Haberexen #13 Kasım 2010

Page 1




Sayı 13 Kasım 2010

12

içindekiler 6

EDİTÖR

8

AKILDA KALANLAR

10 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 12 DERGİ HABEREXEN 1 YAŞINDA

DERGİ HABEREXEN 1 YAŞINDA

16

SAMSUN’DA DOĞALGAZ KONFORU

16 SAMSUN’DA DOĞALGAZ KONFORU

20

20 HAYVANCILIĞIMIZ NEYE KURBAN ?

HAYVANCILIĞIMIZ NEYE KURBAN?

24 SAMSUN TİCARET BORSASI BAŞKANI

SİNAN ÇAKIR: SON BİR YILDIR GÜZEL ŞEYLER OLUYOR?

28 ÇOCUĞUNUZA NE KADAR YAKINSINIZ ? 32 EVİME HENÜZ SU ŞİŞESİ GİRMEDİ

28

ÇOCUĞUNUZA NE KADAR YAKINSINIZ ?

34

34 KURTULUŞUN 100’ÜNCÜ YILINA İLK 10’DA GİRMEK

KURTULUŞUN 100’ÜNCÜ YILINA İLK 10’DA GİRMEK

52 YENİ YAŞAR’LARIN DOĞU’M SANCISI 56 HER ŞEYE YETİ’YOR 58 SİNEMA

4 SAYI 13 / KASIM 2010

52 YENİ YAŞAR’LARIN DOĞU’M SANCISI



EDİTÖR

Haberciliğin ekseninde koşmak Tam 12 ay önce ilk sayının heyecanıyla koşarken, biliyorduk ki; hayat bir yolculuk, bizler de o yolculuğun habercileriydik… Sansasyonellikten uzak dosya haberciliğine duyulan ihtiyaç doğurdu, Dergi HABEREXEN’i… Samsun’un güçlü medyasına anlık haber ihtiyacını karşılayan www. haberexen.com ile cevap vermeyi başarmıştık. Tutan bu maya bize bir yol daha gösterdi. Bir zorunluluk yoktu elbette ama şehrin gelişimi adına ihtiyacı cevapsız bırakılmamalıydı… Tonlarca problem yoğunluğu dahi şehrin şu gerçeğini değiştiremez: “Büyümek zorundayız.” Ama nasıl? Can alıcı nokta da burası zaten. Topu taca atmak, rakibini kötüleyerek onu da bir adım aşağıya çekme çabası, psikolojik taciz vesaire vesaire… Buna “mobbing” deniyor. En acımasız mobbinge medya ve işdünyası uğratılıyor, Samsun’da. Çünkü birileri ısrarla yandaş bir medya ve sermaye grubu oluşturma gayretinde. Farklıya yaşam hakkı tanınmaması Dergi HABEREXEN’in varlık sebebi. Birilerinin iki dudağının arasından çıkan sözlerle medya ve işdünyasının yatırımlarının sekteye uğramamalı. Dik durmalıyız. Ama diklenmemeliyiz. Tarafsızlık mümkün mü? Değil elbet. Dürüstçe açıklayalım: Biz haklının yanındayız. Lakin haklıdan yana tavrı, hakiki tarafsızlık addediyoruz biz. Acımasız mobbinge rağmen, binlerle ifade edilen okuyucuya abone sistemiyle ulaşmanın gururunu yaşıyoruz. Neler yaptığımızı anlatmayacağım, buradan. Çünkü, onları ilerleyen sayfalarda bulacaksınız. 12 ayda 12 sayıya neleri sığdırmışız, neler yapılmış bir yılda? Hepsini göreceksiniz. Hedefimiz 3 bin abone. Bu rakama ulaşmak kolay mı? Değil. Ama zor da değil. Bunu Dergi HABEREXEN’in 12 sayısını inceleyen rahatlıkla görebilecektir. 12 aylık serüvende 100’lerle başlayan abone sayısının binlerle ifade ediliyor olması da bunun ispatıdır. Yeni bir süreç başlıyor bizler için. İkinci yaşımızdan gün saymaya başladık. Dün imza attıklarımızın kalitesinden ziyade yeni dönemde neleri gerçekleştireceğimiz önem taşıyor. Sadece şunu ifade edeyim şimdilik; Dergi HABEREXEN’le sektör ekleri de ulaştıracağız okurlarımıza. Ha bu arada şunu vurgulamakta fayda görüyorum: Övgüleriniz kadar eleştirilerinizi de bekliyoruz şiddetle. Yani siz katkınızı esirgemedikçe biz çatlayana kadar koşmaya devam edeceğiz.

6 SAYI 13 / KASIM 2010

AYLIK BAĞ IMS IZ HAB ER DERG İS İ

w w w. h a b e rexen .co m

Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi

Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ

Ahmet AK HABER MERKEZİ

Mustafa BİLİK HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM REZERVASYON Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM

Serdar ILGIN

www.fmd.com.tr

BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YAZIŞMA ADRESİ Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.



AKILDA KALANLAR Otoparkta LPG bombası Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği İlkadım ilçesindeki ‘Büyük Cami kapalı otoparkında bir araç, LPG tankındaki sızıntı sebebiyle çalıştırılırken patladı. Oysa ki kapalı alanlar oto gazlı araçlara yasak. Kuralı çiğneyen sürücü az kalsın telafisi imkansız bir faciaya sebep olacaktı. Neyse ki kaza, can kayıpsız atlatıldı.

Vali Aksoy’dan Başarı’ya yerinde inceleme KOSGEB’ten ‘aracı’ ikazı KOSGEB; proje sunmayı düşünen girişimcileri ve KOBİ’leri, projelerini hazırlamadan önce mutlaka kurum uzmanlarıyla irtibat kurmaları konusunda uyardı. Aracı kişi ya da kuruluşlar, girişimcileri mağdur ediyormuş.

Kayıtdışı istihdam çizmeyi aştı Karadeniz Sanayici ve İşadamları Derneği (KASİAD) Başkanı Abdurrahman Hacıkerimoğlu, Samsun’daki kayıt dışı istihdamın ülke ortalamasını aştığını belirterek, “2008 yılında Türkiye’de kayıt dışı istihdam yüzde 43.5 iken bu oranın Samsun’da yüzde 65 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Kayıt dışı istihdamın yüksek olmasının sebeplerini işverenlerin isteksizliği, işçilerin isteksizliği ve kamu kurumlarını arasındaki koordinasyon eksikliği olmak üzere 4 başlıkta toplayabiliriz” diyor. . 8 SAYI 13 / KASIM 2010

Canik Başarı Üniversitesi’nin inşaat sahası inceleyen Vali Hüseyin Aksoy, gençlerin topluma ve ülkeye yararlı hale getirilmelerinde üniversitenin büyük rol oynayacağını belirtti: “Yüksek öğretim konusunun henüz arzu edilen standartlara ve yapıya kavuşamadığını değil. Liseyi bitirdikten sonra üniversiteye giremeyen, sınırlı kontenjan nedeniyle okumak istediği halde okuyamayan çok sayıda gencimiz var. Devlet üniversiteleri ile bu işin altından kalkılamayacağı görüldüğü için vakıf üniversitelerinin önü açıldı. Canik Başarı Üniversitesi de böyle bir düşünceden hareketle kurulan bir üniversitemiz. Bu da gerek Türkiye gerekse bölgede bir eksikliği giderecek.” Projeden “fevkalade büyük bir çalışma” diye söz eden Aksoy, öte yandan şehrin kuşbakışı manzarasına da hayran kaldı.

Samsun’a Avusturya fahri konsolosluğu Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) bünyesinde kurulan Avusturya Fahri Konsolosluğu, misafir ülke Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger ile Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir’in de katıldığı bir törenle hizmete girdi. Konsolosluk bu ülkeyle Samsun, daha doğrusu Karadeniz Bölgesi arasında köprü vazifesi görecek. Michael Spindelegger, Avusturya’nın Türkiye, Samsun ve bölgesinde başlattığı yatırımları sürdüreceğini söyledi.


Samsunlu raylı ulaşıma alışıyor Samsun, hafif raylı sistemine kavuştu. Proje belirlenen tarih 10 Ekim 2010’da faaliyete başladı. Gar kavşağındaki istasyonda vagona binen protokol üyeleri, tramvayın ilk yolcularıydı. Büyük heyecan uyandıran raylı ulaşım, şehir halkının genelince olumlu karşılandı. Raylar 10 yıl içinde şehirdeki tüm işlek noktalara uzanacak

Lojistik sektörüne eğitim desteği Büyükşehir Belediyesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Ticaret ve Sanayi Odası’nın ortaklaşa yürüttüğü “Lojistikle Eğitiliyoruz Projesi”, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde başladı. Proje 12 ay sürecek. Temel amaç, lojistik sektörüne yönelik farkındalık oluşturmak ve mesleki becerileri geliştirmek. Ayrıca ilgili kamu ve özel kurumların koordinesini sağlamak. Böylece bilhassa özel sektöre nitelikli personel yetiştirmek.

SGK’da kredi kartlı ödeme Sigorta primleri kredi kartıyla ödenebilecek artık. SGK İl Müdürü Saffet Çalışkan, bu konu için 17 bankayla anlaştıklarını söylüyor. Protokoller imzalanmış. Çalışkan, dergi yayına hazırlanırken, “Bu bankalar dışında diğer bankalarla da protokol çalışmaları devam etmektedir.” diyordu.

OMÜ’den ar-ge laboratuarı Araştırma ve Geliştirme( Ar-Ge) faaliyetlerinde kullanılmak üzere OMÜ bünyesinde Merkez Laboratuvarı kuruluyor. Bölgeye hizmet verecek laboratuar için başlatılan çalışmalar devam ediyor. OMÜ laboratuarla, şehirle bütünleşmeyi ayrıca ekonomi, sosyal ve kültürel alandaki aktifliğini artırmayı hedefliyor. 2012 yılında açılması planlanan laboratuar için 8 milyon lira ödenek ayrıldı. Merkezde Ar-Ge faaliyetleri öne çıkacak.

Deltada develi ulaşım

19 Mayıs ilçesine bağlı Yörükler beldesinde, önce tarımda başlatılan ekoloji anlayışı turizm hizmetlerini de model teşkil ediyor. Ekolojik dengeyi korumak ve çevre kirliliğine yol açmamak için Kızılırmak deltasının belde sınırlarındaki bölümünde ulaşım develer üzerinde yapılacak. Belde geçen yıl ekolojik tarım alanı ilan edilmişti. Beldede yaşayan Yörük halkı ile özdeşleşen develerin, bu proje ile tekrar gün yüzüne çıkacağı belirtildi.

9 SAYI 13 / KASIM 2010


KÖŞE YAZISI

BEKİR REŞİTOĞLU

Vicdanlara dokunmak…

İ

yi niyet ve güzel amaçlarla çıkılan dergi haberciliği yolunda bir yıl arkada kaldı. Bu 13’üncü yazım sizlere. Sizi bilmem ama ben Dergihaberexen’in geçen süre zarfında Samsun kamuoyuna birbirinden mühim mesajlar verdiğine inanıyorum. Yayını hazırlayan arkadaşların nasıl çalıştıklarını yakinen biliyorum ayrıca. Mevcut imkânlarla ancak bu kadarı başarılabilirdi. Bu övgüyü hak ediyor kadro. Her birini kutluyorum gönüller dolusu sevgiyle. Saygıyla da selamlıyorum öte yandan. Mustafa Çakır Bey aslında genç bir arkadaşımız. Oturup daha az stres ve mesaiyle geçimini tek başına sağlayabilir pekala. Ama büyük düşünüyor. Hayatını rahatça sürdürmek varken, onlarca sıkıntı ve ağır yükü omuzlamayı yeğliyor. Bunu kendisi için yaptığını söylemek, abesle iştigal. Zaten toplumda kimileri böyle ruhlar taşımasa istihdam ve gelişme nasıl sağlanabilir? Yayın ekibi de Çakır’ın hangi anlayışla iş yürüttüğünün farkında tabi ki. Aksi takdirde bu dergi şu an elinizde değildi. Yani müthiş bir senkron örneği sergileniyor burada. 10 SAYI 13 / KASIM 2010

Kimin metafizik gerilime ne derece itibar ettiğini, şahsı bizzat tanımıyorsak, kestiremeyiz. Fizik kurallar zorlanınca, kendini gösterir bu güç. Emekle semeresi arasındaki denge, alnı terleyenin lehine bozulur. Açıkça ve çekinmeden söyleyeyim: İlahi nizamı kuran ve denetleyen Yaratıcı, azmi mükafatlandırır her defasında. Hep ahlakı gözetir ilk aşamada. Bu üstün çabayı desteklemeliyiz Samsunlu hemşerilerim. Bu dergi sizin. Hepimizin. Salt ticari kar adına yayınlanmıyor. Bir ülkü, ideal ve fiili yakarış misali bu. Umursamayabilirsiniz. Kimse niçin böyle düşünüyorsunuz diyemez elbette. Peki, hakikat bir gün yakamıza yapıştığında… Kelimelerin kifayetsizleştiğini tadarız o zaman. Pişmanlıkların beş para etmediğini hissederiz. İliklerimiz üşür de ısıtamayız yeniden. Kim bilir kaçıncı fırsattır bu, geri dönmezcesine uçup giden öylece… Şehrin yönetici ve bürokratlarına

da birkaç söz ifade etmek isterim. Şimdiye dek haberdar değillerse, lütfen elde edip bir okusunlar derginin sayılarını. Bana katılacaklardır. Hiç tereddüt duymuyorum bu hususta. Eminim izleyeceklerdir arkadaşların kalemlerinden yansıyan gerçekleri. Gerçeklerdeki gazetecilik işçiliğini, objektifliği, toplum yararını ve sorumluluğu duyumsayacaklardır. Dergihaberexen, sıradanlığı çoktan aşmış, gayesine kilitlenmiş hak belirlediği istikamette mesafe kat ediyor her ay. Bence bu yürüyüş nefessiz kalınmadıkça sonlanmayacak. Hep oksijen bulacak şu ya da bu şekilde. Samsun’a sadece karbondioksit salanlara yenilmeyecek. Bu tür yazılar nadiren köşeleri kaplar. Bir ihtiyaç vukuunda paylaşılır gözü ve gönlü açıklarla. Daha ne demeliyim doğrusu kararsızım. En iyisi zorlamamak kalpleri. Vicdan kapılarındaki tokmaklara dokunurken ısrarcılıktaki ölçüyü kaçırmamak… Esenlik, sağlık, huzur ve mutluluk dileklerimle…



BİZ NELER YAPTIK ?

Dergi HABEREXEN bir yaşında…

İ

lk yıl bir yayın kuruluşu için çok önemlidir. Başlarken oluşan heyecan ne korunmuştur? Hedeflere yaklaşılabilmiş midir? Okur nezdinde nasıl bir kanı oluşmuştur? Objektiflikten sapılmış mıdır? Yeni kitlelere ulaşabilmek adına neler yapılmalıdır? Daha pek çok soruyla doludur yazı işlerinin beyni. Meydana gelen imajı ölçmek çok mühimdir kuşkusuz. Mevlana’nın vurguladığı üzere, ne söylenildiğinden ziyade, muhatabın ne anladığı ehemmiyet taşır. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Söyledikleriniz, karşıdakinin algıladığı kadardır. Eleştiriden korkmuyoruz. Bilhassa en acımasızını bile beklemekteyiz. Yeter ki yapıcılıktan uzak kalınmasın. Onurlar kırılmasın. Şevkler baltalanmasın. Ümitler köreltilmesin. Heyecan katsayısı söndürülmesin. Övülmek herkesin hoşuna gider ama biz bundan da haz etmiyoruz. Daha doğrusu haz peşinde koşmanın aptallığa götürdüğünün bilincindeyiz. Her türlü angajeye karşıyız. Propagandadan uzağız. Siyasete mesafeliyiz. Bizim amacımız katıksız, saf, duru, temiz, doğru, tarafsız ve faydalı habercilik. Ama niçin? Samsun ve Samsunlular için. Lütfen düşüncelerinizi, kritiklerinizi ve önerilerinizi bizlerle paylaşın. Faks, mektup ya da e-mail hiç fark etmez. Anlatın bize içinizdekileri. Akıla da ihtiyacımız var. Pratikse ve tedavüle uygunsa neden kullanmayalım ki? Yapısal konulara temas ettik bir yıl boyunca. Tarımdan, turizme, ener12 SAYI 13 / KASIM 2010

jiden ulaşıma, lojistikten sanayiye, demografik farklılıktan, eğitime… Yeri geldi medyayı masaya yatırdık. Sporun sorunlarına parmak bastık. Çözüm önerilerini lanse ettik. Şehrin üzerindeki kara bulutlara, atalete yol açan faktörlere, korkunç mobbing gerçeğine dikkatleri çektik. Samsunluluk ruhuna işaret ettik. Çağın ve dünyanın gereklerine sırt çevrilemeyeceğini anlatıp durduk hep. Bir çizgi ortaya koyduk ve bundan bir milim sapmayı aklımızın ucundan dahi geçirmedik. Yeri geldi zorlandık, im-

kansızlıklarla savaştık ama meslek aşkı ve desteklerinizle bugünlere kadar yılmadık. Ayakta kaldık. Son cümlelerde şunu söylemek de hakkımız. Beğeniyorsanız destekleyin bizi. Abone olun, arkadaşlarını okurlarımız arasında kaydettirin. Reklam bütçenizde Haberexen’e de pay ayırın. Ancak unutmayın ki, güzel niyetlerle yola çıkan bu dergiye aktarılan bir liralık ilan, verene ve şehir halkına en az 100 liralık medya hizmeti niteliğiyle dönüyordur.


Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir

Samsun Valisi Hüseyin Aksoy

Samsun’un gündemini takip eden, yaptığı haber dosyaları ile Samsun’da gündem oluşturan bir yayın organı olma özelliğini taşıyan HABEREXEN ilgiyle takip ettiğim bir dergi. Bir toplumun düşünen sesi, işiten kulağı olarak hizmet yürüten basının önemi hepimizin malumudur. HABEREXEN haberlere tarafsız, gerçekçi ve sağduyulu yaklaşımı ile halkın haber alma özgürlüğüne ışık tutmakta, bu ışığı da bir yıldır Samsunlulara yaymaktadır.

İlkeli ve tarafsız yayın anlayışından dolayı HABEREXEN ailesini kutluyorum. Ayrıca her sayısında ilimizin sektörel anlamda bir, fotoğrafını çeken ve içerisinde ilgili sektörün hak ettiği yere gelebilmesi içinde eylem planını barındıran yaklaşımınızı ve yayın politikanızı takdir ediyorum. Dergi yayıncılığındaki çizginizin iyileşerek devam etmesini diliyorum.

HABEREXEN Samsun’un sorunlarını sosyal bir sorumluluk anlayışıyla dile getirmekte, sorunların giderilmesinde çözümcü yaklaşımları, haklı eleştirileri ve yararlı yorumlarıyla yol gösterici olmaktadır. Her zaman görüşlerinden, önerilerinden yararlandığımız, sesine kulak verdiğimiz bir yayın organı olma özelliğini korudu. Bizler için çok faydalı olan bu tarafsız ve sorumlu yayıncılık anlayışı ile yayın hayatını sürdüreceğine inanıyorum. Bu vesile ile HABEREXEN Dergisinin birinci yılında, emeği geçen herkesi kutluyor, yayın hayatınızda başarılar diliyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Haluk Koç Yerelde objektif olarak Samsun ve Türkiye’nin gündemini takip eden çalışanlarını kutlamamız ve cesaretlendirmemiz gereken bir dergi. Yeni yayın yaşını kutluyorum ve inşallah çok daha uzun zaman varlığını sürdürür. Bugün Türkiye’de hemen hemen her yayın organının bir tarafa eğilip büküldüğü korkarak habercilik yaptığı bir dönemde mümkün olduğunca gözleme dayalı bölgenin sorunlarını siyaset ayrımı yapmadan gündeme taşıyan çalışmalarının kutlanması gereken bir dergi. Başarılarının devamını diliyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Dergi Haberexen’in birinci Osman Çakır, yılının hayırlı olmasını ve uzun soluklu olarak yayın hayatına devam etmesini diliyorum. Başarıları, şehre olan hizmeti inşallah artarak devam eder. Samsun’un bu tür objektif, tarafsız, ilkeli yayınlara ihtiyacı var. Haberexen’i bunun öncülerinden bir tanesi olduğu için kutluyorum.

Atakum Belediye Başkanı Metin Burma Samsun’u değerlendirmeye tabi tutan, şehrine ve içinde yaşayanlara sahip çıkıp, onları aydınlatmaya, sorunlara dikkat çekip onlara neşter vurmaya yönelik çabalarda bulunan sizleri takdir etmekten başka bir şey söylemek ve yapmak gereksizdir. Başarılarınızın devamını dilerim…

İlkadım Belediye Başkanı Necaattin Demirtaş Haberexen ciddi olayları gündeme getirmesi ve objektif yayıncılığı ile bunları kamuoyuna sunması ile önemli bir misyon yerine getiriyor. Tüm çalışanlarını bu manada kutluyorum. Halkımızın haber alma özgürlüğü ve ihtiyacını doğru ve tarafsız olarak karşılamak gerçekten çok güzel ve önemli bir başarı. Sektörde gücü farklı amaçlar için kullananların var olduğu bir ortam söz konusu iken bunu başarabilmek de ayrıca takdir gerektiriyor. Eleştiri her insana ve herkese yapılabilir. Sadece doğru, objektif ve yapıcı eleştiriler ise elbette. Çamur at izi kalsın anlayışı eleştiri değildir. Ahlaken bu anlayışı kendi içerimizde muhafaza etmek zorundayız. Halk neyin yanlış, neyin doğru söylendiğini bilmeli. Halka yorumsuz, yalın ve tarafsız olarak haber sunan HABEREXEN’ in başarısı bu açıdan da ayrı bir önem taşımaktadır. Canı gönülden tebrik ediyorum. 13 SAYI 13 / KASIM 2010


BİZ NELER YAPTIK ?

Canik Belediye Başkanı Osman Genç Haberexen Dergisi Samsun’da önemli bir boşluğu doldurmak için yola çıkmış bir dergi olarak Samsun için önemli bir yayın organıdır. Haberexen ailesine bu zorlu mücadelelerinde başarılar diliyorum.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Samsun Şube Başkanı Mehmet Köse, Haberexen yayın grubunu sürekli takip etmekteyim ve güncel konuları başarılı değerlendirmeler ile kamuoyuna sunması açısından beğeniyorum. Hacmi fazla olmayan okuyucuyu da bu manada yormayan fakat güncel konuları başarılı değerlendirmeler ile kamuoyuna sunan bir dergi. Gelecekte daha iyi olacaktır. Bu da güçle alakalı. İnsanımız aslında değer ifade eden unsurları bedava elde etmenin peşinde. Fakat zahmetsiz rahmet olmaz. Her şeyin bedelini vermek zorundasınız. Hak ediyor ise daha fazlasını verirsiniz, onlarda daha fazla hizmet ederler. Dergi HABEREXEN’ de fazlasını hak eden bir yayıncılık yapıyor.

Samsun Sanayici ve İşadamları Derneği (SAMSİAD) Başkanı Emin Bahri Uğurlu Haberexen hem internet haberciliğinde hem de dergi yayıncılığında Samsun’da ilk üç arasında daima yer alan bir kurum. Medya kaygan bir zemin. Kurumların kendini sürekli yenilemesi, geliştirmesi, verdiği mesajlar sayesinde halk ile bütünleşmesi ve sivil toplum örgütleri ile kaynaşması gerekli. Bu anlamda HABEREXEN’ i birinciliği elde edebilecek bir kurum olarak görüyorum. 14 SAYI 13 / KASIM 2010

19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun Samsun’da yıllardır dergicilik yapılmasına karşın 12. sayıya ulaşan ender dergilerden bir tanesi Haberexen. Kolay değil biliyorum. Bunu başarabilen bir iki kurumdan bir tanesi olmak. Bu anlamda kutluyorum. Uzun soluklu olmasını diliyorum. Samsun’un böyle ciddi dergilere ihtiyacı var. Dilerim Haberexen bunu kendini geliştirerek daha iyi noktaya ulaştırır. Yaşatabilmek bile zorken geliştirebilmek nasıl olacak? Dilerim Allah yardımcınız olur.

Karadeniz Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (KASİF) Başkanı Osman Reis. Dergimiz Haberexen, birinci olarak önemli bir boşluğu doldurdu. Bunu yaparken de objektif habercilik anlayışına, basın yayın ilkelerine özellikle dikkat ettiğini görüyoruz. Diğer taraftan Samsun’un gözü, kulağı ve sesi olmaya çalışıyorsunuz. İşinizin zor, daha doğrusu yorucu, en az o kadar da zevkli olduğu aşikar. Tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

BİRİNCİ YILIMIZI GERİDE BIRAKIRKEN BİZE DESTEK VEREN HERKESE TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİRİZ. HABEREXEN AİLESİ



EKONOMİ

SAMGAZ en hızlı ve rantabl çalışan özel şirketlerden biri

Samsun’da doğalgaz konforu

D

oğalgaz, ‘temiz yakıt’ ya da ‘çevre dostu’ niteliğinin yanı sıra, hayatı da kolaylaştırıyor aynı zamanda. Tüp gibi “bitti bitecek’ diye endişelendirmiyor insanları. Hem sıkıştırılmış likit gaza oranla bir hayli de ekonomik. Renksiz, kokusuz ve havadan hafif. Başta metan (CH4) ve etan, çeşitli hidrokarbonlardan oluşan yanıcı bir karışım. Ardında kül, karbon monoksit ve kükürt bileşikleri bırakmadığı için ‘asit yağmuru’ konusunda masum. Doğalgaz yandığında atmosfere sadece karbondioksit ve su buharı salınıyor. Azot oksit emisyonu da diğer yakıtlara kıyasla daha az. Samsun’a Rusya’dan geliyor. Karadeniz’in altından geçen taşıyıcı boru 16 SAYI 12 / EKİM 2010

hatları Çarşamba ilçesi Durusu köyünden karaya çıkıyor. Hattın bir kolu Gele men üzerinden 19 Mayıs Şehri’ne, öbür kolu da Ankara’ya ulaşıyor. SAMGAZ Doğalgaz Dağıtım A.Ş. 6 Temmuz 2004 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan (EPDK) lisans alır almaz hızla alt yapı projelerini hazırlıyor. İlk kazma ise 5 Ocak 2005’te vuruluyor. Doğalgaz hizmetleri 2004’e değin belediyeler ve yahut devlet eliyle yürütülüyordu. Bu yıldan itibaren EPDK özel sektöre de lisans vermeye başladı. Bu süreçte özeller arasında en çabuk ve kapsamlı faaliyeti SAMGAZ’ın sergilediği ifade ediliyor. Lisansı havaalanı kavşağından Ondokuz Mayıs Üniversitesi köprüsüne kadar. Haricindeki bölgeler başka gaz dağıtım firmalarına

ait. En yaygın dağıtım ağı Samsun’da. EPDK belgeyi ancak 5 yıl içerisinde şehrin tüm imarlı bölgelerine gaz iletilmesi şartıyla imzalıyor. SAMGAZ bu süreyi tanınmış hak diye algılamadan derhal kolları sıvıyor. Bu ivedilikte şirketin hamisi Cengiz Holding’in hassasiyeti de rol oynuyor tabi ki. Aynı anda 30 ekip birden değişik noktalarından şehri bir ağ nevinden örüyor. İlk 9 ayda Tekkeköy’den Kurupelit’e, yani şehrin bir ucundan diğerine, 200 kilometrelik hat döşeniyor. 45 kilometre çelik hat ve 200 doğalgaz kutusu… 29 Ekim 2005 çifte bayram havasındadır şehir. Çünkü vanalar açılmıştır artık. Tören, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Adnan Bahadır’ın evindedir. Keyifle ilk çakmağı o çakar ocağa.


SAMGAZ Genel Müdürü Murat Albayrak ve Yapım İşletme Müdürü Sedat Akkoyun İGDAŞ kökenli. Akkoyun, doğma büyüme İstanbullu. Ama 10 yıllık mesai arkadaşı Albayrak’ın davetini geri çevirmeyerek şehre geliyor. Adımını atar atmaz mobing olgusuyla tanışıyor maalesef. Hatta henüz teşrif etmeden, SAMGAZ’ın lisansının iptal edildiği kulağına çalınıyor. Evine yerleşip masasına oturunca da, “Gazı veremezler, sadece belli mahallelere gaz verecekler, kullandıkları malzemeler iyi değil. Doğalgazdan sadece zenginler faydalanacak, arka kısımlarda kalan mahallelere gaz ulaşmayacak.” türünden dedikodular duyuyor. Hepsine kulak tıkadıklarını belirtiyor Akkoyun: “Sadece işimizi yaptık. Bugün geldiğimiz sonuç ortada. Bunca engelleyici duruma göre şehrin gelişiminin de farkındayım. Biraz daha şehrin önü açılsa Samsun hak ettiği noktaya gelir. Ben İstanbul’da iken Karadeniz dendiğinde herkesin aklına ilk Samsun gelirdi. Fuarını dahi çok duyardık. Şehre geldiğimizde ise belki de beklentilerim yüksek olduğu için biraz hayal kırıklığına uğradım. Samsun’un Karadeniz’in İstanbul’u olmasının önünde hiçbir engel yok bence.” ‘Kıskançlık’ ve ‘motive bozucu’ sözlere kanmayanlar doğalgazın konforuyla daha erken tanışıyor haliyle. Başbakanlık Toplu Konutları’nın (TOKİ) şehirdeki sitesi de erken davranıyor. Aynı anda sitedeki bin abone gaza kavuşuyor. Şehirde hala kömür tutuculuğundan kurtulamayan merkezi sistemli onlarca bina grubu var. Acaba karşı çıkış propagandalarını ‘kara elmasçılar’ mı körüklüyordu? Samsun’da şu an 550 kilometrelik bir doğalgaz ağı mevcut. SAMGAZ, 2005 yılından bu yana ki en ciddi yatırımını bu yıl gerçekleştirerek miktarı 630 kilometreye yükseltecek. Bu yıl ilk defa doğalgaz giren Yaşar Doğu ve İlyasköy mahallelerinin yüzde 95’ine gaz ulaşmış. Kışla, Çatalarmut, Kıran, Kazımkarabekir, Soğuksu, Gaziosmanpaşa ve Uludağ mahallelerinde ise çalışmalar sürüyor. SAMGAZ’ın şu an şehirdeki abone sayısı 111 bin 187. 14 bin 100 adet doğalgaz kutusu faaliyette. Şirket bütün yatırımlarının finansı-

Acaba doğalgaza direnmenin arka planında ‘kara elmas’ diye tabir edilen kömür satıcılarının yaptığı lobi faaliyetleri mi vardı? Halkın ön yargılarının kırılmasıyla bu soru şu anda belki bir miktar önemsizleşti ama tehlike henüz tam manasıyla geçmiş değil.

nı, abone amortisman bedeli ve kullanılan gazdaki payından temin ediyor. Satılan her metreküp gazdan şirketin kasasına 0,055 cent birim hizmet bedeli giriyor. Ortalama apartman dairesinin 1 yıl boyunca tükettiği doğalgazdan SAMGAZ yaklaşık 10 lira kazanıyor. Halihazırda 80 personeliyle 7 gün 24 saat hizmet sunuyor. Kaba bir hesapla, 187 acil anonsuyla Kurupelit’teki daireye giderken sarf ettiği para, oradan bir yılda aldığından fazla. Doğalgaz dağıtım firmalarını sanayi kuruluşları ayakta tutuyor. En çok gazı Cengiz Enerji Doğalgaz Çevrim Santrali tüketiyor. Sarfiyatı, tüm şehrinkini geçiyor. SAMGAZ, Cengiz Enerji sebebiyle Türkiye’nin en büyük -280 bin metre küp saatlik- doğalgaz ölçüm istasyonunu hizmete açmış. SAMGAZ Yapım İşletme Müdürü Sedat Akkoyun, üzerine basa basa doğalgazın bir kültür olduğunu söylüyor. Bu kültür ve bilincinin halkta yerleşmesi gerektiğini kaydediyor. Aslında doğalgaz en verimli yakıt türü. Hava ile yakıtın karışması gaz halindeyken daha kolay. Bu da tam yanması sağlıyor. Peki doğalgazdan nasıl optimum istifade edebiliriz? Bunun da püf noktaları söz konusu mu? Akkoyun, bu soruları şöyle cevaplıyor: “Doğalgaz için olması gereken oda sıcaklığı 20 derece civarıdır. Bu ısının yakalanması için doğalgaz cihazını yeterli sıcaklık kademesine ayarlamak ve bunun üstüne çıkmamak gerek. Oda sıcaklığını sabit tutabilmenin yolu da yalıtımdır. Bizim binalarımızda yalıtım eksikliği var. Sıcaklığı sabit tutmak içinde daha fazla gaz tüketiyoruz. Duvarı dışarıdan soğuk hava soğutuyor, biz içeriden gaz yakarak kaybolan ısıyı geri kazanmaya çalışıyoruz. Isıttığımız odamızda ki sıcak hava yeniden duvarlardan uçup gidiyor. Bunun için ev alırken en çok dikkat etmemiz gereken özelliklerden bir tanesi de yalıtımı olup olmadığıdır. Binanın cephesi kuzeye mi bakıyor, güneye mi buna da çok dikkat etmek gerek. Zira kuzeye bakan cephe soğuk alırken, güneyde olan cephe güneşe bakıyor. Oturulan dairenin altında başka bir doğalgaz kullanıcısı mı var yoksa soba kullanan mı var, yoksa bir 17 SAYI 12 / EKİM 2010


EKONOMİ iş yerimi mi var. Buda önemlidir. Çünkü binanın tamamında doğalgaz yakan varsa herkesin evi daha kolay ısınır ve daha az enerji harcanır. Merkezi sistemlerin avantajı da burada.” 12 aylık kullanım periyoduna bakıldığında doğalgazın farkı zaten kendini gösteriyor. Kış faturaları kabarık gözükse de bu yaz aylarında dengeleniyor. 12 kilogramlık LPG tüpü 50 lira. Her ay mutfak ile banyoda birer tane boşaltılsa yılda bin 200 liralık masraf ortaya çıkıyor. Buna kışlık odun kömür tutarı da eklendiğinde, ödeme doğalgazdakini aşıyor. Doğalgaz, kurulum maliyetini 3-4 yılda amorti ediyor. Bununla birlikte is ve ve kül de yok. Ev duvarları kirlenmeyince boyama periyodu uzuyor. Gaz, merkezi sistemden de daha ucuz. Kaloriferci ve buna benzer giderler ortadan kalkıyor. Şehir sınırlarındaki bir çok okul ve resmi kurum doğalgaza geçmiş du-

SAMGAZ Yapım İşletme Müdürü Sedat Akkoyun, Samsun’un çok rahatlıkla Karadeniz’in İstanbul’u haline gelebileceğini söylüyor.

rumda. Sayı sürekli artıyor. Doğalgaz bütünüyle bir kültür aslında. Bir hayli güvenli ama aynı oranda da tehlikeli öte yandan. Kaçakların anlaşılabilmesi için gaza çürük sarımsağınkini andıran bir koku ilave ediliyor. Bu sayede herhangi bir kaçağın farkına varılıyor. Havadan hafifliği saye-

sinde kolay kolay kimse bu gazdan hayatını kaybetmiyor. Kaçaklar daha ziyade ocak ya da fırın temizliği sırasında bağlantı borularının zedelenmesiyle meydana geliyor. Doğalgazın yandıktan sonraki atık hali zehirleyici. Otomobil egzozuna bağlı zehirlenmelerdeki gibi. Dolayısıyla doğalgaz baca bağlantıları ve verimi çok önemli. SAMGAZ, habersiz kazılarla doğalgaz iletişim hatlarının zarara uğratılmasınmasından şikayetçi. Bir çok hat zarar görerek kullanılmaz duruma düşmüş. Şirket bu hatları mini hasar müzesinde teşhir ediyor. Bilinçsiz kazıların tehlike boyutu da mühim. İletim hattındaki olası bir patlamanın sonrasını düşünmek dahi korkunç. Kazı öncesi mutlaka 187 Doğalgaz Acil hattından bilgi talep edilmeli. Bu hizmet tamamen ücretsiz. SAMGAZ, şehrin en modern alt yapı bilgi sistemlerini kullanıyor. Döşediği tüm hatların santimetre hassasiyetinde koordinatları belirli.

Doğalgazdan verim almanın yolları Binada çatı, kapı, pencere vesair her türlü izolasyon yaptırılmalı. Verimi yüksek doğalgaz tüketim cihazı satın alınmalı. Doğalgaz sobası kullanıyorsa, soba filtresi cihazın filtresi her ay kontrol ettirilmeli, gerekiyorsa değiştirilmeli. Verimli kullanmada oda konfor sıcaklığı 19-20 santigrat derecedir. Oda termostatı kullanımı halinde kazanılan her 1 santigrat derece sıcaklık ve yakıt tüketiminde yüzde 6 tasarruf sağlar. Pişirme ocağı ısınma amaçlı kullanılmamalı. Bir günden fazla evden uzak kalınacaksa termostat kapatılmalı. Güneş çekildiği zaman ve geceleri perdeler örtülmeli. Radyatörler mobilyalarla engellenmemeli, perdelerle üzeri kaplanmamalı. Elektrik kesildiğinde kombi kapatılmalı, açık alanlarda montajlı bulunan cihazların kendi muhafazalarının ve sıcak su giriş, çıkış borularının dış hava etkenlerinden korunması sağlanmalı. Mümkün mertebe sıcak su az kullanılmalı, bu hususta verimliliğe azami özen gösterilmeli.

18 SAYI 13 / KASIM 2010


19 SAYI 13 / KASIM 2010


GÜNCEL

Et ve sütteki entegre tesislerin atmasına ihtiyaç var

Hayvancılığımız neye kurban? Kasaplar Odası Başkanı Demir Şen, “37 yıldır bu mesleği yapıyorum. 21 yıldır Kasaplar Odası Başkanıyım. Ben hiç böyle bir yıl yaşamadım. Vatandaş hayvanını sattığı zaman, yerine yeni bir hayvanı sattığı fiyatın iki katına koyabiliyor ancak. Şimdi bizde kasap olarak ancak ölmeyesilik iş yapabiliyoruz.” diye konuşuyor.

nen erkek hayvan varlığının Samsun’da 36 binden 45 bine yükseldiği belirlenmiş. Büyükbaşta iddiaların aksine bir durum söz konusu. Hayvancılığa sağlanan destekler, hibe ve sıfır faizli krediler ile çok miktarda hayvan alarak besleyen üreticiler de henüz piyasaya açılmamış. Yeterli beslenme süreci bitince bunlar da gün yüzüne çıkacak. Sadece kurban için beslenen elde tutulan hayvanlar da var.

T

ürkiye’ye canlı hayvan girişinde yetkilendirilen üç limandan bir tanesi Samsun. Et ve Balık Kurumu’nun yurt dışından ithal edeceği hayvanların 7-8 bin kadarı 19 Mayıs Şehri’nden yurda dağılacak. Durumun kurban piyasası ile et fiyatlarına nasıl tesir edeceğini masaya yatırdık bu ay. Tarım İl Müdürlüğü verilerinde şehrin 20 SAYI 13 / KASIM 2010

hayvan varlığı 280 bin ila 310 bin arasında değişiyor. Son birkaç yıldır 295 bin dolaylarında seyrediyor. Dolayısıyla bir düşüş söz konusu değil. Kamuoyunda ülke genelinde hayvan sayısının azaldığına yönelik söylentilerin yoğunlaşması sonrası Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tespit çalışması başlatıyor. Şubat, Nisan ve Haziran aylarındaki sayımlarda et amaçlı besle-

Tarım İl Müdürlüğü’ne göre vilayette tüm besi işletmeleri tamamen dolu ve hepsi bayramı bekliyor. Hayvan kıtlığı çekileceği ve hayvan bulunamayacağına ilişkin iddialar yerinden incelemelerle oluşturulmuş istatistikî bilgilerle uyuşmuyor. Ufukta Kurban Bayramı’nda hayvan bolluğu görünüyor. Besi hayvanları 6 ay beslenme süreleriyle, yılda iki defa devir daim yapıyor. 45 bin etlik erkek hayvan varlığı hesaba katıldığında yıl boyunca 90 bin adedin kesilebileceği anlaşılıyor. 200 kilogramlık ortalama karkas ağırlıkla bu 18 bin ton et demek. Şehrin yıllık


ban bayramına kadar zarar etmeyi dahi göze alacaklar.” diyor Şen. Hayvanların kurbana saklanması kasapları zora sokuyor. Bu da et fiyatlarına yansıyor tabiatıyla. Şen, bayramda herkesin boyunun ölçüsünü alacağını da söylüyor. Şu yorumlar da ona ait. Türkiye’de esasen hayvancılığın oturduğu temel problemli. Üzerine kat inşası faydasız. Piyasa yoğun hayvan girişiyle rahatlayabilir. Aksi takdirde bayram akabinde et kaosu doğabilir. Sektör büyük yatırımcıların ve rant sahiplerinin kontrolünde. Son birkaç yıldır çiftçinin etkinliği tamamen sönmüş. Büyük balık, küçük balığı yutmuş, anlayacağınız.

ihtiyacıysa 10 bin ton civarında. Şehirdeki üretim neredeyse ihtiyacın iki katı. 300 bin ton süt üretilen Samsun’da bunun yalnızca 15 bini işleniyor. Tek çatı altında çok hayvan yetiştirilmesi, Gıda OSB’ de kurulan süt işleme tesisleri ve bunlara başkalarının ilavesiyle bu miktarın yakın gelecekte 100 bin tona yükseltilebileceği ifade ediliyor. Çiftçilerin hayvancılığa yönelmesiyle, sütten kazanabildikleri para arasında doğru orantı bulunuyor şüphesiz. 100 baş üzeri hayvana sahip işletmelerde karsızlıktan söz etmek çok zor. Üretimle beraber kar katsayısı da artıyor. Pazarda bir günde kilogramı 50-60 kuruşa 10 litre süt satılmasıyla; 100 hayvanlı işletmelerin piyasaya aynı sürede 2 ton süt arz etmesinin karlılık durumu kıyas götürmüyor. Temel problem işletmelerin küçüklüğü. Bu sebeple dünya standartlarında üretim ve rekabet ortamı gerçekleşmiyor. Bakanlık bu hakikate dayanarak, teşvikleriyle daha ziyade büyük işletme mantığını teşvik ediyor. Sektörün tüm

ilgililerince büyük et ve süt işleme tesisleri, mezbahalar ve kombinelerin kurulması gerektiği vurgulanıyor. Şehirdeki iki tarımsal kalkınma kooperatifi bu çerçevede toplu ahır sistemi uyguluyor. Alınan örnekle 50-100 baş hayvanlı tesisler geliyor bunların peşi sıra. Bütün bu veriler, Samsun’un gelecekte de, et ve hayvan sıkıntısı çekmeyeceğini işaret ediyor. Hayvan sayısı kafi. Ancak buna rağmen arz kısılarak fiyatlara geçici süreliğine taban yaptırılabilir mi? Cevabı bayram öncesi ve günleri öğrenebileceğiz. Samsun Kasaplar Odası Başkanı ve aynı zamanda hayvan üreticisi Demir Şen, damızlık düve-inek ve et ithalinin hayvan kıtlığı problemini kısa vadede çözemeyeceğine inanıyor. Ona göre ahırlarda beslenecek kesimlik dana getirilmeli. Bunda da geç kalındı. Bayram endeksli ithalat yetersiz. Sıfır faizli devlet kredisi kısa vadeli hayvan kıtlığına çare değil, olumlu etkileri gelecekte hissedilecek. “Ahırlarda hayvanları besleyerek kesime göndermeyen bu üreticiler en azından bir süre daha yani kur-

Karadeniz Bölgesi ve Samsun’daki üretimin çıtanın altında seyrettiğini de ileri süren Şen, iddiasını şöyle örneklendiriyor: “Samsun’daki hayvancılıkta büyük üretici yok. Diğer bölgelerde bin başın altında hayvanı olana üretici gözü ile bakılmıyor. Benim 300 başlık ahırım var. Benden daha büyük çapta kesimlik hayvan yetiştiriciliği yapan bölgede yok. Benim şu an bu ahırlarımda sadece 30 baş hayvan var. Yani yüzde 10 kapasitede tutabiliyorum ancak. Biz kendimiz üretici olmamıza karşın, Çorum’a hayvan aramaya gidiyoruz. Sinoplu, Ordulu, Giresunlu, Trabzonlu, Rizeli yani bölgenin tüm illerinden kasaplar oralarda hayvan arıyor. Bizim bölgemizde kesimlik hayvan olsa bu kadar insanın oralarda işi ne? Samsun bölgesinde etin diğer bölgelere göre ucuz yenmesinin sebebi esnafın mümkün olduğu kadar müşteri potansiyelini kaybetmemek adına taviz göstermesi. Kârından fedakârlık eden kasaplar sayesinde eti bölgede en ucuz Samsun yiyor.” Şen, tecrübenin günümüz şartlarında iflas ettiğini ve kimsenin kurbanda hangi manzarayla karşılaşılacağını kestiremeyeceğini de kaydediyor: “Zaten şu an kurbanda ne olacağını kestirebilse herkes ona göre gardını alacak. Fakat kimse ne olacağını bilmiyor. 37 yıldır ben bu mesleği yapıyorum. 21 yıldır Kasaplar Odası Başkanıyım. Ben hiç böyle bir yıl yaşamadım. Vatandaş hayvanını sattığı zaman, yerine yeni bir hayvanı sattığı fiyatın iki katına koyabiliyor ancak. Şimdi bizde kasap olarak ancak ölmeyesilik iş yapabiliyoruz.” 21 SAYI 13 / KASIM 2010


GÜNCEL Hayvanlığın bugününü ve yarınını Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Mehmet Alkan’a sorduk. - Kurban bayramı sonrası ülkede daha büyük et sıkıntısı yaşanır mı size göre?

İyi değerlendirildiği takdirde Kurban Bayramı et sıkıntısını arttırmanın aksine çözümünde önemli bir fırsat sunacak. Ülkemizde her yıl yaklaşık 2,5 milyon küçükbaş 600 bin büyük baş hayvan kurban ediliyor. Bunlar kesin bir ayrım olmamakla birlikte, büyük oranda kurbana özel hayvan besisi yapan yetiştiricilerce piyasaya sunuluyor. Normal et piyasasının hayvanları değiller yani. Bu nedenle kurban, normali pek olumsuz yönde etkilemez. Aksine; kurban sonrası piyasadaki et arzındaki artış nedeniyle en az bir, bir buçuk aylık süre ile kasaplık hayvan kesimlerini minimum seviyeye indirerek piyasanın nefes almasını sağlar. Kurban nedeniyle piyasada oluşan belirsizliğin ortadan kalktığı ve et ihtiyacının minimum seviyeye indiği daha sakin ve sorunsuz bir ortamda, sektör bileşenlerinin de katılımıyla hayvancılığın sorunlarının çözümüne yönelik gerçekçi değerlendirmeler yapılıp çözümlerin uygulamaya konur ve sektöre istikrar güveni verilirse hayvancılığımız daha fazla zarar görmez.

-

Sizce gelecekte ülke hayvancılığının durumu ne olacak?

Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Mehmet Alkan, “İthalat et fiyatlarını düşüremeyeceği gibi yetiştiricilerin üretimden çekilmesine sebep olarak hayvan varlığımızın giderek azalmasına yol açacaktır.” diyor.

Bu gün dünyada yaşanan bu kadar büyük açlık tehlikesi karşısında özellikle hayvansal gıdalar açısından kendi kendine yeterli bir ülke olabilmek çok önemli. Tüm dünyada bilinen bir gerçek vardır. Hayvansal gıdalar ‘insanların sağlıklı beslenmesi ve mental gelişimi için belirli miktarda alınması zorunlu’ gıdalardır. Bu nedenle hayvansal ürünlerin sağlıklı bir şekilde tüm tüketicilerin rahatlıkla alabilecekleri fiyatlarla piyasaya sunulmasını sağlamak, devletin temel amacı olmalıdır. Olaya bu pencereden baktığımızda; devlet bu sorumluluğunu yerine getirmek için ülkemizin sahip olduğu hayvancılık potansiyelini en iyi bir şekilde değerlendirerek; öncelikle gelişmiş ülkeler seviyesinde hayvansal protein tüketebilen ve kendine yeten bir ülke olmanın gereklerini yerine getirmelidir. Bu gün gelişmiş ülkelere baktığımızda istisnasız hepsinin dünya ortalamasına göre çok yüksek oranlarda hayvansal protein tüketen ülkeler olduklarını görürüz. Dünyada en yüksek hayvansal protein tüketen ülkelerin hepsinin gelişmiş ülkeler olması bir rastlantı mıdır? Yoksa gelişmiş oldukları için mi yüksek oranda hayvansal protein tüketmektedirler? Bu sorunun cevabı önemlidir. Hayvancılığımızın gelecekteki durumu yetkililerin bu konuda alacakları tedbirlere bağlı olarak şekillenecektir. Bunların gerçekleşebilmesi için; bu konuda yetkili olan mercilerin bu zorunluluğu görerek bazı radikal kararlar almaları gerekir. Hayvancılığımızın gelişmiş ülkeler seviyesine gelmemesi için hiçbir eksiğimiz yoktur. Ülkemiz bu konuda üretim kapasitesi, deneyimli ve yeterli yetiştiricisi ve veteriner hekimi ile gerekli potansiyele sahiptir. Yeter ki biz bu iradeyi ortaya koyabilelim. - Tarım ülkesi Türkiye hayvancılıkta neden ve nasıl bu duruma geldi? Sizce bundan sonra yapılması gereken nelerdir? Türkiye et sorununu nasıl aşabilir?

Ülkemizin hayvansal üretim potansiyeli bu günkü üretim miktarlarının çok üzerindedir. Bilindiği gibi 1970 ve 80’li yıllarda 65-70 milyon küçükbaş ve 22 SAYI 13 / KASIM 2010


16-17 milyon büyük baş hayvan besliyorduk. Bugün 10 milyon büyük, 20 milyon da küçükbaş hayvanı kalmıştır. Bu gün çekilen et sıkıntısının nedeni; nüfusumuz artarken hayvan sayılarımızın bu rakamlara inmesidir. Bunun sebebi de; hayvancılığın göz ardı edilen sorunları ve uygulanan yanlış hayvancılık politikalarıdır. Bu nedenle hayvancılığın içinde bulunduğu sorunların çözülmesi ve yanlış politikalardan vazgeçilmesi halinde ülkemizde et dahil hiçbir hayvansal ürün sıkıntısı çekilmesi söz konusu olmaz. Ancak; Piyasada yanlış birçok bilgi spekülatif amaçlı yer alıyor. Bunun sonucu kamuoyu yanlış bilgilendirildiği gibi yetkililer de yanlış yönlendiriliyor ve et piyasasında kaos yaşanmasına neden olunuyor. Bu da rantiyecilerin işini kolaylaştırıyor. Sektörün tüm suçu yetiştiriciye yükleniyor ve cezası yetiştiriciye çektiriliyor. Sağlıklı bir pazar zincirinin oluşturulamaması, hayvancılığın en önemli girdisi olan yem sorunun çözülememesi, küçük baş hayvancılığın yeterince desteklenmemesi nedeniyle son yıllarda küçük baş hayvan sayımızın çok önemli miktarlarda azalması, yanlış destekleme politikaları, ekonomik kayıplara

Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre, şehrin hayvan varlığı 280 bin ila 310 bin arasında değişiyor. Son birkaç yıldır 295 bin dolaylarında seyrediyor. Dolayısıyla bir düşüş söz konusu değil. neden olan hastalıkların kontrol altına alınamaması, son olarak da 2008 yılında süt fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle kesime gönderilen 850.000 büyük baş damızlık hayvan bu günlere gelmemizin nedenleri olmuştur. Türkiye et sorununu aşmak için hayvancılığını geliştirmek ve hayvan

sayısını arttırmak zorundadır. Ancak bu işi yaparken büyük ve küçükbaş hayvancılığın birlikte ele alınması gerekir. Et ihtiyacınızı büyük baş ile karşılamaya kalkarsanız süt arzı fazla gelecektir ve süt piyasası bozulacaktır. Bu nedenle et ve süt arzı dengesini korumak zorundasınız. Bu sektörün sorunları bellidir. Çözüm yolları da bellidir. Ancak sorunun çözümüne yönelik irade eksikliği vardır. - Hayvan ithali yerli sektörü nasıl etkileyebilir?

Türkiye olarak hem canlı hayvan hem de et ithalatını 1980’li yıllardan sonra çeşitli dönemlerde yaşadık. Bu ithalatların hayvancılığımızın sorunlarının çözümüne katkı sağlaması bir yana, her ithalat hayvan, varlığımızın azaltmıştır. Bunun yanında ülkemiz IBR, IPV, BVD ve Leucosis gibi halk sağlığı ve hayvan sağlığı açısından önemli yeni birçok hastalıkla tanışmıştır. Bu ithalatın da hayvancılığımıza etkileri aynı yönde olacaktır. Et fiyatlarını düşüremeyeceği gibi yetiştiricilerin üretimden çekilmesine neden olarak hayvan varlığımızın giderek azalmasına yol açacaktır. 23 SAYI 13 / KASIM 2010


İŞ DÜNYASI

Samsun Ticaret Borsası Başkanı Sinan Çakır:

Son bir yıldır güzel şeyler oluyor Samsun, toptancılığın bittiğini fark edemediği gibi sanayi hamleleri de gerçekleştiremedi. Çakır bunu, “Türkiye’de dağıtım şirketleri de çoğaldı. Kapıya teslim mal veriliyor. Üretici mahalle bakkalına kadar giderek ürününü veriyor. Aradaki zincirler kırıldı artık. Bakkal ‘ Gideyim Samsun’a 10 koli mal alayım.’ demiyor. Çünkü o mal aynı paraya ayağına geliyor zaten. Hizmet ayağa gidiyor.” sözleriyle izah ediyor.

Çakır, şehrin geleceğinden bir hayli ümitvar: “Samsun ithalat ve ihracat rakamları ile istihdam rakamlarını bugün not alın, üç sonraki rakamlar ile karşılaştıralım ve bakalım ben sözümün

24 SAYI 13 / KASIM 2010

Faiz ve döviz yatırım aracı değil artık. Ucuz krediler sebebiyle bankada para tutmanın anlamı kalmadı. Çakır, Samsunluların bu gerçeği görmeye başladığını söylüyor.

yıl


Samsun Ticaret Borsası Başkanı Sinan Çakır, “ Samsun ticaret kenti konumundan zamana ayak uyduramadığından sanayi kenti konumuna geçmekte zorlandı. Kentin günümüzde yaşadığı sıkıntılar bunun neticesi.” diyor. Samsun kurulduğu yıllarda bir ticaret şehriymiş. O zamanki adı Amisos. Deniz ticareti yapılan tipik bir liman şehri. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de bu özelliğini korumuş şehir. Karayolu ulaşımının da merkezindeki 19 Mayıs Şehri, toptancı üssü haline gelmiş. İletişim teknolojisinin ve lojistik imkanların gelişimiyle ticaretin icra şekli değişince toptancılık eski etkinliğini kaybetmiş haliyle. Bir de sanayileşme hamlelerine ayak uydurulamayınca, ekonomik güçte sürekli irtifa kaybedilmiş. Bu şehir gerçekten artık bir ticaret kenti değil mi? Değilse, neden? Bu soruları şehrin Ticaret Borsası Başkanı Sinan Çakır’a yönelttik. Dünya genelinde ticaret anlayışı ve metotlarının farklılaşmasıyla toptancılık mantığının mecburen yitirildiğini belirtiyor Çakır: “Daha evvel doğuda Trabzon’dan, batıda Sinop’tan, güneyde Sivas’a kadar esnaflar gelir Samsun’dan mal alırlardı. Bugün değişen ölçekler ve ticaret anlayışıyla bu durumda ortadan kalktı. Bu malı Samsun’dan alan esnaflar, perakendeciler büyüdüler artık. Kendileri fabrikalardan, ana bayilerinden toptan mal çekmeye başladılar. Aradaki toptancı zinciri koptu ve artık şehir toptancı kenti olmaktan çıktı. Bu sadece Samsun için geçerli değil, benzeri özellikte ki tüm şehirler için aynı. Türkiye’de dağıtım şirketleri de çoğaldı. Kapıya teslim mal veriliyor. Üretici mahalle bakkalına kadar giderek ürününü veriyor. Aradaki zincirler kırıldı artık. Bakkal ‘ Gideyim Samsun’a 10 koli mal alayım.’demiyor. Çünkü o mal yani hizmet aynı paraya ayağına geliyor zaten.” Çakır’a göre ‘hizmeti ayağa götürenler’ büyümeyi başarıp ilerlerken; ‘yerinde oturup müşteriyi mağazasında bekleyenler’ ise geride kalıp yok oluş girdabına sürüklenmiş. Gıda toptancılarının eski Bafra Garajı denilen yerden Kıranköy’e taşınmaları toptancılığı zayıflatan etkenler arasında değil. Çünkü toptancılar günümüz şartlarında fiilen perakendeci idi.

Toptan ticaret boşluğunu şehirde hizmet sektörü dolduracak görüşünü savunuyor Çakır. Şehrin şu anda güçlü imalat sanayisi ve organize sanayi bölgeleri ile üreten bir kimliği var. Dünyanın 24 ülkesine kendi imal ettiği malları satıyor. Çevre ülkelerin iş adamları uğruyor sık sık. Bunun yanı sıra; sağlık, turizm, lojistik ve tarım gömlekleriyle atılım yolunda şehir.

Çakır, şehrin geleceğinden bir hayli ümitvar: “Samsun ithalat ve ihracat rakamları ile istihdam rakamlarını bugün not alın, üç yıl sonraki rakamlar ile karşılaştıralım ve bakalım ben sözümün arkasındayım. Samsun’un 2011’i 2010’undan, 2012’si 2011’inden, çok çok daha iyi olacak. Samsun bugün iki üç yıl evvelinden çok çok iyi durumda çünkü.”

Çakır, Samsun’un kabuğundan çıkmış ve büyümeye başlayan civciv gibi hızla gelişeceğini; faiz ve kurdan beslenenlerin karamsar hava oluşturmaya çabaladıklarını düşünüyor. Öyle ki, müteşebbisler Kavak OSB, Bafra OSB ve Gıda OSB’de yer bulmakta zorlanıyor. . Veriler sevindirici boyutta iyimser. TR 83 teşvikleri taze kan pompalamış. Hız artırmak için biraz zaman ve dünyanın krizden çıkması gerekiyor. Tarım ve hayvancılık alanlarında da ciddi ilerleme söz konusu. Yem sanayi sektöründe faaliyet gösteren Çakır, talebin her geçen gün artığını belirtiyor. Sıfır faizli kredi besiciliği favori iş kimliğine sokmuş. Tavukçuluk sanayinde de önemli atılımlar var. Kapasite geçen yılın üç katına çıkmış. Bu sektör köydekilere de yeni gelir kapısı öte yandan. Geniş kümesler inşa ediliyor köylerde. Haliyle şehre göç frenleniyor, ayrıca istihdama katkı sağlanıyor. Örneğin Kavak ilçesinde tavuk yetiştirecek köylü bulmakta güçlük yaşanıyormuş. Kentteki işsizlik verileri Türkiye ortalamasının birkaç puan altında seyrediyor. Samsun’daki işsizlik probleminin kökeninde ‘işe göre adam’ sıkıntısı yatıyor. Bu konuda, “Adama göre iş isteniyor ve nitelikli eleman yok şehirde. Zaten birkaç büyük firma nitelikli eleman arayışında fakat bulamıyorlar. Bu sebeple çeşitli iş örgütleri, TSO, KOSGEB eleman yetiştirme kursları açıyor peş peşe. Ancak, bu kurslara da katılım çok düşük oranda. İş beğenmeme var.” diye konuşuyor Çakır. Kapanana kadar şehirdeki fuar ticaret hayatında uzun yıllar etkili bir rol oynamıştı. Yenisi için son aşamaya gelinmiş. Çakır, fuara umut bağlayanlara katılmıyor. Ticaretteki değişiklikler, klasik fuarcılık anlayışını da ters yüz etmişti çünkü. İstanbul fuarları bile eski gücünün çok gerisinde. Uluslararası fuarcılık esas şimdi. 25 SAYI 13 /KASIM 2010


İŞ DÜNYASI Samsun’un bu arenada mücadele ortaya koyması ve hem çok zor, hem de rantabllıktan uzak. İnsanlar Fransa’da fuara katılıyorlar. Sıraladığımız görüşlerin sahibi Çakır, yinede de haklı çıkmaması için dua ediyor. Samsun, İstanbul, İzmir ve Mersin haricinde demiryolu, karayolu, havayolu ve deniz yolunu bünyesinde bir arada bulunduran başka bir şehir yok Türkiye’de. Bu stratejik farkın şimdiye dek iyi değerlendirilemediğini söylüyor Çakır. Limanın geç özelleşmesiyle şehir zaman kaybediyor. Konteyner taşımacılığı lojistikte çok önemli ama şehrin limanında gerçekleşemiyor bu. Alt yapı inşaatı yılsonuna tamamlanacak gibi. Böylece dış ticarette hareketlilik yaşanacak şehirde. Adeta gümrük kapısı haline gelecek Samsun. Kurulacak soğu hava depolarıyla narenciye, sebze gibi ürünlerin nakliye merkezi olacak. Şimdiye kadar bu özellikleri bünyesinde barındıramayan Samsun, narenciye ticaretini de Trabzon limanına kaptırmıştı. Bu bir süreç elbette. Çakır, şehir halkının yaşadıkları yerin kıymetini bilmediklerini de ileri sürüyor: “Gıda OSB’de dışarıdan gelen yatırımcılar kentin kıymetini çok iyi biliyorlar. Neticede bir malı üretmek, satmak ve müşteriye ulaştırmak bir bütünün parçası. Birisinin eksikliği işi anlamsızlaştırıyor. Şehrimiz üretimi, ticaret kültürü ve lojistik alt yapısı ile üçünü tamamlayıcı bir konumda. Dış müteşebbislerin teveccühü aslında bizlerin şansını gösteriyor. Durduk yere kimse başka memlekette yatırım yapmaz. Sorun Samsunlunun bu değerleri fark etmemesi. Samsun’da sanayi kültürü bu farkındalık yakalanamadığından gelişemedi. Samsun ticaret kenti konumundan zamana ayak uyduramadığı için geçmişte sanayi kenti konumuna geçmekte zorlandı. Kentin günümüzde yaşadığı sıkıntılar bunun neticesi.” Sanayi atılımında 4-5 yıl gecikildiğini belirten Çakır, sanayicilik ve iş adamlığı birbirini görerek öğrenildiğini, yabancıların, faiz ve dövizin verdiği rehavetle geç uyanan yerli yatırımcılara örnek teşkil edeceğini dile getiriyor. Faiz ve dövizin acı bibere dönüştüğünü 26 SAYI 13 / KASIM 2010

de ekliyor bu kapsamdaki sözlerine. Yüklü mevduat sahiplerinin ‘nasıl bir yatırıma yönelsem” arayışına girdiklerini de kaydediyor. Bankalardan uzun vadeli yatırım kredisi temininin kolaylaşmasıyla para ucuzlama sürecinde epey bir zamandır. Yüksek cirolu işler kazandırıyor şimdilerde. Yapı firmaları birleşerek bu hakikati es geçmemeli örneğin. Birileri boşluğu görüp değerlendiriyor, şehir dışından gelerek. Uluslararası market zincirlerinin şube sayısındaki çoğalma da mühim bir işaret bir türlü güç birliğine yanaşmayan bakkal ve ufak esnafa. “Yani yemeyenin malı yeniyor.” diyor Çakır, kısaca. Ulusal market zincirlerinden birini şehre getiren isimlerden biri de Çakır aslında. Bu detayı şöyle izah ediyor: “Ben yapmasa idim bir başkası muhakkak yapacaktı. Ülkenin başka bir şehrin bu hizmet varsa Samsun’da da olması kaçınılmaz. İstanbul’da var ama Samsun’a gelmesin diyemeyiz. Kim tarafından olursa olsun şehre yatırım yapması da bir güzellik. Paranın Samsun dışına çıkıyor olması yabancı yatırımcıların suçu değil, bizim eksikliğimiz. Türkiye’de oturduğu yerden para kazanma devri bitti. Eskiden insanlar üretmiyor. Bir malı alıyor, mal henüz depoda iken üzerine 3-5 defa zam biniyor ve insanlar havadan para kazanıyor, bu parayı da bankada himaye ediyordu. Şimdi bu devir kapandı. Bir iş adamı bana enflasyonun değerini sonradan anladığını söyledi. Türkiye’nin en büyük sancısı ve sıkıntısı da buydu. Enflasyondan para kazanılıyordu. Samsun’da bunun bir parçası idi. Günümüzde her sektörde öyle bir rekabet var ki önceden

hayal edemezdik. Kim kendini yenileyebilir ve daha güzel hizmet verirse ona yönelme var. İnsanlar en iyisine layık. Markası olan iyi üretimi olan iyi pazarlaması olan yükselecek, yapamayan ise kapısına kilidi vurarak bu işi iyi yapabilenin yanında çalışacak.” Çakır Samsun’un geleceğinden son derece umutlu ve kendini ve yatırımlarını geliştirme gayretinde hep. Türkiye’nin ilk 500 firması listesine her yıl şehirden bir iki şirketin dahili, refah düzeyini kamçılayacak şüphesiz. Devletin şehre yatırımında bir eksiklik görünmüyor. Belki de ülke ortalamasının üzerinde. Müteşebbis sıkıntısı var. Samsun’un 3 yıl sonra çok farklı bir konuma ilerleyeceğini söylüyor Çakır: “Samsun ithalat ve ihracat rakamları ile istihdam rakamlarını bugün not alın, üç yıl sonraki rakamlar ile karşılaştıralım ve bakalım ben sözümün arkasındayım. Samsun’un 2011’i 2010’undan, 2012’si 2011’inden, çok çok daha iyi olacak. Samsun bugün iki üç yıl evvelinden çok çok iyi durumda çünkü.” Şehre dair bir meselede siyasisi, bürokratı, valisi, kurum müdürü, rektörü, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları ideoloji ayrımı gözetmeksizin daha rahat bir araya gelebiliyorlar eskisine nazaran. Muhalefeti iktidarı da bu güç birliğinin içinde yerini alıyor. İş adamları şehre faydalı projeler için istediklerine ve sonuca ulaşabiliyor. Gıda OSB’nin kurulma mecburiyeti 5-6 yılda zor anlatılmış ilgililere. Son bir yıldır müthiş bir ivme gözleniyor benzeri projelerde. Dış yatırımcıya da umacı gözüyle bakılmıyor artık. Bürokratik engellerle yıpratılmıyor kimse.



YAŞAM

Samsun’daki Umut Yıldızı’ndan haberdar mısınız?

Çocuğunuza ne kadar yakınsınız ? Geleceğimizin teminatı çocukların iyi yetiştirilmesi için sokağın risk, tehlike ve tuzaklarından uzak tutulabilmesi gerekiyor. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile dünya genelinde bilinçlenme katsayısı yükseliyor. Çocuk Şube Müdürlükleri bu alanda giderek uzmanlaşıyor. Samsun’daki müdürlüğün geliştirdiği proje Türkiye genelinde uygulanıyor şimdi.

İnternet ne kafede ne de evde masum değil. Çocuğunuz bilgisayarıyla bir odada yalnızsa, hiç tahmin edemeyeceğiniz sokaklarda geziyor ve olumsuzluklara maruz kalıyor demektir.

28 SAYI 13 / KASIM 2010


Hakikat şu ki, daha ziyade parçalanmış ya da boşanma eğilimli ailelerdeki çocuklar suça yöneliyor. Sokaktaki çocuklara sattıkları mendilleri alarak destek verilmemeli. Aslında mümkünse bir an önce evlerine dönecek mecburiyet oluşturulmalı iç dünyalarında.

B

ütün çocuklar masum. Ama gelecekte azılı birer suç makinesi haline dönüşmeyeceklerinin garantisi yok. Peki, onları kendi hallerine mi terk edeceğiz? Elbetteki hayır. Yarının büyüklerini, her türlü bilgi ve görgüyle donatmak başta aile-ler herkesin görevi. Mustafa Kemal Atatürk, bu önemli hakikat için şunları söylemiş: “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.” Samsun’daki çocuk suçları incelendiğinde ülke ortalamasını aşan bir olumsuzluk söz konusu değil. Hatta kendi çapındaki illere göre belirgin oranda gerilerde yer alıyor. Daha ziyade bıçakla yaralama, kavga ve tehdit türü şahsa yönelik suçlar öne çıkıyor. Gasp ve hırsızlık gibi mala karşı suçlar ikinci planda. Onları dört ana etken suça itiyor. Birincisi ailede alınan temel eğitimin kalitesi. Suça sürüklenenlerin büyük bölümü parçalanmış veya ilgisiz ailelerden. İkincisi okul. Çocuk okulda iyi bir birey haline gelemiyorsa suça meylediyor. Üçüncüsü, çevresel etkenler. Çocuğun yaşadığı çevre ve kötü arkadaş ortamı. Suçtan uzak durmak isteseler de bunu başaramayabilirler. Grup kavramı, arkadaşlarının kötü olayına dahil ediyor onları. Dışlanma korkusu mecbur bırakıyor buna. Medya ve internet ise dördüncü faktör. Televizyon ekranlarında silah, şiddet ve mafyaya özeniyor çocuk. Psikolojik gelişimleri olumsuz etkiye maruz kalıyor. İnternetteki şiddet ve pornografi içeren yayınlar ruh sağlığını bozuyor. Bu önemli kaynaktan doğru istifade yolları öğretilmiyor çocuğa. Ya da kontrol kaybediliyor. İnternete bağlı bilgisayarla bir odaya kapanan çocuk, tehlikeler dolu bir yere atılıyor aslında. Üstelik savunma mekanizmalarından mahrum bir halde. İnternet kafelerin masumiyetinden söz edilemeyeceği de aşikar. Polisiye tedbirler bir yere kadar, asıl rol ailede. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi Türkiye 14 Eylül 1990 tarihinde imzaladı. Çocukla ilgili faaliyet gösteren kurumlarda ihtisas birimleri oluşturulmasını, personelinin özel eğitim alarak uzmanlaşmasını öngören sözleşme 27 Ocak 1995 tarihinde hayata geçirildi. Emniyet Teşkilatı da 2001’de “Çocuk Şube Müdürlüğü / Büro Amirliği Kuruluş Görev Ve Çalışma Yönetmeliği” 29 SAYI 13 / KASIM 2010


YAŞAM hazırlayarak gelişmeye adapte oldu. 2002 Nisan’ında Samsun Emniyet Müdürlüğü bünyesinde 40 personel ile Çocuk Şube Müdürlüğü kuruldu.

Çocuklara farklı gözle bakılabilmesi, sadece onlarla ilgilenilmesi ve rehberlik hizmeti de küçüklerimiz adına mühim bir avantaj.

Çocuk Polisi, 0-18 yaş grubu gelişim özellikleri, davranış bilimleri, mülakat teknikleri, iletişim becerisi gibi konularda hizmet içi eğitim görüyor ve sivil çalışıyor. Birim, ifade edilen yaş grubundaki tüm çocukların işlemlerini yürütüyor.

Samsun’daki Çocuk Şube Müdürlüğü’nün sorumluluk alanı Atakum, Canik, İlkadım ilçelerinde toplam yaklaşık 160 bin çocuk ikamet ediyor. Yüzde bir veya ikisi civarını dahi tutmayan bir oranı herhangi bir suçla müdürlüğe gelmiş bu çocukların. Veri, şehir için sevindirici. Bunların bir bölümü haylazlıkları sebebiyle yüz yüze kalıyor çocuk polisiyle. Baştan kaybetmemek uğruna hepsi işlemden geçirilmiyor çocukların. Kimi nasihatle uğurlanıyor şubeden. Suç ve ceza mekanizması devreye girmiyor hemen. Tutuklama son çare. Islah eviyle tanışma süresi mümkün mertebe uzatılıyor. Kitap okuma cezası dahi var müeyyide listesinde. Yankesicilerden bazılarına mağazalara girmeme yasağı uygulanıyor.

Samsun Çocuk Şube Müdürü Fikret Avcı, bu birimin niçin oluşturulduğuna dair şunları söylüyor: “Yetişkinlere uygulanan ceza adalet sistemi ile çocuklara uygulanan ceza adalet sisteminin birbirinden ayrı tutulması düşüncesi ve gerekliliğinden hareketle çocuklara (018) has bir adalet sistemi geliştirildi. Bu kapsamda en büyük yük kolluk kuvvetlerine düşeceği için Çocuk Şube Müdürlükleri ve Büro Amirlikleri kuruldu” Çocukların yetişkin suçlularla karşılaşması engelleniyor. Amaç örnek alma ihtimalini peşinen bitirmek.

30 SAYI 13 / KASIM 2010

Tinerci diye isimlendirilen sokak çocuğu grubu, İstanbul’da şehrin doğal

unsurlarından. Samsun’da yok denecek sayıdalar. Müdürlük bu mevzuda bir hayli hassas. Bağımlılık oluşturan maddeler hakkında esnaf tek tek ziyaret edilip uyarılıyor. Zira 5898 sayılı madde gereği bally, uhu, tiner, alkol ve benzeri maddelerin çocuklara satışı yasak. 6 ay ile 1 yıl arasında hapis cezası var. Bağımlı çocuklar ifadelerinde bu maddeleri kolayca bulamamaya başladıklarını ifade ediyorlarmış. Bu bilgiden ziyaretlerin işe yaradığı anlaşılıyor. Alışkanlığını terk edemeyen çocuklar Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bünyesindeki AMATEM’e teslim ediliyorlar. Gerisi aile, çocuk ve hekimlerin çabasına kalıyor. Dal sigara satışı da ciddi bir sorun. Ailesinden korkan çocuk böylece paket yakalatma derdinden kurtuluyor. Öte yandan pakete parasal gücü yetmeyenleri özendiriyor tek satış. Satıcılar, kendi çocuklarını gözlerinin önüne getirmeliler. Çocuk Şube Müdürlüğü suça karışmayı önlemek amacıyla başta İş Kur,


Sosyal Hizmetler, Milli Eğitim ve Sağlık müdürlükleri, diğer kamu kuruluşlarıyla iş birliğine giriyor. Güç birliğinin semeresi alınmaya başlamış. İlk çaba sokaktaki çocuklara meslek edindirmeye dair. Potansiyel suçlu olgusunu bitirmenin en pratik yolu bu. Umut Yıldızı adlı proje tam da bunu amaçlıyor. Mesleki beceri ve iş imkanına yoğunlaşılıyor bu projede. Ayrıca rehabilite için sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler organize ediliyor. Kursa devam eden çocukların % 90’ı artık herhangi bir suça bulaşmıyormuş. 2008 yılında başlayan projenin olumlu neticeleri görülünce Emniyet Genel Müdürlüğü, İç İşleri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları ortak protokole imza koymuş. Patenti Samsun’a ait proje böylelikle yurt geneline yayılmış. Güvenli Eğitim Projesi de çok önemli bir icraat. Okul önü güvenliğini esas alan proje üç basamaklı. 122 okulla rütbeli personeller vasıtasıyla irtibat ağı oluşturulmuş öncelikle. Bu görevliler belirli periyotlarla okul müdürlerine uğrayarak bilgi topluyor. Bir havuzda toparlanan bilgiler problemlerin çözümünde son derece işe yarıyor. İkinci basamakta polis ekipleri ve devriyeler rol oynuyor. Trafikçisinden terörcüsüne her polis memuru mutlaka bir okuldan sorumlu. Rutin

vazifelerinden önce okul giriş ve çıkış saatlerinde asayişi kontrol ediyorlar. Sadece riskli görülen okul çevrelerinde ekstradan görevlendirilen sivil ekipler var. Okul yakınlarındaki olaylar azalmış bu organizasyonlarla. Üçüncü ayak ise bilgilendirme toplantıları. Narkotikten terörle mücadeleye birçok büro okullarda alanlarına ilişkin bilgilendirici ve eğitici seminerler düzenliyor. Kızların evden kaçma vakıalarında gönül ilişkisi birinci sebep. Erkeklerde ise macera. Aile baskısı ortak etken. Çocukların bin bir çeşit risk, tehlike ve tuzağın kol gezdiği sokaklardan uzak tutulması bütün toplumum yükümlülüğünde. Hiç de farkına varılmadan çocuk evden kopup kayabiliyor. Kötü niyetli insanların tesirine kapılabiliyor. Uzmanlar bildiriyor; ihbar mekanizması zannedilenin fevkinde fonksiyon görüyor. Sokakta çalışan çocuk mevzuunda herkes harekete geçmeli. Ancak bunun yöntemi, çocuğa para ya da öğüt vermek değil. Evden uzakta bir şey kazanabilme inancı çocuğu daha da sokağa bağlayabiliyor. Bugün mendil satan çocuğun yarın ne satacağını kimse kestiremez. Öyle katkı sağlanmalı ki, çocuk evini özleyip ailesine koşsun.

Sokakta Çalışan Çocukların Profili: Genellikle kırsal alanlardan göçen, çok çocuklu ve sosyo-ekonomik seviyesi düşük ailelere mensuplar. Çocukların fiziksel gelişim bozukluğu var. Üst solunum yolu hastalıkları yaygın. Enfeksiyona bağlı hastalıklar da. Yaşlarının ötesinde yetişkin davranışları sergiliyorlar. Erken Erken yaşta bilinçsiz cinsellik yaşıyorlar.

Çocukların Sokakta Çalışmalarının Sebebi: Ailenin çocuğu ekonomik açıdan sömürmeyi geçim kaynağı haline getirmesi. Ailelerin yoksulluğu. Çok çocuklu ailelerde çocuğun ihmal edilmesi. Çocuk sokakta geçirdiği vakidi özgürlük diye algılıyor. Boşanmalar, resmi nikahsız evlilikler, farklı anne ya da babadan olmalar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi ve toplumdaki bilinçsizlik de etken bu duruma düşülmesinde.

31 SAYI 13 / KASIM 2010


YEREL

SASKİ Genel Müdürü Çoşkun Öncel:

Evime henüz su şişesi girmedi

Devamlı musluktan akan kullanıyoruz.” diye konuşuyor.

suyu

Su numuneleri artıma tesisindeki laboratuarda her gün test edilerek SASKİ’nin internet sitesinde duyuruluyor. Bunun yanında şehrin muhtelif noktalarından alınan numuneler de inceleniyor. İçme suyunu hıfzıssıhha da testten geçirmekte.

S

amsun Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ) Genel Müdürü Coşkun Öncel, şehrin içme suyu rezervi açısından şanslı vilayetler arasında yer aldığını söylüyor. Öncel’e göre, Abdal Irmağı yatağı kurumadığı sürece şehirde su sıkıntısı yaşanmayacak. Şehrin nüfusu giderek artıyor. Buna paralel, içme suyu talebi de. Çakmak Barajı üzerindeki içme suyu artıma tesisi halen yarım kapasiteyle çalışıyor. Bunu tama çıkarmak için mevcudun karşısına ikinci bir tesis inşa edileceğini belirtiyor Öncel. Bu şimdilik ‘gelecekte devreye sokulacak’ bir planmış. SASKİ son 10 yılda 1 milyon 331 bin 631 metre içme suyu borusu döşemiş. Şehrin yüzde 93’üne arıtılmış temiz su ulaşıyor. Öncel, “Kendi içmediğimiz suyu vatandaşımıza içiremeyiz. Benim evime daha henüz su şişesi girmedi. 32 SAYI 13 / KASIM 2010

Bazen suya nadiren bir koku siniyor. Bu yağmur sularıyla gelen toprağın Çakmak Barajı’nı bulandırmasından kaynaklanıyormuş. Şöyle ki, bulanıklık suya alüminyum sülfat karıştırılmasıyla yok ediliyor. Madde insan sağlığına zararsız ama suyu kokutuyor. Aksi halde su musluklarımızdan bulanık akacak. Bu işlemin ardından mikroorganizmaları ve bakterileri öldürmek için su klorlanıyor.

Türkiye’de planlı yapılaşmış şehir sayısı çok azdır. Genelinde önce vatandaş gidiyor ev yapıyor. Peşinden imar planları yapılıyor” “Önce ki yıl kanalizasyon temizlikleri için 3,5 Milyon lira harcadık. Oysa bu harcama olmasa daha fazla köye su ulaştırabilir, daha fazla hizmet edebilir yahut ödediğimiz su faturalarının daha düşük olmasını sağlayabiliriz.” SASKİ Genel Müdürü Coşkun Öncel’e ait ifadeler, gerçeği bütün çıplaklığıyla orta yere seriyor.

Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları genişleyince 107 köy ve 10 belediye eklenmiş SASKİ’nin sorumluluk sahasına. Belediyelerin tamamında ve köylerin de 12’si haricinde içme suyu kullanılıyor. Köylerdeki yatırım için 21 milyon lira harcanmış. Öncel bu verilerin köyleri ne denli önemsediklerini ortaya koyduğunu, öncelikle köyden şehre göçü önlemeyi amaçladıklarını anlatıyor. 12 köydeki sondajlarda elde edilen su içilebilir nitelik taşımıyormuş. Bu yüzden bu köylerde evlere su bağlanamamış: “Tek hedefimiz, Samsun Büyükşehir Belediyesi sınırları içersinde yer alan orman ve mücavir köylere, 24 saat boyunca içilebilir nitelikte içme suyunu sağlamaktır. Zor coğrafi şartlarına rağmen, projelerimizi zamanında bitirmek için, çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.”


SASKİ 2005’ten beri şehir içindeki içme suyu dağıtım ve kanalizasyon deşarj borularına, koordinatlarıyla bulup müdahale ediyormuş. Bu işlemde günümüzün gelişen teknolojisi GPRS kullanılıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin çatısında uydu üzerinden sinyal veren ve toplayan bir anten mevcut. Böylece boruların yeri bilgisayar vasıtasıyla harita üzerinde belirlenebiliyor. SASKİ son iki yılda, alt yapı çalışmalarını raylı sisteme entegre etmiş. Tramvay yolu güzergâhındaki unsurlarını kenarlara çekmiş. Rayları dikine kesen hatlarını derinleştirmiş. 2007’deki sel felaketinde olduğu gibi Samsun - Bafra karayolunun yeniden sular altında kalmasını engellemek için de Baruthane mevkiinde sel kapanı kurulmuş. Kapanda toplanan sel suyu, tahliye borularından belli bir debiyle denize akıtılıyor. Öncel, vatandaşın bilinçsizse hareket etmesinden dolayı alt yapının iyi kullanılamadığını da dile getiriyor bu arada. Şehre 11 yılda toplam 856 bin 55 metre atık ve yağmur boru hattı döşenmiş. Bunun 633 bin 387 metresi atıkla ilgili. Samsun eski bir şehir. Görevdeki kadro öncesinde de alt yapı planları tatbik edimli. Öncel eski projeler hakkında pek konuşmak istemese de, bazı hakikatleri ifadeden kaçınamayacağını kaydediyor: “Derenin üzerine yol yapılmış, yolun binadan binaya genişliği 7 metre. Ağabali Caddesi buna örnek. Biz bu caddeye mevcut şartlara göre olabilecek en iyi alt yapıyı yapmış vaziyetteyiz. Binaları yıkıp yeniden inşa şansınız yok.

Türkiye’de planlı yapılaşmış şehir sayısı çok azdır. Genelinde önce vatandaş gidiyor ev yapıyor. Peşinden imar planları yapılıyor.” Samsun başlangıçta ızgara şeklinde denize dik ve paralel sokaklar halinde planlanmış. Denizdeki hava akımının geniş caddelerle dağlara çıkarılması; dağlardan akan yağmur sularını da denize ulaştırılması amaçlanmış böylelikle. Fakat planlar pratikte tam manasıyla uygulanamamış; sokaklar bir yerde kesilmiş. Sular bu yüzden 90 derece açıyla engelleniyor. Hız ve debi düşünce; suların taşıdığı taş, toprak ve pislik gibi maddeler bu kıvrımlarda kalıyor. Deşarj boruları da tıkanınca su ya cadde ve sokaklara yayılıyor ya da evleri basıyor. Her yıl tıkalı kanal ve ızgaraları açtırmak için milyonlarca para harcadıklarını ifade eden Öncel, vatandaşları duyarlı olmaya çağırıyor. Şehir merkezindeki Ağabali Caddesi ve Barış Bulvarı’nın altı dere yatağı. SASKİ en iyi en geniş alt yapıya imza atmış ama deniz kenarına inildikçe devlet demiryollarına ait demiryolu üst kotta, deniz seviyesi ise alt kotta kalıyor. Araya sıkışan alt yapı eğimsiz. Yukarıdan akan pislikler boruda birikiyor. Burası her yıl 1 milyon liraya temizleniyor. Vatandaşın çöp kutusu zannettiği ızgaralara lokantalar da yağlarını boşaltıyor. Gelişi güzel atılan poşetler de işin cabası. Izgara açma da büyük faturalara gebe ayrıca. Öncel, yazdan kışa geçerkenki yağışlardan çok korku-

yor. Yazın hat safhaya ulaşan inşaatlarla yağmur suyu tahliye boruları kırılıp bozuluyor çünkü. Pislikler de dolunca, felaket kaçınılmazlaşıyor. Yağmur suyu borularına verilen zarar, bedel istenir diye SASKİ’ye bildirilmiyormuş: “Altyapımız var ama bu tür nedenlerden dolayı maalesef kullanamıyoruz. Sonuç ise sel oluyor. Bunları temizletmek için ihale yapıp önemli miktarda para veriyoruz. Bazı ızgaralardan koku yayılmasının sebebi yine o ızgaraların tıkalı olmasından kaynaklı.” Çatı suyu başlı başına bir problem: “Ayrıca vatandaş bina yapıyor, çatı suyunu bilerek veya bilmeyerek getirip kanalizasyon hattına bağlıyor. Aşırı yağmur yağınca üstte oturana bir şey olmuyor ama altta yaşayanın canı çıkıyor. Tuvaletlerinden su geri basıyor. Avrupa’da tarihi binalara bile çatıdan başlayan ve dış bölümden aşağı inen koca koca yağmur suyu olukları konmuş. Biz Türkler onu görünce tarihi binanın dokusunu bozduğunu düşünüyoruz. Oysa Avrupalı için önemli olan alt yapının güzel olması. Bu nedenle belediyelere halk desteği olması şart. Bilinçli bir vatandaşın bu tür bilinçsizce hareket eden diğer vatandaşları uyarması gerekiyor. Bu bir kültür. Bende bu tür uyarılarda bulunduğumda ‘Belediyenin işi ne gelsin temizlesin.’cevabını alıyorum. Önceki yıl bu temizlikler için 3,5 Milyon lira harcadık. Oysa bu harcama olmasa daha fazla köye su ulaştırabilir, daha fazla hizmet edebilir yahut ödediğimiz su faturalarının daha düşük olmasını sağlayabiliriz.” Öncel, neticede SASKİ’nin sınırlı bir bütçesi bulunduğunun altını çiziyor: “Bu bütçe dahilinde ve su faturalarından elde edilen gelirler ile başka bölgelere su götürülmesinde, kanalizasyon sisteminde, yağmur suyu sisteminde, derelerin ıslahında kullanılıyor. Zira eskiden DSİ’ ye ait olan Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeki derelerin ıslahı işi artık belediyelere devredilmiş durumda. SASKİ aynı bütçe ile daha fazla ve ağır maliyetli iş yapmak zorunda. İller Bankası’ndan SASKİ’ ye gelen para ise sadece 400 bin lira. Geri kalan giderler su faturalarından karşılanmakta.” 33 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK

Kurtuluşun 100’üncü yılına ilk 10’da girmek… Bir yılımızı tamamlarken, Samsun’un imajını şehrin etkili ve yetkili isimlerine sorduk. Cevaplar umut ve ümit doluydu. Ön tıkayan faktörlerin bilincindeydi herkes. Avantaj ve dezavantajlar biliniyordu. Helva için bütün unsurlar hazırdı. Güç ve elbirliği gerekiyordu sadece. Mobbingin belinin kırılmasına az kaldığı anlaşılıyordu ayrıca. Mustafa BİLİK

İ

kinci yılımıza başlarken istedik ki, Samsun’un şehir içindeki imajını ortaya koyalım. Hedefleri, beklentileri, avantaj ve dezavantajları söyletelim etkili ve yetkili kişilere. Bunu yaparken, bir gerçeği de test edecektik öte yandan. Yayınlarımızın bir yıllık yankısını ölçecektik. Buna dair bize neler geri döndü şimdilik paylaşamayız kamuoyuyla. Ama önemli kurum ve kuruluş sorumlularının söylediklerini dosyalarımızda okuyacaksınız.

34 SAYI 13 / KASIM 2010


Bir defa herkes şehrin geleceğine ilişkin umut ve ümit taşıyor. Öte yandan da aksaklıkların, eksikliklerin, arızaların, tıkanmaların ve gelişime direnenlerin farkında. Samsun’un coğrafi konumunun stratejikliğinin bilincinde. Ulaşım imkanlarının şehre neler kazandırabileceğini dile getiriyor. Türkiye’nin dünyayla bağlantı kurabileceği birkaç şehirden biri Samsun. Eski Sovyet ülkeleri, Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine açılan bir kapıdan söz ediyoruz. Bir sağlık, eğitim, kültür ve sanat merkezi haline gelebilir pek ala. Tarım başlı başına bir kalkınmayı körükleyebilir. Yaş sebze ve meyve ihracı bile parlak bir gelecek vaat ediyor. Hele tarıma dayalı sanayi denildi mi akan sular durabilir. İmalat sanayi için biçilmiş kaftan şehir. Burada üretilen her unsurun Türkiye’nin en ücra köşesine iletilmesinde herhangi bir zorluk görünmüyor. Küresel ısınma bile şehrin lehine yeni fırsatlar oluşturacak gibi. Denize girilebilecek ay sayısı artacak. Bu turizme doğrudan kattı anlamı taşıyor. Doğal güzellikleri ve tarihi zenginliğiyle gezilmeye değer bir vilayet burası. Ancak konaklamada zafiyet var. Kongre turizmi yapılamaz bu halde. İş, ticaret ve sanayiye dair toplantılar organize edilemez.

19 Mayıs şehrine, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yer imajı yeter de artar bile. Tabi ki bunu pozitif kulvarda değerlendirebilmek kaydıyla. Kuru kuruya edebiyat, kâğıttan gemiye benzer. Karadeniz’in azgın sularında batmaya mahkûmdur. Unutulmamalı ki, Türkiye’nin dünyayla bağlantı kurabileceği birkaç şehirden biri Samsun. Eski Sovyet ülkeleri, Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine açılan bir kapıdan söz ediyoruz.

Futbolun tanıtımdaki gücünü kim inkar edebilir ki? Samsunspor’un yeniden süper lige yükselmesiyle bütün şehir nemalanacak. Destek ve akıllı bir yönetim tarzıyla rahatlıkla başarılabilir bu. Güven ve huzur veren atmosferiyle yaşanılası şehirlerden biri Samsun. Bu daha gür anlatmalı Türkiye’ye. Bir üniversiteler diyarı olunabilir. Hatta uluslararası arenada at koşturabilir yüksek öğretimde. Sağlık sektörü büyüyor süratle. Yeni yatırımcılar cesaretlendirilmeli. İl ve bölge insanı İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde şifa aramak zorunda kalmamalı. Bunun için nitelikli hekimlere cazip şartlar sunulabilmeli. Temel amaç çok para kazanmaksa, barutun kısa sürede tükeneceğini şimdiden söylemeliyiz. Uzun vadeli düşünülmeli. Çıta belirli bir seviyeye ulaştırıldığında ve orada kalması garantilendiğindeki verimlilik hakikaten güldürecek sektörü. Kendine güvenmek, donanımları bilmekle alakalı aslında. Kuru kuruya iyi hissetmek ve başarıya motive demek değil bu. Samsun gerçekten mükemmel bir helva adına her ihtiyaç duyulan nesneye ve unsura sahip. Güç birliğiyle nifaklar dağıtılabilir. Şehrin kozmopolitliği lehine çevrilebilir böylece. Farklılıklar, bütünleşildiğinde mukavemet vericidir. Şehrin metabolizmasını muhkemleştirir. Ne mobbingçisi durabilir bunun önünde, ne de bana dokunmayan yılan bin yaşasıncısı. 19 Mayıs şehrine, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yer imajı yeter de artar bile. Tabi ki bunu pozitif kulvarda değerlendirebilmek kaydıyla. Kuru kuruya edebiyat, kağıttan gemiye benzer. Karadeniz’in azgın sularında batmaya mahkumdur. 2023’te en azından Türkiye’nin gelişmiş 10 şehri arasına adımızı yazdırabilmeliyiz. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. 35


KAPAK Aksoy, Samsun’un sahip olduğu potansiyeli tam manasıyla kullanamadığını da kaydediyor.

Samsun Valisi Hüseyin Aksoy:

2023’te ilk 10 şehirden biri olacağız Vali Hüseyin Aksoy’un gözünde Samsun, Karadeniz’in en büyük şehri. Karadeniz çanağındaki ülkeler için bir çekim merkezi. Bölgesel kalkınma ve gelişimin de odak noktası aynı zamanda. Birlikte hareket etme eksikliği var, sadece. Lojistik mastır planı tamam. Bu doğrultudaki stratejik adımları belirli. Öncelikli hedef, adı geçen çanaktaki memleketlerin lojistik merkezliği. Turizmde de plan ve adımlar projeli. Bu alanda ne dilenirse var. Deltaları, termal tesisleri, baraj gölleri, yaylaları, ormanları, avlanma ve kayak imkanları, mübadele kültürü, tarihi Amazon ve 36 SAYI 13 / KASIM 2010

Amisos, cumhuriyetin kuruluş hamleleri ile ekolojik zenginliği…

ve termal altyapılarla destekleniyor sektör.

Başta Gıda OSB, diğer sanayi alt yapılarını da buluşturan bir bölge merkezi Samsun. Su ürünleri, balıkçılık, kışlık sebze, kesme çiçekçilik ve stratejik planın ön gördüğü diğer potansiyeller tek tek vizyoner bir yaklaşımla işleniyor.

İstihdam ağırlığını çeken mobilya, hazır giyim-tekstil ve bunlar gibi sektörler; spesifik sanayi alt yapıları ile buluşuyor şehirde.

Sürükleyici özel sağlık yatırımlarının birbirini izlediği ve kamusal altyapının hızla iyileştirildiği bir sağlık şehri ayrıca. Bu sektörde civardaki illere de hizmet sunuluyor öte yandan. Bu hizmetin uluslararası boyutu da söz konusu. Kuzey ülkeleri, Türk cumhuriyetleri, ve hatta Körfez ülkeleri hedefte. Medikal

Mavi akım, Bakü-Samsun-Ceyhan ve benzeri projelerle, Karadeniz’de arama çalışmalarıyla bir enerji merkezi. Söylenebilecek daha pek çok strateji özelliği mevcut şehrin. Vali Aksoy, Samsun’a en genel açıdan şöyle bakıyor: “Samsun gerçekten güzel bir şehir. Mavi ve yeşilin kucaklaştığı, kentin sahil ve denizle yaklaşık 180 kilometre boyunca uzandığı ve her yerinden de-


nize girilebildiği, sosyal alt yapısı, üniversitesi, rekreasyon alanları, tarihe tanıklık etmiş Bandırma vapuru ve Gazi Müzesi gibi kültür varlıkları Karadeniz’in tek kayak ve kış turizmi merkezi iddiasını taşıyan Ladik Akdağ tesisleri, Havza-Ladik termal turizm merkezleri, Bafra kuş cenneti Amisos hazineleri gibi turizm altyapısı ile görülesi ve gelinesi bir kent Samsun.” Adımların ve bakış açısının geleceği göre ayarlanması gerektiğini belirterek, şehre şu vizyonu çiziyor: “Türkiye’nin Karadeniz kıyısındaki ülkeler, Avrupa Birliği ve Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerinde önemli rol oynayan üretim, ticaret ve hizmet merkezi.” Kalkınma süreci ve yerel dinamikleri belirli bir şehir Samsun. Devlet Planlama Teşkilatı ile işbirliği yapılıyor. Kamu, yerel, sivil ve özel kesimlerin katkılarıyla İl Gelişim Strateji Planını, 27 Ocak 2007’den beri uygulanıyor. Bunda Cumhuriyetin 100’üncü kuruluş yılı esas alındı. Aksoy’un ağzından şehrin temel gelişme ve kalkınma sahaları: “Tarım ve tarıma dayalı sanayi, uzman iş gücü istihdam eden sanayi ve uluslararası ticaret ve ihtisaslaşmış hizmetler.” “ Cumhuriyetin kuruluşunda vatanın kurtuluşunda ilimizin kattığı enerji ve ulu önderin bu anlamda ki sözleri potansiyellerini sinerjiye dönüştüren bir Samsun’un nerelere varabileceğinin göstergesi.” diyen Vali Aksoy, ‘tek dezavantaj’ birlikte hareket etme eksikliğini telafi edecek adımların en kısa sürede atılacağını yüksek idealler peşinde koşulacağını söylüyor. Şehrin yalnızca üst düzey bir projeyle marka haline getirilemeyeceğini söyleyen Aksoy, “Markalaşma süreci, o çerçeveyi çizer veya bu noktada sınırları yapılması gerekenleri tamamlar. Aslında onun alt başlıklarında her alanda altını ve içini doldurmak diyebileceğimiz çok detay başlıklar, alanlar, ayrıntılar ve çabalar gerekmektedir. Şüphesiz bu bir bütün olarak önce inanmayı sonra da çalışmayı gerektirir. Samsun 4 ulaşım alt yapısının buluştuğu stratejik konumu, tarihsel birikimi, tarım ve sanayi potansiyeli, uluslar arası ilişkiler ağına yakınlığı, enerji koridorları girişi ve üzerinde olması, insan zenginliği, ara eleman,

eğitilmiş eleman ve hizmetler sektöründeki sağlık, turizm ve diğer bütün alanlardaki zenginliğiyle tartışmasız Türkiye’nin bu noktadaki belirleyici kentlerinden biridir. Bize düşen bu buluşmanın ve alt yapı zenginlinin sağladıklarıyla yetinmemek, iddiamızı hazırlıklı olarak geleceğe taşımak ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır.” diyor.

Vali Aksoy’a göre Samsun, Karadeniz çanağındaki ülkelerin çekim merkezi. Bölgesinin de en büyük şehri. Birlikte hareket etme eksikliğinin en kısa sürede atılacak adımlarla giderileceğini ve yüksek idealler peşinde koşulacağını söylüyor.

Samsun’un barındırdığı değer ve potansiyelleri kullanamadığının Aksoy da farkında. Bunun bu şehre has olmadığının ve 2023’de Türkiye’nin ilk onu arasına girileceğinin altını çiziyor: “-Güneşin doğduğu şehir- başlığı altında tarihi geçmişinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve Türk milletinin kurtuluşundaki simge kent olan, bağımsızlık güneşinin doğduğu Samsun’ un Türkiye Cumhuriyetinin kalkınmasında ve hedeflerine ulaşmasında da aynı düzeyde etkin, üretken ve verimli bir kent olmasını amaçlamaktayız. Bu yolda ki hedefimiz Türkiye Cumhuriyetinin 100. kuruluş yılında yani 2023’de Samsun’un Türkiye’nin ilk on kenti arasındaki yerini belirginleştirmektir, pekiştirmektir.” Aksoy, ‘şehrin en önemli avantaj ve dezavantajları’ hakkındaysa, “Samsun Cumhuriyet ile birlikte hızlı ve sürekli bir büyüme ivmesine kavuşmuştur. Çok açık bir şekilde bölgesinin her açıdan belirleyici, yönlendirici merkez kenti olmuştur. Bunu sadece büyüklük anlamında söylemiyorum. Bazı büyük ve buna ilişkin değerlendirmelerle tanımlanan kentlerin büyüklükleri kendi sınırları ve çevreleriyle sonludur. Etkilemesi ve yönlendirmesi sınırlıdır. Bu açıdan baktığınız zaman Karadeniz’de tek büyükşehir olan Samsun sadece kendi büyüklüğü ile değil, bölgesini ve çevresini etkileyen, yönlendiren ve belirleyen bir kent konumuyla da bugün açık ara karşımızdadır. En büyük avantajı coğrafi ve stratejik konumu, kamu ve özel sektöre ait limanları, uluslar arası havalimanı, Karadeniz bölgesini Anadolu’ ya bağlayan demir ve karayolu, üniversitesi ve kültürel alt yapısı ile bölgesinin merkez ili olması. Dezavantajı veya eksikliği ise ortak hareket etme eksikliği. 1980’li yıllara kadar bölge merkezi olan ilimiz dünyada ki değişime ve dönüşüme paralel olarak yeni bir hamle gerçekleştirememiş olması. Bu olumsuzluk bugün önümüzde fırsat olarak durmaktadır.” diye konuşuyor. 37 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK Turizm potansiyeline dikkati çeken Atakum Belediye Başkanı Metin Burma:

Neden Antalya olmayalım? Burma’ya göre, coğrafi konumu, ekonomi ve insana dayalı potansiyeli Samsun’un en büyük avantajı.

Atakum Belediye Başkanı Metin Burma, Samsun’un, geçmişteki hinterlandı geniş bölge merkezliği konumunu ve Türkiye’deki önemini kaybettiğini ileri sürüyor. Bölge çapındaki fabrika ve işletmelerden mahrum kalındığını; işsizlik ve yoksulluk oranlarının yükseldiğini söyleyen Burma, şehrin ticaret merkeziyken ki öncü rolüne yeniden kavuşmasını istiyor. Burma’ya göre, bütün avantajlar doğru planlama ve koordineyle değerlendirildiğinde vilayet eski gücüne ulaşabilir. Coğrafi durumu ve verimli topraklarıyla bunu hak ediyor: “Yeter ki şehrin dinamiklerinin üzerinde çalışacak bir gelecek projesi olsun. Yeter ki kısır, klasik yaklaşımlarla zaman yitirilmesin. Kuşkusuz bu genel anlayış içerisinde kentsel yenileme projeleri ile kentin tıkanıklığını çözmek, ulaşımını 38 SAYI 13 / KASIM 2010

Atakum Belediye Başkanı Metin Burma, bütün avantajlar doğru planlama ve koordineyle değerlendirildiğinde vilayetin eski gücüne ulaşabileceğini ifade ediyor. Ancak geçmişteki hinterlandı geniş bölge merkezliği ile Türkiye’deki konumun kaybedildiğini ileri sürüyor.

rasyonelleştirmek, çağdaş kentlerin ölçütlerini yakalamaya dönük projeler üretmek işsizliğin ve yoksulluğun insanca yaşama onurunu zedelemeyecek boyutlara çekmek çağdaş yaşamın tüm öğelerini gözeterek gelecek planları hazırlamak gerekir.” Kurtuluş Savaşı’nın burada başlaması, adının Mustafa Kemal Atatürk’le anılması, Çarşamba ve Bafra ovaları ile doğal güzellikleri şehrin ana avantajlarından. Henüz yeni keşfedilen turizm potansiyeli üzerinde titrenmeli: “Geleceğin Samsun’ unu eğer turizm gibi doğru alanlarda yatırım ve teşvik yapılırsa çok iyi bir konumda göreceğimize inanıyorum. Belki de Antalya, Bodrum gibi Türkiye’nin sayılı turizm merkezlerinden biri konumuna gelebiliriz, bu da kentimizi marka şehirlerden biri haline getirir.” Tarihi misyonumuz ticaretin unutulmaması gerektiğini de vurguluyor Bur-

ma: “Samsun var olan potansiyelini kullandığında sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan; kentleşmede çağdaşlığı yakalama açısından Türkiye’nin önde gelen birkaç kentinden biri olabilir.” Ulaşım konusuna da dikkati çekiyor öte yandan: “Yine hem ulaşılabilirliği hem Anadolu’nun giriş ve çıkış kapısı olması içerdeki kentlerin denizle buluşmasını sağlayan yer olarak turizme yönelik gerekli yatırımların belli bir noktaya gelmesi ile turizm kenti olma özelliğinin de ön plana çıkarılması gerekmektedir.” Başkan Burma, coğrafi konumunu, ekonomi ve insana dayalı potansiyelini şehrin en büyük avantajı olarak görüyor. Bunları değerlendirememişliği ise büyük eksiklik diye niteliyor. İl’in tümünü kapsayacak projesizlikten yakınıyor ayrıca: “Her şey kendiliğinden oluşmaya bırakılmış gibi.”


Canik Belediye Başkanı Genç’in en büyük hayali:

Yaşanmaya değer bir Samsun Canik Belediye Başkanı Genç’e göre, Samsun’un önü açık. Yapay marka kriterlerine muhtaç değil. Bünyesindeki özelliklerini harekete geçirmesi kafi. Ancak şehrin güçlü bir lobisi bulunmadığı gerçeğine o da parmak basıyor.

Canik Belediye Başkanı Osman Genç, öncelikle gülen bir Samsun hayal ediyor. Yedisinden yetmişine, gencinden yaşlısına herkesin insanların orada bulunmaktan ve yaşamaktan keyiflendikleri bir şehir düşlüyor. Yanlış yapılanma karmaşa, endişe ve stres kaynağı elbette. Doru yapılanmaysa güven, huzur ve mutluluk. Sadece fiziki hal anlaşılmamalı bundan. İmar işleri, park ve bahçeler, trafik, istihdam imkanları, güvenlik ve benzer pek çok hizmet birbirinden farklıymış gibi görünse de, hepsi bir bütünün parçalarıdır aslında. Bir dişli dahi aksadığında, çark bozulur. Genç’in özlediği şehirde çark tıkır tıkır işlemeli.

Bir dünya şehrinin özellikleri değil midir; ekonomik seviyenin yüksekliği, eğitim ve sağlık alt yapısının muazzamlığı, devlet ve özele ait üniversite ve kolejlerle donatılmışlık, kaliteli bir o kadar da yeterli kültür ve sanat aktiviteleri… Bugün itibariyle Samsun’ daki karmaşıklığın tamamen çözümlendiğini söylemek gerçeği yansıtmaz. Yapılaşmadaki çarpıklığı her göz görüyor. Onnca imkanlara rağmen kendisini aşamamış şehir. İşsizlik, trafik ve tanıtım sorunlarını yadsımak mümkün mü? Başkan Genç’e göre, organizasyon eksikliği en önemli problemlerin başında geliyor. Kurum ve kuruluşları ile işbirliği içerisinde, ihtiyaç ve beklentilerinin analizinde isabet kaydedilen, kaynakları optimum kullanılan bir yapıya

hasretiz. “Bir bütün halinde hareket ederse şehirde çok şey düzelir.” diyor Genç. Aksaklıkların rehabilitesinde gereken özveri ve dinamizme sahip Samsun. Her geçen gün gerek istihdam, gerekse de alt yapı ve kültürel anlamda olumlu gelişmelere sahne oluyor. Yaşanası şehir imajı bunların üstüne kaymak niteliği taşıyor işte. “Türkiye’nin en yaşanabilir şehri neresidir?” araştırmasında Ankara ilk sırda yer alıyor. Acaba niçin? Genç niçine dair şunları anlatıyor: “Ekonomi, sağlık, eğitim, coğrafya, kültür-sanat. Bu beş parametre bir şehri yaşanabilir kılan faktörlerdir diye söyleyebilirim. Bu parametrelere baktığımda hiçbir konuda Samsun ilk 10’un içerisinde değil. Dolayısıyla tercih edilen bir kent değil.” 39 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK “Samsun kendisine yapay imajlar aramaya ihtiyacı olmayan bir şehir.” diyen Genç, gerisini şöyle tamamlıyor: “İnsanlar Samsunumuzu Atatürk şehri, 19 Mayıs şehri olarak benimsemiş durumda. Samsun 19 Mayıs şehridir. Atatürk’ün şehridir. Kurtuluş savaşının şehridir. Bundan daha güçlü bir imaj yaratılabilir mi? Ayrıca Kızılırmak, Yeşilırmak havzalarının içerisinde oluşu, tarihi ve jeopolitik önemi de bu imaja önemli katkılar da bulunmaktadır. Bu özelliklerini daha fazla ön plana çıkartılmalıdır.” Güçlü bir Samsun lobisi bulunmamasından yakınıyor: “3’üncü sayfa tarzındaki haberlerle gündeme geliyoruz. Şehri temsil eden Samsunspor 1’inci Lig’de mücadele ediyor ve sahipsiz bırakılmış durumda. Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki. Oysa Samsun huzur kenti Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sembolü olduğu gibi Türk modernizminin zirve şehri olarak gündemde kalmalıdır. Canik İlçesi’nin şehrin imajına katkısını da göz ardı etmeden bu konuyu tamamlamak istiyorum. Çünkü Canik artık Samsun’un taşrası değil metropolü olma yolunda ilerlemektedir.” Bardağın dolu tarafını inkâr etmemek lazım elbette. Şehir gün geçtikçe büyüyor. Gelişme ivmesi pozitif ilerliyor. Potansiyelden istifade problemi geciktiriyor yaşanası kriterine kavuşmayı. Geleceği için umut ve ümit dolu bir şehir ama özlenen tabloyu yavaşlatan omurgaların beli kırılmalı hakikaten. Kurtuluş Savaşı’nın başlatıldığı şehir kimliği başka hangi yöreye nasip? İşin gerçeği sentetik marka oluşturucu hamlelere ihtiyacı yok Samsun’un. Bu müthiş imajın üstüne potansiyeline realite kazandırmalı, hepsi bu. İmaj adına diğer uygarlıklardan medet ummak da neyin nesi! Bafra ve Çarşamba ovalarını hafakan ve ataletlerle kurutmamalıyız. Tarım ve turizm imkânları işletilmeyi bekliyor. Tarihi zenginlik ve coğrafi güzellikleri çoğu insana eşsiz keşif duygusu tattıracaktır şehre çekilebildiklerinde. Ulaşımdaki alternatifler birkaç şehirde mevcut. İç Anadolu’ya açılan koca bir kapı. Karadeniz’in dünyaya açılan 40 SAYI 13 / KASIM 2010

kapısı. Tersten bakılırsa eski Sovyet ülkelerinin de dünyaya açıldığı kapı aynı zamanda. Eğitim ve sağlık kuruluşları özeliyle, devletiyle gençleri cezp edecek düzeyde. Genç, markalaştıran özelliklerin fark edilemediğini vurguluyor. Buda elbette yine organizasyon eksikliğine dayanıyor. Samsun önü açık bir şehir. Sürekli gelişme kaydeden nüfusuna paralel ekonomisi de palazlanan bir vilayet. Geleceğin Samsun’u ülkemizde tercih edilen iller listesinin baş köşesine konuşlanabilir. Adını dünya şehirleri arasına yazdırabilir. Tarihi, kültürü, coğrafi yapısı, demografik özellikleri buna müsait. Yumurta kabuğunu çatlatarak hızla serpilen bir kuş gibi, harekete geçildiğinde, Samsun da kanatlanıp havalara uçacak. Özgürleşecek her manasıyla.

“Canik artık Samsun’un taşrası değil metropolü olma yolunda ilerlemektedir.” diyor.

Canik Başkanı Genç, geleceğin Samsun’u şu cümlelerle anlatıyor: “Canik’te gerçekleştirdiğimiz projeler ile Samsun’un doğal gelişim mecrasını ilçemize doğru çevirmeyi başarmış bir belediye başkanı olarak şunu iddia ediyorum. Herkes bir gün Canikli olacak. Olmaya adaydır. Şehrin en mühim avantajı insan kaynaklarıdır. Bence bir şehrin tabi ve sonradan oluşturulan kaynaklarını değerlendirecek insan kaynakları yeterli değilse o şehrin ne kadar zenginliği olursa olsun ne yazık ki yeterli gelişimi tamamlayacağını düşünmüyorum. Samsun artık insan kaynaklarına yeteri değeri vermeli ve yetişmiş insan gücünü arttırmalı bunu da doğru bir şekilde kullanabilmelidir. Şehrin en avantajlı yönünü insan yapısı ve coğrafyası olarak görüyorum. Eksikliği ise yöneticilerde buluyorum. ‘Gelecekte bizi nasıl bir Samsun bekliyor?’ sorusuna ‘gelecek bizden nasıl bir Samsun bekliyor’ diye cevap vereyim. Buna dair bir örnek: Google geçen günlerde insansız otomobili trafiğe çıkardı ve insansız otomobil ilk trafik deneyimini hiç kazasız olarak tamamladı. Zor gibi mi görünüyor. Teknolojiyi sürekli uzaktan takip ederek sanırım hedeflediğimiz noktalara hiçbir zaman ulaşamayacağız. Ama bu zor gibi görünse de iyi bir Ar – Ge ve insan kaynakları değerlendirmesiyle gerçekleşebilir.”


1952’den bugüne...

kırsatiye

bilgisayar

ofis

ev’de ofis’de okul’da bilgisayar’da önce aka’ya Daha Güvenli... Daha Ucuz... Daha Bol Çeşit... İstiklal Cad. İstiklal İşhanı No: 20 İlkadım / SAMSUN akakirtasiye@akakirtasiye.com.tr www.akakirtasiye.com.tr

0362 431 0 671 41 SAYI 12 / EKİM 2010


KAPAK

Necattin Demirtaş’ın kurduğu hayalden bir enstantane…

Mimaride modernliği yakalamış bir Samsun...

İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, alt yapı ve imar sorunsuz, mimaride modernliği yakalamış bir Samsun düşlüyor. Medeniyet bir yandan insanlığın pek çok hizmete kolay ulaşmasını sağlıyor ama diğer yandan bağları koparıyor. Apartmanlar birbirlerinden uzak, hatta tanışmayan kişilerle dolu. Bu yüzden yaşama dairleriyle, hizmet adına kurguladığı hayalleri örtüşmüyor Demirtaş’ın. Çarpık yapılaşmayı sonlandırmak için ilçe sınırlarındaki mahalleleri yıkması halinde, “İki elim yakanda olur.” demiş babası. Mahalle dokusunun ve sosyal dayanışma kültürünün hayatiyeti söz konusu burada. Dokunun özellikleri site ve apartman yaşantısında kaybolacak çünkü. Her ikisinin birden hayatını sürdürmesi mümkün değil mi acaba? İmar planları tatbik edilmiş; çok sayıda park ve bahçeli; trafik, istihdam, alt yapı, güvenlik gibi sorunları aşmış; çarpık yapılaşmasız; modern ve çağdaş görünümlü; öte yandan sosyal ve kültürel değerlerini kaybetmemiş bir Samsun olamaz mı? Böyle bir şehrin herkesi çekeceğini söylüyor Demirtaş. Bunu sağlamak için mastır planlarının tamamlanması ve şehrin gelecekte nasıl şekilleneceğinin şimdiden bilinmesi gerekiyor.

Demirtaş, “Bu memleketin vekilleri bu memleket için çalışmak zorunda.” diyor. 42 SAYI 13 / KASIM 2010

Demirtaş da, ‘Bağımsızlık güneşinin doğduğu şehir’ imajına işaret ediyor öncelikle. Bağımsızlık güneşi başka hiçbir imajla mukayese edilemez. Başka bir şehrin istese de böyle bir imajı elde etmesi imkan dahilinde değil.


İlkadım ismi de Kurtuluş Savaşı’ndan mülhem. Bu da çeşitli figürlerle nakşedilebilir şehre. Eiffel kulesi için Paris’e gidiliyor, İsa heykelini görmek amacıyla Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrindeki Corcovado Dağı’na tırmanılıyor bugün. Kurtuluş meşalesinin yakıldığı Samsun’da bunu tasvir eden devasa bir sembol üretilebilir. Demirtaş, bunu aslında turizm potansiyelini ön plana çıkarma adına söylemediğini belirtiyor. Güneşin doğduğu şehir imajının muhafazası tek hedef. Bu bir vefa borcu. Simgesel özelliğinin unutulmaması esas. Bir çok şehirde tek branş üzerinde ilerlemeler kaydedilerek profesyonelleşiliyor. Şehir o işle anılıyor. Can alıcı örnekler sayılabilir bu bilgiyi doğrulayan. Ama Demirtaş, Samsun’a tek bir gömlek giydirilmesini doğru bulmuyor. Konumu dolayısıyla tek hareket noktasıyla tanımlanamayacak kadar zenginliğe sahip bir şehir burası. “Tek gömlek Samsun’a dar gelir” diiyen Demirtaş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Karadeniz’de ve özellikle Samsun açıkların da şu an petrol aranıyor. Ben olduğuna inanıyorum. Zaten denizimizin 200 metre altında canlı yaşamıyor. Petrol aramaları da pahalı işler kimse boşu boşuna uğraşmaz buralarda. Petrol Samsun’u dünya perspektifinde çok farklı bir noktaya taşır. Samsun mavi akım ve benzeri projeler gibi enerji koridorları üzerinde merkezi bir konumda ve limanının özelleşmesi ile Karadeniz’de petrol arama çalışmaları sonucunda oluşacak yeniliklerin lojistik altyapısını sağlayabilecek noktada. Ayrıca yine limanı ile Akdeniz bölgesinde ki narenciye ve sebzenin Rusya gibi kuzeydeki soğuk ülkelere taşınmasında bir köprü konumunda. Şehrimizin serbest bölge kapsamında oluşturulacak soğuk hava depoları sayesinde vazgeçilmez bir geçiş noktası olmasına çok sıcak bakıyoruz. İlçemiz sınırları içerisinde bulunan konut dışı kentsel alanlar üzerinde lojistik köy şeklinde serbest bölgenin bir uzantısı olarak soğuk hava depoları ve benzeri faaliyetler için liman işletmeciliğini yapan Samsunport firması ile görüşüyoruz.”

İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, her türlü olumsuzluğa rağmen son derece umutlu. Özellikle son yıllarda lojistik, sağlık, gıda sanayi gibi konularda yaşanan teveccühler onun bu umudunu kamçılıyor. Demirtaş, Samsun’a tek bir gömlek giydirilmesini doğru bulmuyor. Konumu dolayısıyla tek hareket noktasıyla tanımlanamayacak kadar zenginliğe sahip bir şehir burası.

Deniz mevsiminin kısalığı turizm için bir dezavantaj. Demirtaş, ‘Tatil maksatlı değil de sürekli yaşamak için güzel bir şehir’ kanaatinin propagandasının yayılmasından yana. Emekliliği sonrası şehre yerleşenleri, ‘kalıcı turist’ diye niteliyor. Emekli şehri imajı onu endişelendirmiyor. Aksine, esnafın lehine bir durum bu. Sağlık merkezi özelliği sebebiyle, gelişmemiş yakın illerden Samsun’a göç yaşandığını belirtiyor Demirtaş. Kalıcı turistlerin çoğalması biraz da refah ve huzurun teminiyle alakalı. Bunda yerel yönetimlere görevler düşüyor elbette. Demirtaş’ın gençliğinde Samsun Türkiye’nin parmakla gösterilen illerindenmiş. Çok gerilerde şu anda. Çağa ve artan nüfusa ayak uydurmamanın sonucu bu. Cezbeden faktörler yerinde sayınca, düşüş kaçınılmazlaşıyor. Demirtaş şuna yürekten inanıyor: ‘Ayak uydurulsaydı şu sıralar 2 milyon nüfuslu bir şehirde yaşıyorduk.’ Geçinemeyen genç nesil daha büyük şehirlere göç ediyor. İstanbul’daki Samsun mahalleleri ortada. Genç nüfusunu kaybedip, yaşlı göçü alıyor Samsun. İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, her şeye rağmen son derece umutlu. Özellikle son yıllarda lojistik, sağlık, gıda sanayi gibi konularda yaşanan teveccühler onun bu umudunu kamçılıyor. Samsun verdiği oyların karşılığını almada sorun yaşıyor. İktidara Türkiye otlamasının üzerinde oyu var ama hizmet bunun çok çerisinde. Bu sadece günümüz için geçerli değil, bir Samsun klasiği. Samsun çantada keklik görülüyor Demirtaş’ a göre. İktidar partisinden taş aday olarak konulsa kazanır zihniyeti Samsun’a hizmet etme gerek ve heyecanını ortadan kaldırıyor. İktidar 2002 yılından beri civar illere ikişer bakanlık verirken, 2009 yerel seçimlerinde İlkadım Belediyesi’nin kaybedilmesinin hemen akabinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı şehre tahsis ediliyor. Ağlamayan bebeğe emzik verilmez, mantığı… Demirtaş; “Bu memleketin vekilleri bu memleket için çalışmak zorunda.” diyor. 43 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK Uzun, ‘şehirdeki lokomotif sektör tarımdır’ görüşünü savunuyor: “Samsun’un karşı yakasındaki soğuk kuzey ülkeleri son derece talepkar. Hem Avrupa’ya hem de Rusya’ ya açılan bir pencereyiz.”

Şehrin en önemli kalemlerinden Necdet Uzun:

“Samsun’da ruh var, lobi yok” Şehrin nabzını en iyi gazeteciler özellikle yerel basındakiler tutar. 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun, yaygın basın bölge müdürlüğü de dahil 35 yıllık mesleki deneyimiyle Samsun’u yakinen bilen bir gazeteci. Hafızasındaki şehir fotoğraflarını albümden çıkardık bir bir. Bugünkü enstantanelerle kıyasladık sonrasında. İlk tespiti şu: “Samsun’da ruh var 44 SAYI 13 / KASIM 2010

lobi yok.” Helva için gerekli her unsur mevcut ama, bu yüzden bir türlü mamule dönüşemiyor. Organizasyon cephesinde sıkıntı yaşanıyor kısaca. Daha kötüsü de engelleniyor girişimler. Aslında helva pişirildiğinde şehir Türkiye’nin gözbebeği olacak. Kentin ulaşım özelliklerine sadece dört vilayet sahip. Deniz, kara, hava ve demir yollarıyla ulaşılabiliyor buraya. Yatırımcı köstekleniyor açıkça. Yoksa bu imkanlarla dünyalara açılması gerekirdi ciddi müteşebbislerin. Bu iddia-

lar sözüne güvenilir önemli bir gazetecidense, ciddiyet katsayısı yükseliyor haliyle. ‘Az olsun benim olsun.’ anlayışını benimseyen ‘dar ufuklu’ insanların şehirdeki tahribatını şöyle anlatıyor Uzun: “Geniş kapsamlı düşünemiyorlar. Küçük beyinli bir takım kıskanç insanlar. Oysa hayat paylaştıkça güzelleşir. Pastayı büyütmeye çalışmak yerine, küçük pastadan büyük dilimi almaya uğraşan bu insanlar; Samsun’u zarara uğrattıklarının farkında değiller.


Pasta büyürse herkesin karnı doyar. Büyük düşünmek lazım. Samsun’da ortaklık kültürü yok. Olan ortaklıkların da hem sayısı az hem de daha yeniler. Serbest bölgede güzel bir ortaklık inşa edildi örneğin. Bazı şeylerin başarılabileceğini gösteren bir örnek. Bu başarılı örneği gören insanlar ortaklığa yönelebilirler. Ticaret bir kültürdür. Samsun’da dünyaya açılan birçok ürün var. Dünyanın 113 ülkesine ihracat yapıyoruz. Samsun’da yatırımcıyı, işveren, aş veren insanları korumak ve şevklendirmek lazım. Oysa hırsız arsız adamlara cezaevi kapılarında “Türkiye sizinle gurur duyuyor. ” diyerek alkış tutanlar varken; yanında yüzlerce işçi çalıştıran, vergisini ödeyen, iş ve aş veren şirketi, Türkiye’nin ilk 500 şirketinin içinde yer alan insanlara köstek olunuyor bu şehirde.” Uzun, yerel yöneticilerin yatırımcıları bitmeyen istekleriyle bıktırdıkları için Samsun - Ceyhan petrol boru hattının Ünye’ye kaydığının altını da çiziyor özenle. Samsun özünde bir ticaret şehri. Ama son yıllardaki değişim ve gelişimlerle başka nüveler kattı bünyesine. Uzun bu konuyu şöyle kritik ediyor: “Bilhassa sağlık alanındaki gelişmelerle bir sağlık kentine dönüştü Samsun. Türkiye’nin birçok şehrinde olmayan hem kamu hem özel sektörün sağlık yatırımları var artık. Çevresindeki sağlık hizmetleri gelişmemiş illere, kuzey ülkeleri, Türk cumhuriyetleri, başta olmak üzere tüm bölgeye sağlık hizmeti sunabilecek Samsun’da birde sağlık turizmi ortaya çıkacak. Havza-Ladik termal turizm merkezleri ile de elini güçlendirecek. Aynı zamanda da bir sanayi kenti. Dünyanın kullandığı tıbbi cihaz ve aletlerin büyük bir bölümünün üretildiği bir kent. Türkiye’nin tıbbi alet üretiminde dünyanın üçüncü sırasında yer almasının yegane nedeni Samsun. Öte yandan uluslar arası havalanın kargo bölümünün olması ve Gıda OSB’ ye yapılan yeni yatırımlar ile Bafra ve Çarşamba ovalarına sahip Samsun tam bir tarım kenti. Konuşmamamızın başında zaten lojistik alt yapısının ne denli güçlü olduğundan bahsetmiştik.

Şehri çok iyi tanıyan deneyimli gazeteci Necdet Uzun, “Samsun’da yatırımcıyı, işveren aş veren insanları korumak ve şevklendirmek lazım. Oysa hırsız arsız adamlara cezaevi kapılarında “Türkiye sizinle gurur duyuyor.” diyerek alkış tutulurken, yanında yüzlerce işçi çalıştıran, vergisini ödeyen, iş ve aş veren şirketi, Türkiye’nin ilk 500 şirketinin içinde yer alan insanlara köstek olunuyor.” diyor.

Kısacası Samsun’a sadece ticaret kenti, sadece tarım kenti, sadece turizm kenti, sadece sağlık kenti, lojistik kenti demek mümkün değil. Samsun bütün bunların hepsini bünyesinde bulunduran bir kent.” Uzun’a göre, Samsun’un çok sayıdaki özelliklerinden biri diğerlerine nazaran lokomotif niteliği taşıyor: “Samsun’da lokomotif sektör tarımdır. Bafra ve Çarşamba ovaları ile deyim yerindeyse bu topraklara insan dikmek mümkün olsa yetişir. Dünya çok önemli bir açlıkla karşı karşıya. Samsun aynı zamanda organik tarımda çok önemli merkezlerden biri konumunda. Fakat Samsun tarımı oldukça bilinçsiz bir şekilde icra ediliyor. Bu sene pirinç para ediyor. Sonra tüm çiftçiler pirinç ekiyor. Ertesi sene pirinç bol olduğundan dolayı para etmiyor. Planlı bir tarım ve bu tarıma entegre sanayi tesisleri ile Samsun sadece Türkiye için değil dünya için önemli bir merkez haline gelebilir. Samsun’un karşı yakasındaki soğuk kuzey ülkeleri son derece talepkar. Hem Avrupa’ya hem de Rusya’ ya açılan bir pencere Samsun. Samsun’da her şey var fakat birde yine söylüyorum. Ustaların tezgâhın başına gelerek helva yapmasını istemeyenlerde var. Kendi egolarının gözlerini kör etmesi nedeni ile Samsun’un bu büyüklüğünü görmeyen insanlara sahibiz.” Bu mobbingin, “Eğer Samsun büyürse istediğimiz gibi at oynatamayız.” düşüncesinden kaynaklandığını belirtiyor Uzun. Ortaklık kültürünü bu sakat yaklaşım baltalıyor. Yıldırma kıskacı biterse, şehir ülkenin ilk 10 vilayetinden biri olacak. Geçmişinde 7’incilik var zaten. Kaplumbağaya geçilen tavşan bir an önce uykusundan uyanmalı artık. Uzun, Samsun’un diğer Karadeniz illeriyle mukayesesini yanlış buluyor. Trabzon’u, şehre tutkunluk Trabzon yapıyor. Mesele Trabzon ile alakalıysa, tek yürek olunuyor. Samsunspor haftalar boyunca lider kaldığında şehir gözdeydi. Medyanın imkanları o günden bu yana çok genişledi. Bugün süper ligde top koştursaydı takım, şehre çok renkli simalar, iş adamları ve yatırımcılar gelecekti. Bu da şehrin gelişmesine katkı sağlayacaktı tabi ki. 45 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK

Osman Reis, Atatürk’ün, “Siyasi ve askeri zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça kazanılan zaferler yaşayamaz.” sözünü hatırlatıyor.

KASİF Başkanı Osman Reis, iddialı konuşuyor:

Dünya kenti olmaya adayız Karadeniz Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (KASİF) Başkanı Osman Reis, olaylardan ders çıkarma dışında geriye bakılmaması gerektiğine inananlardan. Enerjinin mazideki izlerin dedikodusuna harcanacağından endişe ediyor: “Bütün enerjimizi ‘Gelecekte neler yapabiliriz?’ sorusunun cevabını bulmaya ve bu noktada stratejiler geliştirmeye harcamanın daha yararlı olduğunu söyleyebilirim.” ‘Kurtuluş meşalesinin yandığı şehir’ imajıyla dilenildiği ölçüde iftihar edilebileceğini belirten KASİF Başkanı Reis, bunu asla yeterli görmüyor: “Biz bunu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Siyasi ve askeri zaferler 46 SAYI 13 / KASIM 2010

ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça kazanılan zaferler yaşayamaz’ sözünden anlıyoruz. Demek ki bizim de Samsun’un sahip olduğu bu güzel imajı, daha fazla istihdamla, daha fazla ihracatla, yüksek teknoloji üretmeyle taçlandırmamız lazım.” Şehrin kalkınmasında mevcut potansiyelin çok azının kullanıldığına Reis de katılıyor: “Türkiye’nin Kuzey’e açılan kapısının organize sanayi bölgelerine, serbest bölgeye bakınız, işletmelerin kapasite kullanım oranlarını değerlendiriniz, ihracat rakamlarını masaya yatırınız, Türkiye’nin en büyüklerinden Çarşamba ve Bafra ovasının verimliliğine bakınız, bu tablonun bize yakışmadığını göreceksiniz. Peki

neden? Bu sonuç, girişimcilerin mevcutla yetinmesi ve yeni girişimler için isteksiz davranmasından kaynaklanıyor. Merkezi ve y erel yönetimlerin gerektiğinden fazla bürokratik engel çıkararak yatırımcıyı ürkütmeleri veya başka şehirlere kaçırmaları da mevcut kaynakların değerlendirilememesinde bir başka önemli faktör olduğunu görüyoruz. Netice Samsun’a yabancı yatırımcı çekmekte zorlandığımız gibi kendi insanımızın da başka şehirlere kaçtığını görüyoruz.” Reis’e göre, potansiyel optimum değerlendirildiğinde, şimdikinden çok fazla ülkeye ihracat gerçekleştirilebilir. Nitelikli insan gücünün dışarıya kaptırılmaz; hatta tersine beyin göçü yaşanır.


Sağlık kitleri geliştirme ve tıbbi cihaz üretiminde küresel aktör haline gelinebilir. Karadeniz Havzası’nın eğitim, sağlık, tarım ve lojistik üssü haline dönüşülebilir: “Samsun’un bu başarılara imza atacak enerjisi var, ama biz enerjimizi başka yerlerde tüketiyoruz.” Sanayi kültürünün oluştuğunu söyleyen Reis, bunu 113 ülkeye yapılan ihracata dayandırıyor. Samsunlu işadamlarının Afrika kıtasına, Pasifik ve Güney Amerika’ya açıldığını belirterek; yakın gelecekte yabancı ortaklıklarla Karadeniz Havzası’ndaki ülkeler başta, dünya pazarlarına yüksek teknoloji ürünleri dahil birçok sanayi ürünler satılacağını vurguluyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) bünyesinde kurulan Teknoloji Geliştirme Merkezi’nin, ileri teknoloji üretimine öncü rolü üstleneceğini kaydediyor. Kamu ve özel sektöre ait küçük ve orta ölçekli sağlık işletmelerinin, hastanelerin ve tıbbi cihaz sektöründeki üstünlüğün şehri; Balkanlar’dan Kafkasya’ya uzanan Karadeniz Havzası’nın sağlık merkezi yapacağını da dile getiriyor Reis. Canik ilçesinde Vakıf Üniversitesi Başarı’nın kuruluşuyla diğer vilayetlerden ve ülke dışından da öğrenci çekecek artık şehir. Bugünün üniversitelisi yarının işadamı, kamu yöneticisi veya turisti demek. Bu anlamda da bölgesinde eğitim lideri Samsun. Reis, 10 yıl içinde Karadeniz Havzası’ndaki her 5 gençten birinin Samsun’da üniversite eğitimi görmeyi hayal edeceğini savunuyor. Tarıma dair tespitleri de var Reis’in. Bir defa bu sektördeki söz sahipliği sürecek. Küresel ısınmadan en az Karadeniz Bölgesi etkilenecek. İklim koşulları her türlü örtü altı ve üstü ziraata müsaitleşecek. Genetiği beceriye kodlanan bölge insanının performansıyla topraktan bereket hasat edilecek: “Samsun’un diğer illere nazaran 3 önemli avantajı var. İlki, gerek coğrafi, gerekse jeopolitik olarak son derece önemli bir yerde bulunuyor. Bir taraftan İç Anadolu Bölgesi’nin Karadeniz Bölgesi’ne açılan kapısı, diğer taraftan da Karadeniz’in, Balkanlar, Rusya ve

Samsun’un ekonomi tandanslı önemli sivil oluşumlarından KASİF’in başkanlığını yürüten Osman Reis, “Dünyanın 3 ayrı devlet başkanının bir araya gelip toplantı yaptığı, açılışlara imza attığı Ankara ve İstanbul’un dışında kaç şehir var?” diye soruyor ve ardından şöyle konuşuyor: “Samsun bunlardan biridir. Liman, hava alanı, kara ve demiryolu ağına sahip Samsun’un en önemli üstünlüğü hiç kuşkusuz coğrafi konumundan ve lojistik üstünlüğünden kaynaklanmaktadır.”

Bağımsız Devletler Topluluğu’na açılan penceresidir. Bakınız, dünyanın 3 ayrı devlet başkanının bir araya gelip toplantı yaptığı, açılışlara imza attığı Ankara ve İstanbul’un dışında kaç şehir var? Samsun bunlardan biridir. Liman, hava alanı, kara ve demiryolu ağına sahip Samsun’un en önemli üstünlüğü hiç kuşkusuz coğrafi konumundan ve lojistik üstünlüğünden kaynaklanmaktadır. Samsun ve Samsunlu şanslıdır, çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluş meşalesini bu kentte yakmış, Cumhuriyetin temelleri bu şehirde atılmıştır. Bu özelliği ile Samsun, merkezi ve yerel yönetimler bazında fevkalade önemli bir konuma sahiptir. Bu da Samsun’un sahip olduğu ikinci avantajdır. Samsun’un üçüncü şansı ise, genç, analitik düşünme yeteneğine sahip, cesur ve girişimci insan kaynağıdır. Bu üç değeri, bu üç bileşeni akılcı bir yaklaşımla yan yana koyduğumuz zaman, Samsun bir dünya kenti olmaya aday olduğu gerçeğiyle yüzleşirsiniz.” “Ortaklık kültürünün bilinmediğini”, tepedeki kurumların koordine kuramamasının tabandaki işletmelere de yansıdığının altını çizen Reis, KOBİ’lerle çok büyük işlerin başarılamayacağı da söylüyor. Tecrübenin her çeşidinin bizzat yaşanarak biriktirildiğini, teknoloji gibi transfer edilemeyeceğini belirtiyor. Şehirdeki işletmelerin nitelikli ve kilit personellerini tutmakta zorlandığını da anlatıyor Reis: “Kalifiye eleman yok diye dertlenildiğini görüyoruz. Bu hem doğru hem yanlış, doğru olanı herkes bildiği için ben yanlış olanı söyleyeyim. Evet, kalifiye eleman yok ama olanı da elimizde tutmasını beceremiyoruz.” Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’na personel alınırken yaşananlardan söz ediyor: “Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden, İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan deneyimli, iki üç lisan bilen kişilerin Samsun’da çalışmak için ter döktüğünü gördük. Kalkınma Ajansları ile Anadolu’ya tersine bir beyin göçü olduğunu görüyoruz. Demek ki istenince istediğiniz nitelikte eleman buluyorsunuz. Burada işletme sahip veya yöneticilerinin kalifiye insan kaynağının değerini bilmesi gerekir. Onların bizim iç müşterilerimiz olduğunu unutmayacağız.” 47 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK

Mehmet Köse’nin ekonomik formülü çok kısa: Ticaret parayı, para da yatırımı doğurur…

MÜSİAD Şube Başkanı Mehmet Köse:

Ticaretsiz başaramayız Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Samsun Şube Başkanı Mehmet Köse, şehrin geçmişteki ticaret merkezi misyonunu yeniden kazanması gerektiğini söylüyor. Bunun da ancak yöneticilerin ticaretten anlamasıyla gerçekleşebileceğini ifade ediyor. “Yıllarca bu şehre bürokrat gözle bakıldı. Ticari göz ile bakılmadı. Oysa Samsun ilk ticaret kenti amacıyla kuruldu.” diyen Köse şehre giydirilen sağlık, lojistik, tarım, sanayi ve turizm gömleklerinin kökeninde ticaretin yattığını savunuyor. Köse, tarım şehrinin, ürünlerin ham halde değil de, gıda sanayinde işlendikten sonra satışıyla oluşabileceğini vurguluyor. İş gezileriyle şehri ziyaret edenlerin sayılarının artması ile, otel türü alt yapı hamleleri hayata geçirilecek ve turizm şehrinden söz edilebilecek” görüşünde. İmal edi48 SAYI 13 / KASIM 2010

len ürünlerin nakliyesiyle lojistik şehri tanımı ağza alınabilir ona göre. Aslında formül basit: Ticaret para, para da yatırımı doğurur. Tespitlerini şöyle detaylandırıyor Köse: “Bir bölgenin önceliği lojistik, turizm, sağlık, tarım olabilir. Samsun bunlarda çok avantajlıdır. Fakat işin temeli ticarettir. Bunları satabilmeniz pazarlayabilmeniz ticaret kültürünüz sayesinde mümkündür. Örneğin ticaret kökleşirse iş seyahatleri nedeni ile insanlar Samsun’a gelecek burayı görecek otelinde konaklayacak bunlarla birlikte otel sayıları artacak, kaliteleri artacak ve turizm zaten kendiliğinden gelişecek. Ticaret her şeyin köküdür. Ticaret gelişir ise diğer tüm dallar gelişir. Ticaretimiz güçlü olursa lojistik gelişir, tarım gelişir, sanayi gelişir, belirli dallarda imalat sanayi gelişir, ticarete bağlı olarak iş turizmi olur. Samsun’un

kalkınmasının tek yolu ticaretin en kısa sürede canlandırılmasıdır. Ticaret ve Sanayi Odamızın başlattığı ‘Samsun’da üretiliyor, Samsun’dan al’ kampanyası vardı. Biz de diyoruz ki: Türkiye üretiyor, Samsun satıyor.” Köse, ticaretsiz hiçbir sahada başarı elde edilemeyeceğini de ileri sürüyor: “Samsun gerek Bafra gerek Çarşamba ovaları ile çok verimli topraklara sahip. Avrupa birliği uyum müktesebatına baktığımızda en çok zorlandığımız tarım konusu. Tarım bizde miras yolu ile bölünerek gelen üç beş dönümlük parçalı arazilerde gerçekleştiriliyor. Bu sistem içerisinde modern tarım yapmak mümkün değil. Müktesebatın getirdikleri ise arazilerin bölünmesinin önüne geçiyor. Bunca verimli toprağa sahip olmamıza karşın İsrail’in yaptığı, Hollanda’nın


yaptığı tarımı düşünürseniz o hale gelmemiz için şuanda işe koyulsak 20 yılı bulur. Bu hali ile Samsun’a tarım kenti dememiz mümkün değil. Tarım ürünlerini işleyerek arz etmek ise işin ikinci boyutu. Ham ürünleri satmak yerine işlenmiş ürünleri satmak daha avantajlı biz şu an bu konuda da eksiğiz. Litvanya’ da satacak hiçbir şey yok. Buna karşın Viking projesini geliştirmişler ve Baltık denizinde ki Letonya, Estonya ve Riga’ya kadar ulaşan hat üzerinden Odesa’ ya 56 saatte ulaşıyorlar. Dolayısı ile Samsun’dan çıkan bir ürünü Odesa ve Samsun arasındaki süreyi de kattığımızda 3 gün içerisinde Baltık denizi ülkelerine ulaştırmamız mümkün. Litvanya’dan Viking projesi ile Odesa üzerinden ticaret yapılabilir. Trenferi sistemi ile Rusya ile Kafkaslara kadar iç bölgelere kadar dağılabilecek bir ticaret yapabiliriz. Bizim ürünlerimizin Baltık denizine ulaşması demek, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’ye üç günde mal gönderebilmeniz demek.” Tarihte ticaretin yoğunlaştığı yerlerde medeniyet serpiliyor. Çünkü para beraberinde yatırımı da getiriyor. Ticaretsiz şehirler gelişmemiş. Köse’ye göre Samsun’daki hadise de bundan ibaret. Şehir ticaret işliyorsa kıpırdanmış, tıkandığındaysa durmuş. 1950’li yıllara kadar Samsun’da 7 tane konsolosluk varmış. İstanbul, İzmir ve Ankara’nın ardından adı anılırmış. “Samsun eskiden Türkiye’ye mal satardı. Dünyanın birçok noktası eskiden uzak iken şimdi bir tık ötenizde. Türkiye bu çağın biraz gerisinde kaldı, Samsun ise daha geride kaldı.” diyen Mehmet Köse, sebepleri şöyle izah ediyor: “Samsun’un en büyük handikaplarından bir tanesi de ‘Az olsun benim olsun mantığıdır.’ Türkiye pazarına girerek 46 mağaza açacak olan firmanın ilk mağazasını Samsun’a açmasından dolayı müteşekkir olmalıyız şehrimize bir yatırım yapılmıştır. MÜSİAD’ın üyesi olup da duygusal nedenler ile bu mağazanın Samsun’da kurulmasına kızanlar oldu. Oysa bizim esnafımız yıllar önce el ele vererek bu işi yapsa idi Avrupa’dan insanlar gelip bu pastayı kapamazlardı. Yabancı yatırımcıya Samsun halkının esnafının ve tüccarının bakışı farklı. Buraya gelerek yatırım yapan büyük

MÜSİAD Samsun Şube Başkanı Mehmet Köse, toptancılığın misyonunu tamamlamasıyla sanki ticaretin ikincil derecede ekonomik aktivite haline gerilediğinin zannedildiğine dikkati çekiyor. Buna dayanarak soruyor: “Samsun’da kurulan kongre ve fuar alanının yanına spor salonu kurulması planlanıyor. Böyle bir tesisin yanına spor salonu yapmak mı daha uygundur yoksa bir ticaret merkezi mi? Biz spor salonuna karşı değiliz. Fakat şehrin başka noktaları varken neden kongre ve fuar alanına yapılsın?”

firmalar samsun’da o sektörde faaliyet gösteren tüccarları rahatsız etmekte. Oysa daha önce Samsun’da ki bu potansiyelin farkına vararak el birliği içerisinde büyük yatırımları yabancılar gelmeden bizim esnafımız yapmış olsaydı bugün şikâyet ediyor olmayacaklardı. Şehrin en mühim eksikliği ise güven. Her şey güvenle başlar, güvenle biter. Bu şehirde kimsenin kimseye güveni olmadığı için birlikte hareket edilmesi de söz konusu olmuyor. Biz fazla çalışmadan emek sar etmeden para kazanma peşindeyiz. Bu Türk halkının genel yapısında olsa da Samsun’da daha ağır basıyor. Emeksiz yemek olmaz, zahmetsiz rahmet olmaz. Bu yaradılış kanunudur.” Köse de her şeye rağmen Türkiye’ den ve Samsun’dan umutlu. Araştırmalar da gösteriyor ki, şehir gelecek 50 yılın en yaşanılabilir yerleşim birimleri arasında. Su ve asayiş problemi yok bir defa. Hayat da çoğu vilayete kıyasla kolay. Bu özellikleriyle göç verirken alıyor şimdi. Yeni gelenlerin çoğu emekli. Bu detay iyi irdelenmeli tabi ki. Genç nüfus yine dışarıya gidiyor. Her şeyden önce şehre çizilen misyon bir hayli ehemmiyet arz ediyor. Her kafadan bir ses çıkmamalı. Hiçbir sektör güdükleşmeden topyekun bir kalkınmanın yolu aranmalı. Bunları anlatırken, ticaret alt yapısının ihmale uğramamasını hatırlatmayı bir vazife biliyor Köse. Köse, “Türkiye son yıllarda bir ivme kazanmıştır ve çağlayan gibi akmaktadır. Samsun buna ayak uydurmalıdır yoksa atı alan Üsküdar’ı geçecek.” diyerek uyarıyor: “Samsun’a yapılan ve inkar edilemeyecek yatırımlar da vardır. Örneğin özel üniversite, sağlık yatırımları bunlar arasındadır. Fakat bunların yanı sıra ticaret alt yapısının gelişmesine de katkı koymak gerekiyor. Bu sağlandığında diğer dalların gelişmesi de çok kolay ve hızlı olacaktır. Samsun’da kurulan kongre ve fuar alanının yanına spor salonu kurulması planlanıyor. Böyle bir tesisin yanına spor salonu yapmak mı daha uygundur yoksa bir ticaret merkezi mi? Biz spor salonuna karşı değiliz. Fakat şehrin başka noktalarına spor salonu yapılabilecekken kongre ve fuar alanına neden yapılsın? Şehri sahil kesimine hapsetmek yerine iç kesimlere kurulabilecek bir spor salonu şehrin iç kesimlere de yayılmasını hızlandırabilir.” 49 SAYI 13 / KASIM 2010


KAPAK

Uğurlu, şehrin en büyük marka değerini, Kurtuluş Savaşı güneşinin doğduğu 19 Mayıs 1919 tarihinden aldığını ifade ediyor.

Samsun kabuğunu kırmaya başladı Samsun Sanayici ve İşadamları Derneği (SAMSİAD) Başkanı Emin Bahri Uğurlu, şehre en büyük marka değerini, ‘Kurtuluş Savaşı güneşinin doğduğu’ 19 Mayıs 1919 tarihinin kattığı görüşünde. Bu değerin başka hiçbir markayla kıyaslanamayacağını da söylüyor ayrıca. Şehrin coğrafi konumundan kaynaklanan çok önemli bir avantajı da var ki, göz ardı edilmesi imkansız. Deniz, kara, hava ve demir yolu ulaşımının

50 SAYI 13 / KASIM 2010

tümünün sağlanabildiği dört vilayetten biri. Bu özellikten maksimum faydalanılması gerektiğini de belirtiyor Uğurlu. Limanın özelleştirilmesini ve uluslararası hava alanında kargo bölümü bir hayli önemsiyor. Bugüne dek veriminden tam istifade edilemeyen Çarşamba ve Bafra ovalarının veriminden bugüne dek tam istifade edilemediğine dikkati çekiyor. Türkiye, Karadeniz havzasındaki komşu ülkelerimiz arasında liderlik

yolunda ilerliyor. Bunda Samsun’a büyük rol düşüyor aslında. Tıbbi alet üretimindeki potansiyel bir fırsata dönüşebilir. Sırf buna has organize sanayi bölgesi kurulabilir örneğin. Unutulmamalı ki ülke bu alanda, şehirdeki üretimle dünya üçüncülüğüne yerleşti. Geç kalınsa da Gıda OSB’nin devreye girişi memnuniyet verici. Uğurlu, şehrin isabetsiz siyasi kararlarla sanayide geri kaldığına inanıyor: “Samsun artık kabuğunu kırmaya başladı. Yumurtadan çıkan


civciv gibi doğal konumunun kattığı avantajlar ile hızla büyüyecektir. Bu Türkiye’nin istikbali için de önemli.” Bir an için çocukluğundaki Samsun’a dönüyor Uğurlu. Zengin ve ticarette çok çok önde bir şehir hatırlıyor. Öyle ki, şehirden kimi aileler Amerikan Ford firmasında hissedarmış. 7 ülkenin konsolosluk bürosu açtığından söz ediyor. Geçmişteki taraflı kararlarla bu yapının sürdürülemediğini belirtiyor. Ancak şu andaki atılım hamlelerinin ve giderek hızlanan ilerleyişin farkında. Bundan şehre yatırım yapanların faydalanacağını düşünüyor. Ama kim? Şehirden birileri mi yoksa dışarıdan gelenler mi? Samsunlu iş adamlarının güç birliğiyle yeni yatırımlara imza atarak, rak, şehrin çocuklarına istihdam oluşturması gerektiğini vurguluyor Uğurlu. Fakat geçmişte aldığı göçler yüzünden şehir kozmopolit bir yapıya sahip. Birlik ve beraberliği zorlaştırıyor bu unsur ama imkansızlaştırmıyor. İlerlemenin formüllerinden birini, ‘şehirde kazanılanın şehre harcanması’ diye özetliyor, SAMSİAD Başkanı. Lojistiğe dair adımlara da işaret ediyor Uğurlu. Vakti evvelinde şehre fabrika kurmak için anlaşma aşamasına geldiği kişiler bu sahadaki eksiklik sebebiyle projeden çekilmiş. Uğurlu’nun, fuarın milletlerarası niteliğe terfi etmek üzereyken kapatılmasından duyduğu üzüntü bugün dahi taze. Yenisinin kurulma hazırlıklarını ümitle izliyor. 19 Mayıs Üniversitesi’ni başarılı; alt yapısı güçlü ve gelişmeye müsait buluyor. Ders, ibret ve tecrübe eldesi haricinde geçmişi bırakıp geleceğe bakma eğilimlisi: “Bölgesel teşvik kapsamında TR83 bölgesindeyiz. Aynı kefedeki Tokat, Çorum ve Amasya’ya göre liman, karayolu, demir yolu ve havayolu avantajına sahibiz. Bölgesinin tek büyük şehri. Dolayısı ile geleceğin lider kentidir. Bu konuda Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın Samsun’da kurulu olması da lideri işaret ediyor. ” Şehrin diğer markalarından biri de Samsunspor. Takımın geleceğine

bakmayı tavsiye ediyor herkese. Bir an önce süper lige yükselmek, öncelikli hedeflerden: “Asıl bacasız sanayi bu işte. Şehre ülkenin dört bir yanından insanlar gelir. Böyle bir para girdisinden mahrum kalıyoruz. Esnaf, otelci, yatırımcı, turizmci herkes fayda görecek bu durumdan.”

SAMSİAD Başkanı Emin Bahri Uğurlu, ibret, ders ve tecrübe haricinde geçmişe takılmadan geleceğe odaklanmak gerektiğini vurguluyor. Samsun’un bünyesinde kendini ileriye taşıyacak pek çok avantaj barındırdığını söylüyor.

Lojistik ve turizm gömleklerini şehri geleceğe taşıyacak imajlar oluşturucu faktörler arasında sayıyor Uğurlu. Ürünlerinin satılabilmesi ve ticaretin sürmesi lojistiğe bağlı. Şehrin tanınması, esnaf ve otelcisinin kalkınabilmesi, ticaretin arttırılabilmesi ve şehre para girdisinin sağlanabilmesi için de turizm hayati önem arz ediyor. Doğal yapısı sayesinde şehrin ister istemez atağa kalkacağını anlatan Uğurlu, lobi eksikliğine ayrı bir parantez açıyor: “Samsunluluk bilinci yok burada. Yıllarca göç alan bir şehir oldu. Yatırımcı hep dışarıdan geldi. İşadamlarının, sermaye sahiplerinin çoğu dışarıdan kente gelmedir. Samsunlu köklü aileler ise kayboldu, kalmadı. Acilen bu lobi eksikliğinin giderilmesi gerek. Son yıllarda sesi çıkmayan sivil toplum örgütlerinin artık sesi çıkmaya başladı. Bu demokrasi ile alakalı. 12 Eylül referandumunda bile Samsun Türkiye ortalamasının üzerinde bir EVET oyu vererek hükümete olan inancını göstermiştir. Ama hükümet bunu suiistimal eder ‘ Nasıl olsa Samsun’dan oy alıyoruz.’ der ve şehrin ihtiyacı, isteği olan yatırımları yapmazsa; bu demokratik şehir tersine bir tepki verir. Bu tepkiyi vermez ise zaten geri kalmaya devam eder. Bu da sivil toplum örgütleri ile birlikte olacaktır.” Lobi yetersizliği dışında, bankalardaki muazzam tasarruf miktarının bir türlü yatırım projelerine kanalize edilememesi de Samsun’un önünü kapatan bir diğer etken: “Faiz tatlı geldiği için yatırıma ve sanayiye dönüşmüyor bu birikimler.” Bu konudaki sözlerine şunları da ekliyor Uğurlu: “ Samsun’da bu paraları kazanan insanlar, yine şehre yatırım yapmak, istihdam alanı açmak zorundadırlar. Yani burada kazandıklarını buraya kazandırmak zorundalar. Aksi takdirde şehrin gelişmesi beklenemez.” 51 SAYI 13 / KASIM 2010


SPOR Enes gibi Şerif Kılıç da, Kavak Yaşar Doğu Güreş Eğitim Merkezi’nde göze batan minik güreşçilerden. Her ikisi de Samsun’un adını altın madalyalarla dünyaya duyurmak istiyor.

1993 Samsun Çarşamba doğumlu Enes Başar’a hocaları geleceğin Yaşar Doğu’su gözüyle bakıyor.

Yeni Yaşar’ların Doğu’m sancıları

B

ir zamanlar milletçe odaklandığımız, aldığımız madalyalarla günlerce gururlandığımız ve ata sporumuz dediğimiz güreşe artık eskisi gibi ilgi gösterilmiyor. Zamanla stil ve formlarının değiştirilmesi mi uzaklaştırdı bizi bu tarihin en eski spor dallarının birinden? Yoksa sosyo-kültürel başkalaşıma mı uğradık? Bizim için neden bir anlam ifade etmiyor öncekine nazaran? Vurdu-kırdıya müsaade edilmeyen, 52 SAYI 13 / KASIM 2010

güç, teknik ve taktikle rakiple her an yarışılan, üstelik üst düzey konsantrasyon gerektiren bir spor dalı güreş. Günümüzde televizyonlarda gösterilen her türlü tekme ve tokadın sergilendiği vahşi ring boğuşmalarının yanında binlerce defa daha insani. Öte yandan futbol kadar aidiyet duygusu ve coşku oluşturma gücüne sahip. Hele milli müsabaka denince, akan suları durduran bir heyecan girdabıdır. Kısacası hem sportif, hem de sosyolojik bir araştırma konusudur bu sporun ülkemizdeki gözden düşüşü.

Pehlivan (pehlevan) Farsça kökenli bir kelimedir. Türkçe’de ‘güreşçi, yiğit ve bahadır’ sözcükleriyle karşılığını bulur. Ancak hakiki manasını yani ruhunu Samsunlu Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Yaşar Doğu’yla kazanmıştır. Dilerseniz bu efsaneyi yeni kuşaklara anlatalım bir miktar. 1913’te Kavak ilçesine bağlı Karlı Köyü’nde doğar. Birinci Dünya Savaşı yıllarında babası vefat eder. Annesinin köyü Emirli’de büyür. Askere gidinceye dek çevre köylerdeki her düğün ve bayram güreşlerine götürülür ve hiçbirinde yenilmez.


1936’da askerken minder güreşine başlar. İlk hocası Ankara Güreş Kulübü antrenörü Faik Dura’ dır. 1938’de vatani görevi biter ama Ankara’da kalır. Lisanslı güreşçidir artık. Milli takımı çalıştıran Finlandiyalı Onni Pellinen, görür görmez stilini çok beğenerek derhal takıma dahil eder. Yaşar Doğu’nun Ay-Yıldızlı mayo ile yaptığı müsabakalara ve aldığı derecelere baktığımızda şöyle bir gurur tablosu ile karşılaşırız. Ay-Yıldızlı formayı 47 defa giyer Yaşar Doğu. Güreşlerin sadece birinde, o da sayıyla mağlubiyet tadar. 46 güreşin 33’ ü tuşla sonuçlanır. Aktif güreş akabinde milli antrenörlük yapar. 1955’te millilerin başındayken İsveç’te ciddi bir kalp krizi geçirir. Uzunca bir süre tedavi görür. Doktorların tavsiyesini dinlemeyerek ülkeye döner dönmez kendini yeniden güreşe verir. Ancak krizin 1961’deki ikinci yoklayışında aramızdan ayrılır. Ankara Cebeci Askeri Şehitliği’nde yatmaktadır. Kavak Yaşar Doğu Güreş Eğitim Merkezi, yeni Yaşar Doğular yetiştirmek amacıyla kapılarını gençlere açık tutmakta bugün. Tesisin temeli 1995’te atılır ama ancak 2004’ yılında bitirilir. Efsanenin oğlu Prof. Dr. Gazanfer Doğu’nun Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bir fırsattır güreş eğitim merkezi için. “Samsun Yaşar Doğu’nun ardından Dünya şampiyonları yetiştirememiş” bilgisi doğru değil. Yanlış enformasyonun sebebi, bu spora ilgisizlik. Samsun ve Kavak pek çok ulusal ve uluslararası düzeyde başarıdan başarıya koşan güreşçiler yetiştirmeye devam ediyor. Güreş daima futbolun gölgesinde. Gençlerdeki gönüllülük giderek azalıyor. Fark edilen yetenekler ise bu sporu önemseyen çaplı kulüplerin konuşlandığı şehirlere transfer oluyor. Dereceleri o kulüplerin hanesine yazılıyor haliyle. Kavak Güreş Eğitim Merkezi’ndeki çocuklar 18 yaşına kadar yatılı. Bu süreyi dolduran başarı genç güreşçiler başka şehirlerin yoluna koyuluyor mecburen. Samsun’da Yaşar Doğu Güreş İhtisas Kulübü kurulacak Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürü

Aslında Samsun ve civarında nice Yaşar Doğu’lar çıkaracak cevher var. Tesis ve kulüp imkânı bulamayan yıldız adayları, diğer şehirlerdeki merkezlerce kapılıyor maalesef. Kavak’taki güreş eğitim merkezi de olmasa, belki de hiç adlarını duyuramayacaklardı. Nihayet Samsun’a Yaşar Doğu’nun adıyla Güreş İhtisas Kulübü kuruluyor.

Ömer Altunsoy, yukarıda anlatılan sebepler yüzünden Samsun adının güreşle anılmazlaştığını söylüyor. Çok daha çarpıcı bir gerçek; Kavak Yaşar Doğu Güreş Eğitim Merkezi’nde yetişen ve hem ulusal hem de uluslararası camiada başarı elde eden gençleri kimse bilmiyor. Gazetelerin spor sayfaları futbolun işgali altında. Onlarca Avrupa ve Dünya ölçeğinde göğsümüzü kabartan evladımızı tanımıyoruz bile. Asıl problem yetişen gençlerin şehirden kopması. Gelecek vadedenler Kavak’taki merkezden mühim kulüplerce kapılıyor. Olay futboldaki transfer ataklarını aratmıyor. Bu teşhisin ardından tedavi yollarını da belirleyen Altunsoy Yaşar Doğu Güreş İhtisas Kulübü’nü kurarak ilk adımı atıyor. Kulüp maddi gücüyle yetenekli sporcuları elinden kaçırmayacak. Böylece Samsun adı yeniden güreşle anılacak. Vali Hüseyin Aksoy kulüp için çok çaba sarf etmiş. Güreşi seven şehirli işadamlarından destek istenecek. Altunsoy bir konuda kesinlikle garanti veriyor: “Harcanan her kuruş başarı halinde geri dönecek.” Valiliğin himayesindeki kulübün başkanlığını İl Özel İdaresi İnsan Kaynakları Daire Başkanı Adem Kızılkaya yürütüyor. Yönetim kuruluysa sevilen eski güreşçi ve hakemlerden oluşuyor. Birkaç ay içinde bütçe de tamamlanacak. Bu arada Bafra Güreş İhtisas Kulübü de güreş süper ligine yükseldi. Fakat maddi açıdan sıkıntılı. Minderden yağlıya meylin arka planında bu hakikat yatıyor. Yağlı güreşler sporculara az ya da çok, neticede ekonomik katkı sağlıyor. Minder güreşlerinde her şey kulübün maddi gücüne bağlı. Bu meyle karşı çıkan Ömer Altunsoy, “Yağlı güreşlerin olimpiyatları yok, Minderde başarılı olanı dünya tanır ama yağlı güreşte başpehlivan olanı sadece Türkiye tanır.” diyor. Kavak, Ladik ve Vezirköprü ilçelerini güreşçi madeni diye niteliyor: “Bu ilçelerimizin yayla havası, temiz ve güzel suları güreşçi yetiştirmede faydalı oluyor. Ayrıca o bölgenin halkı da çocuklarının güreşçi olması konusunda istekli.” Babalar, “Benim oğlum topçu yerine, pehlivan olsun” diyormuş. 53 SAYI 13 / KASIM 2010


SPOR Kavak Güreş Eğitim Merkezi’nde yetişen çocuklar hem alaylı hem de okullu. Sağlık İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile imzalanan protokoller gereği 15 günde bir psikolojik kontrol ve sağlık taramaları gerçekleştirilirken; her derse dair özel ders imkanı da sağlanıyor. Bu arada merkez, tadilatlı haliyle dört yıldızlı otel özelliğine kavuşturuldu. Şehrin Milletvekili Fatih Öztürk ile Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül’ün girişimleriyle, Türkiye’deki 38 güreş eğitim tesisisin en konforlusuna dönüştürüldü. Tesisin iç dizaynını Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi üstlenmiş.

Recep Kara’yı da Samsun yetiştirdi Dev gibi bir vücut. 1,85 boy ve 120 kilo ağırlık. Dev gibi vücutta devamlı güller açan bir yüz. O yaşarken efsaneleşti. Kolay değil henüz 22 yaşında iken 2004-2008 yılları arasında katıldığı dört Kırkpınar’da da finalde güreşti. Üç birincilik, bir ikincilik aldı. 2005’te sakatlığı sebebiyle tarihi yağlı

54 SAYI 13 / KASIM 2010

güreşlere katılamadı. Samsun’da yetiştiği bilinmeyen efsaneyi satırlara taşımadan bu dosya eksik kalırdı işin doğrusu. 25 Mayıs 1982 tarihinde Ordu’nun Ünye ilçesinde doğan Kara, ilk, orta ve liseyi Samsunda bitirir. 11 yaşında Samsun’da karakucak ve yağlı güreşe; 16 yaşındaysa Ankara’da minder güreşine başlar. Ayrıca üniversite eğitimini Konya Selçuk Üniversitesi BESYO da tamamlar. Minder güreşinde aldığı onca başarıya ve A milli takımda spor yapmasına rağmen yüreğindeki başpehlivanlık ateşi hiç sönmüyor Kara’nın. Yağlı güreşten mindere geçerken zorlanmamış. Şaşırtıcı bir bilgi; yağlı güreşte bir saatte harcanmayan enerji minderde 4 dakikada tükenebiliyormuş. Samsunu bırakıp Ankara’ya gidişini biraz da hüzünlenerek anlatan Kara, “Samsun’da alt yapısı güçlü bir kulüp olsa idi keşke bende oraları bırakıp gurbete gitmeseydim.” diyor ve ekliyor hemen ardından: “Nerenin ekmeğini

yersen oranın kılıcını sallarsın.” Samsun ve çevresi gibi güreşçi yatağındaki yeteneklerin büyükşehirlere gitmek mecburiyetinde kaldıklarını ifade ediyor. Samsun’da da Büyükşehir Belediyesi eli ayağı tutan bir Güreş Kulübü kursaydı, Kırkpınar’da Başpehlivan çıkarırdı şüphesiz. Samsun İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nün kurduğu Güreş İhtisas Kulübü Kara’yı heyecanlandırıyor. Fakat onun endişeleri de bütçe ve imkanların en iyi düzeyde teminine ilişkin. Kara’nın da kendi adını taşıyan bir güreş kulübü vardı aslında. Gelecekte parlayacak 20 genç güreşçiye 4 yıl süreyle yatılı hizmet sunulur bu kulüpte. Güreşten kazandığını yine güreşe yatırmaktadır. Maddi zorluklar bıçağı kemiğe dayandırınca yatılı bölüm kapanır. Döngü iyice kısırlaşınca sporcular İstanbul ve Ankara’ya kulüplere gönderilir. İçlerinden kimileri Avrupa’da derece alır. Türkiye birinciliğini elde eder. Bu çocukların da Samsun’da yetiştiğini bilen yok.


Diğer takım sporcuları salona iyi markalı eşofmanlarla geldiklerinde Samsun zaten mindere 1-0 yenik çıkıyormuş. Bu tür detaylara kızlar daha duyarlı. “İmkanlar sağlandığına dünyanın sırtını yere getirirdik minderde. Şimdiye kadar sağlanamayan imkanlar bundan sonra sağlanırsa bizde bundan sonra Dünya’nın sırtını yere getiririz.” diyor Eyüpoğlu. Geleceğin Yaşar Doğu’ları: Enes Başar ve Şerif Kılıç…

Bayan antrenör öğrencilerini kelebeğe benzetiyor Bilindiğinin aksine bu spora gönül veren bayan güreşçiler de minderlerde boy göstermekte. Yaşar Doğu Güreş İhtisas Kulübü’nün bayanlar bölümü de olacak. Güreş antrenörü Gülten Eyüpoğlu bayanların bu alanda ki başarılarına güzel bir örnek. Rahmetli babasının ‘Pehlivan kızım’ diye sevdiği bayan antrenör judo sporunda başarılar ile geçen yılların ardından güreşe transfer olmuş. Başarıları güreşte de devam etmiş. Çalıştırdığı bayan takımı Türkiye şampiyonluğuna uzanmış. İstiklal Caddesi’nde atılan turla kutlanan bir birincilik bu. 8 yıl bayan güreş milli takımında antrenörlük yapmış. Güreşe ilgisizlikten o da muzdarip.

Bayan güreşçi yetiştirmek bir bayan için de oldukça zor Eyüpoğlu, bayan güreşçi yetiştirmenin zorluklarını şöyle anlatıyor: “Genç güreşçi bayanlar yetişiyor ve ardından tam meyve vermeye başlayacağı dönemde kelebek misali kendisini hazırlayan kozasından uçup gidiyorlar. Halbuki biraz daha sebat etseler çok çok daha iyi bir yerde olabilecekler. Bayanlarda devamlı bunu gördük. Bizim kızlarımız Avrupa ve dünyadaki kadar profesyonel davranamıyorlar.” Başarılı antrenör bayan güreşinde yaşananlar için “Birbirlerini kıskanma var bayanlarda. Rakip bir anda minder değil takım arkadaşı oluverir. Bunda bayanların buluğ çağında daha zorlu bir psikolojiye bürünmeleri de etkili elbette.” diye konuşuyor. Bayanlarda da, başarılı sporcuları maddi anlamda destekleyecek ve alt yapıya sahip kulüp bulamama sıkıntısı var.

1993 Samsun Çarşamba doğumlu Enes Başar, vilayetin sahil kesiminden de iyi güreşçi yetişebileceğini ispatlıyor. Enes daha şimdiden milli takımda. Antrenörleri ona geleceğin Yaşar Doğu’ su gözüyle bakıyor. Kazandığı madalyalar bu öngörüyü doğruluyor. 42 kiloda yıldızlar Türkiye şampiyonu, 2008’de zafer turnuvası ile Gürciscistan turnuvası birincisi. Yine aynı yıl Rusya turnuvası ile Avrupa Şampiyonası’nda ikincilik. 46 kiloda 2009 yıldızlar Avrupa şampiyonu, Azerbaycan Haydar Aliyev turnuvası ile Zafer Turnuvası’nda birincilik. 55 kiloda 2009 gençler Cumhuriyet Turnuvası birincisi. 2010 Yıldızlar Grekoromen Türkiye şampiyonu. Çarşamba yöresinin namlı güreşçilerinden İsmail pehlivanın torunu o. 10 yaşına vardığında bölgedeki karakucak güreşlerinde fark ediliyor. Sınavını kazandığı Kavak Yaşar Doğu Güreş Eğitim Merkezi’nde minder güreşi eğitimi alıyor. Yenilmezliği milli takım yetkililerince de görülünce özel davetle kutsal formayı giyiyor. Tabi ki davet edenleri haklı çıkarıyor. Türkiye’nin en teknik güreşçisi seçilir aynı zamanda. Yaşça büyük güreşçileri doğuştan getirdiği tekniğiyle alt etmektedir.

18 yaşına bastığında Kavak’taki merkezden ayrılacak. S amsun’ da tutabilmenin ve büyük başarıları yakaladığında bizim çocuğumuz diyebilmenin yolu Enes’e bu şehirde maddi imkan ve kulüp imkanı sunmaktan geçiyor. Yoksa o da tıpkı Recep Kara ve diğerleri gibi uçup gidecek elimizden. Büyük kulüpler ellerini açmış bekliyor onu. Ufuktaki tek umut, Yaşar Doğu Güreş İhtisas Kulübü. Onca başarılı güreşçiyi yetiştiren Kavak Yaşar Doğu Güreş Eğitim Merkezi’nin tecrübeli ve başarılı Müdürü Tunsel Aslankoç, Enes’in Avrupa ve dünya çapında düzenlenen müsabakalarda, olimpiyatlarda birincilik kürsüsüne çıkacağına ve Türk Bayrağı’nı dalgalandıracağına kesin gözü ile bakıyor. Yaşıtı ve arkadaşı Şerif Kılıç da aynı merkezin yetiştirdiği nadide güreşçilerden. Yaşar Doğu’nun ilçesi Kavak’tan. O da doğuştan kabiliyetli. Ailesinde amatör güreşçiler var. 2004’te merkeze gelir, başarılarıyla dikkati çeker. Enes ile hayalleri ortak. O da Samsun’un sesini dünyaya duyurmak arzusunda. Elbette bu güreşçileri yetiştiren, başarılı sonuçlara imza atmalarında emek veren antrenörden de söz etmeliyiz. Adı, Mustafa Berber. Uluslararası 1’inci kademe antrenörlük belgesine sahip. Berber, yıldızlar grekoromen güreş milli takım antrenörlüğünü de yapıyor.

YAŞAR DOĞU’NUN GURUR TABLOSU: • 1939 Oslo Grekoromen Şampiyonasında Avrupa İkincisi • 1940 İstanbul Balkan Şampiyonasında Balkan Şampiyonu • 1946 Stockholm Avrupa Serbest Güreş Şampiyonasında Avrupa Şampiyonu • 1947 Prag Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonasında Avrupa Şampiyonu • 1948 Londra olimpiyatlarında Olimpiyat Şampiyonu • 1949 İstanbul Avrupa Serbest Güreş Şampiyonasında Avrupa Şampiyonu • 1951 Helsinki Dünya Şampiyonasında Dünya şampiyonu 55 SAYI 13


OTOMOTİV

Her şeye ‘Yeti’yor Yıldızlara artık o kadar da uzakta değil. Önceleri hayal olan hedefler artık elle tutulacak kadar gerçek ve yakın Skoda’nın kompakt SUV aracı Yeti içinde barındırdığı VW teknolojisi ile artık yollarımızda boy gösteriyor.

Efsane değil, gerçek

S

koda, özellikle VW ile olan birlikteliğinden dolayı kalite anlamında uzun yol aldı. VW ailesinde yer alan modellerin daha uygun versiyonlarını üreterek, dikkatleri üzerine çeken marka, farklı yollara girmekten de çekinmedi. Farklı yollardan bir de SUV sınıfı oldu. Halk arasında yarı insan yarı hayvan anlamına gelen “Yeti” modeli Skoda’nın ilk kompakt offroad aracı ünvanına sahip. Skoda SUV sınıfında ne kadar tecrübe sahibi veya ne kadar başarılı olabilir sorusu akla gelebilir. Sorun değil. Açıklaması gayet basit. Arka planda yer alan VW teknolojisi ve tecrübesi Yeti için yeterli olacaktır. VW’nin Tiguan modeli ile benzer özelliklere sahip olsa da Yeti yollarda ciddi bir oyuncu. Marka ile özdeşleşen ön tasarımda krom çerçeveli radyatör ızgarası ve yüksek konumlandırılan farları ile Yeti kendisini yeterince gösterirken uzaktan bakan gözlere hemen kendisinin bir Skoda olduğunu hatırlatıyor. Genişletilmiş çamurluk kenarları, kanatlar ve alt gövde koruma panelleri klasik SUV ve arazi araçlarının özelliklerini bünyesinde 56 SAYI 13 / KASIM 2010

barındırıyor. Sadece arazi koşullarına uygun olmasının dışında Yeti bir aile aracı olarak da kullanılabilir. Himayala Dağları’nda yaşadığı öne sürülen buna karşın bilimsel açıdan ispatlanmamış olan bu dağlı arkadaştan hep sevimli bir yaratık olarak söz ediliyor. Biz Himalaya’da dolaştığı söylenen Yeti’yi ne gördük ne de biliyoruz. Asfalt dışında da eğlenceli sürüş sunmasını bilen Yeti, özellikle dört tekerlekten çekişin avantajından bolca yararlanıyor.


İç Mekanda VW’den izler Kaputun Altında Yatan Cevher

Yüksek oturma pozisyonu, geniş görüş açısı, iyi kavrayan koltuk yapısı, ergonomi sorunu olmayan kumanda düğmeleri ile Yeti’ye hemen alışmanız için her şey yerli yerinde düşünülmüş. Yabancılık çekme gibi bir sorun yok. Yüksek tavan yapısı içeride olumlu bir havanın esmesine neden oluyor. Yeti sizi iyi ağırlıyor. 5 kişilik oturma kapasitesi aile kullanımına çok müsait. Yeti’nin malzeme ve işçilik kalitesi yakından incelendiğinde kendisine söz söyletmeyen bir sonuç ortaya çıkartıyor. 4223/ 1793/ 1691 mm boyuta sahip kompakt SUV’un dingil mesafesi 2578 mm. Çocuklar için sevindirici. Güvenlik diye bir soru gelirse eğer hemen cevabını verelim: Euro Ncap çarpışma testinden 5 yıldız. Sanırım bu durum gerekli donanımları da beraberinde açıklıyor. 322 litrelik bagaj hacmi bu sınıf için yeterli görmeyenler için katlanan koltuklarla beraber 1665 litreye kadar çıkarılabileceğini hatırlatmak isteriz. Vario flex koltuk sistemi Yeti’nin iç mekan işlevselliğini artıran önemli bir faktör.

Dört tekerlekten çekiş sisteme ait Yeti’nin sürüş karakteri size ayak uydurmasını biliyor. Yeti’nin arazi kabiliyeti şaşırtıyor. 170 HP güç üreten Yeti’de 2.0 litrelik TDİ motor görev alıyor. VW Passat’ta da kullanılan bu motor Yeti’de harikalar yaratıyor. 350 Nm torku 1750 d/d’da üretmesinin yanında 1535 kg boş ağırlığa sahip kütleyi sıfırdan yüze sadece 8,4 saniyede çıkarabiliyor. Azami hızı 201 km/s olan Yeti bir taraftan sürekli dört tekerlekten çekiş sistemi sayesinde sadece ortalama 6,1 lt/ 100 km’lik bir yakıt tüketiyor. Manuel 6 ileri vites şanzıman motorla mükemmel bir uyum içerisinde çalışıyor. Düşük devir ve yüksek viteslerde dahi sarsılmayan Yeti, istendiğinde efendi iyi aile çocuğu ve aynı zamanda da sokakların kötü çocuğu olabiliyor. Yolda dikkat çeken Yeti ilk başlarda diğer araç sürücüleri tarafından hafife alınabiliyor. Siz bu ön yargıyı sadece gaza dokunmakla yok edebilirsiniz. Ülkemizde 4x4 ve 4x2 versiyonlarıyla satışa sunulan Yeti’de üçü benzinli ve üçü dizel olmak üzere toplam 6 motor seçeneği yer alıyor. Manuel 6 ileri şanzıman ve VW’nin DSG şanzımanı seçenekler arasında sunuluyor. Yeti’nin giriş fiyatı 39 bin 990 TL’den başlıyor. 1.2 TSİ, 1.4 TSİ, 2.0 TDİ ve DSG şanzıman seçenekleri mevcuttur.

Skoda Yeti 1.2 TSİ 105 HP DSG 7 İleri 4x2 MOTOR Turbo şarjlı benzinli motor DOHC Silindir hacmi : 1,197 cc Silindir adedi : 4 Azami performans / Devir : 77 / 5000 Azami tork / Devir : 175.1.500-3,500

Yakıt

: Kurşunsuz benzin,95 / 91 Oktan

PERFORMANS Azami hız: 175 km/s 0-100 km / s hızlanması : 11,8 Yakıt Tüketimi 99/100 – şehir içi (1/100 km) 7,9 - Şehir dışı (1/100 km) 5,9 - Ortalama (1/100 km) 6,6 CO2 emisyonları (g/km) 154

GÜÇ AKTARIMI Tip: Önden çekişli Tiptronik manuel vites değişimli, otomatik 7 ileri Karoser: 5 kapılı kompakt suv Lastikler: 215 / 60 R16 AĞIRLIK Sürücülü boş ağırlık (kg) 1,345 / (1,375) Sürücüsüz yük kapasitesi (kg) 545 Toplam ağırlık (kg) 1,890/ (1,920)

57 SAYI 13 / KASIM 2010


SİNEMA New York’ta Beş Minare Tür : Dram / Aksiyon Gösterim Tarihi : 5 Kasım 2010 Yönetmen : Mahsun Kırmızıgül Yapım : 2010, Türkiye / ABD Oyuncular : Mahsun Kırmızıgül, Mustafa Sandal, Haluk Bilginer, Zafer Ergin, Salih Kanyon, Hüseyin Avni Danyal, Murat Ünalmış Filmin konusu: Boyut Film’den, yapımcılığını Murat Tokat’ın yaptığı büyük bütçeli ve büyük prodüksiyonlu, Mahsun Kırmızıgül tarafından çekilecek, Amerikan filmleriyle eşit koşullarda yarışacak görkemli bir film geliyor: New York’ta Beş Minare… Başında takkesi, önünde seccadesi ile New York’ta bir hocayı oynayan Haluk Bilginer, görenleri şaşırttı. Hollywood filmlerinde ve dizilerinde yer alan, Londra’da tiyatro oyunlarında yıllarca oynayan usta oyuncu Haluk Bilginer, Mahsun Kırmızıgül’ün üçüncü filminde çok önemli bir rolle 5 Kasım 2010’da sinemalarda olacak.

Testere 3D Tür : Gerilim / Korku Gösterim Tarihi : : 12 Kasım 2010 Yönetmen : Kevin Greutert Senaryo : Marcus Dunstan , Patrick Melton Yapım : 2010, ABD / Kanada Oyuncular : Tobin Bell (Jigsaw / John), Cary Elwes (Dr.Lawrence Gordon), Costas Mandylor (Mark Hoffman), Betsy Russell (Jill Tuck), Sean Patrick Flanery (Bobby Dagen) Filmin konusu: Jigsaw’un ölümcül oyunları devam ederken, Jigsaw’dan kurtulan bir grup insan kendilerine yardımcı olmak için destek ararlar ve bu kişi Bobby Dagen’den başkası değildir... Dagen, Jigsaw’dan kurtulmuş nadir insanlardan biridir ve sahip olduğu bazı gizli sırlar yeni bir dehşet dalgası yaratacaktır...

Harry Potter Ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 Tür : Fantastik / Macera / Gizem Gösterim Tarihi : 17 Kasım 2010 Yönetmen : David Yates Senaryo : Steve Kloves , J.K. Rowling (Kitap) Yapım : 2010, ABD / İngiltere Oyuncular : Daniel Radcliffe (Harry Potter) , Emma Watson (Hermione Granger) ,Helena Bonham Carter (Bellatrix Lestrange) , Alan Rickman (Severus Snape) ,Tom Felton (Draco Malfoy) , Bonnie Wright (Ginny Weasley) Filmin konusu: Bölüm 1, Harry, Ron ve Hermione’nin Voldemort’un ölümsüzlük sırrını barındıran Hortkuluklar’ın izini sürmek ve yoketmek görevini üstlenerek yola çıkmaları ile başlıyor. Profesörlerinin yönlendirmelerive Profesör Dumbledore’un koruması olmaksızın, tek başlarına yola çıkan üç arkadaş şimdi herzamankinden daha fazla birbirlerine güvenmek zorundadır. Ancak, onları tehdit ederek ayrı düşmelerini sağlamak isteyen Karanlık Güçler de aralarındadır. Bu arada, büyücülük dünyası Karanlık Lord’un tüm düşmanları için tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Uzun zamandır korkulan savaş başlamış ve Voldemort’un Ölüm Yiyicileri Büyü Bakanlığı’nın kotrolünü zorla ele geçirerek terör estirmekte ve kendilerine karşı olabilecek herkesi tutukulamaktadırlar. Ama, Voldemort için en değerli olan ganimeti; Harry Potter’ı hala bulamamışlardır. Seçilmiş kişi artık aranan kişidir ve Ölüm Yiyiciler Voldemort’a “canlı” olarak teslim etmek üzere onuaramaktadırlar. Harry’nin tek umudu Voldemort, onu bulmadan önce Hortkuluklar’ı bulmaktır. Ama, ipuçlarını araştırdıkça neredeyse unutulmuş olan eski bir efsaneyi ortaya çıkartır - Ölüm Yadigarları’nın efsanesi. Eğer bu efsane gerçekleşirse, Voldemort aradığı üstün güce erişebilecektir. Aslında Harry’nin geleceği, geçmişte yaşadığı ve tüm geleceğini etkileyen “sağ kalan çocuk” olduğu kader günü de belirlenmiştir. O, artık sadece bir çocuk değildir, Harry Potter, Hogwarts’a ilk adımını attığı günden beri hazırlanmakta olduğu Voldemort’la nihai mücadelesine giderek daha da yaklaşmaktadır. 58 SAYI 13 / KASIM 2010



AAAAAAAA

60 SAYI 3 / OCAK 2010


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.