Haberexen #26 Aralık 2011

Page 1

Say覺 26 / Aral覺k 2011

1


2

Say覺 26 / Aral覺k 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

3


4

Say覺 26 / Aral覺k 2011


Tarihe yolculuk!

w w w.hab erexen . com

Geçmişini bilmeyen geleceğe hazırlanamaz.

AYLIK HABER D ERGİSİ

Ekim ayında gerçekleşen Samsun Sempozyumu’nun açılışında Samsun’un tarihinde kısa yolculuklar yaptık.

Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi

Huzur dolu geçmişten bugüne taşınan izlerin birer birer yok olduğuna da tanık olduk, diğer yandan. Dergi HABEREXEN 26’ncı sayısında, talan edilen, üzerine binalar dikilen o tarihe ışık tutuyor. Geçmişte sahip çıkmadığımız mirası bugün gün yüzüne çıkarmak için çabalıyoruz. Tabi, kaybolan, talan edilenleri yerine koymak artık imkansız. Sahra Sıhhiye Okulu’nun altında bir tarih yatıyor. Bugün Saathane olarak bildiğimiz bölgenin etrafındaki Kale’nin kalıntıları da o bölgede duruyor. Tarihi bedesten geçmişten bir hatıra. ABD’nin kurduğu radarın bize kültürel maliyeti nedir? Bilmiyoruz. Bugünler de ABD’li askerlerin bloglarda ve sosyal paylaşım sitelerinde bolca gördüğümüz elinde balyozlu fotoları insanın aklına derin şüpheler getiriyor. Kent tarihinin topyekün masaya yatırılarak, uzmanlarınca araştırılıp kamuoyu ile paylaşılması bir zorunluluk. Dedikoduların önünü ancak bilimsel çalışmalar kesebilir. Ve varsa talan edilen, kaçırılan eserler takip edilip, Samsun’a geri kazandırılmalı. Bu kapak dosyası tarihi Samsun’a bir yolculuk yaptıracak bizlere. Ve bilim adamlarının talan edilen, kıymeti bilinmeyen tarihi eserlerle ilgili çalışmalarını, tespitlerini bulacaksınız. “Antik Samsun Toprak Altında” dosyası Samsun Sempozyumu ile merak uyandıran kent tarihine yolculuğa önemli bir katkısı olacağına inancımız tam.

Mustafa ÇAKIR Ahmet AK SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ HABER MERKEZİ

Mustafa BİLİK HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM REZERVASYON

Emre GÜNDEM Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM

Serdar ILGIN

www.serdarilgin.com.tr

BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96

Samsun, geçmişini bildikçe gelecekte daha güçlü olacak. YÖNETİM YERİ ADRESİ Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.

Sayı 26 / Aralık 2011

basın meslek ilkelerine uymaya söz

5


HABEREXEN

16

R

Sayı 26 / Aralık 2011

dos y al ar

18

5 EDİTÖR 8 AKILDA KALANLAR 12 KÖŞE YAZISI-BEKİR REŞİTOĞLU 14 AK PARTİ VE MHP’DE KONGRE HEYECANI

24

16 SAĞLIKTA MEDICALPARK FARKI 18 MEDICANA SAMSUN’UN HEDEFLERİ DE BÜYÜK 20 İÇME SUYUMUZ DÜNYA STANDARTLARINDA

26

22 İSTATİSTİKLER DE KÜÇÜK ISTANBUL DİYOR SAMSUN İÇİN 24 BÜYÜK YÜREKLER EĞİTİM İÇİN ÇARPIYOR 26 DEPREM DEĞİL,CEHALET YIKIYOR 30 SAĞLIKTA “SERBEST UÇUŞA” HAZIRIZ

54

34 HATASIZ HAT OLMAZ, HATALARIYLA SEVELİM ONLARI

36

36 ANTİK SAMSUN TOPRAK ALTINDA 46 KUZEYİN YETENEK FIŞKIRAN MÜMBİT ŞEHRİ SAMSUN 50 EKRANLARIN KÖLESİYİZ MALESEF 54 YERLİ OTO TRENİNİ KAÇIRDIK AMA BIR ŞANSIMIZ DAHA VAR

56

56 SPORLA BAĞLAN HAYATA 58 SİNEMA

6

Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

7


Akılda Kalanlar BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ İÇİN STRATEJİ PLANI Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bilim, sanayi, teknoloji ve ilgili diğer alanlardaki tüm görev ve faaliyetleri; günümüz şartları, ilke ve politikaları ve geleceğe yönelik projeksiyonlar doğrultusunda sorgulanarak yeniden planlanacak. Düzenlenen çalıştayda Samsun için hazırlanacak strateji planının parametreleri konuşuldu.

TÜRK-ALMAN DOSTLUĞUNA SAMSUN ELİ

BAŞSAVCI YELDAN’DAN AİLE İŞİ ŞİDDET KARARLILIĞI… Aile içi şiddeti bitirmeye dönük tedbirleri hayata geçirdiklerini kaydeden Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan; mahkemeden ilgili kanun doğrultusunda tedbir kararı çıkarttırdıklarını belirtiyor: “İlimizde aile içi şiddet olaylarındaki mücadelede hem adliyemiz hem de emniyet birimleri ciddi kararlılık içinde çalışıyor. Bugün itibariyle bize intikal eden toplam 844 ayrı olayda, 4200 Sayılı Ailenin Korunması Kanunu’na göre mahkemeden tedbir kararı aldık. Bunların uygulanması konusunda ilgili emniyet ve jandarma birimlerine gerekli talimatları verdik. Bu olayların birçok yönden ele alınmasında ve çözüm noktasında kapsamlı bir çalışma yapılmasında fayda olduğunu düşünüyoruz.” .

11.11.11 SAPLANTISI… Samsun Milletvekili Akif Çağatay Kılıç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) Türkiye-Almanya Dostluk Grubu başkanlığına getirildi. Kılıç, iki ülke arasındaki ilişkilerin diğer ülkelere nazaran farklılık arz ettiğini belirtiyor: “Almanya’da yaşayan 3 milyondan fazla Türk’ün; bunun yanında Türkiye’ye yerleşen ve turist olarak her yıl ziyarete gelen Almanların iki ülke arasında ilişkilerin önemini ortaya koyuyor.”

MOBESE YAYGINLAŞACAK MOBESE kameralarının suçlarının yakalanması ve güvenlik teminindeki rolü her geçen gün daha da önem kazanıyor. Samsun İl Genel Meclisi de gelişmeyi dikkate alarak şehirde daha da yaygınlaştırılması yönünde irade ortaya koydu. Esnafın kameralı emniyete yoğunlaşması için proje geliştirilecek.

8

11. 11. 2011 tarihinde evlenmek için yarıştı çiftler. En son 100 yıl evvel ardı sıra dizilmişti 11 sayısı. 11.11.11 tutkunları, -saplantılıları da denebilir, hiçbir beis yok- belediyelerin nikah müdürlüklerini ikinci adres belledi haftalarca; evlilik günlerini bu tarihe denk getirebilmek amacıyla. Kimleri araya koymadılar ki… Samsun İlkadım Belediyesi Nikah İşlemleri Müdürlüğü’nde de Kasım ayının 11’inci gününe talep, normalin 5 katıydı. 42 evlilik başvurusu yapıldı. Oysa ortalama 10 civarındaydı. Saat 11.00 takıntısına kapılanlar da vardı ne yazık ki… Sayı 26 / Aralık 2011


ÇATALARMUT KAVŞAĞI’NDA 10 MİLYON CEPTE KALDI

FUAR VE KONGRE İÇİN TEMEL ADIM Temel aşaması geçilen Samsun Fuar ve Kongre Merkezi’yle şehir eski kimliğine yeniden kavuşacak. Günümüz şartlarına göre tasarlanan merkez uluslararası organizasyonlara da ev sahipliği yapabilecek. Pek çok sektörün buluşma noktalarından biri haline gelecek. Vilayetin büyük hedeflerine ulaşabilmesindeki hayati figürlerden biri bu kompleks yapı. .

ELİMİZ İRAN’A DA DEĞİBELİYORMUŞ DEMEK Kİ… Büyükşehir Belediyesi’nin 17 milyon lira harcayarak 270 günde tamamladığı Çatalarmut Köprülü Kavşağı, şehir trafiğinin akışkanlığında bir hayli rol oynayacak. Barış Bulvarı ile Ankara Bulvarı’nın kesiştiği noktadaki kavşağı hizmete açan Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, ardından direksiyonuna oturduğu makam aracını 2 bin 600 metre sürdü. Belediye yönetimi, birim fiyat için 27 milyon lira belirlenen yatırımı kendi imkânlarıyla 17 milyona bitirmeyi başardı.

Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) ile İran’ın kuzeyindeki Gorgan şehrinin Ticaret Odası arasında ekonomik alanda işbirliği protokolü imzalandı. Bu sözleşme Haberexen’in ilk sayısından beri kamuoyuna mal etmek istediği hakikatin algılanması adına çok anlamlı bir örnek.

STADYUM SAMSUN İÇİN DÜĞMEYE BASILDI WİKİNG TRENİNİ BEKLİYORUZ Kafkas demiryolu hattı feribot taşımacılığı ile Karadeniz Bölgesi’nin lojistik üssü hedefine adım adım yaklaşan Samsun, Wiking trenini bekliyor. Baltık ülkeleri, Ortadoğu ve Güney Kafkasya ülkelerindeki pazarlara Türkiye üzerinden ulaşmayı hedefliyor. Başta Suriye, İran ve Irak; çok sayıda civar ülkeyle gerçekleşecek ticaret bölge ekonomisine önemli katkılar sağlayacak. Tren projesine 19 Mayıs Şehri’nin dahil edilmesi için çalışmalar sürüyor.

Futbol ortak paydamız. Tanıtımın, aidiyetin ve birlikteliğin dünyalık vesilelerinden. Karadeniz Bölgesi’nin gözde şehri Samsun’a yakışır bir stat için düğmeye basıldı en nihayetinde. Müjdeyi Gençlik ve spor Bakanı Suat Kılıç bizzat verdi: “Stadyum Samsun projesi için Toplu Konut idaresiyle protokol imzaladık. Şuan proje çalışmalarına başlandı. Samsun’da seçim öncesi sözünü verdiğimiz ‘Stadyum Samsun’ projesinin temelini de 2012 yılının ilk aylarında atacağız.” . Sayı 26 / Aralık 2011

9


10

Say覺 26 / Aral覺k 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

11


Köşe Yazısı

Bekir Reşitoğlu

Kendinizi tüketmeyin!

H

ep tüketiyoruz. Ömrümüzü de. Peki, bunun karşılığında ne üretiyoruz? Bu soruya her aklınıza geldiğinde kafa yorun. Ürkmeyin, yazacaklarımın ideolojik boyutu yok. Tamamen insani temelli. Son haftalarda kolesterolü tartışıyor tıpçılar. Doğal beslenmeyi öneren Prof. Dr. Canan Karatay ve arkadaşları, Kardiyoloji Derneği yetkililerince şiddetle eleştiriliyor. Et ve yumurtanın gönül rahatlığıyla yenilebileceğini söylediği; un, şeker ve tuzu yasakladığı için. Abur cuburu, akşam 20’den sonra asla ağza besin koymayı ve öğün sırasında meyveyi reddediyor Karatay. Tereyağından korkmayın; zeytin ve fındık yağlarını kullanın diyor. Ayçiçeği ve mısır yağlarından, bilhassa da margarinden uzak durmamızı istiyor. Kolesterol vücudun yapı taşı. Hücre duvarı onsuz örülemiyor. Hormonsuz kalıyor metabolizma. Kanla damarlardan geçerek ulaşıyor en küçük yapı taşlarımıza. Damarı mikropsuz iltihaplar tıkıyor çeperlerine çökerek. Haliyle seyir sırasında kolesterol de trafiğe takılıyor. Kan testinde yüksek çıkıyor. Yinelersek, tıkanmanın

12

sebebi kolesterol değil. Dolayısıyla statin ilaçlarıyla onu azaltmaya çalışmanın hiçbir müspet anlamı yok. Damarı daraltarak hastalaştıran etkenler belirlenmeli ve tedavi edilmeli.

boğazlarla sınırlandırmamalıyız tüketim çılgınlığını. Giysi, eşya ve gayrimenkul alırken de mutedil davranmalıyız. Lüksün sonu tatminsizlik, obezite ve maddeperestliktir.

Karatay’ın kolesterol ilaçlarının bırakılmasını sağlayarak hastaların hayatlarını riske ettiği ileri sürülüyor. Kimya endüstrisinin en fazla para kazandığı ilaçlardan biri statin grupları. Tansiyon hapları da öyle. Bilimsel araştırmaların ve kongrelerin masraflarını boşuna mı yükleniyor ilaç firmaları? Elbette ki hayır. Teknik bilgilendirmeyi burada kesiyorum. Buraya kadarkileri, olayın özünün kavranması adına dile getirdim. Eğer kendimizi bir tüketim makinesi gibi çalıştırmasaydık bu zıtlaşmalar oluşmayacaktı.

İlaç ve silah endüstrisi ikiz kardeş gibidir. Her ikisi de, ürettiklerini tükettirebilmenin metotlarını arar durmaksızın. Savaşlar bayram günleridir, silah tüccarlarının. Hasta bedenler de ilaççıların. Toplumlar pazardır, ne denli tüketirlerse iyidir. Amerikan halkı sizce niçin obezleşti? Önce evlatlarını vurdu acımasız çark. Bu süper gücün siyasal felsefesi ve bunun toplumdaki izdüşümü şöyle özetleniyor: “Bırak dini, ahlakı, moral değerleri, yardımseverliği, paylaşmayı, arkadaşlığı; çok para kazan ve harca. En büyük mutluluk ve haz ancak böyle elde edilebilir…”

Erken saatte iyi bir kahvaltı şart. Dört beş saat sonra orta halli bir takviye kafi. Akşama doğru da atıştırma mantığı en güzeli. Dayanılamıyorsa aralarda fındık, ceviz ve fıstık türü kuru yemişlerle avunabiliriz. Bolca yürümeliyiz. Hareket, sağlıklı ömrün dinamosu. Yaşamak için yemeliyiz, yemek için yaşamamalıyız kısaca. Bu dünyaya bir defa uğruyoruz, sonsuz hayatta. Sıhhatten mahrumken ne ibadetin, ne de gezip tozmanın tadı çıkar, öyle değil mi? Sadece

Komşusu açken, tok gezeni bizden değil diye hizaya çeken Hz. Muhammed (sas) bir hüzün peygamberidir. Allah malı ve evladı dilediğine, ilmi ise dileyene verir. Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi sualini unutmamalıdır ömür boyu. Dünya herkesindir. Ama o gün herkes kendi küçük dünyasıyla huzura duracaktır. Akıl, iman ve beden sağlığı için lütfen kendinizi tüketmeyin. Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

13


Siyaset

Ak Parti ve MHP’de kongre heyecanı Yakakent’tekiyle başlayan AK Parti’nin Samsun’daki 4’üncü olağan ilçe kongrelerinde delege seçimlerine yükseltilen itirazlar ve kimi ilçelerde genel merkezin ikazına rağmen birden fazla adayın yarışması dikkatleri çekti. Bu arada önümüzdeki aylarda MHP’de de kongre rüzgârları esecek.

A

dalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Samsun’un ilçelerindeki olağan kongre maratonunun 4’üncüsü 18 Kasım Cuma günü genel merkezin tek ses ikazına rağmen çift listenin yarıştığı Yakakent’te gerçekleştirileniyle başlamıştı. İl Koordinatörü Recep Yıldırım’ın divan başkanlığındaki kongrede mevcut başkan Mehmet Gençoğlu kendinden önceki yönetici

14

rakibi Ömer Tek’e 172’ye 93 üstünlük sağladı. 16 Ekim’de sona eren delege seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddiaları Ladik, Havza ve Alaçam kongrelerine bir miktar gölge düşürdü. Diğer 14 ilçede bu yönde olumsuzluk gözlenmedi. Yerel Yönetimlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Şefik Şimşek de delegece seçimlerine yönelik iddialara ilişkin şunları söylüyordu: “Yaptığımız ön in-

celemede parti üyesi olmayan kişilerin itirazda bulunduklarını ve tekdüzen dilekçelerin çoğaltılmasıyla itiraz edildiğini gördük. Bu itirazları detaylı bir şekilde hem evrak üzerinden hem de yerinde tespit edeceğiz. Gelen itirazları, hiçbir soru işaretine mahal vermeden, partimize yakışır biçimde, adil bir şekilde karara bağlayacağız. Delege seçimlerinde herhangi bir usulsüzlük varsa, parti olarak, tüzüğümüzde ne yer alıyorsa uygulayacağız.” Sayı 26 / Aralık 2011


Atakum’daki kongrede görevdeki başkan Hüseyin Dereli tek aday girdiği seçimde güven tazeledi. Asıl heyecan il kongresini doğrudan etkileme gücüne sahip İlkadım seçimlerinde yaşandı. Burada da iki liste çıkarıldı delegelerin önüne. İhsan Kurnaz, Mustafa Numanoğlu karşısında 408 oyun 292’sini alarak başkanlık koltuğuna oturdu. Değişim rüzgârlarının estiği Kavak’ta görevdeki başkan Salih Çelik adaylığını koymamıştı. Üzeyir Başkaya seçimin tek adayıydı. AK Parti’nin Ayvacık kongresi 21 Kasım 2011 pazartesi günüydü. Kemalettin GÖKÇE tek adaydı ancak 421 delegeden 285’inin desteğini çekebildi. Havza’da hâlihazırdaki başkan Mahmut Karahan’a 311 delege teveccüh gösterdi. Çarşamba’da Mehmet Köse yeniden koltuktaydı. Kongreler 2012 Ocak tarihli Bafra ve Canik’tekilerle bitecek. İl Başkanı Osman Çetinkaya ilçe kongrelerine iç ve dış muhalefetin liste sunmaya çalıştığını ileri sürüyordu: “Bazı muhalif belediye başkanları da yönetimlere adam koymak istiyor. Özellikle belediyesi AK Partili olmayan ilçeleri almak istiyoruz. Kararlı duruşumuzu gören belediye başkanları ile iç ve dış muhalefet, ilçe yönetimlerine aday koymak istiyor. Yönetim kurullarını kullanmaya çalışıyorlar. İlçe yönetimlerine adamlarını koymak istiyorlar. Mevcut belediye başkanları ve hem iç hem de dış muhalefet yönetimlere aday koymak istiyor.” Koordinatör Recep Yıldırım ise birden fazla listeye soğuk bakılmasının ger-

AK Parti İl Başkanı Çetinkaya’dan önemli bir iddia: “Özellikle belediyesi AK Partili olmayan ilçeleri almak istiyoruz. Kararlı duruşumuzu gören belediye başkanları ile iç ve dış muhalefet, ilçe yönetimlerine aday koymak istiyor.”

ekçelerini şöyle açıklıyordu: “Seçimlerde tek liste üzerinde durmaya çalışmamızın sebebi parti içerisinde birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek bütün teşkilat mensuplarımızın, bir çatı altında, kırgınlık oluşmadan teşkilat içerisinde hizmet etmelerini sağlamaya çalışmak içindir. Demokratik ve hukuk çerçevesinde siyasi partiler kanuna uygun olarak teşkilat mensuplarıyla yaptığımız görüşmeler neticesinde bunu sağlamaya çalıştık.” Bir kaç listeli seçimleri ise saygıyla karşıladıklarını dile getiriyordu Yıldırım.

geçen kongrelerimiz olabilir. Bu bizim zenginliğimizdir. Son geçirdiğimiz İl Başkanlığı kongresinde ben üç arkadaşımızla yarışmıştım. İlçe kongrelerinde de iki ve üç adaylı yarışlar olmuştu. Kongreler bizim kendi aramızda bayrak değişimlerimizdir. Bizim amacımız ve temennimiz iyi kadrolar oluşması yönündedir. Yorulan veya başarısız olan ilçelerimiz var, kendileri bırakmak isteyen isimler var. Bazı değişimler olabilir, bunun için en güzeli de kongrelerdir. Kongrelerde sadece adaylar kaybeder. Kazanan partimiz olur.” diye konuşuyor.

MHP’DE DE KONGRE RÜZGÂRI… Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) ilçe kongreleri aralık, ocak ve şubat aylarında tamamlanacak. Mart, nisan ve Mayıs’ taysa siyasi tansiyon illerde yükselecek. Tarih kimi büyükşehirlerde hazirana sarkacak gibi görünüyor. Önümüzdeki Kasım’ a kadar genel merkez kongresinin sonuçlandırılması hedefleniyor. Samsun İl Başkanı Abdullah Karapıçak, “Partimiz demokrasiye inanmış bir parti olarak bu çerçevede kongrelerini gerçekleştirecek. Elbette kongre sürecinde adaylar yarışırken çekişmeli Sayı 26 / Aralık 2011

Daha genç ve teşkilata fazla zaman ayırabilecek isimlerle yola devam edileceğini belirten Karapıçak, demokratik ortamlarda tek liste istenmemesi gerektiğinin altını çiziyor: “İsteyen partilimiz istediği isme oy verebilmeli. Demokrasilerin gereği budur. Bu sistem içersinde tek liste çıkın gibi baskılar asla olmamalı. Bu nedenle partimizde ilçe kongrelerine ilişkin tek liste söylemi olmayacaktır. İlçeler tek listeye karar verir ise ona boynumuzu bükeriz. Yoksa aday bollukları bizim zenginliğimizi gösterir.” Karapıçak, bir aksilik çıkmadığı takdirde il kongresinde adaylığını ilan edecek.

15


Sağlık

Grubun Samsun’daki hastanesi üç yıldır hizmet veriyor…

Sağlıkta Medicalpark farkı ‘Herkes için sağlık’ misyonuyla yola koyuldular. ‘Herkes için kaliteli sağlık hizmeti’ hedefine odaklılar. Her geçen yıl kadrolarına güç katıyorlar. Dünya standartlarında teşhis ve tedavinin yanı sıra, koruyucu sağlıkta da iddialılar. Samsun’a park ettirdikleri tıptaki gelişmeleri yakinen takipteler.

Medikal Park Samsun Hastanesi Genel Müdürü Dr. Hikmet Çavuş, “Kurulduğumuz günden bu yana, Samsun ve bölge halkının güvenle başvurduğu bir adres olduk. Aylık 28 bin poliklinik hasta sayısıyla çok kısa sürede halkın takdirini kazandık. Geçen 3 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımız başarıyla hedefine ulaştı.” diyor.

16

Sayı 26 / Aralık 2011


‘H

erkes için sağlık’ misyonunun yüklediği sorumlulukla ‘herkes için kaliteli sağlık hizmeti’ hedefine odaklanan Medikal Park Hastanesi, 3 yıldır faaliyet gösterdiği Samsun’da tıbbın tüm gereklerini yerine getirmek ve gelişen her yeni imkânı hastalarına sunmak için azami gayret sarf ediyor. Zaten başta konuşlandığı vilayet, Karadeniz Bölgesi’nin genelindeki vatandaşların sıhhatinde rol oynamak amacıyla yola koyulmuştu. Teşhis ve tedavinin yanı sıra sağlığın muhafazasına göre de yapılanmıştı.

Çavuş. Çalışma sahaları için ise şunları söylüyor: “Hastanemiz Onkolojik birimler, Kalp Sağlığı ve IVF, Nörolojik Birimler, Cerrahi Birimler, Dahili Birimler, Ağız ve Diş Sağlığı, Radyolojik tanı ve görüntüleme, Nükleer Tıp ve Yoğun Bakımlarımız olmak üzere tüm branşlarda kaliteli sağlık hizmeti sunmayı kuruluş hedefleri olarak benimsemişti. Bu gün geldiğimiz noktada hastalarımıza bu alanlarda başarıyla hizmet ettiğimizi görüyoruz.” Elde ettikleri teveccühte görevli hekimlerin sergiledikleri performans ve üstün çabalarının altını da çiziyor gür bir vurguyla.

“Kurulduğumuz günden bu yana, Samsun ve bölge halkının güvenle başvurduğu bir adres olduk. Aylık 28 bin poliklinik hasta sayısıyla çok kısa sürede halkın takdirini kazandık. Geçen 3 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımız başarıyla hedefine ulaştı.” diyor, Genel Müdür Dr. Hikmet

Kadrolarını sürekli güçlendirdiklerini anlatan genel müdür, “Son bir ay içerisinde kadromuza yeni katılan akademisyen uzmanlarımızla ve kadromuzda mevcut akademisyenlerimizle ve ilerleyen günlerde yeni katılımlarla yolumuza daha güvenle devam edeceğiz. Hastanemiz hekim kadrosu-

Sayı 26 / Aralık 2011

na katılan akademisyen uzmanlarımızın başlamasıyla; ilki geçtiğimiz haftalarda yapılan ve düzenli olarak her hafta düzenlenecek olan tümör konseyi toplantılarında; akademisyenlerimiz, cerrahlarımız ve onkoloji uzmanlarımız akademik düzeyde vaka analizi ve taramaları gerçekleştiriyorlar.” diye konuşuyor. Amansız hastalıklara deva aramadan ödün vermeyeceklerini de sözlerine ekliyor: “İleri düzey kanser tanı ve tedavisinde aranılan, tercih edilen ve referans gösterilen bir merkez olarak kanserle sürdürdüğümüz mücadelemize gerek akademik veriler gerek uzmanlarımız gerekse ileri düzey teknolojik altyapımızla kesintisiz devam edeceğiz. Bu vesileyle kadromuza yeni katılan akademisyenlerimizden biri olan patoloji uzmanımızla ve patoloji laboratuarımızla patoloji alanında da aranılan bir merkez olmayı hedefliyoruz.”

17


Sağlık

Medicana Samsun’un hedefleri de büyük Başhekim Opr. Dr. Ferhat Günaydın, “Karadeniz Bölgesi’nin en büyük; Türkiye’nin ise metrekare büyüklüğü olarak ilk beş kategorisindeki özel hastanelerinden biriyiz. Bölgede tüm sağlık hizmetleri ve gerekli tetkiklerin aynı bünye içerisinde yapılabildiği tek hastaneyiz. Samsun’da ise mevcut özel hastanelerin en büyüğünden iki katı büyüklüğe ve kapasiteye sahibiz.” diye anlatıyor Medicana Samsun Hastanesi’nin hizmet çapını. Ve ekliyor: “Parkinson cerrahisi ve beyin pili uygulamalarında sadece Samsun ya da Karadeniz Bölgesi’nin değil Türkiye’nin sınırlı sayıdaki kurumundan biri olmak en önemli ayrıcalıklarımızdan bir tanesi.”

P

arkinson tedavisi ve beyin pili uygulamaları Medicane Grubu’na bağlı sağlık kuruluşları içinde ilk defa Samsun’daki hastanede pratiğe geçiyor. Kanser vakalarının Karadeniz Bölgesi’ndeki göreceli yoğunluğu da göz önünde bulunduruyor grup yönetimi. Onkoloji alanında da özel yapılanmaya gidiliyor. Kısa bir süre önce faaliyete başlamasına rağmen poliklinik muayenesi sayısında 45 bine ulaşılmış. Bin 300 civarında ameliyat gerçekleştirilmiş. 500’ün üzerinde anjiyo ve kalp stenti uygulaması yapılmış. Güvenilir sağlık hizmeti denildiğinde akla ilk gelen hastanelerden biri. Çok yakında başta Ortadoğu’dakiler olmak üzere çeşitli ülkelerden hasta çekeceği belirtiliyor. Başhekim Opr. Dr. Ferhat Günaydın’la, aynı zamanda bölgeye hitap eden hastanenin kapasitesini ve hedeflerini konuştuk.

18

Günaydın, “73 yoğun bakım yatak kapasitesine sahibiz ki bu çok ciddi bir rakam. Bölgemizin her yerinden hastalarımız geliyor yoğun bakım ünitelerimize.” diyor.

Sayı 26 / Aralık 2011


- Medicana Samsun, kullandığı tıp teknolojisi açısından hangi seviyede? Hastanemiz Medicana Sağlık Grubu’nun sekizincisi ve son açılanıdır. En son teknoloji tıbbi cihazlar ile donatılmıştır. MR, Bilgisayarlı Tomografi, Dört boyutlu ultrasonografi, Dijital Mammografi, Panoromik röntgen gibi görüntüleme sistemlerinin yanı sıra ameliyathane yoğun bakım gibi alanlarda da nitelikli ve son teknolojinin en gelişmiş cihazlar tercih edilerek hastalarımızın hizmetine sunulmuştur. - Tıp hizmetlerinde hangi standartları hedefliyorsunuz? Özel hastane ya da özel sağlık hizmeti tanımı itibari ile de hastaların beklemeden ve yeterli sürede sağlık hizmeti alması olarak tanımlanabilir. Bu anlamda Medicana Samsun Hastanesi grubun geliştirmiş olduğu hasta hizmetleri yönetim sistemi ve en son teknolojik altyapı ile hastalara uluslararası kalite standartlarında çağdaş ve modern sağlık hizmeti sunmayı hedefliyor. Karadeniz Bölgesi’nin en büyük Türkiye’nin ise metrekare büyüklüğü olarak ilk beş kategorisindeki özel hastanelerinden biriyiz. Bölgede tüm sağlık hizmetleri ve gerekli tetkiklerin aynı bünye içerisinde yapılabildiği tek hastaneyiz. Samsun’da ise mevcut özel hastanelerin en büyüğünden iki katı büyüklüğe ve kapasiteye sahibiz. - Şehir ve bölge sizinle hangi artı hizmetlere kavuşmakta? Özel uzmanlık alanlarında bölge halkına hizmet sunmayı hedefliyoruz. Örneğin; çocuk ve yetişkin kemik iliği nakli merkezi için özel bir kat oluşturduk. Sayı 26 / Aralık 2011

Organ nakli için ise ayrı bir hasta katını hizmete sunmak için hazır halde bekletiyoruz. Medicana Grup hastanelerinde yıllık 300’ün üzerinde böbrek nakli gerçekleştirilmekte. Daha önceden organ nakli yapılmış hastaların yakınlarına organ bağışçısı olmaları konusunda özendirici programlar uygulamaktayız. Organ naklinde donör bulabilmek olmazsa olmaz. Ülkemizde organ nakli farkındalığın oluşabilmesi için çaba göstermekteyiz. Özellikle yoğun bakım ünitelerimiz son derece büyük ve nitelikli olduğundan sebep çok sayıda hasta kabul edebilmekteyiz. 73 yoğun bakım yatak kapasitesine sahibiz ki bu çok ciddi bir rakam. Bölgemizin her yerinden hastalarımız geliyor yoğun bakım ünitelerimize. Burada beyin ölümü gerçekleşen hastalarımızın yakınlarından da organ bağışı konusunda destek istiyoruz. Son dönemde özel sektör ve vakıf hastaneleri organ nakli konusunda kamunun önüne geçmiş durumda. Devletin üzerinden bu yükü almakta ve devlette bunu teşvik etmekte. Parkinson cerrahisi ve beyin pili uygulamalarında sadece Samsun ya da Karadeniz Bölgesi’nin değil Türkiye’nin sınırlı sayıdaki kurumundan biri olmak en önemli ayrıcalıklarımızdan bir tanesi. Ortopedi bölümümüzde unikondiler ve diz protezi ile total proteze geçme süresini uzatarak hasta memnuniyetini en üst seviyelere çıkarmayı arzuluyoruz. Kemik kırıklarında kapalı kırık cerrahisi ile hızlı iyileşme imkanı sunabilen birikim ve tecrübede bir ortopedi ekibine sahibiz. Kanser cerrahisi özellikle önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Bu konuda deneyimli öğretim üyelerini kadromuza dâhil edip onkoloji alanında önemli bir hizmeti halkımıza sunuyoruz. Elbette kalp cerrahisi ekibini de buradan söylemeden geçemeyeceğim.

Bölgenin en tanınan ve ekol olmuş uzmanlarından oluşan cerrahi ekibimiz ise övünç kaynağımız. - Diğer hastanelerden tamamen yani her yönüyle farklı ve iddialı olduğunuz alanları biraz daha açar mısınız? Sunulan tıbbi hizmette Karadeniz Bölgesi ve Türkiye ölçeğinde ne ölçüde iddialı ve ayrıcalıklı olduğumuzdan bahsetmiştim. Bu konudaki avantajımızın ve iddiamızın temelinde, Medicana Grubu’nun İstanbul ve Ankara’da ki yedi hastanesinden sonra Anadolu’da açılan ilk hastanesi olmamız yatıyor. Dünyada özel sağlık hizmetlerinde sunulan teknolojik imkanların ve hizmet kalitesi standartlarının artık çok daha yakın hale geldiği düşünülürse; bizim bölge ve Türkiye ölçeğinde tek ve iddialı olduğumuz alanlar bu açıdan bakıldığında daha büyük anlam ifade ediyor. Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamaları tüm Medicana Grubu hastaneler arasında ilk kez Medicana Samsun bünyesinde hizmet verilecek başlıklardan biri olacak. Kanser vakalarının Karadeniz Bölgesi’nde göreceli yoğunluğu göz önüne alınarak onkoloji alanında özel olarak planladığımız çalışmalar ve uygulamalar da var. - Özellikle yoğunlaşacağınız spesifik tedavi alanları da var mı anlattıklarınız haricinde? Spesifik hizmet başlıklarımız arasında; kemik iliği ve organ nakli tüp bebek uygulamaları özellikle onkolojik tedavilerde tümörün saptanması ve radyoterapi planlamasında en ileri medikal görüntüleme tekniği olan PET/CT uygulamaları en önemli hizmet başlıklarımız olarak sıralanabilir.

19


Kent

Rezerv sıkıntıyı öngörmeyen SASKİ Genel Müdürü Çoşkun Öncel:

İçme suyumuz dünya standartlarında Sudaki arıtma sonuçları her gün SASKİ’nin internet sitesinden duyuruluyor. İçme suyunu hıfzıssıhhada da testten geçiriliyor.

20

Sayı 26 / Aralık 2011


S

amsun Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ) Genel Müdürü Coşkun Öncel, içme suyu rezervi açısından şehrin şanslı vilayetler arasında yer aldığını söylüyor. “Vatandaşlarımız şebeke suyunu gönül rahatlığı içinde içebilirler. Samsun’un içme suyu temiz ve sağlıklıdır.” diyen Öncel’e göre, Abdal Irmağı yatağı kurumadıkça su sıkıntısı çekilmeyecek. Nüfusa paralel içme suyuna talep de artıyor. Çakmak Barajı’ndan ancak kapasitenin yarısı miktarınca içilecek su elde ediliyor. Bunun tama çıkarılması için mevcut arıtma tesisinin karşısına ikincisinin inşası gerekiyor. Öncel, ihtiyaç doğduğunda bu yöndeki projenin devreye sokulacağını belirtiyor. Analizlerle su kalitesinin sürekli kontrolde tutulduğunu ifade ediyor Öncel: “Dünya Sağlık Örgütü ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmelik’in gereklerini yerine getirmekte ve halkımıza güvenli, temiz, içilebilir su temin etmekteyiz.” Tesislerde günde 200 bin metre küp suyun arıtıldığını söylüyor: “SASKİ hizmet alanının bütünün içme suyu ihtiyacını karşılamakta olup yaz-kış ortalama günlük 130 bin metreküp su tüketimi söz konusudur.” 2010 yılında 42 milyon metre küp su üretilmiş. Ekim sonu itibariyle 2011’deyse 38 milyon 169 bin metreküp. Nadiren suya sinen kokunun sebebi ise yağmur sularının getirdiği toprakla barajın bulandırmasıymış. İçine kokuya yol açan alüminyum sülfat karıştırılarak yok ediliyormuş sudaki bulanıklık. Bu madde sağlığa zararmış. İşlemin ardından sudaki mikroorganizmalar ve bakteriler klorla öldürülüyormuş. Sayı 26 / Aralık 2011

21


Araştırma

İstatistikler de “Küçük İstanbul” diyor Samsun için 17 ilçe 41 belediye ve 946 köyü bulunan Samsun 9 bin 230 kilometrekarelik büyüklüğe sahip. Nüfusu 1927’de 260 bin 868 idi. Sayı geçen yıl 1 milyon 252 bin 693’e ulaştı. Şehir halkının 39 bin 601’i Ordu, 36 bin 218’i Trabzon nüfusuna kayıtlı. Amasya, Giresun ve Rizeliler de bir hayli fazla. Samsun nüfusuna kayıtlıların hayatını sürdürdüğü iller listesinde İstanbul başı çekiyor. 393 bin 285 hemşerisi metropolde.

Nüfusun 626 bin 275’i evli. 246 bin 801’i ise müzmin bekâr. 21 bin 811’i boşanmış; 60 bin 679’u da eşini kaybetmiş. Küçük yaştaki kız çocuklarının yoğunca gelin edildiğini de vurguluyor istatistikler.

22

Sayı 26 / Aralık 2011


T

ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ihtiyaç duyulan alanlarda derleyip değerlendirdiği bilgileri sayısal ifadelere dönüştürüyor. Yorumun ötesine, analizlere zemin hazırlıyor. Mukayese ve hedef belirlemenin alt yapısını oluşturuyor. Samsun’a dair verilerde şöyle bir yolculuğa ne dersiniz? 1927 yılında Türkiye nüfusu 13 milyon 648 bin 270 iken ilinki 260 bin 868 idi. 1990 sonrası hızı azalsa da nüfus artıyor. Bölge genelinin aksine göç alıyor. 2010’da ülke 73 milyon 722 bin 988’e vilayetse 1 milyon 252bin 693’e ulaştı. Kadınların sayısı 632 bin 678; erkeklerinkiyse 620 bin 15. 80-84 yaş dilimindeki 13 bin 464 kişiden 8 bin 994’ü kadın. Hayatın 85-89 yaş bölümünde de üstünlük yine kadınlarda. Bu kategorideki 4 bin 169 yaşlının 3 bin 16’sı bayan. 90’ı deviren bin 226 çınarın 266’sı erkek. 19 yaş altında oran erkeklerin lehine değişiyor. En çok göçü İstanbul’dan alıyor il. Ordu, Ankara, Trabzon ve Bursa’dan gelenler de hatırı sayılır miktarda. Kilis’ten insan transferi yok denecek ölçüde. Bilecik, Iğdır, Burdur ve Tunceli’den akış da minimum. İlginçtir göçü, aldığı şehirlere veriyor Samsun. Sıralama bile aynı. 19 Mayıs Şehri’ndekilerin 39 bin 601’i Ordu nüfusuna kayıtlı. Trabzonlular ise 36 bin 218 kişi. Amasya, Giresun ve Rizeliler de fazla. Hakkârili sayısı 72. Bilecik, Tunceli, Şırnak ve Yalovalılar bunun da altında. Samsun nüfusuna kayıtlıların hayatını sürdürdüğü iller listesinde İstanbul başı çekiyor. 393 bin 285 hemşerisi metropolde. Vilayetli sayısı Bursa’da 70 bin 853, Ankara’da 61 bin 861 ve Kocaeli’nde 32 bin 326. Kilis’teyse yalnızca 59. Bayburt, Osmaniye, Karaman ve Ardahan’da da çok az. Biraz da paradan söz edelim. Şehirdeki banka şubelerindeki mevduat hesaplarının yekûnu 2010 yılında 4 milyar 86 milyon 271 bin liraydı. Bunun 2 milyar 345 milyon 831 bin lirası tasarruftu. 190 milyon 146 bin lirası da resmi, 587 milyon 484 bin lirası da ticari kuruluşlara aitti.

Sayı 26 / Aralık 2011

Halkının 626 bin 275’i evli. 246 bin 801’i ise müzmin bekâr. 21 bin 811’i boşanmış; 60 bin 679’u da eşini kaybetmiş. Küçük yaştaki kız çocuklarının yoğunca gelin edildiğini de vurguluyor istatistikler. Ayrılmalar da çoğalıyor. 2003’te bin 530 çift boşanırken bu sayı 2010’da bin 794’e tırmanmış. 2010 yılı içerisinde 6’sı 1524 yaş aralığında 46 kişi hayatına son vermiş. 36’sı erkek. Geçen yılın son günü itibariyle 17 ilçe 41 belediye ve 946 köy var 9 bin 230 kilometrekarelik 19 Mayıs Şehri’nde. Bin 568 kilometrekareyle yüzölçümü en büyük ilçesi Vezirköprü. Bin 475’le Bafra ikinci, 755 ile de Çarşamba üçüncü sırada. 162 ile İlkadım sonuncu. Onun bir üstündeki ilçe 193’lük Yakakent. Hızla yapılaşan Atakum ise 200 kilometrekare. Nüfusta tablo tersine dönüyor. 315 bin 89 kişiyle İlkadım en kalabalık ilçe konumunda. Bafra’da 144 bin 465, Çarşamba’daysa 137 bin 362 kişi yaşıyor. 9 bin 425 kişiyle Yakakent demografik açıdan da bir hayli gerilerde. Bir kilometrekareye İlkadım’da bin 942, Kavak’taysa 30 kişi düşüyor. 4 bin 327 nüfusla Çarşamba’ya bağlı Çınarlık, ilin en kalabalık beldesi. 3 bin 534’le Terme’nin Sakarlı Beldesi takipte. Havza Ilıca’da ise sadece 689 kişi ikamet ediyor. Köy sahipliğinde 137 sayısıyla Vezirköprü lider. Çarşamba

121, Bafra’daysa 115 köy bulunuyor. İlkadım’ın 11; Yakakent’in 13, Ondokuz Mayıs ilçesinin de 21 köyü var. Köyler arasındaki nüfus dizilişinde Çarşamba’nın Cumhuriyet köyü 3 bin 293 kişiyle birinci. Bafra Dededağı ise 3 bin 117’yle takipte. Havza’nın Kıroğlu köyü 11 nüfusla sonuncu. Havza’daki Orhaniye ile Bafra’nın Gökalan köyleri de 12 nüfuslu. CİNSE GÖRE ÖLÜMLER Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Toplam 3 602 3 409 3 664 3 206 3 858 3 900 3 467 3 728

Erkek 1 972 1 929 1 999 1 768 2 132 2 174 1 844 2 085

Kadın 1 630 1 480 1 665 1 438 1 726 1 726 1 623 1 643

İNTİHAR VAKIALARI Yıl 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Sayı 39 60 46 55 72 46 48 46

23


Eğitim

Samsunlu hayırseverler derslik ve okul yaptırmada bir yarış içinde adeta…

Büyük yürekler eğitim için çarpıyor 2000’li yılların başlarında Samsun’daki dersliklerin öğrenci mevcudu 40’un üzerindeydi. Hayırseverlerin büyük destekleriyle sayı 30’ların altına geriledi. Türkiye’nin ilk kadın milli eğitim müdürü Hülya Ertürk Koç, bakanlıktaki yeni görevine atanmadan evvel, şehirdeki eğitime katkı havasının artarak devamını diliyordu.

H

iç kuşkusuz en mühim yatırım insan üzerine gerçekleşeni. Dillerde pelesenkleşen yaklaşım 19 Mayıs Şehri’nde ziyadesiyle pratiğe geçiyor. Ortaya konulan gayretler müthiş rahatlık sağlıyor Ancak kâfi değil. Çünkü şehrin merkez ilçeleri her geçen yıl kalabalıklaşıyor.

24

Türkiye’nin ilk ve tek kadın milli eğitim müdürü sıfatıyla Samsun’da görev yapan Hülya Ertürk Koç, bakanlığın Ortaöğretim Genel Müdürlüğü Grup Başkanlığı’na atanmadan önce “Genel anlamda bakıldığında Samsunlu iş adamlarımızın eğitime katkıları bizleri memnun ediyor ve gayet iyi seviyede. Elbette gönül daha fazlasının olmasını

istiyor. Samsunlu hayırseverlerin özellikle son 10 yıldır kent eğitimine yaptıkları katkılar çok büyük. Bu katkıları iki boyutta değerlendirmek lazım. Birincisi hayırseverler boyutu diğeri ise hayırsever kurumlar ve belediyeler boyutu. Her ikisi de eğitim camiasına inanılmaz güzel katkılar sağladılar.” diye konuşmuştu Haberexen Dergisi’ne. Sayı 26 / Aralık 2011


Şehirde derslik başına düşen öğrenci sayısı 2000’li yılların başında 40’ı aşıyordu. Kimi istisnalar hariç 30’un altına inildi bugün. Bunda Koç’un da vurguladığı gibi vilayetteki hayırsever iş adamlarının destekleri önemli ölçüde rol oynadı. Derslik ve okulların yanı sıra yurtlar da kazandırıldı ilin eğitim donanımına. Bu duyarlılığın sürdürülmesini istiyor Koç: “Eskiyen okullarımız var. Bunların yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Özellikle nüfusu artan ve büyüyen merkez ilçelerimiz Atakum, Canik, İlkadım’da açık çok. İlköğretim okulu ihtiyacı bir hayli acil. Valiliğimiz, kaymakamlıklarımız ve belediyelerimiz arsa üretmeye çabalıyor. Hayırseverlerden buralara kendilerinin ya da sevdiği yakınlarının adlarını verebilecekleri okullar inşa ettirmelerini bekliyoruz.”

Hülya Ertürk Koç

İlkadım İlköğretim Ders Salonu

Milli eğitim, kişilerin okul düşündükleri yerlerde derhal uygun arazi arayışına giriyor. Tercihler daha ziyade ikamet edilen ya da işyerlerinin bulunduğu sahalara yoğunlaşıyor haliyle. Bazıları da var ki, belki cüzdanları cılız ama yürekleri dağları kıskandıracak heybette. İçlerindeki sosyal fayda arzusu o denli güçlü ki. Koş bu coşkuyla dolu insanlar için, “ Ne mutlu bu duyguyu yaşayabilenlere!” diyor. Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğündeki farkındalık çalışmalarında İl Özal İdaresi ve bağış sahibi vatandaşların işbirliğiyle ciddi sayıda okul eklenmiş eğitim yatırımları listesine. Alt kademe ve ilçe belediyeleri de azami gayret sergilemiş bu kutsal dava uğruna.

Canik İlköğretim Okulu

Sayı 26 / Aralık 2011

25


Gündem

Daha fazla para kazanma hırsının gözleri bürümesi de etken ama

Deprem değil, cehalet yıkıyor

17 Ağustos 1999 Sakarya Depremi” sadece 45 saniye sürmüş ve sonuçları dehşet verici görüntülere sahne olmuştu. Çok kısa bir süre önce de yıkıcı Van depreminin dehşetini tüm ülke topyekun yaşadık ve yol açtığı can ve mal kaybıyla tekrar gündemimize oturdu deprem gerçeği. Topraklarımızın yüzde 93’ü sarsıntıya açık. Kuzey Anadolu Fay hattının Samsun’dan da geçtiğini dikkati çeken İnşaat Mühendisleri Şube Başkanı Hüseyin Tüfek, fazla kazanma hırsından daha önemlisi, bilgisizliğin depremin yıkılıcılığına davetiye çıkardığını vurguluyor. Acilen ulusal deprem planı oluşturularak, geçici kriz masalarının kalıcı risk merkezlerine dönüştürülmesini öneriyor.

1975 Afet Yönetmeliği 1999’da bütün Türkiye’yi sarsan Marmara Depremi sonrasında değil, 1997’de yenilenmişti aslında. 1997 Afet Yönetmeliği’ne uygun ilk bina onayının kendi odalarından çıktığını belirtiyor Hüseyin Tüfek.

26

Sayı 26 / Aralık 2011


İnşaatlarda 1975 tarihli afet yönetmeliğine bile uyulsaydı, 1999 Gölcük ve 2011 Van depremlerinde bu kadar can ve mal kaybedilmeyecekti.

T

ürkiye en etkin deprem kuşaklarından biri üzerinde (Akdeniz-Alp-Himalaya). Dünyadaki toplam depremlerin beşte biri bu hatta oluşuyor. Birbirine karşıt kırıklarla örülü hat Türkiye’yi kuzey, güney ve batıdan yokluyor daima. Asli kırıklara yerel zonlar da eşlik ediyor bir bakıma. Topraklarımızın yüzde 93’ü sarsıntı bölgesi. Ülke halkıyla sanayi kuruluşlarının ise yüzde 98’i. Endüstri yatırımlarının yüzde 73’ü aktif faylarla arkadaş. Barajlarımızın yüzde 95’i depremin etkileyebileceği sahalarda konuşlu. Dergi yayına hazırlanmadan önce 7,2’lik deprem Van, bilhassa da ilçesi Erciş’te can ve mal kaybına yol açmıştı. Kısa süre sonraki 5,6’lık sarsıntı korkuları kalıcılaştırmıştı. İlkinde 601, ikincisinde de biri kurtarma görevlisi Japon 12 kişi ölmüştü. Türkiye hala buradaki yaraları sarmaya çalışıyor. Hiç

Sayı 26 / Aralık 2011

de Ege ve Akdeniz’inkine benzemiyor oraların kışı. Çadırlarda hayat zor. Ortam yaşlı ve çocuklar için dayanılamaz. Artık herkes yakinen bilmekte ki, binaların depreme dayanacak sağlamlıkta inşa edilmemesinin öne çıkan sebeplerinden biri malzemeden çalarak daha fazla kazanma hırsı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hüseyin Tüfek’e göre başka bir faktör de en az bu ölçüde müsebbip: Bilgisizlik yani cehalet. Kaba bir iş gibi görünen inşaat sektörünün bünyesinde çok ince detaylar barındırdığını belirten Tüfek, bina imal kaidelerine zaten hiç bilinmediği için uyulmadığının altını çiziyor. Deprem ve yapıların ilişkisine dair sorularımızı cevaplayan Hüseyin Tüfek, en vasıfsız iş gücünün inşaat sektöründe istihdam edildiğine dikkati çekiyor öncelikle. Bu tespit de vurguluyor ki, eğitim hayatın her alanında

şart. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın inşaat yapımcısı firmaları kontrol altına alması gerektiğini dile getiren Tüfek, “Bu konuda gerekli tanımlamaları yaparak tüm bu firmaları belgeye bağlamalı. Firmaların finans tablosu irdelenmeli. Bünyesinde uzman mimar, mühendis bulundurulması şartını koymalı. Ayrıca bu yatırımcıları gruplandırarak yapabileceği maksimum bina büyüklüklerini belirlemeli. Fakat şu an her isteyen parası olan inşaat yatırımcısı olabilir. Bu durum ince, ancak hayat kurtaran bazı detayların gözden kaçırılmasına neden olmakta. Bir müteahhit ya da inşaat ustası bu detayları bilmiyor ve iyi niyetli olmasına karşın gözden kaçırıyor olabilir. Bu da depremlerde verdiğimiz can kayıplarının başlıca nedenlerinden bir tanesi halini alıyor. İnsanımızı eğitirseniz karşılığını mutlaka alırsınız. Depremde can kaybı yaşanmamasının tek yolu kalite ve eğitim, başka çare yok.” diye konuşuyor.

27


Gündem - Türkiye’deki her afette büyük can ve mal kayıpları vermemizi hangi sebeplere bağlıyorsunuz? Bu önlenemez mi? Türkiye’nin önemli bir deprem ülkesi. Dünyada depremlerin yüzde 3’ü topraklarımızda meydana geliyor. Bununla yaşamak zorundayız. Sürekli depremi konuşmalıyız. İlköğretim müfredatında dersler yer almalı. Can ve mal kaybediyoruz çünkü halkımızda yeterli bilinç yok. Gelir seviyesi düşük ve dengesiz. Yasal boşluklar var. Yapılar güvensiz ve sağlıksız. Bilim ve fen kurallarını umursanmıyor. Mühendislik hizmetleri yetersiz ve kalitesiz. Her seviyede denetim zafiyetiyle karşı karşıyayız. Aşırı kazanç hırsını da ekleyebiliriz. Liste uzatılabilir. Bu tür felaketler tam da unutulmaya yüz tutarken tekrar hissettiriyor kendini. Geçici kriz masaları kalıcı risk masalarına dönüşmeli. ‘Hiç bir şey yapılmıyor’ demek haksızlık ama bütüncül mantıkla hareket edilmiyor. “Ulusal Deprem Stratejik Planı” hazırlanarak ödenek kesintisine uğratılmadan tatbik edilmeli. Öncelikler ve kimin hangi işi hangi zaman aralığında yapacağı belirlenmeli. Bununla birlikte yasalar düzenlenmeli. Yapı envanteri çıkarılmalı. Bilimsel çalışmalara hız verilmeli ve finans kaynakları bulunmalı. - Hükümet özellikle ruhsatsız ve kaçak yapıların tamamının yıkılacağını söylüyor. Bu mümkün müdür? Mümkündür. İktidar bu elinde her türlü yetki ve güç vardır. Yapı stokumuz hakkında elimizde kesin bilgi olmamakla yüzde 50’den fazlası ruhsatsız ve kaçak. Her ruhsatsız-kaçak yapı güvensizdir hükmü de doğru değil. Bu söz kaçak yapıların hoş görüldüğü anlamına gelmiyor. Alt yapısız, tarafların dinlenmeyip işin içine dahil edilmediği ve finans kaynaklarının oluşturulmadığı alelacele düzenlemelerin yarar doğuracağı kanaatinde değiliz. - Samsun’un deprem gerçeği nedir? Neler yapılabilir? Samsun’un deprem gerçeği ülkeninkinden farksız. Kuzey Anadolu Fay hattı ilimizden geçiyor. Lâdik Depremi ve sonuçları hala akıllarda. Çorum’da meydana gelen depremi sahillerimizde pekâlâ hissedebiliyorsak; Ladik ve çevresindekinin etkilerini düşünmek dahi korkunç. Ulusal deprem stratejik planı dâhilindeki

28

çalışmalar ilimizde de yürütülmeli. En azından valilik veya sivil inisiyatif grubu çalışma başlatabilir. Şehrimizde 1975 yılında çıkan Afet Yönetmeliği’ne dahi uymayan binalar var halen. Her şeyden önce halkta bu bilinç ve istek oluşmalıdır. Medya, okul ve diğer iletişim kanallarıyla halka ulaşılabilir. Odamız üzerimize düşeni yapmaya hazır. - Heyelan bölgelerinin araziye ihtiyaç duyulduğunda belediye meclis kararıyla imara açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum belediye meclis kararı ile fay hattının yerinin değiştirilmesi anlamına geliyor. Bu mümkün olabilir mi? Bunlar tamamen popülist politikalar. Belediye imar planı yapan kurumdur. Zemin etütleri ile bölgenin yapılaşmaya müsaitliğini göz önünde bulundurur. Arazi kalmadı diye planın dışına çıkılması, izahı imkânsız bir durumdur. - Her afetten sonra, denetimlerin yetersizliğinden söz ediliyor. Resmi makamlar dahi bundan şikâyetçi. Nedir bu işin gerçeği? Yetersiz ama denetim yapılıyor. Ancak şikâyet edenlerin çoğu denetimden kaçanlar. Devlet politikası dâhilinde kamu gittikçe küçülmekte. Resmi kurumlardaki teknik personel nicelik ve nitelik bakımından zayıfladı, fakat iş yükü azalmadı. Aynı politika paralelinde, kamu adına denetim işi özelleştirilmeye çalışılıyor. Bütün bunlar Devletin denetim sorumluluğunu azaltmıyor. Devlet bu defa bu denetimlerin layıkıyla yapılıp yapılmadığını denetlemesi gerekir ki ne denetimlerin ne de denetim kontrollerinin tam anlamıyla yapıldığı söylenemez. Zaten denetimden hoşlanmayan bir milletiz. - 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depremi için toplanan ek vergiler başka kamu hizmetlerinde değerlendirilmiş… Evet, otoyol gibi başka yatırımlara harcandığı resmi makamlarca dile getirildi. Sorgulama kültüründen mahrumuz. Hele hesap vermesini hiç sevmiyoruz. Muhalefet de takipten uzak. Bu gerçeği Van depremiyle öğrendik maalesef. Bu kaynak transferi kesinlikle hatalıdır. Marmara depreminden sonra bazı kamu kurumlarının kendi imkanlarıyla

yaptığı güçlendirme ve yenilemeler dışında kayda değer ıslah çalışmaları ortaya konulduğunu söylenemez. Oysa öncelikler belirlenip toplanan paralarla her yıl belli miktarda ıslah ve yenileme çalışmaları yapılsaydı; halk ödediği paranın faydaya dönüştüğünü görerek vergisini özenle ödeyecekti. - Son olarak nelerin altını çizmek istersiniz? Binaları kaliteli mühendislik hizmeti alıp bilim ve fen kurallarına uygun inşa etme haricinde çözüm yolu yok. Kendimize şu soruyu sormalıyız: Van depreminde enkazında onlarca kişinin can verdiği binaların yanındaki bazı binalarda niçin bir çatlak dahi oluşmamıştı?

ERZİNCAN 7,9’LA SARSILMIŞTI İlk ölçümlerin alındığı 1900’den bu yana en ürküteni (26 Aralık 1939, Erzincan) 7,9 şiddetinde 100 civarında sarsıntı yaşanmış Türkiye’de. 83 bin kişinin bu vesileyle vefat ettiğini yazıyor resmi evraklar. 32 bin 962 ölümlü Erzincan’daki 1939 depremi sırasında da mevsim kıştı. Ardından peşi sıra 7,2’lik üç zelzeleyle karşı karşıyaydık. (1942)Tokat Erbaa’ da 3 bin; (1943) Samsun Ladik’te 4 bin ve (1944) Bolu GeredeÇerkeş’te 3 bin 959 kayıp verdik. Muş Varto 1966’da 6,9’la sallandı. Ölü sayısı 2 bin 396. 1970’de Kütahya Gediz 1086 canını yitirdi 7,2’lik depremde. Yıl 1975, yer Diyarbakır Lice. 6,6 büyüklüğündeki sarsındı 2 bin 385 yurttaşımızı kopardı aramızdan. 1976’da Van Muradiye 7,5’e şahitlik etti. 3 bin 840 hemşerisini ebediyete uğurladı. Erzurum ve Kars 1983’te 6,9’la irkilirken 1155 kişi vefat etti. 1992’de bu defa 6,8’lik depremi gördü Erzincan. 653 insanını kaybetti. 17 Ağustos 1999’da İzmit Gölcük merkezli 7,4’lük depremle acı hakikat iliklerimize kadar işledi. Dile kolay 17 bin 480 kişi ölmüştü. Bazı beldeler yerle birdi adeta. Bu da yetmedi bilinçlenmeye. Aynı yıl Düzce’yi de derinden yaraladı faylardaki hareket. 763 kişi öldü.

Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

29


Yatırım

Bilhassa Samsun’daki yatırımcıların heyecanla beklediği kararname çıktı sonunda…

Sağlıkta “serbest uçuşa’ hazırız Sağlık Serbest Bölgeleri kurulmasının mevzuatını düzenleyen kanun hükmünde kararnameye belki de en fazla Samsun sevindi. Çünkü ‘sağlık kenti’ tabirini ilkin o kullanmıştı. Bu sektördeki yatırımların çoğalmasıyla da yıldızı parlayan şehirde son birkaç yıldır sağlık turizmi fikrinin olgunlaşmasına dair müzakereler yapılıyordu. Yeni mevzuatla ülkenin bu sektördeki turizm pastasından alacağı payın büyüyeceği belirtiliyor.

İl Sağlık Müdürü Mustafa Kasapoğlu’ndan ilginç bir yorum:“Ziynet eşyası alacaksanız kuyumcular çarşısına, ayakkabı alacaksanız ayakkabıcılar çarşısına gidersiniz. Türkiye’de sağlığın çarşısı olma durumuna geldi şu anda.”

30

Sayı 26 / Aralık 2011


B

ilhassa Samsun’daki yatırımcıların dört gözle yolunu beklediği “Sağlık Serbest Bölgeleri” projesi nihayet hayata geçiyor. Bakanlar Kurulu’nda kabul edilen Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ülkenin bu sektördeki turizm pastasından alacağı payın büyüyeceği belirtiliyor. Mevzuatla “Türkiye’nin sağlık alanında bölgesel bir cazibe merkezi haline getirilmesi, yabancı sermaye ve yüksek tıbbî teknoloji girişinin hızlandırılması” amaçlanıyor. Hedefe serbest bölgeler eliyle ulaşılacak. Kararname Sağlık Bakanlığı’na süreli sözleşmeyle personel istihdam imkânı da sunuyor. Buna göre, özel projelerde veya özellikli işlerde üç yıla kadar Türk vatandaşı ya da yabancı personel görevlendirilebilecek. Kamu çalışanlarına ilişkin diğer düzenlemeler bu personeli kapsamayacak. Yabancı hekim ve hemşirelerin iş gücünden istifade edilebilecek öte yandan. Resmi Gazete’de yayımlanan KHK’yla oluşturulan kurul, sağlık politikalarını yürütecek. Merkez birimlerin genel müdürlük statüsünü korunuyor. İlk taslakta tümünün kurullara dönüştürülmesi öngörülmüştü oysa. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’yla sağlık yönetimi genişletiliyor. Bir yıla kamu hastane birlikleri de kurulacak. SAĞLIKTA DA YATIRIMCI BAKANLIK DÖNEMİ İcraata konulan teşkilat ünitelerinden biri de Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü. Kamu-özel işbirliği ile yatırım modellerini bu müdürlük üstleniyor. Bakanlık uhdesindeki “Tıbbi ürün ve hizmetlerin üretiminin teşvikinin” ağırlıklı bölümünü de.. KHK’nın 50. Maddesi’nde, “Bakanlık, ileri teknoloji gerektirenler başta olmak üzere, ülkenin sağlık sektöründeki tıbbî cihaz, ürün, hizmet ve ilaç sanayisinin geliştirilmesine ve desteklenmesine yönelik politikaları belirler ve uygular. Bu amaçla girişimcileri yönlendirir, yerli sanayiye malî ve diğer teşvikleri Sayı 26 / Aralık 2011

dile getiriyor Bakan Akdağ: “Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri arasında doktor sayısının yetersiz olduğu belki de tek ülke İngiltere. Maalesef Türkiye onun çok gerisinde. İngiltere sorunun çözümü için ‘Özel hastanelerden hizmet alacağım ama size şu şartı getiriyorum; çalıştırdığınız doktorların yüzde 25’i yabancı uyruklu olacak.’ dedi. Türkiye bu hususta İngiltere kadar şanslı değil. Türkiye’ye dışarıdan doktor gelsin demekle o kadar çok doktor gelmez.”

uygulayabilir, yerli sanayinin teknolojik altyapı ve yeteneklerini araştırır, bunların geliştirilmesine yönelik önlemleri alır, gerektiğinde yurtdışından yerli sanayiye teknoloji transferi yapılmasını sağlar.” ibaresi yer alıyor. Üç dönemdir Sağlık Bakanlığı görevini ifa eden Recep Akdağ, “Türkiye’de sağlık turizmi gelişmeye çok açık. Bize lazım olan, yabancı ülkelerden de hekim ve hemşirenin Türkiye’de çalışmasının önünü açmamız. Bunun önünü açmalıyız ve belki de sağlıkta serbest bölgeler oluşturarak, belirli bir oranda yabancı uyruklu doktor ve hemşirenin oralarda çalışmasını şart koşarak, yurt dışından çok önemli sayıda sağlık hizmeti alacak insanı Türkiye’ye getirebiliriz. Neden bu şartı koymalıyız? Türkiye’de doktor ve hemşire sayısı yetersiz, bu şart konulmadan bu işleri yaparsak, Türk halkı sağlık hizmeti alamaz hale gelebilir. Öncelik tabii ki kendi vatandaşımızın sağlık hizmetini garanti altına almak için. Şu anda bu hususu “üzerinde çalıştığımız bir alan” olarak belirtmeliyim. Başbakanımıza ve Hükümete götürerek tartışmamız lazım. Detaylar konusunda çok erken ama ülkeye sağlık turizminden bir gelir getireceksek, en fazla nasıl yararlanabilir arayışı içinde olmalıyız. Benim söylediğim, serbest bölgelerde özel şartlarla hizmet sunulmasına, hekim çalıştırılmasına izin vermek. Türkiye’de gelip çalışacak doktorların lisan bilmesi lazım. Özellikle serbest bölgede turiste hizmet edecekse İngilizce bilmesi gerektiği gibi.” diye konuşuyor. Yabancı doktor konusunda da şunları

Ancak serbest bölgelerde daha çok sağlık turistine hizmet verecek alanlar oluşturabileceğinden söz ediyor Akdağ: “Bunların üzerinde çalışıyoruz, büyük bir fırsat var. Çok kaliteli bir hizmet verme imkânımız var ve bütün Avrupa’yı cezp edecek ucuzlukta verme imkânımız var. Türkiye bunu yakaladı. Sağlık Bakanlığı ve Hükümetimizin uygulamalarıyla 2 büyük aktör, biri hizmeti satın alan aktör, diğeri sunan aktör olarak, Türkiye’de ilaç, tıbbi malzeme, diğer hizmetler oldukça hesaplı bir seviyeye geldi.” ‘Sağlık Kenti’ markalı Samsun, söz konusu serbest bölge projesinin birincil adaylarından. İl Sağlık Müdürü Mustafa Kasapoğlu; “ Sağlık Bakanlığı önce ‘Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Genelgesi’ adı altında yeni bir genelge yayınlamıştı. Bu genelgeye dayanarak İl Sağlık Müdürlüğü olarak bir birim kurduk ve temsilci belirledik. Bu birim önümüzde ki süreçte yine Sağlık Bakanlığı desteği ile sağlık turizmi başlatacak olduğumuz ülkelerde de büro kuracak halde gelişebilir.” diyor. ‘Sağlık kenti’ tabirini ilkin 19 Mayıs şehri kullanmıştı ancak her vilayet gelecek vat eden rekabet ortamında yarışmak istiyor. Birçok il bu gayeyle yeniden dizayn ediliyor. Kasapoğlu mevcut rekabeti; “ Bu durum Türkiye’yi cazibe merkezi haline getirir. Türkiye’yi sağlık alanında ön plana çıkarır. Ziynet eşyası alacaksanız kuyumcular çarşısına, ayakkabı alacaksanız ayakkabıcılar çarşısına gidersiniz. Türkiye’de sağlığın çarşısı olma durumuna geldi şu anda. Elbette öncelik kendi insanımıza, milletimize ait. Dünyada sağlık giderleri çok yüksek. Türkiye’de ise diğer ülkelere göre sağlık maliyetleri daha düşük. “ sözleriyle değerlendiriyor.

31


Fokus Derneği’nin katkılarıyla FOTOĞRAF: DR. M. HAKAN ÖZSARAÇ Kızılırmak: Ödünç aldığım ve ilk kez kullandığım SLR makineyle çektiğim ilk karelerden birisi. Yeşilbaşlı ördeklere bu kadar yaklaşabileceğim hiç aklıma gelmemişti. Hemen sonrasında yediğim köy yumurtası ve oradaki gölün balığının tadı hala damağımda.

32

Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

33


Yaşam

Hatasız hat olmaz, hatalarıyla sevelim onları 4 dolmuş hattı faaliyet gösteriyor Samsun’da. Hiç dertlerini dinlediniz mi, sürekli şikayet ettiğiniz bu insanların? Birden durup kalkmalarının sebebi ne acaba? Yavaş seyreden sürücüyü niçin ikaz ediyorsunuz hızlanması için? Bulvarın tek şeride inmesinden demi onlar sorumlu? Ekmek parası için katlandıkları kesin, bu işe. Hatayı hep karşıda aramamalıyız, değil mi? Bir bir dolaştık hatları. Bir söz edip, bin ah işittik…

B

ir yerden diğerine gideceğinizde araca sahip değilseniz bile acele etmemize gerek yok Samsun’da. Şehir içindeki 4 hattan biri oradan geçiyordur çünkü. Kimi zaman agresif davranışları sebebiyle şikayetçiyizdir şoförlerinden. Yolcu kapma telaşıyla trafik kurallarını çiğneyişleriyle çileden çıkarız adeta. Acaba neden bu denli stres yüklüydü bu insanlar? Sözü onlara bıraktığımızda neler söyleyeceklerdi? Merak ettik dinledik bazılarını. Şehirdeki ilk dolmuş hattı 1981 yılında kuruluyor. Hattın idarecilerinden Cemalettin Arslan, 1 No’lu Hat’tın ortaya çıkış hikayesini şöyle anlatıyor: “O yıllarda insanlar işlerine üç-beş kişi ortak bindikleri taksinin ücretini paylaşarak giderlerdi. Çiftlik caddesi üzerinde çok sayıda araç bu işi yapardı. O yıllarda da bugünkü gibi çok yoğun ve karmaşa içindeydi cadde. 12 Eylül Darbesi sırasındaki Belediye Başkanı Tbp. Alb. Selahattin Ereren’in katkısıyla bu araçlar 1 No’lu Hat içerisinde toplanır.

34

Kemal Vehbi Gül’ün başkanlığında yeni yapılan 100’üncü Yıl Bulvarı da çok sakin bir trafiğe sahiptir ve araçların bu güzergah üzerinde çalışması sağlanır. Darbenin ardından kaybettiği koltuğunu geri alan Kemal Vehbi Gül tarafından da hat resmileştirir.”

müşteri bulmak zorlaştığından belirli aralıklarla kalkıyorlar duraklardan. Yarım çalışma o saatten itibaren geçerlileşiyor; gündüzdekilerin yarısı gece de devam edebiliyor. Yatırım ve araç değişimi zorlaşsa da, dolmuşçulukla bir aile geçinebiliyor.

Hizmete 120 araçla başlayan hatta 132 araç var şimdi. Samsunspor’a yardım ve hattı Baruthane Mahallesi’ne uzatma teklifiyle kontenjana plaka ilave edilmiş. 2000’den beri 7 kişilik araçlar devreye sokulduğu için yarım mesai (bugün iş yarın dinlen) uygulamasına geçiliyor. Hat ilk kurulduğunda Rasathane Camii’nden ötesi binasızmış. Bulvar üzerindeki her nokta doluyor zamanla. Tek hat varken yani 1986’ya dek, dolmuşçular bugünden daha iyi kazanıyorlarmış. Yenisi açıldıkça yolcu sayısı erozyona uğramış. Okul servislerinin yaygınlaşması da kayba tuz biber ekmiş. Özelleşen halk otobüsleri de tıpkı dolmuş mantığıyla bulvarın her yerinden yolcu toplayınca müşteri kaçışı tavan yapmış. Bu hatta akşam 19.00’a kadar araçlar sırasız çalışıyor. Ancak sonrasında

Herkes her istediği yerde dolmuşa binip inmek istiyor. Dolmuşun önümüzde birden bire duruşunun sebebi bu. 10 metre ileride indirilirse yolcu kızabiliyor. Bir yolcunun işgüzarlığı diğerini sinirlendiriyor. Sürücüleri buna müşteri alıştırmış. Arslan, bulvarın çift sıra parklarla daralmasına da dikkati çekiyor. Üç şerit bire iniyor. Yolcu transferinde trafik duruyor haliyle. İnsani bunaltan bu yolu dolmuşçular günde onlarca defa topukluyor. Aralarındaki rekabeti de gizlemiyor Arslan. Bir yolcu eve götürülecek ekmektir dolmuşçunun gözünde. Bu vaziyet hattaki atiklik, serilik ve kıvraklığı örseliyor. Belki de hususi araçları en çok bu rahatsız ediyor. Refleks gelişimi işe de yarıyor. 1981’den bu güne hat üzerinde hiçbir yolcunun burnu kanatılmamış. Sayı 26 / Aralık 2011


2 No’lu Dolmuş Hattı’ndaki araç miktarı 135. Hat derneğinin 2’inci Başkanı Şahap Yıldız da yarı yarıya mantığıyla faaliyet gösterdiklerini belirtiyor. Kurulduğu 1987’de 5 araç eksiktir. Bu hattaki artışın arka planındaki gerçek de Samsunspor’a yardımdır. İlk günkü güzergah korunuyor ama işler kesat eskisine nazaran. Tekel’in sigara fabrikasının kapanması negatif tesir ediyor hatta. Göğüs hastalıkları hastanesinin yerinde Tıp Fakültesi vardır önceleri. Hat üzerindeki Mehmet Aydın Devlet Hastanesi de, Eğitim ve Araştırma Hastaneliğine terfi ederek taşınmıştır. Azot ve Bakır fabrikaları personeli de servislerin geçeceği yere bu hatta binerek varıyorlarmış. Tat, tuz iyice dibe vurmuş. Mevcudiyetin yegane gayesi ekmek parası. Buna rağmen yolcunun yoğunlaştığı saatlerde dolmuş bulmak zorlaşıyor hatta. Sabah ve akşamlardaki yolcu artışı mesaiden kaynaklanıyor. Vatandaş bir şekilde işe yetiştirileceğinden araçlar hızlı seyrediyor bu zaman dilimlerinde. Fazladan atılan bir tur dahi altın değerinde. Ne gariptir ki, dolmuş sürücüleri de sivil araçlardan yakınıyor. Bilhassa yolların olur olmaz parklarla işgaline takıyorlar. Ana arterler iki sıra park işgali altında. İlerleyebilirsen ilerle tek şeritte. Kıvraklık da kifayetsiz çoğu zaman. Sabahın altısında evlerinden ayrılıyor dolmuş şoförleri. Gecenin geç vakitlerine değin direksiyon başındalar. Çoluk çocuk, eş ve dostlar ertesi gün görülebiliyor. Hafta sonları ek araç ihtiyacı doğuyor bazen. Şahap yıldız’ın kendilerini acımasızca eleştirenlere “Bu şehrin hastasına, yaşlısına, okula gidecek öğrencisine, işe gidecek vatandaşına biz hizmet ediyoruz. Gece geç saatlere kadar sarhoşu, ayyaşı, hırlısı hırsızı ile biz muhatap oluruz. Hususi araç şoförleri bunları göz ardı ediyor. Oysa önce bizim ekmek kavgasına bu yollarda ömür tükettiğimizi bir göz önüne getirseler bekli de bize karşı daha anlayışlı olacaklar.” diye sesleniyor. 2 No’lu Hat’taki sürücüler müşteri memnuniyeti adına ayda bir hizmet içi eğitime tabiymiş. Terlikle çalışmak katiyen yasak, ayakkabı şart. Kılık kıyafete özen mecburi. Hatta 250 civarında şoför istihdam ediliyor. Kimileri ilköğretimi tamamlamamış. İçlerinde elbette ki çürükler bulunabilir. Saptanan arızalara derhal müdahale ediliyormuş. Yüz Sayı 26 / Aralık 2011

kızartıcı suçlar yaşanmaması önemli bir detay. Çoğu sorun nezaket dengesinde düğümleniyor. İkaz üçü aşınca ceza tatbik ediliyor. Sıkıntı uzarsa ilişik kesilebiliyor. Araçlarda maddi değeri yüksek eşyalar da unutuluyormuş. Şoföre ulaşmışsa kaygılanmayın. Mutlaka sahibine ulaştırılıyor. Başka müşteri bulup bilgilendirmediğinde sürücü suçlanamaz ki… Onlar hatlarını, yolcular da hadlerini şaşırmamalı, değil mi? Duraklar cüzdan ve cep telefonlarıyla dolu. Simsarlar dahil yaklaşık 300 kişi geçimini bu hattan temin ediyor. 3 No’lu Dolmuş Hattı 2’inci Başkanı Süleyman Kanca’dan da benzeri değerlendirmeleri dinledik. Hat numarası değişse de çile, kaygı ve önyargılar farksız. 1992 de doğuyor bu hat. 1994’te resmileşiyor. 82 araçlarmış, 124’ü bulmuşlar. İlçe minibüslerinin şehir içinden men edilmeleriyle yıkılmışlar neredeyse. 62 araç ertesi gün orada da dinleniyor. Sabah saat 05:00’te emre amadeler. Sarhoş, ayyaş, hırlı ve hırsızlarla mücadeleyi gözlerinde büyütmüyor hiçbiri. Başlangıç yıllarında tenha mevkilere uğranmayıp güzergahın terk edildiğini öğreniyoruz Kanca’dan. Dolmuşçuluğun adının 90’a çıktığını ve kolay kolay 80’e inemeyeceğini de kaydediyor Kanca. En ufak yanlışlarının göze battığını söylüyor. Ne tuhaf ki, yavaş gittiklerinde yolcuların “Madem bu kadar geç kalacaktım dolmuşa niye bindim?” tepkisiyle karşılaşıyorlarmış. Hattaki sürücülerden bazıları üniversite tahsilli. 2000’den bu yana şehir halkına taşımacılık hizmeti götüren 4 No’lu Hat’tın 2’inci Başkanı Eyüphan Kol, üç hattın aksine güzergahlarındaki nüfusun sürekli çoğaldığını ve işlerin her yıl daha da güzelleştiğini ifade ediyor. Başlangıçtaki boş araziler dev sitelerle dolmuş. Ancak 80 araçlık bu hatta da yarı yarıya mantığı hüküm sürüyor. Kazançlarıyla evlerini geçindirebiliyorlarmış. Gece 02.00’de sıra kapma yarışına giriliyormuş. İlk sefer 06:30’da. Gün boyu sıraya riayet edildiğinden müşteri kovalamıyorlar. Şikâyetler yineleniyor bu hat için de. Bayan veya cep telefonu bağımlısı özel araç sürücülerinden dert yanıyorlar. Yolcular kalbur üstü, Kışla mahallesi elit sitelerle donatılı. 4 No’lu hattaki kimi dolmuşçular da üniversiteli. Yüz kızartıcı suçlara taviz imkan dışı burada da.

Cemalettin Arslan

Şahap Yıldız

Süleyman Kanca

Eyüphan Kol

35


Kapak

19 Mayıs Şehri’ne tarih turizminde çağ atlatacak hakikat…

Antik Samsun toprak altında Amerikalılar Toraman Tepe’ye kurdukları ve hâlihazırda Samsun Sahra ve Sıhhiye Eğitim Merkezi Komutanlığı Gökberk Kışlası’nca kullanılan radar tesislerinin inşaatından çıkan hangi antik eserleri kargoyla ülkelerine gönderdiler? 1996’da bölgede kısa süreli arkeolojik çalışma imkânı bulan Prof. Atasoy: “Buradan bir hazine çıkmasına gerek yok. Duvar kalıntıları bile bulsanız o kentin kalıntısıdır. Buraya yürüyüş yolları yapar tadilata sokarsınız, turistik eşyalar yerleştirirsiniz burayı turizm merkezi haline getirirsiniz. Burada antik çağ için büyük sayılacak bir kent vardı. Bu kentin kalıntıları nerede? Yolları nerede? Hamamı nerede? Hepsi toprağın altında ve Toraman Tepe’de. Toprak altından çıkan her şey geçmişe ışık tutan birer belge ve bilgi olduğu için çok kıymetli. Biz bulduğumuz duvar kalıntılarını askeri lojmanların önüne koyduk. Birkaç Bizans sütün başı çıktı. Onlar da orada. Geçmişte de giden gitti, kırılan kırıldı. Tahrip oldu. Her ne olursa olsun şehrin gerisi halen daha orada.” diye konuşuyor.

S

amsun Toraman Tepedeki Sahra Sıhhiye Eğitim Merkezi Komutanlığı Gökberk Kışlası’nın altında, şehre tarih turizminde çağ atlatacak önemde antik kalıntılar mı var? Evvelinde arazide konuşlanan Amerikan radarının inşası sırasında değerli eserlere ulaşıldı mı? Bölge de yeniden kazılar başlatılmalı mı? İlkadım Belediyesi’nin, Toraman Tepe

36

ile günümüzdeki adıyla Kara Samsun’un merkezini oluşturduğu antik şehir Amisos civarındaki Cedit Mahallesi’nde yaptığı yol genişletme çalışmalarında 28 Kasım 1995 Salı günü bir delik bulunmuş; olay yeri müze araştırmacılarınca derhal incelenmiş ve bir mezar odasına ulaşılmıştı. İçinde ikisi boş 5 kabir yeri vardı. Konklemera tipi kaya kitlesine oyulmuştu oda. Taban-taban ve duvarları horosanla sıvanmıştı. Eni ve boyu 5’er, yüksekliği ise 2.30 metreydi. Bir aileye aitti.

Mezarlardan birine erkek, ikisine de kadın gömülmüştü. Öyle anlaşılıyordu ki, iskeletlerden biri Pontus krallığının kral, komutan ya da prens, üst düzey yöneticisiydi. Kadınlar da bu kişinin eşi (kraliçe) ve kızıydı. Ayrıca ölüyle defnedilmiş altın ziynet eşyalarının yanı sıra, çanak-çömlek, cam ve mermerden imal arkeolojik eserler de mevcuttu odada. Ölü hediyeleri uygun yerlerdeydi. Taç kafa üstünde, kolye boyunda ve küpeler de kulak hizasındaydı. Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

37


Kapak

İlkadım Belediyesi’nin, Toraman Tepe ile günümüzdeki adıyla Kara Samsun’un merkezini oluşturduğu antik şehir Amisos civarındaki Cedit Mahallesi’nde yaptığı yol genişletme çalışmalarında 28 Kasım 1995 tarihinde bir delik bulunmuş; olay yeri müze araştırmacılarınca derhal incelenmiş ve bir mezar odasına ulaşılmıştı. İçinde ikisi boş 5 kabir yeri vardı. Konklemera tipi kaya kitlesine oyulmuştu oda. Tavan-taban ve duvarları horosanla sıvanmıştı. Eni ve boyu 5’er, yüksekliği ise 2.30 metreydi. Bir aileye aitti. Mezarlardan birine erkek, ikisine de kadın gömülmüştü. Öyle anlaşılıyordu ki, iskeletlerden biri Pontus krallığının kral, komutan ya da prens, üst düzey yöneticisiydi. Kadınlar da bu kişinin eşi (kraliçe) ve kızıydı. Ayrıca ölüyle defnedilmiş altın ziynet eşyalarının yanı sıra, çanak-çömlek, cam ve mermerden imal arkeolojik eserler de mevcuttu odada. Ölü hediyeleri uygun yerlerdeydi. Taç kafa üstünde, kolye boyunda ve küpeler de kulak hizasındaydı.

Mezarların zenginliği, altından ölü hediyelerinin kalitesi, ince isçiliği ve semboller Mithridades VI döneminde basılan sikke üzerindekilerle benzerlik göstermektedir. Pontus Kralı Mithridades VI’in idare yılları, Amisos’un en parlak devridir. İmparatorluğun merkezidir üstelik. Kültür ve sanat gelişip yaygınlaşmış; antik çağın gözde sikke darphaneleri ve seramik atölyeleri kurulmuştur. Hâkim görüş şöyle ki, mezar odası iki ayrı dönemde kullanıldı. Pismiş toprak (seramik) cam, metal ve mermer eserlerin M.Ö. 4’üncü, altın süs eşyaları da M.Ö. 1’inci yüzyılı işaret ediyor. Amisos tepesi, Samsun-Sinop karayolu üzerinde; şehir merkezine dört kilometre mesafededir. Baruthane mevkiindeki iki adet mezartepede (Tümülüs) Samsun Büyükşehir Belediyesi sponsorluğu ve Kültür Bakanlığı denetiminde 2004-2005 yıllarında yapılan kazı çalışmalarında, Helenistik dönemden (M.Ö. 33030 ) kalma mezar üniteleriyle blok taş duvarlar gün ışığına çıkarılıyor. Tepelerden kuzeydekinin altında 3, güneydekininse 2 odalı hem de boyanmış mezar belirleniyor. Samsun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na sunulan projeyle bölge açık hava arkeoloji müzesi haline getiriliyor. Ziyaretçiler eski Samsun’un dini, sosyal hayatı ve kültürü hakkında bilgileniyor böylece. Çevresi düzenlenen yerdeki park ve kafe yerli ve yabancılara nefis bir manzara eşliğinde dinlenme imkânı da tanıyor ayrıca. Mekâna otomobil ve teleferikle ulaşmak mümkün. Amisos kentinin metropol alanı Baruthane’deki pek çok mezar keşfedilmeyi bekliyor belki de. Baruthane Tümülüsleri, Helenistik dönemde Mithridades sülalesi hükümranken inşa edilmiş.

38

Serbestçe gezilebilen Tümülüsler; Samsun Müzesi ile İstanbul Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü bilimsel kazılarla turizme kazandırılıyor. Güney Tümülüs altındaki mezardan başka, Karadeniz kıyılarında boyalı ve sıvalı örnek yok şimdilik. 15 metre yükseklik ve 40 metre çapındaki Güney Tümülüs’te iki odalı oyma mezar var. Yığışma tabakası oyularak oluşturulan mezarın toplam uzunluğu 6, genişliği 2.5 ve yüksekliği 3 metre. Odaların duvarları, tavan ve tabanı 3 santimetre kalınlığındaki krem renkli sıvayla kaplı. Ön odanın duvarlarına taş duvar görünümü vermek için sıva kazınarak yedi sıra taş dizisi görüntüsü çizilmiş; sonra da kazıma çizgiler lacivert boya ile doldurulmuş. Bu yalancı taş duvar çizgilerinin üstüne kırmızı boya ile iki yatay şerit atılmış. yan duvarlar boyunca sedirler uzanmakta. Arka odada 70 santimetre yüksekliğinde bir ölü yatağı (kline) yer alıyor. Yatağın ön yüzüne kırmızı ve siyah renk yumurta bezenmiş. Bu bezemeler tahribata uğratılmış ne yazık ki. Odanın duvarlarında kırmızı boyalı iki yatay sent de görülüyor. Kazılarda mezarın içinde çanak-çömlek parçaları, testi, koku şişeleri, kemik süsler ve bronz çiviler tespit edildi. Ku ze y Tümülüs’ün çapı 30, yüksekliğiyse 8 metre. İçindeki mezar 3 odalı. Toplam uzunluğu 18, genişliği 2.80’e 3.25, tavan-taban arası da 2.50 metre. Odaları sıvasız. Yalancı yarım sütunlarla süslenmiş sadece. Şimdiye değin üzerindeki toprak örtüsü kaldırılan ki tüm tarihi eserler asıl Amisos’un kalbi Toraman Tepe Bölgesi’nin haricinde. Kentin merkezi hala gizemini muhafaza ediyor. Merkezin göbeğinde Sahra ve Sıhhiye Eğitim Merkezi Komutanlığı Gökberk Kışlası faaliyet gösteriyor. Arazinin kışla öncesindeki geçmişi çarpıcı bilgilerle dolu. Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

39


Kapak ANTİK ŞEHİRLE AMERİKALILARIN NE İLİŞKİSİ VAR? 2’inci Dünya Savası’nın bitmesi ile Ruslar Türkiye’ye diyor ki: “ Bize üs açmak için yer verin, konuşlanalım, dostluğumuz ilerlesin, ayağımız alışsın.” Montrö anlaşması uyarınca, Bulgaristan’ın deniz ticaretini garantiye almak için bu taleplerini hak görüyorlar. 12 Mart 1947’de ABD’nin 33’üncü Başkanı Harry S. Truman kongrede “Komünizme karşı bu iki kale ülkeyi desteklemeliyiz” diye konuşuyor. Ülkelerden biri Türkiye’dir. 1947 Mayıs ayının sonlarına doğru kongre 100 milyon dolar yardımı serbest bırakıyor, Ankara’ya yollanması için. Türk Hava Kuvvetleri’nde Amerikan uçakları ve uçuş konularında eğitim verilmeye başlanıyor 1948’de. Amerikan heyeti Balıkesir, Diyarbakır, Bandırma, Eskişehir, Merzifon, Batman, Adana (incirlik) ve İzmir (çiğli) hava üslerinin modernizasyonunda bilfiil yardım ediyor. Marshall planı çerçevesinde yardım abartılıyor. Truman doktrini askeri destekle sınırlıyken; bu plan, savaşta yıkılan Avrupa’ya her acıdan maddi desteği kapsıyor. 2’inci Dünya Savaşı’na katılmadık ama Türkiye de faydalandırılıyor plandan. NATO 1949’da kurulduğunda “biz de katılalım” fikrini beyan ediyoruz. 1950 Kore Savaşı’nda dünyanın sempatisini kazanıyoruz. 1952’de NATO’ya üyeyiz artık. Yunanistan da. Üyelik

40

sürecinde kabul edilen bir anlaşma sebebiyle (status of forces agreement) pek çok Amerikalı Türkiye’ye gelir. NATO üyesi ülkelerden birinin askeri personeli, aileleri ve sivil erkânı, diğer üyelerde görevlendirildiğinde özel statülerle donatılıyordur. 10 Mart 1954’de status of forces agreement ve buna bağlı birkaç askeri anlaşmaya daha imza koyunca misafirliğimizdeki Amerikan varlığı daha da artar. 1959’a varıldığında ülkede 20 değişik Amerikan askeri komuta birimi ve ilişikli sivil örgüt vazifededir. Jusmmat altındaki ABD’li miktarı 1200’ü aşıyordur. 1966’da 30,000’ni geçmiştir. Türkiye’nin birçok noktasında Amerikan tesisleri kurulur. Soğuk savaş döneminde Rusya’yı yakın markaj adına Karadeniz kıyılarına boy boy Amerikan radarları dizilir. ‘Tuslog Detachment 3-2 Samsun Turkey’ adıyla biri de Samsun’da yerleştirilir. Toraman Tepe’ye yani Antik Amisos Kenti’in kalbine. 1974’de dek açık kalır bu tesis. Acaba radarın inşası sırasında ne tür antik eserlere rastlanmıştır? Şimdi onlar nerededir? Bu sorular hiç de temelsiz değil. Tesisten çok önceleri bölge halkı, kalıntılardaki taşlardan evlerini yapmışlardır. Hala duvarları bu taş malzemelerle örülü binalar ayaktadır Samsun’da. Adeta talan edilmiştir

tarih. Soruyu şöyle revize edebiliriz: Amerikalıların talandaki payı nedir? Neler kaçırılmıştır okyanus ötesine? Zira Amerikan askerlerinin radar tesislerinde çekindikleri çok sayıda fotoğrafta Amisos kalıntıları ve mozaikler açıkça görülmekte. Amerikan askerlerinin ellerindeki balyozlarda öyle. Ceneviz kolonisi her yerini yakarak ayrılmıştır Amisos’tan. Değerli malzeme ve taşınabilir eserlerini yanlarına alarak. Dolayısıyla antik bölgenin üst katmanlarında bina kalıntıları dışında tarihi öğe bulunamayacağı ortadadır. Kolay işlenebilen köşeli taşların azlığı yüzünden Amisoslular evlerini ahşap; tapınak, kale ve idari binalarını da taştan imal etmişler zaten. Sonraki insanlar kalıntılara dadanınca, gerideki unsurlar eriyip gitmiş. Üstü için hakikat bu, asıl derinlikleri mühim antik şehrin. Amerikalılarca bunlara ulaşılıp ulaşılmadığı muallâk. Radarın temelinden serpilenlere bihaberiz. O devirde aynı zamanda arkeolojik kazı olup olmadığından da. 1974’den günümüze Türk Ordusu hâkim araziye. Bizim askeri binaların inşaatında herhangi bir ize denk gelinmiş miydi? O da bir sır. Antik yöredeki tahribatın cüssesini ölçebilmek, soruların cevaplanabilmesine endeksli maalesef.

Sayı 26 / Aralık 2011


PROF. DR. ATASOY’UN ÇALIŞMALARI… Prof. Dr. Yusuf Sümer Atasoy öncülüğündeki arkeolog grubu Samsun Müze Müdürlüğü ve Trakya Üniversitesi işbirliğiyle Sahra Sıhhiye Komutanlığı Gökberk Kışlası içerisinde kısa süreli kurtarma kazısı için 1996’da izin kopartıyor. Şuanda Karabük Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nü yöneten Prof. Dr. Atasoy, bu çalışmalarını “Amisos Karadeniz Kıyısında Antik Bir Kent” isimli kitabında anlatıyor. Kitabın güncellenen versiyonu yakında piyasada. Arkeoloji hocası Atasoy, kritik sualler için Haberexen’e şunları söylüyor: “Amerikalıların radar tesisini kurdukları dönemde burada ne yaptıkları, bir şey bulup bulmadıkları konusunda bir bilgi yok. Ancak, Toraman Tepe 1954 yılında radarın inşası esnasında dozerler vasıtası ile düzleştirilmiş ve birçok kalıntı yok edilmiştir. Kentin geçmiş dönemlerini içeren kayıt, fotoğraf ve belge çok az. Sadece bu tesisin inşası sırasında şoför veya işçi olarak çalışan birkaç kişi ile konuşma fırsatı buldum. Bu kişiler ile görüştüğüm yıllarda yaşları hayli ilerlemişti. Onların ifadelerine göre Amerikalılar buradan bazı şeyler alıp götürmüşler. Ne götürüldüğünü onlar da bilmiyordu. Amisoslular sonrasında toprak üzerinde bir şey kalmaz. Fakat toprak altında Amisos uygarlığına ait buluntular kalmıştır. Amerikalılar burada tesis inşaatını yaptıkları esnada temel ve benzeri kazılar sebebi ile bir şeyler bulmuş ve ülkelerine götürmüş olabilirler. Bu hiçbir şekilde kayıt altına alınmadığı için fikir sahibi olmamız mümkün değil. Bütün bunlara karşın Amerikalıların önceden Amisos kenti olarak bildiklerinden buraya radar tesisi yaptıklarını düşünmüyorum. Burada Amerikalıların ne yaptığı, neden burayı tercih ettikleri veya ülkelerine ne götürdükleri konusunda bir şey söylemek ancak kafadan atmakla mümkün olur. Zira hiçbir belge ve kayıt yok. Aynı şekilde Amerikalılar buradan tarihi eserler götürmemiştir, burayı Amisos tarihi kentinin merkezi olduğunu bildikleri için tercih etmemişlerdir demek de mümkün değil. Ben Amerikalıların Sayı 26 / Aralık 2011

41


Kapak

yolları yapar tadilata sokarsınız, turistik eşyalar yerleştirirsiniz burayı turizm merkezi haline getirirsiniz. Burada antik çağ için büyük sayılacak bir kent vardı. Bu kentin kalıntıları nerede? Yolları nerede? Hamamı nerede? Hepsi toprağın altında ve Toraman Tepe’de. Toprak altından çıkan her şey geçmişe ışık tutan birer belge ve bilgi olduğu için çok kıymetli. Biz bulduğumuz duvar kalıntılarını askeri lojmanların önüne koyduk. Birkaç Bizans sutun başı çıktı. Onlar da orada. Geçmişte de giden gitti, kırılan kırıldı. Tahrip oldu. Her ne olursa olsun şehrin gerisi halen daha orada.”

da Toraman Tepe’yi Amisoslular ile aynı nedenden yani stratejik coğrafi konumundan dolayı tercih ettiklerini düşünüyorum.” Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) de bölgede askeri binalar yaptığını hatırlatıyor hoca. Bu esnada da buluntu ortaya çıkma ihtimaline dikkat çekiyor: “Amerikalılardan sonra bölgeyi Türk askeri devraldı. Samsun Sahra ve Sıhhiye Eğitim Merkezi Komutanlığı Gökberk Kışlası’na çevirdi. Dolayısı ile bizim askerimiz kendi gereksinimi olan binalarda inşa etti. Bunların inşası sırasında yine temel ve benzeri kazılar yapıldı. O esnada tarihi eserlere rast gelinip gelinmediğini biliyor muyuz? Elbette hayır. Belki de temel için 3–4 metre aşağıya inilmiş ve bazı eserler bulunmuş olabilir.” 1996’daki kısa süreli kazının hikâyesi de şöyleymiş: “Biz burada yaptığımız kazı sırasında tarihi eserlere rastladık. Özellikle Samsun Sahra ve Sıhhiye Eğitim Merkezi Komutanlığı Gökberk Kışlası’nın tören alanının olduğu noktadan mozaikler çıkardık. Mozaik’in devamı kışlanın spor salonunun altına doğru gitmekte idi. Bu kısma kadar olan bölümü çıkarmamıza karşın üzerinde koca bir spor salonu olan kesimi kazamadık. Buradan mozaiğin

42

yanı sıra çanak, çömlek, cam eserler çıkardık. Bunlar da şu an Samsun Arkeoloji müzesinde. (Müzede sergilenen diğer Amisos eserleri ve mozaiği Toraman Tepe’dekinden daha iyi durumda. M.B) Sonuç olarak Amisos kentinin merkezi bu alan ve burada yapılacak kazılar doğrultusunda mutlaka geçmişe ışık tutacak tarihi eserler gün yüzüne çıkacaktır. Kentin merkezi burası. Askeri bölge olmasından dolayı biz kazılarımızı sürdüremedik. Askerlerin spor yaptığı, yattığı, yemek yediği bina bunlar, altını nasıl kazacaksınız? Bizim kazılarımıza başladığımız tören alanı askerlerin yemin ettiği nokta idi. Burada yemin töreni yapılacakken biz orayı kazıyor olamazdık. Dolayısı ile istediğimiz bir kazı yapamadık. Sadece askerlerin eğitimine ve olağan işleyişlerine zarar vermeyecek alanları kazabildik.” Toraman Tepe’nin sit alanı derecesi; Sahra Sıhhiye Eğitim Merkezi Komutanlığı Gökberk Kışlası’nın taşınmasına gerekçe olabilir düşüncesiyle ikiden bire çıkarılmış geçmişte. Gerçekleşecek kazılarla Samsun’un büyük turizm kazanımları elde edeceğini de vurguluyor Prof. Atasoy: “Buradan bir hazine çıkmasına gerek yok. Duvar kalıntıları bile bulsanız o kentin kalıntısıdır. Buraya yürüyüş

Gökberk Kışlası’nın içindeki Bizans’tan kalma su sarnıcı halen varlığını sürdürüyor. Kaçak kazılarla çıkarılan pişmiş toprak maden kemik ve cam Amisos buluntuları yurt dışındaki müzelerde. Pişmiş topraktan imal heykelcikler ayrıcalıklı ehemmiyete sahip. Kalite, tip ve renkli bezemeleri Amisos’un Helenistik dönemdeki atölye merkezliğini ispatlıyor. Büyük boyuttaki Dionysos maskelerinin yalnızca bu antik kentte saptanması heykeltıraşlarının yetkinliğini gösteriyor. Yine Amerikalı askerlerin arşivlerinin arasında bu kalıntılardan bulduklarının fotoğrafları da mevcut. 1906 ve 1907 yıllarındaki satın alınan kimi Amisos heykelcikleri İstanbul arkeoloji müzesinde sergileniyor. Çok miktarda kırık eser parçaları da müzenin deposundaki 14 sandıkta saklanıyor. Satıcılar, eserlerin yasa dışı kazılarla Kara Samsun denilen bölgeden sağlandığını bildirmişler. Theodore Macridy 1908’de İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde görevliyken bölgede kazılar yapmış. Ne hikmetse ne bir belge ne de belge var bilinen, olaya dair. Düşünebiliyor musunuz, bu kişi müzenin bir çalışanı! Amerikalıların dozerli saha düzenlemesi sırasında tepenin batı ve doğu yamacına dökülen topraklarda heykelcik parçalarına denk geliniyor. Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

43


Kapak ESKİ SAMSUN’A YOLCULUK… Okuduklarınızdan sonra şehrin antik tarihine ilişkin bilgileri de merak etmektesiniz hiç kuşkusuz. Eski Samsun ‘Amisos’ adıyla Milattan Önce (M.Ö.) 7’inci Yüzyıl’da kurulur Grek (Yunan) asıllı Miletos kolonilerince. Peki, niçin kalkıp da Yunanistan topraklarından burulara kadar gelmişlerdir? Çünkü o sıralarda Ege Bölgesi diğer soydaş kolonicilerin işgali ve kontrolü altındadır. Bu yüzden rotayı Marmara ve Karadeniz kıyılarına çevirmiş; balıkçılık ve ticarete uygun sahillere yerleşmişlerdir. Amisos dönemin önemli merkezlerinden biridir. Şehir tarih boyunca Pers, Makedonya, Pontus, Roma, Bizans, Danişment, Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyetine girer.

Amisos’u bir türlü sınırlarına katamaz Danişmentoğulları. Bu fetih amacı Anadolu Selçuklu Sultanı 2’inci Kılıçarslan’la gerçekleşir. “Müslüman Samsun” inşa edilir Selçuklu Türklerince. O tarihten sonra Arap kaynaklarında ‘Samsun’, Batıdakindeyse ‘Sampson’ ibaresine rastlanmaktadır şehir için. 1185’te Kılıçarslan ülkesini on bir oğluna paylaştırdığında, Rükneddin Süleyman Şah’a düşer. Şu anekdotu araya ilave etmekte fayda var kuşkusuz. Selçuklu döneminde bile şehrin günümüzde ‘Kara’ ya da ‘Gavur’ sıfatlarıyla nitelendirilen eski bölümü Bizans ve Cenevizlilerin elindedir. Ortak çıkarlar temeline oturan ilişkiler sayesinde, Hıristiyan nüfuslu Kara Samsun 230 yıl bağımsızlığını koruyabilmiştir.

Mahalli kazılardan çıkan eşyalara göre, Gaska’lar bölgenin ilk yerlileridir. Kendilerinden evvel söz konusu arazilere ulaşanlarla beraber Mert Irmağı ağzında ‘Dündar tepe’ denilen mevkie küçük bir kent oluştururlar. Hitit hegomonyasında tarihten silinirler. M.Ö. 1200’lerde idare Frig’lere geçer. Bazı eski Yunan kaynaklarında 19 Mayıs Şehri ve civarında Amazon adı verilen savaşçı kadınların yaşadıkları ve aralarına asla yabancı erkek sokmadıkları yazmaktadır. Bu kadın topluluğun bugünün Çarşamba ve Terme ilçelerinde konuşlandıkları tahmin ediliyor. Amisos, Küçük Asya’nin kuzeyindeki Pontus Bölgesi’nde ayni adi taşıyan körfezde bir kıyı şehridir. Kızılırmak (Halys) ve Yeşilırmak (İris) nehirlerinin ortasında, deniz kenarında, Toraman Tepe’nin üzerindedir. Açık liman görünümlü şehir, gerek çevresine ulaşım elverişliliği; gerekse Sinop (Sinope) ile Trabzon (Trapezus) limanları arasındaki tek kullanışlı uğrama noktası özelliğiyle eski çağın mühim mahallerindendir. M.Ö. 4’üncü Yüzyıl sonuna dek Atinalıların hakimiyetindedir. 370’de Perslerin boyunduruğundadır. Büyük İskender’le Pontus Krallığına katılır bir sonraki asırda. Pontus Kralı Mitridades ile Romalıların savaşında

44

Nitekim Selçuklular denizcilik alanında henüz gelişmemiştir ve bu işte Hıristiyanlardan faydalanır. Onlar da Selçuklulardan aldıkları ticaret eşyalarını deniz yoluyla Karadeniz’in diğer limanlarına ve Avrupa’ya güvenlice nakledebilir. Latinlerin 1204’de İstanbul’u alması sonrasında İznik Rum İmparatorluğu’na bağlılaşır Kara Samsun. Trabzon Rum İmparatoru Alexios Kommenos’un işgal girişimleri akamete uğrar. Bunda Selçuklu yardımının rolü büyüktür.

Amisos ismi sıkça duyulur. General Lucullus’un kuşatmasıyla Roma İmparatorluğu’na dahil olur. İmarı yenilenerek mazideki ününe kavuşur. Bizans döneminde ise Piskoposluk ile anılan şehirlerdendir. Selçukluların Anadolu’ya erişiminin akabinde, pek çok akınına rağmen

Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasıyla sonra Müslüman Samsun’un yönetimi İlhanlılara devrolur. Öteden beri bünyesinde güçlü tüccarları barındıran Amisos da Cenovalıların emrindedir. Bir asır devam eder Cenova komutası. Küçük beylikler doğar zamanla. Canaroğulları, Kayseri’deki Eretna Beyliği ve Osmanlılardan güç soğurur dönem dönem. Canik, Ladik ve çevresindeki Kubadoğulları; Ordu ve Giresun tarafındaki Emiroğulları; Niksar, Terme ve Çarşamba dolaylarındaki Taşanoğulları ve Bafra ovasındaki Bafra Beyliği, ‘Canik Beyleri’ diye bilinirdi. Sonraki yıllarda Osmanlı çatısında toplanmışlardır.

Sayı 26 / Aralık 2011


AMİSOS HAZİNESİ’NDEN NELER ÇIKTI? 1- Cam Eserler : 1 tabak (phiale), 1 kase. 2- Mermer Eserler : 2 Alabastron 3- Madeni Eserler : 1 Pudriyer. 4- Pismiş Toprak (Seramik Eserler) : 1 kandil, 2 buhurdanlık, 3 koku kabı, 2 amphoriskos (çift kulplu testicik). 5- Altın Eserler : Amisos mezar

buluntularının yüzde 80’i som altından imal 24 ayar süs eşyası. İşçilik bir hayli ince. Şekilleri M.Ö. 1’inci yüzyıldakilerle aynı. Çift kadın başlı bilezik, 1 çift aslan başlı bilezik, 1 çift yılan seklinde bilezik, 1 çift Nike (zafer tanrıçası) seklinde küpe, 1 çift eros seklinde küpe, 1 saç tokası, 1 yüzük, 3 bileklik, 10 aplik

(hippokampos denilen yarısı at yarısı balık seklindeki yaratıklar üzerinde lir çalan nereidler yani deniz perileri tasvir edilmiş), 13 düğme (11’i sedef kakmalı-meduza kabartmalı, 2’si yakut kakmali), 4 aplik (dikdörtgen plaka seklinde) 4 kolye, 1 saç bağı, 1 zil sekili parça, 2 boru-boncuk dizili kolye.

PROF. DR. NEDİM İPEK’İN KALEMİNDEN ANTİK SAMSUN… Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Yılmaz’ın editörlüğünde yayımlanan ‘İlkçağdan Cumhuriyete Canik’ isimli kitabın ‘Kuruluşundan Cumhuriyete Canik Sancak Merkezi Samsun Şehri’ bölümünde aynı üniversitenin Tarih Bölüm Başkanı Prof Dr. Nedim İpek ‘Amisos’ ve ‘Samsun’ tarihini şöyle anlatmaktadır: “Prehistorik çağda Samsun’un mücavir sahasında kurulan yerleşim birimlerinden 11 tanesinin varlığı tespit edilmiş. Bu yerleşmeler denizden gelebilecek tehlikelerden korunabilmek için kıyıdan uzak veya yüksek noktalarda oluşturulmuştur. Söz konusu yerleşmelerin bir tanesi Mert Irmağı ağzında Dündar tepe denilen yerde kurulmuştur. Diğeri Kalyonburnu sırtlarında yükselen Amisos’dur. Burayı Atinalılar Pire, Mitradat ise Eupatoria olarak isimlendirmiştir. Romalılar ise mevcut yerleşmeyi yakıp, yerine yeni bir şehir inşa ettiler ve

Amisos ismini verdiler. Romalılar döneminde Anadolu’dan gelen yün, şarap ve maden gibi ticari ürünler denizyoluyla Amisos’ tan Avrupa’ya naklediliyordu. Amisos, Bizans döneminde de önemli bir ticaret kenti idi. Türkler Amisos’un üç kilometre doğusunda sahilde Samsun kalesini inşa ettiler. Bu suretle Karadeniz’in kenarında biri Türklere diğeri gayrimüslimlere ait olmak üzere iki şehir ortaya çıktı. Samsun’da ikamet edenler Amisos’u Cenevizlilerin şehri yakmasına kadar ‘kâfir’, Samsun yangından sonra da ‘Kara Samsun’ olarak adlandırılmıştır. Trabzon vilayeti salnamelerinde her ne kadar Samsun’un eski ismi Amisos olarak ifade edilse de yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere Samsun ve Amisos farklı mekânlarda kurulmuş iki ayrı şehirdir. Birincisi koloni topluluklarınca kurulmuşken diğeri Türklerin kurduğu bir yerleşimdir. Osmanlı belgelerinde ve salnamelerde

kasaba, şehir veya iskele şeklinde farklı kelimeler ile tanımlanabilmiştir. Samsun, Anadolu Selçuklu Sultanı 2’inci Kılıçarslan vefat ettiği zaman oğlu Rukneddin’e kalır. 1318–1398 yılları arasında ki Kubatoğlulları hakimiyeti sonrası Osmanlı dönemi başlar. 1398’de Samsun’u ele geçiren Osmanlılar, bölgede bir sancak idaresi kurarak sorumluluğunu Bulgar kralı Şiman’ın Müslüman olan oğlu Aleksandr’a verir. Ankara savaşı sonrası fetret döneminde Kubatoğlu Cüneyd Bey Samsun’a tekrar egemen olur. Bir süre sonra Candaroğlu İsfendiyar Bey Müslüman Samsun ile Bafra’yı ele geçirir. Nihayet Çelebi Mehmed Amisos’u almak için harekete geçince direnemeyeceğini düşünen Cenevizliler şehri ateşe verip gemilerle kaçarlar. Geride kalan harabelere halk arasında Kara Samsun dendi. Söz konusu harabeler uzunca bir süre Samsun’a taş ocağı oldu. Candaroğlu Hızır Bey’de Samsun’u Çelebi Mehmed’e teslim etti.”

RADARDA GÖREVLİ ABD’LİLERİN BLOGLARINDAKİ İZLER… Samsun’daki radar tesislerinde vazife yapmış Amerikan askerleri yıllar sonra birbirlerini bulmak amacıyla açtıkları internet sitelerindeki bloglarda Amisos ve mezar kalıntılarından bahsediyorlar. Stan “Chester” Hood adlı blog yazıcısı “Tüneli hatırlayan var mı?” başlıklı yazısında “Tünelleri hatırlıyor Sayı 26 / Aralık 2011

musunuz? Şehre giderken yolun sol tarafında çeyrek mil uzaklıkta Tünelin girişi bulundu. Bakmaya gittiğimde elleri ve dizler birleştirilerek girilebilecek yeterlilikte bir oda vardı. Deniz tarafından çıkılıyordu. (Büyük bir ihtimalle Cedit Mahallesi’ndeki PTT Başmüdürlüğü arkasındaki mağara

mezarlardan söz ediyor. M.B.) Biz düz indik daha kısaydı. (Radar tesisi bu bölgenin üst kısmında kalmakta kestirmeden gittiğini anlatmaya çalışıyor olabilir. M.B.) Birkaç çocuk ve adama ait insan kafatası bulundu.” diyor, örneğin.

45


Ünlüler

Kuzeyin yetenek fışkıran mümbit şehri Samsun Orhan Gencebay’dan, Mehmet Aslantuğ’a; Yaşar Doğu’dan Tanju Çolak’a nice sanatçı ve sporcu çıkmıştır Samsun topraklarından. O kadar çoklar ki, bir seçim yapmak zorundaydık.

H

avasından mı suyundan mı bilinmez, nice ünlü sanatçı ve sporcu çıktı Samsun’un bağrından. Hepsinin de sonraki ortak adresi “taşı toprağı altın” kabul edilen İstanbul’du. Hiç biri unutmadı doğduğu şehri. Ama “doğulan değil doyulan şehri vatan edinme” sosyal kanunu onlar için de geçerliydi. Yüreklerindeki sıla hasretini bayramdan bayrama yaptıkları ziyaretlerle giderebildiler. Hiçbir zaman ne kafalarından ne de kalplerinden atmadılar atalarının topraklarını. Geçmişten bu güne Samsun’un yetiştirdiği bu değerleri sayfalarımıza taşımak istedik. O kadar çoktular ki… Ancak bir seçime mecburduk. Ne olur bizleri ahde vefasızlıkla suçlamayın… ORHAN GENCEBAY, SES SANATÇISI, BESTEKAR, OYUNCU: 4 Ağustos 1944 tarihinde Samsun’da doğan Orhan Gencebay, müzik hayatına altı yaşında iken klasik batı müzikçisi Emin Tarakçı Hoca’dan keman ve mandolin dersleri alarak başlar. 1000’e yakın bestesi vardır. 400’ünü kendi de seslendirmiştir. 35 tane Yeşilçam filminde oynamıştır.

46

Sayı 26 / Aralık 2011


YILDIRAY ÇINAR, TÜRKÜCÜ, BAĞLAMA ÜSTADI: Samsun’da hayata merhaba dediğinde yıllardın 1940’tır. Askerlik görevini yerine getirirken dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes’in ‘’Hiç radyoyu denedin mi?’’ sözü üzerine vatan borcu dönüşü sınavlarına hazırlanarak 1962’de Ankara Radyosu’na girer. Radyo aracılığıyla kısa sürede Türkiye’ye sevdirir kendini. İç dünyasında yaşamayı yeğleyen ve sessizlikten hoşlanan bir yapıya sahiptir. Bu özelliği sebebiyle pek medyada görünmemiştir. Ortalıkta da dolaşmaz zaten. 29 mayıs 2007’de 67 yaşındayken veda eder dünyaya. (Fotoğraf, Altta)

YAŞAR DOĞU, GÜREŞÇİ: Ünlü Türk güreşçisi Yasar Doğu, 1913 yılında Samsun’un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğar. Vatani görevi esnasında babası şehit düşer. Dedesinin köyü Emirli’de büyür. Güreşe orada başlar. 1938’ Ankara’da askerliğini yaparken minder güresine çıktı. Bir yıl içinde milli takıma yükseldi. 12 yıl süreyle (1939-1951) Ay-Yıldızlı mayoyu başarıyla taşır. Bu süre içinde katıldığı 7 şampiyonanın 6’sinda birincidir. Güreş Dünyasında İsveçlilerin deyimi ile bir “Kara saçlı kuvvet ilahi” olarak parlayan Yasar Doğu, Ay-Yıldızlı mayo altında 47 maçın 46’sini kazanır. 33’ü tuşla biter. 11 maçı ittifakla, 1’i abandoneyle sonuçlanır. Birini de ekseriyetle kazanmıştır. 8 Ocak 1961’de Ankara’da bir kalp kriziyle vefat eder. (Fotoğraf, yukarıda) FERHAN ŞENSOY, OYUNCU, YÖNETMEN, YAZAR: 26 Şubat 1951 tarihinde Çarşamba ilçesinde doğar. Yazar, tiyatro oyuncusu ve yönetmen, eserlerinde ve sahnelediği sıra dışı oyunlarda daha ziyade “dil inceliklerine” dayanan mizah öğelerini kullanarak güncel konulara eleştiriler getirmiştir. (Fotoğraf, solda) Sayı 26 / Aralık 2011

47


Ünlüler MEHMET ASLANTUĞ, OYUNCU, YÖNETMEN, YAPIMCI: 25 Eylül 1961 yılında Terme İlçesi’nde dünyaya gelmiştir. Çiftçi bir ailenin 5’inci ve son çocuğudur. Oyunculuğa, tiyatro alanında başlar. Deneme sahne-lerinin tümü de öğrencilik yıllarındadır. Sekiz yıldır, özel televizyon kanalları için seri dramalar hazırlamakta. Yapımcı ve oyuculuğu sürdürüyor. (F,Altta)

TANJU ÇOLAK, FUTBOLCU, TEKNİK DİREKTÖR: Milli oyuncumuz, 1963 Samsun doğumludur. Türkiye Birinci Futbol Ligi’nde (şimdiki süper lig) bir sezonda en çok gol atan futbolcudur. Yolspor’dan geldiği Samsunspor’da iki defa gol kralı olur. (1985-1986, 19861987). 1987 yılında da Galatasaray’a transferi gerçekleşir. Galatasaray formasıyla 1987-1988 sezonunda 39 gol ile üçüncü defa gol krallığına ulaşırken hem Metin Oktay’a ait bir sezonda atılan en çok gol rekorunu kırar; hem de Avrupa’da da en fazla gol kaydeden oyuncudur o yıl. 19900-1991 sezonunda dördüncü gol krallığına ulaşır. Kariyerinin zirvesindedir. 1991-1992 sezonunda Fenerbahçe’ye renklerine bağlar onu. 1992-1993 sezonunda beşinci ve son kez gol kralıdır. 31 defa giydiği Milli Takım formasıyla rakip fileleri 9 defa sarsar. (Fotoğraf, yuklarıda) NEYZEN TEVFİK, NEY SANATÇISI:

LEVENT KIRCA, KOMEDYEN, OYUNCU, YÖNETMEN: Sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen Levent Kırca da Samsunludur. 1948 doğumludur. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezundur. ‘Olacak O Kadar’ isimli programı halen bir özel kanalda yayımlanmaktadır. Sanatçı aktif oyunculuğunu sürdürmekte. (Fotoğraf, altta)

24 Mart 1879’da Bodrum’da dünyaya gelmiştir. Tam adı Tevfik Kolaylı’dır. Ailesi Samsun Kolay nüfusuna kayıtlıdır. Neyzen Tevfik genellikle toplum kurallarına uymadan yaşamını sürdürmüştür. Sazını bir geçim kapısı haline getirmemek için direnmiş, yalnızca istediğinde ney üflemiştir. Yüze yakın plak doldurduğunu bildirmiştir. Neyzenliğinin yanı sıra adını yergi ve taşlamaları ile de duyurmuştur. 28 Ocak 1953 ‘de İstanbul’da gözlerini yumar. (Fotoğraf, yukarıda) AVNİ DİLLİGİL, OYUNCU, YÖNETMEN: Servinaz Hanım ve Hicaz Demiryolu memurlarından Samsun’lu Rahmi Beyin oğludur. 1908’de İsrail’in liman şehri Hayfa’da doğmuştur. Sahneye ilk kez 1927’de Şehir Tiyatroları’nda “Hamlet” oyununda çıkar. 1941’de “Kahveci Güzeli” ile sinema oyunculuğuna, 1950’de “Oğlum İçin” filmiyle de yönetmenliğe adım atar. 1971 yılında aramızdan ayrılmıştır. (Fotoğraf, altta)

48

Sayı 26 / Aralık 2011


MEHMET ÖZDİLEK, DİREKTÖR:

FUTBOLCU,

TEKNİK

Beşiktaş ve Milli Takım’ın değişmez oyuncularından Mehmet Özdilek, Samsun 1966 doğumludur. Ladikspor’da tanınır. Kahramanmaraşspor’da oynar. Oyun stili ile dönemin Belçika’lı yıldız futbolcu Enzo Scifo’ya benzemektedir. Antrenörünün taktığı “Şifo Mehmet” lakabı üzerine çok yakışır doğrusu. Aktif futbol hayatını 1988 yılında noktalar. Jübilesinde Beşiktaş ile AC Milan İnönü Stadı’nda karşılaşır.(F. Sağda) AHU TÜRKPENÇE, OYUNCU:

YILDIRIM BEKÇİ, TÜRK SANAT MÜZİĞİ SANATÇISI:

Samsun’da ilk defa gözlerini bu dünyaya açtığında, 1977 Ocak’ının 2’sidir. Tiyatroya karşı büyük bir ilgisi vardır. Haz da duymaktadır. Ancak 18 yaşına kadar hiç uğraşmaz oyunculuk dalıyla. Çok yakın bir arkadaşının yardımıyla Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin elemelerine girer. Kazanır ve hayatı değişir. Özel bir kanalda yayınlanan ‘Bir İstanbul Masalı’ adlı dizide şöhreti yakalar. Sinema filmi Neredesin Firuze’deki performansı beğenilir. (Fotoğraf, solda)

1959 Samsun’da doğumlu sanatçı, müziğe 1974’te Samsun Musiki Cemiyeti’nde başlar. Buradaki iki yıllık eğitim sürecinin ardından birçok ünlü hocalardan ders alan Bekçi, Türkiye’nin ünlü Türk Sanat Müziği sanatçılarındandır artık. (Fotoğraf, aşağıda)

AHMET FERDİ AKARNUR, OYUNCU:

CEMAL SAFİ, ŞAİR: İlk ve orta öğrenimini 1938’de dünyaya gözlerini açtığı Samsun’da ta-mamlar. Küçük yaşlardan itibaren şiire meraklıdır. Ancak 40 yaşına dek pek tanınmaz. 1978 yılından beri adı değişik çevrelerce duyulur. 40’ı Orhan Gencebay’ca, 150 şiiri bestelenir. Rüyalarım Olmasa ve Vurgun adlı şiirleriyle 1990 ve 1991’de yılın şairi seçilir. Her yıl Akçay Şairler ve Bestekarlar Şenliğini düzenleyerek şiire katkısını sürdürmektedir. (Fotoğraf, aşağıda)

Sayı 26 / Aralık 2011

27 Ocak 1946’da Samsun’da doğar. Çocukluğu Pazar Mahallesi’nde geçer. Özel televizyonların çoğalmasıyla birlikte, birçok tiyatro oyuncusu gibi o da televizyon dünyasında bulur kendini. Önemsediği dizilerden ilki Yasemince’de 8, Çocuklar Duymasın’daysa dört buçuk yıl oynar. Birçok sinema projesinde rol alır. (F.Sağda) UFUK ÖZCAN, OYUNCU: Tiyatro ve dizi oyuncusu, 27 Eylül 1975’te Almanya doğar. Ama baba adresi Tekkeköy ilçesinin Hamzalı köyüdür. Şuan halen devam etmekte olan “Geniş Aile” dizisindeki “Cevahir” rolüyle o da Samsunlu şöhretliler arasına adını yazdırır. (Fotoğraf, solda)

49


Kültür - Sanat

Yaradan Rabb’in adıyla kitap okumak varken

Ekranların kölesiyiz maalesef Az okuyoruz. O da ekranlardaki popüler tanıtımlara endeksli. Türkiye’nin yılda bastığı kadar kitap bir günde piyasaya arz ediliyor Japonya’da. Bu gidişe dur denilmeli mutlaka. Bizi kendine köle yapan televizyonların onlardan kopartacak ölçüde kitaba yönelmemize izin vermeyecekleri gün gibi aşikar. Kitaba ödenen faturanın büyüklüğü, boşa akan zamanınkiyle kıyaslanabilir mi hiç?

T

ürkiye’de bir yılda basılan kitap miktarı 23 milyon 386. Pek de fena değil diyenlere bir çift sözümüz var: Japonya’daki sayı 4 milyar 200 milyon. Nüfusumuz yüzde 4,5’un kitap okuduğunu belirtirsek, üzücü hakikat daha da perçinleniyor. Samsun’daki vaziyet ülke geneliyle paralel. Satışlar eğitim-öğretim yılı başlarına endeksli. Mevsimsel canlığının sebebi ders kitaplarının mecburiliği. Diğer yayınlarda korkunç

50

bir fakirlik yaşanıyor. Okumamamızın arka planında ne var acaba? Kitaba verilen parayı mı kıskanıyoruz? Yoksa bu tamamen bir bilinç meselesi mi? Elimizi uzattıklarımız niçin ekranlarda boy gösterenleriyle sınırlı? Tanıtımı yapılmayan eserlerden bihaberliğimizden neden rahatsızlık duymuyoruz? Hiç bizi kendine köle eden televizyonlar boşa harcadığımız zamanın okumaya yönelmesine sıcak bakarlar mı? Toplumu kitaplara özendirirler mi? Hayır elbette ki.

Liste başı eserlerden biri Prof. Dr. İskender Pala’ya ait. Bir Yunus Emre romanı. Yazarın televizyon programlarında kitlelere ulaştı kitap. TV yayınsız da aynı ilgiyi görür müydü? Ana tartışma noktası burası işte. Kurtlar Vadisi dizisinin Alevilik konsept danışmanı Ahmet Turgut’un Hz. Hüseyin’in son 99 gününü anlattığı Aşkın Şehidi adlı kitap da ekran tanıtımıyla listenin ilk sıralarına tırmandı. Dizideki baş karakter Polat Alemdar’ın okuduğunun lansesi yetti de arttı bile. Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

51


Kültür - Sanat

Mürvet Sarıyıldız’ın kaleme aldığı ‘İki Cami Arasında Aşk Mihrimah ile Sinan’ için de durum aynı. Ekranların reyting rekorları kıran dizisi Muhteşem Yüzyıl dizisinin kitabın satışındaki payı büyük. İçinde Hürrem geçmesinin satışları bir hayli etkilediğini belirtiyor Samsun’daki kitapçılar. 18 Yaşında kendi arzusu ile devşirilip payitahta getirilen Sinan, Karaboğdan Seferi sırasında gördüğü Mihrimah Sultan’a gönlünü kaptırır. Bu aşk, Sinan’a Prut nehrine köprü yaptırır önce. Payitahta dönüşte Mihrimah Sultan’ın evlendirilmesine karar verilir. Sinan ve Rüstem Paşa taliptir. Siyasi nedenlerle kızı Mihrimah’ı Rüstem Paşa ile baş göz eder Hürrem Sultan. Elli yaşındaki Sinan, sanatına yoğunlaşır olay sonrası. Sarayın baş mimarıdır. Aşkını hanlar, hamamlar ve camilere yansıtır. Özellikle de Edirnekapı ve Üsküdar’daki iki cami arasına gizler. Dünyaca ünlü mimar ve gönülden bağlandığı Mihrimah Sultan’ı konu edinen kitap, TV dizisi sürdükçe listelerdeki yerini koruyacak gibi. Yabancı çok satanlar (best-seller) listesi

Samsun’da da tesirli. Sıra yerli esere gelince, medyadaki yoğun reklam kampanyalarının yönlendiricili gözleniyor açıkça. Beyaz ekran ne diyorsa o… Kitaplarla televizyon arasındaki ilişkiyi tescilleyen örnekler bunlarla sınırlı değil tabi ki. Banu Avar’ın “Kaçın! ‘Demokrasi’ Geliyor” adlı kitap, yazarın 2011’deki 8 ayrı belgeselin genişletilmiş metinlerinden oluşmakta. Ortadoğu’daki siyasal gelişmelerin iç yüzünü ortaya döken eserin zirveye çıkmasında belgesellerin rolü yadsınamaz. Sosyal paylaşım sitelerindeki dolaşım da motive ediyor insanları. Avar’ın katıldığı TV programları, Ortadoğu’nun her akşam ekranlara taşınması, Suriye ile Türkiye arasındaki gerginlik kitabın satışını dopingliyor.

tek başına dikkat çekici. Satış patlaması yok henüz ama satışları fena değil. Dini kitaplar da ciddi satışlara ulaşıyor bazen. Nakşibendi Tarikatı’nın İsmailağa kolunun tanınmış isimlerinden ‘Cübbeli’ lakaplı hocası Ahmet Mahmut Ünlü’ nün kitapları mesela. İştirak ettiği televizyon programları ve internette dolaşan videolarıyla popülerleşiyor yazdıkları. Potansiyel ilgi katlanıyor haliyle. Bediüzzüman Said-i Nursi’nin risaleleri ve hayatını anlatan kitaplar da “Allah’ın Sadık Kulu: Barla” ve “Özgür Adam” filmlerinin tesiriyle revaçta son haftalarda. Diğer taraftan medyada çok sık gördüğümüz bir yüzün kitapları da en çok satanlar arasında zirvede. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün kitapları da bu kategoride. Çoğumuz ekrandan aşinayız ona.

AK Parti Gaziantep Milletvekili ve Gazeteci Yazar Şamil Tayyar, son kitabı “Kürt Ergenekon’u” da dosya konusuna iyi bir misal. Kitabın adının hmen hemen tüm TV kanallarında zikrediliyor habercilik gereği. Ergenekon, PKK ve Kürt kelimelerinin bir arada bulunması bile

Allah’ın kelamı Kuran-ı Kerim’in bütün dini kitapların ve yazarların toplamından fazla satıyor. Çünkü o bir mucize. Ne tanıtıma ne de övülmeye ihtiyacı var. Kalplerden kalplere dolaşıyor mütemadiyen. Bu coşku dinmeyecek hiç.

Çok satan (best seller) kitapların önemli bir bölümü bir şekilde ekranlardan lanse edilen eserler. Peki ya diğer yüz binlercesi…

52

Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

53


Otomotiv

Samsun Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (SOYS) Başkanı Okutgen:

Yerli oto trenini kaçırdık ama bir şansımız daha var “Türkiye’ de her yıl satılan sıfır araçların en az 3 misli araç 2’inci el olarak satılmaktadır. Benzer durum Samsun için de söz konusudur.” bilgisini veriyor Okutgen.

Samsun’daki oto satışlarının Türkiye’deki genel seyirle paralellik arz ettiğini belirten SOYS Başkanı İsmail Okutgen, “1970’li yıllarda Anadol markası ile yerli üretim yapan Türkiye bunu geliştirmek yerine; dünya markaları ile rekabet edememe endişesiyle üretimi ya bıraktı ya da bıraktırıldı. Ancak bugün yine de şansımız var. Zira Türkiye Avrupa’da hafif ticari araç üretiminde 3’üncü. Satıştaysa birinci.” diye konuşuyor. 54

Sayı 26 / Aralık 2011


TÜRKİYE SATIŞLAR

2008

2009

2010

Binek araç satış adetleri

305,998

369,819

509,784

Hafif Ticari satış adetleri

188,025

187,307

251,129

211,071

Toplam adet

494,023

557,126

760,913

670,682

SAMSUN SATIŞLAR Binek araç satış adetleri

2011-10 AYLIK 459,611

2008

2009

2010

2961

4078

5701

5238

Hafif Ticari satış adetleri Ağır Ticari satış adetleri

2976

3694

4575

3879

354

187

420

588

Toplam adet

6291

7959

10696

9705

S

amsun Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (SOYS) Başkanı İsmail Okutgen’le yerli otonun gündemden düşmediği süreçte 2011 yılının birinci el otomobil satışlarını irdeledik. - 2010 – 2011 dönemindeki sıfır araç satışlarında nasıl bir grafikle karşı karşıya kalındı?

Sıfır araç satışında geçen yıllara oranla 2010 ve 2011 yılında rekorlar kırılarak artışlar sağlanmıştır. 2008 yılındaki 494 bin 23 adetlik satış, 2010 yılında yüzde 65’lik satışla 760 bin 913 olmuştur. 2011 yılı için 800 bine kesin gözüyle bakılıyor. Bu da yeni bir rekordur. Samsun’un pazardan aldığı payla kıyasladığımızda aynı artışlar söz konusudur. - Son yıllarda sıfır araçtaki hareketliliğin sebepleri nelerdir?

Sıfır araca olan rağbetin son yıllarda

Sayı 26 / Aralık 2011

2011-10 AYLIK

ivme kazanmasının iki nedeni var birincisi ülkemizdeki ekonomik büyümeye paralel olarak insanların alım gücünün artması, ikincisi taşıt kredilerinin cazip olması ve 5 yıla kadar ödenebilmesidir. - Satışların ne kadar şehir dışına?

Corsa ve C3 gibi B segmenti küçük araçlar satılıyor. En çok tercih edilen renkler de, beyaz, gri ve siyah. Satılan binek araçların yüzde 65 i ithal. Hafif ticaride durum tam tersi; yüzde 65’i yerli imalat. Samsun’da da aynı durum söz konusudur.

Samsun’da satılan araçların yarısı il dışınadır. Bu da Samsun’daki bayilerin başarısını göstermektedir.

- Sizin yerli otomobil üretimine bakışınız nedir?

- Samsun halkı ikinci ele mi yoksa sıfır araçlara mı daha çok rağbet ediyor? Bir otoda bilhassa hangi özellikleri arıyor?

Türkiye’ de her yıl satılan sıfır araçların en az 3 misli araç 2’inci el olarak satılmaktadır. Benzer durum Samsun için de söz konusudur. Örnek; 2011 yılı haziran ayında Samsun da satılan sıfır araç sayısı 1157 adettir; 2’inci el ise 2878. Sıfır araçlarda rağbet gören özellikleri şöyle sıralayabiliriz. Dizel araca rağbet çok artmıştır. Satılan binek araçların yaklaşık yüzde 65’i dizel. Hafif ticari araçlarınkiyse yüzde 100’ü. Bineklerde en çok Clio, Fiesta,

Yerli otomobil üretiminde treni kaçırdık.1970’li yıllarda Anadol markası ile yerli üretim yapan Türkiye bunu geliştirmek yerine; dünya markaları ile rekabet edememe endişesiyle üretimi ya bıraktı ya da bıraktırıldı. Ancak bugün yine de şansımız var. Zira Türkiye Avrupa’da hafif ticari araç üretiminde 3’üncü. Satıştaysa birinci. Ülkemiz otomotiv yan sanayi dünya ile boy ölçüşebilecek seviyededir. Bu nedenle hafif ticari araçta rahatlıkla kendi markamızı üretip dünyaya satabiliriz. Binek araçta da B segmentinde şehir içinde kullanıma uygun kendi markamızla elektrikli araç üretebiliriz.

55


Spor

80 8

Kılıç’ın bakanlığıyla Samsun’daki spor yatırımları hız kazandı…

Sporla bağlan hayata Samsun’dan gönderilen 28 spor projesinin hiçbiri geri dönmediği gibi tümü için acilen ödenek çıkarıldı. Sağlıktan sonra sporda da öncü şehirlerden birine dönüşmeye doğru koşuyor vilayet. Bunda il milletvekili Suat Kılıç’ın Gençlik Hizmetleri ve Spor Bakanlığı’nı üstlenmesinin rolü büyük. Bu arada 17–18 Aralık tarihlerinde Türkiye’nin ilk gençlik çalıştayına da ev sahipliği yapacak 19 Mayıs Şehri.

S

Sağlık gibi sporun da kentliğini hedefleyen Samsun’da göz doldurucu yatırımlar birbirini izliyor. 7 bin 500 kişi kapasiteli kapalı salon ve yeni stat projesi bunlardan iki öne çıkanı sadece. Bunda hiç kuşkusuz şehir mil-

56

letvekili Suat Kılıç’ın 61’inci Kabine’de Gençlik ve Spor Bakanlığı görevini üstlenmesinin payı büyük. Vilayetin başarılı icraatlarıyla adından söz ettiren Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ömer Altunsoy, bakanlığının hızına yetişmekte zorlandığını itiraf ediyor açıkça.

Bir kamu bürokrasisi klasiğidir; azimli ve çalışkan insanlar hep engellerle karşılaşır, projeler bakanlık onay sürecinde unutulup gider… 19 Mayıs Şehri’nde durum farklı artık. Kılıç döneminde gündeme gelen 28 projeden hiçbiri geri çevrilmedi ve ödenekleri acilen çıkartıldı. Sayı 26 / Aralık 2011


Buradan çıkacak sonuçların gönderileceği şurada “2023 Medeniyet Vizyonu Programı” dizayn edilecek. Gençliğin sorunları, bunların çözümleri ve nüfusun bu kesimine yönelik faaliyetlerin şablonu da çizilecek ayrıca. Buna ‘gençliğin anayasası’ da denebilir kısaca. Görme engelliler, Samsun’daki örnek projeyle spor tesislerine götürülüp getirilecekler. Hayatın merkezinden kopmayacaklar böylelikle. Halen bir kulüp çatısında toplanan 7 branştaki 49 aktif engelli sporcuya yenileri eklenecek. Görme Engelliler Spor Federasyonu, bu kıvılcımım ülkenin her köşesine yaygınlaşmasını arzuluyor. Uygulama aralıkta başlıyor. Bakan Kılıç’ın talimatıyla ildeki salonların hepsi engellilere adapte ediliyor. Tadilatı süren yarı olimpik yüzme havuzuna da engelli asansörü yerleştirildi. Havuz aralık ayına yetişecek. 7 bin 500 kişilik spor salonunun temeli 4 Eylül 2011’de atıldı. Maliyeti 30 milyon lira. 29 Ekim 2012’de hizmete açılacak. Eğitim Fakültesi önüne 2 bin kişilik spor salonu inşa edilecek. Temel için zemin etüdü raporu bekleniyor. Bir yılda bitirilmesi amaçlanıyor. Sahille okul arasındaki tesisten Atakum haklı da yararlanabilecek. Eğitim Fakültesi ile sahil arasında inşa edilecek spor salonu aslında hem Atakum’a hem de İlkadım’a hitap edebilecek. Bakanlık bünyesinde oluşturulan genel müdürlüklerden üçü gençlik hizmetleri, biri de tamamen spordan sorumlu. Evvelinde bütçenin sadece yüzde 3’ü gençliğe ayrılmaktaydı. Ülke tarihindeki ilk ve tek gençlik şurası 1988’de düzenlenmişti. Çalıştaysızdı ne yazık ki. İkincisi için Bakan Kılıç kolları sıvadı. 2012 Mayıs ayındaki organizasyon kapsamında 16 çalıştay bölgesi belirlendi. İlki ‘ülkenin birinci gençlik çalıştayı’ unvanıyla 17–18 Aralık günlerinde Samsun’da gerçekleştirilecek. Bilimciler, sivil toplum örgütleri ve çeşitli kurumların buluşacağı etkinliğe 200 civarında katılım umuluyor. Programda ‘gençliğin alt yapısı’, ‘sosyal hayatta gençlik’, ‘sağlık spor ve çevre’, ‘etik ve insani değerler’ ve ‘demokrasi ve katılım bilinci’ başlıkları irdelenecek. Sayı 26 / Aralık 2011

Başarılı icraatlarıyla adından söz ettiren Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ömer Altunsoy, bakanlığının hızına yetişmekte zorlandığını itiraf ediyor

57


Spor HANGİ YATIRIM NEREYE? SUNİ ÇİM SAHA YAPILACAK YERLER YER

YAPILACAK TESİS

AÇIKLAMA

1

ÇARŞAMBA

Suni çim saha + 1000 kişilik tribün + ışıklandırma

Başladı !

2

TERME

500 kişilik tribün

İhale edildi, başlıyor

3

HAVZA

Suni çim saha + 500 kişilik tribün

İhale edildi, başlıyor

4

KAVAK

Suni çim saha + 500 kişilik tribün

İhale edildi, başlıyor

5

LADİK

500 kişilik tribün

İhale edildi, başlıyor

6

VEZİRKÖPRÜ

Suni çim saha

7

19 MAYIS

Suni çim saha + 1000 kişilik tribün + ışıklandırma

8

ALAÇAM

Suni çim saha

Proje onayı

9

TERME

Suni çim saha

Proje onayı

10

CANİK

Suni çim saha

Proje onayı

11

ASARCIK

Suni çim saha + 500 kişilik tribün

Proje onayı

Bitti ! İhale edilme aşamasında

Suni çim sahası olmayan Yakakent ve ayvacık ilçeleri için arsa çalışmaları devam ediyor.

58

TERME

500 kişilik tribün

İhale edildi

LADİK

500 kişilik tribün

İhale edildi

LADİK

Kayak merkezi

İLKADIM

Kondisyon salonu (Atletizm sahasının içinde - borkonut firması reklam karşılığı yapıyor. Bu tesis için devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak.Samsun Türkiye’de reklam karşılığı proje yaptıran tek il.)

CANİK

Kapalı Kort tenisi sahası (2 adet)

Proje çalışması devam ediyor

HAVZA

Futbol sahası Soyunma odaları

Proje çalışması devam ediyor

SALIPAZARI

Soyunma odaları ve 500 kişilik tribün

VEZİRKÖPRÜ

Kunduz kamp tesisleri

Proje çalışması devam ediyor

19 MAYIS

Nebiyan dağı izcilik tesisleri

Proje çalışması devam ediyor

BAFRA

Soyunma odaları

BAFRA

Kolay su sporları kamp merkezi

Proje çalışması devam ediyor

Başladı !

İhale aşamasında

İhale aşamasında Proje çalışması devam ediyor

Sayı 26 / Aralık 2011


7500 KİŞİLİK SPOR SALONU

İLADIM 2000 KİŞİLİK SPOR SALONU

CANİK JİMNASTİK SALONU

Sayı 26 / Aralık 2011

59


Sinema Kazanma Sanatı Tür : Biyografi, Dram, Spor Gösterim Tarihi : 09 Aralık 2011 Yönetmen : Bennett Miller Süre: 133 dk Yapım yılı : 2011-ABD Oyuncular : Brad Pitt, Philip Seymour Hoffman, Jonah Hill, devamı... Filmin konusu: Gazeteci-yazar Michael Lewis’in Oakland A beysbol takımının gerçek öyküsünü anlatan aynı isimli kitabından uyarlanan film, Oakland Athletics beysbol takımının genel menejeri Billy Beane ve onun zorluklara rağmen mücadele edip modern analitik yöntemlerle takımına başarı kazandırmasını anlatıyor. Bir zamanlar beyzbol yıldızı olma yolunda ilerleyen Billy Beane, sahadaki beklentileri karşılamakta başarısız olunca, azılı rekabete dayalı kişiliğiyle yöneticiliğe yönelmeye karar verir. Ancak Billy’nin yöneticiliğini yaptığı ve sezona hazırlanan Oakland takımı, yıldız oyuncularını büyük takımlara kaptırmıştır. Billy’nin tek seçeneği, takımını yeniden kurmaktır.

Sümela’nın şifresi: Temel Tür : Aksiyon Gösterim Tarihi : 16 Aralık 2011 Yönetmen : Brad Bird Senaryo: J.J. Abrams (+3) Yapım yılı : 2011-Türkiye Oyuncular : Tom Cruise, Jeremy Renner, Simon Pegg, devamı... Filmin konusu: İki Oscar ödüllü Brad Bird’ün yönetip Tom Cruise ve J.J. Abrams’ın yapımcılığını üstlendiği aksiyon dolu bir ajan macerası olan Mission: Impossible Ghost Protocol yeni yılın hemen öncesinde gösterime giriyor. IMF, Kremlin’e terörist bombalı saldırı düzenlemekle suçlanınca Başkan, Hayalet Protokolü’nü devreye sokar. Ethan Hunt ve teşkilatı IMF artık tanınmıyordur. Herhangi bir kaynağı veya desteği kalmayan Hunt, teşkilatının adını temize çıkarmak ve başka bir saldırıyı önlemek için bir yol bulmak zorundadır. Hunt’ın bu göreve, şahsi amaçlarını tam bilmediği eski IMF arkadaşlarından oluşan bir takımla atılmaya mecbur olması işleri daha da karmaşık bir hâle sokar.

Sümela’nın şifresi: Temel Tür : Komedi, Macera, Gösterim Tarihi : 16 Aralık 2011 Yönetmen : Adem Kılıç Süre: 90 dk Yapım yılı : 2011-Türkiye Oyuncular : Altan Erkekli, Salih Kalyon, Gizem Güven, Zafer Ergin, devamı... Filmin konusu: Karadeniz’in halk kahramanı Temel ilk kez film oldu! Hayalleri ve hayattaki amaçları yüzünden, Karadeniz’de bile herkesin dalga geçtiği “fakir” Temel, Trabzon’un en zengin ailelerinden birinin kızı olan Zuhal’e aşıktır. Kızı ister fakat alamayınca yıkılır. Tam bu sırada, arkadaşı Turgay’ın Sümela Manastırı’nın çatısına çıkarak intihar etmeye kalkıştığı haberini alır. Arkadaşını intihardan vazgeçirmek üzere Sümela Manastırı’nın çatısına çıkar. Temel’in tek hedefi artık Sümela’nın şifresini çözüp Kutsal Hazine’yi bularak, hem sevdiği kızı almak hem de herkese kendini ispatlamaktır.

60

Sayı 26 / Aralık 2011


Say覺 26 / Aral覺k 2011

61


62

Say覺 26 / Aral覺k 2011


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.