak taşkın durumları ve etütleri yapılıp acilen gerekli tedbirler alınmalıdır. Değişen iklim koşulları dikkate alınıp tesisler buna göre inşa edilmelidir. 8 - Yaşanan afet gösterdi ki, muhtemel bir kriz durumunda neler yapılacağına hazır değiliz. Doğal felaketler sonrasında oluşturulacak kriz masaları acilen ve afet bölgesinde kurulmalı, yönetim oradan yapılmalıdır. Kurumların katkıları tek elden yönetilmelidir ve takip edilmelidir.
Sayı 34 / Ağustos 2012
DÜNYA BİLGİSAYAR MEVCUT
Sayı 34 / Ağustos 2012
49
Kapak
Gelişmiş ülkelerdeki tedbirlere dikkati çeken İlkadım Belediye Başkanı Demirtaş:
Su baskınları olabilir, bunlarda can kaybedilmesi ayıp İlkadım Belediye Başkanı Demirtaş’a göre sellerin zararlarını en aza indirmedeki temel prensip, suyun şiddetinin kontrolde tutulabilmesi: “Suyun şiddeti olmazsa can almaz. Su baskınları maddi zarar verir ve bu telafi edilebilir. Gelişmiş ülkelerde ardı ardına bir dere yatağı üzerinde üç veya daha fazla sel kapanı var. Su bunlardan birini aşsa diğerini aşamıyor. Onu aşsa bir sonrakini aşamıyor. Bu esnada da su zaten şiddetini debisini yitiriyor. Bizde maalesef bu yok.” 50
Sayı 34 / Ağustos 2012
Canik’te Yılanlıdere vadisini vuran yağışları sel kapanı tutmasaydı, İlkadım sınırlarındaki Derebahçe Mahallesi ve civarında da can kayıpları muhtemeldi. Selin sanayi alanına yönelmesi burası için avantajdı. Geçmişte İlkadım’da da ciddi zararlara sebebiyet vermişti seller. Birçok cadde tahribata uğramıştı. İlçenin Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, bu üzücü olayların sadece afetten afete hatırlanmasından yakınıyor. Öte yandan alt yapı çalışmalarının gözden ıraklığı da canını sıkıyor: “Ağabali Caddesi Mecidiye Caddesi gibi noktalarda yapılan düzenlemeleri kimse görmüyor. Ama Canik’e yağan yağmura yakın bir miktarda bizim bölgemize de yağış düştü. Sistemlerimiz doğru yapıldığı ve görevlerini yerine getirdiği için bölgemizde hasar meydana gelmedi. Aslında sel riskini biz de yaşadık ama alt yapı sistemleri bu riski bertaraf etti. Kimse bunu konuşmuyor. Bu hizmeti yapanları takdir etmiyor.” Belediye çalışmalarında oya tahvil edilebilen arazinin üstündeki gözle görülebilen icraatlara odaklanıldığının altını çiziyor Başkan Demirtaş, “Diğer taraftan yer altı çalışmaları çok büyük maliyet getiren işler.” Gelişmiş ülkelerdeki gibi su baskınlarında şiddetin kontrol altında tutulması gerektiğini belirti-
Kentsel dönüşümle de ancak günün kurtarılabileceğine inanıyor Demirtaş: “Biz daha o çarpık yapılar, gecekondular yapılmadan vatandaşa kolaylık gösterip tedbir almalıyız. Dar gelirliden proje alt yapı bedelleri almamalıyız. Temelini belediyenin iş makineleri kazsın ne olacak? Yoksa sonra onları kentsel dönüşümle yıkıp yenisini yapmak doğru olan değil. Mevcuda bu çözüm olur, ancak arkadan sürekli yeni yapılanlar ne olacak?”
yor: “Su şiddeti olmazsa can almaz. Su baskınları maddi zarar verir ve bu telafi edilebilir. Gelişmiş ülkelerde ardı ardına bir dere yatağı üzerinde üç veya daha fazla sel kapanı var. Su bunlardan birini aşsa diğerini aşamıyor. Onu aşsa bir sonrakini aşamıyor. Bu esnada da su zaten şiddetini debisini yitiriyor. Bizde maalesef bu yok.” Demirtaş’a göre su baskınları değil, bunlarda can kaybedilmesi ayıp. ALT YAPI HİZMETLERİNE SİYASET GİRMEMELİ… Demirtaş anlatıyor. Türkiye’de vergi gelirlerinin yüzde 5’i büyükşehir belediyelerinin kasasına giriyor. Bunun yüzde 25’i ilçe belediyelerine aktarılıyor. Oysa ileri batılı ülkelerde merkezi idare yerelden pay alıyor. “Yani belediyelere devlet pay aktarmıyor. Belediyeler kazançlarının belli bir miktarını merkezi idareye pay veriyor.” Alt yapı projeleri bir devlet bankasınca finanse ediliyor; projelendiriliyor ve denetleniyor. Alt yapı hizmetleri kamu ortak yatırımına dönüşmüş halde. Konunun kritik noktasında sözü başkana bırakalım: “Bunun siyaseti olmayacağının farkındalar. Çünkü siyasetçilerin ister istemez görünen işleri yapacağını ve yer altında görünmeyen işleri ikinci plana atacağının bilincindeler. Elektrik idaresi gaz ida-
Sel felaketinde görüldü ki İlkadım Belediyesi’nin araç parkı bir hayli zengin. Sayı, 200’e yakın. Tekkeköy, Canik ve Atakum İlçeleri’nin toplamına eşit. Bu kaleme 10 milyon TL’den fazla para ayırdıklarını belirten Demirtaş, “Bu tür felaketlerin ardından hayatı bir an önce normale döndürmek lazım. İşte o zaman bu araç parkının gücünün önemi anlaşılabiliyor.” diyor.
Sayı 34 / Ağustos 2012
51
Kapak Elektrik idaresi gaz idaresi telefon idaresi gibi kuruluşlar yer altında ki bu yapıdan istifade ederek bağlantılarını geçirmek istiyorlar ise yatırımı yapan devlet bankasına belli bir ödeme yapmak zorunda kalıyorlar. Bir kere kurulduğunda sistem kendini amorti ediyor. Bizim ise ülke genelinde bir sistemimiz yok ve sürekli aç kapa yapıyoruz. Sistemlerimiz eski o dönemin nüfusuna göre yapılmış şimdiki nüfusa cevap vermiyor. ” Kentsel dönüşümle deprem sel ve heyelan gibi felaketlerdeki kayıplar minimuma çekilebilir mi? Bu soruyu yönelttiğimiz Demirtaş şunları söylüyor: “Gecekondularda büyümüş birisiyim. Gecekondular yapıldı imar afları ile bu gecekonduları yapan insanlara ödül verildi. Dürüst vatandaşlar projesi imar izni ile konut yapan vatandaşlar da cezalandırılmış oldu. Şimdi de bu gecekondulara çarpık yapılaşma diyoruz. İşin diğer boyutu da burada yaşayan insanlarda daha çağdaş modern ve güvenilir konutlarda yaşamak isterler. Ancak kaynakları paraları yok. Bunu baştan düzgün ele almak lazım. Gecekondu yapacak dar gelirli vatandaşı devlet proje bedelleri gibi
52
konularda desteklese ücretsiz yapsa o adam da elindeki para ile gecekondu değil de imarlı planlı konut yapsa daha güzel değil mi? Dar gelirli vatandaş elindeki paraya bakıyor. Planlı projeli alt yapılı bir konut yapmasına imkan yok. Elindeki para sadece bu masraflara gidecek. O da elindeki para ile çimento tuğla kum alıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar plansız projesiz alt yapısız evi dikiyor. Nasıl olsa seçim zamanı yaklaştığında imar izni de verilecek kendisine. Ondan sonra da sel oldu canlar gitti. Deprem oldu canlar gitti. Sonra bu çarpık yapılaşma. Yıkalım kentsel dönüşüm yapalım. Bu bir işin ve dolayısı ile maliyetin iki üç defa yapılması anlamına geliyor. Yık yap, aç kapa bizdeki sistem bu.” KENTSEL DÖNÜŞÜM DE GÜNÜ KURTARMAKTAN İBARET… Kentsel dönüşümle de ancak günün kurtarılabileceğine inanıyor başkan: “Biz daha o çarpık yapılar gecekondular yapılmadan vatandaşa kolaylık gösterip tedbir almalıyız. Yeni kaçak evler yapılmasına fırsat vermeden müdahil olmalıyız. Dar gelirliden proje alt yapı bedelleri almamalıyız. Temelini belediyenin iş makineleri
kazsın ne olacak? Yoksa sonra onları kentsel dönüşümle yıkıp yenisini yapmak doğru olan değil. Mevcuda bu çözüm olur ancak arkadan sürekli yeni yapılanlar ne olacak? İşte biz bunun önüne geçmek için politikalar projeler üreterek bu sorunu çözmeliyiz.” İlçe belediyelerinin felaketleri önlenmesinden kanunen sorumlu değil. Ancak topu taca atmamak adına her türlü çalışmada ellerinden gelen yardımı esirgemeyeceklerini kaydediyor Demirtaş: “Büyükşehir Belediyelerinin bütçelerinden bahsettim. Bizim bir sorumluluğumuz yok ancak her türlü çalışmanın içinde yer alabiliriz. İlkadım İlçesi sınırları içinde depreme dayanıklılık ölçümleri yaparak binaların analizlerini çıkartacağız. Bu çalışma ile bölgemizde olası risklerde neler yaşanabileceğini ön görebileceğiz.” Sel felaketinde fark edildi ki İlkadım Belediyesi’nin araç parkı bir hayli zengin. Sayı, 200’e yakın. Tekkeköy, Canik ve Atakum İlçeleri’nin toplamına eşit. “10 milyon TL’nin üzerinde sadece araç parkımıza yatırım yaptık. Bu tür felaketlerin ardından hayatı bir an önce normale döndürmek lazım. İşte o zaman bu araç parkının gücünün önemi anlaşılabiliyor.” diyor Demirtaş.
Sayı 34 / Ağustos 2012
L E S felaketi
Sayı 34 / Ağustos 2012
53
Kapak
Kızılay afete hazırlık programı hazırladığında yerel yönetimler neredeydi?
Konferansta firar, selde ters köşe Türk Kızılayı Samsun Şubesi 27 Şubat 2012 tarihinde ‘Yerel Yönetimlerde Afete Hazırlık’ konulu bir konferans düzenlemişti. İTÜ’den konunun uzmanlarından Miktad Kadıoğlu konuşmacıydı. Bilhassa sel ve su baskınları üzerinde durulmuştu. Kızılay Şube Başkanı Keskin’in söyledikleri hakikaten çok acı: “ Konferansa yerel yönetimler ne kadar ilgi gösterdi? Bunu ne kadar ciddiye aldı? Bu konferansın ardından harekete geçildi mi? Bu hocamız ile yerel yönetimler daha sonra irtibata geçti mi? Bunları sormak gerekiyor.” 54
Sayı 34 / Ağustos 2012
Türk Kızılayı Samsun Şube Başkanı Mustafa Keskin, her an sel felaketinin bir yenisiyle karşılaşılabileceğini belirterek, “Bu konu çok kapsamlı bir çalıştay ile her yönü değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu çalıştay ile ortaya koyulacak rapor doğrultusunda acilen tez elden ne yapılması gerekiyor ise ne tür tedbirler alınması gerekiyorsa derhal hayata geçirilmelidir.” diye konuşuyor. Depremin değil, bina ve ihmalin ölüme götürdüğünün altını çiziyor Keskin: “17 Ağustos 1999 tarihine bakıldığında Gölcük ve Düzce Bölgesi’nde depremin öldürdüğü kişi sayısı sadece birdi. O vatandaşımız fay hattının açtığı yarığa düşerek hayatını kaybetti. Diğer hayatını kaybedenlerin hepsini binalar öldürmüştür. Dolayısı ile kaybettiğimiz canlar ihmallerimizin yapıp veya yapmadıklarımızın sonucu olarak karşımıza çıkıyor.” ÜÇ ÖNEMLİ ANA DETAY… Karadeniz Bölgesi’nde doğası gereği
yüksek debili dereler bulunduğuna işaret ederek, başta Samsun hazırlılık mecburiyetine dikkati çekiyor. Üç ana detayı bilmediğini söylüyor Keskin. Bir: “Afet planları ne kadar uygulanabilir durumda?” İki: “Afet planlarına göre afetlerde ne kadar hareket edilebiliyor?” Üç: “Afet planları ne kadar coğrafi bölge ve nüfusa göre yapılmış ve gerçekçi?” Bir husus çok hayati önem taşıyor ona göre: İnsanların maruz kalabilecekleri felaketler hakkında eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi. Tıpkı Japonlar gibi. Telaş, korku ve endişe kişinin kendisine ve yanındakilere zarar doğurmasından başka işe yaramıyor çünkü. Kızılay’ın birincil önceliği lojistik, afet yardımlarının dağıtımı ve barınmayiyecek-giyecek ihtiyacının giderilmesi. Ancak eğitimi daha da önemsediklerini söylüyor Keskin. Nitekim 27 Şubat 2012 tarihinde ‘Yerel Yönetimlerde Afete Hazırlık’ konulu bir konferans düzenlediklerini anımsatıyor.
AFET KONFERANSINA İLGİSİZLİK… İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) sahanın uzmanlarından Miktad Kadıoğlu konuşturulmuştu programda: “Samsun Valiliğimiz öncü, AFAD bu konuda bize yardımcı oldu. Bu konferansta özellikle sel ve su baskınları üzerinde duruldu. Ancak, konferansa yerel yönetimler ne kadar ilgi gösterdi? Bunu ne kadar ciddiye aldı? Bu konferansın ardından harekete geçildi mi? Bu hocamız ile yerel yönetimler daha sonra irtibata geçti mi bunları sormak gerekiyor. Dinledik oldubitti mi? Yoksa ilgili birimleri bu bilim adamı ışığında yönlendirdiler mi? Ben sanmıyorum.” Olası bir afet sonrası 26 bin insana hizmet sunabilecek durumda olduklarını da vurguluyor. Mobil sağlık merkezine de sahipler. Son sistem mobil röntgen görüntüleme cihazı da var otobüsün içinde. İşitme ve görme testleri yapılabiliyor. Ekg ve solunum ölçümü dahil her türlü tetkik ve tanı imkan dahilinde. Afette derhal Canik’e gönderilerek Sağlık Müdürlüğü’nün emrinde çalıştı.
Bir husus çok hayati önem taşıyor Keskin’e göre: İnsanlar maruz kalabilecekleri felaketler hakkında eğitilmeli ve bilinçlendirilmeli.
Sayı 34 / Ağustos 2012
55
Köşe Yazısı
Aydın Doğdu Abimiz Başkan Oldu!
S
amsunspor tarihinde herhalde kısa süre içerisinde böylesi iki farklı kongre yaşanmamıştır. Süper Lige çıkan takıma olan sahipliliğe bakın bir de Bankasya 1. Lige düşmüş takımın durumuna. İster istemez bizlerde bu durum karşısında vay be! diyoruz. Rüya takım söylemleriyle geçen yıl iyi giden yönetime el konulduktan sonra, bugünlerin yaşanma endişesiyle birkaç kez yazılarımda bahsetmeye çalışmıştım. Hatta bazı okurlardan da olumsuz yorumlar dahi almıştım. Yanılan ben olsaydım da bu durumları görmeseydik. Üstüne üstlük özür yazısı da yazmış olmayı tercih ederdim. Maalesef geçen yıl o yaşanan şaşaalı ve dahi debdebeli kongreden sonra biraz olsun takımın sahiplenmesi adına da oldukça umutlanmıştık. “Artık takıma destek veren büyük işadamlarımız var ve bundan sonra da takım kimseye el açmayacak!” diye
56
düşünmeye başlamış ve ümitlenmiştik. Hatasıyla sevabıyla başta hiç tahayyül etmek istemediğimiz bir şekilde sezon kapandı ve sonrasında yine zaman kayıplarının yaşandığı bir süreç yaşadık. Bu süreç kulüp tarihine yine ızdırap günleri olarak kayıtlara geçti. Tam bir sahipsizlik olarak yaşadığımız bu sürecin sonucunda takımın kayyuma kalmaması adına adeta giyotine kafasını uzatan! Emin Abimiz oldu! Sürecin bundan sonraki kısmı hakikaten varoluş diyebileceğimiz bir dönem bizleri bekliyor. Yeni Başkan ve yönetimin neler yapacağı, hedeflerinin ve projelerinin neler olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Çünkü onlarda hazırlıklı olmadığından böylesi bir çalışmaya zamanlarının olmadığı da bir gerçek. Yaşanan bunca olaydan sonra takımın tekrardan Süper Lige mi? Yoksa Bankasya da varolma mücadelesi içinde mi olacak? Bunlar merak edilen konu. Ancak olayın
sıcaklığından henüz bu konulara girilmemiş durumda. Ne yazık ki geçen her vakit aleyhimize ilerliyor. Bunca olumsuzlukların olmasına rağmen Kaptan Emin Abimizin, geniş bir kuşatıcılıkla ve futbol dünyasından gelmesinin tecrübesiyle üstesinden geleceği kanaatindeyim. Lakin en büyük dezavantajı yönetimde bulunanların daha evvel böylesi büyük bir yükün altında olmayışı da göze çarpan önemli bir husus. Her şeye rağmen gönlüm bu yükün üstesinden gelinerek takımın tekrardan Süper Ligde yer almasıdır. Kolay gelsin Emin Abi ve takım arkadaşları! Kısa bir dipnot! Kasımpaşa yönetimindeki isimleri görünce koskoca Samsun şehrinden yönetime işadamlarından talip olunmaması hakikaten düşündürücüdür. Bunun türlü sebepleri vardır muhakkak. Bunu da sanırım en iyi şehrin dinamikleri biliyordur! Sayı 34 / Ağustos 2012
ABEKA MEVCUT
Sayı 34 / Ağustos 2012
57
Spor
23’üncü dönem başkanı Emin Kar’dan çok samimi bir mesaj:
Samsunspor için fedakarlık yapma zamanı
Yaşanılan şartlara göre süper başarıların elde edildiği 1980’li yılları anlatırken, “Şimdiki tesisler, imkanlar olsaydı biz hep şampiyon olurduk. Bizim idman yapmaya sahamız bile yoktu. Ya kumlukta idman yapardık ya da Azot işletmesinin sahasında. Şimdi ise 3 tane çim saha, saunalar, her futbolcuya özel odalar var. Buna rağmen başarıyı yakalayamıyoruz maalesef.” diye konuşuyordu yeni başkan Emin Kar. 58
Sayı 34 / Ağustos 2012
E
“
ğer Samsunspor için bütün çareler tükenecekse ve takım ortada kalacaksa ömrümü Samsunspor’a adamış ve bu şanlı formayı da giymiş, kaptanlık şerefini taşımış eski bir futbolcusu ve daha öncesinde iyi bir Samsunsporlu olarak görevden kaçma şansımız olamaz.” demişti. Sözünün eri çıktı, efsanevi kaptanlardan Emin Kar. Takım kayyuma gitmesin diye arkadaşlarıyla birlikte taşın altına elini koydu. Genel kuruldaki tek adaydı. “Gönül isterdi ki Samsunspor çok daha rahat bir ortamda bulunsun ve bu göreve talip olmak bu kadar zor olmasın.” ifadeleri, çok net yansıtıyordu içinde bulunulan üzücü tabloyu. Yönetime kavga etmek için gelmediklerini; camiada barış ve bütünlük oluşturulması gerektiğini de söylüyordu: “Lütfen herkes buna bir katkı sağlasın. Samsunspor için fedakarlık yapma zamanıdır.” Birçok futbolcusu ve teknik direktörünü kaybettiği 20 Ocak 1989 tarihindeki elim kazada dahi ayakta kalmayı başaran Kırmızı-Beyazlar’ın niçin bu hallere düştükleri çok iyi analiz edilmeli. Emin’in kaptanlığındaki dönemde yalnızca Samsun değil, ülke genelinde futbol forma aşkıyla oynanıyordu. Şimdi her adım paraya tahvil. İşin kötüsü nesneden de ekibimizin kasasında yok. Şöyle bir tespit ortaya koyuyor Kar: “25 futbolcusundan 15 tanesi Samsun’un evladı olmalı ki takım omuzlansın. Şimdi ki futbolcular tamamen paraya endeksli, bizde o zamanlar forma aşkı ön plandaydı. Biz o zamanlar tam bir takım olmuştuk, tam anlamıyla ekiptik.” KURTULUŞ ALT YAPIDA… Kurtuluş ya da çözüm her zamankinden daha fazla alt yapıya yönelişteydi. Şehir ile takımın bütünleşmesi de son derece önemliydi. “Bu takıma Samsunlu çocukların sahip çıkması gerekir başarı oradan gelir. Bu memleket çok başarılı ve değerli oyuncuların çıktığı bir yer. Samsunspor artık dönüp alt yapısına bakmalı. Samsunspor’un kurtuluşu alt yapıdır. Bizim çok yüksek rakamlarla iyi futbolcu alacak durumumuz yok artık. Samsunspor bugünü değil geleceğini düşünmek ve kurtarmak zorundadır.” diye konuşuyor, Kar. Alt yapıyı sağlam tutmanın gücünü de
Sayı 34 / Ağustos 2012
“Antrenörümüz idmana gidiyoruz diye bizi alır pideciye götürürdü ve bu şekilde takım birlikteliğini sağlardı. Ancak biz o yıllarda bir renkli televizyon için üç sezon oynardık. Bir daire için dört yıl forma giydim. Bizim için önemli olan bunlar değil forma idi. İyi bir takım oluşturulup şehir ve futbol takımını buluşturmak lazım.”
şöyle örneklendiriyor: “Dönemimizde İstanbul takımları kadromuza göz koyup bir kaç futbolcumuzu transfer etmelerine rağmen Türkiye Kupası’nda final oynama başarısını bile gösterdik. Takım altyapıya daha fazla önem vermeli. Samsunspor’un köklü bir kulüp olmasının en büyük sebebi altyapısından çıkardığı yetenekli ve karakterli futbolcularıdır. Her çocuk başarılı olmak ister ve biz kötü gittikçe yeni nesil başarıyı dışarıda aramak zorunda kalıyor.biz alt yapıya artık her zamankinden daha fazla önem vereceğiz.” 30 FUTBOLCU TEK KABİNDE DUŞ ALIRDI Peki ekibimiz 1980’li yıllarda Süper Ligi kasıp kavururken şartlar nasıldı acaba? Peşinen belirtilmeli ki, şu günkü durumla kıyaslanmayacak ölçüde kötüdür. Kulüpte yemek imkanı söz konusu değildi. 30 futbolcu tek kabinde duş almaktadır. Gerisini yeni başkan Kar’dan dinleyelim: “Şimdiki tesisler, imkanlar olsaydı biz hep şampiyon olurduk. Bizim idman yapmaya sahamız bile yoktu. Ya kumlukta idman yapardık ya da Azot işletmesinin sahasında. Şimdi ise 3 tane çim saha, saunalar, her futbolcuya özel odalar var. Buna rağmen başarıyı yakalayamıyoruz maalesef.” O yıllardaki başarının arka planındaki hakikat ‘özveri’ ve ‘fedakarlık’ kavramlarıydı. Şimdi de öyle ona göre. Önceki röportajımızda şunları anlatmıştı: “Samsunspor’un 25 futbolcusundan 15 tanesi Samsun’un evladı olmalı ki takım omuzlansın. Şimdi ki futbolcular tamamen paraya endeksli, bizde o zamanlar forma aşkı ön plandaydı. Biz o zamanlar tam bir takım olmuştuk, tam anlamıyla ekiptik. Ailelerimizle birlikte bir araya gelirdik. Yemeklerde buluşurduk, pikniğe giderdik. Takım birlikteliği sağlardık. Antrenörümüz idmana gidiyoruz diye bizi alır pideciye götürürdü ve bu şekilde takım birlikteliğini sağlardı. Ancak biz o yıllarda bir renkli televizyon için üç sezon oynardık. Bir daire için dört yıl forma giydim. Bizim için önemli olan bunlar değil forma idi. İyi bir takım oluşturulup şehir ve futbol takımını buluşturmak lazım. Futbolcunun zaman zaman halkla bütünleşmesi gerek. Biz okullara ziyaretlerde bulunur, tatil günlerinde taraftarımızla iç içe olmaya gayret gösterirdik.”
59
Spor
60
VERİLEN SÖZLER TUTULMALI… Başkan seçildikten sonraki fikirle-ri de aynıydı Kar’ın. Takımın anlaşma sağlanacak teknik direktörle şekilleneceğini belirtiyordu: “Diğer takımlar kamp sezonlarını tamamladılar nerede ise bizde henüz ortada bir takım iskeleti dahi yok. Öncelikle teknik direktör sorununu çözeceğiz. Ardından teknik direktörün arzu ve istekleri doğrultusunda bir takım kadrosu çıkartmaya çalışacağız. Bizim paramız yok ancak verilen sözler var. Kazım Yılmaz Bey’in takıma yaptığı katkılar var. AK Parti Samsun İl Başkanımız Fuat Köktaş desteğini esirgemeyeceğini söyledi. Verilen tüm sözlere çok güveniyoruz. Ama bunun yanında taraftarı da maçlara gelecek kombine bilet alacak şehirde 7’den 70’e herkesin taşın altına elini sokması gerekiyor. Artık bu takım için herkesin bir şeyler yapması gerekiyor. Bunlar olacak ve İnşallah başaracağız.”
TOP KAPMA ÜSTADIYDI… ‘Kırkayak’ lakabını öyle bir hak ediyordu ki Emin, maç sırasında tek başına 20 oyuncu kadar, rakipten top kazanabiliyordu. Yeniden Malatya deplasman yolunda gerçekleşen 1989 kışındaki o kazaya dönmeliyiz kısa bir an. Çünkü otobüsün arka koltuğunda kazayı çok iyi gören Kar’ın hatırlattığı bir detay, fedakarlık çağrısıyla örtüşmektedir: “Hatalı sollama yapan kamyon bizimle kafa kafaya çarpıştı. Şoförümüz kendini feda etmese hiç kimse sağ kurtulamazdı.” TRABZON’DA DOĞDU, SAMSUNLU OLDU Trabzon’un Faroz mahallesinde doğar Kar. Endüstri meslek lise-sinin okul takımında futbola başlar. 1980’de Yalı Spor’dadır. Fuat Şengün beğenince bir yıl sonra Samsunspor’da bulur kendini. Takımı, 21 Hafta Süper Lig’de liderken Trabzonspor, Galatasaray
ve Konyaspor’un ısrarla transfer teklifleri gelir. Ama kalmayı yeğler. Kaza yılı 1989’da kaptanken sakatlanarak kopar yeşil salalardan. Fakat Samsun’u ve Samsunspor’u hiç terk etmez: “Samsun’da çevre edinmiş olmam ve Samsun’da Emin Kar olmam beni buraya bağladı. Samsunspor aşkı da ne olursa olsun içimden hiç silinmedi.” YENİ YÖNETİM KURULU… Samsunspor’a başkan seçilen Emin Kar’ın listesi şu isimlerden oluşuyor: Erdem Eynel, Ayvaz Yılmaz, Hayati Ergür, Tayfun Yüce, Ali İhsan Hasanpaşaoğlu, Akın Üner, Nilşah Alptekin, Mehmet Yılmaz, Turgut Koldere, İsa Kınık, İbrahim İnan, Ali Kemal Gedikli, Mehmet Tusan Çakır, Akan Yüksel, Basri Kul, Recep Hun, Ruşen Okul, Doğan Atlı ve Mehmet Bank.
Sayı 34 / Ağustos 2012
Sayı 34 / Ağustos 2012
61
BÜYÜKŞEHİR MEVCUT
62
Sayı 34 / Ağustos 2012
BÜYÜKŞEHİR MEVCUT
Sayı 34 / Ağustos 2012
63
Damak Tadı HAZIRLAYAN: MEHTAP YEŞİLBAŞ İMAM BAYILDI Türk mutfağının en güzel yemeklerinden biri olan imambayıldının illa kızartılarak yapılması gerektiğine inanırdım. Bu yüzden denemeyi düşünmedim bile. Ancak bu yemeği de hafif hale getirmek mümkünmüş. Patlıcanları kızartmayıp, fırında pişirerek; bir anda çok hafif ve lezzetli bir zeytinyağlı yemek elde etmiş olduk. Zaten yağda kızartılmadığı zaman, imambayıldı sadece sebzelerden oluşan, çok sağlıklı bir yemek haline geliyor. Yapılışı: Patlıcanların kabuklarının hepsini soyup, tuzlu suda 20 dakika kadar bekletin ki acı suyu çıksın. Tuzlu sudan çıkarıp, durulayın Malzemeler: ve iyice kurumalarını sağlayın. Üzerlerine çatalla delikler açın. 6 adet patlıcan (Benim yaptığım Yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine dizin. Üzerlerine 2 çorba kaşığı 6 patlıcan toplam 1200 gr geldi.) zeytinyağını fırça ile sürün. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 3 iri domates (600 gr kadar) 30 dakika kadar, iyice yumuşayana kadar pişirin. 1 iri kuru soğan Patlıcanlar pişerken, bir yandan da içini hazırlayacağız. 3 çorba kaşığı zeytinyağı Bunun için kuru soğanı piyazlık (yarım ay) şekilde doğrayın. 3-4 diş sarmısak Bir tavaya 1 çorba kaşığı zeytinyağı koyup, soğanlar 1 yeşil biber pembeleşinceye kadar çevirin. Sonra içine ufak ufak doğradığını 2 kesme şeker yeşil biberi, şekeri, kabuklarını soyup küp küp doğradığınız 1 avuç maydanoz domatesleri, ince ince doğradığınız sarmısakları ve tuzunu ekleyin. 10 dakika kadar pişirin. Altını söndürmeye yakın, ince kıydığınız maydonozları da ekleyip, iyice karıştırın. Patlıcanları fırından çıkarıp, bir borcama yerleştirin. Her birinin göbeğini kesip, içini doldurmak için kaşıkla birer cep oluşturun. Az pişirdiğiniz domatesli harçla, patlıcanların içini doldurun. Harcın suyunu da patlıcanların üzerine gezdirin. 170 derece fırına yeniden koyun ve 40 dakika pişirin. Artık imambayıldılarınız hazırdır, afiyet olsun.
PEYNİR DOLGULU ÇARLİSTON KIZARTMA Malzemeler: 12 adet çarliston biber 2 yemek kaşığı labne peynir 100 gr kadar yağlı beyaz peynir 1 çay bardağı dövülmüş ceviz Kızartmak için sıvıyağ Yapılışı: Biberler iyice yıkandıktan sonra, sap kısımları kesilerek çıkartılır. Biberin içerisindeki çekirdekler ve kapak yapmak için sapındaki çekirdekler temizlenir. Derin bir kapta peynir ve ceviz karıştırılır. Bir çay kaşığı yardımıyla biberler zedelenmeden doldurulur ve kapak ile ağzı sıkıca kapatılır. Kızgın yağda 1,2 dakika kızarana kadar pişirilir. Sıcak olarak servis edilir. Afiyet olsun.
64
Sayı 33 / Temmuz 2012
MANİSA KEBABI Malzemeler: 6 çorba kaşığı tereyağı 1 kgr kuşbaşı kuzu eti 2 adet orta boy kuru soğan 2 adet havuç 3 adet patates 400 gr. Mantar (1 paket) 1 çay kaşığı kuru fesleğen 2 su bardağı sıcak su tuz karabiber
Krep hamuru için: 3 adet yumurta 1,5 litre süt 3,5 su bardağı un 1 paket kabartma tozu Üzeri için: kaşar peyniri (bohça adedi kadar dilimlenecek) 3 adet domates 8-10 adet sivribiber
Yapılışı: Kuşbaşı etleri sudan geçirin, soğanları piyazlık doğrayın. Patatesleri küp küp, havuçları ise halka halka doğrayın. Mantarları 4’e bölün. Eti ve piyazlık doğranmış soğanı etler suyunu bırakıp çekene kadar 6 çorba kaşığı tereyağı ile kavurun, suyunu çekmesine yakın 1 çay kaşığı fesleğeni ekleyin. Havuçları ekleyerek 3–4 dakika daha karıştırarak kavurun, patatesi ve mantarı ekleyerek pişirmeye devam edin. 2 su bardağı sıcak suyu ilave edin ve kapağı kapalı olarak kısık ateşte etler yumuşayana kadar pişirin. En son tuz ve biberini ilave edin, kapağı kapalı olarak ılınmaya bırakın. Tüm krep malzemesini derin bir kapta karıştırın (rondo kullanmanızı tavsiye ederim) Teflon tavayı sıvı yağ ile yağlayın. Krep hamurundan küçük bir kepçe yada cezveye e alıp tavaya dökün. Tavayı sallayarak hamuru tavaya yayın. İki yüzünü de pişirin. Bütün krepleri pişirdikten sonra Kreplerden birini çukur bir kaseye yerleştirin ve kenarlarını dışarı sarkıtın. Kebaptan bir kepçe ile alın, krepin ortasına koyun ve bohça gibi kapatarak yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine ters çevirin. Tüm kreplere aynı işlemi yapın ve üzerine krep sayısı kadar kaşar peynirini dilimleyerek yerleştirin (her krepe 1 dilim). Domatesleri ve biberleri dilimleyin, krepin üstüne 1er adet koyarak kürdan ile tutturun. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında kaşar peynirler eriyene kadar pişirin. Kıyılmış biberler ile süsleyerek servis yapın. Afiyet olsun.
ÇİLEK KOMPOSTOSU Çilekler lezzetli olmadığında genelde reçel yapılıp değerlendirilir. Ben daha değişik birşey yapıp komposto denedim. Üstelik yapımı çok basit. Dolapta da ne kadar beklerse o kadar güzel oluyor. 3 bardak su 1 +1/2 bardak şeker 2 bardak çilek suyu şekerle eritiyor kaynamaya başlayınca içine ister bütün ister halka halka doğradığımız çileklerimizi atıyor, hemen ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz. İşte bu kadar basit. Uzun zamandır biri birinin yerine kullanılan hoşaf ve komposto gerçekten aynı şey sanılmıştır. Ancak gerçek olan geleneksel sofralarımızın baş tacı olan hoşaf ve kompostonun birbirinden farklı olduğudur. Komposto ve hoşafı birbirinden ayıran en önemli özellik birinin kuru diğerinin yaş meyvelerle yapılıyor olmasıdır. Komposto mevsimin yaş meyvelerinden yapılan, hoşaf ise kuru meyvelerden yapılan içecektir. Hoşaf ve kompostolar, Trakya mutfağında özellikle yaz akşamları ve Ramazan sofralarında, yemeğin ağırlığını azaltmak ve ferahlamak için sıklıkla tercih edilir. Şeker oranını damak tadına göre ayarlamak mümkün. Meyveler ise mevsimin gereklerine göre seçilebilir. En çok erik, kayısı, elma, ayva gibi çok yumuşak olmayan meyveler taze olarak veya kuru üzüm ve yukarıda saydıklarımız gibi çeşitli meyvelerin kurutulmuşları tercih edilir. İçine katılan karanfil, içene zindelik hissi verir. Kompostolar genellikle yemekler esnasında veya sonrasında tüketilir. Bu çok doğru bir alışkanlıktır. Çünkü yemek esnasında çiğnemeyi kolaylaştıran kompostolar, yemek sonrasında da hazımsızlığa iyi gelir. Ayrıca kompostoda bol miktarda posa bulunduğu için şişkinlik gibi sıkıntılara da iyi gelir, bağırsakların çalışmasını düzene oturtur.En çok kompostosu yapılan meyveler arasında armut, ayva, elma, kayısı, şeftali, vişne ve kiraz bulunur. Meyve şekeri ile tatlandırıldığı için doğal yoldan şeker almamızı da sağlar. Böylece yapay şekerlerden uzak durmuş oluyoruz. Sayı 33 / Temmuz 2012
65
Sinema
D@bbe: Bir Cin Vakası Tür : Gerilim, Korku Gösterim Tarihi : 3 Ağustos 2012 Yönetmen : Hasan Karacadağ Oyuncular : Koray Kadirağa, Nihan Aypolat, Elif Erdal Ülke : Türkiye Filmin konusu: Ankara’da yaşayan evli bir çift olan Ceyda T., Sinan T. ve kızları Burcu T. nereden geldiği belli olmayan, bedensiz bir varlığın şiddetli saldırısına uğrarlar. Ankara GATA Tıp Fakültesi’ne müracaat eden ailenin evlerine video kayıt sistemi kurularak, evin takip altına alınmasına karar verilir. Herkes ailenin delirdiğine inanırken kamera kayıtları aksini iddia edecektir... Türk korku sinemasına Dabbe serisi ile adını yazdıran Hasan Karacadağ’ın kendi öğrencilik yıllarında karşılaştığı gerçek bir olayı yeniden ele aldığı film, korku ve gerilim türünü gerçeklik ile harmanlayan bir yapım.
Gerçeğe Çağrı Tür : Bilimkurgu, Aksiyon, Macera Gösterim Tarihi :10 Ağustos 2012 Yönetmen : Len Wiseman Oyuncular : Colin Farrell, Kate Beckinsale, Jessica Biel Ülke : Kanada, ABD Filmin konusu: Çok sevdiği güzel bir eşi olan ve hayatını sıradan bir işçi olarak kazanan Douglas Quaid, gündelik yaşamından çok sıkılmıştır. Hayatında yaşayabileceği en güzel anların, bir süper ajanın anılarında saklı olduğuna inanır. Ama başvurduğu Rekall şirketinde ortaya çıkan bir prosedür hatasından dolayı belleğine, aranan bir ajanın hafızası yüklenir ve Douglas kendisini hiç ummadığı tehlikeli bir maceranın ortasında bulur. Peşinde, Cohaagen liderliğini yaptığı bir grup polis vardır. Mecburen bir isyancı ile iş birliği yapar ve yer altındaki karşı direnişin liderine ulaşarak Cohaagen’ı engellemek ister. Yaşadığı gerçekle, zihnindeki hayal arasında kaybolmaya başlar ve şimdi yaşadığı dünyasının kaderi de, kendi gerçek kimliğini bulmasıyla doğru orantılıdır. Len Wiseman’ın yönetmenliğinde çekilen filmin oyuncu kadrosunda Colin Farrell, Kate Beckinsale Jessica Biel, Bryan Cranston, John Cho ve Bill Nighy’i başı çekiyor.
360 Tür : Dram, Romantik Gösterim Tarihi : 17 Ağustos 2012 (1s 55dk) Yönetmen : Fernando Meirelles Oyuncular : Anthony Hopkins, Jude Law, Rachel Weisz Ülke : İngiltere, Avusturya, Brezilya, Fransa Filmin konusu: Farklı şehirlerde, farklı yaşamlar süren insanların hayatlarını, 21.yy.’a özgü, heyecanlı bir aşk hikayesi çevresinde kurgulayan filmin yönetmenliğini Tanrılar Şehri ve Körlük filmleriyle tanıdığımız Fernando Meirelles üstleniyor. Arthur Schnitzler’ın klasik eseri La Ronde’den esinlenilen senaryo ise Peter Morgan tarafından kaleme alınmış. Filmin oyuncu kadrosu ise Anthony Hopkins, Rachel Weisz, Jude Law, Ben Foster ve Moritz Bleibtreu gibi isimlerden oluşan bir yıldızlar geçidi gibi... Viyana’da başlayan 360 Paris, London, Bratislava, Rio, Denver ve Phoenix şehirlerinin manzarasını kendisine fon olarak alıyor...
66
Sayı 34 / Ağustos 2012
El-Parmak Robotu Amadeo
Amadeo sistemi, baş parmak dahil, her parmağın bağımsız olarak tek tek veya bir arada çalışmasını sağlayan robotik el ve parmak rehabilitasyonu cihazıdır.
ROMATEM
Sayı 34 / Ağustos 2012
67
Kirasıyla 8 Yılda Kendini Ödeyen
Ev!.. 1+0
1+1
2+1
45 bin 65 bin 85 bin ver
ver
ver
700 550 900 kira al kira al kira al
TOKATLIOĞLU
444 47 55
al kazan, kiraya verelim hep kazan...
530 643 19 90-92
68
örnek dairemize bekleriz... Sayı 34 / Ağustos 2012