1
2
2
HABEREXEN
®
www.haberexen.com Dergi Haberexen’in Ücretsiz Ekidir.
Her Başarının Altında Çile Vardır.
Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa ÇAKIR
Hikayeler üzerinden gidilen her anlatım dikkat çekicidir. Zira, her başarının altında kahramanını olgunlaştıran çile vardır. “Senin derdin dert mi, benim derdimin yanında” da diyebilirsiniz! Çünkü, herkes ayağından dikenin acısını beyninde hisseder. İş hayatının başarılı kadın ve erkek girişimcileri zirvenin yada ilgi odağı olmanın verdiği yıldızlı hayatın bedellerini geçmişte ödeyerek o konumlara geldiler. İstisnalar elbette olacaktır. Lakin o istisnaların huzurunun altında da kendisinden önce ödenmiş bedeller var. İş hayatının magazine yönü sadece moda değildir. Modasız da olmaz zaten. Lakin, seyahat planları, moda, sağlıklı yaşam, hobiler, hayat hikayeleri iş hayatının olmazsa olmazları. Tam da bu noktada adım atarak, Karadeniz Bölgesi’nin iş hayatının öne çıkan isimlerinin merak edilen yönlerini okurlarımızla buluşturmak istedik. Bu ay, Samsun ve Çorum’dan başarı hikayelerini okuyacağız. Exen Plus’ın ilk sayısına gelen tepkilerin ardından ikincisi yayına hazırlandı. Israrla aylık periyotlar halinde yayınlanmasını arzulayanların sayısı hayli fazla. Her kesimden insan, iş hayatının insani yönünü kendinden hikayeler gibi okudular. Kimi de merak edilenlerin cevabını aradı satırlar arasında.
SORUMLU YAZI iSLERi MÜDÜRÜ
Ahmet AK
HABER MERKEZi
Mustafa BiLiK Mert Volkan GÜN Cüneyt YASAR Tugay BASSAN HALKLA iLiSKiLER
Ekrem Yunus KESiCi Onur NURDEMiR Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM SATIS
Yavuz YAMAN Kürsad TEKOLUK Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANISMANLARI
AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin SENGÜL AV. Adem AKSOY GÖRSEL YÖNETMEN
Uğur BIYIK BASIM YERi
Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mah. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETiM YERi ADRESi
Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konak Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN
Aylık periyotlarla yayın talebini şimdilik değerlendiriyoruz. Ancak, iki aylık yayın periyotlarıyla Exen Plus, masalarınızda yerini alacak.
YAYIN TÜRÜ
Sıradışı kapak dosyaları, kadın-erkek iş insanlarını insani yönleriyle Ekim sayısını beğeneceğinizi umuyoruz.
ISSN: 2147-4397
Aylık Yerel Süreli Yayın BASIM TARİIHI
10 Ekim 2013
Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
4
6
İŞ’TE
KADIN İ
letişimin %95’ini oluşturan sözsüz iletişimin en önemli araçlarından biridir dış görünüşümüz. Saçımızın şekli, makyajımız, parfümümüz, giydiğimiz kıyafetler, kullandığımız renkler, aksesuarlar, ayakkabılar ve benzeri her şeyle mesaj veririz aslında çevremize. Bu nedenle aynı iş yerinde aynı amaç için çalışanların konu şıklık olunca birbirlerinin en sıkı rakipleri olabileceğini unutmamak gerek.
7
8
Günümüzde tecrübe ve beceri kadar önemli bir hal alan dış görünüşle ilgili ekonomistler “güzellik primi” kavramını yaratalı epey zaman oldu. Bu kavrama göre, güzel görünenler diğerlerinden ortalama %5 daha fazla kazanıyor. Dış görünüşün önemine vurgu yapan bir diğer grup ise şüphesiz ki insan kaynakları profesyonelleri. Gazetelerde, internet sitelerinde ve benzeri diğer mecralarda yayınlanan iş ilanlarında “prezantabl” ve “dış görünüşüne özen gösteren” ibarelerini sıklıkla görmüşsünüzdür. Ofiste şık görünmek cinsiyet ayrımı yapmaksızın herkesin ortak arzusudur şüphesiz. Ancak kadınlarda bu durum biraz daha baskın olabiliyor. Beraberinde fazlasıyla artılar getiren ofis şıklığı çok hassas bir denge yönetimini gerektirir ama. Denge biraz şaştığı zaman hafif meşrep ya da çok sıkıcı görünme ihtimaliniz var. Ofiste çalışkanlığınızın, tecrübenizin ve becerilerinizin yanı sıra şıklığınızla da fark yaratmak istiyorsanız bu tavsiyelere kulak verin.
Klasiklere Özel Bir Yer Ayırın
Öncelikle iş yerinde giyeceğiniz kıyafetlerin hafta sonu giydiklerinizden veya gece kıyafetlerinden farklı olduğunu kabul edin ve gardırobunuzda onlar için özel bir bölüm hazırlayın. Hazırladığını bu bölümde sadece işte giyeceğiniz klasik parçaların olması size zaman kazandıracaktır. Mesela dar kesimli etek ceket takımlar, pantolon ceket takımlar ve gömlekler bu bölümde yer alabilir. Tabi ki klasik demenin sadece gri, siyah, lacivert anlamına geldiğini düşünmeyin. Sezonun trendlerine uygun klasik parçalara yer vermeniz sizin avantajınızadır. Bu sezonun trendlerinden ekose takımlar, maskülen ince çizgili kumaşlar ve canlı renklerdeki pantolonlar da bu alanda değerlendirilebilir.
9
Mini Değil Midi Etek
Etek özellikle ceketle birlikte iş yerinizde en çok giyeceğiniz kıyafetlerden biri. Ancak giyilecek eteği seçmek ve giymek dikkat ve özen gerektirir. Bacaklarınıza ne kadar güvenirseniz güvenin etek boyunun dizinizin çok üzerinde olmamasına dikkat edin. Etek giymeyi tercih edenler için doğru boy, diz hizası ya da dizin biraz üzeridir. Zaten bu sezon dizin hemen altındaki etek boyları yani midi eteklerin moda olması seçme konusunda işinizi kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda kalem etek diye tabir edilen dar diz altı etekler de bu sezonun öne çıkanlarından. Ofiste şık görünmek uğruna kendinizi rahatsız bir pozisyona sokmak istemiyorsanız çok dar eteklerden ve derin yırtmaçlardan uzak durmanızı tavsiye ederiz.
Dekolteye Dikkat
Gömlekler ve bluzlar hem etek ceket hem de pantolon ceket takımlarınızı tamamlayan önemli parçalardır. İş yerinizde giyeceğiniz gömlek ve bluzları seçerken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta dekoltesi ve sutyeninizin görünmemesidir. Ofiste şık bir sezon geçirmek için desenli bluz ve gömlekleri tercih ederek takımlarınızı renklendirebilir ya da blazer’ların içinde bağlamalı bluzlar giyerek görüntünüze hareket katabilirsiniz.
10
Pantolonda Alternatif Çok
En az etekler kadar çok tercih edilen pantolonlarda pilili, slim fit, yüksek bel, bol paça… ve daha birçok alternatif mevcut. Pantolon konusunda dikkat etmeniz gereken şey, işe giderken tayt, bermuda veya harem tarzı pantolonların tercih edilmemesi gerektiğidir. Bu sezonun trendleri arasında yer alan ve 70’leri anımsatan bol paçalar ve canlı renkleri tercih edebilirsiniz.
Çantanızı Unutmayın
Özellikle kadın giyiminin en önemli aksesuarlarından biridir çantalar. Yanınızdan kolay kolay ayırmadığınız çantanıza gereken önemi gösterin ve yatırım yapın. Tasarımcısının imzasını taşıyan kaliteli bir çantayla sezonun trendini yansıtabilirsiniz ancak tek başına bu yeterli değil, çantanın şık olduğu kadar kullanışlı da olması gerektiğine de dikkat edin.
11
Rahatlık Önce Gelir
Ofis ortamın şık olmak kadar önemli diğer bir husus rahat olmaktır. İşe giderken giyeceğiniz kıyafetlerde en çok dikkat etmeniz gereken şey rahatlık. Bütün bir günü aynı kıyafetle geçireceğinizden teninizi rahatsız eden, kaşındıran ve sıkıştıran kumaşlardan uzak durmanız gerekmekte
Kıyafetinize Son Dokunuş: Aksesuarlar
Dış görünüşünüzde ve karşı tarafta bırakacağınız izlenimde en az kıyafetleriniz kadar önemli bir yer tutan aksesuarlara dikkat etmelisiniz. Tercihlerinizi her zaman daha sade ve abartısız tasarımlardan yana yapmanız sizin için iyi olacaktır. Aşırı büyük, parlak, hareket ettikçe ses çıkaran gösterişli aksesuarlar ofis ortamı için uygun olmadığı gibi hem sizin hem de karşınızdaki diğer insanların konsantrasyonunu da dağıtır. Sade bir yüzük, inci küpe ve ince bir zincir hem zarif görünmenize hem de olumlu bir algı yaratmanıza yardımcı olacaktır.
12
9 Adımda Jet Lag’e Çözüm Jet sendromu veya eşzamanlama bozukluğu olarak da adlandırılan Jet Lag, kısa zamanda uzun mesafeler kat eden insanlarda farklı zaman dilimlerine ulaşılmasına bağlı olarak biyolojik ritmin bozulmasıyla ortaya çıkar. Genellikle uyku ve yeme düzeninin bozulması, baş ağrısı, zihinsel performans düşüklüğü ve
yorgunluk hissi gibi belirtilerle kendini gösteren Jet Lag, bazı durumlarda insanı depresyona kadar sürükler. Doğu’ya uçarken zaman dilimlerinin artması sonucu ulaşılan şehirde geçirilen ilk günün 24 saatten kısa olması ve biyolojik ritmin 24 saatin altına düşürülmesinin çok güç olması nedeniyle bu yönde
yapılan uzun uçak yolculuklarında Jet Lag vakasıyla daha sık karşılaşılır. Siz de uzun mesafeli seyahatlerinizde uçak kullanıyorsanız Jet Lag tehdidiyle karşı karşıyasınız demektir. Bu tehditle yüzleşmemek, seyahat sırasından ve sonrasında sıkıntıya düşmemek için altın değerindeki bu 9 adımı uygulayın.
Uçuş Sırasında 1. Saatlerinizi ayarlayın. Saatinizi, daha doğrusu sahip olduğunuz bütün saatlerinizi (bilgisayar, cep telefonu vb.) gideceğiniz yere göre ayarlayın ve ona göre davranmaya başlayın. Orada geceyse uyumaya, gündüzse uyanık kalmaya çalışın. 2. Bedava bir içki ya da sert bir kahve? Hayır; uçakta önünüze gelecek bu cazip teklifleri kabul etmek hiç de iyi bir fikir değil. Alkol ve kafein jet lag etkilerini artıran uyarıcılar. Bunlar yerine bol su için ve hafif yemekleri tercih edin. 2. Uyanık kalmanız mı gerekiyor? Koridorda ufak yürüyüşlere çıkın, arada sırada ayağa kalkıp esneyin. Fındık fıstık gibi proteini yüksek yiyeceklerden atıştırın. Uyumanız gerekiyorsa uçuşta dağıtılan yastığı, uyku maskesini ve kulak tıkaçlarını kullanın.
Uçuş Sonrasında 4. Adapte olmaya taklit ederek başlayın. Normal zaman diliminizdeymişsiniz gibi davranın, mümkün olduğunca gün ışığından yararlanın. Uyumak için en erken akşam 9’u bekleyin. 5. Gideceğiniz yere akşam saatlerinde ulaşıyorsanız makul bir saatte uyumaya çalışın, Bir fincan bitki çayı uyumanıza yardım edebilir ama kesinlikle alkol değil. 6. Mızmızlanmayın. Evet, jet lag berbat bir şey ama şikâyet etmek bunu düzeltmeyecek. Zorlansanız da olumlu duruşunuzu koruyun, ne de olsa bu geçici bir durum.
Uçuş Öncesi 7. Uyku düzeninizi ayarlamaya birkaç gün önceden başlayın. Eğer Batıya gidecekseniz, her gün 1 saat geç kalkıp 1 saat geç uyumaya çalışın. Doğuya gidecekseniz, tam tersine her gün 1 saat erken kalkıp 1 saat erken uyuyun. 8. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur unutmayın. Uykunuzu tam alın, zinde kalmaya çalışın. Sağlıklı bünyeler jet lag etkisinden daha çabuk kurtulur. 9. Yediklerinize dikkat edin. Uçuş öncesinde sağlıklı bir öğün yiyin, bünyenize yük olabilecek yağlı ve ağır yiyeceklerden kaçının, bol bol su için.
13
Not Defteri
İşe Başvururken Bunlara Dikkat Edin
Her iş arayışınızda onlarca CV göndermenize rağmen dönüş alamıyor musunuz? Muhtemelen cevap alamadığınız için de karşı tarafı suçluyorsunuzdur. Peki hiç perdenin diğer tarafına geçip bakmayı denediniz mi? İş başvurularından yapılan bazı hatalar işe alınmamanıza hatta görüşmeye çağırılmamanıza neden olur. Bu hatalardan en sık yapılanları şöyle: Hatırlamıyorum Başvuru yaptığınız firma tarafından arandığınızda “Ben böyle bir başvuru yaptığımı hatırlamıyorum” dediğiniz andan itibaren o işi unutabilirsiniz. Emin olun bir daha ağzınızla kuş tutsanız da işe alınmayacaksınız. Ya Tutarsa İş başvurusu yapmakla balık tutmak arasında bir ilinti yoktur. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Ya tutarsa mantığıyla sizinle ilgili ilgisiz bütün ilanlara başvurmak ve bu başvurulara dönüş alamamak hem iki taraf açsısından zaman kaybı hem de sizin moralinizi bozucu bir durumdur. Kara Listeye Girebilirsiniz Başvurunuzu yaptınız, firma yetkilileri ya da ilgili departman tarafından görüşmeye çağrıldınız ve görüşmeye karşı tarafa haber
vermeden, mazeret göstermeden katılmadınız. Büyük ihtimalle firma sizi veri tabanında işaretleyecek ve kara listeye alınacaksınız. Sınava Gelmiyorsunuz Görüşmeye anne babanızla gitmek yapacağınız en büyük hatalardan biridir. Sonuçta işveren sizinle görüşürken dışarda anne veya babanızın sizi beklemesi üniversite sınavı gibi bir atmosfer oluşturacaktır. Ne yazık ki halâ bunu yapanlar var. Pazarlık İçin Acele Etmeyin İlk görüşme iş koşulları ve maaş pazarlığı gibi konuları konuşmak için erkendir. Bu konuda aceleci davranmanız karşı tarafa olumsuz bir izlenim bırakacaktır. Mükemmeliyetçi Olmak Mükemmeliyetçi olmaya çalışmak hem sizi zorlayacak bir du-
rumdur hem de karşı tarafta samimiyetsiz bir izlenim bırakır. Başka Firmayı Kötülemek Başvurunuz sonucunda çağırıldığınız iş görüşmesinde kızgın ve küskün ayrılmış olsanız bile eski firmanızı ya da görüşme yaptığınız başka bir firmayı kötülemek size bir fayda sağlamayacağı gibi görüşmenin de olumsuz sonuçlanmasına neden olacaktır. Firmayı Tanımamak İş başvurusunda bulunduğunuz firma hakkında herhangi bir araştırma yapmamanız ve hakkında isminden başka bir şey bilmemeniz görüşmenin daha başlangıç aşamasında tıkanmasına sebep olacaktır. CV’nize yazdığınız onca güzel özellikler bir anda çöp durumuna düşecektir.
14
Öğleden Sonra Enerjiniz mi Şemsiye Düşüyor? Terörüne Hayır
Standart olarak günde üç öğün yemek yiyen bir insan için öğle yemeği mesai saatlerine denk gelir ve çoğu zaman yemekten sonra çalışanlarda bir rehavet gözlenir. Öğle yemeğini çok hafif şekilde geçiştirmiş olsanız bile enerjinizin düşüp gözlerinizi açamayacak hale geldiğiniz olmuştur. İşte bu durumda ofiste enerjinizi kazanmanızı sağlayacak ve öğleden sonrayı verimli hale getirmenize yardımcı olacak birkaç öneri: Acele Etmeyin Yemek yedikten sonra bilgisayar karşısına geçmek için acele etmeyin. Etrafta biraz dolaşın, mümkünse dışarı çıkıp bir hava alın. Yüzünüzü Yıkayın Yemekten sonra ağırlık çöktüğünü fark ederseniz kalkıp yüzünüzü yıkayın. Bu uyanmanıza yardımcı olacağı gibi, yenilenmenizi de sağlar. Duruma göre ıslak bir havluyla başınızı ve boynunuzu da ıslatabilirsiniz. Su Tüketin Sindirim sistemini düzenleyen ve hücrelerin yenilenmesine yardımcı olan su insan vücudunun en çok ihtiyaç duyduğu şeydir. Gün içerisinde bol su tüketmeniz hücrelerin yenilenmesini sağlayacağından uyku
halinden de kurtulmanızı sağlayacaktır. Kahve Yerine Yeşil Çay Enerjinizi tekrar toplamak için kahve içmek yerine yeşil çay tercih edin. Kahveden çok daha az kafein içeren yeşil çay sağlıklı bir uyku açıcıdır. Sakız Çiğneyin Sakız çiğnemek özellikle yüz kaslarını hareket ettirdiği için uykunuzu açabilir. Yemekten sonra bir sakız çiğnemek basit bir uyku açıcıdır tabi ofis kuralları çerçevesinde çiğnediğiniz müddetçe. Şeker Uyku Yapar Gün boyu tükettiğiniz şekerli gıdalar uykunun dayanılmaz bir hal almasına neden olur. Daha verimli çalışabilmek için şekerli gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın.
Bol güneşli havaların sonuna geldik. Gardıroplarımızda montlar ve kazaklar hızla üst raflara ilerliyor, tabi bunun yanında yaz boyu unutulmaya yüz tutan şemsiyeler de kendini hatırlatmaya başladı. Karadeniz Bölgesi’nde Ağustos ayının ortasından itibaren belirli aralıklarla yağan yağmurlar, sonbahar ve kış için hazırlıklı olmamızı sağladı. Özellikle bahar aylarında bastıran yağmurlar karşısında en yakın müttefikimiz olan şemsiyeler hem bizim için hem de etrafımızdaki diğer insanlar için sinir bozucu olabiliyor. Kullanımı bir hayli zahmetli olan bu küçük dostlarımızla etrafa dehşet saçmadan, ortalığı ıslatmadan, fırtınalı havalarda savaşmadan yaşamanın yollarını EXEN+ ekibi sizin için araştırdı. Şemsiye Kullanmanın da Bir Adabı Var Eminim çoğunuz yağışlı havalarda sokakların, kaldırımların nasıl savaş alanına döndüğüne şahit olmuşsunuzdur. Bir mevsim klasiği olan şemsiyelerin birbirine takılma sahnesini yaşamak istemiyorsanız karşıdan şemsiyeli biri gelirken şemsiyenizi biraz dışarı doğru çeviriniz. Unutmayın gerçek bir centilmen böyle yapardı. Ayrıca bu sayede şemsiyenizin metal kısımlarının karşıdan gelen kişinin vücuduna dahası gözüne gelmesini engelleyebilirsiniz. Senkronize Hareket Edin Yağmurlu havalarda zaman zaman karşınızdan gelenle göz teması kurun. Eğer karşı taraftan size göre daha kısa biri geliyorsa şemsiyenizi hafifçe biraz yukarı kaldırın. Böylece iki tarafta aynı kaldırımı rahatlıkla kullanabilir. Aynı durum kısa boylu biri için de geçerli tabi ki de. Sizden daha uzun boylu birinin yanından geçerken şemsiyenizi hafifçe başınıza doğru çekebilirsiniz. Sonuç: Görev tamam. Sokakta kimsenin canının yanmadığı, tartışmadan uzak ve sorunsuz bir yürüyüş gerçekleşmiş olur. Şemsiyenizi Koyduğunuz Yere Dikkat Edin Gün içerisinde toplu taşıma aracı kullanıyor olabilirsiniz. Bu durumda şemsiyenizi yakınınızda duracak şekilde yere bırakabilirsiniz. Kesinlikle boş koltuğu işgal edecek ya da ıslatacak şekilde bırakmayın. Ortak kullanıma açık ve birisinin geçmesi muhtemel alanlara şemsiyenizi asmayın.
16
Şıklığın Senfonisi: KARACA Bu yıl müzik senfonisinin notaları karaca 20132014 Sonbahar-Kış Koleksiyonunda buluştu Çift Geyik Karaca 2013-14 Sonbahar-Kış Erkek Koleksiyonunda, Erkek hayranlarına kendi stilistik ve müzikal tonlarını oluşturacakları bir Koleksiyon Albümü vaat ediyor. Yani bir anlamda Karaca Müziğin Modayla olan bağını 60’lı yıllardaki gibi yeniden kuruyor. Çift Geyik Karaca 2013-14 Sonbahar-Kış Kadın Koleksiyonunda bir yandan İtalyan sartoriyelliği, bir yandan Geleneksel Türk Kültürünün motifleri, diğer yandan ise günümüz modernitesinin etkileriyle harika bir koleksiyon ortaya çıkmış durumda. Gençliğin kişisel kimliğini ortaya çıkarma isteği ve değişim aşkıyla sürdürülebilen yaşam stili, Karaca Toss Koleksiyonun ilham kaynağı oldu. Ve Karaca “Moda Senfonisi’nin” notalarını oluşturdu. Bu Sonbahar ve Kış Erkekler, Karaca sayesinde ruhlarını saran büyülü bir müzik atmosferinin etkisinde kalacağa benziyor. Geçmişin, günümüz Moda Trendleriyle karıştığı Karaca Kadın Koleksiyonu; modern detaylarla örülmüş lüks kumaş ve kusursuz çizgilerle geleceğin “Rönesans Prensesini oluşturuyor. Geçmişin renk tonlarının içinden sıyrılan doğallık ile günümüz pastel ve renkliliğin içinde gelişen canlılık Karaca Koleksiyonunda buluşurken bu iki ışık altında meydana gelen elektriklenme ve parlayan bir yıldız gibi “Renk Armonisi” Karaca Kadın Koleksiyonunu anlatıyor. Karaca Kadını; Güzel ama duyarlı, havalı, geçmişten ilham alan fakat tamamıyla yenilikçi. Çift Geyik Karaca 2013-14 Sonbahar Kış Koleksiyonuyla sizleri Lovelet Outlet ve Piazza AVM’deki mağazalarında bekliyor.
18
Kadınlar! İnandığınız ve Güvendİğİnİz Herşeyİ Yapabİlİrsİnİz Başarmanın yarısı inanmak ve güvenmek. Eğer bir idealiniz varsa ve yapabileceğinize inanıyorsanız gözünüzü kapatın ve yapın. Tarihi, yontma taş çağına kadar uzanan Çorum, bilinen Anadolu medeniyetlerinin tamamına ev sahipliği yapmış, kucak açmış bir kent. Bulunduğu konum itibariyle hem Karadeniz Bölgesi’nin hem de İç Anadolu Bölgesi’nin özelliklerini aynı potada eritmeyi başarmış bir kent olarak dikkat çeken Çorum, sahip olduğu ulusal ve uluslararası markalarıyla Türkiye ekonomisinin de önde gelen şehirlerinden. Ülke genelinde sosyal ve siyasal hayatta çeşitli zorluklarla
karşılaşan kadınlar ne yazık ki Çorum’da da mevcut.
kadar geniş bir yelpazede etkin rol oynuyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 4 Milletvekili ile temsil edilen Çorum’un vekillerinden hiç biri kadın değil, keza belediye başkanı da erkek. Çorum için sevindirici olan ise siyasette bir adım geride duran kadınların söz konusu ticaret olunca ipleri ele almaları.
Biz de EXEN+ dergisinin ikinci sayısında bu güzide şehrimizin kadın girişimcilerinden birine yer ayırmak istedik. Yaklaşık iki yıldır Miss Seliz markasıyla hizmet veren ve Çorum TSO Kadın Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı Seliz Bozer davetimizi geri çevirmedi.
Gelişmiş bir girişimci ruha sahip olan şehirde kadın girişimciler gıdadan inşaat sektörüne, modadan hizmet sektörüne
Bozer’in, hem sektörel tecrübelerini hem de kadın girişimcilere iletmek istedikleri sizlerle.
19
Seliz Hanım, öncelikle sizi tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1976 yılında Çorum’da doğdum. İlk ve ortaöğretimimi burada tamamladıktan sonra İzmir’de moda ve stilistlik üzerine yükseköğrenimimi tamamladım. Babamın İzmir’de gelinlik ve abiye kıyafetler üzerine bir fabrikası vardı ve 4 yıl orada çalıştım. Evlendikten sonra ise memleketim olan Çorum’a geri döndüm. Kariyerime Çorum’da devam ettim ve babamın buradaki mağazasında çalışmaya başladım. 12 yıl boyunca aile şirketimizde çalıştım ve çalıştığım bu süre içerisinde şirketimizin vizyonunu geliştirerek yenilikler kattım. Ancak daha sonra burası bana yetmemeye başladı. Ben daha özel tasarımlar ortaya koymak istiyordum. İnsanlar benim tasarladığım ürünleri giysin istiyordum, doğaçlama, birdenbire yansıyan şeyler yapmak istedim ve yaklaşık iki yıl önce Miss Seliz
Seliz Bozer’den
Kadın Girişimcileri Cesaretlendiren Açıklamalar
20 markasıyla bu mağazayı açtım. Mağazamız şehir merkezinin biraz dışında olmasına rağmen insanlar burayı çabuk tanıdı ve alıştı. Şu an her şey güzel gidiyor.
Çalışma hayatına kaç yaşında ve nasıl başladınız?
Ben aslında doğduğumdan beri bu işin içindeyim, bu işle iç içe büyüdüm ve 2000 yılından itibaren de bu işi profesyonel olarak yapıyorum. Az öncede dediğim gibi iki yıl öncesine kadar hep babamın yanında bu sektörde çalıştım. Başka bir alanda çalışmayı hayatım boyunca hiç düşünmedim. Bu nedenle Miss Seliz’i açmak bana farklı ya da zor gelmedi.
F
F
F
F
“Ben Kendim Olmak Istiyorum”
Hayatınızda örnek aldığınız biri var mı? Varsa hangi yönlerini örnek alıyorsunuz?
Açık konuşmak gerekirse öyle çok örnek aldığım biri yok ama işim gereği bazı tasarımcıları çok takip ederim. Hepsinden esinlenirim ancak illaki şu olacağım, şuna benzeyeceğim diye bir şey yok. Ben kendim olmak istiyorum ve bunu da büyük oranda başardım. Mağazamıza gelen insanlar önceden araştırıp özellikle arayıp sorarak geliyorlar.
Hayatınızda dönüm noktası olarak değerlendirdiğiniz bir olay var mı Seliz Hanım?
Hayatımdaki en önemli dönüm noktası çocukluğumdan beri çalıştığım aile şirketini bırakıp Miss Seliz’i açmaktı. Burayı açmak benim için dönüm noktasıydı. İllaki kuşkularım vardı burayı açarken. Olur mu, olmaz mı, şehrin dışı, ticari kaygılar gibi bir çok soru vardı aklım-
da ama zaman içerisinde, yani 12 yıl boyunca aile şirketinde çalıştığım süre içerisinde öyle güzel yatırımlar yapmışım ki, tabi bunlar insana yapılan yatırımlar, şu an onun meyvelerini topluyorum. İnsanlar artık buraya gelirken, Çorum’da bir tek Seliz halleder, bu işi Seliz çözer algısıyla geliyorlar.
Peki Seliz Hanım, üye olduğunuz dernek, kulüp ve benzeri sivil toplum kuruluşları var mıdır? Varsa buralarda ne gibi roller üstleniyorsunuz?
Çorum Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu’nda başkan yardımcılığı görevini üstleniyorum. Onun dışında başka her hangi bir dernek veya kulübe üyeliğim yok. Bunun en büyük nedeni ise müşteri odaklı çalışıyor olmam. Ben patron koltuğunda oturayım, gelen müşterilere elemanlar baksın gibi bir tavrım hiç olmadı. Çünkü ben işime aşığım ve severek yapıyorum. Gelen müşterilerle tek tek ilgilenip onlar için en uygun olan çözümleri üretmeye çalışıyorum, bu da işten geriye fazla zaman kalmamasına neden oluyor.
Sizi iş kadını olmaya, girişimci olmaya iten sebepler nelerdi?
Beni iş kadını olmaya ve girişimciliğe iten en önemli neden işime olan sevgim. Ekonomik kaygılarla iş hayatına atılmadım. Evlendiğimizde eşimin un fabrikası vardı. Yani maddi bir kaygım yoktu. Sırf bu işi sev-
21 alıyor. Bunun dışında müşteri profili olarak da daha çok orta ve üzeri olarak görünüyor. Zaten biz de B, B+ müşterileri hedefliyoruz.
Çorum ve Karadeniz Bölgesi’nde kadın girişimciliği ne düzeyde?
Ticari hayatınızın geleceğiyle ilgili ipuçları verebilir misiniz?
Sadece kişiye özel tasarım ve üretim yaptığım için ihracat ya da üretim tesisi açmak gibi bir planım yok. Çünkü ben tasarımcı gözüyle ve ruhuyla gitmek istiyorum. Ama geleceğe dair şu hedefim var. Mesela 2014 hedefimiz içerisinde şubeleşmeyi düşünüyorum. Çorumun farklı bölgelerinde arayışlarımız devam ediyor. Şubeleşerek mağazalaşmayı istiyorum. Ayrıca, Samsun’da ve Amasya’da olan arkadaşlarım Miss Seliz markasını bulundukları şehirlere taşımak istiyorlar. Bununla ilgili zaman zaman tekliflerde bulunuyorlar, şu an için bu kadar yayılmayı düşünmesem de uzun vadeli planlarım arasında bu da var. Bir diğer planım ise büyük bir defile organize etmek. Daha önce
böyle bir defile yapmıştım ve oldukça ses getirmişti, inşallah önümüzdeki yaz sezonunda yine yapacağız.
F
diğim için, belki çocukluktan beri tekstil sektörünün içinde oluşum, o kokuyu, o tozu yuttuğum için bu alanda yatırım yapmayı istedim.
TSO içerisinde olmamdan dolayı daha rahat gözlemleyebi liyorum bu olayı. Kadın girişimcilik hem nicelik hem de nitelik bakımından önceki yıllara göre çok daha iyi düzeyde. Verilen destekler ve teşvikler kadın girişimciyi cesaretlendiriyor.
F
“Verilen Destekler Kadın Girisimciyi Cesaretlendiriyor”
F
Mağazanızda bulunan ürün grupları nelerdir ve genelde hangi tip müşteriler sizi tercih ediyorlar? Mağazamızda gelinlik, abiye, nişan kıyafetleri, bindallı yani kına gecesinde giyilen özel kostümler ve damatlıklar var. Tamamen özel güne hitap ediyoruz. İnsanların özel günleri için çalışıyoruz. Tasarımların büyük çoğunluğu kendime ait olmasına rağmen birkaç seçkin marka da mağazamızda yer
F
Son olarak, kadın girişimciler ya da girişimci olmayı düşünenler için vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Elbette var. Kadınlar! İnandığınız ve güvendiğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Başarmanın yarısı inanmak ve güvenmek. Eğer bir idealiniz varsa ve yapabileceğinize inanıyorsanız gözünüzü kapatın ve yapın.
22
Moda Vakko’dur
Birbirinden zarif desen, model ve renk seçenekleriyle farklı bütçelerden her zevke hitap eden zengin çeşitleri, kusursuz kalite ve el işçiliğiyle moda dünyasının en zengin eşarp koleksiyonu, Vakko Eşarp vazgeçilmez aksesuar olmaya devam ediyor.
Türkiye’nin övünç duyduğu markaların başında gelen Vakko, Eşarp, Gömlek & Kravat ve Çanta Koleksiyonları ile Vakko Butik Samsun Piazza’da.
50 yıllık ustalığın, her dokunuşunuzda kendini hissettiren bir kalite anlayaşının birbirinden özel kumaşlarda hayat bulan Vakko Gömlek ve özenle eşleştirilen desen ve renklere sahip Vakko Kravatlar adeta şıklığın simgesi haline geldi.
En küçük detayına kadar Vakko kalitesi ve el işçiliğinin eseri monogram çantalar özgün tarzını ortaya çıkararak sezona damgasını vuruyor. Bilgi ve deneyimin, gençlik ve yaratıcılıkla kaynaştığı Vakko, yeni moda akımlarını ve trendleri izleyen genç ve dinamik bir ekiple en farklı, en iyi hizmeti sunmaya devam ediyor.
24
Içimdeki Çocuk
Yasamaya Devam Ediyor
AhmetTakış
Samsun Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Takış ile geçmişten geleceğe ışık tutan samimi bir sohbet… Kürşad Tekoluk
25 Ne kadar da klişe bir söz derdim. İnanmazdım, öyle şey olmaz derdim. İçindeki çocuk kaç yaşına kadar seninle olur ki diye sorardım kendi kendime. Bu sözü söyleyip beylik laflar edenlere de içten içe diş bilerdim. Okul var, iş var, evlilik var… Liste uzayıp gider. Ahmet Ağabey’i tanıyınca baktım ki arada atladığımız bir şey var. Doğum var ölüm var. İkisi arasında hayat var. Peki, hayat sadece okuldan veya işten mi ibaret? Bu soruyu sormadan cevabını buldum Ahmet Ağabey’de. Öyle değilmiş. Hayat, dibe vuruşların, zirveye çıkışların, övgülerin, sövgülerin, alkışların, yu-
halamaların ve daha birçoğunun toplamıymış aslında. Hayatı boyunca bu saydıklarımın ve sayamadıklarımın neredeyse tamamını yaşamış Ahmet Bey. Bu sayede güçlü olmayı öğrenmiş, hayatı yaşamayı öğrenmiş, hayatı ıskalamamış ve içindeki çocuğu öldürmemiş. Tanıyanlar onun için “sanki çocukları onun babası da Ahmet Ağabey onların çocuğu gibi” diye tanımlıyorlar. Haksız da sayılmazlar hani. Karşınızda, oyuncaklarıyla, hobileriyle ve anılarıyla Ahmet Takış.
Okul önlerinde horoz şekeri, sinemada mısır, stadyumda meyve suyu. Karşınızda bir insan hikâyesi. Aslen Rizeli olan Ahmet Takış 1956 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiş. Ardından Rize’ye taşınmışlar. Gençliğim Rize’de geçti derken iç çekiyor. Yükseköğrenimini Rize Eğitim Enstitüsü’nde 1976 yılında tamamlamış. Şu an 2 çocuğu ve 1 torunu var. Aile hayatını kısa ve net bir şekilde tanımlıyor: “Mutlu, güzel.”
Öğrenciliğim kavgayla geçti, hızlı dönemlerimizdi o zamanlar. Öyle hızlıydı ki, koca bir duvara tosladık ve cezaevinde son buldu.” Hayatı tanımlarken dibe vuruşlardan bahsetmiştik, Ahmet Ağabey genç yaşında yaşamış bu dibe vuruşu.
“Gençliğimiz Kavgayla Geçti”
Konuyu öğrencilik yıllarına getirmeye çalışıyoruz. Hani içi dışı bir derler ya işte öyle Ahmet Ağabey. Hiçbir şeyi saklama ihtiyacı hissetmiyor ve samimiyetle cevaplıyor: “Faşist Yıllarım. Öğrenciliğim kavgayla geçti, hızlı dönemlerimizdi o zamanlar. Öyle hızlıydı ki, koca bir duvara tosladık ve cezaevinde son buldu.” Hayatı tanımlarken dibe vuruşlardan bahsetmiştik, Ahmet Ağabey genç yaşında yaşamış bu dibe vuruşu. Siyasi
Tanıyanlar onun için “sanki çocukları onun babası da Ahmet Ağabey onların çocuğu gibi” diye tanımlıyorlar.
çekişmelerin çatışmalara dönüştüğü o yıllarda, bugünkü gibi ne lafını ne de kendini esirgemiş.
“Okul Önlerinde Horoz Şekeri…”
Ticarette oldukça başarılı bir iş adamı. Ticaretle uğraşan herkes gibi dönemsel olarak iniş çıkışlar yaşamış ancak o halâ bölgemizin en değerli iş adamlarından biri. Başarısının sırrını ve çalışmaya kaç yaşında başladığını sorduk Ahmet Ağabey’e. Kısa bir süre düşündü ve 8 yaşında başladım dedi. O yıllarda kendisi de henüz ilkokul çağlarındayken, o ilkokul çocuklarının olduğu yerlerde horoz şekeri, sinema önlerinde mısır, stadyumlarda meyve suyu satarmış. Yaşı biraz daha ilerleyince pazarcılık yapmaya başlamış ve bugününe ilham veren etkenlerden biri olsa gerek zeytin, peynir satmış. Her karışından bir nimet fışkıran Anadolu’nun
26 Gençliğinde boks yapan Ahmet Takış, şimdilerde tenis oynuyor ve düzenli olarak yürüyüş yapıyor. Kulüp olarak Samsun Tenis İhtisas Kulübü’nü desteklediğini belirten Ahmet Takış, hangi takımı tutuyorsunuz diye sorduğumuzda “Beşiktaş” diye yanıtlıyor. Rize’ye verdiği nimetlerden biri olan çay işiyle de uğraşmış bir dönem Ahmet Takış. Yanlış anlaşılmasın çay tüccarlığı yapmamış, Rize’de çay fabrikasında kantarcı olarak çalışmış. Zaten Eğitim Enstitüsü mezunu olan Ahmet Ağabey, çay fabrikasından sonra Samsun’un Eynel Köyü’nde öğretmenlik yapmış. Askere gidene kadar öğretmenliğe devam eden Ahmet Ağabey, “Askerliğim çok parlak geçti. Sıkıyönetim döneminde askerlik yaptım” diyor. Her sayılı gün gibi askerlikte bitmiştir. Vakit kaybetmeden Samsun’a döner Ahmet Bey. Aklında ne iş yapacağına dair soru işaretleri vardır. Ne iş yapacağına dair seçeneklerin çoğalması soru işaretlerini de artırıyor dolayısıyla. 8 yaşından beri ticaretin içinde olan Ahmet Ağabey daha fazla zaman kaybetmeden Buğdaypazarı’nda 30 metrekare bir dükkânda peynirciliğe başlar. Sonrasında ise bir araba alıp Kastamonu’dan Hopa’ya kadar mallarının dağıtımına başlar. Bugün hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok ülkesinde saygın bir marka olan Takışoğlu’nun temelleri de böyle atılır. Bugünden geçmişe bir bakış atınca bariz bir başarı olduğu ortada. Tabi böyle olunca insan merak etmeden duramıyor.
Ahmet Bey’e başarısının sırrını sorduğumuzda çok net ve kesin bir ifadeyle “çalışmak” diyor.
“Sunay Akın’ı Beğeniyorum”
Ahmet Bey yaşça yarım asırı devireli çok olmuş. Yaşadığı süre içerisinde acı tatlı çok olay yaşamış, iyi kötü birçok insan görmüş. Bunca gördüğü olay ve insanlardan yalnız birinden çok etkilenmiş. Ahmet ağabeye
hayatınızda örnek aldığınız biri var mı, varsa hangi yönlerini örnek alıyorsunuz diye sorduğumuzda hiç düşünmeden tek bir isim verdi: “Sunay Akın.” Ticaret hayatında başarılı olan insanlar genelde yine ticaret hayatında yaşça büyüklerini örnek alır sanırdım. Yanılmışım. Ahmet ağabeyin, hem kendisinden yaşça küçük hem de ticaretle işi olmayan birini örnek alması şaşırttı bizi. Örnek aldığı ve beğendiği yanı ise daha şaşırtıcıydı. Ünlü şair, yazar, gazeteci Sunay Akın yıllarca dünyanın dört bir tarafından topladığı oyuncaklarla 2005 yılında ülkemizde türünün ilk ve tek örneği “İstanbul Oyuncak Müzesi”ni kurmuştu. İşte Ahmet ağabey Sunay Akın’ın bu yönünü örnek almış kendisine. Gezip gördüğü yerlerden oyuncaklar topluyor, epey de yol kat etmiş hani. Gelecekte Samsun’a bir oyuncak müzesi açmak istiyor aynı zamanda. Tıpkı Sunay Akın gibi.
“O Gün Benim Dönüm Noktamdır”
Her insan hayatında bir veya birkaç kez dönüm noktası sayılabilecek bir olay yaşar. Bu, bazen bir trafik kazası, bazen tanıştığınız bir kişi, bazen de düştüğünüz zor bir durum olabilir. Ahmet Bey dönüm noktasını çok genç yaşlarda yaşamış. Öğrencilik yıllarını “hızlı zaman-
27 Bunca gördüğü olay ve insanlardan yalnız birinden çok etkilenmiş. Ahmet ağabeye hayatınızda örnek aldığınız biri var mı, varsa hangi yönlerini örnek alıyorsunuz diye sorduğumuzda hiç düşünmeden tek bir isim verdi: “Sunay Akın.” larımız” diye tarif etmişti. İşte tam da bu hızlı zamanlarında yaşamış Ahmet ağabey dönüm noktasını. Ahmet Takış: “Hayatımın dönüm noktası cezaevine ilk düştüğüm gün. O gün benim dönüm noktamdır.”
“Eşimle Tesadüfen Tanıştık”
Her aşkın, her evliliğin bir hikâyesi vardır. Kimi yanı başında bulur evleneceği kişiyi kimisi ise kilometrelerce uzakta. Ahmet ağabey kilometrelerce uzakta bulmuş. Aslen Rizeli, Erzurum’da doğmuş, Samsun’da ikamet ediyor ve Gebze’den evlenmiş. Nasıl oldu da bir araya geldiniz, nasıl tanıştınız diye soruyoruz Ahmet ağabeye, “tesadüfen” diyor. Sonra biraz daha açıyor konuyu: “Eşim ve ailesi Gebze’de yaşıyorlardı. Bir arabaları vardı, ben de alıcı oldum. Bu vesileyle orada tanıştık ve 1983 yılında evlendik. Anlayacağınız eşimle tesadüf üzerine tanıştık. Ama şu an iyi bir aile yaşantımız var ve birbirimizi seviyoruz.”
On Parmağında On Marifet
Hani derler ya on parmağında on marifet diye, işte Ahmet ağabey bu sözün söylenmesine sebep olanlardan. Kimi insanın hobileri sadece takip etmek üzerine kuruludur. Mesela, kişi futbolu seviyordur ama oynamasını değil sadece izlemesini. Yanlış anlaşılmasın kimseyi
“Siyaset Değil Ticaret Adamıyım”
İş hayatındaki başarısını geçmişte yaşadığı ekonomik kaygılar, aile hayatı ve başarı hırsına bağlayan Ahmet Takış, cezaevine girip çıktıktan sonra bir daha siyasete hiç yanaşmamış. Gelecekte siyasete atılma gibi bir düşüncesi olup olmadığını sorduğumuzda da yine net bir şekilde “Siyasete girmeyi hiç düşünmüyorum. Ben siyaset değil ticaret adamıyım.” diyor. Geleceğe dair planları arasında Takışoğlu markası bünyesinde bulunan yoğurt ve ayran gurubuna yönelik planları olduğunu dile getiren Ahmet Takış, Sunay Akın’dan esinlenerek yola çıktığı oyuncak müzesi kurma fikrini de tekrarlıyor.
eleştirmiyoruz o da bir zevktir sonuçta. Ancak Ahmet ağabeyin durumu farklı. O hobilerini sadece takip etmek üzerine kurmamış, aynı zamanda iyi bir icracı. Hobileriyle zaman buldukça değil, özel zaman ayırarak ilgileniyor. Uğraştığı her hobi kişiliğine farklı bir renk daha katmış ve vizyonunu geliştirmiş. Ahmet ağabey ilgilendiği çok alan belirterek öne çıkanları sayıyor bizim için: “Resim çizerim, oyuncak toplarım, kitap okumayı, özellikle de dini kitaplar okumayı severim, tenis oynarım, bir de antikaya ilgi duyar ve toplarım.”
Baba Filmini Defalarca İzlemiş
Gerek ticari kariyeri gerekse hobileriyle renkli bir kişiliğe sahip olan Ahmet Takış’ı daha iyi tanıyabilmek için birkaç kişisel soru
28 Kaliteli bir kıyafet bulduğunda fiyatına bakmaksızın aldığını söylüyor Ahmet ağabey. İşi ve Ticaret Borsası’ndaki konumu nedeniyle takım elbise giyen Ahmet Bey, spor giyinmeyi de seviyor ve her fırsatta spor giyindiğini söylüyor.
yönelttik. Ahmet ağabeyin en sevdiği film Baba filmiymiş. Serinin üç filmini de severek tekrar tekrar izleyecek kadar hem de. En son izlediği film ise Pi’nin yaşamı. Filmde özellikle yapım aşamasında kullanılan teknolojilerden etkilenmiş Ahmet Bey.
“Kesinlikle Dostlarımın Mekânlarını Tercih Ederim” Dışarıya çıktığı zaman yemek yemek için dostlarının mekânlarını tercih edermiş Ahmet Bey. Bu konuda oldukça tutucu olduğunu ve kesinlikle başka mekânlara gitmediğini vurguluyor. Gittiği yerlerde yemek tercihi olarak ise Osmanlı mutfağını tercih ediyormuş.
“Mandolin Çalmayı Beceremedim”
Hayatını bunca hobiyle renklendiren Ahmet ağabey hobilerini sayarken müzikle ilgili bir madde saymadığını fark ettim. Öyle ya on parmağında on marifet olan bir insan elbet bir köşesinden müziğe de bulaşmıştır diye düşündüm ama yanılmışım. Her hangi bir müzik aleti çalamıyormuş Ahmet Bey ve müzikle olan bağlantısını şöyle özetliyor: “Küçükken mandolin kursuna gittim ama becereme-
dim. Herhangi bir müzik aleti çalamıyorum, ancak çok iyi Türk Halk Müziği dinlerim.”
“Beşiktaşlıyım”
İnsanın hem zihinsel hem de fiziksel sağlığını koruyabilmesi için olmazsa olmazlardan biri spor. Öyle ki “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözü de bunu onaylar nitelikte. Ahmet Bey gençliğinden beri sporla iç içe. Spordan kaçmak için hiçbir zaman bahane uydurmamış. Gençliğinde boks yapan Ahmet Takış, şimdilerde tenis oynuyor ve düzenli olarak yürüyüş
yapıyor. Kulüp olarak Samsun Tenis İhtisas Kulübü’nü desteklediğini belirten Ahmet Takış, hangi takımı tutuyorsunuz diye sorduğumuzda “Beşiktaş” diye yanıtlıyor.
“Üye Olmadığım Dernek Yok”
Ahmet Bey’in öne çıkan bir diğer özelliği ise sivil toplum kuruluşları, dernek ve kulüplere olan üyelikleri. Kendisi zaten Samsun Ticaret Borsası’nın Meclis Başkanlığı görevini yürütmekte. Bununla birlikte, yelken kulübü, tenis kulübü, şehir
29
kulübü ve benzeri kulüp ve derneklerin üyesi. Bu üyelikler sadece göstermelik üyelikler de değil. Kiminin yönetim kiminin denetleme kurulunda. Sürekli aktif rol alıyor bu camiada da. Ahmet Bey’i tanıyanlar onun bu yoğun temposuna alışmış ama tanımayan yüksek enerjisine hayret ediyor.
bir kıyafet bulduğunda fiyatına bakmaksızın aldığını söylüyor Ahmet ağabey. İşi ve Ticaret Borsası’ndaki konumu nedeniyle takım elbise giyen Ahmet Bey, spor giyinmeyi de seviyor ve her fırsatta spor giyindiğini söylüyor.
“Kaliteli Giyinmeyi Severim”
Adına kayıtlı ilk aracının 1984 yılında aldığı Fiat marka kamyon olduğunu söyleyen Takış, bunu ticari amaçla aldığını belirtiyor. Bundan yaklaşık 4 yıl sonra ise
Ahmet kendi kıyafetlerini kendi seçermiş. Modayla işim olmaz diyor. Onun bir tek önemli kriter varmış o da kalite. Kaliteli
“Yüksek Arabayı Tercih Ederim”
ilk binek aracı olan Volkswagen marka minibüsü almış Ahmet ağabey. Alçak araba kullanamadığını ifade eden Ahmet Bey, özellikle yüksek araçları, jipleri tercih ettiğini söyledi. Hazır konu otomobillerden açılmışken seyahatlerinde hangi ulaşım araçlarını tercih ettiğini sorduğumuzda Ahmet ağabey espirili bir cevap veriyor: “Artık günümüzde en tehlikeli ulaşım şekli bir yerden bir yere yürüyerek gitmek. Uçak korkum yok. İş seyahatlerimde özellikle uçağı tercih ederim.”
30
T
oplum olarak günün 24 saatinin ne kadarını uykuda geçirerek harcıyoruz dersiniz? Araştırmalara göre Türkiye’de kişi başına günde ortalama 8.4 saat kadarlık bir uyku düşüyor ve tabi bu da yaşa, statüye ve çalışma hayatının yoğunluğuna göre oldukça değişiyor. Bugün dünya üzerinde en az uyuyan toplumlar olarak Japonlar ve Koreliler gösteriliyor…
31
CEO’lar Ne Kadar Uyuyor? Peki, iş dünyasının yoğun çalışma temposu içinde uykuya ne kadar vakit ayırılabiliyor sizce? İş dünyasında adlarını sıkça duyduğumuz CEO’ların yüksek çoğunluğu, hayatlarını yedi sekiz saatten daha az bir uykuyla geçiriyor. Hatta bazıları daha da az. İşte iş dünyasından bazılarının yaşam tarzları ve kendilerine ayırdıkları zaman dilimleri yeni nesil pazarlama fikirleri sunan pazarlamasyon.com’un sunumuyla şu şekilde: Dünyaca Ünlü CEO’lar Jack Dorsey (Twitter) Günün yaklaşık 8–10 saat kadarını çalışarak geçiriyor. Güne başlama saati sabah 5 buçuk ve günün sadece 4 ile 6 saat kadarını uykuya ayırabiliyor. Sergio Marchionne (Fiat) Otomobil dünyasının bilinen markalarından biri olan Fiat CEO’su Marchionne günün yalnızca 4 saatini uykuda geçiriyor. Kahveyi ise en büyük destekçilerinden biri olarak gösteriyor. Marissa Mayer (Yahoo) Haftanın yaklaşık 130 saatini çalışarak geçiren Mayer, uyku için günde yaklaşık 4 ile 6 saat arasında bir vakit ayırabiliyor. Dört ayda bir yaptığı kısa tatiller ise vazgeçilmezleri arasında.
Indra Nooyi (PepsiCo) Uzun çalışma saatlerine oldukça alışkın. Günün sadece 4 saatini uyuyarak geçirebiliyor. Herb Kelleher (Southwest Airlines) En kârlı hava yollarından birinin eş kurucusu. Şu anda emekli, fakat çalışma hayatı boyunca günde 4 saatten fazla bir uykuyu bir güne sığdıramadığını belirtenlerden biri. Julie Smolyansky (Lifeway Foods) Günün 4 saatini uyuyarak geçiriyor ve henüz sadece 27 yaşında bir CEO. Sağlıklı yaşam ve beslenme ise en önemli kriterlerinin arasında. Martha Stewart (Martha Stewart Omnimedia) Sağlıklı yaşam ve lezzetli yemekler denince akla gelen ilk isimlerden biri. TV şovları, radyo şovları, farklı ürün ve üretim gruplarıyla çalışma
temposu arasında günde 4 saatten daha az bir uykuyu tercih etmek zorunda kalıyor. Türk CEO’lar Farklı sektörlerden Türkiye’nin en büyük şirketlerinde çalışan 155 CEO’nun katılımıyla yapılan araştırmaya göre Türkiye’de CEO’ların yüzde 83,5’i evli. Yaşı ve medeni durumuyla bu şekilde ortaya çıkan CEO’lar, kendilerine bakmak konusunda oldukça bilinçliler. İş dışı zamanlarını çoğunlukla ailelerine ayırıyorlar… CEO’ların neredeyse yarısı günde 7 saat uyuyor. Yüzde 31,6’sı ise 6 saat uykuyla yetiniyor. Türkiye’de her 3 CEO’dan 1’i yılda iki kez tatile çıkıyor. Yüzde 22,2’si yılda 3 kez tatil yaptığını belirtirken, her yıl sadece bir kez tatil yapanların oranı ise 19,8.
32
Günümüzün en moda söylemi olan sağlık ve sağlıklı yaşam modern hayatın getirdiği tehlikelere karşı daha fazla ihtiyaç duyulan bir kavram haline geldi. İnsanın hem fiziksel hem de zihinsel açıdan zinde olmasına yardımcı olan, bunu sağlamak için önleyici bir hizmet sunan sağlıklı yaşam alışkanlıkları karşımıza çıkan sorunlarla daha kolay baş etmemize yardım eder. Yaşadığımız modern hayatın beraberinde getirdiği ve en savunmasız anımızı bekleyen obezite, stres, depresyon, kalp hastalıkları ve cilt hastalıkları gibi
sorunlarla mücadele, geç olmadan sağlıklı yaşam tarzıyla öncenden engellenmeli. Elbette sağlıklı yaşamın önemi çoğu kişi tarafından biliniyor ancak bunu bir saplantı haline getirerek sürekli bir sürece sokma çabası sağlıklı olmaktan çok yorucu oluyor çoğu zaman. Plan ve program dâhilinde ele alınan, başlamak için niyet edilen, ancak hızlı ve yoğun çalışma temposu nedeniyle bir türlü başlanamayan sabah yürüyüşleri, fitness, pilates belli bir süre sonra motivasyonunuzu düşürerek sağlıklı yaşamdan uzaklaşmanıza neden olabilir. Bu duruma
düşmemek için sağlıklı yaşamaya, spora, detoksa, sabah koşusuna, akşam yürüyüşüne, merdivenleri yürümeye, sebze meyve yemeye başlamak için tarih belirlemek yerine yaşam rutinimizde birkaç küçük değişiklik yapmak arzu ettiğimiz uzun, sağlıklı ve aktif yaşama kavuşmamıza yardım edebilir. Sağlıklı yaşamı saplantı haline getirmeden ve gün içinde özel bir ayırmadan sağlıklı bir yaşam sürmenin nasıl mümkün olduğunu merak ediyorsanız işte size yardımcı olacak küçük ipuçları.
1. İYİ UYUYUN
Vücut direncinin gün içerisinde korunması için iyi bir uyku şart. Genellikle ortalama bir yetişkinin 7 saat uyuması normal sayılır, ancak herkesin uyku süresi ihtiyacının birbirinden farklı olduğu unutulmamalı. Eğer öğlenden sonra dikkat dağınıklığı ve unutkanlık gibi sorunlar yaşıyorsanız bu uykunuzu iyi almadığınızı gösterir.
2. GERİNİN
Gerinmenin ne alakası var demeyin. Yataktan kalkınca ilk iş olarak derin nefesler eşliğinde kollarınızı, bacaklarınızı ve boynunuzu germek kan dolaşımınızın hızlanması açısından oldukça faydalıdır. Gerinmek uyandıktan sonra daha kısa sürede ayılmanızı ve kaslarınızın yeni bir güne hazır olmasını sağlar.
3. SU İÇİN
Vücut su ihtiyacını birçok farklı kaynaktan karşılayabilse de sağlıklı yaşam için doğrudan su tüketmek gerekir. Çay veya başka bir meşrubatın tüketilmesi su içmekle karıştırılmamalı. Mümkünse güne büyük bir bardak ılık su içerek başlayın. Hatta bir adım daha ileri gidecek olursak, içinde bir dilim limon bulunan büyük bir bardak ılık su daha iyi gelecektir.
4. Beslenmenİze dİkkat edİn
Sağlık yaşamın temel taşlarından olan beslenme konusu ne yazık ki insanların dikkat ederken en çok zorlandıkları alandan biri. Yaşadığımız hızlı yaşam tarzı ve zaman kazanma çabası ne yazık ki fast food kültürünün hayatımıza yerleşmesine neden oldu. Bununla birlikte boş zamanlarımızı da cips gibi yiyeceklerle doldurunca sağlıklı yaşam hayal oldu. Sağlıklı bir yaşam tarzını oluşturan beslenme konusunun temel taşı öğün sayısı ve düzenidir. Güne kahvaltı yaparak başlamak vücut direncinizi ve çalışma performansınızı artıracaktır. Bununla da kalmayıp sizi abur cubur diye tabir edilen yiyeceklerden uzak tutacaktır. Takip eden öğünlerin de saatine dikkat etmek gerekir. Mümkünse, badem, ceviz, fındık veya yoğurt gibi yiyeceklerle ara öğünler yapılmalı.
5. Sİgara İçmeyİn
Zararları saymakla bitmeyen sigarayı bırakmak için ciddi bir hastalığa yakalanmayı beklemeyin. Sağlık sıkıntılarının ana sebeplerinden biri olan sigara beraberine yaşam kalitesinin de düşmesine neden oluyor.
6. Alkolü bırakın ya da azaltın
Alkolün psikolojik etkilerinin yanında fiziksel sağlığa özellikle karaciğere tahrip etkisi çok yüksektir. Dikkati dağıtan ve idraki düşüren alkolle alakalı şiddet ve trafik kazalarında her yıl ciddi sayıda yaralanma ve ölüm olmaktadır.
7. Kendİnİze yenİ aktİvİteler bulun
Hem fiziksel hem de zihinsel olarak aktif olun. Yeni deneyimlere açık olun ve deneyimlediklerinizi hobiniz yapın. Hobi edinmek stresi azaltır ve yaşamdan keyif almanıza yardım eder. Keza grup aktivitelerinde yer almanızı sağlayarak sağlıklı yaşam geliştirmenizi sağlar.
8. Sosyal olun
Çağımız ne yazık ki fiziksel teması zorlaştıran bir çağ. Araştırmalar ise yalnız kişilerin daha sık hastalandıklarını göstermektedir. Arkadaşı olmayan kişiler daha fazla depresyona giriyorlar ve fiziksel olarak daha az aktifler. Arkadaşlık stresi azaltır ve hayattan neşe duymamıza yardım eder.
33
34
35 Psikolog Seden CELEP Özel İmperial Hastanesi
Ofisler, kişinin günlük yaşamının büyük bir kısmını geçirdiği yerlerdir. Bu yüzden iş hayatı kişinin hayatında önemli bir yere sahiptir. İş yaşamı içerisinde kişinin karşılaştığı zorlayıcı durumlar olabilir. Bu durumların içerisinde; • Ücret konusunda yetersizlik ve eşitsizlik, • İş yerinin fiziksel koşulları, • Esnek olmayan kurallar, • Sık bölüm değişmesi, • Amirlerin baskıcı tutumu, • Kişinin işten çıkarılma korkusu, • Çalışma arkadaşları ve amirleriyle iletişim sorunları, • Görevlerin adaletli bir biçimde dağıtılmaması, • Kişinin özel yaşamından kaynaklanan sorunlardan dolayı işe odaklanamaması, • Kişinin kişilik yapısı (hırslı, başkalarıyla yarışmak, duygusallık, heyecanlılık vb.) gibi nedenlerden dolayı kişi yoğun kaygı üzüntü ve stres yaşayabilmektedir. Bu yaşanan stres kişide işe karşı isteksizlik, yorgunluk, konsantre olmada güçlük, kas ağrıları ve baş ağrıları, içe çekilme ve mutsuzluk hali oluşturabilir. Kişide sağlık sorunlarına yol açan bu zorlayıcı durumlarla baş etmek için stresi azaltıcı yöntemler kullanılmalıdır.
İş yaşamında stresle başa çıkabilmek için aşağıdaki yöntemleri kullanabilirsiniz. • Nefes alıp verme egzersizleri yapın. • Yürüyüş ve aerobik yapmaya gayret edin. • Beslenmenize dikkat edin. • Çok yönlü olmaya çalışın. • İşinizin tüm hayatınız olmamasına dikkat edin. • Stres ve gerilimi azaltma adına size zevk veren uğraşlar edinin. • İş yerinizi monotonluktan çıkarma adına görüntüsünde değişiklikler yapın. • İş yaşamınızda çevrenizde olan kişilerle iyi ilişkiler içerisinde olmaya çalışın. • Üstesinden gelebileceğiniz ölçüde iş yüklenmeye çalışın. • Ağır gelen iş yükü durumunda çevrenizdekilerden yardım isteyin. • Son gününe iş bırakmayın planlı olmaya gayret gösterin. • İş paydosuna kadar günlük işlerinizi bitirmeye dikkat edin. • Öğle yemeklerinizi farklı bir yerde yemeğe özen gösterin. • Ara sıra fırsat bulabiliyorsanız tatile çıkarak sizi strese sokan ortamdan uzaklaşın. • Mükemmel olmaya çalışmak yerine basit olaylardan ve başarılardan mutluluk duyun. • Hoşlanmadığınız işleri ertelemek yerine yapın ve onun stresinden kurtulun. • Hayatta size mutluluk veren yönleri düşünün. • Yaşadığınız stresten dolayı uzman yardımı alın.
Yelkenle Geleceğin Temellerini Atıyoruz
Samsun Yelken Kulübü S
por denilince akla ilk gelenlerden biri değil belki. Belki çoğu kişinin hiç aklına gelmez. Futbol, basketbol, voleybol, hentbol… diye sayılır çoğu kişi tarafından ancak kolay kolay kimse yelken sporundan bahsetmez. Hâlbuki Samsun’da Samsunspor’dan yaşça daha büyük bir spor kulübü var. 1961 yılında kurulan Samsun Yelken Kulübü, bu sene 52. yılını kutlamanın
gururunu yaşıyor. Kamuoyunda zaman zaman “zenginler kulübü” şeklinde yakıştırmalar yapılıyor olsa da, kulübün ne yöneticileri ne de sporcuları bu sözlere aldırış etmiyorlar. Onların tek derdi var, o da kulüplerinin başarısı. Biliyorlar ki, Samsun Yelken Kulübü’nün başarısı Samsun’un başarısı.
Samsun Yelken Kulübü’nün yaklaşık 6 yıldır Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenen Mustafa Seyhan, kulübün geçmişinden geleceğine, merak edilen soruları EXEN+ okurları için cevapladı.
38
Esin Kaynagı Moda Yelken Kulübü Kulübün kuruluş fikrinin o dönemde yükseköğrenim için İstanbul’da bulunan Samsunlular tarafından ortaya çıkarıldığını söyleyen Seyhan, “O dönemde iki ağabeyimiz İstanbul’da okurken Moda Yelken Kulübü’nün etrafında dolaşıp, oradaki yelkenlileri görünce, biz bunu Samsun’da da yapabilir miyiz? diye düşünmeye başlamışlar. Daha sonra buraya geldiklerinde şehrin ileri gelen isimleriyle bir araya gelip birlikte düşünmüşler ve fikir birliğine varınca da kulübü kurmuşlar.” İlk önce eski fuar alanı diye bilinen yerde kurulmuş kulüp. Uzun yıllar burada hizmet verdikten sonra Büyükşehir Belediyesi’nin sahil projesi kapsamında, yaklaşık 10 yıl önce şu anki Baruthane mevkiindeki yerine geçmiş. 6 yıldır kulübe başkanlık yapan Mustafa Seyhan, öncesinde de 9 yıllık yönetim kurulu üyeliği tecrübesi olduğunu belirtiyor ve ekliyor. “İlk başlarda çok zorlandık, kulübün ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için üyeye ihtiyaç vardı, herkes en yakın çevresinden başlayarak tanıdıklarını üye yapmaya çalışıyordu. Ben de 17 yaşındaki oğlumu üye yapmıştım o dönemde. Tabi zaman içinde insanlar üye oldu kulü-
be, bu üyeler sayesinde binalar geliştirildi, diğer imkânlarımız geliştirildi, bunlara bağlı olarak dönemin gözde antrenörleri getirildi” diye özetliyor o yılları.
Ünümüz Karadeniz’i Aştı
Üyelerinin her biri alanında kendini kanıtlamış, mesleki, ahlaki ve ailevi olarak üst seviyede bulunan insanlardan oluşan Samsun Yelken Kulübü, bu üyeleriyle birlikte Samsun’a yeni bir vizyon katmış görünüyor. Son yıllara kadar 5 yıldızlı otel ve o otellerin kalitesinde hizmet verecek kurumlardan yoksun olan şehirde Samsun Yelken Kulübü sahip olduğu imkânlarla şehrin de açığını kapatır vaziyetteydi. Karadeniz Bölgesi’nde Samsun’la birlikte Sinop’ta, Ordu’da, Trabzon’da ve Rize’de de yelken kulüplerinin olduğunu belirten Seyhan, “Bu kulüpler arasında 6-7 yıl öncesine kadar Sinop Yelken Kulübü ön plana çıkmaktaydı. Bunun en büyük nedeni Sinop’un doğal bir liman oluşu ve yelken sporu için olmazsa olmazların başında gelen rüzgâr faktörüydü. Ancak, 6-7 senedir Samsun Yelken Kulübü olarak Karadeniz’de tek sayılırız. Biz artık Karadeniz’i aştık, yapılan ulusal veya uluslararası yarışmalarda sürekli dereceler elde eder hale geldik. Kulübü-
39
“Son yıllara kadar 5 yıldızlı otel ve o otellerin kalitesinde hizmet verecek kurumlardan yoksun olan şehirde Samsun Yelken Kulübü sahip olduğu imkânlarla şehrin de açığını kapatır vaziyetteydi.” müz bünyesinde milli sporcularımız var artık. En son geçen ay İtalya’nın Ledro kentinde yapılan ve 16 ülkeden sporcuların katılımıyla gerçekleşen Avrupa Optimist Yelken Yarışında Avrupa üçüncülüğü derecesi kazandık” diyerek gelinen noktayı gözler önüne seriyor. Dört yıl önce yeni bir yapılanmaya giren Samsun Yelken Kulübü’nün uygulamaları, başarının tesadüf olmadığını kanıtlar nitelikte. Benimsenen bu yeni yöntemde, her sene yaz döneminde eğitim kampları düzenlediklerini belirten Mustafa Seyhan, eğitim sezonu içinde kulüp antrenörlerinin okulları gezerek yelken sporunu tanıttıklarını, okullardan öğrencilerin gruplar halinde alınıp tesislere getirildiğini ve bu sayede küçük öğrencilerin yelken sporunu tanıma fırsatı yakalayıp bu sporu benimsettiklerini anlattı. Daha sonra okullar kapandığında yaz eğitim kamplarını açan kulüp bu sayede geleceğin sporcularını yetiştirmeye başlıyor. Her sporun kendine has özellikleri, fiziki ve zihni gereklilikleri ve zorlukları var elbet. Yelken sporu da bu zorluklarının tavan yaptığı sporlardan biri. Seyhan bu durumdan şöyle söz
ediyor, “Yelken sporu meşakkatli bir iş. Ben bu sporu, bir tarafında çocuk, bir tarafında aile ve bir diğer tarafında da kulübün yer aldığı üçlü bir sacayağı olarak görüyorum. Sadece çocuğun denizi sevmesi bu iş için yetmez ya da sadece ailenin çocuğum yelken sporunu öğrensin demesiyle de olmaz. Başarının ortaya çıkabilmesi için, çocuğun arzu ve isteği, ailenin desteği ve kulübün disiplini şarttır.”
Samsun Yelken Kulübü’nün sporcuları için aynı şey geçerli değil. Denize açılan sporcular çok genç yaşta karar alma ve aldıkları kararı uygulama becerisi kazanıyorlar. Bu kazanım yalnızca denizde değil, öğrenim, çalışma ve sosyal hayatlarına da yansıyor haliyle. Büyük bir sorumluluk üstlenen genç sporcu, denize açıldığı andan geri yanaştığı ana kadar belki de hiçbir okulda öğrenemeyeceği tecrübeyi öğreniyor.
Yelken Sporu Çocukları Hem Fiziksel Hem de Zihinsel Olarak Geliştiriyor
Hayatın her alanında karşımıza çıkan ve çoğu zaman da gelişimin önünü tıkayan ön yargılar ne yazık ki Samsun Yelken Kulübü’nü de kıskacına almış durumda. Aslında ne kulüp yönetimi ne de sporcular bunu fazla dert etmiyor. Dert ettikleri tek nokta ortaya atılan “zenginler kulübü” söylemi nedeniyle daha geniş kitlelere hitap etmelerinin engellenmesi. Kulübün Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seyhan, yapılan bu yakıştırmayı kesinlikle kabul etmemekle beraber, başarılarını
Birçok spor dalının ortak özelliğidir insanı hem fiziksel hem de zihinsel açıdan geliştirmek. Yelken sporu da bu gelişimi sağlayan örneklerden biri. 7-8 yaşındaki sporcular önce karada teorik eğitim alıyor Samsun Yelken Kulübü’nde. Daha sonra teknesiyle beraber denize bırakılıyor çocuklar. Normal bir insan için ürkütücü gelebilir Karadeniz’in sularına açılmak ancak sıkı bir eğitimden geçen
40
Ön Yargılardan
Kurtulun
gölgeleyebilecek bir polemiğin de içine girmekten kaçınıyor. Kamuoyunda neden böyle algı olduğunu ya da oluşturulduğunu merak edip soruyoruz Sayın Seyhan’a, şöyle cevaplıyor: “Bu sıkıntı sadece bizim sıkıntımız değil. Hayatın birçok alanında buna benzer sıkıntılar yaşanıyor. Samsun Yelken Kulübü bugün sahip olduğu bu binalara, bu salonlara, bu atmosfere, bu yeşilliğe, bu ekipmana, bu mutfağa ve bu personele kolay ulaşmadı. Kulübümüz sahip olduğu ve saydığımız bu imkânlarla yıllardan beri üst düzey bürokrasiye, bakanlara, mülki ve idari amirlere, askeriyeye hizmet veriyor. Ne yazık ki Samsun çok yakın tarihe kadar kulübümüz kadar donanımlı hizmet verebilen başka bir tesise sahip değildi ve biz böyle bir açığı kapatıyorduk. Tabi bütün bunların yanında spor klübü misyonumuzu da sürdürüyoruz. Bugün bir donanma komutanı geliyor burada oturuyor, bir bakan geliyor burada toplantı yapıyor. Ticaret Odası, borsa, üniversite rektörlüğü, bütün her biri burayı tercih ediyor ve her biri de memnun bir şekilde buradan ayrılıyor. Bu kulüp zenginin falan değil, Samsun’un malıdır. Bu çarpık bir düşünce ve ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Bugün yaklaşık 700 üyenin içinde emeklisi, memuru, tüccarı, kuaförü, bakkalı kısaca ticari mekanizmanın her bir alanında bulunan insanlar var bu kulüpte. Ama bazı insanlar buraya gelmek istemediklerinden, bu camianın içinde kendilerini görmek istemediklerinden ya da göremediklerinden bu tür provokatif söylemlerde bulunabiliyorlar. Hâlbuki gurur duymak lazım. Bugün Türkiye’nin dört bir tarafından insanlar Samsun’a gelince kulübümüzü tercih ediyor. Yabancı konuklar geldiğinde burada misafir
41
42 ediliyor ve sonuçta memnun olarak ayrılıyorlar. Bu kaliteyi ve standardı sağlayabilmek için belirli bir üyelik sistemimiz var elbet. Bu üyelik kulübümüzün tüzüğünde belirlenmiş şartlara göre yapılıyor. Her kulübün veya derneğin kendine göre bir ücreti, aidatı vardır, bizde de aynı durum söz konusu. Şartlara uyup, üye olmak isteyip de üye olamadım diyen bir tek kişi yoktur. Bu tür değerlendirmeleri biz de duyuyoruz ama hoş değil.”
da beklemiyoruz, gidip arayıp buluyoruz, o rüzgârın altında sporumuzu, sporcularımızı geliştiriyoruz, eğitiyoruz, kamp yaptırıyoruz ve sonra şampiyonalara girip dereceleri alıyoruz.”
“Tekne İşi Zahmetli İş”
Samsun Tam Bir Deniz Şehri
Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği sahil projesiyle Samsun’un günden güne bir deniz şehri olduğunu söyleyen Seyhan, Doğu Park, Batı Park, Sevgi Kafe, fuar önü, balık restoranları ve Adnan Menderes Bulvarı’nın olduğu yerlerin Samsun’u denizle kucaklaştırdığına vurgu yaptı. Yaşanan bu gelişmelerin insanlardaki deniz sevgisini ve amatör denizciliği de geliştirdiğini belirten Seyhan, “Bence Samsun her gün biraz daha denizle kucaklaşıyor. Bunun en yakın örneği kendi kulübümüzle ilgili. Bundan yaklaşık 10 yıl önce kulübümüzdeki tekne sayısı 5-6’yı geçmezken şu an 100’e yakın tekne var.” diyerek tespitlerini doğruladı. Bütün bu gelişmelere bağlı olarak insanların amatör denizciliğe bakış açısının da değiştiğini dile getiren Mustafa Seyhan, Samsun’da kendilerine bağlı 100 teknenin dışında daha çok tekne olduğunu ifade etti.
“Rüzgârı Arayıp Buluyoruz”
Samsun Yelken Kulübü, yerine getirdiği sportif yükümlülükleri
çağdaş marinacılığın da bütün gereklerini yerine getiren bir kurum olarak göze çarpıyor. Amatör Denizcilik Federasyonu’na da bağlı olan kulüp, Amatör Denizcilik Belgesi verme yetkisine sahip. Cumhurbaşkanlığı kupası kazanmış ve Avrupa’da derece elde etmiş bir kulüp olarak teknik ve donanımsal olarak bir eksiği bulunmayan kulübün bugüne kadar yaşadığı en büyük sıkıntı rüzgâr eksikliğiymiş. Bu probleme de çözüm üreten kulüp için Mustafa Seyhan şöyle diyor: “Bizim en büyük sıkıntımız rüzgârdı. Artık rüzgârı
Denize ve denizciliğe tutkuyla bağlı olan Samsun Yelken Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seyhan’a kendisinin bir teknesinin olup olmadığını sorduk. Aldığımız cevap şaşırtıcı olduğu kadar mantıklıydı da. Kesin vardır diye düşünerek sorduğumuz bu soruyu Seyhan, “hayatımda hiç tekne sahibi olmadım” diye cevapladı ve ekledi “ama oğluma ufak bir tane aldık, tekne işi otomobile benzemez, bakımı çok daha farklı ve zahmetlidir. Arabayı alır bir yere koyarsın ama tekne öyle değil. Akşam bir fırtına çıksın sabahın ilk ışığıyla gelip bakmak, zincirlerini, halatlarını kontrol etmek gerekir en azından. Tekne sahibi olmakla iş bitmiyor, asıl önemli olan tekneye ayıracak zamanınızın olmasıdır. En basitinden evinizi bile üç-beş yılda bir boyarsınız ama tekne öyle değildir, emek ister, her sene boyanmak ister.” Teknenin zahmetli olması kadar Karadeniz’in de şartları ağırlaştırdığından söz eden Seyhan, “Karadeniz’de teknecilik kolay bir şey değil. Ege, Akdeniz burası gibi değil, o bölgelerde sürekli koydan girip koydan çıkıyorsun, fırtına olsa bile seyirden şaşmıyorsun ama Karadeniz öyle değil. Havayı güzel görüp açılmaya niyetlenenler buruna kadar gelip dalgaları görünce geri dönüyor. Diğer bölgeler-
43 deki gibi, gideyim geceyi denizde geçireyim, ertesi gün geri döneyim diye bir durum mümkün değil bu sularda. Ancak saatlik deniz keyfi yapabilirsiniz Karadeniz’de. Bir saat sonra ne olacağı hiç belli değil.
“Samsun İstasyon Konumunda”
Samsun Yelken Kulübü yerli turist ve teknecilerin uğrak yeri olduğu kadar yabancı teknelerin de uğrak yeri. Her sene 25-30’a yakın yabancı teknenin geldiğinden söz eden Seyhan, “ABD’den, İngiltere’den, Hollanda’dan gelenler var. Dahası geçen sene Avustralyalı bir çift geldi. Yaşları 70’in üzerinde. Karı koca dünya turuna çıkmışlar ve mola vermek için burayı tercih ettiler. Buraya gelen yabancı turistler Samsun’dan araç kiralayıp Amasya ve Çorum’daki tarihi yerleri de geziyorlar. Sonra geri gelip teknelerine binip seyirlerine devam ediyorlar.” dedi. Samsun’un sahip olduğu konum itibariyle önemli bir nokta olduğunu ve ileriki zamanlarda harekete geçebilecek bir potansiyele sahip olduğuna değinen Seyhan, Samsun’u teknecilik açısından şöyle değerlendiriyor: “Karadeniz’i bir göle olarak düşünelim. Bizim karşımızda, Rusya’da çok muazzam bir yelkencilik, teknecilik var. Oradan insanlar hareket ettikleri zaman boğazları geçip, Ege ve Akdeniz’e inip, tekrardan aynı yolu izleyerek geri dönüyorlar. Mevsimi ve coğrafi konumu itibariyle burası onların kışlayabilecekleri muazzam bir alan.
Samsun’u, yazın start alıp tekrardan finiş yapılabilecek bir nokta olarak görebiliriz. Önümüzdeki zamanlarda bu olacak.
ulusal ve uluslararası arenada en iyi şekilde temsil ediyor.
Samsun Karadeniz’de Türki ye’nin önemli bir noktası olacak. Ama bunların olması için biraz daha zaman var. Biz burada işte bunların temellerini atıyoruz. Buraya gelen konuklara sağladığımız can ve mal güvenliği, gösterdiğimiz misafirperverlik ve sunduğumuz imkânlar nedeniyle gelen turistler uluslararası bilgi merkezine Türkiye, Karadeniz, Samsun, Yelken Kulüp park edilebilecek, mola verilebilecek bir noktadır diye not düşüyorlar.”
Önceleri turnuvaya katılacak sporcu bulamayan kulüp, bugün iki cephede birden mücadele edebilir durumda. Eğitim kamplarına katılan çocuklar arasında kapıcı, manav, bakkal çocuğu da tüccar, sanayici, iş adamı çocuğu da var. Amaç sporun birleştirici etkisini kullanarak sosyal statü farklarını ortadan kaldırmak. Geçmişte üye bulamayan kulüp bugün üyelerinden gelen kaynakla eğitime gelen genç sporcularının kıyafetlerinden teknesine, yiyeceğinden ulaşımına varana kadar her ihtiyacını karşılar durumda.
Şu an 700’e yakın üye sayısıyla kendi ayakları üzerinde duran kulüp, geleceğe daha güvenli bakarken, yakaladığı sportif başarılarıyla da Samsun’un adını
Her ne kadar aklımıza gelen ilk spor türlerinden biri olmasa da 52 yıldır bizimle olan Samsun Yelken Kulübü bu anlayışıyla nice başarılara imza atacaktır.
44
Erkek Moda Dünyasının Yenilikçi Markası KİP Bu Kış Şıklığı İkiye Katlıyor Tasarım odaklı duruşu ve ürün kalitesi ile günümüz modern erkeğin tüm ihtiyaçlarını karşılayan KİP, 2013-14 Sonbahar Kış Koleksiyonu’nda öne çıkardığı klasik ve casual ceketler ile bu sezon erkeklere çok daha şık bir görünüş vaat ediyor. Ekose ve marin çizgili yün kumaşları günlük yaşamın konforuna adapte ederek ve klasik ceketleri detaylarla hareketlendirerek hem şık hem de spor bir forma dönüştüren KİP, bu kış erkeklere ceketi daha çok sevdirecek.
45 KİP ceket koleksiyonunda, bu sezon yaka aksesuarları, renkli astarlar, farklı büyüklük ve modellerde cepler ön plana çıkıyor. Kollarda patch çalışmalar ve yaka altlarında kontrast renk kumaşlarla detaylandırılmış ceketler, koleksiyonun en çok tercih edilen parçalarından olmaya aday. Renkli düğmelerle hareketlendirilmiş ve renkli detaylarla süslenmiş yünlü ceketler ise giyiminde iddiayı seven erkeklerin bir numaralı tercihi olacak. Şıklık ve Tarz, Ceket İçine Giyilen Yeleklerle Vurgulanıyor... Gelişen teknolojiyle birlikte hafifleyen ceket ve gömleklerin içine rahatlıkla giyilen yelekler, bu sezon yeniden doğuyor. Ceketlerdeki gizli ekose desenlerle kombinlenen yelekler Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nun en güçlü ürünü. Farklı model alternatifleriyle erkeğe güçlü ve modern bir tarz yaratan KİP’in özellikle yakalı yelek modelleri, ceketlerle uyumu ile göz dolduruyor. Jean veya kumaş pantolonla kombin edilerek her iki durumda da şıklığa şıklık katacak olan KİP ceket ve yelek koleksiyonu, bu kış erkeklere çok daha modern bir görünüm kazandıracak.
Enerjisini Doğadan Alan Bir Koleksiyon Moda dünyasının öncü erkek markası KİP, 2013-2014 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nda sezonu, sonbaharı simgeleyen pastel ve yumuşak renklerle karşılıyor. Mekanik ve endüstriyel bakış açısından yola çıkarak, doğaya ve kendine dönüşün özgür ruhundan ilham alan koleksiyon, erkeği renk ve kalıp uyumu açısından zorlamayan, özgür bırakan ve kendi tarzını oluşturmasını destekleyen parçalardan oluşuyor. Sonbaharın Romantik Ruhu, Renklerle Koleksiyona Yansıyor Renk yelpazesinin çeşitliliğiyle alternatifli kombinler yaratılabilen koleksiyonda; indigolar, kış gardırobunun olmazsa
olmaz renklerinden griyle, lacivertler sonbaharın simgesi kahveyle, maviler ise mevsime veda eden yeşillerle kombinlenerek yeni bir sezona merhaba diyor. Siyahın en yeni ve güncel yorumunu sunarak, kendi tonlarıyla kombinleyen “Black is New Black” grubu, siyahın asaleti ve gizemini sevenlerin bir numaralı tercihi olurken, siyahtan başka koyu renk tercih etmek isteyenler için ise sezonun rengi bordo. Bu sezon her yerde karşımıza çıkacak olan bordo tonlar, KİP 2013-2014 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nun önemli bir bölümünü oluşturuyor.
46
47
Modanın Kalbi Forum Fashion Week’te Attı Moda tutkunlarının merak içinde beklediği ve soluksuz takip ettiği Fashion Week’in Karadeniz ayağı Forum Trabzon AVM’de gerçekleşti. Sürpriz kampanyalar ve birbirinden keyifli yarışmalara da yer verilen Forum Fashion Week kapsamında Mango, Deichmann, Derimod, Puma, Mavi, Boyner, Koton, Marks&Spencer ve ADL gibi dünyaca ünlü markalar 2013 Sonbahar-Kış Koleksiyonlarını Türkiye’nin en önemli mankenlerinden Tülin Sahin, Didem Taslan, Elif Ece Uzun, Tuğba Melis Türk ve Göksun Çam’ın görev aldığı defileyle tanıttı. Güzellikleriyle göz kamaştıran modeller, şıklıkta rekabeti artıracak 2013 Sonbahar-Kış trendleri, mankenlerle özel röportajlar ve daha birçok renkli görüntüye sahne olan Forum Fashion Week’i EXEN+ sizin için takip etti.
48
49
50
51
52
53
54
Güzeller Geçidi Onlar hem güzellikleri hem de başarılı kariyerleriyle dikkat çekiyorlar. Aralarında mesleğinde 20 yılı deviren de var daha yolun başı sayılabilecek pozisyonda olan da. Forum Fashion Week etkinlikleri kapsamında Trabzon’a gelen Didem Taslan, Tuğba Melis Türk, Elif Ece Uzun ve Irmak Atuk Exen+ muhabirinin sorularını yanıtladı. Samimi cevapları ve sıcakkanlı tavırlarıyla sevenlerinin kalbini kazanan Türkiye’nin önde gelen dört mankeni, mesleğe nasıl başladıklarını, ne gibi süreçlerden geçtiklerini, nasıl başarılı olduklarını, formlarını nasıl koruduklarını, gelecekte ne yapmak istediklerini ve dahasını Exen+ okurları için anlattı.
55
56
Didem Taslan 2 Taç, Modellik, Fotomodellik, Oyunculuk… Podyumun deneyimli isimlerinden Didem Taslan, mesleğinde 20 yılı devirebilenlerden. Genç yaşında çocukluk hayalinin peşinden giderek Mersin’den İstanbul’a giden Taslan, modellikle başladığı kariyerini oyunculukla devam ettirenlerden. Bu arada 2 taç almayı da başarmış. Şu an modellik, fotomodellik ve oyunculuğu bir arada götürüyor. Bunun yanında ticarete de atılmış tecrübeli manken. Birbirinden farklı işleri bir arada yoğun bir tempoda ve başarılı bir şekilde yürüten Didem Taslan, başarısının sırrını disiplin olarak açıklıyor. Taslan: “Disiplinli yaşamak aileden gelen bir şey. Baba öğretmen olunca doğal olarak böyle bir durum çıkıyor ortaya. Bunun yanında bende bir de bir işi ya hiç yapmayayım ya da yapıyorsam en iyi şekilde yapayım diye bir anlayış var. İkisi birleşince başarı kaçınılmaz oluyor. Bir de bu durum özel yaşantımıza da yansıyor. Göz önünde olunca daha fazla dikkat etmek zorunda kalıyor insan. Sonuçta ortada zarar görmemesi gereken bir isim var.” Mevcut işlerinin yanı sıra ticaretle de ilgilen Didem Taslan, gelecekte modelliği bıraksa bile oyunculukla, ticareti bir arada götüreceğini söylüyor. Taslan, “Zaten birkaç ticari girişimde bulunmuştum. Bir dönem Nişantaşı’nda kebapçı açmıştım, sonra başka fikirler geldi aklıma. Şimdi kebapçıyı kapattım, diğer alternatifleri değerlendiriyorum” diyerek gelecek planları hakkında ipuçları verdi.
57
Irmak Atuk “Survivor Yıprattı” 1985 İzmir doğumlu olan güzel manken 17 yaşında Best Model Türkiye yarışmasını kazanarak yakaladığı çıkışı sürdürmeye devam ediyor. Yine aynı yıl yapılan Best Model Of The World’de Dünyanın En İyi İkinci Modeli unvanını elde eden Atuk, Uğurkan Erez’le birlikte çalışma fırsatı yakalamış. Modelliğin yanı sıra oyunculuk ve sunuculuk deneyimi de yaşayan Irmak Atuk, Uğurkan Erez ile çalışmanın verdiği avantajla Türkiye’nin önde gelen bütün modacıları ve tasarımcılarının defilelerinde yer almış. Bir dönem televizyonda moda programı sunan Atuk, bu programdan sonra Mehmet Ali Erbil ile Çarkıfelek programını sunmuş. Geçen yıl biten Çarkıfelek’in ardından ise sınırların zorlandığı Survivor yarışmasında boy göstermiş. Birden fazla alanda aktif olarak çalışmalarını devam ettiren Irmak Hanım, kendisi için her zaman modelliğin bir adım önde geldiğini ve vücudu el verdiğince bu mesleği sürdüreceğini söylüyor. Gece hayatı ve alkolden uzak durduğunu belirten Atuk, bunlarla birlikte insan vücudunu yıpratan birçok şeyden uzak durmaya çalıştığını ve beslen-
mesine dikkat ettiğini söylüyor. Formunu bu sayede koruduğunu söyleyen güzel model, “hayatım boyunca hiçbir zaman rejim yapmaya ihtiyaç duymadım ama hiçbir zaman da oturup makarnayla ekmek yemedim. Bu sayede dengeli ve sağlıklı bir yaşam sürüyorum.” diyor. Sohbetimiz sırasında Irmak Atuk’un Survivor macerasına değinmeden geçemedik. Narin fiziğine rağmen oldukça iyi bir performans ortaya koyan Atuk, yarışma öncesini ve yarışmada yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Aslında yarışmada çok yıprandım diyebilirim. Allah’tan yarışma öncesi midemi küçültüp gitmiştim. Ciddi anlamda spor yaptım ve kondisyonum sağlamdı ama buna rağmen o yarışmada en çok zorlanan insanlardan biri de bendim. Ne kadar spor da yapsanız vücudunuz bir şekilde ‘bu kadarsınız, daha fazla olmuyor’ diyor. O yüzden çok zor geçirdiğim günler de oldu, enerjimin bittiği tükendiği, dizlerimin titrediği, adım atamayacağım günler de yaşadım. Ama Allah’a şükür alnımın akıyla mücadele ettim ve 13 hafta kalarak bir rekor kırdım.”
Tuğba Melis Türk
58
“Benim İçin Oyunculuk Önce Gelir” 7 yıldır camianın içinde yer alan Tuğba Melis Türk, pırıltılı yaşama ilk olarak 16 yaşında oyunculukla giriş yapmış. Önceleri kısa kısa eğitimler alarak kendini geliştiren Türk, daha sonra konservatuarda 4 yıllık drama ve oyunculuk eğitimi almış. 7 yıllık kariyerinin son 4 yılında oyunculukla modelliği bir arada götüren başarılı oyuncu modellik serüvenin başlama hikayesini şöyle anlatıyor: “Modelliğe ilk başladığım 65-68 kilogram arasındaydım. Annem, ailem, arkadaşlarım modellik de yapabileceğim konusunda sürekli cesaretlendirdiler ve başladım. 4 yıldır modelliğe devam ediyorum. Sonradan kilo verdim ve şimdi daha iyi hissediyorum kendimi. Ardından Best Model 2011’e katıldım ve taç kazandım. Aynı zamanda Best Model Of The World’de de ikinci oldum.” Konuşmamız sırasında oldukça samimi açıklamalarda bulunan güzel manken, “Modellik devam ediyor, tiyatrom da var bu sene. Tiyatroyla iç içe olmak benim için çok önemliydi. Ama bütün bunlara rağmen kalbim oyunculuktan yana ağır basıyor.” dedi. Dışarıda fazla zaman geçirmekten hoşlanmadığını dile getiren Tuğba Melis Türk, film izleyeceği zaman bile dışarıda izlemek yerine D&R’dan filmi alıp evde izlemeyi tercih ettiğini söylüyor. Güzel oyuncu ve modelin en büyük hobisi ise kitap okumakmış. Tercih ettiği belli başlı yazarlar olup olmadığını sorduğumuz Türk, “Yazar ayırt etmiyorum, daha doğrusu tercih ettiğim birçok yazar var. Tiyatro bölümünde okuduğum için birçok şey okumak ve her gün kendinizi yenilemek zorundasınız. Bütün yönetmenlerden, dünya tiyatrosundan bilginiz olması gerekiyor ve bunun sonu gelmiyor. Her gün yeni bir bilgi, her gün yeni bir hayat. Nasıl ki bir doktorun mesleğinde sürekli kendisini yenilemesi gerekiyorsa oyuncunun da yenilemesi gerekiyor. Evet, gezerek de öğrenilebilir ama kitapların bana çok şey kattığına inanıyorum.” diyerek kitap okumanın kendisi için ne kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Elif Ece Uzun
59
Kariyerini modellik üzerine planlayan genç nesillere de tavsiyelerde bulunmayı atlamayan Elif Ece Uzun, modelliğin asıl meslekleri değil, yan meslekleri olması gerektiğini söyledi. Uzun, “Gençler kesinlikle eğitimlerini bırakıp sadece bu mesleğe eğilmesinler. Çok keyifli, çok güzel bir iş ancak kısa bir süre içinde yapılan nankör bir meslek. Eğer akıllı olursanız insana çok şey katıyor ama aynı zamanda çok çabuk sizi bırakıp gidebiliyor. Fiziğinizde herhangi bir sorun olduğu zaman bırakmak zorunda olduğunuz bir meslek. Dolayısıyla kültür anlamında, genel kültür anlamında kendilerini geliştirmelerini, üniversite öğrenimlerini tamamlamalarını tavsiye ederim. Bu işi biraz daha yan meslek olarak yapmalarını tavsiye ederim, çünkü artık çok zor sadece bu işle geçinebilmek. O yüzden eğitim önemli, kendilerini geliştirsinler.” dedi.
“Karadeniz Çocuğuyum” Elif Ece Uzun 13-14 yaşlarında başlamış mankenliğe. 15 yıldır devam eden kariyerinin son 10 yılını profesyonel model olarak geçirmiş. Mesleğine başlarken karşısına çıkan en büyük zorluğun ise Karadenizli bir ailenin kızı olarak bu işi ailesine kabul ettirmek olduğunu söylüyor ve ekliyor “Ama aktif olarak o zamandan beri çeşitli televizyon programları, bütün fashion week’ler ve bütün tasarımcılarla çalıştım, çok da keyifli gidiyor.”
kendisiyle alakalı olduğunu savunan Uzun, işin düzgün yapıldığı takdirde çok iyi katkılar yaptığını dile getirdi. Konuşmasında kendinden örnekler de veren Uzun, “Mesleğimin bana çok güzel artıları oldu. Birçok yer gördüm, eğer başka bir iş yapıyor olsaydım bu kadar çok yer görmem mümkün değildi. Dünya’da ve Türkiye’de yüzlerce şehir görüp belki binlerce insanla tanıştım. Normal bir iş yapıyor olsaydım bütün bu fırsatları yakalayabilmek için belki de 50 yaşını beklemem gerekecekti.” dedi.
Uzun yıllardır hem fiziğini hem de karakterini bozmadan yoluna devam eden tecrübeli isim başarısını gece hayatının olmamasına, çok nadir zamanların dışında alkol kullanmamasına, sigara kullanmamasına ve spor yapmasına bağlıyor. Formunu ve başarısını bu şekilde koruyan Elif Ece Uzun, zaten bunlara uyduktan sonra geriye beni zorlayacak çok da bir şey kalmıyor diyor.Yaptığı meslekten keyif aldığını sıkça dile getiren başarılı mankene mesleğinin artılarını ve eksilerini sorduk. Modellik mesleğinin artı veya eksi yönde etkilerinin tamamen kişinin
Modelliğin yanında Eti markasının da reklam yüzü olan başarılı manken, geleceğiyle ilgili şöyle konuştu: “En son yine Eti’ye reklam çektim. Televizyon programları gelirse ilgileniyorum, bakalım şu an için netleşen bir şey yok. Onun dışında zaten yakın zaman sonra nişanlanıyorum, önümüzdeki yılın ilk yarısı da evleniyorum. Dolayısıyla bundan sonra evli olarak kariyerime devam edeceğim. Artık her işe çıkmayı düşünmüyorum. Çok kaliteli ve az işlerde olmaya gayret edeceğim bundan sonra.”
60
61
Öyle Sevdim ki Seni j
Temeli gerçek bir yaşam öyküsüne ve kırık bir aşk hikâyesine dayanan Öyle Sevdim ki Seni, önceleri sadece Karadeniz Bölgesi’ni etkilediği sanılan, sonraları tüm Türkiye’yi etkisi altına alan “Nataşa” furyasını ve bu furyanın sosyokültürel, sosyoekonomik açıdan oluşturduğu kırılmaları Yönetmen Orhan Tekeoğlu’nun kadrajından yansıtıyor. Gündelik hayata projeksiyon tutan film 27 Eylül’de vizyona girdi.
62
1980’li yılların sonlarında Rusya’dan Karadeniz’e iki rüzgâr esti… İlki Çernobil’den kanseri, ikincisi ise Rus kadınlarını yani namı diğer Nataşa’ları getirdi. Bu iki rüzgârın yıprattığı Trabzon bir daha hiç eskisi gibi olamadı… Önce bavul ticaretiyle kendilerini gösteren Rus kadın göçmenler Trabzonlu erkeklerin çekim merkezleri haline geldikçe işler bozulmuş, evlilikler çatırdamış, hayatlar sönmüş…
eden “Nataşa rüzgârı”, 90’ların sonlarına doğru, büyük ümitlerle beklenen ve bölgeye refah getireceğine inanılan Karadeniz Sahil Yolu projesi ilerledikçe azalır, yönünü İstanbul’a, Antalya’ya doğru çevirir. Karadeniz, özellikle de Trabzon bu rüzgârdan çok tahribat gördü, toplumsal fay kırılması yaşadı. Çok aile söndü, çok gözyaşı döküldü.
Zorluklarla baş etmeleriyle ünlü, mücadeleci, mert ve cevval Trabzonlu erkekler, çoğu güzellik yarışmalarından fırlamış gibi duran bu güzel ırkın güzel kadınlarına karşı ilgisiz kalamamışlar…
Yapımcılığını Medyaton-Nurdan Tümbek Tekeoğlu ve yönetmenliğini Orhan Tekeoğlu’nun yaptığı “Öyle Sevdim Ki Seni” filmi kırık bir aşk öyküsünü anlatıyor.
Bölgenin ekonomik ve sosyolojik dengesini tümüyle allak bullak
Gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenilen Öyle Sevdim Ki Seni
Filmin Öyküsü
filminde 1900’lı yılların başlarında taş ustası olarak Santa’dan Yalta’ya giden Mustafa Usta’nın torunu Olga, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla işsiz kalır ve Sarp Sınır kapısı açılınca Trabzon’a çalışmaya gelir. Olga, herkesin Nataşa olarak algılandığı bir dönemde Cemal’in karşısına çıkar. Bu farklı ve zor koşullardaki karşılaşmadan sonra Cemal ve Olga’nın hayatları artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Göç, parçalanan aileler, önyargılar… Filmin başrollerini Angelina Jolie’nin Bosna’da çektiği “Kan ve Aşk” (In The Land of Blood and Honey) filminde oynayan ve Türk seyircisinin Veda dizisinden tanıdığı Alma Terzic ile Türk televizyon dizilerinin yetenekli oyuncusu Oktay Gürsoy üstleniyor. Rus oyuncu Alina Golov lyova’nın da rol aldığı filmde yılların usta oyuncusu Kayhan Yıldızoğlu, Fatih Dokgöz, Duygu Yıldız ve Tevfik Erman Kutlu gibi oyuncular görev aldı. Filmin görüntü yönetmenliğini de yılların deneyimli ismi Ercan Yılmaz üstlendi.
63
Kırık bir aşk öyküsünü beyaz perdeye taşıyan Öyle Sevdim Ki Seni filmi hakkında daha fazla bilgi almak için filmin başrol oyuncuları Alma Terzic, Oktay Gürsoy ve Duygu Yıldız ile görüştük. Oyuncuların hem filme, hem de Karadeniz’e dair düşünceleri sizlerle Künye Süre: 98 dakika Tür: Dram Yapım Yılı: 2013 Ülke: Türkiye Vizyon Tarihi: 27 Eylül 2013 Senaryo & Yönetmen: Orhan Tekeoğlu Yapım: Medyaton–Nurdan Tümbek Tekeoğlu Oyuncular: Alma Terzic, Oktay Gürsoy, Kayhan Yıldızoğlu, Fatih Dokgöz, Duygu Yıldız, Tevfik Erman Kutlu, Alma Golovlyova
“Özgürlüğü İçin Savaşmaya Hazır” Öyle Sevdim Ki Seni projesiyle yollarınız nasıl kesişti?
Kadının toplumdaki yeri, insan kaçakçılığı ve fuhşa zorlama gibi konuları işlediği için, senaryo konusunda gerçekten heyecanlıydım. Orhan’ın böyle bir film çekmeye ihtiyaç duyması ve kadınların bugünkü problemlerinin korkunç içyüzünü anlatan bu filmin bir parçası olmak benim için bir ayrıcalıktı.
Proje size teklif edildiğinde filmin kariyerinize nasıl etki edeceğini düşündünüz?
Rollerimi hiçbir zaman özellikle kariyerim için seçmem. Oynadığım ve ilgilendiğim roller ile aramda bir bağlantı kurmaya çalışırım. Bu, mutluluğu ve tatmini yaşadığım bir şey. Ayrıca oyunculuğun bir
ayrıcalık ve almak için hazır olduğum, büyük bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Sanatçılar olarak, dikkatleri toplumun günlük sorunlarının üzerine çekebiliriz ve bu bizim görevimiz ve sorumluluğumuz olmalı.
Filmde nasıl bir karakteri canlandırdınız?
Hasta annesine bakmak için yardıma ihtiyacı olan ve Trabzon’da iyi bir iş sözü verilen Olga rolünü oynuyorum. Olga bir öğretmen ve bu alanda çalışmayı umuyor. Bir süre sonra kandırıldığını ve akla gelmeyecek bir şekilde, kurban olarak, insan kaçakçılığı ve fuhşa bulaştırıldığını fark ediyor. Vazgeçmiyor, elinden zorla alınan özgürlüğü için savaşmaya başlıyor.
Alma Terzic
64
“Karadeniz’in Cemal karakterlerini biraz tanıtabilir misiniz?
Cemal karakteri tam bir Karadeniz uşağı. Delikanlı, sözünün eri, duygularını Karadeniz’in dalgası kadar keskin ve yeri geldiği zaman sakin ifade edebilen birisi. Yaşadığı ortam da herkes tarafından çok sevilen ve güven duyulan biri. Ailesine bağlı ve karısını çok seven bir karakter. Karısını o kadar çok seviyor ki onu kaçırarak evlenmiş. Cemal hümanist bir karakter. İnsanlara yardım etmeyi seviyor. Cemal ‘’Santa’’lı. Ailesi ile birlikte ‘’Santa’’ da yaşıyor, ama Trabzon’da da bir evi var. Çünkü Karadeniz bölgesinde doğa şartlarından dolayı erkekler yaylaya fazla çıkıp inemezlermiş ve bu yüzden merkezde de bir evleri olurmuş. Kısacası Cemal karakteri için şunu söyleyebilirim; ‘’O Karadeniz’in dalgası gibi’’
Olga ve Cemal’in öyküsünde seyirciyi ne bekliyor?
Vizyon tarihimiz 27 eylül 2013. Seyircilerimiz filmi izledikleri zaman kendinden bir şeyler bulacaklar. Gerek
kendi yaşantısından, gerek se toplumumuzun içerisin de cereyan eden gerçek yaşam kesitlerinden birçok şeyi bulabilecekler bu filmde. ‘’Öyle Sevdim Ki Seni’’ buruk bir aşk hikâyesi. Geçmişte yaşanmış gerçek bir olay örgüsü üzerine dayalı bir film. Karadeniz’in bir dönemini yansıtıyoruz. Göç, Kadın ticareti, Karadenizli kadınlarımızın cefası ve aşk. Cemal ve Olga bu konu zenginliğinin kahramanları ve imkânsız aşkın kurbanları. Filmin içerisin de yer yer üzüntü, gülümseme, yürek sızlaması ve gözyaşı görecek seyircimiz. Cemal o an bir kaza geçiriyor. Bu nasıl bir kaza onu da seyircilerimiz izleyince görecekler.
Bu role nasıl hazırlandınız?
Yapımcımız Nurdan Tümbek Tekeoğlu ve Yönetmen-Senaristimiz Orhan Tekeoğlu ‘’Cemal’’ karakterine hazırlanırken bana çok destek oldular. Çekimlerimizi Trabzon ve Santa da yaptık. Yaklaşık 30 gün süren muazzam bir çalışma ile tamamlandı. Ben ve
“Boyun eğmeyen Ayşe karakterini biraz tanıtabilir misiniz?
Ayşe ailesine çok güçlü bağlarla tutunan özverili ve çalışkan bir kadın. Karadeniz’in eşsiz güzelliğiyle bir bütün olarak görüyorum ben onu. Temizliğini, saflığını ve öfkesini Karadeniz’e benzetiyorum. Ailesini kaybettikten sonra Cemal’le evleniyor ve o’nun ailesini kendi ailesi olarak görüyor. Ayşe, hem bağda bahçede kendinden ağır yüklerin altında kadınlığından bir haber çalışıyor hem de evin bütün yükü o’nun omuzlarında. Eşine olan bağlılığını ve aşkını film boyunca görüyoruz fakat yapılan bir yanlış bu güzel aileyi Ayşe’nin yüreğinde sona götürüyor. Boyun eğmeyen güçlü bir kadın izleyeceğiz.
Ayşe ve Cemal’in öyküsünde seyirciyi ne bekliyor?
Ayşe ve Cemal birbirlerini severek evlenmiş bir çift. Aralarında güçlü bir bağ var, bir kere her şeyden önce birbirlerine katlanmak zorunda olmak gibi bir durumları yok. Sevgi dolular. Ve Ayşe kocasına her konuda çok güveniyor. Derken bir gün talihsiz bir olayla karşı karşıya kalıyorlar. Cemal gönlünü başka bir kadına kaptırıyor ve biz de her karakterin farklı farklı yaşadığı acıya ortak oluyoruz. Ayşe’nin başka kimsesi olmamasına rağmen diğer arkadaşları gibi bu durumu sineye çekip oturması çok güç ve o da yaşadığı bu büyük acıdan sonra Cemal’i terk ediyor. Cemal’in bu durum karşısında ne yapacağı ise seyirciye kalmış
Dalgası Gibi” yönetmenimiz Orhan Tekeoğlu role çalışmam için çekimlerden iki hafta önce Trabzon’a gittik. Orhan abi bu süre içerisin de bana çok yardımcı oldu. Çünkü Trabzon ağzını abartısız bir biçim de yapmak oldukça zor bir iş. Yönetmenimiz ile birlikte Trabzon ve Karadeniz’in çeşitli bölgelerinde bulunan köylere giderek köylülerle sohbetler ettik, onlardan ses kayıtları aldım ve gece gündüz bir Karadenizli gibi olmaya çalıştım. Trabzon da Çömlekçi denilen yerdeki kahvelere gittik, insanlarla konuştum, hareketlerini gözlemledim. Bir Karadenizli nasıl olur onu iyi sentez etmem gerekiyordu. Bu film de bize empoze edilen Temel ve Dursun’un dışına çıkmak çok önemliydi. Karadeniz de herkes komik değil, ya da sadece komik olarak adlandırmamak lazım. Onlar çok duygusal ve aynı zaman da yüreğin de fırtınalar kopan insanlar. Cemal da bunlardan birisi ve seyirci izlediği zaman doğma büyüme bir Ankaralı
olan Oktay’ı değil de, Karadenizli bir Cemal’i görmeliydi ve görmesi de lazım. Hem ön hazırlık hem de çekim süreci boyunca hep Cemal’in kıyafetleriyle gezdim. Denizin karşısına geçip onu anlamaya çalıştım ve o denizin insanlarını. Ve sonunda şu kararı aldım; Karadeniz ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir deniz ve Cemal de bana göre böyle olmalıydı. Tabi ki takdiri seyircimiz verecek.
güçlü bir kadın” Bu role nasıl hazırlandınız?
Daha önce Trabzon’da bulunmamıştım, büyük bir güzellikten mahrum kalmışım öncelikle bunu söylemek isterim. Hikâyeyi, yönetmenimiz Orhan Tekeoğlu ve yapımcımız Nurdan TÜMBEK Tekeoğlu’ndan dinlediğimde çok etkilendim, gerçek bir hikâyeydi. Ve ilk olarak işe dilimi eğitmekle başladım. Çünkü öyle bir derya ki Karadeniz bir sürü ağızla karşı karşıyasınız. Biraz doğusunda farklı ağız biraz batısında bambaşka. Şive deyip geçmeyeceksiniz yani. Çekim yapacağımız yaylalarda güzelim emekçi Karadeniz kadınlarıyla sohbet etme fırsatı bulduğum için çok şanslıyım onlarla çalıştım desem
yalan olmaz. Ben onlara okudum onlar beni düzeltti, notlar aldım, seslerini kaydettim yeri geldi “ne çalişaysın oldi da!” diye azar yedim. Sonrasında karakteri bulmama en
büyük yardım da doğadan geldi. Gerçekten bana Ayşe’nin ruhunu kattı diyebilirim. Beni keyiflendiren bir o kadar da hüzünlendiren bir maceraydı ve harika bir ekiptik.
65
66
Yeni Citroën C4 Picasso kompakt tasarımıyla birlikte sunduğu oldukça geniş iç hacmiyle otomobil severleri şaşırtıyor. Sağlam ve geniş bagaj tasarımıyla çok daha dinamik görünüme sahip olan C4 Picasso, üstün teknolojik özellikleri ve tasarımıyla benzersiz bir konfor sunuyor. Bütün bu özellikleriyle yeni C4 Picasso Citroën OKSAN Plaza’da sizleri bekliyor
Ön yüze entegre teknolojik görünümlü ince LED farları, arka cephede derin ve fütüristik bir etki yaratan 3D LED farları ile Yeni Citroën C4 Picasso yeni bir çağ başlatıyor. Bu yeniçağın bir diğer adı ise Technospace. Sürücü ve yolculara sunmuş olduğu yeni nesil teknolojilerle geliştirilmiş üst düzey güvenlik ve konfor özellikleri Yeni Citroën C4 Picasso’ya neden Technospace denildiğini açıklıyor aslında.
Dokunmatik Ekran ile Tüm Fonksiyonlar Tek Bir Yerde
Yeni Citrorën C4 Picasso üstün teknolojiye sahip iki ekran sayesinde araç ile sürücü arasındaki bağlantıyı sürücünün görüş alanı içerisinde sağlıyor. Ön konsola entegre 7 inç dokunmatik ekran, çift bölgeli otomatik klimayı, müzik sistemlerini, navigasyonu ve telefon bağlantısını yönetirken; ön konsolun hemen üzerinde yer alan 12 inç
HD panoramik ekran size bütün sürüş bilgilerinizi (vites konumu, hız ve devir, yakıt seviyesi) gösteriyor. HD kalitede olan bu ekran size, navigasyon ve tüm sürüş bilgilerini verdiği gibi fotoğraflarınızı yükleme, ekran fonunu seçebilme imkânı sunuyor.
Teknoloji Güvenli Sürüşün ve Günlük Hayatın Hizmetinde
Daha fazla konfor ve daha fazla yol güvenliği sunan Yeni Citroën C4 Picasso, kör nokta uyarı sistemi, mesafe koruma ve şerit ihlal uyarı sistemleri ile donatılmıştır. Yeni Citroën C4 Picasso’da size düşen yolun keyfini çıkarmak. Sahip olduğu özelliklerle şehir içi yolculuklarınızı da kolaylaştıran C4 Picasso, anahtarsız çalıştırma sistemi sayesinde pratiklik katar. Citroën C4 Picasso, bu sistem ile sürücü araca yaklaştığın-
da anahtarı algılar. Kapıları açmak veya kapatmak için ufak bir dokunuş yeterli olur. Aynı şekilde motoru çalıştırmak ya da stop etmek için Start & Stop tuşuna basmanız yeterlidir. Citroën C4 Picasso geri görüş kamerası sayesinde günlük kullanımlarınızda manevraları kolayca yapabilmenizi sağlıyor. Sürücü aracı geri vites konumuna getirdiğinde, panoramik ekran arka görüş açısını gösterir. Otomatik park yardım sistemi paralel ya da dikey park etmeyi kendi kendine yapar. Sürücünün tercihi doğrultusunda, Citroën C4 Picasso otomatik olarak bir yer belirler ve direksiyon hâkimiyeti araca geçer. Size sadece vites konumunu, hızı ve freni ayarlamak kalır. Manevra detayları sesli sinyallerle ve 12 inç panoramik HD ekrandaki görüntüyle size bildirilir.
67
68
YazIn Tatİl Yapamadim Dİye üzülme!
35 Türkiye’de Gezilmesi Gereken
YER
69
Bergama İzmir
70 Büyük çoğunluğun tatil yapmak için tercih ettiği yaz aylarına seneye görüşmek üzere veda ettik. Bu süre içinde tatil yapabilenler kendilerini şanslı sayabilir ancak yapamayanların üzülmesine gerek yok. Çünkü bu yıl sonbaharın ortasına denk gelen Kurban Bayramı yazın tatil yapamayanlar için ikinci bahar fırsatı sunacak. 14 Ekim Pazartesi gününe denk gelen Arefe günüyle başlayacak olan Kurban Bayramı hafta sonlarının da dahil edilmesiyle 9 günlük bir süre kazandıracak. Bu süre, dini vecibeler ve aile-akraba ziyaretlerinin yanı sıra yazın tatil yapamayanlara da son bir şans verecek. Peki, bu yılın son kapsamlı
tatil fırsatını nasıl değerlendireceksiniz? Tur firmaları çok önceden kampanyalı fiyatlarla rezervasyonları almaya başladı. 9 günlük Kurban Bayramı tatili gerek yurt içi gerekse de yurt dışı planlamalar yapmak için ideal bir süre. Eğer halâ ayarlanmış bir rezervasyonunuz veya planınız yoksa her karış toprağında doğal bir laboratuvar ortamı sunan Anadolu topraklarının zenginliklerini 2013 yılının son büyük tatil fırsatında kaçırmayın deriz. Sahip olduğu tabi güzellikler, tarihsel geçmiş ve kültürel zenginliklerle bir an olsun sıkılma hakkı tanımayan Anadolu coğrafyasının gezilmesi gereken 35 noktasını EXEN+ okurları için derledik.
Dev Heykeller Mekânı: Nemrut Adıyaman’ın Kahta ilçesinde bulunan ve içinde Kommagene Krallığı’nın antik kentini barındıran milli park içerisinde, aslan ve kartal heykellerinin arasında 7 metreye varan dev heykeller bulunuyor. Bölge, tarih meraklıları için ideal. Doğayla İç İçe Bir İlçe Karadeniz’in şirin ilçelerinden olan Amasra, sakin bir tatil isteyenler için ideal bir mekân. Doğal güzelliklerinin yanı sıra, kalesi, müzesi ve Cenova şatosuyla tarihi bir tur da yapabilirsiniz. Yeşilırmak ve Dahası Şehrin merkezinden geçen Yeşilırmak’ın kenarında sıralanan ve geleneksel Osmanlı evinin bütün özelliklerini bünyesinde taşıyan Amasya evleri bu şehri görmek için iyi bir neden. Ayrıca kalesi, kral kaya mezarları ve müzesi de görülmeye değer.
Tarih ve Gizemi Birlikte Görün Likya, Roma ve Bizans uygarlıklarından kalan tarihi yapıları olan Olimpos’ta hem doğal hem gizemli bir tatil geçirebilirsiniz. Çıralı‘da 3 bin yıldır yanan ateşi görebilir, dünyanın en güzel kumsallarından birinde denize girebilirsiniz.
yapıya sahip gölde 21 çeşit balık bulunuyor.
Balıklar ve Kuşlarla Beraber Bursa’ya 34 km uzaklıktaki Uluabat Gölü, yapısı itibarıyla değişik türden yüzbinlerce su kuşuna beslenme ve barınma olanağı sağlıyor. Su içinde yaşayan canlılar için de zengin bir
Dünyanın Sörfçüsü Burada Alaçatı, her milletten sörfçünün akın ettiği yerlerin başında geliyor. Hem rüzgârıyla yılın tüm zamanlarında sörf yapma imkânı tanıyor hem de doğal güzellikleri, mimarisi ve yetiştirilen doğal
Erzurum’da Bir Şelale Tortum’a 35 km. uzaklıktaki şelale, 48 metrelik yüksekliği ile Asya ve Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise üçüncü büyüklükteki şelalesi olarak biliniyor.
71
Uzungöl Henüz Bozulmadan Uzungöl, dağların arasına gizlenmiş bir düş bahçesi adeta. Yeşilin bin bir tonu, rengârenk çiçekler, yayla serinliği... Yapılar henüz çoğalmadan yolunuzu Uzungöl’e düşürün. ürünleriyle sizi bekliyor.
şütü yapabilirsiniz.
Doğada Sessiz Bir Tatil Datça merkeze 25 km. uzaklıktaki Palamutbükü’nde denize girebilir, şeffaf sularında balık avlayabilir ve yakın yerlere tekne turuna çıkabilirsiniz. Sit alanı olarak belirlenen köy, denizi ve doğayı sevenler için iyi bir tatil imkânı sunuyor.
Kanyonda Sürpriz Yolculuk Fethiye-Antalya arasındaki 18 km. uzunluğundaki Saklıkent, olağanüstü güzellikler sunan bir vadi olarak karşımıza çıkıyor. İlerlemek için kayalara tırmanacağınız mekân size farklı bir deneyim sunacak.
Denizi de Doğası da Eşsiz Fethiye’ye bağlı Ölüdeniz’de, dünyanın en güzel kumsalında denize girebilir, Kelebekler Vadisi ve Gemiler Adası’nı görebilir, Babadağ’dan yamaç para-
Konya’yı Görmeden Asla Konya, tarihi ve kültür mirası ile tam bir açık hava müzesi. Hz. Mevlana’nın iklimini hissetmek, onu yaşamak isteyenler yolunu muhakkak bu kente düşürmeli.
Kapadokya Anlatılmaz Yaşanır Kapadokya’da balon turu fotoğraflarına bakıp iç geçirenlerden misiniz? Cevabınız evetse bu yaz, tatilinizin bir kısmını peribacalarını görmeye ayırın. Bir Masal Şehri Harran Şanlıurfa’nın 45 km. güneydoğusundaki Harran, Mezopotamya ile Akdeniz’i birleştiren önemli bir durak noktası. 5 bin yıllık bir geçmişe sahip. İlk çağlardan beri önemli kültür merkezi. Hem Selçuklu Hem Osmanlı Doğubayazıt’ın 5 km. uzağında sarp kayalar üzerine kurul-
72 Konya
muş 116 odalı İshakpaşa Sarayı, Türkistan, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini birleştiren bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Antik Güzel Aspendos Aspendos, amfi tiyatrosuyla meşhur bir antik kent. Antalya’nın 49 km. batısında yer alıyor. Milattan Sonra 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilen tiyatro 15 bin kişi kapasitesi ile en iyi korunmuş eski yapılardan. Uluslararası Üne Sahip Uluslararası bir üne sahip Demre’de Noel Baba Kilisesi, Myra antik kentinin dağa ustalıkla oyulmuş kaya mezarları görülmeye değer yerler. Kaş’a 40 km. mesafede bulunuyor. Ordu’ya Boztepe’den Bakın Doğanın tüm güzelliklerinin cömertçe sergilendiği bir ilimiz Ordu. Karadeniz’in en temiz kumu ve en uzun sahil şeridine
Alaçatı
sahip. Yeşil ile mavinin kucaklaştığı şehri, Boztepe’den seyretmenin keyfine doyum olmaz. Söğüt’te Tarihi Yolculuk 700 yıllık Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Söğüt, Bilecik’in 29 km. doğusunda. Söğüt’e yolunuzu düşürüp Ertuğrul Gazi, Dursun Fakı ve Şeyh Edebali’nin türbelerini ziyaret edebilirsiniz. Kültepe’yi Dünya Tanıyor Anadolu’nun en eski yazılı kaynakları da Kayseri’nin 8 km. doğusundaki Kültepe’de bulundu. Kültepe kazıları bütün dünyanın yakından takip ettiği bir çalışma. Yedi Renkli Göl Eğirdir Isparta sınırları içindeki Eğirdir Gölü’nün manzarası yılın her mevsimi harika. Genelde çam göbeği renginde olan göl; bazı gün ve saatlerde değişik renklere büründüğü için halk arasında
Amasya
yedi renkli olarak anılıyor. Kutsal Balıklara Yem Atın Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halilur Rahman Gölleri) İbrahim Peygamber’in ateşe atıldığında düştüğü yer olarak biliniyor. Bu iki göl Urfa’nın en çok ziyaretçi çeken yerleri. Mardin’i Görmeden Olmaz Taşın insan yaşamındaki yerini, insan emeğinin taşı nasıl şekillendirdiğini görmek için dinlerin, mezheplerin harman olduğu Mardin’e yolunuzu düşürün. Doğal serinlik Ayder Yaylası Ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı yayla Çamlıhemşin ilçesine 16 km. mesafede. Ayder, zengin florasının yanı sıra kaplıcası ile de bölgenin en çok tercih edilen tatil yerlerinden biri. Ashab-ı Kehf Ziyareti Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresi’nde
Mardin
73
Antik Kentte Gizemli Yolculuk İzmir’in Selçuk ilçesi yakınlarındaki 4 bin yıllık Efes Antik Kenti, kiliseleri, çarşıları, mağaraları, çeşmeleri ile en çok ilgi çeken turistik mekânlardan. geçen “Yedi uyuyanlar mağarası” her yıl ziyaretçi akınına uğruyor. Birçok Kur’an meal ve tefsirinde, Ashab-ı Kehf mağarasının Tarsus’ta olduğu belirtiliyor. Damlataş Astıma İyi Gelir Alanya için çok rahatlıkla bir mağaralar kenti diyebiliriz. Dünyaca ünlü mağarası Damlataş’tır. Mağara, büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da bilinir. Açık Hava Müzesi Harput Elazığ’a 5 km. mesafedeki Harput ilçesi bir açık hava müzesi görünümünde. Müzesi, kalesi, Ulu Camii, Meryem Ana Kilisesi ve Buzluk Mağarasıyla görülmeye değer bir turizm merkezidir. İlk Uygarlıklardan Bugüne Karain mağaraları, Türkiye’nin en büyük ve aynı zamanda içinde
insan yaşayan doğal mağaraları arasında yer alıyor. Doğanın Kucağında Bir Düş Bolu’nun yanı başında kıvrıla kıvrıla çıkan bir yolla ulaşılan Gölcük, bir minyatür göl olarak karşınıza çıkıyor. Daha büyük bir gölün yer aldığı Abant ise, keyifli bir yürüyüş yapmak, pedal çevirmek, fayton gezintisine çıkmak için ideal. Cami ve Kilise Bir Arada Kars’ta, farklı uygarlıkları simgeleyen eserlerin bulunduğu Ani Harabeleri, en cazip turizm merkezlerinden biri. Farklı uygarlıklara ait cami, kilise, kervansaray ve manastırın yer aldığı mekân tam tarih severlere göre. Artvin’in Her Köyü Bir Yayla Artvin’in de yüzde 51’ini yaylalar oluşturuyor. Burada, Sahara Yaylası (Şavşat), Bilbilan Yaylası
(Ardanuç), Kafkasor Yaylası’nı (Merkez) görebilirsiniz. Vadiler de bunların arkasından gelir. Tarih, Oksijen ve Trekking Çanakkale ve Balıkesir arasında bulunan Kazdağları, yemyeşil doğası, tarihi kalıntıları, dereleri ve şelaleleriyle görülmeye değer bir belde. Anadolu’nun Bütün Güzel Evleri Karabük’e bağlı bir Karadeniz kasabası olan Safranbolu, klasik Osmanlı kent mimarisini yansıtan evleriyle tanınıyor. Türkiye’de ‘Dünya Mirası Listesi’nde yer alan 9 kültürel varlıktan biri. Kültürlerin Kavşak Noktası Mardin ve Batman arasında yer alan Hasankeyf, konum itibarıyla kültürlerin kavşak noktasında bulunuyor.
74 Yılın En Uyumlu Çifti Samsung’dan Samsung, takipçilerinin uzun zamandır beklediği akıllı saat modeli olan Galaxy Gear ve yeni Galaxy Note 3’ü Berlin ve New York’ta yaptığı eş zamanlı etkinliklerle tanıttı. Samsung’un akıllı saati Galaxy Gear teknolojik donanımıyla göz kamaştırıyor. Sahip olduğu dâhili kamera ve hoparlör sistemiyle aynı adı taşıyan Galaxy model telefonlarla uyumlu çalışabilen cihaz; AMOLED ekran, 1.9 megapixel otomatik odaklama özellikli kamera ve 4 GB dâhili depolama alanına sahip. Aynı anda tanıtımı yapılan bir diğer model ise Galaxy Note 3. 13 megapixel çözünürlüğündeki kamerası, yenilenen kalem sistemi ve microSD kart desteğiyle ön plana çıkan yeni Galaxy Note 3’ün fiziksel tasarımında d detaylar gözden kaçmıyor. Arka kapağı deri kaplama olan cihaz şık bir görüntü
sunarken tutuşu da kolaylaştırıyor. 1080p full HD video kaydı yapabilen Galaxy Note 3 ve akıllı saat Galaxy Gear 25 Eylül’de satışa sunulacak. Birbirleriyle optimize olarak çalışabilen Galaxy Gear ve Galaxy Note 3 yılın en dikkat çekici çifti olmaya aday.
Senin iPhone’un Ne Renk? Pazar payı her gün büyüyen akıllı telefon sektöründe yeni bir dönem açmaya hazırlanan Apple’ın yeni iPhone’larında öne çıkan yenilikler; iOS7 işletim sistemi, parmak izi sensörü, yüksek hızlı işlemci ve gelişmiş kamera olarak göze çarpıyor. Yeni ürünlerin tanıtımında son teknoloji bu ürünlerle birlikte Apple’ın fiyat politikasında ve cihaz renkleri konusunda da ciddi değişiklikler yaşandığı gözlerden kaçmadı. Artık daha düşük bütçeli müşterileri de hedef alan Apple iPhone 5C ile bu hedefine ulaşmaya yakın görünüyor. ABD’deki satış fiyatı 16 GB’lık model için 99$, 32 GB’lık model için ise 199$ olarak belirlenen yeni iPhone 5C, beyaz, sarı, yeşil, mavi ve pembe renkte satışa sunulacak. iPhone’un klasik rengi olan siyah ise bu modelin renk seçenekleri arasında bulunmuyor. Düşük fiyatıyla dikkatleri üzerine toplayan iPhone 5C, sahip olduğu 4 inç ekran, 8 megapixel kamera ve yeni işletim
sistemi iOS7 ile rakiplerine şimdiden gözdağı vermeye başladı. Diğer iPhone’lara göre üretiminde kullanılan malzemede de farklılık gösteren bu yeni modelin gövdesi çelik takviyeli polikarbonattan üretildi. Bu cihazın, iPhone 5S’den en önemli farkı ise “Touch ID” adı verilen parmak izi teknolojisine sahip olmaması Teknoloji meraklılarının karşısına parmak izi sensörü, çift LED flaşlı 12 megapixel kamerası, yenilenen batarya sistemi ve retina ekranıyla çıkan iPhone 5S, Apple’ın yeni amiral gemisi olarak adlandırılıyor. Altın, gümüş ve uzay grisi renklerinde üretilen iPhone 5S’in fiziksel özellikleri bir önceki model olan iPhone 5’e benziyor. Ancak onu diğerlerinden ayıran beraberinde getirdiği teknolojik yenilikler. 5S’in sahip olduğu işlemci iPhone 5’ten 2 kat, ilk iPhone’dan ise 40 kat daha hızlı çalışıyor. Sahip olduğu parmak izi okuma sistemi ise cihaz için eşsiz bir kilit görevi görüyor.
75
76