Haberexen #14 Aralık 2010

Page 1




HABEREXEN

R

12

Sayı 14 / Aralık 2010

dos y al ar 6

EDİTÖR

8

AKILDA KALANLAR

16

10 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 12 SOSYAL DEMOKRAT HAMURDA SIKINTI YOK 16 SAMSUN’DAKİ POTANSİYELİ 25 YIL ÖNCE KEŞFETTİ

20 26

20 SAMSUN TARIMLA ÇIKIŞ YAKALAYACAK 22 ÜSTÜN VE ÖZEL YETENEĞE BİLİM VE SANAT DESTEĞİ 26 ROBOT YARDIMI İLE YÜRÜME; LOKOMAT

52

30 VİYANA - SAMSUN HATTINDA NELER OLUYOR ? 50 SAMSUN’DAKİ ATATÜRK EVİ 52 AJAX’TAN SAMSUN’A DÜŞEN YILDIRIM 58 SİNEMA

30 4

Sayı 14 / Aralık 2010


5


Editör

Viyana - Samsun hattında neler oluyor ? “Bir zamanlar” diye başlayan ve sonu negatif tespitlerle biten cümleleri yavaş yavaş geride bırakmaya hazırlanmalıyız. Çünkü, Samsun 2004 yılından bugüne emin adımlarla büyüyor. İçerde dikkat çekmese bile Dünya bu gelişimi görüyor. O nedenle de yatırımlar uluslar arası ölçeğe taşınmaya başladı. Eleştirdiğimiz, karşı durduğumuz yatırımlardan söz etmiyoruz. Tam aksine iş ve aş üretecek projelerinden bahsediyoruz. Samsun, futboldaki tanımlamayla yeniden süper lige çıkmanın tatlı telaşı içinde son yıllarda. 2006 yılında Moğolistan Konsolosluğu açıldı, ardından geçtiğimiz aylarda Avusturya. Yeni konsolosluk taleplerinin varlığını da dikkate alırsak, içimizdeki defansa rağmen büyümenin kaçınılmazlığı daha iyi anlaşılır. Konsoloslukların iş ve siyasetin yoğunlaştığı bölgelerde açıldığını hatırlamamıza gerek yok. Dosyanın girişinde de dile getirildiği üzere, Karadeniz dünyanın hamsiyi kıskandıracak ölçüde kıpır kıpır suları arasında gösteriliyor. Ölü göllükten ticaret denizliğine terfi etti bu eşsiz coğrafya. Yine kapaktan duyurduğumuz haberlerin birinde “Dünyanın Karadeniz Kapısı” demiştik burası için. Özellikle Samsun hak ediyordu bu tanımlamayı. Hem ticarete, hem sanayiye, hem tarıma ve hem de lojistiğe müsaitti. Kara, deniz, demir ve hava ulaşım ağları tartışmasız önemli avantajlar sağlıyordu bu vilayete. Üstelik şehircilik anlamında büyümeye de elverişliydi. Çarşamba ve Bafra ovalarının mümbitliği dillere destandı. Montajdan sıfırdan üretime her türlü yatırım için cazipti. Bu hakikat şehirdeki mobbinge rağmen görülüyordu ülkeyi ve dünyayı tanıyan gözlerce. Hükümet de farkındaydı, sermayenin din ve etnik yapılara hapsedilemeyeceğini. 1980’lerde Turgut Özal’la içine kapalı ekonomik hali çoktan aşmıştı Türkiye. Dünya ile entegrasyonda olağanüstü adımlar atılmıştı. Bunların meyveleri toplanıyor bir bakıma şu sıralar. Evet, Karadeniz eskisine nazaran daha hareketli bu yıllarda. Ekonomide küresel kaideler geçerli. Sermaye avantaj gördüğü yere konuyor. Şehirde Avusturya havası git gide daha yoğun hissediliyor. Avusturya’nın bölgeye ilgisi özelinde konuyu masaya yatırdık bu sayımızda.

w w w.hab erexen . com AYLIK BAĞIM SIZ HABER DERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi

Mustafa ÇAKIR Ahmet AK SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ

HABER MERKEZİ

Mustafa BİLİK HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM REZERVASYON Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM

Serdar ILGIN

www.fmd.com.tr

BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETİM YERİ ADRESİ Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.

6

basın meslek ilkelerine uymaya söz

Sayı 14 / Aralık 2010


1952’den bugüne...

kırtasiye

bilgisayar

ofis

ev’de ofis’de okul’da bilgisayar’da önce aka’ya Daha Güvenli... Daha Ucuz... Daha Bol Çeşit... İstiklal Cad. İstiklal İşhanı No: 20 İlkadım / SAMSUN akakirtasiye@akakirtasiye.com.tr www.akakirtasiye.com.tr

0 362 431 0 671


Akılda kalanlar Dp, Kefeli ile devam Demokrat Parti’nin (DP) Büyük Samsun Oteli’nde geniş katılımla gerçekleşen il kongresinde, görevdeki başkan Feraye Keleşoğlu Kefeli ile Sinan Genç’in yarıştı. Divan kurulu üyelerinden birinin yönetim aday listelerini Kefeli taraftarlarına verdiği iddiası tepkilere yol açtı. Genç’in ancak oyların 51’ini alabildiği kongrede, 205 oyla Kefeli yeniden seçildi. .

Trafik’ten 10 ayda 13 milyon ceza 2010 yılının ilk 10 ayında 253 bin 925 aracı kontrolden geçiren Samsun Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri, kurallarını ihlal eden 93 bin 654 araç sürücüsüne 13 milyon 82 bin 640 TL para cezası yazdı.

Şehit teğmenin adı ölümsezlişti

Samsun’a iki yeni kardeş

İlkadım Saitbey Mahallesi’ndeki 100’üncü Yıl Lisesi’nin adına “Şehit Teğmen Ahmet Altunoğlu” ibaresi de eklendi. 29 yaşındaki Komando Teğmen Altunoğlu, Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki Abalı Jandarma Karakolu’na 1 Mayıs 2010 gerçekleştirilen terörist saldırıda şehit olmuştu.

Araç sayısı yılda yüzde 5 artıyor

Samsun Büyükşehir Belediyesi, Rusya Federasyonu’nun Novorossiysk Belediyesi ve Fransa’nın Gironde (Bordeaux) Bölgesi ile kardeş şehirliğini ilan etti. İki yeni kardeş şehir protokolüyle hem Fransız hem de Karadeniz’in karşı kıyısındaki Rus İşadamlarıyla, 19 Mayıs Şehri’nin müteşebbisleri karşılıklı ticari alanlar oluşturma konusundaki prensip kararını hayata geçiriyor yavaş yavaş. Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, imza töreninde katılımcılara şöyle seslendi: “Benim halkım hemen karşı kıyısındaki Novorossiyskli kardeşlerimizle ilişkilerini geliştirmemizi çok istediler. Biz de onların adına sizinle birlikteyiz. Size Samsun halkı adına elimizi uzatıyor ve güzel günleri birlikte paylaşmak istiyoruz.”

Emniyet Müdürlüğü’nün yaptığı araştırmaya göre, 1 milyon 250 bin 76 kişinin yaşadığı Samsun’da, 106 bin 442’si merkezde, toplam 228 bin 290 tescilli araç var. Buna her ay ortalama 830 araç ekleniyor. 2006’dan bu yana iki yıllık artış oranı yüzde 5. Hız böyle devam ederse, 2015’de sayı merkezde 135 bine, geneldeyse 290 bine yükselecek.

154 özel çocuk Samsun’da yarıştı Zihinsel engelli öğrenciler için; Türkiye Özel Sporcular Spor Eğitim Derneği (TÖSSED) ile Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin (OMÜ) Yaşar Doğu Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda ortaklaşa düzenlediği “Özel Olimpiyatları” müsabakalarına Samsun, Karabük, Zonguldak, Çorum ve Sinop’u temsilen toplam 13 okuldan ve 154 sporcu katıldı.

8

Sayı 14 / Aralık 2010


Vergisini zamanında ödeyenlerin suçu ne ? Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Zeki Murzioğlu, vergilerini zamanında ödeyen iş adamları için de ödüllendirici ve teşvik edici bir düzenlemenin yapılmasını beklediklerini belirtiyor: “Evet arkadaşlar açıklanan vergi ve prim affını olumlu karşılıyoruz. Ancak ödemelerini zamanında yapan ü-

Tarım enstitüsünde arazi sıkıntısı

yelerimizin haklı bir serzenişi var. Üyelerimiz bu affı kendilerine yapılan bir haksızlık olarak görüyorlar. Ve diyorlar ki, biz vergilerimizi zamanında ödeyerek hata mı ettik? O yüzden vergilerini zamanında ödeyen üyelerimiz için de ödüllendirici ve teşvik edici bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz.”

Dolmuşçular yeterince doldu !

Samsun Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (KTAE) Müdürü Hasan Özcan, arazilerinin yarısının Gıda Organize Sanayi Bölgesi’ne(OSB) verilmesi sebebiyle bu defa kendilerinin sıkıntıya düştüklerini söylüyor. Enstitüde birçok önemli araştırmalar yürütülerek, yeni ürün çeşitlerinin yetiştirildiğini ve gen çalışmalarının yapıldığını vurgulayan Özcan, alternatifler geliştirme gayretlerine rağmen halen sorunu çözümleyemediklerini dile getiriyor.

Raylı sistemin devreye girmesi sonrasında UKOME kararıyla 8 Kasım’dan itibaren Atatürk Bulvarı’na alınmayan dolmuşçular protestolarını sürdürüyor. 8, 9 ve 29 Kasım tarihlerindeki eylemlerde trafik felç hale geldi. İşlerine gitmek için raylı ve otobüslere binen vatandaşlar yollarda kaldı. Dolmuşçuların raylı sistem güzergahını kapatınca, trenler Liman İstasyonu’nda bekletildi. Vatandaşlar iki seçenekten birini tercih etti mecburen; ya dakikalarca otobüsler ve trenlerde bekledi ya da kilometrelerce yürüdü.

Taraflara baskın Samsunspor taraftar dernekleri sorumlularının evlerine baskın yapan polis, herhangi bir suç unsuruna rastlayamadı. Gözaltı da yok. Baskına tepki gösteren taraftarlar, Nuri Asan Tesisleri’deki basın açıklamasında olayı protesto etti.

Sayı 14 / Aralık 2010

Güvenli okul projesi Avrupa Birliği (AB)’nin Comenius Bölgesel Ortaklıklar Programı’na Güvenli Okul (Safe School) projesiyle başvuran Samsun il Milli Eğitim M ü d ü r l ü ğ ü ’n ü n projesi kabul gördü. Müdürlüğün Araştırma - Geliştirme Avrupa birliği Eğitim Programları Birimi tarafından hazırlanan projenin, Litvanya ile ortaklaşa yürütülmesine karar verildi.

9


Köşe yazısı

Bekir Reşitoğlu

Sultan Süleyman’ın nesilleri durmak yok

A

vusturya’nın Samsun’a yoğunlaştırdığı ekonomik ve kültürel ilginin ironik manada geçmişle, mutlaka iyi okunmasını gerektirmesiyle de gelecekle çok köklü bağları var hiç şüphesiz. Şimdilik Nabucco boru hattı ile OMW’nin Terme Kozluğa inşa ettiği doğalgaz çevrim santralini kapsayan enerji yatırımları, fahri konsolosluk açılması ve yabancı diller bölümündeki kütüphanede Avusturya kitaplığının hizmete başlaması. Ülkenin en büyük yapı market firması BauMax’ın büyük umut beslediği Türkiye piyasasına 19 Mayıs Şehri’nden girmesi… İronik mana derken, Osmanlı ordularının Viyana kapılarına kadar dayanmasına atıfta bulunuyoruz hemen tahmin edeceğiniz üzere. Ancak geleceğe dair hesap ve kitapla işin aslını oluşturuyor tabi ki. Türkiye’nin dünya ticaretinden nasıl daha fazla pay alabileceğinin çok iyi planlanmasıyla, konumumuz değişecek yıllar geçtikçe. Haliyle Samsun’unki de. Karadeniz’in ölü bir gölden yeniden

10

cıvıl cıvıl hareketlenmesini lehimize çevirebilmek öyle sözle ifade edildiği ölçüde kolay değil; farkındayız. Ama zoru başarmadan hangi engeller aşılabilir ki… Armut piş ağzıma düş miskinliği ne tarihte para ediyordu, ne de şu bizzat şahitleri arasında yer aldığımız zaman diliminde. Hiçbir zaman da kar sağlamayacak bu tavrı benimseyenlere. İtilmeye, kullanılmaya ve ayak altında sürünmeye mahkumiyet bu. Geçtiğimiz aylara UEFA liginde Beşiktaş bir Avusturya temsilcisiyle maç oynarken belki dikkat edenlerinizin gözünden kaçmamıştır. Takımımızda da üç Türk futbolcu top koşturuyordu, rakipte de. Bu örneği şunun için aktardım. Hakikati iki yönlü değerlendirebilmeliyiz. Avusturya’da gurbetçilerimiz her alanda kendilerini ortaya koyup bir neticeye ulaşmışlar. İçerdeyse biz yabancılara kapılarımızı sonuna dek açmak gibi bir strateji hatasını işlemişiz maalesef. Futboldaki bu tartışmanın çok su götüreceğini yakinen bildiğim için bu kadarla yetine-

lim, dilerseniz. Milliyetçilik dünyada daha başka pencerelerden görülüyor günümüzde. Etnik coşkuya pek fazla kıymet yüklenmiyor. Ne ürettiğine, neyi elde etiğine, neleri sırtladığına bakılıyor. Sanayide, bilimde, ekonomide, sporda, kültürde, siyasette, diplomaside, insan haklarında, barışta, çevre bilincinde ve tabi ki eğitimde… Ne Mutlu Türküm demeyi devam ettirebilmek, az önceki kavramların altını doldurabilmekle alakalı. Kuru kuruya kimse kimseye paye sunmuyor. Bu noktadaki ketumluk daha da artacak ileride. Timsahı, pişmanlıktan kaynaklananı, mazlum rollüsü inanın tüm gözyaşları itibarsızlaşacak. İş bilenin, kılıç kuşananın devrindeyiz. İşleyen demirin işlediği zamandayız. Viyana’yı fetih etmek amacıyla ordusuyla yollara koyulan Kanuni Sultan Süleyman’a bugün sorabilseydik bazı düşüncelerini acaba bize neler söylerdi? Çok derin bir soru bu çoook. Sayı 14 / Aralık 2010



Siyaset

Hayati Tekin ve Metin Burma:

Sosyal demokrat hamurda sıkıntı yok Tekkeköy Belediye Başkanı Tekin’e göre, CHP aslında Baykal döneminde de özde sosyal demokrattı: “Sıkıntı bu kimliği özünde yansıtamıyor olmasında saklı. Netice itibari ile günümüzde sosyal demokratların yaşadığı sıkıntı kendi bünyelerinde yaşadıkları bir sıkıntı”. Atatürk’ten sonraki lider boşluğunu İnönü’nün dolduramadığını söylüyor Tekin. Yeni lider arayışının Ecevit’le başladığını ifade ediyor.

“K

endisi Anıtkabir’e ne yüzle gidiyor ? Atatürk mezardan çıksa sopayla kovalayacağı ilk adam Baykal olurdu” sözleri Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati Tekin’e ait. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) kuruluş yıldönümünde partililer genel merkez önünde protesto gösteri yaparken ifade etmişti bu cümleleri. O sırada Kutlukent Belediye Başkanı idi. Partisinden ihraçla sonuçlanmıştı bu çıkışı. Demokratik Sol Parti’den (DSP) Tekkeköy’e Belediye Başkanı seçilen Tekin, sonrasında Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi’ne (TDH) katılarak, hareketin Karadeniz sorumluluğunu üstlendi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlık koltuğuna oturmasıyla, TDH doğmadan

12

öldü. Tekin şimdi bağımsız bir siyasetçi. Kılıçdaroğlu’na solun değil, Türk halkının liderliğine soyunmayı öneriyor. Solu; dine soğuk bakan, dindar görünmeyen ve milliyetçiliğe uzak yaftasından kurtarması gerektiğini söylüyor. Tekin’e göre, CHP aslında Baykal döneminde de özde sosyal demokrattı: “Sıkıntı bu kimliği özünde yansıtamıyor olmasında saklı. Netice itibari ile günümüzde sosyal demokratların yaşadığı sıkıntı kendi bünyelerinde yaşadıkları bir sıkıntı”. Atatürk’ten sonra başlayan lider arayışını İnönü’nün dolduramadığını belirtiyor Tekin: “Fakat Ecevit ile yerini buldu. Bülent Ecevit orduya karşı ağırlığını koyarak, yenilik politikalarını getirerek bir nuSayı 14 / Aralık 2010


Tekin’e göre; Siyaset, sermayesiz bir güç ve hizmet ile ayrılmaz ikili. Tekin’i siyaset ve hizmet arenasında başarıya götüren etkenlerin başında huzurlu ve mutlu aile yaşantısı geliyor.

maraya oturdu. Güçlü siyasi karizması ile mücadeleci ruhu ile Karaoğlan oldu. Ecevit’ ten sonra yeniden lider arayışı başladı. Ecevit’ ten sonra sosyal demokratlarda bölünerek dağıldı. Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokrat kimliğini özünde yansıtamadığından dolayı sosyal demokratları bünyesine toplamakta başarısız oldu. CHP bu kimliği yaşayamıyor. Örneğin bugün Tüzük kurultayı deniyor. CHP’nin başına gelen bu olaylar tüzükten kaynaklandı. Bu tüzük son derece antidemokratik bir tüzüktür. Hatta faşist bir tüzüktür. ‘ En büyük sosyal demokrat benim. Benim gibi bir sosyal demokrat buradan ilalebet alınamamalı.’ Bu alınamamanın anahtarı idi bu tüzük. Baykal’ın ve Önder Sav’ın tüzüğü idi. Kuş elden kaçtıktan sonra yine ilk olarak Baykal bu tüzüğün demokratik bir tüzük olmadığını dillendirmeye başladı.” Her sistemin her ideolojinin zaman içerisinde kendini yenilemeye ihtiyacı Sayı 14 / Aralık 2010

vardır. Baykal’ın başına gelen olayın ardından CHP yeni bir lider arayışına daha girdi. Kemal Kılıçdaroğlu ile bu lider arayışı son bulur mu? Kılıçdaroğlu’nun “şimdilik” kaydıyla ümit verdiğini düşünüyor Tekin. Baykal’ın gizli görüntüleri ortaya çıkmasaydı vefat etmedikçe CHP’nin başından gitmeyeceğinin de altını çiziyor öte yandan. Kılıçdaroğlu o dönem günü kurtarmak adına eldeki en iyi malzeme idi. Ne oranda iş yapacağı belli değildi. 12 Eylül referandumunda % 42 hayır oyu alınması Kılıçdaroğlu’ nun durumunu sarsmadığı görüşünde Tekin. Hatta “Şimdi Allah’ın ve çok çalışmasının yardımı ile 12 Eylül referandumunda göz doldurdu.” diyor. Tekin açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Kılıçdaroğlu’ nun halkın gözünde itibar kazanmış olmasına rağmen ayağında; Önder Sav gibi bir gestapo,

peygamber efendimize hakaret vari sözleri ağzından kaçırmış, toplumda sevilmeyen ancak aynı zamanda CHP içerisindeki yapıyı da elinde tutan, sakat delege yapısını elinde tutan bir pranga vardı. Cumhuriyet Halk Partisi’nde oluşturulan değişim ve Kılıçdaroğlu’nun kendi yönetimini oluşturması ile bu pranga ayağından çıkmış oldu. Velakin tekrar vefa göstermek gibi bir zihniyet ile kendi ayağına geri takmaz ise. Eğer bu olursa acemiliğin daniskası olur. Şimdilik Allah yardım ediyor, bu nimeti Kılıçdaroğlu çok iyi bilmeli. Deniz Baykal ve Önder Sav partiden uzaklaştırılmamalı fakat emekleri ile bir yerlere gelebilecekleri bir pozisyona sokmalı. Önümüzdeki genel seçimler için bu yetişmeyebilir. Nihayetinde parti içerisindeki delegeler falancanın fiş mancanın adamları. Bugün birçok köydeki delegeleri köylünün kendisi tanımıyor. Hepsi kağıt üzerinde ayarlanmış delegeler. Gönül vermiş delege değil. Bir oyunun piyonları CHP’yi düzeltmenin yolu yeni

13


Siyaset üyeler, onların seçtiği delegeler, onların seçtiği il teşkilatları, il teşkilatlarının seçtiği merkez yönetimi kısacası CHP kökten yenilenmeli.” Bütün bunların yanı sıra CHP’nin başarısını şunların gerçekleştirilmesine bağlıyor: “ Küstürülenler partiye davet edilmeli. Birlik beraberlik sağlanmalı. Sosyal demokratlar elde var bir zaten. Halk katmanlarına yönelinmeli. Toplumun büyük bir kesimi alternatifsiz gördüğü için istemeye istemeye AK Parti’ye oy veriyor veya Baykal’a oy veriyor idi. Toplumun yüzde 25’i nerereye oy versem diye ortada ve beklenti halinde. CHP artık her kesimin halkın tamamının partisi olmak zorunda. Sosyal demokratların AKP’lilerle, AKP’lilerin MHP’lilerle, MHP’lilerin CHP’lilerle ilgilenmesi lazım. Çünkü nihayetinde aynı geminin içerisindeyiz. Bugün AK Parti’yi CHP’liler istemese de nihayetinde bu ülkeyi onlar yönetiyor. Dolayısı ile CHP’lileri de AK Parti yönetiyor. İktidarın çıkarttığı kanunlara bağlı olarak yaşanıyor. Günümüzün dünya siyaset konjektürüne göre sağ ve sol görüşler zaten birbirine yaklaştı. Kılıçdaroğlu, bütün hedef ve politikalarını solun lideri değil Türk Halkı’nın lideri olma yolunda uygulamalı. Bu nedenle bir defa solun üzerinden ‘dine soğuk bakan, dindar olmayan, milliyetçi olmayan’ yaftasını kaldırmalı. Bunu kaldıracak olan da AK Parti veya MHP değil. Bunu kaldıracak olan sosyal demokratların programları. Bu imajın kaldırılması için bir fiil yaşamalı ve bu şekilde yaşayanları kucaklamalı. Camilerde, cem evlerinde kiliselerde, sinagoglarda olan halka eşit mesafede olduğunu ispatlamalı yoksa laf ile bunu başaramaz. Dindar bir insanın başa CHP gelecek korkusunun ortadan kaldırılması lazım. Böyle bir endişenin toplumun her katmanından insanın aklının ucuna gelmeyecek hale gelinmeli. Bu konuda Kılıçdaroğlu’ndan ümit var olmak istiyorum. Yeterince demokrat olduğuna inanıyorum. Bunu aşmanın yolu zaten demokrat ve özgürlükçü olmaktan geçiyor.” AK Parti’nin tirübünlere oynayarak dindar insanların oyunu çalmayı becerdiğini de iddia eden Tekin, “AKP

14

din istismarı yapıyor. Benim kastım CHP’de bunu yapsın değil.” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor; “ Benim kastım birebir yaşam ile halka bunu ispat etmek. Kılıçdaroğlu türban konusunda ‘ Gel bu işi çözelim’ dedi. Ben Kılıçdaroğlu’nun bunu basit bir propaganda ile ‘ Bizi seçerseniz bu işi çözeriz’ demeye getireceğini düşünüyordum. Fakat öyle olmadı. Hemen şimdi hadi gelin çözelim dedi. Bunu söylerken ayağında bahsettiğimiz prangalar vardı. O prangadan kurtulunca sosyal demokrat parti hür ve özgür bir ortama kavuştu.” 2011 yılında yapılacak genel seçimlerde CHP ve dolayısı ile Kemal Kılıçdaroğlu çok ciddi bir sınav verecek. Kötü sonucun çöküşe yol açacağına işaret

Tekin şu anda bağımsız. Kılıçdaroğlu’nu destekliyor ama ilerisi için şimdiden bir şey söyleyemiyor. Yalnız 2011 seçimleri sol için bir hayli kritik ona göre.

ediyor Tekin. Çöküşün sosyal demokrat bloğun tümünü kapsayabileceğini öngörüyor ayrıca. Buna rağmen ümit ışığı görüyor. Kılıçdaroğlu’nun merkez yürütme kurulundan bakanlar kabinesi çıkartılabileceğini ifade ediyor. Şu an Kılıçdaroğlu’na herkes destek veriyor. Ama zamanın neyi göstereceğini o da kestiremiyor. Günümüzün iletişim araçlarının gelişmişliği sayesinde de halk her şeyi görüp biliyor. Başarısızlığın destekçisi olmaz. Bugün Baykal ve Önder Sav çıkıp bir parti kursa. Kendisi de Türkiye geneline hitap edebilse. Tek başına onların alacağı oyun beş katını toplayacağına emin. “AK Parti’den Erdoğan gitse yerle yeksan olur parti. Yerini doldurabilecek kimse yok.” diye konuşuyor. Numan Kurtulmuş’a halk lider gözüyle

bakıyormuş. Sarıgül ise tamamen bitmiş. Bugün hadi dese peşinden kimse gitmezmiş. Kılıçdaroğlu’ndan ümitvâr. Samsun’daki sosyal demokrat kadrolarının yetersizliğinden de yakınıyor Tekin: “Çünkü ayak başa göre şekil almış. Sosyal demokratım diyen yapı var. Gerçek özgür, kapasitesi ideoloji ve fikirleri ile dolu dolu insanlardan oluşan bir yapı yok. Delege yapısı zaten en başta anti demokratik bir şekilde kağıt üzerinde hazırlanmış bir yapıda. Yeniden yapılanma gerçekleşir ise bu delege yapısının yarısı otomatik olarak değişir. O zaman bir sosyal demokrat yapıdan bahsedebiliriz. Bugün birçok insan üye yapılmadı partiye. Tonlarca aklı selim üyenin listesi çöpe gitti. Nice Öğretmenler doktorlar yetişmiş kaliteli insanlar Baykal geldiği günden itibaren partiye üye yapılmadı.” Haluk Koç’ un Kılıçdaroğlu’nun merkez yürütme kurulu üyeliği teklifini geri çevirmesini haberlerden takip ettiğini belirtiyor: “Basından takip ettiğim kadarı ile Önder Sav, Koç’a Genel Başkan adayı olursa destek olacağı yönünde vaatte bulunmuş. Ancak, içeriğini bilemiyorum. Ayağında pranga ile piyon gibi bir genel başkan olacağına hiç olmasa daha iyi.” Siyasetteki planlarını öğrenmek istediğimizdeyse şöyle konuşuyor: “ Ben CHP diye düşünmem sosyal demokrat özgürlükçü kendimi bulabileceğim benimle beraber düşünen bir çok insan var. Toplumun her kesiminde tonlarca insan var. Sarıgül’ün Karadeniz sorumlusu idim. Her karışını adım adım gezdim. İnsanlar ‘ben oy veririm ama’ diyor bu ama düzelecek mi ? düzeldiği ispatlanacak mı ? Herkes bunu bekliyor ben ne Baykal’ın ne Sav’ın düşmanıyım ne de Kılıçdaroğlunun aman aman dostuyum. Ben bu demokrat yapıyı arıyorum isimler önemli değil fikirler önemli. Kendi tabanına açık olmayan bir parti CHP kaldı ki halk katmanlarına hitap etsin. Şu anda o kapı biraz aralandı. Ümidimiz var. İyi olacağına inanıyorum. İyi olması için bende elimden gelen çabayı gösteririm. Ancak köklü değişimlerin yapılması şart.” Sayı 14 / Aralık 2010


Burma: CHP evrensel sosyal demokrat ilkelerden asla ayrılmadı

C

umhuriyet Halk Partili (CHP) Atakum Belediye Başkanı Metin Burma’ya göre CHP ilkeleri, programı, tüzüğü ve sosyal demokrat yapısıyla kamuoyuna kendini kanıtlamış bir parti. “Zaman zaman dünyadaki, ülkemizdeki, insanlık alemindeki gelişme, değişme ve bağlantılar ile üretim araçlarındaki gelişmelere bağlı olarak kuşkusuz kendi sosyal demokrat ilkeleri içinde programsal, tüzüksel değişiklikler yaparak CHP’de kendisini geliştirebilir, değiştirebilir. Kadro ve duruş anlamında evrensel sosyal demokrat ilkelerden asla ayrılmamıştır.” diyor Burma. Kapitalizmin bu kadar vahşileştiği, küreselleşmenin önü alınamazcasına acımasızlaştığı dönemde sadece Türkiye’de değil dünyada sosyal demokrat partilere hepten ihtiyaç duyulduğunu söylüyor Burma: “Sosyal demokratlar halkın aradığı hak eşitlik ve paylaşımdan yanadır.” Peki, Kılıçdaroğlu için neler düşünüyor? “Halka yakın, onun içinden çıkmış, son derece sade, şeffaf, dürüst, düzgün, devlet bürokrasisini tanıyan, yıllarca bürokrasinin içinde düzgün kalmış, duygulu, sevecen bir insandır. Bu haliyle de halkın gönlünde yer etmiş bir liderdir. Türkiye’ye ve halka çok büyük yararları olabileceğini düşünüyorum. CHP yıllarca iktidar olamadı ve bu anlamda da Türkiye’ de bütün dengeler halkın aleyhine bozuldu. Adeta Türk insanının geni değişti. Halk sosyal devlet yerine sadaka ekonomisini buldu. Bu bakımdan CHP’ye dengelerin düzelmesi ve sağlıklı bir gelecek oluşturmak açısından son derece büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.” 12 Eylül referandumu sürecinde Burma’ya göre devleti idare edenler devletin bütün imkânlarını ve gücünü baskı unsuru olarak kullandılar. Buna rağmen %42’lik bir kesim Türkiye’nin

Sayı 14 / Aralık 2010

Atakum’un CHP’li Belediye Başkanı Metin Burma, “Türk insanının geni değişti. Halk sosyal devlet yerine sadaka ekonomisini buldu. Bu bakımdan CHP’ye dengelerin düzelmesi ve sağlıklı bir gelecek oluşturmak açısından son derece büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.” diyor ve ekliyor: “Sosyal demokratlar halkın aradığı hak eşitlik ve paylaşımdan yanadır.” geleceğine sahip çıkma ve endişelerini ortaya koymak için tavır aldı: “Bu bence çok önemlidir. Devlet hayatında iktidarı elinde bulunduranlar belki belli bir süre yetkilerini kullanırken kendi lehlerine yaratabilecekleri ortamları düşünebilirler. Bundan yararlanmak isterler. Ama bu ülkenin geleceği açısından uygun bir davranış değildir.” diyerek sözlerini sürdüren Burma; “Asla yalana ve kandırmacaya başvurmadan Türkiye’nin gerçekleri göz önünde bulundurularak adaletli ve kardeşçesine dayanışma içerisinde

bir gelecek projesini hayata geçirmeye çalışmak gerekmektedir. Bu projenin ana amacı ulus olarak tümümüzün mutluluğunu hedefleyen bir yapı oluşturmak olmalıdır. Bunun için ilk hedef ana çerçevede yani anayasal zeminde tüm insanları kapsayacak bir mutabakatın olması çok önemlidir.” Burma’ya, CHP’nin yaşanan süreçler doğrultusunda sosyal demokrat kimliğini bir kenara bırakarak bu çizgiden uzaklaşıp uzaklaşmayacağı yönündeki görüşlerini soruyoruz: “CHP sosyal demokrat olmayı istemezse diye bir söylemi kabul etmiyorum, doğru bulmuyorum.” CHP’nin ilkeleri var, halka bunu daha yakın planda anlatabildiğinde daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum. Başka partilerinde sosyal demokrat olmasında da bir mahsur görmüyorum, keşke olsalar. Eşitlik özgürlük ve dayanışma ilkeleri içerisinde güzel bir yarış olur.” Gelecekte CHP’de nelerin öne çıkarılması ve değişmesi gerektiği konusundaysa, zaman zaman buna dair parti içi çalışmalar yapıldığını belirtiyor: “O çalışmalarda ara sıra ben de bulunuyorum. Bu bir iç çalışmadır. Çalışmalar bitip bir karar alındığında bu zaten kamuoyu ile paylaşılmaktadır. CHP cumhuriyeti kuran, devleti kuran partidir. Cumhuriyet tarihinden beri Türkiye projeleri ile haşır neşir olmuş bir partidir. Böyle bir partinin devlet yönetme konusunda sıkıntısı olmaz. Bunun aksi yönünde görüş veya sorular ile muhatap olması uygun değildir.” Samsun’da mevcut sosyal demokrat kadrolara ilişkin değerlendirmesi ise şöyle; “Samsun dahil Türkiye’nin her yerinde sosyal demokrat yetenekli, yurtsever kadrolar vardır. İktidarların bunları işbaşından uzaklaştırmaya, pasifsize etmeye çalışması da eskiden beri bilinen bir gerçektir, ama onlarda bu ülkenin insanlarıdır. Ülkesini ve halkını seven insanlardır, bunlardan yararlanmak lazımdır.”

15


İş dünyası

Samsun’daki potansiyeli 25 yıl önce kesfetti . Trabzon’un Of ilçesinde doğup büyüyen Cemal Yeşilyurt, doyduğu şehre önem vermiş hep. Samsun’daki potansiyeli 25 yıl önce görüp ticareti aktivitelerini buraya taşımış. Demir Çelik sektörüyle başlaypı, liman, alışveriş merkezi ve enerji yatırımlarına imza atan Yeşilyurt, tarımı da düşünüyor.

Ağabeyleri gibi ticarete atılmak için lise birinci sınıfta eğitim hayatını noktalamış. Ama hep pişmanlık hissetmiş inceden inceye. Bunu da, sosyal sorumluluk duygusuyla yaptırdığı okullarla telafi etmeye gayret gösteriyor.

16

Sayı 14 / Aralık 2010


C

emal Yeşilyurt’tan kendisini anlatmasını istediğimizde kullandığı bir tabir, aslında onu uzun uzun anlatmaya gerek bırakmadı. Para kazanmayı çok seven ama parayı hiç sevmeyen bir insan: “Para, insanlara faydalı olabilmek için bir araç sadece. Ben hayatı insanlarla paylaşmayı seviyorum. Para ile faydalı olabiliyorsam, o parayı insanlara yararlı hale dönüştürebiliyorsam mutlu oluyorum.” Gelirini elde ettiği şehre yatırma gayretinin altında da bu hissiyatı yatıyor: “Keşke daha çok para kazanabilsem, keşke daha çok param olsa da, o kadar çok yatırım yapsam. Şehre o oranda faydalı olsam, sosyal sorumluluk projelerinin içinde daha çok yer alabilsem.” Cemal Yeşilyurt, 1938 yılında Trabzon ili Of İlçesi’ne bağlı Yemişalan köyünde dünyaya gelen, altı çocuklu bir ailenin dördüncü evladıdır. İlk ve orta öğrenimini ilçede tamamlar. Lise için vilayetteki yatılı okula gönderir babası. Fakat öğrenim gördüğü okulda geceleri de kalmak canını sıkmaktadır. Nakliye işiyle uğraşan ağabeyleri gibi ticarete atılmak istemektedir. Şoförlük kazancı iyi ve saygın bir meslektir o yıllarda. 1953’te Of-Samsun arası çalışan otobüsleri de vardır Yeşilyurt kardeşlerin. Babaları 1930’lardan beri Of’ta gıda ve fındık ticareti işiyle meşguldür. İlçenin itibar gören esnaflarındandır. Bütün teşvik ve itirazlara rağmen lise birinci sınıftayken liseyi bırakır. İki sene babasının yanında kalarak ticarete ilk adımlarını atar. Esnaflığın şuurunu, müşteri ilişkilerinin inceliklerini, dürüstlüğün önemini kavrar. 1959 - 1961 yılları arasında Erzurum’da yerine getirdiği vatani görev dönüşü, dönemin en iyi kamyonlarından birini alan babası, “Oğlum, ben seni borçlandırıyorum ve 30 ay vadede bana ayda 5 bin TL para ödeyeceksin ve bu sürenin sonunda bu senin malın olacak.” der Cemal Yeşilyurt’a. O da rızkı için yollardadır artık. Bir gün Kars, bir gün İstanbul istikametinde direksiyon sallamaktadır. O dönem ağır tonajlı kamyonların en çok iş bulduğu yer, ağır demir çelik sanayisi merkezlerinden Karabük’tür. Yeşilyurt kardeşler Karabük’e taşınarak el ele verirler. 1970’te Karabük’te demir çelik ticaretine de başlarlar. Yeşilyurt kolektif şirketi kurulur. Bu onlar için dönüm noktasıdır. Şirket hızla büyümekte-

Sayı 14 / Aralık 2010

“Para, insanlara faydalı olabilmek için bir araç sadece. Ben hayatı insanlarla paylaşmayı seviyorum. Para ile faydalı olabiliyorsam, o parayı insanlara yararlı hale dönüştürebiliyorsam mutlu oluyorum.”

dir. Zonguldak çevresinde ciddi bir markanın kamyon ve otobüs satış bayiliğini de üstlenirler. Bu işle kazançları daha da artar. Nakliyecilikte uluslararası boyuta yükselirler. 1980’de sanayiye de el atarlar. Satın aldıkları yıllık 100 bin ton kapasiteli çubuk haddehanesi başına Cemal Yeşilyurt geçirilir. Çünkü aralarında zoru en fazla o sevmektedir. İşin çapı zamanla Karabük’ü de aştığında, kendilerine yeni bir yatırım bölgesi arar-

lar. Ama hiç kopma niyetleri yoktur Karadeniz Bölgesi’nden. Samsun’un kara, demir, deniz ve hava yoluyla ulaşılabilen stratejik özelliği cezbeder Cemal Beyi. 1987’de 420 bin üretim kapasiteli çubuk haddehanesi kurar. 10 yıl sonra da şehre, demir çelik sektöründeki ikinci yatırımını, 1 milyon Ton kapasiteli, 650 kişiye istihdam sağlayan çelikhaneyi kurar. Cemal Yeşilyurt hep eksiklik bulunan alanlara yönelen bir iş adamıdır. 25 yıl önce potansiyeli fark ederek yerleştiği şehrine, yıllar sonra kazandırdığı yatırımlardan bir tanesi de, 73 bin 875 metrekarelik alanda kurulan, yine kendi soyadıyla faaliyet gösteren, 35 milyon dolarlık liman yatırımıdır. Diğer önemli yatırımı da Atakum sahilindeki Yeşilyurt Alışveriş ve Yaşam Merkezidir. 5 bin metrekare üzerine kurulu, 4 katlı alışveriş merkezinin kapalı alanı yaklaşık 25 bin metrekaredir. İçinde 70 ulusal ve uluslar arası markalara ait mağaza, bir süper market, 7 adet sinema salonu, restoranlar, kafeteryalar, 750 araçlık otopark ve çocuk aktivite sahaları vardır. Samsun’un potansiyelleri itibariyle daha fazla gelişmişliği hak ettiğini belirten Yeşilyurt, “Samsun, dört ulaşım alt yapısının buluştuğu stratejik konumu, tarım ve sanayi potansiyeli, uluslararası ilişkiler ağına yakınlığı, enerji koridorları girişi üzerinde olması; sağlık, turizm ve diğer bütün alanlardaki zenginliğiyle tartışmasız bölgenin lider kenti. Yatırım yaparken bu gerçekleri gördüm. Buradaki yatırımlarımı, hep eksikliğini fark ettiğim; halkın talepkar olduğu fakat bu talep karşısında arzı bulamadığı alanlarda yaptım. Yeşilyurt AVM, Samsun’da büyük bir eksikliği, ihtiyacı giderdi. Şehri, perakende sektörü için ve onlarca ulusal marka için cazibe merkezi haline getirdi. Zira liman işletmemiz, Samsun ihracat rakamlarının artmasında büyük rol oynadı.” diye konuşuyor. Açık yüreklilik ve iyi niyetlerle şunları da dile getiriyor öte yandan: “Fakat Samsunlular bu gerçeklerin henüz farkına varmış değiller. Bunları ancak dışarıdaki müteşebbisler fark ediyor. Onlar da Samsun gibi bir ili asla boş bırakmazlar.” Ufaktan, ‘hani neredesiniz, şehirdeki müteşebbis kardeşlerim’ havası da var bu sözlerde, ne dersiniz?

17


İş dünyası

Yeşilyurt, avantajların görülüp değerlendirilmediğinde dezavantaja dönüşebileceğini de kaydediyor aynı zamanda. ‘Şehirdeki sosyo-ekonomik kültüre, “güç birliği” ve “el ele verme” kavramlarının, beraberlik ruhunun yerleşmesi gerektiğine dikkati çekiyor: “ Bir şehirde o şehrin menfaatleri söz konusu olduğunda her şey bir kenara bırakılmalı. Tek yumruk olunmalı, güç birliği oluşturulmalı.” Samsun’da güç birliği oluşturularak güzel işler yapmak ve şehrin gelişmesini sağlamak varken, fırsatları göz göre göre kaçırırsak, bunun bedelini yine bu şehir ödeyecek elbette.” Bedel derken şu ikazı da ekliyor sözlerine: “Yabancı yatırımcıların kaçırmayacağı kadar güzel önemli fırsatları bünyesinde barındıran bu şehirde, kentin müteşebbisi sanayicisi esnafı tüccarı bir şey yapmazsa birileri gelip yapacak neticede.” Bu gidişle dışarıdan gelen yatırımcıların Çarşamba ve Bafra ovalarına modern tesisler kuracaklarını tahmin etmek kehanet değil, sadece hakikati bugünden öngörmek. Ekonomik hareketlilik, su misali müsait yeri der-

18

hal keşfediyor. Yeşilyurt, tarımın da büyük istikbal vaat ettiğini ifade ediyor. Gıda OSB, havaalanı kargo tesisleri ve tarımsal yatırım için daha fazla vakit kaybedilmemeli. Daha öncelikli projelerine karşın her an sıraladığı işlerde atağa kalkabileceğini de ima ediyor Cemal Bey. Öncelikli projelerini ise şöyle anlatıyor: “Enerji koridorları girişi ve üzerinde olan Samsun’da bizim işletmelerimize ve tüm organize sanayi alanına yetecek 150 MW gücünde bir doğalgaz çevrim santrali kurmak için çalışmalarımız sürüyor. Çed raporu aşamasındayız. Kent artık bir enerji şehri haline dönüşmekte. Cengiz Enerji’nin kurduğu santral, Avusturyalı OMW’nin kuracağı santral ve Yeşilyurt Doğalgaz çevrim santrali ile bu alandaki yatırımlar başkalarını da sürükleyecektir. Ardından Yeşilyurt Limanı’nı büyütmeyi ve kapasitesini artırmayı hedefliyoruz. Ancak Samsun Limanı’nı alan Samsunport firmasının konteynır yükleme ve boşlatma işini gayet güzel yapacağına olan inancımdan dolayı bu sistemi dahil etmeyi düşünmüyorum.

Belki de tarıma dayalı sanayi alanında yatırımlarımız da olabilir. Tarım alanında şehirde boşluk görüyorum. Ben tüm yatırımlarımı daha öncede söylediğim gibi sektöründe boşluk fark ettiğim alanlarda yapmayı tercih ediyorum.” Yeşilyurt, turizm yatırımları için de şunları ifade ediyor: “Daha önce de bir otel kurma sevdasına kapıldım. Ancak, nasip olmadı. Bana gösterilen yeri ben beğenmedim, benim beğendiğim yer tahsis edilemedi. Karadeniz Bölgesi turizm yatırımlarına aç bir bölge. Akdeniz, Ege, Marmara bölgesi bu konuda doyuma ulaşmışken Karadeniz halen çok bakir. Hükümet de, Karadeniz’e turizm yatırımları yapılması konusu üzerinde duruyor. Bu durum, bölgesel teşvik dağılımına da yansımış vaziyette” Samsun’un demografik ve kültürel yapısı hakkında bir detaya işaret ediyor Yeşilyurt. Aynı bölgenin insanlarının, Samsun’da bir mozaik oluşturduğunu belirtiyor: “Kemençe sesi duyduğunda hep birlikte horona kalkan, herkesin mısır ekmeğini sevdiği, hamsi çıktığında hep birlikte memnuniyet Sayı 14 / Aralık 2010


riyle gidermeye çalışıyor. Yeşilyurt ailesi olarak, Karabük’te bir lise, Samsun’da 24 derslikli Yeşilyurt Demir Çelik İlköğretim Okulunu yaptırarak eğitim alanına katkıda bulunuyorlar. Yine Samsun’da, yapımına devam edilen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yeşilyurt Demir Çelik Meslek Yüksekokulu, son aşamasına gelmiş vaziyette. Of’ta da anne ve babalarının adına yapılacak olan bir lise inşaatına da başlamak üzereler. Yeşilyurt ailesinin sosyal sorumluluk bilinci ile şehre kattıkları değerler, ağırlıklı eğitim alanında olmakla birlikte, bununla sınırlı değil şüphesiz. Sağlık sektöründe de şehrin bir ihtiyacını gidermiş, Samsun Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Hastalıkları Hastanesi’ne 40 yataklı Yeşilyurt Demir Çelik Rehabilitasyon servisini eklemiş Yeşilyurt ailesi. “Trabzon’ da doğup futbolu sevme-

yen yoktur.” diyen Cemal Yeşilyurt da bir futbol sevdalısı. Elbette, yaşadığı şehrin takımı öne çıkıyor: “Samsun’da birinci ligdeki büyükleri yendiğimizde yaşadığımız sevinci unutamıyorum. Ömrümün son döneminde böyle bir sevinci yeniden yaşamak istiyorum, fakat bu kolay değil. Sabit gelirler şart kulübe: Samsunspor günü kurtarıyor ancak. Bir muhasebe yapısı yok. Bugün para lazım oldu çık sokağa para bul. Yarın ne olacak? Yine aynısı. Biz de, Samsun’daki sayılı iş adamı dostlar da, elimizden geldiğince destek veriyoruz. Ancak bizim önceliğimiz bu değil ki. Bizim çok farklı sorumluluklarımız da var. Samsunspor’un tüm giderlerini karşılayamayız maalesef. Bu sebeple mutlaka bir gelir gider dengesi oturtulmalı. Samsunspor kurumsal bir yapıya sahip değil. Öncelikle bu çözülmeli.

duyan bir şehir. Aynı şeylere sevinen, aynı şeylere üzülen bir şehir. Aynı kültüre sahip insanlar coğrafya olarak nerden gelirlerse gelsinler fark etmez. O zaman kişilerin nereli olduğu değil, hangi kültüre sahip olduğu daha ehemmiyetli. Büyüyen şehirlerde kozmopolit yapı kaçınılmaz olsa da Samsun’daki kültür birlikteliği nedeni ile kozmopolitlikten bahsetmek çok doğru değil.” Yeşilyurt’un bu bakış açısı, güç birliğini yakalama ve tek yumruk olma konusunda da işi kolaylaştırıyor sanki. Her fırsatta vurguladığı üzere, doğduğu değil doyduğu kente hizmet eden bir kişi Yeşilyurt. Neden? “Ben Trabzon’ da yaşamıyorum. Samsunlular ile bir aradayım. Burada yaşıyor, aynı havayı soluyorum. Ben bu nedenle Of’a değil, Trabzon’a değil, yatırımlarımı Samsun’a yapmaya ve bu şehre değer katmaya özen gösteriyorum.” Yeşilyurt, lise birinci sınıfta eğitim hayatını sonlandırmanın pişmanlığını da hissedermiş hep inceden inceye. Bu konudaki pişmanlığını da, eğitim alanındaki sosyal sorumluluk projeleSayı 14 / Aralık 2010

19


Ekonomi

Samsun tarımla

S

amsun, Karadeniz Bölgesi’nin en geniş kullanılabilir arazisine sahip vilayeti. Alpin iklim kuşağında. Yani ne yazları çok sıcak, ne de kışları çok soğuk. Özellikle sahil kesimindeki ortalama ısı 14 derece. Nadiren yazları 30’u, kışları da 0’ı görüyor. Dolayısıyla dört mevsim yeşil bitki örtüsü hakim şehre.

İklim, açık alanda seraya ihtiyaç duymadan birçok ürünün rahatlıkla yetiştirilebilmesine el veriyor. Yazın üretilen sebzelerin en önemlisi fasulye. Ülke taze fasulye ihtiyacının yüzde 20’si buradan karşılanıyor. Çiftçi kışları tarlasına ikincil ürünü dikebiliyor. Haziran -Temmuz arasındaki hububat hasadını takiben kış sebzeleri ekilir tarlalara. Şehirde 40 bin hektar civarındaki alanda yazlık, 12 bin hektardaysa kışlık sebze üretiliyor. Bölge toprağında ihtiyaç duyulan her sebze yetişiyor. Yeter ki talep arzın gerisinde kalmasın. Samsun, Batı ve Doğu Karadeniz’den, İç Anadolu Bölgesi’ne kadar birçok ilin sebze ihtiyacını karşılıyor. Hele 19 Mayıs Şehri’ne özgü öyle mahsul çeşidi var ki, dünyaca meşhur ve talep ediliyor. Kaypa denilen bir tür yazlık kırmızıbiber. Biberin ana vatanı Kahramanmaraş ve Gaziantep’i geçmiş durumda. Herkes kırmızı pul biberi Maraş, Antep, Urfa illerinin yaptığını bilir. Fakat bu biberin ham maddesi kaypa, Bafra’dan oralara ulaştırılmakta. 80 bin tonluk üretimin sadece 10 bini sanayide işlenebiliyor. Bu yüzden söz konusu biberde marka olunamıyor. 50–55 bin ton ürün adını biberde markaya dönüştüren güney illerine gönderiliyor. Orada işlenen ürün daha sonra Samsunlu’ların sofrasında yerini alıyor.

SAMSUN BİR TARIM CENNETİ… 2008 TÜİK verilerine göre Türkiye’de nüfusunun yüzde 23,7’si tarımda istihdam. Samsun’daysa yüzde 49,7’si. Ülke üretiminin soyada yüzde 21,12’si, çeltiğin yüzde 8,68’si, fındığın yüzde 14,34’ün, tütünün yüzde 9,6’sı, mısırın yüzde 3’ü, sebzenin yüzde 3’ü ila yüzde 28’i, buğdayın yüzde 2,34’ü, büyükbaş hayvan üretiminin 2,73’ü, sütün yüzde 2,18 ve kırmızı etin yüzde 1,20’si Samsun’dan. Vilayette 455 bin hektar tarıma müsait. Bu Samsun’un toplam toprağının yüzde 48’ine denk. Bunun 390 bin hektarı sulanabilir. 86 bin 382 çiftçi ailesi mevcut. Bu çiftçiler toplam 370 bin hektar alanı işliyor. Bu çiftçilerin yüzde 14’ü sadece bitkisel üretim, binde üçü sadece hayvancılık, yüzde 85 ise hem bitkisel üretim, hem hayvancılık yapıyor.

Yağış ve nem oranı, ayçiçeği ve soya türü yağlı bitkilerin üretimine çok elverişli. Oranlandığında birçok tarım bitkisinde Türkiye’nin birinci üretim yeri Samsun. Tarımda çok daha ileriye gidebilir şehir çiftçisi. Bunun gerçekleşmesinin tek yolu ise ürünlerin tam kapasite değerlendirilebilmesine bağlı. Ürünün tüketiciye işlenerek mamul halde sunulması esas. Çiftçinin üründen ürüne yalpalaması da bir dezavantaj. Uyanıklık değil hakikatte bu. Hangi ürün o yıl para etmişse ona yönelmek istikrar teminine ve mamul kapasitesine ket vuruyor. Arzın talebi aşmasıyla zarar kaçınılmaz haliyle. En büyük sorunlardan biri de henüz pazarlama kültürünün oluşturulamaması. Samsun’un kalkınmasında tarım ve tarıma dayalı sanayinin mecburiyeti ortak akılın ortaya koyduğu doğru bir tespit. Samsun Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kuruluş protokolü bu belirlemenin neticesindeki çalışmalarla Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 13 Nisan 2007’de onaylandı. Proje bitiş tarihi 31 Eylül 2012. Gıda İhtisas OSB, Samsun-Ordu devlet karayolu üzerinde. Şehir merkezine 17 km uzaklıkta. 465.454 metrekarenin260.321,65’i sanayi alanı. 1319 kişiye doğrudan istihdam sağlanacak.

20

İşte yaman bir çelişki: Dünyaca bilinen kaypa türü yazlık kırmızıbiber Bafra’dan güney illerine gidip işleniyor. Sonra dönüp Samsun’da satılıyor.

Sayı 14 / Aralık 2010


çıkısı . yakalayacak Toprağı ve iklimi tarıma son derece müsait. Ama tarım çok çalışmayı ve heyecan gerektiriyor. Bir de yılmamayı. İsabet ve istikrarı da. Uyanıklık kar getirmiyor. Şehirde 40 bin hektar civarındaki alanda yazlık, 12 bin hektardaysa kışlık sebze üretiliyor. Bölge toprağında ihtiyaç duyulan her sebze yetişiyor. Yeter ki talep arzın gerisinde kalmasın. Kalkınmasında tarım ve tarıma dayalı sanayinin mecburiyeti ortak akılın ortaya koyduğu doğru bir tespit. Samsun’da en büyük sorunlardan biri de henüz pazarlama kültürünün oluşturulamaması.

SAMSUN GIDA İHTİSAS OSB’DE SEKTÖREL ARSA DAĞILIMI 1- 2- 3- 4- 5- 6- 7- 8- 9-

Sayı 14 / Aralık 2010

Dondurulmuş Gıda sektörü Entegre Yem Üretimi İlaç Üretimi Bitkisel Yağ Üretimi Soya, mısır, pirinç unu, un, Süt Ürünleri işleme sektörü Et Ürünleri işleme sektörü Deniz Ürünleri İşleme Sebze meyve işleme, Hububat-Bakliyat, Meyve Suyu, Pirinç, Fındık Entegre, Organik Tarım Ürünleri işleme, Tıbbi Aromatik Bitkiler, Turşu, sirke, pekmez, salça üretimi

3 Firma ile 2 Firma ile 1 Firma ile 1 Firma ile 3 Firma ile 2 Firma ile 1 Firma ile 1 Firma ile

35.119,79 39.425 38.762 29.950 28.t111,86 20.779,96 3.767 3.767

m2 m2 m2 m2 m2 m2 m2 m2

%14 %15 %15 %12 %11 %8 %2 %2

8 Firma ile

43.294,66

m2

%17

21


Eğitim

Üstün ve özel yetenege bilim ve sanat destegi Ülke genelindeki 57 Bilim ve Sanat Merkezi’nden biri de Samsun’da. Burada üstün yetenekli çocuklar ve ergenler her anlamda takviye ediliyor. Öte yandan kendilerini tanımaları ve geliştirmeleri sağlanıyor. Hayat projelerini oluşturmada rehberlik hizmeti de sunuluyor.

Samsun Bilim ve Sanat Merkezi’nin 93 öğrencisinden 80’i 4 ve 5’inci; diğerleri ise farklı sınıf gruplarından. 28 Şubat 2011 tarihine dek yeni başvurular kabul edilecek.

22

Sayı 14 / Aralık 2010


Ü

stün yetenekli çocuk ve ergenler, normal yaşıtlarından farklılar elbette. Tam bu noktada Bilim ve Sanat Merkezleri devreye giriyor. Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki üstün yetenekli çocuk ve ergenler yeteneklerini bu merkezler sayesinde geliştiriyor. Sosyal ve duygusal ilerlemeleri sağlanıyor öte yandan. Her iki durum da bir bütünlük içinde değerlendiriliyor tabi ki. Bu merkezlerde; bilimsel düşünce ve davranışlarla estetik değerleri birleştiren, üretken, sorun çözen kendini gerçekleştirmiş bireyler yetiştirilmesi amaçlanıyor. Üstün ve özel yeteneğe haiz bireylere hayat projelerini gerçekleştirmek için fırsat sunulması da hedefleniyor öte yandan. Türkiye’de 57 Bilim ve Sanat Merkezi var. Biri de Samsun’da. Rotary Kulübünün katkıları ile vücuda getirilen bu esere hayırseverin adı verilmiş. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi bir eğitim kurumu. 2011-2012 eğitim-öğretim yılı öğrenci kaynağı; 2010-2011 döneminin ilköğretim 2 ve 3’üncü sınıf düzeyindeki üstün/özel yetenekli öğrencileri. Samsun Milli Eğitim Müdürü Hülya Ertürk Koç, bilim ve sanat merkez lerinin okuldaki normal eğitim - öğretim sürelerinin haricinde öğrencilerine destek sağladığına dikkati çekiyor. İlk defa bu sene öğrenci kabul eden Samsun Rotary Kulübü Bilim ve Sanat Merkezi’nin değerinin önümüzdeki yıllarda çok daha iyi anlaşılacağını söylüyor: “Bilim sanat merkezimiz üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuklar için program zenginleştirmeyi ve var olan beceri, yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Öğrencilerimiz kendi okullarında gördüğü eğitim öğretimin dışında ek olarak haftada iki gün sekiz ders saati de merkezimizde yetenekli olduğu alanda becerilerini geliştirmek amacı ile programlara katılmaktadırlar.” Burada eğitim 4 - 5’li gruplar halinde branş sınıflarında gerçekleştiriliyor. Dersler laboratuarlar ve atölyelerde işleniyor. İlerleyen aşamalarda birebir eğitim de mümkün. Eğitimin her aşamasında öğrenciler aktif. İstedikleri projeleri ve kariyer planlamaları konusunda danışman öğretmenlik sistemi düşünülmüş. Merkez eğitim

Sayı 14 / Aralık 2010

23


Eğitim tabi tutuluyor. Burada da yeterli performans sergileyenler üstün yetenekliler, objektif ve bağıl ölçme araçlarının yardımıyla psikolojik danışmanlarca bireysel incelemeye alınıyor. Sonuçlar Bakanlığın Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne iletiliyor. Uygun öğrencilere kararlar resmi yazıyla bildiriliyor.

Samsun Milli Eğitim Müdürü Hülya Ertürk Koç, Rotary Kulübü Bilim ve Sanat Merkezi’nin kıymetinin zamanla daha iyi anlaşılacağını söylüyor.

öğrenim araç ve gereçlerinde de ileri seviyede. Örneğin, bir fizik deneyini öğretmenleri ile bire bir yapabilme ve takip edebilme fırsatına sahipler. Samsun Bilim ve Sanat Merkezi’nin 93 öğrencisinden 80’i 4 ve 5’inci; diğerleri ise farklı sınıf gruplarından. 28 Şubat 2011 tarihine dek yeni başvurular kabul edilecek. Bu tarihten sonra grup tarama ve bireysel testlerle gelecek

eğitim öğretim yılının öğrencileri belirlenecek. Öğretmen tavsiyesi şart. 2 ve 3’üncü sınıf öğrencilerinin sınıf öğretmenleri üstün veya özel yetenekli öğrencileri için ayrı ayrı gözlem formu dolduruyor. Aday gösterilen öğrencilerin gözlem formları tanılama komisyonunca inceleniyor. Ön değerlendirmeyi geçen öğrenciler, merkez yürütme kurulunun belirleyeceği tarihlerde grup taramaya

Bilim ve Sanat Merkezi’nde eğitim hakkı kazanan öğrenciler kendi okullarında normal süreler içinde eğitimlerine devam etmekteler. Örgün eğitim dışı zamanlarda merkezdeki eğitimlerine katılıyorlar. Merkezdeki çalışma saatleri örgün eğitim kurumundaki ders saatlerine göre düzenleniyor. Merkeze ulaşım velilerin sorumluluğunda. Bilim ve Sanat Merkezi’nde öğrenci başarısı sınavla ölçülmüyor, değerlendirmelerde not da verilmiyor. Öğrencilerin uygulanan programlar doğrultusunda gösterdikleri performans ilgili kurullarda değerlendirilerek öğrencinin bir sonraki döneme devam konusu karara bağlanılıyor. Her eğitim dönemi sonunda öğrencilere program tamamlama belgesi takdim ediliyor.

ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUK VE ERGENLERDE GÖZLENEN BAZI DAVRANIŞLAR; • Takvim yaşlarının üzerinde bir gelişim düzeyi sergiler ve yaşıtlarına göre daha karmaşık ve zor oyunlarla ilgilenebilirler. • Bir veya birden çok alanda üstün veya özel yeteneğe sahip olabilirler. • Resim, müzik ve benzeri sanatsal faaliyetlere karşı ilgileri akranlarına göre daha yüksek düzeydedir. Bu alanlardan birinde ya da birkaçında özel yeteneğe sahip olabilirler. • Bazıları oyunlardan çabuk sıkılabilirler, yaşıtları oyuna daha yeni adapte olmuşken onlar farklı bir oyuna geçmek isteyebilirler. • Akranlarına göre daha hızlı düşünebilir, karar verebilir, problem çözebilir ve uyum gerçekleştirebilirler. Bu hız bazı zamanlarda bu çocukların sosyal uyumsuzluk yaşadıkları yönünde

24

değerlendirilmelerine yol açabilir. • Meraklı ve sürekli soru sorma eğiliminde olabilirler. Fen ve doğa olaylarına, hayvan ve insan davranışlarına; sayılara ve sayı oyunlarına; kelimelere ve kelime oyunlarına; kimyasal maddelere ve bu maddelerin değişimlerine; mekanik aletlere, bu aletlerin iç dizaynları, parçaları ve çalışma prensiplerine, sosyal olgu ve olaylara karşı yaşıtlarına göre ilgi düzeylerinin daha yüksek olduğu görülebilir. • Gözlem becerileri yaşıtlarına göre daha yüksek düzeyde olabilir. İlgilerini çeken konuları uzun süre gündemlerinde tutabilirler. Bu faaliyetlerde çocuğun öğrenme ihtiyaçları motivasyonunu sürekli kılmaktadır. • Özgün düşünebilme becerileri görülebilir. Bu durumda çocuğun mantıklı ürünler koyması bir kriter

olarak değerlendirilmemelidir, estetik olmayan ürünler yada mantıksız öneriler olabilir. Esas olan çocuğun yaşıtlarına göre esnek ve farklı bir ürün ortaya koyabilmesidir. • Fikir ve düşüncelerini yaşıtlarına göre daha fazla ifade etme ve paylaşma eğilimindedirler. • Bellek becerileri yaşıtlarına göre daha yüksek düzeyde olabilir. Olaylar ve durumlar hakkında ilişkilendirmeler ve karşılaştırmalar yapma, benzerlikleri ve farklılıkları görebilme gözlenebilir. • Yaratıcılık ve hayal gücü açısından yaşıtlarına göre daha yüksek düzeyde olabilirler. • Duygusal ve sosyal bağlamda akranlarına göre daha fazla yüksek duyarlılık gösterebilirler. Başkalarına değer verme ve empati becerileri görülebilir. Sayı 14 / Aralık 2010



Sağlık

Felçlilere hayatı kolaylaştıran sistem…

Robot yardımıyla yürüme: lokomat Çeşitli sebeplerle felç geçirenlerin yeniden ayağa kalkması için dünyanın dört bir yanında yoğun çalışmalar yürütülüyor. En fazla ümit de kök hücre araştırmalarına bağlanmış durumda. Ancak cihaz yardımlı rehabilitasyon arayışları da son yıllarda hızla gelişiyor. Lokomot da onlardan biri işte. 26

İ

nme, omurilik veya beyin yaralanması, ortopedik ve nörolojik bozukluk sebebiyle yürüyemeyenler, bir daha adım atabilmek için ellerindeki her türlü imkanı seferber etmeye hazır, tedavi bekliyor. Şimdilik bu durumdaki hastaların çok azı iyileşebiliyor. Kök hücre araştırmaları umut veriyor ancak henüz araştırma safhasında. Bilim adamları ilgili hücrelerin gereken yerlerde çoğalmasını ve bunların kontrolünü sağlamaya çabalıyor dünyanın dört bir yanında. Fizik tedavi, kişilerin mevcut durumlarını rahatlatmaya yönelik çoğu zaman. Diğer taraftan cihaz yardımıyla hakeret edebilme çalışmaları da yürütülüyor. Robot yardımıyla yürüme (lokomat) geliştirildi en son. Felçli kısımlar, bil-

hassa da bacaklar robot desteğiyle hareket ettiriliyor. Bu yöntemde beyin ve omuriliğe bir ayağı yürüme için diğerinin önüne nasıl atacağı robot yardımıyla tekrar hatırlatılmakta. Hastaların sistem yardımıyla da olsa aynadan yürüdüğünü görmesi ve hissetmesi bunu görsel hafızasına kaydederken motivasyonlarını da olumlu etkiliyor. Bu, bir çocuğun bisiklet kullanmayı öğrenirken once üç tekerlekli bisikletle veya yardımcı ek tekerleklerle öğrenmeye başlayıp zamanla destek tekerleklerinin kaldırılmasına benzetilebilir. Lokomat tedavisi 1995’ten bu yana deneniyor. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sisteme 2002 yılında onay veriyor. O tarihten beri rehabilitasyon merkezlerinde kullanılıyor. Sayı 14 / Aralık 2010


CİHAZ NASIL ÇALIŞIYOR ? Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Ferhan Cantürk, robotun çalışma sistemini şöyle anlatıyor: “Lokomat, yürüme yeteneğini kısmen ya da tamamen kaybetmiş olan hastalara yeniden bu yeteneği kazandırabilmek için kullanılan teknoloji ürünü yeni bir sistem olup iki ana bölümden oluşur. Birinci bölümde, hasta bir yürüme bandı üzerinde ,robotun çevrelediği bir alanda ayakta dik duracak şekilde askıya alınır böylece vücut ağırlığı eksiltilir .Öncelikle hastanın vücut ağırlığının hangi oranda verileceği/ destekleneceği belirlenir. Çalışmaya, hastanın katkısının ne oranda, cihazın katkısının ne oranda olması gerektiği değerlendirildikten sonra başlanır.

Sayı 14 / Aralık 2010

İkinci bölümde ise Lokomat sisteminde yüksek kalitede bilgisayar kontrollu robotik motorlar kullanılır. Cihazın bu sensörlü robot parçaları hastanın bacaklarına kalça ve diz eklemleri referans alınarak tutucu bantlarla monte edilir. Bu sensörlerle bacaklar doğal yürüme kalıbı oluşturacak şekilde hareket ettirilirken, bir taraftan da alıcılar vücudun harekete cevabını değerlendirmeye ve ölçmeye alır ve bu sayede cihazın bilgisayarında elde edilen grafik veriler doktora hastanın yürümenin hangi aşamalarında ve ne boyutta problem yaşadığını bildirir.” Robot her hastanın bireysel fonksiyonel seviyesine uyacak tarzda ayarlanıyor. Hastayı gerektiğince ama mümkün mertebe az destekliyor. Hasta belli ve istenen kalıpta hareket ediyorsa,

tabiri caizse robot sessiz kalıyor. Ancak kalıbın dışına çıkıldığında robotun düzeltici gücü devreye giriyor. Fizyolojik yürüme kalıplarını defalarca tekrarlıyor kişi. “Yürüme fonksiyonunu restore etmenin en iyi yöntemi hastayı olabildiğince erken ayağa kaldırıp yürütmeye başlamaktır.” diyor Cantürk: “Felçli hastalarda tutulan vücut bölgesi normal yürüme kalıbındaki hareketlere hareketi oluşturacak kas gücü olmasa da cevap verir. Bu yöntemle özellikle omurilik felçli hastalarda, tedavi bacaklardan omuriliğe iletilen refleksler oluşmasını sağlar. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki özel hareket serilerinin tekrarlanması duyusal hafızayı tetikleyerek omuriliğe yürümeyi nasıl

27


Sağlık

başlatacağını hatırlatmaktadır. Bu durumlarda omuriliğin kendisi tıpkı küçük bir beyin gibi davranarak yürüme hareketlerinde kontrolu oluşturabilme kapasitesine sahip olmaktadır. Bir bakıma omurilik kaslara yürümenin doğru yolunu bildirmektedir.” Beyindeki hareket merkezi, fizyolojik kalıplara riayet edilerek uyarılıyor. Normal yürümedeki uyarılmanın benzeri hayata geçirilmeye çabalanıyor bir bakıma. Burada ilginç bir durum da

söz konusu. Aslında bir arayış. Acaba bacaklardan gelen bütün bu uyarılar beyindeki görevli hücre gruplarının haricinde, bu vazifeyi üstlenebilecek başka beyin hücresi dokularına öğretilebilir mi? Bu tedavinin ana amaçlarından biri bu işte. L o k o m a t tedavisi, öncelikle tam kesisiz omurilik yaralanmalarında diğer deyişle kol ve bacaklarında hala bir miktar fonksiyon kalmış hastalarda tatbik ediliyor. Elbetteki tam kesi denilen total omurilik felçlerinde fonksiyonel iyileşme

sağlamıyor. Metabolizmayı uyarmak, dolaşımı düzene sokmak, spastisiteyi azaltmak, ve uzun dönemde de mesane ve barsak fonksiyonlarını düzene sokmak gibi ikincil yan etkileri var. Kasları güçlendirme ve dolaşımı düzenleme etkilerine ilaveten egzersizlerin ağırlık taşıyıcı özellikleri sebebiyle hareketsizliğe bağlı gelişmesi olası osteoporoz (kemik erimesi) riskine karşı kemiklerin kuvvetlenmesine de yardımcı yöntem.

TEDAVİDEN KİMLER FAYDALANABİLİR ? Cantürk, robottan kimlerin yarar görebileceğine ilişkin şunları anlatıyor: “En sıklıkla, bu yeteneklerini beyin yaralanması, inme, inkomplet omurilik yaralanması, çocuklardaki beyin felçleri (serebral palsy), multipl skleroz, parkinson hastalığı, çeşitli ortopedik hastalıklar, kalça protezleri uygulaması sonrası kaybetmiş hastalar için önerilir. Hastanın bacaklarında en az bir ana kas gurubunda az da olsa bir miktar duyu veya motor fonksiyon/hareket bulunmalıdır. Yaralanmadan yıllar

28

sonra bile uygulanan tedaviler fayda vermektedir.” Peki kimler bu tedaviye alınmamalı? İşte cevap: “Diğer fiziksel egzersiz programlarında olduğu gibi hastalar program öncesi doktoru tarafından tam bir değerlendirmeye alınmalıdır. Bazı özel şartlarda hastalar bu tedaviye aday olamazlar. Bunlar; kardiyopulmoner hastalıklar, yüksek kan basıncı olan veya kan basıncı ayağa kalkmakla veya yürümekle aşırı derecede değişkenlik gösterenler, bayılma nöbetleri olanlar, kontrol edi-

lemeyen diabeti olanlar, iyileşmeyen basınç yaraları olanlar, çok ileri dereceli osteoporozu olanlar, bacaklarda aşırı şişme veya kontraktürleri olanlar şeklinde değerlendirilebilir.” Hastanın 4 -8 hafta süreyle haftada 3-5 gün, 30-60’ar dakikalık sürelerde Lokomat ile tedavi alması öneriliyor. Periyodik muayenelerle daha fazla tedavinin hasta için maksimum faydayı sağlayıp sağlamayacağı da değerlendirilmeli. Sayı 14 / Aralık 2010



Kapak

Makûs talihini kıran Karadeniz yeniden kıpır kıpır…

Viyana - Samsun hattında neler oluyor ? 30

Sayı 14 / Aralık 2010


1990’lı yılların başlarında Sovyetler Birliği dağılana kadar adeta ölü deniz kimliğine gerileyen Karadeniz, enerji hattı projeleri ve ticaret yolu özelliğiyle yeniden dünyanın en gözde sularından biri haline geliyor. Gerileyen dedik çünkü 1800’lü yıllarda Trabzon ve Samsun dönemin süper güçlerinin konsolosluklarına ev sahipliği yapıyor; bölgede müthiş bir ticari aktivasyon yaşanıyordu. Karadeniz şimdi eskisinden daha hareketli. Global ölçekli kurallar geçerli artık. Sermaye avantaj gördüğü yere konuşlanıyor. Avusturya’nın bölgeye ilgisi özelinde konuyu masaya yatırdık bu sayımızda.

Nabucco doğalgaz boru hattının hikayesi ve işlevi tek başına kafi, özelde Samsun’un, geneldeyse Karadeniz’in artan önemini anlatmak için.

Sayı 14 / Aralık 2010

31


Kapak Sovyetler Birliği (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği – SSCB) 1990’lı yılların başından itibaren dünya sahnesinden iyice çekilmeye başlamadan önce Karadeniz kelimenin tam manasıyla ölü bir göldü. Sadece balık tutulan yer hüviyetindeydi. Dünyanın en köhne çıkmaz sokaklarından biriydi. Peki ya şimdi? Bu soru işaretinin cevabına geçmeden, SSCB evveline değinmek gerekiyor hiç kuşkusuz. Karadeniz 1800’lü yıllarda ticari açıdan çok canlıydı. Uluslararası alım-satım konsolosluklar üzerinden yönlendiriliyordu. Büyükelçilikler daha ziyade siyasi ilişkilerin dengelendiği ve mesajların iletildiği ofislerdi. 1470’lerden, Küçük Kaynarca Anlaşması’nın imzalandığı 1774’e kadar Karadeniz’in tek hâkimi Osmanlı İmparatorluğu idi. Tekel kırılınca, dönemin süper güçleri, ilkin Rusya, ardından da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İngiltere ve Fransa’nın gemileri bu sulara bıraktı gemilerini. Başta Trabzon kıyıları olmak üzere şehirler önemli derecede hareketlenmişti. Art arda konsolosluklar ve yardımcılıkları açılıyordu. Samsun da bir hayli gözdeydi. 1900’lü yıllar başlarken 10’u aşkın ülkenin konsolosluğu vardı 19 Mayıs Şehri’nde. Bunlardan biri de Avusturya-Macaristan’a aitti. Bu hizmeti ülkesi adına A. Del Tore yürütmekteydi. Hatırlayacaksınız, geçmiş sayılarımızda konsolosları konu alan bir dosya yayınlamıştık. 18’inci asırdan itibaren ülkeler arasındaki ilişkileri ticari ve ekonomik çıkar ihtimalleri

32

Euro - Avrupa ve Samsun

belirliyor. Belirleme kat sayısı bugün çok çok daha yüksek. Samsun’un ticaret şehri niteliğinde bu hikâyenin büyük rolü bulunuyor. Ama dünya ekonomisi artık global kurallara göre şekilleniyor. İnternet sayesinde dünya küçük bir köye dönüştü. Özelde pazarlama teknikleri, geneldeyse ticaretin genetiği bir hayli değişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kapitülasyonları kaldırmasıyla imtiyazlarını kaybeden yabancıların geri çekilmesi topraklarımızdaki iş hareketliliğini yavaşlattı. Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi de sekteye uğrattı ülkedeki ticari hayatı. 2’inci Dünya Savaşı da dibe vurdurucu son darbeydi. Konsoloslar birer birer vatanlarını döndüler. Dosyanın girişinde de dile getirildiği üzere, Karadeniz dünyanın hamsiyi kıskandıracak ölçüde kıpır kıpır suları arasında gösteriliyor. Ölü göllükten ticaret denizliğine terfi etti bu eşsiz coğrafya. Yine kapaktan duyurduğumuz haberlerin birinde “Dünyanın Karadeniz Kapısı” demiştik burası için. Özellikle Samsun hak ediyordu bu tanımlamayı. Hem ticarete, hem sanayiye, hem tarıma ve hem de lojistiğe müsaitti. Kara, deniz, demir ve hava ulaşım ağları tartışmasız önemli avantajlar sağlıyordu bu vilayete. Üstelik şehircilik anlamında büyümeye de elverişliydi. Çarşamba ve Bafra ovalarının mümbitliği dillere destandı. Montajdan sıfırdan üretime her türlü yatırım için cazipti. Bu hakikat şehirdeki mobbinge rağmen görülüyordu ülkeyi ve dünyayı tanıyan gözlerce. Hükümet de farkındaydı, sermayenin din ve etnik yapılara hapsedilemeyeceğini. 1980’lerde Turgut Özal’la içine kapalı ekonomik hali çoktan aşmıştı Türkiye. Dünya ile entegrasyonda olağanüstü adımlar atılmıştı. Bunların meyveleri toplanıyor bir bakıma şu sıralar. Evet, Karadeniz eskisine nazaran daha hareketli bu yıllarda. Ekonomide küresel kaideler geçerli. Sermaye avantaj gördüğü yere konuyor. Avusturya’nın bölgeye ilgisi özelinde konuyu masaya yatırdık bu sayımızda. Sayı 14 / Aralık 2010


Hattı toplam 3 bin 300 kilometre uzunluğunda. Hattın 1558 kilometrelik bölümü Türkiye topraklarından; 392 kilometresi Bulgaristan’dan 457 kilometresi Romanya’dan, 388 kilometresi Macaristan’dan ve 46 kilometresi ise Avusturya’dan geçecek. Bugünkü hesaplarla yaklaşık 8 milyar avroya tamamlanması öngörülüyor. Türkiye’den BOTAŞ, Almanya’da RWE, Avusturya’dan OMV, Macaristan’dan MOL, Bulgaristan’dan Bulgargaz ve Romanya’dan Transgaz projenin ana ortaklarından. Biraz ironi gibi algılansa da, projeye Rusya da ilgi gösteriyor. Kendisini by pass edecek hatta dahil olarak, etkinlik artırma gayretinde. Tabi ki amacı kontrolü tamamen yitirmemek. Avrupa çıkışında haksız değil şüphesiz. Çünkü Rusya tekel özelliğini her fiyat ayarlamasında koz olarak kullanıyor.

Verdi’nin dünyaca ünlü “Nabucco Operası”ndan adını alan “Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi, Orta Doğu ve Hazar Bölgesi’nin doğalgazını Türkiye üzerinden Avusturya’ya kadar götürecek. Yaklaşık 7 yıldır dünya gündemindeki Nabucco’nun anahtar firması ise OMV. İlginç de bir öyküsü var projenin. Sırası gelmişken bahsetmeden olmaz. Projenin öncü kuruluşlarından BOTAŞ’ın o dönemdeki Strateji ve İş Geliştirme Daire Başkanı Dr. Cenk Pala, Hazar ve Orta Doğu doğalgazının Avrupa ülkelerine taşınmasında Romen ve Bulgarlarla işbirliği imkanlarını araştırmakla görevlendirilmiş. BOTAŞ’ın Strateji ve İş Geliştirme Daire Başkanı Emre Engür ile Bulgaristan, Romanya ve Avusturya’ya gidip ilgililerle görüşmüş. Doğu ve batı hattında yeni bir enerji koridoruna ihtiyaç duyulacağına ve bunda Türkiye’nin önemine dikkat çekmiş. Avusturya’ya gitmelerindeki hikmet ise şu: İleride bir boru hattı sistemi geliştirilir ve Türkiye üzerinden gaz gelirse alırlar mı sorusuna o günlerde cevap bulabilmek. Ziyaretler sonrasında Pala ve Engür, Gazprom hattını bir kenara bırakarak, Sayı 14 / Aralık 2010

yeni bir boru hattı haritası çizer. Hatta “3’üncü Viyana seferi” esprisi dahi geliştirilir bu süreçte. Hat şöyle planlanır: Doğalgaz iletim sistemi Avrupa’ya Bulgaristan’dan girecek, Romanya ve Macaristan’ı geçerek Avusturya’ya ulaşacaktır. Teklif proje ortaklarından Avusturyalı OMV şirketi yetkililerine iletilir. Teklif sonrası Türk ekibi Ankara’ya döner. İki hafta sonra OMV şirketi yöneticileri telefonla arar: “Biz sizi anlayamamışız. Ardınızdan aramızda 4 toplantı yaptık. Bunun çok önemli bir proje olduğuna karar verdik. Bunu Avrupa Birliği (AB) projesi yapmak için başvuracağız.” Başvuru akabinde gerçekten de Nabucco, AB projesine dönüşür. Sözün kısası, Nabucco’nun bugünkü önemine kavuşmasında Avusturya enerji şirketi OMV’nin katkısı çok fazla. İşte OMV’nin iştiraklerinden OMV Elektrik, Samsun’un Terme İlçesi’ne doğalgaz kombine çevrim santrali kuruyor. Temeli atıldı. Orta Doğu ve Hazar Bölgesi’nin gazını Türkiye kanalıyla Avrupa’ya taşıyacak Nabucco Doğalgaz Boru

Anlayacağınız; her kış, özellikle aralık sonu, ocak başında, Avrupa’yı “Acaba Rusya ile Ukrayna yine anlaşamayıp da kriz çıkarsa gazsız kalır mıyız?” endişesinden kurtaracak çok hayati girişim, Nabucco projesi. Hazar Denizi’nden yola çıkıp, Türkiye’yi boydan boya aşıp, Bulgaristan-Romanya-Macaristan üçlüsünü de kat ederek Avusturya içlerine salınan gazın ucuzluğu ve yol güvenliği de stratejikliğini artıran diğer unsurlar öte yandan. Enerji odağı haline gelişi, Avusturya’nın Samsun ve bölgesine alakasını her geçen yıl kamçılıyor. Her ne kadar sonradan Ceyhan hattı Ünye’ye kaysa da bu yatırım kararlılığını negatif etkileyen bir faktör değil. Tek başına Nabucco Samsun’a enerjide kilit şehir özelliği kazandırıyor zaten. Bu gelişmeler bir yana, şehirde Avusturya havası git gide daha yoğun hissediliyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde hizmete giren Avusturya kitaplığı ve Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) bünyesinde oluşturulan Avusturya Konsolosluğu çok mühim adımlar. Avusturya’nın lider yapı marketlerinden BauMax’ın Türkiye’ye Samsun’dan girişi de kritiğe değer bir olay. OMV iştiraki OMV Samsun Elektrik’in Terme’ye konuşlandırdığı doğalgaz kombine çevrim santrali, iki ülkenin ekonomik işbirliğinin büyüdüğünü ve nitelik açısından zenginleştiğine ispatlıyor.

33


Kapak

Avusturya Fahri Konsolosu Okan Gümüş:

Büyük düsünmek ve planlamak zorundayız Avusturya’nın Samsun Fahri Konsolosu Okan Gümüş, tek başına düşünmenin planlama aşamasında kişileri hataya zorlayabileceğini belirtiyor: “Şehrimizin özellikle Karadeniz Bölgesi’nin merkezinde olması, Avrasya ve Ortadoğu pazarlarına yakınlığı, ticaret ve hizmet sektörlerindeki yükseliş, enerji ve ulaşım varlıklarındaki gelişme önemli fırsatlar doğuruyor. Ne yaparsak yapalım büyük ölçekte düşünmek ve planlamak durumundayız. Yoksa uluslararası rekabet can yakabilir.” 34

Sayı 14 / Aralık 2010


Türkiye’de Büyükelçilik ve İstanbul’daki Başkonsolosluğun yanında, sekiz farklı ildeki konsolosluklar ile temsil edilen Avusturya, Samsun’a Karadeniz Bölgesi’ni kapsayan yeni bir konsolosluk açma talebini yaklaşık iki yıl önce gündeme getiriyor. Uzun müzakereler ve resmi prosedürlerin ardından Moğolistan ile Gürcistan’dan sonra ilimizde üçüncü fahri konsolosluk faaliyete başlıyor. Avusturya’nın fahri konsolosluğunu üstlenen Okan Gümüş, Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Genel Sekreter Yardımcılığı ve Dış İlişkiler Müdürlüğü görevini de yürütüyor aynı zamanda. Bu ülkenin, yaklaşık 100 yıl sonra hem de Avrupa Birliği (AB) üyesi sıfatıyla 19 Mayıs Şehri’nde temsilinin ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini belirten Gümüş, “ Bu anlamda da bir ilki yaşıyoruz. Bildiğiniz gibi şehrimizde geçen yüzyılın başlarında özellikle Avrupalı ülkelerin önemli konsoloslukları görev yapmaktaydı. Ancak o günden bugüne hem Avrupa hem de ülkemiz ve ilimiz için çok şey değişti.” diyor. Yabancı müteşebbislerin Karadeniz havzasının en gelişmiş şehri Samsun’a, son yıllardaki alakası şüphesiz dikkat çekiyor. Avusturya menşeli firmalardan Baumax ve OMV’nin yatırımları öne çıkanlar arasında yer alıyor. Durumun ulusal, bölgesel ve uluslararası pencerelerden izah edilebileceğini kaydeden Gümüş, Avusturyalı şirketlerin bölge ve Samsun’a öncelik verdiklerini belirtiyor: “ Baumax’ın Türkiye’de ilk yapı marketini Samsun’a açması, OMV’nin enerji ile ilgili yatırımını ilimizde gerçekleştirmesi bunun en açık göstergesi. Ancak ulusal düzeyde bakıldığında da, son on yıldır Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım yapan ülkeler sıralamasında Avusturya yine ön sıralarda. Uluslararası düzeyde ise özellikle Nabucco Boru Hattı projesi kapsamında Avusturya’nın Türkiye’ye verdiği destek en üst düzeydeki devlet yetkililerinin açıklamalarından da takip edilebilir.” Avusturya’nın bilhassa Karadeniz Bölgesi’nde serpilmek istemesinin arka planında, bakir bölge niteliğinin yattığını söyleyen Gümüş, bunun sanayi ve ticari hamlelerle Sayı 14 / Aralık 2010

sınırlı kalmadığını da vurguluyor: “Üniversitemizde bir kitaplık açma, sergiler düzenleme, konserler organize etme gibi faaliyetler ile kültürel ilişkileri de geliştirmek istiyorlar. Bölgemizden giderek Avusturya’ya yerleşmiş önemli sayıda Türk insanımızın da olduğunu

Gümüş, “Var olan global rekabet ortamına uygun kapasitede insan kaynağının yetiştirilmesi çok önemli. Uluslararası düzeyde günlük iş yapabilecek insan kaynağının yetişmesi

düşünürsek, kültürel ilişkilerin geliştirilmesi önemli bir nokta. Artık günümüz dünyasında yalnızca ekonomik ilişki kurmak yeterli değil. “ Hiçbir ölçekte ne uluslararası sistem, ne dünya ticareti, ne de üretim odakları 20–30 yıl öncekine benzemiyor. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrasını hatırlatırcasına ekonomi yeniden biçimlendiriliyor adeta. Hala etkileri süren finansal kriz sürece ivme kattı sanki. Türkiye, süratle toparlanmayı bildi. Diğer ülkelerle kıyaslandığında hali ümit veriyor. Enerji güvenliği ve büyümenin sürdürülebilirliği kriterleri işbirliğini zorunlu kılıyor. Farklı pazarlara ve işbirliklerine ihtiyaç, eskisinin fevkinde. Türkiye’nin; Avrupa, Ortadoğu, Rusya ve Orta Asya pazarlarındaki etkinliği düşünüldüğünde, niçin her

geçen yıl daha da önemsendiği rahatça anlaşılabiliyor. Karadeniz havzası ve Avrasya pazarlarına yakınlık, enerji koridorları, uluslararası lojistik güç ve gıdadaki avantajları Samsun’u parlatıyor ister istemez. Gümüş bu sebeple uluslararası projelerde Samsun isminin çok sık geçtiğini anlatıyor: “Samsun’da yerleşik kamu veya özel kurumların ve kişilerin, yurtdışı ile ilişkileri bundan 20 hatta 10 yıl öncesine göre her geçen gün daha fazla artıyor ve gelişiyor. Takdir edilmesi gereken bu çabaların ve çalışmaların da etkisi az değil. Bu çalışmalar sayesinde birçok yabancı yatırım gelebilir ilimize.” Peki, bu gelişmeleri nasıl okumalıyız? Gümüş, ortaya çıkan bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Tabi bu içinde bulunduğunuz konuma göre, nereden baktığınıza göre değişecek olan bir konu. Ancak dünyadaki, ülkemizdeki ve bölgemizdeki gelişmeleri anlamak, analiz etmek ve bir sonuç çıkarmak için gerçek verileri, güvenilir kaynaklardan, sürekli izlemek olmazsa olmaz ilk şart. Belli ki hem dünya hem de bölgeler ölçeğinde değişim çok hızlı ilerliyor. Bu değişime ayak uydurmaktan ziyade, değişimi etkilemek ve hatta mümkünse yönlendirmek zorundayız. Artık konu yalnızca ekonomik de değil. Kurulan ekonomik ilişkiler sosyal, kültürel ve insani ilişkilerle de sürekli desteklenmek zorunda. Kendimizi daha fazla anlatmalıyız, inisiyatif almalıyız. Bu inisiyatif alma konusu ülkeler için de, bölgeler hatta şehirler için de kaçınılmaz artık. Sormak gerekir ki, ortaya çıkacak yeni durumda biz nerede, hangi konumda olmak istiyoruz ve bunun için neler yapıyoruz. “ Geleceğimizi bölgemizdeki kurum ve yatırımcıların alacağı inisiyatifler belirleyecek. Gelişmeler ciddiyetle okunduğunda şehrin önünde fırsatlar dolu. Bölgesinin ticaret, sanayi ve hizmet sektörü anlamında en gelişmiş şehri Samsun. Her türlü ulaşım imkanına sahip. Altyapısı her geçen gün tamamlanıyor. Bölgesel lojistik merkezliğine aday. Tarımsal gıda, metal ve makine sanayi, sağlık ve eğitim gibi konularda gerçekleştirilen köklü yatırımlar ise ümit vaat ediyor. Enerji, turizm, fuar ve kongre organizasyonları gibi alanlar mühim potansiyel barındırıyor.

35


Kapak

Fahri Konsolos Gümüş, tek başına düşünmenin planlama aşamasında kişileri hataya zorlayabileceği konusunda uyarıyor ayrıca: “Şehrimizin özellikle Karadeniz Bölgesi’nin merkezinde olması, Avrasya ve Ortadoğu pazarlarına yakınlığı, ticaret ve hizmet sektörlerindeki yükseliş, enerji ve ulaşım varlıklarındaki gelişme önemli fırsatlar doğuruyor. Ne yaparsak yapalım büyük ölçekte düşünmek ve planlamak durumundayız. Yoksa uluslararası rekabet can yakabilir.” Gümüş’e göre Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (STSO); yürüttüğü kampanyalar, yurtdışı temasları, uluslararası fuarlara katılım ve network projelerine iştirakiyle olaya geniş ölçekte bakıyor. Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ), Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) ve Ticaret Borsası’nın işbirliğiyle

36

ortaya koyduğu “Fuar ve Kongre Merkezi”, “Teknopark” ve “Lojistik Merkez” çalışmaları da yakın geleceğin şekillenmesi adına çok önemli insiyatifler. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın analiz ve planlamaları da yerli ve yabancı yatırımlara ışık tutacak. Samsun’daki potansiyel nasıl iş ve aşa dönüşebilir? Ana suallerden biri de bu. Gümüş de aynı kanaatte: “Bunu birkaç maddede ele almakta fayda var. Her şeyden önce bölgede yadsınamayacak oranda bir genç nüfus var. İlk etapta istihdam edilebilirlik açısından pozitif gibi görünse de artık var olan global rekabet ortamına uygun kapasitede insan kaynağının yetiştirilmesi çok önemli. Ekonomiden insan ilişkilerine kadar her şeyin uluslararası ölçeğe taşındığı günümüzde, artık uluslararası düzeyde günlük iş yapabilecek insan

kaynağının yetişmesi lazım. Bir diğer konu ise finansman şüphesiz. Pek çok şeyi parasız gerçekleştirmek mümkün değil.” Tam bu noktada gelişim ve kalkınmada kullanılabilecek ulusal ve uluslararası fonlar ile kaynaklara işaret ediyor Gümüş: “Bu da yine ancak ve ancak hangi işi ne zaman, ne kadar bütçeyle, nasıl yapacağınızı bilirseniz ortaya çıkar ve yine bir planlama konusu. AB’den, Dünya Bankası’na, çeşitli ülkelerin fonlarından ulusal fonlara kadar pek çok ulusal ve uluslararası finansal kaynak, kredi ve fon mevcut. Bu kaynakların doğru kullanımı ile büyük iş fırsatları elde edilecektir. Diğer yandan da, yeni iş fırsatlarını ilimiz özelinde bölgeye çekmenin de vazgeçilmez yolu tabi ki tanıtım konusu. Bunu yaparken de izlenecek en etkin yol şüphesiz; sürekli iletişim ve net projeler. Bütün bunların aynı anda gerçekleşmesi de ayrı bir önem arz ediyor. “

Sayı 14 / Aralık 2010



Kapak

BauMax Türkiye Genel Müdürü İbrahim Ayan:

Samsun’daki ticaret Anadolu’ya kadar uzanıyor

Genel Müdür Ayan, “Araştırmalar sonucunda Samsun’un Karadeniz Bölgesi’ndeki en modern ve zengin şehirlerden biri olduğunu ve de buradaki ticaretin Anadolu’ya kadar uzandığını gördük.” diyor. 38

Sayı 14 / Aralık 2010


BauMax, Avusturyalı bir aile şirketi. 1976’da faaliyete geçiyor. Bugün dokuz ülkede 148 yapı market mağazası işletiyor. Orta ve Güneydoğu Avrupa’da alanının piyasa lideri. Marketlerin 67’si kendi ülkesindeyken; 24’ü Çek Cumhuriyeti’nde, 15’i Slovakya’da, 15’i Macaristan’da, 6’sı Hırvatistan’da, 3’ü Slovenya’da, 12’si Romanya’da, 4’ü Bulgaristan’da ve 2’si Türkiye’de. Adı verilen ülkelerde yüzde 90 oranıyla bilinirliğe sahip firma. Geçtiğimiz mart ayında Samsun mağazası ile Türkiye pazarına giren BauMax, ağustosta ülkemizdeki ikinci şubesini İzmit’te açtı. Türkiye, bauMax’ın şimdiye değin ticaret yaptığı en büyük ülke. Firmaya dair merak ettiklerimizi Türkiye Genel Müdürü İbrahim Ayan’a sorduk. Türkiye atağı niçin Samsun’dan başlatılmıştı. Bu ve diğer suallerin cevapları aşağıda. BauMax’ın Türkiye’deki hedeflerini anlatır mısınız? Stratejik pazar gördüğümüz Türkiye’de 2019 yılına dek 50 market açmayı ve 1 milyar Avro tutarında ciro gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. 2010 sonunda Ankara, İstanbul ve İzmir marketlerimizi açmış olacağız. Türkiye için diğer hedefimiz ise yerli tedarikçilerle iş ilişkilerimizi daha fazla geliştirmek. 2009 yılında iyi işbirliği içinde olduğumuz tedarikçilerden diğer bauMax ülkelerine satılmak üzere, toplam 8 milyon Avro’ya ulaşan ürün alımı gerçekleştirdik. Yapı market sektöründe Türkiye ve dünya pastaları hakkında bilgi verir misiniz? Ekonomik koşullar, bu yıl küresel finansal ve ekonomik krizden fazlasıyla etkilendiler. Bu kriz Romanya’yı da etkiledi. Yüksek enflasyon ve inşaat sektöründe düşüş görüldü. BauMax bu krize rağmen Romanya’daki büyüme politikasından taviz vermedi ve önümüzdeki yıl 4 yeni market açmayı planlamaktadır. BauMax’ın yapı market sektörü pastasındaki konumu ve gelecekteki beklentileri nelerdir? Türkiye’yi potansiyeli yüksek, stratejik bir pazar demiştim. Krize rağmen, pazara doğru zamanda girdik. Türkiye Sayı 14 / Aralık 2010

BauMax Türkiye Genel Müdürü İbrahim Ayan, genç nüfus yoğunluğuyla inşaat sektörünün lokomotif rol oynamasının, Avusturya merkezli yapı market devini topraklarımıza çektiğini belirtiyor: “Üstelik Türkiye çevredeki ülkeler için bir çekim merkezi durumunda. Buraya açılma kararımız şirketin büyüme hedeflerinin doğal sonucu.” Fizibilite çalışmalarında ülkemizdeki 20 şehirde mağaza açılmasına karar veriliyor. Bunlardan biri de Samsun. En kısa ve uygun şartlarda yer 19 Mayıs Şehri’nde bulunuyor; haliyle de Türkiye serüveni buradan başlıyor.

diğer ülkelere göre krizden daha hızlı çıkıyor. İyi hizmet vereceğiz. Doğru hizmet ve ürünü sunacağız. Yapı markette Türkiye’de büyük potansiyel var. Fiyatta iddialı olacağız, en ucuz fiyatı, en iyi hizmet ve geniş ürün çeşitliliği ile sunmaya devam edeceğiz. Biraz da BauMax’ın Türkiye’ye neden açılma ihtiyacı hissettiğinden söz eder misiniz? Türkiye, bauMax’ın faaliyet gösterdiği Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük pazarı durumunda. Genç nüfusun yoğun olduğu ve inşaat sektörünün lokomotif sektörlerin başında geldiği Türkiye’de yapı marketi alanında büyük bir potansiyel var. Üstelik Türkiye çevredeki ülkeler için bir çekim merkezi durumunda. Türkiye’ye açılma kararımız şirketin büyüme hedeflerinin doğal sonucu. Peki, niçin Türkiye’ye Samsun’dan giriş yaptınız? Türkiye pazarına girme kararı aldıktan sonra yaptığımız fizibilite çalışmaları sonucunda market açacağımız 20 ile karar verdik. Odak noktamız büyük illerdi ve Samsun da hedef pazarlar arasındaydı. Samsun’da çok kısa bir süre içinde uygun koşullarla, istediğimiz gibi bir yer bulunca başlangıç noktamız Samsun oldu. Yapılan araştırmalar sonucunda Samsun’un Karadeniz Bölgesi’ndeki en modern ve zengin şehirlerden biri olduğunu ve de buradaki ticaretin Anadolu’ya kadar uzandığını gördük. Ayrıca BauMax Samsun, Karadeniz Bölgesi’nde en büyük yapı market olarak da hem bölge halkı hem de bizler için büyük önem taşıyor. Samsun’un doğru bir tercih olduğuna inancımız tam. Anadolu’ya çok önem veriyoruz, çünkü burada pazarın ihtiyaçları var, bir yandan perakende sektörü bu bölgelerde iyi yönetilecek, büyük yatırımları bekliyor, diğer yandan Anadolu halkının da yaşamına farklılık ve kalite getirecek alışveriş ve yapı marketlerine ihtiyaç var. BauMax Samsun’da umduğunu buldu mu şu ana değin? BauMax’ın Türkiye’deki ilk yapı marketi olan Samsun mağazasında ilk 6 ayda sonuçlar beklentilerimizin üzerinde gerçekleşti.

39


Kapak BauMax, Orta ve Güneydoğu Avrupa’da yapı market sektörünün lideri. Dokuz ülkede 148 mağazası var.

SAMSUN BAUMAK’TAN AZERBAYCAN VE ERMENİSTAN’A… Ayda yaklaşık 45 bin müşterinin mağazamızı ziyaret ettiği Samsun’da, işlerindeki ihtiyaçlarını eksiksiz bizden karşılayan usta, mimar ve müteahhit gibi ticari müşteriler önemli bir paya sahip. Ticari dünya müşterilerinin payı sebebiyle, bauMax Türkiye’nin sepet ortalaması Türkiye’deki DIY (Do It Yourself) sektörünün üzerindedir. Dolayısıyla, Samsun’a yapılan yatırımın karşılığını almaya başladığımızı söyleyebiliriz. Samsun’la ilgili yaşanılan avantaj veya dezavantajlar nelerdir? Samsun’un Karadeniz Bölgesi’nin en büyük ve merkezi konumda şehirlerinden birisi olmasına rağmen bir yapı markete sahip olmaması bizim açımızdan önemli bir

40

avantajdı. Samsun, çevresindeki etki alanıyla kuvvetli bir potansiyele sahip. Mağazanın açılışının üzerinden 6 ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen aldığımız olumlu sonuçlar, bu avantajın bir yansımasıdır. Dezavantaj diyebileceğimiz bir olumsuzluk yaşamadık. Sizce alışveriş merkezleri özellikle de yapı marketi açısından Samsun nasıl bir şehir? Samsun’un Karadeniz Bölgesi’ndeki en modern ve zengin şehirlerden biri olduğunu ve de buradaki ticaretin Anadolu’ya kadar uzandığını gördük. Samsun’a hafta sonları alışveriş için komşu illerden gelen müşteriler var. Samsun hem kendi içinde, hem de komşu illerin potansiyeli sebebiyle mutlaka yatırım yapılması gereken bir şehir.

Yüzde yüz Samsun firması Star Eloktromarket, Baumax ürünlerini Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’da satacak. Şehirdeki iş adamlarının bir araya gelerek kurduğu, İstanbul’un yanı sıra Gürcistan, Ermenistan, Moldova ve Azerbaycan’da satış noktaları bulunan şirketle Baumax arasında protokol imzalandı. Fima yetkilisi Mehmet Ali Coşkuner, buralardaki mağazalarında ve toptan satış noktalarında Baumax ürünlerinin tamamının arz edileceğini söylüyor: “ Ürünlerin kataloglardaki lira etiket fiyatı Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan para birimlerine dönüştürülecek. Bu organizasyonun tamamını Star Eloktromarket yürütmektedir. Burada ülkemize döviz girdisi sağladığımız bir finans imkânı elde ettik. Samsunla Sarp sınır kapısının çok yakın olması nedeni ile Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’a ürünler Samsun üzerinden gidiyor. Bu da nakliye maliyetlerini düşürüyor. Bu imkan sayesinde Baumax’ın ürün gamındaki tüm ürünleri mağazalarımızda halka sunabiliyoruz. Baumax’tan istediğimiz ürünleri Samsun Baumax üzerinden söz konusu ülkelere ulaştırıyoruz.”

Sayı 14 / Aralık 2010



Kapak

OMV Samsun Elektrik Genel Müdürü Öztürkmen:

Yeni Kozluk yatırmlarına ihtiyaç var OMV Samsun Elektrik Genel Müdürü Korkut Öztürkmen, önceki sayılarımızda dergiye yaptığı açıklamada, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının her yıl önemli miktarda arttığına dikkati çekmişti. Terme’nin Kozluk Beldesi’ne inşa ettikleri doğalgaz çevrim santralinin ihtiyacın sadece bir kısmını karşılaşabileceğini vurgulamıştı.

42

Sayı 14 / Aralık 2010


Terme’nin Kozluk Beldesi’ne doğalgaz çevrim santrali inşa eden OMV Samsun Elektrik’in Genel Müdürü Korkut Öztürkmen, Samsun’un enerji üssü niteliği taşıdığını kapağa taşıdığımız sayıda, Dergi Haberexen’e önemli açıklamalar yapmıştı. Türkiye’nin her yıl artan enerji ihtiyacına dikkati çeken Öztürkmen, Mayıs itibariyle bir önceki yıla göre yüzde 9,3’lük bir artış gerçekleştiğini belirtmişti. Bu ülkedeki kurulu gücün on yılda ikiye katlanması, yani 80 milyar dolarlık yeni yatırıma imza atılması gerektiğinin altını çizmişti. Öztürkmen, söz konusu yatırımla Türkiye’nin yüzde 4 ihtiyacını karşılayacaklarını söylerken, “Bizim ve bizim gibi yatırımların devamının gelmesi gerekiyor. Türkiye’de şu anda geçici bir arz fazlası var ama bu arz fazlası 2015’ten sonra tersine dönecek. Bu tür yatırımlar devreye girmeli ki arz fazlası devam etsin bu da fiyatta baskı yaparak elektrik fiyatlarını ucuzlatsın.” diyordu. Proje için seçilen yer ilk günden bu yana hep tartışıldı. OMV’nin projeyi üstlenen şirketle ortaklığı bulunmadığını da dile getirmişti Öztürkmen: “Sonradan ortak olduk, akabinde yüzde yüzünü satın aldık. Ama seçimin doğruluğuna inandık ki ortak olundu. Bu tür santraller en verimli ve en temiz şekilde soğuk iklimlerde kurulabiliyor. Deniz kenarı olması da başlıca etkenlerden biri. Bizim santralimiz yüzde 60’a yakın bir verimlilikle çalışacak ve bittiğinde Türkiye’nin en verimli santrali olacak. Yaptığımız santral öncelikli olarak bölge sonrasında ise ülke ihtiyaçlarına hizmet verecek. Türkiye’nin dört bir yanına rahatlıkla elektrik aktarabileceğiz.” Öztürkmen, yöre halkıyla Bursa Ovaakça köyündeki benzer santrali ziyaret ettiklerini kaydederek şunları anlatmıştı: “Halk kuracağımız santralin iki katı büyüklüğünde ve yeşillikler içerisinde bir santralin dokuz on seneden bu yana çevresine zarar vermeden çalıştığını gözlemledi. Aynı zamanda Ondokuzmayıs Üniversitesi’nden hocalarımız vardı. Teknik anlamda oldukça zorlu sorular yönelttiler santralin yöneticilerine. Hatta bu kadar da temiz olamaz şeklinde tereddütlerini belirttiler ama onlarda sonunda ikna oldular. Türkiye’de şu Sayı 14 / Aralık 2010

“Almanya’da Romanya’da hangi teknolojiyi kullanıyorsak aynısını Samsun’da da kullanıyoruz. Bu tarz iş yaptığımız her yerde kamuoyu tepkisiyle karşılaştık. İnsanlar doğal olarak endişelerini dile getiriyor. Bizde elimizden geldiğince bu endişelerin giderilmesi anlamında çalışıyoruz.”

anda üretilen elektriğin yarısı doğalgaz çevrim santrallerinden elde ediliyor. Türkiye’nin dört bir yanında bu santrallerden görebilirsiniz. Bu güne kadar ciddi anlamda bu santrallerden rahatsızlık duyan veya hatta zararlı olduğunu tecrübe eden yöre halkıyla karşılaşmış değiliz.” Santralle ilgili siyasilerle görüştüklerini ifade eden Öztürkmen: “Ankara’da mecliste Samsunlu vekillerimizin hepsini tek tek ziyaret ettim. Genelde milletvekillerimizin düşünceleri de “Tek kişinin istihdamı bile bu ülke için çok önemlidir” diyorlar. Burada iki buçuk yıl boyunca 900 kişiye istihdam sağlayacağız. Bu rakamın büyük bir kısmı bu bölgeden sağlanacak. İşletme aşamasında ise bu sayı 100’e düşecek ama sonuçta dediğim gibi bir kişinin bile buradan karnını doyurması çok önemli bence. İşletmeye geçtikten sonra vergi mükellefiyeti anlamında şirketin merkezini Samsun’a taşıyabiliriz. Sadece doğalgaz noktasında yatırım yapmıyoruz. Yenilebilir enerji konusunda birçok ilde çalışmalarımız devam ediyor.” demişti. OMV Samsun Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Thomas Martin ise, en ileri ve temiz teknolojiyi kullanarak elektrik üretimini hedeflediklerini vurguluyordu: “Almanya’da Romanya’da hangi teknolojiyi kullanıyorsak aynısını Samsun’da da kullanıyoruz. Bu tarz iş yaptığımız her yerde kamuoyu tepkisiyle karşılaştık. İnsanlar doğal olarak endişelerini dile getiriyor. Bizde elimizden geldiğince bu endişelerin giderilmesi anlamında çalışıyoruz.” Martin, sağlık ve kirlilik açısından basına yansıyan haberle karşılaşmamıştı: “Samsun’da bize bu kadar karşı çıkılmasının bence ana nedeni geçmişte mobil santral deneyimi yaşanmış olmasıdır. Ayrıca santral kelimesi her şeyden önce korkutucu bir anlam içeriyor. Almanya’daki, Romanya’daki daha önce yaşadığımız tecrübelere bakarsak, insanlara ne kadar bilgi verirsek, ne kadar açık olursak, o kadar endişeler ortadan kayboluyor. Bu yüzden halkla bir araya gelmeye çok önem veriyoruz. İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar. Belli gruplar var endişeleri olan. Biz onları da davet ediyoruz. Gelin her konuyu açıklığa kavuşturalım diyoruz.”

43


Kapak

Viyana kapıları Avusturya Kitaplıgı’yla açılacak Avusturya’nın Türkiye ilgisi ekonomiyle sınırlı değil. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü’ndeki kütüphanede hizmete giren bu ülkeye ait kitaplık, birçok gelişmeye öncülük edecek gibi görünüyor. Türkiye, Viyana Üniversitesi’nde “Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği” bölümü kuruyor. Bunun için OMÜ Yabancı Diller Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zeki Karakaya’yı görevlendirildi. Proje henüz yazışma aşamasında.

44

Türkiye’deki ilk “Avusturya kitaplığı”, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü bünyesinde hizmete başladı. Goethe Enstitüleri’nin hazırladığı ‘Almanca Yollarda’ pilot projesiyle yola çıkan Almanca otobüsü de bu şehirden yola koyulmuştu.

Kütüphane projesinin çıkış noktasında Almanya’daki gurbetçi işçilerden Ahmet Ceylan var. Elindeki bin 550 Almanca kitabı OMÜ Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitim Kütüphanesi’ne bağışlıyor. Buna bölümdeki hocalardan temin edilen bin civarındaki basılı eser ekleniyor.

Genellikle Yabancı Diller bölümlerinde kütüphane pek yok. Samsun’daki yabancı diller bölümündeki İngiliz, Alman ve Fransız dili eğitimi ana bilim dalında toplam bin 334 öğrenci öğrenim görüyor. Biraz da bu durum kütüphane ihtiyacını zaruri kılmış.

Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Yabancı Diller Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi (Oydem) Müdürü Prof. Dr. Zeki Karakaya, Yabancı Diller Eğitim Kütüphanesi’nde Avusturya Kitaplığı kurulma sürecini şöyle anlatıyor; “OMÜ uluslararası ilişkilere

oldukça önem veren bir kimliğe sahip. Bu yönde açılımlarda bulunuyor sürekli. Türk üniversiteleri arasında bu durum OMÜ’yü bir adım öne çıkartıyor. Bu çerçevede 2010 yılında Avusturya büyükelçisi vasıtası ile tesis edilen ilişkiler neticesinde Avusturya hükümeti bir kütüphane açma projeleri ve istekleri olduğunu ifade ettiğinde, ‘Bizim hazır kütüphanemiz var. Size bir köşe verelim. Avusturya kitaplığı bu köşede yer alsın.’ cevabını verdik. Avusturyalı yetkililer kütüphane ısrarlarına rağmen kitaplığa razı oldular. Elbette kitapların yanında dil öğretimine yönelik her türlü materyali de sağladılar.” Sayı 14 / Aralık 2010


OMÜ Eğitim, yabancı dil konusunda ülkenin önde gelen dört fakültesinden biri. Etkili ve çok tercih alıyor. Ne gariptir ki, 30 yıllık bir bölüm, Avusturya kitaplığı açılana dek bu denli bir tanıtım fırsatını hiç yakalayamamış.

Sayı 14 / Aralık 2010

Prof. Dr. Zeki Karakaya, Avusturya devletinin Karadeniz’e ve halkına ilgisinden de söz ediyor öte yandan: “Avusturyalıların ekonomik ve sosyal bağlamda Karadeniz halkı ve coğrafyası ile bir ilişki kurmak istediği anlaşılıyor. Kütüphane konusundaki istekleri ise sosyal ilişkileri kuvvetlendirmek amacı taşıyabilir. Bizim açımızdan ise; bir yabancı dil eğitim bölümü için bu ilgi önemli bir gelişme. Doğrudan kaynağa araç ve gereçlere ulaşmak imkânı sağlıyor. Avusturya ile aramızda imzalanan protokol çerçevesinde bulunan bazı maddeler burs imkânı doğurarak, buradaki asistan arkadaşlarımızın

Avusturya’ya giderek orayı tanıma zemini oluşturuyor. Ayrıca oranın kültürünü dilini sanatını edebiyatını tanıma şansı bulacakları gibi, bizim kültürümüzü de tanıtacaklardır. Üniversitemiz bu mütekabiliyete uygun. Tek boyutlu ve tek yönlü değil.” Kitaplığın açılışında bu görüşleri konuk Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger ve beraberindekilere anlattıklarını da söylüyor Karakaya: “Avusturya, Samsun ve Türk halkına yönelik çeşitli kültürel sanatsal ve diğer aktivitelere yönelik etkinlik yapmak isteyebilir. Görüldüğü kadarı ile Baumax’ın bu anlamda

45


Kapak

Türkiye’deki tüm mağazalarında özel durumlu çocuklara ve gençlere yönelik Aksiyon Günü düzenlemesi, Türk göçmenlerin yaşamlarından kesitlere tanıklık eden “Babam ve Ben” adlı fotoğraf sergisinin şehrimizde açılması bunun somut göstergesi. Neticede bu firma ekonomik bir yatırım olmasına karşın sosyal etkinlikler de yerine getiriyor.” Bu arada tüm ülkeyi yakından ilgilendirecek yeni bir haberi de aktaralım sizlere. Avusturya Viyana Üniversitesi’nde Türkiye “Türk Dili ve

46

Edebiyatı Öğretmenliği” bölümü kuruyor. Milli Eğitim Bakanlığı bunun için Prof. Dr. Zeki Karakaya’yı görevlendirdi. Proje henüz yazışma aşamasında.

eğitimi devreye sokulmasın! Tabi ki her arz, talebe bağlı. Şehrin lojistik merkezliği konumu paralelinde bu sahada eğitim veren bir fakülte faaliyette örneğin.

Uluslararası açılımlarda elbette Rektör Prof. Dr. Hüseyin Akan’ın destekleri son derece önem arz ediyor. Üniversitenin her alanda iyi ve isabetli ilişkiler kurması için çabalıyor. Dünyadaki tüm politikalar enerji üzerine. Samsun da enerji geçiş merkezi. Örneğin, Avusturya’nın desteğiyle OMÜ’de neden bir doğalgaz ve enerji mühendisliğine ilişkin lisans

Samsun’da bazı bölümler öğrencisizlik yaşarken, yabancı dillerde gecegündüz eğitim programları tamamen dolu. Belki de üniversiteler, ilgisizlikten ileride bazı bölümler aman kapanmasın diye telaşa girecek. Ne gariptir ki, 30 yıllık bir bölüm, Avusturya kitaplığı açılana dek bu denli bir tanıtım fırsatını hiç yakalayamamış. Sayı 14 / Aralık 2010



Kapak

Saha kalkan Atatürk heykeli bir Avusturyalı eseri Samsun’un simgeleri arasında yer alan atlı Atatürk heykelini yapan Avusturyalı sanatçı Heinrich Krippel, 13 yıl kaldığı Türkiye’de çok sayıda Mustafa Kemal ve Cumhuriyet temalı eserlere de imzasını atar.

Cumhuriyet Meydanı’ndaki Belediye Parkı’nın içinde, eski vilayet binasının hemen solunda bulunan atlı Atatürk heykeli yani “onur anıtı” Samsun’un en önemli simgelerindendir. Bronzdan imal edilen eser, kaidesiz 4,75, dikdörtgen beyaz kaidesiyle 8,85 metre yüksekliğindedir. Heykel kaideye, atın arka ayakları ve kuyruğuyla oturmaktadır. Bu özellikleriyle dünyada ikincidir. 15 Ocak 1931’de yerine konulan anıtı Türk Hükümeti’nin davetiyle Türkiye’ye gelen Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel yapıyor. Aynı zamanda sanatın resim, bakır oymacılığı ve illüstratör (resimleyici) dallarındaki başarılarıyla da adından söz ettiren sanatçı, 13 yıl kaldığı ülkemizde, haberde konu edileniyle birlikte çok sayıda Atatürk heykeline imzasını atıyor. Samsun’daki eserde askeri üniformasıyla tasvir edilen Atatürk, şaha kalkmış bir at üzerinde korkusuzluğu

48

ve Türklüğün gücünü yansıtan bir kompozisyonla dimdik oturmaktadır. Bir kolu kılıcına uzanmış; gururlu bir edayla derin derin ve azimkar bir halde Batı’ya doğru bakmaktadır. Tamamıyla Mustafa Kemal’e odaklanılan heykelde onun kuvveti, azmi ve üstün vasıfları yansıtılmak istenmiştir. Kaidenin yanlarında iki kabartma ve öteki yanlarında da yazılar vardır. Kabartmanın birinde, iskelede sandalın yanındakiler görülmektedir. Mermi ve cephane taşımaktadırlar. Arkalarında, top arabasından bir savaş anının canlandırıldığı anlaşılıyor. Diğer kabartmanın ortasındaysa Atatürk, tüm özellikleriyle ve zaferi anlatan bir tarzla durmaktadır. Başı halka dönük, vatandaşlarla el eledir. Yaşlısından gencine, köylüsünden şehirlisine vatandaşlarca çevrelenmiştir. Heykelin kaidesinde “Vatanda Milli Mücadeleye başlamak için Gazi, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı.” diye yazmaktadır.

17 Eylül 1883’de Viyana’da dünyaya gözlerini açan Krippel, sanat eğitimini bu şehirdeki Güzel Sanatlar Akademisi’nde Profesör Hemler atölyesinde tamamlar. Daha çok portre, büst ve mezar taşlarıyla tanınır. I’inci Dünya Savaşı’nda topçu subayıdır. Türkiye’nin 1925 yılındaki davetine evet diyerek, 1938’e kadar ülkenin değişik şehirlerine yerleştirilmesi amacıyla Atatürk heykelleri imal eder. Hatta Atatürk, kendisini köşkte misafir etmiş ve ona anıt için poz vermiştir. Krippel bu heykel ve anıtların ön çalışmaları ve taslaklarını Türkiye’de hazırlar. Kalıplar Viyana’daki atölyesinde üretilir. Aynı yerdeki Birleşik Maden işletmelerinde bronza dökülür. Heykeller parçalar halinde ülkeye getirilir ve yerlerine monte edilir. Sanatçı yeniden Türkiye’ye gelebilmek umuduyla 1938’de Viyana’ya döner. II’inci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bu dileği gerçekleşemez. 5 Nisan 1945’te geçirdiği mide operasyonu sonrası vefat eder. Sayı 14 / Aralık 2010


15 Ocak 1931’de açılan eser, Türk’ün korkusuzluğunu, gücünü ve azmini yansıtmaktadır.

KRİPPEL’İN TÜRKİYE’DEKİ DİĞER ESERLERİ Sarayburnu Atatürk Heykeli (3 Ekim 1926): İstanbul Belediyesi’nin diktirdiği bu anıt, Cumhuriyet düşüncesinin görselleştirilmesi yolundaki ilk adımdır.. Konya Atatürk Heykeli (29 Ekim 1926): Atatürk Heykeli ilk defa Konya’dan talep edilmiştir. Belediye Reisi Kâzım Bey Atatürk’ten izin almıştır. Yeni Gün/Ulus Zafer Anıtı (24 Kasım 1927): Ulus - o günkü ismiyle Haki-miyet-i Milliye- Meydanı’na, Yeni Gün Gazetesi sahibi Yunus Nadi Bey’in önderliğinde ve halkın maddi katkılarıyla hazineden tek kuruş alınmadan imal ettiriliyor. Proje yarışmasını Avusturyalı heykeltraş Heinrich Krippel Sayı 14 / Aralık 2010

kazanıyor. Esasen Atatürk bu heykelde istek doğrultusunda sivil giyimli bir cumhurbaşkanı olarak ve ayakta tasvir edilmiş. Tasvir değişiklikle şöyle değişir: Mustafa Kemal mareşal üniformalıdır ve Sakarya adlı atın üzerindedir. Anıtın kaidesi üzerinde biri arkadaşını savaşa çağıran diğeri düşmanı gözetleyen iki Mehmetçik ve arkadaysa mermi taşıyan Türk kadını figürü vardır. Afyonkarahisar Zafer Anıtı (24 Mart 1936): 1922 Başkumandanlık Savaşı anısına düşünülmüştür. Bu heykel de Afyonkarahisar’ın simgelerindendir. İsmet İnönü’nün açtığı anıtı, Atatürk 6 Kasım 1937’de ziyaret eder.

49


Kültür & Sanat

Selanik’teki orijinali bugün müze…

Samsun’daki Atatürk evi Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati Tekin, bugün bir müze işlevi gören Selanik’teki Atatürk Evi’nin bir kopyasını Samsun-Ordu karayolunun 7’inci kilometresindeki arazide inşa ettirip ziyarete açmakla, aslında çok önemli bir kültür hizmetine imza atmıştı. Atatürk bu evde doğmuş, çocukluk ve gençliğinin bir bölümü burada geçmişti.

S

elanik’teki Atatürk Evi, en son 100’üncü doğum yılı 1981’de onarılıp yeniden düzenleniyor. Müze statüsündeki ev, sıradan bir yapı değil hiç kuşkusuz. Mustafa Kemal’in doğup büyüdüğü, gençlik yıllarının bir bölümünü geçirdiği tarihi bir mekân. Ev, bodrumu ile birlikte üç katlıdır ve bir avluya konuşlanmıştır. Bitişiğinde Türk konsolosluğu hizmet vermektedir. Selanik’in tanınmış ailelerinden Sarıgüllü Hacı Sofulardan Feyzullah Ağa’nın kızı Zübeyde Hanım’la 1878 yıllarına doğru evlenen Ali Rıza Efendi (Atatürk’ün anne ve babası), Kırmızı Hafız diye şöhret bulan babası Ahmed Efendi’nin (Subaşı) mahallesindeki evinden ayrılarak Koca Kasım Paşa mahallesindeki eve taşınıyor. Ev aslen bir vakfiyedir. Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati

50

Tekin, bu eserin bire bir kopyasını Kurtuluş Savaşı’nın başlatıldığı Samsun’a inşa ettirerek, aslında çok önemli bir kültür hizmetine imza attı. 1923 Mübadelesi’nde doğup büyüdükleri yerden kopup gelenler açısından başka bir anlam taşıyordu şüphesiz. Bu girişimin bir hikâyesi var. 2004 yılı Temmuz ayında Hayati Tekin halk oyunları ekibi ve bir kısım vatandaşla Yunanistan’ın Serez-Kerkini Belediyesi’nin festival davetine icabet ediyor. Selanik, Kavala, Drama ve mübadele ile terk edilen köyler gezilir. Halk oyunları grubundaki öğrenciler, Selanik’in Aya Dimitriya mahallesinde, Apostolu Pavlu Caddesi üzerindeki 75 numaralı evi gezerken “Bu evi herkes buraya gelip göremiyor. Benzerini Samsun’a, ilçemize yapsak ne iyi olur.” der. Atatürk Evi’dir bu. Tekin öneriyi yerinde bulur. Plan ve projelerini bir

yılda tamamlayarak 2005’te SamsunOrdu karayolunun 7’inci kilometresindeki arazide inşaata başlanır. Ev, 2006’da törenle açılır. Dilerseniz evi biraz tanıyalım. Zemin katın girişinde tuğla döşemeli bir hol vardır. Sağdaki birinci oda, kiler, ikincisi mutfaktır. Kilerde mutfak eşyaları bakır kaplar, toprak testiler, çömlekler, balta, havan ve küpler, sandıklar teşhir ediliyor. Mutfak dolaplı ve raflı. Soldaki birinci oda hizmetçiye aittir. İkincisiyse merdivenli sofadır. Buradan birinci kata çıkılır. Buraya bahçedeki çıkartma taş merdivenle ulaşmak da mümkün. Ahşap tavanlı geniş sofa hemen dikkati çeker. Sofanın bahçeye bakan atlas perdeli üç penceresi önünde yastık ve işlemeli yaygılarla döşenmiş bir sediri bulunmaktadır. Sofanın orasında yuvarlak ahşap bir masa durmaktadır. Sayı 14 / Aralık 2010


Sofanın bahçeden gelişinde, sağda misafir odası ve bu odadan geçilen küçük bir sandık odası yer alır. Misafir odası, kadife koltuk ve kanepeler, atlas perde, aynalı komodin, bakır mangal ve sehpalarla döşelidir. Duvarda ibrişim işleme bir yazı levhası, bir duvar saati asılıdır. Soldaki birinci küçük oda mutfaktır. İkincisi yatak odasıdır. Odanın bir köşesinde, çift kişilik demir bir karyola yerleşiktir. Yatağın baş uçundaki duvarda, gümüş kılaptanlı, kırmızı atlas cüz kasesi içerisinde bir Kur’an-ı Kerim ve bir levha asılı, levhada Fetih Süresi’nin ilk ayeti (inna fetehnaleke fethan mübina) yazılı. Karyolanın önünde pirinç bir mangal,caddeye bakan atlas perdeli pencereler boyunca da döşenmiş bir sedir göreceksiniz. Birinci katın sandık odası bitişiğindeki merdivenli sofadan ikinci kata çıkılır. Buradaki sedirli sofa da birinci kat sofasının aynı olup yalnız daha küçüktür. Girişte sağdaki alçı işleme tavanlı oda (çalışma odası niyetiyle) ayrılmıştır. Atatürk’ün doğduğu bu odada, Atatürk’ün tunç bir büstü ile, bir yazı masası, pirinç mangal, koltuklar sergilenir. Duvarlarda Atatürk’le ilgili levha ve tabaklar montelidir. Sağdaki yatak odası Atatürk Müzesi haline getirilmiştir. Vitrinlerde Atatürk’ün kullandığı elbiseler ve şahsi eşyaları görülür. Atatürk’ün hayatına ait fotoğraflarla, okul çağlarına ait belgeler sıralanmış, bir de küçük Atatürk kitaplığı kurulmuştur. Yatak odasının bitişiğinde tahta parmaklıklı bir teras mevcuttur. Hayati Tekin, “Atatürk’ün Selanik’te doğduğu ev” adını alan yapı için şunları söylüyor; “Büyük atamız için ahdivefamızın bir göstergesi olarak projelendirip herkesin ziyaretine açtığımız “ Atatürk evi” Samsun ve ilçe halkının dışında da Türkiye’nin her ye-rinden hatta yurt dışından bile ziyaretçi almaktadır. Buda bizler için onur kaynağı olmaktadır. Selanik’te ki orijinali ile bire bir aynı olması konusunda gereken özen gösterilmiştir. Mimari ve iç dekorasyonu ve de etnografik malzemeleri ile o dönemi, o duyguyu bizlere yaşatmaktadır.” Tekin, evin arkasındaki bahçeye rekreasyon çalışması düşünüldüğünü de belirtiyor. TBMM ilk binası, Amasya tamimi binası, Havza Atatürk evi, Sivas kongre binası, Erzurum kongre binası tarihi yapıların minyatürlerinin teşhir edileceği bir proje tasarlanıyor. Bir nevi Cumhuriyet açık hava müzesi. Ama gerçekleşmiyor bu. Bahçede yalnızca TBMM binasının maketi yerleşik. Sayı 14 / Aralık 2010

51


Spor

A Milli tercihi Türkiye’den yana…

Ajax’tan Samsun’a düsen Yıldırım içindeki bu tutku sebebiyle. Hemen yanlış anlamayın; eğitimini sürdürür tabi ki. Lise sonrası, üniversitenin işletme bölümünde okumaya başlar. Ancak Samsunspor’a transferiyle, okulu yarıda bırakmak zorunda kalır. Attığı gollerle de adından söz ettiren genç orta saha oyuncusu, sorularımızı içtenlikle cevaplandırdı. Tercihi Türk Milli Takımı’ndan yana… Samsun’u, halkını ve tesisleri çok seviyor. En azından play-off’a kalacaklarına yürekten inanıyor… Taraftardan da desteklerini artırarak sürdürmelerini bekliyor… Hollanda’dan Samsun’a gelişiniz nasıl gerçekleşti?

Samsunspor’ un genç orta saha oyuncusu Murat Yıldırım, attığı goller ile adından sıkça söz ettiren bir oyuncu. Düzgün aile yaşantısı, onu yeşil sahalarda yükselten etkenlerin başında geliyor. Sokaklarında top oynadığı Avrupa’nın liglerinde yıldızlaşmak, en büyük hayali.

H

ollanda sokaklarında arkadaşlarıyla top oynarken babasının bir arkadaşı -yeteneğini görerek- futbol okuluna yazdırmasını önerir onu. Aslında ailesi bu spor dalına hiç de ilgili değildir. Buna rağmen tavsiyeyi dinleyen babasının kayıt yaptırdığı Hellas Sport amatör kulübünde 6 yaşından 15’ine kadar

52

futbol oynar. Ajax takımının alt yapı komitesi beğenince bu köklü kulüpte staj imkanı doğar. Ardından tamamen Ajaxlı’ dır artık. 1987’de Çorum’da dünyaya merhaba diyen Murat Yıldırım ardından ailesi ile birlikte babasının yanına Hollanda’ya gider. Futbolla çocuk yaşta öyle bütünleşmiştir ki, başka herhangi bir mesleğe yönelemez

Ajax’ta oynarken Hollanda ligindeki birkaç takımdan transfer teklifi aldım. Ama 2’inci ligi düşünmedim. Hedefim 1’inci Lig idi. Hollanda takımlarına transfer olamayışımı menajerime bağlıyorum. Kendi gözümle resmi teklifleri gördüğüm halde menajerimden dolayı anlaşamadık. Daha sonra ağabeyim gördüğüm bir kişi menajerlik teklifinde bulundu. Samsunspor’dan Hayrettin Gümüşdağ ile tanışıklığı vardı. Bu sayede transfer oldum. Avrupa ve Türk futbolu arasında ne gibi farklar var sana göre? Avrupa’da futbol Türkiye’ye göre daha disiplinli. Taktik açısından bizden daha öndeler ve güçlüler. Takım halinde oyunu sahaya güzel yansıtıyorlar. Mesela Barcelona örneğinde yıldız futbolcu Messi’nin sağ bekin arkasında Sayı 14 / Aralık 2010


dahi kademeye girdiğini görebiliyoruz. Fakat Türkiye’de büyük futbolcular bunu yapmıyor. Fenerbahçeli Alex çok iyi bir futbolcu olmasına rağmen, defansa gelip kademeye girdiğini göremezsiniz. Türk futbolunda bireysellik, Avrupa futbolunda ise takım oyunu daha ağır basıyor.

Yıldırım, “Türk futbolunda bireysellik, Avrupa futbolunda ise takım oyunu daha ağır basıyor.” diyor.

Türkiye’de ve Avrupa’da kimleri örnek alıp beğeniyorsun? Türkiye’de örnek aldığım futbolcu yok. Avrupa’da Barcelona’da oynayan İniesta ve Xavi’yi çok beğeniyorum. Real Madrid’teki Xavi Alonso da beğendiğim futbolcular arasında. Genelde beğendiğim futbolcular oynadığım mevkidekiler. Hellas Sport’ta iken, Del Piero ve Zidane idollerim idi. Samsunspor taraftarları düşünüyorsun?

hakkında

neler

Taraftar tek kelimeyle harika. Özellikle Denizlispor karşılaşmasında çok iyilerdi. Taraftarlar biz futbolcular için büyük önem taşıyor. Ayrıca rakip takımı baskı altına alarak bizim sahada daha iyi işler yapmamızı sağlıyor. Taraftar desteği bana ekstra enerji veriyor. Sahada tıkandığımız daha fazla ilerleyemeyeceğimiz bir anda taraftarın tezahüratı, coşkusu bizi tekrar harekete geçirebiliyor. Taraftardan beklentilerim, takım olarak bizi sonuna kadar desteklemeleri, yanımızda olduklarını biz futbolculara hissettirmeliler. Şu anda ligde iyi gidiyoruz, futbolda galibiyette var mağlubiyette. Bize güvenirlerse bu güveni boşa çıkarmayacağız, taraftarlar bundan emin olabilir. Futbolcu arkadaşlarımızla sürekli taraftarlar hakkında olumlu sohbetler yapıyoruz. Samsun şehrini de havaya soktuğumuzu düşünüyorum. İyi futbol oynuyoruz, birçok pozisyona giriyoruz. Zevk veren futbol oynadığımız için taraftarda bizi destekliyor. Takım içerisinde futbolcular arasındaki iletişim ve uyum durumu nasıl? Takımda kendinize yakın bulduğunuz arkadaşlar söz konusu mu? Takımda arkadaşlık ortamı gayet güzel. En samimi olduğum arkadaşım Kaptan Turgay Gölbaşı. Genel olarak tüm futbolcu arkadaşlarımla aram iyidir. Antrenman dışında da birlikte oluyoruz. Yazın Turgay Gölbaşı ile Samsun’daydık. Yeni transferler Zenke, Agbetu ve Jonathan’ı gezdirdik. Samsun’u tanımalarına yardımcı olduk. Takımda her şey yolunda gidiyor. Forma şansı bulmak için takımda elbette rekabet var. Bu da olması gereken bir durum. Takım içi iletişim iyi olduğu zaman başarıda kaçınılmaz oluyor. Şehre ilişkin fikirlerini de merak ediyorum doğrusu… Bir de tesisler hakkındaki değerlendirmeni… Samsun inanılmaz güzel bir şehir. Beklediğimden Sayı 14 / Aralık 2010

53


Spor

çok daha gelişmiş. Hollanda’dan gelmeden önce bazı önyargılarım vardı. Sosyal aktivite alanlarının az olacağını düşünmüştüm. Çok fazla gelişmemiş bir şehir diye hayal etmiştim. Ama görünce fikrim değişti tabi. Şehre hayranlığımı gizleyemiyorum, buraya çok alıştım. Samsunspor’un tesisleri mükemmel. Birçok kulübün hayalini süsleyen bir tesis. Zaman zaman başka takımların tesislerinde de antrenman yapıyoruz. Hiç birisi Samsunspor’un tesisinden güzel değil. Antrenman saatleri dışında Samsun’da nasıl vakit geçiriyorsunuz? Genelde eşim Patricia ile sinemaya gidiyoruz. Dışarıda yemek yiyoruz. Alış veriş merkezlerinde dolaşıyoruz. Halk’tan kopuk durmuyorum, halkın içindeyim. Yolda karşılaştığım insanlar benimle resim çektirmek istiyor, bundan hoşnudum. Hepsinden olumlu sözler duyuyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Bazen Çorum’a ailemi ziyarete gidiyorum. Samsun’un Çorum’a yakın olması bir avantaj elbette. Samsunspor’da oynadığınız mevkide

54

mutlu musunuz? Samsunspor’da orta saha mevkiinde oynuyorum. Son iki maçtır sağ kanat, forvet (hücum oyuncusu) arkasına daha yakın oynadım. Oynamak istediğim mevki ön libero, burada oynadığımda daha verimli olduğumu düşünüyorum. Hem ofansif hem de defansif özelliğimin olduğunu söyleyebilirim. Daha iyi bir futbol sergileyebilmek adına yaptığınız fazladan çalışmalar oluyor mu? Çok fazla ekstra çalışmam yok. Genelde idman öncesinde salonda fitness çalışıyorum. Onun haricinde sahada takım arkadaşımı yanıma alıp pas çalışırım. Antrenmanlar dışında ekstra yaptığım çalışmalar bunlar. Futbolcuların çoğu zaman gece hayatları da ön planda. Bunu doğru buluyor musun? Hollanda’yla kıyaslarsan… Evli olduğum için gece hayatım yok. Zaten gece geç saatlerde dışarıda olmak bana göre değil. Atakum’da oturma-

ma karşın yazın dahi çok geç saatlere kadar dışarıda kalmam. Ev hayatını daha çok seviyorum. Hollanda’da yaşadığım yerde birçok disco, bar vardı. Buna rağmen hayatım boyunca çok ender gitmişimdir böyle yerlere. Eğlenceye çok düşkün birisi değilim. Arkadaşlarımla oturup sohbet etmek beni daha çok mutlu eder. Forma numaranın 77 olmasının özel bir anlamı var mı? Hayır, forma numaramın özel bir nedeni yok. 77 numara hoşuma gittiği için bu numarayı tercih ettim. 77 yerine 10 numaralı formayı da tercih ederdim. Fakat takımda 10 numaralı forma Sercan arkadaşıma ait. Ondan dolayı 10 numaralı formayı düşünmedim bile. 10 numara kimsede olmasaydı tercih ederdim tabiî ki. Samsunspor’da kaptanlık yapmak ister miydiniz? Çok isterim. Bence kaptan olmak tecrübe ve olgunluğu gerektiriyor. Henüz erken ama ileride kaptanlık teklifi geldiği takdirde yapmak isterim. Sayı 14 / Aralık 2010



Spor Fakat bunun için şu an çok erken. Takımda kaptan olacak futbolcu takıma ağabeylik yapabilmelidir. Mesela Galatasaray’ın kaptanı Arda’ya çok genç yaşta kaptanlık görevi verildi. Takımda Arda’dan 10-15 yaş büyük futbolcular var. Kaptanlık, dediğim gibi takıma ağabeylik yapabilecek futbolculara verilmeli. Türkiye’de futbolcu olmanın avantajı ve dezavantajı nelerdir? Türkiye’de galibiyet alan takıma büyük sevgi gösterileri oluyor. Taraftar futbolcuları yere göğe sığdıramıyor. Yenilgilerde ise sanki galibiyette seni destekleyen taraftar gitmiş, yerine başka taraftar gelmiş gibi oluyor. Biz futbolcular açısından bu durum dezavantajlı diyebilirim. Yurt dışında ise tam tersi, takımın tek maçlık durumuna değil, sezon sonundaki durumuna bakıp taraftarlar tepkisini gösterirler. Örneğin ben Samsun’da sezon başında, sakatlandığım için performans düşüklüğü yaşadım, bundan dolayı basından haksız eleştiriler aldığımı düşünüyorum. Sonuçta bende insanım kötü oynayacağım maçlar da olabilir. “Sen gerçek Murat gibi oynamıyorsun” sözünü çok duydum. Evet, çünkü sakatlık geçirmiştim ve sağlam Murat gibi oynayamamıştım. Bunun gibi haberlerin halka olumsuz lanse edilmesi beni üzdü. Fakat ben sakattım ve performans düşüklüğümde bundan olduğu için anlayış beklerdim. Avrupa’da bu durumlar dediğim gibi sezon sonunda

ki toplam değerlendirmelere göre ele alınır. Avrupa’daki futbol altyapısıyla Türkiye’deki futbol altyapısı arasındaki farklar nelerdir? Benim yetiştiğim Ajax takımı dünyanın en iyi alt yapısı olan takımlardan birisi durumunda. Avrupa’da alt yapıya inanılmaz derecede önem veriliyor. Maddi yönden büyük paraların döndüğü Avrupa futbol altyapılarını Türkiye’nin altyapısıyla kıyaslamamız mümkün bile değil. Önce hedefleriniz hayata ilişkin gelecekte neleri planlarınız neler? Samsunspor’a gelmeden nelerdi? En büyük hedefim süper ligde ve ardından Avrupa liglerinde top koşturabilmek. Ben Samsunspor’u buraya gelmeden önce şanlı geçmişi ile tanıyor o şekilde hayal ediyordum. Ancak, buraya geldiğimde kulüp ve takım zor günler geçiriyordu. Böyle olacağını düşünmemiştim. Samsun’a ayak bastığımda beklediğimin çok üstünde bir düzeyde şehir ile karşılaşsam da kulüp ve takım için aynı şeyleri söyleyemem. Şimdi Samsunspor ile birlikte süper ligde olma hedefim var. Elbette iyi bir futbolcu olmanın birinci şartı kendine büyük hedefler koymaktır. Bank Asya liginde top koşturan her futbolcu gibi benimde süper lig hayalim ve hedefim var. Samsun’a çok alıştım. Burada her şey çok güzel. Taraftarla aram çok iyi. Bana her defasında sevg-

ilerini gösteriyorlar. Samsun’da ve Samsunspor’ da olmaktan çok mutluyum. Fakat süper ligde olma şansı yakalarsam bunu değerlendiririm. Samsunspor’un yaşadığı maddi sıkıntıların futbolculara elbette yansımaları oluyor. Siz bundan ne derece etkilendiniz? Takıma geldiğim ilk sezonda son sıralara doğru oynuyorduk. Deplasmanda galibiyet alamıyorduk. Üst üste yeniliyorduk. Ligin sonunda tek golle ligde kalmaya hak kazandık. Benim için sıkıntılı dönemlerdi. Ama artık takım maddi yönden de düzene giriyor. Şehrin büyükleri, iş adamları Samsunspor Kulübü’ne yardımlarını esirgemiyor. Fakat Büyükşehir belediyesinin takıma sahip çıkması gerekiyor. Bu sene en kötü ihtimal ile play-off oynayacağımızı düşünüyorum. Bazı taraftar grupları bizi hiçbir maçta yalnız bırakmadı. Deplasmanlara gelip takımı desteklediler, onlarında takım üzerinde çok emeğinin olduğunu düşünüyorum. Samsunspor’un en başta düzenli gelirlerinin olması gerekli. Bu gelirler ile halledilemeyen noktalarda başka kapılar çalınmalı. Türk Milli Takımı U- 19 ve Hollanda U-21 Milli Takımlarında görev yaptınız. A Milli tercihin ne olurdu? Hollanda’da yetişsem de Türk kültürü ile büyüdüm. Türk Milli Takımı’nı kendime daha yakın görüyorum. Tercihim Türk Milli Takımı’ndan yana olurdu.

Murat Yıldırım’dan taraftara mesaj: “Bize güvenirlerse bu güveni boşa çıkarmayacağız, bundan emin olabilirler.”

56

Sayı 14 / Aralık 2010



Sinema Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızı’nın Yolculuğu Tür : Fantastik / Macera / Aile Gösterim Tarihi : 10 Aralık 2010 Yönetmen : Michael Apted Senaryo : Christopher Markus , Christopher Markus , C.S. Lewis Yapım : 2010, İngiltere Oyuncular : Ben Barnes (Kral Caspian), Skandar Keynes (Edmund Pevensie), Georgie Henley (Lucy Pevensie), Will Poulter (Eustace Clarence Scrubb) Filmin konusu: Cambridge-İngiltere’de İkinci Dünya Savaşı sırasında Pevensie kardeşler, sinir bozucu kuzenleri Eustace Clarence Scrubb’ın evinde kalmalarıyla başlarlar. Bir gün çocukların üçü de, açık denizde duran bir geminin resmedildiği tablonun içine çekilirler. Kendilerini okyanusun altında bulan çocuklar gözleri önündeki görkemli Şafak Yıldızı’nı görmek için su yüzüne çıkarlar; artık Caspian ve Reepicheep ile beraberdirler. Caspian’ın görevi, kötü amcası tarafından sürgün edilen yedi soylu Telmarlı Narnia Lordu’nun akıbetini keşfetmektir ve Pevensie kardeşler, Eustace ve Reepicheep de ona yardım ederler. Büyüleyici macera boyunca sihirli Dufflepudlarla, kötü niyetli köle tüccarları, ejderhalar ve büyülü mer halkıyla baş etmek zorundadırlar. Narnia’nın geleceği tehlikededir...

Çakallarla Dans Tür : Komedi Gösterim Tarihi : 17 Aralık 2010 Yönetmen : Murat Şeker Senaryo : Murat Şeker , Ali Tanrıverdi Yapım : 2010, Türkiye Oyuncular : Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar, Murat Akkoyunlu, Tuba Ünsal, Kemal Uçar Filmin konusu: Büyük bir şirketin muhasebecisi olan Servet, gözünü para hırsı bürümüş karısının hırsına kapılarak, şirketin internet hesapları üzerinden hatırı sayılır miktarda bir parayı patronundan çalmak amacıyla plan yapar. Bu planın bir parçası da en yakın arkadaşı olan Gökhan’dır; Servet parayı Gökhan’ın hesabına aktarıp herhangi bir olumsuz durumda suçu onun üzerine yıkmayı hesaplar. Diğer iki arkadaşı da bu hain planın figuranı olacaklardır. Ama unuttuğu iki şey vardır; birincisi, kendisi gibi kurnaz ama saf olan arkadaşları, ikincisi ise; çakallık yapmaya çalışırken zaten çakalların alengirli oyunlarının tam ortasında olmaları. Dört kafadar başlattıkları bu işi ellerine yüzlerine bulaştırır ve başlarına gelmedik komik olay kalmaz. Kısa yoldan para kazanmak uğruna bindikleri geminin dümeni onları, akıllarına bile gelmeyecek çılgın ve eğlenceli bir serüvene sürükler.

Karmakarışık Tür : Müzikal / Komedi / Aksiyon Gösterim Tarihi : 24 Aralık 2010 Yönetmen : Nathan Greno Byron Howard Senaryo : Jacob Grimm , Wilhelm Grimm Yapım : 2010, ABD Oyuncular: Mandy Moore (Rapunzel) , Zachary Levi (Flynn Rider) , Donna Murphy (Madame Gothel) Filmin konusu: Krallığın en çok aranan –ve en etkileyici- eşkıyası Flynn Rider (seslendiren Zachary Levi) gizemli bir kulede saklanırken, o kulede yaşayan güzel ve cesur, 20 metre uzunluğunda altın sarısı saçları olan Rapunzel (seslendiren Mandy Moore) tarafından esir alınır. Yıllardır hapsedildiği kuleden çıkma yolları arayan Flynn’i esir alan meraklı kız, yakışıklı hırsızla bir anlaşma yapar ve alışılmadık ikili, süper-polis bir atın, aşırı korumacı bir bukalemunun ve sevimsiz bar haydutlarının da olduğu aksiyon dolu bir maceraya yelken açar...

58

Sayı 14 / Aralık 2010



AAAAAAAA

60 SAYI 3 / OCAK 2010


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.