Haberexen #47 Sağlık Eylül 2013

Page 1

1


2


HABEREXEN

®

www.haberexen.com

Sağlıklı Yaşamın Peşinde... Günümüzde sağlık ve sağlıklı yaşam sadece hastane ve hekimlere bağlı değil. Değişen insan ihtiyaçlarına bağlı olarak gelişen teknolojiler bera­ berinde farklı boyutlar kazandırmıştır sağlık sektörüne. Bununla birlikte yoğun bir tempoda çalışan şehirli insan, tekno­lo­jik imkanlar kadar tabii kaynaklara da yönelmiştir. Hem turizm hem de sağlık boyutuna sahip olan bu tesisler şehirli insani stresten uzaklaştırarak psikolojik ve fizyolojik olarak rahatla­ masını sağlıyor. Hem bölgesel hem de ulusal kalkınmada kilit rol oynayabilecek ak­ törlerden biri olan sağlık turizmi de Karadeniz Bölgesi’nde termal tesisler ekseninde gelişmekte. Tabi insana nefes aldıran, yeşilin her tonundan oluşan yaylaları da unutmamak gerekir. Araplar yaylalarda. Detaylarını Haberexen Sağlık’ta bulabilirsiniz. Medikal sektörü de ciddi ivme kazanmış durumda. İster inanın ister inanmayın ama organ basıyorlar. Sahip oldukları teknolojik altyapı ve insan kaynağıyla dikkat çeken özel hastaneler de vizyonlarını geliştirdi. Artık bölgesel düşünüyorlar. Bölgeden kastımız Karadeniz değil tabi ki. Kuzey Avrupa’dan Orta Asya’ya, Rusya’dan Orta Doğu’ya ka­ dar etki alanı var hastanelerimizin. Alanında markalaşmış özel has­ tanelerimize dair gelişmeleri de dergimizde bulabilirsiniz. Sanatın ve sanatçılığın bir meslekten fazlası olduğunu kanıtlayan­ larda dergimizde. Kanseri yenip sahneye koşan ünlülerin düşün­ celeri ve yaşadıklarını sizin için derledik. Yine yaşam kalitenizi artıracak günlük pratik bilgileri de Haberexen Sağlık’ta bulacaksınız. Sağlığı ve sağlıklı yaşamı hastanelerin dışına çıkaran Haberexen Sağlık dergisi birbirinden ilginç konuklarıyla siz okurlarıyla buluşuyor. Bir sonraki Haberexen Sağlık’ta buluşmak dileğiyle.

Dergi Haberexen’in Ücretsiz Ekidir. Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI iSLERi MÜDÜRÜ

Ahmet AK

HABER MERKEZi

Mustafa BiLiK Mert Volkan GÜN Cüneyt YASAR Tugay BASSAN HALKLA iLiSKiLER

Ekrem Yunus KESiCi Onur NURDEMiR Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM SATIS

Yavuz YAMAN Kürsad TEKOLUK Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANISMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin SENGÜL AV. Adem AKSOY

3

GÖRSEL YÖNETMEN

Uğur BIYIK BASIM YERi

Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mah. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETiM YERi ADRESi

Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konak Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN

YAYIN TÜRÜ

Aylık Yerel Süreli Yayın BASIM TARİIHI

09 Eylül 2013 ISSN: 2147-4397

Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.


Sağlığı Uzaklarda Arama

Bir Yanımız Kaplıca Bir Yanımız Yayla 4

Son sekiz yılda ciddi bir ivmeyle yükselişe geçen sağlık sektörü, bu alanda yapılan reformlar saye­ sinde kalitesini ve verimliliğini de yükseltti. Yetişmiş insan kaynağı, modern hastaneler, alanında uz­ man doktorlar, gelişmiş teknolojik altyapı ve ciddi bir bilgi birikimiyle hizmet veren hem kamu hastane­ leri hem de özel hastaneler bu yükselişin en önemli mimarları olarak öne çıkıyor. Toplam 42 hastanesiyle akredi­ te olmuş olan Türkiye, dünyaca ünlü akreditasyon kuruluşu JCI’ya (Uluslararası Birleşik Komisyonu) göre dünyada ikinci sırada yer alı­ yor. Bulunduğu coğrafi konumu, sahip olduğu kaplıcaları ve doğal güzellikleri, yetişmiş insan kaynağı ve tarihi kültürel zenginlikleriyle cazibe merkezi olan Türkiye sağlık turizminin parlayan yıldızı konu­ munda. Türkiye’deki 12 “Sağlık Turizmi Ken­ti’nden biri olan ve Karadeniz Böl­gesi’nde bu özelliği taşıyan tek şehir olma özelliğini elinde bu­ lunduran Samsun bulun­duğu ko­

num itibariyle ülkenin Karadeniz’e açılan kapısıdır. Türkiye’nin en yoğun sağlık turizm­i potansi­ yeli olan şehirlerinden biri olan Samsun, Rusya’dan, Türk Cum­ huriyetleri’nden ve Karadeniz hav­ zasındaki ülkelerden sağlık turisti çekmekte. Sahip olduğu modern tıp merkez­ lerinin yanı sıra yardımcı tedavi unsurlarına yakınlığıyla da dikkat çeken Samsun, Lâdik Hamam­ ayağı Kaplıcaları, Havza Kaplıca­ ları ve Amasya Kaplıcaları saye­ sinde bölgenin kalkınmasında da rol oynuyor. Yine yardımcı tedavi yöntemlerinde tavsiye edilen te­ miz hava ve yayla evleri Samsun’a gelen sağlık turistlerinin kolaylıkla ulaşabilecekleri uzaklıkta, Doğu Kara­deniz’de. Sağlık Turizmi Bölgenin Ortak Kaderi Dünyada ve ülkemizde son yıllarda hızla yükselen bir trend olan sağlık turizminin Karadeniz Bölgesi’ndeki en önemli temsilcisi Samsun ola­ rak görünmekte. Buna rağmen bölgedeki illeri birbirinden ayrı

düşünmek yapılabilecek en büyük hatalardan biri olur. Sağlık turiz­ mini sadece hastanelerde tedavi görmek için gidilen bir turizm çe­ şidi olarak görmeyen uzmanlar yardımcı tedavi unsurlarında böl­ ge illerinin birbirlerinin eksiklerini tamamladığı görüşünde birleşiyor. Rize’nin, Trabzon’un, Giresun’un, Ordu’nun tertemiz yaylaları Sam­ sun’un, Amasya’nın sağ­lıklı sularıy­ la buluşuyor. Bölge­sel kalkınmanın baş rol oyun­cularından biri olarak görü­ len sağlık turizmi, medikal (tıp) turiz­mi, termal turizm ve yaşlı ba­ kımı amaçlı ziyaretlerden oluşan organize bir turizm hareketi olarak değerlendirilmekte. Son teknolojiyle donatılmış ve ala­ nında uzman insan kaynağıyla bu turizm türünün medikal ayağını karşılayan Karadeniz Bölgesi, sa­ hip olduğu diğer imkânlarla da ca­ zibe merkezi konumunda. Böl­ge için dört mevsim turizmin kilidini açacak anahtar olan sağlık turizmi taşıdığı önem açısından bölgenin ortak kaderi durumunda.


Neden Sağlık Turizmi? Özellikle yurtdışında yaşayan ya­ bancı ve Türk’leri hedef kitle olarak belirleyen sağlık turizmini gelişti­ ren etkenler hastanın kendi­siyle ya da yaşadığı ülkesiyle alakalı. Özellikle son yıllarda sağlık alanın­ da bir hayli yatırım yapan Türkiye adından uluslararası arenada söz ettirmekte ve aranan noktalardan biri haline gelmekte. Hastanın; • Ülkesinde yüksek teknolojili sağ­ lık hizmetleri ve profesyonel insan kaynaklarının azlığı veya yokluğu,

• Kendi ülkesinde herhangi bir se­ bepten dolayı ameliyatının bilin­ mesini, istenmemesi (Estetik Cer­ rahisi, İnfertilite tedavisi vb.) • Ülkesinde iklim ve coğrafi olarak tatil için kısıtlı imkân olduğu du­ rumlarda yapılan turizm hareket­ liliği (ormanlık, yaylalar, tarihi ve kültürel zenginliği olan ülkelere gidiş), çoğunlukla termal tesisin ve Termal Turizm imkanlarının çok olduğu bir ülkede tatil yapma ta­ lebi.

• Sağılık hizmetlerinin kendi ülke­ lerinde pahalı olması,

• Kronik hastaların, yaşlıların ve engellilerin başka ortamlara git­ me ve tedavi olma isteklerinin oluşması,

• Çok daha kaliteli sağlık hizmeti almak istenmesi,

• Uyuşturucu ve farklı bağımlılık­ ları olan kişilerin farklı veya daha

• Tedaviyle birlikte tatil yapma arzusu,

uygun ortamlarda olma istekleri, • Hayata tutunma ve yaşam isteği. gibi etkenler Türkiye’yi bir adım daha öne çıkaran ve sağlık turiz­ minin gelişimini sağlayan etken­ ler olarak öne çıkıyor. Almanya, Hollanda, Fransa, Türk Cumhuriyetleri, Avusturya ve Orta Doğu Ülkeleri sağlık turizmi için Türkiye’yi en çok tercih eden ülkeler arasında yer alıyor. Yurt dışından sağlık turizmi ama­ cıyla gelen hastaların %92 gibi çok büyük bir kesimi özel hasta­ neleri tercih etmekte. Yine ülke­ mize gelen hastalar en çok göz, diş, ortopedi, kardiyoloji, onkoloji, plastik cerrahi ve beyin cerrahisi branşlarında tedavi görüyor.

5


Kuzey Avrupa’dan Ortadoğu’ya Kadar Hitap Ediyoruz Sağlık sektöründe çok iyi yetişmiş ve eğitimli bir insan kaynağına sahip olan Türkiye’de yabancı dil bilen doktor ve sağlık çalışanı sayısı oldukça yük­ sek. Gelen hastalarla iletişim konusunda sorun ya­ şamayan bu insan kaynağı aynı zamanda alanında da gerek pratikte gerekse akademik olarak olduk­ ça büyük başarılara imza atmışlar. İlk bakışta hayati bir etki olarak görünmese de özellikle cerrahi müdahaleler öncesi yabancı dilin önemi ortaya çıkıyor. Doktorlar veya hemşireler ameliyat öncesi tedavi olan sağlık turistini yeterli düzeyde bilgilendirerek moral olarak iyi olmasını bu sayede sağlamakta.

6

İklim dezavantajları nedeniyle özellikle romatiz­ mal hastalıkların yoğun olarak görüldüğü Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkelerinde termal turizme olan talep daha fazla. İklim, fiyat, güvenlik ve ula­ şım açısından göreceli avantajlara sahip ülkemiz tıp turizmi, spa&wellness ve kaplıca turizmi, ileri yaş ve spor turizmi açılarından olağanüstü avan­ tajlı bir konumda olup her kesime hitap edebile­ cek niteliklere sahip. Ayrıca, coğrafi yakınlık, ülkelerinde bulunmayan doğa ve iklim şartları nedeniyle ve kültürel benzer­ lik faktörleri de göz önünde bulundurulduğunda Türkiye Ortadoğu ülkeleri içinde önemli bir sağlık ve termal turizm destinasyon ülkesi olabilecek ko­ numdadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında hem bölgesel hem de ulusal olarak kalkınmamızın anahtarların­ dan birine sahip olduğumuz sonucu ortaya çıkıyor. Hızla yükselen hastaneler, oteller, termal tesisler, yayla evleri sağlık turizminde gelinen noktayı özet­ liyor aslında.

Kaplıcanın Tedavi Ettiği Hastalıklar Kaplıca tesislerinde kullanılan termal suların içe­ riğinde bulunan fiziko-kimyasal özelliklere göre hangi hastalıklara iyi geldikleri Sağlık Bakanlığı ta­ rafından Kaplıcalar Yönetmeliğinde belirlenmiştir. Hastalıkların çeşidine göre uygun kaplıca suyunun seçimi, yararlanma teknikleri ve süreleri bir doktor tavsiyesi ile yapılmalıdır. Genel olarak kaplıca te­ davisi aşağıda belirtilen durumlarda yararlı. • Solunum Sistemi Hastalıkları

Kaplıcalar, astım bronşiyal, aronik bronşit, alerjik üst solunum yolu hastalıkları ve Pnömokonyoz’un tedavisinde yardımcı unsurlardır. Bu tür hastalıklarda daha çok klima terapi uygu­ lanmaktadır.

• Cilt Hastalıkları

Doktor tavsiyesiyle gidilen kap­lıcalar sayesinde, egzama, akne, psöriasis, nörodermit, kronik rezidüel ürtiker’den kur­ tulabilirsiniz.

• Kas- İskelet Sistemi Hastalıkları

Dejeneratif eklem hastalıkları (kireçlenmeler), yumuşak doku romatizmaları, Bazı inflamatuar romatizmal hastalıklar (ör­ neğin Ankilozan Spondilit, Romatoid Artrit), Ortopedik giri­ şimler sonrası, travmalar sonrası termal sular iyi gelir. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürleri uygulanmaktadır.

• Kalp-Dolaşım Sistemi Hastalıkları

Doktor tavsiyesiyle ve onun kontrolünde olmak kaydıyla kaplıcalar, kompanse kalp yetmez­liği, fonksiyonel dolaşım bozukluğu, esansiyel hipertansiyon, varisler, periferik arter hastalıkları, esansiyel hipontansiyon (özellikle ortostatik) te­ davilerinde yardımcı olabilir. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo ve iklim kürleri uygulanmaktadır.

• Mide - Bağırsak - Metabolizma Hastalıkları

Mide hastalıkları, şeker hastalığı, obezite, gut, karaciğer-safra kesesi fonksiyonel yetmezlikleridir. Bu tür hastalıklarda içme kürleri ve şifalı çamur ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.

• Böbrek ve İdrar Yolları Hastalıkları

Kronik piyelonefrit, kronik sistit, kronik prostatit, böbrek taş­ ları, fonksiyonel yetmezliktir. Bu tür hastalıklarda içme kürü, şifalı çamur ve banyo kürü ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.

• Kadın- Doğum Hastalıkları

Genital organların müzmin hastalıkları, vejetatif over yetmez­ liği, fonksiyonel sterilite (kısırlık), ameliyatlar sonrası adhez­ yon profilaksisi, dismenore (ağrılı ve zor adet görme), fluor (genital akıntı) gibi hastalıklarda kaplıcalar önerilir.

• Nörolojik Hastalıklar

Merkezi ve periferik kronik inflamatuar hastalıklar, omurga hastalıkları, travmatik lezyonlar, spastik paraliziler, nöro ve myopatiler, sasküler nörolojik hastalıklar, inme rehabilitasyo­ nu, nöro-vejetatif distoni gibi hastalıkları kapsayan türdür ve doktor kontrolünde termal sulardan faydalanabilir.



Sağlık Kentİ Olma Yolunda Samsun

8

Sağlık kenti olma yolunda emin adımlarla yoluna devam eden Samsun’u bu amaç uğruna ekibiyle birlikte mücadele eden Sağlık Kenti Samsun Derneği Başkanı Dr. Hayati Ergür’den dinledik. Zaman zaman özeleştiri de yapan Ergür, Haberexen Sağlık okurları için önemli değerlendirmelerde bulundu. Vali Hasan Basri Güzeloğlu dö­ neminde ve onun öncülüğünde kurulan Sağlık Kenti Samsun Derneği Samsun’u bir sağlık kenti haline getirebilmek için çalışmalarına devam ediyor. Kamuoyunda yanlış bir algı ol­ duğunu belirten dernek baş­ kanı Dr. Hayati Ergür, derne­ ğin sadece özel hastanelerden meydana gelmediğini ve bazı kamu hastanelerinin de derne­ ğe üye olduğunun altını çizdi. Derneğin kuruluş amacını, sağ­ lık sektörüyle ilgili konulan he­ defler doğrultusunda Samsun’u

bir sağlık kenti haline getirmek ve bu hedefe ulaşabilmek için koordineli çalışmalar yürütmek şeklinde özetleyen Ergür, “Bu derneğin amacı Samsun’u hem bölgesel hem de ulusal anlam­ da sağlık alanında cazibe mer­ kezi haline getirmek.” dedi.

“Samsun Beş Sene Öncekinden Çok Farklı”

Samsun’da sağlık alanında özel­ likle son beş yılda yaşanan ge­ lişmeler şehrin sağlık kenti olma yolundaki adımlarını güçlendir­ miş görünüyor. Gerek kamu has­

taneciliğinde gerekse de özel hastanecilikte yaşanan bu ciddi gelişmeler şehrin sağlık alanın­ da cazibe merkezi olmasının önünü açarken yeni yatırımları da teşvik ediyor. Bundan beş yıl önce Medical Park ve Medica­ na gibi sağlık alanındaki büyük markaların olmadığını belirten Sağlık Kenti Samsun Derneği Başkanı Hayati Ergür, özel hasta­ neler gibi beş yıl önce büyük bir kamu yatırımı olan Samsun Eği­ tim ve Araştırma Hastanesi’nin de olmadığını söyledi. Bu yatı­ rımlarla birlikte hem fiziki şartla­


9

rın iyileştiğini hem de kalitenin yükseldiğini dile getiren Ergür, bu hastanelerin tıbbi ekipman ve teknolojik yatırımlar nokta­ sında ciddi yatırımlar yaptığını ve bunun sonucunda kalitenin arttığını ifade etti.

“Önce Altyapımız Sağlam Olmalı”

Sağlık sektöründe iddialı olabil­ mek için önce altyapının sağlam olması gerektiğine dikkat çeken Ergür, “Artık Samsun’a yurt için­ den veya yurt dışından her tür­ lü sağlık sorunlarının çözümü

için hastalar gelebilir. Tabi ki bu beklemekle olmuyor, hastaların şehrimizi tercih etmeleri ve bu­ raya gelmeleri için şehrimizdeki hastaneleri ulusal ve uluslarara­ sı platformlarda tanıtmak şart. İtiraf etmek gerekirse bu tanıtım çalışmalarımızın yurt dışı ayağı­ nı çok iyi organize edemedik ve yetersiz kaldık. Bunun en önem­ li nedeni ise ulaşım alanında ya­ şadığımız sorunlardır. Özellikle komşu ülkelerdeki sağ­ lık sorunları için bir cazibe mer­ kezi haline gelemememizde ula­

şım ciddi bir sorun ve bu sorun şu ana kadar aşılamadı.” dedi. Bu zamana kadar Vali Hüse­ yin Aksoy, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ve Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Zeki Murzioğlu’yla birlikte yoğun çaba sarf ettikle­ rini ancak ulaşım sorunuyla ilgili bir başarıya ulaşamadıklarını ifade eden Ergür, “Biz sadece kuzeydeki komşularımızı hedef­ lemiyoruz. Yani tek hedefimiz sadece buradan Novoroski ara­ sında uçak seferi koyup oradan


buraya hasta getirmek değil. Türkiye’nin her yerinden hatta Orta Doğu’dan hasta getirmek. Ama bunlar hemen dünden bu­ güne bugünden yarına yapıla­ cak işler değil, bunlar çok ciddi bir çalışma ve sabır gerektiriyor. Avrupa’da yaşlı bir nüfus var, ay­ rıca orada yaşayan ciddi bir Türk nüfus var. Bu insanlar Avrupa’da sağlık hizmeti alırken kültürel anlamda zorlanıyorlar, bununla birlikte sağlık alanında Türkiye ve Avrupa mukayese edildiğin­ de biz çok daha öndeyiz.” diye­ rek ulaşım sorunlarının tanıtımı ve sağlık kenti hedefini nasıl olumsuz etkilediğini anlattı.

10

Samsun İklimi ve Doğasıyla Cazibe Merkezi

Sağlık turizmi alanında yaşanan gelişmelere ve Samsun’un bu alandaki önemine de deği­nen Sağlık Kenti Samsun Derneği Başkanı Dr. Hayati Ergür, “Ön­ ceden özellikle Ege Bölgesi’nde Kuşadası veya Akdeniz’de Antal­ ya gibi şehirler tercih edilirken son zamanlarda Samsun iklimi, yeşili ve deniziyle bir cazibe merkezi haline geldi.” dedi. Sağ­ lık turizmiy­le ilgili teknolojik alt­ yapının hazır olduğunu belirten Ergür, bundan çok değil 20 yıl önce Türkiye genelinde sadece belli başlı şehirlerde kardiyo­ vasküler kalp cerrahisi operas­ yonlarının yapılabildiğini ancak yaşanan gelişmelerle birlikte şu an Samsun’da 7 merkezde uygu­ lanabildiğini ifade etti. Bu zama­na kadar sağlık turizmi açısından tek eksiğin konaklama

“Samsun’un Hinterlandı Giresun’dan Başlıyor”

“Önceden özellikle Ege Bölgesi’nde Kuşadası veya Akdeniz’de Antal­ ya gibi şehirler tercih edilirken son zamanlar­ da Samsun iklimi, yeşili ve deniziyle bir cazibe merkezi haline geldi.”

imkânlarında olduğu söyleyen Ergür, “Son zamanlarda yapılan otel yatırınlar ile konaklama ile ilgili sıkıntılar da giderildi.” dedi. Şehri her anlamda geliştirebile­ cek bir potansiyel taşıyan sağlık turizmi için de şu an önümüzde­ ki en büyük engel ulaşım olarak görünüyor Hayati Ergür’e göre.

Türkiye’de her alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de mer­ kezin İstanbul olduğu ger­çeği yadsınamaz. Mega şehri ise Antalya ve İzmir takip ediyor. Ancak bu şehirlerde bile Sağ­ lık Kenti Samsun Derneği gibi bir sivil toplum kuruluşu yok. Şehrin her alanda gelişmesinin anahtarını elinde tutan sağlık turizmi ve sektörle ilgili diğer yatırımlar için Dernek başka­ nı Ergür, bütün şehrin destek vermesini bekliyor. Samsun’un hinterlandının Giresun’dan baş­ layarak Sinop’a ve iç kesimlerde de Çorum’a kadar uzandığına dikkat çeken Ergür, “Biz sağlık yatırımcıları olarak sağlık turiz­ minin geliştirilmesi konusunda­ ki hedefimizi sürdürüyoruz. Çok ciddi somut adımlar atamamak­ la birlikte karamsar da değiliz. Bu proje Sadece Sağlık Kenti Samsun Derneği’nin projesi ola­ rak algılanmamalı bütün şehrin projesi olarak algılanmalı.” dedi. Sağlık alanında kamu yatırım­ larının da hızla devam ettiği ve hastanesi olmayan ilçe merkezi­ nin kalmadığı Türkiye’de Sağlık sektörü gelişimin parolası konu­ munda aslında. Hayati Ergür’ün de açıklamaları bu yönde. Kamu hastaneleri ile tatlı bir rekabete giren özel hastaneler teknolojik altyapılarıyla dikkat çekerken, kamu hastaneleri de yatak ka­ pasiteleriyle öne çıkıyor. Umu­ dumuz bu tatlı rekabetin hem Samsun hem de bölgemiz için gelişimine katkı sağlaması.



KÖRFEZ SICAĞINDAN KARADENİZ SERİNLİĞİNE 12

Doğu Karadeniz’in Sağlık tu­r izmi potansiyelinin değerlendiril­ mesinde belirgin bir ilerleme gözleniyor. Suudi Arabistan’dan gelen gazetecilerin ülkelerinde oluşturduğu kamuoyu saye­ sinde Arap turist­l er Karadeniz şehirlerine yöneliyor. Şimdilerde Arap turistler Karadeniz’deki eşsiz tabiat değerlerini keşfetti. Suudi Arabistan ile doğu Karadeniz arasında her geçen gün palazlanan güçlü bir turizm köprüsü kuruluyor. Haberexen Yayın Grubu Başkanı Mustafa Çakır’ın bölgeden getirdiği anekdotlarla iyice perçinleniyor sevindirici gelişmeler. Öyle ki Arabistanlı turistin telefonunda kolbastı melodisi çalıyor artık. Trabzon’daki otellerde boş yer yok, Rize’dekiler de dolu. Araplardaki Trabzon ve Rize hayranlığı sürekli ilerleme kaydediyor. Otellerdeki tam kapasite periyodu bir aydan 2-3 aya uzamakta. Olay medyaya da yansıyor haliyle. Abartı değil, şu alıntı bir gazete haberinden: Rize ve Trabzon’a gelip yaylaları gören Arap turist eşine şöyle diyor: “Hanım bana tokat at. Cennete mi geldik?”

Doğu Karadeniz Bölgesini alternatif turizm merkezi haline getirmek için hedef Pazar Körfez ülkelerinde yapılan fuar tanıtım faaliyetleri meyvelerini veriyor. Trabzon-Riyad ilk kez direkt uçuş kapsamında. İnsanlar 4 saat sonra serin yaylalarda. Suudi Arabistan’ın diğer şehirlerinden seferler de gündemde.

Cidde’de Karadeniz Fotoğrafları Kardeniz oksijen turizminin tanıtımı için Körfez ülkele­rinden birçok gazeteci Karadeniz’e davet ediliyor. Dönüşte buralarda çektikleri fotoğraf ve görüntüleri ülkelerindeki gazete ve televizyonlarda yayınlıyorlar. Cidde’deki fotoğraf sergisi de bir hayli etkili oldu. Trabzon Uzungöl’de yaz aylarında konaklayacak yer bulmak önceden rezervasyon yoksa bundan böyle imkansız.


13

Karadeniz Bölgesi özel hastaneleri sağlık turizminde artık yerel değil, Kuzey Avrupa’dan Orta Asya’ya, Rusya’dan Orta Doğu’ya uzanan geniş bir bölgeye hitap ediyor. Elinde bulundurduğu teknolojik alt yapı ve yetişmiş insan kaynağı ile şifalı ve rahatlatıcı bir turizm paketi sunuyor.


14


Renklİ mİ Olsun, Sİyah Beyaz mİ? Biyomedikal Mühendisliğin Son Harikası; Biyo-Yazıcıların Tıpta Kullanımı Biyomedikal Mühendisliğin Son Harikası

Yalnızca donör ve yakınları için zor bir süreç ola­ rak görünse de aslında organ bağışı süreci her iki taraf için, yani hem donör hem de akseptör için zor kararların alındığı bir süreçtir. Bilim insanları hayatımızın her alanında olduğu gibi sağlık ala­ nında da hayatımızı kolaylaştırmak için çözümler üretmeye çalışıyor. Organ bağışı sürecini teme­ linden sarsacak gelişmeler, süreçte donörü devre dışı bırakıp yalnızca akseptör üzerinden yürüme­ ye imkân sağlayacak cinsten. Ülkemizde de sıkça tartışılan konulardan biri olan organ bağışı için bilim insanları ikiye bölünmüş durumda. Pozitif bilim temsilcilerinin çoğu organ bağışının gerekliliği ve faydaları doğrultusunda

açıklamalar yaparken, beşeri bilim kollarında faa­ liyet gösteren bazı bilim insanları karşı çıkmakta. Aile kurumu, eğitim kurumu ve din kurumu gibi alanlardan etkilenen organ bağışı konusu gele­ cekte sorun olmaktan çıkacak gibi görünüyor. Bu sorunu kökünden halledebilmek için dünyanın önde gelen üniversiteleri ve bağımsız araştırma laboratuvarları ekstra mesai yapıyor. Ülkemizde de araştırmaların hız kazandığı biyo­ medikal ve üç boyutlu yazıcılar alanında ABD ve Rusya başı çekiyor. Tıp alanında gelecekte adından sıkça söz ettirecek biyomedikal ve biyoyazıcılarla ilgili yapılan çalış­ maları Haberexen Sağlık okurları için derledik.

15


“Organ Yokluğu Halk Sağlığı Krizi Boyutunda”

16

“Günümüzde organ yokluğu ne­ deniyle ciddi bir sağlık hizmeti krizi yaşamaktayız.” Bu sözler, yaklaşık 10 yıl önce Luke Mas­ sella isimli genç hastasına bu­ günkü biyomedikal teknolojile­ re benzer bir teknolojiyle yapay mesane yapan ve genci sağlığı­ na kavuşturan Cerrah Anthony Atala’ya ait. Atala, tıbbın insan­ ları daha uzun hayatta tutma konusunda oldukça başarılı oldu­ğunu, ancak bunun bera­be­ rinde çeşitli sorunları da getir­ diğini söylüyor katıldığı konfe­ ranslarda. Ünlü cerrah, “Gerçek şu ki, yaşlanırken organlarımızın yetmezliğe girme ihtimali de ar­ tıyor ve şu anda ortalıkta yeteri kadar organ yok. Aslında geçtiğimiz 10 yıl içinde organa ihtiyacı olan hastaların sayısı iki kat artarken, yapılan organ nakli ameliyatlarının sayı­ sı çok az miktarda arttı.” diyerek konun önemine dikkat çekiyor. Takipçilerine rejeneratif tıbbın bu noktada devreye girdiğin­ den söz eden Atala, “Rejeneratif tıp içinde çok farklı alanları ba­ rındırıyor. İskelet yapılar veya biyo-malzemeler kullanabilirsi­ niz ya da hastalara implante edebileceğiniz özel malzemeler olabilir. Bu alanda hücreleri tek başına kullanabilirsiniz, bunlar kendi hücreleriniz de olabilir başka kök hücre grupları da ya da her ikisini birden kullana­ bilirsiniz. Bugün alanın geldiği

son nokta bu.” dedi. Alandaki en dikkat çekici yön­ temin biyo-yazıcılar olduğunu söyleyen Cerrah Anthony Atala, bu yazıcıların doğrudan hasta­ nın üzerine baskı yaptığını ifade etti.

ODTÜ Mezunu Türk Pank­reas Üretecek

Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mekanik ve Endüstriyel Mühen­ dislik Bölümü’nden mazun olan Dr. İbrahim Özbolat ABD’de pankreas üretecek. Iowa Üniversitesi’nin aynı bö­ lümünde görevli olan Özbolat burada geliştirdiği biyoyazıcı ile pankreaas dokusu üretip insan bedenine nakletmek istiyor. Bu nakil ile birlikte kan şekerine ve tip bir diyabete yönelik etkili bir tedavi yöntemi ortaya koy­ mayı amaçlayan Özbolat, kendi geliştirdiği biyoyazıcı ile doku oluşmasında önemli olan hüc­ resel yığışmayı sağlayabiliyor ve oluşan dokuya hücrelerin beslenmesi ve oksijen almasını sağlayacak damar ağını yerleş­ tirebiliyor. Çok daha karmaşık damar sistemlerini ve bunla­ rın daha geniş boyutta olanını üretebilir duruma gelindiğinde biyolojik öğeler ve parçalardan üç boyutlu tam bir organ yap­ manın an meselesi olduğunu belirten Özbolat, bu alanın en büyük zorluklarından birinin,

büyük damarları hücrelere bağ­ layan çok ince kılcal damarları üretmek olduğunu ifade ediyor.

Doküman Basar Gibi Doku Basıyorlar

Geliştirilen ve geleceğe damga vuran bir diğer araştırma ise ABD’de San Diego’daki Organo­ vo araştırma şirketinden.


17

3d yazıcılarda organ basımı alanında başı çeken projelerin sahibi Wake Forest Enstitüsü yöneticisi profesör Anthony Atala, 2011 yılında yaptığı TED konuşması sırasında arka planda basmaya başladığı insan böbreğini elinde tutarken. Atala’nın ekibi, ileride organ bağışı sorununu çözmeye yarayabilecek bir deneyin ilk safhaları üzerinde çalışıyor: Yaşayan böbrek hücrele­ rini kullanarak nakledilebilen bir böbrek basan 3 boyutlu bir yazıcı. Dr. Atala’nın genç hastası Luke Massella, bundan 10 yıl önce benzer bir teknoloji ile yapay bir mesaneye kavuşmuştu. Massella yapay mesaneyle sorunsuz olarak hayatına devam ediyor.


Dünyayı heyecanlandıran bu araştırmalar insanlığın en önemli sorunlarından biri olan organ bağışı sorununu ortadan kaldırabilecek türden. Araştırmacılar damar sistemini ölçekleyebilirse biyoyazıcılarda basılmış organların ortaya çıkması an meselesi. Neredeyse insan karaciğeriyle aynı olan doku örneklerini üre­ ten şirketin baş teknoloji yetki­ lisi Sharon Presnell, biyomedi­ kal mühendisliğinin bu küçük şaheserlerini “insan karaciğeri­ nin temel taşı” olarak nitelen­ diriyor.

18

Gelişimin öncüsü ve araştırma ekibinde bulunan biyomühen­ disler, Organovo gibi dünyanın çeşitli yerlerindeki laboratuvar­ larda biyoyazıcı teknolojisi kul­ lanılarak kalp kapakçıkları, ku­ laklar, yapay kemikler, eklemler, menüsküs, damarlar ve deri do­ kusu gibi prototip beden parça­ ları üretmeye başladı. Organo­ vo araştırma bu iş için ayırdığı 15 bin metrekarelik alanda tıpkı doküman basar gibi doku bası­ yor. Yakın zamanda bütün bir insan organının tak-çalıştır gibi alınıp kullanabileceğine ina­ nan Presnell, Organovo’da şu an bilgisayar faresine tıklayarak karaciğer dokusu alınabildiğini ifade etti. Başta Organovo olamak üze­ re özel araştırma şirketlerinin karaciğer dokusu alma konu­ sundaki çabalarının sebebi ise, piyasaya sürülecek ilaçların tes­ tindeki bir boşluğu doldurma arzusundan kaynaklanıyor.

Rusya Oyuna Dâhil Oluyor

Tüketici teknolojileri alanında adından çok söz ettirmeyen; ABD’li ve Uzak Doğulu rakip­ lerinin biraz gerisinde kalan Rusya söz konusu biyotekno­ loji ve biyomedikal olunca geri durmuyor. Rusya’nın Başkenti Moskova’da bulunan “Nakil ve Biyo-yapay Organlar Bilimsel Araştırma Merkezi” hücrelerin kopyalanması ve organ baskı­ sı üzerindeki çalışmalarına hız vermiş durumda. Biyo-doku oluşturmayı başaran Rus bilim insanları, vücudun dokuyu red­ detme olasılığını asgari düzeye indirgeyecek organ oluşturma üzerinde çalışmalarını sürdürü­ yor. Projenin başarıyla hayata ge­ çirebileceğini savunan araş­ tırma koordinatörü Dr. Vi­ ladimir Vasilets ve ekibi, talep üzerine biyoyapay doku par­ çalar üretmenin yakın gelecekte mümkün olabi­ leceğini belirti­ yor. İnsanı heye­ canlandıran bu araştırma­ lar insanlığın en önemli so­ runlarından

biri olan organ bağışı sorununu ortadan kaldırabilecek türden. Araştırmacılar damar sistemini ölçekleyebilirse biyoyazıcılarda basılmış organların ortaya çık­ ması an meselesi. Kim bilir belki de bilim-kurgu filmlerinde izlediğimiz sahnele­ ri yaşamamıza çok kalmamıştır.


Nasıl Çalışır? Organovo araştırma şirketinin geliştirdiği üç boyutlu biyoyazıcı ilaç testlerinde kullanılabilecek işlevsel karaciğer dokularını basabiliyor. İşte merak edilen bu üç boyutlu biyoyazıcının çalışma prensibi. 1. Adım: Mühendisler fotoğrafta (A) olarak belirtilen şırıngayı her biri on binlerce parenkimal kara­ ciğer hücresi barındıran kürecik­ lerden oluşmuş biyomürekkeple diğer şırıngayı, yani (B) ile göste­ rilmiş şırıngayı ise hücresel geliş­ meyi sağlayan nanoparenkimal karaciğer hücreleriyle ve akışı sağlayan hidrojelle dolduruyor. 2. Adım: Biyoyazıcıya bağlı bil­ gisayardaki yazılım, robot kola bağlı kademe motoruna, ikinci şırıngayı taşıyan pompa kafasını (C) hareket ettirmesini söylüyor, böylece kalıp inşası başlıyor. Ka­ lıp kovandaki gibi dizilmiş üç al­ tıgen peteğe benziyor. 3. Adım: Fotoğrafta (D) ile gös­ terilmiş olan, baskı yüzeyinin yanında duran, kibrit kutusu bü­ yüklüğünde bir üçgenleme algı­ layıcısı her bir şırınganın x, y ve z eksenlerindeki hareketini takip ediyor. Bu hassas konum verisi sayesinde yazılım ilk şırınganın nereye götürüleceğini belirliyor.

İlk Ticari Biyoyazıcı:

NOVOGEN MMX BİYOYAZICI

4. Adım: Robot kol, ilk şırıngayı taşıyan pompa kafasını (E) indi­ rip peteği parenkimal hücrelerle dolduruyor. 5. Adım: Mühendisler her biri yaklaşık 250 mikron kalınlığında 24 adede kadar tamamlanmış mikrodoku barındıran kalıbı (F) alıp bir kültür dolabına koyuyor. Burada hücreler kaynaşmaya de­ vam ederek karaciğer dokusunun karmaşık metrisini oluşturuyor.

19


Bölgenin kalkınmasında hem kilit rol oynayan hem de di­ ğer sektörlere örnek olan “Sağlık Ekipmanları Sektörü’nü ve MEDİKÜM’ü Haberexen Sağlık okurları için analiz ettik.

Sağlık Ekipmanları Sektör Analizi 20 Şu an dünyanın en büyük on ye­ dinci ekonomisi olan Türkiye’nin, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı olan 2023 için daha büyük hedef­ leri var. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de temelini oluşturan KOBİ’lerin önemi bu sü­ reçte daha da öne çıkmakta. Gerek özel kuruluşlar gerekse de kamu kurumları KOBİ’lerin gelişimi için ortak akıl etrafında toplanmış du­ rumda. Bu ortak akılın en güzel yansıma­ larından biri olan MEDİKÜM hem bölge ekonomisi hem de ülke eko­ nomisi için stratejik bir rol oynuyor. Yalnızca kendi sektörü tarafından takip edilmeyen MEDİKÜM diğer sektörlere de hedefe giden yolda kümelenmenin ve işbirliği kültürü­

nün önemini gösteriyor aslında. 37 tane üretime odaklanmış fir­ madan oluşan Samsun sağlık ekipmanları sektörü 2011 yılında 53 milyon 125 bin 850 Türk Lirası ciro yaptı. %70,65’i iç pazardan, %29,35’i ise ihracattan elde edilen bu rakamın orta vadede daha da yukarılara çıkacağı öngörülüyor. Sektörün Bölgedeki Gelişimi Samsun’da ortaya çıkışı 1980’li yılların başlarına dayanan sağlık ekipmanları sektörünün öncüsü Bahadır Ailesi. 1980 yılında silah üretimi yapan aile bazı cerrahların yönlendirmesiyle cerrahi el aletle­ rinin tamirine başlar. 1983 yılında silah üretimini tamamen bırakan aile tamamen cerrahi el aletlerinin

üretimine odaklanır ve şirketleşir. Takip eden yıllarda sektörün kilit oyuncusu olan firma Almanya ile başladığı ihracat serüvenine de ye­ nilerini de ekler. İlerleyen yıllarda sektöre, Bahadır Tıbbi Aletler’den ayrılan Aygün Cerrahi A.Ş dâhil olur. Çalışmaya 50 metrekarelik bir atölyede, cerrahi alet tamiriyle başlayan Aygün Cerrahi A.Ş zaman içinde pazarlama ve satış beceri­ lerini geliştirerek ABD de dâhil ol­ mak üzere 50’nin üzerinde ülkeye ihracat yapar hale gelir. Takip eden yıllarda bu iki firmadan ayrılan us­ talar kendi işletmelerini kurarak firma çeşitliliğini artırır ve sektörün bugünkü halini almasında etkili olur.


Güçlü Yanlar • Mesleki bilgi ve tecrübe • Ortakların deneyim, öngörü ve fırsatlardan yarar­ lanma becerisi • İş sürecine hakim işletmeciler • İşletme sahiplerinin ürün ve Pazar bilgisi • İç pazarda hızlı teslimat • Esnek miktarda sipariş alabilme • Hızlı üretim yapabilme • Türkiye’de bilinen bir üretim üssü olmaları • Müşteri odaklı ve güvene dayalı ilişki kurabilme becerisi • Büyüme ve ihracatı geliştirme arzusu • Birinci kalite hammadde kullanımı

Fırsatlar • Bölgedeki sektörün kümelenmesi ve bir ortak çatı altında (MEDİKÜM) örgütlenmesi • Bölgesel ve merkezi idarenin bölgedeki sektörü destekleme iradesi • Bölgedeki sektörün yeni girişlere izin veren bir yapıda olması • Bölgenin ülke çapında üretim üssü olarak tanını­ yor olması

Zayıf Yanlar • Firma sahiplerinin eğitim seviyesinin düşüklüğü • Vasıflı ve kalifiye teknik eleman eksikliği • Büyüme ve pazarlama için yeterli sermaye ve finans­ man kaynağının olmaması • Üretimde kullanılan eski teknoloji yanında inovasyon, tasarım, iletişim ve profesyonel yönetici eksikliği • Firma yönetim ve üretim alanlarında düzensizlikler • Üretim planlama yetersizliği • İş ve işçi güvenliği ile ilgili yetersizlikler • Düşük teknoloji ve otomasyon seviyesi, insan gücüne bağımlılık • Yurt dışı rakiplere göre üretim maliyetlerinin yüksekliği • Dış ticaret ve pazar uygulamalarındaki bilgi yetersizliği • Çalışan memnuniyetinin ölçümlenememesi • Aile şirketinden kurumsal yapıya geçişte yaşanan sıkıntılar

Tehditler • Ana hammadde ve ara girdi malları konusunda yurt dışına bağımlılık • Bölge firmalarının, rakip bölgeler ile yaptıkları kıyaslamalarda kendilerini bulundukları seviyenin üzerinde konumlandırmaları • Rakip bölgenin üstün rekabet gücü (Almanya; tasarım + kalite / Pakistan; düşük maliyetler) • Geleneksel ürünler dışında yeni ürün geliştirme yeteneğinin kısıtlı olması • Çinli firmaların uluslararası pazardaki hızlı gelişimi • Alternatif teknolojiler (Robotik operasyonlar vb.)

Sektörün SWOT Analizi

21


MEDİKÜM’ÜN Stratejik Hedefleri Tıbbi cihazlar ve cerrahi el alet­ leri imalatı alanında dünyadaki üçüncü kümelenme merkezi olan Samsun’da bir araya gelen yaklaşık 70 firmanın kurduğu MEDİKÜM, Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçeve­ sindeki stratejik hedeflerine ulaş­ mak için bir araya gelen ortak aklın sektörel yansımasıdır aslında. Ekonominin ağır yükünü çeken KOBİ’leri daha kurumsal yapılar haline getirerek ülke ekonomisine katma değer sağlamayı hedefle­ yen kümelenme projelerinden biri olan medikal kümelenme bölge­ mizde MEDİKÜM ile can buluyor.

22

Tıbbi malzeme üretici ve satıcı iş­ letmeler arasında kümelenme ve işbirliği kültürünün geliştirilmesi, üyeleri arasında işbirliğini artırmak ve KOBİ’lerin rekabet gücünü artır­ mak amacıyla kurulan dernek, aynı stratejik hedefler doğrultusunda bir araya gelmiş.

MEDİKÜM’ÜN Stratejik Hedefleri

“Yenilikçi ve uluslararası kalite standartlarında ürünleri ile küresel

pazarda markalaşmak” vizyonunu benimseyen firmalar, bu vizyonun altına 8 adet stratejik hedef koy­ makta. Bunlar: 1. Katılımcı, şeffaf ve işbirlikçi bir anlayışla, etkin temsil ve strateji oluşturma yeteneğine sahip pro­ fesyonel bir ekip tarafından yöne­ tilen ve kendi gelişimini izleyen bir küme olmak. 2. Sürekli verimlilik artışı sağlamak için ortaklaşa rekabeti etkin bir araç olarak kullanmak.

ve üniversitenin firmaların Ar-Ge süreçlerinde aktif olarak yer alması için gerekli ağları oluşturmak. 6. Yenilikçi girişimcilerin ortaya çık­ masını sağlayacak fırsatları oluş­ turmak. 7. Samsun’u ve firmaları ulusal ve uluslararası pazarda markalaştır­ mak. 8. Ortak akıl ile belirlenen yeni uluslararası pazarlara girmek ve kalıcı olmak.

3. Bilgiye ulaşmada, küme olma­ nın verdiği avantajları kullanarak sürekli öğrenen, öğrendiğini hızla uygulayan ve kurumsallaşan fir­ malar olmak. 4. Küresel paza­ rın gerektirdiği ni­ telik ve nicelikte inovasyon yapan kapa­sitede firmalar olmak. 5. Kullanıcıların, müş­ terilerin, tedarikçilerin

MEDİKÜM Üyesi İşletmelerin Üretim Alanları • Cerrahi aletler • Sterilizasyon konteynır ve akse­ suarları • Ortopedik implantlar • İşitme cihazları • Medikal gaz sistemleri • Röntgen makineleri • Steril farmosotik ampul • Ameliyathane terlikleri

• Medikal tekstil ve ceset torbaları • Sterilizasyon otoklavları • Hastane sedyeleri • Ortez, protez ve tekerlekli san­ dalyeler • Sakat arabaları • Cerrahi motorlar • Veteriner cerrahi ürünler • Hasta altı bezi

• Paslanmaz çelik ameliyathane ekipmanları • Pansuman arabaları • Hasta yatakları • Hijyen ürünleri • Steril gazlı bez • Batikon • Medikal cihaz yazılımları • Medikal silikon contaları



24


Müzikle Gelen Şifa: Bimarhane “Musiki sanatının cevheri ruhanidir ve tesiri ruh ve kalp üzerinedir.” Hızır B. Abdullah (XV. yy)

Anadolu’nun, su sesi ve müzikle tedavi yapılan ilk hastanesi olan Bimarhane (Darüşşifa), aynı zamanda dünyada akıl hastalıklarının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği ilk yer olarak literatüre girmiştir.

25


Tarihin her döneminden payına düşeni fazlasıyla alan Anadolu coğrafyası aldığı her izi birbiriy­ le uyumlu bir hale getirerek ku­ sursuz bir ahenk içinde sunmayı başarmıştır. Tarihsel geçmişi ve ev sahipliği yaptığı medeniyetlerle Anadolu coğrafyasının açık hava tarih la­ boratuvarlarından biri konumun­ da olan Amasya, dünya sağlık li­ teratüründe de tarihsel ve güçlü bir konuma sahip.

Anadolu’nun, su sesi ve müzikle tedavi yapılan ilk hastanesi olan Bimarhane (Darüşşifa), aynı za­ manda dünyada akıl hastalıkla­ rının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği ilk yer olarak literatüre girmiştir. Kayseri ve Edirne’de de benzerleri bulunan Amasya Bimar­hanesi’ni diğerlerinden ayıran en önemli özelliği ise su sesinin yanına mü­ ziği de eklemiş olmasıdır. Ayrıca Sabuncuoğlu Şerefeddin’in baş­ hekimlik yaptığı dönemde orta­

ya koyduğu cerrahi müdahaleler de bir diğer unsur olarak öne çı­ kıyor. Bimarhane hakkında bilgi ve­ ren Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Müzesi Müze Koordinatörü Bilal Ayar merkezin kuruluş amacını şöyle özetliyor: “Müzik, diğer organların sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağla­ yan beyin ve kalbe hitap ediyor. Beyin vücudun sistematik bir şe­ kilde çalışmasını sağlıyor, kalp ise vücudun motoru görevini üstle­ niyor. Bu iki organda olabilecek muhtemel bir aksaklık haliyle di­ ğer organları da etkiliyor. Bu or­ ganlarda oluşan aksaklıkları ma­ kamların vermiş olduğu tempo ile atlamak amacıyla kurulmuş bir merkez.”

572 Yıl Boyunca Hastalara Şifa Dağıtan Merkez

26

1308 yılında İlhanlı Devleti Pren­ sesi İldus Hatun (Yıldız Hatun) adına yaptırılan Bimarhane, mu­ siki ile insanın ruh-beden dünya­ sının girift yapısında çalışmalarını sürdürüp derman olmaya çalış­ mıştır. Daha sonra ise Osmanlı döneminde çalışmalarına devam etmiştir. Dikdörtgen planlı, açık avlulu, eyvanlı, kenarlarda tonoz örtülü mekânları bulunan tipik bir Sel­ çuklu medrese plân şemasına sa­ hip bir tıp medresesidir. Taç kapı giriş detaylarıyla ünlüdür.

Anadolu’nun, su sesi ve müzikle tedavi yapılan ilk hastanesi olan Bimarhane (Darüşşifa), aynı zamanda dünyada akıl hastalıklarının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği ilk yer olarak lite­ ratüre girmiş.


Burası bir taraftan eğitim yapılır­ ken diğer yönden hastaların teda­ vi edildiği, cerrahi müdahalelerle öğrencilere ameliyatların göste­ rildiği, uygulamalı öğretim yeri ol­ muş, sonraki zamanlarda ruh has­ talarının da tedavi merkezi haline gelmiştir. 1880 yılına kadar faal olan merkez birçok değerli hekim ve âli­me ev sahipliği yapmış ve şu an müze olarak ziyaretçilerini beklemekte.

Nabız ve Makam Arasındaki Şaşırtıcı Uyum

Nabız ölçümündeki her bir hare­ ketin bir makama uygun olduğu ve bir nağme ile uyum sağladığı; nabız atışlarının bozuk olması du­ rumunda vücut sağlığı açısından sorun teşkil edeceği gerçeğini te­ mel alan müzikle tedavi yöntemi, temel kişilik özelliklerinin belirgin­ leştiği burçlardan da faydalanır. Fiziksel ya da psikolojik her bir hastalığa göre ayrı müzik makamı­ nın kullanıldığı tedavi yönteminin tasnifinde burçlardan, hastalıklar­ dan, vakitlerden ve milletlerden faydalanılmıştır. Ünlü düşünür Eflatun’un müzik hakkında söyledikleri de Bimar­ hane’de uygulanan tedavi yönte­ mini destekler nitelikte. Eflatun,

Burçlara Göre Makamlar Koç – Rast Peşrev Boğa – Irak Peşrev İkizler – Isfahan Peşrev Yengeç – Zirefkend Peşrev Aslan – Büzürg Peşrev Başak – Çargâh (Zengûle) Peşrev “Biliniz ki filozoflar müziği oyun ve eğlence için değil, kişiye fayda vermek, ruhi lezzetler sağlamak, insanın psikolojisini rahatlatmak, kuru mizaçları nemlendirmek, fizyolojiyi dengelemek ve kanın akışını düzenlemek için ortaya koymuşlardır. Bu ilmi inkâr eden­ ler ise müziği sadece meyha­ nelerde ve sokaklarda dinleyip ilkelerini, anlamlarını ve ortaya konuş sebebini kavramadan bu ilmin (müziğin) sadece oyun ve eğlence için olduğunu zanne­ derek dinen haram kılmışlardır.” diyerek geçmişten günümüze müziğin sağlık alanında ne denli önemli bir konuma sahip oldu­ ğunu vurgulamakta.

Tedavi Süreci

Tedavi sürecinde yine Türk-İslam âlimlerden olan İbn-i Sina ve Farabi’nin araştırmalarından sık­ ça faydalanılmış. Onların yaptığı araştırmaların ışığında ilk başta gelen hastanın teşhisi koyulur­

Terazi – Rehâvi Peşrev Akrep – Hüseyni Peşrev Yay – Hicaz (Hümâyûn) Peşrev Oğlak – Bûselik Peşrev Kova – Nevâ Peşrev Balık – Uşşak Peşrev muş. Gelen hastanın psikolojik bir rahatsızlıktan mı yoksa fi­ ziksel bir hastalıktan mı geldiği belirlendikten sonra tedavi yön­ temi seçilirmiş. Kimi zaman mü­ zikal kimi zaman ise bitkisel veya cerrahi yöntemler kullanılırken bazı durumlarda bu yöntemlerin tamamı aşamalı olarak kullanılır­ mış.

Ortaçağ’ın Modern Tıbbı

Faaliyette olduğu 1308-1880 yıl­ ları arasında birçok başarılı çalış­ maya imza atmış olan Bimarhane için Ortaçağ’ın modern tıp mer­ kezi desek yalan söylemiş olma­ yız. Müze Koordinatörü Ayar, “1400’lü yılların Avrupa’sında akıl hastaları insan yerine konul­ mazken, içine cin girmiş, şeytan girmiş diye çeşitli işkencelerle öldürülürken buradaki hekimler insan hayatına verdikleri önem nedeniyle çağın ötesinde bir özveri göstermişlerdir. Yaptıkları araştırmalarla, uyguladıkları yön­

27


Hastalıklara Göre Makamlar • Rast Makamı – Felce iyi gelen ma­ kam psikolojik rahatlama da sağlar. • Irak Makamı – Ateşli hastalıklara, yüzün ve göz kapaklarının şişmesine iyi gelir. • Isfahan Makamı – Soğuk ve kuruluk­ tan kaynaklanan hastalıklara iyi gel­ diği gibi zekâ, akıl, hatırlama, düşün­ me ve odaklanma gücünü artırır.

temlerle günümüze ışık tut­ muşlardır.” dedi.

Geçmişten Günümüze Uzanan Bir Tedavi Yöntemi

28

Yaşadıkları çağa ışık tutan Türk-İslam âlimlerinin uygu­ ladıkları yöntemlerin bugün de dünyanın farklı nokta­ larında karşımıza çıktığını ifade eden Ayar, “Kocaeli Derince’de 2012 yılında ruh­ sal bozuklukları olan hastala­ ra müzik ve su sesiyle terapi uygulayan Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi açıldı.” dedi. Bu yöntemin farklı ülkeler­ de de kullanıldığını belirten Ayar, “Avusturya’nın Başkenti Viyana’da birkaç klinik Türk Musikisinden yola çıkarak hastalarını tedavi ediyor ve bunların yanına bitkisel teda­ vi yöntemlerini de ekliyorlar” diyerek yaklaşık 700 yıl önce başlayan tedavi yönteminin günümüzde halen geçerlili­ ğini koruduğunu söyledi. Bazı uluslararası çalışmalarda da kendine yer bulan müzik­ le tedavi için yakın zamanda ABD’den de bir açıklama gel­ di. Müzikle tedavinin önemi­ ne dikkat çeken California

Üniversitesi, Parkinson has­ taları üzerinde yaptığı ince­ lemelerde dansın ve müziğin denge ve hareket sorunla­ rının azaltılmasında beyne yardımcı olduğu sonucuna vardı. Araştırmacılar düzenli dinlenen müzik ve yapılacak dansın Parkinson’un etkileri­ ni azaltacağı yönünde görüş bildirdi.

Sabuncuoğlu Şerefeddin Şifa Macunları ve Mücerreb-Nâme

Kelime anlamı olarak denen­ miş tedavi yöntemleri anla­ mına gelen Mücerreb-Nâme, Sabuncuoğlu’nun tıp dene­ yimlerini, klinik tıp uygu­ lamalarını ve buluşlarını di­ ğer meslektaşlarına aktardığı Türkçe eseridir. Coğrafi konumu itibariyle zengin bitki çeşitliliğine sa­ hip olan Anadolu şifalı olan­ lar kadar zehirli ve gözetim altında kullanılması gereken otları da barındırıyor. İlaçla­ rın büyük çoğunluğunu oluş­ turan macunlar da bu şifalı bitkilerden oluşuyormuş. An­ cak burada önemli olan bit­ kinin şifası kadar hekimin de yetkinliği. Hekimlik bilgisiyle birleşen şifalı bitkiler macun

• Zirefkend Makamı – Ağız felci, sırt ağrısı ve kulunç hastalıklarını tedavi eder. • Rehavi Makamı – Her türlü baş ağ­ rısına faydalı olup, kalp çarpıntısını engeller. Felç, balgam ve kanla ilgili hastalıkları bedenden söker atar. • Büzürg Makamı – Zihni berraklaş­ tırır ve toparlanmayı sağlar. Çeşitli korkularla ilgili rahatsızlıklara faydası olmasının yanı sıra bağırsak ağrısını da engeller. • Zengule Makamı – Kalple ilgili has­ talıkların tedavisinde kullanılan ma­ kamdır. • Hicaz Makamı – İdrara çıkma zorlu­ ğuna, vücutta görülen tehlikeli ağrı ve sancılara iyi gelmekle birlikte cin­ sel gücü de artırır. • Buselik Makamı – Kalça kemiği ağ­ rısı ve kulunç ağrısının tedavisinde tercih edilir. • Uşşak Makamı – Gut hastalığı ve uy­ kusuzluğun tedavisinde kullanılır. • Hüseyni Makamı – Kalp ve ciğerde oluşan iltihaplara, mide rahatsızlıkla­ rına, sıtmalı ve hummalı hastalıkların ateşini söndürmeye faydalıdır. • Neva Makamı – Damar ve siyatik ağrısına iyi gelir. Ayrıca, insanı bozuk düşüncelerden uzaklaştırır.


Müze Koordinatörü Bilal Ayar merkezin kuruluş amacını şöyle özetliyor:

Müzik, diğer organların sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağlayan beyin ve kalbe hitap ediyor. Beyin vücudun sistematik bir şekilde çalışmasını sağlıyor, kalp ise vücudun motoru görevini üstleniyor. Bu iki organda olabilecek muhtemel bir aksaklık haliyle diğer organları da etkiliyor. Bu or­ ganlarda oluşan aksaklıkları makamların vermiş olduğu tempo ile atlamak amacıyla kurulmuş bir merkez.” olarak birçok hastalığın tedavi­ sinde kullanılmış. İşte o macun­ lardan bazıları ve tedavi ettikleri hastalıklar:

Macun-ı Mütevekkili: Mide za­ yıflığı, şişkinlik ve mafsal ağrıları gideren bu macun aynı zamanda kuluncu açar.

Macun-ı Bellud: Üreme yollarını açan bu macun cimaa kuvvet ve­ rir ve aşırı terlemeyi düzenler.

Macun-ı Müferrih: Hazmı kolay­ laştırıcı ve ferahlatıcı etkisi olan macun cildi güzelleştirir, kişiyi ferahlatır.

Macun-ı Bah: Macun-u Hasene de denilen bu macun iştah açma­ ya yardımcı olur, bağıra kuvvet verir.

Macun-ı Felasife: Dili açıp ve konuşmayı akıcı hale getiren bu macun eklem hastalıklarının te­

davilerinde kullanılır. Ayrıca diş diplerini sağlamlaştırır. Macun-ı İbni Sina: Seçilen ma­ cunlar arasında bundan daha iyi­ si yoktur diye tanımlanan macun, balgam sökücü özelliğiyle öne çıkar. Ağız kokusunu ve ağızdan gelen karasuyu keser. Böbrek ta­ şını eritmede de faydalı olan ma­ cun ayrıca bel ağrısını da giderir.

Sabuncuoğlu Şerefeddin Kimdir? Şu an Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi adıyla ziyaretçilerine hizmet veren Bimarhane en parlak dönemlerini Fatih Sultan Mehmet Han döneminde, Sabuncuoğlu Şerefeeddin’in başhekimliği sırasında yaşamış. Bimar­ hane’de 14 yıl başhekimlik yapmış olan Sabuncuoğlu, bedenin de en az ruh kadar değerli bir emanet olduğu düşüncesiyle bu merkezde verilen tedavi hizmetlerinde müthiş bir denge kurarak ünlenmiştir. 17 yaşında hekimliğe başlayan Sabuncuoğlu Şerefeddin, bundan sonraki hayatını okumaya, araştırmaya ve deneylere ayırmıştır. Sabuncuoğlu’nu dönemin diğer hekimlerinden bir adım daha öne çıkaran en önemli özelliği ise temel tedavi yöntemlerinin yanı sıra kendine has hazırladığı macunlar, iksirler ile birçok hekimin uygulamaktan kaçındığı cerrahi yöntemlerdir. Hayatını ilme adayan Sabuncuoğlu, Türk-İslam Edebiyatı’na da ilk resimli cerrahiye kitabı olan Cerrahiyet-i al Haniye ve hayvanlar ile kendi üzerinde denediği ilaçlar, kremler, macunlardan oluşan ilk deneysel tıp eseri olan 186 sayfalık Mücerreb-Nâme’yi dünya tıp literatürüne kazandırmıştır.

29


30


Parkinson’da Erken Teşhis ve Tedavi Yaşam Kalitesini Artırıyor Genellikle ellerde meydana gelen titremeyle özdeş­leş­tirilen Parkinson hastalığının sandığınızdan çok daha ciddi ve tedaviye erken başlanmazsa hayatınızı karartacak etkileri var. Parkinson hastalığının nasıl meydana geldiği, ne gibi etkileri olduğunu ve tedavi yöntemlerini Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastaneleri Samsun Canik Hastanesi hekimlerinden Nöroloji Uzmanı Metin Güzelcik’e sorduk. Güzelcik, yaygın bilinenin aksine el titremesinden daha ciddi sonuçlara sebep olan Parkinson hastalığı hakkında bilinmesi gerekenleri Haberexen Sağlık okurları için paylaştı. Şimdi bu keyifli röportajımıza göz atalım.

H.E: Öncelikle Parkinson hakkında kısa bir bilgi verir misiniz Metin Bey? Nedir bu Parkinson ve nasıl ortaya çıkar? M.G: Parkinson’u en yalın haliyle beyinde bulunan “dopamin” adındaki kimyasalın azalması sonucu ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlayabiliriz. Nadiren “genetik Parkinson” diye tabir ettiğimiz hastalık gençlerde de görülse, bu hastalığın ağırlık olarak görülme yaşı 65 yaş üzeridir. Has­ talığın temeli beyinde bulunan ve hare­ keti düzenleyip koordinasyonu sağlayan dopamin isimli kimyasalın eksilmesidir. İnsan beyninde bu maddenin üretimini yapan hücreler vardır ve bu hücrelerin miktarı %20’nin altına düşünce hastalık başlar. Parkinson hastalığı genelde idiyopatik yani bir diğer deyişle nedeni belli olma­ yan hastalık şeklinde tanımlanır. Ancak, boya veya bakır gibi bazı maddelere

maruz kalmak, boksörlerde olduğu gibi mikro travmalara maruz kalmak ya da psikolojik tedavilerde kullanılan bazı ilaç­ lar ileriki dönemlerde Parkinson’a neden olabilir. Ama bu nedenler hastaların ge­ neline bakıldığında çok küçük bir kesimi kapsar, geneli idiyopatiktir.

H.E: Takdir edersiniz ki hasta beyninde­ ki hücrelerin miktarını anlayamaz. Bu durumda Parkinson olup olmadığını nasıl tahmin edecek ve doktora gelme ihtiyacı hissedecek? Bu hastalığın be­ lirtileri nelerdir? M.G: Parkinson hastalığının ilk sempto­ mu ufak el titremeleridir. Takip eden sü­ reçte el titremelerinin yanına harekette yavaşlama, kaslarda sertlik, konuşmada takılma, duruş ve yürüyüş bozuklukları da eklenir. Bazen yalnızca bir omuz ağrısıyla başlayabilen Parkinson hastalığında, has­ ta önce ortopedi uzmanlarına başvurur,

31


belirtiler geçmeyince son olarak nörolojiye gelir­ ler. Bu da zaman kaybına ve hastalığın ilerleme­ sine neden olur. Hastalık laboratuar bulgularında ortaya çıkmayan bir yapıya sahip ve teşhisi için kesinlikle klinik muayene şart. Bu nedenle yuka­ rıda saydığım belirtilerden biri ve birçoğunu his­ sedenler varsa hastalık ilerlemeden doktorlarına başvurmalı.

32

H.E: Peki Metin Bey, Parkinson hastalığı insan sağlığını nasıl bozuyor, bir diğer deyişle ne gibi etkileri var insan vücuduna? M.G: Parkinson hastalığına yakalanan hastalar hareketlerinin koordinasyonunu kaybediyor. Kişi adım atmada sıkıntı yaşıyor ve harekete başlaya­ mıyor. Beyin hareketi sağlayamadığı için görsel bir uyarıcı bekliyor. Örneğin, bir hastayı düz bir zemine bırakınca uyarıcı az olduğundan beyinle kaslar arasındaki koordinasyon azalıyor ve kaslar ne yapacağını bilmiyor. Fakat aynı hastayı merdi­ vene koyduğumuzda görsel açıdan daha çok uya­ rıcıya sahip olan merdivende yürüyebiliyor. H.E: İnsanların bu hastalığa yakalanma ihti­ malleri nedir? M.G: Yapılan araştırmalara göre insanların Parkin­ son hastalığına yakalanma ihtimali 100 binde 15 ile 170 arasında değişmekte. Bu durum 65 yaş ve üstünde 100 kişide bir oranına kadar yükseliyor. H.E: Parkinson hastalığının tedavisi mümkün müdür? Tedavi sürecinde ne gibi yöntemler kullanılıyor? M.G: Öncelikle Parkinson hastalığının kronik bir hastalık olduğunu unutmamak gerekir. Kesin ve

kalıcı bir tedaviden söz edemesek de ilaçla tedavisi mümkün olan bu hasta­ lıkta dopamin dediğimiz madde kilit rol oynuyor. Hastalığın tedavisi için yüzde 20’ye kadar azalmış olan dopa­ min oranını dışarıdan ilaç takviyesiyle yükseltiyoruz. Ancak ilaç tedavisinde ilacın zamanında ve düzenli kulla­ nılması şarttır. Zamanında kullanılan ilaç sayesinde hasta kendini toparlar. Hastalığın ilk dönemlerinde veya genç hastalarda beyinde dopamin yıkımını yapan enzimleri engellemek için re­ septörleri uyarıcı başka ilaçlar da kul­ lanabiliriz. Ancak hastanın yaşı 65 ve üzerindeyse, bir de hastalığın evresi ilerlemişse hastayı rahatlatmak için doğrudan dopamin veririz. Kısacası Parkinson hastalığının en etkili tedavi yöntemi ilaç kullanımıdır. Tabi ki bunun yanında spor yapmak, yürüyüş bandında yürümek ya da bizim hastanemizde de bulunan Lokomat (Robotik Yürüme) cihazı gibi etkenler de tedavi sürecinin içinde bulunan yardımcı et­ kenlerdir. Hastalığın tedavisinde kapsamlı bir re­ habilitasyon süreci uygulamak etkiyi artıracaktır. Bu sayede hasta yürüme fonksiyonunu unutmaz. Mesela biz hastanemizdeki hastaların beyinleri­ ni Lokomat cihazının yardımıyla uyarıyoruz, bu cihaz hastaya nasıl hareket etmesi gerektiğini hatırlatıyor ve bu sayede yürümeyi/hareket et­ meyi unutmuyor. Parkinson tedavisindeki bir di­ ğer seçenekte cerrahi müdahaledir. Özellikle ilaç tedavisine cevap vermeyen genç hastalarda uy­ gulanan bu yöntem çok nadiren tercih edilen bir yöntemdir. Bunun yerine ilaç tedavisi asıl tercihi­ miz oluyor.

H.E: Metin Bey, son olarak Haberexen Sağlık okurlarına Parkinson hastalığı hakkında ver­ mek istediğiniz bir mesaj var mı? M.G: Parkinson hastalığında dikkat edilmesi ge­ reken en önemli unsur erken teşhis ve tedavidir. Bu sayede hastanın yaşam kalitesini üst düzey­ de tutabiliriz. Parkinson hastaları, doktorlarının başladığı ilaç tedavisine kesinlikle riayet etme­li ilaçlarını zamanında alma­lılar. Ayrıca son yıllarda Parkinson hastalığının tedavisinde etkin rol oyna­ yan ve hastanemizde de bulunan Lokomat cihazı sayesinde oldukça güzel ve yüz güldürücü sonuç­ lar elde ettiğimizi de belirtmek isterim.



34

Kataraktın Hayatınızı Karartmasına İzin Vermeyin İlaç veya gözlükle tedavisi mümkün olmayan katarakt, sıklıkla yaşa bağlı olarak ortaya çıksa da doğuştan da olabiliyor. Tek tedavisi ameliyat olan hastalık, kişinin sosyal yaşantısını rahatsız edecek derecede hem uzak hem de yakın görüşü azaltıyor. Uygun zamanda ve uzman ellerde tedavi edilmeyen katarakt, görme kaybına kadar gidebilecek riskleri de beraberinde getiriyor. Katarakt ameliyatlarında kulla­ nılan teknoloji ve göz içine ko­ nulan merceğin kalitesinin, ame­ liyatın başarısını ve en önemlisi de görme kalitesini belirlediği­ ni söyleyen Dr. Özkan, katarakt tedavisinde yapılan en ufak bir hatanın kalıcı sorunlara yol aça­

bileceğini; bu nedenle tedavinin uzman doktorlar tarafından ya­ pılması gerektiğini ifade etti. Göz sağlığı alanında kullandığı teknolojilerle dikkatleri üze­ri­ne toplayan Dünyagöz Hasta­ne­ leri’nin katarakt tedavilerinde

kullandığı Amerikan FDA onaylı ALCON IQ merceği, ömür boyu kaliteli berrak görüşün yanı sıra Multifokal seçeneği ile her mesa­ fede net görüş sağlarken yüksek renk algılama ve kontrast has­ sasiyeti ile kaliteli gece görüşü sunan bu mercek, UV filtresi ile


“En Ufak Hata Kalıcı Sorunlara Yol Açar” retina koruması da sağlıyor. Has­ tane, teknolojik altyapısıyla bir­ likte uzman kadrosuyla da hata riskini en aza indirmeyi başarmış durumda. Dr. Sezer Özkan sözlerine şöyle devam etti: “Katarakt ameliyatı olmayı planlayan tüm hastaların sorgulaması gereken en önemli 3 konu; katarakt konusunda de­ neyimli uzman doktoru seç­mek, ameliyatta kullanılacak malze­ melerin, özellikle göz içi­ne konu­ lacak merceğin kalite­sini sorgula­ mak ve ameliyatın gerçekleşeceği hastanenin tek­nik donanımı, hij­ yenik şartları ve bu konudaki uz­ manlığı sorgu­lan­malıdır.”

Hem Bıçaksız Hem de Çabuk

Bıçaksız katarakt ameliyatını Av­ ru­pa’yla eş zamanlı olarak, Fem­ to Fako adı verilen teknolojisiyle Türkiye’de ilk kez uygulamaya başlayan Dünyagöz Hastaneleri, ilaç veya gözlükle tedavisi müm­ kün olmayan katarakt tedavi­ sinde yeni bir dönem başlatıyor. Yaşanan gelişmeleri yorumla­yan Dr. Özkan, “Lazerle katarakt ame­ liyatlarında hasta çok kısa sürede iyileşebilmekte ve günlük akti­

vitelerine hemen dönebilmek­ tedir. Dünyagöz Hastaneleri’nde ameliyatınız narkoz verilmeden, göz damlası lokal anestezisi ile uyuşturularak, iğnesiz, bıçak­sız ve ağrısız 15 dakikalık bir ope­ rasyondan hemen sonra evinize gidebileceğiniz şekilde ger­çek­ leştirilir.” dedi.

yonların oluşmaması için doktor deneyiminin çok büyük önem taşıdığını dile getiren Dünyagöz Hastaneleri Samsun Şubesi he­ kimlerinden Dr. Sezer Özkan, “Bu­ gün gelinen noktada göz cerrahi­ sinde bir devrim niteliği taşıyan lazerle katarakt tedavisi dönemi başladı.

“Komplikasyon Riskini En Aza İndirdik”

Uyguladığımız yöntemlerden biri olan Femto saniye lazer ile katarakt cerrahisinde bıçak kul­ lanılmadığı için ameliyatlar daha güvenli hale geldi ve komplikas­ yon risklerini de en aza indirdik” şeklinde konuştu.

Katarakt cerrahisi bugün tek­ nolojik olarak çok ilerlemesine rağmen ameliyatlarda nadiren de olsa bazı komplikasyonlar görülebilmekte. Bu komplikas­

En yalın haliyle “gözün içinde bulunan doğal lensin saydamlığını kaybederek opaklaşması” diye tanımlıyor Dr. Özkan kataraktı ve ekliyor, “kataraktlı hasta net göremez, renklerde soluklaşma hisse­der” diye. Birden çok etkenin oluşumunda rol oynadığı kataraktın en temel sebebi yaşlanma ve özellikle 60 yaş üzerinde görülüyor.

Lazerle Katarakt Ameliyatının Avantajları Dünyagöz Hastaneleri’nin kata­rakt tedavisinde kullandığı la­zerle katarakt ameliyatının avantaj­ larını sorduğumuz Dr. Sezer Özkan, bu tedavi yöntemiy­le özellikle ilerlemiş katarakt va­kalarının ameliyatlarının artık daha kolay gerçekleştiğini vurgu­ladı. Bununla birlikte eski teknikle yapılan Fako yöntemindeki ultrason enerjisi bu teknolojide daha az kullanıldığı için göz dokularına zararlı olan etkilerini en aza indirmiş durumda olduğunu söy­leyen Dr. Özkan, ayrıca kornea sorunları olan ve korneadaki hücre sayısı az olan hastalarda katarakt ameliyatının, lazerle katarakt ameliyatı olma­sının önemli bir avantaj olduğunu söyledi.

35


Ürolojik Hastalıkların Tedavisinde

Ağrısız, Acısız ve Kansız Yöntem Halk arasında kapalı ameliyat diye de tabir edilen Laparoskopik yöntem, diğer hastalıkların tedavisinde olduğu gibi ürolojik hastalıkların tedavisinde de gözde yöntemlerden biri. Hem hasta hem de hekim açısından ciddi avantajları bulunan bu yöntemi ve ürolojik hastalıkların tedavisindeki kullanım şeklini kendisi de bir Üroloji Uzmanı olan Özel İmperial Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Ömer Fatih Çelik’ten dinledik. Çelik, ürolojide Laparoskopik yöntemle birlikte merak edilen diğer konulara da sizin için açıklık getirdi.

36

H.E: Üroloji bölümünde hangi hastalıkların tedavileri gerçekleştiriliyor? Ö.F.Ç: Basit bir enfeksiyondan kansere kadar geniş bir skalada her türlü rahatsızlığı inceleyen Üroloji bölümü, böbrek üstü bezi, böbrek, idrar yolları, mesa­ ne prostat, erkek cinsel organla­ rı ile ilgili her türlü rahatsızlıkla ilgilenir. Üroloji bölümü bu say­ dığım rahatsızlıkların tanısının konulması, tedavisinin gerçek­ leştirilmesi gerekirse medikal veya cerrahi tedavilerin uygu­ lanmasından sorumludur. H.E: İnsanlar en çok hangi şikâyetlerle üroloji bölümüne başvuruyorlar? Ö.F.Ç: Dünyada yaşlı nüfus arttıkça yaşlılarla ilgili hasta­ lıklar bunlardan kaynaklanan şikâyetlerde fazla görülmek­

tedir. Bizlere en fazla başvuran hastalar prostat hastaları. Bu hastalar ağırlık olarak sık idrar, idrarda zorlanma, gece idrara çıkma gibi şikâyetlerle gelirler.

Laparoskopik cerrahi yöntemi diğer cerrahi yöntemlerden ayın en önemli özelliği, operasyondan kaynaklanan büyük kesiler olmadığından ağrı olmaması, hastanede yatış süresinin kısa olması, hastanın günlük hayata dönüş süresinin çok kısa olması ve kanama olmamasıdır.

H.E: Hastanenizin fark ya­ rattığı noktalardan biri olan Laparoskopik yöntem nedir, kimlere uygulanır, avantajla­ rı/dezavantajları nelerdir? Ö.F.Ç: Laparoskopik cerrahi ka­ rın içini karbondioksit gazı ile şişirdikten sonra karına 5mm’lik borucuklar ile girilerek ve bun­ ların yardımı ile operasyonu gerçekleştirmektir. Aslında istis­ nalar dışında açık ameliyatların hepsi Laparoskopik yapılabilir. Her yaş gurubuna uygulanabi­ leceği gibi zamanla gelişen ci­ hazlar sayesinde operasyonların başarı şansları da artmaktadır. Hasta açısından ciddi kolaylık­


lar ve avantajlar sağlayan Lapa­ roskopik cerrahi yöntemi diğer cerrahi yöntemlerden ayın en önemli özelliği, operasyondan kaynaklanan büyük kesiler ol­ madığından ağrı olmaması, hastanede yatış süresinin kısa olması, hastanın günlük hayata dönüş süresinin çok kısa olması ve kanama olmamasıdır. Ayrıca bu yöntemle yapılan operas­ yonlardan sonra fıtıklaşma ol­ maması ve estetik açıdan kötü operasyon yaralarının olmaması Laparoskopik yöntemi öne çıka­ ran başlıca avantajlarıdır. Dezavantaj olarak sayılabile­ cek bir durumu barındırmayan Laparoskopik yöntem uygula­ masında zaman zaman komp­ likasyonlar meydana gelse de geliştirilen son tekniklerle bu durum minimize edildi.

H.E: Özellikle orta yaş üstü erkeklerin en çok şikâyet ettikleri sorunlardan biri olan prostat ile mücadele için ne gibi yöntemler önerirsiniz? Ö.F.Ç: Ufak bir enfeksiyondan kansere kadar değişken birçok

şekli bulunan prostatın iyi huy­ lu büyüme diye tabir edilen durumları poliklinik ortamında çözülebilir. Doktorları en çok korkutan durum ise prostatın kansere dönüşmüş olan halidir. Bundan korunmanın en iyi yolu, düzenli doktor kontrolüdür. 40 yaşından sonra her erkek üroloji doktoruna gitmeli ve doktorunu önerileri dâhilinde kontrollerini aksatmamalıdır. Prostatın iltihabi hastalıklarında özellikle evlilik dışı ilişkilerden uzak durmalıdır. Eğer ailede prostat kanseri öyküsü varsa mandıra ürünlerinden uzak dur­ malı vitamin ağırlıklı beslenme­ lidir. Sigara ve alkolden uzak durulmalı, hastalıkların tedavisi geciktirilmemelidir.

H.E: Kadınların yaşadığı ciddi sıkıntılardan biri olan idrar kaçırma ile mücadele için ne gibi tedbirler almak gerekir? Ö.F.Ç: İdrar kaçırma özellikle doğum yapmış ve yaşı ilerlemiş bayanların sıkça problemlerin­ den biridir. Karın içinde basıncı

artırabilecek atlama, zıplama, hapşırma gibi durumlar idrar kaçırmanın en önemli sebepleri arasında. Bunun dışında stres de idrar kaçırmanın önemli neden­ lerinden biri. Günümüzde bu hastalığın tedavisi daha kolay ve zahmetsiz şekilde yapılabil­ mekte. Kullanılacak tedavi yön­ temi hastalığa nedenine göre değişirken cerrahi operasyon ya da ilaç tedavisinden biri kul­ lanılabilir. Bayanlar şunu iyi bil­ melidir ki, idrara kaçırma tedavi edilebilir bir hastalıktır.

H.E: Üroloji ile ilgili hastalık­ ların tedavilerinde kullanılan yeni yöntemler ve teknolojiler hakkında bilgi verir misiniz? Ö.F.Ç: Ürolojik hastalıkların te­ davisinde özellikle robotik cer­ rahiler gün geçtikçe artmakta­ dır. Üroloji dalı özellikle kapalı operasyonlara uygun olduğu için kapalı operasyon teknikleri gün geçtikçe gelişerek artmak­ tadır. Gelecekte özellikle kök hücre teknolojileri de ürolojide yerini alacak ayrıca gen mühen­ disliğini uygulamaları ürolojide yerini alacaktır.

37


,

Kanser Tedavisi Tecrübe İşidir

Mutlaka Deneyimli Ellerde Yapılmalı 38


Samsun Büyük Anadolu Hastaneleri Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, kanser tedavisinde erken tanının çok önemli olduğunu ve Kanser Cerrahisi ile ilgili olarak tedavinin işin ehli kişiler tarafından yapılması gerektiğini vurguladı. H.E: Her gün defalarca duyduğumuz “Kan­ser” nedir? Nasıl ortaya çıkar? S.Y: En kısa ve anlaşılır haliyle Kanser, vücutta bazı anormal hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması ve diğer dokuları da istila et­ melerine verilen addır. Yani kısaca vücuttan bağımsız olarak kendi başına büyüyen ve erken teşhis konulmadığında ciddi zarara yol açan bir hastalıktır. 100’den fazla türü olan kanser hastalığında kanser hücreleri vücudun diğer kısımlarına kan yolu ve lenf damarları ile yayılabilir. Vücudumuzun çeşitli doku ve organlarında meydana gelebilen tümörler veya urlar iki türlüdür. İyi huylu urlar ve kötü huylu urlar. Kanser çok eski çağlardan beri bilinmekte, ancak 20. yüzyılda dikkatleri üstüne çekmiş ve çağımız insanlarının en çok çekindiği bir hastalık olmuştur. Çağımızda kanserin en yaygın hastalıklarından biri olmasında kesin teşhis imkânlarının artmış olmasının da rolü büyüktür. Kanser ilk geliştiği yerden vücudun diğer kesimlerine de sıçrarsa iyileşme imkânı hemen hemen yok gibidir. Günümüzde kesin teşhis ve tedavi imkânları oldukça arttığından, erkenden teşhis edilen birçok vaka şifa bulabilmektedir. Fakat teşhis hastaların çoğu defa ihmalleri yüzünden erken yapılamamakta, dolayısıyla da kan­ seri ölüm sebepleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Birçok gelişmiş ülkelerde ve yurdu­

muzda kanserden olan ölümler ikinci sırayı almaktadır. Gerçekte ise bu oran daha fazladır. Çünkü kanserden olan ölümlerin birçoğu istatistik kayıtlara geçmemekte bir kısmı ise kanser ölümü olarak gösterilmemektedir.

H.E: Peki Serdar Bey, Kanser hasta­lığının belirtileri var mı­dır? İnsanlar hangi durumlarda şüphelenip dok­torlarına başvur­malı? S.Y: Kanser olgularının büyük bir çoğun­luğu belirti vermez ve sinsi seyreder. Erken teşhisin oldukça önemli olduğunu sıklıkla söylediğimiz kanserde genellikle rast­lanı­lan belirtiler ise; • Uzun süre devam eden öksürük • Balgamda kan bulunması • İstemsiz zayıflama • Gece terlemeleri • Açıklanamayan ateş • Dışkı alışkanlıklarında değişme, süregelen ishal, dışkı çağında incelme, dışkıda kan görül­ mesi • Açıklanamayan kansızlık • Memede el ile hissedilebilir kitle • İdrar alışkanlıklarında değişme; sık sık idrara gitme veya az idrar yapma, idrarda kan görül­ mesi • Vücutta el ile hissedilebilir kitleler • Kadınlarda adet dönemi dışında kanama • Makat bölgesi ve cinsel organlarda devam eden kaşıntı • Vücutta iyileşemeyen yaralar • Açıklanamayan baş ağrısı, sırt ağrısı

Kanser Cerrahi Merkezleri Kurulmalı H.E: Kanser hastalığına karşı uygulanan tedavi yöntemleri nelerdir? Her hekim kanser hastalığını teşhis edip anlayabilir mi? S.Y: Bugünkü yönetmelik ve uygulamalara göre genel cerrahi uzmanlık belgesi olan her uzman genel cerrah ilgi alanındaki kanser va­ kalarına bakabilir. Ancak kanser cerrahisi diğer

standart cerrahi uygulamalarından bazı farklı­ lıklara sahiptir bu nedenle ben şahsen kanser cerrahisinin her yerde uygulanmasının uygun olmadığını düşünüyorum. Bunun sadece cer­ rahi onkologların tekeline geçmesi gerektiğini söylemiyorum ama bu konuda deneyimli ken­ dini yurtdışı ve yurtiçinde yetiştirmiş eleman­ lardan oluşan kanser cerrahi birimleri kurul­

39


Japonların oldukça yayılmış, büyük dediği 2-3 cm ölçüsündeki kist Türkiye’de bizim erken teşhis yaptık diye sevindiğimiz ölçü­ler. Yani gelişmiş ülkeler hastalığı erkenden tespit edip tedaviye başlarken biz onların geç kaldık dediği evreyi erken yakaladık diye seviniyoruz. masından yanayım. Kanser tedavisinin cerrahi dışı tedavi yöntemleriyle bir bütün olduğunu düşünür­ sek bu konuda tamamen spesiyalize(uzmanlaşmış) olmuş merkezlere ihtiyaç olduğu açıktır. Bu özellikli merkezlerin sadece devlet tarafından kurulmasını beklemek yerine, özel girişimcilerin bu alana yatırım yapmaları teşvik edilebilir. Her zaman söylediğim şey kanser cerrahisi deneyim işidir ve mutlaka deneyimli ellerde yapılmalıdır.

40

Kanserin 3 türlü müdahale yöntemi vardır; bunlar­ dan biri cerrahi müdahale ki, bu kanserli hücrenin vücuttan kazınıp alınmasıyla yapılan tedavidir. Bir diğeri, medikal müdahale yani ilaç tedavisi ve so­ nuncusu kimyasal radyasyon müdahalesi. Ancak her geçen gün yapılan çalışmalar ve gelişen teknoloji ile beraber tedavi süreçlerinde birçok yenilikle karşılaşı­ yoruz. Yıllar sonra belki de kanser için hiçbir cerrahi müdahaleye gerek duymayacağız ve bugün yaptığı­ mız tüm cerrahi müdahaleleri boşuna yapıyormuşuz diyeceğiz.

H.E: Kanserden korunmak için almamız gere­ ken önlemler nelerdir hocam? S.Y: Her organ için kanserden korunma yolları fark­ lılıklar gösterebilir. Ancak en sık yapılan hataların birkaçından bahsedebiliriz. Kanser gelişimini önle­ mede halen değiştiremediğimiz genetik faktörleri bir kenara bırakacak olursak kanser gelişiminde rol oynadığını bildiğimiz maddelerden sakınmak ve kanser gelişimini önlemede faydalı olduğunu dü­ şündüğümüz maddelerin tüketimini sağlamak akılcı bir yol olabilir. Örneğin; sigara kullanımını azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak, yağ tüketimini azaltmak, konser­ ve tüketimi yerine taze sebze ve meyve tüketiminin artırılması, kilo yapan şekerli hamurlu gıdalardan uzak durmak, aşırı kırmızı et tüketiminden uzak dur­ malı, tuzlu ve tütsülenmiş gıdaları kızartmaları, sala­ mura, turşu gibi yiyecekleri tüketmemek, kanserojen boya ve maddeleri kullanmamak, obezitenin önüne geçmek, her yaşa uygun spor veya fizik egzersizle­ re devam etmek gibi yaşam biçimleri oluşturmak önemlidir kanser için alınabilecek basit önlemlerdir.

Erken Teşhis Kanser Tedavisinin En Önemli Aşamasıdır H.E: Serdar Bey, neredeyse her hastalık için erken teşhisin önemli olduğu aşikâr. Kanserde erken teşhisin önemi nedir?

S.Y: Kanser tedavisinde belki de en önemli aşama erken teşhistir. Bu konuda halkın bilinçlendirilmesi, hastalıkların mümkün olan en erken evrede yakala­ nıp çok uzun sağ-kalım oranlarına ulaşmamızı sağ­ layacaktır. Memede kitle saptayan bir bayan derhal doktora başvurmalıdır Örneğin tümör 2cm’den kü­ çükse memenin tamamını almaya gerek kalmadan tedavi edilebilecektir. Kan düşüklüğü, halsizlik ve çabuk yorulma kimi zaman önemli bir hastalığın ha­ bercisi olabilir. Mide bağırsak sistemi tümüyle ince­ lenmelidir. Makattan kan gelmesi hangi yaştan olur­ sa olsun incelenmeli ve basur deyip geçilmemelidir. İstemsiz kilo kaybı ve inatçı öksürükler araştırılmalı tanıda geç kalınmamalıdır. Bunların yanında en önemlilerden biri ola­ rak ailesinde kolon veya meme kanseri olan kişiler belli bir yaştan sonra hiç­ bir şikâyeti olmasa bile bir tarama programına katılmalıdır. Japonya’da çalıştığım ilk dönemler­ de ameliyatına girdiğimiz bir hastada büyük bir kist var çok önemli bir ame­ liyata giriyoruz demişlerdi. Hastayı gördüğüm­de kanserli hücre­ nin 2-3 cm büyüklüğünde olduğunu öğrendim ve şaşırdım. Çünkü onların oldukça yayılmış, bü­ yük dediği 2-3 cm ölçü­sündeki kist Türkiye’de bizim erken teşhis yap­ tık diye sevindiği­ miz ölçü­ler. Yani gelişmiş ülkeler has­ talığı erkenden tespit edip tedaviye başlarken biz onların geç kaldık dedi­ ği evreyi erken yakaladık diye seviniyoruz. Onlar için 2-3 cm’lik kanserli bölge önemli çapta büyük iken biz hastalık 2-3 cm’ye gel­ diğinde yeni fark ediyoruz


41


Tüp Bebek Tedavisinde Sabretmek Yüzleri Güldürüyor Uzun yıllar boyunca çocuk hasretiyle yaşayan çiftler aradıkları mutluluğu gelişen tüp bebek yöntemleriyle buluyor. Hem ailelerin hem de alanında uzman hekimlerin sabırlı ve itinalı çalışmaları sonucunda ortaya çıkan mut­ luluk kimi zaman gözleri yaşartır cinsten.

Mutluluğun bir ağlama sesiyle gelmesi hayatınız boyunca çok sık yaşayabileceğiniz bir durum de­ ğildir. İnsan yaşamı boyunca parmakla sayılabile­ cek kadar az olan bu mutluluğa kimileri ise kavu­ şamaz.

42

Kaba ailesi de bu mutluluğu yaşayamamış insan­ lardandı. 20 yıl boyunca çocuk hasreti çeken aile şu an ikiz çocuk sahibi. Ameliyathaneden ağlaya­ rak çıkan bebeği babasının kucağına verdiklerin­ de “Ben bu sesi duymak için 20 yıl bekledim” di­ yen baba Ahmet Kaba durumu en güzel şekilde özetliyordu aslında. Özel Karadeniz Hastanesi koridorlarında yaşanan bu olay hakkında hastane yetkilileri, “Aileler yıllar­ ca sahip olama­ dıkları

mutluluğa sarılırken biz de buna sebep olmanın haklı gururunu yaşıyoruz” diyor. Yaptıkları çalışmalarla umudunu kaybetmek üze­ re olan ailelere ışık olan, onları karamsarlığa kapıl­ mamaları için sürekli motive eden ve uzun yıllar çocuk özlemi çekmiş ailelere mücadeleyi öğretip zafer kazanmalarını sağlayan hastanenin ve has­ talarının hikâyesini Özel Karadeniz Hastanesi Ka­ dın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı ve Tüp Bebek Ünitesi sorumlu hekimi Hasan Tahsin Sanisoğlu sizlerle paylaşıyor.

“Bize Son Umut Olarak Başvurmuşlardı”

Hasan Tahsin Sanisoğlu ilk olarak 20 yıl boyunca çocuk sahibi olmayı bekleyen Havva ve Ahmet Kaba çiftinden söz ediyor. Bugün Nisanur ve Umutcan isimlerinde iki çocuğa sahip olan aile­ nin daha önce Ankara, İzmir, İstanbul ve Konya’da da çare aradıklarını belirten Sanisoğlu, “Ahmet ve Havva çifti bize son umut olarak başvur­ muştu” sözleriyle başladığı konuşmasında, “Sonuçta ikiz bebeklerimiz oldu, biri kız, biri erkek. Bundan sonra sağlıklı ve mutlu bir hayat diliyorum kendilerine. Daha önceden kendilerine tüp bebek tedavisi uygulaması yapılmış ama sonuç alınamamış. Hastalarımıza önerim, tekrar umutlarını kes­ meden tedaviye devam etmeleri ve doktor­ larının önermiş olduğu şekilde tedavilerini aksatmaksızın devam etmeleridir. Hastamız­


da negatif gebelik oluşmadığı halde dördüncüsünde sonuca ulaşılmış oldu. Bazen bu şekilde tekrarlayan uygulamalar sonucunda sonuç elde edebiliyoruz. O yüzden umutlarını kaybetmesinler ve doktorun önerisi doğrultusunda tedavilere devam etsinler” ifadelerini kullandı. Tedavi sürecinde sabrın önemini gösteren bir diğer çift ise Sarı ailesi. Fadime ve Ali Sarı’da uzun yıllardır çocuk hasreti çeken ailelerden. Daha önceki üç denemede başarılı olamayan çift dördüncü tüp bebek denemesini Sanisoğlu’nun kontrolünde yaptı. Çiftleri karamsarlığa ve umutsuzluğa karşı motive eden Sanisoğlu, ailenin 19 yıldır süren çocuk hasretini dindirdi.

13 Yıl, Birçok Şehir, 8. Dene­me ve Mutlu Son

Trabzon’da çocuk sahibi olmak için yıllardır çeşitli teda­ vi yöntemlerini deneyen Songül ve Mustafa Bilgin çifti de Sanisoğlu’nun kontrolünde özlemlerine son veren­ lerden. Hekimlerin önerdiği süre boyunca ailelerin tüp bebek yönteminde umutsuzluğa kapılmamaları gerek­ tiğinin altını çizen Op. Dr. Hasan Tahsin Sanisoğlu aile­ nin 13 yıldır bebek sahibi olmak için uğraştığını, bu süre içinde İstanbul, Ankara ve diğer büyükşehirlerde 7 kez tüp bebek denmesi yaptığını söyledi. Aynı durumda olan hastalar için tavsiyede de bulunan Sanisoğlu, hastaların, doktorlarının önerdikleri süre bo­ yunca tedaviye kesinlikle devam etmeleri gerektiğini ve herhangi bir umutsuzluğa kapılmamaları gerektiğini özellikle vurguladı.

43


Hastalığı Yenip

SAHNEYE KOSANLAR 44

Ünlülerin dünyası sıklıkla merak edilen konular arasındadır. Bu nedenle gazetelerin magazin sayfalarında, televizyon kanallarının magazin programlarında sıkça karşımıza çıkarlar. Manken, oyuncu, ses sanatçısı, bestekâr ve daha birçok alanda milyonlara hitap eden bu ünlülerin de insan olduğunu unutmamak lazım. Yaptıkları işlerle, giydikleri kıyafetlerle, gittikleri mekânlarla birbirlerinden ayrılan ünlülerin kimileri geçirdikleri hastalıklarıyla da meslektaşlarından ayrılıyor. Onlar yakalandıkları hasta­lığı yenip tekrar sahneye koşan ünlüler.


45

Hayata İki Defa Bağlandı Önce Lenf Kanseri teşhisiyle tedavi görüp kanseri alt etmeyi başaran Arzum Onan, sonrasında Tiroit Kanseri teşhisiyle tedavi gördü. Hastalığı ilk öğrendiği anı ve tedavi sürecini anlatan ünlü manken ve oyuncuyu etkileyen en önemli sorun oğlundan ayrı kalmak olmuş. Kendisine konulan kanser teşhisini önce eşi Mehmet Aslantuğ’un öğren­diğini söyleyen Onan, “Biyopsi sonuçlarını öğrenmek için hastaneye gittiğimizde ben dışarda bekledim. Mehmet içeri girip doktorla konuştu, çıktığında bol virgüllü cümlelerinden kurmaya başlayınca kötü bir şeyler olduğunu anladım.” diyor. Hastalığıyla bir dönem hayranlarını üzen Arzum Onan, hastalığı boyunca desteğini hiç eksiltmeyen, bir sevgili, bir ağabey gibi davranan Mehmet Aslantuğ için de müthiş bir eş diyor.


Erken Teşhis Kurtardı 1991 yılı Türkiye üçüncü güzeli seçilen Defne Samyeli, bir dönem yaptığı başarılı işler kadar hastalığıyla da gündeme oturmuştu. Ünlü gazeteci ve sunucu 2000 yılında yakalandığı Rahim Kanserini New York’ta geçirdiği ameliyat ve uzun bir tedavi sürecinin ardından yendi.

46

Gördüğü tedaviden sonra Türkiye’ye tamamen iyileşmiş şekilde dönen Samyeli o günlerde yaşadığı olayı şöyle aktarmıştı: “Bütün doktorların yılda bir ya da iki kez mutlaka yaptırın dedikleri Smear testi neticesinde erken teşhis imkanı yakaladık. Tüm kadınlara tavsiyem, jinekolojik testlerini aksatmadan yaptırmaları.”

Smear testi ks) ağzını (servi

rahim fekek ve hem en değerlendirm kanser da ya er ns de ka ntrol ko siyonlar hem n mlar açısında el bir öz öncüsü duru n la pı ya dınlara etmek için ka testidir. Bu testteki en rama ağzı kanserrahim ağzı ta ellikle rahim öz , ) aç am li önem (prekanseröz nser öncesi n So ır. ıd lerinin ve ka as erken tanınm lezyonların yene ve ekolojik mua jin a yıllard tin bir ntrollerin ru jinekolojik ko e lin parçası ha gelmiştir.


Hastalığı Komik Tarafından Ele Aldı Çoğu insanın kendine “başıma böyle bir şey gelse ne yaparım” diye sorduğunu ifade eden Filiz Akın, kendinin de onlardan biri olduğunu ve bunun insani bir tepki olduğu söylemişti. Hastalığını öğrenince “niye ben” diye isyan etmediğini olgunlukla karşıladığını söyleyen Akın, bunu çevresindeki insanların duyarlı davranışlarına bağlıyor. Hastalık sürecinde en büyük sıkıntısının kanser kelimesinin kendine yakıştıramaması olarak ifade eden Yeşilçam’ın duayen ismi önceleri kendi kendine “bakalım belki yanılıyorlardır” diye telkinde bulunduğunu itiraf etti. Detaylı tetkiklerin sonunda hastalığı kesinleşen sanatçı o dönemi şöyle özetliyor: “Zor bir süreç geçirdim. Ama her tetkikten neşeli çıkmaya çalıştım, moralimi iyi tutmak için uğraştım. Ben bu hastalığı komik tarafından almaya karar verdim. Nasılsa olmuş yani, yapacak bir şey yok, atlatmak zorundayım. ‘Ben bu kanseri yeneceğim’ dedim kendi kendime.”

47


Başar, “Keşke” Diyor 48

Meme kanserine yakalanan Oya Başar’ın sol göğsünün yarısı ve lenfleri alınmış. Kemoterapi ve Radyoterapi tedavisi de gören başarılı tiyatrocu saçlarının dökülmesini hiç dert etmemiş. Gördüğü tedaviler ve özgüveni sayesinde kanseri yenen ünlüler kervanına katılan Başar o dönem şöyle konuşmuştu: “Bugüne kadar kendime hiç dikkat

etmedim, sağlığımı hep ihmal ettim, göğsümdeki tümör de iki yıl önce oluşmuş. Göğüs kanseri teşhisi 3’üncü derecedeyken konuldu. Düzenli olarak kontrole gitseydim her şey farklı olabilirdi. Şimdi radyoterapi ve kemoterapi görmek zorunda kalıyorum. Buradan tüm kadınlara çağrıda bulunuyorum. Erken teşhis çok önemli. Lütfen doktora gidin, kontrollerini yaptırın.”

Her Sey Yolunda Meme Kanseri teşhisiyle tedavi gören Vahide Gördüm tedavi sonrası sevenlerini mutlu edecek güzel haberlerle çıktı karşımıza. Geçirdiği tedaviyi “uzun ve zor bir süreçti” diye özetleyen ünlü oyuncu eşinin desteğiyle kanseri yendiğini söyledi. Başarılı bir tedavi sürecinin ardından setlere geri dönen tecrübeli oyuncu hayranlarını mutlu etti.


49


İNSAN, ÖNCE İNSAN, EŞREF-İ MAHLÛKAT İNSAN… Bu düstur ile yola çıktık. Rehberi­ miz “İnsanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir.” oldu. Sağlık Bakan­ lığımız kurulduğu tarihten itibaren vatandaşlarımızın hastalıklardan korunması, hasta olanların iyileşti­ rilmesi ve sağlığının geliştirilmesi için ülkemiz kaynaklarını seferber ederek insanımızın kaliteli sağlık hizmetine eşit ve hakkaniyetli bir şekilde ulaşmasını temel hedef edinmiştir. Sağlıkta kalitenin yük­ seltilmesi kadar sağlığa ulaşımın hakkaniyetli olması da önem arz etmektedir.

50

2002 yılından bu yana devam ettiri­ len sağlıkta dönüşüm programı ile yapılanlar tüm dünya devletlerinde örnek olarak gösterilir konuma gel­ miştir. Çok kısa sürede gerçekleşti­ rilen ve başarıya ulaşan bu program ile temel sağlık göstergelerinde ge­ lişmiş ülkelerden dahi birçok alan­ da daha iyi düzeylere ulaşılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar, Türkiye’deki sağlık reformlarından diğer ülke­ lerin öğreneceği birçok hususun olduğunu, dönüşümün diğer ülke­ ler için “ders kitabı” vasfı taşıdığını söylemektedir. Türkiye sağlık konu­ sunda değişime ayak uyduran değil dünyadaki gelişen sağlık politika­ larına öncülük eden ve örnek olan ülke konumuna gelmiştir. Halkımızın sağlık hizmetleri ihtiyaç­ larının sosyal güvence altına alındı­ ğı ve sağlık hizmetlerinden vatan­ daş memnuniyetinin %80’ler gibi rekor düzeylere ulaştığı günümüz­ de, sürdürülebilirliğin sağlanması ve bununla beraber kaliteden taviz verilmeden eksikliklerin giderilme­ ye çalışılması sağlık hizmetlerinin sunumunda atı­lan büyük adımlar­ dan biridir. Sağlık hizmetlerinin etkin ve kaliteli sunumunda hizmetin sürdürülebi­ lirliği kadar yeniliklere açık olmak ve bu yenilikleri uyguluyor olmak­

ta önemlidir. Sağlıkla ilgili her tür­ lü gelişmeyi an be an takip ederek ülkemiz sağlık sistemine entegre eden ve bunu ekstra bir maliyet ola­ rak halkımıza yansıtmayan Sağlık Bakanlığı, tüm çalışmalarını diğer Bakanlıklarla da koordine etmek­ tedir. Birkaç yıl öncesine kadar bir

Dr. Yusuf Köksal Samsun İl Sağlık Müdürü çocuğunu randevu sırasına diğerini muayene, bir diğerini mühür ve bir diğerini de ilaç sırasına sokmak zo­ runda kalan vatandaşlarımız şimdi ise telefonla randevusunu aldıktan sonra randevu saatinde gelip mua­ yenesini olarak istediği eczaneden de ilaçlarını alabilmektedir. İnsan­ ların sınıflara ayrıldığı ve hiçbir sı­ nıfın diğerinin sağlık kuruluşuna gidemediği bir sistemden isteyenin özel hastaneye dahi gidebileceği bir sisteme geçmiş bulunmaktayız. İlimizdeki sağlık hizmetleri Bakan­ lığımızın sağlık politikaları doğrul­ tusunda yürütülmektedir. Sağlık alanındaki tüm gelişmeler Bakan­ lığımız ile eş zamanlı İlimizde uy­ gulamaya konulmaktadır. Samsun sağlıktaki bu gelişmelerden fazlası ile faydalanmaktadır. Sağlık Bakan­ lığımız Karadeniz’in tek sağlık kampüsünü Samsun’a planlamıştır. Bu kampüs­

te kamu özel ortaklığı ile yapıla­ cak olan; Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Onkoloji Hastanesi, Kardiyovasküler Cer­ rahi, Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi, Fiziksel Tıp ve Rehabi­litasyon Hastanesi, Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanesi inşaatlarına çok kısa zaman içinde başlanacaktır. Aynı kampüste faali­ yetine devam eden Eğitim ve Araş­ tırma Hastanesi ile inşaatı yakın za­ manda bitecek Olan Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Samsun sağlığına çok büyük bir artıdır. Çar­ şamba, Terme, Bafra Asarcık, Hav­ za, Vezirköprü İlçelerimizde yeni hastane binaları ile ilgili çalışmalar devam ederken diğer ilçelerimizde var olan hastanelerde de yenileme çalışmaları devam etmektedir. Sağlık hizmeti tek taraflı bir hizmet değildir. Başarıya sadece yeni bina­ lar yapılarak, yeni uygulamalar ko­ nularak ulaşılamaz. Sağlıkta başarı hizmeti veren ve alan arasındaki iletişimin gücü ile büyümekte, kar­ şılıklı güven ve iyi niyet ile artmak­ tadır. Sağlık hizmetinin sunumunda sağ­ lık çalışanlarının tutum ve davranış­ ları çok önemlidir. Sağlık çalışanları değişime inanıp dönüşümü destek­ lemiş ve olumlu sonuçlar alınması için emek harcamıştır. Sağlıkta de­ ğişimin başarı ile yürütülmesinde sağlık çalışanları etkin rol almıştır. Hep daha iyisi için uğraşan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haber­ leri bizleri derinden yaralamakta­ dır. Sağlıkta karşılıklı anlayışın ön plana çıktığı, sağlık çalışanlarımıza vatan­ daşlarımızın sahiplendiği günler­ de sağlıkta dönüşümün en büyük ayaklarından biri de gerçekleşmiş olacaktır. Daha sağlıklı günlerde beraber ol­ mak dileği ile.


51


Saglık Elden Gitmisse Ne Hükmü Var Bonservisin! 52

Yalnızca transfer dönemlerinde ve takımın önemli maçlarının öncesinde günde­ me gelse de, sporcu sağlığı son derece hayati bir konu. Meselenin hem insani, hem de kurumsal boyutu var. Sayısız örneklerinde görüldüğü üzere, en ufak bir sorumsuzluk ya da ihmal kişinin ve kulübün geleceğini karartabiliyor. Uzun bir maraton olan ligin sonunda sevinen ya da üzülen tarafta olabilir futbolcular ama sağlıklarına dikkat etmedikleri taktirde ömür boyu mağlup olma riskleri var. Sağlığın ve sağlıklı yaşamın en ince detaylarının işlendiği ancak işin içinde ol­ mayanların pek de fikir sahibi olmadığı bu kulvarda neler yaşandığını 8 yıldır Samsunspor’un kulüp doktorluğunu üstlenen Mehmet Özden’e sorduk.

HE: Sporcu sağlığı konusunda yeterince bilinçli miyiz size göre? M.Ö: Sporculara diğer insanlara ve hastalara uygulanabilecek yaklaşımlar ile bakılamaz. Çün­ kü sporcuların sakatlıklarındaki iyileşme evreleri ile yaşamını sporla sürdürmeyenlerin sakat­ lıklarındaki iyileşme evreleri bir­ birinden farklıdır. Sporcu tedavi­ lerine yaklaşım da elbette farklı olmakta. Sporcularda en fazla görülen sakatlıklar kas sakatlık­ ları, eklem sakatlıkları ve menüs­ küs gibi sakatlıklardır. Sporcula­

rın bu durumlarda mutlaka aktif bir tedavi sürecinden geçmeleri gerekmektedir. Yani örneğin kas yırtılmalarında müdahale etmesek de zamanla kendi ken­ dine iyileşebilir. Sporcunun kası yırtılmışsa bunu kendi kendine iyileşir diye bırakamayız. Çün­ kü o bölgede meydana gelecek bir yapışıklık sporcunun daha sonraki evrelerde mutlaka spor yaşamını etkileyecek sorunlar bırakır. Sporcunun sakatlanması için sürekli zayıf bölgesi olur. Bu nedenle biz mutlaka sporcuyu iyileştirici yöntemler uygular­

ken bir yandan da bu sakatlığın kronik hale gelmemesini sağla­ maya uğraşırız. Bunun için sü­ rekli egzersizler uyguluyoruz. Bu konuda bilinç, profesyonel spor kulübü olan şehirlerde ister istemez gerek sağlık kuruluşları ile gerekse vatandaşlar nezdin­ de oluşuyor. Bir şehirde profes­ yonel kulüp olması bu şekilde­ ki bir ihtiyacı ortaya çıkartıyor. Sporcuya bilinçli yaklaşımı orta­ ya çıkartıyor. Ama şehrinde pro­ fesyonel takımı olmayan spor hayatının başlangıcında ciddi


53

bir sakatlık geçiren ve iyi bir yaklaşım göremeyen ve sakatlığı kro­ nik hal alan çok yetenekli olduğu halde sporu bırakmak zorunda kalan çok sayıda insanımız var. Bu nedenle Türkiye genelinde çok bilinçli olunduğu söylenemese de profesyonel spor kulübü olan şehirlerde, spor hekimi bulunan kulübe sahip şehirlerde bilinçlen­ me var.

Sakatlık Kariyer Süresini Kısaltıyor H.E: Sporcuların sağlıklarına gerekli özeni gösterdikleri kana­ atinde misiniz?

M.Ö: Özellikle Süper Lig futbolcuları profesyonel kişiler. Bu anlam­ da ekmeklerini bu uğraştan çıkarıyorlar. Bu nedenle sağlıklarına kesinlikle çok dikkat etmeliler. Ama bunu zaman zaman yapma­ yanlar çıkıyor. Bu kişilerinde üst düzey futbol kariyerleri uzun sür­ müyor zaten. Performanslarını 90 dakikaya yaymayı da başara­ mıyorlar. PTT Birinci Ligi bazı şeyleri taşıyabiliyor ama Süper Lig


“Antrenörlerimiz futbolcuları sahaya sürmeden önce yani kadroyu belirlerken biz doktorlardan mutlaka görüş alır. Futbolcunun durumunun oynamaya elverişli olup olmadığı yönünde. Son zamanlarda kulüplerin sağlık ekiplerinden takımın arkasındaki takım diye bahsediliyor.” de böyle bir şans yok. Süper Lig’de her şey gözler önünde.

54

H.E: Bir sporcunun sağlığını en fazla hangi unsurlar etkiler? Sağlığın korun­ ması ve sık sakatlanmamak için nelere dikkat etmeli? M.Ö: Sporcunun sağlığını doğrudan etki­ leyen unsurların başında yaşam tarzı gelir. Düzenli ve profesyonel hayatın gerektirdi­ ği biçimde yaşayan futbolcular ve bu an­ lamda kendine iyi bakanlar spor ahlakına da sahiplerse mutlaka hem elit birer spor­ cu oluyorlar hem de üst düzey futbol kari­ yerleri uzun süre devam ediyor. Sporcular için beslenme de çok önemli antrenmanlarda çok önemli. Bazen antren­ mandan ne kadar çok kaytarırsa o kadar kendini şanslı ve üst seviyede gören fut­ bolcular çıkıyor. Ama hem Türkiye’de hem dünyada baktığınızda çok iyi futbolcular hiçbir antrenman kaçırmayan, düzenli bes­ lenen ve iyi bir yaşam süren futbolculardır. Tabii ki bahsettiğimiz sporcular genç in­ sanlar ve eğlenmek isteyen sosyal bir yaşa­ mın içinde olmayı tercih eden kişiler. Ama bunları yaşamlarının içerisinde gerektiği ölçülerde ve abartmadan yer verecekler.

Futbol Federasyonu Titiz Davranıyor Ama… H.E: Kulüplerimiz sporcu sağlığını ku­ rumsallaştırmada olayın neresindeler?

M.Ö: Türkiye Futbol Federasyonu bunu pek kulüplere bırakmıyor aslında. Her kulüp­ te mutlaka doktor, fizyoterapistler, masör, beslenme uzmanı, spor psikoloğu bulun­ durulmasını zorunlu tutuyor. Özellikle de süper lig kulüplerinde bunlar mevcut. Bu­

rada devreye var olan bu malzemenin iyi bir şekilde harmanlanıp ortaya iyi bir ürün çıkartmaya kalıyor. İnsan unsuru devreye giriyor, kendini adamak devreye giriyor. Çünkü bizlerin yaptığı işler çok fedakârlık gerektiren işler. Biz sporcuların sağlıkları ile sadece kulüp içerisinde değil hayatlarının her anında ilgileniyoruz. Eşleri, çocukları, gece evle­ rindeki rahatsızlıkları, mesai dışındaki ra­ hatsızlıkları hepsi ile ilgileniyoruz, bakıyo­ ruz. Futbolcu gece ateşlense dahi mutlaka bizleri arıyor. Başka bir yerde ise bir hasta­ neye gitmişse doktorun verdiği ilaçları kul­ lanmadan önce bize soruyor. Doktorlar ilaç vermeden önce bizimle irtibata geçiyor.

H.E: Fizik açıdan namüsait sporcuların müsabakaya çıkarılması ne gibi sonuç­ lar doğuruyor? M.Ö: Bu durumda yaşanması en muhte­ mel durum o sporcunun kas yırtılması ile sakatlanmasıdır. Fakat antrenörlerimiz fut­ bolcuları sahaya sürmeden önce yani kad­ royu belirlerken biz doktorlardan mutlaka görüş alır. Futbolcunun durumunun oyna­ maya elverişli olup olmadığı yönünde. Son zamanlarda kulüplerin sağlık ekiplerinden takımın arkasındaki takım diye bahse­ diliyor. Çünkü sağlık ekipleri futbolcuyu antrenmana hazırlar. Teknik direktör onu antrene eder. Daha sonra maç performansı görülür. Antrenmana hazır olmayan fut­ bolcuyu teknik direktör antrene edemez ve dolayısı ile o futbolcu maça da çıkamaz. Bu anlamda sağlık ekibi ve teknik ekip sürekli diyalog ve ilişki içerisindedir. Aksi takdirde mutlaka sakatlıkla karşılaşılır ve o futbolcudan kulüp faydalanamaz.


55

Adı Üstünde Tekmelik! H.E: Sporcular sahada kendi­ lerini korumak için neler yapması gerektiklerini biliyor­ lar mı? Düşüşte, topa girmede, koşuda, ters dönüşlerde, vole gibi durumlarda ayaklarını sallamada, kafaya çıkmada vs?

M.Ö: Biz bu anlamda sporcuları mümkün olduğunca bilinçlen­ dirmeye çalışıyoruz. Ama zaman zaman antrenmanlarda tekme­ lik takmamak için ısrar eden ya da tekmeliği koruyucu olabile­ ceği biçimde değil de şekil ol­ sun diye başka türde takmaya çalışan futbolcular ile karşılaşı­

yoruz. Hâlbuki oradaki malzeme onların sakatlanmaması ve fut­ bol yaşamlarının uzun sürmesi için. Mümkün olduğunca bunla­ rı futbolcularımıza anlatıyoruz. Ama şu anda herkes kullandığı malzemenin uygunluğunun ve kalitesinin farkında. Bunları doğru kullanarak sakatlanma­ ların önüne geçmek için azami özeni gösteriyorlar.

H.E: Sporcular en çok hangi sakatlık risklerinin tehdidi altındalar? Vücutta spor hayatını sonlandırabilecek hassas noktalar nerelerdir?

M.Ö: Sporcuların profesyonel yaşamlarını en çok tehdit eden sakatlıklar eklem sakatlıkları. Bu eklem sakatlıklarında da kıkır­ dak dejenerasyonları olabiliyor. En önemlisi ekler içerisindeki bağlar kopabiliyor. Tüm bunların sonucunda hele ki bu sakatlıklar ileri yaşlarda ise spor hayatlarına dönmeleri çok uzun zaman alabiliyor. Ama genç yaşlarda iyi bir operasyon ve iyi bir rehabilitasyon ile kısa sürede sporcular sahalara geri dönebiliyor.


Bel FitiÄ&#x;inda Efsanelere Kanmayin! 56


Haziran ayında EXEN+ dergimizde keyifli ve bir o kadar da faydalı bir konu olan ofis ergonomisini işlemiştik. Çalışma hayatımız boyunca zamanımızın büyük bölümünü geçirdiğimiz ofisler konforun beraberinde tehditler de getirebiliyor. Özellikle ağır kaldıranlarda veya fizik gücüne dayalı işlerde çalışanlarda olduğu sanılan bel fıtığı aslında ofis çalışanlarında daha sık görülmekte. İşte sizin için derlediğimiz bel fıtığı hakkında yanlış bilinenler ve şehir efsaneleri: Gençlikte Bel Fıtığı Olmaz. YANLIŞ! Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bilgisayar ve televizyon karşısında daha çok zaman geçiren gençler bununla birlikte dü­ zensiz beslenerek kilo almakta. Bunula bir­ likte spor yapmaktan da uzak duran gençler, eskiden geçerli olan bu kuralı yıkıyor. Son yıl­ larda bel fıtığı ergenlik dönemindeki genç­ lerde de görülmekte.

ve yaşlılarda da uygulanabilir.

Bel Fıtığı Olanların Sert Yerde Yatmalı. YANLIŞ! Geçmişten günümüze yanlış bir bil­ gi olarak aktarılan bu durum uzmanlar tara­ fından bel fıtığı olanlara da olmayanlara da kesinlikle önerilmiyor. Bunun yerine visko özellikli ortopedik yatakların tercih edilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Bel Çekme Yöntemi Bel Fıtığı Tedavisinde Çok Etkilidir. YANLIŞ! Halk arasındaki yaygın efsanelerden biri olan bel çekme yönteminin fıtığa iyi gel­ mesi bir yana dursun hastada ciddi ve kalıcı sorunlara neden olduğu kanıtlanmıştır. Bel çekme ve germe gibi yöntemler sadece faset kilitlenmesi denilen bel ağrılarında bazen et­ kili olabilir.

Bel Fıtığı Yalnız Ağır Kaldı­ran­larda Olur. YANLIŞ! Bel fıtığının ağır kaldı­ranlarda ya da ağır işlerde çalışan­larda olduğu en yaygın şehir efsanesidir. Hâlbuki bel fıtığı ağır kal­ dıran kişilerde olabileceği gibi muhasebeci, bankacı ve benzeri uzun süre masa başında oturarak çalışanlarda da oldukça yaygın. Bel Fıtığı Ameliyatından Sonra Fıtık Tekrar Eder. Bu Nedenle Ameliyat Gereksizdir. YANLIŞ! Bel fıtığı ameliyatlarından sonra aynı yerden fıtık tekrarlaması olasılığı %2’den azdır. Başka bir bölgeden bel fıtığı olma ihti­ maliniz çok daha yüksektir. Yaşlılara Bel Fıtığı Ameliyatı Yapılmaz YANLIŞ! Mikrocerrahi yöntemle­rin kullanıl­ dığı bel fıtığı ameli­yatlarında hasta aynı gün ayağa kalkabilir. Bu durumda ameliyatın ken­ disi hastalar için ciddi bir sorun oluşturmaz

Bel Fıtığından Kurtulmanın Tek Yolu Ameliyattır. YANLIŞ! Bel fıtığı tedavisinde çeşitli alterna­ tifler vardır. Bel fıtığı tanısı konulan hasta­ ların sadece %20’si ameliyatla düzeltilebilir hastalardır. Diğerlerine ameliyat dışı tedavi­ ler önerilmektedir.

Bel Fıtığı Ameliyatlarında Felç Kalma Riski Çok Yüksektir. YANLIŞ! Bel fıtığı operasyonlarında bacakla­ rımıza giden sinirlerden herhangi birinin ya­ ralanması mümkün olabilir fakat bu durum bile tam olarak tekerlekli iskemleye bağlı kalmayı gerektirecek şiddette değildir. Kaldı ki zaten günümüzde uygulanan mikrocerra­ hi ve endoskopik yöntemler gibi noninvaziv yöntemlerde bu ihtimaller minimuma inmiş­ tir. Bel Fıtığı Irsidir. YANLIŞ! Bel fıtığının genetik olduğu yargısı kesinlikle yanlıştır. Ama omurga yapısı aile bireylerinde birbirine benzer. Bel fıtığına yat­ kın omurgalar aile bireylerinde daha sık bel fıtığı görülmesine yol açar.

57


58

Ruhun Sonsuz Dinginlik Kaynağı Anemon Aia SPA Spa&Wellness alanında yerli ve yabancılardan profesyonel ekibi ile Anemon Otelleri’nde hizmet veren Aia SPA, misafirlerine dokunuşun farklılığını hissettiriyor. %100 misafir memnuniyeti felsefesiyle, yerli ve yabancı Uzman Terapistler eşliğinde masaj, fitness, sauna, buhar odası ve kapalı yüzme havuzu ile hizmet veren bu ayrıcalıklı merkezden Anemon Otel müşterileri ve üyeler faydalanabilmekte.


Büyülenmeye Davetlisiniz Karadeniz Bölgesi’nde SPA kültürünü yeniden şekillendiren ve her tesisinde aynı standartlar­ da hizmet veren Aia SPA sizi büyülü dünyasına davet ediyor. Misafirlerini, yeni açılan Anemon Otel bünyesinde ağırlayan Aia SPA, son teknolo­ ji Spa ve Wellness ürünleri ile donatıldı. SPA merkezi mimarisinde uzmanlaşmış mimar­ lar tarafında en küçük ayrıntılarına kadar dikkat edilerek tasarlanan Aia SPA için öncelik misa­ firlerinin konforunu sağlamak. Kullanıcı dostu detaylar ve teknolojiyle donatılan tesislerde size kalan anın tadını çıkarmak. Deneyimli Anemon eğitmenlerinin eğitimlerin­ den geçirilen ve Anemon Kültürünü benimse­ miş alanında uzman yerli ve yabancı persone­ liyle tüm Karadeniz Bölgesi’ne hizmet veren Aia SPA merkezi, şehrin gürültüsünden ve stresin­ den uzaklaşmak için yapılabilecek en iyi tercih. Hayal ettiğinizden fazlasını bulabileceğiniz Aia SPA’da, SPA’ya bakış açınız değişecek.

Kendinizi Uzakdoğu’da Hissettirecek Masajlar Klasik Masaj Kas gevşetici ve stres giderici, derine inen masajdır. Kaslara yönelik bir masaj olan bu yöntemde hafif ya da kuvvetli dokunuşlarla kan dolaşımını hızlandırı­ lır. Klasik masajda, her bir hücre, her bir doku ve bunun sonucunda tüm orga­ nizma hedeflenir.

Geleneksel Bali Masajı Endonezya’nın Bali Bölgesi’ne özgü bir masaj olan Bali Masajı, vücuttaki enerji noktaları üzerine yapılan etkili baskılar, yumuşak vuruşlar ve gerekli gerinme hareketleriyle yüzeydeki kas dokusunu geçerek çok daha derinleri­ ne kadar etki eder. Bu masaj, vücuttaki tüm enerji merkezlerinin dengelen­

59

Aromaterapi Masaj Bu masaj ile vücudu rahatlatan ve ta­ zeleyen teknikler özel Aroma Yağları eşliğinde kullanılır. Sinirler rahatlatılır ve iç huzur sağlanır. Baştan ayağa kadar ya­ pılan hassas ve yumuşak bir masaj olan Aromaterapi masajından sonra kaslar­ daki gerilimler rahatlar ve yepyeni bir yaşam sevinci hissedersiniz.

Refleksoloji Özel bir masaj tekniği olan Reflekso­ loji, yoğun ayak masajıdır. Ayaklardaki refleks noktaları yardımıyla tüm vücu­ da ve organlara ulaşır. Enerji blokajları çözülür, kuvvet noktaları aktive edilir ve kendini iyileştirme sürecine katkı sağlanır.

mesini ve tüm iç sistemin birbirleriyle entegrasyonunu sağlar.

ğerlerinden ayıran en önemli farkı, çok baskılı ve sert nokta baskılı bir masaj oluşudur.

Mandara Masajı (4 EL) Adını Bali destanlarındaki sonsuzluk, gençlik saçan Mandara Dağı’ndan alan Mandara Masajı, iki terapistin birbirleriyle ritmik olarak uyguladıkları Geleneksel Bali Masajıdır. Derin Asya Masajı Geleneksel Bali masajına göre daha baskılı olarak uygulanır. Bu masaj tekniğinde terapist kollarını da kul­ lanmaktadır. Derin Asya Masajını di­

Thai Masajı Nesilden nesile aktarılan ge­ leneksel teknikler ile uygula­ nan Thai Masajı, enerji akışını hareke­ te geçirmek ve kaslardaki gerginliği azaltmak için vücutta yer alan belirli noktalara uygulanacak basınçla yapı­ lır. Thai masajı tüm vücuda uygulanan es­ netme hareketleriyle tamamlanır.


Beyaz Dişler İçin Doğal Çözümler Gün içinde sıkça tükettiğiniz kahve, çay ve sigara gibi dış etkenler dişlerin sararmasındaki en büyük sorumlu olarak gösteriliyor. Uzmanlar sağlıklı ve beyaz dişler için düzenli muayene ve dişlerin fırçalanmasıyla birlikte do­ ğal yöntemlerin de kullanılması noktasında görüş bildiriyor. İşte uzmanların tüketilmesinde fayda gördüğü diş beyazlatan besinler: Çilek: Birçok kişinin severek tü­ kettiği çilek, hoş kokusu ve güzel tadının yanında dişler içinde ciddi bir beyazlatıcı. Dişler üzerinde leke oluşumunu engelleyen çileğin için­ deki asit ve şekerin diş minesine za­ rar vermemesi için yedikten sonra su içmeyi unutmayın.

60

Portakal: Ekşiyi sevmeyebilirsi­niz ancak sağlıklı meyveler denince içerdiği vitaminler nedeniyle akla ilk gelenlerden biri olan portaka­ lı sevseniz iyi olur. Kış mevsiminin değişmez meyvesi olan portakalın kabuğunun iç kısmından doğal diş macunu elde edildiğini de unut­ mayın. Dişlerde oluşan lekeleri yok

etmede yardımcı olan bu yöntemi haftada birkaç defa uygulamakta fayda var. Elma Sirkesi ve Limon Suyu: Etkili bir beyazlatma yöntemi olan elma sirkesi ve limon suyu sık kullanıldığı zaman diş minesine zara verip çü­ rük oluşumunun hızlanmasına ne­ den olabilir. Sağlıklı olduğu kadar tehlikeyi de beraberinde getiren elma sirkesi ve limon suyu kullanı­ lırken abartıya kaçılmamalı ve dik­ katli olunmalı.

lı beyazlatıcıları olarak ön planda. Dişleri leke yapan bakterilerden temizleyen lifli gıdalar ağız ve diş sağlığında kilit rol oynuyor. Özel­ likle elma, havuç, karnabahar ve armut diş beyazlatmada öne çıkan lifli gıdalar.

Birçok hastalığa karşı oynadıkları koruyucu rollerle de öne çıkan do­ ğal lifli gıdalar ise dişlerin en sağlık­

Güçlü Dişler İçin… Süt: İçerdiği zengin kalsiyumla ha­ yatımızda önemli yer tutan süt, çene kemiklerini güçlendirip diş eti hasta­ lıklarından korur. Somon Balığı: Özellikle çocukların diş gelişimine önemli katkılar yapan somon balığı, D vitamini ve kalsiyum açısından zengindir. Portakal ve Turunçgiller: Zengin C vitamini içeriğiyle dikkat çeken bu besinler, dişin sert tabakasını güçlen­ dirir. Sağlıklı bir vücut için olmazsa olmazlardan olan portakal ve turunç­ giller ayrıca, dişleri asitlere karşı korur, diş eti iltihabını önler, bağ dokusunu güçlendirir, diş etlerinin sağlıklı kal­ masını sağlar. Çilek: Dişleri beyazlatmada önemli rol oynayan çilek aynı zamanda sahip

olduğu C vitaminiyle de diş eti sağlı­ ğını koruyarak dişleri güçlendirir. Su: Canlıların yaşamında tartışılmaz yeri olan su, ağız içindeki yıkayıcı et­ kisi ve tükürük seviyesini yüksek tut­ ması nedeniyle ağız ve diş sağlığının korunmasında önemlidir. Brokoli: Diş minesi üzerinde koruma kalkanı görevi gören brokoli antiok­ sidan özelliğinden çok dişleri asitten koruyu özelliğiyle bilinir. Ananas: Tükürük salgısını dengele­ mede olumlu yönde etkiye sahip olan Ananas ayrıca diş minesini korur. Susam Tohumu: Dişlerdeki bakteri plak oluşumunu azaltan susam tohu­ mu, buna bağlı olarak diş eti sağlığı için önem taşır.

Badem ve Kuru Meyveler: Diş eti sağlığı açısından çok önemli olan bu tür besinler ağızda temizleyici etkiye sahip olup, diş üzerindeki plak oluşu­ munu azaltır. Ada Çayı: Ağız ve diş sağlığı açısından önemli bir doğal önleyici olan ada çayı ile diş fırçalamak veya gargara yapmak güçlü ve sağlıklı dişler için et­ kili bir yöntem.


61


62 İnsanın yaşamını disipline sokan spor­ların başında gelen yüzme, beden gelişimine olum­ lu yönde etki eden temel sporlardan biri. Su direncine karşı yapılan bir spor olmasından ötürü kas kuvvetine ve genel dirence önemli katkıları bulunan yüzmeyi diğer spor dal­la­ rından ayıran en önemli özelliği ise tüm vücut kaslarının kullanıldığı bir spor olması. İnsan doğasına uygunluğu nedeniyle erken yaşlardan çok ileri yaşlara kadar yapılabilen yüzme, yürümek kadar doğal ve kolay bir spor­ dur. Bağışıklık sistemini uyarması, metabo­lizmanın düzenli çalışmasını sağlaması ve dolaşım sistemini düzenlemesi gibi birçok olum etkisi bulunan yüzmenin daha faydalı olabilmesi için düzenli yapılması şart. Çoğu insanın özellikle yazları bir serinleme yöntemi olarak tercih ettiği yüzmenin insan vücudu için faydalarından en önemli 9 tanesini Haberexen Sağlık okurları için araştırdık.

1

Kemik Sorunlarının Çözümünde Etkilidir Kas, eklem ve dokuların vücudun diğer bölgeleriyle işbirliği içinde veya bağımsız olarak çalışması için omurga üzerindeki baskıyı azaltmada yardımcı olan yüzmeden, uzun süreli kas ve eklem sorunu olanlar fay­ dalanabilir. Fiziksel ve fizyolojik bir aktivite olan yüzme, kemik iltihabı gibi sorunların çözümünde iyi bir alternatiftir.

2

Kasları Güçlendirir Bütün kas gruplarını eşit şekilde çalıştırma özelliğiyle spor salonlarında yapılan egzer­ sizlerden ayrılan yüzme eklem ve kemiklerin korunmasına yardımcı olur.

3

Kalbe Hastalarına Uygundur Kan basıncını artıracak ve kalbe aşırı yükle­ nilecek yorucu fiziksel aktivitelerin öneril­ mediği kalp hastalarına yüzmek ideal bir alternatif olarak sunuluyor. Bu sayede kişi vücut zindeliği koruyabiliyor.


63 4

Kilonuzu Kontrol Altında Tutar Eğlenceli olduğu düzenli spor yapmak iste­ yenlerin ilk tercihi olan yüzme, bütün kasların senkronize bir şekilde çalışmasını sağlayarak kilo kaybını ve vücudunuzun düzgün bir şekil almasını sağlar.

5

Astıma İyi Gelir Hem fiziksel hem de ortamı bakımından astımlılara pek de uygun olmayan salon eg­ zersizlerinin yerine yüzme önemli bir alter­ natiftir. Solunum hızı ve derinliğini de daha kaliteli hale getiren yüzme, hastaların genel durumunda iyileşme sağlar.

6

Kolesterolü Dengeler Yüzme, enerji üretimi için yağ depolarının kullanımına yardımcı olan bir egzersizdir. Geleneksel spor salonu ve koşuya göre daha yaklaşık 3 ila 5 kat daha fazla kalori harcanan ve enerji üretimi sağlanan yüzmeyle koles­ terol de dengede tutulur.

7

Diyabet Riskini Azaltır Bütün kasların çalışmasını sağlayan yüzme, yağ depolarındaki birikimi de azaltır. Bu du­ rum insülin dokuların duyarlılığını artırdığı gibi diyabet riskini de azaltır. Tabi bunun için önce doktorunuzla görüşmeniz gerekmekte.

8

Beyne Giden Oksijeni Artırır Araştırmacılara göre yüzme, solunumu kuvvetlendirerek kan ve dokulardaki oksi­ jen alımının kalitesini de artırır. Bu işleviyle yüzme, özellikle hareketsiz çalışan kişilerin algı ve zekâlarının gelişimine yardımcı olur.

9

Kan Dolaşımını Artırır Tüm kasların kullanıldığı bir spor olan yüzme, uzuvları ve kasları harekete geçirerek kalbe temiz kan akışını artırır. Bu şekilde sağlıklı dolaşımı teşvik eden bu spor, eklem ve doku­ lardaki rahatsızlık ve şişmeleri de engeller.


IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A KIS

SA

r le ü s t ü T e k li h e T lu u k Ko

dan za­ sülerin akciğere doğru yaptığı araştırma, tüt n ını lar am ad im bil ina Üniversitesi’nden ABD’dek i Kuzey Carol rdi. r barındırdığını göste lle hücreleri rar verebilen partikü incelemede, akciğer tuvarda gerçekleşen ora lab belirtiler bir er i nz ek be nd ğü ine ara içimindek salon büyüklü sig an kıl ve ı ya lar sü lık tüt a sta nc ha yu um ti çekti. Üç saat bo astım, solun asının önemine dik ka bırak ıldı. Hücrelerin r zaman havalandırılm he tütsü dumanına maruz rin ye an kıl ya sü adamları, tüt rısına yol aça­ verdiği görüldü. Bilim a yanmalara ve baş ağ zd ğa bo , da run bu , nının gözlerde ştırmalar, tütsü duma Daha önce yapılan ara bildiğini göstermişti.

Obeziteden Korunmak Için Anne SüulutüslaÖnraraersıildaraşi tırmalara göre

Yapılan obez olma riskini emzirmenin çocuğun azalttığı belirlendi.

64

iversitesi bilim in­ Japonya Okayama Ün nasıl beslendikleri sanlarının bebekken n çocuk üzerinde kayıt alına alınan 43 bi cukların cinsiyet, yaptığı araştırmada; ço anları, bilgisayar­ televizyon seyretme or leri ile annenin eği­ da oyun oynama süre de bulunduruldu. ğişkenler de göz önün de i gib u m ru du nım kların fazla ve sigara kulla zirilen 7 yaşındaki çocu em ay 6 az timi, çalışma durumu en n kta cu tırma incelenen 43 bin ço görüldü. Yine aynı araş ığı ald az 45 e zd Mevcut sağlık durumu yü ise in , obezite riskinin ise e 15, obez olma riskin kilo riskinin yüzde 15 ırı kilolu olma riski yüzd aş ise a rd kla cu ço n 8 yaşındaki kapsamında incelene endi. yüzde 55 azaldığı belirl rda okul çağındaki çocukla a, m tır aş ar lan bu r ye a da ve pediatri yayınlarınd ine işaret etti. Kendine uluslararası tıp tü ve emzirmenin önem sü ne an n içi ak m alt az i kin fazla kilo ve obezite ris

r

Yürümek Riskleri Azaltıyo

de yüksek işe yürüyerek gidenler anket sonuçlarına göre ığı iliz bilim ıld kat İng n di. ini en kiş lirl bin be u 20 İngiltere’de n daha az olduğ de ler en gid z­ la cıy ara laş n, ini riskinin ise yak ık yü tansiyon ve diyabet risk inin yüzde 17, diyabet risk on de siy sin tan rgi k de kse yü ine in dic Me insanları, yürüyenler Journal of Preventive u ifade etti. American i ciddi sağlık sorunla­ gib zi kri p kal e, de 40 daha az olduğun erd inl rut araştırmacılar, günlük yayımlanan çalışmada ileceğini vurguladı. ab ltıl aza rak ına kaç n rının araç kullanmakta

IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A KISAKISA


A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A SAKIS Müzik ve Dans Parkinson’a İyi Geliyor

Ergenlik Döneminde Başınıza Gelecek Darbe­ lerden Korunun

Pa rki ns on Dü ze nli da ns ed en be lirt ile ­ ın lığ sta ha ha sta lar ınd a n, ha sta lar ın ri az alm a gö ste rir ke de art tığ ı ün ha rek et ko nt rol ün be lirl en di.

bil im ins an ­ 3 far klı ün ive rsi ted en a de ğin il­ lar kta no ştı rm ala rd a şu ya pt ığı lar ını n ya pt ıkl arı ara in sin lte kü Fa ive rsi tes i Tıp n, bir di. Wa sh ing ton Ün gü 2 on ha sta lar ı ha fta da sü ren inc ele me de , Pa rki ns yıl bir r, ıla ald ı. Ar aşt ırm ac ilik le­ saa tlik tan go de rsl eri etl rek ha ve i es sta lar ın de ng me ­ rle ku rsl ard an so nra ha ile k ay an lar a kıy asl a bü yü rin de , de rsl ere ka tılm rd ü. ler ka yd ed ild iği ni gö ştı rm ad a ise , ind en bir ba şk a ara Ca lifo rn ia Ün ive rsi tes ke n Pa rki n­ çe eri ni ida red e gü çlü k da ns ın gö z ha rek etl çık tı. Bil im a tay or u rd ım cı old uğ so n ha sta lar ına da ya so run la­ et rek ha ve e ng da ns ın, de ti. ins an lar ı, mü zik ve lirt be ni be yn e ya rd ım ett iği rın ın az alt ılm ası nd a im ins an lar ı­ Ün ice rsi tes ind en bil So n ola rak Lim eri ck ns ını n gü çlü a da İrla nd a ha lk da nın ya pt ığı ara ştı rm am ik ha le din ha ini n ha sta lar ı da rit im ler i ve so sya lliğ ge tir diğ ini gö ste rd i.

Göründükleri Kadar Masum Değiller

sonucunda gazlı Yapılan araştırmalar çocuklar üzerinve şekerli içeceklerin geliştirebileceği de saldırgan tutumlar belirlendi.

Üniver­si­te­si’nden ABD’deki Columbia şındaki 3 bin çoya bilim insanlarının 5 ptığı çalışma 2 ay cuğun anneleri ile ya pılan anketlerde sürdü. 2 ay boyunca ya ve ne tür içe ına çocukların davranışlar pılan çalışma Ya . du rul dair sorular so cekler tükettiklerine cek ve şekerli ları, günde 4 gazlı içe sonucunda bilim insan gan davradır sal rın kavga etme ve içecek tüketen çocukla i. led söy in 2 kat arttığını nışlar gösterme riskin

göre ergenlik apılan araştırmalara an büyük dar­ döneminde başa alın esine sebep şm dü belerin IQ’nuzun olduğu belirlendi.

Y

m mde en önemli döne Bilişsel zekânın gelişi ­ nç ge e nd mi ne dö lik en olduğu söylenen erg or. nıy tla a da sıkça ras ler arasındaki kavgalar rsitesi’nden bilim in­ ABD’nin Florida Ünive ­ ştırmalara göre bu dö sanlarının yaptığı ara n nu IQ’ rbe da büyük bir nemde başa alınacak yor. Yaşa ve cinsiyete olu n de ne ne düşmesi ilen sonuçlarda araş­ reb göre farklılık göste lerde başa alınacak iki tırmacılar, genç erkek ı okula gitmemekle ayn büyük darbenin bir yıl lirtir­ be ını cağ ola ep seb oranda IQ düşmesine darbenin aynı sonucu ken, genç kızlarda tek etti. ortaya çıkardığını ifade k dönemine dek yak­ Lise yıllarından erişkinli n gencin sağlık verilerini laşık 20 bin Amerikalı im bil n ire nd rle ğe de ı incelendiği araştırmalar ga sırasında başlarına insanları, erkeklerin kav rbede IQ’nun 1,65 puan aldıkları her büyük da ilirken aynı durumdaki gerilediğine dikkat çek an gerilediği belirtildi. pu kızların IQ’sunun 3,02 nç kız ver erkeklerin Hazırlanan raporda ge getiren bilim insan­ klık arasındaki farka da açı şı eklerin travmalara kar ları, bu durumun erk k­ na kay an nd çli olması kızlardan daha diren ­ ha önce yapılan araştır Da i. ett de ifa ını landığ 4 ile 2 yu memenin IQ’ malarda bir yıl okula git tespit edilmişti. ğü dü şür dü da puan arasın

65

IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K A IS K SA KISA


Her Derde Deva

66

BÖĞÜRTLEN Ülkemizde bol miktarda bulunmasına rağmen belki toplanmasındaki zorluktan belki de faydalarının bilinmemesinden hak ettiği ilgiyi göremeyen meyvelerden biri olan böğürtlen kır meyveleri arasında rengiyle, şekliyle ve sağlığa olan faydalarıyla öne çıkıyor. Özellikle yurt dışında böğürtlenin faydaların­ dan daha fazla insan faydalansın diye bilimsel araştırmalar yapılıp tüketimi teşvik ediliyor. Peki, bu çok görüp de ulaşamadığımız mucizevi meyvenin faydaları neler? Buyurun birlikte bakalım: • Yurtdışında yapılan bilimsel çalışmalara göre böğürtlen, ye­ mek borusu (özofagus) kanse­ rine karşı koruyucu özellik taşı­ makta. Ayrıca kolon kanserine karşı da faydalıdır. Böğürtlenin içinde bulunan siyanidin adlı madde tümör gelişimini önleyi­ ci rol oynamakta.

• İçeriğindeki antosiyaninlerden dolayı şeker hastalığına karşı koruyu özellik taşıyan böğürtle­ nin şeker hastalığının belirtileri­ ni azaltıcı özelliği vardır.

• C vitamini açısından zengin bir meyve olan böğürtlen yaşlan­ maya karşı koruyucudur.

• Sahip olduğu potasyum saye­ sinde kan basıncını ve tansiyo­ nu dengeler, düzene sokar.

• Antioksidan oranı yüksek olan bu meyve bağışıklık sistemini güçlendirerek sağlıklı yaşamaya yardımcı olur.

• Yüksek oranda K vitamini içer­ mesi özellikle bayanlarda osteo­ poroza karşı korumakta.

• Böğürtlen sahip olduğu yük­ sek pektin içeriğiyle kolesterol seviyesini azaltır.

• Düşük kalorili bir meyve olan böğürtlenin 1 avuç kadarı 60 kalori gelmekte, bu sayede sağ­ lıklı yaşam için diyet yapanla­ rın rahatlıkla tüketebileceği bir meyvedir. • Kan şekerini düzenleyen bö­ ğürtlen yeme ataklarını azalttığı için insanların zamansız ve sağ­ lıksız yiyecekler yemesini önler. • İçeriğinde yüksek oranda Ome­ ga-3 ve Omega-6 yağ asitlerin­ den barındıran böğürtlen sinir sistemini onarıcı özellik taşır. Depresyona karşı korur ve hafı­ zayı güçlendirir.


ADA

Varian Clinac

67



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.